Kaynak: TÜSTAV - Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı Arşivi

İşçi Arkadaşlar:
Dilek ve şikâyetlerinizi bize bir mektupla bildiriniz. Gelecek sayı* dan itibaren sizin için ayıracağımız «Dertlerimiz» sütununda dertlerinizi neşredeceğiz.
Ekonomik ve Sosyal Alanda Kol ve Kafa İşçisinin Davalarını Güder
Sene : 1 Sayı 2
ŞİMDİLİK CUMARTESİ GÜNLERİ ÇIKAR
Fiyatı 10 Kuruştur.
7 Eylül 1946
Memleketimizde Sendika hareketlerinin teşkilât sistemi nasıl olmalıdır?
31 Ağustos tarihli yazımızda yurdumuzdaki emekçi kütlelerinin Sendika faaliyetleri hakkında az çok tafsilat vermiştik. Bu güne kadar bu işlere kendisine rehber süsü vererek pek çok kimse karışmış ve ekserisi de maatteessüf sendika hareketlerinin ne olduğunu bilmeyen cahil veyahut iktidar partilerinin elinde oyuncak olan tufeyliler tara-: fından ele alınmıştır ki. bunda da daima emekçi kitleleri zararlı çıkmış rehber geçinen bu avan-türistler de günü gelince işçi sınıfını daima yaya bırakıp kaçmışlardır.
Sendika emekçi kitlelerile iş verenler arasındaki iktisadi ve içtimai tezatlar - neticesi doğan biı teşekküldür. Şu hale sa&a-, ran işçi arkadaşlar sendikalarını bizzat kendileri kurmak mecburiyetindedirler.
Bu işte önderlik edebilecek olanlar yine kendi aralarından çıkacak şuurlu arkadaşlarıdır.
Bu yazımızda teşkilât sistemimizden bahsedeceğiz. Bir pilan dahilinde teşkilatlanmak tabiidir-ki en verimli bir şekilde çalışmak demektir.
Evvel emirde şunu açık olarak kavramalıyız ki teşkilat yukarıdan aşağıya doğru değil, daima aşağıdan yukarıya doğru kurulmalıdır.
En münasip teşkilatlanma sistemi işletmeler veya istihsal müesseseler! etrafındaki emekçi topluluklarının yapacakları teşkilattır. Buna işletme veya istihsal sendikası denir. Bir şehirde aynı sanayi şubesinden bir, iki, üç ve hatta daha fazla sendika ayrı, ayrı olarak kurulabilir. Mesela: Bakırköy bez fabrikasında müstakil bir sendika kurulacağı gibi, diğer bir mensucat fabrikasında da ayrıca bir sendika kurulması daha doğrudur. Her hangi bir iş letme veya istihsal müessesesi yani fabrikalar etrafında toplanan işçi miktarı epeyce mühim bir yekûn tutuyorsa bu tarzı hareket en muvafık olanıdır.
Bu şekilde kurulacak olan Sendikayada 'o fabrika veya işletmede mevcut işçilerin hepsi meslekleri ne olursa olsun hatta küçük müstahdem ve kâtipleri dahi dahil etmek lüzumludur. Bu suretle kurulacak Sendikalar ilk fırsatta o şehrin işçi sendikalar birliğine girmeleri gerektir. İşçi sendikalar birliğine girmekle diğer sendikalarla iş birliği etmiş olmak demektir ki aynı sanayi şubesi sendikalarile de temas temin edilmiş olacaklardır. Geçen yazımızda da kısaca bahsettiğimiz gibi yurdumuzda ba-
zı istihsal pek çok dağınık ve parçalanmış bulunmaktadır.
Bunlardan belli başlı olanları şunlardır: Tütün işçileri, ayakkabı işçileri, trikotaj işçileri, kalafat yerinde ve Halicin her iki sahilinde serpilmiş maden döküm ve maden sanayii işçileri ve ilah.
Bu çeşit sanayi ve istihsal işçilerini de meslek sendikaları etrafında toplamak zaruridir. Bu suretle kurulacak meslek sendikaları şehrin muhtelif noktalarında mümessillikler bulundurmalı veya şubeler açmalıdırlar. Bunlar da ilk fırsatta işçi sendikaları birliğine dahil olmalıdırlar. .
Hiç bir veçhile Türkiye mikyasında Sendika kurmak hevesine kapılmamalıdır, ve bu şekilde sendika kurmak tavsiyesinde bulunanlardan da daima sakınıl malıdır; Bu gibilerin maksatları ne olduğu malûmumuzdur. Günü geldiğinde açıklayacağız.
Türkiye mikyasında kurulacak Sendika, yani bir sanayi şubesi sendika federasyonu memleketin muhtelif bölgelerinde kurulacak sendikaların bir araya gelerek yapacakları kongreyi müteakip vücut bulacaktır. Mesela Istan-bulda bir tütün işçileri sendikası mevcuttur, Samsunda • da bir tütün işçileri sendikası kurulmuştur. Izmirde, İzmitte, Bursa-da -ve ilah... da aynı sendikalar kurulduktan sonra bu sendikalar bir araya gelerek Türkiye tütün işçileri sendikaları federasyonunu teşkil edecekler ve bu federasyon da Türkiye işçi sendikaları Konfederasyonuna gi-reçekdir :
Bu şekilde federasyon kuracak sendikalar hem federasyona bağlı ve hem de bulundukları bölge veya şehrin işçi sendikaları birliğine dahil olmakta devam edeceklerdir.
Türkiye işçi sendikaları konfederasyonu da Tahkiyenin muh-tel f Bölge veya şehirlerinde kurulacak işçi sendikaları birlikle rinin ve sanayi şubesi sendikaları federasyonlarının yapacak lan kongreyi müteakip kurulacaktır.
Gelecek sayımızda memleketi: mizde tatbik edilmesi zaruri olan teşkilat sisteminin en muvafık şekli bir şema halinde gösterilecektir.
Sendikalist arkadaşlar bu şe-mayı dikkatle okuyup ona göre teşkilat kurmalıdırlar ki boş yere vakit ve gayret gaybetmiş olmayalım.
SENDİKACI
Amerikan iş bayramı münasebetiyle Trumanın bir demeci
Eylül ayının ilk pazarı olan yarın Amerikada iş bayramıdır. Geçen ay bu münasebetle Tru-man Amerikan işçisine hitaben şu sözleri söylemiştir ı
Bu harbi beraber’ döğüşerek kazandık şimdi de hep beraber çalışacağız, bu günkü hayat durumunu muhafaza edebiliriz. Hatta arttırmaya da muvaffak oluruz.
Bundrn sonra işçilerin ilerisi hakkında bir takım temennilerde bulunmuş, Rozvelt tarafından Amerikan işçisi için düşünülmüş projenin tahakkuk ettirileceğine ve buna lüzum hasıl olduğuna işaret etmiştir.
Zonguldak kömür madenlerinde bir infilâk oldu
13 işçi ağır yaralandı
Ereğli kömür havzasının Kandilli ocağında 21 - Ağustos -1946 günü şiddetli bir infilâk, olmuş ye oniiç maden işçisi muhtelif yerlerinden yanmak suretiyle a-ğır yaralanmışlardır.
İşçiler hastahaneye kaldırılmışlardır. Sıhhi durumları iyileşmektedir. İnfilâkın Grizo veya Kömür tozunun ateş almasından ileri geldiği zannedilmektedir. İhmalden ileri geldiği tahmin e-dilen bu müessif kaza hakkında alâkadar makamlar tarafından yapılan tahkikat devam etmektedir.
En Doğrusu
Zahmet Buyurmasınlar
Memleketimizin işçisi arasında Sendikacılık şuurlu bir kavrayışla çok iyi anlaşıldı. Bugün artık işçi hareketleri duygulu ve sağlam bir istikamette yol almış bulunmaktadır. İşçiler biıer birer kendi sendikalarını kurarak toplanmaktadırlar.
Fakat buna karşı, daima işçi refahını, saadetini kendi refah ve saadetine engel gören zümre bir şaşkınlık içinde afallamıştır. Bir takım tezvir ve kehanetlerle işçiye dikkatler ve nasihatlar savurmaya niyet etmekteler amma zahmet buyurmasınlar...
Çünkü işçi kendi işini bilir, yolunu tanır. Kime ve ne dereceye kadar itimat edebileceğini o herkesten daha iyi tayin eder. Yersiz endişelere lüzum yok.
İ9çi
Dikkat! Dikkat!
İşçi Sendikaları Gayri siyasi Teşekküllerdir.
tşçi Sendikalarına ne Devlet ne de Hükümetçe el konulabilir. Sendika Türkiye Emekçisi tarafından kurulursa var olabilir.
9/8/946 tarihli (Ankara) gazetesinde, memleketimizin muhtelif sanayi bölgelerinde kurulup gelişmekte olan işçi sendikalarını başka siyasî görüşlere alet olmaması için hükümetin (Türkiye işçi sendikaları federasyonu) adile bir teşekkül yapıp avucu içine almaya karar verdiği yazılmaktadır. Şu bir .kaç satırla kaydedilip geçiştirilen havadis umarız ki kuvveden fiile çıkarılmasın zira aksi taktirde ana yasamızın Türk işçilerine bahşettiği en tabii ve demokratik haklarından biri olan serbestçe, teşkilâtlanma hakkı tekrar gasbedilmiş ve emekçi sınıfı yeniden zincire vurulmuş .olacaktır. . ‘ , . j. . ; ,A... N /
Memleketimizin demokrasi bakımından gösterdiği son terakkiler : Tek dereceli seçimin kabulü, sınıf esası üzerine müstenit siyasi cemiyetlerin kanun çerçevesinde kurulması gibi deıuokratjk değişmeler Ankara gazetesinin bir çırpıda kaydediverdıği, bağımsız ve tamamen gayri siyasi teşekküller ölan, işçi sendikalarına hükümetin el koymasına müsait değildir Bu ancak gerçekleştiril-meğe çalışılan ıslâhatı hiçe saymak* Beynelmilel demokratik t.aa-hütlere riayetsizlik etmek hülâsa demokratik kanunları zümre ve parti menfaatlerine alet etmekle kabil olabilir.
İşçi sendikaları her iş yerinin veya mesiek birliğinin kendi hususi bünye ve şartlarına göre o mahallin emekçileri tarafından kurulmuş gayri siyasi teşekküllerdir. Vazifeleri iş verenler karşısında işçinin her çeşit kanunî haklarını arayıp korumak teşkilâtlı, bilgili ve her bakımdan müreffeh bir duruma mektir. -i..-.
Sendikalardan vilâyet sendika birlikleri ve nihayet
birleşmesinden de doğan (Türkiye İsçi Sendikaları Konfederasyonu) hükümetin veya her hangi başka bir teşekkülün tesiri olmak-
• Devamı Sa. 4 Sü. 1 .de- /■
ve onu yükselt-
bunların
Han bodrumlarında Çürüyen Kundura işçileri
On binlerin Ağrı Dağı —^Veremin fink attığı izbeler — Muamele Vergisi nelere sebep oluyor — Bîr günlük Nafaka nasıl kazanılabiliyor — Koskoca bir Sanayi Şubesi gürültüye gidiyor.
(Yazısı 3 üaeü sayfadadır. ŞOkuyunuz)
Sendilca Gazetesi
. 7 Eylül 1946
Sayfa : 2 *
Sanat:
Bugünkü Resim
. - —-------. . . .
Yazanlar:
Kemal Sönmezler Nuri İyen
Resim san’atı, mağara devrin* den bu güne kadar cemiyet ha yatında muhtelif şekillerde rol oynuyagelmiştir. Bizim burada bahsetmek istediğimiz resim, duvar üzerine, ince tahtalara, gerilmiş beze ve bazan da kâğıt üzerine tek veya bir kaç renkle yapılır. Bu işle uğraşana ressam denir.
Biz bu günkü cemiyet hayatında, bu ressam dediğimiz insanın sınıflar arasındaki rolünü ihceliyeceğiz.
Kol işçisinin istihsâl sahasındaki iş gücü, muayyen ihtiyaçları karşılar.
Acaba ressam kimlerin hangi ihtiyaçlarını karşılamaktadır ?
Umumiyetle memleketimizde açılan resim sergilerini merak edip hiç gezdiniz mi ?
Gezdinizse biz şuna kant bulunuyoruz ki gördüğünüz kavun, karpuz, ağaç, deniz, hülâsa daha ilk nazarda, ne maksatla yapıldığı belli olmıyan insan resimleri, vesaire... size hiç bir şey söylememiştir.
Belki o an için bir karpuz resmi karşısında -eğer karpuza benziyorsa- nasılda benzetmiş kabilinden bir hüküm vermiş o-olabilirsiniz; o kadar.
İhtimal öteden beri, bu . tip. kavun, karpuz kabilinden resimleri seyrede ede, nihayet siz de resim sanatını, bazı tabiat par çalarını kopya etmekten ibaret bir hüner olarak kabul etmişsinizdir.
Oysa ki, resim sanatı ifade imkânları bakımından roman kadar geniştir; denebilir.
Bu böyle olduğu halde, ressamın, mevzularını, yukarda bahsettiğimiz şekillere inhisar ettirmesini, size şöyle bir misal ile izah edebiliriz.
İki kunduracı tasavvur edin.
Birinci kunduracı sağlam, basit yaza kışa göre sıhhi aykka-bılar imal etmektedir.
İkinci kunduracı da, halen piyasada mevcut olduğu gibi, altı, kat, kat köselelerle şişirilmiş, üstü rengâ renk derilerle süslenmiş fakat, aslında gayri sıhhi ve çürük ayakkabılar imâl ediyor.
Sizde takdir edersiniz ki, bütün zararlarına rağmen ikinci tip ayakkabıları yapan kunduracı müşterisini aldattığı halde kolay lıkla malını satabilecektir. Çaresizlik karşısında, dürüst hareket eden birinci kunduracı, müşteri-sizhk yüzünden, ikinci kunduracının yolunu tutmakta gecikmiye-cektir.
Birinci kunduracının dürüst ka labilmesi için, imâl ettiği malın cemiyet tarafından tutulması icap ederdi; misâl ressamlar için de ayniyle vakidir.
Ressamda ortaya çıkardığı mataı geçine bilmek için satmak zorundadır. Bugünkü hayat şartları ise, yalnız varlıklı bir züm-Yeyi ressamın karşısına müşteri olarak çıkarıyor. Elbette ki bu zümre, her işde olduğu gibi, ressamdanda ancak kendisini ilgilendiren mevzuları ister. Bu ise, sanatkârı dejenere olmuş bir san'at anlayışına doğru sürükler bu şartlara, siz birde mezkûr var lıklı sınıfın elinde, aynı sebepler den dolayı pek zavallı bir hale düşmüş olan, san’at münekkitleri-
İşçi Sağlığı;
Endüstiri Hekimliği
Memleketimizin sanayi belgelerinde gün geçtikçe bariz bir gelişme kaydedildiği halde başlı başına bir ihtisas konusu olan endüstiri hekimliği ve işçi sağlığı meselesi hiç ele alınmamış tır. Bunun başlıca sebebini işçilerimizin son zamanlar gel.nce-ye kadar teşkilatlanmak imkânlarına sahip bulunmamasında aramalıyız.
Şimdiye kadar sanayi birliklerimiz işçi sağlığı konusunu sadece kadro doldurma ve iş kanununun müeyyidelerinden kur tulma şeklinde anlamışlardır. Bu yüzden belli başlı sanayi merkezlerimizdeki yüzlerce işçinin çalıştığı çeşitli üzüntülerin doktorluğu bir kaç şahsın elinde toplanmış bulunuyor. Beheri bir hekimin günlük mesaisini tamamen dolduracak kadar çok işleri olan müesseseler hekim bulundurmayı sırf bir kanuni formalite icabı olarak telakki et-' mekte, işçi sağlığını kendisine ucuza mal edebilmek için ya mütekait ve malûl elemanlar kullanmakta veya sırf imza ve isminden faydalanabilecek bir unvanı kiralamaktadırlar. Hekimliğin en hareketli ve yorucu sahası olan sanayi tababeti dinç, bilgili vc terbiyeli uzmanlar istemekte iken bizdeki elemanlar vazifelerini yalnız hasta işçilere bakmak, vizite yapıp rapor ve istatistik tanzim etmek ve bağlı bulundukları müessesenin men faallerini her şeyden üstün tutmaktan ibaret saymaktadırlar. Çalışma alanının ve işin nevinin emekçilerin sağlık durumları üzerindeki tepkilerini araştırmak özel hijyen tedbiderini önceden almak, amelenin yorgunluk halini hesaplamak gibi esaslı tedbirler hiç düşünülmemektedir. Mesleki mecburiyetler bir tarafa bırakılırsa merak saikasile olsun amelenin çalışma mahallerini gören endüstiri hekimimiz hemen yok gibidir bu hatalı durum öteki meslek erbabı arasında da o kadar yayılmıştaki doktorun iş şartlarına karışmasını bir çok
Gelecek sayıda
“İzmit İşçileri,, bakında bir yazı.
Ayrıca “Yakın ve Orta Şarkta Sendika Hareketleri,, etrafında güzel bir tercüme bulacaksınız .
ni de ilâve ederseniz, o zaman inkılâpçı ressam dediğimiz hakiki san’atkârın ne kadar güç yetişebileceğini tasavvur ederseniz.
Varlıklı sınıfa satılmış münek kit sanatkâr için korkunç bir afettir. Onu adım, adım, takip eder Çelmeye bütün gayretiyle uğraşır. Mel’un ihtiraslara alet olarak inkılâpçı sanatkârların yetişmesine her zaman her yerde mani olur.
Gelecek sayıdaki konuşmamız da, burjuva münekkitlerinin oyunlarını daha etraflı bir şekilde açıklıyacağız.
kimseler onun salahiyeti haricinde addetmektedirler.
Vapur, tren, tayyare, fabrika, gemi tezgâhları, kimya sanayii, dokuma, tütün, cam, pamuk; konserve, kıl ve deri sanayii, maden işletmeleri gibi türlü sanayi kollarında çalışacak hekimlerimizin her şeyden önce bulundukları iş yerlerinin özel şartlarını önceden kavramaları ve kendine mahsus bir bilgi ve tecrübeye sahip bulunmaları hu-, lâsa “Endüstiri hekimliğini» öğrenmiş olmaları şarttır. Endüstiri hekimliği nasıl hekimliğin bir hususi kolu ise endüstiri hasla bakıcılığı da ayrı bir ihtisas konusudur.
Endüstiri tababetin asıl vazifesi işçiyi hastalandırmamak için gerekli tedbiıleri önceden almak ve maaş aldığı müessesenin menfaatlerine. amelenin sağlığını feda etmiyecek kadar memleketin vc insanlığın adamı olmaktır. Endüstiri hekiminin bütün mesaisini yalnız bu işe bağlaması için icap eden maddi gelir de müesseseye ödetiiıuelidir. Endüstiri hekimliğinin yurdumuzda tesis için kılasik hekimlik malumatı kâfi değildir. İngiltere, Amerika, Fransa, Belçika ve sair ileri sanayi memleketlerinde olduğu üzere bu sahada çalışacak doktorların ayrı kurslara tabi tutulmaları; bunlara verilecek hıfzssıhha, sosyal hij yen ve sanayi ve hayati kimya, bakteri-yoloji malûrî.citının arttırılması şarttır. Umumi tababetin mevzuu haricinde kalan endüstiri hastalıkları üzerinde ancak bu sayede ihtisas edinilebilir. İşçi Sendikalarının sanayi tababeti karşısındaki durumları işçi sağlığını yakından takıp ve kontrol dan ibaret olmalıdır. Sendika Birlikleri iş veren müesseselerin sağlık teşekküllerini ve işçi sigortalarının-muamele ve Kararlarını her an takip edebilecek ilmi ve idâfı’birıkticlara malik bulunmalıdır.
SAĞLIKÇI
Harp sonrası orta Avrupa memleketlerinde gıda durumu
Avusturyada; geçm temmuz ve eylül aylar, içinde adam ba şma ortalama 890 kalori düşmekte idi. Eylül sonundan itibaren halk arasında infilâk tarzında açlık ödemleri görülmeye başladı. Ingiliz işgal bölgesinde bu feci durumu önlemek maksadı ile kalori 1500’e çıkarıldı. Bilahare Kasımda bu miktar yine 1200’e düştü. Viyanada çocuklara günde ortalama 10()0 kalori tutarında gıda verilebilmektedir. Geçen temmuz içinde çocuk ölümü 355/1000 ııisoet nde bulunmuştur.
• Almanyada; Fransız ve Ingiliz işgal bölgelerinde geçen şubatta adam başına 1330- 1550 kalori verilebiliyoıdu. Bilahare bu mik-dar 1000 kaloriye kadar düştü. Amerikan işgal bölgesinde de uzun aylar günde 960 kaloriden fazlası verilemedi. Halen Ame rikan işgal bölğesind ; 16.000.00*0 dan fazla Alman yaşamakladır.
(Lancel 20/4/1946)


Trad - Unuoniome tarihi adlı
eser hakkında düşünceler
♦♦♦♦
FARUK ATAY
1555 den 1556 ya kadar İngiliz işçileri, ücretler, çıraklar ve muumiyetle çalışma şartları hakkında çıkarılan bir sürü ka nunlarla himaye edilmişlerdi. Fakat, 1756-1776 ya kadar, eski hükûmetçi siyaset yerine bir idari anarşi anarşi siyaseti kaim oldu. İşçiler beyhude himaye talebinde bulundular, zira hükümet kapitalist nüfuzun hakimiyeti altına geçmişti. A-vanı kamarası henüz hiç bir akit serbestisi nazariyesi fikrini taşımamasına ve büyük sanayiin inkişafına bazı kayıtlar koymasına rağmen, ticaretin gelişmesine açıktan açığa mani olmaktan çekindi. 1799 a kadar müstahdemlerle patronlar arasında çıkan ihtilaflar, sulh hakimi tarafından halledilirdi. Fakat yine bu tarihte kapitalistler işçilere tanınan bu kanunu haklardan kuşkulanarak hükümetten meslekî birliklere karşı bir kanunun çıkarılmasını elde ettiler. Bu kanun istismara karşı işçilerin en son teminatım ortadan kaldırdı.
1800 den 1825 e kadar binlerce işçi »birleşme suçundan mahkûm edildiler, halbuki aynı suçtan bütüu patronlar beraat ettiler. Filhakika bütün işçi topluluklarına karşı takibata girişilmiyordu, fakat her hangi bir patrona sıkıntı vermeğe başladıkları zaman harekete geçiliyordu. Bir çok mesleklerde, meslekî sendikaların tavas-sutile, patronlarla müstahdem ler anlaşabiliyorlardı. Fakat patronlar kendilerine karşı toplama kanununu ileri sürerek işçilerin isteklerinden daima kaçınabiliyorlardı.
Bu kanunun zalim tesiri, bilhassa yeni mensucat sanayii müstahdemlerinde, Lancashire iplik işçilerinde, İskoçya dokumacılarında, kendini şiddetle hissettiriyordu; Bu işçiler, kadınların ve çocukların rekabetinden ötürü haftada ancak 13 frank kazanıyorlardı, halbuki Londrada deri ve şapka işçileri 37 ilâ 60 frank haftalık alıyorlardı. Fakat bıı muazzam müsavatsızlığa, adı geçen kanunim insafsızlığına rağmen, işçiler kendi teşkilatlarını muhafaza ediyorlardı. Grev veya takibat halinde çok büyük tesanüt gösteriyorlardı. İşçilerin maddi ve manevi sefaleti arta arta o hale beldi ki kapitalist? ler bundan endişe duymağa başladılar. Ancak 1824 te uzun sanal bir buhran neticesinde, hükümet 1799 kanununu kaldırdı ve ilk defa olarak işçilere sendika halinde birleşmek hakkını tanıdı. İşçiler bu haktan o kadar iyi istifade ettiler ki, korku ve telâşa düşen kapitalistler her ne bahasına o-lursa olsun işçilerden yeni kazanılan bu hakkı almak istediler, fakat muvaffak olamadılar. 1825-1829 a kadar, işçileri kara sefalete düşüren mali bir buhran oldu; her yerde grevler patlak verdi. Bu nihayet 1829 da, patronlara karşı mahallî hiç bir tevekkülün mücadele
i
I
Sahip ve Neşriyat Müdürü: Adil Yağcı Tertip ve Baskı F - K Basımevi
edemiyeçeğine kanaat getiren işçiler, “İngiltere devleti iplik işçileri umumî birliği* , «Çalışmayı koruma birliği» , “İnşaat işçileri birliği*, “Çömlekçiler birliği* ve 1834 de sosyalist “Robert Owen* tarafından kurulan “Sendikalar Millî Federasyonu* gibi bir çok sendikalar vücude getirdiler.
İşçileri harekete getiren heyecandan istifade eden bu büyük federasyonlar parlak fakat geçici muvaffakiyet elde ettiler. Kendilerini kuvvetli hisseder etmez, kapitalistlere hücum e-diyorlardı; fakat kakitalistlerde teşkilâtlı ve üstelik hükümetten yardım gördüklerinden daima galebe çalıyorlardı. Sanaî harp bizzarure idareci sınıfın zaferile neticelenmeğe mahkûmdu. 1830-1934 seneleri esnasında sendika hareketinin yükselişi ve düş şü, İngiliz işçilerinin fikirlerinde haruku-lâde bir genişleme olduğunu bize gösterir. Fakat bu zihnî gelişmeye mukabil tatkik bakımından hiç bir değişiklik göze çarpmamaktadır. Bu genişleme evvelâ Cobbtt, Lovell ve daha sonra Owen’in eseri idi. Kapitajist ve patron olan O w-en, kendi muasırları arasında kapitalist sistemin manâsını en iyi kavrayanlardandı. Cobbett’-in hararetle arzu ettiği siyasi demokrasi, Owen’e 1853 de kurulan “Millî Kalkınma Cemiyeti* sayesinde tahakkuk ettirmeğe ümit ettiği sınaî demokrasiden çok daha az yetli görünüyordu, hiç olmazsa çalışma azaltma bakımından,
sınai politikasını haklı çıkardı. Fakat yanlış bir İktisadî nazariye üzerine kurulan sosyalist sistemi, basit bir ütopi idi. 1834 felâketlerinden sonra sendika hareketini terketti ve kooperatifçiliğe teveccüh etti. Müte-akib yıllar zarfında İngilterede işçi sınıfların dikkati, evvelâ j büyük şartist harekete (1) da-} ha sonra kooperatifçiliği çev-j rildi. 1850 senesinden sonra
İ İngilterede sendika hareketi- • [ ııin inkişafı, Wiiliaıû Nevvtou,
I William Allan ve Robert Ap-■ İT. 1 /V ra V i I. ZV ■ 1» . arara. ra ra £ I ra ra • *a >1 —
ehemmi-Teçrübe, saatlerini
Owen’in
plegarth gibi işçi saflarında yetişen teşkilâtçılara borçludur. 1889 yılına kadar sendikalar kongresi, “Sosyal demokratik federasyon* un yaptığı propaganda ile işçiler arasında yayılan sosyalist fikirlere mukavemet etti. Fakat 1889 da Lon-drada gaz ve dok işçileri teşkilâtında bulunan, Thorne Til-let, Burns, Mamı gibi sosyalistlerin elde ettikleri iyi neticeler, İngiliz, sendika kareketiuin idaresini baştanbaşa değiştirdi. En son akdedilen dört kongre bariz bir şekilde sosyalist prensipleri benimser görünmektedir. Webb’lerin eseri dilimize mutlaka kazandırılmalıdır.
(1) XIX anca nurda ingilterede demokratik bir anayasa istiyen liberal bir hareket.
7 Eylül 1946
Sendika Gazetesi
Sayfa: 3
Han bodrumlarında çürüyen kundura işçileri
Onbinlerin Ağrı dağı — Veremin fink attığı izbeler — Muamele vergisi nelere sebep oluyor Bir günlük nafaka nasıl kazanılabiliyor — Koskoca bir sanayi şubesi gürültüye gidiyor.
---—?.. ,l--■ =----------------
♦♦♦♦♦♦ Yazan: hhh
: Hadi MALKOÇ |
teoee>♦♦♦♦♦eeeeeeeeeeeeeet
Çarşıkapıda (İplikçi han ) nı boşuna rarsınız. Fakat ilk araşmadığınız kunduracıya (Ağrı dağı) nerededir derseniz size Çocuk Esirgeme Kurumunun hemen karşısındaki kolacıya bitişik kapıyı gösterir.
(Ağrı dağı) İstanbul kunduracılığının yüz karasıdır. Orası veremin, ışıksızlığın, gayri sıhhiliğin, kedi kadar sıçanlarla bodurumlarda fink attığı yerdir.
Üst üste, sırt sırta yığılmış kundura işçilerinin sabahın beşlerinden gece yarılarına kadar harıl harıl çalıştıkları, en kısa bir zamanda ıskarta edilip kenara atılıverdikleri yerdir.
(ıplikçi han) ın adı (Ağrıya) çıkmış. İstanbul kunduracılarının bu gün çalıştıkları her yer bir ağrıdır. Dört yüz işçiyi barındıran (Çatal han ın altmış odası, İskender boğazının gün görmez pis-„ lik ve sefalet izbeleri, yuvası yüzden fazla işçisi ile (Mercanın kızlar Ağası hanı) az beride bekâr odalarının civarı, Çarşıkapmın çifte medreseleri, (Sınan paşa) ve (Çorlu) 1ar..
Beyazıttan Sultan hamamlarına, Tümelden Galata saraylarına kadar geziniz, nerede bir bodrum, nerede harap bir han odası, nerede delik deşik bir bİRanın en alt veya tavan katı, nerede güneşin, ışığın, sıhhatin ve temizliğin giremediği yer varsa orası kunduracının iş yeridir.
On bine yakın İstanbul kundura işçisi bn güneşsiz, ışıksız, sıhhat siz tavan arası ve bodrum insanları ne iş saatları ne iş yerleri ve ne de geçim imkânları belli olmiyan bu onbinler hayat mücadelesinin sonsuzluğuna adeta kendilerini koyuvtrmişlerdir.
Ne samarkolar, ne pulatkalar, ve ne de hafta başı hesapları bu onbinlerin yüzünü güldüre-memektedir.
Hele Mahmutpaşanın üst başındaki (Halıcılar han) mı tanımıyorsanız ve hele Bitpazannın (Alipa-şa) hanına yolunuz düşmediyse kundura işçileri hakkında hiç bir fikriniz olamıyacağını temin ederim.
Buralar değil yalnız kunduracılığın, bütün bir İstanbulun, vatandaşlığın, insanlığın yüzünü elleriyle kapayıp hüngür hüngür ağlıyacağı yürekler acısı yerlerdir.
Bir esirler sürüsü halinde günlük nafakanın veyselkaranisi bu onbinler, bu bedbaht yığın, öylece kendi mukadderatlarına terkedilmiş ba çaresizlik, kurtuluşunu beklemekte haklıdır ve isteklidir.
Biz, kundura işçilerinin ağrılarını bir kalemde dindirmenin imkânsızlığını da biliyoruz. Burada çok karışık ve çeşitli düğüm ve çözüm noktalarının bellibaşlılarına dokunmak istedik.
Çırak veya dikici, işçi, kalfa, usta, kavaf ve toptancı kademesinde biz yalnız ilk üçü ile ilgiliyiz ve yalnız onlar hakkında hayırlı dileklerde bulunabiliriz. Fakat dördüncüsü olan ustalar hiç değilse yüzde sekseni mukadderatları bakımından onbinlere bağlıdırlar. Zencirin tam ortasında bulunan ustalar bugünkü ekseriyet durumlarile kavafın hizmetinde fakat daha ziyade işçiliğe yakın bulunmaktadırlar. .
1938 de ihdas edilen muamele vergisi bu ustalığı okadar ucuzlatmış ve çoğaltmıştaki zaçını-mızca bugünkü kundura işçilerinin had devreye giren buhranına adeta analık vd yataklık yapmaktadır.
Küçük sanatları himaye kasdile yürürlüğe konulan bu kanun haddizatında öyle bir kiriz ve keşmekeş yaratmıştırki ne devlet ve ne de sanat erbabı bundan faide şöyle dursun tamamile zarar görmektedirler. Beş kişiden fazla işçi çalıştıran her atelye ve işletmenin böyle bir vergiye tabi tutuluşu bu çeşit küçük sanatlarda muhayyilenin kabul edemiyeceği derecede bölünmelere, parçalanmalara, dağılmalara sebep olmuştur. Bu yüzden kundura işçileri sonsuz bir bölünme içinde ikişer, üçer en ucuz ve kötü yerlerde, en garantisiz ve hafif sermayenin hareketlendirdiği anarşik bir didinmeyle alabildiğine yuvarlanmadadır.
Alımdan ziyade satım kampanyasının hedeflediği bu gelişi güzellik altı buçuk «enedir kundura işçisini buhrandan buhrana ve küçük sermayeyi rizikodan rizikoya sürüklemiş durmuştur.
Muamele vergisinin önünden alabildiğine kaçan sermaye ban odalarında, medrese kovuklarında kundura işçilerine cehennemler yaratmaktadır.
Hemen denilebilirki bütün] Istanbulda muamele vergisine tabi ayakkabı ıınal müesseseler i günden güne azalmakta ve hatta ehemmiyetsiz bir hadde düşmektedir.
Yurt mikyasında senelik istihsali yüz binleri geçen İstanbul kunduracılığı yanında bu üç beş ınüessesenin mükellefiyeti heme^^^^^^^abesindedir.____________________________________________________
Halbuki bu yüzden bir yığın emek boşuna ve lüzumsuz israfla kayboluyor, yüzlerce ufak serin iye kaynayıp gidiyor ve onbinler sırf muam î!e vergisinin kurbanları olarak en kötü şartlar altında istismara ve yaşamağa mahkûm ediliyor Bu gayri tabiî temayül kalktığı takdirde sermaye, ya şirketler halinde büyüyecek veya büyük sermayenin öncülüğün de sanayileşme yoluna girecek, binlerle rekabetin kamçıladığı çeşitlilik, standart istihsale yerini bırakacak ve bu suretle de büyük sermayenin büyük atelyelerinde yüzlerle işçinin bir arada yaşamasına ve tabi atiyle sı abı ve medenî icapların gelişmesine vesile olacaktır.
Senenin ancak sekiz ayını doğru dürüst çalış p yarım yamalak kazanmakla geçiren ve şöyle böyle yaşamakla avunan kundura işçileri patlıoan yazından ve ölü kış sezonlarından gayrı bir de muamele vergisinin arızî ve dolayısile tesirli akib Herinden kendini nasıl koruyabilir.
Muamele vergisi kundura işçilerinin olduğu kadar kundura sanayiinin ’.-stikbalıni de tehdit ve tahdit etmektedir.
Bölge çalışma bakanının toplantısı
Pazartesi günü iş bakanlığı bölge çalışma müdürleri Anka-rada yapılacak bir toplantıya davet edilmişlerdir. Bu toplantıda hükümetin iş ve işçi meseleleri etrafındaki programı üzerinde durulacak, görüşmeler sonunda alınacak kararlara göre tasarılar hazırlanacaktır. Tasarılar hemen meclise havale.olunacaktır.
Sendika: Bu gibi hayati meseleler hakkında karar alınmadan evvel işçi sınıfının hakiki sınıf teşkilâtı olan işçi' sendikaları birliğinin de mütaleası alınması gerektir.
Kömür havzasında iş mükellefiyetinin kaldırılması sevinç uyandırdı.
İş mükellefiyetinin kaldırılmasına dair hükümetçe alınan karar Zonguldak işçi mehafilinde memnuniyet uyandırmıştır. Ancak bir çok maden işçileri bu kaydı ihtiyatla karşılanması ka-naatindcdirler. Buna sebep olarak 1947 senesi Ağustosuna ka dar devamı karaı taştırılan intikal devresi gösterilmektedir.
Çalışına bakanının seyahat ve tetkikleri
Mütekasif iş ve işçi şehirlerini dolaşmakta olan iş bakanı Sadi Irmak tamirdeki tetkiklerini bitirmiş, Adanaya gitmek üzere An-karaya dönmüştür. Bu seyahati esnasında bir sene evvel Izmirde tesis edilen 40 yataklı işçi has-tahanesini bakanlığın himayesine almıştır.
Sendika : Çalışma bakanlığı tetkik seyahatlerinde Istanbula uğradığı zaman işçi dileklerini öğrenmek üzere işçi sendikaları birliğine uğramalarımı dileriz.
İçerde!
1946 Tütün rekoltesi 70 milyon kilo tahmin olunuyor.
Bu sene tütün rekoltesinin çok iyi bir durumda olduğu tekel bölgelerinden haber verilmekte dir.
Yekûn henüz bilinmemekle be raber Ege mıntakasında rekolte 40 milyon kiloyu geçmiştir. Umumî rekoltenin ise 70 milyon kiloyu geçeceği tahmin olunmaktadır.
Senenin ilk mahsulleri alınıyor.
1946 yılı ilk fındık mahsulü için Trabzonda iskele başında kurbanlar kesilerek mahsul vapura törenle konulmuştur. Gelecek yıl mahsulün iyi olması temennisiyle dua edilmiştir.
Diğer taraftan Aydında bu sene pamuk rekoltesinin çok iyi olduğu bildirilmektedir^ Alınacak mahsulün 25 bin balyayı geçeceği söylenmektedir.
Bursada da yaş koza piyasasının sonu alınmış rekolte geçen seneden fazladır. Bu yıl bir mil yon yüz otuz altı bin yüz seksen beş yüz gram yaş muhtelif koza satışı yapılmıştır. Alâ ko za 200 kuruşta 383 kuruş arasındadır.
Bir işçi yaralandı.
Beyoğlu karyeler yokuşunda 1 numaralı evde oturan ve ispirto fabrikasında çalışmakta o-lan Haşan Değirmenci adında bir işçi arkadaş iş esnasında yakınında bulunan tahta fıçılardan birinin patlamasile yüzünden ve muhtelif yerlerinden ağır bir surette yaralanmıştır.
Yeni bir tütün kanunu hazırlandı
Gümrük ve Tekel Bakanl.ğı bir tütün kanunu tasarısı hazırlamıştır. Bu tasarıya göre memlekete tütün tohumu idhali ve ihracı yalnız Tekel tarafından yapılacak, Tekele ait tütün alım mmtakaları ve bu mmtakalara ekilecek tütün çeşitleri yine Tek el tarafından tesbit olunacaktır.
Düşünceler ;
Sinekler ve böcekler
İnsanlık tarihi boyunca yetişmiş büyük adamların vecize diye anılan büyük sözlfcri vardır. Bu sözlerin büyüklüğü, büyük adamların ağzından çıkmış olmasından değil, her yerde ve her devirde doğru oluşlarından ve zaman denen en büyük yıpratıcının bunları kemiremiyişin-dendir.
Saltanatlar yıkılır, devirlır de ğişir, ademoğlu bir kaç göbek nesil değiştirir fakat onlar daima ayaktadır;
Meşhur İngiliz mütefekkiri Ba-con (Beykın), zannedersem bu vecizelerin en büyük ve en öl mezlerinden birini söylemiştir. Belki bu adamı ölmezleştirmeğe yetecek otan vecize şudur :
«Kanunlar örümcek ağl .rina benzerler, Bu ağlar küçük si-
Dışarda!
İngiltere ev inşaatında 521800 işçi çalışıyor.
Yayınlanan Beyaz kitaba göre geçen temmuz ayı içinde Ingilterede 10359 ev inşa edilmiştir. Bu inşa edilen ev miktarı haziran ayında 8039 rakkamını göstermektedir. Bu itibarla Ingilizler harp bittikten beri tam 163232 ev inşa etmişlerdir. Bombardımanda hasara uğramış 620 ev de tamir o-lunmuştur. Bu inşaatta 521800 İngiliz işçisi çalışmıştır.
Müteferrik ;
Dünya Sendika Federasyonu Umumî Sekreteri Lou-is Saillant, Iran sendikalarının faaliyetini tetkik etmek üzere İrana gelmiştir.
*

14 temmuzda Khousistanda İngiliz - İran petrol şirketinin bütün işletmelerinde grev patlak verdi. İki gün süren bu grev, işçilerin isteklerinin tatmin edileceği vadile sona erdi.
* * *
Belçika İş umumî konfederasyonunun kongresi toplandı.
* « *
Dünya Sendika federasyonunun daveti üzerine, Ingil-terede, Amerikada, Yugoslavya-da, Kolonyada, Çekoslavakyada, Bulgaristanda, isveçte, Belçika-da Lâtin Amerikasının bütün memleketlerinde, Ispanyol milletinin Frankoya karşı mücadelelerinin onuncu yıldönümü münasebetiyle, İspanyada faşist diktatörlüğüne son verilmesini istemek için büyük mitingler ve kütlevi tezahürler yapıldı.
Buralara sadece Tekelin getirttiği tohumlar ekilecektir. Hatta icap ederse bu tütün tohumları müstahsile parasız dağıtılacaktır; Harice ihraç edilecek tütünlerin yükletilmeleri gümrük memurlarının nezareti altında olacaktır.
nekleri tutarlar fakat, büyük böcekler bu ağlan yırtar geçerler»
Bacon (Beykın) ın beşer ade^ minin yüzüne fırlattığı bu yapışkan tükürüğü insanoğlu bütün gayretlerine rağmen henüz sile* memiştir. Bugün bile böcekkşti-rilmeye çalışılan bir sineğe aylardır kanun denen ağı yırtıp geçirtmeye çalıştıklarına bakılırsa bu sözün bugün de büyüklüğünü muhafaza etmekte olduğu anlaşılır.
Evet her devirde ve her yerde kanunlar örümcek ağlarına benzemişlerdir. Galiba insanların sinekler ve böcekler diye iki kısma ayrılmasına müsaade edildikçe kanunlar örümcek ağlarına b nzemekte dev .m edecektir.
Cemalettin BOZALP
Sayfa : 4
Sendika Gazetesi .
7 Eylül 1946
PEK fYAKlftDA ÇIKACAK OLAN YIĞIN MECMUASINI OKUYUNUZ .
Sahibi ve umumî neşriyatı idare eden Adil Yağcı Müracaat yeri: Çenberlitaş Kürkçüler Pazar
Sokak No. 14
Abone Şartları Üç aylık 125 Kuruş Altı „ 250 „
Senelik 500 „
Kocaili İşçi Sendikaları
Ba sava
ırlıgı
Amerika Birleşik Devletlerinde İşçi Sendikaları
Sendikanın İşçiye Sağladığı Haklar
1 — Kocaili Vilayeti sınırları içindeki işletme ve müessese ler-de mevcut ve ileride kurulacak işçi sendikalarını ve cemiyetlerini etrafında toplamak ve onların müşterek hareket ve faaliyetlerini sevk ve idare etmek -ve bütün Kocaili işçi ve küçük müstahdemin tabakaları adına teşebbüslerde bulunmak üzere, Kocaili işletme ve müesseseleri işçi Sendikaları Birliği adı altında, bir merkezi cemiyet teşkilatı kurulmuştur.
2 — Birliğin adı bu nizamnamede kısaltılmış olarak “1S.B.„ remzi ile gösterilmiştir.
3 — Maksat Ve Gayeler:
I.S.B. nin maksat ve gayeleri şunlardır:
a) İşçi ve müstahdemleri henüz daha sendikalar etrafında teşkilatlanmamış tekmil işletme ve müessıeselerâe, ilgililerin birer iş letme Sendikası kurmalarına yardım etmek.
b) Bu ayrı ayrı sendikalar arasında bir bağlılık, yardımlaşma ve müşterek hareket ruhu yaratmak.
c) Mahalli işçi hareketlerini dağınıklıktan kurtarmak, her birinin tecrübelerinden diğerleri için dersler çıkarmak muhtelif hareket ve faaliyetlerin birbirlerini tamamlamaları ve desteklemeleri imkânlarını hazırlamak, muhtelif istihsal şubelerinde çalışan işçi ta bakalan arasında mevcut tesınüt duygularını kuvvetlendirmek.
d) Memleketimizin en büyük sanayi merkezlerinden, biri olan Kocailinde işçi sınıfını kültürlü ve mesklek bilg leri yüksek ve iş gücünün hak ve serbestliklerini koyumağa kadir, teşkilatlı bir var-hk haline getirmek suretile vatanın teknik ve ekonomik seviyesini sür’atle yükseltmek ve böylece medeni dünyada layık olduğu mevkii işgal etmesi için icab eden maddi şartları olgunlaştırmak.
c) Teşkilatlı yığınların derli toplu hareket ve faalıyetlerile iş gücünün yabancı ve yerli sermayedarlar tarafından alabildiğine sömürülmesinin önüne geçmek, iş hakkını her sahada gereği gibi koruyacak kanunlar ve nizamlar yapılmasına önayak olmak ve geniş bir içtimai sigortalar müdevvinatı içinde tekmil çalışanların, hastalıklara, kazalara, işsizliğe, ihtiyarlığa ve ölüm ihtimaline kar şı, kendilerinin aile efradının geçimi teminat altına alınmaları lehinde kuvvetli bir cereyan uyandırmak.
f) İş kanununun ve Millet Meclisinden çıkacak sair iş hukukunu koruyucu kanunların harfiyyen tatbikini sağlamağa daimi surette uğraşmak ve ona karşı işlenecek suçlar üzerine resmi makamların dikkat nazarlarını çekmek ve icabında işçi gurupları na mına kanuni takibatta bulunmak.
.- g) Diğer büyük sanayi merkezlerimizde de işçi hareketi teşkilatlı şekiller almaya başlar başlamaz, bütün memleket emekçileri adına söz söylemek ve (dünyanın her tarafında) Türkiye işçi Sen dikalarını temsil etmek yetkilerini haiz bir (Milli işçi Sendikaları Federasyonu) teşkiline teşebbüs itmek.
4 — Neşriyat:
I. S. B. Bu maksatlara erişmek için, mecmualar, risaleler neşir, konferanslar, mitingler, gösteriler tertik; mütehassıs hukukçular, hekimler v.s. bilginlerle tartışmalı toplantılaT ve istişareler yapar. Tedkik seyahatleri teşkilatlandırır, amele çevrelerinde faydalı konferanslar verdirir. Teşkilatlı işçilere mahsus, geniş ölçüde bir karşılıklı yardım kurumu yaratır.
5 — Giriş Ve Çıkış:
Kocailinde mevcut ve teşekkül edecek, tekmil işletme ve müessese işçi cemiyetleri, meslek birlikleri vesair işçi gurupları 1‘S.B.nin tabii azasındandır. Tek girme şartı bu teşekküllerin — işçilerin işleticilere karşı haklarını her fırsatta korumak ve iş gücünün söndürülmesinde sermayedarların sınırsız iştıhaiarına karşı sistemli bir mücadele yürütmek — esaslarını kabul etmiş olmalarıdır.
6 — I.S.B. ye giren teşekküller bu nizamname hükümlerine riayet ve gelirlerinin beşte biri nisbetinde bir meblağla onun masraflarına iştiraki taahhüt ederler.
7 — Ayrı ayrı vatandaşlar münferit olarak i. S. B. ye kaydo-kınamazlar. Kurucular ve Sendika hareketlerine, teşkilat ve propaganda sahalarında büyük hizmetlerde bulunmuş kimseler Birlik idare meclisi azalıklarına seçilebilirler.
8 — l. S. B. idaresi ile bir sendika arasında bir görüş ayrılığı çıktığı taktirde, Birlik kontrol komisyonu meseleyi inceler ve bir karara bağlar. Bu nevi kararlara I.S.B. nin senelik kongrasın da itiraz olunabilir. Kongra kararlan kat’idir. Bunlara boyun eğmek istemeyen teşekküller Birlikten çıkmış sayılırlar. Bu duruma düşmüş olan teşekküller Birlik üzerinde hiç bir hak iddia edemezler.
( Devamı gelecek sayıda )
- Yazan:-------
Herbert Harris ve Victor Relsel
Herbert Harris ve Victor Riesel
Not : Aşağıdaki makalenin mnharrirleri Amerika Bir* leşik Devleti işçi sendikaları hakkında konuşabilecek en selâhiyetli kimselerdir. Herbert Harris Birleşik Devletler araştırma enstitüsüne mensnp olnp her günki işçi hareketinin temayüllerini ve bunların iş dünyasındaki akislerini tahlil eder. Victor Riesel Ne w-York Post gazetesinde işçi meseleleri mütehassısıdır.
Birleşik Devletlerde ziraate mensup olmayan işçilerin tutarı bugün 39 milyondur, bunların 14 milyonu sendika azası bulunuyor. Sendikalar Ameri kanın harp gayretlerinde çok mühim rol oynamışlardır, harp bittikten sonra ehemmiyeti hiç de azalmiyacaktır. (1)
Amerika sendika arının çok fırtınalı ve karışık bir tarihi vardır. 1786 senesinden beri, ayakkabıcılar, arabacılar, şapkacılar, matbaacılar karşılıklı yardım sağlamak ve fakir arkadaşlarına muavenette bulunmak için bir takım cemiyetler kurdular. Fakat, eğer sendika demek caizse bu tip sendika teşekkülleri işçilerin istifadesini mucip olmamış, ustalarla mahdut bazı mütehassıs işçilerin inhisarı altında kalmıştı. 19 uncu asrin başlarında el sanayii, meselâ bu arada dokuma tezgâhlarının yerine muazzam işçi kütleleri çalıştıran devasa fabrikalar gelince vaziyete intibak için yeni çareler lâzım geldi. Ferdî iş yerine kollektıf iş ihtiyacı kendisini göstermişti. A-cele istihsale imkân veren yeni usuller oıülehassıshğıu ehemmiyetine darbe vurdular. Diğer taraftan avrupadan gelen mu-hacirleriu hücumu ile işçi yekûnu çok ziyadeleşti.
Ekseri fabrikalarda iş şartları fena idi. Kifayetsiz ışık, asgari gündelik, azami bir çalışma zamanı, tehlikeli makinalar ve alabildiğine meslek . hasta-talıklan. Küçük çocukların çalışmasına kanun mani olmuyordu, kadınlara ise pek az para veriliyordu.
1800 ile 1875 arasında oldukça ehemmiyetli müteaddit işçi teşekkülleri kuruldu, lâkin bunlar birbirinden ayrı çalışıyorlardı. Ancak 1881 dedir ki mevcut cemiyetler bir millî birlik kurdular, buna sonradan Amerikan İşçi Federasyonu ismi verildi. (American Federa-tion of Labor yahut A.F.L.).
(1) Bu makale harbin bitmeğine yakın yazılmıştır. Amerika sendikaları hakkında umumî bir malumat veriyor, yalnız burada şunu da ilâve edelimki harp biter bitmez Amerika sendikaları büyük ve fok mühim bir imtihan geçirdiler. Gündeliklerin yükselmesi ta-lebile başltyan grev hareketi gittikçe yayılarak 1.750.000 işçinin meselesi oldu.
Bu federasyon ilk kurulduğu gün sigara işçileri, inşaat işçileri, matbaacılar, ressamlar diğer mesleklere mensup emekçilerden 45000 e yakın âzası vardı. Doğrusu istenirse buna tekaddüm eden iki federasyon daha gelmiştir. Birisi, Millî işçi Birliği (National Labor Union yahut N. L. U.) diğeri iş şövalyeleri teşekkülüdür (Kni-ghts of Labor). Bu İkincisi on-dokuzuncu asrın sonlarına doğru oldukça kuvvetli idiyse de uzun mücadelelerden sonra A-merikan İşçi Federasyonu onun yerine geçti
Bugün 14 000.000 sendika â zası işçinin 6.500 000 e yakını Amerikan iş federasyonuna dahil bulunmaktadır, 6.000.000 u Sanayii Konfederasyonu Teşkilâtına (Congress of Industrial Organizations yahut C. İ. O.) mensuptur. 1.500.000 i ise müstakil sendikalardadır. Meselâ bunlar arasında Demiryolcular Kardeşliği isminde bir sendika (Railway Brotherhoods), çiftçi birliği, madenciler birliği vesaire vardır.
63 sene evvel kurulan Amerikan İş Federasyonu umumiyetle bir meslek konfederasyonu manzarası arzeder. Diğer tabirlerle onu teşkil eden her birlik aynı meslekten olan işçileri ihtiva eder, yahut aynı fabrikada, aynı el sanayiinde aynı maden işinde çalışan işçileri. A.F. L. nin ilk şiarı “A-DİL İŞ ’GÜNÜ İÇİN ADİL GÜNDELİK,, oldu. İşçi gündeliklerinin insaflı bir şekilde arttırılması için mücadele, iş yerlerinin islâhı, işden uzaklaştırma hallerinin daimi bir kontrol altında tutulması federas-ysnun her zaman teveccüh ettiği hedefler olmuştur.
Bu Amerikan İş Federasyonuna dahil birlikler ondan daha sonra kurulan yukarda adı geçen Sanayii Konfederasyonu Teşkilâtındaki sanayi sendikalarına muhalifdirler. Bu konfe-derasyrn evvelce A. F. L. den ayrılmış 19 kadar birliğin 1935 de kaynaş nasından doğmuştur. Bunun teşkilâtı aynı mahalde
Devamı var.
Dikkat! Dikkat!
Baştarafı Birinci Sahifede sızın bizzat işçiler tarafından aşağıdan yukarıya daha açık bir tabirle temelden çatıya doğru kademe kademe teşkilâtlanmasile vücut bulur. Malûm olduğu üzere dünyanın bütün ileri demokratik ülkelerinde vaziyet böyledir.
Türk işçilerinin sosyal ve ekonomik durumlarını müessir bir tarzda koruyabilmek* için bizzat Türk işçisinin kurduğu bağımsız bir (Türkiye işçi Sendikaları konfederasyonu) nun bulunması zaruridir. Ana yasamızın kendilerine bahşettiği bu esaslı hakları Türk işçisinin çiğnetmeyeceklerini umarız.
Demokratik Yeni Türkiye adlı gazetenin 30/8/946 tarihli nüshasında - iki kere iki - sütununda Muhasipoğlu imzasile çıkan bir jurnale burada bir kaç kelime ile temas etmek istiyoruz. Muhasipoğlu Türkiyede son demokratik gelişmeden faydalanarak bağımsız işçi sendikalarının kurulmasından kuşkullanıyor ve hükümeti bu teşekküllere derhal el koymayı davet ediyor. Türk emekçisine kısır mantıki ve hatalı bilgisile öğüt vermeğe yelteniyor.
Patronla işçi arasındaki uçurumu kayıtsızlık ve yabancılıktan doğmuş gibi gösteren bu İktisadî siyaset cahili Muhasipzade ak hakikatları karartmak gayretkeşliği yüzünden cehlini gazete sütunlarında ilân ettiğinin acaba farkında mı ?
İşçi Sendikaları ne devlet ve ne de hükümetçe el konur cinsten teşekküller değildir. O ancak hakiki sahibi olan Türkyie emekçileri tarafından kurulursa var olur. Aksi takdirde zaten sendikadan bahsedilemez. Ortada Demokratik Türkiyenin işçi sendikaları vardır. Cehlini örtbas edebilmek için jurnalcilik fanfarlarını bütün gücü ile çalan bu yazıcı iftiralarile Türk işçisinin ancak nefretini kazanır.
M. H. D.

Comments (0)