[DEMOKRASİNİNDİR!
CUMARTESİ 7 Ocak 1950 ★ Fiyatı her yerde 10 kuru?
KONTES
Biskiiiti çıktı ısrarla isteyiniz

Telefon ı 15619 ve 15315 ★ Denizciler Cad. 2* Posta Kutusu 1193
D. Parti Istişarî Kongresi Bugün
Delegeler şehrimize gelmeğe başladılar Toplantılarda bütün siyasî davalar gözden geçirilecek
Seçim Kanunu ve seçimler öne alınırsa takip edilecek hareket tarzı üzerinde konuşmalar olacak
Demokrat Partinin istişari kon -1 de kar yüzünden gecikmiştir. Bu
• ~ - trenin de bu sabah şehrimize gele-
ceği umulmaktadır. İstanbul delegeleri bu sabah şehrimize gelmiş bulunacaklardır.
Bu küçük kongreye 62 vilâyetten üçer delege iştirak etmektedir. Kongrede Genel idare kurulu üyeleri, Meclis Grupu üyeleri ve Haysiyet divanları üyeleri de bulunacak ve böylelikle, içtimaa iştirak edenlerin miktarı 200 ü aşmış olacaktır. Toplantı üç gün sürecektir .
İktidar partisinin propaganda cihazları bu toplantıya fevkalâde bir ★ (Devamı Sa: 5 SÛ: 1 dc)
gresi bugün saat onda Gar Gazinosunun alt salonunda toplanacaktır. Bu kongrede bulunacak delegelerden mühim bir kısmı dün şehrimize gelmilşerdir. Diğerlerinin de bu sabah gelmesi muhtemeldir. Yalnız, Erzincanla Sivas arasındaki yol kardan kapalı olduğundan, tren yolda kalmıştır. Bundan dolayı, Kars, Erzurum, Erzincan ve o bölgelerdeki delegelerin gelmesi gecikmiştir. Yolun açılmasına çalışılmaktadır. Bu delegelerin de kongre başladığı sıralarda toplantıya yetişmeleri ihtimal dahilindedir. Zonguldak treni
Göbels’in Basına
dair bir sözü
Yazan : Mümtaz Faik FENİK
II
ükûznetin gazetelerde çıkan I ğil, belki sadece muayyen meselelcr-■yalaıı veya tahrif edilmiş haberleri, düzeltmek ve eksik neşredilen Bakan nutuk ve beyanlarını aynen vermek için radyoda bir saat ayıracağı hakkinda Ulus gazetesinde çıkan haber, bütün Türk matbuatında ilerin bir tesir hasıl etmiştir. Hükümetin devlet radyosuna bu şekilde tcsahğip etmesi bir tarafa, fakat, Türk matbuatının sistemli bir şekilde yalan haber, ve tahrif edilmiş haber neşretmekle itham olunması, hakikaten çok acı bir şeydir. Ve böyle bir itham ancak gazetecileri sindirmek ve devamlı bir surette tehdit altında bulundurmaktan başka bir gayeye atfolunamaz.
Geçen gün bu sütunlarda, Ulus’un bu yazısını uzun uzun tahlil etmiş, ve ne oluyoruz? Takriri Sükûn Kanununa doğru mu gidiyoruz? demiştik. Ümit ettik ki, alâkalı makamlar, Ulus'ta çıkan bu haberi tekzip etsinler, kasten yalan haber yazmak, kasten beyanları tahrif etmek gibi çok ağır bir ithamı Türk matbuatının üzerinden kaldırsınlar!
Fakat hayır, içişleri Bakanı Emin F.rişilgil dc Istan bulda Vatan gazetesine verdiği bir beyanatta, Ulıyı'un ithamlarını teyit etmiş ve bazı gazetelerin yalanla, tahrikle umumî efkârı yanlış istikametlere sürüklediklerini söylemiştir.
Biz, demokrasi dâvasında ve memleket meselelerinde daima şerefle vazife görmüş olan Türk matbuatını bu ağır ilhamdan tenzih ederiz. İnkılâp prensiplerini miida-fa etmeği kendisine rehper edinmiş olan hiç bir gazeteci, kasten ve sistemli bir surette yalan yazmaz. Ve hakikatleri tahrif etmez. Çalışmalarım günün çok kısa bir zamanı içiııe sığdırmağa mecbur olan gazetecilerimizin bazan yanlış haberler verdikleri vakidir; fakat bu hiç bir zaman bir kasit eseri değildir. Nitekim haberin yanlış olduğu öğrenildiği zaman, bunu ekseriya kendiliğimizden tashih ederiz. Çünkü gazetecinin birinci vazifesi, doğru haber vermektir. Buna kendi şeref ve
de kendi görüşlerimizi ve fikirlerimizi aksettirmek için neşrediyoruz. . Bir gazeteci, gelip geçen hükümetlerin mi meddahlığını yapacak, yoksa milli menfaatlerin ışığında memleketin anâ dâvalarını mı mü-dafa edecektir?
İktidarın daima doğruyu düşündüğünü, doğru hareket ettiğini, bunun İçin iktidardan gelen her fikri vc her sözü behemehal aksettirmek lâ-
★ (Devamı Sa: 5 8Ü: 4 de)
Yurdda kara kış
Bazı trenler de yolda kaldı
Saat 14 de hararet sıfırın altında 4 derece idi
' itiş Ankarada olduğu gibi yurdun diğer yerlerinde de bütün şiddetiyle devam etmektedir.
Dün sabaha karşı şehrimize yağan karın miktarı ' 12 santime yükselmiş ve hararet sıfırın altında 4 dere- | ceye düşmüştür.
Kar daha fazla Ankara çevrelerine yağdığı için buralarda tesirini daha fazla göstermiş vc dün sabah An- [ karadan Zonguldak istikametine giden bir marşandiz 1 I Kılıçlar istasyonunda kalın I kar tabakasına saplanarak ' | gecç saat 21 e kadar yolu. I , kapatmıştır. Bu istikamete . ı hareket eden trenler yolda 1 I kalmış ve bilâhare yolun ] kapandığı haber alınınca 1 bir kısım trenler Ankaro-dan ayrılamamıştır.
Marşandiz kara saplan- 1 masiyle Kılıçlar - Irmak | hattı 12 saat müddetle kapalı kalmış ve ancak yol I . saat. 21 den sonra açılabll- ( iniştir.
I Diğer taraftan devlet Me-. teoroloj i İşleri Umum Müdürlüğünden aldığımız malûmata göre, son-24 saat (Devamı 8a: 5 8Ü: 0 de)
Milliyetçi Çinliler yalnız kaIdı
Amerikalılar Formoza'yı tahliyeye karar verdi
Ingiltere de Çin Milliyetçi Hükûmetile münasebetlerini kesti, Milliyetçilerin delegesi G. Konseyinden çıkartılıyor
iıaysiyetini korumak için olduğu kadar, efkârı umumiyede haiz olduğu mevkii muhafaza etmek bakımından da mecburdur.
Sağlık Bakanına
2 nci cevap
Dr. Şükrü Hâzım Tiner’in yeni bir açık mektubu
teyid etmişler ve onlar da bizim gibi seçimlerin Nisan ayı zarfında yapılacağını yazmışlardır.
Meclisin Seçim Kanununu ve büt
çeyı çıkardıktan s dişini feshedeceği
larına doğıu seçim faaliyetine geçileceği artık Halk Partili milletvekilleri arasında da söylenmektedir.
Haber, aldığımıza göre İçişleri Bakanlığında alâkadar dairelerde
seçim için şimdiden izhar! çalışmalara başlanmış bulunmaktadır.
Bazı gazeteci arkadaşlarımız, Kurultayın toplantısından evvel, seçim lerin yapılacağını yazmışlardır vc buna sebep olarak da Kurultayda, müfritlerin parti idaresini ele al-
maları ihtimali karşısında mutedillerin daha evvel davranmak istediklerini ileri sürmüşlerdir. Fakat bu ihtimal varit değildir. Çünkü
Ama, bu haberlerin çoğu hükümetin işine gelmezmiş; ona kimsenin bir şey demeğe hakkı yoktur. Biz, hükümetin icraatını methetmek, Bakanların nutuklarını aynen sütunlarımıza geçirmekle mükellef İnsanlar değiliz. Bu şekilde bir düşünce ancak faşist idarelerde yer bulabilir.
Göbels’in basııı hakkında bir sö-
zü vardır: Alman Propaganda Nazırı derdi ki: «Gazeteciler, sade olup biteni değil, hükümetin bu olup bitenler hakkında ne düşündüğünü de bilmek mecburiyetindedir.»
Tam totaliter rejim gazeteciliğinin İfadesi olan bu sözlere, memleketimizde asla yer vermeyiz. Biz, gazetelerimizi hükümetin görüşlerini, düşüncelerini aksettirmek için de-
VERDİĞİMİZ HABER TEEYYÜT ETTİ
Seçimlerin evvele alınacağı artık muhakkak gibidir
İçişleri Bakanlığında da şimdiden seçimler
için ihzarı çalışmalara başlandığı söyleniyor
İktidar partisinin seçimleri öne alacağına dair bir kaç gün evvel verini şolduğumuz haberler teeyyüt etmektedir. Dünkü İstanbul gazeteleri
tle uzun tefsirlerle, bu haberimizi
onra kendi ken ve Martın orta
Basın Kanunu
aynen çıkacak!
Başbakan bu kanun sevkedceğini söyledi, projesini de tetkik İstanbul, G (Arkadaşımız Kemal Onan bildiriyor) — Bir haftadanbe-rl şehrimizde bulunan Başbakan Şemsettin Güruıltay bugün saat i 7 de basın temsilcileri ile bir toplantı yapmış ve .bu toplantıda basının kendi dâvaları üzerinde karşılıklı görüşmelerde bulunmuştur.
tasarısını aynen Meclise sonra da gazetecilerin edeceğini ilâve etti
Gazeteci arkadaşların ihtiyaçları neler olduğu ve yeni Basın Kanununa ilâvesi lâzımgelen maddeler hakkında düşüncelerini anlamak ü-zere bu toplantıyı yaptığını söyliyen Başbakan bu mesleğin başıboş olduğunu söyledikten sonra:
A (Devamı Sa: 5 Sü; 1 dc)
Halk Partisinde şimdi müfrlti ve I bir tesanüt temin etmeye çalışmak-mutedili aynı şekilde hareket et - tadır.
mekte ve seçimler karşısında tam I ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de)
I Yaseminin ilk resmi
A
bütün dünyanın ilgisini iizeine çeken ve atomun iufilâkln-den daha geniş akisler uyandıran bir doğumun mahsulüne ait ilk resim Associated Press Ajansı tarafından memleketimize de gelmiş bulunmaktadır. Yukarıdaki resimde Kita ile Ali ILın küçük ■ Yuseminle bir arada görülmekledir.___________________________
Londra, 6 ,(a.a.) (United Press) — I Ingiliz hükümeti bugün resmen Çin milliyetçi hükûmetile münasebetle-1 rini kesmiş ve-komünist Çin hüku-motini hukuken tanımıştır.
lngllizı Dışişleri Bakanlığının bu | husustaki beyanatında deriırtyörki:
Ingiliz-TniUctİPr topluluğu hükû- • meti Çin merkezi halk hükümetini hukuken .'tanımaya Karar vermiş vc Pekin’deki İngiliz başkonsolosluğu, Çın hükümeti Dışişleri Babanı Çu -En • Lai’ye keyfiyeti bildirmiştir.
Lake Success, 6 (a.a.) (Rcuter) — Nevyork Times muhabirinin bugün bildirdiğine göre, Trumanın Formoza halkındaki sözleri burada şöyle yorumlanmaktadır:
Birleşik Amçrika, güvenlik konseyinde milliyetçi. Çin delegesinin yerini Çin komünist delegesinin alması hususunda Birleşmiş Milletlerdeki delegasyonunu serbest bırak -iniştir.
Muhabir diyor ki: «Konseyin, bun dan kaçınmıyacağı çoktan belli idi. Herkes, Ingiltere’nin yeni halk cum-★ (Devamı Sa: 5 Sû: 2 de)
Mecliste diin görüşülen sözlü sorular I
Dün de bir
Tayyare
Büyük Millet Meclisi bugün Cevdet Kerim înccdayının başkanlığında topladı.
Dr. Falui Kurtuluşun «Vadim» adlı kital) hakkında ne muamele yapıldığına ait sözlü sorusuna Millî Eğitim Bakanı cevap verdi.
Bakan cevabında muhtelif tarihlerde teşkilâtına gönderdiği emir -lerle adı geçen kitabın mektep ki-■A- (Devamı Sa: 5 Sü: 7 de)
Sivas Milletvekili
kazası oldu
Bir Amerikan C. 47 uçağı Etimesgut hava nlanında kapaklandı, üç ağır.
iki de hafif yaralı var
Dün sabah saat 9.50 de Etimesgut hava alanında bir tayyare kazaşı olmuş ve C 47 tipinde beş kimlik bir Amerikan nakliye uçağı yere/tdü-gerek parçalanmıştır. . ) *
Pilot Binbaşı Varner’ GâİŞdner ı-daresipdeki uçağın hava alanından ayrılmadan önce motörlerl gözden geçirilmiş ve sonradan bir tecrübe uçuşyna geçilmiştir.
★ (Devamı Sa: 5 Sli: 4 de)
Savcrorıcı yatı cenup kutbuna mı gidiyor?
Paris radyosu. Kutba gidecek heyete Ömer İnönü’nün başkanlık edeceğini bildiriyor
Paris radyosu, Ortaşark neşriya -ı tında Ankaraya atfen şöyle bir ha-I ber vermiştir:
• Cenup Kutbunda tetkiklerde .bulunmak üzere ileri gelen Türk dc-: Dizellerinden bir grup seyahate çı-; kacaktır. Henüz kati bir karar ve-1 rilmemişse de Türk hükümeti ri-za gösterdiği takdirde seyahat Savanına yatı ile yapılacaktır. Kutba gi-ı decek Türk heyetine Ömer İnönü-nün başkanlık edeceği ayrıca bildi* I ölmektedir.
A. Yurdakul’un cenazesi Kaldırıldı
Bir müddettenberi Gülhanc has-tahanesinde tedavi edilmekte olan Sivas Miletvekili Abidin Yurdakul
evvelki gün vefat etmiştir.
Abidin Yurdakulun cenazesi1 dün,
öğle namazı Hacıbayram camiinde kılındıktan sonra merasimle kaldı-
rılmış ve makberi mahsusuna def-nedilmiştir.
Müteveffaya Tanrıdan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz.
AKINTIYA-----------------1
I___________KÜREK
Aydın havası I
O ndyoda bir yalanlama, ve " bakanlama saati ihdas edilecekmiş!.. Akşamlan saat 19.30 dan 20 yc kadar, olan zamanda Bakanların demeçleri, nutukları ve yalanlamalar neşrolunacakmış! __
Benim hayret ettiğim nokta şu: Bir günde 9 Bakan konuşursa hepsini yarım saatin içine nasıl sığdırabilirler?...
Ya saat bilmiyorlar, ya demeç dinlememişler!...
Meşhur mısraı tekrar edelim: Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir?
Müptelâyı gama sor kim «demeç. in kaç saat?
Bütçe açığından sonra bir de saat açığı!...
Amerikanın Sesi radyosundan da saat alsalar da, bari, bu açığı da Marslıuil yardımı ile kapamalar!... — YEDEKÇİ
Sayfa: 2
ZAFER
7 1- 1950
Parlâmentolar
Tavsiye
Birliği Türk
İKİNCİ AÇIK MEKTUP

Bazan hata
Muhip DİRANAS
İlıtidaı- partisinin naşiri efkârı "jâzelelerin ciddiyetine misal; başlık: «Husumetçiler yarın toplanıyor». İkinci serlevha: »D. P. niıı î Ocak toplantısı ve perde arkası manevraları».
Buna bir kelimeyle ayıp derler, iki kelimeyle hicabı âver derler, üç keünıÇyk'... Nc derler, bilemem.
Oyun mu oynuyoruz, memleket mi idare ediyoruz, yoksa Milletlerarası bir gösteriye mi çıktık. İlkin şunu bir anlasak? Eğer, memleke-tinıizrle demokratik bir rejim kurmak istiyorsak vc demokrasi de çok partili rejim demekse her )ey den önce, partilerarası bir saygı ve sevgiye ihtiyaç vardır. E z demokrasiyi yerleştireceğiz» diye get get geğiren Halk Partisinin, resnıî or-ganlariyle herhangi karşı bir partiye bu kadar düşmanlık ifade etmesi, bu kadar saygısızca ve lâû-bali başlıklarla ve komantcrlerle hücum etmesi akim alacağı şey değildir. Dçıpokr&side fikirle tar tışılır, mücadeleler yanılır, hattâ kaba tâbiriyle, pehlivanlar gibi güreşilir. Ama küfredilmez, yumruk sıkılmaz, arkadan tabanca çekilmez, Mahalle kavgası değildir biı iş. Sokak dalaşı da değildir. Sar hoşluk hiç değildir.
-D. P.
Ortada bir vakfın vardır: Demokrat Parti adındaki nıuhnİif parti, teşkilâtını Aııkaradıı bir toplantıya çağırmıştır. Toplanacak, kendisine ait bir takım meseleleri konuşacak, seçimin vaktinden evvele alınması ihtimali karşısında veya şu hu mesele etrafında bir lakını tedbirler düşünecek, kendisine ait bir lakım meseleleri konuşacak, seçimin vaktinden evvele a-lınması ihtimali karşısında veya şu bu mesele etrafımla bir lakım tedbirler düşünecek, kendine göre bazı kararlar alacaktır.
Demokrasi rejimimize hu kadar tabii ve güzel olan bir şeyin serlevhası: -Demokrat Parti kongresi yarın toplanıyor» dur. Yoksa: Hu-sıımetciler varın touinnıvoı-» değil-
Biz Halk Partisinin calıi! ciihelâ ünde kalnus olduğunu sandığımız t ıgania’-ına sunu hatırlatırız ki. bugün toıüanapak olan, «Husumettiler» diye bir memleket düşmanı değil sadece Demokrat Partidir. Hıısumetçiier, olsa olsu bu memleketin hudutları dışındadır. İktidar njartisinden organlarını hem tiruz I crbive, hem biraz zekâ, iıcm de birçok vatanperverlik tavsiye ederiz.
Grupu içtimai
Avrupa parlâmentolar birliği Türk grubu dün saat 10 da meclis kitaplığında toplanmıştır.
Yönetim komitesi başkanı Bilecik milletvekili Memduh Şevket Esen-dal toplantıyı açmış vc genel kurulu idare etmeli üzere başkanlığa Manisa milletvekili Ali Rıza Aı-tun-kal, sekreterliklere de Urfa milletvekili Vasfi Gerger ile Giresun mil letvejcili Ahmet Ulus seçilmişlerdir.
Yönetim komitesi raporu ile 19I Eylül 1949 da Venedikte toplanan «Üçüncü Avrupa Parlâmentolar Av rupa Birliği Konferansı» na iştirak eden heyetin raporu ve bu konfe -ransta alman kararlar okunmuş Memduh Şevket Esendal, Suut Kemal Yetkin. Atalay Akan, Sait Od-yak, Nuri Özsan, Tezer Taşkıran ve Cihat Baban söz almışlar Türkiye-nin Strazburg meclisine girişinin e-hemmiyeti üzerinde durnıuçlardıı-. Bununla danışma mahiyetinde olan Strazburg meclisinin teşrii yetkiye sahip olması için federalist teşekküllerin bu arada Avrupa Parlâmen tolar Birliğinin rolü ve ehemmiyeti üzerinde durmuşlardır.
Bu görüşmelerden sonra rapor ittifakla kabul edilmiştir.
Gündem gereğince denetçiler raporu ile 1950 bütçe tasarısının o-kunmasınn geçilmiş, denetçiler raporu ile 1044 lira gelir ve giderden ibaret olan 1950 bütçesi tasvip edil-
Sağlık Bakanına
Yeni bir cevap
Sağlık Bakanı Dr, Kemali Be yezld’iıı keyfi bir karariyle emekliye ayrılan güzide doktorlarımızın vaziyeti, bütün Türk cfkârın-cn hâlâ münakaşa mevzuudur.
En verimli çağlarında bulundukları bir sırada hastahanelerlıı başından ayrılan bu doktorların yerleri henüz doldurulmamıştır.
Buna rağmen Bakan yaptığı bu hareketi haklı göstermek için mevzuu tazelemiş ve tekaüde sev-kedilen doktorlar meselesine yeniden temas etmiştir.
İşte bu münasebetle, tanınmış asabiye mütehassılarımızdan Dr. Şükrü Hazım Tiner Bakanın bu sözlerine temas eden ikinci bir a-çık mektup yayınlamıştır.
Bakanın tanınmış doktorlarımızı nasıl keyfî bir şekilde vazifelerinden uzaklaştırdığını bütün çıplaklığı ile anlatan bu mektubu aynen sütunlarımıza geçiriyoruz:
.★
Sayın Sağlık İşleri Bakam Bay Kemali Bayezid’e
Büyük Millet Meclisi encümenin-
Yazan: ------
Dr. Şükrü Hazım
bazan sevap!
gjc ir zamanlar, padişahlar devrinde, her şey arzuyu şahaneye göre tanzim edilir ve iradenin lıalk nazarında itibarını takviye için biı- de fetva alınırdı. O zaman mı bir kanun mahiyetini taşır, -ıiç kimse hilâfında hareket c-demezdi.
Bir kere, Tesettür mecburiyeti vardı. Alenen oruç yenemezdi. Hiç bir erkek karısı, kızı, nişanlısı dahil taife-i nisadan birisi ile bir yerlerde görünemez, arabaya dahil binemezdi. Tiyatrolar, kadınlara ayrı erkeklere ayrı temsiller verir. Vapurlarda, tramvaylarda, kadınlara mahsus her türlü kem nazara karşı kavice müstetir yerler bulundurulurdu.
öu âdet ve yasaklar zamanın i-lerlemesi sonunda yavaş yavaş kaildi. Hele Milli Mücadelenin sununda, başarılan bir çok büyük inkılâplar arasında tesettürün kal-dınlması, kadınlara da müsavi hak tanınması dolayısiyie, kadınlarımızın şekîi haricililerinden gayri, cr-kekie • len bir farkları kalmamış oldu. Hasıiı, medeniyet âleminde yaşıyan bütün Beni beşer gibi kadın erkek farkı ortadan silinmiş oiclu. Hegkes rahattı. Fakat son zamanlarda, o eski devir zihniyetin hortladığına şahit olmaktayız.
Duyduğumuza göre sinemalarda, şöyle hoşça vakit geçirmeğe gelenler, masumane buse teati ederlerken, elektrik fenerleri ile mücehhez namus koruyucuları derhal faaliyete geçmekte, ortalığı ışığa boğarak bu sevdalıları alıp götürmekte imişler...
Nerede kaldı, vatandaş hukuku, nerede Anayasa... diyeceksiniz. Fakat ortada âdabı ıımumiyeye mugayir harekette bulunmanın mene-dildiğine dair bir nizamname de eltetet vardır. Doğru mudur? Değil midir? Bilmiyoruz. Lâkin bunun üzerine, işi bu kadar siki tutmamıza rağmen, Taksim gazinosunda öpüoiık müzayedeye çıkarılıyor, kimse müdahale etmek lüzumunu hissetmiyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Bu öpüşme keyfiyeti ya yasaktır, ya değildir. Eğer yasak ise, umumi yerlerde bu gibi hareketlere müsaade edilmemesi, aksi halde karışılmaması lâzımdır.
Hem bu işle ciddî surette uğraşmak isteniyorsa, öpücük işinden evvel, sinemalarda şuna buna, yaşma bakmadan saldıran, herkesi rahatsız edenlerle uğraşsınlar.
Geçenlerde, Ankara sinemasında bii’ küçüğün feryadı kulakla-nmdadır:
— Anne, adamın biri bacağımı seviyor!
Bu feryat, o esnada herkesi güldürmüş ise de, bir çok kişileri de düşün d ürmüştü r.
Yukarıda da söylediğimiz gibi, evvelâ bunlara, sonra onlara bakalım, daha doğru hareket etmiş oluruz.

, Sükuti, Nüzlıet ve ilh.. gibi I memleket bilgi vc faziletleriyle ör- ' nek olmuş hekimleri hangi makbul mantıkla emekliye ayırdınız? Hele | Bakanlığın içtimai yardım müdürü
■ Mahmut Celâlettin Otmanın emeldi. | ’ ye geçmesi nasıl olmuştur açıklaya- I • bilir misiniz? Yüzde 98 isabet bunlar ■ mıdır?
I İddianız gibi çalışmalarımız Ba- ■ : kanlıkça kifayetsiz görülseydi şim-’ diye kad.tr hiç olmazsa bir defa ol- ı sun herhangi bir ihtar veya ikazda • bulunulurdu. Halbuki bizzat sizinki ' de dahil olduğu halde sicillerimiz ! • Bakanlıkta mevcut ve bunların kon- i 1 trolü kabildir. Benim sicilimde hiç ! ■ bir şey bulaıruyacağınız gibi size of- 1 1 kârı umumiye önünde tekrar sora- j ! rım: Çalışmasını kifayetsiz gördü- ■ ' günüz bir kimseyi neden terfi et- I tirmeğe kalktınız? Böyle birinin ya- I ı nına asistan vererek mütehassıs ■ yetiştirmesine kudretli gürdünüz? Neden başhekim yapmak istediniz? Ya bu muameleler yolsuzdu, ya bu ithamınız yersizdir!
Bence bundan daha önemlisi 30-40 senedenberi İstanbula yerleşip ayrılma.: istememek gibi ileri sürdüğü- | 1 nüz bühtandır. Eğer yurtseverlik münakaşasına girmek istiyorsanız Bakanlık ve milletvekilliği dokunulmazlığından vazgeçiniz, müsavi söz sahibi iki ferd gibi karşılaşalım. Şimdilik şunu biliniz ki ben sağlığını harp cephesinde ve memlekete hizmet ederken tehlikeye atmış; yur-, dun en ücra yerlerinde çalışmış ve j nihayet hükümetin emir ve tensibi ı ile belli hastahanelerde vazife almış bir hekimim.
Bana yurdun hangi yerinde hizmet teklif edilmiş de oraya gitmek-, ten kaçınmışım? Bir vak’a göstere-, bilir misiniz? İtizar ettiğim sadece bir hastahanenın idari i-i olan başhekimliktir. Sanmam ki Bakirköyü-nü I tanbulun dişinde addedesiniz. Ben, bana veı’ilen her vazifeyi azamî gayret ve dürüstlükle yapmağa çalıştım. Bunu, reddedemiyeceğiniz bir katiyet ve açık alınla iddia ve sırası gelince ispat ederim..
Nihayet son bir isnadınız da hususi kliniklerimizi beraber çalıştırmak isnadıdır. Benim hiç bir yerde hiçbir hususî kliniğim yoktur. Varsa Istenbul ui, Portresi - b“y.uru" a.ksi"' ilû" cdin- E8er
kdirr cdi' nuz ı n)kten maksadınız muayenehane ise
bir Bakanın bu derece gaflet içinde j Spiker bir j anda konuşurken, di- oımaslna şaşmamak elden gelmez. I ger yandan İstanbul’da Galata köp Muayenehane açmak kanunun menüsünde bıüunuyorua... Tramvay nettiği bir iş değildir. Memleketin ı çanları, otomobil vı»ıWıinn ««»ı.r, ........................ •. .
geçenler, denizde ötüyor... “
1 bağırıyor:
— Ulus, Ulus, tayyare postası! .... Spiker anlatıyor;
•— Bakın, diyor, konuşmaları ne Arapçaya, ne başka lisanlara ben- masasında ___________ ,.
ziyor, deyip ilâve ediyor... Şimdi leket hizmetini dıı dinleyicileri biraz Türk musikisin-1 olurdum?, den tenvir ettikten sonra, İstanbul-un bir yerinde bulunan gazinoya götürüyor... Orada bir bayan tarafından okunan .Konyalı kız, kınalı kız» şarkısını dinliyoruz, bazan ha riçten gazel de işitiliyor!... Yaşa va-; rol sesleri gibi... İstanbul'u yeni bir Roma olarak vasıflandıran spiker, şehirden çok sitayişkâr bir lisanla
| bahsediyor...
Hülâsa, cennet İstanbul’un hakikaten canlı bir şekilde portresini anlatmıya ve dünyanın zihninde çizmiye muvaffak oluyorlar... B.B. C. yi bu başarısından dolayı tebrik
larını) söylemek gibi hakikatle münasebeti vc icraatınızla hiçbir mutabakatı olmiyan beyanatta bulunduğunuzu 30 Aralık 1949 tarihli gazetelerde okudum.
Demokrasinin en esaslı şiarı halk efkârına hürmettir. O itibarla bu a-ğır ithamlarınız karşısında sizinle halk huzurunda da hesaplaşmak ve kendinizi zorlayarak icat ettiğiniz bu bahaneleri tahlil ve reddetmek mecburiyetindeyim.
Düşünmeniz lâzımdır ki mütehassıs bir hekimi kliniğinden mahrum etmek onun mesleğinde ilerlemesine I ve daha geniş ölçüde İlmî çalışmasına mâni olmak demektir. Siz yaptı-| ğınız muamele ile aldığı maaşın i karşılığını çalışmasiyle ödeyebilecek vaziyette bir çok meslekdaşları yalnız bütçeye yük etmekle kalmadı-I nız, onların ilmi sahada çalışmaları-| na da sed çektiniz. Memlekette umu-I mi bir infial uyandıran iki ismi bir tarafa: bırakalım. Fakat meselâ Gu-raba hastahanesi operatörü Ali Rıza Faik, Haydarpaşa Nümune hastahanesi kulak mütehassısı Ali Haydar, Şişli Çocuk hastahanesi kulak mütehassısı Ziya Naki,. Heybeli sanator-ıııu Başhekim muavini Nedim, göz . . - ,B ve hu- i mütehassısı Şevket, Şişli Çocuk has-, susî kliniklerini beraber çalıştırmak tahanesi Başhekim ve Operatörü istediklerinden emekliye ayrıldık- Ömer Vasfı, Sağlık müfettişi Şuayip,
miş ve yönetim komitesi ibra edil- de sorulara cevap verirken (emok-miştir. : Üye ayırma hükmünüzde yüzde 98
Yapılan seçim sonunda: Memduh isabetli hareket ettiğinizi; emekliye Şevket Esendal. Suut Kemal Yetkin ayrılan heldmler arasında kıymetli Tezer Taşkının, Sait Odyak, Bekir arkadaşlar bulunmakla beraber bun Kaleli. Dr. Abdurrahman Melek k,r,n çalışmalurının Bakanlıkça ki-Nuri Özsflîı. Dr. Sadi İrmak, Fevzi fayetsiz görüldüğünü; 3Ü-40 seneden-. Kalfagil vönetim komitesine, Melr bor» İstanbul’a yerleşip ayrılmak • yc met Sadık Eti. İhsan Humit Tiğiel istemediklerini; h ıstafcane ve hu- , in denetçiliklere seçilmişlerdir. u,,cî
Derhal toplanan yeni yönetim komitesi başkanlığına Memduh Şevket Esendal başkan vekilliğine Suut Kemal Yetkin genel sekreter l)ep Sait Oc Kak lı
Londra Radyosunda
portresi
ııkuleMni söyle bitin
klb.-tta basının
kılacaklarım
gazetesiııd racaıı, hükümetin gi caddesini zaafa dii te telâkki ettiği muhalif basını si dirmek ihtinıalilc bazı tedbirler ması ve bu arada Ulus gazetesinde çıkau radyo ile tekzip haberini ele alarak diyor ki «Mumaileyh, gc ortalığı bulandın gibi yalan haber)
yalan dolanla da kanunun e gerejdi'. Yok. bu ııin hoşuna sitmiycıı iıısan lîin .tevessül edilebilecek b fimler arifesinde matbuatı dügtyıüleıı bir politika bir küçüklüğü, demokr demokrasiyi muti basın hürriyetine lıün-ijJetiııi kati: söyliyeıı devlet dı&ınmı. y&kıat Cık olarak itadc dağlık varffesid:
Bundan sonra, bitaraf ve müstakil gazebinin C. H. P. hükûmetle-rile hiç bir dâvaları olmadığını, yayınlanan fikirler, hükümetin hoşuna gitmiyorsa, bunun çaresi, «eski zincirleri sakırdatmak değildir» diyen muharrir yazısına devamla:
«Memleketimizde kırk yıldanberl kırk adamın kırk kere tecrübe ettiği bu kolay, ameli, fakat çok iptidai vc Asya! çareye bütün tcnkidleıe rağmen demokrasiyi kur inak İstediklerine gerçekten İnanmak istediğimiz İnsanların her şeyden evvel vatanperverlikleri mâni olması lâzım gelir.» Bundan sonra, bir memleket dâvasının bütün medenî memleketler de yapılan en efendice ve eıı dürüst şeklini siyasi partiler, gazeteleı, hükümet adamları dahil herkesin her mülâhazanın üstünde görmekle mükellef olduğunu işaret ederek
Mahalle arasında çöplükler
Şehrimizde Akköprü, Saimekadın, Topraklı ve daha bazı kenaı- semtlere dökülen çöp ve süprüntülerin, bil hassa Saimekadın semtinde halkın sıhhatini bozacak dereceye gelmesi sebebiyle, yapılan müracaat üzerine koruyucu tedbirler alınmaya başlanmış ve bugüne kadar yapılan mücadele arttırılmıştır. Bu gibi çöp tarlaları sık sık dezenfekte edilmek te ve gömülmektedir. Maamafih belediyemiz çöpleri daha uzak semtlere dökmek işini de tetkik etmektedir. Bilhassa kaçak evler semtlerinde halkın belirli bir yere yığdıkları çöpler temizlik ekiplerince yakılmakta ve artanlar da gömülmektedir. Belediyemiz yine bazı semtlere yeniden çöp araba «e kamyonları tahsis ederek temizlik işini bir kat daha takviye etmiştir.
Çocuk hamamı ve banyoları
Ankaramızda yıkanacak yeri ol-mıyan veyahut da soğut kış günlerinde evlerinde yıkanamıyan okul çağındaki küçük çocukların bir arada banyo yapabilmelerini temin muk sadiylo çocuk ha mu m ve açılması kararlaştınln ı t
Paraeı olmıyap küçül: yıkanabilecek. üigeıTer.nı cüzî bir masraf . lınu ma gelen çocuk! n ın anne riye alınabilacegı gı takdirde, voya ı dişini yıkıyabılc sesi bulunmadı cılar tarafından Küçükle,- fçiu de llfirahıt .de yo aldıktan ■»oıu da dnüMtacıkle rinl bçkhyan (■ . dildCnlİir r ln
bonoyinn
d(
bedava
Hama
kadın yıkuyr ^ileceklerdir. lunucSc. ban-
ımı u kcndılc-ilerine teslim
bu
Sil olmuştl füzde 98 is
m(. gclmiycl ıı nilıuiyebiiir. tok İta vo .Hbaı cdeı büyük hakikat sudur İd Türk dr.ıı dalıu vatanperver. Türk dan daha dürüst, Türk matbuatında ha samimi vo hele şalisi ras mevzuuuda Türk m temiz, daha gıllugıtjsız b etmek kabil değildir.»
İster inan ister inanma!
«Son Posta» gazetesi bu serlevha ile yayınlanan fıkrasında şunları yazıyor:
aBoluda baro kurulduğu için bil- mahkeme, bir dftva vekilini mahkemeye kabul etmemiş. Bu zat C. Ö. P. 11 imiş. Bakanlık da bir teamüldür, kabul olunsun deıtilş. Son Posta da bunu «büyük puntolar» la yazmış.
Muhterem «Ulus»; zaman zaman şahsımıza olduğu gibi .bu haberi yazmamıza da. hele büyük harfimle yazmamıza tutulmuş. Bize dürüstlük dorsi vermeye kalk -mis. Diyor kİ:
Son Postanın haberleri: çoğu D. P. 11 laıı muhabirler taralından gönderiliyor. Bu sebeple de. bunlar bitarafâna yazılmış haberler değildir. Vc dürüstlük, dürüstlük diye haykırıyor.
Biz de. buna, şöyle bir cevap vermenin doğru olduğunu İnanıyoruz:
•Dinime dalılcden buri müslüman olsu!»
kinlik çerçeve fi içi
nasebçtlerlni kuv vcucnuıuuiv z,e ı mu: min hazırlamak v( ki memleket I neder. kadınlarına zihniyet, muaşeret ve I sonra, gelenekleri hakkında fikir vermektir.
Havayollarından Amerikaya gönderilen mütehassıslar
Aldığımız malûmata göre Dev let Hava Yolları yedek malzeme ve-konvarte motor almak için bazı uzmanları Amerikaya göndermiş ve Hava Yollarına bildirilen teklifler incelenmeye başlanmıştır.
İş Mahkemeleri Kanunu tasarısı
Aldığımız malûmata göre Çalışma Bakanlığı tarafından hazırlanan İş Mahkemeleri Kanunu tasarısı Büyük Millet Meclisi komisyonlarına gönderilmiştir.
İş Mahkemeleri yürürlüğe girdikten sonra işçi ile iş veren arasında doğan iş ihtilâflarına bakacaktır.
Kurulacak olan İs Mahkemelerinin reisliğini bir hâkim âzalıklarını da biri iş veren diğeri de işçi arasından seçilecek kimseler yapacaktır.
Diğer taraftan bu mahkemeler ilk defa memleketimizin mühim sanayi merkezlerinde ve daha sonra diğer vilâyetlerde kurulacaktır.
dik Okuluı
iyine böyle , iniz hayal bilg en husule g _______ günü, tası
yazriıaıhızı söylemişti... Ben haf değil mi, şöyle bir şiir karala mıştım:
Asumandan, gelen ey kar,
Yağışına herkes meftun bakar, Kapıda simitçi, simitini satar; İşte bugünün hikâyesi!... Hocam bu şiiri çok beğenmişti, merakla sordu:
— Asuman’ın manâsını biliyor musun?
— Evet efendim, biliyorum: Kubbe!
Hocam gülerek:
— Ama ne kubbesi?!
Derhal atıldım:
— Herhalde hamam kubbesi değil, Hocam!...

Şimdi ne zaman kar görsem, hep bu küçüklük hatıramı tazelerim... Bu hâleti ruhiye içerisinde radyonun düğmesini çevirdim, karşıma çıkan Ankara radyosunun spikeri:
— Sabah yayınımız sona erdi, | şen ve esen kalın, dedi... Saate bak tim, dokuz olmuş. Kızmadım, susmakta hakkı varmış!... Fakat elim bir defa radyoya değmişti, şöyle bir Londra’ya kadar uzandım... Güzel bir caz müziği 9.30 a kadar
vızıltıları, gelip her tarafında bu hal kanunla tanıl-boğaz vapurları miş bjr jıajt ve hattâ bir bakıma Bu meyanda biı- gazeteci göre de vazifedir. Muayenehanesin-| de bir hekim nihayet yine hastalan-1 •' nın hizmetinde çalışan bir insandır.
| Sizce acaba ne yapmalıydım? Muayenehane yerine içki veya oyun vakit geçirseydim mem-................ıa mı iyi yapmış
Sizin zihniyetiniz ve bilgi seviyeniz hakkında yeter derecede aydınlandık. «Memlekette sıtma artık bir âfet olmaktan çıkmıştır..» gibi bir sözü hem de Sağlık Bakanı sıfatiyle C. H. P. Ankara il kongresinde söy-liyecek cesareti kendinizde gördükten sonra bana hakkımı artık yüksek adalet huzurunda aramak düşüyor.
Maraş Millî Eğitim Müdürlüğü
Ağrı Milli, Eğitim Müdürü İbra -İlim Aydın Maraş Millî Eğityn Müdürlüğüne naklen tayin edilmiştir.
Hikmet YAZICIOĞLU
Tarih, Rusya ile Almanya’nın, meselâ XVIII-inci asırda Napo-Ieon devrinde ve bütün XIX uncu asır boyunca olduğu gibi, yan yana yürüdükleri müddetçe mes’ut ye kudTetli olduklarını gösterir. İki memleketin başına gelen felâketler, yolları ayrı istikametler takip ettiği zamanlara rastlar. Bismarck en büyük devlet adamı idi. Çünkü Alman milletine bu hakikati öğretiyordu. II. nci Guil-laum’Ia II. nci Nocolas bu hareket Hattını terketmekle affolunmaz bir cinayet işlemişlerdir. Bitler ise Rapallo anlaşması ile esas lan yeniden kurulmuş olan bu si yaseti bırakarak, aklı basnıda askerî unsurların tavsiyelerine rağmen Rusya’ya harp ilân etmekle onlardan daha büyük bir suç işlemiştir.
Müstakbel Almanya için o.ldu-ğu kadar Sovyet Rusyanın menfaati bakımından da işbirliği münasebetlerini yeniden tesis etmek ve dalıa sonra da batılı devletlere karşı müşterek bir cephe kurmak lâzımdır.
1939 da Rusya Alman menfaatlerini anladığını ishat etmişti ve tasarılarmda bunları nazım itibara almıya hazırdı. Geçmiş ile oluylarııı mantıkî gelişmesi arasın daki tek fark, Rus-Alman. işbirliği az çok Almaııyanııı idare«.?.e tâbi iken, Hillerizmjn yıkılmasın dıın sonra kumandanın Sovyetler Bl)!' ioe geçmesidir.
Bu (ez daha 1943 de, aralarında Voıı Scidlit'z de bulunan bir çok filinim ('«noBüleri inrafnııiun
r-
V:
Ruslar Mahkûm etmek istediklerini nasıl söyletirler ?
Rus usulü itiraflar
Yasan : Stypulkovsky /Polonya Mili» Partisi Gizli Konsey Başkaru
benimsenmişti. Stalingrad'da Al man ordusunun teslimi üzerine Sovyet makamları Mareşal voıı Paulus üzerinde de bu yolda baskı yapmıya başlamışlardı. 1945 başlangıcında Mareşal lıarp, fiillerin kabahati yüzünden kaybedil miş olsa bile bir Alman subayuıın muharebeler devam ettiği müddetçe şeflerine sadık kalmakla ö-devü olduğu kanaatinde idi. Böy lece Sovyet propagandasına karşı tarafsızlığını muhafaza ediyordu. Bilindiği gibi o zamandanberi bu yeni doktrinin gerçekleşmesi yolunda. büyük bir işgüzarlıkla çalışmıştır.

A EM
«P
Bu propagççndaııuı neticesi, ola rnk da harbin sonlarına doğru Rusya’daki Alıruuı subayları esir .vüzdo 4ü-t delimi bir RusAItnan kaınplaiıuda lakılbûiı mevcudun işbirliği kurulması laıafiarı idi, Vİİ71İC ”11 kâtlııi'f bif tfıvnfsı^rtı. Bun
5
1?. on

lardan ancak yüzde 40-ı, Bitlere sadık kalorisi'. ; ____
arası kesilmiyeıı mitingler yapılıyor, öğTotmen yetiştirmek için kurslar tertibedliiyordu. Rus Al maıı işbirliğini lıer sahada' geliş lirınck gayesi ile bir yüksek tahsil öğretimi kurulması için hazırlıkla» yapılıyordu vc btı öğretini programları bir kaç seneyi içine alıyordu.
Pok tabiî, Rusya i,le işbirliğine taraftar olanlar buıın muhale fol odenlordcn çok daha ' ırklı lıav ıt şartlarından faydnlanıvorlanL.
Kamplarda, ardı
k
«MJc ■mplıeJj» diye ağvan verdi. Esir subaylardan bir çoğu Rusya dakl Alınan 10mp!arında h .ıh iı öğreti) nıOkie olan bu yeni dua irine baghııuıcııküı-, üniar için bu, eski formülle! k* yeni şartların uy ı(ıı1a.nmnfiin(hu-hfiökh bîr şey . do
ğildir. Diğerleri ise, bunu bir inşat bilecek, sadece başlarını kurtarmak içiıı kabul edeceklerdir. Bazıları ise, muhtemelen asla Al-manyaya dönmîyeceklerdir.
Mümkün okluğu kadar çok o-kuyordum. Kütüphane memuru nıuı hana getirdiği kitapların çoğu ihtilâlden önce yazılmış eserlerdi. Çarlar devrinden kalmış bütün bu kitaplar, birinci sayfalarına basılmış olan sansürden geçmiştir» damgasından başka bu günkü sansürün izlerini de taşıyorlardı. Bazen birkaç sayfa, ba zıııı bir kaç cümle ve bazaıı da birkaç kelime koyu bir mürekkep le silinmişti. Buna ı-ağınen by eski yazılar, her hangi bir prona
iniş bir öğrenci Ödevinden farksız olan bugünkü Sovyet yazarlarının eserlerinden çok.daha deı-in iıısa »i hisler ifade ediyorlardı.
^öylede, bir sürü sözde roman, Kolloktif tarım çalışmaları mesele--.ini yeknasak bir şekilde ortaya atnv. Rn rontanlni'iıı havlıca nıov
zuu hemen hemen şudur? İhtiyar bir köylü çiftliğini muhafaza etmekte ısrar eder. Fakat aile efradı arasında anlaşmazlık çıkar. Ba zılan geleneklerine bağlı kalır, umumiyetle ihtiyar baba ile eşi, şayanı tavsiye yetiştirilmiş olanlar saadeti koliektif hayatta ararlar ve kolhozlar kurmayı düşünür ler. Bu mücadeleler, papaslar tara tından hazırlanan suikastler, katiller ve aile arasındaki ihbarlarla devam eder. Nihayet komünist bu savaştan galip çıkar.
Hattâ en kabiliyetli romancıların bile bu manasız Sovyet yazarları ile müşterek bir noktaları vardır. Eserlerinde yaşamak zevkine ve en ufak bir gülümseyişe bile yer vermezler. Bunlar, sadece sadık bir şekilde Sovyetler Birliği vatandaşını saran kasvetli havayı aksettirirler.
Ben ise uçurumun derinliklerine yuvarlandıkça bu gülümseyişin hasretini çekiyordum.
Tiklıonov bir giin bana m Samimi ol Slipulkovski, dedi. Büyük bir inatla hukukî bilgine güveniyorsun. Bunu eminim. İşte seni düşündürmesi icajj eden bir misal; Bulgaristan’da vaktiyle Hit-leı’iu yanında savaşmak için oy vermiş olan 77 parlamento üyesini Ölüme malıkûm ettiler. Sanıyor musun ki bunlar, o zaman yürürlükte olan Anayasaya uygun olarak oy vermekle hukuku aykırı bir hareketle bulunmuşlardı? Bununla beraber çoktan asıldı laı-Iu
Afyon Emniyet Müdürlüğünde bir terfi
Afyon Emniyet Müdürlüğünde çalıştırılan emniyet polis başmüfettişi Şerif Nimet Bener aynı il birinci sı-,nıf emniyet müdürlüğüne tayin e-dilmiştir.
Paris Büyükelçiliği refakatine bir tayin
Paris Büyükelçiliği refakatine haiz olduğu orta elçi payesiyle ikinci daire başkanı Nurettin Vergin tayin edilmiştir.
Diğer taraftan 6 inci dçrece memurlardan müstafi İdris Çora derecesiyle tekrar memuriyete alın -mıştır.
Diğer taraftan Ekonomi Bakanlığı müşaviri iken Birleşmiş Milletler nezdinde birinci sınıf orta elçi unvaniyle delegeliğe tayin edilmiş olan Kemal Süleyman Vaner merkeze nakledilmiştir.
P. T. T. Genel Müdürlüğünde tayinler
P. T. T. Genel Müdürlüğü birinci sınıf müfettişlerinden Abdullah Hamit Çetintaş Ulaştırma Bakanlığı teftiş kurulu başkanlığı kadro -sunda birinci sınıf müfettişliğe U taştırma Bakanlığı tarife ve ticaret dairesi başkan yardımcısı Enver Şa-kir Mersinoğlu aynı daire başkanlığına tayin edilmişlerdir.
Türlüye - Pakistan Dostluk Cemiyeti kuruluyor Merkezi İstanbulda olmak üzere •Türkiye - Pakistan Dostluk Cemiyeti» adlı bir derneğin kurulmasına Bakanlar Kurulunca karar verilmiş-
J TAKVİM |
Hicri: 1369 — Rebiül’evvel: 18
Rumî: 1365 — Aralık: 25 7 OCAK 1950 CUMARTESİ
*
r
ZAFER
Son davacılardan sonra
ADYÛ-TELEFON-TELGRAF HABERLER
Sıra Hindiçiniye geldi
an çekişen milliyetçi Çine, | dün, son darbe, komünist Çin- ! liler tarafından değil, Başkan Tru- i man tarafından vuruldu.
Başkan, bir gün evvel kongrenin I açılışı münasebetile göndermiş olduğu mesajında, genel olarak komünizm ile mücadele edileceğinden ve Asya memleketlerinin terkedil-miyeceğinden bahsetmiş; iıuna mukabil, günün mevzuu ve şahsan bizim de bu sütunlarda haftalardan-beri mevzuumuz olan Çin ve For-moz’a müdafaasına doğrudan doğruya temas etmemiştir.
Bu, elbette ki bir unutkanlık e-seri değildi. Olamazdı, çünkü, Başkanın on nutku söylediği gün, U-zakdoğu meselelerini tedvire memur olan Büyükelçi Jessup Japon yada Mae Arthur ile müzakere halinde bulunuyordu. Aynı güıı Başkan ile Jessup uzun ve şifreli bir muhabere cereyan ettiğine şüphe yoktur. Ve bu muhabere üzerinedir ki, Tru -man — bu sütunlarda müte -addit defalar teyid ettiğimiz fikre hiç de aykırı düşmeyen kararını belirtebildi: «Amerikalılar Fcrmo-za’yı müdafaa etnıiyecekîerdir.» «Bu hususta milliyetçi Çinlilere ne maddî yardımda, ne de hattâ nasi-hatta bulunulacaktır.»
Bu vaziyete göre Çin elden çıkmış demektir, gibi gelir. Fikrimiz-ce hayır. Çin ancak şimdi Amerikalıların eline geçecektir. Çünkü ikiye bölünmüş ve İngilizi menfaatlerinin tefevvuk ettiği bir Çine nazaran. san veya kızıl, fakat bir örnek bir Çin. Amcrikalıl nn mo: hur -Açık kapı, siyasetine daha müsait Lir zemin olabilecek*,* r. Bundan başka, yine evvelce burada izaha çalıştığımız gib:. gene’-?) Mac Arthur’ün. Moskovaya gitmiş olan Çin komünist lideri Mao Çe Tung'un neler eHe edebilmiş o! duğıinu h^ kes’en daha çok sezinlemeden böyle bir karar vermiş olması da asla melhuz değildir.
Başkan Truman’m, dünkü nutkunda, «açık kapı, tabiri üzerinde ısrarla durması bundandır.
Şimdi Çin, bir mânaya, yani siyasî ve askerî mânada elden çıkmış olduğuna ve kıta üzerinde komünist kuvvetleri durdurabilecek millî kuvvetler bilfiil saf harici kalmış olduklarnıa göre; Hin'ligini hudutlarına dayanan komünist kuvvetleri kim durduracaktır? • Bu ülkede büyük menfaatleri olan Fransızlar, Formoza müdafaasının bahis mevzuu edilmesinden çok evvel, bu bahiste gürültü çıkarnaışlur ve Amerikanın işe müdahale ci( meşini istemişlerdir. Bunun üzerine de, Amerikalılardan yan resmî bir heyet Bao Doi ile bir nevi müzakere manevrası çevirir gibi olmuş, fakat sonradan Amerikan Dışişleri Bakanlığının, genel olarak Çin siyaseti hakkmrlaki plânlarının bir takım gazeteciler tarafından öğrenilmesi üzerine (ki Mac Arthur de bugün aynı şeyden şikâyet etmekte ve tahkikat açmaktadır). Amerikalılar. Eao Dai’nin henüz Fransa ile işlerini halledemediği ve hukukî bir durum kazanamadığı bahanesi le bu işi terketmislerdir. Bunun ü-zerine Fransa, Şubatla Parise gel mesi gereken Bao Dai’nin ziyaretini bu ay iç:ne almışlardır. Fakat heyhat!... Mesele Bao Dai meselesi değildir.
Durum sudur:
Amerika Hindi Çini’yi müdafaa etmiyecektir. Çünkü, Amerikanın, gerek kendi refahı, gerekse yardımda bulunduğu diğer milletlerin selâmeti için fazla istihsalini sürebilecek serbest pazarlara ihtiyacı vardır. Bu pazarları Avrupada bulmak mümkün değildir, çünkü Avrupa memleketleri de. Amerikaya ve diğer memleketlere aynı malları sürmeye gayret etmektedirler. Bu vaziyet dahilinde Amerikanın yeni memleketlere yönelmesi tabiidir. Yeni memleketler ise eski sömürgelerden başka bir şey değildirler. Ve. hükmü altında bulundukları memleketlerin iktisadiyatına bağlıdırlar.
Amerikanın, şüphesiz bütün dünya hayrına olarak istediği şey, dün Başkan Truman’m da belirttiği gibi, «açık kapı» siyasetinden başka bir rey değildir. Ve Amerikanın sömürgecilik aleyhtarlığı da bu noktada toplanır.
Hindi Çini'de Fransızların büyük menfaatleri varmış; binaenaleyh buraya komünistlerin gelmesine A-merika müdahale etmeliymiş. Ne güzel mantık.
Amerika —yeni bir iddiaya girerek söyliyoruz ki— Hindi Çiniye dc müdahale etmiyecektir. Ve kızıllar, muvafık görürlerse eğer, buraya da gireceklerdir.
Bununla beraber, ve her şeye rağmen. hâdiseler arasında bir muvaze-net çizmemek elde değildir:
Eski bir sömürge olan Amerika, bugünkü sömürgeleri kurtarmak i-cabı, yeni sömürgecilerin tah; kku m ün e baş eğecek midir?
Belki de harbin düğümü bu mu kavemet ve bu muvrzenet zincirinin en zayıf halkasına bağlıdır.
Mücahit TOPALAK
Bulgaristan'da yeni bir temizlik
Kolatrof aleyhine de yeni ittihamlar serdedilmesi bekleniyor
Londra, 6 (Nafen,) — Bulgaristan’da yeni değişikliklere şahid o-lunacağı hakkında haberler gelmektedir. Bilhassa ihtiyar Kolarov un temizlenmek üzere olduğu ve yerine Moskova'nın daha sadık a-damlarından birini getireceği söylenmektedir.
Bulgaristan'dan gelen raporlara göre, Sovyetler Birliğinin Sofyada-ki elçisinin Moskova’ya geri çağrıl -ması da bu temizlik hadisesi ile ya ’ kından ilgili bulunmaktadır. Talr ı min edildiğine göre, Kolarov da, Kostov'un -
yacaktır. Yalnız Kolarov’un, mitrov gibi sessiz bir şekilde orta-,_ ___
dan kaybolması ihtimali daha kuv-ı ülkeyi Sovyet Rusya'ys vetlidir. I bir surette tâbil -----„ —
Dimitrovun halefinin muhtelif, Bulgar hükümetinin İçişleri Bakan vesilelerle Sovyet Rusya aleyhin- • lığına Bulgar Komünist Partisi Ge de sarfetmiş olduğu bazı sözler şim nel Sekreteri Vulko Şervenkof gc-dİ kendi aleyhinde kullanılmakta- tirilecektir. Buna karar veren dır. Bilhassa Kolarov, Bulgarida- Kremlin. Bulgar hükümetini sim-, na her gün biraz daha fazla nüfuz i sıkı Sovyet kontrolü altında tut-etmekte olan Sovyet kolonlarına I mak için Şervenkof’a tam yetki karşı cephe almış ve bu hareket vermiştir.
tarzını tenkid etmişti.
Şimdi Bulgaristan’da kimin Ko* larov’un yerini alacağı hakkında bir çok şayialar dolaşmaktadır. Fakat muhakkak olan bir şey varsa şimdiden post kavgasının başlamış olmasıdır. Bu post kavgasında rakibini kötü bir duruma düşürmek njaksadiyle muhasim taraf ortaya bir sürü ithamlar atmakta ve bu hal Sovyet idarecilerini de şaşkına çevirmektedir.
Yeni bir İçişleri Bakaıu
oine göre, Kolarov da ' Belgrad, 6 a.a. — İyi haber alan uğradığı ithamlara uğrı- çevrelerden öğrenildiğine göre, Bul ” ’ " ’ ’ ı, Di-' garistan’ın idaresinde yakında ö-
nemli değişiklikler olacak ve bu .......... ‘ daha sıkı kılmak amaciyle
Elden düşmiyen düğme!
BJlus gazetesi dehşetli bir ha-ber verdi:
Bakanların beyanlarını tahrif eden, yahut ııeşretmiyeıı gazetecilerin hükümetçe dosyalan tutuluyor! Radyo ile tekzip saati İhdas ediliyor!., dedi...
Düşünüyorum da iyi ki, bu tekzip servisi bir iki ay evvel faaliyete geçmedi! Yoksa celâdetti bir Bakanın bir Milletvekiline «Yüz karası!» diye hitap ettiğini yazan gazeteler de bu yeni radyo servisiyle tekzip edilecek ve şöyle bir haber dinlememiz mümkün olacaktı:
— Dün, kara tencerelerin umumî sıhhate muzır olduğu meselesi görüşülmüş ve alâkadar Bakan «kalay» ithali hak* kında bir Milletvekilinin sözlerini cevaplandırmıştır.! — A. F.
Meclis köşesi
DAVBT
Adalet Komisyonu:
A — İş mahkemeleri kanunu tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Maliye Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
Seçim Kanunu Geçici Komisyonu:
9/1/1950 Pazartesi günü saat 10 da Adalet Komisyonunda;
I Toplanacaklardır.
Sayfa: 3
YerleGök Arasında
________Tefrika No: 38
Yeni bir Meron
Stalin büyük
Yassa: A. 8. Kxa»4ry
Çevir®»; MâealuM TOPALAK
Ingiltere’de yeni seçimler
Doğu Almanya karışmak üzere
Başbakan Grotı wohl intihara yeltenmiş
Nevyork, 6 a.a. — Amerikan radyo Yorumcusu Drew Pearson’a göre, Doğu Almanya Başbakanı Otto Grotewohl ile karısını, Sovyet ma-Kamlariyle aralarındaki mühim gö-I rüş ayrılıkları neticesinde intihara | teşebbüs etmişlerdir.
Vişinski Grotewohl’u Sovyet has
nvı üz n de t pinn yor
Londra. 6 a.a. — Seçimlerin şubatın son haftasında yapılacağını te yid eden veya yalanlıyan hiç bir beyanat yapılmadığından, yetkili çevreler seçimlerin 23 şubatta yer alacağını tahmin etmektedirler.
Filhakika 23 Şubat ayın perçem-, Quv.vel „„
besidir ve Ingiltere’de secimler ge- tahanesinde ziyaret etmiş ve grip leneğe göre Perşembe günü yapılır. Bundan başka bu perşembe Londra'da meclisin dağılma günü ola- j rak tesbit edilen 2 Şubat tarihinden I tam üç hafta sonraya rastgelmek-' tedir ki bu da kanunî mehili doldur maktadır.
İlk yoklamalar
Londra, 6 a.a. (afp) — İşçi Parti-, si memlekette gelecek seçimler için bir sondaj yapmıştır. Buna göre ye ı ni meclisteki 625 saylavlıktan İşçi Partisi 206, muhafazakârlar ise 199 saylavlığı kati bir surette kazana-. bileceklerdir. Ayni sondaj tahmi-' nen 200 kadar saylavlık için katı bir şey söylenemiyeceğini göster -miştir.
Attlee ve Morrison arasında
Londra, 6 a.a. (Reuter) — Başbakan Attlee ve Başbakan Yardımcısı Herbert Morrison dün akşam İngiltere'nin en mühim meselesini ya ni genel seçimlerin gelecek ay veya Haziranda yapılmasını müzakere etmişlerdir. i
İki devlet adamı, İşçi Partisinin nest Bevin, İngiliî tabiye mütehassısı Morrison'un deniz kenarında geçirdiği Noel tatili biter bitmez derhal buluşmuşlardır. Morrison, Attlee’yi İşçi Partisi mekanizmasının Şubatta mücadeleye başlaması' hususunda ikna etmiştir.
Resmî çevreler toplantının neticeleri hakkında sükûtu muhafaza itmektedirler.
derbent Fıhra

Tayyare yolcusu hayvanlara otel
Londra, 6 (Nafen) — Tayyare ile seyahat yapmak mecburiyetinde ka lan hayvanlar için bir otel yapılma sı düşünülmektedir. Şimdiye ka -dar tayyareye binecek olan hayvan lar, tayyare geciktiği vakit kafeslerinde kalıorlardı ve bu müşkül durumda saatlerce bekliyorlardı. Şim di Londra hava alanı yakınlarında yapılacak olan otelde bu hayvanlar rahatça dinlenebilecekler ve tayyarenin gelmesini burada bekliye-ceklerdir. Bu otelde kuş, köpek, fil, arslan ve diğer hayvanlar için hususî yerler hazırlanacaktır. Otelde ayrıca bir baytar da bulundurulacaktır. Burada hayvanlar bedava olarak tedavi de edilecektir.
Artık daha fazla ileriye gitmek I lüzumsuz. Bu teşebbüs bizi hiçbir yere götürmiyecck. Tayyarenin ya' nına dönmeliyiz. Çünkü, belki de i arkadaşlar bu beyazlı kırmızılı yığını görebileceklerdir. Bizi bul ; mak için girişilecek araştır mal a i rın neticesine pek güvenim yok | ama, yine de bu teşebbüsleri, yine de bu gayretleri kurtuluşumuz i- [ çin tek ümit olarak kalbimde ya- i satıyorum. Sonra, tayyarenin bu- ■ lunduğu yere dönmemiz için başka sebepler de var. Son damla su- i yu içmemiz lâzım. Mutlaka, dön-1 memiz lâzım yaşıyabilmek için. I Bir dairenin içinde esir olmuş gi-1 biyiz. Bu demirden daire, yani | susuzluğumuzun başlı başına bir varlık, bir muhtariyet gibi dönen dar, insafsız dairesine.
Fakat, belki de hayata doğru yürümekte olduğumuz şu sırada, geri dönmek ne kadar zor. Belki serapların arkasında hakiki beldeler var. Zengin beldeler, nehirleri. bahçeleri ile belki bu serapların ardında yaşıyor. Nasıl dönersin? Biliyorum, geri dönmekte haklıyım, haklıyım ama. ne de olsa, bütün mukadderatımızı tayin edecek olan bu dümen darbesi, bu dümen kırış, bana müthiş bir şey gibi görünüyor.
Nihayet, tayyareye ulaştık. İ-kimiz de yere uzanıvermişiz. Altmış kilometreden fazla yol tepmiş bulunuyoruz. Su da bitti. Şark is-1 tikametinde hiç bir .şey bulama-I dik. Hiç bir arkadaş bu topraklar üzerinden uçmadı. Acaba daha ne kadar zaman dayanabileceğiz? Da ha şimdiden o kadar susadık ki...
Tayyarenin kırık kanadından söktüğümüz tahtalarla büyük bir ateş yaktık. Bembeyaz ve parlak . bir ışık veren benzini ve mağnez yum levhalarını hazırladık. Felâketli âlemimizi yangına vermek için gecenin iyiden iyiye çökmesini bekledik... Bekledik ama. hani ya bu yangını görecek, seyredecek olan insanlar?
yorum. Bil- an, kalkıp ileriye doğ ru atılmak, koşmak, koşmak isteği içerimi dolduruyor. Sanıyorum ki ileride karanlıklar içinde ben den imdat istiyen insanlar var. Onlara yetişmem, onları kurtulmam lâzımdır.
Bu ne garipi bir rol değiştirmedir bilseniz... Ama emin olun, ben e.; minim, bu hep böyle olmuştur. Netekim. bundan emin olabilmel-için Prevot'yu da yokladım. Evet Prevot’da, biteviye bize anlattıkları o ölüm korkusunu, o ölüm
bunaltısını duymıyacak. Fakat,
da.
benim
gibi, ölümden
ölüm korkusundan ayrı, tahammül edemediği bir şey var.
Bana vız gelir. Uyurum ben. A-ma bir gece değilmiş de asırlar boyunca uyuyacakmışım. Bir kere uyuduktan sonra, bir gece ile asırlar arasındaki fark hissedilir mi? Üstelik de rahatlık... Fakat, ya ötede, oralarda, bizi bekliyen yerlerde yükselecek olan çığlıklar? Açacak olan matem çiçekleri?... Ben buna dayanamıyorum işte. Ben de perişanlık karşısında kollarımı kavuşturup duramıyo-
rum- Geçen her sükût anı sevdik lerimi katlediyor. Ve bu yüzden içimde bir hiddet, bir gayzın yükseldiğini duyuyorum. Niçin vaktiyle koşup bu bedbahtların dadına yetişemiyorum-’ Ne-ltv çın beni saran bu '.ir.' • ’ M çin vaktıâımız hu ateş Ter !)•--• zı dünvanın öbür ucuna eri ' •
mi yor? Sahur... Sahur... dıve haj kırıyorum karanlıktaki sevdikle rhne... Geliyorum... Sizi kurtar mıya geliyorum. Sabuı-
(Devamı var)
müzisyenmiş
Londıa, 6 (Nafen) — Sovyet Rus ya’da intişar etmekte olan Ogon-yek) dergisinde belirtildiğine göre Sovyet Rusya’nın bir numaralı mu sikişinası Mareşal Stalin'dir.
Bu mecmuada yazdığı bir maka lede. yola girenlerden Chostaku-vith bir çok eserlerinin Stalin tarafından tashih edilmiş olduğunu
New - York’fa^ j Yunon bikO'FU kopotılıyor
Vaşington, 6 a.a. (afp) — Birleşik Amerika’daki Yunan Elçisi Vassili Dondramis hükümetinin Nevyork’taki haberler bürosunu ka pamıya karar verdiğini bildirmişti.
Diplomat, büronun bundan böyle lüzumlu olmadığını ve bütün vazifelerinin Vaşington’daki Elçiliğin basın şubesi tarafından ifa edileceğini ilâve etmiştir.
Elçi Nevj'ork’taki büronun kapanacağı tarihi söylememiştir. )'
Amerita - Kanoda müşt»'el( mmevroları
Londra Radyosu, 6 (Basın Yayın) — Amerika ve K.-nada kuvvetleri önümüzdeki a? ;."'n î müşterek müdafaa manevraları yapa-ıhlardır Alaska’da yanılacak elen bu -nanevraJarır. hedef- rincuk t kıt’asını kuzeyden gelecek bir
ket ordularının birlikte hareket ka
Avustr«lvada
olduğuna dair bir sağlık bülteni neşredilmesini emretmiştir.
Bakanlar Kurulu toplantısı
Berlin, 6 a.a. — Doğu Almanya Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu bugün Walter Ulbright’in başkanlığın, da toplanmıştır.
Gündemde bütçenin ve 1950 yı- I İma ait İktisadî plânın tanzimi bu-J lunmaktaydı.
Resmî tebliğe göre, Başbakan vekili şu direktifleri vermiştir:
İstihsalin kalitesi iyileştirilecek^ »jUnCy w ***** *«*.**.*.-
ham maddeler tasarruf edilecek, ı- uranjum sahaların bulunduğu ma-kame maddeleri ve dahilî ihtiyatlar den oeakian ’ “ ’ kullanılacak, randımanlı ücret sistemi ve istihsalâtın artması gelişti- i rilecek, Tarım Bakanlığı hektar ba-1 şına hasılatı arttırmak için bir e-mirname çıkaracak ve İçişleri Ba- , kanlığı da İdarî teşkilâtlarda çalışma metodlarınm islâhı hakkında bir rapor verecektir.
Uranium yarışı
Londra, 6 (Nafen) — Uranium ı yarışında Avusturalya’nın en ön plânda yer almak üzere olduğu yeni yapılan maden keşifleriyle mey i dana çıkmaktadır.
ı Güney Darvin’den 60 mil uzakta
Şimdi, tahtalarımız alev aldı. Malımızın mülkümüzün çöl ortasında yanışını adeta dinî bir huşu ile seyrediyoruz. Alevli, fakat sesiz mesajımızın karanlıklar için de yükselişine bakıyoruz. Düşünüyorum da, bu alev, dokunaklı bir imdat feryadı taşıdığı kadar bir aşk da taşıyor. Bir aşkı da anlatıyor. Evet, bu alevle demek istiyoruz ki: «Sususuz...» fakat, yine bu a-levle insanları arıyoruz, insanları bekliyoruz. Eğer, bu gece, çöl i-çinde, bu ateşe karşılık bir başka ateş parıldarsa, ateş ancak insanlarda olduğuna göre, insanlar bize cevap veriyorlar demektir.

Bevin alt katları tercih ediyor
Colombo, 6 a.a. — 68 yaşında o- ■ lan ve muhtelif haberlere göre 95 ilâ 130 kilo arasında bulunan Er-~ ‘ imparatorluk
camiası memleketleri konferansının toplanacağı binanın üst katına koltukta çıkmak istemediğinden konferans belki de alt katta toplanacaktır.
Herkesin görmemesi için dört kişi Bevin’i koltukta, bir servis merdiveninden indirip çıkaracaklardı. Fakat basın haberleri bunu imkânsız kılmıştır.

_____________ bürolarına • mensup jeologlar tarafından bildirilmektedir.
Avusturalya maden tetkik bürosunun şefi olan J. Aemstrong, bu sahaya göndermiş olduğu iki eksperinin ayni keşfi tasdik ettiklerini açıklamıştır.
Keşfedilen madenlerin zenginliği hakkında henüz müspet bir şey bilinmemektedir.
Diğer taraftan Avusturalya’nın İainter sahasını kaplıyan tepelerinde de uranium madeninin mevcudiyeti bildirilmektedir.
Bu madenin çok zengin olduğu tesbit edilmiştir.
Ayrıca Hart dağ silsilesinin bulunduğu sahalarda da uranium keş-l fedilmiştir. Her nekadar Painter te pelerinde uranium 1910 senesinde ve Hart mıntakas'ında da 1906 senelerinde bulunmuş ise de madenlerin kıymeti ancak bugün anlaşıl-' mıştır.
Karımın gözlerini görüyorum. Karunın gözlerinde sual var. Beni bekliyenlerin, bana bağlı olanların, benim dönmemi istiyenlerin gözlerini görüyorum. Bu gözlerde de sual var. Bütün bu gözler bana çevrilmiş. Bana sitem ediyorlar. Niçin susuyorsun? diyorlar. Cevap veriyorum. Bütün kuvvetimle cevap veriyorum. Ve, geceye rast gele savurduğum, fakat sahiplerini bulacaklarından emin bulundu-
ğum bu cevaplar, belki göğe yükselen bu kuru tahta ateşinden daha kuvvetli.
Şekerim iktidar!
T atlı yiyelim, tatlı konuşalım!
Boyuna tuzlu tenkitler yapacak değiliz ya, bugün de biraz tatlı tatlı şekerden bahsedelim.
Gerçi Mevlânanın bir sözü vardır: Tenkit tuz gibi acıdır; fakat sıhhat ve sağlık verir. Mctlih şeker gibi tatlıdır. Fakat yaralan bir türlü iyi edemez... Galiba o-nun içindir ki, memlekette bu sene 134 bin tona yükselen şeker istihsali de ekonomik yaraları bir türlü iyi edemedi!...
Evet 1949 da güzel bir rekor kırdık. 19-18 de, 118 bin tondu; dışarıdan da şeker getirdik de böylecc 128 bin 557 ton şeker sattık. Demek bu seııcki 134 bin ton, ihtiyacımızı bol bol karşılayacak, hele .şu şe-çimlerüstü ağzımız yek te tatlı-lanacaktır!
Baklava yap, kadayıf yap, sarıklı burma yap!., hattâ istersen, bir de seçimlerde kaybedecekler için lokma döktür. Helva ka vurt!... Şekerimiz pek boldur. İs te şeker bayramı diye buna der ler!...
Fakat sevgili okuyucularını, 1948
| Sarıdzmell |
de şeker satışı 126 bin 556 tonken, yalnız şeker için verdiğimiz vergi yekûnu nedir biliyor musunuz? 00 milyon, 927 bin lira!...
Yani şeker vergisi aşağı yukarı İçişleri Bakanlığı bütçesiyle, Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesini karşılamaktadır.
Valileriyle, kaymakamlariyle, nahiye müdürleriyle, nolis kara-kollariyle, emniyet âmirleri ve memurlariyle, bütün Erişilgil teş-kiâltuıı sadece bu şeker vergisi kapatmağa kâfidir!
Bu paranın içinde şeker şirketinin kârı da ayrı olsa gerektir. Şimdi istihsal 134 bin ton olduğuna göre verginin de daha fazlalaşacağı şüphesizdir. Ama diyeceksiniz ki, ziyanı yok. Memlekette seker istihsali fazlalaşsın, sanayimiz ilerlesin de biz, vergi vere.
Fakat Şeker ŞtrketH’munı Mü düriiııün söylediğine göre de ha-
riçten bize 45 kuruşa seker teklifi yapılmaktadır. Bizdeki şekerin kilosu ise 200 kuruştur. Buna ne buyurulur?...
Ama, bizde 6 kilo pancardan bir kilo şeker istihsal edilirmiş! Pancarın kilos da 6 kuruşmuş! Demek bir kilo şekerin pancarı sadece ■18 kuruş eder; bunda fabrikanın ne kabahati var?...
Evet ama, şekeri bize 45 kuruştan teklif edenler bunu havai ne-simîle, deniz suyuyla muamele ederek istihsal etmiyorlar ki... Onlar da pancara para veriyorlar. Onlarda da fabrikada işliyorlar. Hem de 45 kuruşa teklif yaparken kâr da ediyorlar. Üstelik bu memleketlerin pancar müstahsilleri bizim pancar müstahsillerimiz kadar zorluk ve sıkıntı çekmiyorlar!
Bütüıı bunlar malûm iken, ve resmî rakamlar ortada dururken, şekerim iktidar, bize hâlâ programdan, icraattan bahseder!
Şekerden vazgeçtik, bar!-tatlı dil kullansa!...

Ben elimden geleni yaptım. Biz elimizden geleni yaptık. Bir damla su içmeden altmış kilometre yü rüdük. Ve artık bir damla dahi içemiyeceğiz. Sizi, gelecek olan sizleri daha uzun zaman bekliye-mezsek bu bizim kabahatimiz mi? Siz gelirsiniz diye, bekledik. Mat ralanmızm son damlasını yalıya, yalıya, uslu uslu oturduk ve bekledik. Fakat o son damla da bitince, bir saatin vurduğunu duydum. Son damla ile beraber, bir meyil başladı. Benim elimde ne var? Zaman almış beni, akan bir su gibi sürüklüyor.
Bir ara Prevot ağlamıya başlıyor. Sırtını okşuyorum:
— Ölüm Allahın emri, diyorum.
— Kendi ölümüme mi ağladığımı sanıyorsun?...
Doğru... Ben de anladım bu hakikati. Dayanılmıyacak dert, da-yanılmıyacak akibet yoktur. Yarın ve öbürgün anlıyacağım ki, hakikaten, dayanılmıyacak, kabul edilmiyecek hiç bir şey yoktur bu dünyada. Ben, işkence denen şeyin bile pek acı, pek dayanılmaz bir şep olduğuna ancak yarı yarıya inanıyorum. Bunu vaktiyle de bir kere düşünmüştüm. Bir gün, denize düşen tayyaremin içinde kalmış ve boğulacağım zannetmiş tim. Fakat o an, hiç de ıztırap duymadım. Çok kere parçalanma raddelerine geldim, fakat bu bana hiç de öyle önemli bir hâdise gibi görünmedi. Demek ki, burada da öyle olacak. Burada da bunaltı duymıyacağım. Bu mesele etrafında şüphesiz, yarın daha bir çok şeyler öğreneceğim. Yarın an-lıyacağım, yakmış olduğum bu büyük ateşe rağmen, bu gece insanlardan hakikaten vazgeçmiş, hakikaten ümit kesmiş miyim?
Prevot: -Kendi ölümüme mi ağlıyorum sanıyorsun... demişti. E-vet, bunu anlıyorum. Dünyada da anılmıyacak dert, dayanılmıya-cak akıbet yok belki, fakat bir tane de mi yük? Var. Bir tane da-yauilmıyaeuk şe.v var. O da, bek-üyen gözler...
Yüreğimde bir-yanılttık hbıeerlj-
Hayret ve memnunluk uyardıran bir kaza
Trento, 6 a.a. — Milano ekspresindeki yolcular tren bir tepenin eteğinden geçerken kızak kayan bir çocuğun tepeden demiryoluna doğru sürat’le indiğini görerek heyecanlanmışlar ve bağırmıya başlamışlardır.
Fakat, yıldırım süratiyle ilerliyen kızak, lokomotifle ilk vagonun a-rasındaki boşluktan geçmiştir ve çocuğun burnunun dahi kanamadığı hayrete görülmüştür.
Kadınlar güzelleşiyorlar
Bugün kadınlar eskisine nazaran çok daha serbesttirler, ve her türlü sahada faaliyet göstermektedirler. Kanaatimce, bu yeni serbesti, kadınlara ayrı bir güzellik vermektedir.
Üstelik bugün kadınların tenleri daha güzeldir ve bu da çok mühim bir noktadır.
Klasik bakımdan mükemmel hatlar, güzel hir ten ve şahsiyet olmadıkça hiç bir şey ifade etmez.
Bu mevzuda düşündüğümüz zaman, istikbalde kadınların büsbütün güzelleşeceği neticesine varırız. Zira mantık bunu icâp ettirir.
Hollywood, ) a.a. — Uzun senelerden beri sinema artistlerinin ma kiyajı ile meşgul olan Mel Berns’-in fikrince, kadınlar hergün biraz daha güzelleşmektedir. Mel Berns bu görüşünü şu suretle açıklamaktadır:
• Bugünkü artistlerin daha kuvvetli bir şahsiyeti vardır. Bundan maada, pasta, çikolata ve şekerleme yemediklerinden ‘vücutları daha mütenasiptir. '
Muhakkak ki pski artistlerin yüz hatları mükemmeldi, fakat .şahsiyet sahibi değildiler.
grev
Sydney, 6 a.a. — 48 saattenberi grev yapmak suretiyle 30 geminin hareketine mani olan 3500 yükleme ve boşaltma işçisi Sydney limanında faaliyetin durmasına sebep ol-
muştur.
Greve sebep deniz işçileri federasyonuna dahil olmıyan bazı kim selerin gemi subayları meyanına ithal edilmeleridir.
300 amele munzam çalışma saatleri üzerinde bir anlaşmazlık yüzünden işi bırakmıştır.
Liman dairesi, gemi seyrüseferin de aksaklıklar vukuundan korkmak-

Japonya ile barış görüşmeleri
Paris radjrosu, 6 (Basın - Yayın) — Vaşington’daki İngiliz Büyük El çişi ile Amerikan Dışişleri Bakanı Dean Acheson, son günlerde Japonya ile barış anlaşması meselesi üzerinde görüş teatisinde bulunmuş 1 ardır.
Vaşington’un bu mevzu üzerinde Sovyetler Birliği ile bir anlaşmıya varılmasını çok arzu etmekte olduğu da bildirilmektedir.
Almanyada bir futbol maçı için
Londra, 6 (Nafen) — Almanya-nın Bielefeld şehrindeki Alman ta lebeleriyle futbol müsabakası yapabilmek maksadiyle İngiltere’nin Yorkshire eyaletinin Barnsby şehrindeki gençler aralarında para toplamışlar ve Almanyaya hareket etmişlerdir. ■
İngilterenin Kömür ihracı
Londra Radyosu, 6 (Basın - Yayın) — Bu senein ilk üç ayında İngiltere Avrupa'ya 3 milyon ton kömür ihraç edecektir. Bu, geçen sene ayni müddet zarfında yapılan ' ihracattan 1 milyon ton fazladır.
Malatyanınprotestosu
Holk Partisi Müfettişi Ahmet Fırotlının sözleri protesto edildi
Malatya, 6 (Telefonla) — Her yerde olduğu gibi ilimizde dc seçimlerin yaklaştığı şu günlerde C. I-I. P. liler iktidarı ellerinden bırakmamak maksadiyle sonsuz gayret ve çeşitli entrikalarla D. P. ııin nüfuzunu kırmak için propaganda gezilerine devam etmektedirler.
Malatya milletvekili ve C. H. P. bölge müfettişi Hikmet Fıratın o za manlar gazetelere akseden ve sonra kendisi tarafından tekzip edilen En büyük düşmanımıza nasıl cephe alıyorsak D. P. ye de öyle cephe alacağız- cümlesi MalatyalIların yeniden protestosuna sebep olmuştur.
Bu münasebetle ilimiz D. P. il i-dare kurulu tarafından dün bir beyanname dağıtılmış ve Hikmet Fı-ratın bu hakareti şiddetle takbih ve protesto edilerek şu cevapta bulunulmuştur:
• Biz bu sözlere esef etmekle iktifa edemedik, çünkü çok partili rejime girdiğimiz 94G yGılındunberi Halk Partisi içinde bu derece seviye siz ve yakışıksız bir konuşmaya hiç iP ’-vliii’r.-imF-dilr Hikrnei Fıratın Halk-
Partisi bölge müfettişi sıfatiyle yükselen çatlak sesi hiç şüphe yok ki, matbuatın da belirttiği gibi muvafık, muhalif ve bitaraf çevrelerde çok fena bir tesir ve haldi bir infial yaratmış bulunmaktadır. Mumaileyh bu sözleriyle nezih Türk mileti içine kin. garaz, fitne vc fesat tohumu açıktan açığa serpilmiş bulunuyor. İyice bilmelidirler ki bu sözleri milletçe kedilerine aynen iade edilecek ve serptikleri tohumneşvünema bu-lamıyacaktır.
l-Iikmet Fıran Parti Müfettişi olmakla bir bakıma milet içinde on büyük husumeti tahrik ederek ve düşmanca fikirleri telkin edenin C .H. P. olduğunu isbat etmiş bulu-
D. P. Ankara Meı-kez İlçe Kongresi
ilçemiz yıllık kongresi 22 Ocak 1950 Pazar günü saat 9 da merkez ilçe binasında yapılacağından, saym delegelerin belirli gün ve suatte teşriflerini rica ederiz.
Merkez İlci- iılarc Kumlu
Şimdi bu delikanlı, çılgınca bir sür'afle kokuyordu, rastgeld'ğine çarparak, nereye bastığını bilmiyerek koşuyordu. (Ah... Bir kere o sarhoş papazı yokalosam... İç donuna kadar soyarım, yine o kâğıdı bulurdum oma...)
Serbest Sütun |
3 lira maaş alan dul
HAVACILIK BAHİSLERİ
Yeni bir Hava rekoru
Biiyük salona girdiği vakit, kendisi ifa konuşan kadını gördü. O vnlcit Büsbütün afalladı ve birdenbire kendini kaybederek, sanki Mcı'ydm heykeli önünde secde edi-yormuş gibi yere kapanırcastna e-i;ildi.
İiu, ömründe gördüğü kadınların eh lâtifi, en nefisi idi. Genç, taze ve şuhlu. Sacları, çınlak o-nıuzİRrına dökülüyordu. Genç kız, diz çöken deliknnilyı ayağa kaldırdı;
— Söyleyiniz...
Dedi. Fakat delikanlı kendine malik, değildi.
— Anrın Allahım diye mırıldan-U X Söylevini fr Yoksa...
Deli.rahlı bâlâ kendine gelememişti.
— İşitiyor musunuz? Yoksa, bu-radah -çıkmak, buraya girmek kadar kolây değildir.
O vakit delikanlı biraz irkildi.
L- Ne dediniz?
— Siz ne söylediğimi anladınız hfir halde...
— Ben, burada kalamğn, ölünceye kadar kalmağa razıyım.
Kız güldü.
• — Yanılıyorsunuz deli -.anlı. Bir söyleyeceğiniz varsa çabuk söyleyiniz.
— Evet var. Fakat siz kimsiniz A Hah aşkına?.
Kızın kaşları çatıldı:
•— Söyleyecek misiniz?
— Ne tarafa gitti?.
—- Bastığı yeri bilmiyordu ki, gittiği tarafı belli olsun.
— Söyle Allah aşkına, bana o papas muhakkak lâzım.
— Eğer vıkılmadıysa şu sokağa
Dnü-.anlı ok gibi fıriadj. Oniine gelene sorarak koşmağa başladı.
Nihayet papazı, mahalle çocuklarının nttasıpda. yere upuzun serilmiş olarak yakaladı. Fakat pa-pes kendine malik değildi. Çocuklar saçını sakalını çeıip duruyorlardı.
Delikanlı, çocukları kovaladı. Sonra muhterem papaz efendiyi yerjndcn kaldırmak istedi, fakat o kadar ağırdı ki... Delikanb gay-riihtiyari söylendi:
— Bu kadar ağır oluşu herhalde günahının fazlalığından olsa
Sönra onu sürükledi. Tenha bir köşeye getirdi. Yüzüne sy serpti. Fakat nafile... Papas yalnız hırıl-d’Vordu. Delikanlı etrafına bakındı.; Kimsenin görmediğine emin öldüktün sonra papasın üstünü aramağa başladı. Nihayet göbeğine sarılmış olan kuşağın arasında bir zarf buldu. Sevinçle haykırdı. Zarfı cebine yerleştirdikten so-ıra papaza bir tekme vurarak yuvarladı ve ayrjı çılgınca süratle geldiği yere .döndü.
ve yetimler
1931 yılında yürürlüğe giren 1683 sayılı Emekli Kanununun bir maddesiyle, eski kanuna göre aylık bağlanmış olanlardan maaş ve tahsisat toplamları 3 lira ve daha aşağı olanların 10 yıllığı birden verilerek maaşla ilgilerinin kesilmesi cihetine gidilmişti. Ve sözü geçen kanıma bu hüküm konurken, başl'i hâkim olan düşünce ve sebep de şu
Böyle az aylık alan yurdaşların sayısı pek çok olduğundan bunlara aylıklarının ödenmesi mali bir gaile oluyor; kendileri de az bir para için bir çok sıkıntılara katlanmak zorunda kalıyorlar. Eğer, bunların 10 yıllık maaşları toptan verilirse, hem bu gaile ve sıkıntı ortadan kalkacak;
denemesi yapıldı
Tepkili bir hava gemisile tam 6,5 saatte 4828 kilometre katedildi
»ikmlmn
indeki amirane eda nazarı dikkatini
de-
betmişti. Biraz daha toparlana-
Söyliyeceğim. dedi, ry Sizi dinliyorum. .— Bir papaza radgeldim. Kız'hcycvanlu atıldı:
— Papa • nerede?
AnlnUvorum. Sokakta sallanarak . gidiyordu.
— Aman Y.ırıbbi...
Çiinkü zilzuma sarhoştu. Da-hâjfarh parası olmadığı için, daha f?7İ3 içcmc’-nisii. Bereket ki parası ypkmus, yoksa baha bu sırrı söy-Jcnrjpzd j.
— Şi/.e rie r'övledi?
ı^ ph'i bir kaç bni'dak şarap dâ-ha 'irinlim. Bana fİcr.li Xi-
|C'z delikânlıva yaklaştı:
' şöyloyiiılz; -bunu; kim-
senin duymaması lâzım. .
f^likanlı bir şevler sö; J« ;li. Kız biiyüit bir h( yfM?5n% kapıldı. Son-
Kapıyı vurdu. Merakla bekleyen kız kapıyı derhal açtı. Delikanlı muzaffer bir kumandan edesiyle zarfı Uzattı ve mükâfatını biliyormuş gibi kıza dikkatte bakmağa başladı.
Kız hafifçe güldü, bir taraftan zarfı açarken diğer taraftan pembe ve şeffaf yanağını delikarıbva u-zattı. Delikanlı, sanki başV)( 1 :r â lemde yaşıyormuş gibrv Başı duman içinde çal .anıyordu. D", dallarını, ürkerek p nefis tenine dokundurdu. Ve sonra bahtiyarlığına kendisi de inanamıyaıak, elle-riyio başını tuttu:
-- Allahım... ıliyç inlü.
Kız:
— Mektubu açtınız .mı’.
— As) a...',Size ait oİ;m bif şe-
; (r- K3ğıt nerede?
Delikanlı şaşırdı:
•y» Bir de kâğıt mı vardı?
■ — AUahnrj... Kâğıt nerede? Bu getirdiğiniz, haber bence-majûmdu.
. ■— Herhalde o sersem papazda o-laeak.
. .-*• Mahvoldum.
Kız; saçlarını ,avuçlam.ıştı. Telâşından ne yapacağını bilemiyordu. Delikanlı derhal yüksek sesle:
Emrederseniz o kâğıdı da ge-
— Nasıl? Bunu yapabilir misiniz?
— Eğer o sersem papazın üzerinde ise...
Teşekkür, ederim.
Delikanlı kızın, mektubu okuyup bitirmesini bekliyordu. Kız geniş-hır nefçs. ahmşiı. Tatlı ve cazibeli bir bakışla delikanlıyı süzdü. Sonra ondi
— El’mizi veriniz de sizin falınıza bakayım.
Dedi. Delikanlı gayrı'ihtiyarî
— Ay, siz falcı misaliz?
Kız gülerek cevap verdi:
— Hoşuma gidenler m falına bakarım.
Delikanlı mahcup olmuştu. Başım önüne eğerek özür diledi ve sol elini uzattı. Kızın bir şafak şişi kadar berrak ve yumuşak olan eline teması, delikanlıyı ürpertti. Simdi bir hayal âleminde yaşıyordu.
hem de ellerine toptan geçecek para, iyi kullanıldığı takdirde ne de olsa., kendilerine bir sermaye vazifesi görerek devamlı bir geçim yolu sağlayacaktır.
İşte, böyle bir düşünce iledir ki, bu kabil aylık sahiplerinin 10 senelik maaşları birden verilerek bu küçük maaş sahiplçıi genel bir tasfiyeye tâbi tutuldular. Fakat; bunları tasfiye etmek de sanıldığı kadar kısa bir zamanda ve pek kolay olmadı. Aynı zamanda sosyal bir adaletsizliğe dc meydan verildi. Zira: Evlât yetimleri hakkında tatbiki gereken bu tasfiye ûmeliyesinin anne ve karılara teşmili bu kışını vatandaşları derin bir mağduriyete sürükledi. Çürt^ü, aramızda lıâlâ bunlardan yaşayanlar vardır. Ve sayıları da bütçeye ağır bir yük olacak kadar çok değildir.
Yapılmış olan bu tasfiyenin neticesi o kadar garip ve acı olmuştur ki: İnşan, ister istemez bu zavallıları düşünmek zorunda kalıyor. Meselâ 3 hra maaş ve tahsisatı olan dul ve yaşlı bir kadıncağıza 360 lira verilerek maaşla alâkası kesilmiş bulunduğu halde 3,25 lira maaş alan emsali bir çok kanunlarla yapılan zamlar sonunda 49 lira maaş almaktadır. Halbuki, bahsa konu tasfiye olmasaydı; o zaman 3 lira aylık a-lan bir ana, veya ninemiz bugün 48,5 llru kindar'aylık alacaklar ve bu sa-yec]e. de haşlarım sokabilecek bir delik ile iyi, • kötü bir geçirene imkânına kavuşmuş, olacaklardı.
Yukarıda, izah ettiğimiz 3 ve. 3,25 lir.f âylfklı.'ana ve,kârılar, arasında hukuktu) hiç bir fark olmadığı kendiliğinden meydândadır. .Çüpkü. her iki vatandaş da aynı kanunî sebep' ve hizmet esaslarına göre evlât veya kocalarından bağlanmış olan maaşı almakta ve bu hakkı muhafaza etmekte idiler. Maaşlarının azlığı kendileri için kâfi bir mağduriyet iken; bu yetişmiyormuş gibi bir de 10 seneliklerinin toptan verilerek maaştan ümit ve alâkalarının kesilmesi mağduriyetlerini bir kat daha arttırmış ve onları son yaşlarında yoksulluğun derin sefalet ve uçurumlarına atmıştır.
TEPKİLİ .de Havilland Co-
■ met- hava gemisi, Londra’dan Trablus'a uçarak, Şimal Afrika'da yerde iki saat kaldıktan sonra geri dönmüştür. Üzerinde uçulan mesafe iki bin dokuz yüz seksen mil yani 4828 kilometre tutmuş, seyahat müddeti 6 saat 38 dakika sürmüştür. Çift seyahat ve rüzgâr mizan edilmek suretiyle, vasati sürat saatte 450 mile baliğ olmuştur.
Bu hailevi uçuş bir umumi hava meydanından diğerine, fena hava şartları altında yapılmıştır. Büyük bir ana hava yolu boyunca yapılan bu sefer, «tepkili seyahat uçağı- nın sade sözde kalmadığına nihayet dün yayı inandırmıştır.
Geçen yaz, Comet uçağının Farn-borough'da uçtuğu halk tarafından görüldüğü zaman, bir çok kimseler • bu uçak mevsimsizdir)... O hava yollarında hiç bir vakit işletilemez.. demişlerdi. Şimdi onlar, Co-met'in Trablus uçuşunu varı yakıtla başarmakla kalmayıp (çünkü her seyahatte taşınan yakıtın ancak yansı kullanılmıştı.) uçağın ay rii zamanda, on iki yolcu ağırlığına müsavi gçlecek yedek ve tecrübe mekanizması taşıdığını da pek âlâ öğrenmiştir.
Şimdiden aşikârdır ki: Conıet’in, ilk uçuşundan yalnız üç ay sonra, bu klâsik uçak otuzaltı yolcu taşıyarak, iki bin millik mesafeyi, ben ziıısız kalmak tehlikesi ile üzülmek-sizin katcdebilrriiştir. Bu makinanın dalıa mükemmel seferler yapabileceği hakkında zamanla tam bilgiler dc edinilmiştir. İleride bu menzilin daha fazla ıslah edileceği dc anlaşılmıştır. Meselâ seyahat menzili belki de Şimal Atlantiğine (Shannon’don -Gander'e) nakledilecektir.
7rablusgarl5a 'gidip gelme uçuş, bugünkü yalnız gidiş seferine sarfe-dilen zankandan 90, dakika daha az sürmüştür. Bu, yüzde şltıruş kazanç demektir. Diğer takribi mukayeseler avni suretle hayret vericidir. Şimdiki halde Londra’dan onyedl saat uçak uzaklığında- olan Kahire, Comet’le ancak 5 saat mesafede olacak; otuz sekiz saatlik Karaşi on saat, uçakla dört gün uzaktaki Sidney otuz altı saat ve on sekiz saatlik Nevyörk sekiz saat olacaktır.
dinden evvelki uçakların iki misli bir sürat, diğer müesseseler için ça lışan bugünkü rakiplerinin de iki misli bir çabukluk sağlamaktadır. 1052 de bir gün Londradan Avus-tralyaya uçak seferi 4 gün sürecekken. ertesi gün Comet uçağı harekete geçince ayni sefer sade bir buçuk günde bitecektir.
Zaman ve mekânın böyle ortadan kaldırılması, bundan önce bir tek inkişafla başarılmıştı. Londra’dan Ncvyork'a seyahat müddetini bir haftadan bir güne indirmek için 20 senelik uçakçılık önderliği icap etmiştir. Onu bir günden sekiz yahut dokuz saate düşürmek, 1949 senesi Temmuz sonlarına kadar asla ı uçmamış olan bu bir tek uçağın inkişaf etmesine bağlı kalacaktır.
girmeseydi buna teşebbüs edilemezdi. Eğer mazide olduğu gibi bu
pişdarlık, sadece saatte bir kaç ki-
lometrelik bir şey olsaydı ondan
bahis bile dilmeyebilirdi. Fakat bu,
saatte ikiyüz millik bir kazançtır ki kimse dikkate almamazlık ede-
mez. Hele hava seferlerini müm -kün olduğu kadar kısa bitirmek is-tiyen yolcuların dikkatinden bu başarı hiç kaçamaz.
Otuz beş bin ayak (10668 metre) yükseklikte, böyle saatte beşyüz mil süratle uçmak ne demektir?
Bu şimdiki olduğundan daha sakin ve daha az âsap yorucu bir seyahat yapmak demektir.
Bu seferlerde uçak kamaraları
rahat bir surette döşenmiş ve

Trablusgarba bu uçuşuyla Comet
ta tamamiyle normal hava tazyiki
tayyaresinin kendisini göstermesin-
den bir gün sonra, bütün dünyada aksülameller uyandırmasına şaşma malıdır. Hem Pan Amerikan, hem
de Amerikan denizaşırı hava hatları, aşağı yukarı şu sözleri söylerpiş-
•Eğer bu gerçekten doğru ise biz ya Comet’i veya ona benzer başka bir uçağı kullanmalıyız; yahut da dünya rekabetinde çok geri bir mev kide kalmıya razı olmalıyız!» Şurası resmen teslim edilmiştir ki, ya Comet uçaklarının Atlantiğin öte tarafına ihracı, yahut da bir müsa-
ade istihsaliyle bunların Şimal A-merika’da yapılması mümkün olup olmadığı hususunda araştırmalar
yapılmıştır.
Şimdi herkes şurasını açıkça biliyor ki: İngiltere, şimdiden böyle parlak bir surette uçan Comet uça-ğîyJe dünva önderliğini başarmıştır; iki senelik bir zamanda şu dört tepkili uçak nihayet hava yoluna
Kız-bir. müddet dikkatlç* baktıktan
avucunun içine
Iİükûmet ve Meclisin emekli memurlar durumunu esaslı surette ele
Otuz beş bin ayak (10668 metre) yükseiklikte ve saatte beşyüz mil (804,67 kilometre) süratle seyahat eden Comet uçağı, bir sıçramada ken
temin edilmiş olacaktır. Everest da ğının yüksekliğinin aşağı yukarı çeyreği seviyesinde hava tazyiki, bilfiil yeryüzündeki kadar olacaktır. Uçakta bir pencere kırılırsa vahim neticeler hâsıl olacağı kabul e-
dilmcktedir. Fakat uçak gövdesin
de ve pencerelerinde, normal uçuş
ta rastlanacağın iki misli derecesin de tatbiklerle tecrübeler yapılmış
tır. Sarsıntı vç ihtizazlara gelince,
bu yükseklikte bunlara tesadüf edi leceği gibi gürültü de vasatı yüzde-nin çok dûnunda olacaktır. Sefer yüksekliğinde ve uçak hava taba-
ANKARA RADYOSU
7 OCAK 1950 CUMARTESİ
7.30 M. S. Ayan — 7.31 Müzik: (Pl) — 7.45 Haberler ve hava raporu — 8.00 Müzik: Şarkılar — 8.15 Müzik: (Pl) — 8.25 Günün programı — 8.30 Müzik: (Pl) —
kasının çok yukarısında olacak ve
ipek gibi pürüzsüz bir seyahat te-
min edilecektir.
Şurası doğrudur ki: o esrarlı hava cereyanlarına çarpmak ihtimalleri daima mevcuttur. Fakat bunlar-
la saatte beşyüz mil süratle karşılaşmak,o kadar tehlikeli değildir ve 1062 de bu cerevanlann mahiyetleri
ve zamanları önceden tahmin edi-
lebilecektir.
9.00 Kapanıp.
12.28 Açılıa ve program — 12.30 M. S. Ayarı — 13.30 Müzik: (Radyo Salon Orkestrası) — 13.00 Haberler — 13.15 Müzik: Şarkılar — 13.30 öğle gazetesi — 13.45 Müzik: Şarkıların devamı — 14.00 Cumhurbaşkanlığı Armoni muzikası —
Ondadır.
-^-Herhalde hâlâ sızmış bir haldedir,
■—$h... Eğer bunu yaparsanız...
Delikanlı heyecandan sapsarı ge-sildi, Kızın da yanakları penbe-lcçmişti.
— Eğer bunu yaparsam...
Diye sordu. Kız. delikanlıya öyle işycli ve çapkın bir gözle baktı ki... Delikanlı daha başka bir şöz beklemedi. Yıldırım gibi bir süıyıtİn .''erjnden sıçradı:
j— Allaha ısmarladık güzel kız... İBİyerek sokağa çıktı. Şimdi bu
— Savanı dikkat bir falınız var. Dedi. Delikanlı:
— Sahi mi? Acaba...
— Acele etmeyiniz. Ömrünüz uzun değil...
Delikanlı yerinden sıçradı. Sapsarı kesilmişti.
— Allahın»... Demek...
— Yani dernek istiyorum ki yüz sene yaşıyacak değilsiniz.
Delikanlı biraz nefes aldı:
(Devamı var)
alarak bilhassa eski kanuna göre maaş almakta olanları ne dereceye kadar terrih ve tatmine çalıştığı inkâr kabul etmez bir hakikattir. Gö-
nül isterdi ki: 5-131 sayılı kanunda sayıları cidden çök azalmış olan bu ak saçlı ve çaresiz ninelerimize dair de müsait- bir hüküm bulunsun...
Hey nedense, bü olmadı. Belki dc hatıra gelmemiştir. Halbuki: Bu zavallılar, millî şefkat ve yardıma herkesten çok lâyık ve muhtaç olan bahtsı21ardır. Ve unııtmıyalım ki: Onlar Balkan, birinci cihan harbi ve istiklâl savaşları sırasında baba, ev-
lât veya kardeşlerini kaybetmiş bedbahtlardır.
Öyle ümit ediyoruz kî: 5434 sayılı kanunun değiştirilmek üzere bulunduğu şu sırada bu hatuncuklar da millet, devlet ve hükümetin rikkat ve merhametine kavuşur ve içlerinden 10 seneyi tamamlamış olanlara kesilmiş olan aylıkları yeniden bağlanarak sevindirilirler.
Eğer, Azrail hâlâ yakalarına sarılmamış ise, bu yaşamak günahı onların değildir. Kaldı ki, cemiyetin vazifesi herkesi yaşatmaktır.
R. N. Yazgan
p Kartal ve ÛUADRAT “■
Çizmelerini tercih ediniz
Dünyanın en lüks ve sağlam çizmeleridir.
Vatandaş: Pahalılıkla mücadele ediyoruz, aşağıdaki en ucuz fiyatlarla çizme satışı başladı.
Birinci mal Kartal I trinci mal Quadrat
22 No. dan 29 No. ya kadar 8 lira 19 No aan 26 No.ya kadar 5.50 lira
30 » 34 . 10 . I 23 » 29 8.75 )
35 » 38 » » 15 . 30 » 34 . 11.00 »
39 . 45 . » 20 . 35 . 38 » 16.00 .
I 40 . 44 . 21.50 .
ŞABAN KULAK: Güven Kundura Mağazası, Çıkrıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çarşısı No. 107 Tel: 11919. (1519)
Müzik görüşleri
AYLIK MÜZİK DERGİSİ
4 üncü sayısı zengin yazılarla çıktı.
Bayi ve Kitapevlerinden temin edilir.
Çıkaranlar :
Nüvit Berikcr - Mithat Fenmen (53)
SATILIK DİKİŞ MAKİNASI
Elektrikle çalışır SÎNGER marka yeni bir dikiş makinesi yolculuk dolayısiyle 500 liraya acele satılacaktır. Müracaat: Yüksel caddesi No. 7. Yenişehir.
FOR SALE
Singer Seıving Machinc, Electric. Perfect, Cost T.L. 600 liras, one year ago. Accep 500 T.L. 7, Yüksel caddesi, Yenişehir. (40)
14.40 Müzik: 15.00 Aksam
(Pl) — 14.55 Konuşma programı, Hava raporu
kapanış — 17.00 Çocuk saati — 18.00 Müzik: (Pl) — 18.30 Müzik: Şarkı ve
türküler — 19.00 M. S. Ayan ve haberler
— 19.15 Geçmişte bugün — 19.20 Müzik: (Yurttan sesler) — 19.45 Konuşma: (Verem • Haftası Münasebetiyle) Dr. Tahsin Tulga — 20.00 Müzik: (Pl) — 20.15 Radyo Gazetesi — 20/30 Serbest Saat — 20.35 Müzik: İnce Saz (Hicaz faslı) — 21.30 Müzik: (Pl) — 22.45 M. S. Ayan ve haberler — 23.00 Müzik: (Pl) — 23.30 Pro-
İSTANBUL RADYOSU
7 OCAK 1950 CUMARTESİ
12.57 Açılış ve programlar — 13.00 Haberler — 13.15 Hafif ara müzl&i (Pl) — 13.20 Dans müzl&l (Pl) — 13.45 Serbest saat — (Hafif orkestra eserleri) — 14.00 Memleket havaları — 14.30 Haftanın programını takdim ediyoruz — 14.45 Memleket türküleri — 15.00 Başka dünyalarda hayat var mı? Konuşan: Ord. Prof. Salih Murat Uzdllek — 15.10 Saz eserleri, şarkı ve türküler Okuyan: Lût-fl Güneri — 16.00 Programlar ve kapa-
17,57 Açılış ve Kadın seslerinden — 18.15 Varyete Dans müzlfel (Pl) 19.15 Dans müziği türküler Okuyan:
ddik-’ûh. rılıpn'’.'’ *':r süratle ko-Jılİyordu. RastgeldiŞine çarparak, | nçrpbe bastığını ıbilmiyere’: koşu- ı yûrdlı..
,(Alı... Bir l-ere q sarhoş papazı I yğkala.Sâm... İç donuna kadar so- 1 yH'ryineb kâğıdı bulurum ama..) | Ve'yine koşuyor. Nihayet bakkal dükkânına «()vı;. «lijl:-
klytm «mündc oturuyordu. Delikanlıyı görünce tanıdı ve ona çıkıştı:
— Allah belânı versin senin... O
e-vık hr-rifi buraya nereden getirdin?
Öoİ'kanlı meraktan çatlıyordu:
- Nerede o?
— Bilir mivim?
— Ne?... Ne dedin?... İçeride değil mi?
— Defedinceye kadar basıma hal geldi. Bir testi şarap içmedikçe çıkaramadım.
Delikanlı saçlarını yoluyordu: |
— Şimdi., şimdi nerele? Allah aşkınrt söyle?..
— Canım, ben sarhoş köpeğin çobanı mıyım?. Zaten içtiği şarapların da parasını vermedi.
Ben verirdim. I-Iay Allah kah-
~ Gûya üzerinde bir hazine varmış, Milyonlar değermiş... Bir sürü martayjıllar...
■— Hazine mi varmış?
-t Np bileyim. Öyle diyordu. Ben öpün hâzinesinden vazgeçtim. Bir tCsti şarabımın parasını alabilmeydim.
Delikanlı çıkarıp parayı verdi:
— Şimdi söyle... Çok oldu mu buradan çıkalı?
Eh... Bes dakika var.
Cehren de, müteessir olduğu za man takındığı o hüzünlü tavırla:
— Size pek acıyorum, dedi. E-ger derdinizi tamamiyle öğrenerek ona göre size yardım etmemi istiyorsanız, rica ederim, bana
Bu söz üzerine, esasen içini dök m iye bahane ariyan Ferriyer, de: hal Fiyurinda ile olan son görüşmesini «mlatmıya başladı. Ve bunu, öyle candan bir anlatışı var di ki... B ıröver'in uzun zamandan beri gene kızı tanıdığını öğrenin ce de hikâyesini daha ziyade can landırdı...
Şövalye, fıılcı kızının ismini i-şilince bir kardeş sevinciyle, için den: -ya, demek sevdiği Fiyorin-da imiş!... Vallahi, benim için bundan daha hoş daha sevinçli bir şey olamaz... bu izdivacın husul bulmasına bütün kalbimle çalışacağım... büyük servet sahibi bir gence o namuslu küçük Fiyo-rinda'dan daha lâyık bir kadın tasavvur edemem.- dedi.
Ve cehren:
—• Siz, Fiyorinda'nın fikrini yok ladığımz o da, çok namuslu bir kız olduğundan size, evlenme haricinde bir askın bos bir şey olduğunu ve böyle bir şevi kabul edemiyeceğini söyledi, değil mi!... Vikont, İiu cevap pek kıymetli bir vesikadır sizin için... ben Fi-yorinda'yl pek iyi bilirim; eğer size lâkayt olaydı böyle bir cevap vermezdi.
Bu sözler üzerine sevinen âşık: -- Beni sevdiğine siz de inanıyorsunuz, demek!... diye bağır-
PAPAZ ÇAYIRI
1 Yazan. Mişel Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı 47 ■'1
— Onun sizi sevdiğini söyledim. Bana sövlediklcriniz, onun size karşı lâkayt olmadığını isbat ediyor ki, bu da herhalde mühim bir şeydir.
— Şövalye, sözleriniz pek ümit verici!... kalbimi sevindiriyor.su-
Artık Ferriyer'in dili çözülmüştü... iki saat durmadan söyledi... Bol’över onu, yorulmak bilmez bir hazla dinledi. İdeal bir mahremi esrar olmuştu şimdi. Aşık Vikont, söylemesine müsaade ettiği zaman sadece bir kaç tek heceli kelime söylüyordu. Her ne kadar açıkça mütalâa beyan etmiyorsa da düşüncesi tamamiyle başka i-di. On beş dakika içinde notunu vermişti... anhyacağını anlamıştı. Onun sözlerini başı ile tasdik e-derken, içinden de:
-Âdi bir fakir kızla evlenmek fikrinin, Vikont gibi asil bir sem yöre tereddüde düşüreceği aşikâr dır. Fakat, şimdi kanaat getirdim: onun asaleti halikındaki bâtıl düşüncelerine ezici bir darbe olan bu fikir, onun kafasına girmiştir. İster istesin, ister istemesin; artık o fikri kafasından çıkaramıya-euktır. Belki bir müddet daha mu Kavemet gösterecek amma, aşk galebe çalacak ve âşık ta nihayet
boyun eğecektir. Ben, sevgilim Floriz'le evleneceğime nasıl emin isem Vikorit’un da Fiyorinda ile
evleneceğine de öyle eminim. Şiın
dilik aceleye lüzum yok; işi za-
mana ve aşka bırakalım. Bundan böyle Vidam cenaplarının ikbal ve
ihtirasını tatmin edecek projelerin
suya düştüklerini de görüyorum.» diye söyleniyordu.
Şimdilik Vikonta tesir icra et-
mem iye karar veren Borü ver, Ferriyer'i pek ziyade mütehassis eden bir kanaatle:
—Madem ki, benden, Fiyorinda hakkındaki fikrimi soruyorsunuz, söyliyeyim: Fiyorinda'nın kendisine koca olarak kabule tenezzül edeceği kimse, yalnız mesul bir fani olarak kalmaz, hattâ Kıral bile olsa kendini daha üstün addeder, her şeyin fevkinde görür. Şuna da emin olunuz ki. ben o lâtif ve zarif kızın ruhu kadar asil ve yüksek bir ruh göremiyorum. Erişeceği mertebe ne kadar yüksek olursa olsun onu, büyük bir vekar ve liyakatle işgal edeceği gibi kocasının isim ve şerefine hürmet edecek ve herkesçe de ettirecektir... Bu da, bir çok kibar hanımların, asil kocalarının namus ve şereflerini çiğnemeyi bir eğlence addettikleri bir devir-
de böyle bir eş, doğrusu pek güç bulunur... sözlerini söylemekle ık tifa etti.
Fcrrlyer içini çekerek;
— Doğru amma, efendi babanı bu izdivaca asla muvafakat et-
mez... dedi.
Bu safdilâne itiraf Boröver'i gülümsetti.
— Adam sende!... Eğer babanız, zannettiğim gibi, sizi seviyorsa yumuşar, merak etmeyiniz... işi tabiî mecrasına bırakınız, göreceksiniz. her.şcy düzelecektir.
Ferriyer tekrar içini çekerek:
— Bu sözlerinizi Allah işitsin! dedi.
— Hem canım, iş oraya gelsin bir kere... o vakit, Mösyö dö Luvr ve ben imdadınıza yetişiriz. Efendi babanıza öyle bir zaparta veririz ki mecbur olur muvafakat etmiye... Siz Kont dö Luvr'u tanımazsınız... öyle talâkat sahibi-
dir ki karşısında şeytan bile mukavemet ve tû"'('rrüt edemez.
Boröver, birden bire:
— Kontun bu işe müdahale etmiye razı olacağını umuyor musunuz? Dedi.
— Evet... buna eminim...
— Şanlı ve namlı bir aileden olan bu zatın... bu evlenmeyi gülünç bulmıyacağını zannediyor
musunuz?
Boröver de sanki bu suali bekliyordu... çünki, dudaklarında a-nî olan bir tebessüm belirdi ve kayboldu. Ve gayet ciddî bir tavırla;
— Gülünç mü dediniz? Neden gülünç olacakmış?... Bunun gülünçlüğü nerede?
Ferriyer, fikrini açığa vurarak:
— İyi amma, babamın, bir falcı İçiz iken Vikontes dö Ferriyer olacalç Eiyorinda'yı kendi evine kabul etmiye razı olacağını sanıyor musunuz?
Boröver, yarı ciddî, yan alaycı bir tavırla:
— Niçin etmiyccekmiş? Dedi. Hakikaten *siz pek tuhafsınız... bab.anız, eski bir sersöri olan beni pekâlâ kabul ediyor.
Ferriyer:
— Oh! Şövalye, böyle şeyleri nasıl söyliyebiliyorsunuz? diye i-tirazda bulundu.
—Canım, bunda şaşılacak ne var kİ!... ben eski bir serseriyim, pederiniz kont Hazretleri de bunu biliyor... Yalnız o mu ya, her kes biliyor...
Ferriyer, ciddî bir eda ile onun sözünü keserek:
— Şövalye, dedi, beni tecrübe etmek istiyorsunuz... dostluğumdan bu suretle şüpheye düşmek iyi olmasa gerek... Eğer, kendi hakkınızda söylemiş olduğunu bu sözleri sizden başka biri benim karşımda söylemiş olsaydı, o kelimeleri hançerimle onun boğazına tıkardım.
(Devamı var) I
— 20.15 Radyo salon
programlar —. 18.00 kanşık şarkılar (Pl) müzl&l (Pl) — 18.30 — 19.00 Haberler — (Pl.) — 19.45 Şarkı ve Mefharet Yıldırım —
orkestrası konseri
— 20.45 Röportaj serisi — 21.05 Varyete
müziğri (Pl) — 21.15 Fasıl heyeti konseri — 22.00 Samba, Rumba, tango ve kon-
galar (Pl) — 22.45 Haberler — 23.00 Caz orkestraları (Pl) — 23.30 Tlno Rossl ve Frank Sinntra’dan şarkılar (Pl) — 23.45 Karışık hafif gece müzl&i (Pl) — 24.00
LÜZUMLUTELEFONLAR
Yangın ...................... 00
Sıhhi imdat ................. 91
Trenler ................... 12028
Hava Yolları ............. 14881
Yataklı vagonlar ......... 11566
Su ârıza ................. 21575
Elektrik ................. 24846
Havagazı ................. 24846
Başkent taksi ............ 22222
Yeni Güven Taksi.......... 22333
Sizin Taksi .............. 23333
Merkez Taksi ............. 11111
5 İ NEM AL A R VE EĞLENCE YERLERİ
Büyük (15031): Periler dünyası
Ankara (23432): Pamuk Prenses
Yedi Cüce
Ulus (22294) :Hazin Aşk
Yeni (14040): La Traviata
Park (11131): Kahraman kıla-
vuz
Sümer (14072): Dişi haydut,
Kovboy Sarkışı Sus (14071): Kanatlı Zafer,
Ana Istırabı
NÖBETÇİ ECZANELER Sağlık, Nümune, Ulus.
D. Parti Istişari Kongresi Bugün
Başmakaleden devam ı
* Baştarafı Birincide) . mahiyet atfetmişler ve bir takını ka-k rafların değiştirileceğini yazmışlaf-. su da hakikatte bu, normal bir toplantıdır. Ve Demokrat Parti tüzüğünün 20 inci maddesinin H= fıkrası gereğince yapılmaktadır...
Bu maddeye göre, genel idare kurulu. partinin umumî faliyet ve siyaseti hakkında teşkilâtı tenvir etmek, bizzat kendisinin mahallî vaziyetler hakkında tenevvür etmesini sağlamak, ve icabında teşkilâtın bazı hususlar hakkında fikir ve mü-talealarını almak üzere bütün il i-daı-e kurulları başkan veya vekille riyle idare kurulları tarafından seçilecek ikişer üyeden teşekkül eden bir heyet senede en âz iki defa tayin edeceği mahalle davet etmekle vazifelidir.
İşte toplantı evvelce de iki defa yapıldığı gibi, bu madde hükmünü yerine getirmek için ve teşkilâtle genel idare kurulu arasında umumî siyasi meselelerde bir fikir teati etmek maksadiyle yapılmaktadır.
Bilhassa seçimlerin yaklaştığı şu günlerdeğ vilâyet teşkilâtlariyle genel idare kurulu arasında daha sıkı bir işbirliği sağlanacağına şüphe yoktur.
Maddede, partinin umumi faaliyet ve siyaseti hakkında teşkilâtın tenvir edileceği x azılı bulunduğuna göre son günlerde olayları ve bilhassa Seçim Kanunu üzerindeki faaliyet hakkında esaslı bir çalışma o-lacağı şüphesiz telâkki edilmektedir.
Gündem tesbit edilmiş, fakat matbuata verilmemiştir Çünkü toplantı aleni olmıyacaktır. Bu itibarla ga-
■ zeteciler toplantıya alınnııyacaktu-. I Fakat istişarî kongre lüzum görüv-| se, konuşulan mevzular hakkında , bir tebliğ yayınlanması mümkün -
dür.
j Esasen tüzüğün 20 inci maddesi-| tün II. fıkrası dikkatli okunduğu zaman konuşulacak meselelerin ma-, biyeli kendiliğinden meydana çıkar.
Malûm olduğu üzere son günlerin mühim hâdisesi, iktidar partisinin seçim kampanyasına başlamasıdır. Alâkadarlar seçim işlerinin esaslı bir urette gözden geçirilmesini ve bilhassa bu kanunun müzakeresi sırasında Demokrat Partinin müdafaa edeceği noktai nazarın bir defa daha tetkik olunup esaslara bağlanacağını muhakkak telâkki etmektedirler. Bu hususta Partinin Meclis Grupu da, ; teşkilâtın görüşlerini öğrenmiş olacaktır.
Diğer taraftan, iktidar partisi Meclisi feshederek normal zamandan evvel seçimlere girerse nasıl bîr hareket tarzı takip edileceği de herhalde esaslı bir surette tetkik olunacaktır. Seçimlerde adayların seçim kabiliyetlerine bilhassa ehemmiyet verilmesi meselesi üzerinde de herhalde konuşmalar olması luhtemel görülmektedir.
Diğer taraftan partisinin muhtelif vdav etlerdeki teşkilâtı da bütün ••.asi meselelerdeki görüşlerini bir :- tı ■ . ongrede genel idare kuruluna bildirecekler ve seçimler için
■ «-mmc.. ( çalışmalar hakkında müş. terek r - ra varacaklardır.
DemoKiat Parti bu ıstişari kon-gıcocn ıv. ı seçimlere gireceğinden bu toplatıda cok mühim meselelerin müzakere edileceği ve seçimler i
hakkında gereken nihai kararların alınacağı şüphesizdir.
Istişari kongre, Celâl Bayarin, geçen büyük kongreden bugüne kadar siyasi hâdiselerin bir ic -malini ve bu hâdiseler karşısında Demokrat Partinin durumunu izah eden çok mühim bir nutkuyla açılacaktır.
Bu akşam Ankara il idare kuru-1 lu Bomontide gelen delegeler şere-| fine bir yemek verecektir.
İstanbul Delegeleri
İstanbul 6 (Telefonla) — Ankara-da Demokrat Partinin yarın yapacağı toplantıda bulunmak üzere İstanbul, Balıkesir, Çanakkale, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli delegeleri bu akşam hareket etmişlerdir. Her vilâyetten üç delege gitmektedir.
Bu akşam hareketlerinden evvel delegeler umumiyet itibariyle kanaatlerini şöyle ifade etmişlerdir:
— «Ankara Demokrat Parti büyük kongresinde alınan kararlar hakkında herhangi bir tadil bahis mevzuu değildir. Umumî seçimler hakkındaki karan da esaâen vermiş bulunuyoruz. İktidar 1946 da yaptıklarını yeni seçimlerde de tekrar etmek isterse Demokrat Parti buna karşı tarihi kararını tatbik etmekte tereddüt etmiyecektir.
Çanakkale delegesi, Başbakanın C. H. Partisi kongresindeki son nutkuna ilişerek bu nutkun Çanakkale-de iyi karşılanmadığını söylemiş ve ■ Bu da bize uydurma şecere ile evkaf kapışında mütevelliiik koparmağa çalışan insanları hatırlattı» demiştir.
Göbels’in Basına bir sözü
TETKİKLER
I
zımgeİTİiğini kabul edecek olursak, o zaman biitiin Türk matbuatmı, Gö-bcls’in tarifi içine hapsedip ve hepsini bir «Völkishe beobalıter» haline sokmuş,olmaz mıyız?
Bakanların sözleri, aynı keramet,
matizi hikmet midir? hepsini oir «nassı kah'» halinde mi kabul edeceğiz? Onlar, yanlış düşünmezler mi »yanlış söylemezler mi? Kendilerini politikaya kaptırmazlarmı? Bil. hassa parti propagandaları yapıp ila muhalefeti, memleketi izmihlale sü-
rüklemekle itham ettikleri zaman,
bütün söylenenleri yazmağa mecbur
muyuz?
Kaldı ki, Bakanlarda bugün söylediklerini bir müddet sonra kendileri bozmakta, veyahut arkndEşln-rı tarafından tenakuza âiıyuvülmek-tedir.
İşte size birkaç misal: •
Başbakan, Türkiycyi harbe-İsmet İnönü'nün sokmadığını söylemişti. Onun huzurunda Sivas kongresinde Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak, Fransanuı mağlûbiyeti üzerine Ingiliz donanmasının mahsur kaldığını ve bize fiili yardım yapılamadığı için harbe girmediğimizi bildirdi.
Seçim Kanununu tetkik ile mükel lef olan komisyon huzurunda Başbakan 10 Eylül günü verdiği nutukta ayııen şu ifadeleri kullanmıştı:
Yüksek heyetiniz için hazırlanıp sunulmuş olan tasarının tetkikinde tehber, eminim ki, vicdanlarınız, bil-
Basın Kanunu aynen çıkacak
bîlgik-rine
dayanarak
. lürüst görüşleriniz olanı û met in bu hususta hiç ı ve tavsiyesi yoktur. Ar-«umumiyle kendi geniş ve memleket sevgilerine vicdanlarının tesiri altın-
Cinayetin meydana çıkmasında ilmin rolü
Skotland Yard başmüfettişlerinden cinai Tahkikat şubesi şefi Ronald Howe, hepsi Milletlerarası Cinaî Polis Komisyonuna mensup 35 devlet polis şeflerinin İsviçre’de Bern’de yapmış oldu.-.ları bir konferanstan heniiz dönmüş bulunmaktadır.
Genel merkezi Paris’te bulunan bu Teşkilât Avrupa ve Orta-Doğu başkentlerinim ekserisindeki polis merkezlerine radyo ile bağlıdır. Teşkilâta üye devletlerin cinaî uzmanlan beynelmilel cani ve suçluları kovalayıp ezme'.: için ellerindeki kaynak ve imkânları bir araya getirmişler ve maruf mücrimler hakkında açılan 300,000 den fazla dosyayı ihtiva eden bil* arşiv kurmuşlardır. Bu dosyalar, ilgili şahısların parmak izlerine kadar her bakımdan tamamdır. Bu arşivlerde, bilhassa kalpazanlarla uyuşturucu madde kaçakçılarının dosyaları bulunmaktadır.
Milletlerarası Cinai Polis komisyonu, cinayetin meydana çıkarılmasında ilmî laboratuvarların önemi dahil muhtelif tahkikat usullerini müzakere etmekte ve üyeler arasında bilgi ve görüş teatileri yapılmaktadır. İngiltere bu komisyonda Howe tarafından temsil edilmekte-
★ (Baş ta rafı Birincide) —»Herkes gelip bir gazete çıkarıyor, bu meslek bu kadar başıboş bırakılamaz. Bunun için ne yapmak lâzımsa düşünelim, beraber yapalım. En demokrat memleketler temsilcileri ile konuştum, bizim basının vaziyetinden hayretle bahsettiler. O halde bir tazyik bahis mevzuu olmamak üzere bir inzibat altına almak ihtiyacını hissediyorum. Basın Kanununa bir takım kayıtlar koyarak bunu temine taraftar değilim. Yalnız basın ahlâkını kendiniz tesis için icabederse cemiyetlere bazı haklar tanıyarak bunu yapmak doğru olur, kanaatindeyim.»
Başbakanın bu sözlerinden sonra, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Burhan Felek söz alarak: Basının bir çok dertleri olduğunu ve bu dertleri kendisi halletmek, haysiyetli "bir tasın vücude getirmek için her şeyden evvel cemiyet dâvasını halletmek lâzım geldiğini, Baro gibi, Etıbba Odası gibi bir teşekkül vücude getirecek müeyyideye ihtiyaç olduğunu, cemiyetlere bir takım haklar tanınması lâzımgeldiğini, bu haklar tanıldığı takdirde disiplinli bir basın teessüs edebileceğini, bu suretle ba-Basın Birliği emvalinin mümasil ce-bilmesinin mümkün olacağını, mülga Basın Birliği Kanunundan sonra basın birliği emvalinin mümasil cemiyetlere verilmesi lâzımgeldiği ilga kanununun esbabı mucibesinde kay-dolunduğu halde bugüne kadar bu tasfiyenin yapılmadığını belirtmiş biran evvel bu tasfiyenin yapılması hususunda Başbakanın ve dolayısiy-le hükümetin tavassutunu rica etmiştir.
Başbakan bu dilekleri yerinde bularak Adalet ve Maliye Bakanlıkları hukuk müşavirlerinden mürekkep bir heyetle konuşarak, cemiyetin noktai nazaırnı sormak suretiyle ve karşı karşıya getirerek konuşmak kaydiyle bu işi halletmek vâdinde bulunmuştur.
Başbakan bundan sonra; bir çok konuşmalara cevap olarak şu sözleri söylemiştir:
— «Biz yeni bir rejime girmiş bulunuyoruz, bu rejimin icabettirdiği ahlâk esaslarının bilinmesi lâzımdır. Basının kendi arasında tesis edeceği münasebetlerle peydah edilecek bir basın ahlâkının teessüsü lâzımdır. Bunu kendi aranızda halletmek üzere bir hareket yapmanızı bekliyoruz. Basın hürriyeti nasıl bir memleket meselesi ise, basın ahlâkı da bir memleket meselesidir. Bu bir parti meselesi değildir'. Biz karşımızda öyle bir basın istiyoruz ki; o, bir zümrenin mürevviei efkârı ise o zümrenin fikirlerini belirtsin ve öyle tanınsın, bunu biz bilelim. Basın ahlâkının tesisini kendi aranızda kuracağınız bir heyetle yapmanız daha doğru olur. Bir kanunla bunun yapılması cihetine gitmek istemiyorum. Her mesleğin mütehassıs elemanları olacağı gibi, basın mesleğinin de mütehassıs elemanları vardır. O halde bu mütehassıs elemanlardan kurulacak bir heyetle bu, temin e-dilebilir.-
Bu arada Meclise sevkedilecek yeni Basın Kanunu üzerinde duran Başbakan, toplantıda bulunan gazetecileri hayrete düşürecek bir açıklama ile, evvelce Ankaraya gönderdiği basın temsilcileri ile yapılan temaslar neticesinde Adalet Bakanlığındın hazırlamış olduğu kanun tasarısının geri alınarak en demokrat memleketlerden birinin basın kanununun tercümesi suretiyle bizim bünyemize uymıyan noktalarının tadili ile ve yine cemiyetin mü-taleası sorulmak kaydı altında müştereken hazırlanacak bir kanun tanrısının sevkolunacağı vâdedildiği hnldr» Başbakanı
— »Biz, en demokrat memleketler' kanunlarını tetkik ettik. Bizim hazırladığımız kanundan çok daha a-ğır olduğunu gördük. Onun için hazırladığımız kanunu Meclise şevketine kararını verdik.» demiştir. _ Başbakanın hayret uyandıran bu sözlerine karşı, gazeteciler cemiyeti adına Ankaraya giden arkadaşlardan Hayri Alpar: Ankarada valilerde bulunulduğunu, vaitlerin bu suretle tutulmamış olduğunu, kanun tasarısının aksak taraflarının, tasarıyı hâ*zırlıyan heyetçe de kabul e-dildiğini, kendilerinin ve Başbakan yardımcısının bu noktai nazarı ka-
bul ettiğini, hattâ modem bir kanun tasarısının hiç bir itiraza meydan bırakmamak için demokrat memle-

kanunlarından birisinin ter-
cümesinin Başbakan fın.dan yapıldığını,
Yardımcıs tara-kendilerinin de
bu fikre iştirak ettiklerini, tercüme edilecek demokrat memleketler ka-
nü ve yine eskiye rüeu edildiğini hayretle görüyoruz» demiştir.
Bunun üzerine şiddetli münakaşalar cereyan etmiş, Gazeteciler Cemiyeti Başkam Burhan Felek:
— Biz de şahıs haysiyet ve şerefine en ufak bir tecavüze meydan verilmemesi noktasında yerden göğe kadar hükümetle beraberiz. Bu noktada en ağır kayıtların konulmasına taraftarız, yalnız şu var ki; bahsedildiği gibi Meclise sevkolunacak kanun müşterek bir çalışma ile olsun, fikrimiz alınsın. Biz bunu bilhassa rica ediyoruz.»
Başbakan bu sözler üzerine?
— Sizinle mutabıkız. Fikirlerinizi belirten ve bize gönderdiğiniz projenizi tetkik edeceğim. Ker ikisini birleştirerek ve fikrinizi alarak yeni bir tasgrı hazırJıyacagUB^demiştir^.
Son Posta gazetesi sahibi ve Başmuharriri Selim Ragıp Emeç, söz alarak:
da tasarıyı gözden geçireceklerine, icabeden ilâveleri ve tashihleri yapacaklarına eminim. Tasan bu su-
retle son şeklini aldıktan sonra. Büyük Millet Meclisine sunulacaktır.»
Bu kadar sarih ifadeye rağmen Başbakan Yardımcısı Nihat Erim, Ulus gazetesine verdiği beyanatta Başbakanın İlmi Heyet tarafından hazırla nacak lâyihayı Büyük Millet Meclisine sevkedeceğinc dair bir vaidtle bulunmadığını söyledi...
nununun memleket bünyesine
uy-
durulması için yine cemiyetin fikrinin alınacağını, müşterek bir çalışma ile bir tasarı meydana getirileceğini, bu tasanda, inkılâpların korunması, scağ ve sol cereyanlann önlenmesi ve şahıs haysiyet ve şerefinin korunması bahsinde, basının mutabık bulunduğunu söylemiş ve:
— Verilen sözlerin dönüldüğü-
— Fikir hürriyeti bakımından serbest matbuata bizim kadar taraf-
tarsınız, bizim kadar demokratsınız. Buradaki vaitlerinizi ve sözlerinizi
biz de senet olarak telâkki ediyo-
ruz.. demiş, Başbakan bu sözleri tevil ederek bu toplantıdan çok isti-
fade ettiğini ve lâzımgelen dilekle-
rin yerine getirileceği vâdinde bu-
lunmuş. Toplantıya son verilmiştir.
Verdimiz haber teeyyüd etti
ic (Baştarafı Birincide)
Bizim haber aldığımıza göre, geçen gün de yazdığımız gibi, 12 Şubatta toplanacak olan parti divanı bu hususta son ve kati kararını a-lacak, bundan sonra Mealisin kendi kendisini feshi Parti. Meclisi Gru-punda .konuşulacaktır. Buf sıralarda Ku.rult.âyın,derhâl toplantıya çağırıl ması ve seçim meselesi üzerinde geniş bir propaganda faaliyetine geçilmesi tabii görülmektedir.
Evvelce de yazdığımız gibi Halk Partisi mahfillerinde Kurultayın. İsmet înöpü’yü bilfiil parti başkanlığını ifaya davet etmesi ve bu suretle, Cumhurbaşkanının nüfuzundan partinin faydalanılmasını sağ -lanmasın çalışılması çok muhtemel görülmektedir.
Halk Partisi seçimlerde bu avantajdan faydalanmayı ihmal etmiye -ceği Kurultayın seçimlerden sonra toplanması varit olamaz. Kaldı ki, parti gayreti bakımından seçimlerden evvel teşkilâtın fikrini almak, il delegeleriyle temas etmek ve müş terek bir hareket tarzı tesbit eyle-
Dalıası var. Başbakan Yardımcısı Ege seyahatinde zeytinyağı ihracının serbest bırakılması lâzımgeldi-ğini ve buna çalışacağını bildirmişti. Ticaret Bakanı, ihracın serbest bıra-kılnuyacağuıı, bunun memleketin zararına olduğunu söyledi.
Yine dün bizim gazetemizde gör-müşsünüföftir. 'Ticaret Bakanı Dış ticaretimizin geliştiğine dair bir beyanat verdi. Fakat aynı gün Dışişleri Bakanı ihraç mallarımız çok pahalı Olduğundan ihracatımızın durduğunu ifade buyurdu.
Bütün bu misalleri daha yığınla ortaya dökebiliriz. Bütün bunlar meydanda iken naâıl olur da1 bizi tahrifçilikle, kasten yalan habeı neşretmekle suçlandırabilîrler ve mu hakkak Bakan demeç ve beyanlarının hakikatin tam kendisi' olduğunu iddia edebilirler?
| mek de zaruri görülmektedir.
Bu bakımdan Kurultayın Mart sonunda veyahut Nisan başında top: lanaeağı fakat buna 12 Şubatta toplanacak olan parti divanının karar 1 vereceği muhakkak telâkki edilmek ! tedir.
Seçimlerin öne alınması sebebi j geçen defa olduğu gibi, Demokrat i Partiyi gûya hazırlıksız bastırmak ı ve çalışmalarını kısa bir zaman içi- ; ne sıkıştırmağa mecbur bırakmak ■■
Seçimler için faaliyet Mart ayında başlıyacak olursa, mevsim dola-yısiyle Demokrat Partinin en hüc-ra kasabalardaki ve köylerdeki teşkilâtı ile temas etmek imkânından mahrum kalacağı ve buralara oy pusulalarını bile göndermeye zaman bulamıyacağı düşünülmüştür. Her halde bugün toplanacak olan Demok rat Parti istişare kongresi bu mühim meseleyi de gözden geçirecek ve böylece vaktinden evvel yapılacak seçimler Demokrat Partiyi gafil avlıyamıyacaktıı*.
Seçimlerin tarihine gelince, iktidarın bunu 23 Nisana tesadüf ettireceği söylenmektedir.
Hayır, biz vazifemizi biliriz. Eğer Türkiyede bir basın hürriyeti varsa, kimse bizi yazılarımızı kontrol etmek, hakkımızda dosya tutmak hakkını haiz değildir. Bu ııevi dosya usulü Göbels’in arşivleriyle beraber tarihe karışmıştır!
Herriot’nun bir sözünü kendilerine bir defa daha hatırlatalım: Fransız devlet adamı der ki: «Siyasetçi, gazeteyi sinide değil, zekâ ile okumalıdır.» Öyle göılülüyor ki, bizde bâzı kimseler gazeteleri henüz sinirle okumak merhalesini aşamamışlardır. Bugiin işin içyüzü budur. Tenkidin zekâyı kamçıladığı ve me-dihin asabı uyuşturduğu anlaşılamamıştır. Esefle söylemek lâzımdır ki, bizde bunun tanı tersi caridir: Me-dih zekâya muhal olunmakta, tenkit asabiyet doğurmaktadır. Halbuki, siyasî terbiyenin gelişmesi ancak bu-çarkların aksine devir yapma -siyle kabildir. Gerçek fikir hürriyetine ancak bu suretle kavuşuruz.
Mümtaz Faik FENİK
Dünde bir tayyare kazası oldu
Milliyetçi Çinliler yalnız kaldı
ic Baştarafı Birincide) huriyetini tanıması üzerine Çin komünist delegesinin milliyetçi Çin delegesinin yerini almasını çabuklaştıracağı fikrindedir.»
Formoza’nın terkcdilmcsi için tavsiye
Vaşington, 6 (a.a.) — Amerikan makamları, Amerikalı vatandaşlara Formoza’da bulunmalarını icap et tiren âcil sebepler bulunmadığı tak-| dlrde adayı terketmelerini resmen tavsiye etmişlerdir.
Tahkikat açılıyor


vesaikin ne suretle gazetecilerin e-Üne geçtiğini anlamak için general Mac Arthur tahkikat açılmasını emretmiştir.
Tebliğde General Mac Aıthur’la Dışişleri temsilcisi Sebald’ın bu ve-| sikaya basın yoljle ıttıla kesbettik-| leri bildirilmekte ve kendilerine henüz bundan bir nüsha gönderilmediği ilâve edilmektedir .
Londra radyosu, 6 (Basit, yın) — Hong Kongdan bildirildiğine göre, Çin komünistleri Hainan adasına iki çıkarma teşebbüsünde bu-
Ya-
Tokyo, 6 (a.a.) — Amerikan kır I lunrrtuşlar fakat bir netice ulama-rargâhından yayınlanan bir tebliğe ] mışlıırdır. Milliyetçiler adayı Formo-; göre, işgal ordusunun yüksek rüt-l zacİan .getirdikleri kuvvetlerle mü-, beli subaylarırta verilmek üzere dalan etmektedirler. Komünistler J— jön- VVhcninçua yawm adasında 3000 den • rır-jrırn rurınura ounsı hakkındaki • lazln gemi toplamışlardır.
I Dışişleri Bakanlığı tarafından gör I derilen Fortnozn adası hnkkındal
ic (Baştarafı Birincide)
Uçak tecrübe uçuşu yaptığı sıra* da meydanın hemen yakınındaki bir telgraf direğine çarpmış ve sonrada motörde vukubulan bir arıza
yüzünden mecburi inişe geçmiştir. Uçak meydana inmeden önce sağ tarafa yatmış ve bu sırada kanadının yere çarpmasiyle takla atarak parçalanmıştır.
Uçağın parçalanmasını müteakip pilot Varner Gardner başından a-ğır surette yaralanmış ve belkemiği çatlamıştır. Pilot yardımcısı Llelc sandr Michel ve Başçavuş Lester Thomson’un da belkemiği çatlamış yüz ve vüçutlerinin muhtelif yerlerinden ağır surette yaralanmışlar -dır.
Yolculardan Başçavuş Duvane Rumph ve deniz çavuşu Reynolds hafif surette yaralanmışlardır.
Yaralılar Gülhane hastanesi yanın daki Amerikan yardım heyeti dispanserine kaldırılmış ve tedavi’ altına alınmışlardır.
Pilot Binbaşı Varner Gardner ye-
Milletlerarası işbirliği, Skotlund Yard’ın cürüm ve cinayeti önlemek için muhtelif sahalarda sarfettiği faaliyetlerin bir cephesini teşkil eder. Tabiatiyle anavatanda ilim ve ilmî metodlar Skotland Yard’ın çalışmalarında önemli biı- rol oynamaktadır. Genel karargâhta son sistem bir ilmi laboratuvar. uzmanlar, kimyagerler, bakteriyologlar ve muhtelif ihtisasta ilim adamları çalışmaktadır. Meselâ Skotland Yard’-ın uzmanlarından ilim doktoru Hen-ry Smith Holden bütün çalışma hayatı müddetince asla bir sanığı sorguya çekmiş veya şahsen bir tevlitte hazır bulunmuş olmamakla beraber, iaboratuvarındaki tahlil tüblerînin ilmî şahadetiyle birçok suçluyu hapishaneye ve hatta dar-nğaeına göndermiştir.
İlmin, cinayetin meydana çıkarılmasındaki tatbiki, İngiltere’nin en meşhur patologlarından müteveffa Sir Bernard Spilsburyinin hülyası idi. Bernard bir çeyrek asır müddetle memlekette cereyan etmiş olan en heyecanlı cineyet...vak’alarmda uzman tsıfafiyle rol oynamıştır. Bugün bu uzmanın hülyası Skotland Yurdda gerçekleşmiştir. Cinayetle savaşmak için kurulan labo-ratuvarların en modern teçhizatlısı olan Skotland Yard laboratuvarın-da, en ufak cinayet delilini konuşturan hassas makinalar ve aletler mevcuttur. Dünyada bu cinsten en .mütekâmil bir tesis olan Skotland Yard laboratuvarı, Londra’yı resmen ziyaret eden bütün dünya polis teşkilâtlan şeflerine açıktır.
Thanıes nehri rıhtımına nazır la-boratuvarlarında,- Dr. Holden veya baş asistanı, ekseriyetle cinayete sahne teşkil eden mahalden elde edilen bir kan pıhtısı, bir boya lekesi, biı- kaç, kum tanesi veya bir elbiseden kopma bir iplik parçası gibi ehemmiyetsiz görünen deliller üzerinde çalışırlar ve hemen hemen her sefer, incelemeler tamamlanınca, nihaî ve kesin biı- kanaat sağlıyacak durumdadırlar.
Faraza verdikleri raporda şunlar belirtilir: 1. — Kan pıhtısı, muayyen bir kan grupundan gelmelidir. 2. — Boya zerresi, bu cinsi kullanan muayyen marka bir otomobilden kopan vernik veya bir bina inşaatından gelmelidir. 3. — Saç, filân şahsın saçlarının tamamiyle aynıdır. (Sanıklardan icabında saç numuneleri elde edilir.) 4. — Kum tanesi yalnız filân mahalden gelebilir. 5 — İplik, sanıklardan birine ait bil' elbiseden kopmuştur.
Tabiatiyle bu gibi deliller, kaçamak yollara sapan bir Suçlunun uydurma müdafaasını yıkmağa ve kendisini söyletmeye hizmet ettiği gibi, aynı tâuzda bu gibi ilmî deliller, müdafaa ettikleri sanığın masumiyetini ispatta kendilerine yardım etmek üzere, müdafaa avukatlarına da daima sağlanmaktadır.
Skotland Yard laboratuvarlann-da malûm her türlü ilmî keşif metodu tatbik edilmektedir. Mikro-fotoğrafi, kurşunu atan silâhın tespitini mümkün kılmıştır. Aynı tarzda ole geçen bir bıçak parçasının hangi bıçaktan koptuğu tesbit edilmektedir. Yazı sahtekârlık ve tak-lid vak’alannı meydana çıkarmak için rekli ışık veya «flüoresan tahlil» usulü ile buna benzer metodlar tatbik edilmekte ve vesikaların bu usullerle fotoğrafım çekmek suretiyle sahtekârlık musbet ve şaşmaz bir tarzda isbat edilebilmektedir. Aynı tarzda, sahtekâr bir vesikanın üzerindeki bütün yazıları kimyevî usullerle yoketmiş olması halinde, bilginler için aslî yazıyı yeniden meydana çıkartmak imkân dahiline girmiştir.
Boya ve vernik izlerinin mikıos-kopik ve kimyevî tahlillerinde spektrogral' âleti kullanılmaktadır. Otomobil kazalarında, kaza kurbanlarının elbiseleri üzerinde boya ve vernik kırıntıları kalmaması imkânsızdır. Bu tahlili usulü ile, kazayı yaptıktan sonra kaçan otomo-
ic Baştarafı Birincide) tapl ıhlarından ■ kaldırıldığını,»klâsikler neşriyatımın Türklük aleyhinde kısımlar ihtiva edip etmediği noktasından yeniden tetkike tabi' tutulduğunu, klâsik neşriyatın ikinci baskıları yapılacağını, kıymeti ol-mıyanların yeniden yaymlanmıya- ' cağını, Vadim adlı kitabında yayın-lanmıyacak-kitaplar arasında pu lunacağını tahmin ettiğini söyledi. Takrir sahibi Fahri Kurtuluş Bakanı bu hareketinden dolayv tebrik ettiğini kayderek ezcümle dedi kİ: «— Böyle bir kitabın devlet parası ile nasıl bastırıldığına hâyret etmekteyim. (Öldürdüğüm Adam), (Fırtına) gibi kitaplarda da milliyetçilik aleyhinde parçalar bulunmaktadır. Millî hisleri rencide eden kitapların tasfiyesini rica ederim.» I Rize milletvekili Fahri Kurtulu-. şun İstanbul Talebe Yurdu binasının durumu ile yeni yapılacak yurt hakkındaki sözlü sorusunda yine Millî Eğitim Bakanı cevap verdi ve ezcümle şunları söyledi:
«— Üniversite bahçesi içinde bulunan Talebe Yurdunun çökmek ü-zere olduğuna dair fenni bir heyet raporu yoktur. Fakat bu sahanın •• tesviye edilerek binanın yıkılması kararlaşmıştır. Halen bina takviye edildiğinden tehlikeli bir durumda değildir. Burada 450 talebe yatmaktadır. Başka bina bulunup bu talebelerin oraya nakledilmeleri müm -kün olmadığından şimdilik burada barınacaklardır. Bihndiği gibi Ankara ve İstanbulda Üniversite siteleri kurmak için çalışmaktayız. Modem yurtlar yapmaktayım. Belediyeler vasıtasiyle bu şehirlerde temin edeceğimiz arsalar üzerine bu binaları kuracağız. İstanbulda 5 bin öğrenciyi barındırabilecek bir kroki hazırlamış vaziyetteyiz. Pavyonlar halinde kurulacak olan site yavaş yavaş tamamlanacaktır. Bunun 1954 senesine kadar ikmal edilebîle: ceğini zannetmiyorum. Maamaflh 8 - 10 sene içerisinde tamamlana -çaktır. Ankara için de bu mevzu ü-zerinde çalışıyoruz.»
Söz alan Fahı-i Kurtuluş İstanbulda yurtlarda barınan talebelerin (Ju-rumunn güçlüğünü belirtti ve bu işin bir ari evvel yapılmasını -istedi.
Kars milletvekili Hüsamettin'/Tu-» gaçın Karsın İğdır ilçesinde ve Araş nehri üzerinde Ruslarla 1927 de yapılan anlaşma gereğince inşa edil -.mis olan Serdarabad barajı hakkm-daki sözlü sorusuna Dışişleri Bakanı cevap verdi.
Bakan verdiği izahatta ezcümle şunları bildirdi:
■ —- Yapılan anlaşmaya göre ba-RUslar tarafından inşa edilecek ! ve inşaat masrafı her iki taraf arasında taksim edilecektir. Barajın in-şaasını müteakip Ruslar bize müracaat ederek bu iş için hissemize 1 milyon ruble isabet ettiğini bildirdiler. .Araya harp girdi. Biz bu-I nu: mal karşılığı ödemek istedik, ı Ruslar bir rublenin bir dolardan : daha yüksek bir fiyatla ödenhıesirti istediler. Bayındırlık ve Maliye Ba-, | kanları bu fiyatı çok fahiş bulduk- ‘ larından ödemedik. Hâlâ Dışişleri I Bakanlığında bir heyet bu- mevzuu . I incelemektedir. Bir karara varıldık-Afyonda 5, »ten üslüğe en yük- "«'«J'1 ?u51ara ““"»T
sek sıcaklık Mersinde 17 derecedir.
Kar kalınlıkları Karakösede 39, j Sıvasta 35, Boluda 33, Kastamonu- , da 27, Ulukışlada 24, Erzurum ve t Bilecikte 16, Çankırıda 13, Ankara, Erzincan ve Çorumda 13, Afyon ve ■ Çorluda H, Lüleburgazda 10, Kütah-yada 9, İsparîada 8, Akşehirde 2, Kırşehir ve Edirnede 1 santimetredir.
Dün Ankarada saat 14 deki sıcak- : lık sıfırın altında 4 derece idi. (
bili % 100 isabetle meydana çıkarmak mümkündür.
Şimdi hırsızların en fazla korktuk ları cinaî takip vasıtası belki de laboratuvardır. Hırsızın, evlere girmek için kullandığı âletlerin üzerinde pencere veya kapılardan kopma boya zerreleri yapışıp kalmakta ve bilginler aynı flüoresan tahlili usulü ile, ele geçen alet üzerindeki boyanın hangi mahalden geldiğini tesbit edebilmektedirler.
Canilere karşı ilmî keşif usullerinin seri gelişmesi son 20 yıl zarfında yer almıştır. Şimdi, devriye ge- | zen her polis memuru, konferanslar yolu ile ilmi usullerin mevcudiyetinden haberdar edilmektedir. İngiliz polisinin, bir cinayetten şüphelendiği zaman ilk başvurduğu şahıs doktordur.
Haydutlar tarafından kullanılan bir otomobil bulununca, soyguncu olduğundan şüpheh bir şahıs veya birini ezip kaçtığı zannedilen bir otomobil sürücüsü yakalanınca, polisin aklına gelen ilk fikir, bunun laboratuvar için bir iş olduğudur.
D. Holden sık ..ık, sonradan yapılacak ilmî tetkikler için faydalı olabileceğini düşündüğü malûmatı ilk elden edinmek için cinayet sahnelerini gezmektedir Meselâ geçenlerde, bir sanığa dit otomobilde bulunan bir iskarpelâ üzerinde boya zerreleri görülmüş ve incelenmek üzere laboratuvara verilmiştir. Polis, bu şahsın bir anterpoyu soyduğundan şüphelenmekte idi. Mikroskop altında, boya parçasının 7 muhtelif renkte boya tabakalarından müteşekkil olduğu ve antrepo binasının aynı tarzda boyanmış olduğu meydana çıkarılınca, adamın suçu sırtmıştır.
Skotland Yard’ın Picadilly meydanı yakınlarında olan bu modern laboratuvarı taşradaki polis kuvvetleri tarafından da kullanılmaktadır. İçişleri Bakanlığı şimdi Nottin-gham Birmingham, Preston ve Wa-kefiel’de buna benzer cinaî labora-tılvai'lar kurmuştur. ' İskoçyâ’da Edinburgh'da cia modern bir polis laboratuvarı vardır.
Yurdda kara kış
ic (Baştarafı Birincide) içinde' yurdumuzda hava Trakya bölgesinde buluttu; diğer bölgelerde': çok bulutlu ve yer yer yağışlı geç- , miştir.
Yağışlar. Ege bölgesinde yağmr, Akdenizde kar - yağmur, diğer böl- | gelerde kâr şeklinde olmuştur. , 24 saat içinde yurdumuza düşen yağış miktarları metrekarede An- | takyada 30, Ulukışlada 21, Boluda 16, I Kır,şehirde 13, Kastamonu ve Mer- i zifonda 12, Çorum ve Giresunda 11, Bodrumda 8, Çanları, Yozgat ve Er-zincanda 7, Bilecikte 6, diğer yağış alan yerlerde 1 ilâ 5 kilogramdır.
Sıfırın altında en düşük sıcaklık^
Cüretkâr hırsız
İstanbul,' (Telefonla) — Tarabya da oturan Mulısine Pekcan isiminde biı- kadın İstiklâl caddesinden ğe*-çerken peşine nıeşhul bir şahıs takılmış Ye telefon sokağına saptığı vakit Muhsinenin üzerine atılarak kadını bir köşeye itip çantasını kap mıştır. Bir ara kadının mantosunu da çıkarmaya yeltenen cüretkâr, buna muvaffak olamamış ve firara mecbur kalmıştır.
Çantada bazı şahsî evrakla 100 lira para bulunuyordu. Firarı yakalanamamıştır.
Ahmet Hamdi Tanpınnrın yeni kürsüsü
İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi öğretmeni Ahmet Hamdi Tan-pınar İstanbul Üniversitesi Türk Dil ve Edebiyatı Profesörlüğüne tayin edilmiştir.
Diğer taraftan Profesörlüğü tasdik edilen Cabir Sepen İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Fakül teşi «Elektriğin Endüstriye Tatbiki kürsüsü Profesörlüğüne tayin edil-
Yeni
Neşriyat :
ZİVA GÖKALP
Eğitim Bakanlığı sön gyir
Millî ______________ ...
lerdc -Ziya Gökalp adlı cok dikkate değer bir eser yayımlamıştır. Büyük boyda 287 sahlfe tutan ve Kâzını Nami Duru tarafından kaleme alınan bu eserde:
Ziya Gökalp Terbiyeci, Türkçü, Sosyolog, İttimatçı, Dinci, İktisatçı, Mefkûreci, gibi konular bilhassa dikkate lyıktır.
»Ziya Gökalp» eseri, Millî Eği-'l tim Bakanlığı yayınövleriyle bütün I kitapçılarda 300 kuruş fiatla satılmaktadır. I
.. z ve bu paranın öderimesi içfn hü-ı kûrnât meel’sten lâz.'m gelen tahsisatı istiyecektir. • . .*
'. Syalde hisseriıizi ödediğimiz tak -dirde karşı taraf müşkilât çıkaracak olursa ne yapacağımız soruluyor.
Btına vereceğim cevap şudur: Evvelâ taahhüddüdümüzü yerine getirmemiz lâzımdır.- Peşinen karşı tarafın mükilât çıkaracağını iddia et1-mek-doğru olmaz. Her hangi bir milş • kilâfla karşılaşacak olursak bunun ?halli için, mutad- diplömatiR usullere bâsvura«ı§ız) ’ *.»
Kürsüye'ğeleri takrir sahİbîTTÜSâ- ' mettin Tugaç bu barajdan memleketimiz topraklarının' sulanması için büyük faydalar sağlanabileceğini 'fakat bir çok defalar Türk köklüsünün bundan istifade etmek için yaptığı teşebbüslerin Ruslar tara -fından sekteye uğratıldığını ifade etti.
Kars milletvekili Dr. Esat detayın Devlet Ziraat İşletmesinin Kars-taki çalışmaları hakkındaki SUal' takririne cevap veren Tarım Bakanı Cavit Oral: «Ziraat sanatlarıhıri bu bölgede inkişafı için bu kurumun Kpfsta kurulduğunu fakat malî .im-kârisızhk yüzünden lâzım geldiği kadar faydalı olamadığını bununla beraber şahsi teşebbüsü baltalayıcı bir vaziyetin mevcut olmadığını e-sasen daha verimli bir hale sokulmak gayesiyle Devlet Ziraat İşletmeleri ile Kombinalarını birleşt, -ren bir kanunun Meclisten çıkmış bulunduğunu 1 Marttan itibaren bu üretim çiftlikleri kanununun yüçür lüğe gireceğini ayrıca orman çiftlikleri ile ticari müesseselerin daha iyi bir istikamette çalışmaları, için ■bir de tasarı hazırlandığını söyledi,
Soru sahibi Bakanın izahatına teşekkür ederek halen bu işletmenin durumunun acıklı olduğunu belirtti .buranın kalkınması için hayvancılığı teşvik, hayvan yemini teıp.in hayvan, mahsullerinin değerlendirilmesi ile kabil olacağını sözlerine ilâve etti. , _ .
Sûıerna yıldızı Faye Emerson Ruzvelt’in oğlundan ayrılıyor
Nevvoık. 6 (...) Eski Başkan I Ruzvelt’in Oğlu Ellıpt Ruzvelt llc ' evli olan ünlü uıcmu nrtisfl Fa’yc Emerson kocasından boşanıiıağa ka-I rar vermiştir.

Sayfa? «
X A F E R
7 - 1 - 1050
Çocuk her şeydir
Çeviren : Saadet AKIŞIK
Mariella, dizlerinde tuttuğu ki-1 tabını yavaşça kapadı. Hava o kadar sıcaktı ki, okumağa imkân yoktu. Uzadığı şezlongundan, Rhin | nehrinin ağır, ağır akışını seyretmeğe başladı. Ağustos güneşinin sudaki akisleri, renkli pırıltılarla, su üzerinde akıyordu.
Genç kadın, yavaşça seslendi:
— Olivier...
Fakat cevap alamadı. Şezlongun yanında yatan köpek, - ismi Cobra’ydı - tek gözünü açıp, hanımına baktı. Sonra, tembel bir gerinişle, yeniden gözünü kapadı. Olivier derin bir uykudaydı. Göğsü, muntazam hareketlerle inip, kalkıyordu. Mariella, elini yavaşça, kocasının koluna dokundu:
— Olivier...
Adam, uzun bir iç çekişle gözünü açtı ve aceleyle sordu:
,— Denize gitme zamanı geldi mi?
— Evet, Olivier. Hemen gidelim.
Genç kadın, konuşmasını bitirince, ayağa kalktı. Olivier de yerinden fırladı ve çevik bir hareketle ayaklarının üstünde sıçradı:
— Haydi, gidelim.
Cobra, yerinden kımıldamadı bile... Mariella ve Olivier bahçenin nihayetine doğru yürüdüler. Bitişik sayfiye evinin bahçesinde çocuklar bağrışarak oynuyorlardı? Yaz tatillerini geçirmek üzere, sayfiyeye gelmiş bütün çocuklar, orada toplanmışlardı. Hepsinin vücutlarını güneş, bakır rengine çevirmişti. Çocukların en küçüğü Eric, iki yaşlarında kadardı. Bu, komşunun sonuncu çocuğuydu. Ablasının elinden tutmuş, oyuna karışmağa uğraşıyordu. Mariel-la’yı görünce, O’na doğru yürümeğe başladı. Genç kadın durdu ve çocuğu bekledi. Fakat Olivier, aldırış bile etmedi. O’nu işinden başka hiç bir şey alâkadar etmezdik! zaten. Hattâ şu anda bile, fabrikasının hayali gözlerinde, makinelerinin gürültüsü kulaklarındaydı. Çocuktan, hoşlanmaz-dı. Halbuki, genç kadının kalbi, analık hissiyle çarpıyordu:
— Günaydın, Eric.
Mariella, çocuğu kollarının a-rasına aldı. Öptü, sevdi. İçindeki, tatmin edilmemiş analık zevkinin hıncını çıkarmak istiyormuş gibiydi, âdeta, Çocuğu bir türlü bırakmak istemiyordu. Birden kocasına seslendi:
— Olivier, dedi. Eric, Pazartesi gününe kadar bizde kalsın, olmaz mı? Sadece iki gün... Annesinden izin istersek verir zannediyorum.
Olivier, itiraz etmek için kendinde takat bulamadı. Zira, hava öyle sıcaktı ki, münakaşa etmeğe hali yoktu. Hem, nasıl olsa iki gün ^buk geçerdi. Fabrikanın işleri de onu meşgul edeceğine göre, ço-auğun varlığını hissetmezdi bile ' Olivier. bir ayağını suya soktu ve ' sonra, karışma cevap verdi: i
— Nasıl istçrsen, Mariella.
Genç kadın, âdeta bir saadet rüyası içindeydi. Çünkü, hiç ol- 1 mazsa, iki gün için anne olacak, bu zevki doya, doya tadacaktı. 1
I Başka komşu çocukları geldiği man oynarlar.
Mariella, mırıldandı:
| — Yahut, bizim çocuğumuza lâ-
Olivier nedense içinde keder hissediyor ve. .Yaz sonunda hepimiz sayfiyeyi terkedeceğiz. O zaman bu neşeli günler bitecek. Yine sessizlik içinde geçireceğimiz bir kış başlayacak., diye düşünü-
Genç adam kararsız adımlarla, pencereden kapıya, kapıdan pencereye gidiyor geliyordu. Yapacağını şaşırmış bir hali vardı. Fabrikaya gidemiyeceği için, telefonu açıp kâtibine bir çok talimat verdi. Sonı-a, pencereden dışarı bakmağa başladı. Bu Mayıs sabahı ne kadar güzeldi. Şimdiye kadar, çiçeklerin böyle nefis kokuları olduğunu hiç duymamıştı. Her şey, bu sabah fevkalâdeydi. Sanki, bütün kâinat bir esrara bürünmüştü. Kuşların ötüşü bile başkaydı. Çünkü, bu sabah bir oğlu dünyaya gelecekti. İsmini de şimdiden hazırlamıştı. Patrice...
Ellerini arkasına koyarak, odanın içinde yeniden yürümeğe başladı. Bu sabah, saat hiç işlemiyor, dakikalar ağır, ağır ilerliyordu, sanki. Vakit bir türlü geçmek bilmiyordu. Olivier, kendi kendine düşünüyordu: .Bir oğlan olacak. Benim karim ne akıllı insandır. Ben Onun yüzünden baba oluyorum artık. Bir çocuk her şeydir. Bütün bir dünya demektir.» |
Aman Yarabbi. Saatler neden ilerlemiyor? Bu bekleyiş, niçin bu kadar uzuyor? İçinden, almanca, İngilizce, fransızca yüze kadar sayıyor, bazan unutarak yüzden sonra yüz yirmi diyordu.
Birden durdu. Bir ses mi işitti, acaba? Tamam, bu ses yeni doğmuş bir bebeğin ilk feryadıydı. Hmen Olivier, oradaki bir iskemlenin üzerine oturdu. (Oh, dedi. Oğlum...»
Bir dakika sonra O'na, bu küçük varlığı verecekler, O da oğlunu kollarına alıp bağrına basacaktı.
açılıp, Olivier’yi içeriye çağırdılar. Aceleyle koştu. Kapının eşiğine gelince, hastabakıcı Ona bebeği uzattı. Bu; minicik bir kızdı. Kırmızı ağzı, küçüçük elleri vardı.
Olivier, çocuğa bakarak içini ı çekti: |
— Ne kadar da bana benziyor, diye mırıldandı. Ama şimdi bana bir iş düşüyor. Zira, bir kız ismi bulmam lâzım.
r
Şık Avizeler
Ankara Palas
Nadide Porselen sofra takımları
Hiç bir yerde şubemiz yoktur. Telefon: 14671
Ankara 3 üncü İcra
ENGLISH ELECTRIC BUZ DOLAPLARI
Avrııpadan getirdiğimiz görülmemiş hediyelikler
Amerikan Gaz Sobaları, Gaz Ocakları Çamaşır Makineleri
Ftilûmum Muthak ve Salon Eşyalariyle Süslii Salonlarımızı ziyaret ediniz.
Anadolu A. T. Sigorta Şirketinden :
Şirketinizin Ulus Meydanı Koç Handaki teşkilâtile Anafar-talar caddesindeki Vakıf İş Hanındaki Şubesi, bu kere toplu bir halde çalışmak gayesile, evvelce Basın ve Yayın Umum Müdürlüğünün işgal etmiş olduğu Ulus meydanındaki Koç apartımanr nın ikinci katma nakledilmiştir.
Bundan böyle yeni Lokalimizde sayın müşterilerimizin her türlü emirlerine amade bulunduğumuzu arzederiz.
Telefon : 10109 ve 13152 — Posta kutusu :( 262
(51) I
f'
Gar Gazinosu Salonlarında
Amerikan Kulübü
HiR LİSESİNİ BİTİRENLER DERNEfiı'nitı
ÇAYI
Dans Orkestrası
Davetiyeler ı Foto Naim Gören’den ve Çay günü de Gar Gazinosu’ndan temin edilir.
BÜYÜK SİNEMADA
(43)

Stavignus„ Revüsü
Yeni Program
Son hafta
LOS AMİGOS,, Orkestrası
Her Pazar programlı danslı çay
Telefon: 10400
Ankaranm En Sırın Eğlence Feri
GAR GAZİNOSU
Üst Kat Salonu Açılmıştır.
K. KELLER ORKESTRASI
MUTFAK BEYNELMİLEL ŞÖHRETLİ AHÇIB^ŞI İDARESİNDE
Memurluğundan
949/3577
Bir borcun tahsili için haciz e-dilmiş olan 3673 ve 3675 plâka No. lu iki taksi otomobilinin satılmasına karar verilmiştir. Birinci arttırma 11/1/950 Çarşamba günü saat 1415 arasında Soğukkuyu Fort garajı ö- , nünde yapılacak arttırma bedeli tahmin edilen kıymetin % 75 şini ı bulmadığı taktirde ikinci arttırma I 13/1/950 Cuma günü aynı yer ve sa- I atte icra edilecektir. 3675 plâka No. ■ lu taksinin kiyıneti 2000 ve diğer . 3673 plâka No. lu taksinin kiymeti 2500 liradır. Taliplerin belli gün ve saatte mahallinde bulunmaları ilân olunur. (54) '
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRODA Bugün naat 15 de Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası
7. HALK KONSERİ
Bu akşam saat 20 de
Bir K omıser Geldi
Piyes 3 Perde
OPERA TEMSİLLERİ
11 Ocak Çarşamba
13 Ocak Cuma
15 Ocak Pazar •ki ayrı rol tevziatı İle İKİ AYRI İLK TEMSİL
P. MaseaKni'nin KÖYlU NAMUSU (Cava II er la Rustfcam.) ile
R. Leonravallo'ıınnn
PALYAÇO
(Paellarrh
NOT: 11 Ocak opera biletleri bitmiştir. Diğer günler için bi letler satılmaktadır.
KUUfR rfYATHOOA
Bu akşarh jhdi 2u dr-
İki lemstl birden
A »TİGONE
Yarın saat 11 de
ÇOCUK TİYATROSU YILDIZ ECF.
(Velilerle Çocuklara)
i
Genç kadın, iki günün geçmesini bir türlü istemiyordu. îlk gün, küçüğün oyunlanyle ilgilendi, minicik adımlarla odadan, odaya gezişini seyretti. Söylemek istediği tek tük kelimeleri anlamağa çalıştı. Ertesi gün, Eric’le beraber sokağa çıktı. Bir anne şefkatiyle, elinden tutarak, onu bir oyuncaktı dükkânına götürdü ve bir çok oyuncaklar satın aldı.
O akşam, genç kadın kocasını, kucağında Eric olduğu halde karşıladı. Küçük yaramaz, genç adama doğru atılarak:
— Babe, dedi.
Mariella, mesut bir duygunun tesiriyle titreyerek, ayni kelimeyi tekrarladı:
— Olivier, bak sana baba, dedi.
Genç adam da irkildi. Bu kelime O’ nun için çok yabancıydı. A-ma, şu anda, bu küçük varlık, i-finde, derin bir sızı hissettirmişti, P'na:
İki gün Eric. bir prens gibi yaşadı. Geceleri, Mariella küçüğe bakmak için bir çok defalar kalkıyor, üstü açılacak diye endişeleniyordu.
Garip bir düşünceyle, çocuğa bakıyor, baktıkça kendisiyle, kocasına benzeyen taraflar bulacağı zehabına kapılıyordu.
Olivier de çocuğa karşı pek lâ-ka^ıt değildi. Uzandığı divandan O’nun bütün hareketlerini takip e-diyor ve neşeleniyordu
Pazar akşamı, küçüğün evine dönmesi lâzımdı. Hazırlık bittiği zaman, Olivier elinde tuttuğu oyuncaklara bakarak: ,
— Bunları saklayalım, dedi.
Sıvas Öğrenci Kurumu Derneği Başkanlığından
15 Ocak 1950 Pazar günü saat 10 da Halkevinde yıllık Genel Kurul toplantısı yapılacağından üyelerin hazır bulunmaları ilân olunur.
Gündem:
1 — Yönetim Kurulu raporunun o-kunması,
2 — Denetçiler raporunun okun -
3 ’■— Yönetim Kurulunun ibrası, I
4 — 950 yılı bütçesinin tetkik ve kabulü,
5 — Dilekler,
6 — Yeni idare heyeti seçimi,
7 — Denetçiler ve haysiyet divanı
seçimi.____________________(61)
Genel Kurul Toplantısı
Ankara Aydınlık Evler Yapı Kooperatifinden:
Kooperatifimizin 1949 yılı Genel Kurulu 22 Ocak 1950 tarihine rast-lıyan Pazar günü saat 15 de Ankara Halkevinde alelâde toplanarak gündemindeki maddeleri görüşüp karara bağlıyacaktır.
Evlerimiz inşa edilmekte olduğundan yapılmış ve yapılacak işler hakkında Şubat 1950 den evvel müştacel kararlar almak zaruri bulunduğundan toplantı gününde kanuni çoğunluğun sağlanarak İçti -majn yapılabilmesini teminen mezkûr günde sayın ortakların muhak kak surette teşrifleri, gelemiyecekle rin kendilerini, hususî vekâletname lerine iki liralık damga pulu yapıştırılmış, bir vekille temsil ettirmeleri ilân ve ehemmiyetle rica olunur.
Mete Spor Gençlik Kulübü Yararına
19 Ocak 1950 Perşembe Gecesi Saat 21 (lc
Büyük TürK Musiki Konseri
1 — Eşsiz ses sanatkârı
HAMİYET YÜCESES
ve kemani NECATİ TOKYAY
2 — GalatasaraylI NECDET CİCİ teberrüken iştirak edecektir.
3 — Piyanist FEVZİ ARSLANGİL, Radyo saz sanatkârlarından
Tanburi ÖMER ALTUĞ ve Kanuni OSMAN GÜVENİR.
4 — Genç okuyucu NUSRET ERSÖZ ve NEVZAT EKMEKÇİ ve
diğer sanatkârlardan müteşekkil muhteşem konser.
Numaralı biletler:
Yenişehirde : Büyük Sinema Gişelerinde.
Ulusta ™ ~ -- -
Cebecide
Devren SATILIK
İtfaiye Meydanı, Akşehir Oteli arkası Temmuz şo]cak 4 No. bakakli-ye dükkânı satılıktır. Kirası ucuzdur. İçindekine müracaat.
i
TOPLANTI
Eğin Eğitim Derneğinden:
Derneğimizin senelik Genel Kurulu 21 Ocak Cumartesi günü saat 14 de Adliye Sarayı Caddesi Gençağa Apartmanı 6 numarada toplanacaktır.
Sayın üyelerin teşrifleri rica olunur.
Gündem:
1— Yönetim Kurulu raporunun okunması.
2— Yönetim Kurulunun ibrası.
3— Yönetim Kurulu ve denetçeler seçimi.
4— Demek tüzüğünde yapılacak tadilât
i İzmir Asliye Ticaret Mahkemeli Başkanlığından :
Dâvacı Haşan Sevilir, mahkememize verdiği 28/12/1949 tarihli dâva dilekçesinde ve açıklama dilekçesinde: İstanbul Lâleli Fethibey caddesi Taşhan numara 5 de Abra-ham Ovanes adına yazılı ve aynı Bankanın İstanbul merkezi veya Kapalıçarşı ajansı tarafından ödene cek olan, tzııı.ı Yapı Kredi Ban kası Balcılar ajansından aldığı 6/12/ , 1949 tarih ve 334737 sayılı bin J)eş i yüz liralık çekin kaybolduğunu i ' Jeri sürerek sözii geçen çekin bu- * lanlar tarafından 45 gün içerisinde) mahkemeye veya dilekçiye teslim olunmadığı takdirde Ticaret Kanu nunun 640 :ncı maddesi uyarınca' iptaline kural verileceğli ilân o'tı- I nur. (42)
KAPELMAN
Yaylı Sazlar Kuvarteti BÜYÜK rİYATltO’da
İkinci konseri
»Ocak 1950 Salı saat 21 de’ Çalanlar:
..içi keman: Enver Knpelman İkinci keman: Kemal Şener Viyola Zeki Bcrkürert
Viyolonsel: Enver Kakıcı
1 — J. Hoydn (1732 - 1809)
Op. 76 No. 2 Kent Fa majör Yaylı Sazlar '- -
Müziği)
a) Allegro
b) Andanto () retto
c) Menucttu troppo
d) Finale - Vivace assai Beethoven (1770 - 1827)
Op. 18 No. 4 Do minör Yayjı ŞazJar Kbvarffctî . , .-)) Allegro- mü non troppo b) Schcrzo • Andante seherzoso - duast Allegrette " '.
e) Mcnutetto. - Allegretto
d) Allegro ?- v ..._
DİNLENME
3_ Autun Dvorak. (1841- 1994) Or). 96 Fa majör- Yaylı -Sazlar Kuvarteti ı ’
o)'Allegro ma nön troppo )
e) Mnlto vivace
(1 Finale - Vivace rhe non
Ir-ppo.
Kuvarteti (Köy
2 — 1,.
Kiralık
Möbleli müstakil bir oda, iki bu , kâı-arkadaş içinde olabilir. Buket) Lokantası üzeri No. 16 - Kızılay.
(48)
V

i
: Florya Spor Mağazasında.
: Cebeci Eczahanesinden temin edilebilir.
Çankaya As. Şubesi Başkanlığından
(1807)
1931 doğumlu olup şubemiz bölgesinde oturan yabancılarla şehir içindeki mahalle yerlilerin ilk yoklamalarına başlanılmıştır.
İkamet kâğıdı, ikişer fotoğraf ve fotoğraflı nüfus cüzdanlariyle birlikte Pazartesi ve Cuma günleri şubeye başvuracaklardır.
Yoklama 30 Haziran 1950 günü akşamına kadar devam edecektir.
Yerli köylüler için ayrıca ilân edilerek yoklamaları için köylere çıkılacağı yayınlanır. (109) (15)
Kitaplık Müdürü alınacak
Ankara Üniversitesi Hukuk
Yönetim Kurulu
Gündem:
1 — Yönetim Kurulu ve denetçiler raporlarının okunması,
2 — 1949 yılı hesap ve bilânçosu-nun tetkik ve kabulü ile Yönetim Kurulu ve denetçilerin ibrası.
3 — Yönetim Kurulu teklifleriyle ortak teklif ve dilekleri üzerinde görüşme,
4 — Yönetim Kurulu üyeleriyle denetçilerin yeniden seçilmesi.
(59)
Fakültesi Dekanlığından:
Fakültemizde açık bulunan (60) lira aylıklı Kitaplık Müdürlüğü için 30/1/1950 Pazartesi günü saat 14 de seçme imtihanı yapılacaktır.
İmtihana katılabilmek için memurin kanununda yazılı şartlardan başka lise mezunu olmak ve askerlik hizmetini yapmış bulunmak ta lâzımdır.
İmtihan aşağıda yazılı konularda olacaktır:
a) Türkçe muhabere,
b) Bir yabancı dil ile muhabere,
c) Kütüphanecilik bilgisi ve tekniği,
d) Genel bilgi (eski metinlçre vukuf ta dahil),
e) Daktilo ile fiş çıkarma.
İsteklilerin gerekli belgelerini ekliyecekleri birer dilekçe ile Dekanlığa başvurmaları. (74), (14)
MAVİ GİŞE
1950 YILBAŞI PİYANGOSUNDA
Kiralık Daire Aranıyor
Büro için kullanılmak üzere Yenişehir'de iki veya üç odalı bir apartıman dairesi aranıyor, îş saatleri dahilinde müracaat Tel: 22007.
Denizli ismet İnönü Lisesinden Yetişenler Derneği Ankara Şubesi başkanlığından:
Şubemiz üyelerinin, gündemdeki hususları görüşmek üzere 8 Ocak 1950 Pazar günü saat 15 de Halkevinde olağanüstü toplantıda bulunmaları rica olunur.
Gündem:
1 — Derneğin feshi hususunun
konuşulması.
2 — Yönetim Kurulunun raporu
ve Yönetim Kurulunun ib-
3 — Denetleme raporu.
4 — Tasfiye kurulu seçimi. (30)
Toplantı
Hemsin Kalkındırma Demeği İ-dare Kurulundan:
Derneğimizin yıllık adi Genel Kır i rul toplantısı 8/1/1950 Pazar günü! saat 14 dc Ankara Halkevi salonun-i da yapılacaktır.
Aynı gün ve saatte bütün ü.vclc-1
İdare Kıırıılu I (47) 1
DIŞ TABİBİ HALİD SUNGUR (»nkırıdakl muayenehanesini Anafartalar Vakıf İş Hanı kat x() us e nnkletmiştir.
(1S7O1
ZAYİ
Ankara Belediyesinden aldığım 2123 sayılı Şoför Ehliyetimi zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü olmadığını ilân ederim. 1930 D. 206 sicil No.
Ahmet Ateşimi
(58)
ı
DEVLET TİYATROSU
BÜYÜK TİYATRO'da
Kapelman Yaylı Sazlar Kuarteti İkinci konseri
17 Ocak 1950 Salı sat 21- de
Her yer 50 kuruş
Biletler bugünden itibaren satılmaktadır.
Telefon". 10370-40
Ankara Ticaret Odasından
Sicilli ticaretin 465 numarasında müseccel olan Mişon Tariç’in terki ticaret ettiği vaki müracaatından anlaşıldığından işbu keyfiyetin sicilli ticarete 6/1/1950 tarihinde tescil edildiği ilân olunur. (52) ı
12
6
3
ZAFER’in Abone Şartları Memleket içi aylık ........... 28
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLARMONİK ORKESTRASI
7 HALK KONSERİ
7 Ocak T950 Cumartesi günü Saat 15 te
Şef: Ferid ALNAR
1 — G. Rossıni (1792 ■ 1868)
İl Nieıuır Rruschino Uvertürü
2 — H VmtH (1753 - 1824)
Keman- Konçertosu, No. 22, La minör
a) Moderato
e.) Âçitato »(xaı (i»l)ıı Necdet Remzi ATAK
10 Dakika ara
( H Wipniawî»kı (1«85 " 1880.)'
Krmıııı Konçertosu. Re minör, op. 2Î sı Allegro modern te' h) (Andante nnn
rr-pp.ı) el tflegrn Cnn funco
Çalan Necdet Remzi ATAK
Ura
S-t lık KAMYON
Amerika Büyükelçiliği, 1943 modeli 1 1/2 tonluk Ford kamyonu satılığa çıkarmıştır. Teklifler 20 O-cak 1950 gece yarısına kadar kabul edilecektir. Büyükelçilik her hangi bir teklifi veya |)ü.tün teklifleri reddetmek hakkını muhafaza eder.
. (55)
I
20.000
Sahibi ve Başmuharriri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerim fiilen idare «den: Hikmet YA71C1OÖLU Dizildiği yer
ÖN %N MÜRETTİPHANESİ
R.ı.-i'Mığı ver (ît’NFÇ M4TR(4SI
LİRAYI 220555 No. lu BİLET SAHİBİNE KAZANDIRDI
Ulus Meydanı Yeni Sinema Karşısı No. 22 Taşradan sipariş kabul edilmez.
(«)

Comments (0)