Kaynak: TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi
4 ARALIK 1945 Salı - No. 4
ADRES:
129 Kumbaracı Yokuşu . Beyoğlu - İstanbul Telefon : 40758
P. K. ı 2068
FİÂTI 10 KURUŞTUR
Neşriyat Müdürü : CAMİ BAYKURT
ABONE:
1 Sene .: 28 T. L.
6 Ay : 15 T. L.
3 Ay : 8 T. L.
Adres değiştirmek 25K.
☆☆☆☆☆☆ SIYASI SABAH GAZETESİ
Mısır hükümetinin istifası bekleniyor
Mısır kabinesinde buhran var. Hükümetin istifa edeceği beklenmektedir.I '
İstifaya on sekiz ihtiyar devlet adamının toplantısından evvel karar vermek niyetinde olumadığı bildirilmektedir.
Buhrana sebep. Finans bakanı Makram Abi-din liderliği altındaki Külta partisinin tarzıha-reketîdir.
Sahibi: VEDAD BAYKURT
Biz gücümüzün yettiği kadar davamıza sadık kalacağız. O dava ; memleketi hiç bir yabancı menfaatine kurban etmemek,vatandaşlarımızı ayak altında çiğnetmemek , içeride yüzümüzl kızartan haksızlıklara ve kirlere mani olacak idareyi ğörmekter ibarettir.
mabafillerdeı
Amerikan Genel Kurmay Başkanı General Ayzenhover
Kûr Partiyi kurmaya teşvik eden sebepleri, malûmdur^. memleketin .İJâindaZJhuluneJui'X^((ıcllek«nQmU(-._.
Nevyork 3, (H.) —; Fransa’nın- Almanya’daki müttefik askerî " komisyonunun- teşriki mesaisine. ■ mâni olduğu hak; kında General Eisenhover ta-
Demokrat’ Ûalk' Partisi"* feKİ
CELÂL BAYAR . (
öğrenildiğine göre - Celâl' Bayar’m gerek Millet Vekilliğinden, gerekse Partiden ayrılmaması hususunda semeresiz gayret’sarfe-di’mîştir. , / '■
Demokrata-halk ( partisine iltihak edenlerj" ar asında-daha şimdiden, Dr. T.>RüştüxAras? eski Berlin .Sefiri^ Hamdi Ar;
Mille^Ye;; kilî. R'efık_Şevket Ihce-jve- Sa-bık Aydın C, H. Partisi Reisi
Etem. Menderes'in isimleri zikredilmektedir.
Hâlen Meclis azasından olan Hamdullah Suphi Tanrı-över, Cemal Tunca ve Hikmet Bayur’un da yeni partiye iltihakları mevzuu bahistir.
Ayrıca eski İş Bankası Mü dürü ve Ankara Millet Vekili Muammer Eriş ile,- Manisa millet vekili Faik r Kurdoğlu-nun da isimleri zikredilmektedir. ' - -, . ■
.- . Yeni- partinin henüz hiçbir yayın organı yoktur. ;.Yal-nız, haber alındığına göre •/ TASVıR,, gazetesi bıi: role: talih olmuşsa 7dâ,(ş siyasi »
rafından yapılan beyanat, basın tarafından hâlâ uzun uzun tefsir edilmekte ve Fransız hükümeti tenkid edilmektedir.
Ankara 3,- (Hususî muhabirimizden) —] Celâl Bayar. bugün Ç. H. Partisinden istifa ederek Demokrat Halk Partisini kurmak üzere faaliyete geçmiştir.
Umumiyetle iyi haber alan
Şimdi- alınan son haberlere göre, Iranın Sovyetler Birliğine son verdiği notayı müteakip, bir kaç siyasî grup teşekkül ederek,Jranda daha kuvvetiljrir rejim kurulmasında İsrar etmişlerdir.
, Şimdiki hükümetin İktidarda kalacağı (şüpheli görülmektedir. .? ğ ,
Kanuna aykırı olan servetler, araştırılıyor.
■ tefik makamlar tarafından '-çıkarılmış' marklar ve şilingler, ^Ü’iir^ıîcSA945; denY, itiba^n.
İktidarda kalacağı şüpheli görünüyor
Londra, 4, (R) -- Amerika Birleşik Devletlerinin İranın i Ocak tarihine kadar tahliyesi hakkındakl notasına Sovyetler Birliği cevap vermiştir; Amerika baş kentinde bu cevaba alt tafsilât neşredllme-l mişse de, Sovyetler Birliğinin^ notada, . Amerikan teklifin,' kabul edemlyeceğinl bildirdi--ği anlaşılmıştır.
Londrada söylendiğine göre, Britanyanın dahi, Amerikanın tekllflnlni kabulünü İmkânsız kılan maddi sebepleri! vardır;
Tahrandaki muhabirlerini son verdlklerll habere göre, • muhalefet halinde olan kanlılar, İranınğ sontverdlğij no-tayakerşî tehevvüı (duymaktadırlar.
Cami BAYKURİ
- Size «Sayın Bay Cahit» diye hitap ederel başlamıyorum. Otuzyedi sene evvel genç yaşımız da politika hayatına girdiğimiz zaman sizi iş başında tanımış, o zamandanberi gazetecilik hayatınızdaki izinizi gözden kaçırmamış bir adan, sıfatiyle size, Cahit Bey, diye hitap ediyorum. Sizin «Yalçın» lığınızı, benim «Baykur;»luğumu bir ân için unutarak, iik Osmanlı Meclisinde yan-yana oturmuş iki eski arkadaş gibi, konuşalım.
t>ünkü başmakalenizde benim çıkarmakta olduğum gazeteye, ilk defa olmak üzere, hücum ettiniz. İmzalı makaleniz sizden beklediğim yazı edebine uygun; . imzasız makaleniz ise size yakışmayacak kadar çirkin. Bize beşinci kol dıyoı-sunuz. Bozuk bir makine, mahdut bir tiraj ile çıkıyoruz. Bu fakirane vasıtalarla ancak sesimizi işittirmek istedik. Siz, garp demokrasisinin müdafii efendiler; bunu dahi bize çok görüyorsunuz. Sizin cephenizdeki arkadaşlarınızın teşkil ettiği orkestrada ’ siz davulcu vazifesini üzerinize almaktasınız. Bunun içindir ki size hitap ediyor ve öbürlerini ihmal ediyorum. Orkestra şefinin de kim olduğunu biliyoruz. , _
Bugün dünya politikası ve bu meyanda yatanımızın bulunduğu mevki çok tehlikelidir. O kadar; tehlikeli ki sizin vaktiy.e mensup bulunduğunuz siyasî fırka, Türkiyeyi Balkan harbine ve soma 1914 faciasına sürüklediği zamandan daha çok tehlikelidir. Sizin o zaman ne rol oy-. (... nadığınızı, .* bugün de ne yapmakda olduğunuzu 'söylemeğe şimdilik İü2Ût^ğo?muyo’rurar^'wx^'^ Buna da fırsat Şerirseniz, bu meseleleri de, açıkça konuşmaktan çekinmiyeceğimi bilirsiniz.
Cahit -Boy 1. Biz del.sizin gibi garbın, demokra-.
' Buna da fırsat verirseniz, bu mes eleleri de, açıkça konuşmaktan çekinmiyeceğimi bilirsiniz.
Cahit Bey! Bizde sizin gibi garbın demokratik haklarının memleketimizde tatbik' olunduğunu görmek için mahdut vasıtalarımızla mücadele meydanına girdik. Öyle ki siz ve arkadaşlarınız bir küheylân üzerinde at oynatırken biz topal eşekle.kervana karıştık. Atınız, sırmalı eğeriniz ve kaşanız size mübarek olsun 1 Biz, gücümüzün yettiği kadar, davamıza sadık kalacağız. O da. va, bu memleketi hiç bir yabancı menfaatine kurban etmemek, vatandaşlarımızriayak altında çiğnetmemek ve içerde yüzümüzü kızartan haksızlıklara ve kirlere mani olacak bir idareyi görmekten ibarettir. Eğer siz de, bizim gibi, bu davaya sadıksanız aramızda çekişecek hiç bir şey yok. Hangimiz bu davanın dışında çalışıyorsa bunu araştıralım. Böyle bir araştırmağa hazırmı-sınız, Cahit Bey? Bühu açıkça söyleyin; ondan sonra konuşalım.
Cahit Bey! İnsanlar kendi sözleri ve işleriyle muahaza olunur. Adaletin en iptidaî prensipi budur. En zalim idareler ve onun başında olan cebbar hükümdarlar ve hattâ 'büyük engizitör (Tor({uemada> bile idam edeceği adamlara, hiç olmazsa cürmü kabul ettirmek için, işkence ederdi. Çünkü mahkûm' ' etmek için delil lâzımdı. Bize beşinci kol olduğumuzu, yani yabancı menfaatler hesabına memleketimize hiya-net ettiğimizi ispat eden delilleriniz nerede ? Bunu enzarı umumiyeye koymağa sizi davet ediyorum : Eğer kendi fikrinizin ismetine zerre kadar hürmetiniz varsa...
[numdiıjd TjusyaruınnuKranaır
Seçime Ayrı liste ile iştirak ediyorlar
Londra, 4 (R.) —- Bükreş ■adyosunun bildirdiğine göre, Romanya sosyal 'demokrat partisiıiin konferansında, ■ yakında yapılacak seçimlere ayrı bir liste ile girilmesi kararlaştırılmıştır. Sosyal demokratların, komünistlerle birleş-memesi için, lider Petreski’nin teklifi kabul edilmiştir.
Bükreş muhabirinin . verdiği malûmata göre, bu haber
1'1
'manidardır. Groza hükümetine dahil partilerden biri ilk defa olarak bağımsızlığını ilân etmiş demektir. Bununla beraber, sosyal demokrat partisi, Romanya birleşmiş işçiler cemiyetindeki iş birliğine devam etmeğe karar _ vermiştir. Fakat bunun içinde sosyal demokrat partisine, hükümette daha fazla yer verilmesini şart koşmuştbr.
Pravda’nın tefsiri
Basın Birliği toplandı
Cihan Hükümeti fikri milletler anayasasını hükümsüz bırakan bir projedir
Moskova- 4 (A. A.) — .
Pravda gazetesi, İngiliz basını tarafından or taya atılmış olan “Cihan Hükümeti11 fikrinden bahsederek bu fikri birleşmiş milletlerin ve bilhassa büyük devletlerin anayasalarını değiştirerek hükümranlık haklarını kısmen izale etmeğe matuf bulunan yeni bir teşebbüs gibi telâkki etmektedir. ' .
Gazete yazısına şöyle devam etmektedir:
Genel bir itimad telkini bahanesiyle, devlet-lerin işbirliğine dayanan birleşmiş milletler anayasasını kökünden kazıyacak bir proje teklif . edilmektedir. Esaslı kararların alınmasında büyük devletlerin oybirliği ile hareket etmeleri prensipi ise, birleşmiş milletler teşekkülünü filen faydalı kılmak için alınmış bulunuyordu.
tadilatı tespit için bir komisyon seçildi
İstanbul Basın birliği kongresi dün saat 14 de Eminönü halkevi konferesans salonunda toplanmıştır.
Kongre açıldıktan sonra mutad veçhile . idare heyetinin yaptığı iki -yıllık mesainin raporu okunmuş ve bi-lâhere komisyon seçimleri yapılmıştır. Dilek ve hesap encümenleri tesbit edildikten sonra günün mevzuu olan matbuat ve basını birliği kanununu tetkik etmek üzere iki heyetin seçilmesi kararlaştırıldı. Bilâhere yapıluı seçimde Hüseyin Câhit Yalçın
Ahmet Emin Yalman, S. Si mavi, Nisamettim Nazif Burhan Felek, Enis Tahsin, Yaveridis Tahsin Demiray ve Refik Halid bu heyete seçilmişlerdir.’ -
Bu heyetler yürürlükte o-olan Matbuat kanununu aralarında münakaşa ettikten sonra lüzum görülen tadilâta göre bir tasan hazırlayıp, büyük kongre vasıtasile B. M. Mec tisine vermek vazifesi verilmiştir.
Vakit geçtiğinden Kongre Cumartesi saat 14 e toplanmak üzere talik edilmiştir.'
tetik makamlar tarafından çı- ' karılmış' marklar ve şilingler, 21 aralık .1945 den itibaren, Avusturyâda geçmiyecek ve onların yerine Avusturya şi-lingleri’ikame edilecektir.
Ancak, bir ild ve beş şi-linglik müttefik kâğıt paraları yahut markları ve diğer bozuk paralar, şimdilik, geçmeğe devam edecektir. Kâğıt paralar 13 aralık ile. 20 aralık arasında' değiştirilecektir. Para tedavülünü halen mevcut ekonomik şartlara uydurmak zarurî olduğu için, hükümet, bankarara para ya-tıracajç kimselerin bu. hakkını tahdit etmeğe karar vermiştir. Bankalara para yatıracak kimseler evvelâ adam başına 150 şiling alacaklardır.
Kanuna . aykırı kazanılmış servetleri ortaya çıkarmak i-çin, yatırılan paraların kanunî menşeini tevsik edecek deliller gösterilmesi lâzım-(Devamı 4 ncüde)
KALKIN A
ey ehli faşist! F
Bay Yalçın «sancağı şerif» kaldırıp hürriyet, demokrasi taraftarlarına karşı halkı’ayaklanmaya davet edl ypr. Bu eski İttihatçı Birinci cihan harbinde de böyle bir «cihâdı mukaddes» ilân edenler arasında bulunmuştu. Halbuki cihâda çağırılan müslümanlar bu dâvete İngiliz ve fran-stz ordulariyle birlikte ls-tanbulu İşgal etmek s'ure-tiyle cevap vermişler ve •kendisini de Maltaya sürmüşlerdi.
Bugün de reaksiyonerleri ve faşistleri imdadına ça--Sırıyor. Yalnız Bay Yal-i-çın bütün dünyada «vatan cephesi» nin demokratların cephesi olduğunu unuti muşa benziyor, .
Tavsiye ederiz: eğer «kal» ' kın ey ehli . faşisti» diye bağırırsa «sancağı şerif»in altına bir hayli taraftar .toplayabilir.
MinpmKBOVırı^^
bık Aydın C. H. Partisi Reisi • CELÂL BAYAR
Toprak Mahsulleri Ofisinde yeni bir suiistimal
V
Millî korunma savcılığına mühim bir suiistimal davası intikal ederek, tokrak mahsulleri ofisi memurlarından biri tevkif edilmiştir.
İddiaya göre, toprak mahsulleri ofisi, Eminönü 2-6 numaralı depo .memuru Nazmi

Doğrul, ambardan bir nakliyat dolayıs'yle, ofis nakliyat müteahhidine 15-20 ton fazla buğday çıkaracağını söylemiş ve müşteri bulmasını istemiştir. Nakliyat müteahhidi bu teklifi kabul etmiş görünerek vazi-
( Devamı 4 üucüde )
vö Ctı-Klca»jftlfîn-n'y'ükjrida- mez-kûr Partiyi kurmaya teşvik eden sebepler malûmdur; memleketin İçinde . bulunouğu fecî ekonomik vaziyet ve dünyanın gidişine uymayan anayasamıza mügayylr kanunlar.
Celâl Bayar ve arkadaşlarının bu hususta gerek parti grupun-da, gerekse mecliste yaptıkları lenkitlerden bir netice alınma, mıştı..' Nihayet 4 haziranda verdikleri müşterek takririn meclis ıkserjyetl tarafından nasıl ayak rurma gürültüleriie karşılandığı ıı da gazetelerimiz yayınlamıştı, dunu müteakip Celâl Bayarın ar-radaşları C. H. Partisinden çıkarıldılar, kendisi de bugün kurucuları rheyanında bulunduğu C. H. Partisinden İstifa etmiş bulunuyor.
Muhafazakâr zihniyete müva--zi olarak inkişaf eden bu müte-rekki fikir ve onun bir ifadesi olan yeni demokrat Halk Partisi daha şimdiden memlekette kendisine birçok taraftar bulmaktadır.
Apaçık, Dosdoğru ...
ADİLOGLU
Son on beş yılllık İşlenmiş bütün günah- Mlietl temsil edenlerden kim ortaya çi-
tarini aylardan beri saya saya tükeiemej kıp da, ben böyle bir salâhiyet aldım diyebilir? dik. İlk sıra, bütün iddialarımız reddedij. ’ Millet vekilleri, milletin arzu ve iradesinin günahlar inkâr olundu. Fakat hakikatin dışında anayasayı hiçe sayıp ona aykırı kanunlar yaptıklarını artık inkâr edemezler. Çünkü bizim davamız sabit olmuş, delillerimiz kabul edilmiş ve bizzat cümhurrelsi bu hâtâla-ların derhal tamir edilmesini mecdsten ve hükümetten talep etmiştir. Şu halde hâlâ neyi bekliyoruz? Bu gecikmenin mâzerntleri nedir? Meclis anayasaya aykırı, vatandaş hürriyetlerini tandit veya tamamıle yok eden kanunların bir kısmini müstaceliyet kararile ve bir kaç saat içinde müzakere ve kabul etmişken hatalârın düzeltilmesinde, ayni isticali niçin göstermemektedir ?
Biz huzur ve emniyetimizin yalnız ka-
di, tunç yumruğu altında bütün münkirler dize geldiler. Hatalar ve günahlar birer birer Itlra-edildl.
' Şimdi bekliyoruz. Bütün millet gözlerini hükümete ve büyük millet meclisine çevirmiş, kanunlarla gasp ’ edilmiş olan haklarının ve hürriyetlerinin yine kanunlarla iade edileceği güne’ muntazırdır I
Cûmnurrelslnin bir ay kadar önce millet vekillerine karşı; vermiş olduğu izahal vo di-tektifler hâlâ müsbet bir netice vermiş değildir. Kulaktan kulağa dolaşan dedikodular hükletçu hazırlandığı söylenen '.kanunları tadil projelerinin hiç de maksada elverişli olmadı- nunlarla, hür ve âdil kanunlarla temin edildiği zehabını uyanmaktadır.
Hükümet kimin hakkını kimden esirgiyor? Özerinde durduğmuz mesele millet haklarının tanınması, gaspedilenlerln geri verilmesi meselesidir. Türk milleti kendini temsil eden hiç bir vekiline beni köleleştir, benim insan haklarımı, hürriyetlerimi hiçe indir, mu-
ğini görmek istiyoruz. Kimseden ' hiç bir İdarî atıfet ve müsamaha istemiyor ve beklemiyoruz. . -
Tezimiz namuskâr ve açıktır. .Türkiyenln hür kanunlar ülkesi olmasını hür milletin üzerinden korkunun, tehdidin kaldırılmasını, ..... ................................ r. ___ cumhuriyetimizin yalnız ve yalnız halk idare-kaddes masuniyetlerimi imha et ve cümhurl- sinin emrinde bulunmasın istiyoruz. Bütün yetimi cümhuriyet olmaktan çıkar, demokrasi- bu isteklerimizde bizi haksız görecek bir tek yi boğazla! dememiştir ve kimseye böyle bir vatandaş varsa ortaya çıksın ve bizi tekzip salâhiyet vermemiştir,.etsin, bekliyoruz I

2
- YENİ DÜNYA
HALKIN DOSTU :
PİERRE VAN PAASSEN
Geçen'erde Ingiliz “Britanova., ajansı garip j bir haber verdi: İngiliz*Jürk münasebetlerinde; tek eksik, müşterek bir İngiİiz-Türk ticaret oda- i siymiş? Hemen bunu kurmak İçin faaliyete geç- ■ meliymiş; bu hususta en iyi örnek de Îngiliz-Mı-| sır ticaret odasıymış.
Britanovanın böyle durup dururken baklayı; ağzından çıkarıvermesine sebep yoktu. Bu gevezeliği, Türkıyeyi sermaye bağlariyle nasıl sımsıkı bağlıyacaklarını düşünüp şimdiden ağızlarının suyunu akıtan bazi Ingiliz mahfillerini her halde epiyce sinirlendirmiştir. Bu havadis bizim üzerimizde uyandırıcı bir tesir yaptı. Çünki Mısır dediğimiz zaihan gözümüzün önüne gelen, ön beş milyon yan aç ve yan çıplak fellahla, bîr kaç yüz bin Ingiliz ortağı mısırlıdır. Bu ortaklar da s rtlarını, İngiliz müstemlekeciliğinin timsali olan bu Ingiliz-Mısır ticaret odasına dayamaktadırlar. Bu bir.
ikinci havadis dalıa garip: Anadolu Ajansının Londradan bildirdiğine göre, yabancı memleketlerde İngiliz propogandası yapmakla vazifeli “İngiliz Kültür Heyeti„nin en kalabalık kadrosu Türkiyede imiş, 141 kişilik olan bu heyete senede 103, 526 İngiliz lirası tahsisat veriliyormuş. Bu “KÜLTÜR,, heyetinin bütün cünyadaki kadrosu ise 800 kişi kadarmış. Demek ki bütün kadrosunun altıda biri Türkiyede.
Neden acaba, Ingiltereye daha bağlı oldukları için İngiliz kültürüne de daha muhtaç bulunmaları gereken yerler, meselâ Mısır, Hindistan, hattâ Yunanistan ihmal edildiği halde tür-;____________________
kiyeye bu kadar candan alâka gösteriliyor? j Kardinal Faulhaber bir ki !'
Bunu İngiliz parlâmentosunda Bevinden sor-; |;se prens; 0]maktan evveli me» l-si-rrlz» n»*nvr,r» cnrön VCılr i t • 1 • t • i
. şüphesiz kı bir limandır, fakat ne de olsa sözü bir ruhanî cemiyet sıfafile almaktadır.
İşgal kuvvetlerinin, kullanmak hususunda tereddüt ettiği nasyonal sosyalistler hakkında Kardinal Faulhaber’ı’n düstûr-lâştırdığı kanaat bir az daha genişletilerek bunlara da tatbik edilebilir: «Eğer herhangi bir zamanda parti azası olmuş her fertle İş birliği yapmamak prensibi güdülecek olursa, sanayii faaliyet haline geçirmek ’nşaat işlerini, devlet ve belediyeler idaresini kurmak için hiç bir zaman yeter derecede memur ve müstahdem bula-mıyacaksınız.» Bıi suretle ; A-merikan. makamları iş başına getirdikleri adamlardan başka iki memur tâyin ettiler k:; bunlar : Ludvighaas’ın dostu ve merkez katolik partisi azası Hans • Fuchs ile monşenyör Faulhaber'in adanıl Bavyeralı katolik Friedrich Scaeffer’dir,
> ★ ★
“Papanın yakınlarından Kardinal Von Garlach’ın da k&rıhtığı bir casusluk dâvâst bu hususta çevrilen entrikalar» meydane çıkarmıştır.
( Dünkü sayıdan devam ) Kardinal Faulhaber diyor ki: “En güç ve en âcil mesele adalet, meselesidir... Nazi vardır, naziçik vardır, hatta S. S 1er arasında bir tefrik yapmak lâzımdır. Haftalar boyunca Dachau temerküz kampına, basın Amerikan ordusu mümessilleri taşındı, bu bedbaht kampın resimleri film ve projeksiyonlarla tesbit edildi, Alman halkının fenalığı en küçük zencj köyüne vanncayâ kadar bütün dünyanın gözleri Önüne koyuldu. Fakat Amerikan' ve Britanya hava hücümleri tarafından bütün Aimanyada husule gelen sefalc-t manzaralarının
fotograflarile aynı derecede Ş i korkunç bir film yapılabil™ di»j I
muşlar, ama bizde arayıp soran yok.
A. Metin
ŞEHİROE »YENİ DtJNYA»
İnsan Oğlunun haline doğru
-2 - ’ .
— Yedikule deri fabrikalarında—işçiye ve-I rilen yemek — işçi mahalle muhtarından daha iyi vaziyette imiş — 20 gram et (kemik . dahil) | — senin yüz lira hakkın için, bin lira harcar, seni haksız çıkartırım..’.
Kazlıçeşmeye doğru giden tren fakir îstan-buldan geçer. Kafesli ’ pencereler, fesliyenli balkonlar; yamalı çamaşırlar, kansız insanlar...' Şai-râne İstanbul! Yıkık bir Bizans . hamamı, kapısında incir ağacı bitmiş bir Bizans kilişesi, bir baca görürsünüz : leyleğin yuvası boş. Bir hüzündür kaplar insanı i bir işçi kızın siyahı kırçıllaşmış çorabı bir balkonda mahzun...
içinizde bir az soiıra göreceğiniz bir insanoğlu hali,,sizi bu. Pi-yerloti aptallığının sözde şairliğinden muaf tutar.
Kazlıçeşmede' trenden indim. Yürüdüm. Bir çarşıya vardım. Saat yarım. Sokaklar bir işçi ka-
koalisyonun kurulmakta olması ve aynı zamanda şarkî Avrupa meşelerinde,. meselâ Polonya işinde, katolik Fransız dış bakanın Vatikanın-ı hareket tarzına mutabık eden vaziyetler müdafaası etmesi, ortada ' danışıklı bir yalanın bahis mevztıu olduğu > fikrini insana zorla kabul ettiriyor, tesadüf bir çok şeyler ..yapar ve tarih ne kadar tekrar eder.
Vatikan, Amerikan/ tirüst-lerinin '■menfaatlerine de hizmet etmektedir. Ronani man-iıkası büyük sanayicilerinin eşitlerde birbirine bağlı menfaatleri olduğu malûmdur. A-merikan tirilstlerinin, askerlerin hoşnutsuzluğa rağmen, almanyâdaki manfaatlerini kurtarmak . istedikleri artık bir sır değildir. Amerikadaki katolik kalanı da gittikçe kudret keyda etmekte, devlet mekanizmasının yüksek memurları- geoitlerin eski talebeleri arasından seçilmektedirler. Almanyanın gklecekteki kudretinin selâmeti için ; geniş çapta gizli bir söz: birliği, bütün bu menfaatleri mükemmel bir topluluk haline getirebilir.
Şüphesiz, bütün . bunlar, henüz ampirik ve müphem bir vaziyettedir, fakat, zamanı ge* lince, yerli ruhban yardımı ve_. işgalcilerip de muvaffakiyetle iktidarı ele geçirmek için yeter derecede kudretli bir çok merkezlerin kurulması
Vatikan politikasına âlet olan bir prusyalı general: Ludandorf.
Baden dukalığında mahallî mat kamların ortadan kalktığından beri yol serbestlemiştir ve bilhassa, Fransız istiklâlcileri vefakâr: olmaktan ziyâde mül-tefit'jölan bu gruba’" istinâd etmek temayulündedirler. Bu suretle,- ve itikatm ; Almanya-
‘ Temiz yürekler ve Kudret arzusu
Bütün bu anlattıklarımız şeyler tehlikesiz görünebilir, ve bir çok kimseler; parçalanmış sosyal varlıklarını yeniden teşkilâtlandırmakla Al-manlara ve netice. itibarile banşıçt olan bu faaliyette onlara yardım eden Vatikana muvahezedeT bulunmak için
fena niyet ve sekter fikir sahibi olmak icap ettiğini dü-
Artık Tarihe hadise ve ta- 1 rihlerin sıralanışından fazla bir i mana ifade etmeğe başlamış ı ve insanlığın mukadderatı kör ı kuvvetlerin esiri olmaktan zî- ! yade daha derin, tarihi mutalara ve determinizminin müspet gerçeğine bağlı olduğunu anlamışdun.
Hayımın kütüphanesinde hümanistlerle beraber Ernest Renen.ve Anthonie Corbon isimli bir Fransız sosyologunun yazıları beni, teshir etti. Ihiside bana Kalvanist formalizmin karanlık hudutları dışında başka Tap taze, ileri bir dünyanın doğuşunu haber veriyorlardı Cennet, Cehennem ve topraktan ibaret bu katı çevrenin dışında insanlığın halasını sağhyacak yollar vardı.
Renan, insanların mevzu oldukları sefalet, harp gibi a-fetler şeametten doğmaz di-1 yor. Sefalet metafizik bir unsur değildir milyonlarca insanın içinde boğulduğu bir rahledir.
Şunu itiraf edeyimki, bu yeni peypamberlerin beni teshir etmiş olmalarına rağmen bütün hayatım boyunca küçük yaşımdanberî aşılanmış olduğum dinî tesirlerin tefekkür melekemin üzerinde ağır bir baskıda tutmasına mani o-lamadtm. Yahudiler sbize çocuğu verin yetişmiş çağı sizin olsun> derler. Bu söz ne kadar doğruymuş. Kalvini tam otuz beş sene sırtımda taşıdım. Eğer Kee dayı ile uzun müddet beraber kalabi-ieydim belki halas yolu bulabilirdim. Fakat ebeveynimle beraber kanadaya hicret et*' ineğe mecbur kalınca o geride Hollandada kaldı. Bizi Kebeke götürecek Rotardam
262 tane. Beş sene sonra artık Hollandaya dönemiyece-ğimizî haber alınca 1919 se. nesinin yağmurlu bir gününde kütüphanesinin lâmbasını söndürmüş ve son defa olarak çıktığı yağmur gezmesinden bir daha avdet etmemiş.
Gorcum kasabasına biz sonradan gelmişiz. Babam Fhnderli olduğu için mahalli şiveye bir türlü alışamamışdı. mamafi anne tarafından on beşinci asra kadar uzanan ve kendisine mahsus ananeleri o-lan bir şecereye maiikdik Gorcurouıı her sokağında bir akrabamız vardır diyebilirim. Bazılarının karebet nisbeti ol- • bukça uzak olmasına rağmen birbirimizi kuzen diye selâmlamak adetti.
Bu kuzenderdeıı biri de, pencereleri daima kalın perdelerle örtülü intıılan bir ev-I de yalnız başına oturan Diik-de jKoter di. Uzun boylu, karanlık yüzlü, düşük bıyıklı, kabarık kaşlı bir adamdı.. Herkes onun için Cenubî Af-rikadaki muharebelerde aldığı yara yüzünden akli muvazenesini kaybetmiş olduğunu söylerdi. Her sene başı günü . kasabanın çocuklarından bir gurup keııdis'ni ziyaret eder
• ve senelerdir tekrar tekrar
• anlattığı macerasını hikâye
• etmesini rica ederdik.
I Maden kampdaydık di-: ye k->hn parmaklariyle kaşla-‘ nnı sıvazlayarak konuşmaya
• başlardı. Bir sabah kırmızı el-ı biselı atlı bir müfrezenin kam-
• pa doğru geldiklerini gördük.
Bunlar îngilizlerdi; kendilerini
• misafir ettik. Küstah hallerine rağmen zabitlerine konyak ik-
’ ram ettik, bir hayli içdi'er. ' Bir ara birisinin bakışları
Triiğinden. muâf'tütar. ’ • -■ w
Kazlıçeşmede trenden indim. Yürüdüm. Bir çarşıya vardım. .Saat yarım. Sokaklar bir işçi kalabalığı içinde, İşçiye yemek dağıtılan birlik mutfağını sordum; gösterdiler. Sol kolda küçük bir mutfağa ■ girdim. Aşçı, işçilere verilen yemeği gösterdi. Bugün kuru fasulya verilmiş, dört kişiye bir kepçe düşermiş..; Kepçeyi gördüm : pek büyük değildi.
O sırada Kazlıçeşmenin parti başkanı hem de muhtarı olduğunu söyleyen biri beni alıp odasına götürdü. Bugünkü işçi vaziyetinin gayet iyi olduğunu, hattâ öyle ki kendi geçiminden bile üstün bulunduğunu söyledi. Verilen yemeğin işçiye bol bol kâfi olduğunu da ilâve etti. Hükümetin işçiye’ yemek vermeyi fabrika sahiplerine mecburî yaptığındanberi burada yemek veriliyormuş. Bugün 523 kişiye yemek verilmiş. Işçr ekmeğini kendisi getirirmiş. Yemek bir kabmış. Bugün kuru fasulya verilmiş.
İşte rakamlar: 523 kişiye: 25 kilo et, 65 kilo kuru fasulya, 17 kilo margarin, 15 kilo soğan 5 kilo salça. Bu rakamları bay muhtarın bordrosundan çıkardım. Adam başına ben şöyle hesap ettim : yirmi gram et (kemik dahil), 120 gram kuru fasulye, 25. gram margarin, 25 gram şoğan, 5 gram salça — 197 gram. Teşekkür ederek ayrıldım. Iriyarı bir delikanlı gidiyordu, yanına sokuldum :(Ben gazeteciyim, dedim, işiniz yoksa bir kahveye gidip oturalım.» Birliğin verdiği yemekte yağ falan yoktur, suyuna tirittir. Et verdiklerine gelince : adam başına on gram ya düşer ya düşmez, öğle yemeği diye verdikleri, sabah kahvealtısınm yerini bile tutmaz : ya çorba verirler; yahut iyi pişmemiş patates, yahut mercimek... Cumartesi günleri de yalnız aşüre verirler. Yapayalnız aşûre; inşan onu yiyince büsbütün acıkır. Birisi : «Ben daha pirinç pilâvı verdiklerini görmedim», dedi. Bir tanesi de «bu sene sebzelerden yalnız patlıcanı tadabildik» dedi. Bir diğerine de ben sordum: «Sen hangi fabrikadasın?» O «Nuri bey ve ortaklanndayım» ben «iş yüzünden hasta olursan sana bakarlar nıı?» O «vicdanlarına kalmıştır. İster bakar, ister bakmazlar» bir tanesi—onun asıl ismini de yazmam lâzım : —Murad Kesedar—şunları anlattı: «Ben, Rasim Gürel fabrikasında çalışırdım. 13 senelik işçiyim. Bana angarya iş çok veriyordu, üstelik fazlada çalıştırıyordu. Bizde insanız: insan-söylenmez olurmu? Biraz söylenecek oldum. Ertesi günü fabrikaya varınca, bana: «sana burada artık iş yok!» dedi. Beni işten çıkardı. Derdimi anlatmağa’çalıştım; dinlemedi bile. Şikâyet edeceğimi söyledim. O zaman bana “bana bak! dedi. Ben bin lira harcar, denin yüz lira hakkını vermem. Vallahi bin lira harcarım; seni haksız çıkartırım. Benimle başa çıkamazsın. Dünya bir araya gelse seni yine işe almam, bunu boylece
— Devamı 4 üncü sayfada
H ani—r ucfis-ııe --monsenyor Faulhaber’in adamı Bavyeralı katolik Friedrich Scaeffer’dir.
Alman katoliklerinin şefi Kardinal Faülhabe’e aynı şekilde bağlı olan czevit papazı Leiper ve monsenyor Neuha-e üsler,'. inceliklerinin farkedil-mesi güç akıllıca bir tertibi Romadan idare etmektedirler. Bunların; zaman zaman Bav-yerada Vittelsbach’ların, Viya-nada Habsburg’ların iktidara gelmesini tavsiye ettikleri ve Vaymar cumhuriyeti eski katolik şansöliyesi Jozef Virth in idaresi altında, Isviçrede yerleşmiş siyasî bir gruba ilham verdikleri görülüyor. Hit-lerin Vatikan nezdindeki eski sefiri Von Veizenacker ise kor diplomatiğe mensup meslek-daşlariyle daima temas halindedir.
yexıe—iKtctfari—ete "^eçir mele için yeter derecede kudretli bir çok merkezlerin kurulması hususunda umumî mevzu açıkça görünmektedir. ■ Daha sonra, siyasî şartlar müsaade ettiği . takdirde küçük katolik devletler federasyonu kurmak ve yeniden orta Avrupâyı; mabedi ayakta tutan -sütunlardan biri haline getirmek..
Bu Ortaya çıkardığtmız’şey-ler- o derecede doğrudur ki Ruhr mıntıkasında kurulan yeni bir partinin . idarecileri Almanyada. ditiî tedrisatı kabul ettirmek ve müstakil devletler kurmak hususunda ka-tolikleriıı gevşekliklerine karşı koyacaklarını^söylemektedirler; zira~katolik ^jrah-'pler ■ için iavyerada ’Vestfalyada, eski
etmek temâyulündedirler. Bu suretle, ve itikatm Almanya-daki .‘politikası, general de Gaul’m Saarbrück nutkuyle de bilindiği cihetle, garp Alman-annı da içine alacak bir garp bloku fikrile birleşmektedir. Bugün bizzat Fransada, vak-tile Almanyada sosyal demokrasiyi merkez katoliklerine bağlayan ittifaka garip biı tarzda benzeyen siyasî bir
fena niyet -ve sekter «fikir-sahibi olmak icap ettiğini düşüneceklerdir.
Fakat ne yazık ki; tarih Roma usasma tâbi her milletin sosyal olarak gerilediğin ve kendi menfaatinin pek az olduğu kombinezonlar içerisinde erken veya geç ^bozulmuş bulunduğunu iıshat eder. Henüz bir yerine iyi; konma-1 (Devamı 4üncü sayfada).
ride Hollandada kaldı. Bizi Kebeke götürecek Rotardam limanında ki vapora bindirdiğimiz gün saatlerce yanımızda durdu. Gemi demir alırken. birden benbeyaz olan sevgili yüzünü unutab’leceği-mi zan etmiyorum.
Kanadada 5 sene kalacaktık. Bana her hafta muntazam uzun mektuplar yazdı. Tam
ram ettik, bir hayli içdi'er.
Bjr ara birisinin bakışları duvarda asılı duran reis Kru-gerin portesine takıldı.
Şu maymun suratlıyı oradan kaldır dedi.
Biz bir ağızdan her zamanki sualimizi sorduk.
sen ne cevap verdin Ku-zıl Durk ?
—- Devamı var
bir seyaha!
tarzı
bu yıl
hükû*
temin etmişlerdir.
Arı beyleri 44C. uçağı İle Amerika'dan Fransa’ya mütevec-
Yeni bir Hitler daha yare lle *r‘ b“ ge,irtilmeslnl îorvnırt atmiclnrrlır
Paris’teki Askeri Polis teşkilâtı son zamanlara kadar Binbaşı «Hltlerdn emri altında ça- cihan yola çıkarılmıştır, (ışıyordu. Tayyare de 2000 işçi arı
Bu zat Avrupa’da kaldığı getirilen arı beylerine hizmet et-müddet zarfında Adinin ne ka- inektedirler, dar nefretle karşılandığını bil- *a a(ne diğl İçin Amerikaya döner dön- 0 rusu mez adını değiştirmek İçin mahkemeye müracaat zorunda kaldı. ’
Mahkemeye ;
— Adolf adlı bir adam yü-
Artan disiplin
______„UW1I _____ Amerikan Ordusunda askeri zünden bütün dünyanın nefretini disiplinin bir hayli gevşek oldu-kazandığı bir İsim taşımak is- Sunu söyler dururlar... Bunun temiyorum, dedi. ((?ln de b,r hayli hikâyeler uydu-
Bu talebi yerinde bulan mah- rUlmuştur. işte onlardan bir lakeme Binbaşı Hltler’in adıriı nes,J. , ,
■ Eısenhover ile Vavel Amerikan Ordusunda disiplin olup olmadığı hakkında münakaşa ediyorlarmış.
Eisenhover, ordularında hem de gün geçtikçe arttığını . iddia
_____ , Hltler’in adıriı n Harrlson şeklinde değişmesine karar verdi.
Arı bsyi
Harpten evyel Fransız Bât* ettiği 9ircda bir Amerikan aske* cılığı dünya piyasalarında büyük H içeri 8hlp ı bir ehemmiyeti haizdi. — Helo general, Sevgilimle
; Halbuki• Almahİar?Fransa’yı randevu'n ”ar otomobilinizi ala-
işgal ettikleri sırada sistematik bilir miyim? demiş.
- ■ 1 • • • •• -r Muvafakat cevabini alan as-
ker dışarı çıkınca Vavel t /
- Gözünü kırparak :
— İyi disiplin artmış deyince Elsenhover hemen şu cevabı vermiş : .
— Gayet tabii... eskiden bana sormazlardı bile.
surette. Arı beylerini tahrlb ede* rek Fransa Balcılığını kurutmağa çalışmışlardır. ■
Bu seboble Fransa’da bal istihsali az olacaktır.
Franstzlar, Amerika metine müracaat ederek
“Tanin,, de Hüseyin | . "Vatan,, da Ahmet Cahit Yalçın
“Tanın,, de yeni bîr hareket va-. Çok-, tandır dahilî işlere dair “T a n i n„ de b aş m akâle ’ / yazmıyan Hüseyin Cahit Cahit Yalçın zısı ile “Görüşler,, mecmuasından bahsetmekte -ve ona cevaplar vermektedir. Hüseyin Cahit Yalçın önce «dünya sola doğru gidiyor,, diyenleri ileri sürerek söze başlıyordu. Bunu dünya bolşevtk-liğe doğru gidiyor mânasına söyleyebilmek için .sağını, solunu’ gerçekten şaşırmış olmak icabeder; diyor,. Sonra, Hüseyin Cahit Yalçın bir de ileri geri dâvası olduğunu fark etmektedir. Bu davada olanların dediğine göre ileri hareketler lâzımdır, gerilik de mürtecilik.ir, faşistliktir.
“Tanın,, başmuharririne göre iç siyaset dünyasında ne sağ vardır, he sol. Ne ileri vardır, ne geri. Bunların hep* si “bir lâf yığınından ibaret,, tir ki memleketimizde aldığı şekillere bakılırsa Sadece kötü bir propoganda yaygarasıdır. Bundan sonra Hüseyin Cahit, Yalçın “Görüşler,, mec-muasının yazılariyle meşgul oluyor.
Emin Yalman
“Vatâh;, başmuharriri Alime t E m i-n Yalman da söylemeğe lüzum yok ki ye ni partinin kurulmasına memnundur. ...
Tek fırka kâfi ; değildir. Ne-tekim daha 1825 de Ameri-kada bu pek . iyi anlaşılmıştı. Ahmet Emin Yalman Anglosakson memleketlerinde -siyasî hayatın nasıl inkişaf ettiğini dün uzun uzadıya anlatıyordu. Fakat sözü, yeni kurulmuş olan partiye getirmek lâzım.’ Onun için Ahmet Emin Yalman da makalesinin sonunda şöyle diyordu:
“Kanaatim şu ki, kurulmak üzere bulunan yeni parti, mevcut ihtiyaçları karşılamağı mümkün kılacak bir azim ve anlayış sahibidir. Kuvvetini adette değil, kalitede; şahıslarda değil, prensiplerde aramak istidadını kuvvetli bir surette vâdetmektedir. Anka-radâ doğmak üzere bulunan parti muhitinde , bir kaç gündenberi yaptığtm te-. maşlar bende ..bü güveni ve bu ümidi :.kuvvetli , bir şurette uyandırmıştır.,,
İlk Kemalizm
“Tan,, da Ze-keriya* Serte! i k i n c-i partinin nihayet kuru l m a kt a olmas ın d an nıemnund ur. Dünkü i ;baş-makalesi n d e de Celâl Ba-
yarın ne yapacağını, etrafta görülen merakın şu günlerde geçirmiş olduğu safhaları hülâsa ettikten sonra yeni partinin kat’î bir fikri olmadığını kaydetmektedir. Bununla beraber ortada olanları sözlerinden çıkarılacak netice şudur : Yeni partinin programı kemalizme, hür demokrasi prensiplerine' dayanacaktır,
"Atatürk, kemalizmin ilk demokratik prensiplerini Cumhuriyet Halk Partisinin ilk programında fve kısmen de anayasada belirtmiştir. Fakat sonra inkılâbı korumak ihtiyaciyle ve içten dıştan gelen bir takım sâ-iklerle bu prensipler kısmen ihmal edilmiş kısmen de bunların tatbiki sonraya bırakılmıştır. Nihayet 943 kongresinde kabul edilen yeni progrâmlâ C.H Partisi bu prensiplerden tamamen uzaklaşmıştır.,,
İşte Celâl Bayar ve arkadaşları ilk kemalizme dönmüş oluyorlar.
■ F. Rtfkı Alay ile
N. Sadak
(Ulüs»daFa-lillrRıfkl Atay yeni partinin curulmasmı 4 ‘yi karşılıyor.
Ve demokra-/-5 si için iki si-'Y^ yasî partinin • 'üzüm ve ■ e-hemmiyet ini kaydediyordu.
Akşamda “Necmettin 'Sadak,, dünkü başmakalesinde Celâl Bayar’ın
kurmakta olduğu yen partiye dair Ank aradan gelen haberlerden memnunluk duymaktadır. Sadak yeni partinin adı ve programı ne
olacağmım'şimdilik j ehemmiyeti' olmadığını -.söylüyor ve sevincini şöyle anlatıyor :
“Bizi sevindiren nokta, C. Halk partisi karşısına nihayet, istenildiği şekilde ciddî bir partinin;, çıkmak üzere olmasıdır.
Daha geniş bir demok-siye doğru gidişin ilk şartı, hükümeti uzun zamandır elifıde tutan tek partinin, karşı bi.- parti ile tartışma halinde ve her ikisi de, iktidara geçtikçe, birbirleri-ninin kontrolü altında olmalarıdır.,,
YENİ DÜNYA
4-1'2-945
HİKÂYE
Es

Eg
lngilterede
Dış Ticaret
V*
3
BÖBREK
pamuk dâvasının içyüzü
■deki pamuk
dâvasının içyüzü
Hükümet 945 yılı pamuk mahsulüne fiat tesbit ettikten sonra bu ürünün tamamının Sümer Bank tarafından mubayaa edileceğini ilân elniişli. Eğe ve Çukurova bölgelerinde ayrı el koma usulleri ihdas edilmesi bazı dedikoduları mucip olmuş ve matbuatla bir hayli neşriyata sebebiyet vermişti. Cibayet işlerinin sona ermekte olması dolayısile Eğede bu karar üzerine hasl olan en son vaziyet şöylece hülâsa edilebilir.
SÜMER BANK SATIN ALMA MÜESSESESİ MÜ-s DÜRLÜĞÜ
Sümerbânk, kendi fabri-. kalarının pamuk ihtiyacını karşılamak üzere bir satın alma müdürlüğü meydana getirmiş? tir.Bu müdürlük, teşkilat iti— barile tetkik edildiği zaman izmirdeki sabit kadrosunun dışında taşrada çalışmak üzere üçer kişiden mürekkep üç ekip istihdam etmekte idi. Bu yıl eskiden beri pamuk işleri-le iştigal eden şahış ve mües-seselerle bunların toplayıcılarına ve bazı yepyeSıi türedilere %2 komisyon vermek su-retile bütün Eğe pamuklarının cibayetine tevessü! etmiştir.
BU MAKARA ÂMİL OLAN SEBEP NEDİR?
Randıman esasına göre, Çukurova bölgesindeki usu. dışında, çiyitli pamuğun yani çekirdeğinden ayrılmamış ola-• nın müstahsilden doğrudan değruya satın alınması görünürde iki Sebebe dayanır: Biri Eğede pamuk işinin üç dört
ve insan sayinden âzamî tasarrufla çalışmak gayesini güttüklerinden ve hemen hemen sanayiin bütün kollarında bunu tatbik edegelmekte olduklarından Sav-Gin tesmiye edilen makinaları icat etmişlerdir. Bu makinalardan İzmir tarım satış kooparatifleri birliği bir kaç adedini âtide kırmağı tasavvur ettiği kombinalar manzumesinden olarak getirtmiş, fakat bu mevzu umum müdürün değişmesi ve Sümer Bankın muhalefeti Üzerine suya düşünce bir iki sene müddetle depolarda gayri faal kaldıktan sonra bir kaç ay evvel Sümerbanka satılmıştır. Bu makinaları işleje-cek ustaların yetiştirilmesi halinde diğer Platt veArmstronğ, lara nayaran daha iyi kalitede ve daha ucuza pamuk elde edı’leçeği bedihîdir. Sümer Bank, bugün altı tanesi Nazili fabrikasında ve üçü de Turanda olmak üzere dokuz adedine sahip bulunmaktadır. Bu makİnalar günde vksatî doksan bin kilo kütlü yani çekirdekli pamuk. işliyecek durumdadırlar.
PAMUK MÜSTAHSİLİ BU KARAR MUVACEHESİNDE ZARAR GÖRMÜŞ MÜDÜR?
Karar, yek nazarda tahsil lehinde ve çırçır satörleri aleyhindedir, tahsil lehindedir, çünkü çiflçi
müs-fabri-Müs-
devletin tesbit ettiği fiâtal] çiyitli pamuğun komisyoncuya i I yerinde satabilmiştir. Her ne I kadar kütlü pamuğun işlenmej neticesi alınmadan randımanı tesbit edilmezse de tesellüm sırasında müstahsil lehine hareket edildiği görülmüştür.
Ancak komisyoncuya tanılan %2 komisyon doğrudan doğruya Sümere teslim yapan müstahsile tanınmamış olduğundan köylü, pamuğunu fabrikaya kendisi namına değil, komisyoncu namına teslim et; tiğini ileri sürerek hususî anlaşma ile kiloda, yirmi para kadar bir farkı komisyoncudan almış bulunmaktadır. Bı’nnetice komisyoncu da hiç zahmet ihtiyar etmeksizin havadan büyük kazançlar temin etmiştir. Havaların tesellüm sırasında kurak gitmesi teslimatı kolaylaştırmış ise de kararsızlık yüzünden Sümerbânk azamî ve gerekli. sür’atle nakil imkânını bulamamıştır. Bu gecikme dolayısile yağmur mevsiminin hululü pamukların kısmen olsun kalitesinin bozulmasına ve • binnetice zayiata müncer olacaktır. - ’ -
ÇIRÇIR FABRİKALARI ZARAP ETMİŞMİDİR?
Ege bölgesinde otuza yakın çırçır fabrikaşı mevcuttur. Bu fabrikalara geçen yılar çalışmalarının ancak % 25 nisbetinde çalışma hakkki hükümetçe verilmiş bulunmaktadır. İlk bakışta hernekada
az işlemeden mütevellit bir kâr noksanı görülürse de.ha-I kikatte bu fabrikatörlere-ve-| rilen toplama komisyonu ile bu zararları telâfi edilmiş bulunmaktadır.
PAMUK RANDIMANLARINDAN MÜSTAHSİL
ZARARDİDE OLMUŞ-
■ MUDUR ?
Mevsimin kuraklığı dolayı-siyle, Platt esası üzerine tespit olunan, randıman fiyatları ameli , olarak edeceği randı-müstahsil lehi-bu yıl ' Nazilli istasyonunda

Sıımerbankın neticede elde mana nazaran nedir. Çünkü Pamuk Islah yapilan randıman tecrübelerine göre birinci Akala pamuğu otuz sekiz randımandan aşağı bu,unmuştıır. / \
1 - Snmer bank, pamuğun kısmı azamim kendi fabrikaları elemanları marfetîle toplamakta olduğundan, % 2. cibayet komisyonu vermek suretiyle Ege bölgesinde bir sa: tın a]ma müessesesi müdürlüğünün mevcudiyetine lüzum yoktur. Çünki, bu komisyonda masraflara intikal edeceğinden pek cüz’i dahi olsa dokuma maliyetini arttırmış olacaktır
2 - Hükümetçe tesbit oltis nan pamuk fiyatları - Köylünün diğer maddelerdeki iştira kabiliyeti kale alınmaksızın - müstahsil maliyetine nazaran elverişlidir, denebilir.' .
3 - Çırçır . fabrikatörleri, yukarıda izah ettiğimiz veçhile, himayeedilmek sure tile zarardide olmamışlardır,
4 - Cibayet şelahiyeti-verilen, kimselerin ..zahmetsizce
Bir İngiliz gazetesi öküzleri sapanın arkasına koşuyoruz, diyor. ' '
5 Londra, 3 ( A. A. ) — Sunday ekspress bugünkü baş yazısında şunları yazmaktadır: 7 Bu yılın son altı ayı içinde ihracatımızın hacni azalmıştır. Lâkin meseleyi sükû-net’e tetkik edecek olursak, endîşeye mahal yoktur.
Hükümet dış ticaretimizin refahımızın esasını teşkil ettiğine, bilhassa işaret etmiştir. Fakat fikrimizce bu hal, öküzleri sapanın ardına koşmak demektir. Zira, Başta iç piyasamızın gelmesi gerekir kendi halkımızın ihtiyaçlarını karşılamak için müreffeh bir iç piyasa ile mekanizmayı yeniden tanzim ediniz, bundan sonra ihtihsalin fazlası hakika-en rekabet edecek fiatlara ihraç edilebilir. Amerikanın bu kadar muvaffakiyetle takip ettiği siyaset işte budur. Fakat, Amerika itimat edebileceği geniş bir iç piyasaya maliktir. Halbuki bizimki dardır, denilebilir mi ? Bunu söylemek doğru değil eğer imparatorluk bakımından meseleyi nazarı itibare alır ve şayet imparatorluğu iç piyasamıza dahil edecek olursak bir iç piyasamız vardır ki, onunla anu-L kayese edince Amerikanın ki . yânında silik kalır. İmparatorluğumuzun istihlâk kudretini gereken seviyeye yükselte-, lim demiryollarımızın ve sö-. mürgelerimizin bütün halkına . ihtiyaçları olan şeyleri temin edelim, ve bundan sonradır kı çalışmamızın mahsulle: inden artakalan kısmını kendilerine , uygun gelen fiatlarla yabancı alıcılara teklif edebiliriz,' Ha? Jkiki iktisat siyaseti işte budur.
i emi laı-l.-.kâra„
SABAHATTİN ÂLİ
«No bekliyorsunuz?» diye sordu. Avni dertleşecek kafa dengi birini bulmuş gibi ona Kayseri'den başlayarak böbreğinin hikâyesini anlatmaya kalkınca, hademe eliyle sözünü kes.i:
«Doktor osman beyin burada bunları dinliyecek vakti yok. Görmedin mi, işi başından aşkın. Burası fakir fıkara yeri. Sen efendi adamsın, git derdini muayenehanesinde anlat. -Dirim yurdunun sahibidir, saat dörtten sonra hep orada bulunur. Al istersen aderesini vereyim.»
Gömleğinin cebinden çıkardığı irice bir kartı hastanın eline tutuşturdu, işine koyuldu. Kafasının içinde hep o acayip, bütün iradesini elinden a-lan ilâç kokusuyla hastaneden ayrılan Avni, ağır ağır yürüyerek otele geldi perhiz yemeğini bile yîyemiyerek sadece bir çay işti ve bir saat kadar dinledikten sonra, hemen kapının önünde duran tranvaylardan birine atlıyarak Dirim Yurdunun yolunu tuttu.
Profesşr Osman onu. hastanede-kinin tam tersine, büyük bir alâka ile muayene etti, hattâ tatlı dilini Borlu o kadar övdüğü halde suratı hep çan-sıkılmış gibi duran doktor irfanın aksine, doktor Osman sahiden tatlı dilli, güler yüzlü idi. Bütün filimleri, ra-
• porları teker teker gözden geçirdi,
• bir çok şeyler sorup soruşturdu, niha-
■ yet, aralarında tam bit itimat bağı ku-
• rulduğuna kanaat getirince, ellerini
■ Avni’nin omuzlarına dayayarak:
i “Bak kardeşim,» dedi, sana hastalığının mahiyetini iyice anlattım, cahil bir insan değilsin, hayatını, aileni düşünmeye mecbursun, kararını ver. Tek çare ameliyattır. Taşı çıkarırız, bir kaç ayda sıkı perhiz eder, vereceğim ilâçları alırsın, Allahın izniyle bir şeyciğin kalmaz.»
“Hastanede de söyledim ya doktor, emrin ne ise öyle ederim. Beni hastaneye yatınver.»
^ “Fakülte, hastanesine yatıramam; hem de hastalığın öyle fevkalâdeden yatırılmanı icabettirecek mahiyette bir
bekleme odalarında saatlerce, günlerce pineklemek, artık bunların hiç birine dayanmıyacaktı. Sönük gözlerini ağır ağır Profesör Osman’a çevirerek:
“Niğdeye mektup yazalım da bizim elma bahçesini satsmla bakalım. Şimdi mahsul mevsimidir, herhalde para e der.,, dedi.
“İstersen bir telgraf yaz, ben hemen gönderteyim. Sen de git, otelden eşyalarını al, buraya naklet. Para gelir gelmez ameliyatı yaparız.,,
Bu işlet o gün tamamlandı. Avni, hastahane için hususî satm aldığı mavi yollu tisör pijama ile beyaz karyolasının kenarına oturarak Niğdeden para ğözledj. Her geçen güd hesabını hiç yoktan onbeş lira arttırtyor ve Kasta bazan: «Bu mevsimde bir bahçe satmak bu kadar sürdürülür mü? Kendi soyumuzda bile halden anlayan olmadıktan sonra..,, diye gözlenerek Niğdedekilere kızıyor, bazan da: “Ne diye para gelesiye kadar otelde kalmadım da doktoruh sözüne uyup buraya taşındım ki? Otelin gecesi bir buçuk lira idi. Bu hastalık bende a-kıl komamış, belli.,, diye kendi kendine içerliyordu. Kliniğe yattığınız on birinci günü telgraf havalesiyle bin iki yüz lira geldi, hemen ertesi gün, ikindi vaktine doğru, ameliyat masasına yattı.
Henüz narkozun tesiriyle sersem bir halde gözlerini aralayınca ilk gördüğü şey doktor Osmanın gülümseyen yüzü oldu.
«Nasılsınız? İyisiniz ya!» diyordu, «On beş güne varmaz kalkarsınız. Çıkardığım taşı görmek ister misin? Fındık kadar... Bak!»
Avni daha iyice açamadığı dumanlı gözleriyle doktorun elindeki yuvarlak şeye baktı, sonra biraz geride duran asistanla hemşireyi de süzerek güçlükle mırıldandı: ■
«Teşekkür ederim doktor,.. Öbür taş da böyle kocaman mı?»‘
Profesör Osman'karşısındakinin ne dediğini ânlam(iyarak:iri.’fcamlırşg5z-lüklerini arkasındakilere 'çevirdi: Genç -asistan yatağa yaklaştı:
ı
değruya satın alınması-^görünürde iki sebebe dayanır: Biri Eğede pamuk işinin üç- dört büyük fabrikatör ve tüccaı (■ elinde kalmış olması ve bü kimselersn sümere her yıl kendi lehlerine yonutmak üzere bir takım müşkülat çıkarmaları olduğu gibi, ikinci bir sebep olarak da bu müesse-senin satın almış' olduğu Savv-gin makinalarının işlemelerini temin ederek iyj kalitede pamuk elde edilmesini sağlamak gayesine matuf olduğu görünürdeki sebeplerdendir.
SAV-GİN MAKlNALARH
NEDİR?
Ham pamuğun içindeki çekirdeği ayırmak için iki usul mevcuttur: Bunlardan biri Platt veya Armstrong, namı verilen makinalarla, diğeri de hususi-le Amerikada tatbik olunan Sav - Giıı aletleri tarafından elde edilen pamuklardır.
Amerikalılar, her işte olduğu
«ibi en rasyonel, yani madde normaldir.
4 - Cibayet şelahiyeti verilen kimselerin zahmetsizce büyük kazançlar temin ettikleri kabul edilmelidir^
M. Ü.
kiki iktisat siyaseti işte büHur.
Berlin, 4,(Yeni Dünya) — DORNlER FABRİKALARI Müttefik kontrol polisi Reichs-bank’m müdürü Dr. Baçhu- t fer’i tevkif etmiştir. Dr.Funk-un mesai arkadaşı olan Bach-ufer 1945 senesinde Italyan Bankasının altınlarına el koymuştu.
Diğer taraftan, Amerikan işgal bölgesinde neşrolunan yeni bir kararname nazilerin ticaretle meşgul olmasına mani olmaktadır. Bunlar işlerini 1 ocak 1946’ya kadar tasfiye etmek mecburiyetindedirler. havzasının 200,000 maden
POOAS VE GÜBRE amelesine ihtiyacı vardır. Ha-Bu maddelerin istihsali ^n istihsal normal yaziyetin-den % 50 noksandır.
Meşhur Dornier tayyare fabrikaları sulh : zamanına ait ‘ , imalâta başlıyacak şeklo ifrağ edilmiştir. Şimdi bu büyük teşkilât ziraat makinelerini imâl, eski fraktör, otomobil motörleri tamir etmektedir
JOHN STEINBACK

Kadının tebessümü yavaş ; yavaş kayboldu. Hatları hiç değişmeden yüzü hiddetlendiğini belli ediyordu.
Kuru bir sesle:
— Bir hafta önceden çıkacağınızı haber vermeliydiniz Âdet böyledir. Haber vermediğiniz için peyinizi iade et-miyeceğim.
Jim:
— Biliyorum, dedi, öyle olsun. Ne kadar kalacağımı bilmiyordum.
Ev sahibi kadın yeniden gülümsedi:
— Ciddî, sakin bir kiracıydınız. Eğer şehire işiniz dü-
ve
Ruhr kömür havzası: •
Potsdam konferansında kör ınür istihsali hakkında verilen kararın tahakkuku için Ruhr _________ı 200,000
Tefrika No. 2 i
•...:i
şerse doğru buraya gelin. Sizi yerleştirmek için elimden geleni yaparım. Benim bahriyeli müşterilerim vardır, her seferinde doğru bana gelirler. Onları misafir ederim. Başka yere gitmezler, anlıyorsunuz ya? •.
— Unutmıyacağım bayan Meer. Anahtarı kapının üstünde bıraktım. .
— Elektriği söndürdünüz mü ?
— Evet
— Âlâ, ben odaya ancak yarın sabah çıkarım. Odadan
■ almak istediğiniz bir şey var
UunKU piyasa
hareketleri
1 Sterlin . . . . 5.24
100 Dolar . . . . .1.32 '. ...
100 İsviçre Fr. . . 30,32,55
1OO Pezeta. . . . 12.93,74
100 İsviçre Kr. . 31.13,25

Tahvilât
% 5 Ikramlyeli 1930. 21.80 % 5 „ 1933. (Ergani) 24.25 % 7 Demiryolu ili 1941 19.55 % 5 ıı M.M.
M.M. M.M.
Borsa
Reşat:
Ingiliz : İsviçre: Golden:
Külçe :
IV 1941 98,68
I li IV harici
19,14
20.—
19.08
altın
35.—
31.10
33.10
33.10 ‘ 5.2c
Ford, işçileri kâra iştirâk ettiriyor 'Detroit, 3, (A.A-) — İşçilere kâra iştirak hakkı vermeğe hazır bulunan Ford fabrikaları müdürü ile sendika temsilcileri arasındaki görüşmelere dün devam olunmuştur. Sendika temsilcileri ücretlerin yüzde 30 arttırılmasını istemişlerdir. Kollektif bir mukavele yapılması için Chrysler şirketinde de müzakereler vara etmektedir.
General Electric İttiham Altında
35 Nevyork 3, (A. A.)— Elektrikçiler sendikası, Ge-1 neral Electric kumpanyasını, büyük şehirlerde hükümet tarafından inşa edilmiş fabrikaları bırakarak gündeliklerin daha az olduğu küçük merkezlerdeki fabrikalara yerleş-1 mekle ittiham etmektedir.
de-
sa sizde benimle beraber ge-ll lin. i
— Hayır. Teşekkür ederim. Gitmeliyim. ' ı
Kadın göz kapaklarını yarı 1 kapatarak:
— Hiçbir sıkıntınız yok-mu ? . diye mırıldandı. Belki size bir yardımım doknnur.
— Hayır, lüzUnr yok, Ta-kibedilmiyorum. Dışarıda iş buldum. Hadi: hoşça kalın, bayan Meer.
Kadın beyaz pudralı bir el uzattı. Jim torbasını koltuğu altına sıkıştırarak kadının elini tuttu, parmaklan arasında yumuşak bir ten hissediyordu. . .
Kadın:
— Unutmayınız, dedi. Sizi misafir etmek için her zaman elimden geleni yaparım. Gemiciler. olsun, gezici tüc-carlsr olsun döner dolaşır, hep bana gelirler. /
— Unutmıyacağrm, hadi hoşça kalın. ! ’
Kadın, onu sokak kapısm-
unu □ua(İK Kapısın-dan, kaldırıma geçen ağaçlık
lı beton yolun sonuna kadar gözleriyle takibetti. • ■■ '■■■ ■
Jim köşebaşına kadar, yürüdü. Orada, bir saatçi dükkânının cemekânında saate baktı. Yedi buçuktu. -Hızlı adımlarla doğu tarafına doğru yollandı. İlkin büyük mağazalarla dükkânların bulunduğu bir semtten, arkasından büyük evli bir mahalleden geçti. Herşey sessizlik içindeydi. Dar sokaklar bomboştu.j Emtia ambarlarlarının kapıları tahta direkler ve demir tellerle kapatılmıştı. Nihayet üç katlı tuğla binaların yer yer toplanmasiyle meydana çıkmış eski bir sokağa geldi. Evlerin alt katlarını, faizle para’ işle-’ ten, şunun bunun işini tâkibe-
• den adamlar işgal ediyördu.
• ' Üst katlarını ise, yüksek ' ücretli semtlerde tutunamamış
dava vekilleri, dişçiler kiralamışlardı. Jim aradığı riumara-rayı buldu. Karanlık bir meb halden içeriye daldı. Dar merdiveni, kenarlarr- bakırla kaplanmış basamaklara kadar
çıktı. İlk koridoru bir gece lâmbası aydınlatıyordu. Koridor üzerindeki camlı kapılar-d ın yalnız bir vardı. Jim bu yürüdü. Camın yayla yazılı on ferini okuduktan sonra kapıy, vurdu.
Kuru bir ses:
— giriniz, dedi.
Jim kapıyı itti. Küçük biı odanın içinde, bir yazı masası bir madenî dosya dolabı, bi. portatif karyola, iki de iskemle gördü. Masanın üzerindeki küçük bir elektrik ocağında, bir kahve ibriği kaynayıp duruyor, ibriğin ağzından ince ince buhar sütunları fışkırıyordu. Yazı masasının başında oturan adam Jim’i ciddiyetle karşıladı. Önüne bırakı-lan karta bir göz attıktaı.
. sonra:
— Jim Nolan, öyle mi ? diye sordu.
— Evet.
(Devamı var)
tanesinde İşık kapıya doğru özerinde boşaltı» kelime-
hem de hastalığın öyle fevkalâdeden * yatırılmanı icabettirecek mahiyette bir ‘ şey değil. Basit bir böbrek taşı. Yeı açılmasını beklemek ister de sıraya girersen aylar sürer, halbuki hastalı- ' ğinın buna tahammülü yok. Bak dü- ' şün, taşın, istersen benim kliniğe ya- I tırayım, ama senin için biraz masraflı olur.,, ’ '
. Avni doktorun gözlüklerinin içine : bakarak:
“Yani ne kadar olur doktor bey?> nedi. Burnunu, kafasını gene o uğursuz ilaç kokusu dorduruvermişti. Gözleri kararıyordu. Dökförun zayıf yüzünün hafif bir gülümseme ile buruştuğunu hayal mayal farketti ve oğul-dâyan kulakları onun yumuşak, cana yakın sesini uzaklardan gelir gibi işitti: «Yatak parası ve ameliyat için bin lirayı göze almalısın.»
Avni’nin kafasını saran bulut bir an için açılır gibi oldu. Boğuk bir sesle: «Aman doktor!» dedi. Profesör ! hep o tatlı gülümsemesiyle sözünü . kesti: -
«Söyledim ya, biraz masraflı olur. İstersen Kayseri hastanesine baş vur. Ama vilâyet hastaneleri ve doktorları... Sen ' daha iyi bilirsin ya, başından ge'çti...^ ’ ■ ■ . ■
«İyi ama doktor, bin liranın yolu nerde?»
öteki bütün yüzünü kaplıyan tatlı bir gülüşle:
«Bunu bana mı soruyorsun? Bilsem vallahi söylerdim.» dedi. Şakaya «atılacak ' halde olmayan Avni eliyle kulağının arkasını kaşıyarak kendi «endine mırıldandı: «Çoluk çocuğa, yazıp bağla bahçeden birini sattırma-üstün.» biraz ik-taleben-
.1 mı ki? Can her şeyden Sonra doktora döndü: «Bana ram edemezmisin, bak sana den mektup da getirdim.»
«Ha, kim o çocuk? İsmi
lUKlCnill arMSjıııuaruıvıv yvvuu.v ---
asistan yatağa yaklaştı:
“Hani taş?»
O zaman hastanın gözleri büyük bir korkuyla açıldı, karşısındaki üç beyaz gömlekliyi birer birer dolaştı, sonra hırıltılı bir. sesle sordu:
“İki taş olacaktı, doktor! Ocağına düşdüm, birini içerde mi koydun yoksa?,,
«Kim söyledi iki taş diye?»
“Kay seride söylediler. Röntgen iyle gösteriyormuş.,,
Profesör ve asistanı filimlerin bulunduğu zarfı açtılar, pencerenin yanına pidip uzun uzun baktılar; biri baktıktan sonra elindekini ötekine veriyor, yeni aldığını gözden geçiriyordu. Odada çıt yoktu. Arasıra iki doktor birbirlerine filimde bir şey gösteriyorlar, fakat tek söz söylemiyorlardı. Nihayet profesör Osman hastaya yaklaştı:
«Zannetmiyorum!» dedi, «Gerçi filimin orası biraz bulanık ama, Kayseri hastanesinin röntgenine pek güvenilmez, bu taşın gölgesi düşmüş olacak. Belki sen de filim çekilirken biraz kımıldandı.. Ben böbrekte başka bir taşa râslamâdım. Hiç merak etme.”
Bundan sonraki günler, hattâ haftalar, hattâ aylar Avni Bulut için yarı rüya halinde geçtiler. Sanki ameliyat gününde yapılan narkozdan hâlâ kurtulamamıştı. Doktorlar o gün fi-limleri alıp götürmüşler ve bir daha ortaya çıkarmamışlardı. Her gün bir kaç kere yanma geliyorlar, “Nasılsın? Bir şikâyetin var mı?” diye soruyorlar, bazan hemşire pansuman yaparken bulunuyorlar, fakat ikinci taş meselesini hiç açmıyorlardı. Bu halde bir ay kadar yattıktan sonra,- dikişler almalı daha sekiz gün olmuştu, - Avni’de tekrar sancılar başladı. Yeniden röntgenler,’ idrar tahlilleri, konsültasyonlar yapıldı. Profesör: “Senin bünyen taş yapmağa. çok müsait, böbrekte gene kilsî bir teşekkül ihtimali var. Esaslı bir müdahale daha icab edecek galiba!”-dedi.
Niğde'ye tekrar acele tegraflar çekildi, satılan bağın parası bu sefer yirmi "günde geldi. . İkinci ameliyat için Avni'yi masaya yatırdıkları zaman, eski nüfus memeru bir deri bir kemik kalmıştı. (Devamı var)
ö1
yabancı ama,-bir türlü hatırlıyamadım. Neyse şimdi seninle bakkal pazarlığı yapacak değiliz; dedim ya, düşün, taşın «ararını ver. Ben hergün öğleden sonra hurdayım.» • '
İlaç kokusu, yorgunluk,' açlık,' ge-çeleri sancılar yüzünden Uyumamak lastayı-öyle bir hale getirçnişti ki, kafasında şu anda: «Ne olacaksa hemen olsun,» düşüncesinden başka bir ey yoktu. Tekrar doktor doktor dolaşmak, röntgenlerde soyunmak, iğnelerle kan aldırmak, şişelere işemek,
Bugün dünya politika sahnesini meşgul eden en mühim mesele, Truman’ın son sözleri ile meydana çıkan meseledir. Bu sözlere nazaran-Amerika Potsdam kararlarını tâdil etmek fikrindedir. Bundan başka Amerika Reisicümhu-ru, üç büyüklerin birleşmesini de faydalı görmüyor. Bütün dünya bu sözlere bakarak Amerikan politikasının yeniden istikamet değiştirmiş olduğunu anlamakta güçlük çekmedi. Gerçek Amerika milletlerarası siyaset zemininde henüz sabit bir vaziyet olmamıştır. Hemen her gün istikamet değiştirmektedir. Fakat, zamanımızın _ politika inkişafı hakkında bir fikir edinmek isti-yenler için başlıca ehemmiyetli olan nokta bu hareket tarzının sebeplerini anlamak Ve neticesini kavramaktır. Bu noktadan Londrada aktedilmiş ve ' bir mnvaffakiyetsizlik ile neticelenmiş olan beş büyük devlet hariciye vekilleri konferansına kadaı ' geri gitmek lâzım. Hatırlardadır ki o zaman bu konferans, Anglosakson delegeleri tarafından ileri sürülmüş olan bir arzu üzerine çıkmaza girmişti, Bu delegeler, sabık muharip devletlerle yapılacak sulha Çinin ve Fransanın da teşrik edilmesini istiyorlardı. Sovyetler Birliği kendisinin bir ekseriyet kararı karşısında bırakılacağından çekinerek ve Potsdam kararına sadık kalmalarını Anglosaksonlardan talep ederek onların bu arzusunu reddetti.
/ âûsâaaiââffiBfr3
Yunan İşçi Seçimleri
Moskova 3, (A.A.) — Komünist gençliği birliğinin, ondördün-cü kongresirde söylediği bir söylevde Başkan Kaiinin, yeni beş senelik plânın tatbiki İşinin şimdi komünist gençlik teşkilâtının en baş vazifesini teşkil etmekte öldüğüne belirtmiştir.
Milletlerarası münasebetler-, den bahseden Kalinîn, Sovyet gençliğini,.diğer milletlerin genç-
eriyle olan münasebetlerini takviye etmeğe davet etmiştir. ■
Başkan, genç komünistlerimizin yabancı milletlerin hayatlarını, kültürlerini ve millî karakterle! İni daha iyi tanımalarını temenni ederim, demiştir,
Kaiinin, gençliği, mil), harbin büyük annanelerine sadık kalmağa davet ederek 'sözlerine Ison vermiştir.
Şimdiki halde yalnız Amerikaya ait olmak şartıle bu vaziyet tamâmep değişmiştir. Amerika Alrnanyanm tarzı idaresi ve müstakbel mukadderatı hakkında müttetiklerarası berJin komisyonunda Fransa ile ihtilâf haline düşmüştür. Şım di; bu - komisyonun vereceği reyler haKkında Potsdamda aıınmış olan kararı tebdil etmek istiyor. O karara göre komisyon ancak ıttıfanla rey verebilirdi. böy.ece Amerika iaaıasıni kabul ettirebildiği takdirde otomatik bir surette üç büyük devletlerin karan ile hareket lâzım ge.ecektır k( Sovyetlerın} bunu kabul eaecegı kuvvetli zanno-lunur- ~
Diğer bir zaviyedenjbakıldığı] zaman^görü.ür.k* bu ihtuâf Fransaua ye.ıı^teşekkuı^edeo^nuKUmeu.. politikası manim Olduktan sonra^meydana^çikuuş-tır. Amerikanın Alman ,sanayiini tanrıp eçmekteı, kurtarmak ve A.manyaya kınıiiKÎ ıda1e_-jstiKialın‘ vermek hususundaki arzusu maıû.ndur.^A.ne.ıcu sermayesi bu sanayi ile sıkı M munaseue?
Almanlar İngilteredki depoları yağma edeceklermiş
Londra, 4 (R.) —-Nü-.en-berg’da bugün harp suçlularının. muhakemesinde meydana çıkan vesaik arasında, In-giltereye ait uçak meydanları i e gıda malzemesi ve petrol depolarını hedef plarak gösteren haritalar meydana çıkarılmıştır. 25 Ağustos 938 de Alman genelkurmayı tarafından, Eylül 938 den evvel bu depolardaki malzemenin Alman aske.rî makamlarına dağıtılması hakkında bir emir bulunmuştur.
Nüenberg'deki mahkemenin son celsesi hakkında henüz mufassal haberler alınmamıştır.
Bulgar meclisi
Sofya, 3 (A, A.) — «Zeme-de’.sko Zname> gazetesinin yazdığına göre, sobranya, 15 Aralıkta açılacaktır. Sobranya’nın açılış toplantısına yeni seçilmiş- olan saylavların en yaşlısı olmak itibariyle Dobruca saylavı Jordan Bekarcı başkanlık edecektir.
Avusturya Hükümeti
Viyana, 3 (A. A.) —- Komünist ve sosyalist partileri kendilerine, halkçı partisi tarafından sunulan hükümet programına cevaplarını verdikleri vakit, yani salı günü, Avusturya hükümetinin kurulması muhtemeldir.
Serbest İspanyolların notası
Cavadaki 'durum
Batavya, 3 .(A.A.) — HollandalIların, ^Sokarno rile değil Şahrir ile -görüşmeye hazır olduklarını ^belirten- Loge-man’in sun beyanatı dolayısıle istihbarat baltanı_Seraeddin
Kndosia-hükûraetrhiç birjıa-rici tazyik Jtabul^etmeyecek-j
Meksiko, 4 ( R.) — Mülteci İspanyol hü.rûmeti büyük devletleıe, İspanyol cümhurıs yet hükümetinin aerhal tanınmasını taıep eden diplomatik bir nota vermiştir." Parıste yapılan muazzam bir niifing-ue İspanyanın en meşhur kadın lideri komünist Dolore tbarurı (tarihî" rolü dolayısıfe t.a Tassıonara diye tanınmıştır) şöy.e aemıştir: Dıkta-I tor Frankonun mevcudiyeti | Avrupa için son de. ece buyun.
Avıısturyada
(Birinci sayfadan devam) | gelecektir. Bankalardaki he- 5; saplara- gelince, Avüstuıyanı, I kurtuluşundan evvel yatırı-j mış paralar arasında bir far 1 gözetilecektir. 9
Viyana, 3 (A. A.)— Ing liz kabine üyelerinden v( Avu3turyayı kontrola memu Komisyon murahhaslarında. John Hynd dün basma beya natta bulunarak ^Ingiltereniı bu memlekete karşı takibetttiğ siyaseti izah etmiştir,
M, Hynd^demiştir^ki-:
«IngilizTsiyasetî^bu memle-lekette ilk gıye olarak müm kün olur olmaz askerî idarey sivil bir idare ile değiştirme) tasarlamaktadır, zira hiç, bı, zaman devamlı bir idare kurmak arzusunda değiliz. Teş' kilâtın ^ihdası, j^idarenînj sivilleştirilmesine-ve işgal kuv vetlerinin çekilmesine doğrı bir âdım telâkki edilmelıdiı, Avusturyanın en kısa bir za manda hür, bağımsıza ve de-mo'-r-iÇbir devlet olmasını-is tiyoıuz.,,
Bundan sonra, Ingilteren’ı Unrra nezdinde, Avusturyay bu teşkilâtın yardımından faydalandırmak için yaptığı teşebbüslerden bahseden Hynd Avrupa milletlerinin iaşesi işinin lngiltereye çok pahalıya mal olduğunu söylemiş . ve Ingiliz milletinin Avrupa milletleri ve hattâ Almanyânır. açlıktan ölmesine seyirci ka-lamıya’csğt içindir ki bütün bu güçlüklere göğüs gerdiğini ilâve etmiştir.
Bakan bunuj-müteakipHn-gilterede _Avusturyaya karş beslenen sempatiyi ve pek yalanda yeni hükümetin daha bazı sorumları üzerine alacağı ümidini izhar ederek de miştir ki: ; •
«Sendika £ve kooperatifler gibi demokrat müesseselerln tammanıısiyjeJ:eeşsiiş redece-
ııber alan birfkaynaktan öğ-jnildiğine göre, üç büyük .evletin bir konferans yapma-,ı yolundaki son gayret Sov-'et Rusvariin" orta şark meşelerini görüşmek üzere bir leşler konferansı toklanması jin tekliflerde bulunmuş ol-aasi ile ortaya atılmıştır.
Bu telkin müsbet bir tekliften ziyade bir zemini /oklama mahiyerinde olmak-ı beraber, diğer ilgililerin de ıatta suriye. hakkındaki anlaş-nazlık devam ettiği zaman,
ini taleb etmiş olan Fransa-nın bile müzaheretini elde edeceği beyan olunmaktadır. Rus teklifi orta-sark meselelerinde kendilerini ilgilendiren cihetleri halletmek yolunda İngiltere, birleşik Amerika ve Fransa tarafından yapılan gayretlerden doğmuş olabilir.
Sunday Timse meharriri de, Suriye hakkmdaki Ingiliz Fransız görüşmelerinin şimdi bir anlayış ve birlik havası içinde yapıldiğını ve bütün Akdeniz bölgesine teşmil olunacağını yazmaktadır.
Fransız bankaları
Nevyork-, 4 (R.) — Fran-1 lacaktır. Milletîeştirilen 5 ban-: cumhuriyeti, Fransız ban- kanın 425 bin hisse se.ned1 vardır.
Bu aks iyonların ekseris1 malî gurupların elindedir. Bu bankalardaki depositolar bütün Fransanın % 50 sini teşkil etmekte ve . 7 billion frank olarak takdir edilmektedir. Frarsız Cumhuriyeti hisse senetlerini 50 senede satın alaeak ve her sene 133 milyon frnk tediye edecektir.
sız. cumhuriyeti, Fransız ban-çasmıc millileştirilmesini karni etmekle Fransanın en büzük bir kredi şebekesi kuru’-nuş olacaktır. Bu ehemmiyetli fiııans reformu Fransız sanayi ve mâliyesini ve dolayı-siyle İktisadî hayatını cezri olarak değiştirecektir. Bilâhare e’ektrik sanayii de. devletleştirilecektir. Bütün kredi müesseslerine sahip olan 200 aile saltanatı artık nihayet bu-
İtölyan demiryollarının uğradığı büyük kayıp
Roma 3. (Hususî) — Italyan demiryolu malzemesinin harpte uğradığı zararlar 400 milyar İtalyan lirası tahmin edilmektedir." Italyan demiryollarında ■ 194(>’da 130.000
m arşandiz ve 7.300, yolcu vagonu olduğu halde şimdi ancak 60.033-marşa, ndiz ve, 1
Dünya işçiler birliği federasyonu müşahid gönderecek
Londra, 4 (R.) — Dünya işçiler birliği fedarasyonu,Yunan işçiler birliğinin aza seçimlerine nezaret etmek ve Yunan işçi hareketinin yeniden teşkilâtı hususunda tavsiyelerde bulunmak üzere mü-şahidler ğö.-ıde. ecektır.
Dünya işçiler birliği fede rasyonunun sekreteri, Fransız işçi birliği reisi Jouhau“ ile Britanya işçi birliği reisi Mr-Feder bu mesele üzerinde bir anlaşmaya varmışlardır.
işçi hareketinin dört rakip kısmı anlaşmaya imza koymuşlardır. Genel idare heyeti seçiminde iş birliği esası konul-" muştur.
Yalan Tebliğler
Kudüs, 3 (A. A.) — İngilizce yayımında, gizli ■ radyo i istasyonu, Filistindeki karışıklıklar hakkında şimdiye kadar I yayılanmış "olan bütün tebliğ-ı ıerin hepsi yalan olduğunu ve yüksek komiserin p'oııs tarafından verilmiş olan yanlış malûmatla aldatılmış bulunduğu-1 nu söyleyerek yükşek komi-serden yeni bir tebliğ yayınlamasını istemiştir.
Kimyevî maddeler
Dessau ve Dresdeu’de fabrika tifo, dizanteri ve difteri aşılan hazırlamağa başlamıştır.
Belgrat,4, (H.)Devlet traktör ve ziraat fabrikaları UNRRA’ anın tavassutile 30 büyük makine ve alet atölyesi almış ve yedek aksainı imâl etmeğe başlamıştır. ' .
Vaşington görüşmeleri
iki
Ticaret mektebinin adı değişti
Yüksek İktisat ve Ticaret mektebinin adı değiştirilerek “Yüksek ticaret ve Ekonomi O.(uiu„ haline konulacağı bildirilmiştir.
Tekel Bakam ve Genel Müdür aleyhine açılan davalar
Tekel eski baş müdürü Fikri Faik tarafından vexii öu-at Hayrı Ürgüplü yo gene?" Ç müdür Hür: em Şeren aleyhine 11 inci Husuk mahkemesinde açılan maddi tazminat davası-varrv-Ari » ra.î ------
kurtarmak ve Aunanyaya kmüı«î ıda,e -.ıstucıalın1 vermez husüsunaaKi arzusu maıû.ndur.,^A.ne.,r.u sermaytsi bu sanayi ile sıkı 4 munaseoe, tedir ve onun tanrip edilmesi . AmertKau-laıın ^menfaatlerine hiç uygun değildir. Eğer miittefıkıerarası Berlin komisyonunda " ittitaKia karar vermek prensibi baki kalırsa Amerikanm kendi arzusunu yürütmekte daha büyük müşkülâta uğrayacağı muhakkaktır. AmeıİKa her ne suretle olursa olsun bu politikasını muvaffakiyetle yürütebilirse_dünyanın yeniden bir maceraya atılacağına hÜKmeaebı.iriz; hususile, Uzak Şarkta Japonyayı yeni bir harp kudreti haline getirmeğe çalışmamalarken. Fakat Fransayı hariç bırak- I inakla beraber Sovyetlerin rıza ve muvafakatini ■ ■ almak icabeder ki bu noktada kolay kolay yapılır bir şey değildir.
Her~ne suretle olursa olsun Amerikan poUti-kası Almanyayı tekrar bir harp unsuru] haline getirmeğe muvaffak olursa bu seferki mücadelenin merkezi sıkleti doğrudan doğruya Asyadır ve neticede en büyük, ziyanı' gören£iki Anglosakson devletidir. Fakat böyle olmakla j-beraber Avrupa harp âfetinin dışında kalmış olmaz. Dün de bahsettiğimiz gibi son defa istifa etmiş olan Çunking’deki Amerikan sefirinin dediği olur. Ne yazık ki Mister Roosevelt sulh savaşını başarmadan öldü. Halefi dünyayı yeniden karıştırmak için sabırsızlıkla çalışan büyük Amerikan sermayedarlarının baskısına karşıgelemi yor. Ve Beyaz Sarayın politikasında görülen bu dalgalanma ıztırap içinde sulhu bekliyen dünya milletleri için çok meş’um alâmettir.
YENİ DÜNYA .
istihbarat 'T>~âgânî~~'SerâeaafH' KndosiaşhükûmetLhiç bıYha-, nci tazyik -kabuT^etmeyecek-tir,gdemiştir.( . i • —
4^, Istihbarat^bakanı^şöyle'de-vamjetmiştir:
samı n,
ha- llÜ iOy*e QemlVt,r —. • »A» t- ranko
Diktatör hran.konun mevcudiyeti Avrupa ıçm son de, ece buyun bir tenukeair. La ’ Passıonâra falanjist İspanya ile bütün ae-mokratılc memıeserıenn İktisadî ve siyasî münasebetlerini kesmeleri^içirT.bir karar ; alın-
«Sendika «ve kooperatifle» gibi demokrat müesseselerln tam manasiyle teessüs »edeceğini umuyoruz.’
Hynd, Renner, Filg . ve doktor Gruber ile görüşmelerde bulunduğunu söyliyerek sözlerine nihayet vermiştir.
marşandiz ve 7.3ÖÖ, yolcu vagonu olduğu halde şimdi ancak 60.030 marşa ndiz ve 1 350 yolcu vagonu kalmıştır.
İtalyan hükümeti -Alman-lar tarafından götürülen malzemenin iadesini . taleb et miştir.
etmeğe başlamıştın '
Vaşington görüşmeleri
Londra, 4, (R.) — İn-
giliz kabinesi bugün Vaşing-ton malî görüşmelerini müzakere etmiştir. Bu hususta temsilcilerine çok ehemmiyetli bir telgraf gönderilecektir.
söylemişler-
sâl
Vatikaııın entrikaları
I
Basıldığı yer: NAM BASIMEVİ
o1 arak gös-şahitlerinin ,
* s
__Kanzuk eczanesi sahibi Mu-! h ttin Kanzuk, bu defa limon-
meselesi şimdilik halledilmişi
hayvan getirilecektir. Naki-
meseldi ,1____
tır. Bu itibarla getirilecek olan j Ziya ve
j masını teklif etmiştir. __
H I !*. V S V UM
g Başkanımızın’hiç;bir[zaman hata - etmeyece^nı5söyhyebı-liriz.j
ı
I



İstihsal bölgelerinden ** dÖVGIl I yapılacak ', ' |
Kesilmiş kasaplık hayvan getirmek BOinİ/et niOHlUflan k ve dış ticaretimizin ge-
... mahkpmprlp hîmes! yolunda yapılan onem-
- manKemeııe H iîlerden biri de lzmir Iima.
için şirket kuruldu
öğrendiğimize göre: istih-— bölgelerinden kesilmiş kasaplık hayvan getirtmek üzere şehrimizde .büyük bir şirket kurulmaktadır. Bu husus için bazı zevat Ankaradâ alâkadarlarla temas halindedirler.
Bu teşebbüs müsbet bîr' netice verdiği takdirde Erzurum, Konya, Trakya ve Cenubî Anadolu gibi istihsal bölgelerinden, kesilmiş hasâplık
koyunlar ve sair kesilmiş hay- I vanlar, istihsal bölgesi kesim ve pay __________'
ücreti de dahil olduğu halde ucuza mal olduğundan şehrimizde azamî fiattan 25-30 kuruş aşağı satılabilecektir. İlerde fiatların daha da ineceği tahmin edilmektedir.
. Emniyet İkinci şube komiser ve polis memurlarından Suat, Ahmet, Halid, Şaban, 17', ; Seyyar adındaki kim-
seler bir iplik kaçakçılığı meselesinden Ali Mercantepe ve
İnsanoğlunun haline doğru
(2 nci sayfadan)
bil.» dedi, Murad Kesedar, ağhyacak gibiydi. «Mahkemeye başvurdum. Hakkımı sonuna kadar anyacağım» deaikten sonra yer iskemlesinde kara kara düşüncelere daldı. , ■
Kimin haklı, kimin haksız olduğunu bilemem: Mahkemeye verilmiş bir iş. Murad Kesedara mahkeme gününü bana bildirmesini, bu mahkemeyi okuyucularıma yazmak istediğimi söyledim, söz verdi. Gelip söyliyecek.
Kahveden çıktığım zaman sokak bomb- şhs Herkes işine gitmişti. Ben de bir başka fal İka yı gezmek üzere darsokakHrdan birine d ak im»
S. F.
Şehir meclisi toplantısı
Dün de blitçe müzakerelerine devam edildi.
Şehir meclisi dün de top- ı lanarak bazı meseleleri incelemiş ve kararlar ■ almışlardır.
Belediyede yapılan bu toplantıda bütçe üzerinde görüşülmüştür. Bu arada elektrik meselesine de temas edilmiş ve bütçesi, gözden geçirilerek tetkikler yapılmıştır. ..
Ayrıca ilçelerin tahakkukuna dair vergilerin tahsil
ItlflSîl DU'.gcs, ...
mahallinde, nakliyat Abdullah Durmuşoğlu adla- ( rında iki kişiye dayak atmak ve işkence yapmak iddiasiyle birinci toplu miliî korunma mahkemesine verilmişlerdir.
Mahcemeye yalnız 2 nci şube kaçakçılık bürosu komiseri Ahmet gelmiş, sorgusunda kimseyi dövmediğini söylemiştir.
Mahkeme diğer maznun-- ların mahkemeye zorla getirilmeleri için başka bir güne bırakılmıştır.
Muhittin Kanzuk yine millî Korunmanda
' Millî Savunma bakanlığına sattığı bidonlarda ihtikâr yaptığından 1 nci toplu millî j korunma mahkemesinde 3 yıl ağır hapse mahkûm olan
edilip edilmediği üzerinde durulmuş ve bu hususta bir hayli münakaşalar olmuştur.
Netice itibariyle ' bu vergilerin tahsil edilemediği an: laşılmıştır. Bundan dolayı da bu vergilerin terk edilmesini nin muvafık olacağı meclise arzed'ldiğiııden teklife uyulması karar altına alınmıştır.
İçtima geç vakte, kadar
. sürmüştür. _
tuzu ihtikârı yaptığı iddiasi-yle milli korunma savcılığına verilmiştir.
| Savcılıkta yapılan sorgucunu müteakip tevkif edilerek,' ceza evine gönderilmiştir.
Üşmesi yolunda yapılan önem- ] li işlerden biri de İzmir limanının yeniden inşasıdır.
Alsancakta yapılması dü-ı şiinülen bu yeni liman için denizyolları işletme idaresi tarafından hazırlanan raporda yapılacak olan önemli inşaat şu şekilde gösterilmiştir : Demiryolu iskelesi 45 metre daha genişletecek, bu iskele demiryolu ve motörlere tahsis olunacaktır.
Buna muvazi olarak kurulacak ikinci iskele 70 metre genişlikte olup 6 Şilebin yanaşabilmesi müsait olacaktır. Bu iskeleler arasına da büyük şilepler yapılacaktır.
Plâna. nazaran,. şimdiki iskelenin şehir tarafında bulunan Koy doldurularak kazanılacak arazide yolcu salonu ve otomobil parkı yapılacaktır.
Üniversite de stenografi derleri
Ticaret lisesi stenografi muallimi Avram Benaroya’nın riyasetinde, Üniversite talebelerine mahsus,. İktisat fakültesinde açılan Stenografi kurslarına yarın saat 8 de başlanacaktır.
I Der s’.er 2 ay devam ede-I çektir.
Reylerinî kullanmayan ikinci seçmenlere 1
tebligat yapıldı ‘
Çarşamba gününe kadar j İstanbul milletvekiliği se- , çimi için rey snndığı muhafaza altına alınmış ve bir komiser muavini ile bir polis bu işle vazife’.endirilmişlerdir.
Diğer taraftan dün Belediyede reis vekili Rifat Ye-nalın başkanlığında toplanan seçim teftiş heyeti, reylerini kullanmamış bulunan 405 i-kinci seçmenin isimlerini tes-bit ederek kaymakamlıklara bildirmişdir.
Yarın bu 405 ikinci seçmenden 50 si reyini kullanmamış olursa nisab yine dolmamış olacaktır.
Toprak mahsullerinde suistimal ;
(Baştarafı İnci sahifede) yeti ofis müfettişlerine ihbar etmiştir.
Müfettişler bir cürmümeş-hut tertip tbederek kendierin alıcı olarak göstermişler ve buğdayın kilosunu 17 kuruştan almayı kabul etmişlerdir. Kaparo olarak 500 lirayı verirken Nazmi Doğrul suç üstü ( yakalanmıştır.
Bilâhara tadat edilen an. barda ayrıca 13.966 liralık hububat açığı da görülmüştür.
Maznun derhal milli korunma savcılığına verilmiş ve sorgusunu' müteakip tevki edilerek cezaevine gönderilmiştin
mn(ıur~'HüHeın’Şeren aleyhine 11 inci HukuK mahkemesinde açılan maddi tazminat davasına dün devam ediiiniş.ir.
Dünkü duruşmada bakan ve genel müdür tarafından gösterilen müdafaa şahit.erî dinlenmiştir.
Şahitler baş müdürün keyfi ve kasdi olarak tekaüde sevkedilmediğini dir.
Mahkeme son terilen müdafaa
dinlenmesi için başka bir güne bırakılmıştır.
Ayrıca' Fikri Faik tarafından Tekel Vekili ve genel müdür aleyhine 1 inci hukuk mahkemesinde açılan manen tazminat davasına da dün devam edilmiştir.'
Duruşmada ehli vukuf raporu alınmıştır. Raporda gazeteler Bakan ve genel müdürün yaptığı beyanatların ha-kaıeti tazammum etmediği zikrediliyordu.
Fikri Faik’in avukatı itirazları olduğunu söylemişlerdir.
Mahkeme bu itirazları dinlemek üzere başka bir güne bırakılmıştır.
(2 nci sayfadan) mış bu destekler bir az fazlaya kaçarak “garp duvari„ fikrin, telkin etmektedirler ki-işte asıl tehlike buradadır. Bu hususta mazur görülelim, salip seferleri için hiç bir sempatimiz yoktur, Vatikanm, buna benzer bir şey tasavvur edebileceği düşüncesinden de uzağa, faka) ne de olsa in‘ sanlar neticede yine insandırlar ve “kudrkt. arzusu,, Tanrısal rahipliğin temiz kalblerin-de bile tahrik yapabilir. İstikbal ne olursa olsun, geçen harbin sonundaki gibi “zavallı Almanya „ davasının kilise mukaddes 'makamları tarafın-. dan müdafaa edilmesini duymak can sıkıcı bir şeydin

Comments (0)