(•- Yarın---------
Küçük ilânlar
AKŞAM

Sene 32 — No. 11209 — Fiat!: her yerde 10 kuruştur.
SALI 27 Aralık 1949
Sahibh Necmeddln Sadak — Yan işlerini fiilen idare eden C. Bildik — Akşam Matbaası.
Birleşmiş Milletler ve müstemlekeler
Yazan: A. ADNAN-AD IV AR
Bu ayın ilk haftasında Birleşmiş Milletler umumî heyetinde «kendi kendini idare etmiven memleketler» adı altında müstemlekeler işi müzakere mevzuu olmuştu. Bu meselenin milletlerin hürriyet ve istiklâlleri noktasından pek mühim bir mev zu olduğu hiç şüphe götürmez iken bizim matbuat ü-zerinde ehemmiyetli bir akis yapmış olduğunu, zannetmiyoruz. Halbuki İkinci Dünya Harbinden sonra «Birleşin?; Milletler Misakı» ve «İnsan Haklan Beyannamesi» di ve dünya siyasetinde esmeğe baslıvan serin ve ferah verici havayı sarsan bu mesele cidden dikkate şayan idi.
Mesele şudur: tngiltere-nin Cenub-ı garbi Afrika müstemlekesinde Dr. Malan hükümetinin bilhassa orada mevcut ırklar arasında farklar gözetmek siyaseti dola-yısiyle müstemlekelerin imparatorluklar tarafından 1-d?-elerine Birleşmiş Milletlerin nezaret hakkı meselesine intikal edilmiştir. İşte borle bir hakkı tâyin ve tasrih eden teklif 10 müstenkif ve 12 aleyhte reye karşı 30 revle kabul olunmuştur. Bu arada Amerika bazı noktalar da müstenkif kalmış ve baz* noktalarda muvafık rey vermiş olduğu halde İngiltere ve Fransa ve diğer müstem-lekeci memleketler ve hattâ İngiltere dominyojılan da teklif aleyhinde rey vermişlerdir. (Bu domiyonlar arasında Hindistan ve Pakista-nm bulunup bulunmadığını pp'ç ziyade öğrenmek isterdik).
Aleyhte rey veren memleketlerin delegeleri müstemlekeler üzerinde milletlerarası bir kontrola teşebbüsü asla kabul edemiye-ceklerini ve çünkü Birleşmiş Milletler misakıyle heyete bövle bir hak verilmediğini ileri Sürmüşlerdir. Vâkıa pek vâzıh ifadelerle tıpkı Amerika Anayasası kadar acık ve her türlü ivham ve iblıam-dan âri bir tarihî vesika o-lan Birleşmiş Milletler misali1 Birleşmiş Milletler umumî heyetine bazı haklar ve salâhiyetler bahşetmiş ise de bunlar arasında müstemleke İşleri hakkında tavsiyelerde bulunmak salâhiyetini vermiş değildir. İngiiizlere göre nasıl İd Amerika Anayasasını Amerika Kongresi doğrudan doğruya tâdil edemezse Birleşmiş Milletler mîsakının da tâdili için hususî bir usul vardır. Binaenaleyh bu misak tâdil edilin-cive kadar müstemlekeleri I-dare eden devletleri o camianın, kendi ajanı gibi telâkki etmeğe hakkı yoktur
İşte bu noktal nazarın bu a yın ilk haftasında 30 reyle reddolunması üzerine İngiliz umumî efkârının Müstemlekeler İdaresine bir nevi nezaret hakkı kabulü lehine rey veren memleketler hakkında gazetelere akseden görüsü şudur ki. böyle bir teklife karşı Rusların ve onun peykleri olan memleketlerin müspet rev vermeleri bunu sonradan Garp âlemi aleyhine kullanılacak bir vâsıta telâkki etmelerinden, Arap devletlerinin ise müstakil devletler vaziyetine daha pek yakın zamanda ulaşmış olmalarından dolavı müstakil olmayan milletlere karşı tabiî olarak hissettikleri hususî alâkadan ileri gelmiş olabilir. Hele Lâtin Amerikanın da bu kararın lehinde rey vermiş olması ingilİzleri ziyadece kızdırmış olacak kİ, onlara karsı îngilterenin değil, bütün dünyanın en liberal gazetesi olan Man -chester Guardian bile bu mes'eleden bahsederken so-
ruyor: (Vç veya dörtyüz. se-nedenberi And eslerdeki yer liler acaba Afrika yerlilerinin elli senede eristikleri terâkki merhalesine vâsıl olabilmişler midir?». Yine o gazeteye göre, bu husustaki kararlardan sekizine muvafık rey vermesi veyahut müstenkif kalması Amerikanın hâlâ Kral George İÜ. zamanını hatırlamakta olduğuna delâlet ediyor.
Bütün bunlardan sonra hak ve hakikatten aynlsa bile pek nadiren ayrılan o meşhur İngiliz gazetesi, İngiltere devletinin tamamen 1 ittibaa mecbur olmadığı bu kararların, evvelden edinil -mis fikirlere ve hissiyata u-yularak verilmiş olmasına rağmen, dünyanın büyük bir kısmının fikrine tercüman olması dolayısile hıc nazarı dikkate alınmaması doğru olmayacağını ve binaenaleyh bütün dünyayı müstemlekeler ahvalinden, haberdar etmek ve son bir kac senedenberl oralarda eskiden asla görülmemiş bir tarzda hürriyet ve istiklâle doğru bir gidiş olduğunu be lirtmek lâzım geldiğini ilâve etmiştir.
Birleşmiş Milletler misa-kında müstemlekeler ahvaline bir nezaret hakkının umumî heyete bahşedilmiş olmadığını kabul etmekle beraber «İnsan hakları beyannamesi» nde insan mefhumu altına giren mahlûklar arasında, tefrik yapılmamış olduğunu ve binaenaleyh insan haklarını bütün kürrei arzın her tarafında müdafaayı imzalarile tekeffül eden BirleşmişM İlleti erin dünyanın falan veya filan devlete ait falan veya filan noktasındaki beyaz, san ve kara derili insanlar için de nazan dikkate alabileceğini de muhterem Manchester Guardian gazetesinin hatırlamasını bekliyebllirdlk.
A. ADNAN-ADIVAR
KiMr havzasına ilk parti teçhizat geldi
SeSçuk vapurunun getirdiği levazımın hemen
boşaltılmasına başlandı
Kömür ocaklarında bugünkü iptidaî vesaitle çalışma tara
Zonguldak 26 (Akşam) — MarshalI yardım plânı gereğince maden kömürü havzamız için gönderilen ilk parti teçhizat bugün Selçuk vapuriyle Zonguldağa geldi ve vapurun boşaltılmasına başlandı. Gelen teçhizat hazırlanan is sahalarına hemen gönderilecek peyderpey gelecek diğer malzemelerle havzamızın ilk 5 senelik inkişaf programının tahakkuku için çalışmaya başlanacaktır. __________________________________________________
Zeytinyağı düşüyor
İzmir 2fl (Akşam! — Zeytinyağı flütleri düşmekte devam ediyor. Ege yağ tüccarları fiştin yülkselnıesl İçin ihracata müsaade edilmesini istemek ü-zere bugünlerde aralarında bir toplantı yapacaklardır.
Gelinini öldürdü
İzmir (Akşam! — Kemalpaşa ilçesinin Cumalı köyünde Ahmet, bir aile kavgası neticesinde gelini ZekJyeyi bıçakla öldürdü, kaatl 1 yakalandı.
Ankara -Konya yolu Ankara 27 (Akşam) — Anka-fadan ve Kotıyadan İki başlı o-larak başlanmış olan büyük yol birbirine bağlanmıştır, Bir haf-tadanberl nakli vasıtaları kar-şdıkiı olarak Ankaradan Kon-yaya kadar bu şose üzerinden gitmektedir.
Konya Valisi Şefik Soyer, dün bir otomobille üç saatte Anka-raya gelmiştir. Yol 264 kllomet-redir.
Suriyede yeni ve ciddî bir buhran baş gösterdi
Devlet Başkanı Haşim Atasi ve Başbakan istifa ettiler istifaya sebep askerî makamlarla çıkan ihtilâftır. Yeni Kabine kurulmasına çalışılıyor
Şam 26 (Hususî muhabirimizden) — Kabine, Meclisin. yarınki toplantısında o-kuyacağı beyannamesini hazırlarken askerî makamlarla arasında ihtilaf çıkmış, bunun üzerine Başbakan Nâzım Kudsî, Devlet Reisi Ha-ştm Atasî’yi ziyaretle istifasını vermiştir.
Bu vaziyet karşısında Devlet Reisi Haşim Atasi de istifasını Meclis Başkamsa göndermiştir. Saab Partisinin nüfuzlu âzası Haşim A-tasi'yi istifadan vazgeçirmeğe çalışıyor. Parti bıı maksatla Feyzi Atasî, Ekrem Haranı ve Mustafa Subai’vi (Arkası sahife 2; sütun 7 de)
/—-----------------------
Dil Kurultayına dair
Yazan: HAl.lli! LDİB (Buşüu 3 üncü sabilede)
İstifa eden Dtvletbaşkanı Ilâşlın Atasi (sağda) ve İUşbakaa Nâzım Kııdsi
İlgililer neredesiniz?
Kahraman güreşçi Nured-din Zaferle bir mûlâkat
Kilosunda şampiyon olan ve Andenberg’e meydan okuyan bu güreşçinin rahatsızlığı nedir? Bununla alâkanan yok mudur?
Ntıreddin Zafer (ortada) muharririmizle görüşüyor
Milli güreş takımımızın. 021 kiloda ünlü güreşçisi Nurettin Zaferin rahatsızlığı resmî çev-1 relerden önce halk efkârında derin bir merak ve heyecan uyandırdı. Son zamanlarda Milli güreşçilerimizin sık sık rahatsızlanmaları da bu münasebetle gitgide zihinleri kurcalamaya başladı. Ne oluyor bu aral anlara? Durup dururken neden, kimi halsiz düşüyor, kimiyse verem oluyor? şimdi de hiç umulmadık bir pehlivanımız hastalandı. Başı ağnyormuş. beyni zonkluyormus, »Travma» denilen bir ânzaymış bu. Nıı-rettlne ne oldu? Tedavisiyle kimler meşgul oluyor?
Dün sabah gazetede kafamda bu sorular dolanırken telefona sarılıp Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Vahi Oktayı aradım ve bu hususta bilgisini sordum.
— Vallahi efendim, biz de meseleyi gazetelerden öğrendik. Hiç bir şey bilmiyoruz.
— Allah Allah... Peld, adre-sini söyleyin hiç olmazsa.
— Onu da bilmiyoruz efendim.
Cibali fabrikasında
İş başa düşmüştü. Kısa bir aramadan sonra Nurettin Zaferin. Tekelin Cibalideki sigara fabrikasının tâmlr atölyesinde kaynakçı olarak çalıştığını ve halen Basköydekl evinde İstirahat ettiğini öğrendik Evine gittik. Fabrikaya İndiğini söylediler. Nurettin, istirahat aldığı halde arkadaşlarını görmeden duramamış. Kendisini Ciball-dekl tamir atölyesinde bulduk. Etrafındaki arkadaşlarıyla tatlı tatlı konuşuyordu. Kendi kilosundan başka 67 kiloda bile dünyanın en sayılı güreşçilerinin omuzlarını kısa zamanda mindere yapıştıran bu çelik yapılı gencin, şöhretiyle, bir bakıma tam bir tezat bir bakı-nıaysa kati bir ahenk teşkil eden derin tevazu içinde öyle
efendice bir hali vtır M. .
— Gel kardeş,, konuşalım, dedi.
Burası, tamir atölyesinden fazla bir spor klübünii andırıyor FCriifrbahçenfn meşhur santrhafı «Donanma» Kâmil Ekin ve maratoncu Ertufirul Öçal da aynı atölyede çalışıyorlar. Hep birlikte konuşuyo-
Nurettin anlatıyor
— Nurettin, dedim, önce geçmiş olsun. Sonra şu İş! bir anlat da dinliydim.
Ağır ağır anlatmaya başladı:
— İsveçlilerle yaptığımız üç maçın ikinci günü yani Greko-Romen karşılaşmalarında rakibim, başımın sağ arka tarafına dirseğiyle iki defa adamakıllı vurdu. Başım şişti Fakat iki gün içinde bu şiş indi, üçüncü günün yani serbest güreş karşılaşmalarının sabahı yataktan kalkınca vücudumda bir kırıklık hissettim. Buna rağmen
(Arkası 1 oci sabUedeı
Partilerinin propagandasını yapmak, Bakanların hakkıdır
Partiler seçim pr o pagan -dalarına başlıyorlar. Bu, onların sarih hakkıdır. Elbette her biri prensiplerini anla -tarak, gelecek dört yıl içinde hangi programlarla ha -reket edeceklerini belirte -çekler; karşılarındaki partilerin yanlış yaptığı neyse o-nu da halka izah edecekler. Sempati toplayacaklar, hükümeti ele almak için bü -tün meşrû çarelere başvu -racaklar.
Bu arada, bazı gazetelerde garip hücumlara rastlanıyor. Meselâ Vatan gazetesinde. şöyle bir serlevha:
«İktidar, topyekûn propagandaya geçti. Başbakan ve bütün kabine araları kendi partilerinin reklâmım yapıyor.»
Btında açık ve sarih bir tariz yoksa da, öyle bir his uyandırılıyor ki, güya Bakanların yaptıkları fenadır; güya böyle olmamalıydı.
Fakat dünyanın her Demokrat memleketinde, hükû ıncttekiler bilhassa seçim a-rifesinde hesap vermeğe, temize çıkmağa, tekrar seçil ■ «eğe ve hayırlı gördükleri faaliyetlerinde devam etmeğe çabalarlar. Hangi parti •
de iseler, siyasî mukadderatlarını bağladıkları o partinin muzaffer olmasına çalışırlar. Böyle yapmamaları beklenemez.
Halk Partisinin başa getirdiği Bakanlar, önümüzdeki siyasî faaliyet ortasında sessiz, hareketsiz olursalar, esasen samimiyetteri ı. den şüphe edilir. Bu samimiyetsizliği onlardan istemek elbette kimsenin hakkı değildir.
Demokrasi usulleri her yerde ne ise bizde de o olacaktır.
Beşyüziincü
fetih yılı
Bu sabah vilâyette bir toplantı yapıldı
Istan bulun SÖO üncü fetih yıldönümü doalyöiyie bugün saat 10 da vilâyette bir toplantı yapılmıştır.
Valinin başkanlığında yapılan bu toplantıda Müzeler. Topkapı sarayı müdürleri, Güzel Sanatlar akademisi müdürü, Belediye Başkan muavinleri. Belediye fen ve imar müdürleri ve Daimi encümen azalar' bulunmuşlardır.
Toplantıda İhzari kararlar alınmıştır.
Yeni tefrikamız 2 Ocak 1950 Pazartesi 1 günü başlıyor
ÇERÇEVE DIŞI
Aşk ve Macera Romanı
Yazan: Nihal Karamağaralı
«Büyük bir aşk", «Ateşle oyun», «Karanlık yol» roman-larlle ve bir çok iılkâyelerüc okuyucularımızın pek İyi tanıdıkları kıymetli muharririn, «Çerçeve Dışı» isimli eseri en son ve en güzel romanıdır.
Sahife 2
A b. » â Al
27 Aralık 1949
$?irler, muharrirler
eden bilmiyorum, âlimler bir araya geldikleri zaman - hele bizim âlimler - sairi, muharriri pek lüzumlu mahlûk saymadıklarını belli ediyorlar. Şairlerimiz, muharrirlerimiz arasında çok büyükler, adı dünyada işitilmişler olmadığı için ini - heyhat, adı dünyada işitilmiş âlimimiz nerede? • yoksa başka sebepten nıı, edebiyat ve şiir bizde hâlâ ciddi bir meşguliyet sayılmaz. Türk diline yeni fikirleri, düşünceleri, mefhumları anlatacak kelimeler getirmek nınksadile yapılan bir toplantıda, adını da söyliyeyim. Dil Kurultayında şairlerle muharrirler, âlimler tarafından istiskal edilmiş: yeni kelimeleri inceleyecek, bunların konuşulan, yazılan Turk-çeye. Türkiye Türklerinin şivesine, ve nihayet zevka uygun olup olmadığı hakkında karar verecek heyete Inr kaç şairle muharririn de girmesi lüzumu ileri zaman, âlimler teklifi çok soğuk karşıladılar. Hatta •şu şairlerle muharrirler ne yapmış ki, ne yapar kC diyenler eıktı ve tabii pek ayıp oldu.
Dil dâvasının bugünkü karışık hâle gelmesinde, dile zevksiz, yanlış manalı kelimelerin dolmasında, hatalı tercümeîer Yapılmasında şairlerle muharrirlerin hakikaten fazla bir kabahati yoktur. Bütün bu işleri, beğenilen ve beğenilmeyen tarni'larile şairlerin, muharrirlerin yaptıkları iddia edilemez, fakat âlimlerin, mütehassısların yaptıkları pek âlâ iddia edilebilir. Dâva eğer yu-riimemişse âlimler yiirütememiş, şairlerle muharrirleri bu ise ortak almadıkları için yürütenıemışlerdır.
Dil uğrunda 17 senedir çalışıldığı halde yeni kelim e-lerd 'iı hiç birinin şiire girmediğini görenler, bu dâvanın yürümemesi sebeplerinden birini bulmııs olurlar. Dile kelimeleri âlimler sokamaz; şairlerle muharrirler sokabilir. Dil kurumunun ilim kurulunda bir tek şair olmaması bu bakımdan, yine esaslı bir noksandır.
Şevket RADO
Millî s; vunma
Torbalıda büyük
Komisyon dün gizli toplantı yaptı
Zarar 2 milyon lira tahmin ediliyor
S ab ah Gazeteleri Ne Diyor?
Hazırlık
Nadir Nadi CUMHURİYET*te yazdığı makalede diyor ki:
Parti propagandası olarak İleri sürülen noktalar arasında en kuvvetlisi bizce seçim konusudur, Gerçi tasan henüz Meclisten çıkmamıştır. Fakat Bilim Heyetinin hazırladığı esaslan halk memnunlukta karşılıyor, ünümüzdeki genel seçimlerin daha emniyet verici şartlar altında geçebileceğine dair ümitler kuvvetlenmiştir Muhalefetle yaptığı dört yıllık mücadele sonunda, Halk Partisi teşkilâtının da eskisine Kıyasla lâpa-lıktan uzaklaştığım, az çok canlı bir hal aldığım düşünebiliriz, Bununla beraber, bu uyanış ve kendine geliş hareketinin tempo veya ölçüsünü takdir etmek şimdiden mümkün değildir. Bunun için herşeyden önce knrşı tarafın da harekete geçmesi ve kendi kuvvetini göstermesi lâzımdır.
Demokratlar henüz böyle bir
teşebbüse girişmediler. Bir kaç gündür dinlediğimiz bir iki nutuk, daha ziyade bir yoklama ve savunma kokusu taşıyor. İlk başta biraz tuhaf görünen bu sükûnet havası, her balde bir politika düşüncesh-in eseri olmalıdır. Onlar da hesaplarını yapsınlar, plânlarını hazırlasınlar ve ortaya çıksınlar, vaziyet şüphesiz hem daha büyük bir aydınlığa kavuşacak," hem de ortalığı şimdiden daha geniş bir heyecan kaplayacaktır.
* İki köprü başı
Ahmet Emin Yalman VATAN* da diyor ki:
İki karşılıklı cephe kurulmak İstidasını gösteren hayırlı koprubaşılardan istifade ederek, siyasî hayatımızda bir tolerans ve işbirliği köprüsü kurmak ve bunu kın cephesinin yıkıcı muvazaa İsnatlarına karşı korumak mümkün müdür?
Türk vatandaşlarının karşısına, dört yıllık didinmeden
sonra siyasi hayatta açık bir şekilde amelî dâva İşte budur.
*
Benzeri görülmemiş faaliyet
YF.Nİ SABAII başmakalesinde Bakanların ve Balk Partisi erkânının seyahat ve nutuklarından bahisle diyor ki:
Acaba Halk Partisi ne duydu ve ne İşitti kİ seçimleri önceye almakta nefsince bir fayda ve menfaat umuyor? Mficlifi kanuni müddetinden bir gün evvel bile kapanmıyacaktır diye ısrar edenler şimdi ne oldu da tftcll işinde mülayim olmağa başladılar? Muhalefeti dağınık, perişan, birbirine düşmüş bir halde tasavvur ediyorlar da bu hale nü güveniyorlar?
Şu cihet muhakkak görünüyor: Bu defa muhalefet, gafil avlanamıyacaktır. Seçim işleri illimi Uran'ın İç Bakanı olarak İdare ettiği 21 temmuz (1946) nin bLr tekrarı olmazsa galebe ümitleri olur mu?
C. H. Partisi Konya il kongresi toplandı
Parti ger.el sekreteri levfik Fikret Sıiay bir konuşma yaptı
Umumî Mec
lisiıı toplantısı
Seyrüsefer işleri, Kadıköyün yolları görüşüldü
15
Gelir vergisi ve Basın mensupları
Deri ve kauçuk
Defterdarlığın bir memuru diin izahat verdi
Sanayiciler Ankara-da dün bir toplantı yaptılar
Konya 26 — C. H. P. Genel sekreteri Konya Milletvekili Tcvfik Fikret Sıiay bir gün C. H. P. il kongresinde bu konuşma yapmıştır.
TevfUc Fikret Sıiay, C. H. P. nln gayretlerinin yurt hizmetinde durmadan inkişaf ettiğini bütün partililerin şevkle, 6evgi ile birbirlerine şerefli bir varlık halinde birbirlerine bağb olduklarını şerefli ve demokrat bünyenin temel unsuru olduğunu. demokratik sistem gereğince vazifelendirilmiş kurul ve teşkilâtın yurda ve partiye karşı sorumluluğunun son derece arttığını sözlerine ilâve etmiştir.
Tcvfik Fikret Sılây Sözlerinde partililerin zavif elerin e temas etmiş ve:
«Malûmdur ki, partimiz, aziz vatanın istiklâl rejiminin gelişmesi ve bugünkü durumunu kazanmasına kadar çok emekler harcamıştır. Yine bu uğurda ciddi ve devamlı hizmetler lâzımdır. Bu hizmetleri ancak, geçmişteki uğurlu gayretleri ve büyük tecrübelerine liyakatli
parti mensuplarile partimiz yapacaktır. Bu kanaatim, vartanda? çoğunluğunun sağduyusunun şaşmaz bir İfadesidir.» demiştir.
C. H. P. Geneli sekreteri bundan sonra, çok partili .-sistem çalışmalarından bahsetmiş, - mu halefetbı yurdu tefrika içinde göstermeğe çalışmasının hemen iktidara geçme arzusunun beslediği kör bir İhtirasla geniş bir kötüleme politikasına saplandığı, fakat artış kendi aralarında birbirlerine girmiş olduklarını da anlatmış ve:
b— Faydalı bir tenkiti mües-sesesl kurmak için anlaşan züm renin sonunda anlaşamamaları belki İzah edilebilir. Fakat, yalnız yıırt menfaatine fikir birliği yapanların yekdiğerine düşmanlık yapmaları, düşmanlığı da arttırıp isnatları Ve iftiralara kadar genişletmelerinin hakiki sebebini görmek ve izah etmek kolay değildir. Bu elim manzarada bütün vatandaşlar için ibret alınacak dersler olsa gerektir» diyerek sözlerini bitirmiştir.
Ankara 26 — Bütçe komisyonu bugün uzun süren bir toplantı yapmış ve bu toplantıda Milli Savunma bütçesi görüşülmüştür. İstanbul Milletvekili Ekrem Amaç, Milli Savunma bütçelinin bu sene 2,5 milyona yakın bir tasarruf göstermesinin şayanı memnuniyet olduğunu söylemiştir,
Mütsaklbzn Sa'-unma Bakanı Hüsnü Çakır gizli celse ■kılını istemiş ve bu celse yedi buçuk saat sürmüştür. Komisyon yarın (bugün) de toplanarak maddelerin görüşülmesine aleni olarak devam e-decslrtlr.
Dün geceki
yangın
Rizapaşa yokuşunda bir han kısmen yandı
İzmir 26 (AA.) — Bu sabahın erken saatlerinde Torbalı İlçesinin Tepe köyünde Süleyman Efe'nin pamuk fabrikasında yangın çıkmıştır. Esen rüzgârın tesiriyle yangın, fabrikanın satış kooperatifleri Damuk deposuna ve belediye hangarına şiddetle sıçrayarak kısa bir zamanda genişlemişti!
Saat 2.20 de motöıdeki iştialden çıkan ateş, kâğıt ve pamuklan tutuşturarak bir anda alev sütunları halinde etrafı kaplamıştır. Bir taraftan mahalli vasıtalarla ateşin önüne geçilmek istenirken, İzmir’den de yardım istenmiştir. İzmir itfaiyesinden kuvvetli bir grup derhal yangın yerine sevkeciill-mlştlr. Bütün gayretlere rağmen yangın öğleye kadar devam etmiş, fabrika ve müştemilâtı, tarım deposu ve belediye hangarı içinde bulunan ve muh telif eşhasa ait olan pamuk, zahire ve diğer maddelerle birlikte tamamen yanmıştır.
Zarar 2 milyon lira tahmin edilmektedir.

Dün gece saat ikide başlayan ve bu s3bah saat altıya kadar dc-vam ederek Rızapaşa semtini bir hayli tehlikeye düşüren bir yangın olmuştur
Yangın. Rızapaşa yokuşunda Alacahamam caddesinde Hamdı ve tlyasa ait üç kaüı İçi ahşap «Yarım şişe» hanının üçün- jetmiş emlâke ait kanun lasa-cü katında Yakoya ait 15 nu- rısı Adalet komisyonuna, yedek maralı her nevi ipekli, lastikli,'subay ve yedek asker memur-yiınlü, pamuklu, bağ. şerit ve 1ar hakındaki 1076 sayılı kanıl-fitil satış deposundan çıkmış ve buradaki eşya tamamen yanmıştır.
Bundan başka ate-ş, aynı katta 16 numaralı ve A) bert Kebene alt kart ve saire baskıları basımevine geçmiş ve buradaki bir hayli kağıt eşya da tamamen yanmıştır.
Ateş, müteakiben İkinci katta 6 numaralı Avranıın hurda eşya ardiyesine geçmiş ve burası da yanmıştır. İtfaiye bu sabaha kadar çalışarak civarı bü yük bir tehlikeden kurtarmıştır. Yangının neden çıktığı henüz belli değildir.
Yenî kanun tasarıları
Ankara 26 — Tapu kayıtlarında hukuki kıymetlerini kay-
na bazı maddeler eklenmesine, bıı kanun ve bu kanunla ilgili 3111 ve 3803 sayılı kanunların bazı hükümlerinin kaldırılmasına dair kanun tasarısı Milli Savunma Komisyonuna gönderilmiştir.
Gaziantep’te dokuma fabrikasının temeli atıldı Gaziantep 26 (AA) _ Gazi-I antebln kurtuluşunun 28 inci yıldönümü münasebetlle Ticaret sarayının ve birinci, ikinci dokumacılar kooperatifi tarafın dan yaptırılan ve bütün tesl-satlle birlikte bir milyon liraya rna.1 otan iplik dokuma fabrl------------------------------- kasının temeli vah Ihsan Ece-şehrJne ve civara bol miktarda'mi? ve Mihetveklllerimizden bereketli yağmurlar yağmakla- Muzaffer Canbotatın hazır bildir, Bu bereketli yağıştan cif- Juudukları bir törenle atılmış-cUerimiz sevinç İçindedir. I (ır.
f
Konyaya bereketli yağmurlar yağdı Konya (Akşam) — Konya
ÇATI İNŞAATI
Ağaç ve Çelik Çatıların İnşa ve Hesab Kaideleri
Yük. Müh. Zihni Arısoy
Gözden geçirilmiş, genişletilmiş ikinci bası F'iaü 10 lira. Ödemeli gönderilir ÜNİVERSİTE Kllabevl, Ankara Cad. 06, İstanbul
Umumi Meclis dûn de saat te fevkalâde olarak toplanmıştır. Burhan Felek'in başkanlık ettJği toplantıda Vali ve Belediye Başkanı Prof. Fahreddin Kerim Gökay da hazır bulunmuştur.
Dünkü celse, geçen içtima devrelerinde üyeler tarafından verilen takrirlerin cevaplandırılmasına hasredilmiştir. Evvelâ Ziraat Bankasının önündeki rıhtım geçidiyle Karaküydeki nakil vasıtaları İzdihamının önlenmesi İçin verilen takrir bahis mevzuu edilmiştir. Neticede Karaköy ve civarında İmar plâ-nlyle birlikte geçit meselesinin de etüd edilmesi uygun görülerek Karma komisyona havale edilmiştir.
Bu arada Kâzım Şlnasi Der-san, Karaköy meydanının açılması ve o mıntakanın vaziyeti hakkında izahat istemiştir. İzahat veren İmar müdürü, buradaki eski Borsa hanının İstimlâk edilerek yıktırılması halinde bir ferahlık hasıl olacağını bildirmiş; bu işin İçişleri Bakanlığında bir senedir takib edildikten sonra buna Umumi Meclisin karar verebileceğinin anlaşıldığını belirtmiştir-
Sırn Enver Batur. Karaköy-deki bu binaların yıktırılması ve meydanın açılmasının seyrüsefere tesir etmlyeceğlni, açılacak meydanın sadece otomobiller için bir park, olabileceğini söylemesi üzerine Kâzını Şinasl Dersan, bu fikirde olmadığını söyliyerek demiştir id;
(— Otomobillerin şurada durması memnu, burada durması memnu deniyor. Peki nerede duracak? Bir otomobil mütemadi surette seyir halinde olmaz ya. Eğer Karaköyde böyle bir meydan açılırsa bir durak yeri de olur. Sonra Umumi Meclis bu meydanın açılmasına karar verdi. Bir senedir İçişleri Bakanlığında bu mesele neden kalmış? Bunun üzerinde durul-maldır.>
Bu mevzu da İsmail Vefa da söz alarak seyrüsefer izdihamını hafifletmek için Balattan Hasköye İkinci bir köprü İnşasının uygun olacağını söyledi:
Vali ve Belediye Başkanı Prof. Fahreddin Kerim Gökay da söz alarak seyrüsefer bakımından Karaköy meydanın bir kör döğüm olduğunu söyledi. Borsa hanı da kalksa gene meselenin tamamiyie haUediIemi-yeceğlnl; anca): Çeşmemeydanı ve Fermeneciler caddelerinin ıslahı suretiyle ikinci bir seyrüsefer hattının İzdihamı nispeten hafifleteceğini ve İstanbulu Taksime bağlıyacak bir tünel İnşa edilmedikçe, bu meselenin tamamiyie halledilemlyeceğini söyledi.
Bundan sonra Su, Elektrik, Telefon gibi yer altından tesisatını geçiren İdarelere yeni yollar yapılmadan tesisatı tamamlamaları haber verildiği halde, aldırış edilmediği ve yol İkmal edildikten sonra yeni yollan tekrar açarak tesislerini yaptıktan İleri sürülmüş ve bundan dolayı şahsan tazminat İslenmesine karar verilmiştir.
Mütaakıbcn bu sene şehre 248 1 parasız olmak üzere 844
Defterdarlıktan B. Muhip Kutathov, dün öğleden sonra Gazeteciler Cemiyetinde Gelir Vergisi Kanunu karşısında basın mensuplarının vaziyeti hakkında etraflı izahat vermiş ve sorulan sualleri de cevaplandırmıştır.
Dûn verilen İzahatta, önce matbaaların esnaf muaflığı meselesi anlatılmış ve bu arada matbaaların İş hacmi üzerinde durulmuştur. Sorulan sualler ve cevapları şöyle hulâsa edilebilir:
— Bir matbaa başkalarına İş yaptığı gibi, kendi baskılarlyle de meşgul olmaktadır- Durumu nedir?
— Tâbi ücreti olarak elde edilen senelik meblâğın İki katiyle. bu işletmenin, senelik ham madde ve yardımcı madde mü-bayaatı tutan 40 bin lirayı a-şarsa bu İşletme gelir vergisine tabi olur. Aşmazsa esnaf muaflığı içine giren
— Bizim gazetemiz başka matbaada basılıyor. İadeler, yıllık mübayaat tutan otan 60 bin liradan tenzil edilecek mi?
— Hayır! Esnaf muaflığına tabi tutulması için böyle bir işletmenin senelik mübayaat tutan 60 bin lirayı aşmam alıdır.
Gazete iadeleri bu 60 bin ölçüsünden tenzil edilemez.
— Bayilerden gelir vergisi nasıl alınacaktır?
— Mutavassıttırlar. 1 yıl içindeki gayrisafi gelirlerinin tutan beş bin lirayı aşan bayiler gelir vergisine tabi tutulacaklardır.
— Bir matbaacının esnaf muaflığından istifade edebilmesi İçin başka yerde çalışmaması şartı var. Ya çalışıyorsa muaflık bozulur mu?
— Esnaf muaflığına tabi olan bir kimse, esnaf muaflığım 1-cab ettirecek bir iş yerinde 1-klnci bir iş bulup çalışırsa bu kimsenin tabı olduğu esnaf muaflığı baki kalır.
— Veresiye satışlar, yevmiye defteri tutan bir işletmede nasıl gösterilecek?
— Yevmiye defterinde bu gösterilmez. Bunlar şüpheli alacaklar olarak vasıflandırılır ve kanunun ayrı bir maddesine tabi tutulur.
— Gazetelerde daimi surette makale, fıkra yazanlar gelir vergisine ne suretle bağlanacaktır?

Ege tütün
Ankara 26 — Sanayi erbabının ihtiyaçlarını, hangi maddelerin ithali lâzım geldiğini tes-bit etmek üzere Ticaret Bakanlığında yapılan toplantıların so n uncusu deri sanayicilerinin 1§-tirakile bugün yapıldı, Toplantıda Vedat Dicleli bir konuşma yaparak, Avrupa devletleri Ue olan taahhütlerimizin bizi liberal bir görüşe götürdüğünü, deri ve kauçuğun aynı İhtiyacı tay, l.lr Hrtn. d„ £.lllM mlkUn „
i milyon kiloyu bulmuştur. Birinci nevi tütünler hemen ta-| mamile-, ikinci nevilerin de ı mühim bir kısmı satılmıştır. Fiatler müstahsilin arzusu kadar yüksek olmamakta beraber satışlar tahminin fevkinde hızlıdır. Amerikan kumpanyalarının birinci ve ikine! neviler a-| r asında verdikleri az farklı tarafından
Başbakan
piyasası
Dün hararetli satışlar oldu
İzmir 26 (Akşma) — Tutun piyasası sabaha karşı bütün Eğe bölgesinde açıldı, hararetli satışlar başladı. Akşama ka-
zıd İki menfaati bünyesinde top ladığını söyledi.
Bakanın konuşmasından sonra. deri ve kauçuk sanayii erbabının ihtiyaçlarını tesblt et-[mek üzere üç komisyon seçildi Komisyonlar sabahtan İtibaren çalışmalarına başladı.
Yargıtay üyeliği
Ankara 26 (A.A.) — Yargıtay fiat müstahsiller üyeliğine C. Başsavcı başyar- müsait karşılanmıştır, dımcısı İsmail Hadimlloğlu ve i Yerli alıcı tacirler de kısmen başsavcı başyardımcılığma bi-1 Amerikalıların Hallerini kabul rinel sınıf adalet müfettişi Sup hl Örs tâyin edilmiştir.
etmişlerdir. En yüksek fiat 290. en düşük fiat 175 kuruştur. Akhisar mallarına fazla istek vardır.
Akhisar, Kırkağaç, Soma. Şeydi köy, Buca, Değir m endere tütünleri 185 — 250. Ödemiş. |Tire, Urla, Kınık, Muğla, Ma-zar günü dışişleri bakanlığın- nisa 235 — 26ü. Söke 270. Bordu Türkiye büyük elçisi Yakupjnuva, Çeşme, Milâs 219 — 250, Kadri Karaosmanoğlu ve İran (Gördes 260. Dikili, Eşme 240 Dışişleri Bakanı Ali Aşgar Hik- kuruş fiat bulmuşhn--met tarafından İmzalanmıştır.'
İmzadan sonra, İran Dışişle-. ri Bakanı Türkiye büyükelçisi Yakup Kadri Karaosmanoğlu şerefine bir ziyafet vermiştir.
Türk - İran transit anlaşması imzalandı
Tahran 26 (A-A.) — Türkiye - Iran transit anlaşması pa-
BORSA
İzlanbuj Bc
ZS>H/İ54i Halleri

— Bunlar müstahdem mev-kilndedirler. 1 mart 1951 yılına kadar bugün verdikleri verginin aynısını vermekle devam edeceklerdir.
— Bir muharrir bağlı bulunduğu gazetede fıkra veya makale yazarken, diğer bir gazetede veya aynı gazetede tefrika yazarsa vaziyeti ne olacak?
— Tefrika vergiden muaftıı
ESHAM VE TAHVİLAT ÇEKLER
IOO Fransız F.
100 I svcc Kr.
100 İsviçre F.
% l FAİZLİ TAHVİLLER Slva» ■ Erzurum I Sıva» - Erzurum î-1 1941 Demiryolu I
— Asıl vazifeleri başka ta- itnı Demiryolu n raftadır. Fakat arada sırada, II- I,wı iKmiryoio m
mi, mesleki makaleler yazar. I
— Bu faaliyet arızidir Ücretinden yüzde 15 kesilir. Bu faaliyet devamlı İse, bu gibi kimseler serbest meslek erbabı batkındaki hükümlere tabi olurlar. Defter tutarlar.
SAVIN DOKTORLARA
STREPTOMYCIN, ABBOTT
31S KURUŞ’tan
İstanbul Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğünün kontrolü altında tevzi edilmektedir.
Vl

Sivas ve Erzincandan Ankaraya döndü
Ankara 26 (AA..) — Sivas ve Erzincanda zir inceleme gezisine çıkmış olan Başbakan Şemsettin Günaltay beraberinde Dışişleri Bakanı Neemeddin Sadak, İşletmeler Bakanı Münir Birsel. Bayındırlık Bakanı Şevket Adalan, Çalışma Bakanı Reşat Şemsettin Sirer, Sivas ve Erzincan, milletvekilleri Ue davetliler olduğu halde bugün saat 13,30 da Ankaraya dönmüştür.
umumi lâmba açılmasına karar verildiği ve lâmbaların tama-miyle yerlerine konulduğu bildirildi.
Kadıköy İskele meydanının tanzimiyle Altıyol ağzının tevsii İşi görüşüldü. Bu hususla 1-zahat veren İmar müdürü, İskele meydanı İmar tatbikatı plâ rıımn tasdik edildiğini, Altıyol

Suriye
(Baş tarafı 1 inci sahifede) Devlet Başkam nezdine Göndermeğe karar vermiştir.
Feyzi Atasi tarafından, Ekrem Haranı ve Sami ttııb-bare’nin de iştirakiyle bir kabine kurulacağı söyleniyorsa da bunun tahakkuku şüpheli görülüyor. Buhran ciddidir ve şiddetle devanı etmektedir. Ancak sağlam bir koalisyon kabinesinin güçlüklere karşı koyabileceği söyleniyor.
Hâşım Atasi’nin ’stifasının sebepleri
Şam 26 — Haşlm Atasi istifanamesinde vicdaniyle halk efkârını bağdaştıracak bir hükümet kurmak imkânsızlığı karşısında istifa etmeğe mecbur kaldığını bildirmektedir. Suriye Kurucular Meclul istLfayı kabul etmemiştir.
Pravdanın bir iddiası
Moskova 27 CAPı — Fravda. dünkü sayısında intişar eden bir makalesinde, son Suriye hükümet darbesinin, İstanbulda geçenlerde yapılmış olan Orta, doğu Amerikan diplomatik temsilcileri konferansının bir neticesi olduğunu iddia etmektedir.
«Suriyedeki iktidar hırsızlığı, ı İngiliz. Amerikan ve Fransızlar arasındaki petrol ve üs mücadelesinin bir neticesidir» diyen Pravda, Orta doğu devletlerinin, emperyalist hükümetlerden kurtulmalarının, demokrasinin yerleşmesine ve dünyanın gelişmesine faydalı olacağını da ileri sürmektedir

% S FAİZLİ TABVtLLER
Kalkının* 1 M .50
Kaikınm» n 97.20
Kalkınma £11 90.25
(HU istikran I 9Î.45
9ta istikran (I »5.60
İMİ Demiryolu 90,00
1049 İstikran 1. 97.—
% $ FAİZLİ TAHVİLLER
1933 Ergani 23.00
1938 İkramlyeU 2109
Milli Müdafaa
D.-mlryolu IV t Demiryolu V
ağzının tevsii için bu civarda, bulunan 21 ahşap evin İstimlâk edilmesi lüzum geldiğini, 286 bin liraya İhtiyaç olduğunu, bu İşin Umumi Meclise teklif edileceğini söyledi.
Diğer takrirler de cevaplandırıldıktan sonra toplantıya bugün saat 14,30 da devam edilmesine karar verildi.
300 05
95.75
% L4 FAİZLİ TAHVİLLER
M9 «ahvlll 95.50
AHODOLU DEMlRYOLO GHOPU
Tahviller 1-2 1OT-—
(lirse senetler* % 59 ®3 —
Mümessil senet »8.—
ŞİRKET HİSSELERİ
Mcrkı-r Bnnltası 11 T.-
U Bankası 2»jr'
T. Ticaret Bankası ».in
Aralan Çimento r> 15.50
SARRAFLARDA ALTIN
S «ıı;iar
Gulden 49 90
Tllrk llroa 4175
Sterlin M.75
Külçe fiT
Besal 44.75
İFtöhsl
Emekli subay ve tüccar Harun Saffet Gürsoa'un refikası ve Bakırköy akıl ve sinir hastanesi başhekimi Fahri Celâl' Jn yengesi
HATİCE MÜNEVVER HANIM bir kalb krizi neticesinde Allahın rahmetine kavuşmuştur. Dini merasim, yarınki 28/12/ 949 çarşamba günü Büyükada camiinde öğle namazını müteakip saat 12.3ü da yapılacak ve Biıyiıkadadaki aile roakberesin-de Allahın mâğtıretlne tevdi kılınacaktır. Köprü. Ada iskelesinden saat 10.20 de Büyiikada-ya vapur hareket edecektir.
Çelenk ve çiçek gönderilmemesi ve bilhassa tâsfiye ziyaretleri yapılmaması ehemmiyetle rica olunur.
?.7 Aralık 1049
AKŞAM
Sahlfe 1
MCŞAMa^AKŞAMf]
Amerikan şakaları
r Bir nesil evvel şöyle de -Birdi;
— Amerikalılar garip insanlardır. Her kimsenin ha -re ketin e benzemeyen hare -ketleri vardır. Niçin falanca şeyi yaparlar? Akıl sır erme?. Hulâsa, onların zihni -.yeti ile bizimki biribirine benzemez.
I Fakat, milletler, temas e-de ede. birikirlerini anlıyorlar. Biz de Amerikalıların vaktile acaip saydığımız bir çok hareketlerini sebeplere bağlamağa, hattâ ekseriya sevimli bulmağa başladık.
Meselâ, Sonposta Gazetesinin 25 Aralık tarihli nüsha -sında şöyle bir haber vardı: Ankara. 24 (Hususi) — Bu sene Noel Ankarada yepyeni ve görülmemiş çekikle kutlandı. Sabahleyin Etimesgut tayvare meydanına Amerikalı küçük çocuklar annelerile ve babalarile dolmuşlardı. Tayyare ile gelecek Noel Babayı bekliyorlardı. Amerikalı çocukların intizarı uzun sürmedi. Biraz sonra bir tayyare geldi ve i-çinden bembeyaz sakallı bir Noel Baba indi. Noel Baba çok ihtiyar görünüyordu, fakat güler yüzlü ve dinçti... 1 Sırtında kırmızı paltosu, ayağında siyah çizmeleri, faşında vana iğiLmis bîr külahı vardı. Elleri kolları he-‘diyelerle doluydu. Noel, ço -Cılkların sevinç çığlıkları ve alkışlarla karşılandı. Burada yüzden fazla çocuk vardı. Noel baba her birini ayrı ayn okşadı, sevdi ve kentlilerine Amerika kulübünde hediyeler vereceğini söyledi,. Noel Baba, hediyelerle birlikte otomobile bindi ve...
İlh...
Hikâye, tahmin edeceğiniz şekilde devam ediyor: Hıristiyanlarca mukaddes bir aile günü sayılan Noelde. Türki-yedeki Amerikan çocuklarına Amerikadan tayyare ile böyle bir sürpriz yapılmış.. Bu da mîllî, dinî, ailevî hisleri kuvvetlendiriyor.
I Bir nesil evvel olsaydı, A-mcrikalılann bir «kaçıklık., yaptığına hükmedilirdi; Tay yare bu maksatla kullanılır mı?! Çocuklara bu kadar u-yulııp çocukluk edilir mî?! denirdi. Yalan biz değil, bütün Avrupa mîlletleri bu gibi hareketleri soğuk, mânâsız bulurdu.
Onattı buçuk kiloluk hin -di rnes’elesîni de ayni şekilde havsalalar almazdı. Simdi ise, bunun, milletler ara -sunda yalnız dostluğu arttırmakla kalmayıp ayni zamanda yetiştiricilerin rekabetini uyandıracak, iktisadi ileri götürecek bir âmil olduğunu, ancak hoş bir saka biçimine büründüğünü hep anlıyoruz.
Birbirimizi yakından tanıdıkça. Amerikalıların bilhassa böyle zaman zaman koca bebek oluşlarını, bu hallerini samimiyetle, cesaretle teşhir etmelerini beğeniyorum.
Belki bizim tahta sakallı, sahte vakarlı eski paşaları ■ mız da, konaklarının harem dairelerinde torunlarını sırtlarına bindirir, dahdah oynatırlardı. Cücelerle, hadımlarla. cariye! eri e ne garabetler yaparlardı. Fakat, umum karşısına çıkınca, çatık kaşlı. abus olmağı mecburiyet bilirlerdi. Amerikalıda hoş taraf, bu koca bebek hiivi yetini âlemden de gizleme mesi, bilâkis, bunu, camiayı oyalayıcı, hayatı keyiflendirici aşikâr bir hale sokmasıdır.
Bu canlı, neş'eli tezahürleri. can sıkıcı hayat müşkülâtını kolaylattığı için, tebessüme sebebiyet verdiği için hoşa gidiyor.
j.1 (Vâ - Nû)
Seyrüsefer kazaları
Kamyonlar sıkı muayeneye tâbi tutuluyor
Belediye, şehrimizdeki seyrüsefer kazalarını önlemek üzere yeniden tedbirler almaktadır. Bu arada civar şehirlerden gelen kamyon ve otomobillerle meşgul olunmasına karar verilmiş ve İşe başlanmıştır. Bu vasıtaların maklnelerlle flreıılerl-nln arızalı olmamasına dikkat edilmektedir.
Son bir hafta zarfında dışarıdan çelırlmlze gelen 112 kamyonun sıkı muayeneleri yapılmış, neticede 42 sinin bozuk olduğu anlaşılmıştır. Bozuk vasıtaların ıslâh edilmeden seyrüseferlerine izin verilmemiştir. Bu husustaki kontrollere devam edielcektlr. Diğer taraftan belediye hususî halk otobüsleriyle de meşgul olmaktadır. Geçen hafta bunların sahiplerine tebligat yapılarak otobüslerini dalma temiz tutmaları ve ma-klneierile firenlerlnlu Arızasız olmasını temin etmeleri tenblh edilmiştir. Bu hafta muhtelif servislerdeki halk otobüsleri de kontrol ve muayene edilecektir.
Ayrıca belediye, İşaret ve seyrüsefer memuru bulunmayan nlsbeten az kalabahk cadde ve dört yol ağızlarına yeniden altı İşaret memuru koymuştur. Bu suretle seyrüsefer kadrosu altı memur daha alınmak suretiyle arttırılmıştır. Yeni memurlar Beyazıt, Şarçahanebaşı, Ankara caddesi. Azapkapı ve Nişantaşı semtlerine konulmuştur.
Üstad Münir Nureddin
İkinci konserini
11 Ocak Çarşamba akşamı veriyor
Birinci konseri müstesna bir muvaffakiyet kazanan kıymetli sanatkâr Münir Nureddin 11 ocak çarşamba akşamı Saray sinemasında vereceği konseri hazırlamakla meşguldür.
Haber aldığımıza göre kıymetli üstat gelecek ayın on beşine doğru senelerden beri davet edilmekte olduğu Bağdat’a gidecek ve orada kalacağı bir ay müddetle müteaddit konserler verdikten sonra her sene olduğu gibi yine konser vermek üzere Msır’a geçecektir. Üstadın memlekete avdeti ancak nisanda vuku bulacağın a göre bu seferki konseri kuvvetli bir ihtimal ile kışlık konserlerinin sonuncusu olacaktır.
Kurtuluş’tan talebe arabaları
Tramvay idaresi kalabalık semtlerde sabahları halkın bin. dlğl tramvaylardan başka talebeler İçin de hususi tramvaylar hareket ettirmektedir. Gittikçe kalabalıklaşan Kurtuluş semtinden de sabahlan talebe tramvayı kaldırılması İçin İdarenin hareket dairesi müdürü B. Gıyaseddln’e müracaat etmiştik
İdare, bu temennimizi yerinde görmüş ve bir kaç sabahtır Kurtuluştan talebe arabaları hareket ettirmeğe başlâmşıtLr., idarenin bu alâkasına teşekkür ederiz.
Acı bir ölüm
Kilis eşrafından Musa Zade Kâzım Dlnç’in refikası, İstanbul Cumhuriyet savcılığı baş yardımcısı Hlcanl Dinç ve Malatya asliye hukuk hâkimi Çelil Dlnç’in anneleri Şifa Dinç, 18 aralık 049 tarihinde KJ-Lls'te vefat etmiştir. Sall-lıntı nlsvandan olan merhumeye Tanrıdan ralunet ve kederdldc Dinç ailesine baş sağlığı dileriz.
1 Şubat 1950
İkramiye Çekilişine katılabilmek için
31 Aralık 1949
öğleye kadar bankamızda en az 150 LİRALIK bir tasarruf hesabı açtırmanız lâzımdır. 1950 Yılının bu birinci çekilişinde büyük ikramiye:
Ankara’da Güven mahallesinde
Müstesna bir EV
(İki katta 5 oda. 2 hol, 1 bodrum, balkon ve her türlü konfor)
T. İş Bankası
Altıncı dil kurultayına dair
Bu defa cKurum», yarat- eden bazı matematik te-mağa çahştığı nev'i şahsına dînlerini misal olarak aldı, münhasır dile muarız olan- Bütün, bunlarda fikir ayrıt-
lardan bazılarını da dâvet etti. Bunların arasına fahrî bir davetli olarak ben de katıldım. Bilhassa «kurum» un itidale doğru gittiği rivayetleri ısrarla dolaştığı için bana bu kurultayı görmek ve söylenenleri işitmek fırsatım vermelerinden dolayı kendi -lerine teşekkür ederim.
Açılış nutku, benim İşittiklerimin bazı bakımlardan en dikkate değeridir. Bu nutuk, umumî toplantılarda dinlediğim sözler, bîr de Dr. Dilemre’nin iki risalesi ve hazır bulunmadığım komisyon kararlan, kurum âzalarının ruh haletindeki benzeyişleri ve ayrılıkları ifade etmesi bakımından mühimdir. Bu, aynı zamanda «Kurum» luların yalnız kendi araların da değil, muarızlan arasındaki farkları da belirtiyor -du. İste bunun için beraber olduğumuz ve ayrıldığımız tarafları en fazla açılış nut-. kuna dayanarak belirtmeğe çalışacağım.
Beraber olduğumuz ta -raflar:
(1) Harf inkılâbı. Esasen bunun üzerinde nefes tüketmeğe bile lüzum yoktur. Buna inanmayan vok denilecek kadar azdır. Dil. diğer bir takım unsurlarla beraber en fazla kültür ve medeniyetten şekil alır. Bütün Türk lehçe leri arasında garp Türkçesi-ne çok zengin ve güzel bit ahenk getiren Garp Türkle-ri, Akdeniz medeniyetinin doğurmuş olduğu Garp medeniyetine yakındır. İşte bundan dolayı, bi -zim için Lâtin harflerini kabul mukadderdi, Bunca yıl önce Şemsede! in Simi beyin vuzuhla ifade ve teklif ettiği bu harf inkılâbı İmparator -lüğümüzün zıd siyasî düşüncelerinden dolayı tahakkuk edemedi sanıyorum.
2 — Nutukta da itiraf e-dildiği gibi purism yâni saf Türkçe'ye doğru gidiş eskidir. Bunun en fazla Farsla-şan Dîvan Edebiyatı devrinde dahi mevcut olduğu da bir hakikattir, Hele halk e-debiyatının msitik bir felsefeye dayanan şaheserleri kendisine muasır aynı mahiyette yazılmış dünya edebi-yatile bov ölçüşecek kıymettedir. «Mevlût», Yunus Emre dîvanı, nefesler hep bu şaheser damgasını taşırlar Hattâ, ondokuziıncu asır başların ■ da, tstanbulda doğan natu-ralist edebiyatın bazı parçaları o günün hayat ve ruh hâletlerirıi bir avna gibi aksettirir. Meselâ «Kızım sokak süpürkesi olma, kadın kadıncık ol» diye o günün modem gene kızma verilen nasihat ve kızın cevabı mistik nefesler ve masallar haricinde, günlük hayatımızı can landıran, çok nadir bir e-serdir. 1929 da bunun İngilizcesini Columbia Üniversitesi talebesine okuduğum vakit «Ne tuhaf, bugün herhangi Amerikalı flapper (züppe ve oynak demektir), ve anası söylemiş gibi,» derlerken, bana bunu belki de ben uydurdum zannedenler de vardı gibi geliyor.
Tanzimat farslaşmış üslûbu çok şiddetlendirdi. Buna rağmen Tanzimat şiirinin en mutantan ve kusursuzunu yaratabilecek Rıza Tevfik gibi' şairler, ayni zamanda bu günün saf Türkçesini talebe vazifesi derecesine indirebilecek kıymette saf Türkçe şiirler yazdılar.
Resmî yazı dilinin kalesine Meşrutiyetten sonra akın edildi. Purism öyle bir^şid-det-j tasınım» ile yola çıkarıldı kİ, Süleyman Nazif merhumun zarif nükteleri ve alaylarına mâruz kalanlar bile yollarından dönmediler.
3 — Açılış nutku. Meşrûtiyet devrinin Purlst'lerine i-saret ederken ilmî terimleri hiç ele almadıklarını söyle di. Ve Şarkın, müslümanla-nn klâsiklerini teşkil eden Farsça ve Arapça’dan eskiden terimler almış olmamızın tabiî olduğunu İtiraftan' sonra, Garp medeniyetine tamamen katılınca bu hususta bir sev yapmamız icabettiğini ilâve etti. Bil -hassa en ağdalılarını teşkil
ğımız yoktur.
Ayrıldığımız noktalara gelince:
(1) Varisi olduğumuz Garp Türkçesine (yanılmıyorsam kurumun garip lehçesi müstesna) OsmanlIca demekte ısrar ediyorlar.
Yazan:
Halide Edib
Gerçi ana dili Türkçe olmayanlardan başka Tanzi -mat devri münevverleri de Türkçe verine OsmanlIca tâbirini çok kullanmışlardır.. Fakat bu kanaatimce yanlış hattâ zararlı bir yanlıştır. Dil, ne bir hanedan, ne bir şahıs, ne de bir zümre malıdır. Eu hatâya İngilizler de düştüler. Anglo-Sakson, orta veya yan Sakson diye, bu günkü İngilizcenin edebiyat yaratmış olan iki büyük dev rine isim verdiler. Fakat İngilizcenin vahdeti namına bundan döndüler, ve Britanya adalarında söylenen ve yazılan İngilizcenin muhtelif merhalelerine eski, orta ve modern İngilizce dediler.
Bizce. Almanların tuttuğu yola her bakımdan saplanıp onların mukallidi olmak ne kadar yanlış ise Anglo-Sak-son milletlerinin körkörüne her sahada mukallidi olmak o kadar yanlıştır. Fakat, kültürümüzün vahdeti namına bizim de bu «.Osman lıca» tâbirini dilden kaldırmak vazifemizdir.
Bundan başka da, bazı kurumlular. OsmanlIca tâbiri-Je dilimizi parçalamaları yet miyormuş gibi, bir do dilimizin kendi devirlerinden evvelki safhalarının bazılarına soysuzlaşmış gibi hakaret ifade eden bir vasıf verdiler. Onlarca, Türkiye dışı lehçelerden (Garp Türkçe -sinden ne kadar uzak olursa olsun) gelmeyen kelimelerin hepsi soysuzdur. Biz. onların lehçelerine hürmet ederiz. Fakat kendilerine sorarız;
Acaba hangi Garpli, dilinin Lâtinleşmiş devrinin bir yazısına soysuz diyebilir? Acaba hangi dil, Galib Dede gibi dünya çapında büyük bir şairin şaheserine, tâbirlerini farsçadan almış diye soysuz demeğe dili varabilir? Bizim vazifemiz, bu gibi şaheserleri bugünkü Türkçeye (kültürlü ve san'-atkâr ruhlu olmak şartile) tercüme edebilecek mütercimler bulmaktır.
4 — Terim mes'clesinde kurultayın vardığı karar (Ben komisyonda bulunma -dım işittiklerime ve gazetelere aksine bakarak söylüyorum) eğer doğru tatbik e-dilirse kurumluları tebrike lâyıktır. Mistik, metafizik ve edebî dilimize malolmuş tâbirleri muhafaza şartile, müspet ilimlerde milletlerarası binleri geçmiş, teknik sahada yüzbinlerl bulan terimleri ve tâbirleri, bu ilimlerin doğduğu ve Garp medeniyetine dahil milletlerin kabul ettikleri gibi almağa mecburuz. Bu yolda, mütehassısların sözü herhangi kurum akademisi âzasının fevkinde tutulmak şartile, kurumlulara muvaffakiyet dileriz.
5 — Kurumlular, bir ağızdan medenî, zengin, aynı zamanda Garp zihniyetini aksettiren bir dil yaratmak istediklerini söylediler. Bizce, Garp Türkçesi esasen Garp medeniyetinin beşiği olan Akdenizde tekâmül ettiği i-çin, bilerek veya bilmeyerek bu yolu tutmuştur.
Kurumlular bunu İnkâr e-divor. Zengin ve medenî bir dil yaratmak için tuttukları yolun bilhassa bir tek noktasında aramızda anlaşmak imkânı yoktur kanaatindeyim. Çünkü:
Onlar, Svnonim (yanı müteradif) kelimeleri çıkarıp atmak Istlyorlıy. Tek isim, tek vasıf Türkccden gelmek şartile muhafaza edilecek diğerleri atılacak.
Synonim’in iki mânası vardır. Birincisi ayni şevi i-fade eden iki kelime. Mese-
la, od ve ateş gibi. Bunların ister istemez bir tanesi ötekinden fazla tedavül eder. «Gönül ki odlara yandı» «Ne öd kaldı ne ocak» daki odlar hepimize hoş gelir, fakat aynı zamanda ateş kelimesi dilimize daha fazla hâkimdir. Synonim’in ikinci mânası, muhtelif dillerden gelen fakat birbirinden fark h hisler ve fikirler ifade e-den kelimelerdir.
Svnonim’lerin birinci mânaya gelenlerini millete bırakmak mecburiyeti vardır,. Bu ikinci mânada olanların birbirinin başını yemelerine meydan vermemek, böyle bir cereyan yaratmamak, dilin zenginliği bakımından vazifemizdir. Açılış nutkun-da, deneme, tecrübenin başını yedi denildi. Yemedi ve yememesi icabeder, çünkü i-kişi arasında fark vardır.. Meselâ, tartışma, münakaşa ve münazarayı ele alalım: Tartışma ayni ağırlıkta iki pehlivanın güreşten evvel birbirini yoklamasıdır: münakaşa muhtelif kanaat sahiplerinin birbirini ikna için konuşmalarıdır; munzarada zıd düşünceli iki tarafın hangisi galebe çalacağını, i-leri sürdükleri delillerin sayısı ve kuvveti tesbit eder, daha doğrusu bunu bir hakem heyeti tesbit eder. Bu bal gibi bir fikir maçıdır. Fakat münazarayı maç veya güreş vardır diye kimse fazla görmez. Meselâ, güdüm 1-le idareyi ele alalım. Güdüm (gütmekten geldiği için) hayvanlara, idare insanlara tatbik edilir. Yâni güdüm şahsiyeti ve iradesi olmayan mahlûkat sürüsüne mahsustur. Padişahlar vaktile kendilerini mutlak bir çoban telâkki ettiler ve böyle bir tâbiri her nevi sürü için kullanmak o devirde mâkul o-İabilirdi. Hattâ, yeni zamanda dahi, Hitler ve Mussolin: milletlerini idare etmediler, güttüler. Fakat medenî bir millet idareyi mutlak gü -dümden ayırmak mecburiyetindedir.
Hulâsa, medeni hayatın sonsuz lıis ve fikir farklarını ifade edemiyecek bir hâle getirmek yolunda çalışmak hatalıdır. İkinci nevi synonim’ler ne kadar çok olursa o kadar o milletin dili medenî ve zengin savılır.
6 — İmlâ mes’clesinde, bu Kurultayın daha fazla fonetik bir yol tutması doğru hattâ tabiî olabilir. Türk dili esasen fonetiğe mütemayildir. Ümidimiz Cumhu -riyet gazetesinde D. N. nin dediği gibi yapacakları değişmelerin hariçten yenihaş-tan harf getirtecek kadar radikal olmamasıdır.
Açılış nutku haricindeki nutuklar üstünde durmağa lüzum yoktur, bazılarında, kelimenin mutlak Türkçe -den hem de Garp Türkçesi haricindeki lehçelerden gelmesi icabettiği biraz mübalâğa ile ileri sürüldü. O kadar kİ. bunu yaparken, istiklâl mücadelesinde olduğu gibi taarruza geçip dönüşeceklerini bile harp türküsü çağırır gibi söylediler. Bu kelimelere itiraz edenlere mürteci, hattâ hain vasfı verdiler. Bereket versin Doktor Dilemre risalelerinde şair ve san’atkârlara iste -dikleri kelimeyi kullanmak müsaadesini vermiş bulunu yordu. Yoksa, fikir adamlarının da san’atkârların da dilleri korkudan tutulabilirdi. Gene bu nutuklardan birinde. dünyada üç dilden gelme medenî lisan var mıdır diye soruldu. Medenî diller, başka başka sahalarda, üc değil ondan, yirmiden fazla dilden kelime alır. Bir tek dile dayanan topluluk ancak hariçle hic teması olmıyan, insaniyetin ileri hareketini, her gün doğan veni fikir ve hislerin mev -cudivetinl idrâk edemiyen kabilelerde bulunabilir.
Bir nutukta gene, (surci-lisan olacak) «dil kurumunca kesilen vol» gibi bir tâbir kullanıldı. Bu tabiî, katet -meleten, şuuraltı bir tercüme idi. Halbuki biz, mesafe katederiz, fakat yol alırız; vol kesmenin mânası başkadır. Tabiî Kurumlular, dilimizin yolunu kesmek değil,
Eletrik ucuz-lamıyacak
Vergi ve resimler buna imkân bırakmıyor
Vâdeli plânlar
Şehrin asayişi üzerinde a-lıııan tedbîrlerin müsbet neticelerini memnuniyetle görüyoruz. Seyrüsefer kazaları ve zabıta vak’alarj azalmış.
Vali ve Belediye Başkanı Dr. Fahreddin Kerim Gökay, Anka-radan dönüşünde gazetemize yaptığı beyanatında 1&52 senesinden sonra Çatalağzı elektrik santralından şehrimize cereyan verileceğini söylemiş ve elektrik kilovatının İstanbula üç kuruş on paraya mal olacağını bilfli rmlştıL
Bir gazete He diğer bazı kimseler bu haberi, 1952 den sonra elektrik kilovatının üç kuruş on paraya İneceği şeklinde anlamışlardır.
SHahtaraga’dakJ elektrik fabrikasında da bir kilovat elektrik aşağı yukarı bu fiyata yani 3-3,5 kuruşa mal olmaktadır. Buna rağmen tiirlü vergi ve reşLmler saat kiralan vesaireler dolayı-slle bir kilovat elektrik halka 26 kuruşa satılmaktadır. Binaenaleyh çatalagzından İstanbula elektrik vermek için kurulması ico beden tesisat ikmal edildikten sonra şehire gelecek cereyanın kilovatı üç kuruş on paraya mal olsa da elektrik halka şimdikinden daha ucuza satılacağı varit görülmemektedir.
«Cck» li, «cak» Iı vaitlerle kösteklenmeyip isabetli kararların sıkı tatbikî yolilc a-lıtıan tedbirler elbette kısa zamanında müspet neticeye ulaşır. Asayiş tedbiri bunun açık bir misalidir.
öteyanda umumî hayatın can damarlarını teşkil eden muhtelif işler üzerinde se -nelerce dinlediğimiz süslü vaitler ağızdan ağıza devro-lunarak devam edip gidiyor. Bunların bir çoğundan müspet netice alınamamasının sebebi o «cek» , «cak» köstekleridir.
RADYO
İSTANBUL RADYOSU
ÖŞI* vs nijam orogromı
12.57 Açılıg ve Pf^fffnmlar.
13 00 HABERLER,
13.15 Hatif ara müzISt (Pl.).
13.20 Şarkılar ve iUrıtillcr. okuyanlar: Bcikıg Gencer ve McMh.ıt Tınaa. Çalanlar: Hakta Derman. Şerit İçil, tanınıl Şencalar.
14.00 Türkiye Milli Talebe Federasyonu İstanbul bürosunun ter-tlpledlBl Mehmet A kiri anma töreninin Eminönü Halkevinden naklen yayını.
15.00 Programlar ve Kapanı*.
12-57 Acılı* ve Programlar.
18 00 Dans müziği (PfJ.
18 30 Memleket havaları tes vc saz birliği konseri okuyanlar: Aziz Şcnses. Fahri Malntyalı. Cemil Can kat. Çalanlar- Bayram Aracı. Yahya BeyoS'u. Necati Basara. Haşan Söreri.
10.00 HABERLER
19.15 Hatif ara müziği (Pl.J.
19Z0 Radyo Senfoni wkesteM> konseri. İdam eden: Cemal Reylt Rey.
20,00 Memleket türküleri, okuyan Fahri MalatyalI.
28.15 Şan soloları fPl.l.
20.30 M lirik bilmeceleri (Caz ve dans müziği). ,
20.45 Passo dobieler (Pl.).
21.00 Perihan Alhndnft Sözerl'den «arkı ve türküler (Pl.),
21.15 Fasıl «Acem aılrau*.
22.00 Oda mdzlftl (Pl.).
22.45 HABERLER.
33.00 Dans milsıfii (Pl.).
23.15 Hatif fieee müziği (PLİ,
23.30 ProKTaminr vc Kuponu.
ANKARA RADYOSU Aksam programı
18.00 AL S. ayan ve Şarkılar, türküler.
18.30 Radyo salon orkestrası, ıs.oo m. S. ayarı ve haberler.
19.15 Geçmişte Bugün.
19.25 Yurttan Sesler 20,00 Varyete müzikleri (Pl,).
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 lncesar (Sultaniyegait taslı). 21.00 Temsil.
21,M Serbes snni.
22,00 Konuşma.
22.15 Dans milzlgl (Pli.
22.45 M. S. oyarı vc Haberler. 23,00 Kapanı!,
Yarın sabah »o öğle programı
7.30 M. S. ayarı.
7.31 Müzik: (Pl.).
7.45 Haberler vc hava r.ıpom, 8,00 Şarkılar CPL).
8,15 On dakika viyolonsel (PL).
8 25 Cünün programı
8.30 Hafit orkestra eserleri (Pl.). 9.00 Kapanış.
13,28 Açılı» ve progrum
12.30 M. s. ayarı vc Şarkılar türküler.
13,00 Haberler.
13.15 Gitar soloları (Pl.)
13.30 öğle Gazetesi.
13.45 Filim yıldızları söylüyor (PL). 14.00 Aksam programı, hava raporu
vo kapanıj.
Son zamanlarda bir de . »vâdeler» modası çıktı. İda-re adamlarımızın beyanat ve LJ nutuklarında hep bu vâde- Çilerden bahsediliyor. Memle- CM ketin irili ufaklı dâvaları iki vâdeye taksim ediliyor. Kısa O vâde, uzun vâde. Hangi iş ü- c zerinde konuşsalar aynı na- O karatı tekrarlıyorlar: ”
«— Bu dâvanın halli için gerekli çalışmalarımız ilerli- r yor. işi iki kısma ayırdık. Bir q kısmı üzerinde kısa vâdeli —-tedbirler alıyoruz. Bu tedbir-! lerin müspet neticeleri pek yakında görülecektir. Bir de uzun vâdeli tedbirlerimiz var ki, bunların neticeleri "O zamanla görülecek.» (D
Gelgelelinı, müspet netice- W leri pek yakında görüleceği 2. sık sık tekrarlanan kısa delerin üzerinden uzunca za-'*"7
manlar geçtiği halde bunlardan bir çoğunun neticeye yaklaştığını gösteren bir belirtiye dahi rastlıyamıyoruz. Aylar, seneler geçiyor, şu kısa vâdelerin müddeti dolmak bilmiyor.
12
(D >

Kısaların lâstik gibi sü -nüp uzadığını gördükçe, zayıf desteklere dayanan uzun vâdeli tedbir plânlarına bağ ladığımız ümitler de tabiatl-le zayıflıyor.
Bizde plânların tanzim ve tatbiki şahıslarla kaimdir ve evvelkinin hazırladığını sonra gelenin beğenmemesi, onu bırakıp yeniden plân yapmağa başlaması kötü bir itiyad haline gelmiştir. İşte bunun içindir ki. dil ucunda ve kâğıt üzerinde hazırlanan tedbirler tatbik sahasına konulamıyor. Çeşitli işler üzerinde virmibeş vıldanberi beser, onar senelik vâdelerle tatbikına teşebbüs edilen plânlar evrak mahzenlerinde istif oluyor. Masa başlarında uzun gayretlerle hazırlanıp narlak vaitlerle ortaya konulan programların bir kısmını Bakan, u-mıim müdür, hattâ müdür değişiklikleri alt üst ediyor, bir kısmı da bütçe, tahsisat miilâhazalarile yüzüstü kalıyor.
Savın bakanlarımız şu günlerde yine uzun vadeli icraat, ıslahat programların -dan çokça bahsediyorlar.. müspet neticeler üzerinde kuvvetli ümitlerini belirtme ye çalışıyorlar. Geçmiş günlere göz yumup biz de ayni ümitlere bel bağlamak istiyoruz amma 1950 bütçesi henüz çıkmadığı gibi önü -miizde bir de umumî seçim var. Program, plân değişmelerinin tekrarlanmayacağı nasıl temin edilebilir?
Cemal REFİK
dile ileriye doğru yol aldırmak isterler değil mi?
Bir nevi akademi yapmağa doğru giden dil kurumu-nun bağlı olduğu Maarif Vekâletinin bazı mektep kitaplarında, hattâ klâsik tercümelerde herhangi yabancı bir lehçeyi andıran garip dilin değiştirilmesi, âciz - kanaatimce - bugün dil kurumu meselelerinden daha çok mühimdir. Bunlardan bir nümuneyi, bir gazeteci arkadaşın seçtiği yazıdan a-lıyorum.
«Şu da pekindir ki özde-ğin. yetkinlik ve temizliğinden vana insan ancak kendi duyularına göre yargı verir. Yetislye açıklanmış olduğu üzere, insanların hepsinde duyular ayrımlı olduklarına göre, özdeğin yetkinlik ve
temizliğinden yana insanların, cok aynnlı olarak yargı vermek zorunda oldukları iş te bundandır.» (1)
Eğer, resmî neşriyat çocuklarımızı böyle konuşturmağa muvaffak olursa, o ‘zaman «kimim» un şimdiye kadar tutmuş olduğu yol hiç değişmemiş olacaktır., işte o vakit, dünyanın his ve ahenk bakımından en zengin ve güzel dillerinden biri olan Garp Türklerinin Türkçesine ileri doğru yol aldırılmış olmaz, belki bu dilin sahiden yolu kesilir, korkudan susar gider.
HALİDE EDİB
(1) Milli Eğitim Bakanlı Ih t»ra fınılan neşredilen (•Dünya edebiyatından tercümeler» serisinden «nakikatla Araştırılması» sshife 19.
Sah ire 4
Dafffterdarl® müDâLafc
Irat sahiplerinin
Vergi fa'min tarafından ve ne zaman ödenecek? Hususi atomabilltr ve kürkler vergiye dahil mi?
Gelir vergisi haktan da İstanbul Defterdarı Mehmet İlmeni; konuşmamıza devam ediyoruz.
Sual __Gelir vergisi rejimin-
de irat sahiplerinin durumu nc olacaktır?
Cevap — Bilindiği gibi sermaye iratları, gayri menkul sermaye IratJan ve menkul sermaye İratları diye İkiye aynhr. Önce gayri menkul sermaye İradından bahsedelLm.
Gayri menkul sermaye Iradı kira demektir. Gayri menkul sermaye iradı doiayısile Gelir vergiline tabi tutulmak için ortada bir kira bulunmalıdır. Me-«elâ bir kimse sahip olduğu evinde otursa bu evi doiayısile Gelir vergisine tâbi tutulmaz
Bir kimse gayri menkulleri veya gayri menkul hükmünde sayılan haklan Idraya verir w bundan bir gelir elde ederse, elde edilen bu gelir örerinden vergi ödemekle mükellef tatula-eaklır.
Ancak, kanun bir kimsenin gayri menkulünden elde ettiği kira tutan yılda 2500 liradan sa olursa, onn vergiden istisna etmiştir Şu halde gayri menkul iradı üzerinden vergi ödenmeli için bir şahsın bir sene içinde bir veya müteaddit gayri men-küllerden elde ettiği iradın 2500 lirayı geçmesi lâzımdır. Bu İstisnanın defter tutanlara şümulü yoktur. Yani ticari veya mesleki İşleri için defter tatmağa mecbur bulunan tüccar, sanayi-el, serbest meslek erbabının veya beraber oturduktan eşleri veya küçük çocuklarının elde ettikleri kiralar bir sene İçinde 2600 lirayı geçmese bile bu kiralardan vergi alınır.
Kanunda gayri menkul sermaye iradı, senelik kira tutan 2500 liradan fazla olmakla beraber 10.000 liradan assa. bu takdirde kıranın 2500 lirası vergiden İstisna edilmiştir.
Alınan kira 10.000 liradan fazla L*c bu takdirde tamamı vergiye tâbi tutulur.
Alınan kurlardan masraflar veya götürü olarak % 20 M çıktıktan sonra kalan miktar vergiye matrah olur. Yani vergi bu kalan miktar üzerinden hesapla nır. Vergi hesaplanırken irat sahibinin evli olup olmamasına ve ç«x?uk adedine göre değişen en az geçim İndirimi de nazara alınır. Matrahta*! bu indirimde düşülür. Ve aııcak geriye kalan miktar üzerinden vergi heıaulanır. Ayrıca bu hesaplanacak vergiden bina vergisi veya arazi vergisi olarak ödenen vergiler mahsup edilecektir. Getir vergisi bu mahsubu kabul rdilen vergiden azsa artık Gelir vergisi diye bir şey ödenml-yeeekUr: fazla ise artanı ödenecektir Meselâ bir bina Lradı doiayısile ödenmesi lâzım ltn Gelir vergisi 120 lira
ve o bina İçin 100 Ur* bina vergisi ödenmiş bulunsa bu takdirde Gelir vergisi olarak irat sahibinden sadece 20 liranın vergisi İstenecektir.
Misalimizde ödenen na vergisi 130 lira olsa
vergisi 120 lira tuttuğundan ve bina vergisi de Gelir vergisine mahsup edileceğinden aynca bir Gelir vergisi ödenmlyecek-tir.
ge-olsa
bl-Gelir
Vergiyi kim ödeyecek ?
Sual — Vergi irimin tarafından ve ne zaman ödenecektir?
Cevap — Kirayı kim alırsa vergi mükellefi od ur. Yani gayri menkul İradı dotayolle Gelir vergisi ödemek İçin muhakkak mal sahibi olmak şart değildir Bir adam kira İle tuttuğu bir binayı veya araziyi başkalarına kiralar ve bir gelir elde ederse bu kiralayan şahıs da vergiyle mükellef olur. Yani vergi mükellefi, Idra olarak bir gelir elde eden şahıstır.
Vergi beyanname vermek sureli le tahakkuk ettirilir. Beyannameler gelirin taallûk ettiği takvim yılından sonraki ydın Mart, ayında irat sahibinin ikametgâhının bağlı bulunduğu vergi dairesine verilir.
Be.çapinnan vergiden bina ve arazi vergisi mahsup edildikten1 sonra kalan kısım varsa, bu
kalan kısım İkiye bölünür. W biri Mart, diğeri Eylül ayında olmak iizere iki müsavi taksitte ödenir.
Gayri menkul irat sahiplerinin hepsi beyanname vermek mecburiyetinde değildir Bir takvim yılı İçinde aldığı ör* 2500 lirayı geçmeyen irat sahipleri beyanname vermezler Beyanname vermeye mecbur olanlar yıllık kiralan 2500 lirayı geçenlerdir. Ancak beyanname vermek mecburi yetinde olanların büyük bir kısmının da muaflıklar. indirimler veya mah suplar dotayıslyle ödeyecek vergileri otouyacaktır. Vergi ödeyecekler 10-12 bin lira ve daha fazla kira elde eden şahıslardır.
Menkul sermaye iradı
Her nevi hisse ■enetierindra alınan temettüler: tahvilâttan alınan fateJer. limitet şirket or-taktarmtn bu ştrkeUerden aldık lan kâr hisseleri, komandit şirketlerde sermayesi mlktarOe mes*ui tutulan ortakların yani komandite ortakların k&r hisseleri, kooperatif şirketlerde eğer kooperatif kâr dağıtıyorsa, dağıtılan kârlar, bankalara yatan-İrtn paralardan alınan faizler -den 200 lirayı aşan kısımlar, şahıslara borç olarak verilen paralar dolayrslle alınan faizler ve bunlara benzer ticari veya mesleki faaliyet dışında sermaye veya para Ut temsil edilen değerlerden alman iratlar menkul sermaye iradıdır.
Kendi kanunlarile her türlü vergiden istisna edilmiş bulunan tahvilât faizleri Gelir Vergisinden müstesnadır. Bunların başında devlet tahvilleri gelir. Devlet tahvillerinden faiz alanlar elde ettikleri bu İratlar do-layısıle Gelir Vergisi ödemlye-cekl erdir.
Bankalara yatırılan paralardan veya şahıslardan bir takvim yılı içinde alınan faizlerden 200 lirası da vergiye tabi değil -dlr. Bankalardaki paraların faizinden alınacak vergilerde bir hususiyet vardır. Her banka ve her banka şubesi bu 200 liralık istisnayı ayn ayn gözönüne I alacaktır. Böylece meselâ Istan buldaki beş ayn banka vey* banka şubesindeki parasından senede 190 nar Ura faiz alan bir şahsın aldığı faizlerin yekûnu R50 lira olacağı halde hiç Gelir vergisi ödemlyecekttr.
Menkul sermaye İradı sahipleri de gayri menkulde olduğu gibi defter tutmakla mükellef değildirler.
Bir takvim yılı gelirine alt be yanname ertesi yılın Mart ayında gelir sahibinin ikametgâhı -nın bulunduğu yerin vergi dairesine verilir. Vergi, biri mart, biri eylül ayında olmak üzere 1-ki taksitte ödenir.
Tüccarların ve şirketlerin sermayelerine dahil bulunan paralardan veya IştLrâklerlnden elde edilen gelirler menkul sermaye iradı sayılmaz. Ticari kazanç sayılır ve bundan vergi Ödenir.
Sual — Ya hususi otomobiller, kürkler v. a. 7
Cevap — Böyle şeylerin gelir vergisiyle bir alâkası yoktur. Zaten Gelir vergisi servet üzerinden alınmaz. Vergi ödemek i-çln bir gelir elde etmek lâzımdır.
Şahap BALCI OĞLU
Emet’te biçki - dikiş kursları
Emet (Akşam! — Kültür Bakan Lığına bağlı 138 sayılı gezici biçki ve dikiş kursu, öğretmen Kadri ye Yılmazerln başkanlığında Emet’e gelmiş ve İşlerine başlamıştır. İlk defa faaliyete geçen bu kurs burada çok İlgi ile karşılanmıştır.
4"
SÜMER Sinemasında
SİİZAN HAYKARTll ve VAN HEFLİN ile Beraber yarattıkları
Vatan Kahramanı
(Tap Roots) Renkli Kiminde büyük mu-valfakıyet kazanmışlardır.
| Fevkalâde bir Film.
(ce ile baslar
olan bir lisandır
Çeviren:
SARAY Sineması
Milletlerin Garip Adetleri
Çince küfürü en bol
“Yağmur yağacak mı!„ diye sormak Çinlilere göre en büyük küfürdür
Hindi Çlnl’de genç erkek ve kızlar on altı yaşında evlenirler. Gençlere sormadan, aileleri bu İşin yapılması İçin lüzumlu tedbirleri alırlar
Genç erkek tarafından zumlu olau hediyeler, a bete! eevizl. gam birası, pirinç şarabı ve tütün temin olunduk-dan sonra nişan merasimi yapılır, Bu andan itibaren erkek nişanı ısının evine taşınır Ve bu suretle evlilik hayati başlar Başka evlenme merasimi genç erkeğe masraf olmasın diye yapılmaz Esasen herkes de çifti evli olarak kaoul eder Çta Hlndistanı son de enteresan olup birçok AvrupalIları buraya cezbeder. Bu memleketin lisanı ve tâbirleri de dikkate şayandır. Burulan dolaşan bir seyyahın hâtıra-tmdan şu enteresan vakayı o-kuyuculanmıza anlatmayı yerinde buluyoruz:
Kendi kendime acaba yağmur yağacak mı diye soruyordum. çünkü bugün «Güzel hava mabedine», dağın tepesindeki mabede çıkmak, istiyordum ve hava da o kadar cazip değildi.
Karşımda duran şişman garsona, yüzüme durmadan gülen bu herife, dönerek: «Acaba yağmur yağacak mı?» diye sordum. Garson dudaklarını ısırarak ve dişlerini gıcırdatarak yüzünü ekşitti ve hiç bir cevap vermeğe lüzum görmeden sırtım b&na çevirerek karşımdan çekildi. Arkasında duran üç yamağı sırıtıyorlardı. Çin lokantalarında hizmet bir baş garsonla üç yamak tarafından birlikti? İdare edilir.
Ben baş garson her halde iyi îngillace bilmediğinden bu şekilde hareket etti zannediyordum. Döndüm üç yamağa hitaben: «Acaba yağmur yağacak mı?» diye yeniden sordum. Bir de baktım ki üç yamaktan en küçüğü bir derin nefes aldı, üçü de benim yemek siparişimi bile dinlemeden yanımdan ayrıldılar.
Yanımda bulunan bir arkadaşım kızgın bir halde: ,
—- Azizim sen bu adamlara İdi. Arkadaşımla ben bu yara-
• ■ ■■■— ... 'maz çocuklardan kurtulmak
için bir çare arıyorduk. Arkadaşım çocuklara benim anlamadığım bir kaç gayet kuvvetli söz söyledi.
Arkadaşıma sen galiba küfür ettin, anlamadım amma, sözlerin sertliğinden bunu tahmin ediyorum.
— Evet küfür eltim, amma hafif küfür. Onlara güneş ve ay İle bulaşık yumurtalar dedim.
Bu gayet kibarca bir küfürdür. güneş ve ay Çlncede ilim işareti gibi yazılır ben onlara nezaketle dedim ki siz daha âlim değilsiinz,
— Güzel fakat bulaşık yumurtalar dedin?
— Bulaşık yumurtalar demekle, yumurtanın akı İle şansının karışmasından dolayı, anlaşılmaz fikirler dem ek Ur. Ben bunlan not ettim.
Arkadaşım «gel dedi, şu panoramayı bir görelim. Bu gibi sualler ile hafta tatilimizi geçirmeyelim». Panorama geniş ve can sıkıcı idi, Çinde panoramalar hep böyledlr, bundan maada rüzgâr esiyordu, yağmur yağmağa başlamadığı halde soğuk vardı. yağmur ve toz buranın iki Heri unsurudur. Karşımızdaki şehir toz yığınları İçinde İdi. Mabette papazlara birer çay ısmarladık, bir kaç tane mum aldık. Yakmadan mâbetten aşağı İndik. Arkadaşım bir çok mevzular ortaya attıysa da ben Çin küfürlerine ait mevzudan ayrılmak lstemi-Arkaclaşıma döndüm
| Hâmi BEKEM İ
1_____________i
Derin nefes aldım, çok şükür kati güzel ve kibarca bir kelime öğrenmiştim. Fakat maalesef, baş garsonu o kadar ağır tahkir etmiştim ki bir daha yanıma uğramadı. Yamaklar da değişmişti. Yani baş garsonla barışa m adım.
Mabede çıkış
Beraberce dağa çıktık, tş hallolmada dağ yüksek ve çıkışı da sert olduğundan ancak yukarda mabette konuşabildim. Arkamızdan bir sürü Çinli çocuk gelmişti. Bunlardan bazıları doğru yoldan yürûmlyerek, kısa yoldan ve bizden evvel yukarıya varmışlardı. Mabedin içinde bize rehberlik etmek fikrinde idiler. Mabedin önünde oturan bir şişman rahip, çocukların bu alâkasını destekliyordu, ihtimal bu baş rahip çocuklardan yüzdelik alıyordu.
Bu güzel mâbet aşağıdan, bir mermer yığını halinde çok güzel görünüyordu. Yukarıda dağın tepesinde ise bir yığın taştan ibaretti, bir çok Çin mabetleri. ' gibi toz toprak ve pislik İçinde ’ iril A rlrar1a"nmİH hrn İm VAr'l-
Uyar um. Japonlarda yalnız bLr kelime vardır «Baka*.
— Bu Japon dilinden değildir. İngilizce «beggar» kelimesinden alınmadır. Fakat Çince küfür etmek pek dolambaçlı bir meseledir. Ben bile bazan anhyamıyorum. Bundan bir müddet evvel bir ananın çocuğuna «fahişe çocuğu» dediğini İşittim Fakat bununla ne demek İstediğini anlıyama-dım.
Bir gün iki Çinli kadın evimin önünde saatlerce birbirine küfür ettikten sonra karşılıklı birer sigara İçtiler. Sonra yeniden birbirine küfürler savurmağa başladılar. Çinlilerde o kadar küfür vardır ki bunlarla saatlerce blrlblrlerlnl edebilirler.
Konuşmamız esnasında bir İki yağmur damlası başıma değdi, ben arkadaşıma «acaba yağmur yağacak mı?» diyecek oldum. Arkadaşım beni de tahkir etme dedi!
İş hayatında muntazam hesap tutmak muvaffakiyetin sırrıdır. Bunu bir Ece Ajandasile temin edebilirsiniz.

Yılbaşı münasebetiyle Eagle — Llon Film Şirketinin en güze! filmini seçmiştir.
Robert Cummings — Ari ene Dahi
ile beraber yarattıkları
Aşk ve macera dolu muhteşem bir dram:
Unutuimıyacak Dramatik mevzulu güzel film
Spor tarihinin en büyük hâdisesi olan ■■■■I,
14 ne» Londra Olimpiyatlarının Hakikî ve tek filmi
Perşembe akşamı »!
LÂLE Simasında
RENKLİ vc TÜRKÇE
SPORUN ZAFERİ
Milletlerarası dostluk ve banş sembolünün yıkılmaz âbide-
sl(Ur-
DiŞi KUŞ


neden piç diye hitap ettin? diye sordu.
Bunu protesto ettim: «Onlara havanın durumunu sordum* dedim. şu cevabı verdi:
— Çinlilere göre yalnız kaplumbağalar havanın durumunu bilirler. Çünkü yağmur yağmadan sırtlan rutuoetlenir. Bu demek oluyor id heriflere sen kaplumbağasın dedin. Bunun neticesi...
Arkadaşım derin derin nefes alarak sun lan İlâve etti: «Bir kimseye burada kaplmbağa ve yahut kaplumbağa yumurtası demek en ağır bir tahkirdir. Çünkü Çinlilere göre kaplumbağa yılanla temas eder. Binaenaleyh kaplumbağa demek piç demektir.
— Korkunç şey... Demek ki ben garsonları burada alenen tahkir ettim ve analarına küfür ettim.
— Evet öyle... Dahası var: Birisine evlâdım dersen küfürdür.
Arkadaşım benim bunlan bilmediğimden dolayı âdeta müteessirdi. Şu İzahatı verdi:
— Eğer siz birisine oğlum derseniz onun babası demeksiniz...
— Şimdi anladım. Bu sözü annesile birlikte yaşadığım suretinde tefsir ediyorlar.
— Evet öyle...
— Bu heriflerle bânşnmk İçin }kendilerine nc söylemeliyim?
— Baş garsona baba diye hitap et.
’ — Güzel, fakat bunu söylerken anneme hakaret etmiş ol- yordum, muyor muyum? we:
| — Hayır... Baba umumi bir j _ Bana bir kaç Çince küfür takdir mânasına gelir ve başka daha öğret. Buralarda her hai-ı hiç bir mâna ifade etmez.
Hergün biraz daha güzelleşen bu nefis kadın mecmuasının 9 uncu sayısı çıktı.
İÇİNDEKİLER:
950 Gece elbiseleri, Dudaklarınızı unutmayınız, Mektuplar nasıl olmalıdır- Kloş etek nasıl kesilir. Aşka dair, nefis bir Hzöz ömeğl. çocuğun beslenmesi, annelerin Şiirleri, Türk işi güzel bir yastık, çiçekler e-vln şenliğidir, Kayaklı Kazak. Ata sözleri. Orta Okul öğrencilerine. Jakarh Kazak. Gecelik Danteli, Sana, Dertlerinizi dinil-1 yoruz. Köy Düğünü ve ayrıca tavşanlar tasvir eden renkli nefis motifler, Ajurlar, Rüyaları hakikat olur mu? Kaneva. Güzel yastıklar, Makyaj ve sırlan, İlk Balo Tepsi örtüleri, çiçek işli buluz. Şifalı otlar. Bayanın akıl defteri. Revani ve Yoğurt tatlıları, görgülü kadın, becerikli olalım, Beyaz İşler ve daha bir çok enteresan ya® ve örneklerden başka büyük bir paftası yle beraber.
35 kuruş
Çıkaran: Arif Botat Kitabeyi
Harika Piyanist
J E A NNE - MA Rİ«
D A R R E
Tek Konser
CHOPİN RESİTALİ
4 ocak Çarşamba saat 21 de
SAKAV’da
Biletler gişede satılmaktadır.
Telefon:
41656
ARKO
KON TIYA

Sineması her sene olduğu gibi bu sene de yeni yıl için en muhteşem ve en güsel filmini narırladı-YARIN Gece Metro - Goldvvin - Mayer’In şaheseri. A K BESTESİ
(That Mıdnıght Klss) Renkli: Baş Rollerde JOSE ITURBİ — CATHRYN GRAYSON
ve sinema dünyasının yeni keşfi:
MÂRIO L A İN Z A
En nefis ve ihtişamlı. Renkli sahnelerde çevrilen büyük aşk ve müzik şaheseri
Numaralı koltuklar bugünden satılmaktadır.
Yarın Matinelerden İtibaren
YILDI
Miki’nin yılbaşı hediyesi
Dâhi W ALT DİSNEYTn Baş dan başa renkli ve müzikal
10 mevzulu bir Ban'at harikası
MUAMMER KARACA OPERETİ
Maksimde
©8a*t 2030 da
SİZİN SOKAK
Matineler: Cumar test pazar 15 te
Sinemasında
6

.de lâzım olur. Ben Japonca bi- ı



YILIN ANSİKLOPEDİSİ
Bütün tanınmış takvimciler, âlimk’. şairler, filozoflar, mütefekkirler, doktorlar, muharrirler, hikayeciler bir araya gelerek çeşitli mevzular üzerinde hazırladıkları 2500 parça yazıyı bir tek eser içinde topladılar.
Bu eser, her yıl seve seve alıp bir ziynet eşyası gibi odanızı süslediğiniz, günlük yorgunluğunuzu yapraklan arasında dinlendirdiğiniz:
Büyük Saatli Maarif Duvar Tabimi
daha büyük bir itina ile çıktı
Tombulluk mod
llallıvul'ua genç yıldızlarından Barbara Hail
Güzel sesli bîr artist
Son zamanlarda Hollıvut'a Morina Beril adlı bir İtalyan artisti gelmiştir. Marlna, birkaç ay Içtade İtalyadan gelen ikinci artisttir. Dünyanın en güzel esmerlerini yetiştiren Torino şehrinde doğmuştur. Hollivut'fa ;Tyrone Power ve Wanda Hend-rüc j)e birlikte «Tilkiler Prensi» adlı bir filim çevirecektir Bu filim Cesare Borgia’nın haya’ı-n» dairdir. Morina, filimde Borgia'nın yeğeni Anşela Bor-gia rolünü yapacaktır.
Aşk sahnelerini provaya lüzum görmüyorlar!
Hollivut'un tanınmış artistlerinden June Alilsen ve Dicle Powell «İnkılüpçı ve Kırmızı başlı» adlı bir filim çevirmeğe başlamışlardır Bu filimde birçok öpüşme ve aşk rahneleri vardır. June ve Dick karı kocadır. Kendilerine bu filim münasebetiyle prova yapıp yapmadıkları sorulduğu saman şu cevabı vermişlerdir; «Provaya ne hacet, birbirini seven karı koca her zaman bu tarzda prova yapar!»
June 9 yaşında iken bir ağaçtan düşerek aylarca yatmak mecburiyetinde katmıştı. Fakat büyük bâr asim sahibi olduğundan, bir gün kalkarak yüzmeğe boşlamış ve yüzme şampiyonu; olmuştur.
June çok iyi danseder. Dansı mimleri seyrederek öğrenmiştir. Mektebini bitirince HolUvut a giden genç kız, burada koro heyetine girmiş, bir hayli çalıştıktan sonra iptida «Çılgın km», sonra «Kelimeler ve Müzik». «Üç silahşor küçük kadınlara fili mlerln de rol almıştır.

Sahlfe 8

27 Aralık 194Î
Şehir hatları vapurlarını
Yıldızlara hediyeler
lstanbulda hilekârlıklar
burada yapabiliriz
Artistlere Noel münasebetiyle bir çok hediyeler gönderildi
Holanda tezgâhlarına ısmarlanan 6 vapur, pahalı, kusurlu oldukları gibi bunların teslimleri de gecikmiştir
Deniz Ticaret filomuzun muhtaç olduğu gemileri, kendimiz yapmak yolunda, yıllardır yazdığımız yazılara kulak asılsaydı. memlekette büyük bir İş sahası açılmış olur; milyonlarca liralık paramız. dahllde_ka-lır, yine milyonlarca liralık döviz tasarruf edilmiş olurdu.
Rahmetli Şirketi Hayriye, 7S ve 7® numaralı Kocataş ve Bariyer vapurlarını, kendi küçücük Hasköy tamir atölyesinde inşaya muvaffak oldu: Haliçteki Devlet Denizyolları rabrika ve havuzlarında büyük küçük römorkörlerle Van gölü İçin gemiler yapıldı ve yapılıyor. Ata Nutkıı ve Muhiddln Etingû gibi bahriyedcn yetişmiş inşaiye mühendislerimiz. Gölcük tersanesinde ve Tâşkızakta, yağ gemileri, hücum botlara, başka
Vapurların kusurları
Bu gemilerin Hollanda tezgâhlarında Haliçteki fabrikalardan daha iyi ve daha mükemmel yapılabileceği Ümidi de maalesef, tahakkuk etmemiştir. Şirketi Hayriyenin 1914 -15 te İngUterede yaptırdığı 71 numaranın bir metre uzunu ve baş tarafı sert denizlere karşı kapalısı olarak yanılan bu gemiler. ne yazık kİ emekdar 71 numaraya nazaran çok kusurludurlar. Bu kusurları büyük küçük diye İkiye ayırarak sayalım;
1 — Saç ve ahşap kısımların İşçiliği umumiyette birinci sınıftan biraz düşüktür. Haliç fbarika ve havuzlan atölyelerinde geçen senc tadil edilen Bursa vapurunun işçiliği her ba
tekneler. bir yüzer havuz inşa ’kımdan. Hollandada yapılan ge-ettiier. Demek kİ gerek bu İki' »tilerden daha İyidir. Hollanda
eıuıer. ueıııi'K kj gelen ou uu 1
inşaiye mühendisi, gerekse i lmaJ1 gemilerin üst güvertelerl-Fıbri Tı man. M-mt Tegar, ;,ün akması bu İşçilik ve belki Mümtaz Balette, Ziyad ve Ba- ,de malzeme kifayetsizliğinin bir haetdin Elgin ve Almanyada «teliHdr,
lahsü ve hnıtû hocalık dahi j 2 ~ Yolcuların küçük br kıs-elmiş olan Harun AKŞAM’da [mı b3r bordaya toplanırsa ge-kıym.lli yazıları ve projeleri ile |n,Uer fazlaca yana yatmakta-
dırlar. Hattâ gemiler boş İken dahi bu yana yatma daha az olmakla beraber, vakldlr. Yana yatma yüzünden gemiler bazı iskelelere ve İskelelerde duran başka bir gemi üzerine yanaşmakta güçlük çekmektedirler. Yolcular iskeleye veya vapura nispetle dimdik bir vaziyet alan müteharrik İskeleleri tırmanmak zorunda kalmaktadırlar.
3 — Bu gemilerin tek kazan-h olmalara, mahzurludur. Böylece gemilerde beygir kuvveti bakımından yedek ve ihtiyat yoktur. Binaenaleyh bir kaç sene sonra, kazanlar bugünkü gücünden de bir miktar düşünce bunların 13 mil gitmeleri asla mümkün olamıyacaktır.
4 — Gemilerin sürati bugünkü ihtiyaca göre azdır. Ancak bunda Hollanda tezgâhlarının
ısmarlanmak istenildiği zaman,'b>r hatası yoktur. Devlet Deniz-şu maddeler tercih sebebi ola- yolları idaresi eşik genel tak gösterilmişti: ........
1 — Daha ucuza nialolacjık-lardır.
2 — İnşaları daha kısa zamanda başarılacaktı.
3 — Daha mükemmel gemiler yaptırmak mümkün olacaktır.
Bu üç tercih sebebinin üçü. de tahakkuk etmemiştir. Gemilerin İnşası, beherinin takriben 8000 sterlin ödenerek Hollandadan İstanbul'a yedekte nakil dahil topyekûn 9.750.0ÛO liraya molol-rauştur. Bu flatte ucuzluk yoktur. Burada işçi gündelikleri Hollandaya nazaran çok daha ucuz olduğu için, gemileri daha ucuza yapmak kabildi. Aynı fiate yapılsaydılar dahi bu paranın büyük kısmı memlekette kalacaktı.
inşa müride t-lcrlnln daha kısa süreceği iddiası da maalesef gerçekleşememiştir. Vapurlar 10 aralık 1946 da ısmarlan inişti. İlk ikisi mukavelenin imzasından 14 ay, diğer İkisi 17 ay, son İkisi de 20 ay sonunda teslim edilecekti. Bu surette son iki gemi 15)48 ağustosunda elimize geçecekti. Fakat İlk gemiden İtibaren gecikmeler başlamış ve sonuncu gemi ancak 1949 yazı başlarında teslim edilmiştir. Bu suretle tehir, bir yıla yaklaşmıştır. Gemiler, âcil İhtiyaç vardır, süratle yapıisınlaı diye Hollandanın tezgâhlarına ısmarlanmış oldukları halde, çabuk inşa keyfiyeti gerçekleşmemiştir.
1946 da ecnebi firmalarla aylarca süren müzakereleri, münakaşalar ve pazarlıkları da hesaba katarsanız 19-16 başında bu gemilerin Haliçte İnşasına başlanmış olsaydı Jl*49 yazına kadar geçen üç buçuk yıl İçinde, bunların ikmali her halde mümkün olurdu. Haliç fabrikalar nida yapıla m iyacak veya süratle yapılamıyacak parçaları da. malum olduğu için, önceden ısmarlamak suretıle hariçten’lu» denilen şekilde inşa elmiş-getirlilebıîirdi. | tir. Gerçi, bu şekL, teknik İti-
temayüz eden Naci Ark gibi kıymetli inşaiye mühendisleri-mis vc bunların Musa Tebi, Nedret gibi genç arkadaşları, işlerinin elıli teknisyen ustaba-şıîarımız, ustelanınız. İşçilerimiz gemi yapabilecek iktidar ve ehliyeti haizdirler.
Meselenin ruhu, bunlara lm-kâu vermekten ibaret. olduğu halde, ne yazık ki yıllardır bu. mümkün olamamıştır.
Holandada yaptırılan vapurlar
Meselâ. Hollandaya ısmarlanıp yaptırılmış olan şu 0 tane beyaz boyalı şehir hatlı vapu-runu burada yaptırmak kabildi.
Gemiler, lstanbulda yap-tınîmıyarak bir ecnebi firmaya
müdürü, 1946 da bu gemileri ısmarlarken 32 yıl önce sipariş edilmiş olan 71 numarayı örnek tutarak ısrarla 13 mil sürat istemiştir. Oenıiler, y&lnız aşağı Boğazda, yani meselâ Yeniköye [kadar olan İskelelerle köprü a-rasında vc bütün iskelelere uğrayarak sefer yapacak olsalardı. 13 mil sürat belki kâfi idi. Halbuki münhasıran Boğaz seferleri için ısmarlandığı ve bundan dolayı fazla sürate ihtiyaç oimRdığı ileri sürüten gemiler, lıem yukarı Boğazda, hem Adalarda çalıştırıldıklara için servis süratleri asgari 14 mil olmalı idi. Gemilerin tecrübe süratleri bile 14 mili bulamamıştır.
5 — Söylendiğine göre, gemiler, bazı kusurlarından dolayı Boğaziçi İskelelerine yanaşmakla güçlük çektikleri İçin, mecburen Adalara da işletilmekledirler. Bu satırların muharriri, geçen pazar, gayet sakin bir havada bir yaz günii, öğle üzeri, iskelelerde yalnız 15 - 20 yolcu bulunduğu bir sırada, Bü-yükdereden. Bebeğe kadar — bu gemilerden birinin çok güç manevra yaptığı İçin — tam 35 dakikalık bir teehhürle geldiğini bLzzat görmüştür. Vapur boş olduğu halde, bir tarafına yatıyordu ve gayet ağır tornistan alıyor, İskelelere güçlükle yanaşıyordu.
5—71 numaranın 32 yıllık bir gemi olmasına rağmen, bütün seferlerini tarifede muayyen müddet zarfnda yapmasına mukabil, bu yeni gemilerin iskelelere uğradıklar, zaman geç kalmaları, manevra kabiliyetlerinin azlığndan İleri gelmektedir.
Bunun teknik sebebi de şudur: Hollanda tezgâhları, gemilerde az makine takati He matlup sürati temin, edebilmek için, teknelerin sualtı endazesini hususi bir tarzda yapmış, yani baş bodoslamaları «topuz-
uzun
' barllc doğrudur; ancak seferler yapan gemilerde sürat bakanından faydalı olduğu halde, kısa seferler yapan ve sık sık iskelelere uğramak zaruretinde bulunan gemilerde müspet netice vermemekte, bilâkis manevrayı güçleştirmektedir. BUhassa Boğaz sularındaki a-kıntı ve anaforlar dolayıslle İskelelere yanaşma ve kalkmalarda, gecikmelere sebebolmak-tadır.
7 — Gemilerin yolda mütemadi sarsıntısı yolcuları rahatsız etmektedir. Bu da, az kazan ve makine kuvvetlle fazla devir temin etmek yüzünden ileri gelmiş bir İnşa hatasıdır.
Gemilerin küçük kusurları
8 — Bacalar kısa yapılmış olduğundan dumanlar, aşağı bastırmakta bazan rüzgârlı havalarda üst güvertenin gerilerine doğru içeri girmektedir.
9 — Alt kat salonlarda, havalandırma tertibatı yok denilecek kadar zayıf olduğundan, vantilatör de konulmadığından yazın sıcaktan oturuiamamak-ta; yolcular fena halde bunalmaktadır.
10 — Üst kat salonlarda pencerelerin manlvelâ İle hayli güç şeklide açılıp kapanması, kamarotları bizar ettiğinden hun-lar, pencereleri her seferde kapayıp açmamakta ve yazın kapak kalan pencereler yüzünden üst salon dahi çok sıcak olmaktadır,
11 — Yolcuların paketlerini koyacakları raflar, çok. dar ve fazla yüksektir. Kanapeler yumuşak Lse de yaylan tek olduğundan ağır sıklet bir yolcu şöyle kendini bırakıp oturduğu zaman aynı kanapede oturanları, yerlerinden sıçratmaktadır. Bu şırada kahve ve çay içen varsa, btı sıçrama yüzünden kahve ve çayını üstüne başına dökmektedir.
Görülüyor kİ 19-16 yılında. Şirketin 71 numaralı Halâs vapuruna benzer olarak ısmarlanan bu vapurların, örnek tutulan gemiye nazaran, büyük küçük bir çok mahzurları vardır. Şehir hatları vapurlarını kendimiz yapmalıyız
Ismarlanacak şehir hattı va-purlarile, diğer küçük tonajda gemilerin mühendis, ustabaşı ve İşçi itibarlle memleketimizde yapılmasında hiç bir mahzur yoktur. İnşaatta karşılaşacağımız en büyük güçlük malzeme tedariki olacaktır. Fakat HollandalIlar da, İtalyanlar gibi, bu gemilerin bir çok malzemesini dışarıdan tedarik etmişlerdir. Binaenaleyh biz dc. bütün İnşa bedelini döviz olarak harice verecek yerde, yüzde 30 nispetinde bir miktar malzemeyi dışarıdan alır ve gemileri en az aynı evsafta olarak kendimiz yapabiliriz. Böylece teknik personelimiz daha İlerlemiş ve artmış olacağı gibi yüzde 70 nispetinde döviz de tasarruf etmiş oluruz. Bu para memlekette kalır ve muhtelif sanayi mü-essesclerine iş ve kazanç temin edilmiş olur.
Geçen yazımızda da söylediğimiz gibi, gemileri süratle yapabilmemiz İçin fabrika tesislerine bir miktar tezgâh ve takım ilâvesi lâzımdır. Bu da, Fuat Zincir kıran heyetinin 1047 yazında satın alınmasını teklif ettiği, fakat 1950 senesi girerken dahi henüz alınmamış olan büyük küçük 80 tezgâhlı modem makine ve motör atölyesinin bir an önce teminini icap ettirir.
Hollywood M (A.A.) — Holl-ywood denen para ve pahalılık şehrinde filim yıldızlan kendilerine verilen Noel hediyeler! arasında yine bir çok mücevher ve diğer pahalı eşya buldular. Bunların arasında gülünç olanları da vardır. Meselâ yüzünde Çok çil bulunan van Johnson bir şişe çil İlâcı, Laııa Turner de «Dost kazanmak ve İnsanlara tesir etmek usulleri» isimli bir kitap almıştır. Johnson’a çil İlâcını kimin gönderdiği öğrenilmiş ise, Lana Turnece kitabı kimin gönderdiği bilinmiyor. Bununla beraber Lana Turner pırlânta hediyeler de almıştır.
Meşhur şarkıcı Blng Crosby'ye Nylon bir peruka verilmiştir. Hediye Ue verilen kartta peru-kun yıkanabilir cinsten olduğu ve rüzgârlı havalarda uçmaması için de lâstik bir bandı olduğu bilhassa bildirilmektedir. Gary Cooper ve karısı birbirlerine Kolorado’dakl yeni evlerini hediye etmişlerdir.
Ürgüp hamama kavuştu
Ürgüp (Akşam*) _ Yıllardır hamamdan mahrum olan kazamız en sonra kazaya gelen Kaymakam Lütfl Elginin alâka ve takibi. Belediye Başkanı Veli Gökhan’ın da himmeti İle, esasen dar olan bütçeden. 4000 küsur Ura sarfı suretiyle harap olan eski hamam tamir edilmiş ve umumun istifadesine açılmıştır.
A. D. D.
tUırmiıM
ESKİ YUNAN MASALltAHI
Bu eser Yunun lejnndlarınm eti gürellerinin. en gürel yaıılnnlarıçlır.
Eser, didinire Şilkril Koyu tararından çevri İmi,, İçinde masallara alt on İlci resim vardır. Üç renkli bir kapak içinde sürükleyici ve çekici bir Üslûpla yalılmıa olan ba eser TAN matbaasında basılmıştır.
2 yumurta 240 kuruşa nasıl alınır? — Kollarında sepetlerle yumurta satışına çıkan köylülerin oyunları — 20 taze yumurtanın yanında 500 bayat yumurta I
Ayağında potur, başında yün atkı, sırtında kolin ceket, kolunda da büyükçe sepeti..
Bir eliyle üşüyen yüzünü yazlıyor, diğer elinde taşıdığı sepeti de anartımanın merdivenine koymağa çalışıyordu.
Hayrola! dedim. Birini mİ arıyorsun?
Güya köyden geldiğini, bir sepet yumurtadan 20 tane kaldığını soyliyerek onu do bu apartımanda satarsa köyüne döneceğini anlattı.
— şu zülerden birine dokun, kapıyı açana sor. Belki alırlar.
Köylü, sepeti merdivene koydu. Zillerden birine dokundu. Kapıyı açan ihtiyar kadına:
— Teyze! dedi, İki yüz yumurta vardı bu sepette, saba sata geldim. Şu yirmi yumurtayı da size vereyim. Taptaze yumurtadır.
İhtiyar kadın, köylüye acıyan nazarlarla baktı, nereden geldiğini sordu;
Çatalca'dan geliyorum. Kendi tavuklarımın yum urbasıdır. Şu yirmi yumurtayı da sattıktan 3onra çocuklarıma yiyecek alıp köyüme gideceğim.
Bir dükkanda satışa konan yumurtalar

Iran Şahı Amerika’da
Şah bir âmaHkan evini sOyareft e W
İran Şahı Amcrikada ski yapıyor
Köylü, ayak üstünde titriyordu.
— Hasta mısın? diye sordum.
— Gırtlak, hastalık dinlemiyor. Ölüm döşeğinde de olsak çalışıp ekmek parasını çıkarmamız lâzım! diye güzel bir cevap verdi.
İhtiyar kadıtı, köylüye büsbütün acımıştı. Sordu:
— Kaça veriyorsun tanesini?
— 12 kuruştan...
Düşündüm: Bakkalda yumurtanın tanesi 13-14, sütçüde İse 16-17 kuruş! Köylü İse taptaze yumurtasını 12 kuruşa veriyor.. Ucuz...
Fakat bu İşte bir kaşkariko olduğu muhakkaktı. İhtiyar kadının yumurtaları almasına mani olarak yumurtacıya bir teklifte bulundum:
— Bir tanesini kır, şayet dediğin gibi taze çıkarsa.
Köylü, dik dik yüzüme baktı. '
— Alıcı sen misin a beyim, , yoksa bu ihtiyar teyze mİ
— O ihtiyar teyze, benim ya- , bancım değil...
— Yumurtalarıma güvenme- -sem satmağa çıkaranıydım? j
— Orasını bilmem. Fakat sen 1 şu yumurtalardan birini kırıp ■ bize ne mal olduğunu göstere- ( biliyor musun? f
— Getirin bir tabak! -
— Tabak getirildi, sepetten aldığı bir yumurtayı çaat diye vurdu, ikiye ayırdı, içini tabağa boşalttı Altın sarısı taptaze yumurta!..
Yumurtacı, gururlanarak İlâve âfeti:
Bir tane daha kırayım
Köylü.
Vaşlngton İD (Hususi) — Bir müddettenberi burada bulunan İran Şahı, bir Amerikan evini ziyaret etmek arzusunda olduğunu, kendisine refakat eden Ataşe William D. Huskey'e söylemiştir. Ataşe de Şahın bu arzusundan arkadaşı Mr. Martin Roffo'ya bahsetmiştir. Misler Roffo’nun, İran Şahını misafir etmekten büyük memnuniyet duyacağım söylemesi üzerine teklif İran Şalıma bildirilmiş ve Şah 17 Aralık Cumartsl günü Kaliforniya’da Roffo’nun evini ziyaret etmiştir. Şaha bu evde, Amerikalıların elma ile yapılan ve adına «Apple-Flç» denilen tatlısından İkram edilmiştir. Şah, pek hoşuna giden bu tatlıdan yaptıracağını söy-llyerek tarifini almışlır.
i Her İki taraf da bu misafirlikten fevkalâde memnun kalmışlardır. Halk arasında geçirdiği bir saatin kendisinde unu-, tıılmaz hatıralar bıraktığını beyan eden İran Şahı, bugün refakatindeki on kişi ile bera-
ber Nevyorka hareket etmiştir.
Şah hasta değil
lstanbulda çıkan ekser gazetelerde Hükümdarı Mufahha-mun Ala Hazretl Humayunl İran Şahlnşahı Muhammed Re-za Pahlavi'ntn rahatsızlıklarına binaen New-York hostahanele rlnden birinde yattıklarına dair yazılar neşredilmiş ve bu haber kardeş Türklerle îstanbuldaU İran kolonisinin merakını mu-elb olmuştur.
Zatı Şahanenin hamd’olsun rahatsız bulunmadıklarını ve bu halin önceden tanzim edilen bir program mucibince kararlaştırıldığı üzere Tahrana avdet buyurmadan evvel sırf tıbbi bir muayene icrasından ileri geldiğini alâkadarların ma-Lumattar olmaları zımnında saJâhiyettar bir makam sahibi sıfatile resmen bildirir ve keyfiyetin gazetenizin ilk çıkacak nüshasında lütfen derci ricaslle saygılarımı sunarım.
İran Başkonsolosu Abdol Hossein Meftah
— Kır bakalım.
İkinci yumurta da birincisi gibi... Kokladık, hakikaten taptaze yumurta...
ihtiyar komşum, sepetteki 18 sağlam yumurtayı da alarak 20 sİ için 240 kuruş verdi. Yumurtacı, o Allah razı olsun»larla dua ede ede ayrıldı, gitti...
Hilenin bu derecesine ne buyurulur?
Ayni apartımanda. karşılıklı dairelerde oturuyorduk. Az sonra kapıyı çalan İhtiyar kadın:
— Aman, dedi. Gelin de şu sahte köylünün bize oynadığı oyunu bir görün...
Karşı daireye geçtim. İhtiyar kadınla mutfağa girdik. 18 yumurtadan kırdığı 3 yumurtayı bana gösterdi: Sarılan kahvem-sl bir renk aJan yumurtalardan tahammül edilmez fena bir koku çıkıyordu!
— Ötekiler de mİ böyle acaba 1
— Kıralım onlara da...
Geri kalan on beş yumurtayı da birer birer kırdık! Bir tanesi dahi sağlam değil... Sahte köylü yumurtacının oynadığı oyun karşısında hayretten parmağımız ağzımızda kaldı, İhtiyar kadın:
— Ahi diyor. Sahte köylü yumurtacıyı şimdi butsam da şu kokmuş yumurtaları başından aşağı bir dökaem...
Haklı idi. Çünkü yumurtaları, ucuzluğuna tamah ettiği içjn değil, köylüye acıdığı ve onun teminatına inandığı için almıştı. Aldatımlış olması karşısında derin bir teessüre kapılmıştı.
Teselliye çalıştım tld yumurtanın 240 kuruşa geldiğini,
bu 240 kuruşla bir ders al olduğunu anlattım.
— Bu memlekette be;
yok mu? Neden bu gibilerle mı^
cadele etmezler. Deyince suşQ tum. Bu. bir değil, iki değil. üx_ değil, beş değil... Şehre geîcK köylüler, kollarına geçirdikle^ sepet içinde bozuk yumurtala® taze diye harıl hani satıyor halkı aldatıyorlar. Bunlar, «O tanbulda kendileriyle esaslı surette mücadele edilecek hilebaz tipler haline geldiler,
— Peki, köylü yumurtacı, yirmi yumurtadan İkisini kırmış, onların taze yumurta olduğu görülmüştü. Bu nasıl oldu?
Bir defa ağzı yanan bir ahbabım. köylünün bu el çabukluğunu, merak edip tedklk etmiş olduğu İçin şöyle anlatıyor:
«— Köylü yumurtacılar, köylerinden 20 taze yumurta İle şehire geliyorlar, burada en bayat kasa yumurtalarından 200-500 tane satın alıp bu yirmi taze yumurtanın yanında sürüyorlar. Yumurtaların bayatlığından şüphe edilip de numune İstendi mİ. köylü, sepetin bir kenarına koyduğu taze yumurtadan cesaretle kırarak gösteriyor, buna alıcı:
— Ver 30 tane dedi mi? köylü bu otuz yumurtayı. bayatlar içinden sayarak veriyor.
Bizi de ökseye bastıran bu düzenbazın oyunu, bu ahbabımın anlattığının tıpa tıp aynıdır. Çünkü öyle olmasa sepette kalan yirmi yumurtadan ikisi iyi. 18 1 kokmuş çıkmazdı!
Aman dikkat! Kapınızı çapan düzenbazlardan kat'iyyen yumurta almayın!..
Cemaleddin BİLDİK
20 bir ikisini müşterisine güvenerek
İngiliz kültür heyetinin yıllık faaliyet raporu
Londra 26 (Nafen) — Brltish Council’ln yayınladığı senelik raporu hakkında resmi bir şahıs şunları demiştir:
■Ingiliz kültür heyetinin Tûr-kiyede yapmakta olduğu en faydalı İşi bir çok Türk talebelerini înglltereye göndererek onlara tahsilleri için yardımda bulunması olmaktadır. îngUtere-ye Brltish CouncLl delâletiyle gelen Türk talebelerinden çok İyi neticeler alınmaktadır.
İngiliz kültür heyeti Ürgüp’te
Ürgüp (Akşam) — İnglUı kültür heyeti Türkiye mümessilliği yöne tün İşleri baş asistanı Mr. F. Dela. Grenge ile teknisyen Suat Kıyaktan müteşekkil bir ekip Film kamyonu İle Türkiye dahilinde bir turneye çıkmıştır. Ekip bu arada İlçemize de uğramış ve halkevi salonunda bin beş yüzü aşan köylü kasabalı kadın erkek ve okullar öğrencilerine filimler göstermiştir. Bu arada bir de resim sergisi halkın temaşasına arzedllmiştlr. Halkevlnin misafirleri olan bu ekip başta halkevi başkanı A. Bahri Yü-zilncüoğlu olduğu halde Ürgüplülere gördükleri hüsnü kabul ve misafirperverlikten dolayı teşekkür etmiştir.






27 Aralık W49
Itaiyancadan
HİKAYE
İşini bilen bir kadın
ficlenanın İlk söcfl:
__ Sen bir hayvansın !
Demek oldu. İkincisini söyleyemeyiz. sansüre tâbidir.
Frank hayrteler içinde İdi:
._ Sevgilim, dedi, neden anlamak: İstemiyorsun? Öteki kadının serveti bizi saadete ulaştıracak- Etrafı, muazzam servetle kusanmış bir aşktan dünyada daha güzel bir şey tasavvur olunabilir mi? Sen ve ben Selena...
— Aramızda Margarit...
— Canım Margarin bir tarafa bırak. Çok parası var diye onunla evleniyorum, anlamıyor musun?
Selenanın kendine göre baz: düşünceleri, görüşleri vardı. Se-
aksam
rtahire 7
Kahraman güreşçi Nureddin Zafer’le bir müîâkat
(Baş tarafı 1 İnci sahifede)
M ahkeme Köri riorlafıh da
İkinci frikik kaçınca sustalıyı sapladım!
Güreş hayatı
Lâfın gelişi üzerine Nurettin güreş hayatını anlatmaya başladı. 1020 yılında Dûzcenln Ay! başı köyünde dünyaya gelen 'Zafer 1935-38 yıllan arasında yağlı giireş yapıp bütün rakiplerini yendikten sonra 1938 de serbest güreşte sıraslyle 67 kiloda Düzce bölge birincisi. Bolu vilâyet birincisi ve Kastamonu bölge birincisi olmuş, yine aynı sene 67 kilonun Türkiye birincisi İzmirli Feridunu, güreş başladıktan tam 12 saniye sonra tuşla yenmiş. Bundan sonra Nurettin zafer 62 ve 67 kilolarda zaferler serisine devam ederek bu senenin Haziran ayında İs-taubulda yapılan Avrupa serbest güreş birinciliklerinde Türk Milli Takımının 62 kilosunu temsil etmiş ve o kilonun Avrupa birinciliğini almıştır. Bundan sonrasını kendi ağzından dinliydim:
Andenberg’le güreş
— Ben 42 kilonun blrlncIHğl-nl aldım. Faka! sonradan Parls-I te bir heyet toplandı ve beni üçüncülüğe İndirip İsveçli An-denbergt birinci İlân etti. Ancak ben o heyetin lâflarından bir şey anlamıyorum. Kendimi yine Avrupa şampiyonu addediyorum. Esasen o müsabakalarda ittifakla yendiğim Anden-bergle her ramın ve her yerde karşılaşmıya haziran. İsveç takımı geçenlerde buraya gelmeden önce Andenbergtn 62 kiloda güreşeceğini haber aldım O zaman ben kendimi 67 kiloya hazırlamıştım. Bu haber üzerine sıkı bir rejime girip sırf Andenbergle karşılaşmak ümidiyle 02 kiloya düştüm. Meğer İsveçliler benim bu çalışmamı haber almışlar. Andenberg hemen 67 kiloya fırlamış. Böylece şimdilik Andenberg kurtulmuş oluyor amma elbet bir gün minderde karşı karşıya kalacağız. O zaman Andenberg efendiye kimin şampiyonluğa lâyık olduğunu anlatacağım.
Zafer’in bir sözü
Zafer'in, yüz hatları gerilmiş, yarasını tazeleyen bu tatsız hâtırayla rengi sararmıştı. İşaret pârmağını masaya dayıyarak gözlerini bana dikti:
— Senden bir ricatn var kardeş, dedi. Şunu yas ve heTkes iyice bilsin kİ bu memlekette bana bakılır, maişet derdim halledilirse 62 veya 67. bu İki kilolardan herhangi birinde dünyada karşıma adam çıkamaz. Alimallah hepsin! uçururum.
— Hay hay. yazarım Nuret-Un. Amma söyle bakayım bana, senin kazancın nedir?
— Kardeşim, ben bu tamir atölyesinde kaynakçıyım. Saatte 92 kuruş ücret alıyorum. Normal bir insan olarak günde se-itiz saat çalışsam ayda elime 170 lira geçer.
I — Kaç nüfusa bakıyorsun?
ehemmiyet vermeyip Fin hama-| mına gittim. Tcrleye terleye iki buçuk kilo verdim. Halsizliğim [ de arttı. Vaziyeti arkadaşlara, söyledim ama yine de güreşe çık Um.
Vücudumda hissettiğim halsizlik yüzünden, o güne kadar rahat rahat tuşa getirdiğim rakibimi o akşam ancak İttifakla pııvan hesabiyle kazandım.
Müsabakadan sonra boynumla beynim arasındaki ağrı başladı ve dinmeden 3-4 gün devam elti. Atölyeye gelince ilâç aldım. Ağrı biraz hafifledi amin» yine devam ediyordu. Bunun üzerine Cuma günü Gu-rebtt hastahaneslne gittim. Hattâ...
Bir an durdu. Sonra devam etti:
— Hattâ bu yüzden o gün Cuma namazını kaçırdım. Hasta hanede başımın sağ arka kısmının filmini aldılar. Sonra doktor filme bakarak, başımdaki rahatsızlığın yeni değil, eski bir hâdiseye dayandığını, söyledi. O 2aman hatırladım.
Esiri hâdise
— Nedir o eski hâdise?
—Bundun iki sene önce Ankara bira fabrikasında çalışıyordum. Bir gün. İdman esnasında, bütün ağırlığımla boynumun üzerine düştüm. şimdi ağrıyan yerim o zaman ilk defa olarak fena halde ağrıdı. Hastahaneye gittim. Kafamın filmini aldırmamı söylediler. Bunun üzerine vaziyeti fabrikadaki ilgililere anlatarak İcabının yapılmasını rica ettim.. Aldıran olmadı. Bu yîı2den üç ay hu ağrıyı çektim. Sonra zamanla geçti.
— Peki, şimdi ne yapıyorsun?
— Altı gün fabrikadan, bir hafta da hastahaneden istirahat aldım. On günüm kaldı, inşallah o zamana kadar geçer.
— Başın yine ağrıyor mu?
— Elle bastırınca ve başımı sağa, sola çevirince yine ağrıyor amma biraz hafifledi. " olacağını bilmiyorum ki...
— Antrenman yapıyor sun?
— Hayır, tyl oluncaya kadar çalışmıyatağım. Hattâ bu sabah bile yataktan kalkarken köprüye çalışmak istedim amma sonra »gri artar tüye vazgeçtim.
Sağ sözünün etrafı morarmış, burun deliklerinden kanlı pamuk uçlan görünüyor. Bacak bacak üstüne atıp çalımlı oturuşuna bakı -Ursa yaralardan müteessir değil.
Sorduk:.
— Gözüne ne oldu, deli -kanlı?
Hım hım sesle kayıtsızca mırıldandı:
— Boş ver. Ufak işler bunlar.
— Bir yere mi çarptın?
Bakışları sertleşti:
— Sarhoş muyum ben?
— Pek öfkelisin, delikanlı, Ne söylesek kızıyorsun.
— Tabii kızarım. Kırk yıllık sporcuyuz biz.
— Maşallah, yaşın göstermiyor amma-.
— Yaşıma ne bakıyorsun? Anamdan doğduğum Ründenberi sporcuyum.
— İyi amma sporcular çabuk kızmazlar, her şeyi hoş görmeğe çalışırlar.
— Çocuk ğibi lâf etmese-ne, beyabi. Viyanayı gördün mü sen?
— Hayır, o taraflara seyahat etmedim.
— Amma konuşuyorsun ha. Alay mı geçiyorsun di -nini seversen? Viyanalılar istanbııla gelmediler mi?
— Haaa, sporculardan bahsediyorsun demek. Maca gittin galiba.
Omuz oynattı:
— Bırak onu aklıma geldikçe kafam kızıyor. Cumar tesi günü usta hastalandı, dükkâna gelmedi, biz de haftalığı alamadık. Pazar gü nü de bizim kocakarının 1-nadı tuttu. Papeli sızdırama-dım ki. maca gideyim.
— Üzülme Başka zaman gidersin İnşallah.
— Alay mı geçiyorsun, bevabi? Vivanalılann oyunu bitti. Bir daha ne zaman gelirler kırabilir?
— Zaran vok. delikanlı. Viyanalılar giderse başkaları gelir, onları seyredersin.. Mahkemeye niçin getirdiler seni?
— Suratımj görmüyor mu sun?
— Görüyorum amma so -runca kızıyorsun. Neden yaralandın. söyle bakalım.
— Vız gelir böyle şeylersen hastahaneye git de o enayinin halini gör. Omuz basma bir sustalı salladım, ağzının payını aldı serseri.
— Vayy... Adam vurdun öyle mi?
— Çocuk olmasana. Benim yerimde sen olsan vurmaz mısın janki? O serserinin yüzünden İki frikik, iki de avut kaçırdım.
— Anlamadım, nerede kaçırdın bunları?
— Söylüyoruz ya. bevabi. Viyana maçı diyorum, anlamıyor musun?
— Tabiî anlamıyorum. Biraz evvel maça gidemediğin için üzülüyordun, şimdi oyundan bahsediyorsun. Viya nalılarla oyun mu oynadın?
— Dalgayı bırak Allahaş-kına. Maçta ne olduğunu biliyor musun?
— Ne bileyim? ben de gelmedim maca.
— Gitmeyi bırak simdi, serseri Halilin -üzünden o-vunlan kaçırdım. Hâkem düdük ç&hvor, ben meraktan kıvranıyorum. Tam bizimkiler frikik çekecekleri zaman ölüsü kandillinin çenesi açılıyor. Aklı erse de konuşsa yüreğim yanmaz, îleri geri laf ediyor, bizim de rahatımızı bozuyor. -Ulan, sesini kes» diyorum, c daha fazla konuşuyor. Ser, o! da kızma bakalım. Bu dinine yandığımın merakltsıyım ben. Bizimkilerin çektikleri frikiklerin ikisi de gürültüye gitti. İkinci golümüzü de seyircilerin bağırmasından an ladım. Onlar olmasaydı golün bile farkına varamıya-c aktım.
— Oturduğun yerden sahayı göremivoT muvdun?
Diş gıcırdatarak dik dik baktı:
— Numarayı bırak bey kardeşim. Alaya fena içerlerim ben.
— Alayı nereden çıkardın şimdi?
— Sen konuştuğun lafın farkında değil misin? «Otur duğıın yerden sahavı göre -mivor muydun?.' diye alay geçiyorsun. Ben maça gittim mi ki. sabayı görevim1'
— Frikiklerden, gollerden bahsediyorsun va. Maca gitmedin de onları nereden gördün?
— Görmedik bevahu Ezberden dinledik. Kocakarı -dan papeli sızdırılmadım diye koskoca Viyana maçını kaçıracak değilim ya Bizim semtteki kahvenin radyosu var. Stada gidemediğim zaman maclan radvodan din -liyorum. Pazar günü de öyle yanalım dedik amma serseri Halil rahatlık vermedi.. Burnumun dibine oturmuş, durmadan masal okuyor. «U lan, biraz sus da şu maçı ağız tadile dinliyelim» di -yorum, viz geliyor enayiye. Onun dırıltısından spikerin sesini duyamıyorum. İkinci frikik te kacınca kafam fena kızdı, bastım kalayı serseriye. O bana iki yumruk salladı. ben de sustalıyı omuz basına çaktım.
Mübaşir çağırdı, delikanlı homurdanarak kalktı:
— Serserinin yüzünden maçı dinlevemedim. üstelik bir de kodese gireceğim.
Ce. Re.
— Artık aramızda konuşacak bir şey kalmadı.
— Frank, acele etme; sözlerimi yanlış anladın. Hata ediyorsun.
— Evet, hata ettim, çünkü , şenin ba kadar küstah bir mahluk olduğunu bilmiyordum. Aramızda her şey bitmiştir.
Çıktı, gitti. Ne yaparsınız erkekler beyledir. Bir çoklarının ı aklı Frnnkınkine benzer. Acınacak şey.
ı Zavallı Selena, zavallı kızcağız! Günlerce bu aşkın yarasını kalbinde taşıdı, günlerce telefondan ayrılmadı, Franka yalı vardı. Fakat onu inadından vaz
■ geçiremedi. Pek mühim ve .müstacel bir iş için mutlaka
■ gelmesini mektupla rica etti.
,f __ ıBu, bir tuzak değildi. Frank bu
iten bunu bekli- daveti, tazak diye telâkki etmekle hataya düşerdi.
Frank nihayet davete icabet etti. Gitti, Selenayı buldu.
— Ne var? Beni niçin çağırdın?
— Seni Margarİtten ayırmak İçin, onu perişan etmek istediğimi zannetmiştin değil mİ? Evet, seni ondan ayırmak İstiyorum, bunu inkâr etmek. Fakat» parayı şuraya buraya savurmuş değilini. Servet, yalnız sahip değiştirmiş oluyor.
Bunu söyllyerek önüne banka cüzdanı fırlattı.
Frank cüzdanı eline aidi. Sa-hlfelerlnl çevirdi. Mevduatın
1 — Rica ederim. Frank, rujumu bozma...
j — Her İstediğini yerine getireceğim Selena.
— Suare elbisesini, apartıma-nı da, öyle mİ?
— Evet, şehrin merkezinde, sana bir apar tımarı da alacağım.
■— öyle Irc satılık bir aparta-rn.rn biliyorum....
Frankın cevabını beklemeden Selena, boynuna atılarak dudağına sarıldı ve Frankın tutuşan kalbine tonlarca ateş döktü.
Bir haftadır Frank görünme* olmuştu. Selena merak lçlndey-Mujumnaı, --------dL Teler°nU «£*>. |
lena îakir bir kadı. Açlık çck-| — Frank, reni mutlaka gör- gelmesini mlş, yolmadığın ıstıraplarını mek İstiyorum, gel. tatmış, acı hayal inkisarlarına Frank da uğramıştı. İhtiyar, zengni bir yordu’ Selena, nihayet onu ça-adarnla evlenmeği bile bozan ğırmağa karar vermiş demekti, hayalinden geçirmişti. Halbuki Şu halde kendisini seviyordu, karşısına güzel, genç bir deli- • Nihayet Margarltin serveti. Sokanı-, Frank çıkmışta. Güzel, lenanın aşklyle blrleşlyordu. fakat meteliksiz I Davete, koşa koşa icabet etti.
Bu da şimdi Margaritle evlen- Selenaya almış olduğu apartı- ■ mek işini ortaya alıyordu. Mar- man cidden çok güzel, çok za-goril, Wall Street'rç bir kaç riftl. yaşlı milyonerlerle evlenmiş,1 — Selena, sevgilim, sana na-boşanmış, bu sayede büyük bir sil teşekür edeceğimi bilemiyo-servet elde etmişti. Şimdi de rum. Bana karşı olan aşkına Franka aşık olmuşta. I büyük bir delil göstermiş oldun.
Selena: (Nihayet senin de İçinde, ya-
— Sen onunla evlenemezsin, nmda beni görmek arzteu u-onu sevmiyorsun! I
Diye haykırdı.
— Ben yalnız seni seviyorum sensiz yaşayamam. Selena. Margaritln milyonları kalmadı! var. Onun servetiyle aşkımızı 1----------------»— ■>-
birleştirince yer yüzünün en bir mu düetten her i öyle para is-mesut bir çifti oluruz. ı teklerinde bulunuyordu kİ ra-
— Sen alçak, bayağı, sahte kamlar, bir bangerln bile başı-ruhin pir adamdın sr-m seviyo- nı döndürecek kadar kabartkU-rum, fakat arada bir ortak bu- Frank;
Ilınmasına hiç bir türlü riza — Arasım düşünüyorum, de-göstererem. Allaha ısmarladık. (11, Margarit şüphelenmesin. E-Böylecc Selena, Frankla olan vet, tabiat sahibi bir kadın de-
yandı.
— Evet, Frank,
blı
bi lir sin kİ---------- ,--------- --------------
Param da yekûnu pek kabarıktı. Cüzdan I Selena adına tdl. Banka da, Mesele anlaşılıyordu. Selena, en mühim bankalardan biri İdi.
Şüpheye mahal yoktu.
Frank:
— Anladım, dedi. Hediyelerim hep bu cüzdana gitmiş. Demek şimdi zenginiz.
— Tabii. Anlıyorsun ya. Sen dalma hayalinde zengin bir kadınla evlenmeği kurmuştun.
münasebeti kesti. Uzun müddet ğU, amma beni seviyor; kıskanç Me ben de Margeritl m ah ve ondan hiç bir haber alamadı, olabilir. Paralarının nereye git- uğraşarak milyoner oldum. Bu Günün birinde gazetede Sciena- ilgini öğrenecek olarsa... Rica servet, günün birinde seninle nın fotoğrafını gördü. Bir (ge- ederim, gücenme. Sana daha başbaşa yasamak saadetini ba-
ce kulubû» nün yıldızı olduğunu
öğrendi.
Bir gece oraya gittt.
Daha evvel Selenaya bir İnci gerdanlıkla bir demet gardenya gönderdi.
Frankı odasında kabul eden
Selena:
— Ha, sen misin Frank?
Dedi ve fazla ehemmiyet ver-miyerek makyajına devam elti.
— Selena hiç bir şey anlamıyor musun? Senin için deli olduğumu görmüyor musun?
— tyl amma, bu sevgi, Mar- ] ondan boşanmağa icbar İçin garlUe evlenmene mâni olma-
na verecektir.
Frank heyecana kapıldı:
— Sen, dedi, bulunmaz bir kısın Selena!
A
— Peki ya parama kalmazsa? Bir ay sonra Margaritln elln-Yahut da onun da elinde avu- üe, ovucunda bir şey kalma-cunda bir şey kalmazsa? O zaman halimiz ne olacak?
— O zaman ondan boşanır, ı yanıma gelirsin
— Demek bu âklbell tasarlıyorsun Selena öyle mİ? Beni
Ne

nuştı, Margarit kocasına:
— Frank, dedi, üç bankerden tepindiğim serveti ikimiz tüketmiş olduk. Artık harcayacak meteliğim kalmadı.
Frank.
— Fena, çok fena, dedi, desene hayatımız cehenneme dö-neeek.
— Bunian kime söylüyorsun ( Frank’’ Fakir düşmekten hiç âdetleri var; daha doğrusu se-Korkmam. Mademki param k*l-'nln bazı tuhaf âdetlerin var.
— Ne demek İstiyorsun Sele-
bestim, bugün bile seninle evlenebilirim.
Selena pek durgun duruyordu.
— Ne var Selena? Neden böyle durgun duruyorsun? Beni artık sevmiyor musun?
• - Hayır öyle değil... Fakat bUmem... Her ikimizin de tuhaf
mahvolmasını, perişan olma-
sını bekliyorsun.
Selena, cevap vermedi.
— Söyle, cevap ver, Selena!.
Demek böyle ha? Bana sahip
olmak için Margarttl sefalete ‘ m adı diye hayatımızın ceben- ] — Ne demek irtJycrr.1.-. düşürmek İstiyorsun. ne döneceğini söylüyorsun. Şu na, anlayamıyorum.
— Taba, Bunda şaşılacak ne halde bir kaç senedir | — Sevgilim, daha kestirmesi, i . ____w____,
var’ Ben seni seviyorum, fakat'arkamdan koşan İhtiyar bir paramın mülkiyetini değiştir- Evin var mı?
bu sevgiyi başka blrtelyte pay-'banker var, onunla evlenmek mek İstemiyorum. Margarltte1 — Beş nüfusa bakıyorum, taşmak istemiyorum Taptığım. J için boşanalım. Ne yapalım.1 olduğu glbL Senin de ne tabi- Kendimden başka karım, anam yapmak İstediğim meşrudur. 1 Kısmet bukadarmış. Benim (te atte olduğunu biliyorum. Oü-| Ve İki çocuğum var. Her ay da 1 — Margaritl bütün varittin-1 yaşım artık İlerliyor. İhtiyarlı- nün birinde bale artistlerinden ayrıca 40 lira ev kirası verlyo-biltnem için ona rore uygun bir dan mahrum etmek de meşru ğımı düşünmeliyim. Değil mİ? | birine tutulursun, benim de rum.
elbise lâzım. Bu da bende yok, bir hareket midir? Böyle bir Böylece Frank, Margaritten mahrumiyete katlannrak birik-1 — Feki bu parayla nasıl ge-Yalnız sahneye çıktığım zaman şeye vicdanım asla ran olamaz, kolayca ayrıldı. Vakit kaybet- (Lirdi ğim para heba olur, gider çinlyorsıın Nurettin? takacağım. Zaten evim de yok. 1 Selenanın cevabmı bile bek- meden, sevine sevine Selenanın Hayır, Frank, şimdi zenginim.1 — Orasuu sorma kardeşim.
Frank, kızı kollan arasına lemeden. şapkasını aldı, çık- yanma koştu. j Hayat bana, sensiz de hoş ve Bazın fazla kazanayım dlyo-
®ldi- imağn hazırlandı: I — Belenn, dedi, müjde. Rü- caziptir. |nım. Günde 13 saat gibi İnsani
— Selen®, sevgilimi I — Frank, nereye gidiyorsan? yamız hakikat oldu. Artık ser-1 Çeviren: Nazım DERSAN takatinin âzamisi nisbetinde'
— Evet olmadı, fakat on bin dolar vererek sana güzel bir gerdanlık almama imkân verdi.
Mevzu pek nâzikti. Selena gerdanlığı boynuna geçirmiş, aynanın karsısında hayran hayran bakıyordu.
— Bu gürci düşüncene teşekkür ederim. Frank. Fakat böyle kıymetli bir gerdanlığı kullana-1
çalışıyorum. Her gün böyle çalışsam ayda elime 220 Hra geçer. Amma sen de takdir edersin kİ bir İnsan devamlı olarak her gün 13 saat çalışamaz. Bitiriyor İnsanı.
Nurettin Zaferin arzusunu yerine getirip istediklerini yazmış oldum.
şimdi benim kafamı bir şey kurcalıyor: Sırasıyla hastalandıklarını gözlerimizle gördüğümüz bu cihan şampiyonlarının dertleriyle neden meşgul olmuyoruz? Kendilerine kupkuru bir vah, vah» ı neden revü görüyoruz?
Neredesiniz • İlgilileri ?..
Şahap KALCI OĞLU
----------------------
Düşman Dostlar
Macera ve Aşk Romanı
Yazan: J. D. Carr Tercüme eden: (Va-Nû)
-- ------TV-frıka J(O. _
Hattâ, koltuğun üaerlae bile, kâğıdl ar konulmuş. Lâktı:, şaşılacak şey kİ, bir indiden ve kartpostal albümü İle mağaza kataloglarından başka odada hiç kitap yoktu.
Coiin. zihninden, bazı elim hâtıraları uzaklaş! ırmak istiyormuş gibi bir hareket yapıyordu. Neşeli tesirini bırakmak arzusu 11e haykırdı!
— Akşamlar hayırlı olsun! İşte, size Londralı Alan Carâp-bell’l getirdim. Savcı nerede?
Avukat, göslügünü düzelterek cevap verdi:
— Çıkıp evine gitmesin diye korkuyorum. Heç halde. Elspat hala ile karşılaşmak istemiyor Buradaki genç dostumuz da, haladan kaçar. (Elini. Sh&p-man*ın omuzuna koydu.1 Vebadan ktear gibi hnlr.dan karar.
Bu sırada, AJan'a dikkatle bu-
buraya miyim.
bulun -
Irıyor, onu İyice süzüyordu:
— Acaba sizinle başka bir yerde tanıştık nu? Hah, tamam Aklıma geldi. Buraya teşrif edesiniz diye mektup yazmıştım. Davetime İcabet buyurarak lütufkârlık (.'örterdiniz, efendim.
— Beni ne sebeple çağırdığınızı sorabilir bay Duntan?
— Etendim?
— Aile toplantısında
inak fırsatını ele geçirdiğim için elbette çok bahtiyarım. | Fakat burada ne gfbl bir fayda temin edebileceğimi anlıyamı-yorıım. Keza, Ca’tıryn Cam-bell'in de ne fayda sağfıyaca-Cinı anlıyamıyorum Aile toplan’ısındnn muradınız, maksadınız ne?
— Evvelemirde size, Hcrcnte sigorta kumpanyasın in mu-
measlU bay Shapman’ı tanıtmama müsaade eniniz. Gayet Intaçı bir zattır.
Shapman, gülümsiyerek cevap verdi:
— Bay Dünctn da İnatçılıkla emsalsiz.
Bu İsnada hiç ehemmiyet vermeksizin, avukat, devam etti:
— Bir cürüm karşısında bulunduğumuz münakaşa bile kabul teme». Akrabanızdan olan o zatın, müessif Akıbetini biliyorsunuzdur.
Alan, başıyla bir tasdik İşareti yaptı; ve aralık pencereye doğra yürüdü. Takriben bir metre Üzerine bir metre otuzluk bir penceerydl bu... Gölün koyu renk sularına ve ormanın yeşilliklerine nezareti harikulâ-deydl. FoJcat, Alan, bu güzelliklere ehemmiyet vermedi.
— Bir sual sorabilir miyim? — dedi.
Shampman, «biri daha başımıza çıktı.» demek İster gibi güzlerini tavana kaldırdı.
Duncan, bllâlds, tehalükle vap verdi:
— Buyurun, rica ederim.
Pencerenin yanında, karart-
ce-
ma İçin nizami olan ne varsa, hepsi mevcuttu. Kornişe bağlı bir siyah muşamba...
Alan, parmağı ile göstererek sordu:
— Sakın, Angus. bu karartma perdesini kaldırmağa teşebbüs etmek için pencereye çıkmağa kalkışıp da, ondan dolayı düşmüş olmasın?
Avukatın yüz buruşturduğunu görerek şaştı. Sigortacı İse, gûlümslyerck:
— Duvarın kalınlığına bakınız. — dedi. —. Takriben bir metre var. Ancak, İnsan sarhoş olmalı kİ, yahut bir uyuşturucu maddenin tesirinde bulunmalı M. pencerede muvazenesini kaybetsin, aşağı düşsün. Lâkin, otopsi yapılınca, bay Angus’un böyle tesirler altında bulunmadığı anlaşıldı. Düştüğü sırada aklı başındaymış.
Devam etmeden önce, biraz düşündü.
— Ben de bir sual sormak İsterdim. Bu suali, müteveffanın biraderine soracağım.
Colin, keskin bir sesle:
— Pn rdon? — dedi.
— Angus CajnpbeiTln,
kafalı bir insan olduğu doğru
eskl
rnudur? Pencere kapalı uyurmuş diye işittim.
Colin, ellerini cebine sokarak:
— Doğrudur. — dedi.
— hakikati İsterseniz, ben pencere kapalı nasıl uyunduğunu havsalama bir türlü sığdıransam. Maazallah, bir kere pencere kapalı uyusam, ertesi sabah mankafa kalkarım. İtiraf ederim kİ, büyük babam da kardeşimi» gibi imiş. Geceleyin, odada, en ufak bir hava kımlt ısının olmazını İstemezmiş. Angus CampbeTl’In de böyle zevkleri olduğu anlaşılıyor. Karartma perdelerini, ancak, gün ışığı tarafından uyandırılmak İçin açarmış. Odaya bava girsin diye değil.
«Baylar, dikkatinizi bu nokta üzerine çekerim: Her akşam, bay Angus uykuya vardığı zaman bu pencere kapalı İmiş, öldüğü akşam dahi vaziyetin aynı olduğunu, bayan ve hizmetçi tasdik ediyorlar. îmdl, polis, esponyolet üzerinde mü-teveframn parmak izinden başka lz bulamadı. Binaenaleyh, bay Angus’un gece yarsı kalktığı. pencereyi bizzat açhğı. boşluğa atıldığı â^Lkardır. Skin
aklı seliminize İltica ediyorum, doktor Campbell!Mensup bulunduğum müessese bir hataya kurban Bitmek İstemiyor. Gerçi, para şahsan cebimden çıkacak değil ama ben de istemiyorum. Eğer. İntihar fara-zlyasinin ortadan kalktığına kanaat getirsem, bir dakika bile tereddüt etmeyip müdürümüze haber veririm, sigortanın İcabet tlrdlğl parayı öder Onun İçindir kİ, namusunuza ve vicdanınıza iltica ecityorura; sualime cevap veriniz. Noktayı na-zanmı sakatlayacak her hangi bir delil mevcut mu?
Kimse cevap vermedi. Umumi sükût esnasında. Sbapman, odaya girince kol tuğun üzerine bıraktığı çantasına ve mölon şapkasına doğru seğirtil
Tam bu esnada, avukat Dım-can, yine aynı netameli mevzuu ortaya attı:
— Köpek kafesi?
Sigorta kumpanyasının mümessili. yeisle haykırdı:
— Allah belâsını versin bu köpek kafesinin! Bu İşin İçinde O kafesin ne rolü var? Biri çıksın da söylesin, kuzum.
Colin, yatağın altına süratle
eğildi. Mahut katesl ortaya çıkarıp öyle bir hiddetle baktı ki, görenler, onun kafes) bir tekmede kapı dışarı edeceğini sandılar.
Epeyce geniş bir kafesti bu. Koyu renkte bir meşinle kaplıydı. Üstünde, madeni kilit yeri olan bir tutamağı vardı. Kenarlarından biri, hayvan seyahat sırasında jahat nefes otan diye, parmaklardan teşekkül ediyordu. Bundan nakledilen hayvan...
Ajan ın zihninde bir sürü kâbuslar belirdi; yavaşça şöyle dedi:
— Kafesin içindeki mahlûkun Angus'u korkutmuş olması muhtemel değil midir?
Üç erkek, Heri doğru birer adım atarak delikanlıya hayretle baktılar.
Avukat:
— Angus’u korkutmak mı?— dedi.
Alan, gözleri hep kafeste, İzahat verdi:
— Alec Forbe? mevzuuna dair hiç malûmatım yok. Lâkin, burada kulağıma çalındığına güre, bu adam pek sağlam ayakkabı değilmiş. tArkaaı var)
Rahife 8
AKŞAM
Nevyork’ta susuzluk
Cuma günleri banyo yapmak ve taraş olmak yasak edildi
Nevyork'da bu sene büy(lk bir su sıkıntısı vardır. Buna sebep uzun zamandanberi bol yağmur yağmamış olması, bu yüzden barajlardaki suyun azalmasıdır. Nevyork belediyesi, bu yıl yağmur yağmadığı takdirde balkın büsbütün susuz kalmaması için tedbirler almıştır. Bu cümleden olarak cuma günleri banyo yapılması vo halkın fc-raş olması yasak edilmiştir.
Yasağın müeyyidesi yoktur. Fakat belediyenin kararına herkes riayet etmektedir. Tek tük buna kulak asmıyar&k o gün tıraş olmuş bir halde sokağa çıkanlar halk tarafından pek fena karşılanmışlardır. Bu sebeple şimdi Cuma günleri banyo ve tıraş yasağına herkes riayet etmektedir
Odun, kömür stoku
Stok gittikçe artıyor
Belediyenin halk İhtiyacı için tenıin ettiği odun ve kömür stoklan gittikçe çoğalmaktadır. Havaların nlsbeten mülayim gitmesi satışlarda beklenen hararet | temin etmemiştir.
Belediye, eldeki stokların sar-fedilmesi İçin bazı tedbirler dü-şıi ilmektedir. Bunlar İktisat İşleri Müdürlüğü tarafından kararlaştırılmaktadır. Bu arada Serbest piyasaya nazaran hakikaten ucuz olan belediye mahrukatının bir miktar daha ucuzlatılması üzerinde de durulmaktadır.
Ağaçlı linyitleri
Bir müddet evvel ağaçlı linyit kömürlerinin istihlâkine halkın rağbetini temin İçin tedbirler düşünülmekte İdi. Yeniden kok kömürü almak hususunda tevzi nizamnamesindeki güçlükler yüzünden şehrimizdeki umumi depolarda ağaçlı linyitleri tamamen satılmıştır. YenJ partilerin Şubata doğru getirileceğini söyleyen kömür tevzi müessesesi. eide tonu 3(S liraya satılan diğer linyit kömürlerinin mevcut olduğunu bildirmiştir. Ağaçlı’dan getirll-miyen linyitler. hem tonu 11 lira daha pahalı olması, hem de daha güçlükle yanması dolayı-sile pek rağbet görmemektedir.
Emet’te senenin ilk karı
Emet (Akşam > — 19 aralık pazartesi gecesi, yatsı zamanı, senenin İlk kan yağmıştır. Etraf tamamen beyaza bürünmüş ise de Emette tutmamıştır. Bu kardan evvelki bereketli yağ murlardan sonra çlfçller sonba-harlıktarmın yüzde seksenini ektikleri için, endişe edilecek bir olay yoktur.
BULMACA
1 2 3 4 5 8 7 8
1 1 ı M 1
1 ııın
1 1 i 1 1
■ 1 I ■ I
ı ı ı y ■
1 ■
I D 1 1 1
1 1 1 ■
■ 1 1 ı 1
■ 1 1
Soldun sa*a: 1 — Söz altında kalma», 2 — Ayakta dagU. 3 — Mısır'ın merkezi balkından. 4 — Sonuna (L» gelirse akıllar - hububat tozu. S — Teini ynklagroa. S — Numaranın ba#-Ungıeı - beaun ölçülü. 7 — Bir Mısır nıaburtu * Orta Aryada bir memleket: t — 'Minimini. S — Muhtasar olarak. 10 — Bir saz sonaikArı - tersi rakamdır.
Yukarıdan afaŞıya 1 — Ktar, 2 — Ecdat - İstisna edilmiş. J — Ahlâksızlık - Tersi yapmadır. 4 — Bir ■eyvanın bUyOrnüj fidanı, t — Çehredeki bir Azanın ıstırabı, ( — tnee törpü - tersi Sut demektir. 7 — Nefes alıyor - cananın bajı. 8 — Cerahat -tarla islerUıdso.
GEÇEN BULMACANIN HALLİ
Soldan safa- 1 — İkiyOzon. 2 — Çukurova. I — İmamet 4 — Davut, Hı, S — ir, Lisan. 6 - ŞaitaUj». 7 — Ilınmak. B — Bez, Edat. 9 — ha, Kese. 10 — Bire. Tık.
Yukarıdan Maâıya’ l — İçidifi bir. 2 — Kumaraletl, 3 — Kav, Kızar, 4 — Yumulan. 6 — Cratllıne)r. o — Zoi. Saadet. 7 — Ov. Buakası. • — Kalıtta. Tek.
SHEAFFER3
Grip, Nezle ve Kırıklığa karşı En başarılı ilaç olan Kininli
HRV ...etmekle, alanı
olduğu kadar LV vereni de aynı
V derecede hayran
r bırakacak eşsiz
Sheaffer's dolma kaleminden daha üstün bir hediye tasavvur edebilmek bugün için hayli güçtür...
fool
Uzun seneler iptidaî madde noksanlığı dolayı sile yapılamıyan
f ^MACUNU2±=
Bu kere eczanelere tevzie başlanmıştır.
SÜPER
KAMYON, OTOBÜS, TENEZZÛH ve TRAKTÖR LÂSTİKLERİ
Endüstri Türk Anonim Şirketinden:
Şirketimizin hissedarlarının aşağıdaki ruznameyi görüşüp karara bağlamak üzere fevkalâde olarak 12/I/195C tarihine tesadüf eden perşembe günü saat 14,30 da Âşlrefendl caddesi İmar Han dördüncü kat 26-27 numaralarda toplanması mukarrer bulunduğundan esas mukavelenamemizin 54 ncü maddesine göre en az dört hisseye sahip hissedarlarımızın teşrifleri veya bir vekil göndermeleri Ve 6ü ncı madde hükmüne tevfikan İçtimadan bir hafta evvel hisse senetlerini İmar Bankasına tevdi ile duhuliye kartı almaları rica ve lifin olunur.
İDARE MECLİSİ
R ü Z N A M K:
Lüzum görülecek gayrimenkullerln satın alınması ve şirketin tasarrufunda bulunan gayrimenkullerden Şirket İşlerinde kullanılmayanların talip zuhurunda toptan veya ifraz ettirilmek suretilc parça parça satılması için idare meclisine salâhiyet verilmesi.
Bir lâstik alacağınız zaman hiç şüphesiz, evsaf ve kalite üstünlüğü ve MARKANIN İSMİNİ ararsınız.
tşte; her iklim şartlarına uygun, en fena ve ârLzalı yollara karşı yumuşak, mukavemetli ve uzun mesafelerde ısınmıyan % 100 tabii kauçuktan imal edilmekte olan RAYON (İpek bezil)
(INDİA) Süper Lâstikleri aradığınız bütün bu hususiyetleri kendinde toplamıştır. Memleketimizin har tarafında satıcıları vardır.
TÜRKİYE UMUM ACENT ALIĞI:
TEVFİK YILMAZ
Beyoğlu Tarla başı Cad No, 62, Telefon: 40301,
Tiirk Oto - Rîno Larengoloji Cemiyeti
Başkanlığından:
Cemiyetin sencılk kongresi 2 ocak 1950 pazartesi saat 18,30 da Cemiyetin merkezi olan Etıbba Odası salonunda yapılacağından bütün üyelerin iştirakleri rica olunur.
TOrklys Ecnebi
Şenelin ZBOO ırurus 0400 nıniî
0 aylık IBM • 2M0 >
s W» 90i * IW ,
ı aylın 3Ot . - *
Adre» tebdili ıcın elli curujlus pul göndarilmelıau nn» tandır dc nara değiştirilmez
Teleton tanını» Bajınmıarrü 2U5« m taleri 2B70B — İdare NN81
Muaur anın
SablOlnml T — Kanun 50
IznaaM ak Öûle İkindi AJl Yal»
I. 12,51 2.38 7.38 9« 12.00 1.3fi
V. 5.37 7-25 12.15 14.3S 18.47 18,29
İdarehane Ha t> itli alvar.
Cemal Nadir »oka*. No U
Lokman Hekim (Dr. HAFIZ CEMALİ Dahiliye Mütehassısı Dîvanyoiu No. 104 Muayene saatleri Paıar hariç her run t* - * Tel: 23299
Beyoğlu 4 ncü Sulh Hukuk Yargıçlığından: 949/5 Ves.
Ana ve babası ölmüş olup sln-ni rüşdünü ispat etmemiş bulunan küçük Agop Demirci’ye GedLkpaşa Nev'lye sokağı 52 No. da oturan dayısı Avadls Ço-lakyan'ın vasi tâyin edilmiş olduğu ilân olunur. (7552)
Çocuk bekimi doktor
Ahmet Akkoyunlu
raksım ■ laUrnbane
Palas. Telefon: 8Z82Î
MAZON
M e y v a Tu IU KABIZLIK. HAZIMSIZLIK.
MİDE EKŞİLİK ve yanmalarına karşı İMİ» veya içkili bir yemekten sonra hİMedilen ağrılara va »l»kin-Ülciare karp urana va faydalıdır. HONOS markasına dikkat.
İstanbul Balıkçılar Cemiyetinden:
Cemiyetimizin senelik umumi heyet toplantısı 30/12/549 cuma günü saat 13 ten 15 e kadar devam etmek üzere Eminönü Osman efendi hanında 7 No, lı cemiyet merkezinde yapılacaktır. Kayıtlı Uzanın cüzdanlarlle birlikte iştirakleri ilân olunur.
GÜNDEM:
1 — 1040 senesi hesap ve muamelâtının tetkiki ve idare heyetinin ibrası.
2 — 1950 senesi bütçesinin kabulü.
3 — Müddeti biten İdare heyeti nısıf âzasmın yerine yenilerinin seçilmesi.
27 Aralık 1949
GRiPiN
Alırken
Kutuların üzerinde, Gripinin muhtelif dünya sergilerinde kazanmış olduğu madalya resimleri bulunan kutuları ısrarla isteyiniz.
İstanbul Belediyesi
Tiyatrosu Müdürlüğünden
1 — tstnabulun fethinin 500. cü yıl dönümünde şehir Tiyatrosunda temsil edilmek üzere o devri yaşatacak telif eserler arasında bir müsabaka açılmıştır.
2 — Jüri heyeti tarafından seçilecek olan eserlerden, birinciliği kazanana yüzde on telif hakkından başka 1500 lira, İkinci ve üçüncü gelen eserlere de beşer yiız lira mükâfat verilecektir.
3 — Müellifler, eser mevzuunu intihapta serbesttirler.
4 — Müsabaka müddeti. İlân tarihinden İtibaren 1951 senesi Nisan ayının son günü olmak üzere onaltı aydır.
5 — Eserler, posta ile taahhütlü olarak gönderileceği gibi doğrudan doğruya Şehir Tiyatrosu Dramaturg Bürosu Daimi Sekreterliğine makbuz, mukabilinde de teslim olunabilir.
8 — Tayin olunan müddetten sonra gönderilen eserler ve postada vaki olan gecikmeler nazarı itibare alınmaz.
Keyfiyet sayın yazarlara ilân olunur. ( 11879)
Çoruh valiliğinden
1 -■ Hopa Gümrük binası önündeki duvarın onanını İşine talip çıkmadığından ihale 3/1/950 gününe uzatılmıştır.
2 — Kesin bedeli on yedi bin dört yüz altmış yedi lira altmış üç kuruş olup geçici teminat bin üç yiız on liradır.
3 — İhale 3/1/950 Salt günü saat on beşte Çoruh Bayındırlık odasında toplanacak komisyonun huzurunda yapılacaktır.
4 — Bu İşe keşif kâğıtları İle şartlaşma ve sözleşme örnekleri ve Bayındırlık İşleri fenni ve genel şartnameleri her gün Bayındırlık Müdürlüğü Muamelât Şefliğinde parasız olarak görülebilir.
5 — Eksiltmeye girmek İçin 1310 liralık geçici teminat makbuzu İle 1949 yılı ticaret odası vesikası en az on bin liralık yol ve duvar işini İyi bir şekilde yapıp kesin kabulünü yaptırdığına dair »tatil günleri dışında* ihaleden üç gün evvel dilekçe ile Valiliğe müracaat ederek dilekçeye bağlıyacakları yeterlik belgelerine göre yine Valilikten bu iş için alacakları yeterlik belgesini ibraz etmeleri lâzımdır.
8 — Postada vaki olacak gecikmeler kabul edilmez. (18161)
Siimerbank Hereke Yünlü Sanayii Müessesesi Müdürlüğünden
Miiessesemizln 1950 senesi koyun ve sığır eti ihtiyacı kapalı zarf usulile ihale edilecektir.
1 — Koyun eli tahminen 15 Ton.
2 — Sığır eti tahminen 18 Ton.
3 — İhale 5/1/95C Perşembe günü saat 18 da müessese m iı Müdüriyet binasında yapılacaktır. Postada vaki gecikmeler kabul edilmez
4 — Muvakkat teminat akçesi 2-500 liradır, İhaleden en as bir gün evvel teminat müessesemiz veznesine makbuz mukabili yatırılmalıdır.
5 — Talipler bu İşleri yaptıklarına dair vesaik ibraz edeceklerdir.
6 — Şartname her gün müessesemiz Ticaret servisinde ve Sümerbank alım ve satım müesseseslnde görülebilir.
7 — Müessesemiz ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir.
(18154)
950 yılına ait bekçi aylığı tahakkuk cetvelleri
Eminönü Kaymakamlığından:
950 yılı bekçi aylığı tahakkuk cetvelleri 18.12.949 gününden itibaren on beş gün müddetle polis karakollarına asılmıştır.
İlgililer tarafından tetkiki rica olunur. (17781)
İstanbul Deniz Komutanlığından:
Satır) aldırılacak süngeri vermeğe talip olanların 30/Ara-lık/949 ırrlhlne kadar Komutanlığımız İkmal 8. Md. ne müracaattan. (18039)

Comments (0)