İbrahim Alaettin Gövsa'nın Çocuklarda Zeka Ölçüleri kitabının tam metni:



MAARİF VEKALETİ
NEŞRİYATINDAN
GOCUKLARDA
KİTABIN İSMİ
ÂDEM OĞLU ...........
AKLI SELİM ..........
ANNEMİN YENİ MASALLARI ARMONİ ..............
ÂŞIK GARİP ..........
ÂŞIK KEREM ..........
AVRUPA EDEBİYATI TARİHİ BEKTAŞİ ŞAİRLERİ
BİR FİLOSOFUN ŞİİRLERİ BİSMARK .............
BUGÜNKÜ AIJHANYA .... CENGİZ HAN ..........
CHRISTOP1IE COLOMB . . ÇOCUK BAKIMI ........
ÇOCUK KALBİ .........
ÇOCUKLARA MAHSUS
DİŞ KİTABİ
ÇOCUKLARA TAGANNİ
DERSLERİ ÇOCUK RUHU (Muallim mektepleri sınıf 3) ....
DARVİN ..............
DENİZAŞIRI...........
DİDAKTİKA ...........
DÖRT AZGIN CANAVAR . . EDEBÎ
KIRAAT
NÜMUNELERİ Ct 1
» »
» »
ESKİ MEKTEP YERİNE
YENİ MEKTEP
C: 2 C: 3
» »
EPOPE ...............
ESTETİK
EV İDARESİ DEFTERİ . . .
GRAMER...............
FİZİK ALÂTI C: 1.....
» » C: 2 . . . . .
FİZİK DERS NÜMUNELERİ
Zeki II.
ihtahim Alüeıhlin II. • • . 135 Galip Ala II. ( Fatih Rı/kı II.
Harlı» II.......
Dr. Kaili Galip II
20
80
12,5
MÜELLİFİN İSMİ FİAT1 Ruleti l'/ıref II. ....... 120 lir. Abdullah Cevdet II. 135 Malla .Sabri II....... . • Ceval Memduh II.........
l’ehdlel tarafından . . . Ivkbl.'l laı afinden Şerif II....... .Sndeddln II.......
Ih. Abdullah t avdet II
Ali Kıpıl II. ... .Selim Sırrı II. ■
Ali ISıııl II. . .
K•'»«(>! haya II........ 12,5 Ih. IGtlı Calip II...... 12,5
İbrahim Aldeddin II. ... 100
ZEKÂ ÖLÇÜLERİ
Alfred Binet ve Dr. Simon’dan terceme eden
İBRAHİM ALÂETTİN
Orhun .■llalullah il
Halil Fahri II.
Zekeriya II. Ali Canip II.
Sııut Kemaletlin II.
Hilmi B. ....
Ahmet Ceval B Avni Refik B.
» »
Ragıp B.
19 3 1
1 S T A NB ü L
DEVLET MATBAASI
Maarif Vekâleti Millî Talim ve Terbiye Dairesinin 30 ! 3 ! 1931 tarih ve 606 numaralı emrile 3000 nüsha tab edilmiştir,
BAŞLARKEN
İnsanların, hele çocukların zekâlarını ve kabiliyetlerini anlayabilmek en eski zamanlardanken uğraşılmış bir meseledir.
Fakat ilk zamanlarda bulunan çareler avuçlardaki çizgilerden, yüzdeki işaretlerden, gök-trki yıldızlardan, mana çıkarmak, hulâsa fala bakmak kabilindendir.
Çocuğunun zekâsını merak etmiyen ana, baba varrmdır? Hangi muallim talebesinin kabiliyetini öğrenmek istemez?
Pek tabiî olan bu meraklardan başka son
■ nelerde zekâ ve kabiliyeti ölçebilmek için dıp.cr ehemmiyetli sebepler de meydana çıkmıştır.
Ihı sebeplerden birincisi: Aykırı anormal, .•ilmice geri Arriere mental olan çocukları bllla-ı d bunları hallerine uygun usullerle yet'ştir-ıııek veya başka mekteplere yahut başka sınıflına ayırmak ihtiyacı vardır.
İkincisi: Çocukların ileride daha muvaffakiyetle yapabilecekleri işleri anlayabilmek için kabiliyetlerinin nev’ini ve mahiyetini takdir etmek ıc.ıp eder, ta ki istidatları olmayan bir mes-lei'.c beyhude yere hazırlanarak ziyan edilmiş olmasınlar.
2 Çocuklarda zekâ
Üçüncilsü: Yüksek vasıfları blunan yani sumormal olan çocukları vaktinde anlayarak onları ayrı ve daha çabuk usullerle cemiyetin yüksek işleri için yetiştirmek son zamanlarda ehemmiyetli bir düşünce haline gelmiştir.
İşte ilerlemiş memleketlerin terbiye işleri arasında ZEKA ÖLÇÜLERİ ne pek ziyade ehemmiyet vermeleri başlıca bu sebeplerden ileri geliyor.
*
* *
Binet’nin zekâ ölçüleri ilk defa 1908 de çıkmıştı. Sonra tecrübelerle düzeltilerek 1911 de tekrar basıldı. Bu tercüme o sonraki tab’ına istinat ediyor.
Fakat daha sonraları ayrı ayrı memleketlerde ruhiyatçılar tarafından hayli değişiklikler yapılmıştır. Bunların içinde en etraflı ve mükemmel şekil Amerikada tatbik olunan Termari m yaptığı teste lerdir. Termanin ölçüleri Binet’nin ölçülerinin bazı kısımları itibariyle değiştirilmesinden ve birçok ilâvelerin katılmasından meydana gelmiştir.
Binet ölçüleri 54 testtden teşekkül eder. Dört yaşa ait olanı yalnız dört testten, ötekiler beşer testten mürekkeptir. 11 ile 13-14 yaşlarında dikkate değer zekâ farkı görmediği için Binet bu yaşlara mahsus ayrı ölçü tertip etmemiştir.
Halbuki Terman’nın testleri üçten on dörde kadar her yaş için altışar ölçüden terekkütp eder ve bunlardan başka her yaşın munzam bir ihtiyat testi de vardır. Yetişkinler için tertip
Çocuklarda zekâ 3
ettiği altı adet ölçü de ilâve edilince hepsi 90 ölçüye baliğ olur.
Şu izahlardan anlaşılır ki zekâ ölçüleri için ayrı ayrı memleketlerde meydana gelmiş bütün değişiklikleri ihtiva eden etraflı bir esere ihtiyaç vardır. I'akat ayrı ve mufassal bir esere ihtiyaç bulunması hepsinin esası olan bu ölçülerin terbiye ile uğraşanlarca meçhul kalmasını icap etmez.
İşte Binet ve Simon’un zekâ ölçülerini yeni harflerle neşrederken bunları düşünüyorum ve bu yoldaki merakların, tecrübelerin ve yazıla-ruı bizim muallimlerimiz arasında da çoğal-uıa aııı temenni ediyorum. Şubat 1931
İbrahim Alâettin
ÇOCUKLARDA ZEKÂ

Bir çocuğun zekâ derecesi anlaşılmak istenildiği zaman aşağıda gösterilecek usulü kullanmak mümkün olup bu da kendisine muhtasar sualler sormaktan veya küçük tecrübeler yaptırmaktan ibarettir. Bu sualler ve o tecrübeler “ölçü Testes,, unvanını taşırlar.
Birçok taharri ve tetkiklerle herhangi yaştaki bir çocuğun muvaffak olacağı sual ve tecrübeler bulunduğu için tecrübe edilen çocuğun kendi yaşındaki tabiî “normal, bir çocuğa nisbetle müsavi veya fazla ve eksik neticeler vereceğini tahmin etmek kolaylaşır.
Yaşa göre tayin olunan ölçülerin tertip sureti aşağıda gösterilmiştir:
ÜÇ YAŞINDAKİLERE
1. Burnunu, gözünü, ağzını sormak;
2. İki rakam tekrar ettirmek;
3. Bir resimdeki eşyayı saydırmak;
4. Babasının adını sormak;
5. Altı heceli bir cümle tekrar ettirmek.
Çocuklarda zekâ
5
DÖRT YAŞINDAKİLERE
1. Erkek veya kız olduğunu sormak;
2. Anahtar, çakı ve meteliğin isimlerini sor-k;
1. üç rakam tekrar ettirmek;
•I. İki çizigyi mukayese ettirmek.
BEŞ YAŞINDAKİLERE
I . İki ağırlığı mukayese ettirmek;
Biı- murabbaı kopya ettirmek;
1. Oıı heceli üç cümle tekrar ettirmek;
I Dört metelik saydırmak;
İki parça mukavva ile bir oyun.
ALTI YAŞINDAKİLERE
I Sabahla akşamın farkını sormak;
Adi eşyanın basit tarifini sormak:
t. Hıı ıııaini kopya ettirmek:
I Oıı üç meteliği saydırmak;
’>. Çehreleri güzellik noktai nazarından mu-ycHO ettirmek.
YEDİ YAŞINDAKİLERE
I . Sağ el ile sol kulağı sormak; Bıı resmi tarif ettirmek;
t. üç işi birden gördürmek;
6 Çocuklarda zekâ
4. Dokuz metelik saydırmak; (üçü onluk, üçü yirmilik)
5. Dört renk sormak.
SEKİZ YAŞINDAKİLERE
1. Hatırlatılan iki şeyi mukayese ettirmek;
2. Yirmiden sıfıra kadar saydırmak;
3. Resimlerdeki eksik yerleri göstertmek;
4. Bulunulan günün tarihini sormak;
5. Beş rakam tekrar ettirmek.
DOKUZ YAŞINDAKİLERE
1. Beş kuruş içinde filî hesap yaptırmak;
2. Adi eşyanın vazıh tarifini sormak;
3. Memleketteki bütün paraları tanıttırmak;
4. Aylan saydırmak;
5. Kolay sualleri anlatmak.
ON YAŞINDAKİLERE
1. Beş ağırlığı tertip ettirmek;
2. Ezbere resim kopya ettirmek;
3. Saçma cümleleri tenkit ettirmek;
4. Güç sualleri anlamak;
5. Üç kelimeyi bir cümleye koydurmak.
ON İKİ YAŞINDAKİLERE
1. Çizgilerin telkinine mukavemet etmek;
7
Çocuklarda zekâ
2. Üç kelimeyi bir cümleye koydurmak;
3. Üç dakikada altmış kelimeden fazla söyletmek;
I. Mücerret kelimeleri tarif ettirmek;
5. Karışık bir cümlenin manasını buldurmak.
ON BEŞ YAŞINDAKİLERE
I Yedi rakam tekrar ettirmek; üç kafiye buldurmak;
3, Yirmi altı heceli bir cümle tekrar ettirmek;
I. Bir resmi izah ettirmek;
'> Muhtelif vak’alı bir mesele halettirmek.
ON BEŞ YAŞINI GEÇMİŞ OLANLARA
I . Bükülmüş bir kâğıtta tecrübe yaptırmak; Müselleslerle tecrübe yaptırmak;
ı Muhtelif mücerret kelimelerin tarifini yaptırmak;
I İmi al ve reis farklarını hallettirmek;
'•>, "llervieu,, nazariyesini hulâsa ettirmek.
s Birinci kısımda bu ölçülerin tariflerde na-nıl kullanılacakları gösterildikten sonra ikinci kınımda da tecrübenin umumî şartları ve çocuklunla ckâıını takdiri için kullanılan hesap usulü eüstci ilecektir.
BİRİNCİ KISIM
ÜÇ YAŞINDAKİ ÇOCUKLARA
Burun, göz ve ağzını sormak. — ölçüyü tatbik etmek için dikkati celbetmek üzere çocuğa iyice bakmalı ve “ burnunu göster „, “ parmağını burnunun üzerine koy ! „ diye tekrar etmeli ve ayni sualleri göz ve ağız hakkında da irat etmeli. Bazı defa çocuk istenilen hareketi yapmaz. Çünkü dalgın yahut mahcup bulunur veya soran adamdan utanır. Fakat yine çok defa küçük bir ısrarla itaati temin olunabilir. Bazı defa çocuk elini kımıldatmaksızın tıpkı bir hayvan gibi burnunu uzatarak veya ağzını açarak gösterir. Demek ki, henüz hayvani bir meyil mevcuttur. Eli göstermeğe veya manalı bir harekete kabiliyetli bir uzuv olmayıp henüz pençe halindedir.
§ Tecrübe eden zatın şuna dikkat etmesi lâzımgelir ki, bu ve bunu takip eden ölçüler henüz ana sınıflarına devamı lâzımgelen pek küçük çocuklara ait olduğu için bilhassa üç dört yaşındakilere sual sorulduğu zaman sessiz ve hareketsiz kalırlar. Bazısı da burnunu göstermek gibi bir hareket yapar, fakat söylemek istemez. Söz onlara hareketten daha güç gelir.
9
Çocuklarda zekâ
a
$ Anamektepleri müdürlerinin daima söyle -»İlkleri veçhile bazı çocuklar hatta birkaç sene mektepte bulundukları halde bile sınıfta muallim hamına hiç cevap vermezler. Halbuki bu ılık.ı/leıin bir çokları arkadaşlarile gevezelik etmesini pek güzel bilirler. Dilsizlikleri ancak sınıl.ı mahsustur. Diğer nadir bir kısmı da ne muallimlere, ne arkadaşlarına hulâsa mektepte lir. kimseye bir şey söylemedikleri halde evle-ı imle, aileleri arasında serbestçe konuşurlar. M ıiallimleri bunları münisleştirinciye kadar çok tığı aşırlar.
" I (mtainebleau „ da bir mektep müdürü unlatıyordu ki, dört yaşındaki bir çocuğa iki »ene uğraştığı halde bir kelime söyletememiş, nihayet bir kedi vasıtasile muvaffak olabilmiş: Ihı gün çocuğu bir kedi ile yalnız bırakır. Çocuk yavaş yavaş kedi ile konuşmağa, ona "İlımlın Mine,, filân demeğe başlar. Bu zaman-........ nen mâni kalkmış ve çocuğun dili çözülmüş olur.
Zekâ tecrübesi yapılacağı zaman en büyük .lük biâyle bir dilsizliğe tesadüf etmektir, binle hallerde müdire ve müdirin vesateti çok ıh l.ı lavılah olur. Eğer zeki ve müstait ise onları Mövlelııiı-ği, bıı minimini mahlûkun gevezeliğim temin etmeği pek iyi bilir. Birine küçük İm ol.'..ima, diğerine ufak bir darılma bazan liri sevi halleder. Çok defa görülür ki çocuklar ııırsı la, bil tecrübeyi yapamıyacaklarını söylerini ve bunda ısrar ederler. Bilfarz fiyonga ya-pılm.d lâzımgelen kurdelelerin önünde hatta
10 Çocuklarda zekâ
ellerini dokundurmaksızın âciz ve sakit kalırlar. Halbuki şiddetlice bir tevbih üzerine çalışmağa başlıyarak gayet güzel fiyongalar yaparlar.
2. İki rakam tekrarı. — Rakam tekrarı hemen cümle tekrarı kadar gayret ve zahmet isterse de rakam tekrarında kelimede olduğu gibi idrakin yardımı bulunmıyacağı için dikkate fazla lüzum vardır ve bundan dolayıdır ki, altı kelimelik bir cümleyi tekrar edebilen üç yaşındaki bir çocuk iki rakamdan fazlasına muvaffak olamaz.
Tecrübe yapılacağı zaman çocuğun dinlemesi ihtar edildikten sonra rakamlardan biri söylenir ve yarım saniye fasıla ile diğeri telâffuz olunur. Rakamlar tabiî biribirini takip etmemek lâzımdır : [3-71 yahut [ 6 -4 ] gibi. Üç tecrübe -de çocuğun bir defa muntazaman tekrarı matlup dereceyi ihraz için kâfi değildir. îki rakam tekrarı muvaffakiyetle neticelendikten sonra üç rakam tecrübe olunmalı ve daima saniyede ancak iki rakam telâffuz edilmeli.
§ Çok defa iki rakamı kolaylıkla tekrar eden çocuklar üçüncüye muvaffak olamaz ve bu bir fazla onlar için büyük bir güçlük olur.
Üç rakam tekrar etmenin de imkânı anlaşılınca yine ayni şartlarla yani ayrı ayrı telâffuz etmek ve saniyede ikiden fazla söylememek üzere beş rakamla tecrübe yapılır.
§ Rakam tecrübelerinde çocukların yaptığı hatalar muhteliftir. Bazan tecrübe edeni derin bir sükûnetle karşılarlar. Bazan da telâffuzda karışıklık yaparlar. Çok defa söylenen rakam-
ölçülerin tarifi 11
lıııdnn yalnız sonuncusunu tekrara meyilleri yardır.
Bazı defa da söylenmiyen rakamları icat ederler. Bu icat tesadüfi olmayıp rakamların lahit tertipleri dahilinde bulunur. Meselâ, kendi-.inden : | 5-8-2-7-4] rakamlarının tekrarı
lıdep olunan bir çocuk üçüncü rakamdan sonra lıılıll tertibe dalarak [5-8-2-3-4] diyiverir. Bıı zan büsbütün söylenenleri unutup; meselâ, | (> H 2-7-9] yerine [0-1-2-3-4-5] rakam-İMİ im •aymağa başlar.
I. Bir resimdeki eşyayı saydırmak . — Re-Rlmlerin çocuklar için yaptığı hizmet pek kıy -........ilidir Kendisine bir resim gösterilince en d.di'in bir çocuğun bile gözlerinde bir ışık parlat Bu oıdarı kazanmak için hemen kat’î bir Vıenladır. Resim birçok maksatla kullanılabilir. I'vvav! saydı rmak için işe yaradığı gibi çocuk-İmi söyletmek için de faydalı olur.
I'vvelki tecrübe kelimeden eşyaya intikali llıln .ı ediyordu. Halbuki bunun aksi vani eşya-(hm kelimeye int ikal daha güçtür. Resimle isticali dıı çocuğa bildiği ve bakmasını sevdiği birilik ım eşyaımı karşılaştığı kelimeleri buldurmak ılcım k değil mi ? Ne gördüğünü sorduğumuz zum.m yalnız onu söyletmiş olmıyoruz, belki İlkli İri inin ifadesi için lisanında mevcut keli-ım leııu tekrarına ve inkişafına hizmet etmiş itiliyoruz, t akat resimde gördüğü eşyadan istediğini lııtil lap edip söylemek üzere çocuğu şerlimi bırak malı. Bıı suretle evvelâ nazarı dikkate rıı ziyade çarpan şeyi anlamış, fikri, anlayış tııizı, görüş ve muhakemesile tasavvurunun »rkllnl öğrenil ıiş oluyoruz.
12 Çocuklarda zekâ
Bu ölçü üç muhtelif derecedeki zekâ seviyelerinin anlaşılması için pek istifadelidir. Tecrübe olunan çocuğun cevaplarına nazaran onun üç veya yedi yahut on iki yaşında bulunduğu anlaşılır. Bu kadar mebzul izahat verebilen bir ölçü mevcut değildir. Bunun çocukları en ziyade eğlendiren ve pek küçüklerin inatçı sükûtlarını bozmağa en ziyade yarayan bir ölçü olduğunu ilâve edersek iyi bir tesadüfle müstesna kıymette birölçü bulmuş olduğumuza hükmetmek lâzımdır. Filhakika bunu hepsine takdim eder ve bütün ölçülerin içinde yalnız bir tanesi intihap edilmek lâzımgelse bunu ihtiyar ederdik. Şu ölçünün tatbiki için lâhikada mevcut olan üç resmi [ şekil 1, 2 ve 3 ] kullanıyoruz. Bunların yerine belki ayni maksatları muhafaza şartile diğer münasipleri ikame olunabilirse de bizimkilerin ihtiva ettiği güçlükler, ayrıca tetkik edilmiş olduğundan tercihi münasip olur. Onların hep şahısları ve mevzuu vaıdırki, esaslı şart ta budur.
Resimler bir kart üzerine yapıştırılmış olarak biribirinderı sonra çocuğa “bu ne dir ? „ diyerek gösterilir. Bazan çocuk eğer pek küçükse “ bir resim „ yahut “ bir kartpostal „ diyerek safça cevap verir. O halde suali diğer bir şekle koyarak meselâ, “ söyle bakalım burada ne görüyorsun?,, diye sormalı. Pek nadir ve fevkalâde olarak çocuk sessiz kalır. Üç yaşındakile-' rin bile gözlerinde resim için bir tecessüs var-i dır ve size müşahedelerini masum dilile söylemeğe başlar. İstihsal ettiğimiz zaman cevaplar tamamile biribirinden ayrı üç nev’e inkısam eder ki herbiri muhtelif bir fikir seviyesinin mizanıdır.
ölçülerin tarifi
13
1 Sayı ile cevap : Bu en iptidaisi olup I in nl. çocukların resimde bildikleri eşyayı birbirinden ayrı olarak saymalarından ibarettir. Aı.daııııa hiçbir rabıta tesis etmeksizin sayar-lııı, Yani sadece adi kelimeleri telâffuz ederler. ( ııpları en iptidaî bir şekil altında “bir efendi . yıılıııt bir adam, bir baba, bir araba, bir ço-ı ıık demekterl ibaret olur. Bazan şahısları gös-h’H’i ( 1 yerde çocuk bir yatak, bir masa diye-ıl’l eşyayı gösterir. Dikkat etmelidir ki tesmiye olunan yalnız eşhas ve eşyadır, fiiller ve lıairl i tki değildir. Üç yaşındaki hiçbir çocuğa lenadüf etmedik ki ikinci resimdeki adam h. m "uyuyor,, demiş hatta file ve şahsın hareli ime dil. kal etmiş olsun. Bu hususta herhangi lılı dil,kaile bulunacak üç yaşındaki çocuk yayımı im.betle pek yüksek demektir.
üı. yaşındakiler eşyayı ancak tanıyabilirler, (hılar için bıı zahirî müşahedenin tayin ve leıdnil en esaslı ve ehemmiyetli bir ameliye olup fu\ sil \ e tarif gibi diğer görüş neticeleri ona nişindir ancak ilâve ve süs kabilinden kalır. Müşa-İH d.... bu esaslı şekli muhtelif tarzlarla terakki
edı bllıı. Meselâ çocuğun tanıdığı eşyanın mik-Imi ı gittikçe artar ve bir resimde bir tane göstere-ı egi yeı de iki, üç veya dört kişi gösterir. Tanıdır) eşya müteaddit ise tertip meselesi nazarı dıkl alı ( ı lbeder. Bizim üç resimle tecrübe ettiğimize göle çocuk çok defa şahısları gösterir. Bazım da evvelâ eşyayı gösterdiği vakidir. Böyle. >• üçüncü resim için: "iki masa, bir iskemle blı yutak bir adam,, ikinci resim hakkında: "hlı efendi, bir hanım, bir sıra,, birncisi haklı unlu da "bir araba, bir koğa, bir sepet,, der.
t
1 !
14 Çocuklarda zeka
Bazan da arabayı görünce onun tesirine kapılarak çocuk “bir araba, bir beygir,, diyerek garip bir hata yapar.
Eşyayı saymanın biraz daha yüksek derecesi isimlerin tamamile birbirinden ayrı olarak sayılmamasıdır. Bu derecede bulunanlar “ile,ve, sonra...,, gibi kelimeleri - zayıf olsa bile - bağlıca bir surette ifade ederler. Meselâ “bir efendi ve bir hanım„ yahut “bir araba sonra bir adam,, veya bir efendi ile bir kadın... tarzında söylerler.
Bazan on, on iki yaşında bulundukları halde fikirce üç dört yaş gerikalmış çocuklara da tesadüf olunur ki sayı derecesini geçmiyen müşahedelerinde küçüklere nisbetle daha bol söylerler. Çünkü geri kalmış olsalar bile çok yaşadıkları için müşahedeleri daha çok ve lehçeleri geniştir.
2 Tarif ile cevap: sayı ile cevap üç yaşındakilere ait olduğu halde tarif ile cevap yedi yaşında bulunanlara mahsustur. Arada hayli fark olduğu meydandadır. Bunda çocuklar eşyanın tabiatlerine ve vaziyetlerine dikkat etmek ve bunları göstermek için kelimeler değil cümleler kullanmak mecburiyetindediiler. Verilecek cevaplar birinci resim için: “bir arabayı sürükliyeıı bir adamla bir çocuk,, İkincisi için: “bir efendi, bir hanım bir sıranın üzerinde uyuyorlar.,, Üçüncüsü için de: “pencereden bakmak için yatağın üzerine çıkan bir adam,, yahut “aynaya bakan bir adam,, gibi şekillerde bulunmalıdır.
3 — İzah ile cevap: Bu derecede çocuklar mevzuun mahiyetini veya şahısların tabiatlerini
ölçülerin tarifi 15
yu muhtasar veya etraflı bir tarzda ifade hatta ekseriyetle his hallerini de irae ederler. Matluba muvafık görülebilen cevapları kaydediyo-ııı Bilinci resim için: “Bir eskici - taşman blı zavallı adam - biçare insanlar,, ikinci resim için "Sefalet - bir talisiz - bu biçareler bir bah-ç.-.l. I.ı sıraya oturmuşlar yatacak yerleri yok-yc( «( ve zavallılar - üçüncü resim için de bir mahpus hapishanede bir adam yatağının üzelim' ..ıhmış mazgal deliklerinden bakıyor...,,
I eerübr olunan çocuğun resimleri izah edebil. Hfllıır hükmetmek için “zavallı, taşınma ve ıııalıpu ... gibi kelimelerin söylenmiş olması kifayet etler.
Cevaplar için tayin ettiğimiz sıraya felsefî bil mülahaza ile itiraz olunamaz. İhtimalki mü-ı eı ı. ı ııazariyelere düşmn olan bir tecrübeci İMilf İle cevabı izah ile cevaptan daha yüksek gö-leblllı V.- çünkü tarif ile cevabın daha az hatalı ııhluğııııu ve onda kat’î neticelere hükm edilebi-h’ccpiııl, halbuki izahta zan ve tevehhümün ve belki MÜHİeıııek a rzusunun mevcudiyetini ileriye hiıı.ı I enncıı böyle bir bahis münakaşaya defleı Am ak tetkik ettiğimiz çocuklar üzerinde lııplaılıp.ıımz hâdise delil sayılmağa tamamen bıyıktır t.Ünkü izahı yapan yalnız daha yaşlı ıılıııı çocuklardı r ve bu suretle izahın tariften dıılıa yüksek bir fikir seviyesine delâlet ettiğini k abide mecburuz. I •'akat mesele biraz da karışık olup İzahta çocukların uğradıkları yanlış tema-ytllleı I, hatılları d a nazarı dikkate almalıdır. Nitekim budalalığı bizce malûm olan on beşini geçkin İm gence resimlerimizi gösterdiğimiz /ııııııııı birinci resim için “bu sahne şubat ayın
16 Çocuklarda zekâ
da geçmiş bir vak’ayı gösteriyor,, demişti. Şüp- | hesiz bu da bir izahtır fakat manasız. Çünkü I vak’a şubatta veva teşrinlerde veya kânunlarda | hulâsa bütün senenin olmasa bile kışın herhan- | gi bir ayında geçmiş olabilir. Şimdi bizim tak- j simimize nazaran böyle bir cevap yedi yaşında bir çocuğun tarifinden daha yüksek olmakla beraber muhakemenin noksanı hasebile terti- ] bimizden de hariçtir.
I
4. Babasının adını sormak — Bu sualin | aslı ailesinin namını sormak suretinde idi. Aile j vnvanı memleketimizin her tarafında pek kullanılmadığı ve mevcut bulunsa bile çocukların bir çoğunca hiç bilinemiyeceği için değiştirildi. | Garpte herkes küçük isminden yani kendi şahsî adından ziyade ailesinin ismile çağırılır, ve küçük isim ancak akraba veya pek samimî dostlar arasında kullanılır. Bunun için ailesinin ı ismini bilmek bizde çocukların babalarının isimlerini bilmeleri gibide değildir. Binaenaleyh bu suali biraz ihtiyatlı telâkki etmeli ve daha ziyade çocuğa kendi ismini sormalı. Çünkü babanın adı nedir? yahut annene ne derler? suali sorulduğu zaman çoçuktan “ona bey baba yahut efendi baba veya anne derler,, gibi masumane bir cevap almak pek tabiidir.
Binnetice şu suretle hükmedebiliriz ki bu ölçünün tatbikında kendi isminin sualine doğru cevap veren çocuk mutedil, pederinin ismine muvafık cevap veren de pek güzel muvaffak olmuş addedilmeli.
5'. Altı heceli bir cümle tekrarı — Kelimenin idrakinden sonra lisanın en sade tezahürü
ölçülerin tarifi 17
zamıolımduğu gibi yalnız düşündüğünü söyle-ıiH İ.Ieıı ve istenilen eşyanın ismini vermekten İbaret olmayıp işidilen kelimelerin tekrarı da la. mıdır; ve böyle işidilen kelimeye makes olmak zannımıza göre bir kelime söylen ekten veya fikirden kelimeye intikal eylemekten daha kolaydır.
I’.ıı istintacı ahmak çocuklar üzerinde tatbik ettiğimiz tecrübeler üzerine yapıyoruz ve onlar \ ıısıtasile tabiî çocuklar hakkında da hükmetmiş oluyoruz. Küçük çocuklar hatta üç yaşındakiler İt İn de söylenen bir kelime veya cümlenin tek-ı.ııı pek kolaydır. Fakat telâffuz hatasına dikit.ıl dineli. Bu yaştaki çocuklarda kelimeler çok defa sakattır ve bu sakatlık sedayı husule geti-rrıı azanın vazife görmekteki kusurundan değil iiik ak çocuğun beceriksizliğinden ileri gelir. Ve binaenaleyh kelimeleri yanlış telâffuz etmek de zekâ seviyesini imtihan ederken hesaba konmak lâzımdır
ölçü için anlaşılması kolay kelimelerden dikkatle tertip edilmiş olan aşağıdaki cümleler k ııllımılır.
"Sıığuk var, karnım aç„ [altı hecele]
"Atlım Hadidir, yaramaz kedi,, [on heceli] " ( H /meğe gidiyoruz, bu şık kasketi bana verin,, | on altı heceli].
Kıı cümleler tecrübe eden zat tarafından dikkatle söylenmeli ve tekrarında hiçbir hain ya müsamaha etmemeli. Eğer çocuk sakit ve mahcup kalırsa daha kısa cümleler tekrarı •uıretile aldatılmalıdır. İcabında kullanılmak ü. ik tertip ettiğimiz bütün cümleler şunlardır:
"Baba,, [iki heceli]
2
18 Çocuklarda zskâ
“ Başlık, potin,, [dört heceli].
“Mendilim var, elim temiz„ [sekiz heceli]. “Adım Hadidir, yaramaz kedi,, [on heceli]. Çok eğleniyoruz, kediyi kuyruğundan tuttum [on dört heceli].
“Gezmeğe gidiyoruz, bu şık kasketi bana verin “on altı heceli].
“Hadi elbisesini yirttı, dilenciye on para I verdim,, [on sekiz heceli].
“Kuşlara dokunmameli, gece oldu, herkes uykuya gidiyor,, [yirmi heceli].
Üç yaşındaki bir çocuk altı heceli bir cümleyi tekrar edebilir. On hecelisini tekrar ede- ! m ez.
DÖRT YAŞINDAKİ ÇOCUKLARA
1. Erkek veya kız olduğunu sormak — Bunu tatbik ederken en sade sual“ sen erkek misin, kız mısın?,, veya “kız mısın oğlanmısın?,, sure- i tindedir. Buna üç yaşındaki çocuklar çok defa cevap veremezler. Alınacak cevap tabiî “erkek, oğlan yahut kızım,, suretinde olursa matluba muvafık olur. Bazı defa çocuklar evet yahut hayır demekten hoşlanırlar. O halde: “sen erkek misin?,, ve“kız mısın» diye iki sual irat etmelidir.
Üç yaşındaki çocuk çok defa aldandığı halde dört yaşındaki tabiî halde bulunan bir ço- j cuk bu cinsiyet meselesine kat’î bir cevap verebilir ve bundan da anlaşılır ki üç ile dört yaşları arasında çocuğun manevî halinde epeyce | bir değişiklik vardır.
ölçülerin tarifi 19
7. Anahtar, çakı ve meteliğin isimlerini ■oı iimiIi Bu suretle yapılan lisan tecrübesi t .... göstermek suretile yapılandan farklı ve
(İllim ı-iH İür. Bir resmin içinde çocuk hoşuna
■ lılrııl intihap ve bildiğini tesmiye eder. Halim hı İm tecrübede yalnız gösterilen eşyanın ı .imim mı bulması teklif ediliyor demektir. Yek-lıııRluıl.ı aradaki fark nazarı dikkati celp etmez-«( d( hakikatte ayrılık büyüktür. Tecrübeler
■ önlmıyoıki resim göstermek suretile yapılan lııllıihatla üç yaşındakiler çok defa muvaffak ııldııldıııı halde bunda olamazlar. Filhakika İntihap ettiğimiz eşya resimde gösterilen insan, liMtlıtı ve çocuk isimlerini nazaran daha müshilin'İd İr.
Bıılr ettiğimiz üç adi eşya biribirini müteakibim gösterilir: Bir anahtar, bir kapalı çakı im d( metelik ve “bu nedir, bunun adı nedir?,, ıllye ,ı ulur, çakı için bıçak diye cevap vermeli.ıi gibi pek ufak yanlışlıklara tabiî ehemmiyet ı . ı ılım ineli ve ancak gösterilen üç şeyin tanınılır* olduğu anlaşılmalıdır.
Ilıt r iyayı intihaptan maksadımız adi ve lıolııs olmakla beraber her tecrübe eden zatın erbinde bulabileceği şeyler olduğu içindir.
ü, üç rakam tekrarı — Tecrübe iki rakam
İtlim hakkında verilen tafsilât dairesinde ıpıhtcıığı için burada ayrıca izaha lüzum göı ülıııedi.
4 İki çizgiyi mukayese ettirmek—Güçlüğü hlı deııbire takdir edilemeyen tecrübelerden Imr.ı ile bııdur. Kendisine “kapıyı kapa,, denil-
20 Çocuklarda zekâ
diği yahut başka bir emir verildiği zaman bunu tereddütsüz yapabilen bir ahmak, gözünün önüne konulan iki çizgiyi uzunluk noktai nazarından bir türlü mukayese edemez. Acaba her iki uzunluğun müsavi olmadığını görmez mi ? şüphesiz ki bunu görür ve eğer gösterilen kurabiye olsa mutlaka büyüğünü kapar. Fakat "daha uzun, gelmesini ve ona bir mukayeseden bahsedildiğini anlamaz, ve meselâ parmağını sorulan iki çizginin arasına hayvanca bir tesadüfle koyuverir. Oç yaşındaki bir çocuk ta böyle haraket eder. Bu mukayese dört yaşından evvel intizam ile yapılamaz.
Tecrübenin nasıl yapılacağına gelince; beyaz bir kâğıt üzerine biri beş diğeri altı sanJ timetru uzunluğunda doğru iki çizgi çizilir. Biribirine muvazi ve üç santimetre fasılalı bulunmalı. Bu hattlar çocuğa gösterilerek: “ şu çizgileri göriyorsun. Söyle bakalım hangisi daha büyük?,, demeli. Hiçbir tereddüt müsamaha edilmelidir. Bazı defa çocuk parmağını iki hattın arasına kor ve eğer kendi kendine tashih edemezse muvaffak olmadığına hükmet-melidir. Bu; yapılması ve izahı pek kolay bir tecrübedir.
BEŞ*YAŞINDAKİLERE
1 . İki ağırlığın mukayesesi — Bu ölçü, çizgilerin mukayesesine benzer. Fakat çizgiler gözle mukayese edilebildiği halde ağırlıkların biribiri arkasına ele alınıp tartılması lâzım ve çocuklar için daha güççedir. Dört yaşındakiler muvaffak olabilirler.
ölçülerin tarifi 21
I rı ı übe için ayni renk ve şekilde dört küçük mukavva kutu kullanılır, kutular üç ve on Ihı illi v(- on beş gram ağırlığında bulunmalı. I \ v ı İrinli de üç ve on iki gram ağırlıklarında bıılıınm iki kutu gösterilir ve bunlar çocuğun bııiiıiılı biı ıııasa üzerine altı santimetrelik küçük bu .mı ile konur. “Şu kutuları görüyorsun. ’aı\lı Hak.ılım hangisi daha ağırdır?,, diye so-riılııı. I (•( ı übeye iyi cevap veren çocuk kutuları ıllıı lıiı biri arkasına bir elinde yahut ayni llülMmlıı iki elinde tartar ve 12 gramlık kutuyu mu .iri li Bu tayinin bir tesadüf eseri olmadığını) imin olmak üzere bu defa altı ve on beş Uiuınlll. diğer iki kutu gösterilir. Hulâsa hiç |ıb' )ıii|ihe\ r meydan kalmamak üzre aralarında Mûıılıkı..ı büyük farklar bulunan bu iki takım kulu İm suretle değiştirilebilir.
( m ıd pek küçükse sual sorulduğu zaman hıı İm.ıpı düşünmeksizin rasgele kutulardan blı İnini e, ••.teı ir. Şaşırmağa veya heyecanlamağa yıılıııl bi/r bir cemile göstırmeğe delâlet eden bil kıdnl ııı.e.uın hatalar için bir az müsaadeli lınlınnmdı ve çocuğa"hayır, öyle değil kutuları elini ıılıp tut! „ demeli. Bu ihtar birçoklarını dnpıu lı.ıırkctc sevkeder. Bu ihtar ve izah Ü/ıulın* de yanlışlık yapanlar arasında garip h'ii d.ıı .1 tesadüf edilir. Meselâ kutulardan yalnız İHıı inı l.uttığı halde size derhal daha ağır olduğunu söyler. Yahut bir eline ayni zamanda İki kutuyu birden koyarak birinin ağır olduğunu ... .\ |.-ı Gerçi bu suretle tartmak imkânsız drpil'..'dc her halde pek güçtür. Sonra bazıları dil kulııvıı üst üste ayni elde tutar.
7 lllr murabbaın kopyası — Her dıl’ı üç
22 Çocuklarda zekâ
veya dört santimetre uzunluğunda olmak üzere mürekkeple bir murabba çizilir ve onun gibi yapması çocuğa söylenir. Kurşunkalemle değil adi kalemle yapılmalı. Çünkü istinsahı biraz daha güçleştirir. Bu hususta kabule şayan addettiğimiz taklitler [1, 2, 3] şekillerde mevcut olanlardır. [ 4, 5, 6 ] şekillerindeki derecede bulunan muvaffak olmamış sayılır.
3 . On heceli bir cümle tekrarı — Yukarda görülmütü.
4 . Dört meteliği hesap ettirmek — Hesap meselesinin zekâdan ziyada tahsile bağlı olduğu ileri sürülerek belki itiraz olunur. Bu itiraz ilk bakışta varit görülürse de doğru değildir. Çünki az çok zekâya sahip hiç kimse yoktur ki hesaptan müstağni olsun. Eytam-hanedeki ahmak çocuklar üzerinde yapılan tecrübeler de gösterir ki hesap edecek derecede zekâsı olanlar onu yapa yapa öğrenmişlerdir. İlk tahsilin mecburiyeti hakkındaki kanunlara rağmen askerler arasında Fransada yüzde beş, bizde belki yüzde seksen kişi veya daha fazla vardır ki okumak ve yazmak bilmezler; böyle olmakla beraber hesabını bilmeyene pek nadiren rasgelinir.
Hesap ameliyesinin tetkiki hayli karışıktır ve buna binaen şu mecmuada bu kadar büyük İçtimaî ehemmiyeti haiz olan o şeyi müteaddit defa mevzubahs edeceğiz. Saymak için bir çok şeyler bilmek lâzımdır. Evvelâ sayıları biri-biri arkasına intizam ile sayabilmeli. Sonra her sayıyı muhtelif eşya üzerine tatbik edebilmeli.
ölçülerin tarifi 23
ölçü olm ak ■..idece sayı saymayı kabul etmedik, çıml.ı İm bir hafıza meselesinden başka bir şey • l.'ûlldlr. I ı >eyce muhakemeye delâlet eden say-ııınh ıııııeliyesini tercih ediyoruz.
Hu masanın üzerine dört tane metelik kolim l’ıialaı üst üste olmayıp ayrı ayrı konum . Imhııımah. Çocuğa “bu paraları görüyor-|ıın |ııy (!ıı kaç tane olduğunu söyle!» denir. Bazı çocuk lar saymaksızın derhal rasgele bir l'Mİııım ■>>\ İri ler. Bu rakam doğru olsa bile (ttuıl...ılıııak ihtimali bulunduğundan nazarı
glkhıılr ıdınıı ı.ıtnalı ve çocuğun parmağile tayın im..... ısrar etmeli. Bu husustaki her hata
tj|iıillıi|> derecenin kazanamadığına delâlet eder.
Ih, yaşındakiler dört meteliği hesap etmeği |ı||ım’/l> ı l>öıt yaşındaki çocukların ise ancak y.(.. buna muvaffak olabilir. Beş yaşındakiler
İçindi v.ılnız gerikalmış çocuklar muvaffak ■lııma/laı, hu tamam beş yaşındakilere mahsus lıll l( ( ı ühedir.
A. İki parça mukavva ile bir oyun — Bu IK'iühr çocukların pek hoşuna giden bir tertip n\ımııml.m ibarettir. Mekteplerde küçük mik-A|ihııdım hi rtakmı şeyler imal etmek suretile m o anır Bunlar birer oyun olmakla beraber ayni zum.nida zekânın bir faaliyetidir. Bu kabil mm lı>. ( l«-ı tahlil olunursa şu unsurlardan mü-ırk kep old tıkları anlaşılır. 1: Vâsıl olunacak ll« Ilı t ı yani tertip olunacak şekli daima hatırda bulundurmak, onu düşünmek ve nazarı dil I itten kaçırmamak; 2: O fikrin tesiri altında nmhı. lıi tertipler tecrübe etmek; 3: Nihayet itıudcl ıh- mukayese edilerek yapılan şeklin benzediği ıı(- hükmetmek.
24 Çocuklarda zekâ
Bu oyunlar değişiklikleri sebebile müfittirler. Beş yaşındaki çocukların muvaffak olabilecekleri pek çok oyunlar mevcut olduğu gibi büyükleri şaşırtacak derecede pek muhtelif nevileri de vardır.
Ölçülerin tecrübesi esnasında gayet güç bir oyun intihap edilmişti. Onun hallinde tesadüfün çok yardımı olduğu için somaları terkolundu. Şimdi kabul edilen oyuna gelince bu nispeten gayet basit ve beş yaşındaki çocuklar için pek uygundur:
Uzunca mustatil şeklinde bulunan bir kartı] çapraz olarak yani iki karşılıklı zaviyelerini , katetmek üzere kesip ikiye ayırmalı. Bu suretle iki müselles hâsıl olur. Bu iki müsellesi çocuğun önündeki masaya biribirinden ayrı olmak üzere koymalı ve diğer tarafa ayni bü-> yüklükte kesilmemiş bir kart koyarak çocuğa ' “bu iki kâğıdı al önündeki kart gibi yap,, . demeli.
Dört yaşındaki çocuklar mustatili çok defa teşkil edemezler. Yapabileni üçte bir nisbetin-dedir. Daha küçüklere gelince; hele onlar ne, sorulduğunu bile anlamazlar ve kâğıtları gelişigüzel kımıldatırlar; veya onlara dokunmaktan çekinirler. Veya yanlış tertip ederler. Meselâ birleştirecekleri yerde yapamazlar veya üst üste koyarlar. Hulâsa modele hiç benzemeyen bir şekil meydana getirirler. Beş yaşında ise terakki vazıhtır. Muvaffak olamıyan on ikide ancak bir tanedir. Diğerleri pek âlâ yapabilirler.
§ Bu ölçü tatbik olunduğu zamart bazı tedbirlere riayet edilmelidir:
25
ölçülerin tarifi
|l| Hı/ı çocuklar kartlara dokunmak bile Ulrıııer l(ı Bil takdirde tarif etmeden evvel h'ittİK'llılı lei mı terketmek üzere kendilerine bir N| dm ılın ılı. Kâğıtlara yaklaşmaktan çekinen V( yı( '"il nı gelişigüzel biribiri üstüne yığan çın ıılt m.dlııp dereceyi kazanmamış demektir.
| '| lı ıTübeyi yaparken çocuğun kartlardan hll'hlııi '.(■ vilmemesine dikkat etmeli çünkü bu İMhıllıd' modele muvafık bir şekli artık meyillimi i', linine/. Eğer dalgınlıkla çevirmiş ise İKhiıiı lı ı .l.ıııılmalı veya iki uzun dıl’ı biribirine mlllıınlıı um. ise dereceyi kazanmış saymalı.
| l| 1.1 H ıık kartları tertip ederken durur ve tec-lUh« edenin fikrini anlamak üzere gözlerine liHİmr ve nııım alacağı vaziyetlere göre tecrü-■f^lmlı muvaffak olduğunu veya başka Tarzlar hu.....ılı l.ı mı geleceğini zanneder. Binaenaleyh
Bft/leıle veya hareketlerle hiçbir şey anlatma-lllıik ve .iıl.ıH ile beklemek lâzımdır.
ALTI YAŞINDAKİLERE
I. MmIimIi İle akşamın farkı — Çocuklarda ■mımıııııı ayırt edilmesi geç olur. Epeyce müddet (varın) İle (düıı)ü biribirine karıştırırlar. Bu ölçü çm ııklııra "şimdi sabah mı yoksa öyleden tınmamı d i ye sorulmakla tatbik olunur. Bazısı lanlgelc İm cevap verir bir kısmı da sadece evci di ı Açıkça tefriki çok defa altı yaşından ı \ mİ I dul olmaz. Bazı çocukların altı yaşından evvelde günün ortasındaki ehemmiyetli yemeği dm.nııiı ıı I. bmıa cevap verebildikleri vakidir.
'ı (latplıı öğle zamanından sonrasını akşam
26 Çocuklarda zekâ
telâkki ederler ki bizde bu suretle kullanılmaz Binaenaleyh çocuktan sabah ve akşam farkla rmı değil daha ziyade sabah ile ikindi veya öğleden sonranın farklarını sormak daha mu vafık olur.
2. Eşyayı tarif ettirmek — Burava kadaı çocuktan istediğimiz şifahî cevaplar pek kıs( idi. Bir veya iki kelime kifayet ediyordu. Şimd onlardan bir cümle istiyoruz demektir. Çünk bir şeyi tarif etmek için bir cümle yapmak mecburiyeti vardır. Tarif yalınız lisan hakkındî bir tecrübeden ibaret olmayıp çocuğun eşya dan biri hakkında edindiği fikri, idrak tarzını onun için en ehemmiyetli olan noktai nazarın bize göstermeğe yarar.
Çocuğa biribiri arkasına: [1] bir çatal, [2] biı masa,[3] bir iskemle,[4] bir beygir, [5] bir anne nedir?,, diye sorulur. Tecrübe olunan başka şeyler arasında bunların intihabına sebep tari fin şekline göre birtakım taksimlere müsait olmalarının anlaşılmasıdır.
Bu ölçüyü küçük çocuklara tatbik etmek biraz güçtür. Çok defa inatçı bir sükut ile cevap verirler, onları “masa ve iskemleyi pek âlâ bili yor ve çatalı da kullanıyorsun,, diyerek cesaret lendirmelidir. Bazıları yanındaki masayı göste rerek “işte bu„ diye cevap verirler.
Umumi pisikoloji hakkında yapılacak biı tetebbüde cevaplar birçok tarzlara taksim olu-nabilirsede bizim ittihaz ettiğimiz tertibe göre cavapların üç esaslı farkı vardır:
[1] Sükûtlar, sadece tekrarlar yahut işaretle göstermeler. İşaretle nasıl gösterdiklerine bir

ölçülerin tarifi 27
....I vermiştik. Tekrara gelince ayni kelimeyi |l>\ -İrmelerinden ibarettir. Meselâ “bir çatal netin denildiği zaman “çataldır» demeleri gibi. ( ■ ■■ ıık bu tarz ile güçlükten kurtulduğunu anlarınca artık her şey için ayni tarifi söyler. Ve t İddi bir tarzdaki bu cevaplarından memnun ıılııı. Ona itiraza hacet yoktur. Fakat cevaplar »nphcsiz tamamile mevcut değilmiş gibi telâkki olunur.
| ’| Basit tarif. Misal: Beygir; arabaları çekin' I içindir, koşmak içindir — üzerine otur-ın d içindir — çatal; yemek içindir — onunla veinek yenir — masa; yemek içindir--yeme-ı>' vaıar — üzerine tabaklar konur — onda yeni- I. yenir — iskemle; oturmamız içindir — nlın inak için -- oturmağa yarar — üzerinde oturulur anne; küçük çocuklara bakmak İçindi r öpmek, kucaklamak içindir — iş gör-.... içinidr — yemek yapmak içindi.
Bu cevaplar yalınız eksik şekilleri itibarile (l«’ğll «t ısterdikleri ruhî haller itibarile de pek çı alıkçadır.
I (| Vazıh tarif. Bu o kadar mütenevvidir ki o ..ıtlhf olunan bütün şekilleri sayamıyoruz. Bil ıı.ı da pek lüzum yoktur. Çiınki esas yukarı-dıı geçril basit tarif ile onu tefrik etmekten iba-ı ettir. Bir az çocukca olan bu cevaplardan bir |(ııç nünıune gösterelim: masa; yemek yemeğe Viıı ııvaıı bir şeydir — yemek için kullanılır bir alet ve ya maddedir — üzerine öte beri konmağa i ııalısus ev eşyasından biridir. Beyrgir; aı.ılı.darı çeken bir hayvandır— anne; çocukları bakan bir hanımdır — ev işi gören bir
-

çatal; ve hasır-
Çocuklarda zekâ
Bir hayvan, bir âlet...,, gibi tabirlerin kulla nılması tarifin evvelce geçen basit tarifden farkl olduğunu gösterir. Tedrisatın tesirini göstere bazı gayet muhtasar tariflere de tesadüf olunur “masa bir şeydir, beygir bir hayvandır yahu ehli hayvandır, anne bir şahıstır, bir kadındır.
Bazı çocuklar tarif edecekleri eşyanın res mini yaparlar: “bir çatal; dört uçlu küçük bi bahçe çatalı gibidir. Bir masa; dört ayaklı bi tahtadır, beygir; dört ayağı vardır, koşar, çift atar, ısırır ilâh...»
Dokuz yaşındaki bir çocuk suallere şu te tip ile cevap vermişti: “çatal dört dişli, masa dört ayaklı, iskemle de dört ayaklı, anne ik elli ve iki ayaklı.»
Daha yaşlı çocuklar çok defa eşyanın mahi yet ve ferkiplerile meşgul olurlar: maden, masa tahtadan, iskemle tahta dan, beygir etten mürekkeptir.
Bir kismı da işi gramer cihetinden masa isimi cinstir. Beygir de öyle gibi. Bu husust fazla misal göstermeği faydalı görmiyoruz. ÇoJ cuklar tarafından kullanılan tarife nazaran alt ve dokuz yaşındakilerin fikir seviyyesi hakkında bir fikir edinilebilir.
Tariflerin kıymeti hakkında bir hüküm vermek için vazolunan beş sualden ekseriyetinin yani üçünün tâbi olduğu kısım nazarı dikkat alınır ve o üç sualin basit dahil olduğu tetkik olunur.
Dört yaşındaki çocukların leri yapabilirler ve bu adet arasında bir az daha çoğalır, arasında denilebilir ki hepsi ayni tarifleri yapar-
düşünür
veya vazıh tarif
yarısı basit tarif-beş yaşındakiler Altı yaşındakiler
ölçülerin tarifi 29
Inr. Vazılı tarife ise ancak dokuz yaşında iken muvaffak olabilirler.
1. Bir maini kopya etmek — Bu ölçü bir İlintili.medeki tecrübeler üzerine tasavvur edil-ıııiolı. Bir murabbaı kopya ettikleri halde maini kopyaya muvaffak olamıyan budala çocuklara Irttıulül etmekle müteaccip olmuştuk. Bunlar fel ıl itibarile çok değişik olmamakla beraber llııılııde hatların istikametini çizmek diğerinden llııyll I.üçtür. Sonra mektepteki çocukların üze-ı İndeki tecrübelerle anladık ki beş yaşında iken ıınn.d>ba resim olunabildiği halde main ancak yedi yaşında iken çizilebilir. Hatta yedi yaşm-(lıılılleı içinde bile beştebiri muvaffak olamaz. İl.o edeki [5 Şekil] nünunelerden bir, iki ve üç ııııın n ahlar kabule şayan, ötekiler değildir.
4 . On üç meteliği saymak — On üç meteliği ..lydırabilmek için yedi yaşını beklemek l.ı inidir. Paralar masanın üzerine biribirinden ıı\ ıı olarak yani üst üste bulunmıyarak konur, v«( çocuğa parmağile ve yüksek sesle sayması • 6\ leiıir. Bu ameliyenin iyi olması için üç |ııı l lazımdır; [1] çocuk on üçe kadar saymasını bilineli ve sayıda yanılmamak. [2] çocuk elile rııetclıi'.in birini tuttuğu zaman rakamlardan birim telâffuz etmiş olmalı. Çünkü el ile dilin münasebeti çok defa hatalı olur. Çocuklar ek->.eıı\.ı bir rakamı söyledikleri zaman paranın İkisine dokunmuş olurlar. Elin dilden daha evvel hareketi umumî kaidedir. [3] metelikler-deıı hiçbiri unutulmuş veya iki defa sayılmış olııı.imalı. Bu son hataya sayma usulünün mü-miHvbelsizliğinden yani saydıklarını bir tarafa

YEDİ YAŞINDAKİLERE
1 . Sağ el, sol kulak— Çocuğa "sağ elin göster,, diyip bunu yaptıktan sonra “sol kulağı nı göster,, denir. Sağ el ile başlanıldığı için ikin ci emirde sağ kulağı göstermeğe bir meyi
Çocuklarda zekâ
iyice ayırmadıklarından dolayı on beş yaşır geçmiş gençlerde de tesadüf olunur.
Bu ülçünun tatbikinde yedi yaşındakilerdeı hemen hiçbiri hata yapmazlar. Halbuki al yaşmdakilereden henüz üçte ikisi aldanır.
5 . Güzellik noktai nazarından simaları mukayesesi — Küçük çocukların güzellik his sine malik oldukları inkâr edilemez. Bu his, bil güzel diğere çirkin iki sima arasında mukayes yaptırmakla meydana çıkarılabilir. Fakat simi lardaki ayrılıkların büyük olmasına dikkat e meli. Bu tecrübe için yarısı güzel ve yarısı çiı kin olmak üzere kadın başlarını tasvir edeı altı resim kullanılır, [şekil 6] mukayese ikişe ikişer yaptırılır ve her defasında çocuğa “bu ik resimden hangisi daha güzel?,, diye soruluı Çocuğun her üç defasında da kat’î surette doğrı cevap vermesi lâzımdır. Güzel çehreyi baza sağ bazan da sol tarafta bulundurmalıki çocu gösterirken alışkınlığa kapılarak yanlışlık yaf mış olmasın. Çocuklarda makineler gibi tekrarl hareketlere çok meyil vardır.
Altı yaşındaki çocuklar meseleyi gayet iy hallederler. Beş yaşında ise ancak yarısı doğri cevap verebilir.

ölçülerin tarifi
/ııl.ıiımış ve bu suretle âdeta bir ılıııış olur.
-----r,-
31
hile kulla-
H.izi defa çocuk iki elini de gösterir. Çok ıh’fıı bi ■ elile ötekini göstermek üzere ikisini de ıı ıln .;ı da bu hareket sağ ile solu iyice ayırt rlıııı-dıgini meydana çıkaramıyacağı için o zammı "■ağ elini yukarıya kaldır» demeli.
• /ocukların verdiği cevaplar üç kısma ayrı-Inlıill |1| sağ ile solu hiç bilmiyenler vardır. • hılııı da sağ ellerini uzatırlar. Çünkü bu bir Ilvııftır. Sonra sol kulak diyince sağ ellerini ir kul aklarına götürürler. Kulaklarının nerede IdUftunu bilmeyenlerle ise burada meşgul ola-Rlı değiliz. [21 bir kısmı da sağ ile soldan hain ıhır olmakla beraber tamamile emin de değil-’tıliı. Sağ ellerini gösterirler ve ikinci emir zrı ine sağ kulaklarına dokunduktan sonra imli kendilerine hareketlerini hemen düzelil' ı |3] nihayet bu üçüncü kısımdakiler hiç lı te redüt göstermezler.
Son iki kısımda bulunan çocukları dereceyi lı.ı .inmiş sayarız. Binaenaleyh tereddüt edipte Cleılml kendi kendini düzeltenler tereddüt etme-yı nlcı gibi sayılır. Fakat tecrübe eden adam hiçbir telkinde bulunmamalı. Çünkü böyle bir İrili m gayet safiyane bir şey olur. Çocuk sol yerine sağ kulağına temas ettiği zaman eğer "ı\ h e bilmiyor musun?„ gibi bir sual sorulursa di ı lıal değiştireceği aşikârdır. Onun nazarında İmi değilse muhakkak ötekidir.
I »ört yaşındakilerden hiçbiri sol kulaklarını p. ı .in cmezler. Beş yaşındakilerden yarısı hata •'dm. Altı yaşında hiçbiri hata etmez.

32 Çocuklarda zekâ
2 . Resmin tarifi — Üç, dört ve beş yaşlarında çocukların ancak mücerret olarak tesmiye ve tarif yapabildiklerini gördük. Altı yaşında pek az miktar çocuklar, ancak altıda biri tarif yapabilir. Yedi yaşında lisanda o kadar terakki hâsıl olur ki tarif yapmak umumîdir. Müstesna pek azdır, ve bu tecrübe gösterirki altı ile yedi yaş arasında çocukların kazandığı terakki büyüktür.
3. Üç iş gördürmek — Çocuğa [bu anahtarı görüyor musun onu şu iskemle üzerine - iskemle gösterilerek - kovarsın. Sonra kapıyı kaparsın. Kapının yanındaki iskemlenin üzerinde bir kutu göreceksin. Onu alıp bana getirirsin. İşte anladın mı? evvelâ iskemlenin üzerine anahtar konacak sonra kapı kapanacak, sonrada kutu bana getirilecek. Anladın mı? öyle ise haydi ! ] denir. Çok defa çocuklar üç işin ikisini ancak yaparlar. Yahut kapının yanına gelince onu üzerlerine kapayarak giderler. Bazıları sa-

kin dururlar. Bir kısmı da birini yaparak sonra düşünür kalırlar. Derece kazanılmış olmak için “peki sonra ?„ yahut “bir şey unuttun» gibi ihtarlar yapılmaksızın çocuk üç işi de kendiliğinden görmüş olmalı. Tabiî mevkiin haline ve - eğer biraz değiştirilmiş ise - gördürülen işlerin lüzumuna göre bazı değişiklikler yapılabilir. Elverir ki işler sadece ve kolayca yapılabilsin. Dört yaşında hemen hiçbir çocuk üç işi beceremez. Beş yaşında yarısı, altı yaşında hemen hepsi yapabilir.




4. Dokuz metelik hesabı — Masanın bir tarafına evvelce üç tanesi onluk ve üç tanesi
Ölçülerin tarifi 33
yirmilik olmak ve biribirinin üzerinde bulunmamak üzere paralar konur. Çocuğa “bu paralını sayınız vebana nekadar metelik olduğunu Söyleyiniz» denir. Bazı çocuklar paraya dokunum k istemezler, eline alıp sayması lüzumu İhtın edilmeli. Tecrübenin küçük müşkülâtı onluklar ile yirmilikleri karıştırmaktan ibarettir. Hiçim lıata müsamaha edilemez. Ufak bir hata muvaffak olunmadığını anlatmağa kâfi olup tekıara hacet yoktur. Lâzım olan ihtimam paralatın tamamen görülecek surette konulmuş olmasıdır.
Ameliye beş on saniyede bitmelidir. On beş İlmiyeden fazla devam ederse derecenin kaza-mlmadığını ispat eder.
«.ocuklar üç muhtelif tarzda hareket ederler. Birincisi: Doğru olarak sayarlar. Meselâ [1, I, 5, 7,9] yani onlukları birer birere sayarlar Vr yirmilik her para için iki ilâve ederler.
İkincisi: Yine doğru olarak sayarlar. Fakat yirmilik paraları da — ikişer rakam atlıyarak değil adi tertibi muhafaza ederek sayarlar. M( .■ I.ı 11, 2, 3] sonra birinci yirmiliğe gelince l’l. '» ve ilâ...].
Oçüncüsü: Yirmilikleri de onluklar gibi sayın l.ır. Tabiî bu son halde muvaffak olunama-ııır. »İçmektir. Yedi yaşındakilerden birçokları İm tecrübede muvaffak olur. Fakat sekizinde İmlim.ııılar tamamen kazanırlar. Şu halde bu ypıll ile sekiz yaş arasındaki bir tecrübedir.
5. Dört renk sormak — Renkleri kırmızı iiihvi, yeşil ve sarı gibi esaslı olanlardan intihap rıllp İHİı ııleri çocuklarca pek kullanılır olmıyan 3
34
Çocuklarda zekâ lâcivert ve turuncu gibi renkleri almadık. Bu tecrübe renklerin tefrik edilip edilmediğini anlamak için değil, ancak isimlerinin bilinip bilinmediğini öğrenmek içindir. Aralarında hayli fark var. Küçük çocuklar renklerdeki ince farkları şaşılacak bir emniyetle bulurlar. Ve bu hususta büyük adamlara gıpta edecek noksanları yoktur. Ancak hataları tanıdıkları renkleri tesmiye edebilmektedir.
Bir küçük mukavvanın üzerine beheri altı santimetre uzunluğunda ve iki santimetre genişliğinde olmak üzere kırmızı, sarı, mavi ve yeşil renkli kâğıtlar yapıştırılır (Şekil: 12), [renkleri pek küçük kıt’ada göstermemeli]. Her renkteki kâğıdı parmakla işaret ederek “bu renk nedir ?„ demeli. Hiçbir hata mazur olamayıp ufak bir kusur tecrübede muvaffak olunamadığını gösterir. Bu tecrübe altı saniye kadar devam eder.
SEKİZ YAŞINDAKİLERE
1. Hatırlatılan iki şeyi mukayese ettirmek — Hiçbir tahsil derecesine tevakkuf etmeyip tabiî zekâyı meydana koyduğu için bu tecrübe kıymetlidir. Çocuğa iki şey tahattur ettirilecek ve sonra aralarındaki fark buldurulacak. Tecrübe çocuğa şu suretle hitap etmekle yapılır. Meselâ: “kelebek nedir, biliyorsun. Elbette birçok defalar görmüşsündür. — Evet. — Pekil sineği? onu da bilirsin ! — Evet— kelebek sine-d ğe benzer mi? — Hayır. Peki ne için benzemez!J
Bu sorma şekli mutlak olmayıp ancak ko-| layca anlaşılması içindir [2] tahta ile cam ve [3]
Ölçülerin tarifi 35
kAp.ıt ile mukavva arasında da yaptırılır. Dai-ıım çocuğa bu bahsolunan şeyleri tanıyıp tanımadığını ve bıribirine benzeyip benzemedikle-ı ıııı evvelemirde sormalıdır. Ondan sonra ce-
*
vnpl.ırı dinlemek ve tartmak meselesi gelir. Ço-eıii'iın anlamamasından doğan suali tekrar et-ııi'-Men ibaret cevaplar tabiî nazarı itibare alınmaz.
(Jok defa işaret olunan fark büyüklük üze-ı lıie teessüs eder “kelebek büyük, sinek ondan ıl ıha küçüktür. Mukavva ve tahta, kâğıtla camilim daha iridir,, gibi. Yahut bazı teferruat iı /( ııııde ısrar ederler: “kelebeğin büyük kanatlını vardır—kelebeğin kanatları beyazdır—kelebi I. sarıdır. Onlar ayni renkte değillerdir.— Sini k siyah, kelebek ise üç renklidir—kelebek çi-ı ı l.lı-re; sinek yemeklere konar — kâğıt yumşak mukavva daha settir — mukavva kolay yırtılmaz. I .ıhta cam gibi kırılmaz. Tahta şeffaf değildir— • mu. pencerelere konmağa, tahta; döşeme yap-llııığa yarar.,,
Muvaffak olunduğunu tayin için mukayesenin hiç olmazsa ikisini doğru yapabilmelidir. I 'Hin ıı olmak için de farklar kat’î olmalıdır. Çok drlıı vaki olur ki çocuk birinci mukayese için İnildi ığu farkı hemen ötekilere de tatbik eder. M' l.ı kelebeğin daha büvük olduğunu söyler vı bunu mukavva ve tahta için de tekrar eder. Ihı kabil cevaplar kâfi derecede iyi addolunma.-kır. Tecrübe zamanı bir dakikayı tecavüz nü m /. liderse derece kazanılamamış demektir.
Altı yaşında çocukların üçte biri, yedi yaşın-dM lırınen hemen cümlesi sekiz yaşında ise Imp a bu mukayeseleri yapabilirler.
36
Çocuklarda zekâ
Şunu söyliyeyim ki yedi ile sekiz yaşında-kilerin fikir seviyelerini ayırmak hayli küçtür. Bu malûmata ait olmakla beraber zekâ tecrübesi hususunda da kıymeti olan aşağıda gelecek ölçülerin tatbikiyle muvaffak olunabilir.
2. Yirmiden sıfıra kadar saymak — Bu kısmen bir tahsil tecrübesi sayılabilir. Çünkü tersine saymak için evvelâ sayıları öğrenmiş sonra oldukça meleke kespetmiş olmalı. Çocuğa “yirmiden sıfıra kadar inerek sayar mısınız?,, demeli ve eğer anlamazsa “20,19,18... suretinde sayacaksınız,, şeklinde izahat verilebilirse de bu misalde daha ileriye gitmemeli. Bazı çocuklar bu suretle saymağı bilmez ve tecrübe de etmezler. Bazıları da verilen izahata rağmen alıştıkları gibi saymakta inat ederler. Ve bir iki rakamdan aşağıya doğru inseler bile yine çıkmakta devam ederler. Bir kısmı da nasıl saymak lâzımgeldiğini anlarlar amma iyice beceremediklerinden küçük bir hile kullanarak ve bulamadıkları rakamları birden başlamak sure-tile hatırlamak isterler ve meselâ [15] adedinde durunca bundan sonra geleni bulmak üzere birden on dört adedine kadar kendi kendilerine saymak isterler. Tabiî bu hile çocuğun mırıldandığı rakamlardan ve fazla vakit kaybetmesinden anlaşılır. Bütün bu misallerde görülen tarzdaki cevaplar muvaffak olunamamış addolunur.
Derecenin kazanılması için sayma ameliye-si yirmi saniyeyi geçmemli, unutulmuş ve ters söylenmiş olarak yapılacak hatalarda ancak birden fazla bulunmamalı.
Ölçülerin tarifi
37
3. Resimlerdeki eksik yerleri göstermek —
İlli i birini müteakip dört adam resmi [ilâve Şekil n| gösterilir ki herbirinde göz, burun, ağız veya kollar gibi noksanlar vardır ve her defasında "bu resimde eksik olan nedir?,, diye sorulur. (,(>k defa çocuk cevap vermez veya yanlış şey-[ İri söyler. Bir baş gösteren birinci resim için Kille .elâ boynu veya karnı, kulağı veya bacakla-I lı, ayakları eksiktir ve bu cevabı bulduktan '.oma bunu diğerleri hakkında da tekrardan ; vazgeçmez. Çocuklarda iradesiz [makine gibi Aiıl(>ınatique[ tekrarlar daima bulunur. Bu ka-I bil cevaplar dikkati ispat ederse de sorulan bu Olmayıp resmi eksik yapan şeyin bulunmasıdır.
Derecenin kazanılması için dörtte üç cevabili iyi olması lâzımdır. Beş yaşındakilerin ce-vıiıılııı ı kâfi olmayıp altı yaşındakilerin de üçte İkisi hatalıdır. Yedi yaşında ise cevapların pek çoğu doğru olur.
4. Bulunulan günün tarihini sormak — Bu unlun altında soruLacak şeyler günün, ayın isimle-
I ille ayın ve senenin adedi olmak üzere dört
■ o.ılıleıı ibarettir. Yaptığımız tecrübelere nazaran um il. dokuz yaşındaki çocuklar bu suallere ton.un cevap verebiliyorlar. Halbuki bütün bu *( yli'i o yaştan evvel de mekteplerde okutulur. Ilımdan istidlâl edilebilir ki beş, altı yaşındaki çocuklara dokuz yaşındaki çocukların malûmatını telkine çalışmak ve onları dört beş sene llrrdrki tahsile sevketmek beyhudedir.
I Hftcrleri doğru olduktan sonra ayın adedi ılö ille üç nisbetinde yakın olarak gösterilmiş ilimi Hile cevap doğru addolunur. Filhakika pek
38
Çocuklarda zekâ
zeki bir adam bile ayın adedinde üç, dört gün yanılabilir. Günün isminde yanılmak daha az, ayın isminde ise ona nispetle daha noksandır. Hele senede Jıemen hiç aldanılmaz. Halbuki sene hakkındaki hatanın küçük çocuklarda hemen umumî olması dikkate şayandır. Seneyi hiç söylemezler. Sükût ederler çünkü bilmezler. İhtimal ki sene onlar için pek uzun bir zaman olması sebebiledir ki hakkında hiçbir fikir hâsıl edemiyorlar. Hem de rasgeldikleri zaman göz ucile mektepteki takvimden gün ile ayı öğrendikleri halde sene gene saklı kalır. Mekteplerdeki takvimler seneyi büyük rakamlarla göstermeli.
Beş rakam tekrarı — Bunun usulü evvelce de gösterilmişti. Üç rakam dört yaşında iken tekrar olunur. Beş rakam için yedi yaşı beklemeli. Hatta o yaştakilerden bile ancak dörtte üçü kabiliyetlidir.
DOKUZ YAŞINDAKİLERE
1. Beş kuruşla amelî hesap — Bu biraz bilgiye bağlı bir tecrübedir. Ancak pek ziyade İçtimaî kıymeti olduğu için kullanılması faydalıdır. Bunu bir oyun halinde tertip etmeği ve bu suretle çocuğa bir fikir istirahati temin eylemiş olmağı müreccah buluyoruz. Masanın üzerine on adet onluk, beş adet yirmilik, bir tane kuruş bir tane yüzlük birer tanede beşer ve onar kuruşluk konur ve istenirse buna yirmi beşlik ile lira da ilâve olunur, sonra çocuğa “gel seninle satıcılık oyunu oynıyalım. Sen satıcı olacaksın
ölçülerin tarifi 39
imalar gösterilerek — işte bu kasanın içindeki ufaklıklar da müşterinin verdiği paranın üstünü yeri vermeğe yarar. — Kutular gösterilerek işte |rnlıı sattığın eşya. Ben bir kutu alıyorum. Ilıııııın için kırk para yani dört metelik vere-ı ( t im, denir. Çocuk bu oyundan memnundur. |ll/ı- tebessüm eder. Çocuğa beş kuruş verileteli bir kuruşunu alıkoyması ve bize üst ta-ı nlım vermesi söylenir. İntizarımızı göstermek ll.-cie de el açık olarak kendisine uzatılmış olmalı, tabiî en kat’î cevap bize dört kuruşu hela l> ederek iade etmesidir. Eğer çocuk “size ılfıı t kuruş gerivereceğim» diyerek doğru he-liip etmiş fakat geriverirken birkaç metelik ımlr.an vermiş olursa yine muvaffak olamamış ılı..ktir ve fazla para vermesi elbette daha
büyük hata olur. Yüz para veya kuruş yerine hllçnk onluk veya yirmilik vermiş olmasının ile ınmiyeti yoktur. Elverir ki iade olunan mik-Inı l.mıatn dört kuruş olsun. Yedi yaşındaki-Irıdriı hemen hiçbiri bunu doğruca yapamaz. |ırhı.- yaşındakilerden en aşağı üçte biri hata »iler. Halbuki dokuz yaşmdakilerin hepsi mu-vıılfak olur.
7. Eşyanın vazıh tarifini sormak — Bu tec-tülıeımı nasıl yapılacağı altı yaşındaki çocuk-Inıa dıiir olan bahiste söylenmişti. Altı yaşında lıa .ıl taıif yaptırılıyordu. Vazıh tarife gelince yedi ve sekiz yaşındakilerden hemen yarısı hinin mu vaffak olamayıp ancak dokuz yaşındakiler mu vaffak olabilirler.
l. Memleketteki paraların bütün nevilerini Inıııllırınnk — Bu tecrübeyi yapmak için masa
40 Çocuklarda zekâ
nın üzerine memlekette geçen maden veya kâğıt paralardan birer tanesi yekdiğerini takip etmemek ve içinde beş liralıktan daha fazlaları bulunmamak üzre dizilir. Meselâ şu suretle dizilmesi muvafık olur.
[Yirmi paralık, on kuruşluk, beş liralık kâğıt, yüz paralık maden, bir liralık kâğıt, on para, beş kuruşluk, yirmibeş kuruşluk, beş pare, bir kuruşluk.]
Çocuklar çok defa on kuruşluğu beş kuruş zannederler ve bir lira ile beş lirayı karıştırırlar. Bu tecrübe kırk saniye zarfında itmam edilmeli.
4. Ayların sayılması — Çocuk ayları en çok on beş saniye zarfında sayabilmelidir. Biri geçmiyen hata müsamaha olunabilir. Kânunusani yerine marttan başlamaları müsamaha edilebilirse de sıranın muntazam olması şarttır.
5. Kolay suallerin anlaşılması — Tertip ettiğimiz suallerle iyi ve fena cevapları sırasile gösteriyoruz :
1) Vapur veya tren kaçırıldığı zaman ne yapmalı ? iyi cevaplar: ötekini beklemeli (ondan sonra gelene binmeli). Fena cevaplar: Kaçırmamağa çalışmalı — koşmalı —eve dönmeli — bir bilet almalı...
2) İstemiyerek yani kaza olarak arkadaşınız size çarparsa ne yapmalı? iyi cevaplar : Hiçbir şey yapmamalı — onu mazur görmeli —affetmeli— başka bir zaman yapmamasını söylemeli. Fena cevaplar: Hocaya söylemeli—intikam almalı — mukabele etmeli — ceza vermeli. Bu kabil
41
Ölçülerin tarifi KVlıplıırda şüphesiz [istemiyerek yani kaza olanı). | kıı vdi anlaşılmamış demektir.
0 Kendimize ait olmıyan bir şeyi kırdığı-linf /uman ne yapmalı? İyi cevaplar: Ödemeli — Mİ İnlemeli — yerine başkasını almalı — itiraf Bllın'lı. I ena cevaplar: Ödetmeli — ağlamalı — Bollne haber vermeli...
Ihı üç sualin kolay ve kullanılan ıstılahatın CİM UDİ 1 alabilir şekilde olduğu elbette dikkat ÜılIhııı Jıı■. Bazı defa altı yaşındaki bir çocuk lıllr Imııl ara kâfi derecede bir cevap verebilir, hthıil bu hayli nadirdir. Yedi ve sekiz yaşındaki MH'iıltlıırın yarısı kâfi derecede cevap verebilirler. |)okıız yaşındakilerden dörtte üçü, on ya-»ItlCİaklI '■iden ise hepsi cevap verir. Cevabın • nal. bul sayılması için üç sualden ikisinde mu-Vallal. olmak kâfidir.
ON YAŞINDAKİLERE
I. Boy ağırlığın tertibi — Hiçbir tahsile te-SMhlıiıl etmediği ve zekâyı en tabiî bir şekilde Melerdi m için bu tecrübe pek kıymetlidir. Ve la kelimeleri yerinde kullanan bir çocuğun Blllıda muvaffak olması melhuzdur.
Ihı tecrübe için ayni kıt’a ve renkte beş I* Ih. İlk I (iıtıı istimal olunur. O suretle ki, gözle fiyııl.dahi hiçbir zahirî başkalıkları bulunmanın.
Ihı kutular kum veya maden kırmtılarile | ). ♦». 12, 15] gram ağırlıklarında bulundu-
ı ıılın I ccrübe etmek istiyen herkes böyle kumlu. yapabil ir. Mektup tartmağa mahsus bir (eıa i Imlınak kâfidir. Küçük kibrit kutuları da
L—
42
Çocuklarda zekâ
bu hizmeti görebilir. Ve o kutular 3 gramdan fazla geliyorsa bu tertibin yerine 6,9,12,15,18 gramlık kutular ikame olunabilir.
Bu beş kutu çocuğun önündeki masaya karışık olarak konur ve denir ki: “Şu kutuların ağırlıkları hep başka başkadır. İçlerinde ağırları ve hafifleri var. Siz evvelâ en ağırını bularak başa koyacak ve sonra gittikçe daha hafifini sıralıyacaksımz. O suretle ki, en hafifi en sonraya gelsin.,, Bu tecrübe biribirini müteakiben üç defa yapılır ve her defasında kutular karıştırılarak çocuğa yeniden başlaması söylenir. Kutuların ağırlıkları masaya temas eden yüzlerinde işaret edilmiş olacağı için çocukların hata edip etmediğinin kolayca anlaşılması mümkündür.
Derecenin kazanılması için üç tecrübeden ikisinin hatasız yapılmış olması lâzımdır. Birçok çocuklar vardır ki, izahattan bir şey anlamazlar ve hareketsiz kalırlar. Bir kısmı da tart-maksızın kutuları rasgele dizerler, dikkat olunursa hiçbir mukayese yapmadıkları anlaşılır. Diğer bir kısmı da en ağır kutunun birinci konacağını iyice anlıyarak onu bulur ve yapar. Fakat öteki kutuları gittikçe eksilen bir tertip ile dizmeğe akıl erdiremez. Demek ki, onlarda eksik olan şey ağırlığı anlamak hissi değil, intizam fikridir. Nihayet bazıları da maksadı iyice anlar fakat meselâ bir kutunun tertibinde hata eder. Onlar biraz daha dikkat ve ihtimam ile tamamen muvaffak olacaklar demektir. Hataları o kadar ağır değildir. Hulâsa muvaffak addedilmiş olmak için t^ç tecrübenin ikisinde hiç
Ölçülerin tarifi 43
Mitil* Vltpll ı.ıınak ve tecrübe müddeti üç daki-«Vl yt’ç liK'iııck lâzımdır.
I ,1, «il ihtiyacından tamamen uzak olan bu Hnlllifiıhı malûmatsız zekâyı da gösterebilece-.....h l. n ıı iık. Şunu da hatırlatalım ki, bunun İHİAI..I « ilipı zekâ hususî bir tabiat, kabiliyettir. 'llll.Hl Im/ıııı pek zeki çocuklar bulunabilir ki, IH| İmli ıvıı muntazaman dizemezler.
II. K« lırr reMİm kopyası — Çocuğa üze-hi'le İlil ı( ııiııı bulunan bir kart [Şekil 8] on "HİVI’ lllthlıh’llr icra olunarak aynini ezberden l|iııı«i' «ı hövlenir. Fakat resmi göstermeden Wl I çııı up.ıııı dikkatini hazırlamak, kendisine lİKifgösterileceğini ve gözlerinin önünde ııl'tdı "iı ••aniye tutulacağını, sonra ezberden .....»MU»» hal ıer vermek lâzımdır. Kopya olunu 1 «imIiiiIci in kolayca tetkikini temin etmek MfH İmi.Iıılıı tamamen, diğerinin kısmen »timi m .111111 kâfi olduğunu kabul ettik. Bu ||||... yapabilenler dereceyi kazanmış addo-
Mrtııuı daima sol tarafta bulunduğu için m ııh İlk d (•1.1 ona bakar ve dikkatini ona has-Rl* 1. Ihımın içindir ki, çok defa bu şekil diğe-lllıleıı ilaha İyi kopya olunur.
1. Sıtçıııniarın tenkidi — Burada bahsede-Plilmlz ««I. u ilk defa tasavvur ettiğimiz değildir. td«n a«1mu ■ çocuğun muhakemesini tecrübe timdi ııldıımından buna vâsıl olmak üzere bazı lıil İm .1.ılıkları mütehassıslarının yaptıkları İlil çot uklara saçma cümleler söyliyerek katıl '« \ 1 itiraz edip etmediklerine bakıyorduk.
44 Çocuklarda zekâ
Meselâ: “îki adam sokakta kavga ettiği zaman . daima sarı köpek var mıdır?,, yahut “bir mual- | lim bile oyunu oynadığı zaman daima süslü müdür?,, gibi cümleler söylüyorduk ki Alman ; deli hekimlerinin kullandıkları cümleler bu ' tarzda “kar; kırmızı mıdır siyah mıdır?„ gibi şekilde idi. Fakat tecrübe neticesinde anladık 1 ki zekâsı az olan çocuklar bu cümleleri kabul ve cevap vermeğe teşebbüs etmekle beraber çok zeki olanlar bile bazan hileye kapılıyorlardı. Demek ki saçma bir cümlenin çocuk tarafından kabulü muhakkak muhakemesinin zâfına delâlet etmiyor; belki mahcubiyeti, sual eden adama karşı mevcut itimadı ve riayetkârlığı ve çocuklarda çok defa bulunan düşüncesiz Auto-matique hareket meyli buna sebep olabiliyordu. Müteaddit tecrübeler bu neticeyi verdiğinden ölçünün şeklini değiştirmeğe karar verdik. Şimdi ittihaz ettiğimiz usule nazaran doğrudan doğruya saçma bir fikir söyliyecek yerde çocuğa birtakım cümleler söyliyeceğimizi ve içlerinde saçma şeyler bulunduğunu ihbar ve onu bulup söylemesini ihtar ederiz. Bu usul sayesinde hiç mahcubiyet ve riayetkârlık gibi bir hal çocuğun muhakemesini ihlâl etmiş olmaz.
Bu ölçünün yegâne güçlüğü çocuk maksa dini eyice ifade edemeyince hissiyatının m olduğunu anlamaktadır. Saçma cümlelere ma ruz olunca çok defa onların mahiyetini his setmekle beraber ifade edemezler. Hissetme! başka, izah etmek yine başkadır. Birçok ahval de çocuk aynen cümleyi yahut saçma olan cihet tekrar etmekten hoşlanır. Cümlenin bir kısm

Ölçülerin tarifi
45
n/r rinde ısrar İMİllı ayı ifade
etmekten yahut beğenmeyişi ve eden bir tavır almaktan başka
bit yey yapmaz.
I ccrübeye şu izahları verdikten sonra başla
ttırdı: "Şimdi size birtakım cümleler okuyacağını Bunların herbirinde saçma şeyler vardır, liri cümlede saçma olan ne ise bana söyleyiniz.. ••(» ura cümleler ağır ağır okunur ve her «İlmi (• bitince sesin ahengini değiştirerek “saçımı olıııı nedir?,, diye surulur:
II (Bir zavallı duvarcı binadan düşereıı (llınn. Hastaneye götürmüşler kaçacağından İmi l« ıılııyurmuş). İyi cevaplar: Madamki ölmüş Mı.'.... muhakkaktır — ölmüşse kaçamaz
■ ölmüşse hastanede işi ne?— hem ölmüş ılımın vur lıem de hastaneye götürülmüş sonra Icıı.ııcııgn ıdan korkuluyormuş. Böyle şey mi Fena cevaplar: Binanın üzerine çıkımın «n çınadır — kaçması saçmadır — bunda İliç mik. in.ı bir şey yok.
') (Benim üç kardeşim var: Ahmet, Meh-ım 1 v( ben) İyi cevaplar: Öyle ise iki kardeşiniz VII ı bir kardeşiniz siz demek değilsiniz— m. kardeşi niz varsa üçünü de söyleyiniz. Ken-illııl/l «aymayınız—iki kardeşim var demeniz lAzıımlı. I ena cevaplar: Saçma olan şey ben ■I» im m .lir. İsminizi söylemeliydiniz — saçma ulun Alıınettir— saçma olan sizsiniz— bunda m.. İr nııçına yok.
I) (Bir sokakta on eekiz parçaya ayrılmış l»lı lıi’i.ııı cesedi bulmuşlar. Zavallının kendini nl.lüıdüûü /aıınediliyormuş). İyi cevaplar: İn-*hii lumdlııi on sekiz parçaya ayıramaz — kolu-ıııııı bil mı kesince öteki taraflarını nasıl kese-

J
46 Çocuklarda zekâ
cek — Fena cevaplar: Kendisini öldürmesi budalalıktır — saçma olan on sekiz parçadır — kendi kendini öldürdüğü bilinemez ki — bunda hiç saçmalık yok — doğru değildir — peki, ya kendini kesecek bir şeyi yoksa...
4) (Dün bir şimendifer kazası olmuş. Fakat ehemmiyetli bir şey değilmiş. Ölenlerin adedi yalnız kırk sekiz kişi imiş). îyi cevaplar: Kırk sekiz kişi öldükten sonra elbette mühimdir —ı ehemmiyetli değil mi? peki ölenler kırk sekizi kişi! — Fena cevaplar: Kırk sekiz kişi ölmesil saçmadır — hiç saçmalık yok — ölen yoktur —1 birçok ceset zuhûr etmiş denilebilirdi...
5) (Adamın birisi dermiş ki: eğer ümitsizlikten bir gün kendimi öldürecek olursam intiH har edeceğim gün salı olmıyacaktır. Çünkü salı günü benim için uğursuzdur) îyi cevaplar:; Madamki kendisini öldürüyür, salı veya başkai bir gün olmasında fark yok ki — kendisini salı günü de öldürmüş olsa ne ehemmiyeti var,-kendini öldürmekten büyük uğursuzluk mu olur — ha sah günü öldürmüş ha cuma günüi hepsi bir... Fena cevaplar: Salı günü de diğerleri gibi adeta bir gündür, uğursuzluğu yoktur ki— sah günü neye Ötekilerden fena bir gün olsun-saçma olan kendisini öldürmektir — saçma olar uğursuzluktur — saçma olan salı günüdür — hiç saçmalık yok — böyle saçma itikatlar? inanmamak...
Bu beş cümle tenkit hissini tecrübeye kâfij dir. Derecenin kazanılması için en aşağı üçün münasip cevaplar verilmiş olmalı. Ölçünü^ tatbiki iki dakikadan fazla olmamalı. Bir çocu ğun zekâsını iyice gösteren ölçülerden birisi d

ölçülerin tarifi
47
budur. Dokuz yaşında hemen hiç kimse mu-H'ııffak olamaz. On yaşında ancak dörtte biri on lıll’ yaşında ise yarısı muvaffak olabilir.
*
* *
On yaşındaki çocuklara tenkit için söyle-lirıı bu saçma cümlelerden birkaçının pek |ı( ı ılı vak’alar canlandırmakta ve çocukların Binleri ve hayalleri üzerinde fena izler bırakın ıkl;ı olduğu ileri sürülerek Binet nin bu inti-Hıahı gerek gazetelerde, gerek pedagoji ile uğ-l ılgınlar arasında münakaşayı mucip olmuştu.
Müellifleri müdafaa edenler, çocuklar için Biti mm fecaatinden ziyade saçma olan cihetin Ilıt/m ı dikkate alınacağını, binaenaleyh farzolu-tı ın lena tesirin hatıra gelmiyeceğini söylüyor-■n'Rıı da bu müdafaa tamamile kanaat veremez.
Ilımdan dolayı sonraları Cenevrede anormal Çthııklar muallirnesi Matmazel Decoeudres on V mahsus ölçülerden üçüncünün yani bu ftlı, milin [1,3,4, 5] numaralı cümleleri yerine •Ilımdaki cümlelerin konulmasını teklif ve bir-tyııh tecrübelerle bunların da müsavi neticeler Mı inekte olduğunu ifade etmiştir.
tınındaki efendiye herkesin söylediği jfihı hakikaten sağır olup olmadığını yavaşça •ııldııııı. livet iki kulağım da büsbütün işitmez ıllvc cevap verdi.,,
Itıı ı arkadaşına bir mektup yazar ve sonumla eğer bu mektup eline gelmezse hemen han ı haber ver ki gidip postaneye şikâyet
im, cümlesini ilâve eder.,,
Adamın biri iki defa çiçek hastalığına tutul-HiıiM ve •.onunda o hastlıktan ölmüş. Bunun bir
4
48 Çocuklarda zekâ
kadına söylemişler. O da acaba birinci hastalığından mı öldü, yoksa İkincisinden mi, diye sormuş.,,
“Buzların erimeğe ve ormanların yeşillen-meğe başladığı güzel günlerde köylüler ekinlerini biçmek için tırpanlarını hazırlarlar.,,
4. Güç sualleri anlamak — Bu sualler evvelce geçenlerin tarzında ise de farkları biraz daha ince ve güççe bulunmalarındadır:
1) Mektebe geç kalındığı zanan ne yapmalı?) İyi cevaplar: Acele etmeli, koşmalı — evden tezkere götürmeli — Fena cevaplar arasında ters mana bulunur: (geç kalınırsa ne olur?) suretinde sorulmuş gibi çocuk (ceza verilir) yahut (muallim darılır) gibi cevaplar veya ileride olabilecek bir şeye çare düşünür gibi (vaktile gitmeli) der.
2) Ehemmiyetli bir işe başlamadan evvel ne yapmalı?) İyi cevaplar: O işi tetkik etmeli — düşünmeli — başkalarının fikirlerine ve nasihatlerine müracaat etmeli. Bu kabîl cevapların haricindekiler tabiî fena addolunur.
3) Hiddetsiz yapılan kabahatten ziyade hiddetle yapılan kabahat affolunabilir. Ne için?) İyi cevaplar: Çünkü hiddetli bulunduğu zaman istenerek kabahat yapılmaz ki — hiddetli iken insan yaptığını bilmez — Fena cevaplar: Hiddetli olmamalı... gibi.
Bu sual hepsinden daha güçtür ve çok defa çocuk anlar fakat fikrini ifade edemez. Bunun ehemmiyeti yoktur. Elverir ki ifadesinden hiddetin bir mazeret teşkil edebildiğini söylemek istediği keşif ve tahmin edilebilsin.
4) (Biraz tanıdığınız bir adam hakkında
ölçülerin tarifi
49
fikrinizi sordukları zaman ne yapmalı?) îyi cevaplar: Hiçbir şey söylememeli, bilmeden fikir söylenemez — sükût etmeli çünkü yanlış izahat vermek ihtimali vardır. Fena cevaplar: sormalı— cevap vermeli, iyidir demeli — ismini bilmediğinizi söylemeli..
5) (Bir adam için sözlerine göre değil de yaptığı işlere göre hükmetmelidir. Niçin?) İyi cevaplar : Çünki söz yalan olabilir amma iş doğruyu anlatır. Çünki sözden ziyade iş emniyetlidir. Fena cevaplar: Yalan söylememeli — Ie11ııınediği için...
Bu sualler sorulduğu zaman çok defa ço-ı tıklar susarlar. Güçlük bu sükûtun neye müstenit olduğunu tayindedir. Olabilir ki çocuk vorreek hiçbir cevap bulamamıştır. Yahut fena hlı cevap bulduğu için memnun değildir; veya ııhIlıkça iyi bir cevap bulmuşsa da yine muhakemesini tatmin edememiştir. Tecrübe eden ful güçlüğe uğrasa da en ziyade nazarı dikkate Hlı um ak cihet verilen cevabın heyeti umumisidir.
İler sualde düşünmek üzere çocuğa yirmi lllvc kadar müsaade etmeli. Beş cevaptan ikisi İlmin ı.ılıa olunabilir.
\ ( (11 sekiz yaşındakiler suallerin ekseriye-
veremezler. On yaşındaki çocukların
tte cevap
ıı ı münasip surette cevap verebilir. Bu tecim on ile on bir yaşları arasında bulunanlar nıllr.
Itıı kabîl tecrübeler zekâyı anlamak için İIH muvafıktır. Bazı defa çocuklar diğer ölçü-ıı lıtllıikında hataya uğrarlar. Fakat bu mut-ıi zekadan mahrumiyete delâlet etmez. Bilfarz
4
50
Çocuklarda zekâ
bulunduğu günün tarihini tayin edememek, yahut ayların isimlerini muntazaman söyliye-memek dalgınlıktan veya malûmatın eksikliğinden ileriglmiş olabilir. Halbuki idrake taallûk eden sualler bütün şüpheleri izale eder.
5. Üç kelimenin bir cümleye konması — Bu tecrübe ile ilk defa çocuktan bir icat istemiş ve kendisine bir cümle teşkilini teklif etmekle söyleyip yazdığı kelimelerin manasını bildiğini farzetmiş oluyoruz.
Bir kâğıdın üzerine (İstanbul, servet, yahut zenginlik, deniz) kelimeleri yazılır. Onları çocuğa birkaç defa okuduktan sonra (bir cümle yapacaksınız onun içinde bu üç kelimede bulunacak) denir ve kalem çocuğa verilir. Bazıları bir şey anlamadıklarını söylerler: bir cümle yapmak onlar için bir mana ifade etmez. Bunlara başka izahat verilmezse de ilk tarif tekrar olunur. Bazıları anlarlar da herhangi bir cümle teşkiline veya kendilerini memnun edebilecek güzel bir cümle yapmağa muvaffak olamazlar. Bu kabil çocukların parlak veya ehmmiyetli bir şey yazmağa özenmek istedikleri için tereddüt etmeleri muhtemel olduğundan akıllarına gelen herhangi alelâde bir cümle yazıvermeleri hususunda tenbih ve ısrar etmeli. Yazanların icat ettikleri cümleler üç şekle ifrağ olunabilir:
1) Biribirinden ayrı üç fikir mevcut olur. Meselâ:(İstanbul bir şehirdir, bir adamın serveti (zenginliği) vardır, deniz mavidir-İstanbul büyük bir şehirdir, servet (zenginlik) çok para dernekJ tir, deniz rıhtımın kenarından geçer...) gibi.
2) İki fikir mevcut bulunur. Meselâ: (İstan-i
Ölçülerin tarifi 51
bıılda denizler ve serveti olan insanlar vardır-Istanbulda denizde vardır servet te...) gibi.
3) Üç fikir mevcut olur. Meselâ: (Denizler Istanbula birçok servet getirirler - İstanbulda deniz kenarında bir servet buldum...) Böyle tevhit olunmuş tarzdaki cümlelere müteaddit oldukları halde iyi telif edilmiş diğer tarzdaki cümleleri de yaklaştırabiliriz: (Adamın birisi İHtanbula gelmiş, denizde birçok çalışmış, bir zengin görerek acıdığı için ona servet bırakmış) gibi.
Misallerde görülen ayrı tarzdaki yazılar de-■ Işik zekâ seviyelerinin tefrikine vasıta olabilir. Hu üç tarzdaki cevaplardan yalnız son ikisi ııa/arı itibara alınabilir. Yani üç kelime iki cümlede veya yalnız bir cümlede bulunduğu zaman iti .ıp muteber addolunur. Üç kelimeyi iki cümleyi- vazetmek yedi yaşında asla yapılamaz, falrıı o yaşta bunu yapmağa kâfi olacak dere-■«'d(- yazı yazılamaz. Dokuz yaşında üçte biri, Mu yaşında yarısı muvaffak olur.
Ç Cümlenin aranması için bir dakika müsaidi' edilir. Bir dakikanın nihayetinde cümle HİÇ yazılmamış veya asgarî dörtte üçü yazılının-.a tecrübede muvaffak olunamamış demek-Ilı Misallerine tesadüf ettiğimiz için şunu da linin kıtalim. Bu tecrübe talebe arasında ifşa ■Ilınabilir ve mevzuu evvelce bilen bir çocuk. İçin tecrübenin kıymeti kalmaz.
İkinci bir ihtar olarak şunu da ilâve edelim ki İlkli’ -.eviyesi ile muhakemeyi tefrik etmek lA/iltud ır ve bu göründüğü kadar müşkül değilim. Kesimler bahsinde misal olan on beşini
52
Çocuklarda zekâ
tecavüz etmiş bir gencin (şubat ayında geçmiş bir vak’adır) diyerek resme mana verişini söylemiş ve izahat verirken böyle saçmalamasını muhakemesinin noksanına atfetmiştik. Kezalik bu bahiste de mesele ayni olup birçok çocuklar üç kelimeyi tek bir cümlenin içine koydukları halde muhakeme hususunda zekâları bulunmadığından yazdıkları cümle manadan ari olur. Meselâ “İstanbul denizi olan büyük bir servettir. İstanbulda deniz olduğu zaman servet bulunur» gibi. Bu kabil cümleleri yazanlar gerçi on bir yaşında olduklarını ispat ederler. Fakat ayni zamanda pek zayıf muhakemeli bulunduklarını da gösterirler. Bu hâdiseye nekadar ehemmiyet vermek lâzımgeldiğini bundan sonraki etkiklerimiz gösterecektir.
ON İKİ YAŞINDAKİLERE
1. Çizgilerin telkinine mukavemet etmek — Bu tecrübe on iki yaşına aittir. Evvelce beyaz renkli altı sahifelik küçük bir defter hazırlanır veya herhangi bir defterin bu miktardaki sahifeleri bu iş için ayrılır. Birinci sahifeye mürekkeple iki çizgi çizilir. Biribirinin imtidadında bulunan bu iki çizgiden soldaki dört, sağdaki beş santimetre uzunluğunda bulunur ve çizgiler bir santimetrelik boşlukla ayrılmış olur. İkinci sahifeye ayni vaziyette yine iki çizgi çizilir. Yalnız birincinin yani soldakinin uzunluğu beş, sağ-dakinin altı santimetre bulunur. Üçüncü sahifeye de ayni vaziyette çizilen çizgilerden soldaki altı, sağdaki yedi santimetre uzunluğunda olur.
ölçülerin tarifi 53
Onları takip eden diğer üç sahifeye çizilen çizgiler ise yekdiğerine müsavi ve hep yedişer santimetre uzunluğunda bulunur.
Tecrübeyi yapan zat çocuğa ilk üç çift çiz -giyi sırasile göstererek: [Bu satırlardan hangisi daha büyüktür] diye sorar. Ve son üç çift çizgilere vâsıl olduğu zaman yavaşça sualin şeklini değiştirerek “peki bunlar?,, diye sorar. Eğer çocuk o son üç çift çizgiden en aşağı iki -sinin müsavi olduğunu söylerse muvaffak ol -muş addolunur.
Tecrübe ispat eder ki küçükler hatta yedi yaşındakiler bile ilk çizgilerin müsavi olmadıklarını ayırt edebilirler. Fakat müsavi olan hatlara gelince çocuk iki tesir altında kalır. Birincisi de -vamın sevkın tesiridir. Çünkü çocuk üç defa sağdaki hattın daha büyük olduğunu görüyor ve artık bunun devam edeceğini farzediyor. Bazan bu ihtimal ve tamimin şuurlu ve düşünülmüş olduğu addolunursa da biz onda hiçbir fikir ve şuur ameliyesi bulmuyor ve bilâkis onu düşünmemek, itiyada, tabiî olmak meyline atfediyoruz. İkinci tesir ise satırların müşahede ve tetkikine müstenit olan teemmüldür. Sade bir nazar sağ -daki hattın soldakinden büyük olmakta devam etmediğini göstermeğe kâfi olduğundan çocuk bunu nazarı itibara alınca itiyadı hareketine mukavemet ederek müsavi olduklarını söyliye-bilır.
Nazariyatı şu suretle tahlil edilince bu ölçü -nün çocuktaki telkin kabiliyetini tahmine yaradığı anlaşılır. En çok telkine tâbi olan çocuk tabiî son üç çizginin müsavi olmadığını zanneden, en az telkine tâbi bulunan çocuk ta onların mü -
54 Çocuklarda zekâ
savi olduklarını söyliyebilendir. Bu üç hattan asgarî ikisi hakkında doğru iiüküm verenlerin tecrübede muvaffak olduğunu kabul ediyoruz.
2. Üç kelimeyi bir cümleye koymak — Yukarda izah edilmişti. On bir yaşındakilerden hepsi, on yaşındakilerden dörtte biri buna muvaffak olabilirler.
3. Üç dakikada altmış kelimeden fazla söylemek — Çocuğa üç dakika zarfında mümkün olduğu kadar fazla kelime söylemesi ihtar olunur. Meselâ masa, iskemle, şapka, gömlek, araba gibi. Arkadaşlardan birisinin iki yüz kelime bulup sayabildiği söylenerek izzeti nefis te tahrik olunur.
Bu tecrübe çocuk hakkında feyizli bir müşahede zemini ihzar edeceğinden pek faidelidir. Bazıları biribirine bağlı olmıyan ve herbiribir icat gayreti sarfetmeğe muhtaç bulunan kelimeler söylerler. Bir kısmı mektep eşyasını, elbise teferruatını ve hayvanların isimlerini sırasile saymak suretile [seri] ler bulunurlar. Diğerleri alelâde eşya isimleri, bazıları da mücerret ve oldukça itinalı kelimeler tadat edebilirler. Bütün bunlar çocuğun zihniyeti hakkında bir fikir verebilir. [Seri] ler kullanmak, mücerret kelimeler saymak zekâ ve malûmat için tabiî iyi ni -şanelerdir. Fakat bizim burada nazarı dikkate aldığımız yalnız kelimelerin adedidir. Üç dakikada hiç acele etmeksizin iki yüz kelime söylenebilirse de tabiî herkesin bunu hazırlamak hususundaki iktidarı bir değildir. Küçük çocukların kelimeleri derhal bitiverir. Onlar meselâ
Ölçülerin tarifi 55
elbise derler sonra başka kelime ararlar. Halbuki elbisenin bütün teferruatı kendilerine epeyce kelime hazırlıyabilirdi. Onların lisanı kullanmakta ve fikirleri tahlil etmekte öyle beceriksizlikleri vardır ki dikkate değer. Bazan on yaşındakilere tesadüf olunur ki bir kelime için otuz saniye düşünür ve bulamazlar.
Hariçte yaptığımız tecrübelere nazaran bu ölçü bir şahsın ifade tarzile birlikte fikrinin nasıl işlediğini tetkike pek müsaittir. Bol kelimeler kullanabilenler, mücerret veya cinaslı kelimeler bulabilenler elbette bu hususta müreccah addolunurlar.
Asgarî altmış kelime bulabilen bir çocuk tecrübede muvaffak olmuş demektir. On bir yaşında buna muvaffak olunabilir. O yaştaki -Ierin bazı defa yüz elli, iki yüz kelime buldukları vakidir.
4. Mücerret kelimelerin tarifi — Her bir i için sadece “... nedir „ şeklinde sorulmak üzere bu tecrübe “merhamet, adalet, iyilik» kelimeleri hakkında yaptırılır.
Merhamet — İyi bir tarif, iki fikri ihtiva etmeli, birisi: zavallılık fakir ve felâket gibi; diğeri: onlara karşı duyulan ve yapılan his ve hareket gibi. Meselâ: (Zavallı insanlara veya hayvanlara karşı duyulan his-sefil olanlar, felâkette bulunanlar için hissedilen şey- hastaların, sakatların, fakirlerin bize verdiği duygu...)
Adalet — İyi bir tarif, kanun yani şahısları ve menfaatleri koruyan kaide fikrini veya insanlara liyakatlerine göre muamele edilmesi fikrini muhtevi bulunur.
İyilik — İyi bir tarif, başkalarına karşı sami -
56
Çocuklarda zekâ
mî ve müşfik olmak veya bu suretle muamele etmek gibi bir fikri mutazammın olmalı. Tabiî (İyilik iyi olmaktan ibarettir) gibi bir tarif kabule şayan olmaz.
Derecenin kazanılması için sorulan üç tariften ikisine muvafık cevaplar verilmiş olmalı. Bunu ifade müşkül olmakla beraber sekiz, dokuz yaşındakilerden de nadiren iyi bir tarif yapanlara tesadüf olunur. Fakat her halde on yaşındakilerden üçte biri, on bir yaşındakilerden ise çoğu muvaffak olurlar.
5. Karışık bir cümlenin manasını bulmak— Bu tecrübeyi yapmak için çocuğa aşağıdaki üç tertip verilir ve onları manalı bir hale sokması yani o kelimelerle muntazam bir cümle yapması söylenir (Şekil 9).
1) Gittik ile kıra ve babam erkence kardeşim dün ben.
2) Rica vazifemi muallim için tashih beye ettim etmesi.
3) Bir müdafaa cesaretle eder köpek sadık sahibini.
Sureti halleri bittabi şu veçhiledir:
1) Babam ve kardeşimle ben dün erkence kıra gittik.
2) Vazifemi tashih etmesi için muallim beye rica ettim.
3) Sadık bir köpek sahibini cesaretle müdafaa eder.
Nasıl halledileceğini çabuk bulanlarla bula-mıyanlar arasında hayli fikir farkı olduğu anlaşılır. Bazıları için beş saniyelik bir zaman yetiştiği halde diğer bazıları için yirmi ve hatta
ölçülerin tarifi
57
kırk saniye lâzımdır. Her cümle için nihayet bir dakika müsaade vardır. Ve derecenin kazanılması için de üç cümleden ikisinin iyi ve vaktinde halledilmiş olması lâzımdır.
Çocuklardan birçoğu sorulan şeyi anlamazlar da oradaki kelimelerden bazısını alarak kendileri cümleler icadına kalkışırlar.
>
ON BEŞ YAŞINDAKİLERE
1. Yedi rakam tekran. — Tecrübe beş rakam için yapılan tarzda tatbik olunur ve çocuk, evvelemirde yedi tane rakam tekrar edeceğinden haberdar edilir. Üç tecrübe üzerine bir muvaffakiyet kâfidir.
2. Üç kafiye bulmak. — Evvelemirde çocuğa kafiye ne demek olduğu sorulur. Eğer bilmiyor veya bilmediğini söylemekte mütereddit bulunuyorsa şu suretle izahat verilir: (Kelimelerin nihayetleri bir tarzda biterse ona kafiye derler.) (Çakı, Yakı) kelimeleri gibi ikisi de (kı) harflerde bitiyor. Kezaiik (bayrak) kelimesi (yaprak) ile (dalgın) kelimesi (salgın) ile (millet) kelimesi de (hüriyyet) kelimesile kafiyelidir. Anlaşıldı mı? Şimdi ben size bir kelime söyliye-ceğim. Onunla bir kafiyede bulunan nekadar kelime bulabilirseniz bana söyliyeceksiniz. îşte [Çoban] kelimesi. Şimdi bu kafiyede nekadar kelime bulabilirseniz söyleyiniz). Tecrübe bir dakika devam eder ve o müddet zarfında üç kafiye bulunabilirse muvaffak olunmuş demek-
58 Çocuklarda zekâ
(an) kafiyesi türkçede pek mebzul olduğu için bu kelime intihap edilir.
3. Yirmi altı heceli bir cümle tekrarı — Herbiri anlaşılması pek kolay olan kelimelerden mürekkep olmak üzere yirmi iki adet cümle teşkil ettik ki birincisi iki, en sonuncusu kırk dört heceli olmak üzere hepsi bir mütezayit tertip dahilinde bulunuyordu. Bunlarla bir şahsın şifahî tekrardaki iktidarı en kolay bir usul ile ölçülebilir. Bu mütezayit bir tarzda cümleler vazederek çocuklar üzerinde tecrübeler yapılınca şu kabîl hadiseler müşahede olunur: Bazı cümleleri tamamile tekrar ederler. Nihayet cümleler uzaya uzaya öyle bir zaman gelir ki tekrar ederken küçük ve ehemmiyetsiz değişiklikler yapmağa başlarlar. Meselâ bir kelimenin yerini değiştirirler veya esaslı olmıyan bir kelimeyi unuturlar veyahut onun yerine eş manalı diğer bir kelime ifade ederler. Bu hafif tahrifler altı ile on heceli cümleler tekrar edilmek istendiği zaman başlıyabilir. Nihayet ehemmiyetli unutkanlıklar meydana gelir. Bakarsınız ki cümlenin esaslı bir kısmı unutulmuş veya değiştirilmiştir. Bu tecrübelerde hiçbir hatanın müsamahasını kabul etmiyoruz.
Şunu da işaret edelim ki şifahî tekrar hususundaki hafıza altı ile on yaşlar arasında o kadar fazla farketmez. Halbuki bu iki yaşı ayıran fikir seviyesi farkı pek büyüktür. Muhakkaktır ki çocuklarda hafıza yaş ile fazla terakki etmez.
On iki yaşlarında bulunanlardan yirmi altı heceli bir cümlenin yanlışsız tekrarını istiyoruz. Kullanılan cümleler bunlardır.
Yirmi dört heceli: “Evlâtlarım yaşamak
ölçülerin tarifi 59
için çok çalışmalı, her sabah mektebe koşmalıyız.,,
Yirmi altı heceli: “Geçen gün sokakta güzel bir kuzu gördüm. Küçük hizmetçi önlüğünü lekelemiş.,,
Yirmi sekiz heceli: “Ahmet yaramazlıktan daima ceza alır. Çarşıdan küçük kız kardeşim için bir bebek aldım.,,
Otuz heceli : “Bu gece pek şiddetli fırtına vardı. Arkadaşım soğuk almış, sıtması var. Pek çok öksürüyor.,,
Otuz iki heceli! “Tramvay arabadan daha ucuz gelir. Avrupada arabacı kadınların bulunması pek tuhaftır.,,
4. Bir resmin izahı — Bu ölçünün ne suretle tatbik edilmek lâzımgeleceği yukarda görülmüştü.
5. Muhtelif vak’alı bir meselenin halli — Bu tecrübe de biraz bilmeceye benzerse de halli anî bir fikrin hatırlanmasına değil, aklı selime mütevakkıftır. Bunun için tertip olunan iki mesele şudur:
1) “Şehrin civarındaki ormanda gezinen bir adam bir ağacın dalında bir şey görerek dehşet içinde hemen döner ve en yakın polis merkezine koşarak haber verir. Acaba gördüğü şey ne olabir?,,
2) “Komşumuzun evine birkaç gündür doktorlar girip çıkıyorlardı. Bugün de bir sarıklı hoca efendi geldi, sonra bekçi ve mahalle adamları ve belediye memurları girdiler. Acaba komşumuzun evinde ne geçmiş olabir?,,
60
Çocuklarda zekâ
Bu iki sual sorulanın merakını harekete getirir. Birincisine bazan “bir kuş,, bir sümüklü böcek yahut yuvaları bozan bir adam, yeya bir hırsız, bir ayı, bir maymun ilâh...» gibi cevap verirlre. Fakat ifadenin tarzından anlaşıldığı veçhile cevap, “asılmış bir adam» suretinden başka bir tarzda olamaz.
İkinci sual içinde doğru cevap: “Çok hasta biri varmış, ölüm haline gelmiş sonra ölmüş... Orada birisi vefat etmiş...» şeklindedir.
Fena cevaplar: “Ben ne bileyim yahut ola-bilirya» gibi bir şekilde veya vak’aya manasız bir tevcih atfetmek suretindedir.
Derecenin kazanılması için iki suale de doğru cevap vermek lâzımdır.
ON BEŞ YAŞINI GEÇMİŞ OLANLARA
1. Bükülmüş bir kâğıtta tecrübe — Dörde bükülmüş bir kâğıt tecrübe edilen zate gösterilir. Ve dört kâğıdı bir büklümde birleştiren kenarın üzerine bir santimetre yüksekliğinde bir müselles resmolunur. O şart ile ki kaidesi kenarın üzerine temas etmiş olsun. Sonra denilir ki: “İşte dörde bükülmüş bir kâğıt — müselles gösterilerek — farzediniz ki makasla kâğıdı keserek şu müsellesi ayırıyorum. Böyle yaptığım takdirde kâğıdı açtığım zaman ne göreceğim. Kâğıdı ve hangi cihetinin delik bulunacağını resmediniz!»
[Şekil “10„ a müracaat]
Kâğıda dokunmak ve evirip çevirmek yasak olduğu gibi bir diğer kâğıdı da bükerek tecrübe
ölçülerin tarifi
61
yapmak caiz değildir. Açılan kâğıt üzerinde kesilen yerin verdiği netice ancak muhayyile vasıtasile bulunmuş olacak.
Sorulanlardan birçokları meseleyi gayet basit görerek murabba veya main veya beş köşeli yıldız şeklinde bir deliğin vücudunu tahayyül ederler. Bazıları da biribirine bitişik iki mainin bulunacağını zannederler. Hallin doğru addedilmesi için herbiri bu kâğıdın ortasında olmak ve bir hat üzerinde bulunmak üzere iki mainin meydana geleceğini bularak o suretle resmetmek lâzımdır. Bunu birdenbire yapabilen bir gence evvelce bilip bilmediği sorulmalı.
2. Müselleslerle tecrübe — Çapraz olarak yani karşılıklı vaziyetlerini kat’etmek üzere kesilmiş bir kartvizit [Şekil 11] bir masanın üzerine yine kart şeklini muhafaza etmek üzere vazolu-nur ve denir ki:
“Şu kesilmiş parçalardan altta bulunanı çevirdiğimi farzediniz. O suretle ki [daima şekli ve şekildeki harfleri parmakla göstererek] B D dıl’ı (veya hattı yahut kenarı) C D hattının üzerine gelsin ve B noktası C noktasına tetabuk etsin. Şimdi kartı kaldırıyorum. Fikrinizden alttaki müsellesi söylediğim veçhile çevirerek hâsl olan şekli resmediniz ve resme başlarken birinci müsellesin kenarından başlayınız.,,
Bu tecrübe pek güçtür. Muvaffak olmak için (C) noktasında bir (kaim zaviye) resmedilmiş ve (BD) hattının (C D) hattı kadar uzun gösterilmiş olması kâfidir. Çok defa bu iki şartın birisile de kanaat olunabilir.
62 Çocuklarda zekâ
3. Mücerret kelimelerin farkını tarif — Sorulacak sualler şunlardır:
1) “tembellik ile haylazlığın, 2) İcat ile keşfin, 3) Tekâmül ile inkılâbın aralarında ne farklar vardır?,,
İki muvafık cevap kâfi addolunur. Tembellik ile haylazlığın tefrikmda haylazlığ’n haricî bir sebeple sonradan gelebileceğini, halbuki tembelliğin tabiatte mevcut olduğunu söylemek lâzımdır. İcat mevcut olmıyan; keşif mevcut olup ta malûm olmıyan şeylerin bulunmasıdır. Tekâmül ağır ve tedricî bir değişme olup inkılâp ise anî bir tahavvüldür. Hangi tabirlerle olursa olsun bu manaları ifade edecek bir tefrik; kabul edilir.
4. Kıral ve reisin farkları — Sorulacak sual şu tarzdadır:
“Bir kıral veya (hükümdar) ile bir reisicüm-hur arasında üç tane esaslı fark vardır. Onlar nedir?„
O üç fark ise şunlardır: 1) Kırallık verasetle ve 2) hayatının nihayetine kadar devam eder. Ve 3) daha geniş salâhiyeti haizdir. Halbuki bir reiscümhur 1) intihap olunur ve 2) muvakkat bir zaman için riyasette kalabilir ve 3) salâhiyeti hükümdarlığına nisbetle daha dardır.
5. Hervieu nazariyesinın hulâsası — Bu nazariye esasen üç satırla yazılmış olup böyle okunduğu zaman ezberlenmesine mâni olmak üzere birtakım ilâvelerle arttırılmış ve daha doğrusu itnap edilmiştir. Aşağıdaki satırlar
Ölçülerin tarifi 63
yüksek sesle ve ağır ağır olmak üzere tecrübe edilecek şahsa okunur.
“Hayatın kıymeti hakkında biribirinden çok farklı hayli muhakemeler yürütülmüştür. Bir kısmı iyi, bir kısmı da fena olduğunu söylerler. Orta (mütevassıt) bir şeydir demek daha doğru olur: çünki bir taraftan bize daima temenni ettiğimizden daha adi saadetler verdiği halde diğer taraftan uğradığımız felâketler başkalarının hakkımızda temenni ettiğinden ehvendir. Ve hayatı munsif yapan ve külliyen haksız olmaktan meneden böyle mütevassıt olmasıdır.,,
Bunu okumadan evvel tecrübe olunan zate ehemmiyetle dinlemesi ihtar olunur. Ve bir defa okunduktan sonra manası sorulur. Böyle sormakla tecrübe hafıza üzerinde yapılmış gibi gösterilerek nazariyede biraz ince ve karışık olan esaslı fikri anlamıyanlar idraklerinin zayıflığına hükmolunacağı mülâhazasile izzeti nefislerinin biraz incinmesinden kurtulmuş ve hafıza ile dikkatlerinin azlığına hükmetmiş olurlar ki bu da nefse o kadar ağır gelmez. Söylenmek lâzımgelen esaslı fikir ise şudur:
“Hayat ne iyi, ne kötüdür. Mütevassıt bir şeydir. Çünki arzu ettiğimizden eksik ve başkalarının bizim için istiyeceklerinden yüksektir.»
Kullanılan ıstılahatın ehemmiyeti azdır. Elverir ki fikir anlaşılmış olsun. Kelime kelime tekrar ise tabiî daha fazla şüphe verir.
İKİNCİ KISIM
İYİ BİR TECRÜBE İÇİN LÂZIM OLAN ŞARTLAR
Tecrübe evvelemirde tenha ve sakin bir o-dada yapılmalı ve çocukla mümkün olduğu kadar yalnız bulunmalı. Cevapların ölçüye muvafık surette zaptı usulü kendisine öğretilmiş bir kâtip bulunmalı. Bu kâtip zeki olarak intihap olunmak ve biraz da nezaret edilmek şar-tile on üç, on dört yaşında bir çocuk ta olabilir.
Tecrübe olunan çocuğu güler yüzle karşılamak. İsticvap ederken gözlerinin içine pek dikkatli bakmamak, ve biraz çekingen bulunuyorsa yalnız tatlı bir şada ile değil [resimler ve beş kuruş hesabı gibi] oyuna benziyen tecrübelerden başlamak suretile de onları temin etmekte ve bütün tecrübeler esnasında tatlı bir şada ile cesaretlendirmekte ve cevaplardan mutmain görünmekte devam etmeli, tenkide veya ders vermeğe kalkışmamalı.
Çünki her şeyin zamanı vardır. Çocuğun seviyesi hakkında hüküm vermeğe uğraşıldığı zaman ders vermeğe lüzüm olmaz. Bilhassa bir izah katıştırmak suretile yardım ederek doğru cevap vermesine gayret etmemeli. Çok defa
Tecrübe şartları 65
tecrübe yapanlar bunu irtikâp etmekle haksızlık yapmış olurlar ve çocuğun iyi anlayıp anlamaması endişesini beslerler. Halbuki bunlar beyhudeoir. Çünki ölçüler çocuğun anlaması lâzımgelecek surette yapılmıştır. Binaenaleyh ne eksilterek ne de bir şey katarak tecrübenin şeklini iyice muhafaza etmeli. Teşci etmek isteniyorsa bunu sedanın ahengi ve “haydi bakalım bak ne iyi, pek âlâ...,, gibi tahrikten başka hiçbir şey ifade etmiyen kelimelerin bezli ile yapmalıdır.
Eğer tecrübede birkaç kişinin de bulunmasından ihtiraz edilmemişse onları hat’î bir sükût içinde bulundurmalı. Bu bazan güç olur. Çünki bu kabil tecrübeler, bir mektepte yapılıyorsa muallimlerden birçoğu bulunmak ve bilhassa kendi sınıflarından olan bir çocuğun sıkıldığını görünce söze karışarak yardım etmek isterler. Fakat her halde onları susturmak.
Her çocuğa orta güçlükte bir tecrübe ile başlamalı. Çünki evvelemirde pek güç bir tecrübe yapılacak olursa cesareti kırılmış olur. Ve eğer ilk tecrübe pek te kolay bulunursa istihfafı davet edilmiş olacağından çocuk kendi-sile eğlenildiği zehabına bile düşerek hiç te gayrete gelmez.
§ Tecrübe eden zevat için de bazı şartlar lâzımdır. Çocuk hakkında diğer membalardan alınmış malûmatın kat’iyyen tesiri altında kalmı-yarak onu meçhul bir şahıs farzetmeli. Başkalarının izahlarından tamamile vazgeçerek kendi kendine çocuğu iyice tanıyacağı hakkında tam bir itminanı bulunmalı.
5
66 Çocuklarda zekâ
Fakat bu nefse itimat epeyce sarsılabilir. Başlangıçta her şey kolay görünür ve birkaç tecrübeden sonra her tarafta hatalar görmeğe başlanarak belki insanın cesareti kırılır. Lâkin epeyce müddet sabır ile devam edilirse itimat yavaş yavaş avdet eder. Hem de bu başlangıçtaki gibi sathî bir nikbinlik değil düşünülmüş makul bir itminan olur, iktidar ve onun hududu hakkında salim hislere sahip olunur.
Bu başlangıç devresi herbiri bir iki saat devam etmek üzre en aşağı beş veya altı celse ve yirmi kadar çocuk hakkında temadi edebilir.
*
* *
Tecrübelere başlıyan her zat birtakım hazırlıklarda bulunmalıdır.
Tecrebeden evvel elde lâzım olan vasıtalar hazır olmalı ki sonradan aramağa lüzum kalmasın. Meselâ mahsustan hazırlanmış bir kese içinde elzem olan paralar, bunlardan maada iki kayit defteri de, bulundurmalı.
Birincisi tecrübelerin rakamla neticelerini gösteren, diğeri de cevapları tefsilâtile ihtiva eden not defterleridir.
Birinci defter murabba çizgili ve büyük sa-hifeli olmalı. Sahifenin solundan başlıyarak her yaşa göre ayrılmış ölçüler sırasile ve tecrübeden evvel yazılır. Ölçülerden sonra tecrübe olunan çocukların miktarınca umumî sütunlar yapılır. Her sütunun başına talebenin ismi yazılır. Bir çocuk hangi ölçüden tecrübe edilmişse netice o ölçünün karşısına işaret olunur.
Bu neticeler aşağıdaki işaretlerle gösterilmeli [+] zait işareti tecrübede muvaffak olun
67
Tecrübe şartları
duğunu [—] nakıs işareti de aksini gösterir. [O] sıfır sükûtu anlatır.[?] istifham işareti neticenin şüpheli olduğunu anlatır. Eğer şüpheli olan bu netice muvaffakıyetsizliğe daha yakın ise bu bir nakıs ve bir sual [—?] işaretile, bilâkis muvaffakiyete daha yakın ise bir zait ve bir sual [+?] işaretile gösterilir. Bunlardan başka [!+] zait ve nida işareti netice pek güzel olduğu halde kullanılır. Ve bilâkis gayet fena olduğu zaman [—!] nakıs ve nida işaretleri kullanılır.
İşaretlerin tecrübeden sonra ve alınan notların tetkiki esnasında değil ölçülerin tatbiki zamanında derhal kaydolunması da tavsiyeye şayandır. Çünki işaret konması düşüncesiz Auto-matigue bir hareket olmayıp bir hüküm vermek demektedir ki bu da hâdisenin yani tecrübe zamanının eskimiş olmasile kafiliğini kaybedebilir.
Notlar mufassal olsa bile bir tecrübenin hususî hallerini ancak tamamlanmamış bir surette gösterebilir. Başlıbaşına itimat caiz olmı-yan birtakım malûmatı mutazammın bulunur.
Binaenaleyh tecrübenin neticesi işaretlerle kaydolunduktan sonra derhal öteki defter alınarak oraya çocuğun ve babasının ismi, yaşı, doğum tarihi, günün tarihi, hazır olanların sıfatları ve tecrübe üzerine tesir edebilecek bütün müstesna haller yazılmalı. Çok defa bunlar ihmal olunur da tecrübe kâğıtları ilerde ele geçtiği zaman ne demek istediği anlaşılmaz. Kezalik çocuğun mektepteki hali, sınıftaki talebenin miktarı ve tecrübe esnasında (tabiîlik, şaşkınlık, mahcupluk, uyuşukluk, serkeşlik v.s...) gibi vaziyeti ve nihayet ebeveynin (sefalet, fakirlik, ortahallilik, refah veya zenginlik v.s...) gibi İçtimaî mevkileri de kaydolunmak tavsiyeye değer.
68 Çocuklarda zekâ
Eğer çocuğun hayatında ehemmiyetli bir hâdise mevcut ise kaydolunacak en dikkate şayan bir şeydir. Meselâ bir köyden gelmiş ve mektebe evvelce hiç gitmemiş bir çocuğun şu hali kaydolunmak elzemdir.
Bu ikinci defterde her ölçüye nisbeten alınacak notlar çok muhtelif olabilir. Ve ne kabil notların müfit olabileceğini artık tecrübenin şekli gösterir. Bir defa iyice zihne koymalı ki kuru işaretler kâfi değildir. Ve başka bir tecrübenin hükmüne esas olabilecek kâfi derecede deliller kaydedilmiş olmalıdır.
Meselâ zekâya ait suallere verilen cevapları saçma cümlelerin çocuklarca nasıl tenkit ve izah edildiğini uzun uzadıya kaydetmelidir. Rakam tekrarı tecrübeleri yapılırken çocuğa verilen rakamlar yazılmakla beraber onun söyledikleri de zaptedilmeli ki birtakım faydalı hallerin ihmaline meydan kalmamış olsun. Meselâ tekrar için [1, 3, 9, 2, 7 ] rakamları verilmiş iken size [1, 3, 4, 5, 6] rakamlarını tekrar ederse yaptığı hata [1, 3, 8, 5, O] gibi bir rakam tekrar etmesinden daha ağır bir hata olur. Çünki birinci tekrarda rakamların tabiî tertiplerini takip ve kendisine tabiî tertip dahilinde rakam tekrar ettirilmesi manasızlığını zımnen kabul etmiş oluyor. Kelime ve eşyaların tarifinde, (Hervieu) nazariyesinin hulâsasından dahi talebenin söylediklerini zaptetmek faydalı olur.
Üç dakikada altmış kelime söylenmesi icap eden ölçünün zaptı bazı defa hakikaten güçtür. Fakat faydalı olan işaretler çabucak konabilir. Meselâ kelimeler birer küçük çizgi ile gösterilir. Ve her yarım dakikada söylenmiş kelimeler ay
Tecrübe şartları 69
rı ayrı satırlarda toplanır. Bu suretle birinci, ikinci ve üçüncü ilâ... Yarım dakikalarda neka-dar kelime söylenmiş olduğu anlaşılır ve şu halde çocuğun bulduğu kelimelerin gittikçe çoğaldığı veya eksildiği hakkında bir fikir edinilebilir ki bu da fikir faaliyetinin derecesi hakkında bir delildir.
Resimlerin tarifinde kullanılan kelimeleri ve kezalik konuşma dilinde pek bulunmıyan bir kelime söylendiği zaman onları zaptetmek te faidelidir. Çocuklar tarafından bulunan kafiyeleri, üç kelimeyi ihtiva etmek üzere tertip olunan cümleleri de kaydetmek tavsiyeye değer.
Bütün bunları ihtiva eden tecrübeler ihti-mamlı surette yapılmış demektir. İşaretlerden başka izahları bulunmıyan bir çocuk zekâsı ölçüsü tamamen şüpheli addolunabilir. Bunda müsamaha etmemeli. Çünkü ihmalkârlık ve belki de hilekârlık terviç edilmiş olur.
Notların faydası — Tecrübeden sonra dediğimiz veçhile amudî sütunlar içinde birtakım işaretler, bilfarz şurada zaitler, ötede nakıslar görülür. Fakat bunlar nasıl izah olunacak ? Evvelemirde şurası meydandadır ki ölçülerin tertip tarzı nasıl olursa olsun bir kat’î had yoktur. Yani öyle tecrübe bulunamaz ki bir çocuk ondan evvelkilere tamamile muvaffak olduğu halde sonrakiler karşısında kâmilen aciz göstersin. Belki bir tek çocuk için hususî surette böyle bir tertip yapılabilir. Fakat bu bir ikinci veya üçüncü için tatbika elverişli olamaz.
Dokuz yaşındaki on çocuk hakkında tatbik ettiğimiz bir tertip tecrübesindeki neticeleri tet
70
Çocuklarda zekâ
kik edersek görürüz ki o on çocuk dokuz yaşındakiler için icap eden elli tecrübeden [Çünkü beş tecrübe ve on çocuk var] altı tanesinde duruyorlar ve diğerlerine yani kırk dört tanesinde muvaffak oluyorlar. Kezalik gene onlar on yaşındakilere mahsus tecrübelerden on dördünde kaybediyor ve otuz altısında muvaffakiyet gösteriyorlar.
Yalnız ait olduğu yaştaki çocukların kamilen muvaffak olup ta bir yaş evvelkilerin tevakkuf edeceği bir tecrübe haddi bulunmamış ve bulunamıyacaktır. Yoksa bu muhayyel ölçü pek kolay bir miyar olurdu. Doğrusu şu tecrübelerden çıkarılan neticeler o kadar sade değildir. Meselâ dokuz yaşındakiler pek kolay tecrübelerden hepsini yapıyorlar, en güçlerini hiç yapamıyorlar. Orta olanlardan kimi bazısını yapıyor, kimi de diğer kısmını yapıyor. Bu her çocuğa göre değişir ve işte nazarı dikkate alınacak şey buradadır.
Her çocuğun bir şahsiyeti mevcuttur. Biri meselâ [B] tecrübesinde muvaffak olur [c] tecrübesinde hata eder. Ayni yaşta diğeri [B] tecrübesinde hata ettiği halde bilâkis [c] tecrübesinde muvaffak olur.
Tecrübe neticelerinde şahsiyetlerin bu ihtilâfı neye istinat ediyor ? Buna tamamile doğru bir cevap virilemezse de tecrübelerle alâkadar olan manevî hassalar muhteliftir denilebilir. Arkadaşlarından birisine nisbetle hafızası daha kavi olan bir çocuğun adi tekrar tecrübesinde daha eyi muvaffak olacağını pek tabiî buluruz. Kezalik ellerinde meharet ve hassasiyeti fazla
Tecrübe şartları 71
olan da ağırlıkların tertibini daha muvaffakiyetle yapar, ilâh...
Bütün bu ölçülerin halli bilhassa çocuklarda pek ziyade tehalüf eden, şimdi uyanık iken bir an sonra gevşek bulunan dikkate tevakkuf eder. Meselâ çocuğun dalgın, sıkıntılı bir zamanına tesadüf edince muvaffakıyetsizlik muhakkaktır. Ve bunun içindir ki yalnız bir tecrübe neticesinde herhangi bir çocuğun zekâsı hakkında hüküm vermek hayalî ve saçma bir şey olur.
Şu halde fikir seviyesi hakkında hüküm verebilmek üzere bir tecrübe değil birtakım tecrübeler yapılmış olmalı.
Bu mes’ele çocukların boyunu ölçmek gibi değildir. Bunun için çocuk yaşlarının vasatisine göre ayrılmış bir boy tahtası bulmak kifayet eder. O zaman kolayca bir çocuğun kendi yaşında-kilerle ayni boyda veya bir iki veya daha fazla santimetre geri, yahut ta ileri olduğunu anlamak mümkün olur.
Zekânın ölçüsü için ise büsbütün başkadır. Eğer çocuğun zekâsile ayni yaştaki çocukların vasati zekâları arasında mukayese yapılmak usulü kullanılacak olursa yukarda işaret ettiğimiz müşkülâta tesadüf edilerek derhal tevakkuf edilir. Çünkü kendi yaşma mahsus bazı tecrübelerde geri bulunan çocuk belki daha ilerideki yaşlara mahsus tecrübelerin bir kısmında müterakki bulunabilir.
Maamafih bu müşkülâta galebe edebileceğini tamamen ümit ediyoruz. Bu da herhangi itibarî bir tesviye tarzının ittihaz olunması şartile mümkündür. Fakat bu itibarî tesviye tarzı ne-
72 Çocuklardı zekâ
kadar eyi olursa olsun mes’eleye daima sun’î bir renk vermekten hali olamaz. O derecede ki bilfarz diğer bir tesviye tarzı kabul olunduğu takdirde hissolunur derecede muhtelif neticelere vâsıl olunmuş bulunulur.
Şu bahiste ısrarın elzemiyetini zannederiz. Zira ölçüleri tatbik ede ede bilfarz sekiz yaşındaki bir çocuğun yedi veya dokuz yaşındaki bir zekâya malik bulunduğunu fütursuz söyliye-cek derecede kendimizde serbesti hissedeceğiz ki bu kat’î ifadeler bizim biraz da malihulyaya sukutumuzu mucip olabilecek. Binaenaleyh zekânın teahhür ve terakkisini gösteren bütün rakamların ittihaz ettiğimiz tesviye tarzından doğduğunu daima hatırda bulundurmak elzemdir.
§ Bu hususta tatbik olunacak kaideler iki olup birincisi şudur: Kendi yaşma mahsus bütün ölçüleri ikmal eden bir çocuk o yaştaki zekâya sahiptir. Meselâ yedi yaşına mahsus ölçüleri tamamen yapabilen dokuz yaşındaki bir çocuk en aşağı yedi yaştaki zekâya sahip addolunur.
İkinci kaide ise herhangi bir yaşa ait ölçüleri tamamen halleden bir çocuk eğer daha yüksek ölçülerden beş tanesine daha muvaffak olursa tamamen hallettiği ölçünün ait olduğu yaştan bir yaş fazla zekâda bulunduğu farz-edilir. Muvaffak olduğu on tane ise iki, on beş tane ise üç böylece ilâh... zammolunur.
Bu suretle sekiz yaşa mahsus beş ölçüyü yapan bir çocuk sekiz yaşa mahsus zekâya sahip addolunup eğer dokuz yaşa mahsus olanlardan üç ve on yaşa ait olanlardan iki taneye
Tecrübe şartları
73
daha muvaffak olmuşsa cem’an beşe baliğ olan ölçüler için bir sene daha ilâve olunur. Şu halde o çocuk dokuz yaşa mahsus zekâya malik addolunur.
Diğer misal: Altı yaşa mahsus beş ölçüyü yapan çocuk altı yaşında addolunup eğer bundan başka yedi yaşa mahsus olanlardan üçünü, sekiz yaşa mahsus olanlardan kezalik üçünü, dokuz yaşa ait olanlardan ikisini, on yaşa mahsus bulunanlardan ikisini ve nihayet on bir yaşa ait olanlardan da birini yapabilirse munzam on bir ölçüye baliğ olan bu muvaffakiyete mukabil iki sene daha ilâve olunarak sekiz yaşında bir zekâ seviyesine malik olduğuna hükmedilir.
Son bir misal: Dört yaşa mahsus bütün ölçüleri yapabilen bir çocuk beş yaşa mahsus olanlardan üç, altı yaşa mahsus olanlardan iki, yedi yaşa ait olanlardan kezalik iki, sekiz yaşa ait bulunanlardan dört, dokuz yaşa ait olanlardan üç, on yaşa mahsus bulunanlardan iki tane halletmiş olursa muvaffak olduğu bu munzam on beş ölçüye mukabil üç sene zammolunarak yedi yaşında bir zekâ seviyesinde bulunduğuna karar verilir.
Bu notların neticesinde kendi yaşma mahsus zekâ seviyesini ihraz etmiş olan çocuklara [zekâda müsavij, bir veya iki ilâ., sene yüysek zekâ gösterenlere [zekâda ileri] ve nihayet bir veya iki ilâ., sene eksik bir zekâ gösterenlere [zekâda geri] denilir. Bunun için de [=] yahut (+ 1, + 2, + ilâ] veyahut [ — 1, — 2, — 3, ilâh] gibi işaretler kullanılır.
Şunu da ilâve edelim ki biraz tahsil görmüş
74 Çocuklarda zekâ
bir çocuk iki seneden fazla bir gerilik göstermedikçe asla zekâda geri addedilmemelidir.
Bazı ihtarlar — Şu risalede! [tabiî halde Normal] addolunan çocukların takdiri için yapılan tetkiklerin zemini Paris fıkara mahallelerindeki iptidaî mektepleridir. Müreffeh aile sınıflarına mensup çocukların bu kitapta vasati addolunan çocuklara nisbetle sureti umumiyede daha yüksek bir fikir inkişafına malik olduklarını tecrübeler göstermiştir. Kezalik sınıflarında sekiz, dokuz kişiden fazla talebe bulunmı-yan hususî mekteplerdeki kibar aile evlâtları bizim tabiî halde addettiklerimizin seviyelerine nisbetle vasati olarak bir buçuk yaşlık bir terakki arzettiler.
Şunun da ilâvesi mühimdir ki tecrübelerimiz bir defa yapılmak üzere tertip edilmiş ve o çocuklara yabancı olup utandırmaksızm hürmet ilka edebilen bir zat tarafından tatbik olunmuştu.
Ayni imtihan biribirini müteakip müteaddit defa tekrar edilmekle yahut çocuk tarafından tanılan ve hiçbir hürmet ilka edemiyen birisi tarafından yaptırılmakla, hulâsa burada gösterilen kat’î şartlardan uzaklaşmakla başka başka neticeler verir.
Ayni çocuk için imtihanın tekrarı icap ederse asgarî altı aylık bir fasıla vermek ve çocuğun arkadaşlarının ifşaatından müstefit olmasına meydan bırakmamak lâzımdır.
ölçüleri kullanmak istiyenlere son bir ihtar olarak şunu da söyliyelim ki şahsan müstefit olmak veya takribi bir surette çocuğun zekâsı hakkında bir fikir edinmek istiyenler ölçüleri kullanabilirse de neticenin fennî bir kıymeti haiz
Tecrübe şartları 75
olabilmesi için tatbik edenin mutlaka bir [Laboratoire de Psychologie] [ruhiyat lâboratu-arında] çalışmış veyahut ruhiyat tecrübelerinde mümareseye sahip bulunmuş olması şarttır.
Son
[Şekil: ^3]
1
2

fi CI7'
[Şekil: 6J
■tın K
[Şekil: 8]
Gittik ile kıra babam
Erkence kardeşim dün ben
Rica vazifemi muallim için tashih Beye ettim etmesi.
Bir müdafaa cesaretle eder Köpek sadık sahibini.
[Şekil: 9J
[Şekil: 11]

f
Koyu kırmızı
[ Şekil: 12 ]

Comments (0)