1 Mayıs 1950
Pazartesi
1
J
r

r
*

Beyoğlu Müellif Caddesi 6 - 8
Posta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkîyo için seneliği 32. altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır. Hariç memleketler İki mislidir.
JL?ûlOphane»ı
L~T
I
SİYASİ İKTİSADI
Sayı 152
10 Kuru}

M
İÇ ve DIŞ POLiTiKA \____ 30/IV/1950 -

r
C.H.P.’nin yeni devletçiliği
SEÇİMİN en hararetli ve heyecanlı günlerine yaklaşıyoruz. Şimdi, herkesin büyük ehemmiyetle beklediği yarının idaresine hâkim olacak parti veya partilerin neşredecekleri beyannamedir. Demokrasi hayatında ileri giden memleketlerin cümlesinde şahıs ve şahsiyetten ziyade partiler vardır. En mühim nokta partilerin programlarıdır. Çünkü bu programlar yarınki hükümetin yolunu ve istikametini şimdiden tajın, tesbit ve bunu halka arzeder. Demokrasinin yerleştiği memleketlerde hiç hatıra gelmez ki halkın reyini almak için programını ortaya çıkaran ve buna istinaden ekseriyeti kazanan fırka.bilâhare harp ve ihtilâl gibi ya beynelmilel veya memleket için hayati ârızalar çıkmadıkça programında tadilât yapmış olsun. Zaten bu cihettendir ki demokrasi ile idare edilen memleketlerde müstakil mebusun yeri kalmamıştır. Zira milletvekilleri şahsi programlarını değil, topyekûn bir program ve disiplinin müdafaasını yapan kimselerdir. Müstakil addolunan şahsiyetler ise, kuvvetli parti teşekkülleri karşısında fazla bir faaliyet imkânını bulamazlar.
Şimdi, halkın dört gözle beklediği parti programlarından C.H. P. nin programını hepimiz okuduk. Ümit ve temenni ederiz ki diğer partilerimizin de programlan son güne kalmamak için şu esnada ortaya çıksın ve her rey sahibi sükûn ve huzur içinde bunlan tetkik ederek karar ve hükmünü evvelinden vermiş olsun. Biz mukayeseler yapabilmek *in şimdiden noktai nazarlarımı ortaya koymak istemiyoruz, tiniz bitaraf bir gazete olmak cebiyle mesleğimize en uygun rdüğümüz bir noktayı sevinç-karşıladığımızı göstermek is-riz. O da C.H.P.’nin programında devletçilikten ayrıldığını .rih ve bâriz bir surette göstermesi ve şahsî teşebbüse ehemmiyet verdiğini bir taahhüt halinde ortaya koymasıdır. Gazetemiz çıkmazdan evvel ilk iki takdim nüshası çıkardığı vakit, meslek ve meşrebini bildirmeğe çalışmış ve orada memleketin yükselmesi yolunun ancak şahsî teşebbüse verilecek ehemmiyet ile olacağını ve başlangıçta belki bir mecburiyet tahtında olsa bile bugün İçin İktisadî sahalarda devletçilik yüzünden sayısız zararlar görmekte olduğumuzu ve bununla mücadele edeceğimizi bildirmiştik. Şimdi C.H.P.’nin programındaki bu nokta artık doğru bir yola girmekte olduğumuz sevincini bizde uyandırmıştır.
Maden ocakları, elektrik san-trallan, şimendifer ve posta, telgraf ve telefon hizmetleri gibi şeylerden başka İktisadî faaliyetin şahsi teşebbüse bırakılması, devletin şimdiye kadar açtığı fabrikalar mümasili teşebbüslerden ayrılacağı ve hiç olmazsa bunları tasfiye yollarım ararken artık yenilerine girmiyeceği ü-midini bizde kuvvetlendirmiştir.
Biz her şeyden evvel şahsî teşebbüsün şahıs veya particilik noktasını gözetmiyerek sırf memleket menfaati cihetinden müdafaa edilmesini münasip görürüz, şahsi teşebbüs gene vergi verenlerden lâyık olmadığı bir himayeyi görürse, bu da devlet iktisadının bir diğer şekli olur, öyle ümit ve temenni ederiz ki devlet şahsî teşebbüslere karşı rakip va-ziyei nden çıkar, şahsi teşebbüse karşı mânialan ortadan kaldıracak olursa himayesinin en büyüğünü yapmış demektir. Çünkü bugü ıün Türk evlâtları İktisadî sahaca malik oldukları bilgilerle mücadeleye atılacak ve bunların için ' • muvaffak olamıynlar çıksa l. ’e, ekseriyeti zafer ile İktisadî dâvalarımızı nihayete erdirecek ve muvaffakiyetin lıisse-Bİni kendilerine ayıracaklardır. Eunun ancak çalışmak ve uğraşmakla kabil olacağını Türk müteşebbisi ve Türk genci bilmelidir. Ve onlar n gözlerinin önünde daima bir hakikat durmalıdır ki bir memleketin yükselişinde hükümetin hissesi belki yüzde on olabilir. Asıl hisse toplu m'üete ve o-nun çalışkan evlâtlarına aittir.





k


MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis eden: HABİS EOİB TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı «ahifede santimetresi 2 liradır. İlânlardan hiçbir mes’uliyet kabul edilmez.
Telefon 44756 44757 Santral Telgraf Adresi Hetlo İstanbul
Londra Konferansında İngiliz tezi
Orta-Doğu, Avrupa Blokuna alınmalı
Boğazlar meselesinin Rusya tarafından ortaya atılması. Yakın Doğunun, dünya siyasetindeki ehemmiyetini tekrar açığa vurdu
Londra 30 ı YİRSı — Yetkili ve iyi haber alan kaynaklardan pazar günü öğrenildiğine göre, Ortadoğu sı yasctinı gözden ge çiren İngiltere, ö nümüzdeki üç Dış işleri Bakanlan konferan s ı n d 3 Fransa ve Birleş») Amerika ile bera ber Ortadoğu siya setini müzakere e decek ve bu bölge de müşterek bu politikanın tatbiki nı isteyecektir.
Takip edilecek u lan siyasetin esa> gayesi, Ortadoğu memleketleri ara sında işbirliğini teşvik etmek, istikrarın bir an evvel temini çarelerine başvurmak ve bu suretle komü nıst tehlikesini önlemektir.
Çanakkale ve İstanbul boğazlan
meselesinin ortaya atılması, Afrikaya komünistliğin sızması, petrol kaynaklan peşinde koşulması, Ortadoğu bölgesini hiç vakit kaybetmeden Batı Avrupa müdafaa sistemine sokmak lüzumunu meydana çıkarmıştır Batılı komutanlar. Ortadoğuda bir hava üssü
Petrol, dünya endüstrisindeki ehemmiyetli rolünü her zaman muhafaza etmektedir. Bu yüzden her millet kendi hudutları dahilinde bu hayati maddeyi ele geçirmeğe uğraşmaktadır. Resimde, _____
Ffrenelerde işletmeğe başladıkları ikinci kuyu etrafındaki faaliyet görülmektedir. Bu kuyu şimdilik günde 500 bin litre petrol vermektedir. Yakında bu miktarın
Fransızların aşağı
bir milyon litreye çıkarak dünya rekorunu kırması beklenmektedir.
Dünya, en büyük
bir kriz yolunda
söyle-uçak Ame-Cour-denlz-
Bir İngiliz gazetecisi Rusyaya karşı Türkiyenin kuvvetlendirilmesi lüzumundan bahsediyor
Miami Beach (Floridaj 30 (AP) — Londrada çıkan tntelligence Digest mecmuası editörü Kenneth De Cour-cy uçan daire denilen şeylerin '‘pilotsuz uçakların tükenmiş fişekleri ’ olduğu nu söylemiştir.
Miami Beach kulübünde demeçte bulunan De Courcy Amerikanın p*-lotsuz uçaklar üzerinde büyük bir hızla çalıştığını, uçan dairelerin de buna bir deli! teşki lettiğinl mıştir. Rusyanın hem pilotsuz hem de denizaltı tekniğinde rikayı geçtiğini söyleyen De cy, Rusların atom bombasını
altılarında taşıyıp suyun altında infilâk ettirecekleri ihtimalinden bahsetmiştir. De Courcy sözlerine şöv-le devam etmiştir:
“Gelecek İki sene içinde dünya tarihin en büyük krizini geçirecektir. Amerika ve diğer devletlerin bu hücuma şimdiden hazırlanmaları 1A zımdır. Batılı devletler dikkatlerini Rusyanın petrol kaynaklarını tahdit etmek için Türkiye ve Ortadoğu-yıı kuvvetlendirmeğe sarfetmelidlr.”
De Courcy Sovyet Rusyada atom bombasının imal edildiğini Trurnsn Rusvadakl ilk atom infilâkını haber vermeden evvel bildirdiği zaman milletlerarası bir alâka toplamıştı.
Trygve Lie, sulh uğrunda gayretle uğraşmaktadır
Paris. 30 A A. (AFPı — Komünist inin Güvenlik Konseyinde ve Birleş-niş Milletlerin diğer teşekküllerinde enısili meselesi Genel Sekreter Try-•(ve Lle’nln Avrupaya yaptığı seya-aaf!n başlıca âmillerinden biri olarak telâkki edilmektedir. Bu seyahat şimdi Genel Sekreteri Parlsten Londraya -ievketmiş bulunmaktadır. Bununla beraber bu mesele bu seyahatin ne yegâne, ne de başlıca Amilim teşkil etmektedir: Trygve Lie, muhtelif dev. let adamlariyle milletlerarası bir tevekkülün en yüksek memuru t*ıf atiyle îeğil, hakiki bir sulh havarisi sıfatiy-le konuşmaktadır. Filhakika ince ve bulunması güç olmayan hukuki bir formül Çinin temsili meselesini hal ledebilir. Fakat bu formülü bıilaca! makam — yani Güvenlik Konseyi — *■ bizzat ihtilâfın siyasi veçhesi ile felç( uğramış vaziyette olduğundan fasit daireden çıkmak İçin hukuki bir ha! tarzının tatbiki çaresini siyahi saha da aramak icap etmektedir.

şebekesi tesis edilmedikçe Batı Avrupa müdafaasının emniyet altına alı-namıyacağını işarla belirtmektedirler. Mısırdan 1-raka kadar uzanan ngiliz hava üsleri, lesis edilmesi istenen şebekenin bel »emiğini teşkil etmektedir.
İngiliz devlet a-amları, Ortadoğu memleketleri ile •urulacak dostlu-un Avrupa müda-aası için şart oluğunu idrak et-ılşlerdlr.
Amman, 30 A.A. Afp)
udaki İngiliz küvetleri Başkomu-anı Sir John Croc-ker Amiral Campbell İle birlikle Amman’a gelmiştir. Londra 30 (YİRS) Yakındoğu memleketleri arasında bu mıntakaya sızmak
Ortado-

işbirliği kurulmakla komünizmin tehlikesi önlenebilir. Londra Konferansı sırasında İngiliz diplomatları bu mevzu üzerinde Amerikalı mes-lekdaşlariyle anlaşmak arzusundadırlar.


Suriye kabinesi toplantı halinde
Suriye, Sovyetlerle anlaşmak istiyor
Komünist
Sibai’nin
alyehtarlığiyle tanınmış hayret uyandıran teklifi:
YENİ İST ANBUL'un Kuponu
İÇ SAYFALARDA
ÜÇÜNCÜ
Bahar Bayramı
M. Nermi
“Mme. Butterfly” operası Ankarada nasıl oynandı ? DÖRDÜNCÜ
Alyosha ve ah (Hikâye) BESİNCİ
Haftanın İktisadî hâdiselerine bakış ALTINCI
Kadın - Ev - Moda
Parisin ruhunu yaşatanlar SEKİZİNCİ
Spor
nu ırzımın»
"l"
I Z M I R D E
REFİK HALID
İzmirliler “Memleket Hikâj’eleri» müellifini alâka ve takdirle karşıladılar, onun için edebî bir toplantı yaptılar. Üstat lspartaya gidiyor
Gazetemiz adına Anadoluda büyük bir seyahate çıkmış olan değerli muharrir arkadaşımız Refik Halid, yolculuğuna devam etmekte ve yazılarını peyderpey yollamaktadır. Türk e-debiyatında mühim bir mevki işgal eden Refik Haildin İzmi-re varışı miinevver muhitte oldukça mühim bir hâdise teşkil etmiştir. Bu hâdiseye dair aldığımız haberi aynen neşrediyoruz.
İzmir 30 (Hususi muhabirimiz bildirbor) — Yeni İstanbul adına yurdu dolaşan üstat Refik Halid Karayın îzmirde bulunmasından faydalanan Karşıyaka Halkevi bir toplantı tertip e-derek İzmir münevverlerine mükemmel bir edebiyat gecesi yaşatmıştır. Halkevi Başkanı üstadı bu edebi toplantıda bulunanlara takdim etmiş, kürsüye gelen Güzel Sanatlar Kolu Başkanı, merhum şair Hüseyin Ayninin refikası Emine Ozan. Refik Haildin eserleri ve bu mayanda ‘'Memleket hikâyeleri,, hakkında tetkike müstenit bir konuşmada bulunmuştur, ü.*-tad Karay, hakkında Kafiyakalıların gösterdikleri teveccühe teşekkür ettikten sonra 40 yıl evvelki vc 40 yıl sonraki tznıl-rin mukayesesine geçmek istemediğini. bu kıyaslamayı YENİ İSTANBUL sütunlarında yapacağını, fakat arada gözle görünürcesine bârlz bir fark olarak bugünkü İzmir!n daha milli ve çok daha münevver simalarla dolu olduğunu söylemiştir. Öğretmen Ahscn Gürtiir, Asım Kültür ve Murtaza Gürkaynak da kısa birer edebi konuşma yapmışlar ve Refik Haildin e-serlerini tetkik ve tebarüz ettirmişlerdir. Üstat yarın sabalı lspartaya müteveccihen İzmir-den ayrılmaktadır.
Üçüncü mektubu kincide okuyunuz __________________________7
Sovyetlerle, tıpkı Müttefiklerin İkinci Dünya Harbi içinde takip elmiş oldukları işbirliği siyasetini benimsemek,,
Mebuslardan ikisi teklifin aleyhinde, İkisi İse lehinde konuşmuşlardır.
İslâm Kardeşliği teşkilâtının Başkanı olan Mustafa Sıbal, Kahirede toplanacak olan Arap Birliği Siyasi Komitesinin, an’anev! siyasetini değiştirerek, Rusya ile iktisadi ve siyasî sahalarda işbirliği yapmak hususunda Arap memleketlerinin hazır olduklarını açıklamasını istemiş ve şunları ilâve etmiştir: “Komünistlerle bugüne kadar aramda karşılıklı hücumlar geçti. Hattâ bir komünist aleyhtarı olmama rağmen, prensip olarak İkinci Dünya Harbinde Chur-chlll ve Birleşik Amerika tarafından tutulan siyasetin takibini istiyorum. Churchill ve Birleşik Amerika, müşterek düşmanlarına karşı, hattâ tanla bir birleşmişlerdi.”
Sosyalist İslâm Cephesinden Zeki Kâtib, Davalibî tarafından
sürülen noktal nazarı destekliyerek, İsrail lehine Arap memleketleri üzerine yapılan tazyik devam ettiği takdirde, bütün Arap memleketlerin Doğuya dönmelerinin gerektiğini belirtmiştir.
Mebuslardan Münir Ajlani ve Hüsnü el Barazl komünistliği takbih etmişler ve Rusya ile İşbirliği yapmanın Suriye için zararlı olduğunu hatırlatmışlardır.
Şam. 30 (YİRS) — îsrailin lehine ve Arap devletleri üzerine yapılan Amerikan baskısına mukabele etmek üzere Suriye ve Sovyet Rusya arasında bir ademi tecavüz kaptının imzalanmasına dair Nazır Davalibt’in üç hafta önceki teklifini Suriye parlâmentosu müzakere etmiştir.
t
| Washington hususî muhabirimiz bildiriyor |
* 1 ••• 1. / a • « »
T • *
Gelecekteki harpte zafer havadan temin olunacak
r
Şey-
Son Amerikan manevrasında, iki tümen, her türlü malzeme, beş tonluk toplar ve 40 mm.lik uçaksavar toplan paraşütle indirildi
VVashington. 30 (Hususi muhabirimizden telgrafla) — Amerikan Savunma Bakanlığının salâhiyeti! mchafiM, Şimali Karolin eyaletindeki Mackali askerî kampında yapılmış olan askeri manevralardan büyük bir ehemmiyetle bahsetmektedirler. Bu mehafilin temin ettiğine göre, bu manevralar, paraşütçü birliklerinin, normal birliklere nazaran çok daha fazla ateş kudretine sahip olabileceklerini göstermiştir. Paraşütçü tümenlere mensup teknisyenler, geçenlerde "müstakbel harpte uçmayanlar, mahvedlleccktir., diyen, paraşütçü harekât mütehassısı General Gavin’in tamamen haklı çıktığını tasdik etmektedirler.
Manevralar şu suretle cereyan etmiştir;
1 — Üç silâhın mütehassıslarından
mürekkep bir kurmay heyetinin huzurunda 10 uncu ve 82 nel tümenler bir hava meydanını ele geçirmek gayesiyle saat 6.30 a doğru havadan İndirme yapmaya başlamışlardır.
2 — Hava meydanı ele geçirildikten sonra, çok kuvvetli mücehhez hava piyadesi, paraşütle meydana İnmiştir. Altı buçuk saat sonra, indirilen kıtalar variyete hâkim olmuşlar, taarruz üssünü * teşkilâtlandırmışlardır. Bu
9 ’ * —' * - —
sırada havadan paraşütle ağır malzeme indirmesi devam etmiştir. İndirilen teçhizat arasında muazzam paraşütlere bağlı beş ton ağırlığında, 90 m/m İlk toplar ve 40 milimetrelik u-çakaavar topları da vardır. Havadan, jeeplcr, 105 milimetrelik havanlar yağıyordu. Paraşütlerden bazıları 33 metre kutrunda idi. Nihayet dört mo
ve
olan ileri
törlü bir uçak 25 tonluk bir tank bir dlfeorl de on İki jeep arabasını meydana indirdi.
Manevraya İştirak eden hücum bir İlkleri Komutanı General Norstad. şunları söylemiştir:
'•— Ağır topların paraşütle indirilmesi hayatî ehemmiyeti haizdir. Çünkü, taarruz edenler, düşmanın zırhlı mukabil taarruzunu defetmek imkânını bu sayede elde etmiş olurlar...
Savunma Bakanlığı, yakında bu manevralardan elde edilen neticelere göre, ateş kuvveti fazla hava birliklerinin teçhizi işine yeni bir veçhe verebilecektir.
Manevralara iştirak eden askeri müşahitler. düşman hatlarının çok gerl-(lne indirilen birliklerin, her turlu teçhizatla. münhasıran havadan ikmal e-lilebileceği, bu manevralarla sabit olmuştur. Manevralarda 5 ölü ve 63 ya-alı olması, harekâtın, hakikate çok yakın cereyan ettiğini göstermiştir. Yeni harp usulü sayesinde, hurp vukuunda. "ikinci cephenin., havadan a-çılması mümkün olacaktır.
îlâve edildiğine göre, yeni stratejinin ilham kaynağı. Berlinin havadan ikmali olmuştur. Bazı müşahitler, manevra sırasında taktik hava harekâtına daha fazla ehemmiyet verilmesi l-cap ettiğini ve paraşütlerin, düşman tesirino karşı kâfi derecede muhafaza edilmediğini tenkid etmektedirler. Manevralar, cumartesi gecesi, çok şiddetli bir dolu fırtınası altında cereyan etmiştir.
30 A.A. (AFP) — Dün
5 inci caddesinde, ara-Başkanı William
150.000 ^sw-York’lu geçit resmi yaptı New-York,
New-Yorkun
farında Belediye
Odjyer ile Çalışma Bakanı Maurice Tobin’ın de bulunduğu bir çok şahsiyetlerin yer alacakları tribünün ö-nünden takriben 150 bin New-York’lu "Birleşik Amerikaya sadakatlerini göstermek” maksadiyle geçit yap-' mıştır.


Adanada bereketli yağmurlar
Adana, 30 (A.A.) — İki günden beri şehrimize ve bölgemize fasılalı surette yağmurlar yağmaktadır. Müstahsil bu yağıştan çok memnundur.
\merlka Birleşik Devletleri Milli Savunma Bakanı Loııla Johnson giyimde olduğu gibi vazifesini görürken de klâsik şekillerden ziyada faydalı neticelere ehemmiş elverir. Johnson, yukarıdaki resimde zihniyetini gayet İyi fade ediyor
Başbakan, dün akşam Ankaraya döndü
(lünaltay, seçim esnasında vatandaşın huzur içinde reyini vermesi için her türlü tedbirin alındığını söylüyor
Birkaç günden beri şehrimizde bu-unan Başbakan Şemseddln Günal-tay dün akşam ekspresle Ankaraya hareke^ etmiştir, istasyonda Vali ve Belediye Reisi, hükümet ve C.H.P. erkânı tarafından uğurlanan Başbakan kendisiyle görüşen bir arkadaşımıza şunları söylemiştir.
"tstanbuldan memnun olarak ayrılıyorum. Seçim esnasında vatandaşın huzur içinde reyini vermesini temin yolunda her türlü tedbir alınmıştır Partiler siyasi faaliyetlerine norma! bir tarzda devam etmektedirler.
lstanbulun güzel bir bahar geçirmekte olduğunu, yağan yağmurların memleket İçin bereketli bir yıl müj-decıliği yaptığını memnunlukla müşahede etmiş bulunuyorum.”
Artıp Birliği Ürclüne sözünü geçiremiyor (Gazeteler)
Babasının oğlu
Sayfa 2
TE N î İSTANBUL
1 Mayı® 1050
Anadoluda Refik Halid
- 3 -
BURSA
Makinesi sakatlanan vapur — Çekiç sesleri arasında akşam basıyor ve fırtına alâmetleri beliriyor — Kınalıdan telgrafla imdat istemeye kayık yolluyoruz — Gülünç bir yardım ve bir mûcize — Annemin bir masalı : „tş ?„ — 42 senedir devam eden tamir
BENÎM ilk defa Bursaya gidişimden daha tuhafı dönüşüm olmuştu. “Tuhaf" diyorum amma insan böyledit; korkunç ve tehlikeliyi, zaman geçince tuhaf bulur; halbuki batmamıza ramak kalmıştı. Yeni devir hakkında epeyce uzun yazacağım için kırk bir sene evvelki o deniz macerasını —kıyas ve ibret teşkil edeceğini de düşünerek— mümkün mertebe kısa da olsa anlatacağım:
Malûm tren bizi kuşluk vakti Mudanyaya getirmişti. Karşımıza çıka çıka yine o —Süveyş Kanalının açılması tarihinden kaldığına hükmettiğim— Yunan vapuru çıkmasın mı? Bindik tabiî... Bozburun'u da aştık, îkindi üzeri idi, makine daire-ıde, bütün tekneyi sarsan bir gürültü duyuldu; stop ettik. Ne olmuştu? Her ağızdan bir ses çıkıyor. Bir şey kırılmış amma adını bilmiyoruz.
— Gidemez miyiz, artık?
Diye sordum. Belki tamir e-dilebilirmiş. Netekim çekiç sesleri işitiyoruz; hava inbat; kırışıksız bir denizde, keskin güneşe karşı mıhlanıp durmaktayız. Saatler geçiyor... Makine hareketsiz. Nihayet güverte yolcularından biri kaptanla konuştu; gömleğinin kollarını sıvadı, aşağıya indi. Çekiç sesleri yeniden başladı. O adam, meğerse makinist imiş. “Pat küfler daha canlı... Adeta ümit verici. Netekim vapur, bir müddet sonra kımıldadı. İçimden, Jules Ver-ne’nin romanlarında okuduğum sahneleri hatırhyarak hepimizin:
— Hurra!
Diye bağırtmadığımıza şaştım. lstanbul-Mudanya arası iş-liyen bir vapurdan ziyade (Kaptan Gran’ın Çocukları) sergüzeştini yaşıyan gemide idik, sanki... Hele bir saat geçti, geçmedi, tekne tekrar durunca vaziyet büsbütün kötüleşti. Zira gece basıyordu ve fırtınanın kopacağını anlatan çok alâmetler belirmişti! En yakın sahil Kmalıada. Aklı erenler, türkçe bilmez kaptanın reisliği altında bir istişare meclisi kurdular. Denize sandal indirecektik ve bununla giden tayfalar Adadan îstanbula telgraf çekerek imdat istiyeceklerdi. Sular bizi mütemadiyen açıklara atıyordu.
Vapurdaki ışık tertibatı yağ lâmbalarından ibaret... Kınaha-daya doğru kürekle yol alan sandal kaç saatte varacak? Liman İdaresi, imdadımıza kaç saat sonra hangi vapurunu yol-lıyacak? Sular simsiyah, hışıltılı, kaynıyor... Bana altımızda âdeta girdaplar açılıyor gibi geliyor. Boyuna sürükleniyoruz. Kadınlar haykınşıyor, çocuklar ağlıyor. Gökte kara bulutlar hâsıl oldu; rüzgâr, direklere gerili ipleri flüt imişçesine öttürü-
yor. Bet beniz hepimizde kül. A-sıl acaibi kaptan en şaşkınımız! Zaten kimse onu mühimsemiyor. Adeta bir hükümet darbesi oldu; idareyi yolculardan beş, altı kişilik bir mümessiller meclisi ele aldı. Kadınları, çocukları bunlar susturmağa çalışıyor ve felâkete karşı alınacak tedbirleri bunlar aralarında konuşuyor. Hattâ gerek yolcuların elindeki, gerek mutfaktaki erzakı birleştirip herkese müsavat üzere taksim meselesi de düşünüldü.
Bereket, lodos teknemizi İstanbul tarafına doğru itiyor. Karada, yatsılar çoktan okunmuş olacak. Kör yağ lâmbalarının ve tek tük gemici fenerlerinin bir türlü aydınlatamadığı bir loşluk içindeyiz. Kımıldamağa gelmiyor; birbirimizi çiğniyoruz.
Nihayet ufukta biri yeşil, ö-bürü kırmızı ölgün iki ışık sezdik. Bu, hükümetçe gönderilen yandan çarklı, hemen hemen bizimki kadar köhne bir şehir hattı vapuruydu. Şu var ki ne biz oraya geçebiliyoruz, ne o bizi yedeğine alıp çekmeğe cesaret ediyor. Sular pek kabarık... Ayrıca kimse dalgalı denizde vapurdan vapura nakil tehlikesini göze alamıyor.
îşte bu sırada asıl imdadımıza Hızır yetişti, bir mucize oldu: Teknemizin makinesi birdenbire, hem de eskisinden daha intizamla işlemeğe başladı. Meğerse Türk makine ustası i-nat etmiş, “Yürütürüm ben bu gemiyi!” demiş. Şurasını karıştırmış, burasım vidalamış, ne yaptıysa yapmış, muvaffak olmuş.
Gece yarısı Haydarpaşa önüne vardık. Yolculardan kadınlı bir aileyi —otele inemiyecekleri ve o saatte Beylerbeyine gide-miyecekleri için— bizim îstan-buldaki konağa götürdüm. Geceyi burada geçirdiler. Acaip bir tesadüf eseri, aynı aileye kaç sene sonra Bilecik’te rastladım. Misafirperverliğimi unutmuş göründüler; sürgün diye uzak durdular!
Bu genç adamcağız, Mütareke yıllraında idi, kayboldu. Kimi denizde boğuldu, kimi bir cinayete kurban gitti, demişti. 1-zi bulunamadı.

Şimdiki Bursa mâmurluk bakımından eskisinden epeyce farklı... Bu farkı da şüphesiz son valisine borçluyuz. Zaten Vali Hâşim Işcan, soyadını çok isabetli seçmiş; seçtiği için de o ismin icaplarına uymaktan geri kalmıyor. Bir dakika işsiz durur, iş lâfı etmez, bir proje ü-zerinde görüşmez veya yapılmakta bulunan bir binayı gezmezse, oradan oraya koşmaz ve mühendisler, mimarlarla haşır neşir olmazsa, kısacası iş çıkaramazsa —Allah uzun ömürler
versin amma— yaşıyamaz.
Onun haline baktım da bana çocukluğumda annemin anlattığı bir masalı hatırladım: Bir ev varmış, içine konan bekçiyi ertesi sabah ölmüş bulurlarmış. Mahallede cesaretli bir kadın çıkmış. "Bu gece bekçiliği ben yapacağım” demiş. Niçin bekçi koyarlarmış? Masal izaha lüzum görmüyor. Bekçilik müddeti akşam ezanından sabah e-zanına kadar...
Kadın, lâzım olan öteberiyi yanına almış, saatinde içeriye girmiş, odalardan birine yatağını sermiş. Tam uykuya dalacak- ( mış, biri dürtmüş. Bakmış ki karşısında genç, dinç bir kadın. Bekçi soğukkanlılıkla:
— Benden ne istiyorsun? diye sormuş ve şu cevabı almış:
- ÎŞ!
— Git, demiş, aşağı taşlıkları yıka, kurula!
Bir dakika sonra geri dönen — peri mi, cin mi, yoksa perilere, cinlere bağlanmış "benî beşer" mi, her neyse— o kadın gene gelmiş, dediklerini yaptığını, bitirdiğini haber vermiş ve sormuş:
— îş?
— Bütün camlan sil, parlat! îyi amma yine bir dakika geçmiş geçmemiş, öteki “îş!" diye tekrar başına dikilmemiş mi? Bekçi kadın usanmamış. Her defasında, meselâ: "Küpleri, boşalt, çeşmeden su taşı, doldur!”, "Hamamı yak, temizle!", “Kiremitleri aktar!”, "Bacaların içini uv, parlat!” kabilinden ona iş göstermiş. Nihayet tam sabah ezanlan, okunurken iş perisi odaya girmiş, demiş ki:
— Beni yendi! Tılsım bozuldu! Sana canını bağışlıyorum; artık bu ev herkese tekin oldu; perili değildir, Haynnı gör!
îşte Bursa Valisi öyle bir iş perisi. Lâkin şehir, bir, bir kaç perinin düzene sokacağı şehirlerden olmadığı gibi henüz sabah ezanı da okunmamıştır. Eksikler çok; belki mübalâğalı inşaat ve icraat da... Hele tarihî eserler ve âbideler —kimi şu, kimi bu daireye bağlı olduklarından— daha pek büyük himmete muhtaç. 42 sene evvel "Ye-şiltürbe”nin mihrabı yanında bir tâmir iskelesi bırakmıştım. 42 sene sonra yine onunla değilse de bir benzeriyle karşılaştım.
Dünya tâmir rekorunu "Ye-şiltürbe" kırmadıysa şaşanm.
İngiliz Kültür Heyeti bir sergi açıyor
Mili! Eğitim Bakanlığının müsaadesiyle İngiliz Kültür Heyetinin tertiplediği Ingilterede çocuk tiyatrosu hareketlerini gösteren bir sergi. Akşam Kız Sanat Okulu Olgunlaşma Enstitüsü, Daimi Sergi Salonunda 1 mayıs 1950 perşembe günü saat 17 de açılacaktır.
Bugün Bahar Bayramıdır
Bu münasebetle şehrimizdeki bütün resmî daireler ve mektepler tatil yapacaklardır
Bugün 1 mayıs Bahar Bayramıdır. Bu münasebetle şehrimizdeki bütün resmi daireler ve mektepler tatil yapacaklardır.
İlk, orta, lise ve üniversite talebeleri bugün ve sabahın erken saatlerinden itibaren şehrin kırlık bölgelerine guruplar halinde gezintiler tertip etmişlerdir.
Bu gezintiler sırasında izdihama meydan verilmemek İçin alâkalı makamlar gerekli nakil vasıtası tedbirlerini almışlardır.
Fransız sefiri dün geldi
Diplomat, Paristo Tiirk -Fransız münasebatınm İnkişafı ile ilgili temaslar yaptı
Hükümet ile temaslarda bulunmak üzere Parise gitmiş olan Fransız Sefiri M. Lescuyer dün bir Air France uçağı ile Îstanbula dönmüştür. Pa-ristekl İkameti müddetinde kıymetli Fransız diplomatı, Türk - Fransız münasebetlerinin inkişafı ile alâkalı siyasi ve iktisadi çevrelerle bir çok temaslar yapmak imkânım bulmuştur. Bundan başka M. Lescuyer, Paris Büyük Elçimiz Numan Mene-menciğolu ile de iki memleket menfaatlerim alâkadar eden mevzularda muhtelif görüşmeler yapmıştır.
Göztepe Yatılı ilkokul öğrencilerinin başarılı bir müsameresi
Göztepe Yatılı okul talebeleri tara fından Kadıköy Halkevinde verilen müsamere pek parlak olmuştur. Mini mini sanatkârların piyanoda çaldıkları Çaykofski, Bethoven. Şopen ve Schumann'dan başka, koronun ve mini mini baletini Şoplnin valsini fevkalâde güzel başarmaları takdirle kar şılanmıştır.
Bundan sonra Sundrella bir varmış bir yokmuş operetini zengin mizan sen fakat küçücük boyleriyle hakkiy-el başaran öğrenciler Sezar Qulni’nlrı Orlental ve mavi tuna balelerini de çok canlı bir şekilde oynamışlar ve çok alkışlanmışlardır.
Maarif sistemimiz hakkında Pariste konferanslar verilecek
Muallimler Birliğinin Unesko Komitesi toplanmış, hâlen Fransada bulunan Profesör Z. Fahri Fındıkoğlu-nun Türkiye Maarif ve Tedris Sistemi hakkında konferans vermesini rica e-dilmesine karar verilmiş ve karar hemen kendisine bildirilmiştir.
Bu suretle Birleşmiş Milletler Teşkilâtına dahil üye milletler arasında yakınlaşmayı temin etmeyi hedef tutan. Unesko faaliyetleri arasında İstanbul Muallimler Birliği kendine düşen memleket vazifesini yapmakta gerekli çalışmaları göstermiş bulunmaktadır.
Orijinal bir sergi
İstanbul Birinci Ticaret Lisesi talebeleri bugün saat 14 te Beyoğlunda, GalatasaraylIlar Cemiyeti salonunda, daktilo ile yapılmış 150 resimden müteşekkil orijinal bir sergi açacaklardır .
Dokuzuncu Senfoninin tamamı çalınacak
7 mayıs pazar günü saat 11 de Atlas Sinemasında Dt. Mamlgonyan idaresinde 180 kişilik orkestra ve koro tarafından büyük bir konser verilecektir. Program Bethovan’İn dokuzuncu senfonisinin tamamından iba-rottir.
Prof. Dr. Critchley geldi
Londra Üniversitesi sinir hastalıkları profesörü Dr. Critchley İstanbul Üniversitesinin daveti üzerine konferanslar vermek İçin dün şehrimize gelmiştir. İlk konferans Bakırköy Akliye kliniğinde 3 mayıs çarşamba günü saat 11 de verilecektir. (Mevzu (L’lmage de Sol) dır.
Siyasî partilerin dünkü açık hava toplantıları
D. P„ C. H. P. VE M. P. HATİPLERİ, MUHTELİF
DÂVALAR ÜZERİNDE DURDULAR. C. H. P. MÜFETTİŞİ, “HER VESİKAYA CEVAP VERMEYE HAZIRIZ” DİYOR
Yeni Seçim Kanunu gereğince siyasi partiler dün do kendilerine tahsis edilen mahallerde toplantılar yaparak intihap propagandalarına devam etmişlerdir.
D.P. nin toplantıları
Demokrat Parti dün şehrin muhle lif 15 yerinde Bİyasî toplantılar yapmıştır. Bu toplantılarda konuşan D.P. milletvekili adayları, C.H:P. nin seçim beyannamesi hakkında esaslı ten-kidlcrde bulunmuşlar bu arada işçi, köylü, maarif, sağlık ve saire gibi dâvalara temas etmişlerdir.
D.P. hatipleri bu konuşmaları sırasında iktidarı şiddetle tenkid elmişler ve 14 mayıs günü D.P. nin iş başına geleceğini söylemişlerdir.
D.P. müfettişi Hüsnü Yaman da, E-yüpto verdiği nutkunda İşçilere grev hakkı verilmemesini tenkid etmiş ve Seçim Kanunundan bahsederek kırmızı seçmen kartlarının ne yolda kullanılacağını anlatmış ve bu kart olmadığı takdirde do nüfus kâğıdının aynı vazifeyi görebileceğini ifade etmiştir.
C.H.P. nin toplantıları
C.H.P. de dün Kumkapı, Kadıköy. Yenlköy, Kasımpaşada muhtelif toplantılar yapmıştır. Bu toplantılarda 5Öz altın parti hatipleri C.H.P. nin memlekote yaptığı ve yapacağı hizmetler hakkında etraflıca konuşmuşlardır.
Sadi Irınak'ın konuşması
C.H.P. Alemdar Bucağının Eminö nü Halkevi salonunda yaptığı toplantıda söz alan C.H.P. müfettişi Sadi Irmak: “Siyasi mücadelenin gittikçe hızını aldığı bu günlerde Halk Partisinin neticeye güvenerek soğukkanlı hareket ettiğini ve son zamanlarda yer yer, şehir, şehir dolaşan muhalefet hatiplerinin vesikalardan bahsettiklerini ve neşretme tehdidinde bulunduklarını söyliyerek demiştir ki: “Her vesikanıza cevap vermeğe hazırız. gösteriniz diyoruz”
M. Kemal’in ve onun partisinin memleketi maddi bakımdan bir enkaz, manevi bakımdan yarı müstemleke olarak devraldığını ve imparatorluğun borçları ile yabancı tesisleri millileştirmek için 4 milyar lira ö-dondlğinl söyllyen Dr. Irmak bu memleketle ne yaptınız, paralar nereye gitti diyenlere bu misalini cevap olarak göstermiş ve sözünü C.H.P, nin seçim beyannamesine temas ederek bltiı-mlştlr.
M.P. nin toplantıları
Dün Millet Partisi de şehrin muhtelif yerlerinde açık hava toplantıları tertip etmiştir. Bu arada sabah saat 10 dan itibaren Beşiktaştakl Barbarca meydanında ve saat 17 de de Taksini meydanında yaptığı toplantılar hararetli olmuştur.
Gerek Beşiktaş ve gerekse Taksim meydanlarında verdiği nutuklarda General Sadık Aldoğan iktidara şiddetle çatmış ve C.H.P.nin 14 mayıs günü yapılacak olan seçimlerde bir tek rey dahi alamıyacağını söylemiştir.
Taksim meydanındaki toplantıda söz alan M.P. Genel Başkanı Hikmet Ba-yur, memleketin D.P. muhalefetinden ümidini kesmiş olduğunu, M.P. den de keserse o zaman kanunî muhalefetin ortadan kalkacağını ve bir takım yeraltı entrikalarının meydana çıkacağını ve bunun da hem iktidar ve de memleket için zararlı olacağını, bu itibarla M.P. nin muhalefette kalmasının hem iktidar ve hem de memleket için faydalı olacağını belirterek, Anayasada Cumhurbaşkanının tok derece ile seçilmesi yolunda yapılacak tadilâtın memleketi diktatörlüğe gö türeceğlni söylemiştir.
Başka bir hatip de Millet Partisinin her şeyi tenkid ettiği hakkındaki söylentilere İşaret ederek, ”— Evet arkadaşlar İktidarın hiç bir iyi işi yok kİ tenkid cimiydim.” demlştr.
Bağdattaki Demiryolu Konferansına iştirak eden heyetler döndüler
Toros Ekspresinin Haydarpaşa - Bağdat arasındaki gümrük muayenelerinin katarın seyri sırasında yapılması ve zamandan tasarruf edilmesi kararlaştırıldı
Bağdatta toplanmış olan Demiryolu konferansına iştirak etmiş olan D. Demiryolları, Gümrük ve Emniyet mensupları ve yataklı vagonlar heyeti şehrimize dönmüştür.
Bu konferansta memleketimizi D. D.Y. adına Muzaffer Soykan, Cemil Devrime!. Gümrük İşleri Müdürü Muhtar Uluaner ve yataklı vagonlar şirketi adına Hüsnü Sadık Durukal ile Tevfik Sancar temsil etmiştir. Konferansa Türklyeden başka Toros Ekspres katarının güzergâhında bulunan Demiryolları İdareleri, ezcümle Suriye, I-rak ve Lübnan iştirak etmişlerdir.
Konferansta yataklı vagonları tem-sllcn bulunan Hüsnü Sadık Durukal kendisi ile konuşan bir arkadaşımıza demiştir ki:
“— Konferansın gayesi, Toros Ekspresinin Haydarpnşa - Bağdat arasında, hudutta gümrük muayenesine tâbi tutulması yüzünden bir hayli zamana tevakkuf eden bu muayeneleri ve formaliteleri sadeleştirmekti. Bunun temini için muayenelerin, katarın seyri esnasında yapılması ve bu şekilde seyir müddetinden tasarruf edilmesi yoluna gidildi. Bu şekilde Garp-Şark istikametinde bütün hudutlarda ceman yekûn tevakkuf müddetlerinden 116 dakika, Şark-Garp istikametinde 288 dakika tasarruf edilmiş oldu. Konferansta gümrük ve emniyet mensubini fevkalâde bir anlayış zihniyeti ile hareket ettiler ve aralarında tam bir mutabakat hasıl oldu. Yolculara âzami kolaylık göstereceklerini karar altına aldılar. Bunun, Irak ve Suriye İle memleketimiz arasındaki turistik faaliyete büyük hizmeti olacağı şüphesiz-
Geçen sene bulunan heykeller tetkik edilecek
Geçen sene Eyüptc Silâhdarağa E-lektrlk fabrikası yanında meydana çıkarılan Romen devrine ait heykeller Arkeoloji Müzesine getirilmişlerdir. Müze idaresi bunlar üzerinde mütehassıs memurları marifetiyle bugünlerde arkeolojik araştırmalarına devam edecektir.
dir. Şimdilik Halepte kesilen Beyrut katarının oraya kadar temdidi imkânı elde edilemedi. Bu mesele ilerde tekrar mevzuubahls edilecektir. Toros ekspresinin Haydarpaşaya gelmesi Semplon ekspresinin telâkisi ile ilgili olduğundan şimdilik seyir müddetinde bir değişiklik olmayacaktır. Bunun 1-çln eylül Ayında Amsterdamda toplanması mukarrer olan beynelmilel demiryolu konferansına Irak ve Suriye-nin de iştirakini temenni ediyoruz. Bu takdirde Toros ekspresinin müddetinde 8 saatlik bir tasarruf mümkün olacaktır.,,
Denizlerde fırtına başlıyor
Denizlerde şimal fırtınasının başlayacağı dün gece Denizyolları tarafından bütün gemilere tamim edilmiştir.
Tatilde talebe kampları açılacak
önümüzdeki yaz tatilinde öğretmenler ve öğrenciler için muhtelif sayfiye yerlerinde dinlenme kampları açılacaktır. Bu kampların yerlerini tesbit etmek üzere, müfettişlerden mürekkep bir komisyon Milli E-ğitim Müdürlüğünde toplantılarına başlamıştır.
Yavru Kurt İzci Teşkilâtı kuruluyor
3 mayıs 1950 çarşamba günü saat 16 da Eyüp merkez okulunda Eyüp İlkokulları Yavru Kurt İzci teşkilâtının İlk kuruluşu münasebetiyle bir tören yapılacaktır.
Mesut bir evlenme
Gazeteci arkadaşlarımızdan Selçuk K. Emro’nin kızkardeşi Rahşan Emre ile şehrimiz avukatlarından Hadi Semi evlenmişlerdir. Yeni evlilere saadetler dileriz.
ŞEHİR MEKTUBU
Yaz gelince...
“Yaz gelince gemiciler çıkar serene” diye bir şarkı vardır. Bu neden aklıma geldi? Artık işi şakaya almaktan başka çare yok da ondan. Zira, yaz gelince memleketin pırlantası, şarkın incisi gibi sıfatlarla süslediğimiz İstanbulun ana caddeleri, meydanları, yan sokakları sanki kış ölmüş de çamurları gömülüyormuş gibi kazılmaya başlanır, tozdan, molozdan etraf geçilmez olur, esasen mevcut olmayan seyrüsefer büsbütün ortadan kalkar, onun yerine, önünde tıkıla kalmış arabadan beyhude yol İsteyen korna sesleri âsâbımızı bozar, durur ve ağız açamazsınız. Çünkü toprak dolar. Bunun için susanz.
Bu ne zamana kadar böyle devam edecek? Bilmiyoruz. Yalnız akıl İçin yol bir olduğuna göre, herhalde, şehirde hakiki mânasiyle ve müstakil bir belediye teessüs ettiği zamana kadar. Bugün mevcut olan belediye, günü gününe işleri halletmeğe uğraşan bir İdarei maslahat müessesesl-dir. Şehirde belki dünyanın en güzel çeşmeleri vardır, suyu yoktur, met-rûktur; dünyanın en lüks otomobilleri buradadır, yol yoktur; seyrüsefer talimatnamesi sağ cihetin takibini emrettiği halde, Şişliden Taksime ve Şişhane Yokuşundan Altıncı Daireye gelince otomobiller sollarına saparlar; dünyanın hiç bir şehrinde kamyonlar. yük arabaları, günün işlek saatlerinde caddelerden geçemedikleri halde, bizde sokakları yalnız onlar işgal eder, ötekilerine yer kalmaz. Hayvanları Koruma Cemiyetinin bütün gayretlerine rağmen nizam! hadden İki misli fazla yük çekmeye uşrağan zavallı bir düldülün arabası öne geçti mi, Tophane yolunda, Altıncı Dalro İle İngiliz Sefarethanesinin arasındaki yolda» otobüsler, tramvaylar sıraya dizilir, durur; bekler.
Yaz gelince otomobil kazalan da artar. Şehir civarındaki yollarda, ehliyetslz».ellerin kullandığı otomobiller yüzünden olanları bir tarafa koyalım, bir de şu var: Yaz gelince, o-tomobll sahiplerinden çoğu, garaj kirası vermemek Jçin arabalarını evlerinin önüne, sokağa bırakırlar. Tabii lâmbaları sönüktür ve ekseriya, sokaklarda lâmba da yoktur. Bunun için, gecenin tenhalığından istifade ederek ve yine ekseriya o saatlerde içindekilerin kafaları dumanlı olduğu için süratle gelen otomobiller onlara bindiriverlrler ve mahalleli, sanki herhangi bir Norveç gemisinde infilâk olmuş gibi gürültüye yataklarından fırlarlar.
Doğrusunu söylemek lâzımgelirse, bu lşde kabahat bilvasıta belediyenindir.
Yaz gelince daha neler olmaz? Yüzme bilmlyenler denizde boğulur, yüzme bilenler de plâjlarda. Sinemalar eski filmleri oynarlar, eski muhabbetler tazelenir» bizler, belediyeye söylenir söylenir ve yine de her şeye rağmen güzelim istanbulun kıyı, bucağını dolaşırız, işte, bu gün de Bahar Bayramı, haydi kırlara çıkalım.
BİR İSTANBULLU
HAVA RAPORU
Son 24 saat İçinde yurdumuzda hava Karadeniz kıyılan He îç Anadoluda çok bulutlu ve yer yer yağışlı, diğer bölgelerde bulutlu geçmiştir Yağışlar yağmur şeklinde olmuştur. 24 saat içinde yurdumuza düşen yağış miktar lan metrekarede Yozgat’ta 27, Sivasta 23. Sütlücelerde 18. Çankında 17, Güründe H. Kırşehirde 9. Konya Ereğlisinde 8. Kozanda 7, Kangalda 6, Gündoğmuşta ö, Kayseri ve Akseklde 4, Mardin, Hekimhan, Akşehir ve Tosyada 3, Çorum, Fethiye, Antalya ve Polatlıda 2, Zonguldak, Giresun, Trabzon, Ulukışla ve Ilgında 7 kilogramdır.
Günün en yüksek sıcaklığı Adanada 30, en düşük sıcaklığı Kütahya ve Ulu-kışlada 3 derecedir.
Bugün şehrimizde havanın az bulutlu geçmesi, rüzgârların kuzey ve kuzeydoğu istikametinde orta kuvvette esmesi hava sıcaklığının biraz artması muhtemeldir.

Ahmet Homdi Tanpınar
Sahnenin Dışındakiler
- 54 -
Yalnız bu İşlerde çalışan gardiyanlardan birini de beraberce kaçırmağa mecbur olmuşlardı. “Ben kendim giderim, hiç merak etmeyin! demişti. Unkapanında hemşerllerimin yanında bir hafta gizlenirim. Sonra Anadoluya geçerim...”
Muhlis Bey:
— Esasen vaka, üçüncüsü olduğu İçin bir a-damın hepsini birden yüklenmesi ve ortadan kaybolması, teşkilât için daha faydalı oldu. Diye ilâve etti. Merzifonlu, askerden yeni terhis edilmiş bir genç İmiş. Bir daha adını duymadığıma göre dediğini yapmış olacak.
Biraz sonra kahveden çıktık. Muhlis Bey bana pansiyon için bir yığın malûmat verdi. Ve “Yarın akşam buluşuruz:’’ diye ayrıldı. Ben kendi kendime “Bana mahsus bir yatak ve odam o-lacak mı acaba?” diye düşünüyordum. Çünkü bu üç gün hakikaten yorulmuştum. Belki kahvede geçirdiğim fenalık da bu yüzdendi.
Yolda İhsan, bana:
— Bu işler benim işim değil pek! dedi. Ben düşünce adamı olmamak İsterim. Muhlis hoşlanıyor. Neticesin! de kabul ediyor. Halbuki ben kendimi hep mesuliyet altında buluyor ve itham 266
ediyorum. Dün Beykozda içlerinde, zabit, denizel, her sınıf halktan insan bulunmak şartiyle yirmi yedi kişi tevkif edildi. Şu dakikada yirmi yedi İnsan gibi hapisteyim. Asker olmak, elinde silâhı döğüşmek ne kadar rahat bunun yanında...
— Orada da bölüğünüz, taburunuz, her ne ise onu aevkedecekslniz!
— Amma verilen emre göre. Yahut tayin edilen nizam içinde. Ve bütün cemiyetçe kabul e-dilmlş şartlar altında. Burada öyle değil!
— O halde niye vazgeçiyorsunuz ?
Yüzüme dikkatle baktı.
— Oradakinden daha mühim bir iş göreceğimi, bir mekanizmayı sökeceğimi umuyorum. Ner-den kafama girdi, bilmiyorum! Nâsır Paşa vakasını ima ediyordu. Ona vaziyeti anlattım ve cebimdeki lâyihayı verdim. Sokağın ortasında durarak dikkatle okudu:
— “Vaziyeti hâzıranın icnbatı zaruriyesln-den olarak anasır-ı vataniye ile unsur-u aslt-1 millînin...
Ne Üslûp Yarabbim! işin garibi ancak böyle yazılarsa ciddi sanıyorlar! ve cebine soktu. Sonra:
— îyi! diye söze yeniden başladı. Gelecek hafta gidersin. Bana kalırsa hattâ hafta içined de uğra..
Ali Kemalin eve geldiğini biliyordum. Daha başkaları da gelir. Ehemmiyet verme. Belki benden gizliyecektir. Asıl mesele Beni beğenmesi ve sevmesi, istediğim tesiri yapmışsın.
— Hepsi böyle mi? Yani bu kadar çocuk mizaçlı mı?
— Hayır, şüphesiz hayır. İçlerinde çok temkinlileri var. Fakat unutma kİ. 1918 de hepsi İçin imtihan açılmıştı. Kazananı biliyorsun. Yalnız o kazandı. Bu demektir ki, vaziyete hâkim olanı 267
az. Daha doğrusu mütereddit çok... Bütün azabımız bu tereddütte. Bazı büyük müessesclerin mevcudiyeti vazife duygusunda İnsanlarımızı çok şaşırtıyor. Mesuliyet duygusunu herkese şamil bir hale getirene kadar insanlık daha çok hata yapar.
Mahallemizin ve çocukluğumuzun gecesi içinde yanyana yürüyorduk. Hafif bir rüzgâr esiyor, Sabihanın yanmasını o kadar mucizeli bulduğu havagazı lâmbaları bir ruh tüter gibi bu rüzgârda çırpmıyor, boş arsaların ot kokusuna, bilmediğim bahçelerin çiçek kokunu karışıyordu. Sokak, gecenin o belirsiz sesleriyle dolu idi. Birdenbire kaldırımda bekçinin sopasının sesini duydum. Bu ses, Sabihanın ve benim altı sene evvel ayrı ayn yastıklardaki uykularımızın içinde duyduğum sesti.
İhsan adamı durdurdu:
— Kasım Ağa, »asisin bakalım? Çok şükür o değişmemişti. O. duruyordu. Ben de hatırını sordum ve eline birkaç para verdim. Bu cömertliği, ihsanın yanında yaptığım için çok mahcuptum. Fakat bir daha görecek miydim? Çünkü bu mahalleye artık gelmek İstemiyordum. Burada benim pek az şeyim kalmıştı; halbuki bir taraftan da her şey orada, olduğu gibiydi ve bu, beni tahammül edemiyeceğim kadar sıkıyordu.
“Mesuliyetten bahsediyor... Acaba Sabıkaya karşı mesul değil mi*”
Bana, üçüncü katta bir yatak hazırlamışlardı. Fakat daha evvel ihsanın çalışma odasına girdik. İhsan, büyük mavi lâmbayı yaktı. Dışarıdan İbrahim paşa hamamının su haznesi etrafın, dakt rütubettekl kurbağaların, yaz böceklerinin sesi geliyordu. Daha birkaç dakikada lâmbanın etrafı pervane ile dolmuştu. İhsana, Nâsır Paşa 268
meselesindeki tereddütlerimi, küçük Rezzanm benim bilmediğim endişelerimi anlattım. O, başını sallıyarak:
— Bırak bunlan, dedi. Çok mühim ve tehlikeli anlar yaşıyoruz. Bir taraftan bir istiklâl harbi yapıyoruz, öbür yandan da bir iç harbi var. İster istemez kardeş kanı akıyor. Bunun önüne ancak buradaki mekanizmayı olduğu gibi çökertmekle geçilebilir. Burada hiç bir kimseye acımamak lâzım. Böyle anlarda vazife şuurunu duymayan insanlara acınmaz. Nâsır Paşa bize lâzımdır. Onu çevirmeli, ona İstediklerimizi yaptırmalıyız...
— Fakat bu hatırat bir şantaj olabilir!
— Olsun... Çok utanacağım bir İş işlersem sonunda hayatımla ödeyebilirim. Yani zannettiğim kadar kuvvetli isem. Sonra behemehal hatıratın çıkmasına lüzum yok. Hâdiseler yakında bir kabine değişikliği olacağını gösteriyor. O zaman meselâ Nâsır Paşa mevkii iktidarda olursa ve her şeyi açıkça anlatan bir beyanname neşrederek istifa ederse vaziyet çok değişir. Bunu kendisine yaptırmamız mümkündür. Ondan sonra muhalefet birkaç kişiden, kini körükleyenden İbaret kalır. Anlıyor rriüsun? Nâsır Paşa, bugün en tehlikeli olan mıntakalarda nüfuz sahibidir.
— îyi amma, adamı yıkabilirsiniz de...
— Biliyorum. Hattâ ölümüne sebep dahi olabiliriz. Bunu kendi hayatımı, hattâ senin hayatını esirgiyerek yapsaydım ayıp olurdu. Halbuki her ne şekilde olursa olsun biz şahsen tehlike altındayız. Bak, anlatayım: Ferit Paşa, çok mühim bir çürütme hareketi hazırlıyor. Kendisini iktidarda tutabileceğini sandığı bir yığın oyuna glriy'H*. Bugün işittim. Divanıharp yakında Yıldız Sarayını soyanların listesi diye bir liste neş-269
redecekmiş. Ayrıca ittihat ve Terakki, tahsisatı mesture listesini neşredecekler. Biz niçin mukabilini yapmıyalım. Muvaffak olursak işgal altında bazı yerleri olmasına rağmen vatana birliğini ilâve etmiş olacağız. İnsan tabiî hallerde ferde karşı mesuldür. Fakat şimdi oyun bütün millet için oynanıyor.
Kanapeye oturmuş, sakin bir sesle, yavaş yavaş, bana hiç bakmadan konuşuyordu.
— Kahvedeki halkın yüzünü gördün. Onların hepsi hayatlarının ıstıraplarında güzel ve büyüktür. Kendi küçük hesaplarında küçük ve biçaredir. Her zaman herkes için olduğu gibi. Fakat şimdi hiç birinde ümit dediğimiz şey yok. Hepsini tereddüt kemiriyor. Onları bu kurttan kurtarmak istemez misin? Ama Nâsır Paşa arada yanacakmış... Ne yapayım? Mesele tek insan meselesi değil... Beni iyi dinle? Büyük, çok büyük hâdiseler olacak. Anadolu gittikçe kuvvetleniyor. Fakat İstanbulda mâzisl olan bir takım müesseseler var. Bunlar haklı dâvalara karşı şimdi bir kutup oluyorlar. Unsurlar arasında birlik kalmadı. İstanbul, her an bir aksülamelin ocağı olabilir. Ben bunu kökünden halle çalışacağım. Belki hülya olacak. Belki hepimizi tehlikeye atacağım. Ama bunu yapacağız. Orada döğüşenlere karşı vazifemizdir. Unutma, insan vazife ve mesuliyet duygusudur.
Acaba, Sabihaya karşı aynı mesuliyet duygusunu taşımış mıydı? Yüzüne baktım. Her zamanki emniyet telkin eden çocuk yüzüydü. Kahvedeki sertlikten eser yoktu. Bu haliyle daha ziyade çok tehlikeli bir allâhla oynayan bir çocuğa benziyordu.
(Devamı var)
270
YENİ İSTANBUL
* ( I * • r
Sayfa 3
1 Mayıs 1950
8000 müttefik askeri
Berlinde hazır!
Sürgün kırallar
Ingilterede Komünist Partisinin
kanun dışı edilmesi isteniyor
Londra. 30 A.A. (AFP) — Muhafazakâr saylavlardan Sir Waldson Smlthers, Komünist Partisinin îngil-terede kanun dışı edlmesi yolundaki talebini salı günü Avam Kamarasında tekrarhyacaktır.
Saylav, dok amelelerinin grevi ile sabit olduğu gibi komünizmin îngilte-reye gittikçe artan bir şekilde girmesi keyfiyeti önünde hükümetin Komünist Partisini Avustralyada kanun dışı edilmesini derpiş eden kanun tasarısına benzer bir tasarıyı parlâmentoya takdim etmek niyetinde olup olmadığını Attlee'den soracaktır.
öte yandan bildirildiğine göre Güney Afrika Hükümeti de Avustralya-
Japon Kızılları Rusya emrinde
"Mürteci,, Japon esirlerinin iade edilmemesini istemişler Tokyo, 30 A.A. (LPS) — Bir müddet Sovyet Rusya tarafından memleketlerine iade edilen iki Japon harp esiri, Japon Komünist Partisi Genel Sekreteri Tokuda'nın aleyhinde ağır bir ithamda bulunmuşlardır. 44 Japon harp esiri tarafından da teyid e-dilen bu ithamlara göre, 1919 da kı-zılorduya mensup bir subay harp e-sirlerinden müteşekkü bir grupa verdiği beyanatta, Toku'danm Sovyet Rusyadan bütün "mürteci” esirleri mevkuf tutmasını ve sadece komünizmi kabul etmiş olanları vatanlarına İade etmesini istediğini bildirmiştir.
Nippon Times gazetesi, bu beyanatın Japon Komünist Partisinin Sovyet Rusya ile doğrudan doğruya münasebette bulunduğu hakkında bir müddetten beri dolaşan şayiaları teyid ettiğini yazmaktadır.
1 saat telâştan sonra derin bir nefes aldılar...
Londra 30 A.A. (Afp) — Paris -Londra arasında sefer yapan Fransız kumpanyası pilotlarından biri dün gece, tekerleklerden birinin lâstiğinin patladığını zannederek ben-zmini bitirmek için Londra üzerinde bir saate yakın bir zaman uçmuştur. Uçak benzini bitince normal olarak yere inmiş ve iki lâstiğin de gayet iyi bir durumda olduğu görülmüştür.
İtalya, “Tito tekliflerini,, gözden geçirecek Londra 30 (YİRS) — Rom adan bildirildiğine göre İtalyan Parlâmentosunun 3 mayıs toplantısında haricî politika hakkında münakaşalar yapılacaktır. Bu arada Mareşal Tito’nun son zamanlarda Trieste meselesi üzerine vermiş yanatın da görüşülmesi mesi muhtemeldir.
olduğu be-ve incelen-
tamir
Köpeklerin kalbi edilebiliyor
New-York 30 (Nafen) — Albany Tıb Enstitüsüne mensup 4 doktor birçok köpeklerin kalblerinde bozuk olan kısımlarının hâlen plâstik maddeler tarafından tamamlandığını bir rapor halinde yayınlamışlardır Bu rapora göre tıbbın elde etmekte olduğu geniş ilerlemeler sayesinde birkaç sene sonra insan kalblerinde de aynı tarzda bozuk olan kısımlarının aynı suretle değiştirilebilmesinin ka. bil olacağını ilâve etmektedirler.
Kamyon ile dünya turu
Paris 30 A.A. (Reuter) — Dört genç, kamyonla dünya turuna çıkmışlardır. Gençler Batı Tibet’te iki buçuk sene ka mayı düşünmektedirler.
Ceplerinde 500.000 frank bulunan dört genç, Roma. Atina, İstanbul, Esfehan. Karaşi ve Lahur’dan geçerek Tibet’te memnu mıntakada 5880 metre yüksekliğinde bulunan Shlpkl geçidine varmayı ümit etmektedirler.
"Kurbağa çocuk,, 3 gün yaşadı
Darmstadt, 30 A.A. (Reuter) — Buraya yakın bulunan Momllngen köyünde, geçenlerde tek gözlü, tek kulaklı ve ayak parmaklan arasında yüzgeçleri olan bir "kurbağa ço-*cuk”un doğduğu ve üç gün yaşadıktan sonra öldüğü köy muhtarı tarafından bugün bildirilmiştir.
Muhtar, bu hilkat garibesini 19 yaşındaki bir kadının doğurduğunu bildirmiştir.
TETKİKLER
BAHAR BAYRAMI
nın misalini takiben memlekette Komünist Partisini kanun dışı tlân eden bir kanun tasarısını bu hafta parlâmentoya sunacaktır.
Londra hususî muhabirimiz bildiriyor
İngiliz dış politikasının aldığı yeni istikamet
Milletlerarası meselelerin münakaşasında hâsıl olmaya başlayan enerjik ve hamleli cereyan. Dışişleri Bakanı Bevin’i müşkül duruma sokuyor
Londra, (Hususî muhabirimiz Ma-nuel Gasser bildiriyor) — Baharın katiyet kesbeden zaferi, politika hayatında, geçen kıştan beri süren şevksizlik ve müziç durgunluğu da gidermiş ve iyi niyetle neşeli bir Ümit havası yaratmıştır. Gerek iktidar, gerekse muhalefet, mevcut vaziyetin vehametini basit ve gözü kapalı bir İyimserlikle inkâr etmiş değillerdir. Ancak her İki taraf, vaziyeti müspet mütalâa ederek duruma, mümkün o-lan en İyi şekilde hâkim olmaya çalışıyorlar.
Geçenlerde İaşe Bakanı Maurice Webb, Bradford’da, 500 ev kadını ö-nünde verdiği bir nutukta, iaşe istihkakı sisteminde pek yakında yapılacak bazı değişiklikler hakkında sar-fettiği esrarlı imanların, umumî efkâr ve matbuatta, eskisi gibi lâkaydî ve itimatsızlık yerine, inşirah ve ü-mit uyandırmış olması, siyasî havanın ne derece düzeldiğinin başlıca delilidir. Herkes. İaşe kartlarının pek yakında ve hattâ 1 temmuzda tamamen kaldırmasını katiyete yakın bir ümitle beklemektedir. Her ne kadar Sir Stafford Cripps’in hazırladığı bütçenin mahiyeti hakkında hiç kimse hayale kapılmamakta ise de, umumî efkâr. "Austerity" (Mahrumiyet) rejimini artık ciddiye almamakta ve bu rejimin âdeta ebedileştirilmek istenmesine karşı isyan etmektedir.
Komünist faaliyeti ile buna karşı mücadele tarzı etrafında da yepyeni bir hava esmektedir. Fuchs hâdisesine kadar, îngilterede komünizm meselesi hemen hemen hiçbir alâka u-yandırmıyordu. İngiliz umumi efkârı, komünistlerin parti ve oy sahibi olarak hiçbir kıymeti haiz bulunmadığını müşahede etmekle İktifa ediyor ve başka memleketlerin, kızıl mikroplara karşı tedbir almaya çalışmalarını istihfafla karşılıyorlardı.
Atom suçlusunun meydana çıkarılması, bu sahte itibada birdenbire ve sert bir şeküde nihayet verdi. Bu hâdise bütün memlekette, anavatanda ve imparatorlukta şimdiye kadar, çok ihmale uğramış vaziyetlerin inkişaf etmiş olduğu endişesini yarattı.
Bu ruhî halin İlk aksülamellnl, Lord Vansittard’ın, "Church of En-gland" (Anglikan Kilisesi) erkânını komünistlikle itham eden nutku oldu. Vansittard’ın bu hücumu gayet acemice tertiplenmişti. Çünkü, Canter-bury Kilisesinin "kızıl” Başpapazı Dr. Hewlott Johnson ile çok sevilen ve sayılan Bradford Piskoposu Dr. Blunt’u bir tutması, umumî efkârda ve hattâ kendi partisinin saflarında bile, memnuniyetsizlikle karşılanmış ve Piskopos, Lord’un "aptalca” lâf ettiğini, alenen söylemeye imkân bulmuştur.
İktidar partisinin Avam Kamarasında uğradığı ilk "teknik” mağlûbiyet de. Vansittard’ın Lordlar Kamarasındaki nutku gibi, intibah uyandırdı. Vakaa, Hükümetin dayandığı zayıf ekseriyet karşısında, bu çeşit hâdiselerin ergeç vuku bula&ğı muhakkaktı ve keza, tâli meselelerde uğrayacağı mağlûbiyetlerle hükümetin vaziyetinin sarsılmayacağı da umumun malûmu idi. Bununla beraber, bu ihtimal havayı ağırlaştırıyordu ve tşçi Partisi liderleri, fırtınanın, bir bardak suda kopması üzerine, rahat nefes alabildiler. Bu hâdise hem İktidara, hem de karşılarındaki muhalefete, mutlak bir ekseriyete dayanan bir hükümetin, her yaptığı teklifi geçirebileceği ve muhalefetin de ancak sembolik itirazlarda bulunabileceği devirlerin artık geçtiğini öğretmiş oldu.
İngiliz politika hayatına hâkim olmaya başlayan yeni ruh, dış politika

tspanya ile Portekiz arasındaki futbol maçını seyrediyorlar
Ispanya tahtının vârisi XIII üncü AJphons’un oğlu Don Juaıı do Bourbon (solda) ve eski İtalya Kıralı Humberto (sağda) Lis-bonne’da İspanya - Portekiz maçına gitmişlerdir. Madrid'de (5-1) galip gelen Ispanya eklpl Lls-bonne’da (2-2) berabere kalnrak dünya kupası İçin ayrılmıştır. İspanyol oyuncuları Rio de Ja-neiro’ya giderken beraberlerinde bir aşçı İle formlarını muhafazaya yarayacağını zannettrk-leri milli erzak ve içki götür o çeklerdir.
sahasında çok daha müsmir tesirler yapacaktır.
İngiliz gazetelerinin, dış politika mevzularında bugün kullandıkları lisan, bir iki ay yahut hafta evvelki ile mukayese edilecek olursa, mühim bir değişikliğin inkişaf etmekte olduğu görülür. Avrupa kıtasının siyasi ve askeri vaziyeti, Büyük Britanyanm Brüksel ve Atlantik paktı ortakla-riyle münasebetleri, Sovyet silâhlanmasından doğan tehlikeler ve batı müdafaası gibi, şimdiye kadar hiç ele alınmayan yahut korkunç bir lakay-dî ile karşılanan bütün meseleler, Churchlll’in Avam Kamarasındaki büyük nutkunda^ sonra, memnuniyete şayan bir enerji İle ele alınmakta ve münakaşa edilmektedir.
tiyatro kronikleri
“Mme. Butterfly” operası
Ankarada nasıl oynandı?
biletleri gün ev-satılmış temsilde ile tanın-şahsi-
hazır bu-


Temsilde
Ankara, (Hususî) — Ankara Devlet Tiyatrosu opera bölümü tarafından solist o-larak Italyadan davet edilen Japon sanatkârla-nndan Madanıe Atsuko lto’nun İştirakiyle Madam Butterfly operasının ilk temsili 28 nisan cuma akşamı, İkinci temsil de dün akşam verildi.
Bütün daha üç velinden olan İlk
Reisicumhur Ankaranın mış bütün yetleri lundular.
Beş senedir t-talyada bulunan ve orada da bir çok defa Madam* Butterfly’da o> •
namış olan Bayan Atsuko Îto’yu herkes merak ediyordu. Kendisinin Ço-Ço - San rolünü meslek hayatında bu kadar çok yap
mış olması dahasahnede görünme-rafında peşin bir den sanatkâr et muvaffakiyet havası yaratmıştı. Filhakika perde kapandığı zaman, Madam Atsuko tto ümitleri boşuna çıkarmış olmadı. Bu İlk temsilde, kendisinin bu muvaffakiyet hissesinde, diğer artistlerin mütereddit oyunları, mizansen kusurlan da Amil olarak oyununu tebarüz ettirmedi değil. Biz. Madame Butterfly* İn bundan vel Devlet Opera artistderi rafından çok, daha çok oynandığını görmüştük. Ve yet, bu sefer de aynı temsil
viycsl temin edilmiş olsaydı, Madarnc Atsuko lto belki bu havadan istifa de edorek daha iyi bi/ temsil çıkarırdı, fakat eğer imkânlarının hududu bu ise, bizim artistlerle aynı ayarda olduğu görülürdü.-28 nisan cuma akşamki temsilde Madam Atsuko îto, oldukça "conventlonnel” oyununa
ev-ta-iyi 9a-se-
*
Sovyet kuklası Ulbricht, batı demokrasilerine gene çattı
Berlin, 30 (YİRS) — Batı Berlinde bulunan sekiz bin müttefik askerine bu gece alarm işareti verilerek her an muhtemel bir çarpışmaya hazır olmaları bildirilmiştir.
Batı ve Doğu Berlinde yapılacak olan bu "dev*’ mitinglerinde asker! müdahaleye lüzum görülmlyeceği ü-mit ve temenni ediliyor ise de, ilgili makamlar ihtiyatlı davranmak lüzumunu hissetmişlerdir.
Müttefik istihbarat teşkilâtının bildirdiğine göre, Sovyetler Berlindeki mayıs gününün hâdisesiz geçmesini İstiyorlarsa da. Doğu Almanya Başbakan Yardımcısı Walter Ulbricht, batılı devletlere karşı fiilen mukavemet edilmesini isteyen bir beyanatta bulunmuş ve "Neues Deutschland” gazetesinde yazdığı makalede barış î-çin sarfedllen gayretlerin ancak "Anglo-Amerikalılar tarafından yapılan harp hazırlıklarının, Marshall Plânına dahil memleketlerdeki liman İşçilerinin yaptıkları gibi, aktif mücadelelerle önlenebileceğini,, belirtmiştir.
Berlinde Amerikan kuvvetlerinin miktarı
Washington. 30 (YİRS) — Millî Savunma Bakanlığına mensup bir sözcü, Berlindeki Amerikan kıtalarının sayısının mahrem olduğunu fakat
1-15 mayıs, Fransada „nezaket bayramı,,
Eski Fransız terbiyesine göre hareket etmeye çalışacaklar
Paris. 30 A.A. (Reuter) — 1 mayıstan 15 mayısa kadar devam edecek tolan "nezaket haftaları,, esnasında Fransızlar birbirlerine karşı nazik muamele etmeye davet olunacaklardır.
Fransızlar bu iki hafta müddetince eski Fransız terbiye ve âdabına göre hareket etmeye çalışacaklardır.
Halk, afişlerle neşeli ve mütebes-slm olmaya davet edilecektir. Gazeteler. şimdi içinde bulunulan menfaatperestlik ve kaba lisan devrini harbin doğurduğunu iddia etmektedirler.
Marcel Ranville adlı Fransız profesörü, ordunun da terbiye mücadelesine iştirak etmesini ve terbiyenin sokakta ve kışlada aynı derecede desteklenmesini istemektedir. Profesör, mütebessim genç kızlardan müteşekkil bir taburun Paris sokaklarında devriye gezmesini teklif etmektedir.
mtttıt»*
bir Japon sanatkârı da rol almıştı
Japon artisti Atsuko îto
* W « JV 1^* • t W a

» « 1 . w
rağmen, dramatik karakteri ve tecrübesiyle âdeta bütün temsili sürükledi. Kendisine, bundan evelki temsillerde de takdir ettiğimiz Suzuki rolünde Necdet Demir, ayak uydurdu.
Madam Atsuko lto, hazan fazla zor olmasına rağmen heyeti umumiye İtibariyle iyi terbiye edilmiş, nüansları yerinde ve zamanında vermesini bilen tecrübeli bir sese sahip ve oyununa hâkim bir sanatkâr otluğunu gösterdi.
Reji, koro, temsilin icap ettirdiği seviyeye yükselememişti. Bilhassa birinci perdede, nikâh sahnesinde fazla bocalamalar oldu.
Turgut Zalm’in elinden çıkan büyük bir yelpaze dekora bir hususiyet ve güzellik veriyordu.
Madame Butterfly, Atsuko îto'nun iştirakiyle* üçüncü ve sonuncu defa olarak 3 mayıs çarşamba akşamı oynanacaktır. . . ★
cumartesi günü resmi ordu gazetesinde neşredilen 85.500 rakamının dûnunda bulunduğunu söylemiştir.
Sözcü, Berlindeki Amerikan birliklerine en modern silâhların gönderildiğini teyid etmiş fakat takviye kıtalarının şevkini yalanlamıştır.
Ford’un torunu
1.715.760 dolar tevarüs etti
Detrolt 30 A.A. (United Press)— Henri Ford’un 25 yaşındaki torunu dün milyonlar tevarüs etmiştir.
William Clay Ford, büyük baba-sının kendisine bıraktığı 1.715.760 dolan alacaktır. Henri Fotd’un vasiyetnamesine göre 25 yaşına gelinceye kadar torununun mirasını kan-sı idare edecekti.
William, bundan başka babasından intikal eden 5.346.990 dolarlık bir miras sahibidir.
Trabzon hava meydanının temeli atıldı
Trabzon, 30 (A.A.) — Trabzon hava meydanının temel atma töreni bugün öğleden sonra Vali, Garnizon Komutanı ve 11 ve Belediye mensuplarıyla Trabzonluların iştirakiyle yapılmıştır.
Trabzon kan Haşan ile Trabzon
kete ve Trabzonlulara uğurlu olması temennisinde bulunmuş ve inşaata başlanmıştır.
Hava meydanının birinci kısım İnşaatı dokuz ayda sona erecek ve u-çaklann inip ve kalkmasına elverişli bir hale gelebilecektir.
Milletvekili, eski Başba-Saka, kısa bir konuşma hava meyhanının memle-
*
i
t
9
100 lük gazeteci
Fr an s ad a 1871 de gazeteciliğe başlamış olan P. H. Teitgcn nihayet 101 yaşında tekaüde sevkediimiş bulunmaktadır. Mösyö Teitgen resimde tekaüde şevki dolayıslyle yapılan merasimde yardım sandığından ikramiyeye hak kazandığını gösteren vesika İle beraber görülmektedir.
(MEMLEKET HABERLERİ)
D.P. nin Ankara mitingi
Ankara, 30 (Hususi muhabirimizden telefonla) — Demokrat Parti Ankara teşkilâtı bugün Cebeci meydanında bir açık hava toplantısı tertip etmiş, toplantı bir hayli kalabalık olmuş ve binlerce halk, hatipleri alkışlamışlardır. Mitlngte Demokrat Parti Ankara milletvekilleri adayları söz alarak iktidar partisine ve hükümetlerine hücumlarda bulunmuşlardır. Bu arada Osman Şevki, Emekli General Salâhaddin Adil, Sadri Maksudl Arsal. Dr. Talât Basıl öz ve Hâmit Şevket İnce konuşmuşlardır.
Bir ara halkın heyecanı, Hâmit Şevket İnceyi omuzlarına alacak kadar artmış, hattâ onun bindiği otomobili havaya kaldırmak teşebbüsünde bulunmuşlardır.
Toplantı bu minval üzerine cereyan ederken garip bir hâdise olmuş ve Hâmit Şevket İncenin **Blze muvazaalı diyorlar, bu bir bühtandır,, demesi üzerine gerilerden bir ses yükselmiştir:
"— Bir muvazaa vardır, ispat ederim,,. Halk bunun üzerine sesin geldiği tarafa doğru akın etmiş ve bu şahsın Millet Partisi kâtibi olduğu müşahede olunmuştur.
D.P. nin Samsundaki açık hava toplantısı
Samsun, 30 (Hususi) — Samsunda son günlerde Demokrat Parti faaliyetini hızlandırmış görünüyor. Bil-uıssa bu arada İşçilerin fabrika dö-iüşü zamanlarına rastlayan saatlerle şehrin park ve büyük meydanlarına, caddelerine koydukları hoparlörlerle müessir propaganda neşriyatı yaptıkları görülüyor. Bu arada dün Cumhuriyet Meydanında 15.000 kişi tahmin edilen hır dinleyici kitlesi önünde parti namına ve hatip-lorin seçim kampanyasına alt nutuktan muhitte alâka ile karşılanmıştır. Seçim gününün yaklaştığı bu sırada Cumhuriyet Halk Partisinin de geniş bir mikyasta taarruza geçeceği düşünülmekte ve bitaraf muhitlerde bu taarruz merakla beklenmektedir.

BUGÜN, ufaktefek istisnalarla, bü-M tün dünyanın bayramı... Her millet, Mayıs Bayramı’na beğendiği adı vermiş ve onu kendi sosyal dileklerine göre mânalandırmıştır. Yeryüzünün iklimleri o kadar değişiktir kİ, bizim bahar günlerimiz, başka yerlerde güz veya kış günleridir. Onun için 1 mayısın mutlaka bir Bahar Bayramı olması şart değildir.
Mayıs Bayramına verilen ayn ayrı mânalara, tefsirlere bakmaksızın diyebiliriz ki, bu bayram, insanlığa en geniş ölçüde içine alan yepyeni bir hâdise mahiyetindedir. Aynı kaynaktan geldikleri halde katoliklerin, Ortodoksların, Protestanların en ehemmiyetli bayramları bile ayn ayn günlere düşer. 1 Mayıs öyle değildir. Tabiatın uyanışı, eski kültürlerin yayıldığı sahalarda yaşayan İnsanları öteden beri büyüsünün İçine almış, masallar, yerli törenler, gelenekler yaratmıştır. Şiir, edebiyat bu ayın genç bir hayatla kımıldaşan günlerinde en güzel llhamlannı bulmuştur.
Mayıs sözünün eski hlntçeden Avrupa dillerine ve türkçemlze geçmiş olduğunu kabul edebiliriz. Maya. Hint masallarına göre, dişi bir tanrı, daha doğrusu, varlık dünyasının dişilik unsurudur. Hayat buradan kaynağını a-lır. Schopenhauer. irade ve tasavvura istinat ettirdiği felsefesinde sıksık Maya’nın tüllerinden bahseder. Zaten Hint masalları da Maya’yı tüllerinden bütün yaratılış safhaları seyredilen yaratıcı bir kavram olarak düşünmektedir. Maya konusu ile İlgili Hint masalının daha değişmiş bir şekline eski Yunan masallar dünyasında rast-gelmekteyiz. Bu Maya da dişilik prensipinden başka bir şey değildir. Hattâ Hint Tanrısı, burada, çok daha İnsani bir hüviyet taşımaktadır. Maya, dünyayı sırtında tutan Atlas’ın kızıdır. Bundan başka da Jüpiter’in sevgilisidir. Dikkat edilirse görülür ki,- Maya eski Yunan masallarında da, eski Hint hayallerinin çözmeye çalıştığı varlık prensipleriyle karışmış karanlık bir kavram halindedir. Fakat bundan anlaşılır bir mâna çıkarmak mümkündür: Maya, yaratılış iünyasına büyük bir çeşlüeniş veren dişi bir kudrettir. Bu bakımdan Hint ve eski Yunan dünyalarının varlık karşısındaki tefsirlerinde*çok büyük bir yakınlık vardır.
Eski kültürler, tabiattaki durmayan doğuş ve ölümü dişilik ve erkeklik prensipleriyle izah etmişlerdir. Eski sümmer çiftçilerinin dini törenlerinde bu tefsir tarzının bütün renklerini görmek mümkündür. Bu yaratıcı prensip anlayışı, Samoğulları dünyasına iştar şeklinde geçmiştir. îştar; baştannlardan Baal’ln karısıdır ve Baal’in bir cephesi, bir şekil (Selem-Baal) tarzında tasavvur olunmaktadır. Masala göre îştar, hem bakirdir, hem de ana... Demek oluyor ki: Yakındoğuda bundan binlerce yıl önce belirmiş olan bakir-ana telâkkisinin ilk modelini îştar tefsirinde aramak lâzımdır. Eski Mısırın Tannsı da bu çeşitte bir hayat sipidir. Efes şehrinde (şimdiki çuk) bir zamanlar büyük bir
mabedinin bulunmuş ve bakir-ana törenin yayılmış olması, Meryem-Ana mezarının burada bulunduğu zannını uyandırmıştır. Hattâ birçok din a-damları, mezarın Selçukta olduğuna bugün de inanmaktadırlar.
Mayıs ayı İle büyük bir münasebeti olan Tanrı Maya; temelli değişmelere
îziris pren-
Sel-îştar
Halil Ozyörük’ün İzmir adaylığı
İzmir, 30 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — İzmir İli Seçim Kurulu Başkanlığının, bağımsız aday Halil özyörük’ün muvafakatini yazı ile bildirmediğinden Demokrat Parti aday listesinden çıkarılmasına dair olan tebliği üzerine alâkadarlar tarafından yapılan açıklamada, bu zatın Demokrat Partiye ve Yüksek Seçim Kuruluna telgrafla müracaat ederek Demokrat Parti listesinde müstakil aday olmağa muvafakat ettiği anlaşılmıştır. İzmir İl Seçim Kurulu, yapılan itiraz ve açıklama üzerine yarın tekrar toplanarak Halil Özyö-rük hakkında nihai kararını verecektir.
Eğede seçim mücadelesi
Demokratlar, her yerde toplantılar yapıyorlar
İzmir 30 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Bugün Demokrat Parti ve Halk Partisi Eğenin muhtelif vilâyet ve köylerinde seçim toplantıları tertip etmişlerdir. İlk toplantı Manisanın Muradiye bucağında sabah saat 10 da yapılmış Fevzi Lûtfl. Kâzım Taşkent ve Samed Ağaoğlu birer konuşma yapmışlar, dır. Saat 17.30 da Karşıyakada Bostanlıda yine Demokrat parti tarafından tertip edilen açık hava toplantısı gayet hararetli olmuş ve nutuklar söylenmiştir.
C. H. P. sabahleyin Burnova köylerinde yüzlerce kişinin iştirak ettiği bir toplantı tertip etmiştir Saat 10 da Pınarbaşı köyünde tertip edilen açık hava toplantısında beş genç hatip konuşmuştur. ~
Yazan : M. NERMİ uğradıktan sonra, eski Roma nıito-dojisinde asıl karakterini kaybetmeyerek gene bir hayat prensip! halinde belirir. Tabiatın uyanışı, bütün serpl-liş ve büyüyüş dişl-tann Maya ile ilgilidir. Dilimize girmiş olan maya sözünün bununla yakın veya uzak bir ilgisi olmalıdır.
Bugün, yılımızın beşinci ayı olan mayıs, eski Roma takviminin üçüncü ayı idi. Eski bir Roma tanrısının a-dından salınmış Januarius ile başlayan ve mayısı üçüncü ay olarak kabul eden bugünkü takvimimiz, papa Gregorius XIII. tarafından 22 şubat 1582 de neşredilen Inter gravlsslmas-la yürürlüğe girmiştir. Romanın meşhur Quirlnal Sarayı onun zamanında yapılmıştır. Janus sözünden gelen Januarius’u (kİ bizim ocak ayımız-dır) yılbaşı yapmakla Papa Gregorius, çok eski bir Roma geleneğini di-riltmiştlr. Bu da Gregorius’un en başta gelen bir din adamı olduğu halde dLn-ötesi Romaya, milli geleneklere bağlılığını göstermektedir. Eski Romada yeni yıl Janus törenleriyle başlardı. Fakat dinötesi Romanın en büyük bayramlarından biri Tanrı Flora için yapılan Mayıs Bayramı idi. Bu bayram, nisanın 28 inde başlar. Mayısın ilk gününde en yüksek nok-tasını bulur ve üçünde sona ererdi. Evler; çiçeklere, yeşillere bürünürdü. Flora mabedinin törenleri bir çiçek ve yeni hayat töreni idi.
Roma gelenekleri içinde yetişen Avrupa nesilleri, Ortaçağ’da da mayıs Bayramlarını kendi yerli âdetlerine göre yapmak yolunu bulmuşlardır. Hattâ millî ve pagan Roma geleneğini daha geniş bir ölçüde yaşatmak maksadlyle papas Lalomia Mayıs Bayramını XVIII inci yüzyılda takdis etmiş ve Meryem-Ana Bayramı olarak kabul ettirmiştir. Bundan da anlaşılıyor ki. Roma kilisesi Romalılık geleneklerine sadık kalmaya her zaman çalışmıştır.
Kaynaklan çok uzak masal dünyalarında seslenen Mayıs Bayramı 1889 dan sonra eski renklerinden silkinerek sosyal mücadelelerin, kanlı sokak çarpışmalarının, politika taşkınlıklarının günü olarak göze çarpmaktadır. İşçi teşkilâtı kudretini gös-termek ve propagandasını yapmak 1-çin mayısın ilk gününü 1890 da büyük bir grev gösterisiyle yapmaya karar vermişse de beklenilen neticeyi elde edememiştir. Bu bayram, sosyal disiplinleri kuvvetli ülkeler müstesna olmak şartiyle 60 yıldan beri çeşit çeşit kışkırtmalara, şimdiki sosyal nizamın yıkılışını hazırlayan propagandalara konu teşkil etmektedir. Bu yüzden Mayıs Bayramı, dünyanın bir çok ülkelerinde, ister istemez gergin bir hava yaratmakta ve elverişli bir surette çözülmesi mümkün görünen genel hayat dâvalarını büsbütün çetinleştirmek tedir.
Kuvvet kullanarak zorla çözülmek İstenen sosyal dâvalar, bizim anlayışımıza göre, en sağlam cemiyetleri bile anarşiye, dağılışa sürükler. Onun İçin biz böyle bir zihniyetin uyanmasına imkân veren sosyal gelişmeleri önleyecek tedbirleri vaktinde düşünmek zorundayız. BJz bugün bayramımızı rahat bir yürekle yapıyoruz. Vatan dâvalan karşısında kuvvetli bir ruh birliğimiz vardır. Bütün mayıs bayramlarımızın bizi böyle ayrılmaz bir birlik halinde bulması en büyük dileğimizdir. Bayramınız kutlu olsun sevgili okuyucularım.
D.P. nın Bursa mitingi
Bursa, 30 (Hususî muhabirimizden telefonla) — Bugün saat 14 te Demokrat Partinin tertip ettiği seçim mitingi en az 7.000 kişinin iştirakiyle yapılmıştır.
Toplantıyı Bursa Î1 Başkanı Sadettin Karacabey açtı, tik kürsüye çıkan Genel Kurul üyelerinden Bursa adayı Hulûsi KÖymen, memleket dâvalarını. şimdiye kadar demokrasi uğruna yapılan mücadeleleri anlattıktan sonra emniyet ve refah 1-çinde yaşamanın milletlerin hâkim prensip! olduğunu, Türk Milletinin kendi kaderini kendi eline almasının artık bir emrivaki haline geldiğini belirtmiş, hakikatten korkan zihniyeti öldürmek demokrasi dâvasının ana prensiplerinden olduğunu söylemiştir.
Hulûsi Köymenden sonra Selim Ragıp Emeç, Raif Aybar, Mithat San heyecanlı birer konuşma yapmışlardır. Bunları takiben de Bursa Î1 Başkanı Sadettin Karacabey 4 senelik bütün hâdiseleri izah etmiş, vatandaşların korkmadan sandık başlarına giderek oylarını kullanmalarını istemiştir. ______
Tarım Bakanı Kadirlide
Kadirli, 30 (Hususî) — Tanm Bakanı Cavit Oral, bu sabah saat 10,30 da otomobille ilçemize geldi. Bakan, Şehir Klübünde kısa bir müddet istirahat ettikten sonra, pazar meydanını dolduran büyük bir kalabalığa hitaben konuştu.
Bu konuşmasında Cavit Oral, kendisini ve diğer arkadaşlarını Seyhan milletvekilliğine aday gösteren partililere teşekkül- etli ve Seyhanlı bütün seçmenlerin, bu teveccühlerine lâyık olmaya çalışacaklarından emin bulunmalarını söyledi, dan sonra, memleketin litlka durumuna temas ratlk idarede kaydet mİ
muz hamlelerin milletli nzin ğu sayesinde gert/kh-Mnck bulunduğunu ve bu inlcb- ıfı mokrat milletler seviyesine
menin en hayırlı yol olduğunu be-İirttL
Bakan, bun-iç ve dış po-vtti Demok-t ulnrıduğu-olgunlu-yolunda ileri de-vükselt-
Sayfa 4
YENİ İSTANBUL
1 Mayn 1050
t
Susuz bölgelere arteziyen kuyusu
L
4. • t
>4
BEN DE ORADA İDİM!
Atom bombacı
meseleleri
lan öldürerek harbi kazanma usulünü mektepte bana öğretmemlşlercü.
muhtelif kuyusu
arada be-eden mü-zikretmek
Kava (Yay) 22 Kasım • 22 Aralık
sonra da kullanma-
İkizler
2) M ay ta 20 Haziran
Yardım lak An
Sevir (Boğa)
20 Nisan
20 Mayıs
Seratan (Yengeç) 21 Haziran • 21 Temmuz
UünbUle
23 Ağustos •
22 wyiûi
Akrep
23 Ekim -
21 Kasım
Arsîan
22 Temmuz
22 Ağustos
Mizan
23 Eyiûı •
22 Ekim
iki
da
ve-
Suya kavuran bir köy ve arte-ziyen kuyusunun açılışı
köprü ile açılıp açılamıyacağını ancak zaman gösterecekti.
FAYDASI OLACAĞINI ÜMtD EDELtM
Doğduğumu? tarihe göre yıldızını».
Hamel (Koç)
21 Mart
19 Nisan
yazan*. Oramiraf D.Leahy
_ _ Çeviren: Halûk TANSUG
Büyük devlet olarak Rusya ve Amerika kalmıştı
Truman, birçok Amerikalının hayatını kurtarabilmek için sevmediği bir kararı almak mecburiyetinde kaldı
“O sizi alâkadar eder,,
Avrupadaki nehirler Üzerinde nakliyatı serbest kılmak için Truman bir teşebbüste daha bulundu. Stalin gene itiraz etti. Bunun üzerlno Baş* kan nehir nakliyat) bahsinde Amerikan Kongresine bir rapor vermek mecburiyetinde kalacağını söyledi.
Stalin’in cevabı gayet nazik bir eda taşıyordu: “O tamamiyle sizi alA kadar eden bir meseledir.,,
Hazım sistemimdeki bir bozukluk beni 13 üncü ve «onuncu toplantıya iştirakten alıkoydu. Bahsi geçen bu toplantı gece yarısından sonraya kadar devam etmiştir. Üç büyükler, 2 ağustos perşembe günü saat 17.30 da ilAjı edecekleri resmî tebliğin metnini görüştüler,
Potadum hakkında şahsî kanaatim
Potsdam Konferansı hakkında şahsî kanaatim çok menfi olmuştur. Hem Stalin hem de, Truman'm muvaf-fakıyetsizliklere uğradıklarını kabul etmek lâzımdır. Başkanın ileri sürdüğü ve neticede doğrudan doğruya veya dolayısiyle hasır altı edilen tekliflerden bir çoğu sulh İçin gayet faydalı olabilecek bir karakteri haiz İdiler.
Potsdam zamanında, Sovyetler Birliği, Avruponm en kuvvetU unsuru olarak belirdi. İngiltere ve Amerika Yaltaklan beri Ruslar tarafından alınmış olan bir çok tek taraflı kararlan diplomatik lisanın kamuflâjından İstifade ederek kabul etmeye mecbur kaldılar. Polonya meselesi bunun en tipik misalidir.
Potsdam’da meydana çıkan ikinci bir faktör de İngiliz İmparatorluğunun eski kudretini kaybettiği idi. Konferansın ortasında yapılan değişiklik, yani Attlee’nin Churchill’in yerini alışı keyfiyeti, hâdiselerin seyrini daha iyi tebarüz ettiriyordu. Fransanm, harpten önce bile kuramadığı bir İstikrarın peşinde koşuşu; Çinin her an patlaması muhtemel bir dahil! harple karşı karşıya bulunuşu, geriye büyük kuvvet olarak yalnız Amerika ile Rusyayı bırakıyordu. Bu İki memleket arasında beliren siyasî ve entelektüel uçurumun bir
Bir çok kimselerin, bu nim düşüncelerimize tesir him bir hâdiseyi burada icap eder. Potsdam’a geldiğimiz gün
Ncw-Mexlco*da ilk atom bombasının tecrübesi muvaffakiyetle yapılmıştı. 24 temmuz tarihindeki lçtimada Truman yerinden kalkarak Stalin’in yanma gitti ve görülmemiş kudrette yeni bir bomba yaptığımızı Rus liderinin kulağına fısıldadı. Başkanın sonra bize a/Vattığına göre Stalin, Trumanün neden bahsettiğinin farkında değilmiş gibi gayet alâkasız gözükmüş.
6 ağustos 1945 tarihinde Augusta kruvazörü ile VVashlngton’a dönüyorduk. öğleden birkaç dakika evvel, Başkan gemi mürettebatiyle beraber yemek yerken, süvari Albay Gra-ham Truman’a gayet mahrem bir telgraf getirdi. Hava kuvvetleri Hi-roshlma’ya atom bombasını atmışlardı. Netice Alimlerin ve teknisyenlerin tahminlerinden de üstündü.
Truman, heyecanla süvarinin elini sıktı ve haberi “Tarihîn en mühim hâdisesi,, olarak vasıflandırdı.
Birkaç dakika sonra, bu sefer Harbiye Bakanı Stlmson’dan ikinci bir telsiz 81dık. Elde edilen neticenin bütün tahminlerin fevkinde olduğ-u tekrar belirtiliyordu. Truman, Dışişleri Bakanı Bymes’ü çağırıp mesajı ona okudu. Sonra yemek yediği masaya dönerek orada bulunan gemicilere mühim bir haber vereceğini bildirdi.
Herkes sustuktan sonra 1 ton dinamitten 20.000 defa daha kudretli bir patlayıcı maddenin ilk defa ve muvaffakiyetle tecrübe edilmiş olduğunu onlara bildirdi,
sözlerini bitirir bitirmez gemiciler ayağa fırladılar ve büyük bir gösteri yaptılar. Daha sonra Başkan subayların Balonuna gitti ve haberi onlara da tebliğ etti.
Kimbüir, belki çok tehlikeli bir silâh olduğunun meydana çıkışı, bundan sonra atom bombasının İstimalin! Önler. Nasıl Birinci Dünya Harbinden sonra gaz kullanılmadı İse, İkinci Dünya Harbinden atom bombasını hiç kimse ya cesaret etmiyebillr.
Bununla beraber, bütün
etüd ederken daima gözümün Önünde tuttuğum Amerikanın müdafaası prenslplni esas alırsak takip edeceğimiz tek bir yol mevcut olduğunu anlarız: Birleşmiş Milletler veya ona benzer başka bir dünya teşkilâtı, a-tom harbine karşı garanti gösterin-ceye kadar Amerika elinden gelen gayreti harcamak, yeni ve daha tesirli atom bombalan imal etmeye devam etmelidir.
SON
HİKAYE



★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★A” Yıldızlar konuşuyor ★★★*★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★★
İnsanın talih ve mukadderatı üzerinde yıldızların büyük bir rol oynamakta olduöunu İddia edenler ve buna inananlar çoktur. Bu telâkki ve bilgiye göre her İnsan muayyen bir yıldız altında doğar, dünyaya geldiği yerde ve anda başı üstünde bulunan bu yıldızın bütün hayatı boyunca derin tesirleri altında bulunur. Bir kimsenin kondi yıldızına göre bir haftalık, Ik) haftalık, bir aylık veya bütün ömrü için mukadderatını tâyin ve tesblt etmeğe, oroakopunu yapmak, eski tabirle, “zaiçealnl tanzim etmek” denir.
Gazetemiz karilerine muayyen zamanlarda bu hizmeti yapacaktır. Doğduğunuz ayı ilk sütunda arayınız, aşağıdaki İşaretlere bakınız, onların İfade ettiği mânayı altta bulacaktınız. Yıldızınızın söylediği umumî hüküm son sütundadır, s
Başkanın
HADİSELERİN ZORU İLE ALINAN KARAR
Yeni Neşriyat
NİLÜFER
Ankar&da neşredilen NİLÜFER mecmuasının 59 uncu sayısı güzel bir kapakla çıkmıştır. Her zaman meraklı ve faydalı şeylerden bahseden mecmuanın bu sayısında dikkati çeken yazılar şunlardır: (Kıbrıs gezisinden dönenler neler anlatıyorlar? Bir Ingiliz kızının Türkiye h&kkınd&kl mektupları, Hazretl Muhammcdln siyasî hayatı, Hayat ve ruh nazari yeleri, Lokman Hekim İlâçlarını nasıl yapardı?, Şairler ve İlhamlar, Sünnet olma hakkında tarihî bilgiler, Devlete, memlekete ve adalete dair fıkralar, eğlenceler, mâniler falı. Şiirler ve en yeni leri. Bütün okuyucularımıza deriz. Sayısı 40 kuruştur, lstiyenlere Örnekler yollanır. (Nilüfer Ankara).
yol tarlfe-tavslye e-
Mecmuan,
BULMACA
Atom bombası New-Mexlco‘da bir defa tecrübe idildikten sonra, bu korkunç imha vasıtasını Japonyaya karşı kullanıp kullanmama karannı vermek Trumana düşüyordu. Neticenin dehşetini takdir ettiği için, Başkan, harekete geçmeye pek İstekli değildi. Fakat bir çok Amerikalının hayatım kurtarmış olmak için sevmediği bir karan, hâdiselerin zoru ile almaya mecbur kaldı. Benim şahsî kanaatime göre, Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan atom bombalan harbi kı-saltmamıştır. Japonlar zaten mağlup olmuşlardı. Bundan evvel yapılan bombardımanlar, deniz ablukası; Ja-ponlan teslim olmıya mecbur bırakmıştı.
Gerek Alimlerin, gerekse diğer bazı kimselerin atom bombasını kullanmak istemelerinin sebebi, bu uğurda yapılan masrafın büyüklüğü olmuştur. Truman işin bu cephesini benim kadar iyi biliyordu. Şahsi kanaatime göre, atom bombasını İlk defa kullanmış olmakla. Ortaçağa yakışır bir yol tutmuştuk. Çocukları ve kadın-
Soldan :
1 — Bir müzisyen. 2 — latenbulun bir «emli. 3 — Bir nota. Hatırlar. Bitim noktası. 4 — Büyük baba. Usanç ifade eder, Dolaytöiyle anlatma. 5 — Kıymetli bir taş. Devletin meşgul olacağı muhtelif işler, 6 — Acıklı. (Tersi) Porselen. 7 — (Tersi) Kalın duvar, Yün ve iplik bükmekte kullanılan kabarma. 8 — Köpek, Sonradan bir şeyi kabul edip uymak, Bir soru. 0 — Kunrlık. 10 - Yönü.
Yukarıdan ıııuU:
1 — Şehir dahili (iki kelime). 2 Tenbellllc. 3 — Tcrni gökte buluntu diren edat. Yankı, Bir hayvan. 4 — Ev taksimatından, ümit et (emir). Bir en-yı. 5 — Alçal, (Tere!) gazetemizde tefrika edilmiş olan bir romanın müellif-6 — H/ıdlre, Efendime. 7 — Meyva İntibak et (emir), Rutubet. 8 — lritl yum cisminin e İmgesi. MÜelhmaniıkUı mezhep kurıın klm«e. Bir cetvel. 9 — Tamamen, 10 — Tecim yeri (iki kelime).

DtNKO BVLMACANIN IIALLÎ
Soldun sağa :
1 — Asabileşen. 2 — Midesi fena.
3 — Kunape. Nem. 4 — Sftl, Tire. 5 — Eri. Eşi. 6 — Hitit. İkiz. 7 — Aşlre! Hak. 8 — Vedalaşan. 9 — Azimet et. 10 — Aşarat, Ari.
Yukarıdun aeağı :
1 — Ameli hayat. 2 — Sipariş. 3 — Adaleti var. 4 — Ben, Azeri. 5 — İsabet ediş. 6 — Kil. Tama. 7 — Ef. Tiz, Le. 8 — Şeni, İhata. 9 — Rene, Kaşer 10 — Namesi kati.

İSKÂN mevzuatı ve umumî Hıfzıssı-1 ha Kanunu gereğince yurdun susuz bölgelerini suya kavuşturmak için girişilen çalışmalar inkişaf etmektedir. Bu arada ilk plânda ele alınmış olan Trakya bölgesindeki köylerde, 30 tane artezlyen açılmış bulunmaktadır.
Bu içe Sağlık ve Sosyal Bakanlığınca memur edilen, Fen Müfettişi yüksek mimar Burhan Ongun, açılan 30 arteziyenden 25 tanesinin müspet netice verdiğini söylemiştir. Bilindiği gibi Trakya köylerinin büyük bir kısmında su yoktur. Mezkûr köylerin sakinleri kilometrelerce yol yürüyerek su ihtiyaçlarını temin etmektedirler.
Açılan ve müspet netice veren ar-teziyen kuyularının çok zengin olduğu, aynı zamanda istikrarlı bir seviyede su fışkırttıktan görülmüştür. Yalnız, bugünkü kuyu açma sisteminin çok iptidaî olduğu tebarüz ettirilmektedir. Nitekim kuyuların hemen hemen hepsi elle çevrilen burgularla açılmıştır. Bu ise çok zaman kaybına ve kuvvet sarfına sebebiyet vermektedir.
Gerçi tiler Bankasının elinde tane motörlü burgu âleti varsa bunlar memleket ihtiyacına cevap recek durumda değildir. Bu makineleri hariçten 80-90 bin liraya ithal
etmek kabil olmaktadır. Fakat memnuniyetle Öğrendiğimize göre bir Türk mühendisi 8-10 bin liraya mal olabilecek gayet rasyonal bir burgu Aleti yapmıya muvaffak olmuştur. Alâkalıları, memleketin susuz köşelerini suya kavuşturmak için gösterdikleri gayretten dolayı tebrik ve bu Acil dâvanın bir an evvel başarılması İçin işletilmemiş arteziyen-leri pek bol olan memleketimizde lâyık olduğu ehemmiyetin verilmesini de temenni ederiz.
Alyosha ve atı
Yazan: May SARTON
Dünkü sayıdan devam
Acaba onu yanlış mı anlamıştım? Yoksa o da, ayaklan dibinde oturan, şu erkeğin derdini anlayıp-bir prensi hizmetçisinden dilenmiş-mevkline düşürmemek İçin, bir at hediye etmeyi düşünüyor muydu? Yarı karanlıkta oturan Alyosha. biraz sonra teker teker şunları söyledi:
— “Tabii, yirmi dört «aat beklerseniz size İki at bulabilirim.
— “Nasıl yapabilirsiniz? Hırsızlık mı edeceksiniz?
— “Bir yolunu bulurum elbette, ama tabii para lâzım.
— “Bana tehlikeli olduğumu söylemiştin, Fred; asıl Alyosha tehlikeli. Bu sözleri öyle heyecanlı bir sesle söylemişti kİ, onun Al-yo8ha’yı daha iyi tanıyabilmek i-çin kıvrandığını anladım. Kendi monoton ve yalnız geçen hayatından bıkmıştı; yeni bir macera arıyordu. Fakat hiç bir zaman kendinden geçercesine bir şeyin tesiri altında kalmamışıtı. Onun için geçirdiği her aşk macerasının sonunda sanki hiç bir şey olmamış gribi eski haline dönebiliyordu. Ben böyle düşünürken, onun ince hatlı, çekik gözlü, geniş alınlı zekî yüzünü seyrediyordum. Ama o beni görmedi. Çünkü, Alyosha’ya bakıyordu. O sert mavi gözlerle tatlı siyah gözler birbirine dalmıştı. Birdenbire, gene bu iki insanın hiç de birbirinin dengi olmadığını acı acı düşündüm.
Alyosha, Myrtle’in gözlerini kendi deniz mavisi gözlerinin i-çinde tutarak, konuşmava başladı:
— “Myrtle, sana bu civarı göstermek istiyorum. Tepede, terkedilmiş bir köyde kuru bir çeşme var. Orada evlerin İçinde insan yerine ağaçlar bulunur. Sonra seninle eski Roma kulesine çıkıp denizden gelen tuzlu kokuyu ciger-
lerimize doldurur ve manzarayı seyrederiz. İstersen sonra dağın tepesine de çıkarız. Fakat bu yerlere ne ayakla gidilir ne de otomobille, muhakkak at lâzım.” diye sözünü bitirdi. İşte bu tasvir ettiği yerler bir prensin sevdiği prensese takdim edebileceği hazine idi.
Alyosha sustuğu zaman odaya derin bir durgunluk çöktü. Ansızın bu İki vahşi ruhlu mahlûk ile bir odada bulunmaktan rahatsız oldum, belki de İhtiraslarının kuvvetini hissettiğim için onlardan ürktüm. Fakat Alyosha’nın en kuvvetli arzusu Myrtle’l elde etmek olmadığı için bu İhtiras ona, tahmin ettiğim kadar, tesir etml-yebillrdi.
Rosa, odadakller tarafından u-nutulduğu bir anda, yerinden kalkarak odadan çıktı. Artık oda tamamiyle kararmıştı. Myrtle konuşmadan sigara içiyor, Alyosha da yere yatmış, tavanı tetkik ediyordu. Birdenbire Myrtle’in sert ve tiz sesi hepimizi fırlattı:
— “Senin istediğin attır. Maksadın bana
meyi filân göstermek değil. Ne diye sana istediğin şeyi vereyim?” Alyosha sükûnetini muhafaza e-dip şöyle cevap verdi:
— “Evet şu anda bir attan da-
ha fazla istediğim bir şey yok. Ancak bir at sahibi olduktan sonra başka şeyler de İstemek ihtiyacını duyacağım.” Myrtle bana dönerek: *
— ”Ona niçin bir at vereyim?” diye sordu. Bu kelimeleri sanki kırbaç gibi bir şeyin üstünde şaklatmak istiyordu. Sorduğu suali bir telgraf makinesi sadakati île Alyosha’ya tekrar ettim. Aradan çekilmem belki nezaket icabı lâzımdı, fakat gene de kalmayı tercih ettim. İçimden Myrtle’in iyice kızıp Nice’e gitmek üzere odadan
yerimizden
yegâne şey o kuru çeş-
Çeviren: GOner İZER
çıkmasını istiyor ve bizi tekrar “at” ve “hikâye” hülyalarımız ile başbaşa bırakmasını arzu ediyordum. Alyosha, Myrtle’in vasıta İle sorduğu suale cevap verdi:
— “Çünkü para, saklamak için değil kullanmak için kazanılır. A-caba siz. paranızı niçin kullanıyorsunuz?..,
Myrtle’in kızgınlıktan gözleri yaşardı ve küfür etmemek için kendini güç zaptederek odadan fırladı. Myrtle’in hiddet ve belki dc intikam hisleri İle kıvrandığını t&hmin ediyordum. Ona böyle dü-rüşt bir tarzda hakikati söyliyen-ler pek fazla değildi. Halbuki o kendini doğru sözlü addederdi. Bilhassa nahoş hakikatleri insanın yüzüne vurmakta birebirdi. Alyo-sha’nm Myrtle’e söyledikleri hoşuma gitmişti.
Aşağı kattan Myrtle İle Rosa’-nm sesleri geliyordu. Her halde Rosa Myrtle’e yatacağı odayı gösteriyordu. Bu arada Alyosha sessiz duruyordu. Nihayet içini çekerek. son sigarasını, pencereden attı
— “Benim ne kadar ata İhtiyacım varsa, onun da aşka ihtiyacı var. îkimiz de dilenciyiz. Fakat onun bana verecek atı yok, benim de ona verecek aşkım yok.” Kuyudan su çeker gibi yavaş yavaş ve güçlükle söylediği sözler bunlardı.
— ”Yoa, İşte basit fakat mü kemmel bir trajedi” dedim. Ve bu sözleri söylerken bir hikâye yazabilmek için elimde ne kadar iyi malzeme olduğunu düşünüyordum.
— “Evet, ama, bir neticesi yok. O kadar renksiz ve hayata uygun bir hikâye haline sokmaya değmez, yavan olur.” dedikten sonra yavaşça yerinden kalktı; beni o günkü vakalarla başbaşa bırakarak, yeşilimsi gri tepelerden mehtabı seyretmeye gitti.



Hut (Balık)
19 Şubat
20 Mart
J0 00» ( JM i S a P • S 3 h o 8 & 1
°l 0 ° u
u ° u
l 0 0 0
o ° ° A r> o
0 ° 0
s °
0 o b
ü o r 1°
o b r
o h o- b b
0 1 s o • a s b
o ° o r b r
(1 mnyıntnn 15 mnyma ka4ar>
Mesut ve sakin bir on beş gün geçireceksiniz. Bir arkadaşınız veya akrabanız, İşinizde muvaffak olmanız için size yardım edecek.
Size endişe veren bir iş iyi bir neticeye doğru gidiyor.
Hissi ufak bir üzüntünüz o-lacak, fakat maddî vaziyetinizdeki gelişme bunu size çabuk unutturacak.
Büyük bir saadet sizi bekliyor.
Etrafınızdakilerden sacının. İşinizde geçici ufak bir sıkıntı olması ihtimali ver.
Fevkalâde bir on beş gün. İstikbaliniz becerikliliğinize bağlı.
Mesutsunuz ve içinde bulunduğunuz sakin hayat sizi sıkmıyor. Vaziyetiniz gittik-çe iyileşecek.
Büyük şan» ve muvaffakiyet Bu mesut günlerden İstifade edin.
Beklemediğiniz bir para size saadet getirecek.
ve konuşmasına bakarken sar-Cemtle onu, yaşanılan dakikanın önünde mazi ve Atinin hep bir-karıştıklan bu ateşli çevreye sü-
Güzellik caziptir; fakat aşk ve garam da ha cazip, daha nefis... En usta elin vücuda getirdiği en mükemmel ve kusursuz bir put, İlâhi bir ilham ile nurlanmış şefkatli bir çehrenin kemâline erişemez. Muhsen, Cemilenin bu sözlerini dinler hoş gibi idi. tahassüsleri İlkte ademe
rüklemişti Ve böylcce, garip bir talih cilvesiyle korunan, sönmek ve yılmak bilmez kinler ve düşmanlıklar yüzünden ezilen, aksi bir tesadüfle büsbütün tehlikeye düşen ve ancak bir mûcize sayesinde kurtulacak olan bu çocuklar, en bahtiyar bir mahlûkun arayıp da 'nnıadığı mutlak saadetin havası içinde â-deta yüzüyorlardı!
Her ikisi de, saadet ve nimetin tesiriyle ruhta her zamankinden şiddetli faaliyet ve seziş kabiliyeti belirdiği bir anda idiler. O anlarda. dikkatimiz sevgiye ne kadar bağlanmış olursa olsun, gözünden bir şey kaçmaz, hiç bir şey olmaz ki gönül veya hafızada yer etmesin. O göz hır çakıl taşına baksa şekil ve rengini bir daha unutmaz; kulağınıza gelen bir tath söz esnasında gökte bir kırlangıç mı geçiyor, o kuşu ölünceye kadar o gökte görürsünüz. îş te Muhsen. bir ağaç kümesi arkasında batan güneşi bir daha unutmıyacaktı. Ve Cemile onn en şefkatli bir Besle:
— Bana niçin böyle bakıyorsun? dediği zaman cevabı şu oldu:
— Sana bayılıyorum da ondan... Genç kız, sarhoş edici bir tavırla:
— Acaba? diye mukabele etti.
O sırada Muhsen, Cemilenin elbise
içinde mavimtrak bir parıltı gördü. Heyecanı içinde bu, hafızasına ateşle nakşedildi sanki...
Bu aralık Kandehar Sarayında, Abdullah Hanın konağında ve Mehmet Beyle Osman Beyin evlerinde âşıklara dair tam bir karar «ızlık hüküm sürüyordu. Her biri kendi adam-
kolu
J
Cedi (Yab&n-keçlal) 23 AraiıM •
19 Ocak
Dellv (Saka)
20 Ocak -
18 Şubat
İşinizde ufak tefek küçük sıkıntılar var. Fakat bir mektup alarak sevineceksiniz.
Yorgunsunuz, sıkıntılarınız da gittikçe çoğalıyor. Biraz istirahat edin.
Maddî bir değişiklik, aşkda sürpriz. Bundan İstifade etmek size düşer.
SUrprı Q
Q = Şan. SUrprl O
= Sıkıntı - Ümit
Günün konulan *.
Hiç fevkalâdelik y* - Müşkülât
^7 x Muvaffakiyet
Değişiklik
Güney Afrika Birliğinde ırk meselesi halledilecek mi?
HATIRLARDADIR kİ. Birleşmiş Devletler Umumî Meclisi, bundan birkaç sene evvel Güney Afrikada hüküm süren ırk ayrılığını takbih etmiş ve Birlik Hükümetini bu ayrılığa nihayet verilmek üzere lâzım gelen tedbirleri almağa davet eylemişti. Fakat Birliğin siyasî hayatında hâkim olan bu beyaz - zenci düşmanlığı hâlâ şiddetini muhafaza etmektedir. Meseleyi bir gözden geçirelim:
Güney Afrika Birliği topraklarında bugün, 2.250.000 beyaza karşılık 6,750.000 siyahi, 750,000 melez ve 250.000 Hintli bulunuyor.
Siyahiler pek geri kalmış olup a-ralarından. ilk mektebi bltlrememek şartiyle okuma yazma bilenlerin nis-beti yüzde yirmi beşi geçmez. Bunlar yalnız işçi olarak çalıdırlar.
Birlikte yaşayan muhtelif kaimlerin bu vaziyeti, oradaki “ırk siyaseti” nin mahiyetini pek iyi gösteriyor. Beyazlar. Güney Afrikanın siyahiler eline düşmesine mâni olmak azmlndedirler. Yerlilere daha müsait bir maddî hayat sağlamak lüzumunu esas itibariyle kabul etmekle beraber onların ayrı kanunlarla idare edilmesi hususunda ısrar ediyorlar.
Hintliler, İlk defa olarak memlekete 1860 da ziraat İşçisi sıfatiyle davet edilmişlerdi. Fakat Hintli kını 1897
ASYA HÎKAYELERİ
Kandehar Aşıkları
Yazan : A. de Gobineau
S____________________
Çeviren : Reşat Nuri Darago
_________________________r
larlyle birlikte sokağa çıkmış olan iki kardeş birbirlerine çarşıda rastgelmlş ve oğlunun nerede olduğunu bilememekten duyduğu hiddetin çileden çıkardığı Mehmet Bey. İlkönce taarruza geçmişti. Çarşıda bulunanlardan ba zıları da kavgaya karışarak tüfek atılmış, kılıç savrulmuştu. Çarşı esnafı ve hele Hintliler, bu gibi hallerde her zaman yaptıkları gibi müthiş bir çığlık kopararak şuraya buraya dağıtmışlardı. Tüfek seslerini, kılıç şakırtılarım ve bilhassa o keskin haykırışları duyanlar bütün şehrin yağma edilmekte olduğunu sanabilirlerdi. Fakat ölen olmadı; zaptiye de işe karışarak kavga edenleri ayırıp uzaklaştırdığı zaman bir kaç tırmıktan başka yaralanma berelenme olmadığı görüldü.
Bununla beraber o çarpışma neticesiz kal madı. İşin içyüzünü her tarafa yaymak ve sllesinl verdi: ve bütün şehir halkı, Ahmetgll-lerden Muhsen Beyin amca kızı Cemileyi kaçırdığını. Muratgillerin her ikisini evlerine ka bul ettiklerini ve fakat emlrin, suçluları kızın babasına teslim etmek hususunda emirler verdiğini öğrendi. Hâdise, birbirine zıt hükümlere yol açtı. Bazıları, namus ve şeref sahibi her adamın Aşıklan koruması lâzım geldiği fikrine uyarak Mehmet Beye hizmet ve yardım teklifinde bulundular. Kimi de bu işin, Ahmetgillerle Muratglller arasındaki aniaş-
I
mozlığın devamından başka bir şey olmadığı ve Mehmet Beyle oğlunun Muratglllerle birlik olmakla kendi ailelerine karşı vaziyet aldıkları mütalâasını ileri sürdüler. Bu mantıkçılar, böyle bir muhakemede bulunmakla Ahmetgillerin hakikî ve sadık evlâdı Osman Beyin tarafını tutuyorlardı.
Meselenin kendisine karşı ilgi duymiyan bazı kimseler de emîrin işe karışmasına öfkelendiler; onun, kendisine ait olmıyan bir İşe karışmaya ve hele asil bir El’ganlıya, evine sığınmış kimseleri teslim etmek emrini vermeye hiç hakkı olmadığını söyliyerek Mehmet Beyin tarafına geçmiş bulundular.
Fakat bir çoğu da, sırf kavgadan zevk aldıkları için, Osman Beye taraftar çıktı. Bun lar nihayet çoğunluğu teşkil ettiler. Ve bütün şehir, birdenbire, derin bir heyecana kapıldı. Hintliler, lranlılar, Yahudiler, aâkin insanlar ve ticaret erbabı dükkânlarını kapatıp «ızlr narak cami avlularında toplandı, artık tlcare tin kıyamete kadar mahvolduğunu ilân ettiler
Mahalle kadınları evlerin damına çıkıp kendileriyle çocuklarının bundan böyle sefak te mahkûm olduklarını ağlaya ağlaya ortalığa haber verdiler. İmamlar ise, ciddi tavırlarla eşraf evlerine giderek .sükûnet ve itidal tavsiyesinde bulunup, memlekette kimsenin haberi olmadığı bir ruh haleti olan merhametin
faydalanndan bahsettiler: işte, barışçılar ara* sında da bunlar geçmekte idi.
Fakat aynı zamanda az çok kalabalık ve az çok kuvvetli sürüler teşkü eden ve başında kırmızı yollu mavi sarık, kolunda kalkan, o-muzunda tüfek taşıyan, keskin bakışlı ve vahşi sakallı bir takım insanlar çarşılarda karşılaşmakta, gelen geçeni itip kakmakta, birbirinin boğazına sarılmak fırsatını aramakta idiler.
Ama kimsenin kavga çıkardığı yoktu. Herkes bir teşkilât ve İdare altına alınmasını bekliyor ve kararsızlık içinde bulunuyordu.
Hepsi kavga ve savaşa azmetmiş, bunun şeref ve zevkini şimdiden tatmakydı. Fakat usul dairesinde ve bir Amir İdaresinde hareket etmek lâzımdı. Bu hal iki üç gün sürecek, sonra iş patlak verecekti. Adet böylodlr.
Emir. Abdullah Han ve Molla Nureddin. bir de Hekimbaşı gulam Ali ile dostça sohbet etmekteydi ki, şehrin Zaptiye Nazın telâş içinde gelip olanları anlattı. Hoca ile tabip, meselenin çabuk bitmesine sebep olucak diye hâdiselere için için sevindiler, Abdullah Hana gelince o. pek müteessir oldu; bu kadarını um-mamıştı; halkın böyle ayaklanması şimdilik işine gelmiyordu, öte taraftan da, Emirin bu haberlere üzüldüğünü görünce, Aşıkların evin-de bulunmadıklarını
zaeagını sezdi. Epey karışık fakat bununla beraber mantıklı bir hesap kurmuştu: Muhsen ve Cemileyi himayesine almakla güzel bir civanmertlik şöhreti edinecekti; sonra, onların kaçmasını kolaylaştırmakla Ahmetgillerin hepsine değilse de bazılarına kuvvetli bir darbe indirecekti; bu işde suçu olmadığını iddia edecek, bütün kabahat oğlu Ekbere yülenecek-ti; Emir hazretleri bir İki gün darılacak, sonra bir hediye ile teskin olunacak, Ekber yine iltifata mazhar olacaktı.
öğrenirse büsbütün kı-
(Devamı var)
de tahdit olunmuş. 1911 de de tamamen kesilmiştir. Hintlilere bazı haklar verilmesi hususunda Hint ve Birlik makamları arasında bir anlaşma İmzalandıysa da (1926) çocukların bir çoğu yine mektepsiz bırakılmış ve Hintililere vâdedilen siyasi haklar, yalnız, Hintli nüfusun yüzde altısını barındıran Ümftbumu eyaletinde verilmiştir. Vaziyetten şikâyet etmek üzere Birleşmiş Devletler teşkilâtına başvuran azınlık, Hintliler oldu.
Siyahiler ise 1936 da kabul edilmiş bir kanun hükümlerine tâbidirler. Bu yerli zenciler memleket içinde serbest dol aşamaz; bir şehre ancak hususî müsaade İle girerler; kendilerine mahsus mahalle veya çevreler içinde yaşamağa mecburdurlar.
1936 kanunu bir de onaltı üyeden mürekkep bir “Yerliler Temsil Heyeti” kurmuştu. Bu kurumun ancak ls-tişari bir vazifesi vardır.
Bu vaziyet, son senelerde pek ciddî grevlere sebebiyet verdiyse de hükümet tarafından şiddetle bastırıldı. Fakat, işleri iyi bilen kimselerin fikrin-ce Güney Afrikada “zenci meselesi” kat’î surette ortaya atılmış bulunup memlekette ağır kargaşalıklardan kaçınmak isteniliyorsa yerli halkın esas haklarını yakın bir zamanda tanımak lâzım gelecektir.
Z
Hicrî 1950 Rumi
RECEP MAYIS NİSAN
13 1 18
1369 Pazartesi 1366
% anl ı VASATI gZANo
Güneş 5.5S 9.53
ötle 13. U 5.07
İkindi 17.03 8.59
Akşuın 20.05 12.00
Yatsı 21.49 1.43
î m sıik 4.06 8.01
StYASÎ tKTÎSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ : FARUK A SÜNTER Bu sayıda yazı İslerini fiilen idare eden ;
Sncld ÖGET
Gazetcmize gönderilecek bilû-mum yazıların doğrudan doğruya yazı işleri müdürlüğüne gönderilmesi lâzımdır
[kinci sayfamızdaki siyasi, üçüncü sayfamızdaki kültürel, beşinci sayfamızdaki iktisadi başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamiyle yazarlarına aittir.
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LÎMÎTED ŞİRKETİ MATBAASI
Haftanın iktisadi
hâdiselerine bakış
Dünya piyatalarında altın krizi davam ediyor — Mıaır pamuk piyasasındaki spekülâsyon faaliyeti — İngilterenln dış borçları meselesi — Arjantin piyasası ve Ingiltere İle münasebetleri — Avrupaya mail yardım faaliyeti — Dil Ticaret Balkanının beyanatı — Sınaî kalkınma hamleleri — üzüm ve İncir piyasamız — Tütün piyasasındaki faaliyet — Şehir haberleir.
UZAKDOĞU pazarlarında banlayarak City ve Wall Street’e sirayet eden, Paris ve Isvlçredc kendini hissettiren dünya altın krizi hafta içinde de bütün pb'asaları ala kalandırmakta devam etmiştir. Dünya matbuatında tefsirler henüz hızlarını muhafaza ediyorlar.
Geçen haftanın, milletlerarası İktisadî faaliyet sahasında kayda defter hâdiselerinden biri, Mısjr pamuk piyasasında görülen spekülâsyon faali yetinin hafta sonunda arzettlfti du rumdur. Piyasada hazirana kadar malları eline geçiren bir zümrenin mütemadiyen fiyatları arttırması, bu yükselişin bilhassa Aşmuni ve Kar-nak pamuk cinslerinde kendini hissettirmesi, yabancı alıcıları düşündürecek bir vaziyet doğurmuştur. Yükseliş en fazla kısa ve orta elyaflı Aş-munide görülmekte olup, bu nispet uzun elyaftı Karnak fiyatını katı şekilde geçmiştir. Tabiatiyle Mısır pamuk müstahsilleri bu vaziyet karşısında. lâkayt kalamamışlardır. Mısır İhracatının yüzde 83 ünü pamuk teşkil ettiğini hatırlarsak, bu spekülâsyon faaliyetinin memleket ekonomisi ve dünya pamuk piyasasında tevlit edebileceği aksülâmcllerin vüsati hakkında bir fikir edinmiş oluruz.
Diğer yandan hafta içinde îngllte-renln dış borçları mevzuu üzerinde gelen haberlerde bu memleketin Hurisi bakımından büyük bir ehemmiyet arzetmektedir. Hafta başında İn gilterenin harp borçlan hakkında aldığımız haberde Birleşik Amerikanın, İngilterenln ikinci Dünya Harbi sırasında Hindistan, Pakistan ve Mısıra borçlandıftı muazzam sterlin* yükünü ne şekilde hafifletebileceği hususunda çareler araması bu vaziyetin arzettlfti ehemmiyeti tebarüz ettirecek mahiyettedir.
Aynı zamanda ingilterenln, dış borçlan meselesini umumî bir şekilde önümüzdeki Londra Konferansında ön plâna almaya karar vermesi, geçen eylül ayında bu esaslı meseleyi görüşebilmek ümidiyle Birleşik Ame* rİkaya giden Stafford Crlpps 'İn sadece bir prensip anlaşmasına varması dolayısiyle, âfakl bir şekilde temas edilen bu dâvanın nihaî bir hal saf hasına intikal etmesini görmek arzusundan başka bir şey değildir.
Hafta içinde Arjantlnde görülen iktisadi faaliyet ve İngiltere piyasası ile bu piyasanın birbirine yaklaşma temayülleri göstermesi, bilhassa hububat müstahsili olan memleketimiz bakımından, üzerinde durulacak bir hâdisedir.
Filhakika bir yandan Arjantin pirinç tarlalarında çalışan köylülerin Şehirlere akını neticesinde alâkada, müstahsiller Japon pirinç köylülerini elde etmeye çalışmakta iken, diğer yandan da Arjantin kendisine dış mahreçler aramakta ve Arjantin Hükümeti ile Ingiltere arasında gıda maddelerinin fiyatlarını tesbit hususunda bir anlaşmaya varmak için gayretler sarf olunmaktadır.
Avrupa devletlerine hafta İçinde yapılan yardım gayretleri, bermutat yüksek olmuştur. Bir yandan Mar-shall Yardımı faslından yapılan tahsislerin yüzde 90 İ endüstriyel mallar İçin yapılmıştır. Bu hafta içindeki tahsisatla umumi yekûn takriben 9 milyara yaklaşmıştır.
Marshall Yardımına muvazi olarak, Milletlerarası Kalkınma Bankasının yardımları yekûnunu bildiren haber de ou sahadaki faaliyeti göstermesi bakımından kayda defter. Neşredilen bir rapora göre banka, şimdiye kadar verilen ödünç para yekûnunun takriben 738 milyon dolan bulduğunu açıklamıştır. Bu miktar. Marshall Yardımının nihayete ermesinden sonra da bu teşekkülün sağlayabileceği yardımların vüsatini göstermektedir.
Memleketimizdeki faaliyete gelince: Dış Ticaret Başkanı. Bakanlıkta yaptığı basın toplantısında mühim ticari meseleleri üzerinde durmuştur. Başkan, ilkönce, yüksek maliyetle elde kalan kalay stokunun Ticaret Ofisi tarafından yüksek fiyatla satılacağı hakkındaki şayialan Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının prensipleriyle kabili telif görmediğini belirtmiş, ve bu hususta daha dûn fiyatlarla kalay İthaline müsaade edileceğini ilâve ederek Ticaret Ofisinin de elindeki stokları piyasa fiyatlarına göre satması icap ettiğini açıklamıştır.
Ayrıca yeni ithal lisansları mevzu
una temas eden Başkan, verilen müsaadelerin kısa vadeli olması esası üzerinde durulduğunu ve kullanılmadıkları takdirde yerlerine başkalarının verilmesi şıkkının ihtiyar edileceği prensipinin kabul edilmiş bulunduğunu söylemiştir.
Aynı mevzuda İlâçlar ve tâli maddeler hususunda İzahat veren Başkan, en son olarak kendileriyle anlaşmamız olmıyan memleketlerle olan ticari durumumuza temas etmiş ve bu memleketlerle aramızda takas usulünün devam etmekte olduğunu ve üzüm ihracatımız imkânlarının tatminkâr bulunduğunu da ilâve etmiştir.
Hafta içinde memleketimizde sınaî sahada kaydedilen kalkınma hareketleri üzerinde de durmak İcap eder. Bu cümleden olmak üzere. Ada-nadaki petrol sondajlarının sona yaklaşmakta olduğunu ve bunların neticelerine büyük ümitler bağlandığını, hususî teşebbüse yapılacak yardım mevzuunda Ticaret Odasının Marshall Yardımı tetkiklerine başladığını, tamirde kurulacak ziftli plâk fabrikasının inşaatı ucuzlatarak memleketimiz için mühim olan bu dâvaya büyük yardımlar sağlıyacağını. yabanî otlarla makineli mücadele hususunda Devlet Üretme Çiftlikleri Umum Müdürlüğü tarafından makineler getirtll-d iğin i ve çiftliklere dağıtıldığını, Karabük fabrikasının genişletilmesi faaliyetinin gerçekleşme yolunda olduğunu, Erzurum et kombinasının 1 temmuzda işe başlıyacağınm ilân edildiğini. Gozlantepte Üçüncü Dokumacılar Kooperatifi tarafından yün iğ-mo fabrikası açıldığını zikredebiliriz:
Geçen hafta Almanyanm. üzüm ve incirlerimizi lüks maddeler listesine ithaal etmesi alâkadar mahfilleri mizi yakından ilgilendirmektedir. Bundan başka Ingiliz iaşe Nezaretinin Üzümlerimizin kalitesinden şikâyetçi olduğunu bildirmesi üzerine keyfiyet tetkik edilmiş ve şikâyetin daha ziyade iki memleketin temizlik anlayışı arasındaki farktan ileri geldiği görülmüş, fakat mallarımızın alıcı memleketlerin anlayış ve telâkkilerine göre hazırlanması zarureti üzerinde de ısrarla durulmuştur. Mamafih bütün bu şikâyetlere rağmen
Hafta sonuna doğru, ingilterenln bizden yine kuru üzüm aldığı ve bir kaç gün İçinde bütün stokun satılacağının ümit edildiği alâkadar mah-fillerce açıklanmıştır.
Tütün yerleri erkenden açılmış ve bir kısım tütünlerin İşlenmesine başlanmıştır. işlenen tütünler vapurlara yüklenmekte olup sevklyata mayısta da devam edilecektir. Hafta sonuna doğru Gümrük ve Tekel Bakanının, tütün aliminin yüksek fiyatla devam edeceğini bildirmesi müstahsili sevindirmiştir. Bakan gerek Tekel kontenjanı ve gerekse destekleme mubayaası bakımlarından lâzım gelen tedbirlerin alındığını açıklamış, fiyatların hiçbir suretle düşürülmlyeceği-ne dair teminat vermiştir.
MEMLEKET içinde haftanın iktisadi panoramasını tamamlarken Avrupa İktisadî işbirliği Temsilcisi Russell Dorr'un dünkü gazetemizde çıkan beyanatına da hissesini ayırmak lâzımdır. Russell Dorr balıkçılığımızın inkişafı için iç memlekette alman karar ve teşebbüsleri övmüş ve softuk hava depoları ve asri balık tesisleri hakkında yapılacak işbirliğine işaret etmiştir. Russell Dorr hususî teşebbüsün de Marshall plânı dairesinde desteklenmesine verilen ehemmiyeti tebarüz ettirmiş ve pamuk rekoltemizin bu yıl gösterdiği güzel inkişâfı belirterek bu neticenin istihsalinde dış ve teknik yardımların hisselerini ayırmıştır.
Russell Dorr'un dünkü konuşmasının üstünde durulacak noktası bize yaptığı tavsiyelerdir. Bunlar da elimize geçen Marshall Yardımı adlı fırsattan faydalanmak için bize düşen faaliyetin tam olarak başarılmasıdır. Amerikalı devlet odamı bu faaliyeti üç noktada topluyor: 1) Iş adamları, İşçi ve hükümet daireleri arasında anlayışlı bir işbirliği, 2) îs-tihsalâtın dünyaca makbul çeşitler üzerinde yüksek vasıflı yetiştirilmesi ve Standard bir hale konulmas, 3) Dünyada benzer mallarla rekabet edebilecek ucuz bir maliyet.
Bu üç noktainazar gazetemizin öteden beri müdafaa ettiği tezler olduğu için aynen ve teyid ederek sütunumuza geçiriyoruz. ’
YENİ İSTANBUL
Kısa Haberler
Rodezya tütün ekimi bıı sene çok verimli
★ Sallsbury. 30 (Nafen) — 50 seneden beri Rhodeslaya tütün ekimi sahasında elde edemediği mühim bir gellşmlye mazhar olmuştur. Tahmin edildiğine göre İngiltere Rhodeziya mahsulünün üçte ikisi yerine yüzde 90 kadarını alacaktır, çünkü elde edilen tütün yalnız' miktar bakımından değil aynı zamanda da nefaset bakımından fevkalâdedir.
İsrail ticaret filosu gelişiyor
★ Hayfa 30 A.A. (Afp) — Hâlen 80.000 ton hacminde olan İsrail ticaret filosu, iyi bir kaynaktan öğrenildiğine göre kısa bir müddet sonra 250.000 tona çıkarılacaktır. İsrail. Holânda bankalarından, Rotterdam’da inşa edilecek iki gemi için 350.000 liralık istikraz elde etmiştir.
İsrail ticaret filosunda şimdilik 8.000 denizci çalışmaktadır.
Doğu ve Batı ticaret münasebetleri gittLkçc t
daralıyor
★ New-York 30 (Nafen) — Moskova demirperde ile batılı memleketler arasındaki her türlü teması kati olarak kesmiye karar vermiş bulunmakta ve bu fikrini tatbik sahasına koymuş bulunmaktadır.
Şimdiye kadar demirperde gerisinde bulunan memleketler batıya buğday ve kereste ihraç etmekte ve buna mukabil de batıdan kendi ihtiyaçları olan mamul mallar getirtmekte idiler. Bu ticari münasebetler sebebiyle Moskova batı İle demirperde gerisindeki memleketler ile münasebetlerini tam olarak kontrol edemiyordu.
Halbuki şimdi Rusya hususî elemanları vasıtasiyle yine İhtiyaçlarını altın ödemekle temin etmektedir.
Rusyanın bu tarzda hareket ile demrlperde gerisindeki memleketler vasıtasiyle batıdan temin ettiği mallan doğrudan doğruya alabilmekte ve peyk memleketlerin batı ile ticarî münasebetlerde bulunmasının önüne geçmiş olmaktadır.
Hoffman, Marshall Yardımının
Güneydoğu A s ya ya kadar uzatılmasını İstiyor
★ Washlngton 30 A.A. (Lps) — Marshall Plânı idarecisi Paul Hoffman dün akşam verdiği demeçte, Amerika’nın soğuk harp, te yardımım güney-doğu Asya memleketlerine kadar uzatması lâzım geldiği kanaatini izhar ederek, bunun neye mal olacağını bilmekle beraber, nispeten az bir miktar tutacağını ve Amerikanın bundan kaçınamıyacağmı bildirmiştir.
îngllterede otomobil
İmali artıyor
* Londra 30 (Nafen) — IngllLz otomobil fabrikalarının istihsallerini mühim surette arttırmaya karar verdikleri bildirilmektedir. Dünyaca ismi tanınmış olan Austin fabrikaları haftada 3200 otomobil yaparken şimdi bu miktarı 6000 e çıkarmaya karar vermişler ve derhal tedbir almışlardır. Diğer bir Ingiliz otomobil şirketi de fabrikalarını genişletmek için 10 milyon sterling sarfetmeyi göze almıştır.
Belirtildiğine göre, harpten evvelki rakamlarla şimdiki rakamlar mukayese edildiği takdirde Ingiliz otomobil sanayiinde yüzde elli nisbetlnde bir artış olduğu görülmektedir.
Birleşik Amerlkada gümrük tarifelerini indirme tasarısı Kongreye verildi
★ Washlngton, 30 A.A. (Lps) — A-merikan Maliye Bakanlığı, millî gümrük tarifelerini indirmek için Kongreye bir tasan sunmuştur.
Bu tasan kabul edildiği tak-de yabancı mallar Amerikaya daha kdlay girebilecektir.
Daily Herald gazetesinin muhabirine göre, bu karar Ingiltereye daha fazla dolar kazandıracaktır.
İngiliz * Rus ticari
münasebetlerinin düzeleceği rivayetleri
★ Londra 30 A.A. (Afp) — Sunday Times’in bu sabah yazdığına göre Londra borsası çevrelerinde İngiliz • Sovyet ticari münasebetlerinin yakında düzeleceği kanaati hâkimdir. Sovyetlerin şimdi Ingiltereye, geçen senek! kon-turatlar gereğince İstenilen miktarda tahta temin edeceği sanılmaktadır.
Izmirin
imarı
Şehrin elektrik, kanalizasyon ve su işleri için Marshall Yardımından ve tiraj haklarından faydalanılacak İzmir, 29 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Ajıkarada bulunan Belediye Başkammız, öğleyin uçakla avdet etmiş, tertip ettiği bir basın toplantısında Ankara temaslarının neticelerini anlatmıştır.
Belediye Başkanı, sayın Cumhur Başkanının İzmirlilere selâm ve muhabbetlerinin İblâğına kendisinin memur olduğunu beyan etmiş, Izmirin kenar mahallelerine Belediyece isale olunacak su, elektrik ve kanalizasyon borularının Marshall Yardımından ve tiraj haklarından faydalanılarak temin edileceğini söylemiştir. Belediye Başkanı, İzmir Fuanna geçen yıl 350 bin lira olarak yapılan yardımın bu yıl 50 bin lira olması İtibariyle ilgili Bakanlıklara maruzatta bulunduğu, fuara yardım konusunu hal için yeni Mellet Meclisi teşekkül
PARİS MEKTUPLARI
MİLLETLERARASI
Keten - Kendir
Paris, 28 (Hususî muhabirimizden) Milletlerarası keten ve kendiı konfederasyonu müessesan meclisi, geçen halta Parlste toplanmıştır. Keten ve kendir istihsalinin bütün safhalarını temsil eden Almanya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, İtalya, Hollanda ve îsviçredeki Av-rupanın bellibaşlı memleketlerinin murahhasları bu toplantıda hazır bulunmuşlardır.
Meclis, konfederasyon reisliğine Belçika murahhasını, ikinci reisliğe de İtalya murahhasını seçmiştir. Ayni zamanda birinci umumî konsey â-zalannı da tayin etmiştir.
Konfederasyonun gayesi, keten ve kendir istihsalini iyileştirmek ve maliyet fiyatlarının düşüşünü temin etmek için, araştırma sahasında, alâkadar Avrupa memleketleri arasında bir işbirliği yaratmaktır. Aynı zamanda yeni mahreçler aramak da hedefleri cümlesindendtr.
Pamuk kontrolü
Nizamnamenin tatbikatını görüşmek için Ticaret Bakanlığı, alâkalıları bir toplantıya çağırdı İzmir, 30 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — 1 ağustosta yürürlüğe girecek ulan Pamuk Kontrolü Nizamnamesinin tatbikatı ve kontrol İslerinin emniyet ve kolaylıkla yapılabilmesini sağlayacak teşkilâtın ne suretle kurulması gerektiği hakkında Ekonomi ve Ticaret Bakanlığında bir toplantı yapılmasına karar verilmiştir. Bakanlıktan bugün İzmir Ticaret Odası, Ticaret Borsası ve ihracatçılar Birliğine gelen telgraflarda bu toplantı için müstahsil, fabrikatör ve tüccar arasından delegeler seçilerek 1-simlerinin bildirilmesi istenmiştir. Toplantı tarihi ayrıca teabit edilecektir. Yukardakl teşekküller önümüzdeki hafta İçinde mümessillerini seçerek Bakanlığa bildireceklerdir. Bakanlıkta yapılacak toplantının münakaşalı geçeceği tahmin ediliyor.
NOT — Pamuk Nizamnamesinin kontrolüne müteallik hükümlerinin tatbik kabiliyeti ü-zerinde evvelce durmuştuk. E-konoml ve Ticaret Bakanlığının nizamnamenin yürürlüğe girmesine henüz vakit varken mov-zuu bir defa da alâkalıların İştirakiyle tetkike karar vermiş olması yerindo bir harekettir.
ettikten sonra tekrar Ankaraya gideceğini söylemiş ve fuar günlerinde Devlet Tiyatrosunun tzmire geleceğini haber vermiştir. Başkan 1950 fuanna 16 devletin iştirak etmesi keyfiyetinin devlet merkezimizde memnunlukla karşılandığını, ekmek fabrikası kurulmasına teşebbüs ettiğini, korunmağa muhtaç çocuklar için îzmlrde, Bomovada bir yurt açılması kararlaştığını haber vermiştir.
• • •
Sovyet Amerika
KAUÇUK REKABETİ
Paris, 28 (Hususî muhabirimizden)
Birleşik Amerika ve Sovyet Rusya, dünyadaki kauçuk stoklan sahasında birblrlerlyle rekabet yapmaktadırlar. Ingiliz ticaret mahfilleri, dünya lâstik pazarlarında görünen yeni tekâmülü gözönünde tutarak, bu neticeye varmaktadırlar.
Londra piyasasında derhal hazır olan kauçuğun fiyatı, geçen hafta oldukça yüksek bir seviyeyi buldu; bu vaziyet âdeta 1925, 1926 senelerinin büyük yükselişini hatırlattı. Fakat derhal veya kısa vadede teslim olunabilen ticari kauçuk stokla-n piyasadan çekilmiştir. Zira evvelki haftalar zarfında Rusya ve Amerika bunları tamamen toplamıştır. Bu cümleden olmak üzere. geçen hafta başında 1 milyon sterlin değerinde kauçuk Singapurda, Rusyaya müteveccihen vapurlara yüklenmiştir; fakat Rus talebi, Londraya göre, tatmin edilmiş olmaktan uzaktır.
Türkıyeye Marshall yardımı
İkinci sene sonu
bilançosu
Marshall Yardım Plânının muhtelif sahalarda yapmış olduğu yardım cetveli, ikinci senesini ikmal etmiş olan Marshall Plânının nasıl genişlediği hakkında da sarih ve rakamlara müstenit bir fikir vermektelir. Aşağıda verilen bu cetvelde görüldüğü gibi birinci sene dokunulmayan bir çok sahaların işlenmesi işi ikinci sene başlamıştır.
(Rakamlar milyon dolar olarak gösterilmiştir)
1948'49 1949 - 50
Tarım malzemesi 22.148 13.793
Sulama tesisleri 1.400
Et konserve işi — 5.000
Balıkçılık — 2.500
Zonguldak, liman ve kömür madeni 11.685 9.115
Batı linyitler 869 9.155
Petrol sondajı — 1.260
Enerji transmisyon santrali 2.972 9.430
Yollar 5.000 9.251
Demiryolları — I 3.758
Denizyollar. — 6.181
Karabük — 2.100
Divrik demir cevheri 962 500
Palu Krom Madenleri — 250
Tuz — 840
Çimento — 2.000
Etibank için malzeme ve servisler 2.490 1.840
Buğday ve un 11.232
İstihlâk maddeleri, petrol ve saire 3.700 17.562
Şimdiye kadar tâyin edilmeyen
müteferrik tahsisat 3.042
Nakliye — 11.400
2
I.
Zeytinliklerin ıslahı
Hazırlanan 30.000 aşı kalemihin, ihtiyaç bölgelerine şevki başladı
Ankara, 29 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Tarım Bakanlığı zeytincilik uzmanlan yetiştirici bölgelerde bir müddetten beri yapmakta olduğu teftiş gezilerini bitirmişlerdir. Yeni zeytinliklerin teşkili Ve mevcut sahalann da ıslah edilebilmesini temin maksadiyle 30 bin adet aşı kalemi hazırlanarak tnclrliova. Koçarlı, Germencik, Ortaklar ve daha bazı yerlere Ayvalık, Edremit, Mudanya ve ilçelerinden sandıklar içinde ambalâjlı olarak şevkine başlanmış-
Serbest deniz ticaretinde yeni tatbikat
Ankara 30 (Hususî muhabirimiz den) — Hususî sermaye ile işletilmekte olan gemilerin limanlanınız arasında yük ve hayvan nakliyatı yapabilmeleri için müteşebbisler ta rafından yapılan müracaat üzerine durum tetkik edilmiş ve bu gemilere taşıma izni verilmişti. Yük ve hayvan nakliyatının serbest bırakılması üzerine bütün acenteler faaliyete geçmiştir .Yalnız İstanbul ve Trabzon arasında haftada 5 tane hususi gemi İşletilmesine Bakanlıkça müsaade edilmiştir.
Ziraat Makineleri Kursundan 63 talebe mezun oldu
Ankara 30 (Hususi muhabirimizden) — MarshaJi yardımından mem • leketimize getirtilen ziraat alet ve makinelerinin nasıl kullanılacağı, andımanını arttırmak için ne gibi tedbirlerin alınması icap ettiği üze-inde zirai kombinalar atelyesinde 5 aydan beri faaliyette bulunan makinist yetiştirme kursu mesaisini bitirmiş ve 63 talebeye diploma verilmiştir.
tır. Gerek aşı kalemlerinin elde edilmesi, nakllyesi ve gerekse aşı işlerinde çalıştırılacak ustaların tahsisatı Bakanlık bütçesinden ödenecektir.
Aşı faaliyetine halkın da geniş ölçüde katılması işleri kolaylaştırmış bulunmaktadır.
Halka parasız tevzi edilen yabani zeytin sahaları açılmış, aşılanmış ve büyük bir kısmının tapuları da kendilerine teslim edilmiştir.
Karabiber fiyatı ucuzladı
Son haftalar içinde piyasaya, dış memleketlerden 25 ton kadar baharat gelmiştir. Bunların arasında 10 ton kadar karabiber bulunmaktadır. Toptan piyasada karabiber fiyatı 15 liradan 13 liraya kadr düşmüştür. Halbuki daha iki ay evvel karabiber flati 22 liraydı.
İstanbul Sergisi hazırlıkları için Ticaret Odasında yer ayrıldı
İstanbul Sergisi hazırlıklarına devam edilmektedir. Sergi işlerine Ticaret Odasında üç oda ayrılmıştır. Sergi komitesi ve buna bağlı bürolar bu odalarda çalışmalarına başlamışlardır.
Şark yolu ilerlliyor
Mardin, 30 (A.A.) — İskenderun, Gaziantep, Urfa, Mardin, Cizre, Şır-nak, Beytüşşebap ve Hakkâriyi Yükse kova-Başı rg an üzerinden İran'a bağlayacak olan asfalt yolun Mardin’den Kızıltepe’ye kadar olan kısmının yapılmasına bugün törenle başlanmıştır.
Geçen hafta İçinde piyasada zihinleri meşgul eden mesele, İstihsal bölgelerinde kuraklık ve son defa olarak yağan yağmurlara ait gelen haberlerdi. Nitekim hafta içinde. Ticaret Bordasının satış salonuna giren tacirler, fiyatları kaydeden levhalardan evvel, yağmur hakkındaki malûmatı l ren siyah tahtalara dLk-katle bakıyordu. Yağmur ve kuraklık a herleri, yalnız zahire tacirlerini değil, bütün piyasayı meşgul eden bir mevzudur.
Piyasanın her sene, yağmur haberlerini nisan, mayıs aylan İçinde takip etmesi, mûtat bir hale gelen bir hâdisedir. Henüz sulama programlannın tahakkuk etmediği bir/ memlekette, ziraat ekonomisinin mukadderatı yağmura bağlı bulunmaktadır. Yurdun her tarafına feyizli yağmurlar yağdığı zaman, yalnız müstahsil köylü değil, en büyük ithalât tacirleri bile sevinç duymaktadır.
Hafta içinde yağmur hakkında gelen haberler, köylüden itibaren ithalâtçıyı sevinç içinde bırakacak mahiyette haberler değildi. Böyle olmakla beraber Konya, PolatlI, Afyonka ra hisar gibi en mühim buğday istihsal bölgelerinde kuraklık tehlikesinin kısmen geçmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bunu da, memnuniyet verici bir haber diye telâkki etmek lâzımdır.
İstanbul:
Hafta içinde Ticaret Borsasında fiyat gerilemesi hâdisesi daha bariz bir şekil almıştır. Şimdiye kadar fındık, istisnai olarak, bu fiyat gerilemesi hâdisesinin dışında kalmıştı. Hareketli ve canlı bir madde olan fındık piyasası da geçen hafta durgun bir devreye girmiştir. Hattâ haftanın son günlerinde fındık fiyatlarında düşüklük müşahede edilmiştir. Bu fiyat düşüklüğündeki umumî sebebin, fındık ticaretinin bu seneki İhracat yılında devrini ikmal etmesinden ileri geldiğine şüphe yoktur. Bu umumi sebebin dışında, fındık fiyatlarını gerileten günlük haberlere de tesadüf edilmektedir. Almanyanm fındık ithaline permi vermiyeceğı yolundaki haberler gibi,,. Bu haberleri teyit eden resmî malûmat da henüz mevcut değildir. Böyle olmakla beraber, bu mahiyetteki haberler, günün piyasasına tesir etmektedir.
Hafta İçinde yağlı tohumlar grupunda da fiyat düşüklüğü
* görülmüştür Mevsim başında 38-40 kuruş arasında satılan (ış/-
* tohumu, hafta sonunda 25 kuruşa kadar düşmüştür. Susam üzerine mevsim münasebetiyle pek az muamele olmuş, fiyat 62 kuruşa kadar sukut etmiştir. Keten tohumu fiyatı ise, diğerlerine nisbetle mevkiini muhafaza etmiştir. Hafta sonunda fiyat 39-40 kuruş arasındaydı. Nebati yağlara gelince; 1,50 asitli ekstra ekstra Ayvalık yağı 240 kuruş üzerinde durmuştur. Yüksek kalitede İz-
Borsa ve piyasalarda haftalık vaziyet
mir zeytin yağlan ise 220 kuruştur. Bu yüzden Körfez yağlan, İzmir yağlanna rekabet edememektedir. Ayvalık ve Edremit civarında mühim miktarda stok bulunduğu, bazı zeytin yağ tacirlerinin zor bir duruma düştüğü anlaşılmaktadır.
Bakliyat piyasasına gelince; geçen hafta da yazdığımız gibi, fasulye, nohut stoklarını elden çıkarmak kabil olamamıştır. Mevsim başında 36-38 kuruş olan natürel nohut, hafta sonunda 16 kuruşa kadar düşmüştür. İhraç edllemlyerek elde kalan fasulye fiyatları da 24-25 kuruşa kadar sukut etmiştir.
İzmir:
Geçen hafta İzmir piyasasının en hareketli ihraç maddesi çekirdeksiz kuru üzüm olmuştur. Ingiltere iaşe Nazırlığı son on bin tonluk mubayaadan başka, hafta içinde, 3 500 ton Tarişten ve 2.000 tonu ihracatçılardan olmak üzere yine aynı fiyat ve şartlarla 5.500 ton daha üzüm satın almıştır, ingilterenln altı yedi hin ton kadar olduğu tahmin edilen mevcut serbest stokun tamamını almağa hazır bulundukları anlaşılmaktadır. Hattâ mahrem tutulan diğer bazı bağlantıların mevcut olduğu iddia edilmektedir. Bu arada İrlanda’ya yapılmakta olan satış miktarı bin tonu bulmuş vc Finlandiyadan da beş yüz tonluk sipariş alınmıştır. İhracat evleri, mevcut stoklarını birinci on bin tonluk Ingiliz satışına kapattıklarından bu defaki bağlantılar için borsada alıcı vaziyete geçmişlerdir. Bu durum karşısında borsada satıcılaı nazlı davranmağa başladıklarından fiyatlar hafta sonunda, hafta başına nazaran beş kuruşluk bir yükselme kaydetmiştir. Satıcılar anlayışlı davranarak borsada fiyatlar makul bir seyir takip ettiği takdirde mevcut üzüm stokunun kısa bir zamanda eriyeceği ve yeni mevsime «toksuz girileceğini söylemektedirler.
Yaklaşan ramazana hazırlık olmak üzere Mısır ve diğer Arap memleketlerinden devamlı şekilde incir siparişleri gelmektedir. Bu arada Fransadan da bazı siparişler alınmaktadır, ihraç evleri piyasada aradıkları çeşitlen temin edemediklerinden Tarışten de mubayaada bulunmaktadırlar. Esasen stoku çok küçülmüş bulunan incirin bu tempo ile kısa bir zamanda tükeneceği anlaşılmaktadır, Buna mukabil stok miktarı 600 ton kadar olan hm da incire
henüz alıcı bulunamamaktadır.
Hariçten yeni siparişler gelmediğinden, hafta içinde borsada pamuğun sakin bir durum arzetmesine rağmen stok miktarının büyük olmaması ve kuvvetli ellerde bulunması, fiyatların gerilemesini şimdilik önlemiştir. Halen yegâne alıcı olan Çekoslovakya her ay yapılan tahsislerle devri mubayaalar yapmaktadır. Nisan tahsisi tükenmiş bulunduğundan bu memleketin girmekte olduğumuz mayıs ayı içinde yeni mubayaalara girişeceği umulmaktadır. Bin beş yüz tonu birinci akala olmak üzere serbest stokun dört bin beş yüz ton kadar olduğu tahmin ediliyor. Bunun dışında harice satılmış ve henüz sevkedllmemlş miktar İki bin ton kadar olup, bin üç yüz tonu tsveçe; beş yüz tonu Çekoslovakyaya ve iki yüz tonu da Macarlstana aittir.
Hafta zarfında pamuk yağı piyasası gevşek durumunu muhafaza etmiştir. Zeytin yağı fiyatlarında son günlerde görülen yeni gerilemelere rağmen pamuk yağı fiyatı her ne kadar 120 kuruşluk seviyesini muhafaza etmişse de fabrikaların büyücek miktarlar için on kuruşa kadar yükselebilen tenzilât yaptıkları görülmektedir. Bilhassa îstanbula yapılan «atışlarda ay çiçeği yağının rekabeti karşısında, bu tenzilâtın devamlı olarak tatbik edildiği bildirilmektedir.
Pamuk yağı fabrikaları İhtiyaçlarını kapatmış bulunduklarından alıcı vaziyete geçmedikleri cihetle borsada pamuk çekirdeği ağır vaziyetini muhafaza etmiştir. Bu hal çekirdek fiyatının bir mÜddettenberi devamlı surette gerilemesini İntaç etmiştir. O kadar ki, öteden beri Çukurova çekirdeklerine nazaran dalma iki kuruş kadar yüksek bedel temin eyllyen Ege akalası çekirdekleri, son günlerde ÇukurovanınkÜere nazaran bir, bir buçuk kuruş daha aşağıya düşmüştür. Alâkalılar serbest stok miktarı 14.000 ton kadar olduğu tahmin edilen çekirdeğin mevcut 11 kuruşluk seviyesi ile yakında bir ihre^ç metaı haline geleceği kanaatlndcdlrler.
Adana:
Nisanın son haftası zarfında Adana piyasasında ve borsada
mühim bir iş olmamıştır. Bütün hafta müddetlnce borsada 686 ton pamuk satılmıştır. Sümerbank bu hafta mubayaaya girmiştir. Hafta sonu birinci akala 191, ikinci akala 166, üçüncü akala 152, makine parlağı yeril pamuk 160 kuruştan kapanmıştır. Geçen hafta içinde yalnız Çukurova Pamuk Tanm Satış Kooperatifleri Birliği harice pamuk satabilmiş, bir Italyan firmasına Mersin teslimi 238 kuruştan 53 ton birinci akala vermiştir. îzmlrde akala artık kalmamış olduğundan önümüzdeki günlerde Adanadan harice pamuk sevkedlleceği ümit edilmektedir. Kampanya başında 30 nisana kadar Adana piyasasında satılan pamuk miktarı akala yerli kütlü ve koza olmak üzere 33843 tondur. Hâlen eldeki «toklar 20 bin tonun üstündedir. Pamuk fiyatları son aylar içinde mütemadiyen düşerken pamuklu mensucat ve pamuk ipliği fiyatları olduğu gibi kalmaktadır. Bu maddelerin fiyatları üzerinde Adana piyasasında herhangi bir indirme olmamıştır. Pamuk tohumu fiyatları İse bu hafta biraz hada düşerek akala 8 kuruş 50 santim, yerli 5 kuruş 50 santimden satılmıştır. 8ueam üzerinde de 57-58 kuruştan 18 tona yakın bir satış muamelesi olmuştur. Adana imali yüksek rafinalı pamuk yağı fabrika satışı 135, piyasada 140 kuruşa düşmüştür. Piyasada eski mal 16 kuruştan fasulye teklif edilmiştir. Perakende satışlarda ise en aşağı fiyat 40-50 kuruştur. Susam fiyatının da düşmesine rağmen susam yağı ve tahin fiyatlarında bir değişiklik görülmemiştir.
Trabzon:; ( ı j
Trabzon, 30 (Hususî muhabirimizden telgrafla) — Geçen hafta içinde piyasada umumî bir gevşeme hissedilmiştir. Nisan ayına alt satışların yüklenmiş olması ve yeni taleplerin azalması bu durumun başlıca âmilidir. Bununla beraber, açığa satış yapanların zuhurat olarak piyasada mal almağa kalkması, bazan yükselmelere sebep olmuşsa da bunlar geçici mahiyette kalmıştır. Hafta içinde limanımıza gelen İsveç vapuruna 600 ton iç fındık yüklenmiştir. Bu yüklemeden sonra stok çok azalmıştır. Hâlen kabuklu fındık için talep vardır. Fakat satıcı bulunamıyor. Mahdut kalan stok, çok sağlam ellere geçmiş bulunuyor, önümüzde yeni rekolteye kadar bütün malın satılması, stoksuz olarak yeni mevsime girilmesi beklenmektedir. Hafta zarfındaki kabuklu satışı 118 tondan ibarettir. Halta sonunda iç 166, kabuklu 78 kuruştur.
1 Mayıs UN
Bir manken her şeyden önce cazip olmalıdır
Meşhur Paris mankenlerinin en genci, 17 yaşındaki Choacha’dır. Evvelâ resim tahsilini düşünen Chouciıa^ babasının ölümü Üzerine mankenlik yapmaya mecbur olmuştur. Chou-clıa. mesleğini spor telâkki eden bir çocuktur. Boş vakitlerini resim yapmakla geçirir ve yazın denizden çıkmak bilmez. Deniz sporlarının hepsine meraklı olan Chouchu'ıun en büyük arzusu çjne seyahat edebilmektir.
Beden ölçüleri: Boy: 1.70 m., göğüs: 84 cm., bel: 49 cm., kalçalar: 84 cm.
Günde on beş defa resmi çekilen kadın
Bütün moda mecmualarında ve gazetelerde bahsi geçen bu meşhur mankenlerin fevkalâde güzel kadınlar olduklarını zannetmeyin. •Ekseriya yüzlerinde bir hususiyet ve şirinlik vardır. Fakat içlerinde güzel olanı pek nadirdir. Şüphemiz vücutları kusursuz ve güzeldir. Fakat içi* mizde — topal veya kambur olmaksızın — şişmanlamadan güzel vücutlarını muhafaza edenler yok mu? Fransız modasının yayılmasına çok büyük yardımları dokunan kadınların en büyük hususiyetleri cazibeleridir.
Cazibenin muntazam hatlarla hiçbir alâkası yoktur. Tarih boyunca ilham ettikleri aşklar ile meşhur olan kadınların çorunda, bugün bize korkunç gelecek kısımlar vardı. Ondör-düncü Louls tarafından çok sevilen Mile de Lavalliftre topaldı. Güneş kıral tarafından çok sevilen Ingiiterenin meşhur Hen-riette’lnin ağzı kokardı.
Cazibe sonradan elde edilemez derler. Tabii şişelerle satılan bir şey değildir. Fakat sevimli bir ruhun ifadesiyle dolu, heyecanlı ve temiz bir karakterin doğurduğu neşeli bir yüze sahip, zamanında jimnastiği. zamanında da istirahat etmesini bilen sinirlerine hâkim olan, fethetmek İstemeksizin seven, rekabet yapmaksızın İsteyen bir İnsanda çok geçmeden cazibe itendin! göstermeye başlar.
25 yaşındaki Fablen’e, arkadaşları, mütemadiyen seyahat etmesine kinaye o-larak ‘'seyyar manken" adını takmışlar. Fabicn, vazifesi icabı Avrupamn hemen bütün memleketlerine, Afrl-kaya ve Amerlkaya gitmiştir. Hâlen Haiti’de çalışıyor. Fablen, film artisti olmak arzusundadır.
Beden ölçüleri: Boy: 1.69 m., göğüs: 87 cm., bel: 55 cm., kalçalar: 87 cin.
Moda sadece bir renk, hat veya isim (Polret, Chanel, Dior) den ibaret değildir. Her ilkbahar, ortaya yeni bir isim çıkar. Bu »enenin de meşhur ismi Betti nadir. Bettina, yüzünde çilleri olan çok kısa saçlı son derecede yumuşak vücutlu, bir kadını temsil etmektedir. Bu İsim 1950 senesi moda tarihine girmiş bulunuyor. Bettina sadece bir manken değildir. O Amerikanın “Cover Girl” (Kapak kızı) sınıfına dahildir. Son derecede fotojenik olduğundan beynelmilel kıymeti haiz moda mecmualarının ilk sayfalarını dolduruyor. Böylece modayı resimler vasıtasiyle, sadece bir salondaki 40 kişiye değil, fakat binlerce okuyucuya teşhir ediyor. Bettina, bu »cne Fransa-nın en çok resmi çekilen kadınıdır. Günde on beş fotoğraf çektiriyor (Amerika için 5000 fr-, Fransa için 2500 fr.). Muvaffakiyetin en şaşırtıcı * tarafı da Bettinanın güzel bile olmayışıdır. Fakat cazibe ve zarafeti İle bütün kalbleri fethetti. Muvaffakiyetinden çıkarılacak en büyük ders hissesi dc İnsanın »ki yapmayı öğrenmesi gibi kendini beğendirmeyi de öğrenmesinin mümkün olduğu fikridir. Fransanın en çok resme a-lınan kadını 1925 senesinde Lava! şehrinde doğdu. Annesi hoca idi. Bu yüzden kader onu Elbeuf Kolejine attı
Bettlna’nın vücut ölçüsü:
Boy: 1 M. 67, Kilo: 52, Omuz 47, Göğüs: 85. Bel: 55» Kalça 86, Baldır, 47, Diz: 81, Dizin bl raz altı: 29, Bilek: 18.
Beden ölçüleri: Boy: 1,71 m., göğüs: 82 cm., bel: 50 cm., kalçalar: 82 cm.
Dlor’un 22 yaşındaki baş mankeni Sylvle, okumaya çok meraklı ve hayatın, dalma ciddi mevzularını tetkik etmeyi seven, bir az kaprisli, münevver genç kız tipidir. Geçenlerde İtalya ve Amerlkaya gitmiştir. Şu var ki, mankenlik mesleğine sırf maişet derdiyle girmiştir. Bir üniversite talebesiyle nişanlı olan Sylvle, nişanlısının tahsilini bitirerek evlenmelerini ve çalışma hayatından çekilmeyi dört göz le beklemektedir.
Beden ölçüleri: Boy: 167 m., göğüs: 84 cm., bel: 49 cm., kalçalar: 84 cm.
Balmalne’ln mankenlerinden 25 yaşındaki Prasline, film artisti Michel Marsay ile mesut bir izdivaç yapmıştır. 1947 de “MI CinG-monde” unvanım kazanan Prasline, Hollywood’daıı yapılan bir teklifi» kocasının yanında kalabilmek için reddetmiştir. Prasline'in gayesi, İlerde bir moda salonu açmak ve bahçeli büyük bir ev sahihi olmaktır.
DANİELLE: tk| buçuk seneden beri çalıştığı Lafourle salonunun baş mankenidir. Sanata merakı fazla olan Danlcllc, konservatuarda müzik tahsil etmiş ve Cenubi Fransanın İki sergisinde oldukça muvaffakiyet kazanan Akvareller yapmıştır. 25 yaşındaki dul, altı yaşındaki oğlu Pat’a çok bağlıdır ve işinden arttırabildiği bütün vaktini evlâdına vermektedir. En büyüle arzusu, yavrusu ile paylaştığı daracık odadan kurtularak ufak bir mesken sahibi olmaktır. Soldaki resimde, Madanıe Lafourie, Danlelle’in üzerinde yeni bir model yaratırken, sağdakinde İse, Danlcllc ile yavrusu yemekte İken görülmektedir. Beden ölçüleri: Boy t 1,70 m., göğüs: 85 cm., bel: 58 cm., kalça: 87 cm.
EVET — Pariste bir moda defilesinde Fransız moda sanatkârlarının şaheserlerini seyredenler, yalnız, nefis kumaşlara akseden fikir ve sanat zenginliğine değil, ipek, tül ve dantelden müteşekkil bu sanat eserlerinin takdimindeki zarafet, incelik, kıvraklık ve hakikaten şahane vekara da hayran olmaktan kendilerini alamazlar. Meslek lisanında ‘‘manken” adı verilen bütün bu güzel kadınlar, sanki bu elbiselerin içinde büyümüşler gibi hareket ederler. Ve acaba her hangi bir elbise modelinin kazandığı muvaffakiyetin, desinatörün ibda’ kudretinden mi, yoksa şekil ve hattı, hareket ve zarafeti, kusursuz bir âhenkle tevhit eden mankenin hususî cazibesinden mi ileri geldiğini kim kestirebilir? Şöhret sahibi her moda salonu, en güzel, en zarif ve en çok resmi çekilmiş mankenlere sahip olmağa çalışır. Fakat bunların sayısı da pek fazla değildir. Bir kere, beden ölçüleri ideal nispetlere uygun kadınlar nadirdir. Sonra da, çok yorucu olduğu halde, mankenlik mesleği nispeten az para getirir. Bu itibarla bu mesleği seçen genç kadınlar bilhassa hayalperestler, uzun seyahatleri sevenler, bir gün bir rejisörün dikkat nazarını çekebileceğini umanlar ve hattâ, büyük moda kırallarmın yanında çalışarak onların sanat sırlarını öğrendikten sonra, müstakillen salon açmak sevdasında çılanlardır.
E ■ 1 (£ i
L * - 4»

/•p hU p •
1 Mayıs 1950
TENİ İSTANBUL
Savfa: 7
Çiftçilerimize müjde Alman sanayiinin en mütekâmil eseri. Sabırsızlıkla beklediğiniz TAM DİZEL 25 BEYGIRL K MHOIAG TRAKTÖRLERİMİZ
Bol yedek aksamiyle gelmiştir. Traktör almadan bir defa görmeniz menfaatiniz icabıdır
TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ : .
MEHMET KAVALA
Galata, T ah ir Han
Telefon: 40430 - 42673 Telgraf: Lamel İstanbul TEŞHİR VE SATIŞ MAHALLİ: Tepebaşı, Alp Oteli altında

Bu Ev sizin olabilir
İl
?.ı h


I
VADESİZ TASARRUF HESAPLARI
30 Haziran 1950
ikramiye çekilişinde
GÜLHANE PARKINDA
6-7 mayıs cumartesi ve pazar günleri sabahtan akşama kadar
Yukarıda resmini gördüğünüz ev talihlisini bu-Bakırköyünde, 5 odası, geniş bodrumu vardır.
lacaktır. Bu güzel ev İstanbulda Bahçellevlerde, asfalt üzerindedir, bahçesi, garajı ve aynca 2 odalı bir
mayıs 1950 ak-
Bahar ve Çiçek Bayramı
Arabalarla çiçek alayı, çiçek muharebesi, muhtelif esnaf ve cemiyetlerin geçit resimleri
Bu evi kazanmak Üterseniz 10 gamma kadar Ziraat Bankalannda 150 liralık bir hesap açtırmanız ve bu parayı 30 haziran 1950 akşamına kadar çekmemeniz lâzımdır.
Her 150 liraya ayn bir kura numarası verilecektir.
DEVLET DENİZYOLLARI
EŞSİZ
B İ R
SEYAHAT
LÜKS YOLCU GEMİSİ
*
YUNANİSTAN İTALYA FRANSA ve
New-York'ta
7 GÜN

KONFOR ★ EĞLENCE RAHATLIK ve YENİLİKLER

G
F
Z E M U
N
T
I N A K

TEMİ
Z SERVİS
MÜSTESNA
ORKESTRA
a
V1-- ■ .1
7
a
T. w d»
LA • A «M
FİYAT ve TAFSİLÂT İÇİN
DEVLET DENİZYOLLARI
ACENTELERİNE
MÜRACAAT EDİNİZ
AMERİKA SEFERİ

Şehir bandosu ve saz, orta oyunu ve kukla, Luna Park eğlenceleri, halk oyunları ve rövüler, ses ve çiçek müsabakaları ve çeşitli eğlenceler
En büyük gazinoların müzik ve dans numaralan hiç bir mecburî masraf yoktur. Duhuliye sadece (25) kuruştur.
Karadan otobüs, denizden vapur ve motörler temin edilmiştir. (5537)

Aynca, 10,000 liralık bir adet 1.000 liralık beş adet para ikramiyeleri vardır.
fT.C. ZİRAAT
BANKASI
■X
KALKTIĞI Saat Mil Sür. (GİDİŞ) İskele Tarih VARDIĞI
tekele Tarih Gün Gün Saat Tv mlid.
İstanbul 16/mayıs Salı 11.00 359 15 Pire 17/Mayıs Çarşamba 11.00 8.00
Pira 17/ M Çarşamba 20.00 994 16 Cenova 20/ ” Cumartesi 12.00 8.00
Cenova 20/ " Cumartesi 20.00 203 16 Marsilya 21/ M Pazar 10.00 32
Marsilya 22/ " Pazartesi 18.00 3903 16 New-York 2/Hazl. Cuma 9.00 246
( DÖNÜŞ)
New-York 12/hazl. Pazartesi 15.00 3903 15 Marsilya 23/Haz. Cuma 12.00 as
Marsilya 24/ M Cumartesi 17.00 203 15 Cenova 25/ ” Pazar 7.00 10
Cenova 26/ ” Pazar 17.00 994 15 Pire 28/ ” Çarşamba 11.00 4
Pire 28/ ” Çarşamba 15.00 359 15 İstanbul 29/ " Perşembe 15.00
N O T ; Bu tarife mahalli saatlere göre Ayarlanarak tertiplenmiştir.
HİÇBİR KADIN-
YOKTUR Kİ
Bir buz dolabına sahib olmayı tahayyül etmesin


Donatılmış arabalariyle hususî şahıs ve müesseseler de iştirak edebilir.
Tafsilât: Belediye Eğlence Bürosu Telef: 24560.
SAYIN HALKIMIZA
Hindistan Cevizinden çıkarılmış
HAKİKÎ VEJETALİN YAĞI
Tekrar piyasaya arzedilmlştlr.
SIBIR NEBATÎ YAĞLAR FABRİKASI Ltd. Ştl. Tel: 20280
MAYIS — 1950
YENİ İSTANBUL ABONMAN KARNELERİNİ ALMAYI UNUTMAYINIZ!
Tanmmıj Ingiliz kitap eksperlerinin yardımlyle hazırlanan
TEKNİK KİTAP SERGİSİ
En yeni ilm! kitaplarla 1 mayısta açılıyor Hem teshir . hem satış
TEKNİK KİTABEVİ
Sirkeci Adliye karşısı Mimar Vedat Cad. 19 Telefon: 21370
------ Prof. Dr. --------
SALÂHADDİN ERK
Röntgen Mütehassısı
Tomografi tertlbatiyle beraber yeni büyük Röntgen tesisatını ikmal ederek hastalarını kabule başlamıştır. Cağaloğlu, Dr. Süreyya B.
Apt. Tel: 20726

00





t
Zfcûtf ktçaA/aumn
€Z? iuitİdvL. mrn.J --
s

I
nünyanın en mukavim ve mütekâmil, aynı v zamanda rakipleri meyanında en ucuz
ÇEKOSLOVAK MAMULATI
CZ ..... 125 ccm.
Jawa.... 250 ccm.
Ogar.... 350 ccm.
MOTOSİKLETLERİNİ
BOL YEDEK AKSAMİYLE, TÜRKİYENİN HER YERİNDE ISRARLA ARAMANIZ, MENFAATİNİZ İCABIDIR.
TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ :
MEHMET KAVALA
Galata, Tahir Han
Telefon: 40430 - 42673 Telgraf: Lamel İstanbul TEŞHİR VE SATIŞ YERİ Tepebaşı, Alp Oteli altında
ENGLISH ELECTRIC
Bırz dolaplarında aradığınız
bütün bu vasıflan bulabilirsiniz.
£ TAKSİTLE
S ATIŞ •


EKONOMİDÎS
BÎRÎNCÎ SINIF
ERKEK TERZİSİ
Beyoğlu, tetikJâl Cad. 447
BUGÜN AÇIK ULAN MÜZELEK
İ8TANBUI
(ÖĞRENMEK I H T i Y A Cl N D A O L DU Ğ U M U Z HERŞEY
M Ü Z
Atatürk İnkılâp Müzesi: 10-12, 14-17.
Top kapı Sarayı Müzesi : (Telf. 21090) 13.30-17.
Ayasofya Müzesi : (Telf. 21750) 10-16.
Belediye Müzesi ( 10-12, 14-17
Tevfik Fikret Aşlyan Müzesi : 10-12, 14-17.
İZMİR
Arkeoloji Müzesi : (3324) 9-12, 13.30-17.
TİYATROLAR
İSTANBUL
ŞEHİR TİYATROLARI ı DRAM KISMİ ; Temsil Yok.
KOMEDİ KISMİ: 20 30 dı> üvey Kardeşler. Matine 15 30 da.
LENİ SES OPERETİ ; Temeli Yok.
KONAK PAVÎYONÜ: İspanyol atraksiyon trupu.
ANKAR/
BÜYÜK TİYATRO : (10370) Temsil Yok.
KÜÇÜK TİYATRO : (11169, Temsil Yok.
OAB GAZİNOSU - Parla Revü Jleyetl.
PAVİYONDA — Italyan Akrobat ''lan. t
İZMİR
ÖEHİH TİYATJKUbl! : Oyuncu.
NEMA
BEYOĞLU CİHETİ
ATLAS
(4
5) Şarlatan.
Suare : Ölüm Busesi.
AKIN (80718) 1 - Uçuruma Doğru. 2 — Kör oğlu.
ALKAZAR (42562) 1 — Şehzade Slndbad. 2 — Meçhul Ada.
AR (44394) Bahar Olunca.
ELHAMRA (43595) Macera Adası. İPEK (44289) Zoronun İşareti.
Suare : ölüm Diyarı.
İNCİ (84595) 1 - Havanada Festi-val. 2 — Şanghay Ekspresi.
LALE (43505) Asiller Ülkesi.
MELEK (40868) Sihirli Bahçe.
SARAY (41659) Vaallla Logothe-tldls Elen Komedi Trupu.
SUATPARK (83148) 1 — Cebelti-tank Canavan. 2 — Anna karanla (Türkçe).
SÜMER (42851) 1 - Dalavereciler 2 — Şehrazadın Doğuşu
SARK (40380) Tometon Caniler Çetesi.
SIK (43726) 1 - Denizler Aslanı (Türkçe). 2 — ölüm Yuvalan.
TAKSİM (13191) 1 — Kapanan
Gözler. 2 — Şehitler Kalesi.
TAN 1 — Her Şafakta Ölürüm. 2 — Yılmaz Kahramanlar.
YENİ (84137) 1 - Rüyadan sonra. 2 — Monte Krlsto nun Mirası.
ÜNAL (49306) 1 — Yuvam (türk-çe). 2 — Gilda Şeytanın kızı— türkçe).
YILDIZ (42847) Son Kısmet.

İSTANBUL CİHETİ
ALEMDAR (23683) 1 — Haydutlar KıralJçcel. 2 — Meçhul Arkadaş.
AY8U (21917) 1 — İntikam. 2 — Dağ Çiçeği.
AZAK (23542) 1 — Lüküs Hayat. 2 — Damga.
ÇEMBERLtTAS (22513) Bir Fırtına Gecesi. 2 — Sonede Bir Gün.
FERAH 1 — Fırtına Gecesi. 2 — Dertli Pınar.
HALK 1 — Zaloğlu Rüstem. 2 — Keijif Alayı.
İSTANBUL (22367) 1 — Kıhçlann Gölgesinde. 2 — 3 Ahbap Çavuşlar Casuslar Peşinde KISMET (26654) 1 - Saratnga
Güzeli. 2 - Gazi SalAhuddln.
MARMARA (23880) 1 - Şanghay-lı Kadın. 2 — Zehirli Kadın.
MİLLİ (22962) 1 - Meçhın Arkadaş. 2 — Haydutlar Kırallçesl.
TURAN (22127) 1 — Lüküs Havat 2 — Damga,
YENİ (Bakırköy 16-126) 1 —
Kovboylar Kıralı. 2 — Gençlerin eevgllffıl.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) 1 - Kanlı Altın.
2 — Yaşamak Arzusu.
OPERA 1 - Hint Esrarı. 2 - Ya sasın Aşk.
SÜREYYA (60682) Sihirli Aşk. 2 — Karanlık Ayna.
YELDEÖtRMENİ 1 - Hayat
Başlıyor. 2 — Kaldırım Kuşlan. 8 — Yumruk Yumruğa
ANKARA
ANKARA (23432) Gansgter Hafiye.
BÜYÜK (15031) Paylaşılamıyarı Güzel Sevgili.
CEBECİ Buffalohfl — Beyaz Yl-dırım.
PARK 1 — Zehir Keçakçılarh 2 — Alevden Gönüller.
SUS 1 — GünahkAr Kalpler. 2 — Bir Fakir Delikanlının HikAyeal.
SÜMER 1 — Paraşüt Taburu 2 — Hapishanede İsyan.
ULUS 1 — Kıskanç Kadın. 2 — Tamplko.
YENİ Genç Kız Kalbi.
IZUtR
ELHAMRA Şöhret ve Para.
LALE 1 — Kanlı Döğüş. 2 — Kutup K/lşiÜerl
TAYYARE 1950 Stockholm Güreşleri.
TAN 1 - Kanlı Döğüş. 2 — Kutup KAşlfleri.
YENt 1 — Tarzan Ormanlar Aslanı. 2 — Ağır Ceza.
KARŞIYAKA OİHKTİ
MELEK 1 — Zamane Kızı. 2 — Gönç Kartallar.
SÜMER Zehirli Yalan.
"YENt İNTANBUL"un bugün İçin tavsiye ettiği progrumlnr ı
DAHİLDE :
Saat: 18.00 latanhul-Faaıl heyeti. — 19 15 Ankara-Tnrlhl Türk müziği. — 20.30 Ankara-Radyo Senfoni Orkeotrajıı kun-Horl (Beethoven). — 22.00 îs-tanbul - Senfonik mÜr.lk-Bach programı (pl).
HARİÇTE ı
Saat: 11.00 Londra-Halle Orkestrası konseri.
ANKARA î
Saat: 730 M S Ayarı. — 7 31 Neşeli parçalar (pl). — 7.45 Haberler. — 8,00 Film melodileri (pl).
— 8.25 Günün programı vo hava raporu. — 8.30 Hafif rnüzllc (pl),
— 0.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program. — 12.30 M.S.Ayarı. — 12.30 Şarkılar. — 13.00 Haberler, — 13.15 Melodiler (pl). — 13.30 öğlo gazetesi. —
13.45 Dağ havaları(pl). — 14.00 Hava raporu, akşam programı ve Kapanış.
17.58 Açılış ve program. — 18.00 Dans müziği (pl). — 18.30 Ko-nuşmn-KItap saati. — 18.45 31-nemn orguyla melodiler (pl), — 19.00 M.8.Ayan ve haberler. —
19.15 Geçmlşto bugün. — 19.20 Şarkılar. — 10.30 Konuşma-Se-yahat notlan (Kasım Gülok).
10.45 Tarihi Türk Müziği. —
20.15 Radyo gazetesi. — 20.30 Radyo Senfoni Orkestrası konseri. — 21.16 Konuşma-Kanun konuları. — 21.30 Dans müzikleri (pl). — 22.00 Konuşma. —
22.45 M S Ayarı ve haberler. — 23.00 Kapanış
İSTANBUL :
Saut: 12.57 Açılış ve programlar.
— 13.00 Haberler. — 13.16 Türkçe tangolar (pl>. — 13.30 Hafif öğle müziği (Salon: Adalar Orkcs-Iraau, — 14.00 Şarkı ve türküler (pl). — 14.80 Serbest eaut (Konuşma veya müzik). — 14.40 Orkestra eserleri (pl). — 15.00 Programlar ve Kapanış. — 17.57 Açılış ve Programlar. — 18.00
Fasıl heyeti konseri. — 18.40 Duna müziği (pl). — 10 00 Haberler. — 10.15 İstanbul haberleri. — 10.20 Cnz müziği (pl). — 10*40 Çift mandolin kuarteti konseri. — 20.00 Serbest saat (Konuşma veya müzik). — 20 10 Küçük Orkestradan melodllor. —
20.30 Şarkı ve türküler. — 21.00 Gelenn Miller Orkestrusmdan Dans müziği (pl). — 21.15 Dinleyici istekleri (Türk müziği). — 22.00 Senfonik müzik (pl). Jo-hanın Sebostian Bach programı. —22.45 Haberler. — 23.00 Dana müziği (pl). — 23.30 Programlar ve Kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR:
LONDRA î
Saat: 7.30 Varyete programı. —
8.30 Caz Iclübü. - 915 BBC Varyete orkestrası. — 10 30 John Bull Orkestrasından hafif müzik. — 11.00 Halle Orkestrası konseri. — 12.30 Dana müzlğl-Vlctor Sllvester. — 13 30 Harold Collina ve Orkestrası. — 14.15 Dinleyici UtokleVl. — 16.30 Sld Phillips dans orkestrası. — 17.15 Varyete programı. — 18.16 BBC hafif orkestrası konseri. — 20.30 Haftanın şarkıları. — 22 00 Senfonik program. — 23.15 Hafif mllzlk. — 24.00 Dinleyici İstekleri.
SIHHİ İMDAT
İstanbul Beyoğlu 44998
Anadolu yakası 60536
Ankara 91
İzmir 2251

UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
10.50 D H.Y. (Türk) Ankaradnn
12.50 D.H.Y. (Türk) tamirden
15.50 B.E.A, (İngiliz) Londra, NIs. Roma ve Allnndan.
16.20 D.H.Y. (Türk) Adana. An-karadan.
21.46 P.A.A. (Amerikan Londra, Brüksel'den.
gidecek olan uçaklar
9.00
8.30
9.-
11.20
13.60
22.30
A. F. (Fransız) Atina, Roma. Parlar».
B. E.A. (İngiliz) Atina, Koma. NIs, Londraya.
D.H.Y. (Türk) Ankara, Malatya. Elftzığ, Diyarbakır.
Adana, iskenderuna.
D.H.Y. (Türk) İzmire D.H.Y. (Türk) Ankarnya. P.A.A. (Amerikan) Şaın, Basra, Karaşl, Delhi, Kal-küta, Bangkok. Hong Kong'c
GELECEK OLAN VAPURLAR
6.30 Konya (Bandırmadan)
7.— Seyyar (Karnblgadan)
10.00 Marakaz (Bandırmadan).
GİDECEK OLAN VAPl RLAR
8.15 Murakaz (Bandırmaya).
20.— Konya (Bandırmaya).
GELECEK OLAN EKSPRESLER
6.45 Scmplon (Avrupa).
8.30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
9.— Tarsus.
18.10 Ankara ekspresi
21.30 Somplon ekspresi,
21.40 Doğu ekapreal,
EMİNÖNÜ :
C Z A N
Beşlr Kemal (Eminönü) — î-tlmat Sndrl (Küçükpazar) — Sultanahmet (Alemdar) — Süreyya (Kumkapı).
BEYOĞLU :
Dellasuda (Morkez) — Mithat (Takslrn) — A.vazpaşa (Taksim) — Hayrettin Tav (Galata) — Sporidis (Galata) — A ta kan (Şişli) — Mecldiyeköy (Şişli) — Halıcıoğlu (Hasköy) — Yeni Turan (Kasımpaşa).
FATİH :
İsmail Hakkı (Sohzadebaşı) — Ethem Pertev (Aksaray) — E-mln Rıdvan (Samatya) — Hamdı Emgen (Şehremini) — Ahmet Suat (KaragUmrük) — Hüsamettin Gökcngin (Fener).
EYÜP : Ayvansaray Şifa.
BEŞİKTAŞ :
Nail Halit — Yeni (Ortnköy) — Arn&vutköy — Merkez (Bebek).
KADIKÖY ;
Yaldeğlrmenl — Kızıltoprak — Göztepe — Bostancı.
ÜSKÜDAR : Merkez. 1IEYBELİADA : H. Halk.
BÜYÜK AD A ; Halk.
ANKARA
Bay ar — Çankaya — lsmotpaşa^
tZMtR
Halk (Basmahane) — Birlik (Kemaraltı) — Yeni (Eşrefpaşa) — Yardım (Alsancak) — Kara-taş (Yalılar).
Beyoğlu 44644 Kadıköy 60873
tatanbul 24222 Üsküdar 60945
Ankara ÜU.iznıir 2222, K.yuka 16055
Galatasaray: 2 Göztepe: O
Beşiktaş: 4 Altay: 1
I
zıııir maçları

İlk devreyi 2-0 galip bitiren GalatasaraylIlar, ikinci devre şiddetli rüzgâr karşısında çok uğraşmalarına rağmen gol adedini arttıramadılar
İzmir, 30 (Husus! muhabirimiz bildiriyor) — Millî Eğitim Mükâfatı maçlarına bugün Alsancak Stadyumunda Beşiktaş - Altay, Galatasaray - Göztepe maçlarıyla devam edildi. İlk maç hakem Muzaffer Ertuğun İdaresinde Beşiktaş ile Altay arasında oynandı.
BEŞİKTAŞ: Feyzi - Saim. Vediî -Çaçi, Leon, Hüseyin - Süleyman, Ali Ilışan. Bülent, Fahreddin, Faruk.
ALTAY: Osman - Bülent, Kemal KAmuran. Sabahaddln, Cemil - Salâ-haddin. Şükrü, Adil, Bayram, Cihat.
Oyuna Altaylılar başladı. Beşiktaş müdafaasında kesilen Altay hücumunda top Bülent’e kadar geldi. Bülent’in iki müdafi arasından sıyrılarak çektiği şutu Altay kalecisi Osman güzel yakaladı. Dakikalar İlerledikçe Altaylılann daha ağır bastığı görülüyordu. Altaylı Bayram Beşiktaşlıları peşine takarak kaleye kadar İndi. Çektiği şutu kaleci Feyzi âdeta uçarak kurtardı. Nihayet Bayram 32 nci dakikada Altaym golünü attı. Devre 1-0 Allayın galibiyetiyle kapandı.
îkinci devreye Beşiktaşlılar daha azimli başladılar. Dördüncü dakikada Bülent kafa ile kaleye girerken kaleci Osman güzel bir plonjonla muhakkak bir golü önledi. 21 inci dakikada Süleyman, Faruk, Fahreddin kombinezonunda Altay kalesi karıştı ve top bu kargaşalıkta ağlara takıldı. Beraber duruma geçen Beşiktaşlılar daha azimli oynamıya. başladılar. 30 uncu dakikada Bülent İkinci, 37 nci dakikada Hüseyin üçüncü golü attı. 3-1 vaziyete geçen Beşiktaşlılar rakip kaleyi çember içine aldılar ve devrenin bitmesine yakın, Fahreddlıı Beşiktaşın dördüncü golünü yaptı ve maç 4-1 sona erdi.
GALATASARAY: 2, GÖZTEPE: 0
Günün ikinci maçını Galatasarayla Göztepe takımları hakem Reşat öne-nin idaresinde oynadılar.
GALATASARAY: Turgay - Nac.l Istepen - Musa. Muzaffer. Doğan -Isfendiyar, Koçis, Reha, Gündüz, Garbis.
GÖZTEPE: Erdoğan - Fahri, Mehmet - Semih, Mustafa, Nazım - Zeki, Nezihi, AÎaeddin, Emced, Ahmet.
Oyuna GalatasaraylIlar çok seri başladı, daha birinci .dakikada sağdan îsfendiyarın ortası kalenin hemen dl-
bine düştü, Semlhln ıska geçmesi topu Rehanın önüne getirdi. Reha da güzel bir şutla ilk golü attı. Yedinci dakikada Göztepe kendini toparladı ve soldan Emced vasıtasiyle Galatasaray kalesine iki tehlikeli hücum yaptılar. îlkini Naci, İkincisini Turgay kurtardı. Devrenin ortalarına doğru Gündüz Göztepell Mehmedi U-zerine çekerek Koçlse güzel bir pas verdiyse de Koçls bu fırsatı kaçırdı. 28 İnci dakikada Garbis soldan inerek güzel bir orta yaptı. Gündüz de çok sıkı bir kafa vuruşu ile ikinci Galatasaray golünü yaptı. Devre 2-0 kapandı.
İkinci devre ballarken hava birden bire bozuldu. KııvvetH rüzgârı arkalarına aldığı halde Göztepeliler güzel bir oyun tutturmaya muvaffak olamadılar. 25 inci dakikada Goztepeli-ler Galatasaray kalesine indiler. Ala-eddinln çekti#! sıkı şut kale direğine çarpıp geri geldi. Alaeddin tekrar şut. çekti ise de bu şut da direğe çarpıp kurtuldu.
Nihayet devrenin sonunda yine Alaeddin kaleye bomba gibi bir şut çek-tlyse de kaleci Turgay uçarak bir gole mâni oldu ve maç da bu suretle (2-0) bitti.



Karşılaşmalar sonuna yaklaşırken
Ezmirde yapacağı maçlar belli edecek



6-0
Ali,
Ha-
Ah-

Ankarahlar, îstanbulda maç kazanamadan dönüyorlar
Vefalılar, Demirsporu dün güçlükle mağlûp ettiler: 1-0
4
Oyunun son dakikalarında Vefa, hasım kalesini adetâ şut yağmuruna tuttu. Fakat bir netice almaya muvaffak olamadı
Vefa - Demirspor maçında, Demirspor kalesinin karışık hali
Türkiye boks birinciliği
Ankara, 30 (Hususî) — Türkiye boks birinciliklerinin ikinci, üçüncü tur ve final maçları bugün yapılmıştır. Takım tasnifinde İstanbul birinci, Ankara ikinci, Kocaeli üçüncü olmuşlardır.
1950 yılı Türkiye boks birincisi olan boksörler:
51 kilo: Recep özkutlu (İstanbul),
54 kilo:
58 kilo:
62 kilo:
67 kilo:
72 kilo:
80 kilo:
Ağır: Cevdet Özçentek (İstanbul).
Doğan Karaca (Ank. ferdî). Hüsnü özarı (İstanbul), Mustafa înci (Ankara) Garbis Zaharyan (İstanbul) Ayhan Eryılmaz (İstanbul) Muammer Dumlu (İst.).
Milli Eğitim müsabakaları şampiyonasında liderlik mevkilerini atbaşı beraber muhafaza eden Galatasaray ile Fenerbahçenin evvelki gün İzmir ve Ankarada yaptıktan maçlarda garip bir tesadüf eseri olarak bir kere daha berabere kalmış olmaları birinciliğin hangi takıma müyesser olacağını yine tereddüde düşürmüştü. Bu vaziyetten en fazla faydalanan, bidayette talihsiz maçlar yaparak çok geri kalmış olan Beşiktaş olmuştur. Galatasaray İle Fener bahçenin mütemadiyen berabere kalmak suretiyle her defasında birer pu-van kaybetmiş olmaları Slyah-Bcyaz-lıların işine yaramış ve böylece aradaki fark bir sayıya inmiş olduğundan onları da haklı olarak zayıf do olsa bir ümide düşürmüştür.
Bu itibarla dün İzmir ve İstanbul-da yapılan maçlar, mahiyetleri itibariyle değil de şampiyonluğun tayini bakımından büyük bir önem taşıyor, alınacak neticeler alâka ile beklenl yordu.
Îstanbulda günün ilk karşılaşması Fenerbahçenin zümrüt gibi yeşil sahasında İzmirli hakem Orhanın İdaresinde Demirsporla Vefa arasında yapıldı. Takımlar yu şekilde tertip e-dilmîş kadrolarlyle sahaya çıktılar.
DEMİRSPOR Emin İskender
Mehmet Süleyman
Zekeriya Kadri Mustafa
îsmet Muzaffer
Rıdvan İsmail

PUVAN M VAZIYETİ
G B M A Y P
G.Saray 14 •w 7 7 0 19 5 35
Beşiktaş 14 8 4 2 31 15 34
F.Bahçe 12 6 5 1 27 7 29
Vefa 12 5 4 3 •22 15 26
D.Spor 13 3 5 6 22 26 24
G.Birligi 13 3 4 6 17 29 23
Altay 11 2 2 7 15 23 17
Göztepe 11 0 1 10 6 37 12
Dünkü bisiklet yarışına başlanırken
İstanbul Bisiklet Yarışı
VEFA Şükrü Mustafa
Emel
Aziz Galip Suphi İsmet Bülent
Oyuna Vefalılar başladı. Topu kapan Demirsporlular derhal Vefa kalesine inerek soldan kaleciyi aşan bir orta yaptılar. Fakat sağ için yerind3 olmaması yüzünden bu gollük fırsat heba oldu. Bu hücumun hemen akabinde sol için müdafileri atlatarak sol açık Bölende verdiği yerinde bir pası bu oyuncu kaleye kadar sürerek kuvvetli bir şüt çekti. Kaleci topu ancak kornere atmakla kurtarabildi. Karşılıklı yapılan bu tehlikeli akın-iardan sonra oyun her iki tarafın dn ihtiyatlı hareketleriyle ortalarda oynanıyor. Henüz hiç bir taraf üstünlük kuramadı. Kuvvetler arasında muvazene olduğu için oyun çok çekişmeli oluyor. Zaman ilerledikçe De-mirsopr ağır basmağa bavlıyarak Vefa kalesini sıkıştırıyor. Bu arada çekilen isabetsiz bir iki şut kalenin üstünden dışarı gitti. Oyunda bir insicam ve ahenk dikkat nazarı çekmiyor. Müsabaka ağır bir tempo içinde cereyan ediyor. Vefa kalecisinin maçın beraberlikle neticesine razı olmuş gibi kale vuruşlarında vakit kazanmak için ağır hareket etmesi oyunun havasını büsbütün ağırlaştırdığı gibi seyircileri de sinirlendiriyor. Hakem bu vaziyete ihtar verdi. Oyun bu şekilde devam ederken 28 İnci da klkada îskenderin ayağından Bülent | topu kaptı. Kaleye kadur sokuldu. 1 Tam şut çekeceği zaman İskender arkadan çarptığı için hakemin verdiği penaltı ile Vefa bir sayı kazandı. Bıı gol Vefayı biraz canlandırdı İse de hu canlılık kısa sürdü. 35 inci dakikada Demirspor sol açığı kale çizgisine kadar yaklaşarak sol içe âdeta al da gol yap der gibi topu ayağına yuvarladı. Sol iç de iki metreden ele nudir geçen bu fırsatı herkesin hayretleri İçinde kaçırdı. Bundan sonra kayda değer bir hareket olmadı ve devre 1 - 0 Vefanın lehine bitti.
ikinci devrede hiç değilse beraberliği temin etmek için Demirsporun daha gayretli oynaması beklenirken aksine Vefa daha canlı oynuyor. Vefalılar Demirspor kalesine yerleştiler. Onuncu dakikada îskenderin bir İskasından topu kapan sağ açık kaleci ile karşı karşıya kaldığı halde lopu Şükrünün ellerine attı. Mütemadiyen hücum halinde olan Vefalıların attıkları şutlar hep havadan, yandan dışarı gidiyor. Demirspor kalesi âdeta şut yağmuruna tutulmuş bir vaziyette. Kaleci kendini yerden yere atarak bir çok tehlikeli vaziyetleri önlüyor, îkinci devreyi baştun nihayete kadar hâkim oynıyan Vefalılar bütün gayretlerine rağmen bir gol daha çıka-ramıyarak bitirdiler ve nihayet oyun 1-0 Vefanın galibiyeti ile sona erdi
Rahmi
Melih Salâhaddin Suphi İsmet
• •
m
Mevsimin ilk atletizm
yarışmaları dün yapıldı
Bu farklı galebe, Fenerbahçenin, izmirdeki oyunlarından sonra şampiyonayı bitirmiş olan Galatasaraya nazaran, şimdilik averajını düzeltmiş oldu
Günün mühim karşılaşmasını teşkil eden Fenerbahçe ile Gençlerblr-Hği arasındaki ikinci maça, İzmirli hakem Osmanın idaresinde başlandığı vakit takımlar sahaya şu şekilde çıktılar:
FENERBAHÇE:
Cihat - Hilmi, Muzdat - Samim, K âmil, Süleyman - Erol, Mehmet Ahmet, Lefter, Halit.
GENÇLEBİRLİĞİ ı
Osman - Sait, Turan - Metin, Ali, Ayhan - Maclt. Şahap. Ali Polat, ian, Halim.
Oyuna hızla başlayan Fenerbahçe bir anda Gençler kalesine indi,
medin ceza çizgisi içinden çektiği şut yandan dışan çıktı. Top bir müddet ortalarda dolattıktan sonra Fenerbahçe, üstünlük kurmağa muvaffak oldu. Devamlı surette Gençler kalesini sıkıştırıyor. Yedinci dakikada sağdan gelen topa Gençler kalecisi lüzumsuz bir çıkış yaptı. Ayaktan ayağa dolaşan topa Halit yetişerek kısa mesafeden plâse bir vuruşla Fenerbahçenin İlk golünü çıkardı. Onuncu dakikada sağaçığın bir ortasını Lefter, sahalarımızda ender görülen mükemmeliyette bir kafa ile kaleye attıysa da kaleci fevkalâde bir plonjonla kurtardı. Her İki hareket de seyirciler tarafından şiddetle alkışlandı.
Hakemin bir çok yanlış kararlan halkı pek de haksız olmıyarak İsyan ettiriyor. Tamamiyle Gençler nısıf sahasına yerleşen San-Lâcivertliler kaleye şut Üzerine şut çekiyorlarsa da bunların büyük bir kısmını, kalecinin yerinde müdahaleleri önlediği gibi bir kısmı da mütemadiyen dışa-n gidiyor. 20 inci dakikada Lefter soldan örtündeki bütün müdafileri kıvıra kıvıra geçip topu Mehmet A-liye yuvarladı. Bütün atadyomun gol diye bağırmağa hazırlanarak ayağa kalktığı bir sırada Mehmet Ali, bı-raksa kaleye kendiliğinden girecek topu dışan atabilmek hünerini gösterdi. Ahmedln kaçırdığı fırsatlann da haddi hesabı yok. 30 uncu dakikada ortalardan topu kapan Lefter, şahsi bir gayretle topu kaleye kadar sürdü. Kalecinin ve arkasından yetişen müdafilenn müdahalelerine rağmen topu ikinci defa olarak Genç-lerbirlıği ağlarına taktı. Lefter ile E-rol bugün hücum hattının en faal ve muvaffak elemanı olarak göze çarpıyor. 40 mcı dakikada Gençlerbir-liği, Fenerin tazyikından kurtularak Fener kalesine ân! bir hücum yaptı. Fener müdafaasını gafil avlayan bu akında top Gençler muhacimlerinin ayağında mekik dokuduğu halde bir türlü kaleye giremedi. Nihayet müdafaanın uzun bir vuruşiyle kurtuldu. Lefterin ayağına geldi, o da ö-ntlndeki müdafileri yine çalımla geçerek yalnız başına Fenerbahçenin üçüncü golünü de yaptı.
t KİNCİ DEVRE:
İkinci devre başlayınca bir şeyler yapmak ister gibi gözüken Gençler-birliği akıncıları İlk anlarda Fener kalesi önlerinde dolaştılarsa da paslaşmalarını iyi aya rlıyam ad ıklan i-çin bir netice alamadılar. Haşan Polat, futbolu bırakıp tekrar başladıktan sonra çok ağırlaşmış... Eskisi gibi hücum hattını sürükliyemiyor. 11 inci dakikada Ahmet 25 metreden çektiği demir gibi bir frikikle Fenerbahçenin dördüncü golünü de yaptı. Lefterin cıva gibi kayan o yun u, Gençler kalesi için daim! bir tehlike teşkil ediyor. Yine bir aralık iki müdafi arasından sıynldı ve beşinci golü atmağa ramak kalmışken top tesadüf eseri olarak avta gitti. Fenerbahçe. gerek şahsî ve gerekse ferdî oyun bakımından hasımların üstün olduğu için rahat oynadı.
Dananın kuyruğu
kimde kalacak?
Milli Eğilim müsabakaları bu yıl, şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir şekilde İlk haftasından beri çok kritik devam etti, îkl haftadan beri yapılan her müsabaka İçin: “Bu maç şampiyonu meydana çıkaracak” diyoruz, fakat maç öyle bir netice 1-le bitiy or kİ, yine şampiyonluğu kazanacak takımı bilemiyoruz. İşte müsabakaların son haftasına geldik, yine de kimse birinci olacak takımı bulamıyor.
Bilinen yegâne şey şampiyonluğu Galatasaray ile Fenerbahçe arasında beklediğidir. Galatasaray maçlarını bitirdi. Fe-nerbahçenin ise İzmir maçları var.
İşte Fenerbahçenin, dolayısiy-le şampiyonanın mukadderatı bu İzmir maçları ile belli olacak. Şayet Fener bu maçlarında tek puan dahi kaybederse, kupa ezeli rakibine kalacaktır. Yok eğer Sarı-Lâcl verililer tz-mlrde oynıyacakları maçların I-kİBİni de galibiyetle bitirirlerse o zaman İşler yine kritik bir duruma girecek, şampiyonu “a-veraj” tâyin edecektir.
İki takımın bugünkü averaj durumlarında Fenerbahçe, Ga-1 a tas ara y d an 0,05 İlk bir derece ile daha ileridir. Zira Galatasa-rayın averajı 3,8, Fenerbahçe-nln ise 3,85 dir. Sarı-LAdvert-lller lehlerine olan bu pek cüzî farkı muhafaza etmek İçin gol yememek mecburiyetindedirler Aksi takdirde yiyecekleri bir tek gole mukabil en az 4 gol atmak mecburiyetinde kalacaklardır. Maamaflh Fenerin İzmir maçlarını meselâ 2-0 ve 2-1 kazanması, şampiyon olmaları için kâfidir. Fakat kulağımıza kadar gelenlere bakılırsa, îstanbulda Fener karşısında ağır mağlûbiyetlerin acısını çıkarmak İçin İzmirlilerin bu şampiyonanın en güzel oyunlarını çıkaracaklarına İnanmak lâzımdır.
Dün Topkapıdan başlıyan 60 kilometrelik bisiklet yarışına 21 kişi iştirak etmiş ve neticede Necati bir saat 57 dakika İle birinci, Celâlin Aseııa 2 saat 5 dakika ile ikinci, Mehmet Haabek bir bisiklet boyu ile üçüncü oldu. Kü-çükieraraaında yapılan 40 kilometrelik yarışta Ramak bir saat 23 dakika İle birinci. Alâettin bir tekerlek boyu ile ikinci, Hilmi 1 saat 25 dakika ile üçüncü oldular.
Dünya Kupası
Londra, 30 A.A. (AFP) — Dünya futbol kupası final grup başlarını hangi memleketlerin teşkil edeceği hakkında resmen bir şey bildirilmemiş olmakla beraber dört grupun başında İngiltere. Brezilya, İtalya ve * Paraguay'ın bulunacağı sanılmaktadır.
Mevsimin ilk atletizm yarışmalarını teşkil eden “Altın Çivili” müsabakalar dün İnönü Stadyomunda yapılmıştır. Dört kategorinin bir arada ya. pılması müsabakaların intizamını bozmuş ve bu yüzden sahaya giren bir çok yabancı şahıslar pistte dolaşarak müsabaka yerini bayram yerine çevirmişlerdir.
Birinci kategori yarışmalarında a-lınan teknik neticeler şunlardır:
100 metre: 1 — Keman (FJ3.) 11.3, 2 — AlanyalI (G.S.) 11.4.
200 metre: 1 — Reman (F.B.) 23,5 2 — Türkyılmaz 24,6.
400 metre: 1 — Gökcr (F.B.) 53.0, 2 — Yücer (G.S.) 53.1.
800 metre: 1 — Boybak (F.B.) 2.01.5, 2 — Remvaltadoa (B.S.) 2.08.
1500 metre: önel (G.S.) 4.00,3, 2 — Polat (Y.B.E.E.) 4.31.
10.000 metre: 1 — öksüzalp (G.S.) 34.45,1, 2 — Engin (T.G.K.) 35,10.
110 engelli: 1 — Adaş (G.S.) 1T.3, 2 — Erol (G.S.» 19.6.
Gülle: 1 — Turan (J.Gücü) 13.50, 2 — Ertürk (Dz.K.) 11.79.
Disk: 1 — Turgut Can (Dz.K.) 38.90, 2 — Turan (J.Gücü) 36.96.
Mızrak: 1 — Oktay (Dz.K ) 45,44, 2 — Alpaslan (T.Ü.) 45.85.
Yüksek: 1
1.75, 2 — Şen (Tek. D.) 1.65.
Uzun: 1 — Varol (As. Tıb) 5.94, 2 — Eskimanav (G.S.) 5.77.
Sırık: 1 — Arsever 3.10, 2 — Dinler ı Y.B.E.E. ) 3.00.
Uzun kızlar: 1 — Seviye Altmış-
Holyafkin (B.S.)
efa muhacimleri D.Spor kalesinde
dört (G.S.) 3.66.
400 Metre engelli: 1 — Doğan A-carbay (F.B.),

t; w
v

Comments (0)