Küçük ilânlar
1 AKŞAM
J
Sene 33 — No. 11482 — Fiatı her yerde 10 kuruştur.
SALI 26 Eylül 1950
r
■s
Sahibi: Necmeddln Sadak — Yaza islerini fiilen İdare eden C. Bildik — Aksam Matbaası.
Amerikalılar Seul'u zaptettiler
Komünistler bozgun halinde geri çekiliyorlar
Kuzeyden ve Güneyden ilerleyen Amerikan kuvvetlerinin birleşmeleri için arada 40 Km. mesafe kaldı
Cumhurbaşkanı Ereğliden bugiinAnkaraya dönecek
Diin Zonguldak kömiir havzasında tetkiklerde bulunan Dağar teknisyenlerle bir toplantı yaptı
Nevyork 28 (Radyo) — Kuzeydeki Amerikan birliklerinin gü-neydekllerle birleşmeleri İçin a-ralarında 40 kilometre kadar bir mesafe kaldığını ve bu kuvvetlerin en çok 36 saatte birbirlerine kavuşmuş olacakları öğrenilmiştir.
Seul'un merkezinde sokak muharebeleri vererek adım adım llerlıyen Amerikan sllâhendaz kuvvetleri şehrin sarayına kadar varmışlardır. Sllâhendaz kuvvetleri bir yandan şehrin l-çlnde ilerlerken daha başka kuvvetler de Han nehrin! geçerek Seul'e güneyden girmektedirler. Bu arada Güney Kore kuvvetleri binalardan komünist bakiyelerini temizlemekte ve yüksek sayıda esir almaktadır. Bugün alınan esir muharipler arasında belden yukarı çıplak iki kadın da bulunmaktadır.
Yedinci Amerikan tümeni dün, Seul'e hâkim bir tep₺yl daha zaptederek sllâhendaz kuvvetleriyle şehrin merkezi civarında birleşmiştir.
Nevyor 26 (Radyo) — Seul
Seul’un tamnmile zapt edildiğini ilân eden Mac ârthur
şehrinin İçinde, düşman kuvvetleri. sistemli mukavemetten, vazgeçmiş vaziyettedirler. Bu kuvvetler bozgun halinde geri
çekilmeğe başlamışlardır.
Tokyo 28 (AP.) — General Mac Arthur Seul şehrinin tama mlyle zaptedlldlğlnl resmen 1-lân etmiştir.
Seul 26 (AP) _ Amerikan birlikleri pazartesi gecesi şehrin merkezine doğru çarpışarak i-lerlerken şehir alevler İçersinde yanmağa başlamıştır. En büyük yangın şehrin İçerisindeki demiryolu teslslerindedir. Şehrin bir çok semtlerinde patlak veren yangınlar geceyi aydınlatmışlardır.
Nevyork 28 (Radyo) — Amerikan harb muhabirleri, kuzey Korelilerin muharebe kudretlerinin tam olduğunu bildirmektedirler.
İkinci Amerikan tümenine mensup kıtalar dün Kohong'a doğru ilerlemiş ve şehrin beş mil güney doğusunda bir noktaya varmışlardır. Düşman ba Mille t vekilleri olduğu halde bu-Llerleme karşısında çekilirken • •---------------
ağır kayıplara uğramış ve diğer birlikler dÜgmanı tümenin cenahları ile gerisinden temizlemeğe başlamışlardır.
Cumhurbaşkanının Zonguldak kömür havzasında tetkik ettiği kuyulardan 1 ve 2 No. lı Ürün Mehmet kuyularının görünüşü
Zonguldak 25 — Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Başbakan Adnan. Menderes Bakanlar ve
MÜDAFAA MASRAFLARI
Büyük devletler Almanya meselesinde anlaşamadılar. Bugünkü Avrupa kuvvet muvazenesinde baş yeri tutan bu meselede Amerika, Ingiitcre ve Fransanın ayrı görüşleri var.
Almanya ile beş yıldır süregelen harb haline artık son vermekte üç devlet anlaşmıştır. Batı Almanya Federal hükümeti, sulh imzalanmaya kadar müstakil bir devlet gibi hareket edecek, hâlâ işgal altında bulunduğunu çok hissetmeyecek, Dışişleri Bakanlığı da olacak, siyasî temsilciler gönderecektir.
Bütün iş, Avrupa Birliğine girmiş bulunan, Avrupa Ekonomik İşbirliği teşkilâtında çalışan Batı AlmanyalIn Atlantik müdafaa camiasına ne şekilde katılacağını tâyin etmektedir.
Avrupa İktisadî durumunun Almanyasız dıizelemi-
ycceğine çoktan inanmış filan Batı devletleri, yarınki tehlike karşısında Âvrupa-nın Almanyasız müdafaa e-dilemiyeceğine de inanmış gibidirler. Sovyet Rusya tarafından silâhlandırılan Komünist Doğu Almanyanm — Korede olduğu gibi — bir tecavüzü karşısında silâhsız Batı Almanyanm nasıl müdafaa edilebileceği de başlı başına bir kaygı olmaktadır.
Amerika, Almanyanm Atlantik müdafaasına katılmasını, hattâ Almanyanm silâh yapmasını istiyor. Küçük devletler de. Alman askerî kudretinin kendi yüklerini hafifleteceğini düşünerek Amerikan görüşünü desteklemişlerdir. Fakat İngiltere ve Fransa, daha ziyade ruhî ve hissi tesirlerin
Bir kavun yüzünden
Bakırköy Akıl hastanesinde cinayet işlendi
(Arkası Sa. 2, Sü. 1 de)
Necmeddln SADAK
Bakırköyünde Akıt hastanesinde. eroincilerin tedavi edildiği pavyonda bir grupun para toplayarak aldığı bir kavunu diğer bir grupun yenıesl dola-yıslle bir cinayet İşlenmiştir.
Evvelâ başlıyan kavga, gardiyanların müdahalesiyle yatış-tırılmışsa da, aradan bir kaç saat geçtikten sonra Aksaray'da oturan kunduracı Taceddln Çardak ile Ahmet Akkan adındaki diğer eroin müptelâsı lıe-lâ aralığında yeniden kavgaya tutuşmuşlardır. Bu sırada Ta-' ceddin cebinden uzun saplı bir bıçak çıkarmış ve Ahmet Akkanı muhtelif yerlerinden yaralamıştır. Ahmet Akkan aldığı yaraların tesiriyle derhal ölmüştür.
gün de havzada tetkiklerine devam etmiştir.
öğleden evvel, Ereğli kömürleri işletmesi mensupları 11e yapılan toplantıda havzanın İstikbali hakkında İlgililer tarafından verilen izahat dinlenmiştir, öğleden sonra Kozludaki İnclr-harmanı kömür ocağına giden Cumhurbaşkanı ve beraberindeki zevat kuyu medlulünde işçiler tarafından karşılanmış ve bu İşçilerden en az bin kişi Cumhurbaşkanının elini öpmüştür. Bundan sonra Uzunmehmet tesislerini ziyaret eden misafirler, buradaki kuyu müteahhidi İngiliz firması temsilcilerinden izahat almışlardır. Cumhurbaş-
kanı, Kozluların arzularını da yerine getirmek İçin şehre uğramış ve bir kahvehanede etrafını çeviren binlerce Kozliılu İle kısa bir hasbıhalde bulunmuştur. Buradan doğruca Çatalağzı elektrik satralım ziyaret eden Cumhurbaşkanı ve Bakanlar santral mühendislerinden izahat almışlar, İstanbulun elektrik derdi ve Sarıyarda yapılacak olan elektrik santralı hakkında mukayeseli sualler sormuşlardır. Cumhurbaşkanı Celâl Bayar .saat 18 de Vali tarafından verilen çayda hazır bulunduktan sonra Ereğli Kömürleri İşletmesi umum müdürlüğünde yapılan toplantıda Ame-nejman plânlyle Zonguldak liman İnşaatı üzerine verilen izahatı dinlemiştir.
( Arkası sn hile 8î sütun 1 de)
Mahkûmların çalıştırılması Adalet Bakanı iki prensip üzerinde açıklamada bulundu
bün gelen Galatasaray futbolcuları ■'»adilerini kar.şilıyanlar arasında
(Yazısı 8 ncl satıifede)
Edime 28 — Adalet Bakanı Halil üzyörük. reflkaslyie ve adliye müfettişi Nedim Evliya İle birlikte dün otomobille lstan-buldan buraya geldi. Bakan bugün şehrimizde adil tetkiklerde bulunacaktır. Bakan adil İşler etrafında yaptığı bir görüşmede:
(— Biliyorsunuz ki ağırceza mahkûmlarının Ceza kanununun derpiş ettiği şartlar dahilinde mahkûmiyet müddetlerini tamamlyie bilmeleri için İki prensip ele alınmıştır Biri zirai İstihsal, difteri de İş yurdlan ve maden ocaklarındaki faaliyetlerdir. Zonguldak ve Ergani maden işletmelerindeki çalıştırmalar umduğumuz neticeleri tamamlyie vermiş değildir.
tklncl prensipte, yani zirai İstihsal prensibinin tatbik edildiği en mühim yerlerden biri olan Edirne cezaevlerinin istihsal faaliyetini halkımızın İhtiyacını tazyik ctmlyeeek bir şekilde ayarlamak da zaruret halinde kendisini göstermektedir.
Bu modem cezaevlerinin zirai faaliyetlere sahne olan toprak miktarının lüzumundan fasla olduğu İddia edildiği İçin bunu yerinde tespit etmek üzere yarın Yahşlfaklh çlfllftlne gideceğim.
Eğer denildiği gibi fazla yer
Iruman ile Stilinin buluşmaları isteniyor
Sovyet Dışişleri Bakan yardımcısı Malik, beyanatta bulunarak böyle bir temenni izhar etti
New York 25 (A P) — Sovyet ■ Dışişleri Bakan yardımcısı Jakob j Malik, bu gece Baltlmore’dan I gelen bir heyete beyanatta bu- ' lunarak demiştir ki:
«— Anlaşmazlıkların halli ve tam bir barışın teessüsü için Sovyet Rusya ve Birleşik Amerikanın en büyük liderlerinin bulunşmasını temenni ediyorum.»
Fazla izahlara girişmeyen Malik. Truman ve Stalinl kastettiğini İhsas etmiştir.
Malik, Barış Komitesi adıyla Baltlmore’dan gelen bu heyeti kabul temek için Birleşmiş Milletler Kurulu binasından ayrılarak Park Avenue'deki yazıhanesine gitmiştir.
Truman - Stalin buluşması aylardanberl bahsedilmemişti. Son defa böyle btr buluşmadan bahsedildiği zaman Truman Stalinle svashlngton'da buluşmayı pek arzu ettiğini belirtmişti. Başkan Truman, denizleri aşarak Stl'Zın ayağına gitmek istemediğini bu şekilde İfade etmişti.
Va.şlngton 26 (A.A.) — *Ünl-, ted Press) — Beyaz Saraydan |
Tnımanla Stalin arasında bir b,r malûmata sahip olunmadığı toplantı teklifi hakkında hiç! dün bildirilmiştir.

Buluşmaları İstenen Truman İle Sizlinin Fotlsdam kongresinde alınmış rejimleri
fimerikamn barış plânı
Selim Sarper, bu plânı destekliyeceğint söyledi ve süratle bir «Milletlerarası polis kuvveti» teşkilini teklif etti
işgal ediliyorsa bunu sebepsiz olarak elde tutmağa da lüzum yoktur» demiştir.
■ iLcrum
(Bir zümre) ye karşı (bütün ahali) yi korumak...
Gazetelerden:
— Zeytinyağı ihracına dair verilen karar, piyasada fi-atlerin yükselmesine sebep olmuştur. Karardan evvel 195-200 kuruş olan zeytinyağı, bııgiin 240 kuruşa çıkmıştır. Ayçiçeği yağı da zeytinyağına muvazi olarak yükselmiş; ve fiatler 140 iken 160 olmuştur.
Halk Partisi hükümetlerinin tecrübelerini biliyoruz: Dövize ihtiyaç var diye, sı-| kışık devirlerimizde zeytin' yağının ihracına muhtelif! seferler izin vermişti. Fakat I iç piyasada fiatler fırlayınca müstehlik tavada kavrulmasın diye, ihracı yasak etmişti.
Bakalım, Demokrat Partinin hükümeti (le, (bir zümre) ye karşı (bütün ahali) yi korumak tedbirlerini zamanında alacak mı?
Flushlng Meadows 25 (R) — Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun ikinci hafta toplantıları bııgün başlamıştır, tik olarak söz alan Yugoslav delegesi, Sovyet Rusyaya ve Kremllnte takip etmekte olduğu sljaşete şld detil hücumlarda bulunmuş ve komlnformun Yugoslavya îıze-rlndeld baskısını arttırmakta olduğunu söylemiştir. Yugoslav delegesi, sulhun korunmasını sağlıyaçak iki teklifte bulunmuştur. Bunlardan biri bir «barış koınLteşinlnı> teşkilinden balı selmektedir.
Bundan sonra söz olan Ingiliz Dışişleri Bakanı Bevln. Rus-yanın Korede giriştiği tecavüz hareketini takbih etmiş ve İn-
giliz hükümetinin Acheson tarafından ileri sürülen «ban| plânı» tu destekllyeceğlni bildirmiştir.
Türk delegesi Selim Sarpee de söylediği bir nutukta Türk hükümetinin Birleşik Amerika Dışişleri Bakanı tarafından genel kurula sunulan «Barı? Pli-(Arkası sahlfe 2; slıtun 7 de)
---------------------
Sual, sopgjıuı ve hasfeıhaD
Yazan: HALİDE EDİB
Yarınki AKŞAM’da
Yazısız..,
Sahile 2
26 Eylül 195Q j
Bir tekzip dolayısile
Adalet Bakanı Halil öıyöriik, çıkan rivayetleri tek-zib ederek «İdam cezasını kaldırmak hususunda verilmiş bir karar yoktur» demiş.
Bu tekzip yüreklerimize biraz su serpmiştir. Çünkü idam cezası bizim memleketimizde bilhassa vatana ilıanct edenlerle taammüden, yani önceden bir adamı öldürmeye karar vererek hazırlanan ve onu bir yerde kıstırıp öldüren kantinlere kanunun biçtiği bir cezadır.
Bizim bazı münevverlerimize nereden gelmişse «Ağır ceza, sudan önliyecek -bîr tedbir değildir» tarzında bir fikir gelmişti. Harb içinde dünyanın en medenî memlekelterinde karaborsacıların kafaları kesilir, yahut malları, mülkleri müsadere edilerek ocaklarına kibrit suyu ekilirken biz ağır cezaya bir türlü yanaşma-d'k. Anıma hangi memleketlerde ağır ceza varsa o memleketlerde karaborsacılar, yiyecek ve giyecek eşyasını saklıyarak fahiş fiatlerle satanlar fazla faaliyette bulunamadı. Bizde halk en sıkışık zamanlarda bu adamlar yüzünden ihtiyaç İçinde kıvrandı.
Ağır cezanın gözdağı vermek kudreti bugün bütün medeni memleketlerde kabul edilmiş ve suçlara biçilen eczalar eski devirlere nispetle arttırılmıştır. Bizde cezalan indirmeyi, bu arada İdam cezasını büsbütün kaldırmayı lıakh gösterecek hiçbirsebep yoktur. Zaten aslına bakarsanız idam cezası şarta muallâk bir cezadır ve adam öldürülmedikçe mevcut da değildir. Hiç kimse a-dam öldürmezse, hiç kimse idam edilemiyecektir. öyle tse adam öldürmemek kâfidir, öldüreni de aşmalı birader! Şevket RADO
Bulgaristandan yelecek göçmenlerin durumu
İskân umum müdürü, umumî vaziyet hak' kında beyanatta bulundu
Müdafaa masrafları
(Baş tarafı 1 inci sahifede) altında, Alma uyanın bu kadar çabuk silâhlanmasını kabul etmiyorlar. Batı Avrupa yeter derecede silâhlanıp kuvvetlenmeden dünkü büyük düşmanın silâhlanmasını uygun bulmuyorlar. Alman milletinin yarın ne olacağı, kuvvetlenince nereye döneceği, kimlerin e-line düşeceği de belli değildir. Bunun içindir ki Al-manyanın kendi askeri birlikleri olacak yerde. Atlantik Taktına dahil milletlerin kuracakları müşterek orduda. müttefikler kumandası altında Alman birliklerinin de hizmet etmesi esası az çok kabul edilmiş gibidir.
Fransa gibi bir devletin, Alnıanyanın çabucak silâhlanmasına karşı gösterdiği kuşku ne kadar anlaşılır bir ruhî halet ise, Almanya gibi harb kudreti her bakımdan yüksek bir memleketin Avrupa müdafaası ve müdafaa külfetleri dışında bırakılması da diğer devletlerce güç kabul edilen bir keyfiyettir.
Amerika, gelir vergisine beş milyar dolarlık ekleme kanununu tasdik etmiştir. Amerikanın, yeni harb ve müdafaa masraflarını karşılamak için bir vergiden 14 milyar Türk lirası zam alması dünyanın gidişini göstermeye kâfidir. Bugüne kadar tek başına yüklendiği bu masrafın diğer milletlerce paylaşılmasını Amerika haklı olarak istiyor.
Atlantik müdafaa sistemi hazırlanan plânlar gereğince gerçekleşme yoluna girerse Batı devletlerinin, bilhassa İngiltere İle Fransa-nın katlanma zorunda kalacakları masraflar çok ağırdır. Buna karşılık Sovyet Rusya, barış propagandasına hız vermiştir. Maksadı, dünya efkârına bu masrafları boşuna göstererek müdafaa gayretlerini söndürmektir. Bu propagandalar tesirsiz kalmıyor. Sovyet Rusyanın, harb hazırlığına ne harcadığını hiç kimse bilmediği, Rusvada hiç kim-ae sesini çıkarıp bu yolda bîr şey soramadığt için tek basına kuvvetli kalıp karşı tarafı zayıflatmak siyaseti, yani barışseverlik, komünistlerin bugünkü parolasıdır. Bunun içindir ki Amerika, tecavüze karşı müdafaa külfetini bütün Birleşmiş Milletlere ve bunlar dışında Almanya ve Japonya-ya da taksim etmek gayretindedir.
İki cephe, hiç olmazsa birbirine yakın kuvvette okluğu riin karşılıklı konuşmak ve barış yollan u ramak mümkün olacaktır.
Necmcddin SADAK
Sağlık Bakanı şek*-! misele
Bağlık vc Sosyas Vardım Bakanı Ekrem Hayri Üsti;ndağ dün gece saat yarımda Bandırma yolu İle îzmirden şehrimize gelmiştir.
Ankaradaki maçlar
Zafer kupası karşılaşmasını 5-6 Hacettepeliler kazandı
Ankara 25 (A.A.) — Zafer kupası futbol karşılaşmalarına bugün 19 Mayıs stadında devam edildi. Hacettepe İle Emniyet arasında yapılan İlk maçı Ha-cettopelller 6-5 kazandılar.
İkinci maç Gençler biri İği İle Demlrspor arasında oynandı. Bu maçın galibi Zafer kupasını kazanacaktı. İlk golü Gençler attı. Demlrspor 30 uncu dakikada beraberliği temin etti. Bir dakika sonra Gençle rblrliği ikinci golü atarak tekrar galip vaziyete geçti ve devre 2-1 Genç terin lehine bitti..
İkinci devrede her iki takım da daha güzel oynadı. Maç üç üç berabere bitti. Kupayı alacak takımı tâyin etmek İçin oyun on beşer dakikadan İki devre uzatıldı. Birinci devrede takımlar gol çıkaramadılar. İkinci devrede birer gol daha attılar ve maç 4-4 berabere bitti.
Gençlerblrllğl ve Demlrspor, Zafer kupası için pazar günü tekrar karşılaşacaklardır.
Çelikspor - Akınspor karşılaşması
Bursa 25 (A. A.) — Şehrimizde tertip olunan bayram kupası maçlarının finali bugün Çelik spor ile Akınspor arasında yapılmış ve heyecanlı bir oyundan sonra Çelikspor 3-1 galip gelerek kupayı almıştır.
Tıb kongresi hazırlıkları bitti
Ankara 26 (Akşam )— Ekim ayında toplanması kararlaşan |Tıp kongresinin bütün h&z-rhk-lan tamamlanmış gibidir. 950 Tıp kongresinin çok alâka çekici safhalar arzedeeeğl anlaşılmaktadır. Kongrede alınacak kararların muayyen bir pıân dahilinde tesbit edilerek memleketin bütün sağlık İşleri pıâ:ı-laşmış olacaktır.
3 Amerikan ayan üyesi Ankarada
îkl gün evvel özel bir Amerikan uçağı İle şehrimize gelen I Birleşik Amerika âyan meclisi üyelerinden M. Pepper. M. Cooley ve M. Paage dün akşam uçakla Ankaraya gitmişlerdir.
TEŞEKKÜR
Sevgili aile büyüğümüz Avukat
YUSUF KENAN ANTEL’in ânl ölümü dolayısı İle cenazeye vg evimize gelen, telgraf, telefon ve mektupla acımıza iştirak |0den akrabalarımıza ve bütün Idostlarımıza ayrı ayrı teşekküre büyük acımız mâni olduğundan 'minnettarlığımızı gazeteniz vasıtası ile bildiririz.
Annesi: Emine Antel Eşi: Mukblie Antel
Kızları: Melek Handan Alltel Torunları: Ahmet Dcnılr-taşçı, Perl Ogünç
6alatasara>îıîar geldiler
En meşhur 22 Ingiliz futbolcusunu seyreden G.Saraylıların bu seyahati Ingilizler üzerinde çok iyi tesir bıraktı
Futbolun beşiği olan lngJlte-rede sekiz gün. içinde 5 maç yapan Galatasaray futbol takımı dün akşam saat 17.15 te K.LM. uçağlyle İstanbula dönmüşlerdir.
Takımın bülûn elemanları îngllterede gördükleri hüsnü kabulden ve futbolden memnundurlar, Hepsinin elinde bir İngiliz gazetesi vardı. Haklarında yazılan takdlrkâr yazılan gösteriyorlardı.
Bilhassa İngiliz futbol tarihinde bugüne kadar olmamış bir hâdisenin yegâne futbolcu şahidi bulunan GalatasaraylIlar bu eşsiz olayı seyretmekten mütevellit bir gurur duymaktadırlar. Bu hâdise Rlyo'da yapılan dünya kupası futbol şampiyonasına İştirak eden İngiliz milli takımiyle aynı tarihte Kanada-da maç yapan diğer bir İngiliz milli takımının blrblrlerlyle karşılaşmalarıdır. îşte tnglllz futbol tarihinde en meşhur 22 İngiliz futbolcusunu karşı karşıya görmek fırsatını elde eden Uk ecnebi ekip GalatasaraylIlar bu maçtan çok şeyler öğrendiklerini ve İngiliz tutbolüniin sırrına vâkıf olduklarını, burada yapacakları bazı maçları esnasında göstereceklerini de İlâve etmektedirler.
Bu arada Ingllz futbol federasyonunun en büyük otoritesi olan Raus'un tavsiyesiyle bir de
Belçika millî atletizm takımı
Ankarada iki karşılaşma yapmak üzere gelecek
Belçika mili! atletizm takımı Türk milli atletizm takımiyle Ankarada 19 Mayıs stadında 7, 8 Ekim cumartesi ve pazar günleri karşılaşmak üzere yurdumuza gelecektir.
Belçika milli takımı önümüzdeki hafta Atinada Yunan milli takımiyle; 14. 15 Ekimde de Tel-Avlv'de tsrailln milli takımiyle birer atletizm karşılaşması yapacaktır.
Hâlen Belçikalıların yaptıkları dereceler nazarı Itibare alınırsa Türk miti! takımiyle yapacakları 22 karşılaşmadan 16 sın» kolaylıkla kazanacak durumdadırlar.
Sabah Gazeteleri Ne Diyor ?
«Hazırlık toplantımız»
VATAN’da Ahmet Emin Yalman, Nevyork'tan yolladığı başnıakalesnldc: «Hazırlık toplantımız» başlığı altımla milletlerarası bir basın enstitüsü kurmak mnhsadiyle, bir araya getirilen 15 dünya gazetecisinin İhzari toplantısını kaydetmektedir. Ahmet Emin Yalman, dünya gazetecilerinin bu toplantısının ö-nümiizdeki günlere ait programını kaydederken şöyle diyor:
«Esas dâva şudur: Milletlerarası bir basil; enstitüsü kurmak arzuya lâyık bir şey midir? öyjç ise buna ne gibi bîr şekil verilmelidir, idaresi İçin lâzım gelen para nereden bulunmalıdır?
9 ekim pazartesi toplantımızda milletlerarası sahada gazeteciliği teşkilâtlı bir hale getirmek için Unesco vesalr kaynaklardan girişilen hareketleri gözden geçiririz ve bunların arasında kendi yerimizi tâyin ederiz. Enstitüyü kurmanın arzuya lâyık olduğu neticesine varırsak. 10 ekimde program, faaliyet tarzı, muhtelif memleketlerdeki gazetecilerin temsil şekil gibi meseıelerln üzerinde dururuz. il ekimde teşkilât ve bilhassa mali İmkânlar meselelerini gözden geçiririz. 12
antrenör angaje etmişlerdir. Se-nelerdenberi tanınmış İngiliz takımlarında antrenörlük yapmakta olan bu zat önümüzdeki ayın onunda İstanbula gelerek Galatasarayı çalıştırmağa başlayacaktır.
GalatasaraylIlar bilhassa İngiltere gibi lig maçlarının en çok hararetlendiği bir zamanda sekiz gün İçinde 5 maç yapmanın zorluğu karşısında aldıkları neticeleri çok İyi bulmaktadırlar.
Bilhassa bir İngiliz futbol otoritesinin beşinci maçtan sonra GalatasaraylIları arayıp bulması ve onlara şu sözlerle iltifat etmesi çok mühimdir. Bu zat:
•■Bugüne kadar İnglltereye gelen takımlar İçinde ilk defa sükse yapan takım sîzsiniz. Tebrik ederim, ingilterede bugüne kadar maç yapan bütün ecnebi takımlardan ve bilhassa 8 gün İçinde 5 maç yapmak suretiyle en İyi neticeyi alan ekip olmanızla da ne kadar İftihar etseniz azdır.» demiştir.
Yine bu zatin İlâve ettiğine göre İsveç futbol şampiyonlarından Meimo takımı İrtgllterc-de dört ğün İçinde yaptığı 3 karşılaşmada 19 gol yemiş ancak 1 gol atmış, buna mukabil Galatasaray sekiz gün içinde yaptığı 5 maçta 16 gol yemiş. 4 gol atmıştır. Bu suretle Galatasa- , rayın İngiltere seyahati
Girifte zelze'e
400 den fazla ev yıkıldığı bildiriliyor
Atina 25 (R. — Güneydoğu Giridde şiddetli bir yer depremi kaydedilmiştir. Bilhassa Das sitili ve Sitla şehirlerinin şiddetle sarsıldıkları vc burada 400 den fazla evin yıkıldığı haber alınmıştır.
Bir otomobil 3 kadını yaraladı
Beyoğlunda Tarta başı caddesinde oturan Emine, kızı Hanl-fe ve misafirleri Saniye isimlerindeki kadınlar dün gece Sıra-selviler caddesinden geçerken şoför Cemaleddinln İdaresinde 5177 numaralı otomobilin sadmesine uğramışlar, üçü de yaralandıklarından Beyoğlu hastanesinde tedavi altına alınmışlardır. Şoför yakalanmıştır.
ekimde yapacağımız sod top-latıda da bütün konuştuklarımızı derler, toplar, kararlar veririz.»

« Köşe kapmaca » CCMHDRİYET't* Nadir Naili «Köşe kapmaca» İsimli başmakalesinde Kore harbine temas etmekte ve şimdiye katlar seçen harb vaziyetini hülâsa ettikten sonra, hâdiseler geliştikçe bir kaç güne kadar Güneylilerin istilâcı kuvvetleri, sınırları dışına a-lacaftını anlatmakta ve: «O zaman ne olacak?» diye bir sual sormaktadır. Muharrir işin bn cihetini şöyle hah ediyor:
«Dünya vaziyetinin yarınki gelişmesini aydınlatmak bakımından bizce İki hâdiseye dikkat etmek lâzımdır. Birincisi, Birleşmiş Milletler ordusunu idare edenlerin, otuz sekizinci paralele vardıktan sonra nasıl bir yol tutacaklarıdır. Paraleli aşmak veya aşmamak kararı, başlı başına çok mânalı bir karar olacaktır, İkincisi, şayet paralel aşılırsa Sovyet Rusyanın bıına karşı ne gibi tepki göstereceğidir. Bu da. içinde sakladığı İhtimaller bakımından çok aydınlatıcı bir hâdise olacağa benziyor. Son günlerine yaklaştığını sandığımız ■ Kore harbi. bundan sonraki safhaları İtibariyle dünya barışı
sporculuğunun İngiliz halkınca tanınması bakımından çok faydalı olmuş ve Türk sprotmenll-ğl İçin de büyük bir propaganda vesilesi olmuştur. Geçen cumartesi günü Sunderland takımının Hu dersi tel d İle yaptığı lig maçını seyretmek iizere Sunderland stadına giden Galatasaray futbolciilerini stadı dolduran yetmiş bin kişi ayağa kalkarak dakikalarca alkışlamışlar ve İn-gllİzler GalatasaraylIlara sahaya koltuk koyarak maçı seyret-tirmlşkrdlr.
Geıek İdareciler ve gerek futbolcular îngllterede yaptıkları bu seyahatlerinden çok müste-fld olduklarını da tekrar etmekten zevk duymaktadırlar.
Halûk SAN
Lig madan başlıyor
Gatatasarayın dün tnglltere-den avdet etmesi üzerine lig maçları önümüzdeki cumartesi günü bağlıyacaktır. İnönü stadında yapılacak olan lig maçlarının ilk günü Vefa Beykozîa, Galatasaray da Kasımpaşa İle:1 pazar günü de Beşiktaş Emniyet İle, Fenerbahçe îstanbulsporla karşılaşac akl a rdı r.
Hakem toplantısı
Lig maçlarının başlaması do-layıslyle önümüzdeki perşembe günü akşamı futbol hakemleri
Türk bir toplantı yapacaklardır.
Altın yatakları ilim adamları henüz mütalâa yürütmüyorlar
Ankara 26 (Akşam) — Kon* yanın Hûdlm ilçesinde maden arayan bir firmanın İktisadi defterde altın yatakları bulduğa şeklinde bir kaç gündenberi gelen haberler şehrimizde büyük alâka İle karşılanmıştır. İlgili İlim adamları henüz bir mütalâa yürütmemekte, arazi vaziyetinin buna müsait olduğumu da belirtmektedirler. Afrlkada Kenya ve civarının umumî Jeolojik durumu Konya ve civarının durumuna muadil olduğu da münakaşa edilmektedir.
için hayati bir önem taşımaktadır.»

Bütçe üzerinde çalışmalar «YENİ SABAH» ın başyazısı bütçeye aittir. Bu yazıda bayram tatiline rağmen An-k a ra da bütçe üzerinde incelemeler yapıldığından bahsedilmekte ve şöyle denmektedir: «1851 yıh bütçesi, demokrat hükümetin hazırlayacağı ilk bütçe olacaktır. Biliyoruz, böyle bir bütçe bile, mfizlnin yük ve taahhütleriyle, yâni Halk Partisinin İsraf politikasının tesirlerinden masun ka-I ansıyacak tır. Zira eski İktidar. devri sabık demlyellm, öyle bir mirasyedi tavrı takınmış ve memleketin geleceğini öyle ağır İpoteklerle tahmil eylemiştir kİ bu vecibeleri, devlet taahhüdü olarak, yerine getirmek külfeti vardır ve bu yüzden, yeni İdarenin ayaklan zincirlidir.
Mamafih, ne olursa olsuır bir çok sahalarda kırpıntılar yapmak hem mümkün, hem zaruridir. Maliye Bakanlığı, bu teşebbüslerinde, belki diğer Bakan arkadaşlarının mûmanaatlyle de karşılaşacaktır. Buna rağmen hükümet reisi de müzaheret ederse ycn'l yıl bütçesi uzun yıllar-. dan sonra belki İlk dçfa hakiki bir denkliğe kavuşmak nasip otur.»
Ankara 26 (Akşam) — Bulga-rlstandan göçmen akını devam ederken kızılay genel merkez! Dışişleri Bakanlığının müsaadesiyle milletlerarası kızılhaç cemiyetinden yardım talebinde bulunmuştur, Kızılhaç cemiyetine çekilen telgrafta bugüne kadar memleketimize gelmiş ve gelmesi muhtemel olan göçmenlerin adedi de bildirilmiştir.
Edime 25 — İskân umum müdürü YekLa Aylan Ankaradan buraya gelerek göçmenler evinde tetkiklere başlamıştır.
Diğer taraftan üç gün evvel buraya gelmiş bulunan tç işleri Bakanı Rükneddln Nasu-hloğlu dün Kırklareline gitmiştir. Bakan bütün Trakyayı dolaşacaktır.
İskân umum müdürü Yekta Aylan, umumî vaziyet hakkında şunları söylemiştir:
(— Her iki hükümet arasında notalar teati edilmiştir. Hükümetimiz. muhaceret normal blı şekilde yapıldığı takdirde bunu kabule hazır olduğunu; aksi takdirde kısa fasılalarla kütle halinde üç yüz bin civarın-
Maliye Bakanı, Kasım Giilek’e cevap veriyor
s? O
«Devlet bütçelerinden ve mahallî idarelerden verilen paralarla temin edilmiş gayri menkuller ve Türk Ocaklarından devralınan bina'ar çıkarılırsa Halk Partisinin elinde fazla bir mal kalmaz»
Bursa 25 — Bayram münasebetiyle buraya gelmiş bulunan şehrimiz milletvekili ve Maliye Bakanı Halil Ayan bayram olmasına rağmen vilâyette meşgul olmuştur. Maliye Bakanı C.HJP, genel sekreteri Kasım Gülek’In Halkevleri hakkındaki son beyanatına şöyle mukabele etmiştir:
«— Halkevlerini devlet bütçesiyle mahalli İdareler bütçelerinden verilmiş olan ve miktarı takriben 25 milyon lirayı bulan paraların surbtl sarfı hakkında yaptırmağa başladığımız tetiri-kat henüz neticelere varmış blı halde değildir. Maliye müfettişleri tetkiklerine devam etmektedirler.
Ancak bu arada eski Türko-caklarının da vaktiyle Turko-caklanndan Halk Partisine devredilmiş bulunan gayri menkuller hakkında tatbik
Genel Meclis adayları
Tesbit edilen isimler seçim kuruluna bildirildi
Demokrat Parti 16 Ekim pazar günü yapılacak olan genel meclis seçimleri için mülhak İlçelerden göstereceği adayları tesblt ederek seçim kuruluna bildirmiştir. Adaylar şunlardır:
SİLİVRİ: Hüseyin K&2im Sİ-Jlvrlll: Tüccar, Abdulah Dirik: Ziraatçı ve sinemacı, Hüseyin Öğe: Otobüsçü, Cemil Çetlntaş: Fabrikatör.
KARTAL: Tevflk Koray: E-mekll yarbay, eski emniyet baş müfettişi, Selâmi Oğuz: D. P. Kartal ilçe başkanı. Selâmı Hel-vaeıoglu: Avukat, Sabrı Taşkın: Teknisyen.
ŞİLE: Sakim Erengil: Kömür tüccarı, D. P. Ağva bucak başkanı. Enver Kapancı: Tüccar. ÇATALCA: Ziya Köktürk: Müteahhit, Nazm.1 Ay tekin: Bakkal, Halit Engin: Çiftçi, Ali Taşkın: D.P, Çatalca İlçe kurulu üyesi .Fikret Karakoyunlu: Eski Çorlu kaymakamı, avukat, Mehmet Erçaft: çiftçi, Mehmet Evrenek: Çiftçi, İlham! Erdem: Emekli öğretmen, Murat Güden: Tüccar, Necmettin Giina-sel: Hesap mütehassısı.
YALOVA: Seyreltin Göğen: Yüksek orman mühendisi. D.P. ilçe başkanı, Enver Üstün: Terzi, Mustafa Ragıp Esallı: Muharrir, İsmail Sımallı: Muharrir.
da göçmen bize gönderilecek o-lursa herhangi bir anlaşmaya glrişemlyeceğlni Bulgar hükümetine bildirmiştir.
1950 yılı başından bugüne kadar Bulgarlstandan memleketimize gelen göçmenlerin adedi 26 bini geçmiştir. Bundan sonra, vizesiz olarak gelen muhacirler hudutlarımızdan İçeriye sokulmayacaklardır. Edimede bugün 1100 çingene vardı kİ, bunların vizeleri yoktur ve Bulgaristan a iadeleri İçin teşebbüslere geçilmiştir. Hâlen göçmenler ise kon-|j_ sölosluklarımızdan vize muame- f! lelerinl tamamhyan vc vize a- Q_ lan serbest göçmenlerdir. Buîi-ç^j lar hükümetten hiçbir vardım.! İstememek kaydlyle memleke- O timize geliyorlar. Bildiğiniz gibi, q bu göçmenler Edlmedek! mlsa- q firhanede üç dört gün kaldık-” tan sonra, yurdun muhtelif yer-terindeki akrabalarının yanla-rma sevkedlllyorlar, Valilikler-le, emniyet ve İskân teşkilâtının (D bu mevzuda kendilerine düsen P vazifeyi fedakârane bir şekilde M— yaptıklarını söyllyebllirlm.n >ı n
muameleyi merakla bekledikleri görülmektedir. TürkocakJan-na alt gayrlmenkullerin Halkevlerine devri keyfiyeti Türkocak-Ian kongresinin sarih bir kararına İstin ad ediyorsa mesele yoktur. Fakat böyle bir karara istinat! etmiyorsa - ki İddiaları bu noktada toplanmaktadır -Halk Partisi namına tescil edilmiş diğer gayrlmenkuller gibi bu hususun ida bir tetkik mevzuu elması tamamlyle tabiidir. Devlet bütçelerinden ve mahallî İdarelerden verilen paralarla temin edilmiş gayrlmenkuller ve Türkocaklarmdan devralman binalar çıkarılırsa Halk Partisinin elinde fazla bir mal kala-
cağını tahmin etmiyorum. Bu takdirde bana öyle geliyor kİ, çadırlarda muhalefete devam etmek ihtimali tahakkuk et-edilecek Imek istidadını göstermektedir -
Cumhurbaşkanı
(Baş taralı I inci sahifrdc)
Cuumhurbaşkanı vP diğer misafirler saat 20 de Belediye tarafından Şehir kulübünde şereflerine verilen yemekte haz>r bulunmuşlardır. Cumhurbaşkanı ve Başbakan; Belediye başkanı Hakkı Helâlcinin evinde ikamet etmektedirler. Bayaı ve beraberindeki zevat yarın muhalH par tileri ziyaret ettikten sonra E-reğliye gidecekler, Erefcliden kara yeliyle Ankaraya döneceklerdir.
Bayat, Başbakanla birlikte Ankarada Ikl gün kadar istlra-hatt-en sonra doğu Anadolu gezisine çıkacaktır .
Amerikanın barış plânı
(Baş taralı nirıncı -uıhilcUrı nı* m destekliyeceğin! bildirmiş vg dünyada sulhun muhafazası İçin süratte bir «Milletlerarası polis kuvvetinin» teşkilini teklif etmiştir.
Selim Sarper, Kore tecavüzünden bahsettikten sonra dünyanın daha başka yerlerinde de buna benzer tecavüzler vukubu-labileceğinl. Birleşmiş Milletlerin aynı şekilde bunlara karşı da harekete geçmek zorunda kalacaklarını kaydetmiş ve bunun İçin bir Milletlerarası polis kuvvetinin teşkiline lüzum görüldüğünü sözlerine ilâve etmiştir.
Mıgırdıç Tokatlıya n vefat etli
Bu sabah öğrendiğimize pbre Nls şehrinde bulunan Taraby.ı ve Tokatljyon müesseseler! sahibi Mıgırclıç Tokuthyan fitecekten vefat etmiştir'.
Sahife 8
26 Eylül 1950
Öğretim yılı
hastanesine
\KŞAMai&,AKŞAMy|
Yeni verem hastaneleri
a
mnammu
Geçim endeksi
Şöyle bir fikri Heri atmıştım:
— Dünya artık siyaset mânasında başına buyruk birlikler halinde değildir. Siyasette, ve askerlikte koor- ]. dinasyonlar oluyor, İktisatta da oluyor. Fakat, siyasî ve : askeri koordinasyonlar, her f gün. yeni yeni ilâvelerle na- £ sil ileri gidiyorsa, İktisadîler , de avın şekilde tekâmül et- ( melidir, Nitekim, Garbın sa- j nayi merkezleri, bize bir mal , satacakları zaman, ille, «Ti- ; caretimiz olsun! Kâr ede- ; lim!» hırsına kapılmamalı- ( dırlar; gerek bizim, gerek di- ( ğer nispeten geri kalmış , memleketlerin durumlarını dikkate almalıdırlar. Onla- ' ra: «Bu size elverir, öbürü sizin işinize gelmez.» diyerek ! rehberlik yapmalıdırlar. ;
Bu düşüncemi kuvvetlen-dimi ek maksadiyle, İngiltere ile ve Amerika ile ticaretimizden misaller göstermiş-tim.Meselâ ikide bir ârızaya uğrayan ültra modern vapurları da örnek diye İleri sürmüştüm.
Pek muhterem doktor Adnan Adivar, beni nazikâne ve şakacı bir cevapla taltif etti. Bu arada da hulasaten dedi ki:
— Mal alacak bir adama sen bunu kullanamazsın demek tahkirdir. Bize öyle demezler, kullanamıyacağımızı biz anlamalıyız.
Gerçi, bazı esnafın hali hepimizi kızdırır. Çünkü adam. şöyle bizi bir süzmüştür: «Sana göre değildir, yallah!» demiştir.
Buna mukabil öyle terziler de vardır ki, bayanın ısrar ettiği şatafatlı elbiseyi yapmayıp nezaketle onu caydırırlar. Geniş kalçalarının ve taşkın göğsünün ârızalarını maharetle gizLiyecek başka biçimdeki elbiseleri tavsiye ederler. Rengi ona göre seçerler. Ve ustalıkları bundadır. Müşteri, sonraki tecrübelerle bunlara minnettar kalır. İlle her malı sürmek istiyenlere onlun tercih eder,
İşte ben de bu tarz bir iktisadın Garbla Şark arasında koordinasyonunu dilemiştim. Yazılarımın ruhu buydu.
Motörlii vapurlarımızı işletebilmek için...
Pek muhterem doktor Adnan Adıvar'la birlikte yuka-nki mevzulara dair yazılarım bir bahriyeli mütehassısın dikkatini çekmiş. İsmi bizde mahfuz olan sayın mütehassıs, gönderdiği mektupta ezcümle diyor ki:
— Hastalığın teşhisi doğrudur. Evet, motörlü gemileri kullanamıyoruz. Fakat ileri sürülen tedavi sistemi yerine başka bir yol takip edilmez mİ? Motörlü gemileri ku 11 anam ayışımızın delilleri, yalnız sık sık ârıza göstererek zaman zaman sefere kalka mamaları veya denizin ortasında kalmaları değildir. Bu gemilerin, kömür yakı-yormıış hissini uyandıran a-cındıracak manzaraları bilmem ki hiç dikkatinizi çekti mi? Tam bir ihtirak vapatnı-yan, tam bir enerjiye talıav-vül edemiyen mazotun, heder olarak simsiyah, kesif bir duman halinde bacadan mütemadiyen çıkıp gitmesi de, hazin hakikatin delilidir. Bütün bu çıplak hakikatlere rağmen - teknik seviyemizi mivâr tutarak - ne bu tip gemileri reddetmemize, ne de Avrupadan mütehassıs getirmek zorunda kalacağız gibi endişeye kapılmağa mahal yoktur.
Bahriyeli okuyucumuz, askeri gemilerde daha muğlâk âletlerin tarafımızdan kullanılabildiğini. çünkü bir kadronun yetiştirilmiş olduğunu söylüyor; fakat buna mukabil. ticaret filomuzda, muvazi kadro yoktur. Bahriye subaylarımızın rehberliği altında bu kadroların yetiştirilmesini mümkün görüyor ve temenni ediyor.
Demek ki koordinasyon yalnız ecnebi memleketlerle bizim aramızda değil, aynı samanda kendi milli miies-seselerimiz arasında kurulmalı. Bu İkincisi, her şeyden evvel lâzım ve mümkün.
(Vâ-Nû))
Sekiz senede 42 hastane açılacak
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı. geçen sene Meclisten verem hastalığını önlemek için 30 milyon. Hra fevkalâde tahsisat almıştı. Bu para on senede sarfedllecek ve yeni verem hastaneleri vücude getirilecektir. Geçen sene ve bu yıl hazırlanan plân gereğince 8 milyon liraya yakın para sarfedllmek suretlle yeni verem hastaneleri açılmış ve yeni pavyonlar inşa edilmiştir, Önümüzdeki sekiz sene içinde de memleketin bölgesinde verem açılacaktır.
Ancak şehrimizde tetkikler yapan Sağlık Bakanlığı mensuplan her sene sarfı Içabeden 3 milyon lira İle verem hastalığının önlenemlyeceğlnl anlamışlardır. Her ne kadar İktisadi şartların ağırlığı devam ettikçe memlekette veremin önlenmesi mümkün gönilmememekte İse de mevcut hastaların sağlamlardan ayrılması meselesi üzerinde ehemmiyetle durulmaktadır Bakanlık bu tahsisatın hiç değilse İki misline çıkarılmasını Büyük Millet Meclisine teklife karar vermiştir.
getirilen yeni tıp cihazları
tkincı dünya harbi tababeti bir asır ilerletti — Yeni ilâçların kullanılışındaki suiistimal — Tıpta yeni anlayış — Odıometre ve Aeroaos cihazları
ne işe yarar? Ağır işiten kulakları tashih eden yeni âletler
43 muhtelif hastaneleri
mu
Altı kaçakçı, eşyaları bırakarak kaçtılar
Tababet süratle gelişiyor. Bilhassa ikinci dünya haıbi sırasında keşfedilen yeni ilâçlara geniş tatbikat sahası bulunmuştur. Alâkalılara göre 1939 senesinden beri doktorluk, normal devirlerin yüz yılına tekabül edecek bir İlerleme kaydetmiştir.
Hastanelerimiz umumiyetle yeni tıp cihazları bakımından oldukça fakirdir Butla mukabil her yeni ilâç büyük fedakârlıklarla memleketimize getirilmekte ve tatbikatı âdeta suiistimale uğramaktadır Bu halde başta eski Sağlık Bakanları olduğu halde Sağlık müdürü ve diğer idareci doktorlarımız şikâyetçidirler. Bundan 4-5 yıl önce hemen her reçetede meselâ Penlclllne'e Taslamak mümkündü. İki üç yıldır da Strepto-myelne reçetelerin demirbaş ilâçları arasında bulunmaktadır.
Tıpta yeni anlayış
İleri memleketlerde doktorluk tedavi unsuru olmaktan çıkmağa başlamıştır. Doktorların başlıca vazifeleri hastalan İyi etmek değil, insanların hastalanmasına mâni olmaktır.
Koruyucu tababet denilen bu yeni şeklin İngiltere ve Amerl-kada tedavi doktorluğunu yakında tarihe karıştıracağı ha-|ber verilmektedir.
Fevzlpaşa (Akşam) — Fevzi-( Memleketimize gelince: Biz paşa bucağının gümrük mu- umunüyetle sag.ng,mizia aiâka-hafaza teşkilâtına yapılan ihbar memleketlerden değl-
üzerine gümrük muhafaza me-.jjg — murlan İle bucak jandarma ______________ _______________________
erleri Zencim köyü etrafında .işimizden gücümüzdan alakoy-aramadan dönerlerken İslâhiye Radıkça doktora müracaat et-yakmlarında atlı bir kaçakçı mlyoruz. Bunun muhtelif se-kafllesinln ani olarak seri ha-'beplerl arasında iktisadi olanı-linde ateşine maruz kalmıştır, nın münlm bir mevkii bulun-Iduku inkâr edilemez. Zlza doktorların vizitesi ve yazacağı ilâçların tedariki mahdut gelirli bir insanı hayli sarstığını kim inkâr eder?
Koruyucu tatbabet sahasında da çiçek aşısı tatbikatına son . yıllarda ilâve edilen tifo ve tl, füs aşılarından başka hiç bir .1 faaliyet göze çarpmamaktadır. Bu sebeple memleketimizde yi. ne esas olan tedavi tababeti faaliyettedir.
Yeni tıp cihazları
Sağlık Bakanlığı, bütçe imkânı nispetinde hastanelerimize modern tıp cihazları getirtmeğe karar vermiştir. İki yeni tıp cihazı Cerrahpaşa hastanesine
■ gelmiş ve kullanılmağa başlanmıştır. Bunlardan birisi odlo-
; metre denilen ve kulak hasta-Ilıklarının teşhis ve tedavisinde kullanılan radyoya benzer ' elektrikle çalışır bir âlettir. Bunu Amerikalı profesör Lem-bert keşfetmiştir Bu cihaz, sa-ı ğırların kulaklarına ne çeşit ı bir ameliyat yapmak icabettlği-
■ ni gösterdiği gibi aynı zaman-
■ da Arızalı ı gözlere gözlük
rofon testleri vermektedir.
I Cerrahpaşa
■ run, kulak ve boğaz hastalıkları i servisinde bulunan bu âlet
• hakkında aynı servisin şefi ı doktor Nejat Kulakçı şu izahatı
■ verdi:
— Biz kulak mütehassısları,
■ eskiden göz mütehassıslarına gıpta ederdik. Çünkü onlar, görme kabiliyeti azalmış gözie-
ı re İcabeden numarada gozlük-1er vermek suretiyle bozuk göz-lerl tashih etmek imkânına sa-. hiptller. Kulakçılar İse bu Im-; kândan mahrumdu şimdi va-. zlyet tamamen değişmiştir. Şu
■ gördüğünüz odlometre cihazı | sayesinde sağırların daha kolya ı İşitmeleri için ne çeşit bir âlet kul! lannıaları lcabettlğlnl pek kısa ‘
[zamanda tâyin edebiliyoruz. Bu ' cihazın asıl ve daha mühim vazifesi sağırlara ameliyat yap-
• mak İmkânını temin etmiş ol' masıdır.
• — Memleketimizde umumi
• nüfusa nazaran sağırların nis-ı peti ne kadardır?
, — Bizim kliniklerde yaptığı-
• mtz İstatistiklere göre muhtelif sağırlıklar binde 2-4 nlspetln-
ı de görünüyorsa da memleket
■ ölçüsünde yapılacak ciddi bir istatistik bu nispetin daha faz-
Cerrahpaşa hastanesi kulak mütehassısı Nejat Kulakçı la olacağtnı tahmin ettirir. Zira köylerimizde kulak hıfzıssıh-hası hemen yok gibidir. Bilhassa yeni doğan çocuklarda görülen kulak akıntılarının kolayca tedavisi mümkün iken İhmal yüzünden ve burunda başlıyım bozuklukların zamanında tedavi edilmemesi sebe-slyle sağırlığa sebep olmaktadır. Biz bir kaç sene içinde şu gördüğünüz, cihaz sayesinde muhtelif sağırlıkları daha İyi tesblt ederek daha İsabetli a-mellyatlar yapabileceğiz
Malûmdur kİ kmak. aynı zamanda hem duruş, hem de hareket müvazeneslnl temin eden ve vestibül denilen mühim bir merkezi de ihtiva etmektedir.
Hastalanmadıkça ve bu |hastalık bizi rahatsız ederek
Muhafaza teşkilâtı ile kaçakçı kafilesi arasında süren 15 dakikalık müsademe neticesinde ağır kayıplava uğrıyacaklarmı sezen kaçakçılar beraberlerindeki kaçak eşyayı olduğu yerde bırakarak kaçmağa muvaffak olmuşlardır. Ele geçen eşyalar arasında 62 ceket. 91 yelek, 23 İpekli boşu ve 7 adet otomatik çakmak müsadere edilerek İslahiye gümrük müdürlüğüne teslim edilmiştir.
Ticaret Bakanı Samsun tacirlerde görüştü
Samsun 25 (AA.) — Dön
Samsun ticaret odasında saat 16 da Ekonomi ve Ticaret Bakanının huzuru İle kalabalık bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda bilhassa Samsun Umanının ticareti ve küçük esnaf ve sanatkârların dilekleri görüşülmüştür.
Ekonomi ve Ticaret Bakanı Zühtii Velibe.şe bu züm denin kalkınması IV gerekil tedbirlerin alınacağını İzah etmiş ve bu arada Samsun limanının bir an evvel İnşasına başlanacağım müjdelemiştir.
Samsun 25 (AA.) — Ekonomi ve Ticaret Bakanı refakatinde bulunan teşkilâtlandırma ve sanayi umum müdürleriyle beraber bu sabah Samsun’dan hareket etmiştir. Bakan Çarşamba, Terme ve Ünyeye uğrı-yarak bugün Giresun'a varacaktır.
Yurtta hava vaziyeti
Son 24 saat içinde yurdumuzda hava Marmara, İç Anadolu ve Karadeniz kıyılarında çok bulutlu ve yer yer yağışlı, diğer bölgelerde az bulutlu ve açık geçmiştir.
Yağ.şlar yağmur şeklinde olmuştur.
Yurdumuza döşen yağış miktarları metre karede:
Yeşilköy 15, Floryada 11, Zonguldak ve Boyabatta 8, Karadeniz Eregllsl, Paznrköy, Mihalıççık'ta 4, Sinop, Samsun, Kii-tahyada 3, Merzifon Çankırı ve Sagrı'da 2. Çorum, Giresun, Kızılcahamam, Beypazarı, Kalecik. Karabükte 1 kllogrmadır.
Güniin en yüksek sıcaklığı Vrfada 37, en düşük sıcaklığı U-lukışlada 9 derecedir.
İngilizce öğretmenlerine ihtiyaç var
Tömbeki ziraatı
Bu ton
kulakların, bozuk verilir gibi, inikli? âlet reçetesi
hastanesi bu-
Baş dönmesi vo müvazene bozuklukları da bu suretle teşhis ve tedavi edilebilmektedir.
Diğer yeni bir cihaz
Cerrahpaşa hastanesin» bir ay kadar evvel getirilen diğer yeni bir Alet daha vardır. Aerosoa İsmi verilen bu cihaz sayesinde akciğer, burun, boğaz vo hançere hastalıklarının tedavisinde kullanılan çeşitli ilâçlar atom haline getirilerek bu organlar püskürtülmekte ve tesirleri temin edilmektedir. Mütehassıs Nejat Kulakçı bu âlet hakkında şu İzahatı verdi:
— Bu âlete konulan ilâçlar, atomlara kadar ayrılarak teneffüs organları vasıtaslyle hastaya verilmekte ve enjeksiyonlarla elde edllemlytn neticeler çok başarılı olarak temin edilebilmektedir. Bilhassa Pe-nlcillne ve benzeri İlâçlarla yaptığımız tedavilerde aldığımız neticeler çok şayanı dikkat ve müspettir. Astım hastalığına karşı gerek dahilen, gerekse şlrlnga suretiyle verilen İlâçlar kat! tesirini gösteremediği halde bu cihazla aynı ilâçları doğrudan doğruya akciğere vermek suretiyle fevkalâde İyi neticeler almağa başladık. Bu suretle hemen hemen Akneler de durmaktadır. Diğer servislerin de kısa zamanda yeni cihazlara kavuşmasını temenni edelim .
Sadeddln GOKÇEPIN AR
yıl Hatayda 100 tömbeki istihsal edildi
Kaynana düşmanı
Bir adam kaynanasını gazla yaktı
İskenderun — Şehrimiz Tekel İdaresi 1946 danberl tömbeki ziraatını teşvik yolunda ciddi adımlar atmış ve başarılı sonuçlar elde etmiştir. Bu neticelere göre. İskenderunda bu yıl tömbeki rekoltesi G5-7o ton arasında tahmin edilmektedir. Halayın diğer mıntakalarında ise 35-40 arasındadır. Şu hale göre Hatayın 950 yılı tömbeki rekoltesi (100) tonu aşmaktadır kİ. bu miktar, memleketimizin tömbeki ihtiyacını harice muhtaç olmadan karşılamaktadır.
Yetiştirilen tömbeki İran tömbekilerinin nefasetine yakın evsaftadır. Bu tömbekilerin yaprakları 60-70 santimetre boyunda ve 30-35 santimetre enindedlr. Renk, nesiç ve rayihaları İtibariyle de İran tömbekileriyle boy ölçüşecek bir mükemmeliyettedir.
Hatay bölgesi tütün ve tömbeki eksperinin dediğine göre; 050 yılı tütün ve tömbeki mah-
Gaziantep — Kınık ilçesinin Akdurnu mahallesinde attarlık yapan Mehmet özberk gece geç vakit kayınvalidesinin evine girmiş. uykuda bulunan kadının üzerine gaz dökerek yakmıştır.
Kadın kaldırıldığı memleket hastanesinde ölmeden evvel C. Savcısına şunları anlatmıştır.
(— Gece yarısı uykuda İken başıma soğuk bir şevin döküldüğünü hissettim. Uyandığım zaman damadım Mehmet Özbek karşımda duruyor ve küfrediyordu. Sonra cebindeki çakmağını çıkarıp bana tuttu, bir anda alevler içinde kaldım, yadıma yetişen komşular kurtarmak İçin hastaneye dırdılar.»
tstanbul Ticaret ve Sanayi Odası, kan, koca ve üç çocuktan müteşekkil mâhııd beş nüfuslu ailesinin ağustos ayına ait geçim endeksini neşretmiş.
Bu defa çocukların yaşla* nm da bildiriyor, Yavruların küçüğü bir buçuk, ortancası yedi, büyüğü de on beş yaşında imiş. Sevsinler, bu endeksler sencierdenberi neşredildi^! halde minimini yavrucak bir buçuk yasından yukarıya çıkmamış. Masrafı artar da ailesi geçim sıkıntısına düşer dîye büyümek İstemiyor galiba!
Ne ise, şakayı bırakalım da mevzua çelelim. Ticaret ve Sanayi Odasının bu üç evlat-1ı ailesi ağustos avının başından sonuna kadar geçinebilmek için ev kirası dalıii olmak üzere 355 Hra 95 kuruş harcamışlar. Halbuki temmuz ayında masrafları 356 Hra 68 kuruş imiş. Şu hesaba göre iki ayın geçim masrafları arasında aile lehine 73 kuruş eksilme var. Evin masarifini, kılı kırk yararcasına hesaplıvarak meydana getirilen bu endekse elbette inanmamız icap ediyor. •
Peki amma öte yanda ev. hayatın
ucuzlamakta olduğunu söylüyorlar. Hükümet, şeker ve ekmek fiatlerinl de İndirdi. Fakat üç yüz altmış liraya yaklaşan bir hesapta yetmiş üç kuruş eksilme bir ucuzluk alâmeti sayılamaz. Şu vaziyet karşısında tereddüde düşmemek kabil mi? Geçim endeksi mi doğru, yoksa söylentiler mi?
Haydi bunu da bir vana bırakalım. Ticaret ve Sanayi Odası, endeksine mevzu o-İarak aldığı ailenin aylık masraflarını orta halli geçim seviyesi üzerinden hesaplıyor. Diğer taraftan, temmuz ve ağustos aylan senenin en ucuz devresidir. Mevsim icabı sebze, meyva, «t. y®K. yumurta gibi başlıca yiyecek maddelerinin fl-atleri kendiliğinden düşer. Endeks hesabına göre, demek ki tstanbulda en ucuz mevsimde ayda üc vuz altmış lira harcayan hes nüfuslu bir aile ancak orta halli bir havat geçirebilir.
imdi, tstanbuldaki bir milyon nüfusa bir göz atalım. Kalbur Üstü zenginleri yekûndan düştükten sonra geriye kalanlar arasında kaç ailenin evine ayda üç vilz elli küsur Hra girebiliyor? Aylık kazancı iki yüz lirayı aşmayanlar büyük ekseriyeti teşkil eder. Şu halde İstanbul hemşehrilerinin ço -ğunluğu ortadan cok aşağı seviyede bir hayat geçiriyorlar.
Ya kazancı daha aşağı seviyede olan kütleler?. Onlar nasıl yaşıyorlar, varın hesap eyleyin!
Cemal REFİK
Şehrimizdeki İlk ve orta okullarla İlseler Öntlmü2dekl pazartesi gününden itibaren öğretim yılına başhyacaklardır. Tedrisata başlama zamanı yaklaştığı İçin kayıt muameleleri de artmıştır.
Şehrimizdeki Uoe ve orta okullarda İngilizce öğretmenlerine İhtiyaç artmıştır. Zira kaydolan veya kaydını bekleyen öğrencilerin büyük kısmı İngilizce derslerini takip etmek İstediklerini bildirdiklerinden bir çok okullarda mevcut İngilizce öğretmenlerinin bu seneki İhtiyacı karşılayamıyacaktır.
Milli Eğitim Müdürlüğünün Bakanlıktan şehrimiz okullarına yeni İngilizce öğretmenlerin tâyinini isteyeceği haber verilmektedir .____________
Mahatı^a Gandi için Hlndlstıfn devletinin kurucusu Mahatma Gandl'nln doğum yıldönümü münasebetiyle 2 Ekim pazartesi günü saat 17,30 da Eminönü hulkevlnde bir toplantı tertip edildiğini yazmıştık.
Türkiye - Hindistan dostluk derneği tarafından tertip edilen bu toplantıda Gandl'nln eserleri hakkında İzahat verile- liyayi umurumuz, cek ve hayatı hakkında filmler gösterilecektir.
öğretmen maaşlarından artık yüzde 4 kesilmiyecek
İlk okul öğretmenlerini mesken sahibi yapmak için MIHI Eğitim Bakanlığı, bir yapı sandığı kurmuştu. Sandık sermayesinin bütün İlk okul öğretmenlerinin maaşlarından yüzde 4 nlsbetLnde para kesilerek temin edilmesine başlanmıştı On seneye yakın bir zatnandanberl devam eden bu hal öğretmenler arasında hoşnutsuzluk uyandırmış ve esasen geçimlerine kâfi gelmiycn maaşlarından tahakkuku şüpheli İşler için her ay 8-in lira kesilmesi doğru görülmemişti.
Bakanlık da tuttuğu yolun İyi netice vermlysceğinl anladığından yapı sandığının l&ğvına karar vermiştir. Bu tasfiye sebebiyle bundan sonra öğretmenlerin maaşından kesilmekte olan yüzde 4 1er artık kesllml-yecektir. şimdiye kadar ödenen naraların da öğretmenlere ne nisbette geri verileceği tasfiye fonunda anlaşılacaktır.
Ferisem kal-
sulü, kemiyet ve keyfiyet İtibariyle eski senelere nazarın çok yüksektir. Teknik bakım lan bazı noksanlar da ikmal edilirse İran tömbekileri için cihan pazarında Surlyedcn evvel Hatay tömbekilerinin geleceği muhakkaktır.
İSTANBUL RADYOSU ÖJla v» »k»am oroaramı 12.37 Açılış ve programlar. 13' ı Haberler.
13 15 ftfile konseri «Pl»
|? 15 Şarkılar. Okuyan: Arif Co|kun-
»y.
I4Z0 Şerbeti saat.
1-1 30
14 45
1500
1157
18.00
18.20
O Û_ (M
o
o
$2
0 >
0 p
■O 0 ra S? u
Tetkikat
«Amerika Senato Meclisinden altı üye dün saat 13 te Amerikan hava kuvvetlerine bağlı hususi bir uçakla Atinadan Yeşilkö-ye gelmişler ve bir müddet sonra Ankaraya hareket etmişlerdir. Senatörler Ankarada bir gün kalarak Kahireye gideceklerdir.»
Bu kısa haberin her halde unutulmuş, yazılmamış son birkaç satın olacak. biz tamahyalım:
«Bu Amerika Senato üyeleri, tetkikleri neticesi, Türkiyenin iktisadi ahvali hakkında Başkan Truman’a etraflı bir por vereceklerdir.»
W
Başladı...
Yüzümüzü güldürecek haberler, çok şükür, sıklaşmaya başladı; Palamut akını devam ediyor, patlı-
canın kilosu on, domatesin on beş kuruşa imiş.
İyi bir iktlsaĞî siyaset elbette yavaş yavaş tesirlerini gösterece’ıtir.
Zeytinyağı Fatleri hayli yükselmiş diyorlar amma, onun o kadar ehemmiyeti yok.
*
Sakın ha!
Türklller «Pl.
Cn sarkılan *P1» Programlar ve kapanı*. Açılu ve programlar. Dıı tıi mUtlgl «Pl.» şarkılar. Okuyan: Semahat Ergökmen.
19.00 Halterler.
19.15 Kıaa «hir haberleri
19 20 Varyete sarkılan «Pl»
19 30 Memleket havaları
20 ÖO Gllarn kuarteti konseri.
20 15 Rn.ivo gaz et 6)1.
20 30 Şarkılar. Olıuyan; Ne emi Rıza Ahukan.
21.00 Şiir dünyamla.
îl 10 UafU şarkılar «Pl»
21.45 Hafif şarkılar «Pl.»
22 00 Oda mllzlÇI.
2225 Dans mlitlğl «Pl.»
22.45 Haberler
23.00 Dans mlinaı Pl
23.30 Programlar ve kapanı®.
ANKARA RAI1YOSÜ
M. S. ayarı ve Haberler.
Salon oı-kMtra» Pl.
ra-
Bir İngiliz mebusu geçen şubaf seçimlerinde İşçi Partisi kazandı diye çok üzülmüş, kendi partisi kazan ııçıya kadar saçlarını k stirmemeye karar vermiş. Mr. Emest VVhİtin saçları şimdilik omuzlan* na kadar uzamış.
Halk Partisinden
böyle üzülüp meselâ sakal koyv;ırenler olsaydı, dört yıl sonraki seçimlerde hayli işe yarardı. Üç dört aycır köy ve kasabalarımızda sakala rağbet artmış diyorlar.
de
13,00
13 13 _ ... ______
13.30 Öftle gazetesi.
13,45 Marslar Pl.
13.50 Kww «Donanma günü do* layı tiyle.)
1100 Hava raporu, aksam programı ve kapanış.
113® AçUıj ve program-
1300 MS ayart ve Şarkılar Okuyan Mutâffrr Biri an.
10 30 Salon orkestiMl Pl.
19 00 M S. ayarı ve Habevlar.
19.15 Tarihten olr yapıak.
19,20 Yurttan sesler,
19 45 Radyo İle inglUece. 2U00 Lİstiler Pl.
20.15 Radyo gareteal.
20.30 tneerag (Eviç faslı)
21.M Temsil.
21.43 Serbest saat
22 09 Kb-ıusmn (Donanma fünO lay isiyle I
22 1» V ver İlli ter Pl.
22 48 M. S ayarı va Haberler. 23,00 Program Ve kapan»
Yarın labahkl pto^rUl
7 28 Açılış ve program, .
7.30 M S. ayarı.
7.31 Neşeli mlltlk Pl.
7.45 Haberler.
B.00 Film nıelodUcri Pl.
H 25 GU'iün programı ve Hava poru.
8 30 Hnttf orkestra sabyvr W-0 00 Kapanış.
Başbakan yardımcısı
Akhisar — 25 (A.A.) Devlet ba kanıBaşbakan yardımcısı Samed Agaoglu, bayram tatilini Manisa ve ilçelerinde geçirmek üzere bu raya gelmiştir. 8amed Agaoglu İlçeleri dolaşarak vatandaş ve seçmenlerle görüşmüştür. Soma yı ziyareti esnasında kömür madenlerinde de ’ yapmış ve madenlere _ çalışmaları yakından görmüştür.
Geceyi Akhisar’da Samed Agaoglu bu sabah Gördes’e hareket etmiştir.
Başbakan yardımcısı Demirci'ye de ağrıyarak yangın felâketi geçiren vatandaşlar İçin alman tedbirleri yerinde görecek, salı günü lzmlrde bulunacaktır.
incelemeler girerek
geçiren
do-
Yeni şehir meclisi üyelernin bugünkü toplantısı
Yeni şehir meclisi üyeleri, geçen perşembe günü Kadıkövd» bir toplantı yaparak belediye daimi encümenine seçilecek Azalar hakkında lstlşarl mahiyette bir görüşme yapmışlardı.
Yeni üyeler bugün de saat 14 de yine Kadıköy ilçe lokalinde toplanarak İhtisas komisyonlarına seçilecek Aza hakkında lstişari mahiyette görüşeceklerdir.
tTzTKİ
Devlet kııservitıvanı-da talebeyi dinlerken
— Yarınki Dünya —
Yorgan ve battaniye yerine siyah ışıklar Ampuller güneş ışığı ile yanacak, kilit yerine radar — Kendi kendine konuşan telefon
Sunar o gün bize Baclıın sol minör birinci solo keman sonatından Presto'yu dlaletnüşti.
Şimdi Devlet Konservatuarı mezunu olan ve benim sınıfta bulunduğum gün mezuniyet imtihanlarına hazırlanan Halûk, Onarır elinde kemanile hazır vaziyette.. İkinci yazımda bahsettiğim geçen sene mezunlarından Erdoğan Çaplı da sınıfta.. Halûk İmtihanda çatmak üzere Brahıns'm keman konçertosuna çalışıyormuş. Necdet Atak:
— Haydi, biraz üaiûk; dedi. Sonra
ûLELÜyelim
Erdoğan
Ankara Devlet Konserve tu va-vmda gördüklerimden bir keman dersiyle bir yaylı sazlar kuarteti provasını dalma en canlı ve en unutulma» hâtıra -tanın arasında sakJıyacağun. Konservatuvann keman profesörü Necdet Remzi Atak'l dostça ziyaertim. koridorlarda dolaşan ve bahçede oynıyan bir kaç talebeyi şöyle bir araya toplamaya vesile olmuş ve bana. kaşla göz. arasında pişip kotarılan örnek bir derste bulunmak İmkânını haaırlomıştı.
Evvelce Leopold A ur‘İn keman ekolünden bazı Sııçiik kısımlar
dinledim. Bu küçük parçalar,. Çaplı 'ya dönerek: Necdet Remıi Atakın taJebete-| — Sen de piyanoya rine dediği gibi- parmakların kompanye et: diyerek uyuşukluğunu gidermek İçin yu gösterdi, çalınıyordu, öğretmen, elinde Şimdi Brahms’ın o ı kemaniyle dalma müdahaleye o nispette nefis eseı hazır vasiyette,. En köçiik, en kısmını dlnllyotua. t elmıyacsk bir kusunı bile sözle Konservatuvar dlf geçiştirmek yo*.. Gerçi sözün namzet gencin parma de derste payı büyük amma yayı altında eriyiverir keman ve yay dalma aÖBÜ per- bir pasajda Necdet A çlnllyor, * mln etmeyen bir dolpl
Artı* yay ve parmaklar kıva- de var. Münasip bir y( sundadır. Şimdi her talebeyi Kemancıyı durduruyoı teker teker dinöyebUecegla- Çin bu doigtA'yl terci] Necdet Atak bu sekte, on kişili soruyor. Oysa ki diğer talebe grırpu İçinden aydınlık tâ istenilen İfadeye d yüzlü, aydınlık bakışh btr kil- gün düşecektir. Ve si çügü çağırıyor: Upot etmek için Necd
— Haydi bakalım Erol. Sen konçertonun o güç neye çalışıyordun? Tartiniye. derhal ve mükemmel değil mİ? Bize Tartini'nln Re da. çalıyor. Bir (tekn. minör konçertosundan bîr şey- hlr ( İfade) pasajındaki lddlası-ler çal bakalım,
öbür arkadaşlarıma müşterek güze! vasıflan bu çocukta
a-piyano-
Bir buçuk saat içinde İnşa eiiirdiğinlz evinizde İlk geceyi geçirdiniz. Sabah uyandığınız zaman karyolanızın ucundaki bir düğmeye basar basmaz yatağınız kendiliğinden toplanıverdi. Fakat üzerinizdeki yorgan ve battaniyeyi toplamak I-çin bir düğmeye bile basmağa lüzum görmüyorsunuz. Çünkü, orfacla yorgan diye bir şey yoktur.
Yorgan ve battaniye yerine siyah ışıklar
Yorgan ve battaniye yerine yatağınızı sıcak tutan, ve size rahat bir uyku temin eden baş ve ayak ucunuzdaki siyah ışıklardır. Siyah ışıklar etrafa ışık neşretmediği halde yatağınızı tatlı bir ılıklıkla ısıtmaktadır.
Soyunup biraz jimnastik yapmak istiyorsunuz. Takat odanın İçi epeyi soğuk. Derhal pencerelere giderek, pervazlar üzerindeki ufacık kutuların düğmelerini çeviriyorsunuz. Odanızın 1-çl derhal ısınmağa başlıyor. Bu kutular dışarda hava soğurken, kaybolan harareti toplayan bir nevi hararet depolandır.
Banyoya gittiğiniz zaman sı-
Rasya, Anteriko ile aklaşmak mı istiyor?
Pearsona göre Vişinskî, peyk devletlere Amer ikaya hücumlarını kesmelerini emretmiş
nı talebesine (söz) le telkin ettikten sonra, en mükemmel ve ___ a____ ___________r_______i İkna edici bir tarzda bilfiil da rar Talebelerin keman ve'(saz) 1 üzerinde İspat edemlyen yay tutuşu, aynı keman mek- öğretmenin verdiği ders, dalma tabinin kıh kırk yaran hassas hatalı ve noksan kalacaktır. O tornasından çıkmışçasına hep- gün Necdet Remzi Atak*ı, dairinde eş ve mükemmel.. Sesler ma kemanı ve yayı elinde en tertemiz.. Ne parmaklarda bir çetrefil, en karışık suallerin ce-tereddüt, bir kararsızlık ne de vabıûı (söz) ve (saz) la verme-yaylarda parazit yapan aksak- ge hazır vaziyette gördüm. ’ hklar.. Ve pek tabii olarak se-l Ankara Devlet Konservatuva-rin tonu ve kalitesi şahsiyete rının bugün senfonik bir orkes-güre değişiyor.________trası. bir yaylı sazlar orkestrası.
Biraz sonra. Hüsnü Özbaya- ÜÇ Öğretmenden müteşekkil »fi dinlemek İstiyoruz. Fakat (piyanist Ferhunde Erkin, viyolonist Necdet Remzi Atak, viyolonselist A. SaldarellI) bir Triosu, ve bir yaylı sazlae ku-arteli var. Devlet Konservatu-. varının gerek kendi çatısı al, Ai- tında ve gerek Ankara radyodan»-(sundaki musiki faaliyeti gün
An karanın musiki hayatındaki yerini gittikçe genişletmektedir.
viyolonsel profesörü Antonl o Faldarellfnln (kuartet müzl -ğraden mükemmel bir eleman.) diye lakdlr ettiği Hüsnü. çalamayacak kadar rahatsız olduğunu ezile büzüle anlatıyor, r .'.da boncuklanan ter ı (
Ir an da söylediklerini tasdik1 Biçtikçe inkişaf etmekte e( r mahiyette..
Necdet Atak: — Peki.. Hüsnii olmazsa Haşan olsun, diyor, ve İP.zia Haşan Alpaslan'ı tanıtı-fsr. Haşan 1930 doğumlu. Yüksek birinci sınıtta. Öğretmenin g. ‘’ndlğl talebelerden birisi..
Basan Alpaslan'ı o gün sınıfta dinledikten sonra ylııe bu oda ve bu hava İçinde kurulan bir yaylı sazlar kuartetinde de zevk ve takdirle dinlemiştim.
Gülen Sunar ve Sümer Atak ayoı yaşta iki genç kjx. Her IkLsi de 1933 doğumlu. Gülen İzmirli, Geçen şene şubatta İz-mırde hocasile müşterek bir konsere katılmıştı. Necdet A-tak'ın kızı Sümer bir yıl önce geçirdiği mühtlk kazadan son-1 MAN ve BRAHMS Türkçesl: ra. kaybettiği zamanı kazanmak gayretlle çalışıyor. Gülen
Fikri ÇİÇEKOĞLÜ
Ermenice refiklerimize teşekkür
Gazetemizin 33 üncü intişar yılını tebrik eden Jamanak, Marmara refiklerimize teşekkür ederiz.
YENİ SES TİYATROSU
Müzikli TemsUkrl
Her aksam saat 20.45 te
ÜÇ GÜVERCİN Operet 4 perde Eser: SZIGILETI Müzik: KAL-
Esat N. FRENDOR.
Tel: 49369
cak suyunuz hazırdır. Çünkü e-vln içinde kaybolan hararet banyo kazanının yanındaki «hararet toplama» kutusunda toplanmış ve kazanın İçindeki suyu ısıtmıştır.
Vakit çok erken olduğu İçin evin içi hâlâ karanlık. Fakat merdivenlerden aşağı inerken, elektrikleri yakmak zahmeti yok.
Güneşten ışık toplayan ampuller
Trabzanlann »ît kısımlarındaki ufacık ampuller, bir gün evvel güneşten topladığı ışıkla basamakları lalı yeşil bir renkle aydınlatıyor.
Mutfağı ışığa boğan Horasan lâmbası da, yine bir gün evvel güneşten topladığı ışığı neşrediyor. Hemen bir düğmeye basıyorsunuz. Sıcak kahveniz hazırdır.
Oturma odanızda, radyonun yanında ufacık bir gazete duruyor. Bu gazete siz uyurken, tıpkı bir gramofon plâğı gibi radyonun verdiği haberleri toplamış ve kendi kendisine basılmıştır. Yazılan siisliyen resimleri de televizyon temin etmiştir.
İşte yarınki evimizde göreceğimiz bazı yenilikler. Bu hayali gibi görünen yeniliklerin bir çoğu tecrübe devresini geçirmiş, evlerimize girmek İçin sıra beklemektedir. Şimdi mutfaktan başhyarak bunları teker teker gözden geçirelim:
Kilit yerine radar
Mutfak kapısına yaklaşır yaklaşmaz, kapı kendi kendine açılmaktadır. çünkii kapı kilitlerinin yerine ufacık radarlar yerleştirilmiştir. Burası bol ışıklı. rengârenk, her taraftan gizil ışıklarla aydınlatıldığı için hiç bir tarafa gölge düşmeyen ter-, tbmiz bir yerdir. Fakat etraftaki mutfak Aletleri bildiğimiz cinsten değildir. Çünkü Aletleri
Yarınki evimizden bir g yemek yapan mimar, bunları daha güze] ve daha kullanışlı bir hale koymuştur. Aletlerin hepsi şeffaf ve muhtelif renktedir. Plâstikten yapılanları, tabiî olarak üzerinde kir tutmamaktadır. Hattâ bunların bazıları fosfor gibi, kırmızı, yeşil, pembe vs. renklerde ışık neşretmektedir. Burası bfr mutfaktan ziyade, mücevherci dükkânının vitrinine benzemektedir.
Buz dolabının aJtından çıkan hava, mutfağı gayet serin bir halde muhafaza etmektedir. Diğer taraftan odanın kaybolan harareti hususi cihazlarda toplanmakta, ve meselâ bir kap 1-çlntlekl stıyu kendi kendine kaynatmaktadır. Zaten o sabah içtiğiniz kahve bu şekilde pişmiştir. Buz dolabı odayı ve İçindeki yiyecekleri soğuturken depo ettiği hararet evin bütün ısıtma ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir.
Yarınki buz dolaplarının hususiyeti
Yarın kullanacağımız buz dolaplarının diğer bir hususiyeti, yiyecekleri uzun müddet, hattâ senelerce muhafaza ede bitmesin dedir. Meselâ İki sene evvel dolaba koyduğunuz et yahut domates. gıda! kıymetini kaybetmeden daha İki sene aynı yerde kalabilir.
Mutfağınızda her şey otomatik olarak işlemektedir. Otomatik tencereler .şeffaf fırınlar yemeğinizi ayarladığınız saat içinde önünüze hazırlamaktadır. Bazı yemekler elektrik ve ses dalgala riyle, kendi kendine ve İçinden pişmektedir. Diğerlerini İse ışıkla pişirmek hem daha kârlı, hem de yemeği daha lezzetli yapmaktadır. Pişirilecek yemek evvelâ bir tabağın İçinde hasırlanmakta, sonra elektrik
Örünüş: Bir ahe reisi ışıkla pişiriyor
dalgalarının sevkedllmesiyle bir kaç saniye içinde pişmektedir.
Bulaşık yıkama çaresi
Yemek bu kadar kolay pişiyor. Ya bulaşık yıkamak? Bulaşık yıkamağa da kumpanya şu çareyi bulmuştur: Uzun bir boruyu yıkanacak tabaklara doğru tutuyorsunuz, Borunun yanındaki düğmeye basınca, lışkıran üitravlyole şuaları tabaklan bir dakika içinde pırıl pırıl yapıyor.
Oturma odasında
Şimdi mutfakla İşimizi bitirdikten sonra oturma odasına gidelim. Burası tabii güneş ışığı He aydınlatılmış bir yerdir. Fakat görünürde ampule benzer bir şey yoktur. Hattâ işin asıl tuhafı dışarda hava karardıkça oda daha aydınlık bir hal almakta, dışardaki hava aydınlandıkça, odanın içindeki aydınlık kendi kendine hafiflemektedir. Yâni sokaktaki aydınlığın derecesi ne olursa olsun odanın İçindeki otomatik ışık tertibatı odanın yandığını muayyen bir seviyede muhafaza etmektedir.
Yalnız odada bir tek ampul vardır. Bu ampulü yaktığınız za man neşredilen ışığı gözlerinizle
Newyork 25 'A.A.) — ıAfp): Gazeteci Drew Pearson’un her hafta radyo Lle yayınlanan makalesinde temin edildiğine göre, Vtchlnski. peyk devletlere. Rusyanın Koıe harbine «on vermek tlzere Birleşik Amerika ile bir anlaşmaya varmak tasavvurunda olduğunu haber vermiş ve Kore durumu aydınlanıncaya kadar Birleşmiş Milletlerdeki Blav bloku temsilcilerinden Birleşik Amerikaya karşı hücumlarını frenlemelerini İstemiştir.
Gene Pearsona göre. Vlclilns-ki temsilcilerine, Sovyet Rus-yamn 38 inci arz dairesi kuzeyinde kuzey Korcyi işgal edeceğini söylemiştir.
Heyecanlı haberlerine devam eden Pearsoıı, yeni Savunma Bakanı general Marshall'ln Birleşik Amerikanın. Moskova büyük elçiliği ateşemlllterl John Odanlels’ten, Rusyanın ordu kudreti hakkında bir rapor İstediğini ve hâlen Amerika kara orduları komutam general Mac Clark'ın Atlantik paktı milletleri ordusu komutanlığına tâyin edileceğini söylemiştir.
Pearson Atlantik paktı konseyi üyelerinin, Batı Avrupaya silâh temin etmek üzere derhal altmış fabrikanın «ilâh İmaline başlatılmasına karar verdiklerini temin etmiştir.
Uçaklarla nakledilen tam teçhizatlı birlik
Klmpo hava alanı, 25 (A A.) — (United Press) 127 büyük Ame-

I
Eşim ve sevgili babamız merhum:
ŞAKİR SARIGÖL'ün vefatının sene! devriyesl olan 29 Eylül 1950 Cuma günü öğle namazını müteakip Aksaray Valde camiinde Mevlûdü şerif okunacağından. merhumu sevenlerin ve lstlyenlerln teşriflerini rica ederiz.
EŞİ ve ÇOCUKLARI
BEYAZLI KADIN
Aşk ve macera romanı
Yazan: W. W. Colllna Tercüme edem (V4-Nû)
-- Tefrika Nü.
herkese Allah rahatlık versin demek üzere salona İndim.
Bir Percival. oturduğu koltukta esneyip duruyordu. Kont, kitap okuyordu. Bayan Fosco ise, kıpkırmızı kesildiğinden, hararetini geçirmek üzere hızla yelpazeleniyordu. Ömründe ilk defa olarak hararetten bunalmış gibiydi.
Kendisine sordum:
— Rahatsız mışmış, Kontes?
— Ya, azizim, ben de size bakarak aynı endişeyi duymuştum. — diye kuru bir eda Llo cevap verdi, — Betin bonzJn solucan gibi olmuş da...
Bu ne lâüballjlk, bu ne küstahlık I
— Başım ağrıyor. — diye soğuk soğuk cevap verdim.
— Ya, öyle mİ? Hiç kımıldamıyor, Jimnastik yapmıyorsunuz
da ondan olacak Akşam yemeğinden önce gezintiye çıkmaydınız keşke. Sıhhatinize İyi gelirdi. .
Sir Percival. bu kinayeyi kesmek üzere ayağa kalktı :
— Haydi birer sigara İçelim, Fosco. — dedi.
Kont, nezaketle cevap verdi:
— Hay hayl Hele bayanlar yatsınlar da. .
Ben, çekilmek İçin bahçeyi buldum:
— Başım ağrıdığından dolayı kötü bir misal vererek yatmağa gidiyorum, Kontes. — dedim. — Allah rahatlık versin.
Halâ, bana yine aynı şekilde müstehzi müstehzi haklı; yine aynı şekilde gülünmedi.
Sir percival, İyi uyku uyumak temennisine cevap bile vermedi, çutrkıl gözlerini bayan Foseo'ya
dikmişti. Onun da benim gibi çekilmesini İstediği belliydi.
Kont, okur taklidi yaparak kitabının nrkasındnn gülümsemek teydL
X
Aynı gün
Odamda, sükûna kavuşarak, hâtırat defterimi açtım ve yazmağa başladım.
On dakika kadar zihnimi toplamak üzere beyhucl yere gayret sarf ettim. imkânı yok.
Sir Percival, rabahtenberl hep Kontla konuşmak İstiyor. Kontsa onu atlatıyordu. Acaba sebebi neydi?
Mumu yanar bırakıp, küçük salonuma geçtim. Kapıyı kapadım. Açık pencereye doğru yürüdüm. Gece karanlık ve sikindi. Ne ay var, ne yıldızlar. Yorulduğumu hissettim, yatmağı düşünüyordum kİ, burnuma bir tütün kokusu çalındı. Merak edip karanlığı gözetledim. Ve penceremin altında bir toparlak ışıltı dikkatimi çekti. Bir an sonra. İkinci bir ışık toparlağının da pencereye yaklaştığını gördüm- ayak sesi duydum.
Sir Percival-lu fısıltısı sükûtu
bozdu:
— Ne var, kuzum? Niçin girmiyorsun?
Kont, usulla cevap verdi:
— çünkü evvelâ şu penceredeki ışığın kaybolmasını İstiyorum.
— Sana ne ondan?
— Yatmadığı anlaşılıyor. Çok zeki kız. Bir şeyden şüphelenıbl-Hr. Aşağı İnip dinlemeğe kalkı-şebilir. Dur bakalım, Percival, biraz sabırlı ol.
— Aman ne saçma' Boyuna sabır tavsiye eçtarsin.
— Eğer istersen, sana başka bir şey daha söyliyeyim. Sen. bir uçurumun kenarındnsın, dostum. Eğer daha fazla çam devirirsen, yuvarlanacaksın. Çünkü, kadınlara karşı geliyorsun. Onlar, seni uçurumun dibine atacaklar.
— Ne demek lstlyomın, yani?
— Hele ışık sönsün! Kütüphaneye bitişik odalarda da bir münasebetsizlik olmadığına kanaat getireyim, o zaman anlatırım
Ağır adımlarla yürüdüler. Mtrakını fevkalâde tahrik edil-, inişti. Bu muhavere parçacığı [ile alâkalı sözlerin geri kalan
rikan taşıt uçağı tanı teçhizat lı bir Amerikan savaş birliğini dün Klmpo hava alanına indirmiştir. Top malzeme ve cephane taşıyan büyük C - 119 tipi uçaklar sabahın tiken saatlerinden İtibaren beş dakfl'.a-lık fasılalarla hava ulanma inmişlerdir. Her bir uçak sıra lle tam teçhizatlı 68 klş) boşaltmıştır.
Berlin hava köprüsünün ardından bu mikyasta taşıt ame-llyesl Kerede İH: defa yapılmıştır.
Amerikalıların zayiatı
WeashmBton 35 (AA.) — (U-nlted Presa): Savunma Bakanlığı tarafından dün yayınlanan yeni zayiat listesine göre, Kore savaşlarında 62 klşj ölmüş, 234 kişi yaralanmış ve 41 kişi kaybolmuştur
Kızıllara verdirilen ağır zayiat
San Francisco 25 (AP) — Bahriye dairesinden bil dirildiğine göre. Korede uçak gemilerinden havalanan hava birlikleri, Beul bölgesine kıta nakliyatı yapan kuzeylilere çok ağır zayiat verdlrmişlerdlr.
Uçak gemilerinden havalanan uçaklar, M kamyon, dört lokomotif. on bir demiryolu vagonu ve yüklü 12 arabayı pazar günü tahrip etmişlerdir
Düşman birliklerle makineli tüfek ve bombalarla taranmış ve bir çok mühimmat depolan havaya uçurulmuştur.
Amerikada 3 büyük mükâfat kazanan film :
1 — En güzel oynanmış film. 2 — En heyecanlı film.
3 — Cüretkâr mevzuuna rağmen en ahlâki film.
İçimizdeki Şeytan
Büyük bir aşkın... Büyük bir ıstırabın canlandığı Sanat abidesi. Baş rollerde:
Micheline Presles —
Gerard Philippe
YARIN AKŞAM senenin İlk gala gecesi olarak
MEL EK'te
Dikkat; Numaralı biletler bugünden itibaren satılmaktadır.
Yeni mevsimin İlk şaheseri
Bugün ELHAMRA sinemasında y ŞiKAGO KiPLANI
/ «CHİCAGO DEADLİNE..
ALAN LADD - DONNA REED'in
pşslz bir şeref destanı olan filmleri, hsm
kısmını behemehal dinlemek arzusuna kapılmıştım Kütüphane odasında konuşacakları aşikardı. İki yoldan birine baş vurmam iktiza ediyoıdu. Ya, zemin katındaki odalardan birine saklanmalıydım, bu takdirde de keşfedilmeği göze almalıydım, Yahut da, bütün evi kuşatan küçük verandanın ötesine kayıp çiçek saksılarının arasından kütüphane odasına yaklaşmalı...
ikinci şıkkı tercih ettim, çünkü bu baylar âdetleri özere, koltuklarını pencereye yaklaştıracaklardı. Ben de bu sayede, konuşmalarından tek kelime kaçırmıyacaktım.
Usulla yatak odama girdim Eski fllânel etekliğimi, koyu renk seyahat mantomu giydim; kukuletasını da başıma geçirdim Mumtt söndürmeden önce, kibrit kutusunu şamdanın yanma bıraktım. Penceremden ihtiyatlı dışarı süzüldüm. Duvara y.ıpı-şaraktan. bahsettiğim dar veranda üzerinde usul usul yürümeğe koyuldum. Hedefime vaı-nından önce beş pencerenin 5-niınılen geçtim Bunlardan birincisi kilerdi. İkincisi ve ü-

■ Dünya çapında bir san'at harikası olan fi’’
Buğun LALE - AR Sinemalarında
ALTIN HAZÎNELERİ
«Treas'ire of Sierra Dladreı HUMHRF.Y B O G IRT — teALTER HUSTONün en büyük mükâfatı kazanan eserleri.
Uçakla son gelen Jurnal'de
ç üne üşü, Laura'nın daireslya!. Dördüncüsü, Sir Percival lıı odası... Beşincisi ise. Kont ve Kontes Fosco'nun odalarıydı.
Bütün pencereler karanlıktı. Yalnız Konteslnklnde hafif b)c ışık görünüyordu.
İlerlerken farkettim kİ. stor kapalıdır. Pencerenin yalnız üst kısmı açık. Görülmemek için bin bir ihtiyatla yürüdüm Böylece, zemin katındaki kütüphanenin Üst yanına varmış oldum. Saksıların arasına İmkân nlsbetinde yerleştim. Kapılar açıldı, kapandı. Bir sigaranın ışığı tekrar odama doğru ilerledi: sonra geri döndü.
Sir Percival, homurdandı:
— Kuzum, sen tek duracak mısın, durmayacak mısın?
Kont, poflayarak:
— Aman Allahım, ne sıeakt -dedi.
Koltukların pencereye doğru sürüklendiğini İşinim Tamum yaver oluyordu. Büyük saat on ikiye çeyrek kaluyı çaldı. Nihayet aşağıdakile - yerleştiler bayan Fosco’nun penceresindeki ışık zihnimi mıitemadleyn tırmaladığı için, evveıâ dikkatimi
arzu ettiğim hedefe telu.il edemedim.
Kont, zemin kalındaki oulun odaları kontrol ettiğini benim ışığımın söndüğünü habeı veı-dl. Nihayet rahat kunuşabıiaırk imkânını bulduğunu da ilâve etti.
— İşlerimiz sarpa sarıyor, Percival I İstikbali düşünerek tedbir almamız icabecü^ut Bu akşamdan tezi yok, paçaları 51-vamalı.
Sir Percival. alay elli:
— Sarpa sarmak ha! Huiü-ki hakikatte senltı talimin ettiğinden beter durumdayız
— Ya, ben de öyle olmasından korkuyorum işte... Lâkin, benim bilmediğim vaziyeti ba a anlatmadan öuce, bildiğim noktaya kadar olan vaziyeti hülâsa edelim, münasip mİ?
— Dur bakayım. Evvelâ Kun-yukla su getireyim. İçersin değil mİ?
— Hayır İstemem. Soğuk su Lle biraz şeker isterim
— Canım, bu yaşla şeker! Komiksin vnHahi!
— Şimdi sana variyeti hülâsa ediyorum, Percival görüşüm
(Arkası var)
[ ---tte Resimli Iıilgâ.ye ===
IngiSteredeki maden kazası
Şiddetli bir tutma gecesiydi. Yağmur, şiddetle camlara çarpıyordu. Rüzgâr o kadar kuvvetli esiyordu M bütün evi temellerinden söküp devireceğinden korkulabilir dİ.
— İhtiyar nlnc-m İstavrozunu çıkardıktan sonra:
— Zavallı Marta böyle korkunç bir gecede can verdi, dlya söylendi- Annem, nineme dönerek sordu:
Hangi Maniadan bahsediyordun anne,
— Onu görmedin ve tanımadın tasam. Sen o zamanlarda henüz doğmamıştın. Sent karnımda taşıyordum,
İhtiyar nine, bu cevabı verdikten sonra derin düşünceye daldı:
— Size Morlardın hikâyesini anlatabilirim dedL Bu kadını burada kimse tanımıyor. Sonra aradan o kadar çok yıllar geçti kİ anlatmakta tnahrat görmüyorum. Bu suretle bayatımda bir defa papazlık etmiş ol-du*umu da öğreneceksiniz.
tstemlyertk kahkaha makaralarını koyuverdim.
— N’lneclğlm her halde biz* anlatacağın hikâye, masal kabilinden bir şey olacak dedim.
— Hayır evlâdım, masal değil gerçek bir v&kıadır. Bütün hakiki maceralar gibi bu da neşe verici değildir.
Minem, kuru kuru öksürdükten sonra anlatmağa başladı.
— O devirde evlenmiş ve rahmetli kocam askere gittiği İçin çalışmağa mecbur olmuştum. Bir çok kadınlarla beraber, hııradan çok uzakta kont K... nln tarlalarında çalışıyorduk. Kontun hakiki ismini sine sdyliyemem. Hikayeyi anlatmağa başlayınca bu ketumiyetimin sebebini de anlayacaksınız.
Ben o zamanlar hâmile İdim. Fakat gebeliğim çalışmama mâni olmuyordu. Esasen gördüğüm iş de o kadar ağır değildi. Bazan el malan büyük sandığa İstif ediyor, bazan iri bezelyeleri ufaklarından ayırıyorduk. Çlfliğin hizmetçileri de bizimle beraber çalışıyorlardı Bunların arasında Marta namında yaşlı bir kadın da vardı Senelerdenberi kontun evinde hizmet görüyordu. Onu annem gibi sayıyor, işlerinde kendisine dalma yardım ediyordum. Marta da beni kızı gibi seviyordu.
Bir akşam Marta, oturduğumuz tahta kanapenln üzerine yıkıl iverdi. Derhal kaldırıp o-dasına götürdük, son saatinin yaklaşmakta olduğunu anlamakta gecikmedik. Uşaklardan ikisi doktor İle papam çağırtmak İçin civardaki kasabaya gıtU. Fakat biraz evvel size söylediğim gibi hava çok yağmurlu ve fırtınalı İdi, kasaba da çlfllkten çok uzakta İdi. Doktor İle papaz, iki saatten evvel çifliğe gelemezlerdi. Halbuki Marta, dakikadan dakikaya fenalaşıyor, can çekişiyordu.
Bununla beraber, hâlâ kendini kaybetmemişti. İkide bir gözlerini açarak papazın gelip gelmediğini soruyordu. Doktorun gelip gelmemesine ehemmiyet verdiği yoktu. Martayı korkutan yegâne nokta, günahlarını çıkartmadan evvel ölmekti.
Nihayet papazın ölmezden evvel yetişeceğinden ümidin) kesince, günahlarım çıkartmak için ben! yatağının yanma çağırdı ve sönük bir sesle:
— Kamında çocuk taşıdığın Rln sırnmı kimseye fahşetmlye-ceğlne eminim. Sen, benim günahlarımı çıkartacaksın dedi.
Bir kadının fevkalâde vaziyetlerde ve erkek papaz bulunmayan yerlerde papaz vazifesini görebileceğini ve günah çıkartabileceğini annemden işitmiş olduğum Martanın arzusunu yerine getirmekte tereddüt etmedim. Esasen yanımda bulunan kadınlar da bu vazifeyi görmeğe beni teşvik ediyorlardı.
Can çekişen kadınla odada yalnız kalınca yatağının yanında diz çöktüm ve karnımda taşıdığım evlâdımın, yani senin başına sırrını kimseye söy-lerniyc-ccğime dair and İçtim. İhtiyar Marta, bu teminattan sonra anlatmağa başladı.
— Benim hakiki adım, Marta değildir. (Bana hakiki adını söyledi. Fakat içliğim andı bozmamak İçin size söylcmiycce-glm) sen genç bir kadın olduğun için ismim renin İçin hiç
ÜNAH ÇIV.AVMA
Maden ocaklarının içinde kalan 116 amele nasıl kurtarıldı
cevap verdim. Benim gibi ömrünü zindanda geçirmeğe mahkûm bir ana için bundan daha mantıki bir hareket olamazdı. Analık hakkını İddia et-
Baş rahibe müspet cevabım-
bir mân» İfade etmiyor. Fakat köyümde İsmimin büyük ehemmiyeti vardır. Köyde beni «Zehirleyici kadın» diye biliyorlar, Hakları da var.
Çünkü ben kocamı zehirle- . mekle hiç bir menfaat elde e-dlm. Bu korkunç cinayeti genç-.demlyeceğim gibi rahibeler ta-llğlmde işledim. Âşıkun Fran-, rafından merheme ten büyütü-suva bir gün benimle beraber-jea zavallı kızımın istikbalini ken: «Şu tozu kocanın yemeği de baltalamış olacaktım, içine at. Kimse farkına vanm-
yacak. Kocan ölür ölmez: se- dan memnun kalmakla beraber, tıinle derhal evleneceğim. Bu suretle kanunda taşıdığın çocuk da hakiki ha ha cm n kavuşacak. Çünkü, çocuğumun, bir yabancıyı baba diye tanımasını istemem. Bu gayri tabii vaziyeti düzeltmek lâzım» demişti.
Fransuvayı çıldırasıya sevdiğim İçin dediğini yaptım ve küçük bir paket içinde verdiği tozu kocamın yemeğine karıştırdım. Kocam o zehirli yemeği yiyince şiddetli şancılar İçinde kıvranarak can verdi. Köydeki Jandarma çavuşu ölümünü şüpheli görerek hükümet tabi hine cesedi muayene ettirdi ve kocamı zehlrllyerek öldürdüğüm meydana çıktı.
Beni derhal tevkif ettiler, bir kaç iı af ta sonra muhakemem yapıl d l Fransuva'nın o tozu, kocamın yemeğine karıştırmak İçin hana vermiş olduğunu söy-, de rahat edemiyor, kızımı gürlemedim ve cinayetin mesuli- mek İstiyordum. Nihayet bir yetini de tam amil e üzerlmeğün bu malikânenin kapısını aldım. Zaten doğrusu da buydu.' çalarak bana bir hizmet verll-
Mahkeme, beni müebbet kü-]mesi için yalvardım. Kızım, serak cezasına mahkum etti, Ce-'faietlml görünce acıdı ve beni zaevine girdikten az bir zaman hizmetine aldı.

bana son bir ihtarda daha bulundu:
— Dikkat et Marta I Bu andan itibaren artık kızın yoktur. Kimseye annesi olduğunu söylemiyeceksln. Verniğin söze riayet et. Yoksa kızının felâketine sebebolursun dedikten sonra çıkıp gitti.
Kızım o asil delikanlı İle evlenerek kontes oldu.
— Kontes mİ 7
— Evet, bu malikânenin hanımı, kızımdır.
— Ya sen buraya nasıl geldin?
— Hapishanede ıslahı nefs ettiğim İçin 18 yıl sonra cezamın bakiyesini affettiler. Hapishaneden çıktıktan sonra ismimi değiştirdim ve geçinmek için muhtelif yerlerde çalışmağa başladım. Fakat hiç bir yer-

sonra âşıkım Fransuva'nın yeis ve teessüründen intihar ettiğini öğrendim. Dünyaya getirdiğim kızı, iyi kalbll kadınlar, merhamet şevkiyle himayelerine alarak büyütmek İçin bir manastıra verdiler. Kızım, manastırda bulunurken bir mucize oldu. Aynı manastırda kibar ve asil aileye mensup başka bir kız da vardı. Annesi He erkek kardeşi sık sık o kibar kızı görmeğe gidiyorlardı. Asil delikanlı, görür görmez kızımı sevdi ve onunla evlenmeğe talip oldu.
Bir gün. manastırın baş rahibesi beni hapishanede ziyarete geldi. Kızımın başına devlet kuşunun konmak üzere bulunduğu müjdesini verdikten sonra ciddi bir sesle:
— Kızınızın refah ve saadeti elinizdedir. Manaslarda kızınıza başka bir İsim verdls ve menşei hakkında bir hikâye uydurduk. Bu sırra hürmet eder ve onun annesi olduğunu İddia etmekten vazgeçersen kızın zengin ve mesut olacak. Düşün, taşın ve bana derhal kati cevabını ver.
Baş rahibeye derhal müspet
O gündenberi kızımın yanında hizmetçi sıfatlle yaşıyorum. Onu her gün görüyor, çocuklarını. yani torunlarımı büyütüyorum. Kızım, hiç şüphe etmedi, burada senden başka hiç bir kimse de sırrımı öğrenmedi.
— Demek burada hanım gibi yaşayabileceğin halde hizmetçi sıfatlle yıllarca çalıştın ve süründün!
— Başka türlü yapamazdım. Çünkü ben kocasını zehirlemiş bir kadındım ve cinayetimin cezasını çekmekliğini lâzımdı, şimdi hayatınım bütün esrarını biliyorsun. Günahlarımı affetmen İçin sana İtiraf ettim. Çünkü atfa mazhar olmazdan evvel ölmek istemiyorum.
Bildiğim bazı duaları okuduktan sonra ihtiyar kadına günahlarım affettiğimi söyledim Sevindi:
— şimdi kalbim müsterih o-iarak öleceğim cevabını verdi Az sonra kendinden geçti ve doktor İle rahip malikâneye gelmezden evvel ruhunu teslim etti.
Şimdi bu küçük hikâyeyi size anlatmamın biricik sebebi, bu yağmurlu ve fırtınalı gecede zavallı Martayı hatırlamaklı-ğımın neticesidir. Fakat kadının ve bu hâdiselerin cereyan ettiği yerlerin isimlerini söylemediğim için bana tevdi ettiği sıra size faşetmemlş oluyorum. Allah zavallı kadının taksiratını affetsin.
Çeviren: A. HİLÂLİ
Madenden çıkarılan yaralılar hastaneye naklediliyor
Bundan İki hafta kadar evvel İngHteredekl kömür madenlerinden birinde büyük bir toprak çökmesi olmuş ve 50 saat süren bir faaliyetten sonra 116 maden amelesi güçlükle ölümden kurtarılmıştır.
Günlerce bütün ingllterede heyecanla takip edilen bu son maden faciası şu şekilde cereyan etmiştir: tskoçyada Knoc-kshinnock maden ocaklarında 128 İşçi çalışmaktadır. Maden toprağın 230 metre altındadır. Bundan İki hafta kadar evvel bir gün madende büyük bir çöküntü oluyor. Ocağın ağzı tamamen tıkanmıştır. Bacayı temizlemek imkânı mevcut değildir. Fakat maden civarında kullanılmayan bir ocak daha vardır. Bu ocaktan yapılacak 10 metrelik bir hafriyatla toprak altında kalan madencilere yaklaşılacağı ümit ediliyor. Bütün madencilerin aileleri ocağın
ağzında birikmiş haber beklemektedirler. Her geçen dakika toprak altındakilerln aleyhine çalışmaktadır. Havasızlık, susuzluk, gıdasızlık ve bir taraftan da devam eden çöküntülere uzun müddet tahammül etmek İmkânının mevcut olmadığı aşikârdır.
Kurtarma ekipleri madene civar ocaklardan girmeye teşebbüs ederler. Fakat bu ocaklar da zehirli gazlarla doludur. Hem gazlan temizlemek hem de 10 metrelik bir kaya tabakasını delmek lâzımdır. Derhal faaliyete geçilir. Kayalar delindikçe toprak altındakilere yaklaşılmaktadır. Bir tek saniye dinlenmeden tam elli saat uğraşıldıktan sonra toprak altından sesler duyulur. Haber derhal madenin başında bekleyen ailelere ulaştırılmıştır. Şimdi artık sevinçten ağlaşan kadınlar, çocuklar ve İhtiyarlar
görülmektedir.
Nihayet madene Uk delik a-çüır. İçeridekilerin «Su. su» diye bağırdıkları duyulmakladır. Deliğin büyütülmesinden önce felâketzedelere su ulaştırılır. Bilâhare ekmek yardımı vapı-lır. Artık delik bir İnsanın geçebileceği kadar genişletilmiştir. Madenden ilk olarak Gii-bert Mc Auchtrle adında 19 yaşındaki genç bir işçi çıkartılır. Yukarıda kendisini bekleyen genç bir karısı vardır. Yeniden kocasına kavuşan kadın hıçkırıklarla Gllbert’e sarılır tçeri-dekllere dair herkes kendirine bir şeyler sormaktadır.
Bu faciada 13 kurban verilmiş, fakat 116 madenci kurtulmuştur. Her biri teker teker yukarı çıkartılır. 116 madencinin kurtarılması maden kı«za-lannda az raslanan muvaffakiyetli hareketlerden biri olmuştur.

Göçmen akını devamda
Bulgaristan dan göçmen akını devamdadır. Bu sabah ila Konvanslyonel trenlle şehrimize bir muhacir kafilesi daha gelmiştir. Kısmı âzami kadın ve çocuklardan mürekkep bu kafilenin eşya namına beraberle-
rinde getirebildikleri eşya, yu-karıkl klişede gördüğünüz veçhile. ancak bir kaç bohça 11e küçük el sepetlerinden İbarettir. Bulgarlar, eşyalarını müsadere etmişlerdir.
Zeytinyağı ihracatı
4000 ton zeytinyağı nasıl ihraç edilecek
tamir 23 — Ekonomi ve Ticaret Bakanlığının İzmir zeytinyağı İhracatçılar birliğine gönderdiği, zeytinyağı İhracı İle alâkalı yazı üzerine, birlik İdare kurulu bir toplantı yapmıştır. Bu toplantıda önce, 1950 yılı muhtemel zeytlny&g rekoltesinden 4000 ton kadar bir miktar yağın ihraç edileceği keyfiyetini ele alarak bunun 1000 tonunun Tariş, mütebaki 3000 tonun İse 50 şer ton üzerinden İhracatçılar tarafından lisans verildikten sonra 46 gün İçinde İstimaline taraftar olduğunu derpiş eden Bakanlık yazısı okunmuş ve bilâhare konuşulmasına geçilmiştir.
Toplantıda Bakanlığa, lisan» verilirken firmaların akreditiflerinin gelip gelmediği nazarı İtibara alınmaksızın sadece talepname ve satış vesaiki üzerinden lisans verilmesi ve flat hususunda asgari flat tesbltlne lüzum görülmediğinin bildirilmesine karar verilmiştir.
Batı birliğinde
Güney Kore ordusunda Kızıllara karşı çarpışan kadınlar
Duvardan eve girmeğe çalışan bîr âşık
Balıkesir — Şehrimizde Kasaplar mahallesinde gece garip bir hâdise Olmuştur.
Reşat adında bir genç, pansiyon olarak oturduğu evden geceleyin çıkarak seviştiği genç bir kızın evinin duvarına tırmanmış ve İçeriye girmiştir. Fakat avludaki köpek bu yabancı gece misafirine havlamağa başlamış, böylece ev halkı uyanmıştır. Genç kızın eniştesi pi-jamasız bir halde gördüğü Re-şadı önce deli, daha sonra da sarışın olduğundan casus zannetmiş ve kendisini yakalamıştır.
Reşat hakkında takibat yapılmaktadır
sosyal
Batı birliği memleketlerinin başlangıçtanberl göz önünde tuttukları ve müştereken tahakkukuna giriştikleri sosyal terakkilerin bünyesi şekil almağa başlamıştır. Brüksel psktı devletleri tarafından elde edilen dikkate şayan başarılardan biri sosyal İşbirliği alanında yer almıştır. Anlaşmaya dahil Büyük Britanya, Fransa, Belçika. Hollanda ve Lüksemburg hükümetleri geçenlerde öğrenci - işçi teatisi ve sınır mıntakalannda-kl İşçilerin istihdam şartlarına dair İki yeni paktla sosyal ve tıbbi muavenete dair munzam bir anlaşma İmzalamışlardır.
öğrenel-işçilere dair yeni anlaşma bilhassa devletler arasında kardeşlik hislerini' sağlamlaştırmak bahsinde en önemli bir adım telâkki edilmektedir. Anlaşma gereğince, batı birliği memleketlerinden herhangi birinde tahsil eden öğrenciler için İş bulmak ve çalışmak imkânları kolaylaştırılacaktır. Bu öğrencilere ayni zamanda kendi branşlarında daha geniş bilgi edinmek Imkânlan sağlanacağı gibi başka memleketlerin lisanları da öğretilecektir.
Beş hükümet, anlaşmaya dahil memleketlerde İkamet edecek talebeleri, çalıştıkları takdirde dahi vergilerden muaf tutmayı ve İkamet müddetlerinin diledikleri kadar uzatılma-1 s>nı kabul etmişlerdir, öğrenci-işçilere mesailerine karşı verilecek. ücret baremleri de tespit edilmiştir. İlgili memleketler arasında teati edilebilecek öğrenci sayısı hiç bir suretle tahdit edilmemiştir. Bununla beraber bir had dahilinde kalabilmek için bu sayılar muhtemel olarak merkez! ajanlıklaı tararından tespit edilecektir. Öğrencl-lşçl teatisine başlanılmış ve 1949 yılında îngiltereye 704 yabancı öğrencl-lşçl gelmiştir.
Batı birliği devletleri sosyal alandaki işbirliklerini genişletmek maksadiyle hudut mıntıkalarında çalışan İşçilerle ilgili
• I • !• W • işbirliği
istihdam ve sosyal güvenlik: şartları üzerinde de mutabık kalmışlardır. Bir memlekette yaşıyan ve çalışmak üzere hududu geçip diğer memlekete giden işçiler İçin, milliyet farkı göz ününde tutulmaksızın o memlekete mensup işçilere eşit ücret verilecek, çalışma saatleri ve şartları da aynı olacaktır.
Üçüncü anlaşma, 1 Kasım 949 da İmzalanan içtimai ve tıbbî muavenet anlaşmasına ektir, tik anlaşma İle 5 memleket tebaalarına, bu memlıl. tlerd-.rı herhangi birinde ikamet ederlerse etsinler tıbbi ve İçtimai muavenet sağlayan yeni ve önemli bir prensip kabul cdll-mlştlr.
Memleketlerden her biri bu muaveneti kendi öz kan - an çevresi dahilinde- yapacaktır. Büyük Britanynda yaptim-ak muavenet milli sıhhat servisi ve milli muavenet kanun’an_ dahilinde yabancılara teşmil edilecektir.
Ek anlaşma ile. 5 devlet tebaalarının vatanlarımı İadeleriyle ilgili şartlar tespit edilmiştir. Meselâ bir memi-k-tö yerleşip evlenen ve çoluk ecenle sahibi olan bir şahsın asli vatanına lades! anlaşma gereğince bahis mevzuu oiaınıyftcnk vt buna benzer insani mü’ühaza-lar göz önünde tutulacaktır.
5 memleket arasındaki sosyal işbirliği 4 e.ıas komite tarafından tedvir edilmekledir-Bıına İlâveten her memleketin 3 teknik Bakanlığında tÇntı‘1-ma, Umumî Sıhhat ve Harb Tekaüdiyelerll İrtibat bürolar! kurulmuş olup bu bürı>uırd.ı çalışan Usan bilir personel diğer memleketlerin büro! n tiple telefon, telgraf ve yazıyla irtibatı temin çimektedirler Geçenlerde komitelerden üazılare, her memleketteki idâri personelin diğer memleketlerin çalışma usullerini inceleyebilin» lerl İçin karşılıklı ziyaretler tertip etmişlerdir. Bu ziyaretçi gruplarına h’klmler, umtıml sıhhat memutla:ı. kimyagerler ! ve fc/.aîisiıkçuer katılmıştır.
Sahlfe fl

i


L* tf
-
Testîvauje "Bulunan
Gondol saf ast
Rent- Jean Marie bundan bir iki ay evveline kadar Fran-aııın en kıvrak ve en güzel dansözüydü. Son günlerde film çevirmek üzere pisti terkedip objektif karşısına geçmiştir.
Harla Montelin yakından çekilmiş güzel bir resmi
Güneş banyosu
Tek başına Venediğe giden Linda Clırlstian çöz alıcı mayosu ve eşsiz güzelliği ile Lido plajında güneş batıyo su yapmağa hazırlanıyor. Gözlerindeki hüznü yalnızlı-ğuı tesirinde aramak lâzım.
SAĞDAKİ, soldaki ve yukardaki resimlerde eylül güneşinin son hararetinden faydalanan meşhur simaları gbrüyorsunuz. Bunlar film festivali münasebetiyle Venediğ’e gelen şöhretlerdir. Soldaki resim, Fransanın en güzel dansözü Rence Jean Marie'yi gondol gezintisi yaparken gösteriyor.. Dansı bırakarak sinema hayatına atılmış bulunuyor. İlk filmini Michel Simon'la beraber çevirecektir.
Sağdaki resimde Linda Chris-
tian görülmektedir. Güneş banyosuna başlamadan evvel cildi bozulmasın diye vücudunu yağlıyor. Tyrone Povvcrin genç karısı Ramadan ayrılarak eylül başlarında Venediğe gelmiştir. Tyrone Potvcr çevirmekte olduğu yeni filmler yüzünden karısına refakat İmkânını bulamamış, Bilindiği gibi Linda hâmileyken kazaya uğradığı için çocuğunu daha doğmadan kaybetmişti. Şimdi sinema muhitlerinde bu yüzden kocası ile aralarının açıldığı rivayeti dolaşıyor.
Yukarıdaki resimde Joseph Cotten'le Joan Fontaine'i görüyorsunuz. iiık eylül güneşinin altında Arno'nun durgun sularını seyrederek Venedlğln eşsiz güzelliklerini dikkat fırçası ile hafıza tualinc çizmeğe uğraşıyorlar.
Alttaki resim Maria Monlez'O aittir. Giydiği gece kıyafetleriyle Venediktc müthiş sükse yapmış. Yakından görenler, o» nun kendisini beyaz perdedeki aksinden çok daha cazibeli buluyorlarmış.
■, 26 Eylül 1S50
AKŞAM
il
Avrupanın kayıp çocukları aranıyor
Alman ordusu
30 orman
yanıyor
Mahkeme Koridorlarında
Bu çocukların izlerini bulmağa çalışan milletlerarası grupun çalışmaları
Amerika fevkalâde elçisi Jessup’un beyanatı
Nevyork şehri kalın dumanlarla örtüldü
Fındık kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş!
sürüleri
Harbi takip eden ilk günler 1 »atfında sivillerin korıınmasiyle 1 İlgili herhangi bir muahede ı mevcut olmamakla beraber, mil- i letlerar&sı kızılhaç komitesi I harb neticesinde ortaya bir mül- ı tecl ve yersiz yurtsuz insanlar ı meselesi çıkacağını kestirmiş ve I bunun, harb sonrası halli icap ı eden en çetin meselelerden biri olacağını da İdrak etmişti. Dünya harbi yüzünSen kabaca 30 milyon insanın mülteci ve yersiz yurtsuz durumuna düşe- 1 eeğl kestirilmişti.
Muazzam bir ödev )
Kuzey Hcsse'de Arolsen şeh- ( rinde bir merkez bürosu kurul- , du. Bu büronun ödçvl muzzam-di: Temerküz kamplarında yalan İnsanların hüviyetleri tes-bit edilecek, yurtlarından olan İnsanların sicil kartlan tanzim edilecek, elde edilen malûmata müstenld modern bir karteks sicil sistemi kurulacak ve bu malûmat. Almanlar tarafından işgal edilmiş bütün memleketlerde İhdas edilen milli bürolara ulaştıracaktı. AJmanyada-kl her dört İşgal bölgesiyle ulaştırma kolay olduğu İçin Arolsen şehri merkez olarak seçilmişti. 1947 de, ÜNRKA teşkllâ tı dağıtıldığı ve milletlerarası mülteciler teşkilâtı kurulduğu ■? zaman Arolsen iş bulma merkezi devren teslim. ' edildi ve milletlerarası iz bulma servisi adını aldı. Bu teşekkülün genel direktörlüğüne, harp sırasında Kızılhaç harb esirleri şubesine başkanlık etmiş olan isviçreli M. Maurlce Thudicum getirilmiştir.
Bu teşekküle düşen ödevin vüsati hakkında bir fikir edlne-' bitmek için şunu zikredelim: tz bulma teşkilâtı, Nazl rejimi kurbanlarına ait malûmatı top-hyabilmek için 60-70 ton ağırlığında vesikalar incelemiş ve elden geçirmiştir. Bu arşivin esası. Belsen. Buchenvald, Dachau, Mauthausen ve diğer nazl temerküz kamplarında ihtimamla tutulmuş olan listelerdi.
Auschwitz kampından hiç bir vesika elde edilememiştir. Ayrıca elde, fabrika İşçilerinin listeleri. yüz binlerce hüviyet kartı vç naziler tarafından sürgün » edilen İnsanlara dair kayıtlar da bulunmaktaydı. Şu ciheti teessüfle zikretmek lâzımdır İd, Sovyet blokuna dahil Doğu Avrupa memleketlerinde toplanılan vesikalar hiç bir zaman milletlerarası iz bulma servisinin eline geçmemiştir, ana kartelp sisteminde « milyon kadar şahsi kart mevcut , olup, bu arşive her ay takriben 30C.ÜOO kadar kart ilâve edil-inektedir. Bu karteks sisteminde takriben 4 milyon kadar şahsın kayıtları yatmaktadır ve hemen hemen bütün tarb kurbanlarının kayıt hülâsaları burada bulunabilir.
îz bulma teşkilâtında çalışanlar
Teşkilâtın yekûn müstahdem sayısı 16.000 kişiye yakındır. Almanyadakl İngiliz ve Amerikan İşgal bölgelerinde. 34 şehirde mahalli araştırma şubeleri kurulmuştur. İdare erkânından takriben 20 sİ milletler-arası mülteciler teşkilâtının muhtelif milletlere mensup idarecileridir. Ayrıca baş İdareciler arasında, işlerinin tamamiy-le ehli bulunan 250 kadar mülteci İstihdam edilmektedir. Personelin geri kolam kısmını takriben % 50 sİ yersiz yurtsuz kalan kimselerle Alınanlardan müteşekkildir. Yeniden iskân durumu geliştikçe vc İş hafifledikçe, personel sayısı tedricen azalmaktadır. Personele aşağı yukarı 23 ayrı tabiiyette memur lar mensuptur.
Sivil Alman İdaresi milletlerarası Iz bulma servisine, haklarında malûmat edindiği Alman • olmayan bütün şahıslar hakkında. bildiğini nakletmekten sorumludur. İdarenin bu şekilde temin ettiği 4Oo bin kadar şahsın hüviyetinden faydalanılmış ve bunlardan 40.000 1 hakkında tahkikat derinleştirilmiş- , tir. Başlangıçta, Alman ntakam- . Inrı. kaybolan tıarb kurbanları ı
Hâlen
hakkında, kendi öz sorumluluklarını belirteceği mülâhazoslyle malûmat vermekten korkmakta ve işbirliği yapmak istememekte İdiler. Fakat bu korku zail olmuştur. Alman, makamları tarafından sağlanan malûmat kıymetli bir kaynak teşkil etmiştir.
Randevu kartları sistemi
Karteks sisteminde edilen en verimli usullerden biri cidden dahlane bir buluştur. «Randevu kartları» adı verilen bu sicil sistemi sayesinde, kaybolan şahıs hakkında tahkikata girişen ve malûmat İsteyen şahsın İsmiyle aranılan şahsın hüviyeti aynı kartta birleşmekte-d İr. Hattâ, bu sistem bile bazan kâfi gelmemektedir. Bunu en yorucu tahkikat, mahallinde araştırma, muhaberat, radyo İlânları ve hattâ sinemalarda İlânlar göstermek suretiyle desteklemek lâzım gelmektedir. Araştırma ekipleri, elde edilen en ufak bir delil üzerine harekete geçerler. Eldeki malûmat umumiyetle, kaybolan şahsın • en. son adresinden» İbarettir. Almanya haricinde diğer memleketlerdeki İz bulma büroları, merkeze o derecede yüklü mii-racaatlarda bulunmaktadırlar kİ, eldeki vesikaların en mühim bir kısmının fotoğrafla teksir edilmesi gerekmektedir. Kaybolan çocukları araştırma şubesi
■ Kaybolan çocuktan araştır-
1 tırmak İçin ayn bir şube kurulmuştur. Bu teşkilâtın merkezi ı Gelsllngen şehrlndedlr, Avrupa
■ memleketleri arasında, küçük ’ çocuklar bakımından en yüklü l kayıplara ugarayan devlet Po-• lonya'dır. Elan 100.000 den fazla
■ Polonyah çocuğun akıbetleri ! hakkında bilgi edlnllememlştir. ' Çekoslovakya İle Yugoslavya da . çocuklar bakımından ağır ka-
■ yıplara uğramışlardır. Bazan
■ merkeze, anne ve babaların, en
■ derin bir ıstırap İçinde yazdıkları belli olan, yürekler arıcısı
t mektuplar gelmektedir. Şubenin - genel ödevi, nazller tarafından
■ kaçırılmış olan çocuktan ve ı harbin karışıklıkları yüzünden > ailelerinden ayn düşen küçük-f leri bulmaktır. Şimdiye kadar
38 millete mensup 300.000 den fazla çocuğu İlgilendiren tahkikat elden geçirilmiştir. Son yıl zarfında 5.000 den fazla yeni vak'a meydana çıkarılmıştır, Her vakada çocuğun mensup bulunduğu memleketin makamları haberdar edilmekte ve teşkilât memurları yeni bir tah-kilcat açmaktadırlar. İlk safhalarda Almanya dahilinde bulunan. çocuk, Maziler tarafından yerleştirilmiş bulunduğu Alman müesseseslnden alınmakta idi: fakat şimdi Almanyadakl ekonomik şartlar gelişmiş ve bu itibarla, çocuğun mensubiyeti tamamiyle aydınlatıhncaya kadar. yerleşmiş bulunduğu mü-essesede bırakılmaktadır.
Bütün bu çalışma ancak şimdi tam gelişme devresine girmiştir. Memnunluk verici bir tarzda sonuçlandırılan vakaların sayısı gittikçe artmakta ve hergiin, aranılanlar hakkında yeni İp uçlan elde edilmektedir. Ancak şimdi milletlerarası mülteciler teşkilâtının tasfiyesi bahis mevzuudur. Milletlerarası iz bulma servisi bu teşkilâtın bir şubesi olduğuna göre, yakında servisin idamesi hakkında bir karar verilmesi beklenilmektedir. Bütün program bu yılın 31 Aralığına kadar sona erecek ve eldeki tahsisat hemen hemen tamamiyle tükenecektir. Bu takdirde teşkilâtın diğer bir çocuk korunma teşkilâtına devredilip edilmemesi hususunda karar verilecektir. Şimdiden leşkü&tm bakmakta bulunduğu binlerce çocuk arasında 3 ilâ J 5000 çocuğun, yıl sonunda, elan! ebeveynlerinin bulunamıyacağiı tahmin edilmektedir. Nihai ka*| ran, bu sosyal vecibeden so-[ runılu birleşmiş milletler teşkilâtı verecektir.
Milletlerarası İz bulma servi-, sinin, kızılhaç teşkilâtına dev-| /edilmesine dair bir teklif ya-pil m ıştır. Kızılhaç teşkilâtının’
tatbik
Vaşlngton 25 (A.A.) — United Press: Birleşik Amerika fevkalâde Büyük Elçisi Philip Jessup dün demeçte bulunarak Avru-panın müdafaa kuvvetine Alman birliklerinin de dahil edilmesi, bir Alman milli ordusu veya bir genelkurmay heyetinin kurulması mânasına alınması gerektiğini söylemiştir.
Jessup şöyle demiştir:
«Herkes böyle bir ordunun kurulmasının bizzat Almanların menfaatine aykırı geleceği hususunda müttefiktirler. Ancak Alman halkının çoğunluğu, Al-manyanın da Avrupa müdafaasına lştirâk ettirilmesi lchlnde-dir, ve Birleşik Amerika da aynı fikri beslemektedir.
Nevyork 2 5 (AF:) — Nevyor-kun 2200 mil kuzeyinde, korkunç bir seklide yanan Kanada ormanları, Nevyork şehrini bir duman perdesi İle örtmüş ve tavuklar gûmeslere girerek tünemişlerdir. Birleşik Amerikanın kuzey doğu bölgesinin büyük bir kısmı Nevyork gibi duman perdesi altında kalmıştır.
Grcat Lakes (Büyük Göller) bölgesinden geçen kalın duman tabakaları Orta Atlantik eyaletlerindeki şehir ve hava meydanlarında lektrlklerln yakılmasına sebeb olmuştur.
Bazı kimseler bir atom bombasının atılıp atılmadığını öğrenmek İstemişlerdir, —.
Dumanlar. Albertada otuz orman yangından husule gelmektedir. Bu yangınların en büyüğü, Edmontonun 340 mil güneyinde Wanham’dadır. Burada 50 mil karelik orman ve çlfllk arazisi kavrulmuştur.
Meteoroloji İstasyonlarının bildirdiklerine göre, duman bugün deniz İstikametine kayacaktır.
bu çalışmayı İdame edebilecek mekanizma ve tecrübeye sahip yegâne teşekkül olduğu belirtilmiştir. Elde mevcut kayıtlara ve ■ sicil sistemine, daha en az 2S ■, yıl lüzum olacağı tecrübe ile sa- . bittir. Birinci dünya harbinde • kızılhaç tarafından tutulan harb esirleri dosyaları, hüviyet tesbitl meselelerini hal için hâlâ kullanılmaktadır. Ayrıca şimdi nazl hareketinin kurbanlarına tazminat verilmesini göa önünde tutan muhtelif nıiLii kanunlar hasırlanmakla olduğuna göre, bu kayıtların zamanla. müspit evrak mahiyetinde gittikçe daha fazla kullanılacağı anlaşılmaktadır.
Nazilere esir düşenler
Şimdiki teşkilât umumiyetle, nazilere esir düşen herhangi bir müttefik devlete mensup şahısların akıbeti hakkında nihai deliller sağlıya bilecek durumdadır. Aynı zamanda şahsi dosyalarda nazller tarafından tevkif, bırakılma veya ölüm tarihleri ve sebepleri de bulunmaktadır. Fakat milletlerarası kızılhaç komitesinin. bünyesi. birleşmiş milletler teşkilâtına bağlı uzman bir ajanlığın bünyesinden farklıdır. Milletlerarası kızılhaç komitesi bağımsız ve tarafsız! olup, siyasi mülâhazalara tabi değildir ve kendi öz metodlannı' tatbikte serbesttir. Bundan başka, komitenin normal faaliyetleri arasında çocuklarla İlgili araştırmalar gibi İhtisası İcab-ettiren faaliyetleri karşüıyacak bir mekanizma yokLur. Ayrıca bu teşkilâtın, çocuk araşlırma-iarlyle ilgili şubeyi devren teslim almak istememesi de melhuzdur. Hattâ, kayıtların Almanya dışındaki herhangi bir ( mahalle nakledilmesi halinde, teşkilâtın lâyıküe çalışamaması ve bu İtibarla müspet neticeler elde edememesi de mümkündür.
Bütün bunlar, yakında nalle-' dilecek ve halledilmesi icabeden meselelerdir. Bir taraftan çalışmaların hukuki ve teknik safhası önem kesbederken, faali-yetlerln. İnsanî cephesi azalmak ’ İstldadındadır. Ayrı düşme va-katarının en basitleri, kendllik-■ terinden hallolma yolunu ₺ut-' muştur. Harb yüzünden ayrı du« şen Insanlardnn bazdan. Kendi ez gayretleriyle veya ajanlıkla-1 ‘ nn delâletiyle birbirlerine ka-' vuşmuşlardır. Bu arada bazı ' garip vakalar da görülmüştür.) Meselâ, anne ve kız İki mülteci birbirlerini aramağa koyulmuş-1 1 1ar ve karteks sistemindeki kar-1 tın tetkiki neticesinde, Jngilte-1 redeki aynı şehirde yaşadıkları ‘.anlaşılmıştır Geçenlerde ya-'jyınlanan resmi bir raporun? '! resmî, heyecansız üslûbunda "[ göze çarpan şu mül&kaza ça-Ilışmalann İhsanlık bakımından yüksek kıymetim bellrlmektcrdr.’ Hâlâ bekllyenlere. hâla ümit f edenlere veya hâlâ kaybolanın! | artık dönmlyeceğine emin y|-jnak tstlyenlere yardım etmek ’l İhtiyacı elzemdir. i'
13 ölü
Sivas — Evvelki gün Zara -İmranlı yolunda 13 klsiııln ölümü ve 4 kişinin de ağır yaralanması İle neticelenen feci bir kamyon kazası olmuştur.
Şoför Hadi Çiçek İdaresindeki bir kamyon evvelki RÜn 4 ton çimento. 500 kilo çeşitli eşya ve 24 yolcu İle tmranlıyu gitmek Ü2ere yola çıkmış, fakat Zaraya 18 kilometre kala kamyonun birdenbire gazı kesilmiştir. S0 metre kadar geri geriye giden kamyon, frenin tutmaması yüzünden yoldan çıkarak 00 metrelik bir uçuruma yuvarlanmıştır.
Kamyonun içinde bulunan 23 kişiden 13 tanesi bu yuvarlanma esnasında derhal ölmüşler, diğer 2 kişi ağın 2 kişi de hafit yaralanmıştır.
Üyurken çiğnendi
İzmir — Dûn öğle üzeri Mimar Kemalettln caddesindeki Buca otobüsleri durağı arkasında müessif bir kaza olmuş, bir vatandaşımız kamyon altında kalmak suretiyle feci şekilde ölmüştür.
Sultanhlsar belediyesine kayıtlı bir kamyon dün Bahçeli-hanın arkasındaki arsaya bırakılmıştır. Bu esnada 20 numa-rall Tire otobüsü sürücüsü Şükrü Avcılar da otobüsünü boş arsaya çekmiş ve önüne yatarak uykuya dalmıştır. Bu esnada şoförün yokluğundan istifade ile kamyonu harekete geçiren muavin Kenan, direksiyona hâkim olamamış ve arkadan Şükrünün otobüsüne çarpmıştır.
Sademenln tesiriyle harekete gelen Tire otobüsü, biraz ileride I uyumakta olan şoför Şükrü Avcıların üstünden geçerek, zavallının feci şekilde ölümüne sebep olmuştur.
Savcılık hâdiseye el koyarak tahkikata başlamıştır.
I
Maraşta bir cinayet
Maıaş — Geçen hafta şehrin en kalabalık bir mevkii olan Kanhdere köprüsü yanında bir cinayet işlenmiş, oradan geçmekte olan Turan mahallesi halkından AH oğlu 35 yaşlarında Haydar Başkır. meçhul bir I şalısın attığı altı tabanca ı kurşunu ile yere serilmiştir, Et-I raftan yetişenler ağır yaralıyı i hastaneye kaldırmışlardır.
Yaralının sıhhi durumu çok ağırdır. Meçhul kaatll kalabalığa karışarak kaçmağa mu-ı vaffak olmuştur. Mahalli C. Sav ] «ılığı hâdiseye el koymuştur.
Telâşlı telâşlı etrafına bakınarak geldi; bizim kasket- ; İl delikanlının karşısına di- l kildi, onu da aşağıdan yuka- i nya doğru süzdükten sonra sordu:
— Efendi oğlum, sen bu- . ranın memureyninden mİ- ı sin?
— Değilim teyze hanım. ı Niçin sordun?
Dudak büktü:
— Sen de beni kabir suali- ' ne çekmesene. Elbet bir işim : var ki soruyorum.
— Darılma teyze hanım. ; Buranın gidişatına benim de biraz aklım erer. Elimden ı gelen bir hizmet olursa ya- ı pıveririm sana.
Yüzü güldü:
— Öyle söylesene, oğlum. Benim kerametim yok kİ senin aklının erdiğini anlı-yayım. Doğru dürüst lâf et de ben de kendi derdimi söy-liyeyim. Gezip tozmak İçin kalkıp gelmedim ya buralara. Tabii benim de kendime göre bir İşim var
— Söyle bakalım, valde hanım. Belki yardımım dokunur. •
— Yardımlık bir İs yok. Buranın hâkim beyinin hangi odada oturduğunu öğrenmek İstiyorum.
— Hâkim beyle konuşacaksın demek?
— Neye geldim va. ayol? Minareye çıkar gibi o kadar merdiveni teptikten sonra hâkim beyi görmeden gider miyim? Karşısına oturup konuşacağım, her şeyi birer birer nakledip arzuhal çekeceğim.
— Hâkim bey biraz sonra gelir. Ne anlatacaksın ken-ı dişine? .
— Ne mİ anlatacağım?. Hımmmm... Orasını ben bl-lirim. Şu ağzımın içinde ne-ı 1er var, neler!. Sustum, sustum, gırtlağıma geldi, tahammülüm kalmadı artık. . Mademki oğlan meram an. lamıyor, hâkim beye şekva etmesini de bilirim ben.
j Yan döndü, sol elini göğsüne bastırıp sağ elini ağzı-
. na siper etti, boynunu uzata . uzata iki defa geğirip yut-L kunduktan sonra gözlerini belertti:
— Sen de şahit ol. Eğer o sürtüğün boynuna ipi tak-
■ tırıp da şuracıkta sürüm sü-1 rüm süründürmezsim bana
• Zekiye hanım demesinler.
■ Şahadet parmağım tük-
• dikleyip duvara sürttü;
’ — İşte, yazıyorum şuraya.
Ben tükürdüğüm lükrüğü
■ yalamam, Dediğimi yapmaz-
• sam çat diye çatlarım valla-’ ht.
' — Dur, çatlama hele, ha-
' mm teyze.
c — Çatlarım. Vallahi de . çatlarım, billâhi de çatlarım. , Aklıma koyduğum şeyi yap. mazsam çatlayıveririm. Üze-, zerime varma, benim şakam i yoktur ha.
—Peki, teyze hanım. Şlm-
• dilik çatlamaktan vazgeç de neye öfkelendiğini anlat bakalım. Kimin boğazına İp takıp da sürükliyeceksin?
— Cahillik etmesene oğlum.
Çantasını didikledi, blı yumak kınalı saç çıkarıp uzattı:
— Baksana, bunlar kimin saçı?
— Bilmiyorum kİ.
Kaçlan çatıldı:
— Av. sen de beni çatlatmağa uğraşıyorsun. Bunlar benim saçlarım değil mi, a evlâdım?
— Öyle mi? Vah vah! Kim kopardı onları?
— Bak hele, hâlâ soruyor. Başımdaki belâdan haberin yok mu, a evlâdım1’ Ondan gayri kim elini sürebilir benim saçıma?
—Kusura bakma, başına gelenleri haber alamadım, teyze hanım.,
—On asıl lâkırdı ayol? Sen insan değil misin? Sokaklarda dolaşmıyor musun? Hiç mi rastlamadın çengiye?
— Tanımıyorum ki.
—Nereden tanıyacaksın? Anadolunun bir kıyıcısından. çıkıp geldi, tstanbulcla yosmalığa kalktı, kahbe. Geçen sene oğlumu Anadoluda evlendirdim. Akıllı uslu, eli yüzü kapalı bir gelin sahibi olayım diyordum. Çok geçmeden bir ahbap yardım etti, oğlanı îstanbuîda bir İşe yerleştirdi. «Siz gidiniz, ev tutup yerleşiniz, sonra ben gelirim» dedim. Karısını alıp gitti. Tamam yedi buçuk ay sonra da ben kalkıp geldim. Evin kapısından girer girmez ne görsem beğenirsiniz? Aman Allahım, allı yeşilli bir yosma dişlerini ışıldatarak karşıma dikilmez mi! Şaşkınlıktan az kaldı ki küçük dilimi yutayım. Nerede o yüzü kapalı geîin? Değişmiş, bozulmuş, olmuş sana bir Sulukule çingenesi. Adım attıkça kalçalarını döğen o güzelim saçlan kırptırmış, ensesi asma kabağı gibi meydana çıkmış. Gözlerde bir acayip sürmeler. Suratı sıvama boya. Dudaklar kıpkızıl. Tırnaklar birer şahin pençesi. Sırtındaki entarinin yatak çamaşırından farkı yok. Ayıptır söylemesi, memelerinin yansı meydanda, o haline bakmadan, yılışa yılışa eğilip de elimi öpmeğe kalkmaz mı? «Defol karşımdan kahbe. Sana baktıkça arakanla r boğuyor beni. Bir daha bu kıyafetle gözüme görünme!» diyerek koğdum. O çekilip gitti, oğlan da ağzını açmadı. Hele açsın, çenesini tuttuğum gibi ayın-veririm. Analık hakkı var bende. O gün bugündür karı bana düşman kesildi- Fındık kabuğundan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş. Bu kahbe de benim hiçbir şeyimi beğenmez oldu. Sanki ben onu beğenlyonnuşum. Ne yapsam eğlenceye alıyor. Bir kaç defa oğlana dert yan dım; -Kusura balona, anne. Gençtir, varsın süslensin» diyerek lâfımı ağzıma tıktı. Bu sabah kan gene süslenmeğe başladı. -Gezmeğe gideceksek ben de giyineyim de beraber çıkalım» dedim. Karşımda kalçalarını çalkahyarak; «Keyfimin İstediği vere gitmesini bilirim. Benim yanımda senin ne İsin var. mezar kaçkını kan?» demez mi? Kafamın İçerisi fı* nııl fırıl döndü, sağ avucumun içine tükürmemle beraber kahbenln suratına bir şamar indirdim. Vay, sen misin vuran? Kudurmuş kurtlar gibi üzerime çullandı, ne saçımı bıraktı, ne başımı. Çantamdaki bir yumak saç da şahidimdir. Hâkim beye gösterip arzuhal çekeceğim.
Bizim kasketli delikanlı, arzuhalin nasıl ve nereye verilmesi lâzım geldiğini anlattı. Teyze hanım dua ederek gitti.
Bir Hint şehrine hücum ederek 22 kişiyi parçaladı
Yeni Delhi 25 (A_A.) — United Press: Buraya ulaşan haberlere göre, Kuzey Merkez Hindistan şehri Lucknow'un (115 mahallelerine güpegündüz hücum eden kurt sürüleri 22 kişi öldürmüştür.
Ordu devriyelerl şehri muhafaza zorunda kalmışlardır. Şehrin civarında 100 kadar kurdun dolaşmakta olduğu ve bunların ancak 12 kadar ÖldOrÜleblldlğl bildirilmektedir.
diinya
(Baş tarafı 4 üncü sahlfrde)
Mobilya, son derece hafif ve sağlam
Odanın möblesl son derece hafif ve o derece sağlam plâstik maddeden yapılmıştır. Meselâ gayet uzun bir sedir, ağır bir koltuk, ufak bir çocuk tarafından kolaylıkla bir taraftan diğer tarafa taşınabümektedİr, Sonra plâstikten yapılmış eşyaları, çekiç, çivi, çakı gibi sert ve sivri bir şeyle çizmenin imkânı yoktur.
Odaların her tarafı temizlikten pınl pırıl yanmaktadır. Hattâ elinizde bir mikroskopla ortada bir toz zerresi aramağa kalksanız, hiçbir şey bulamıya-cağuıızdan emin olabilirsiniz. Bu temizliğin sim Precipltron denilen temizleme âletlndedlr.
Mühendisler tarafından İcat edüen Precipltron tıpkı bir elektrik süpürgesi gibi işlemektedir. Yalnız bu âlet odanın gizli bir köşesine yerleştirilmekte ve kendiliğinden odanın teindeki toz toprak hattâ sigara dumanını tıpkı bir mıknatıs gibi çekip toplamaktadır. Bu âletle yapılan tecrübelerde Precipltron’ un yarım metre küp havanın 1-İÇlnde gözle görünen ve görünmeyen İÛ.ÛOO.ÛÛO toz zerreciğini topladığı görülmüştür.

Ce. Re.
Tarım Bakanının
Konya çiftçileriyle hasbıhal)
Konya 25 (Akşam) — Tarım Bakanı Nihat Egrlboz şehrimize gelerek zirai müesseselerl gezdikten sonra çiftçilerle bir hasbıhalde bulunmuş, Konya ovasından çeşitli mahsul alabilmek için oyada artezlye®kuyularının açılacağım, çiftçinin muhtaç olduğu akar yakıtın ucuzlatılacağım, bu yıl ancak fakir çiftçilere tohumluk verilebileceğini, Konyada kuraklığın mevcut olduğuna söylemiştir.
Bakan bugün sabahleyin Sa-rayönü'ndek! devlet çiftliğini gezmek için şehrimizden ayrılmıştır
Lokman Hekin (Dr. HAFIZ CEMALİ
Dahiliye Mütehassısı Divanvolu No. 1114 Muayene «aatieri Psıaı hariç her «un 2.5 • 6 Tel: 23398
İstanbul sular idaresinden:
İdare ihtiyacı İçin muhtelif kuturda 50 to« kurşun boru kapalı mektup usulü İle satın alınacaktır.
Şartnamesi bedeli mukabilinde idareden alınabilir. İsteklilerin, teklif bedellerinin % 7,6 ğu nisbetinde yatıracakları teminat makbıızlarlyle. şartnamesi dahilinde hazırlayacakları kapalı teklif mektuplarını en geç 9/10/050 pazartesi günü jsaat İl e kadar İdare muamelât dairesine vermeleri. 113053»
Kendi kendine cevap veren telefon
Yarınki evinizde kullanacağınız telefon, kendi kendine konuşabilecektir. Meselâ bir aralık çarşıya çıktığınızı tasavvur e-dln. Siz dışarda iken telefon çalıyor. Ahize hemen kendi kendine kalkacak ve evvelce plâğa a-lmmış kendi sesiniz cevap verecektir: «Beyefendi evde yoklar. Saat altıda gelecek. Söylemek İstediğiniz bir şey var mı 7; Bunun üzerine telefon eden kimsenin sesi yine bir plâğa alınacak ve eve geldikten sonra telefon edenin ne İstediğini öğrenmiş olacaksınız.
Radar, garaj kapısını açacak
Hakikatte yarının evlerinde otomatik olarak çalışmayan hiç bir taraf yoktur. Otomobilinizle garajın önüne geldiğiniz zaman garaj kapısındaki ufacık radar, kapıyı kendiliğinden açmaktadır. Dışarda yağmur başladığı zaman pencereler kendiliğinden kapanmaktadır. Güneş yakıcı bir hal aldığı zaman perdeler kendiliğinden İnmekte, hava karatır kararmaz odalar otomatik olarak aydınlanmakta, kahveniz kabarmağa yüz tuttuğu yahut ekmeğiniz kızardığı an. ocak kendiliğinden sönmektedir. Hattâ kapınızın önüne gelen her hangi bir ziyaretçi oturduğunuz yerde bir ekran üzerinde belirmekledir.
Amerikanın ev eşyası İmal eden bir çok fabrikaları, bahsedilen bu yeni eşyaları İmâl etmek İçin nıakinaiarını yeniden tanzim etmektedir. Yapılan hesaplara göre, bıı eşyaların kütle halindeki istihsali en çok bir iki sene meselesidir.
Toplayan: A. DERFBEVJÜLV

Comments (0)