MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Tesis öden: HABİB EDİB TÖREHAN
İlânlar: 6 ncı sahifede santimetresi 2 liradır. İlânlardan ' hiçbir mes’ullyet kabul edilmez.
ieyoğlu - Müellif Caddesi 6 - 8 •osta Kutusu 2100 Beyoğlu
Abone: Türkiyo için seneliği 32, altı aylığı 17. üç aylığı 9 liradır. Hariç mcmlekotler iki mislidir.
Telefon: 44756 - 44757 Santral
Telgraf Adresi: Hetlo, İstanbul
İÇ ve DIŞ POLiTiKA _ 8/IV/1950
’.’o, nikbin görünüyor
UGÜN dünyada Mareşal Tito’-J dan daha fazla, kendisinden •yanat vermesi beklenen bir vlet adamı yoktur. Hemen he-en her hafta bir yabancı gaze-eiyi kabul etmekte ve kendisine orulan bir sürü suallere büyük ir nezaketle ve — »itiraf edelim -üyük bir maharetle cevap vermektedir. Yugoslav diktatörünün çine atıldığı güç macerayı hayırlı ir neticeye ulaştırıp ulaştırmı-acağım kimse bilemez. Fakat «uğun için, milletlerarası siyaset ıhnesinde birinci plânda yer ldığı da bir hakikattir. Tito’nun şgâl ettiği mevkiin ehemmiyeti-.i, Avrupa ve Amerika gazetele-inde onun hareketlerine ve söz-erine tahsis edilen sütunların ıoyu ile ölçmek de pekâlâ nümkündür.
Bu da ispat eder ki, Tito, lâlen dünya yüzünde oynanmak-a olan dramın baş aktörlerinden miridir. Zaten onu ziyaret eden gazeteciler de, kendisine yalnızca îugoslavyanın bugünkü halini ieğil, dünyanın istikbaldeki variyetini soruyorlar. Onun, mil-etlerarası politikacılardan birçokuna münakaşa götürmez üstün-üğü şuradan geliyor : Tito, îtusyada Rus şefleri tarafından yetiştirilmiş, uzun seneler onlarla işbirliği yapmış ve onların sırlan içinde yaşamış bir insandır. Bu yüzden Stalin'i, Şovyet-leri ve dünya komünistleri üstat-arını çok iyi tanır. Dünya yüzünde Kremlifi’in esrarını, hırs-armı ve projelerini gayet iyi bildiğini iddia eden, bununla ivünen başka insanlar da elbette ardır. Fakat, orkunç kızıl istibdattan larak 1 _
lanlar pek azdır. Vaktiyle bir ’roçki vardı. Çok konuştuğu ■in, Moskova hesabına çalışan atiller tarafmdan öldürüldü itti. Yugoslav Mareşalinin âkı-ati de belki böyle olacaktır, akat, şimdilik daha hayattadır. Iattâ o, birkaç gün evvel Times azfetesinin Belgrattaki muhabi-ine şöyle demiştir : “O kadar .{olayca öleceğimi sanmıyorum.”
Ve o, mütemadiyen konuşmaktadır. Her gün biraz daha serbestçe, biraz daha cüretle konuşmaktadır.
Tito’nun, Times muhabirine verdiği, havadis sütunlarımızda aslını ve özünü bulacağınız son beyanatı ise, herhalde üzerinde durulmaya değer bir mahiyet taşıyor. Çünkü Yugoslav Diktatörü, burada pek nikbin görünüyor. Harp olacağına inanmıyor. O, büyük devletler arasında sulhçu bir nizam kurulacağını düşünmektedir. Rusyanm tehlikeli olmadığını söylemektedir. Yugoslavyanın, Yunanistan ve İtalya ile anlaşacağını ümit etmektedir. Nihayet, ilâve etmeye lüzum var mı? — kendisine fazla itimat etmektedir,
Onun sözlerini işittikten sonra, kendi kendimize şunu sorabiliriz t Acaba Tito, birbiriyle karşı karşıya durup çatışmaya hazırlanan iki muazzam blokun ortasında bir gün arabulucu vazifesi görmek üzere çağırılacağını mı hissetmektedir ? O, şimdiden hem kendisini, hem de Yu-goslavyayı, batı ile doğunun uzlaşmasına bir misal olarak telâkki ediyor. Ve Yugoslavya ile Rusyanın iç rejiminden bahsederek şunları söylüyor :
“Bizim sistemimiz, hem daha İnsanîdir, hem de daha kolaydır. Yabancı münasebetler sahasında da bizim telâkkilerimiz onlardan ayrılmaktadır. Biz, işbirliğinin zarurî olduğu fikrindeyiz.”
Bundan bir müddet evvel Yu-.( = lav Devlet Şefi. Sovyetlerin
■ siyasetinde, hattâ belki de r idare sisteminde değişiklik ya-cakları fikrinde olduğunu ifade eliyordu. Böylece o. Kremlin'in biraz Belgradı taklit etmesini, yani daha “İnsanî” olmasını ve milletlerarası sahada “işbirliğini" kabul etmesini bekliyor gibi görünüyordu.
Hakikaten bu. fevkalâde bir netice olacaktır. Tito, kaçınılması imkânsız atom ihtilâflarının. ortalığı kaplaması yüzünden şaşırmış olan pek çok kimselere p^kış kapısmV göstermiş bulu-M>y«r, t
Seçim hazırlığı tamamlanıyor
Genel Müdürlüğü-
t
deniz
. . > . . . t
0» ■
29 Nisanda çekilecek kur’a ile partilerin radyoda konuşma günleri tesbit olunacak




Amerikan kara ve deniz kuvvetleri komutan ve kurmaybaşkanları son günlerde yapılan kara ve ordularının müşterek manevrası sırasında
Amerika, her sahada
u
topyekîn” harekette
Ordu, derhal seferber edilir vaziyette, yedekleri iki misline çıkarıldı
|YEN/ İSTANBUL'un Kupoyu^
=========z==ar
İÇ SAYFALARDA
Tito gibi, bu
- . **
> sag kurtulmaya muvaffak
bilmem

İhtiyaç halinde, Amerika çok kısa zamanda 62 tümenlik bir kuvvete sahip olacak
r
A-
VVashington, 8 A.A. (AFP) — merikan ordusu dün ilân ettiği beş senelik bir plânda, hizmet altında bulunan ve ordudan para alan yedeklerin sayısını İki misline iblâğ edeceğini bildirmiştir.
Plânda bu tedbirin Birleşik Ameri-kaya derhal kullanılabilir 25 tümen Bağlıyacağı belirtilmektedir.
Yedeklerin sayısı 170.000 den 367 bine çıkacak ve buna ilâveten hâlen
Yunanistanda vaziyet
Mrl. Papagos Başkumandan ve Savunma
Bakanı oldu
Atina 8 A.A. (Afp) — Venızelos’un başkanlık ettiği ve Mareşal Papagos, Asayiş ve Harbiye Bakanlarının iştirak ettikleri Bakanlar Kurulunda Genelkurmay Başkam Mareşal Papagos’un bir beyannamesi ile Savunma Bakanı ve Silâhlı Kuvvetler Başkomutanlığına tâyin edilmesi kararlaştırılmıştır.
Yunan basınına göre, harp veya seferberlik halinde emniyet ve polis kuvvetleri başkomutanın emrine girecektir.
u


para verilmeyen 625.000 gönüllü, derhal seferber edilmeye elverişli 25 tümen teşkil edecektir.
Böylece ordu, icap ettiği zaman kısa bir müddet içinde 62 tümen çıkarabilecektir. ■'
Bu programın masrafı 5 sene ü-zerinden 115 milyon dolardan 186 milyona kadar yükselebilecektir. Buna muhtelif tesislerin karşılığı olan

■ ■ ■ 1 ■■ ■■ ■ ■ "
80 milyon dolan da ilâve etmek lâzımdır.
Amerika ordusu zaruri telâkki edilen asgari mutlak mevcudun 36.000 olduğunu bildirmektedir. Tam mevcut ise 1.200.000 subay ve ere ihtiyaç göstermektedir. Fakat bütçe mülâhazaları şimdilik buna imkân vermemektedir. Başlıca şehirlerin yakınlarında bulunan 330 mektep ihtiyatların talimine tahsis edilecektir.
• • • ••• ı.M. MM.rııl^vMtHıuı HiiHuııiTiiıUıuıHHHhimniı Hlı iliHhMiHttratlMRmrı II
Sforza, Milano’da bir nutuk verdi
“Yugoslavya ile doğrudan doğruya anlaşmak istiyoruz
•j
“Böyle bir anlaşma, her iki memleket için de faydalı
Milâno, 8 A A. (Afp) — Dışişleri Bakanı Kont Sforza, bugün iki komşu memleket münasebetleri hakkında verdiği konferansta Y ugoölavyava doğrudan doğruya hitapla Trieste meselesinin İtalya ile Yugoslavya a-rasmda halledilmesini talep etmiştir.
İtalyan dışişleri bakam, bir serbest Trieste bölgesi İhdasının sadece o zaman Yııgoslavyanm talebini des-tekliyen Sovyetler Birliğinin takındığı tavrın bir neticesi olduğunu söylemiş ve şöyle demiştir;
Ne olursa olsun İtalya. Yugoslav
» i >|« Mİ Jı-«ıiı I
olacaktır”

üzere
TRUMAN’IN RICASIYLE
NEŞREDİLEN HATIRALAR
Q YAZAN : W. D. LEAHY J
işgal bölgesi de dahil olmak serbest Trieste bölgesi üzerinde Ital-yanın hakkını tanıyan üçlü beyanatı esas ittihaz etmiştir.
Belgrat Hükümetinin üçlü beyanatı esas itibariyle kabul etmesi keyfiyeti, Italyan-Yugoslav anlaşmasına bir hareket noktası teşkil etmelidir. Bıı konuda Belgrat ile Roma arasında doğrudan doğruya varılacak anlaşma her iki memleket için de faydalı olacaktır.
TİTO DA TRİESTE HARKINDAKİ GÖRÜŞLERİNİ AÇIKLADI
Belgrat, 8 A A. (Reııter) — Times muhabirine verdiği beyanat sırasında Mareşal Tito:
•’Triesteye gelince bu mesele her İki tarafın da işbirliğini mümkün kılacak bir şekilde halledilmelidir ve böyle halledilecektir, fakat bu o kadar mühim bir mesele değildir,, demiştir.
(Mareşal Titanım çok mühim ve uzun beyanatını üçüncü sayfamızda bulacaksınız.)
Cumhuriyet Halk, Demokrat ve Millet partileri milletvekili aday yoklamalarını bugün yapacaklardır. Dünkü nüshamızın birinci sahifesinde •Seçimlere doğru,, başlıklı bir yazıda la belirtildiği gibi, 1050 seçimlerinin Ik safhası bugün sona ermiş olacaktır.
DÜn C. H. P., D.P. ve M. P. merkezlerinde büyük bir faaliyet göze çarpıyordu. Alâkalı mahfillerden sızan haberlere göre her üç partiye de milletvekili olmak için müracaat e-denlerin sayısı yüzleri aşmıştır.
Fakat bütün bu faaliyetlerin neticesi, bugün toplanacak folan yoklama kurullarının tanzim edeceği listelerle alınmış olacaktır.
Bilindiği gibi C. H. P. İstanbul yoklama kurulu bir bütün olarak 400 kişilik âzasiyle bugün saat 10 da E-minönü Halkevinde toplanacaktır. D. P.t nizamnamesine göre, yoklama kurulları ilçe ilçe toplanacak ve milletvekili olmak İçin müracaat eden 120 kişiden 22 kişiyi tesbit ederek il merkezine yollayacaktır. Yapılacak tasnif sonunda en fazla rey alanlar, Gen 4 İdare Kurulunca tesbit edilecek olan 5 namzedin de ilâvesiyle 1-lân edilecektir.
Millet Partisi yoklama kurulu ise bugün saat 14 te parti merkezinde il ve İlçeler idare kurulları ile bucak başkanlarınm İştirakleriyle toplanacak ve namzetlerini tesbit edecektir.
Bütün toplantılar gizli olarak yapılacaktır.
Sadi Irmak’ın gazetemize beyanatı
Bugünkü yoklama kurulu hakkında C. H. P. müfettişi Prof. Dr. Sadi Irmak bir arkadaşımıza şunları söylemiştir:
“—' Bugünkü toplantıda seçimlerin mutlak bir vicdan hürriyeti içinde cereyan edeceği tarafımdan bir defa daha tebarüz ettirildikten sonra, genel sekreterin aynı mealdeki mesajı okunacak ve bunu müteakip seçimlere geçilecektir. Seçimler, gizli oy ve açık tasnif esasına göre yapılacaktır. Adayların kazanabilmesi için mevcut reylerin yüzde 50 den fazlasını almaları icap etmektedir. Onun için bir kaç kere reye müracaat edilmesi ve balotaj yapılması ihtimali kuvvetlidir. Fakat herhalde akşama doğru yoklamayı bitireceğimizi umuyorum. Partimiz içinde ve Türkiyede ilk defa yapılan bu umumi yoklamanın iyi bir netice vermesini ümit ve temenni etmekteyim. Asıl seçim mücadelesi de bundan sonra bağlıyacaktır, hususta hazırladığımız programı temli bir surette tatbik mevkiine yacağız.,,
Partilerin radyoda yapacakları konuşmalar
Ankara 8 (Husus! muhabirimiz bildiriyor) — Önümüzdeki milletvekili seçiminde memleketimizde ilk defa olarak siyasi partiler, kendi propagandaları için. Devlet Radyosundan Faydalanacaklardır. En az beş seçim çevresinde aday göstermiş olan siyasi partiler günde 10 dakika.
20 den fazla bölgede aday göstermiş olan partiler ise günde iki defa onar dakika konuşabileceklerdir. Partilerin radyolarda propaganda yapmak istedikleri genel merkezlerince oy verme gününden önceki
21 inci günü sabahına kadar Basın-
Yayın ve Turizm ne yazılı olarak bildirilmesi icap etmektedir.
Radyolardaki propaganda 4 mayıs sabahından 11 mayıs sabahına kadar sürecektir. Basın, Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünde partilerden birer temsilcinin de iştirakiyle kura çekilecek, hangi partinin ne günü ve ne zaman konuşabileceği bu suretle tâyin edilecektir. Kura 29 nisanda çekilecektir.
ÎKÎNGÎ
Seçimler ve millî egemenlik meselesi M. Nermi
ÜÇÜNCÜ
Dedikodu
Fazıl Ahmet Aykaç DÖRDÜNCÜ
Bir av hâtırası (Hikâye) Müheyya Tuncay BEŞÎNCÎ
Altın ve istihsali
Namık Zeki Aral
ALTINCI
Spor âleminde 60 sene Selim Sırrı Tarcan
SEKİZİNCİ
Spor haberleri
•: t

• •

'f -
Bu şişko-
Ben de orada idim
Bugünden itibaren zevk ve alâka ile okumaya bağlıyacağınız yeni siyasi tefrikamız size, ikinci Dünya Harbine alt bilmediğiniz pek çok sırları Öğretecektin
Sırasıyle Roosevelt’in ve Trunıan’ın hususi kurmay başkanlığını yapmış ve bu sıfatla Amerikanın dahil olduğu bütün siyasi görüşmelere ve Anlaşmalara bir müşavir gibi iştirak etmiş olan Oramiral Lenhy’nin hâtıraları, neşre d ildiği zaman gerek Amerikada, gerekse bütün dünyada büyük akisler yaratmıştı. Bu hâtıralar, harp içinde ve harp sonrasında en mühim hâdiselerin cereyan ettiği esnada, günü gününe ve hakikate tamamen sadık kalınarak tutulmuş notların bir araya getirilmesi ve usta bir ifade ile işlenmesi neticesinde meydana gelmiştir.
Dünya mukadderatını tâyin eden Yalta Konferansındaki bütün gizli görüşmelerin mahiyeti, bu hâtıralarda açığa vurulmuş bulunuyor. Bunları okurken batılı müttefiklerin sulh için sarfettlkleri gayretleri yakından görecek, bütün milletlerarası meselelerin iç yüzünü öğreneceksiniz. Bu arada, devamlı ve sağlam bir sıılhün yerleşmesine hâlâ mâni olan Rusyanın entrikalara dayanan siyasetinin gelişme tarzını, en ince teferruatına kadar takıp etmek inıkAmnı bulacaksınız.
BUGÜN 4 ÜNCÜ SAHİFEMİZDE BAŞLADIK
I
Anadolu’da Refik Halid
Yeni İstanbul, okuyucularına karşı daima faydalı olmak için en verimli vasıtalardan ve en salahiyetli şahsiyetlerden istifade etmeye çalışmaktadır. Bu cümleden olarak Anadolu-daki kırk senelik gelişmeyi — ücra köyler de dahil — geniş ölçüde tetkik ve intihalarını kaydetmek vazifesini kıymetli edip Refik Halid Karay’a tevdi eylemiştir. Esasen eski devir Ana-dolusunu meşhur (Memleket Hikâyeleri) eseriyle ilk önce en realist şekilde edebiyatımıza aksettirmiş olan değerli dostumuz, atalar yurdunu sosyal ve psikolojik noktaları, dış ve io» âlemi ile tasvir edecek bütün meziyete bihakkın sahiptir.
Üstadın, edebiyat tarihlerine geçen “zeki ve usta



Tafsilât yarınki
kaleminden ışıklı bir hareket güzelliği ile raksederce-sine dökülen duru ve şeffaf nesir dili, XX. asır türkçe-sinin örnek dili gazetemizde muntazaman neşredeceğimiz bu seyahat notlarına ayrı bir kıymet verecektir.
nüshamızda
J
__ •
İstanbul Patrikhanesi


Komünizme cephe aldı
Bugün yapılacak olan âyine mutad hilâfına Rusya ve Peyk devletleri diplomatik mümessilleri dâvet edilmedi
• •
Paskalya Yortusu dolayısiyle her sene olduğu gibi bugün Fener Kilisesinde büyük bir âyin yapılacaktır. Şehrimizdeki hemen bütün ortodoks kilisesi mensuplarının iştirak edeceği bu âyine bizzat Patrik Athenago-ras riyaset edecektir. Her sene olduğu gibi büyük bir kalabalığın iştirak edeceği merasim için davetiyeler gönderilmiştir. Eskiden kalma bir âdete göre Rusya Ortodoks Kilisesinin hâmisi sayıldığı için her sene daima Sovyet konsolosuna, kilisenin en mutena yerinde bir yer tahsis edilirdi. Bu yıl ilk defa olarak Sovyet Rusya

Konsolosu âyine davet edilmemiştir. Bundan başka Kumanya, Bulgaristan, Çekoslovakya gibi peyk ortodoks devletlerinin şehrimizdeki konsolosluk erkânından hiçbirine davetiye gönderilmemiştir. Bu kararın, geçen sene dâvetiye gönderildiği halde mevzuu bahis konsolosların bu âyine icabet etmemelerinden dolayı Sen-Sinoi tarafından alındığı sanılmaktadır Hattâ Polonya Konsolosunun bu dâ vete gayet sert bir lisanla verdiğ cevapta, hiç bir işe yaramıyan bil gösterişe dâvet edilmesindeki sebeb anlıyamadığını sormak garabetir bile göstermiş olduğu hatırlardadır.
sahillerinde
GHIIver devler memleketinde!

GAZETEMİZ
Bugün ve yarın
SAYFADIR

İngiliz ”Economist” dergisinin ifşaatı
Rusya.
Londra 8 A.A. (Lps) — Haftalık Ingiliz Economlst dergisi Rusyanın Ballık memleketlerinde yaptığı hazırlıklar İÇİn şunları yazmaktadır:
Stratejik bakımdan Baltık memleketleri Moskova için hayati bir o-nemmıyeti haizdir. Çünkü Sovyetler, âvrııpa Kimyasının en ıhühtm şehirlerini müdafaa edebilecek biv mÜrt faa .sistemini burada .kurabilU* Buncan başka bu memleketler Sqv-yetere Baltık denizinde üstünlüğü temin edebilmektedir. Ballık memleket lenııden gelen Alman mültecilerin .«on Mh«*r|(*rn (*>»*•© A »v-


yetler, bu bölgede geniş mikyasta askeri savunma işine girişmişlerdir. Halk, sahil bölgelerinden çıkarılmıştır. Riga’da bir deniz talim merkezi kurulmuştur. Bundan başka Huşlar Sstonyanın kuzeyindeki adalarda bir destroyer ve deniz uçağı üssü inşa ’ bilektedirler. Sovyetler keyfi bir ararla da Baltık Denizinin Rıısyayr '? kıyılardaki üç millik kara sulr ( hududunu 12 rıııle çıkarmışlardı a yeni clududu geçen gemiler de bı Ifthepten Sovyet makamları tarafından müteaddit defalar tevkif edilmiş ve muhafaza *llına alınmıştır.

Sayfa 2
MEMLEKET HABERLERİ
Seçimler ve milli egemenlik meselesi
nİR memlekette birkaç parti kuru-® lup da politika hayatı başladı mı, irili ufaklı önderler, şefler ,son zamanlarda nedense bol bol kullanmaya alıştığımız İngilizce bir sözle lea-der (lider) 1er. kendiliklerinden, meydana çıkarlar. Onlar, temsil ettikleri politika cereyanlarının sözcüleridir. Halk yığınları önderlerde bir takım vasıflar ararlar. Biz, bu yazımızda onlarda neler aradığımızı incelemek fikrinde değiliz. Çünkü; baş-lıbaşına bir konudur bu. Bizim burada tahlil etmek istediğimiz şey, önderlerin seçimler dolayısiyle giriştikleri propaganda faaliyetinden ibarettir. Onun için dâvamız daha ziyade ameli bir çerçeve içinde düşünülmelidir.
Önderler iddia ettikleri gibi halk yığınlarının, gerçekten sözcüleri midirler? Buna verilecek cevap, dâvanın öne sürülüş şekline göre değişir. Her önder, teori bakımından, kendisini halk adına konuşan bir şahsiyet olarak düşünür ve bu kanaatinin derecesine göre sözlerini, fikirlerini ayarlar, önderin böyle hareket etmesi az çok doğrudur da. Çünkü; demokrasilerde genel politikanın yarattığı şahsiyetler, çeşit çeşit halk yığınları arasında mânevi destekler bulmakta ve yetkilerini buradan almaktadırlar. Demek oluyor ki; önderlerle halk arasında, mahiyeti ne olursa olsun, da)budak salmış bir takım münasebetler vardır. Önderin değeri, onun için, bu münasebetleri seziş, işleyiş ve harekete getiriş kudretiyle ölçülür. Parti politikasında taktik adını verdiğimiz hüner de budur işte.
Taktik, çağdaş demokrasilerde, iç politikanın ruhudur. Bir gemi için pusula neyse bir parti İçin de taktik odur. Fakat taktik, biraz önce söylediğimiz gibi, nihayet, bir politika hünerinden başka bir şey değildir. Halbuki; her irili ufaklı önder, bu hünere geniş ölçüde sahip olmadığı için bilhassa seçim zamanlarında bu yüzden ehemn\Jyetii ihtilâflar doğmaktadır. Bunu önlemek maksadiy-k, seçim propagandalarına girişilirken. her parti tutulacak yolu, güdülecek faaliyeti, taktiği, genel hazırlığı gözden geçirdikten sonra kendine göre bir program hazırlar ve teşki- i lât adına söz söyllyecek, yazı yazacak olanlara bu çerçeve içinde direktifler verir. Bu suretle partinin

§ 1E İHI ıı mı
mı a\ in; je mı il je mı fi

Otomobil kazaları devam ediyor
Dün, Üsküdarda feci bir kamyon kazası oldu. Kamyonun sahibi ezilerek öldü
Dün sabah saat 8 de kaçak kereste taşıyan bir kamyon orman muhafaza memurlarının ihtarına rağmen baş döndürücü bir süratle kaçmak istemiş ve bir virajda devrilerek iki ilk mektep talebesi ile bir P.T.T. memurunun ağır surette yaralanmasına ve kamyon sahibinin ezilerek ölmesine sebep olmuştur.
Üsküdarda heyecan ve teessür u-yandıran kazanın tahkikatına devam edilmektedir.
“Ertuğrul’’ yatı ve “Ankara" motöründeki Atatürk’e ait eşyalar, Deniz Müzesine teslim edildi
Rahmetli Atatürk tarafından kul-anılmış olan Ertuğrul yatında bulunan 79 parça eşya ile Ankara mo-töründe bulunan fincan, tabak vesaire Deniz Müzesine teslim edilmiştir. Bu eşyaların Deniz Müzesinde açılacak hususî bir salonda teşhirine yakında başlanacaktır.
Bir İsviçreli profesörün Tıp talebesi hakkındaki fikri
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinin dâvetlyle konferanslar vermek izere davet edilen îsviçrenin Bâle Ü-ıiversltesi Tıp Fakültesi profesörlerinden Luscher iki günden beri şehrimizde bulunmaktadır.
Dünyaca tanınmış bir kulak, boğaz, burun mütehassısı olan profesör, ken-lisiyla görüşen bir arkadaşımıza altısı fakülteler, dördü de kliniklerde ol-nak üzere 10 konferans vereceğini söyledikten sonra:
"— tik konferansımda Türk tale-oelerinln modern tıp bilgileriyle mücehhez ve sahalarında iyi çalışmış ol-iuklannı müşahede ettim,, demiştir.
Fırınlardaki izdihamın :sebebi
Dün Vali ve Belediye Reisi, kay-nakamlar ve iktisat mürakıplan tarafından fırınlarda sıkı teftişler yapılmıştır. Fatih, Aksaray, Beyazıt, Sultanahmet ve Sirkeci fırınlarında görülen izdihamın tekerrür etmemesi İçin tedbirler alınmıştır.
Bu fırınlarda görülen izdihamın ve aksaklığın iş kanununun tatbikine ait bir intikal devresinden ileri gelmekte olduğu iddia edilmektedir.
Şehrimize gelen bakanlar
Milli Savunma Bakanı Hüsnü Çakır ve Tekel Bak«/ıı Fazıl Şerafeddln BÜrge dün şehrimize gelmişlerdik


ve önderlerinin tam bir birlik halinde hareketleri temin edilmiş olur. Bundan da anlaşılıyor kİ, seçim teorileri ne olursa olsun, küçük bir parti - zümresinin hazırladığı faaliyet plânı yalnız birkaç kişinin esendir ve halk yığınlarının bundan haberi bile yoktur. Halk, dünyanın her yerinde, seçim propagandası başlayınca, ancak o zaman, bunu anlamak fırsatını bulur. Bu da gösteriyor ki: halk yığınlarlyle karşı karşıya kalan her önder, ilkönce, yalnız kendi fikirlerini söylemektedir. Bu fikirler, halk tarafından kabul edilmedikçe, şahsî fikirler gibi düşünülmek lâzımdır.
Şahsi fikir ve mütalâalar teşkilâtla halkın fikri haline geldikten sonra yine teşkilâta başka bir sözle, partiye geçer ve parti yetkisi şeklinde belirir. Demokrasilerde seçimlerin gayesi bu yetkinin verilmesinden başka bir şey değildir. Şimdi bu yetkinin nasıl geliştiğine kısaca bir göz gezdirelim:
Seçimler bitmiştir, oylar paylaşılmıştır. Yeni parlâmento toplanmıştır. Biliyorsunuz ki; her partinin bir parfi dtriplbıi vardır. Bu disiplin sözünden anladığımız mâna da şudur: Teşkilâtla seçilen her mebus, bütün demokrasilerde böyledir. parti disiplinine karşı saygı göstermek zorundadır. Bu disiplinin dışına çıktı mı. gelecek bir seçimde, teşkilâtının yardımından mahrum olmayı göze almalıdır. Bundan da anlaşılıyor kİ: çağdaş demokrasilerde, parti disiplinini bozmadıkça, her mebus parlâmentoda istediğini söyllyebllir. Demek o-luyor ki; teori bakımından hudutsuz bir hürriyete sahip olduğunu sandığımız mebus, Mecliste,, her şeyden önce, parti disiplinine bağlıdır. İşte bizim demokrasi hayatımızda bir türlü anlaşılamayan nokta da budur ve bu yüzden birçok anlaşamamaz -lıklar doğmaktadır. Biz buna, seçim propagandasının başlaması üzerine, halka dağıtılan yazılarda rastgeliyo-ruz. Hattâ tanınmış bir önder, şu sözleri söylemekten çekinmiyor: Milli hâkimiyetin fiilen tecellisi, ancak bu hâkimiyeti kayıtsız, şartsız kullanan millet vekilleri ile olacağı malûmdur.
Parlâmento hayatında teori başka, gerçeklik de yine başkadır. Seçim propagandasına girişen bir önderin bunu herhalde bilmesi lâzımdır. Her
Amerikan Yollar İdaresinin Türkiye Başkanı diyor ki :
“Türkiye, iktisadi kalkınmasını
yollar sayesinde sağlıyacaktır,,
Biz sadece tavsiyelerde bulunuyoruz. Türk personeli bunu muvaffakiyetle başarıyor
w
Ocak ayı sonlarında Amerikaya gitmiş olan Amerikan Yollar İdaresinin Türkiye Başkanı Mr. Wllliams dün sabah uçakia şehrimize dönmüş ve akşam ekspresi ile Ankaraya gitmiştir. Ankaraya hareketinden evvel kendisi ile görüşen bir arkadaşımıza Mr. WjUlams demiştir ki:
"— Washingtonda "Public Road Administration„ın müdürü Mr. Hiltz ile Türkiyedeki yol inşaatının ilerlemesi için İcap eden yeni malzemenin temini hususunda

görüştüm Bu yıl için Türklyeye Marshall Plâ-fonundan yol İnşaatı için 5 milyon dolar ayrıldı. Bu para ile in-
şaat için lâzım olan traktör, taşkıncı, silindir v.s. alacağız. Biz bir taraftan bu malzemeyi temin İçin meşgul o-lurken, Türk Hükümeti dc çalışma programını tesbit etmiştir. Amerika-da iken Ankaradaki büromuz ile daimi temas halinde idim. Kademeli yol inşaatının iyi bir şekilde devam etmekte olduğunu memnuniyetle öğrendim. Bu arada Büyük Millet Meclisinden çıkan yeni yollar kanununun işlerimizi daha ziyade kolaylaştıracağını ve yolların süratle inkişafım temin edeceğini umuyorum.
iki sene sonra nihayete erecek Marshall Plânından sonra Türkiyede yapılacak yollar için maddî yardıma devam edilip edilemlyeceği hususun-
İngiliz Profesörü İ. R. Hîchs’in sözleri
“Memleketinizde hayat çokpahaiı
yy
“Türkiyenin İktisadî bir reforma ihtiyacı var. Bütün mukadderatınızı, geçici bir yardıma istinat ettirmişsiniz.”
Birkaç günden beri şehrimizde bulunan Oxford Üniversitesi profesörlerinden J. R. Hichs ile eşi dün saat 18 de Ticaret Odası dan bir kokteyl verilmiştir.
Bu münasebetle Profesör
kendisiyle konuşan bir muharririmize şunları söylemiştir:
şerefine tarafın-
Hichfi
"İstanbulu her bakımdan güzel ve cazip gördüm. Bununla beraber memleketinizde hayat çok pahalı. 6 - 7 ay içinde İngiltere hariç Amerika, Avrupa, Hindistan ve Surlyeyl gezdim. Fakat hiçbir memlekette fiyatlar sizin memleketinizde olduğu kadar yüksek değildir. Memleketinizin İktisadi bir reforma İhtiyacı vardır. Bütün İktisadi mukadderatınızı Marshall Plânı gibi geçici bir yardıma istinad
Yazan : M. NERMİ
teşkilât gibi partiler de ancak sağlam bir disiplinle ayakta durabilirler. Bunun başka bir yolunu çağdaş demokrasilerin hiç biri henüz bulamamıştır. Seçimler, artık, Aristoteles'in şehlr-devlctinde olduğu gibi yapılamadıkları için milli egemenlik prenslpinin de başka türlü anlaşılması lâzımdır. Zaten her çağ, gü-dücü fikirlerini kendi özelliklerine göre tefsir etmiştir ve edecektir de. Biz bugün seçimlere çeşit çeşit parti teşkilâtiyle giriyoruz. Demek oluyor ki; bu sistemi halk ve millet olarak de facto (fiilen) kabul ediyoruz. Bunu kabul etmekle, aynı zamanda parti disiplinini ve bu disiplinden doğan kontrolü do kabul etmiş oluyoruz. Bu kabul, üstelik, seçim yolu ile milli tasvipten de geçmiş oluyor. Böyle bir durum karşısında hdJdmlj/eti kayıtsıs, şartsız kullanan milletvekilleri tezini anlamak oldukça güçleşir. Bunu daha ziyade güçleştiren bir şey de milletvekilinin parti disiplinine olduğu kadar halka karşı da sorumlu olması vc sözlerini ona göre ayarlamak zorunda kalmasıdır.
pü-dllc ya-bu-
Seçimler; aydın, sınırları belli, rüzsüz fikirler ister, gerçekliği getiren, lüzumsuz taşkınlıkları tıştııan fikirler.. Parlâmento,
günkü İnsan cemiyetinin imkânları çerçevesi içerisinde bir halk iradesi müessesesidir ve bunu yalnız böyle anlamalıdır. Biz bu iradeyi parti teşkilâtı yolu ile temsil edenlerin, ağzına geleni savuran ve sözüm ona bu suretle kayıtsız, şartsız milli hâkimiyeti (?) kullanan insanlar olmadığını bilenlerdeniz. Bütün çağdaş demokrasilerin, parti disiplinine verdikleri büyük ehemmiyet, kanaatimizin sağlamlığına bir delil olarak gösterilebilir. Parti disiplininden mahrum bir parlâmento ise yapısı millî iradeden çok başka bir şeydir. Cemiyet hayatında, artık bu çok basit gerçekliği
şartsız hiçbir şey yoktur. Eğer kayıtsız, şartsız yapılması gereken bir işimiz varsa o da Türk vatanının bütün hayat dâvaları karşısında duymamız gereken büyük sorumluluk ve vazife duygusudur. Bizim, tarihimizde olduğu gibi, şimdi de, henüz Bezemediğimiz tükenmez geleceklerde de aldatmayan kılavuzumuz bu olmalıdır.
bilmeliyiz, kayü.su,

9


İcraat personeli tarafından
plânının tahakkuku Km.lik kara yolu lş-
da şimdiden blrşey söyliyemem. Fakat Türk Hükümetinin yol dâvasında dalma çalışacağım zannediyorum. Zira Türkiye, İktisadî kalkınmasını yollar aayesinde sağhyacaktır. Şunu da belirtmek isterim kİ, bugüne kadar devam eden çalışmalarda biz sadece tavsiyelerde bulunduk, tamamen Türk yapılmıştır,
9 senelik yol sonunda 23.000
letmeye açılacaktır. Bu 23.000 Km.lik yoldan başka ikinci derecede yollar da vardır. Ayrıca yapılacak olan köy yolları bu 9 senelik plâna dahil değildir.,, Bundan sonra Türk personelinin çalışmasına temas eden Mr. Wll-llams demiştir ki:‘
M— Yol işlerinde çalışan uzman ve işçiler modern makineleri kullanmasını süratle ve kolaylıkla öğreniyorlar. Bakım işi arzu edilen şekilde yapılmaktadır, Kurulan 4 büyük tamir ntelyesl çalışmaktadır. Küçük atel-ryelerln de açılması düşünülmektedir.
İki seneden beri yol işlerine 15 milyon dolar sarfedllmlştir.
Ankara - İstanbul arasında yeni bir yo^ yapılmasının mevzuu bahis okluğunu bilmiyorum. Ancak halihazırda 10-12 saatte katcdllmekte olaıı bu yol düzeltildiği takdirde 7-8 saatte gidilebilecektir.,,

ettirmiş bulunuyorsunuz. Bununla beraber Marshall Yardımının çok lüzumlu olduğuna da kaniim.
Memleketinizde hayatın ucuzlaması için ihracata lüzumundan fazla önem vermeniz lâzımdır.,,
> *1H HHRM iMh t "*H**WRW p 11 11— Ş
Türkiye Enerji Kongresi, salı günü Ankarada toplanıyor
Salı günü Ank8rada başlayacak o-lan Türkiye Enerji Kongresinde Devlet Denizyollarını temsil edecek olan Istlnye Havuzlar Başmühendisi Şektp özgüner ve Y. mühendis Dr. Fethi Eralp yarın Ankaraya hareket edeceklerdir. Gelecek ay içinde Londrada toplanacak olan Beynelmilel Enerji Kongresinde Tür-kiyenin temsil edeceği mevzuların seçimi de bu kongrede yapılacaktır.
Diyanet İşleri Başkanmın demeci
Din işlerinde çalışanlardan kimler zam görecek ?
Ankara 8 (Hususi muhabiri* mizden) — Diyanet tilerine dair çıkan yeni kanun 23 nisanda meriyete girecektir. Yeni kanun, eskiden Vakıflar Genel Müdürlüğü emrinde bulunan imam, hatip, müezzin, kayyum ve digor hademe! hayratın idaresini Diyanet tilerine devretmiş bulunmaktadır. Diyanet tilerinde çalınanların terfihine dair Diyanet tileri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki dün gazetemize gu İzahatı vermiştir:
Vakıflar Genel Müdürlüsünden bize devredilmiş olan hademei hayrat İdare tarzları, Âbidelerdeki temizlik ve diğer hususat için bir tamim hazırlıyoruz, Yeni tcgkil&t kanunu mucibince müftüler, vaizler ve diğer bazı memurların maaşlarına zam yapılacaktır. Şimdi burada bir heyet bu mevzuu incelemektedir. Memurlarımızın ekseriyeti bu yeni kanundan istifade edecektir. Yeni zamlar 29 nisandan itıbaern yapılacaktır.,,
»

Şehirlerarası seyrüsefer kontrol ediliyor
Ankara, 8 (A, A.) — Karayolları Genel Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı uzmanlarından müteşekkil iki ekip şehirlerarası seyrüseferi kontrol etmek üzere Ankara - Bolu ve Ankara - Eskişehir-Bursa-Balıkeslr-İzmir istikametlerinde bu sabah yola çıkmıştır.
Dün Ahmet Mithatın hâtırası anıldı
Türk irfanına değerli hizmetler ifa eden büyük adamın meziyetleri belirtildi
Dün saat 15 te Beykoz Halkevinde büyük Türk muharriri Ahmet Mithat’ın hâtırasını anmak maksadiyle bir türen yapılmış, merhumun hey-keltraş Ratıp Doğu tarafından Halke-vine armağan edilen büstü açılmıştır.
Bu münasebetle yaptığı bir konuşmada Vali Fahreddin Kerim Gökay demiştir ki:
"— Halk adamı, Türk fikir dünyasının essiz velût yazarı büyük edip Ahmet Mithat hakkında Beykozlula-rm göstermiş olduğu içten vefakârlığı bu memlekette ilim ve fikir sahasında çalışanlar için bir mükâfat addediyorum. Ahmet Mithat halkın duygusunu, düşünüşünü eserlerinde en selis olarak İfade eden büyük bir fikir ndamımızdı. Memlekette daha bir çok Ahmet Mithat'lar yetişmesini temenni ederim.,,
Bundan sonra Ahmet Mithat'ın torunlarından Muallim Naci’nin kızı Nl-gâr Ulusoy ve Dr, Aydın konuşmuşlar, dedelerinin hayatını, hususiyetlerini anlatmışlardır.
Müteakiben Reşat Ekrem Koçu, Haüt Fahri Ozansoy, heykeltıraş Ra-tip Doğu büyük muharririn sanatını, hizmetlerini belirtmişlerdir.
Törende Ahmet Mithat merhumun bir piyesi oynanmış, bestelediği müzik parçaları çalınmıştır.
Mareşalin sağlık durumu
Teşvikiye Sağlık Yurdunda yatmakta olan Mareşal Fevzi Çakmağa dün yeni bir konsültasyon yapılmıştır. Teessürle öğrendiğimize göre, sayın Mareşal’m sağlık durumu vahametini muhafaza etmektedir. Ateş 39 buçuk, nabız düşüktür.
Nâzım Hikmetin affı etrafındaki akisler
Nâzım Hikmetin affı icln son günlerde sarfedilmekte o) gayretler dolayısiyle, Milli Türk .ulebe Birliği neşrettiği bir beyanname ile Türk Kültür Ocağı ve Türk Gençlik Teşkilâtı, Cumhurhaşkan, Başbakan ve B. M. Meclisi balkanlarına çektikleri bir telgrafla, bu talebe iştirak etmediklerini bildirmişlerdir.
Diğer taraftan İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği Cumhurbaşkanı ile Bursa Cumhuriyet Savcısına birer telgraf çekerek Nâzım Hikmetin affını istemiştir.
Sirkeci - Kadıköy araba vapuru seferleri
Sirkeci - Kadıköy arasında araba vapurları seferlerine yarından itibaren başlanacaktır. 10-50 dakika arasında bir yapılacak seferler 7.10 da başlayacak ve 20.45 te nihayet bulacaktır. Fiyatlarda hiçbir değişiklik yoktur.
İnciliz Elçisi radyoda konuşmacını yaparken
-monunnıııııı ı mıııııınııyı ı h( •«(
M. P. beyannamesini dün Ankara’da neşretti
Beyannamede, ”Hükûmet Partisi ile anlaşanlar” müstesna, bütün muhaliflerle işbirliği yapılacağı bildirilirken, Partinin tutacağı yol da belirtiliyor


Ankara 8 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Millet Partisi seçim beyannamesini Fahri Başkanı Mareşal Çakmak'ın imzasiyle öteki partilere takaddüm ederek neşretmiş bulunuyor.
Dokuz daktilo sayfası tutan beyannamenin normal seçim beyannamesine girebilecek olan kısımlarım aşağıda hulâsa etmiş ve diğer noktaları bilâhare baş yazımızda tahlil etmek üzere bahis harici bırakmış bulunuyoruz:
1 — Son 4 sene İçinde C. H. P., kendisinin iktidarda kalmasını sağ-lıyacak, baskıya müstenit kanunlar getirmiştir.
2 — Millete zarar veren fena idare, Halk Partisi kazanırsa bundan sonra da devam edecektir. Hattâ înö-nünün son nutukları baskıyı devam ettirmek, kanunlaştırmak üzere daha da mesafe alınacağını göstermektedir. Çünkü Anayasa ahkâmının kendi salâhiyetlerini takviye etmek yolunda değiştirilmesindeki gaye budur.
3 — Millet Partisi de Anayasanın değişmesine taraftardır. Fakat iki değişme arasında, yahut bunların esbabı mucibe ve gayeleri arasında büyük farklar mevcuttur.
4 — Millet Partisi, demokratik hürriyetlere, insan haklarının masuniyetine inanan ve programını buna göre kaleme almış bulunan bir partidir. Bunları yerine getirmek milletler arasındaki itibarımızı tesis ve takviye edecektir.
5 — Mulıaİif görünüp iktidarla el


YSZ SAATİ
’k
I
15 nisanı 16 ya bağlayan gece, saatler birer saat ileri alınacak
Ankara, 8 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — 15 nisan 1950 cumartesi gününü pazara bağ-lıyan gece yarısı saatler bir saat ileri alınarak yaz saatinin tatbikına başlanacaktır.
Bu husustaki Bakanlar Kurulu kararı önümüzdeki hafta içinde neşredilecektir.
Dün sabah şehrimize
32 Yunanlı talebe daha geldi
Selânik Muallim İhtisas Mektebi öğrencilerinden aralarında 4 de öğretmen bulunan 32 kişilik bir talebe gı upu dün sabah Semplon ekspresiyle şehrimize gelmişlerdir.
Şehrimizde 15 gün kalacak olan öğrenciler Çapa Muallim Mektebinde misafir edileceklerdir.
Valiyi ziyaretler
Belçika Sefiri Ekselûns S. Halot, Ankara Tıp Fakültesi stajyer talebelerinden bir grup ve şehrimize hususî yatlarlyle gelen Amerikalı iş a-damlarından Mr. Ludvig ile Mr. Jo-nes dün Vali ve Belediye Başkamnı ziyaret etmişlerdir.
23 Nisanda fakir ve himayeye muhtaç çocuklar sevindirilecek
Çocuk Esirgeme Kurumunun şube ve kol başkanlan dün kurumun Cağaloğlundaki merkezinde Zühtü Çubukçuoğlunun başkanlığında bir toplantı yapmışlardır. Toplantıda, 23 Nisan Çocuk Haftasında kurumun fakir ve himayeye muhtaç çocuklara yapacağı yardımlar için gerekli kararlar alınmıştır.
“Çoruh”, Pakistondan memleketimize 8.500 ton buğday getirdi
Karaşiden 8500 ton buğday İle yola çıkan Çoruh Vapuru lzmire varmıştır. Hamulesinin bir kısmım buraya boşalttıktan sonra diğer kısmını da Istanbula boşaltacaktır.
r
altından anlaşanlar samimi muhalif sayılamaz. Bunlar hariç, Millet Partisi bilûmum muhaliflerle beraber çalışmaya Amadedir.
6 — Millet Partisinin beyanneme-de ifade ettiği kanaate göre memleketi en iyi idare edecek kendi partisidir, Buna mukabil önümüzdeki se-çimlerde yine Halk Partisinin kazanması, baskı ve istibdat rejiminin devamı demek olacak.
Beyannamede, Millet Partisi iktidara geldiği takdirde tatbik edeceği programın, Meclisçe takip edeceği hattı hareketin programında yazılı olduğu zikredildikten sonra, ezcümle deniliyor ki;
Biz Millet Partililer, insanlar için hürriyet ve saadetin bir hak olduğuna inanıyoruz. Bu bakımdan her şeyden önce yurdumuzda hürriyet havası estirmeye, vicdanları ezen ve ruhları baskı altında tutan hükümet vc zabıta korkusunun yarattığı havayı dağıtmaya ehemmiyet vereceğiz.
Bugün bizdeki tehlike; fertlerin taşkınlıkları ihtimalinden değil, iktidarın fertleri baskı altında keyfî hareketlerini mümkün meşinden İleri gelmektedir, kımdan baskıcılığı önlemek, ketimizde tam ve güvenilir
zur ve emniyetin yerleşmesinin tek yoludur. Biz, bütün hürriyetleri bizden esirgemek sayesinde iktidarda kalmaya yeltenenlerden kurtulabilmek hürriyetini istiyoruz. Yani hür ve namuslu seçim istiyoruz.
tutarak kılabll-Bu ba-memle-blr hu-
Devletin sonsuz ve beceriksiz müdahalecilisinden ve devlet sermayeciliğinden kurtulmak, yani çalışma hürriyetini istiyoruz. Keza işçinin, daha iyi yaşama şartları elde edebü-mek için grev yapmak hürriyetine sahip olmasını da düşünüyoruz.
Memleketimizin en büyük ihtiyaçlarından biri maddi ve mânevi güvendir. Halkımız, bir iş tutacağı sırada mevcut kanunların daha ne kadar zaman yürürlükte kalacaklarından, hükümlerinin beklenilmeden bir tesirle altüst edilip edllmlyeccğin-den, hattâ herhangi bir kanunla mal ve mülkünün elinden alınıp alınmı-yacagından bir türlü emin olamamaktadır.
Beyannamenin sonunda, vatandaşlara hitap edilerek oy hakkını kullanması ve yargıçlara hitap edilerek vatandaşlar tarafından verilmiş olan oylara iyice nfgehban olmaları istenilmektedir.
Günaltay ve Birsel, seyahate çıkıyorlar
Ankara, 8 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Başbakan Şemseddin Günaltay ve İşletmeler Bakam Münir Birsel yarın Çankırı, Kastamonu ve Zonguldak istikametinde seyahate çıkacaklardır.
Seyahat 5-6 gün kadar devam e-decektlr.
Adanada bir genç, komünist propagandasından tevkif edildi
Adana, 8 (Hususi muhabirimiz bildiriyor l — Adananın Kadirli ilçesinde Kemal Sadık Gövcelı adında bir gencin komünist propagandası yaptığı ihbar edilmiş ve evinde yapılan araştırmadan sonra tevkif edilmiştir.
Giresun Akşam Kız Sanat Okulunun defilesi
Giresun, 8 (A. A.) — Akşam Kız Sanat Okulu öğrencileri bir yıllık çalışmalarını gösteren bir defile tertip etmişlerdir. Kalabalık davetlilerin huzurunda yapılan bu defile çok , takdir olunmuştur.

Radyo ile
İngilizce
Bu münasebetle Millî Eğitim Bakanı ve Ingiliz sefiri birer konuşma yaptılar
Ankara, 8 (A. A.) _ Ingiliz kül-Jlr heyeti tarafından Ankara Radyom sunda tertip edilen İngilizce dersleri bugün saat 19.45 dc başlamıştır. Bu münasebetle Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu ve Ingiltere Büyükelçisi Sir Noel Charles birer konuşma yapmışlardır.
Mili! Eğitim Bakanı Tahsin Ban-guoğlu demiştir kİ:
“İngiliz kültür heyeti tarafından hazırlanmış olan "radyo ila İngilizce,, derslerini açıyorum. Radyo vasıta-sıyle öğretim imkânlarını Arttırmaya çalıştığımız şu sırada Ingiliz kültür heyetinin bu teşebbüsü teşekkürle karşılanmıştır. Radyo yolu ile öğretime yanyan hususi bir İngilizce kitabı yayınlanmış ve derslerin faydalı olması için gerekil tedbirler alınmıştır. İngilizceyi öğrenmek lstiyen yurttaşların ve okullarda bu dili öğrenen öğrencilerimizin derslerden istifade edecekleri kanaatindeyim.,,
Milli Eğitim Bakanından sonra İngiltere Büyükelçisi Sir Noel Charles şu beyenatta bulunmuştun
"Radyo He İngilizce derslerinin a-çılmasında bulunmaktan büyük bir zevk duymaktayım. Bu derslerin İhdası, milletlerimiz için faydalı neticeler sağlamak hususunda Türk ve İngiliz teşkilâtlan tarafından girişilen işbirliğinin sayısız örneklerinden biridir. Radyo İle İngilizce dereleri» dünyanın bir çok kısımlarında İngilizce öğretmek için başarılı bir usul olduğunu ispat etmiştir ve eminim ki Türkiyede de bu usul mevcut öğ( retmenlerin mesaisini tamamlayacak ve milletlerimiz arasında gittikçe ar* tan bir anlaşma sağhyacaktır^
Bu programın tertibinde oynadığı rol dolayısiyle İngiliz kültür heyetini tebrik ederim ve ayrıca bu programın tahakkuku büyük bi ristek ve şevkle mümkün kılmış olan Türk makamlarına teşekkürlerimi sunmak İsterim.
Bilhassa teşekkür etmek istediklerim arasında sayın Millî Eğitim Bakanı, Basın, Yayın ve Turizm Genel Müdürü ve Ankara Kadrosu Müdürü vardır. Hepsi, büyük teşvik ve yardımlarda bulunmuşlardır. Bütün bu makamların personellerine de bu münasebetle katlandıkları zahmetler dolayısiyle teşekkür ederim.
Büyükelçi konulmasını türkçe larak söylediği #u cümle ile bi. tir:
"Bu İngilizce kuralarının pel: dalı olacağından eminim. Der kip edecek olanlara en iy1 t terimi bildirir, kendilerine uı . baharı dilerim.,,
- '“‘‘‘--n. IHI MTII ■ - -
C. H. P., seçim beyannamesi yayınlamıyacak
Ankara, 8 (Hususî muhabirimiz bildiriyor) — Millet Partisi seçim beyannamesini yayınlamıştır. C.H.P. nln seçim münasebetiyle bir beyanname neşredip etmemesi henüz bir karara bağlanmış değildir. Devlet Başkanmın son seyahatlerinde söylemiş olduğu nutuklarda önümüzdeki 4 sene zarfında ele alınacak meselelerden bazılarına temas edilmiş bulunması, buna sebep gösterilmektedir. Başbakanın ve diğer bakanların yapacakları seyahatler münasebetiyle söyliyecekleri seçim nutuklarında önümüzdeki 4 sene içinde C.H.P. tarafından yapılması düşünülen işler hakkında geniş ölçüde malûmat verilmesi kararlaştırılmıştır. Bu itibarla C.H.P. nın ayrıca bir seçim beyannamesi neşretmesine lüzum görmiyeceği tahmin olunmaktadır.
D. P. nln seçim beyannamesi ha-zırlanmaktadır. Bu beyannamenin parti Milletvekili adaylarının ilân e-dlldiği günlerde yayınlanacağı söylenmektedir.
HAVA RAPORU
Ka-ve az
Son 24 saat içinde yurdumuzda hava: Ege, îç Anadolu, Doğu ve Gü-neyduğu bölgeleriyle Akdeniz ve radeniz kıyılarında çok bulutlu yer yer yağışlı, diğer bölgelerde bulutlu geçmiştir.
Yağışlar Doğu Anadolunun bazı kısımlarında kar, diğer bölgelerde yağmur şeklinde olmuştur.
Son 24 saat içinde yurdumuza ( şen yağış miktarları metrekare Kütahyada 28, Kastamonu ve Kar kösede 22. Afyonda 14, Kırşehirde 1 Bolu ve Osmoniyede 10, Siirlte 9. T lecıkte 8. Manisa, Burdurda 6. Z: guldak, Sinop, Urlada 5, Samsung 4. Çorum, Yozgat, Uşak, Akşehir, Erzurum, İsparta ve Antalyada 3, Mardin, Kars, Iğdırda 2, Giresun. Niğde, Çankırı. Bodrum, Ulukışla, Urfa, İskenderun ve Antalyada 1 kilogramdır.
En düşük sıcaklık, Erzurumda ve Slvasta sıfırın üstünde 2, en yüksek sıcaklık Urfada sıfırın üstünde 22 derecedir.
Bugün şehrimizde havanın umumiyetle bulutlu ve hafif yağışlı geçmesi, rüzgârların kuzeydoğudan orta şiddette esmesi, bava sıcaklık derecesinin bugüne nazaran azalması muhr temeldin
O Nlsnn 1950
y e Nt İstanbul
Sayfa 3
Mareşal Tito'nuıı Times
Paris Hususî Büromuz telgrafla bildiriyor
Panayır: 6
Dedikodu
gazetesine beyanatı
Tiirk-Italyan andlaşması, Tür kiy eni n Atlantik
“Kremlin'in, milletlerarası politikadaki durumu fenalaşmıştır. “Soğuk harp”, bir müddet daha devam edecek ve sıcak harbe inkılâp etmeden sulhla bitecektir. Çünkü; tarafların hiçbirisi ve bilhassa milletler harp istemiyorlar.
Paktına girmesi için bir adım olacak
Mareşal Tito orduda yaptığı bir teftiş esnasında tekmil alıyor
Belgrat, 8 A. A. (Reuter) — Mareşal Tito Times gazetesi muhabirine verdiği hususî bir mülâkatta». batı ile doğu arasındaki soğuk harbin ancak bS veya iki sene süreceğini ve bupun, sıcak harp haline girmiye cegini, soğuk harbin bir gün sulhçü bir şekilde sona ereceği kanaatinde bulunduğunu söylemiştir.
Times muhabirini geçen perşembe ÇÜnÜ Belgrat civarındaki villâsında kgbul eden Tito. kendisine sorulan suâllere dostça ve samimî cevaplar ve
rejimin bir dereceye kadar insanileştirilmesinin bu memleketin batı dünyası ile işbirliği yapmasına edeceğini sanıp sanmadığını tur.
Mareşal, aşağıdaki cevabı tirı
“Hatırlamanız gerekir kİ,
yardım sormuş-
vermiş-

informun Yugoslavya aleyhine, Yunanistanda olduğu gibi bir çete harbine girişip ginşemiyeceği hakkında sorulan suale Tito, şu cevabı vermiştir:
*Bu mümkün değildir. 20 seneden beri gizli faaliyetler hakkında çok tecrübe sahibi olduk ve kullanılan bütün usul ve çareleri biliyoruz.
Yugoslav Komünist Partisinde ko-mlnform taraftarı unsurlar artık mevcut değildir.,,
Tito, milletlerarası durum hakkında fikrini şöyle ifade etmiştir:
“Yakın bir harp tehlikesinin mevcut olduğunu sanmıyorum. Her iki taraf da harbi önlemeye çünkü milletler harbin biliyorlar Harp çıkması görmüyorum.,,
Kremlin'in niyetlerini
söyliyen Tito, şunları ilâve etmiştir:
“Fakat milletlerarası hasındaki durum son çinde kötüleşmiştir. Ve böyle devam edemez.
Sovyet dış siyasetinde
şildi kler yapılması zarurîdir, dahilî idare şeklinde de çaktır.,,
Times muhabirinin batılı devletlerin Yugoslavyanın dahili işlerine karışıp karışmadıklarını sorması üzerine Tito, şunları söylemiştir:
“Bu bakımdan son günlerde batılı devletlerle daha az güçlükle karşılaştık. Şuna şüphe yok ki batı ile doğuyla olduğundan lüğe maruz kaldık.,,
Muhabir. Titoya sağ cenahtan ziyade
merkez partilerinin işbirliği ile kurulmuş ve General Plastiras’ın başkanlığında bulunan hır hükümetle işbirliği yapmaya hazır olup olmadığını sormuştur Mareşal şöyle vap vermiştir:
“Eğer size müşahhas b(r cevap rireem Yunanistanm iç işlerine nşmakla itham edilirim. Fakat
mokrat veçheye sahip bir hükümetle İşbirliği yapabiliriz..,
Muhabir, Titoya Yugoslavyadakl
çalışıyor, neticelerini için sebep
bilmediğini
siyaset sa-seneler i-bu durum
bazı dcği-
Belki böyle ola-
• •
daha az güç-
Yugoslavyanın sol cenah ve
çe-
ve-ka-de-
Halihazırdaki siyasi vaziyet gözönünde tutulursa, bu andlaşmaya bir Akdeniz paktının başlangıcı nazariyle bakmak mümkün değildir
Paris, 8 (Hususi büromuzdan) — Salâhiyeti! Fransız çevreleri, batı stratejisinde Akdeniz bölgesinin e-hemmiyetini belirtiyor ve zaman zaman dünyanın dikkatim bu tarafa çekmekten geri kalmıyorlar. Bunun için, yeni imzalanan Türk - Italyan andlaşması, Akdeniz bölgesinde mevcut şartlar içinde neler yapılabileceğini tetkik etmeye fırsat vermiş bulunuyor.
Bu vesile ile, Türkiyenin bir seneden beri Atlantik Paktına doğrudan doğruya dahil olmak arzusunu izhar ettiği hatırlatılıyor. Türkiye, lüzumu halinde bir Akdeniz paktının da ele alınmasını istemiş, buna mukabil Atlantik Paktı çerçevesi içine girmi-yen ortadoğuya ait bütün paktlara iştiraki reddetmişti.
Pariste işaret edildiğine göre, Türk Hükümeti, Türkiyenin Akdeniz için bir “Norveç., olarak tanınması gayesini güdüyordu. Yanı bu bölgenin müdafaa sistemi içimle en esaslı unsur gibi telâkki edilmeyi arzu e-diyordu. Türk Milleti, istiklâlin bir teminatı olan, aynı zamanda Batı Blokunun gayelerine yardım etmeye hazır bulunan kuvvetli bir orduyu ayakta tutmak suretiyle katlandığı fedakârlıkların karşılığını bekliyordu.
Fransadaki Amerikan. İngiliz ve Fransız müşahitler, Türk Hükümetinin, son günlerde Romada imzaladığı andlaşmadan daha sağlam, zaman ve zemine daha uygun bir paktı tahakkuk ettirmesinin de mümkün olduğu kanaatinde bulunuyorlar. Fakat, hâdiselerin aldığı şekle göre, 1
• •

Dışişleri Bakanımızın beyanatından sonra, batıdaki siyasi faaliyetlerimiz hakkında en salâhiyetti kaynaklardan malûmat toplamak imkânlarına sahip olan Paris büromuzun, bu mevzua dair yolladığı açağıki telgrafın alâka-ile okunacağından şüphe etmiyoruz.
Türk-İtalyan andlaşmasınm. mükemmel bir siyasi haşarı olduğunu ve bugün için bütün ihtiyaç ve zaruretlere tamamen cevap verdiğini tasdik ediyorlar.
Hakikaten. İspanyanın, Yugoslav-yanın hattâ Arnavutluğun durumu gözönünde tutulursa, şimdilik, Atlantik Paktına benzer bir Akdeniz paktını elde etmenin çok güç olacağına işaret ediliyor. Diğer taraftan mevcut sulh muahedesi, îtalyanın kuvvetli bir ordu ve az çok kıymetli bir askeri hava kuvveti kurmasını yasak etmektedir. Esasen Arap Devletleriyle İs rai lin müstakbel münasebetlerine dair olan karışık ve kararsız vaziyet de, Akdenızde, Türkiye-nin arzu ettiği kadar sağlam bir müdafaa sistemi kurulmasına mâni olmaktadır.
Bu yüzden, yine Paristeki müşahitlerin kanaatınce Türk Hükümeti, Akdeniz birliği hakkındaki projelerini tahakkuk ettirmekte daha ihtiyatlı hareketi terviç etmiştir. Beri taraftan, ehemmiyeti herkesçe kabul edilmekle beraber Türk-İtalyan and-laşmasından, Fransız basını müstes-
insani-
leştirme sadece bize değil, fakat di-
ğer memleketlere ve güçlük doğuran dahilî unsurlara bağlıdır.
lfHIMIItH-Nlr1lfniftti»ltlr |ı||f|IIKfEaUlnıHıınıı. ımrı^ftl ..................... (IIHt»’Mll|IW‘l»ıIH|tUıınflimiHIIÜrtlll)4ıtrllHIU»1IH.ıUI»MIH|ıl!H’«Uttlintnnitîı||in)mituHII||IMWMt>KUlıılrtHUH»tll(
Islâm ve Hıristiyan cephesi kuvvetleniyor
Suiıdi Arabistan
merasime işti
mümessilliğin merkezdedir
Kahire, 8 (Hususî muhabirimiz Ludvvig E. Degenhard bildiriyor) — Kahire’de ileri gelen Müslümanlar bugüne kadar papaların taç giyme yıldönümü ile hiç alâkalanmamışlar-dı. Onikinci Pius’nin onbirinel taç giyme yıldönümünde Kahire’dekı St. Josef katedralinde, bu yıl Mısır Kıralı ile hükümetinin hususi mümessilleri, Arap Birliği Genel Sekreteri Azzam Paşa, Vatikan’da Mısır Büyükelçisi Tahir-ül-Omarl Bey hanedana mensup prensler ve yüksek devlet memurları, rak etmişlerdir.
Kahircdeki Papalık de umumi kanaat şu
“Islâm âlemi ile Vatikan arasmdak münasebetler bugünkü kadar samim olmamıştır.,, Mümessil Monseigneu Albert Levame, düşüncelerini açıl ça ifade etmekten çekinmemişti: “Cihan, dört yüz milyon Katolik! üç yüz elli milyon Müslümanın işbi. liğinl hasretle bekliyor..,
Suudi Arabistan Veliahdı Emil Suud, bu münasebetle ilk defa Kahl-rede memleketi namına, resmen, Katolik - Islâm cephesi hakkında müspet beyanatta bulunmuştur. “Dinsizlik, komünizm maskesine bürünerek Arap memleketlerine sokulmaya uğraşıyor. Hilâl ve Haç, aynı meseleler karşısmdadır.,, Suudi Arabistana, İslâmiyetin en radikal ve mutaassıp tarikatı olan Vehavilerin hâkim olduğu ve bunların öteden beri Hıristiyanlıkla her türlü işbirliğine katî surette muhalif bulundukları nazarı itibara alınacak olursa, İbnissuud’un oğlu tarafından verilen bu beyanatın ehemmiyeti büsbütün artar.
Hazırlanan çalınma proyramı
“Kızıl münkirler,, e karşı tatbik
Birin-
da bu cepheyi desteklemeye olduğunu bildirdi
r
L
Müslüman devletlerinin elçileri bir
merasimde Papanın elini sıkıyorlar
na, Avrupanm diğer büyük hükümet merkezlerinde fazla bahstdilmemek-te, buna dair tefsirlerden kaçınıl-maktadır. Hattâ İspanyol ve İtalyan radyoları, bu mevzuda bir nevi ketumluk muhafaza etmektedirler.
Pariste, bilhassa İspanyanın, milletlerarası münasebetlerde alacağı role dair olan durumunun» henüz temenni edildiği kadar aydınlanmadığına işaret ediliyor. İspanya hakkında iki türlü hareket tarzı takip edildiğini unutmamak lâzım:
cisi mesul batı hükümetleri tarafından güdülen siyasettir ki, kendi memleketlerindeki demokrat umumi efkârı hesaba katarak bu idareciler, İspanyayı batının anlaşmalarına dahil etmek istemektedirler. İkincisi. Amerikan, İngiliz ve Fransız askeri şahsiyetlerinin mütalâasıdır ki, Atlantik Okyanusu ile Akdeniz arasındaki stratejik vaziyeti dolay isiyle İspanyayı Batı Blokunun dışında tutmaya taraftar değillerdir.
Salâhiyeti! çevrelerdeki intıbaa göre, Amerika, daha doğrusu Tru-man vc Acheson. kendi politikaları nı daha sarahatle belirtmek üzere. İspanyaya güvenme fikrini şimdilik terketmişler ve Rus yayılmasına karşı başlıca kale olarak Adenauer’in Batı Almanyasını seçmişlerdir.
Yugoslavya ve Arnavutluğa gelince, Amerikanın, bu iki memleketi a-çıktan açığa tehlikeye düşürmeden, onları Rus blokundan büsbütün ayırmayı düşündüğü söyleniyor. Bunun içindir ki Amerika, Yunan Hükümetinin kuvvetini arttırmaya, böylece Tito Yugoslavyasına ve Arnavutluğa Amerikan kudretinin hemen yakınlarında olduğunu hissettirmeye çalışmaktadır.
Hulâsa olarak Paristeki yabancı ve Fransız müşahitlerin kanaati şöy-ledir: Birleşik Amerika, Akdenizde-ki vaziyeti değiştirmeye .matuf esaslı gayretlere girişirken, güvendiği noktalan pek fazla belli etmemek ve plânlarını açığa vurmamak için Türk-îtalyan Andleşmasının ehemmiyetini ilân etmeye lüzum görmüyor.
Bununla beraber. Fransız umumî efkârının nazarında bu aııdlaşma büyük bir kıymeti haiz bulunuyor. Fakat yukarıda izah ettiğimiz sebeplerden dolayı tedbirli hareket ederek, andlaşmanm ehemmiyetini göze çarpacak derecede büyütmeye gayret eden Amerikanın ve Türkiyenin mâkul düşünceleri karşısında da. halk pek fazla hayret göstermiyor.
— Herkes hakkında hicivler yazarsın; niçin kendi aleyhinde bir şey söylemeğe cesaretin yok?
— İki sebeple! Birisi, bu lûtfu başkalarından bekleyişim; öbürü ise kusurlarımı anlatmak için kendi lisanımın kudretini yeterlikli bulamayışım!
— Günahın bu kadar çok mu?
— Doğrusu, günah dâvasında ,,rö-kor„ kırmak iddası gülünçtür. Malûm ya; bütün İnsanların en zengin hâzinesini, kendilerinin kabahatleriyle kusurlarını saklayan kasada buluruz. Bununla beraber hiç sıkılmadan söyliyebilirim; ben de o alanda hemcinslerimden aşağı durumda değilim!
— Bildiğim şu: Dünyada hepimiz, nc kadar ayrı yollardan gidersek gidelim, hemen daima aynı neticeye varıyoruz. Verdiğimiz hükümler birbirine ne kadar zıd dahi olsa!
— O netice nedir?
— Yüzde doksan hata etmek, günaha girmek ve hiç bir şeyin tam hakikatini anlıyamadan ölmek: Hele siyasî hayatta... Bu işi, her vakit böyle gördüm., dersem... hiç de mübalâğa etmiş olmam! Onun için aslâ çekinme! Biraz da kendini hicvet!
— Şahsımı, lehinde veya aleyhinde konuşulmağa değecek kadar ..enteresan,, bulmuyorum! O gazetelerde, mecmualarda filân sık sık resmini çıkarttırmak, kendi kalemiyle kendine medhiyeler yazmak itiyadındaki zavallılar sürüsünü gördükçe açıyorum. Hele diğer bir zümre var ki içime tiksinti veriyor: Kahramanlık kamlotu yapanlar, mazlum vatanperver ve feragatli idealist ünifor-
Yazan: Fazıl Ahmet AYKAÇ
ması “giyerek âleme samimiyet palası çalanlar! Bu türlü “melodra-mik„ çeylere, değil hayatta, tiyatroda bile ötedenberi tahammülüm yoktur! Sana Yahya Kemalin vaktiyle merhum Cemal Paşaya söylediği ince bir cümleyi anlatayım. Merhum paşa, İstanbul muhafızı iken bir takım kimseler hakkında siyasî takibatta bulunuyormuş. Bir gün aziz şairi de kumandanlığa çağırarak bazı şeyler sormuş. O zaman, Yahya Kemal ne demiş bilir misin?
— Hayır bilmiyorum.
— Demiş ki efendim benim dikkate değer bir hususiyetim vardır: O da Avrupadan kahramanı hürriyet olmayarak dönüşümü
— Peki öyleyse teşriî hayat faaliyeti hakkındaki fikrin nedir?
— Frenkler derler ki parlâmentolarda kürsü çok defa çenesi düşüklerin, kulisler politikacıların yeridir, iktidar mevkii ise gözü açıkların!
— Sen hangi bölüktensin?
— Daima olduğu gibi beceriksizler alayından! Onun için benim en büyük zamanını kütüphanede geçer-Yalnız bir noktayı şimdiden belirteyim. Kütüphaneyi kitapseverlerin randevusudur, sanmayın! Bilâkis!. O-raya sık sık gelenler içinde kitap okuyanların sayısı hiç bir defa yarım düzineyi geçmez! Sükûtun, en kuvvetli teminat altında bulunduğu yer de kütüphane değildir. Zira heyeti umumiye salonunda aslâ ağzını açmıyanlardan nice arkadaş, kütüphanede bağıra bağıra konuşur!.
— Niçin öyle?
— Her halde başkalarının da okumasına mâni olmak için olacak!!
Sosyal mevzular
Talebeler ve politika Bu önemli mesele, İngilterede nasıl halledilmiştir?



Kısa haberler
Bir harp vukuunda Mısırın durumu
edilecek mücadele plânları hazırlanmıştır. Bu plânlar Kahiredekl papalık mümessilliğinin, Mısır Hükümet makamlarının, Arap Birliği Genel Sekreterliğinin ve bilhassa muhtelif müftülüklerle manevî nüfuzu çok kuvvetli olan El Ezher Medresesi Rektörlüğünün cn gizli dosyalarını teşkil etmektedir. Milletlerarası İslâm Birliği müşterek mücadelenin masrafına şimdiden 300.000 dolarla iştirak etmiştir. El Ezher Medresesindeki genç softalar hep bu gayeye göre yetiştirilmekte ve hususî

kurslaıda bu gayeye matuf siyasi terbiye almaktadır. Mısır ve Suriye-de son günlere kadar Katolik ve Islâm dini makamları arasında devam etmekte olan ihtilâflar, şayanı hayret bir süratle ortadan kaldırılmıştır.
Camilerde ve kiliselerde, imam ve papazlar aynı zamanda mücadeleye başlayacaklardır. Dinî telkinler Irak bedevilerinin çadırlarına, petrol şirketlerinin kamplarına, Beyrut, Bağdat ve Şam gençlik teşkilâtına kadar yayılacaktır.
Kahire, 8 A.A. (United Press) — El Ehram gazetesinin bugün verdiği bir habere göre Mısır Hükümeti. İngiltere Hükümetine, a-ralarındaki meseleler halledilmedikçe doğu ile batı arasında bir harp vukuunda kati durumunu a-çıklanuyacağını bildirmiştir.
Florida’da radyo ile idare edilen füzeler için istasyon kurulacak
VVashington. 8 A.A. (AFP) — Bugün öğrenildiğine göre, Florida’da kurulacak olan radyo ile idare edilen füzeler için tecrübe İstasyonuna tahsis edilen 10 milyon dolardan başka Askeri Havacılık Komutanlığı Kongreden 6 milyon zam istemek tasavvuTundadır.
Banana River adını taşıyan deneme istasyonu kara, deniz ve hava ordularının her üçüne de açık bulundurulacaktır.
ONLARI şapkasız başlarından, giyinişlerindeki kasd! ihmalden, ve kollarının altında taşıdıkları kitaplardan teşhis etmek mümkündür. Hayata karşı tavırları serbest ve endişesizdir. Bununla beraber hayatı ciddiye almakta ve kendilerini hayat yolculuğuna teçhiz için sıkı çalışmaktadırlar. Bu, Büyük Britanya üniversiteleri, kolejleri, teknik o-kulları ve mesleki kurslarındaki ilk devrelerini bitirmekte olan takriben 18.000 öğrenciden müteşekkil yeni neslin tarifidir.
Oxford, Cambridge ve Londra bulundukları yegâne yerler değildir. Konferans salonlarına ve kahvehanelere girip çıkarlar. Kuzey Gal’de Lampeter’in spor sahalarını doldururlar, İngiliz Midland’larmda, Lei-cester’de, îskoçyanın Edinbourg şehrinde veya Devonshiıe’in Exeter merkezinde toplu gruplar teşkil e-derler. Büyük Britanyada 30 a yakın üniversite ile üniversite koleji ve 100 den fazla diğer yüksek eğitim müesseseler! vardır. Bu merkezlerin akademik nüfusu, eğitim hususundaki milli ıştihanın arttığı ve imkânların genişlediği nisspette, fazlalaşmış, harpten önce 50.000 iken 90.000 e yükselmiştir.
Sosyal sorumluluk hissi*
Bugünlerde öğrencilerin ekserisi devlet, il ve mahalli eğitim makamları, okul ve özel vakıflardan bir nevi mali yardım görmektedirler. Eğitim artık mahdut bir zümrenin imtiyazı değildir. Bu, ötedenberi Ingıl-teredeki bütün siynsî partiler tarafından gözönünde tutulmuş bir siyaset ve ihtiyaçtır. Bugün genç öğrencide. gördüğü yardım bir sosyal sorumluluk hissi doğurmuştur. Erkek veya kız öğrenci, gördüğü bu yardımı ebeveyninin, öğretmenlerinin ve camianın nazarında haklı göstermek arzusundadır.
öğrencilerin siyasete karşı olan ilgileri, geniş ölçüde paıimanter demokrasi sisteminin bünyesi ve işleyişi üzerinde temerküz etmektedir. Oxford ve Cambridge Üniversitele-
rinin büyük Birlik Cemiyetlerinde istikbalin başbakanları ve muhalefet liderleri, siyasi müzakereleri ve münakaşaları İdare etmek sanatini öğrenirler ve Büyük Brifanyanın öteden beri kıymet verdiği muhalefetin söz serbestisine kıymet vermeyi fiilen tatbik ederler.
öğrencilerden müteşekkil siyasî hareket organize bir şekilde mevcut değildir. Zira ingilterede öğrenciler, kendilerini milletin umumî bünyesinden ayrı imtiyazlı bir zümre şeklinde görmezler. Onlar umumi bünyenin bir kısmıdır. Genç insanların, a-rada sırada, iyi niyetli yaşlılar tarafından kendileri için ihdas edilen tahditlere karşı gelmeleri pek tabiidir. Bu gibi şikâyetleri ileri sürmek istedikleri zaman bunu, her üniversite veya kolejde mevcut iyi teşkilâtlı talebe heyetleri kanaliyle izhar edip çaresini bulabilirler. Bıı* çok hallerde şikâyetleri, kantinlerde pişen yemekler hakkındadır. Fakat, meselâ daha iyi pişmiş patates veya kabak elde etmek için grev hareketine kalkışmaları vâki değildir. İngilterede talebe hayatında grev tehdidinin yeri yoktur, zira öğrenciler, sınıflar ve öğretmenlerine karşı gTev yapmak suretiyle kendilerine karşı grev yapacaklarını müdriktirler.
Bugün öğrencilerin ders haricindeki ilgileri, politikadan daha geniş bir saha aramaktadır. İngiliz üniversitelerinde müzik, dram, bale ve güzel sanatlar hiç bir devirde bu kadar geniş bir inkişafa ulaşmamıştır.
Büyük Britanyada insan kudreti darlığı binlerce öğrenciye milli hizmetlerde önemli bir rol oynamak fırsatını sağlamıştır. 1949 yazında 5.000 öğrenci, deniz aşırı memleketlerden gelen 1.500 kadar ziyaretçinin yardımiyle memleketin muhtelif bölgelerinde tarım kampları kurmuşlar ve hasada yardım etmişlerdir. Memleketteki öğrenci mevcudunun takriben üçte biri veya 30.000 öğrenci. şehirlerde muhtelif işler tutmuşlardır.
Ahmet Hcmdi Tanpınar
Sahnenin
Dışındakiler
- 32 -
Geceki sabırsızlığıma rağmen, Sabihayı bu sabah j>ek az düşünmüştüm. Daha doğrusu zihnin o çok tabiî, yarı uyku İçinde gibi çalışmasly-le, hayatımızın herhangi bir parçası olarak aklımda idi. Onu, düşünmeden düşünüyordum, ^a-kat daha kapının önünde, genç kadının harap yüzü. daha ziyade bir itiyada, muhayyelenin sathî bir oyununa benziyen bu düşünceyi kırmış, bana kaybettiğim şekildeki Sabihayı İade etmişti.
Sanki onu hakikaten, Istanbuldan ayrıldığımız sabah bıraktığım yerde bulacakmışım gibi, kapıdan çıkıp sokağa, o sabah yağmur altında, küçük, çok küçük ve biçare bir şey, benden ve kendi hayatından beraberce kopmuş, yalnız zihinde yaşayan varlıkların o mücerret kıyafetine bürünmeğe hazır bir $ey gibi durup gitmemizi beklediği yere bakmak istiyordum.
Altı sene onu hep bu kapının önündeki du-ruşlyle hatırlamıştım. Nasıl olur da tek bir hayal, öbürlerini silerek, yahut unutturarak hepsinin yerine geçer? Şurası muhakkak ki, bu duruş bende o zamanlar Sabihanın hatırasının, bu acıklı zihin operasının bir nevi onrerfiire'it gibiydi; ve nasıl bir ouvorhtrc’de, bütün dram, şa-156
hışlar, motifler, esas nağme ve fikir hepsi birden mevcutsa, Sabihaya ait bütün hatıralarım, ıstıraplarım, onun konuşmasından, dostluğundan hatırladığım şeylerin hepsi hu biçare duruşta kendiliğinden mevcuttu. Şüphesiz diğerleri de kendiliklerinden bende uyanıyorlardı. Fakat onun düşüncesine asıl burAdan gitmekle varıyordum. Onun için bende kalan diğer hayaller, hattâ hiç hatırlamadıklarım bile hır iki kımıldanıştan sonra yine, kapımızın önündeki o sessiz, kaskatı, yağmura teslim edilmiş duruşa dönerdi.
Genç kadın, başiyle bir çaresizlik işareti yaptı; sonra:
— Hakkınız var! dedi. Evimiz durulacak yer değil! Hiç bir yer durulacak gibi değil. Bir cehennemde yaşıyoruz. Siz nereden geldiniz?
Kendisine, geldiğim yeri ve oralardaki vaziyeti kısaca anlattım. O da Istanbulun nasıl altüst olduğunu söyledi: r .
— Kardeşimi iki ay evvel götürdüler, beş sene evvel evimizin kapısını altı erkek birden açardı. Şimdi yapyalnızız.
Sonra yüzündeki katılık biraz yumuşadı:
— Biraz oturun! Bir kahve için...
Ben ısrar ettim:
— Bir emriniz varsa, söyleyin!
Omuzlarını silkti:
— Hiç bir yey.„ Tanıdıklar zaten meşgul. İhsan Bey, Allah razı olsun, hapsedildiği yeri buldu. Kroker otelinde imiş. Biraz sonra gidip anyacağım. Belki de görürüm. Çamaşır, falan da götüreceğim.
Eliyle yerde, devrilmiş kapının yanında duran, İçi çamaşırlarla dolu, henüz düzeltilmemiş açık bir bavulu gösterdi. Temiz, işlemeli bir yastık Örtüsü cn üstte duruyordu. Bavulun kapağı üstünde bir yatak çarşafiyle, hav-157
lu ve İstanbulda çamaşır arasına konması âdet olan o küçük levantaçiçeği yastığı vardı.
— Ah yavrum., ve tekrar ağlamaya başladı. Korkunç bir şeydi bu. İhtiyar kadına yaklaştım. Elimi omzuna koyarak teselli etmek İçin bir şeyler söylemek istedim. Fakat başım kaldırıp, hiç bir mâna taşımayan gözlerle bana baktığını görünce söyliyecekleriml unuttum. Genç kadın, yanımıza yaklaşmıştı:
— Bırakın! dedi. Kimi teselli edeceksiniz? Nasıl teselli edeceksiniz? Çocuklarını geriye verebilir misiniz? Bizi bu hale soktular işte... Ve sözünü bitirmeden içeriye kaçtı.
Sabiha dışarıda yoktu. Dışarıda dün akşamki yağmurun etrafa getirdiği tazelik arasından daha parlak, insan ıstırabına daha kayıtsız görünen eylül güneşi, an vızıltılariyle dolu neşeli, berrak, ömrün o kısa muvazene anlarına benzi-yen, her şeye kendi tnmamlığı içinde gülen eylül sabahı vardı. Durmadan kendi kendime tekrarlıyordum:
— Altı erkek... Bir erkeğin kadın hayatında ne olduğunu kıracımızın biraz evvel söylediği sözler kadar hiç bir şey anlatamazdı. Aşk, sevgi, güvenme, gurur, hepsi bu sözlerde vardı. “İstanbulda bu hatıra ile sızlanan, döğünen, talihine küsen kini bilir kaç bin kadın var?“
Kapının biraz ilerisinde başımı kaldırıp camie baktım. Kurşun kubbesi, üzerinden bir eldiven gibi sıyrılıp alınmıştı. Fakat bahçe kapısının üstünden incir ağacı, çocukluğumdaki gibi mey-va yüklü dallarını sarkıtıyordu. Biraz uzakta ceviz ağacı manzarayı kapatıyordu. Yarabbim, gök ne kadar güzeldi. Ne kadar kandırıcı bir sesle bana, yalnız kendimi düşünmem nasihatini veriyordu. İlkönce Sabiha ile o kadar hatıramız olan 158
camie girmek istedim. Fakat vazgeçtim .Sabiha-lann evine gitmek en iyisi idi.
İhsanların evinden gorilim iyeyim diye tekrar geldiğini yoldan dönerek arka sokağa girdim. Sabihanın akşamları ip atladığı sokaktı bu. Evin kapısını çaldım. Kırk beşlik bir hizmetçi kapıyı açtı. Süleyman Beyleri tanımıyordu. Onlar geleli dört ay olmuştu; kimseyi bilmiyorlardı. Bu sefer aşağı yoldan kıvrılarak yine bizim sokağa geldim. Fakat artık ayni insan değildim. Burada birdenbire Gümrük Nazırlarının konağının yerinde olmadığını gördüm. Kararmış duvarlardan, ucu isli kiriş parçalarından yanmış olduğu görülüyordu. ,
Fakat demin niye farketmemiştim ? Bu sual bana mahallemizin geçirdiği tehlikeyi âdeta unutturdu. Yüksek setli arsanın üstünde koca konaktan, daha eski devirlere ait olması lâzımgelen tuğla bir bina tek başına kalmıştı. Beni asıl şaşırtan şey, kiracımızın da bundan bahsetmeme-siydl.
Fakat Sabiha ne haldeydi? Onu nasıl bulacaktım? Birdenbire içimde bir ümit belirdi. İhsanla evlenmiş olabilirdi. Bu ümitle zili çaldım. Yarabbım, böyle olsaydı işler ne kadar rahat olacaktı! O zaman Sabiha için ne kadar korktuğumu anladım.
Kapıyı İhsan açtı t
— Gel bakalım., diye beni kucakladı. Fakat o da, eski thsan değildi. Gözlerinde eski sevinçli gülümseme yoktu. Çenesinde belki dört günlük sakallyle, eski pantalonu, kolları sıvalı gömleğiyle daha ziyade bana öbürünü, ilk marangozluk dersini veren İhsanı hatırlatıyordu.
— Babanın telgrafını dün aldım. Seni bekliyordum. Haydi ilkönce anneme! Seni ne kadar sabırsızlıkla bekliyordu!
159
Ve yukarıya seslendi:
— Anne, bak kim geldi?
— Büyük bir kaza atlatmışız., dedim. Geçmiş olsun!
— Evet, üç hafta evvel... Yukarda misafirler var. Bugün gelmeseydin yarın Behçet Bey-do seni arayacaktım.
— Vapur gecikti...
— Haberim var, Muhlis Be}’ söyledi. O da yukarıda. O da seni merak ediyor.
Muhlis Bey. beni pek tanımazdı. Şaşırmıştım. İhsanın annesini merdivenin başında bulduk. Ne kadar çökmüştü? Sanki Sabihayı altı sene evvel karşısına alıp saatlerce konuşturup gülen kadın değildi artık!
İhsan dikkatimi farketmiş olacak ki:
— Çok değişmiş değil mi? dedi.
Annesi teker teker bütün ev halkını soruyor: “A, ne göreceğim geldi!., diyordu.
İçimde yeni bir kaynaşma vardı; beni bu kadar seven insanlara karşı haksızlık ettiğimi düşünerek kendimi itham ediyordum.
— Bizimkiler de o taraflarda bir yerde... Kim bilir biçareler şimdi ne yaparlar?
Bu sözlerle Anadoluda bulunan kaynı ile karısını kastediyordu. İhsanın annesi kaynım kendi çocuğu gibi büyütmüştü.
— Biz mektup aldık... Çok iyiler, dedim. Buna pek sevindi.
Bir taraftan onunla konuşuyor, bir taraftan da evde Sabihanın varlığını gösterecek bir şeyler arıyordum. Fakat her şey o kadar eski, dağınık. bütün hayat birbirini yormadan yaşamaya karar vermiş iki insan için kurulduğunu o kadar geniş sesle ilân ediyordu ki... Hayır, Sabiha burada değildi,
(Devamı var
160
| Klnun 1950
Sayfa 4
HİKAYE
r
av hatırası
BEN DE OBADA İDİM!
yazan: Ora mi rol WH1iam D.Leahy
çeviren: Halûk TANSUO
Başkan Roosevelt’in kafasında yerleşmiş iki hedef vardı

Almanyayı mağlûp etmek için teferruatlı plânlar hazırlamak ve devamlı bir sulh kurabilmek maksadı
ile Rusların işbirliğini temin etmek
Üç Büyükler,, müttefiklerin birlik ve zaferi aracında neşeli bir an geçiriyorlar. Amiral Leahy, Yalta'nın Llviada sarayındaki bu toplantıda Başkan Kod »evelt’in hemen arkasında duruyor
KIRIM Konferasımn son günü, yani 11 şubat 1945 tarihinde, Roosevelt, Churchill ve Stalin, bir zamanlar Çarların, bilârdo oynadıkları Livadia Sarayının bir odasında yemek yiyorlardı. Gayet mühim bir takım işleri yüzünden Roosevelt’in hemen o gün Yaltadan ayrılması icap ettiğinden, eski bilârdo salonuna bitişik olan yatak ve oturma odaları ofis şekline sokulmuştu. Her üç memlekete mensup memurlar bahsi geçen bu odalarda ve Yalta da varılan anlaşmaların nihai şeklini aksettiren vesikalar üzerinde harıl harıl çalışıyorlardı.
Nihayet resmi vesikalar ve tebliğ tamamlandı, yemek masasına getirildi. Üç büyükler tabaklarım bir kenara ittiler, vesikaları imzaladılar. Yalta Konferansı böylece sona erdi. Amerikan heyeti, Roosevelt ve ona refakat eden diğer bazı kimseler dahil, yorgunluklarına rağmen neticeden gayet memnun görünüyorlardı. Karadeniz sahilindeki bu eski sarayda sekiz gün biiâfasıla denebilecek kadar uzun süren toplantılar neticesinde dünya sulhünün temellerini attıklarına kanidiler.
Benim şahsi intihalarım onların ümitleri kadar müspet bir karakter taşımıyordu.
Nerede olursa olsun bir konferans taraftan gözüken İngiliz Başbakanını, Kırım Toplantısını hazırlayanlar arasında saymak lâzımdır. (Şifreli isimler icat etmeyi pek seven Chur-chiH’in Yalta Konferansı için kabul edilen ARGONAUT ismini seçmiş olması pek muhtemeldir.) Bununla beraber İngiliz Başbakanı, Yalta’yı beğenmedi. Konferanstan sonra düşüncelerini Roosevelt’e şöyle açık-
lamıştı: "En kötü toplantı yerini bulmak için bütün dünyayı araştır-saydık Yaltadan fenasını imkânı yok bulamazdık.” Toplantının yapılacağı yer bahsinde Roosevelt ile Stalin arasında bir çok mesajlar teati edilmişti. Neticede, Stalin’in gidebileceği en uzak yer olan Yalta’da karar kılındı. Mareşal Stalin cepheden uzak kalmak istemiyordu.
20 ocakta, yani askeri diplomatik mahiyetteki son misyonuna başlamadan üç gün önce, Roosevelt, dördüncü defa cumhurbaşkanlığına seçilişi münasebetiyle resmen yemin etti. Merasim Washington’daki Beyaz Sarayda ve gayet sade yapılmıştı. O zamanlar bile Başkanın sıhhi durumu halk arasında dedikoduları mucip oluyordu. Bu rivayetler bizi endişeye düşürüyor idiyse de, Roose-velt’i her gün gördüğümden ne halinde ne de yüzünün ifadesinde bir değişikliğin farkına yaramıyordum.
U.S.S. Quincy ile Atlantik’i geçerken her gün Başkanla bir araya geliyor ve Kırım Konferansında karşılaşacağımız meseleleri gözden geçiriyorduk. Roosevelt’in kafasında yerleşmiş başlıca iki hedef vardı: Avrupa muharebe meydanlarında Al-menyayı mağlûp etmek için bütün teferrüatlyle plânlar hazırlamak, ve devamlı hlr dünya sulhü kurabilmek maksadiyle Rusların İşbirliğini temin etmek. Başkan, ikinci hedefe Birleşmiş Milletler Teşkilâtı vasıta-siyle varılabileceğine inanmıştı.
Daha 1948 senesi sonunda yapılan Tahran Konferansı sırasında Polonya meselesinin bir çok zorluklar yaratacağını anlamıştık. Fakat Roosevelt’e göre, harp kazanılır kazanılmaz harici hiç bir baskı altına gir-
• •
meden, PolonyalIlar, istedikleri hükümet şeklini seçmekte serbest olmalıydılar. Yalta Konferansının muhtemel seyrini görüşürken, Başkan, daima Polonya ile Amerika arasındaki dostluk bağlarından, Amerl-kada yaşayan PolonyalIların çokluğundan bahsediyordu.
Askeri alanda, Başkan Roosevelt Yalta toplantısından çok ümitvardı: Tahran Konferansı sırasında Birleşik Amerika ve İngiltere, ikinci cephe bahsinde tedafüi bir tavır takınmışlar. buna mukabil Stalin de sözümüzü tutmamız icap ettiğini gayet açık bir lisanla bize hatırlatmıştı. Halbuki şubat 1945 den beri Batı cephesinde 1,000,000 dan fazla Amerikan askeri Alınanlara karşı harp ediyordu. Fransanın büyük bir kısmı kurtulmuştu.
Amerikan Kurmay Başkanlar!, Yaltadaki İlk toplantılarını şubatın 4 ünde yaptılar. Bunu müteakip Cumhurbaşkanı Roosevelt, Dışişleri Bakanı Stettinlus ve Rusyadaki sefirimiz Averell Harrlman’la buluşarak konferansın ruznamesinl tetkik ettik.
Dışişleri Bakanı, üç hükümet başkanı tarafından görüşülmesini istediği siyasî mevzuları izah etti. Stetti-nius’ü takiben yardımcılarından H. Freeman Matthews ve Charles E. Bohlen, bahsi geçen siyasi bahislerin bellibaşhları üzerinde etraflı tafsilât verlider. Bunlardan birincisi sulhü muhafaza etmek maksadiyle kurulması düşünülen milletlerarası teşkilâtta rey verme usulü ile alâkalı idi. Stettinlus, 1941 senesinde, VVashing-ton’da yapılan Dumbarton Oax konferansında varmış olduğu neticelere istinat ederek şu tezi ileri sürdü: Eğer Birleşmiş Milletler Teşkilâtı
lehine Sovyet Rusyanın işbirliğini sağlamak istiyorsak, mütecaviz bir devlete karşı herhangi zecri bir tedbire başvurmadan önce bütün büyük devletlerin muvafakatlerini almak yolunda Rusyanın yapmış olduğu teklifi kabul etmeliyiz.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı, Fransanın da “büyük devletler” a-rasında yer almasını istiyordu. Mağlûp olmuş bir Fransaya bu statünün verilmesini ben şahsen çok müblâğa-lı buldum. Diğer bir müşkülât da polonyanın hudutları üzerinde meydana çıkıyordu. Stcttınıus 9,000.000 Almanın tahliyesine ihtiyaç gösterecek ve Polonya lehine yapılacak bu hudut tashihine taraftar görünmüyordu.
Mareşal Stalin, Dışişleri Komiseri Molotof ile beraber saat 16 da IJva-dia’ya geldi ve Roosevelt ile hususî bir konuşma yaptı. Bahsi geçen bu konuşmada Amerikalı olarak Cumhurbaşkanından başka sadece Bohlen bulundu. Bohleri’in vazifesi tercümanlık etmekti.
Üç hükümet şefi arasındaki ilk toplantı ise bir saat sonra, yani 17 de başladı ve 19 a kadar devam etti. Roosevelt’e Kurmay Başkanları, j Stettinlus ve müşavirleri refakat e-diyorlardı. Müşavirler arasında, o zamanlar Dışişleri Bakanlığının Hususi I Siyaset işleri Ofisi Başkan Yardımcısı olan Algler Hiss'de bulunuyordu. Stalinln yanında Molotof, Dışişleri Komiser Yardımcısı Maieki. Rus-yanın Birleşik Amerika sefiri A. A. Gromiko: ve Sovyet Kurmay Baş-kanlan yer almışlardı. ChurchiU’e, tngllterenin Moskova sefiri Sir Ar-chibald Clrak Kerr; diğer bazı müşavirler ve Kurmay Başkanlar refakat ediyorlardı, üç büyükler ve yardımcıları geniş ve yuvarlak bir masanın etrafında oturmuşlaıdı.
Mareşal Stalin, Başkan Roosevelt’e riyaset etmesini teklif etti ve böylece konferans her iki Alman cephesindeki askeri durumun samimi ve serbest bir münakaşasiylc başladı, Bunu müteakip Alman harbinin ge-1 lecek birkaç ay içindeki muhtemel gelişmesi konuşuldu.
Ocak ayı ortalarında başlayan Rus taarruzundan önce Sovyet ordusunda yapılmış olan yığınaklar taarruz mıntakalannda Ruslara bire karşı iki nisbetinde bir üstünlük sağlamıştı. Bu üstünlük neticesi de günde vasati 25 millik bir ilerleme kaydediliyordu.
Stalin, elde ettikleri muvaffakiyeti topçu sınıfına verdikleri ehemmiyette görüyordu. Taarruza başladıkları tarihten beri 300.000 Alman öldürdüklerini ve 100.000 Almanı esir ettiklerini iddia etti. Batı cephesinde hemen taarruza geçilerek doğu cephesine nakledilmesi muhtemel o-lan 36 Alman tümenini batıda tutmamızı istedi.
Bundan sonra. Rus Mareşali, Sov-yetlerin topçu kuvvetlerini kullanış şekillerine temas ederek bazı tafsilât verdi. Stallne göre Rus topçusunun teksif edilmiş ateş kudreti o kadar şiddetli oluyordu kİ, bazan ne yaptıklarını bllemiyecek kadar şaşırmış Alman esirlerine rastlıyorlardı.
Stalin, Sovyet ordusunun topçusunu bu şekilde kullanmaya yetecek kudrete sahip olduğunu ilâve etti ve aynı taktiği kullanmamızı bize de tavsiye ederek konuşmasını bitirdi,
Rus cephesindeki durumun tahlili Kızılordu Genelkurmay Başkan Muavini General Antonof tarafından yapıldı. Antonof sözlerini bitirince. Churchill, müttefik durumunu General Marshall’in izah etmesini teklif etti. Marshall, mufassalan ve gayet açık bir lisanla müttefik plânlan. Batı cephesindeki muhtemel inkişaflar üzerinde konuştu. Amiral Sir An-dıe\v Cunningham, o tarihe kadar Nazi denizaltılarına karşı kazandığımız muvaffakiyeti gözden geçirdi, fakat yeni tıp Alman denizaltılarımn müttefiklere daha fazla zarar İka
ver-
uzun
ORTA mektebi bitirdiğim sene idi. Pek parlak değilse de, imtihanlarımı muvaffakiyetle miş, ikmalslz olarak liseye geçmiştim.
Babam, karnemi uzun
gözden geçirdikten sonra beni tebrik etli. Ve odanın bir köşesinde bulunan, av levazımı ile dolu dolabı işaret ederek:
— Git aç bakalım şunu, içinde ne bulacaksın! dedi.
Koştum, dolabın, henüz, bir kanadını iyice açmamıştım ki, sevinçle haykırdım. 32 kalibrelik bir bıldırcın çiftesi İle karşıkarşıya idim. Evet gözlerim beni aldatmıyordu, bu tüfek, babamın bana ö-tedenberi vadettlği av tüfeği idi.
Artık, ikinci bir köpek gibi onun peşinden koşmıyacak, çantacılık etmiyecektlm. Fakat, samimi olmak için hemen şunu da ilâve etmeliyim kİ, bu vazifeyi şimdiye kadar büyük bir zevkle yapmıştım. Amma bir tüfeğimin olmasını da çok isterdim. Ava Iştirâk eden bir insanın bir de tüfeği olmalıydı. Evet, hakiki avcı, omuzunda çiftesi olan adamdı. Bundan sonra çömezlikten kurtuluyordum. Artık avlanmanın zevkim çıkarabilecektim.
Yazı, Adada geçiriyorduk. Temmuz ve ağustos benim için âdeta sıkıcı geçmişti. Eylül ayının bir an evvel gelmesini sabırsızlıkla beklivor(lum.
Babam, âdeti vcçhiyie, her sene ilk defa olarak otuz Ağustosla ava çıkardı. Fakat, geçen sene o tarihte hiçbir şey bulmadığını not defterinde göı Ünce -avlarını tarihi tarihine yazardı- ilk av gününü, eylülün haftasına bırakmayı münasip gördü.
Artık geceleri uyuyamaz olmuştum. Lüzumlu eşyamı haftalarca evvel hazırlamış, fişeklerimi doldurmuş. tüfeğimi iyice temizlemiştim. Yine her gün sanki bir şey eksilecekmiş gibi eşyalarımı tekrar tekrar gözden geçiriyordum. Akşamları aynanın karşısına geçe-
rek, tüfeğim elimde, atış taUmleri yapıyordum.
Babamla yaptığımız anlaşmaya göre, köpeğin yaptığı fermaların çoğuna o atacaktı. Ben de geri kalanlar ve ayağımın altından kalkanlarla İktifa edecektim.
Nihayet büyük gün gelip çattı. Yaptığımız programa göre saat altıya çeyrek kala kalkacak, altı otuzbeş vapuru İle Büyükadadan Maltepeye geçecektik»
Bu arada en mühim İş yine bana düşüyordu: Köpeğimiz, av sabuh-lan av hazırlıklarım gördüğü zaman, sevincinden yerinde duramaz olur, öteye beriye saldırarak, yüksek sesle havlar, her tarafı birbirine katar ve bütün mahalleyi ayağa kaldırırdı. İşte, bütün bu patırtıyı evvelden Önlemem icap e-diyordu.
Bahçeye bakan odada yatıyordum. Sabah kalktığını zaman, ışığı yakmadan sessizce giyinecektim. Sonra hemen aşağıya İnecek, evvelden hazırlanmış bir gazeteyi köpeğin ağzına verecektim. O zaman tablatiyle hayvan havlıyamı-yacak ve biz de mahalleyi uyandırmadan evden çıkabilecektik.
Babamın: “Vakit geldi, haydi bakalım arş!” sesini işittiğim zaman çoktan uyanmış bulunuyordum. Zaten her şeyim evvelden hazırdı. Derhal giyindim. Ayak-kaplarım elde aşağıya indim.
Hınzır köpek, yine dc bir şeyler döndüğünün farkına varmıştı. Daha ilk havlayışında gazeteyi ağzına uzatıverdim. Tüfek elimde, koşa koşa dışarıya fırladık. Oh! gürültüsüz, patırdısız sokağa çıkmaya muvaffak olmuştuk. Babam da bize yetişti. Pek uzak ol-mıyan iskelenin yolunu tuttuk. Bineceğimiz vapur geceleri Heybelide kalıyor, saat altıyı yirmi geçe oradan kalkıp Büyükadaya geliyordu.
Hava yavaş yavaş açılıyordu. Vapurun Heybeliden ayrıldığım görebiliyordum. Bu. yandan çarklı. eski, “Bağdat” vapuruydu.
Yazan : Müheyya Tuncay
Tam, Büyükada Anadolu kulübü hizasına gelmişti ki, elimi belime koyacak oldum. Eyvahlar olsun! Fişekliğim yerinde değildi; acele İle evde unutmuştum. Şimdi ne yapacaktım. Fişeksiz tüfek atamazdım, babamınkiler de benim tüfeğe uymazdı.
Babam, işin farkına varmıştı. Koşarak evin yolunu tuttum.
Vapur yanaşıncaya kadar gelirim !"diye arkama bakmadan hem bağırıyor, hem de koşuyordum. Babamın:
— Yetişemezsin, boşuna koşma! diye bağırmasına hiç aldırmıyordum. Bütün ümidim manevra kabiliyeti pek fazla olmıyan. hattâ hiç olmıyan vapurun iskeleye geç yanaşmasında idi.
Eve çıkan yokuşu yıldırım gibi tırmandım. Nefes nefese zili çaldım. Evdekilerln rahatsız olacakları veya uyanacakları hatırıma bile gelmiyordu.
Annem kapıyı açtı. Ne var, ne oluyor? diye soran kadıncağızın yüzüne bile bakmadan doğru odama koştum, fişekliğimi kaparak yine aynı hızla kapıdan fırladım.
• iskelenin başına geldiğim zaman, kalkma zili çalıyordu. Soluyarak son bir gayret daha sarf-ettlm. iskele binalına girdim.
Demir kapıyı kapatmaya çalışan memuru iterek dışarı fırladım. Halat alınmış, iskeleler çekilmiş. vapur yavaş yavaş açılıyordu. Biraz gerilerek içeri atla-j dım(;
Oh! yetişmiştim.
Nefes nefese:
— Bak baba, dedim, nasıl yetiştim gördün mü?
Fakat o ne? Babamın suratı asık! Memnun olmamış gibi bir hali var.
— Ne oldu? Ne var? diye sormaya vakit bırakmadan sözümü yarıda kesti:
— Ne olacak, dedi, yetişmezsin diye tüfeği iskeledeki memura verdim, İki tüfekle ava gidecek değildim ya!
edebilmeleri ihtimahni de gözönünde tuttu. Bahsettiği yeni tin denizaltılar. "şnorkel., İle mücehhez olanlardı. Bu âlet sayesinde ve dalmış vazıyette “teneffüs,, edebilen Alman denizaltılarını yakalamak deha zor bir iş oluyordu.
Üç devletin kurmay heyetleri arasındaki toplantı 5 şubat pazartesi günü, Rusların oturdukları Koreis Sarayında yapıldı. Toplantı gayet dostane bir hava içinde geçti. (General Mac Arthur'ün Manila’ya girdiği haberim bir kaç saat önce almıştık). Üç büyüklerin lüzumunda bahis mevzuu edilen askeri durumu yeniden ve daha tafsilâtlı bir şekilde gözden geçirildi. Ruslar gayet cana yakın ve samimi idiler. Bizimle beraber çalışmaktan fevkalâde memnun görünüyorlardı. Her halde, Sovyet dostlarımız, batı cephesinde göstermiş olduğumuz faaliyetten memnun kalmışlar ve bu yolda yürümeye devam edersek harbin daha kısa bir zamanda biteceğine kanaat getirmişlerdi.
Hiç bahis mevzuu edilmemesine rağmen, Almanyanın Amerika ve İngiltere ile ayrı bir sulh İmzalaması ihtimalinden Rusların dehşetli korktuklarım seziyorduk. Sovyet liderlerinin hayalinde iyice yerleşmiş olan bu şüphe Yalta Konferansından kısa zaman sonra açığa vurulacaktır.
Üç büyükler saat 16 da Livadia Sarayının merasim salonunda ikinci defa olarak toplandılar. Htalln, Al-manyanın parçalanması meselesini ortaya attı. Tahran Konferansı rasında, Roosevelt, Almanyanın devlete ayrılmasını teklif etmiş kat o zaman bir karara varmak
bil olamamıştı. İngiliz Başbakanı, prensip olarak Almanyanın taksimini kabul etti ve şu plânı ileri sürdü: Prusya ile beraber bir Kuzey Almanya teşkili, Avusturya ile beraber bir Güney Almanya kurulması, Saar ve Ruhr’un tecridi.
Prensip bakımından, “parçalanma,, meselesinin mütareke şartları arasına konulması üzerinde anlaşıldı, di-
mişleri bakanlarına da etüd mahiyetinde daha tafsilâtlı plânlar hazırlamaları için emirler verildi.
Roosevelt ve Churchill mütarekeyi takip eden müddet içinde Fransaya bir İşgal bölgesi verilmesine taraftar idiler, fakat Mareşal Stalln buna itiraz etti. Amerika cumhurbaşkanı A-merikan işgal kuşetlerinin Alman-yada iki seneden fazla kalamıyacak-larını belirtti. Churchill, Roosevelt in bu son sözüne dayanarak Fransaya bir işgal bölgesi tanınması lüzumunu tekrar ortaya attı ve “şimdi veya daha sonra., Fransanın Kontrol Komisyonuna kabulünü do istedi.
Fransızlara karşı müspet bir fikre sahip olmıyan ve Fransaya bir işgal bölgosi verilmesini makul bulmıyan Stalin, buna rağmen, Sovyet bölgesinin zararına olmamak şartiyle teklifi kabul etti. 12 eylül 1944 de, Lon-drada toplanmış olan Avrupa Müşavere Komisyonu işgal bölgeleri bahsinde bir karara varmış bulunuyordu. Müşavere hudutlar esas morikan ve Fransaya bir
nın Kontrol Komisyonuna hemen a-bnmasını Roosevelt ile Stalin muvafık görmediklerinden meselenin halli daha sonraya bırakıldı.
6 şubat salı günü yapılan üçüncü içtimada. Roosevelt, çok yakından ilgi duyduğu bir projeyi yani sulhü korumak moksadiyle kurulması düşünülen Birleşmiş Milletler Teşkilâtım bahis mevzuu etti. Bir anayasa taslağı kaleme alınmış bulunuyordu. Karşılaşılan en büyük zorluk veto hakkı üzerinde oldu. Roosevelt, konseydeki rey verme usulü bahsinde hazırlamış olduğu formülü okumasını Stettinıus’dan rica etti.
Bu formül aralık ayı başlarında kaleme alınmış ve kopyaları gerek Churchlll’e gerekse Stalln’e gönderilmişti. Buna rağmen Sovyet liderinin mevzua pek âşinâ olmayışım gören Başkan ve müşavirleri derin bir sukutu hayale uğradılar.
Bundan önce Birleşmiş Milletler Teşkilâtına karşı soğuk davranmış
Komisyonunun çizdiği tutularak bu sefer A-îngiliz bölgelerinden kısım ayrıldı. Fransa-
aı-beş fa-ka-
olan Churchill her halde «özlerinki kayıtlara geçip tarihe malolacağım düşünmüş olsa ki, bu sefer Roosevelt* in teklifini uzun bir nutuk vererek destekledi. Stalln, Birleşmiş Milletler için en büyük tehlikenin Üç büyükler arasında çıkabilecek bir Anlaşmazlıktan gelebileceğini belirtti. Kurulan işbirliğinin ileride de devam etmesini temenni etti.
Bu sözlerden de anlaşıldığı gibi, Mareşal Stalln. Amerika, İngiltere ve Rusya isterlerse sulhü dünyaya zorla kabul ettirirler, nizamı korumak için de polislik vazifesini görürler demek istiyordu. Stalin sözlerine devam ederek elli sene için sulhü garanti etmek istediğini, bu harbin fecaatini hatırlamıyacak olan gelecek nesiller zamanında da sulhü muhafaza maksadiyle kuvvetli bir ordu kurmayı arzu ettiğini söyledi.
Rus Devlet şefi, Roosevelt’in teklifini kabille hazır görünmüyordu. Benim şahsi kanaatime göre Stalin’in Birleşmiş Milletler Teşkilâtına İnandığını da hiç zannetmiyorum.
Bundan sonra Polonya meselesine geçildi. Başkan Roosevelt mevzuu fevkalâde bir şekilde takdıln ederek; bütün partilerden müteşekkil bir Polonya Hükümetinin lüzumunu belirtti. Doğu hudutları için Curzon hattını makul gördüğünü söyledi fakat Sovyet Hükümetinin Polonya lehine meselâ Lwow gibi bazı fedakârlıklarda bulunacağını ümit ettiğini de sözlerine ilâve etti. Roosevelt. yakın gelecekteki dünya sulbünün Polonyada hür ve müstakil bir hükümet beklediğine temas ederek hudutlardan ziyade makul bir Polonya Hükümetinin kurulmasıyle ilgilendiğini anlattı.
Churchill de Curzon hattını kabul ediyordu. Bununla beraber. Roosevelt’in ileri sürdüğü gibi Ruslar tarafından Polonya lehine yapılacak bir hareketi memnunlukla karşılıya-cağını belirtti.
S
9
DtNKÜ BULMACANIN HALLİ Soldun auta:
1 — îcııhat eden. 2 — Eve kömür al.
— îfsze. lhsfe. 4 — Nezir. LAma.
— İbik. Mills. 6 — Yssarî, Ers, 7 —
Soldan »uıfcaı
1— Yola çık. 2 — Çarçabuk. 3 — Giyinme vasıtalarından birini lcatet. 4 — Görmeyenler. Rabıt edâtı. 5 — Oturan («ski terim). 6 — Tersinden sonuna bir harf gelirse neferler. Ecir, 7 — Buza çarparak batan büyük geminin Üçte ikisi. Birini bir lrçe m üstel t hale getirme (eski terim), A — Eski şairler kirpiği ona benzetirlerdi. Eczacının geçimini sağlar. 9 — Gereken.
Yukarıdan uenğı:
1 — Vücudundan eski usulde kan aldır. 2 — Sonuna bir harf gcliree “yeni dünyavarl,, mftnaeımı gelir. 3 — Bir nevi yarışmak. I — Yabancı yeddi (İki kelime). Kanatlılardan biri. 5 — Atin kodamanı. Fransızca bir harfin okunuşu. 6 — Yevmiye ile çalışan. Go-ml tayfası, 7 — Bir Bir şeyin değeri.
— Bir nevi süzgeç. Bir tahta cinsi. — t* bırakan.
3
5
Elini tut. 8 — Kik. Caz. Kİ. 9 — İde. Ira. 10 — Şatafatsız.
Yukarıdan aşağı:
1 — ileriye leoş. 2 — Cazibeli, 8 — Arazisi kıt, 4 — Büfe. An. Da. 5 — Emin. Fecir. 6 — Öt. Atim. 7 — Ekili. Uz. 8 — Dehalet, la. 0 — Evamtr. Irk. W — Nefaseti as.
— Yâver Hazretleri ne verdi sana?
— Yarın öğle yemeğine dâvet etti. Beni valinin huzuruna götürecek.
Annesi, derin bir itimatla seslendi:
— Serdar olacaksın!
Babası:
— Yahut devlet şûrasına âza! dedi, Kamber Alt. düşünceli bir sesle;
— Gümrük başmemurluğuna da yok de-ı..«m... diye mırıldandı.
Konuşma esnasında uydurduğu yalanın yarısından çoğuna kendini de inanıyordu ki bu, şarklılara mahsus zihniyetin kanunî icabıdır. Valinin ağası olup da fakir ama sevimli Kamber Alinin iyiliğini istlyen bir adam mutlaka pek yüksek kıymette bir kimse ve bu itibarla efendiisnin gözdesi idi. Ve gözdesi olmak do-layısiyle en yakını idi... Ve en yakını olduğu için her işe o bakıyordu... Her işe baktığı için her şey de elinde idi. Ve her şey olinde olduğuna göre, kendisini kurtarana verilecek mükâfatta hasis davranmasına imkân yoktu.,.
Hakikatte Kamber AH müthiş bir yağmacı ve haydut çetesini dağıtmış değildi; fakat meyhaneden geldiğini söylemeğe ne lüzum vardı sanki? Söylemek de neye yarardı? Geçirdiği maceranın en parlak surette kendi lehine dönmek üzere bulunduğuna göre onu tellendirip ballandırmak akıl kân değil miydi? Zaten, harikulade cesaret gösterdiği de aöz götürmezdi: Bunu, ağanın kendislydl söyliyen!
Baba, ana ve oğlun o gece kurdukları hayaller anlatmakla bitmez. Bibi Canem’e göre kahraman oğlu neredeyse şahın vezirine mahsus sırmalı cşvabı giyecek, kendisi de bir gün evvel aleyhinde konuşan kebapçının karısına sopa çektirecekti. Fakat uykuya yatma zamanı gelmişti. Üçü de sabaha karşı halının üstüne serilerek üç saat uyudular. Lâkin Kamber Ali daha şafak sökerken kalktı, abdest aldı ve namazını yarımyamalak kıldıktan sonra kendisi gibi kibar bir kimseye lâyık şekilde salına

*
ASYA HİKÂYELERİ
KAMBER ALI

=

Yazan : 4. de Gobineau
_____________________
Çeviren : Reşaf Nuri Darago
- 5 -
r
salına sokağa uğradı.
Sarayın kapısı önüne vardığı vakit orada, hergünkü gibi, her rütbeden asker ve a-ğaların, işleri için veyahut sarayda tanıdıkları kimselerle münasebetleri dolayısiyle gelmiş ricacıların, dervişlerin, türlü türlü adamların toplanmış bulunduklarını gördü. Güzel delikanlılara mahsus olup da herkesin hoş gördüğü küstahlıkla kendine yol açarak kapıcının yanına kadar ilerllyerek hem gülümsedi,
hem de yüksek perdeden sordu:
— Dostum Esadullah burada mı?
Kapıcı:
— tşte buradalar, dedi,
Kamber AH:
— Allah lûtfunuzu Üzerimden eksik etmesin! diyerek, onu pek dostça karşılayan hamisine doğru gitti.
Esadullah:
— İşiniz oldu, cevabında bulundu.
— Lûtfunuzdur, merhametlnlzdir!
— Size ne edilse yeridir. Ferraş başıya sizden bahsettim. Dostumdur, hem de en şerefli, cn faziletli bir kimse... Nasıl adam olduğunu söylemeğe hacet yok, herkes tanır. Her hareketinde adalet, hakikat vo feragat hâkim... Sizi maiyetine almağa razı oldular. Bugünden İtibaren hizmetindesiniz. Pek tabiî olarak o-na küçük bir hediyede bulunmanız lâzım. Fa-
kat malda gözü yoktur; bu itibarla vereceğimiz hediye kendisine karşı beslediğiniz hürmetten başka bir şey ifade etmiyecek. Beş tane altın tümenle dört kalıp şeker verirsiniz o kadar.
Biraz şaşalayan Kamber Ali:
— Peygamber şefaatini esirgemesin ondan! dedi. Acaba, şu göreceğim yüksek vazifenin maaşı ne kadardır?
Esadullah, kimsenin dinleyip dinlemediğini anlamak üzere etrafına baktıktan sonra bir sır verircesine şu cevapta bulundu:
— Maaşınız sekiz kırandır. Fakat vali hazretlerinin kâhyası altı kıran ödemek ftde-tindedir. Onun zahmetine karşılık iki kıran verirsiniz. Size dört kıran kalır. Amirinize minnettarlığınızı göstermek için maaşınızın yansını bırakmıyacak mısınız? Bunu yapmıya-cağımzı biliyorum; zaten pek münasebetsiz )va-çar. Demek size iki kıran kalacak. Eh, bunu da ne yapacaksınız? Hizmet bakımından size emreden Ferraşbaşıya vereceksiniz ki, sadık ve emin dostunuz olsun. Aldanmayın, sert görünür amma altın gibi kalbi varî
Büsbütün ye’se düşen Kamber Ali:
— Allah var etsin! dedi. İyi ama, bana ne kalıyor?
Esadullah, yüksek tecrübesiyle yüce sakalına lâyık ciddi ve yapma bir eda ile:
Söyliyeyim oğlum, dedi. Vali, yahut
===== x âmirleriniz tarafından birine hediye götürdüğünüzde. hediyeyi alan muhterem kimselerin ihsanına mushar olursunuz. Kaldı ki, pek sevimli çocuksunuz! Aldığınız İhsanları arka-daşlannızla paylaşmak lâzım gelir belki. Fakat ne verdiklerini doğru söylemeğe hacet yok. İşte bu noktada ustalık gösterme gerek: Onu da çabuk öğrenirsiniz. Bundan başka, birine sopa çekmeğe memur edildiniz diyelim. Sopa yiyenlerin sopa çekenlere ufak bir hediyede bulunması âdettir ki, hafif vursun, yahut boşa indirsinler... Bunda da tecrübe lâzım; sizin gibi akıllı çocuklar hemen öğrenir. Amirlerinizin sizi yakın zamanda beğeneceklerine eminim. Bu itibarla sizi köy vergisi toplamağa gönderirler. Köylü vergi vermek istemez, devlet hep vergi ister, vali ise vergi gelmezse kızar*. İşte, bütün bunları birbirine uydurmak size düşer! İnanın bana, altın kaynağıdır bu! Hulâsa bin türlü fırsat, bin türlü işle karşılaşacak ve her birinde harikalar yaratacaksınız, buna îman ettim. Ben de, şu dünyatia size iyi bir vaziyet sağlamaktan bahtiyar olacağım.
Kamber AH, önüne serilen manzaranın çekici tarafını sezip son derece sevindi. Fakat endişelendiren bir nokta vaıdı:
— Efendim, dedi, şu kimsesiz yetime ettiğiniz iyilikten dolayı Allah nimete kavuştursun sLzl! Fakat yeryüzünde bir şeyim yokken Ferraşbaşıya beş tümenle dört kalıp şekeri nasıl vereyim?
Esadullah şu cevapta bulundu:
— Gayet basit. Pek İyi adamdır, sabreder. hediyenizi İlk kârınızdan
Kamber AH sevinç içinde
— öyleyse kabul!
— Sizi hemen huzuruna
gün işe başlarsınız.
öde rainiz, haykırdı:
götüreyim, bu-
Devamı var —
r'
(Devamı var)
Hicrî 1950 NİSAN 9 Pazar Rumî
O. Ahir 21 1369 Mart 27 1366
VAKİT VASATI EZANI Güneş 5.30 19.49 öğle 12.16 5.34 İkindi 15.56 9.15 Akşam 18.42 12.Û0 Yauı 20,17 1.35 Imsfılc 3-49 9.08
SİYASI İKTİSADÎ
YENİ İSTANBUL
MÜSTAKİL GÜNLÜK GAZETE
Sahibi:
YENİ İSTANBUL NEŞRİYAT LIMITED ŞİRKETİ MÜDÜRÜ : FARUK A. SÜNTER Bu sayıda yazı İşlerini fiilen idare eden : MİTHAT PERİN
Basıldığı yer :
YENİ İSTANBUL MATBAACILIK LIMITED ŞİRKETİ MATBAASI
*
İkinci sayfamızdaki siyasî, üçüncü sayfamızdaki kültürel, beşinci sayfamızdaki İktisadî başmakalelerde ileri sürülecek fikirler tamamiyle yazarlarına aittir.
n
| Nisan 1950
YENİ İST AN B V b
Sayfa 5

GÜNÜN
KONOMiK
w_
İktisadî meseleler
Altın ve
istihsali
Yazan : Namık Zeki ARAL
(İktibas hakkı mahfuzdur)
Dünya kalay vaziyeti
Kanada
RUSSEL DORR, ÇUKUROVADA
lâVTIN evvelâ “mal” olmuş, ondan sonra “para” İttihaz edilmiştir. Mal para olur mu? Paranın gördüğü işlerden biri de “kıymet Ölçülüğü” düıs kıymet ölçüsü gibi mücerret bir mefhumu maddî herhangi bir mal için temsil etmek imkânı var mıdır ? Sual veya sualler yerindedir. Fakat ne yapalım ki, insan denilen mahlûk diğer benzerleriyle mübadele münasebetlerinde müşterek bir kıymet ölçüsüne mutlak bir ihtiyaç hissetmiş ve fakat bu maksadını tatmin edecek tam ve hakikî bir Ölçü bulamı-yarak zamana mekâna göre muhtelif maddeleri ve en son tekâmül merhalesinde altını — bütün kusurlarına katlanarak — kendine ölçü yapmıştır.
Altın bir mal. bir meta olduğu için onun da kıymeti zamana mekâna göre değişmekten hâli değildir. Ona bu kıymeti veren bir taraftan sınai ihtiyaçları. diğer taraftan nakdî ihtiyaçları tatmin etmek hassasıdır. Altındaki kıymet — bütün mallarda olduğu gibi — aynı zamanda istihsalinin, yani istihsalindeki azlığın çokluğun da tesiri altındadır. Bunun i-çlndir ki. san madenin muhtelif memleketlerdeki fiyatları gibi dünya üzerindeki istihsali de merak ile, ehemmiyetle takip olunur.
Altın istihsalini bazı beynelmilel neşriyat ay ay takip eder. Fakat senelik istihsalini her yıl bütün dünyaya ilkönce Londrada Samuel Montagu et Co adında kıymetli maden ticareti ve bankerlikle müştagil bir firmanın bülteni İlân eder. 1949 a ait bülten de geçen mart ayının son günlerinde neşredilmiş bulunmaktadır.
rar yükselmeye başlayarak 1946 da 840; 1947 de 849; 1948 de 865 tona kadar çıkmıştır.
1949 istihsali Samuel Montagu’nün raporunda 24.9 milyon ons (bir ons 31.1035 gramdır) gösteriliyor kİ, 774 ton demektir. Evvelce de söylediğimiz gibi bu rakam içinde Rusyanın hissesi 2 milyon onstur.

istihsal hangi memleketler arasında tevezzü eder? Aşağıkl cetvel bunu gösterir:
— Bin on» olarak —
1949 1948 1947
Cenubi Afrika 11705 11585 11200
Kanada 4075 3530 3070
Rusya 2000 2000 2000
Amerika 1996 2025 2Î65
Avustralya 880 888 937
Altın sahili 660 673 558
Cenubî Rodezya 535 514 523
Meksika 350 368 465
Coiumbia 370 325 383
Kongo 300 300 301
Filipin 250 209 60
23121 22417 21662
Yekûn
Qiğer memleketler 1779 1783 1862
Umumi yekûn 24900 24200 23524
1949 senesinde altın istlhsalâtından 18.4 milyon onsluk miktarı İngiliz imparatorlumu camiasına isabet etmektedir ki, bütün dünya İstihsalinin %74 ü demektir. Aynı camiaya dahil Cenubi Afrikanın başlı başına istihsal ettiği altın miktarı İse bütün dünya istihsalinin yansına yakındır: % 47,11

asırda 912. On On dokuzuncu Yirminci asrın tonluk istihsal
Amerikanın keşfinden (1493) 1600 senesine kadar 107 yıl zarfında dünyada altın istihsali 755 ton tahmin ediliyor ki, bu miktar Yirminci asırda bir tek senenin, yani 1932 senesinin — âzami had dahi olmayan — 754 tonuna bir vahit fazlaslyle muadildir. İstihsal 17 nel sekizinci asırda 1900, asırda 11.580 ton idi. ilk ruhundaki 14.806
bir asır evvelki istihsali de ehemmiyetli miktarda geçer. 1926 dan 1949 senesi sonuna kadar olan 24 ‘ sene zarfında istihsal 21.424 tonu bulmuştur. Böylece Amerikanın keşfinden 1949 senesinin sonuna kadar dört buçuk asrı bir az mütecaviz bir müddet zarfında dünyada altın istihsali 51.300 tonu aşar bir miktara varıyor, demek olur.
Fakat bu tahminlerin son zamanlara ait olarak zayıf bir noktası vardır: Sovyet Rusyanın senevi altın istihsali! Rusya istihsal ettiği altın miktarını muamma halinde tutmak suretiyle de bütün cihana bir korku salmak sevdasındadır. Günün birinde dünya piyasalarına tahminin fevkinde altın sürüp eşya fiyatlarını altüst ederek cihan şümul bir İktisadî buhran yaratmaya azmetmiş gibi vaziyetlerle de bir sinir harbi yürütmektedir. işte bu muammalı vaziyet dolayısîyle Rusyada altın istihsali için Samuel Montagu bülteni 1943 ten beri 62 tonluk farazi bir miktar ortaya koyduğu halde Bâie’deki beynelmilel tcdlyat bankasının raporu 1940 tan beri bunun tam İki misli, yani 124 tonluk bir rakam ileriye sürer (bu rapor yaz ortalarında neşrolunur). Bizim yukarıda verdiğimiz rakamlar da beynelmilel tedlyat bankasının tahminlerine göredir.
Senevt istihsal 1936 da ilk defa bin tonu aşmıştır. 1939 da 1244 tona, 1940 da âzami had olan 1275 tona yükselmiştir. Fakat harp zamanında bütün İş kuvvetlerinin harp gayretlerine tahsis edilmesinden dolayı istihsal tedricen tenakus ederek 1945 te 824 tona kadar inmiş, bilâhara tek-
Yukanki izahattan da anlaşılıyor ki, İstihsal zayıf yürümektedir. Harpten sonra da istihsalin bu zaafında başlıca âmil bilhassa beynelmilel para sandığının tesiri altında altın fiyatı sabit tutulduğu halde işçi ücretlerinin ve malzeme ve teçhizat bedellerinin yüksek bulunmasıdır. Yani altın madenlerini işletmek İçin amele ücretlerini yükseltmek ve eskiye nazaran malzemeye ve teçhizata daha yüksek bedeller vermek lâzım gel-diği halde altını harpten de mukad-demkl fiyatla satmak mecburiyeti vardır. Bu yüzden verimi az bir takım altın madenleri işletilmekten sarfınazar olunuyor.
Bu vaziyet karşısında başlıca altın müstahsili memleketler son zamanlarda resmi dolar muadeletinin fevkinde, yani bir ons altın müsavi 35 dolar muadeletinin üstünde altın satabilmek için milletlerarası para sandığını sıkıştırmaya başladılar. Bilhassa Cenubi Afrika resmi fiyat haricinde altın satışları için sandıktan muvafakat da istihsal etti ve nakdi İhtiyaçlar için değil, sınai ihtiyaçlar i-çln diye onsu 35 doların fevkinde fiyatla veya fiyatlarla altın satmak yolunu tuttu. Bu satışların miktarına dair Cenubi Afrika Maliye Nazırının mart sonlarında verdiği rakam ehemmiyet arzetmekten hali kalmamaktadır: Nazır 28 şubat 1950 de hitama eren sene zarfında farklı fiyatla 1.27 milyon onsluk altın satıldığını bildiriyor kİ. 39,5 tondan fazla bir miktar demektir.
1949 da altın fiyatlarında cihan şümul tenezzülü tetkik ederken o tenezzülü İntaç eden sebepler arasında resmî fiyat üstünde yapılan bu satışların da irae edilmekte olduğunu kaydetmiştik. 12.3.1950 makalemiz). Hakikaten de yalnız Cenubî Afrlka-ya ait olarak ortaya çıkan bu miktar vaziyeti bir az daha tenvir etmektedir. Diğer taraftan para sandığının bu serbestlye biraz daha genişlik vereceğine dair şayialar da milletlerarası piyasalarda eksik değildir. 1950 senesinde ve bilhassa son günlerde fiyatların biraz daha tenezzüle meylet-
8/IV/l 950 Cumartesi
Borsalarda vaziyet
İstanbul :
Ticaret Bordasında fındık fiyatları gevşek bir durum arzetmektedir. Trabzon muhabirimizin verdi# bir habere göre, Trabzon borsasında fındık fiyatlarında gerileme olmuştur. Dün boraada Ayçiçeği tohumu fiyatları da düşmüştür.
Kambiyo ve Esham ve Tahvilât Bordasında, Devlet Tahvilleri üzerine az iş olmuş, buna mukabil Merkez Bankam, hizbe senediyle, Ziraat Bankası Tahvili üzerine muameleler olmuştur. Altın piyasasında durgunluk devam etmektedir.
İzmir ;
Hafta aonunda Boraada çekirdekte kuru fitlim sakin bir manzara arzetmiş. tir. incirin sağlam durumunda bir değişiklik olmamıştır. Pamuk oldukça hareketli idi. Pamuk yağı ve çefclrf?k gev-®ek durumlarını muhafaza etmişlerdir.
Adana ı
Ticaret Bordasında, birinci akala pamuk fiyatında ilerleme görülmüştür.
Milletlerarası Kalay Komisyonu Paris toplantılarında dünya kalay istihsal ve İHtilılâk vaziyetini tetkik etmiştir. Bu Işd© âyarsızlık bulan komisyon Birleşmiş Milletlere müracaatla dünya kalay ticaretinin tahdit ve tanzimini İstemeğe karar vesaniş bulunuyor. Halbuki dünyada kalay kotaları kaldırılmış ve harp yıllarında İthal ve tevzii Ticaret Ofisinin inhisarına verilmiş olan bu madde, bizde de serbest bırakılmıştır. Hattâ bu şeklide firmalarımızın ısmarladıkları İlk kalaylar ve Ticaret Ofisinin tasfiye bakımından aldığı tenzilât to(lbirleri sayesinde Iç piyasada bir ucuzluk da bağlamıştır.
Gerek dünya ve gerek memleket ticareti bakımından birinci plânda yer alan ve Paris Kalay Komisyonunu malûm karara sevkeden »on kalay istihsal, istihlâk ve stok durumunu gösteren Reuterin gazetemize ait hususî bir mektubunu vermekte fayda gördük:
La Haye, 8 nisan (Reuter’in hususî haberi) — Mart ayında toplanan kalay grupu konferansı bültenine nazaranr
İSTİHSAL
Ocak ayında dünya saf kalay İstihsali 12.100 tondur. Aynı müddet zarfındaki umum kalay İstihsali ise 13.580 tondan ibarettir.
Şubat avına kadar bilinen istihsal rakamları, Malaya istihsalinin 4361 ton eksildiğini, buna mukabil Endonezya istihsalinde 2517 ve Belçika Kongosu istihsalinde İse 1.539 ton fazlalık olduğunu göstermektedir.
ta idi. Malaya ve Birleşik Kıratlık yıl sonu stoklan, kasım ayı stoklarına nazaran mühim miktarda düşmüştür, 1949 sonunda Malayada 20,300 ve Birleşik Kıratlıkta 28.138 ton kalay kalmış bulunuyordu. Bo-livia stoku ise 8.174 tona yükselmişti.
olmuştur. latlhlâkl-bulunma-mlktann
ticaret sergisi
Beynelmilel mahiyetteki bu faaliyete bu yıl Almanya da katılıyor
Hususî teşebbüse Marshall yardımı
STOKLAR
Kasım ayı nihayetinde dünya stoklan 129 bin ton iken. 1949 yılı sonunda 129,700 ton olmuştur. Birledik Amerika stokları (stratejik stok-hariç) 60,713 tona baliğ olmak-a

(a—t,r
Kısa haberler
Yunanistan zeytin yağı piyasası
Atina (Reuter - Hususî) — Yunan Hükümetinin mühim miktarda nebatî yağ İthal edeceğini bildirmesi üzerine, son hafta içinde zeytinyağı fiyatları hissedilir derecede düşmüştür. Maamaflh, Yunan zeytinyağı fiyatları, milletlerarası piyasa fiyatlarının hâlâ üstündedir.
Yüzde beş nın da dahil lite yağların
Pire fob 197 sterling’ıir. En iyi kalite yağlar ve yüzde yarım a-sitli Kalamata yağları fiyatı ise 270 sterlingtir. Halbuki aynı kalite İspanya ve Cezayir yağlan 150-170 steriing arasında satılmaktadır.
asitli Girit yağlan-bulundugu a$a£ı ka-ton babına fiyatı,
Marshall plânı ve
Batı Avrupanın iktisadi kalkınması
★ Washington, 8 (AP.) — İktisadi işbirliği Teşkilâtı tarafından bildirildiğine göre, Marshall Yardım Plânı tahsisatının 933.800,000 doları Batı Avrupa devletlerinin sanayi kalkınmalarının na sarfedilmiştir.
Bu arada Türkiye İçin 35,400,000 dolar
Washington. 8 A.A.
İktisadi işbirliği Teşkilâtının bildirdiğine göre, Marshall Pîf'.nı mucibince Batı Avrupaya gönderilen makineler ve diğer aksam sayesinde son iki işlenmemiş 900 000 ekilecek bir hale Marshall Plânının
zarfında Batı Avrupada istihlâk edilen üç ekmekten birinin parası Marshall yardımı tarafından G-denmiştir.
tahakkuku-
hıı maksat almıştır.
(Lps) —
sene zarfında dönüm toprak sokulmuştur, ilk iki aer.esi
Rotorda m tütün piyaııaaı
★ Lâhey (Reuter - Hususî) — Ro-

UuH
mesi buralardan neşet etmektedir.
1949 senesinin son aylarına kadar bu sukuta karşı Türkiyede şiddetli bir mukavemet gösteren altın bizde de son zamanlarda mühim düşüşler kaydetmiştir. Ekim 1949 da 663 kuruş olan külçe gTamı aralık 1949 da 622;
1950 nin ilk ayında 618; şubatta 589; martta İse 592 kuruş İdi. Halbuki eylül 1949 da altın 705 kuruşa kadar yükselmişti.
İSTİHLAK
Dünya kalay İstihlâkine gelince; kasım ayında 9.900 ton iken aralık ayında 10.300 tona baliğ Bu artış Birleşik Amerika nin 4.540 tona yükselmiş sından İleri geliyordu. Bu
2.778 tonu, teneke istihsalinde kullanılmıştı.
Dünya teneke istihsali, aralık ayında 389 bin ton iken, ocak ayında 421 bin tona yükselmiştir. Birleşik Amerikanın ocak ayı istihsali 311.043 tondur.
terdam’da 14 nisanda yapılacak olan müzayedede, 1,066 balya Cava tütünü arzedilecektir. Aynca Besoeki 1949 mahsulü 35 balye. 1948 mahsulü 474 balye ve 1939 mahsulü 187 balyenin satışa çıkarılacağı bildirilmektedir.
Hollanda sigara sanayiinin müşkül bir devrede bulunmasına rağmen, talebin iyi olMağı umulmaktadır. Zira, toptancılar elinde büyük stoklar yoktur. Mühim fiyat oynaklıkları olmıyacağı tahmin edilmektedir.
Toranto (Reuter - Hususi) — 29 mayıstan 9 hazirana kadar devam edecek olan üçüncü Kanada Milletlerarası Ticaret Sergisine şimdiye kadar kaydolunan iştiraklerin yüzde otuzunu İngiliz firmaları teşkil etmektedir. Teşhir olunacak Ingiliz malları çok çeşitlidir ve çoğu bilhassa Kanada piyasası ihtiyaç ve hususiyetlerine göre İmâl edilmiş bulunmaktadır. Ezcümle dokumacılık, kuyumculuk, oyuncakçılık mâmûlleri İle deri malzemesi ve çiftlik âletleri başta yer almaktadır. Makine, âlet, kimyevî malzeme de geniş kısımlar İşgal etmektedir.
Bu sene Berglye Almanyadan da iştirakler olacaktır. Alman yünlü dokumaları, bıçakçılık ve kimya sanayii mâmûlleri harpten sonra merakla seyredilecektir, iştirakler arasında Ispanya ve Hindistanın dokumacılık eşyasiyle mümtaz bir yer alacakları ümit olunmaktadır. New-founland, adanın başlıca mahsulleri olan kürk ve derilerini teşhir edecektir.
Kanada Ticaret Sergisinde yerli mallar kısmı bu sene ayrı bir ehemmiyetle hazırlanmakta ve bilhassa Birleşik Amerika ile Batı Avrupa memleketlerinin isteklerine göre hususiyet arzeden ihracat mallarına geniş yerler ayrılmaktadır.
Bu »enekl yenilikler arasında bir Avustralya firmasının patenti olan ve ses dalgalarlyle işliyen bir yıkama makinesi de vardır.
Tetkik edilen mevzuların her birine hususi bir ehemmiyet atfolunuyor
Adana, 8 (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Marshall Plânı temsilcisi ve Türklye-Amerika Ekonomik işbirliği tora Komitesi Başkanı Rus-sell Dorr îçel bölgesinde tetkiklerine devam etmektedir.
Rumll Dorr’un başlıca tetkik sahasını Tarsus, Mersin, Silifke teşkil etmektedir.
Alâkadarlar ile bugün yaptığım temaslar neticesinde Russell Dorri-ıın bu tetkik ve tahkiklerinin esaslarını kısaca tesbit edebildim.
Aldığım malûmata göre Tarsusta oldukça geniş bir çimento fabrikası, aynca bir de konserve fabrikası kurulacaktır.
Fabrikatör Şadi Eliyeşil ve Mehmet Karamehmedin başarmak istedikleri bu teşebbüs için altı milyon dolarlık krediye ihtiyaç gösterilmektedir. Bu teşebbüsün hemen hemen fiil sahasına çıktığını haber veren alâkadarlar Kölemusah çevresinde mühendis ve mütehassıslardan müteşekkil bir heyet vasıtas'yle çimentonun ham maddelerini verecek kaynaklan da araştırmaya lardır.
Yapılacak diğer iş de kurulması istenen meyva konserve fabrikasıdır.
Şevket Pozcu ve arkadaşlarının takip ve teklif ettikleri bu İş için de iki buçuk milyon dolar talep edilmektedir. Bu teklifin de kabulü kuvvetle muhtemeldir.
fabrikaların tesisine doğru gidildiği takdirde Mersin portakal bahçelerinin arasından geçen bütün yollann asfaltlanması da düşünülmektedir.
hükümetten îçel vilâyeti iş Mersin 11-Eaosen Mer-
başlamış-
Mersinde suyu ve
Kahve lfitlhuall ve fiyat durumu
İz Ameterdam (Reuter - Hususi) — Celebes’in en mühim kahve ve Kopra müstahsili bir kumpanyanın başkanı, yıllık toplantıda hissedarlara, dünya kahve istihsal durumunun ümit verici olmadığını ve içinde bulunduğumuz yıl zarfında kahve darlığı hissedileceğini söylemiştir.
Başkan, Brezilya istihsaJinin eksildiğini, Endonezyada harp tesiriyle istihsalin azalacağını ve bu memleket iç istihlâkinin do artmakta olduğunu sözlerine ilâve etmiştir.
Kahve fiyatlarından da bahseden başkan, bunun azami seviyeye vardığını, Endonezyada para a-mellyelerinden evvel kentali 600-650 Hollanda kuronu olan kahvenin hâlen 800-850 kurona çıktığını belirtmiştir.
Karabük tesisleri geliştiriliyor
Ankara, 8 (Hususî muhabirimizden) — Marshall Plânından Karabük tesislerine yapılacak ilâveler için malzeme satın almak üzere Avrupa-ya gitmiş olan Karabük fabrikası müdürü ile muavini ve kok fabrikası işletme şefinden mürekkep heyetin hâlen Almanyada bulunduğuna dair dün Sümerbank’a malûmat gelmiştir. Heyet, bir çok Avrupa memleketleriyle temas ettikten sonra durumu bir raporla Sümerbank’a bildirmiş o-lup, kendilerine bu hususta buradan talimat verilmek üzeredir.
Marshall yardımından Sümerbank’a yalnız iki mevzuda yardım edilmektedir; Birincisi Karabüktc hâlen mevcut olan kok fabrikasının yüzde yüz büyütülmesi İçin gereken malzeme. İkincisi de Divriği demir cevherinin kükürdünü almak üzere yapılacak o-lan kükürtsüzleştlrme tesisatının kurulmasıdır.
Bu iki mevzua ait olmak üzere bize Almanyadan ve tiraj haklarından 1949-1950 devresinde Ödenmek üzere (1.680.000) dolar tahsis edilmiştir. Bu para bu iki tesisin sipariş bedelinin bir kısmını teşkil etmekte olup kiyyesi müsavi taksitlerle 1951 1952 ye sirayet edecektir. Bu iki sise harcanacak paranın yekûnu
milyon dolar olup, hepsi bu tiraj haklarından karşılanacaktır.
Siparişler bu ay içinde verilmiş bulunacaktır.
Memleketin çekmekte olduğu kok kömürü sıkıntısı Karabüktekl tesisin bir misli büyümesinden sonra kısmen karşılanmış olacaktır.
Mersindeki
Henüz iptidaî bir halde buhınan ü-çüncü teklif İse Silifke regülâtöründen lâyikı veçhile faydalanılarak bu bölgeyi sulamak ve elektriklendirmektir.
Diğer taraftan gerek gerek Ruasell Dorr'dan adına istenen en mühim maninin yaptırılmasıdır,
»inlilerin dâvetlisl olarak buraya gelmiş bulunan Russell Dorr'un bu ana mesele İle de meşgul olduğu bildiriliyor,
Mersin portakalcılığmın vüsat ve verimi İle son soğuklardan yüzde yetmiş beş nispetinde zarar gören İçel narenclyeclliğinl de tetkik eden Russel Dorr'un, îçelin zengin yeraltı servetleri üzerinde de durduğu bana verilen malûmat arasındadır.
Russell Dorr Toroslarda kaplıca-slyle meşhur olan Çiftehanda da bir gün kalmış ve Anadolu-Bagdat demiryolu üzerinde olan bu mevkie çok yakın mesafede bulunan Bolgar dağı kurşun ve gümüş madenleri hakkında malûmat almıştır.
Hükümetimiz tarafından senelerce işletildikten sonra bir müddettir el »Urülmiyen bu madenlerin yeniden işletilmesi dc bahis mevzuudur. A-tom sanayiinde mühim bir ehemmiyet kesbeden kurşun bu bölgede pek mebzul, ham de Amerikalıların istediği evsafta olması bakımından Bolgar Dağı madenleri yeniden tetkik mevzuları arasına alınmıştır.
Russell Dorr'un bu tetkik ve seyahatlerinden memleketimiz için hayırlı neticeler çıkacağından şüphe edilmemektedir.
Yunanistan - Danimarka ticaret anlaşması
iç Atina, 8 A.A. (Afp) — Bugün Yunanistan ile Danimarka arasında bir ticaret anlaşması imza-lanmıştır.
Danimarka, Yunanistana 4 milyon kuron tutarında ihracat yapacaktır.
Almanyada hububat ithali tröstü kuruldu

Duisburg (Reuter - Hususi) — Almanyada bir milyon mark sermayeli bir hububat ithalât kumpanyası kurulmuştur. Kupanya, Westphalia ve Kuzey Rhin mın-takalarının bir çok ithalât teşebbüslerini içine almaktadır. Tröstün merkezi, Ingiliz mıntakasın-da bulunan Dulsbıır’dadır.
ba-ve te-5,5
Pamuk ipliği ihtiyacımız
Ankara, 8 (Hususî muhabirimizden) — Memleketin pamuklu iplik ve pamuklu mensucat ihtiyacını gözden geçiren Sümer Bank Müessesesi, 1952 yılı bir vâde olarak kabul edildiği takdirde, nüfus artışı temposuna göre 1952 senesinde 16,350 ton pamuk ipliğine ihtiyacımız olacağı neticesine varmıştır. Bu tetkiklere nazaran bugün ancak ihtiyacın 8650 tonu karşılanabilmektedir. Evlerde de el çarklariyle yapılan iplik miktarını 2 bin ton kabul edecek olursak sanayi tevsi edilmediği takdirde hariçten 5 bin tondan fazla iplik ithali zarureti hâsıl olacaktır. Bu sebeple yeni baştan hazırlanmış bulunan ve tatbikine bu yıl da devam edilmekte olan Sanayi Plânının genişletilmesine karar verilmiştir.
Devletçe genişletilen veya yeniden kurulmakta olan fabrikalar, İhtiyacın 3770 tonunu karşılıyabilecek kapasiteye yükseltilecektir. Hususî sanayi inkişaf payı olarak da 2030 tonluk bir miktar bulunursa 1952 yılı içinde pamuklu sanayilmls 32,537 iğ ilâvesiyle iplik ihtiyacımızı tamamen karşılar hale getirilmiş olacaktır.
Tlcaret 'Odasının etiidleri
Şubat ayında liman hareketi
Ocak ayına kıyasla ihracatta azalma var
Akademi ihtilâfından sonra
Al-
İZMİR FUARINA DIŞ İŞTİRAKLER ARTIYOR
İzmir, 8 (Hubub! muhabirimizden) — Son günlerde yabancı memleketlerden İzmir Fuarına Igtlrak için müracaatler artmaktadır. Batı
manyanın resmi iştiraki yanında Alman manifatura sanayii İçin ayrı bir paviyon hazırlanacaktır. Yugoslavya, İsveç ve Finlandiya resmen iştirak edeceklerini bildirmişler ve her biri beşer yüz metrelik paviyon yeri »yırtınışlardır.
arıyor
Toprak Mahsulleri Ofisi et ve balık İçin bir soğukhava doposu inşa edecektir. Şimdiye kadar böyle bir depo için Haliçte araştırmalar yapılmış, bu İşe uygun bir yer bulunamamıştı. Ofis, soğukhava deposu için Fındıklı, Kabataş, Beşiktaş sahillerinde münasip bir yer aramaktadır.
MEMLEKET ve DÜNYA BORSA ve PİYASALARI
KAMBİYO
İstanbul Borsası
Açılış Kapanış
1 Btorllng 7.80.— 7.90—
100 Dolar 280. 280—
100 Fr. Frangı ... 0.80 0.80
100 îivlçre Fr 64.03.— 04.03.-
100 Briç. Fr 5.6/).— 5.60—
100 îsveç Kr 64.03 64.03
100 PJorin ••!•••!*•• 73.68.10 73.68.40
100 0.44.128 0.44.128
100 Drahmi 0 01.876 0.01.876
100 Escoudo» ..... 9.7390 9.7390
Altınlar
Bugün Eski kur
Lira Lira
Külçe Yeril Gr. 5.84 5.85
Külçe Drguftfen. 6.97 5.08
Cumhuriyet .... 39.D0 39.50
•«••!•«••••••• 42.40 42.80
Hamlt ............. 40.20 •10.30
Gulden 38.80 38.90
İngiliz .m 51.10 61.20
Franmz kok •,« 42.50 43.60
NapoHon III .. 40.60 41.25
İsviçre 40— 40.—
N*w-Tork’tıı ı onsu: $ 36
Gümüf, Plâtin ||
Gümüş Gr Plâtin “ En aşağı En yukarılI
10.— 11.— II
Zürich Borsası (Serbest)
İlVslHO Durumu Türk Lirası Dolar Steriing Franaıs Frangı İsviçre Frangı
Sn a,agı En yukarı||
0.93 4 28 1/ 2 10.40 1.20 1.03 4.29 1/2 10.00 1.23 II
ESHAM VE TAHVİLÂT
Devlet Tahvilleri
İkramlyell tahviller 1033 Ergani .....
1038 lkramlycll .... MIHI Müdafaa I 1941
%6 1941
(Tf.6 Kalkınma «JÇ6
6
*•47
%7
%7
%7
%7
%7
%7
• ••
Demiryolu IV ,. Demiryolu V ...
1940 İkramiyen Illftrrlrrl
Demiryolu VI ........
I .....
II .**,.«*
III ....
I .......
II ».M.*
I I ....
Slvas-Erzurum I II.-VII
I II III I
II.
III. ..
IV. ..
1048 istikrası 1948
Milli
1049 1034 1031
1041
1941
1911 Millî
H
Müdafaa
M
n •! Demiryolu
• •
Müdafaa
II
9
*
• •
• t
• 9
9S
99
• e
Kapanış (•)
23/29 24.—
21.50 22.—
31.30 BM
98.60 100.—
90.20 08.—
98.35 98.—
98.80 97.50
99.— 100.—
99,— 100.—
99.— 100 —
99.— 98.—
90.10 08.—
96,35 90.—
07.60 08 —
21.15 20.80
21,15 20.40
21.30 21.61
20.50 21.—
21.75 22.-
20.60 21.20
20.78 28.—
21.06 20.60
21.30 23.—
Şirket Tahvilleri
h
T.C. Ziraat Bankam . .. 20.40 20.20
Anadolu D.Y. Tertip A/B. 112.— 111—
“ “ H c.
• " %60 62.25 59—
* „ Mümea. Senet. 67.00 67.60
Şirket Hisse Senetleri
T.C. Merkez Bankam 129.25 130.—
Türkiye Jş Bankası 30— 29.60
Türk Ticaret Bankası »mu» 5.— 6.—
Aralan Çimento «mmm 17.25 10.76
Şark Doğirmcncüllc 23.25 23.50
Millî R.OftStlranH 10.25
| Ecnebi Tahviller
| Mısır Kredi Fonalyr 1903,, | 372— |
MEMLEKET TİCARET BORSALARI
İstanbul Ticaret Borsası
İzmir Ticaret Borsası
Bugün
Bugüp
35.—
170.
210.—
140.
30—
31.—
teneîceliş tenekcll) çıplak)
28.—
40.—
Eski Kapanış
Son Kapanış
140.—
100.-
180.—
• • • e • e
•tifie
Hö.-
2Ö6.— 143.—
152.—
800.—
330.—
210.—
30.—
30.—
30.—
68.—
80.—
Tiftik
II
Yün
•>
84.-186.—
36.— 164.—
Nehııtt Yıığlurı
Zeytinyağı (EE. Sufamyağı (Raf, Ayçiçeği (Rafine
Fındık yâğı (Çıplak)
Dokuma Hum Maddolerh
Tiftik (una maî) .........
Tiftik (NatÜrel) Yapak Anadolu CHırkimŞ
B serisi
Akala
Akala
Akala
yeril .
yağı (rafine) ... çekirdeği .....
Hııbubnt ı
Buğday yumuşak (TÜc.) Buğday «ert .........
Arpa yemlik (dökme) .~. Mısır (San) çuvah Faauiya tombul ...
Fasulya Çalı sert Kuşyoml ................
Mercimek kırmızı kabuk. Mercimek yeşil
Nohut natürol
Yuylı iohumlnv |
Ayçiçeği tohumu
Kölen Lobumu ............
Kendir tohumu
Suaıım ...... ......
Yer fıetığı kabuklu ......

Kuru Meyvular ı
Fındık (kabuklu sivri) ... Fındık (tç tombuV)
Covl» (kabuklu) .....
Covlz (Iç natürol)
İfanı derileri
Sığır «alamura (kasap) Kİ. Keçi tuşlu kuru klloau ... Koyun hava kurusu kilosu

HOBİ— 24—
24—
26.20
30.10
30.—
30.20
46.—
16.26
Üzüm çekirdeksiz No.O
İncir A şeriri No. 8..,,
No. 108
I
II III
İncir A aarİBİ
• •
Pamuk
Pamuk
Pamuk Pamuk Pamuk
Pamuk
48.—
66.—
13.—
228.—
200.—
180.— 185.— 127.—
12.50
48—
56—
43— 228— 200,— ISO— 185— 127.—
13—
Adana Ticaret Borsası
Pamuk Akala I Pamuk Akala II Pamuk Akala III Pamuk maklno parlağı Pamuk yeril II 180— 142.— 178— 140— 150.—
Trabzon Ticaret Borsası
FINDIK a) %50 randımandı kabuklu tombul ...... M İç »ıra kontrollü ..»•«. I-» © î’l w— 17Û.—
Eskişehir Ticaret Borsası
Bufcdfty yumu.ak Buğday sorb Ama .i m 11 n»ııııumu ırnn 32.25 1- 33.25 »•’- 31.50

Ticaret Odası tarafından yapılan hesaplara göre, 1950 yılı şubat ajanın ihracatı, ocak ayma nazaran a-zalmıştır. Ocak ayındaki ihracatın kıymeti 21.447.066 lira idi. Şubat a-yında İse, 15.902.235 liralık ihracat olmuştur, ihraç edilen maddeler arasında, birinci dereceyi yaprak tütün, ikinci dereceyi de fındık tutmaktadır. Bunlardan başka tiftik, ham afyon, küspeler, deriler ikinci derecede bir mevki işgal etmektedir.
ithalâta gelince, şubat ayı içinde limanımıza gelen 71 vapurla 62.525 ton mal İthal edilmiştir. Bunun kıymeti 20.259.340 lirayı bulmaktadır. Gelen eşj»a arasında, makine ve yedek akşamı, motörlü vasıtalar, inşaat demiri, elektrik malzemesi, manifatura birinci derecede bir yer tutmaktadır. Şubat ayında ihracatın a-salmasındaki sebep, her sene bu aylarda mûtat olduğu mevsiminin geçmiş ileri gelmektedir.
Bu arada en fazla
mız memleketler 3.841.180 lira İle Almanya başta olmak üzere, 3 milyon 317.305 lira ile Çekoslovakya ikinci, 1.578.852 lira üo çüncü, 1.360.786 lira ile düncü ve 1.267.960 lira tan beşinci gelmektedir.
En az ithalât yaptığımız memleket do 3.473 lira İle Tanca’dır.
üzere, ihracat bulunmasından
ithalât yaptığı-
Ingiltere ü-Fransa dör-ile Macariö-
— - ■ ' ' 1- L
YABANCI BORSALAR
New-York Borsası
Dün Esld ku
Buğday (Buşeli—Sent) Sert Kış m&hflUlü No. 2 272.— 267 5/8
Kırmızı “ “ No. 2 247.— 2^3,—
Pamuk Middllng (Llbreal=Sent) Mayıs 32.18 32.29
T'f'ri) nıuz ••••• ••••««» 9 s •••••• ••• •••••• 32.57 83.69
Ekim 32.06 30.76
Tiftik (LlbrealszSent) Teksaa No. 1 58.60
Fındık (LlbrcBİ=8ont) Kabuklu yeril iri 22— 22.50
“ “ orta 22.50 21—
Levant iç ithal malı 36— 30—
Ekatra İri İç ithal mnlı ......... •10— 40.—
Kuru üzüm (Llbresi=Sent) Thompuon çekirdeksiz soçmo ... 111/4 111/4
Keton tohumu (Buşcli=Dolnr) ... Mtnnoapolls 3.80 3.80
Kalay (Librc8İ=8ont) ............ 76.75 77.25
Lovha-taneke (100 libre dolar) 7.30 7.30
Londra Borsası
Keton tohumu (TonusStcrllng) 67.— 08— 67—
Kalküta 65—
"i w Optiği Hindistan 64.— 64 3/ 4
Bradford Piyasası
I» t»
VI
•>
II
31.—Noın
30.— 20/31 18/21
İyi mal (L!breel=Flyat) Sıra malı “
Anadolu *
Trakya- **


20/21
18/21
İskenderiye Bordası
rnnıuk (İCantavoTaUarr)
Afthmouni Kısa elyul'lı F/G. . Kurnam Usun dyaflü F/G. ,
4 S Gününde Boraada muamelesi tescil edilmemiş tahvilât ve eshamın ata ve taleple ve taayyüh eden takribi piyasa dofiûrlerk
89.74
•4.25 93.05 i
Sayfa 6
Y E N t İSTANBUL
9 Nfflftn 1P50
Son günlerin en mühim keşfi
DONDURARAK
GENÇLEŞTİRME
SPOR ALEMİNDE 60 SERE

4
)
Jimnastik, nasıl
A
medreseye girdi?
Yazan : Selim Sırrı Tarcan
dereceye
uyandır .
Bu tedavi güzrlleştlr-
yükseltilmektedir. Hasta müteakiben, hususi bir odada istirahat edebilir.
Hasta İpnotize edilerek buz dolabına konulmuştur. Hastanın bütün vücudu buz zerrecikleriyle dövüldükten sonra, devamlı bir elektron bombardımanına tâbi tutulmaktadır. 20 dakika devam eden bu tedaviden sonra suhunet yavaş yavaş normal
profe-Pa-••bıırudet”
SANAT ÂLEMİNDE
Bir keman
üstadının
doğum günü
Bayan Dlandre, tedaviden sonra, gençleşmiş olarak >eni hayatının eşiğine neşe ile basıyor. Profesör Yasotvas, gençleştirme tedavisinin on sene müddetle müessir olduğunu ve bundan sonra da neticesi meşkûk olmakla beraber, tekrar edilebileceğini bevan etmiştir
■UtlL&bSaUAUİ E=JZ KZ
Parislilerin “Buz Doktoru” adını verdikleri Profesör Yasowrs. tedaviden önce, hastalarını dikkatle muayene etmektedir. Bilhassa kalbin, bu derece soğuğa tahammül edip etml-yeceği noktası ve gözlerin vaziyeti çok mühimdir. Resimdeki kadın takriben 50 yaşlarındadır

OON zamanlarda müzik dünyasının ** değerli artisler ve diğer sahalardaki tanınmış şahsiyetler yetmiş beşinci doğum yılını idrak eden dünyaca tanınmış keman üstadı Fritz Kreis-ler’i tebrik etmişlerdir. New-York şehrinde verilen ve 400 kişinin iştirak ettiği doğum gilnü ziyafetinde Reis Truman, XII. Papa, New-York Valisi Thomas E. Dewey'in göndermiş oldukları mesajlar okunmuştur.
Reis Truman’ın telgrafında şu satırlar göze çarpıyordu: "Müzik kud-retiple bedl gençlik ruhunu elde eden adama, doğum günü münasebetiyle candan tebrikler. Bunu takip edecek olan bir çok yılların sağlık ve saadet içinde geçmesini temenni ederim," New-York Valisi Dewey de şunları yazmıştır: "Birleşik Amerikada musiki sanatını en yüksek ölçüsünde 1-dame ettirmek bakımından zamanımızda yaşıyan müzik üstadlanndan hiç biri sizin kadar kabiliyetini kullanamadığı gibi sağladığınız başarılara da ulaşamamıştır.” Diğer taraftan, XII. Papanın göndermiş olduğu hususi mesaj ziyafette okunmuştur.
Bu ziyafeti tasarlı yan komitenin ü-yeleri şunlardır: Nathan Milstein, Mischa Elman. Georges Enesco, Jas-cha Heifetz. Yehudi Menuhlm, Albert Spalding, Joseph Szıgeti, Efrem Zim-balist, Zino Francescatti ve Isaac Stem.
Ziyafetten sonra, Mr. Milstein, mezzosoprano Jennie Tourel, plya-nist-orkestra şefi Dimitri Mıtropou-los ve piyanist Jorge Bolet tarafından hazırlanan bir müzik programında Mr. Kreisler’in kompozisiyonların-dan seçilen parçalar çalınmıştır.
Mr, Kreisler. 2 şubat 1875 yılında Viyana’da doğmuştur. Halk huzurunda ilk konserini yedi yaşındı vermiştir. 14 yaşından itibaren müzik hayatına Amerikada devam etmeye haş-lıyan Mr. Kreisler, o zamandan beri Amerikada konser gezilerine devam etmektedir Müzik üstadı kemancı bir çok tanınmış eserler meydana getirdikten başka, muhtelif operetler ve bir de keman konçertosu kompoze etmiştir. Mr. Kreisler, insaniyetper-ver gayelere sarfedılmek üzere bir çok hibelerde bulunmuştur. Son zamanlarda 150 yazmadan ibaret olan bir kolleksiyonun satışından temin ettiği parayı muhtelif hayır organizasyonlarına hibe etmiştir. Bu organizasyonlar arasında bilhassa çocuk bakımı ile meşgul olanları belirtmek lâzımdın
Lctony&lı sür YasoUııs, rİRte, tatbik ederek genç
leştlrıne tecrübelerine girişmiş ve kazandığı muvaffakiyetler Pariste hayret iniştir, tarzı,
ine s matında yalnız İnkılâp yaratmakla kalmayacak, en meşhur güzellik enstitülerinin de kapanmasına sebep olacaktır.
Profesör Yasouas için en büyük mükâfat, hastasını İpnotizma uykusundan uyandırarak otuz, yaş gençleşmiş görmektir.
Biraz da bahçe ile uğraşalım
Bahçemizin köşeleri
Açık bir İstirahat köşesi
1 7c

a - * >

Kırışıklar kaybolmuştur. Dalın ü-çüncü tedavi sırasında, InıyÜk terakki görülmektedir. (8 sayılı resim) buz dolabının tarassut penceresinden alınmıştır. (4 sayılı resim) hastayı, buz dolabını terketmek ü-zere İken göstermektedir. Bütün hücreler, uzuvlar ve neslçler baştan aşağı yenilenmiş ve otuz yıl evvelisi gibi faaliyete başlamıştır.
Amerikada yetişen genç yüzücüler
mÜ-hü-
1.500
Amerikanın (’olıımhis, Ohİo şehrinde yapılan kolejlerarası yüzme sabahlılarında genç bir yüzücü yük muvaffakiyet kazanmıştır.
1.86 boyundaki Jack Taylor
serbesti 18”88’8 de yüzerek Jack Me-dica'nın rekorunu 21 saniye kısaltmış tır. Bir gün sonra yapılan yüzmelerde 150 yarda sırtüstünü lM82Fl de almış ve Adolph Kiefer’in 11 senelik rekorunu 1 saniye İle düşürmüştür.
»un •
DAHÇE sadece dışarıdan seyredile-® cek, bir bitgi topluluğu olarak tertiplenirse maksattan uzaklaştırılmış olur. Bilâkis içinde oturulabilmek, istirahat köşelerine yer verilmelidir. Ve muhtelif banklar, san-da ly al erin yerleştirildiği kameriyeler, çardaklar gibi dinlenme yerleri ile bahçe dinlendirici ve eğlendirici istirahat köşelerine sahip olmalıdır.
Bahçenizde oturma yerleri ağaçların gölgelendirdiği köşelerde, havuz başlarında yapılabilir. Bu istirahat köşeleri kapalı veya açık olabilir. A-çık köşeler büyük ağaçların gölgeleri ile, mazı veya ligusturum çitleri ile yapılacak tertiplerdir Veyahut da bir havuz başı etrafında çiçek parterleri İle çevrelenen platformlar, yazlık bahçe şemsiyeleri olabilir. Kapalı köşeler beton veya tahta kolonlar üzerine yapılmış, güller ve sarmaşıklarla sardırılmış, çardaklar olabilir. Hattâ iklimin hususiyetine göre etrafı ağaç ve süs çalıları ile kapatılmış çatılı kameriyeler (ay seyredilen yer) yapabilirsiniz.
Pergolalar ise her zaman bir istirahat yeri olamazlar. Bunlar tahta kuşaklarla bağlanan direkler halinde sıralanan bir yapıdır. Tek veya £ift satıhtı olabilir. Çift satıhtı pergola- j lar, üstü sarılıcı bitkiler kapalı gölgelikler meydana getirebilirler. I
AALATASARAYDAN ayrıldıktan I ” ve 1890 da flahcıoğlunda Mü-hendishane-i Berri-i Hümayun denilen Topçu ve İstihkâm Mektebinde dört sene tAhsilden sonra istihkâm subaylığı ile şehadetnamemi aldım. Yaşım yirmiyi bulmuş. pazularım İyice sertleşmiş, barfikste, paralelde bütün hüner ve marifetleri muvaffakiyetle yapmış, tam ınânasiyle bir cambaz kadar mahir olmuştum! Sporun bütün şubelerinde İhtisas yapmayı gaye biliyordum. İtalyan muallim (Sartorİ) den eskrim, Fransız Mösyö (Jueryı den boks öğreniyor, Küçük Parmakkapıda Kara Ahmetten (Gre-co-Romatn) güreş dersi alıyor, Modada yüzme yarışları yapıyor Bü-yükadada (CaStelli) nin kordunda tenis oynuyor, mânevi birer evlât gibi sevdiğim güllelerimi her sabah kaldırıyordum.
Bütün varlığımla bağlandığım sporları Türk gençlerine aşılamak sevdasiyle bir taraftan vaktiyle tahsil gördüğüm MÜhendishanede ve Mühendkhane-i MUlkiyede jimnastik hocalığı vazifesini üzerime almış, diğer taraftan gazetelerde spora dair makaleler yazmağa karar vermiştim. Bundan kırk yedi sene evvel nnnl 1319 yılı temmuzunun 24 üncü güı*l haftalık Servet-i Fünun mecmuasında çıkan ilk yazımda şöyle diyordum:
"Ey nevresıde çirkin veya çelimsiz olmak salâhiyetini haiz olmadığını unutma! Eğer dünyaya zayıf veyahut mariz olarak gelmişsen ve müddet-i ömründe o hali muhafaza edersen kabahati yalnız nefsine bul! Demek ki, sen adelfttının yevmi gıdalarını vermemişsin. Demek ki. VÜ-cudünün kuvvetlenmesini temin eden sporla meşgul olmamışsın! Bu hal, Halika karşı küfrandır... ilâh.”
Elimden gelse bütün gençleri kendim gibi cambaz veya pehlivan yapacaktım .
1909 yılında İsveç Yüksek Beden Terbiyesi okuluna gittikten sonra spor hakkındaki kanaatlerim değişti. Senelerce kuvvete miyar bildiğim bazlılardan önce ciğerlerin düşünülmesi lâzım olduğunu orada öğrendim. Jimnastikte ve sporda gaye kimsenin yapamadığı hüner ve marifetlerde bir üstünlük göstermek değil, vücııde tenasüp, uzviyete ft-henk vermek olduğunu ve bu âhenk-ten doğan kuvvetin makbul olduğunu yine orada öğrendim. Vatana döndüğüm zaman bu ilme müstenit İsveç jimnastiklerim bütün memlekete yaymayı gaye edindim. Bir taraftan İstanbul Muallim mektebinde derslerimle, diğer taraftan Üniversitemizde beden terbiyesi hakkında konferanslarımla bu yeni mektebin kapılarını herkese açtım. Fakat bence a-sıl matlup olan jimnastiği kız mekteplerine sokmaktı. Bunun için de zamanın Şeyhülislâmına müracaat ettim. Benim gibi otuz yaşında bu gencin hanımlara jimnastik dersi vermesi caiz olmadığını ve bunun memlekette ihtilâle sebep olacağı cevabını aldım. Aradan bir müddet geçti, o zat çekildi, yerine daha münevver bir sarıklı geldi. Ben yine müracaat ettim. Bu sefer siyaseti değiştirdim. Medrese hocalarına idman dersi vermek istediğimi söyledim. Çünkü hanımlara ders vermeme onların taassubu mâni oluyordu. Şeyhülislâm Efendi: “bu dersin sarıklı hocalara ne lüzumu var,, buyurdular. Derhal izahettim. Önce bu dersin sıhhate olan faydasını anlattım. Sonra da hoca efendiler, çok oturduklarından göbekli sübekli olduklarını, jimnastiğin bu fazla yağlan eriteceğini izah ettim. Bu açık fikirli uyanık zat, beni dikkatle dinledikten sonra:
— Bu biraz fazla yenilik olnuya-cak mı? dedi.
Hemen cevap verdim:
— Zatıâliniz münevver hocalar yetiştirmek için bu kadar emek sarfe-diyorsunuz. Ben de size hizmet etmek istiyorum, dedim. Bunun üze-



£

*t; w
*
A (

s









i
İlk defa jimnastik dersi


alaıı medrese talebeleriyle, yazının muharriri Sellııı Sırrı
rıne;
— Pekâlâ öyleyse ben emrini veriyorum 1 dedim.
Uç gün sonra ı Medreset.ül Vâızinı Müd’.rü Hasarı Fehmi Hocadan şöyle bir tezkere aldım:
lzzetlû efendim hazretleri,
Medresetlll Vâizln dört sınıfına müc-ternıan haftada iki naat idman dersine zatıâlinizın muallim intihap ve tayini tasvlb-i asml-i nezaretpenahl-ye iktiran ettiğinden Müessesat-ı Aliye-ı Vakfiye Müdiriyetine tebliğ olunmuş olmakla medresenin küşadı takarrür eden M ahar remül haramın birinden İtibaren derse başlanacağı tebliğ olunur efendim hazretleri.
...._ i2T Eylül 330
Medresetül Vâizln Müdürü Hüseyin Fehmi
Bu tezkereyi alınca, iki gün sonra medreseye koştum. Yaşları yirmi ile kırk arasında sarıklı hoca efendilere evvelâ bir konferans verdim ve söze »«öyle başladım:
de şimdi
rehber ittihaz etmeliyiz. Hık-bâliga-i
edyana
Habib-i
islûmiyece ilmül-ebdan takdim olunmuş, Ce-Kıbriya hadls-i şerifin-ılmine riayetle mükel-
Tarcan
Hazret-i Peygamber-i Zişan Efendimiz Hadisi şerifinde şöyle buyuruyorlar:
(El llmü itinan Mmiil ebdan silinme ılmül edynn)
Hepimiz şıı ulvî kelâmın mahiyetini takdir etmeli ve onu harekâtımıza met-1 ilm-i nab-ı
de bizi beden lef buyurmuşlardır. Hakikat vezaifı insaniye bulunan taat-ı Hûda için de sıhhati beden şarttır. Demek ki nezdi Mevlâ ve Resul-i Müçtebada beden sıhhatine itinadan makbul ve mergup hiç bir vazife olamaz. Daha bunun gibi bir takını dinî vecizeler söyliyerek hocaları ikna ettim ve tam bir sene sarıklı hocalara bu fuh-hate faydalı dersi sevdirdikten sonra da muallim hanımların terbıye-i bedeniye kursunu açmağa muvaffak oldum


__S OSYAL MESELELER
set
■ T
Xapo-
Bu çocuk yedi yaşında müessese ye geldiği zaman, ümitsiz ve bakımsızdı. Bugün yüzünden memnuniyet oluyor ve matbaacılıktan zevk almışa benziyor
miiessese-kartardığı 300 Çocuk, beş ya-
Ebeveyni katil suçu ile hüküm giymiş olaıı “Napolöon”. nin, cemiyet için talebeden biridir,
şında müesseseye geldiği zaman bakımsız, inatçı ve geçimsizdi, l^on, şimdi uslu ve dürüst bir genç olmuştur.

TALYAN âlimlerinden Lombrosa-nun ortaya attığı bu nazariyeye göre bazı insanlar "katil doğarlar.” Bir kimsenin “doğuştan katil” olup olmadığını anlamak için de kafatasının ölçüsünü almak lâzımdır.
“Doğuştan katillik,. prensipine inananlar fiziki esaslara istinat ettiklerinden. neticede fenalık hissinin fiziki karakteristiklerle beraber irsiyet voliyle intikal edebileceğine de inanırlar.
Modern ceza hukuku “doğuştan katillik” iddiasını kabul etmez, suçların başlıca âmili olarak "muhiti” ele alır.
Ceza hukuku mevzuunda çok ileri adımlar atmış olan Italyanlar kötülüğün irsiyeti bahsinde mühim etüd-ler yapmışlardır. Bu arada, Papalık idaresi altında bulunan Pompei şehri islâhanesinde, anneleri veya babalan suçlu olan çocuklar modern usullere göre yetiştirilmektedirler. Kendilerine muvazeneli bir gıda, lüzumlu elbiseler ve çalışma imkânları temin ediliyor Neticede de model bir vatandaş yetişiyorlar.
• ' ./ S* ’ . ı
• Nisan 1850
YENİ İSTANBUL
Sayfa 7
“" H O L A N D A'nınT^
VELUVİNE
Yağlı boyaİEu-ı dünyanın en mükemmel LAKE BOYASIDIR.
Toptan Satıç yeri:
TÜRK - ELLAS T. A. Ş.
Galata, Gümrük sokak Yeni Han,
Tel: 41410
INGİLTERE İHTİYACINIZ olan malları imal etmektedir
İhtiyaçlarınızı karşılamak şimdi îngilterenln kaynaklan ve hünerinin yegâne gayesidir. Ingiltere ihtiyaçlarınızı İncelemiş ve her sene sayısı ıran alıcılarınızı memnuniyetle karşılamadır,
a
Ingiliz Sanayileri Fuarında 3.000 imalatçı doksan sanayiin en modern mamulatını teşhir edecek ve denizaşırı herbır memleketten gelecek 16,000 alıcı kendi pazarlan için derhal ma) seçmek üzere Fuarda toplanacakdır.
Dünya pazarları için yeni mal istihsali Ingılıcrcnın ıstıhsalatını bir tekor se-viyesine çıkarmışdır Bu ihracatta Ingıltcrenın öteki memleketlerden ıfıal satın almasını mümkün kılacakdır. unutulmasınki İngiltere dünyanın Cn büyük müşterisidir.
Atıcılar! Mayı» ayında turistler dahi İnpitc. , şimdiden otellerde yer ayırtınız.
•r a (; ‘Herinden
INGİLİZ SANAYİLERİ FUARI
londra MAYIS 8-19 Birmingham
Mallarını temhir eden fabrikatörler, ecelden, kaialok (MM »r Fuarda huıujl temhir re kolaylık çösterilmesıae dair MALUMAT en yakın İngiliz Suyuk ıc Orta Elçilikleri •'e Konsolosluklarından elde edilebilir.
BUGI N A(IK OLAN MÜZELER 18TANBUL
ETKE
TAHİR
M M Ü M E S S İ L İ:
Senelerden beri yediğiniz nefis
»TMepn- -up w»
ıv^
Puro Tuvalet ^Sabu-nunu kullandığınızın 7 ncî günü kendinizi bambaşka hissedecek, daha güzel ve daha sevimli görür£*$° düğünüzü, daha faz- Jb la arandığınızı anlı- r, yacaksınız... O?) jf W A
M AT A
GALATA TAHİR HAN. Tel. t 44996
Güvenme parası t h n I ı
Miktarı Lira Tarihi Günü Saati
auttuut
ALMAN MAKİNE ENDÜSTRİSİNİN MÜHİM TEŞEKKÜLÜ
KOMPLE LİMAN TESİSATI HER ÇEŞİT VE TAKATTA VİNÇLER TAHMİL, TAHLİYE, KÖMÜR VERME TESİSLERİ
MADEN İŞLETMELERİ ÎÇÎN KOMPLE TESİSAT
MAKÎNE VE ÂLETLER
HADDEHANELER, YÜKSEK FIRINL VE ÇELİK FIRINLARI
M
R
EKSKAVATÖRLER, BULDOZER VE İNŞAAT MAKİNELERİ
KOMPRESÖRLER, TAZYİKLİ HAVA ÂLETLERİ
DEMÎR KÖPRÜ VE ÇELİK İNŞAAT
TÜRKİYE UMU
TAYLAN
GALİ
TELGRAF : TAYLANETKE
MÜHENDİSLERİMİZ, TESİSLERİ TESBİT
HANNOVER
Meşhur Ata Sözü :
Bu fırsatı
HANNOVER
TA-
SİZE
İÇİN
FUARLARI
Hem Ziyaret, Hem Ticaret. size en iyi şekilde
SÂNAYİ FIJ
ARI
3 - 14
Mayıs 1950
Almanyanın bu en
Bağışlamaktadır. Batı
mutlaka ziyaret ediniz, seyahat hususlarında kolaylık, izahat ve malûmat için :
T ORG AY M E H M ET L I
Fuarını
Döviz, vize ve
Her türlü
mühim
Dr. O. ZEKİ
İstanbul - Galata, Aslan Han
Telefon : 42065 Telgraf : Mehmetli, İstanbul
MERKEZİ:
D U İ S B U R G (ALMANYA)
FABRİKALARI: D U I S B U R G H A M B O R N DÜSSELDORF-BENRATH W ETTE R-R U H R DARMSTADT

LÜZUMLU İŞTİŞAREYE
HAN
TELEFON : 4 10 4 4
MAKİNE VE
AMADEDİRLER.
NAMLI TÜRK
SUCUKLARI’nı nezeci ve bakkaldan ısrarla isteyiniz
Alırken ettiketteki
GÜNEŞ alâmeti farikasma
DİKKAT EDİNİZ
HİÇBİR İTERDE HALEFİ ve ŞUBESİ YOKTUR
ELEKTRİKLİ ÇAMAŞIR MAKİNELERİ ve
ELEKTRİK SÜPÜRGELERİ
En çok beğenilen
DÜĞÜN HEDİYELERİDİR
YENİ İSTANBUL ZENGİN MÜNDERÎCATI, BOL RESİMLERİ, AVRUPADA VE MEMLEKETTE SENE TAHSİL İMKÂNI VEREN GAZETEDİR.
— —: • * — “crm ./t* :—
TEKEL GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İLÂNLARI
Malzeme A hm Şubesinden :
1 — Aşağıda cins ve miktarı yazılı malzeme pazarlıkla satın alınacaktır.
2 — Pazarlık, hizalarında gösterilen gün ve saatlerde Kabataş Genel Müdürlük Malzeme Alım şubesindeki komisyonda yapılacaktır.
3 — Şartnameleri her gün gözü geçen şubede görülebilir.
4 — İsteklilerin belirli gün ve saatte hizalarında gösterilen güvenme paraları ve kanuni vesaikle birlikte mezkûr komisyona müracaatları ilân olunur.
5 — İdare kısmen veya ta-
mamen İhale edip etmemekte veya kısım kısım, ayrı ayrı taliplere ihale etmekte serbesttir. (4446)
o
Okşamak İstediğiniz Tenler İçin...

Cinsi
Contahk lâstik içi telli Contalık lâstik 8 M2 ) 210 kilo) 85 21.4.950 Cuma 10.00
Parlatma vornlgl 1000 ° 1125 21.4.950 Cuma 10.15
Flanalı demir boru ceman 825 Metro 105 21.4.950 Cuma 10.30
Üstüpü beyaz 11.000 kilo)
” renkli 1.500 “ ) 981 18.4.050 Salı 11.15
Filtre teli 300 metre 765 21.4.050 Cuma 10.45
Torba muşamba (nam ve he-
saba) 150 adet 675 18.4.950 Salı 11.30
ÖĞRENMEK İHTİYACINDA OLDUĞUMUZ HERSEY

ECZANE
EMİNÖNÜ :
Atatürk İnkılâp Müzesi 10-12 14-17.
Ajasofya (Telf. 21750) 10-16.
Arkeoloji: 13-16.
Eski Sark Enerleri 6ubesi ; (Telf. 21682) 10-12.
Türk ve telâm Eserleri : 13.30-18.30.
Dolmahahçe Deniz Müzesi (Telf. 81284) 9.00-16.00 .
Belediye Müzesi: 10-12. 14-17.
Tevflk Fikret Aşlyan Müzesi: 10-12, 14-17.
İZMİR
Arkeoloji Müzeni (3324 ı 0.12.13 30-17
TİYATROLAR
İSTANBUL
OPEKE-Blkes.
ŞEHİR TİYATROLARI ;
DRAM KlhMI : 20.30 da Dell Saraylı. Matine 15.30
KOMEDİ KISMI ; 20.30 da Üvey Kardeşler. Matine 1530
Mi AMMER KARACA
Tİ: 20.30 da O«man Matine 15 00 do.
1ENİ SES OPERETİ
Evvel Zaman İçinde. Matine 15.00 de.
KONAK PAVYONU; Her akşam, Yunan Şantözü ZOZO.
ANKARA
: 20.43 do
BtYtK TİYATRO (10370) 20 de Pecr Gynt. Saat 16 de Carmen (Opera)
KCÇt’K TİYATRO (11169) 20 de Kısknaçlar, Saat 15 de Matine.
ÇOCUK TİYATROSU (11169) naat 11 de Keloğlan.
GAR GAZİNOSU — Paris Revü Heyeti.
PAVYONDA — Amado.
İZMİR
6EHÎB TİYATROSU ı Oyuncu (Komedi).
BEYOĞLU CİHETİ
Yıldın.
Namus
Açkları
ATLAS (40835) Yanlış Hüküm, AKIN (80718) 1 — Hint
2 — UnutuJmıyan Mazi.
AL KAZAR (42562) 1 —
Sözü. 2 — Petrol Kıralı.
AR (44394) Rio Aşkları ELHAMRA (13595) Rio
İPEK (44289) Haydutlar Kırallçesi Renkli - Türkçe
İNCİ (84595) 1 — Deniz Kurtları.
2 — Gönülden Gönüle.
LALE (43595) Her Şafakta ölürüm.
MELEK (40868) Aşk Adası. SARAY (41659) Kanlı İzdivaç. SVATPARK (83143) 1 — Alevden
Gönüller. 2 — Tarzan Ormanlar Kıralı.
St'MER (42851) Asi Kalbler. SARK (40380) İstanbul Geceleri. ŞIK (43726) 1 — Büyük Casuslar.
2 — ölüm Randevusu. TAKSİM (43191) Lüküs Hayat.
TAKSİM
Lükiis Hayat
SEZER SEZİN
TAN 1 — Bu Evde Ne Var, 2 — Dağlar Canavarı.
YENİ (84137) 1 — İlk Vals.
2 — Sahte Evlât.
ÜNAL (49306) 1 — Ncslınaçi Ame-rikada, 2 — Güzeller Revüsü. YILDIZ (42847) Kızıl Nehir.
ISTAMHîl CİHETİ
ALEMDAR (23683) 1 — Deniz EJ-, deri (Türkçe). 2 — Kanlı Altın.
AY8U (21917) 1 — Harrov Kumarbazı. 2 — Günahımı Ödüyorum.
AZAK (23542) 1 — Anne Karoni-na. 2— Albukrek Fatihi.
ÇEMBERLÎTAŞ (22513) İstanbul Geceleri.
FERAH. İstanbul Geceleri.
HALK Zoronun Kamçısı. l30 kısım birden)
İSTANBUL (22367) 1 — Aşk ve Müzik. 2 — Düşman Kardeşler.
KISMET (21904) 1 — Korsanlar. 2 — Nil Kırallçesi.
MARMARA (23860) 1 — Lulu Belle 2 — Vatan Haini.
MİLLÎ (22962) 1 — Deniz Ejderi. 2 — Kanlı Altın.
TURAN (22127) 1 — Anna Kare-nina. 2 — Albukrek Fatihi.
YENt (Bakırköy 10-126) 1 — Kara Ok. 2 — Aşk vo Zulüm.
KADIKÖY CİHETİ
HALE (60112) Uçuruma Doğru.
OPERA 1 — Kanunsuz Sokak. 2 — Bel Ami.
SÜREYYA (60682) 1 — ölüm Ge-cesi. 2 — Hudut Dehşeti.
YELDEÖ1RMENÎ: 1 - Dertli
Zeynep. 2 — Hudut Dehşeti.
ANKARA
ANKARA (23432) Er Meydanı BtYtK (15031) Kaliforniya Fatihi
CEBECİ (13810) Yedmenin Aşkı
PARK (11131) Gönülden Yaralılar
SÜS (H071) Büyük Macera
SÜMER (14072) Büyük Macera
ULUS (22204) Rnklbcler
YENİ (14040) Vatan Kahraman:
İZMİR
ELHAMRA . Genç Kıı Kalbi.
LALE 1 — Çöl Silâhşorları. 2 Paylaşılmayan Sovglli.
TAN 1 — Çöl Silâhşorları. 2 Paylaşılmayan Sevgili.
TAYYARE Tulaa.
YENİ - 1 — Bir Fırtına Gecesi.
2 — Uçuruma Doğru.
KARŞIYAKA CİHETİ
MELEK 1 — Şehrazadın Doğuşu. 2 — Gece ölümü
St'MER 1 — Paniflk Kahramanı 2 — Kadın Kini
SIHHÎ İMDAT
Is tan buJ Beyoğlu Anadolu yakanı Ankara tzmir
MOÜÎj
60536
91
C2ö)
Beyoğlu 4454i
Kadıköy 60872
İstanbul 21222
Oaküdar 60015
Ankara 00. İzmir 2222, K. yaka 15055
•YENt İ8TANBÜL”un bugün için tavsiye ettiği programlar
DAHİLDE:
Saat 18.00 Ankara — înco »az
HARİÇTE:
Saat 16.15 Londra — Schumann piyano konçoıtosu.
ANKARA:
Saat 8.30 M. S. Ayarı, Haberler vo Hava raporu. — 8.45 Günaydın (Pl.). — 0.10 Günün programı. — 0.15 Radyo İle İngilizce. — 0.30 Sovilmlş parçalar (PL). — 10.10 Konuşma: (Hob-beneka'ya alt fıkralar) Hüseyin Kuman. — 10.25 Makamlardan bir demet. — 11.05 Pazar skeçl (Kısmetinde olanın) Yazan : Nihat Uz. — 11 30 Salon orkestrası. — 12.00 Hep beraber söy-llyellm (Yurttan Sesler korosu).
12.30 Telden telo. 12.50 Oyun havaları (Baftlıırna takımı). — 13.00 M. S. Ayan vo haborler.—
13.15 Dans müziği (PL). — 13.30 öfcle gazetesi. — 13.45 Dans müziği (Pl.). — 15 00 19 Mayıs SU-dından maçların yayını. — 17.58 Açılış vo program. — 18.00 M. S. ayarı. — 18.00 İnce aıız
(Muhayyer faslı) — 19.00 M. S. ayarı ve haberler. — 19.15 Geçmişte bugün. — 19.20 Yarım saat dans (PL), — 19.50 Akşamın
karma müziği (PL). — 20.15 Pazar Gazetesi. — 20.3ü Sanat hc-
yenlileri saati. — 20.45 Genç mü-zlkçlnin neni: Keman soloları Çalan: Süheyl Petek. 21.00 Hafif melodiler (Pl.). — 21.15 Müzikle gezi. (Pl.) — 22.00 Konuşma: Spor saati (günün haberleri). — 22.15 Dans müziği (Pl.).
S. ayarı ve haber-Program ve kapa-
— 22.45 M. 1er. — 23.00 niş.
İSTANBUL!
vo programlar. —
13.15 Hafif
12.57 Açılış 13.00 Haberler.
ara müziği (PL). — 13.25 Radyo Tango orkestram konseri. —
13.45 Arplst Max Hollander ve yaylı sazlar orkestrasından me-oldllor (Pl.). — 14.00 Saz eserleri.
14.45 Zurna İle oyun havaları. —
15.00 Karışık şarkı vo türküler (PL). — 15.20 Konçerto - Beethoven Tripel konçerto do maj. — 16.00 Programlar ve kapanış. x
Nocmi Rıza Ahısk&n.
17.57 Açılış ve programlar. — 18.00 Duna müziği (Pl.). — 18.30 Çaykovakl, Copland ve Delibes* in enerlerinden sevilmiş parçalar (Pl.). — 10.00 Haberler. —
19.15 İstanbul haberleri, — 10.20 Hafif ara müziği (Pl.), — 19.25 Saz enerleri, farkı ve türküler. Safiye AylA- — 20.15 1. Özgür ve arkadaşlarından dana müziği.—
20.45 Sevilmiş türküler. — 21.00 Spor vc Sergi Sarayından naklen milletlerarası basketbol tur-nuvaHinın yayını. Turnuvanın hitamında normal porgarmın devamı. — 22.45 Haberler. — 23.00 Dans müziği (Pl.). — 23-30 Karışık hafif müzik (Pl ). — 24.00 Programlar vc kapanış.
YABANCI RADYOLARDAN SEÇME YAYINLAR:
LONDRA:
7.00 Geraldo konser orkestrası — 10.00 Handel’ln *‘Messlah” sındın parçalar — 11.00 Hafif orkestra eserleri — 13.15 İngiliz bestekârlarından eserler — 14.30 Donaid Peers’den şarkılar —
15.15 Peter Yorke orkestrasından hafif müzik — 16.15 Schumann piyano konçertosu — 18.15 Car-roll Gibbons ve piyanosu — 20.30 10 dakika program — 23.00 Varyete programı
UÇAK - TREN - VAPUR
® • *
GELECEK OLAN UÇAKLAR 12 50 13.30
14. U
18.20
18.00
13.50
14.30
18.20
18.00
D.H.Y. (Türk) lzmlrden P.A.A. (Amerikan) Basra, Şamdan.
A.F. (Fransız) Paris, Roma vo Atlnadan.
D.H.Y. (Türk) Adana, An-karadan.
K.L.M. (Holânda) Tahrandan.
GİDECEK OLAN UÇAKLAR D.H.Y. (Türk) İzmlrc. P.A.A. (Amerikan) Brüksel, Londra, Boston. Now-York’a.
D.H.Y. (Türk) Ankara. A-d anaya.
K.L.M. (HolAnda) Roma. Amıterdama.
GELECEK OLAN VAPURLAR
16.30 Etrüsk. lzmlrden. 21.00 M” ra kaz, Mudanyadan.
GİDECEK OLAN VAPURLAR 5.00 Kadoş, Kara denize.
0.00 Marakaz, Mudanyaya. 18.00 Antalya, Çanakkaleye. GELECEK OLAN EKSPRESLER
8.30 Ankara.
GİDECEK OLAN EKSPRESLER
18.10 Ankara.
Ankara (Eminönü) — Sim Baş-dogan (Küçükpazar) — Esat (Dlvanyolu) — Haydar (Yeni Lâleli).
BEYOĞLU :
Oüneş (Merkez) — Burunak (Taksim) — Batist Tülbentçi (Taköim) — Bankalar (Galata) — Necdet Ekrem (Şişli) — Çubukçu (Şişil) — Hnlıcıoglu (Haa-köy) — Yeni Turan (Kasımpaşa)
FATİH :
İbrahim Balmumcu (Şehzadeba-şı) — Ziya Nuri (Aksaray) — Samatya — Nazım Malkoç (Şehremini — Gündogdu (Karagüm-rük) — Gülöcrcn Sipahioglu (Fener).
EYÜP t Arif Beşer.
BEŞİKTAŞ :
S. Recep — Yeni (Ortaköy) — Arnavutköy — Morkez (Bebek)
KADIKÖY :
Yeni Moda — Kızıl toprak Göztepe — Bostancı.
ÜSKÜDAR : Ahmediye
HEYBELİ ADA : H. Halk.
BÜTÜKADA : Halk.
ANKA RA
Sağlık — Üniversite — îemet paşa.
İZMİR
Ali Hayrettin (Basmahane) — Sıhhat (Kemeraltı) — lkiçeşme-ilk (Eşref paşa) — Güzelyalı (Yalılar) — Sugltk (Alsancak)

9-Nisan-1950
Basketbol
Türkiye - Lübnan arasında Spor Sarayında yapıkça'
Millî Eğitim maçlarının 4 üncii haftasında
Saray, Fenerba
rını ma
altında
İstanbula ilk
rüzgârı
ilerilemeleri
ara paslarla
İstanbul boks birincilikleri
takımları şimdiden kehanet
Kemal Kâmran Sabahaddin
Sarayında saat 21.30 da karşıla; lardır.
Bu maçtan evvel Galatasaray Dağcılık Kulübünün kız baak ’ cüleri bir gösteriş maçı yapacalû dır.
Dün gece Suriye milli takımını rnagh'ıp eden Türkiye basketbol milli takımı, ilk gece açılış merasimi esnasında
kalenin üst direğini çıktı. Hemen arka-kuvvetli bir vuruşu gitti. İzmir müda-
Mehmet Salâhaddln Adil Bayram
ğan Partener ve bilhassa Hüseyin öztürk güzel bir oyun çıkarttı.
Suriyelilerde Nevaşi ve kaptanları İhsan Kudsi nazarı dikkati çektiler.
Bugün final maçı için Türkiye ile Lübnan takımları yine Sergi ve Spor
va-
derece müessir alâka uyandır-
Bugün yapılacak maşlar
enteresan bir realm» Alt ay kalesi Idşİ daha topun yeşlnde
Göztepe bas-Beşiktaşlılar yaptılar. Aya-Kemal uzaklar-
radakl sayı farkını dokuza kadar çıkardı. tik devre 25-14 Türk takımının lehine kapandı.
İkinci devrede de güzel bir oyun çıkaran takımımız maçı 18-33 kazandı. Türk takımında Yalım, Erdo-
tstanbul boks birincilikleri 22. 23 ve 21 nisan tarihlerinde Galatasaray Kulübünde yapılacak ve bu birinciliklere 120 bok-sör iştirak edecektir.
1. GENÇLERBtRLİGİ: 0
1, DEMİRSPOR: 1
(Hususi 'muhabirimi; Bugün Fenerbahçe ıh
Beşiktaş, Altoyla; G.Saray da Göztepe ile oynuyor
îzmirln Aitay ve Göztepe takımları bugün şehrimizde ikinci müsabakalarım yapacaktır. Dün Galatasaray ve Beşiktaş karşısında seyrettiğimiz İzmir takımları hiç de ihmal edilecek bir takım olmadıklarını ispat etmiştir. Galatasaray karşısında Aitay ancak oyunun bitmesine iki dakika kala mağlûp vaziyete düşmüş. Göztepe İse 3-0 mağlûp vaziyette iken Üstüste çıkardığı iki golle ancak 3-2 mağlûp olmuştur. Bugün saat 11 te Beşiktaş - Aitay ile, saat 16 da da Galatasaray - Göztepe ile oynıyacak-tır. Birinci maçın hakemleri Faik Gökay. Ferih Esin. Reşat Hayırdır. ı ikinci maçı da Refik Güven, Şekip Akduman ve Hüsameddin Böke idare edecektir.
Maureen Gardner, tekrar antrenmanlara başladı
İngiltere Olimpiyat Manialı koşu atleti Maureen Gardner, çocuğunun doğumundan sonra, tekrar antrenmanlara başlamıştır. Resimde Maııreen Gardner'i, Amatör Atlet Birliği antrenörü olan kocası ile beraber. 3 nisanda lngilterede. Surrey. Motspur Park’ta mania atlarken görüyorsunuz. Yakında müsabakalara iştirak edecektir.
Düııkiı Galatasaray - Aitay maçından önünde Gündüzle beraber dört
14 üncü aleyhine yerinden çektirilen sonra Göztepelıleı bir
İzmir takımları dün Galatasaray ve Beşiktaş kulelerini bu şekilde sıkıştırdılar. Resimlerde soldu G.Saray ka lcclsl Turgay, sağda Beşiktaş kalecisi Feyzi kendilerini hu şekilde güçlükle müdafaa ettiler
Milletlerarası İstanbul Basketbol turnuvasının ikinci günkü karşılaşmasını Türkiye milli takımı ne Suriye milli takımları Spor ve Sergi Sarayında oldukça kalabalık bir seyirci kütlesi önünde yaptılar.
Hakem; Ilhan Uyguç (Türk) ve Fuat Zantut (Lübnan) m idaresinde Türk ve Suriye milli takımları şu kadrolarla çıktılar.
Türk milli takımı: M. Ali Yalım (Kaptanı, Hüseyin Öztürk. Cemil Sevin, Erdoğan Partaner. Yalçın Granit.
Suriye milli takımı: İhsan Kudsi (kaptan), Kayat, Neva^l, Gravi. Habeş.
Oyun çok seri başladı. Talim Türk takımının ilk penyesini yaptı. Buna Suriyeliler güzel bir sayı ile mukabele ettiler. Türk takımı bir aralık a-
iyi olmakla beraber kale önlerinde şut çekememeleri ve bazan da topu ayaklarında fazla tutmaları hâkimiyet tesis ettikleri zamanlarda bu üstünlüklerinin semeresiz kalmasını intaç ediyor. Nitekim merkez muhacim 25 nci dakikada kale ağzında topu havaya dikerek yüzde yüz bit golü kaçırdı. B?r dakika sonra da sağiçin vole bir şutunu Feyzi topu kornere atmak suretiyle kurtarabildi.
35 nci dakikada kışından , kurtulan sağdan bir akın gına gelen topu dan kaleye havale etti. Herkes topun dışarı çıktığını zannettiği bir sırada ağlara takıldığını görerek kaleci ile beraber hayretler içinde kaldı.
Birinci devre Fevzinin fevkalâde bir kurtarış yaptığı sırada 2-0 Be-şiktaşın lehine bitti.
İkinci devre başlar başlamaz Göztepe kalesini saran Beşiktaşlılar biı korner kazandılarsa da top avt. gitti, Göztepelıler güzel paslaşmalarla kaleye indikleri halde yine ber-nıûtat topu havaya dikerek, ellerine geçen fırsatları heba ediyorlar.
8 inci dakikada soldan siyi ilan Bülent, falsolu bir vuruşla Beşık-taşın üçüncü golünü de yaptı ikinci saysında olduğu gibi bu golde de kalecinin zaviyeyi kapatmaması büyük bir hâta idi ve takımına nahak yere iki gol yedirmiş oldu dakikada hakem Beşiktaş bir penaltı verdi. Kaleci oynadığı için ikinci defa penaltı gol oldu. Üç dakika soldan hücuma geçen merkez muhacimlerinin bir kafa vuruşiyle ikinci gollerim de çıkardılar. Oyun 3-2 vaziyete girince çok hızlandı. Mütekabilen ceza çizgisi üzerinden Beşiktaş ve Göztepe aleyhine verilen firikikleri kaleciler tuttular. 25 inci dakikada bir ara pası alan Bülent, sol müdafii geçtiği halde 3 metreden topu çapraz bir vuruşla kale çizgisine muvazi olarak taca attı. Beşiktaş müdafaasında Marulinin eksikliği kendini adamakıllı hissettiriyor. Beşiktaş sayı farkını açmak, Göztepe de beraberliği koparmak için azimle oynadıklarından oyun birinci maçtan daha seri ve canlı oluyor. Göztepenın sağiçım Beşiktaş müdafaası tutmakta zorluk çekiyor. 35 İnci dakikada İzmirlileı 37 inci dakikada da Beşiktaşlılar iki mühim gol tehlikesi geçildiler. Birincisine top Göztepe kalesinin içinden çevrilir gibi oldu, İkincisinde de Göztepe soliçi bomboş kaleye rahat bir pozisyonda şut atamadı. Nihayet oyun bu vaziyette devanı ederken 3-2 Beşiktaşm galibiyetiyle sona erdi. /
FENER
VEFA
Ankara 8 bildiriyor) -Gençler Birliği, Vefa ile Demirspor takımları arasında yapılan müsabakalar bir hayli çetin olmuş ve neticede Fener. Gençler Birliğini 1-0 yenmiş, Vefa ile Demirspor takımları da 1 - 1 berabere kalmışlardır.
Demirspor 1 - 1 b
şürmek tâbiyesinl muvaffakiyetle tatbik ediyor. Yirminci dakikada Muzafferin Turgaya vermek istediği pası kapan Adıl fazla acele ettiğinden muhakkak bir gol kaçırdı. Ga-latasarayda bugün şayanı hayret denecek bir ağırlık var. oyuncular paslaşamıyorlar, muntazam bir vuruş yapamıyorlar, topu ayaklarında mütemadiyen çiğneyor ve kaptırıyorlar. 25 nci dakikada Sarı-Kırnuzılı-lar biraz canlanır gibi oJduysalar da bu vaziyet pek kısa sürdü. Altaylı-lar yine hâkimiyeti ele alarak Galatasaray! sıkıştırmaya devam ediyorlar. Fakat isabetli ve düzgün şut çekemedikleri için netice alamıyorlar. Galatasaraym çok bozuk, Altay-1 il arın da bariz hâkimiyeti cereyan eden birinci devre sona erdi.
İkinci devreye hafif esen arkasına alarak başlayan Galatasa-rayın birinci devrede bıraktığı fena intibaı silmek azmiyle oynadığı görülüyor. Oyuncularda biraz daha gayret ve canlılık göze çarpıyor. Galatasaray ilk dakikalarda kazandığı iki kornerden bir netice alamadı. Bununla beraber oyuncularda uzun müddetten beri toprak sahada oynamamış olmanın verdiği bıı yadır-ganlık var.
On birinci dakikada Aitay kalesinin önü karıştı. Top yavaş yavaş boş kaleye girerken rüzgârın tesiriyle inhiraf ederek direğe çarptı. İzmirlilerin müdafaası hücum hattına nazaran daha iyi çalışıyor. On beşinci dakikada GalatasaraylIların iki müdafii arasından sıyrılan Aitay sağıçi-nin çektiği şüt sıyırarak dışarı sından Rehanın da soldan avta faasının iyi yer tutması Galatasaray muhacimlerini muattal bırakıyor. Başlangıçta bir şeyler yapmak ister gibi gözüken Galatasaray, zaman ileriledıkçe yine bozuluyor. Bir aralık yine dakikalarca Aitay kalesinin önünde dolaşan top. kaleye giremedi. Çekilen kornerler İzmir için tehlikeli oluyor. Oyunun sonu yaklaş**
Edvin Şükrü Cıhad
GALATASARAY
Turgay' , I
Naci Ruhi
Musa Muzaffer Doğan İsfendiyar Muhtar Gündüz Reha
Koçi
Saha, uzun müddet üzerinde maç yapılmadığı için çok düzgün ve temiz idi. ilk vuruşu Galatasaray yaptı. Hemen sağdan hücuma geçen Gala-sarayın ilk akını avt ile neticelendi. Oyun başlangıçta durgun geçiyor. Takımlar henüz daha hızlarını bulamadılar. Oyunun üçüncü dakikasında Galatasaray aleyhine 40 metreden çekileri bir firikik, Turgayın topun seyrini iyi takip edememesi yüzünden hiç beklenmedik bir anda az daha gol oluyordu. Bu tehlikeyi savuşturan San-Kırmızılılar, soldan bir akın yaptılar. Koçinın ortalavışı-nı Aitay kalecisi güçlükle çelebildi. Hücum teşebbüsü şimdilik daha ziyade Altayhlarda. San-Kırmızılılar oyun başlayalı on beş dakika olduğu halde elân kendilerini toplayamadı-lar. Nedense hepsinde bir tutukluk var. Altaylılar bu vaziyetten istifade edebilseler bir sayı çıkarabilecekler. Galatasaray kalesi Önünde oynanan top bir türlü kaleye giremiyor.. Bu arada yapılan bir golü de hakem ofsayd saydı. İzmir müdafaası Galatasaray muhacimlerini ofsayda dü-
Altay ve Göztepe takımları şehrimizde ikinci deplâsman maçlarını dün Galatasaray ile Beşiktaşa karşı Şeref Stadında yapmışlardır. Toprak sahada oynamıya alışmış olan İzmirliler için müsabakaların bu stada alınmış olması ne de olsa bir avantaj teşkil ediyordu. Milli Eğitim mükâfatı maçlanna iştirak eden takımların oyunlarını gördükten sonra şampiyonluğun İstanbul arasında paylaşılacağına kati nazarla bakmak bir eseri sayılmamalıdır. Esasen bugüne kadar alınan neticeler de bunu açıkça göstermektedir. Bu itibarla dün yapılan maçların neticeleri daha ziyade İstanbul takımlarının puvan ziyetleri üzerinde ne olacağı bakımından makta idi.
Misafir takımları, gelişlerine nazaran bu ikinci seyahatlerinde çok daha iyi bulduk. Dün de sallanın toprak ve kuru olmasının büyük bir rolü olduğunu unutmamak lâzımdır. Mamafih umumiyet itibariyle İzmir takımlarının teknik ve taktik bakımdan oyunlarını tahlil edecek olursak bilhassa şu noktaların dikkat nazan çektiği görülür.
Bir zamanlar Milli Takımımıza kıymetli oyuncular yetiştirmiş olan İzmir futbolunda bugün bir sistemin mevcut olmaması ilkönce göze çarpan noktadır. Oyuncular canla, başla çalışmalarına rağmen sistemsiz oynadıkları için ekseriya bu gayret cemi olmaktan ziyade ferdi ceht ve gayrete dayanmakta ve tabiatiyle de müsabakanın sonuna kadar aynı hız ve tempoyu muhafaza edememektedir. Hatlar arasındaki irtibat da matluba uygun olmaktan uzaktır. Takımlar hücum ve müdafaada açılış ve kapanış vaziyetlerini iyice ayarlayamamakta ve bu sebeple mukabil ani bir akın karşısında müşkül duruma düşmektedirler. Bundan başka oyuncuların hemen hemen daima bir hat üzerinde oynamayı itiyat edinmiş olmalarının, vazıyetin icabına göre süratle yer değiştirmek, o anda husule gelen boşlukları doldurmaya veya sıkışık pozisyondan kurtulup oyunu açmaya teşebbüs etmemelerinin de menfi neticeleri görülmektedir. Kale önünde şut çekememeleri de başlıca noksanlarını teşkil etmektedir.
işte bu noksanlan telâfi edilecek olursa oyuncularının şahsi kabiliyet ve meziyetleri İstanbul ve Ankara bölgelerinden hiç de aşağı olmayan İzmir futbolunun kısa bir zamanda kalkınacağına emin nazarlarla bakılabilir. Bunun için de ne yapıp yapıp Izmlre ihtiyacı olan esaslı bir antrenör bularak göndermek çarelerini aramalıdır. Şimdi gelelim dünkü müsabakaların sırasiyle tafsilâtına: Galatasaray 1 — Aitay 0
Günün ilk karşılaşması Galatasaray ile Aitay arasında yapıldı. Hakem Ankaradan Faik Gökay idi. Saat 14 te haşlanan maça takımlar şu şekildeki kadroları İle çıktı.
ALTAY
Osman
, Beşiktaş
i takımı
tıkça bütün hatlariyle hücuma geçen Galatasaray şimdi iyice bir hâkimiyet kurdu, Gündüzün kafa vuruşları kaleciyi müşkül durumlarda bırakıyor. Nihayet 43 üncü dakikada İs-fendıyardan Gündüze, Gündüzden de Reha.va gelen pası Reha, iyi kullanarak karşısındaki müdafii atlattıktan sonra kısa mesafeden plûse bir vuruşla Aitay ağlarına takarak maçın yegâne sayısını çıkardı. Biraz sonra da maç 1-0 Galatasaraym galibiyeti ile sona erdi.
BEŞİKTAŞ: 8. GÖZTEPE: 2
Beşiktaş ile Göztepe arasındaki ikinci maça saat 15,50 de AnkaralI hakem Refik Güven’in idaresinde başlandı. Takımlar şu şekilde sahada yer aldılar.
GÖZTEPE
Erdoğan
Fahri Mustafa
Nazım Seraceddın Mehmet Zeki Ahmet Yüksel Emced Hüseyin BEŞİKTAŞ
Feyzi
Yavuz Saim
Çaçi Ali Ihsan Eşref Süleyman Kemal Bülent Fahri Faruk Bölge birincisi olmasına rağmen İstanbul takımları arasında şimdilik en fena durumda olan Beşiktaş, ma-ı ça hızla başladı. Fakat daha ilk anlarda Altaylılar gibi iyi bir günlerinde olduğu hissedilen Göztepelıler Sı-yah-Beyazhlarm bu hızını keserek oyunda beraberlik kurmaya muvaffak oldular. Akınlar karşılıklı oluyor. Sekizinci dakikada İzmir orta akıncısı havadan gelen biı topu ünü boş iken pısırık vole bir vuruşla dışarıl attı. Beşiktaş da, Galatasaray gibi) pek kendinden beklenen oyunu gös-| Üremiyor. Vaziyetin böyle ulması İstanbul takımlarının fena bir gününde olmasından ziyade İzmirlilerin herhalde geçen seferkinden daha iyi oynamalarından ileri gelse gerek. 18 inci dakikada Bülent kale önünde yakaladığı hır pası güzel kullanarak sol köşeden tutulmaz bir şiltle gole tahvil etti. Göztepe muhacimlerinin kısa
Rocky, bir sağ yiyor
31 martta Ne"-York*ta Madison Meydânında yapılan 10 ravndlık maçlarında. New( York’lu Rocky Graziaııo (solda). Ohlo’lu Toııy Jaıılro’nun sağından korunmak için yüzünü kapamağa çalışıyor
L î ü M ^11 * 'mİ Ma ? ■ Ar* fpB T Ll
► -
M C/ Si . t e


• i 1 i I f


Comments (0)