AKŞAM
Hergiin 8 sahife
A K Ş A M’ ı n Küçük ilânları en verimli, en ucuz vasıladır.
Sene 30 — No. 10603 — Fiat! ber yerde 10 kuruştur.
SAH 27 Nisan 19W
Sahibi; Necmeddin Sadak — Yazı İşlerini fiilen İdare eden: C. Bildik *— Akşam Matbaası
Sulh harbi
Sulh harbi, bu tâbir sanki şu £on dünya harbinden sonra başlayan ikinci uzun mütareke devri için bulunmuş iki âtlı bir gürel tâbirdir. Bunu ne ben buldum. ne de muasır müelliflerde gördüm. Öğrenebildiğime göre hu tâbirin eskiliği büyük İngiliz şairi Milton’a kadar çıkar, jâilton, bu sözü Defensio secunda pro populo anglicana (İngiliz hal kının ikinci müdafaası) adile, yazdığı ve 1654 senesinde neşrettiği bir eserde kullanıyor ve diyor ki «Eğer harbin meşakkatlerinden kurtulur kurtulmaz sulhun sanat ve tekniklerini ihmal ederseniz, eğer sulhunuz ve hürriyet ve istiklâliniz bir harb hali şeklini alırsa, eğer tek faziletiniz, hayranlığınızın şahikasını teşkil eden harb teranesi olursa bana İnanın ki sizler sulhun menfaatlerinize en muzır bir hal olduğunu göreceksiniz. Böyle bir vaziyette sulh daha çok ıstırap veren bir harb mahiyetini alacak çünkü tahayyül ettiğiniz hürriyetin esaretten beter olduğunu anlayacaksınız.,.. Eğer kendi İçinizdeki ve aileniz arasındaki ihtiras ve sefaheti ve servet düşkün lüzünü yenemezseniz tahammül edilmez bir zalimler neslini kendi bağrınızda üreteceksiniz. İlk galebe çalmanız lâzım gelen düşmanlar bunlardır. İşte sulh harbi de budur» [1].
Şu cümleler hemen hemen üç aşır evvel sanki bugünkü dünyanın vaziyetini ifade etmek için yazılmış ne kadar veciz sözlerdir. Evet bugün bütün dünya ile beraber biz de şu sulh harbi İçine düştük. Bu harb haline Garplılar soğuk harb. eteşsiz harb diye ad taktılar; fakat Milton’un* tâbiri bugünkü milletlerarası vaziyeti daha güzel İfade etmiyor mu? İlci tarafın askerî kuvvetleri, teknik kabiliyetleri, memleketlerinin genişliği, can alacak noktalarının müdafaa kuvveti nazarı dikkate alınmak suretile asıl harblerin ne kadar devam edeceğini, neslimizin geçirdiği iki büyük tecrübe ile. evvelden tahmin edecek kabiliyete artık mazhar olduk. Fakat sulh harbinin ne kadar devam edeceğini kestirmek o kadar kolay değildir. Birbirile birleşemiyeceğl söylenen iki zıddı birbirile pekâlâ birleştiren şu «Sulh harbi devri» geçen bir makalemizde söylediğimiz gibi «Birleşmiş Milletler» miıessesesinden medet ummakla geçiyor. Bu ümitler arasında en mühimini bütün milletlerin istiklâllerini tamamen muhafaza etmek şarti-le sulh harbini bitirmek ve hakiki sulh ve selâmete kavuşmak teşkil ediyor. «Birleşmiş Milletler» prensipine can ve gönülden bağlı olanlar milletlerin hürriyet ve istiklâlini şimdiye kadar sözle olsun müdafaadan çekinmediler, fakat bu prenslpe söz ve imza ile bağlandıktan sonra açıktan açığa bu söz ve imzayı geri almadan bazı memleketlerin istiklâl ve hürriyetini en hafif tâbirile kendi kader ve talihine bağlamağa başlayan bir taraf da belirdi. Bu tarafın her gün yeni bir İhtilâfa' doğru adım atması sulh harbirdn uzun zaman devam edeceği, bilâkis uyuşma siyasetine dönmesi İse bu karanlık ve eziyetli devrin sona yaklaştığı kanaatini verecektir.
Bu sulh harbine nihavet verebilmek için çalışan bir çok müesseseler var. Bu müesseselerin hepsi tâ 1625 senesinde meşhur Grotius’un De fare belli ac pacis (,H’rb ve sulh hukuku) adlı eserinde zikredilip bir mütearife haline gelen .Hafeıa yere lwrb ilân eden devlet. Devletler arası hukukunu İhlâl caer. prensipken çıkan ve müstakil devletlerin İtaate mecbur olmaları lâmm gelen yüksek bir kanuna dayanır. Yine
Yazan- A. ADNAN - ADTVAR
Grotius’un tâbirile bu kanuna riayet etmiyen devletler bir Deccal-den başka bir şey değildirler Çünkü onlar milletlerin iyiliklerinden (comitas gentium) İstifade etmek ve bu suretle haklarını istemek esasım kabul etmiyorlar demektir. Dünyanın şu yaşadığımız devrinde bütün insanlığın, şu uzun süren harb âfetini bertaraf ettikten sonra, artık bu eski prenslpe yani milletlerin iyilik damarlarından istifade etmeğe koşacağı zannedilirdi ve kurulan müesseseler hep bu ümitle kurulmuştu. Halbuki hakikat halde devletlerin bugünkü vaziyeti Birinci Dünya Harbinden sonra geçen İlk on sene ve hattâ 1914 ten evvelki vaziyetlerinden daha az ümit vericidir. Yani bugün bütün devletler aralarında zuhur edecek vakalar karşısında ancak «Kanunun saltanatını» hâkim olarak kabul etmedikçe bu sulh harbi nihayet bulmıyacağa benziyor. İşte bundan dolayıdır ki Garp medeniyetini kurtarmak İçin Atlantlğin ötesine dönen bütün gözler, bir Amerika sulhu (Pax americana) beklemektedir. Fakat Roma tarihinin Pax romana'sına benzetilerek bazı Garp muharrirleri tarafından kullanılan bu tâbir pek yerinde olmasa gerektir. Çünkü bu sulh elde edilirse mahiyeti pek malûm olan «Roma sulhu» gibi olmıyacak belki bu sulha İştirak eden milletlerin hepsi istiklâl ve hüriyetlerinl muhafaza ettikleri halde sulhun devamına minen ve maddeten fiili surette yardım* edeceklerdir.
Sözün en doğrusu ve en kısası 1 Milletlerarası Mahkemenin Bel- ’
Italyan -Yugoslav hududunda
İki taraf (tevriyeleri arasında bir çarpışma oldu
Londra 27 (R.) — Dün Avusturya hududunda bir hâdise vu kua gelmiş ve Yugoslav devri yeleri. kırda gezintiye çıkmış olan bir İngiliz subayım mitraiyöz a-tesile öldürmüşlerdi.
Şimdi gelen haberlere göre, dün gece bundan da ciddi bir hâdise daha vukua gelmiştir. Yugoslav - İtalyan hududunda Yugoslav ve İtalyan devriye kolları arasında bir çarpışma vukua gelmiştir. Bjr İtalyan askeri ölmüş, bir subayla bir er de yaralanmıştır.
Yugoslavlardan da bir kişi ölmüştür.
I
'da
ler-
Sosyalistler komünisti' den ayrılıyorlar
Londra 27 (R> — Komünist ve 3Oİ-cu sosyalistlerden mürekkep «Halk cephesi» parçalanmak üzeredir. Bu cepheyi teşkil edenler seçimlerde 132 yer kazanmışlardı. Seçim sonunda husule gelen vaziyetten dolayı sosyalistlerin bu gruptan ayrılmaları bekleniyor. Bunlarla birlikte bazı müstakil solcular da komünistleri bırakacaklardır. Böylelikle Halk cephesinde 35 mllUetveklll ayrılmış olacaktır.
Nenni istifa etti
Roma 26 — Alınan haberlere göre komünistlerle birlikte hareket eden ve seçimde mağlûp olan Sosyallstle-
çlkalı âzası profesör Charîfes de dn lider! Nenn! istifa etmiştir. Visscher’ln. dediği gibi «Sulh harbini bitirecek» en müessir kuvvet, insan şahsına hürmetin her yerde İcra kuvvetlerinin freni olmasıdır. İşte bu frendir kt İcra kuvvetlerini dahilde zulüm ve İstibdat aleti, hariçte de tecavüz ve feth-ü teshir âmili olmaktan kur tanr.
A. AD.VAV - ADJVAR
Elektrik ücretlerine zam yapılması kabul edilmedi
Elektrik ücretlerine zam yapıl* ması için İdare tarafından, hükümete müracaat edilmişti. Anka-radan gelen haberlere göre hükümet yeni zammı kabul etmemiştir.
Buğday meselesinde şiddetli tartışmalar
Milletvekillerinden bir çoğu ağır tenkidlerde bulundular
Meclis tahkikatı açılması halikındaki Önerge garın görüşülecek
c.
H. P. Meclis Grupu bugün toplanarak verilen önerge hakkında müzakerede bulunacak
Ankara 26 — AH Fuat Cebesoyun başkanlığında toplanan Küllet Meclisinde: Burdur milletvekili Ahmet Çınarın; vaktiyle yapılan yersiz buğday İhracatı yüzünden bugün düşülen sıkıntılı vaziyete dair olan sözlü sorusuna Başbakan yardımcısı B. FaLk Ahmet Barutçu cevap verdi.
Faik Ahmet Barutçu; buğday sikinim çekildiğinin doğru olduğunu; 947 - 48 kampanyası başlarken İlâve stoklar elde edilmesi İçin yapılan mil baya al arın düşük bulunduğunu; bunun İçin hububat İhracatının yasak edildiğini, gümrüklerde kaçakçılığı ön liyecek tedbirlerin alındığını; bbyleca yeni bir ekmek paçalı yapıldığını; bu yılın sıkıntısısına katlanılarak yeni mahsul için yeni tedbirler alınmakta olduğuun da yakında İlân edileceğini söyledikten sonra; mevcut buğday stokunun, harbden önce ve sonra yapılan İhracatla eridiğin!; 1947 haziranına 30 bin ton stokla girildiğini, O-fls mübayaasının düşük olması dola......... «a- yıslyle son zamanlardaki İhtiyati ted-Jı külliyatının İkinci cildinin 295 ineli birlere baş vurulmuş olduğunu İlâve sahnesinde bulunan bu parça Halı- etmiştir.
de Edibin İngiliz £deb;ya(ı tarihi nln' Mütaakıben söz atan soru sahibi Ah neşredilmek üzere olan üçüncü cildin- met çınar: Kendi intihap mıntaka-d?n alınmış'.ır. Isının ekseri yerinde mısır koçanından
fi] Aslı MUtûn’un Prose "V/or?™ ad-
Eafci Ticaret Bakanı Atıf İnan üğülülen unla ekmek yapıldığını ve köylünün bunu yediğini sûyilyerek bir pakete sardığı kara ekmeği göstermiş ve:
(— 1346 da 430 bLn ton hububat ihracına müsaade edilmiştir. Bu Iş İçin 400 talip arasında müzayede yapılması lâzımken bazı şahıslar tercih fAztauı sahife 2; sütun 3 de)
Urdun ordusu Filistin
topraklarına girdi
8 kilometre içerideki Eıiha’yı işgal etti
Kırat Abdullah: “Yahudilere ültimatom verdim,gj kabul etmezlerse vazifemi yapacağım,, diyor 'B
----------------------“ .2 Yahu diter Ahhâ'ga da hücum etmeğe başladılar. çn Bütün Arap memleketleri orduları harekete hazırlanıyor®
Londra 27 (R» — FUlstınde vaziyet çok buhranlı bir şekil almıştır. Alınan haberler» göre Yafada şiddetli çarpışmalar oluyor. DLğcr taraftan Yahudi Haganah kuvvetler! Akkâ şehrine de taarruz etmeğe başlamışlardır.
Bu haberler Arap memleketlerinde büyük heyecana sebeb olmuştur.
Dün akşam Amman’dan gelen malûmata göre muhtelif Arap mümessillerinin İştirakiyle bu şehirde yapılan toplantıda FULa ünde askeri harekete geçilmesine ve bu harekete bütün Arap devletlerinin İştir âk etmesine karar verilmiştir. Petrolün boru yeliyle Hayfaya getirilmesi İşine son verilecektir.
Aramanda verilen karar üzerine Ürdün silâhlı kuvvetleri derhal harekete geçmiştir. Bu kuvvetler hududu geçerek Filistin topraklarında ve 8 kilometre içeride bulanan Erlha’yı İşgal etmişlerdir.
. Ürdün Kıralı Abdullah dün gazete muhabirlerini kabul ederek şu demeçte bulunmuştur:
«— Yahudilere ültimatom gönderdim ve bunların Arap devleti hemşe-rlsi gibi yaşamalarını istedim. Bunu kabul etmezlerse bir Arap devletinin başı ve ordum bir Arap ordusu olduğu İçin uhdeme düşen vazifeyi yapacağım.
Araplar Birleşmiş Milletler Kurulundan adalet beklediler; fakat İnkisara uğradıar. Bu sebeple haklarını kendileri temin etmelidirler. Yahudl-ler Kudüs. Hayfa, Yafaya; sakin Arap köylerine taarruz ettiler. Tekmil barış vasıtaları neticesiz kaldığından, şimdi biricik hal çaresi savaştır.»
Kıral; Arap kuvvetinin Fllistinl kurtarmağa kâfi olup olmadığı sualine ?u cevabı vermiştir: «Arap kuvveti teşebbüsü ele alacak ve vazifesini yapacaktır.»
Kıral; mütareke hnkkmdakl suale cevaben demiştir kİ: «Mütareke İçin eski vaziyetin lades! ve Yahudilerln Arap devleti tebaası olmağı kabul etmeleri lâzımdır.»
Di KKATLER:
öyle bir dünyada yaşıyoruz ki...
Öyle bir dünyada yakıyoruz ki, milletler, kalbur altında kalmamak için insanlarından fedakârlık istiyor. Meselâ Yunanistan, değil memurlara hattâ hariçte parası olan herhangi bir vatandaşa mal beyanını mecburi kıldı; seyahatleri tahdit ediyor. Meselâ Fransa, memurlar kadrosunda yüzde onunu açığa çıkarıyor, onları serbes hayatta kazanmağa sevkedtyor. Meselâ İngilizler yan aç oturup, o meşhur giyinme zevklerine rağmen, gri kumaş üzerine lâcivert yamalı elbiselerle seyahatlere çıkıyorlar. Buraya kadar gelip geri dönecekleri zaman memleketlerinde muhtaç bulundukları eşyayı alamıyorlar. Çünkü kanunları ve vicdanları mânidir. Mâni olmasa kaçakçılığı onlar da yapabilirler. Kıratları bile aynı ihtiyari mahrumiyetlerle yaşıyor.
Bizse...
Darlığa, kıtlığa, işsizliğe düşelim demiyoruz amma, lüksten, fanteziden, sefaletin yanında se-fahet hayatı yaşamaktan el çeksek... Bu kadarı bile iyi olur.
Şddetli muharebelere sahne olan Yafa'dan bir sokak
Kudiise 25 kilometre mesafede
Londra 37 LR) — Şamdan bildirildiğine göre, dûn Filistin hududunu ge çen Ürdün motorize kuvvetleri Kudil-se 25 kilometre mesafede Rlyad’da konaklamıştır.
Kahire toplantısı
Londra 27 (R> — Arap Birliği mümessilleri Kahir ede bir toplantı yapmışlardır. Toplantıda görüşülenler gizil tutulmaktadır. Mamafih Arap memleketlerinin harekete geçmelerinin görüşüldüğü zannediliyor. Birlik umumi kâllbl Azzam Paşa demiştir kİ: cSIyonlstler bize meydan okudular. Bunu kabul ettik. Yakın âtide onları mağlûb etmek için elimizden gelen! yapacağız.»
Mısır Başbakanı Nokraşl Paşa da şu sözleri söylemiştir: «Filistin Arap-larını kurtarmak İçin na yapmak lâzımsa yapacağız.»
Kudüs’de durum
Londra 27 (R> — FUistlnde İngiliz idaresi sona ermiş gibidir. Arap ve Yahudi memurlar işlerine gitmiyorlar. Tasfiye Ue uğraşan İngiliz me-
murlan da İş göremiyorlar.
Kudüste durum günden güne kötüleşiyor. Her taraftan beton müdafaa tertibatı yapılmaktadır. Tekmil dükkânlar kapalıdır. '
Arap kuvvetleri hatırlanıyor
Londra 27 (R> — Şamdan bildirildiğine göre; Kudüs’ün 3-4 kilometre dışındaki bir kamp: îngllüler ayrılınca; Araplar tarafından İşgal edilmiştir. Yahudilere karşı Arap ordularına mensup 40 bin kişilik bir kuvvet harekete hazırlanmışlar. Irak ordusunun İkinci motörlü tümeni Filistin» gitmek üzere Bağdattan Ammana ha reket etmiştir. Bu tümen 50 kadar in glltz muharebe uçağı tarafından desteklenmektedir.
Telavıv’e taarruz hazırlığı
Lodra 27 (R) — Flistlnden gelen bir habere göre: Yahudilerln bulundukları Telâvlv şehrine karşı büyük bir Arap taarruzu haarl anmak tadır.
Mısır gazetelerinin bildirdiklerin» göre de; Mısır ordusuna mensup baa birlikler Filistin hududunda beklemek te olan diğer Arap ordularına iltihak
etmek üzere harekete geçmişlerdir.
VaşinBtonda bir loplantı
Bevin ve Bidault'nun pek yakında Vaşinglon’a gidecekleri bildiriliyor
Londra 27 (R.) — Londra siyasî mahfillerinde yer etmiş olan kanaate göre, Bat: Avrupa memleketleri pek yakında Batı Avru* panjn müdafaası için gerekil ted birleri alacaklardır. Şimdiden hazırlıklara girişilmiş olduğu bildirilmektedir.
Brüksel paldım İmzalamış olan Fransa, İngiltere, Belçika, Holanda ve Lüksenburg devletleri. delegeleri önümüzdeki hafta Londrada toplanacaklar ve Batı Avrupanın müşterek müdafaası için gerekli tedbirlerin alınması işini görüşeceklerdir.
Amerikan hükümetinin Brüksel paktını desteklivcceğl. bu pak tı imzalamış devletlere askerî garanti vereceği ve aynı zamanda
bunlara askeri malzeme göndereceği hakkındakl haberlerin ortaya çıkması, Fransız Dışişleri Bakanı M. Bidault ile İngiliz Dışişleri Bakanı B. Berinin pek yakında Vaşinğtonu ziyaret edecekleri hakkmdaki haberi doğurmuş tur.
Şaşingtonda 3 Dışişleri Bakanı arasında bir toplantı akdedileceği İsrarla söylenmektedir. Fakat şimdilik teyid edici mahiyette hiç bir haber mevcut değildir.
Norveç’in durumu
Nevyork 27 (R.) — Buraya gelen haberlere göre Sovyetlerin Norveç’ten yakında mühim isteklerde bulunmalarından endişe e-dlliyor.
AKSAM
27 Nisan 1911
Buğday meselesi
Islahata ehemmiyet verilmedikten sonra
H ûkttnleta Meclis dışından Bakan almak mevzuu, bugünlerde sık sık ortaya atılıyor. Gazetelerden başka geçenlerce, Cumhuriyet Halk Partisinin bir İlçe kongresinde de mümessillerden biri bu bahse temas ederek, Meclis dışındaki bilgili, kabiliyetli şahsiyetlerden nlçn istifade edilmediğini sormuştu.
; Bir anayasa meselesi olduğu İçin gerçekleştirilmesi Meclisin I temayülüne bağlı kalmakla beraber bu, üzerinde durulacak bir fikirdir. Fakat daha -önce şunu halletmeli: Meseleleri Bakanlar, yani siyasî şahsiyetler kendi düşüncelerine göre mİ halledecekler? Halledemez de çekilir, yerine başkası gelirse, o da kendi düşüncesine göre işlere yeni baştan bir İstikamet mi vercetk? Öyle İse bunca mütehassısın, tetkiklerin, istatistiklerin, tecrübelerin lüzumu neye?
'İktisat, ticaret, maliye, bayındırlık vesalr işlerde şimdiye kadar bir çok yanlış yollar tutulmuşsa sebebJ, her Bakarım mütehassıs olsun veya olmasın, anlasın veya anlamasın, mütehassıslam danışmaya lüzum görmeden, hattâ bazan mütehassısın fikrini, raporunu bir tarafa bırakarak kendisinin doğru bellediğini tatbika kalkması değil midir?
Bu arada İktisat ve ticaret meselelerinde çok zaman mütehassısın, bu arada ilmin dediğine aykırı yol tutulduğu olmuştur. Geçenlerde bir iktisat profesörü, şu son on beş yıl İçinde kendilerine Bakanlıklar tarafından muhtelif meselelere dair sualler sorulduğunu, oturup esaslı raporlar hazırladıklarını, fakat icraatın çok defa bu raporlardaki fikirlerin tersine tecelli ettiğini söylüyor ve bu yüzden artık kimsede suallere canla başla cevap vermek hevesi kalmadığını İlâve ediyordu. Yol İşlerinde, köpril işlerinde. bataklıkları kurutma İşlerinde teknik üniversite profesörlerinin fikirleri başka. Bakanlıkların İcraatı başkadır. Zirai kalkınma hareketlerinde politika daima ziraat bilgisini gölgede bırakmıştır; hangi ziraatçl ile konuşsanız İcraattan şikâyet eder. Hayatımızın her safhasına tesir eden 7 eylül kararlan gibi en mühim bir malî karar bile maliyecilere, ticaretçüere en geniş ölçüde danışılmadan ahumsa tır.
Bakanlar yine kendi bildiklei'lnl okuyacaklarsa ha İçerden çıkmışlar, ha dışardan gelmişler neye yarar!
Şevket Rado
M kanunu
Ucuz evler
Ankara da Amerikan usulü beton dökme evler yapılıyor
Ankara 26 — Meclisin bugünkü celsesinde Ahmet Remzi Yüreglrln (Genel af) hakkmdakl sözlü sorusuna cevap veren Adalet Bakanı Şinasl Dev rln demiştir kİ:
« — Yüksek Kamutayın da malûmu olduğu üzere; af Üâru Büyük Mec İlsin bizzat kullanacağı bir yetkidir. Bu suretle af, milli bir atıfet olarak tecelli eder ve mesnedini âlicenaplık hisleri teşkil eder.
Yapıldığı zamandaki hislere istinat! eden bu af teklifi için altı yedi •y evvel her hangi bir beyanatta bulunmaklığıma imkân" yoktur. Bakanlar Kurulunda bu hususta müspet veya menfi hiçbir görüşme yapılma mı ş-farj
(Baş tarafı 1 inci sahijede) edilmiş; şüphe doğuran muameleler i yapılmıştır. Eski Ticaret Bakanı Atıf İnan hakkında her gün ağır ilhamlaT yapılıyor. Atıf İnan. Mecliste cevap verirken hakkmdakl İthamlar dol ayiniyle dâva açacağını soylemlştL şimdiye kadar neden bir dâra olsun açmamıştır?» demiştir.
Ahmet Çınar; bu arada; Atıf İnan hakkında yapılan neşriyattan nümü- | neler göstermiş: bundan sonra buğdaya rfat tcsbltl İşine geçerek çltçlnln 22 kuruşa sattığı buğdayın spekülatör lcr tarafından 35 kuruşa satıldığını teessür ve füturla müşahede ettiğini riffllyenk:
« — Asil nimetimin mümessilleri buna eebeb olanlar üzerinde duracak; milletimin ekmek hakkını kimsenin ürerinde bırakmıy a çaktır» demiştir. Tekrar söz alan Başbakan yardımcısı Faik Ahmet Barutçu; açlıktan ölüm İddialarının asılsız olduğunu; bazı yerlerde pahalılık; bazı yerlerde de spekülâtörlerln istifade etmek iste dikleri propangandalar bulunduğunu; hükümetin Jcab eden yardımı yaptığını; lüzumlu tedbirlerin a-îındığını söylemiştir.
Atıf İnan’a bir mukabele
Bu sırada eski Bakan Atıf inan söa lstiyerrt kürsüye gelmiş ve Ahmet Çınarın sorusuna; icra mevkllndekl salâhiyetti zevatın lfizım gelen cevabı vereceklerini; buğday politikası diye bir politika mevcud olmadığını; 1946 senesi sonıAıa kadar İhraç edilen buğdayların yekûnunun 203 b!n ton olduğunu eöylemlş ve:
• — Benim şahsıma taallûk eden hücumlara nedendir demiyeceğlm. Bilmiyorum, Buna musallat olan buğday mevzuu da memleketin açlığı; sefaleti...» »özlerini ilâve etmiştir. Bu sırada General Velıbl Kocagüney:
«—Biz affettik. Fakat millet affetmiyor!» diye bağırmış; A1ıf İnan da generale, sinirlerine hâkim olmasını tavsiye etmiştir.
Bu sırada şahin Lftçln İle İki arkadaşı; Burdur Milletvekili Ahmet Çınarın »özlü rasıı dolayıslyle Atrf
Ankara 26 — İşçi evleri Yapı kooperatifi tarafından Ankarada yapılmasına karar verilen Amerikan usulü I İnan hakkında Meclis tahkikatı açıl-beton dökme evlerin ilk modelleri yapılmıştır.
Bunlar: pazar günil mütehassıslar tarafından gezilecektir.
Kabul edildiği takdirde bunların inşasına derhal başlanacak ve günde beş ev İmal edilerek bir haftada arzu edenlere teslim edilecektir.
İki oda; mutfak, oanyo ve helâdan müteşekkil olan evler; 300ı) liraya malolmaktadır. Yapılan tecrübeler muvaffak olduğu takdirde, ou evlerin yapımı bütün yurda teşmil edilecektir.
Futbolcular
Yüce Divatı’da
Yarın İstanbul vapurile geliyorlar
Geçenlerde «Batı Akdeniz hattı» seferine çıkmış olan «İstanbul» vapuru yarın saat 1430 da limanımıza dönecektir. Yunanlstanda yaptıkları maçlarda parlak İki zafer kazanan futbolcularım» da bu vapurla döneceklerdir.
Millî takımı tebrik
Türk Milli Futbol takımının Atlna-da gösterdiği muvaffakiyet üzerine İstanbul Vali ve Belediye Reisi Dr. Lûtfl Kır dar kafile başkaıifna bir telgraf göndererek İstanbul şehri adına tahassüslerini ve tebriklerini bildirmiştir.
Avusturya millî takımı Türkiyeye geliyor
Ankara 2S _ Avusturya Milli takımı mayıs sonlarında Türk MUM takı-mlyle İki karşılaşma yapmak üzere şehrimize gelecektir. Karşılaşmalardan biri mlUL diğeri temsül olacaktır.
Toulouse üniversitesinde profesörlerimize törenle fahri doktorluk diplomaları verildi
Toulouse 26 (AA) — Anadolu ajanımın özel haberi:
TurJclycntn Fransa büyük elçisi Menemencioğlu bu sabah Parlsten buraya gelmiş ve garda, Tahatsız bulunan genel müfettiş Emile Pelletier adına Hau.te Garonne İle genel sekreter Laguerre; Beşinci askeri bölge ko-matanı General d'Anselme ve Tou-louse üniversitesi rektörü Doltln tarafından karşılanmıştır.
Büyük elçi; İstanbul ve Ankara ü-nlverslteierl profesörlerinden Cemil BIL-el: Sıddık Sami Onar ve Tahlf Taner'e Toulouse üniversitesi fahri dnktoriuğu diplomalarının verilmezi İçin öğleden sonra yauılan törende hazır bulunmuşt-ur,
İçişleri Bakanı tanık olarak dinlendi
Ankara 26 — Yiîee divan bugün saat 10 da Halil Özyörük'ün başkanlığında toplanmıştır. Kibrit satışı ve tutkal satın alınmaslyle llgm bazı evrakın getirilmesi ve bazı cihetlerin tetkiki batkındaki karar ve bundan sonra da tutkal meselesine alt talimatnamelere gelen cevaplar okunmuş, sanıklardan talimatnameler hususunda bir diyecekleri olup olmadığı sorulmuş ve tanıkların dinlenmesine geçilmiştir.
İlk dinlenen tanık İçişleri Bakanı Münir Hüsrev Göle, Cumhuriyet Halk Partisi dilekler ve şikâyetler bürosu şefi İken Niyazi Gülen İsmindeki şalısın kendine müracaat ettiğini ve tomruk Jşluden şikâyette bulunduğunu; bu şikâyeti Genel sekretere bildirdiğini ve onun İsteği üzerine Niyazi Gülenden, şikâyetine alt hususların yazılı olarak alındığını söylemiş ve bu meseleye alt dosyada bulunan not okunmuştur.
Müessif bir kaza
İzmir 26 — Dün ödemiş gezisinden dönmekte olan Demokrat kafilesine mensup bir kamyon Bayındır yolunda bir araba İle çarpışmıştır. Bu müessir kaza neticesinde Süleyman De-reköy atfında bir vatandaş ölmüş; 17 Demokrat da ağır surette yaralanmış tır. Yaralılar derhal İzmir memleket hastanesine kaldırılmışlardır.
Selim Sarper iyileşti
New-York 20 (A.A.) — 22 mart günü büyült bir ameliyat geçiren Birleşmiş Milletler nezdlndekl Türk delegasyonu başkanı Büyükelçi Selim Sarper İyileşerek hastaneden çıkmıştır. Selim Sarper bir müddet istirahat edecektir.
masına dair bir takrir verdiler. Başkan bu takririn gelecek gündeme alınacağını bildirdi.
Yeni Ticaret Bakanının izahatı
Mütaakıben Ticaret Bakanı Mahmut Nedim Gûndüzaip kürsüye gelerek; Seyhan milletvekili Sinan Teke-lioğlunun 8 önergesine cevap verdi ve 1M3 senesinde Amer ikada bir firmaya ısmarlanan; daha sonra Vaşlng-ton elçiliğinin müracaatlyle İptal e-dilmlş olan silolar siparişi meselesini anlattı, tstanbulda Tatko Şirketinin temsil ettiği bir firmaya (33 bin 100 dolar mukabilinde 500 çelik silo sipariş edildiğini; bllâhara Vaşlngton elçiliğimizin bu fiatl çok görerek Işn İncelendiğini; siparişin İptaline karar verildiğini, aynı miktar çelik silonun 175 bu küsur dolara başka hlr firmaya sipariş edildiğini; bunun üzerine İlk firmanın 31 bin dolar üzerinden tazminat almışsa da mukabilinde fabrikadan meccanen galvaniz vida İle plâstik çimento alındığını; bunların flatlnln; hemen hemen tazminata muadil olduğunu anlatmış ve Ofiste mevcut bulunmıyan dosyalar hakkın-daki İddialara da cevap vererek; Bakanlık müfettişlerince yapılan tahkikat sonunda; bunların; mahkemelerde veya diğer yerlerde olduğunun meydana çıktığını söylemiş; hububat mübadelesi İşinde 10 bin ton kadar ihtiyaç fazlası mısırın fasulye ve nohutla değiştirildiğini beyan etti.
Bu İzahatı miitaakıp kürsüye gelen Sinan TekeUoğlu:
«— Görüyorsunuz kİ Toprak Ofis; hiçbir kanun ve nizama tabi olmadan kendi başına hareket ederek devletin 350 milyon lirasını dileceği gibi harcar; bu müessesede 9 ay raportör olarak bulundum. Suiistimallere alt dosyalar kâmllen benim elimden geçti; Bu mücssesenln İdare meclisi; tamamen umum müdürün emrindedir. Benim bulunduğum zamana alt hiçbir dosya mevkii muameleye konmamıştır. Aşağı yukarı 350 dosya vardır. Hiçbirinden dolayı kimse ecza görmemiştir.» dedi.
Mütaakıben; Sinan Tekelfoğlunun önergelerinden birinde bahsettiği (Trafe> şirketi hakkıda İzahat veren Ticaret Bakanı; bu şirketin Bekir Kara; “ ” Kara; ğer ettiğini söyledi. 1946 - 947 yılı İçtnde Ofisçe İhraç edilen mahsulât çeşitleriyle miktarlarını; satın alan fLrma-ları ve sevkedlld itleri memleketleri de İzah etti ve:
Ürdüne Bakanlar kurulu kara İle iki partide 4000 ton buğday ve gene İki partide 3700 ton arpa satılmıştı.
İng ille reye teahhflt edilen 125 bin1 r ton buğdaya mukabil 1947 de 100 bin, t 1946 da 1000 ton teslim edildiğin!, r bakiye kalan 24 bin tonun, stok mev-» cudunun daralması karşısında buğ-l
■ d ay oiapak verilmediğini, 12^00 to-
■ nunun mısır sevklyatlle kapatıldığını.
■ bu taahhütten dolayı tngiltereye 11 bin 500 ton buğday borcumuz kal-
ı dığını anlattı.
• Tekrar eöz alan Sinan Tekdloğlu;
• linglltcreye yapılan teslimattaki nok-ı sanın dahi yeni kararla buğday ih-
• raeı müsaadesi vermek yüzünden ol-ı duğunn beyan ettikten sonra:
I *— Kim olursa olsun, millet muvacehesinde hesap vermek zaruretlnde-ciir Millet bizden hesap lstlyoT. Daha doğrusu Halk Partisinden hesap ı istiyor. O Büyük Adamın kurduğu ve bnıvınlarını dünyanın övdüğü Halk Partisini millet nazarında bu hale düşürenlerden hesap sorulmalıdır. Kendimizi temizliyceek değiliz. Gaye.
1 eski vaztyetimlze gelmektir. Bugün, Bugün, dışarıdan 3o bin ton zahire almağa uğraşıyoruz. Yalnız bu vaziyet dahi yolsuzlukla™ canlı bir ispatıdır. Ekmeği bu şekle getirerek hepimizi kaşındıran insanları cezasız bırakmamalı. Bugün en zengin Adana muhitinde dahi bir çok InsanlaT, hakikaten açtır. Bekir Karayı, bir milyon 200 bin liraya kavuşturmak İçin bu hale sebep olanlar cezalandırılmamalı mı? Bu İhracat, muayyen firmalarla yaptırılmıştır. Fakat o şir ketlerde, döner dolaşır, 460 bin tonla birlikte aynı noktada toplanır, fşte o noktayı bulacağız. Demin telgrafını okuduğum şirketler, Vekile: Komisyonsuz satacağız» dedikleri halde Vekil, bu işi arkadaşlarına vermiştir, ■dedi.
imalı bir söz
Bu sırada bulunduğu yerden ayağa kalkan Atıf İnan, Sinan Tekelioğlu-nun vaktiyle bir gün. kürsüde başını göstererek:
— Bu çatlak kafa öJmas&ydı, M1IU mücadeleyi yapamazdık!
Dediğini hatırlattı. Maamaflh kendisinin onu çatlak kafalı olarak kabul etmediğini söyledi.
Atıf İnanın bu imalı sözleri gürültüyü mucip oldu. Başkan Atıf tnana, bir arkadaşa böyle hl tabedil em iveceğini hatırlattı.
Bu arada tekrar röz söyleyen Atıf İnan, buğday mevzuunun bir Ticaret Bakanının salâhiyeti cümlesinden olsa dalı! o mevzuda karar almanın hükümet meselesi olmak kuvvet ve ehemmiyetinde bulunduğunu tebellür ettirdi.
Sinan Tekelloğlu bir aralık tekrar söz alarak:
— Atıf İnan ötekine berikine hücumla kendini kurtarmak İstiyor. Vaziyet meydandadır. Bu-için tahkiki mühim bir heyet huzurunda olabilir. O zaman benim elde ettiklerimden çok fazla, İmlerce dosya gelecek ve İncelenecektir, dedi.
Başkan. sorunun müzakeresinin blltiğlnl bildirdi ve vakit bir hayli geciktiğinden çarşamba günü toplanılmak üzere oturuma son verildi.
Meclis tahkikatı hakkında takrir
Ankara 26 — Afyon Milletvekili B. Şahin L&çln, Muğla Milletvekili B. Mithat Sakar ve Kütahya Milletvekili B. Ahmet Tahtakılıç taraflarından verilen ve eski Ticaret Bakanı B. Atıf İnan hakkında Meclis tahkikatı açılmasını İsteyen takrir, Cuhmuriyet Halk Partisi Meclis grupunun yarınki (bugünkü) otplanhsında görüşülecektir.
Komünizmle mücadele
Hint hükümeti tedbir alıyor
Londra 27 (R) — Dün akşam beyanatla bulunan Hindistan Başbakanı , Pandlt Nehru, komünistlere kargı alınmış olan tedbirlerden bahsederken (öyle demiştir:
«Komünistlerin sabotaj hareketlerine girişmek üzere silâh topladıklarına dair elimizde sağlam deliller bulunmaktadır.»
Canterburry baş piskoposunun makalesi Londra 27 — Canterburry başpiskoposu yazdığı bir makalede komünizmi ’lddetle takbih etmiş ve demiştir M: «Komünizm sosyal bir nazariye değil. Allahı İnkâr eden, İnsanı köle mesabesine İndiren bir İdare şeklidir.» Pariste bir Rus mektebine baskın
Londra 27 (R — Dün Paris'te Pran su polisi bir Rus mektebine baskın yapmış ve 14 öğrenciyi karakola götürmüştür. Bu öğrencilerin hüviyetleri tesblt edilmiş ve sonra dn gerbes b ırakılmışlard rr.
İlâve edildiğine göre. Mili! Eğitim Bakanlığının plânları haricinde tet-rlsat yapıldığı haberi üzerine baskın hareketine girişilmiştir.
Zonguldakta bir kişi yakalandı
Ankara 27 (Telefonla) — Zongul-daktan gelen bir habere göre. Karadan bölgesinde İşçiler arasında komünistlik propagandası ve tahrikatı yapan Arif Görek isminde biri tevkif edilmiştir. Arif, Işçt paviyonu helâln-nrun kapısından btrlne: «tşçl arkadaşlar eğer tam mânasüe hür olmak İstiyorsanız komünist oîmalmnfz’» seklinde bir cümle yazmış, bu cümleyi okuyan bir başka İşçi, bu yazmın altına lâyık olduğu cevabi vermiş, Arif de buna kızarak tekrar cevap yazmış. İşte helâ duvarındaki bu yazışmalar sırasında Arif yakalanmış-;tır,
bu
Londrada kocasını ariyan İstanbullu bayan
Londra 26 (AB.) — Dün gece geç vakit İstanbuldan Londra hava alanına vasıl olan Maline Attaryan adlı Türk tebaası genç bir kadın, gideceği adres! bilmediğinden ve yanında İngiliz parası olmadığı için muvakkaten alanda misafir edilmiştir. Bir İngiliz.) e evli olduğu anlaşılan genç kaduı kendisini isticvap eden memurlara kocasının adresini bilmediğini söylemfştlr.
Sonradan bu adamın adresi tesblt edilmiş ve kadın bugtln bu adrese gönderilmiştir.
I
Bir uçak kazası
Türkiyeye verilen uçaklardan biri kaza geçirdi
Kadir Kara: Mebrure Kara arkadaşlarından
Mehmet ve diterek tıîb
Frankfurt 26 (A.P.) — Bava kuvvetleri genel karargâhından bugün verilen malûmata göre. Amerikan yardim programı mucibince, verilmekte olan uçaklardan bir grup daha bugün Alnıanyadan Ankaraya hareket etmiştir. 30 dan fazla P— 47 avcı uçağından müteşekkil grup kuzey İtalya üzerinden geçmekte iken uçak laıdan birinde ftnza başgöstermiş ve hava yüzbaşı pilot Lawrence Barrela uçağı terkederek paraşütle atlamak zorunda kalmıştır. Hava kuvvetleri genel meğe fir.
karargâhı pilotun salimen ln-muvalfak olduğunu büdirnılş-
baş-saat
Kont Bernadot Ankarada
Ankara 20 — İsveç Kızılhaç kam KoDt Bernadotte bugün
12.30 da uçakla şehrimize gelmiştir. Kont Bernadotte Ankarada Kızılayia temaslar yapacaktı^,
Kış geri geldi
Termometre 3 dereceye düştü
Bön günlerde havalar çok müsait gidiyordu. Pazar gilnü termometre 20 dereceye kadar çıkmıştı. Diin bava değişti, sert bir poyraz rüzgârı esmeğe başladı.
Fırtına ve yağmur bütün gece devam etmiştir. Bu sabah termometre 3
derece idi.
işçi sigortaları genel kurulu toplantısı
Ankara 26 — Çalışma Bakanlığında bugün İşçi sigortaları genel kurul toplantısı yapılmıştır, Toplantıya Bakanlıklar temsilcileri; İlim adaman; İş verenler; İşçi temsilcileri lştlrâk etmiş ve İŞÇİ sigortalarını ilgilendiren muhtelif mevzular konuşulmuştur.
Yeni seçim kanunu
Ankara 26 — İçişleri Bakanı Mûnfr Hfisrev Göle, Demokrat Partinin teklif etmiş olduğu Seçim kanunu tasarısı hakkında hükümetin noktal nazarının İçişleri komisyonunun çarşamba günü yapacağı toplantıda alınacağını bildirmiştir.
Benzin parladı 3 kişi yaralandı
Bahçekapıda İş bankası karşısında Rİstemin kundura boyahanesine dün gelen bir müşterinin yanar şekilde atmış olduğu bir sigara İzmariti, o Birada bir şişeden diğer şişeye aktarma edilen benzinin üzerine tesadüf ederek bir İştial vukua getirmiş., bu parlama ve kırılan, şişe camlarlle ■ Bahri, Emin ve Ahmet adlarında üç boyacı muhtelif yerlerinden yaralaıı-dıklanndaıı Cerrahpaşa hastanesine
Gel atada bir cinayet
ödünç vermediği için kendisine ateş eden arkadaşını ağır yaraladı
ı Tophanede oturan Sadık Köse 18-ı mlnde biri, gece, o civarda oturan - Arap Hüseyin adında birine giderek kendisinden ödünç pera istemiş, Hü-
• şeyin de Sadıka verilecek parası ol- madiğini söylemiştir.
• Son derece sarhoş olan Badik HÜ-seyinln kendisini bu şekilde erddet-mlş olmasına kızmış ve yanındaki tabancasını çekerek Hüseylne bir el ateş etmişse de. Hüseylnln atik dav-ranmasUe kurşun kendisine isabet etmemiştir. Canını bu suretle kurtarmış bulunan Arap Hüseyin, bu sefer kendi belindeki tabancaya müracaat zaruretin! duymuş ve Sadık Kösenin üzerine bir el ateş etmiştir. Çıkan kurşun Sadığın kafasına sap-Unmıştır.
Tabanca seslerine koşan zabıta memurları, yaralı Sadık Köseyi ümit siz bir halde Beyoğlu hastanesine kaldırmış, Hüseylnl de yakalamıştır. Her İkisine ait tabancalar da müsadere olunmuştur. Tahkikata nöbetçi Savcb el koymuş bulunmaktadır.
Celâl Bayar Gire sun d a
Giresun 26 — Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar ve arkadaşları Tırhan vapurile şehrimize geldiler. Doğru Partinin 11 merkezine giden Celâl Bayar ve arkadaşları bundan sonra ocak merkezlerini de gezerek temaslarda bulundular.
Bayar. yarın (bugün) bir nutuk söyllyecek ve bunda bilhassa yakında yapılcak kısmi seçimlere temas edecektir. B. Celâl Bayırla arkadaştan GLresunun ilçelerini de gezdikten sonra çarşamba günü Ordu’da yapılacak Parti İl kongresinde bulunmak üzere Giresundan hareket edeceklerdir.
Meclise verilen sözlü sorular
Ankara 26 — Maraş Milletvekili Emin Soysal valilerin tâyinlerinde taklbedilen prensiplerle İllerin iş plânlan hakkında İçişleri Bakanınca ve yine Emin Soysal yollar ve şoselere tahsis edilen paralarla bataklık İşleri hakkında Bayındırlık Bakanınca ve Samsun Milletvekili Naşit Fırat Karadeniz sahi] yoîlarile Samsun ilçelerinde vukubulan kuraklık ve dou âfeti karşısında hükümetçe ne gibi tedbirlerin alındığının açıklanması İçin Meclis Başkanlığına birer sözlü soru vermişlerdir.
I.....B....Ö....R.....s"" a" |
İstanbul Borsasınin 26/4.'1948 fiatlerl
Ç E K L » R
Kapanış
Londra 1 Sterlin 11.3856
b’ew - York 100 Dolar 280.—
PariB 100 Fransız L 1 3060
Cenevre İOO İsviçre t. 65.7270
Amsterdaro 100 Fiiorin 105.5468
Brüksel 100 Belçika f. 83887
Prag 100 Çeko kr. 5 60
stokholm 100 İsveç kr. Ti .8860
Lizbon )0i Eskudes 11 2495
ESHAM VE fAHVIlAn
% 7 Faizli Tahviller
Sivas - Erzurum 1 2Û.60
Sivas - Erzurum 2-7 20.80
1941 Demiryolu 1 20JJ0
1941 Demiryolu H 20.40
1941 Demiryolu m 21.31
Milli Müdafaa l 20.95
Milli Müdafaa H 20.30
MUU Müdafaa m 20-30
Milli Müdafaa TV 20.70
% e faizi! Toh filler
Kalkınma I 96.75
1941 Demlroiu VI 96.75
Kalkmm-a H 96.70
Kalkınma LU 07.—
% 5 falrii Tahviller
1933 Ergani 2250
1938 İkramiyen 21.60
Milli Müdafaa 21.—
Demiryolu IV 96.60
Demiryolu V 97,—
Anadolu Demiryolu Orupu
Tahviller 1 - 3 100 —
Hisse senetleri % 6 55.50
Mümessil senet 74.—
şirket hisseleri
Merkez Bankası 135-
İş Bankası 24.50
T. Ticaret Bankası 6.—
Aslan çimento 15.75
SARRAFLARDA AL11N

Gulden Türk liram Sterlin
27 Nisan 1948
AKŞAM
Sahile 3
=3
AKŞAMDAN AKŞAMA Tornacı Ahmet, garson İsmail ve kemancı Melih işsizlik çekerlerken...
Ankr i ada Fransız sefarethanesinin duvarlarına orak çekiç yapan yarı Fransız kırma ırk Ç°' tuk hakkında gazetelerimiz türlü l urlü yazılar yazıyor. Son Sa-tet’in Yelkovan’ı gayet ehemini" yetil bir noktaya dokunmuş:
«Bil oğlan kimdir? ı;“11 muş da burada yerleşmesine izin 'veril iş? ikamet vesikası seneler sene; nasıl yenilenmiş?»
Bıı münasebetle aklımıza ne tablolar geldi:
Biı yaz mevsimi Istanbulaa oturup para dökmeğe ve bir oh demeğe gelmişken resmî muamelelerinin bitmez sürüncemesi için de kapı önlerinde beklemekten Byaklarına kara su inenler... Hele gümrüklerimizdeki tartaklanmalar karşısında bir daha gelmeğe tövbe edenler...
Demek bizde «Buyurun kürküm1» hikâyesinin tam aksi!
Başka bir nokta:
Bu çocuk, Türkiyede tornacılık edermiş... Sanat mekteplerinden çıkan gençlerimiz geçenlerde gazetemize gelip yandılar, yakıldılar. İşsizlikten ıstıraplarını anlattılar. Peki, bu nasıl olur?
Keski dünyanın normal hali olsa da. herhangi tabiiyetten, ırk ve milletten bir insan, dünyanın her noktasında keyfince aradığı İşi bulabilse; oraya yerleşebilse. Biliyoruz ki. maalesef nereye gidilse tahdidat vardır:
— Niçin hududumuzdan gireceksin? Kaç para getiriyorsun? Memleketimizde ücretli bir iş deruhte etmiyeceğine dair taahhüt etmelisin! - gibi şartlar.
Çünkü,
Fransava Türk gazetecisi olarak gitmeme, kim olduğum az çok tanınmış bulunmasına rağmen. Fransız konsolosluğunca pasaportuma şöyle bir ibare basılmıştı:
(Fransada herhangi bir ücretli işe girmemek kesin şartile.»
Halbuki başka yerlerden gelenlere karşı aynı sert mukabelelerde bulunmuyoruz. Bulunmamak büyüklüktür, ikramdır, lûtuftur, amma: bulunmak, ihtimal İlerde bizimle anlaşmalar yapılır da biz dalıi dünyanın neresinde İstesek gidip yaşamak hakkipi kazanırız. Bugün Türklyenin berberleri. pastacıları, lokantaları, otelleri, barları, fabrika. İmalâthane ve atelyeleri ve her türlü dükkânları göz yummaksızın cid di bir kontrola tâbi tutulsa, kulaklarından yakalanacak pek çok ecnebilerin yarı gizli çalıştıklarına emin olabiliriz.
Yine geçenlerde, matbaamıza Türk müzisyenler geldi: Kendilerine iş verilmiyormuş; kulpu bulunmuş, ecnebi müzisyenler iş buluyorlarmış.
Prensip itibarile Birinci Umumi Harbden evvelki serbes kaidelerin bütün dünyada tekrar cari olmasını isteriz, o başka hesap. Fakat âlem bize kapılarını kapamışken bizim kendi evlâtlarımıza hariçten,rakip getirmemiz, evlâtlarımızı ezdirmemiz ne insafa, ne millî menfaate sığar,
Şimdiki inhisarcı usulleri bozalım. Evet amma, diğer milletlerle beraber...
Evvelâ Ahmetler. Ayşeler. yerli Agoplar, yerli Hayganuşlar, yerli Sotiriler, yerli Eleniler, yerli Sa-lo m onlar, yerli Bebekalar.
(Vâ - Nû)
Üzüm ve tütün vererek kâğıt ve mukavva almak
Flnlandlyaya üzüm ve tütün verilerek takas yollyle kâğıt ve mukavva getirilmesine teşebbüs edilmiştir.
Finler bilhassa kuru ilzii.m İstedikleri İçin takasta esas üzümdür. Biz İse Finlandlyaya İstedikleri Kalitede tütün vermesi ve kağıt atmağı tektir et-mlş bulunuyoruz.
Diğer taraftan İsveç hükümeti dolarla üzüm satın almağa talip olmuştur.
Muallimler Birliği terbiye konferansları
Muallimler Birliğinin terbiye konferanslarının sonuncusu bugünkü 27 nisan salı günü saat 17 de Eminönü Halkevinde verilecektir. Sosyoloji öğretmeni Refhan Dedeoğlu tarafından verilecek olan bu konferansın mevzuu «Öğretmen çocukları İçin çocuk bakım evleri» dlr. Konferans projeksiyonla ve flllmU olacaktır. Bütün muallimler, ve çalışma hayatiyle alâkalı her vatandaş gelebilir.
Numune pazar yerleri
Belediye bu hususta tetkiklere başldı
Belediye, birçok semtlerde nılmune pazar yerleri tesisine karar vererek tetkiklere başlamıştır. Muhtelif yiyecek satan esnafı bir araya toplamakta kontrol bakımından kolaylık olacağı düşünüldüğü gibi dükkân kiraları yüzünden muayyen iş yerlerine sahip olamıyatıların rekabetle flütlerin nispeten düşmesinin de sağlanacağı ümldedllmektedlr.
Nümune pazar yerleri, yaz ve kış mevsimlerinde devam etmek üzere kapalı ve ucuza çıkan barakalardan mürekkep olacaktır. Bunların kurulacağı müsait yerlerin tesblt edilmesi kaymakamlara tamim edilmiştir.
Veremi iyi eden haplar!
Belli mesleği olnuyan bir şahıs verem hastalığına iyi geldiğini iddia ettiği haplar yaparak satarken yakalanmıştır. Tanesini bir liraya sattığı haplardan 100 adetlik tertiplerin veremlileri tamamen tedavi ettiğine dair reklâmlar da yaptırmağa muvaffak olan bu şahıs; Sağlık ve Sosyal Yardım müdürlüğü tarafından savcılığa teslim, edilmiştir. Alâkalıların söylediklerine göre bu haplar yüzünden ölenler de mevcuttur.
Göçmenler
Muvakkaten Tuzlada ve İskân Müdürlüğü misafirhanesinde yerleştirilecekler
İtalyadan gelen 258 klştlik göçmen kafilesi Tuzladaki baraka ve çadırlara yerleştirilmiştir, îkl kafile halinde Yunanlstaudan gelen beş yüz kişiden fazla diğer bir kafile de Sirkecide İskân müdürlüğü misafirhanesinde bulunmaktadır. Sağlık ve Sosyal Yardım müdürlüğü ber İki eklpln sağlık du-rumlarlyle yakından alâkadar olmaktadır. Müdür doktor B. Faik Yargıcı İki gündür misafirhaneye giderek göçmenlerle meşgul olmaktadır.
Dün akşam sirkecideki kafileden b r ktsmı lertlbedLldiklerl yerlere hareket etmişlerdir. Kalanlar da; Sağlık Bakanlığı tarafından yerleştinie-ceLlerl yer .er tebliğ edildikçe fehrı-m zden ayrılacaklardır.
Sağlık Bakanlığı; Yunaulstandan ge.‘fceklerla Sirkecide; balyadan geleceklerin de Tuzlada muvakkaten yerleştirilmesine karar vermiştir. Sirkeci misafirhanesindeki göçmenlerden bir bayanın dün gece Haseki hasta? esinde bir.çocuğu dünyaya gelmiştir.
Olimpiyatlara gitmek için kafile seyahati
Londradakl olimpiyatlar temmuzda taşlıyacaknr. Müsabakaları takibet-mek için n.emlcketlmlzdin Londraja gideceklere bazı acenteler olimpiyat kal'la seyahatleri terîlbeltnlşler'Lr. Alâkalılara bildirilen program vo ücretlere göre Istanbuldan vapurla hareketle PurİF üzerinden Londraya glt-mec Vf orada 15 gün devam edecek müsabaka’un seyrederek dönme': bu a"ada y'.mek; otel ve diğer masraflar da dahil olmak üzere en ucuz târlfe 1300; yo’cu’uk tayyare İla yapıldığı takdirde üflet 1500; birinci sınıf raspalarda seyahat ederek aynı sınıf otel ve lokantalardan istifade edecekler için de ücret 2100 İkadır.
Ayı ua olimpiyatlardaki bütün müsabakalara mahsus bilet ücretinin 90 İngiliz lirasına satın alınacağı haber verilmektedir.
Tekel 120 ton çay satın alacak
Tekel İdaresi son zamanlarda yaptığı mübayaâlara İlâveten yeniden çay İthaline karar vermiştir. Bu defa 120 ton kadar alınacaktır. Çayların Seylân veya Formosa cinslerinden olmasına ehemmiyet verilmektedir.
Tekel idaresi bu suretle depolarında ehemmiyetli miktarda çay toplamış olacak ve İleride muhtemel çay satışı serbesti.?! nde vuku bulabilecek her hangi bir spekülâsyona meydan vermlyecektlr.
* Kadıköy Halkevinden: 29 Nisan 1948 perşembe günü saat 21 do Ses sanatkârı Necml Rıza Ah ıskan tarafından Sosyal Yardım yararına bir konser verilecektir.
Giriş kartları İdareden temin edilir.
Güzel bir aşk macerasının 25 inci yıl dönümü
Eminönü -
Unkapanıyolu
Belediye kerestecilere ayın sonuna kadar mühlet verdi
Belediye; Eminönü - Unkapanı sahil yolunu açmak İçin Unkapanından Hâre kadar olan bölgenin istlmlâklle meşguldür. Bununla beraber belediye, İstimlâk ettiği yerlerden İçindekileri ç ıkara mam ak ta d ır. Ke r esteelle rdekl esnaf aylarca evvel istimlâk edilen dükkânlarını boşaltmadıklarından belediye bu civarda İş göremiyor. Keresteciler Yenlkapıda muvakkat bir yer istemişlerdir. Belediye bu isteğe razı olmuştur. Kendilerine müteaddit kereler verilen mühletlerin sonuncusu ayın başında sona ermişti.
Belediye; bu ayın sonunda kerestecileri çıkarmağa karar vermiştir. Bu mıntaka ve civan ergeç yıktınla-cağı için buranın temizlik Işlerlle de meşgul olunmadığındım son zamanlarda burası bir tnez'rlellk halini almıştır.
Emniyet Sandığı ikrazatı
Haber aldığımıza göre Enlmet Sandığı menkul ve gayri menkul kıymetler üzerine vermekte olduğu ödünç para miktarında bir arttırma yapmıştır.
İngiltere Kıral ve Kıraliçesi evlilik hayatlarının
25 inci yıldönümünü dün kutladılar
Mesut bir aile kayalı: İngiltere ' Kıraliçesi Kirala piyano çalıyor
Bilâhare Yugoslavya’ya bir seyahate gitmişlerdir. Ellzabeth kocası İle ftde-tâ dünyayı dolaşıp Afrika, Avustralya. Yeni Zelanda, Belçika. Fransa, Amerika, Kanada’ya uğramıştır.
Bu kadar mükemmel bir saadet ve birlik lıavasl İçinde yaşiyan bir çifte İngiltere tarihinde ender ras’.anır. Bu çift kaderin beklenmez bir tezahürü neticesinde bir İmparatorluğun tahtına oturmuştur.
York dükü ve karısı tahta çıktıkları zaman Piccadâlly'dekl mütevazı ve basit evlerinden Bucklngham sarayına gitmişlerdi. Fakat sarayda oturduklarına rağmen sık sık eski evlerini ziyarete giderlerdi. 1941 senesinde bu evi Alman bomba uçakları tamamen imha etmişlerdir.
Aile hayatına çocuklarının hayatını sevip ahome», yani ocak ve aile felsefesini mükemmelen kavrıyan mütevazı ve gösterişsiz hayatı seven bir çift, işte bu güzel gösterişsizlik de bütün İngiliz aile hayatını tlmsalleş-tlren İngiltere kıralı ve kırallçesldlr. Btı sebeple 26 nisan günü İmparatorluğun bütün milletleri gösterişsiz, fakat aynı zamanda çok değerli bir hâdisenin mesut yıldönümünü sevinç ı içinde kutlamıştır.
İngiltere kıralı ve kıraliçesi dün, evlilik hayatlarının 25 İnci yıldönümünü kutlamışlardır. Bugünkü kıral, 25 sene evvel York dükü iken müstakbel kır&llçe İte tanışmış ve birlikte VValdenbury ormanında gezerlerken kendisine izdivaç teklif etmişti.
Kırallje Ellzabcth 4 ağustos 1900 de tValdenbury civarında St. Paul’da doğmuştur. Babası kont, annesi kontes Strathmore‘diir. Bir hükümdar ailesine mensup olmamakla beraber ■damarlarında kıral kanı vadi. Zira prenses Jean’ın ahfadındandır. Bu prenses İse İskoçya kıralı İkinci Ro-bert’in kızı idi.
Ellzabeth. genç çağından beri şen □İmayı, tebessüm etmeyi çok severdi. Tebessüm dudaklarından asla eksik olmazdı, ,
Londra sosyetesinde genç kız olarak büyük bir muvaffakiyet kazanmaktaydı. Resmi kabullerde sık sık görüştüğü York dükü İle bu suretle sevişmiştir. İzdivaçları son dearece basit ve hattâ demokratik bir hayatın başlangıcı olmuştur. Nisan 1923 te hemen evlenme merasimini müteakip dük karisiyle Surrey'de dostlarından birinin mütevazı evinde balayı müddetini geçirmişlerdir.!
Amerika filim şirketi müdürü Kahıreye gitti Geçen hafta İçinde Amerikadan şehrimize geleıı Metro - Goldwyn -Mayer filim şirketinin ortaklarından Louls Mayer burada filim şirketleri ve mümessillikleri temaslarda bulunduktan sora yine uçakla Kahlreye gitmiştir.
Tokat ve ilçelerinde hububat fiatleri düşmeğe başladı
Sivas ve Çorum illerinden buğday ve arpa İhraç yasağının kaldırılması üzerine 11 ve İlçelerde buğday ve arpa fiatleri düşmeğe başlamıştır. Kilosu 45-50 kuruşa kadar yükselmiş olan buğday kilo itibariyle bugün 33-35 kuruş arasında satış görmektedir.
Çocuk haftası münasebelilc Çocuk Yuvalan Demesi tarafından 40 çocuk giydirilmiştir. Aynı zamanda Taksim gazinosunda bir çocuk balosu verilmiştir. Balo neşeli geçmiştir. Yukarıdaki resimde bayrama iştirak eden çocuklar Taksim meydanında görünüyorlar.

Dilekler
•--■--
Gebzeye uğratılması istenen trenler
Oevze ve civar halkının ucuz fiatle blreblleceğt İki tren vardır. Bu »ki tren halkın ihtiyacını ka^--şılıyamamaktadır. Yakında Tuzla İçmelerine lşllyecek olan trenlerin; on dakika mesafede bulunan Gebzeye kadar uzatılması hem Geb-zelilere büyük hizmet olacak: hem de Demli yollar İdaresi için bir külfet olmıyacaktır.
Gebze!!: K.S ■
I_______________J
Bir münasebetsizlik
Gece klakson çalınması mutlaka menedilmelidir
Gece vakti mahalle aralarında bilhassa dar cadde Ve sokaklarda şoförlerin alabildiğine klakson çalmaları hakikaten birçok vatandaşları huzursuz bir hale getirecek tempoyu bulmuş ve hattâ aşmıştır.
Şehrlmlîln bu derdi umumi meclisin geçen devre toplantılarında bahis mevzuu edilmiş, fakat birçok münakaşalardan sonra hali üzere bırakılmıştır.
Bazı şoförlerin lüzumsuz ve eğlence kabilinden meselâ istiklâl caddesi gibi dar ve her iki tarafı meskûn apartmanlardan mürekkep bir cadde de gece geç vakitlere, sabahın ilk saatlerine kadar fâsılasız klâkson öttürüp durmaları orada oturanları cidden rahatsız etmektedir.
Bu uygunsuz halin önüne geçmek zamanı geldiği aşikârdır, öyle ümlde-derlz kİ umumi meclisin önümüzdeki haziran devresinde şehir mümessillerimiz bu durumu göz önünde tutarak gece meselâ saat ondan sonra klâkson çalınmasını menedecek kati tedbirler alacaklardır. Bu suretle hem vatandaşların hakları bulunan gece sükûn ve huzuru sağlanacak ve hem de şoförlerin bilhassa geceleri cesaret ettikleri aşırı süratle arabalarını sev-ketmelerlnln önüne geçilmiş olacaktır.
Rendovva uçak gemisi yarın geliyor
Memleketimize yapılan Amerikan askeri yardım faslından olarak «Rendowa» uçak gemisi uçak yüküyle ynnn sabah limanımız® gelecek ve Yeşilköy açıklarına detnlrllyecek-tlr. ‘ aRendowa» gemisinin gelişi resmi bir vaziyet olmayıp malzeme nakliyle ligindir.
Sokaklarda kelepçeliler görülmiyecek
Ankara 27 (Akşam) — İçişleri ve Adalet Bakanlıkları tarafından temin edildiğine göre, maznun, mahkûmların mahkemelere ve yahut bir taraftan diğer tarafa süngülü Jandarmalar ortasında ellerinde kelepçe ve zincir şehir sokaklarından geçirilmelerini temin etmek İçin Adalet ve içişleri Bakanlığınca birer kamyonet tahsis edilmiştir.
Bu tedbir neticesinde artık caddelerimizde şimdiye kadar görülen şu Ortaçağvarl manzaradan kurtulacağımızı ümit edebiliriz.
Konya merkez ilk okullarında dersler 20 gün uzatıldı
Konya (Akşam) — Konya valB’ğl İlk öğretim meclisinin verdiği karar üzerine; Konya merkez ilk okutlarlle; Karaman; Akşehir; ve Ereğlide derslere 19 haziranda son verilecek; haziran nlhayetLnde imtihanlar bltmtş olacaktır. Derslere de 1 ekimde başlanacaktır. Bu karara göre; geçen yıllara nazaran dersler 20 ügn daha uzatılmış oluyor.
İSTANBUL HAYATI
Garabetler diyarı
Bir zamanlar Amerikaya, «Garabetler diyarı» derlerdi. Bu garabetlere mübalâğalı bir misal olarak da şunu anlatırlardı: «Amerikalı zenginlerin paralan o kadar çokmuş kİ, para ile yapılması mümkün olan — para ile yapılması mümkün olmıyanı yok ya — eğlencelerin hepsini yapar ve usanırlarmış. O derece usanır 1 armış ki artık hayat onlar İçin üzüntü haline gelirmiş, bu üzüntüyü defetmek için aparlı-manın balkonuna çıkıp oradan avuç avuç para saçarlar ve aşağıda halkın bu paralan kapışmasını seyrederek eğlenmeğe çalışırlarmış.»
Amerikada zenginlerin çok olduğuna şüphe yok. Fakat onların garabetlerine misal olarak anlatılan masalın asılsız olduğu da muhakkak. Çünkü Amerika .. lılar, bizim şu; «Sakla samanı, zb gelir zamanı. Ak akçe kara gün — içindir» ata sözlerine uygun ha-^j reket ederek paralarını iyice saklayıp zamanı gelince harcamasını bildiklerini son harbde de. harbden sonra Avrupaya yardım işinde de İspat ettiler. .2
Bugün asıl garabetler diyarı- {O nın sakinleri bizleriz. Memleket öyle bir garabetler diyan oldu ki, > Amerikalüara atfen uydurulan «Para saçarak eğlence» masalını Q) biz hakikat haline getirdik. Hem »t de kasalarımızdan taşan parala-rımızl değil, boğazımızdaki lok- o malan çıkarıp avuç avuç, etek—_ etek saçıyoruz. q
Döviz kazanacağız diye elimiz- -E* deki buğdayı ucuz fiatle dışarıya 5* satıyoruz; gelen dövizleri de he- £ sapsızca israflarla elden çıkanyo-Ç^ ruz; sonra kendimiz ekmeksiz kalınca dışarıdan yüksek fiatle buğday satın almak zorunda kalıyoruz. Bunun için yine döviz lâzım tabiî. Hadi, bu seefr de kasaplık hayvanlarımızı, zeytinyağ-lanmızı, peynirlerimizi dışarıya aktarıyoruz, kendimiz türlü mahrumiyetlere göğüs germeğe çalışıyoruz. Beri yanda tütünlerimiz, fındıklarımız, pamuklarımız müşteri bulamıyor, müstahsil sızlanıp duruyor.
Dahası var: Halkın mahrumiyeti pahasına dışarıya sattığımız gıda maddeleri yabancı memleketlerin elinde mükemmel bir kazanç vasıtası oluyormuş. Fran-sızlar, klering hesabına göre bizden aldıkları külliyetli miktarda nohudu, dolar mukabilinde ve yüksek fiatle Almanya'ya satı-yorlarmış, HollândalIlar da sterlin mukabilinde yine bizden aldıkları gıda maddelerini Almanya'ya satarak kâr ediyorlarmış.
İşte, hakikî birer garabet misali olarak tarihlere geçecek vakıalar bunlardır.
Bu nasıl ticaret teşkilâtıdır kİ, mühim birer döviz kaynağı olan mahsullerimizi satamıyoruz; memlekete döviz gelsin diye kendi boğazımızdan kesip sattığımız kıymetli gıda maddelerimizin de hakiki müşterisini bulamıyoruz; dışarıdaki açıkgözler bunları bizim elimizden kapıyorlar ve bizim sırtımızdan cayır cayır para kazanıyorlar?
Alâkalı makamlardan sorarsanız evvelâ iddiayı reddederler ve nihayet işler red, tevil götürmi-yecek hale gelince şu cevabı verirler:
«— Yapılan tecrübe müspet netice vermedi; daha İyi şekiller, daha uygun tedbirler üzerinde inceleme yapıyoruz.»
Yirmi beş yıldan beri İnceleniyor, inceletiliyor ve pamuk İpliğine bağlanan şu tecrübeler zinciri bir türlü kopartamıyor ves-selâm.
Cemal Refik
Denizyolları Umum Müdürü Ankaradan döndü
Bir müddetten beri Ankarada bulunan Devlet Denizyolları ve Limanları umum müdürü Yusuf Ziya Er-zln şehrimize dönmüştür. Umura müdür artık işe başlıyabilecekttr.
Kibritler gene bozuldu
Son zamanlarda piyasada görülen kibrit cinslerinin bundan bir ay evvelkilerine nispetle adamakıllı bozuk olduğu görülmektedir, idarenin esasen evvelce de buna benzer bozuk yan, yanınca sıçrayan bu kibritlerin müstehlik bakımından bu son vaziyet fevkalâdelik teşkil etmemektedir. Başları kopan, sürtünce yannu-yan, yanınca sıçrayan bu kibritlerin -ne zaman ıslah edileceği merak edilmektedir.
Sahile 4
A K ŞAM
27 Nisan JS18
Mısır mektupları
K A HTR E
Helyopolîs — Cebe giren yabancı el — Hayvanat bahçesinde — Rehber hücumu, bahçede görülenler
Dönüşte gene birçok yollardan FerldA meydanına, oradan da Optra meydanına geliyoruz. Bizi Frida meydanına getiren yol Şari AbdülA-y.'7. Abdiilâzlz caddesi Hldlv Hüseyin zamanında. Sultan Abdül Azizin Mısırı ziyareti hâtırası olarak konmuş bir isim.
Opera meydanından güzel bir tramvay bizi Helyopolls'e götürüyor. Hdyopolls Kahlre’ye 2(1 - 30 kilometre meselede, genç 20 - 30 senelik, güzel bir yer. Hemen hemen şehrin en İyi ve en yeni kısmı. (Otobüslerde olduğu gibi tramvaylarda da hep aynı İhtar. Yankesicilere dikkat. Bu İhtarın ne kadar lüzumlu olduğunu yaşadığım bir tecrübe İle anladım. Kshl reden ayrılacağım son günlerde yolumu şaşırıp, tnbabadan Zemallk köprüsüne geri gelmiştim. Birçok vasıta ve büyük bir kalabalık köprünün kapanmasını bekliyordu. Ben de onlara karıştım ve bir ara tramvaya atlamak üzere idim ki cebime bir elin girdiğini hissettim ve anide bileğine sarıldım. Lâkin küçücük bir el avuçlarımdan sıyrıldı ve 12 - 13 yaşlarında tahmin ettiğim bir çocuk koşarak kaçlı. Allaha şükür kİ ben ondan daha İhtiyatlı ve tedbiri! davranmış: üç beş kuruşumu daha emniyetli bir yere yerleştirmiştim.
Helyopolls Palas. Hllmlye Palas, Be-dia Bar gibi muhteşem ve kırall eğlence yerlerinden biri. Şehrin ecnebi ve asil tabakalarının en tuzla devam ettikleri bir yer.
Etersi sabah gene bir otobüs ve bir tramvay değiştirerek Gizza’ya Hayvanat bahçesine gidiyorum. Hayvanat bahçesinin geniş demir kapıları, kabartma hayvan resimleriyle süslü beton sütunlara yaslanmış. Kapıda birçok kalaabılk. Kadınlar, erkekler, askerler; polisler; çocuklar. Hayvanat bahçesi aynı zamanda bir eğlence ve gezinti yeridir. Bizim kır âlemlerinde olduğu gibi, halılarıyla, yemekleriyle mas aile gelener hiç de az değil. Birçok ilk ve ortaokul talebeleri de hayat bilgisi dersine gelmişler. Mısırda öğrencilerin giyimleri de bizdekinden farklı.Önlükler bizde simsiyahtır o-radn İse aksine kar gibi.
Öğrendiğime göre; Kahire Hayvanat bahçesi büyüklük ve kıymette: dünyada Londradakinden sonra İkinci oıarak geliyormuş. Vaktiyle İsmail Pası?ya ait bir malikâne üzerinde kurumuş vâsi bir yer. Arazisi de 50 mil kare imiş. İçinde de dünyanın her yenden getirilmiş binlerce hayvan.
Kapıdan girerken gene bermutat □ir rehber hücumuna uğradım. Ve birine boynumu büküp peşimden gelmişine ses çıkarmadım. Fakat bu sü-kü'um sonra bana bizim paramızla tam beş liraya maloldu. Lâkin elden barka ne gelir?
Ben önde, rehberim arkada, güzlerini gidiş yolunu Işaretiiycn oklaıda bahçeyi dolaşıyoruz. Göklere yükselen ağaçların sayesinde, yeşil çimenliklere gömülmüş kafesler: havuzlar-binalar; parklar nice nice hayvana m- w olmuş. Bu meyanda Kıral Faruk İçin yapılmış güzel bir köşk ve müteaddit kir gazinoları manzaraya ayn bir güzellik veriyor.
î,ıl demir kafeslere kapatılmış aıs-
Yazan: Dr. Bedi Şehsilvaroğltı ı«nın belli kİ canı pek Atkılıyor. Tembel tembel yatıp esneyişi buna değil. Kaplanda aynı can sıkıntım başka türlü tezahür ediyor. Kafesin içinde bir aşağı bir yukarı mütemadiyen geziniyor.
Demir kapının sesini, suların derinliklerinden duyarak koşan su aygırı bekçinin verdiği olları yutmak için ağzını açtığında İnsin bir mağaranın loşluğuna düşecekmiş gibi oluyor. Bu korkunç manzarasına rağmen yavrusuna karşı ne kadar müşfik.
Zürafalar İsa başka bLr âlem. Çok gezen mİ bilir, çok okuyn mı derler. Galiba gezen olacak. Zürafanın koyunun ve boynunun uzuluğunu tâ çocuk yaştaberl biliriz. Okumuşuzdur. Lâkin bir tecrübe bana öylesine öğretti ki bir daha unutamam. Acaba resim çekebilir miyim diye kalesin yanına kadar sokulmuştum kİ birden yanağımda bir nefesin sıcaklığım duydum. Başımı çevirince bir anda zürafa He burun buruna geldim, O ne u-zun bacaklar ve boyun ya Rabblm. O koca parmaklıkları aşıp tâ burnuma kadar sokulmuş.
Fok balıklarının aç gözlülüğüne de diyecek yok. Bekçinin demir kutudan balık çıkardığını daha kapak kapanırken sesinden anlıyor ve tiz sevinç nâmları atarak yarı bellerine kadar’ sudan yukarı fırlıyor veya paytak ba-caklarlyle yassı gövdelerini betonda sürüklemeğe çalışıyorlar.
Tavus kuyruğunun ihtişamı da her keşçe malûmdur. Aman «ihtişam» kelimesinin mânasını Mısırda öğrendim. Evvelâ Eski eselrer müzesinde Tutang - Amon’un mezarından çıkarılan eserleri seyrederken; sonra bu bahçede bin bir çeşit tavus kuşunu seyrederken... Bilhassa Hindistan tavuslarındaki o İhtişamı görünce İnsan o İlâh! sanat önünde istiğraka dalıyor.
Ot yiyen; et yiyen; yerde sürünen; uçan; karada yaşıyan; suda yaşıyan ve sayısı binleri aşan bu yüzlerce nevi hayvanın her birini teker teker sayamadığımdan kısa kesiyorum. Fakat şu kadar söyliyeblllrlm ki, Kahire müzeleriyle olduğu kadar Hayvanat bahçesiyle de blhakkln iftihar edebilir. Yalnız bu iftihar tştanoul gibi fakir belediyelerin kân değil. Açıkhava tiyatrosu gibi de kârlı değ:!..
(Devam edecek!
[Bir tashih — Dünkü yazıya ait birinci cümlede Harunurrefit kelimesi unutulnıujtur. Cümle şu şekildedir: Opera meydanının meşhur mahalle-Idcisi Harunurreşitte Mahmut Neft ■ beyle buluştuktan sonra Blehram ya-'eeferin! ziyarete gidiyoruz.]
• Serbes Sütun •
Adalet sarayı
Fatih civan, yarım tedbir ve Tomruk arsası
Yazan: Yük tek Mimar Asım KÖmürciioğlu
■YARIN AKŞAMDAN İTİBAREN"™
SARK SİNEMASINDA
İstanbul Belediyesi şehir Tiyatrosu Saat 20 de
Dram Kısmı
DÜŞMAN
MAKStM'de Muammer Karaca Opereti DELİ DOLU iü operet: Saat 20.30 di Telefon: 42G33
Dinî anıtlarımız oldukça çoktur. Fakat «İvil mimar! anıtlarımız kalmamış gibidir. O derecede kİ yabancıların bunu inkâr etmeğe hakkı ola bilir. BarayUnmız, köşklerimiz, çarşı, han; hamam ve kervansaraylarımız vaktlîe bol deoecek kadar İnşa olunmuştu. Kayıtsızlık ve bakımsızlık yü i.ünden bunların çoğu çöktü. Şimdi nerede bir tane göreblllyorsak aman muhafaza edelim diyerek telâş ediyoruz, öyle ya bakımlı değilse bile «-yakla duran kaç sarayımız kervansa-ıayımız kalmıştır?. Kala kula biricik İbrahim paşa sarayı kaldı, bu da a.z-daha 047 yılının kurbanı oluyordu. Bereket versin 038 yılı Bakanlar Kurulunun son kararlle bu eser Türk milletine, tarih vs mimarili: âlemine bağışlanmış oluyor. Çok yerinde olun böyle bir kazarla tarihimize hürmet ve eserlerimize kıymet verilmiş oluyor. Ve bu vesile Ue Dlvanyolv, Blnblrdi-rek gibi fstanbulun kalabalık bir sem tinin halkı da. mesken »«kınlısından ve bir kısım tüccar ve esnafın İşsiz güçsüz kalmalarından da kurtarılmış oluyor. Hükümetin, takdir ve teşekküre şayan olan tu karan çok yerln-dedlr.
Şimdi, yabancıların İthamlarını kar şılamak için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bilhassa sivil mimarimizin mevcutları. Mimari ekiplere etüt ve relöve ettirilerek tasnif ve broşürler halinde neşrolunarak dünya kütün hanelerine, İlim müesstselerlne dağıtılmasını bekliyoruz, ilk relövemiz, broşürümüz İbrahim paşa saınvı olmalıdır ve geçmişteki avı tecrübeleri unutmamalıyız.
Fatih civarı
Adalet sarayı İçin tstanouida arsa, tulunamıyormuş. Fatihte İnşası yahut yan m tedbir olarak mevcut bir binanın adliyeye tahsisi düşünülüyor muş. şehir merkezinden uzak olduğu İçin Fatih ve civarı teri yürüyemez. Bakım, İdare, vakit ve İktisadi vaziyet ltlbarile adliye teşkilâtlan dünyanın her yerinde şenlrlerdc merkez-leştlrilmektedlr.Bu bir zarurettir. Üsküdar, Beyoğlu. Boğaz ve Marmaranın Anadolu ve Rumc!! yakaları İti— barlle İstanbul şehrinin merkezi, Kop rü, Eminönü ve civarıdır. Çarşı ve pa zarlar, Borsa ve malî müesseseler!, han ve yazıhanelerle şehrin tekmil İktisadi .müesseseler! teşkilâtları bu merkez etrafında toplanmıştır.
Adalet teşkilâtının saydıklarımızla İlgisi sebeblle şehir merkezinden uzak bulunmaması lcabetmektadlr.
Yarım tedbir
On dört senelik adliye sarayı dâvası yarım tedbirle halledilebilir mİ? Yer bulunmadığından dağınık ve sıkıştık vaziyetten kurtarılması için mahkemelerin İstanbul Erkek lisesi (eski Düyunu umumiye) binasına ve bazı düşüncelere göre de postane binasına muvakkaten nakil tavsiye o-lunuyormuş. Bu zavallı binaların memleket çapında Adalet sarayı |p-dsr vazifeleri yok mudur, bunlar adliye İşlerini görebilirler mİ, muvafık mı? Bu cihetlerin tahlilinden evvel İstanbul adliye binası İçin düşünüle-
cek tedbir bu mudur? Bu tedbirlerin alınması için mİ sıkıntılara katlanıldı, on dört sene beklendi?»
Etraflı düşünülmesi İyi hesaplanması icabetten ve acele clmıyan bazı İşlerin çabuk verilen icar-rUrta zarar larını görüyoruz. Her şeye rağmen acele edilmesi ve mahkemelerin bir saat evvel kurulman İcabeden bu içte bugüne kadar alınması düşünülen bütün tedbirlerin isabetsizliği göze çarpmaktadır. Fatih tavsiyesi, İstan-bulun bir kaç yerinde adliye binasının yapılması, Sultanahmet veya Aya-sofya gibi arkeoloji sahasında İş görülmesi. milli âbidemizin yıktırılmasına kalkışılması, nihayet on dört sene sonra yanm tedbirlere baş vurulması gibi tavsiyeler mevzuumuzun bir kaç veyahut her hangi bir himaye maksa-dlle olsun bilgi ve mantığın belki de bir menfaate kurban edilmesi keyfiyetleri düşünülebilir.
Düyunu umumiye binası mektep o-larak yapılmamıştı. Bir çok külfet ve masraflarla bu şekle kondu. Demek kİ mektebe İhtiyaç varmış, şimdi de bu binanın adliyeye verilmesi takdirinde mektep ihtiyacı ne olacak, burasının adliyeye tahsis! için bir İki milyon ve mektep ihtiyacı İçin de bir kaç milyon mu sarf olunacak? Neticesinde a-dnlet cihazı gene iyi işlcyemlyecek kâfi gelmlyecek, başka yerde yeni bir binaya daha İhtiyaç hasıl olacaktır. Yarım tedbir İçin bıı bolluk nerede? On dört senelik gaye, külfet ve bunca masraflarımız bu yarım tedbir İçin midir?
Tomruk arsası
Bu arsa şehir merkezine vasıtalı vasıtasız beş dakika gibi yakın bir yerdir. Düzayak üstündedir. Arsanın gözümüze büyüdiilecek bir ftrızası yoktur. Arsanın alt başındaki set kısmı servisler İçin lüzumlu olup bugün-'kü ve gelecekteki programı alacak du rumda ve muntazamdır. 165 metre uzunluğunda, 70 metre genişliğinde müstatil ölen bu yerde çok iktisadi ve mütevazi bir plânın kurulmasına, mahkeme salonlarının kolay yerleştirilmesine elverişlidir. Vilâyet ve Def terdarlık blnalarlle bir camla teşkil etmesi ayrı bir avantajdır. Yalnız bir katına 24 mahkeme salonu kurulabilir. Avukatların, iş sahiplerinin kolay tokları temin edileceği gibi Suitanah-mettekl arsa gibi dolambaçlı şekilden varestedir. Her ne şekil ve cihetle dü şünülürse düşünülsün burasının diğerine tercih sebepleri pek çoktur. Eski I eserlerden uzakta olup mahzurları yoktur. Bu yerin üst başında çok He-j tideki gelişmeye ve tesislere elverişli ■ dört bin metreye yakın bir devlet yeri bulunmaktadır. Tıbbı adil müessese sİ de buradadır. Masraf itibarile Sul-tanahmettekl arşa için yedi sekiz mil yon gibi büyük bir masraf ve istimlâke karşı Tomruk arsası İçin bir milyon, daha da ileri giderek azami bir buçuk milyon sarfolunacağı geçen sene tanzlmedllen istimlâk mazbata* sile teşblt olunmuştur kİ bu da tam bir milyon liradır.
Neşrettiğimiz bir broşürde de, daha İdeal ve geniş bîr park içinde yapıla-( Arkası 6 ncı sahi]ede)
NAMUS DÜŞMANI
5T6WART GRADG6R
Karavan filminin eşsiz sanatkârı STETOART GRANGER’ln en son filmi.
Kocasından ayrı düşen bir kadının geçirdiği lehJMaiU unlar...
Namusunu kaybetmek üzere olan bedbaht bir kadının son dakikada. kurtuluşu....
Bir Bar ve kumarhane çapkınının alçaklıkları......
Diğer rollerde JOHN MILLS — JEAN KENT
Bu film yarından İtibaren aynı zamanda
AZAK ve HİLÂL
Sinemalarında gösterfleerktir.
Yarın akşamdan itibaren
Sinemasında
YILDIZ
En büyiik aşkı, en büyük sevgiyi ve en büyük ıstırabı cazibeH bir mevzuda gösteren İlâhi bir eser:
MANON LESCAUT
Boz Rolde: ALİDA VALLİ
Müzik : G. PUCCİNİ
———-«»—■»S
Eu akşam SÜMER Sinemasında «Blnblr gece ve «Şehrazad» filmleri kahramanı JOHN HALL’ln LOUİS ALBRİTTON Ve PEGGY RYAN
İle berUber harlkulâde bir tarzda yarattıkları
HATIRA DEFTERÎ
• (Men in her Dlary}
Kıskançlık ve mukadderat romanı başlıyor. Kadın kalbi hakkında yazılmış bir kitap.
Not: Salı perşembe ve cumartesi günleri saat 11 de her yer 40 kuruş olarak ucuz matineler,
R™™ YARİN AKŞAM
MELEK’ e 2 Maviş Pazar saat 11 de 1 AT L A S
Zevkli» eğlenceli bir mevzu,, ne- Sinema ve tiyatrosunda
fİs b!r müzik» ve herkesin beğe- VİYANA
neceğ! şen bir mevzu. ÇOCUK KOROSU
SARIŞIN bir VEDA KONSERİ verecektir. Programın mü-
İKİZLER him bir kısmını VİYANA
HALK ŞARKILARI
PRESTON POSTER — teşkil edecektir. Davetiyelerinizi şimdiden
GAİL PATRÎCK aldırınız.
- J
İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi Dekanlığından
Fakültemiz Fizik Kürsüsü Ordinaryüs profesörü Salih Murat Uzdilek tarafından 28/471948 çarşamba günü saat 17 de üniversitemiz konferans salonunda «Atom Fiziği ve Ku-anto Teorisi» konusu üzemlde bir konferans verilecektir. Bu konferansa herkes gelebilir. (5251)
’CANAVAR 1
İlk manzum yerli ilmimiz l:
____• TAKVİM •______________
Cemazlyel'âhır 17 — Kasım 172 İmsak. Gii. Öğle İkindi AK. Yatsı
E. 8.10 10.03 5 12 9.01 12,00 1.42
V. 4.10 0.04 13.12 17.01 20.01 21,42
AŞK VE MACERA ROMANI
Yazan: NİHAL KARAMAÛARALI Tefrika No. 4
Kalfa ile bacı, çeneleri şarkmış, bakışıyorlar, birbirlerine soruyorlar:
• — Dün gece, bu evin İçinde bozukluklardan bir liracık bile tedarik edilememişti. Şimdi bu paralar nereden çıktı?»
Zeynebln annesi, umumi merakı Lek cümlede hulâsa etti:
— Ne parası bu, kızım?
Genç kız, zaten böyle bir sual bek-iiyurdıı.
— Hırsızlık parası. - dedi.
Mamadadı, gözlerinin akını devirerek haykırdı;
— Aman etme, kuşu hanım!.. Bu evde haram paranın işi ne? Sen de mİ uydun zamanenin maaşlılarına?
— Şakayı biralı, kızım, rldden merali ettim.
Husule getirdiği şaşkınlığı, gunler-denberl kurduğu plân lehinde kullanmak maksadlyle, Zeynep, otoriter bir tavır takındı:
— İşte ben, bütün müşküllerinizi böyleçe halledlvereceğlm - dedi. - Siz her İşi bana bırakın... Dün akşam söylediklerimi yapacağım, anne!
Arap bacı He kalfaya dönerek emretti:
— Getirin şu üç ayaklı merdiveni kütüphaneye...
Nadire hanımefendi, heyecanlı ve telâşlı yalvarmağa başladı.
Fakat, genç kız, daha fazla dinlemek İstemiyormuş gibi, kararını vermiş bir halde odadan çıktı,
şimdi, Boğazın Anadolu kıyısındaki on dokuzuncu asır yadigârı köhne
yalının, yıllardır harabiye terkedilmiş kütüphanesi, büyük kapısının böyle hışımla açılmasından bir tehlike sezip ansızın uyanmış da kuşkuda bek-llyormuş intibaını veriyor. Duvarlar boyunca tavana kadar yükselen tozlu kitaplarla dolu raflar, her türlü cefaya mütehammil, ağır başlı kadife perdeler, asaletine mağrur tngilfaı koltukları, muhteşem vekarlyle dekara hükmeden Ampir yazıhane ve azameti! yaldız çerçevelerinde aile portreleri. yarım asırlık sükûnlarını bozup rüzgâr gibi içeri giren bu uzun boylu, lâcivert pantalonlu sarışın kıza. ananeşlkcn bir âsiye bakar gibi tenkldkâr bakıyorlar.
— Getirin merdiveni buraya...
Geniş alnını, bir hâle nur glb! mihnetle ağarmış gür saçların süslediği alımlı çalımlı, şahane tavırlı Nadire hanımefendi:
— Kızım. Zeyneblra, aklını mı oynattın? - diye söylenerek bastonuna dayana dayana odaya girdi.
— İnadında ısrar edersen, aklımı hakikaten oynatacağım: anne. Getirin merdiveni, diyorum, kalfa! İşitmiyor musun?
Kararı karardı. Pencerelerden birine yürüdü; perdeleri çekti; camı
açtı. Öfke ite kızarmış güzel yüzünü; Karadenlzden kopup gelen, serin rüzgâra çevirdi. Derin derin nefes aldı.
« — Başka kurtuluş yolu göremiyorum. — diye düşünüyordu. — Şu avizeyi satarak bir müddet İçki geçim paramızı tedarik edeceğim. Artık o yazıhaneye adımımı atmıvacağm. O-nunia karşılaşmıyacağım. Hem, para İnsanın kuvvetini arttırır. Nefsine itimadım arttırır. Tekliflerin daha kolaylıkla reddini mümkün kılar.. Muvakkaten olsun bir rahata kavuşayım...»
Başım endişeyle sallıyara( pencereden ayrıldı; sinirli adımlarla tekrar kapıya gitti.
— Getirdiniz mi? Koyun sunun altına.
Nakışlı tavandan sarkan, sepet dolusu çiçek kadar göz okşayıcı, rengârenk Bohem âvizey! işaret ediyordu.
— Rica ederim; hepimizin selâmeti namına; bilhassa benim selâmetim namına dişini sık; anne.. Elverir, bu luflü yalıda, bu eşyayı küflenmeğe bıraktığımız.»
— Kızım; hepsi dede yadigârı...
Genç kız, büsbütün coştu;
— Elverir dede yadigârının beçklll-ğl.. Türbe bekçisi miyiz biz? Eivcılr
senin bu muhafazakârlığın.. Elverir sürdüğümüz İçi beni yakar, dışı âlemi yakar hayat... Hem kimi aldatıyoruz; kuzum? Herkes bizim ne vaziyette olduğumuzu bilmiyor mu zanediyor-sun? Borçlularımızın günde kaç kere kapımızı çaldığından komşularının haberi yok mu?
Annesinin mağmum gözlerinde bl-rilren yaşlan farkederek sesini yumuşattı;
— Mâkul ol. nonoşum! Hnikın var mı kİ mesuliyetini taşıdığın bunca eski adamlarını, hattâ beııl mahrumiyetler İçinde yaşat da saltanat günlerinden hâtıra kaldı diye asla işimize yarami-yan şu lüzumsuz eşyalardan bir tekini feda etme?
Bir etajere dayanarak mağrur e-da siyle duran Nadire hanımefendi, kızının İsyanına İhtimal har verdiğinden, hemen oracıktaki koltuğa çöktü:
- Peki; yap yapacağını...
Ve mamadadı ile kalfadan göz yaşlanın gizlemek için başını pencereye çevir dL
Zeynep; nihayet annesinin muha-vejnetii kırdığına memnun:
— Şimdi çağırın bahçıvanıI - diye emir verdi.
Saray cücesi biçimli; altmışlık kalfa tin tLn sofaya seğirtirken:
— Hatçe kadın bahçıvanı çarşıya göndermişti. Komşunun aşçısını çağırayım mı, fem? - diye sordu.
Zeynep, sabırsızlanarak bağırdı:
— Kimi çağırırsanız çağırın.
Nadire hanın; uyuşukluktan birdenbire silkinerek kalfayı olduğu yerde durdurttu; sonra kızına döndü:
— Yok, bu kadarına müsaade edemem!.. Baban toprağa üşeli henüz bir ay oldu. Haysiyetine ne derece titrerdi bilirsin. Genin bile çalışmanı fantezi diye İlân etmişti. Sefaletimizi meydana vurmağa hacet görmüyorum. Konu komşu bu İşe karışmamalı, anladınız mı?
Kelimelerin hakkını vererek ağır ağır konuşuyor. Ansızın; tahammülü tilkcnmlşçeslne doğruldu. Mustarip ve rimetll, bastonunu kaka kaka odadan çıktı gitti.
Zeynep, bir müddet düşündü; nefsiyle mücadele haline girdiği belliydi. Nihayet; kararını bir omua sllkîşlyla destekllyerek başını kaldırdı; tavanla merdivenin üst basamağı arasındaki mesafeyi ölçtü. Boyu yetişir mi, yetişir.
'Arkası var)
Hitlerin önünde sigara içen tek adam
Mannerheim Rus - Japon harbi esnasında bir geceyi bir cüzamlının yatağında geçirmişti!
Abdülkadir Karamürsel
Totgw> Dr. Bedt Şehsüvaroğlu
12 nLsaiı pazartesi sabahı gazateye henüz uğramıştım H Ahrtnilcadir Karamürsel’in ölüm haberiyle karfilâş-um re ağır bir yükün altında bir an *tLlLr gibi oldum.
Perdenin arkası
Muammer Karaca meğer En’âmlı sofulardanmış!..
İhtiyar marejale göre Rujlarla görülürken onlardan bir perde daha yüksekten bağırmak en tesirli usul imiş
Eovyetlerle Flnlândlya arasında bir dostluk «DUasmasi yapıldığı şu sırada FlnjAndJyanın eski Cumhurbaşkanı Te Fin ordulunun e*kl başkuman-a>ı_nı Mareşal Manerhelm tedavi için İsviçrede bulunmaktadır. Mareşal bir mide ülserinden rahatsıdır. îklnc. dünya harbinin yorgunluğu; Flnlân-dîyanın mağlûbiyeti yo harbi takih eden vakalar ihtiyar mareşalin asabım sarstığından birkaç kriz geçirmiştir. Bunun üzerine İstirahat ve tedavi İçin tsviçreye gitmeğe karar vermiştir.
Mareşal Mannerheim Flnlândlyada doğmuş damakla beraber aslen İsveçlidir. Şimdi seksen yaşındadır. Yer yüzünde pek az insanın hayatı onunki kadar gürültülü ve hareketli geç-miştir-ManııcThelm Fînlândi yanın bir Rus vilâyeti olduğu devirde askerlik hayatına başlamış ve Rus Harbiye mektebine girmiştir. Mektepten çıktıktan sonra çariçenin hassa alayına tâyin edilmiştir. Burada genç subayların çoğu İçki. zevk ve eğlence Ue vakit geçiriyordu. Mannerheim İçkiyi sevmezdi; sefahetten de hoşlanmazdı. Bunun İçin vaktini okumak, askeri bilgisini arttırmağa çalışmakla geçiriyor d u.
Rus - Japon harbinde
Rus - Japon harbi başladığı zaman genç zabit; bir kıtanın başında olarak Mançuriye gitti: burada büyük yararlıklar gösterdi. Bunun üzerine atla Pekin’e kadar giderek bütün o havalinin haritasını tamamlamak va zifesi verildi. Mannerheim vakit geçirmeden bu tehlikeli ve yorucu İşe başladı. Bir gün sabahtan akşama ka dar araziyi tetkik ettikten sonra aç ve yorgun bir halde geceyi geçirecek bir yer anyordtı. Bu sırada karşısına büyük bir bina çıktı. Burasını bir manastır zannederek yiyecek ve geceyi geçirmesine müsaade edilmesini istedi. Kendisine yiyecek verdiler; fakat geceyi geçirmesine müsaade edile miyeceğlnl söylediler.
O civarda geceyi geçirecek başka bir yer yoktu. Bunun için genç sabit verilen yemeği yer yenıez herkesin çekilmesinden istifade ederk odada gördüğü yatağa girdi ve derin bir uykuya aldı. Ertesi gün manastır zannettiği yerin bir cüzamlı tekkesi olduğunu ve geceyi de bir cüzamlının yatağında geçirdiğini öğrendiği zaman dehşet İçinde kaldı. Cüzamın tezahürü on beş senedir. Mannerheim bu 15 seneyi daimi endişe içinde geçirdi; bu müddet geçtikten sonra müs terlh olabildi.
' Mareşal Mannerheim karargâh vazifesini gören salonlu vagonda yapılmıştı. Mareşal koca bir puro yakmıştı; sık sık sigarasını içerek dumanlar savuruyordu.
aitler sigara dumanından hiç hoş-lanmazdı; bunun İçin yanında kimse sigara İçemezdi. Birisi yanlışlıkla sigara çıkarsa Hltler derhal kaşlarını çatar «onu cebine sok!» diye bağırırdı. Halbuki Fin Mareşalinin sigara, hem de kalın bir puro İçmesine ses çıkarmazdı.
Görüşme bittikten sonra Manncr-helm’a Hitlerin önünde nasıl sigara içtiği sorulduğu zaman şu cevabı vermişti:
— Bunu, askeri vaziyetinin ne şekilde olduğunu anlamak İçin mahsus yaptım. Hitler hiddetlenerek sigara İçmemekliğimi söylerse Almanyanın askeri vaziyetinden emin olduğunu anlıyacaktım. Ses çıkarmazsa bilâkis vaziyetin İyi olmadığını öğrenecektim. Derin nefesler çekerek sigara içtiğim halde ses çıkaramadı, bundan vaziyetin kötü olduğunu lstldlâl ettim. Böyle olmasa İdi Finlandiya gibi küçük bir memleket ordusunun kumandanının sigara içmesine müsamaha etmezdi.
İrinde atlattığı ağır bir hastalık devrealnden eonra hastanede geçen o sıhhat va neşe dolu günleri böyle acı bir haberin taklbetmeslni hiç beklemiyorduk. Ne c»re tabiat lsekledlgl-mfal değil, dalma bildiğini yapıyor. Memleketin ve şehrin her türlü İçtimai dertlerinde, İlim ve sanat hareketlerinde her zaman onun yapıcı ve faal çalışmalarına şahldolan biz dostlan için bu kayıp o kadar acı İdi kİ...
Geniş bir bedenin ve gamsız bir yüzün arkasında herkesin derdiyle dertlenen, İçil bir ruh taşıyan Abdül-
Birinci dünya harbinden sonra
Ma-nH^h£l|rn- uzun müddet Rus ordu sundalflzme t ettikten sonra Birinci dünya harbin! mütaakıp FlnJândl-yanm istiklâli için çalışmağa başladı. Bu çalışma muvaffakiyetle neticelendi ve Finl&ndlya İstiklâline kavuştu. İkinci dünya harbinin İptidalarında Sovyet - Fin harbi başladığı zaman Fin ordularının başkumandanlığını deruhde etti ve küçük Fin ordusunun başında gösterdiği muvaffakiyetle dik kati çekti. Fakat neticede mağlûbiyeti kabul ederek Ruslarla sulh yapmağa mecbur oldu.
Alman - Rus harbi başlayınca Finlandiya; kaybettiği yerleri ger! almak ümidiyle de AlmanyanUı yanında yeniden harbe girdi, tik safhada bazı mavuffakıyetler k azadı; fakat Alma nyanın mağlûbiyeti üzerine mühim fedakarlıklarla Rusya İle sulh yapmağa mecbur oldu. Mannerheim bundan sonra ordudan ve siyasî hayattan çekildi.
Hitlerle görüşme
Mancrhelm’uj hayatının en dikkate şayan noktası ı«3 senesinde Bitlerle yaptığı görüşmedir. Görüşme,
Gürültülü bir konuşma
Mannerheim Cumhurbaşkanı olduktan sonra Rus kontrol komisyonu başkanı îdanov'u kabul etti. İkisi yalnızca, yanlarında kâtip, yaver bulun-1 madan; baş başa görüştüler. Mülâkat çok gürültülü oldu. idanov yüksek sesle konuşuyor, bağırıp çağırıyordu. Mannerheim buna bir perde daha yüksekten mukabele ediyordu. Nihayet Sesler alçaldı, başkaları tarafından işitilmez hal aldı. Mülâkattan sonra neden bu kadar bağırdığı sorulduğu zaman Mareşal şu cevabı verdi:
— Bağırmak her baştaki İnsanlar için İyi bir ekzerslzdir. Bilhassa Ruslarla görüşürken onlardan bir perde daha yüksekten bağırmanın dalma müessir bir usul olduğunu çok defa gördüm.
kadlr Karamürsel o kadar mütevazı ve kendinden o kadar az bahsederdi ki en uzaklan gibi en yakınları da onun hakkında fazla bir şey bilmezdi. İşte bu açlığı gidermek İçin olacak kİ babasından rica ediyorum, hayatının bence blllnmlyen taraflarını öğrenmeğe çalışıyorum.
XIX uncu asrın son senelerinde Beşlktaştakl bu eski konakta hayata gözlerini açan Abdülkadir Karamürsel, Kabataş İdadisinden sonra mül-klyeye devama başlamıştı. Tahsilin son senesinde olmasına rağmen umumi harbin başlamasıyle talebeliğe veda etti, ve asker oldu. Hatta bir ara tâ Almanyaya kadar gitti.
Mütareke onu tekrar baba evlna İade ettiğinde yüreği hâlâ mücadele aşkı He dolu idi. işte bu hisleriedlr kİ bir müddet sonra, bütün ömrünü geçirdiği; bu konak küçük bir Maçka kışlası oldu; ve An ad oluya silâh sev-keden başlıca merkezlerden biri haline geldi. Bu sıralarda meşhur Mustafa Saglr'ln ziyaretler), bu kadar ağır çekeıı yatak denklerinden şüphelenen Arabacının boş boğazlıkları. baskınlar onun gibi bütün ev halkına da heyecanlı günler yaşattı.
ölüm yatağında dahi kendisini ziyarete gelen belediye reis muavininden merhum arkadaşlarından birinin ailesine yardım dileyen Abdülkadir Karamürsel, yaradılışındaki bu dlğer-blnllk salkaslyle olacak kİ yarım kalan tahsiline devam etmiyerek kendisini cemiyetin yaralarını saracak bir mesleğe verdi ve Hukuk Fakültesini ikmal etti.
Fakülteyi bitirince Dcftcrlhakanl ve polis müdüriyeti umum İyesi avukatlıklarını yaptı. Bilâhare bir müddet serbes çalıştıktan sonra Emniyet sandığı avukatlığım ve nihayet gene aynı müessese hukuk müşavirliği ile Güzel Sanatlar hukuk profesörlüğünü yaptı, ve bu vazifelerde İken hayata gözlerini yumdu.
Bu müddet zarfında 20 sene müddetle belediye meclisinde âza ve İkinci reis olarak memlekete ayrıca hizmet etti. Beşiktaş kulübünün başkanlığım ve Darülacezeye yardım kuruntunun İkinci başkanlığım yaptı. İstanbul Filftrmonl cemiyeti; Üniversiteliler Müzik Derneği gibi musiki cemiyetlerinin tesislerine vasıta oldu.
Kısacası kıymetli bir hukukçu; muhtaçların ve sporcuların müşfik bir babası; musiki severlerin aziz bir dostu olan Abdülkadir Karamürsel kendinden ve yuvasından fazla cemiyetin mail İdi.
Burhan Feleğin dediği gibi birkaç İnsana yetecek kadar bir kültürü olan bu şahsın ölümiyle cemiyet bir değil; birçok kayıplara uğradı. Zira o belediye meclisinde liyakat ve sevgiye dayanan sultaslyle dalma yapıcı bir vatan hâdlml olarak çalışmış; derin vü-kuflyle Emniyet Sandığında güvenilir bir hukuk müşaviri; Şerefin ölümünden sonra; birkaç sene müstesna, Be-
Şİktaş spor kulübünün reisi ve İsti-
Linotip operatörü aranıyor
Eski ve yeni Türkçe yazıyı bilen tecrübeli iki Linotip operatör aranıyor. «AKŞAM» idaresine müracaat.
Cumartesi ve Çarşamba günleri çıkacak
HOŞ SOHBET GAZETE Başmuharriri: REFİK HALİ D KARAY idarehane: Tan Binası — Telefon: 24310
natgahı olmuş ve Türk musikisinden hoşlanmanın dahi bir istihfaf vesilesi olabileceği bir devirde; kurultaylarda Türk musikisinin yegâne müdafii olmuştu. Bu hasletlerine mukabil en büyüğü 12 yaşında olan 3 yavrusuna bıraktığı yegâne miras bu dost kalb-Ierdlr. Filhakika hastalığının ağırlaştığı ilk günlerde baş ucunda konsültasyon yapan 10-12 meşhur hekim dağıldıktan sonra o da bunu yakinen hissetmiş ve:
— Herkes para ve kazanç peşinde dolaşır; ben de dost kazanmağa çalışmışını demişti. Yağmurlu bir günde 70 küsur çeicngl takiben onun tabutu arkasında yürüyen binlerce insan arasında giderken ben de aynı şeyi düşünüyor ve ölümünden sonra kendisini rlyasu bir sevgi ile saran böyle bir muhit yaratabilen bu aziz dostun büyüklüğünü daha yakinen İdrak ediyorum.
«Dcli dolu» nun birinci perde aralığında, İdare memurları de-lâletile Muammer Karacaâan, perde arkasını görmeme müsaade edip etmiyeceğini sordurdum. Az sonra yanıma dönen idare memuru cevap getirdi:
— Buyurunuz, dedi. Muammer bey sizi bekliyor...
Birlikte perde arkasına giderken salonun ışıklan sönmüş, ikinci perde başlamıştı. Daracık koridorlardan geçtik, geniş camlı b;r yeıe geldik.. Burası artistlerin istirahat ve yemek salonu imiş-.,. îdare memuru beni, Dell doluda otelin en zengin müşterisi Araba (Vedat Karaokçuya) takdim ettikten sonra yanımızdan ayrıldı. Az evvel sahnede Arap kıyafeti f.e gördüğüm Vedat Karaokçuytı şimdi daha yakından tetkik etmek fırsatını bulmuştum. Parmağındaki 7 pırlantamı büyük yüzükle kravatı üstündeki pırlantalı iğnesi ve yakutu onu hakikaten zenginleştiriyordu. gayet onlar sahte olmasaydı rolünde zengin görülen Vedat Karaokçu hiç şüphesiz hakikatte de zengin sayılabilirdi. Önümde, eteklerini savu ra savu-•a giderken takma sakalını tutuyor ve:
— Şu gazeteciler, diyordu, İç yiize ne kadar da meraklı İnsanlardır.
Tam bu sırada kapı açılmış, kısa pantalonlu delikanlı «Muammer Karaca» He karşılaşmıştık. Vedat Karaokçunun sözünü duymuş olacaktı ki bir espri ile mukabele etti:
— Evçti dedi. Gazeteciler iç yüze çok meraklıdırlar. Onlar nice iç yüzler bilirler. Fakat memlekette hürriyet var da yine yazamıyorlar!..
Muammer Karaca’nîn odasında
Küçücük bir ara kapıdan geçtik. Beş on basamak merdiven indik ve sahnenin tam altına geldik... Üstümüzde Dell dolu devam ediyor... Muammer, bîr kapı daha açarak:
*— İşte benim oda! dedi. Re* İisÖr makamı... Fakat makam deyJnce hemen maroken koltuklar, pırıl pırı! yazı masaları göreceğinizi sanmayın...»
Rol sırası kendisine geldiği için:
«— On on beş dakika sonra dönerimi, diyerek ayrıldı ve beni odasında yalnız bıraktı...
Şimdi odayı tetkik ediyorum... Bir masa, üstünde de kocaman
■■■■ıı ■■■■■■ ■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■■
Muammer Karaca, kadın kıyajetinde
bir ayna... Pudra, ruj, renk renk makyaj kalemleri.... Şişe şişe kolonya... Duvarlarda baletlerden bir çoğunun resimleri... Odaya bir erkek artist odası demek İçin bin şahit ister... Büyük boyda yağlı boya bir resim görüyorum.. Başında şapka, tül... Tanır gibi oluyorum bu resmi... Fakat bir türiü bulamıyorum. Nihayet yaklaşıyor, altındaki yazıdan Muammer Karacanın kadın kıyafetinde bir resmi olduğunu öğreniyorum. Masa altında bir kınk su testisi, yan tarafta bir komodin, bir divan... Solda da bir gaıdrop duruyor. Aralık duran kapısından görüyorum. İçinde erkek ve cicili bicili pullarla İşlenmiş kadın elbiseleri var...
ölüm tehlikesi
Muammer Karaca rolünü bitirerek geliyor... Odaya girişinden bir dakika sonra da zayıf bir kadın geliyor ve elinden tutarak getirdiği beş altı yaşlarında bir erkek çocuğu İçeriye bıraktıktan sonra uzaklaşıyor. Muammer, çocuğa:
— Hoşgeldln Sinan! diyerek karşılarken kadının arkasından da söyleniyor:
— Dadı değil, ölüm tehlikesi sanki...
Ve dönerek erkek çocuğu bana takdim ediyor:
— Oğlum Sinan...
— Maşallah... Başka çocuğunuz da var mı?
— Varl diyor. İki de kızım var. Birinin adı Tuna, diğerinin-1 kİ de Tunca...
— Her halde, diyorum, geç va-
kıt eve gittiğiniz İçin çocukları uykuda buluyorsunuz ve görmek için buraya gelmelerini bekliyorsunuz.
— Eve gitmek mİ? diyor. Ne gezer... Gidecek vaziyette değilim M..
Haklı idi bu sözünde... Hakikaten eve gldemiyecek kadar meşgul... Odada nazarı dikkatimi celbeden bir şey vardı. Sordum:
— Şu aynanm üstünde bej^z torbada asih duran nedir?
Muammer, İki elile boyalı yüzünü sıvazladıktan sonra:
— Eşhedii en lâ ilâhe fllâllah... dedi. Müslümanrm ve oldukça da sofuyum... O gördüğünüz beyaz torbada Kuranıkerim vardır..
Komodinin gö2ünü işaretle de:
— Orada da Mesnevi duruyor. Sağ dinin İki parmağını pantolonunun saat cebine sokarak:
— Bakın! dedi. Burada da En'âm var .. Oyuna katiyen aptessiz çıkmam, üzerimden de bu En’âmı Şerifi hiç eksik etmem... Ne yapalım sofuyum...
64,000 lira.,.
Üç oyundur, dekora ve elbiseye son derece ehemmiyet veren ve masraftan kaçınmadığı âşikâr olan Muammer Karacadan öğrenmek istiyorum:
— «Kâtibin karısı» nda yaptırdığınız elbiseleri «HangisB n-de göremedik. Şimdi Deli doluda da yoklar.. Bu elbiseleri ne yapıyorsunuz?
«— Ne olacak, diyor, bohça la-nıp gardroba kaldırılıyor. Böylelikle o kadar 2engin bir gardrop sahibi oldum ki bir gün sizi götürüp de postersem şaşarsınız.»
— Şimdiye kadar, yani Şu üç oyunda ne masrafınız oldu?
«— Yalnız elbise ve sahne dekorları masrafım tamam 64,000 lira...»
— Rağbetten memnun musunuz?
«— Allah bereket versin... Fakat bizde tiyatroculuk ve operet-çilik maalesef tam mânasile inkişaf yoluna girmiş değildr. Bir takını engeller var ki inkişafı köstekliyor.»
«Meselâ» ile karışık lâf almağa çalışıyorum amma Muammer, çekiniyor ve fazla bir şey söyle-mJyerek bahsi kapamağa çalışıyor. Fakat bu arada sabredemi-yerek:
«— O kadar sakat işlerimiz var ki. diyor, şaşmamak elde değil... Meselâ Beyoğlu sinemalarında oynıyan bir filim İstanbul semti sinemalarında da ayrıca (Arkası 6 mcı sahifede)
ıııı■ı■■l1■■ı■ııı■ıııHl■ı(■■ııııı■■■■»

EN ZARİF. DAYANIKLI
MÛB1LYAL1K KUMAŞLAR
DEKORASYON
BEYOĞLU-İSTİKLÂL CADDESİ N? 353 telefon. :T4 O 34 5
?!>!■:rc 8 -- -- _
fh^|~Annem nerede?^
 R 5 A M
27 Nisan IMS
Cariye yerine 40 delikanlı!
MAHKEME KORİDORLARINDA:
Melâhat hanımın kısmeti!
₺ — Babacığım; niçin böyle kederli Vuruyorsun?
— Kederli değilim yavrum.
_ Neşesizliğini benden saklamak İstiyorsun: beni kucağına bile almadın baba.
Mimi; babasının yazıhanesine yaslanmış ona bin bir sual soruyordu, çocuğun maziyi hatırlatan, her suali. Hanrlnln kalbine hançer gibi saplanıyordu. Hanrl, sonbaharın bu kasvetli ve yağmurlu akşamında masasının önüne oturmuş; başını İki eli arasına almış; Solrgazetesllçln yazmağa başladığı romanı, nasıl bir neticeye bağlıyacağını düşünüyordu. Mevzuunu kendisinin ve karısı Matild'ln hayatından aldığı bu romana «Aşkın güz mevsimi» İsmini vermişti.
. Karısı, fena ve düşkün ruhlu bir kadın değildi; kusuru hoppa olmasıydı. Hanrl; beş yıl evvel evlend'ğt zaman henüz tanınmış; şöhret yapmış bir muharrir değildi. Fakat evlendikten sonra yavaş yavaş şöhret kademelerini birer birer tımanmağa başladı. Hanrl edebiyat âlemlude yük seldlkçe Matildln de İddiaları büyüyordu. Genç kadın; her arzusunu yerine getirmek İçin kocasının yaptığı fedakârlıkları ödenmesi mecburi bir borç diye telâkki ediyor; Hanrlye karşı hiçbir minnet ve şükran duymuyordu. Mlml'nln dünyaya gelmesi karı koca arasındaki bağlan bir müddet kuvvetlendirir gibi oldu. Fakat Matild, üç yaşma basınca; çocuğunu miirebblyeslne bırakarak hoppalığın tehlikeli uçurumuna sürüklendi ve bir gün kendisini bütün meşgaleleri kadınların peşinde koşmaktan ibaret olan tufeyli bir delikanlının kolları orasında buldu, Matildln âşığı, ne kocasından daha genç; ne de daha güzel ve şöhretli İdi. Yegâne meziyeti, tatlı tatlı konuşmaktan; kır a vatını şık bağlamaktan ve kadınların zayıf taraflarını bularak meşrep ve mizaçlarına göre dil kullanmaktan İbaretti.
Matild; dediğimiz gibi; ahlâki kayıtları vicdanından tamamen silmiş bir kadın olmadığı İçin, delikanlıya teslim olduğu andan İtibaren kocasının evinde artık yeri olmadığını takdir etil. Hanrl. bir akşam evine döndüğü zaman, karısının kendisine hitaben yazıp bıraktığı bir mektup buldu. Matild; bunda başından geçen macerayı anlatıyor; ve yanında kalıp ailenin harimlni kirletmeği vicdanına yediremediği için kendisini bırakıp dostuna kaçtığını bildiriyordu.
— Baba geçen sene bana neler aldığını hatırlamıyor musun?
— Sana neler aldımdı yavruml
— Sen. ben ve afin em beraberce çarşıya gitmiş; bana oyuncaklar almıştınız?
Çocuğun hafıza kudreti şaşılacak şeydi. Küçük Mimi; sorduğu son bir sualle babasına bllmlyerek son darbeyi İndirdi:
— Baba; annem ne oldu? Kaç zamandır onu görmüyorum.
Hanrl; oğlunun bu sualine titrek bir sesle:
— Sana evvelce de söylemiştim. Annen seyahattedir oğlum.
Hanrl; Mlml’nln kalbini kanatan bu suallerinden sinirlenerek zili çaldı, îçerl gtrep hizmetçiye:
— Çocuğu al da mürebblyeslne götür. Benim acele yapacak İşlerim var., emrin! verdi.
! Hanrl. odaya yalnız kalınca, hıçkırmağa başladı, çocuğun beklenmedik sualleri İçini alt üst etmişti. Romanına devam için kalemi eline aldı. Fakat nafile! Şimdiye kadar bu ka-
dar velûd olan karihası tamamlyle kısırlaşmıştı. Meyus ve bitap kalemi elinden atarken; telefon zili çaldı. Ahizeyi eline alarak sordu:
— Alo alo; orası neresi?
Titrek bir kadın sesi cevap verdi:
— Benim Hanrl; sesimi tanımadın mı?
Hanrl; karısının sesini tanıdı; fakat cevap vermediği İçin; Matild yeniden sordu:
— Niçin cevap vermiyorsun Hanrl?
— Benden ne İstiyorsun?
— Senden bir şey İstemeğe hakkım olmadığını biliyorum. Amma...
— Amması da ne?
— Bu akşam telefonu açıp da senin ve yavrumun nasıl olduğunuzu sormak aklıma geldi de..
Hanrl, sesini yumuşatarak:
— İkimiz de seni hatırlıyoruz; dedi; fakat bir pot kırdığını sezerek İlâve etti:
— Yani küçük Mimi seni hatırlıyor demek istiyorum.
Kısa bir sükûttan sonra; Matild tekrar sordu:
— Yeni romanın ne âlemde?
— Bitmek üzere.
— Bütün romanların gibi bunun da h&rikulâde bir şey olacağını söylüyorlar.
— Romanım bitiyor amma sonunu bir türlü getiremiyorum.
— Ben romanın sonu İçin bir hal sureti buldum. Gelip de sana söylesem olur mu?
Hanrl; bu suale gayri şuurl:
— Evet! deyiverdi.
Genç kadın, kocasından bu cevabı alınca:
— Derhal geliyorum Hanrl! Beni bekle.
Telefon kapandı. Hanrl; bir an af allamış göründü; sonra yerinden fırladı; kapıyı açarak oğluna haykırdı:
— Mimi; çabuk yanıma gel! Annen seyahatten döndü: şimdi buraya gelecek ve sana İstediğin oyuncakları alacak; gel de kapıya inelim ve onu karşıltyahm.
Nâkili: >4. Hilâli
Zayi — Eminönü nüfus memurluğundan almış olduğum ve içinde askerlik durumumu havi nüfus cüzdanımı zayi ettim. Yenisini 22/4'948 da Fatih nüfus memurluğundan aldığımdan eskisinin hükmü yoktur.
1317 doğumlu Kemal Alemdar
Zayi — Beykoz orta okul öğrencilerinden Ya kup Baturun pasosu kay-böldüğündün ve yenisini alacağından eskisinin hükmü yoktur.
Yakup Bahir No. 6? S-l-B
Bir Zenci kıraliçe harem dairesinde daimi surette 40 delikanlı bulunduruyor
Asya ve Afrka'nın. bir çok memleketlerinde, eski zamanlardan kalma harem hayatı hâlâ devanı ediyor. Kabile reisleri, büyük zenginler harem dairelerinde bir çok zevceler, carlyelşr bulunduruyorlar. Fakat haremlerin en garibi Doğu Afrika'da eskiden adı Tanganika, şimdi Ruanda - Ukındi olan kıtadadır.
Tanganika 6 milyon nüfuslu geniş bir kıtadır, İngiliz mandası altındadır. Bu kıtada bir çok Zenci 3ultanlar ve kabile reisleri vardır. Bunlar kendi sahalarında hâkimdirler. İngiliz valisi sadece umumî nezaret hakkına maliktir.
Tabara'daki kabile reisleri arasında bir kadın vardır. Bu kadın kabile reisi bir nevi kıraliçe-dir ve her şeye hâkimdir. Kırali-çenin harem dairesi vardır. Burada 40 genç ve yakışıklı erkek dalma kıraliçenin emrine hazır bulunur.
Kıraliçe kısa boylu, şişman va çirkin bir kadın İmiş. Mamafih güzelleri sevdiğinden harem dai-MuammerKaraca
(Baş tarafı 5 inci sahifede) bir müsaadeye tâbi olmadan gösterilir. Fakat tiyatro ve operet öyle değil... Aynı oyunu Beyoğ-lundan Fatihe nakletmek istesek bir sürü formalitelerle müsaade almak lâzım geliyor! Neden bu güçlük?.. Bir filim Beyoğlundan Istanbula müsaadesiz gidiyor da, tiyatro veya operet neden müsaadeye bağlı oluyor?... Bu ve bunun gibi daha nice sakatlıklar...»
Oturduğumuz odanın üstü, balelerin dansile zıngır zıngır sallanırken kapı açılıyor ve içeriye madam Toto giriyor. Alnının boncuk boncuk terlerini silerken şuna bir kere daha inanıyorum ki karşıdan rahat rahat seyrettiğimiz oyunlar, göründüğü kadar kolay ve zahmetsiz bir iş değil... Madam Toto, dışarıya çıkarken Güzin Özbek giriyor:
— Muammer bey! diyor. Daha karnınız acıkmadı mı?
— Acıkmaz olur mu? Hani yemek...
Güzin Özbek, bir müddet evvel getirtilip kenara bırakılan ye bu suretle soğuyan yemekleri minimini bir ispirto ocağında ısıtırken ben de «AUahasmarladık»
— 2 —
resindeki erkeklerin o muhitin en güzellerinden olmasına dikkat edermiş.
İsviçreli bir gazeteci geçende Afrika içerilerinde bir seyahat yapmıştır. Gazeteci bu esnada şimdiye kadar hiç bir AvrupalInın gitmediği yerleri gezmiş, bir çok resimler çekmiştir. İsviçreli gazeteci bu arada Tanganika'ya da uğramıştır. Burada Tabara’ya yüz kilometre mesafede İken kı-raliçenin hayatını ve harem dairesini öğrenmiştir. Bunun üzerine kıraliçeyi görmek jçln hemen yola çıkmağa karar vermiştir. Fakat kedisine refakat eden Zencilerden biri şu tavsiyede bulunmuştur:
— Bu fikirden vazgeç. Yoksa kıraliçe senin gibi beyazı ele geçirince bir daha bırakmaz!
Bu tavsiye gazetecinin gözünü açmasına sebebolmuş ve seyahat tasavvurundan vazgeçilmiştir. Bu suretle kıraliçe Suon Ua ile kırk delikanlıdan mürekkep harem hayatının esrarı öğreniiemem istir!
Serbest sütun
(Baş tarafı 4 üncü sahifede) bileceğin! düşündüğümüz İçindir kİ Babı ÂH ve Tomruk arsasının aynı za manda tavsiye ettik. Esasen şimdiye kadar halledilmiş olmaması tetklka-tın dalma bir taraflı olarak yapılmış bulunmasından İleri geldiğinde şilp-he yoktur. Devletin bir çok mühim işleri arasında Adalet sarayı inşaatına bugün blp para sarfedliemlyeceğlnl düşünemiyoruz, çiinkii: Bugün yarım tedbir olarak bir binanın adllyeye tah sisi İçin bir hayli tadil masrafı, başka bir yerde İkinci bir adliye binasının yapılması ve İstanbul Erkek Lsesl İçin yeni bir bina yapılması veya tahsisi gibi masraflar yekûn itlbarlle büyük olacaktır. Ve nihayet gene yarım tedbir içindir. Adalet sarayı projesinin yapılması ve inşaatın hazırlanması I-çln bir sene lâzımdır, inşaat en az ve en acele İki sene devam edebilir. Bu İtibarla Adalet sarayının İnşâsına bu sene değil 1949 senesinin yarısından sonra başlanacağı da gözönünde bulundurulmalıdır.
deyip ayrılıyorum.
Hiç şüphe yok kİ sahnenin önü kadar arkası da hayli enteresandır... Bir başka gün de sîzlere boyanma tarafını anlatırım.
Cemaleddin BİLDİK
Zayi — Eczacı okulu İkinci sınıfından almış olduğum şebekemi kaybettim. Yenl3lnl alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. 398 okul No. it Salt Erim
Bulana para mükâfatı — Bostancı, Kadıköy tramvayında bir kâğıt paketi kaybettim. Bulanın paket İçindeki arzuhaldeki Halil Koksal adresine daha çabuk getirdiği nispette daha çok para İkram edileceği. .
Haili Koksal
Sivas Valiliğinden:
1 — Eksiltmeye konulan İş: Sivas - Ulaş yolunun 0 + 000—40+330 kilometreleri arasında yapılacak yol işidir. Bu İşin keşif bedeli (158529) lira 40 kuruştur.
2 — Ekîlltme 17. 5. 9+3 pazartesi günü saat 15 de II daimi komisyonunda kapalı zarf usulü İle yapılacaktır.
3 — Eksiltmeye girebilmek İçin taliplerin (9176) hra 47 kuruşluk muvakkat teminat vermeleri ve vilâyet makamından alınmış ehliyet vesikası İle 9+8 yılı ticaret odasında kayıtlı olduklarına dair tescil! hüviyet varakası ibraz etmeleri lâzımdır.
4 — Eksiltmeye gireceklerin (50000) liralık teahhütle herhangi bayındırlık inşaatını başarmış olmaları şarttır,
5 — Ehliyet vesikası alınmak üzere eksiltme gününden üç gün evvel taliplerin dilekçe İle valilik makamına müracâatları İcabeder. Bu İşe alt keşif evrakı il daimî komisyonunda her zaman görülebilir.
6 — Teklif zarfları eksiltme günü saat 14 de kadar daimi komisyona verilmiş olacaktır. Postadaki gecikmeler kabul edilmez, İlân parası ve Iha-
I leden mütevellit masraflar müteahhide aittir. (546+)
Ferdane hanım teyze elindeki izmaritin ıslak tarafını kanape-nin kenarına yapıştırdı, koynun-dan bir sigara daha çıkardı, izmaritin ateşile onu da yaktıktan sonra burun deliklerinden dumanlar savurarak cevap verdi.
— Tanımasam ne çıkar, a evlâdım? Kadın; «Oğlum büyüdü, eli ekmek tuttu» deyince oğlana gıyaben kuşum kondu zahir, içimden geldi, Melâhatl şu oğlana verelim, dedim.
— Melâhat hanım razı olacak mı bakalım?
— O nasıl lâkırdı? Benim sözümden dışarıya çıkmak Melâha-tin haddine mi düşmüş? Yılana bile versem, boynunu büker yavrucak.
Elile havada bir daire çizdi, yavaş sesle ilâve etti:
— Bugünün eyyamında koca bulmak kolay mı sanıyorsun, evlâdım. Sen bir ye de Allaha bin şükret kl oğlan olmuşsun. Kız olsaydın şimdi görürdün sıkıntıyı.
— Sonra ne oldu, hanım teyze: Melâhat hanımı görmeğe geldiler mi?
— Evi tarif ettim, ertesi gün geldiler. Kapıyı ben açtım, misafirlere buyur ettim, odaya alıp hal, hatır ettikten sonra kızım geldi. Ben odadan çıktım, Melâ-hatî bir kenara çektim; «Kızım! Bu hanımlar sana görücü, geldiler. Hadi bakalım, çabucak giyin, kuşan, süslen püslen, birer fincan kahve yap da getir* dedim. Napim, evlâdım? Ne de olsa genç kızların akılları havadadır. Onlara öğüt vermek lâzım. Ev kı-yafetile görücü karşısına çıkılmaz ya.
— Eeey? Beğendiler mi bari Melâhat hanımı?
— Cahil cahil lâf etmesene, oğlum! Melâhatciğim beğenilmiye-cek kız mı? On beş dakika sonra odanın kapısını açtı, elinde fincan tepsisile içeriye girince ay doğdu sandım vallahi. Kırk bir buçuk maşallah, insan değil, lâ-ti lokum. Ağzına at, dilinin üstünde erlyiversin. Aman yarabbi o ne güzellik, O ne şirinlik! Hani, erkek olsaydım, evde de üç tane karım bulunsaydı, Me-lâhatin kolundan tutar, onlar üzerine nikâh ederdim vallahi. Çekme göz. hokka ağız, gül pembe yanaklar, bembeyaz ten, sel-viler gibi endam. Ya o saçlarının güzelliği?.. Söyledim ya işte, insan değil, lâti lokum. Melâhat girince gözümün ucile misafirleri süzdüm. AğızJannm suyu aktı vallahi. Ellerinden gelse yavrucağımı kucaklayıp kaçıracaklar.
— Hemen sözü kestiniz Öyle mi?
— Yok canım. Birdenbire söz kesilir mi? Kalkacakları zaman bana; «Allah bağışlasın, kızınızı beğendik. Bir defa da oğlumuzla konuşalım, inşallah bir hafta sonra tekrar geliriz» dediler. Ben de; «Hay hay, o zamana kadar biz de düşünüp taşınalım da cevabımızı hazırlıyalıms- dedim.
— Demek bir defa da damadı görmeğe lüzum görmediniz.
— Dur bakalım, evlâdım. Onlar daha sonraki işler. Böyle şeylere senin aklın ermez. Evvelâ oğlan tarafı gelir, Allahın emri-le kızı ister. O zaman kız tarafı
kendini biraz naza çeker, bu ara* da oğlanı da sorup soruşturur,
— Haaa, siz evvelâ kızınızı kendiniz teklif ettiniz, sonradan naza çektiniz öyle mi?
— Yok, be evlâdım. Dlnlesene lâkırdımı. Biz ne naz ettik, nâ niyaz. Görücüler tekrar gelecek diye bekledik. Aradan bir hafta geçti, ses seda çıkmadı. «Eh, belki bir hastalık filân olmuştur» dedik. Bir hafta daha bekledik, gene gelen giden yok. Bu arada Melâhate iki tane talip daha çıktı; ^Kızımız sözlüdür. Siz kısmetinizi başka yerde arayınız» diyerek savdık, Uzatmıyalım efendim, tamam yirmi gün beklemekle ömür geçirdik. Ümidimizi de kesemiyoruz bir türlü.
— Kavga nasıl çıktı, hanım teyze?
— Ben de lâkırdıyı oraya getiriyorum işte. Bu kadar bekledikten sonra bu sabah ben bir ahbaba giderken dar sokağın içinde oğlanın anasile karşılaşnuyayım mı? Tam da gideceğim alıbabm kapısının önünde burun buruna geldik. «Hanımcığım, nerelerde kaldınız? Bir hafta sonra gelenektiniz, bir daha görünmediniz» dedim. Kadın çabmL çalımlı gerdan kırarak; «Oğlumuza başka bir kısmet çıktı, nişanladık. Allah sizin kızınızın da kısmetini açık etsin» demez mi? Birdenbire gözlerim kararıverdi. «Ne söylüyorsun, hanım? dedim. Oğlunuza başka kısmet çıktı da neden bize haber vermedin? Yavrucağımın başını bağlayıp da evde bekletmeğe utanmıyor musun? Bir haftanın içinde Melâhate iki tane kısmet çıktı, size söz verdiğimiz için onları savdık. Yaptığın şey rezalettir. Tuu, senin yüzüne!» Karı birdenbire celâllanıp da; «Ben oğlan anasıyım. Kızlar etrafımda pervana gibi dönüyorlar. Gönlüm hangisini çekerse onu alının oğluma. Senin çarpık bacaklı, sıska torunun dalıa bir kahve pişirip misafire vermesini bile beceremiyor. Öyle kızlar benim oğluma lâyık değildir» demesin mî? Kızcağız kahveyi uzatırken kazara fincanın biri devrilmişti. Meğerse karı bunu bir kusur saymış. O lâfları söyler söylemez tepemden aşağı kaynar sular döküldü sandım, karının tepesine çullanıverdim.
Ce. Re.
ANKARA RADYOSU
Bu akşamki proğram
18 Radyo dans orkestrası; 18.30 Konuşma; 18.45 Şarkılar; 19 Haberler; 19.15 Geçmişte bugün; 19.20 Tarihi Türk müziği; 19.45 Konuşma; 20 Keman soloları (Pl.); 20.19 Radyo gazetesi; 26.30 Serbes saat; 20.35 Temsil: 21.20 Serbes saat; 21.45 İnce saz; 22.15 Radyo senfoni orkestrası; 22.45 Haberler.
Yerin sabah ve öğfe programı
7.30 Hatif müzik (Pl.); 7.45 Haber ler; 8 Şarkılar (PL); 8.15 Çeşitli hafif müzik (PL).
12.30 Çeşitli müzik (?>->.; 13 Haberler; 13.15 Radyo salon trası;
13.50 Konuşma: Ç. E. K. adına.
""" ----------
İmparatorun enfiye kutusu
AŞK VE ZABITA ROMANI
Yazan: John D. Carr Tercüme eden: Vâ-NÛ
- Tefrika No. 23__________
— Sonradan bay Veli 1 e, bu antl-l kanın kıymetini bana söyleyince, inanamadım. Olur şey değil! İnsanlar kaprisler! için neler sarfederler-miş meğer... Bittabi tarih! kıymeti bir tarafa... (Tereddüt ettikten sonra hilekâr hltekâr sordu:) Kuzum, galiba İmparator Napoleon enfiye çekermiş. değil mİ?
Doktor, gülmeğe başladı:
— Dostum, siz, Napoleon rolünün İngiliz sahnesinde oynandığını gördünüz mü? Hiç bir aktör, bu şahsiyeti enfiye Icutusuz oynamaz; ve muayyen fasılalarla, İmparatora enfiye saçtır-maktan geri kalmaz. Tarihi vesikalara göre, Napoleon, elbisesinin üstüne boyuna enfiye dökermiş.
Goron kaşlarını çattı:
— Öyleyse bu antikanın da hakiki bir antika olduğuna artık şüphe kalmıyor. üstelik müzeden tasdikli hücceti de var. Gelelim, para cihetine...
I (Kahvesinden bir yudum alıp gözlerini devirdi.) Bu enfiye kutusu, şef-I faf aklktenmlş. Kenarları altın çerçeveli, şurasında burasında küçük mücevherler kakılı İmiş. Garip bir şekli var. göreceksiniz.
«Slr Mautlce, bayılmış. Napoleon devrinin hâtıralarına karşı büyük bir zaafı olduğu anlaşılıyor. Bu kutuyu almaya razı oluyor. Ertesi sabah kadar yanında alıkoymak müsaadesini İsliyor. Bedelini, çek olarak ertesi sabahı Ödeyecekmiş, İlâve edeyim kl, enfiye kutusunun parası henüz verilmemiş. Bay Vellle, ayılmalar, bayılmalar geçiriyor. Hail feeldlr. Hak verin.
«Aynı gece zarfında, evvelce de söylediğim gibi, bayan Eve Nelll, Lawcs ailesinin diğer efradlle birlikte tiyatroya gidiyor. «Bayan Varren'ln Mesleği» İsimli bir İngilizce piyes oy-nuyollarımı. Eve on bir sıralarında
gelip birbirlerinden ayrılıyorlar. Toby Lawes, bayan Eve'l kapısına kadar götürüp orada bırakıyor. İstintak es-uasındıa. yargıcın genç Lawes'a, şöyle sorduğunu kaydedin: «Bay! Bay3n Eve NeUl'den ayrılırken, kendisini öptünüz mü?» Delikanlı gücenmiş gibi bir tavır takınıp huşunetle cevap veriyor: «Efendim, o cihet sizin üzerinize vazife değil!» Yargıç, bu cevabı, gayet şüphe uyandırıcı bulmuş, iki gencin aralarında, ihtimal kavga ettiklerini tasavvur etmiş. Lâkin, her halde böyle bir şey olmuş değil.
Goron tekrar tereddüt etti:
— Lawes'Ier villâlarına dönüyorlar, Slr Marurlce, elinde, yeşilli ve yaldızlı bLr mahfaza İçinde tuttuğu yen! hazînesin! göstermek üzere, âdeta koşarak merdivenlerden iniyor. Küçük bayan Janiee müstesna olmak üzere, öbürleri, bu antikayı pek güzel bulduklarını söylemekte tehalük göstermiyorlar. Lady Lawes, hattâ parayı bu şekilde- saçmanın aile İçin müerlmane bir hareket olduğunu iler! sürüyor. MaurLca Lawes, hafifçe hiddetlenip, yukarı çalışma odasına çekileceğini, orada başını dinleyeceğini söylüyor, öbürleri yatmağa gidiyor.
«Fakat, aralarında İkisinin uyuya-madığını size bildireyim.
Goron, İleriye doğru lğlldl: masanın üzerine parmağıyla vurdu. Hikâyeye o kadar dalmıştı kl, kahvesini soğutmuştu.
— Toby’nln dediğine bakılırsa, bire doğru uyanıp Eve'e telefon etmiş. İstintak yargıcı: «Yat — dedi, — Siz galiba bayanın aşkından yanıp tutuşuyordunuz?» Bunun üzerine, Toby'-nln rengi attı; hiç bir şeyden yanıp tutuşmadığını söyledi. Bu bir iz filân değildir, doğrul Fakat ne de olsa bize umumî havayı gösteriye- değil mi? Evet, havada bir şey var değil mİ? Benimle hemfikir değil misiniz
— Yok pek de değil. — diye doktor başını salladı.
— Benimle hemfikir değilsiniz demek?
— şimdilik bu noktanın kıymeti yok, devam ediniz.
— Toby, telefon etmek üzere aşağı İniyor, sonra yatmak üzere yukarı çıkıyor. Ev karanlık. Hiç bir 3es işitmiyor. Babasının çalışma edasından ışık sızdığını görüyorsa da. Slr Mau-rlcc‘1 rahatsız etmemek fikriyle yanına gitmiyor.
«Bu müddet zarfında, Lady Lawes
da asabidir. Doğrusunu isterseniz, yalnız bu tabaka alışverişinden dolayı sinirli değil. Fakat, bu mesele de onu bir hayli üzüyor, uyuyamıyor.
«Biri çeyrek geçe, (bu vakti iyice aklınızda tutunuz.) kocasının çalışma odasıfta gidiyor. Zahiren, ona, odasına gelip yatmasını söyllyecek-tir; fakat, hakikatte, bizzat kendi itirafına nazaran böyle pembe akiklere o kadar para sartetmemesl için nasihatte bulunacaktır.
Goron'un sesi bir aktörün ses! gibi yükseldi; keskinleşti, parmağını şaklatarak:
— Finlsh!... — dedi. — Kadın, kocasını. yazı masasının başında ölü buluyor.
«Kafasına dokuz darbe yemiş. Ocak kuskusu He öldürülmüş. Küskü, ocağın yanında, odanın öte tarafında. Cürüm işlendiği sırada, İhtiyar kapıya arkasını dönüp oturuyornnış. Enfiye kutusunun tarlfnamesinl yasmakla meşgulmüş. Bu tarlfnameyl bir kurutma kâğıdının üzerinde buluyoruz. Fakat mesele bundan ibaret değil. Darbelerden biri, ihtimal kazara, İhtimal kasten enfiye kutusuna, raslayıp onu parçalamış.
Doktor bir ıslık Çaldı.
Goron:
— Yalnız ihtiyarın hayatına kırmakla kalmamışlar. — dedi. — Hâzinesini de mahvetmek istemişler. Yahut da. tekrarlarım kl, bu bir kaza neticesidir.
Klnross gittikçe şaşırıyordu.
— insan başı büyüklüğündeki bir hedefe nişan alıp da. yazıhanenin üzerinde duran bir enfiye kutusuna darbeyi İndirmek, olağan şeylerden değildir. Ancak kl, tabiatiyle.,.
— Ne dediniz, aziz doktor?
— Hiç... Rica ederim, devam edin?
Goron İskemlesinden hafifçe kalktı. Kulağının üstüne elini boru gibi götürüp muhatabının söyleyeceklerini bir kâhinin sözleriymiş gibi dikkatle dinlemek istedi. Patlak gözler doktora dikilmişti; sonra yerine oturdu.
— Bu cürüm bir vahşet eseridir.
— diye devam etti. — Mânası yok. Görünüşte, âdeta bir mecnunun işi.»
Klnross, hafifçe İrkilerek:
— Ne saçmal — dedi. — Bilâkis..» Bilâkis, karakteristik bir cinayet.
— Karakteristik mİ?
— öyle ya, tipik bir cinayet. Sözünüzü kestiğim için atfınızı dilerim» ,
(Artası var) ’

A K Ş A M
SsJüfe Ü
17 Ntean IMS
En temiz ve en kuvvetK TUTKAL BEYKOZ TUTKALIDIR Toptan satış fiyat*
200 kuruş Sümerbank Der* Kundura Sanayii Müessese*!
(5462)
İstanbul Cumhuriyet Savcılığından: I»»: MS 53
Fazla taksi üçreti almak suretiyle mljii korunma kanununa muhalefetten suçlu Samatya Davutpaşa Çavuş zade sokak 17 No. da oturur ve 7125 alcll, 1745 plâka sayılı otomobil şolörü. Arif oğlu 334 doğumlu Haşan Erdön-mez hakkında 3005 sayılı kanun gereğince kaldırılan İstanbul (1) No. lu milli korunma mahkemesinde yapılan duruşma sonunda: Suçlunun sabit görülen fiilînden dolayı hareketine uyan milli korunma K. nun 36/5. 58/6; 63 eü maddelerine göre elli Ura ağır para cezasiyle cezalandırılmasına ve hiikm&n katileştiğinde yayınlanmasına dair sözü geçen mahkemeden verilen 9. 1. 9.48 tarih ve 399/10 sayılı karar kesinleşmiştir.
ATLAS
AMPULLERİ
Az sarfiyat, Bol ışık ve da-yanıklığı itibariyle emsalinden üstündür.
HER YERDE ARAYINIZ.
Kapalı zarf usulile mobilya yaptırılacak
İstanbul Defterdarlığından ı
Maliye Daireleri W yaptırtacak (096U) Ur* kaşif bedelli y*8t hane, koltuk, aadalye. etajer v« «üre CİM (579) parça mobilya kasalı sarf usulile eksiltmeye konulmuştur.
İhalesi 17/8/648 pazartesi gflnll saat 18.30 d* Milli Bmlâk MBdtlrltt-ğündekl komisyonda yapılacaktır. Geçici teminatı (6738) lirada*.
Bu İşe İştirak edecek müteahhitti erin bu işe benzer bir defada elli bin liralık mablly* işi yaptığına dair tasdikli vesika İbra» ttinaal ▼* tam teşkilâtlı marangoz fabrikam aahibl olması ve müteahhit olarak iştirak edecek olanlar da tam teşkilâtlı bir fabrika Ut m ortak olarak yapacaklarına dair Noterden musaddak bir mukavele İbra» etmeleri şarttır.
isteklıletn 2490 sayılı kanunun tarif atı dairesinde h unlanmış teklif mektuplarını İhale günü saat 14J0 a kadar komisyona vvmrrieri, keşif ve şartlaşmalarını görmek için de her gön aözfl geçen MfMfirltlfe başvurmaları. (83861
Tekel Gene! Müdürlüğünden:
Bîrine! nevi gom dinamit 60,000 kile
İkine! «eri gom dinamit 360.000 a
f • 300000
1 — Yukarıda miktarı yanlı maddiler pasulıkls attın annacaktır.
J — PMtriık 10 mayıs 040 puarteal günü saat 15 de Kabataşta genel müdürlük Tekel maddeleri şubesi alım komisyonunda yapılacaktır.
3 — şartlaşma her gün adı nçen şubeden alınabilir.
4 — İsteklilerin belirli gün va saatle teklif edecekleri flat özerinden W 7.6 güvenme paralariyls birlikte mezkûr komisyona gelmeleri,
8 — îdare lnsmen veya tamamen ihalede serbesttir. (4481)
Zayi — Türkiye İş Bankası defterlerinde namıma kayıtlı 3'694 No. h ve tamamı tedlyell bir adet hisse senedini ıayl ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Hafız Ahmet Gökmen (Müddeiumumilik 3242 No. da kayıtlı)
Ankara Belediyesinden t
1 — Altındağ muıtakasındakl yolların İma)atı »ınalyenln yapılması kapalı şartla eksiltme ev İhaleye konulmuştur.
a — Kesif bedeli (101198,60) Ura olup muvakkat teminatı S309S3 liradır.
3 — İhaleye iştirak edeceklerin en as 60000 liralık bu gibi İşleri yap-mşı olduklarına dair vesika ibrazı »metile ihale gününden 3 ğûn evvel Belediyemiz Fen İşleri müdürlüğünden yeterlik vesikası almaları ve ticaret odasında kayıtlı olduklarına dair vesika ibraz etmeleri şarttır.
4 — İhale 14 Mayıs 1948 cuma gönü saat 16 da belediye binasında encümende yapılacaktır.
B — Zarfların İhale saatinden bir saat evveline kadar riyasete verilmiş olması lazımdır.
B — Evrakı keşflyesl ve şartnameleri Tutanak ve muamelat müdürlüğünde görülür.
Çorap imal ettirilecek
îst. J. Satmalına Komisyonu Başkanlığından
Jandarma birlikleri ihtiyacı İçin İpliği İst. j. eşya ve Lv. anbarından verilmek üzer» (110400 - 12000) çil t yün çorabın lmallyo İşi 8 mayıs S48 pazartesi günü saat 15 da îst. Taksimde J. müfettişlik binasındaki komisyonumuzda kapalı zarf »kclltmedle Ihalı olunacaktır.
Beher çifti 17 kuruştan muhammen bedeli (âzamiye göre 28400) lira ilk teminat (İzamlya göre 1530) liradır. Evsaf, şartname ve nümunesi her gün komisyonumuzda görülür lo parasız aldınlabUlr. îateklllertn İlk teminat makbuz veya banka kefalet mektubunu ticaret vesikalarını teklif mektuplarıyla birlikte İhale saatinden en az bir saat evveline kadar komisyona vermiş veya göndererek teslim etml:
ADRtATİCA S.A. Dİ NAVİGAZİOJVE
L RE
Yolcu ve eçyai ticariye alarak 30 Nisana doğru SELANİK, PİRE. TRİYESTE ve VENEDİK limanlarına hareket edecektir.
Fazla tafsilât için Galatada Mumhanede
ADRtATİCA S.A. Dl NAVİGAZİONE
Umumi acenteliğine müracaat. Tel: 44877 - 44878
8 Mayıs — İstanbul — Ankara — Bağdat — Tahran
6 Mayıs _ İstanbul — Roma — Amsterdam AMSTERDAM’dan K.L.M. uçaklarlle İrtibat temin »dilen •ehliler Ne w-York — Londra — Manchester — Glasgow — Paris — Brüksel — Prag — Stockholm — Göteborg — Oslo — Kopenhag — Zürih — Ba-le/Muh. — Frankfurt a-'M — Hamburg İlâ...
ROMA dan İrtibat temin edilen şehirler: Buenos Aires — Rio de Ja-nelro — Marsilya — Cenevre — Lizbon — Madrid İlâ..
Fazla tafsilât İçin müracaat: SEYAHAT BÜROLARI ve
TÜRHOL TiCARET Ud. Şii.
Sultanhamam, Kurtoğlu Han. No. 18, Teü 20833
FERN-LiNE
NEW-YORK
Limanımızda bulunan LİBREVİLLE Vapuru doğru NEW-YORK için eşyai ticariye kabul etmektedir.
Her türlü tafsilât için:
Scandship Acenteliğine müracaat
Galata, Veli Alemdar Han No. 202/204, Tel. 42221.
Şehir su tesisatı yaptırılacak
filer Bankasından:
1 — Kırıkkale »ehri içme su tesisatı İnşaatı yaptırılacaktır.
2 — İşin keşif bedeli (392.831-51) lira ve geçici teminatı (19463) Ura-
sapılacak onarım: Tarım Bakanlığı binasında
Keşif bedeli: (24490.25) Ura
Geçici teminat: (1838.77) Hra.
Eksiltme mahalli ve tarihi: 14/5/048 cuma günü saat 15 Maliye Bakanlığı Milli Emlâk Genel Müdıirlüğünde: açık eksiltme yollle.
şartname mezkûr mahalden bedeli mukabilinde alınabilir. Eksiltmeye İştirak etmek isteyenlerin bu İş İçin Bayındırlık Bakanlığından alacakları ehliyet belgelerini komisyona İbraz etmeleri şarttır. (5114)
itfaiye su verme hortumu ile Rakor satın alınacaktır
Etibank İstanbul Şubesinden:
Bankamız İhtiyacı İçin 3000 metre itfaiye su verme hortumu ile 120 adet rakor satın alınacaktır.
Taliplerin en geç 28,'4/948 Çarşamba giinii saat 17 ye kadar tekliflerini kapalı zarfla bankamız holündeki teklif kutusuna atmaları.
Müfredat listeleri her gün 8atmalma servisinden temin edilebilir.
Banka ihaleyi kısmen veya tamamen yapıp yapmamakta serbesttir. (5197)-

dır.
Maden direği nakli işi
Ereğli Kömürleri İşletmesi Genel Müdürlüğünden:
Devlet Orman İşletmelerinden satın alınarak İşletmemlzce Devrek ve Ereğli bölgelerinin muhtelif stok mahallerinde depo edilen ve edilecek olan tahminen 18000 metreküp maden direğinin, Zonguldak bölgeslic Ereğli iskelesine ve Tefen, Çaycuma İstasyonlarına nakil işinin 19 Nisan 794» tarihinde mukarrer İhalesinde teklif edilen flat lâyık hadde görülmediğinden dolayı işbu İhale tatil edilmiş ve aşağıda yazılı olduğu veçhile tekrar İlân olunmuştur.
— Taliplerin şartnamedeki esaslar dairesinde muvakkat teminat mektup veya akçesini, Tlcaet odası vesikalarını ve evvelce bu mevzuda yaptıkları işlere alt nakliyatkâğıtlannı. teklif mektuplarlle birlikte tevdi etmeleri.
2 — Bu İşe alt şartname Ankara’da Etibank Genel Müdürlüğünden Zonguldakta işletme direk ve tstanbulda Etibank şubeledlnden alınabilir.
3 — Teklif mektuplarının 6 Mayıs 1948 çarşamba günü saat 15 e kadar İşletmemiz Başkâtipliğine kapalı olarak verilmesi lâzımdır.
4 — Müddet bittikten sonra verilecek tekinler kabul edilmeyeceği gibi postada vuku bulacak teehhürler de nazarı İtibara alınmayacaktır.
5 — İşletme İdaresi IJıaleyi kısmen veya tamamen -dilediğine İcrada serbesttir.(S4f.8>
3 — 14, 5. 948 günü saat 15 de Bankamız binasında ihale komisyonunca yapılacak ilk İnceleme sonucu idare meclisince tasdik edildikten [ sonra ihale kesinleşecektir.
4 — Teklif mektuplarının İhale günü saat 12 ye kadar bankamıza makbuz mukabilinde verilmesi şarttır. Postada veya sair surette vuku bulacak gecikmeler kabul edilmez.
5 — Sözleşme ve ekleri 20 lira bedel mukabilinde bankamızdan veya mahalli belediyesinden alınabilir. Projeler aynı yerlerde görülebilir.
ö — Eksiltmeye girebilmek için benzeri İşlerde çalışmış Y. mühendis: > mühendis veya şimdiye kadar bu gibi işleri taahhüt ederek muvaffakiyetle bitirmiş olmak ve İhale gününden en az üç gün evveline kadar lüzumlu belgelerle Bajındsrlık Bakanlığına müracaat edeTck ehliyet vesîkasj almak şarttır.
7 — Banka ihaleyi yapıp yapmamakta veya İşi dilediğine vermekte serbesttir. (54321
İstanbul Askerlik Dairesi Başkanlığından
828 doğumlu ve bunlarla işlemll muvazzaf hizmete tâbi (sağlam ve sakatlarla 927 doğumlu sakatlar dahil) eğitim ve öğretim İçin askere yollanacaklardır.
Toplanma günü 3 Mayıs 1948 pazartesidir. Belirli günde gelmeyen hakkında kanun! kovuşturma yapılacağı ilân olunur.
(1275 - 5394)
Yeni keşfedil m İş
ö ö isimli FARE î L A C I
Bunların yok edilmesi için en aman vermez müstahzardır.
Satış yerleri: STOCK ECZA DEPOSU. Havyar Han 87, Galata
NEA AGORA — Beyoğlu ■■■»■■«■
Maden direği tahmil ve nakil işi
Ereğli Kömürleri işletmesi Genel Müdürlüğünden:
Devlet Orman İşletmelerinden satın alınarak İşletmemlzce odunluk; Karantlne; Avcılar; Dıca; Akçay sahil stok mahallerine depo i edilen ve edilecek olan tahminen
10500 metreküp maden dLrelğnln bulundukları stek mahallerinden alınarak deniz vasıtalarına. tahmille Zonguldak kömür havzası İskele ve ağızlanna «Kandilli; Kozlu; Kasaplarla; Zonguldak; İn ağzı; Kilimli; Büyüka-ğız» nakil müteahhide verilecektir.
1 — Taliplerin şartnamemizdeki esaslar dahilinde muvakkat teminat mektup veya akçesini, Ticaret Odası vesikasını ve evvelce bu mevzua müteallik İş yaptıkları takdirde vesikalarını teklif mektupla-rUe birlikte tevdi etmeleri.
2 — Bu işe alt şartname Ankara’da Et| Bank Genel Müdürlüğü, İstanbul Etibank îstsnbul ve Zonguldak’ta İşletmemiz direk şubesinden alınabilir.
3 — Teklif mektuplarının 12/5/1948 çarşamba günü saat 15 e kadar kapalı olarak İşletmemiz başkâtipliğine verilmesi lâzımdır.
Müddet bittikten sonra verilecek teklifler kabul edilmeyeceği gibi postada vuku bulacak t eoh hurlar da nazarı itibara alınmayacaktır.
4 — işletme İdaresi İhaleyi kısmen veya tamamen dilediğine icrada serbesttir. (5467)
Altlı üstlü işçi için demir karyola satın alınacaktır
Etibank İstanbul Şubesinden:
Bankama İhtiyacı İçin 200 çift altlı üstlü İşçi İçin demir karyola satın alınacaktır.
Taliplerin en geç 3/5/948 pazartesi saat 17 ye kadar tekliflerini kapalı zarfla Bankamız holündeki teklif kutusuna atmaları.
şartname her gün satın alma servisinden temin edilebilir.
Banka İhaleyi kısmen veya tamamen yapıp yapmamakta serbesttir.
(6372)
Petrol Ofisi Umum Müdürlüğünden
Muhtelif yerlerde adet ve hacım lan şartnamelerinde yazılı elektrik kaynağı İle akaryakıt tankları yaptırılacaktır.
Bu İşte ihtisası olan istekliler şartnamelerle plânları Ankarada Ofis umum müdürlüğünden İstanbulda Ofis şubesi müdürlüğünden alabilirler. ’
Teklifler en geç 10. 5. 948 pazartesi günü saat 15 ye kadar Ankarada ofis umum müdürlüğüne teslim edilmiş bulunacaktır. Postadaki gecikmelerden petrol ofis sorumlu değildir. ' (5499)
İstanbul telefon başmüdürlüğünden
İstanbul telefon santralının zemin ve üçüncü katında yapılacak tadil ve tamir işi kapalı zarf usullyle eksiltmeye konnlmuş-iur. Keşif bedeli 20956,74 ]ira olup muvakkat teminat 1572 Ura-m?- Eksiltme 13/5/948 tarihine rastlayan perşembe günü saat ]5 de İstanbul’da Tahtakalcde Telefon Başmüdürlüğü binasındaki Alım Satım komisyonunda yapılacaktır. Şartname ve sair evrak Beyoğlu P.T.T. binasındaki Levazım Amirliğinde görülebilir. is.ekJjJenn teminatlarını i’atırmak üzere mezkûr amirliğe müracaatları ve evvelce en az yirmi bin liralık tadil ve onarım İşi yaptıklarına dair resmî daireden alınmış vesaiki. Ticaret Odası vesikası, ve muvakkat teminat makbuzu veya muteber banka mektubu ılc usulune uygun teklif mektuplarını muhtevi zarfı eksiltme raatınden b:r saat evveline kadar numaralı makbuz mukabilinde yukarıda toplanacağı yeri yazılı komisyona tevdi eylemeleri, (5498)
Borsa ve Osmanlı Bankası Komiserliğinden:
«Türkiye imar Bankası T.A.Ş.» nin (1,000,000» lira sermayesini «1,500,000» liraya iblâğ İçin çıkarmış olduğu her bir! itibarî «20» hra kıymetinde «25.000» hisse senedi de Borsa kotuna kabul ye tesçil edilmiştir. (5546»
Otomobil Meraklılarına mühim ilân
Kullanılmamış yeni 1947 modeli bir Chrysler ve 1948 modeli bir ŞEVROLE otomobili satılıktır. Fevkalâde lüks olan arabaların her İkisinde de Radyo ve teshin cihazları vardır.
4. üncü Vakıf Han. ısma kat No. 10, müracaat. Tel. 22613.
Bayındırlık Bakanlığından bildirilmiştir
Bakanlığımız, yurdumuzun bayındırlığı ve yapıcılığı gibi önemli meselelerin bugünün İstek ve İhtiyaçlarına güre düzenlenmesi ve bu İşlerle ii-gill konuların çeşitli yurt İşlerinde ahenk ve beraberlik sağlıyacak şek’’ ıo btrleşmcsl gayesiyle, bütün resmi müeesseselerln yapı işlerini İdare etm- -te olanlarla Türk yüksek mühendis, yüksek mimar, mühendis ve mim . -lardan ve görüşülecek konularla ilgili uzmanlardan teşekkül etmek Üzı e bir yapı kongresi toplamaya karar vermiştir.
Ankara Halkevinde 3 mayıs 948 günü açılıp 7 mayısa kadar dev ı edecek olan ve ( birinci Türk yapı kongresi» adını alan kongrenin ine -yeceğl konular aşağıda gösterilmiştir:.
1 — Temel ve zemin içleri
2 — Yer sarsıntısı İşleri
3 — Proje tatbikat işleri
4 — Mimar! esaslar
5 — Harita işleri
6 — İmar plânlan s
7 — İmarla ilgili konular
8 — Mesken işleri
9 — Ücret tarifeleri
10 — Iş verme ve memur meslek taşların serbest çalışma konulan
11 — Hazırlanan yeni Hat cetveli hakkındaki rapor
12 — Bina tesisatı yönetmeliği
13 — Devlet yapılarının en uygun ve iktisadi şekilde İnşaatları İçin prensip kararları.
Kongrenin sayın davetlilerinin açılış günü olan 3 mayıs pazartesi günü saat 10 da halkevinde bulunmaları rica olunur. (5431)
Sahlfe 8
AKSAM
^FRIGIDAIRE
nıe*1
Evet! «FRİGİDAİRE• kalite, güzellik, kolaylık vs emniyet bakı mıfldan her şeyi olan bir soğuk hava dolabıdır. «FRİGİDAİRE• markası, yalnız bu eşsiz dolaba mahsustur. «FRİGİDAİRE« bir alâmeti farika olup meşhur General Motors Corporation'un malıdır ve başka hiçbir fabrika bu ismi kullanamaz.
Bu gayet mühimdir... zira «onun kador İyi * veya «hemen hemerf ayni» gibi sözler sizi »FRİGİOAİRE» den şaşırtmamalıdır.
Bir soğuk hava dolabı veya herhangi bir soğutma cihazı alırken, üzerinde mutlaka «FRİGİDAİRE" markasının bulunmasına dikkat edinir. Aldığınız şeyin hakikî «FRİGİDAİRE■ mamulâtı olduğun na emin olunuz!
FRIG1DAIR
GENERAL MOTORS MAMULATI
•iFR/GİDAlREu dondurma mııbafasa/arı ve soğutma havuzları gibi, her nevi soğuttttH erbaşlar da imâl eder.
Atatürk Bulvarında Belediyece
-IRF
NACET
FİYATI BAKIMINDAN' DÜNYANIN EN MÜKEMMEL
1

COLMAN “Öküz Baş"
Çivltlnl mutlaka kullanınız.
TURAL =
ÖKSURÜCU DERHAL GEÇİRİR. TURAL, ÖKSÜRÜK VE BRONŞİTE KARŞI
ATATÜRK BULVARI
meydtnı
Çıkarılan Arsalar
Belediye Arsaları
Ada: 1386
Saha miktarı
M2 s 258,00 277.00 277.00 277.00 277.00 277.00
Parsel No.

SeL'm Sokalı
*---------------->
*ni
Ok Işareflle gösterilmiş bulunan 6 parça arsa satışa çıkarılmıştır. Arttırma kapalı zarf usulü İle olacaktır. 29 Nisan PerşemDe günü Belediye Daimi Komisyonu önünde yapılacak olan arttırmaya hcıh ; iışüıjk edebilir. 22x12.5 metre eb’adında ve denize fevkalâde nezareti bulunan bu arsalardan her biri altı kat İnşaata müsait bulunmaktadır.
Fazla tafsilât için Belediye Merkez binasında Emlâk Müdürlüğüne, Zabıt ve Muamelât Müdürlüğüne, veya Fatih, Eminönü, Beyoğlu Kaymakamlıklarına başvurulmalıdır (1611) '

Comments (0)