PERŞEMBE 20
,CUBAT 1941
VATAN EVJ
CAĞALOCLU   No.   82
TELEFON: 24136 TELGR.'.": VATAN bt.
BAŞMT HAKİ Jüt
AHMET EMtN YA1
MAN
^
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASI   SABAH   GAZETESİ
Yıl: I — Say* Î&1 ^
Türk Paraşütçüsü
Yazan: Ahmet Emin Yalman
Yarınki Nüshamızda
Anlaşmamızı Neden Herkes Beğeniyor?
Bu Anlaşmayı Alâkalıların
Hep Birden Beğenmesi Tereddütler Uyandırabilir!
Halbuki Bu Anlaşmanın Zıt Menfaatlere Uymak Gibi Bir Hususiyeti Vardır
Yazan: AHMET EMİN YALMAN
¦ mm mu
izimle Bulgaristan arasın.
da varılan anlaşmayı  be.
ğenmiyen yok. Herkes, bunun zararı olmadığını, faydası olabileceğini kabul ediyor.
Bir harp zamanında bütün menfaatler birbirine aykırı bir halde iken, herhangi bir hareketin aynı zamanda herkes tarafm-dan hoş görüiırueai akta sığacak bir şey değildir,
İçtie bumun için tereddüt duyanlar ve bendi kendilerine şu suali soranlar eksik, oynuyor: «Acaba bunun bir içyüzü var mı? Hele AlmanJaffin bu kadar memnun görünmeden» nasıl mümkün olabilir?»
Almanların beğendiği bir şeyin mutlaka feova olması yolunda bir düsünoe, inea«na, Ali Paşanın bir fıkrasını hatırlatıyor. Ali Paşa SadJrıazaım iken crermış ki: «rNe yapacağımı düşünmeğe hiç ihtiyacım yok. Herhangi bir h^ek^-timi, Çarlık Rueyaaımn iatanbuJ sefiri fena bahanı doğru bir şey yaptığıma deıthal emniyöt duyarım.» *
Bulgarieranla olan anlaşmamızın herkes tarafımdan hoş görülmesi, her şeyden evvel bir propaganda meselesidir. Harp halin, de bulunan memleklrtAeTİn ilk kaygusu, dahilde ve hariçte olan nüfuz ve itibarlarım arttırmak, bu kıymetleri MUBintılardan korumaktır. Bu bakımdaTi güram her hâdisesini kendi taraflarına yontoağa çalışmaları çoin tabiîdir.
Prooaganda unsurunu brr tarafa bırakarak işm esasına bakalım: Gerek Almanya ve gerek İngilterenin hakikî menfaatleri, harbin Balkanlara yayıLmamasın-dadır. Her iki tajraf ta, diğerinin bu sahada taarruza geçmesinden çekinir- Balkanların bir harp meydanı haline getirümiyeceğine dair her ikasıne giûven gelebdirse ikisinin de mtemnun olması ieap eder. 'işte Türk - Bulgar anlaşması, böyle bir güven yaratabilecek mahiyette bir harekettir.
Almanya retfediğı kadar Ro-manyada hazırlansın ve tehdit vaziyeti alsın. Balkanları gürültüye boğmağı candan isteyemez. BİT defa üseü olan Romanya, Al-manyadan epeyce uzaktorr. Sonra üs, emniyet bakımından korkunç bir bataklık halindedir. Roman-yada hoşnutsuzluk urmumidir. Sa_ botaj tehlikesi her vakrt, her yerde vardır. Balkanlarda mukavemet göreceklerini, bu arazinin motor harbine uygun olmadığını, her bir taarruzun İngilizlere Balkan cephesi kurmak iımlkâmnı ve-receğini ve İngilizlerin arkasında deniz olduğunu AlmanlaT pekâlâ bilirler. Bundan bartka Balkanlarda sükûnun sarsılması, bu memleketlerin verim kabiliyetini azal-trr ve Almanyayı mühim bir kaynaktan mahrum eder.
İngilizlere gelince onlar da pekâlâ takdir ederler ki bizim ta.
ahhüd'ümüzün haricine çıkmamız ve emniyet ve istiklâlimizi tehdit
edebilecek herhangi bir tehlikeye göğüs vermek hususundaki azmimizin gevşemesine on küçük bir ihtimal yoktur. Bulgaristanla olan anlaşma tamamile  mahalli    bir
m ıhıyeti haizdir. Bulgarlara; hudutlun civarındaki ihtiyat tedbirlerimizin kendi aleyhlerine olduğunu inandırmağa çalışatnUtr vardı. Bunların ancak emniyet ve istiklâlimize bekçi olduğunu, Bul-garistanı tehdit e<m<*k söyle dursun, onların da emniyet ve istiklâline hizmet ettiğini Bulgarlara iyice ani aittik. Onlar da bedaheti kabul ettiler. Buna karşı onlar da herhangi bir komşuya tecavüz etmek yolile millî siyaısetlenni yürütmek istemediklerini ve tecavüze alet olmayacaklarını bize temin ettiler.
Su İh da-vasi için Ba İka n la r d a bu yolda bir adım atılması, İngilizlerin ve Yunanlıların hakiki menfaatlerime tamamile uygundur. Günkü her iki cfcosrt rrriHrtin
hakiki sulhtan başfca harp gayeleri yokftur. Her iki millet pek iyi bilir ki Türk milre-ti taahhütlerine daima bağlı kalacaktır ve emniyet ve istiklâlini korumak için kendi ihtiyaç göreoeğj dakikada, kendi lüzum, göreceği tedbirlere müracaat c*mek azminden en küçük bir fedakârlık göstermesine ihtimal yoktur.
Ahmet Emin YALMAN
IkdenLtde olduğu cibt "'/«i* Şarkta da demokrasi davasmı kudretle müdafaa eden İnçlllz zırhlılarından biri
ingilter:y3 Daha
20 Harp Gemisi Veriliyor
Londra, 19 (A.A.) — Reisicumhur B. RuzveJk, İngiJiereye en azı 20 harp gemisi satmağı ve
yahut kiralamağı taahhüt ekmiştir.   •
Jspon dav&srnı tHr nana ve ısrarla ortaya atan hariciye nazırı MATSUOKA
Bir Kara Liste mi Var ? Bu Rivayet Doğru mu ?
Almanyaya Ihracaf Yapan
Tacirlerden İngiliz Korporasyonu Mal Almıyormuş
Ticaret Vekâleti, Hariciye Vekâleti
Vasi t asiyle Bu Kara Listenin Kaldırılmasını İstemiştir
I
Ha*rw aldığımıza göre İngiliz korporasyonu Almanyaya satıış-yapan tüccarla m kera l»teye dahü etmekle ve bunlardan mubayaat-ta bulunmamaktadır. Bu tüccarların girişilmiş taahhütleri yerine getirmek için Almanyaya satış yapmalarını Ticaret Vekâleti tarafından brr tamimle birliklere emrettiğinden bazı tüccarlar bu satışları yapmak mecburiyetinde
kalmaktadırlar. Bir taTaftan da kara Üsteye girmekte ve İngilizlere —»oıJan satıhlardan istifade edememekıtedinler. Bunu gözö-nünde tutan Ticatret Vekâ'I'eti Ha-r'ciye Vekâleti delâlctile İngiliz korporasyonları nezdinde teesb-büste bulunarak bu kara listenin ka'idırıtav.asım ve bazı tüccarlarımızın mağdur edilmemesini istemiştir. Bu te^bbüsün iyi netice vermesinin çok ihtimal dahilmde olduğu soylenmekıtod^r. Şimdilik korporasyonun vereceği cevap beki e n»m ekt e d i r.
Harp iptidasmdanber-i Almanyaya mal sevkeumemiş bulunanlar kara Liöbeye Khal edilmediklerinden, tüccarlarımızın mühim bir kiNmı İngiltere ille i^ yapamı-yacak bir vaziyetle bulunmakta ve Lngılitere He ticaret bir kaç tüccarın rnhiearına geçmektedir.
YaHnız İ«ngdlt»ereyıe salmak m«c. buriyetirtde kaldığımız bir kıeım malllar için mubayaalıta. bulunan bu tüccarlar nrvillı m«*h«iulâ4ın>tzın kıymetini dÜNUrmek»e ve köylüden i»tedık4Leri fiyata mubayaada bu 1 unrna'lotad ı r lar.
Bu vaziyet nazarı dikkate alınarak bazı tüccarların inhisarcı bemayüNeruvtn milli mahsulâtımı, zın fiyatlarını düşürmekle köylünün sırtına yükJe*ilmemwi için hükümetimiz, fiyatları normal o-
Harp Beklerken
Japonya Bir Sulh
Teklifi
Yaptı.,
Amerika, Cinle Harp Halinde Bulunan Bir Devletin Bu Teklifini Ciddî Telâkki Etmiyor
ingiltere Singapur a Asker Yığmakta Devam Ediyor
Uzak Marktaki Japon tehditleri kar-
Londra, 19 (A,A.) _ Reuter dip-        ^ ^ M hlf tereddöt hİ9set.
lomatik muhabiri bildiriyor:
Japon hariciye nazın B. Matsuoka,
İngiliz hariciye nazırı B. Bden'e göndermiş olduğu husuaî bir mesajda, yalnız Uzak Şarkta değil fakat dünyada her nerede olursa olsun normal şartları yeniden tesise varabilecek bütUn bir hattı hareket ittihaz et-
mediği anlatılan
meyi teklif e;
Japon   hark:iye»m in   sözcüsü   B. îşiyinin bir gazeteciler toplantrsında yapmış   okiuğ-u teklifin   bu suretle (Devamı: Sa. 6, Sü. 5 te) =
lurkıyenm buyuk Muamması: Yağ!
5,100,000 Kilo Sadeyağ istihsal Edilen
Bir Memlekette Yirmi Milyon Kilo Yağ Nasıl İstihlâk Edilebilir?
LORO GLEENCOONER
larak muhafaza eitmjek gaye*rle pek haklı alarak aliaicadartarla temasa g-eçmiş bulunmakladır.
ÂSmanya Britanyaya Saldırabiiecek mi ?
Yarın
Harpte Ticaret Gemileri
Yazan: Hüsamettin ÜLSEL Eski   Bahriye MÜMt^an
ingiltere den Bir Tehdit
Londra, 19 (AA.) — Bahriye Brrinci Lordu B. Aİexander, driıı akşam radyo ile rfccajTedılen bir nutukta d^miştK ki:
HitAer, BiiyıUc Brrtanyamın istilâsına teşebbüs edecek olursa bu vazife kend'ıaüue tıevdi edilecek oJaıı ordu, bir mahkûmlar orducu olacaktıır.
Mumaileyh demidir ki:
içinde bul<umduğu ümitsiz vaziyette Hiilter, yüklerce, binlerce Alman delikanlısını munakkak bir ölüme scvtkelmekıte tereddüt ebmivecekk<tiır.
Alman acükerlterî, bu teşebbüsü yapmak için bdk'lıyorlar, fakat tıpkı ıdöm mahkâmltarı grbi bekliyorlar.
Bu Bir Hünerdir ki Ga
iba S
ırrını
Yalnız Karamanlılar Biliyor
İstanbulluları Ç«»k uıışunıtıırra a»»ıı-lul yadların natıhlı^ yerlerden biri
(Resmimize dikkat ediniz: Deponun
Tüfkiyede 300.000 tenekede 5,100.000 kilo sadeyağ çikar. Yine Titrikiyede 20.000,000 kilo *adeya& istihlâk olunur. 14 milyon 900.000 kilo sadeyağ el çabukluğu He nereden çıkıyor?
Bu suaJin cevabı sudur: Kara-manii* zekâsından...
Piyasada satılan yağların çoğu majhlûrtaiT. Hepimrz ne olduğu belli olmayan bu yağları afiyetle yiyoruz. Hepim iz in aıhha tim iz hengun üehltkeye maruzdun
Süt yağma içyağ, ve «ebatî ryağ, kayjmakaltı sut ve ağır çekecek maddeler katılmakla kaimı-yo., 'bol su da boca ediliyor, suyun belli olmaması için de maki-nıeyağı jribi bünyenin temsil edeni iyeceği maddeler de katılıyor.
Yağ meselesi diyıp geçiyoruz, halbuki piyasada sadeyağ etrafın, daı senede yirmi milyon Liralık muamele dbmüyor. Sağlığımız et. rafında yapılan ihtikârdan keselerini dolduranlar çok*ur*
Bu davanın halik menfaati ba-
Türkiye ve Bulgaristan
Sobranyada
Başvekil FilofDedikiİ
"Türkiye, Siyasetimizi Çok İyi Anlamış ve Böylece Bulgaristan Dostluk Münasebetlerinin S kl.ştırılmasına Yardım Edebilmiştir.
Arnavutlukla:
Muharebe Şiddetle Devam Ediyor
o
Yunanlılar Bütün Hücumları
Püskürttüler. 300 Esir Aldılar
Almanların Bir An Evve! Bu Harbe Nihayet Vermek
İstedikleri Söyleniyor
w
Hariciye Nazır-
lan Dostane Telgraflar Teati Ettiler
Sofya, 19 (A.A-) — D. N. B.: Bugün Bulgar M e bu san meclisinde celsenin açılışında kürsüye gelen Başvekil profesör Filof, Türk - Bulgar deklarasyonunun metnini o-kumuştur.
Bulgar Başvekili, bu münasebetle söylediği nutukta, 1925 te iki memleket arasında akdedilmiş olan dostluk muahedesini hatırlatmış ve ezcümle demiştir ki:
«— Dünyanın geçirmekte olduğu güç zamanları müdrik bulunan Bulgar ve Türk hükümetleri, iki memleket arasında mevcut dostane münasebetler dolayısile, pek tabiî
olarak, karşılıklı münasebet-
(Devaam: Sa. 5, 8ü. 3 te> =
Arnavutluktaki      tmızafferty^tlerile müteveffa    Metaksasın    yoklusunu hHnettirmiyen Yunan başkumandanı General PAPAGOS
Atina, 19 (A.A.) — Matbuat nezaretinin radyo ile neşredilen bir tebliğinde şöyle denilmektedir:
13 şubatta başJryan Yunan taarruzu İtalyanların şiddetli muannida-(Devamı: Sa. 5, Stk. 7 de) +
Üstünde Belediye kooperatifinin fir- kılmandan   kökünden   balledılme-ması alıkça jrörüimcktedtr] (Devamı Sa.      841. 1 de) XX
İhtikâr Bir İnzibat Meselesi midi ? Bir İktisat Meselesi midir?
ihtikâr ile polis mi mücadele edecek?
Vali Diyor ki: "Halk, Perakendeciler Tarafından Aldatılınca Şikâyet İçin En
¦ •
Yakın Karakola Gitmeğe Uşenmemelidir!
Son gjün4erk* ba-slıca mevzuu g«rek halk arasında ve gerekse gazete süiu*vfcarn>da peyn-irle et meaedeleri olmuştur. Bılba^sa bu bir kaç gün içirMİe Vekâlet m et ıı.ulu üzerindeki verdiği emirle konan fiyatUbrdan soflira keoap-larcfa et bile bul ima m anı »kuı J . ı
YaptT^ımız tahkika.ta göre IVVez-ba-hada geçen ay gümde 2400 -3300 koyun, 210 - 230 arasında da sığır k«AnLş<ı.r. Ha^lbuki bu ketam g^eçen sene ayni ayda yro-de on fazladır.
Ete narh konduktan sonra, merkezirde-n nı-uvareda-t azalmış ve bunda da bir ihtikâra sapıklığı şıjphcsi uyanmıştır.
Vali ve Belediye Rewi ddktor Lûtri Kırdar bu husufta kendieile gönışcn gazetecilerle et ve peynir rrwe»elıeleı:ı iiz«.n-Q<: ynwp »eylemiştir:
«— Soaı güncende koyun ve et bohranı ve beyaz peynir kıtlığı hvikkırKİekı neşrvyaıt dolayısile su-Urvc bu huoosta biraz malûmat vermeği farycialı gördüm. Evvelâ gıda maddelerine narlı v*t 6y«t koyw veya ytrzdr- kor niabıcti tes-b* edbn Fryttt fvtorakabe komia-yoruımm vazife ve sa.fehrye*tirrir:: kt»oca h»l«sarlandırayım.
I — Fıyart Murakabe komisyonu  fî>*atın kâr nt^betmi te^bit
(Devamı »a. 6,       1 de) *=*
Karamanları mı seyrediyorsun?
Hayır, alabilecek kahramanları seyre d iy onun 1
VATAN
——
20-2 - 941
Büyük Tarihî Roman
YAZAN: M.SAMİ TEIiS
Üçüncü Ahmet, Zevk Yoldaşlarını Feda Ederek, Kendi Aziz Canını Kurtarmak Yolunu Tutmuştu
Belediye Haberleri:
64
Talih Dursuna yar olmuştu, <,*>p orta parmakta kalmış, küçük kervanın Amasyaya gitmesi ka-rarla^ıruştı.
XIV
Sai>ahır> ilk ırkları etrafa yayılırken saıayın kapılan gıcırdı-yarak ardına kadar açıldı. Altından büyük ve ihtişamlı binlerce alay geçmiş olan kapıdan, şimdi birbiri ardına sıralanmış üç pküz araba» çrktyordu. Saray kapısının açı+masını iflbn bir hücum başlangıcı »arums olan âsiler, az sonra önde sararmış bir çehre ile bostancı baş urun yürüdüğünü ve «ricadan da etrafına bostancıların sıralanmış olduğu öküz araba larwn görünce merakla bu kafileyi beklemeğe koyuMular.
öndeki arabada. Üçüncü Ah-medin veziri âzami* damadı eft*a. mu lâle se fala mm, helva sohbetlerinin büyük yıldızı İbrahim Paşanın boyiu boyuna uzatılrruş cesedi vvdi. Boynuna oiîta kapının k*T**J± odalarında cellâtların taktığı yağb kementle boğdurulmuş olwı Paşanın, çehresi sapsarı ve boynu mosmordu. Hâlâ par-m a klarmda kıymetli yüzükler i duruyor, bâlâ ününde, Hind irfanın esrarlı ülkelerinin çiçek kokularını taşıyordu.
Onu takip eden arakalarda ise Kaymak Mustafa Paşanın ve sadaret ketr«»d«wm  (I)  cesetleri
vardı.
Üçüncü Ahmet uzun tereddütlerden sonra canın cümleden azız oldı^unu düşünmüş ve zevk yoldaşların* feda öderek kendi aziz canını kurtarmak yolunu tutmuştu.
Asîler bu matem alayını büyük bir şevkle kanladılar. Onlar a-rabaya hücum eOmek ve vezirlerin cesetlerini sokaklarda sürü-yerek bakiyetenle de ksöpekle-re bir hoşça ziyafet çekmek muradında idiler.
Her biri ba^ka başka kıyafet ve başka başfka arzu taşıyan, ellerindeki çeşit çeşit silâhlar   -gibi, i yüreklerinde de birbirine uytmaz ihtiraslar kıpırdanan yetmiş bin âsi; çağlryarak akan   bir • şelâle, I önüne gelen her şeyj yJtıp devi-1 ren bir sel, yanar dağlarda püsküren bir lâv gibi akıyor, yayılıyor, coşup taşıyordu.
Ellerinde yeniçeri ve siyahı ortalarının bayrakları ve mescitlerden kaldırılmış sancakları, ayaklarının ucuna basarak yukarı kaldırıyor ve derliyorlardı.
Patrona, Kaptan Paşa üe Kethüdanın cesetlerinin Ltmeydanı na götîirirtrneaim ve orada asılıp adalelin diri diri ele geçirilemi-yen vezirlerin ölülerine tatbik e-dilmesine istedi.
İbrahim Paşanın cesedini taşıyan araba ilerlemekte devam e-diyordu. Ona büsbütün hususî ve dehhaç bîr pdân tasarlanıyordu.
Veli ve Dursun 'bütün gece düşünerek bu plânın bütün teferruatım hazırlamışlardı.
Onlar Üçüncü AHmedin zarar, sız bir hale getirilmesini kararlaştırmışlardı. Padişah olarak saltanat sürmekte devam edecek bir adam, er geç bu yaman- işlerin intikamını almakta gecikmezdi. O zaman ne Hızır, ne de kendileri ve ne le uzaktan ve yakından bu isyan tşile alâkalı bir fert hayatmdan emin olarak yaşıya-ruazdı.
Ya Safinazcik! Hiç hünkâr görüp, beğendiği bu körpe kuzu-ouğu sarayından azat eder miydi)
Ya Fatma Sultan, Hızın ken-oıne er olarak seçmiş o4an bu kadm onlara meydanı boş bırakır mıydı?
İyisi mi hünkâr tahtından inmeli, bu suretle Hızarla Patrona arasımda bir niza vesilesi de kalmamalı, fakat onun hayatı bağışlanarak Hızır m verdiği söz de tutulmalı idi.
öyle ya o, Sultan Hanıma ba basının canana kefil olmamış mı idi. Hrzırdan habersiz tasarlanan ve diğer sergerdelerin de pek hoşuna giden bu plânın tatbikatına da geçildi.
Üç beş kişi İbrahim Pışanın cesedini taşıyan arabaya yaklaştı ve içlerinden biri haykırdı.
— Bre bu İbrahim Paşa değildir. Bre ben veziri tanırım yoldaşlar 1
Yanındaki arkadaşlarından biri onu tasdik ederek:
— Vay, vay, bu kürkçü Ma-
nOİ /rmm-i'lif.
Bu gözler bir lâhza için
de bütün meydanı dolaştı ve derhal:
— Bre hünkâr damadım kıya-manıış. Kürkçü Manol'u onun yerme boğdurup önümüze atmış.
— Sürüyün itin I5^esıri!.
Bu söz çdctığı ağızda henüz tamamlanmadan yüzlerce kc-1 a-racaya uzandı ve İbrahim Paşanın ak sakallı başı taklara çarpıp parçalarla parçalana sürüklenmeğe başlandı.
Fakat az sonra bu da kâfi görülmedi, derhal meydana biı bey gir getirildi ve cesedin boynuna geçirilen ipin brr ucu da beygirin kuyruğuna bağlandı.
Beygirin sağrısında çatlayan kamçı hayvanı şaha kaldırdı ve kaldırımlarda 'kıvılcımlar çıkarak hayvan iler'.ve doğru fırladı.
Beygir kuyruğuna takılı ipten ve kendisilc beraber sürüklenip gelen şeyden huylanmış, alabildiğine kokuyor ve imparatorluğun koca vezirimi kaldırım taşlarına çarpa çarpa yuvarlanıp gidiyordu.    , , H
Bu kanlı ve dehhaş manzara âsilerin kalplerinde biriken nefret ve kini kamçılıyor ve on binlerce ağızdan tekrarlanan:
— Allah Allah! Nidası Aya-sofyanın kubbelerine, sarayın duvarlarına çarparak yayılıyordu
Surların üstünde nöbet bek.i-yen baLtacılar İbrahim    Paşanın
cesedinin beygir kuyruğuna bağlanarak Babı    Hümayun    önüne
doğru getiâ-ikliğini içeriye bildirdiler.
Fakat â&ilerin küçük grupları da onun yanından ayrılmadan dışarıya çıkjmağa kimse cesaret edemedi.
Çok geçmeden köpekler cesedin üzerine atıldılar.
' Bu manzara az evvel İbrahim Paşanın üstündeki kıymetli eşyayı ve ettnseleri koparıp alan âsilerin fazla bir şey elde etknek için
birbİTİle boğuşmalarına pek benziyordu.
11) Dahiliye Nazrru
( Arkası
Var )
Soruyorlar?
Bkr okuyucunuz soruyor ve diyor kl:
Otobüslerin tarifelerini Belediye yapmıştır. Bu tarifeler tatbik edilmiyor ma ? Dikkat ettim. Semt ücretleri bazı otobüslerde birbirini tutmuyor. Mesela fcdir-nekapı * Mecidiyeköy otobüsleri ) ımnonunden Cagalogluna kadar olan mesafe için beç kuruş ücret alıyorlar. Fakat Sirkeciden hareket eden Sirkeci - Bakırköy otobüsleri Sirkeciden Sul-t anarım ede kadar yedi buçuk kuruş alıyorlar, bu doğru mudur?
i mukabil Sirkeciden Türbeye kadar bazı otobüsler de beç kuruş almaktadırlar. Belediyenin bu f&yat farkından acaba haberi var mıdır, varsa niçin önüne geçmiyor?
V__*
Mısır Çarşısının Tamirine yakında Başlanıyor
Tarihî Kıymeti Haiz Kısmı Bozulmıyacak
Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtrfi Krrdar dün yanında, mimar Sedat ÇetErvtajş ollduğu halde İmar müdîmlüğüne giderek İmar müdür muavininden Mısırçarşısı plânı üzerinde izahat almıştır. \    Mimar Sedat Çetirutaş burada
yeni yapılacak inşaatta çarşmın tarihî kıymetti harz yerlerime halel gelmiyecelk şekilde İmar mü-d üjr Ki ğün ün h az n lwy a cağ ı plâ n üzerinde tetkikler yapacaktır^
Sokak Afiflerinden Belediye Resim Almayacak
İstanbul Belediyıeai verilen sokak afiflerinden bir afisaj ücreti ahmakta idu Bu ücretin kaldırıldığı Dahiliye Vekâletinden. Istanbu-la tamim edilmiştir. Bakaya kalan afisaj ücretleri de peyderpey ter. kin edilecektir.
Vali Muavini Ankara ya
Vali muavini Ahmet Kınık, Fî. ya t Mürak a be kam tapon unu n verdiği kararlar ve yaptığı tet-kJkfler hakkında teımaaU bulunmak üzere Anloareya ¦ gittaviçtir. Bîr kaç gün kalarak Utanıbula dönecektir. Çöpçüler Yalnız Ev Çöplerini
Alacaklar Çöp arabaları ve kamyonları bazı müesseselerdeki çöpleri de almakta idiler. Badema araba ve kamyonların bu gibi müesseselerden çöp almamaları için emir verilmiştir ve yalnız evlerden çöp alacaklardır.
Yol Vergisi İçin Hazırlıklar
Mahalle mümessilleri şubat başından nisan sonuna kadar yol vergisi mükelleflerine ait beyannameleri ha-zırlıyacaklar ve kasabalara vereceklerdir. Mayıs ayı içinde de tahakkuklar bitirilmiş olacaktır.
--o-
Maarif Haberleri:
Güzel Bir Teşebbüs
İlkmektep 4 üncü Sınıf Talebeleri Diğer VUayetlerdeki Arkadaşla-rile Mektuplaşıyorlar
Muhtelif vilâyetlerde ilkmek-beplerin dördüncü sınıfında Türkiye coğraiîyaaı okuyan taLebeler arasında muhabere ederek birbirlerinden Türkiyeye ait malûmat »temektedirler. Dün bazı vilâyet. Ler il'kmekitep talebelerinden gelen meâctup ve fotoğraflar MaaTif müdüriyeti (tarafından Mbaribul mekteplerinden bazılarına gönderilmiştir. Bu ueulün daha fazla tatbiki için tadlebe teşvik edilecektir.
^ 1932 senesine ait mesken bedellerini almamaa olan mueJ-limlerden aslderlik vazifesini ifaya daıvet edilmiş olanların mesken bedelleri verilecektir.
Muhtelif vilâyetlerde bulunup ta Maarif Vekâleti tarafından İstanbul Maarif müdüriyeti emrine verilmiş olan ilkmektep muallimlerinin tayinlerine ait beşinci kadro Vekâletçe taadik edilerek Maarif müdür Lüğüne gönderilmiştir. Alâkardarlara bildirilecektir.
Et Fiyatları Alabildiğine Yükselmekte Devam Ediyor
Yüksekliğe Sebep Olarak Gösterilen Arpa
_ _ A _
veOt Fiyatları Bunun Yegâne Amili Değildir
Et meselesi dün tekrar canlanmıştır. Dün kendilerine müracaat elliğimiz kasaptan-, Fiyat Murakabe komisyonunca tayin edilen fiyat üzerinde et »atüamıyacağını söylemişler ve şunları iddia etmişle rd ır:
€— Celepler, komiayonculardan malı pahalıya aldıklarını, komisyoncular da koyunların mahallinde pahalılaştağmı ileri süre-rek bize narhtan üstün fiyatla mal satmak tatemekted i r"le r. Ha U â, dün Mezlbahada iyi mallar bir miktar fazlaya »altı im ıştır. Bu şerait altında bizim eski narh üzerinden et »atmamız, masraflar do-layısile, zararıma» mucip oluyor. Bundan dolayı kıvırcık sekaen-den doksana; karaman yetmişten seksene, dağlıç yebmiş bekten seksen beşe çnkartılarak bu fiyatlar üzerinden  satılmalıdır.»
Diğer taraftan öğrendiğimize göre, celepler arpa ve ot fiyatlarının da yükseldiğini ileri sürmektedirler. Yaptığımız tahkikata göre, arpa, çuvallı olarak, yirmi, yirmi bes, gun içinde kiloda yirmi
para kadar artmıştır. Fakat, bu sene Istanbulda koyunlara besi yapılmadığı için piyasada koyunculara arpa satıllmamışUr. Meselâ: Arpa tüccarı Avsaroğlu Mustafa, koyunculara arpa satmadığını ve bu sene İstanbul'da besi yapılmadığını söylemektedir. Koyunlar dışarıdan getirtilip piyasaya eürülmekrtedir. Koyun lann mahal lind e pa4ı ablaçt ı ğı id d i ası da t^etikike muhtaçtır. Celeplerin piyasaya az malk çikartarak fiyatı yükseltmek ratcdikleri »/ilenmektedir.
Dün bu yolda hareket edilerek pek az koyun aJrm satamı yapılmış ve pek az koyun kesilmiş olduğundan    kasaplara    müracaat
edenler istedikleri cins eti bula-mamı^ardır.
Son gün-lerdc lodos dolayısile balık tutulamaiması da celep vc kasapları et fiy ablar mı yükseltmeğe sevk etmiştir denmektedir.
Et işinin ehemmiyetle ve etraflı bir şekilde tetkik edilerek ihtikâra meydan veriknemesi lâzımdır.
Azgın Bir Kedinin Hücumuna Uğrayanlar Polisle Kurtarıldı
Ta!ebsler Saatlerce
Çıkamıyarak
Mektepten Dişarı Beklediler
Samatya polis komiserjiği A-merika filmlerinde bile eşine Taslanmayan mütecaviz bir kedi tah-kıkatile meşgul oldu ve bir kedinin  üstüne polis kuvveti sevke-
dıldi.
Dün saat bam on ikiyi çeyrek geçe Saanatya polis merkezinin teleionu çalıyor. Komiaer Bay Vedat telefonu aÇJyor. Davutpa^a ortamektebi müdürü konuşuyor:
— Kuzum baty komiseri.. Mek tebm kapıamda bir kedS var. Her. kesin üstüne saiduıyor. Çocuklar dışarı çıkamadılar. Biz de koık-tıik.. Rica ederim polis gönderiniz de bu mütecaıviz mahjû'kun vücudunu kaldırsın. Mektep heyecan içinde..
Komiser cevap veriyor:
— Lâtife mi ediyorsunuz?
— Nasıl olur efendimi Komiser Vedat kendisine telefon edenin muzip bir arkadaş ol-mad\ğına kanaat getirince mektebe bir memur koşturur.
Filhakika İri bir tekir mektebin kapısında yay gibi gerilmiş, sivri tırnaklı pençesini ayırmış, ağzını açmış, çckımak isleyen talebenin ve hocaların ta yüzüne kadar a-Uİıyor. Üzerine atılan taşlar bile bu kızgın ve azgın mahluku uzaklaştırmaya kâfi gelmediği için mektep idaresi bu-nun bir kuduz olmasını nazarı itibara alatrak ço-cuiklaın mektebe almış ve kapıları, pencereleri kapattıktan sonra polise müracaat etmiştir.
Kedi yarum saat kadar mektebin kapışımı kestikten sonra köşeden, polisler çıkanca kuyruğunu kısarak oradan uzıaîklagmıs ve çatıda keffidiaini bekliyen arkadaşlar ile oynaşmaya başlamıştır.
Metmurla'r mektebin kapışma geldikleri zaman çocuklar hep birden bağırmışlar:
— Nekada* a-koHı yaramaz.. Polislerin geldiğini görünce kaçtı.
Tecavüz hâdisesi ve iddiası böylece kaparmuş. Fakat polis kedilerde kuduz hâdisesi bulunup bulunmadığını tetkike lüzum görmüştür.
7 Muhtekir daha Adliyeye
Verildi
Dün Fiyat Murakabe bürosu memurları yine bir çok esnaf ve tüccarı ihtikâr yaptıklarından yakalayarak Adliyeye teslim etmişlerdir.
Sultanhamamında I - 2 numarada manifaturacı Vahran gerek mal satarken, gerekse mal aiırken fatura tanzim etmediği gibi almadığından, Uskiidarda Hâkimi-yetimilliye cadaesLnde yağcı Mus tafa, Dimitni Utavri ve yağcı Zeynel Küsmez tereyağını 220 kuruşa sa btrlola nnd an, Unflcapan ı Telcird a ğ iedoelea md e k ö mü re ü Hamza Yılmaz 4,5 kuruşa satacağı kö)mürü daha yüiksek fiyatla saıuuğından Müddeiumumiliğe t es lim edilmişlerdir.
Bunlardan başlka Hasırcılarda 24 numarada Lefter Kozmoğlu kaıhve ihrtikârı yaptığından yakalanmıştır.
o
Floryadaki İnşaat İçin Hazırlıklar
Belediye Fen işleri müdürü Nuri dün Floryaya giderek mevsimin yaklaşması dolayraüe burada yapüack inşaat üzerinde tetkiklerde bulunmuştur.
Piyasa Haberleri:
675.000 İngiliz
Liralık Deri Getirtiliyor
Ayakkabı Fiyatları Derhal Düşecek
Ticaret Vekâleti bundan evvel lata-n'bul Deri İthalâtçılar Birliğine rjıemleketın deri ihtiyacını sormuştu, öğrendiğimize göre birlik ihtiyaç listesini I icar et Vekâletine göndermiştir.
Ticaret Vekâleti memleketin deri ihtiyacını kan-şılamak üzere istanbul Deri İthalâtçılar Birliğine İngiliz müstemlekelerinden getirtilecek deriler için 75 bin İngiliz liralık, Şimali Amerikadan getirtilecek deri için 200 bin İngiliz liralık ve Conubî Afrıkadan getirtilecek deriler için de 400 bin İngiliz liralık akreditif açmıştır.
Bu akreditiflerin açılmam üzerine Utanbul Deri İthalâtçıları Birliği mezkûr mıntakalann şeh-rimizdeki 'mümessilleri!e ve doğrudan doğruya bu memleketlerle temaslara başjamıştır. Bu temaslar neticesinde sipariş edilecek deriler te*sbit edilecektir.
Ayakkabı fiyatlarının azamîye çıktığı bu sıxada kül'liyetli miktarda getirtilecek olan bu derilerin piyasada bir fiyat düşüklüğü yapacağı tahmin edilmektedir.
Taşradan Ayakkabı Almak Üzere Gah le in A.datılmaması İç n Yeni Tedbirlar
Fiyat Murakabe komisyonu ta. rafından ayakkabı meselesi için istanbul Kösele ve Deri Birliğinden sorul a a suaUere cevap gelmiştir.
Şimdiye kadar alınan raporlardan Beyoğlu ayakkabıcıları hazır ayakkabıları yüzde 50. Karaköy ayakkabıcıları yüzde 35 - 40 ve Istarvbiil aya-kkabıcûarı yüzde 25 - 30 kârLa satarlarsa bu fiyatların normad ve ne müşteriyi ne de ayakkabıcıları ziyana sokmı-yacağı anlaşılmıştır. Bundan başka ısmarlama ayakkabılarda bu nbbellere yüzde yirmi el emeği ilâvesinin doğru olacağı bildirilmiştir. Bugün toplanacak olan Fiyat Murakabe komisyonu ayakkabı işini halledecektir.
Fiyat Murakabe komisyonu taşradan gelen tüccarların mal satın almak istedülcleri zatman ya mal bulamadıklarını veya satın alsalar bile aJdartıldıklarını, ellerine yanlış fatura veriLdiğini nazarı dikkate alarak, taşradan ge-
Lecek olan ttüccarlann mal almadan evvel. Murakabe bürosuna müracaat etmelerini kararlaştırmış ve bunu temm için otellere bu hususu bildirmiştir.
Bundan sonra Murakabe bürosu taşradan gedecek tüccarları aldatacak toptancıların peşme düşmüş ve bunların meydana çıkarılması için sıkı takibatta başlamıştır. Taşradan gelecek tüccarlara mal bulmayı Fiyat Murakabe bürosu temin edeceğini bildirmektedir.
Ben tabiiliğimi muhafaza edebilmeğe çalınarak: ,
— Cidden öyle.. Pek nadir bir kadın İmiş. Ayni zamanda güzel, akıllı ve cazibeli olmak herkese na&ip olmaz. .
— Hakkınız var. Balolarda daima pek güzel giyinir, merdiven başında durur, misafirleri kabul ederdi. Simsiyah taçlan Ue beyaz teni ne kadar nefte bir tezat teşkil ederdi. Hiç diyecek yok, çok güzel kadındı!
Bir müddet daha bu şekilde konuştuktan Honra ayrıldı gitti. Ben de geniş nefes aldım.
Artık bu »özleri daha uzan zaman konuşmağa tahammülüm kalmamıştı. Bu çeşit misafirleri artık kabul edemiyeceğlmi Maksime söylemeli Mim. Bana terbiyesiz diyeceklerini biliyorum. Fakat neme lâzım! Zaten her şeyi söylüyorlar:
— Bu kadını da nereden buldu? On parasızım*. Montekarloda bir deli Amerikalının k&tibeliğini ediyormuş. Maksim de taıdııı beğenmez iken Rebekaııın üstüne bunu nasıl aldı?
Bu gibi sözleri kulağımla İşitmiş gibi biliyordum. İstediklerini söylesinler, aldırmam.
Bir gün yine böyle canıma yetmiş bir halde bir ziyaretten dönerken şatonun bahçesinde Frank Kravley'e rastladım. Maksimle işleri görüşmek üzere gelmiş, onu bulmadığı için bahçeye dolaşmağa sıkmış. Onu yalnız bulunca tecessüsümü tatmin İçin   fırsattan
istifade etmeğe ve birkaç sual sormağa karar verdim: (
— Misafirlikten geliyorum. Dedim, herkes bana: «Manderleyde balo verecek misiniz?» Diye soruyor. Bu meşhur balolar herkesin ağzında..
— Manderley'de verilen balolar cidden çok meşhurdur. Tâ Londradan misafir gelirdi. Her mevsimin ©n fevkalAd© davetleri, burada yapılırdı.
— Fakat bunu ,tertlp etmek kolay İş değil.. Rebekn hep kendi mi meşgul olurda?
Yüzüme hayretle baktı. Çünkü bu İsmi ağzımdan ilk defa olarak işitiyordu.
— Hepimiz gayret ©der, çalışırdık.
— Fakat böylo bir balo verirsek ben hiç bir şey yapamamaktan korkarım.
— Zaten size bir İş düşmez ki.. Siz ancak varlığınızla baloya şeref v© neş'e verirsiniz.
Bu da Kiiiı...
— Çok naziksiniz, Frank.. Fakat bunu bile yapamamaktan korkuyorum.
— Mütevazı olmayın Mis de Vinter. İsterseniz Makslra'o balodan bahsediniz. Bel-
ki bir davet tertibine karar verir.
— Yok, ben söyUyemem. N© olur, siz söyleyiniz.
Bahçede yan yana yürüyorduk.
Mademki Rebeka'nın İsmi bir kere ağ-sundan çıkmıştı, mademki sualler sormağa başlamıştım, artık devam edebilirdim.
— Geçen gün deniz kenarında İdim. Jas-per*l zaptetmek mümkün olmadı. Orada gördüğü bir aptal adama o kadar havladı kl...
— Aptal, Ben olacak. Hep oralarda dolaşır, durur. Zararlı değildir. Korkmayımz hiç kimseye fenalık yapmaz, zavallı bir biçaredir.
— Yok, zaten korkmadım. Fakat o küçük eve yazık oluyor, harap olacak. Eşyalar rutubetten berbat olmuş. Yazık değil mi?
Bana hemen cevap vermedi. Pabucunun bağını bağlar gibi bir hareket yaptı. Ben de etrafta ağaçlara üzerindeki yapraklara bakıyordum. Nihayet cevap verdi:
— Bilmem ama, Maksim oradaki eşyaları kaldırmak İstemiyor galiba... Her halde bana bir şey söylemedi., '
— O eşyalar Re bekaya mı ait İdi?
— Evet.
— Bu dayalı döşeli ev ne işe yarıyordu? Hariçten ben onu depo zannetmiştim.
Boğuk ve zoraki bir sesle cevap verdi:
— Evet, aslında orası depo idi. Sonradan eşya koyarak düzeltmişti.
Bir şeye dikkat ettim: Frank «ondan» bahsederken ne Rcbeka, ne de Misls de Vinter demiyor, sadece «O» diyordu.
— Buraya sık sık gelir miydi?
— Evet, hele mehtapta o küçük kulübeyi pek severdi. Toplantılar yapardı.
— Mehtapta kim bilir orası ne kadar güzel olur. Siz de bu toplan tatarda bulunur muydunuz?
Bana cevap vermekten âdeta sıkılıyordu. Fakat bunu belli de etmek İstemiyordu.
— Bir iki kere ben de bulundum.
Ben suallerime devam ediyordum:
— Koyda bir şamandıra var. Ne İşe yarar?
— Kotra bağlı İdi.
— Hangi kotra?
— Onun kotrası...
Bütün bu suallerin Frank'ı fena holde sıktığını hissetmekle beraber devam ediyordum. Artık susmak cana yenmişti:
— Kotra ne oldu? Rebekanm denizde boğulmuş olduğuna biliyorum.
Bu gemi İle mi battı?
( Arkaeı Var )
GÜNDEN
GÜNE
İspanyanın ev sahipleri
İspanyada bir felâket olmuş. Madritten gelen bir telgraftan öğreniyoruz ki Santander'de çıkan yangınlar neticesinde üç yüz ev harap olmuş ve yirmi bin kişi açıkta kalmış...
Bunda göze çarpan nokta şu: Bu yirmi bin kişinin açıkta kal. ması herhalde üç yüz evin harap olması yüzünden. Şöyle ufacık bir hesap yaparsak anlarız ki her evde vasati olarak 70 kişi ikamet) ediyormuş. Meğer Santander'de bu yangınlar çıkıncıya kadar ev sahipleri, kira almak takımından, ne mes'ut insanlarını)!
Uzun mesafe yarışı
Amerika ordusunun kuvveti on beş gün sonra bir milyon kişiye baliğ olacakmış. B. Ruzvelt, yakında bir millî müdafaa plânı neşredileceğini bildirmiş. Bu plân la silâhlanma yarışında her A-merikalının yeri tayin edilmiş o-lacakmış. Dünyanın haline bir göz gezdirince, silâhlanma yarışının her tarafta büyük bir hız aldığı görülmektedir. Bu öyle bir yarış ki müsabıkların hepsinin he. defe ulaşacağını tahmin etmek yersizdir. Muhakkaktır ki atletizm sahasında uzun mesafe yarışlarında olduğu gibi nefesleri kesilip sapır sapır dökülecekler bulunacaktır.
Acaba Imrallıya mı
imren
di?
İngiltere Bahriye Birinci Lordu B. AIexander radyo ile neşredilen bir nutukta demiş ki:
«H itler, Büyük Britanyanın istilâsına teşebbüs edecek olursa bu vazife kendisine tevdi edilecek olan ordu, bir mahkûmlar ordusu olacaktır.»
Büyük Britanya ada üzerinde müesses olduğuna ve bu adaya gelmeğe teşebbüs edecek ordunun mahkûmlar ordusu olacağını söylediğine göre acaba İngiltere Bahriye Birinci Lordu istilâcılar için bizim İmralıyı rru numune a-lıyor?
Her şey yükseliyor
Bir Londra telgrafı: 9 şubat geceyansı biten hafta içinde batan vapurları Alman ve İtalyanların hakiki rakamın tam üç misli olarak gösterdiklerini bildi, riyor. Dünya buhranı, her yerde her şeyi üç, beş, on misli yükseltti. Bu da üç misli yükseltilmiş, ne çıkar?...
Kız Liseleri Voleybol Maçları
Kız liseleri arasındaki voleybol maçlarına dün öğleden sonra Eminönü Halkevi salonunda devam edilmiş Kız Muallim, Işık lisesini 15-5 15 - 5, Erenköy de İnönü kız lisesini 15 - 6, 15 - 6 mağlûp etmiştir.
Kandilli - Bog-aziçi arasındaki müsabaka da Kandilli 15 - 4, 15 - 8 Kandilli lehine neticclenniştlr.
Şehrin    Ağaçlandırılmasına
Başlanıyor
Şehrin muhtelif yerlerine yeniden
dikilecek ağaçlar için İstanbul Belediyesi nerelere dikümesi lâzımgel-digini kaymakamlıklardan sormuştur. Cevaplar verildikten sonra ağaçların dikümesiııe başlanacaktır.
TEŞEKKÜR
Kayser ide Kimyager (Orhan Aa-nay) m kardevi ve Noter (Galip Bingöl) ün kardeş çocuğu Merkez Bankası memurlarından (Rükzan Akanay) evvelki gün, çok genç yaşta beklenmeden zalim bir kader dar-besile uçup gitmiştir.
Anası ve bütün elemdide ailesi bu genç ve çok temiz çocuğun ölümü dolayısilo bütün arkadaşları tarafından gösterilen çok asil alâkaya göz yaşları içindo teşekkül' ve minnet arzedeıicr.
TAKVİM
20 ŞUBAT 1911 PERŞEMBE
AY: 2 - GÜN: 61 - Kasım: 105 RUMİ: 135Ö — ŞUBAT:       7 HİCRİ: 1360 — Muharrem: 25 VAKİT ZEVAU   EZANİ
GÜNŞ:
ÖĞLE:
ÎKÎNDÎ:
AKŞAM:
YATSI:
İMSAK:
7,30 13,28 16,26
18,48
20,19 5,10
1,02 7,40 9.38
12.00 1,31
11,23
Siyasi İcmal
~   VATAN
İzmirden   ve   Garb
ı
Belediye  Talimatnamesine Aykırı   Hareket   Edenler
Cezalandırıldılar
Son hafta içinde Beyoğlu cihetinde yapıian kontrollar neticesinde 605 ekmek, 250 francala mUsadere edilmiştir. Gıda maddelerinin kontrolündü da 56 nllmunc alınarak kımyahaneye gönderilmiştir. 6 sinemacı, 6 otobüs blletçlsi, 146 gıda maddesi satan esnaf da cezalandırılmıştır.
Ankara Beyannamesi Ve Mihver
Yazan: Vahdet GÜLTEKİN
Ankarada Hariciye Vekilimiz Şükrü Saraçoğlu ile
Bulgar «İçişi ıKirof anasında imza edilen Türk - Bulgar beyannamesi, bütün dünyada geniş bir akis buldu. Fakat buna her tarafta başka bir tmama Verildiği görülüyor. Hele .Mihvercüerin, bu anlaşmadan kendi lehlerinde netice çıkarmak için 6arfettikleri gayretin göze çarpmamasına imkân yok. Uzak Şarktan Uapon-yanın da iştirak ederek takviyeye çalıştığı bu tefsire göre, cenubu şarki Avrupada İngiliz nüfuzu kırılmakta imiş.
Halbuki, Ankara beyannamesinin daha ilk maddesi,   anlaşmanın mahiyetini sarahaten göstermektedir: Türkiye ile Bulgaristan arasında tesbit    edildiği bildirilen görüş birliği   bu iki memleketin Balkanlarda bir tecavüz hareketinde bul^ımruyfc-cakları hususundadır. Bu suretle Balkanlardan tecavüz tehlikesi önlenmiş olmaktadır. Son günlere kadar kendini büyük   bir kuvvetle hissettiren hakikatleri gözönünde tutacak olursak, Balkanlarda hangi taraftan bir tecavüz tehlikesi mevcut olduğunu inkâr kabil değüdir: Balkanlara ilk tecavüz - evvelâ Arnavutluğa, sonra Yunanistana - İtalya, yani bir Mihver devleti tartarından yapılmıştır. Silâhsız olmakla beraber, yine tecavüz sayı la-büecek bir (harekete de Almanya tarafından Romanya maruz kalmıştır. Bu vakıalar Balkanları Mihverin tehdit ettiğini a-çıkça göstermiyor muydu? Romanya d a yapılan Alman tahşi-datının t.xlefi, şüphesiz, «garp cephesin ele» başlanacak bir harp için değildi.
Binaenaleyh, eğer iki Balkan devleti, herhangi bir tecavüz hareketini önlemek arzusunu müştereken göstermiş iseler bu, zulüm ve taarruz siyasetine karşı çarpışan İngiltere lehine, bilâkis bu siyaseti temsil eden Mihverin aleyhine kazanılmış bir zaferdir.
Mihverin, şarki Avrupada nüfuzunun daha çok evvelden kırıldığını anlamama zlıktan gelmesi alışılmış bîr taktiktir. Filhakika, Sovyetler Birliği Başvekil ve /Hariciye Komiseri Molo-tofun Berlin ziyareti, Almanya-nın şarka doğru <sryasî taarruz ve nüfuzunun duralamasının başlangıcı olmuştur denebilir. Almanyanın, Romanya Sle olduğu gibi, Bulgaristanla tda bir imzalaşma yapıp memleketi işgali altına alması beklenirken birdenbire bir Bulgar mukavemetinin belirdiği de bundan derhal sonra görülmüştü. Onu takip eden hâdiselerin, ancak dıştan kabarık bir gösteriş olduğu, hakikatte ise Almanyanın kırılan nüfuzunu gizlemediği farkedili-
yordu.
Binaenaleyh, Türk - Bulgar beyannamesi ile, Balkanlarda sulh lehine kazanılan muvaffakiyet, doğrudan doğruya (mütecavize, yani Mihvere karşı elde edilmiştir ve bundan Mihverci-lerin kendilerine menfaat çtka-ramıyacaklarmı istikbal gösterecektir.
Vahdet GÜLTEKİN
İplik Meselesinin Halli İçin Dün Bir Toplantı Yapıldı
CKin Mınta'ka İktisat müdürlüğünde iktisat Vekâleti sanayi müşaviri Şevket Sü rey yanın riyasetinde iplik meselesi için bir toplantı yapılmıştır.
İktisat Vekâleti iplik meselesini tanzim için bütün iplik fab-rîkaltorlarının İstanbuida bir toplantı yapmalarına karar vermiştir. Bu toplantı için muhtelif mırv-takalardan delegeler gelecektir. Bu meyamda Adana fabrîkalor-lan naimına Fazlının geleceği haber ahnırm^tır.
[kıtasat müdürLügünde dün yapıian  toplantıdan sonra
\ ekâLeti müfettişlerinden Sadi Dokumacılar kooperatifi meseje-
Bİlc meşgul olmak üzere kooperatife gılfniştir. Bu meselenin yakında intaç edileceği tahmin olunmaktadır.
Anadoludan Reporfajlar
ar Palasta Izmire Bir Yolculuk
Züğürt Tesellisi  Diyeceksiniz. Fakaf Ben Ambar Yolculuğunu Kamaraya Tercih Ediyorum.
Tiyatro
Yazan: Neriman Hikmet
Tiyatroda "Meşaleler,,
Bu da Bir Öldürme Sahnesiyle Bitiyor
Şehir Tİyatroıınud
Dram Kısmı Bir Facia
Kısmına Döndü. Şimdiye
Kadar OösterllenPly esler
Hep Öldürme Sahnelerde
Bitiyor
resttir İn en güzel semtlerinden: Gözıepfı
izmir vapırrundayım... Masa bdMncJan uza'klarrnı görebilmek için matbaadan iki hafta izin aldım.
MevsLm kış olduğu için güverte yolcuları ambarı işgal etmiş, herkes eşyasının başına oturmuş, yerlere serilen kilimler üzerine serilmiş, 'kimisi kiraladığı şezlonk-lara uzarurmş... Manzara son derece dlemodcfrat... Aramızda köylü, tüccar, memur, e»ıaf, eşraf, yüksek tahsil gençliği, her nevi Kalk var.
Saat besi geçiyor. Sabahın on birinde İstartbaıldan hareket eden vapurumuz Mormaranm mavi da>Lgah «ularında, bir tran&atl antik ha^mertıiîe ilerliyor, hafif bir sairsin tı büe hissetmiyoruz, â'dteta kayar gibi Çanakkareye doğru gidiyoruz. Yavaş yavaş ü^düğ-ümaz bu yer ısınım ağa da başladı, sigara dumam, nefes, havayı buğulu ve Mc bir hale getirdi. Her ağızdan çıkan »es ve gürültülere de alıştık. Artık buralı bir köy düğün evinden farksız...
Bir tarafta su, gazoz portakal eğlencelik satanlar dolaşıyor, bir tarafta oraya buraya gidip gelenlerin arkası kesilmiyor. Demir pammaklrklarla ayrılmış ambarın tam ortasına düşen ikinci ambarın kapak ağzın'a yerleşen askerlerle birkaç köylü erkek ambarın en rteşeli grupunu tenkil ediyorlar. İçlerinde meddahlar mukallitler var. Aralarına bir de mandolin çalan bulmuşlar, bazan hep bir ağızdan bazan yalnız bir kişi en yanık köy türkülerine, en bayağı halk şarkılarına kadar hepsini yalan yanlış söylüyorlar.
Ambarda cümibüş kıyamet kopuyor, her türlü eğlencesi tamam, gelinoiz güveysiz bir düğün evini ne kadar andırıyor.
Fakat akşam olunca yemek vakti bu hava biraz değiçti. Bu ambar zaman zaman köy kahvesine, köy odasına da çok benziyor... Uzun çubukarını tüttüren ağalar, iokambil 66 oynıyanlar az değil...
Yemekten sonra bir adam ortaya çıktı. Elinde bir kulu ve torbayı tutarak bağırdı:
— Haydi başlıyor,    başlıyor,
tombala oynamak üşüyenlere kâğıt veriyoruz.. Duyduk duymadık demeyiniz, birer kuruşa şans deneyiniz. Bu kumar değildir sakın!... Ne yaparsın, ambar palasta vakit böyle geçirilir.
Şimdi heyecanlı bir oyun başlamaktır. Numaralar çekildikçe aesler yükseliyor, haykırışlar, sevinçli öfkeli tavırlar birbirini takip ediyor. Böylelikle de vakit ambar palas yolcularının resmiyetsin samûmiyetlerile geçip gidi-yor.
Bu oyun bitince yine şarkı faslı bağladı. Ayni sesler, ayni türküler, ayni tavrrlar saatlerce u-zayıp durur.. Artık uyumak isti-yenler mırıldanarak söylenmek istediler, ama ağızlarının payını da aldılar. Kalabalık arasından bir ses yükaeldi:
— Rahatım düşünen*, uyumak, tembel tembel esniyerek karanlık denizi seyretmek arzusunda olanlar yulkarı kamaralara öeçrif buyursunlar, kamaralara...
Bu söz üzerine akar sular durdu... Bir alkış ve kahkaha tufanı ambaT palası gümbür gümbür inletti...
Güverte buz gibi soğuktu. Fakat Çanakkalcden içeri girince tatlı yumuşak bir hava vapuru-
muzu kapladı. İzmir vapuru zengin bir semt kadar geniş ve rahat bir muhit haline gebd'i.
Gökde ay karışıklıklardan kur tudmuçtu o da bütün cöknertliğile ışıklarını aşağıya koyvermiş iyi kalpli bir nine gibi gülümsüyor-du. «Güzellik* nerede de olsa hemen hissediliyor. Ambar palas yolcuları dışarının bu halini hemen kavramış olacaklardı Kİ bir anda güvertede kalabalık bir gTup göründü.
Bu sefer çokluğu yüksek tahsil gençliği teşkil ediyordu. Sömestr tatili mürraseketile yurtlarına gidiyorlar, içlerinde m es'ut bir âle. me kavuşmanm içtiyakı vardı. Akordiyon çalan usta bir arkadaş bu gece yolcularına bu güzelliği daha derinden duyurmağı bir vazife bildi.
Artık Amerikan dans mu»ikÎ6İ her şeye hâlkim olmuş gibiydi.
Vapurdaki köylü kardeşler de bunun zevkinden uzakta kalmadılar. Mehmetçikler de dansa bağladılar.
Ben Mehmetçiği yalnız çifte telli oynar, hora teper basit bir tarzda zeybek oyunu oynar sanırdım.
Bu gece benim için harikulade bir tablo idi. Birer birer onların türlü türlü modern oyunlarını seyrediyordum. Oldukça ma-ha retle dönüyorlar. İçlerinden biri step biic yaptı. Sonra sordum ve öğrendim ki bunlar izmirli aelkerler imi§. Ama nereli olursa olsunlar, Mehmetçik benîm için yalnız bir biçimde, bir seciyede bir yerlidir. Arslan gibidir, kahramandır, Türlkiyelidir....
Yalnız kahraman mıd^r? Mch-mMçik hayır, o çok ince hassas ve zekıdü. Müthiş neşelidir.
Bu oyuna son hem de güzel bir son vermek maksadile içlerin den f/ge tipinde sarılın bir er arkadaşa yaklaştı:
— Hele, dedi, bir zeybek çal..
Alkjordeon harman dallıya geç. ti....
Bizim Mehmetçik de ansızın yamatı, kıvrak bir efe olmuçtu. Çanakkale boğazının havasına uygun, tatlı, yumuşak hareketler, le dizlerini yere vuruyor, kendisinle açılan 'genişlikte dönüyo*. Seyirciler hayret ve hayranlık içinde onu seyrediyor. Durup da
akordeon susunca kalabalığa dön dü:
— Nasultmış, dedi?! Bızijn o-yun sizin oyuna hiç benziyor mu?
O, böylelikle daima değişen moda oyunları mat eftmigti. Zeybek oyununun üstünlüğünü onda-ki Ege ruhunun serbest ve sağlam akışını, san'at inceliklerini bir kere daha kabul ve tasdik eUtirmek is*Jetmiş>ti... Ve bunda da son derece muvaffak oldu...
İşrte vakit burada da bir yudum su gibi tatlı, bir an içinde geçivermişti.
Kim bilir bu saatlerde kamaralarında yataklarına uzanıp uyu. yanlar ne sıkıntılı rüyalarla bunalıp terlediler.
Ambar palas yolcuları açık havaya, zevike, neş'eye hâkimdiler.
Neriman Hikmet
Tana
Hâdiseler, tasanlar, Gazeteler...
Yazan: NİZAMEDDİN NAZİF
Şehir tiyatrosunun dıajm kısmının bir facia kısmına döndüğünü bir tenkidimde yazmıştım. Şimdiye kadar gösterilen piyesler hep öldürme sahnelerile bitiyor. Dram, hayatın sa/hneye konulan bir parçası olduğuna göre; bütün hayatımız öldürme sahne-lcrie mi doludur? öldürme işi, ('kütle halinde, harplerdeki öldürmeler müstesna) nadir olur. Asıl hayat, mütemadi dram; hırslarımız, tatmin edilmemiş arzularımız, mukabele görmiyen askılarımız, ilâh, ilâh., larla gürültüsüzce cereyan eder. B. Sha" piyesi yazmağa başladığı zaman H. G. Wdls'i de teşvik etmişi. O zaman H. G. Wcı'!s «sahnede hiç bir şey vukua gelmez» cevabını vermişti. Asıl hayatın arası-raki marazı bir halini teşkil eden öldü rı m e vakaları sahneye doldu, rulursa Wells'in yerden göğe kadar hakkı vardrr. Şehir tiyatrosu hakikî hayatı bize ancak bir piyesle gösterdi: Yalı Uşağile.. Fakat bu sanat eseri de tuhaf bir tesadüfle, daıha doğrusu tuhaf bir anlayışla komedi kısmında gösterilmiştir.
Şimdi dram kısmında Hanri Batay'ın «Meşaleler» i gösterilmektedir. Mk perdesini gören işte bugünkü hayatımızın sahneye konulmuş bir parçası diyor. Burada da, kansere çare bulma üzerinde olan bir profesörün kız talebelerinden birile münasebette olduğunu anlıyoruz. Tamamile realiteye uygun bir hah Hakikî bir hayat mevzuu. Fakat bu mevzuu tiyatro!aştırmak (I) için, eser muharriri, bir takım nazariyeler dolduruyor. Ve bir öldürme sah-nesile de netice veriyor.
Profeoör doktorun mesai arkadaşı Yusuf adında diğer bir doktor da, ayni talebe kızı seviyor. Fakat onunla profesörün münasebette olduğunu bildiği için bu sevgisini içinde saklıyor. Nihayet profesörün yine mesai arkadaşı ve doktor karısı herkesin | ağzına düşen kocasının talebesile münasebetini duyup kocasma anlatıyor. Kocası profesör doktor inkâr ediyor. Kadın dedikoduların önüne geçmek için kızı mesai arkadaşları doktor Yusufa vermek istiyorlar. Profesör doktor, Nihale bu isi kapatmak için mutlaka dokotr Yusufla evlenmesi lüzumunu söylüyor. Kız istemiye istemiye razı oluyor. Profesör doktor, doktor Yusufa Nihal ile evlenmesini teklif ediyor. Doktor Yusuf profesörle talebesi Nihal arasındaki münasebetin buna mâni olduğunu söylemesi üzerine, profesör yine inkâr ediyor. Bunun üzerine doktor Yusuf sevinçle kızla evlenmeğe razı oluyor. Evlendiklerinden bir rmüddel sonra bir çayda. Nihai] hâlâ sevdiği hocası döko-tra, tahammül edemediğini, hiç olmazsa arasıra onu kucaklamasını söylüyor. Profesör eski münasebeti unutacaklarına dair verdikleri sözü ona hatırlatıyor. Bununla beraber Ni-halin yalvanp yakarmalarına dayanamıyor. Nihal in çıkmış olduğu odasına yavaşça çıkıyor. Bu sırada dans edilen salondan doktor Yusuf da gelerek meseleyi öğreniyor. Neticede orada profesörü tahkir ediyor. Başka bir gün de doktoru tabanca ile vuruyor. Doktor ölürken, karısına, orada bulunan doktor Yusufu affetmesini ve onunla mesailerini sonuna kadaır yürütmesini tarvsiye ediyor. Çünkü profesör cinsî işin ilim yolunda bir kimya tecrübesi kadar ehemmiyetsiz olduğunu ileri sürüyordu.
Başlangıcın hayatımızdan bir parça olduğunu gördükten sonra eserin böyle nazariyelerle birJme-mesini insan isterdi. Çünkü ileri sürülen fikrin Freud tamamile aksini ilmî bir surette isbat etmeğe uğraştı, durdu.
Hayatı sahneye aksettirmek her muharririn işi değildir. H. Batay filvaki Fransız tiyatrosunun tekâmülünde bir merhaledir. Fakat zannedersem dram kısmında bütün iyi veya fena yabancı eserleri göstermek usulü tutulmuş olduğu için, başka memleketlerde merhaleler teşkil eden bu gibi eserleri göstermek zahmetine katlanılmış oluyor.
Yusuf AHISKALI
Büyük Türklerin En Şöhretlileri Bile Bazan Birçoğumuzun Meçhulüdür. İnönü Kız Lisesi Feslefe Öğretmeni Muharrir Arkadaşımız Faika Onan Bnnlardan Birini Daha Tanıtıyor
Gelenbevî İsmail Efendi
Gelenbevi, Bir Balestik üstadı İdi. Bir Talim Esnasında Hedefe İsabet Etfirilemiyen Mermileri Riyaziye Yoluyle Hedeflerine Ulaştırmıştır
Yazan:
Faika ONAN
İnönü Kız Lisesi Felsefe öğretmeni
Ealki Darülfünunda tfeeseüs etmiş m «menin aksine böğrün Üniversitede Türk mütefekkirlerinin ve onların dlegerlS ederlerinin talebe tarafından tetkik mevzuu olduğu büyük bir imemnunryetle kaydolunabilir.
Bu vesile ile bizde metodik bir tarzda tetkik mevzuu olacak kadar feyizli ve değerli bir sahayı belirtmek üzere Gelenbeviyı taruıtrrvak istiyoruz. Bu büyük Türk mütefekkiri sayısı ve değeri pek çok riyazi eserlerile kelâma ait malbu tetkikatı, ileri sürdüğü fıkirlerile her iki bakımdan tetkik mevzuu olacak kadar rengin bh hazineditr.
Yaşadığı devrin tanınmış liim adamlarından kuvve İr', i bir ilini alan şahsî kabiliydi iıe tctcrrüı ve temayüz ea'en, feragat ve fedakârlıkla kend.ni iıme vcri> hocalık edip talebe yeisti ren, ilim tarihine kitabül merasü, cebir kitabı, kelâlm uleması arasında ulemanın büyük bir ehemmiyet verdiği Celâl cerhini yazan Gelenbevi hicrî 1143 tarihinde İzmir lcrîni Yasinci Zadeden. Mantık, civarında Gelenbede doğmuştur.   Riyaziye,  İlmi kelâonı da ayaklı
uelenbevrnıu  resmini uzun   uzaûıya araştıran,   fakat b ulamı yan   Rasathane Müdürü B. Fatln
Babacı ve büyük babaları müftülük, müderrislik etmij. Yaşadık ları muhitin ilim hayatına iştirak etmiş adamlardı. Geleni)ede doğduğu için Gelenbevi adile tarih sayfalarımda ebedileşen İsmail (Efendi) okumuş ve muhitinde sevilmiş bir aile çocuğu olmasına rağmen daha ana kucağında yetim kaldığı için ilk zamanlar ihmal olunmuştu.
Bir rivayete göre bir gün sokakta oynarken baba dostlarından biri kendisine rastlamış onun bu hafinden müteessir olarak nasi hat yoHu kendisine senin baban ve büyük babaların okumuş yazmış adamlardı. Onların evlâdını» böyle sokakta ceviz oynamak yaraşmaz demiş olmasından utanan küçük İsmail bu nasihaütan sonra okumağa heveslenmiş doğduğu memlekette bir müddet tahsi-Hne devam ettikiten sonra Istan-bula gellmiş Arapça ve yer»t ilim
kütüphane adile tanınmış Müfti Zade Mehmet Efendiden tahsil etîmiştir.
Gelenbevî tedris halkasına gir. d'iği hocasiıe bir yandan tahsili ne devam ederken bilhassa riyazi araştumalarile kendi kendini yetiştirmiş ve arkadaşları arasında
temayüz eîjmiştir.
Hocası Mehmet Efendinin e-vine sık sık gidip Mutavvel okuduğu, miübahase ve müzakere şeklînde bir muhakkik, bir mü-deklkıik gübi derslerine devam ettiği günlerde mantığa ait meşhur Burhan risalesini yazmış hattâ bu yüziden hocası tarafımdan kâfi de. recede olgunlaşmadan eser yazmak cesaretini "gösterdiği için mu ahaza bile olunmuştu.
Gelenfeevinin yazdığı risaleyi hocasına sunduğu zaman hocası-nm «pek âlâ, pek güzel ama.. Mutavveli bitirmiş olaydın daha iyi olurdu» dediği meşhurdur.
DOKTOR Diyor ki...
SULARDAKİ MİKROPLAR
Hastaiık yapan mikropların sularda mevcut bulanması tohlücell olduğu kın böylo sular, tenıl'/lcnmedon, İçilmez. Bunlarla evlerde bulaşık, ç&masır yıkamak, difcer ov temizlikleri yapmak vo hattâ hayvanları sulamak bile muvafık delildir.
Mikroplu suların t«nlzlonme*l onları, üst üste konmuş, müteaddit kum ve çakıl tabakalarını havi süzgeçlerden süzmek suretll© temin olunur. Sulara bazı   mikrop   öldürücü
ilaçlar karmak veya onlan mikrop öldürücü bazı maddelerle temas ettirerek temizlemek ve iellocek bir hale jrerlrmok te mümkündür. Ter-kos ve Elmalı sularında zararlı mikrop mevcut bulunmaması ve bunların teiniz olmaları böyle bir takım süzgeçlerden süzülüp germekte bıı-lunnıalarındandır.
Sularda haftalık yapmıvan mikroplar da bulunur. Bu mikroplar İnsana ve hayvana zarar vermedikleri İçin, İçlerinde muayyen bir miktardan fazla mikrop bulunmamak çartUc, bunların İçilmesinde ve kullanılmasında bir mahzur yoktur.
Fakat vclevkl hastalık yapmasalar bile, bu mikroplar nııda haddinden fazla ve pek çok «ayıda bulunacak olurlara» böyle Huiarı yine bu laHik diye telâkki etmek ve insanlara iclnııemck icap eder. Bütün bu İnce muayeneler ancak suları vasıtaları mükemmel olan laboraruvar-larda tetkik ve tahlil ile meydana çıkarılabilir.
Böyle ince bir tahlili yapmak İmkânı   olmadığı   zamanlarda   »uyun temiz olup olmadıkı hakkında umumi   olarak,   bir   fikir   edinebilmek İçin de bazı esaslar vardır.
Bir su, toprnftın derin noktaların-dan gelirse, bulanık degll berrak, soğuk ve lezzetli olur»a o «uyun oldukça lyt vo İrilmeğe elverişli oldu-£uııa, hk olmazsa kaba taslak olarak, hüküm vermek imkan dahiline glrnüş olur.
İçinde gözle görülebilir derecede yabancı zerreler taşıyan, sofuk ol-mıyan ve bulanık bulunan   sular -
hele bunlar evvelce kutlanılmamış ve tanınmamış «ulardan iseler - daima şüpheli telâkki edilmeli ve müm kUnse tahlile sevkolunmalıdırlar.
Su, insanların her dakika muhtaç bulundukları bir cevherdir. Onun saf ve temiz olmasına çok dHckat etmek sıhhati korumanın en birinci «artla-nndandır.
Dr. Nuri ERGENE
Adliyede:
öldürülen Zengin Dilencinin Varisleri Çoğalıyor
C^eç^nlerıde eski Hapisaae ar-sasmlda boğazlanarak öldürülen ihtiyar dilencinin suçlusu idamı ifttenilcrck Agırc^za- mahjkemesine verilmiştir. Bu 'kadının hakikaten zengin olduğu anlaşılmış ve varilleri bite yavaş yavaş ortaya çıkmağa, başlamrştır. Btr bakkal miras işlerini tetlkük ed'en mahkemeye ve alâkadar Müddeiumumiliğe müracaat ederek kendisinin öldürülen bu kadına dört yüz
lira borcu olduğunu söylemiş ve bu parayı kime vereceğini sormuştun Kadınrn Anadoluda bir ço"k emlâki bulıuvduğu da ihbar
edilmiştir. Şişlideki Çocuk hastanesi kâtiplerimden bir zat ta bu kadının varisi olduğunu ileri sürmüş vc veraset ilâmı çıkartmak için hazırlıklara başlatmıştır. Bu kadının onbinlıercc lirası olduğu tahmin ediliyonmuş.
Çift Numaraların Çalıştığı    Gün Tek Numara ile   Çalışan   Şoför Kendini Müdafaa Ediyor
Mılü korunmaı kanununa muhalefet edenlerin suplarını tet'kik eden asliye ikinci ceza mahkemesi dün geç vakit oüomotbilin numarası tek olduğu halde çift numaralarım çalışacağı grün sokakta yakalanan şoför Erzincanlı Şaban Y Lmzm   duruşmasını   yaptı.
Bir şahit gelmemişti. Muhakeme bugüne talik edildi.
Gelenbevi 33 yasında Ruus imtihanına girmiş muvaffak olarak müderris olmuştu. Asıl olgunluk devri bu tarihten sonra bağlar.
İlim talimine başladığı zaman
takip ettiği sıra, seçtiği eserler serisi metod'ik çalışmalarının gazel ifadesidir.
Sarf, Nahiv, Mantık, Hey'et, kelâm ve nihayet felsefe mevzuları üzerinde durdu. Burhan risalen, Isagoci şerhi, Kadi - \ıir şerhi, Tezhip GcL-nbevisi, Kitab - ül Merasidi Cebir kl'taıbı, mü;c-kellimin arasında büyük bir e hemı.Tiiyet verilen Risale-i Adu-diye metninin Celâ.eddini Dev vani tarafından yapılmış şerhin.ı. tetkik vc izahı böylece ortaya konmuş eserleridir.
Celâl Şerhinin mukaddemesin de iimi kelâm ilimlerin efdalidır bugüne kadar birçok ulema ilmi kelâma dair pek çok eserler yazmışlardır. Ben gençliğimde bütün gavretimî naJkiA ve akıl ilimlerine sarfettim. hayırlı bir maksada ulaşmak için mantık ve â-dap fen/lerine taallûk eden yazılar yazdım. Günlerim geçiyor ihtiyarlığa dogTu gidiyorsun. Meyve vermeden kuruyan bir agaç gibi göçmeğe gönlüm razı olmadı. Tahkiki meramda jrücüfrn yettiği kadlar kelâma ait bir ?ey1er yazmak istedim. Talebelerimle Akaidi Adudiye'yi okuturken ekâbiri ulemanın bu baptaki fikir ve mütalealarrra troplarken zihnime gelenleri yazarsam dostlara haîna talebeye bir tekemmül vesilesi olur diye düşündikn diyor.
Böylece tevazula ortaya koyduğu eser ile Hudus-ü âlem, İspatı Vacip, sıfatı ilâhiye, mübüv-vet ve sair keAâm mesaili etrafında pek kıymetli tetkiklerini ölfra-ya koymuştur.
Her ne kadar ayaklı kütüphane kelâm ve felsefe, Palabıyık Mçh-met Efendi riyazi sahada Gelen-bevmin yaşadığı devirde şöhretini biraz küilemiş ©»lsalar bile ilmî kıymeti takdir olunduğu da muhakkaktır. O sırada vazifeten Is-tartbulda bulunan garplı bir mü-hertdıs kendisim bir münasebetle evinde ziyaret ettiği esnada fak-rü sefalet ve perişanlığını gördüğü Gelembevi için «hu adam a-ğiTtlığınca altın ed"er» demisrri.
Eserlerile riyaziye tarihine mal olan, Gelenbevinin palestik ilminde vukufunu gösteren hâdiseyi tarihler kaydietmektedir.
Bir talim esnasında hedefine isabet ettirilemryen merminin isabetini birriyaziye temin ettiği herkesçe malûmdur.
Bu vesile ile Avrupalı mütehas sısların resmini alrnak istedikleri zaman ricali devletten birinin kürkü ile çrkanlan resmine bakıp ta: «Şükür ben de kendimi samdır kürk içihde gördüm, dediğini Cevdlet tarühi kaydebmekrtedir..
Bu ifadeden maddî »tuap i-çmde olduğunu arüUdrgırmz vc ay | ni zamanda resminin çekildiğini öğrendiğimiz Gelenbevinin mevzuu bahis rermi ortalıkta yoktur. Değerli âlimlerimizden muhterem hocamız Rasathane Müdürü Bay Talin bu resmi pek çok aramı? oırrasına rağmen ele geçiremedi-ğini söylemiştir.
Celen'bf Vi kalabalık ailesin»' geçindirmek üzere bir aralık mü-hendishanede riyaziye hocalığı yapmış ölümünden bir sene evvel de Yenişehir kadılığına tayin ol ur. muştu.
Kadı bulunduğu Yenıişehirde ohkâm'ı Fikhlycyc göre ayı gördüğünden bahsile ramazanı ispata gelen iki şalhidin ifadesini riyazi hesaplarilt telif edemediği için şahadetlerini reddebmiş vc bu yüzden. Şeyhülislâmın tevbihi ne uğramıştı.
Kendisini pek müteessir eden bu acı ihtardan duyduğu teessür üzerine olduğu söylenen bir felç neticesinde 1205 die Yenişchirrle ölmüş ve orada gömülmüştür.
Bunu takip edecek bir yazımımda Gelenbevinin sayısı ve değeri çok eserlerini tahlile uğraşarak bu suretle şöhreti, kıymeti büyük Türk mütefekkirinin riyaziye ve felsefe bakımından çok değerli tetkikle t e mevzu olabileceğini belirtmek istiyeceğiz.
Faika ONAN
İnönü K^z Lisesi Felsefe Hocası
V A T A in
20 - 2 - 941
OKUYUCU
MEKTUPLARI
Tekirdağında Karagöz Usturasından
Çıkan Münakaşa
ı ¦ Uu.i.il: Ifalkcvinln okuma salonumla hararetli bir mUmkaşa olmuştur. Münakaşa l>lr tra* usturasından ileri gelmiştir. Bir conv maruf hlr dükkândan UM» kurusa Mr ustura almış fakat a>ııl markaj ı diğer dükkânlarda 120 ve I.HO kuruşa \rriyorlarmıs. Tekrar dükkâna giderek usturayı porl almasını vvyıı 15*0 kuruşluk bir fatura vermesini istemiştir. Dükkâncı her İki talebi de reddedlnre hâdiseyi arkadaşlarına anlatmış ve usturayı arkadaşlarına göstermiştir. Bir de ne görsünler? l'stura-nın üzerinde (Karagözle Haelvat) ın resimleri var, yanında da (No. 15, 6/8 çHte Karavli*. O Air \>n-tura yazısı Ur Karagöz (Karayöz)
olarak yazılı. Bu kelime seneleri büsbütün sinirlendiriyor, bunu, Türk diline, tarihi Karagözümüze karşı bir hakaret telakki ediyorlar. Fakat dükkân sahibi kabahati ıı/erlne almıyor. Aeaba, Avrıi|ia>a sipariş edilerek getirtilen hu ııs-tııralurı hangi firma ısınarlamış-tır? Geneler mahkemeye müracaat etmeği \e bu firmanın a£ır bir cezaya çarptırılmasını münakaşa ettiler. Bu haklı bir davadır. Bu İşte gençliği" gösterdiği alâka ve heyecan buruda takdirle karşılanmıştır.
Memleketin her tarafına yayılmış olan bu usturaların toplattırıl ması muvafık defcH mı.lir?
Koııızi I>o£uoJII
941 KAY E
s.
Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar? J Avrupaya Gönderilen Heyet
Kara Kemalin Siyasetiyle
Komitacıların Arasına Nifak Sokuldu
Anlatan: Pantlkyan — Yazan: M. Sıiır
__[Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur]
4
AŞKIN GÜNAHI
Hasta kızın gözleri hafifçe aralandı. Başı ucunda günden güne sararrp solan genç kadına baktı.
— «Abla»
— Ne var Necla? Yanandayım yavrucuğum. Bir şey mi istiyorsun?
— Evet abla bir şey. Beni affetmeni.
— Oh Necla, sen bu meleke
nemi affedeyim senin.
— Ben mi melek, benim saf ablacığım. Bana melek deme, gücenir melekler sana...
— Ddimisin Necla? Neler saç.
malıyorsun.
— Deli mi? Kegkc deli olsaydım. Hiç olmazsa ne ıstırap, ne aie saadeti duyardım. Ben brr günah işledim ve bu günahın cezasını senelerce sen çek<ın ve hâlâ da çekiyorsun, afoje.
— Oh Necla, bütün bunlardan hiç bir şey anlamıyorum.
— Dinle abla, simdi her şeyi anlıyacaksın. Sana anlatacağım korkunç bir hayat dramı ve bir asXın, günahıdır. Hem biliyor musun ki, bu dramın kahramanları ben* »en ve odur.
— O kim Necla, söyle kim o kahraman.
— O mu? Abla. O öyle bir kahraman ki arlkasında iki yajı-yan ölü bırakarak uzaklara, çok uzaklara gitti. Yakında ona kavuşacağım abla. Onunla, bambaşka btr âlemde, herkesin sustuğu, yalnız ruhJarın konuştuğu yerde, gözlerin feri söndüğü insan vücutlarının bir takım dağılmış ıl&emıklerden ibaret kaldığı yerde, buluşacağım. öyle ki artık seni sevemiyecek düşüne-rruyecek, yalnız benim olacak. Oh, ne kadar bahtiyajım. O beş sene evvel bu sahte Vf mânâsız dünyadan ayrılmıştı. Onu ben a-yırmıçtım- Şondi ayni gün arkam, da iki bahtiyar için ağlıyan temiz tor temiz, henüz açılmadan hayatın bütün zevk ve sefahatlerini görmeden yaşıyan solruus bir gonca gibi ihtiyar bir kız bırakarak o meçhul âleme dalacağım.
Hasta kız bunları gözleri kapalı, dalgın, sesinin tonu her kelime sonunda biraz daha kısılarak, söylüyordu. Vaktinden evvel solan ihtiyar kızın yüzü mermer gibi beyaz, gözlerinin altı, göz bebeklerinden daha   siyahtı.
Düşmemek için sade kemikten ibaret kaimi* parmakları, karyola demirini kıracakmış gibi sıkıyordu. Dişleri alt dudağına ke-netlenmİK, üat dudağı sinir şifrele, rini belirtecek kadar titriyordu.
— Dinle abla, senin bütün saadetini elinden alan bu iğrenç in sanın, son sözlerini dinle. Nişanlandığın günü hatırlıyorsun değil mi? Nasıl hatırlamazsın. Hayatında bundan güzel bir gün da. ha geçmedi. Sevdiğin adamın kollarına atılıp sevinç göz yaşlarını, gözlerinden ayırt ediimiye-cek kadar siyah elbisenin üzeri-oe, döktüğün günü hiç hatırlamaz olur musun?
— Su» Necla, yeler. Anlıyor musun artık tahammülüm kalmadı.  Bir kelime daha    söylemeni
istemiyorum.
— Hayır susmıyacağım. Belki beni narin parmakların boğa bilir, belki kalbin duıabLliı. Fakat tütün bunlar beni soyliyecekle-runden alıkoyamaz, susturamaz.
O günden sonra aradan bir hafta geçmişti ki, Alı Hey çifüli-ğindeki M gezintilerimi/ başladı.
Sen tam bir ev kızı idin abla. At gezintileri, mehtapta sandal sefası seni alakadar etmiyordu. Bense hoppa mizaçlı on bes yaşında bir genç kızdım. Nişanlının bütün İsrarlarına rağmen bir takım sebepler    gösteriyor, beni
öne sürerek. «Halûk Noclâyı götür, o böyle şeylere bayılır» diyordun.
Halûk güzeldi abla, Uınç yüzlü, sert bir erkek güzeliydi, ilk g-ezintilerimiz sade eğJenmek oJ-du. Sonra, evet sonra bir gece Beykoz kıyılarında açılan bir sanda hn durgun deniz üzerinde kürek fısıltıları içinde mayolu bir genç kızla, yajtfk vücutlu siyah gözleri mor gövdesi parlak yıldızların aksini tanıyan genç bir erkek ve bir çift ateşli dudak birbirinin oldu.
Onu takip eden günler vc geceler hep ayni nakarat hepsi ayni hayat—
Yalnız bir gece...
Bir gece ben onun oldum abla. Hem maddi, hem manevi, öldürdü, benliğimi çaldı o benim.
Evlenmenize üç gün kalmıştı. Düğün hazırlıkları, terzi provala. n hepsi bkmiçti. Bitmeyen bir şey vardı abla. Benim bitmiyecek, sonu gelmiyecek aşkım. O hiç istifini bozmuyor. Beni yalnız görmekten çekiniyordu.
Düğününüze bir gün kalmıştı ki, yarının felâketini düşünen ben buna bir son aradım, buldum abla. Bizim bahçıvan bahçede bir takım otlar tozuyor. Bunları kurutup duruyordu. a relere verilen bu tozlar onları öldürüyordu. Jğ/i    'mi
Ben de bir pasta yaptım. Ertesi gün   eniştem   olacak   adam
için.
Sen biraz yemek .stemiştin de vermemiştim. Hayır veremezd'itm. Ellerimle yaptığım o nefis pastayı, o yedi, fakat pastanın zevkini ben tatUm abla. Ya sen, zavallı ablacığım, erteci günü beyaz teller vc duvaklar takacağın yerde, siyah elbiseler giydin. Gözlerinde sevinç ışıkları parlı-yacak yerde matem yaşları parladı. Beni affet abla, o senden çok benimdi. Affet...
Hasta kız. affedildiğini d uyumadan gözlerini kapadı. Soğuyan yüzünde hayatın son deminden iz olarak kalan yaşlar vardı.
ihtiyar krz, sönen hayatın üzerime kapandı.
—Zavallı kardeşim, bu ne senin, ne de benim günahım. Aş-kîn günahı, dedi.
Güzin GÜRMAN
fcipor veslleslle yapılan monden toplantılarda ve verilen ziyafetlerde mun/ura elddcn   heybetlidir.  Fakat.
Gençlik Teşkilâtını Halkevlerine Bağlamak En Doğru Hareket Olur
Türk Spor Kurumu, Beden Terbiyesi Cfencl Direktörlüğüne tnkılûp ettikten sonra, bu teşekkülün göreceği işlerin başında gonglık teşkilAtı ve mükellefiyet İşleri geliyor ve eski .spor teşekküllerinin İdaresi ikinci derecede kalıyordu. Nihayet 18 - 20 yaş arasındaki gençler mükellefiyet kanununa tâbi tutuldu. Haftanın muayyen günlerinde çalışıntya mecbur edildiler. Geniş teşkilat yapıldı. Muallimler tayin ve kazalarda bu işleri idare edecek a.sbaşkunlıklur ihdas edildi.
Mükellefiyet kanununa gore gençlik kulüplerinin açılması lûzımgel-mekte kli. Fakat her nedense Istan-buldu Belediye hudutları dahilinde muhtelif kozalara mensup 18 - 20 yaş arasmda 5000, Belediye hudutları haricinde 6000 mükellef tesbıt edildiği halde bir tek gençlik kulübü olsun açılmadığını ve bu islerin eski kulüplere verildiğini görüyoruz.
Bu suretle daha iş ilk vaziyette pamuk ipliğine bağlanmış bulunuyordu.
İlk günlerde mükelleflerin çalışma günlerinde muallimlerinin nezareti altında çalıştığını görüyoruz. Fakat gün geçtikçe devam etmiyen-ler hakkında kanuni bir müeyyidenin bulunmaması mükellefiyete tabi gençlerin çalışmıya gelmedikleri ve nisbetin yüzde yirmiye indiği elle tutulur bir şekilde göze çarpıyordu.
Bir gündü. tesadüf bana Beden Terbiyesi Genel Direktörü General Cemil Tanerlc lstanbuldaki bu çalışmaları teftişte beraber bulunmak
fırsatını verdi.
Genel Direktör, umumi katip Cemal Gökdağ beraber dolaşıyorduk. Mükellefiyete tâbi gençlerin en mü-tekaslf yer olması lazımgclen Kadı-köyündc Kurbağalıdcrcde açık bir sahada adedi yüzü geçmlyen bütün bu semtin gençlerinin çalışmasında bulunuyorduk. Generalin önünde bl-lo bu gençlerin hareketi gayriciddi idi. Vc hiç şüphe yok ki kayıtlı bulunanlarla orada çalışanlar arasındaki nisbet âzami yüzde otuzu geçmiyordu. Ben bu vaziyeti gözlerimle
Bu akşam
SARAY
Sinemasında
SCALA de MİLANO'nun en güzel sesli iki artisti
MARlA   CEB OT ARİ
Madam  Butterflyn'in unutulmaz Yıldızı ve
C L A U D I O   G R O L L O
Roma Opera Royal'in Orkestrası ve teganni hey'etlerinin iştirakile DUMA'nın LA DAM O KAMELYA eserinden iktibas edilen dehakâr Musikişinas VERDÎ tarafından   O P E R A'ya adapte edilen
LA  T R A VI A T A
Unutulmaz musiki festivalinde teganni edecektir. Yerlerin evvelden aldırılması rkra olunur.
Haddizatında gençlik teşkilâtı adiyle gençliğe İzafe edilegelen teşkilâtın
melâlenglz bali budur
gördükten sonra bu işin yürümeni-1 rlnc bırakmalıdır. Bu suretle ış or-
Şarkın cı ÖZEN FİLM ve
EM
büyük Yıldızlarını memleketimize tanıtan
TAKSİM      sineması bu defa o sovrmli artist
NE   R I Z I K ' ı ve
Tanınmış   artLst
SÜLEYMAN    NECİP'I
DOKTORUN AŞKI
Türkçe sözlü, şarkılı ve sazlı büyük Şark filminde takdim edecektir. Aşk ve vazife arasında bocalıyan ve nihayet vazifesini aşkına tercil eden bir doktor... içtimaî hayatın bütün acı sahnelerini gösteren, iyi kalpliliği vc insanlığı tarif eden  bir şuheserdir.
Yarın Matinelerden itibaren
TAKSİM
sincınasındu
nin imkânsızlığına kanaat getirmiştim.    '    \7İ-İİ.
Ve ylno bugün iddia ediyorum ki, bu işlerin bugünkü şerait dahilinde istenilen şekilde yürümesine vc beklenilen randımanı vermesine imkân yoktur.
Evvelâ mükelleflere bu işin ehemmiyetini takdir ettirmek ve programlı bir şekilde çalışmayı temin etmek, işe ciddiyet verdirmek lâzımdır. Haftanın muayyen bir gününde hali bir arsada pantalonla beş on dakika eller aşağı, eller yukarı yaptırmakla bu işin yürüdüğüne inanmak bir parça saflık olur kanaatindeyim.
Mükellefiyet işlerinin tatbikından gaye beş on genci orada burada toplamaktan ibaret değildi. Bu iş teşkilâtlandırılacak ve daha ziyade müesseselere sokulacaktı.
Bugün Istanbulda beden terbiyesi kanununa göre müessese kulübü aç-mıya mecbur bir çok müesseseler olduğu halde bir tek müessesenin dahi bu işe lâzımgelen ehemmiyeti vermediğini açıkça söyliyebiliriz. Bu da bize Beden Terbiyesi teşkilâtının bu işi İstenildiği şekilde organize edemediğini ve yapılan masrafların boşa gittiğini gösteriyor.
Bu öyle bir geniş iştir kl, bunu bugünkü organizasyonla başarmak ve randrman almak imkânsızdır. *'*
Yapılan masraflara yazıktır. Dar bütçemizden verilen bu geniş tahsisatı böyle verimsiz bir işe sarf etmek bir gün bunu yapanlara, çok haklı olarak hesap sordurabillr.
Dün yine bu sütunlarda mükellefiyet işleri için antrenör yetiştirmek yoluna gidildiğini vo bunun için de bir kurs açmak tasavvurunun mevcut bulunduğunu hamallar cemiyetinden namzet istenmesinden öğrenerek yazmıştık.
Hali arsalarda çalışan beş oıı kişi için antrenör kursu açmrya kalkmak kadar garip bir düşünce olamaz. Daha henüz bu teşkilâtı organize etmeden antrenör yetiştirmek yoluna gitmek mektepsiz köye muallim tayin etmekten başka bir şey değildir.
Yapılacak yegâne İş şudur:
Bugün memlekette Halkevleri teşkilâtı çok geniş bir vaziyet almış ve en hücra köylere kadar girmiştir. Ve Halkevlerinin esas gayelerinin başında da spor faaliyeti geliyor.
Beden Terbiyesi Gonol Direktörlüğünün yedi sekiz yüz bin lirayı aşan tahsisatından spor kulüplerıno on paralık bir yardım dahi yapılmadığına göre kulüpleri kendi huline bırakarak eski vaziyetine sokmalı ve bu mükolleflyot işlerini dc Hulkcvlc-
ganize edilmiş bir vaziyete sokulmuş olur ki. gençlik teşkilâtı daha esaslı bir şekilde köylere kadar yayılmak imkânı elde edilir. En yakın misal olarak Istanbulu ele alalım. Her kazada Halkevi var. Kazalardaki mükellefleri esasen spor kollan faaliyette bulunan Halkevlerine verirsek işin daha verimli bir hale gireceğine şüphe yoktur. Bu da hem devlet hazinesi ve hem de gençlik için büyük bir kazanç olacaktır.        .
KEMAL ONAN
FULMACA
Bu kanlı grup bütün hazırlıklarını yapmış, fedailerini icabeden yerlere dağıtmıştı. Hattâ, tam teşebbüslere atılmak üzere bulunuyor vc nihayet bir fırsat gözlüyorlardı kl, bu gru-pun mevcudiyeti, tasavvur ve tertipleri Kara Kemal Beye bildirilmişti. Bunu haber veren (Asador Sinap-yan) adında Türk dostu bir Ermeni İdi. Bu dürüst adam Üsküdarda Selâmsızda, mezarlık sokağında oturuyor, evinde yazma mondil. çarşaf ve saire yapmak Uc geçiniyordu. Hâdiseyi, yanında çalışan (Arşaloz) adında ihtiyar bir Ermeni kadınınm bu teşebbüs hakkında oğlundan duyduğu şeyleri işçi arkadaşlarına hikâye ettiğini işitmek suretile öğrenmişti. Hiç tereddüt bile etmeden, bir münasebetle tanıdığı Kemal Beye koşup gitmiş, işittiklerini haber vermişti.
Asador Sinapyan, bu kanlı teşebbüsü hikâye ettiği sırada, biruz yukarıda ismi geçen (Leon Arapyan) da, garip bir tesadüf eseri olarak, Kemal Beyin yanında bulunuyor, tabii, birdenbire ürküyor, ezilip büzülüyor. Fakat, hiç renk vermiyor, hattâ, Kemal B. de şahsı aleyhine bir şüphe uyandırmamak için, Leon A-rapyanm söylediklerinden bir çoğunu
da tasdik etmek, o günkü ziyaretinin bunları haber vermek için olduğunu ileri sürmek kurnazlığını da gösteriyor. Komitacılık oyunlarında nice ustalara taş çıkartacak kadar me-haret sahibi olan Kemal Bey, hain muhatabının vaziyet ve tavırlarında birdenbire hasıl olan değişikliği göz-j den kaçırmıyor. Hemen mukabil bir oyuna başlıyor. Sadık muhbiri, yan cebine attığı yirmi beş lira ile gönlünü yaparak selametledikten sonra; hain muhatabına dönüyor, kahkaha ile gülüyor. Alaycı bir eda ile:
— İşittin mi söylenilenleri ağam? diyor. Elimizde daha bunun gibi nice sadık dostlarımız var. Eksik olmasınlar. Senin iki yüzlü siyasetini yüzüne vurmak için mahsus tertip ettim bu sahneyi ben. Nasıl düşkün sandığınız bizlerin bütün tasavvurlarınızdan, hazırlıklarınızdan, oyamak istediğiniz kanalı facialardan haberdar olduğumuzu anladın değil mi? Hadi çek arabanı, uğrama bir daha yanıma, yoksa kıyarım hepinizin tatlı canına...
Kara Kemal Beyin bu kurnaz hareketi, meydan okurcasına gösterdiği cesaret ve celâdeti hâdiseyi öğrenen komitacıları telâşa ve yekdiğerleri aleyhine şüpheye düşürmüştü. Hepsi de biribirlerine İttihat ve Terakki hafiyesi gözüyle bakmıya, bi-
Soldan Sağa: 1 — Sof - Beyaz 2 — Mucize - Büyük 3 — Ana lisanı - Yılan 4 — Asil - Uykuya dal 5 _ Hatırla - Erkek ismi 6 — Nota - Topraktan çıkarılır ve sanayide kullanılır 7 — Bir sinema artisti
- Seda 8 — Akılsız - Mahal ve mekân zarfı 9 — Emmek - Çay kaynatmağa mahsus âlet 10 — Bir şeyi âdet edinen - İki defa söylenince küçük 11 — Lütuf - Şahıs zamiri
Yukarıdan Aşağıya: 1 — Kaskatı kesilmek 2 — Zamiri şahsı mef'ul halinde - Çiçek 3 — Nakil vasıtası -Bir nevi hububat -1 — Alışmak - So nuna (Y) ilâvesiic şey 5 — Buyu-ruk - Kırmızı - Ortadaki harfe bir nokta ilâve edince gümüş 6 — Delik aç - Borcunu vermek 7 — Birbirini iterek şakalaşmak S — Genişlik - Aşk mektubu 9 — Emirler
- Neşelen 10 — Şaka - Gemi direği 11 — Zaman - Fazla soğuk değil
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ Soldan Safta: 1 — Sardalya 2 — Kanaat - Anka 3 — Arak - As - Ait
I — Hırka - Ek - Rı 5 — İs - Alu-de 6 — Ramscs - Zait 7 — Elâ -Şarkı 8 — Kadife 9 — Zıd - Ekerim 10 — Anürane - A.^ı 11 — Nezaret
Yukarıdun Aşağıya: 1 — Kahire
- Zar 2 — Sarısalkım 3 — Anar -Maadin i — Rakkas - Re 5 — Da
- Alevi - Az 6 — Ata - Us - Fena 7 _ Sed - Şeker 8 — Ay - Keza 9 _ Ana - Ararat 10 — Kirpik - İş
II _ Katı - Tırmık
BUGÜNKÜ  PROGRAM
8 Program 8.03 Ajans haberleri 8.18 Hafif parçalar (Pl.) 8.45 9 Ev kadını - Konuşma
12.30 Program 12.33 Neşeli şarkı ve türküler 12.50 Ajans haberleri 13.05 Peşrev ve saz semaileri 13.20 14 Karışık program (Pl.)
18 Programa 18.03 Radyo Caz orkestrası 18.40 Radyo ince saz heyeti 19.10 Konuşma 19.30 Ajans haberleri 19.45 Kadınlar fasıl heyeti 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Şalyapin (Pl.) 21 Müzik Dinleyici istekleri 21.30 Konuşma 21.45 Radyo orkestrası 22.30 Ajans haberleri 22.45 Cazband (Pl.) 23.25/23.30 Kapanış.
riblrlerinden sakınmağa başlamışlar, korkudan teşebbüslerini yüz üstü bırakıp birer birer Istanbuldan savuş-muşlardı. Tabii, bu gidenler dc suikast teşebbüsü bahanesile toplanılan paralardan mühim bir kısmını beraberlerinde götürmeği her vakıtkı gibi, hiç unutmamışlardı.
Osmanlı hükümetinin Balkan harbinden mağlûp çıkması Ermeni komitalarını çok sevindirmiş, ümitlerini kuvvetlendirmişti. Her fırka, neşir vo tevzi ettikleri gizli beyannamelerle mensuplarına sebat vc metanet tavsiye ediyor, yeni yeni direktifler veriyordu. Komitalar, fırsattan istifade ortaya bir (Vilâyatı Şarkiye Islahatı) meselesi çrkarmışlar ve bunun için dc bir hayli yaygara koparmışlardı.
Bu cereyanı, Açimyazin Katogiko-su idare ediyordu. İslahat meselesini büyük devletler kabineleri nezdindo müdafaa için Avrupaya heyetler gön derllmesi lüzumunu ortaya atmış, bu teklif yine para toplamağa ve geniş mikyasta bir soygunculuğa vesüe oldu. Anadoludan. Istanbuldan vo yabancı memleketlerde iş tutan Ermenilerden bir hayli paralar toplandı. Nihayet meşhur (Boğos Nobar) rn reisliği altında teşkil edilen bir heyet Avrupaya yollandı.
Bu heyet Avrupa payitahtlarını geziyor, Ermenilik için âdeta merhamet ve şefkat dileniyorken, Istanbul-da çıkarılan Ermeni gazeteleri ve bilhassa Azadamard gazetesi dc yaygaraya giriştiler. Avrupa vc Amerikanın muhtelif şehirlerinde çıkan gazeteler de işe karıştılar. Artık yalanlar, isnatlar, iftiralar bütün şiddetile başladı.
İstanbul ve Anadoluda yuvalanan fesat basılan her gün bir zulüm hâdisesi, bir haksızlık vakamı, bir tecavüz iddiası uyduruyor, telgrafla bu gazetelere yolluyorlardı. Bu fesatçı gazeteler de, münhasıran Ermenilerden para çekmek için, gelen bu havadisleri allıyor, pulluyor ve medeniyet Aleminin dikkat nazarlarına ko yuyorlardL
Bir gün, bu gazetelerden birinin siyahlara boyandığı, sütunlarını a-cıklı mersiyelerle doldurduğu görülüyordu. Büyük başlıklarla verdiği havadis üe Avrupa efkârmı Türkler aleyhine çevirmek için kahbecesine körüklüyordu. Çünkü, verilen havadis ekseriyetle uydurma ve bazan da hakikate biraz yakm ve fakat, son derece şişirilmiş bulunuyordu. Meselâ:
€... Van vilâyetinin (Givaş) kazasına tâbi (Pendkans) kariyesinde (Niko) adında bir Ermen in in parasına tamah edilerek Türkler tarafından öldürüldüğü...» iddia ediliyor, ortalık velveleye veriliyordu. Halbuki, bu haberi gazetelere telgraflayan soysuz da biliyordu ki, uzun zamanlar Van şehrinde düencilikle bir hayli para toplryan ve iki gözü de anadan doğma kör olan Miko, iki Ermeni tarafından, hakikaten par asm a tamah edilerek vurulmuş ve tutulan katUler mahkûm olmuştu.
İş, bu telgrafı gazetelere yollamak la da kalmryordu. Bu vesile ile ayaklanan Van komitacıları, isnat ve iftira torpalarmı açıyorlardı. Dünyanın her tarafına. Ermeni köylerinin Türkler ve kürtler tarafından sarıldığına, Ermenilerin boğulup boğazlandıklarına, bütün varlıklarının yag malandığma dair alabildiğine uydurma havadisler uçuruyorlardı.
SORUNUZ
ÖYLİYELİM
Salon Fidanlarını Bahçeye Çıkarmak
Zamanı mıdır?
Taksimde Sıra*ervller caddesinde Bayan Kertme Akdoğan soruyor: Salonumuzda Uç Hakaı Palmiye, iki »aksı Aaparagus ve bir kafi »atoı yaprak Begonyam vardır. Havalar lodoslu ve güneşli devam etmektedir. Apartnnanın bir küçük bahçesi vardır. Güneş de görür. Acaba bu sakadan bahçeye çıkarmak fidanlara bir zarar verir
mir
CEVAP — Havaların lodoslu gitmesine aklanmayınız. (Lodosun gözü yaşlıdır) derler. Arkasından yağmur gelir. Yağmurun kara tahavvül etmesi imkânı vardır. Martın on bejine kadar İstan-
bulun havası daima tebeddüle uğrar. Bu itibarla saksıları bahçeye değil, açık pencereli bir yere veya balkona çıkarmak bile tehlikedir. En iyisi güneşli günlerde salonun penceresini açarak saksıları pencereye yakın fakat güneş görmiyen btr kenarına sıralıyarak havalandırmaktır. Fakat bu halde kapıların kapalı ohnası ve saksıların hava cereyanından uzak kalması lâzımdır. Martın on beşinden sonra havalar düzgün gittiği zaman yine güneşsiz olmak şartüe fidanlarınızı saat 10 dan on beşe kadar havalandırıp akşam olmadan tekrar içeri almalısınız.
t
' 20-2-941
VATAN
1 urkıyenın buyuk
Muamması: Yağ
(Baçı 1 incide) XX aine ihtiyaç vardır. Metnfe'ketin on buyuk şehri olan İstanbufUm Belediyesi bu ihtiyacı iç edinecek bir mevkkfedir. Çiirıkü AnadoJu. nun bir çok yerlerine İstanbul-dan mahûût yağ gidiyor.
Halbuki ayni Belediyenin halkın sıhhatine bekçi alması icap eden memurları, mahlut yağ isine en act bir şekilde alet edilmişlerdir. Yağ içinde murakabe mesuliyetini taşıyan memurların kendi adlanm taşıyan bir kooperatifleri vardır. Bu kooıperatıl mahlut yağ yüzünden kâr temin etmtek'te, daha doğrusu bankalarının kâr tenim etmesine büyük bir gaflet içinde a*et oynaktadır.
Ealkidlen EJmasoglu diye tanınan, sonradan (Karaca) soy adı. nı alan Karamandı kardieşder cidden kurnaz çıkmışlardır. Senede kooperatife yalnız 2400 lira vermek ve kooperatif müdürünü orta/k diye aralarına a^rnak su ret Re ciddi muayenelerden kurtulmuş-rar, mahlut yağ inhisar ve imtiyazım ele geçirmişler ve fazla o-(arak ta şu İti mühim menfaati temin etmişlerdir:
1 — Belediye memurları, kendi kooperatifler ki iri ad mı tabyan yağlara karşı tabii bir mftisa/maha gösrtteıımelctecfİrfer. Dükkânlardan yağ nümuneberi alunrken hiç bir zaman Belediye kooperatifi dam. çralı yağlara el sürüBmez. Bunu îMan'^arın kafası dinçtir. En mükemmel ürfa yağlan muayeneye gider, mahlut yağ: gitmez. Bu vasların    d-ükkânlaıdan    alınıp
muayene ed Udiğ i gö rü Jmem işti r. Halbuki Ankara BeBediyesi oraya gönderilen yağları daha ilk muayenede sıhhat için fena bulmuş, Ankara halkına yedirmeni iştir.
2 — Halk, tenekeler üzerindeki (İstanbul "Belediyesi) ismine, İstanbul Belediye Kooperatifi Yağ işeri Tababeti) mühürünc ve yadların mütehassıs doktor ve kimyagerlerin hujzurumdb yapıldığına dair yazrlan sözJ!ere aldanmakta ve bu yağlan kapalı gözle almaktadır.
Hangi kimyager? Sorduk, ismim söyleyen olmadı. Doktora gelince bir idrar yollan mütehassısının her cumartesi imalâthaneye uğradığı ve bu hizmetine karşı ayda kırk altı lira 50 kuruş maaş altkğı anlaşıldı.
Sorwa rafine yemek yağı adı da ha>Acı aldatmaktadır. Rafine keilimesi, haddeden geçmiş, tasfiye olimus, yabancı cisimleri a-tılmış mamasına gelir. Kooperatifin senede 2400 liraya kamşrkk, adını verdiği bu imalâthanenin hiç 'bir nevi tasfiye tertibatı yoktur. Bu itibarla (rafine) tabiri ta-marmle yersizdir.
Egjer kooperatif bütün bu işleri kendi menfaati naıraına yapıyorsa- hiç olmazsa bu menfaati iyice ar. nah idi. Çünkü piyasada bu mahlut yağ inhssar ve imtiyazına bugünkü şartlar altında senede 2,400 değil, seve seve 24,000. hattâ 30 bin. 40 bin Ura verecek adamlar bulunduğu piyasada söylenmektedir.
Et ihtikârı ile Polis mi Mücadele Edecek ?
m (Bası 1 incide) *—*
öder.
2 — Yapılan irrtStâr ve bu husustaki şikâyetleri takip eder.
Et meselesini şöyle şah edebiliriz:
27 bmncikânun 940 ta komisyon etlere bir fiyat tesbit ettmişti. Gerek toptancılar, gerekse Hayvan BoTses* komiseri dmJendL İstihsal merkezfterihıdfen istenüen malûmat tetikik olundu. Et fiyatları ticaret kaideleri ve hadleri gözöminde totuiarak tayin edilmişti.
O tarihteki fiyat tesbrtinden sonra canlı hayvan fiyatlarının biraz daha artmasına inzimam eden nakdiye mügfcüLâıtı ve yem fL ya tl armaı pahalanması dolayı-sîle et fiyatlarını yeniden tetkik zarureti hasıl oldu. Üç senelik candı hayvan fiyariarile kasaplar-daki perakende et fiyatları mukayese ve caniı hayvan borsası fiyaıtları esas ittihaz olunarak yeniden fiyat kondu. Bilâhare tesbit olunan bu fiyatların kssaplan tatmin edemiyecek kadar eksik farklar arzettiği görülerek ve Hayvan Borsası komiserinin de mütalâası alınmak şartile halkın iyi cinsten ve kolaylıkla et tedarik edebilmesi için yüzde beş ilâ yüzde on maketinde zaım yapıldı. Bu kararlara rağmen Borsada canlı hayvan fiyatlarının durmadan yükseldiği görülmüş ve kasaplara menşeLnde tesir edebilmek için alâkadarların ve Borsa komiserliğinin mütalâası alınarak etlere narh konulması tercih edilmiş ve keyfiyet Vekâlete arzed ildikten sonra karamana 70, dağlıç 75, kıvırcık 80 kuruş olarak satış f iy atıl a r ı  tesbit  olunmuştur.
Peynir Meselesi
Peynir meselesine gelince, komisyon birincıfeşrtn ayında pey-nir istihsal merkezlerindeki peynir fiyatlarını ve stoklarını tesbit etmiş, mahallî Ticaret Odalarından ve müdÜTİükJerirıden alman mufassal ra»porlar ve malûmat incelenmiş, ayrıca bir çok toptancılar dinlenerek beyaz peyniri Is-tanbuLda toptan kürk kurusa satarız ve perakendeciler de kırka aldığımız peyniri 50 kuruşa memnuniyetle veririz demeleri üzerine birinci nevi beyaz peynire toptan kırk, perakende 50 kuruş fiyat kondu. Mühim bir vaziyet o-larak ta İstanbuldaki buzhanelerde mevcut beyaz peynir stokunun Istanbulun bütün mevsim ihtiyacına kâfi gelecek kadar olduğu da anlatılmıştı. Bu makul fiyata rağmen piyasada, mevcut stok peynirlerin fiyatı daha yüksek o-lan mırötakalarda el altından akta. rılmakta olduğu anlaşılmış ve bunu yapanlar hakkında da adli takibata tevessül olunmuştur. Ve bu sıralarda da peynir istihsal merkezlerinde de muhik ve ticarî kaidelere nazaran makul olamı-yacak sebeplerle fiyatlar yükselmeğe başlamıştı. Şunu da söylemek icap eder ki; bazı mıntaka-
ların peynirlere narh ve fiyat koymamış olması bazı ihtikâr hevtakarlarını peynir stoklanın müsait fiyatlı mıntakalara kaydırmak hırsâanm tahrik etmiştir. Peynirin nihaî vaziyetine göre son yapılan tetik ika* neticesinde yukarıda söylediğim hadlere kilo başmda beş kuruş daha zammetmeği Fiyat Müraakbe komreryonu lüzumlu görmüştür. -Buna nazaran peyniri
perakende OİaTak 55 kuruşa almamız icap ediyor.
Şunu bilhassa tebarüz ettirmenizi rica- ederim. Halkımızın diğer memiekciflerde olduğu gibi bize yardımcı olabilmesini teşvik ve temin edecek yazılar yazmağı unutmayınız. Bizde ekseriyetle olduğu gibi halk perakendeciler ta. rafıntdkn aldatıldığı vakit şikâyet için en yaknn poHs merkezine git. meğe üşeniyor. Halbuki polis ve nafhîye merkezlerinde halkın bu kabil şikâyetlerini düvieriz. Memlekette ihtikâra meydan vermivecek şekilde hareket edilmesini daha kalay kıçImuf oluruz. İhtikâr hepimizin mücadele edeceği bir suiistimaldir. Bu işte halk ta memur gibi kendi sa-lâhiyet ve a-lâ'iıa derecesini her an göejerme-lidir. Bu gibi içlerde halkımızın lüzumlu ve çok yerinde olacak müşterek gayretini bekleriz. Kontrol böyle umumî bir mahiyet alınca ihtikârın başı kalkmadan çarçabuk ezilmiş olur.
Afrikada
Milirfiâbeş Ordusunun Yeni Zaferleri
Hartum, 19 (A.A-) — Erit-re'nin başlaca liman» 'Maesaoua demiryolu hattı üzerindeki kalyan kalesi olan Keren'deki muharebelerin nihaî safhasına girmek üzere olduğu tahmin edilmektedir. İngilizler, İtalyanların nevrnidane müdafaa esneğe uğraştıktan bu şehre gittikçe yaklaşıyorlar.
Son gebert haberlere göre, İngilizler Sudan hududunun 150 kilometre ilerisinde Keren'in tahminen 75 kilometre şimalinde bulunuyorlar.
Diğer taraftan İmparator Haile Selâsiye'mn vatanperverlerden mürekkep ordusu Habeşistanda yeni bir muvaffakiyet kazanmıştır. Haberliler Tana gölünün 60 kilometre kadar cenubu garbisinde bulunan Dangila'yı işgal etmişlerdir. Bu şehir M av ini Kin yukarı kısmında bulunmaktadır.
Diğer Cephelerde Değişiklik
Yok
Kahire,   19   (AA.) — Enja-
bara zaptedilmiş ve büyük miktarda eair alınmıştır. İtalyanların Piîccolo Abbai karakolu da işjgal edilmiştir.
Türkiye Ve Bulgaristan
(Başı l İncide) =
lerini aydınlatmak için yeni bir çare aramışlardır. Bu hususta başlayan müzakereler, karşılıklı bir itimat ve hulûs havası içinde cereyan etmiş ve 17 şubat 1941 deklarasyonu île neticelenmiştir.
Bulgar hükümeti şu ciheti tebarüz ettirmek ister kî bu suretle elde edilen mesut netice, Bulgar milletinde derin bir memnuniyet doğurmuştur.
Türk . Bulgar deklarasyonu, muhtelif ve birbirine zrt tefsirlere mevzu teşkil etmiştir. Bundan dolayı evvelâ şu ciheti tebarüz ettirmek lâzımdır ki bu, Bulgar hükümetinin mazide takip ettiği ve istikbal için de derpiş eylediği sulh siyasetinin yeni bir burhanıdır. Bu zihniyetle ve deklarasyonun birinci madde* ile mutabakat halinde Bulgar hükümeti bir kere daha beyan eder ki Bulgaristan her kim olursa olsun kimseyi
tehdit niyetinde değildir. Ve Bulgar siyasetinin değişmez
esası her türlü tecavüzden tevakki eylemektedir.
Şu ciheti müşahede etmekle bahtiyarım ki Türk hükümeti, Bulgar siyasetini çok iyi anlamış ve bu suretle Bulgaristan mütekabil dostluk münasebetlerinin sıklaştırılmasına yardım edebilmiştir.
Mebusan meclisinin bu siyaseti tamamile tasvip edeceğine şüphe yoktur.
Başvekil profesör FiloPun bu beyanatı şiddetli alkışlarla
karşılanmıştır.
Ankara, 19 (A.A.) — Türk -
Bulgar beyannamesinin İmzası münasebetiyle Bulgar hariciye nazırı B. Popof Ue Hariciye Vekilimiz Şükrü Saraçoğlu arasında aşağıdaki telgrailar taati
olunmuştur:
Ekselans Şükrü Saraçoğlu Hariciye Vekili
Ankara
«Bugünkü beyannamenin İmzası münasebetiyle dostane ve samimi rötuş taatUerlnden sonra elde edilen bu çok mesut netice hakkında Bulgar hükümetinin ve benim derin memnuniyetlerimizi zatı alinize ifadeye mÜ&araat eylerim.
«Bu beyannamenin, komşu ve dost İki memleketimizin menfaatlerine oldnğu kadar sulh davasına da hizmet edeceğine kanunu»
Popof
Ekselans B. Popof
Hariciye Nazm
Sofya
«Türk - Bulgar beyannamesinin imzası münasebetiyle göndermek lûtfunda bulunduğunuz sevimli telgraftan dolayı zatı âUnize samimiyetle teşekkür ederim.
«İki hükümetimiz arasmda cereyan eden İtimatlı ve samimî görüş taarlsl, iki komşu dost hükümetimizin ötedenberi münasebetlerine hâkim olan ve menfaatlerine hizmet eden karşılıklı anlayış zihniyetini bir koro daha isbat etmiştir.
«İşte bu kanaatledir ki. dün elde edilen mesut neticeden dolayı Türk hükümetinin ve benim hissettiğimiz derin memnuniyeti zatı âlinize İfade etmek İsterim.»
Saraçoğlu
V
Almanya ve İtalya Aleyhine Tezahürler
«Almanya ve îtalya aleyhine tezahürler yalnız ayan meclîsinde değil, muhtelif yerlerde mitingler yapılarak gösterilmiştir.
Bunlardan biri Amcrikadaki İtalyanlar tarafmdan tertip edilmiştir. Bunlar, Faşizmi yıkmak vc İtalyan milletini esaretten kurtarmak için ingiltere ve Amerikadan yardım istemişlerdir.
— Radyo Gazetesi —.
Yardım Projesi
«Ayan meclisinde, yardım layihasının müzakereleri, Mihvercller aleyhine bir tezahür şeklini almıştır. Bu müzakerelerde Almanya aleyhine o derece şiddetli bir lisan kullanılmıştır ki Alman gazeteleri bunlara cevap vermek mecburiyetinde kalmışlardır. Alman gazetelerinde, eski yazıların üslûbu şimdi yoktur. Binaenaleyh, tehditlerin, meydan okuma politikasının Amcrlkada yUrümi-yeceğini Almanların anladıklarına hükmolunabillr.
— Radyo Gazetesi—
Türk - Bulgar Beyannamesinin Yeni Akisleri
Beyannamenin Balkanlarda Sulhu Temin Ettiği Müt tefikan Kabul
Ediliyor
Re üter
Sofya. 19 (A.A.) -ajo11ı bilettiriyor:
ilki memleket arasındaki yirmi senelik dostluğu temhir eden son Türk - Buflçar anlaşması Sofyada umumî bir memnuniyet uyandırmıştır.
Reamî Bulgar mahfilleri    hu
atnia-j.ruının Bulgar hükümetinin Avrupa, harbi daşmıda kailm akıtan ibaret olan siyasetini beyi* ekmiş o.n.asından dolayı büyük, bir sevinç izhar etmektedir.
Gazeteler, geçen harpte akdet.
tıTkteri fttifalk'tanlberi Türkiye ile Buii^ariatan arasında daima dostane münasebetler mevcut bu-LuniduguTLU ka*yıdeilımökt)e ve Tür-kiyenin daha o tarihte Bulgarların garbı Trakya üzeririKİeki haklarını tanıdığını hfttırtat/maktadır-lar.
Gazeteler bandan başka Bul-garietaaitt* Tüükioreye, 1919 da Yuoajıiatana karşı yaptığı harpte müzaheret ettiğini hatırlatmakta oklukları gilbi boğazların vaziyetini «eebit eden Monıtreux konfe-ram«rıd<a da Tuaıkiyeyi itizara ettiğini yazmaktandırlar.
ülro gazetesi anlaşmayı tarihi bir vesika olarak tavsif etmeikte ve 1923 senesinde Türk - Bulgar ; cDorikludc mıuakmuı imzası sıraam-j da Ataıtüıtkun söylemiş oı'duğu şu İ sözleri zikreylearıe'k^cdır:
«Buigarisianın düşmanları Tür-ft.iyenin be au^manıiaıi'ükr.»
Zora gazetesi de şöyle demektedir:
Anlaşmanın doğrudan doğruya harple veya harbin tevessüü ile hiç lnr alâkası > ok tur, fakat Ballkatnlarm. oenulbu şarikîsrrwJe sulhu bemm edocekÛK Aimanya-mn da Sovyetler Bu:liginin dle arzusu l'uour. I liıkiyenm endişesi ise Buigariatan*n, tahrılk edüme-den TürJciyenin müttiehklerîrrden ; herhangi birine tecavüe etmemesinden i'barebtir.
IrugJliz elçieirıin pazartesi günü yaptığı ve İngilterenin sadmece Bulgaristajıın bîtaraftığına ve İ6-tûklâline hürmet edr.Vnesim istediğine dair ibukıman beyanatı Bulgar gazeteleri tarafından henüz neşmedîl-memiçtir.
Yugoslav Mahfilleri, Anlaşmayı Tasvip etmekle Beraber Tefsirden    Çekiniyor
Belgrat, 19 (A.A.) —Reuter: Be^grattaki resmî mahfiller Tüırk-Bulgar anlaşmasını tatnamile tasvip etmekte ve bilhassa Balkanlarda sulhu<n vilkayesiVe Balkan miİ'»*etleri ara<sında işbirliği yapılmasını istihdaf etmekte olmasından dolayı mem mı niyet izhar et-mek1tedirll*er.
Yugo«lav mahfilleri bu anlaşmanın diplomatik esası ha<kkında müt a İS a se rd ed e re k te fsirlerd e buJurumaJotıan içtinap etmektedir.
Ayni mahfiller mez'kûr anlaşmanın. akd!rnde Sovyetler Birliğinin büyük tesiri olduğu kanaatin, dedir. Filhakika Betgratta hâkim olan fikre göre Sovyetlerin harici politikası Balkanlarda sulhun mu. hafazasını istihdaıf etmelktedir. Bu ir.fharla anlaşmadaki ımuikadde-menin Türkiye ile İngiltere arasındaki pakta haıleİ venmediği tebarüz eUİTİİmektedir.
Yugoslav müşahülfler, bu anlaş-marım Hitler'e temin edeceği yegâne faydanm - eğer AJmanya hakikaten Bulgaristanı işgale hazırlanıyorsa- Trakyada(ki 600,000 kişiliîk Tür^k ordusu mevcudunun Denzilinden ibaret oltacağı fikrindedirler.
Ankara Radyo gazetesi dün akşam bu mevzu eıtrafında şu hah er i vermiştir:
«Türk - Bulgar beyannamesi, dünya pna^buatma, radyolarını meşgul eden başlıca siyasi mevzu olta akta devam ediyor.
«Muharip devletler bundan kendi hisselerine bir muvaffakiyet çıkarmaktadırlar.    Almanlar,
beyannamenin ingiliz siyasetine bir darbe tenkil eUıiğkü soylüyor-rar. Daima Berlinın gözile gören, Berlinin ağzile konuşan Roma da, beyannameyi aynı surette görmektedir. Japonya da, diğer ortaklar git><i. IntgiÜîterenin mağlûbiyetini sezmektedir.
Amerikada
Ordu
1000000 Oldu
Vilki'e Partisi
Tarafından ihanetle itham Ediliyor
Amerikan Ordusu   Bir Milyona
Baliğ Oluyor
Vaşıngton, !9 (AA.) — Har biye Nezareti tarafından resmen bildirildiğine göre 15 gün sonra Amerikan ordusunun kuvveti bir milyon kimiye baliğ olacakıtır.
B. R'uzveilft, yakmda bür millî müdafaa plânı neşredileceğini bil dinrniştir. Bu plânla silâhlanma yarmmda her Amerikaiırıtn yeri t-ayîn editknis olacaktır. VVİİlkie Partiye İhanetle İtham
Edildi
Vaşin»to«>, 19 (A.A.) —Havas: B. Wtttkie, Senatoda üç cüm huriyetçi azanın şkfidıetlt hücumu, na uğramıştır. Bu üç senatör B. \Vıı.kı< ' yi partiye ihanet etmekle vüham eydetnişlerdir. Amerikanm Müdafaa Sevkiyatçısı
Vaşington. 19 (A.A.) — Havas: B. Rurvek tarafmdan «müdafaa seVkiyatçısı» tayin edilen B. Harrirman Ingübereye sevkedi-len harp malzemesinin teslimini teşkili ati and ırmak ve tacil ettirmede üzere 1 5 güne kadar İngirte-reye hareket edecektir. Laguardîa Nevyork Belediye Reisliğinden   Çekiliyor
Nevyork, 19 (A.A.) — B. Laguardîa yakında Nevyork belediye riyasetinden çekilecektir. Şehre yaptığı hizmetlerden doiayı kendisine 12 manita belediye meclisi tarafından bdiediye madalyası veriL'eceği söylendiği zaman B. Laguardîa burudan çok mütehassis olduğunu söylemiş ve 1941 senesinin Nevyotfk belediyesi riyasetinde geçireceği son sene olacağım jlâve etmışUir.
Harp Beklerken
(Başı 1 İncide) =
resmî bir mahiyet alması, halen bu teklife, tâli bir memurun İleri sür-dUgü bir teklife atfolunacak ehemmiyetten çok baka bir ehemmiyet (Vermektedir. B. İşlyinin AJmanya ve İtalya ile bu husuta istişare yapılmadığını bilhassa tasrih etmesine rağmen, bu teklif, bu suretle Almanya ve İtalya ile muahedelerle münasebet halinde bulunan bir hükümet reisi tarafından yapılmış ciddî bir sondaj mahiyetini iktisap etmektedir.
öğrenildiğine göre, bu Japon mesajı, halâ ingiliz hükümeti tarafmdan tetkik olunmaktadır. B. Mat-suokanm mesajı, bittabi muharririnin otoritesine lâyık bir ehemmiyetle tetkik edilecektir. Fakat, ingiliz siyasetinin umumî ve değişmez prensiplerinde bir değişiklik vukua getirilmesi muhtemel değildir.
Tokio, 19 (A.A.) — Japon hariciye nazırı B. Matsuoka, dün, mebusan meclisi bütçe encümeninde yaptığı beyanatta, Japonları müttehit bir cephe teşkiline ve şarki Asyada müşterek bir refah sahası kurmıya azmetmiş olduklarım göstermiye davet etmiş ve demiştir ki:
Siyaset hiç şüphe yok kl bir kuvvettir. Fakat büyük bir kudrete istinat   etmiyen siyaset   hiçbir şey yapamaz.
B. Matsuoka, Japonyada üçlü pakta muarız olanları ve Japonyanın müşterek bir refah sahası teşkil azmini istihfaf ederek bunun bir blöf olduğunu ve bu baptaki beyanatına Amerika tarafından azimli bir hattı hareketle müessir bir tarzda cevap verUebllecegini söyliyenleri tenkit etmiş, Japonyanın Çin harbi yüzünden bitkin bir vaziyete geldiği iddialarını reddetmiş ve şunu ilâve etmiştir:
Japon milletinin iradesi olduğ-u gibi harice aksettirilmelldir. Aksi takdirde azimli bir siyaset takip etmek-ligıme imkân yoktur.
İngiliz Filosu...
Bangkok, 19 (A.A.) — Slam hükümeti bir tebliğ neşrederek Siam karasuları dahilinde Songla açıklarında ingiliz harp gemilerinin dolaştığına ve Siam hududuna İngiliz askeri yığıldığına dair çıkan şayialnrı katî bir lisanla tekzip etmiştir.
Tebliğde cenubî Siam vilayetleri ahalisini telaşa düşüren bu haberler hakkında tahkikat yapılmakta olduğu bildirilmektedir.
Japonya   Donanması...
Saigon, 19 (A.A.) — Formoz adasında bulunan Japon donanmasına mensup bazı büyük gemiler Siam körfezinin   garp kısmındaki    filoyu
Koordinasyon Heyetinin Yeni Bir Kararı
1939 Senesindeki kira Mukavelelerinin Maddî Hükümleri Arttırılamıyacak
Ankara, 19 (Telefonla) — Koordinasyon heyeti kira işleri hakkında aşağıdaki kararı almıştır. Bu karar Vekiller Heyetinin tasvibine arzedilir edilmez derhal tatbik mevkiine konacaktır.
1 — 1939 takvim senesine ait, noterlikçe mukayyet her nevi kira mukavelesinde*! kira arttırılamaz.
2 — Böyle bir mukavele yoksa kiralar ayni çatı altında teşkilât ve saire şartlan itlbartle ayni olan dairelerin kirasından fazla olamaz. Meselâ bir apartrmanın iki dairesinin noterlikçe mukayyet kira mukavelesi yoksa ayni apartrmanın ona ben-ziyen bir dairesinin kirası esas tutulacaktır. . .
3 — Eğer böyle daireler de bulunmazsa bina vergisi kanun hükümlerine göre 1939 takvim senesinde veya daha sonra takdir olunan gayri safi iratlar kira bedeli olarak kabul edilir.
4 — Yeniden inşa oiunan veya tadil edilen gayri menkuller için bina vergisi kanununa göre tadilât komisyonlarınca takdir olunan gayri safi iratlar kıra olarak kabul edilir.
Kararnamenin diğer maddeleri kira işlerine ait örflerin tayininde ve tesbit olunan kiralara itirazlara mütealliktir. Bu kararnameden sonra kiracı ve ev sahibi münasebetleri daha salim bir şekilde inkişaf edeceği tahmin edilmektedir.
takviye etmek üzere yola çıkmışlardır!
Singapura    Avustralyalılar mı Sevkedfldi?
Şanghay, 19 (A.A.) — D. N. B.: Singapur'a binlerce Avustralyalı as-I ker gelmektedir. Şimdiye kadar bu derece mühim askerî bir kuvvet Singapur'a asla gelmemişti. Bu kıtalar Malaka yarım adasındaki İngiliz garnizonlarım takviye* etmektedir.
Vatan — Bu haberi Alman kaynakları vermektedir.
Uzak Şarkta Vaziyet   Nedir?
«Balkanlardaki   vaziyet   sükûnet
kesbederken Uzak Şarkta gerginlik artmıştır. Bugün verilen haberlere göre Singapur'a ve Kormoz'a külliyetli Avustralyalr kıtalar çıkarılmıştır. Ingüterenin Uzak Şarkta tedbirler aldığı bildiriliyor. Evvelki gün de, Singapur sularına mayn döküldüğü haber veriliyordu. Bu sulara mayin dökülmesi, Japonyanın ablo-kası demektir. Singapur en mühim bir ticaret yolu üzerinde bulunduğu cihetle en çok alâkadar olan devletlerden biri Japonyadır. Buraya askerlerin gelmesi artık birbirine söz atmaktan fiiliyata geçmek zamanı geldiğini bildirdi. Fakat bu haber henüz teeyyüt etmemiştir. Bir taraftan Japon gazeteleri tehditler savururken diğer taraftan politikacıları da Japonyanın arzusunun sulhun muhafazası olduğunu, hattâ Japonyanın, sulhun iadesi için tavassuta hazır bulunduğunu söylüyor. Bu sözler, İngilterede hayretle karşılanmıştır. Japonyanın, Cinle olan kendi harbi sulhle halledl-lemediği halde başkaları arasında nasıl tavassut edeceği düşünülüyor.
Amerika hariciye nezareti müsteşarı Sammer Vels, bu sözlere cevap olarak şöyle demiştir:
«Amerika hükümeti sözlere değil, filiyata ehemmiyet verir...*
Müsteşar, Mihvercilerin bir taraftan sulhten bahsederken diğer taraftan tecavüze hazırlandıklarını ima etmektedir.
— Radyo Gazetesi —
Fransız - Siam Sulh Müzakereleri
Durdu
Saigon, 19 (A.A.) — Salahiyetli mahfillerde beyan edildiğine göre, Tokio'da cereyan etmekte olan Fransız - Slam sulh müzakereleri, mütareke hükümlerini çiğniyerek şimali Laos mıntakasma giren bin kadar Siam'lının mezkûr mmtakadan çekilmesine intizaren tatil edilmiştir.
Amerika ve Uz*flc Şark Gerginliği
Vaşington, 19 (A.A.) — Hariciye nezareti erkânından bazıları hususî nıükâlemcler esnasında, Uzak Şarktaki gerginliğin Japon hariciye nezareti sözcüsü B. İşiyi'nin yaptığı beyanattan sonra biraz hafiflemiş olduğunu söylemişlerdir.
Bununla   beraber   istikbal vazih
değil.
Vaşigton'un yarı resmî mahfillerinde B. İşiyi'nin dün yaptığı beyanat yalnız Japon hariciye nezaretinin değil ayni zamanda Japon ordu ve donanmasının fikirlerini de izhar eder mahiyette telâkki edilmektedir.
Almanya
350 Denizaltıyle Taarruza Geçecekmiş
Londra, 19 (A.A.) — Time* g a z c te s i nin Alın an Ku d u dun d a k î muhabiri diyor ki:
Askerî Atman mahffillerinde beyan olunduğuna göre, Almanya vatkit kazanmak için evvelâ BaPkaniarda harekete geçmeği ve amansız denizaltı harbinin neticelerini tebkik ettmeği tercih eylemektedir. Almanya bu denizaltı harbinde 300 ilâ 350 küçük denizaltı gemisi kullanacağa benziyor, iutg-vlterenin istilâsı içte bu denizaltı harbmın neticeleri anla-şılmcıya kadar teKîr okunacaktır. Sovyetler Birliğinin, Alman-y^ya, istediği gibi ha/reicet etmek hususunda Sovyetler Birliğinden teminat aldığını söyiiyerelc tefa-hur ediyor. Almanyarun silâh al-tmda dıpikuz müyon askeri bulunduğu ve harp enduetrişinden daha milyonlarca asker alabileceği söylen ilm ekted ir.
Arnavutlukta
(Bası 1 incide) -f-ne mukavemetine rağmen devam etmektedir. Muhtelif noktalarda bütün İtalyan mukabil hücumları tarde-dilmistir. İtalyanlar her gün yeni müstahkem mevziler terketmekte ve îtalyan başkumandanlığı elindeki bütün takviye kıtalarını cepheye sevkederek vaziyeti kurtarmıya ve mukabil hücumlara geçmiye çalışmaktadır. Bu arada Yunan ordusu-* nun harekatı, kararlaştırılmış olan plânlar dahilinde inkişaf etmektedir Küsura - Tepedelen mm takasında Yunanlılar, 11 inci İtalyan ordusunu hırpalamıya devam ediyorlar, Bu italyan ordusu çok ağır zayiat bahasına ümitsizce bir mukavemet göstermektedir. Dünkü gün en şiddetli muharebeler işte bu mm takada olmuştur.
Pogradet'in şimalinde cephenin sağ cenah m ün ten asında İtalyanlar Yunanlıların şiddetli hücumlarını muvakkaten durdurmuşlardır.
Skumbi vadisinde Yunanlılar İtalyan mevzilerine karşı yeni taarruzlara girişmişlerdir.
Develi - Moskopolis mmtakasm-da Yunan kıtaatı bütün havaliye hakimdir ve İtalyanları ağır zayiata uğratarak ilerlemektedir.
Dün tayyare faaliyeti, havanın fenalığı dolayısile mahdut olmuştur.
Yunan Resmî Tebliği
Atina, 19 (A.A.) — Yunan ordu* lan başkumandanlığı tarafmdan dün akşam neşredilen 115 numaralı resmi tebliğ: Kıtaatımızın hareketlen neticesinde düşman yeni mevzüerir.-den ta rd edilmiştir. 300 esir aldık Pek büyük miktarda harp malzemesi iğtinam ettik.
Tayyarelerimiz harp sahasmdaki hedefleri muvaffakiyetle bombardıman etmişlerdir.
İtalyan Resmî   Tebliği
Roma, 19 (A.A.) — İtalyan orduları umumi karargahının 257 numaralı tebliği:
Yunan cephesinde düşmanın 11 inci ordu mıntakasındakl taarruzu bir netice vermeden devam etmiştir. Kıtaatımız düşmana birkaç kere ta-arruz ederek mahsus zayiat. verdirmişler dir.
Şimalî Afrikada düşmanın Cera-bub'a yeniden yaptığı şiddetli bir ta arruz geri püskürtülmüştür. Kufra da mevzüerlmize yaklaşmrya teşeb büs eden düşmanın makineli vesaiti müessir surette bombardıman edilmiştir.
Almanlar Yunanlstanla İtalyanın Arasını Bulmağa   Çalışıyorlar
Londra, 19 (A.A.) — N<^ Ohronicle gazetesi (muhabirinin Sofyadan biîdîrdiğme göre Alman mutavassıttan İtalya Ue Yunanistan arasımda süratle sufh afcdedAmesi icrn müzakerelerde b ul un m akft ad ı rlar.
Bu gazete, tn^ilterenin Yunanistan m istediği her türlü yardım, da bulunacağını ilâve ekmektedir.
Amerika Bilfiil Harptedir
Mebusan meclisi maliye encümeninde beyanatta bulunan ticaret nazırı B. Jones şunları söylemiştir:
«Biz harbe girmiş sayılabiliriz vt buna hazırlanmalıyız. Vaziyet böyle olunca çok para sarfetmek icap eder.»
B. Jones. encümen kâtibinden ba sözlerin zabıttan çıkarılmasını istemiş, fakat gazetelerden böyle bir talepte bulunmamıştır. Bütün Amerika gazeteleri beyanatı aynen yazmışlardır.
— RaâVO Gazetesi
VATAN
20 - 2 - 041
BATTAL GAZİNİN MEMLEKETİNDEN:
Anadolanun Göbeğinde
İmara Çok Müsait
Yemyeşil Malatya
Yol arkadaşım Malatyanın yerlisi idi. Ben Malatya dedikçe:
— \ anlış, Meletye olacak... Diye tashih ediyordu.    Hakkı
da vardı. Burada cenup batısından şimale doğru akan Melet deresi var. Ad oradan geliyor.
Yolda metruk bir şehir gördük. Kendimi rüyada sandım. İçindekiler tarafından terkedilmiş koca bir mamure... Her tara. finin adım adım çöktüğü, zamanın hoyrat ellerine müdafaasızca teslim edildiği belli...
Arkadaşım anlattı:
— Burası eski Meletye... Bir vakitler 32 mahallesi, 5265 kadar kârgir ve bahçeli evi, sebilleri, hanları, hamamları, imaretleri, her biri biner kişi alacak mi-' safirhaneleri ve Selçuklular zamanında mimar Hüsrev tarafından yapılan Ulucami adında sanat bakımından kıymetli bir camii varmış. Altı buçuk asır evvel kalesi Danişmendler tarafından yapıtonış. 26 anjin yüksekliğinde, 5200 metre muhitinde bir kale... Süngün, Me^arik, Pazar ve Alaca
değil, sayfiye halinde kurulmuş, bir asırlık yavaş bir inkişafla şehre çevrilmiştir. Bunun için çok dağınıktır, çok yer tutuyor. Birbirinden 7, 8 kilometre uzakta mahalleleri vardır.
Şehrin bir. imar plânı yok değil... Fakat yapı ve yollar kanununun neşrinden evvel hazırlanan bir haritaya göre yapıldığı için tatbikatında yanlışlıklar olmuş, halk şikâyet etmiş. Bunun için 1/500. 1/1000 ve 1/2000 mik-
Zabda Haberleri:
Tarlabasında Bir
T
Cinayet
Yenişelrirde oturan Mustafa isminde bîr genç Tartabaşuıdan geçmekte iken evvelce tanıdığı Katina-ya rastlamış ve derhal bıçağım çekerek Katlnayı bacağından yaralamıştır.
Kadının bağırması Uzerıno etraftan yetişenler arasında Yakup Yılmaz, Mustafayı yokalıyarak cimdeki bıçağı almak İstemiştir.
Araya başka birisinin girmesine kızan Mustafanın arkadaşı kahveci Feyzi tabancasını çekerek Yakubu yaralamıştır. Yaralı Katına ile Yakup Beyoğlu hastahanesine kaJdırıl-mış, kaçan Mustafa ile kahveci Feyzi    yakalanarak    Müddeiumumiliğe
adlı dört kapısı varmış. Eski za- | gelerek İmniu bir kaç yüz metre manda meşhur brr sanayi mer- | uzatabilse Elâzığ yolu üzerindeki kezi imiş. Bir aralık buradan Mısıra on beş bin sanat ustası götürülmüş. ••
Şimdiki Meletye ise eski zamanların sayfiyesi imiş. Yaz mevsiminde bütün halk buraya gelir, şehir tamamile boçalırmış. YaW nız yabancılar, tüccar ve befaçMei kalırmış.
Kasaba ve Köylerdeki ölçüler
K ontrol   Ed ilecek
Belediye teşkilatı olmıyan kasaba ve köylerde ölçü ve ayar aletlerinin sıkı bir surette kontrol edilmesi için Dahiliye Vekâletinden bir tamim gönderilmiş, bu husustaki emir mümessilliklerle jandarmalara bildirü-m iştir.
Saat 20,30 da
Şehir halkı emniyot rtıeeelesin- »mı anlatmağa devam edeceğim, de çok titiz adamlarmış. O zamanlar haydutluk eksik olmadığı İçin her akşam yatsı zamanı davul çalar, ondan sonra kale kapıları kapanırmrş Devriyeler gezer, Şüpheli adam görürlerse soruşuz, sualsiz asar Lanmış. Burası meşhur Türk kahramanı Batta Igazin in doğduğu yer... Onun ruhu ortalığa hâkim kalmış. Meletyelıler kendilerini tecavüzden korumağa daima muvaffak olmuşlar.
— Peki, bu kadar mamur bir
yeri neden terk etmişi er ?
— Onu da anlatacağım: 1255 tarjhinjde (takriben 1838) sayfi-yedsn dönen halk bir de bakmışlar ki Hafız Paşanın ordusu şehri baştanbaşa işgal etmiş. Bu ordu Nizipten geliyormuş. Haydi gerisi geriye sayfiyelerine dönmüşler ve bahçeli evde kışlamışlar. Üzerinden bir daha yaz mevsimi geçince yellerine alışmışlar ve eski Mala ty ay a dönmemişler. Bütün bir şehir bakımsız ve sahipsiz kalmış. Canı isteyen yerleşmiş. Bir vakit-ki 5265 eve karşı bilir misiniz, eski Malaryanın bugün kaç meskûn evi vardır? Yalnız 528... Bu meşhur ve tarihî şehir bugün 3391 nüfuslu bir köydür.
Etrafa baktım, yer yer harabeler»  enkaz  arasında bostanlar
ve tarlalar... İnsanın düşkünü gibi şehrin düşkünü de insana hüzün veriyor.
Bugünkü Malatya yalnız dokuz kilometre uzaktadır. Etrafında 1800 metre yüksekliğinde Bey-dağları ve Karadağ var. Şehir bunların arasındaki geniş bir çöküntüde kurulmuştur, fakat cenup batısı tarafındaki gyaya hâkim bir noktadadır. Sırtını adeta Bey. dağlarına dayamış gibidir. Dağlardan bol su gelir, ortalığı sular. Bunun için bol raeyva ve mahsul yetiştirir.
Malatya eekidenberi mühim bir ziraat merkezi olmakla beraber merkezî vaziyetinin tesirile daima mühim bir ticaret merkezi halinde bulunmuş ve zenginlik içinde yaşamıştır. Bunu gösterecek eserler çoktur.
Eskiden Malatya, Samsun ile Basra körfezi arasındaki mühim ana yolun befliDaşlı noktalarından biri imiş. Uzun yaylanın Dclrktaş, Karadağ tarafından gelen yallarla İskenderun istikametinden gelen yollar burada kavuşurmuş. Bu sebeple de Malatya eski zamanla rd a nber i insanlara mühim bir toplantı ve geçit yeri olmuştur.
Uzaktan bakılınca Malatya baştanbaşa bir yeşillik halinde görülür. Evlerin çoğu bahçelidir. Bu bahçeler, beş saatlik bir daire teşkil edecek surette birbirlerine zincirlenip devam eder.
Bugün Malatyanın 5500 evinde otuz bin nüfus yaşıyor. Son senelerde nüfus artma halindedir, 939 senesindeki artış 2200 kadardır. Bundan anlaşılıyor ki Malatyanın hayat şartları günden güne yükseliyor ve geçim kolaylıkları var.
Malatya imara çok müsaittir. Çünkü hafif meyilli arazi üzerinde kurulmuştur. Girinti ve çıkıntıları
da yoktur. Yalnız iptidadan şehir
yasında olan bu haritaların yeni- | verilmiştir.
den çizilmesine teşebbüs edilmiş-; ^ Osküdarda Kirişçi sokag-mda tir. I 10 numaralı evde oturan Nazire is-
minde ihtiyar bir kadın odasında yanmakta olan mangalın üzerine düşerek muhtelif yerlerinden yanmıştır. Nazire Haydarpaşa Numune hastahanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Şoför Atıfın idaresindeki taksi otomobili Beyoglunda Hrtetaki isminde birine çarparak muhtelif yerlerinden yaralamıştır. Yaralı Beyoğlu hastahanesine kaldırılarak tedavi altına alınmış, hâdiseden sonra kaçmak istiyen şoför yakalanarak Adliyeye verilmiştir.
Şoför Ömer Açılın idaresindeki 3105 numaralı otobüs S utta nah-metten geçerken Nlşantaşında Ak-kirman sokağında 10 numaralı evde oturan Mustafa teminde birine çarparak muhtelif yerlerinden yaralamıştır.
Eyüp otobüs şoförlerinden Yusuf Eyüpte lâstikleri şişirirken fırlı-
yan jant başına isabet ederek yaralanmıştır.
Malatyada şimdiden bâzı rmar eserleri göze çarpıyor: Şimendifer istasyonu şehre beş kilometre uzaktadır. İstasyonu şehrin göbeğine yerleştirmek için yirrrn dört metre genişliğinde mükemmel bir bulvar yapılmıştır. Yalnız bulvar eski hükümet konağının yanına kadar geliyor. İlerisi de şehrin şerefli yerleri olmakla beraber yol, bulvara pek aykırı düşecek şekilde dar ve dönemeçli-dir. Malatya belediyesi   gayrete
sinemaya kadar varmış olur ve şehrin göbeği şereflenir.
4 ikincikânunda (Vatan) da Malaryaya dair çıkan ilk başlangıç yazımdan sonra bu röportaj serisini geciktirdim. Bundan sonra araya çok fasıla vermeden Malatyada gördüklerimi ve buldukla-
thracat
Dün yabancı memleketlere 5 I 7 bin liralık ihracat yapılmıştır. Bu arada IngiUcreye 315 bin liralık türün ve Romanyaya ba-lık, limon. Almanyaya zeytinyağı, anason. Italyaya, Filistine erik pestili, İsveçe yaş deri gönderilmiştir.
ŞEHİR   TİYATROSU  TEMSİLLERİ
TEFt-BA^i-NDA     fcmm İSTIKLÂjL CADDESİNDE
*RAM                     VjU KOMEDİ    KISMİ
BU AKŞAM       lyOnl BU    AKŞAM
BljH Saat 20,30 da
EUA1    ı   ODAJ.Ag
Her gün gişede çocuk temsiüeri rçm bilet ve" ir. Lâleli, Aksaray, Şehremini ve Topkaprya otobüs temin olundu.
Askeri ihtiyaç için 22.2.941 günü saat 11,30 da pazarlıkla 125 ton saman ve yaiıut kuru ot satın alınacaktır. Samanın muhammen bedeli 8126 ttra, kati teminatı 1218 lira 75 kuruştur. Kuru otun muhammen beden 1§6£6 ttra olup kati teminatı 1503 lira 75 kuruştur. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir, tetek İllerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık sartu alma komisyonuna gelmeleri. (1209)
?
Askeri ihtiyaç için 26.2.941 günü saat 11 de pazarlıkla 10 ton ince makine yağı satın armacaktır. Muhammen bedeli 4500 lira kati teminatı 675 hradır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda komutanlık satın alma komisyonuna gelmeleri, (1212)
?
18/2/941 günü yaprtan eksiltmede talibi çıkmıyan Piyade Atış okulq atış yolları telefon irtibatlarının ihalesi 28/2/941 günü saat 11 de yapılmak üzere uzatılmıştır. Muhammen bedeli 5493 lira 40 kuruş olup ilk teminatı 412 liradır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklerin belli gün ve saatte Fındıklıda Komutanlık satmalına komisyonuna gelmeleri.      (1245)
Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888. — Sermayesi: 100.000,000 Türk lirası.
Şube ve ajans adedi: 265. Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri.
Para biriktirenlere 28,800 lira ikramiye veriyor.
Ziraat Bankasında kum Daran ve ihbarsız tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a ile aşağıdaki plana göre İkramiye dağıtılacaktır:
4 adet 1,000 liralık 4,000 lira „ ______
100 adet 50 liralık 5,060 Ura
120   »   40      »    4300   »
160   »   20      »   a^oo   »
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar d ir sene içinde 50 liradan aşağı düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verilecektir. Kur'alar senede 4 defa, 1 eylül, 1 blrincLkânırn, 1 mart ve
1 haziran tarihlerinde çekilecektir.
|BURSA DOKUMACILIK ve TRİKOTAJ)
Türk Anonim Şirketi
KİŞ
İDARE   MECLİSİNDEN
Şirketimiz© zam ve ilhak edilmiş bulunan eski Ankara Mensucat Fabrikacı Türk Anonim Şirketi cYÜNÎŞ» hissedarlar heyeti umumiyesi 28 Şubat 1041 tarihine müsadif Cuma günü saat 11 de Ankara'da Türkiye îş Bankası binasında fevkalâde olarak içtima edeceğinden mezkûr gün ve saatte sayın hissedarların içtima mahallinde hazır bulunmaları rica olunur.
Müzakerat   Ruznamcsi:
28/12/1940 tarihinde sureti fevkalâdede inikat eden Ankara Mensucat Fabrikası Türk Anonim Şirketi «YÜNİŞ* hissedarlar umumi heyeti tarafından, Ankara Mensucat Fabrikası Türk Anonim Şirketi «YÜNtŞ> in Bursa Dokumacılık ve Trikotaj Türk Anonim Şirketi clPEKlŞ> e zam ve Uhakı suretile birleşmesi hakkında verilen kararın şekli tatbiki ve intacı hususunda müzakerede bulunmak ve karar venmek.
Deniz Levazım Satınalma Komisyonu İlânları
M. M. V. deniz merkez satın alma komisyonundan
1 — Tahmin edilen bedeli 18500 #on sekiz btn beş yüz* lira olan bir adet hava kompresörünün pazarlık eksiltmesi 21 şubat 941 tarihine rastlzyan cuma günü saat 14 te vekâlet binasındaki komisyonumuzda icra edilecektir.
2 — Şartnamesini görmek istiyenlerin her gün ve eksiltmeye girmek istiyenlerin de belli gün ve saatte 2775 liralık kati teminat mektubu ve lüzumlu evrakı ile birlikte komisyona müracaatları «882 - 1171>
?
120   Metre    Bakır boru llm/m kutur 500   Adet     Beyaz çini taşı 150X150 veya 155X155 nv 4      >       Skeyrf valf yayı imali
2 >       Lavmana taşı yayı resme göre 1      y       Lavmana taşı resme göre
3 >        Duble cam lavmana için 40X25
3      >       Nikelâjlı lavmana zinciri ve kapağı
3 >       Nikelâjlı küçük eb'atta musluk
4 >       Abonayit levha boy 1 metre murabbaı  kalınlık 5 m/m
levhalar birer metre murabbadan btlyük veya ufak ta olsa olur.
60 Kilo Cıvata 6 S/m boy 5/8
50 > >    5   >      >   5/8
50 > >    4   >      >   1/2
40 > >    4   >      »   5/8
1 Roda Lrf halat 2 1/4 burgata
10 Kalem Muhtelif cins malzeme
10 > >       >       >
12 > >       >       >
10 >        >        >
13 > >       >        >
Yukarda yazılı 19 kalem malzemenin 21/2^941 cuma günü saat 10.30 da Kasım paşada Deniz Levazım Satınalma komisyonunda adi pazarlığı yapılacaktır.
İsteklilerin belli gün ve saatte mezkûr komisyona müracaatları ilân olunur.      «1249»
T> *
23 Kalem Muhtelif kürek vesair malzeme 21/2/941 Cuma günü Saat
14,30 da
53    V      Muhtelif ders levazımı 21/2''941    >      > 15      de
İhtiyacımız olan yukarda yazılı iki kalem malzemenin hizalarında gösterilen gün ve saatlerde Kasrmpaşada bulunan Deniz Levazım Satınalma komisyonunda pazarlığı yapılacaktır.
İsteklilerin belli gün ve saatte mezkûr komisyona müracaatları üftn olunur.      (1257)
Asgari Her Yemekten Sonra Günde
3 Defa Dişlerinizi
RADYOUN
Diş Macunile rırçalamalısınz.
ÇÜNKÜ
Bir defa fırçalamakla dişler temizlenmiş olmaz. Ağız guddelerinin ve dahili uzuvların mütemadi ifrazatı, dışardan mütemadiyen alman ecnebi maddeler, mikroplar, yemek, içki, sigara vesaire dişlere, diş etlerine bin-bir mikrop aşılar, Arızalar husule getirir. Bunlar birike birike nihayet dişlerde çürüme, etlerde iltihaplar başlar. Artık felâketi önlemek ve durdurmak güçtür.
Vaktinde    ihtiyatı    elden   bırakmı yarak   dişlerinizi
en az  günde  3  defa
RÂDYOLîN'le Fırçalayınız
Taksitle Satış
MARVİN
16 sene garantili
isviçre Preeteyon Saati» n
L U X O R
Radyoları
AEG
Frnn - Süpürge ve her türlü Elektrik âletleri
Havagazı ocakları
Rami Tümen SatınalmaKomisyonundan
1 — 5319 çift eski kundura 23/2/941 pazartesi saat 11 de Ramide Tü-
men satınalma komisyonunda satılacaktır.
2 — Kunduralar Taşkışlada ve Sütlücede pay mahallindeki alayda gö-
rülebilir.
3 — İsteklilerin arttırma gününde teminatları ile birlikte tümene mü-
racaatları ilân olunur.       (1265)
OSMAN SAKAR ve Şk
Galata: Bankalar Cad. 47/59. Telefon: 41378 Beyazıt: Üniversite Cad. 23 - Kadıköy: İskele Cad. 33/2.HH
istanbul Hava Mıntaka Depo Amirliğinden
1 — Hava birlikleri için alınacağı evvelce ilân edüen 150 çift demir karyola fiyatı vekâletçe yüksek görüldüğünden tekrar pazarlığa konmuştur.
2 — Pazarlıkla ihalesi 27.2.941 perşembe günü saat 14 te Yeşilköy Hava Mıntaka Depo Amirliği satınalma komisyonunda yapılacaktır.
3 — Isteklüerin şartname ve numuneyi görmek üzere her gün pazarlığa gireceklerin belli gün ve saatte tekarrur edecek fiyat üzerinden belli olacak kati tem in ati arü e birlikte komisyona müracaatları (1221)
SiftMn ve Neşriyat Müdürü:  AHMET EMİN YAULU
Basıldığı Yer: VATAN MATBAASİ
Cumhuriyet Merkez Bankası
15 ŞUBAT 1941 VAZİYETİ
AKTİF Lira Lira
Kasa: Altın: Safi kilogram      72603.019 102.121.954,21 9.919.912,50 2.390.073,45 114.431.940,16
Dahildeki Muhabirler: 598.171,09 598.171.09
Hariçteki Muhabirler: Altın: Safi kilogram          5.010.756 Altına tahvili kabil serbest üov İzler Diğer dövirier ve Borçlu kliring 7.048.029,54 34.895.316,87 41.943.346,41
Hazîne Tahvilleri: Deruhte edi. evrakı nakdiye karşılığı Kanunun 6-8 inci maddelerine tevfi-1tan hazîne tarafından vaki todiyat 158.74S.563,— \ 20.149.137,— 138.599.426,—
Sanedat Cüdanı: 252.097.337,63 252.097.337,63
£aham ve Tahvilât Cüzdara: (Deruhte edilen evrakı nakdi-A —  (yenin karşılı&ı esham ve tah-(vilât (itibari kıymetle).    , B — Serbest esham ve tahvilât   , 45.831.456,93 7.926.606.54 53.758.063,17
Avanslar: Altm ve döviz üzerine avans   ,    « Tahvilât üzerine avans       ¦   *   « Hazineye kısa vadeli avans •    «    a Hazineye 3850 No. lu Kamma göre açılan altm karşılıklı  avans  .    . 8.963.74 7.808.722.— » 114.5S4.926.75 122402.612,49
l      4.500.000,— 8.155.854,46

Yekûn 736.486.751.71
PASİF
Lira
İhtiyat Akçesi:
Adi ve fevkalâde •••#,,
HUSUSİ.....444
Tedavüldeki Banknotlar:
Deruhte edilen evrakı nakdiye .    •
Kanunun 6-8 inci maddelerine tevfikan hazine tarafından vâki t edi yat
Deruhte edüen evrakı nakdiye bakiyesi.........
Karşılığı tamamen altm olarak ilâveten tedavüle vazedilen .
Reeskont mukabili ilâveten tedavüle vazedilen........
Hazineye yapılan altm karşılıklı a-
vans mukabili 3902 No. İr kanun mucibince ilâveten tedavüle vazedilen
Mevduat:
Türk Lirası......«
Altm: Safi klg. 876.809.—
S850 No. lu kanuna göre hazineye açılan avans mukabili tevdi olunan ul tınlar:
Safi Kilg. 55.541.930.—
Taahhüdah:
6.188.666.15 6.000.000.—
158.748.563.—
20.149.137.
Lira
15000.000.—
12.188.666.15
13S.599.426.—
17.000.000.—
250.000.000,—
17.000.000.—
1*2.599.420,—
72.207.226,91 1.233.302^6
73.440.529.4'
78.124.167.90
• rS.lİ>4.167,90
Altına tahvüi kabü dövizler   . Diğer dövizler ve alacaklı kliring bakiyeleri
Muhtelif:
25.665.192,42
25.665.192.42
109.468.769.77
Yekûn       7S6.486.751.7;
1 Temmuz 1938 tarihinden itibaren: t&konto haddi %4 Altın üzerine avans % 3