31 Aralık 1950
Pazar
V--
aap. i
TİSADİ MÜSTAKİL


(


*

Yıl 2
Sayı 397
10 kuruş
Yeni lstaıiM'ıi"
’KIJPÖNV
TAHSİL KUPONU
1
'A
Ti

Revoğlu - Müellif Caddesi 6 . 8. Telefon • 41756 14757 Santral
TeMs eden: Hablb Edib - TÖRFHAN

Posta FCrıtuan : 447
Korunması
Almanyanın birleştirilmesi


L000 Saat
1.000 Raat L000
Saat İMİ
1.000 Saat l_000 Saat 1.000 Saat
İstanbul Telgraf Adresi : Retln. tsfanhnl
gereken demokrasi
Batını ıı
1
t*’
( •
i






SON aylarda, tek tük dergilerde gözümüze İlişen yazılar oldukça manalıdır, hattâ düşündürücüdür bile. Türk Devrimlne karşı yöneltilen açık veya kapalı saldırışlar, önceden çok İyi hesaplanmış gibi, durmadan artmaktadır. Bıı belirtileri tam bir soğukkanlılıkla hilk üml endi ren vatandaşlarımız olduğu gibi, huzursuzluk duyanlarımız da az değildir. Her iki taraf da haklıdır. Birkaç dergide çıkan tek tük yazılar ne Türkiyenin ruhunu dile getirebilir, no de Türklüğün. Fakat damlaya damlaya göl olduğunu düşünürsek dâvanın rengi değişir. Biz. bu ülkenin mıı-kadderatiyle kaynaşmış vatandaşlarıyız. Vatandaş olmak, yalnız Türkiye Cumhuriyetinin nüfus cüzdanını cebine yerleştirmek demek değildir. Böyle bir vatandaşlık anlayışlyle ne bir devlet kurulabilir, ne de vatan. Devlet ve vatan sosyal fedakârlık faziletlerinin en yüksek basamaklarıdır. Konusu ne olursa olsun, her fazilet derin bir sorumluluk sezgisidir. Bizim Türk vatandaşından İlk aradığımız şey nüfus cüzdanı değil, görünmeyen gönül ve rııh cüzdanıdır, ynrt davaları karşısında, milli mukadderat birliği karşısında duyduğu sorumluluktur.
Bizim imparatorluk zamanlarından kalma eksik hir vatan anlayışımız vardır. Vatan deyince hayalimizde ülke canlanır, denizleriyle, g(»lleriylc. ırmaklarlyîc. dağlarlyle, ormanlarlyle. her şeyi ile seslenen, benliğimizi tı-hsımlayan Türk ülkesi. Biz, sosyal topluluk olarak ülke uğrunda insanlık tarihinin en büyük fedakârlıklarını göstermişizdir . Türk nesilleri bu kutsal alevin içinden pervaneler gibi korkusuz geçmesini bilmişlerdir. Fakat taşı. toprağı dahıı derinlerden mâ-nalandıran, ülke kadar büyük, görünmez hir vatan daha vardır: Hürriyetimiz, hayat düzenimiz, ideallerimiz- Bu görünen ve görünmeyen ve birbirini tamamlayan vatan, asıl vatandır İşte. Görünen vatanın bir karış toprağı İçin kanımızı düşünmeksizin verebiliyoruz da görünmeyen vatana Uzatılan kirli bir eli niçin biteğinden koparımyoriız? Mit-nevi vatan olmadıktan sonra ülkenin ne değeri olabilir? Ülkeyi kutsallaştıran, topraklarını eşsiz bir büyüye büründüren bizim i-manımız. ideallerimiz, sevgilerimiz değil inidir? Dernek oluyor kİ; biz. ülkemize karşı olduğu kadar mânevi ülkemize, hayal düzenimize, İdeallerimize karşı da sorumluyuz. Türk demokrasisi, Türk Devrimi, bu bakımdan tam nıânasiyle, bir vatan dâvns». dır. Devrimi kemirmeye yeltenen kuvvetle, ülke sınırlarından sızmaya çalışan düşman kuvvet lirasında hiç bir fark yoktur. Birinin topla, tüfekle, ötekinin yıkıcı bir propaganda İle, heyecanla saldırması neticeyi değiştir m ez.
Yeryüzünün her demokrasisi, hürriyeti, kendi idealleri çerçevesinde anlamıştır. \ atan yıkan, İdealler gömen bir hürriyeti hangi demokrasi benimseyebilir? Hürriyet anarşi ve kaos değil, vatandaş yetkilerinin, vatandaş Sorumluluklarının sezgili sosyal düzenidir. Bu düzeni sarsan her kımıldanış hürriyete karşı yöneltilmiş apaçık bir sosy al tehlikedir. Onun İçin bütün demokrasiler, önleyici tedbirlere başvurmak zorunda kalmışlardır. Tehlikenin sağı, solıı, karası, kızdı olmaz. Tehlike tehlikedir. Bımıı teslüt etmek, doğrudan doğruya hayat düzenine düşer. Biz hayat düzeni deyince Türk Devrimlnl anlıyoruz, (. ünkii; Türkü tebaa-lıktan vatandaşlığa eriştiren kuk düzeni budur.
Demokrasi, kendi kendini rtımalıdır, diy enler de vardır, rihteki büyük demokrasi gelişmelerini bilmeyenler, belki, bıı kadar üstünkörü düşünebilirler. İngiliz. Fransız demokrasileri olduğu gibi, bütün dünya demokrasileri de çok çetin mücadele konaklarından geçmek zorunda kalmışlardır. Hiçbir hayat siste m| mücadelemiz kurulmamıştır. Tarihin yolunu, m ıştır, mağanı fer kazanan ideallerin öyle armağanıdır. Demokrasi bir fer ise muzafferin mantığını nimsemek zorundadır. Her hayat düzeni kendisini ancak böyle bir anlayışla koruyabilir.
Görüyoruz ki; ufak tefek tereddütlerden, yanlış bocalamalardan sonra iç politikamız, nihayet. en doğru yolu bulmuş ve Türk demokrasisini, Atatürk mirasını gereken hir şiddetle korumaya itarar vermiştir. Hazırlanan kanun vatandaşının getirecektir, ideallerimize saldırış en büyük suç sayılmalıdır, vatan suçu. Bizim İçin karanın, kızılın değil, doğrudan doğruya suçun ehemmiyeti vardır.
M. NERMİ
Doğuya
cevabı
r h f ’
-





A •
* ı ( «I » N


*



t
7T1
İstihbarat raporlarına göre, Rusya Korede Komünistlerin taarruzundan önce külliyetli miktarda teçhizat stoku yapmış bulunuyordu
Kore
Cindeki Amerikan hayır müesseselerine el konuluyor
NVashington. 30 A.A. (United Press) — Dışişleri Bakan Yardımcısı Dean Rusk. dün Rusyayı Komünist Çinin Kore harbine müdahalesinde başrolü oynamakla itham etmiş ve bunun 25 haziranda Kuzey Korelilerin taarruzu haşlamadan evvel tatbiki tasarlanmış bir siyaset olduğunu söylemiştir.
Dean Rusk, Karedeki komünist taarruzundan Sovyet Rusvı. nın mesul olduğunu ileri sürmüş-

Amerika Dışişleri Bakanlığı İJk defa olarak açıkça Pekin Hükümetini Sovyet Rusya ile anlaşarak Güney Korelilere karşı girişilen taarruzu devam ettirmek-lo itham etmiştir.
Dışişleri Bakanlığı resmi şahsiyetleri bu ithamların son zamanlarda alınan İstihbarat raporlarına dayandığını belirtmişlerdir.
cephesinde yara binan
r.iyn ret
bir er, kardeşi tarafından edilirken
Dean Rtısk. 1950 senesinin nisan ve mayıs aylarında Sovyet-lerln Mançuryadan Kuzey Kereye külliyetli miktarda askerî teçhizat gönderdiklerini söylemiştir.
B. Milletler
kuvvetleri

çekilmeye devam ediyor
Müttefik uçakları
civarına şiddetli hücumlar yaptılar
Mançurya hududu
Tokyo 30 (AP) — Birleşik Amerikanın 8. ordusu tarafın^ dan bugün bildirildiğine göre. 5.000 komünistin ileri hareketi karşısında tuttukları cephe hattını muntazam bir hale getirmek için Korenin doğu cephesinde bulunan Birleşmiş Milletler kuvvetleri dün, 3 ilâ 8 mil kadar geri çekilmişlerdir.
Batıda, Çin ve Kuzey Kore Komünistlerinin geniş mikyasta takviyelerine devam ettikleri bildirilmektedir. Bunlar, gittikçe Seul’a yaklaşmaktadırlar.
Tokyo 30 (AP) — Kore cephesinden bugün alınan haberlere göre, cumartesi günü öğleden sonra Mançurya hududu yakınlarında harbin başlangıcından beri şimdiye kadar görülmemiş vüsatte bir hava muharebesi cereyan etmiştir. Savaş Amerikan
F 86 tepkili uçaklarla Rus yapısı tepkili MÎG 15 Icr arasında cereyan etmiştir.
Şiddetli hava muharebeleri
Verilen resmî malûmata göre bu savaşta İki MİG ağır hasara uğratılmıştır. Rus uçakları kaçırılmış ve bütün Amerikan çoklan üslerine dönmüştür. Seul'du çete faaliyeti
Seul. 30 A. A. (AFP) :
Birleşmiş Milletler yeni müdafaa hattı kurulalıdan beri ilk defa Seul bölgesinde ve ulaştırma hatları üstünde çete lan görülmüştür.
Evvelki gece takriben teciden müteşekkil bir
Seul’ün 13 kilometre doğusunda iaşe yolu üstündeki karakola taarruz etmiştir. Batı cephesi gerisinde de daha kalabalık iki çete görülmüştür.
ıı-
grup-
in çe-
grup
Komünist Çin delegasyonu Pekine döndü
Londra. 30 (YİRS) — Birleş-
miş Milletlerdeki Komünist Çin delegasyonu bugün Moskovadan Pekine dönmüştür. Delegeler filanda kendilerini karşılayanlara. Birleşmiş Milletlerde, Rus delegeleriyle omuz omuza, Amerika ve peyklerinin emperyalist arzularına mukavemet ettiklerini söylemişlerdir. Delegeler. Güvenlik Konseyinin Amerikan baskısı altında olmasına rağmen. dünyaya Amerikanın müstevli olduğunu öğrettiklerini ve etmişlerdir. (Yukarıdaki bor yeni Çin Haberler Ajansı rafından verilmiştir.)
( İndeki Aıneriknn hayır müesseseler! ne el konuyor
IIA-ha-tn -
Adenauer, bu tekliften önce doğunun evvelâ hürriyetine kavuşmasını tavsiye ediyor
Berlin 30 (YİRS) — Rus İşgali altındaki Doğu Almanya bugün Almanyanın birleştirilmesi için yeni bir teklifte daha bulunmuştur. Doğuluların taleplerine cevap veren, Batı Almanya Başbakanı Adenauer, Doğu Almanyanın hürriyetine kavuşmasından önce birleşmenin mümkün olamıyacağını belirtmiştir. Adenauer, Doğu Alman Hükümetinin takip etmekte olduğu siyasete uyulduğu takdirde, egemenliğe ebedlyyen veda etmenin mukadder olduğunu ilâve etmiştir.
Berlin 30 (AP) — Alman Komünist Partisi Lideri VValter Ulbrlcht Moskovaya yaptığı bir aylık gizli ziyaretten Berline dönmüştür, birlikte Moskovaya manyadaki Sovyet komutanı General
knv’un da geldiği anlaşılmaktadır.
Siyasî bnclıt'in bu ziyareti
Almanya ile ilgili bir dört let konferansı meselesi ve ydhın Almanya ile bir sulh lasın a sı yapmak için ileri
düğü şartlar müzakere edilmiştir
bugün Kendisiyle giden Al-kuvvetleri Vasili Çui-
mahfillere göre. U1-sırasında dev-Rus-and-sür-
Balı Almanya Başbakanı Ademnıer
Truman, Yugoslavyaya yardım kararını imzaladı
WHshlnjrton. 30 A.A. ter) — Yugoslavyaya yardım için ayrıca 30 dolar verilmesini derpiş
Kongrece tasvip olunan kararnameyi Başkan Truman dün imzalamıştır.
(Reu-iktiaadi milyon eden ve


*



• -
5.
O
Anıt-Knbir
*
*

■/




■■i
*
&
•i
/
I

G
İnşaatına .Ameri koli bir Türk tarafından verilen bayrak direği dikilirken
Bayındırlık Bakanının basın toplantısı
/Inıt-Kabir inşaatı
1952 de bitirilecek
Filânlarda yapılan tadilât neticesinde 7 milyon liralık tasarruf temin edildi
Yeni Bayındırlık Bakam Kemal Zeytinoğlu dün ilk basın toplantısını yapmıştır. Bakan, bu toplantıda Bakanlığını alâkadar eden İşler etrafında izahat verdikten sonra Anıt Kabir meselesine temas etmiş ve cümle demiştir ki:
“Atatürkün 12 seneden ebedî istirahatgâhına tevdi
inçmiş olduğunu ve mevcut proje aynen tatbik edilirse Anıt Kahirin daha uzun seneler biti-rilemlyeceğlni gözönünde tutan
PZ'
beri edil-
Hükümet projeyi bir komisyona tetkik ettirmiştir. Komisyonun İttifakla kabul ettiği kararda mevcut projede tadilât yapılmasının bilhassa haricî ve mimari sanat bakımından isabetli olacağı ve âbidenin daha asil bir karakter kazanabileceği belirtilmiştir.
Bu tâdil şekli dolayısiyle Anıt Kabir 1952 senesi kasım ayında bitirilecektir. Yani iki sene kazanılmış olacak, ayrıca da inşaat ve istimlâk bedelin-
den de asla küçümsenemiyecek 7 milyon liraya yakın bir para tasarruf edilecektir.,,
Bakanın dünkü basın toplan-sında yaptığı konuşmayı etraflıca 3 üncü sayfamızda bulacaksınız.
vPravda” nın yeni bir uydurması
Türk Milleti arasında
Barışseverler mahkûıtı oldu
7 sanık 3 sene 9 aya» bir sanık da 1 sene 6 ay 22 güne mahkum oldu. İki celse önce serbest bırakılmış olan sanıklar tekrar tevkif edildiler
Ankara 30 (ANKA) — Türk Barışseverler Cemiyeti kurucularının muhakemelerine bugün saat on birde Askeri Siyasi Mahkemede devam edilmiş ve sanıklar geçen celsede müdafaalarını yaptıkları cihetle, bugün haklarında verilen karar okunmuştur.
Kararda: Cemiyet gayesinin siyasi olmadığı hakkında beyan-
Yol çalışmalarında 3 üncü yıl da bitti
Hükümete karşı hoşnutsuzluk artıyormuş
Moskova 30 (AP) — "Prav-da” gazetesi bugünkü bir yazısında, Türk Milleti arasında Hükümete karşı hoşnutsuzluğun artmakta olduğunu iddia etmiştir. Sovyet gazetesi ileri sürdüğü bu halin sebebini Tür-kiyenin Kore harbine iştirak etmiş olmasına atfetmektedir.
Pravda şu iddiayı eklemiştir: Koredeki Türk tugayı mevcudunun üçte ikisini kaybetmiş olup. Hükümetin zayiat haberlerini gizlemeğe çalışmasına rağ men bu. Türk halkı arasında derin bir tepki ve teessür husule getirmiştir. Türk Hükümeti şimdi Uzakdoğuya göndermek için üstü kapalı bir şekilde gönüllüler toplamağa uğraşmaktadır.
name verildiği halde, tamamiyle siyasi maksatlar güdüldüğü. Amerikalılarla dostluğumuzun bozulması gayesi istihdaf edildiği, Koreye Hükümetin asker gönderme kararı karşısında neşrettikleri beyannamelerle halkın Hükümete itimadını kırdıkları ve milli mukavemeti zaafa uğrattıkları zikredilmektedir.
Behiçe Boran, Adnan Cemgıl, Osman Fuat Toprakoğlu, Mıı-vakkar Gllran, Vahdeddin Barut, Nevzat CemaJ özmeriç, Reşat Sevinçsuy, haklarında Askeri Ceza Kanununun 58. inci maddesi delâletiyle Türk Ceza Kanununun 161 inci maddesine tevfikan on beşer sene ağır hapis cezasına mahkûm edilmişlerse de suçun sulh zamanında Islnnildlğl nazarı dikkate alınarak cezaları üç sene dokuzar aya İndirilmiştir. Sanık Naci Ormanlı, yaşı nazarı dikkate alınarak bir sene altı ay 22 güne mahkûm edilmiştir. Matbaacı Cemal Anıl ile mürettip Talâ-♦•n hcrnetlerine karar tir.
Ekseriyetle verilen Askeri Yargıtay usulü
hakkı kabul edilmiştir. îki celse evvel serbest bırakılan sanıklar hu karar hükümlerine göre tekrar tevkif edilerek ce-zrii'vine gönderilmişlerdir. Sanıklar karan temyiz edeceklerini söylemektedirler.


C.H.P
0.P

Bazı yedek subaylar
verilmiş-
hu-
hizmete çağırılıyoı
Yarın
sabah
Bir
ve İki üç
güıı ka-
hazırlanıyor
kararda, ile itiraz
TafnlIÂtını 5'nrınki sayımızda bulacaksınız.
ilk kanil-
edil-
de
ko-Tu-
ocakta
İngiltere Başbakanlar İştirak
akşam kuvvet-vermek sonesinin
t asarısı her Türk beklediği ferahlığı Mânevi ülkemize karşı yöneltilen her
her büyük sosyal imanı sırasında, iradesiyle ülke nasıl bir irade
İse, hayat düzeni de
elinize geçecek olun ISTANBrn ayrıca hediyesi İçin hııgü-çıkmış olan 31 kutuptan verecektir, kııponıınıı biriktir-
12 Niılılfcllk dolguıı ıııündc-recafla YENİ 1000 muit no kınlar ponıı da 1000 miat
nıcmlş olanlar veya eksik kuponu bulunanlar yarın çok kıymetli bir saat kazanma şansını tazellvchllirler.
Amerikan Yol Heyeti, Karayolları Genel Md. lüğündeki çalışmalarının .8 üncü yılını İkmal etmiştir. Resimde Genel Müdür B. Verdi Illkor ve Amerikan Yol Heyeti Başkanı Mr. Jcsso M'llllııms ile mühendis yol uzmanları bir arada fförülııırktrrllrlrr.
Ingilterede hazırlık
. >
Izındra. 30 (YİRS) — Yeni Çin Haberler Ajansının bildirdiğine göre, Komünist Çindeki A-merikan hayır cemiyetleri ve buna benzer teşkiller bundan böyle Komünist Çin Hükümetine devredilerek ya devlet veya Çinli personel tarafından işletileceklerdir Bundan başka. Amerikalılar tarafından idare mekte olan dini teşekküller
Çinlilere devredilecektir. Bu hususta hir demeç yayınlayan komünist Çin Başbakan Yardımcısı Kuo. Amerikanın Çini kültür yeliyle istilâya teşebbüs ettiğini ve bunu da bilhassa sıhhî, dinî ve tedrisi müesseselorc yapmaya çalıştığını söylemiştir. Kuo. Çin halkını Amerikan fikirlerine, yalanlarına köle olmaktan kurtardıklarını ilâve etmiştir.






BİR küçük hikâye: Mr. Ro-bert Fox. taşıdığı addan müştekidir (Fox, bilirsiniz İngilizcede tilki demek). Mahkemeye müracaat ederek, vaziyeti anlatır. Hâkim davacıya hak verir: "Doğru oğlum. der. Her yerde isim mevzuu bahistir. Bu adla nereye gitsen seninle alay ederler. Peki bari yem bir ad düşündün mü?„
Robert Fox, hiç tereddüt etmedon: "Evet bay hâkim, der, bundan böyle, adımı Da-vid Fox yapacağım!.,
Bedii FAİK
aç-ar-za-Nr za-be-
Londra 30 A A. (Lps) — İn-gi İtere de kara ve hava ordusuna mensup yedek subaylardan bazılarını silâh altına çağırmak için planlar hazırlanmak tadır. Bu plânlar, seferberlik slstemi-nin yeniden gözden geçirilmesi kararına dahildir.
EUonhovvcr
İlk işiniz bir YENİ İSTANBUL almak olmalıdır
Endonezyada bir büyük elçilik ihdas ediyoruz

Londrada Milletler Konfe-. etme-bulu-savun-
Eisenhovver, İngilizlerle görüşmek üzere II ocakta Londraya gelecek
Çalışma Bakanı dün verdiği demeçte, silâhlı lcrin ihtiyaçlarına cevap maksadiyle 1951
üçer aylık iki devresi için yit tarihlerinin hir ay öne nacağını bildirmiştir. Kwırn/mu’er, 11 orakta Londraya geliyor
Londra 30 A A. (AFPı —
Amerikan kaynağından öğrenildiğine göre General Eisenho-wer, 11 veya 12 ocakta Londraya gelecek lacaktır.
General, başlıyacak Topluluğu
romuna rcamen mekle beraber Londrada nan bir çok şahsiyetlerle mn meselesini geniş ölçüde gö-
rüşmekten geri kalmıyacaktır.
Hindistan'ın ya taksim veya bütün bölgeye şamil bir kontrol komisyonu kurulması yolu ile bir an evvel hallini istediği Keşmir meselesinin bu görüşmelerde ön plânı tutacağı muhakkaktır.


Dışişleri Bakanlığında birçok emsal indirmeleri
Ankara, 30 (Yeni tslanhıılıin Ankara mümessili Refik Ahmet Sevengil bildiriyor):
Hükümet, Endonczyada bir Büyükelçilik ihdasına karar vermiş ve bu münasebetle elçilik kadrosu için 145 hm, hizmetliler için de 19 bin lira tahsisatı 1951 bütçesine koyarak Büyük Millet Meclisine teklif etmiştir.
Diğer taraftan Rusya Ruble

kurunu yükselttiği İçin emsalin 14 e çıkarılması dolayısiyle husule gelen fazla külfeti diğer memleketlerdeki memurlarımızdan yaptığı emsal indirmeleriyle karşılamaya karar vermiştir.
Dışişleri Bakanlığında bu ve bu gibi mevzularda alınan yeni kararlar ve yapılan indirmeler halikındaki tafsilâtı üçüncü sayfamızda bulacaksınız.

. i
y
akâRj
id

]
KİTAPÇI — Dışı seııi
îçl beni yakar •
Yeni kanunlar
— TCMf Î8TAMBÜL-
31 Aralık 1950
Şehir köşesi
Fikir eserleri kanonu tona-n«ı, kırk yıl Önce çıkarılan ve bugünün ihtiyaçlarını cevaplandı ramayan Telif Haklan Kanunumuzun yerini tutmak Ürere hazırlandı. Büyük Millet Meclisinin Milli E ir İt İm Komisyonunda müzakere olunuyor. Eski kanunla yeni tasarının bükümleri arasındaki farktan belirten makalemiz gazetemizin 17 aralık 1950 tarlh-
11 sayısında çıkmıştı. Yeni tasarının en mühim hususiyetlerinden biri Türk vatandaşının vücuda getirdiği fikir eserleri üzerindeki iktisadi menfaatleriyle beraber yabancıların vücuda getirmiş oldukları fikir eserleri üzerindeki iktisadi menfaatleri de korumakta olmasıdır. Bu nokta, ehemmiyetle durulup incelenmeye lâyık bir konudur. Tasarının buna ait hükmü kabul edildik! takdirde yabana dillerden türkçeye eser tercüme olunması bir tııkıın kayıt ve şartlara tâbi olacaktır.
Bugün bizde mevcut olan fliti durum şudur:
Hangi dilden olursa olsun İstediğimiz eseri, sahibine telif hakkı vermek şöyle dursun, hattâ haber bile vermeden dilimize çevirir, bastırır, satarız. Dilimiz dünya ölçüsünde genişlik ve alâka kazanmış bir lisan olmadığı İçin yabancı müellifler bunu çokluk haber alamazlar, fakat ezkaza işi duyan olursa bize atıp tutar; fakat adamcağız bugünkü mevzuat karşısında hakkını aramak imkânına sahip değildir. Yalnız operamızda oynanan eserlerin notalarını, partisyonlarım getirtmek i-çin yabancı memleketlerdeki te-Uf hakkı birliklerine ücret vermek mecburiyetinde kalıyoruz; bir de radyolarımızda çalınan yabancı plâkları su tın almak istediğimiz zaman yabancı meni icketlerdeki satıcılar müellif hissesini müellifler cemiyetine vermek üzere plâk fiyatlarına tam ediyorlar.
Bu suretle yaban cilanı yalnız bu salında telif hakkı veriyoruz. Buna ahdi bir mecburiyetimiz yoktur, fakat bu eserleri başka türlü elde etmek mümkün olmuyor.
Yabana dildeki eserleri müelliflerinin —para İle veya parasız— İznini utmadan tercüme e-dip faydalandığımız İçin daima hücuma uğruyor uz. Zaman zaman yabancı telif hakları birlikleri temsilcileri Türk Hükümetine başvurarak bu vaziyete son verilmesini istemişlerdir.
Yeni kanun tasarısı 89 uncu maddesiyle bu meseleyi kökünden halletmiş oluyor. Bu maddenin birinci fıkrasına göre kanunun hükmü uygulanırken e-ser sahibinin vatandaşlığı gözetilmeyecektir, yani ecnebiler Türkıyede neşrettikleri e-serlerden dolajn bu kanunun tesis ettiği himayeden faydalanacaklardır. Aynı maddenin ü-çüncü fıkrası ecnebilerin Türkiye dışında yayınladıkları e-serlere aittir. Ecnebilerin Türkiye dışında umuma arzettlkle-ri eserler dolayısiyle bizim kanunumuzun himayesinden faydalanabilmeleri için Türkiye Cumhuriyetinin Milletlerarası anıtlaşmalara girmesi iktiza eder.
Telif haklan mevzuundakl milletlerarası andluşmuya, bilindiği gibi. Bern Mukavelesi deniliyor. Vaktiyle Bern şehrinde yapılmış olan Telif Haklan Birliği Sözleşmesi sonraları muhtelif şehirlerde yapılan kongrelerde bir çok tâdiller geçirmiştir. Büyük Millet Meclisi Fikir Eserleri Kanunu tasarısını kabul eder. Hükümetimiz de Bern Sözleşmesine girerse yabancılara telif hakkı vermek mecburiyeti kanuni ve ahdi bir bal ala
caktır. O zaman hâsıl olacak durum eudur:
Her hangi bir yabana kitabı dilimize çevirmek veya yabancı bir müellifin bestesini çalmak veya diğer bir sanat e-serİnden faydalanmak İçin e-aerin müellifinden veya onun
YAZAN:
Refik Ahmet Sevengil
kan unî» mirasçısından veya onları temsil eden birliklerden —paralı veya parasız— müsaade almak gerekecektir. Ancak yeni kanun tasan sı 28 inci
maddesiyle kitaplar İçin bir İmkân hazırlamaktadır. Bern Sözleşmesine 1896 senesinde Paris te yapılmış olan tâdillerin verdiği müsaadeden faydalanmak şurtiyle iltihak denek şöyle bir kazancımız o-luyor: Bu takdirde ilk defa türkçeden bnşkn bir dilde yayımlanmış olun bir ilim ve e-deblyat eseri yayımlandığı tarihten İtibaren on yıl içinde e-ser sahibi veya onun müsaadesiyle başka bir kimse tarafından türkçe tercümesi yapılarak yayımlanmamış Is© on yılın geçmesi İle bu eserin türkçeye tercümesi serbesttir.
Yani milletlerarası andîaş-maya girdiğimiz tarihten on
Seyrüsefer
Bu gün bir çok duraklarda tramvaya binmek de, bu vasıtalardan inmek de hayati bir mesele mahiyetini almıştır.
Sebep şudur:
Henüz şehrin şurasında burasında, açık ve serbest duraklar vardır. Yani, kapalı ve tram vaylann geliş gidişlerine göre yapılmış yerler ve bulvarlar ke. narındaki duraklar pek mahduttur. Bunların haricindekilerin, t-se, tramvaylarla aralarında, bir otomobilin, hattâ otobüslerin ra-hat rahat geçip gidecekleri kadar açıklık vardır. İşte, bu a-çıklık, her gün yüzlerce değil binlerce vatandaşın Asabının bozulmasına, büyük heyecan ve korku geçirmesine sebep olmaktadır. Böyle olmasına rağmen, alâkadarlarda bu duruma karşı tam bir lâkaydi müşahede edilmektedir.
Bugün, tekrar edelim ki, bu mesele, hiç de sanıldığı kadar basit ve ehemmiyetsiz değildir. Meselâ; Belediyenin bulunduğu Türbe duraklarında. Çarşıkapı duraklarında, Bayezitlen Aksa-raya giden durakta, Saraçhane-başı duraklarında ve bu kabil elliye, hattâ altmışa yakın durakta tramvaya binmek ve inmek hiç de kolay bir iş değildir. Çünkü; bu duraklarda, tramvaya biner veya inerken sağınıza solunuza çok dikkatle bakmazsanız. birdenbire son süratle gelen bir otomobil veya otobüsün altında kalmak tehllkesin-desinizdir. Bilhassa dolmuş yapan taksilerin ve hususi şahıslara ait otobüslerin... Onlar i-$ln bu hareket o kadar tabiîdir kİ... Zira; tramvayla durak a-rasını kapayacaklar ve yolcuları kendileri alacaklardır. Bu Hareketleri sırasında da sizin olduğunuz yerde kalmanız o-murlannda değildir. Elverir kİ, arabalarına yolcu alsınlar. Bu kazanç düşüncesine pek bir şey söylenemezse de durumun kötülüğü de inkâr edilemez. Çok defa, arayı bu şekilde kapayan otomobiller ve otobüsler yüzünden tramvaylardan yolcular inemiyor ve dakikaları hesaplı o-lan vatmanlar sabırsızlanarak yolcuları İnmeğe zorluyorlar. Kaç defa, iki çocuklu Kadınların, İhtiyar ve sakatların tram-
yıl önceye kadar neşredilmiş olan bütün yabana eserleri eskizi gibi kayıtan, oartstz tercüme etmemiz mümkündür; bundan ba^ka yabancı memleketlerde çıkan yeni eserler İntişarı tarihinden İtibaren on yıl içinde zahitli tarafından veya onun müsaadesiyle başkası tarafından türkçeye tercüme ettirilmezse onlardan da intişarından on sene sonra gene es-
Idsl gibi kayıtsız, şartsız faydalanabileceğim
Bunun mânası şudur: Garp İrfanı memleketimize bedava gelebilmek için on sene bekleyecektir; yahııt yeni ederlerden derhal faydalanabilmek i-çln müellifine hakkını vermek veya onu her hangi bir şekil ve surete razı etmek lâzımdır.
M İlletle ra ram andlaşmaya girmenin bize bazı maddi külfetler yükilyeceği şüphesizdir; buna karşılık mânevi kazançlarımız olacaktır, yabancılara karşı dürüst hareket etmiş olacağız. Memleketimizde bedavadır diye yapılan bir sürü lüzumsuz tercümelerin önüne geçilecek, tercümeler azalınca saha Türk müelliflerine kalacak. Bu suretle Türk müellifleri yetişecek, milli irfan, e-debiyat ve sanat mahsullerimiz çoğalacak.
karışıklığı
vaylarla kımıldayıp kımıldayıp duran bu çeşit nakil vasıtaları arasında şaşkın ve korku içinde kaldıklarını gördüm.
Bazan da şöyle manzaralar görülmektedir: Bir tramvay, 1-ki tramvay, hattâ römorklu olmak üzere üçüncü, dördüncü tramvay duraktan geriye doğru sıralanıyor. Eğer, öndeki tramvayın yolunun üstünde hususi idarelere ait otobüs ve durakla tramvaylar arasında sıralanmış dolmuş taksileri varsa olduğunuz yerde kaldığınızın res midir. Hele, böyle vaziyetlerde, tesadüfen en arkada bineceğiniz bir Belediye otobüsü varsa yandınız demektir. Zira, o otobüsün şoförü, sabırsızlanan yolcularını orada İndirirse, siz tam durakta olduğunuz halde, önünüzden çekip gidecektir. Fakat; can sıkacak nokta şu kİ. aynı durum biraz sonra tekrar hâsıl olacaktır. Bu haller, bilhassa sabah ve akşam saatlerinde arasız bir hal almaktadır.
îşte; dolmuş için duraklar tesbit edildiği halde taksilerin rastgele her durakta dolmuş yapmağa kalkmaları, tramvay ve otobüs duraklarının ayrılmaması bu seyrüsefer karışıklığını meydana getirmektedir. Bu kabil duraklarda, bilûmum nakil vasıtalarının tramvayların sağından geçmeleri menedilmedikçe de bu karışıklığın önlenmesi için alınacak bütün tedbirler beyhudedir. Fakat; vatandaşa bu seyrüsefer karışıklığının azabını çektirmeğe kimsenin hakkı yoktur.
Seyfeddin Orhan ÇAĞDAŞ
Milli Piyango bugün çekiliyor
Milli Piyangonun 1951 yılbaşı çekilişi bu akşam saat 16 da Ankarada yapılacaktır.
ikramiye kazanan numaralar 23.25 ten itibaren Ankara Ftadyoslyle yayınlanacaktır.
Bugün saat 16 dan sonra yurdumuzun hiçbir tarafında bu çekilişe alt bilet satışı yapılmı-yacaktır.
Müjde ?L
Bct evnc bayt, fa/ctlara. kiyaset a^iamlartna müracaat edilerek, yütn olmuş veya olacak en mühim hâdisesi, mceeleei hakkında sualler sorulur
Bizim İçin, yani biz İstanbullular için, senenin en mühim meselesi nedir, bUi-yor muşunuz î Tabii biliyorsunuzdur amma, şu dakikada aklınıza yelmez, zira onun yokluğuna o kadar alıymı-çizdir kl. Daha fazla üzmeden söyleyeyim: Bu meselesi. Evet, artık suya, musluklardan şarıl şarü akan suya kavuşacağız. Buna nasıl sevinmeyelim. Bütün resmî makamlar, kaç vesile ile, yemin ve kasemlerle bunu tep-şir ettiler, söylediler.
Amma diyeceksiniz, ne dedelerdi bakalım f ffahi, durun şöyle bir düşüneyim. ne demişlerdi f Şehir 1951 yılından itibaren bol suya kavuşacak demişlerdi. Demek yarın...
Bckliyelim. Gün doğmadan belki de musluklardan sular akar.
BtR İSTANBULLU
Ankaraya gtti
İlköğretim Müdür Yardımcısı İzzet Koçak da arzusu ile müfettişliğe
naklediliyor •
MIH! Eğitim Müdürü Muhid-din Akdik dün akşamki ekspresle Ankaraya hareket etmiştir.
Vazifeye başladığı günden beri büyük bir anlayışla işe san. lan Muhiddin Akdik Ankarada kaldığı müddet zarfında Müdürlükte yapılması mutasavver değişiklik ve ıslahat hakkında Bakanlıkla temaslarda bulunacaktır.
Diğer taraftan aldığımız ma. lûmata göre senelerden beri İlk öğretim Müdür Yardımcılığı vazifesinde bulunan İzzet Koçak da arzuzsu ile İlköğretim Müfettişliğine geçmek istemiştir. Bu isteğin ne dereceye kadar doğru olup olmadığını tahkik için kendisinden malûmat rica ettiğimiz salâhiyeti! bir zat bize şunlan söyledi:
— İzzet Koçağın böyle bir talebi vardır. Fakat henüz tahakkuk etmiş bir vaziyet yoktur”.
Milli Eğitim Müdürünün gaybubeti esnasında senelerden be-n dürüstlüğü ile tanınmış Muamelât Müdürü Cemil Gökdenız kendisine vekâlet edecektir.
Sor» hafta zarfında limanımıza gelen mallar
Son bir hafta zarfında limanımıza ecnebi bandıralı 20 şilep gelerek çeşitli ithal malı getirmişlerdir. Gelen mallar şunlardır: 30 ton demir çember, 95 ton saç levha. 1 milyon 212 ton tel. 276 ton cam, 49 ton boya. 444 ton demir çubuk, 1 milyon 871 ton boru, 484 ton madeni yağ, 92 ton radyatör, 25 ton radyo. 22 ton hurma, 11 ton zincir. 16 ton pamuk çapası, 150 ton çimento, 130 ton kanaviçe. 60 ton kahve, 330 ton kimyevi madde, 118 ton kereste. 14 ton sıhhi eşya. 25 ton teneke levha, 127 ton oto lâstiği, 25 ton deri, 47 ton kâğıt, 25 ton mantar, 16 ton çelik tüp> 2 milyon 346 ton asfalt
Çocuklan Koruma istasyonundaki kimsesiz çocuklar
Bunlardan haklarında mahkeme karan bulunan 150 sinin yakında yurtlara şevkleri temin edilecek Mevlânekapıdakl Çocuklan Koruma İstasyonunda bugün lıâlen 200 kadar kimsesiz ve himayeye muhtaç çocuk bulunmaktadır. Bunlardan geçen yıl 50 kadan hakkında mahkeme karan alınarak memleketin muhtelif yerlerindeki koruma bürolarına sevkedilmişlerdir. Bu yıl istasyonda bulunan 200 çocuğun 150 sinin kimsesiz ve himayeye muhtaç oldukları hakkında mahkeme karan alınmış ve koruma yurdlanna şevke-dilmek üzere bulunmuştur. Fakat Mili! Eğitim Bakanlığı bütçesinde kâfi derecede tahstsat bulunamadığından bu çocukla-nn şimdiye kadar yurdlara şevkleri kabil olamamış ve bu yüzden yersiz ve yurdsuz daha pek çok çocuk bulunmasına rağmen istasyon kadrosunun hafifletilememiş olmasından bu çocuklar İBtasyona kabul edilememektedirler.
Haber aldığımıza göre, Bakan hk bu 150 çocuğun bir an evvel yurdlara şevklerine ve istasyondaki yerlerine yenilerinin getirilmesine karar vermiştir.
Ermeni Patriğinin seçimi tasdik edildi
Ermeni Patrikliğine seçilen Haçaduryanın seçimi ruhani kanunlar mucibince Bakanlar Heyeti tarafından tasdik olunmuş ve Vilâyete bildirilmiştir. Diğer taraftan yeni Patrik, Vali ve Belediye Reisine bir mesaj göndererek yeni yıl münasebetiyle tebrikâtta bulunmuş, Türk Hükümetine ve Türk Milletine hayır dualarını bildirmiştir.
Rıza Tevfik’in birinci ölüm yıldönümü
Rahmetli Filozof Rıza Tevfik Bölükbaşının Ölümünün birinci yıldönümü münasebetiyle 1 o-cak 1951 pazartesi günü saat 11 de merhumun Zincirlikuyu mezarlığındaki kabri, meslek-daşlan ve dostlan tarafından ziyaret edilerek hatırası tâziz o-lunacaktır.
HAVA VAZİYETİ
Devlet Meteoroloji işleri Genel Müdürlüğünden bildirildiğine göre yurdumuzda hava son 24 saat içinde bütün bölgelerde çok bulutlu ve yer yer yağışlı geçmiştir.
Yağışlar yağmur ve kar şeklinde olmuştur.
Metre kareye düşen yağış miktarlan lslâhiyede 56. Dört-yolda 51, Maraşta 46, Adıya-manda 45, Osmaniye, Beytüşşe-bapta 43. Alanyada 42, Antak-yada 39, Muş ve Urfada 35, Ça-nakkalede 34, Mardinde 33, Ma-navgatta 29, Diyarbakır. Fethi, yede 25, Adana ve Antepte 24, Göztepe, Bandırmada 22, Buraada 21, Manisa ve İzmfr-do 19. Sütçülerde 18, Muatafa-kemalpaşada 17, Birecik, İskenderun, Karşıyakada 16. Balıkesir, Karadeniz Ereğlisi ve Ahlatta 15, Bergama ve Zonguldak ta 14, Kemalpaşada 13, Rize ve Akhlsarda 12, Karaköse-de 11. Yeşilköy ve Niğdede 10, Elâzıgda 9, Ulukışla ve ŞebLn-karahisarda 8, Erzincan. Patnos, Düzce ve Çorluda 7, Bilecik, Burdur ve Malatyada 6, yağış olan diğer yerlerde 1-5 kilogramdır.
Günün en yüksek sıcaklığı Antakyada 18. en düşük sıcaklığı Teklrdagda 4 derecedir.
Bu gece saat 24 te 1951 yılına gireceğiz
Yılbaşı hazırlıkları dolayıslyle hemen şehrin her köşesinde canlı bir faaliyet göze çarpıyor, daireler, bankalar pazartesi
8 ocağa
fc*:
katlar
tatil
Bu gece saat 24 ten İtibaren 1951 senesine girmiş olacağız Yirminci asrın ikinci yansına ayak basarken şehrimizde de vatandaşlarımız, yer yer eğlencelere katılarak bu günü kutlayacaklardır. Bu münasebetle dün şehrimizin muhtelif çarşılarında ve ana caddelerinde fevkalâde bir faaliyet göze çarp, makta idi. Alâkadarlar son zamanlarda hemen her sahada baş gösteren durgunluğun yılbaşı dolayıslyle zail olduğunu ifa-de etmektedirler. Bilhassa giyim eşyası ile, oyuncak ve yiye, cek maddeleri üzerinde bol mik-
Taksimde bir posta şubesi açılması isteniliyor
Taksimde oturan okuyucularımızdan aldığımız mektuplarda, P.T.T. İdaresinin Taksimde bir posta şubesi açılması İstenilmektedir.
Bize bu hususta mektup yazan bir okuyucumuz da, son senelerde Taksimde Talimhaneden başka. Taksim ile Harbiye arasındaki boşluğun dolduğu, buralarda yeni apartmanlar yapılmak suretiyle mahalleler kurulduğu, hatırlatılmakta, burada oturan halkın bir posta şubesine olan ihtiyacı belirtilmektedir.
Havanın bozuk gıfmesi yüzünden vapur seferlerinde aksamalar oldu
Son günlerde havan m ânl olarak bozulması, bir çok seyrüsefer aksaklıklarına sebep olmuştur. Akdeniz, Karadeniz ve Marm arada bir kaç gün evvel başlayan fırtına hâlâ devam etmektedir.
Bu arada Karadeniz seferini yapan Güneysu vapuru, fırtına yüzünden İnebolu ve Ayancıkta duramamış ve yoluna devam etmek mecburiyetinde kalmıştır.
Diğer taraftan îskenderundan dönen İzmir vapuru, Mersinde havanın muhalefeti yüzünden fazla yük alamamış ve liman tesisleri tahliye faaliyetinde bulunamamıştır.
Doğu Akdeniz seferini yapan İskenderun vapuru, îskenderi-yeden hareketinde, hava muhalefetinden dışarı çıkamamıştır.
Gene Denizyollarına ait Demir şilepi Odesa’da, fırtına yüzünden gelemiyen kılavuzu beklemektedir.
Bundan başka Hopa sürat pos tasına kalkan Ege vapuru, ha-va muhalefetinden Boğazda bir gün bekledikten sonra Ka-radenize çıkabilmiştir.
Tır han vapuru da İki gün rötarla Ineboluya hareket edebilecektir.
Diğer hatlarda da vapurlar rö. tarla seyretmektedir.

Resmi günü, okullar da yapacaklar
tarda alışveriş olmaktadır. Hattâ bu yüzden fiyatlarda hafif bir yükselme olduğu da tebarüz ettirilmektedir.
Bu arada yılbaşı akşamı evlerde tanzim edilecek olan sofraları süslemek için meyva ve yemiş üzerinde de geniş ölçüde satışlar yapılmaktadır. Ezcümle incir 120 kuruş» üzüm 140 kuruş, kavrulmuş fındık 200 kuruş, iyi portakallar 10-25 kuruş, mandalina 7,5-15. elma 60-90 kuruş civarında satılmaktadır.
Resmi daireler, bankalar pazartesi günü tatil yapacaklardır. Diğer taraftan şehrimizde bulunan İlk ve ortaokul ve liseler dün öğleden itibaren yılbaşı tatiline girmişlerdir. Tatil, 8 o-cağa kadar devam edecektir.
KI8A HABERLER
* Vali ve Belediye Reisi Prof. Gökay dün öğleden sonra İstanbul mille tvekilleriyle birlikte Bulgaristandan gelen göçmenlerin barındıkları misafirhaneleri teftiş etmiştir.
* Belediye tarafından fakirler İçin temin edilen kömürlerin dünden itibaren kazalarda tevziine başlanmıştır.
* Belediye bu sene Kadıköy Meydanının tanzimine karar ver m iştir.
* Evvelki akşam Ankaradan hareket eden ekspres, Sincan-köyde vukua gelen bir ânza yüzünden dün üç buçuk saat gecikme ile saat 12.45 te Haydarpaşa ya gelmiştir.
* iskân Umum Müdürlüğü göçmenlerin iskânı İşlerinde kul lanılmak üzere Vilâyet emrine 45 bin liralık bir tahsisat göndermiştir.
* Istan bulda bir antialkoP.k meydan sergisi açılmasına karar verilmiş ve Belediye Reislik makamınca Daimi Komisyona ‘ekllf yapılmıştır.
* 4 ocakta Milletlerarası Göçmenler Komitesi Başkan Yardımcısı, Sağlık Kolu Başkanı ve Birleşmiş Milletler delegesi şehrimize gelecekler ve buradan İnkaraya gideceklerdir.
* Belediyenin teşebbüsü ü. zerine yapılan of’ıs yağı yeniden satışa çıkarılmıştır. Bu yağ yalnız Memurlar Kooperatifi ile Mısırçarşısmdaki dükkânda satılacaktır.
* îtalyada inşa edilen Samsun gemisinin teslimi. Ansal-do fabrikası İle İşçiler arasında çıkan ihtilâf yüzünden bir müddet gecikmişti.
Denizyollarına gelen son haberlere göre, gemi 15 ocakta tes-lim edilecektir.
Samsun 1 şubatta Cenovadan yolcu ve yük alarak Istanbula hareket edecektir.
Verem Tekâmül Kursu
Kursu bitiren 20 doktorumuza diplomaları verildi
Milletlerarası Verem Sağlık Sultanahmet Merkezinde açılan Verem Tekâmül Kursunun müddeti bitmiş ve kursu bitiren 20 doktorumuza diplomaları Vali ve Belediye Reisi Ord. Prof. Gökay tarafından verilmiştir. Kursun mütehassıs pro fesörü Dr. E. Bertheı bu münar sebetle Hükümetin, dünyanın bu dar zamanında tüberküloz gibi çok mühim bir âfetine karşı tahsisat ayırdığından dolayı teşekkür etmiş ve verem savaş kanunu çıkarılması, halkın vereme karşı durabilmesi İçin verem terbiyesi verilmesi, Üni* * versitede verem küraüjıü ihd&M, vereme karşı halkla Hükümetiz teşriki mesaisi, lüks sanatoryumlara önem verilmiyerek m bulunursa ondan is t ifade edilme. 81 ve çocuklan koruma yolunda ehemmiyetli teşkilât yapılması noktalannda durmuş ve göe* terdlkleri müzaheretten dolayı Vali ve Belediye Reisiyle Sağlık Müdürü Dr. Faik Yargıcıya teşekkürde bulunmuştur.
Gezi
* Haydarpaşa Lisesi öğrenefia» rinden 15 kişilik bir
yılbaşı tatilinden Lstifade ederek Suriye ve Lübnanda bi* tetkik gezisine çıkacaktır.

ACI BtR KAYIP
ölü iaşe Nazın Muzaffe» Baysalın Damadı, İstanbul Km Lisesi Coğrafya öğretmeni Bte-dlhanm eşi, Mürşide ve Seyfl Esencanın kardeşleri, Nigâr Berkiş, Vildan Alyanak ve Metin Alyanağın enişteleri. Dok* tor Sadi Berkiş'in bacanağı Avukat Ziya BaysaJ’ın eniştesi, M11D Savunma Bakanlığı Sıhhat Dairesi Reis Muavinliğinden emekli:
DOKTOR ŞÜKRÜ ESENCAN
Hakkın rahmetine kavuşmuş* tur- Cenazesi 3V12/1950 pazar günü saat 11 de Çarşıkapı tramvay durağı karşısındaki Sucu Bakı sokak 1 No. lı evinden kaldırılarak namazı Beyazıt Camiinde kılındıktan sonra Edimekapı Çehltllğine defnedilecektir. Mevlâ rahmet eyleye.
Çelenk gönderilmemesi rica olunur.
YENİ İSTANBUL
SÎYASJ FKT1SAD1 müstakil günlük GAZETE
Sahibi?
YTWİ ÎSTANBCTL NEŞRİ YAT LIMITED ŞİRKETİ
Müdürü: Kemal EL ŞARKICA
Yan İşlerini fiilen İdameden mesul müdür: Sac!d ÖGET
Neşredilmiyen yazılar iade edilme*.
Basıldığı yer:
YENİ İSTANBUL MATBAA CILIK LIMITED ŞİRKETİ
MATBAASI
Abone: Türkiye İçin seneliği altı aylığı 17. üç aylığı 9 ti ranır. Hariç memleketler iki mislidir*
Hânlar: 8 ncı «tayfada santtmeb» resi t liradır İlânlardan hiç bir
mesuliyet kabul edil
ALBERT CAMUS
YABANCI
ÇeıHren :
REŞAD NURİ GÜNTEKİN
— 11 —
Geri döndüğümüz zaman Masson bizi çağırıyordu. °Çok acıktım” dedim. O hemen karısına benden çok hoşlandığını söyledi. Ekmek iyi idi; balık payımı iştahla yedim. Sonra et İle kızarmış patates vardı. Hepimiz konuşmadan yiyorduk. Masson sık sık şarap içiyor ve durmadan bana da veriyordu. Kahve geldiği zaman başım biraz ağırdı ve çok sigara içtim. Masson, Sintes ve ben ağustos a-yım, m as rafl an paylaşmak üzere, bir arada plâjda geçirmeyi düşündük. Mart birdenbire: “Saatin kaç olduğunu biliyor musunuz?" dedi. °On bir buçuk”. Hepimiz şaşırmıştık. Masson vaktinden çok evvel yediğimizi, bunun tabii ve yemek saati demek insanın karnı acıktığı zaman demek olduğunu söyledi. Bilmem neden bu söz Mariyi pek güldürdü.
Sanırım o da fazlaca içmişti. Masson o zaman bana kendisiyle beraber plâjda bir parça gezinmek ûsteylp istemediğimi sordu. “Kanm yemekten sonra biraz uyur. dedi. Ben bundan hoşlanmam. Bir parça yürümek iste-51
rim. Her zaman bunun sıhhat İçin daha iyi olduğunu kendisine söylerim. Fakat işin nihayetinde bu onun hakkı,..
Mari evde kalarak Madam Masson’un bulaşığına yardım edeceğini söyledi. Parisli kadın "Bunu yapmak için erkekleri evden çıkarmak lâzım,, dedi. Biz üçümüz denize doğru yürüdük. Güneş dimdik kumların üstüne iniyor ve suyun üstündeki parıltısına dayanmak kabil olmuyordu. Plâjda Artık kimseler yoktu. Tepenin eteğindeki tahta evlerden tabak çanak sesleri gelmekteydi. Yerden çıkan taş sıcaklığı içinde insan zoru zoruna nefes alabiliyordu. Masson ile Sintes ilkönce tanımadığım şeylerden ve insanlardan bahsettiler. Çoktan beri birbirlerini tanımakta olduklarını ve hattââ bir zaman beraber yaşamış bulunduklarını anladım. Denize doğrulduk ve su kenarını takibe başladık. Ara sıra ötekilerden daha uzun bir küçük dalga, keten ayakkabılarımızı ıslatmaya geliyordu. Bir şey düşünmüyordum. Çünkü açık başıma inen güneş beni yan yanya uyutmuştu.
O esnada Sintes, Masson’a iyi işitemedi ğim bir şey söyledi. Fakat aynı zamanda plâ-jm tâ öbür ucundan ve çok uzaktan mavi gömlekli İki Arabın bize doğru gelmekte ob duklannı gördüm. Sintes'e baktım. "Odur Tâ kendisi,, dedi. Yürümeye devam ettik. Masson bizi buraya kadar nasıl takip edebildiklerini sordu. Bizim bir plâj çantasiyle otobüse bindiğimizi görmüş olacaklarım düşündüm fakat bir şey söylemedim.
Araplar ağır ağır yürüyorlardı ve bize epeyce yaklaşmışlardı. Biz yürüyüşümüzü de-52
ğiştirmedik fakat Sintes dedi kİ: “Hır çıkarırlarsa sen İkincisiyle uğraşırsın Masson. Ben kendiminkinin hakkından gelirim. Bir tane daha gelirse sen de onunla meşgul olursun Merao,,. Ben "Evet,, dedim ve Masson ellerini cebine soktu.
Isınmış kum bana şimdi kıpkırmızı görünüyordu. Araplara doğru muntazam adımlarla yürüyorduk. Aramızdaki mesafe azaldıkça azaldı. Birkaç adım kalınca Araplar durdular. Masson He ben yürüyüşümüzü ağırlaştırdık. Sintes doğruca kendi düşmanına doğru yürüdü. Ona ne söylediğini pek işitemedim fakat Arap kafesiyle vuracak gibi bir hareket yaptı. Sinteö ilk yumruğu indirdi ve derhal Masson'u çağırdı. Masson kendisine gösterilen adama doğru yürüdü ve bütün ağır-lığiyle iki defa vurdu. Arap yüzüstü suya düştü ve birkaç saniye o halde kaldı. Başrnın etrafında suyun İçinden hava kabarcıkları çıkıyordu. O esnada Sintes de vurdu, ötekinin yüzü kan içindeydi. O esnada Sintes de vurdu, ötekinin yüzü kan içindeydi. Sintes bana dönerek: “Bak ona ne oyun oynıyacağım., dedi. Ben “Aman dikkat; bıçağı var!n diye bağırdım. Fakat o anda Sintes kolundan ve ağzından yaralanmış bulunuyordu. Masson ileriye doğru sıçradı. Fakat öteki Arap yerinden kalkmış ve bıçaklı arkadaşının arkasına siper olmuştu. Biz kımıldamaya cesaret edemedik. Gözümüzün içine bakmaktan ve bizi bıçakla tehdit etmekten geri durmıyarak ağır ağır gerilediler. Araya kâfi bir mesafe girince de hızlı hızlı kaçtılar. Biz güneşin altında olduğumuz yere çivilenip kalmıştık. Sintes, kan içinde kalan kolunu eliyle sıkıyordu.
M
Masson pazarlarını yukankl tepede geçirmeye gelen hır doktor bulunduğunu söyledi ve Sintes hemen oraya gitmek istedi. Fakat her söz söyleyişinde yarasının kanı ağzı içinde kabarcıklar meydana getiriyordu. O-nun koluna girerek mümkün olduğu kadar
süratle kulübeye döndük. Sintes orada yaralarının sathi olduğunu ve doktorun evine gidebileceğini söyledi. Onlar ikisi doktorun evine gittiler ve ben başımıza geleni kadınlara
anlatmak için kulübede kaldım. Madam Mas
son ağlıyordu ve Marinln yüzü sapsan idi. Bu izahat canımı sıkıyordu. Nihayet sustum ve denize bakarak sigara içmeye başJadım.
Saat bir buçuğa doğru Sintes, Masson ile beraber geri döndü. Kolu sanlmış ve ağzının köşesine san bir şerit yapıştınlmıştı. Doktor. Sintes'e bir şeyi olmadığını söylemişti. Fakat onun suratı asıktı. Masson onu güldürmeye çalıştığı halde o lâkırdı etmemekte devam ediyordu. Plâja ineceğini söyleyince nereye gitmek istediğini sordum. Hava almaya İhtiyacı olduğu cevabını verdi. Masson İle ben ona arkadaşlık edeceğimizi söyledik. Kızdı ve bize hakaret etti. Masson ‘'üzerine varmıyalım,, dedi. Fakat ben onu takip ettim.,.
Uzun zaman plâjda yürüdük. Güneş, ezici
bir hal almıştı. Kumsalın ve denizin üzerinde
parça parça kınlıyordu. Slntes’in nereye gittiğini hisseder gibi oldum. Fakat hiç şüphe yok ki yanılıyordum. Plûjın öbür ucunda, bir büyük kayanın arkasından, denize doğru, kumlara akan küçük bir kaynağa vardık. Bizim iki Arap orada idi. Yağlı gömlekleri içinde yere yatmışlardı. Tamamiyle sakin ve hemen hemen yatışmış görünüyorlardı. Bizim
54
gelişimiz hiç bir şeyi değiştirmedi. Sinte^i bıçaklıyan adam bir şey söylemeden bakıyordu. Öteki bir küçük kamış parçasını üflüyor ve göz uciyle bize bakarak âletinden çıkardığı üç notayı durmadan tekrar ediyordu.
Bu müddet esnasında güneş ile bu sükûttan, bir de kaynağın sesi ile üç notadan başka bir şey hissedilmedi. Sonra Sintes elini revolver cebine götürdü. Fakat öteki kımıldanmadı. Birbirlerine bakmakta devam ediyorlardı. Düdük çalan adamın ayal; baş parmaklarının çok aynk olduğuna dikkat ettim. Sintes. düşmanından gözünü ayırmadan bana: “Devireyim mi herifi?,, diye sordu. "Hayır!.. dersem öfkeleneceğini ve tetiği çekeceğini dlşündüm. Yalnız "O daha bir şey söylemedi sana. Bu durumda ona ateş etmek çirkin olur,, dedim. Sükûtun ve sıcağın ortasında suyun ve düdüğün küçük gürültüsü tekrar işitildi. Sonra Sintes bana “O halde küfrederim. Cevap verdiği zaman da vururum., dedi. "Bu olur, dedim, fakat bıçağını çıkarmazsa ateş edemezsin,»,
Sintes bir parça heyecanlanmaya başladı, öteki düdüğünü çalmakta devam ediyor ve ikisi de birden Sintea*in bütün hareketlerine dikkat ediyorlardı. Sintes’e "Olmaz, dedim, onunla başa baş döğüşmeliain. revolverini bana ver, öteki araya girmeye savaşır yahut bıçağını çekerse ben ateş ederim.,,
Sin te s bana revolverini verdiği zaman, namlunun üzerinden bir gfneş ışığı kayıp geç
ti. Fakat etrafımızda her şey kapanmış gibi
biz yine yerimizde hareketsiz durduk.
(Devamı var)
31 Aralık 1050
YENÎ İSTANBUL
Savfa 3
SİGARA DUASI
Diinya politikasındaki gerginlik. sinirlerimizi de kopa-sıya germiştir. Dudaklarımızda. bir zamanlar, bol hol dolaşan gülümsemeler seyrekleşir gibi oldu artık. Tekelimize bunun dokunur tarafı vok. Keyfimiz yerinde İse Kulübe sarılırız. Derdimiz varsa binliği kucaklarız. Dertli miydi, dertsiz mİ. bilmiyorum, Üsküdar vapurunda, Tekelin fedakâr bir müşterisini gördüm. Candan bir kaç nâra savurduktan sonra dört beş yolcuyu imana dâ-vet etti. Vapurdan çıkarken bu Tanrı kıılıınıı iskelede yığılmış gördüm.
Sigaralarda hu tehlike yok çok şiikiir. Yıılnız bıızı gezginci hatiplerimizin dunlanılan rahatsız olduklarını görüyorum. Dumansız barilt ri-bi dumansız sigara yapılabilir mİ. bilmiyorum, ama yapılırsa, fana olmıyacak gibi. Hatipler dr elleriyle duman dağıtmak zorunda kalmaksızın daha içten konuşabilecekler. Hele mübarek yn-y.ılıır satan bir hatibimiz, gerçekten yaman bir çeydir. Tanrının her gününde sayın baylar ve bayanlar ile söze baslar ve yolculardan hediyelerini toplar. Hediye deyişimden de ne sattığını anlı-yabÜlrslnİ7- Anlnmadınızsa nnlata^nı: Allahın isimleri, her türlü hastalığa bire bir crelen dualar, pire, tahtakurusu. kene kaçıran muskalar- Dahası var: Arapça harflerle Türk elifbası. Bunları satın almak, yanlış söyledim, hediyeliğini vererek edinmek, ha şimdi doğru oldu. her miisliinınnın borcu. İsterseniz bir sigara muskası da edinirsiniz- Bo.vnunııza
Yazan: Baydar DERLER astınız, mı. Tekelin yeni yaptırdığı Rİifilü paketler size vı z gel İr. Bir mııskncık alırsınız., aınıı, ömrünüzün sonuna kadar dıinyn kadar para biriktircblllrsiniz. Doğrusunu isterseniz benim do böyle bir muska edineceğim geliyor. Tiitiin mü çok ıslak makineye veriliyor, nedir, siaara-lar çivHoşiyor. Do.stlıır da şikâyetçi bundan. Hattâ bir tanıdığım, sigaraları ova o-va avuçlarının nasırlandığını söylüyor. Benim m uçlarım henüz nasırlnnmudı, a-mn, bu gidişle, niçin saklıya-yım, ben dc korkmaya haşladım. Ben. Uludağ mernkh-sıyını. Yeni aınbnlâ ilnrını gördükten sonra. Raf raya doğru da kayar gibi olacağım galiba. Fakat paketlerin güzelliğini no yapayını. Hor güzelin bir l.ııyıı var. Sigaraları haşinliklerinden kurtarmak İçin neler çekiyorum ben. tnnnmnzsınız. belki. Zaman oluyor, düzgünce doldurulmuş 10 sigara billurum diye dört paket açıyorum, raketler de İçinden çok mübarek hlr şey çıkacakmış gibi ardı arkası tiikennılyen sargılar içinde. Paketi açmak bir üzüntü, sigaraları eze eze yola getirmek de başka bir üzüntü. Fikir fikri uçar derler. Renim de aklının bir fikir geldi. Vanur ve |sî'(*îc hatiplerinden birine rastlar* Mim diyeceğim:
— Bize eski harflerle elif-haana lâzım değil, garahırı gevşetme çok İhtiyacımız var. tın ver bunu. Tam dır da .. Maltepe
İşe başlarsa bu kazanç da elden gider, ha.
ama, »1-dunsına Bir araş-zamanı-fabrikaNi
Endonezyada büyük elçilik ihdas ediyoruz
memurlara tatbik emsalini önce on sonra da on dörde mecbur olmuştur, bütçeye yeniden
et-bir
Ç>-
Bu
250
Columbia Üniversitesi Türkoloji Enstitüsüne yapacağımız yardım Ankara. 30 (Yeni İstanbulini
Ankara mümessili Refik Ahmet Sevengil bildiriyor ı — Hükümet, Endonezya da bir büyükelçilik ihdasına karar vermiştir Bıı münasebetle büyükelçi, müsteşar. başkâtip ve ikinci kâtipten ibaret elçilik kadrosu için 145.200 lira, hizmetliler için 19 bin lira tahsisat 1951 bütçesine konularak Büyük Millet Meclisine teklif edilmiştir. Elçilik o-tomobiü ve sair masrafları için gerekli Ödenek de yem bütçede nazarı dikkate alınmıştır.
Rusyada ruble kuru yükseltildiği için, Bakanlık bu memleketteki tiği yedi ve daha karmaya muamele
bin liralık bir külfet yüklenme-I sini gerektirmektedir. Dışişleri Bakanlığı, bu külfeti diğer memleketlerd2ki memurlarımızdan yaptığı emsal indirmeleriy le karşılamaya karar vermiştir. 1950 senesi içinde Dışişleri Bakanlığında vatandaşlarımızın Suriye. Lübnan ve Yugoslavya-daki emlâkinin tespiti İçin girişilen muamele şimdiye kadar 5962 yeni dosyanın açılmasını gerektirmiştir. Avnca Bakanlığın milletlerarası ekonomik işlere tavassutundaki rolünün büyümüş, yeniden bir umumi kâtip muavinliği ve bir iktisat dairesi ihdas edilmiş olması, Marshall Plânı tatbikatı, Avrupa Birliği Teşkilâtının gerektirdiği ilâve vazifeler kırtasiye masrafının artmasını İcap ettirmiştir. Bunlardan başka Bakanlık arşivinin yeni bir siste- I me göre tasnif edilmesine de başlanmış bulunuluyor. Çili ve Kopenhag Elçiliklerimizin otomobilleri eskimiş olduğundan bu sene yenilenmesi, Endonezya Büyükelçiliği için de yeniden bir otomobil alınması gerekmektedir. Yapılmasına ihtiyaç hâsıl olan emsal indirmeleri yüzünden Büyükelçi ve Elçilerimizin maaşları azalmış oluyor Elçilerimizin vermesi lâzım gelen ziyafetleri karşılamak için 1950 bütçesinde 75 000 lira olarak mevcut olan tahsisat bu sebepten dolayı 25 000 lira zammedilerek 100 000 liraya çıkarılmaktadır.
Dışişleri Bakanlığının dışarıda vazife gören memurlarından dört yılı doldurmuş olanların merkeze çağrılmaları usulden dir; fakat öte len ben sürekli görev yolluğundan tasarruf etmek maksadıvîe bu usule pek fazla riayet edilmemekte idi; Bakanlık, 1951 içinde dışındaki memurlarından müddetlerini doldurmuş olanların hepsini merkeze çağırmayı kararlaştırmış. bunun için de yeni bütçede harcırah faslım arttırmıştır.
Umumî kâtiplik ikametgâhı giderleri olarak geçen yıl bütçesinde mevcut 12.000 Hra yeni bütçeye konulmamıştır. Milletlerarası kurum ve derneklerden katılmış olduğumuz teşkilâta her sene ödememiz gereken pa-rA miktarı şu suretle teablt e-dilmıştir: Birleşmiş Milletler
Teşkilâtına 400.000 dolar karşılığı olarak L130.080 lira, Avru-

Anıt-Kabir inşaatı
1952 de bitirilecek
Plânlarda yapılan tadilât neticesinde
7 milyon liralık tasarruf temin edildi
Ankara 30 (T.H.A.) — Bayındırlık Bakanı Kemal Zeytln-oglu bugün saat 13 te Bakanlıkta hır basın toplantısı tertip etmiştir.
Bayındırlık Bakanlığı işlerine ait verdiği geniş izahatta Kemal Zeytinoğlu, yeni iktidarın Bayındırlık işlerine çok daha geniş imkânlar hazırlamak ve bu mesaiyi memleketin hakikî İh-tiyaçînnna ve iktisadi icaplarına göre ayarlamak ve diğer faaliyet şubeleriyle ahenkli olarak tertiplemek kararında olduğunu ve plânsızımın verdiği zararlara memleketi tekrar düşürmemek için bütün İşlerin İyi etüt edilmiş, devamlı plânlara ve programlara bağlandığın belirtmiş, 1951 bütçesinin Bayındırlık Bakanlığı kısmının tamamen bu görüş ve zihniyet içinde teksif edilmiş olduğunu söylemiş ve bazı rakamlar vermiş ve ezcümle demiştir kİ:
“Bu arada fakir mükellefler için ağnr bir yük teşkil eden yol vergisi daha Adil esaslara bağlanacaktır.
tl ve köy yolları için, Devlet Yollarında olduğu gibi Marshal Plânından faydalanma İmkânları üzerinde durulmaktadır, tl ve köy yollarına yardım olarak 1951 bütçesiyle 10 milyon Ura teklif edilmiştir. Geçen sene bu maksatla konmuş olan 7 lira maksatların dışında dil iniştir.
Memleketin muhtelif rinde dağınık bir şekilde
lanmış ve hiç biri tam olarak bitirilmemiş muhtelif su tesisleri verimli bir hale getirilecektir. 14 yıldan beri 140 milyon küsur lira harcanmış olan bu tesislerde bugün ancak % 15 - 20 nispetinde bir randıman temin edilmektedir. Yeni yapılan pro-gTam gerekince bu tesislerden
milyon sarf e-
yerle-ba$-
pa Konseyine 57.000.000 Fransız frangı mukabili 460.560 lira, Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilâtına 12.196.675 Fransız frangı karşılığı 98.187 lira, iktisader az kalkınmış milletlere yardım | 53 yılı sonunda tam bir şekilde olarak 182.000 dolar mukabil* 514.187 lira. Milletlerarası Gümrük T Arifeleri Bürosuna Belçika frangı karşılığı 4 506 lira. Milletlerarası matik Akademiye 20.000 sız frangı mukabili 167 lira Lâhey Daimi Hakem Divanına 2.460 florin mukabili 1.813 lira. Bu suretle yabancı teşekküllere bu sene vermemiz gereken para yekûnu 2.209.864 liradır.
Bu sene Dışişleri Bakanlığı bütçesinde dış memleketlerde Türk kültür varlığının korunması giderleri adı altında yeni bir bölüm ihdas edilerek 75.000 liralık ödenek konulmuştur. Bunun 25.000 dolara tekabül eden kısmı Columbia Üniversitesi Yakın ve Ortaşark Enstitüsü Türkoloji Kısmına Türkiye Hükümeti tarafından yapılması vâde-dilen yardımdır.
Dışişleri Bakanlığı bütçesi
1950 yılında 12 070.700 lira idi;
1951 için 2.240.197 lira fazlasiy-le 14.310.897 lira olarak teklif edilmiştir.
faydalanmak mümkün olacaktır.












İzmirde verem hastahanesi
150 yataklı hastalıanenin temeli dün atıldı
Amerika dı^bakanları
9 martta toplanacak
S
1
4



i
r

L
79.719 olarak Diplo-Fran-ve

Bunun dışında kısa bir za-1 maalesef esaslı bir tâdil yapmak imkânı olmamıştır.
Atatürkün 12 seneden beri e-bedî iHtirahatgûhına tevdi edilmemiş olduğunu ve mevcut proje aynen tatbik edilirse anıt-ka-birin daha uzun seneler bitirilc-miyeceğini gözönünde tutan Hükümet. projeyi bir komisyona tetkik ettirmiştir. Bayındırlık Bakanlığı Müsteşarı Muammer Çavıışoğlunıın başkanlığında toplanan bu komisyona. Teknik Ü-niveraîtc Profesörlerinden Bonatz, Güzel Sanatlar misi öğretmenlerinden mar Sedat Hakkı Eldem Je mimarları Emin Onat
çent Orhan Arda iştirak etmiş ve ittifakla alınan kararda, mevcut projede tâdilftt yapılmasının bilhassa haricî mimari ve sanat bakımından isabetli olacağı ve âbidenin daha asil bir karakter kazanabileceği belirtilmiştir.
Bu tâdil şekli dolayısiyle anıtkabir 1952 yılı kasım ayında bitirilebilecektir Yani 2 sene kaza nılmış olacak, ayrıca da inşaat ve İstimlâk badelinden de aslA küçümsoncmiy?cek 7 milyon liraya yakın bir para tasarruf e-dilecektlr.”
bir çok su işleri daha ki, bunlara 1951 bütçe» 18 milyon Hra ayrılmış-
ı!ecek faydalı fakat şimdiye kadar düşünülmemiş vardır sinden tır.
Demiryolları faaliyetine gelince: demiryolu inşaatı Bayındırlık ve diğer sahalardaki faaliyetimizi tazyik etmlyecek şekilde ayarlanmıştır. Muhtelif dört istikametteki çalışmalar devam etmektedir.
Bugün bir çok Bakanlıkların bünyesinde yapı işleri, fen heyetleri bulunmaktadır. Esasen mahdut bulunan teknik elemanları bir araya toplamak ve bu suretle hem bunların mesailerinden daha fazla randıman almak ve hem yapı politikasını muayyen bir görüş altında yürütebilmek için yapı işleri bir elden idare olunacaktır. Bu hususta bir kanun tasarısı Üzerinde çalışılmaktadır. Mevcut inşaat yeniden bir tetkika tâbi tutulmuştur. Bazı inşaat bu arada Büyük Millet Meclisi inşaatı çok ilerlemiş bulunduğundan
Yerli ilâçlar Daimî Sergisi
Ankara, 30 (T.H.A.) — Memlekette yerli İlâç sanayiini teşvik gayesiyle bazı müteşebbisler Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına müracaat ederek, karşılığı teşebbüs sahiplerince Ö denmek üzere büyük şehirlerimizde. Türk kodeksine bütün yerli ilaçlan daimi rette gller
Bu kara
hirlerden başka Şark İllerimizde de açılmasının doğru olacağı. böylelikle bugün hâlâ ec-zahane nedir bilmeyen yurd köşelerinde ilâç bulma kolaylığının sağlanacağı İleri sürülmektedir.
dahil su-ser-
teşhir etmek Üzere açılmasını istemişlerdir, sergilerin, İstanbul, An-ve İzmir gibi büyük şe-
Yeni senenin ilk zevki
pazartesi sabahı bir
Pol Akadp-Y. Mille pro-ve Do-
İzmir, 30 (A.A.) — İzmir Memleket Hastahanesine Yardım Derneği tarafından Memleket Hastahaneslne ilâveten İnşa ettirilecek olan 150 yataklı has-tahanenin temeli şehrimizde misafir bulunan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Doktor Ekrem Hayri ÜatÜndağm huzuru ile bu sabah saat 11 dc atılmış tır. Törene doktor Ekrem Hayrı Üstündağın kısa bir konuş masiyle başlanmıştır.
Ekrem Hayri ÜatUndağ “U. ğıırlu olsun” diyerek temele ilk harcı koymuş, ayni temele harç koyan İzmir tüccarlarından AH Albavrak da bu esnada hasta-haneye 25 bin liralık bir yardımda bulunacağını söylemiş ve bu jesti oradakiler tarafından al kışlanmıştır.
Müteakiben Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanının arzusu üzerine Tepecikte otuz, kırk bin lira sarfiyle meydana getirilen 150 yataklı verem paviyonu-nun açılmasına karar verilmiş, hep birlikte paviyonun bulunduğu mahalle gidilmiştir. Doktor Ekrem Hayri Üstündağ bu vesile ile resmlküşadı yapılacak binanın kapısı Önünde de bir hitabede bulunduktan sonra Bakan yeni Hükümetin böyle lüks ve milyonlar sarfiyle değil de hastahane olmaya müsait her yerden İstifade ederek veremli vatandaşlarımızın tedavi imkânlarının aranacağını söylemiş. İzmirlileri hiç bir parti ve sair ayrılığı düşünmeksizin bu mühim mevzuda Hükümete yardıma
davet etmiştir.
Konferans,
“komünizmin mütecaviz siyasetiyle mücadele" mevzuunu görüşecek
VVashingtorı, 30 f AP) — Birleşik Amerika dün, Amerika kıtası Dışişleri Bakanlarının 19 mart tarihinde toplanmalarım ve gündemde üç madde bulunmasını teklif etmiştir.
Amerika kıtası Dışişleri Bakanlarının bu konferansı için, Birleşik Amerika teşebbüse gi-
rişmlş ve bunun “milletlerarası komünizmin mütecaviz siyaseti ile mücadele için” toplanmasını istemiştir,
Cumhurbaşkanı Türkiye Körleri Derneği âzalarını kabul etti
Ankara, .30 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Türkiye Kör leri Eğitim ve Kalkındırma Derneği yıllık kongresini yapmış ve Kongre adına bir heyet bugün Cumhurbaşkanı Celâl Ba-var tarafından kabul edilmiştir. Bu kabulde memleketimizde körlerin eğitimi ile ilgili meselelerden bahsedilmiş ve
hurbaşkanı tarafından büyük bir ilgi ile karşılanmıştır
Cum-

Eflâtunun
Mezarı
Konya Müzesi asistanı mezarın Konyada olması gerektiğini söylüyor
YENİ İSTANBUL
GAZETESİ ALMAK ve OKUMAKTIR
Her zamanki zengin mündericafından başka, o gün gayet geniş bir çerçeve içinde birbirinden enteresan ve güzel yazı ve resimlerle önünüze serilecek olan
YENİ ÎSTANBUL’un
YENİ YIL HEDİYESİNİ
de yarınki zengin nüshası içinde bulacaksınız. PAZARTESİ İÇİN GAZETENİZİ ŞİMDİDEN AYIRINIZ


İstanbul Konservatuarı
Iliik&metin Konservatuara yardım yapması için teşebbüslere geçildi Ankara. 30 • Hususi muhabirimiz bildiriyor! — Recep Bİ1-glner, F. Köprülü, Murat Güden ve Yusuf Zlva Demircioğhından müteşekkil bir heyet, Hükümetçe İstanbul Konaerva tu varına yardım yapılmasını teminen, iki günden beri şehrimizde bulunmaktadır. Heyet âzaları. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer alâkalı Bakanlar tarafından kabul edilmişlerdir.
Bu görüşmeler neticesinde Hükümetçe İstanbul Konaerva-tuvarına bir yardım yapılması prensip olarak kabul edilmiştir.
Bu arada eski maarif vekillerinden merhum Necati zamanında menedilen Türk musikisi tedrisatının ameli kısmının yeniden ihdası için caata da müspet rilmlştir.
Diğer taraftan
yosunda hiç bir kayıt ve şarta tâbi tutulmadan okunan Türk Musikisi adı altındaki eserlerle okuyucularının değerleri hakkında Konservatuvarın mütalâası alınması hususunda da bir teklif yapılmıştır.
Alâkalılarca müsait karşılanan bu teklif tetkik edilmektedir. Müspet bir sonuca varıldığı takdirde Radyo okuyucuları ve yeni bestelenen eserler İstanbul Konscrvatuvarınca bir elemeye tâbi tutulacaktır.
İngiltere taht taşı
Londra. 30 lAP) — Glasene gazetelerinden birine dün gönderilmiş olan bir mektup, çalınmış olan taş tahtın nerede olabileceği hakkında ilk defa olarak bazı emareler vermiştir.
Bu mektupta Ingiliz Kıralı VT Gcorge'a tahtın ladesi (çin İfası icap eden şartlar bildirilmektedir.
Şartlardan biri, tahtın. Kıral tarafından tâyin edilecek olan mahalde tskoçyAlılar tarafından muhafaza edilmesidir.
Mektupta, hlr hüsnüniyet delili olarak, tahtın muhafazası hususunda yapılmış olan yanlışlık-lar da sayılmaktadır.
Mektupla imza yoktur.
yapılan müra-blr cevap ve-
İstanbul Rad-
“Efna” yeniden indifaa başladı
Ratanya (Sicilya), 30 (AP) — Karla kaplı olan Etna dağı bir hafta devam eden ntsbi bir sükûnetten sonra, dün bırdenbu re yeniden İndifaa başlamıştır. Üç geniş lâv deresi, sahile doğru akmaktadır.
Bu yeni İndifa geçen ay vuku bulmuş olan kadar şiddetlidir.
Konya, 30 (A. A.) — Konya Müzesi Asistanı Mehmet önder bugün Anadolu Ajansı muhabirine Eflâtunun Mezarı hakkında şunlan söylemiştir:
“Eflâtunun Mezarının Konyada bulunduğuna dair malûmat veren en aşağı on beş yazma ve basma eseri inceledim. Bu eserlerde Eflâtunun Mezarının Konyada bulunduğu yazılmaktadır. Bu eserlere göre Eflâtunun Mezarının bulunduğu bina 1919 yılında dinamitle atılmış ve oradaki mezar taşları “Üçler” Mezarlığına nakledilmiştir. Bu sebeple, mezar taşlarından birisi mezkûr mezarlıkta bulunmuştur. Mezar taşının üzerinde bir lâtince ibareyi tercüme ettirmek üzere Ankaradan bir ekip istettim.
Eflâtunun mezarının Konyada bulunduğu kanaatindeyim» Zira, şehrin bir çok sicil ve kayıtlarında “Eflâtun Mahallesi,, ismi geçer. Bundan başka Beyşehir-dekı Hitit Abidesine de halk a-rasında ‘•Eflâtun Çeşmesi,, denilmektedir. Bunlar da gösteriyor kİ. Eflâtunun Mezarının Konyada olması lâzımdır.,,
Yeni yıla girerken

Ta-
Henry Fonda, kendinden 20 yaş küçük bir kızla evlendi
New-York, 30 (AP)
nınnuş sinema yıldızlarından 13 yaşında bulunan Henry Fonda ile tiyatro prodüktörlerinden Oscar Hammerstein’in kızı 22 j'aşındaki Blanchard diln burada evlenmişlerdir.
D.P. Beyoğlu
Emekli maaşları
Ankara. 30 (T.H.A.) — Son zamanlarda emeklilere bir kolaylık olmak üzere Emekli maaşları çek verilmek suretiyle ödenmektedir. Çok pratik olan bu usulün sadece Ankara ve civarına inhisar ettirllmeyip bütün memlekete teşmil edilmesi için lüzumlu muameleye başlanmıştır.
Ankaranın şehir plânı
An-plâ-tut-
tat-mu-
Ankara. 30 (THA.) — kara Belediyesi şehir imar nmı yeni bir tetkika tâbi muştur.
Daha ziyade keyfî surette bik cdllegelmiş olan plân
cibince bugün gerek seyrüsefer, gerek sulama ve ışıklandırma bakımından Belediyenin büyük müşkülâtla karşılaştığı, şehrin hangi istikamette ve ne mlk-yasta büyütüleceği hususunda kesin karar alınacağı bildirilmektedir.

kongresi
nun ancak yarını günlük ömrü kalmış olacak.
1950, İhtiyar dünyamız İçin hiç (le umulduğu kadar hayırlı olmamdı. O da kendinden evvelkiler gibi, kâh Birleşmiş .Milletlerde, kûh üçler, beşler toplantılarında Öıııür tüketti. Sulh güvercinini onun devrinde de ancak gazete karikatürlerinde görebildik. O da, def’atle Sovyet Vetosuna. Sovyet oyununa şahit oldu ve göz yumdu. Oııuıı zamanında da, büyük devletler >ık Mik “atom,, bütün bıı dedikodu hengâmesi çinde bunalan dünya, günün birinde buruşuk kışrırıın hlr yerindeki çıbanı 1950 nln NUratına doğrıı patlatıverdi. Şimdi o, Scretaıı medarının bahçe kapihinda halefiyle karşılaştığı zaman, yüzünde bıı çıbanın İzlerini taşıyacak. Ve İhtimal biçare 1951, ipek kaııııtlarını titreterek o kanlı surata korkljle bakacak. Henüz dünyaya adımını atacağı sırada, o minimini yavrı-nıın kıın görmesi ne derece tehlikelidir, tasavvur ediniz. Hoş görmese de. Küredeki çıban kapan-nuubfr n-ı
lâfı ettiler. Ve nihayet
I-
hiraz sonra oıuııı »ııratını da ba-»iLsına çevlrece-imiz muhakkak. Bıı bakımdan 1051 selefine na-ııran daha (la tn. Ihslzdlr. Artık ına düşen, bütün gayretini toplı-varak o cihanın genişlemesine mâ
ııi olmaktır. Aksi halde arkasından gelecek yavrusuna öyle bir dünya teslim edecek kİ, zavallı 1952, ters yüzü geri dönse, hakkıdır.
Ve böylccc dostlar, 1950 »on demlerini aramızda geçirip, J951
Yeni yıla girerken - Yaya
kalan ağalar
yeryüzüne atlamak İçin öbür dünyada MabırsiKİanırken* biz bütün dünya sakinleri, hu gece, bir yaş daha ııhuı İhtiyar arzın üzerinde neşeli hlr gece geçirmeye çalışacağız!.. Zavallı İnsanlık, neşesini ve şetaretini Öylesine kaybetti kİ, her giden yılın peşlınlcn horalar teperek, yeni hlr ümidin kapısına koşuyor. Fakat her defasında da bütün kc.vfl o hlr gecenin hudutla, n aracında boğulup gidiyor... Bu Nefer Inşaallah böyle olmaz ıhı 1951. bahasının getiremediği milli İlerisini Haçlarından tuttuğu gibi, yıllar yılı onu hekllyeıı insanlığın kucağına bırakıverir.
Tasavvur ediniz; yarın sahalı uykudan uyanan Stalin bambaşka adamdır. Hemen bıyıklarını çekiştirerek. yatağından fırlıyor. İlk gözüne batan kara meşin çizmeleridir. Bir tekmede bunları yuvarlıyor, artık çizmeye
zııın vur? O. ayaklarına hafif İskarpinler giyerek dolaşacak. Mo-lotof. Litviııof. Melrnkof, Caver-kof. hasılı no katlar “of” ve “kof,, varsa hemen mareşalin odasına... Kızıl şof gibi, onlar da bambaşka uyanmışlardır. Birbirlerine yoldaş demiyorlar artık. Birbirlerine korkulu gözlerle de bakmıyorlar. Mareşalden Mert değil, nazik bir emir: “Arkadaşlar, diyor. Dünyanın bugünkü haline bir nihayet vermeliyiz. Ne diye insanlar birbirlerine saldırıyorlar? Hemen Ameriknya ve İngiltereye bildiriniz, derhal o-
Yazan:
Bediî FAİK
Rusyadan
Sovyet Sosyalist denmemesini rica bugünden İtibaren
kapıya no IÜ-
turup sıılh şartlarını tesblt edeceğiz.,.
Ve birden parmağını sallıyarak biraz sert İlâve ediyor: “Hudutlarımız haricinde bir tek Rııs askerinin kaldığını gÖrııılyeceğİnı.„
Bütün “of.Jar ve “kof,,1ar mü-teİH’sMm ve mesrur çıkıyorlar. O akşam dünya ajansları, radyoları; vızır vızır İşliyor. Ertesi günü gazetelerde sadece şıı sihirli kelline var: “Sulh! sııllı!,, O sabah Birleşmiş Milletler toplantısına gelen Sovyet dciegeM çılgınca alkışlanıyor. Jııkop Malik, gözleri yaş içlinle ve titrek bir sesle konuşacaktır: “Muhterem delegeler, Rusya biran evvel bir Birleşmiş Milletler ordusu kurulmasını talep etmek ve bıı hususta hissesine düşeni yapmaya âmÛ4İe olduğunu bildirmekle «nrçf dııyor. Bundan »öyle İnsanlığın ıızıırıınıj tehdit decek lıer tehll-enln karşısına vvelû Rusya di-üleeektir.M
Ve birden sanki milyonlarca iılllûr sürahi kı-rılıyorınuş gibi, ortalığı kaplıyım elinin bir hareke*
durdurarak, İlâve ediyor:
alkış sııdaNiıu tiyle
“Artık bundan sonrn bahsederken, Cumhuriyetleri ederim. Rusya
demokratik bir İdareye kavuşmuş ve sadece Kus Cumhuriyeti muştur. Gelerek hafta yapılacak ıımumi seçimleri takip etmek üzere, bu kürsüden bütün dünya gazetecilerini ve muhterem Birleşmiş Milletler üyelerini davet edi-\ •n üm,,.
Aman Yarabbi!.. Ne kadar tatlı bir rüya. Demirperde derhal kalkıp, yerini rüzgârda tiril tiril Mallanan İpek tüllere bırakıyor... Affedersiniz, galiba aklımı kaçırıyorum. Hepinizin yeni yılı hayırlı olsun.
Cumhuriyeti >1-
Yaya kalan ağalar
UEIIHAI.DE nrtık duya duy* sİ-" M' do gınıı gelmiştir: Tıp Fakültesi, belediye hiLstahanclerlni gene istiyor!„ Görseniz tahrik edilmedik adam bırakılmadı. Sağlık Bakanımızdan tutunuz da, belediye â/alarınııza kadar; profesörlerimiz, varsa yoksa fakülte hastahanesi diyorlar da başka bir şev söyledikleri yok. Fakülte hasta-hanelerinde has t ula ra çiçek gllıl bakılırmış, halbuki belediye hnstıu haneleri ancak bir facia İmiş. Fakülte koğuşlarında sadece İlim ve fen varmış, halbuki belediye vc bakanlık hastahanelcrlnde ancak pislik ve bakımsızlık... hani bir yabancı duysa lııı.stahanelerlnl yalnız
Hulûsa, belediye fakülteye
vermekle kalmayıp, ne kadar personel de varsa Idnııı edilmelerinin lârım geldiğine inanacak!
Profesörlerimizden hir| Inı kendi kendini medlh yarışında o derece İleri gitti kİ. geçenlerde hlr sııbah gazetesine verdiği hc5 analla, Türkiyede ilk defıı Tıp Fakültesinin bir kan bankası kuracağını ve böylelikle bugüne kadar İhmal edilen bu mevzuun halli sayesinde pek çok doğııın ve yaralama vakasındaki ölüm nİMpcthılıı düşeceğini söyledi.
Gerçi kan bankası kurulmakla yaralama ve doğum vakalarındaki ölüm nispeti düşer ama. ne yazık ki. Tıp Fakültesinin övüne övüııe kurmaya hazırlandığı kan bankası, bundan tam üç »ene evvel kurulmuş, hem de beğenmedikleri. Bakanlık hastııhnnelerlndcıı Hasekide kurulmuştur!. Bir de Ha\-darpaşa NÜmuııo Hautalıaneslndo geçen sene kurulan küçük bankayı da sayarsak, fakültenin Inı sahada ne kadar geri kaldığı kolayca anlaşılır.
Ama bıı meseleyi ortaya ataıı sayın profesör bunları bilmez ııu? Elbette bilir aııuı. şıı sıralarda fakültenin pek faal olduğunu göstermek İçin hllmeıuezllğe gelmek İcap ediyor.. Şimdi İster misiniz, doktor profesörlerimiz daha (la coşarak • oda fakültemizin, çiçek aşısı kursları açacağını. TÜr-klycde İlk defa, enjeksiyon ve ten (lye motodlarıııı ‘atblk edeceğini lana kalkışsınlar.
Hayır hlr »ey leğll, bu gidişle, belediye hnstaha-değil, ellerlndeklle-
Gergin hava içinde yapılan kongre çok münakaşalı oldu
Dün akşam saat 20 de, D. P. Beyoğlu İlçesinin kongresi Suna Pastahanesinde yapılmıştır.
Kongre başkanlığına Ferzan Araş, ikinci başkanlığa Abdîll-kadir Tank ut seçilmişlerdir.
Şehrimizde bulunan milletvekillerinden Dr. Mükerrem Sarol, Salih Fuat Keçeci, Nazlı Tlabar, Fahrcddin Sayder, Celâl Fuat Türk geldi, îlhsan Altıncı ve Şehir Meclisi âzaları hazır bulunuyorlardı.
Kongre, Kore şehitleri için bir dakikalık ihtiram vakfesinde bulunduktan sonra idare heyetinin raporu okunmuş ve bu mevzuda konuşmalara başlanmıştır.
Bu arada gayet gergin ve al* nlrli bir hava kongreyi kaplamış, bir çok delegeler çeşitli mevzular üzerinde, başkandan söz atmadan konuşmaya ve fikir ser-detmeye başlamışlardır.
Bu esnada, delegelerle, dinleyicilerin birbirine karışmış oldukları. bir tefrik yapılması icap ettiği ortaya atılmış ve salon karmakarışık olmuştur.
Söz alan Arif Hanctğlu. çok sert ve acı bir lisanla tenkidler-de bulunmuş, bir çok dileklerin is’af edilmemiş olduğunu söylemiştir.
Sözüne devam eden Arif Han-oğlu, mllhtelif seçimlerde, kazandıklarına muhakkak nazarla bakılan bir çok kimselerin bilin-m iven sebeplerle ve meçhûl eller vasıtaslyle kazandıkları listeden hangi gayeler uğruna çıkarıldıklarını sormuş ve bunun cevabını istemiştir.
ikinci ol&raJc konuşan Şeydi Tcmeltaş, üst kurulları çok ağır bir lisanla itham etmiş ve kendi saflarında hilekâr, karayUzUl insanların bulunduğunu ve partinin bu İnsanlardan muhakkak temizlenmesini istemiştir.
Yirmi kadar delegenin konuşmasından sonra kurul İbra e-dilmiş ve seçimlere geçilmiştir.
(
(
Bakanlığı ile ilgili üzerinde tetkiklerde Milli Eğitim Bakanı 17,25 Vilâyet
otomobilden inerek ih-
nelerlnl almak
ri de kaçıracaklarından korkuyorum. Herhangi bir mevzuda devlet hastahanclerlnden Üç yıl çeri olan fakülte, nerede var. söyler misiniz?

‘Millî Eğilim Bakanı Mersinde
Mersin, 3ü (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Bir müddetten beri cenup ve cenupdoğu illerimizde mevzular bulunan
Tevfik Heri bugün saat te şehrimize gelmiştir, önünde tiram kıtasını ve halkı selâm-
lamış ve samimi hasbıhallerde bulunmuştur. Bundan sonra D. P. 11 binasın» gelen Bakan, evrada da partili vatandaşların haklı şikâyet ve dileklerini dinlemiştir.
Sayfa 4
T ÜN t t 8T A N BU₺

4
Bir Amerikan kumpanyası 11 milyon kilo tütün alıyor
buğday ziraatinden ziyade
Dün, bn mubayaa hakkında İzmir Tütüncüler Birliğinde bir toplantı yapıldı
İzmir 30 (Hususi) — Bir A-merikan Kumpanyasının Anka-rn d akl müzakereler sonunda yaptığı 11 milyon kiloluk tütün mubayaası bugün de tzmlrde konuşulan başlıca mevzu olmuştur. Dün bildirdiğim gibi haber bilhassa müstahsil zümre üzerinde çok sevindirici bir tesir yapmış ve yeni piyasanın açılması arifesinde Tekel idaresinin elini boşaltmış olması ve bu satış neticesinde serbest kalan yüzde beşlerin yapılacak müdahale mubayaaları için serbest kalması istihsal mıntakalarında bu yıl ftşikûr bir surette görülen nikbinliği takviye etmiştir. Bununla beraber haberin tütün tacirleri arasında aynı derecede aşın bir memnunluk uvarr ' dırmadığı görülmektedir.
Satışın duyulmam üzerine Tütüncüler Demeğinin yaptığı fevkalâde toplantıda bu mevzudn hararetli konuşmalar cereyan ettiği anlaşılmaktadır. Satış muamelesini tenkid edenler Hükümetin keyfiyeti zamanında tüccara bildirmesi lâzım geldiği halde bunu yapmamış olması üzerinde durmuşlar, kendilerinin sırf Hükümetin para politikasına yardım için reeksportu j menetmek suretiyle yaptıkları I fedakârlığın Hükümet tarafından karşılıksız bırakıldığını söy-1 içmişlerdir. Bu arada satışını protesto edilmesini isteyenler de I olmuştur. Bunların kanaatine göre satılan 11 milyon kiloluk I tütünün yansı Tekel tarafından temin edilip diğer yansının da serbest piyasadan verilmesi da-1 ha doğru ve hakh olurdu. Bul suretle tüccar da elinde bulunan 1 mahsulün mühim bir kısmını I satarak piyasaya daha kuvvetli I olarak girebilirdi. I
Buna mukabil toplantıda bulu-1 nan diğer bir kısım tüccar sa-1 tıçın İsabetli olduğunu müdafaa etmişler ve reeksporta iltifat etmeden doğrudan doğruya dolarla piyasaya gelen büyük I bir alıcıyı çeşitli partiler arasın-1 da dolaştırıp durmaktansa biri kalemde tatmin edivermenin çok daha yerinde olduğu cihetinin I İtiraf edilmesini istemişlerdir Neticede bu son mütalâa top-1 lantıya hâkim olmuştur. Bununla beraber hiç değilse 3 milyon kiloluk mubayaanın Ege tütüncülerinden yapılması fikrini de toplantıya İştirak edenler uy-1 gun görmektedirler. I
Bu tezi müdafaa etmek üzere I Ankaraya bir heyet gönderilme- I si kararlaştırılarak içtimaa son I verilmiştir. I
pamuk ziraatine ehemmiyet veriyor
Gelecek
Son hafta içinde yurdumuzun muhtelif bölgelerine yaftan yağmurların. ekine büyük fayda verdiği. bunun buğday ve hububat fiyatlarına tesir ettiği anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi yağ-mursuzluk yüzünden başta buğday olmak üzere, hububat maddeleri fiyat ilerlemesi kaydetmişti.
Denizli muhabirimizin verdiği malûmata göre, Ege bölgesinde müstahsilin pamuk, anason, pancar gibi pıaddelere daha çok ehemmiyet verdiği müşahede edilmiştir. Pamuk fiyatlarının yüksek oluşu neticesinde, bir çok yerlerde köylünün pamuk ziraatine daha çok önem verdiği malûmdur. Fakat pamuk ziraat!, fazla istihsal masraflarını mucip olan bir ziraat olduğu için, küçük işletmelerin, bilhassa küçük toprak sahiplerinin pamuk ziraatine başvurmaları pek kolay bir iş değildir. Çün-ki karşılarında makineyle daha geniş ölçüde pamuk ziraat! yapan, sermayedar toprak sahipleriyle fiyat hususunda rekabet etmeleri mümkün değildir. Bu bakımdan, müstahsilin buğday ziraatın! ihmal ederek, pamuk ziraatine ehemmiyet verdiği, bunun neticesi olarak, ileride buğday istihsal ât inin azalacağından endişe etmeye lüzum yoktur. Esasen pamuk ziraatine elverişli bölgeler malûmdur. Her tarafta pamuk yetiştirmeye İmkân da yoktur.
sene, fazla pamuk az buğday mı elde
Yukarıda işaret ettiğimiz gibi her müstahsilin psmuk zeri-yatı yapacağını beklemek doğru değildir. Hâsılı bu gibJ tabii şartlar, pamuk zeriyatını kendiliğinden tahdit etmektedir.
Bütün bunlara rağmen, pamuk ziraatlnin geçen seneye nazaran daha geniş bir ölçüde olduğuna şüphe yoktur. Evvelce de Adana muhabirimizin bildirdiği gibi pamuk fiyatlarının yükselişi karşısında, Çukurova pamuk zeri ya t sahası 3 milyon dönümden 5 m ıştır.
Bilindiği merikada tahdidi. Kore zuhuru, dünya pamuk fiyatlarının yükselmesinde âmil olmuştu. Acaba önümüzzdeki sene, dünya pamuk fiyatları aynı seviyede kalacak mı? Her mem-
tatlh-
Hava-İstifa-çiftçi.
fiyatlarının
Çukurova
sahası 3 milyon milyon dönüme çık-
gibi geçen sene A. pamuk zeriyatının muharebelerinin
yetiştireceğiz edeceğiz ?
leketleri görülen fazla
sal pamuk fiyatlarında ne gibi tesirler yapacak? Bunun hakkında şimdiki halde bir hüküm verecek mevkide değiliz.

Denizli 30 (Hususî) — lann müsait gitmesinden de ederek bol ekiş yapan
bugün do hasretle beklediği bol yağışa kavuşmuştur.
Tarlalarda au bekleyen ekinlerin yüzü de yağmur bekleyen çiftçinin yüzü gibi gülmüştür. 1951 mahsul yılının fevkalâde bereketli olacağı tahmin ediliyor.
Yağışın hububat fiyatları ü-zerir.de tesiri görülmektedir. Buğday, arpa, mısır gibi taneli ürünlerin fiyatında hissedilir bir düşüklük olmuştur. Hava güneşli, ılık ve yağışlı gitmektedir.
nkarada ticaret ve
sanayi sergisi açılıyor
Kambiyo, Esham ve Tahvilât Borsasında
Dün Kambiyo. Esham ve Tahvilât Borsasında senenin son iş günü hararetli işler olmuş, bu arada % 6 faizli 1947 Hazine Tahvili 98 liraya kadar yükselmiştir. Son zamanlarda Hazine Tahviline karşı istekler artmıştır. Bundan bir ay evvel Hazine Tahvili 95 liraydı.
Dünkü muameleler
arasında
ilerlemesi tahvilin bulmuştur.
ma Tahvili de fiyat kaydetmiştir Dün bu fiyatı 95.7B lirayı Bundan başka muhtelit tertipte
MIH' Müdafaa Tahvilleri üzeri-
ne geniş ölçüde ış olmuştur.
Kupon getirecek okuyucularımıza
Gazetemizin Tahsil Kupon «ariyle. a> başından İtibaren neşretmeye buladığımı/ (1.000 Saat) kuponlarını ka buJ etmek, mukabilinde kur a numaralarını vermek ve »on-ra da hediyelerini dağıtmak üzere yeni bir büro teris et* mlş bulunmaktayız. Bizi bu karara şevketten «?bep. oku yucutanmır.dan Dize mü ra cimi etmekte olan büyük kitlenin İşini süratle görmektir. Bu maksatla
Ga latada, Bankalar Caddesinde, Adalet Hanının 2 nci katında bir daire k ü ş a t edilmiştir
1 Aralıktan itibaren
Kur1» numarası, kupon ve hediye için okuyucularımız mezkûr adrese müracaat e-Jeceklerdir. Yurdun her tarafından gönderilmekte otan kupon mektuplarının üzeri ne de adresin
(YENİ UiTANBUU Ban katar Caddeni, Adalet (lanı kat 2) şeklinde yazılmasını okuyucularımızdan bllhas*» Hra ederiz
Almanyaya gidecek tütüncüler heyeti
İzmir 30 (Hususi) — Almanyaya gönderilecek tütüncüler heyetinde bir değişiklik yapılmış ve Abdi Fuad Akev'ln hem İstanbuhı, hem İzmir! temsil etmesi kararlaşmıştır. tzmlrden heyete
Tekel İdaresi namına da Abdullah Servet iştirak edeceklerdir. Fevzi Lûtfi Karaosmanoğ-iunun başkanlığındaki salâhiyeti! ve resmi bir rin de iltihak edeceği mektedir.
ayrıca Sadullah Birsel,
heyete müşavi-bildiril-
Denizlide haftalık borsa fiyatları
Denizli 30 (Hususi muhabirimizden) — Denizli Ticaret Bor-saamda bu haftaki fiyat hareketleri geçen haftaya nazaran hemen hemen farketmemlş durumdadır. Buğday 27 - 30. arpa 18. dan 19 - 20. çavdar 18 -19. nohut 32, pamuk 100 - 150. keten tohumu 38-40 kuruş üzerinden satılmıştır. Borsa d a en hararetli olan alış veriş buğday ve pamuk Üzerine yapılan muameledir.
Ankarada 1 şubat 1951 tarihinde ticaret ve sanayi müesae-selerlnl tanıtmak ve iç turizm hakkında bir fikir vermek için bir sergi açılacaktır. Sergi komiserliğinden gazetemize gönderilen bir mektupta, sergiye iştirak şartlan hakkında şu malûmat verilmektedir:
1 — Sergi. Ankara Yen! Sergi Sarayında açılacaktır.
2 — Bu sergiye iştirak edecek müessese ve firmalar mallarını bir ay müddetle sergide teşhir edebilecekler ve satış yapabileceklerdir.
3 _ Serginin bir ahenkte ve iştirak edecek müessese ve firmaların şerefiyle mütenasip bir şekilde olabilmesi için bllûmum dekorasyon İşleri, stand vitrin tanzimi ve ışıkların tertibi doğrudan doğruya sergi komiserliği tarafından yapılacaktır. Bu iş için memlekette tanınmış kudretli dekoratörler angaje edilmiştir.
4 — Müessese ve firmalara kolaylık olmak üzere standlann çabuk inşası için Standard e-batta vitrin, banko ve bölmeler şimdiden müessese ve firmaların emrine Amade bir vaziyette hazırdır.
5 — Arzu edilen adette vitrin ve banko kira İle verilecektir.
6 — Ayrıca istenilen dekor-
Tarda kısa bîr zamanda yaptırılacak tır.
7 — Müessese vs firmalar arzu ettikleri takdirde serginin sinema kısmında müzikli ve izahlı rakJâm filmleri göstereceklerdir.
8 — Sergiye İştirak edecek firmaların bütün mallan sergi komitesi vasıtaslyle sigorta ettirilecektir.
9 — İlişik plâna göre arzu ettiğiniz salon ve yeri metre olarak cephesini mavi kalemle işaret ederek plânı lütfen İade ediniz.
10 — Vitrin ve bankoların ebatları He yerlerin metre hesabiyle fiyatı ve diğer hususlar için malûmat almak üzere Ankara Sergtevi Komiserliğine teşhir etmek istediğiniz malların cinsini de bildirerek lütfen müracaat ediniz.
Ytkrmmış yön
600
Dün Ticaret sonıı olmasına tiftik satışları der olmuştur.
Anamal tiftik 825 'canmış yün de 600 juamele görmüştün
kuruı
sene
Borsasında rağmen. yüm ve üzerine
hararetli
kuruştu, kuruştan
/ngiftereden otomobil ithal ediliyor
Londra 30 (Hususi) — tstan-buldan buraya ulaşan haberlere göre, bir Türk firması, Austin Motör Kumpanyasına 1.000.000 sterlingllk bir sipariş vermiştir
Austin, bu firmaya 400 otomobil beş tonhık 40 otobüs ve 1000 kamyon sevkedecektir.
Kumpanyaya mensup bir sözcü, daha büyük bir sipariş almış olduğunu, fakat fabrikanın ancak bu kadannı ihraç edebilecek halde bulunduğunu açıklamıştır.

Fındık piyasasında durgunluk
Trabzon 30 (Husus!) — Hafta içinde fındık piyasaları tam bir durgunluk ve sükûnet içinde geçmiş, belllbaşlı bir hareket ve faaliyet kaydedilmemiştir.
Piyasaya gayet az miktarda mal arzedllmekte ve bu malların çoğunu da düşük randımanlı fındıklar teşkil etmektedir.
Bu şartlar altında, haftanın umumi muamelesi 116/146 kuruş arasında fiyat bulabilen 52 kabuklu ve CİF İstanbul kuruştan satılan 30 ton iç dıga münhasır kalmıştır.
Bu ay üzerine alivre satılmış fındıkların teslim hazırlığı da sona ermiş olduğundan, ufak tefek işler haricinde önümüzdeki haftanın tam bir sükûnet içinde geçeceği ve daha ziyade tasfiye İşlerine müteallik muameleler dışında ciddi bir faaliyete tesadüf edllemiyeceği tahmin edilmektedir.
ton 317 fm-
I Almanyada
I Marshall Plânı
Frankfurt 30 (YİRS) — AJ-man y adak i Marshall Plânı Müdürü J. Caltler, bugün yayınladığı bir raporda. Al manyan m bu sene zarfında sına! ve ticari sahalarda kaydettiği fevkalâde inkişafın, 1951 senesi zarfındaki dünya ekonomik hareketlerinde, bir mucize olarak yer alacağını açıklamıştır.
Cattier*ln verdiği izahata göre, Almanyanın sına! lsllhsa
II 1950 de yüzde 40 nispetinde artmış, umumi hayat standardı fevkalâde bir terakki kaydetmiş, ticareti de aynı nispette ilerlemiştir. Nltekjm ihracat 650 milyon dolardan 9 milyar dolara yükselmiştir. Hayat seviyesi de, harpten evvelki hadde çoktan ulaşmıştır.
Raporda Batı Almanyanm ne-dan Şark - Garp ihtilâfının daimi mevzuu olduğu zikredilen sayılarla, anlatılmaktadır. Bu arada, meselâ çelik istihsali, senede 1.3 milyon tonu bulmuştur ve Müttefiklerin müsaade etmesi halinde bu sayı, önümüzdeki yıl, mutalaka 15 mll-von tona yükselecektir. Kömür İstihsali, geçen ay, rekor bir sayı kaydederek 10 milyon tona yükselmiştir. Demir istihsal! de, son üç ay zarfında 900,000 tona ulaşarak İngiltere ve Fransanın istihsalini geride bırakmıştır. Aynca otomobil imalâtı 23,557 ye. radyo imalâtı 275.000 •, fotoğraf makineleri imalâta da 190,000 adede çıkmıştır.
Bu zaman zarfında, işçt ücretleri yüzde 10 nispetinde yükselmiş, buna mukabil de fiyatlar hissedilir derecede azalarak, hayat standardının yükselmesine hizmet etmiştir.
Almanyanm İktisadî sahada bütün bu terakki ve inkişafında, Marshall Yardımı büyük rol oynamıştır.
Yunanistan ile Mısır arasında ticarî görülmeler
Kahire 30 (Hususî) — Haber verildiğine göre, Mısır ile Yunanistan arasında bir ticaret anlaşmasının akdi için müzakereler cereyan etmektedir. Yakında imzalanacağı tahmin edilen bu mukaveleye göre, Mısır Yu-nanistana pirinç satacak, buna mukabil ondan muhtelif zirai maddeler ithal edecektir.
Diğer taraftan bUdlriîdlğlne göre, Mısır. Amerikadan 100.000 ton mısır getirtecektir.
Komünist Çîn, A.B,D. ile ticarî munasebatı kesiyor
Hong-Kong 30 (Hususî) — Komünist Çin makamları. Amerikan ve Japon mallarının ithalâtını ^muvakkaten., menetmiş-tir. Aynca Çin Hükümeti, bundan kısa bir müddet evvel. A-merikaya hiç bir şekilde İhracat yapılmaması hususunda bir tamim yayınlamıştır.
Fransada çorap istihsali artıyor
Parts 30 (Hususi) — Fransız Şarapçılık Komitesi; memlekette bu aene 1949 a nazaran. 2.100.000 daha fazla şarap şişesi stok edilebildiğini bildirmiştir. Bunun sebebi, açıkland ı gına göre, Fransızlann bu sene zarfında daha az şarap İçmeleri değil, fakat doğrudan doğruya üzüm istihsalinin pek fazla artmış olmasıdır.
iizere bulunuyor
Kont Sforza. Türkiye, İtalya ve Yunanistan arasında askerî bir işbirliği yapılmasını. Müttefiklerin tasvibiyle teklif etti
Paris hwnısi mulıablrlmiz bildiriyor:
Akdeniz Paktının imzası için müspet görüşmeler yapıldığına dair son günlerde dolaşan haberleri şüphe İle karşılamak
görünüşe göre doğru değildir
1950 senesinde her ne kadar bütün ümitler suya düşmüş ise de iyi haber alan siyasi mahfillerde söylendiğine göre Atlantik Paktının bir devamı addedilen Akdeniz Paktı meselesi
rtler oKnferanmndan
sonra
Batı Devletlerinin başlıca meşgalesini teşkil edecektir. Yalnız
bu konferansın akdedilip edllml-ycceği henüz malûm değildir.
Pariste hâsıl olan kanaate

lllndiçlnl harekâtı gün geçtikçe daha şiddetli bir şekil almaya başlamıştır. Bu arada. Komünist Çin kuvvetlerinin de askeri harekâta iştirak ettiklerine dair bazı haberler çıkmıştır. Durum bu merkezdeyken, Fransız askeri makamları düşmana mukavemet edebilmek İçin Hindiçlninln yeril halkını da silâhlandırmaya çalışmaktadırlar. Resimde, yeril askerlerden bir grup görülmektedir. Bunlar gayet cangaver ve sadık olmaktadırlar
Gazetemiz okuyucuîanna kültür sahasında hizmet etmiş olmak için onlardan bir tanesini Avrupa veya Amerika üniversitelerinden birinde, diğennı İstanbul veya Ankara üniversitelerinden hangisini arzu ederse orada 3 sene okutmak karannj vermiş ve bu kararını intişara başladığı gün bildirmiştir. Gün geçtikçe gazetemizin bu hayırlı emeline karşı gençler ile evlâtlarını okutmak isteyenler arasında büyük bir alâka uyandığını memnuniyetle görmekteyiz.
Kur’ayı kazanan okuyucumuzun şayet kendisinin bizzat bu tahsili yapmak veya ailesi mensuplarından birini Üniversitelerden birisine göndermek imkânı yoksa. bu takdirde İşbu taiihl!. kendisine isabet eden hakkı başka birisine satabilir. Ne-tekim geçenlerde Zürich’e tayyare ile sevahat etmek ve orada bizim hesabımıza 15 gün kalmak kur’asını kazanan talihli okuyucumuz bu hakkım başka birisine devretmiştir Devrettiği takdirde bu hakkı satın alan işbu tahsili daha ucuz yapmak imkânını bulacaktır-Şayet kazandığı hakkı başka birine devretmek istemezse. bu talihli okuyucumuza derhal birinci mükâfat olarAk 8.000. İkinciye 4.000 lira Ödenecektir.
Avrupada. üniversitelerin ilkbahar sömestrinin mart nihayetinde başladığını nazarı İtibara almaktan sarfınazar, her gün artmakta olan okuyucularımız bize müracaat ederek bu haktan İstifade etmek arzusunu bildirmişlerdir. Onun için biz. sene başından itibaren 90 kupon İçin mart nihayetine kadar bu müsabakamızı son olarak temdit ediyoruz. Bu suretle kupon toplamış ve şimdiye kadar okuyucumuz olanlara ven! bir şans imkânını daha veriyoruz. Çünkü onlann şimdiye kadar malik oldukları 90 ar kupon şanslannı arttırdığı gibi. veniden toplıyaraklan kupon da bu şansa ilâve o-I un araktır.
Gazetemiz. bu esnada muhtelif üniversiteler hakkında tetkikler yapmış ve bir hayli malûmat toplamış tır. Muhtelif fasılalarla bu üniversitelerin resimlerini, oralardaki tahsil şartlarını, hayat tarzlarını okuyucularımıza aynca bildirecek ve onlann faydalanmalannı temine çalışacaktır-
Bundan başka gazetemiz şimdilik tsviçre. Avusturya. Almanya. Fransa ve ttaJ-yada tahsil etmek isteyenler için soracaktan sualleri o-ratardakl bürolanmız vası-taslyle tetkik ettirecek ve onlara cevap verecektir.
İstanbul Ticaret Borsası
New.York Borsası
Satışlar
Kilosu
Dun
30/XII/1950 Cumartesi
u
U V4
l.«
• ••
Londra Borsası
30.30
fğâır
281.—
260.—
135.10 135.-
42.41 42 50
42.41
20.90
87.Ö0
22.00
42.80
281.— 20JL—
8 « lö —
Pota Umum mah Urfa
Urfa erimiş Diyarbakır
to
Pamuk Krema
99
TenekeU
• • Pamuk Yapağı Tiftik Deri
150.-
135.15
®.— Gâ—
29.(50
42.80
Külçe Ot.
Külçe İK’kummu Cumhuriyet Ket?al »
Hcırnıt
Üuhlen Ingiliz .....
Fransız kok .. Nupoloıtn UJ IsvK re
I KAMBİYO ve ESHAM
Açım Knph 1111}
I 1 Stcrllııg 7.85.50 7.91.—
100 LİGİMİ .••••»(•• 280 30 280.30
1 40ü Kt Frangı 0.M0 a sn
100 İsviçre Fr «4.CT 64.67
100 BciCıka Ft. 6.60 6.60
100 taveç Kr. ... 54.12.50 54.1250
100 Flurîo 73 68.40 73 68 W
IÛ0 Diret 0.44 12b 0.44 12b
100 jrahm! 0.01 576 0.01.876
100 dsroudns .. 973.90 9.73 90
22 70
1 193b İkramı veli 20 20
1 %6 Milli M uda i as 1 20.25
%5 «941 Demırvoiı IV 100.80
1941 Demiryolu V 95.20
ı/2 1949 tkramıveb — 96.6Û
1941 Demiryolu VI 05.45
Kalkınma 1 95.75
Kslkınms u — 05.’ 't
Kalkınma LU 96 an
194b istikra® 1 98.40
.94b iRfikruz) u 96.45
%(i 1949 iki ikram 1 96.90
%7 Mili) ülıotılas IV 20 21
%7 «934 SıvoS'Lrzurum 1 21 05
1 %7 1934 u-vıı 20.30
1 1941 Demiryolu 1 20.7e
1 ^7 1941 Demiryolu il 20 Sö
%7 1U4J Demiryolu İli 20 20
»ilil) Mtıdsfas 1 20.55
4b7 Mili) MuUttf&û il 21.10
^(7 klılll M uda ta# lil 21.30
%7 Milli Müdafaa IV. 30.33
| Şirket Tahvilleri
F.C 4ırsal Dang 21.21
1 Anadolu L>. Y 1‘crtıi A/B 11C.45

! „ .. Mümen Sene! 69 -
1 Şirket Hisse Senetleri
1 I C Merkez JnnKhm 124.-
rOrkıve »ş 3ank.i4 «32.50
1’iırn Hcarei Hankırı 6.-
Ararın »nf»nr# 5 60
San mısır IX Akdan D.
Kendir tohumu D. Keten tohumu D. Çavdar D. Ayçiçeği tohumu D Tiftik ana mal Yapağı Anadolu Bezir yağı Koko yağı Susam yağı Ayçiçeği yağı Kaşar yağlı Beyaz peynir tam yağlı Kaşar yağsız Susam Fındık İç tombul Sadeyağ Sadeyağ Sadeyağ Sadeyağ Keçi tuzlu kuru Koyun derisi bava kunum Zeytin yağı rafine Tene keti
M „ Çıplak « LT. M KEL M Extra yeril İğdır Manda
Koyun Akala 1. d Anadolu Kırkım

İzmir Ticoret Borsası
boa
tsu^ü£> Kapanıp
Üzüm çekirdeksiz No.h Ta— 76.50
incir A ^rııı No.* .... —
incir h aerun No. 10b — —
Hamuk Akala 1 .. 440.— 440,-
Pamuk Akala U .. (25.- • •
PamuK AKaJa, . UE.
rtiBUH eril Z60-—
Pamuk >mg> (rafinaj . 140.— Hû —
Pim ık 19.— 18.50
Adana Ticaret Borsası
öırıncı Amma* 4UU.— 4UU/415
IkinCl ., tTfrrrtrr M0ı— 560.—
üçü-ıcû Akala
Hınnc Aaata vAdeti ..
Hazır
tkınc! Akala vağnuız
«w «M
Terli
Altınlar
Lira
4.70
KUt
€75
Bo^dny (öuşellzrSenti
Sert Kış malumlu No. 2 ....... Kırmuı Kış mahsulü No> S________
ttamuk Bllddltag (I Ibrea4=ltem> Mart *•••*•••••*«••«• •«« •« ■
Maviş
Temmuz •«••••«»...•m
Tlflllı ı lJbrt*al = Henl> Tekmaa No i
Kındık 11.İbremi
Kabuklu veril ın ...............
“»rts
Levanı ıç ’thaJ nah
Ekstra iri »ç thaı mal) ........
Kııru 'izlim Libremi — Srntl
Tnumpson cekirdeknız (eçn>e
Keten ’ohumu «Buketi ^Doları
Mınneapolls ............
Kata> (Lfbra=8ent) • L*vn«-ı enelce «100 d bre «nlari
32.00 3K30
Melen (Mhuuı«l ıTunu— SterUug» Bombay W A 1 R 11 ÎH ••••««•».•■ w ea Vrr fıetıfrı HlndUtnn 73.08 1 1 1 ddii
Brodforct Piyasası
Tlflllı »yi LtüreM—t’lj *
î'ıra niMü — '
Vüa Aımnoiu * M —
iTMkva " 1 •
İskenderiye F 1 ^•’cnsi
Pamuk ( Kanları— TmItart)
A«hm«»unı Kine ıvafh F'G. ** UL—
KariıHk t’rtın -«IvRfh K — 148.—
göre Akdeniz Paktı meselesi bazı hâdiseler, başlangıç mahiyetinde bazı görüşler, bazı temaslar ve kararlar dolayısiyle ilk plânda bir yer almıştır. Bütün bu faaliyet başvekâlet mahfillerinde ve diplomatik basın servislerinde dikkati çekmiştir
Tito*nun Yugoslavyaslyîe De Gaspert’nln t balyası arasında
imza edilen mühim anlaşma bu faaliyetin başında gelmektedir. Bu vesika ile tamirat meselesi, Yugoslavyadaki İtalyan alacakları vesaire gibi iki memleketi ayıran bir çok anlaşmazlıklar mücize sayılabilecek bir şekilde halledilmiştir. Muvaffakiyette neticelenen bu müzakereler esnasında Eelgraddaki Amerika Büyükelçisinin mühim bir roî oynadığı şimdi anlaşılmıştır. Ayan Meclisi Dışişleri Komisyonunda Acheaon, Y ugoelavya* nın Batıya gittikçe yaklaştığım memnuniyetle bildirmiş, hattâ Mareşal Tlto’nun iyi yetiştirilmiş olan tümenlerinden istifade edPr esi ihtimali bulunduğuna l ihsas etmiştir. Aynı fırsat ta k istifade ederek Acheaon panyol ordusundan da bahsetmiş. T3to kuvvetleri İle sıkı btr işbirliği yapılmam meselesinin tetkik edilmekte olduğunu va Batı müdafaasının plânlan ha* zırlanırken tspanyanın da dikkate alındığını belirtmiştir.
Belgrsdda Yunan BüyükelçîsO Splro Kapetanidte geçenlerde Tito’ya itimatnamesini vermiştir. tkl memleket arasında normal münasebetlerden sonra doa-tane münasebetler kurulma» için müsait bir yol açılmış bulunmaktadır-
Londrada Bevîn, Türkiye Büyükelçisi Cevat Açıkalm’ı kabul etmiştir. Siyasi müşahitler bu görüşmenin bir Doğu Akdeniz Paktının imzası etrafında cereyan etmiş olması muhtemel bulunduğunu söylemektedirler.
Bilhassa tyi haber alan bazı Paris mahfillerinde hâsıl olan kanaate göre Akdeniz Paktı mevzuunda iki tez karşılaşmaktadır Bunlardan biri İngiliz, diğeri Amerikan tezidir. Birinci teze göre Türkiye, Yunanistan ve diğer bazı Arap Yakmşark memleketlerinin iştiraki ile bir Doğu Akdeniz Paktı kurulması için derhal hazırlıklara başlanması lâzımdır.
Amerikan terine göre Akdeniz müdafaa teşkilâtına herhangi bir Arap devletini iştirak et" tirmekte hiç bir menfaat yoktur, çünkü Arap devletleri askeri bakımdan zayıftırlar ve daima dahin İhtilâflar içinde bocalamaktadırlar.
Amerikalılar, aynı kaynaklara göre, Akdenizde iki müttefik grupun sağlamca tutunabilecek ğini düşünmektedirler. Bu gruplardan biri Türkiye. Yunan!r* tan, Yugoslavya, diğeri İtalya ve İspanyadır. Bu yeni Akdeniz stratejisinde iki grup arasında
birleştirici vazifesini görecek otan îtalyaya bu sebeple büyük bir ehemmiyet atfedilmektedir.
Kont Sforza’nın İtalyan Meclisindeki beyanatı geniş ölçüde tefsirlere yol açmıştır.
Komünist tehdidine karşı Batının müdafaasın) kolaylaştır* mak için îtalyanın Türkiye va Yunanistana bir askeri pakt teklif ettiğini bildiren kıymeti! İtalyan diplomatı, Pariste izhar edilen kanaate göre, rastgete bir teklifte bulunmuş değildir. Onun bu beyanatım herhangi bir yoklama olarak kabul etmek yanlıştır. Kont Sforza bu teklifi bilâlds Amerika, Ingiltere ve Fransa ite tamamiyle mutabık kaJd'ktan sonra iteri sürmüştür.
Nihayet burada İşaret edildiğine göre, Batı Birliği, Atlantik Teşkilâtı içine alındıktan sonra Londra ve Lake Success*-de Atlantik Paktının Türkiye Yunanistana da teşmili bahis mevzuu olduğu zaman bu tasavvura karşı bir nevi veto kul' lanmış olan bazı şimal memleketleri bugün artık bu şekilde hareket edemlyecekterdir. Çünkü yalnız beynelmilel vaziyet vahimleşmckle kalmamış, avm zamanda salâhiyetler de merke-zileşmlştir. Esasen en btyyük Amerikan generallerinden biri geniş salâhiyetlerle bu günlerde Avrupaya gelecektir.
>00
tl Aralık 1050
TEMÎ ÎBT A N BUL

▼l
£
Bayf* B
Kültür ve temizlik
B
AZI şeyler vardır kİ onların yapılman insan İçin ekmek kadar «aVurl «ayılır ve imkânlardan mahrum İnsanlar bile onu yapmak İçin bir yol bulmaya çalışırlar.
Al manyada muharebe yıllarında halka verilen ekmek, yat, et ribl en lüzumlu maddeler k d çille, küçül e avuç İçi kadar bir şey olduğu zamantar memlekette yağ kıtlığına rağmen »abuna ehemmiyet verilmiş ve onun kısaltılnıaMi da az olmamıştır. Çünkü, yıkamak ve yıkanmak İnsanların en zaruri İhtiyaçlarından biridir. Burada Hükümetin Üzerine düşen vazife halkı sabunsuz bırakmamak ve sabunun fiyatım arttırmamak tır. Biz serbest bir hayatın Hükümet müdahalesi olmaksızın daha İyi yürüyeceğini İddia etmekle beraber Hükümetin daha doğrusu memleket kanun ve nizamlarının bu İşlerde büyük bir âmil olduğuna kani bulunuyoruz. Size ufak bir hikâye anlatalım, ister inanın, ister İnanmayın.
Birinci Dünya Harbinden sonra yaşlı ve meşhur bir muharririmiz Mıınich civarında ufak bir ev kiralamış, çok tutumlu olduğundan hizmetçi odası eşyasını kottukçulardan almış. Evin döşenmesi bitmediğinden kendisi henüz Müntehi* oturuyormuş. Bir kaç gün sonra hizmetçiden bir mektup ve bir de ufak bir hap kutusu almış. Mektupta eşyaların reldl-ğini. yerleştiğini ve o ffoce o yatakta yattığını bildiriyor, e-fendlslne teşekkür ediyor ama o gece yatakta tahta kurusu bulduğunu İlâve ediyor ve bunu hap kutusuna bir İğne İle tutturup bunu mahkemeye vermesini söylüyor.
İhtiyar dostumuz çok kültürlü bir adam olmasına rağmen, nihayet memleketimizin evlâdı olduğu İçin hayret etmiş fakat vakti hol olduğu ve biraz da gazetecilik merakı İle tanıdığı bir avukata gitmiş, mektubu göstermiş. Bir müddet sonra mahkemeden bir davetiye geliyor ve dostum oraya yine morukla gidiyor, llakinı yanındaki Aralarla orada, mobilyayı satan koltukçu orada, hizmetçinin mektubu ve kutu kürsünün üzerinde. Mektup okunmuş, hâkim ve kzalar yözlüklerini takarak mühim bir şeye tatkur gibi tahta kurusunu tetkik etmişler ve neticede koltukçu tekmil evi ve sattığı eşya* lan yeniden dezenfekte etmeye ve bu eşyaları kendisinden almış olan müşteriye bizim şimdiki paramızla 300 lira sarar ziyan ödemeye, dezenfekte edilmemiş olan eşyayı sattığından dolayı da aynca 1000 lira para cezajyııa mahkûm edilmiş. İşte size bir kültür telâkkisi
9
'WMM
İrfan ORGA
9
Türkçe»i: Fikret ARIT
Boğazlanmaya götürülen bir kuzu gibi sünnetçinin yo’unu tuttuk
müz çok şişman. yusyuvarlak suratlı, biçimsiz kocaman bir çocuktu. İçimizden birisi birden bire hokkabasm sivri külâhını kaparak bu oflanın başına geçirdi. Itnamzadenin. başında külâh-la, kalın camlı gözlüklerinin ar-dından bön, bön bakınması o kadar gülünçtü kİ, hepimiz gülmekten havildik.
Miralay kapıda görünerek bize yukarı çıkmsmızı söyledi. Hokkabazlar, kahkahalarımız, hattâ salondaki çalgı bile bir anda dindi. Nefeslerimizi tutarak korka, korka bakıştık. Babam geldi. Elimden tuttu. Diğerlerini takip ettik. Sanki (dam sehpasına gider gibi basamakları bin bir müşkülâtla çıkıyordum İmam şişman oğlunun elinden tutmuş merdivenleri en Ön. den çıkıyor ve:
— Korkacak hiç bir şey yok, diyordu. Çocukların en büyüğü sensin. Onun için diğerlerine bir cesaret örneği olmalısın...
Fakat şişman oğlan, korkudan bütün vücudu gevşemiş gibi tirtfr titriyordu. Girdiğimiz yer üst kat sofasının nihayetinde, bahçe üstünde büyük bir oda idi. Pencerelerin birinden, dışarı, biz.m bahçeye baktığımı hatırlıyorum. inci ile Mehmet yere serdikleri bir kilimin üstünde oynuyorlardı. Yanlarına gitmek için deli oluyordum. Fakat kur-
Hacer ve Feride ben! görmeye gelmişlerdi. Mehmet, İncinin eteklerine sarılarak birden bire feryadı kopardı. Memnuniyetinden mi. korkmuş muydu, neden anlayamadım. Büyükannem kaşlarını çattığı İçin hemen Meh-medi götürdüler. Salon kalabalıktı. Feride, misafirlere likör ve çikolata dağıtan anneme yardım ediyordu. Yüksek sesle konuşan misafirler likörlerini sıhhatime İçerek “Maşallah,, diyorlardı.
Daha önce kararlaştırıldığı veçhile, kendi oğlu ve daha altı çocukla beraber. OsmanlI ordusu miralaylarından bir komşumuzun evinde sünnet olacaktım.
O sırada kapı çalındı ve tam bir asker olan Miralay içeri girdi. Onu görür görmez âsabım büsbütün bozuldu. Ve Miralay çenem! okşayarak sert ve müte-hakkim sesiyle:
— Haydi bakalım, seni bekliyoruz. dedL
Boğazlanmaya götürülen bir kuzuya dönmüştüm. Midem bulanıyor, kusacağımı zannediyordum. Annem gelerek beni kucakladı. Miralay likörünü İçip, çikolata almadan Ferideyi yolladıktan sonra babama mülâki oldu. Sonra ikisi de yanıma gelerek ellerimden tuttular, misafirlerin teşyi sesleri arasında dışarı çıktık.
ipek terliklerimin kirlenme-
mesi İçin Miralayın az ilerimiz- | ttıluş imkânı yoktu. Babam sıkı, sıkı elimi tutuyordu. Dışarı baktığımı görmüş olacaktı kİ, maksadını anlıyorum der gibi bir hal takındı.
Odada yatakhane vardı, iki taraflı kurulmuş dörderden sekiz karyola vardı. Yataklara gıcır, gıcır geten çarşaf ve mavi atlas yorganlar serilmiş, yastıklara kenarlan dantel işlemeli yüzler geçirilmişti. Ortadaki masanın üstü yemişler ve şekerlemeler ile kaplı İdi. Hokkabazlar da türlü türlü şaklabanlıklar yaparak peşimiz sıra geliyorlardı. Babam bana pencere yanındaki yatağımı gösterdi. Buradan, bahçede oynayan İnci ile Mehmedl görebi. Icceğim için sevindim O sırada sünnetçi içeri girdi.
Evvelâ ona. sonra şişman oğlana baktım. Tombul yanaktan ve sünnetlik entarisinin altında bile titremesi belli olan bacaktan «apır sapır ediyordu Korkusu bana da sirayet etmişti. Koşmak, bağırmak, annemi çağırmak, incinin kollarına sığınmak istiyordum. Babama baktım. Alt dudağım titremeye başladı. Onun tatlı bakışlı, güzel yüzünü hiç unutmayacağım. Buz gibi elimi yakalamış bana cesaret vermeye çalışıyordu.
— Korkacak bir şey yok yav-rum... Yalnız bir dakika.. Hepsi o kadar.
Sünnetçi, babalarının elinden tutmuş, kurbanlık koyunlar gibi uslu, uslu bekleşen blztare teker. teker baktıktan sonra, kahkahalarla gülerek:
. — Bir odada sekiz çocuk ol-
I sun da Çit çıkmasın... A aferin doğrusu. dedL
Bana döndü:
— En küçükleri eenain. onun için evvelâ senin gelmen lâzım
deki evine kadar babam beni kucağında taşıdı. Evin önü çocuklarla dolu İdi. sünnet entarilerini cuklan yakından görebilmek için bahçeye girmişlerdi Ben onlan görmemek için yüzümü babam m göğsüne yapıştırdım.
Miralayın evi çiçekler ve kor-delâtarla bezenmişti. Bizim ev gibi burası da kalabalık ve hay huy İçinde İdi. Beni sünnet olacak çocuklar için ayrılmış küçük bir odaya götürdüler. Burada benden biraz daha büyük altı, yed! çocuk daha vardı. Hepsi de benim gibi giyinmişlerdi. Ne. fail, neşeli konuşuyorlar, benim gibi korku alâmetleri göstermiyorlardı. Beni dostça karşıladılar. Babam misafirleri ağırla-mak üzere Miralayla beraber dı-şarı çıkmıştı. Yalnız kalınca, en büyüğü sekiz yaşında olan çocuklar pervasızca odada dolaşarak İlk defa kimin sünnet olacağını konuşmaya başladılar.
O 8ırada masa ve sandalyelerin arasından hoplaya* aıçraya bir hokkabaz meydana çıktı. Az sonra kendisine birisi daha mülâki oldu. Biri tef çalıyor, diğeri portakallarla hüner gösteriyordu. Fakat yüzlerini o kadar maskaraca boyamışlardı kİ. hepimiz neşe İle gülmeye başladık. Korkumu filân unutuverdim. Salonda bir öaz takımı çalıyor, bir kadın sesi, Hacerinkileri ha. tıHatan şarkılar söylüyordu.
Hokkabazlar benim kahkahalarımla gayrete gelmtşlerlerdl, Bizi eğlendirmek için büsbütün coştular. Fakat ben kendileri, ne değil, mutfakla bana çifte, telli oynarken Hacerln göğüs titretmelerini hatırlamış ona gülüyordum. Hokkabazların adedi bir kaç tane daha arttı. Hem onlan seyrediyor, hem de oda- I Elimi tutarak yüzüme baktı, yu. nın içinde koşuşup duruyorduk. | muşak bir sesle ilâve etti: İmamın oğlu Kolan en büyüğü-
Büyükçeleri. giymiş ço-
(Devamı var)
Somerset Maugham 76 yıllık
ömrünün hesabını veriyor
“Artık yazmıyorum, çünkü bütün söylemek
istediklerim
bulu-kati.
deffiş-
Meşhur Ingiliz muharriri gazeteci J. Garrity ile bulunduğu bir konuşmada fikir ve görüşlerini aşağıdaki satırlarda a-çıklamıştır:
Mes’ut bir ömür geçirmek 1-çin size bulunacağım tavsiyeler çok basittir:
1 — Her şeyde aşırılıktan kaçınınız.
2 — Çok çalışınız.
3 — Uzun müddet aynı işle meşgul olmayınız.
Kadınlar.
Müşahede etmekle memnun olduğum mühim bir değişiklik, asnn başından beri kadınların tahayyül dAhi etmedikleri bir serbestiye m az har oluştandır.
Gençliğimde ne orta tabakadan. ne de yüksek sınıftan bir kız katiyen yalnız sokağa çıkamazdı. Dansa gittikleri zaman muhakkak yanlarında kendilerini himaye edecek birisi nurdu. Gece kulüplerine yen gidemezlerdi.
Zaman nasıl her şeyi tiriyor.
Bugün kadınlar kendilerine çok güvenmektedirler. Büyüka-nal arının gününde imkânsız diye kabul edilen İşleri yapmakta zerre kadar tereddüt etmiyorlar.
Bir yeğenim var ki, babası zengin olduğu için hiçbir gün iş yapmamıştı. Fakir bir adamla evlendi. Hayatı da tamamiyle değişti.
Yemek, temizlik, iki çocuğuna bakmak da dahil olmak üzere evin bütün işlerini o yapar, katiyen de şikâyet etmez.
Hizmetçinin zor bulunduğu ve pahalı olduğu bugünlerde yukarıda anlat tığım durum umumidir.
Muvaffak olmanın sim:
Kitaplarımdan aşağı yukarı 25,000,000 milyon nüsha basılmıştır. 35 sene evvel yazdığım “Of Human Bondage" romanından hâlâ senede 12,000 nüs-The Razor’s Erişimdi ye kadar satılmıştır, ve hikâyelerimi televizyona a-
ha satılıyor. “ ge” kitabımdan 2.500,000 nüshM
Şimdi roman filme, plâğa ve lıyorlar.
Hayatımın bu devresinde böyle muvaffakıyete ermenin nedir?
Bana kalırsa çok yaşamış olmam.
Muhtelif tesirler altında kalınan gençlik zamanında kitap* lanmı okuyanlar 50 yaşında yine okuyorlar. Ben yazmakta devem ettim. Onlar da okumak, ta. 50 sene zarfında, beni unutmalarına hiç fırsat vermedim.
Fakat eğer “Of Human Bondage” ı yazdıktan hemen sonra, Birinci Dünya Harbinde öl-seydim, şimdi tamamlyie unutulmuş olacaktım.
Büyük iMİamlar ve vaktini bilmek
Hayatım, meşhur İnsan bakımından zengin bir devreye tesadüf eder Fakat diğerleri, nin anısından sivrilen ve tarihte parlak bir yer İşgal edecek olan en mümtaz şahsiyet Wlnston ChurchiH’dir.
Churchill son 30-40 seneye hâkim olmuş bir insandır, in. sanlar dehâ kelimesini ekseriya boşuna yere kullanıyorlar. Bana kalırsa bu asnn yetiştirdiği yegâne dâhi Einstein’dır.
Aziz dostum H. G. Wells’ln muhakkak ki asnn başında yetişen nesil üzerinde çok büyük tesiri olmuştur. Wells bu nesle
kadar geç bir fevkalâde bir sebebi
Kör kömüş
Yazan : Turgut Fuat
i söylemiş bulunuyorum"
*
Elli seııe devamlı bir çalışmadan sonra “Artık Büyüyecek bir şo-yinı kalmadı,, diye kalemi bırakan büyük romancı W. Somerset M ou g ham, bir eserinin filme çekilmesini görüşmek üzere şimdi Londrada bulunmak tadır



l
1
bu ka-devirde olduğu de dost-
mem ge-1914 daha
Başkalarına ders benim
alın. Amn
İngilterenin
kendilerini düşünme^ öğretmiştir.
Wells» kadınla erkek arasın, da müsavat fikrini mlldufaa etmiş kudretli bir avukat ve tabii sosyalist idi.
Eski arkadaşım. dostum Welİ0'e son derece bağlı idim. Ölümü benim için büyük bir kayıp olmuştur.
Welİ8’ln uyandırdığı alâka ve yarattığı tesir ölümünden çok evvel kaybolmuş bulunuyordu. O şöhreti İçin biraz fazla yaşamış insanlardan biridir.
Bütün söylemek istediklerini ilk otuz yıl zarfında söyleyip bitirmişti.
Halk istemezce:
Aynı hataya düşmemek İçin lam vaktinde yazı yazmayı bıraktım.
Dostlarım yazmam için teşvik ediyorlardı. Fakat ben kararımı vermiştim, bakarak edindiğim için kâfi İdi.
Meselâ Plnero’yu başlarında yalnız
değil bütün dünyanın en büyük piyes muharriri idi. Menecerler eserleri için birbirlerini yiyorlardı.
Nihayet bir gün: "Artık beni istemiyorlar”» dedi. Mamafih yine yazmakta devam etti. Fakat menecerler, bu eserlere bakmak zahmetinde bile bulunmadılar.
Onun İçin işi tadında bırakmayı düşündüm, insanın ne zaman öleceği belli olmaz.
Shaw da şöhretim sarsacak kadar uzun yaşamıştır. “Salnt Joan ’dan sonra yazdıkJan kıy. metine hiç bir şey İlâve etmedi. Son bir kaç senede yazdıkları ise kendini ziyan etmekten başka bir şeye yaramamış, bir çok kimseler de ona karşı besledikleri alâkayı kaybetmişlerdir.
Daha fazla yazmak İstemiyorum. Bütün söylemek istediklerimi söyledim. Şimdi sadece kendimi eğlendirmek için kaleler yazıyorum.
Benim yaşımda olanlar bile yapılacak daha başka
şeyler vardır. Tabi! dağlara tırmanmayı yahut sürat koşusuna girmeyi kosdolmlyorum.
Okuyorum. Tiyatroya gidiyorum. Müzik dinliyorum. Çok
zevk aldığım arkadaş topluluk-lannda bulunuyorum. Fırsat buldukça da bezik oynuyorum. Bahçeme çok bağlıyımdır Bahçe işleri vaktimin büyük bir kıs. m uru dolduruyor.
Zenginlik ve fakirlik
İhtiyar olduğum için çok nunum. Çünkü sonradan çlrdlğimlz günlere nispetle ten evvelki hayatımız çok
İyi İdL Torunlanma baktıkça kendilerini nasıl bir hayatın bek (ediğini üzüntü İle düşünüyorum.
Daimi bir harp korkusu içinde yaşadığımız şu son seneler zarfında hayat pahalılığı da günden güne artmıştır.
1914 ten önce fakir olmak bir şey ifade etmezdi, çünkü öyle de geçinip giderdiniz.
Profesyonel olarak yazı yazmağa başladığım ilk on sene zarfındaki senelik vasati kazancım 100 sterling idi. Çok muktesit yaşamam icap ediyor fakat geçiniyordum. Bunu şimdi yapmanın imkânı yoktur.
Bugün en basit bir işçinin yaşayabilmesi için haftada beş yahut altı sterling kazanması i. cap etmektedir.
Hayat o derece paha 1ıtaşmıştır.
Bugün bir servet sahibiyim. Fakat paramı çarçur edem İyece k kadar uzun parasızlık seneleri geçirdim,
Hoşuma giden bir şey varsa o da işçi sınıfının iyi standardı elde etmiş eskisine nispetle çok yaşamasıdır.
Harpten evvel sık,
terse a’da kİ dostlarımı ziyarete giderdim. Yaşadıktan yerin manzarası çok soflldl Duvar kâ-ğıtlannm altında tahtakunılan kaynaşırdı. Banyoları yoktu. Hep bir arada ve çok kötü şart-lar içinde yaşıyorlardı.
Harptan sonra tekrar kendi, lerfni görmeğe gittim. Banyolu müstakil yerlerde oturuyorlardı. Gramofonlnn vardı. Haftada I-kl defa sinemaya gidiyorlardı. Şimdi belki televizyon da almışlardır.
Hakkettikleri hayata kavuşmuşlardır. Artık İşsizlik teh-İlkesi de mevcut değildir.
Kendimize dair
Ingillzlerin bugünkü
bir hayat olması ve daha iyi
sık Bat-
ma-
İçin çok
görü-
nüşleri hakkmdakl şahsi kanaatim belki herkesin hoşuna git-mlyecektlr. Ingilizler artık eskisi kadar dürüst, kibar ve nazik değildir.
Bu muhakkak ki harp dolayı-aiyle mâruz kaldıklan zorluklar ve çektikleri meşakkat yüzünden ileri gelmiştir ve geçicidir. f
Beni üzen diğer bir değişiklik de eski misafirperverliklerinin kalmadığıdır. Hayatın dar pahalı olduğu bir gayet tabii ki eskiden gibi bir dülm ekmeğini
larlyle paylaşmağa kıyamıyor, lar. Pahalılık ve gıda durumu dotayıslyle evlerinde bir fet veremiyorlar. Aynca hizmetçi meselesi var.
Bütün bunlara rağmen lizler eskisinden daha fazla bir I içtlmaJ hayat çerçevesi içinde yaşamakta ve yahancıîara daha fazla yalanlık göstermektedirler.
Sağlık ve m*yal yardım teşkilâtı:
Bu teşkilâtın aleyhinde bulunanlar olmakla beraber ben | tamamlyie tahindeyim. Ben yazı yazdım ise, içimdeki yazmak arzusuna mâni olamadığım İçin yazdım. Eğer emeğimin mukabilini görmeseydim yine de yazmakta devam edecektim.
Bazıları hayat pahalılığını u-mumi seviyenin yükseltilmesin, de bulmaktadırlar. Fakat mâkul bir insanın İşçi sınıfı iyi bir hayat yaşıyor diye homurdanacağını zannetmiyorum.
Gayet tabi! kİ bütün bunlar masrafa mütevakkıftır. Ben, politikacı olmamakla beraber, sağlık ve sosyal yardım teşkilâtının bundan daha az masrafla ve daha verimli bir şekilde çalışacağını zannetmiyorum.
Bu telâkkinin zamanla değişeceğini ve ufak tefek hataların düzeleceğini Ümit ediyorum.
Hata İşlemek ayıp değildir. İnsanlar hata işlemezlerse büyük neticeli Eşlerde muvaffak o-1 anı azlar
Züppelik
Çocuklarını husus! mekteplere gönderenler şimdi ücretleri çok fazla buldukları İçin umumi mektepleri tercih etmekledirler. Burada çocuklar daha İyi yetişmekte ve her sınıftan çocuklarla kaynaşmak imkânını bulmaktadırlar.
Bu. İngilterenin istikbali üzerinde büyük bir değişiklik meydana getirecek, züppeliğin önüne geçecektir.
Ben şahsan haşlanmış patatesten ne kndar nefret edersem, züppelikten de öyle tiksinirim ölüme gelince:
Din mevzuunda tamamlyie “Agnostik’lm. Ba’s-ü-ba’del-mevt’e inanmıyorum. Böyle bir hâdiseye ihtimal de vermiyorum. Daha elli sene evvel bu telâkkiyi benimsedim ve değiştirmeğe lüzum görmedim.
Dönüm noktSMM
Hayatımın en heyecanlı devri 19U8 dedir. Bir muharrir o-larak hayat mücadelesi içinde geçinmek için çırpındığım an-da dört piyesim birden Londra, da temsil edilmeğe başlandı.
üfler
Hayatımda çok teessüf ettiğim bir hâdise var mıdıı diye sorarsanız, evet diyeceğim Ha-yatımı karanmak uğruna geceli, gündüzlü çalışmak mecburiyeti yüzünden gençliğimin zevkini süremedlğim için çok mütteessiflm.
ziya-blr de
îngi-
Lsvıçreuen
4
intibalar
d
VENÎ İSTANBUL Gazetesinin ■ hazırladığı bir fırsattan istifade ederek taviçreye birkaç günlük bir seyahat yapabildiğimden dolayı çok memnunum. Muhtelif zamanlar Avrupanın birçok yerlerine seyahat ettiğim halde, çok arzu etmeme rağmen, tsviçreden geçmeğe bir türlü muvaffak olamamıştım. Bu defa bu fırsattan istifade ederek bütün Avrupanın. hattâ belki de bütün dünyanın bu en medenî denebilecek ülkesini tanıyabildim. Bu memleketin meşhur-dağtan, güzel manzaralarından ziyade müşahede ettiğim kültür yüksekliği, beni teshir etmiştir. Daha İsviçre topraklarına konar konmaz bir başka âleme geldiğimi anladım. Her kette ilk muhatap olan gümrük memurlarının son derece nazikâne ve halleriyle karşılaşarak,
“Beyan edecek bir şeyiniz var mı efendim?” diye sorduktan sonra verilen cevaba tam bir itimat göstermeleri, bu milletin e-sas karakterini ifade etmektedir. Hakikaten İsviçrelinin bünyesi dürüst ve namuslu olmak ve karşısındakini de böy* lece saymaktır. İsviçreli yalan söylemez ve herkesi de öylece tanır, İsviçreli dürüsttür, kendinden başkalaruun da öyle ol
momle-polta ve burada efendice yalnız:
Daha İsviçre toprağına konar konmaz başka bir âleme geldiğimi anladım
Yazan : Mehmet İPEKÇİ
duğunu binr
İşte bu ölçüleri» bir memlekette yaşıyabilmck ue rahat ve ne saadet venci oluyor. Bunu, kiHa bir seyahat içinde muhtelif vesilelerle görerek imrendim Şuna katiyen lanancım vardır ki, bir gün her memleket bu seviyeye erişirse, inaanlar İçin do hakiki saadetin yolu açılmış o-tacaktır.
Zürich'te, yolum bir gün be nl çok modern, temiz ve çekici bir bakkal mağazasının önüne getirdi. Kristal vitrinleri İçinde, şahane bir tablo gibi rengarenk sebzejcrl, meyvalan mükemmel bir zevkle teşhir ediliyordu. Mağazanın içine girip dolaşmayı istedim. Kalın kristallerden yapılmış kapılarına daha yaklaşırken* bu kapıların nasıl bir hikmetle olduğunu aahyamadıgur.
bir şekilde kendi kendine açılarak sessiz, fakat davetkar bir tarzda “Buyurun!” dediğini hissettim. İçeri girip de yine birkaç adım uzaklaşınca kapının yine kendi kendine kapandığım seyrettim. Bu İşin künhünc varmak için tekrar geri döndüm, yine kapının aynı suretle kendi kendine açılıp hana yol verdiğini gördüm Yukarıdan, aşağıdan İçerden ve dışardan tetkik ettim, fakat itiraf edeyim ki bu cazip mekanizmayı bir türlü kavrayamadım. Mağazanın içi her cins nefis meyvalar. sebzeler, peynir, tereyağ, çikolata ve şekerlemeler. aayılamıyacak kadar çeşitli malzemelerle dolu. Şöyle bir göz attım : Her gelen kapının yanında hazır duran boş sepetlerden bir tanesini kolunun altına alıp dolaşıyor ve
hiçbir müdahaleye, kontrol veya nezarete lüzum olmadan beğendiğini sepetinin içine atıveriyor. böylece almak istedikleri tamamlanınca, çıkış kapısının hemen karşısında bulunan bir memura sepetini uzatıyor, bu memur otomatik bir kasada, ayrılan malzemenin hesaplarını yaparken, yanındaki diğer bir kız da birkaç saniye içinde mükemmel ambalâjını hazırlıyor, birisine hesabınızı ödeyip diğerinden paketinizi alıyorsunuz ve kapıya dönünce: “Açıl susam" demiş gibi koca kristal kapı kendi kendine açılarak bu defa da suııki size sessizce: “Güle güle efendim” diyor. Bu kadar ufak tefek malzeme bulunan bir mağazada kimsenin hatırımı “Şu çikolata veya şeker paketini cebime indireyim” gibi bir düşünceye rahip olabileceğini isviçreli kabul edemez ve işte bu itimat ve bu itimada lâyık insanlar yüzünden her iş rahat ve selâmetle yürür.
Bir akşam çay İçmek üzere bir kahveye girdim. Geniş portmanto mevkiinde husus! bir memur yok. Herkes paltosunu ve şapkasını kendisi asıyor ve İçeri girip vaktini geçirdikten sonra, tekrar portmanto mevkiinden palto ve şapkasını ataçak çakıyor. Bu noekaniama İspat rdl-

0| bir çobandı, ama kartpostallardaki gibi tüylü bir şapkası olan, kısa pan-talonunurı paçatan ressam tarafından yırtılmış, kıvırcık saçlı, pembe yüzlü bir çoban değildi.
Kendisini bir süsüşte sinek gibi ezebilecek, kel derili, kocaman kara mandaları güden sıska bir sığırtmaçtı o.
Yüzü, torbasındaki yufka dflrümü kadar kuru ve esmerdi. Kulakları, ellense u-f alan a çakmış gibi gelirdi insana Kıracın sıcağından çatlamış olan dudaktan, dağda yediği böğürtlen lekeleriyle mosmor, kara gözleri çapaklı ve küçüktü.
On üç yaşında olmasına rağmen, köyün dellkanhla-nndan sayılırdı. öyle ya, köyde daha çok gelişmiş başka kimse yoktu. 41 den 33 e kadar askere almışlardı.. I _
Sığırtmaç, sabahın alaca karanlığında ağasının dört kömüştinü, karınlan köhne kapının kanatlarına çarpa çarpa avludan sürüp çıka-nr, çeşme başında diğerlerinin gelmesini beklerdi.
Güttüğü mandalar topu topu 7 taneydi ama» Allahın belâsı idiler. Bereket, battal hayvanlardı da oraya buraya dağıhp onu koşturmaz-lardı-
Hele kör kömüş. canının istediği gibi hareket eder, ne sürüye, ne de sığırtmaca aldın# etmezdi. Arklarda biten taze sürügünlere bayılır, kafasını bir kere çukura eğdi mi, değil dayak, küfür, dünya yıkılsa umursamazdı. Zaten dayak dediğin de ne idi ki... Kara derili kocaman sağrısına çırpıştırılan incecik bir söğüt dalı. Koca kömüş ona aldınr mı? Sinek kovalı yormuş gibi kuyruğunun ucunu şöyle bir sallı-yıverir. söğüt dalını sığırtmacın küçük avcundan söktüğü gibi ta tarlanın ortasına uçururdu.
Ondan sonra sığırtmaç basardı kantarlıyı. O küfür ederdi de, beriki kızar mıydı? Yook. Avurduna topladığı sürgünleri gevelerken başını arkaya çevirir, salyalarını iplik iplik uzatarak —Bu yumurcağa da ne oluyor— der gibi sığırtmaca bakardı.
öfkesinden kanı başına çıkan oğlan, ona dilini çıkarır:
— Soyha. derdi. Suratıma be! bel bakacağına yürüsene... Bıraksam, evin eşiğinde otlıyacaksın.

Kör kömüş, burnu abraş, bir gözü mavi, boynuzlan elif hemzesi gibi güzel bir inhina İle ensesine yatık, iri kıyım bir manda İdi.
Çifte gittiği raman, işim ağırbaşlı bir tevekkülle yapar, koyverilince de hemen başını alır savuşurdu.
Sığırtmaç ona kızardı ama, onsuz da edemezdi. Sürüde olmadığı zaman yaptığı çobanlıktan bir şey anlamaz, İş ona pek yavansı gelirdi. Öteki altı kömüş, kütük gibi hayvanlardı. Bunun İçin de yapılan iş, sabahtan akşama kadar dağ. tepe dolaşmaktan İbaret kalırdı.
Fakat, kör kömüş sürüde olunca iş değişirdi. Sığırtmaç aopaaun kullanmak ve canı istediği kadar küfretmek imkânını bulurdu. Eh, sığırtmaçlık dediğin de böyle olurdu.
Hem şakacı hayvandı şu kör kömüş. pınardan su i-çerken karnımn altım elledin mi. şöyle bir süsme taklidi yapar, sonra koca boynuzunun ucu ile küçük sığırtmacın sırtını kaşırdı. Beriki bundan gıdık alır, ka-tılırcnsına gülerek, eşek a-nlannı ürküte ürküte su a-yağmın boyunca koşardı.
Sıcak bir temmuz günü, kömüşler ovanın kızgın toprağında geveliyecek bir şev bulamamışlar, olduktan yerde geviş getiriyorlardı.
Bir söğüt gölgesine çekilmiş olan tadı.
— Gidi Şimdi bir
İçine girecem sürüm sürünürsünüz a.
Kör kömüş şöyle bir dö-
sığırtmaç, işi an-
koca ayılar, dedi, karış su bulsanız.
diye sürüm
Sl€-
nüp baktı ve koca diliyle burnunu yaladı. I
— İyi ya» dedi çoban öf- I keyle, benim senin gibi tır’ I noklarım yok. Yere basınca I dabanım alaf ataf yanıyor. I Güle kadar gîdek desem, I dünyanın yolu. Çıplak da- I banla şu kızgın fınna basılır mı?
Cebinden çakısını çıkanp, I yaş bir aöğüt dalını kavlat- I mıya koyuldu. Kabuğu yırt- I madan çıkarmıys uğraşır- I ken, aklı mandalarda idi. I Nihayet düdüğü tamamla- I yıp bir iki kere üfledi. Kör I kömüş dönüp baktı. I
Çoban başını sallıyarak: — Ulan kör. dedi. Eğer beni sırtına alırsan seninle göle kadar giderik* Sen ta- I t ediğin kadar suya yatarsın, I ben de biyol çimerim ha?.- I Torbasını boynuna asıp I doğruldu. Kör kömüşün boy- I nuzlanndan tutup başına tır- I mandı. oradan da omuzuna kuruldu. Manda kımıldamamış 11 bile.
— Oha... dedi, haydi bakalım-
Ağır ağır yürüdüler. Diğer altı mandayı da önüne kattı ve düdüğünü üflemeye başladı.
Tepeyi kıvınp da gölü gördükleri zaman, kör kömüş böğürdü ve adamakıllı hızlandı. Oğlan Üzerinde zor duruyordu.
— De ulan. dedi, çatladın mı? Su deha orada geberin- 1 ceye kadar yatarsın.
Manda gölün kenarındaki çimenliğe gelince yavaşladı, çoban da kendisini yere attı ve okkalı bir küfür savurdu. Mandalar suya gömülmüştü bile. Bulanık suyun üstünde yalnız başlan görünüyor, keyiflerinden gözleri kapanıyordu.
Sığırtmaç torbasını btr yana bıraktı Sırtındaki gömlek biçimi paçavrayı sıyırdığı zaman kaburgaları sayıldı. Sade, yamadan ibaret olan donundan da kurtulur kurtulmaz suya koştu.
Su. dizlerinden kasıklarına doğru yükseldikçe ürperiyor, kesik kesik soluyarak kör kömüşe «esleniyordu:
— Nasıl... Güzel değil mİ... ha?.-
Su. göbeğine çıkıncaya kadar yavaş yavaş yürüdü. Birden ayağı mınğa girdi ve su göğsüne kadar yükseldi. Geri çıkmak İstedi olmadı.
— Vay anasım, dedi. Çamur değil, kara sakız, ayağımı bir türlü bırakmıyor.
Biraz zorladı, ayağının birini kurtardı, onu az geriye basıp ötekini çekti, fakat üstüne yüklenince ta dizine kadar çamura girdi.
Çabaladıkça çamur dizinden yukan çıkıyor, su da çenesini okşomıya başlıyordu.
Ağzına biraz su kaçınca korktu ve avazı çıktığı kadar haykırdı:
— Ulan kör... Boğuluyorum!
Kör kömüş ondan on metre kadar uzaktaydı. Başını çevirip şöyle bir baktı ve çenesini tekrar suya dayadı. Onun aldırmadığını gören sığırtmacın cesareti büsbütün kırılmış, kulakları u-ğu İdamı ya, dizleri kesilmlye başlamıştı- Hem ağlıyor, hem haykırıyordu:
— Ulan kör. namussuz kömüş, geberiyorum. Beni burada mı koyup gideceksin?
Kör kömüş suyun tçinde ağır ağır ona doğru döndü. Oğlan yalvarıyordu:
— Kölen olayım, gözünü seveyim kör kömüş, ne olursun yanıma gel. Vay beni çamurlarda mı gidecen- Haydi gel de müze gidek utan!
Kör kıpırdadı ve dalgalandırarak yürüdü/Tökezledikçe, suyu bulandırıyordu. Karnına kadar çamura gömülmüş olmalıydı. Bir iki kere sıçradı ve kendin! sığırtmacın yanına attı.
Onu hafifçe süstü ve böğürdü
Oğlan can hevliyle boynuzlarım kavradı, soluk soluğa sudan dışan uğradılar.
Sığırtmaç, aklının başına toplanmasını ve dizlerine can gelmesini beklerken o, az ilerde otluyordu.

anam, koyup köyü-
suyu
yor ki, kimse kendi eski palto veya şapkasını bırakarak daha çok beğendiği bir bas kasının kini almayı düşünemez* böyle bir düşüncenin mevcudiyeti bile İsviçrelinin hatırından geçemez-
Nc raman bir memur ita işiniz olsa, sizin işinizi kendi İşi ne kadar size güler son dcrecv muamele
gibi benimsiyerek. müşkülât olsa yine yüzle ve tatlılıkla terbiye ve nezaketle
ederek işinizi neticelendirir
Bir işim dolnyısiyle birkaç gün için tsviçroden aynhp tekrar döndüğüm zaman, vizemin noksan bulunduğunu ihtar ettiler. İsviçre polisine, bu yeni vizeyi almak İçin tekrar imkân ve zaman bulamadığımı bildirdim ve fakat her halde tsviçreye bir kaç gün için tekrar girmek mecburiyetinde söyledim. Polis verdi biliyor
bir daha tsviçreye vizesi» gel-mlyeceglme söz verirsem» bu defa girmeme müsaade edeceğini bildirdi. Yabancı bir adamın kısaca “Söz veriyorum’* demesi bile, medeni bir polis için yeler
olduğumu da bana ne cevap musunuz T Şayet
bir teminat teşkil ediyor. Acaba yeryüzünde kaç memlekette bu derece İnsani ve ileri bir his vv düşünce seviyesine erişilmiştir ?.
Vaktiyle koyu bir disiplin ile idare edilen bir memleketten kaçarak tsvlçrcde yerleşen bir iş adamı İle tanışarak ahbap oldum. Buna bu memleketten büyük bir aşk İle bahsederek. ta-viçrede her insan istediği gibi düşünür, istediği gibi yaşar ve konuşur. hürriyetin her türlü tam ve geniş mâna siyle yaşanıp teneffüs edileceği hava, herkesin diğerine kusursuz hürmet beslediği memleket ve artık bejıim de memleketim işte burasıdır, diye söyleyip söyleyip N t üremiyordu.
“YENİ İSTANBUL” sayesinde kazandığım bu kısa İsviçre seyahatinin benim üzerimde bıraktığı İntibalar o kadar mükemmeldir ki. ben de İsviçre-nln takdlrkâr âşıklarından biri n»arak bu seyahatten dönmüş bulunuyorum ve yine ilk fırsatta bu yüksek ve medeni memleketi ziyaret etmek bahtiyarlığına nail olmayı temenni ediyorum.
Sahife: 6
YENİ İSTANBUL
Resimdeki daktilo
yalnız müzik çalıyor
Tıp âleminde operatörlere iş kalmıyor
Son yıllarda keşfedilen ilâçlar sayesinde bıçağa pek lüzum kalmadı
Sanat galerileri

Alexsander Reso adında bir Amerikah geçenlerde Londraya icat ettiği bir "müzik çalan daktilo,, ile gelmiştir. Tabiatiyle gümrükte hiç kimse kendisine çalmasını emretmemiştir—
Bu makineyi, bugünkü durumuna sokabilmek için Rose tam 11 sene çalışmıştır.
Şimdi de tngiltereye, bu makinelerden imal etmek üzere 35.000 dolarlık bir sermaye ile gelmiştir. Amerikadaki fevkalâde ahval dolavıslyle bu işi memleketinde başa ramı yarağını anlayan Rnse, îngilterede çalışmaya karar vermiştir.
Kendisi bu makinelerden her 20 dakikada bir tane imal etmek niyetindedir. Makineleri Amerikadaki müşterilerine 7 sterlinge satacaktır.
Son zamanlarda operatörler gittikçe daha az ameliyat yapmaktadırlar. Tıp Aleminde artık ilâçlar, bıçaktan daha tesirli kabul edilmektedir Kulak, burun vc boğaz mütehassısları eski tedavi usullerini bıraktılar. Meselâ artık herkesin bademciği alınmıyor. Son zamanlarda Mas-toiditis denilen kulak hastalığında bile ameliyat tatbik edilmiyor. Sinüzit denilen burun hastalığına da bıçaktan gayri bir tedavi usulü bulunmuştur.
Amerikada bazıları pek yakın bir zamanda burun, kulak, boğaz mütehassıslığı diye bir şeyin kalmıyacağına inanıyorlar. Henüz böyle umumi bir neticeye varılamıyacağı muhakkak* ' (r.
Meşhur bir İngiliz mütehassısı şöyle demiştir: "Evet, tikçe amelıyct vakaları maktadır: fakat işimizin dığını söyliyemem. Teşhis
inaktaki rolümüz hAlâ pek mühimdir. Sonra bazan boğazda kanser veya gırtlak veremi olduğu zaman yegâne tedavi çaresi ameliyattır. Operatörün mevkiini değiştiren başlıca A-mil, penlcilline ve sıılfa grupu-na dahil olan ilâçlardır. Çeşitli elektrik tedavi usulleri de bazı hastalıkları getirmeden
en mühim uzuvla-olarak kabul edil-ÇÜnkü işitme ve a-
Mastoid kemiği hastalıklarını tedavi için de yeni birçok l-lâçlar bulunmuştur. Şakak kemiğinin mantom çıkıntısı İnsan vücudunun rından biri mektedlr.
yakta durabilme kudretini buradan elde etmekteyiz. Bu kemiğin ufak bir zedelenmesi bizim bütün vücut muvazenemizi kaybettirehihr. Onun için kafanın bu nahiyesinde ameliyat son derece nazik bir iştir. Fakat sağırlık ve iltihaptan doğajı bazı mühim komplikasyonların önüne geçmek için bazan liyata başvurulur.
Boğazın arkasındaki İki ça doku soğuk algınlığına ilk müdafaa hatlıdır,
clkler tökosltleri havidir. Fakat bademciklerin romatizma ve bazı böbrek talıklarına sebep olabilir,
operatörler bademciklerin alınmasını, çünkü bunların çocukken hastalıklara karşı korunma vazifesini ikmal ettiklerini fakat büyüdükçe bunlara lüzum kalmadığını ileri sürüyorlar. Fakat bugünkü umumi hava, mümkün olduğu kadar lüzumsuz ameliyatlardan kaçınmaktır. Vücuttaki her uzvun bir vazifesi olduğu ve bünyeye göre zarardan ziyade faydası nacağına inanılmaktadır
ame-
par-karşı Bade m-
Yeni neşriyat
YKDİTEPK ÇIKTI
git-azal-azal-koy-
ameliyat masasına iyileştirmektedir
iltihaplanması, has-Bazı
BeyoğlIUıda açılan sanat galerisinin bir köşesi. Dm arda Bedri Rahminin, Orhan Velinin “Knrşı^ şiiriyle yaptığı bir pano görülüyor.
Sanat insana yaklaşıyor,
Seçkin bir sanatkâr topluluğunun ya rdimiyle neşredilmekte olan YTDDİTEPE gazetesinin 13 üncü sayısı merhum şair Orhan Veli’ye tahsis edilmiştir. Bu fevkalâde sayıda şairin yakın arkadaşları Sabahaddin Eyüb-oğlu, Oktay Rifat, Melih Cevdet, Suat Taşer, Fikret Âdil, Ercüment Behzat, Hüsameddin Bo-zok ve Nunıllah Ataç’ın yazılan, şairin geniş bir biyografisi ve neşredilmemiş bir şiiri vardır. Posta kutusu No. 77 ls-tanbuL
doku-G. t.
Mısırlı bayanlar bir ameliyat esnasında
günlük hayatımıza giriyor
Yazan : Ayşe NUR
Pariste mantar gibi türeyen sanat galerilerinin önemini hepimiz az çok biliriz. Ressam Bedri Rahmi de geçenlerde Sanat Dostlan Cemiyetinde yaptığı bir konuşmada, bunların genç sanatkârları tanıtmak ve yaymaktaki büyük rollen üzerinde durdu.
Fakat galeri denince, bizim aklımıza küçük bir resim sergisi gelir ve memleketimizde bu yolda vakit vakit yapılan denemeler hep bu anlayışın birer ifadesi olmuştur. Halbuki Pariste galerinin çok daha geniş ve canlı şekilde yüzlerce misali görülür.
Bugün sanat yalnız resim, heykel veya mimarîden ibaret sayılmaz. Bugünün sanat kân da kendini yalnız resim veya heykelde denemez. Çağımızın en büyük ustaları, Matisse’ler, Pi-casso’lar resim ve heykel yapmakla kalmayıp, seramik, taş. cam. dokuma gibi türlü maddelerle de sanat formları yaratmaya çalışıyorlar, ile sanat
Bu gelişme insana yaklaşıyor, günlük hayatımıza giriyor. A-sırlar boyunca müze gibi soğuk I ve resmî havası olan yerlerde görmeye alıştığımız ve önlerinde ne de olsa bir çekingenlik duyduğumuz çerçeveli resim, tablo, kaidesi üstünde buz gibi duran heykel sanki tepemizdeki yüksek mevkiırden inmiş her gün elimizin değdiği çanağa, tabağa, beze karışı vermiş oluyor. Gerçekten de insanın ayda yılda bir müzelerde, sergilerde sanat eseri seyretmesi ne işe yarar. Evinde, muhitinde, sabah gözünü açıp akşama kadar içinde yaşadığı yerlerde sanatin hiçbir izini göremezse.
Paris galerileri işte bu tarzda sanatı yaymak gayesini güder. O ufak galerilere girdiniz mi, kendinizi her şeyden evvel zevkle döşenmiş bir odada hissedersiniz. Duvarında bir iki resim dikkatinizi çekerse de, Üstünde güzel bir vazo, bir çanak duran etajer, yerdeki halı, bir perde, hoş bir sandalye, bir maske, birkaç kitap, hepsi aynı hava içinde *bir zevk bütününün İfadesi olarak güzeldir. İşin en hoş tarafı, bu bütünün bir tek elden değil, birkaç sanatkâr ve-
ya zevk sahibi kişinin elbirli-ğinden doğduğu hissinin insana demin dediğim çekingenliğin tam zıddına bir rahatlık vermesidir. Elinize aldığınız güzel kitabın şiirini bir şair yazmışsa, desenlerim bir ressam çizmişse, cildini, baskısını aynı zevk seviyesine ulaşmış bir kitapçı meydana getirmiştir. Bütün bu insanlar, isimleri bir yerde kayıtlı olsun olmasın, fikirlerini, buluşlarını size nakletmek için birlik olmuşlar, birlikte düşünüp, birlikte çalışmışlar. Kitapçı, ressam, döşemeci, şair meslek ve bilgilerinin hep bir neticeye vardığım, kültür ve zevk seviyesini yükseltmek işine yaradığını anlamışlardır. Artık yalnız değildirler. Karşımıza kuvvetli bir kale olarak çıktıkları gibi, biz münekkid veya seyirciler de yarattıkları bütünün değeri ü-zerınde bir hüküm vermek için, çeşitli malzeme bulabilir aldıkları sahaların başarı derecelerini Yeni sanatin yolu bu yoldur.
Hafta içinde Beyoğlundo ' Maya., adı ile açılan ufak sanat galerisi de böyle bir fikrin mahsulü olarak kurulmuşa benziyor. İki oda içinde birkaç resim, yerlerde ve sedirlerde birkaç parça güzel kilim, motifleri resim usta veya çömezleri tarafından çizilmiş tek lük vazolar, birkaç Anadolu testisi, bir abajür, ressam eliyle yapılmış bir Matisse, bir Bracque kopyası, birkaç ufak heykel repro-düksyonıı ve yazmalar. Bu yazmaların hususiyeti Türk halk motiflerinden mülhem yeni mo tiflerle süslü olmalarıdır.
Yazmalar. küçük galerinin gerçekleştirmeye uğraştığı sanat ülküsünün de bir ifadesidir. Asırlardan beri Türk topraklarında gelişen halk sanatinl, nakış sanatini çağdaş sanatkârlarımızın taze kanı ile tekrir canlandırmak. Paris sanat galeril? ri gibi sanati hayatın her sah;» sına vc müzelerden evlere yay mak uğrunda savunan. bunun dışında geniş bir milli hedef güden bu teşebbüsü tanı nıâna-siyle yem vc hayırlı buluyorum. Yankılarının bol olmasını dile-I rim.
ele her birinde ölçebiliriz şüphesiz ki
1
Hicri
R.ev
21
1370
Öğrenmek
ARALIK
19 5 0
31
Pazar

VAKİT
Güneş öftle ikindi Akşam
Yatsı imsak
VASATİ
7.24 12.17 14.37 16 50 18.29
5.39
Rumi
ti.cı vrl
18
1366
EZAM
2 35
7.28
9.48 12.00
1.39
12 50
UÇAK - TREN - VAPUR
GELECEK OLAN UÇAKLAR
5.25 P A.A. (Amerikan) New* York, Londra. BrÜkselden. 10.10 İzmirden. — 11.20 K.L.M. (Hollanda) Tahrandan. — 1150 Ankaradan. — 13.10 Balı kesirden. — 14 20 A.F. (Fransız) Pa ns. Roma, Atİnadan. — 14.50 A-dana. Ankaradan. — 15.40 B.E A. (İngiliz) Londra. Nifl. Roma Atlnadan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR
6.40 P.A.A (Amerikan) Bey-ruta. — 8.30 Ankara, Adanaya.
— 9 00 T.A.E. (Yunan) Atinaya
— 11.00 Brdıjcealrc. — 12.15 K.L. M. (Hollanda) Roma. Münih. Arnatvrdnma. — 12.40 Jzmire. — 13,40 An kara ya.
GİDEC EK OLAN TRENLER
18.20 Ankara Ekspresi. — 20.05 Ankara (-Yataklı).
GELECEK OLAN TRENLER
6.25 Dlyarbakırdan. — 8.5ü
Ankara Ekspresi, — 9.20 Yataklı.
GELECEK OLAN VAI’UR₺AR
16.30 Etrüsk. izmlrdnn. — 21.35 Marûkaz. Mudnnyndan.
(i I DE( EK OLAN V API RLAR
9.00 M ara kaz, Mudanya ya. —-11.00 İskenderun. Akdeniz Ekspresi. — 18.00 Anafarta. Çanak-kalcye.
(Tarifelerin habersiz değişme lerinden mesuliyet moz).
S İ N
ALKAZAR Fedai.
AR (44394)
ATLAS (40835) Hileli Zar. ELHAMRA (42236 ı 1 — Singo-alla. 2 — Kahramanlar Diyan. GÜREL 1 — Bir Yctimcnin Romanı (Türkçe). 2 — Gecenin Gözleri.
İNCİ (Wnlt İPEK LALE
(Türkçe).
MELEK (40868) SARAY (41656) SUATPARK (83143) 1 — nun
Tüccar Horn. 3
Kontesi.
SÜMER (42851) Eyfel Kulesinin Esren
ŞARK (1038ü) Tarzan Cehennem Dağında.
ŞIK (43726) 1 — Zoronun Kara kamçısı. 2 Firari,
TAKSİM (43191) ZÜtflkann GÖL
kabul edıl-
E M A
(42562)
L A R
Kahraman
Ccmır Yüzbaşı.
(81595) Zurnan Melodi»! Disney).
(44289) Altın Hırsı.
(43595)
Ccaur Yüzbaşı
Aşk Mücadelesi. Yunan Opereti.
Firavu-
Hazinc.il (Türkçe) 2 —
Montekrlsto
31 Aralık 1950
Amerikan atom rakımlarından M arry Gol d, federal mahkeme tarafından 30 nene hapne mahkûm edilmiştir. Recini (le, casusu mahkemeye giderken görüyorsunuz.
Amerikada Rus casusları
nasıl takip ediliyorlar?
İstihbarat ajanları, henüz ele geçmemiş Rus casuslarının dahi izindedirler, bunların da her an yakalanması beklenebilir tvan, hakiki İsmi değil anw, maksada hizmet ettiğine göre değiştirmekte ne mâna var. A-merikada casusluk eden Huşlardan biriydi. Kelimenin tam mânasiyle bu iş için yetiştirilmiş, kurnaz olduğu kadar da vesveseli bir adamdı. Hani ba-çından geçenler de pek o kadar yabana atılır şeyler değildir. Bahusus size anlatacaklarımız. FBl’ın (Amerikan İstihbarat Bürosunun) da tasdik ettiği şeyler olacaktır.
tvan tipinde bir kimsenin ca-olabileceği doğrusu kimse-aklına gelmezdi. Orta bo-tostoparlak vücudu ve düz-kıyafctiyle ilk bakışta in-bir banka kftti-
SUS nin yu, giln
sanda taşralı biyle karşı karşıya kaldığı intibaını uyandırırdı. Fakat. İvan-ın bazı hareketleri FBI’m şüphesini celbetti. Nedense sık sık arkasına bakıyor, Adeta her an takip edilen bir insan hissi u-yandırıyordu. Nitekim bu du-nım istihbarat ajanlannın onun peşine takılmalarına kifayet
vas-İvan ha-baş-
tatmin etmek üzere gideceği vakit bile, önce etrafım dikkat-lokantanın önünden
ihtiyacında olduğumuz herşey
gesinde.
TAN (80740) Eyfel Kulesinin Esrarı.
ÜNAL (49306) 1 — Korkunç A-kın. 2 — Kurban Adaleti.
YENİ ( 84137) 1 — Balalayka
2 — Tarzan Cehennem Dağında YILDIZ (42817) Zaman Melodisi (Wall Disney).
İSTANBUL
ALEMDAR (23863) Görünmlyen Canavar.
AYSU (21017) 1 —- Manon (Türk-çe). 2 — îç Arzular.
AZAK (23542) 1 — Üç Ahbap
Çavuşlar Operada. 2 — öldüren Hatıralar.
ÇEMBERLİTAŞ (22513) Jandark EMRE 1 — Ekmekçi Kadın. 2 — Aslanlar Dövüşü.
HALK (21904) 1 — Hint Esrarı 2 — TÜknekot (Kovboy filmi). İSTANBUL (22367) 1 — Kızıl
Şeytanlar (Türkçe). 2 — Ali Baba Kızlar Pansiyonunda (Türkçe).
KISMET 1 — Tarzan Kara Kaplana Karşı. 2 — Üç Ahbap Çavuşlar Elmas Peşinde.
MARMARA (23860) Jandark. MİLLİ (22962) 1 — Denizlerin
Sevgilisi. 2 — Şariok Holmos.
TURAN 1 — Üç Ahbap Çavuşlar Operada. 2 — ralar,
YENİ (Bakırköy Dü m bili 111 Macera Çığlık.
bCyCK (15432) Aşk Mucizesi. CEBECİ (13846) 1 — Kahraman Yüzbaşı. 2 — Hürriyet Savaşı.
PARK (11131) Harman Sonu Dönüşü.
SÜMER (14072) 1 — Adaletin intikamı. 2 — Sinsi Düşman, SUS (11071) Harman şü.
ULUS (22294) Bahar
YENİ (14040i Güzel
BÜYÜK Rigoletto.
KÜÇÜK Melekler ve Şeytanlar.
İZMİR
\TLAS Memnu Mıntaka.
ELHAMRA Aşk Köprüsü.
LÂLE 1 — ölmeyen Gangster Çemberi.
MELEK 1 — Tuzak.
Taşlar.
TAN 1 — ölmeyen Gangster Çemberi.
1 — Tarzan Ormanlar
2 — Korkunç Yıllar.
— Kara Kartal. 2 — Or-HAklmesl.
Sonu Dönü*
Olunca. Dost.
YENİ Prensi. lx( I 1 mantar

İTFA
I Y E
Ankara ü0 İzmir Z222
K .Köy ♦4^7 •
Karşıyaka 15055
Beyoğlu (4644
İstanbul 24222
Üsküdar 60045
SIHHİ İMDAT


A^k.
2 —
Aşk.
2
Kanlı
2
İstanbul Beyoğlu Anadolu yakası Ankara
İzmir
«99* 6058u 91 2251
Sadullah — Yorgi
Arif Neşet (A-



Bîr müddet sonra. George*a ecnebi firmalardan birinin A-merikada acenteliğini eden bfr zatla tanıştırdılar, ufak btr pazarlıktan sonra, George tekalifleri kabul etti. Kısa bir müddet sonra, kİ tamamen sahte vesikalar ve nümuneleri muhtevi bir zarfı teslim ettt mukabüi»-de de 1500 dolar para aldı.
Bu arada tvan, atom araştırmalarıyla ilgili bir kitabı da George vasıtasıyle temin etti, tabii mühim sahjfeler sansür e-dilerek Rusların işine yaramayacak bir şekle sokulmuştu. Yapılan değişiklik ancak bir atom âlimi tarafından tetkik edildiği takdirde anlaşılabilecek derecede ince ve ustalıklıydı. Bu yünden tvan, hiç bir şeyin farkına varmadı.
FBT, Rus casuslarını bu şekilde aldatırken her gün yem yeni şeyler öğrendi. Bunlardan biri de Amerikadaki Rus casuslarının elde ettikleri malûmata harice yolladıkları merkezdi. Rusların karargâhları Beyaz Saray yakınlarında bir ticari firma idi. FBI boylece Rus casuslarının izi üzerinde yürümeye devam etmiş, ve her an tevkif etmek imkânı olduğu halde, yenilerini öğrenmek maksadiyle tvan’ın serbestçe memleketine gitmesine müsaade etmiştir, t-van’ın ve onun gibi daha birçok kimselerin elde ettikleri malûmat bu kabilden olmuş ve hatalarının farkına varmadan. A-merikadaki diğer arkadaşlarının yerlerini haber vermişlerdi.
FBr. bugün tvan’ın durumunda olan birçok kimseyi takip etmektedir, fakat bunlar arasında daha henüz tanımadıkları da bulunabilir, tşte o tanımadıkları. tvan’ın başına gelenleri okuduktan sonra daha vesveseli olacak, her gün yakalanmak ihtimalinin kendilerini beklediğini düşünerek biraz daha sinirli olacaklardır. Bu ise FBTın işine yanyacak ve onlan daha yakından kontrol edebilecektir.
etmiş ve o andan itibaren de t-van, Amerikan istihbaratının gözünde şüpheli bir İnsan fına bürünmüştü. Bövlece hakikaten takip edilmeye, roketleri kontrol edilmeye landı.
Günlerce devam eden kontrol ve takipler neticesinde, tvan’ın hiç bir şeyi doğrudan doğruya yapmadığı anlaşıldı. Meselâ otobüse binmek üzere her hangi bir durak mahalline gidecek olsa, arabaya binmeden evvel üç dört tanesinin gelip geçmesini bekler, ondan sonra da etrafını ciddi bir tetkike tâbi tuttuktan sonra gideceği yere müteveccihen hareket ederdi. En tabiî bir ihtiyacını lokantaya girmeden le kollar.
birkaç defa geçer ve ancak ondan sonra içeri girerdi. Kısaca kahramanımız hiç bir şeyi basit şeklinde yapmayıp, daima dolambaçlı yollara sapmaktaydı. Bu arada, tvan’ın randevularını daima uzak yerlerde tes-bit etmesi de oüsbütün şüpheyi • elbetti.
FBI tvan’ı daimi surette takibe koyulduğu sırada, kahramanımız, silâh fabrikalarından bilinde çalışan George isimli basit bir isçiyi elde etmeye çalışıyordu. tvan bu sefer de gayesine doğrudan doğruya ulaşmaya kalkmadı, araya Mike i-simli bir başka arkadaşım koydu. Bu arada Mike’ın karısından da istifade edildi. George bir müddet akşam yemeklerine dâ-vet edildi. Bir gece müsait bir anda, Mrs. Mike. bir teklifte budundu, öyle bir teklif ki basit işçimiz şaşırdı. Bahsedilen meblâğ çok yüksek, karşılığında istenen ise pek de o kadar fazla bir şey değildi, tşte tam bu sırada George. ne yapacağını bilmez bir haldeyken, FBI a-janları tarafından merkeze çağrıldı. Gereken şeyler söylenerek, Rus casuslarına karşı mâ-nen teçhiz edildi
ECZANELER
EMİNÖNÜ: (Unkapanı) lemdar) — Cemil (Beyazın.
BEYOĞLU: Klnyoli (Merkez) — Sıhhat (Merkez) — Kemal Re-bul (Taksim) — Fındıklı (Galata) — Tuna (Galata) — Asım şişil (Şişil) — Nişantaşı (ŞışlH — Hasköy (HaskÖy) — Yeni Turan (Kasımpaşa).
FATlH: İbrahim Halil (Şchza-debnşı) — Eteni Pertev (Aksaray) — Yedi kule (Samatva) — Hamdl Eni gen (Şehremini) — Ulupınar (KaragÜmrilk) — Orhan Avcıoğhı (Fener).
EYÜP: Eyüpsultan.
BEŞİKTAŞ: Vidin — Yeni (Or-taköy) — Gıyaseddln Divanhoğ-lu (Arnavutköv) — Merkez (Bebek ı.
KADI KÖT: Söğütlüçcşme — Kı-zıltoprak — Göztepe — Bostancı — Selimiye (Üsküdar).
BÜYÜKADA: Hnlk HEYBELİ ADA : Halk.
ANKARA; Yeni — Yenişehir — Kurtuluş.
İZMİR: Yeni İzmir (Basmahane) — Tarlan lAtaancnk) — Millet (Kcrncraitı) — Eşref paşa lEşrefpnşa) — Karantina (Yalılar).

TİYATROLAR
Öldüren Hâtı-
Şnfııktıı Grlcn Kadın
2
da
ve
A
YEN’I SES TİYATROSU Altın Kız
(Nina Roza) 3 perde 7 tablo
KOMEDİ KISMİ ÇİFTE KERAMET
Matine 15 30. Suare; 20.30 Yazan: Trlntand Bernard Çeviren: Reşat Nuri Güntckln
ı
2 — Aşk
16-126) 1 Peşinde.
İSTANBUL BELEDİYESİ Şehir Tiyatroları DRAM
KADIKÖY (Kadıköy) (60112) Yanıyor.
Telefon: 49369
Eser: Harbaclı-Romberg Türkçcsl: NcclA Dcrsnn
MUAMMER KARACA TİYATROSU Terko* Evleniyor.
Haber-— 13.45 (pl).— Tanın-
14 45
FBl'ın filom cUMiNİuğlyle ilgili olarak ynkulııdığı casuslardan Havil Greenglasa» mahkemeye giderken.
IîAT.E
Ivojima
Kıskançlık.
OPERA (60821) 1 — Üç Silâhşorlar. 2 — Tuna Ağlıyor.
S ('REY YA 160862) 1 — Borda-
ların İntikamı. 2 — Memleket Şarkısı,
YKLDE&tRMENİ 1 — Söyleyin Anama Ağlamasın. 2 — Senede Bir Gün.
ÜSKÜDAR
SUNAR 1 — Kırmızı Güller. 2— Kalbim Senin
ANKARA
ANKARA (23432) Kahramanlar Destanı,

İSTANBUL:
12,57 Açılış ve programlar. — 13.00 ler. — 13.15 Küçük orkestradan melodiler. T(«x Benekc Orkestralından dana müziği 14.00 Saz cşorlcrl, oyun havalan. — 14.20 mış caz orkestralarından müzik (pl), Şarkılar (Hamiyet YüCCfles). — 15.30 Rrşiktaş-Sarajevo maçının İnönü Stadından naklen yayını. — 16.30 Dans ve caz müziği (pl). — 16.45 Dans müziği (pl». — 17.00 Çocuk köşesi. 17.3ü Şarkılar (Mun İlâ Gökçay). — lS.ıMı Haftanın bestekârı: Claudc De bu «ay (pl). — 18.30 Dana müziği ve Türkçe tangolar. Çalanlar: Fehmi Ege Orkestram. SÖyliycn: Şecuuddln Tanyeli. — 19.00 Haberler — 19.15 Kına şehir haberleri. — 19.20 Kadınlar fasıl heyeti konseri. — 20.00 Rumba ve sambalar (pl). — 20.15 Radyo Gazeteni.— 2030 Sea sanatkârlarımızın geçidi (Hakkı Derman, Şerif tçll), — 21 20 Sesle çizğl. Takdim e-den: Celâl Şahin. — 21.30 Dana müziği (pl). — 21.45 Haftanın apnr haberleri. — 22.00 Şarkılar (Mim lafa Kovancı), — 22.30 Sevilmiş sesler (pl). — 22 45 Haberler. — 23 00 Dans Orkestraları geçidi (j>İL — 23.15 Eğlence yerlerinden naklen ya-
vın. — 24.15 Dans Orkestraları geçidi (pl).
I. 00 Eğlence yerlerinden naklen yayın — 1,45 Programlar ve hafif müzik (pl). — 2.00 Kapanış.
ANKARA:
8.28 Açılış vc program. — 8.30 Saat ayarı vc haberler. — 8.45 Plâklarla günaydın. — 9.10
Günün progTarnı. — 9.15 Radyo İle İngilizce. — 9.30 Sevilmiş parçalar (pl). — 10.10 Pazar sohbetleri. — 10 55 Makamlardan bir demet. —
II. 15 Hep beraber söyliyclim. — 11.45 Telden tele. — 12.15-13.15 Asker Saati. — 12.30 Pazar
skcçl. — 13.00 Saat ayarı ve haberler. — 13.15 Radyo «nlon orkestrası. — 13.30 öğle Gazetesi, — 13.45 Radyo salon orkcatraaımn devamı. — 14.00 Hava raporu ve akşnm programı. — 18 00 Snnt Ayan ve incesaz. — 10.00 Saat ayan ve haberler. — 10.15 Tarihten hır yaprak — 19.20 Akşamın ’karnın müziği. — 20.00 Şarkılar. —
20.15 Radyo Gazntosl — 20.30 özel program 22.45 Saat ayarı ve. haberler. — 23.00 Bir eğlence yerinden. — 28.25 Piyango talihlileri. — 23.58 Yeni yılınız kutlu olsun. — 24.00 Bir eğlence yerinden. — 24.30 Dans müziği (pl). — 100 Program vo kapanıp
* r p 1 • f •
i\ I
» Anlık İMO
ZATÎ: Pangaltı
Kredi Bankasından cüzdanımı kaybettim, alacalımdan eskisinin yoktur-
*
İstiklâl Caddesi No. 324 - Tel.. 44417
İTİNA İLl İNTİHAP EDİLMİŞ ÇEŞİTLİ YENİ HEDİYELİKLERİMİZ GELMİŞTİR.
WRSE LE N LE R - DE KQR ATİF FAYA N 5L AR-B İBLO1 AR
MİNYATÜRLER - AVİZELER-ABA juRLA R, VE5AİRE.
Satılık Şarap Fabrikası ve Doldurma Yeri
Devlet üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüğünden:
Wrr»eMrde butanan btr milyon Btre kapasiteli jsrap fabrt-İkaatyto N iğdedeki doldurma yeri tekmil teçhizaüyle ve teklif •tana amiliyle satılacaktır.
Taliplerin bu hususta daha fazla bflgl İçin Ankara Gari’dekl Omet MüdüriügümOze, teslaleri görmek İçin Nevıjehlrdekl fabri-.'t> müdürlüğüne mür&caatlarL (18252).
/SR1KL4 ARAYINIZ
FİYATLARA DİKKAT: II- 1U- 15 — 20 — 25 TL
TÜRKİYE mümemessilliği
CAM Lld. Şii.
1ZM1R-P.K.293
İSTANBUL DEPOSU
TAHTAKALE
No. S
aca Maruf/yffî
ALMAN yapısı PLATİN uçlu
DOLMA KALEMLERİNİ
Muhterem müşterilerimizin ve Arkadaşlarımızın Yeni Senelerini tebrik eder, kendilerine hayırlı işler temenni ederiz.
EDGAR KONSOLİ
■ARGO" Taksimetreleri Türkiye Umumi Vekili ADALET HAN No. 33/36
• •
- T »M t t I T A M BUL ~
tayta f
BAYANLAR
ikramiye plânında
▼e müteaddit para ikramiyeleri
büyük
İstanbul
Ticaret
Fatma
Dilsiz
NAKIŞ-VIKIŞ MAKİN ASI ALINI!
VfNİ l$TAMflUl ATfLXf$i
PARDESÜLER
Mahmutpaço, Hayalıçarşe kapını yanındaki 18 SALAflADDİN KARAKAŞLA
altındaki yeni mağazamızda teşhir ve satışına başladığımızı SAYIN DOKTORLARIMIZA arzederiz.
rftntcrenleri Elektrikler cihazları
Yapı ve aldığım Yenisini hükmü
ünlt komple Muhtelif fotöyler
Nağme. Efendi, meşgul eL
de istifade
800 mA.)
Radyografi içini Dlaterml
• Enfraruj Elektroşok Termostat Narkoz
Kuvöz Inhalatör
BEYOĞLU Şubemiz müşterileri bu ikramiye keşidelerine iştirak edecekleri gibi aynca bu şube için tertiplenen
| ot?
I Tur diş tababeti
tıbbi cihazlar
mm. BÜTÜN YURDDAŞLARTMTN _ 1951 yılını üzüntüsüz re sıhhatli geçirmelerini temenni eder, hediye olarak bedava erzak piyango kartonlarından birer adet İstemelerini saygı ile hatırlatırım.
Eminönü Meydanı Otobüs Durağında BÜYÜK BAKLACIOGLU
KA ME FA
Kumaşlarında tenzilât yapılmış^ tır. Sakın onları görmeden İhtiyaçlarınızı almayınız. KA ME FA kumaşları evsaf İtibariyle garantilidir. Etiketten maada kumaş kenarlarındaki markaya dikkat ediniz
ŞARK GAZİNOSU Maçka Taşlık
Yeni senenizi neşe ve sevinç içinde geçirmek isterseniz MAÇKA‘da muhteşem konforlu ŞARK GAZİNOSUNA buyurunuz. Yemek ve envai içkilerle caz, dans, kotion ve eğlenceli sürprizlerle sîzlere sabaha kadar unutulmaz Mr yılbaşı gecesini yaşatmayı vadeder. Beşiktaşlılar randevunuz ŞARK’ta.
Toptan Satış Yeri : L A B E N 1
İstanbul 3 üncü İcra Memurluğundan : 850/5022 Bir borçtan dolayı mahçuz olup bu kere paraya çevrilen Ge-dikpaşa Tavukpazan 20 No. lı mahalde camlı ufak yazıhane, tahta kasa, gazoz şişeleri ve-sair eşyanın birinci açık arttırması 5 /1/1951 cuma gtlnü saat 12 den 13 e kadar yapılacaktır. Mahcuz eşyalara konulan muhammen kıymetin % 75 ini bulmadığı takdirde ikinci açık arttırması 8/1/1951 pazartesi günü aynı mahalde ve aynı saatte satılacağından almak isteyenlerin mahallinde bulunacak memuruna müracaatı an ilân
olunur. (18305)
Yılbaşında vereceğiniz en makbul hediyedir.
Muhtelif Röntgenler (15 (Radyoskopi
Metabolizma cihan Ultraviyole Galvanofa radik Stcrillzatör Ameliyat makası Ameliyat lâmbam Pn örn oto raks
vesair
Yeni gelen son model
CHIRflNA ve TESLA
1000 lira T I L B A Ş I hediyesi — Bankaların ikramiye taır*alarma tatîrak hakta
Marka Tıbbi ve Diş Tababeti Cihazlarımızın GALATA. RIHTIM CADDESİ, T AH ÎR HAN
Dr. Aydemir Duygu YILBAŞI GECESİ DE Hastalarını kabul edecektir f&kalm, Tarlabaşı Cad. 17 Tel: 45007
TÜRKİYE GENEL MÜMESSİLİ :
MEHMET KAVALA
T AHİR HAN - GALATA
Tel : 49449 Telgraf : Lamet - İst.
Boldan t&taı
1 — Arttırma suretiyle ma! satan. 2 — Çoğalın; Terel İnsan aklını basan onunkine benzetirler. 3 — Akıllılık; Bir nota. ( — Duanın tabii neticesi; Zan. 5 — Bıçağı vazifelendir; Tersi şişkinlik. 6 — Sıçrayıp geçemiyen. 7 — Baştaki harfeiz aç (argo); Bir nota. S — Feci; Bir nevi çalgı. 9 — Bir harfin okunuşu, istikbal: Avuç içi. 10 — Her hangi fikre muhalefeti gayri mevcut (İki kelime).
Yukarıdan atağıı
1 — Her hangi mevzu hususunda fikir teati eden. 2 — Çoğalma; Edevat. 3 — Akıllı çocuk (ild kelime), 4 — Belli; Tokat. 5 — HceİBonlu yollar; Çıplak; İşaret sıfatı. 6 — Çanakkale elvannda bir kasamıs: Haeta. 7 -
8 — Buutlardan; AhlAk
9 — Parlatır; Terel
10 — Gereğin! ifa et (iki kei(me)
PEŞÎN ve TAKSİTLE en ucuz fiyat: Ayda 10 • 15- 20 - 25 Hra taksitle
İNGİLİZ - AMERİKAN - ALMAN TRENÇKOT
İNCİ
PASTAHANESİ Sayın müşterilerine yeni seneyi tebrik eder
■ ■ ...- 1
Memleketimizin en spor mecmuasıdır-
Ynnn muhakkak bir rünüz.
Renkli 12 büyük
30 kuruştur.
Posta kutusu: 304
Vün^amn ilk suve ker.d: gind işler set çilleri, şehirlerde ve
meşhur Scıalçilcrde sahlır.
I TOPTAN SATIŞ YERİ : i
; 4 uncu VAKIF HAN, 1 inci KAT, No. 20
I BAHÇEKAPI — İSTANBUL t
Yeni yılın' en kuvvetli ansiklopedik eseri olacaktır Bayilnlzden istemekte acele ediniz.
Sadece bir takvim değil, hakiki bir bilgi hazinecidir. Attardanberi mütehassıslar* hazırlatılmakta olan bu eşsiz takvime sabib olmak fırsatını kaçırmayınız...
SAATLİ MAARİF DUVAR TAKVİMİ
YILIN ANSİKLOPEDİSİ
Umumi rağbet rekorunu kıran, vaktinden evvel mevcudu tükenen, En büyük takvimcilerin, âlimlerin, şairlerin, filozofların, mütefekkirlerin, doktorların, muharrirlerin, hikayecilerin, hazırladıkları.. Her yıl «ve seve aldığınız:
SAATLİ MAARİF DUVAR TAKVİMİ

I'H



v
Ankarada oynanan maçta
7-0 mağlûp etti
maç başlamadan evvel sahanm uçlarında Türk bayrakları takılı havaya bıraktılar. Bu güzel jest
Yunanlılar, ortasından, 1 1 balonu büyük tezahürata vesile oldu

Ankara, 30 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Türk - Yunan ordu futbol takımları bugün 19 Mayıs Stadyumunda, kapalı bir havada, 8.000 seyirci Önünde karşılaştılar.
Şeref Tribününde bakanlar, Genelkurmay Başkanı, Generaller. Yunanistan Büyükelçisi, Kordiplomatik mensupları. Ankara Valisi ve Belediye Başkanı maçı seyretmek üzere yer almtş-lardı. Tribünlerin etrafındaki bayrak direklerinde Ordulararası Olimpiyatla katılan muhtelif dev. letlerin bayrakları dalgalanıyordu.
Sahaya önce Yunan Ordu Ta kimi, arkadan Türk Takımı çıktı. Önlerinde bando olduğu halde iki takım bir geçit resmi yaptılar. Yunan Milli Marşı ve seyircilerin iştirakiyle İstiklâl Marşı
Basketbol
fki kategori üzerinden yapılmakta olan İstanbul Bölgesi Basketbol maçlarına dün Teknik Üniversite spor salonunda devam edilmiştir.
İlk maç, Galatasarayla Istan bulspor arasında yapılmıştır.
Her gün biraz daha formuna giıen GalatasaraylIlar rakiplerini 87-52 gibi açık farkla mağlûp etmişlerdir.
Galatasaray Takımı: Samlm. Ayhan, Yalçın, Erdoğan, Sadi, Sağman.
Bundan sonra yapı’an Beyoğ-lusporla Fenerbahçe arasındaki B takımları maçını Beyoğluspor-lular 45-30 kazanmışlardır.
Şampiyonanın en mühim kar- I namaya
şılaşmalarından biri olan birinci Türk forvetinin çemberi içinde takımlar arasındaki müsabaka, kalmıştı. Fakat, Türk oyuncula-çok çekişmeli ve heyecanlı geç- rın uzaktan çektiği şutlar umu-miş; neticede Beyoğlusporlular mlyetle isabetsizdi ve avtla ne-rakinlerinl 53-38 mağlûp etmeye ticeleniyordu. Türk müdafaası muvaffak olmuşlardır. Yunan akınlannı büyük bir mu-
BevofJuspor Takımı: Alfredo. vaffak^etle önlüyor ve topu he-Kaliva, Fridas. Erol, Friçls. men uzaklaştınyordu.
Fenerbahçe Takımı: Nejat. Saltm 32 nci dakikada, uzak-Jak, Morisis. Silvlo. Hablb. M.B. &üze> bir §utla b«?inci S°lü attı. 38 inci dakikada. Yunanlılar bir korner atışını müteakip Türk kalesini sıkıştırdılar. Çektikleri şutlar Türk müdafilerine çarpıyordu. Refik, ileriden gelerek topu söktü. Devre 5-0 Türk Takımı lehine sona erdi.
fkinej devrede Yunanlılar kalecilerini, Türkler de ortahafla1 rını değiştirmişlerdi, Ortahaf mevkiinde Nusıet oynuyordu. Yunan Ordu Takımı, ikinci dev-reye daha emin ve sert bir oyunla başladı.
Devre ortalarına doğru. Yunan kalecisinin topu elinden kaçırmasından bilistifade Türk Takımı altıncı golünü kazandı. Yunanlılar son dakikaya kadar bozulmadan mücadeleye devam ettiler. Son dakikalarda Recep Türk Takımının yedinci golünü attı ve maç 7-0 Türk Ordu Takımı lehine sona erdi.
Günün spor
programı
İnönü Stadyoınunda:
Saat 12.30: Vefa - Adnv
14.30: B.J.K. - Saıajevo
Lidoda:
Saat 11.30: İstanbul Yüzme İhtisas Kulübünün yılbaşı yüzme müsabakaları.
Teknik Üniversite:
Saat 17: Basketbol maçları
. w
S
y.yr.
Geçen hafta Variste oynanan ve Rac ingin 3-2 galip geldiği Raclııg-S^te maçında Fransız Milli Takımı kalecisi' olan Vignol ciddi olarak hakatlanmıştır. Vignofun en az bir ay futbol oymyarnıyacağı tahmin edilmektedir. Resim, Ankarada oynanan Fransız - Türk (B) milli takınılan maçını (Paris - Presse) gazetesi namına takip eden spor muharriri Louls Navllle tarafından gazetemize hususî surette gönderilmiştir.
(İtalyan), vuruşu ile olduğu için, kontrolünde
çalındı. Bayrak teatisinden sonra Yunanlılar, halkı “sağ ol*’ nidaları İle selâmladılar.
Yunanlılar maç başlamadan evvel, sahanın ortasında daire teşkil ederek, uçlarında Türk bayrakları takılı 11 balonu havaya bıraktılar. Bu orijinal jest, halkın sıcak sevgi gösterilerine sebep oldu.
Takımlar sahada şu şekilde dizildiler:
Yunan Ordu Takımı: Beiya-dis — Paridls, Gulyus — Papa-theodorn, Benecanos, Yuvano — Skordili, Serafidls, Stirlyadis, Bebis. Slmyanodis.
Türk Takımı: Remzi — Rıdvan, Mehmet — Mustafa, Necdet, Eşref — Erol, Refik. Recep, Fahreddin, Salim.
Hakem: Gamba
Maç, Yunanlıların başladı. Yerler ıslak her iki taraf da top ve koşmakla güçlük çekiyordu. Türk Takımı ilk anlardan itibaren hâkimiyeti ele alarak maçın «onuna kadar rakibini sıkıştırmaya devam etti.. Türk Ordu Takımı, ilk golünü altıncı dakikada yaptı. Soldan bir pas alan Fahreddin, santrforu atlattı ortadan kaleye yaklaşarak sol köşeden takımına İlk golü kazandırdı.
ikinci golü 10 uncu dakrkada Erolün verdiği pasla rakip kaleye sokulan Recep attı. İki dakika sonra gene Recep takımına üçüncü golü kazandırıyor.
15 inci dakikada. Türk Takımının bir akını esnasında sola-çık Salime faul yapıldığı için hakem penaltı verdi. Eşref penaltı atışından dördüncü golü kaydetti.
Bu dört golden sonra. Türk Takımı rahat, emin bir oyun oy-başladı. Yunan kalesi
ve

e
£
GalatasaraylI Gündüz Admira müdafaasını aşmaya çalışıyor
Admira Takımı, G. Sarayı
dün 4.0 mağlûp etti
Sarı Kırmızıhiar, baştan sona kadar bozuk ve dağınık oynadılar. Admiralılar ise, şimdiye kadar yaptıkları üç maç tan en iyisini G.Saraya karşı oynıyarak bize Merkezî Avrupa futbolunun güzel bir nümunesini göstermiş oldular
Yazan : Vedat ETENSEL

Şehrimizde misafir bulunan A. vusturyanın Admira Takım, dün üçüncü karşılaşmasını İnönü Stadında pekaz bir seyirci kütlesi önünde Galatasaraya karşı yaptı, tik devresi kar altında oynanan bu maçta; hakem Feridun Kılıcın idaresinde, takımlar şu kadrolarla sahada dizildiler:
ADMİRA: Alex — Gerhardt, Weissenbüch — Soldatitz. Toller, Schüller — Cheijka. Habitze, Richter, Ilanze, Huffer.
GALATASARAY: Turgay — Naci, Necmi — Musa. Muzaffer, Özcan — Muhtar, Hikmet, Reha, Recep, Rober.
Oyuna Admiranın vuruşu ile başlandı. Daha ilk andan itibaren hâkimiyeti ellerine alan misafirler. Galatasaray kalesini sıkıştırıyorlardı. Sağiçleri Habitze yakaladığı müsait bir fırsatı yakın mesafeden dışarı attı. Oyunun 7 nci dakikasında yerden gelen bir topu bloke edemiyen Turgay. elinden kaçırdı ve yetişen Habitze ilk golü yaptı. Santra yapılınca topu kapan Muhtar, Admira kalesine kadar indi ve attığı şutu kaleci Alex fevkalâde bir plonjonla kurtardı. Bir Admira hücumunda sağaçık Cheijka gene yakın mesafeden bir fırsat kaçırdı. 15 inci dakikada Reha sakatlandı ve yerini Bülende bıraktı. En iyi oyuncularından Habitzenın sola kayarak attığı şut Turgayın elinde kaldı. Narinin 40 metreden attığı frikik kalenin biraz üstünden avta gitti. Bu sıralarda oyun mütevazin bir şekilde cereyan o-diyordu. 37 nci dakikada soldan inkişaf eden bir akında Habitze topu iyi kullanamadı ve bu çok büyük tehlikeden sonra Galatasaray hücuma teşebbüs ettiyse de, for hattının topu ayağında tutamaması, kalelerinin sıkışmalarına sebep oluyordu. Böylece ilk devre 1-0 Admira lehine bit-

İkinci devrede Galatasaray Takımı Gündüzü de alarak saha-ya çıktı. Gündüzün takıma girmesiyle bir parça canlanır gibi olan Sarı-Kırmızılılar, rakiplerinin güzel oyunu karşısında gol çıkarmak fırsatını bulamıyorlardı. Soldan inkişaf eden bir akında top Muhtara geldi, attığı çok kuvvetli şüt direkten geri döndü. Oyunun başından beri, topu mütemadiyen ayağında ezen Galatasaray hücum hattı bu fırsattan da istifade edemedi. Admira kalesinin karıştığı bu anda Cheijka, Galatasaray kalesine indi. Turgayı atlattıktan sonra attığı şutu, Muzaffer kale çizgisi Üzerinden çevirdi. Bu devrenin 17 nej dakikasında Richter. ortalardan sürüp getirdiği topu Huffer’e geçirdi; o da gayet rahat bir vuruşla misafirlerin İkinci golünü yaptı.
Bu goblen sonra Galatasaray, mağlûbiyeti kpi«u) etmiş gibi oynamaya başladı. Admira, tamamen Galatasaray nısıf sahasına yerleşmişti. Soliç Hanze, tereddüt etmesinden bir fırsatı kullanamadı. 32 nci dakikada Richter

ceza çizgisi üzerinden attığı bir şutla sağ alt köşeden üçüncü golü de yaptı.
Golatasarayın yaptığı münferit akınlardan birinde Muhtar topu dışarı atmak suretiyle fırsat daha kaçırdı. 40 inci kikada soldan bir hücumda lunan Admiralılar, bugün
blr da-bu-çok
Vefa,
Takımını 2-Ö yendi
Sara*evo
Yeşil-Beyazlılar, bilhassa ikinci devrede güzel bir oyun çıkartarak galibiyeti haketti
îs-İs-
Bu
Günün ikinci maçını Sarajevo ile Vefa takımları yaptılar.
Oyuna hakem Reşat Nayir’in idaresinde saat 14.30 da başlandı. Vefa Takımı şöyle bir tertip ile oyuna başladı: Şükrü — Mustafa. Rahmi — ih'ıhnd.iin. Melih. Zeki — fendivar. Galip, Garbis met. Kâzım.
İlk akını Sarajevo yaptı,
akını Vefa müdafaası kolaylıkla keserek Yugoslav kalesine .şarktı ise de bir netice alamadı Birlbirinin oyunlarını bilmedikleri için hidayette iki taraf da çok temkinli oynuyorlar.
Yugoslavlar hazan güzel başlayıp devam ettirdikleri bir hücumu tam netice alınacağı sırada gevşetiveriyorlar. Sahonın kavgan olmasının da bunda biraz tesiri oluyor. Hasmınm oyun sistemini öğrenen Vefa yavaş yavaş Sarajevo*nun baskısından kurtularak oyunu Yugoslav sahasına intikal ettirdi. Bilhassa soldan yaptığı hücumlarla hasım kalesini zorluyor.
30 uncu dakikada Vefa sol İçinin kale önünde çok müsait bir pozisyonda yakaladığı topu ayağında fazla tutması büyük bir fırsatın kaçmasına sebep oldu. Müdafiler yetişerek kurtardılar.
Yugoslav muhacimlerinin ara sıra deplasmanlı oynaması Vef3 müdafaasını şaşırtıyor, flh birinci devre bitmek olduğu halde henüz iki da henüz kayda değer bir haket göremedik.
Snrajovoda bir fevkalâdelik dikkati çekmiyor. Şimdilik Vefa ile hemâyar ve denk bir oyun çıkarıyor. Bu maçtan evvel Admiranın Galatasaraya karşı gösterdiği oyuna kıyasen Yugoslavlarla oyunu pek sönük kalıyor. 43 üncü dakikada Yugoslav kalesinin önü adamakıllı karıştı. Top Vefa muhacimlerinin ayağında mütemadiyen dolaştı Çekilen şutlar direğe, oyunculara çarptı. Gol oldu, oluyor denirken nihayet yerlerde
mama-üzere tarafta güzel

güzel bir oyun çıkaran Hanze-vasıtasiyle dördüncü gollerini de yapmış oldular.
Hakemin idaresi vasattan aşağı idi. Oyun, hemen hemen baştan sona kadar Admira for hattı ile Galatasaray müdafaası arasında geçti. Mevsim başından beri bir türlü kendisini toplıyama-
bnşlanıl-Isfendi-topu ka-
dolaşan kalecinin elleri arasında sıkıştı kaldı. Bu fırsat da böylece kaçtıktan sonra birinci devre 0-0 sona erdi.
İkinci devreye hızla dn Üçüncü dakikada yarın kaleye yönelttiği
lecı tutmak İsterken elinden kaçırdı. Top burnuna çarparak Kâzımın önüne düştü. O da hafifçe dokunarak, sahalarımızda şimdiye kadar görülmemiş bir tarzda gol yaptı.
iki tarafın da monoton oyunu yüzünden maç bu devre de zevksiz cereyan ediyor. Sarajevoda Yugoslav futbolundan beklediğimiz kuvvetli tekniği görmekten çok uzağız. 25 inci dakikada Kâzım ortadan sürdüğü bir top-
Yugoslavyamu Sarajevo kulvcisi bir Vefa hücumunu önlerken
yan Galatasaray, Admira karşısında 4-0 gibi açık farkla mağlûp oldu.
Admiralılar ise şimdiye kadar yaptıkları üç maçtan en iyisini Galatasaraya karşı oynıyarak bize Merkezi Avrupa futbolunun güzel bir nümuneslni göstermiş oldular.
Yazan: Sadi KARSAN
la kaleciyi de geçtiği halde boş kaleye topu atamamak garabetini gösterdi. 32 nci dakikada Yugoslav müdafaasının kaleden topu bir türlü uzaklaştıramamak beceriksizliğinden faydalanan Vefalılar ikinci gollerini de çıkardılar. 1
Vefa, bu devrede hâkimiyeti tamamtyle ele almış bir vaziyette oynuyor. 40 inci dakikada Yııgoslavyann Anı bir hücumunda boş kalan kaleye top ginnek üzere iken Rahmi kafa He muhakkak bir golü kurtardı. Oyunun son dakikaları Sarajevonun hiç değilse bir gol çıkarmak gayretiyle geçti, fakat netice değişmeden oyun 2-0 Vefanın galibiyetiyle sona erdi.
Schmeling anlatıyor
Güreşçi iken nasıl boksör oldum?
15 yaşında iken giireg antrenmanlarına devam ediyordum • Bir gün annem bunu haber alarak beni odaya kilitledi, bu hareket bende Hpora karşı daha fazla alâka uyandırdı ve çalışmam sayesinde meşhur bir güreşçi oldum. Nihayet minderden ~inge de geçtim, boksa bavlıyarak dünya şam-piyonu ile karşılaştım.
Benim hayatım mesleğine yeni atılan ve ciddiyetle bağlanan herhangi bir kimsenin hayatından farksızdır. Bir mesleğe karşı duyulabilecek zaafı ben boksa karşı duydum. Hayatta bir çok müşküllerle karşılaştım. Ba-zan çok sevindim, müteessir olduğum hâdiseler de eksik olmadı. Bir işçi veya bir memur mesleğinde ilerlemek için nasıl kİ, sekiz veya on saat mesai yapıyorsa, meşhur olmak isteyen bir boksörün de bu kadar bir enerji sarfetmesi lâzımdır, zira insan kabiliyeti yalnız başına bir şey İfade etmez, ben de bir çok mu-vaffakıyetsizliklerle karşılaştıktan sonra çok çalışmam sayesinde günün birinde iyi neticeler elde ettim.
Henüz 15 yaşında iken bir güreş kulübüne girdim, o zamanlar bir firmada yardımcı olarak çalışıyordum ve küçük yaşıma rağmen fazla bir kuvvete sahiptim. Bu belki de vatanım olan ve çocukluğumu geçirdiğim Ham-burgnn deniz havasından ileri geliyordu. Ben esasen büyükannemin çiftliğinin bulunduğu Lu-kovda doğdum. îlk defa olarak mindere çıkmaya niyet ettiğim gün, heyecanımdan bütün gece uyuyamadım. Hayatımda geçirdiğim ilk uykusuz gece budur Heyecanımdan ve vaziyetimden şüphe eden annem, rakibimin benden 9 yaş büyük olduğunu öğrenince neticeyi derhal gözö-nüne getirerek beni odama hapsetti. Ertesi gün ben mindere çıkmadığım için rakibim hükmen galip ilân edildi. Bu benim için unutulmaz bir mahcubiyetti.
Bir sene sonra arkadaşlarla gittiğim bir güreş meydanında ansızın şöyle bağrıldığını işittim
— Almanyanın kuvvetli güreşçisi Bıılly’yi kim tuşa getirirse 100 mark kazanacaktır.
100 mark benim genç yaşıma göre fena bir kazanç değildi. Bully’ye bakarak arkadaşlarımın beni kenara çekmelerine rağmen, aldırmadım ve kendimi minderde buldum. Müsabaka 2 devre devam etti ve Bully tuşa geldi. Bu beklenmedik hâdise karşısında hayrette kalan hakem saatini döndü:
-Güzel fakat bu heni göstererek) rakibin sırtını devre bittikten sonra yere getirdi ve tuş bu surette hükümsüzdür. Bravo genç amatöre., dedi ve sözlerini bitirdi.
Bu bariz haksızlık karşısında çok şaşırdım ve derhal minderi terkettım. böylece 100 mark da elden gitmişti.
Bu hâdise beni fazlaca müteessir etmişti ve ilerisi için hiçbir plân düşünmeden boksa Çalışmaya başladım. Profesyonel boksör olmağı hiçbir zaman düşünmemiştim Bir g’ n çalışmakta olduğum firmadan «ayrıldım ve kendime yeni bir iş aramaya başladım.
Bulacağım »çin kuvvete dayanan ağır bir iş olmasını istiyordum, bunun için bir demir atel-yesindekı işi kabul ettim. Fakat daha ilk günlerde bir talihsizlik eseri olarak elimi ağır surette yaktım ve bu işimden de ayrılmaya mecbur kaldım.
Boksör muhitinde konuşulan
çıkararak seyircilere
bir güreş seyrettiniz, genç amatör (eliyle
• •
Bu müddet benim için çok bir çalışma devresi sayılır, gündüzleri firmada çalışı-akşam da hocamla birllk-bir salona gl-eğiyor, zincir-çivileri yumruk-Böylece bir boksör ola-
nalları kırıyor, çakıyordum.
güreşçi ve
Yazan : Max Schmeling mevzulara binaen ben de Al-manyaya gitmenin fena olmayacağını düşünerek bir trene atladım ve Düsscldorf’a gittim. O-rada bir sene kadar bir firmada çalıştım ve güçlükle oradaki spor kulübüne âza olarak bir antrenörden boks dersi almaya başladım, ağır Zira yor.
te herhangi dip, leri la gün
rak meydana çıktım ve bu şekilde amatör olarak da her akşam ik( maç yapmaya başladım. Zamanla boks benim için kaçınılmaz bir itiyad olmaya, boksta k lerlemek Fikri beni gittikçe sarmaya başladı. Bundan dolayı Jack Slim’den mektupla boks dersleri almaya başladım. Kuvvetimi kaybetmemek için 10 saat firmadaki işimde çalışıyor. ış haricinde de 15 kilometre kadar yollarda koşuyordum ve bu suretle fazla enerji sarfettiğim takdirde büyük bir şampiyon o-lacağımı ümit ediyordum. Bu sırada hayatımda büyük bir rol oynayan güzel bir fırsat çıktı. Çalıştığım firma tarafından Köln-Mülheim şehrine tâyin e-dildim ve ilk hakikî boks hocam Adolf Dübbers’le buluştum. Henüz tanınmamış bir amatör olarak Alman orta sıkleti Otto Nispel'le Chemnitz’de karşılaştım ve tabiatiyle yenildim. Köln-de o zamanın en meşhur simaları sayılan Dormgörgen, Mül-ler ve Dübbers vardı. Bütün bu amatör oyunları benim için doyulmaz bir zevkti ve bugünlerin nihayete ermiyeceğini zannediyordum. Fakat kısa bir zaman sonra yabancı insanlar benimle alâkadar olarak beni bir profesyonel boksör olmaya teşvik ederek istikbalimin bu suretle parlak olacağına beni ikna ettiler. Zira ben bu gibi şeyleri tahayyül dahi etmemiştim. Bir gün ben de onlara uyarak bir profesyonel boksör oldum. O zamanların bahsedilen meşhur boksörlerinden başbcaları Kurt Prenzbel, Hans Breitenstrâtter, Adolf Wiegert. Richard Neujoks. Fritz Rolauf ve Ernst Grimm'dır. Ç>ı-ğer taraftan Amerikalı Jack Dempsey, Tom Gibbons, Harry Greb, Gene Tunney ve Fransız Carpentier'den hararetle bahsediliyordu. Benim aklım hep A-merikahlarda idi. Halbuki henüz Alman boksörlerini dahi yenememiştim. Düşüncem Amerikalı boksörleri yenerek biran evvel meşhur olarak nam kazanmaktı. Bu arzumun tahakkuku için de fazla bir zaman beklemek lâzım gelmedi. Üç ay içinde on bir maça çıktım ve yalnız Alman orta sıkleti Max Dickmann a yenildim. Çünkü 4 üncü ravnddan sonra kulağım o kadar şiddetli kanamaya başladı ki, hakem o-yunu durdurmaya mecbur oldu. Profesyonel boksör olarak ilk defa Düsseldorf’ta Czapp’la karşılaştım ve senelerce sonra Alman ağır sıklet şampiyonu olduğum zaman Walter Neusel ve Hpinten Hoff’la birlikte Düsseldorf’ta ringte takdim edildiğim zaman ilk rakibim Czapp da o-rada idi. Artık bundari^sonra bir çok muvaffakiyetler elde etmeye başladım ve dünya şampiyonları ile karşılaştım.
Çeviren: F. BAŞEK
Max Schmeling
şehrimize geliyor
Profesyonel Boks îhtısaa Kulübü idarecileri, şehrimizde üçer maç yapmak üzere Almanyanın tanınmış 4 profesyonel boksörü ile anlaşmaya vararak bir mukavele imzalamışlardır.
idareciler bu 4 boksörden başka maçlarda hakem durmak üzere eski dünya boks şampiyonlarından MaxSchme ling’le de anlaşmış vaziyettedirler. Max Schmeling ve profesyonel boksörler ocak ayının ortaların la şehrimizde olacaklardır.
Meşhur dünya şampiyonlarından Fransız Carpantier’den sonra yine dünya şampiyonlarından Alman Max Schme-llng'in de şehrimize gelmesi boks âlemimiz için büyük bir kazanç olacaktır.

Comments (0)