Gerekli Tarama
Gereksiz taramalardan kaçınan site
Ana Sayfa
Gazete Arşivi
Kitap Arşivi
Nasıl Yazılır
Köşemenler
Ulus - Ocak 1936
Gazete içeriği aşağıdadır.
Kaynak:
Ankara Üniversitesi
ULUS U LU S Yeni yılı hatim tÜrk millet! ne, t *rmî= ıhıyuu ve dilekleriyle hm Ur. ON ALTİNCİ YIL. NO: 5183 Adımız, andımızdır Heryerde 5 kuruş NEGÜS, MUHASAMAYA BAŞLAMASINI ORDUYA EMRETTİ italyanlar isveç kızılhaç heyetini bombardıman ettiler Adisababa- Cibuti demiryolunun da bombardıman edilmesinden korkuluyor "Ulus „ un dil yazılan GÜNEŞ DİL Teorisi Üzerine Notlar "Güneş,, mefhumlariyle bağlı «ilan İslav-ca 44 vasim yasinu„ ve 11 /ara zora keUmelerimn etimolojisi Bmşhetkt KİLîr Vf I.- .1. ıı k II İl İM II II.I lı İM'kl* ıliklfrimîe! Ordu Mebusu. Setim Sırrı TARCAN Beden kültürü ne demektir? Terbiye sayesinde şekillenen bir bedeni tekâmül ettirmek kim usul tahtında yapılan hareketlere beden kültürü denir. Demek kültür, terbiye edilmiş olanı tekemmül ettiriyor. Bunun içindir ki yıllardan beri cimnastik terbiye «der. spor tekâmül ettirir. Once cimnastik. sonra »por diye bağırıyoruz. Şimdi bir de hareketi anlıyalım: Hareket nedir? Hareket hayattır veya hayat harekettir. Bütün uzuv ların işlemesi demektir. Koştuğumuz zaman bunu daha iyi anlarız. Adalelerimiz, kanımız, ciğerlerimiz, glandlarımız. oynak yerlerimiz, beynimiz, gözlerimiz, sözün kısası her yerimiz işler. Bu hareket ihtiyacını çocuklarda da ha iyi görürüz. Dünyaya gelen çocuk ciğerleri ne hava vermek ihtiyaciyle bağırıyor, beş altı aylık olunca yürümek ihtiyacı İte dört ayak emekliyor. Düşe kalka birçok uğraşmalardan sonra iki ayak üstünde duruyor. Dengini bulup ayakta durmayı öğrenince yalnız yürümekle kanmıyor, koşmak istiyor ve bundan zevk alıyor. Bu zevk yaşama zevkinden başka bir şey değildir. Medeni hayat savaşı bedenden ziyade kafa ile yapıldığındandır kı insanlar bir zaman bütün kuvveti kafaya vermiş vr dimağı bedenin zararına işleterek vucud ekzersizle -rini ihmal etmiştir. Daha on doku zuncu asırda işlemiyen vücudla-rın takatten düştüğü, gevşediği dikkati celbetmiş ve bu düşkünlük zararını kafada da göstermeğe başlayınca vücudu işletmek, onu da kafa gibi canlı, faal, sağlam (Sonu 2. inci tayfada) Dessie'deki umumi karargâhta bulunan imparator, mu hasa malara başlamasını habeş ordusuna em retmiştir. Bu itibarla, İtalyan - Habeş harbi şimdi filen başlamış bulunmaktadır. Tembilen'in merke Mı«u f tKa*err~"~t*. ırıya* . zi olan Abbiaddı babeş oymakla rı tarafından tek rai işgal edilmiş tir. Tembien'in geri alınması, I talyan kuvvetlerinin Makatla ila münasebetlerini doğrudan doğru - (Sonu 3. unca tayfada) Trakyanın kalkınma projesi tamamlandı En ufak kısımlarına kadar plânlaştınlaıı kalkınma, çok lıızlı olacakı u Oenerul Dirik'in biz*1 söylediklcı i On bc* «undrnberi Trakyanın bu yük işlerini devlet merkezinde takip etmekle olan General Kârım Dirik içi hâdiselerinin en şümullü ve mühimlerinden olan Trakyada yapıla» cak ve yapılan hareketler hakkında (Sonu 4. üncü tayfada) Bundan önceki makalemizde [1] Türkçe "Yaruv" kökünden gelen bir kaç Islavca kelimenin "Güneş - Dil Teorisi" bakımından etimolojik analizini göstermiştik. Bu makalemizde "Yaınty Yaaen", ve "Zara Zora*' kelimelerini tetkik edeceğiz: [i] "Ulus" gazetesinin 21 12 1935 tarihli nüshasına bakını/.. V ıiiıuşi fMVtmflfO&lilf - «la kazanan numaralar 500.000 lirayı 14110 ve 200.000 lirayı da 8124 numaralar kazanmıştır. Bu numaraların yuz aşağı ve yuz yukarsında olan onda bir biletler 50; yirmide bir biletler 25 lira mükâfat kazanmıştır. (Sonu 2. inci tayfada) Boğun İç sayfalarımızda okuyunuz:* 2. inci suyftula: Iç Haberler üncü Mi\fuUı: Dış Haberler lı iı m it suyfuda; Edebiyat Bahisleri: Pol Burje 5. İnci ve 0. ınvı nuyfulurdu 935 Yılında neler oldu. Once bu Islavca kelimelerin manalarını tespit edelim: Yasnty Yaaen: Parlak, açık, vazıh, beyaz, aydın (2J. Zara Zora: Tan, fecir, ufukta hasıl olan ışık, kızıllık, parlaklık, parlak |3|. r iimii v Yunen MihloBİch'in "t*lav dilleri etim» loji "'r ixah edildiğine re Yaamy ve Yaaen kelimeleri "Vasınü" kökündendir. Eski Islavca d a "Yaa'n" zıya ve parlak m» nasına gelir. Yeni Islovence va Bulgarca "Yaaen", Sırpça "Yatan". Çekçe 'Yaarn", Rusça va Okranyaca 'Tasın/' dır [4]. Kelimenin menşei belli değildir. Bütün Ulav lûgatçileri bu kelimenin "Aryanı" bir kökten geldiğine inanırlar. Delil filân aramazlar... Şimdi biz bu kelimenin "Cüne*-Dî/ Teoriai" usullerine göre. etimolojik analizini yapalım: (O (2) (3) (Ay f as f- ın i ly) (t) Ay: Köktür. Burada doğrudan doğruya "parlaklık'* anlamı-nadır. (2) At: Parlaklığın oldukça ga niş bir sahada tecellisini gösterir. (3) İn: Ektir. Bir aüje veya objenin bitişiğinde bu geniş parlaklığı ifade eder. (4) ly: Geniş aydınlığın bitişiğine gelen obje veya süjeyi gösterir. - Sayfayı «-?'••• mis - [2] Dal Kamusu. IV. 702; Afife. losich, Etym. Wbrter. der slaviç-hen Sprochrn. s. 101. [3] Dal, /. 644 - 648; Mikioskh. 401. [4] Radloff Lügati İli. 213. ' Karayim Ichçai" K.«ll ınm« di. «on * ¦ |uu»|iuı uııo cıiji sa. iştir. Bakan gece ya -stanbula hareket el - SAYIFA 2 ULUS ' ••, ¦ ¦ Dil Teorin" nin kanunu, bize bu Islavca kelimenin Türkçe bir kökten geldiğini ispat ediyor. Fakat, bizim teorimiz yabancı dillerde bulduğu Türk köklerini tetkik ederken yalnız etimolojik analizle kanaat etmez. Tevsik için Türk lehçelerinin geniş varlığı içinde benzer kelimeler arar. Bu yolda su kelimeleri göste rebilir'T: 'u*. Yıldırım, şimşek [4]. Vasin: Yıldırım, şimşek [5|. Yaştk: Güneş [6]. Ağ Ayat Ayas Han: Parlak gök ilâhi [71. Ayat: Açık, bulutsuz gün (ha «) [8]. Ayaz: Ay aydınlığı aylı gece. parlak, açık | 9]. Yaşna: Şimşek çakmak, parla mak İl' Bu Türkçe kelimelerle Islavca dakı "Yatmy", "Yasmu" ve "Ya-•en" kelimelerini karşılaştıralım: I»lavca tözler: l) (2) (3) (4) Yatmy: ay -f u • m • ly Yattnu: ay • as - ın - uğ Yatmy: ay ı as - ın • ly Türkçe tözler: V.»ş.'/.ı ay ı aş t an ı ağ Yaşın .; ay 1 aş + ın •+ Yaşık : ay aş -t . + ık Ayas : ay + as + . + . Ayaz ; ay + az + - +t - Görülüyor ki bu kelimeler aracımla mana itibariyle hiç bir fark •I madiği gibi, etimolojik analiz ıi w n İr de fark ancak son iki e-hin butunup bulunmamasında ve iş, t, z) seslerinin tebadüllerinde-dıt ki bunun da kelimenin-»sil a-«alizinde büyük bir ehemmiyeti yoktur. İslav dillerinin etimolojisini yazanlar bu "Yasri* kökünün Bereden geldiğini kestiremiyorlar. Yakut Türkçesinde Ateş ilâhının sıfatı, yıldırım ve şimşek ilâhının adı olan "cann" kelimesi [*] 6e dikkate şayandır. "Yasn" kelimesinin koku Türkçe "Yasın" ve "Co-Ş*n" kelimelerinin kökü olan Türkçe bir söz olduğunda şüphe yoktur. Zara — Zora Miklosich'e göre bu kelimenin kökü "ZER" dir. "Parlaklık, fecir, [5] Radloti Lügati III, 264; Divanı Lûgat-it-Türk. I, 200. \6] Radloff Lügati III. 248, 257 "Çağatay, Uygur lehçeleri" [7] A. V. Anuhin. Materilı po Şamanstvu u Altaytsev, S. 72: "Ey ateş, sen Ayas hanın. Güneşin bir parçası sen": Verbetskiy. "Altaylılar" 48. [8] Radloii, I. 214; Divanı Lü-tat-it-Türk, I, III. [91 Radloti, I, 2IS. \ 10} Radloff, III, 250. [*] Pekarski, Yakut Dili Lûga ti. s. 801. lan, ufukta görülen kızıllık, göz bebeği, görmek..." gibi manaları ifade eden birçok Islavca kelimeler bu kökten türemiştir. Fakat bu "Zer" ve "Zara" kelimelerinin menşei tayin edilemiyor. Biz, bu kelimenin de Güneş -Dil Teoriti" bakımından etimolo jik analizini yapalım: (1) (2) (3) (4) ağ • az t ar - ağ (1) Ağ: Köktür; doğrudan doğ rüya güneş veya aydınlık anlamı nadir. (2) Az: Kök mefhumunu henüz oldukça uzak bir sahada bulun duğunu anlatarak bu mefhumu u zerine alır. (3) Ar: Aydınlığın bu uzak »a lıada takarrürünü bildiren ektir. t) Ağ: Manayı tamamlar, tayin eder. Bu halde (Ağ az ar ağ ağazarağ Zara) oldukça uzak sahada güneş aydınlığının tekarrür etmiş olduğunun ifadesidir kİ fecir zamanında da güneş henüz görünmemiş ve oldukça isimli bir sahada kalmış ise de gelen ışıklar onun orada temerküz ve tekarrürünü meydana çıkarmış tır. Islavca "Zaro" kelimesiyle kar şılaştıracağımız Türkçe kelimelerin manalarını tespit edelim: Sarı/r; Parlak, aydın, şafak, fecr [11]. Sara - : Tanyeri ağarmak | 1 Sari - : Fecir, tan, şafak 113]. Çarık - Zıva, aydın, dünya [14]. Bunların ve evelki yazımızda "zıya, nur" anlamına geldiği ı/ah edilmiş olan "Yaruğ" kelimesinin etimolojik analizleriyle "Zara" yı Uar«rt«u|Uralım: fi Zara : ağ i az -4 ar Yarug: ağ f ay 4- ar Çarık : ağ + ac + ar Sarık : ağ -+ as + ar Sarı : ağ 1 as -+ ar Görülüyor kİ bu Islavca Zara" yalnız semantik itibariyle değil, fonetik bakımından da bu Türkçe kelimelerin aynıdrr Miklotich ın dediği gibi kök ZER ise bu da, eski devirlerde Türklerden kültür alan Moğolca daki Zara "Sar" (ay) [15] kelime sinin islav ağzına geçmiş şeklinden başka bir şey değildir. Fars-çadaki 'Zer" (altın) kelimesi de bu kökten çıkmıştır Turkçedeki "sarı, sarig" kelimeleri de güneşin ve fecrin bariz rengi olması itibariyle aynı kökten gelmişlerdir. Abdütkadû İNAN i ç h a e kor geldi j Genel Sekreteri 11 Re tetirimize gelmiştir . T UR +¦ ık + ık i & İSTANBUL TELEFONLARI İshmİMiUlaki italyan kolonisi İstanbul. 31 — Isuuıbuldakı italyan Uolonısı altın nisan yülüklerini te altın eşyalarını h«rb masraflarına kargılık o -l.ırnU tabam etmeye hışladılar. Bunla, nn aynen gönderilmeline imkân olma -diRindan toplananlar «atılacak ve bu para ile İtalya'ya lüzumlu csya gönderile- tektir. İstanbul tramvay şirketinin sermayesi İstanbul, 31 — İstanbul tramvay »ir. kelinin tesbit edilen sermayesi bir mi'-yon 454 bin liradır, b Kadıköy su şirketi İstanbul, 31 — Kadıköy su şirketi . nın her sene belediyeye vermeğe mec ¦ bur olduğu parayı son on sene içindi1 eksik tahakkuk ettirdiği anlaşılmıştır. Sular idaresi şirket hakkındaki projesini hazırlamıştır . İstanbul okullarında nuvaffakiyet derecesi İstanbul, 31 — İstanbul ilk oku'U rında yapılan ilk üç. aylık denemede mu. vaffabtyel yüksekliği % 82 dir [11]. [12]. [13] Pekarski, Ykut Dili Lügati, 2112, 2110, 2094. \14] Radloii. IV, 29. [15] B. Vldimirtsev. Moğol Va* /i dilinin mukayeseleri grameri, Leningrad 1229, s. 321. Ratbetke rikir w İn ılı ıı kiiltiiriimlrıı lıeklrıliklrrimiz! t Başı I. inci sayfada) bir hale koymak için harekete dört elle sarılmışlardır. Buna önceleri kırlarda gezmek, dağlarda dolaşmak, yüzmek, ata binmek, toprağı bellemek, marangozluk yapmak gibİ tabu bir takım hareketlerin büyük yardımı olmuşsa da sonradan oyun cimnastİk ve spor adları verilen ekzersizlerle vücud kültürünün daha kolaylıkla elde edildiği görülünce bütün medeni milletler buna dört elle sarılmışlar. Her sevilen şeyde olduğu gibi bunda da biraz aşırı gitmişlerdir. Bugünün umumi kültüründe kafa gibi bedene de kıymet verilmesi, onun da yoliyle işletilerek kemale erdirilmesi ve kafa ile beden arasında bir muvazene meydana getirilmesi yirminci asrın o-kumuş insanlarının başlıca düşüncesi olmuştur. Ne yazık ki onların «İIİ--V.1. ,; iş yürümüyor. Vücud eğitimi K^yesinden uzaklaşıyor. Yıllarca zekâda, dirayette, anlayışta ustun olanları alk.slıyan, mükâfatlandıran, el üstünde tutan, şımartan, onları fazla cehd sarfına mecbur eden çok kere has ta eden, hattâ Öldüren (çok sınıf birincileri veremden Ölmüştür.) İnsanlar şimdi yarışta birinci gelen, on bir saniyede yüz metre koşan, iki metreden atlıyan, futbol da gol yapan, yüzmede şampiyon olanları el üstünde gezdiriyor, onları şımartıyor, mükâfatlandırıyor, gururlandırıyor, nihayet biçarelere muvazenelerini kaybettirerek onları bedenen ahlakan sakatlıyor, hattâ öldürüyor. Görülüyor ki beşeriyet fikir sahasında gösterdi ği İfratı, şimdi beden atanına çevirmiştir. Halbuki aranılan o değildir. Ka fa ile bedenin denk olması şarttır. Memlekete sağlam, biçimli, başarıcı, iyi yürekli, aklı başında bir gençlik lâzımdır. Halk yarışta birinci gelenleri, futbolda gol yapanları değil kafası gibi vücudunu yoliyle işletmesini bilenleri takdire alışmalı, pazosunu veya baldırını gösterenlerin kafasına ve zekâsını gösterenlerin bedenine bakmalı, ne hasta âlim. ne cahil pehlivan! Selim Sırrı TARCAN Köstence transit yolu ^îçuryerrMTn- tarife İzmir, 31 (A.A.) __ Qrt4 ^v rupa ve cenubi Alır "y, lacait ihracatın Kj^^^^^- *n- tlan geçirilme»* îcı^HPB«^.-'r.ıi/ le Romanya hükümeti arasında bir anlaşma projesi hazırlanmış idi. Ankara Türkofis merkezinden şehrimiz tecim odasına bu hususta gelen bîr yazıda deniliyor ki: "20 10 1935 tarihinden itiba ren tatbik edilmekte olan Köstence transit anlaşmasına bağlı bulunan ve Berlin, Dresten, Frankfurt, Laypzig, Münih, Varşova, Prag ve Viyana şehirleri için tesbit edilmiş olan nakliye tarifesine orta Avrupa'nın muhtelif diğer şehirleri için ikinci bir tarife ilâve edilmiştir. Bu yeni tarife tecim odasına gelmiş ve ilgililere malûmat verilmeye başlanmıştır. Bu ikinci tarifede zikredilen şehirlere ihraç mallarımızın kaç günde gideceğinin tesbiti için çalışılmaktadır. Yeni tarife Köstence transit anlaşması esasları dahilinde aynen tatbik edilecektir. Dış Bakanlık Muhasebe direktörlüğü Dış Bakanlık muhasebe direktorlu güne divanı muhasebat murakiblerinden Hakkı Ates tayin edilmiştir . Yılkısı piyangosun -da kazanan numaralar B.i)i 1. cı say/ada) 100.000 lirayı 13.516 numaralı bilet kazanmıştır. Bu numaranın yuz aşağı ve yüz yukarısında olan onda bir biletler 50; yirmide bir biletler.25 lira mükâfat kazanmıştır. Bundan başka: 20.129 numara 50.000 lira 5.452 40.000 . 6.052 „ 30.000 . 16.576 „ 25.000 ,. 24.899 .. 20.000 „ 5.939 ,. 15.000 .. 15.145 10.000 „ kazanmışlardır. ürnif tlfm-mrlvri hı\ ıgiyle kanımızın .... ..ekkiirü Olumu tekilimizin halkımı-M\ İZİ tebrik ve te- 1929 yılı ik| nu, Necatiyi e rinde, kurtulu ayırdığı her h le sarılan Ne tiyle yeni t bayramını aça «ene, y*sta - 1 azahğı Finans Bakanlığı namına Eli Bank idare meclisi azalırına eski mabye mü • t etti ilerinden vc Merkez Bankası mu . rakiplerinden Nurettin ayda 250 lira ücretle tayin edilmiştir. Finans tayinleri Kastamonu varidat dırrklnrluvum Tosya malmüdürü Feyzi, Kâhta mahnü-«hirlügüne Kemaliye malmüdürü Hasan Tahsin. Posta Telgraf Genel direktörlüğü muhasebesi ikinci mumeyyizlifine istanbul posta telgraf muhabir listeci mesul muhasibi Salih tayın erimişlerdir t ve 32 kaza merke,- 1 hücumlarına h*'«- . ıdurrne denemeleri ' ız olarak gösterdiği layışlı alâka saye-¦nuvaffakıyetle ne-Matbuatımızın da bu arşı gösterdikleri ya- Pulsuz mm* r"' 1''alâka takd.re Necatiyi seven şayan- . azifelerimizi müdrik cıye gidecekle! . matbuatımızı bu muş- nltıvu «naCAkla . . . ( akıyetlerden dolayı I T \y ldilerine ^şekkür etli. I . rî. ; bilirim.,. Dahiliye vekili Şükrü Kaya V Budapeşte- D,, Bakan, Dbjrorkestra dun akşam VI miş ve akşam durgunluk devrinden Behiç ile yemilerde Ankara'da can-rısına d-. ;u hareketine şahid olu- rni-.hr r R.»kirili ;ı filarmo- -iinın Musiki Muallim | D /erdiği her bakımdan ¦ğer güzel konserle-C H Parti- a Ankara'nın belli cfb Ptkrr dun cak yerleri de güzel -I kavuştular. Ankara «ön/J r l°kantalannın orkes-j vkle dinlenecek birer Fakat bununla bera-| J.j Jaha az bir masrafla * îği eyi bir müzike o- | (- „ büsbütün giderilmiş 'Sunu göz ününde tu-Dahiliye Orman Çifliği, yeni-za ve matbu; iği lokantasına Istan-^ckkürleri: salon orkestrasını ge-"22 vilây.vaffak olmuştur. Is-*lr*A* osunun eski baş viyo- yapılan ışık Yakub'un idare- halkın istisniu orkestrada tanınmış candan ve aı0|an ÇeHst Zirkin de sinde tam birkestranın çaldığı çok ticelenmiştir ıiş klasik parçalar ve denemelere haz müziki çok takdir kın ve içten [|ır. dır. Ulusal «-- halkım». ve3n y n ^ terek muvat J * tebrik ve ke| (A^.) — Aydına meyi bir bonndiz tireninin üç va-mir istasyonunda yol-r. Bu yüzden müna-saat gecikmişti^ Nü-. yoktur. Yeni Uzun bir sonra, bu gü| lı bir müzik I yoruz. Cumri nik orkestra: mektebinde övülmeğe d rinden başi başlı oturuU orkestralara Palas ve şeh traları ze varlıktırlar. ber halkın, dinleyebilec;? lan ihtiyacı I olmıyordu. tan Ankara den genişlet bulun en eyaj tirtmeye mı . . tanbul Rad 14*1 \ I İl lonisti B. N i _ ncı kanununun ilk cu sinde olan of Bu kısım «âb. v« nı**'n« * ne ıcın bastıkları takvimleri pul s vız olarak vilâyetlere »cvkettikleh anlaflmış-tır. Finans Bakanlığı bu hususta irili . yellere bîr tamım göndererek butun Ltk-•ım satan yerlerin tetkik ve teftişi ve pulsuz veya noksan pullu veya pulları kanuna muhalif şekilde ıptul edilmiş o -lanlar İçin zabıt varakası tutulmasını ve pul cezası tahakkuk ettirilmesini bildir, mistir Adana okulluları İzmirde İzmir, 31 (A.A.) — Adana tecim okulu talebeleri bayram tatilinden istifade ederek bazı tetkiklerde bulunmak üzere şehrimize gelmişlerdir. Talebeler muaİlimleriyle birlikte tecim odasına giderek Eğe ekonomi ve tecımel durumu ve ürünleri hakkında uzun boylu izahat almışlardır. Bir otobüs kazası İzmir, 31 (A.A.) — İçinde yirmi kadar yolcu ile Birgiden - Ö-demişe gitmekte olan bir otobüs Avlucuk köprüsü yakınında hızlı gittiğinden manevra yapamamış ve köprüden aşağı uçmuştur. Yolculardan bir kişi ölmüş ve 16 kişi de ağır ve hafif surette yaralanmıştır. Yaralılar Ödemiş hastaha-nesine kaldırılmıştır. Tıbbî müsamere Birinci mıntaka etibba odasının onbeş günde bir yapmakta olduğu tıbbî müsamerelerin ikincisi yarın saat 18,30 da eskisi gibi Ankara Numune hastahanesi konferans salonunda yapılacaktır. Mevzular şunlardır: 1 — Kromatin hücrelerinde bulunan granulationlar hakkında yapılan tenkide dair. (Patalog Dr Kâmile Şevki.) 2 — Möbius guddelerinden menşeini almış bir adeno - Care-inon vakası. (Dr. Necdet Sezer.) 1 SONKANUN ISrC C" 3erlek atinin mm bir Virti bnmüstük. Atatürk rm-Luogl ve intciib.n kendine vardır. Bu o tmtXtr MC-k bır yurefc güzel seçilir^ maarif Vfl|i|i „u. daha hafif crk harflerinin büyük toplamaktadU^ sabjın . hcnb/ pfk fayata «özlerini yum- UÇ Vag( olduKu «ibi bugün de Jer saat on beşte Cebe-Izmir. 31 giden marşa rd( gonu Gazi E tasan basında arı dan çıkmışt . kalatbirka %1'İİS fusca zayialn ı a liııcla|«-ştede 31 (A.A) - Türkiye Hava kın ^ etlerine yardım vergisi Finans Bakanlığının tamimi Finans Bakanlığı dun lı^va k ıvvel . lerınc- «ardım »ergis. k*nuouı»u vııa . yetlcre bildirmiş vc k munun Catb-k sureti haUknIa su lamımı yapmıştır; 1 — Ba ve.gi k.tnund . ya/ıll ıslıh • kakların sair vergi er I. ».ımeden evv«-l. ki n^li miktarı iı/eıindvn hesap edile, çektir. 2 — Toptan tediye emri gunderilmı, «lan malsandıkları şimdilik dordünej madde hükmünü l.tJ k dmiyerek ver -riyi ita emri üzerinden rösterımk »ur«-liylt tevkif edecek'erdir. 3 — Kanunun %k'.e ait olan kısımla, n muvazene ve buhran vergileri kanun-lanndakinin aynıdır. Tatbikatta ona .• rt muamele yapılması. Eti ULUS S-m haberlerimiz üçün-rii saj famızdadır. ON ALTINCI YIL NO: 5184 Adımı/, •mdımızdu Heryerde 5 kuru* DOLODA KIZILHAÇ HEYETİNİN ITALYANLARCA BOMBAR DIMANI ISVECDE BÜYÜK HİDDET UYANDIRDI Stokholm sokaklarında italya aleyhine nümayişler yapıldı-PrensŞarl Cenevreye bir protesto notası gönderdi ¦V4 '"^«fti "Ulus „ un dil yazıları GÜNEŞ DİL Teorisine göre toponomik analiz tecrübesi OeiJieVeJrı am«rı*an "... '•'"'"fi*' I W VI İN \ I İKİ . F. R- A7"AK Fransız Başbakanının nutuk metni ancak dun Ankara'ya geldi. Bunun tam bir tercümesini ga zetemize basıyoruz. Paris planı, o kadar durluk ve devam gördüğümüz lngilterede az kaldı, bütün hükümeti düşürecekti. Sık sık hükümet değişen Fransa'da ise, Laval, ileri tedbircilere, yani Cenevre kızıllarına galebe çalmıştır. Hattâ, cumuriyet merkez grupu başkanı Paul Reynaud Laval politikasını tenkid ettiği için. eski fransız başbakanı Tar-dieu bu gruptan çekilmiştir. Her-riot'un radikal - sosyalist parti-başkanlığından çekilme hâdisesini de buna katmalısınız. Parlamentoda münakaşa baş-lıyacağı sırada havalin düşeceğini söyliyen falcılar olmuştur. Büyük Paris gazetelerinden biri ise, münakaşa günü yazdığı bir fıkra da diyordu ki: "Bu buhran faydasız ve lüzumsuzdur. Çünkü fransız milleti, sona - kadarcılarla birlikte yürüyecektir. Etyopi hatırı için, dost italyan milleti ile dö-güşecek bir tek fransız çiftçisi yoktur." Laval'in nutku yüksek bir ze kâ ve politika eseridir. Fransız Başbakanı, Milletler Cemiyeti idealinin parlak edebiyatını yapıyor. O, Milletler Cemiyetinin aza dev (etlerinden birinin başbakanı sıfatı ile, bütün vazifelerini yapmıştır. Zecri tedbirleri tatbik etmiştir. İtalya ile ticareti durmuştur. Fakat harb tehlikesi vardır: Eğer İtalya daha sıkıştırılacak olursa, Bay Hor'un Avam Kamarasında söylediği üzere, harb patlıyabilir. Harb mesuliyetini kim üstüne alacaktır? Bu nokta üzerinde durmak la --imgeliyor: D*mek oluyor ki Mil letler Cemiyetinin şimdiki vazife fSınu S. inci sayfada ) t**ljan i*,,a.. . (.*/uı.S*n Avon Ad.wb.ba. 1 'A.A.» — Uveç kııılhac »ryyar heyetinin italyan (avareleri tarafından bombardıman edilmiş olması do-layuiyle Negüa İsveç Prensi Şart'a la ziyelerini bildirmiştir. Bombardımanda ölenlerin dun bildirilen sayıları henüz teyid edilmemiş ite dc Raa Destanın ordusiyle A di saba b* araaında telsiz muvasalatının bugün kurulacağı umulmaktadır Ad.•«baba. I (A.A.» — Uveç kıııl hac aeyyar heyetinin Dolo cephesinde bombardıman edildiği haberi, yaralılar tedavi etmek üzere Habeşistanda bulu nan heı millellen butun doktorlaı arasında büyük bir nefret ve hiddet uyandırmıştır. Kızılhaç delegesi, italyanların milletlerarası anlaşmaları yeniden bozması karşısında yapılması gereken protestonun metni hakkında resmi makamlarla konuşmak üzere dün sarara «itmiştir. (Sonu 3. üncü sayfada) İki hin Mısırlı talebe İngiltere aleyhinde yeniden nü maviş yaptı Londra, I (A.A.) — Iskoçyanın Koşa ve Kromarti mıntakalarında seçim savası partiler siyasasında vahim bir kriz doğuracağa benziyor. Bu mm takanın muhafazakâr teşkilâtı do minyonlar bakanı Malkolm Makdn-naldın milli hükümet namına koyduğu namzetliği ittifakla reddetmiştir. Halbuki bu namzetliği Baldvinin de dahil bulunduğu muhafazakâr merkez komitesi terviç etmekte idi. Rıiîlün İç sayfalarımızda okuyunuz:: 2. ııı**»' .tayf uda: Düşünüşler İç haberler' 'A. iittrii nayjadit: Harb haberleri Dış hı herler. /. utun tnyfıutaı B. Laval'in nutku .7. inri myfmda: Fransada otomobil kazaları • Roman U. ıtırı Hiıyfnılıı Fındık yurdu: Giresun j (Resimli sayfa) Diğer taraftan I'.....Makdonal- din Iskoçya üniversitesi namzetliği de birçok muhalefetle karşılanmıştır. (Sonu 2. inci sayfada) II \s İSİMLER I Yaşıyan dillerle bir ilgisi, bir anlam bağı yok gibi görülen sayısız ha» isimler vardır. Bu has isim lerin; hangi devirlerde ve hangi uruktan insanların ağzından çıktı ğını bugünkü ilim ehemmiyetijrle araştırır. Çünkü has isimler, kültür izleri ve kazıtların ifadesi gibi bize tarihin ardındaki ve içindeki ataların seslerini sözlerini ve adlarını tekrarlıyan ölmezliklerdir. Anadolu bu eski seslerin, sözlerin ve adların en çok tekrarlandığı ana yurdların başında geldiği için has isimlerini okurken ve ne maksadla olursa olsun onlara dokunurken, milli bir kaygu ve vatanseverliğin çok uyanık ve aV !ıngan bir endişesini içimizde ve beraberimizde bulundurmalıyız. Gönlü ve yüreği yurdseverliğin ilâhi ateşiyle kavranmış, bazı gençler, ve onların teşkil ettiği sosyeteler, ne demek ve ne göstermek istediği açıkça anlaşılmıyan bu düğümlü ve karanlık has isim leri kaldırıp yerine bugünkü leh remize göre yapılmış adlar koy mak, arzusunu gösteriyorlar. Yerden göke kadar haklı olmakla beraber, bu değerli yurddaşlara aceleden sakınmalarını ve sabırlı dav ranmalarını tavsiye edeceğim. Çünkü anlamlarını anlamadığımız o İsimlerden birçokları; gerçekte tam ve temiz Türkçedirler. Ve • unku hakikî bir Türk milliyetinin itim esaslarına dayanarak berkçe kurulduğu ve kökleştîği uğurlu ve mutlu Atatürk devri Güneş ve ışık devridir. Bu devrin geceyi yırtan Necatinin ölümünün \ ı .dönümü Maarif vekili merhum Dfecatinin ölümünün sekizinci yıldönümü merasimi dün şehrimizde yapıldı. Evvelâ terbiye enstitüsü salonunda büyük bir ihtifal yapılarak merhumun hayat ve eserleri sinemada gösterildi. Nutuklar söylendi, şiirler okundu Oradan Necatinin Cebecideki kabrine «idildi K » hır ' - matbualar, ,ı cemiyeti ve spor merkezi reisleri, maarifçılcr, sporcular Ankarada bulunan izmirli hemşerilerİ bulundu ve teşekküll*-ı namına kabrine çelenkler konuldu. I •um tarihi müellifi Raif Nezih, Necati için yazdığı hazin bir şiirini heyecanla okudu. Eniştesi B Halid Bayrak gelenlere merhumun aylesi namına teşekkür etti. Yazan: Hasan Reşit TANKI/T ve karanlığı eriten nuru Larsaaao-da çözülmedik hiç bir düğün v» dağıtmadık hiç bir kuytuluk kauV-mıyacaktır. Eski kültürlerin ergisi bir derecede yerleşip genişlediği yer bölgesi yakın Asya idi. Yakın A s yanın Mezapotamyasında, Kafkas ilada, Arap yarım adasında ve Sun vesinde yaşıyan eski ulusların hep si Anadoluda yaşıyanlarla tek bir millet yapıyorlardı. Önceleri hetn dinleri, hem dilleri, hem kültürleri irdi. Tarih bize onları Orta Asya'dan garba götüren büyük ak m yollarının üzerinde, aynı urukua kolları olarak tanıtıyo. Ve Hazarı geçenlerin, hemen hepsi Ar*a-I doluya muhakkak uğramış ve ««Tada bir müddet yurd tutmuslaraır Onun içindir ki yakın A.yanın her tarafında aynı has isimler buluyor ve öğreniyoruz. Eski zamanlarda has isimler nasıl verilirdi: Has isimler üzerine [Sümer e* Akkad. Contribution i l'hittoiro de la civilisation dans la Bassa Mezopotamie] adlı Önemlice bir kitab yazmış olan Charlen - F. Jean. kitabın muhtelif yerlerinde (ilk insanların has isimleri hep mabud adları veya ma bu d vasıfları idi) dedikten sonra şu mühim satırları yaazr: Vaktiyle mukadderatın Tanrı adıyla saptandığını sanırlardı. Bu suretle şu isimler meydana çekmişti: İnim Dıngır ra yani ra Tanrıma adı. İnim Dıngır sara yanı sara Taamın adı. İnim Dıngır nanna yani na orta "l anrmın adı. İnim Dıngır su yani su Tanrıma adı. İnim Dıngır enlil yani enlil Tanırının adı. İnim Dıngır nidaba yani nidabn Tanrının adı. Charles F. Jean S. 22 Buna benzer adlar pek çoktu. (Hum) Tanrı da bir mabud idi ve (tıngır) gibi Güneşin vasıflarından birine işaret idi. Onunla da (Hum. nam Tar, ra) şeklinde mürekkep isimler yapıyorlardı. Tetkikimize kolaylık vereceği için Charles - F. Jean'dan su satırları da naklediyorum: "Sonraları akıl ve şuur hükmetmeğe başlayınca has İsimlerin terkibi değişti. Çocuklarına ad verirken ona bir de fikir katıyorlardı. Meselâ (Uşur, A vat Dıngır Şama*, yani (Güneş Tanrının adını iyi sakla) gibi isimler yapıyorlardı. Bu uzun ve mürekkep isimleri sonra kısalttılar. Ve meselâ bu Uşur Avat Dın«cr Şaması) Uşur Avazu-(yani; onu an) yapt.lar. (Bizde Aşur ve Aşura adına dikkat) za-(Sayfayı çeviriniz) YIKA 2 ULUS 2 SONI'ANVJN HOS PFRcF».'7r? ¦Ki bin Mısırlı talebe yeniden nü (Battı J. inci tayfada) Kahire, 1 (A.A.) — lı.. bin talebe hır alay t»şkil ederek tezahüratta bu- ıı.M İngiltere aleyhinde bagıı m*»lav(4ır Kahire, 1 (A.A) — Talebeler -«im mürekkep htıyuk bir heyet Cize üniversitelinden hareket etmiş ve Kahire üzerine yürümeğe başlamıştır. Nümayişçileri karşılamak üzere mıılımı ruikdardn zabıta kuvvetleri wvkedirnıi»tir. Iıtftilhı f. .if^irıulfn *tnmı - «¦»«A I: ıı l.ı, m, tlı tU t' ZtlLri i'\ı l.ahttl t'diyor. Kahire, 1 lA.A.» — Nahas Paşa Havtı ajansı aytarma demiştir U. "— Fevkalade komiser B. Mile* Lampsun dün bana B. Edenin telgra-ttnı bildirdi. B. Eden bu telgrafında habe« meselesinden dolayı gereği ıı bı Mısır meselesini (tözden geçirmeğe vakit bulamadığım »e fakat yeni se-- mU t.l. ^ çıkacak Mısır meşruti hiı- İncilim ıl \IhimIi mayiş yaptı kümeli ile müzakerelerde bulunma|n hiç bir encel görmediğini »bvlemektr-dir.„ Naha» Paanın fikrine göre. B. E-denin bu diyevinde hiç bir kaçamak manevrası mevzuubahs değildir. Ve B. Eden, nasyonalist hedefler çerçevesi dahilinde ingiliz • mısır meselesinin kati surette hallini takip eylemektedir. Kahire, 1 (A.A) - Royter muhabirinden: Yerli gazetelere göre İngiltere hükümeti, Mısır hüküme -tinin 1930 tarihli andlaşma projesine müteallik olan isteğine, bu me -selenin etraflı görüşülmesi için bir müddet daha beklenilmesi şartiyle muvafakat etmiş olduğu bildirilmektedir. Bu projeye göre Mısır, Milletler Cemiyeti azasmdan olmak için la -zım gelen şartları haiz müstakil bir millet olacak, ancak İngiltere bilhassa milli müdafasva müteallik bazı mesuliyetleri üzerinde bulundura -çaktır. at ***B at '*lJsr tCahtrtdt potu bir talebi nümayişini dağıtırken ila bugünkü biçimde adlar türeme ğ e başladı. Sın Dıngırın, A-dad Dıngırın ziyası, Dağan Dıngırın ziyası, Nal-; D. Şamas (Şamas, ......m* reygaraı ¦ n uıı,ı, tjtm •t - Fjean 25". Bu mabudlar kimlerdi? ve bu ma bu d adlarının kaynağı neresiy-di? İlk insanlar her şeyin üstünde *e her şeye hakim olan Güneşe tapıyorlardı. Güneşin karşısında insan gövdesinin fiziyolojik. hareketlerle alana çıkan ilk hayranlık sesleri ilk kelimeleri yaptı. Ve şüphesiz ki bunlar yalnız Güneşin vasıflarını anlatıyordu. Eşyaya ve hâdiselere de aynı adları koydular. Bunlar sonraları birer müstakil mabut oldu. Has isimlerin kökü Mezopotamya'dan ve Mezopotamya medeniyetinin sekiz dokuz bin yıllık, hayatından çok yukarılara dayandığı için, Charles - F. Jean şu mülâhazayı ileri sürmeğe mecbur olmuştur. (İlâhi adların çoğu tarihi belgelerden eskidir. Bu eskilik o kadar yukarılara çıkabilir ki orijinleri tarihten önceki devirlerin karanlığı içinde kaybolur gider. S. 36) . Böylece anlaşılıyor ki: İlk insanlar maddî, manevî; tanıdıkları iver varlığa hep Güneşin adını veriyorlardı. Hayır ve şer yaratan koruyucu ve kavurucu Tanrılar, sıcağa ve soğuğa karşı barındıran yerler, yağmuru getiren fırtına, yıldırım, şimşek, toprakları beşli yen seller, yaşatmağa yarıyan ü-runler, hepsi ve hepsi adlarını o kaynaklardan alıyordu. İşte ma *.....mabudu (Ut) işte (Ra) ve ondan türemiş tapıklar: Anu, Atar sara. adad kat, at, aş, Rabu, Ratrıan adar (azer) ... Mar duk, gal. Malik, ve Tasup. bunlasın hepsi, ya Güneşin kendisi, ya aşığı, ya kudreti, ya büyüklüğü hu lâsa bir vasfı idi. Ve kimisi Sü-¦oerde, kimisi Elamda, Etide, kimisi Hint'te muteber tutuluyordu. Fa kat her eski yurd bunların hepsini birden tanıyordu. Meselâ ağni nem Hint vedalarının hem Sanskrit dili konuşanların hem Mezo-poiamy.l.Urın ateş Tanrısıydı. Realiteye uygunluğu ve lojıkli ği bavkınssndan şimdiye kadar ileri siıruamii dil teorilerinin h.„n da ve üsütünde olarak, dillerin nasıl gövdelendiğini bir kanun kesinliği ile anlatan, Güneş - Dil teorisi bu hakikati bire su acık v«* »v«ln _ ( "Bu teorinin temeli insan benlisini Güneşin tanıtmış olması fikridir. İnsanın Güneşle ilk alâkası ve bütün mefhumları ondan, onun türlü görünüşlerinden veya kayboluşundan, yürüyüşünden alması ve düşünüşünün inkişafı ve kuv vet peyda etmesi ile nihayet Gü neşe de, bütün kâinata da hâkim olabilmesi... Bu elbette üzerinde durulması ve düşünülmesi çok gerekli bir meseledir. İşte biz bunu en tabu ve en lojik bulunduğumuz içindir ki yukarda işaret ettiğimiz inancı göstermiş buluyoruz. (Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik ba kımından Türk - Dili 3-4). f Arkan var) Spor. Beşiktaş, Panatinaikos ve Olimpiyakos'a yenildi Atina, 1 (A.A.) — Panatinaikos takımı, Beşiktaş takımını bire karşı iki ile yenmiştir. Birinci haftaymda iki takım, sıfır sıfıra berabere idi ikinci haf-taymın İlk beş dakikasında her iki takım ilk gollerini yapmışlardır. Haftaymın son beş dakikasında Patinaikos bir gol daha yaparak muzafferiyeti temin etmiştir. Atina, 1 (A.A.) — Burada bulunan Beşiktaş takımı üçüncü maçını bugün Olimpiyakos takımiyle yaptı Oyun umumiyet itibarile hızlı ve canlı oldu. Her iki takımda müsavi bir oyun çıkararak ilk devreyi 1 - 1 beraberlikle bitirdiler. İkinci devrede Olimpiyakos iki Beşiktaş bir gol yaptı. Beşiktaşlılar beraberlik sayısını temin etmek için çok çalıştılarsa da mu-vafak olamadılar ve sahadan üç iki mağlub çıktılar. Türk takımının düzgün oyunu seyirciler üzerinde eyi bir tesir bırakmıştır. Beşiktaş'ın gollerini Şeref ve hakkı yapmışlardır. iç haberler MOSkOYADA Modem Türk resim sergi si açıldı Moskova, 1 (A.A.) — Modern lurk ¦ ¦ -m' rrgisi dün burada açılmıştır. Sı ı ..I. 33 ressama aid 78 eser var B. Salâh CimcOM Serginin açılışında Bubnof, Ijl-vınof. Mareşal Budyenni, dış tecim komiser muavini Eliava, elçiler ve Sovyet ve yabancı basın delegeleri hazır bulunmuştur. Sergiyi Voks başkanı vekili ÇaVBBİ-av ski açmış ve Sovyet teşekkülleri namına selamlamıştır. rbrahim Çallı, sergiyi tertip edenlerin gösterdikleri misafirperverlikten dolayı teşekkür etmiştir. Salâh Cimcoz, serginin türk cumu-riyetinin büyük dostu Sovyet Rusya-nın merkezindi açılışının - 1 Artistler kooperatifi başkum Slı vinski, Sovyet artistlerinin hararetli selâmlarını bildirmiş ve bu serginin iki memleket artistleri arasında devamlı bir münasebete başlangıç olacağı kanatlını î?har etmiştir. Konya şehitler anıtı açı Mı Konya (Hu susi) — Yapıl ması bir yıl süren ve üzerinde hususî bir özenle çalışılan Kon ya şehitler anıtı dün büyük merasimle a-çılmıştır. Konyanın tarihi tepesi olan Alâaddin eteklerinde ve şehre hâkim bir noktada kurulan anıtın açılış töreninde bulunmak üzere devlet daireleri, hususi teşekküller, bankalar müdür ve memurlar, fi-nans kurumları esnaf cemiyetleri spor teşekkülleri ve çok kalabalık bir halk kütlesi saat 13 de bukü-met meydanın da toplanmışlar ve kol halin de anıtın öı. Orada kısa bil gelmişlerdir, söylevle a nıtın tarihçesi açılmıştır. yapılmış ve aı İzmirde Kültür parkının temeli atıldı İzmir. 1 (A.A.) — Bugün saat 15 İr yeni v ılın ilk ve mühim işi olarak, İzmir kültür parkının temel atma ve ağaç dik- Törene askeri bandonun çaldığı istıt» lal marşı ile başlandı Marştan sonra Şarbay Doktor Behçet Uz bir lövttt- I oıınuı bulun uıulUı iken rical ile parti KL.ıuı ve üyeleri, işçi birlik leri, umumi meclis ve uray meclisi üye leri. Izmİrdeki bütün resmî ve hususi kurumların delegeleri ve Sovyet konso. losu bulunuyordu. Bu meyanda ilbay, parti başkanı, î.ırbrty, müstahkem mevki kumanda* nı ve Sovyet konsolos Lirer ağ..- diktiler. Ve hazır balunanlar bu büyük işin başarılmasını t«menni ve r lı. -yı tebrik ettiler. YILBAŞI BALOLARI Sergîevinde, Vnk.ı l s. İki gece, yılbaşı dolayısıylc, An karada Sergievmde Kızılay Ankara şu . besi tarafından ve Ankara Palasta iki balo verilmiş ve ikisi de pek güzel geç mistir. Hem eğlenmek ve hem de Kzıl-aya yardım etmek îstîyenler Sergıevîni o derer doldurmuşlardı ki üst knt salon âdeta kımrldanılamıyacak bir hale gel mîşti. Bu fazla kalabalığa rağmen gene sabaha kadar, devamlı bir neşe içinde, herkes gülmüş ve eğlenmiştir. Ankara Palastaki balo daha ...... a Palasta verilen lullnr çek güzel oldu bir ıı-ıhıyetU olduğundan o derece ka -la balık olmamış, fakat orada da çok eğ-I» nı Inıı - lir Ataıürk. her iki baloyu da şereflen. dirmİştir. Aşağıdaki resim, Scrgievindeki Kı . zılay balosunun, sabaha karşı, kalabalığın azaldığı bir zamanını göstermekte dir. Uşakta balo ve müsamere Usak, 1 (A.A) — Yılbaşı gecesi çocuk esirgeme kurumu tarafından halkevi salonlarında bir balo veril, mış ve balonun hasılalıyle 190 çocuğa elbise giydirilmiştir. Usak, 1 (A.A.) — Dün akşam orta okul talebeleri tarafından halkevi salonunda bir müsamere verilmiş ve yt-kılan ocak piyesi muvaffakiyetle temsil edilmiştir. Halk bu okulu takdiri* karşıladı. ULU * so\k \M N L936 CUMA Son haberlerimiz üçün v'û sayfamızdadır. ON ALTINCI YIL. NO: 5185 Adımı' aııdimızdir Hery ?rde 5 kuruş italyanlar kanlı bir harbtan sonra Donanı aldılar Her iki taraftan da epey ölü ve yaralı var B. Leon Blum. İsveç kızılhaçının bombardımanı doluyısiyle ttalyayı şiddetle lenkid ediyor Londra, 2 (A.A.) — Röyter; Somali cephesinde Donan'da yapılan mühim bir müsademe istisna edilirse yeni yıl Ha -beşistandaki iki düşman ordunun vaziyetindi ehemiyetli bir değişiklik göstermemiştir ve şimdilik her iki tarafça da «eni*, bir taarruza girişilebileceğine dair hiç bir emare yoktur . Biı italyan tebliğinin işgalini bildir Atatürkün Y ılbaşı tebriklerine teşekkürü (umur Buşkunlttet Genel Sekreterliğinden: Yeni yıl münasebetiyle yurdun her tarafından kutlama yazıları gönderen kumandanlara, ilbay ve şarbaylara. Parti başkanlarına ve diğer bütün vatandaşlara teşekkürleri ile İyi dileklerini iletmeye, Atatürk, Anadolu ajansını ödev-lemiştir. kCil.TÜR TKMA5LAKJ F. R. AT AY Savyet dostlarımız geçen sene Ankara'da bir resim sergisi açtılar. Buna Türk ressamları, Moskova'da 33 artistin 78 eseri ile, cevab vermektedirler. Savyet dostlarımızın bütün dünya ile kültür temaslarına ne kadar ehemiyet verdiklerini biliyoruz. Bu sene kalabalık bir ilim heyeti ile muhtelif Savyet cumuriyetlerinin edip ve yazar-larmı Parise yolladılar. Leningrad ve Moskova'da enternasyonal yeni kongreler açarak, yabancı ilim ve sanat adamlarına memleketlerini tanıttılar. Milletlerin ha yatında yeni bir devir, yahut yeni bir devrim, kendi çağında ve tarihte, ancak kültür hareketleri ile değer alabilir. Daha geçen yıllara kadar, düşman propagandasının, bütün dünyada sadece Bolşevik kelimesine bile nasıl korkunç bir manzara vermiş olduğunu biliyoruz. Dostlarımız buna, kuru edebiyatla değil, labora-tuvarları ile, enstitüleri ile, sahneleri ile, musikileri ile, stra-tosfer seferleri, ürbanizm ve endüstri inşaları ile, karşı koydular. İlim ve sanat kitaplarını bütün dillere terceme ettirdiler; her tarafa resim ve broşür yetiştirdiler; radyolarını rejimin her saat, bütün dünya ile, her dilde konuşur ağzı haline koydular; kendi emekçilerine güç ekmek buldukları buhran yıllarında, memleketlerine çağırdıkları yabancı seyyahları beslemek, rahat ettirmek ve eserlerini dolaştırmak için ellerinden gelen fedakârlığı yaptılar. Kemalizm, Savyet edebiyatında kardeş devrim diye anılır. Di-2er bütün münasebetleri gibi, İcül-tür temaslarında da esas, iki rejimin fikir ve ruh hareketlerini birbi rine yakından takib ettirmek, asla sarsılmaz olan Moskova - Ankara dostluk ve dayanışmasına bu suretle, devamlı tanışma ve buluş-(Sonu 2. inci sayfada) "Ulus,. un dil yazılan GÜNEŞ DİL Teorisine göre toponomik analiz tecrübesi Türk en eski millet ve Türk dili ana dildir emf İtalyan askerleri, işgal edilen yerlerde kurulacak karakollara yerleşmeğe gidiyorlar. digi Donan şehri Gorahai'nin garbında-dır vc münakalât bakımından çok mü • hım biı nokta sayılmaktadır. Bu şehiı birçok göğüs göğüse cereyan eden kiinl- şiddetlİ muharebeler olduğu bildirilmektedir. Habeşlerin ağır zayiata uğradıkla rı ve italyanların ana vatan ordusuna mensup 44 ölü ve 12 yaralı ve Eritreli-lerden de sekiz ölü ve iki yaralı verdik leri ilâve olunmaktadır (Sonu 3. üncü sayfada) Turk urukundan ayrılmış birçok uluslar ve Türk dilinden türemiş birçok diller bulunduğunu biliyoruz, bu ayrılık oldukça eski zamanlarda özgü tipler ve karek-terler yaratacak kadar belirmiş ve kesinlenmiş olmakla beraber Antropoloji; teşrihi gövdeleri yoklı-yarak "Türklüğün ana vasıflarını nasıl bulup alana çıkarıyorsa sim di de Güneş • DİI teorisi muhtelıl dillerdeki Türklüğü aydınlatıp bir riyaziye kesinliği ile isapat eylemektedir. Köy, kasaba, şehir, dağ, tepe. su giöi yer isimlerin durum ve ku rumlarına göre tetkik ederek na sil anlamlar gizlediklerini anla mak artık kabil oldu. Güneş - Dil teorisi bize bu imkânı vermiştir. Etüdü kolay anlaşılır hale getirmek için önceden söylemeliyim ki bir kelimenin etimolojik şeklini bulabilmek için her şeyden evvel Yazan: Hasan Reşit TANKUT kelimenin hangi anlamda kulla nıldığını ve kelimenin hakikî morfolojik şeklini bilmek gerektir. Manalarını bilmediğimiz has isim lerin çoğunda bu imkânı bulamadığımız için ya coğrafik şekillerini İncelemek yahut da ana Türk dilinin Ölü ve yaşıyan muhtelif lehçelerinde o has isimlerin ne anlamlarda kullanıldığını arayıp bulmak zorundayız. Bu yolda çalışırken, eski dillerden Sümerceyi üstün tutmak yerinde olur. Çünkü eski Türk lehçelerinin içinde yazısı en çok doğru olarak çÖzül-.ıüş ve dili gerçeğe en yakın olarak anlaşılabilmiş olan. biricik dil Sü-mercedir. Yaşıyan Türk lehçelerine gelince onlarda ana yurdun yani Orta Asyanın dört çevresinde yaşamakta olan muhtelif Türk lehçeleridir. Verilen bu iazhlara göre mtse-(Sonu 2. inci sayfada) Demir endüstrisini nasıl kuracağız? Karabük fabrikası irin temel sondajı yapılıyor - Demir endüstrisi memlekete dokuz milyon Kra kazandıracaktır Beş senelik endüstri programı mucibince kurulacak demir endüstrisinin merkezi Safranbolu'da Karabük-dür. Fabrikanın ihzarı ameliyatına başlanmıştır. Temel işleri için sondaj yapılmaktadır. H - Ut tıin \ tırtlthışu ist Karabük'de demir endüstrisinin kurulması bu mıntakada ehemiyetli bir nüfus toplayacak ve bu çeri tanın ınmt.ık.ı .mı mühim bir endüstri merkezi yapacaktır. Demir fabrikasında, fabrikaya mülhak diğer şubelerle beraber 2000 amele ve memur çalışacaktır. Amele mikdarının az olması teşkilâtın otomatikleştiritmiş ol -¦nasındandır. Bunların ailelerini, kurulacak diğer ekonomik ve sosyal tevekküllerde çalışacakları da hesaba isveç Kızılhaçının bombardımanı n laytsile Italyayt tenkid eden B. BU çarpışmalaı neticesinde ele geçirilmiş lir. İtalyanlara göre, habeşler yüz ölü ve bu mikdardan fazla da yaralı vermişlerdir İtalyanların zayiatı ise nisbeten azdır. Şimal cephesinde italyanlar bir habeş taarruzu bekliyerek son derece uyanık davranıyorlar. Tcmbien'dc Ras Mulugeta'nın kuv -vetlerinin Addi-abbi cenubunda toplan makta olduğu sanılmaktadır Asmara, 2 (A.A.) — Tembİen'd. Bugün İç sayfalarımızda okuyunuz: '2. imi sttyftttlu: Düşünüşler - İç haberler. .'İ. iımü stıyfatlu: Harb haberleri Mısırda karışıklıklar - Dış haberler /. iitıcii HUYIudu: Büyük bir şair: Puşkin -Yabancı gazetelerde okuduklarımız. .1. inci tayfada t Türk Cagauzlar- Gazi An-leb'ten haberler ve reaimleı r*ı. HİÇİ say f tulu Di* haberler. »AA/VWAV«vvV BÜYÜK SU SİYASETİNE DOĞRU Son iki yıl ki çalışmalardan alınan neticeler Memlekettir cumuriyetle berabc başhyan ve büyük su siaysetine giriş mahiyetinde olan bugünkü su faaliyeti, son iki yıl içinde ilk müsbet ekerlerini vermiştir. 1932 yılında başlayan istikşaf işle -rine kısmen devam edilmiş kısmen toplanan malûmattan istifade edilebilecek bir şekle konulmasına çalışılmıştır Mem lekelimizde mıntakalara ayrılarak kurulması kararlaşan su tesisatı 7 yerde tatbik edilmiştir. Birinci tinin- (Bursa) 1933 34 senesinde Simav çayının 15.800 hektarlık kısmının istikşafına aid tersimatiyle Ulu ırmak havzasının 157.400 hektarlık «anasının tersimatı ikmal edilmiştir. 1934 - 35 senesinin Uluabat gol ayağında bir rasat kulesi yapılmıştır 1929 senesinde 270 bin liraya ihale edilmiş olan Bursa ovası ıslahat ameli yatına son iki sene içinde de devam edilmiştir. Bu ameliyat tamamen bilirîlincr birçok arazi - ı. m 'I in kurtarılacak, mühim, top- raklar kabili istifade bir hale sokulacak ve o havalide halkın hayatları kurtarılmış olacaktır . Bu mıntaka dahilindeki Karatabev (Sonu 6. met sayfada) katarsak Karabük demir endüstri merkezînin nüfusu 8-10 bini bulacaktır. Bu nüfusun sıhat işlerini şimdi* den temin etmek için mahallinde u tetkikleri yapılmaktadır. Temiz u membaları bulunmuştur. KarabiUtte büyük kömür zuhuratı Kömür ;İbı ehemiyetli maddeleı üzerinde de tetkikler yapılmaktadır. Karabük civarında da büyük komur zuhuratı bulunmuştur. Alınan numuneler üzerinde lâzım çelen araştırmalara da başlanmıştır. 1934 de demir eşya olarak 27.557 ton demir boru, iskara, soba, 86.800 ton ham çelik, 127.800 ton travers, inşaat demiri ithal olunmuştu. Bu vaziyete göre dahilî ihtiyacı tatmin etmek için demir fabrikasının günda takriben 300 ton ham demir ihtiyacı olacaktır. (Sonu 5. inci sayfada) 9M Av er at 12.11,1, w. vapılan isçi evtert '• Yazısı .kinci ..avfamı/d SAY İFA 2 ULUS 3 SONKANUN )«-:«« C\ Düşünüşler: Göç isleri Göç denen ve çoğun zaruri şartlar altında vukua gelen içtimai hadisenin mazide ne kadar acıklı safhalar arzetmiş olduğunu ya-kından bilenler, Trakya genel ispekteri Kâzım Dirik'in gazetemize verdiği beyanatı biç şiiphe-*•. büyük bir sevinçle okumuşlar-dır. % On binlerce ulusdaştn bir yıl gibi dar bir zaman çevresinde yabancı bir memleketten ana yurda taşınması, bunların kendilerine ayrılan mıntakaya nakledilmeleri, topraklandırtlmaları, barınacak ve yiyecekleriyle zirai âlet, hayvan ve tohumlarının temini ve bütün bu işlerin sıkı bir disiplin ve sıhhi bir kontrol altında yapılması ne-kadar güç, karışık ve büyük bir İŞ olduğu meydandadır. Memlekete yeniden kazandırılan binlerce ulusdaşın hayatı ve memlekete faydalı birer unsur haline getirilmeleri met zubahis olurken idare makanizmastndaki muayyen sistem ste kadronun, normal şeklinde, kiç bir zaman kâfi gelmeyeceği kolayca anlaşılır. Göç işi zarurî fakat anormal bİr hadisedir, bu itibarla gerektirdiği ehemiyetle ele alınmak, hususi tedbirlerle ileri götürülmek lâzımdır. Cumuriyet hükümeti, balkanlarda yaşayan milyonlarla türkün bundan böyle başı boş ve gelişi güzel değil fakat plânlı ve sistemli bir şekilde memlekete getirilmeleri ve hemen müstahsil hale konulmaları işini ele almış bulunu- yor. Trakya, bu plânlı göç Pfkre-ketinin ilk iskân sahası oldu ve bu itibarla da bir göç laboratuvart halinde Örnek bir intizamla çalışması davanın hızlandırılmasına ve memleketin en kısa zamanda milyonlarca nüfus kazanmasına hizmet edecektir. G- Kâzım Dirik'in göç işinin hemen bütün çalışma sahalarını kavrıyan izahları, bize, bu laboratuvarın, değerli ve uzman şefinin idaresi altında, en verimli bir şekilde çalışma yolunda olduğunu anlatıyor. Genel ispekterin, hususiyle, iskân nıakanİzmasının, en küçük teferruatına kadar önceden hazırlanmış bir programa uygun olarak İşleyeceği hakkında bize verdiği teminat, göçmenlerin istikballeri hakkında hatırımıza gelebilecek bütün endişeleri yatıştıracak mahiyettedir. Trakya kalkınma plânının gözlerin.izde daha büyük bir e-hemiyet alışı, bu çalışmaların, yarın bütün memleket ölçüsünde hazırlanacak daha geniş ve daha hızlı bir göç plânına esas ve örnek olabilmesi noktasına'andır. Onun İçindir ki gözlerimizi, yapılan büyük tecrübeye emniyet ve inanla çevirmiş, Kâzım Dirik'in yorulmaz idaresi altındaki kadroların göstereceği muvaffakiyeti, sabırsızlıkla bekliyoruz. Bu beyanatın bize müjdelediği büyük projelerin gerçekleşmesi, bu işle uğraşanların yurdseverlik ve idealis-liklerinin mahsulü ve emeklerinin en büyük mükâfatı olacak-tır. YAŞAR NABt "Ulus,, un Dil Ya/ıla» iç haberler ( Başı l. la Dersimin Hozat kazasındaki (ağdad) tepesinin ne demek olduğunu inceliydim: Ağdad tepesi büyük ve esaslı bir dağ kümesinin içinde bulut loplıyan bir bora ve fırtına merkezidir. Başında sık sık yıldırım ¦ağılır ve şimşek çakar. Çevresindeki derin dereler hep sel yatağıdırlar. Ağdadın üzerinde beliren, gül yaprağı gibi pembe, narin her bulut parçasının içinde bile, büyük ve korkunç bir fırtınanın şeytanı gizlidir. Sümerliler de fırtına Tanrısına aynı adı vermişlerdi. Tufanı anlatan bir İmin'de adadın çok Önemli rollerinden bahsedilir: (Uzakta ufkun üzerinde kara bir bulut kümelendi. Ve adad gürledi. Nabu ve Kral karşılaşmışlardı. Nergal yelkene sarıldı. Ve Inurta kopürerek harbe yürüttü. Wolley. Vor 5000 yahren). Böylece (adad) ı tufan günlerinde de gök gürültüsü bulut, fırtına ve seller içinde tanımış oluyoruz. Mançuların dilinde de bîr (ağada) vardır. (Ağada) (yağmur Tannsıdır) siyah deniz canavarı şeklinde tasvir edilir. Her iki elinde yılan tutar (ağambi) yağmur yağıyor demektir [1]. Bu anlamlara bakarak (adad) ve (ağdad) m Güneş • Dil teorisine göre analizi yapıp manasını ve orijinal şeklini öğrenelim: (1) (2) (3) (4) Adad [2] = ağ + ad + ağ + ad Ağdad = ağ -f ad -f ağ + ad 1) ağ — ana köktür. Güneşi ve ondan çıkan mefhumların herhangi birini anlatır [3]. [I] Zaharof Mançu lügati. [2] Bu kelime Sümercenin re-doublement kaidesine göre yapılmış (at + at) dır. (İleride görülecektir). [3] Etimolojik, Morfolojik ve fonetik bakımından Türk Dili s. 6. inci sayfada) Burada kökün anlamı (ses) tir: 2) ad = kök olarak sahip anla mına gelen bir elamandır. Burada ana köke afiks şeklinde yapışarak ses anlamının bir sahipte tecelli ve tayyününü ifade eder. "Ağ r ad = ağad = ad" bir sahipte tecelli eden ses demektir. [Türkçe isim manasına olan ad da budur]. 3) ağ = (. -t- ğ) ektir. Mefhu mu tayin ve ifade eder isimlendirir. "ağ -f ad -f- ağ = ağadağ adağ" ses mefhumunun bir sahipte tecellisinin ifadesidir. [Ailerde söz sahibi olan babaya verilen ata, atağ isminin de böylece çıkmış olması tabiîdir]. 4) ad = (. + d) yapıcılık, yap tırıcılık, yapılmış olmaklık anlam lan ile sözü tamamlıyan ektir. Şu halde ağ + ad + ağ -+- ad ağadağad — ağadad ve Sümerce tipi ile adad, ses sahibi olmaklığın tam ve sabit ifadesi demek olur. Millî hududlarımız içinde: Ağdad = Erzincan Kiğı de köy Ağdad — Muş „ „ „ Ağdad = Elaziz Mazgirt „ Ağdad = Elaziz Hazatt „ „ olmak üzere dört yerde vardır. Dördünün de durum ve kurumu aynıdır. Not: — Sümerceden nakledilen Adad ile bugünkü Türkçemizde yaşıyan Ağdad arasındaki fark bakışı çekecek kadar önemlidir. Çünkü birinde (ğ) vardır, diğerinde yoktur. Halbuki orijinal şekli (ğ) ile yapılmış olanıdır. Bu misali verdikten sonra; has isimlerin Sümerce gibi ölü; Yakut, Kırgız telavütçe gibi yaşıyan Türk dillerinde eşlerini bularak sonra bazılarını Güneş - Dil teorisine göre tahlil ederek araştırmamıza devam edelim. - Arkası far - İSTANBUL TELEFONLARI Üniversite hakkında Yanlış haberler İstanbul, 2 — Bugünkü Zaman gazetesinde üniversitenin tamiri dolayısilc yangın yerine döndüğü ve muntazam tedrisat yapılamadığı hakkındaki yazı üzerine rektör, edebiyat fakültesinin tavanları çöken 9 odasında zarurî tamir yapıldığını, fakat tamirin tedrisatı sekteye uğ -ratmadığını, tamir edilen sınıf talebelerinin başka dersanelerde derslerine devam ettiklerini tedrisatta hiç bîr türlü istikrarsızlık olmadığını söyledi. Patrik Fotyoe Dün törenle gömüldü İstanbul, 2 — Patrik ikinci Fotyos'un cenaze merasimi yapıldı ve cesedi Balıklıda patrikler mezarlığına gömüldü. Cenaze merasiminde şarbay vekili Ekrem, Fener nahiye müdürü, amerikan senrıy-le konsoloalar ve kordiplomatikten bazıları bulunmuşlardır. Sen Sinot meclisi yarın toplanacak ve yeni patriğin seçim gününü seçecektir. Namzedler arasın ¦ da en kuvvetlisi Kadıköy metropol İdidir Mühendis mektebi -nin ya|)ilarağı yer Bayındırlık Bakanlığı Ankara'ya n.ıkli kararlaştırılan mühendis mekte -binin yeni binasının İnşa ettirileceği mahalli tesbit etmek üzeredir. Mekteb için Harbiye. Polis ve Jandarma mekteble -rinin yaptırıldığı sahada yer ayrı'ması ihtimali kuvvetlidir. . Sark demiryolları - 9 Bin devlete geçmesi Şark Demiryolları işletmesinin dev - \vtr indr.ı hu.u.uı.rfa yrk--tip «lâh T^nüTn*TT!T?nccvvelce^w|"l masın neticesine burada intizar edilmeli tedir. Bayındırlık Bakanlığına bugünlerde müsbet bir malûmatın geleceği u-mulmaktadır . İstanbul belediyesi Bir boru fabrikası açmak istiyor İstanbul, 2 — İstanbul su şebekesinin artan ihtiyacını karşılamak üzere belediye İstanbul'da bir boru fabrikası açmak için ye* niden te«ebbüslere başladı. İstanbulun seyrüsefer işleri İstanbul, 2 — Istanbulda seyrüsefer işlerinin tanzimi teşebbüsleri arasında tramvay şebekelerinde değişiklikler yapılması bir de Ankara'da olduğu gibi Rusyadan *-töbüs getirtilip işletilmesi vardır. Ticaret odası toplantısı İstanbul, 2 — Ticaret odası heyeti bugün toplandı. Riyaset divanı ve oda heyeti seçimlerini yaptıktan sonra fındık nizamnamesini müzakereye devam etti. Kom-siyoncuların başkalarının mallarını terhin ederek bankalardan a-vans almalarının doğru olup olamadığı hakkındaki müzakeresini gene neticelendiremedi. Bir ölü ve bir kayib İstanbul, 2 — Bugün Üskü-darda taş ocaklarında Halim a-dında ve 65 yaşında bir adamın cesedi bulundu. Tahkikat yapılıyor. *Beykozda Affan adında bir genç iki aydan beri kayıptır. Polİs araştırmalara devam etmektedir. Komünler Dersi İstanbul, 2 — İç Bakanlığın gösterdiği lüzum' üzerine üniversite içtimaî ve iktisadî ilimleri enstitüsünde komünler idareleri hakkında konferanslara başlandı. Konferanslar bir mayısa kadar devam edecektir. C. H. P. Genyönkurul toplantısı Dün haftalık toplantısını yapan C.H.P. Genyönkurulu aşağıdaki kararları vermiştir? / — Yaz azadında yapılıp so-nuçlandırılan Parti teftişlerinin incelenmesine devam olunmuş, türlü Parti işleri konuşulmuştur. Bakanlar Kurulu -nıııı toplantısı Bakanlar kurulu dün Başbakan İsmet İnönü'nün reisliği altında toplanarak muhtelif işler üzerinde görüşmelerde bulunmuş ve bu işlere ait kararlar vermiştir. Dış ve Tarım Bakan-lan An karaya döndüler Milletler cemiyeti konseyi toplantısında bulunmak üzere Cenevreye giden Dıj işleri bakanımız B. Tevfik Rüştü Araş ve yılbaşı tadilini Burs-, da geçiren Tarım bakanımız B. Muit liı Erkraen dün sabahki ekspresle şehrimize dönmüşlerdir. İki bakanımız istasyonda İç işleri bakanı B. Şükrü Kaya, saylavlar, Bakanlık büyük memurları tarafından karşılanmışlardır. Bakanlarımız öğleden soornki bakanlar kurulu toplantısında bulunmuşlardır. teşkilâtı Posta telgraf ve telefon genel direktörtüğünce hazırlanan İstanbul telefonu işletme ve teşkilât kanun projesi Bayındırlık Bakanlığınca incelenmektedir. Proje İstanbul telefon şirketi mümessilleriyle yakında imzalanacak olan mukavelenin tastikinden sonra Ka-mutay'a sevk olunacaktır. Türk - İsveç kiliringi 31 Birinci kânun'da müddeti biten Türk — İsveç kliringinin bir ay daha uzatılacağı haber verilmektedir Buğdaylardan alınacak Muamele vergisi Buğdayı koruma vergisile taa-mülen müfteriye ait olan nakliye masrafı ve nakliye sigortası ve hamaliye gibi masrafların muamele vergisi matrahına eklenmiyeceği Finans Bakanlığınca kararlaşmış ve alakalılara bildirilmiştir. Madeni paralar üzerine yapdan mukavelelerden nasıl harç alınacak? Altın ve diğer madeni paralar üzerine yapılan mukavelelerden noter ve mahkeme harçlarının ne suretle alınacağı tetkik olunmuş ve bu hususta ayrı bir kanun projesi hazırlanması Finans ve Tüze Bakanlıkları arasında kararlaştırılmıştır. İ/mirde işçi evleri Vakıa Ankaramızın Türkiye'de şc -hircilik ananesinin teessüsüne hizmet ettiği şüphesizte de bu başlangıçtan kuvvet alan şehirlerimiz bazan bizi istifade ettirecek muvaffakiyetli eserler yapmaktadırlar. I/mİrin işçi evleri tccb -lııı-u bunlardan biridir, izmir belediye • si arsanın metresini yirmi beş kjruşa v? taşını da parasız vererek işçilerin kon -forlu mesken sahibi olmalarına hizmet etmektedir, Birinci sayıfada resmini gördüğünü' bu güzel evin içinde her türlü sıhi teaİ-satı vardır. Ve 1380 liraya mal olmak -tadır. Bu taş ve tıhi meskenler Ankaramızın dağlarındaki kerpiç harabelerle hakiki bir tezad teşkil ediyor. Hükümetin arsa ve diğer yardımları, ancak mesken inşasına hizmet etmek vazifesi üs tüne verilmiş, olan Emlâk Bankacının ehven faizli kredîai ile beslenecek olursa her sene bu evlerden yüzlercesinin Ankara işçilerini yuvalandıracağını görürüz. Kısa yurd haberleri t/MİR: * Ekmekçiler bir kooperatif kurmuşlar ve işe başlamışlardır. Yeni kooperatifin idare heyeti ilk toplantısını Parti başkanı B. Avni Doğanın huzuriyle yapmışlardır. * 935 mali yılı ikinci üç aylık yüzde on gümrük payından izmir belediyesine 36922 lira düşmüştür. KHZIKIM: İnhisar idaresi yeni bir bina yaptırmak üzere 4000 liraya bir arsa satın almıştır. Lisede talebe velileri ile mu- yapılacak yardım işleri görüşülerek bir himaye komitesi kurulmuştur. 4DANA: * İki tekerlekli manda arabalarının aym birinden itibaren şehre girmeleri yasak edilmiştir. * Yılbaşı dolayısiyle mahkemelerde devir işleri yapılacağından a -ğır cezada sekiz, diğer mahkemelerde on beş gün davalara bakılmıya -çaktır. BALIKESİR: *Yeni yapılacak hükümet konağının arsası kazılmaktadır. Yakında temel atma töreni yapılacak ve bina temmuz içinde bitmiş olacaktır. *Şehre getirilecek dere çiftlik suyunun bulunduğu yerde, arazi üzerinde tetkikler yapılmaktadır. Yakında doktorlar da suyun mera baına giderek fennî şartlar içinde bakteri tahlilleri yapacaklardır. 'Belediye, şehrin bazı caddelerini yeniden ağaçlandırmak için harekete geçmiştir. Çağrı Kamutay Divanı Muhasebat Encümeni bugün (10) da toplanacaktır. Kamutay Dahiliye Encümeni bugün mat 10 da toplanacaktır. Btjşbetke KÜLTÜR TEMASLARI (Başı t. inci sayfada) maların kuvvetini vermektir. Bize ora ilim ve sanalının her zaferi nasıl hususi bir sevinç getirirse, Türkiye'den giden her muvaffakiyet haberi veya eseri orada aynı şevk ile benimsenmek â det olmuştur. Ressamlarımız, bir sergi fırsatı ile, Moskova'da sanat muhitinin ne kadar canlı ve ileri olduğunu göreceklerdir. Dostlarımızın bütün sanat şubelerinde, zevk, ilgi ve anlayışı, geniş yığınlar ölçüsünde nasıl yayr.ış olduklarına dikkat edeceklerdir. Lenİn: "— Yeni bir fikri halka götürmek için, başlıca vasıta sanattır!" diyordu. Halk yığınlarına gitmekle sanatın kaybettiğini değil, bilakis ehemi-yet ve hizmeti kadar değeri de arttığını göreceklerdir. F. R. AT/.Y ULUS 4 SON KÂN UN 1936CLMAKII *l Son lıalıerlerimi/ üçüncü sayfamı/eladır. ON ALTINCI YIL. NO: 5186 Adımız, andımızdır Heryerde 5 kuruş Komplo Maznunları Ağır Ceza Mahkemesine Verildi Hutbe t ke \n\\/ İŞ! ı m Demiryolları gibi, denizyolları da devletleştirilmek üzeredir. İki taraflı idare bir kaç sene tecrübe edilmiştir: Vasıtaların bir kısmı hükümetin, bir kısmı serbest ferdlerin elinde idi. Yüksek milli menfaatleri esas tutan hükümet makamı ile, İster istemez, gündelik kazançlarını düşünmek zoru altında bulunan hususî teşebbüsler arasında ahenk kurulamamıştır. Deniz vasıtalarının çoğu eski idi. Bunları yenileştirmek, fakat çok ağır olduğuna şüphe olmı-yan bu masrafı az zamanda karşılı yabilmek için, yolcu ve mal üstüne yüklenerek, taşın hayatını felce uğratmamak lâzımdı. Hususî şirketlerin elindeki oVmiryollan misaline bakmız: Vaziyet o halde idi ki bunları devletleştirmek, millî ekonomi kadar, hisse ve kapital sahiplerinin de hayrına olmuştur. Akdeniz hudut kıyılarından, Karadeniz hudut kıyılarına kadar, Anadolu yarımadasını çeviren uzun sahil çizgisine bakınız; Edirne ile şark sınırları arasındaki bilip tükenmez kara yolu ile, etraf şebekeleri düşününüz. Limanların, hinterlandların. nüfus kalabalıkları arasında, yer yer, nisbetsizlîklerin m ü b a d e I e şartları üzerindeki tesirlerim bütün bu sart-bir üretim böl - -—. I. ,,,. I.-,, ayırmamak, CU-murı/cl refahını butun vatan ve yurddaşlar ölçüsünde yaymak ve dağıtmak zoru altında bulunan devletin vazifelerini gÖzönüne getiriniz. Bu devlete, memleket ekonomisi üstünde, daimî ve yaygın bir kontrol salâhiyeti ve onun bütün mesuliyetlerini de yükleyiniz Nakil vasıtaları üstünde yüzde yüz hüküm süremiyen, taşın politikasını, umumi ekonomi politika sı ile kaynaştırarak idare edemi -yen devlet, bu mesuliyetlerin al -tından nasıl kalkabilir? Devletçilik siyasası güden biı hükümetin ilk vazifesi, hiç ol -mazsa esaslı olarak umumi men laatlere temas eden hizmetleri devletleştirmek olduğuna şüphe edilemez, imdi bu hizmetlerin başında demir ve deniz yolları gelir. Biı zamanlar deniz nakliye işlerini büsbütün serbest bırakmak fikri rine sürülmüştü: Bugün bu fikir kimsenin hayalinden bile geçm«:z. Fakat kârsız, yani hazneden yardımlı nakliye işlerini dev -let üstüne yükliyerek. kârlı nakli ye işlerini hususi teşebbüslere bı rakmak teklifi de, Türkiye'de hic bir zaman modern ve tam bir ta sın servisinin kurulmamasına se -beb olmaktan gayri bir işe yara-mıyarak idi. Ekonomi Bakanlığı, birkaç se nelik tecrübe neticelerini gördük ten. ve bu neticeleri yüksek eko norm menfaatleri ile karşılaştır diktan sonra, şüphesiz en doğru, en lü/umlu karara varmıştır. F. R. ATAY PeyiauMolummctHan Efganistan hariciye veziri geliyor rot Efganfstanın Hariciye veziri Feyiz Mohammet Hanın şehrimize geleceğini yazmıştık. Dış bakanlığa gelen haberlere core Feyiz Mohammet Han pazartesi günü Toros ekspresiIe şehrimize gelecektir Dost vezir sere '•ne pazartesi günü aksamı bir ziya fel verilecektir. ¦« Müddeiumuminin gazetemiz e söyledikleri -i 5 Muhakeme gününü Ağır \ Ceza reisi kararlaştıracak. Atatürk'e yapılmak istenen komplonun ilk tahkikat safhası bitmiştir. Dün bu hususta Ankara Cumuriyet Müddeiumumisi B. Baha An-kan gazetemize şunları söylemiştir: — Atatürk'e yapılmak istenilen suikast failleri nin ne suretle yakalandıkları ve ne turetel hak -/arında dava açıldığını 19 birinci teşrin t93S ta rihli beyanatımda bildirmiştim O tarihten bu tarihe kadar ilk tahkikat de -vam etti. Neticede karar hâkimi maznunlardan sekizi hakkında meni muhakeme ve diğer sekizi hakkında da son tahkikatın açılması kararım verdi. Meni muhakemelerine karar verilenler Ahmet oğlu Ömer, Zer kuş oğlu Talib. Mirza oğlu İsmail, Idris oğlu İsa ile maznunlardan Üze vır in kardeşleri olan Sadi, Alim, Cafer'den ibarettiı. Yahya, Arif, Üzeyir, Ali Saip, Şemsettin, İd ris. Şaban, İsmail namlartndaki sekiz maznun hakkında son tahkikatın açılmastna karar veri -terek ceza kanununun 168 inci maddesine teması görülen fiillerinden dolayı muhakemelerinin terası için ağır ceza mahkemesine sevkeditmiş -terdir. Meni muhakemelerine karar verilenler hıı^un tahliye ediliyorlar. Dosya ağır ceza mahkemesine tevdi edilmiş -tiı. Muhakeme gününü ağır ceza mahkemesinin reisi tayin edecektir. Matbuat kanununun 35 inci maddesi muci -6ince bu tahkikata aİd havadis neşri menedil • misti. Bu memnuiyet ilk tahkikat zamanına mah-su ne münhasır idi. İlk tahkikatın bugün filen bitmiş bulunmasına nazaran bu memnuiyet de artık mevzuu bahis değildir. Ancak efkârı am meyi tahdiş edecek herhangi bir havadis neşri cezo kanununca memnu bİr fiildir. Esasen gazetecilerimizden böyle uygunsuz havadislerin neşredilmesi de beklenemez. Bununla beraber bu işe aid havadisler neşre-dilifkan'memuriyetimize müracaat edilerek tev -siki cihefine gidilmesini de matbuatın kendi menfaati iktizasından gördüğümü ayrıca ilâve eylerim.. KAMUTAY Tunceli halkının İkizi cezalarını affeden kanını projesini görüştü Kamutay dün toplanmıştır. Ada-pazarının BeşkÖprü köyünden Abdur-rahman oğlu Hızır, diğer adı NnirV olüm cezasına çarpılması hakkında başbakanlık tezkeresi ve adliye komisyonu raporu okunarak kabul edilmiştir. Bundan sonra Tunceli vilayeti halkından olup da müddeti içinde nüfus ve askerlik şubelerine baş vurarak kayıdlarnıı yaptırmamış saklılarla yoklama kaçağı, bakaya, firari ve i-sinsizlerin yazımı ve cezalarının affı hakkındaki kanun projesinin birinci (Sonu 2. İnci sayfada) ılalyan askerleri bir habe} hücumunu püskiirlürlerken İTALYA - ETYOPİ HARBİ Ogradende kanlı bir çarpışma Makalle civarında italyan kuvvetleri geri çekitiyorlarmış sisim cephesinde, #,/• lh-iiksimmi Londra, 3 (A.A. — Röyter: Adısa baba'dan gelen haberlere göre, italyan ileri kuvvetleri Makalle üzerine cemi bu farkiden ilerlemekte olan Ras Mulu geta kuvvetlerinin tehdidi karsısını!» Makalle'nin cenubu şarki, cenup ve cenubu garbisinden ¦ n iye doğru çekil inektedirler. Rai Mulugeta kuvvetleri, habeş ordusunun Avrupa terbiyesi gör mü» en iyi kısmı olup bunların çoğu im paratorun muhafız alayları askerleri., dcndu Dessie'den nn»lr doğru gitmekte o lan muhafız alayları efradından bir kıta, italyan tayyareleri tarafından hiır-ı..... uğramışlar ve yangın çıkarıcı bomba (Sonu 7. linrü sayfada) Mogadİso, 3 (A.A.) — blcfanı ajan-oı bildiriyor: Denasie'de Ogadcn Şefi Mutsen Haile'nin kuvvetleriyle Sul' -Olol DinKVnin grupları arasında yapı'-dığı 85 numaralı tebliğde bildirilen h«.. hakkında tu haber alınmıştır: Noel »abahı Olol Dinle, aşağı yukaı. yedi bin U|l tarafından kuşatılmış ol (tuğunu telgrafla bildirmiştir. İt.ı d.ıkı kada italyan hava kuvvetleri ı, . . geçmiştir Avcı. keşif ve bumh.irdini.Mi tayyareleri, hücum edenleri milraly* ve bomba ateşine tutmuşlar ve kuşat• tanlara 26 bin fişek ve yi eceli atmışlar dır. Haberlerle tayyarelerimi/ arasında ki bu çarpıtmada tayyarelerin her *-e^ 'Sonu 3 üncü sayfada) "Ulus,,un dil yazılan GÜNEŞ DİL Teorisine ^öre toponomik analiz tecrübesi Türk en eski millet ve Türk dili ana dildir II. I I. I IV Sümerliler Güneşe Ut. utu [4J diyorlardı. Zamanında tufan o-lan Nuhyalvacın adı Utanapişti (m) [5] yani Güneşin kendisi idi. Bunun at, ad [6] it olarak kullandıkları da vardır. Bu çeşitli morfo lojik şekillerin ayrı ayrı manaları olmakla beraber yine hepsi toptan Güneşi kasdederdi. Muhtelif Türk lehçelerinde bu kelime aynı ma naları vermektedir. Uot - [Pekarski. 3051 Turkt. ot öt. Çovaşça Vut ateş. sıcaklık [4] E. Huber. da\ Trank Oplvı t. 63. [S] L vVoollcy. Vor 500 Yahrvn s. 76. [6] Autran. Sümcrin tndo euro-peen s. 79. Bugün inci stty futln: iç haberler. iıncü mvftultt: Harb haberleri - Dış ha - berler. üncü say f utlu: Hava tehlikesi B. Hasan Fehmi Süerdem tarafm -dan). imi suy ftultt i Türlü haberleı - Roman. ıwı suy /tulu Yeni Berlin (resimli sayfa ) Bugün saat 15 de Halkevinde B. Vasf; Raşit Sevik'in Konferansı Yazan: Hasan Reşit TANKUT alev, (anuot. aluot, kutuot), ateş Allahı]. Üötük (Pekarski 3163. eyi, pak. kuvvetli, inandırıcı). Bunun içindir ki bizde türlü anlamları olan bu Ut kelimesine Güneş - Dil teorisi, hem ek hem kök olarak ayrı ayrı manalandırırken kelimenin hususiyetine ehemmiyet vermiştir. Ut, kök olarak sahip, asıl, esas, Güneş ve Allahtır. Ek olarak da "umumiyetle yapıcılık, yaptırıcı-lık. yapılmış olmaktık [7] anlamlarını verir ki bu suretle de kudretin ifadesi demektir. Bu anlamlara göre (Ut) kelimesinin etimolojik şekli şu olur: (O (2) Ug -f ut (d) Güneşin kendisi ve Bu vasıfları ken-ettiren süje veya ob- Ut (d) O Uğ vasıflarıdır. (2) t Ut dinde tecelli İeyi gösterir. Zamanla, kök ekle kaynaşarak, yalnız Ut kalmıştır. Bu kompoze Ut [8] kökünün bu şekle nasıl girdiğini daha ameli bir şekilde öğrenebilmek için biraz yukarda geçen ve aynı kelimeler olduğu öğrenilen (Adad) ile (Ağdad) daki (ağ) köküne dikkat etmek kâfidir. (Sayfayı çeviriniz) (7] Eti. mor. ve fonetik bakımından Türk Dili s. 35. [8] Eti. mor. vc fonetik bakı mıitdan Türk Dili \. /*. Profesör Dr. Saira Ali Dil-emre'nın Güneş - Dil Teorisi üzerindeki enteresan bir izahı yakında Ulus'ta neşredil? tektir. SAYIFA 2 ULUS 4 SONKÂNUN 1036 CV" nTF.Sl Lise imtihan talimatnamesinin yeni esasları Bakanlık yeni şekli tamim etti iç haberler Lise ve orta okullar imtihan tali* matnamesinde bazı değişiklikler yapılacağını, bunun için bakanlığın, ilk kânun içinde yapılması lâzım gelen birinci yoklamanın ikinci kânuna bırakılmasını lise ve orta okullara bildirdiğini evelce yazmıştık. Bakanl-k lise* imtihan talimatnamesinin prensiplerini tesbit ederek tamim etmiştir. İmtihanlar şimdi şu esaslara göre düşünülmektedir. 1 — Her ders yılında lise sınıflarında iki yazılı yoklama yapılır. Ders yılı sonunda da her talebe için her dersten bir "kanaat notu" verilir. Bi rinci yazılı imtihan birinci kânunun »on haftasında, ikinci yazılı İmtihan martın »on haftasında yapılır ve birer hafta sürer. 2 — Yazılı imtihanlarda verilecek notlar, talebenin yazılı olarak verdikleri cevaplara göre takdir olunur. 3 — Yazılı İmtihanlar devam ettiği müddetçe dersler kesilir, öğretmenler kendi ders saatlerinde derslere rirerler. Talbeden istıyenler imtihan olmayan saatlerde evlerine gidebilirler. Istiyen talebeler okulda kalarak öğretmenlerin nezareti altında demletme çalışırlar. 4 — Ders yılı »onunda öğretmenler her talebeye "kanaat notu" denilen ".un. ıı İm not verirler. Kanaat notunun takdirinde öğretmenler: a) Yazılı imtihanlarda talebenin aMı-rı notlan, b) Dvrs yılı içinde yapılan yazılı yoklamalarda talebenin aldığı notları, c) Derse kaldırıldığı zaman talebenin verdiği cevaplara göre kendisi iin takdir edilen notları, d) Evde veya sınıfta yaptırılan vazifeler, resimler, haritalar ve saireye lakdîr olunan notları, e) Lâboratuvar mesaîsine ve me-aele defterlerinin intizam ve mükemmeliyetine göre takdir edilen notları dikkate alırlar. 5 — Kanaat notları ders kesiminden üç «ün önce okul idaresine verilmiş olmalıdır. 6 — Her sınıf için muhtelif öğretmenler tarafından verilen kanaat notları, derslerin kesilmcsniden sonra nihayet beş gün içinde okul direktörünün veya onun münasip göreceği öğretmenin başkanlığı altında o sınıf öğretmenlerinden mürekkep bir kurul tarafından gözden geçirilir, öğretmen tarafından verilen kanaat notları, öğretmenin muvafakati alınarak kurul karariyle değiştirilebilir. Bir talebenin bir dersten aldığı kanaat notu hakkında o dersin öğretmeni ile kurulun öteki azaları arasında u* yuşulamazsa o talebe, o dersten »özrü yoklamaya »evkolunur. 7 — İmtihanlarda tam numara on dur İmtihanlarda kesirli not veril mez. Notların vasatisi alınırken yarım veya yarımdan fazla olan kesirler bir sa- yılır. Yarımdan küçük olan kesirler sayılmaz. 8 — Bir talebenin bir dersin birinci yazılı imtihanında aldığı not bir ile, ikinci yazılı imtihanda aldığı not İki ile, kanaat notu da iki ile zarbedilcrck tutarı beşe bölünmekle elde edilen not. o talebenin o drsten sınıf geçme notu olur. 9 — öğretmenler kurulunca kanaat Bottan tesbit edildikten sonra her tale • be hakkında şöyle muamele yapılır. A) Her dersten sınıf geçecek kadar not alan ta!ebeler doğrudan doğruya sınıl geçerleı. Bunlar sözlü imtihanları alınmazlar, ' Kaç dersten olursa olsun sınıf gc-çcmİyccek kadar not alan talebeler, yalnız bu derslerden haziran sözlü imtİ -hanına alınırlar. C) 6 ıncı maddede sözü geçen öğ -retmenler kurulunda bir talebenin kanaat notu hakkında dersin öğretmeni ile kurulun başka a/aları arasında uyuşu • laınazsa c talebe o dersten sözlü imtihana alınır. 10 — Sözlü imtihanlar dersin Öğretmeni ile en az bîr mümeyyiz tarafından yapılır. 11 — Sözlü imtihanda talebenin al -dığı not k n.ı tt notunun yerine geçer. 12 — Sözlü imtihanlar neticesinde lisede bir. ikî veya üç dersten sınıf geçme notları beşten aşağı düşen talebeler o derslerden ikmal imtihanına kalırlar. 13 — Bir veya birkaç dersten bü -tünlemeye kalan talebenin sınıf geçme notu bütünlemede aldığı nottur. Bütünlemeye kaldığı derslerin bîrinden bik-beşten aşağı not alanlar sınıfta |r*lır' 14 — Liseyi bitirme imtihanları yalnız son sınıf derslerinde-ı yapılır. 15 — Lise imtihanlarında ikî yıl üst-üstt muvaffak olamıynnlnr üçüncü . 1 okula devam edemezler. Bu gibiler, der. yılı sonunda bütün derslerden söz'ü yoklamaya alınırlar. Bu yoklamalarda al -dıkları notlar, kendilerinin sınıf geçme notu olur. 16 — Olgunluk imtihanı kolu İçin türkçe kompozisyon, edebiyat tarih, 'clscfe ve içtimaiyat gruplarından, fen kolu için türkçe kompozisyon fi/ik -kimya, riyaziye gruplarından yapılır. 17 — Olgunluk imtihanlarında Çe kompozisyondan başka grupların imtihanı hem yazılı, hem sözlü olarak ya -pılır. Türkçe kompozisyon imtihanının tam notu ondur Öteki grupların yazılı ve sözlü imti hanlarının notları onardır. 18 — Bir talebenin olgunluk yoklamasında muvaffak olmuş sayılması ir , biı ders grupunun »Özlü imtihanında aldığı not dörtten aşağı olmamak şartiyk bu ders grupunun yazılı ve sözlü imtihanlarında a'dığı notların tutarının ondan aşağı düşmemesi ve yalnız bir ya1 B. T. K. ARAS Dünyanın en kıdemli dış işler bakanı M. Beneş'in Çekoslovakya cu -mur başkanlığına intihabındanberi dünya dış işleri bakanları arasında ı.ıı-ili* ıı en eskisi olmak sıfatı Tür -kiye Dış İşleri Bakanı Doktor Tevfik Rüştü Aras'a geçmiştir. Filhakika Doktor Aras on bir senedenberi bu mevkii muhafaza etmektedir. Dış İşleri Bakanımızın Türkiye Cumuriyetini bu sıfatla da dünyada temsil işi büyük memnuniyeti mu -ciptir. Ajans Doktor Aras'ın bu mevkii çok yıllar şerefle uhdesinde bulundurmasını en samimi »lirette diler. (A.A) İlk ince tuz fabrikamızın temeli atıldı İzmir, 3 (A.A) — Türkiyede ilk defa Çamaltı tuzlasında ilk ince tuz fabrikasının temelleri atılmıştır. 15 martta faaliyete başlıyacak olan ince tuz fabrikası zarif paketler içinde memleketin ince tuz ihtiyacına cevap verecek ve ayrıca dış memleketlere ihracat da yapacaktır. Fabrika günde elli bîn ton sofra tuzu is -tihsal edecek durumdadır. Japonya-ya iki ay içinde 75 bin ton tuz ihracı içûı bir mukavele yapılmıştır. Kızılay Sinop'da mısır dağıtıyor Sinop, 3 (A.A.)— tki yıldan-beri süren kuraklıktan ötürü yiyecek sıkıntısında kalan Sinop köylülerine Kızılay genel merkezi tarafından 60 ton mısır gönderilmiştir. Muhtaçlara hemen dağıtılacaktır. Halkevuıde konferans Kültür bakanlığı tarafından ilk o-kul öğretmenleri için tertib edilen seri konferanslarından birincisi, dün saat 17.30 da halkevinde kültür kurulu azasından B. Halil Fikret tarafından terbiye tarihi mevzuu üzerinde verilmiştir. Bakanlık bu konferansların haftada iki verilmesini kararlaştırmıştır. Iı imtihanda olan derslerden İse beşten az not almaması şarttır. İlk İiğretmen akıtlturınılu imtihanlar i'lv öğretmen okullarının mesleki sınıflarında imtihanlar lise imtihanları için kabul edilen prensiplere göre ya,ı -lir. Ancak bu okullarda olgunluk imti -hanı yoktur. Maarif Vekâleti bu tamim dolayı -siyle öğretmenlere fikirlerini sormuş -tut. İlgili okullarda bugünlerde toplantılar yapılacak ve cevablar tesbît edile • çektir Bu (Ut) kökü ile fazla uğraşacağımız için, onun Sümercedeki (Utu) ve (Uta) biçimlerini de gözden geçirelim. Güneş - Dil te orimize göre Türkçede hiç bir kelime vokal ile bitmez [9]. Sümer-cede de öyledir. Okunmuş Sümer yazılarının çoğu Sargon ve Amurabi devirlerine aittir. O zamanda ise yabancı lehçelerin karışması ve tesir yap ması yüzünden kelimeler ve sözler orijinalitelerini kaybetmiş bulunuyordu. Sümerce ile Hint - Av rupa dillerinin ölçüştürmesini yap mış olan Autran bunu sezmiş olduğu için, meseK: Dara kelimesini Darak (Keçi ayaklı tanrı). Pa kelimesini Pag (Kanal). Diri kelimesini Dirik (geçmek, mesafe katetmek). U kelimesini Ug (kuvvetli olmak, gün, ışık, yakmak, görmek, millet, halk). [9] Eti. mor. ve fonetik bakımı ' -n Türk - Dili s. 28. Du kelimesini Dug (yapmak, bina etmek, demek, söylemek). Te kelimesini Teg (elbise gi-yesi). Su kelimesini Sud (sulama). Su kelimesini Suğ (ilâhi sükûn, mabed azizler azizi). Lu (H) kelimesini Lug (bulandırmak). biçiminde düzelttiği gibi şu sözleri de ilâve ediyor: (Sümer kökünün vokali variyasyondan süratle müteessir olur. Bunun içindir ki (sulama) manasına gelen (sud) kelimesini (si, se), elbise anlamına gelen (teğ) kelimesini (te) ve söylemek manasına gelen (deg, dug) kelimesini (de) olarak buluyoruz.) [101- Böyle olunca. Sümerce Güneş demek olan (Utu) ile yine Sümer ce Nuh Yalavacın adı olan (Uta) kelimelerinin sonuna birer (ğ) yapıştırmak lâzımgelecektir. Nite - [W] Autran Sümerien et tndo -Europeen 53. kim Güneş - Dil teorimize göre her iki kelimenin etimolojik şekilleri şunlardır: fij (2) (3) Jta = -f ut î ağ U tu — uğ -f ut + uğ Her İki kelimenin unsurlarında, belli başlı bir kıymet ifa etmiyen vokal değişiminden başka bir fark olmadığı görülüyor. Manalarına gelince, onlar da biribirinin aynıdır; çünkü: (I) Uğ = köktür. Güneşin sıcaklığını gösterir. (2 f) Ut = ektir. Bu sıcaklığın bir süje veya obje tarafından veya üzerinde yapıldığını ifade eder. (3 [-) Ağ, uğ «= işte o süje veya objedir. Şu halde her iki kelime de sıcaklık yapan bir objeyi yani Güneşi göstermek için kullanılmış kelimelerdir. Bugünkü Türkçemizdede (ad, ot, ut) sıcaklık ifade eden kelimelerdir. Arkası var. g—mıaı»Miıııwiiıııı—ııı—ımııtii »ıı mı—ııı—mı.....ııııııımı m........ Hukuk ilmini yayma kıtı umumin : I jHalkevi konferansları sırasında Ankara Halken imle | hnzırlatlı^ı kan foran sltırın beşincisini | Bugün (4-1-936) saat 15 de iParis H'ukuk Fakültesi mezun I lartndan SİVAS SAYLAVI jB. VASFİ RAŞİTSevik | verecektir. Mevzu: Hâkimin | teşrii salâhiyeti. ılllı"IHII.«.|llı. ..... ""..........I..........III- II»" T İlk okul öğretmenlerinin toplantısı Ankara merkez ilk okul öğretmenleri biriktirme sandığının 1935 yılı kongresi bugün 14.30 da Gazi ilk okulu salonunda toplanacaktır, ilk okul Öğretmenleri bu kongre münasebetiyle bu gece halkevinde saat 21 de bütün Ankara öğretmenleri şerefine bir eğlenti hazırlamışlardır. Yüksek ticaret okulundan çıkanlar Ankara'da bulunan yüksek ticaret okulu mezunları aralarında bir cemiyet kurmak İçin çalışmaktadırlar. Bunun için bir müteşebbis heyet hazırlıklarla uğraşmakta dır. KAMUTAY Tunceli halkurjııı Kazı cezalarını affeden kanun projesini göriiştü '(Başı I. inci sayfada) görüşülmesi yapılmıştır. Projeye göre, Tunceli vilayeti halkından olup da her ne seheble olursa olsun şimdiye kadar nüfus Sülüklerine yazılmamış veya doğum, blum, evlenme, boşanma ve ka,ıp vakalarını yazdırmamış olanlar hakkında 2576 sayılı kanun hükümlerine göre t-.yin edilen cezalar affolunmaktadır. Bu kanunun tatbik olunduğu müddetçe yukarı fıkrada yazılı nüfusa aİd işlerden dolayı takib dahi yapılmıya-eaktır. Bu vilayet ehalisinden ev ve yer değiştirme vakalarını yaptırmamı; olanlardan kanuna göre alınması lâzım gelen cezalar da affedİlmîştir. Gene Tunceli halkından olup 13l* dan 1331 yılma kadar (1331) dsfhH doğumlulardan iki yıl içinde kendilerini nüfus kütüklerine kaydettirip askerlik şubesine baş vuranların askerlik muamelelerinden dolayı görecekleri cezalar affedilecek ve yalnız muvazzaf hizmetleri yaptırılacaktır. Büyük yaşta bulunnalar, yaşıtları a-ra.ıında ihtiyata geçirileceklerdir. Dördüncü maddeye göre yoklama kaçığı, bakaya, saklı, firarı ve izinsizlerden iki yıl İçinde askerlik şubelerine baş vuranların bu suçlarından dolayı haklarında takibat yapılmaya-raktır. Kanun neşri tarihinden itibaren ikî yıl için yürürlükte olacaktır. Ekmek Yirmi para ııcuzladı Uray 12 kuruşa satılmakta o-lan birinci nevi ekmeğin kilosunun yarından itibaren 11.50 kuruşa satılmasını kararlaştırmıştır. Bugünkü maçlar Bugün saat 14 de Altınordu - Çankaya genç takımlarının maçı var. Ondan sonra da Ankara gücü - Gençler birliği İkinci takımlarının oyununu göreceğiz. Eğer "Genç ve "İkinci" adı verilen bu takımlarda, futbol kurulunun tesbit ettiği yaşta olanlar ve bir kere 1. ci takıma yükseldikten sonra tekrar geri dönenler, oynamazlarsa her halde zevkli İki maç seyredeceğiz demektir. Güvenç&poru 3-1 yenen, Ankara gücüne 0-1 yenilen Altınordu genç takımı, denilebilir ki genç takımların en iyİlerindendir. Ankara gücüne 2-0 yenilmekle beraber. Gençler birliği maçını 1-6 kazanan Çankaya genç takımı da yabana atılamaz. İkinci takımlar maçına gelince. Gençler birliği - Ankara gücü İkincilerinin bu oyunu, birinci takımların maçları kadar enteresandır. Eğer bugüne kadar gördüğümüz maçlara göre hüküm vermek icab ederse, Ankara gücünün kazanması daha çok n mulur. Fakat duyduğumuza göre, Gençler birliği İdarecileri ikinci takım üzerinde bilhassa çalışarak, iyi bir hale getirmişlerdir. Taşraya gidecek finans memurları Finans bakanlığı, taşra teşkilâtını kuvvetlendirmek üzere merkezde çalışan yüksek mektep ve maliye meslek mektebi mezunu memurlarından taşraya gitmek isteyip istemediklerini sormuştur. imtihanı Dün bütün gümrüklerde yenideo komsiyoncu, maiyet memuru ve tüccar müstahdemi olmak istîyenterin imtihanları yapılmıştır. İmtihan kâ ğıdları bakanlığa tamamen geldikten sonra tetkik edilmeğe başlanacaktır, Avrupa gümrüklerinde yapılan tetkikler Gümrüklerde tetkikatta bulunmak üzere Gümrük bakanlığı tarafından Avrupaya gönderilen tetkik direktörü B. Mustafa Nuri ve muamelât yar» direktörü B. Celâdet bayramdan ön. ce memleketimize dönmüşlerdi. B, Mustafa Nuri Ankaraya gelmiş ve B, Celâdet tstanbulda kalmıştır. O da birkaç gün sonra şehrimize gelecek ve B. Mustafa Nuri İle birlikte tetkiklerinin sonucunu bir raporla bakanlığa bildireceklerdir. Çocuk Esirgeme Kurumunun yardımları Çocuk Esirgeme kurumu genel merkezi 16-12-935 tarihinden 1-1-936 tarihine kadar 2234 çocuğa yardım etmiştir. Bunlardan 187 hasta çocuk ve anne genel merkezin polikılinklerinde bakılmış ve sağıtılmıştır. Ayrıca diş bakım evinde de 224 çocuğun dişleri bakılmış ve sağıtılmıştır. 985 çocuk ve anne genel merkez banyolarında yıkanmıştır. Süt damlasından her gün 75 çocuğa sü". verilmiş ve 15 günde yekûn olarak 754 kilo süt bedava olarak dağıtılmıştır. Zayıf ilk okul çocukları için genel merkezde açılan dersaneden her gün 595 çocuğa sıcak öğle yemeği verilmiştir. Yardım için genel merkeze başvuran 17 yoksul çocuğa para yardımı yapılmıştır. 151 yoksul çocu-ğada elbise ayakkabı, çamadır verilmek suretile sevindrilmi ;t t r. ULUS 5SONK4NMN ya7. \ ü Son haberlerimiz öc* uncu sayfamızdachr. ON ALTİNCİ YIL. NO: 5187 Adımız, andımızdır Meı yet d- 5 kuru* Ruzvelt, Harbi Ve Diktatörleri İtham Etmiştir ıı \N(.1 VCH İ F. R. ATAY K.Uı başbakan TardiyÖ'nün merkez grupundan çekildiğini telgraf haberi olarak yazmıştık. Arkasından bu grupun reisi Pol Reyno da istifa etti. Pol Reyno-nun, Laval'in Paris plânı politikasını tenkid etmiş, olduğunu biliyoruz. Tardiyo'nün metni neşrolunan mektubundaki fikirler »öyle bula •a olunabilir ; " Zecri tedbirler, önce organize, sonra tatbik olunmalıdır. Şimdi böyle olmadıkları içindir ki hem tesirsiz, hem de tehlikelidirler. Zecrî tedbirlerin organize olmasından mesul olan, 1924 de Eriyonun ve 1932 de benim bu husustaki teşebbüslerimizi reddeden Ing.İteredir Ingilte • re bugün fikrini değiştirmiş olabilir, fakat bizim de ona uymamız İtalya'ya karşı haksızlık, barış ve pakt için de tehlike teşkil eder.,, öte taraftan Pol Reyno da neşrettiği bir yazıda şöyle diyor: "İngiltere'nin yanında gitmekle biz 1olumuzu değiştirmiş olmuyoruz ngiltere bizim yolumuza girmiş demektir. Fikir değiştiren bit değiliz, odur. Biz zecrî tedbirleri organize etmek isterken, göz önünde tuttuğumuz tehlike Almanya Bugün bu tehlike kaybolma Bu fırsattan faydalanarak ' .~.ı.~,, tU birlikte. Milletler Ce ¦niyetine, butun taarruzlasın ttnU-ae geçecek ve harbları rnenedeceV bir nüfuz vermekten neden kaçı ¦ nalım I,, , Fakat - da öaeka fikirler vardır: Kranta, italyan hava ve kara kuvvetlerini kendi milli müdafaası ile birleştirerek, alman tehlikesini hakikî olarak önleyebilir. Milletler Cemiyeti, Laval'in nutkunda söylediği üzere, henüz bir taslaktan ibarettir. Cenevre hayalini gütmektense. Roma realitesine dayanmak daha doğru olmaz mı? Birinin milyonlarca insanlık hava, deniz ve kara ordusu var; (Kekinde ise henüz Amerika aza değildir; Almanya ve Japonya ise «¡alığından çekilmiştir. Bu fransız fikrinin son günlerde, bilhassa İngiltere'de bazı sah siyetler tarafından genişletildiğini görüyoruz. Bunlar diyorlar ki: "Gark Avrupasında barışı tutmak için en doğru yol, İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya arasında bir anlaşma yapmaktır. „ Bu suretle dörtler diktatorya-sı diyebileceğimiz eski faşist fik -¦'ine dönmüş oluyoruz. Fakat, bun lar nihayet hepsi fikirlerdir: Bu gün yürümekte olan, kısmi ze.. ı tedbirleri ile, bir taraftan bu tedbirlerin tamamlanmasına, öbür taraftan, olduğu gibi bırakılarak. İtalya'yı memnun edecek bir uz -leşma yolu aranmasına çalışan politikalardır Amerikan Cumur Reisi Rus relt'in bugün neşrettiğimiz, ve edebiyat olarak gerçekten insana sevk ve umid veren sözlerinde, in giliz gazeteleri kollektif güven -lik sisteminden kaçarlık kusuru görmektedirler. Muhteşem infirod, fimdi Amerika'nın sanatı olmak üzeredir Eğer hedef samîmi ve umumi bir emniyet esası aramak ise, es -ki bir osmanlı beytini tekrar ederek, herheain makntdu bir, fakat ıı .i' •¦//.-, ı muhtelif olduğunu söv lerdik. Bütün milletler arasında de 'c-»-m 2. İnci tayfada* AFGAN HARİCİYE NAZIRI Yaruı Ankarada merasını İt* karşılanacak Yarın sabah «aat 9,10 «a şehrimize eelecek olan Afgan Hariciye Nasırı Ekselans Serdar Feyz Mokam-med Han'ra An-karayı ziyaretle-rme aid olarak hacirlanmıf olan program sudur: Afgan Hariciye Nasırı Ekse-İane Serdar Faya Mohammed Han maiyeti erkini ikinci kânunun 4 üncü rünü baleden sonra Nutey-bine vasıl olacaklar vc istasyonda Afgan Büyük Elçisi Ekselans Sultan Ahmed Han, Mardin ralisı ve müşarünileyh nazırın mihsaandarlifına tayin «dilmi» olası Hariciye Vekaleti Üçüncü Daire Şef vekili Büyük Elçilik Müsteşarı B.'Ferruh Alkead ve Hu (Sonu S. inci tayfada) fc'ftMfauı* Serdar feys Mohammed Han Sulhu korumak irin Yeniden iki teklif yapılıyor Londra, 4 (A.A) — "Neva Kro-nikl" in Paris muhabiri bildiriyorı Çok iyi haber alan mahfillerden öğrendiğime göre. Lav al petrol ambargosuna engel olmak için yeni bir sulh teşebbüsünde bulunmak fikrindedir. Milletler Cemiyetine yeni bir sulh teklifi yapacak ve fakat bu sefer İngiltere ve İtalya Ue daha önceden anlaşacaktır. Binaenaleyh La -val dinlenip de Parise döner don -mez Paris, Roma ve Londra arasında diplomatik faaliyetin tekrar başlaması beklenebilir. Lord Vinterton ıın bir teklifi Londra, 4 (A.A) — Muhafazakâr Lord Vinterton, Taymis gazetesine gönderdiği bir mektupta Al • manya, İngiltere, Fransa ve İtalya a-rasmda bir anlaşma yapılmasını teklif etmektedir. Bu suretle garb Avrupa sulhu başka herhangi bir şekilden daha devamlı ve daha emin bir surette ko - BİR FÜTUHAT DEVRİ BAŞLARSA Şimal VC Cenup Amerikalar, nasıl bir yol tutmalıclır? Vaşington, 4 (A A.) — B. Rusvelt, dün akşam verdiği »oylevde bilhassa şunları söylemiştir: **— Amerika hükümeti, bütün dünyada «ilahların tahdid edildi (¦ini görmek arzu-tundadır Biz milletler arasındaki bütün anlaşma*. Iıklann sulh yola ¦la halledilmesini i »tem Sulh, mil* I etleri? bir çoğa tarafından değil, birkaçı t ara randan lehdid edilmekte dir. Sulhu lehdid edenler hodbin Amerikanın tutacağı *ıyu-*«» mm/m .. Bay Ru*t+t' bar kudret v» ha 9 Uimiyet elde etmeğe çalışmaktadırlar. Eger bir fütuhat devri başbyacaksa. bu devrede. ve cenubî Amerika tarafından tutulacak biricik yol (sonu 3. uncu tayfada) Ziraat Bankasının yardımları Göçmenlere ve köylüye dağıtılan tohumluk ve yiyecek buğday 30 bin tonu aştı Bu yıl yurdun barı yerlerinin kurak gitmesi vs göçmenleri* (ecen yıllara go rs fasla gelmesi dofayııiyle Ziraat Ban kası tohumluk ve yemklik olarak dağıt-tığı buğday mikdannı arttınniftır. Kamutayın ton toplan Ularında kabul etli ri iki milyon iki yüı elli bin liralık it» taç köylüye ve göçmenlere tohumluk ve yemeklik dağıtılması hakkındaki kanun, bankanın bu sahadaki çalışmasına dah'. geniş imkânlar vermiştir. 935 yık içinde Ziraat Bankası 30.436 ton buğday dağıtmıştır. Banka 933 m • nesindt SOS tonu Karı,478 ton Ardahan, 554 ton Igdıra olmak üzere 1537 to mı dağıtmıştır. 934 senesinde ise 59 ton Ankara merkez kazası, 27 ton Çubuk. 12 ton Potath. 3000 ton Konya ve havalisi olmak üzere, tevzi yekûnu 3148 tona varmıştır. 93S yılında ise temmuz sc na kadar, 41 ton Babaeski, 61 ton Bi ga. 258 ton Çanakkale, 1.176 ton Çorlu. 16 ton Edirne, 3 ton Ezine. 197 ton Gelibolu, 613 ton Hayrebolu, 158 ton Lüleburgaz. 322 ton Malkara, 145 ton Şar-köy, 601 ton Tekirdağ. 129 ton Uzun köprüye olmalı ürerr 3740 ton »er -mistir Temmuz 935 sonundan 936 ba sına kadar da damıtılan mikdaj 1500 ton Ankara 2000 ton Afyon 200 ton Antal ya 800 ton Bilecik. 2000 ton Çankın, 250 ton Çorum, 400 ton Denizli, 4.000 ton Eskİtehir, 610 ton Cümüşane. 370 ton İsparta. 1350 ton Kastamonu, 450 Kütahya, 30 ton Malatya 450 ton Samsun, 1.000 ton Sivas, 600 ton Tokad. 1.100 ton Yosgad, 13426 ton Trakya re ÇaaekkaU havalisine olmak üzere 935 /ılı içindeki tevzi mi W d arı 30.436 tona varmıştır. Gelen haberlere göre geçen sene kuraklık olan yerlerde sonbahar yağışları iyi olduğundan bu yıl ekim mikdarı geçen yıldan daha çoktur. Gelecek yılların istiskalini arttır cak vs gelen göçmenleri derhal müstah sîl vaziyete sokacak olan bu tedbirin d* ha geniş elmasını ve kuraklık mıntaka lanndakİ ekim nisbetinİn azalmamasını temin eden 2.250.000 liralık ödünç to humfuk ve yemeklik dağıtılması hakkın dnki kanun dolayısiyle Trakya göçmen Mal 13.426.000 kiloya tekabül eden 805560 liralık tohumluk ve yiyecek 4a ft-lımstır Uluslun dil yazılan GtINEŞ DtL Teorisine güre toponomik analiz tecrübesi Türk en eski millet ve Türk dili ana dildir IV. OIHIN - IIIHİIN • I 11 \ (Odun) da bu cümledendir. Sü-mercede (udun) ocak ve fırın anlamlarını veriyordu fl]. Bu keli [7] 4ı.'r.ir: Sümerien et tndo -•uropeen s. 128. İtalyanlar cenupta taarruza haydanıyorlar Yağmurlar başlamadan harekât bitirilecek Londra, 4 (A.A.) — Cenupta italyan ordurj mın takasında doUfan Röyter*in muhabiri LugferTandi'de pek c- \ yiyecek ve mühimmat bulunduûunu Kildir ¦ mektedir Dolo'nun 20 mil cenubu tartutindr bulunan Lugferrandi etrafı yükıek dı -va/Urla çe*ri1mif müstahkem bir MI kidir Burads güzel bir de tayyare mey* dam vardır. Bu mevkiin dışında hinin Harbotuzyü devam edebilir.-"Tayyarelerin hareket sahası dardır -Habeşler ölü ta den korkmazlar- Hnhv»i*ntıtıum neU-H hiı frutini* uıyyarecininin *oy İrdiklerini dördü tu ii nııy fnmıuUt ırk uyunuz. ce italyan askeri dort kofeli mevzi alm* bulunuyorlar Mevzilerin etrafı mitral yözlü otomobillerle çevrilmiştir ki bu yalnız tüfekli bir düşmana karşı '»ü -kemmel bir müdafaa sistemidir. Umumiyetle »anıldığına gore bu cephede büyük italyan taarruzu pek yekindir Gen er si Grariani orducunun mev ,cudu 45 bin kişiden 75 bine cıkarılmal tadır. Itlyan somalısı kıyılarında vsgrour lar •¦«... baltaya kadar baslıyacağm dan ve bu bir müddet sonra içerilere % rayel edeceğinden kati neticenin ş\*Hh kadar alınmasına çalışılacağı ve bun« ı muva (tak olunacaR. beklenmektedir General Graziani'nİn planı K « Dc* laya ¦¦•' kuvvetli bir »ol crnah İl cderk müdal«%ad« kalmaaı ve acil taarr.. fa merkezdnn Saaabeneh iztikametind ynpma* Iru vvrtU muhtemeldir Vatan. Hasan Kesat 7 AH KUT- meyi arapçaya (eytuo) [2] biçs-m inde geçmiş buluyoruz. Her ölçünün de hakiki anlamlarına esebilmek için analizlerini tapalım (D (2) (s) (4) Odun - os* 4- oğ -f ot + ua Udun =ug - us; 4 ut. I oa Eytun eg c¦. ¦ ¦ ı» ' un [2] îbniViben. Muhtassruddü-vel. i. Kamus tercümesi bu kelimeyi müfret olarak (Ettun) ve cemi olarak ötün olarak kaydeder ki manast ekmekçi ve kireççi fırt-m ve hamam külhanı demektir. (Savfayt çeviriniz} Profesör Dr. Saim Aii Dil emre'niı» Güne* • Dil Teorisi üzerindeki enteresan bir tıahj yakmda UKrz'ts ne*redile -ı ektir. 'J. inri say fııdn: İç haberler. • t. itıııiı Miyfıııhı: Mısır seyyar Saalaha- netide bombaıdıuıan e- dildi - Dı* haberler. .». im ı «n htıht: Spor — Roman — Ha- c berler. fV mi' ¦¦ • lınlıı 1936 nlimpı\ ..tlııı.l.» kı . sporları. SAY İKA 2 v L vs S 50NKANUN AJJ6 iç haberler Atatürkle Yabancı devlet reisleri arasında Her uç kelimede bulunan dört ansııı biribirinin kıymet bakımnı-dnn, aynıdır. fl oğ, ug ağ köktür. Hare-lıet ve ateş anlamını verir. (2) + oğ, uğ, eğ bu anlamı üzerine alan süje veya objeyi gösterir ektir. (3) ot, ut Aic anlamının yapılmış olduğunu gösterir ektir. (4) -f- un — Yapılmış olan bu anlamı süje veya objenin yakın muhitine ve bitişiğine getirir. Şu halde her üç kelime de; yakınlarında bitişiklerinde faal bir ateş ve hararet duran neşreden bir febıı işaret etmeğe mahsus isimlerdir, ve herüçü de Türkçedir. Şimdİ sırasıyla bu kelimeleri taşıyan has isimleri ayıralım: Anadolu'da (ut) lu has isimler den birkaçı: Ut - av — Erzurum Yusufeli Uf [3]. Ut - kunlu = Antalya Sirık kö Ut - köy = Tokat Reşadiye „ Ut - uk — Kocaeli Kandıra Ut - uk = Sıvat Zara (At) biçiminde At - af = Siirt Pervan At • af - Elaziz Bask il Al - ik m Elaziz Palu At - is = Van Başkale At - izi - Maraş „ Bu has isimlerin hepsinin de turkçe olduğuna şüphe yoktur. Bu iddiayı kuvvetlendirmek için, bunlardan gelişi güzel iki atnesi (Atisi ve At • iz) üzerinde tetkike devam edelim. (Ates) (Frikya) lıla-ıın bir Tanrısıdır. Anadolunun snabudlar anası, (Kubaba) sına (Frikya) lılar (agdesti) diyorlardı. Netekim (Etrüsk) ler (Kûbaba) adını Rorzaaya ve oradan da bütün Avrupaya (Kûbela) biçiminde yaydılar. (Kûbaba) nın (Agtes) a-dında bir sevgilisi vardı. Onu Frik-yalılar genç ve ateşli bîr çoban o-larak düşünürler. (Agtesti) (A-tes) i çok seviyordu; fakat çoban ona yüz vermedi, ve bu ihmalinin cezasını yerin dibinde ve ates âlemine gömülmekle gördü. Atestî sonra sevgilisine acıdı ve onu tekrar yeryüzüne çıkararak bir çam ağacı yaptı. (Ates) hâlâ çam ağacı olarak yaşamaktadır. Görülüyor ki bu mitolojide yaşıyan Ates önce bir aşk kahramanıdır, sonra a-tesli bir gençtir. Sonra en çok yanan ve yakan çam ağacı olmuştur. Şu halde (Ate.) te asıl olan (ateş) liktir. Güneş - Dil teorisine göre analizini yaparak aynı neticeye varırız. (D (2) (3) Ates — ağ + at -t- is (1) ağ köktür; sıcaklık an-mrnadır. i 2) -f- at = sıcaklığın yapılmış •Iduğunu ifade eder ektir. (3) | es - bu olmuş Bıçaklığın oldukça uzak bir sahada görünü-şu ve oluşudur. Şu halde Ate» te ateşin kendisidir. Ve agtes biçiminde yazılması da bunu teyid eder. At izine gelince bu ismi bindiğimiz ve arabalarımıza koştuğumun hayvanın yani atın izi olarak almak ve o manada kabul etmek doğru görünürse de Öyle değildir. At izi Güneşle Güneşin harareti ile ilgili çok eaki turkçe bir kelimedir. Bunu Güneş - Dil teoriği bize ispat edecektir. Teoriye göre kelimenin etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) i4 r izi — ağ -+- at -f- iz -f- iğ (1) ağ — köktür. Güneşin hararetini ifade eder. (2) ı at = burada sahip, esas, kuvvet ve kudret anlamınadır. (3) + a = ektir. Bu kuvvetli sıcağın çok uazkta ve geniş bir saltada bİr obje üzerinde görünmesini bildirir. (4) -f- iğ ~ ifte bu halin üzerinde göründüğü objedir. Şu halde ağ ot ¦ ız +- iğ — mğatiıiğ ¦ = arızi, kuvvetli bir sıcağın bol mikyasta tecelli ettiği yer demek olur. , At izinin coğrafik vaziyeti bize f JJ /ç işleri Bakanlığının (köylerimiz) âdil'çok değerli kitabından bu manayı sezdirmektedir. Köy, Marazın on beş yirmi kilometre renubunda bulunuyor. Durumu, kurumu yüzünden çok sıcak ve boğucu bir hali vardır. Maraş'ta yaz günlerinin seyrek görülür sıcaklarından birini tarif e-derken "böylesi sıcak at izinde de görülmez" denilir. Bu atalar sözü ile at izinin «ayvan izi manasına olmayıp Güneşin fazla sıcağı an-lumına geldiği anlaşılmış oluyor. Sümercede (at) kelimesinin Güneş, sahip ve baba demek olduğunu Öğrenmiş idik (izi) kelimesi de alevli kömür ve ateş anlamına gelmektedir [4]. Not: 2. — Güneş Dil teorisi bize yalnız kelimelerin etimolojik şekillerini ve gerçek anlamlarını vermekle kalmamış oluyor. Aynı zamanda; seçgin ve ileri bir medeniyetin dili olduğu için herkesin kendine maletmek istediği Sümer cenin de Türkçeden doğma bir kol olduğunu kat'İyetle meydana çıkarmış oluyor. 9 • • Atlı has isimleri yarmağa devam edelim: At - kaş = Yazgat, Akdağ köy At - köy - Balıkesir At • ri Mus, Samsun ,. Aı ,ı Diyarbekir. Silvan ,, At - ma -- Muş, Sasun Bu isimlerden hiç birinin ne anlamını ne toprak üzerindeki durum ve kurumlarını biliyoruz. Halbuki Güneş - Dil Teorisine göre bir kelimenin etimolojisini yapmak için bu kelimenin ne demek istediğini önceden bilmemiz gerektir. Böyle olmakla beraber biz yine bir deneme yapalım ve meselâ (atri) ismini ele alalım. fAtri)-nin etimolojik şekli şudur: (t) (2) (3) 4) Atri = ağ + at 4- ir + iğ (İ) ağ = köktür. Güneşin vasıflarından birini gösterir. (2) + at = ektir. Bu vasfın ya pılmış olduğunu ifade eder. (3) + tr = 0ı yapılanın ve ya pılmış olanın oldukça, yakın, belli ve kesin bİr mesafede meydana geldiğini, tekarrür ettiğini fark ve temyiz ettirdiğini gösterir ektir. (4) -f ığ - ektir ve bütün bu anlamları tamamlar ve isimlendirir. Şu halde (Atri) Güneşin vasıflarından birinin oldukça yakın bir sahada teayün ettiğini gösteren bir isimdir. Fakat mana tamam değildir. Onu tamamlamak için türlü lehçelerde (Atri) nin ne ifade ettiğini anlamak zorundayız. Sümercede (at) ın Güneş: asıl ve baba olduğunu biliyoruz. (Ri) ise (yürümek, gitmek. Autram s. 55) demek oluyor. Şu halde Güneşin u-zaklaştığı bir yer manasına gelmesi lâzımdır. Askeri haritaların yardımı da bu manayı tamamlar ise analizin neticesini elde etmiş oluruz. Hasan Reşit TNKUT (Arkası var) {4] Autran s. 171. DÜZELTME Dünkü • .v m.ı/!,. çık m Dil yazıtının numarası III olacakken II olarak çık -mistir. Ö/ür dileyerek düzeltiri?. liuşbetke HANGİ VOLİ f Başı I. inci tayfada) •• ..ıııl bir güvenliğin ilk ve son şartı, milletlerin eşitliği prensİ-pinden ayrılmayan, herkes için bir ve herkese karşı bİr olan. kollektif emniyet inancasından ibarettir. Bu inanca, ancak. Mil letler Cemiyeti iflâs ettirilmek, hattâ daha zayıflatılmak değil, eksikleri tamamlanarak, bütün in sanlığa mal edilmekle mümkün olabilir. Bu defa da zâfa uğrayan Milletler Cemiyetine belbağlamak için ikinci bir harb v Vasim kimse beklemiyecek ve herkes başının çaresini ton iki asrı facialarla dolduran sistem içirtdr arayacaktır. F. R ATAY İSTANBUL 7F.LFFONİAR1 Gümrük kadrosunda yapılacak değişiklikler İstanbul, 4 — Gümrük kadro -sunda yapılacak değişiklikler tesbit edilmiştir. Gümrük umum müdürü yeni kadroyu yarın Ankaraya gÖ -türecektir.s Yeni kadronun gümrüklerde yüksek ücretli az memurla iş görme esasına göre hazırlandığı re 40 kadar memurun kadronun tatbikinden sonra açıkta kalacağı söyle • niyor. Gene bu şayialara göre gümrük memurlarının maaşları 17.50 den başlryacaktır. Mahkemeye verilen göçmenler İstanbul, 4 — Romanya göç -menlerinden bir kaç mm muafiyetlerinden istifâde ederek memlekete satmak için inek getirdikleri anlaşılmış ve dört suçlu ihtisas mahkemesine verilmiştir. Kahveye giren talebe hakkındaki tahkikat İstanbul. 4 — 18 yaşından kü -çük mektep talebeleri hakkındaki kahve yasağını dinlemiyen 45 orta-mektep ve lise talebesi dün Şehza -debaşı kahvelerinde yapılan teftişte ele geçirilmiş, talebeler mektebleri-nin inzibat meclislerine verilmiş ve kahvehane sahipleri hakkmda da takibata başlanmıştır. Bir yangın İstanbul, 4 — Beyoğlunda Yeni-çarşıda bir yangın oldu. iki ev yandı. Turizm komisyonu Yarın toplanarak projeyi tetkike bağlıyacak Bakanlıklar arası turizm komsi-yonu, yarın Türkofis'te tekrar toplanarak, Türkofis tarafından, turizm teşkilâtı için hazırlanan kanun projesini tetkik edecektir. Turizmin inkişafı İçİn, yüksek memleket menfaatları göz önünde tutularak hazırlanan proje, toplantıdan önce bakanların delegelerine dağıtılmıştn*. Delegeler kendi bakanlıklarım ilğılı vn hususlar hakkında istişari olarak mütalaalarını bildireceklerdir. Bu tetkikler bittikten sonra proje Başbakanlığa sonulacak ve eğer lüzum görülürse bakanlıkların mütalaaları da alınacaktır. Komsiyonun asıl çalışmalarının mevzuunu teşkil eden, idari kolaylıklar hakkındaki kararlarda neticelendirilmiştir. Bunlarda yakında Başbakanlığa verilecektir. İzmir, Bursa şarbayları da kanun projesinin tetkikinde hazır bulunmak üzere komisyon toplantısına davet edilmişlerdir. Karadeniz kıyılarındaki tahlisiye teşkilâtı Karadeniz kıyılarımızda mevcud Uh lısiye teşkilatının kuvvetlendirilmek ıin lâzım olan tedbirler 'tınmakta 1 r. Halihazırda bu kıyılarda 18 roket i s tas vonu vardır Yirmi yerde rakethane, 4 v-rde k» ' yne ve bir de bakımevi kurulmuştur. Tahliliye teşkilâtında 135 memur ve tayfa *lif maktadır. Tarım Bakanlığı teşkilât kanunu Cuma gunu Bakan B. Muhit» fcrk • men'in reisliğinde toplanan Tanm Ba kanlığı direktörler komisyonu. Tarım B.ıkanbğı Teşkilat kanunu projesini «on defa tetkik ve kabul etmiştir. PrvK, hı kat gün jçindo Kamutaya gooderilnırk üzere Başbdkanlığ* sunulacaktır. Cumur Başkam Kamal Atatürk ile muhtelif memleketler devlet başkanları arasında aşağıdaki tebrik telgrafları teati olunmuştur: Ek telanı T ur kıy, Cumur Bofham Yeni yıl münasebetiyle «ok samimi temenniyatımın kabulünü Ekselansınızdan dilerim Georges Ma/ette İkinci Georges Etenler Kiralı Mıje t tel eriniz in lutufkâr tebrik telgraflarından ziyadesiyle mütehassis olı-rak kendilerinden yeni yıl ıç;r en iyi te-menniyatımı kabullerini dilerim. Kamal Atatürk Ek telanı Kamal Atatürk Türkiye Cumur Başkam Yeni yıl münasebetiyle ekselansını -ıa en bâr tebriklerimi %e gerek şahı* *»• adetleri gerek Türkiyrnin refahı için samimî temenni yatımı takdim ederim. BortM Majeste Üçüncü Borit Bulgarlar Kiralı Göndermek lutfunda bulundukları lu tufkir telgraftan dolayı majestelerine hararetli surette teırkkür eder vg kendilerinden yenİ yıl tebriklerimle beraber gerek şahsi saadetleri ve gerek Bulga ' tan'ın refahı İçin samîmi temenniyatı -mın kıbulünÜ dilerim. Kamâl Atatürk t k*rlan, Kamal Atatürk Türkiye Cumur Balkanı Yeni başlayan yıl için gerek şahsınız- ve gerek Türkiye İçin en samimi temenniyatımı takdim ederim. Carol Mayestc İkinci Carol Romanya Kiralı I ıı ı il l ıı a—ı^s—»satsa— lululkax lclgr*ft*D dolayı NI«jvslc1«-rinc hararetli surette teşekkür eder ve kendilerinden yeni yıl tebriklerimle beraber gerek şahsî saadetleri ve Rerek Romanyamn refahı için samimi temenniyatımın kabulünü dilerim. Kamâl Atatürk Ekselans Kamal Atatürk Türkiye Cumur Başkanı Yeni yıl münasebetiyle gerek şahsî sadetleri gerek Türkiyenin refahı hakkındaki en samimî temenniyatımı Ekselansınıza takdim ederim. Eduard Benes Ekselans Eduard Benes Cumur Başkanı Göndermek lutfunda bulundukları lutufkâr telgraftan dolayı Ekselansınıza hararetli surette teşekkür eder ve yenİ yıl münasebetiyle gerek şahsi saadetleri gerek Cekoalovakyazım refahı hakkın • dakî sarnieni temenniyatımın kabulünü dilerim. Kamâl Atatürk Ekselans Kamâl Atatürk Türkiye Cumur Başkanı Yeni yıl bidayetinde ck-elansını. dost ve raüşfîk Türkiyenin refahı temennileri ile birlikte en har tebriklerimi yol lamakla bahtiyarım Paul Altes Prens Paul Karageorgeviç Yugoslavya Kıratlığı Naibi Alteslerinin göndermek lüt' lund'iklan telgraftan ziyadesiyle müte- Sinob ta buğday dağıtılıyor Sinob. 4 (A.A.) — Geçen yıl süren kuraklıktan ektikleri tohumla '-nı elde edemiyen Hovlülere dağıtılmak üzere Tarım Bakanlığı tarafından gönderilen 100 ton tohumluk bug dağ bu işler için kurulan komisyonca tesbit edilen muhtaçlara verilmeye başlanmıştır. Çağrılar ı Kamutay ınalıv encümeni pazarte • ( «i günü ı or»d» lopUnAcaktır. , * * * ArzuhaJ encümeni pazartesi (yarın) saat onda toplanacaktsr. hassıs olarak kendilerinden yeni yıl için en har tebriklerimi ve oym aamanda şah sİ saadetleri ile dosi «e müşfik Yugoslavya'nın refahı temennilerimin kabulünü dilerim. Kmmâi Atatürk Başhakaııımı/Ja Bulgaristan Başbakanı arasında Yeni yıl münasebetiyle, Bulgaristan Başbakanı B K.o*rUanof ve Başbalu • nımı ismet inönü arasında aşağıdaki telgraflar teati edilmiştir: Ekselans İsmet İnönü Başbakan Yenİ yıl mür^sehttıyk» Ek mız-dan şahsi saadrtleri île türk milletinin refahı hakkındaki en hâr temennileri -min siabulünu diler va memleketimizi bs - bınne bağlıyan dostluk bağlarının sıkılaştırılması için samimi temenniyatta bvkı nurum Başbakan Koseivanof Ekselans Koseınano* Başbakan ve Dış İşleri Bakam Göndermek lutfunda bulundukları telgraftan dolayı ekselansını» hâı r »urette teşekkür eder ve ekselansınızda» yni yd hakkında şahsi saadetleri va b gar milletinin refahı için en samimî t. r m nülerimin kabulünü rica ile memle -ketimizi biribırıne bağlıyan dostluk bağ-lan nın s*kıla masını samırü sure*' »i . karam İsmet İnönü Dış Bakanımı/|n am^mgsn)iî üakdiu """ arasında Yeni yıl münasebetiyle. Bulgaristan başbakanı ve dış işleri bakara B. Koseivanof ile dı; işleri bakanımız Doktor Tevfik Rüştü Araş arasında aşağıdaki tebrik telgrafları teati okunmuştur Ekselans /fosta Araz Dış İşleri Bakam Sofya durağından geçişinizden a % manında haberdar olamiıdığımdan dola--ıı sizi selâmlamak üzere karsı gitmek ve dostluk hislerimi teyit etmek zevkinden mahrumiyetim sebebiyle pek ziyade müteessifün. Yeni yıl münasebetiyle destansınızdan en kâr tebriklerimle şahsî saadetleri ve Türkiyenin refahı hakkındaki en samimi tebriklerimin kabulünü rtOerÛTL Barbakan Koseivanof Ekselans Koseivano* Başbakan ve Dış İşleri Bakam Göndermek lutfunda borundu klan telgraftan dolayı ekselansınıza çok sı -mimi surette teşekkür ederim. Ben de ellerinizi samimi surette sıkmak ve dost. luk Ki'lerimı şifahen size anlatmak iro kânmı bulamadığıma ziyadesiyle müte-esif oldum. Lutufkâr alâkanız, bana. go- - h bu hislerimi ve gerek yeni yıl layısile dost Bulagristan'nı saadeti ^al» kındaki temennilerimi size bildirmek fırsatını vermektedir. Tevfik Rüştü Ara» Ölüm Riyaset Müşavere Heyeti azasından ve kıymetli arkadaşlarımdan Ba yındırlı Mehmed Şükrü'nün vefatı do layısiyle 5 kanunusani 936 pazar günü öğle namazını mütealup Hacıbay-raro Camii şerifinde Cenaze töreni yapılacağından kendisini sevenleriz! i;bu törene iştirakleri bildirilir. Diyanet İşleri Reisi RİFAT ölen B .Mehmed Şükrü, muhitine ve arkadaşlarına kendini sevdirmiş seciyeli va yeniliği sever bir tattı On üç yıldır heyeti mu)şavert.de hiııyt etmekte idi. Olumu muhitinde ve hrn» dini tanıyanlar arasında büyük t j-cı avand\smıjır. Aylesinin ve yak-ru larının derdlcrıni /•¦ usğstt X- ULUS 6SONKÂNUrN 1936 P \/ İH \ I £| Son lıaherlrrimiz iir üncü sayfann/laln\ ON ALTINCI YIL. NO: 5188 Adımız, andımızdır _- t_ Heryerde 5 kuru- Haşbeike DOS l \l ¦ »NIS l İN Afganistan'ın Dış Bakanı Feyz Mohammed Han bugün Ankara-ya gelmiştir. Kendisinde yalnız dost bir devletin mümessilini de -ğil, erbin ve ileri Afganistan da -vasinin yüksek savaşçılarından birini selâmlamaktayız. Henüz kırk beş yaşlarında bulunan Feyz Mohammed Han, 1919 da Afgan er -kinliğini devletlere bildirmeğe giden delegasyon azasından idi. 1920 senesinde Parİs işgüderli -cinde, ve 1921 de Kültür Bakanlığında bulunmuştur. Kaytak Beçe-- Saki isyanında hapsolunan Afgan aydınları arasında idi. Nadir Şah bu isyanı bastırarak, dost devlete yeni bir ilerleme ve genl.k devri açtıktan sonra, Dış Bakanlığı kendisine verilmiştir. Kahraman Kiralın 1933 de, büyük milli eserinin en verimli za -mamnda, nasıl bir cinayete kur -ban gitmiş olduğunu biliyoruz. Yeni Kıral Mohammed Zahir Han Afganistan tarihinde bahtiyarlık devrini açan asil ve haşmetli babasının yerini boş bırakmamıştır. Kıral Ölmüşse de; eseri, bütün ha-yatlılığı ile yürümekte devam etmiştir. Türkiye sınırları dışındaki As ya kıtasında, Japonya'dan sonra, erkinliğini tam olarak koruyan tki devletten biri, Afganistandır. Kardeş millet, bu müstesna bahti-dışarıya ve içeriye karşı, ¦•«"•». çetin ve kahramanca savaşlar sonunda e/dc etmiştir. Yeni bir ilerleme hareketi kaydederek ge - çen her gün. Afganistan.ın enternasyonal ehemmiyet ve durumunu gittikçe arttırmakta, kültürel, ekonomik ve sosyal hamleler, bu va ziyeti her gün d-\ha çok pekitmektedir. Afganistan'ın saadeti, türk milleti kadar, kimi sevindirebilir? 1922 de Kabil'den Ankara'ya ilk büyük elçi geldiğinden beri, tanışıklığımız, gönül ve kafa yakınlığımız gittikçe artarak, nihayet kardeş milletler samimiyetine varmıştır. Bu hususta büyük elçi Sultan Ahmed Han'ın yüksek zekâ ve faaliyetine, değeri olan hisseyi ayırmak lâzım gelir. Afganistan'ın da, Türkiye gi -bi. dış ve İç politikası iki kelime -de toplanabilir: Barış ve sây! O da, bİzim gibi, komşuları ve uzakları ile bütün anlaşmazlıklarını, barış usulleri içinde hallederek, kendi halk yığınlarının ve memleketin genlik ve bayındırlığına çalışmaktan gayri bir hedef arkasında değildir. Milletin büyük faziletleri, Kiralının ve ona hizm t edenlerin zekâ, karakter ve ener ji kuvvetleri İle birleşerek, Afga -nistan'a yeni asır tarihinde şan'ı bir tali hazırlamaktadır. Ankara'da ve uğramak fırsatını bulacağı her türk şehrinde halkın hiç bir tercüman istemiyen açık gönlü ve dili, sayın misafiri -miz Feyz Mohammed Han'a, Afganistan'ın aramızda yeri ne olduğunu, şüphesiz, bizim yazılarımızdan daha iyi anlatacaktır. İki şey isteriz: Afganistan'ın her gün daha yükseldiğini, ve Afgan milleti ile türk milleti arasındaki dostluk ve samimiyetin her gün daha art tığını görmek ! F. R. ATAY Çağrı Arzuhal encümeni bu«un »aat on 'I» toplanacaktır. ADANA'DA Şehrin kurtuluşunun on dördüncü yıldönümü kutlandı Güzel Adanada parktan bîr köşe Adana, 5 (A.A.) — Bugün adanalılar S sonkânun bayramlarını her yıl olduğu gİbİ heyecanlarının bütün tazeliği ile kutladılar. Sabahleyin daha ilk saatlerden başlayarak bayrak ve yeşilliklerle donatılmış olan sokaklarda görülmemiş bir halk kalabalığı akmaya başlamıştı. (Sonu 2. de) B.RUZVELT Cumur başkanı kongreden hudutsuz salahiyet istiyor Vasington, 5 (A.A.) — Siyasal müsahidlere göre. B. Kuzvelt'in arsıulusal vaziyet hakkındaki sözleri Amerika cumur başkanının B. Mak Reynolds tarafından kongreye verilmiş olan bitaraflık projesini lüzumunda ne suretle tatbik edeceği hususunu aydınlatmaktadır. Bu fırsatla B. Mak Reynolds'un projesinin simdi meriyet mevkiinde bulunan bitaraflık kararnamesinden cumur başkanına hududsuz salâhiyet vermek noktasından farklı olduğu ve şimdiki kararnamenin daha ziyade, bu bakımdan ısrar edici mahiyette bulunduğu tasrih edilmektedir. Yeni bitaraflık kararnamesi sayesinde cumur başkanı, har beden devletlere karşı harbda kullanılabilecek olan ve ancak petrol, bakır, pamuk ve saire gibi esasen horb malzemesi olmayan maddeler üzerine ambar«o koymak veya koymamak salâhiyetine malik olacaktır. Cumur başkam, Amerikanın emniyeti vc bitaraflığını temin etmek veyahut çıkmış bir harbin uzamasına ve yayılmasına engel olmak maksadiyle bu salâhiyetlerini kutlanacaktır. Arsıulusal bir anlaşmazlık çıkarsa cumur başkanının bu hududsuz salâhiyetleri büyük bir ehemiyet lacaktır. - Gene bu fırsatla B. Ruzveltin otokratik ve mütearrız milletlere karşı şiddetli bir dil kullanmış ve onları harbin tek mesulleri saymış olduğu hatırlatılmaktadır. (Sonu 3. te) italyan taarruzu yakın Tayyareler bom -bardıman ve keşifleri artırdılar Mısır Kızılayı, Dagabur bombardımanı hakkında Habeşistandaki konsolosundan izahat istedi fıkra: Hazin kopyalar Geçen seneler Zonguldağa gittiğim vakit, hükümet konağının Önünden geçerken, irkildim: Sthh* ye Bakanlığı yapısının, şurası burası bozularak, âhengine hiyanet edilmiş bir kopyasını görüyordum. Daha sonra Elâziz halkevinin etime geçen fotoğrafında aynı şey! Geçen gün Aydın hühii.-'t konağının resmîne baktım: Gene bizim Sıhhiye Bakanlığının fena ve beceriksiz bir kopyası! Sıhhiye Bakanlığı yapısı veya heı hangi bir yapı, Ankara'yı yaret eden şahsiyetlerimizin hoşuna gidebilir. Fakat, ne, memlekfti kötü kopyalarla doldurmeğa lü-zum vardır; ne de biz güzel sanatlar akademisinde ki mimarlarımızı, memleketi böyle hazin bir manzaraya düşürmek için, yetiştiriyoruz. Her yapı, vazifesine, yerine ve göreceği işin ihtiyaçlarına göre yapılır. Esasında manasız bir şey olan kopya, bu binayı ya olduğu gibi alarak, vazifesine, ye -rine ve göreceği işe hİyanet eder; yahud vazife, yer ve işi düşünüp orijinalin âhengipi altüst eder. Memlekette üstüste koyduğu -muz her taş, cumuriyet medeniyetinin bir İnşa parçasıdır ve bun'jr hep biı araya toplanarak, bugünkü kültür seviyemizin ayıracı olarak kalacaktır. Masraf ediyoruz; inşa ediyoruz: Bunların karşılığı olarak, bir gün, tekrar masraf edilerek yıkılacak şeyler yapmamış doğru değildir. Heykel ve omtlar için vaziyet daha elemlidir. Hepsinin tek çaresi, memlekette, güzel sanatlar murakabesini hâkim kılmaktır. Ya -pıtacak her şey, bina, heykel ve anıtlar, güzel sanatlar bakımından tetkikten geçmek, ve umuma aid hiç bir eserde hususi zevk ve ar zunun tesiri görülmemek gerektir. İtalyan tayyareleri Eritredcki alandan havalanırlarken Londra, S (A.A.) — Röyter ajansı bildiriyor: İtalyanlar tarafından son zamanlarda cenup cephesinde yapılan hararetli çalışmalar şimdi şimal cephesine de geçmifdir. İtalyan uçakla rı büyük bir faaliyetle habeş tahşİdatım keşeftmeye çalışmakta ve bir düşman grupu sandıkları her toplantıyı bomt-dıman etmektedirler. Tayyarelerin bu faaliyeti, habeş su bakanı Ras Mulugeta'nın İyi teçhiz edil miş bir ordu ile Makalleye yaklaşmaktı olduğundan ileri geldiği ve Öte taraftan da Ras Seyyum ve Ras Kasta kıtaları nın batıda ve şimal batısında Tembien ve Şire'de şimdiye kadar tekrar elde ettikleri yerleri genişletmeye çalıştıkları (Sonu 3. üncü sayfada) T* "Ulus ,%un dil yazılan T,ÎTNEŞ-DÎL Teorisine £Öre toponomik analiz tecrübesi Türk en eski millet ve Türk dili ana dildir V. U. ııd. utlu idimin lıvr yerde aynı manayı verir. Ad biçimi ile de: Ad - ır Van Fenike köy Adı - ır asam. Antalya „ ,, Ad - is Sivas ,, Görülüyor ki ne demek ifade et tiği bilinmeyen ve yabancı dilden olduğu sanılan bu isimler memle ketin her yerinde vardır. (Adir) Vanda olduğu gibi Antalyada da yaşıyor. Ve Güneş - Dil Teorisi bize bunların türkçe olduğunu ve Türkler tarafından konulduğunu ispat ediyor. Filhakika Türk uru kundan sayısız kolların bir zaman lar bütün dünyaya yayılarak ken di öz ve Özgür kült ve kültiiı forili] yaymışlar ve kendilerinden aşağıdaki seviyede uluslara öğretmiş Gençler Birliği - Kırıkkale maçında heyecanlı bîr an (Yazısı S. inci sayfada) Profesör Dr. Saim Ali D.l emre'nin Güneş - Dil Teorisi üzerindeki enteresan bir izahı yakında Ulus'ta neşredile -çektir. Yazan: Hasan Reşit TANKUT lerdir. Onun içindir ki yakın As-yadaki birçok has isimleri Asya-nın başka yerlerinde Avrupada ve Afrikada da buluyoruz. Sivas (ad-is) inin bize bu yolda yardı-(Sayfayı çeviriniz) ln»iîn 1; sa\ falııı-ıım/ıla »kuyunuz. 2. inci mm futtu: Yarı siyasal — İç haberler • »- iint'ü stı\ finin: Dış haberler. /. iint'ü sn\ İmin: İstanbul mektubları - Yaban cı gazetelerde okuduklarımız .». litre utty /"//ıı; Spor haberleri — Roman £ U tnvı sıt\ finin s Cam ve şişe fabrikası nasıl c lışı 7 'Resimli sayfa) ; işiyor SAY1FA 2 ULUb t SONKANUN Yarı - Si\4imiİ Film sansürü yahut IMaıiühaın - Greta Garbo augj u »ıralarda Anftaroda gösteriler, kir fı'/m, Corbo'nun "Renkli Peçe" »i, Hmî yeniden film sansürü konusuna şevketti. Film sansürü, her memlekette o-nemli bir devlet ödevi halini atmıştır. Çünkü her memleket, filmin halk terbiyesi üzerindeki tesirlerini anlıya-tak kendi halkım sevmediği bazı ahlak görüşlerinden yahut sosyal ve politik propagandalardan korumak gerekliliğini takdir etmiştir. Bir filmi Avrupanın birkaç memleketinde seyredebilmiş kimselerle konuşursanız mym film üzerinde her makasın başka başka parçalara dokunduğunu Öğrenirsiniz. Fakat bu türlü sansür yanı sadece makas sansürü yahut filmin gösterilmesini menetmek keyfiyeti, fukara ve vasıtasız memleketlerin başvurdukları çarelerdir. Zengin ve nüfuzlu dev-setler, film sansürünü, film müesseselerinin genel direktör odalarında ve manüskri üzerinde yapıyorlar. İngiltere, bu gibi memleketlerin başında gelmektedir. Dünyanın en büyük film pazarlarından birini teşkil etmesi, ta-biatiyle bu müşteriye karşı her türlü izzet ve ikramı, filmi çevirecek o-lan molsahibi müesseseye şart koşuyor. fşte "Renkli peçe" filmi, böyle bir sansüre uğramış bir filmdi'. «•* Samerset Maugham'ın tanınmış romanını okumuş olanlar, ortasında Garbo gibi bir sanatkâr dahi dursa, "Renkli Page" filminden tiksinmişler-sKr. Romanda, Walter'in karısı Kİtty arıkan ingitizdir. Aşıkı Townsend büyük rütbede bir memurdur. - Filmde, iç haberler Kitty, avusturyatı Katerin, Townsend de küçük bir ataşe olmuştur. - Çünkü, fedakâr bir ingiliz doktorunun barısı ile büyük rütbede bir ingiliz memuru arasındaki sevişmeyi, ingiliz sansürü, hafifmeşrepçe ve İmparator lub'un dışardakı prestiji bakımından tehlikeli bulmuştur. Romanda, doktor, barısının kendini aldattığını görür ve bunu sonuna kadar affetmez. Hattâ karısını, koleralı mıntakaya beraberinde götürür, tutulsun ve Ölsün diye. Erkek onuru, hiç bir romanda bu kadar taştan yontulmuş ve bu kadar bağışlamaz bir kin ile yuğrulmuş değildir. - Filmde, "happy end" kaidesi, romanın bütün özünü feda ettirmiştir. Hollyıvood'un aşağılık zevki Maugham'ın sıkı ve sert bir örgü içine alınmış idesini, lavanta kokularına boğdurmuştur. Romanda, karakterler mermerden işlenmiş kadar açık ve vazıhtır. Boş-insan, affetmiyen kocadır. • filmde, her şey Garbo'ya göre altüst ve dümdüz edilmiştir. Romanda, cinli asker bir miralaydır. Çinlilerin fenne harsı, cehaletten gelme isyanları yoktur. • Filmde, ingiliz doktorun cinli askere verdiği e-mir, avrupaltnın ırkçı hoyratlığını ve nemrudluğunu daha iyi aksettirsin diye miralay Vu, general Vu olmuştur. ••• Fakat butun bunların sonunda, ortada bir tek cenaze görüyoruz: So-merset Maughamf Nasıl olur da onun ayarında bir romancı, adının üzerine Garbo markalı ampulün ziyası düşecek diye, o güzelim eserini Hollywood'un "et pazarı"-nda 'satar? f Burhan BELGE mı olacaktır. (Adis) analiz edilince şu etimolojik şekli verir: Adis — ağ -t- ad + is Yani sıcaktan uzak, yüksek. Habeşistan haritasında okuduğumuz şu has isimlerin de bu kelini e ile hısım olduğunu yine bu a-naliz yoluyla öğreneceğiz. Sümer-Hicrin miladdan çok önceleri (Pe-luzyum) ve Babülmendep üzerinden Afrikaya geçerek Mısırda ve Habeş yaylalarında yerleştiğini biliyoruz. O devirlerin yadigârları olarak kalan yer adlarından birkaçı ile bu (atis) adını karşılaştırmak enteresan olacaktır. Kelimelerin etimolojik şekilleri Şunlardır: Sıvasta: / 2 3 4 5 6 1 Atis — ağ-f-at+ia-f- . + • + • Ha beşte: Adisel- am = ağ-t-od-his+eğH-el-f-am. Adisya = ag+od+is-Hg+ . +ag. (1) ağ —-¦ köktür, mesafe, imti-dad, yüksekliktir. (2) at = ektir. Yapıcılık, yaptı-rıcılık ve yapılmış olmaktık ifade •der. (3) is ektir. Anlamın oldukça uzak bir saha ile alâkasını gösterir. Ağ ut (d) * is - ağatis adis yüksekliği geniş bir sahada (büyük mikyasta) yapan demek •hır. Kelime bu hali ve şekli ile tamam değildir. Mücerrettir. Herhangi bir yüksekliği ifade eder. İsim yer adı olduğuna göre bir tepe ile yakından ilgisi var demektir. Netekim: Atiz (Rad. 1. 843 ve Divanüllü-gat 155) de iki tepe arasındaki dere parçası ve yine atiz Radlof I. 460. Kırgız) ufak tepelerle örtülü ova olarak gösterilmektedir. Bu tamamlanmamış veya basit manada atis ismini Habeşistanın adisellam ve adisia adlarında tamamlanmış ve daha kompoze olmuş buluyoruz çünkü kelimelerdeki dördüncü unsur loan: (4) eğ ss anlamı bir süje veya objeye irca etmekte. (5) el (V. -,- I) ona şümul, umumilik ve gayrişahsilik vermekte. (6) am kategorisine dahil ol- duğu (ğ, y, g) gibi manayı tamamlamaktadır. Adisya kelimesinde beşinci unsur yoktur. Şu haldeı Adisellam ' yüksekliği gayet geniş bîr sahada yapılmış halde gösteren bir yer demektir. Adisyada ise bu yükseklik dar sahadadır. Bu kadar Öğrenmiş olmakla yine bu manayı verip vermediklerinin kisİnlikle anlayabilmek İçin şu türkçe kelimelerin manalarına dikkat edelim: Ağdırmak isadetmek. yukarı kaldırmak. Ağduk = kudsî. Ağdan = tavk, kemer. Her üç kelimede de (agad) yüksek yüce ve âlidir. Böylece analizimizin doğru olduğu açık ve kat'idir. Resim Sergisi Hakkında Vruvdo gazetesinin bir yuzısı Moskova, 5 (A.A.) — Pravda gazetesi. Emerim Igor Grabar'ın, türk resim sergisi hakkında bir makalesini neşretmektedir: Makalede, bo sergi türk - »ovyet münasebetleri tarihinde mühim bir hâdise olarak tavsif edilerek deniliyor ki: "Sergi, artistik kültür seviyesi itibariyle göze çarpmakta ve hoşnudluk uynadırmaktadır. On seneyi henüz geçen bir zaman içinde bu kadar ehe-miyetli ilerleyişler elde edilebileceğini asla «anmamıştık.„ Makalenin muharriri, Halil İbrahim, Çallı, Nazmi, Ziya, Şeref ve öteki ressamların eserlerindeki büyük sanatı tahlil ettikten sonra, sözlerini şu suretle bitirmektedir: "Türk resim sanatının henüz ne kadar genç olduğu göz Önünde tutulursa, Türkiyenin kendisi için yeni o-lan bu sahadaki başarılarından dolayı daha şimdiden müftehir olmakla haklı olacağı iyice anlaşılır.,, Çankırıda hava hücumlarına karşı korunma tecrübeleri Çankırı. 5 (A.A.) — Tayyare hücumundan korunma tecrübesi dün gece saat 19,30 da yapıldı ve muvaffakiyetle netice verdi. İSTANBUL TELEFONLARI B. Cemal Hüsnü geliyor İstanbul. 5 — Bern elçimiz B. Çeri., i Hüsnü Istanbula geldi. Yarın An-karaya hareket edecektir. Adananın kurtuluşu İstanbul, 5 — Istanbulda bulunan adanalılar dün gece halkevinde Adananın kurtuluşunun 14 üncü yıldönümünü kutladılar. Keçiören kulübünün toplantısı Keçiören ku'übü azaları 15 gun • de bir yapmakta oldukları toplantılardan bu mevsimin ilk toplantısını bugün saat 18 den itibaren yapacaklardır. Yeşilay yıllık kongresi İstanbul, 5 (A.A.) — Yeşilay kurumu bugün saat onda doktor Mazhar Osmanın başkanlığında yıllık kongresini yapmıştır. İdare heyetinin raporu okunduktan sonra doktor Safiye Hüseyin, Mazhar Usman, Fahrettin Kerim, İbrahim Zati tarafından içkinin insanlarda ki tahribatı hakkında söylevler verilmiştir. Kongre, kurumun eski adı olan "Hilâli Ahdar" ın "Yeşilay" olarak değiştirilmesini ittifakla kabul etmiştir. Yeni idare heyetinin seçilmesinden sonra kongre ulu önder Atatürk'e, Başbakan ile sağlık, tç işleri ve inhisarlar Bakanlarına tazim telgrafları çekilmesini ittifakla kararlaştırmış ve toplantıya İncir - Üzüm satışları İzmir, 5 (A.A.) — Şehrimiz borsasında bir hafta içinde 5 kuruş 30 paradan 16 kuruşa kadar 4862 çuval üzüm satılmıştır. Mevsim başlangıcından şimdiye kadar satılan üzüm mikdan 484.537 çuvaldır. İzmir Kültür Parkı Yazlık ve kışlık yüzme havuzlan, paraşütle atlama kulesi, anfiteatn Atatürkdevrim ve sağlık müzeleri ile herkesin geleceği bir kültür meydanı olacaktı! İzmir kültür parkının ayın birinci günü yapılan temel atma töreninde Şarbay Dr. Behçet Öz, kültür park için ayrılan yerin niçin seçildiği ve parkta neler yapılacağı hakkında etraflı bir söylev vermiştir. Şarbay bu söylevinde demiştir ki : "— Küllür park şu gördüğünüz geniş yangın yerinin 360 bin metre murabbalık kısmına yapılacaktır. Niçin bu yeri seçtik? Izmirin Bayındırlık plânmda ayrılan park yeri 60 bin metre murabbalık idi. Gelecekteki ihtiyaç için bu mikdarı az bulduk. Belediyenin henüz satılmamış arsalarının da ilavesiyle 60 bin metre murab-baını 360 bin metreye çıkardık. Bu yer Izmİrin dört tarafından kolaylıkla gelinebilir merkezi bîr vaziyette dir. Erkek ve kız liselerinin sağda ve solda birer tabiî hudud teşkil etmesi. Gazi ilk okuluna v« işçiler mahallesine yakın o'uşu kültür parkın mana ve ehemİyetini artırmaktadır. Yakında gene buraya hudud olarak bütün Eğenin gene kızlarının yetişeceği kız sanat enstitüsü binası da kurulacaktır. Burası geçen senelerde korkunç ve hastalıklı bir manzara gösteriyordu. Şimdi cana yakın bir ova halindedir. Park tamamen meydana çıktıktan, eğlence ve spor yerleri hazırlandıktan sonra seyri ve gezilmesi doyulmaz bir hal alacaktır. Güzel v« modern evlerle süslenen yeni bir caddeden geçerek buraya geldik. Yer yer yükselen bû'rjJn bu gelen cümuriyet eserleridir. İzmir, bunları ekonomi âleminin en sıkıntılı zamanlarında ve kendi parasiyle başardı. Cümuriyet mahallesi adını verdiğimiz işçi evlerinin bulunduğu saha, hükümetimizin iyi tedbirleri ile rahata kavuşan halkımızın gelecekte göstereceği yeni hamlelere en güzel bir işarettir. Şehirlerimizin yabancı parasına ihtiyaç göstermeden modern A D A N A D A Şehrin kurtuluşunun on dördüncü yıldönümü kutlandı '(Başı 1. inci sayfada) Saat 9 da millî savaşa iştirak etmiş olan yaya, atlı birçok köylü başta olduğu halde binlerce halk Adananın tarihî büyük bayrağını alarak eller üzerinde taşımak »uretile valiliğe ge -tirdi. Burada toplanmış olan on bine yakın adanalının coşkun gösterileri arasında bayrak valiliğin büyük balkonundan aşağı doğru sarkıtıldı. Bu tören bittikten sonra geçit resminin ve büyük törenin yapılacağı cümuriyet alanına gidildi. Orada ve Atatürk parkının önündeki caddede kırk binden fazla insan toplanmıştı. Tam saat on buçukta süel bandonun çaldığı ve halkın bir ağızdan söylediği istiklal marşı ile törene başlandı. Tören şimdiye kadar olanlardan daha çok heyecanlı geçmiştir. Niğdenin genç saylavı B. Cavid Oral ateşli bir nutuk ile Adana savaşının büyüklüğünü, çekilen ıstıraplarının derinliğini ve Çukuravalıların yiğitliğini anlattı. Hatip savaşta hem-şerilerinin uğradığı birçok acıklı sahneleri anlatırken yüzlerce insan göz yaşmı tutamadı. Bundan sonra genç şair Kâmuran Bozkır Adana için yazdığı şiirini okudu. Bu sırada birçok sinema ve fotoğraflar alındı. On birde geçidi resmi başladı. Bir saat süren geçitten sonra halk dağıldı. Saat 3 de büyük gün şerefine urayda büyük bir kutlama töreni yapıldı. Bu akşam halkevinde bir balo verilecek ve fener alayı, gece şenlikleri yapılacaktır. bir bayındırlığa kavuşmaları türkün bayındırlık hususundaki özlü varlığı* m herkese göstermeğe kâfidir. NİÇİN KÜLTÜR PARK DEDİK? Son beş yıl içinde tzmirde park ve yolları ağaçlama işi gözleri dolduracak kadar çoktur. Yer yer çocuk v* halk bahçeleri yapıldı. Mezarlar parka çevrildi. Fakat bütün bunlar bugünün nüfusunun ihtiyacına kâfi değildi. Halbuki biz bugünü değil, nüfusu gittikçe çoğalan yarınki Izmiri ve onun çocuklarını düşünmek zorundayız. Yalnız ağaç yeşilliği, park süsü yeni neslin ihtiyaçlarını karşılamıyor. Yeni nesli hazırlarken birçok yenilikleri de göz önünde tutmalıyız. Küçük çocuklar her yaşta* bu parktan faydalanacaklardır. Gençler sporun her çeşidinin tadını burada tadacaklardır. İşçilerimiz ve her sınıf halkımız güzel, öğretici ve temiz eğlencelerle çalışma randımanlarını artıracaklardır. Bir çeşid nebatlar bahçesi halini alacak bu geniş parkın arasına yer yer yerleştirilecek terbiye ve kültür binaları küçük, büyük, zengin fakır herkes için faydalı olacaktır. Kültür park yazlık ve kışlık yüzme havuzları, paraşütle atlama kulesi, tiyatro v« konferanslar için anfiteatn, Atatürkdevrim ve sağlık müzeleri ile herkesin koşup geleceği büyük bir kültür meydanı olacaktır. İzmir kuan yalnm izmir'in ve Türkiyenin değil, Akde-nizin de en muvaffakiyetli ve en işlek kuan olabilecek bir yer tutmuş tur. Büyük bir servet ve gel- kabil olmıyan bir yerde bırakamazdık. Onun için 1936 kuarınm kültür park içinde hazırlıyoruz. Başlanan iş zor v« ehemiyetlidir. Fakat, partimizin bizlerde yarattığı samimiyet, a-henk, feragatli çalışma yolları, büyük önderimizin her zaman içimizde dolaşan v* yanan büyük aşkı, Başbakanımız İsmet İnönü'nün daima gösterdikleri yüksek yardım ile l/mir bu işi de başarı ile bitirecektir. Konya şarbayı geliyor. Konya, 5 (A.A.) — Uraya ait malî işlerin başarılması için uray-ca fevkalâde toplantıya çağırılan şar kurulu, şarbaya bankalarla yapılacak anlaşmalar İçin tam salâhiyet vermiştir. Şarbay bayramdan önce başladığı konuşmaları bitirmek için bu hafta Ankarava gidecektir. Adananın kurtuluşunun 14 üncü yddönümünü Öteygün halkevinde kııilu-yan "Toros gençler birliği" nin küçük iki vitrin içinde, memleket mtıhsnll*--rini teşhir ettiğini dünkü sayımızda yazmıştık. Vitrinler içinde birçok çeşid portakal, limon, turunç ve bilhassa bu güneş yurdunun başlıca servet, al on pamuk kozası ve çekiti ve bir balya pamuk gözleri atıyordu. Şeker hamı* da vardı. Torostular müsamerelerinden sonra gelenlere birer de portakal ğttmışlardtr. Resimde görüldüğü gibi, ortadaki sütunda, bu ilin emsalsiz /.'ü-zeltiğini canlandıran fotoğraflar asılmıştt. Sergi dün okjama Uadar hatkei'ina gelenler tarafından seyredilmûjtir. ULUS Soıı haberlerimiz iiriin- cu sa Fi ON ALTINCI YIL. NO: 5189 Adımız, andımızdır Heryerde 5 kurt Itnşhrtkv mum I \ \Mşl.\K F. R. ATAY lan gazete»! Afrika harbından bahsettiği sırada, millî uyanışların, eski sömürgecilik kolaylığını ortadan kaldırdığını yazmaktadır. Hemen hemen aynı günlerde. Medine'de bir dokuma fabrikası açıldığı haberini arab gazetelerinde okuyorduk. Muhammed'in me-rkadinin yanında tüten bacanın, herkesi düşündürecek, bir sen bol değeri vardır. Politika erkinliğini ekonomi erkinliği ile tamamlamak mistiği, eski dinler kuvveti ile yayılmaktadır. 1924 de Ural bacalarını bile garib gören inhisarcı kapitalizm, belki bugün Medine bacasını tabiî görecektir. Fransız İhtilâlinden sonra, erkinlik demek, milli bayrak demekti. Şimdi nasyonalizmin romantik devrinden çok uzaklarda bulunuyoruz. Mançukuo'ya yalnız milli bayrak değil, bir imparator bile hediye eden Japonya, bu yeni dev lete yalnız baca hakkı vermemiştir. Mançukuo. adalar endüstrisine hammadde yetiştirecektir veya orada bir fabrika kurulursa, onun vazifesi ve kapitali ancak adalar hizmetine göre tesbit olunacaktır. Eğer sömürgelerde veya hammadde memleketlerinde toprak sâyi halkı mesud etseydi, vaziyet, bir takım milletlerin yüksek hayat standardı lehine bir takım mil letleri haraca kesmek değil, enternasyonal bir işbirliği manzarası alacaktı. Halbuki bugün Avrupa ¦ 'ı .m.J tarım memleketi olmak demek, zengine ucuz satıp laku tarafından pahalı alınmak, yani yoksulluk, kültürsüzlük mahkûmu olmak, teşkilâtlanamamak, ve m hayet, tam yahud yarı esirliğe boyun eğmek demektir. Sömürgecilik politikasının hakikati budur. Fakat bu hakikat söylenemez. Onun için haklı hissini verecek sebebler bulmak la •irinin Bu sebebler ikidir: Biri. geri milletlere medeniyet götürmek, öteki metrpolün artan nüfusunu tenha topraklara yerleştirmek f Zamanımızın tarihine bakınız: Eğer bir kıta, dışardan gelen insanların toplu olarak yerleşmesine elverişli olursa, orada ilk görülen şey, hürriyet savaşıdır. Şimal ve cenub Amerikasından daha parlak misal mi İstersiniz? Nerede mekteb açar, kimi terbiye ederseniz, hemen nasyonalizm ve hürriyet ateşinin havayı ısıtmağa başladığını hissedersiniz. Medeniyet de mekteb ve terbiyeden başka vsaıta ile gitmez. Bundan başka sömürgeler, nasyonalizm ve hürriyet davası korkusu ile, terbiye edilmedikçe endüstri için ihraç pazarları da olmamışlardır. Bir balkanlı, ihtimal, bin afrikalı değerinde bir endüstri müşterisidir. Sömürgeler nufu$ fazlan için de asla bir çare olmamıştır. Afrika ve Asya sömürgelerinde bütün avrupalı nüfusun hepsi birden. 1914 de. Avrupa nüfusunun binde birinden biraz fazla idi. Bunları da umumi valiler ve onların kad rosu, ordular ve onların kadrosu, tecimevleri ve onların kadrosu, hulâsa birgün metropole dönmek için oralarda bulunan insanlar olarak hesab edebiliriz. Halbuki sömürgecilik ve endüstri devrin denberi Avrupa'nın kendi içinde nüfusu 100 milyon artmıştır. De mek ki sömürgecilik, çoğalan nüfusa yer bulmak değil, bilâkis nu fusu Avrupa kıtasında arttıran, ancak bu fazlayı başka milletleriı. alın teriyle besleten, ve nüfus art tıkça kıta devletlerini yeni fetih ler peşinde koşturan bir hâdise ol fS'- ¦ 5. ınrf tayfada) afgan hariciye nazırı Şehrimize geldi ve dostça karşılandı- Dün gece Ankara Palastaki ziyafette samimi nutuklar verildi Afgan Dı* İşleri Bakanı Ekselans Serdar Feyz Mohammet Han dun sabah şehrimize gelmiş ve istasyonda Dış işleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü A ras ile Ankara ilbayı ve şarbayı Nevzad Tandoğan, Dış İşleri Bakanlığı genel sekreteri Numan Mene-menci oğlu. Ankara mevki kumandanı general Kemal Gökçe, merkez kumandanı. Dış işleri bakanlığı protokol sefi. hususi kalem direktörü, emniyet direktörü ve Afgan büyük elçiliği ileri gelenleri tarafından karşılanmıştır. Afgan - türk bayraklariyle süslenmiş olan durakta bir ihtiram kıtası dost ve kardeş memleketin Dış işleri bakanına selâm resmini ifa etmiş ve muzika Afgan, türk millî marşlarını çalmıştır. Serdar Feyz Mohammet Han ikametlerine tahsis edilen Ankara -Palas oteline inmiştir. Muhterem misafirimizin maiyetlerinde Afgan Dış İşleri Bakanlığı hususi kalem direktörü Sultan Ahmed Han, Musahip Hafizullah Han, Abdülkayyum Han ile doktor B. Ahsen Reşad bulunmaktadır. DUNKU ZİYARETLER Afgan Dış işleri Bakanı Ekselans Serder Feyz Mohammet Han A nkara Palasta ikametine tahsis e-dilnriş olan dairede bir müddet m tİrahat ettikten sonra vanmda Afgan büyük elçisi Sultan Ahmed Han olduğu halde birbirini müteakip Dış işleri bakanı Dr. Tevfik Rüştü Araş ile Başbakan İsmet Inönünü, Kamutay başkanı Abdülhalik Rnidayı ziyaret etmiş ve Bakanlar Heyetinin di ğer uyelerile. C.H.P. genel Sekreteri Recep Peker'e de kart bırakmıştır. MERSİNİN KURTULUŞc IHin coşkun tvzuhnrlvt h- kutlandı Menin, 6 (A.A.) — Mersinin kurtuluş bayramı dün çok İçten gösterilerle kutlandı. Şehrin en ıs lek yeri olan Yoğurt pazarı meydanı ince bir zevk ile »üslenmiş ve ortasına sanatkâr Hasan Dayı tarafından gunlerdenberi özenle hazırlanmakta olan buyuk Boz-kurt dikilmişti. Tören ve gösteriler çok parlak oldu. Ccce fem-t alayı ve hava fişeklerde senlikler yapıldı. Köylerde de toplantılaı ve eğlentiler tertip edildi. Mersinliler bu sevinçli günlerinde kurtuluşumuzun en büyük timsali o-lan Atatürku derin minnet duy-gulariyle bir defa daha andılaı ve ayrılan bir heyet vasıtasıyle şükranlarını ilbaylığa ve alay kumandanlığına ve C.H.P. ne bildiı diler. Korgeneral Hüsnü \bdullah Tunceli valisi oluyor Yeni teşkil edilen Tunceli vilayeti valiliğine korgeneral Hutnu Abdullah'ın tayini için İç Bakanlığı Su Bakanlığından izin verilmesini ¦•temi|tir. Korgc -neral Ankaraya gelmiştir. Hazırlanacak kararnamesi yüksek tasdikten sıklık tan sonra yeni vilâyetin teşkilâtını biti-memuriyeti mahalline gioVcrktir Fık tindberg Yukarda: Doıt Afganiutanın Hariciye Natırı trenden indikten sonra isro» yanda selâmlanır km — Aşağıda: Feyz Mohammed Han Dif Bakanımızla konuşuyor. Ayni suretle kendisine iade i ziyarette bulunulmuş olan Serder Feyz Mohammet Han Öğle yemeği-(Sonu S. inci sayfada) KAMUTAY IhınUıı UtpUmtı/uıulu luıkuntıklm Intdı flırindfki miınnkalrlı ı i kabul 4-tti Kamutay dün Refet Canıtezin t... • kanlığında toplanmışın*. Tokyo Büyük elçiliğine layin edilen Sivas mebusu Hüsrev Ccredenin mebusluktan çekildiğine dair takriri okunmuştur. Sıhat ve içtimai muavenet vekâleti 1935 yılı büdcesinde 23.200 liralı* münakale yapılmasına dair kanun pro jc siyle, hariciye vekâleti 1935 yılı büdcesinde 3.000 liralık münakale ya pılmasına ve Maarif vekâleti 1935 yılı büdcesinde 150252 liralık münaka le yapılmasına dair olan kanun proje leri görüşülerek kabul edilmiştir. Sıhal vekâleti büdcesinde yapılan münakale ile, 16.S .'i numaralı kanunun 58 inci maddesi mucibince veri Iccck ikramiye ile. muvakkat tazminat icar bedelleri, memurlar harcırahı, ec nebi memleketlere gönderileceklerin harcırahı, staj için Avrupaya gönderilecek doktor ve eczacıların harcı rahları gibi fasıllara ilâveler yapıl mistir. Hariciye vekâleti budcetındekı münakale ile de yabancı gazete ve mecmualara abone kaydolunmak faslına 3000 lira ilâve edilmiştir. Kullur bakanlığının budcesındekı münakale ile de tekaüd ikramiyeleri, muallim ders ücretleri, muduı ve muavin ücretleri, icar bedeli, mes lek ve ticaret kursları ve aksam mek tepleri muallim ve idare memurları ücreti gibi maddelere ilâveler yapılmaktadır. Kamutay varın toplanacaktır. TAYYARE VERGİSİ Unun* Hakanı nasıl alıntutığını anlatıyor Tayyare vergisinin ne suretle kesileceği ve Öteki vergilerin matrahlarını değiştirip değiştirmeyeceği hakkında bazı yanlış haberlerin intişar ettiği görülmesi üzerine bir muharririmiz Maliye Vekili B. Fuat Ağralı'ya müracaat (Sonu S. inci sayfada) Bir çocuğu yatağından çalınıp öldürülen Lindberg, ikinci çocuğunu kurtarmak için İngiltere'ye göçtü. Lindberg'in büyük baban İsveçli idi: Anasında İrlanda, ingiliz ve fransız kanları karışıktır. Tam bir amerikalı! Birkaç sene önce, bu genç kahramanın Atlantiği nasıl aştığını daha unutmamtşızdır. Pekaz zaferler, bir milletin şerefini bu ka-daı yükseltebil mistir; Lindberg adı, uzun müddet, bütün dünya havalarında amerikan tancağt gibi dalgalandı, durdu. Çocuğu kucağında, küçük bir vapura sığınarak, Atlantiği, fakat bu sefer göçmen ceddi gibi, hazin ve yalnız, geri-aşan Lindberg, şimdi kardif kömürleri arasında bu -tün ciğerlerine ingiliz hürriyetini teneffüs ettirmektedir. Büyük medeniyet bundan ıstı-rab duyarak, devlet ve kanun kuvvetini hiçe sayan şerirler saltanatını ortadan kaldıracaktır. Amerikan davası yalnız i/eri-medeniyet değil, ileri • insanlık davasıdır. Bir asırdır hürriyet . *• yanlar, oraya göçerdi. Bu Amerika, hürriyet aramak için kendi ev-lâdtarından birinin kendi topraklarından dışarı göçüşünü şüphesiz hazmedemez. Bu hâdise bize mesut devlet ve kanun kuvvetlerinin dışındaki serkeş nüfuz ve kuvvetlerin, bü -yük bir medeniyet haline bile na -sil zarar verdiğini göstermektedir. *** komplo mazlumlarının mıılıakemoi -ne |mbremite «jiıaü beçkllliyor Komplo maınunlarınm muhakemelerine perşembe günü saat 14 de ağır ceza mahkemesinde başlanacaktır. Cumuriyet müddei umumiliği muhakemeyi dinlemek istiyenlerin fazla olması ihtimalini göz önüne alarak dinleyiciler için duhuliye karttan bastırmıştır. (,*ugrı Kamutay arzuhal encümeni dm gün saat İS de toplanacaktır Maliye encümeni bugün saat 10 da toplanacaktır. usun dil yazılan GÜNEŞ-DİL Teorisine pröre toponomik analiz tecrübesi v-, Katlı ha« Süııırri'c'ılr İlli. ı eılmıhlvmvnt Güneş demek olan (at; ad) ke limesi üzerindeki tetkikimizi biti rirken onun etimolojik şekli ile (ağ t at) yani kudret sahibi ol duyunu tekrarlamak faydalı ola çaktır. İlk Türkler için kudret ve kuvvet sahihi yalnız Güneş idi. Su merlilerde Önceleri yani fars deni zi kıyısında ilk Sümer sitesi olan (Eridu) ve doğru söylemesiyle uı uduk sarını kurdukları zaman (Vel-se göre miladdan 6f00 yıl evvel» Kocan; Hatun T • , f AN KUT bütün kudret ve kuvvetin kaynağı güneş yani (ut) ve etimolojik şekli ile (uğ ut) idi her iki şeklin başındaki ağ kökün» Güneş • Dit Teorisi (ana kök) ismini vermektedir... İlk insanlar bütün bu f konkre ve apstre) varlıkları Güneşe verdikleri itimle biribİrîne anlattılar. Turk dilinin koku olan bu isim (a ağ) olmuştur [1], (Sa\fav, çevirini*^* [f\ Etimolojik, luorloloıik ve tonrtik hjkımtndiin Türk dili s. 9-10. 4143 ^VVIKA 2 ULUb 7 SOMKAKUN 1936 - al: İtri - m'ivj/ Kmr#\ellin 11 llllv 11 yun fcır b*kUnm*kt€ idi. Bu alâka, -ı' ..¦ ¦. m' f Hatla birçok- larının bekleyip öğrenmek islediği, nulkun sankaiyonlar meşelerine vereceği istikamet idi. Nutku fimdi okumuş bulunuyoruz. Sankaiyonlar bahtı namına, onda ne dereceye kadar sarahat vardır, bunu şimdi Avrupanın ban hükümetleri araştırmakla mcfgüldürter. Çunku Roosevelt, İtalya - Habeşistan meselesinin bir "proedure" inceliği olan sanksiyonlar işinde Amerikanın nok-tai nazarını değît, genel olarak, kendisini hiç alâkadar etmİycn bir savaşta Amerikanın ne tarzda hareket e-deceğini ifade etmiflir. Buna göre, cumur reisine, bazı maddeleri ihra\ etmek yahud etmemek hakkı verilecek fakat esas olarak, huyuk Atlantik devleti, savaşa girenlerin hepsini birden, haklı veya haksız, tecavüz e-den yahud edilen, müsavi tutacaktır. Bu nokta, daha sarih bir tefsirini bekliye dursun, Rooseı elt'in nutkundaki genif ve kavrayiflı görüşü başka tarafta aramak lâzımdır. Amerika cumur reİsi, barışı, yalnız dışarda değil, içerde de tehlikeye uğrayabilir bir varlık saymaktadır. Barışı dışarda tehlikeye sokanlar, egoizmin hesaplarını milletçe yapa-rak başka milletlerin haklarına ve canfarma saldıranlardır. Barışı içerde tehlikeye sokanlar da, egoizmin hesaplarım fertçe yaparak başka fartlerin haklarına saldıranlardır Görülüyor kİ M. Roosevelt, barış e savaş gibİ mazik bir konu üzerinde konuşur ve bunları doğuran yahud bozan sebebleri arattırırken, yalnız milletler arutındakı dış leıadlar değil, aynı zamanda tektek millet camialarının içindeki iç tezodlar üzerinde de durmağa lüzum görüyor. Şimdiye kadar, batı demokrasilerinden hiç birinin devlet adamları, davayı böyle bu kadar özlü ve bu kadar şümullü tarafından almamıştı. Gerçi, dış tezadlara karşı Amerika ölçüsünde bir devletin nasıl mücadele edeceği sorgusu nutukta cevabtız bırakılmıştır. Daha doğrusu, Amerika, bu işteki çareyi kendi içine çekilmekte yani passıf tedbirlerde aramaktadır. Ve gerçi, ıç tezodlar derken, bu tezadları meydana getiren mesul Zümreleri sadece kamoy onunde taşlamak yetmez. İstikametleri, içeriye ve dışarıya doğru bu kadar belli edilmiş bir nutuk, gerekirdi ki, hem dış hem iç meselelerde getireceği tedbirler, müsbet olsun, tatmin edici olsun, program halinde ottun. Fakat, bilinemez, çünkü, belki de büyük politikacı, tözlerinde ileri giderek kendisini birden birçok mukavemetler karşısında görmekten çekinmiştir. Nutkunda, oz sarih olması, hastalığın iki sebebini keşfettikten sonra, onun tedavisinde ileriye gitmemesi demek değildir. Sir Samuel Hoar'un, ham madde kaynaklarından faydalanmada kol-lektif formülü kabul etmesi ne kadar Ingiltereden beklenmedik bir adım idi ise Af. Rootevelt'in barış derken bunu tehlikeye tokan âmilleri ve tezadları Amerikanın hem dışında hem ı-çinde meydana koyması o kadar dikkate değer bir hâdisedir. Burhan BELCE Agaad kelimesinde t.ag; arta. kok kendisini göstermektedir. Halbuki Sumercc (adad) ta ilk (ad) kökü ile kaynamış, bulunuyor. Türkçede olduğu gibi Sumer-cede bu kaynaşma daha ziyade (redoublement) yoluyla olmaktadır. Has isimleri gözden geçirirken bu şekillerle karşılaşacağımız için Sü-mercenin Redoublement) nini an-lıyalım. I Redoublement) isimler için çokça kullanılır. Her dilde olduğu gibi cemi yapmanın normal tarzlarından biridir. Fiiller için; çokça bir işin tekrarlandığını gösteren bir vasıtadır. Ve prensip o-larak kökün tam şekilde tekrarı lâzımdır. Babar esasta 6ar | bar ve gigir gir ı gir idi [2]. Not: — Afrikanın şimalinde bilhassa Atlas dağları arasında ya şıyan bir Türk kavminin, (berber) lerin adı ile en eski Anadolu otoktonları olan Eti (Hitit). Hit-tite lerin adı bu redoublement kaidesinin parlak birer misalidir. Barbar (berber) Autranın da işaret ettiği gibi (bar - bar) yani iki defa parlak, çok ışıklı demektir. Sümercede (par ve bar) tıpkı bizde parlamak ve harlamakta olduğu gibi ışıldamak, zıya neşretmek anlamlarını verirdi. P. Anton Deimel (Sumerisch -Akkadisches glossar) adlı kitabında bar kelimesinin çeşidli anlamları arasında bir de: Bar ¦ açık, parlak (yazı değişimi ile par) yüce olmak (ışık yu kardan, gökten gelir) manasını ve (Bar - bar - ra) şekline de Zenith ''semturreis" yüksek, yü-celentniş olmak anlamını vermektedir. Büyük Turk Lügatine göre: Par "Altaylarda" vücud, var lık Pıır "Çovaşçada" vücud, varlık demektir. Bu manalara göre (Berber) ve (Barbar) has isminin yalnız (bar) [2] Auttan. Sümerien et Indo-turone'en s. Sİ. kısmının analizini yapalım. Kelimenin etimolojik şekli şudur: d) (2) (3) Ber = iğ -f- eb + er (1) eğ sse asta kök, parlaklık, yükseklik mevcut ve kudretli «azlık anlamınadır. (2) eb m ana kök mefhumunu tecelli ve tecessün ettiren radikal köklerdendir. Burada afftks olarak ana köke bağlanmıştır. (3) er cm ektir; herhangi bîr nokta veya sahada mefhumun müspet olarak tekarhir ve temerküzünü ifade eder. Şu halde (eğe ber) = ber, parlaklığın yüksekliğin üzerinde temerküz ettiği tüje veya obje demektir. Burada kaydedilen şahıs olduğuna göre kendisinde yükseklik veya parlaklık temerküz ve tecelli eden şahıs demektir. Böylece (ber - 6er,) in de bu evsafta şahıslar grupuna isim ve hüviyet olduğu anlaşılır. Hitit has ismine gelince onun da etimolojik şekli şudur: Hitit: (l) (2) (3) Hit = iğ t ih -t- it (1) iğ -= ana köktür. Asıl esas, efendi, hakim manalarınadır. (2) ih ----- ana kök anlamını kendinde tecelli; tecessüm ettiren sü-je veya objeyi gösterir unsurdur. (3) it —ek olarak, yapıcılık, yaptırıcılık yapılmış olmaklk ifade eder. Şu hale göre: (iğ + İh + it) = (hit), (it) kendisinde büyüklük, efendilik, haicimlik vasfı müessir ve tam bir şekilde mevcut olan bir süje demektir. (Hit + Hit) ... (Hitit) bu vasıftaki insanlardan mürekkep bir içtimaî heyetin hüviyetini ve vasıflarını gösteren ve redoublement kaidesiyle yapılmış kompoze bîr isim olmuş olur. Bir istifa Haber aldığımıza gorc Zinğal şirketi müdürü B. Tcvfik Ali Çmar, işinin çokluğundan ve devam imkânı bulamadığından Galatasaray spor kulübü ikinci başkanlığı ve azalırından istifa etmiştir. iç haberler İSTANBUL TELEFONLARI Haliç şirketi hissedarları toplanıyorlar İstanbul, 6 — Eski Haliç şirketi hissedarlar umumi heyeti yarın fevkalade bir toplantı yapacak ve ekseriyet olursa şirketin tasfiyeesi halinde hissedarların haklarını korumak için kararlar «erecektir. Ellerinde yüksek mıkdarda hisse bulundnran bir grupun belediyeye yeni bir sermaye ile işi tekrar üzerlerine almak teklifinde bulunacakları söyleniyor. Bu takdirde şirket mukavelede vapur adedinin indirilmesi, Feriköy Balık pazarı arasında ufak motorlar işletilmesi, belediye hissesinin gelirden değil, kârdan ödenmesi gibi müsaade ve haklar istiyeceklerdîr. Rıhtım şirketinden şikâyet varmış İstanbul, 6 — M .t.t.ııı şirketinin hükümete geçmesinden sonra Çekmeceden Rumeli Kavağına kadar olan sahillerin rıhtım sayılarak buralara çıkarılan mallardan rıhtım ücreti alınmasından, bir dr rıhtım ücretlerinde tam tarifenin tatbikinden şikâyetler vardır. Zehirli gaz kursları İstanbul, 6 — Halk evlerinde açılacak zehirli gaz kursları için Kızıl Ayın ısmarladığı maskeler ve malzeme geldi bunlardan konferanstı toplantılarda istifade olunacaktır. Talebelerin kahveye gitmemeleri için Dil, Tarih, Coğrafya fakültesi Perşembe günü Halkevinde bîr törenle açılıyor İstanbul, 6 — Kültür direktörlüğü talebelerin kahvel ılmnlı kahvelere devamına en- ~ için r"«#ı»,trlbirlrr "!**"»*¦ şmdaki bazı kahvelere talebelerden bazılarının yirmi ile elli lira arasında borçlu oldukları tespit edilmiştir. Bir tahsildarın marifeti İstanbul, 6 — Kartal seyyar tahsildarı Veysi vergi tahsilatından zimmetine 7 8000 lira geçirmekle .«uçlu olarak yakalandı. Veysi hilekârlığını çifte makbuz kullanmak »uretilr vapmıştır. Evkafın yetaî kad -rosunun tatbiki Evkaf genel direketörü B. Fahri Kiper yeni evkaf kadrosu hakkındaki kanunun meriyet mevkiine girmesi dolayısîyle şu isahları vermiştir: "— Genel direktörlüğe tayinimden evel evkaf kadrosunda munhallere yeniden memur tayin edilmemesi kararlanmış ve bugüne kadar hiç bir münhale memur tayin edilmemişti. Yeni kanunla kadro dışında bırakılan memuriyetlerin ekserisi esasen münhal olduğu için açıkta kalacak bütün memur sayın 15 i geçmemektedir. Bunlardan sekizi İstanbul kadrosunda olup beşi de tekaüdlüğünü istemiş bulunmaktadır. Merkezde açıkta kalacak memurlar yedidir. Yeni teşkilatta daha ziyade yüksek mekteb mezunlarını çalıştırmak emelindeyiz. Yeni teşkilâtla bilhassa istanbul kadrosundaki memurlara bir mikdar zam yapmakta ve kendilerinden hakkile vazife istemekteyiz.,. Romanya'ya gidecek zeytinlerimiz istanbul gazetelerinden biri, Ro • manya hükümetinin memleketimizden gönderilecek zeytin tsncleri irin kon -teman vermediğini yazmaktadır. İlgili makamdan öğrendiğimize göre, Romanya ile aramızda mevcud anlaşma mu-, cibince Romanya hükümeti her zaman memleketimizden gönderilecek zeytin taneleri için 500 ton kontenjan ayırmak tashr Evkaf apartımamnın dil, tarih ve co Ankara dil, tarih, coğrafya fakültesinin açılma töreni perşembe günü saat 15.15 de halkevîndc yapılacak tır. Tören programı hazırlanmıştır. Kültür bakanı bir söylev verecektir. Fakülteye şimdiye kadar kaydolan talebenin mikdarı 112 dir. Bunlardan 40 ı müsabaka ile seçilmiş olan leyli talebedir. Fakültede isli olan dil, tarih, coğrafya, arkeoloji şubelerinden başka, lisan hocası yetiştirmek İçin mütemmim zümreler vardır. Tahsil müddeti dört senedir. Doktora yapmak ntiyenler bir sene daha okumalarına devam edeceklerdir. Mezun olanlara bütün yüksek mekteble-rî bitirenlerin hakkı verildiği gibi ayrıca müzelerde mütehassıs memur ve yetiştikleri kısımda muallim olarak vazife alabilmeklerdir. ¦ llallUin.....zeassaasssnssnı m..mi.«imi. ı .ı . ^midiye kadar Turki-yede ilk defa tedrisatı başlıyacak o-lan ilim şubeleri arasında Sümer, A sur. Akad dilleri profesör Landsberi-yer tarafından, Çin lisanı ve edebiyatı Mmlle. Fon Gobl tarafından, hin-¦loloji profesör Ruben tarafından, coğrafya profesör Lui tarafından, macar lisanı ve edebiyatı profesör Rayçuni tarafından. Eti lisanı profe af ya enstitüsünün bulunduğu kısmı sor Küteborg tarafından, lâtince ve yunanca profesör Rodi tarafından verilecektir. Profesörler arasında Bb\ Muzaffer Çöker, Hikmet, Şemsettin Günaltay, Fuad Köprülü, Dr. Şevket Aziz, İbrahim Necmi Dilmen, Hasan Reşid Tankud, Abdülkndİr vardır. Fakültenin tedrisatı esas itibarile İstanbul üniversitesine benzemekle beraber yabancı profesörlerin yukarda ismi geçen dereleri orada yoktur. Fakültede bilhassa türk dili, türk tarihi ve türk coğrafyası çalışma ve araştırmalarda en çok üzerinde çatışılması gereken bir mevzu olarak ele a-(¦nacaktır. Fakültede teorik bilgilerin umumi tatbikatla kuvvetlenmesi mühim bir nokta olarak göz önünde tutulacaktrr. konseyi Balkan antantı ekonomi kon eyi bu ayın onunda Bükreşte toplanacaktı. Trabzon saylavı B. Hasan Sakanın reisliğindeki murahhas heyetimizin de çarşamba günü Istanbuldan hareketi mukarrerdi. Yunanistan hükümeti tarafından vâki taleb üzerine toplantı bir hafta rerİ bira bilmişin*. Ticaret ve Sanayi Odasının reislik divanı seçimi \a|mi«lı Ankara ticaret odası idare heyeti toplantı halinde Son umumi nüfus sayımı dolayısiy le Anbaranın nüfusunun ', 65 nîsbe tinde artması, ticaret ve sanayi odaları nizamnamesi hükümlerine göre yeniden idare heyeti seçimi yapılmasını gerekli kılmış ve serim öteygün yapılmıştı. Pazar günkü sayımızda adlarını yazdığımız yeni idare heyeti dün toplanmış reislik divanı ile komisyonları seçmiştir. Yapılan seçimde, birinci reisliğe BB. Vehbi Koç, İkinci reisliğe Yuman şirke tinden Fethi Hnlil, birinci reis vekilliği ne Türkiye Ziraat Bankası Merkez Mü dürü Veli Necdet, ikinci reis vekilHğim Rasün Aktar, muamelât müfettişliğine İş Bankası Merkez Müdürü Ssdi, hesafr ı*kri müfettişliğine Emlâk Bankasında Şeref Cemal «eçİbnİılirdir Kongre*- n»emor BB. Süreyya ve hm.. Hayri, idare heyetine de BB. Vcbbi Koç, Abi-din, Cavıd, Ali Narmi, Behiç Esemenli. nıtıhab edilmişlerdir. Fiat lahmıni komisyonuna: BB. Zî.ıy Kınacı. Behıç E semen Iİ, Mehmet CelSI Hamamcı Hasan Alemdar ve Emnîyel »rketinden levlık; Komİsyonlnra a/a olarak BB I ' ¦¦ Ciridci. otelci Ali Reşnd, Ahmed Adem. Piyango bayü Cemal, Mehmet Faltrı Topçu, Naşid Toygar, Hnlil Naci Mıh-çıoğhı, Mustafa Şevki Akşehirli ve Ahmet Hanif; Dahin nizamnameler komisyonun-: Vehbi Koç. Csvid, Rasım Aktnr, Behİr Esemenli, Ali N m. v« Hasan Münir «eritmiştir ULUS Son bal w Heri m iz iir iiıı-rii safamızdadır. ÜN ALTINCI YIL. NO: 5190 Adımız, «ndımızdır Heryerde 5 kuruş llıışbvtkv ı ı /ı mi ı BİR ki i i nı \\ı Büyük kuturlarımızdan biri tarihimizi az bilmektir. Uzun müd -det. kendimizi, yabancı eserlerden Öğrenmeğe çalışıyorduk. Hat tâ hakkımızdaki bir takım düşmanca hükümleri, avrupalı hakikatidir diye, benimseyenler ve mal edinenler olmuştur. Birkaç senedenberi Atatürk'ün yüksek himayesi altında çalışan tarih cemiyeti, türk mazisini kur Ur mağa çalışıyor. Fakat bu ara -da, Tarih Cemiyetinin vazifeleri arasında olmadığı için, unuttuğumuz bir kısım var: Son zaman türklüğüne dair, henüz yaşayan • lıul yeni ölen, büyük politika ve devlet adamlarının neşrettiği hatıralar! Bu hatıraların, çıktıkça, Dı» Bakanlığı kütüphanesine alındı -ğını biliyoruz. Fakat bir sürü faydasız ve lüzumsuz tefrikalar neşreden gazetelerimiz onların farkında bile değildirler. Halbuki bahsettiğimiz hatıraların yalnız 1908 den sonraki imparatorluk hakkındaki parçalarını tercüme edip bas mak, bize, hep karıştığımız o yakın mazi hakkında ne ders verici sırlar öğretecektir. Eski alman başbakanı Von Bülov/un Kayzer-le hususi mektublarını toplayan eserde oldukça mühim bahisler var. İstanbul sokaklarında şenlikler yaptığımız ve elçi arabalarını çektiğimiz günlerde, osmanlı meşrutiyetinin dışardan nasıl muha -keme edildiğini görmek insana ür • ¦ m. d bir uyanış veriyor. Birkaç güne kadar gazeteniz de tefrika etmeğe bağlıyacağımı/ Osteyn Çemberleyn'in hatıraları da bu çcşiddcndir. 1908 deyiz. Osmanlı imparatorluğu Bulgaristan vaziyeti, Bosna - Hersek ve Girid peşindedir. Kanuni Süley -man hududlarım arıyoruz. Halbuki imparatorluğun Avrupa'dan çıkıp gideceğine şüphe yoktur. Me -sele imparatorluğun geri kısımlarının nasıl paylaşılacağındadır. Hatıraların bu faslı okunduk tan sonra. Yeni Türkiye eserinin büyüklüğü büsbütün meydana çı kıyor. Eğer Çemberleyn - Meter nih konuşmaları sırasında böyle biı hayal belirseydi, şüphesiz buna vehim ve rüyadan gayri bir isim arayacaklardı. Fakat Meternih'in içini burkan bir kaygusu var. Türkler Av-rupadan çıkarlarsa? "— Fakat, di yar; Türkiye bugün bütün kuvve (ini Anadolu'dan almaktadır. Avrupa onun zaafı, Anadolu ise kuvvetidir. Bu tehlike çoktanber'ı kendini histettirmektedir.,, İmparatorluk Kümelisi hakkın da Osteyn Çemberleyn'in, fakat Anadolu hakkında da Meternih' in dedikleri çıktı. Bu acı sayfaları okurlarımız ULUS- da takibedeceklerdir. Fakat bu münasebetle 1918 den-beri veya daha önce. neşredilmiş olan bu türlü vesika ve hatıraların bizi ilgilendiren kısımlarını toplu ve tam bir külliyat halinde top-lıyarak, bir kütüphane vücude ge tirmek fikri üstünde durmak istiyoruz. Gerçi 1908 denberİ Türkiye'yi taksim etmek istiyenlerden birkaçı parçalanmıştır. Atatürk Türkiyesi her türlü tehlikelerin üstünde ve uzağındadır. Anadolu'nun milli, coğrafi ve politik birliği gibi, eski akılların guç alacağı eşsiz bir eser başarılmaktadır. Fakat mesud ve erkin Türkiye içinde doğan veya buyuyup yetişen gençliğe, bu eserin tam değerini anlatmak için. onun nasıl korkunç komplolar ce hennemi içinden çıkarılarak vü çudlandırılmıt olculunu öğretme li F. R. ATAY BUGÜNKÜ KAMUTAY Gazete sayfalarının tahdidi kanununu görüşecek Kamutay bugün toplanacaktır. Gündemde matbuat kanununun 9 uncu maddesinin K fıkrasına bir fıkra eklenmesi hakkındaki kanun projesi vardır. Hükümet bu projenin esbabı mucibesinde şöyle demektedir: V "25 mayıstan 27 mayısa kadar An-karada toplanmış olan birinci Basın kurultayı 27 mayıs 1935 günü toplantısında gazeteler arasındaki sayfa bolluğu rekabetinin önüne geçilmesi için âcil ve müessir tedbirler alınmasını ve bunun için hükümetin müdahalesini istemiştir. Filhakika, gazeteler arasındaki sayfa rekabeti bir taraftan gazetedeki kalite yerine kantiteyi artırmaya ve değeri düşürmeğe hizmet ettiği gibi bir taraftan da yabancı memleketlerden çelen kâğıd için bir çok mas rafların yapılmasına ve bir çok türk parasının harice çıkmasına sebep olmaktadır. Gerçi bu israfın önüne geçmek için mevcut gazetelerin kendi aralarında sayfa »ayısını azaltmak gibi bir karar almaları bir tetbîr olarak düşünül*-- C.H.P ; Kamutay grupu dün toplandı Hu tırptııntula Ur. ı. Rüştü İranın iztıhlttrı dinlenmiş ve Utnvih olunmuştur. C. H. Partisi Kamutay grupu idare heyeti başkanlığından: C. fi. P. Kamutay grupu bu gün Öğleden tonra Atbaşkan Hatan Saka*tun başkanlığında toplandı. Dış İşleri Bakanı Teufih Rüştü Aratın genel tıyasal durum hakkındaki izahları dinlenerek tatvİb olundu. \ DAHİLİYE ENCÜMENİ i PROJENİN KLIHH IIİLMi:- i bilirse de bunun tatbik kabiliyetinin pek az olacağından şüphe edilme/. Gazeteciler antantına girmemiş olan herhangi bir kimse istediği mik-darda sayfalı bir gazete çıkarabilir ve bu suretle diğer gazeteler de sayfa rekabetine başlamak mecburiyetinde karırlar. Binaenaleyh, haftalık hacım lerinin verecekleri kitap ve ilaveler de dahil olduğu halde 94864 santimetre murabbaını aşamayacaklarını bildiren bir kararnamenin Vekiller Heyetince ittıha/ı hem kalitenin aşağılatmamasına, hem de türk parası* nın elden çıkmasına mani olacaktır. Bu suretle 62X90 ebadındaki gazeteler (Tan) gibi haftada dört gün 8, üç gün 12 sayfa; 55X80 ebadındaki gazeteler (Ulus) gibi haftada yedi defa 12 sayfa çıkardıkları takdirde bütün gazeteler bîr hafta içinde aynı hacimde İntişar etmiş olacaklardır.,, Dahiliye encümeni projeyi, matbuat umum müdürünün de hazır bulunduğu toplantıda görüşmüş ve aşağıdaki sebeblerle projenin reddine karar vermiştir "Türk parasının lüzumsuz yere harice çıkarılmamasını lemin için hükümetin elinde L ılı derecede salâhiyet bulunmasına ve münderecatı kıy metsiz bir gazeteye sayfası ne kadaı bol olursa olsun halkın daimi surette rağbet gostermiyeceği derkâr olmasına binaen serdolunan sebeblerle matbuat sahasında tahdidat vücuda getirilmesi caiz görülmemekle lâyihanın reddine karar verilmiştir., denilmektedir. Kamutay bundan başka, belediye teşkilâtı olan yerlerde muhtar ve ihtiyar heyetlerinin lağvı hakkındaki kanuna ek olarak, belediyelerin gördükleri bu hizmetler için belediye (Sonu 5. inci tayfada) İTALYA-ETYOPİ HARB' yağmurlar başladı Şimal cephesinde tayyareler, hava açıldıkça hemen harekete geçiyorlar Adisababa, 7 (A.A.) — Şimal cep -besinden bildirildiğine göre çok şiddetli yağmurlar her turlu askerî hareketleri imkansız bırakmaktadır. Habeş yüksek yaylası üzerine 7 günden beridir dinlenmeden yağmur yağmaktadır. Böyle bir hal 1907 den ben görülmemiştir. Çunku normal surette yağmur mevsimi ancak mart ortalarına doğru başlamak tadır. Şimal cephesinde yağmursuz ş-e -cen her saati italyanlar bilhassa Şire ve Volkayt mıntakalarını bombardıman etmekle geçirmektedirler. Somali cephesinde italyanların Dolo mıntakasiyle Dolonun cenubunda yapmakta oldukları tahşidat devam etmektedir İtalyanlar butun Ogaden eyaleti ni tahliye etmişlerdir. Cephe şimdi Ual ual'dar. başlamakta ve Gerlogubi. Go -rahay ve Kuban yolu ile cenuba yet vc Dola'ya varmaktadır. Bir iki güne kadar bir Finlandiya kırılhaç heyeti A di taba ba'ya gelecektir Dünyanın her tarafından Adısababa-ya bombardımanlar neticesi zayiata uğ rayan seyyar hastanelerin yeniden vücu da getirilmesi için para gönderilmek! dir. Once verilen haberlerin tersine olarak Mısır kızılay seyyar hastanesinin bombardımanı esnasında 20 kişi yara lanmıştır. Roma, 7 (A.A.) — 90 numaralı resmi darb tebliği: Gerek Eritre. gerrk Somali cephesinde kayda değer bîr şey yoktur Çe mberl eynin HaCiFalan Hu nıvslıur inuiliz ılifihtnıutııtın İMtahyttruz. Iluttrut IHH7 \ılıııtt latnuklıı vr « mimlen huuüne t. ht'ıdi-v w \ıılt%iwtleri e/mlttntlıı huttınhıımı yılkımla nt:şrv itki Hvrlin hıı\tıtıı\ılıın baş-aılttr 0Ş0sVI rhemiyetli mıtklıtılır. ukarda: bayın misafirimit Feyz Mohammed Han Anadolu Kulübünde Baş babanımız ve afgan Büyük elçisi ile birlikte — Aşağıda: Tarım Baka mmtzta birlikte 7.%raal enstitüsünü sezerken DOST MİSAFİR Dün öğle yemeğinde Başbakanı nıızı n davetlisi idi: öyleden sonra Mı*kaç Başbakan İsmet Inonu, şehrimizde bulunmakta olan Afgan dış işleri bakanı Serdar Feyz Mohammed Han şe refine dün Anadolu kulübünde bir öğle ziyafeti vermiştir. Ziyafette dış işleri bakanı B. Tev-fik Rüştü Aras ile bakanlar, Cumuri-yet Halk Partisi genel sekreteri Receb Peker, Kamutay dış İşleri encümeni ü-yelerî, başbakanlık müsteşarı. Kabil büyük enlçisi Memduh Şevket, di bakanlığı genel sekreteri Numan Me-nemencioğlu, Cumur başkanlığı başyaveri, özel büro direktörü. Muhafız alay kumandanı. Dış işleri bakanlığı ve Afgan büyük elçiliği ileri gelenleri hazır bulunuyorlardı. Afgan dış işleri bakanı Serdar Fay* Mohammed Han mihmandarları ıls birlikte dün Öğleden once İsmet I nonü. Gazi Enstitülerini öğleden sonra da Ziraat enstitüsünü gezmiştir. enstitü vü gezdi Sayın misafirimiz İsmet Inonu K Enstitüsüne varırken "Ulus,un Dil Yazılan GÜNEŞ DİL Teorisine pröre toponomik analiz tecrübesi VII Kozan. Hasan Reşit TANHUT Yukarda kendisinden bahsettiğimiz Fırtına Tanrısı (adad) (ad | ad) ın ismi de böylece yapılmıştı. Sümercede (ğ) lerin her iki si de düştüğü halde bizdeki (aç dad) isminde yalnız bir tanesi düşmüştür. Katlı itimler: Kat Tokat köy Katakıya Çoruh, Broçka „ Katcalı Kocaeli, Kandıra Kataro Mardin Katıl Malatya, Hekimhan .. Katma Halep gibi (kat) ın etimolojik şeklî şudur: Kat ak | at vc (ay, ağ, ak, ah) bir olduğu için | 1 | ağ I of dır Şu halde buradaki alt ) at t (gat) (at) gibi Tanrı sahip, ve kudrettir. Yani Güneş ve Güneşin vasıflarıdır. Yukarıki isimlerin bir (Sayfayı çeviriniz) [I] Etimolojik, morfolojik »e fonetik bakımından Türk - Dil t s. II. SAYIKA 2 8 SON KÂNUN 1936 ÇARŞAMBA Düşünüşler: Batıl inanışlar Medeniyet ne kndAr ilerlerse ilerlesin, insanların içinde batıl inanışlara açık duran kapıyı büsbütün kapatmaya muvaffak olamadığını anlamak için medeni dünyanın hâdiselerine biraz göz gezdirmek kâfidir. Avrupa ve Amerikanın büyük gazeteleri ve mecmuaları için kayıptan haber verme ilanlarının nasıl ehemi-yeÜİ bir gelir kaynağı olduğunu bunların ard sayıfaları bîze haykıra hay-kıra anlatmaktadırlar. Spirtizma hikâyeleri ise, değil yalnız halk yığınlarını avlıyan gazete ağlarında, halta en ciddi teessüslerin içinde, ilmin en vakarlı kılığına bürünmüş olarak sık sık karşımıza çıkar. Fransada düşen R. 101 balonu içinde ölmüş olan bir ingiliz subayının ahıretten gönderdiği haberler, en cidali gazetelerde yer bulmuş ve hâdise olmuştu. O kadar uzağa gitmiye hacet yok, daha bîr iki hafta önce, Amerikadan gelen bîr ajans telgrafı, Tutankamon -un mezarını açmış olan heyetten hayatla kalan son âlimin de bir Amerika yolculuğu esnasında vapur içinde esrarlı bir ölümle ölmüş olduğunu bil diriyordu. Yetmişini aşmış bir ihtiyarın bir vapur yolculuğu esnasında ölmesi gibi pek tabiî bir vakayı, on beş yıl önce vukua gelmiş ve fenaya yorulmuş bir hâdiseyle ilgili göstermeye çalışmak, halk yığınlarına meçhul karşısında duyulan bir ürpertiyi geçirtmek ve batıl İnanışları istismar •tmek arzusundan başka neye ham-ledilebilir? Yılbaşı dolayısıyle. fransız gazeteleri gene bize yeni sene hakkında sürüyle kehanetler yağdırdılar. Her sene tekrarlanan ve sonradan hangî kısımlarının doğru çıktığını gösterecek bir bilançoları yapılmak her ne-dense unutulan bu nevi falcılıkları saf kafa avcılarının taktikleri hakkında bize kâfi bir fikir verecek mahiyettedir. Bunlar basit bir psikolojik halete dayanırlar Haber verilen müstakbel hâdiseler arasında doğru çıkması ihtimali pek fazla olan bazı DÖlapalis hakikatleri sıkıştırılmak u-nutulmaz. Bunlardan bîri veya birkaçı doğru çıktığı zaman, inanmak için pek az şeye ihtiyacı olan saflardan pek çoğu, gerçekleşmemiş olan bütün diğer kısımlarını unutarak bu büyük kudret Önünde hayranlık ve dehşetle eğilirler. Her yıl bir falcının yeni yıla aid kehanetlerini basan gazetelerden hiç birinin, bunlara güzel bîr muziblîkte bulunmak neden hatırına gelmez diye her zaman şaşar dururum. Oyun kolaydır: Yıl başında, geçen yıl basılmış olan bir dünya falını yeniden neşretmek. Bunların hakiki mahiyeti hakkında okurlara bir fikir verebilecek böyle bir hareket ihtimal ki birçok insanların, metafizik hâdiselere karşı duydukları iymanla karışık korkuyu sarsabilirdi: Eğer insanlarda kökünü pek derînlere salan bu inanışı oradan söküp atmak mümkünse. Yaşar NABİ kaçını Güneş - Dil teorisine göre analiz edelim. (D 2) (3) Kat aro = kat + ar -f oğ (1) Kat = yükseklik, ışık (yukarda tahlil edilmişti). (2) \- ar = bu yükseklik veya ışığın biraz uzakta bir obje üzerinde karar kılması demektir. " (3) + ağ = işte ışığın veya yüksekliğin kendi üzerinde karar kıldığı saha veya objedir. Anlaşılıyor ki (Kataro) da bir yükseklik bir mübarektik vardır. (Adryatik, kıyılarında Kataro a-dına dikkat). Sümerin şimalinde bir (akat) memleketi vardır. Bunun da etimolojik şekli (Ak + ağ -t at) olduğuna göre o da oldukça bir yükseklik ifade etmelidir. Gerçek; (Akad eli) Sümere bakarak çok hem de pek çok yüksektir. Bizdeki batlı isimlerin hemen hepsi de yüksek yerlere ad olmuştur. Toros versanlarında ve Halep yolu üzerinde bulunan Katma köyü de bu anlamı ifade ediyor. Katmanın e-timolojİk şeklî şudur: (1) (2) (3) Katma - Kat -f am + ağ (t) kat = yükseklik. (Yukarda izah edildi). (2) ım egonun kendisidir, yani yükseklik bu süjede taayyün etmiştir [2]. (3) ağ = manay .tamamlıyan, isimlendiren ektir. Halep civarındaki Katma köyünün yüksekliği en yakın sahada tayyününü gösteren bir vaziyettedir. Bu misallerde (ağat) kökünün yükseklik anlamını görmüş olduk. Bu anlamı veren bazı kelimelerle (ağat) yani (gat) ve (kat) ın yükseklikle ilgilerini hatırlatalım: K (H) at Altayların (eezi) dedikleri ruhlar (küçük tapuk) la-ra Buretler "kat" diyorlardı. Alar Buretlerinin inancına göre: (Kat) lar dağ kayalarında yaşarlardı ve gökten düşmüşlerdi m- Had a -. "amurda yaşıyan, Tun-guzlar da kutub yıldızı. [Kasters. Tung. Gramatik. s. 129".] Had "Kaya, dağın yüksek yerindeki kaya. Zaharof. Manço. imoloji, morfoloj i ve fonetik bakımından Türk Dili S. 23. [3] Potanın Şimalî garbi Moğolistan. Kat — Tabaka, nezd, (bugün bildiğimiz herhangi apartımanın birinci, beşinci, on beşinci katı sözündeki "kat" kelimesi nasıl yükseklik ifade ediyorsa "filan zatın katında" denildiği zamanda da yüksek bir kimsenin yani nezdi kastedilmiş olur. Bu kelimelerin hepsi de dağ yüksekliği gibi maddiğ ve yaratıcılık, kudret, şerefli varlık gibi manevî bir yükseklik, yücelik ifade etmektedir. Hepsinin de etimolojik tahilli birbirinin aynıdır. Ne-tekim: Ağası miraç Ağan — sait, şehap kelimeleri de aynı anlamı veriyorlar. Not: — Dağ da yükseklik manasını konkre olarak ifade eden tabii bir varlık değil midir? Bunun böyle olduğunu kısaca ve etimolojik şekli ile izah edelim: (1) (2) (3) Dağ: ağ + ad + ağ (1) ağ = ana köktür. Yükseklik, anlamınadır. (2) ad köktür; yüksekliğin sahibidir. (3) ağ -— yüksekliği kendisinde tecelli ettiren ve adını koyan ektir. Şu halde: (ağ -fr- ad + ağ) — (ağadağ) — dağ; yüksekliğin muayyen ve kati bir sahada tecellisi demek olur ki kelimede yükseklik açık ve aydındır. Kelimenin tay şekli de vardır. (Altay sözünde gördüğümüz gibi) analiz edilince hem unsurların hem tam anlamının aynen dağda olduğu gibi görülür. Altay kelimesindeki al (. -+- 1) unsuru burada şümul ve çok yükseklik ifade eder. Binaenaleyh altay demek çok yüksek dağ demektir. Yoksa şimdiye kadar zanno-lunduğu gibi Altın dağın varyant değildir. Şu halde Tokat, Yozgat, Manavgat, Mucurgad gibi isimlerdeki (gad) kelimelerine başka anlamlar aramağa hiç yer yoktur. Gad, gat, kat, kada, kede, kuday ve Sümerce (Gudea) Farsça (Huda) Hind - Avrupa dillerinde Gott. gad; hepsi bizim (ağat) ana kökümüzden üremiş ve hepsi önce Türkler tarafından telaffuz edilmiş (mabut) adıdır. Hepsi de a-sıl, sahip, esas olan güneşin ken- iç haberler İSTANBUL TELEFONLARI İstanbul belediyesinin faydalı bir tedbiri İstanbul, 7 — İstanbul belediyesi, Istanbuldaki hava gazı, su, eletrik gibi İmtiyazlı şirketlerin para tahsili iş-lerinin halk lehine tanzimi İçin bazı tetbirler düşünmektedir. Belediye, halkın emrivakilerle zarara sokulmamalım temîn için şirketlerden, belli başlı tahsil mıntakalarında para alınacak günlerin tespit edilmesini isteyecektir. Üniversiteye kaydolunanlar İstanbul, 7 — Bu yıl üniversiteye 303 ü kız ve 23 ü yabancı olmak üzere 1362 talebe kaydedildi. Bunlardan S61 i hukuk fakültesine, 467 si tıb fakültesi \;, 190 ı fen fakültesine ve 190 ı da edebiyat fakültesine yazılmıştır. ' İstanbul, 7 — Tıp fakültesinde birinci doktora İmtihanları başladı. Yerinde bir tayin Nafıa Vekâleti muhasebe müdürü Bay Nafî Demir . kaya'nın bu defa Ankara vilâyeti defterdarlığına terfian tayin edilliği-ni haber aldık. B Nafî Maliyede yetişmiş olduğu halde Ankara Hukuk Ankara Defterdarı mektebine de de B. Nafi vam ederek diplo. ma almış ve malûmatını inkişaf ettirmiş ve birkaç senedenberi bulunduğu Nafıa Vekâletinin çetin muhasebe islerini muvaffabİyctte^idareyc muvaffak olmuş değerli bîr memurdur. Ankara Defterdarlığında da muvaffak olacağına eminiz Kutlarız. Afyon satışı artıyor İnhisar direktörü şehrimize geldi Afyon inhisarı umum direktörü B. Ali Sami dün şehrimize gelmiştir. B. Ali Sami inhisar işleri hakkında Bakanlığa izahat verecek ve talimat alacaktır. Direktörün bu yolculuğu satış işleriyle de alakalıdır. İtalyan -lar son günlerde mühim mikdarda afyon almak istemişlerdir. Satılmak üzere olan birinci partinin 150 bin lira kadar tutacağı zannedilmektedir. Bilindiği üzere, Italyaya afyon ihracı, insani düşüncelerle, zecrî tedbirlerin dışında bırakılmıştır. Türk - İspanyol Ticaret anuışnut^ı ve kliring mukavelesi imzalandı Madrid, 7 (AA.; — Dün burada dış işleri bakanlığında, bir taraftan dış işleri bakanı öte taraftan Türkiye elçisi vc ekonomi bakanlığı müsteşarı arasında türk - ispanyol ticaret anlaşması ve kliring mukavelesi imzalanmıştır. Üç devletle posta anlaşmamız Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında posta, tel-garf ve telefon anlaşması projesi Bakanlar Kurulunca kabul edilmiştir. dişinin veya vasıflarının adıdır. Etimolojik tahlil bizi kolayca aydınlatabilir meselâ Türkçede (l) (2) (3) Kat = ağ + ak -f- at + . Sümercede Kut = uğ — uk — ut . Farsça da Huda = uğ -i- uh + ut + ae Almancada Gott — oc "4-" oğ H- ot Ziraî kredi ve satış kooperatifleri ÇALIŞMALAR İLERLİYOR /.inin.un' I. • ı köylü île İirt'tmıniıı ana ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Hazırlanan tall.ik Zirai kredi ve satış kooperatifleri birlikleri kanunlarının tatbikine a-id nizamnameler üzerindeki çalışmalar bitmek üzeredir. Gerek kanunların ve gerek hazırlanan nizamnamelerin una hatlarına göre, köylü ve üretmen için devletin şimdiye kadar aldığı bütün tedbirleri bir araya toplayan ve bugüne kadar tebarüz eden ana ihtiyaçları toptan karşılayan bu iki kanun için hazırlanan nizamnamenin hükümleri şu büyük meseleleri halletmektedir: a) Kanun üretmeni toprağa sahib ve hâkim yapmıştır. b) üretmen toprağım imar ettiği nisbette paraca faydalanacaktır. e) Üretmen, şimdiye kadar olduğu gibi, karşılıksız kredi almak sure-tile borca çirmiyecektir. Krediler kooperatifinin sermaye faslından temin edilecektir. Bu kredinin karşılığı üretmenin tarlasında, bağında, ve bahçesinde yetiştireceği ürünüdür. d) Şimdiye kadar müstahsil bir an evel paraya kavuşmak için malını ^ erli mallar |a/arı -nın verimli a ı Sümer Bank Ankara yerli mallar pazarı son beş yıl içinde, geçen ilk kânun ayında, büyük bir satış rekoru yapmıştır. Bunun şeker bayramı ve yılbaşının bir araya gelmesinden olduğu kadar, halkımızda son zamanlarda yerli mallarımıza karşı doğan büyük alâka ve istekten de doğduğu anlaşılmaktadır. Bundan hn Sü- meT^rJank. yerli halkımızın her istediğini bulacak bir hale getirmiştir. Hazîneden milyonlar istiyen bir yurddaş Abdülhamid isminde birisi Ankara asliye mahkemesinde hazine a -leyhine bir dava açmıştır. Abdülha -mid kurtuluş savaşı zamanında hükümete yaptığı yardımların tutarı olan (1.833,000) lira bir alacak id -dia etmekte ve yaptığı yardımlar hakkında mahkemeye bazı fotoğraflar ve vesikalar ibraz etmektedir. Maaşlardan yapılan hacizler İcra daireleri tarafından maaşları haczedilecek memurlara yapılacak tebligatın muhasibliklere yapılması hakkında Kamutayca verilen karar Finans Bakanlığınca ilgililere tebliğ -dilmiştir, Sayın muafirimiz Afganistan Dış İşleri Bakam Serdar Feyz Mohammed Harun evetki gece Ankarapalastaki ziyafette arkadaşımız B. Saib tarafından yapılmış bir krokisi yok bahasına satıyordu. Kanun bı vaziyeti ortadan kaldırmıştır. Kooperatif, malını teslim eden ortağa, ma* imin tutarı nisbeiinde tediyalta bulunacaktır. Malın ihracında temin e dilecek fazla kâr yıl sonunda gen* üretmene satılacaktır. e) Üretmen bu suretle organize e-.hürken ihracatçı tüccarlar da kendiliğinden organize olmak mecburiye-*inde kalacaktır. Kapilalli ihracat tüccarları için yeni duruma göre iş imkânı daralacak ve sağlam kapilalli ihracatçı dahi geniş ölçüde iş yapmak imkânını bulacaktır. f) Alabes satış şekli de kendiliğinden ortadan kalkmış oluyor. Çünkü ihracatçı tüccarın karşısında üret* menin kapitalile iş gören kooperatif. I«r bulunacak ve bunrar cihan piyasalarına fîal arzetmeyince satış yap» lamtyacaktır. Kooperatifler böylelikle fiatlar üzerinde nâzım vazifesini Korerek en büyük bir hizmeti başarmış olacaklardrr. İstanbul gümrük -ferinin yeni kadrosu Istanbuldaki tetkiklerini tamamlayıp şehrimize dönen gümrük genel direktörü B. Mahmud Nedim burada Istanbulun yeni gümrük kadrosu etrafında hazırlıklara başla -m ıştır. Genel direktör. Is tan bu! da direktör, direktör muavinleri, kalem ve servis şefleri ve icabmda me - murfarla temas ederek İstanbul giim- mek suretiyle daha iyi randıman almak çarelerini araştırmıştır. Genel direktörün bu t etki katı neticesinde İstanbul gümrükleri kadrosunda bulunan 500 e yakm memurun, gümrükler ve servisler arasında ehliyet, ikıidar, liyakat ve üStrsasına göre hangi vazifelerde çalıştn-ılmalarmm faydalı olacağı incelenmiş ve bu hususta yeni bir kadro taslağı hazırlanmıştır. Hazırlanan bu kadro ile hiç bir memur açıkta kalmamaktadır. Istanbuldaki gümrük memurlarının açıkta kalırım diye bir endişeye ka -yılmalarına hiç bir sebeb görülme -mektedir. Memurların çalıştıkları servisler bağlı bulunduktan direk • törlükler değiştirilmektedir Hazırlanan bu kadroda halen bulundukları vazifede ehliyet, iktidar ve ihtisasları görülen ve anlaşılan memurlar eski yerlerinde bırakılmışlardır. Bu hafta içinde kadro son şeklini alacak ve Bakanlığın tasdikine ar-zedilecektir. Kadro tasdik edildik -ten sonra derhal IstarSuIa tebliğ e -cElecektir. Yeni kadro ile işler mütehassıs memurlara tevzi edileceğine göre, İstanbul gümrüklerinde müracaatların ve işlerin daha çabuk yürüyeceği kanaati vardır. Bern Elçimiz geldi Bern elçimiz B. Cemal Hüsnü dünkü ekspresle îstanbuldan şehrimize gelmiş ve İstasyonda dostları tarafından karşılanmıştır. Hangi vapurlar alınıyor? Türk vapurculuk şirketi vapurlarının, deniz yolları işletmesi tarafından satın alınması hakkındaki tetkikler ilerlemiştir. Bakanlık bu birkaç gün içinde kararmı verecektir. Bazı gazeteler, "Şirekti Hayriye" gibi hususi vapur şirketleri vapurlarının da satın alınacağını ve balla Şirketi Hayriye hissedarlarından B. Necmettin Mollanın Ankanrya geldiğini yazmışlardı. Salahiyetli makamlarda» Öğrendiğimize göre» türle vapurculuk şir» keti vapurlarından »ada, husus! şirketlerin vapuHarmm almaç ağı haberi doğru değildir. B. Necmettin Moll* de Anharaya gelmemiştir. 9 SONKÂNÜN 1936 PERŞEMBE_ 11 1 i 1 son haberlerimiz üçün- \ u jLJk %~J rü sayfamızdadır. ON ALTİNCİ YIL. NO: 5191 Adımız, andımızdı Heryerde 5 kuruş Komplo Maznunlarının Muhakemesi Bugün Haşbetke TURİZM. f. R. atay İngiliz Veliahdı geçenlerde, turizmin ticaret dengesindeki ehemmiyetini .u sözlerle anlatmıştır: "— 1934 yılında denizleri aşıp memlekete gelen ziyaretçilerin 25 milyon ingiliz lirası bıraktıklarını haber aldığım zaman şaşalayıp kaldım. Bu rakam aynı sene sattığımız yünler karşılığı olarak aldığımız 28 milyon ve *omür karşılığı olarak aldığımız 31 milyon ingİUz lirasından pek aşağı değildir." Paul Morand'ın seyyahı niçin en gurulu milletler tarafından dostluğuna koşulan adam diye ta-il ettiğini Prince de Galles'in bu ra-kamları izah eder. Fransa'da turizm gelirinin ihracata nisbeti 1933 de 23.2 idi. Komşumuz Yu-nanistanda bu nisbet 1929 da 7.4 iken 1933 de 32.3 e çıkmıştır: Bu memleket 1932 de seyyahlardan 2,100,000 ingiliz lirası kazanmıştır. İtalya'ya 1910 da 590,000, 1934 de 3,500,000 seyyah geldi. Yuna nistan'ı 921 de 9,116; 1933 de ise 96.264 seyyah gezmiştir. Bu rakamları Türkofis'İn turizm raporundan alıyoruz. Bir müddettenberi Genel Kurmay'dan başka 8 bakanlık, İstanbul bele diyesi ve Turing Kulüb delegelerinin teşkil ettiği komisyon Türkiye turizmi hakkında esaslı tetkiklerde bulunmuş, karar ve kanun projeleri hazırlamıştır. Bunlar yalnız şu maksadı gütmektedirler: Seyyahlara kolaylık göstermek! İngiliz Veliahdının nutuk parçasını okurken şüphesiz kendi kendinize şunu sormuşunuzdur: ''Biz seyyahın harabe yanında otele inen bir kimse olduğunu işitiyoruz. Bu seyyahlar Ingilterenin hangi harabelerini görmeğe gitmektedirler? Yeryüzünde, harabeler, eski medeniyetler ve tezadlı manzaralar bakımından Türkiye kadar gezilecek neresi var? Acaba eksiklerimiz yalnız ağır pasaport ve para formalitelerinden, gümrük zorluklarından mı ibarettir?" Şüphesiz kendinize bunu sorarken, mesela Istanbulda Büyükde-re'den Pendik'e kadar gitmek için, Paris - Londra yolculuğundan fazla zaman kaybettiğinizi düşûn-müşsünüzdür. Tek vasıta yerine, kaç vasıta değiştirmekte olduğunuzu da hesaba katarsınız. Kadıköy'ünden Florya'ya gitmek için, vapur, tramvay ve tren yorgunlu ğu çekeceksiniz. Karmakarışık ta Cifeleri de iyi bilmeniz şarttır. Turizmin en büyük cazibesi o-lan ve seyyah dalgaları kendisin den dağılacak olan İstanbulumu-zun otellerini düşününüz. Beyoğ-lundakiler bütün manası ile hazin dirler. Şehir içinde henüz bir ka rış asfalt yol yoktur. Istanbulun 450 yi geçen şaheserleri arasında dolaşmağa tahammül etmek için insan, ancak, hususi tetkiklerde bulunan bir âlim olmalıdır. Kala kala şehrin dış güzelliği ka -lir ki onu da seyyahlar gelip geçen vapurlarının güvertelerinden seyretmeği tercih etmektedirler. Seyyah rahat oturmak, rahat dolaşmak, iyi eğlenmek ister. Ha rabe ve tabiatten ziyade bunları arar. İmdi Türkiye turizmini, İstanbul plânı ve İstanbul'da birkaç «-nede yapılması lâzımgelen bir-(Snnu 5. inci sayfada) Muhakeme saat 14te Ağır Cezada başlıyacak es*. /% - / -w 1 \ .1 it * Büyük önder Atatürk'e yapılmak istenen komplonun muhakemesine bu • gün saat 14 de Ağır Ceza mahkemtinde başlanacaktır. Ankara Cümuriyet müddeiumumisi B. Baha Arıkan'ın Öteygün gazetemiz? vrediği beyanatta meni muhakemelerine karar veriln Ahmed oğlu Ömer, Zerku» oğlu Talîb. Mirza oğlu İsmail. Idris oğlu I ... ile maznunlardan Azizin kardeş lcri olan Sadi. Alim ve Cafer tahliye edilmişlerdir. Bugün muhakemelerine başlanacak olanlar da Yahya, Arif. Aziz. Ali Saib. Şemseddin. Idris. Şaban ve (»maildir. Salonun küçük olması dolayısîyl" Cumuriyet müddeiumumiliği muhake -meyi dinliyeceklere giriş kartları ver mistir. Salon saat 13 de açılacak ve mu. hakeme 14 de bağlıyacaktır . BUGÜN MUHAKEMELERİ YAPILACAK MAZNUNLAR VLAR Üstte, soldan sqşa-doğru;(Arif, Ati /Saib} şahya\ ŞfcmsettiŞr^Mı}, laldan '(" V..—' sağsraoğru7^smanr ismail Idris, Aziz Üzeyir SACDA: TAHLİYE EDİLEN MAZNUNLAR r' Soldan aşağıya doğru; Idris oğlu Isa, Ahmed oğlu Ömer, Ati Harbi, Cafer Sağdan aşağıya doğru: Talib, Emir oğlu İsmail, Hacı Hüseyin oğlu Atim, Sâdi İspanya ile hükümetimiz aranın* da yapılan ticaret ve kliring un* /aşmalarının esaslını (5 İnci sayfada) Habeşler cephelerde taarruza geçmişler salın alınan gemiler Vapurculuk şirketinin en büyük hissedarları vuziyetlen memnun. Vapurlarının devlete satılması hu susunda Ekonomi Bakanlığı ile aralarındaki görüşmeler esas itibarile neticelenen Türk vapurculuk şirketi direktörü ve şirketin yüzde yetmişine yakın hissesine salıib olan Sadık zadelerden B. Mustafa, dün Ekonomi Ba (Sonu S. inci sayfada) Adisababa. 8 (A.A.) — Gerek şimal, gerek cenub cephelerinde ehemiyetli çarpışmalar yapılmak ta olduğu hakkında bazı sözler dolaşmaktadır. Şimal cephesinde, Ras Kassa ve Ras Seyyum kuvvetleri, birdenbire başlıyan yağmurlardan faydalanarak Aksum'a doğru ilerleyiş-(Sonu 3. üncü sayfada ) kamutayda Gamete *wyfmaruu taJulideden pru je Ekonomi encümenine verildi. Kamutay dün B. Tevfik Fikret Sılay'ın başkanlığında toplanmıştır. Ruznamenin birinci maddesini ga-'(Sonu 5. inci sayfada) "ulus,un dil yazılan GÜNEŞ DİL Teorisine göre toponomi! analiz tecrübesi vııı darahan vc dara Kut. Kat, Huda. ve almanca Gott kelimelerinin tahlillerde göze batan farklar şunlardır: 1 — Birinci unsurda (a, u, o) farkı. 2 — İkinci unsurda vokal far kı İle beraber (g, h. k) farkı. 3 — Üçüncü unsurda (t, d) farkı. 4 — (Huda) kelimesinde, dördüncü bir (. I ğ) unsuru ile ku day kelimesinde (. | y) unsuru Yazan: Hasan Resıl TANKUJ nun fazlalığı. 1, 2, 3 unsurların arasındaki bu fark hiç bir kıymet ifade etmez; birİbirinin aynıdır lar. (Güneş - Dil teorisinin ekler ve kökler kategorisine müracaat ediniz). (Kuday) ve (Huda! kelimde rindeki dördüncü ağ ve onun var yantı olan unsura gelince bu Önem lidir. Çünkü öteki üç mabut ismi yalnız Tanrılık ifade ettikleri hal de Huda kelimesinin sonundaki (v. - ğ) ile onun varyantı olan (Sonu 2. inci sayfada) Fıkra: sömi rgeler \ e M II s Geçen günnu ba§yazzaazaı Afrika ve Asya sömürgelerinde Avrupa nüfusu hakkındalıî bahsi Dazı okurlarımızın merakını uyandırmıştır. Bu münasebetle kendilerine en yeni Avrupa istatistiklerinden bazı mühim rakamlar vermek istiyoruz. Asya'da (burada yalnız snmur-geter değil, yarı - sömürgeler veya nüfuz bölgeleri, hattâ müstakil Japonya da istatistiğe alınım u) 897 milyontak bîr yerliler yığını arasında avrupaltlartn savm tüyledir: 310,000,000 tuk hindliye kaışt 230,000 avrupalı (on binde 7 ), 450,000,000 cinliye karşı 118.000 avrupalı (on binde 2), Buna Japonya'da yerleşebilin 8,000 avrupalı ile, diğer somürçe-lerdeki ufak tefek rakamları ka-tarsanız, avrupalı nüfus nihayet 500,000 çıkabilir. Şimdi Afrika nın Akdeniz kı\ı lartndaki dar bir şeridini bıraiıa-rak, içerilere bakınız: rrannanm 5, Belçika, İspanya ve Portekiz m 5, İtalya'nın 2, İngiltere'nin 10 sömürgesinde yaşıyan nüfusun yekûnu nedİr bilir misiniz.' 98,100,000 insan! Avrupaldartn yekûnu ise 58,500 dür. Bu istatistikte italyan sonıalısi nin 900,000 yerlisi kaışısmda (sıfır), keza italyan Eritresımn 400,000 nüfusu karşısında gene (sıfır) işareti görmekteyiz. Tardiö'nün yeni çekildiği merkez cumuriyetçilerin reisi Paul Reynaud daha geçen gün söylediği nutukta diyordu ki: "Büyük mikdarda avrupalı alarak, kıtamı zın nüfus meselesini tanzim ede bilecek bir tek yer vardır: Şimal ve cenub Amerikası! "Ya Afrika? "1885 denberi işgal edilmiş o-lan Eritre'yi misal olarak alalım. Kıyaslama için bu memleket çok enteresandır; çünkü etyopiye ben zer. Üçte biri yüksek yaylalar, üç te biri ingız yüksek, üçte biri de ingiz toprak! Burası 119.000 ki lometre kare ve ancak 450.000 nüfuslu bir memlekettir. Bilir misiniz, yarım asırdanberi kaç avrupalı yerteşebilmiştir? 4,283!" 11 |. Şimdi ucuz işletilmek ve az ması af ı'e adamla idare olunmak için iptidai seviyede bırakılmak zorunda kalınan sömürgelerin endüstri Avrupastna nasıl bir pazar olduğunu »osteren şu satırlara bakalım: 1913 de yani medeni Japonya dahi bîr Avrupa pazarı olduğu zaman yukarda bahsettiğimiz 897 milyonluk nüfus Avrupa'dan 700,000 dolarlık mal almıştır. Halbuki endnstrisi olmtyan tannı Avrupası memleketleri, \ki bunların 1913 de, sosyal organizasyonları aşağı idi, çalışma takımları iptidai idi, köylüleri, toprak verimine p- k az ehemmiyet veren bir aristokratlar sınıfına hizmet eden cahillerden ibaretti] aynı endüstrid"n I milyar 300 milyon dolarlık atış veriş etmişlerdir. asoqi yukarı iki misli.' Yakardaki rakamda medenî Japonyantn üstün vni-allım his-esini ayırırsanız, geride kalanların nasıl bir müşteri n/duhları meydana çıkar. Bir de afr'halıtarı kıyas ediniz! [1] Yukarda aldığımız rakamdı Krancİs Dclaisinin 929 tarihli eserin . den. son rakam Paul Roynaud'ruıu «11-ha geçen gün söylediği nutuktandır say ıfa 2 ULUS 9 bONKANUN 193* PER^LMIiE tun - .Simimi/ Millî kurtulup la\ asi J iiriımrktrIir Milli kurtuluş davasını hır cephe ut temize çıkarıp onu Lozan'da karşı tarafa tasdik ettirdikten sonra sosyal, ekonomik ve siyasal olanlarda ardısıra ortaya koyduğu devrimlerle temamlıyan Atatürk Türkiye*!, başka milletlere nasıl örnek olmuştur, bunu başka milletlerin ağzından artık bizler bile duymaktayız. Gerçekten Kemalist olan yani daha önceki devirleri ve rejimleri ne politikacıları, ne âdetleri ne de sosyal kurumları bakımından tanıyan nesiller yetiştikçe, Türkiyenin önderlik rolü ve bu rolün kucaklamakta olduğu iç ve dış barış prensipleri kitab- i.....hayatlaşacahlır. Türkiye, milli kurtuluş zaferinin neticelerini elde ederken, bir yabancı diplomat demişti ki: "Kapitülasyonların burada kalkmasiyle mesela Cinde settlements'lerİn yıkılmasından korkuyoruz." ' Bugün, Mısır, kendi kapitülasyonlarını kaldırmak için pazarlığa girişmiştir. Doğu memleketlerinden gelen münevverlerle konuşur yahut oralarda yapılan neşriyatı takib ederseniz, örnek ve önder Türkiyeye nasıl bakılmakta olduğunu anlarsınız. Bundan başka. İtalya - Habeş an-laşamamazlığinin. bugünkü durumu geçen yüzyılın başında tabii bir iş görülen sömürgeciliğin bugün nasıl her kesin itirazım tahrik eder bir haksız-bk şekline girdiğini göstermektedir. Çunku Centıredekİlerin sanksyon-kor etrafında tek bir cephe tutmaları her ne kadar görünürde "Avrupa basış*" nı uyakta tutmak için ise de. barış'ın kendisi, milletleri ve memleketleri (umum veya bunun sömürgeci intifa hesablarından ve saldırmasından korumak içindir. Hattâ, İtalya, ilk gunu olduğu kadar bugün de, hareketini, Avrupanm geçen yüzyılki sömürgecilik tezine is-tinad ettirdiğini saklamağa lüzum görmiyor. Ve Milletler Cemiyeti ile bir hesabı olmadığını soyliyereh ingiliz sömürgeciliğini ve bunun menfaat hesablarını iteri sürüyor Bu böyle de olsa, daha eski ve daha olgun bir sömürgeci olan ingiliz emperyalizminin yeni sömürge seferlerine müsaade etmemesi, sömürgecilik tezinin İflasından başka neye delalet eder? Dün Türkiyenin kurtuluşundan Çin'deki menfaatleri namına korkanlar, demek oluyor ki bugün, Italyanın Habeşistana saldırşından keza başka yerlerdeki menfaatleri namına korkuyorlar. Dün, bir kurtuluş'un meydana gelmesini tehlikeli görenler, bugün, kurtuluş fikrine engel olmakta aynı tehlikeyi görüyorlarsa, bu, emperyalizmin ricati ve milli kurtuluş fikrinin ileriye gitmesinden başka nedir? Ve milli kurtuluş fikrini evrensel vicdana maletmek için, emperyalistlerin biribirini ve biribİrinin tarihi haksızlık ve günahlarını teşhir etmeleri kadar faydalı bir fırsat zuhur e-der mi? Demek oluyor kı Türkiyenin Cenevre'de sanksyoncu cepheyi tutması, bir tesadüf eseri değil, bir prensip noktasıdır. Burhan BELCE iç haberler Sayın misafirimizin dün halkevıni ziyaretlerinden bir enstontene Serdar Feyz IVlohammed Hanın dünkü ziyaretleri Ankaramızın misafiri olan Afganistan Hariciye Nazırı Serdar Feya Mohammed Han dün öğleden once Sılı.ıt enstitülerini, etnografya müzesini, numune hastanesini ziyaret etmişler ve Kabil büyük elçimiz B. MVmduh Şevket tarafından saat I3J0 da Marmara kofbünde şereflerine verilen öğle yemeğinde bulunduktan sonra Çiftliğin müzesini ve imalâthanelerini dermişlerdir. Dün akşam afgan büyük elçiliğin de saym misafirimiz şerefim ziyafet verilmiş ve ziyafetten sonra biı de kabul resmi yapılmıştır. Serdar Feyz Mohammed Han bu Kun İş bankasını, Cumuriyet merkez bankasını, Sümer, Ziraat, Emlâk ve Eytam bankalarını ve Yüniş müessesesini gezecekler, öğle ve akşam yemeklerini de Ankarapalanta hususi surette yiyeceklerdir 'Ulus,,un Dil Yazılan ' Başı I. inci tayfada) bu kelime anlamını bir süjeye vererek bir Tanrılık zatı ifade etmiş ve kelimeyi tamamlamış ve isimlendirmiştir. Bu kelimenin (kat biçimine yalnız üç yerde rastlıyoruz. Kad-usa — Elaziz, Pertek köy Kad-nıl Trabzon, Maçka Kad-un - Siirt, Beytüşşebab Bunlardan (kadun) kelimesini Asûriler (Hadun) biçiminde kullandılar. (Asar hadun) gibi. (Gad) biçimi ise yalnız Siirt'te vardır. Ad bahsini bitirirken bu isimle bağlı olan birkaç has isim daha tahlil edelim: Dara - Van, Gevar köy Dara - Mardin „ Dara — Sürt, Eruh „ Darabi = Muş, Varto ,, Darabi — Erzincan, Kiğı „ Darabi = Uurfa, Siverek „ Darabi = Siirt, Beşiri ,, Darabi Beyazıt Daragon -- Urfa, Siverek Darahir = Malatya, Kahta „ Darakal = D. Bekir, Lice Darakal köşkü = D. Bekir Darahini = D. Bekir. Bu isimlerin de (ad) kökünden yapılmış olduklarında şüphe yoktur. Hepsinde de ana kelime (dara) dır. Manalarını aramadan önce Güneş - Dil teoriğine göre analizini yapalım. Kelimenin etimolojik şekli şudur: Dara = ağ -f ad -\ ar i ağ ve (ağ • ad) = ad olduğuna göre: (1) (2) (3) ad + ar -t- ağ dır II) ad — ateş anlamını da temsil eden unsurdur. (2) ar --- onun herhangi bir sakada bir obje üzerinde belirip karar kıldığını gösterir, bir ektir. (3) ağ ek olarak (. 4 ğ), bu mananın tayin tesbit edilmesi ve isimlendirilmişidir. Demek oluyor ki, (ad ar • ağ) dara ateşin hararetini, nurunu genişçe bir sahada ifade ve bir obje üzerinde takarrür ettirmektir. (Dara) da bu anlamın bulunup bulunmadığını araştıralım: (Dara) ve doğru şekli ile (da rak) Sumercede (kes» ukesî) demek olduğu gibi dini anlamda da keçi ayaklı bir Tnndır Ve ır., yani (ank) Tanrının da tesadüfi isimlerinden biridir. (Autram s. 43. N. 3). Ank Tanrı suların feyz ve bereketin Tanrısı idi. (Darak) adı İle anıldığı zaman Ue^i olarak düşünülürdü. O zaman ormanların da Tanrısı idi. Yakutlarda: "An Darhan" ateş Alanıdır. An Darhan hatun nebatatı himaye e-den kadın Tanrıdır. Bu ad birçok Tanrıların İsİm ve sıfatıdır. (Pe-karski 6. 78-679). Sümerceden ve Yakutçadan aldığımız bu iki Tanrı adının alt alta analizini yaparsak Sumercede (I) (2) (3) (4) (S) Darak = ağ-fad-far + ak-r- . Yakutça d a Darhan = ağ -t- ad -t ar-t-ah + an olur ki anlamları da şudur: (1) ağ — köktür, burada ateş ve sıcaklık anlamlarındadır. (2) ad = ektir. Yapıcılık, yap^ tırıcılık ve yapılmış olmaklık ifade eder ve anlamı bir süje veya objeye maleder. (3) ar — ektir, (. I r) yakın, muayyen, kat'i bir sahayı ve o sahadaki hareketi gösterir, fark ve temyize yarar. İstenilen şeyin olduğunu ifade eder. (4) ak - ektir, manayı tamamlar tayin eder. Şu halde (ağadarah) yani (darak) sıcaklık veya ateş anlamının kendi içinde tekarrür ettiğini, fark, temyiz edildiğini gösterir objedir. Gerek Sumercede, gerek Ya-kutçada her iki kelimenin dört unsuru tamamiyle biribirinin aynı olduğu için her ikisinin de aynı anlamı vermesi tabiidir. Yalnız yakutça "Darahan" kelimesinin sonundaki (an) eki bir husu siyet, faikiyet ifade etmekte, bu hususiyetin "ego" da kalmayıp muhitine de taşmış olduğunu göstermektedir. Ve böylece tabiidir ki daha geniş bir mana ifade etmektedir. Not: — Üzerinde bulunduğu muz Türk kelimesini tarihte ad edinmiş bir Fars Hükümdarından da bahsetmeden geçemiyeceğiz: Darağ (Dara) . Dara adının etimolojik şeklî şu-(l) (2) (3) (4) Dara — ağ + ad + ar + ağ. (t) ağ ana köktür. Büyüklük. Dil. Tarih, Coğrafya Fakültesi bugün törenle açılıyor Ankara dil, tarih, coğrafya fakültesi bugün saat on beş buçukta i ' kevinde yapılacak bir törenle açıla-caktır. Kültür bakanlığı, törende bulunacaklara çağrı kartı göndermiştir. Töreni B. Saffet Ankan bir söylevle a-çacak ve fakültenin çalışması etra fında kısaca izahat verecektir. Açılış töreninden sonra fakültede dersler hemen başlıyacaktır. Ders i-çin bütün hazırlıklar bitmiştir. Resimlerimiz fakültenin profesörlerinden Sivas mebusu B. Şemsettin Günaha-yı, fakülte dekanı Konya mebusu B. Muzaffer Çökeri, Manisa mebusu Hikmet, Burdur mebusu B. İbrahim t Necmi Dilmen, İstanbul mebusu B. Fuad Köprülü İle, Mardin mebum Hasan Reşid Tanbutu ve Abdülkadiri göstermektedir. yükseklik, kuvvet, kudret ifade eder. (Z) ad yine köktür. Bu kuv vet ve kudrete, yüksekliğe büyük lüğe tesahup edendir. (3) ar tesahup edende bu sı fatların tekarrürünü gösterir ektir. \9J ağ isim veren ektir. Bu suretle Dara adının da Türk çe olduğu alana çıkmış oluyor. Farsçada "Direht" kelimesinin ifade ettiği gibi dar ve darağlı ke limelerİn hepsinde aynı zamanda biı ağaç, ağaçlık ve mukaddes bir agaç veya orman aramak hem lo-jik hem tabii olur. Bunlarda ateş anlamını da bulmuş İdik. Ferhen-gi şuuriye göre "Dara" mabud isimlerindendir. Yıldırım, şimşek, aynı zamanda bir melek adıdır. Büyük ışığı bekler. Güneş yılının dokuzuncu ayıdır. Fakat genel mana daha ziyade ağaç, ağaçlık, kutlu ağaç ve orman manalarına gelenidir. Çünkü hepsinde yükseklik, genişlik, ve çokluk anlamı mündemiçtir. Netekim dara kelimesinden olma has isimlerin en çok yaşadığı DiyarbckirdV kutlu bir ağacın adı "Daragan" dır. Da-rağan çitlenbik de dediğimiz ulu, gür ve büyük bir ağaçtır. Not: — [zaten bu ağacın çok ulu, gür ve büyük olduğunu ve u-luluğu, gürlüğü, büyüklüğü başka ağaç cimlerine bakarak muhitine fazlaca taşırmış olduğu sonundaki (an) ekinden anlaşılmaktadır). Nebatların yeşillenmeğe başla dığı Hızırilyas gününde Diyarbe-kir halkı konu komşuya (Dardağan kavutu) denilen bir yiyecek dağıtır. Dardağan kavutu, o ağacın çekirdeğini kavurup ununu almakla yapılır. Şimdi pek o kadar revaçta olmıyan bu âdetin kutluğ bir mahiyeti vardı. Çocuğu olmıyan kadınlar gelecek Hızırilyas gününe kavut adarlardı. İlkbahar ve çocuk olması gibi unsurlar ile bu mitolojinin kökünü ağaç, ormanlar ve feyz Tanrısı (darağ) a ve daha ilerilere çıkarabilmektedir. Şu halde yukarda saydığımız köy adlarının Türkçe olduğundan zerre kadar şüphe etmek doğru bir hareket olmaz. (Arkası var) Bayan Haclivr Londra radyosunda Türk inkilâbı hakkında biı konferans vererek döndü Cazı Trbıye eni-tıtuıu ingilizce öğretmem Bayan Ha. diyenin geçen ayın on üçünde. Lon -dr a radyolunun da vetiyle bir muna -kaşalı konferans vermek için İngiltere'ye gittiğini yazmıştık. Bayan Hadiye 21 bihncİ kanun -da konferansını vermiş ve öteygun şehrimi/? dönmüştür. Gksford üniversitesini muvaffakiyet, le bitirmiş olan Bayan Hadiye'nin radyodaki konuşman bütün İngiltere'de büyük bir ilgi uyandırmıştır Koni. r ı türk rejimi. Türkiye'de kıdınlık ve Türkiyenin ekonomik kalkınması mevvula. n üzerinde olmuştur. Bayan Hadiyenin Mis. Hanaurable Pakenham ın sorduğu mallere verdiği cevabları ileride aynen neşredeceğiz. Ingi'i/ kantoyu yeni Türkiye renmi. ve onun kurucusu olan Büyük Şefi hal kında duyduğu takdiri Bayan Hadiyeye gönderilen birçok telefon ve mrktub tebrikleriyle göstermiştir B*yan Hadiye Ingilterede büyük devrimimi/ hakkında hayranlık ve derin bir sempatinin eaerlerınr ve tezahürlerine şahıd ol mu* tur. Ingilterede dokuz gün kalan d«-;cr:i öğretmenimiz bulunduğu muhtelif top. lan! darda ve«İ Türkiyenin İleri e-r'hmi- Bayan Hadt\ e IIa\ \anlar vergisi kanunu Hayvanlar vergisi kanunu proje»* sıra ile Ziraat, Maliye ve büdçe encü menlerinde görüşülerek Kamutay u-mumi heyetine sevkolunmu» ve ru»-nameye alınmıştım Finans ve Gümrük tatbikat okulları Finans ve Gümrük bakanlıkları memurları için açılan mselk okulları birinci yazılı yoklamaları yapılmaktadır. Her iki Bakanlık, memurların İyi yetiştiril . meleri için derileri ve imtihanları dik -kat ve ciddiyetle takib etmektedir Türkiye - İsveç ticaret anlaşması Geçenlerde müddeti bir ay uzatılan İsveç ticaret ve kliring anlaşması müzakereleri Ankara da devam etmektedir Pek yakında, anlaşmanın iki memleketli yüksek menfaatlerinin uygun bir neti*» ile imzalanacağı umulmaktadır. İstanbul limanı tetkikler İstanbul limanının bugünkü teşkilâtını tetkik etmek üzere Ekonomi Bakanlığı müşavirlerinden Fonderporten Istanbula gitmiştir. İstanbul liman idaresi genel direktörü Raufi müşavirin tetkikatın-da hazır bulunmak üzere bugün akşam, Istanbula gidecektir. Vakiflar umum direktörlüğünde Vakıflar umum direktörlüğünün yeni teşkilât kanunu mucibince Ankar.. vakıflar direktörlüğünün işlerine yeni teşkil edilen 'tahsilat ve varidat* di rekrörlüğü bakacaktır. Yenî dİrcklöılıı-ğün kadrosu ikmal edilmek üzerctl.r Son teşkilât dolnyıtiylc umum d.rrk'.-»«•¦ lük ka'emleri tanzim ve yerleri deği"tı. rilmehtedir. ULUS İM SONK \M N l'»:w. (.1 \l K Son haberlerimiz ürün-cii saj famızidadif. ON YEDİNCİ YIL. No: 5192 Adımız, andımızdır Heryerde 5 kuru» SAYLAV NAMZETLERİMİZ BİLDİRİLDİ Dil, Tarih Fakültesi Dün Törenle Açıldı Saylav Namzedleri CHP. Genel Başkan vekili Genbaşkurca onaylanan namzedleri seçmenlere bildiriyor SEÇİM PAZAR t.i M İPILACAK. C. H. P. Grntuı^kuru !—« «Un kaylavlıklara um-içtiler i" mı- ve bunu bir bildiriğile butun seçmenlere bildirmiştir. C. H. P. Genel Başkan Vekili I. Inönü-nün imzasını taşıyan bu bildiriği yazıyoruz. Hükümet, 12. 1. 936 pazar günü seçim yapılabilmesi için ilgililere emir vermiştir: BİLDİR İ fi m......mmmmmmmg Aydın Saylavı Abidin Ozmen, Diyarbekir j j Saylavı Zehâi Apaydın, Erzurum Saylavı Tahsin | I Üzerin istifaları ve Çanktrt Saylavı Sami Çölge - § çen, Çoruh Saylavları M. Ali Ohar ve Ömer Feh | I mi Noylan ve Erzurum Saylavı Necip Asım Ya- I _ zıhsız ve Zonguldak Saylavı Celâl Sahir Erozan- | m ölmeleri üzerine boşalan Aydın Saylavlığtna |- îeski garb cephesi sıhhiye reisi Dr. Hulusi Alataş, § D. Bekir Saylavlığtna eski Genel tspekter İbra - § him Tali Öngören, Çankırı Saylavlığına emekli \ t" öğretmen Hatice Özgenel, Zonguldak Saylavlığı- | na eşiti f ı ¦ uı anı Saylavı Raif Dinç, Çoruh Say - § lavltklarına emekli yüzbaşı İhsan Kurtkan, eski __ \ saylat'lardan llyas Sami Muş, £rj*ırum saylavlik-% I /arına eme Mi General Pertev Demirhan; Univer- | I site profesörlerinden Dr. Saim Ali Dilemre Parti i 1 Genbaşkurca Parti namzedleri olarak onaylan- l I mıstardır. Sayın seçicilere bildirir ve bilitirim. C. H. P. Genel Başkan Vekili İ İNÖNÜ - J.)H»»H"mı »mn-«»tMi"»«mn*n»HlwMim«»ıwı—tim—tın.....—um ıiHiı—t — mw"iıtıiMuın)wımmı mmimihihi- Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi dün açıldı Kültür Bakanı açış söylevinde fakültenin kuruluş gayesini anlattı Yenİ saylav namzedlerindcn; Dr. Sam- Ali Dilenire. Bayan Hatice özgüne!, B. ihsan Kurtkan Dünkü forende Atatürk, afgilıHariciye Nazırı Serdar Fey Mohammed Hzn fe Dış bakanımız Tarih. Dil Coğrafya fakültesi d**4 Halkevînde büyük törenle açılmışla. Saat 15,30 da salon baştanaşağı davetlilerle dolmuştu. Localarda sefaretler erkânı yer almışlardı. B. M. Meclisi başkanı. Başbakan, Bakanlar, C. H. Partisi Genel Sekreteri törende ha -zır bulunuyorlardı. Misafirimiz Afgan Haricîye Nazırı Ekselans Serdar Feyz Mohammed Han refakatinde Afgan sefiri Sultan Ahmet Han olduğu halde Cumur Reisi locasında bulunuyor ve Dış İşleri Bakanı Dr. Tevfİk Rüştü Aras'la görüşüyorlar. Cumur Reisi Kamâl Atatürk saat 15,30 da Halkevine geldiler ve karşılandılar. Cumur Reisimiz localarına girdikten sonra törene istiklal marşiyle başlandı. Kültür Bakanı B. Saffet Arıkan Kürsüye çıkarak çok alkışlanan aşağıdaki nutuklarını okudu: —Sayın Bayanlar, savın Bavlar. Bugün, yeni bir eserin, türk kültür dünyasına temel olacak bir ku -rumun, çok eski türk varlığmın si -linmez damgasını taşıyan Ankara'da açılışını kutluyacaktır. Vatan toprakları kurtarıldıktan ve yurd içinde yepyeni bir soysal düzen kurulduktan sonra, vakit geçirmeksizin kültür işinin ele alınması gerekti. Kültür işinde ana kaynağın tarih olduğu kanaatidir ki bu alanda ça -lışmağa çok önem verdirdi. Bir kaç yıllık uğraşma sonucunda, tarihin en karanlık köşelerini aydınlatan hakikat bulundu: O hakikat şudur: Dünyada yüksek kültürün ilk beşiği türk ana yurdları dır. Ve o kültürü kuran ve bütün dünyaya yayanlar da türklerdir. Ar-(Sonu 3. üncü sayfada) Komplo Maznunları Haklarındaki ithamı reddet tiler - Müddeiumumi tahkikatın genişletilmesini istedi M UlklMi: Cl M UMT Sİ\ I KIKAMI.IM. Dün, Atatür-kün aziz şahıslarına karşı suikast yapmaktan zan altında bulunan Ali Saible Yahya, Uz ey ir, Arİf, Şemsettin, Idris, Şaban ve Ismailİn muhakemelerine Ankara ağır ceza m a b kemesinde başlanıldı. Daha sabahtan itibaren halk Adliye sarayının karşı tarafında ki kaldırıma bt rİkmeğe başlamıştı. Gerek sokakta, gerek adliye sarayının içinde birçok polis »e jandarma inzibatı temin ediyor, kartları olmayanların mahkeme salonuna girmemelerine ve halkın lüzumsuz yere şurada burada birikmemesine nezaret ediyorlardı. Muhakemeyi ancak hususi surette verilen kartlarla dinlemek kabil olduğu halde, daha saat 13 de salon tıklım tıklım dolu idi. Heyeti hâkimenîn sol tarafında, gazeteciler kendilerine ayrılmış olan yet* geçmişlerdi. Birçok gazete fotoğrafçıları, işe başlamak için celsenin açılmasını bekliyorlardı. Celsenin açılışı Saat tam 14 de heyeti hâkime salona girerek yerine geçip oturdu. Heyeti hâkime şöyle terekküp ediyordu: Reis: B. Osman Talat «tekin Azalar: BB Hayrullah ve Cemal Müddei umumî: B. Baha Arıkan Saat 14 ü beş gece başta Ali Saib olduğu halde öteki maznunlar salona girerek, kendilerine ayrılmı» olan yere geçtiler. (Sonu 4. üncü sayfada) M ıtıkcm lltekm İSMET İNÖNÜ Pars Ajansının A.A- ile anlaşması dolayısiyle beyanatta bulundu Ankara, 9 (A.A.) — Anadolu ajansı dost Iran memlc ketiyle Türkiye arasında ehemiyetli havadisleri alıp vermek suretile yeni bir ilgi bağı vücuda getirebilmek için Iranın Pars ajansı ile uygun kalmış ve dünden İtibaren Türkiye haberlerini Irana ulaştırmaya başlamıştır. Pars ajansının da pek yakında havadis vermeye başlaması beklenmektedir. Her iki tarafın karşılıklı gönde- (Sonu 2. inci sayfada J ULUS 17 Yaşında Sıvaataki (İradei Milliye ) den sonra ' Hakimiyeti Milliye) adı ile An-l karada çıkan gazetemiz büyün on yedi yaşma basıyor. Gazetemizi Atatürk kurmuştur: I lııs, bütün varlıyı ile onun ve darası n ı n h izmetindedir. Tuzlu su politikası Çimento ve kömür fiatlarım indiren Celal Bayar'a, doğrusu, O do bir teşekkür borçludur. Ekonomi Bakanının kömür endüstrisini biı elden idare etmek Aararını takdir etmemek de elinden gelmez. Fakat, öyle bir gazete, cumuri-yet rejiminin bir gün ekonomi, biı gün kültür, bir gün bayındırlık e serlerinden ve başarılarından balı scdip giderse, sokak kahramanlığı vazifesini nasıl gÖreblir? Çimen to ve kömür rüşvetlerini verdikten sonra, çünkü bu islerde demagoji yapmak imkânsızdır, asıl politika ya dönmek için fırsat aramak lâ ztmdır. Mesela ekonomi Bahanı bir nut kunda dinamik sözünü kul lanmıştır; Gerçi şimdiki zamanda: — Avet ve hadis kelimelerini arabça diye dilden çıkarırken, o nun yerine frenk kelimeleri mi a lacağtz? Denemez. Fakat: — Allah allah... Bakanlarımızın nutkunu anlamak için herkes ünivertiteden mi çıkmalıdır? (Sonu 2. inci sayfada) "Ulus., un Dil Yazılan GÜNEŞ Dft. Teorisine göre toponomik analiz tecrübesi IX Yazan: Hatan ffes.f TANKUT İçilir, İ'.ıulur. Mut. I'mııt. (fttlM Yine bu tipte has isimlerden: Gadir Sürt. Beşir de köyd.ıi Gatik Muş „ m İğdir Kon . .d. Beyazıt „ Ahat Kastamoni. daday Ahat Kütahya, Uşak Ahatlar Ankara. Yabanabac1 köydür. Bu has »imlerden su ile ilgil o tanlarının analzıni yapalım: (t) (2) (3) (4) ağ i ad t ağ î ir ij; | id I ig l ir C.ıdir l.tUr Burada (t) oğ dır. köktür, su anlaımna- (2) ad bir objede bulunmuş olduğunu yani su mefhumunun olmuş olduğunu ifade eden ektir. (3) ağ - kendinde su bulunan objenin ifadesidir. (4) ir (V. ! r ektir. Anlamın aüje veya objeye yakın ve kafî bir sahada lekarrür ve taayyününü, oluşunu gö.-teı ir. Şu halde (ağadadır) yani i'.dir büyük» kuvvetli bir suyun da tekarrürü ve I tir ki her iki has i hal ve vaziyet İÇ»; de nehir, ikinci (Ağadirin) Fas U man olduğunu hntHaV*ıak iste-(Sayfayı çeviriniz) bir saha-re3ftl demek-rute üytejnr t eder. Birinci ¦ * öl vardır. ırV ın:',a bir li- SAYIFA 2 ULUS 10 SON KANUN 1936 C U *4A. rim. Bu kelime Arapçaya büyük »u anlamında geçmiştir, "eigadir" sel ve büyük su demektir. "Eigadir" diye yer adı da vardır. Güneş - Dil teoriği bize Gediz has isminin de bu analizle ortalı olduğunu gösterir: (o (2) (3) Gediz — eğ -f ed + iz Bu kelime etimolojisinde fark sonuncu unsurdur. İğdir de son ek ir olduğu halde Gediz'de ton ek (iz) dir. (V. - Z) anlamın obje ile oldukça geniş bir sahadaki alakasını gösterir. Gedizde de su daha çok kuvvetli ve daha çok ha-reektlidir. Orada göl ve deniz kıyılarında olduğu gibi istikrar yoktur. (Ud), ut, (ad), at kelimelerinin sonda ve ortada gelmek suretiyle yaptıkları has isimlerin sayısı pek çoktur. Bunlardan bazılarını gözden geçirelim: Mut, mutki, kadamut ve arap yarım adasında Hadramut. Bu kelimelerden, Mut türkçemizde baht, talih ifade eder. Sümercede de feyz ve saadet getiren Tanrının vasıflarından biridir. Güneş ¦ Dil teoriğine yöre analizini yaparsak etimolojik şekli şu olur: (I) (2) (3) Mut uğ -r um ut ( / ) Uğ köktür, asıl, esas, ifa de eder (2) Um ektir. En yakın sahaya taayyün sahasını, egoyu temsil ede». Şu halde uğ \ um (um) asıl ve esasın yani yaratanın (ilk anlayışa göre güneş) in kendisini, bütün kâinatın esas mefhumunun en yakın bir sahada tayyününü göste rir. Daha umumi bir anlatışla yaratan, vâlit, esas, ana, menşe, mefhumlarını ifade eder. Netekim Su-merliler bu kelimeyi inim biçimin de kullanmışlardı: İnim dingir şamas "şamas tanrının adı" İnim dingir su "su tanrının adı" (3) Ut = bu ut öyle bir unsurdur ki kelimenin anlamını kuvvet ve kudretle yapar, yapılmış hale kor. Şu halde (uğ + "m + ut) =ç (ugumut) - mut yaratanın yani güneşin ismi ve rengi demektir. Umut, ümid kelimelerinin de bu asıldn kaynayıp geldğinde şüphe yoktur. Fakat genişlenmiş manasında istemek, talep etmek, inti-azr etmek, bel bağlamak gibi mefhumlarla istiklâl almış bir kelimedir. Mut orijin şeklindeki manasiyle Türkün en büyük sandığı varlık, kuvvet, kudret yani şimdi bizim halik kudsiğ ve mübarek mefhumlarında telakki ettiğimiz anlamla rmı hiç kaybetmemiştir. Lehçemizde ne mutlu, dediği miz zaman ilâhi, yüksek bir mazhariyetten dem vurmuş oluruz kî yaptığımız analiz ile ilgisi apaçıktır. Mutki'ye gelince: bu has ısım de (mut -- ki) den başka bir kelime değildir, (ki) Sümercede (yer ve mahal manalarına gelir Autran. s. 52). Analizini yaparsak: o) (2) (3) Mutki Mut -i- ik + iğ şeklini buluruz. Mut = manasını öğrendik (2) ik - - bu umumî manayı ken dinde tecelli ve tecessüm ettiren radikal ektir. (3) iğ bu radikal ekte tecessüm ve tecelli eden manayı tayin eden ektir [1]. Böylece (mutki) nin mut doğan ve mut parlıyan bir yer olduğunu anlamış oluyoruz. Bitlis vilâyetimizin Mutki kazasında ve onun mitoloji ve sırlarla dolu kayalıklarında bu özgülük vardır. Biraz Önce (uğum) um kelime sinin asıl, esas yani ezelin en yakın bir sahada tayyün ve daha u mumi bit ifade ile yapıcının adı ve işareti olduğunu söylemiştik. Sümercede bu anlamı taşıyan şu kelimeler vardır: bazı has isimlerimizle yakından ilgili oldukları [i] Etimoloji, Morfoloji ve Fo-netik bakamından Türk Dili ekler bahsi. S. 35. için tetkikini gerekli buldum: Umun efendi, sahip (Autran S. 87). Umuş, uş zekâ, istidat, kulak. Um İÜ - bayram, mukaddes günü (E. H. das trans op • fer S. 41). Bunlara karşı has isim olarak şu köy isimleri vardır: Um-ah Çorum, Osmaniye köy Um-aranli Sivas Kangal ,, Um-ba Kastamoni, İnebolu ., Um-niye Kocaeli „ , Um-urbay Tekirdağ, Hayre-bolu köy Um-urca Tekirdağı Hayre-bolu koy Umur koy Aydın, Çİne „ Umur-lu Antalya Alaİye Bu köylerin isimlerini tahlil etmeden evvel Sümercelerin manalarını Güneş - Dil teorimize tatbik ederek tayin etmeğe çalışalım, her üç kelimenin etimolojik şekilleri şunlardır: d) (2) (3) 1 (um - un) um t ug + un 2 (un - uş) um I ug -t uş 3 (um - Üf) um -p il + ig Bunlardan birinci kelimenin İ kînci unsuru olan uğ; um anlamını temsil eden ektir. Üçüncü unsur ise o anlamın süjenin muhitinde ve bitişiğinde olduğunu gösterir. Bu itibarla umugun yani umun sahiplik büyüklük gösteren bİr sü-je ve binaenaleyh efendi demektir. İkinciye gelince o kelimenin ikinci unsuru olan ug burada da um anlamını temsil eder. Üçüncü unsur olan uş ise (. -f n) den daha geniş bİr mıntakaya mananın şümulünü gösterdiğine göre ondan daha yüksek manaya işaret eder. Filhakika unuş zekâdır. Zekâ bittabi ne kendi içinde ne yakın muhitinde durur o uzak sahalara taşar. İşte (. f ş) onun gayet vazıh işaretidir. Üçüncü kelimeye gelince onda brinci unsur yukardaki kelimelerin aynıdır. İkinci unsur (V. -f- I) ektir. Bu unsur her sahada bulu nan belli ve şahsî olmıyan uzak büyük, müteaddit bir mahiyet İfade eden önemli bîr eTttîr. Üçüncü unsur olan ğ eki ise kelimenin manasını isimlendirir şu hale göre umilig (umili) herkesi şamil, umumî ve gayrı şahsî bir manevî ismin veya remzin geniş bir sahada vukuu demek olur ki bu suretle Sümercenin Tanrıgünü ve mukaddes bayram diye kullandığı kelimenin tam kendisi ve ger çek anlamı bizim analizimiz ile tümü tümüne alana çıkmış olur. Bu kadarını inceleyip aydınlattıktan sonra um lu has isimleri de teker teker analiz etmeğe hiç lüzum kalmaz sanırım. (Arkası var) iç haberler İSTANBUL TELEFONLARI Şark «Icmirvolla - rınııı vaziyeti Lsıanbul. 9 (A.A.) — Şark demir-yollarında tetkikat yapan heyet İşini bitirdi. Alınan haberlere göre şirket 1935 yılının yedinci ayına kadar 400.000 lira zarar etmiş, yedinci aydan sonra aynı sene içinde bu açığı kapatarak fazla gelir temin edebilmiştir. Geçen yılki hasılat 2.150.000 liradır. Direktör Paskal Bayındırlık Bnkanlığiyle konuşmak üzere Ankara'ya gitmiştir. Belediyenin bir arsasının sahibi çıktı İstanbul, 9 — Belediyenin Maslaktaki garaj arsasının sahibi çıktı ve mah kemeden arsa ü 7 erindeki garajın yıktı rılması kararını aldı. İcra, belediyenin uyuşma teklifi üzerine tehir edildi. Cezalandırılan talebeler İstanbul, 9 — Şehzadebaşı kahvele. rinde yakalanan 45 talebeye mektebleri nin inzibat meclisleri ihtar, tekdir v muvakkat tard cezalan verdiler ve ka rarları Bakanlığa gönderdiler. ' İstanbul. 9 — Hukuk Fakültesi sömestr tatili için bir Romanya seyahati hazırlamıştır. İstanbul, 9 — C H. P. Bakırkb-yünde bîr halkevi açmak için ermeni Bezazyan mektebini satın aldı. İstanbul, 9 — Üniversite fen fa -kültesi talebeleri memleketin tabii servetlerini yerinde görmek için Profesör lerile beraber Anadoluda bir tetkik seya hatı yapacaklardır. ' İstanbul 9 - Berlin 1936 oümpi -yadları için lstanbuldaki alman kulübü türkçe - almanca bir filim gösterecektir İstanbul, 9 — Bugün Sovyet lioı-H ıııumi9*ılli£i ı.2oonrrffc7rî'rr"ı,..iy., w, pağı satın aldı. istanbul, 9 — llkmekteb hocalaıı için burada bir yazı kursu açıldı. Kursta muallimler, güzel yazı yazmasını öğre - neceklerdir . CHP. Genyönkurulunun dünkü toplantısı C. H. P. Genyönkurul başkan-lığından: C. H. P. Genyönkurulu bugünkü haftalık toplantısında partinin iç ve teftiş işleri üzerinde çalıştı. Liman dairesi hakkındaki kanun projesi Liman idareleri hakkındaki kanun projesini tetkik eden komisyon dünkü toplantısında çalışmasını bitİre-memiştir. Komisyon önümüzdeki hafta içinde tekrar toplanarak tetkiklerine devam edecektir. ismet inönü Pars Ajansının A.A- ile anlaşması dolayısiyle beyanatta bulundu (Başı i. inci sayfada) rebileceklerİ haberler günde 1000 kelimeye kadar çıkabilecektir. Anadolu ajansının bu servis için P. T. T. İdaresiyle yaptığı anlaşma Bakanlar heyetince tasdik olunmuş ve dünden itibaren tatbik mevkiine geçmiştir. Bu münasebetle Anadolu ajansı kendisine karşı daima yüksek yardımını esirgemîyen Başbakan İsmet İnönüne en derin saygı hislerini yükseltmeyi bir vazife bilir. Ankara, 9 (A.A.) — Anadolu ve Pars ajansları arasında başlayan telsiz telgrafla haber servisi dolayısiyle Başbakan İsmet I-nönü Pars ajansına aşağıdaki beyanatı vermeye Anadolu ajansını mc mur etmişlerdir. Bu beyanat dün akşam telsizle Tahrana verilmiştir: "— Pars ve Anadolu ajanslarının, iki memleketi yeni bir rabıta ile bağladıkları bugün, benim için hakiki bİr sevinç günüdür. Benim gibi, iki memleketin ciddiğ |ve samimiğ dostluk bağları ile hergün biribirine daha çok yaklaşmalarını ve biribirini tamamlamak için daima yeni bir vasıta bulmalarını, derin bir kanaate müstenid, salim bir siyaset sayanlar, ajanslarımızın beraber çalışmasından çok hizmet ve fayda u-macaklardır. Yüksek ve derin evsafını yakından tanımakla mübahi olduğumuz büyük ve muzaffer bir hükümdarın rehberliği ile hergün yenî bir terakki hamlesi gösteren büyük Iran milletinin yaşayışına aid malûmatı almak, türk milleti için bahtiyarlık olacaktır. Pars ajansına, ilk irtibat gününde olan bu sözlerim, İran milletine Tür-kiyenin muhabbetlerini ve selamlarını ulaştıracaktır.,. Konya halkevi çahşımalan Konya, 9 (A.A.) — Halkevi çalışmalarına devam etmektedir. Sık sık kış konferansları verilmektedir. Almancıı, fransızca dil kurslarına büyük önem verilmektedir. Halkın bir çokları da bu kurslara devam etmekte ve sayılan gittikeç çoğalmaktadır. F ıkrtı Tuzlu su politikası (Başı I. inci sayfada) Lafından tutturularak, bir sürü peyke mantığı yapılabilir. "— Dı namik de ne demektir?" diye, devletin nasıl altından kalkacağı bitinmiyen, dehşetli bir sual sorulur. Bu medrese tebdili gazete idaresinden baştnt sokup: "— Softa olmamak demektir, hocam.." de mekten kendinizi güç tutarsınız. Bu sırada hükümet deniz nakliye davasını esasından düezltmeğe teşebbüs eder. Bu işte demagojinin nasıl avlanacağında siz tered-düd edersiniz. Fakat bir de Onun mantıki içine giriniz: Celal Bayar, küçücük teknelerle, Karadeniz'in azgın fırtınalarına göğüs gererek, savaşa çıkan türk denizcilerinin gemicilik kabiliyetlerini nasıl inkâr etmeğe kalkışıyor? İhtilal tarihinin taka destanlarını nasıl unutabiliyor? Başındakiler arasıra kazanç hırsına kapılarak, halkı rahatsız ediyorlarsa da, Şirketi-hayriye de türk denizcilik kabiliyetinin bir eseri değil midir ? Türklerde büyük sermaye olmadığı İçin, şimendiferciliği devlet yapmalıdır: Fakat şu, düz hat o-larak, 2500, girinti çıkıntıları ile 8000 mil kadar hesab olunan en- Moskovadaki Türk resim sergisi 1 Hakkında bir Sovycl ^.ı/rlı-Hİ neler yasıyor? Moskova, 9 (A.A.) — Gazeteler, Moskovada açılan türk resim sergisi hakkmda metedici yazılar yazmaya devam ediyorlar. Mîlli müdafaa komiserliğinin organı olan Krasnaya Zevzda gazetesi diyor ki: Bu sergi, eserlerin mevzuları itibariyle her şeyden evel karakteristiktir. Sergideki en büyük eserler milli mücadelenin muhtelif safhalarım, harf inkılâbını, kadınlığın kurtuluşu gıoi mevzuları tasvir etmektedir. Bun dan başka sergi, yeni Türkiyede uç sanat neslinin mevcut olduğunu göstermektedir. Bu nesillere mensup artistlerin eserleri sanat prensipleri âta-barile biribirlerinden farklıdır. Bu artistlerin birçok eserleri, beynelmilel modem ressamlığın en mükemmel eserlerile kıyas edilebilecek derecede mükemmeldir. Krasnaya Zvezda gazetesinin yazdığına göre türk resim sergisi büyük bir muvaffakiyet elde etmiştir. Moskova garnizonlarının kumandan ve askerleri sergiyi büyük bir alâka ile geziyorlar. Borçlarını serbest dövizle ödemiyenlere karşı Navlun, sigorta, komisyon ve saire gibi bir hizmet mukabilinde verilen ücretleri serbest dövizle tesviye etmi-yen devletlere karşı aynı suretle mukabele olunabilmesi için Fİnans Bakanlığı türk parasının kıymetini koruma hakkındaki kararnameye bir fıkra eklenmesini kararlaştırmış ve bu husus için bir kararname projesi hazır- metinin ne ehemıyetı olabilir? Yunanlılara bakınız: Devlet malı bir gemi var mıdır? Türklerde yunanlılardan daha az mı kabiliyet görüyoruz? Tenkid kıymetinde olsa, bu iti razda verecek bir sürü cevab bulurduk: Deniz vasıta ve yollarının, ekonomi hayalımız bakımından, ehemiyeti ne olduğundan, kendisine, ekonomi hayatını ve cihazlarını baştanbaşa kontrol ederek, bütün faaliyetleri halk menfaati ile ahenkleştirmek mesuliyetini verdiğimiz hükümet makamına, en başta, nakil işleri üzerinde sedâhiyet vermek lâzımgeleceğinden, deniz nakliye işlerini, dışarısı ve içerisi için, istediğimiz gibi tanzim etmek ancak haznenin dayanabileceği yüksek masraflara bağlı olduğundan, nakil vasıtaları ile, içerde mübadele ve dışarıya ihraç meselelerinin sıkı münasebetinden bahsederdik. Hattâ kısaca, gemileri satın alınan vapurculuk şirketinin yüzde 70 hisselisi Sadık zadelerin dünkü gazetemizin ilk sayılasında okuduğunuz sözlerini tekrar eder, geçerd ik. Fakat bu itirazlar politika oyunundan başka bir şey olmadığı için, başka türlü cevab İster. Celal Bayar, savaşta türk kabiliyetinin ne olduğunu çok eskiden ve ateş cephelerinden bilir. Denizcilikte bu kabiliyetin ne olduğunu ise, ancak ve yalnız türklerin idare etmekte olduğu ve edeceği deniz nakliye işlerinin mesuliyetini ferah gönülle benimsiyerek göstermektedir. Türk gençliğinde bir bankacı nesli üreten, türk kabiliyetine güvenerek, on milyonlarca liralık devlet endüstri cihazlarını kurup işleten o değil midir? İnsanın aynı silahı sahibine çevirerek şunu soracağı geliyor: Ya siz türklerin Zonguldak Kömür madenlerini idare etmek kabiliyetinden-mahrum olduğunu ne hakla iddia ediyorsunuz? A efendi, bu devleti işleten ne işletmez? Beş yılda Anadolunun birçok yerlerinde en modern fabrikaların bacasını tul İş kanunu projesi Kamutay iş kanunu muvakkat encümeni haftada üç gün toplanmak suretile iş kanun tâyihası üzerin Jekl tetkiklerine devam etmektedir. Encümen lâyihanın 23 üncü maddesine kadar olan kısmın tetkikini bitirmiştir. İstanbul gümrük yar direktörlüğü İstanbul gümrük baş direktör muavinliğine gümrükler genel direktör-lüğü tetkik direktör muavini B. Rüştü tayin edilmiştir Muğlada kızıl var Muğla, 9 (A.A.) —Şehrimizde ki-7il hastalığı vardır. Şimdiye kadar 13 kişi tutulmuştur. Halka bu hastalıktan korunma çarelerini göstermek maksadiyle halkevi tarafından kızıl hakkında bir konferans verilmiştir. Kalabalık bir dinleyici karşısında Dr. !''.!. hastalığın arazını, yayılmasını, vasıtalarını anlatmıştır. türen kuvvet, türk kabiliyeti değil de nedir? Devletçiliğin, türk kabiliyetinin elverişli olmadığı iş-leri büküme! yapsın demek olduğunu size kim haber ver-di? Bu devletin özünde türk mayasından gayri ne var? Fakat, sağı solu kolltyarak, ortalama muvazeneleri politika perendesi atanların, yeniden temel* leri kurulmuş bir vatanın, maddî manevî bütün inşalarının mesuliyetini üstüne almış olanlarla ne suallerde ne de cevablarda birleşecek tarafları yoktur. Geçenlerde ber ingiliz muharriri: ' Akdenizde denizaltı gemilerinden korkmayız. Çünkü bu deniz berraktır ve suları da derin değildir!,, diyordu. Türk suları iset en büyük vakaihayriye olan softalığın ilgasından beri hiç bulanmaz olduklarından, her çeşid fesad balıklarının avlanmasına elverişsiz* dirler. *** ¥tt.tt£1 Son lıaİM-rlerimi/ iiıiiıı- u JLâ u o rii ^avfamı/ılnıiır. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5193 Adtmıv. aııdımızdır Heryerde 5 kuru» Buşbetke yENİ FAKÜLTEMİ* Moskova'da iken. bugünkü IHI» adiblerinin en büyüklerin • den biri bize demişti, ki: "— Etki Rusya'ya medeniyeti Asya'dan türklet getirmiştir. Cedlerîmize, toprak sürmeği bile öğreten onlaı dn. Osmanlı imparatorluğundan eski ttirk salgınlarının öcünü al -mak ist'ym bütün çarlar, bu haki kati bilmiyo-' değillerdi!" Garb tefekkürü türk milletine karşı asir şerbet»», kalmamıştır: Is lamlık nüfuzunun türk saltanatları ile devam etliçini gören kilise, ve, yakın şark ile Asya yollarını açmak için son türk saltanatını ortadan kaldırmak istiyen politika, canlı ve kılıçlı emperyalizm, bj hareketlerine medenieyt davası adı •"•¦direbilmek için, ilk mekteb-ten üniversiteye kadar bütün bilgi ve ilim kuı umlarında. kitab ve gazetelerinde türk kelimesini barbar kelimesi ile eşitleştirmek gayesini güttüler. Eski ve yeni her han-»ı bir kültür veya kahramanlık hâdisesinin üstüne türk damgası koymak bir cinayetti. Geçmişi ve tarihi bırakınız: En yeni garb muharrirleri. Atatürk'e, türklükten gayri bir milliyet kaynağı ara -mak için senelerce uğraştılar: Şan ve şerefi inkâr olunamıyan her şey, adam veya eser. türk olma -malı idi. Tarihi, yalnız kendi familya -sının zafer destanı hükmüne indirmekten agyri bir şey düşünmiyen "snı-nlr imparatorluğu kültür po litikası içîn bu meselenin ehemi yeti bile yoktu. Onlar, türklüğü dört yüz çadır halkı ile başlatmak tikrinde, frenklerle birleştikten başka, tarihten türk ismini bile kaldırarak, yerine, osmanlı keli -meşini koydular. Onların tarihim göre de Osmanlıdan önceki ve o. manii dışındaki türklük, barbar -lar yığınından ibaretti. 1908 meş rutiyetinden sonra Avrupa'ya gi -den gençlerle, memleket içindeki yabancı mekteblerde okuyan, veya osmanlı mekteblerinde, mazileri ni, tercüme ve tarih kitablarından Öğrenen gençler, kendilerini karanlıktan sıyırmak için ne vakit ne de fırsat bulabildiler. Türkçü lük, garb tefekkürünün zulmüm* karşı, şiddetli bir tepki oldu ise de şiir ve destan sınırını pekaz öteye aşabildi. Osmanlı imparatorluğunu, türk-lüğün nasyonal ve enternasyonal talii bakımından, tasfiye eden Atatürk devrini beklemek lâzım-geldi. Onun yalnız kendi zamanında değil, tarihinde de kurtaracaktık: İleriye doğru zaferler ve geriye doğru zaferler! Milli varlık, hali ve mazisi içinde geniş-liyerek, hakiki Ölçüsünde büyüyecekti. Her ikisinde de, garb tefekkürünün taassublarını bir tarafa atarak, metodlarından ve sistem -lerinden istifade edecektik. O bize, bugün İçin, banka ve endüstri yapamıyacağımızı, dün için de eski medeniyetlerin hiç biri türk olmadığını söyleyib duracaktı. Biz onun metod ve sistemlerine daya narak, bir taraftan modern müesseselerimize vücud verecek, bir yandan da metinlerin, teorilerin ve araştırmaların arasından türk izlerini ve eserlerini çıkara -çaktık. Bu vazifeyi yapmak, türkler -den başka kimsenin ne faydasına ne zevkine olabilirdi. Fakat bir defa yapıldıktan, ilim ve realite .lydınligı içine alındıktan sonra, o da, biılun dünyanın malı olaca gına şüphe yoktu. İşte tarih ve coğrafya fakültemi, birkaç sene -((enberi üstünde olduğumuz bu KAMUTAYIN DÜNKÜ TOPLANTISI Vekiller memur muttur, değil midir? Vekillerin tekaüd olduktun sonra aldıkları maaşın varislerine de verilmesi kabul edildi Hayvanlar vergisi hakkındaki kanun ruznameye alındı Fıfa Kamutay dün Refet Canılezin reisliğinde toplanmıştır. Hudud ve sahiller sıhat umum müdürlüğü 935 yılı büdce kanununun "5" inci madde sile sarfına mezuniyet verilmiş olan 300.000 liranın 450.000 liraya çıkarılmasına dair kanun projesi görüşülerek kabul edilmiştir. Askerî ve mülki tekaüd kanununun 25 inci maddesi mucibince tekaüd edilen ve tekaüd edilmek hakkını haiz bulunanların yetimlerine aynı Yapurcuların şükranı Mim Ekonomi hakanlığına «rl* u bir telgraf -atın s\lma i-amlr alâkalıların W vincini aıılulıııuklaıln Üteygünkü sayımızda vapurculuk şirketinin yüzde yetmiş hissesine sa-hib olan Sadıkzadelerden B. Muştalanın, satış 14i karcısında duydugv memnuniyeti ve bu meselenin bir millî zaruret olduğunu anlatan beyanatını yazmıştık. I .. - .1 .-..(t.-. Kaptanzade ve Alem darzadeler gibi vapurculuk «ırkeiının buyuk hissedarları olan muessîsleı de. Ekonomi bakanı B. Celal Bayata bir telgraf çekerek satış isi üzerinde alınan karardan dolayı, hükümeti-şükranlarını bildirmişlerdir. Bu telgraf, vapur şirketi hissedar larının satış meselesinden dolayı yalnız sevinç ve memnuniyet duyduklarını anlatan ve hâdisenin isabetim kuvvetlendiren bir belgedir. jÇemberleynin Hatıraları i i ... Günün birinde Brıtan \ ya imparatorluğu çöker de, : Kanada nın her hangi bir kim- j : şeye verilmesi lâzımgelirse, bu j : pay Birleşik Amerika hükü -| metlerine düşer Hindistan ını?\ ¦ Hindistan, Rusya'ya geçer ve : j yahud da anarşiye yuvarlanu.. : Yukarıki satırları bir kaç gü j •ne kadar tefrika edeceğimiz | ["ÇEMBERLİYN'NİN HATIRA İ [LAftI" ndan alıyoruz. • Dünyanın siyasal durumu : jhakkında böyle önemli görüş i i ve bükümleri ihtiva eden bu | [yazıları okurlarımız büyük bir j : zevk ve istifâde ile okuyacak j ; lardır. İngiltere kın vetsiz midir ?\ liiı lınıiı otursa ingiltere ikdenisde ne yapabitiı ? Vîkonl Kartlörottun yazıttım I. cii su\lamı/da okuyunua. büyük davanın laboratuvarı ol -mak üzere kurulmuştur. Yeni fakülte talebelerine, Saffet Arıkan'ın ve Bayan Afet'İn nıı tukları üstünde dikkatle durmalarını tavsiye ederiz: Ne büyük bir işe girişmiş olduklarını, bizim ya şımıza geldikleri vakit daha iyi görüp, ona. kendileri de şaşacak lardır. F. R. ATAY kanunun 49 uncu maddesinin 1 ve 2 inci fıkraları hükmüne göre yetim maaşı tahsis edilip edilmiveceği hakkındaki tefsirin görüşülmesine ba-landı. Divanı muhasebat raporunda şöyle demekte idî: Meselenin mahiyeti 1 — 1683 numaralı tekaüd kanununun 25 inci maddesinde (Türkiye Buvuk Millet Meclisinin teessüsünden itibaren Büyük Millet Meclisi Reisliğinde bulunanlar ve İcra Vekilleri Heyetine dahil olup da bilfiil vekillik etmi? olanlar tekaüd müddetini ikmal etmemiş olanlar bile kendilerine birinci derece üzerinden tekaüd maaşı bağlanır) denilmiş, olmalına mebni bu mevkide bulunmuş olan zevata bu madde hükmüne tevfikan te kaüd maaşı tahsis ve Divanca da tescil edilmektedir. Ancak k.ınıınun, yetim maaşlarının sureti hesab ve tahsisine daîr bulunan 49 uncu maddesi: IAçıkta veya müstahdem iken vefat eden zabitlerle mülkî ve askerî memurların hizmetleri on be* sene veya daha fazlr. •ae yirmi be* «eneMk tekaüd maaşımı* yirmi beste birini hizmet müddetine zarbı ile hâsılının ve bunlardan kıde-men veya malulen mütekaid iken vefat edenlerin almakta oldukları maaşın, maışıi müstahak yetimler adedine vahid zammı ile hâsıl olan adede taksiminden çıkan harici kısmet, yetimlerin beherine taksim olunur) diye yazılı olup, birinci fıkradaki (ve bunlardan) kaydının açıkta veya müstahdem iken tekaüd olmuş zabit-(Sonu 5. inci sayfada) Komplo maznunları Bugün 5ğledeq eve! a»ır cesada muhakemelerine divanı olunacaktır. Bugün saat onda komplo maznunları muhakemesinin ikinci celsesi yapılacaktır. Bilindiği üzere, birinci celsede kararname okundu, maznunlar dinlendikten sonra, müddei umumi tevsii tahkikat talebinde bulunmuş ve B. l/zeti hukuku âmme şahidi olarak ikame etmiştir Bugün. B. İzzetin vazdıeı iki rapor okunacaktır. "Uluslun Dil Yazılan GÜNEŞ DİL Teorisine «öre toponomik analiz tecrübesi x TttA "iti. aınıın, umun Um, umun isimleriyle arap yarım adasında Aman kasabasının adını ve eski Mısır'da mabud de mek olan Amun'u hatırlarız. İşte (Karnak mabedinin zafer taşı ü zerinden oğlu üçüncü ThoutmeVe hitab eden Amon Tanrıdır. Denıs saurat. Histoire des Religions s. 75). Mısırlılar bu ismi daha kuv vetlendirerek önt .* ank amun biçiminde insan adı olarak kullandı lar. Ankarada oturan eti kiralının genç oğlunu getirip Mısır firavun luk tahtına geçirdikleri zaman, bu adı; pek sönük ve çelimsiz bul muşlardı. Çünkü Ankaralı genç prens çok güzel ve çok parlaktı Hâkim, kudretli ve babaç bir lira vun olacağa benziyordu. Günrş demek olan amun ona az geliyor du. Ay demek olan ank da kâfi gelmiyecek idi. Aynı zamanda sahih, esas ve baba demek olan ut kelimesini ilâve etseler yine bu eksiklik kalacak İdi. Çok sahip çok esas çok baba demek olan (ut • ut) yani utut kelimesini üs tun tutarak genç prense: Utut - ank - amun biçiminde bı isim yaptılar. Kabri en son olarak açılan meşhur firavun Tut ani; amun'uıı ismi işte bu suretle yapıl mış birçok kelimeli eski Sümer 1-sİmlerinden biridir. O devirde kul türlü hayat yaşıyan bütün millet ler Sümerceden İstifade ediyordu. Ve (Mezopotamya'nın Samİce konuşan milletleri, Akadlar. Amur- Yazan: Hasan Re*it TANKU1 ular ve Asurilerı Sümer kültürü ile beraber Sümer dinini de almışlar dı. L. VVoolley. vor 5000 Jah. .1 106.) Sümer yazısı ve dili Mısır sa rayının ve mabedlerinİn yazısı Yedili idi. "Bugün biliyoruz ki, Mı lâddan beşbin yıl önce Sümeı Babıl ziraatının esasını ve hubu bat üeşitleriııi tanımayı ve onlar dan ekmek ve bira yapmayı Mm ra Sami muhacirler (Sumerliler o lacak) götürdüler. Bu millet Hiye roğlif yazibinı da başardı. E. Hu-ber dan Trank opfer s. 137. Amun Güneş Tanrı, yalnız Mısır'da yal nız Mezopotamya'da değil Hind de de yaşıyordu. Ona vedalar Om diyorlardı. Türkler Oma dediler. E. Huber Om adının nasıl anıl dığını şöyle hikâye eder: "İki ruhanî nait ve İlâhi okur ve kor o. okumayı Om İle karşılar. Das Trank opfer s. 174). E. Huber bu Om'un Hind - Avrupa dillerinde dualarda söylenilen Amen olduğunu ilâve eder. Biz bunu amîn ola rak kullanırız ki eski Amun'dan başka bir şey olduğunu kimse İd dia edemez. Ve Amun Güneş Tan rıdır. Çünkü Güneş - Dil Teorisi bize onu aşağıdaki analiz kaide*-ile apaçık göstermekte ve ısı! H maktadır. (D 2) (3) Amun = ağ i am I un (1) ai ana knk olarak kuv vet. kudret ve ışıktır. (Sona 2. İnci sayfada l 25 Mart 1920 Eski bir kitab karıştırırken, aradan 25 mart 920 tarihli solgun t İstanbul gazetesi düştü. Sanki u-zak asırdan bir hikâye okur gibi, sayfalan gözden geçirdim. Birinci havadis: "Ahvali siyasi yenin aldığı son şekil ve cereyan üzerine zatı hazreti padişahi dün sadrıesbak Damad Ferid Paşa'yt sarayı hümayunlarına davet ede-rek badelistisare kendilerine makamı sadareti teklif buyurmuşlardır." Paris'ten bir telgraf: "Loyd Corc zati şahanenin Istanbutda ibkasını istemek üzere gelmiş s» tan Hind müslüman heyetine verdiği cevapta, müstümanların Tür kiye için şefaat istemelerini anlamadığını söyliyerek, Almanya vm Avusturya'ya yapıldığı gibi. Tür-kiye için de âdil olacağını bevan etmiştir." Londra'dan biı* telgraf: "Mösyö Venizelos dün Avam Kamara** hariciye encümeni tarafından dinlenmiştir. Vcnizelos'un nutku derin bir tesir icra eylemiş, mevcud mebuslardan ekserisi Mösyö Ve~ nizelos'u tebrik etmişlerdir. Şimdiye kadar parlamento ile muna sebettar olmıyan hiç kimsenin, ve bilhassa, bir ecnebi siyasi rectdün Avam Kamarasında nutkuna müsaade edilmiş değildi." Nihayet dördüncü sayfada bir başlık: Kazanan alıyor! 500 lira mükafat İr cihan knnuk-ler müsabakası. Ve altında şu satırlar: Kadıko-yünde Kuşdili tiyatrosunda komili şöhretşiar Hasan Efendi ve sanatkâr Naşid Bey şereflerine 27 mart cumartesi günü gündüz hanımlara gecesi umuma, meşhur komi' ler imtihan olacak ve 500 lira mükâfatta taltif edilecektir. Hasan Efendi kavuklu, ve Naşid Bey beynelmilel 24 taktidlerle sahnede karşı karşıya! Nabii zaman küçük İsmail Efendi pişekâr, komik Ati Rıza Efendi aptal vazifelerini deruhde etmişlerdir. | Hasan F-fendinin mehareti, Naşid B*. n zekâveti] isminde kârıkadim 3 azatlık orta oyunu! Ayrıca (Solgun çiçek \ isimli iki perde dr.r-ı. kantolar, mükemmel İnce saz. İfa-san Efendinin leblebici, Nasid î ı*-yin turşucu kuvantotan! Tafsilat el ilânlarında!" Altında şu sened: 'İşbu mtisa-mere Kadıköy ahaliî muhtereme sinin arzu ve talebi umumileri üzerine tertib edilmiş olup her ikimiz de bir sahnede karşıkarştya bulunacağımıza vazı imza eyleı-: Naşid, Hasan " *»* I v\/ MuluımıiH'd Hanın ziyaretler- Afgan Dıs İşleri Bakam Serdar Feyz Mohamım-d Han dün İş ve Ziraat Bankaları v İr- Sikner Bankı ve Yüniş fabrikasını gt-zmişt» rdİr. Saat 17 de -n-filız büyük elçUS »-de şereflerine tir çay ziyafeti verilmiştir. : Pntfesiir lir. Serîm İli Ih- \ \ Ivınrvniıt Giitıes fiil teori* •. i nin mekanizması hakkında \ ¦ yazılımı ikî makale, hir iki | | güne lanlar t'tu.s'tu neşreıli- : : leeektir. B'igün sn-.t 15 de xgs Halkcvıade B. Şevket MeVod Ali Bi^.,,n Konferansı haberler Yüksek mektep mezunları Askerliklerini nasıl yapacaklar? Yüksek mektep mezunlarının askerlik hizmetleri hakkında müste -şarlar komisyonu tarafmdan verilen karara göre Sü Bakanlığınca hazır -la;.ın kanı. layihası Başbakanlığa verilmiştir. Bu layiha esaslarına göre yüksek mektep mezunları, mek -lebi ikmallerim müteakip gelecek o-lan 1 ikinciteşrinde talep ve müra -caatlarma bakılmıyarak askerlik vazifelerini ifaya davet olunarak ihti--t subay mektebine sevkedilecek -lerdİr. Bu suretle yüksek mektep me -luı.lannm süratle askerlik vazİfele -rini ikmal ederek devlet hizmetine girebilmeleri temin edilmiş olacaktır. Türkofisin dış kollan Ekonomi Bakanlığı tarafından dış ticaret işleriyle uğraşmak üze -re kurulan Türkofisin. memleket haricinde 14 yerde mümessili var -dır. Bu mümessillikler; Moskova. Atina. Berlin. İskenderiye. Londra, Madrid. Paris, Prag. Roma, Vaşing-ton. Tokyo, Viyana, Bükreş ve Hayfadadır. Polislerin imriHani^n Dun Ankara vilayeti merkez kadrosundaki polislerimizin üçüncü komiserliğe terfi imtihanları yapılmıştır. İmtihanlara 65 polis girmiş ve Emniyet direktörümüz Sadri Aka bizzat imtihan salonunda hazır bu -lunarak kendilerine nezaret etmiş -tu. Bu ün u üç yıl polis hizmetinde çalışmış olmaları lazım gelmektedir. İmtihan; usulü cezaiye, ceza kanunu, hukuku düvel, kavanin ve nizamat, terbiyei meslekiye ve tatbikatı cezaiyeden yapılmıştır. Hııkııh ilmini yayma kurumundan: Ekonomi Bakanlığının İş ve vazifeleri nizamnamesi Ekonomi Bakanlığı teşkilâtına dahil idarelerin iş ve vazifeleri hakkındaki nizamname Bakanlar Heyetince kabul edilmiştir. Nizamnamede müsteşarlık, tefti* heyeti reisliği, umum müdürlük, müdürlük ve büroların vazifeleri ayrı ayn gösterilmiştir. Bu nizamname ile Ekonomi Bakanlığı müfettişliği için evelemirde müfettiş muavini olabilmek, iki senelik sitaj müddetini ikmalden sonra ehliyet imtihanını geçirmek şart koşulmaktadır. Müfettiş muavinleri imtihan ile alma -cak ve imtihana girebilmek için de ekonomi ile alakalı yüksek mekteplerin birini bitirmiş ve yaşı 22 den az 30 dan çok olmamak lazım gel -enektedir. Müfettiş muavinlerinin terfileri kıdem üzerinden yapdacak, müfettişlerin bir sınıftan diğer smıfa geçebilmeleri kıdem ve ehliyet itibariyle olacak, iki sene müfettişlikte çalışmayan bir müfettiş yukarı sınıfa geçemiyecektir. İştirak edeceğimiz sergiler Ekonomi Bakanlığı, bu yıl muh telif memleketlerde yapılacak sergi lerden yalnız Fili* tindeki Telavi* sergisine iştirake karar vermiştir. Burada içinde mjlh mahsullerimiz iri teshir edilec-ği. güzel bir pavyon kurulacaktır. Bundan ba*ka pavyonun cephesine büyük bir Türkiye hari -tası yapılacak ve sönüp yanan elektrik ziyalariyle milli mahsullerimiz ve yetiştikleri yerler gösterilecek t i rı CiO 111% KJlht Ankara kültür direkt- 'öğünce üç sınıflı köy okullarını bitir -n köylü çocuklarm ilk tahsili tamam olarak görebilmeleri için Ayaş'* bir pansiyon açı!mıştrr. Tecrübe mahi -yetinde olan bu teşebbüs muvaffa -kiyetli netice verdiği takdirde, gelecek yıl bütün kazalarda böyle pansi- yoner ar»iara Irtı . dr'A 2 ı - .Simimi/ [1\ Etimoloji* Moıiolojı ve Fo-tik bakımından Türk Dili s. 34. *ırû* edilmiş bir "insanlık tarihi''; b) Ymhudİ masallarının ucuca ge-'ilmetinden meydana gelmiş bir ı cıı.M - enbiya"; c) Arab milli tarihini içinde top-mış bir "İslâm tarihi"; d) Bir milletin gücüyle bir impa-torluk burduktan sonra onu bir süte zihniyetinin daracık ve kokmuş 'idamnda boğan bir hanedanın "Os- n/ı tarihi". İşte dün, Ankara h a l h e -ı ' nde milletin zorlu bîr tekmesi ile kılan eklektik tarih kervansarayı ıdur. Bir millet kendi öz benliğine dö-lyor. Kaç zamandır bu hadîse, kâh vaşın zafer meydanlarını aşarak, in teokrasi'nin kör fanusunu sön-irerek, kâh kadını insanlık tahta oturtarak, kâh istismarcı ba-¦gânların karşısına genç türk düstrisinin tüten fabrika balarım dikerek bölüm • bölüm, nk - renk ve hep aynı önüne çilmez canlılth ile inkişaf etmekte-', Perdeler değişmektedir. Fakat rvzu birdir: Türkün kayıdsız şarl-: kurtuluşu. Dün, Atatürk, türkün kültür o-klarından birini daha kendi elile ktı. "Tarih, dil ve coğrafya fakültesi", nsanlık tarihi" ni "Türk tarihi" ile raber yazmağa başlamış demektir. Burhan BELCE j [2]-Etimoloji, Morfoloji ve Fonetik bakımından Türk Dili s. //. ULUS iç İSTANBUL TELEFONLARI İstanbulun yolları için bir proje İstanbul, 10 — İstanbul vilâyet yolları için yapılan beş yıllık projenin bu yıl mutlaka tamamlanması için tedbirler alınmıştır. Bu yolların şim-riive kadar yüzde yetmişi bitmiştir. Müzede para koleksiyonu İstanbul, 10 - Mütehassıs heyet müzelerdeki eski paraların tasnifi işini bitirdi. İçlerinde Bizans imparatorluğunun ilk devirlerine aid paralar da bulunan bu sikkelerden mükemmel bir koleksiyon hnzırlnnmııktadır. İstanbulda sis İstanbul, 10 — lotanbul bu sabah («nberi gayet kalın bir sis tabakası altındadır. Sis bütün gün devam etmiş ve aksam altıdan sonra açılmı» tır. Vapur seferleri büyük teehhürlerle yapılmıştır. Gazi terbiye enstitüsünde Gazi Terbiye Enstitüsünde haf -talik konferanslar verilmeğe başlanmıştır. Önümüzdeki pazartesi günü Öğleden sonra 20.30 da mebuslarımız dan B. Selim Sırı* Tarcan ilk kon -feransı verecektir. bınay ın bronzu ve bakır taşı, Nobya'nın altını.... yanında Suıi-ye'nin ve Emeri'nin çam fıstık a ğaçları yukarı Mısır'a kadar gelirdi. "L'orient prehistorique s. 76 Gordon ehildin bahsettiği bu Em.-ri şüphesiz ki bizim Emeri değil dir. Fakat isimler morfoloji ve fo netik bakımından tamamiyle ay nıdır. Ve Erbaa kazasının Emeri köyü de ulu çan*,, ormanlarıma ete ğînde uyuklıyaıı ılık v. tatlı bu köydür. Not: — Konumuz esasen topo nomik olduğu için sözü bu yolda uzatmamızda hiç bir tehlike yoK-tur. Ve elde Güneş - DU Teorisi gibi kuvvetli bir ışık kaynağımız bulundukça bizi bunaltacak bel!i başlı bir tehlike ile de karşılasa mıyacağımızı sanırım. Onun için tetkik ve analizimize devam edebiliriz: Mahan =s Bilecik köy Mahanda -- Erzurum „ Maha Samsun - Çarşamba köyleri de bu kategoriye girer, çünkü bunların da etimolojik şe killerinde ağ + am esasını bul.ı-ruz meselâ: Mahan — ağ4am4 ah-r-an+ . + . Mahanda *' = ağ-t-am-t-ah-f an-f-ad-f ağ Maha = ağ + am+ah+ağ dır ve hepsinde de ana kök (ağ +-am) = am'dır. Gordon child eski Mısırda bir Magan'dan haber vermektedir. Bu Ma g an'ın bizim Mahan ın kendisi olduğu meydandadır. Her İkisinin etimolojisini üstüste yaparsak bu hakikat alana çıkar, her iki kelimenin de etimolojik sekli şunlar dır: (1) (2) (3) (4) Mahan ~ ağ 4 am f ah i an Mağan — ağ 4 am -1- ağ 4 an. (ağ -f am) — ağam — om yukarda görüldüğü gibi kuvvet ve kudretin ışığın kendisi, işareti veremez idi. Üçüncü unsur olan (a'.. ağ) ise her bakımından biribirinin aynı olan eklerdir. Fakat bu isimlerde başka anlamlarda arıyabilİriz. Gordon ehilde eski Mısırdaki Mağan'ın su kı yısında olduqunu anlatıyor, profesör, Elam ve Mezopotamya kahramanı olan Kılgamiş'in Nil nehri ile KızıIdenİz arasındaki çöllerde de yaşadığını anlattıktan sonra (bu efsane Mısır'a deniz yo-liyle ve Mağan kırlarına geliri! miştîr. L'Orient prehistorique s 115) dîyor. Şu halde Mağan vc Mahan gibi isimlerde su ve sahil aramak doğru olur İsimin i bu bakından analiz edelim: Halkevi konferansları sırasında Ankara Halkevinde hazırladığı konferansların beşincisini Bugün (11-1-936) saat IS de Ankara Hukuk Fakültesi profesörlerinden B. şevket Mehmet Ali 11 SONKANUN i 936 CUMARTESİ» 24 senede denizden kurtarılan insanlar Tahlisiye umum direktörlüğü teş/ kilsti tarafından 1911 den 1934 yıb sonuna kadar, sahillerimizde 24 sene içinde 5.277 insan kurtarmıştır. Bunlardan 2173 ü büyük ve 968 i istiklal savaşları yıllarmda kurtarılmıştır. En çok 1918 senesinde. 994 kişi ve en az 1921 de 19 kişi tahli -siye vasıtalarından istifade etmişler-dir. Halkevinde konferans Bilgisin verecektir. Mevzu: "Ticaret serbestisini tenkid edici âmil lerin hukuk bakımından tet kiki,, dır. d) (2) (3) (4) Mahan = ağ 4 am — ah 4 an (1) ağ köktür. Su anlamına dır. (2) 4 am =- ektir kök anlamın temsil eder. (3) ah -- kök mefhumunu tamamlar. Şu hale göre: Ağ » am -+ ah — ağamah ş Mah ----- tam manada su demektir (bu kelimenin son konsonu düşerek yalnız ma biçimini su anlamına olarak bugünkü arap dilinde buluyoruz). (4) 4 on =- anlamı obje veya süjenin bitişiğine ve yakın muhiti ne getiren ektir ve böyle olunca: Mahan, Mağan, Mahanda ve Kfahaya tamamiyle sahilde, su ve sü kıyısı ile yakından ilgili bir yerde bulunmak tabiidir. (Arkası var) Ankara ilk okul Öğretmenleri için Kültür Bakanlığı tarafmdan tertip edilen konferansların üçüncüsü; çocuk ruhiyatı mevzuu üzerinde bu-*ün Halkevinde Gazi Enstitüsü öğretmenlerinden B. Tliva Talat tara -'nidan veril—:e\tîr. Konferanslara Öğretmenlerden başka arzu edenlerin de gelebilenpkkri bildirilmekte -ÖV İzmirde üzüm borsasının durumu Türkofise gelen malûmata göre, son on beş gün içinde İzmir borsasında üzüm satıştan durgunlaşma -tır. Buna sebeb, noel yortusu günlerinde, dış pazarlardaki üzüm alıcılarının ikinci ellerden ihtiyaçlarım temin etmeleridir. Maamafih bu yıl rekoltesinin mühim bir kısmı satılmış bulunmaktadır. Tanş üzüm kurumu ile inhisarlar idaresi, lüzum gördükçe, ihtiyaçları nisbetinde ü -züm satın almaktadırlar. Yortu geçmiş ve dış pazarlardaki alıcılar ellerindeki üzümü sarfetT"*-. oldukla -rmdan borsanın bupünVrde hararrN Ierimeğe baslıvaca^ı kuvvetle tah -rtıin edİtmekttaîu. I ıl ılı Ankarada dün, görünürde, bir "Tarih, dil ve coğrafya fakültesi" kuruldu. Fakat bu işin gerçek yüzü çok daha derin, daha geniş ve daha Ö-ssemlidir. Fakültenin kurulması bile, çehresi gittikçe belirmekte olan "An-kara üniversitesi" ne bizi bir adım daha yaklaştırdrğı için, hepimizi sevindirecek bir hâdisedir. Çünkü bu demektir ki, yarın ekonomi, tıb, fel-eefe vs. bölümleri de açılınca Türki-yedeki üniversitelerin sayısı ikiye çıkacaktır. Fabat dünkü törene Atatürk'ümüzün huıuriyte kattığı massif ve eşsiz şeref de gösterir ki, Ankara üniversitesinin parça parça ve organik bir yoldan kuruluşunda "Tarih, dil ve coğrafya fakültesi" ni Öne almak, bir tesadüf eseri değil. Büyük Önderin millet ve devlet hesablarına girmiş bir adımdır, bir devrimdir. Bunun böyle olduğunu birkaç yıldan beri sürüp gelen ve Büyük Şefin doğrudan doğruya kontrolü altında bulunan dil ve tarih hareketleri, araştırmaları ve hamleleri de gösterirse de, dün Kültür Bakanımızla muallim Bayan A-tet*in ortaya koydukları tez, bu fakülteyi açmakla türk milletinin önce kendi takat dolayısiyle Asya röne-tansım yapmağa başladığı haberinin "fakülte" gibi asil, ciddi ve diri bir belgeye bağlandığını göstermektedir -a) Avrupalının elinden çıktığı için, anlık demagojisinin zaman zaman balağına saplanan avrupasantrih ve ta fıı "I la ra la sn m v ı ot nı, sa kc di t,r zî en cı re f* di mı eti ca yo fce "Ulus,, un Dil Yazılan ¦ Başı i. inci sayfada) (2) 4 am ~ ektir. Kökün anlamını kendinde gösteren süje veya ob:*nin ifadesidir. Ağ am ağam am - - kuvvetin kudretin ışığın kendisinde toplandığı tecelli ettiği şey veya kimse demek olur. (3) un — ektir, anlamın süje veya obje ile olan bitişikliğini ve en yakın sahada bir ilgisini yösterir. Şu halde Amun: Kuvvetin kudretin ve aşığın özünde ve muhitinde göründüğü bir obje demek olur ıi ilk Türk bu yüksek vasfı ilk defa olarak güneşte görmüş ve ona yani güneşe öyle de hitap etmişti Frikyalılar; Amas diye bir tanrıya taparlardı. Galiba Amazon ların adı da bu Güneş tanrı ile ilgilidir. Bunda şüphe etmemek lâ zımdır. Onlar o adı taşıyan bir Türk kabilesi idiler, ilk yerleştikleri ve merkez ittihaz ettikleri yere de Amasya dediler. Amazonlar tarihin manasız efsanesini anlat mağa çalıştığı yalnız kadınlardan mürekkep bir kabile değildi. Onlar erkeği ile kadını ile gayet cesur bir Türk kabilesi idi. İzmir e ve başka yerlere yapmış oldukları rivayet olunan hücumlar bu Türk kabilesinin yalnız kadınları tarafından yapılmış değildir. Onlar kadın ve erkek hücuma kalkarlar, fakat kadınlar daima ön safı tutarlardı. Bugün dahi yurd ve İst'K lâl davasında Türk kadınının aynı saffı tutmadığını ve aynı şeyi yapmadığını söyliyecek bir kimse bulunamaz. Şarki yurdan topraklarının, cenubu şarkisinde oturan Moaplılar kamer tanrıya Kamos adiyle taparlardı. O, onlarca baş tanrı idi ve kendi soy adlarını (Beni am roon) olarak kabul eden cenup komşuları Ammonlılar ise bu soy adlarını eski arapların, batmak çağındaki ay (hilâl) demek olan Amm ismine kadar çıkarırlardı. E. Huber s. 143. Şimdi gerek güneş, gerek ay demek olan bu kelimelerin hepsini altalta gelmek şartiyle ve Gü neş - Dil teorisine uydurarak analiz edelim: (D (2) (3) Amas = ağ 4 am 4 as A mazon = ağ 4 am 4 az 4- on Ka/nos t ak + am i os Amm — ağ 4 ağ 4 am. Yukardanberi verdiğimiz izah larla artık anlamış olduğumuz gibi (ağ 4 am 4 as) = (ağamas) — amas ışığın oldukça uzak bir sahada bir obje veya süje üzerinde görünüşü demek olur ki, bu suretle güneşlen başka bir obje düşünmek ve aramak lâzımgelir. Bunun da ilk insanlara göre ay olduğuna şüphe yoktur. Netekim Amazonlar ve Komanlar âyinlerini ay aydınlığında yaparlardı. Amazon isminde fazla olan ü-çüncü (. 4 z) unsurunun (. 4 ») ile bir kategoride geldilini ve aşağı yukarı aynı rolü oynadığını biliyoruz. Bu kelimenin dördüncü unsuru olan on (. 4 n) eki anlamı süjenin kendine ve yakın muhitine getirdiği için kelimeyi daha fazla şahsileştiriyor. Akamos'a gelince birinci unsuru olan (V. 4 K.) ile (V. 4 ğ) arasında bir fark yoktur. Çünkü (insanlar, biribirine güneşi göstermek veya anlatmak için - ağ, oy. txg, ak, ah [2] kelimelerini kullanıyorlardı. Yurdumuzda Am ve Amaslı has isimlerden bazılarını alalım: Amas-ya = ilbay tık Amas-ra = kasaba Amar-at — Niğde, Aksaray, kov Amar-iç = Erzincan, Kigi, köy Am-ut — Beyazıt. Aleşkirt Am-har — Konya, Ereğli „ Am-ildos İstanbul. Bakırköy köy. Am-im — Diyarbekir kö. Amman - Muş Amara Mardin. Midyat Amran - - Malatya. Arapkir „ Bu isimlerden meselâ Muş'un genç kazasında Amman ile Arap ilindeki Amman'ın aynı anlamda olduğunu ve aynı insanlar tarafından konulduğunu kabul etmek kadar ilmi bir hareket olamaz. Netekim Mardin'in Diyadin kazasında daki Ammara köyünün adını Şam ın bir mahallesi de (Ammara) mahallesi) taşımaktadır. Şu köy adlarını da bu kategoriye sokabili riz Em-evi = - Tokat, Erbaa köy Em-ert = Amasya, Merzifon . Em-erye -- Antalya. Akseki Gordon ehilde Mısır'ın ilk çiftçilerini anlatırken bu "Emeri" is-rnini de anar, ve der ki: ULUS Son haberlerimiz üçüncü ;ı\ Famızdadır. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5194 Adımız, andımızdır Heryerde 5 km komplocuların muhakemesine dün de devam edildi Dünkü celsede tahkikatı derinleştiren raporlar okundu Ali Saip ve Şemsettin, raporlarda kendilerine temas eden noktalar etrafında izahat verdiler Büyük Önder Alalürkün aziz ş«h-tına suikast yapmaktan maznun olanların muhakemesine '»«in ."lı*»m edilmiştir. Muhakeme salonu ilk celseden daha kalabalıktı. Saal dokuzda salonun açılmasını bekliyen kalabalık adliyenin merdivenlerini ve dış kapısını doldurmuş: elinde kartı olanlar salona «irdikten sonra bile, durmadan artan bir kalabalık caddenin karşı tarafında geniş bir dalga halinde uzanıp gidiyordu. Saat ona üç kala heyeti hâkime salonda yerini aldı. Reis: "— Maznunları çağırınız..,. İlk celsedeki oturuş tıraları gibi yerlerini alıyorlar: En başta Yahya ve sonra Aziz, Arif, Şemsettin, Idri;.. Şaban, İsmail ve Ali Saib. Müdafaa vekili Hâmid Şevket kol-tuğundakİ iki büyük dosyasile yerini alıyor Dünkü muhakemede heyeti hâkime, müddet umumi ve zabıt kâtip! Şevket (Pğıızun raporu Reis celsenin açıldığını ve 130 nu Müdde, umumî fi*. Baha Arınan marayı taşıyan raporun okunacağını söylüyor. Bu rapor, "Şevket O-guz„ imzasını taşımaktadır ve Anka ra emniyet direktörlüğüne hitaben yazılmıştır. "16.10.1935 aksamı saat 18 de, İstanbul pastahanesinden çıkarak Sa-manpazarına giderken Ali Saib geldi. Koluma girdi Bana "Başıma gelenden haberin var mı?" dedi. Ve ilâve etti: "— Ceyhan fırka reisi ile Ziraat bankası memurunun ihbarı üzerine çiftliğimde araştırma yapmışlar. Uze-yiri ve Hacı Idrisi eskiden tanırım Namuslu adamlardır. Yahya suikast işinde benim de methaldar olduğumu söylemiş.,, Ali Saib bunları söyliyerek benim birinci şubedeki arkadaşlarımdan malûmat almamı söyledi. Ben de Yah-yanın mevkuf olduğunu söyledim. Ali Saibten ayrıldıktan sonra Va- li Nevzad Tandoğana anlattım. Raporun okunması bitince mudi faa vekili Hamid Şevket sordu: (Sonu S. incİ tayfada) Habesler Makalleyi aldılar mı? -» a/ Çetin muharebeler olmuş, elden ele ge* çen şehir, nihayet habeşlerde kalmış İtalyanlar da Makalleden dün gönderdikleri bir tel-grafta, ayın dokuzundaki çarpışmaları anlatıyorlar Adisababa, 11 (A.A.) — Ras Seyyum'un saç yan kollarından biı kısmı dün sabah Mahalle'ye taa-ruz etmişlerdir, şehir müteaddit defa elden ele geçtikden ve şiddetli çarpışmalara sahne olduktan sonra nihayet süngü bücümile zaptolunmuş ve gece kati surette habeşlerin elinde kalmıştır. Habesler büyük miktarda esir, tüfek, ve mühimat ve harb levazımı almışlardır. Şimdiki halde fazla tafsilât yoktur. Müdafaa vettıti B. Hamid Şevket İnce M ... .11. . II (A.A.) — Istefani ajanımdan: Evvelki gün Gabat ve Ceba nehirlerinin birleştiği yerde yapılan çar -pışmalar şöyle olmuştur. Biri ana yurd, öteki Eritre askerle -rinden mürekkeb iki italyan kolu, ilerde birçok habeş gruplarının bulunduğunu haber alarak, onlara doğru ilerlemişlerdir Topçu kuvveti ile mücehhez olan ana yurd kolu, habeşlerin bulunduğu yr re gelir gelmez, harba tutuşmuş ve düşman, bu kolun açtığı ateşe dayanaınıya-rak garba doğru geri çekilmişte de, ora. da da Eritre koluna rastgelmiştİr. Erit-reliler hücum etmişler. habeşlerİ yeni -den gerilemeye mecbur eylemişlerdir. Bu muharebede habesler ağır zayiat* uğramışlardır. İtalyanlardan üç zabit yaralanmış, bir zabit iki askari Ölmüştür Gece vakti küçük habeş kolları Etghca yanındaki italyan mevzilerine yaklaş • mışlarsa da. topçu ateşiyle derhal püs kürtülmüslerdir Çember leynin Hatıralar] /»ıı rnlfrı-.ssıın yazıları yarındım iıilıarvn I LU S sütunlarımla aktıracaksınız. } eni sulh teklifleri ha/ırlanıvor Londra, 11 (A.A.) —Paris'in gu-enilir bir kaynağından Röyter ajansına gelen bir habere göre, Fransa ve İngiltere, İtalya - Habeş mu hasa -masına bîr hal çaresi olacak yeni bir plân hazırlamaktadır. Bu husustaki diplomatik temas tabii olarak mahdud olup, yeni görüşmeler yapılacağı hakkında hiç bir haber yoktur. Bu mesele Milletler Cemiyeti konseyi toplan tısında mevzuu bahsedilecektir. Londra, II (A.A.) — Taymis gazetesine göre, Cenevre'de İtalya ile Habeşistan arasında sulhun çabuk kurulması için yeni gayretler yapılması beklenmektedir. Gazete, italyanların silâhla elde ettikleri muvaffakiyetin pek az olması, bu memleketi konuşmalara girmeye daha ziyade yanaştırmakta olduğu kanaatındadır. Bunun için, Fransa tarafından doğrudan doğruya veya vasıta ile yapılacak teklifleri dikkatle gözden geçirecek tır. E«er Fransa, bu teşebbüse razı olmassa, küçük devletlerden mürekkeb bir grup bunu yapacaktır. Italyanın Milletler Cemiyetine karşı bazı şartlar ileri sürmek yo- ¦TAYYARE PİYANGOSU DÜNKI M Kil İŞTİ II UVGI M HARALAR KAZANDI? İstanbul. 11 (Telefonla) — Bugünkü çekilişte: 29.533 numara 50.000 lira kazanmıştır. Bu numaranın altından ve üstünden yediyüz ellişer numa radan sonları (3) ile bitenler 20 şer lira amorti alacaklardır. 27,019 ve 28,312 numaralar üçer bin; 11,100 ve 15,635 nu maralar biner lira kazanmışlar dır. (Diğer kazanan biletlerin numaraları 6. ıncı sayfamızda/ lunda bir temayülü vardır.. Bun lardan biri. kendisinin mutaarrız gösterilmesinden vaz geçmesini isteyecektir. Bu teklifi küçük devletler tarafından eyi karşılanmı-yacağı bildirilmektedir. Londra, II (A.A.) — İtalyan hü kümetinin yeni sulh tekliflerinde bulunmak üzere olduğuna dair bir gaconu 3. üncü sayfada) "Ulus,un Dil Yazıları GÜNEŞ DİL Teorisine s:öre toponomîk analiz tecrübesi 4nk ve inkara Ank kelimesi üzerinde çok ılu rulacak önemli bir kelimedir. Ba zı Sümer siteleri ona enki dediler. Bir adı da Ea idi. Suların müekkelı idi her tanrı gibi onun da bazı vazifeleri vardı. "Eridu tanrısı Enkı sular üezrinde hükmederdi. Akıl ve ferasetin, ilim ve hikmetin tan rısı idi. El işi ve yazı sanatını o buldu L. VVoolley Das Trank op fer s. 75). Enki yüreği yufka, in sanlar için iyilik ister ve düşünür iyi bir tanrıdır da. Sümer masalla rında anlatıldığı gibi .'Tanrılar ga zebe gelmiş ve insan cinsini suda boğmak suretiyle yok etmeğe ka rar vermişlerdi. Yalnız Enki bu gizli kararı utamapİştİ'ye açtı. Ay XI. nı kitab s. 75". Ve Nuh bunun ü-zerine gemisini yaparak insan cin sini yok olmaktan kurtardı. Sümerde Enki insan adı olarak (Sonu 2. inci sayfada) 11. Hatan Resid Tatikut' un oüneş - Dit teorisi üze- riınlr yapiiği tahlil yazılan OUgÜn .t"/' aırl.lı-ılİı. ) m imlin ıliharru Pr«s-fesöı Ih. Saim İli Itilvmrv'-tıin Güneş - IHI İvin isinin mrkıınizmaxı Iııtkt.ıntlu \uz- ılığı İki makaleyi neşre buş lıyacuûız. \ Fıkra Tavuk salkımları Artık asfalt üstünden geçirileme-dıkleri için, arnavud kaldırımlı arka sokaklarda, diğer ehli hayvanların nasıl kullanıldığını bilmiyoruz. Fakat yaya köylüler, henüz, tavukları beşer onar ayaklarından bağlayıp, bir demetini sağ, bir demetini sol omuzlarından baş aşağı sarkıtarak geçirmektedirler. Bu vaziyetten tavukların nasıl bir his duyup, insanlar hakkında neler düşündüğü tahmin edilemez İhtimal, sersemliye sersemliye, kesilme ıstırabını daha az duyacaklarından memnundurlar. Fakal n« çare ki İnsan kalbinin asilliği, bütün canlılarda eziyete nihayet verdiği derece ile ölçülür. Tersine tavuk salkımları, şüphesiz, koyla kalbinin katılığından değil, tavukların başka türlü şehire nasd taşınabileceğini bilmemekten, gözü kapalı, görenek esiri olmataun dan ileri geliyor. Yağmurda ampul ışıklarını da aksettirdiği zaman, en ileri bir medeniyet caddesini hatırlatan asfaltlarımız üzerinde bazı tezad-lan, birer birer, ortadan kaldırmalıyız. Bunu, şehrimizde, her bakımdan, örnek, disiplin kuran vali ve belediye reisimizden daha iyi kim başarabilir? Bu münasebetle vali ve betedîys reisimizden ikinci bir dilekte bulunmak hatırımıza geliyor. Bahçe-şehirde yaşıyoruz. Fakat bu, kırda yaşamak demek değildir: Bilâkis en ileri şehir hayatı sürmek demektir. Halbuki bahçeleri dolduran horozlar, İnsanların saat kaçta uyanmaları lâzımgeldiğini pek iyi kestiremiyorlar. Yenişehir, Kala ba köyünün hakkını neden gasbet meli? Tavuk eti ve yumurtası Ankara'da hiç bir kimsenin şikâ}et etmıyeceği kadar ucuzdur. Şehıri uykusunda ve köyü küçük kazancında rahat bırakmak daha mantıki olmaz mı? Hem bu suretle, komşu evin mutbak kapısı eşiğin-de, erkenden kesilen tavuğun çığlıklarını duyup çırpınışını görerek, kahvaltı iştahını kaybetmekten de kurtulmuş oluruz. Liman fon Sanders bir sabah neferlerine bütün Moda horozlarını boğazlalmıştı. Saat bîrde vazife yorgunluğu ile yatıp, saat dörtte horoz sesi ile yatanından sıçrayan ve şafak vaktine açık gözle çıkan intanın sinirleri, bu vakaya biraz da hak verdiriyor. *** s .'. il-A 2 ULUS 12 SONkAiyUı. ı Varı - Nm«mi/ Piki ir «ti eyanları Roosevelt'in nutku her tarafta aynı sckîlde karşılanmadı. Hattâ ju yo-Auı 6u nıemfefcette bile bütün basın tarafından aynı tarzda karşılanmadı. Mesela, Fı ansa'da, sağ taraf basının şiddetli hücumlarına, solun tasvibine uğradı. Radikal sosyalist basın ise o-ru cn çok sanksyonlar ve petrol ambargosu bakımından ele aldı. İtalya, nutku tabiatiyie beğenmedi. Almanya, otokrat rejimler aleyhindeki süsleri benimsemedi ve cevab vermeyi italyan faşistlerine bıraktı, ingiliz basını, nutku vuzuhsuz ve daha ziyade amerikan iç siyasasına mahsus buldu Bu manzara yalnız, bugünkü dünyanın ne kadar karışık olduğunu göstermeğe kâfidir. Memleketler ayrı ayrı düşündükten başka her memleketin kendi kamoyu (İtalya, Sovyet Kusya ve Almonya gibi bazıları % 100 kontrollü memleketler müstesna) birçok zıd parçalara bölünmüş bulun-maktadır. Manzaranın pek karışık olmasına rağmen diyebiliriz ki, üç esaslı fikir cereyanı gerek memleketlere geıek ise partilere bugün kendi renktrini lemislerdir: 1. Liberal ve demokrat cereyanı 2. Faşist cereyanı 3. Sosyalist cereyan. Bu üç cereyana göre Fransa ve ingiltere gibİ memleketlerin partilerim mii/ tasnif edeceğimizi söylemeğe lüzum yoktur. Memleketleri ise, aynı numara sırasını elde tutarak söyle tasnif edebiliriz: 1. — İngiltere, Fransa, Belçika v.s. 2. Almanya, Japonya, İtalya. 3. — Sovyet Rusya. Bu cereyanlar, yalnız İç politika yahut dış politikada değil, genel olarak hayatın, insanın ve dünyanın telakki ediliş tarzında birİbirlerinden ayrılmaktadırlar. Ve hepsinin gayesi, er geç bütün dünyada hâkim olmaktım. Aralarında şimdilik yaptıkları mütarekeler yahut kompromister, siyasa icabatı dolaytsiytedir, taktik mahiyetinde yaklaşmalar yahut uzaklaşmalardır. Asıl istenilen diğer ikisini, kMrıbirine yıprandırtmak ve tasfiye ettirmektir. Bu oyunun bir memleketteki partiler arasında nasıl cereyan etmiş olduğunu Hitter'den önceki Almanyada gördük. Nasıl cereyan etmekte olduğunu ise, bugünkü Fransa'da görüyoruz. Almanyadaki Brünİng'in yeruıi Fransa'da bugün radikal sosyalistler ee bunların şefleri tutmaktadır. Aynı oyunun cihan Ölçüsünde ve memleketler arasında cereyan etmesi hâdisesine ise, daha yeni yeni şa hid oluyoruz. Ve burada, aracı fikir eereyanları ve aracı partilerin rollerimi, anglosakson âlemi üzerine almış- tir. Gerçi, bu uç fikir cereyanı arasında bugün cihan ölçüsünde yapılmak- ta ve akislerini ya Cenevre toplantıları ve kararları yahut da Roosevelt gibi şahsiyetlerin nutuklarında bulmakta olan mücadele, bu üç fikir cereyanının aynı memleketin parlamentosunda ve bu parlamentodaki partiler arasında cereyan etmesi kadar vazıh değildir. Bu vuzuhsuzluğun bir sebebi, bu üç fikir cereyanının flrsıulusal atana henüz çıkmış olmalarıdır Bu fikir cereyanları, fikir cereyanları olarak, gerçi ötedenberi mevcuddurlar ama kocaman millet camialarının resmi rejimleri ve siyasaları olarak ortaya çıkmaları, henüz pek yenidir. Genel savaştan Önce, yalnız liberal ve demokrat devletler vardı. Otokrat ve geri devletlerin ideolojik bakımdan ne prestijleri ne de hayat haktan vardı. Genel savaştan sonra ise, faşist devlet ve sosyalist devlet tipleri yalnız ortaya çıkmakla kalmamış, tari hm seyir ve i'tikameti üzerinde müessir olabilmek için, bunların propagandalar yaptıkları ve taraftarlar kazandıksın da görülmüştür. Vuzuhsuzluğun ikinci sebebi ise, arsıulusal alanın bir memleket ve o-nun parlamentosu gibi ucu bucu malûm, mahdud ve mukayyet olmamasıdır. Arsıulusal alan demek, nihayet dünya demektir. Bİr fikir mücadelesinin dünya Ölçüsünde yapılması; büy-le bir mücadelenin kendi ihtilaf lar mı, çarpışmalarını yaparak istikametlerini göstermesi ve arsıulusal Ölçüde cereyan eden bir mücadelede neticelerin malûm olmağa başlaması için, en az iki üç nesîllik bir zaman lâzımdır. Şu var ki, nasıl otuz sene süıen mezheb muharebelerinin tolerans ve laiklik fikirlerini ve nasıl ingiliz ve franstz inkılablarının liberal ve demokrat cemiyetleri doğuracakları, o sıralarda meçhul kalmış fakat daha tonrahi nesiller için malûm olmuş ize, bugünkü fikir cereyanlarının neticesinde-de bir sente ı rnuluütb kalınacağına ve dünyanın kıyamete kadar liberal demokrat - faşist - sosyalist idelerin bir savaş alam manzarasını muhafaza edemtyeceğine şup he yoktur. B. Roosevelt, bir nutuk söylemiştir. Bu nutuk bazılarının dediği gıbİ sırf sanksyonlar işi bakımından yahut diğerlerinin ileri sürdükleri gibi Amerikanın iç styasası için söylenmiş olabilir. Şurası muhakkaktır ki, nutku iyice inceliyacek olursak, onda, hem liberal demokrasi, hem faşizm, kem de sosyalizm için söylenmiş birçok sözler bulabiliriz. Cenevre ile La-val - Hoare plânının karşılaşmasında, keza. Eğer ileriyi görerek mütatea yürütmek istersek dünyamızın bu hususiyetini gözden kaçtrmtyalım. Burhan BELGL Serdar F**\z Mttluımmetl Htm şerefine Dünkü ziyafetler Şehrimizde bulunmakla olan Afgan Hariciye Nazın Feyz Mohammcd Han şerefine dün İran Büyük Elçiliğinde bir •fie ziyafeti verilmiştir. Bu ziyafette Dış Bakanımız B. T. R. Araş ile Korgeneral Fahrettin Altay. Cumur Reisliği Başyaveri ve Özel Büro direktörü. Dış İşleri Bakanlığı ve Afgan Büyük Elçiliği ileri gelenleri de bulunmuşlardır. Ayrıca Dış Bakanımız B. T. R. Aras dün Çankayadaki köşklerinde sayın mi safirimiz şerefine bir çay ziyafeti ver -mistir. Bu ziyafette Bakanlar, elçiler, elçilikler ileri gelenleri, mebuslar ve başka bir çok yüksek şahıslar bulunmuştur. Karşîyakada ışık söndürme tecrübesi izmir, M (A.A) — Bu gece Karşıyaka ile civarında hava hücumuna karşı ışıklan maskeleme tecrübesi yapılmıştır. Tecrübe saat 20 den 20.30 a kadar devam etmiş, muvaffakiyetle neticelenmiştir. Yüksek Müdafaa Metlisinin toplantısı Bakanlar Kurulu dün Başvekil İsmet İnönü'nün reisliği altında Yüksek Müdafaa Meclisi halinde topla -narak muhtelif işler üzerinde görüşmelerde bulunmuş ve bu işlere ait kararlar vermiştir. iç haberler Türk vatandaşlığına geçecek beyaz ruslar 15-16 yıldır yurdumuzda misafir bulunan beyaz rusların sayısı bugün 1450 kadardır. Bunlardan 142 si geçim ve yaşayış durumlarından dolayı Türkiye dışında çalışmak istek ve zaruretinde bulunduklarından. Mil -letler Cemiyeti Nansen ofisi vekili -nin delaletiyle, yavaş yavaş Cumu-riyet Hükümetinin gösterdiği kolaylıklardan da faydalanarak yeni yerleşme yerlerine gitmektedirler. Ge -riye kalan 1300 kadar beyaz rusun Türkiye tabiiyetine geçirilmeleri ka-raHaşmıştır. Diğerleri memleketi ter-kettikten sonra bunların türk tabii -yeli muameleleri yürütülmeye başlanacaktır. (A.A) Halkevinde dünkü konferans B. Şevke. Mehmed V mini ^ a\ ma kurum li Bilgisin, Hukuk İllimin seri konferanslarından altıncısını verdi Hukuk ilmini yayma kurumunun, ı- ı iıl. ettiği seri konferansların altıncısını dün halkevinde Ankara Hukuku profesörlerinden B. Şevket Mehmed Ali Bilgisin vermiştir. Dinleyiciler a-rasında mebuslar, profesörler ve birçok hukuk mensubları vardı. Konferansın mevzuu: Ticaret serbestisini takyid edici âmillerin hukuk bakımından tetkiki idi. Profesör; ticaret hukukundaki serbestinin mukavele serbestisi dem-.-k olduğunu söyledikten sonra bunun tarihi seyri üzerinde kısa bir tahlil yaptı. Roma hukukunda şekli tahdid lere rağmen mukavelede ferdin iradesi mutlak olduğunu ve bunun kilise ve feodalite hukukuna nüfuz ederek 19 uncu asır hukukuna kadar devam ettiğini ve bu asrın ilk nısfında en geniş manasını aldığını aÖyliyen prole-sör, ortaçağdaki korporasyon teşki- lâtının mukavele idaresini lakyîd ölmediğini, ancak ticaret ve .sanayie ¦ ı. .ılı tahdid eylediğini söyledi. Fransız ihtilâlinin lieniş ferdiyetçi prensiplerine rağmen mukavele serbestisini ı.. İnin! eden bazı lıükumleı •( ihtilâl kanunlarındı yer .ildiğini fa hatırlattı. Yirminci asırda fennin bayata lal biki ve münakalt vasıtalarının aı l.şı ve süarllenişi iktisadi ve içtimai alanda büyük değişiklikler yapmıştır. Bu değişiklik .sanayide ve kredide büyük toplanmalara müncer olmuş ve bunlar mukavele serbestisinin ifadesi n-lan serbest rekabeti ortadan kaldırır bir mahiyet almıştır. İçtimai ve iktisadi inkılâplar terdin hürriyetini ve onun mukavele iradesinin hududları-nı, on dokuzuncu aatf sonlarına doğru iyice darlaştınrken hukuk felsefesinde de yeni mektepler doğmağa başlamıştrr. Hegel ile başlayan ve ferdin I..in -tim devletçiliğin otoritesi ile tahdid eden yeni konsepsiyoo* lar, yirminci asrın İlk yıllarında daha geniş bir yer almıştır. Ancak garb hukuku alıştığı ve bir türlü ayrılama-dığı endividüalist esasları muhafaza ederken içtimai zaruretleri de hukuk alanında JurUprüdanslarla önlemeğe çalışmıştır. Ancak bu tedbirlere rağmen etnü-yet hayatındaki realitelerle mevzu hukuk kaideleri arasındaki boşluk lamamen duyulmaktadır. Ve bu boşluğu ancak yaratıcı bir kuvvetin yeniden kaidelerini kuracağı yeni bir hukuk doldurabilir. Profesör, bu silsile içinde geniş malûmat verdikten sonra sözünü türk inkılâbı ile birlikle ve derhal kurulan yeni lürk hukukuna intikal ettirmiş ve rejimimizin devletçi ve halkçı mahiyetinin yeni türk hukukunda da tecelli edeceğini söylemiştir. B. Şevket Mehmed Aİİ sözlerini şöyle bitirmiştir: "— Türk milleti, bu fikir inkılabını yapabilecek yaratıcı kuvvete maliktir, bu yaratıcı kuvvetin adını hepiniz bilirsiniz... Atatürk." "Ulus,,un Dil Yazılan (Başı I. inci sayfada) da kullanıldı. Enkidu Gılgamiş'in sadık yoldaşı onu ölümlerden, felâketlerden kurtarırdı. Enkidu Sü-merde olduğu gibi (Eti) mitolojisinde de etkili ve kuvvetli bir rol sahibidir. Topraktan çıkarılmış E-ti eserleri Enkidu'yu (boynuzlu ve kuyruklu bir boğa adam "Hom-me - Taureau" Contenau la civi-lisation des Hittit et des Mıtanni-ens s. 235) şeklinde göstermekte-dir. Sümer masallarında bunun meziyetlerinden oahsedıîırk.-n Af*' nilir ki: (Kilganıiş'in harikulade bir dostu vardı. Bu çok zeki, çok kuvvetli Enkidu İdi. Deniş Saurat His toire des religions s. 108). Bugünkü Türkçe lehçelerinde ank ve ona hısım kelimeler şunlardır: Ang (Rodloff, 1-183 karaim. şort) kabiliyet, istidad, feraset hatıra. Angu - (Radloff. 1-187. Uyg. Levha manzara. Angarmak (Radloff. 1-187 kas) idrâk, akıl, fehim. An = (Pekarski Yakut dili 1-100) 1 - mebde, menşe. 2 - birinci, ilk. 3 - yarık, kapı. geçjt. kader, kısmet. Anık (Radloff. 1-231). 1) (Kırgız) doğru, dürüst açtk. 2) (Kırım) izah etmek. 3) (Kazan. Karayim) hazır. Ang, ong, ung - Akıl, gayrı mezru, yemin (sağ) (Rad. 1. "ad., kaz., Krm." (der Yabanabat -Ankara) (Rad. 1 alt., tel., kır., K. kır., tar., sağ., Koyb., kaç., Kom., Krm., Uyg-, Çağ." ). Angalmak Hayret etmek (Türkmen.). Angın - angun Mamur (Der — Manisa, Gördes, Muğla). Angı Hatıra (Oğ.). Angu - Hayal, resim (Oğ.). Anglayış == İdrâk (B. T. L.). Anki Gafil (Id.haş.). Eskİ ve yeni muhtelif Türk lehçelerinde ank ve anğ ile ilgili kelimelerin hepsinde şu manaları buluyoruz: 1 — Kuvvet kudret, asil, yaratan. 2— Akıl, zekâ, feraset, uyanıklık. 3 — Sadık, açık kalpli, dürüst. 4 — Resim, hayal. ışık. 5 —Su. ve Sümer mitolojisinde suların tanrısı. Ahterikebir ankur biçiminde bir kelimenin "her nesnenin aslı" demek olduğunu ve kelimenin arap-ça olduğunu söylîyorsa da aldan-dığı şüphesizdir. Kelimenin anlamlarını öğrendikten sonra Ankaramızın Güneş-Dit teorisine göre analizini yapa rak hakikata varalım. Kelimenin etimolojik şekli şudur: Not: — (Ank da iki konson yan yana olduğu için konsonların ara m ula bir (ğ) aramak lâzımdır. Zaten kelime dikkatle telâffuz e dilirse bu (ğ) kendisini gösterir). (I) (2) (3) (4) Ankara ağ + an -4 ağ (S\ ak (6) nada bir isîm olması doğru ve tabii olmakla beraber Ank adının sular tanrısı olması ve iç Asya'da Ankara adında bir de su bulunması göz önüne alınarak onun bir de su ile olan münasebetini araş-Iırmak doğru olur. Bu bakımdan Ankara'yı yeniden analiz edelim: (I) (2) (3) (4) Ankara ağ i an -j ağ f ak -f (S) (fi) ar , dg (1) ağ ana köktür, su anla-mınadır. (2) an anlamın çok yakın oır ılkf İlli (1) ag ana koktur, asıl esas, sahip, kudret manalarını verir. (2) an - ektir. Bu anlamları süje veya objenin en yakın sahada muhitine ve bitişiğine götürür ve süje veya obje ile ana kökün çok yakın bir münasebetini ifade eder. (3) ağ - ektir. Bu mana ve münasebeti temsil eder. Bu bakım dan (ağ r an -f- ağ i ak) ~ (aganagak) - ank kuvvetli, kudretli, sahip, asıl demektir, ve tam manada akıl ve feraset sahibi o-lan bir tanrıdır. Sümer mitolojisin de ki ank tanrının bütün vasıflarını açık kalpliliğile, merhameti, insanlara insanlık öğretme meziyetlerini nefsinde toplıyabilir. Yukarda sıraladığımız manaları ve rip vermediğini anlamak için bir kaçı ile mukayesesini yapalım: (l) (2) (3) (4) Ank — ağ -f an -r ağ + ak Karayim lehçesinde: Ang — ağ 4 an t ağ + ag Kırgız: Anık - ag ı an ı ig t ik Analiz neticesi her üç kelime unsurlarının aynı kıymette oldu ğunu göstermektedir [1]. Netek^m manaları da aynıdır. Artık ank kelimesinin manasını öğrenmiş o-luyoruz. Şimdi Ankara'nın analizine devam edelim. O zaman kelimenin etimolojik şeklini şövlece hulâsa edebiliriz: (1 234) 5 6 Ank • ar ı ağ (5) ar — ektir. Yakın muayyen kat'î bir sahayı ve o sahadaki hareketi gösterir istenilen şeyin olduğunu, tekarrürünü ifade eder. (6) ağ - mananın ifadesini vc tamamlandığını bildirir, bu suret le Ankara akıl ve ferasetin kuvvet ve kudretin tamam ve mükemmel olarak kararlaştığı yer manasını verir. Hakikatte Ankara'nın bu lunduğu yerin ehemiyeti müdata aya elverişli olması, çok eski zamanlarda da kültür ve endüstıı merkezi oluşu bakımından bu m.v [/] Gerek konson gerek vokal kategorileri için teoriye müracaat lâzımdır. ve suje ile ilgisini guslerır ektir. (3) ağ = bu ek yukarıki anlamı ve münasebetini isimlendiren obje veya süjedir. (4) ak = ektir; düşünceyi tamamlamış ve manayı tayin etmiş tir. Şu hale göre (ağ -f an ¦+ ağ + ak) = (ağanağak) = ank muhitine taşmıyan fakat tamam ve muayyen bir su yani nehir veya göl demektir. JS) ar = ektir. Yakın, muayyen, kat'î bir sahayı ve sahadaki hareketi gösterir. (6) ağ = ektir. Bütün bu anlamın ifadesidir. Böylece (ağ an ¦ ağ ak ar - ağ) = (ağanağakarağ) Ankara. Bir suyun kat'î ve muayyen bİr sahanın, bir yerini ifade eden bir İsim demek olur ki bu suretle de Ankaramızın en doğ ru bir ifadesini yapar. Ankaranın eski zamanlarda oldukça büyük bir su üzerinde kurulmuş olduğuna şüphe yoktur. Netekim aşağıda isimlerini yazdığımız Ank ve Ang lı isimlerin hepsi de su yakınında veya su üzerindedirler: Ank Urfa, Bilecik. Angig - Erzncan, Kigi. Angül == D. Bekir. Lice. Ang ;an = Eiaziz Palo. Angu-eh = Van, Muradiye. Ankliya = Artvin. Not: — Ankaramıza bu adı verenler Baykal gölünün garbından göçmüş Türklerdir. Baykal gölü garb mıntakasında Baykal'dan çı-kup Yenisey (Yeniçay) büyük nehrine dökülen bir Angora nehri var ki, bu nehrin geçtiği mıntaka esasen coğrafyacıların ilmî ifadelerine göre dünya yüzünde, ilk sudan sırtını çıkarmış ve güneşe arzetm'ş ilk insanlık mıntakasıdtr. Ankaranın ne kadar eski bîr Türk feh'H olduğunu anlamak için bu ilmi izah çok İnandırıcıdır kanaatindeyiz. Bu tarihi ve coğrafî izahlar''«n meydana çıkıyor ki Ankaramız İçinden geçen sularla alâkadar ~-'arak Türkler tarafından isim almış gayet kadim hi*- Türk şehridir. BİTTİ ULUS _ı3 SO\K\M N 1936 PAZARTESİ Son haberlerimiz üçüncü sa) famızdadır. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5195 Adımız, andımızdı Heryerde 5 k Dün Altı Vilayette Saylav Seçimi Yapıldı ftaşbetke \ \/\ ı ET F. R. ATAY Milletler Cemiyeti ve zecri tedbirler hakkında ileri geri işittiğimiz bütün hükümleri unutarak, Afrika harbinin dördüncü ayın -daki umumî vaziyete bakacak olursanız, milletler tarafından barış lehine sarfolunan emeklerin kaybolmamış olduğunu göreceksi niz. Zecrî tedbirler, İtalya ekono misi ve politikası üzerinde büyük bir tesir bırakmıştır. En mühim nokta, aza devletler arasındaki dayanışmanın, etyopiye, milli müdafaasını organize etmek husu -sunda verdiği serbestliktir. Hatta iki taraf birden yardımsız bırakıl mış olsaydı, habeşliler bugün ge -ne pek güç mevkide bulunacaklardı. Milletler arasında yalnız kal makla, milletler tarafından terk olunmamak arasında bir fark vardır. Gerçi eni sonu toprak ve hak müdafaasının en ağır yükü, toprak ve hak sahibinin omuzları üstüne düştüğüne şüphe yoktur. Fakat bir tarafa harbi güçleştirmek, ve bir tarafa harbi kolaylaştırmak, harb hakkındaki ilk tahminlerin çoğunun boş çıkmasına sebeb ol -muştur. Son vakaların meydana çıkardığı hakikatlerden biri. dünya mil-• etlerinin en büyük kısmındaki harb korkusunun ve barış isteğinin ne kadar derin ve kuvvetli ol -duğudur. Avrupalılık ve beyazlık taassubunun en koyu olduğu memleketlerde bile, halk, habeşler salına geçmiştir. Etyopinin iptidai ligi, geriliği, hattâ etyopideki esir-tüccarlığı hakkında yapılan telkinler ve her kulağa işittirilen edebiyat bile, barış saflarını zayıflatmamış-tır. Bir de, daha yirmi yıl öncesine kadar osmanlı imparatorluğuna karşı yapılan harblann, bütün dünyada nasıl karşılanmış olduk '.arını göz önüne getiriniz. İptidaî ligi, geriliği ve esir tüccarlığını bı rakınız, din vesilesi bile, taarruz edenin mukaddes bir vazife yapmakta olduğuna herkesi inandır makta İdi. Milletler Cemiyetinin barış için tam bir inanca olduğunu belki bizim nesil görmiyecektir. Fakat menfi olarak harb korkusunun, ve müsbet olarak, insanî fikirlerin, milletleri barış İçin organize ol -mağa ciddî olarak hazırlamış olduğuna şüphe edilemez. Şimdili'; harbi ancak güçleştiren, ve taarruz edeni maddî zorluklar ve manevi bİr tazyik altında bırakan küçük ve eksik bir tecrübe, eğer daha iyi çalışılır ve daha ameli İmkânlar elde edilirse, harbi im • kânsızlaştırmak ihtimali ne kadar kuvvetli olduğunu isbata hizmet etti. Paris ve Londra'dan son gelen telgraflar, italyan havasının git -tikçe yumuşadığını göstermekte dir. Hattâ, milletr cemiyetinin yeni toplantısından önce, yeni barış teşebbüsleri karşısında bulunulacağını bildiren haberler vardır. Vaziyetin birçok sürprizlere tahammülü olduğu göz önünden uzaklaştırılmamakla beraber, Milletler Cemiyeti azaları arasındaki dayanışmanın ve barış azminin, birkaç ay evelki şartları hayli de -ğiştirmiş olduğu meydandadır. Barış cephesinin yüzde yüz zafer kazanacağını zannedenler, belki, azçok umusaya uğrayacaklardır: Fakat bu cephenin yüzde yüz bozgun vereceğini ümid edenler, daha az aldanmış olmayacaklar - Boşalan saylavlıklara C. H. P- taralından aday gösterilenler oy birliğiyle saylav seçilmişlerdir Cumuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliğinden: Boşalan saylavlıklara partimizce aday gösterilen General Pertev, Doktor Saim Ali Ditemre, Erzurum saylavltklartna; Doktor Hulusi Alataş Aydın Saylavlığtna, Hatice Özgene! Çankırı saylavlığtna, İhsan Kurtkan ve llyas Sami Muş Çoruh saylavltklartna; Raif Dinç Zonguldak saylavlığtna, ibrahim Tali Öngören Diyarbekir saylavltğına oybirliğiyle rey alıp seçilmişlerdir. * # * ULUS, Yeni seçilen saylavlarımızı kutlar ve kendilerine sürekli başarılar diler. Serdar Feyz Mohammed Hanın ziyareti Türk-afgandostluğunu teyid etti SAYİN MİSAFİR DÜN \Kv\ı ISTANBULA HAREKE! İlli RESMİ TEBLİC - Türkiye İle Af ganistan arasındaki kardeşlik müna ¦ebetlerini teyid etmek ve Türkiye ricali ile teatii efkârda bulunmak üze re Ankarayı ziyaret etmiş olan Afga nistan Hariciye veziri Ekselans Serdar Feyz Mohammed Han Ankarava vürudunda Reîsicumur Atatürk tarafından kabul olunarak Afganistnn Padişahı Hazretlerinin kendileri hak kında duymakta oldukları derin sevgi ve saygıları arzetmiş ve Atatürk Majeste Mehmed Zahir Han Ha* retlerine bilmukabele saygı ve büyük muhabbetlerini bildirmeği Hariciye Vezirinden rica eylemişlerdir. Misafir Hariciye Veziri Başvekil İsmet inönü ve Hariciye vekili Dr. Tevfik Rüştü Arasta yaptığı mükâlr-melerde Afganistanın Türkiyeye karşı olan sarsılmaz merbutiyet ve muhabbetini teyid etmiş ve kendisine Türkiyede kardeş Afganistan* cok (Sonu 3. üncü sayfada) Dessie ye getirilen italyan esirleri On italyan tankının nasıl avlandığını anlatıyorlar Mahallenin düştüğü teyit edilmemek -te9 fakat bu bölgede italyanların çok sıkıştırıldığı bildirilmektedir Adisababa, 12 (A.A.) - Son defa Dessieden gelen beyaz italyan e-sirleri, 15 ilkkânunda Şİrede yapılan ve habeşlerin muzafferiydi ve Enda 5'ılasie ile Degİech ileri mevzilerini e-le geçirmeleri ile neticelenen muharebe hakkında aşağıdaki tafsilâtı vermektedirler: "800 beyaz italyan İle 800 eritre liden mürekkep bİr kuvvet, Enda Silasİe istikametinde cenuba doğru gitmekte iken bir habeş kuvvetine rastlamıştır. Habeş kuvveti çekilme ğe başlamış ve italyanlar tarafından kovalanmıştır. İtalyan kuvvetlerinin yarısı, önünde tanklar olduğu hald»\ bir çıkmazla »on bulan bir geçide girmişlerdir. Bu sırada habeşler, dayı çevirmeğe ve etraftaki tepelerde yerleşmeğe başlamış!* r. ItalyanUı t. mamile çıkmaza girince habeşler. cidin ağzını gayet iri kayalarla ka patmışlardır. İtalyanlar, bu hİlerin farkına varmışlar ve geçitten çıkmak istemişlerdir. Ancak, italyan kuvvetinin gerisini örten tankta bir pan olmuş ve geçidin tek mahreci tıkan mıştır. Diğer bir tank da ateş almış ve habeşler, İtalyan kuvvetinin müte baki kalan kısmına kılıçlarile hücum (Sonu 3. üncü sayfada! Ulus,un Dil Yazılan GUNES-DtL Teorisindeki Mekanizma BAŞİ INGIÇ Türkiye bilgi alanında ilerlemektedir. Dilcilik memlekette bir tasfiye maksadı ile işe başladı. Bu çalı., ma filoloji meselelerini dolurdu. Bundan dil tetkiklerinin tarihsel önemini halk anladı. Birçok uzak lehçelerden derlemeler yapıldı. Yeni dil formasyonları, yeni kelimeler çıktı. Yenilemek, kelime kurmak, söz kurumu, yani Türk iğrabı bir takım kaideler kazan di, ve bugün logojeni meselelerine girmek ile dil felsefesine girmiş bulunuyoruz. Her şey çalışmak ile olur; her şey tecrübe ve durmamak ile ya pılır; oturmak ile hiç bir şey ol- tc Bakanımı/ Istanbula ^\\\\ İç bakanımız B. Şükrü Kaya, rahatsızlığı dolayısiyle, bir müddet İstirahat etmek üzere, dün akşamki trenle Istanbula gitmiştir. Kendisine Ekonomi bakanımız B Celal Bayar vekalet edecektir. Atlı Sporun Dünkü (»ezintisi Gezintide Başbakanımız da bulundu B. Peker inkılah dersini verecek C.H.P. Genel sekreteri B. Rerrb Peker, inkılâb dersini vermek üzere, dün Istanbula hareket etmiştir. Çemberleynin Hatıraları Cİhan siyasa hayatında elti yıldır, türlü türlü rol oynamış olan İngiliz diplomatının hatıralarına bugün dördüncü sayfamızda baş lıyoruz. dır. Neticenin, Cenevre müessesesini kuvvetlendirmek, tamamla -mak ve ona, enternasyonal güvenlik ihtiyacını tatmin edecek bir şekil vermek arzusunda bulunanları teşvik eder bir şekilde olmasını temenni etmekten gayri ne yapabiliriz?. Baş ha banımız Atlıspor Atlı Spor kulübü azaları dün sabalı ingiliz elçiliğinde toplanmışlardır. Elçi ve eşi misafirlerini hazırladıkla rı büfede ray ikram ederek ağırlamışlardır. Bu sırada Başbakan İsmet InÖnü dünkü gezintisinde de gelmiş ve saat onda ava çıkılmıştıı- Çnııknya - Dikmen köprüsü yolu it* Harbiye mektebi önünden geçilmiştir Abdi Pasıı çiftliği ile Yenişehir arasın -(Sonu 5. inci sayfada) Yazan: Dr. Saim Ali Dilemre maz. Türkler ne yapıyorlar ısa mütemadi bİr çalışma ve deneme mahsulüdür. Güneş - Dil teorisini an lamı yan-lara, eyice kavrıyamıyanlara, bu yolda yapılan münakaşalara yardım maksadı ile, bir iki söz söylemek istiyorum. Biraz uzunca olacak amma başka çare yoktur. Herkese bir sual soracağım. Ders okutmak hususunda epice çalıştım, böyle başlamak lâzımdır. Bu sorgu şudur: — Niçİn küçük çocuklar meme ye, yemeğe, anneye, üçüne birden MAMA derler? — Çünkü başka lâf bulamazlar! Cevap budur. Halbuki Mama süt konkre bir mefhumdur; Mama yem k abstre bir mefhumdur; çünkü genel, belirtisiz "infixc" bir anlamdır. İmdi her "ABSTR AKSI YON" bir konkre kaynaktan gelir ve dÜ-ler böyle büyürler. Bu hâdiseleıe "ELARGİSSEMENT" denir. Yani bir "ilk ses" tekâmül kanunları sayesinde tanınmaz bir hale gelir. Eğeı 6enı dikkatle okur ise. z göreceksiniz ki "yarım insan'' denilen "PRİMAT" lar (A) sesini kısa veya memdut olarak SU ve GIDA için kullanırlar. Bugün "AS, AS, AR, OS, AÇ, AH. AK, OR...' sesleri (yemek, içmek, su, tenasül, yemek veren *'şef") için kullanılır En faydalı bir şeyi gösteren sesten konkre kelimeler çıkardılar; fakat bu hayvan ve yarım hayvan, yani PRİMAT tekâmül ettikçe a-lışmış olduğu sesleri eğip bükerek "ABSTRE" ter yapmağa başladı. Bu sesleri tabiat kuvvetlerine isim yaptı. Bu kuvvetler, TOTEMLER, ALLAHLAR oldu. Burada anlıyamıyacak bir şey yoktur. SİMİEN denilen, ve herhalde bizden başka olması icabeden bugünkü maymun cinslerinin çıkardığı sesleri işitmiyen yoktur. Malûm homurtuları EKSPRESSİF zamanlarda daima bir sestir ki bu da bir: — EH!EH! ten ibarettir. i »lı m nht? ,g| Güneş Dil «eorisi'nin çıkma-sındaki saikler felsefîdir. Bur-« 1 ı (Sonu 2. inci sayfada) AV İFA 2 ULUS 13 SONkAi-u: 1 İ. h-nl'iıl ıııt-l. Iııhıı Inkılab dersleri. H PKKER Neşet Halil AT AY 1 — Türk inkılâbı nedir, sağ, sol temayüllerine göre; hangi tip ink:-lâblar arasında tasnif edilebilir? 2 — Türk inkılâbı nasıl doğmuş tur, nasıl devam edebilir? 3 — Türk inkılâbının dünya inkı-lâbları ile münasebeti ve bu inkılâb-lar arasındaki yeri ve ehemiyetİ nedir? 4 — Türk inkılâbı geçmiş veya muasır inkılâblardan birinin kopyesı veya devamı olarak tetkik edilebilir mi? Yoksa bu hepsinden ayrı olarak, türk milletinin yeni bİr cemiyet, yeni bîr millet, yeni bir devlet anlayışından doğmuş yepyeni bîr hareket midir? 5 — Türk inkılâbının dünyanın bugünkü gidişine yaptığı ve yapacağı tesirleri nasıl izah edebilirsiniz? 6 — Büyük endüstri inkılâbından sonraki dünya tarihi ve bu tarihin bugünkü neticeleri, türk inkılâbına göre doğru olarak izah edilebilir mi? 7 — Türkiyede bir tek siyasal parti vardır. Komünist Rusya'da, faşist İtalyada, nasyonal sosyalist Alman-yada da vaziyet böyledir. Buna mukabil siyasal partileri düzinelerle sayılan birçok ileri memleketler vardır. Vaziyeti nasıl telakki ediyorsunuz; butun bu dünya memleketleri arasında Türkiyenin tek partili oluşu, türk inkılâbının ileri mi, geri mi bir vasfı dır?. 8 — İstiklâl diye neye bağlanıyorsunuz ve bu kelimeden ne anlıyorsunuz ? Ben bu sekiz suali burada; partiye kayıtlı ve parti içinde vazife alan arkadaşlar başta olmak üzere, memlekette İdare, terbiye işleriyle uğraşanlara, muhtelif çalışma zümrelerinde halk çalışmalarını ve halkın devlet ve ınkılab müesseseleriyle münasebetlerini tanzim edenlere soruyoruızı! Suallere şimdiye kadar muhtelif kaynaklardan edindiğimiz bilgileri bir araya toplıyarak tam ve mümkün olduğu kadar geniş cevablar vermeğe çalışınız, sonra bu cevabların ö-nüne bir veya birkaç - niçin - koyunnz ve tekrar cevablar arayınız. Neticeyi fteceb Peker'in inkılâb derslerinden hulâsa olarak aldığım şu kısa notlarla karşılaştırınız! Böyle bir iç kontrol - salâhiyetleriniz dolayısiyle • bir taraftan, devletin, partinin inkılâb için çalışmalarını, halkın devlet ve inkılâb müesseseleriyle münasebetlerini kolaylaştıracak, Öte tarardan da; inkılâba, devlete, partiye karşı deruhde ettiğiniz ağır ve mesuliyetti vazifelerde kendinize daha inanarak, idealinize da-ha bağlanarak çalışmanıza yarıya-caktır. Cevablar şunlardır: 1 — Türk inkılâbı, türk milletinin milli siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik ilh. ılh . yaşayışına, dışla münasebetine tesirler yaparak müstakil mîllet halinde bir yeniden varolma hareketidir. İnkılâbın biribirinden ayrı sağ, sol temayülleri yoktur. İnkılâbın kül halinde bütün ileri sağ, ileri sol temayülleri tasfiye ederek, bir millet yapma, bir mili, devlet hurma temayülü vardır. Türk inkılâbı, hürriyet inkılâbla-rı (Ingilterede başlıyan ve halkın monarşiler aleyhine hareketini anlatan son asır inkılâbları) tipinden bir inkılâb olarak tasnif edilebilir. Fakat böyle bîr tasnif türk inkılâbİyle, hürriyet inkılâbları arasında bir ideoloji birliğinin mevcud oluşuna değü, inkılâbların menşeine yani idare edilenlerden idare edenlere karşı bir hareket oluşuna göre yapılabilir. 2 — Türk inkılâbı osmanlı impa- (1) Bu dersler 1934 - I93S okuma yılında Ankara Hukuk Fakültesinde ve İstanbul Üniversitesinde verilmiş ve talebe tarafından tutulan notlar gözden geçirildikten sonra - Ulus -matbaasında basılmıştır ve derslerden bu yazı da 6 sonhânun 1936 da - V-lum - ta çıkan bir yazıyı tamamlamak için istifade edilmiştir. ratorluğunun ronesanstan sonraki garb medeniyetine - dinî tesirler altında - kapılarını knpıyarak gerilemesinin ve bir yarı müstemleke halinde batmasının, bir aksülameli olarak; türk milletinin yaşama iradesinden doğmuştur. Türk inkılâbını, önceki iki osmanlı inkılâbiyle (Tanzimat • Meşrutiyet) hürriyet ve sınıf inkılâb-(arından ayıran hususiyet budur: İnkılâbın, bir idare şeklini değiştiren veya bir ekonomik sistemi yenileyen bir taraflı inkılâblardan olmayışı; İş ve dışta, iç ve dışa karşı, maddeten manen, kayıtsız şartsız müstakil, hâkim, mîllet anlayışına dayan maşıdır. Şüphe yok ki; ne böyle bir anlayış hürriyet ve sınıf İnkılâblarının çerçevesine sokulabilir, ne de Osmanlı İn kılâblarında bu genişlikte bir anlayış aranabilir. idealist, inkılâb fikri ve inkılâb menfaatleri aleyhine hiç bir türlü mü-balatsızlığa, hiç bir türlü pazarlığa tahammül etmiyen İnkılâbçı bir kalabalığın daima artan şuur ve heyeca-nİyle korunmadıkça, her büyük fikir lıareketi, tesiri beynelmilel her inkılâb gibi, türk inkılâbı da; nesiller ve yamanlar geçtikçe, şefler değiştike? aslından birçok şeyler kaybedebilir sağ sol, ileri geri tazyikler karşısında küçük büyük feragatler yapabilir ve bu feragatleriyle bir veya birkaç nesillİk bir zaman içinde tanınmaz bir hale gelebilir. İnkılâbı zaman ve ne sillere rağmen ayakta tutan şey; inkılâbın yalnız iyi, ileri, faydalı hattâ «•n iyi, en ileri, en faydalı oluşu değil; İnkılâba inanan, inkılâb fikri vr inkılâb menfaatleri aleyhine hiç bir fikir ve menfaatlere bağlanmıyan ın kılâbcı bir kalabalığın nesillerden nesillere devredebileceği şuur ve heye canıdır. İnkılâb ancak, bu nesiller' dayanarak ve bu nesillerin şuur ve heyecanı ile beslenerek devam edebî lir. 3 — Türk inkılâbının geçmiş veya muasır İnkıtâblarla menşe, (hürriyet inkılâbları) zaman, (harb sonrası inkılâbları) şart, (umumi harb sarsıntıları ve umumi harbin tasfiye pren sipleri) kısmen de tesirler (iç, dış - siyasal, ekonomik) bakımından müna «ebetleri bulunabilir. Fakat bu münasebetler türk inkılâbının, Dünya milletlerinin biribirleriyle (müstemlekeciler, müstemleke milletleri) ve kendi aralarında (sınıflar hiyeraşisi) mevcud münasebet tarzlarına yaptığı ve zaman geçtikçe artması ve kuvvetlenmesi mukadder o-lan tesirleriyle telif ve izah edileme/. Türk inkılâbı dünya inkılâbları a-rasında, fakat bunların en ilerisinde, yabancı bütün inkılâb anlayışlarının dışında, Yepyeni bir dünya, yepyeni bir millet ve yepyeni bir devlet anlayışının öncüsüdür. (Arkası yarini İzmitte hayırlı bir yardım izmit, 12 (A.A) — Taraklı nahiyesi muhtarı Kemal Yılmaz kendi hesabına 23 erkek ve 10 kız çocuğunun elbise, ayakkabı ve mektep ki -laplarını almak suretiyle 33 yoksula yardım etmiştir. Hukuk İlmini Yayına kurununum Ankara HaUcevindeki seri hıınferıınslardun yedincisini BUGÜN SAAT ONBEŞTE Manisa saylavı îefik ince verecektir. M**\zıı şudur: Sigorta nedir? Sigorta olurken dikkat edilecek noktalar. Yangın ve hayat sigortalan, nakliyat sigortaları, mahsul sigortaları. Seyahatlerde bagaj sigortaları. iç haberler Muğlada zeytin yağı piyasası Muğla, 12 (A.A) — Bu yılın ü-rünü geçen yıla göre daha fazla olduğu anlaşılmıştır. Bu yıl zeytin ü -rününün azlığından zeytin ve zeytin yağı fiatlan artmıştır. Halen zeytin yağmın kilosu kırk kuruşa çıkmıştır. Marmaris'in bîr yıllık ticareti Muğla, 12 (A.A) 935 yılı içinde Marmaris gümrüğünden 20.917 kilo sığır yağı, 589 kilo balmumu. 1.155 kilo taze balık. 76.285 kilo o-dun kömürü, 1,174 kilo ham sün -ger, 10877 etlik hayvan. 1.229 kilo günlük ihraç edilmiştir. Bu küçük iskelemizden bir yıl • da çıkarılan bu malların tutarı 27.855 liradır. Halkevinin köylülere konferansı Halkevi köycülük şubesinin, işl-n İçin Ankaraya gelen köylülere ver mekte olduğu konferanslardan birisi de dün gece itfaiye meydanında B. Hüseyinİn kahvesinde kara sinek ve tifo mevzuları üzerinde verilmiştir, konferanstan sonra bir de filim gösterilmiştir. İzmirde üzüm piyasası İzmir. 12 (A.A)—Bu hafta içinde borsada 6 kuruş 30 paradan 16 buçuk kuruşa kadar 1395 çuval ü-/üm satılmıştır. Mevsim başlangıcından şimdiye kadar satılan üzüm mikdarı 485.932 çuvaldır. Adapazarrnda bir müsamere Adapazarı. 12 (A.A) — Dun gece yoksul mekteplileri koruma cemiyeti menfaaüna sinema salonunda bİr müsamere yapıldı. Müsamerede Yeniay spor kulu -bü gençleri Aka Gündüz'ün "Mavî Yıldırım,, piyesini oynadılar. Ve piyesi muvaffakiyetle canlandırdılar. Piyes seyirciler üzerinde derin izler bıraktı. Boluda ekinler yeşerdi Bolu, 12 (A.A) — Havalar yakın yıllarda görülmemiş derecede iyi gitmektedir. Köylü kışlık ekim işte -rini bitirmiştir. Ürünün iyi olacağı umulmaktadır. Ekinler şimdiden yeşermiş ve Bolu ovası zümrütleşmiş-tir. Havaların iyiliğinden halk öğle vakti palto giymemektedir. "Ulus,,un Dil Yazılan (Başı I. inci sayfada) bir dil felsefesi yapılmıştır. Bu felsefeyi anlamak için insan dilini tarif lâzımdır. İnsan dili "Langage articule" diye tarif edilemez, çünkü bülbül dili de "articule" dir. İnsan dilinin bütün hayvan dillerinden farkı hem ''affeetif" hem de "abstrac-tif" olmasıdır. Güneşi, veya bir tabiat kuvvetini alâka ile duymak ve onun w. siri altında bir ses çıkarmak her hayvanda vardır. Fakat ona biı "ad koymak", bir "isim vermek'' insandan başka hiç bir hayvanda yoktur. O halde insan dili isim koymak la işe başladı. Bu noktaya itiraz etmek imkân haricindedH\**tsfer ' güneşe. Tst- ı başka bir şeye ad koymak, ' abs traksiyon" ların başlaması demek tir. Fakat burada da biraz durmak lâzımdır: Hayvanlar da "ad koymak'' yapabilirler; yiyecek, eş, düşman adı olmak üzere muayyen ses çıkarırlar. Hayvanlarda da bir "langage affeetif" vardır. Ancak bu dil bir türlü nema bulamadı. Güneşe (A), yahut (Ağ) demek kifayet etmez; bu sesi diğer parlak ve ısıtıcı şeylere tatbik edince "abstraksiyon" lar yapmış oluruz ve insan dili o vakit başlar. Esas problem şudur: "Abstraksiyon" ses/eri başla madan evvel insan dili yoktur. Eşyaya ad koymadan evvel insan dili olamaz. Hayvan dilinde bir ses bir şeyi gösterebilir, fakat o sesi münase betler ve temasları ve müşabehetleri olan başka şeylere "elargissa-ment" yolu ile tatbik eden hayvandır ki konuşuyor demektir. Yoksa, bunu yapamıyan insan, bülbül gibi dahi ötse, gene hayvan kalacaktı. Biz insan için yalnız başına ne "subjectivite", ne de "affeetivite-nin dile hâkim olduğuna kail değiliz. Hayvan insan gibi plân kurar, biraz konuşur, uykuda rüya görür., v. s.. Fakat sesle her sevdiği şeye aynı adı kor, her korktuğu Şey için aynı sesi çıkarrr. Hiç bir zaman "abstraetivite" si yoktur. Dil demek (mahdut seslerden elargissement yolu ile müşabihlere ad koymak) demek olur. GÜNEŞ - DİL Güneş - Dil Teorisi yalnız güneşten bahsetmiyor. Bu mefhum ancak diğer abstr aksiyonların başıdır. Yani dilde eaas mefhumlar, bugünkü gibi, teknik sözleri ile, yüz bin tane değil îdi. Belki 25 - 30 grup dahilinde birkaç yüz afes/rafes-ıyon'dan ibaret idi. Bu abstraksiyonf\ar da "aydınlık, par laklık, hareket, mesafe, yer, toprak, zaman, tada, söz, hayat, gıda, büyüme, çoğalma, kuvvet, Allah, efendi., v. s." den ibaret olabilir. Güneş - Dil Teorisinde güneşe bu kerameti vermek istemiyenler, öteki abstraksiyon/arû'an hangİs'.ni beğeneceklerd ir ?... Çünkü mevzuu bahsotan şey ın san dilindeki ilk abstraksiyon/ar dır. Abstraksiyon ve elarjisman lavdan evelhi dile (NUTUK LOGOS) diyemezsiniz, bunu u nutmaytnız... Ben de ilk abstraksiyon için "gıda, tenasül" işleri olmalı dedim. Fakat "ulumak, kişnemek v. s.'' den Logos yapamadım. Zaman ve mesafeden yapayım dedim, fakat çok ileri gitmiş oldum. Korku ses lerıni bütün hayvanlarda buldum Logos için, "Söyle Rab adiyle — lkra b ismi Rabbi" diyerek insan da dilin bir tott-nı ıw ba^ladlifiuı nlar gibi oldum... rTuîm»^ olu. .-a olsun, dilin başında bir Al lah çıkıyor. LOGOS ne demektir bunu bilmiyen ve anlıyamıyacak olanların zahmet edip bu işe karış maması lâzımdır. Allah iki türlü olur: gözüken Allah, gözükmiyen Allah,... ilk a-dam ilk a6sfrafe*ıyon'unu böyle yaptı. İlk imaj. ilk abstraksiyon 6u işin, yani dil felsefesinin bağlamıdır. Çünkü her cihanşümul meselede bir bağlam lâzımdır. Dil felsefesinden vazgeçmeğe aklım erer. Fakat böyle bir felsefe kur mak istİyenlerin uzaktan bakarak, kan ve can sarfetmiyerek maksat lartna varabilmeleri imkânsızdır. Memlekette felsefe hocaları pek çoktur.. Yaptıkları "verbiage" Güneş - Dil felsefesinden daha kudretli midir? "Chose en soi" yı 500 sayfa yazı ile tarif edemiyenlere soruyorum. Güneş - Dil Teorisi başka "Dog-me" lardan daha kusurlu değildir. Bu bir ''apotheosse" dur, bir "Hc-liognostique" dır. Fikir daima her şeyin İlletim arar; buna varmak istemek bir bilgi inceliğidir. Kupkuru yasamak istiyenler için mem leketin geniş ormanları vardır. Biz böyle değiliz. Adam olmak istiyoruz. Mesele bundan ibarettir . AC = İLK SES İptidaî seslerin tetkiklerini en fennî surette yapan Avrupalı "Charles Callet" dir. Bu zatin ku suru şark dillerini birbirine karıştırması olmuştur. Arapçayı Türkçe ile karıştıracak kadar vukufsuz olan bu zatin teorisi esas itibariyle gayet fennîdir. İptidaî sesler her canlıda var dır. Bu ses türlü canlıya göre değişir. Her canlıda cinsi se» "Voıx de Vespece" hususî bir lâhin alır. "Charles Callet" başlıca üç türlü cinsî ses "Voıx de Vespece" yazar: meuglement, sifflement, grogne ment. Bazı türlü insanlara Meuglement, bazılarına Sifflement, bazı- larına Grognement yapmak lüzumu var idi. Çünkü herkesin yaşadığı vasat bir değildi. Herkes hepsini yaptı; fakat hepsinde bu üç şey aynı derecede "fa-mille de mots" yapmadı. Çöllerde, dağlarda, ormanlarda, mağaralarda, göllerde yaşıyanların her birinde hususî bir "cachet", hususî bir "accent" vardır. Kimisi "meug lant", kimisi daha çok ''sifflant", kimisi daha çok "grognant" oldular. Muhtelif gruplar bu suretle çıktı. Sonraları içtimai hâdiseler bu grupları karmakarışık etti. Fakat ne kadar olsa iki uzak "sysemı linguistiçue" arasında bu vilâdî kabiliyetleri bulup çıkarmak mum kündür. Ttirfavmigirir t A. Afc'. rUı t\hi ractal bîr sestir. 1 — Sayısız sıfatları bunlarla yaparız. 2 — Sayısız isimleri bunlarla yaparız. "Çatak, çutak, şakak, yanak, saçak, batak, kulak, başak, solak, oturak.." v. s. gibi. 3 — Bütün temdİdleri, (rallon-gements), ğ ile yaparız. "Doğru s= Dooru, Sağır = Saar, Sığır = Sınr, Bağırmak = Baaar mak...'* v. s. gibi. Bu ses bizde senkoplu, fakat Şark Türkçesinde meydandadır: Tokri = Doğru gibi. Biz rallonge konuşuruz; K, sırası ile ğ, sonra a, olur. Çağatay lehçesi: "BUL -r-, mak = BUL -i- mağay = Buluş, bulum, bulma; BlT + mek = BÎT +¦ mağay ~ bitim, bitirim, biti'' şeklinde isimler yapar. Her dilde hususi bir ses temayülü olduğu malûmdur. Türkçede "ırk sesi" bu 'Ağ, Ak, Ay, Eğ...'' sistemini nemalandtrmış oluyor. "GİDELİM, YAPALIM" yerine "GİD-EK, GEL-EK" diyen lehçelerin bu temayülü bir ifade bozukluğu sayılmaz. Bu tarz Azerî'de sarf kaidesi olmamış mıdır?.. "Grammaire comparee'' kitab-larında bu karakterler en büyük dikkat ve itinalar ile tespit edilmiştir. Türkçede, bilhassa Garb Türkçesinde bu (K) lar konuşurken izale olunur, meselâ: "Çanak, çanağı, çanağa, çanağın..." gibi kî bu suretle Türkçe kulağa hoş gelen bir dil olur. Bu hâdiseye "mou-ilteure" denir. Türkçe bunu çok yapar. Türkçedeki bütün fiil lahikalarına dikkat edilse, (mek, mak, ik, ük, cek, cak..) hele tasrifteki (ğ«. ğu. B»—) daima (bir vokal -bir konson) ve bu iş her dilde (bir vokal + bir konson)... Fakat neden bu konson bizde daima bir "K, ğ" den ibarettir?... Dr. Saim Ali DİLEMA'fi (Bu yazının alt tarafı yarınki »a* yımtzdadır). ON YEDİNCİ YIL. NO: 5196 ULUS l SGNK \M N I9M *\U Son haberlerimi/ üçüncü ^;ı famı/eladır. Adımız, andımızdı Heryerde 5 kuı Knşhrlke İZİMİZ Sıksık eski yazıyı kullanmakta devam eden dostlarımızdan birini, geçenlerde, yazı makinesi üstünde mektup yazıyor gördüm- "— Oğluma yazıyorum, dedi. Çünkü eski harfleri bilmiyorP Atatürk'ün devrim eserlerinden her birinin en başta gelen hassası, en derin millî ihtiyaçlara ce-vab vermek, ve onun için de. hemen yerleşmek ve kökleşmektir. Bu eserlerin arasında yeni alfabe, iki meseleyi birden halletmekle, şüphesiz türk milletinin kültür tarihînde eşsiz bir yer alacaktır. lk» meseleyi diyoruz: Yeni alfabe ile, yalnız yazı davasını değil, dil davasını da, prensip bakımından, basardık. Son arab harfli yazılarla bugünküleri bir araya getiriniz, türk alfabesinin dil gelişimini na sil zorlamış, ona umulmaz bir hız vermiş olduğunu göreceksiniz. Hiç arab harfi bilmeyen çocuklar, bu sene orta mekteplerden çıktılar. Fakat buna yalnız bir iki sene eski alfabe ile çalışıp, sekiz yıldanberi onu büsbütün unutmuş olanları da katınız. Hareketin zaferi ne olduğunu tahmin edebilirsiniz. Gazete ve kitab satışları umduğumuzdan daha çok kısa zamanda, normal dereceyi bulmuştur. Fakat yirmisinden ufak gençlerin okuduğu dergi ve kitablar, a-rab yazısı zamanında hayal bile etmediğimiz bir sayıdadır. Çocuk «.«/etelerinin satışı ise. türk basın ve yayın hayatında hakikî rekor hükmündedir. Halk mekteplerin m ve köy terbiyesinin, yeni türk al [abesinin kolaylığından ne Kadar faydalandığını göstermek için küçük bir misal verelim: Halk vr köylü için Ulus Bastmevinde çıkardığımız Yurd gazetesinin son nüshası 57,000 rakamını geçmiştir. Bu gazete için, parti, hergün yeni müracaatlar almaktadır. Fakat biz. ilk zamanlarda, daha rahat okunur diye. kalın ve kara harfler aldık ve bunlara alıştık Şimdi kitab, dergi ve gazeteleri mizi hep bu üslûpta harflerle ba sıyoruz. Onun için türk gazete ve kitabları ile, frenk gazete ve kitapları yanyana geldiği zaman, bizimkilerde büyük bir iptidailik göze çarpıyor. Bu kıyaslama, âdeta, arab harfi zamanındaki İstanbul gazete ve kitabları ile. Irak ve Hicaz gazete ve kitabları arasındaki farkı hatıra getirmektedir. Son ve kati adım olarak, yazımızı beyazlaştırmak ihtiyacı kar- Pars Ajansile A.A. nm haber teatisi dolayısiyle ıran başbakanının i hakkımızdaki dostça sözleri Tahran, 13 (A.A.) — Par» ajandı bildiriyor: Anadolu ve Par» ajansları arasında havadis teatisi servilinin a-çılması dolayısiyle, Başbakan İsme* Inönünün dostane beyanatına cevab olarak. Iran başbakanı B. Mahmul Cam. Anadolu ajanıma askıdaki beyanatı vermek tûtfupda bulunmuştur: "— Ajanslarımızın, ha«*dis teati »ı 5uretile, iki kardeş milleti biribıri-ne daha iyi tanıtmak yüksek vazifeli ne başladıkları gün. hakikaten mesud bir sevine günüdür. Ekselans Ismel Inönünün tebarüz ettirdiği gibi, bu yeni bağın, milletlerimizin biribirlen-ni daha iyi anlamaları ve daha sıkı Mirette biribİrlerine yaklaşmaları irin hakiki ve kıymetli hizmetler göreceğine kaniim. Iran milleti, yüksek »i büyük şefinin aydınlatıcı önderliği al-•ında, milletler camiasında kendisine gıpta değer bir yer alan asil türk mîlletine ait haberleri büyük bir zevkle alacaktır. Anadolu ajansı vasıtasıyle. asil ve alicenap türk milletine. Iran milletinin sevgilerini ve candan gelen n- ¦-vatını gnödermekle bahtiyarım... Kıral Karol'un yolculuğu etrafında Yolculuk siyasal bir mahiyet taşımakta imiş kamutay dün hayvanlar vergisi kanununu görüştü Kamutay dun Teviik Fikret Sılsy'm reisliğinde toplanmıştır. Kamutay, Cu -mur Reisliği, ve Divanı Muhasebatın 934 yılı son hesabları hakkında Kamutay he-sablarının tetkiki encümeni mazbatası ile. hudud ve sahiller sıhat umum müdürlüğü 1932 yılı son hesabına aid mutabakat beyannamesi ve son hesabın* aid kanun projesi okunarak kabul edil mistir. Hay canlar ıvruisî kanunu Bundan sonra hayvanlar vergisi kanununun görüşülmesine başlanmıştır. On altıncı maddenin görüşülmesi sı rasında koylunun bir nisandan itibaren başbyan çalışmasına bu maddenin zorluk çıkartmak ihtimali olduğu hakkin • dakı mütaleaya Fınans Bakanı B. Fuad şısındayız. Buna Kültür Bakanlı ğı. mekteb kitablartnda, biz de. gazete ve dergilerde, belki kısım kısım başlıyabiliriz. önce bir ihtiyaç'olduguna. ihtimal doğru olmayarak, hükmettiğiniz bu ayrılığı, büsbütün âdet-leşmekten, hele yeni alfabe devrinde mektebe girmiş olanlara mal olmaktan vaktinde kurtarmış o-luruz. Herhangi bir basın sergisinde geri ve iptidaî bir çehre ile görünmemiz için sebeb yoktur. F. R. ATAY NOT; Başmuharririmizin bu yazısı Avrupa gazetelerinin noı-mal harfi olan "beyaz" harflerle di/ilmistir. Ağrah. bu kanunun yıllardanberi latbik edilen eski kanunun bu kısımlarına aid hükümleri aynrn ihtiva rttiği cevabını verdi Emin Sarak (Eskişehir J Merinos ko- 4(Sonu S. inci tayfada) Belgrad. 13 (A.A.) — Yarı resmi bir tebliğe göre, Romanya kiralı Ka rol ile Veliaht Misel dün Dedinye şatosuna gelmişler ve hemen Petrovİç'c giderek kıraliçe Mari tarafından ter tib edilen ava iştirak etmişlerdir. Avda, romanyalı davetlilerden başka, kıraliçe Mari, Naib Prens Pol ve başbakan Stoyadinoviç bulunmuşlardır. Misafirler gece yarısı Bükreş'e hareket etmişlerdir. Kıraliçe Mari üe Prens Pol ve naiplik azası Topçişe. istasyonuna kadar kendilerine refakat etmişlerdir. Alman haber alma bürosunun siyasal mahfillerden aldığı haberlere göre. Romanya kiralının bu ziyareti yalnız Italyaya karşı zecri tedbirler meselesiyle bundan çıkan duruma dokunmaktadır. Aynı zamanda ve hele Avusturya başbakanı Şuşnig'in Pra.: seyahati ile alâkalı bulunmaktadır Yugoslavya ile Romanya Habsburg dinastisinin yeniden iş başına gelme sine bugün de mutlak »urette muha lif bulunmaktadırlar. birdenbire gidişinden ehemiyetle bahsetmektedir. Belgraddan Deyli Teke-«raf gazetesin bildirildiğine göre, yandan tek/iblere rağmen,' -4+ı ziyaret Londra, 13 (A.A.» Romanya kiralı Karol — Gazeteler, 'un Be! ;ı.»H- Serdar Feyz Mohammed Han fstanhulda İstanbul. 13 (Telefon) - Afgan Hariciye Veziri ekselans Serdar Feyz Mohammed Han yanında Kabil Büyük Elçimiz B. Memduh Şevket de olduğu halele bugün Istanbu-I. geldi. Dost memleketin Hariciye Ve -zirini karşılamak için, Afgan ve türk bayraklariyle süslenmiş olan Haydarpaşa garında büyük bir kalabalık toplanmıştı. Vali ve Belediye Reisi B. Muhiddin Ostündağ, İstanbul Kumandanı General Halis, Merkez Kumandanı General Feh -mi, Emniyet t)i rektörü B. Salih ve daha bir çok zatlar, Hariciye vezi -rinî karşılamağa gelmişlerdi. Sayın misafirimiz trenden ine -rek kendisini karşılıyanların ellerini vktı ve selâm duran askeri müfrezeyi teftiş ettikten sonra bir muşla Topane'ye geçti ve oradan Perapa-las oteline gitti. Hariciye Veziri orada öğleye kadar dinlendikten sonra saat 12 de Vali ve Belediye Reisini ziyaret et- Dağ ve kar aşılmaz engeller değildir ti; Mevki ve Merkez kumandanla -rina da birer kart bıraktıktan sonra öğle yemeğini Vali ve Belediye Reisi, istanbul Kumandanı ve Merkez Kumandana İr birlikte yedi. Hariciye Veziri saat on altıda Cumuriyet anıtına bir çelenk koymuştur. Romanya Kuaîı Karol, veli Miael'le birlikte ınrf p-en- sıyasal bir mahiye! taşımakta olup. petrol ambargosu meselesi ile alakalı bulunmaktadır. Ole taraftan, aym gazetenin yandığına göre, bu ziyaret bir diplomatik se »abatlar serisin* başlangae ••,». görünmektedir. Romanya kiralının martta Ingiltereye gitmesi ihtimali vardır. Bu seyahatin ban diplomatik maksatlarla yapılacağı söylenmektedir. Deyli Telegraf gazetesi şuadan ı- fSonu 3. uncu tayfada) "Ulus,un Dil Yazılan GÜNEŞ DİL Teorisindeki Mekanizma II Ya: Dr. Saim Ali Ditemre W V Kok "Etimoloji, morfoloji ve fonetik bakımından Türk Dili" kitabında, bütün asli kelimelerin başında bu "Ağ" sesinin, yahut bundan doğ rudan doğruya çıkan seslerin es kiden mevcut olup sonradan sen-koplandığı yazılıdır. Meselâ: ÜN a şöhret [X\. ÖG -\ ün t mek kendini methetmek [2]. OT, UT - izzeti nefis [3]. ÖG | üt terbiyeye davet |4J. ÜZ hazakat, fend, ustalık [5j. ÖK -f- üt 4 mek rey vermek, akıl öğretmek ' GÜR çok(7|. ÖG | ür » mek toplanmak, kalabalık etmek |8|. Sunada, Uludağda, Cumuriyet Holk Partisinin yaptırdığı dag sporları dönen Y ası İşten Dm elılor unu ı Na^ubıBaydarm buna dair yansım altıncı (Uludağ'dan •ti Önünde kayakçılarır Ktyramıtda okuyunuz.) (Yazıtı altıncı savlada) \i \ Kamusu Türki. Tuktet&Mşekİye, \2\ Kamusu Türki [3] (Ar, hay*) Melkameı .sr»Mve Derleme fişleri. \4) (Nasihat) tJyeuı endeksi TU;. Dili Lügati \6\ Çağatay t u Buyuk fisi Lügati "Çağatay lehçesi". Pa%-et dc Courteille Lügati. (7| (Feyizli, mebzul) Babu*. {8) (Istınjs etmek) Babus. Kaıaca. oğlan. ÜR zaman, vakit (9j. UG ur ı mek müsabaka etmek 110J. ('• • ürt - mek acele etmek [U|. YUN arka 112]. UG, U | yun f- mak = peşine düşmek 113 |. TAR. taramak aramak, taramak, karıştırmak [ 14]. AH | ı.n | mak istikşaf etmek. (15|. SİN çukur |I6|. AG I sın mak tahaffuz (Sonu 2. inci sayfada) (9J Analytıscheı İnde* Zu den r um ersten Stuckeıı ilet Tüıkische Turtam Teste. 110) Kelile ra Dinine tercümesi. [II] Kilisli Rıfat'ın fişleri. 112} Dede Korkut Kitabı. \I3] Derleme fişlen. \I4) Kamusu TÜrkl. 115] Pıvet de Counrıltr Lügati. f/ö| Lchçei Osmani. r. ı urıııki ;t\ımı/ıla İsmail Hami Dutıismvıul ıı, Güot'3 - Dil foıırtipi hakkındaki yunai uLıı\ıııııı/. A'IFA 2 ULUS 14 SOr\rw%.\o. vj ..AL' "Ulus,,un Dil Yazılan l-tunttui mektubu lnkılab dersleri r. peker — 2 — n/ef«r Hoİİ/ A TA Y 4 — Türk inkılâbının iki osmanlı inkılâbından na»ıl ayn bîr anlayıştan doğduğuna ve niçin ayrı bir hareket elduğuna yukarda kısaca işaret edilmişti, bu işaret burada hürriyet ve sınıf inkrlâbları veya bunlara karsı cilan, harb sonrası aksülamelleri, otoriter rejimler içinde aynen tekrarlanabilir. Hürriyet İnkılâbları her memleketle idare edilenlerin, idare edenlere (aaray, kilise, asilzade) karşı bir zulümden, bir haksızlıktan (kısacası ek meksizlİKten ve sefaletten) kurtuluş hareketi olarak başlamış, bazı memleketlerde kıratlıkları, bazılarında kilise imtiyazlarını, asalet haklarını ortadan kaldırmış, fakat ne bu memle kellerde idarenin basma daha kuv »elli salâhiyetlerle yeni otoritelerin geçmesine mani olabilmiş ne de imtiyazdı zümrelerin bu memleketlerdeki sayı ve nüfuzlarını ektiltebilmiştir. Hürriyet inkılâbı yapan memleketlerde sadece salâhiyetler değişmiş, o-torite saray ve kiliseden profesiyonel pohtik acil ara, siyasal partilere geçmiş, kandan gelen asalet hakları birer hisse senedi halinde, hisseli şirketlerin, mali müesseselerin kasalarına yerleştirilmiş, fakat halk! zulme, haksızlığa, ekmeksizliğe, sefalete karşı kan dökerek inkılâb yaptığını «anneden büyük kalabalık, o, sayısı daha büyüyerek, sefaleti artan idraki nisbetînde daha derinleşerek hu inkılâbın üssünde bir istifham işareti gibi bükülmüş kalmıştır. Gene bu sualin cevabını tamamlamak için; hürriyet ve sınıf inkılâbla-r»mn iç ve dışta inhitat ettirici (sınıf-cılık, müstemlekecilik) vasıflarını ve bunların aksülamellerini (otoriter rejimler) türk inkılâbının terhibei v«-tıflariyle (iç, ve dış siyasada, devletse, idarede, sosyal, ekonomik,^ kültürel yaşayışta millileşme) karşılaştırarak tam bir neticeye varmak, Türk İnkılâbının bütün inkılâblar-dan ayrı, türk milletinin yeni bir millet, yeni bir cemiyet, yeni bir devlet anlayışından doğduğuna ve ancak böyle bir çerçi ve içinde tetkik edilebileceğine işaret etmek de mümkündür. 5 — Türk inkılâbı dünyanın bugünkü gidişine; a- İstiklalleri kayıt ve şart altında bulunan müstemleke ve yanmüî-temleke memleketlerle, yaşayışları geri olan insan yığınlarına yeni ve ileri bir yaşayış yolu göstermek, b - Yaşayışları ileri olan insan yığınlarının, yaşayışları geri olan insan yığınlariyle münasebetlerine ve; c - Yaşayışları ileri olan insan yığınlarının kendi aralarındaki yaşama tarzına tesirler yapmak, Suretiyle biri ötekinden mühim u, tesir yapmış ve bu tesirlerle insanlık tarihinde yepyeni bir devre başlangıç olmuştur. 6 — Büyük endüstri inkılâbından sonraki dünya tarihi, ki bu traihin a-aa katlan; a- Ev sanayimden büyük sanayie b - Küçük sanayiciler mülkiyeti yerine, isçiler mülkiyetsizliği, büyük sanayiciler mülkiyeti (kapitalizm) u-rullerinin kurulması. c • Sınıflaşma (liberalizm), d • Buharlı kara ve deniz nakil vasıtalarının işlemesi, e - fabrika sanayiinin ve buhar'ı nakil vasıtalarının inkişafı nisbetın-de, hammadde, pazar ihtiyaçlarının artması (müstemlekecilik), f • Tarihte yeni tip sanayici, ham maddeci ve pazar memleketler devrinin başlaması (emperyalizm), g - Sanayi kârlarmm işçiler ve kammaddeci memleketler aleyhine muayyen sınıflar ve muayyen memleketlerde toplanması, h - İç (sosyalizm hareketleri, ııya-er.l partilerin teşekkülü, mücadelelet ) dı« (rek'abetler, millî kurtuluş hareketlen ı aksülameller, İ - Umumî harb. j - Umumi harbin »b*r*| anlayışa tasfiyesi, k - Mukavemetler (ilk mukavemeti Türkiye yapmıştır) sınıf ihtilalleri (ilk ihtilal Rusya'da olmuştur) buhran, işsizlik, 1 - Yeni aksülameller, liberalizmin tasfiyesi (sanayi ve ticaret serbestisini tahdid eden milli beynelmilel kanunlar) liberalizme, sosyalizme karşı t toriter rejimlerin, (faşist Italyada, nasyonal sosyalist Almanyada), m - Emperyalizmin yer yer tasfiyesi, milli devletlerin kuruluşu (ilk hamleyi Türkiye yapmıştır). İlah., ilah., ilah. Diye hulâsa edilebilir; en doğru olarak ancak ve yalnz türk inkılâbı bakımından - ve türk inkılâbının birer müeyyidesi olarak - izah edilebilir. 7 — Türkiyede bir tek siyasal parti oluşu, Türkiyede türk inkılâbının; devlet idaresinde ve milli hayatta liberalizme ve bunun tabiî neticeleri olan sosya'izme ve klerikalizme yer v m (»ıı; mîllet, devlet, idare, ekonomi, kültür, ilah... anlayışlarını sosyal yaşayışın her safhasnda derece derece millileştirmiş olmasiyle izah edilebilir. Hiç bîr millet siyasal yaşayışında, yaşayışına müessir olan şartlara 'ki bu •¦ -'-lar menfaat ve zararın millet arasında istihsal ve tevzi tarzı diye hulasa edilebilir) rağmen devamlı bir idare tesis edemez. Liberalizmi ve libera'izmin siyasal, ekononük hak ve menfaat anlayışlarını tasfiye etmeden, cemiyeti millileştirmeden, mesela sosyalist anlayışların miyetin muhtelif çalışma zümreleri arasına girip yerleşmesine ve zamanla birer siyasal parti halinde kuvvetlenip büyümesine mani olamaz. Dİnİ. mes'eki partiler içinde vaziyet böyledir. Bunlar, ve bunlar arasındaki çalışmalar ayrı ayrı veya hepsi bir arada cemiyetin muhtelif sınıfları arasındaki menfaM hak hattâ devirt mîllet anla- ¦ ve ayrılıklarının, genişlik ve derinlik ölçüleridir. Burada ikinci bir noktaya. Muhtelif sınıflar arasındaki menfaat ve anlayış ayrılıklarını kuvvet zoru ile telife çalışan tek partili otoriter re jimlerle, Menfaat ve anlayışı bütün bir •• mi ¦' ölçüsünde millileştiren tek partili terhibei millî rejimler, Arasındaki mahiyet fark m a işarer ederek de. Siyasal partilerin veya otoriter rejimlerin insanlık tarihinde ileri bir cemiyet merhalesi olmadıklarını isbat etmek mümkündür. 8 — İstiklal, türk milletinin milU toprağına, bu milli toprağın müdafaasına, iç ve dış siyasasına, adliyesine, kültürüne, maliyesine, ekonomisine, iç ve dışa karşı, maddi ve manevi, kayıdsız, şartsız hakimiyetidir. İlah., ilah., ilah... C ev abların sizi tetmin edip etmediğini bilmiyorum- Zaten benim bu yazıda yapmak istediğim de bu değildi. Bir gazete için uzun bile telakki edilse. 117 sayfalık bir kitab bir tek yazı içine sığdır ılaroazdı. Ben bu yazıda size Receb Pehe-rin inhdâb derlerini okutmak için bir tecrübe yaptım Muvaffak oldum mu. olmadım mı en doğru hükmü siz vereceksiniz. Yalnız sırası gelmişken size kitaptan benîm anladıklarımı da söylİye-yim: 1 — Receb Peker derslerini Üniversite ve yüksek mekteblerin son sınıf talebelerine verdiği için derslerinde u-zun, yorucu izahlar yapmamış, hâdiselere, tarihî vakalara kısa ve çok defa sert tahlillerle işaret etmiştir. Bazan bir kaç kitab bir tek cümlede bazan bir kaç a-srrlık tarih bir tek sayıfada hulasa edil mistir. 2 — Receb Pekerin dera'erinde mesul bir devlet ve parti adamının ihtiyatile, idealist bir inkılâb şefinin pervasız hükümleri yanyanadır. Onun için kitabta ifade inişli, çıkışlıdır. Ve bence; bu, kitabın belli başlı güzelliklerinden biridir. ! 3 — Receb Pekerin inkılâb derslerinde, meruliy et sizlerin, demagogların inkılabı bazan aslından başka kalıplara sokan mübalatsızlıkları yoktur. O; ders- (Bası 1. incî sayfada) etmek [17J. MEN = yüz, surat [18J. EG, EY -(- men -f- mek iştiyak duymak (19J. AR - Ala [20]. UĞ -f ar + mak tanzim etmek [21J. ULCAY saadet [22J. UG - ulca - mak saadet dilemek [23 j. UK = Akıl [24]. UĞ + uk = müdrike [25J. İŞ - Mesele, zorluk [26]. EG f iş : mek inat et- mek [27J. İÇ yakınlık [28J. /c ı». mek münasebeti olmak [29]. EÇ = Hemşire [30]. EG -+- eç — Hemşire [31]. Uz Sulh. selâmet [32]. UG -f uz — Kutsi, mübarek 133). US Sekinet, mantık [34]. UK + us = Zekâ [35). ÜŞ - Üşmek, üşümek, tecemmu, tehacüm [36]. ÜK -r- üf = Ekser, ekseriya | 37 | UK -*- uş t mak = içtima etmek [38]. IK = Cereyan [39|. IK ı ık = Seyyal [40]. IM - Remz, kapalı söz (41 |. IG -f ıra = Kuruntu [42] . İR İrken, erken, sabah [43 1- IG | ır | cık = Fecr [44]. İĞ r ir -f ik = Sahur [45]. İS, İSEN Dürüstlük [46]. IG -f- ise — Huysuz [47]. EŞ - Yanyana, çift [48 J. [171 Derleme fişleri. [18] Radlof, IV. "Uygur lehçesi". [19] K . - ¦ ¦ .Hıy.ın. [20] Büyük Türk Lügati. [21] Derleme fişleri. [22] Çağatay Lügati. Pavet de Cor. teille lûp.ıti. [?3] Çağatay Cmgarl: Pavet de Cö-urteılle lügati. *a*_ --- . [24] Radlof. I. "Uygur lehçen"'. [25} Radloft I. .Uygur lehçesi". [26] Kamusu Türki.- [27] Derleme fişleri. [28]Kamusu Türki. [29] Büyük Türk Lügati. [30] Derleme fişleri. [31] Balkar lehçesi. [32] Kamusu Türki. [33] Büyük Türk Lügati "Çağatay lehçesi". [34] (Fikir, idrak) Radlof. t "Uy. gur lehçesi"; Kamusu Türki, .Türk Dili. [35] Divanı Lügdt-it.Türk. [36} Atalar sözü; Tercüman-ul-Lü- [31] Fethenknameı Sadi. [38] Nehc-üI-Feradis. [39] Büyük Türk Lügati "Çağatay lehçesi". [40] Büyük Türk Lügati "Çağatay lehçesi". [41] Radlof, l. "Çağatay lehçesi". Divanü Lügaı-it-Tütk. [42] Derleme fişleri. [j3] Türk Dili. [44] Derleme fişleri. [45] Derleme fişleri. [46] (Dirayet, His) Orhon kitabeleri; Türk Dili; Elidrak haşiyesi; Büyük Türk Lügati. [47] Derleme fişten. [48] Kamusu Türki. lerinde parlak olmağa hiç ehemiyet vermeden, mütemadiyen, nasıl ve niçinle-re cevab aramış, inkılâbı şu veya bu temayüle değil, inkrlâba göre izah etmiştir. 4— Kıl.»!» derin ve anlayışlı bir tetkikin mahsulüdür Kitabta en uzak tarihi devirler, en güç ekonomik, siyasal, kültürel, sosyal ilah.. Hadiseler vuzuhsuz ve hükümsüz değildir. 5 — Kitabta insanlığın ileri gidişinde mukadder aaadet merhalesüıin; cu-muriyet İle idare edilen mitti devletler olduğu tebarüz ettirilmiş, buna aykırı bütün rejimler, monarşiler liberalizm, sosyalizm, klerikalizm ilah. ilah., mahkûm edilmiştir 6 —Tezi yepyeni olan kitabın belkemiği Millî Şeftir EG i eş 1 mek mübahase etmek [49]. IG | eş mek Karşı koy mak [50]. CUR tarz [511. A -f cur = aded [52J. CUN, CUM, ÇUN, ÇUM cümle, mecmu, cumhur |S3J. A : cun Alem, kâinat [54|. İTE, İTİ - iktidar [55]. İĞ + it as kudretli [56J. MUT maksat [57J. U j mut r mak - Ümit vermek [58]. UN İmal, ihzar, tertip, UN Farine, chose preparee [59}. A ¦ nun mak Hazırlan- mak [601. UN Tertib, husul [61J. UG | un Karar, karar vermek [62]. CAR Gayretli [63]. A | car - Müteşebbis (64). CET = Himmet [65]. A cet = Himmetti |66|. BUR Koku 167j. A t- bur = Amber [68]. UR - a Falı hayır [69]. UG | ur = Falı hayır [70]. Demek ki bu şeyler birer hakikattir. Yalnız bütün Türk lehçele rini karıştırmak lazımdır. Bu leh çeler henüz daha tamam olarak toplanmamıştır. Toplanmış olsa idi bu "sürvivans" lan kolayca bu lurduk. Bu "sürvivans" veya "re-minisans" lan daha kolay tespit ederdik. \(. İN DEĞERİ "Etimoloji, morfoloji ve fonetik bakımından Türk LHti" eserinin "Fonetik" kısmı bir teori değildir. Bu kısım en büyük bir hakikati İhtiva eder. Bu hakikati antıyamı-yanlar diyeceklerdir ki: — Bizde "ırk sesleri" nin en ön de geleni ve en eskisi 'ğa'' lı bit sestir. Bunun bidayette "ağ" Şekli, w!,- «,lr.ıa*ı hir l^ri.li, . Fakat, bu ses "mağ, nağ, vuğ, kag...' idi demek te hakiki bir itiraz değil; o da bir teori olur. "Ağ, asıldır" fikri, Türkçenın bugünkü haline bakarak çıkmıştır. Biraz evvel zikrettiğim garip hâdiselerden başka- "YAP, ET DUR" sözlerinden "YAP - ım, ED im, DUR ¦+ um" gibi isimlerin iştikak sesi olan (M), gene bu sözlerden "YAP + m -f- ak. ET + m + ek, DUR + m + ak" mastarlarını yaparken, araya girince, bu sesin "hakiki'' kıymeti ile, sonradan işe yaramağa başladığı ve sabitleştiği fikrini verir. Ve bu ses tahlilleri için ne ka dar emek sarf edildiğini iştikak kı tablarında görmelidir. Cuny'nin kitabı baştan aşağı bir vesikadır. Eğer "ma, na, ra" gibi ve "mu, nu, fu, şu" gibi sesler de İLKİN sayılır dense idi belki kimse hiç itiraz etmez idi. Yalnız Türkçenın insan dili o-larak sistematik nemasını bulamaz idik. Ağ'daki kıymet, "variyant" lan L-*vj veıet Çelebinin ıışıeri. LJüj Uıvanu k-i urk. [ai) ttuyuk I ur* Lügati "Azeri lehçesi"'. [52} TmUet ftr Zeki, [53] Radlof. IV. "Y-6-ny lehçesi [54] Büyük Türk Lügati "Uygur. Çağatay lehçeleri"; Radlof, I "Uygur lehçesi". [55] Türk Dili. [56] Uygur Metinleri. [57] Velet Çelebinin fişleri [58] Radlof. I. "Çağatay ve Azeri lehçeleri". [59] Kuran Tercümesi. [60] Uygur metinleri. [61] Kuran Tercümesi. [62] Hurşit ve Ferahşat. [63] Derleme fişleri. [64] Derleme fişleri. [65] Radlof, IV. "Kırgız lehçesi"". 166] Derleme fişleri. [67] Türk Dili [68] Babııs. [69] Derleme fişleri. [70] Divanü Lügat-it-lürk; kamusu Türkİ. ile beraber iptidai bir hayvan diline "ABSRAKTİF" nemasını vermesidir. BİR h kRŞILAŞTIRMA Şu kelimelere nazarı dikkati cet* bederim: 1. AÇ ıştiha, Türkçe. AŞ yemek, Türkçe. AA/ AĞIZ ---- Ağız, Türkçe. AVA, AURİS = Ağız, Rumca, AH — Ağız, Sanskritçe. OS — Ağrz, Lâtince. OSS Ağız, norrois, eski ls land dili. USTA = Eski Bulgarca, ağız. AUSTİN Ağız, eski Prusya dili. ESSEN '-: Yemek, Almanca. II. AK, AKI Su, Türkçe. A W = Su, Keltik. EAU = Fransızca. AQUA s= Su, Lâtince. AİGES = Su, Grec Donen. ACAG = Su, Jbranice. AYER = Su, Malais. İH. AG Yüksek. Ağmak yuk selmek; AŞ ---- Yüksek. Aşmak Çıkmak. Aykırı, aşırı,... AN Akıl. fikir. AD = Unvan. ALP = Yüksek. IV. AGA. AGO, AGIOS, AHA AHİ, HA. EA, IS. İSİS, OZİ-RİS, HELA. ELOH Büyük. Allah, sahip, efendi, seyh, mübarek... Hayvani ihtiyaçlar île tolemik mefhumların dil münasebetleri bu misallerde kâfi derecede gözüküyor. İmdi hayvaniyetten çıkan bir 'PRİMAT" bu sesten, yani bu (AGAYEMENT) dan (ALLAH) yaptı, onu ŞAFAK, AYDINLIK, ZIYA. ATEŞ ve GÜNEŞ için kut- tandı, ve insan oldvy d\*m*t* ~U*-t- te doğrudur. Alıştığı bu idî, bcış- ka ne bulacak idi?... Bu bir Fiziyoloji, bir B:yo!oji, bir Antropoloji meselesidir. Modern felsefe bu bilgiler üzerine ku rulur. Bu bilgilerden doğacak o-lan (DİL "Prehistoire" ı ) dah'din-de çalujmak hiç bîr vakit tulu emel sayılmaz. Dr. Prof. Saim Ali DİLEM RE Yüksek ziraat enstitüsün de bir konferans Y. Z. E. Baytar fakültesi ... tologi enstitüsü direktörü IV. Dr, Sprehn cumartesi günü akşamı saat beşte fakülte konferans salonunda bit konferans vermiştir. Pr. konferansında bilhassa hayvanlarda bulunan parazitlerin insanlarla olan ilgi ve münasebetlerinden ve bu parazitler il« savaşmada yalnız hayvanların değil, insanların da sağlıklarını koruma u-sütlerinden uzun uzadıya bahsetmiştir. İlim alanında yapmış olduğu araştırmalar ve orijinal çalısmalarile kendisini tanıttırmış olan Pr. AnadoluHa yapmış olduğu ciddî araşürrna sonuçlarını grafik ve rakamlarla canlı bir şekilde göstermiş, tir. Projeksyonla bir çok diyapozitifler göstermiş ve bu parazitler hakkında lâzım gelen malumatı vermiştir. Bilhassa hazırlamış olduğa parazitler koleksyonu dikkati çekiyordu. Konferans birbuçuk saat kadar aü» mü» ve Dr. Şükrü Oy t un tarafından Türkçeye çevrihsûştîr. KONFERANS Halkevi Başkanlığından: 15 ikinci kânun çarşamba günü saat 16 da evimizde. Ticaret lisesi öğretmenlerinden B. Şükrü Eralçin tarafından (Sergi ve Panayırlar) mevzuu üzerinde önemli bir konferans verilecektir. Konferansa herkes gelebilir. İnkılâb dersi Profesör B. Mahmud Esad Bez- j kurd tarafından Bugün saat 17,30 | da Halkevinde verilecektir. ON YEDİNCİ YIL. No: 5197 ULUS IS SONk V\l N i WMM Som haberlerimi/ Keün-eii savfamızdadır. Adımız, andımızdır Heryerde 5 kur. « B. Ederfin ingiliz kabinesine teklifleri. Kollektif emniyet fikrinin üstün gelmesi yolunda bir kat daha gayret gösterilmelidir Londra, 14 (A. A.) — Deyli Te-le«raf gazetesinin Öğrendiğine göre B. Eden, çarşamba günkü toplantıda kabineden "seçim -den önceki hükümet beyannamelerine, yani İngiltere'nin müdafaa kuvvetlerinin artırılmasına dayanan kollektif bir emniyet siyasasını" tasvib etmesini istîyecektir. Londra, 14 t A.A.) — Deyli Ekspres gazetesinin bildirdiğine göre kabinenin yarınki toplantısında B. Eden, Milletler cemiye • tinin bir ideal olarak müdafaa ettipi B. Eden Haşbetke SAVYET BARIŞÇILIĞI F. R. ATAY Merkezi icra Komitesinin »on toplantısında birçok mühim nutuklar söylenmiştir. Savyet münasebetlerinin hiç birinde türk dostluğu samimiyeti bulunmadığını söyliyen Mösyö Molotof'un nutku başta geliyor. Merkezi icra Komitesinin münakaşalarına, bilhassa, harb ve barış davasının hâkim olduğunu görmekteyiz. 160 milyon nüfusu ve maddi manevi bütün imkânları ile ancak enternasyonal sükûn ve güvenliğin devam etmesine hizmet eden, büyük ve kuvvetli memleketi, harb tehlikesi ile kaygılandırmanın faydası ne olacağını bir türlü hesab edemiyoruz. Hakikat odur kî 1918 den sonra, dost devlet, barışçılar safından bir an ayrılmamıştır. Gene hakikat odur ki kıta oylumunda bîr ülkeyi baş -tanbaşa inşa etmeğe uğraşan inkılâpçıları, hududsuz fedakârlıkla bulunarak, koskoca bir kara ve hava ordusunu yapmağa sevkeden, inşa büdcesinin ehemiyetli bir kısmını müdafaa silahlarına ve hazırlıklarına ayırtan sebeb, hep dı sardan gelen bir tehlike havası idî. Dünya dış politikaları arasın da, kendi emniyetinden gayri b;r kasdi olmıyan prensipçi müstesna siyasalardan biri, Savyet politikası olduğuna şüphe edilemez. Sav-et Rusya'nın dostlukları nasıi gönül açıklığı ile karşılamakta oldu ğunu ve dostluklarının huzur ve güvenliğine nasıl yüksek bir değer verdiğini biz, en güç imtihanlar arasında, on beş seneyi aşan tecrübemizle biliriz. Asyanın ucundan Avrupa ortala: :na kadar uzayan Rusya ulk»_-jinın tehlikesi demek, aşağı yuka ıı iki kıta, yani yarıdan fazla insaniyet tehlikesi demek olduğu da .'6/ götürmez. Bunun içindir ki dostumuzun bütün tehlike ihtimal terinin önüne geçebilecek bir müdafaa cihazı cicie etmesinden yalnız onun dostu değil, dünya ba.ı-ınm sarsılmaz taralları olara\ memnun olmaktayız. Bu cihaz nt kadar pahalıya mal olsa da, sonu neye varacağı asla belli olmıyan ! umumî bir kargaşanın insaniyete vereceği maddî manevî zararlardan çok ucuzdur. Zaten kudret öl çüsünü iyi bildiğimiz Savyet mü -(Bası 2. inci soy fada) Zecrî tedbirlerin beklenmeyen netice-Petrol ambargosu tehlikesi dolayısılc Fasİst Çenet Partisi sekreteri Venedik saraymo bisikletle gidiyor. kolleklif emniyet fikrinin üstün gelmesi yolunda bir kat daha gayret gös-retilmcsi için izin istîyecektir. İngiliz bakanları italyan - habeş anlaşmazlığının barış yoluyla halledileceği ümidini halâ muhafaza ediyorlar. Bununla beraber herhangi bir sulhun ancak adilâne olabileceği hak kında da ısrar ediyorlar. Gazete şöyle devam ediyor: "Musolini bildirmiştir ki, Habeşıs-landa İtalya tarafından lalbik olunan harb usulleri hakkında milletler cemiyetince tahkikat yapılmasına itiraz etmiyecektir. Ancak bu tahkikatın habeşler tarafından takip olunan harb ve siyasa usullerine de teşmili şarttır. B. Suviç, bu fikri Romadaki ingiliz İşgüderine haber vermiştir. Bundan Musolininin daha uysal bir hattı hareket ittihazına karar verdiği neticesi çıkarılmakladır. Deniz konferansı. Japonya w ingiltere Japonya ç**kilfcel( mi çeldlmiyecek mi? Bir Japon -Çin ittifakından bahsediliyor Londra. 14 (A.A) — Morning Post gazetesi yazıyor: Londra deniz konferansındaki Japon delegasyonu azasından biri, Ja-ponyanın yarın konferanstan çekileceğini beyan etmiştir. Londra, 14 (A.A) — Bugün için toplanması kararlaştırılmış olan deniz konferansı japon delegelerinin isteği üzerine bir kere daha gecikti • rilmiştir. Bu toplantının hafta için -de yapılacağı umulmaktadır. Gecikme kararı dün akşam B. Eden de hazır olduğu halde japon ve ingiliz delegasyonlarının hususi bir top - (Sonu 3. üncü sayfada) Serdar Mohammed Han Gazetecileri kabul ederek kendilerile konuştu İstanbul. 14 (Telefonla) — Afgan Hariciye Veziri Ekselans Serdar Mo -hamine d Han. bugün saat on birde Is-.anbul basını mümessillerini knbul et • mi t ir. Af : .ıı hariciye veziri, gazetecilerle görüşmesini pek İyi konuştuğu türle dili ¦le yapını* ve ilk söz olarak: (Sonu 6. ıncı sayfada) PolİlİliH Bir numaralı rejim düşmanı — ı — Tevhidci Velid: 'Fatih Rıfki-dan yakamızı kurtaramıyoruz!" diyor. Gazetesinin üstünde 564 u-kamını okuyoruz. Yanılmıyorsak bu adamla şimdiye kadar iki defa meşgul olduk: Birinde türk kadınlığım tahkir ettiği zaman, sonuncusunu da, bir müddettenberi, cumur i yelin ekonomi ve endüstri po litikasınt muvaffak eden Celal Bayar a karşı, sinsi ve sürekli, fesat/ kumkumalığı ettiğini gördü ğümüz için! "Falih Rıfkı'nın hücumları devam ettikçe, bi'.im gazetecilik cl-mekliğimize imkân kalmıyacuk tır!" sözü ile, ne demek istediğini anlamıyoruz. Türkiye ancak Ka -mutay kanunlarının hüküm sürdüğü bir hürriyet memleketidir. Bu memlekette, tevhidci Velid gibi eski şeriat bezirganlarının, alttan-alta, kin ve nifak oyunlarını biz, cumuriyet muharrirleri, açığa vururuz. Bu oyunlar kanun yasakları içine girecek bir suikast şeklini aldığı vakit, mahkeme hesab görür. Cumuriyet demek, Türkiyede vazife, hak ve mesuliyetler devri demektir. Istanbulda ve İzmir'de bizim partimizden olmıyan gazeteler, çok eskidenberi çıkıyor. Bunlar, yolları üzerinde Kamutay kanunlarından başka neye rastgel diler? Hakikat budur. Fakat bir yan dan nüfuz ve kuvvete sırnaşarak, bir yandan kahramanltk süsü takınarak, kimine ağlamalı Öksüz dili. kimine yılan dili uzatan karaktersizin bir adı vardır: L â c h e ! "Ulus,un Dil Yazılan li/.iyoloji ve Biyoloji Rakımından Güneş "Dil Fonetiği (-»no IHI Kanununun I ımrlil. Prensipleri. - ' ohııliıt Kimsinin ISisiH'tle F.skiliği. — Ana I okul Meselesi. I mıı-ıil. Meseleleri Dil meseleleri, geçen asrın sonlarından beri, lisaniyat sahasının haricinde, büsbütün başka ilim sahalarında da muhtelif bakımlardan tetkik edilmiye ve bu yeni tetkikler dil bilgisine daha tecrübi ve daha müspet şekiller vermiye başlamıştır. Bilhassa fonetik saha- Ankaradan Ulııdağa onsekiz saatta c7 Nasuhi Baydar'ın bugünkü sayımızda çıkmak üzere hazırlanmışken ilimizin azlığı dolayısiyle geri bıraktığımız Ankaradan Uludağa on sekiz saatte' başlıktı yazısını yarınki sayımızda okuyunuz. Yazan: İsmail Hâmi Danişment sında elde edilen neticeler, "Güneş - Dil" fonetiğinin ne sağlam esaslara istinat ettiğini göstermek itibariyle, bizim için hususî oir ehemmiyeti haizdir. Bundan evvelki etüdlerimizde "Güneş Dil" kanununun yalnız "Kök" ve "Ek" sistemlerinden bahsetmiştik. Bugün de bu yeni Türk kanununun "İptidai fonem ler sistemi" ni, bilhassa fiziyoloji ve biyoloji sahalarında yapılan dil tetkiklerinin şimdiye kadar verdiği umumî neticelerle karşılaştıracağız. Güneş - itil Fonetiği "Güneş - Dit" fonetiğinin ana fonemler İtibariyle tesbİt etliği prensipler şöyle bİr tertip alabilir: 1. — Vokal teşekkülü , konson teşekkülünden evveldir; 2. — İlk vokal (a) dır ve ses cihazının tekâmülünden doğan diğer vokaller hep bu ana fonemin muhtelif variyantlaıtdtr; 3. — İlk konson, (a) nm teker ı üründen hasıl olan (aaa ğ) to natıdtr: diğet konsontar, bu ipti dai (ğ) sesinin dudak, damak ve sair ede hasıl ettiği variyantlar demektir ; 4. — Bu suretle ilk teşekkül e-den konson kategorisi, (ğ - y - g -k - h) grupudur; 5. — Dudak ve diş sesleriyle ıs- (Sonu 2. inci sayfada) — 2 — Babasının matbaacı olduğunu söyliyen Velid'in kendisi kimdir? Biz türkçü iken, o şeriatçi idi. Biz cumuriyelçi iken o padişahçı, biz garbçt iken o şarkçı, biz layisizmi ve tefekkür hürriyetini müdataa ederken, o, halifeci idi. Demek ki başından sonuna kadar, o ve biz, biribiri ile hiç bir temas nokt ısı olmıyan iki ayrı safta bulunuyoruz. Türk milletini kurtaran bütün inkılâblar, bu yeşil sancaklı safa karşı kazandığımız zaferlerden ibarettir. İzmir hikâyesinin üstünden, çok zaman geçmemiştir. Velid, her sözünün altında bir fesad, sezinip kuşkulanmamızın sebebte-rini pek iyi bilir. Kendisine dot;u her teşrih bıçağı uzattığımızda, pusularından polisi gören karalılar [eski mazannei su] gibi huylanması da bundandır. Yeni çenelerin eski gazeteleri o~ kumadıklarını düşünerek, bu adı kendi elİ, dili, kalemi ve imzası ile onlara takdim edelim. Aşağıda okuyacağınız parçalar, bir arkadaşımın onun mahud gazetelerinden topladığı bir sürü yazı arasından, seçilmiştir. Bir -kaç mislini de ihtiyat olarak dosyasında saklıyoruz: / nunııırıılı rejim tlüşmtını • ... Görülüyor kî bu mesele hangi noktai nazardan tamik olunursa olunsun, memlekette birdenbire cumuriyet gibi kulaklara bir hayli yabancı gelen bir idarenin tesisini meşru gösterecek bir sebebi hakikî bulunamıyor. .... Ne diyelim ? Bu garib ve müşevveş vaziyetler karşısında • Allah cümlemizin encamım hayir eylesin duasından başka yapacak hirsey kalmamışın 26 Eylül 192.1 ¦ « . . . . Bu vaziyetten çok müteessir, faka* mütehayyir değiliz. Çünt;ü dünyada nohud ekip de bakla idrak edilmek harikası henüz görülmemiştir. O cihetle intihabat yapanlar, o ameli-yei garibe esnasında ne ektılcrsc bugün onu biçiyorlar. Yalnız idrâk olunan bu mahsul demir leblebiye benziyor. Vc bu leblebiyi çiğneyip yutmak vazifesi dc, bütün bu karışık isterde, hiç bir sun'u taksiri olmıyan zavallı halka, yani bizlere teveccüh ediyor. İşin asıl feci ciheti dc burasıdır. 1° Birinci teşrin 923 « « . . . . [ştc bundan dolayıdır ki. bi/ hakimiyeti milliyeciliği zaman zaman nükseden bir nevi maraz gibi telakkiye mecbur kalıyoruz. 29 Ağustos 923 ı / nııınııııılı huyttth « . . . . Mustafa Kemal paşa. Garb-lııık vc şarklılık meselesi hakkında Noye Frayc Presse muhabirine izahat verirken gazetemizi dc mevzuu bahs-eylemiş vc hakkımı/da şu sözleri söylemiştir : « Muhafazakaı olan vc bu hususta yalnız bulunan Tevhidi Efkar karşısında türk matbuatının ekseriyeti vardır. Vt bu matbuat Garbhlaşmak veçhesini takip ediyor. Tevhidi Efkâr'ın fikri bizim inkişafımızın Garb usulünde vaki olmasını tadil edemez. Onun hareketi Garb matbuatına karşı bir aksülâmel diye telâkki edilebilir..» «... Filhakika muhafaazkârlık meselesinde türkçe matbuat meyanmda biz infirad halinde gibiyiz. Bilhassa yevmi gazeteler içinde terakki ve te-"1 kâmülü hakîkinin en müessir vasıtası olan muhafazakârlık mesleğinde uı^— /imle tamamen hrmfikiı ol»u hiç bir gazete yoktur. Zaten biz kemli hc4. - '(Sonu S. încı vnyfada) *AYIFA 2 ULUS 5 SONKANUN La/u L,.. İsmeti*' Onun onl etlimi \ılı Kurun'dan: Ulusun birinci sayfasında bir »alır: Ulut (Hâkimiyeti Milliye) bugün an yedi yasına Bastı. Hâkimiyeti Mil-Üyenin ilk tayfı müvezziin eline geçtiği gün dünyaya gelenler bugün delikanlıdır. Bu halıt, tu katılmadık bir ınkılâb netlinin ifadesidir. Hâkimiyeti Milliyenin on yedi yaşına basiti bize her şeyden once cu-muriyetin hakiki garanti»! olan gençlik çağının davamıza mal olduğunu, kadromuzda yer aldığım hatırlatır. On yedi yıl önceyi hatırlıyorum. O, ilk »ayısından itibaren bir ihtilalin bayrağı olmak misyonunu üstüne almıştı. Büyük Millet Meclıtinin bugünkü parti binasında davasını gördüğü, hükümet müezsetelerinın bozan bir bodrumda, bazan bir kağnı sırtında yerleştiği günlerde, bürolar gündüzleri memurlara, geceleri horozlara tünektik ederdi. Askerler bileği taşın-da ucu sivriltilmiş demirleri bez parçalarına sararak süngü yerine kullanır, boş cephane sandıkları cepheye kurşun yerine sadece cesaret götürürdü. Kalpaklı M Hilotlu Ankaroıun kalbi o zaman etki Ziraat mektebinde çarpardı. m I* 11 Hakimiyeti Milliyenin Ankara kalesine dünyaya uzanan ihtilâl bayrağı gibi çekildiği günlerde uzaklardan, dağların ardında, denişlerin kıyılarında meçhul âlemlerden belirsiz diyarlardan bir iman gibi kalplere aü-zulurdü. Ankaradan gelen matbu bayraklar bir dünya ihtilâlinin vahiyleri idi. Ankarada tek katlı, bir koy misafir odaııno benziyen bina. kasalariy-le, makineleri ile, kumpasları de, ma-saJariyte, mürettiplerıyle, musahhih-teriyle, muharrirleriyle bu ihtilal vahiylerinin şekillendiği, yazı ve satır •r haline girdiği yerdi. Bazan bir muharririn gündüzün yazısını yazdıktan sonra gece müret-tıbe çıraklık ettiğini, sabaha karşı kolla çevrilen baskı makinesini çevirdiğim görmek, yahut, ÜUİ petrol lâmbası veya sonuna getmü} bİr ispermeçet mumunun ışığında devrilmüj bir tayfa yazıtının başı ufuada baş mu-rettiple dertleştiğim görmek günün i-Şİydi. Cüneş her şeyi elle işliyen bu atetyeyi hiç bir gün bütün engellere rağmen misyonunu iştiyemez halde bulmadı. Kurşun kalemin çarşıdan bulunup salın alınması bir mesele olduğu günlerde, harf, matbaa, mürettip, kâğıd mütemadi bir surette enerji kemiren yokluğun ifadesi İdi, Ve Ankaramn matbu hale koyduğu tayfalar bİr e-nerjinin zaferi idi. Istanbuldan en kısa yoldan gazete Ankaraya kırk beş günde gelirdi. Ve tek bir gazete bir tomar evrakın derkenarları, tezkereleri, kayıtları içinde muşambaya sarılmış bir muska halini alırdı m Bugün bu anlattıklarımı gülünç, tuhaf, acaip bir mubalega sanacaklar vardır. Bugün butun hendesenin, ve makinenin senfonisi içinde çalışan Ulus o zaman etimize böyle doğmuştu. Sadrı Ertem iç haberler Huş be t ke 9AVYET BAKIMLIĞI (Başı l. inci sayfada) dafaa cihazı hakkında, komile toplantısı fırsatı ile, yeniden aldı-ğımız inancalar bu sebeble bizi sevindirmiştir. Bugüne kadar barış halini, ba rış cephesinde yer tutmuş olanla rın samimiliği ve davaya gönü* den bağlılığı devam ettirmiştir. Eğer bu cephe, tahrikçiler ve bozgunculara kapılarak, zayıflamış, ve umumî güvenlik maksadı dışında çareler aramağa başlamış olsaydı, 1936 yılına nasıl gireceğimizi, falcıların bile hayali almaz dı. Barış mücadelesi, harb ka dar çetîn çatışmalar ve her bîri 1U görünüşte aşılmaz znnnoluııan zorluklar arasında, göğüs göğüse, geçmiştir. Bütün ümidleri bu mücadelenin zaferine bağlamak, yorulmaksızın, oyuna gelmeksizin, ilerlemek vazifesi, henüz, ehem»-yetinden kaybetmiş değildir. F. R. ATAY İSTANBUL TELEFONLARI l'niversilrııin sömestr tatili İstanbul, M — Üniversite bu -gun sörnestir tatiline başladı. Tatil -de talebeden bir kısmı bir hafta ka -dar Sipahi Ocağında kayak dersi aldıktan sonra Utudağda kayak tecrübeleri yapacaklardır. Talebe tevekküllerinin nizamnameleri İstanbul, 14 — Istanbulda bütün talebe teşekküllerinin nizamnameleri hükümetin talebi üzerine Anka -raya gönderilmiştir. Belediye ile Evkaf arasında İstanbul, 14 — Belediye ile ev kaf arasındaki anlaşmazlığı halle memur komisyon işini bitiremediğin -den müddeti altı ay daha uzatılmış -t*. Konservatuvarda konserler İstanbul, 14 — Konservatuvar profesör ve talebeleri ayrı ayrı on beş günde birer konser vereceklerdir Kadastro mektebi İstanbul. 14 — Kadastro meslek mektebi şubatın ilk haftasında Ankaraya naklediliyor. * Sovyet Rusyaya 70 ton zeytin gönderildi. * Tarife komisyonu elektrik üc -retlerini on para indirdi. Bakanlar kurulu toplantısı Bakanlar Kurulu, dün öğleden sonra, Başbakanlık binasında, top -lanmıştır. Toplantı geç vakte ka dar sürmüştür. Tarım ve merkez muhasebecilikleri , - —- ı— ¦ ¦- Finans Bakanlığı zat İşleri direktörlüğüne tayin edilen B. Cemal • den açık bulunan Tarım Bakanlığı muhasebe direktörlüğüne merkez muhasebecisi B. İbrahimin ve onun yerine de muntazam borçlar muhasebecisi B. Cemalin tayin edileceği haber alınmıştır. Yeni beş vilâyetimizde Bazı tayinler yapıldı Tunceli vilayeti dahil olmak üzere yeniden 5 vilâyet kurulman hakkındaki kanunun meriyet mevkiine girmesi üzerine İç bakanlık bu vilayetler içîn gereken hazırlıklara başlamıştır. Bakanlık bu vilayetlere yeni valiler tayin edinceye kadar: Tunceli vilayeti vali vekâletine t-1 ¦ - iı valisi BB. Tevıik Sim, Bitlis vali vekâletine Bitlis kaymakamı Yahya Ömer, Çoruh vali vekâletine Artvin kaymakamı Hüsnü, Niğde vali vekâletine Çabakçur kaymakamı Recai tayın edilmişlerdir. Hakkâri vali vekâletine ise Beytüşşebab kaymakamının tayini muhtemeldir. Bakanlık yeniden kurulan vilâyetlerin valileri tayin edildikten sonra yeniden kurulan (9) kazanın kaymakamlarını tayin edecektir. Yeni vilâyetlerin idare! hususiye büdcelerinin hazırlanması i-çin de direktif verilmiştir. Bu vilâyetlere emniyet, nüfus, ve hususi idare direktörlerinin de tayini için hazırlıklar yapılmaktadır. İstanbul buğday piyasası Bundan bir ay kadar önce İstanbul buğday piyasasında görülen gayrı tabiilik alınan tedbirlerle ta • mamen ortadan kalkmıştı. Son günlerde taleb bir derece arttığından piyasa daha sağlam bir duruma o/irmiş ve {lallarda labıı bir yuksclma «s» mnreai çnmlmiiştür. Tarım Bankasının piyatayı tan • zım maksadiyle yumuşak ve sert buğdayların üçte iki ve üçte b'r nöbetinde karışık ve en çok olarak 7.24 ve 7.12 kuruş üzerinden satışa arzına karar verdiği haber verilmektedir. Elma, armud ve portakal sa tıslan Almanyaya numune olarak gönderilen elmalar bu memleket piyasa* larında beğenilmesi üzerine yeni siparişler alınmıştır. Son hafta idinde alınan siparişlerden 1400 sandık grinden İm iştir. Yeniden derhal '•- - şartiyle 10 bin sandıktık satış için bir türk evinin bir alman tica-rethanesiyle mutabık kaldığı Türko-fise bildirilmiştir. Filistine gönderi • len ufak ambalajlı elmalarımızın da büyük rağbet gördüğü haber veril -mek t e di r. Samsun mın takasında elma ihracatına devam olunmaktadır. Iskenderiyeye 1087 sandık Karade -niz elması, 190 sandık Niğde elması ve 150 sandık da Malatya armu ¦ du gitmiştir. Bunlar Iskenderiyede çok iyi f tatlarla satılmıştır. Kösten -ce yolu üzerinden Almanyaya gönderilen elmalar sağlam olarak yerlerine vasıl olmuştur. Almanyaya gene tecrübe mani -yetinde 150 sandık portakal gönderilmiştir. Flmalan.ni/ gibi portakal 1 .. ım./ı.ı da b--\ 1 bir rserniyel kazanacakları şüphesiz sayıhnaktadır. Türk ve alman firmaları arasında portakal üzerinde de iş olacağı umulmaktadır. Öğretmenler için konferanslar Kültür Bakanlığının Ankara öğretmenleri için hazırladığı seri kon -feranslardan birisi, bugün Halke -vinde saat 16.30 da öğretmen B. Hasip Ahmed tarafından 'terbiyede yenilikler., mevzuu üzerinde verilecektir. I liiıuü umum müfettiştik _İştUtİJtlİk ılıı rJ.fi'i lıı^tı Üçüncü umumî müfettişlik istatistik direktörlüğüne Başbakanlık neşriyat direktör muavini B. Şükrü tayin edilmiştir. \ Nüfus genel direktör muavinliğine mülkiye müfettişlerinden B. Muzaffer tayin edilmiştir. "Ulus „ un Dil Yazılan (Başı I. inci sayfada) likit ses kategorilerinin teşekkülü daha muahhardır. Aşağıda göreceğimiz izahlardan anlaşılacaktır ki, Fiziyoloji ve Biyoloji sahalarında yapılan muhtelif tetkiklerle tecrübeler, "Güneş-Dı7" fonetiğinin bu beş prensipîni, hiç bir tereddüde imkân bırakım-yacak bir kat'iyetle, teyit, etmektedir. I okaliıı Eskiliği Vokal, ses borusundan nefesin dışarı verilmesiyle teşekkül eder. Dil ve dudak gibi azanın iştiraki olmaksızın yalnız nefesin ağızdan çıkmasiyle hasıl olan en basit ve en İptidai vokal (a) dır; bununla beraber, diğer vokallerin teşkilinde tesbit edilen dil ve dudak rolleri de, konsonların teşekkülünde olduğu kadar karışık değildir: Klâsik dilci (Meillet) bile bu vazıyeti tesbit etmiştir [lj. Onun İçin vokale "Kolay" yahut "Sade" ve konsona "Güç" yahut "Karışık" vasıfları bile izafe edilebilir. Bu vaziyete göre dilin menşei n-de, yani ses cihazının henüz muahhar tekâmüllerini idrâk etmemiş olduğu devirlerde çıkabilen ilk seslerin herhalde en sade ses-ler olması pek tabiidir On dokuzuncu asırdan beri muhtelif cihazlarla yapılan tecrübeler hep bu esası teyit etmiştir. En mühim tecrübeler. (Kempelen) ile (Robert vVillis) in tecrübeleridir: bunların ıı birincisi, icabında daraltılabilen [1\ Meillet, -Imroduction Vetude comparattvv (/e.s ja indo • europeennes", s. 126. a ngues geniş ağızlı bir boru yapmış ve bu boruyu ihtizaz halinde bulunan bir org düdüğünün üzerine koyduğu zaman - borunun ağzına verilen vaziyete göre - "a", "o", "a" ve "e" vokallerini meydana getirmiştir. İkincisi, yani t Rabat VVUlis) ismindeki ingiliz fizikçisi de 1828 tarihinde bir düdüğü vibratör ve istenildiği kadar uzatılabilen bir boruyu da rezonatör olarak kullan mtş ve bu suretle "a", "o", "u", ''i" ve "e" şeklinde beş vokal elde etmiştir. Tabiî bu tecrübelerin verdiği netice, insanda ses cihazının teşekkülü İtibariyle en tabiî ve iptidaî fonemlerin vokallerden ibaret olduğunu gösterir. Aynı se-bebten dolayı hayvan seslerinde de hâkim olan vokallerdir. Bu hale göre, "Güneş - Dil" ka nununun vokal teşekkülünü kon sondan evvel gösteren esası, fizik tecrübeleriyle taayyün eden kafi bir vaziyete istinat ediyor demektir. T mı lokal Bütün dilleri bir kul halinde ele alan âlimler, insanda ses borusu nun aldığı muhtelif vaziyetlere göre tam 36 vokal bulunduğunu tesbit etmişlerdir. Tabiî bu vaziyet, menşe devirlerinden itibaren muhtelif âmillerin tesiri altımla birçok yeni vokaller teşekkülünden mütevellittir. Bu hususta en mühim âmil, ana vokallerin birleşmesinden bir takım melez vokaller hasıl olmasıdır. Onun için bu 36 vokal sistemi esas itibariyle iki kısımdan mürekkep demek- tir: Birinci kısım ana vokal'\eı -den, ikinci kısım da melez yahut mürekkep vokallerden teşekkül e-der. Lisaniyat ve Fiziyoloji âlimleri vokallerin üç fonemden iba ret olduğunda ittifak etmekte olduklarından, bütün beşer dillerinde sayılan 36 vokalin 33 ü muafı har teşekküller demektir. Son zamanlarda bu meseleyi Fi zîyoloji ve Fizik bakımından en ciddi surette tetkik eden âlim, ital yan profesörü (Dr. Pietro Tullio)-dur. "Cagliari" üniversitesinin Fiziyoloji enstitüsü direktörü olan bu mühim âlimin italyanca "Kulak, dil ve yazının teşekkülü" ismindeki eserinin (Dr. Auguste lel linek) tarafından neşredilen almanca tercümesinin 381 inci sahi-fesinden itibaren, "Fonemler ve bunların teşekkül mekanizmaları' hakkında ilmin en son telakkileri tesbit edilmektedir [2]- (Tullio) bu eserinde yukarda bahsettiğimiz üç ana vokali (a-u-i) şeklinde tesbit etmiştir [3). Meselâ sanskr'l dilinde ana vokaller bu üç sesten ibarettir [4]. Fakat bunların biri [2] Das Ohr und die Entste-hung der Sprache und Schrift, 1929. Viyana basması. [3] Buralarda ve makalenin alt taraflarında avrupah dilcilerinden naklen alınan vokaller içinde, (t) vokali yoktur. Ayrıca izah edileceği üzere, Avrupa dillerinde bu vokalli ses varsa da harfi olmadığından. Avrupa dilcileri hep (i) den bahsederler. Bunların çoğu ve daha orijinali (ı) olacağında şüphe yoktur. \4] Tullio. aynı eser, s. 381.; Oppert, "Grammaıre sanserite", s. 2. birinden ayrı olarak dilin menşei ne çıkacak kadar müstakil birer mevcudiyete malik olmadıkları da tesbit edilmiştir: (Scolıgero) ya. göre bu üç vokalin en eskisi (a) dır. Bu vaziyet, küçük çocukların çı kardıkları ilk sesler üzerinde tesbit edilmiş olduğu gibi, "dilin va ziyeti sükûn haline en fazla yaklaştığı sırada" çıkan tabii ses'n (a) olması da bu fonemin iptidai ligine kat'î bir delil sayılmıştır. Onun için (Vendryes) bütün vokalleri (a) nın dil ve dudak hare ketlerinden mütevellit muhtelil istihaleleri şeklinde gösterir [5J. (Tullio) ya göre (o-o-ü-e-i) vokalleri hep ana vokal olan (a) nın birinci vokal kategorisini teşkil e den (u-i) fonemleriyle kaynaşmasından hasıl olmuştur |6]. (Leptı us), (Vietor), (Hetlwag), (Gutz mann) ve (Chladny) gibi m'rr de tertib ettikleri şemalarda ana vokali (a) göstermekte ittifak etmişler, yalnız diğer vokallerin tertibinde İhtilâfa düşmüşlerdir. Hollandalı (Van Ginneken) e göre (a-u-i) ana serisinin kaynaşma şekileriyle verdikleri neticeler şöyledir: (i + a = a), (i -4 a = e),(u + a o) seklini alır. Bu tâli vokallerden (o)i\e (e) afal kaynaşmasından da (ö) hasıl o* lur |7|. Onun içîn bu âlime göre muhtelif dillerde vokal sisteminin zenginleşmesi demek. "Ana vokal [5] J. Vendryes. "Le langage". s. 24-25. [6J Tullio, s. 38 J - 382. (7] /. van Ginneken, "La biolo-gie de la base d'artîculation". Psy-chologie du langage. 1933 Psıis basması, s. 267. lerin kaynaşmasından ara vokaller hasıl olması" demektir. Bu (van Ginneken), fonetik meselelerini Biyoloji kanunlaryile izaha teşebbüs etmiş nadir âlimlerdendir. Bilhassa bu meselede meşhur (Mende!) in veraset kanunlarını esas ittihaz etmiştir. Çünkü onun fikrince iklim ve ih-tilâtın ses cihazı ve netice itiba riyle muahhar fonemlerin teşekku lü üzerinde çok vazıh tesirleri vardır. Bu tesirler, (Mende!) kanun lariyle çok kolay izah edilebilir: (Mende!) in çiçekler üzerindi, yaptığı tecrübelerden çıkan veıa-set kanunlarına göre "Bir kırmızı ve bir beyaz çiçeğin tenasülünden doğan birinci nesil pembedir; bu pembe çiçekler de kendi aralarında tenasül ettirilecek olursa, dörtte iki pembe, dörtte bir kırmızı vc dörtte bir de beyaz çiçek elde edilir ve bu suretle ikinci nesil yüzde elli nisbetinde aslına rücu etmiş olur; bu nisbet, daha sonraki nesillerde yüzde yetmiş beş ve *ai-reye çıkmak suretiyle melezler hep asıllarına rücu ederler". ¦(\ ,ı,ı l.ı/ı/ı.-lifiı) in izahına göre, ırk ıhtilâtlarının ses cihazları üzerindeki tesirlerinden doğuiı melez fonemler de işte bu kanuna tâbidir. Holândalı âlim bu vaziyeti muhtelif dillerin vokal ve kon-son grupları üzerinde de tesbile çalışmıştır. Elde ettiği neticeleı, muhtelif grupların vokal sistemle rinde galip unsur olarak, hep, 'Güneş - Dil" kanununun ana vokal gösterdiği, (a) fonemini mey dana çıkarmak İtibariyle, bizini için hususî bir ehemmiyeti haiz -dir. ismail II un„ DAN İSMEN I [ Un yazının alt tarafım yarınki sayımızda okuyunuz. J ULU 16 so\K \\l \ \'.\h I' iî';I.Ulîl\ Son haberlerimiz ii iîn-rii sayfamı/eladır. ON YEDİNCİ YİL. NO: 5198 Adımız, andımızdır eryerde 5 ki Japonya resmen deniz konferansından çekildi Konferans bugün Japonlar bulunmaksızın yeniden loplanaeak Ziraal Bankası, teşkilatına bir anket açtı Banka yardımlarını bütün mahsul nevilerine teşmil etmek için esaslı etüdler yapmaktadır Satın alma ve istikraz işi yeni formüllere bağlanacaktır. Deniz konferansının Foreyn Londra, 15 (A.A.) — Deniz konfe -.-nnnın bugünkü toplantısında, japon delegeleri Nagano, B. Monselt'in arzusu üzerine Japonyanın silâh beraberliği tezini anlatmış umumi tonilatoların t.ıh didi ile zırhlı, kruvazör ve tayyare ge -misi gibi tecavüz silâhlarının esaslı biı Ur/da azaltılmasını istemiştir. Otekî delrgelrr silâh beraberliğin*-hemen hemen nıuttcfikan ılır*/ etmiş -lerdir. Bunun üzerine japon delegesi S» |nn»* nın resmen konlrtanıUn Sekildi Haşbetke 1 ı Vl ıı \ \ \\\ \\( \ ı RGlSl Kemal ÜNAL Tuz ve şekerden sonra, hayvanlar vergisi de indirildi. İniş, yük taşıyan hayvanlarda % 50, ziraate yanyanlar da ' 33, koyun ve keçi de % 20-25 nisbetindediı. Her yıl 18 milyon tutan hayvan lar vergisi yeni nisbetlerle halktan beş milyon lira eksik alına çaktır. Yukardaki üç ayrı nısbet; vergiyi indirirken nelerin düşünüldüğünü açıkça gösteriyor. Yük hayvanları istihsale dolayısiyle yardım eden az verimli cinslerdir, bunlar içinde at ver -gisi; 125 kuruştan 60 kuruşa, yani ziraate yarıyan hayvanlar mikd-ı-nna indirilmiştir ve bununla at yetiştirme ve atla ziraat teşvik e-dilmek istenilmiştir. Ziraate yarayan hayvanlar; sığır cinsidir, bunlardan artık 90 kuruş yerine 60 kuruş vergi alınacaktır.-Sığırların müstahsile, ziraat işlerinden başka, yaptığı hizmet ve faydalan hatırlamak güc değildir. İnen bes milyon liranın dörtte birine yakın mikdarı bu cins üzeı indendir. Vergide iniş nisbeti en az olan hayvanlar; koyun ve keçilerdir. Bunların vergisi 50 kuruş -tan 40 kuruşa indirilmiştir. Ara daki bu fark vergi yekûnuna iki milyon liraya çok yakın bir mik-darda tesir yapmaktadır. 'S/-nu 3 ünrii sayfada) Ofis'tehi ilk toplantısı. ğini tebliğ etmiştir. Konferans yarına bırakılmıştır, yarınki toplantıda Japutı ya bulunmayacaktır. Toplantıdan sonra japon delegasyonu şu tebliği neşretmiş-tir: ' Şurasını kaydetmek isteriz ki. konferanstan çekilmekle beraber sîlâh yarışına girişmek arzusundan çok uzağız. Diğer bütün devletlerle cn iyi münase . bellerde bulunarak eskisi gibi düny* sulhu davasına hizmete çalışmaya kati -V*n ./ı.ı. imi bulunuyoruz. Tokyo. 15 {A.A.) — Röyter ajan -undan: Japon gazeteleri, deniz konfe ransı görüşmelerinin kesilmesinden hit de şaşmıyorlar. Ve bunun mesuliyetini Büyük Britanya İle Birleşik Amerika'yı tahmil etmeğe uğraşıyorlar . Ziraat Bankası bütün köylüyü şems Ölçüde ilgilendiren ( borç verme, para otplama, salın alma ve ekim) işleri üzerinde yeni bir çalışma devresine başlamak için hazırlıklar yapmaktadır Kuruluş ve teşekkül maksadı çiftçilerin zirai istihsallerine gereken kredileri temin etmek, ziraatın »elişmesini ve ilerlemesini temin etmek olan banka, köylü ile bugüne kadar olan münasebetlerinin belirttiği ihtiyaçlar ve son yılların doğurduğu vaziyetlerden üretmeni cn çok faydalandırarak olan yeni faaliyetin esaslı olması ve iyi sonuçlar verebilmesi i-çin bütün şubelerine bir anket eçmış-tır. Anket, sualleri bakımından köylünün içinde bulunduğu bütün hayal şartlarının inceden inceye etüd edilmesini {.'erekli kılmaktadır. Umum müdürlük hazırladığı ankette bu sahada bankaya düşen vazifenin ehemİyetıni-izah etmekte ve bu işlerin başarılması için şube ve .¦.andıkların bulunduk rının, alınacak tedbirlerin isabeti baları muhitin hususiyetleri vc ekim isleri hakkında idareyi aydınlatmalarının alınacak tedbîrlerin isabeti bakımından çok faydalı olacağına işaret edilmektedir. Bankanın alacaklarının mühim bu kısmının son taksîtlendirmr kanunu n« ^Öre .U \\,'. - r.- li¦¦ -I mc1.1.- olması ve tahsili gereken kısmın da yurdda yer-yer kendini gösteren kuraklık vc ha sar yüzünden tahsil edilemiyerek tecile tâbi tutulması dolayısiyle daralmış olan kaynaklardan çiftçinin en fazla faydalanması ve kısa vadeli mevsim kredi ihtiyaçlarının başarıl- Cephelerde tayyare bombardımanları devam ediyo* italyan harb plânı nedir: Bur;.ın saat 17.30 da İnkılâb dersi Halkevinde B. Rrceb Peker tarafından verilecektir Adisababa, 15 (A.A.) — Habeş hükümetinin resmen bildirdiğine göre, bİr italyan tayyaresi A-disababa - Cibuti demiryolu üzerinde ve Avaş-dan biraz ötede bulunan Keleme-miesso üzerinde uçmuş ve yaptığı bu keşiften sonra Assab istikametinde u/aklaşmıştır. İki italyan tayyaresi ayrıca 13 k â n u nusanide Volkail eyaleti şimalînde Amba - Birkutan üzerinde uçmuşlar -dır. Habeş hükü -metinin başka bir resmi tebliği, italyan tayyarelerinin yakında habeşler tarafından geri alınan Sakota'yı bom -bardıman ettiklerini vc boğucu gazlarla dolu bombalar attıklarını bildirmektedir. Sakota'da 10 kişi bu gazla rm tesiriyle ölmüş diğer S kjfi de bütün vücutlarında muhtelif yara ve Negüs'ün. patlamamış ıtatyan bombalarının yanında alınmış bîr re* m i yanıklardan ziyadesiyle hasta bir v.ı zîyette bulunmuştur. II .ıı H.Lm gelen resmi bir rapoı. son günlerde İtalyan uçaklarının O-CSonu ? üncü sayfada) ması maksadiyle zirai kredi sahasına kapital dışında ayrılacak paraların seyyaliyetini temin edebilmesi i-çin bu husustaki kredi mevzuatının yeniden tetkik ve bugünkü icablara göre değiştirilmesi lüzumlu «örülmrk tedir. Tütün, pamuk, afyon, üzüm, incir. pirinç, zeytin, fındık gibi ehemiyetli bir kısım Jtraç mahsullerimizi teşkil eden ürünlerin ve hububatın istihsal kredilerine aid mevzuattan bugünkü şartlara uygun olmayanların yerine konulacak hükümlerin tayın ve teshili yolunda umum müdürlük şube ve (Sonu 5. İnci sayfada) "Uluslun Dil Yazıları Fiziyoloji ve Biyoloji Bakımından Güneş Dil Fonetiği — M— i \ okatterin Birbirine kispetleri. — Ana K«ı I okal ü€ Karışanların karşılaştın Yazan: Ismai — İlk I okal f\ İspelleri (Van Ginncl.ni \n hesabına göre, ¦U',i')tıi»ns l,\ı devrine ait A suri kitabelerinde 665 vokalden 333 ü (a), 159 u (i) [1] ve 173 u (u) dur. Bu vaziyet dörtte iki (a) ya karşı takriben dörtte bir (i) ile dörtte bir (u) nisbeti demektir. Eski arapçada ise vaziyet daha sarihtir. Çünkü bu dilde 821 vokal üezrinden 500 (a), 218 (t) ve 103 (u) tesbit edilmiştir. Bu vaziyet, 5 (a) ya mukabil ancak 2 (i) ile 1 (u) nisbeti demektir [2|. Avar dilinde ise 1000 vokalde 403 (a), 93 (e), 190 (i), 201 (u) ve 120 (o) bulunmuştur. Bu nis-bet de 4 (a) ya karşı 1 (e), 2 (i), 2 (u) ve 1 (o) nisbetidir [3]. Daha birçok dillerde de vaziyet böyledir. Meselâ Sanskrit dilinde 8 ( / | Dünkü kısmın haşiyesinde de söylendiği gibi. Avrupalı dil âlimlerinin çoğu (ı) telâtfuıuııu bilmedikleri için, hepsini (i) olarak almışlardır. Halbuki Avrupa dillerinde bu (t) sesinin harfi yok ise de orijinde sadası vardır. İn-gilizcede bu (t) telâffuzu yazıl-ma/.sa da okunur. Başka garp dillerinde de (I) ve (r) harflerinden önce gelen konsonların yazıl-mıyan vokalleri gene birer (ı) dır. Franc, travail. klein kelimelerin de olduğu gibi. Bütün bu yanda Avrupalı âlimlerin yalnız (i) diye gösterdikleri vokallerin en çoğu ve daha orijinali (t) olmak lâzım-gelir. \2\ Van Ginneken, s. 283. \3\ Aym eser. s. 284. aynı eser. i Dantşment (a) ya karşı ancak 2 (i) ile 1 (u) sayılmıştır. Uzun vokallerde ise bu ııisbet 9 (â) ya mukabil yalnız birer (i) ve (û) şeklini almaktadır |4]. Tabii bu hal ancak muhtelit vokallerin gittikçe ana vokal olan (a) ya rücuunu ve^herhalde bütün sistemlerde esas unsurun bu ana şekilden ibaret olduğunu riyazi bir '"îtat'iyetle göstermek itibariyle,' "Güne? - Dil" fonetiğinin yanıl-maz vâzıı yeni dil kanununu ilmin cn sağlam temellerine İstinat ettirmiş demektir. (na Konson "Güneş - Dit" kanunu bize kon-sonu vokalden doğmuş göstermektedir. Bu esas da ilmin gerek lisaniyat, gerek fiziyoloji sahalarında tesbit etmiş olduğu bir hakikattir. Bu hususta her şeyden evvel dikkat edilecek nokta, lisaniyat itibariyle konsonla vokal arasında ki hududun belirsiz olmasıdır. Çünkü bu iki cins arasında ( Son-ant) denilen mütevassıt bir zümre vardır.Sonanf'lar aynı zamanda hem vokal, hem konsondur. Meselâ (e-ğ-g) seslerini sıralıya-cak olursak, bunlardan (e) vokal, (ğ) sonant ve (g) konson sayılır. Tabiî bu tertipte baştaki vokalle sondaki konson. bİr İstihale yahut ara sesi olan (ğ) vasıtasiyle biri-birine bağlanıyor ve âdeta birleşiyor demektir. Onun İçin (Ven-dryes) bu vaziyeti şöyle izah etmiştir: "Her. ne kadar bunların ikisi _ — Sayfayı çeviriniz — \4\ Aym eser, s. 315. (yasuhı Baydarın "Arıharadan Uludağa İti saatte" başlıkL yazısını bııtjun altına 'ayftınında okuyunuz.} Aı II * 2 U L U i 16 SONkAMf* " } rırı - Simimi. İm Iir n bazı noktnhı İnsanlık çok karışık fakat karışık LU.gtı kadar da kmymk bir devir ya-uyar. Bu kert. hangi memleket* bakıa-ruı, oran ya yaptığı inkılabı »ağlom temellere oturtmakla meşguldür, ya bir inkılaba başlamış olduğunu iddia etmektedir ve yahut bir inkılâb yapmadıkça işlerin yürümiyecegine kanı bulunmaktadır. Kemali»! Türkiye, Sovyel Rusya ve belli başlı faşist memleketleri bîr tarafa bırakalım bugün, Polonya, Asms-turya ve Bulgaristan gibi memleketler birer inkılâb yaptıklarına konidirler. Amerika'da Roosevelt'çilik, ilk gününden bugüne kadar, ne biçim bir rejim olduğu hususunda çok kimselere kalem aşmdırmıştır ama, liberal demokratı ile telifinde de hiç bir güçlük görülmemiştir. Fransada, butun bir gendik bir inkılâbtn lüzumuna kanidir. Kimisi bunu sağdan kimisi saldan beklemektedir. Muhım olan, bayie bir şeyin beklenmekte olmasıdır. Ya /aman fmşismi? Ya ",apon dampingi™ adiyle yodedıten japon e-konomİ sistemi? Ya bütan siyasal partiler, siyasal cereyanlar ve siyasal lehçelertn yanında mücadelelerini yapan ekonomik doktrinler ve usuller?! Butun banlar, bile gösteriyor ki, dünyamız 1914 deki sakın ve fişlerse İngiltere mihverine gore ayar edilmiş olsun t ahenkli disnya değildir İç siyasalar, dış siyasalar, emperyalistler ve antiimperyalistter sağ cereyanlar ve sal cereyanlar, eski fütuhatın elde tutulmasiyle yenilere girişilmesi yahut yenilere mani olunması işleri, orab saçı gibi biribirine girift bulunmaktadır. Ve, habeş işi, batan bu hastalıkları, kirdem ter a vnrmssstuv Sanki dünya btı kasan, insanlık bunum teindeki su, habeş işi etrafındaki bütan gmçtukler ve "comphcatıoa" lar da. bu suyun artık kaynamağa başlodtğt m goeteren fokurtulardır. Eskiden mecmuaların dışına çıka-mtyan fikirler, bugün butun yeryüzünde, herhalde usun sürecek bir mücadeleye girişmişlerdir. Eskiden dış bakanlıkların arşivlerinden çıkamıyan politikalar, bugün Cenevre'de açıkça konuşulmaktadırlar. Halta o kadar Aı, Forcign Office bile. politikasının büyük bir perdesini Cenevre'de, açık havada oynamıştır. Ve eskiden ancak bazı sınıfların bazı partilerını ilgilendiren doktrin-ler bugün, kocaman devletlerin gövdelerine girerek bunları harekele getirmektedirler. Bakınız Roosevett gıbt bir devlet adamı, herkesin beklediği nutkuna, unsur olarak neleri seçiyor: 1. Ekonomi bakımından bünyevı bir kriz geçiriyoruz. Bunu önlemek için, her memleketteki otokritik az-lıklara karşı tedbirler almalıyız. 2. Dünya banıı tehlikededir. Bunu önlemek için otokratİk rejimlere karşı t dbirler almalıyız. 3. Komünizm »e faşizm birer emri vakidİr ve demokrasi tehlikededir. Bunun üzerinde de artık düşünmemiz »e bir («re bulmamız zamanı telmihtir. Amerika gibi bir devletin başında bulunan bir adamın boyte fikir mecmuası gibi konuşması da gösterir ki, dünyamız, gerek ekonomi, gerek m yasa, gerek sosyal davalar bakımından çok mürekkep ve çok çapraşık bir dünyadır. Ve besbelli bir şey ki, bu dünyayı daha birkaç yıl öncesine kadar ancak kendi nazari sahalarında işgal edebilen davalar, bugün, yollarını sökerek bütün devlet adamlarının sade kafalarına değil, tatbikine çalıştıkları umumi programlarıno da hi girmişlerdir. Burhan BELGE iç haberler İSTANBUL TELEFONLARI (yanı vokalle konsen; arasında bir vazife ve rol farkı varsa da, tabiat ve mahiyet farkı yoktur. O-nun için kantonlarla vokaller Öyle tabii bir Beri teşkil ederler ki bu serinin ancak iki muntehasın-dakı sesler arasında bariz bir hudut bulunabilir..." [S). Bu vazıyete gore. kornonun »o-nant vasıtasiyle vokalden çıkmış, bir nea «ayılması pek doğru ve tabii demektir. Zaten Fızıyoloji tabasında yapılan izahlar da bizi bu ¦elice ile karşılaştırmaktadır. Meselâ (Tallio) bu meseleyi şöyle an katır: " Konsoniar da trtthkut itibariyle tıpkı vokaller gibi ses boru punun alacağı muhtelif vaziyetlere tâbidir. Bu boru, biri on ve biri arka bolum olmak Ü2«re iki kısımdan mürekkeptir. Bu borunun daraldığı noktaya gore bu iki kısmın uzunluğu değişir, Konson teşekkülünde daralma hâdisesi borunun tamamiyle kapanmasına ku dar gidebilir." 16 Bu sözler bize teşekkül itıba riyle kon »on La vokal arasında hi; bir fark olmadığını ve netice olarak konsonun vokalden doğmuş •İmasına fiziyoloji itibariyle de fiiç bir mani bulunmadığını buük kir vuzuhla yöstermektedir. Bu esası bir kere tesbit ettikten sonra, vokalden istihale eden iptidai konsonun tayini meselesiyle karşılaşırız. Butun yeryüzünde konuşulan stillerin mecmuu birden ele alınacak olursa, sayısı insana hayret verecek kadar büyük bir konson yekûnu bulmuş oluruz. Tabii bunların bir ikisi istisna edilmek şar-tiyle, mütebakisi - tıpkı vokaller sisteminde gördüğümüz gibi • hep muahhar devirlerde teşekkül etmiş seslerdir. Onun için lisaniyat alimleri bu yığınlarla konsonu rı üç ana şekle çıktığını tesbit etmişlerdir. Bütün dillerin tek bir ana «filden doğmuş olduğu esasını raü-ebfaa etmiş âlimlerden meşhur I-talyan dilcisi f Alfredo Trombetti) \5\ }- Vendtyes. "Le Itngage". [f ] Tullio. ayni eser. "Konson-1 faslı. s. 4W. bu ilk üç konsonu şöyle tayin e. mektedir f7): "g-k". 't-J\"p h" Kimsim Kııti'iUrrilrri Bu müellifin yaptığı tertipte bu sesler (a), (i), (u) ana vokalle riyle karşılaşıp şöyle bir silsile te» kil etmektedir: A - g-k I - t-d V - pb Bu tertipte birinci seriyi teşkil eden (a) vokaliyle (g) konsonu, Güneş - Dil" kanununun bize ilk vokal olarak gösterdiği (a) ile, bu nun tekerrüründen doğmuş ilk konson olarak kaydettiği (ğ) den başka bir şey değildir [8J. fTrombetti) nin (g şeklindeki ana konsoniyle 'Güneş - Dm fo netiğinin (ğ) şekli arasında sertlikle yumuşaklık nüansına münhasır pek ehemmiyetsiz bir fark vardır. Bu küçük fark, aynı bir sesin iki muhtelif şekli arasına manha sır olmak itibariyle, bu derecesine "fark"' ismini vermek bile fazladır. Şu noktaya da dikkat etmelidir ki. yukarda gördüğümüz lisaniyat ve fiziyoloji esaslarına göre, vokalden çıkan iptidai bir konsonun hem vokla, hem konson rolünü oynryabilecek, yani aynı zamanda hem konson, hem vokal o-labilecek rüseymî bir ses olması lâzımdır: tabii bu şerait (g) de değil, (ğ) şeklinde vardır. Onun için 'Güneş - Dü" kanunu (Trombetti) nin bu husustaki noksanını ikmal etmiş demektir. İtalyan âliminin kurduğu sistemde yeni Turk kanununu teyit eden hususiyetlerden biri de. konson kategorilerinin tevafukunda görülebilir: "Güneş - Dit" fonetiğinde birinci kategoriyi teşkil e-den (ğ-f-k) ve saire serisinden [7] Trombetti, "Elementi di Glossologia", s. 608. [S] Türkçeye has olan (ğ) kon-sonunun varlığı Avrupa dil âlim-Itrince malûm olmadığından onlar ana kök konsonlartnı daima bunun en yakım olan (g) île ifade etmektedirler. Halbuki (ğ) kon-sonunun da Avrupa dillerinde yalnız yazıtı yeA7; yoktur. Uzatma telâffuzlarda ssdast mevcuttur. Afgan Hariciye \ r/i -r ini ıı gezintisi İstanbul. 15 Melonla/ AJgan hariciye veziri ekselans Serdar Mohaııı . m«-d Han, yanında Kabil büyük elçimiz Mrınduh Şevket ve Af ganisi* nin Ank.ı ra elçisi Akmed Han olduğu halde, bugün şehirde bir gezinti yaptı. Vezir bu arada eski eserler, şark eserleri ve Ayasofya müzelerini sezmiş ler ve büyük bir a'âka göstererek i/.ıhal almışlardıı. Süleymanıyc camiini de ziyaret eden ekselans Serdar Mohammı-d Man, mat nn yedide otele dönmüşlerdir. Belediye zabıtası kadrosu İstanbul, 15 — Belediye zabıtası har* rotunun geniı'etîlmesi için daimi enen -mene bir teklif yaptı.. Teklif kabul edî -lîrıe bu kıdrny* sivil olnr-k 100 mrmor aknacnkfır. Dnjmi encümen ıınifnrınnh memurların ani teftişlerde muvaffak o'a matlıkları için bu frküfi bir tedbir nlar.ıl ileri sürmektedir. Haliç vaourlarmın muayenesi İstanbul. 15 — Son muayenede Haliç vapurlarının çoğu çürük çıktı. Tamirleri ve havuzlanmaları hayli pahalıya mal olacaktır. Tetkikler sonunda Halırte tramvav servislerini tanzim ederek vapurculuk isinden tarnamiyle vazgeçmek de mümkündür. • Sahte ölçüler İstanbul. 15 — Marmara mınta-kası ölçü müfettişi ölçü ve tartı âletlerine sahte damga vurarak piyasaya süren bir şebeke aleyhine tahkikata başladı. Kızılaym yardımları İstanbul. 15 — Kızılay Islmbul ilk mektebindeki fakir ta'ebeye daha çok yemek verebilmek için tedbirler aramak tadır Satılan yumurtalarımız İstanbul. 15 - Son hafta içinde di* paşarlara 555 küçük, 163 büyük mdıi yumurta gönderildi. Çeçen hafta ıfönde rilen 1492 sandıktır. Bir kadın aklını kaçırdı İstanbul, 15 — Dün gece Fatihte E-mine adında bir kadın aklını kaybetmiştir. Cecenin yarısı cadde ortasına yatmış olarak bulunmuş, polisler tarafından otomobille tıbbı adliye götürülürken yolda ölmüştür. Bir talebenin ölümü etrafında İstanbul, 15 — Kız lisesinden bir talebenin tifo aşısının üst üste tatbi kinden dolayı öldüğü hakkındaki bir gazete haberini sıhat müdürlüğü tek zib etmiş ve bu talebenin ölümünün aşıdan değil üremiden nlduğunu söylemiştir., Ticaret odasına madalya İstanbul, 15 — Selanik sergisi İstanbul ticaret odasına bir madalya göndermiştir. sonra gelen ikinci kategori (p-b m) gibi dudak seslerinden ve ü-çüncu kategori de (d-t-l) gibi diş seslerinden mürekkeptir. Yukarıki cetvelde gördüğümüz gibi (Trom h. it» l de küçük bir takdim ve tehir farkıyle hemen aynı esası te yit etmektedir. Fazla olarak italyan dilcisinin (s), (ş) gibi ıslıklı sesleri bu iptidaî fonemler tertibine dâhil göstermemesi de, "Güneş-Dit" fonetiğinin bu ses zümresini en son kategori gösteren esasiyle karşılaşmaktadır. Tabiî bütün bunlar. (Ağ) kökünün fonetik bakımından ne sağlam esaslara istinat ettirilmiş olduğunu en vazıh şekillerle gösteren deliller demektir. IgMsjtf Hâmi DANİŞMENT Kamutayın Dünkü toplantısı Kamutay dun toplanmıştır 1935 yı -Iı muvazenei umumiye kanununun İt ıı». u maddesinde -......kIıl, .ıpılması • n.ı dair olan kanun projesiyle. Evkal Umum Müdürlüğü merkezinde idare en cumeni ve İstanbul. Beyoğlu U*kudaı evkaf müdüriyetlerinde ihale ve tefviz komisyonları kurulmasına M * *zıfesine dair olan kanun projeleri hukıımetin ıs. teği üzerine geri verilmiştir. 1931 yılı hazine umum hesabına ..i mutabakat beyannamesinin «unulduğı na dair olan kanan projesi okunarak kı bul edilmiştir. İkinci görüşülmesi vapı lacak maddeler arasında Ordu meb | Hamdi Yalmanın, SntaSSl tıbbiye mek lebinden çıkan askeri kimyakerlerle diş hekimlerine «erileerk teçhizat bedeli hakkında kanun teklifi ile zabitlerle as. keri memurlara mek tekten çıkışlarında bir defaya mahsas olmak üzere teçhizat bedeli veri'mesi hakkında kanan proje •i görüşülmüştür Kamutay yarın top la nacaktır. Bakanlar Kurulu Dördüncü umum müfettişliğin kurulmasını kabul etti Anadolunıın doğu kısımlarında ve bilhassa şark halkının mütekâsif bulunduğu Dersim çevresinde idare ve inzibat islerini esaslı surette tanzim ve hükümet murakabesinin daha yakından ifasını temin için yeniden kurulacak Bingöl ve Tunceli ve birinci umumi müfettişlik mıntıkasında ayrılacak Elazİz vilâyetlerini ihtiva etmek ve 27 teşrinisani 1927 tarihli talimatname ile muayyen vazife ve »alanı yal Un finiz ¦¦İm.ılı ıı.-rrr I H I numaralı |{. Reçel) IVkrj: geliyor İstanbul. IS — Cümuriyet H«tk Par. tısı Genel Sekreteri Receb Pckcr bu *U am Ank-ımya hareket rtü. İstasyon partilikti n Imilan tsVsjfutckjM ıığurMsv Sİ Para kararnamesine bir fıkra ilâvesi II numaralı para k.ıraı names nin ¦ h.liate.-inin 4 üncü . «. «ağıdaki fıkranın eklenmesi Bakanlar kurulunca kabul edilmiştir: "Navlun, sigorta, komisyon ve saire gibi herhangi bir hizmel mukabilinde verilen ücretleri serbest dövizle vermeyen memleketleri* bu kabil • Uçaklarına karşı aynı taretle muk bele olunmak üzere bu alacaklar i u-nauriyet Merkez Bankasında blok-bir hesaba kaydedilir... İtalya ile olan ticaret anlaşması İtalya He aramızda mevcud. ticaret v« kliring anlaşmasının müddeti btt.ii. ¦¦zere olduğundan yenilenme m kim müzakerelere başlanmıştır Tarım enstitüsünde konferanslar Ankara Yüksek Tarım Luiuumi prolesorlerı tarafından aşagıd*. iv*, e rılen sıra üzerinde bir seri lonimaı verilecektir. Enstitü bu aotf* •* ı dinlemek üzere gelecekten n.- -mffn yetle kabul edecektir. 18 ikinci kâoua u**jr»-»or f ke (Köyler ve Anaci-. ıd t zirai me). 1 şubat Prof. Kı-.cr (Beydir... 1 . i" " "' ıl I ¦ II ¦ —1 kanunun birinci maddesine dayanarak bir dördüncü umumî mü fettislik kurulması bakanlar kurulunca kabul edilmiştir. Dördüncü umumi müfettişlik de uhdesinde bulunmak üzere Tunceli valiliğine sekizinci kolordu komu tanı Abtullah Alpdoganın tayini tasdikten geçmiştir. Kış olimpiyatlarına gidecekler İstanbul. 15 Almanyadaki kıs olımpiyadlarına İstanbul şehri adına üç kişi İştirak edecektir. Bunlar dağcılık kulübü .ı/.ı'.u ı arasından seçilmiştir. İ/mil postası \ a|Mİ tm;ılr İstanbul, 15 — Uğur vapuru karaya oturan Tayyar vapurunun yolcularını almak için Lapsekive gönderildi. Bu yüzden bugün İzmit postası yapılamamıştır. İki sahtekâr yakalandı İstanbul, İS Sofya turk konsolo* luğunun imzasını taklıd eden romca te anasından Jozef ile l.udvık isminde bı. alman yakalannuş'ardır. Alman bu sah tekarhğı JozeTin seyahatini kolaylaşUı mak için 300 lira ücrete mukabil yapt. gıaı fakat Jozcfin bu parayı kendisine la ma men Ödeyemediğini toy İtmiştir. İtalyaya sattığımız afyonlar İstanbul. 15 - İtalyaya üç partıd yedi bin kilo afyon fonderitdi. İtalya *. yon bedellerini kambiyoya v artracablt. Muğlada damızlık boğala* Muğla, 15 lA.A.I - İlimizde oku. soyunun düzeltilmesi ..... boz ırktau olmak üzere dokuz damızlık boga «a tın alınmıştır. Bu boğarfar m^rkez'-üç, Milasla 15 omrlc Mk/tnM dağıtıla çaktır. 'Pun-rfll mnJH. li), 29 şubat Dr. Stummvoll (Kitap lar ve kütüphaneler), M mart Prof. Zahn (Mayi hava hakkında). 21. mart Prof. Cemgros (Buhran zaman lan, kimyevi tekniğin terakkisi âmili), 28 mart Or. Süreyya Tahun (Hayvanların hastalık âmilleri vc bunların insanlarla münasebeti), 4 nisan Prof. Spötter (Kan yakınlığı), IS nisan B Ömer Hamdi (Türkiyede •« tin derecelere taksimi ve bunun et piyasasına tesiri) Düzeltme Dunku gazetemizde Afgan dış işleri veziri Serdar Mohammed Ha nin gazetecilere verdiği beyanatı bildiren İstanbul telefonu haberine İt.....L bir hata karışmıştır. 'Ekselans Mohammed han. sorulacak suallere cevab vermeye hazır ol dudunu söylemiş ve Türkiye Afgan Iran ve Suriye arasında esasları kararlaştırılan ademi tecavüz paktı etrafında" cümlesinde Suriye değil lrakın mevzubahis olduğunu okurlarımız tabii anlamışlardır. Bununla beraber herhanı;i bir yanlış anlamaya yer kalmaması için »riir dileyerek düzeltiriz. Hukuk timini ^ ayma kurumunun tnl.ıırtı fl-ılir, iti'lrl.i sı-ri liimfi'rıuı slnrıtıuı sekizi ıtrisini ISI GÜN SAAT ONBEŞTE C H. r*. Halkevleri müfettişi B. Alâeddin Tekmen verecektir HCt/.ıı Miılıır: "Madenlerde, binalarda çaldır kon kazaya uğrayanlurm tas»* nat hakkı ve çatışanları kullanan /arın vosife t e mesuliyeti. ULUS _17 SOINKÂNI N 19.V» Cl M \ Son haberlerimiz üçüncü sa\ famı/iladır. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5199 Adımız, andımızdn Heryerde 5 kuruş Habeş cenub cephesinde kanlı bir harb General Graziani, Ras Destanın ordusunu püskürttü İtalyanlar yemden birkızılhaçheyetini bombardıman etliler B. K. Pekeriıı dünkü inkılâl» dersi B. Peker tam bir istiklâlin şartlarını anlattı Londra. 16 (A. A./1 — Röyter'ın öğrendiğine göre, harb başlıyalıdan bert olan en büyük Çarpışma Oolo'ntın şimali garbisinde cereyan eden ve üç gün süren mu . harebedir. Somali kaynaklarından gelen haberlere göre, Kıs D e i I a'nın 80.000 kişi kadar olan ordusu, mu -harebe meydanın -dm yüzlerce ölü \ General Graziani Unşbetl.e DOS I İK VM F. R. AT AY Pars ve Anadolu ajanslarının. Iran ve Türkiye haberlerini doğrudan doğruya bİrihirlerine ulaştırmak için. bİr anlatma yaptıklarını gazetemizde yazmıştık. Başbakanımı/ İsmet İnönü bu fırsatla. "Birİbirlerini tamamlamak i-cin daima yeni bir vasıta bulmaktan,, iki memleket halkının ne derin bir bahtiyarlık duyduklarını söylemiştir. İran Başbakanı sayın Malımud Cam. aynı kardeşlik •özleri ile. ismet lııoııune cevab verdi. Pars ajansının bİ/,e ilk verdiği haber. Şahinşah Hazretlerinin, yanında kıraliçe ve kızları olduğu halde, ilk öğretmenler mektebini açtığı havadisidir. Uzun müd-dettenberi. İsmet lnönünün dediği üzere, "muzaffer hükümdarının rehberliğile hergün yeni bir terakki hamlesi gösteren" dost İran milletinin esaslı ilerilikler gerçe-leştirdiğini Öğreniyorduk. Iranı politika ve ekonomi bakımından tam erkinliğine kavuşturan, hükümdar - şef. bu erkinliği sağlamak ve milletine, tarihteki yüksek ve şerefli yerini, bugün dahi kazandırmak için değer biçilmez cehidlerde bulunmuştur. Tefek-(Sonu 3. üncü sayfada) yaralı bıraktıktan sonra, şimdi lam bıı rical halindedir. General Graziani. kuvvetlerini, bir haftadanberi Davaparma ve Ganalcdor-ya ırmakları arasında toplıyarak yavaş yavaş Dolo'ya doğru İlerlemekte olan Ras Desta kuvvetlerine karşı hemen ta. una li' m" ;ı kararlaştırmış ve bunun üzerine bu büyük muharebe pazar günü başlamıştır. Muharebeye giren italyan kuvvetleri, yerli italyan askerleri ile tamamen motorlu anavatan askerlerinden t. ı .-I.kul. etmekle idi. İtalyan tayyareleri, Ras Desta nin karargâhını bombar -d iman etmiş ve ayrıca muhtelif habe» »uvvctlcri üzerine bombalar yağdırmış, makineli tüfek hücumları yapmıştır. İlk iki gün, habeşler. General Graziani ku vetlcrinin üstüste yaptıkları hucumlarn »iddetle cevab vermiş vc toprağı kari) karış müdafaa ederek çok yavaş suret -te geri çekilmişler ise de üçüncü gün. italyan tanklarının ve zırhlı otomobillerinin makineli tüfekleri harekete geçe -rek Ras Delsa muhariblerine zayiat ver. Deniz konferansında Japonlar çekildikten tonraki ruziyt't Londra, 16 (A.A.) — Vaşİngton-dan bildirildiğine göre, Japonyanın deniz konferansından çekilmesi Ame-ı ı .'¦!¦ büyük ı - 1 ¦ karşılanmış- tır. B. Norman Davıs hükümetin görüsünü bildiren bir »öytev vermiştir. Bildirildiğine göre amerikan donanmasının büyük bir kısmı Pasifik'dc kalarak büyük manevralar yapacakta. Amerikan mahfilleri, Japonya çekildikten sonra konferansın devam en.p etmiyeceğini soruşturmaktadırlar Vaşingtonda Amerika ile İngiltere arasında bir deniz anlaşması olmadığı söylenmektedir. Amerikalıların isteği üzerine kurulan tanzim komitesi, inşaat programları hakkında malûmat verilmesi mu va'ık olacağına karar vermiştir. Komite bundan sonra Amiral Nagano-ya verilecek mektub müsveddesini kabul etmiştir. Bu mektupta Japonlar konferansa müşahid olarak iştirake çağırılmaktadır. (Sonu 3. üncü sayfada ) dirmeleri üzerine habeş müdafaası gevşemiş ve nihayet çekiliş, bozgun ve ricat, halini almıştır . General Craziani'nİn niyeti, harekâta durmadan devam etmek ve bu suretle sol cenahtaki RasJDesta tehdidinden tamamen kurtulmağa çalışmaktır. Bu suretle General Graziani. daha büyük bîr emniyet içinde merkez ve sağ cenahtan hakiki hedefleri olan Ciciga, Harrar ve Cibuti demiryoluna doğru yürüyebilecektir. (Sonu 3. üncü sayfada) Radika) partisi B. Laval'e itimat reyi vermek istemedi ... Fakat II. Fava! »«•«• ilintini reyi iddi İstanbul üniversitesindeki dersini verip dün şehrimize gelen C. H. P Genel sekreteri B. R. Peker mevsimir Dan Halhevinde inkılâb dersini veren R. Peker sabahleyin Islanbutdan Ankaraya dönmüştü. üçüncü inkılâb dersini Halkevİnde seçkin bir dinleyici kalabalığının ö-nünde vermiştir. İstiklâl mevzuu üzerinde konuştuğunu söyliyen B. Peker ekonomik egemenliğin değerine işaret ederek şunları söyledi: "— Devlet olmak iddiasında olan bir sosyal cemiyet erkinlik şartları i-çinde bilhassa ekonomik erkinliğe büyük bir önem vermek mecburiyetindedir. Bunu şu suretle anlatabilirim: Bir devletin imal, inşa ve istihsal şartları herhangi başka bir dış devletin nüfuz ve tesiri altında olmamak. Yani bir devlete kendi yaşayışı ulusun güler yüzlülüğü, varlıklı olmasını hangi nevi toprak veya fabrika istihsallerini yapmak icab ediyorsa o ulus diğer başka yabancı hiç bir ulusun kaydı altında olmamalıdır Gene bir ulus kendi yurdunun bayındırlığı, yurd birliği için yollar, binalar, köprüler, demiryollar gibi bütün bayındırlık işlerinde, yalnız kendi düşüncesile kendi takdirile mukayyed olmalı, başka bir devlet onun bu takdirine hiç ot suretle müdahale etmemelidir. Meselâ eski osmanlı imparatortu-(Sonu 6. ıncı sayfada) BB. Laval ve Heryo Paris, 16 I A.A.) — Radikal - sosyalist parlamento grupu hükümet a-leyhinde bir ademi itimad takriri vermeyi bu aabah 20 muhalife karşı 62 reyle kararlaştırmıştır. 7 müstenkif vardır. Grup bu mesele hakkında parti disiplinini tatbik etmemeye de bir rey ekseriyetiyle karar vermiştir. Binaenaleyh kabinedeki radikal - sosyalist bakanlar istifaya davet olunmıyacak-lardır. Paris. 16 (A.A.) - B. Laval, Heryo ile bu sabah görüşmüştür. İyi haber alan mahfillere göre iki bakan, radikal - sosyalist merkez komitesi ve parlamento grupunun görüşmeleri neticesinde ortaya çıkan siyasi vaziyeti gözden geçirmişlerdir. (Sonu 3. üncü sayfada) "Ulus,un Dil Yazılan Komutan, Kumandan Sözlerinin Etimoloji. Morfoloji. Fonetik ve Semantik bakımından analizi I. KOMİ I AN "Komutan' kelimesi, Türk Dil Kurumunun yaydığı " Karşttıklaı Kılavuzu ' İle yeniden canlandırıl mış bir öz Türk kelimesidir. ' Komut mak" kelimesinin Türk dilinde taşıdığı manalar, 'Tarama Dergisi" nde, "Elidrah litisan-it-etrah haşiyesi" nden alınarak, şÖy le sayılmıştır: "Gayrete getirmek, şevk ver mek, tahrik etmek, tehyıç et inek." Bu manaların hepsi de Kumandanlığın icaplarını gösterdiğin den, "Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu" nda "Kumanda" sözüne karşı "AComuf" ve "Koma 11\ Osmanlıcadan Türkçeye sös Karşılıkları Tarama Dergisi, v. 245. 713. 734. 771 ve 1100. Ad»ü 4- 400Î000 Amenhan do naat ve f kâsede ) Amerika deniz bakanı ftunçiman AuftSsadaa arlmekie 120 Km. Habeş - İtalya harbi — Mı tarafın hl b kuvvetleri" başlıktı, askeri düşünceleri izah eden yazıyı beşinci sayfamızda okuyunuz, f ta". "Kumandan" yerine ''fkomu-tan" ve ''Kumanda etmek" karşılı da "Komutmak" sözleri a- I ur [2]. .indi bu "Komutan" sözünün Güneş - Dil teorisi esaslarına göre etimolojik şeklini bularak analizim yapalım: (I) (2) (3) (4) ok ı om i ut -t an (1) Ok: Doğrudan doğruya ana kökün yerini tutan birinci derece prensipal köklerdendir. Burada manası "büyüklük, kuvvet, kudret, hakimiyet, sahiplik, efendilik" tir. (2) Om: Ana kökün manasını kendisinde tecelli ve teceısüm ettiren süje veya objeyi gösterir e-saslrbir söz unsurudur. (3) Ut: Yapıcılık, yaptırıcılık. yapılmış, olmaktık anlamlariyle ana kök mefhumunun manasını ta-mamlıyan ektirT İ (Ok \ om ı ut — Okomut — I komut): sahipliğin, efendiliğin, I hakimliğin icra ve infaz edilmş ol-! duçunu gösterir bir sözdür. "Ku-I manda" nin manası da bundan j başka bir şey değildir. Çünkü ku-] manda, emir vermek ve hüküm sürmek kudretini haiz olanın bu kudreti tatbik ve icra ile verdiği emir veya o emri vermesi demektir. (4) An: Yukarıki söz mefhumunun yalnız süje üzerinde kalmayıp etrafına taştığını, yani emir verenin kendi muhiti üzerinde emırinin nafiz olduğunu gösteren ektir. (Ok om ut ı an Oko mutan) sözünde, fonetik icabı, baş vokal düşerek kelime son morfolojik şeklini almıştır: KOMUT AN. \2\ Os Cep Kılav Osmanlıca 197. ^AIİFA 2 ULU 17 SONKANUN 1936 CUMA / fünüşU Klasiklerin tercümesi Bir İstanbul arkadaşımı*. kullar f ' ınlığımn gelecek mene içinde garb klasiklerinin dilimize çevril-mesi itine girişeceğini haber veriyor. Bu haberin doğru çıkmasını ve şim-'diye kadar gecikmiş olan mühim dukanın nihayet gerçekleşmesini sevinçle Larittamtyacak içimizde kim-me ynbtur, sanırını. Türk küttür ve edebiyatının istikametini kati olarak garba çevirdiğimiz zamandan itibaren garb medeniyetine temel vazifesini gormuş olan eserlerin dilimize çevrilmesi, hayati bir ihtiyaç halinde kendini hısett ır iniştir. Vücudu şiddetle duyulan bu boşluğun doldu-tutmasını temenni yulunda şimdiye kadar p* ı. çok mürekkep harcanmış olmasına rağmen, Turk kütüphanesi, on ihi cumuriyel yılında, ferdi -ayretlerle gelişi güzel meydana niş. çoğunun değerlen şüpheli, beş on eild klasik eser kazana .ıı. Bu netıceninse bizi tatmin • ımıyeceğı, edemiyeceği ortadadır. Geçirdiğimiz buyuk medeniyet ve dil devrimleri, veçhesi ve dili prk başka olan eski edebiyat ve kültürü-müzte aramızdaki bağları koparıp almıştır. Temelsiz bir kültür olamı-yatağı, ve dünkü edebiyatımızdan bugün için faydalanma imkânı da bulunmadığı için, yeni edebi ve kültürel çalışmalarımızı eski Yunandan başlayan ve çağdaş avrupa edebiyatına varan kül halindeki sanat ve fikir varlığına dayamamış bir zarurettir. Esasen dünya yahesertermın dılı-ı *« çevrilmen • .umu o kadar bilinen bir hahikal olmuştur ki, ısbata muhtacmış gibi Ounun /uzumu uU-•inde ısrar etmek bîlt faydasızdır, »anıyorum. Asıl mesele, lüzumu hisedilen bu işin ne zaman, kimin tarafından ve nasıl başarılacağını bilmektir. Kültür bakanlığı - daha doğrusu eski s.dıyle maarif vekâleti • bu davaya pPZıbutün yabancı kalmış değildir. Bu yolda, pek dağınık kalmış olan gayretlerden müsbet bir netice çıkmamış olmasının sebebi, bizce, işin gtrektığı ehemmiyet ve genişlikle ele alınarak muntazam bir programa bağlanmamış olması -dır. Bu yüzdendir ki, vekâlet budçesınden ücreti verilmek suretıle yaptırılmış bir sürü iercemeler, bayılmadan müsvedde halinde depolara yığılmak talisizliğıııe uğramıştır. Fakat önceden yapılmış tecrübelerin muvaffakiyetli neticeler sermemi* olması bizi umudıuztuğa düşürmemelidir. Yalnız hu terceme ışının, esastı bir programa bağlanıp, buyuk ölçüde ele alınmadan yürüyebileceğini sanmak da fazla hayale kapılmak olur. Terceme işinde goz önünde tutulması lâzımgelen esaslar şunlardır : 1 — İlk onte. dünya şaheserleri arasında muayyen bir mıkdar, meselâ yüz tanesini ayırarak, bunların kaç yıl içinde terceme ve neşredileceğini tesbit etmek. 2 — Bu terceme işini lâyıkile başaracak kimseleri önceden seçmek ve bunu yaparken, çeviricilerin yabancı dil kadar yem ve temiz türk-çeyi de kusursuz re sanatkar bir usluble yazabilecek kudrette olmalarına ve oym zamanda üzerlerine alacakları eserleri başkalarına terceme ettİrmiyecek kadar seciye sahibi bulunmalarına dikkat etmek, eski yunan ve latin eserleri müstesna, diğer bütün yaşayan dillerdeki eserler için, bir başka ditin vasıtalığiyte terceme esasına katiyen yanaşmamak - bugün İngilizce bir eserin Iran-stzcadan, rusca bir eserin almanca-dan dilimize çevrilmesi gîbı garibelere pek sık ı astlıyoruz - 3 — Eserler neşredildikten sonra. Kültür bakanlığı neşriyatım kötu-rumteştiren kayıdları büsbütün kaldırarak, bunların memleketin her tarafında, okurlar yığınının gözü ve rlt altında bulunmasını temin İçin gereken tedbirleri almak. Bütün Üniversite mezunlarını bile bir yabancı dile sohib etmek imkân • illimi karşısında bulunurken Türk kütüphanesini, yurddaşlara medem kültür verecek bir seviyeye çıkarmak için yupılaıab gayret ve masrafların, herhangi diğer bir sahadaki çalışmalardan daha az verimli olacağını düşunenuyeceğimize göre. bu İşin biran once gerçekleşmesini görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz. yaşar nabi iç haberler İSTANBUL TELEFONLARI Evkafla belediye arasında Pürüzleri halledecek komisyon toplantılarına devam edecek İstanbul, 16 — Evkafla belediye arasındaki ihtilâfları halledecek komisyonun çalışma müddeti işlerini bitiremediği için altı ay daha uzatıldığını bildirmiştik Burada komisyonun kendisine tevdi edilen işlerden hiç birini intaç edemediği bu yüzden yeni çalışma devresi için yeni tahsisat verileceği hakkında çapraşık bir neşriyat yapılmıştır. İşin iç yüzü komisyonun şimdiye kadar evkafla belediye arasında ihtilaflı olan bir çok meselelere aid lâyihaları ve şifahi izahatı tetkikle uğraştığı f.ıkat tayin edilen zamanın işin temamen intacına kifayet etmiyecek kadar kısa olduğudur. Komisyon, içtımalarını bir ücret mukabilinde yapmadığı için müddetin uzatılmasında yeni bir tahsisat kabulü veya tediyesİyle alâkası yoktur. Ve böyle bir şey mevzubahis değildir. Üniversite rektörünün çayları İstanbul, 16 Üniversite rek törü bugün üniversite de tıp fakül tesi son sınıf talebesinin şerefine bir çay verdi. Yarın hukukçular, öbürgün de diğer fakültelilerin şerefine birer çay verecektir. Arazi ve bina vergileri İstanbul. 16 Arazi ve bina vergilerinin hususi idarelç/ tarafından ve hangi vasıtalarla ve ne suretle tahsil edileceğini tesbit i-çin valinin reisliğinde vali muavinlerinin İstirakile bîr komisyon toplandı. \fgan Hariciye \ ezin Viyanaya ı;illi Utanbul. 16 (A.A.) — Afganistan hariciye veriri ekselans Serdar I ı » Mohammed Han bugün öğleden once tetirimizde bulunan afganlı talebeyi kabul etmiş ve onlarla iki «aata yakın has bih.ılde bulunmuştur. Ve/ir, Öğleden sonra, refakatimle Kabil büyük elçimi/ Mrmduh Şevket'lc Afganistan'ın Ank.ıra buyuk elçisi Ah-med Han olduğu halde otomobille bir gezinti yapmış, k-igıthane koyunu. Eyüb'ü dolazlıktan sonra Fatih camiine gitmiştir . İstanbul. 16 (A.A.) — Afgan hariciye veziri ekselans Serdar Feyz Mohammed Han bu akşamki ekspresle Viya . na'ya hareket etmiştir. Vezir istasyonda dış işleri bakanı Doktor Tevfik Ruıtu Aras. Kabil büyük elçimiz B. Memduh Şevket. Japon elçisi. Vali Muhiddin Us-tündağ, emniyet direk tÖrü.a af gan kolonisi tarafından ugurlnnmıştır. Vezir, trenin harekelinden once, Anadolu Ajansının bir muhabirine şu beyanatta bulunmuştur: '* — Türkiye'de gördüğüm husnu kabulden M karşılattığım samimiyetten çok mütehassisim. Türk ricalinin ve mal buatın alâkası karşısında duyduğum şükranı ifade edecek kuvvette kelime bu. (»iniyorum. „ Vezire Afganislanın Ankara elçisi Ahmed Han refakat etmekledir. tiftik salısı Durmadan artıyor İstanbul. 16 - 1931 den 35 e kadar ihraç edilen tiftik kıymetleri 931 de bir milyon dortyüz doksan beş bin, 32 de bir milyon altı yüz otuz dört bin, 33 de iki milyon ikiyüz seksen bin, 34 de üc mılvon yedi yüz yetmiş sekiz bin lîra olarak tesbit edilmiştir 935 de 934 den fazla olarak umulmaktadır. 931 de ihraç malları arasında on birinci derecede olan tiftik 934 de yedinci dereceye geçmiştir. C. H. P. Genyönkurul toplantısı C.H.P. Genel Sekreterliğinden: Cumuriyet Halk Partisi Genyön-kurulu 16 1.936 tarihinde haftalık toplantısını yaparak partinin iç işleri üzerinde görüşmelerde bulunmuştur. 1$. iras Istanbulda İstanbul. 16 (A.A.) — Dış İşlen bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras, Ankara ekspresine bağlanan hususi bir vagonla, bu sabah şehrimize İm. Dr. Tevfik Rüştü Aras istasyonda alsan Hariciye Veziri Ekselans Serdar Mohammed Han, vah ve belediye reisi Muhittin Ustündağ, emniyet direktörü ve daha ba#ı zevat tarafından karşılanmışın*. Utanbulda sül işi halâ halledilemedi İstanbul. 16 — Sütlerin emnı yet ve kontrolü için her kaymakamlıkta bir süt tahlil la bora tu varı açılacaktır. Sütçüler cemiyeti süt satışlarında bugün dahi mev-cud olan hilenin Önüne geçmek için Istanbulun mıntakalara ayrılarak bu mıntıkaları sut dağıtma yerleri açılmasını ileri sürmektedir. Istanbulun plânı İstanbul, 16- Belediye Istanbulun imar plânını yapacak mütehassıs Prost'un bir an evvel istan-bula gelmesi için tedbirler alıyor. Mütehassısın mukavelesini Paris-I te imzalaması ve martta İstanbul-' da bulunması kararlaşmış gibidir, -frem Utr.nh.ila gWınaa onca h-n dişine şehrin iktisadi, içtimai vc tarihî vaziyetine aid olarak belediyenin hazırladığı raporlar *¦ n lecek, ihtiyaçlar anlatılacak omlar sonra plân için çalışmalara başlanılacaktır. .KOMUTAN. Sahiplik, efendilik, amirlik, hâkimlik kudretlerini haiz olup bunları tatbik ve icra eden ve emirlerini muhitine de infaz ettiren bir şahıs demek olur. Görülüyor ki (Komut) ve (Komutan) sözleri manalarına tama-miyle tetabuk etmektedir. Not: 1. — (Komuta) şeklindeki Turk sÖzu meselâ (Komutam allında bulunan alay) gibi tabirler de kullanılır. Bunun etimolojik sekli: o) w (3) (4) . Ok • om i ut 1 ağ Hır. Manası, sahiplik ve amirliğin icra ve infaz edilmiş olduğunun İsimlenmesinden ibarettir. Böylece doğrudan doğruya askere verilen kumandaya (komut) dendiği halde kumanda ameliyesine (Komuta "ğ" ) denilmesinin sebebi de kendini göstermiş olur. Not: 2. — (Komutmak) sözü-rün etimolojik şekli de: d) (2) (3) (4) (5) Ok ; om ( ut | um A ak 1ır. Burada ilk üç cüzün manaları lıpkı yukardaki gibidir. (4) Um: Bu emir ve kumandalın suje veya objesini gösterir. (5) Ak: Bu manayı tayin »e da de eder, tamamlar ve isimlendirir. Böylece (Komutmak) sahipli-îtin, amirliğin, efendiliğin, herhangi bir süje ve obje üzerinde tatbik ¦ • icrasının adı olmuş olur. II. Kt MANDAN Simdi bir de Turkçede Kuman dan diye söylenen ve . fransızca Zommandant diye yazılan sözün t'. — "'ojisini araştıralım. Fransızcada "kumanda etmek, emir vermek, sipariş etmek" an lamlarına gelen ' Commander" sözü Lâtince " M and ar e" sözünün başına ortaklık anlamiyle "Com" getirilerek yapılan 'Commandare" ¦ den gelmiştir. Italyancası "Coman-dare", Ispanyolcası 'Comandar" -dır \3]."Commandant" sözü Fransız dilinde "kumanda eden, emir veren. ısmarlıyan" ve "binbaşı" anlamlarınadır. Lâtince denilen mont/are'nin etimolojik şeklini yazalım: (O (2) (3) (4) (5) (6) Ağ -f am t an j ad 4- ar 4- ejç (1) Ağ: "Kuvvet, kudret, büyüklük, sahiplik, efendilik" anlamlarına ana köktür. - Am: Ana kökün manasını tcmessül ve tecessüm ettiren suje-yi gösterir unsurdur. (3) An: Ana kök anlamının yakın muhitine taştığıı anlatan ektir. (4) Ad: Yapıcılık, yaptırıcılık. yapılmış olmaktık anlamlarile ana kok mefhumunun kendi muhitine taşmış olduğunu anlatan ektir. (5) Ar: işte bu mefhumun kat'i ve müspet olarak o muhitte tekar-rür ve temerküzünü anlatır. (6) Eğ: Bu manayı tayin eder. tamamlar ve isimlendirir. (Ağ - am t an - ad ar i eğ Ağamanadareğ): Amirliğin bir süje üzerinde, yakın muhitine de taşmak suretiyle, tesebbut Vfl tekarrürünün ifadesi, demek olur. Lâtincede. fonetik icabı, kelimenin ana kökü kendisini temes- \3) Oscar Bloch. Dictionnaire eşymologique de lu langue fran-çmise. c. /.. s. 161. sül ettiren radikalle kaynaşarak bunun ve (4) numaralı cüzün başlarındaki vokaller ve sondaki (ğ) düşmüş, kelime (mandare) şeklini almıştır. Bizde "kumandan" yerine halk Jilinde kullanılagelmekte olan (Kumandar) sözü bu lâtince şekil ile yakınlık göstermektedir. Denizcilikte kullanılan (Komodor) sözü de bunlardan uzak değildir. Türkçede söylenişleri ile (kumandan), (kumandar) ve (korno dör) sözlerinin etimolojik şekillerini yazalım: (I) (2) (3) (4) (S) Kumandan: ok i um t an adi- an Kumandar: ok tum^ an 4 ad i ar Komodor : ok i om « oğ-* od • ör Bu kelimelerin 1, 2. 4 numaralı cüzüleri biribirinin aynıdır ve hep bir anlamdadır. İkinci ve üçüncü kelimelerin sonundaki ekler tekar-ı .ır ve temerküz anlatmaktadırlar. Şimdi şu (kumandan) sozünu analiz edelim: (t) Ok: Ana kök yerini tutan birinci derece prensipal köktür, "Sahiplik, efendilik. hakimiyet, kuvvet, kudret" anlamlarına gelir. (2) Um: Kök mefhumunu kendinde tecelli ve tecessüm ettiren pıüe veya objeyi gösterir. (3) An: Burada (. 4- n) ekiyle izahı mümkün olmıyan bu ekin (ağ) dan değişme olduğu anlaşılıyor. Not: 3. — Bu tebadül biraz izaha muhtaçtır. Evvelâ, kelimede (. + nfelcinin anlattığı yakın muhite nüfuz manası son cüzü olan t an) ile za- ten anlatılmaktadır. Bir kelimede ikisi de aynı veya biribirine yakın manaya gelen iki eleman bulunur ve bunlardan birinin ayrıca bir rolü olmazsa bu iki elemandan birinin başka bîr elemanın yerini tuttuğuna hükmetmek lâ-7imgelir. Saniyen, kelimenin fransızca şekli olan Commandant sözünde yanyana iki (m) vardır. Türk fonetik kanununa göre biribirinin aynı olan iki konson yanyana bulunursa bunlardan birinin bir uzatmadan değişme olması lâ-/ımgelir. Bu takdirde (Ok | um -f oğ) şeklindeki (ğ) nin morfolojik değişme ile (m) olması lâzımgelirdi. Bu ı m) yerine (n) gelişinin iki sebebi vardır: (I): Beşinci cüzü olarak gelen (n) üçüncü cüzü olan ve ikinci cüzün aynı bulunan (m) üzerine tesir yapmıştır. ' 2): Türkçenin genizden gelen ve birinci kategori konsonlardan olan (n) si bir (n) ve bir (ğ) seslerinin kaynaşmasından doğduğu için (n) nin (ğ) ye çevrilmeğe tabiî bir meyli vardır. Üçüncü kelimedeki (oğ) şekli de bu (an) ın (ağ) dan değişme olduğunu gösterir. Bu üçüncü cüzü, (an) yerine (ağ) olarak alırıma. (Ok I um I ağ Okumağ) şekli teşekkül etmiş olur ki (ağ) ekinin isimlendirme rolüne gorr amirlik ve efendilik sıfatlarını haiı olan kimsenin adı manasını v?rir. (4) Ad: Amirlik, efendilik, hakimiyet evsafının yapılmış olduğunu gösteren yapıcılık, yaptırıcı- lık. yapılmış olmaklık anlamna bir ektir. (S) An: Bu hakimiyetin muhitine nafiz olduğunu gösterir ektir. Bu halde: (Ok i um H ağ 4/ ad -i- an -Okumağadan) sözünde baş vokal düşmüş, üçüncü unsurun (ğ) ti (n) ye çevrilmiş ve bundan sonra gelen vokal de eriyerek kelime son morfolojik ve fonetik- şeklini almış olur: KUMANDAN. Kumandan sözü de. tıpkı (Komutan) gibi, amirlik ve efendilik sıfatlarını haiz olan ve buyurugu kendi muhiti üzerinde de nafiz ve müessir bulunan bîr kimseyi gös-| terir. AMİR Not: 4. — Arapçada (Kumandan) makamında kullanılan (âmir) sözünün etimolojik şekli şudur: (î) (2) (3) ağ * am 4 ir II) Ağ: "Kuvvet, kudret, sahiplik, efendilik" anlamlarına ana köktür. (2) Am: Ana kök manasını temsil eden, tecessüm ve tecelli ettiren süje veya objeyi gösterir. (3) İr: Bu kuvvet ve kudretin bir süjede tekarrür ve temerküzünü anlatan ektir. Bu üç cüzüden çıkan anlam, "kendisinde sahiplik, efendilik, hâkimlik, amirlik vasıfları müte-merkiz bulunan bir şahıs" demek olur. Halbuki (Komutan) ve (Kumandan) da bu kudretin icra edildiği ve muhitine de nüfuz eylediği anlamları da vardır. /. N. DİLMEN ON YEDİNCİ YIL. NO: 5201 ULUS 19 SONKÂN1 N 193* PAZAR Son haberlerimiz üçüncü sayfamızdadir. - 1 Adımız, andımızdıı Heryerde 5 k-... Başbetke \ İM BİR K \M Y Yeni bir kanun, bütün sinema salonlarını öğretici filimler gös -termeğe mecbur tutmaktadır: Ayrıca devlet tarafından halkın tek -nik bilgilerini yükseltecek filmler getirilecek, bunlar sinemalara, halkevlerine verilecek, bundan baaka gezer - makinelerle kasaba ve köylere kadar götürülecektir, Biz bu kanunu Türkiye'de film Öğreticiliği devrini açmış olmakla selâmlıyoruz. Radyo ve filmin, geniş halk ter-biyesindeki rolü, hele bizim memleketlerimiz İçin. başka hiç bir vasıta ile kıyas ediiemiyecek kadar büyüktür. Film ve radyo, bir sürü imtiyazları kökünden yıkmıştır: Samsun'daki küçük odasının köşesinde Paris operasını dinliyen -ler. ufak bir kasaba sinemasının salonunda Çin'i veya Amerika'yı dolaşanlar, hattâ, bu iki vasıta ile, ömürlerini seyahatte geçirmiş olanların görmediklerini seyre -denler ve işitmediklerini duyan -lar vardır. Sinema, mektebin de zarurî bir kürsüsü olmuştur. Aletsiz fen dersleri öğretmek bugün için ne kadar geri ve iptidaî ise. filimle canlandırmak dururken çağlayanı sözle anlatmak, her hangi bir vahşi hayvanın hareketlerini ve hayatını tarifle öğretmek ondan pek İleri bir usul sayılamaz. Öğretici filimlerin ağırlaştır -ma metodu ile. öğrenilmiyecek ve öğretilmİyecek pek az şey vardır. Bütün belediyelerimiz için, bu vasıta İle, bir bayındırlık mektebi kurabiliriz. Köy tatbikatçılarına en mükemmel kılavuzu bu vasıta ile verebiliriz. Zevki ve faydayı, en yüksek iikır sınıfından, en küçük iş katına kadar, herkesin ayağına götürebiliriz. Bugün, oturdu ğu yerde ve odasında, herkese yabancı dil öğreten plâk kolleksiyon lan vardır: Berliç mektebi, en uzak dağ başlarında, bîr kutu içinde dolaşıyor. Radyo, kulaktan verilebilecek her şeyi. en uzak kulaklara, film. gözden verilebilecek her şeyi. en uzakta bulunanların gözlerine ulaştırıyor. Bu iycadlar. asrımızın başındaki imkânsızlıkların ve mahrumiyetlerin bir ço -ğunu ortadan kaldırmıştır. Amerika'nın yol mühendisliğindeki en yeni usulünü, cn uzak vilâyetimizin mühendisine bir hafta sonra, bütün ayrınları ile anlatabiliriz. Öğretici filmi, mahdud çerçevesinden çıkararak, bütün bakan -lıklarımızın kendi geniş idareleri içinde, ona. hakiki, pratik, daimi bir vazife vermelerini arzu ederdik. Bunun için belki, büdçemize ağır gelcek ve insan vasıtaları henüz olmıyan masraflı teşebbüsleri bırakalım, bir küçük devlet stüdyosuna ihtiyaç olacaktır. F. R. ATAY DIŞ KARANIMI/ I M \ Kİ VOLİ M» V B. Vras bulgar has -bakaniyle görüştü Sofya. 18 (A.A) — Anadolu A-jansının özel aytarı bildiriyor: Dış İşleri Bakanı Doktor Tevfik Kuştu Araş bugün Sofyadan geç -mistir. Başbakan ve dış işleri bakanı B. Köseivanof, protokol genel direktö-rj ile birlikte Türkiye Dış Bakanı -nı. Sofyadan bİr önceki istasyonda karşılamış ve beraberce Sofyaya gelmişlerdir. Tren 13.35 de gara girmiştir. Is -tasvonda dış bakanlığı genel sekre-'So-... 5. încı sayfada) İNGİLTERE kIRAI.I AĞIR HASTA Oğull arı başucunda bulunan kirala oksijen veriliyor Londra, lft (A. A.) — Dr. Lord Davson ile Sir Vilyams, dün akşam, İngiltere kiralına oksijen vermişlerdir. Dr. Davson, üçüncü bir hekimle beraber, geceyi Sandrîng-ham sarayında geçirmiştir. Deyli Tele-grafın yazdığına göre bronşit vakalarında oksijen verilmesi, hele yaşlı hastalarda sıksık görülen nefes alma güçlük lerine karşı bir İh. tiyat tedbirinden başka bir şey değildir Veliahd. dün alelacele Sandring îıam sarayına gitmiştir. Kiralın öteki oğlu dük D'york da oradadır. Fıkı Yuh\a Kemalle beraber : ATATÜRK'ÜN TELGR \l I ingiltere Kiralı S. M. Jorj'un hastalığını haber alan Cumur Bafkam Atatürk dün bir telgraf göndererek kirala iadei afiyet (e- ¦ mennisinde bulunmuştur. Londra, İH (A.A.) —- Dün nkşam neşredilen bir tebliğ, İngiltere kiralının bronşitten ve kalp zayıflığından rahatsız olduğunu bildirmektedir Kiralın sağlık vaziyeti biraz kaygı u- Londra, 18 (A.A.) — Deyli Tele- Çok hasta olduğu bildirilen İngiltere kiralı oğulları ile birlikte hükümdarlığının yirmi beşinci yıldönümünde, kirala mahsus yatın güvertesinde graf gazetesinin Sandringhamdan bildirdiğine göre kiralın sıhi vaziyeti, geceleyin fenalaşmıştır. Dr. Davson ile kiralın hususi doktoru Sir Stanley Hevet geceyi kiralın yanında geçir- (Sonu 6. ıncı sayfada) AVIM ı ın \ TAHTI MESELESİ. B.Şuşnigin B. Beneşe verdiği inanca Sevgili dostum Yahya Kemal, son bir yazısında, esbi bir suali yeniden ortaya alıyor: "'Edebiyatta ne zaman kendimiz yaratmağa başlıyacağız?,, Yahya Kemal, bu sualin Ab-dülaziz devrinde, M ü c e d d ı d denen şairden beri bİrçoh kimseler tarafından sorulduğunu da bilir. - Hattâ, diyor: on - dan sonra kaç şair. kaç mütefekkir, kaç naşir, kaç romancı, kaç defa. hem de yalnız kuru iddia ile değil, numuneler göstererek, eser vererek: Kimi şiirde milletin zevkini, sesini, duygusunu lisan haline getirerek, kimi. mille -tin İstanbul'da ve taşradaki hayatından en gerçek sayfalar parıldatarak, kimi tarihimizin sayfalarını en doğru vesikalarla canlandırarak, bu özlediğimiz gelecek ede-hivatın vücudunu tebşir ettiler...." Bizim edebiyatımıza garb taklidi yerine, garb tefekkürünü sokmak için en çok uğraşan dostuma göre, 1870 den sonra, edebiyatta, şarktan çıkmak zarureti vardı: "... Çıktık, bu çıkış çok iyi oldu. Avrupa kültürünün mektebine girdik, orada okumağa koyulduk, yetmiş senedenberi de okuyoruz; yazık kİ mektebten henüz çıkmadık: hâlâ bocalıyoruz....., Nasıl, garb âlemi içinde, bir rus romanı olmuşsa, ne zaman öy- "Uluslun Dil Yazıları ELEKTIRÎK Sözünün etimoloji, morfoloj. fonetik ve semantik hakimi arından analizi Avusturya hükümdarlığı meselesi ite ilgili üç şahsiyet: Çekoslovakya Cumur reisi Beneş, Prens Otto ve Başbakan Şuşnig Londra, 18 (A.A.) — Deyli Tele-graf gazetesinin Pragdan öğrendiğine göre, B. Şuşnig, B. Beneş'e, küçük anlaşmanın fikrini almadan Habs-(Sonu 6. ıncı sayfada) I». Ilrrvo ıııııı i»til;t-ı Fransa'da l»ir k:ıbiın- buhranı doğuracağa benziyor (Yazısı beşinci sayfada) Kelimenin etimolojik şeklini vc onun altına - ne olduğunu söyle-meksizin - başka bir etimolojik şekli yazalım: (I) (2) (3) (4) (S) (6) eğ | el ı ek + it (- ir • ik ay ı al -f ığ t ıt ! ır - ık (1) Eğ, ay: Birincisi ana kök, ikincisi doğrudan doğruya onun yerine geçebilen birinci derece prensipal köktür. İkisi de ''zıya, ışık, aydınlık" anlamlarına-d.r. (2) El, al: (.!); ektir. Kök mefhumunun geniş, engin, genel, yaygın bir sahaya şümulünü gösterir. (3) Eh, tğ: Bu şamil mefhumu üzerine alan süje veya objeyi gösterir unsurdur. (Eğ I el ek Eğelek):: "engin bir sahaya yayılmış bir ışık" demek olur. Not: I. — Bu kelimeye doğrudan doğruya Türk lehçelerinde bu mana ile rastlıyamadık. Fakat mananın doğruluğunu göstermek için şu iki şekli karşılaştırmak kâfidir: 1. eğ I el | ek II. iğ t ıl | ık II. numaralı kelimede ana kokun anlamı "sıcaklık" tır. Ana kök kendisinden sonra gelen ekle kaynaşarak kelime - hep bildiğimiz • "ılık" şeklini alır ki sıcaklığı en geniş sahaya yayılarak azalmış o-lan süje veya obje demektir. Buna kıyasen I. numaralı kelimenin de ışığı en geniş sahaya yayılmış olan obje demek olacağına kolaylıkla hükmedilir. (4) tt, ıt: yapıcılık, yaptırıcılık, yapılmış olmaktık anlamlariyle mefhumu tamamlyan bir ektir. Geniş ve umumi sahaya yaygın zıya mefhumunun husule gelmiş olduğunu anlatır. (5) İr, ır: (. | r); ektir. Mef humun kat'İ ve muayyen bir noktada temerküz ve tekarrürünü ifade eder. (6) Ik, ık: Mefhumun üzerinde tekarrür ettiği, süje veya objeyi gösteren prensipal unsurdur. Bu analize göre: İ. — Elektrik: gayet geniş, u-mumi. müphem bir sahaya yayılmış olan ziyanın muayyen bir obje üzerinde tesebbüt ve tekarrürünü anlatır. 2. — Demin ne olduğunu söyle meksizin etimolojik şeklini yazdığımız kelimeyi okuyalım: Yal-(Sonu 2. inci sayfada) le bir türk romanı göreceğiz? Bu suali, dostumla beraber, onun kaygı ve dileğine gönülden bağlı olarak, resim için, mimarlık için, musiki için de tekrar edebiliriz. Fakat acaba, yukarıda bahsi geçen, tebnirciler neden muvaffak olamadılar? Neden bir Çt ğ ı r kuvveti alamadılar? Son bir japon edebiyat tarihinde okuduğumuza göre, daha 1852 de ve ingiliz - amerikan loplarının zoru altında, garb yabancıları ile temasa gelen bin sonbahar mem -leketi'nin çocukları, bütün tercümeleri yaptıktan, mektebi kur • duktan ve bitirdikten sonra, lakhd devrini aşarak yaratma devrine geçmişlerdir. Fakat ben sevgili dostuma başka bir şey sormak istiyorum: Mektebten çıkmağı bırakınız, mektebte ruslar ve Japonlar gibi okuduğumuz, okumakla olduğumuz doğru mudur? Garbçıltk de -ğil, fakat garbltlık, henüz, belki bütün mesleklerde, yabancı dil bilenlere mahsus bir imtiyaz değil midir? Yüksek kabili -yeller ise yüzler değil, ancak binler, on binler İçinden yetişebilir. Hangi türk, türkçede greklerif lâtinteri, franstz, ingiliz veya alman şair ve romancılarını, sanal mektebi tenkidterini, hattâ basit metod ve teknik bahislerini okuyub öğrenebilir? Hattâ henüz dilimizin haline bakınız: Istılahlarımız var mıdır? Hattâ, birçok esas davalarda, karar verebİlmişmiyizdir? Maksim Gorki'nin hiç bir yabancı dil bil-miyerek, garb edebiyatı hakkında mükemmel tenhidler yapmış olduğunu söyler, dururuz. Mükemmel değil, garb edebiyatı dahi değil, şu bizim şarktan çıktıktan sonraki edebiyat cereyanlarımız hakkında garblı kafası ile, bir tenkid yapılmış mıdır? Bizim yetiştiğimiz liselerin, en küçüğünden en büyüğüne kadar bütün sivil meklebler gibi, fen bilgileri kısmı garblı, öbür tarafı şarklı idi. Tefekkür medresenin zulmünden hiç bir zaman kurtulmamıştır: Arabça ve f arşça okuyor ve yalnız divan edebiyatı ile, üstünkÖrü teceddüd edebiyatı Öğreniyorduk: Bu teceddüd edebiyatının, şekillerden sıyrıldıktan sonra, ruhça ne kadar garblı olduğunu ise hepimizden İyi Yahya Kemal bilir. Biz, yalnız bu değil, bütün meselelerin halli için iki çare üstünde ısrar ediyoruz: mükemmel lise ler ve mükemmel terelime - külliyatlar! ATAY KÖYLÜMÜZÜN KALKINMASI ICtlN t* 'B. Fuad Umay'ın Köylüleri yazıyı w* alâkadar projesi halikında huyunuz.) SAYIFA 2 ULUS 19 SO*M . N I03fl pazar Ihişu lutfler. Köı/ ekonom ini iz in kalkuımasına doğru Etki devirlerde Hatların toplu bîr halde yükselişi, hayat pahalılığının artışı insanlığın üsfüne çöken bir felaket, biı nevi takınılmaz semavi alet telakki edilir ve böyle bir hal olunca, geçmiş ucuzluk zamanları hasıetlc anılırdı.Biı de şimdi dünyanın halını seyrediniz: Cozleı merak ve endişe ile Hat istatistiklerinin barometresine dikilmiş, yıtlardanberi devam eden duşusun ne zaman duracağını sabırsızlıkla beklıyerek ve en kuçuk bu yükselişi alkışlamaya hazıı, insanlık, kurtuluşunu, kayboluşıyle beraber re fah devrini kapainıt olan pahalılığın tekrar geri dönmesinde orıyor. Fiatların yükselişi, işlerin tekrar başlaması demektir. Fiatların yukse-lifi ekonomik hayatın omuzları üzerinde ezici bir yük gibi duran »tokların erıyısı demektir, fiatların yükselişi, fabrikaların tekrar işlemeye, boşat m- tarlaların tekrar ekilmiye koyulması demektir. Fiatların yükselişi işsizlerin iş bulman, açların doyma -et, refahın gen dönmesi demektir. Bolluğun, fıat düşmesinin, bir memleket için nasıl bir felaket teşkil ettiğini, buhrandan en lazla zirai mahsuller müteessir olduğu için, ziraatçı Türkiye herkesten fazla hissetmiştir. On iki yıl süren uzun harblar neticesinde elinde ne varsa vermiş, bütün varını tüketmiş olan türk köylüsü, cu-'""""".I. «»m a, fimi servetini yeniden yapmuh işine ^ıı işmiş olduğu bir sırada, ekonomik buhranın darbesini yedi. Ve bu darbenin şiddetini artıran şey. fıat düşüşünün heı istihsal sahasına müsavi ve âdil bir şekilde taksim edilmiş olmayışıydı. Sfu adalet sazlığın buyuklugunu, daha açık görülmesi için, rakamlara söyletelim. Zirai mahsullerin en ehe-mtyellitermden yedisini ele alarak Is ianuul Ticaret ve Zahire Borsasında kayaedilınış hatlarına goz gezdirelim. Şöyle bir hakikate rastlıyoruz: Fıat endeki 1929 da her bin 100 ıtı-baı edilince 1934 senesinde fiat vasatileri buğday 30, yumuıla 20, uzum 40, pamuk 60, yun 57. Iıtlık 41, ham ipek 48; bu yedi maddenin umumi va salısı 1934 de 42 dir. Yanı yüzde 58 bir düşüş. Ole yandan İstanbul borsasında aynı senelerde kaydedilmiş mamul madde fıatları arasından, köylüye en lüzumlu olan dorduruı ele alalım. Gene 1929 da fiat endeksi 100 iken, 1934 vasatisi: şeker 86. petrol 90, kaput bezi 69, inşaat malzemesi 87 dir Bu aort maddenin umumi vasatisi ise 83 dur. Şu halde köylü, 1929 le 1934 arasında bir yandan sattığı mahsullerde yüzde 58 bu lıut kırtlışiyle karşılattıken bir yandan da aldığı maddelerde ancak yüzde 17 susbelinde bir fıat eksiklisi buluyor. Fakat, bolluk senelerinde, fiatların daha fazla düşmesi korkusıyle, koylunun elindeki mahsulü, borsa fustta-fi.v/r t.mı/,ırııi"iı,ıı, ,il kadar aşağı fiattarla aracılara kaptırdığı da hesaba haiıin m. koylunun satın alız kabiliyetinde bir hamlede yandan lazla bir eksiliş meydana geldiğim kabul etmek mecburtyelinde kalırız. Esasen iç ticaret kapasitesinin buhran ydla- rmda azalış nisbeti de hu tahmine hak verdiıecek ölçüdedir. Diğer taraftan, köylünün ndediği vnııtalı ve vasıtasız vergilerin, gelirinin azalı-¦ yle mütenasip bir hadde inmesine devletin zaruri ihtiyaçları imkân ver-.¦yediği için butu w yüzünden turk toprak emekçilerinin ne mMM bayûk bir sıkıntıya duşmuş aldtıl;nıı meydandadır. Sıkıntının kalkmfm , memleketin sıballı bir ekonomi hayatına ı İ.'im.m. refah yıllarına tek- ji kavu-jlması itm koylunun al* olan nu ağır şortlarım değişene» esaslı bir .erel-hk halinde hıssedılm ledtr. 1935 senesi, bu kutu vazıyeti tas-/iyeye doğru biı adım teta'hı rdılı-bı.cceğt için, bizi tamamen tatı.un etmese bile, buyuk umudlar vereerk bu sene olmuştuı. Yukaıda bahsettiğimiz aynı maddelerin tıutluı inin bu de 1935 ın ilk dokuz aylık vasatilerine bakalım. Gene 1929 da endeks 100 olduğunu gure, yumuı tanın 1934 de 20 den I9JS de 19 a, ve ham ipeğin de 1934 de 48 den I93S de37 ye duş-meşine karşılık, dıgeı beş maddede l.ctırı sayılır bir yvkselışe şahıd olu yoruz: Buğday 30 dan 39 a. uzum 40 dan 41 e. pamuk 60 dan 71 e, yun 57 den 63 e, tiftik 41 den 43 e çıkıyor. Bu yedi zirai mahmul Hatlarının mnuftû endeksi ise, 1934 de 42 den 193S in ilk dokuz ayında 44 e çıkıyor. bir de yukarda bahsettiğimiz köylüye lüzumlu endüstriyel maddelere de bakalım. Kaput bezi 1934 de 69 dan 1935 de 72 ye ve petrol da 90 dan 91 e yükselmesine tağmen seke.- 86 dan 80 e ve inşaat malzemen de 83 den 82 ye iniyor. Bu dort mad demn umumi endeksi 83 den 82 ye düzüyor, demektir. Ekonomik vazıyetin zıraatçıler lehine aldığı bu cereyan yanında Kamutayın hu yıl koyluyu koruma yo-Itı-ıda kabul etmu) olduğu kanunları da zikretmeliyiz. Toprak borçlarının 15 senelik taksitlere bağlanması, tuz ;'c şeker fiatlanmn ucuzlatılması, yoksul toprak emekçilerine tohumluk ve yiyecek geniş ölçüde buğday dağıtılması, sayım vergisinin büdceden beş mil yem lira eksiltecek nisbette indirilmemi, ve henüz düşünülmekle o-¦¦¦¦ r diğer tedbirler, bulun bısnlar, o-i'iımuzdekı %eneler içinde turk ekonomisinde buyuk bir kalkınmaya şahıd atacağtmtzı bize müjdeleyen alâmetle, dir. Türkiye ekonomisinin temeli köylü olduğu ispata lüzum gösteren bir l.ckikat değildir. Memleketle ticaret ve yeni doğmakla olan endüttri hayatı ancak koylunun refaha erİşmlısi ve alım kapasitesinin arlmaeiyte in* kışat edebilecektir. Fara tedavülünü ve eşya mübadelesini artırmak için bizde köy ekonomisine ehemıyel ver metten daha doğru bir şey yapıla-Bu hakikattir kı. bızı. umumi vazıyetin koydu lehine atdığt inkişafı Iniyiık bir sevinçle kaydetmıye sevke-ur. Hâdiselerin takıb etmekte olduğa ı e bu istikametle daha da hfz-la^acağı umudunu veren cereyan yarına lerah ve güvenli gözlerle bakmamızı temin edecek mahiyettedir. YASAK NABİ iç haberler DENİZCİLİĞİM İZDE GELİŞME ^ iik ve yolcu mikilan durmadan artıyor Marmara limanlarının. İstanbul dahil olduğu halti* marttan ağustos •onuna kadar boşaltma faaliyeti S30 b.n 597 tona baliğ olmaktadır Bunun 482 bin SS9 tonu yalnız Istanbula aittir. Vapur uğrayan ve boşaltma faaliyeti olan 17 Marmara limanı vardır. Bu limanların yükleme faaliyeti 132 bin SI4 tondur. Bunun da 73 bin 993 tonu Islanbulda yuklrtilmişlir. • • • 193S yılının ilk altı ayında muntazam posta seferlerdi yaptlan yol-o nakliyatı on lımanımııda 287 bin 955 itişi olarak tesbit edilmiştir Bundan b.,u. 179 bin 601 baş hayvan ve "2 kâm 730 ,on ,.,mmı,lpr İstanbul M İzmir limanları dahilinde Akay, Şirketi Hayriye, Haliç ve İzmir korfe» vapuHarılr, 1935 yılının ilk allı ayında lasınan yoleu hakkında şu malûmalı elde ettik: Akay 4 milyon 733 bin. Şirketi Hayriye 3 milyon 990 bin, Haliç şirketi 1 milyon 782 bin, İzmir körfez vaprufarı I milyon 255 bin kişi nakledilmiştir. Ccçrrı yılın ilk altı ayında Marmara limanlarına 6 milyon 803 bin 992 gayri safi ton hacminde 13 bin 207 adet vapur girmiş, r sıkmıştır. Bunlardan II bin 841 ı türk vemileridİr. Bunların gayri »afi tonu da 2 milyon 812 bindir. Halkevindeki konferans B. Sıddik Sami Hu kurumunun yedine İstanbul Hukuk Fakultı-si dekanı Bay Sıddik Samı Yerden dun Ankara Halkevindı hukuk ı'ınini yayma kuru. munun lertıb ettiği htİ konferansların yedincisini vermişin. Mı.. ı. turk idari hukukunun ı. k mıulu safhaları ve bugünkü esasları ıdı Konferansta Adliye vekili, birçok mebuslar, profesörler şûra ve temyiz azalanyle hakimler, avukatlar ve hukukçu munrvvreler bulunmuştur. Halkevi salonu vr butun localar dinlcyıcıh-H. dolmuştu. Bırbuçuk saat süren konferans sonuna kadar derin biı alâka ile dinlenmiştir Bay Sıddik Sami. konferansına bu gibi ilmi toplanmaların kıymeti u/enndekı mutah-aU -nnı l.....k başlamış ve bu teşebbüsü, İstanbul hukuk fakültesinin de şükranla karşıladığını ilâve etmiştir. Profesör; idare hukukunun, medeniyetin her zaman o* unebilecegi bir şah. eteri olduğunu k-ıvdedcrck buyuk ta-rih akışı içinde hukukun, bu hukuk şubesinin kısa bir tarihini yapmış ve idare hukukunun prensiplerini şöyle tasnif etmiştir: 1 — İdare, amine hizmetleri hukukudur. 2 — İdareye ha'kın iştiraki ve mu -r«k abesi esastır. 3 — İdarenin ınaksadtan uzaklaşmamasını temin edecek bir teşkilât lazım -dır 4 — İdare; ferde karşı hukukan mesul olmalı ve ferd zArarını tazmin etme -lidır Sayın profesör bu esaslara gore im paratorlugun idare hukukunu ıncelemı* ve istilâ devi Heri yle ricat yıllarındaki idare farklarına temas ve tanzimatın idari mahiyetini teşrih etmiştir. Bay S ni dik Samİ, meşrutiyetin vettelri faaliyetinin mnemn' vıTâvetler irin resi kanununu ha* ırhııııaga muhtaç kaldığını söyledikte* sonra cumuriyet knk İlmini Yayma i konferansını verdi devrinin idare hukukundaki ilerlemesi üzerinde ilnü mutalcalarını etraflıca »oy. lemistir. Konferansçı koy kanunu ile belediyeler kanunnnun idare hukuku prensiplerine uygun'uğunu vuzuhla ve geniş misallerle izah etlikten sonra devlet şû -rası kanununun mahiyeti ve Büyük Millet Meclisinin idareyi murakabesi e-aslaı ı Üzerinde de etraflı mütalealar serdetmiştir. Profesör sözlerini »öyle bitirmiştir: " — Bugünkü turk idare hukuku, halkçı ve devletçi Türkiye Cumuriyelı -nin ana prensiplerinden doğ^n amme hizmetleri fikrine mustenıddir. İdarenin teşkilâtı, salâhiyet ve imtiyazları bu gayeye bu ana fikrin tahakkukuna hizmet »çındır. Türk idare teşkilâtında organla-rın birçoğu doğrudan doğruya ha'k tarafından ihdas edilmekte ve i-darı ıntihablar srbebile idare halkın dolayısiyle murakabesi altında çalışmaktadır. İdare en muntazam ve müessir bir kazaı murakabeye tâbi tutulmuş ve idarenin hukuk kaideleri haricinde vaziyetler ihdas etmesine ve ferdi izrar etmesine manı olacak bir ı«l.m ı kaza teşki'âtı yapılmıştır idari mı amde ve fiillerden dolayı devletin mesuliyeti geniş bir tarzda kabul edilmiştir. İdare kanunlarımızda bazı teknik noksanlar, tatbikatta acemılik'er ve bazı aksaklıklar olabilir Fakat cumuriyet vazü kanunu kısa bir zamanda en kuvvetli ve en modern bir idare hukuku -nun temellerim atmıştır Ben bu temelle, rin tatbikatındakı feyi/li semreleriyle de pek yakında iftihar edeceğimize kaniim Bugün Türkiye ve onun kalbi olan A4j- TÜRKÇE İti! ' \ KİK (IK f.V/I.MUSİ "Modern Türkiye*, i yazan B. Toseviç şehriraİBe geldi Pragda çıkan Central Avropen Pres -azetesinin hususî muhabir, olan Çekoslovakyalım genç gazetecilerinden Bay Dimitri J Toseviç birkaç gündenberi şehrimi/\r bulunmaktadır. knrA, bütün ııırılı nı _1_ 'lerf-ynninda. ""-vılaı» Vk«..Wr. I... ,uk sek idare hukuku übıdesıyle de iftihar edebilir... B Dımilri J. Taeeoiç Geçen yılın son aylarında ırana da gitmiş olan B. Toseviç şehrimizde bir müddet kaldıktan sonra doğrudan doğruya Praga dönecektir. "Ulus,,un Dil Yazıları (Başı I. inci sayfada) tırık nur, zıya demektir [1]. Nol:2. — "Yal" monosilâbiyle bundan çıkan sözlerde hep ışık, aydınlık, parlaklık mefhumları vardır. Burada şu birkaç misali gösterelim : I. Yal mücellâ. II. Yala III Yalabımak iltima etmek, lemean etmek IV Yalabuk dirahşan. lema-dar, rahşan. V. Yattırmak iltima etmek. VI. Yaldıramak zıya vermek. VII. Yaldırgan rahşan. VIII. ) aldırıcı mu.* IX. Yaldız cila. X. ) •ılın alev, şule. XI. Yalınlanmak iştial etmek şulelenmek. müştail olmak. XII. Yallı şuledar. [t] Uygur metinleri: Uygurika ve uygun endt*ksı\ I. Lehçei Osmani. II. Türk Dili Lügati. III. Babus: Burhanı katı. IV. Dede Korkut kitabı: Kabus V. Balkar lehçesi. VI. Musarrihu-ıülesma VII. Balır-ül-garaip. VIII. Musarriha-tül esma IX. Kamusu ^ürki. X. — Uygur ı'iulvksi: Karay'ım metinleri, Türk dili lügati: Kamusu Tür ki: Çağatay lügati: Pave dö Kortey lügati. XI. Biyanki lügati: Kamusu Türki: Kamus tercümeti: Ferhen-knamei sâdi; XII. Kamusu Türki. XIII. Yoltamak Lemean etmek. Not: 3. — (Yaltınk) kelimesinin tam medlulü iki şeyi biribiri-ne sürtmek suretiyle elde edilen şule ve ziyadır. Elcklrik de müspet ve menii iki kutbun karşılaş-masiyle zıya saçan bir kuvvet olduğuna göre, elektrik şuagı yal-tırıklan başka bir şey değildir. İlk ateş yakma vasıtası olarak kullanılan şeyler iki taşı biribirine sürtmek, daha sonra, demir bulunduğu zaman, bir taşı bir demire sürtmek olduğuna göre, bu manaya Turk dil tenisinin bulup çıkardığı (yaltınk) sözü sonra keşfedilen (elektrik) adının da kaynağı olmuştur. Bu isim, Grekçe elektron ve lâ-tince etektrum ile birdir. Ancak bunun "sarı ktthlibar" demek olduğu yolundaki zanna mahal yoktur. Grekçe ve Lâtince denilen »öz lerin etimolojik şekillerini (yattı rık) ve (elektrik) sözlerinin etimolojik şekilleriyle karşılaştırınca hakikat meydana çıkar: (I) (2) (J)(4)(S) (6) Yaltsrık Ay al iğ t .t ır t ık Elektrik: eg i el ı ek - ıt t ir I tk Elektron eg ¦ el ek • il I ır ' on |' | Elektruın: eğ ' el * ek * ît ' ir 1 um Görülüyor ki bu »Özlerin hepsi de gayet geniş bir saha üzerinde yaygın bir halde husule gelen ve muayyen ve müspet bir noktada temerküz ve tekarrür eden zıya demektir. /. JV. DİLMEN vübauı.idi Ucgıluıı. Oe^cıı yıl memleketimize gelmiş, yurdumu, u gezmiş ve General Avropen müdürü Prof. V. Şvihavakin'in yardımı ile "Modern Türkiye" isimli bir kitab yazmıştır. Makedonyanır. Vinica kasabasında doğan ve çocukluğunu memlekette türk komşuları arasında geçirerek dilimı/i öğrenen B. Toseviç'in kitabında, türkçe bilen bir yabancı muharririn doğrudan doğruya ve vasıtasız intibalarıni taşımak değeri vardır. B. Toseviç'in kitabı on dört kısımdır ve her bir parç.a yeni Türkiyenin kuruluşunu tamamlayan inkılâblardan birinin tahlilini yapmaktadır. Bu tahlillerinden - '¦¦-. muharrir, türk inkılâbı eşsizliğine ve evrenselliğine işaret ederek Ankarayı "şark dünyasının örneği" olarak vasıflandırmaktadır. B. Toseviç. bir iki güne kadar doğruca Praga gidecek ve orada. Iran hakkında hazırlamakta olduğu veni eserinin basım işi ile uğ "asacaktır. XIII. Divanı lûgat-it-türk. [*] Buradaki 'n) koonsonu (ğ) den değişme olarak manayı tespit rolünü yapmaktadır. Artvin vilâyet merkezi oldu Artvin. 18 (A A.) - Artvin'in Çoruh vilayetine me-rkez olmasından dolayı Artvin halkı buyuk bir sevinç tezahürü ço»lermi|tır. Memleket baı-bs* başa donatılmış, birçok eğlencc-I" lertıb olunmuatur. Edirne parti ilyönkurulu açıldı Edirne, 18 (A.A. 1 - Edirne vila-¦ rli genel kurulu ilbay Şahin Baa'm hır nutku ile açılmış, encümenler seçilmiş, izahnanır okunmuş ve çalısına-;*a başlanmıştır. Genel kurul haftada ikî kere toplanacaktır. Vilayetin her tarafında kongrelerini yapan Par. ıı ocMâ ve nahiye kurumları bu top-I. o:ıl. ı-U bir senelik faaliyeti golden .-.ırılmı-, halkın dileklerini t-**-pii «tmİş ve yeni heyetler »ecervlt dugılrnıştır. ULUS ON YEDİNCİ YIL. NO: 5202 Adımız, andımızdır 2u soNk \m ^ ir \'/\n 11 -i Son haberlerimi/ ür üncü savfanır/dadır. Heryerde 5 k*ı İngiltere'de naiblik meclisi kurulmasına karat verilf Londra halkı heyecan içinde Kiralın zâfının hızla arttığı söyleniyor Prens dö (liri, başbakan H- Baldvınle vaziyeti görüştü Kıt» betice İKİM I Pl W Gazeteler. Ekonomi Bakanlığının ikinci beş senelik endüstri plânını tetkik edecek komisyon azasının isimlerini neşretmektedirler. Toplu ve büyük bir İnşa 'da disiplin, vuzuh ve tasarruf ancak plân politikası ile sağlanabilir. Bizim ihtiyaçlarımızla, vasıta ve za man darlığı arasındaki nisbet düşünülecek olursa, ayrı ayrı bütün milli faaliyetleri plânlaştırmak fikrine itiraz edecek kimse bulu -namaz. Nasıl dış siyasamızda lı- 'i miz enternasyonal barış ise. ekonomi siyasamızın hedefi mil' r e f a h'dan ibarettir. Hcsabları-mızı yalnız kendi ilk-maddeleri miz ve iç pazarımız üstüne kurmaktayız. Memleketi hiç bir zaman otarşi ıstırabları içine düşürecek değiliz. Ekonomide. b a -ğınç ile arsıbağınç arasında ne büyük fark olduğunu biliyoruz: Biri. bir milletin, an-' tak, başka mîlletler tarafından sömürülmesine yarar; öteki Ne mil letler arasında eşid şartlı elbirliği-nin güzel ahengini kurar. Toprak sâyini değerlendiren, içpazarının hareketi artan Türkiye, aynı zamanda medeni ihtiyaçları genişli-yen zengin bir müfteri olacaktır. Türkiye gibi memleketlerin en -düstrilesmesinden şikâyet eden -ler ve her baca tüten yeni memle-I eti, kapitalizm için kaybolmuş yeni bir pazar gibi görenler, bu hakikati görmezlikten gelmekte • dirler. Erkin bİr ekonomi politi kası güdemiyen koskoca osmanlı imparatorluğunun, ortanca bir Balkan devletine niıbetle, ne ka • dar fakir bir müşteri olduğunu 1912 ve daha önceki istatistiklere bakarak öğrenebiliriz. Enternasyonal piyasalarda, dünya endüs -İrisi ile rakiblik hevesi olmıyan »e eski yeni ihtiyaçlarından şüphesiz birçoğunu dışardan temin etmek zaruretinde bulunan memleketler, bilâkis, buhranın hafif lemesine yardım eden unsurlar -A-bı muhakeme edilmelidirler. Bundan başka, eğer butun bi -taraflıklar. Amerika'nın tasarla gı gibi olursa, bir gun. herha: J bir taarruza uğrayan memleketin, sancak bezi getirtmesine bile im -kân kalmıyacaktır. Abluka, bir milleti asgari müdafaa ve asgari hayat vasıtalarından mahrum eden bir felâket olmak tan. ancak, milli endüstrinin t? mamlanması ile çıkabilir İlk beş senelik plândan sonra, ikinci beş senelik plan haberinin halkta uyandırdığı yüksek şevk ve heyecan bu hakikatin şuurl,. mızda yer etmesinden, bu inşanın ilk tereddüdlerden sonra, her ta rafta ancak hoşnudlukla karşılan nutka olması da. yukarda saydı gımız sebeblerden ileri geliyor. F.R ATAY Paris. 19 (A. A.) — Londra-dan bildirildiği* ne göre İngiltere kiralının hastalı • ğının sebebi, bir soğuk algınlığıdır. Bu soğuk algınlığı, bronşlarda tahrişat yapmıştır. Bu tahri-şatın bugün yarın bir zatürrie doğurması ihtimali vardır. Doktorlar. la-türrie teşevvüşa-tının neticesi olduğu sanılan bir kalb arızası da ° örmüşlerdir. Londra. 19 (A. A.) — Kiralın sağlık durumunda değişiklik yoktur. Londra. 19 (A. A.) — Sandring-hamda do Clu-çester ile Dük di» Kenl'ın bugün öğleden sonra gei „ .... . meleri brklrn- ' mec "' * mektedır. Paris. 19 (A.A.) -~ Maten gazele sinin Londra muhabiri yazıyor: "Salâhiyeltar mahfillerde beyan olunduğuna göre kiralın hastalığı -¦ DİŞ BAKANIMIZIN CKNEMti;\Q\X\ 11 (A : B.A ras Belgraddan geçti Belgrad. 19 (A.A.) — Türkiye dış işleri bakanı B. Tevfik Rüştü Aras dün gece saat 22 de Cenevreye git mek üzere buradan geçmiştir. Ista" yonda başbakan Stoyadinovic. dış işleri bakan muavini Martinatz. dı bakanlık ileri çelenleri. Türkiye elci si. Çekoslovakya ve Romanya işçü derleri tarafından selamlanmıştır. B Tevfik Rüştü Araş, trenin Bel-gradda kısa durusu esnasında başba kan Stoyadinovic ile görüşmüştür. 1 Artış - Knseiı ıtnııf xiıriişme*i Sofya. 19 (A.A.) — Havas ajansının muhabiri bildiriyor: Bulgar başbakanı ile Türkiye dış bakanı görüşmüşler, umumi siyasal vaziyet hakkında fikir teatisinde bulunmuşlar ve Balkan antantı hükümetlerinin sulh eserini korumak ve inkişaf ettirmek İçin samimi gayretler sarf etmekte olduklarını müşahede eylemişlerdir. BALK \N AM \N I I EKONOMİ kn\s| \ ı ¦ B Raduleskonun söyledikleri Bükreş. 19 (A.A.) — Rador ajansı bildiriyor: Dı* iı.. ı... ııl ı \ müsteşarı Radulesko Balkan ..ııi.nıtı heyeti delegeleri şerefine bir "ğle ziyafeti vermiştir: B. Radulesko, B. Titulesko'nun mu valt.tUıyrt temenni eden telgrafım •-kumu; ve görüşmelerin ehemiyetian kaydederek demiştir ki: "— Memleketlerimiz arasındaki tesanudu ve işbirliği zihniyetim kay-drtmrkle, hakikatte Balkan antantının kuvvrtını teyid ediyoruz ve dört memleketin menfaatlerine hizmet etmekle beraber, aynı zamanda umumi menl.ı.tlara da hadim oluyoruz. Uma mı menfaatlar her zamandan ziyade sulhta birliği ve emniyet içinde sulhu gerektirmektir.., Türk delegesi, bütün delegeler namına Romanya hükümetine gördükleri amimi misafirseverlikten dolayı seUkür elmiştîr. "Ulucun Dil Yazılan ran. ara. rııe 44 99 * ı t m\m' ^a«s. -W I İlîk - o\ ^ I I Naiblik meclisine gireceklerden: Prens do Gal nasında «unun işlerini görecek bir naiblik meclisi kurulacaktır. Bu meclise bilhassa kıraliçe, Pren« dö Gal. Lord Şansölye. Kenterbun başpiskoposu vc başbakan iştirak e-deceklerdir.,, (Sonu 6. met şayiada) Ktll.TtİB TEMASLARI Moskova seraisi çok beğeniliyor Moskova, 19 (A.A.) — Türk modern sanat sergisi büyük bir muvaffakiyet kazanmaktadır. Daha şimdiden 10 bin kişiden fazla ziyaretçi sergiyi gezmiştir. Serginin bir müddet daha uzatılmasına karar verilmiştir. YOL - i ol. voı\ vıa,, sözleriyle " oclas. o) mos. methode 9 99 tarik:: 9 " tarih,, kelimelerinin etimoloji» morfoloji, fonetik ve semantik .»akımından analizi ı. "Yol" kelimesi, "Ulus" un dil anketine girmiş olan sözlerden biridir. Fransızcada bu anlamda "voie" ve "route" kelimeleri kullanılır. Bunlardan "uoit" nin lâ-tincesi "via", eski grekçesi "odos" Dünkü spor hareketleri Ankara Gücü - Çankaya berabere kaldılar Muhafız Gücünün allı yürüyüşü Elma dalındaki gezinti İstanbul şampiyonası maçlarında Güneş Hilâli, Ga-ısarav Eyubu. Beşiktaş Süleymaniyeyi yendiler I |{ İNŞADA ŞİÎ \^\l \ \/IM I k .rış1k. Gelecek hafta kabine krizi çıkacakmış Paris. 19 (A.A.) — Kabine buhranının Önümüzdeki hafta zarfında çıkması ihtimali kuvvetlidir. Yarın radikal sosyalist partisi komitesi karar verirse radikal bakan lar, B. Heryot ile birlikte istiîa edeceklerdir. B. Heryo. dün Ögle-(Sonu 3 üncü sayfada t Dun kaı sporu yapmak um Elmadaçına çıkan spoıculardan bir grup (Sınır hfibrrlrı ini fı. M rt sayfamızda tıl.tı\ unuz. ) [1] ve "oymos", eski Keli lehçelerindeki şekilleri de "vail, wail" ve "weg" dir. Aynı anlamı farsçada "rah" ve arapçada "tarik" kelimeleri anlatırlar. Tank" kelimesi şekliyle "tarih" sözünü de hatırla-tır. Bu sözleri "Güneş - Dil" teorisinin kanunlarına göre analiz edelim: I. — YOL Kelimenin etimolojik şekli şudur: (O (2) (3) Oğ i oy r ol ( I) Oğ: Ana köktür. Burada manası "imtidat" tır. (2) Oy: Ana kök mefhumunu kendinde tecelli ve tecessüm ettiren süje veya objeyi gösterir afika-tir. (3) Ol: ( l); ektir. Ana kok manasının, onu temsil eden süje veya obje üzerinde geniş, müphem, umumî, engin ve şâmil bir vasıfla tecelli ettiğini anlatır. (Oğ ı oy i ol -- oğoyol) sözünde baştaki ana kök. kendisini temsil eden süje veya obje ile kaynaşmış, baştaki vokal de düşerek, son fonetik ve morfolojik sekil vücut bulmutur: YOL. YOL: geniş bir imtidat demek o-lur ki. konkre olarak "yol" denilen şey de bundan ibarettir. Not: I. — (Yol) un abstre olan anlamı da. bu konkre manadan çıkmıştır. He hangi bir işte umumi olarıtk tutulan gidiş tarzına da "vol" de t ler Pu hane ana koki'it — Savlayı çeviriniz — | f] Buradaki" bir konsoı say1fa 2 ULU: 20 SONKANUN ltt'ci PAZARTF.S yeni II. - Ahlak ' . demagojiye çok elverişli olan bir mefhumdur. Çünkü bütün insanlar, "ahlaklı olmak'" için değilse bile "ahlaklı gözükmek" için yaşarlar. Seyahatta olan adamın lıııdııdlardan kolay geçmek irin nasıl bütün "vize'leri lamanı usulünde bir pasaporta ih- liuiiiinl.il kütük veya büyük bölümlerinde olsun, cemiyette her zaman ahlak namına yapılır. Bu. "indıvıduel çarpışmalarda da böyledir kollektif çarpışmalarda da. Onun için eskidiği ve çürüdüğü iddia edilen bir cemiyetin tenkid edilmesi lâzım gelince, bu iki koldan yapılır: Bir yandan, onun nasıl faydadan cok zarar doğurduğu gösterilir, öte yandan da onun bütün ahlak düşkünlüklerine ve fer-sudeleşmiŞ ahlak nnrmalarına hücum edilir Ve bu yüzdendir ki, rejimler ihtiyarlık çağlarına geldikleri sırada bile. elden geldiği kadar "ahlaklı gözükmeğe" çalışırlar. Liberal devir başlamazdan.....• indıvıduel ahlak kollektif ahlakın Şiddetli surette kontrolü altında idi. Avrupada hırıstıyanlık ile ortaçağın ahlak normalan birer ahlak prejüje-ai haline geldiği ve bütün peşin hükümler gibi değersizleştiği halde, ferdlerle cemiyet'in hareketlerine bunlar hâilim bulunuyordu Fakat ilk tolerans fikirleri ve bunları ortaya attıran müsbet İlimler, bu dar ahlakçılığın çerçevesini gevşetip genişletmeğe başlayalıdan günümüze kadar, ındividuel ahlak, en serbest ve başıboş devirlerinden birini yaşadı. Zaten liberal devir kendi olgunluk çağına yaklaştıkça, "fred" in kendisi de dokunulmaz ve karışılmaz bir küçiik "Tanrı" ölçüsüne çıkmağa başlamış ve liberal devir çağı -nı tamamlamak yolunu tutunca ferdî in bütün sahalarda olduğu gibi ahlak sahasında da zorbalık ve mesuliyetsizlikleri artmıştır. Kendine göre tasnifler yapmıştır. Moral İle "immoral'ı karşı karşıya bıraktıktan sonra kendisi "a- j.....-11 cennet kadar serbest ve güzel kıyılarına kapağı atmış ve ahlaktan bahsedenlere bir takım adlar takmağa başlamıştır: Snoblar. prütenler. ahlak softa-talan. phililistin'ler. kaba sofular, küçük burjuvalar v. s. O kadar kî- bir insanın ahlakı o-nun kullandığı din kadar şahsî ve kimsenin karışmağa hakkı olmadığı bir nokta sayılmıştır. Amoral in bir ibadet halini almasını, intellektuel sahada, mesela Oscar VVild temsil eder. İngiliz pu-rıi.ıi ıı. ı s, onu aforoz etmesini, o sıralarda bütün bir Avrupa affe-dememiş ve VVild'i mazlum tahtına oturtmuştu. Amoral'in halk arasında yayılmasını ise. "çıplak" a karşı gösterilen müsamaha gösterir. Ki çıplak' ile "erotizm'ın bir araya getirilmesi liberal edebiyatın çok sevdiği ve bugüne kadar elinden bırakmak istemediği "zina" motifini beslemiştir. Ve bu motif türlü şekil lere sokularak liberal çağın bütün maddi veya manevî unsurları gibi bir ticaret metaı halini almıştır. Liberal devrin ındividuel ahlakı nasıl bu ise kollektîf ahlakı da. buna dokunmamaktan vc bunu korumaktan ibarettir. Liberalizmin bu ahlak normaları-na karsı 1918 denberi şiddetli bir reaksyoıı vardır. Ru reaksyon da memleketlere ve ayrı koldan ki. bunların İr vasıf göze erek vasıf da, ıhtaki sıkı bir :n bir yandan ı plâna almak ve ayarcı DÜN1 \ Ahlak iç haberl rejimler yürüme hensind ve bunu ötekine hâkıı kılmak trr. Bugün bütün dünyada, "ahlak" P M İtibardadır. Ve pek tabii bir ¦ j lır ki. onun yemden müdafaası, heı devrinde olduğu gibi, bu Halbuki, dar bir goruşun idaresindeki "ahlak lez zamanda zindandan farksız bir şey olur. Ahlak ın yeni den yem ölçülere vurulması lıızumıı- I Vu görüşün ödevi eski ahlakı yıkmakla biter. Ondan sonrası, artık onun işi değildir. Çıınkü ondan sonrası, bir inşa İşidir. Hayatı yeniden inşa işidir. Hayat ise, ya bütün dar çerçeveleri parçalar yahud kendisi onların içinde tereddi eder. Şu halde, eski ahlak Ölçülen tasfiye edilirken hayatın yem bİr canlılık gösterdiği ve bütün cepheleri boyunca ve sahaları genişliğince o şaşırtıcı "metamorfoz "larından birini yaptığı muhakkak olduğuna göre gidip daracık ölçüler içinde hapis olmasında bir tezad hattâ bir imkânsızlık var demektir. İşte bu yüzdendir kî. yeni ahlak uğuruna mücadele, yeni bir p.mi..m/m cereyanı yarattığı gibi bunun hemen arkasından yeni ve kendi tolerans devresini yaratmakta da asla gecikmez. Bugünkü yeni ahlak mücadele-sind de bu istikametin ve bu tan- dukça ve onun her sahadaki yem Ölçüleri eskilerini tasfiye ettikçe, yeni ındividuel ve kollektif ahlak ölçülerinin gittikçe daha büyük bir açıklık ve bellilik ile meydana çıkacakları tabiîdir Burhan BELGE Halkevindeki Çello konseri anınım s artistlerden viyolenseli*! David Zirkin ve piyanist Kari Maili tarafından dün «nal on yedi buçukta halk-evinde bir konser verilmiştir. Ankara ha'kevi güze) sanatlar şube. si tarafından hazırlanan bu Çello konserinde Hanri Eklcş/in uç, Edvard Lalo-nun beş. Çaykovski'nin rokokosunun yedi varyasyonu çalınmıştır. Bugün bİr türk vatandaşı olan David Zirkin on iki yaşında Pctcrsburg konser va tu varını tamamlamış, o sırada Petersburg filar -monik orkestrasiyle Sen Sans'ın kon ¦ ¦ertotunu, Çaykovski'nin Rokokosuu çal. mış ve büyük takdirlerle karşılanmıştır. Ru» inkılâbından sonra 1919 da Is -tanbul'a gelen ve türk tâbiyetine giren bu artist, daha sonraları Avrupanın bu yük şehirlerinde verdiği konserlerle büyük bir şöhret kazanmıştır. İstanbul'da Kaza ditnlya salonunda verdiği konserler de Zirkin i istanbul halkına gayet iyi tanıtmıştır. Maili iıe Budapeşte'de uzun zaman orkestra şefliği yapmış şöhretli bîr piyanisttir. Dün verilmiş olan bu konser dinle . yicilere güzel bir musiki ziyafeti olmuştur. Aynı sanatkârlar bteygün öğleden sonra Ankara radyosunda da bir kon -ser yermişler ve bunda da büyük mu -vaftakiyet göstermişlerdir . Bu konserde H. Ekelı'in sonatı La -lo'nun konsertosu büyük bİr muvaffakiyetle çalınmış, hele Çaykovski'nin ro . kokosunda yedi varyasyon pek ziyade canlanmıştır. il Ulus,,un Dil Yazıları ' Hıt-ı 1. inci sayfada ) "imtidat" anlamı kafamızın düşü nüşündeki inıtıdada bağlanaraK. bİr işi düşünmede zihnimizin u-ınumî ve gent* imtidadı, o işte tut tuğumuz ''yol" demek olur. Ana kökün ve onun yerini lul^ıı (oy) elemanının bir anlamı da "akıl" dır. "Yol" un abstre anlamı, ana köke bu mana verilere de izah edilebilir. Bu takdirde t yol): aklın herhangi Siı süje u-2erinrle geniş ölçüne (ellisinden ibaret olur ki "me«lek ve mezhep" anlamlariyle (yol', da budur. II. — VOİK Not: 2. — Bu anlama olarak kullanılan fransızca "ooie" kelimesiyle bunun lâtincesi olan "via" ve Keltçesi olan "vait", "wail" ve "vveg" sözlerinin etimolojik şekillerini "yol" un etimolojik şekli ile altalta yazarak karşılaştıralım: (I) (2) (3) (4) Yol : Oğ -f oy -4 ol + . Voie : oğ -| ov ug 1 ağ Via : iğ 4 iv -f iğ 1 ağ Vail : ağ | av 4 ay [*] -i VVaİl: ağ -i av -+ ay [*] • VVcg :eg I ev I eg 4- . Bu tablonun göz önüne koyduğu dil manzarası şudur: (1) Oğ, î& ağ, eğ: hep "imtidat" anlamı veren "V. - ğ" ana kökünden İbarettir. (2) Oy, oo, iü, av, ev: hep ana kök anlamını temsil eden elemandır. "V y" olduğu malûmdur. Burada görülen şekiller de bir (V. -|» y "v" ) den ibarettir. (3) Bu kısımda asıl eleman genişlik, umumilik ifade eden (. \ I) ekidir. Türkçesinde bu eleman a-çıkça mevcuttur. Keltik aslında da (i) ile birleşerek "y" telâffuzu almış olan bu "/" yi - söyleyişte değilse de. imlâda - görüyoruz. Bu halde ". ; ğ" ve ''. ' y" leri de bu ". • /" den değişme gibi alabiliriz. [*1 Bu iki "ay" ın asıl yazılımlarındaki "il" elemanına dikkat e-dilmelidir. Avrupalılarca "y" gibi okunan bo imlâda "yol" daki "l" elemanının arkaik varlığı kemlini göstermektedir. Böyle almayıp ta doğrudan doğruya (. ¦ ğ y ) olarak telâkki etsek bile, yine mana bozulmaz, çünkü bu takdirde bu eleman mefhumun süje veya objesine delâlet eder ki "imtidat" anlamının bir süje veya obje üzerinde tecellisi manası çıkmış olur. (4) Yalnız fransızca ve lâtince şekillerde görünen bu "ağ", kelimeyi isimlendiren son ektir [2]. Görülüyor ki bütün bu kelimeler bizim "yol" sözünden başka bir şey değildir. III. R İH. İB \ Not: 3. — Farsçada yol manasına kullanılan (rah) kelimesinin etimolojik şekli şudur: (I) (2) (3) Ağ f- ar -t ah (1) Ağ: "imtidat" anlamına ana köktür. (2) Ar: Ana kök anlamının herhangi bir süje veya obje üzerinde tekarrür ve temerküzünü anlatan ektir. O süje veya obje de (3) Ah: elemaniyle ifade edil mistir. Bu analize göre "Ağ ar • ah ağar ah", - ana kök kendisinden sonra gelen unsurla kaynaşarak ve baş vokal düşerek • "rah": herhangi bir süje veya obje üzerinde imtidat mefhumunun tekarrürünü anlatır ki. bu da Türkçenin "ara kelimesinin aynıdır. İki kelimenin etimolojik şekillerini altalta yazalım: (I) (2) (3) Rah: ağ + ar -f ah Ara : ağ + ar 4- ağ Görülüyor ki "rah" ın manası iki yer arasındaki imtidattan, aralıktan başka bir şey değildir. Hâtıra. — Fransızca (rue) kelimesi de bu sözlerin aynıdır. /. N. DILMEN \Bu analizin alt tarafını yarınki sa-yımızda okuyunuz], [2] Fransızca ve lâtincede görünen bu "ağ • uğ" ve "a𠦕- iğ" şekirieri de bunların Keltik asıllarında olduğu gibi düşmüş bir "I" nin yerini tutm.'k üzere kurulduğu hissini vermektedir. Bina vergisi nasıl alınacak ? Kamuta) eldeki kamı nun hükümlerini değiştiren proje) i görüşmeye başlıyor Bina vergisi hakkındaki 1837 numaralı kanunun bazı hükümlerinin değiştirilmesine dair olan kanun lâyiham Kamutay ruzııamesınc alınmıştır. Kamutayın bugünkü toplantısında görüşülecek olan bu lâyiha üzerinde Dahiliye ve Maliye encümenlerinden mu-rekkeb muhtelit encümenle büdce encümeni esaslı tetkik'erde bulunmuş ve hükümetin projesinde ehemiyetli ta -•I.Üer yapmıştır. Lâyihanın aldırı son şekle göre, Vergiden istisna edilecek binalara dair olan kanunun üçüncü maddesinin dokuzuncu fıkrasının şu şekilde değiştirilmesi Kamutay umumi heyetine teklif olunmaktadır. Yangın, feyezan, zelzele, hastalıklar. ıçtimalar, umumi sergiler ve saire gibi sebebler ve ihtiyaçlar dolayısiyle inşa edilen muvakkat mahiyetteki binalar, İhtiyacın devamı müddelince bina vergisinden muaftır. ( İhtiyacın devamı Dahiliye v« diğer alâkadar bakanlıklarca müştereken tayin olunacaktır.) Yıkılan, yanan»veya ikamet ve istimal edilmez bir hale gelen ve ikamet ve istimali kanunlara tevfikan menedilen binaların vergileri mükellefler tarafından keyfiyeti ihbar için vilayet hususî İdareleri varidat day-renıne verilecek beyannamenin tesadüf ettiği taksiti lakib eden taksitten itibaren alınmıyacaktır. Belediye hududu içinde bulunan binaların tahriri ve iradlarının tahmini üçer kişilik komisyonlar tarafından yapılacaktır. Bu komisyonlar valiler tarafından tayin olunacak bir reisin riynselînde biri tahrirî yapılan mahallin UuluntAun.....lntsa*-aa^ mum. meclisince vilayet halkından olmak üzere kendi azası haricinden, diğeri belediye meclisince kendi aıa-sı arasından veya o belde ehalisinden olmak üzere hariçten seçilecek iki /attan terekküb edecektir. Köylerde yapılacak tahrirler için bu komisyonlara belediye azası yerine köyün muhtarı aza olarak girecektir. Istan-bulda bu komisyonlara İstanbul umûmi meclisi tarafından biri umumi meclis, diğeri belediye namına olmak ü-zere iki aza seçilecektir. Gerek şehir ve kasabalarda, gerek köylerde çalışacak komisyonların aza -•ana nizamname ile tayin edilecek merasim dairesinde yemin ettirilecektir. Komisyon tarafından tahmin edilecek iradlar alâkalılara bir ihbarname ile tebliğ edilecek ve alâkalılar ihbarnamenin alındığı günü takib e-den günden itibaren bir ay içinde iti-laz edebileceklerdir. İtiraz istidaları, mahallin hususi muhasebe direktörüne veya valilere ve kazalarda kaymakamlara verilecektir. Bu itiraznameler en geç on beş gön içinde istinaf komisyonuna gönderilecektir. İstinaf komisyonu mahallin en bü -yük idare reisinin veya tevkil edeceği zatın reisliği altında mahallin en büyük ınahnemuru veya tevkil edeceği zat Ic biri belediye meclisince kendi azası arasından ikisi mahalli ticaret odası tara -ı m.l.,,1 seçilecek zatlardan terekküb edecektir. Ticaret odası bulunmıyan yerlerde son iki azayı da belediye meclisi se -çccektir. Her kaza ve vilâyet merkezin, de bİr istinaf komisyonu bulunacaktır. Büyük mıntakalardA dahiliye bakanlığının müsaadesiyle müteaddid istinaf ko -misyonları teşkil olunabilecektir. Islan bul'da en büyük malmemuru yerine va ¦ ridal tahakkuk müdürleri veya tevkil cdecekeri memurlar istinaf komisyonun, da bulunacaklardır . İstinaf komisyonu kararları alnkadaı mükellefler veya hususi idare vari memurları tarafından temyiz olunab" çektir. Temyiz müddeti, kararın tc' gününü takib eden günden itibaren otuz gündür. Merkezde bulunacak t- .ı-yiz komisyonu, her üçü de maaşlı olmak üzere bir reis ve iki azadan terckkııb edecektir. Reis ve azaların hukuk fakültesinden yahud siyasal bilgiler okulundan veya ticaret okulunun yüksek kıs -mmcl.ı.ı mezun olmaları şart tutulmuştur. Reis ve azalar, adliye vekâletince en aşağı ikinci sınıf hâkim vasfını 1 iz olarak gösterilecek üç namzed ile mali. ye, dahiliye vekâletlerince en az üç se -ne müddetle altıncı yeya daha yukarı derecede maliye ve dahiliye ınemuriyet'c -rinde bulunmuş olanlardan gösterilecek üçer namzed arasından bakanlar h 'i tarafından seçilecektir. Bu komisyon reis ve azaları mua'Iimlik de dahil olmak üzere b..şka bir vazife alamıyacaklardır. Bir şehir, kasaba veya köyün tamamında veya bir mahallesinde veya mey. danında ve yahud sokağında bulunan binaların lyradları herhangi bir sebebi* yüzde 15 nisbetindc artar veya cksî'ir-se on senede bir yapılacak umumi tahrirden maada mükelleflerden bir veya bir kaçının veya hususi idareler varidat me- «turlarının talcblerı pı'abilccektİr. Bu üzerine t ıd.lât y. .ılı, ı ıı imi Mil tını4 İt* natl^alılBlıtln m. . m - ı ı #ı l ' 1 1 l || yete girdiği yerlerd meriyet ıı 'lııııı' . İtibaren 3 sene geçmedikçe münferid tadı lât istenemiyecektir. Kayıd hataları is-her zaman düzeltilebilecektir . Lâyihaya eklenen muvakkat bir maddeye göre de temyiz komUyunu reis ve azaları hakkında bu lâyihada yazılı ka-yıdlar ancak bu kanunun meriyete girdiği tarihten sonra yeniden tayin ed" çeklere şamil olacaktır. Hâlen mev :ud reis v« azalara, bu vazifelerde kf.ıcklaıı müddetçe maaş yerine ücret de verile -bilecektir. Lâyiha kanuniye! kesbettik -len sonra bir haziranda meriyete gırt - Dünkü filarmonik konser Cumur Başkanlığı filarmonik orkestrasının Maystro B. Pratcrios idaresinde dün vermiş olduğu konserin en mü -him tarafı, Bruckncr'in romantik sen -fonisinin Türkiye'de ilk defa olarak çalmışıydı. Orkestranın, bu senfoninin İc. rasında gösterdiği mükemmeliyete ya -kın icra bilhassa takdir edilmiş ve çok alkışlanmıştır. Bundan sonra Mussorgsky'nin geçen hafta da çalınmış olan "çıplak dağ üs • tünde bir gece,, si tekrarlaman | ve nihayet Zoltan Kodaly'nin Maraşck dansları,, macar ruhunu o kadar :anlılık ve hassasiyetiyle aksettiren bu güzel neşeli parçalar çalınmış ve pek çok al kı -1.ııımı ,! ıı Konserde Barbakanımızla, Parti Ge. nel Sekreterimiz, Mi'li Müdafaa ve Kültür Bakanlarımız ve kordiplomatikten pek çok simalar hazır bulunmuşlardır. Günden güne daha büyük bir mükemmeliyetle çalan orkestramızın konserle • ri Ankara halkı için hakiki bir ruhî gı -da olmuştur. Edirnede kredi kooperatifleri Edirne. 19 (A.A) — Merkez kazasında ve vilayetin öteki kazalarına bağlı bütün nahiyelerden mev-cualara ilave olarak yeniden birer yeni kre'di kooperatifi kurulmaya başlanmıştır. Bu cümleden olmak ü-zere dün Parti başkanı B. İbrahim Akıncının reisliği altında bir heyet Havzaya giderek orada kooperatifin esaslarını atmışlardır. Bu kooperatifler köylerde de. köyler bölgelere ayrılmak suretiyle kurulacaktır. Kitap ve kitapçılık Memleketimizde ve yabancı dillerde yeni çıkan ve bunlar aracında tavsiyeye değer olan eserleri bir araya toplamak suretile ( Kit;»b ve kilab-¦ ılık i adında yarım aylık bir mecmu** çıkarılmağa başlanmıştır. ULUS _ 2 1 SÖNK \M N 193lı ŞALI Son haİKMİMİnıi/ ürüncü sayfamı/eladır. ON YF.DİNCI YIL. NO: 5203 Adımı/, andımızdır Heryerde 5 km İngiliz Kiralı Beşinci Corc Tün Gece 24 de öldü Bütün ingiltere yas içinde Bu sabah saat ikiye kadar Londra, Sandringham'dan gelen telgrafralara gore, vaziyet şu idi. Meclisi hasın lıtpluntıst Naiblik meclisinde bulunacak olan B. Ramsey Makdonald. Sir Con Saymen. Vikont Hailşem ve Sir Mo-rıs Hankey. dün Liverpol'dan hareket ederek Sandringham'a gitmişlerdir. Bunun üzerine Meclisihas kıra -İm odasına bitişik bir salonda top -lanmış, kiralın odasına açılan kapılar açık bırakılmış, bu suretle kıra! Meclisihas'a reislik etmiştir. liaslftl.r TÜRK - S0 i II DOSTU (A . Türk - Sovyet dolluğu yalnız günün politikasına ve yalnız maddi esaslara dayanan bir şey değildir. Onun başlangıcı milletlerin bütün hayatlarında çok az tesadüf edecekleri en tarihi ve en önemli bir zamana rastlar. O sıralarda temeli atılan bu dostluk o günden bu güne kadar geçen zaman içinde hiç bir maniaya uğramaksızın inkişâf etmiş ve her türlü vesilelerden İstifade ederek kuvvetlenmiştir. Geçen sene ekserisi rus ihtilâl ruhundan ilham almış Sovyet genç ressamlarının şercisin» Sertjievınde takdirle sey--ı ellik, ve gene geçen kış büyük opera sanatkârlarını halkevi salonlarında dinleyerek müstesna saatlar yaşadık. Bunlar bizim hatıralarımızda ebedi iz bırakacak büyük sanat hareketleridir. Milletlerin biribirlerile sıkı bir münasebet ve ilgi kurmaları için kültür münasebetlerinin çok büyük rolü vardır. Ayrı ayrı şubelere mensub olduğu camianın dehasını temsil e-den Çaykoviski ile Gorkinin bestesini ve yazısını dinleyip okuduktan sonra insan o camiaya daha yakından nüfuz eder ve onu daha iyi anlar. Biz bunu kendimizde duyduğumuz gibi şimal komşularımızın da bu psikolojik haleti çok iyi tebarüz ettirdiklerini aians havadislerinden anlıyoruz. Ankara-da hazırlıyarak yolladığımız ve turk inkılâbının türlü vesilelerle tablo halinde saptalanmış heyecan ve fikirlerini taşıyan oldukça zengin bir sergi, günlerdenberi Moskovada teşhir edilmektedir. Dostlarımızın takdirlerini kazanan bu sergiyi daha geniş hacimde halk kütlesinin ziyaretini temin İçin müddetin bir az daha uzatıldığını öğreniyoruz. Binbir türlü yokluk ve düşmanlığa karşı sadece inanın verdiği kuvvet ve enerji ile yaptığı istiklâl harbi ve Sovyetlerin bu yoldaki savaşları bir birilerine ne kadar benzer. Sergide teşhir edilen resimlerin bir çokları İstiklâl harbinin ve bütün cihan tarafından hayret ve takdirle karşılanan büyük turk inkılâbının ayrı ayrı bakımdan tesbit e-dilmiş ifadeleridir. Bundan başka türk milletinin estetik zevkini anlatan diğer tablolar da turk mil -letinin duygu, düşünüş ve heyecan alanlarındaki inceliği ve genişliği ve en kısa bir ilade ile zevki hakkında en doğru malûmatı vermektedir. Dostlarımızın bizi daha yakından tetkike fırsat bulduklarından ve komşularını anlamak ve kavramak hususunda gösterdikleri yüksek ilgiden dolayı çok memnun olduğumuzu bu vesile ile tekrar eyleriz. N. A. KÜCÜKA Mutad merasimden sonra, naiblik meclisinin tayinini bildiren vesi -ka tıbbi müşavir Lord Davson tarafından kirala sunulmuştur. Bu vesika ile kıra!, naiblik meclisi azaları- M İ I. I. KT l I İt C I M Iı ETİN Dl İngiltere kiralı Corc V na, resmi vesikaları imza etmek hakkı hükümranisini devretmektedir. Kıral bu vesikayı İmzalamıştır. Bunun üzerine resmi tebliğ çıka- RAÜİKAI. PARTİSİ İCRA KOMlTKSllNDr-:: B. Daladyenin nutku Paris. 20 rA.A.J — Dün radikal sosyalist fırkası başkanlığına se -¦¦ 11ı.i' olan B. Daladye bu partinin icra komitesinde şu beyanatta bulunmuştur. Vaziyet hakkında soz soyliycn raaikal partisinin yeni reisi B. Daladye "— Size düşen şey, teşrii kararlat .ılınıl, değildir. Tersine olarak düşünce, nizi tesbit etmek ve onu saydırmaktır. İstikbal, henüz bulutlarla doludur. Zirai buhran ve işsizlik her tarafta hükrr ı sürmekledir. Devleti ba/t ekonomik kuvvetlerin vasiliğinden kurtarmak ve paranın kirasını indirmek la/ımdır. Radikal partisi, şimdiki ekonomik sistemi düzelt-mek hususunda onayttk olmalıdır Bank db Fransa gelince, hu bankanın ya zenginler ın erı^eiDİecekleri bir "altın külçesi kasası,. Italîni alınış olduğunu söylemekten çekiumiyecegım Arlık Fransa'da ikİ kuvvet, yani asıl incinle • ketin kuvveti ile bir lakım ı ...... . . terin kuvveti bir arada nıevcud olamaz.. B. Dala İye, halkçı cepheyi partilerin üstünde bir kurum »ayamıyacagını söyledikten som* y »kında yapılacak olan seçimlere telmih ederek şöyle d?mıtir: (Sonu 5. inci ısyfads) Konsey ve 73 ler toplandı Cenevre. 20 (A.A) — B. Laval bu sabah italyan delegesi Baron A-loisiyi kabul etmiştir. B. Laval, bu sabah Cenevreden gelmiş olan B. E-den ile öğleden sonra görüşecektir. Cenevre, 20 (A.A) — Günün bütün alakası bu sabah fransız elçiliğinde B. Laval ile B. Aloisi arasında yapılan gîzti konuşmalar celbet-miştir. Bu konuşmalar hemen hemen münhasıran anlaşmalar etrafında cereyan etmiştir. Bazı kimseler Alo-isi'nin yeni teklifler getirdiğini söylemiş İseler de mülakat vaziyetin gözden geçirilmesine inhisar etmiş ve esasen hîç bir netice vermemiştir. Çünkü her iki devlet adamı da yeni teşebbüslerde bulunabilecek vaziyette değillerdir. Cenevre, 20 (A.A) — Milletler Cemiyeti kon*eyınin 90 ıncı toplantı devresi bugün başkan Avusturalya delegesi B. Bruş tarafından açılmıştır. B. Brus celseyi açtıktan sonra silahsızlanma konferansının başkanı sıfatiyle sulh davasının minnetini kazanmış olan müteveffa B. Hen -derson'ıt anmışttr Laval, biden* Bek ve Madariaga ile türk ve Portekiz delegeleri heyecanlı sözlerle B. Brus'e iltihak et -mislerdir. (Sonu 3. üncü sayfada) I K \NSVI\ sn \s\|. VAZİYKT KARIŞIYOR. B.Ijaval yarın çekilecekmiş Paris. 20 (A.A.) — B. Laval. yarın Paris'e dönecektir. Çarşamba günü bakanların bir toplantı yapmaları ve hu toplantıda B. Heryo nun istifasını vermesi ihtimali vardır. Öteki radikal ba . kanlar, B. Heryo'nun gittiği yola git -mek arzusunda bulunduklarını söyle • mislerdir. B. Laval, bu takdirde kabinenin müşterek İstifanamesini B. Löbrön'e suna -çaktır. B. Laval'in dostları, kendisi ile telefonla görüşmüşlerdir. Bu zatlar B. La • val'in yeni bir İstizah esnasında radi . (Sonu S. inci sayfada) , Türk ömrü Geçenlerde Pol Burje 82, enstitü azalarından biri 80 yaşında öldüler; Kipling'in 70 yaşında ölümü, aşağı yukarı, bir kaza sayılabilir. İleri Avrupa memleketlerinde bu yaşta insanlar, işten ve hayattan çekilmiş değillerdir: Zekâ ve sanatlarının verim devrinde-dirler. Klemanso seksen yaşına doğru en güzel eserlerinden birini yazıyordu. Buna bir de bir avru-palının mükemmel lise yüzünden, pek gene yaşında lam bir adam olduğunu hesaba katınız: Çocukluk ve bunaklık dışında, fikir ve iş faaliyeti 50 yıldan fazla sürüyor demektir. Geçen gün gazetelerimizden biti, bir artistin ölümünden bahsederken: "Gene denecek yaşta, 38 yaşında Öldü..." diyordu. Frenk ölçüsü ile: "Çocuk denecek yaşta../' demeli idi. Bizde ise, ileri yaşı on beş sene kadar kısaltmak, gene yaşı beş on sene uzatmak lâzımgelir. Çünkü otuz yaşımızda bile, orta mek-teb ve lise eksiklerimizi tamamlı- yoruz. 65 yaşında ise halimize bir Veda hüznü çöküyor. Türk Ömrünü uzatmak gerektir. Bunun için bütün hayal tarzımız, yemeklerimiz, yaşayışımız, ev ijye-nimiz, sporlarımız baştanbaşa g z-den geçirilmelidir. Morg müdürümüzün, uzun senelerdenberi, parçalamış olduğu türk vücudlarının içinde gördüğü şeyler korkunçtur. Karaciğer hastalığına, bazı Kür şehirlerinde türk h a s t a 11 ğ ı adı takılmıştır. Alaturka yemeİ. -ı, hele bir yaştan sonra, ve şimdiki şartlara göre, bizİ yalnız zehirlediği söylenmektedir. Maksad, milleti bir perhiz cehennemine ve mahrumluk zindanına atmak değildir. İngiliz 90 yaşında piposunu çekiyor ve 80 yaşında fransızlar arasında, su tadı almamış olanlar vardır. Meselevi Yeşilay veya derviş riyazeti bakımından değil, daha ince İnsanî bir hayat ijyeni bakımından tetkik etmek lâzımgelir. Acaba Sağlık Bakanımız ttb kongrelerimizden birine türk Ömrünü uzatma konusunu tez olarak veremez mi? *** "Uluslun Dil Yazıları YOL " Yol. voie« via„ sözleriyle u rah. ara. nıe,,: "odos, oymos, methode,,; " tarik ve "tarih., kelimelerinin etimoloji, morfoloji fonetik ve semantik bakımından analizi II. [Dün başladığımız bu analizin |\. — ODOS, Oı Alt »s Not: 4. — Grekçede "yol" anlamına kullanılan bu iki kelimenin etimolojik şekilleri şunlardır: (O (2) (3) Odos : og 1 od I os Oymos: oy ı om -I os Her iki kelimenin bir olduğu görü Itryor: (/) Oğ, oy: Imiul.ıi anlamına ana kök, yahut onun yerini tutan birinci derece prensipal köktür. Kamutay dün hayvanlar ve bina vergileri kanunlarını kabul etti Damızlık hayvanların na sil getirtileceği ve hususî hastanelere yardım hakkındaki teklif Kamutayn dünkü görüştüğü nıe seleler arasındadır Kamutay, dün Refet Canıle/'in r liginde toplanmıştır. İzmir ve Istanbıı1 liman işleri umum müdürlükleri 19.15 vı Iı hüdcelerınde 4500 Iı. .1 k münakale y.ı pılması lıakkmdak; proje görüşülürken ft» alan Helik İnce (Manisa) l/mu li ¦ hesab edi'mt* olması tâxım geldiğim gore iı ıı ı alınan (il bin lira dolay: lifle brrcun ödenmemek vaziyetine dü- şülüp dûşıılmiyeceğıni sorarak l/miı vc İstanbul lı.ı 'iı idarelerinin memur sayı lan V rincı zuhlıın Tali (Ehuûz) mrveud olan taşıllım kona ..i.. ¦ ı umumiye kanııııuı (Svnu 5. inci sayla* alt tarafını bugün neşrediyoruz]. (2) Od, om: Sahip, yahut süjı ve obje anlamlariyle mefhumu tecelli ve tecessüm ettiren afiksler- dir. (3) Os: Bu son eleman iki suretle izah edilebilir: a) Doğrudan doğruya oldukça geniş bir saha anlatan f. I s) eki olarak alınabilir. Bu takdirde (odos) ve (oymos): oldukça geniş bir sahada imtidadm bir sahip veya bir obje üzerinde tecellisin* anlatır. b) Buradaki (s) konsonu, mefhumu tayin ve İfade eden bir "ğ"-den bozulma gibi alınabilir. Bu takdirde de kelimelerin manaları bir imtidadın bir sahip veya bir obje üzerinde tecellisinden iham» olur. \. — mİtiiodi: Not: 5. — Bu 'odos' kelimesinden Fransızca "methode" sözü çıkar. Methode kelimesi kompoze-dir: (Meth | odv) dur. I. Meth veya meta: etimolojik: şekilleri şöyledir: (1) (2) (3) (4) Meth: cğ | em -f et ' ah Meta: eğ -t em t et + ağ (l)Eği Parlaklık. temizlik, doğruluk anlamlariyle ana kaktür. (2) Lm: Ana kök mefhı tecelli ve tecessüm dır. ^^""^^ '('i) c.t: Mefhumun yapılım», vu-— Sayfayı çeviriniz SAY İFA 2 ULUS 21 «Tik* İfirı • SıytUffi YENİ DÜN1 V III. - Ferd ile cemiyet 1914 den günümüze kadar, cihan ölçüsünde olmak üzere, yalnız en çok sosyolojik tetkiklere ve siyasal dedikodu ve hücumlara değil, aynı zamanda bir çok yeni rejimlerin te-mclıörüşlenne de mevzu olmuş noktaların başında. Icrd ile cemiyet ilcileri gelir. I erd - cemiyet münasebetlerinde iki radikal ve doktrîner görüş vardır Bunlardan biri liberal ve indivi-dualist görüştür ki. hareket noktasını yalnız "ferd in menfaatlerinden baş* tattığı irin doktrİnerJir. Diğeri ise marksist görüştür. Ve bu. ötekinin ram aksine olarak, hareket noktasını sadece "cemiyet" te başlattırdığı îcın doklrınerdır Birinci görüş, nizamı yaratmış, kabiliyet ve kahiliyetsizliklerini ta-rih'e tesbit ettirmiştir. İkinci görüş ise. 1914 de ancak nazariye halinde olup bugün 1936 da.kaidelerini dünyanın ancak bir parçasında (Sovyet Rusya) tatbik etmek imkanını bulmuştur. Butun diğer sorıışler. no İkisinin aıaMrda yürümektedir. Hk şuphr yok ki. ne liberal görüş, "ferd" derken "cemiyet i inkâr etmiş ne de marksıst görüş, "cemiyet" derken "ferd 'i inkâr etmiştir İler ikisinde de. ya "ferd" in ya-hud "cemiyet ın hareket noktanı olarak kabul edilmeleri. bir sı s teni ve nizamın muvazene ve ahenk hesablarım ya "Önce ferde göre" fa kısd "önce cemiyete göre" yapmak kaygu&undaıı ileri gelmektedir, yoksa her iki görüşte de irerek "ferd'ın gerekse "cemiyet in ihmali caiz bir nıikdaı gibi telakki edilemîyeeekleri birinin yaşamış ve meyvelerini ver mi» olması diğerinin de 160 milyonluk bir insan yığınını 19 senedenbe rı idare etmeğe muvaffak olması itibariyle aşikârdır. Bu iki radikal görüşün .ır.ısında yer alan görüşlere gelince.bunlarda "ferd" ile "cemiyet" arasında bir kompronıs e vasıl olmak, bir hare-ket noktası olarak seçilmiştir, öyle ki, bu görüşlerin hepsinde, diğer ikisinin hem red ve inkârı hem de kabul vc tasvibi vardır. Hnngı renkte olursa olsun faşizmler ve bunlar- 1 dan başka da. mMİi kurtuluş hare- ketinin önderi ket. ekonomik u™ " ı-k«ıııı«ııiBi n«ıre-foı ıiullerdı bırıbır- lennden az va tud çok ayrılmakla be-mi yel mönasebetleri-d.ı lıep bu orla ve ıd üzerindi- vurumek-1 erdi yet ç i 1 i ği gerek d ve şartlı olarak ve raber ferd - ct nin mutnleasır Itompron isçi h ledirleı Gerek iç h aberl 3 hn noktasında istikrarlı ve normal -leşnüş sayılamaz. Klasik liberalizmin vatanı olan memleketlerde bile. bu ölçüler daimî hır akış ve istihale halindedirler. I V'jısmedı'kı prensip fakat, ferdiyet çi görüş ve liberal nizamın muhafazası ve ancak ırab ettiği kadar tadilidir. Sot yet Rusya da. değişmeler, sosyalist cemiyetin genç tecrübelerine ve sosyalist prensipin tatbikine göre yapılmak tarhı Ara rejimlerde ise. bir yandun "İerd ve bir yandan da *'cemivet"in haklan millî menfaat"m icablartna göre ayar edilmektedir. Tetkikimizi geçrn senelere olduğu kadar yaşadığımız günlere ve bunların ötesine kadar teşmil edecek olursak görürüz kı. gerek "ferdiyetçi ve liberal prensip, gerek "sosyalist" prensip ve gerek ise "milli menfaat in icablan" gibi knteııumlar. bızalıl, hareket vc istihale halinde -dırler. Çünkü bunların hepsi birden daha büyük bir esasa, dünyamızı dolduran hayat ve hâdiselere bağlı bulunmakta bu hayat ve hâdiseler ise 1914 c kadar olduğu gibi statik bir durum değil 1918 denberı dinamik bir akış aksettirmektedirler İşte hayat ve hâdiselerin bu dinamik akışı bütün doktrinleri gevşetmiş ve sulaııdınntştır Rejimlerin tokluğu gibi birbirlerine gittikçe daha fazla benzemeleri, bunun hem bir delili hem de bir neticesidir. Fakat şu İddia edilebilir ki. her tarafta, her cemiyetin bugün en büyük amacı, "ferd" ile "cemiyet" münasebetlerini tanzirri edecek olan a eni ölçülerin laharrisidir. Burhan BELGE kua gelmiş olduğunu gösteren ek tir. (4) Atı, ue. Kelimeyi tamamlı-yan ve isimlendiren sonektir. Ana kök kendisinden sonraki afİksle kaynaşıp baştaki vokal de düşerek kelime "meth" veya "mera** şekillerini alır ki "belli, doğru, dürüst ' anlamlarına gelir. Turkçede *'mal" kelimesi de "dürüst" demektir |lj. II. Ode: Etimolojik şekli sudur: (1) (2) (3) Og od eğ [*]- ( I) Oğ: Imtıd.ıt anlamına ana koktur. (2) Od: Sahiplik anlamiyle ana kök mefhumunu tecelli ettiren unsurdur. (3) Eğ: Kelimeyi tamamlıyan ve isimlendiren ektir. Ana kök, kendini tecelli ettiren unsurla kaynaşarak ve sondaki (ğ) de düşerek kelime (ode) şeklini alır ki bu da (yol) demektir. Bu halde (meth ode): belli, doğru bir yol anlamına gelir. Görülüyor ki, herhangi bir ilimde tutulması gerekli yola delâlet eden (metot) sözü Türk kökünden kaynamış bir sözdür. \ I. I \Klk A'of: 6. — Arapçada "yol" manasına kullanılan 'tarik" kelimesinin etimolojik şekli şudur: (t) (2) (3) (4) (S). Ağ at ar | iğ ik \I] Radlof. IV. "Teleüt Lehçesi". |*1 Hurada kelimenin fransızca okunmaz (c) ile bitişi ve bunun da (c£) ı-timolojik unsuruyle ifadesi, yukarda (odos) analizinde (s) nin (ğ) olduğu hakkındaki düşünceyi teyit eder. (1) Ağ: "imlidat, uzunluk anlamına ana köktür. (2) At: "Yapılmış olmaktık" anlamiyle ana kök mefhumunu tecelli ve tecessüm ettirir. (3) Ar: Bu "uzunluk" ve "im-tidat" anlamının tekarrür ve temerküzünü anlatır. Uzunluğun ü-zerinde tekarrür ve temerküz eylediği süje veya objeyi gösteren eleman da (4) İğ: unsurdur. (5) İk: Bütün bu mefhumu isim lendırir, tayin ve ifade eder. (Ağ * at - ar iğ ik Ağatariğik) sözünde, ana kök. kendisini temsil eden unsurla kaynaşarak başındaki vokal düşmüş, dördüncü unsur da • yalnız bir u-zatma izi bırakarak - ortadan kalkmış, böylece kelime son fonetik ve morfolojik şeklini almıştır: Tarik. Tarik: kendisinde uzunluk mefhumu fail ve nafiz bir surette tekarrür eden bir objenin adıdtr kİ buna da dilimizde (yol) derler |2]. Hatıra. — Fransızca ''ro*ıte" kelimesi de ¦ tarik) sözünün elemanlarının yerleri değişmiş bîr sekli-dır Etimolojik şekillerini altalta yazarsak bu hakikat hemen görünür: (i) (2) (3) (4) (S) Tarîk: Ağ - at | ar ¦» iğ 1 ik Route:Uğ ur - ut I eğ 1 Görülüyor ki, *'ıoıe, via, uail, MM. vveg, odos, oymos, rah. rue, route, tarik'' sözlerinin hepsi de Türk 'Güneş - Dil" analizileriyle manalarını ortaya koymaktadırlar. Bununla beraber, "yol" anlamını \2\ Arapçadaki "iarik" kelimesi de, bizim "yol" kelimesi gibi. hem konkre, hem de abstre anlamlarda kullanılır. İSTANBUL TELEFONLARI Ensaf cemiyetlerinde tetkik İstanbul, 20 — İstanbul parti reisi İstanbul esnaf cemiyetlerinde tam bir ihtiyaç tetkiki yaptı. Vapurculuk şirketi umumî heyeti İstanbul, 20 — Vapurculuk şir keti umumi heyeti ayın 22 sinde toplanacak şirketin satış kararını müzakere edecektir. Üsküdar muallimler birliği İstanbul. 20 — Üsküdar muallimler birliği de. azasının muvafakatiyle bugün kendi kendini feset-ti. Bergamaya giden talebe grupu istanbul. 20 — Edebiyat fakültesinden 25 kişilik bir talebe grupu tetkikler için yarın arkeolog Buvoken'Ie Bergama'ya gitmektedir. Haydarpaşa Numune hastanesi İstanbul. 20 — Haydarpaşa numune hastanesi bir şubatta açılıyor. Eyub verem dispanserleri de hasta kabulüne başladı. Üçüncü umumî müfettişlik ekonomi müşavirliği Ekonomi İ..kA.lıK.. kwı üt. ..n..ı laı bürosu direktörü B. Saffet Segen, üçüncü umumi müfettişlik ekonomi müşavirliğine tayin edilmiş ve dün aksam yeni vazifesi basına gitm*-l-üzere Ankaradan ayrılmıştır. Yumurta nizamnamesi yapıldı Yeni yumurta nizamnamesi, dün Devlet turası umumi heyetince tetkik ve kabul edilmiştir. Nizamname bugünlerde başbakanlığa sunulacaktır. Konya halkevinde konferans Konya, 20 A.A.l — Halkevinin kıs programı gereğince tertib ettiği konferanslara muntazaman devam e-r.'ilmektedir. Dün de ağır ceza hâkimi Sadi1' Doğruöner, "Ruhun gıdasını unutmayalım, isimizin kanuna uygun olmasını söyliyelİm" mevzuu üzerinde bir konferans vermiştir. Her sınıftan büyük bir dinleyici kütlesi konferans salonunu doldurmuşt'i. ifade hususunda en ileri ve mütekâmil kelime, yine "yol" sözüdür. \ ||. - TARİH "Tarife" sözünün etimolojik şekli, bu kelime ile "tarih" sözünün de bir kökten geldiğini gösterir. "Tarih" in etimolojik şekli şudur: (t) (2) (3) (4) (S) Ağ j at ı ar 4 iş^- ih Görülüyor ki aradaki tek ayrılık, "tarîk" te son eleman 'ik" iken "farın" te 'ıh" olmasından İbarettir. 'K" ile "h'' aynı kategoriden ve rolleri de birdir. Mana cihetine gelince, "tarife" üzerinde uzunluk tekarrür eden bir objeyi göstermekte olduğuna göre, bu uzunluğu zaman bakımından alır ve eskiden günümüze doğru olan zaman uzanışını düşünürsek "tarih" mefhumu da kendini göstermiş olur. /. N. DİLMEN lkl\U Ki;ş YILLIK I KONOMİ Pl \\| Mütehassıslar toplandı İkinci beş senelik endüstri programının esasları hakkında «örüşmek üzere. Ekonomi bakanlığı tarafından, davet edilmiş olan mütehassıslar, dün sabah saat onda, bakanlık binasında, Ekonomi bakanımız B. Celal Baya-rın reisliğinde birinci toplantılarını yapmışlardır. B. Celal Bayar, endüstri programının heyeti umumiyesi ve yapılacak lei hakkında izahat verdikten sonra, soz alanlar da dinlenilmiş ve bi rinci toplantıya itaat 12.30 da mi,.,, -verilmiştir. Mütehassıslar komisyonu, öğleden sonra saat 17 de ikinci bir toplantı daha yapmışlardır. Bu toplantıda tâli komisyonlarla, bu komisyonlara «etilen zatlar üzerinde konuşulmuş ve ne gibi endüstriler kurulması laz-m geldiği meselesi üzerinde erüd yapacak olan 14 komisyona azalar ayrıl-mı»t'r. Tilİ knmısyon'ar. perşembe akşa -inin, kadar, kendilerine ayrılan oda 'arda çalışacaklar ve umumi heyet cuma unu saat onda, bu komisyonların hazırladıkları esaslar üzerind' görüşmelerine haslı ya çaktır. Konyada futbol maçları Konya, 20 (A.A.) "Bayram maçları" adı altında yapılmakta olnn maçların sonuncusu gençler birliği ile İdman yurdu arasında dün yapılmıştır. Gençler birliği idman yurduna sı 1 iri I ,ırşı dörtle ¦ a 111 ¦ * Imis ve bu maçlar için konan kupayı b ¦ • -mış Bursa İYlcriıuts labrikas. Başbakanımı/ taralından Bur-..-d«ı temeli atılmış bıılunnn Merinos Yüniplik fabrikasının bina inşaat] devam etmektedir. Fabrikanın t*-m i lerİ pek y.ıkmda bitmiş olacaktır. Şimdi yapı yerinde altı yedi yıi/ ı* çi çalışmaktadır. Fakat, yapı ilerlediği zaman bunların sayısı iki bine l:a-dar çıkacaktır. Fabrika Bursa şimalinde Mura -diye istasyonu yanına yapılmakla • dır. Yakınında elektrik fabrikasiyle İpekış fabrikası da bulunduğu için bu civar gelecek sene küçük mİk -yanta bir endüstri mahallesi haline '_'rl-. ektir Fabrika Mudanya - Bursa demiryoluna bir İltisak hattıyle bağlan a -çak ve nakliyatını bu vasıta ile ya -p.uaktır. Merinos fabrikası buharla işliyecektir Mühim bîr rol oynıyan su ihtiyarını gidermek için projeler hazırlanmaktadır. Gayet yumuşak suya ihtiyaç olduğu için bu suyun Uludağ mıntakasından fabrikaya Hetirilmesi ihtimali vardır Makineleri muhtelif memleketlere ısmarlanmış «lan fabrika 193/ başında bitmiş ve işlemeye hazır bir hale "elmıs olacaktır. Teri i edecek öğretmenler Kültür Bakanlığı 1936 yılı eylülünde, hususi kanuna göre. terfi etmeleri lâzım gelen öğretmenlerin bir listesini çıkararak, okullara göndermiştir. Terfi etmek hakları olduğu halde bu liste dışında kalan öğretmenler vekâlete baş vuracaklardır. Orta okulların okuma kitapları Kültür Bakanlığı, bu yıl. orta okul ve liselerin okuma kitabları-nı yeniden bastırmakta ve tedrisatın geri kalmaması için de forma halinde talebeye dağıtılmakta idi. Bu kitapların ikinci fasikülleri de bittiğinden satılığa çıkarılmıştır. y a r I \ iÇemberleynin Hatıraları ! Tefrikamızda. Mrtt. rııiı )ı h | O'inlir'rli'yırin omiiuiiIi im-| paralorlııpı \r Kağdml d«-' mir\oIıı hakkındaki roka- I lâka rendi «;örü*nnlrriııi oku Mimiz. i ______1_______________! B. Faik Kurdoğlu İspanya hükümeti ile ticaret ve-kliring anlaşmasını müzakere etmek üzere Madrid'e giden ve elçimizle berah anlaşmayı imza e-den. Ekonomi Bakanlığı yönetke-ri B.Faik Kurdoğlu Utan bu la gelmiştir. Bugün Ankaraya gelmesi beklenilmektedir. Elaziz iskân direktörlüğü Ankara iskân direktörü B. Bilge 9 sene Ankara iskân direktörlüğünde çalışmıştır. Yeni vazifesinde de muvaffakiyetler dile- Kısa yurd haberler? 4 dana: ^İşıkları söndürme denemesi başarı ile yapılmıştır. 'Mayıs ayı içinde bİr hinter-latlar sergisi açılacaktır. 'Şehrimizde bulunan 6, 7, 8 nüfuslu dört aileye ellişer lira ikramiye verilmiştir. Ittılıhesir: Dursun bey kazasında göze ze çarpan bir çalışma var. Kazanın hemen bütün köyleri telefonla biribirlerİne ve vilâyet merkezine bağlanmıştır, diğer kazalar arasında da telefon yolları çekilmektedir. Halkevi köycülük şubesi Hatip kamunu bir numune köyü yapmağa karar vermiştir. 'Belediyenin Emlâk Bankasına olan 400 bin liralık borcu 20 senede ödenmek üzere taksite bağlanmıştır. Belediye koyun etine 3 sığır ve dana etine 20 kuruş narh koymuştur. NöİMici eczaneler Halkevinde konser Halkevi Başkanlığından: Bugün saat 17,30 da Riyase- | îti Cumur Orkestrası tarafından : jkonser verileceği bildirilir. Çağrı Kamutay maliye encümeni bugün saat 10 da LopUiı**-x M tır. I Kamutay memurin muvakkat encümeni parti grupu toplantısından sonra toplanacaktır . Gün: Eczanenin adı; Çarşamba Eye Eczanesi Pecembe Sebat - Yenişehir eczaneleri Cuma İstanbul eczanesi Cumartesi Merkez „ Pazar Yenİ „ Pazartesi Ankara „ Salı Halk 1.2.1936 tarihinden itibaren iki ıy müddetle, şehrınuz eczaneleri yukar-daki cedvele göre nöbetçi kalacaklardır. ULUS Tl SO\k \M N 1936 ( tRŞAMRA Son hain rlrrimi/ ürün-m sal fanuzdadır* ON YEDİNCİ YIL. NO: 5204 Adımız, andımızdır Heryerde 5 ki KIRALCORCUNÖLÜMÜNDEN SONRA Yeni kiralın cülus hazırlıkları başladı İngiliz Büyük Elçisine, Vialiirk ve hükümetin taziyeleri bildirildi Ktralın şahin ve hassas vazife hayatını tanıyanlar için, Büyük Britanya vatandaşlarının hu Ölüm harsısında duymuş olduğu derin ve unutmaz teessürün sebebini anlamak güç değildir. ULUS İngiltere hralı majeste beşinci Corc'un vefatı dolayisiyle dış işler bakanlığının bayı ağı yarıya asılmış ve saat 13 de dış işler bakantı ğı protokol dairesi şefi İngiltere büyük elçiliğine giderek cümuriyet hükümetinin taziyetlerini büyük elçiye bildirmiştir. Saat 16 da Cumur reisliği baş yaveri İngiltere büyük elçiliğine giderek Atatürk'ün taziyetlerini büyük elçiye bildirmiştir. Saat 16,30 da dış bakanlığı ve kili B. Şükrü Saraçoğlu ile dış bakanlığı umumi kâtibi de büyük elçiliğe giderek büyük elçiye taziyetlerini bildirmişlerdir. Başbakan namına Başbakanlık özel kalem direktörü taziyede bulunmuştur. Bakanlar ve dış bakanlığı erkânı İngiltere büyük elçiliğine gi derek açdan deftere imza koymuşlardır. Kındın son ılııkikııldri Londra, 21 (A.A.) — Kıral buyuk ' "V*»n**î \r'v%A— «îtmnoîîr nm- («-.m. kadar hiçbir acı duymamıştır. Doktorlar artık «on anın geldiğine hükmettikleri zaman kıraliçeyi "e prensleri hastanın bası ucuna çağır-mıstardır. Kıral, bunların yanında »on nefesini vermiştir. O ana kadar ken vıni büyük bir cebirle tutmuş olan kı-raliçe gbz yaşları içinde büyük oğlunun boynuna sarılmıştır. Kanterburi baş piskoposu ton ruhani âyini yapmış ve vefat haberi hemen başbakanla iç işler bakanına bildirilmiştir. Şimdiye kadar Prens do Gal olan ve sekizinci Eduard namiyle tahta geçmekte olan yeni kıral Eduard Vindsor kardeşlerine ve aylesinc bir kac teselli sözü söyledikten sonra bi- Öten Ingdtere Kıratı Betinci Corc hıral hdtğıyla İngiltere kiralı ve Hindistan imparatoru 5 inci Jorj, 25 yıl saltanat sürdükten sonra, 70 yaşında ölmüştür. İmparatorluk vatandaş larına türk milletinin gönülden başsağlığını sunarız. Kiralın başındaki lac, bütün tarihte eşsiz bir kuvveti temsil etmekti: idi: Dünyanın 131 milyon 759 hilomrtıc kara fopj-aO"-¦ J2 milyon SJO bini ( Anadolu nun 43 misli), ve 2 milyar 11 milyon nüfusundan 491 milyondan biraz fazlası ingiliz sancağı altındadır. Uzun tarihtenberi, ilk harb beşinci Jorj zamanında olmuşsa da, imparatorluk toprakça ve nüfusça gene onun devrinde en büyük haddine çıkmış, imparatorluk davala imim birçoğu onun günlerinde hailolunmuştur. Fransız gazetelerinden biri. dünkü acı haberin başına: "Büyük bir demokrat öldü!,, başlığım koymakta haklı idi. Dost millet, impa rotorunda ingiliz faziletlerinin hakiki bir timsalini ve asit bir intan kalbi kaybetmiştir. Sekizinci Edvard adı ile İngiltere hıral lığına çıhan Prens Edvard Vindzor tısik odaya seçmiştir. Kıral Corc 1910 da babası yedinci Eduard'ın öldüğü ayni saatte ölmüştür. Ölen Liralın huy ut ı. Londra, 21 (A.A.) — Kıral beşinci Corc, müteveffa kıral yedinci Ed-vard'ın oğlu olup, 1865 yılında Lon-A*-An dnfmuş v- 1910 d» hattatının ölmesiyle kıral olmuştu. ı ; de Prenses Mari dö Tek İle evlenmiş bulunuyordu Kıral mütevazı, iyi huylu ve aile hayatına bağlı idi. Ömrünün en iyi •imlerini, protokolün pek sıkı olmadığı Sandringham sarayında geçirmişti. Bilâkis Londrada, saray ananelerine sıkı riayet mecburiyeti vardı. Kıral sabahları erken kalkar, kı alice ¦ le birlikte kahvealtı eder, atla kısa bİr gezinti yaptıktan sonra da çalışmak üzere saraya dönerdi. Halkla sık sık temas etmeğe daima itina eder, fukaradan yardımlarını esirgemezdi. (Sonu 6, ıncı sayfada) km; \i CORC'UN ini \\V ıoı.\ısl.ıı (!ene \ re oıı^\ toplanoıad Çene 21 (A.A) - İngiliz kiralının i dolayia. le bu sabah içİn k ı niş olan konsey top- lantıları yapılmıyacaktır. Konsey öğleden sonra ölünün hatırasını taziz için bir celse aktedecektir. B. Eden ile öteki ingiliz delegeleri konseyin toplantı devresinin sonuna kadar burada kalacaklardır. Bu toplantı devresinin perşembe günü bitmesi için bütün işler çabuklaşlırı-lacaktır. Cenevre. 21 ( A.A.) — Inçıllere kiralı beşinci Corcun olumu bulun delegasyonlar arasında derin bir heyecan uyandırmıştır. B. Bek ve milletler cemiyeti kon-seyinin şimdiki Uaskanı olan Avustu-ralya delegesi, Londraya hareket et-millerdir. Milletler cemiyeti ile on üçle. komitesinin bugün yapılacak olan toplantı yapılmamıştır. Yas alâmeti olmak üzere bu toplantılar, en az 24 saat tehir edilecektir. B. Laval. Parise hareket etmiştir. B. Eden. şimdilik Cenevrede kalmıştır. Milletler cemiyeti konseyi, öğleden sonra toplanacakla da yapacağı ceiseyi olen İngiltere kiralı Beşinci Corcun hatırasının tebciline hasrede çektir. Cenevre, 21 (A.A.) — Milletler Cemiyeti Konseyinin yarın bir toplantı v*oac*«t tahmin -dilmekte dir. Bu toplantıda bilhassa italyan habeş anlaşmazlığı ve Dantzig meselesi görüşülecektir. Konsey, on üçler komitesinin raporunu kabul edecek ve sonra on üçler toplanacaktır. B. Eden. konseyin işleri bitmeden önce Londra'ya gitmiyecek-(Sonu 3. üncü sayfada) C. H. P. Kamutay grupu dün toplamlı ('.. //. Vıırtisi Kumııtııy (rrupıı hlnrr Heyeti Başıkanlığınıfanı C.H. Partisi Kamutay Grupu bugün Öğleden sonra Dr. Cemal Tun -canın başkanlığında toplandı. Hazineden taksitle gayri menkul mal satın almış olanların vadesi hulul etmiyen borçlarının taksit müddetlerinin yirmi seneye iblâğı hak -kındaki Parti Grupu Milli Emlâk Komisyonu raporu uzun uzadıya tetkik ve müzakereden sonra komisyon raporundaki esaslar kabul edilmiştir. Sana) i programını tetkik eden komisyonlar Sanayi programının ikinci beş-senelik kısmını hazırlamak üzere toplantıya çağırılan kongrenin tâli komisyonları, dün sabah saat 9.30 dan itibaren. Ekonomi Bakanlığında, kendilerine ayrılan ondalarda, akşam geç vakte kadar, çalışmışlardır. Bu komisyonlar 14 tanedir ve sırasiyle şu işlerle uğraşmaktadırlar: Kendir ve jüt sanayii, şapkacılık, tiftik sanayii, sap ipliği; maden grupu; taş kömürü, linyit, sunî benzin ve müştakkatı. kimya sanayii, enerji istihsali; makine ve madenî eşya ve ampul; denil sanayii; afyon; deri sanayii ve ham maddeler; rasyonalizasyon ensti • tu su. sınayi tedrisat; balıkçılık ve deniz mahsûlleri; yağcılık (zeytin yağ. sert yağlar); hindyağ. gliserin ve sair yağlar; toprak sanayii. (Seramik, cüruf çimentosu, şamot); ev sanayii ve küçük sanatlar: ziraat sanayii. "Ulus,un Dil Yazıları Yıl Yıldız Yıl, sal. »ene. an. anner. vahr. vear keli meleri ile yıldız, ddız, nemi. kevkep, alı ler, astre, etoile, stella sözlerinin etimoloji, morfoloji, fonetik e semantik hak mumlan analizleri Otum oe ı ıılın törenlerinin yapılacağı Londraa'an tur manzara ı.— ra Kelimenin etimolojik şekli şudur: (l) (2) (3) (iğ * ly • ıl) (1) İğ: "imtidat" ve "zaman" anlamına ana köktür. (2) ly: Ana kök anlamını tecelli ettiren prensıpal elemandır. (3) İL Ana kök anlamına umu milik. müphemlik, enginlik, genişlik, şümul manaları veren ektir. (tğ ty • ıl ığıyıl) sözünde ana kök kendisini temsil eden unsurla kaynaşarak baştaki vokal de düşmüş, kelimenin son morfolojik ve fonetik şekli meydana çıkmı» ur YIL. YIL: Geniş, iuuii bir zam m devresinin adıdır. Not: I. — Yılın 12 aylık bir devreyi tayin etmesi nispeten yeni bir manadır. Eski Türklerde 12 yıllık bir devrenin zaman ölçüsü olarak alındığı malûmdur. (Yıl) sözü herhangi ölçü ittihaz edilmiş bir zaman devresinin adı olarak kurulmuş, sonra zaman Ölçüsü 365 günlük devreye hasredilince bu devreye de (yıl) adı verilmiştir. Sâl Not: 2. — Kelimenin larsçası olan (sâl) sözünün etimolojik şekli şudur: (t) (2) (3) (ağ ı as ı al) Bu etimolojik analizde (as) ve (al) cuzuleri göze çarpar. Bunları;! biri oldukça geniş, öteki de çok geniş ve şâmil bir saha işaret etmektedir. Bir kelimede ikisi de biribirine yakın mana ifade eden iki cüzü görülünce bunlardan birine ayrı bir ı.ı.-n, vermek cihetini düşünmek icap eder. Burada (al) ı!e umuni şümul manası verilen mefhum" ayrıca (as) ın işaret edebil oldukça geniş saha zum -»Örülı AVlf A 2 Hurt - *-#. ı-.-fj Krsınsaıtn h«n'i/ siyasa havasını »yutrcİHn-brri bulnndıran sual şudur: — Laval düşecek mi Rrıand'danberi Fransa dış polıtı kanını idare edenler arasında hiç birim politikalarına hu kadar sembol ol.Hnamışl.n.lı Hriaml ile I .ıv al .u.ı-tnıl.ı h.ıiı aı/ dış siyasasına kuvvetli bir hareketlilik ve istikamet vermiş olmak üzere bir Barthou'yu gördük Fakat o bile. Fransa ile Sovyet Rusya'yı birbirine yaklaştırmak gibi âdeta "paradoxal,. görünen bir eserin ba-kı.M olnı.ıkl.ı lx_i.il»!. I r,ıns,ıv.ı I ... val kadar ve Laval politikası kadar dramatik anlar yaşatmamıştı Şüphesiz ki. Laval dış politikayı çok daha inkişaf etmiş bir halde bulmuştur Bir kere. Afrikadakı savacın. Franaaya Sovyel Rusya—tn gıltere — İtalya dostluklarından birinden hırını ter ili etmesini şart koşması yeter. Fakat Laval. kendi politika gemisini. alni7 lx»yle dış politika denizinin kocaman kavala rma çarptırmamama değil, onu iç politika denizinin üzüntülerinden korumağa da mecbur kalmıştır İşte bütün bunlar Laval'i, içerde ve dışarda. birbiriyle telif kabul et-miyen hır siyasanın *enıholü yapmıştır İçerde. Laval sağa doğru I ardıcu yu so la doğru da Herriot'y\ı kullanarak genişçe bir "orta., ya dayanarak işe haşlıyor Şu var kı sağda faşist teşekküller ile solun sosyalist - komünist cephesi arasındaki mücadele, bu "orta., yı daha ilk gününden kemirmeğe haşlıyor. Faşizme karşı cumhuriyeti.) cepheyi nitekim, bugün Herriot'nun şahsına kadar genişlemiş ve butun radikal sosyalist partisini Hine almış görüyoruz l-ıv.ıl r kadar, hükümetler, radikal sosyalistlerin yardımlarını dış politikalarında tavizler yaparak temin ederlerdi. Meaelâ Barthou Sov-yrt Rusya ile olan anlaşmayı, bu kaideye gore yapmıştı. Laval bu kaide yı tersine çevirdi ve içerdeki faşist tehlikesi sayesinde, radikal sosyalistleri dış politika tavizlerine sürüklemek istedi Nitekim Herriot'y»' bir müddet daha yanında tutabilmek için faşist teşekküllerin kaldırılmasına bîlr muvafakat etti Onun bu İç politikayı gütmesinde bir gaye de. büdcenın zorla mu\arrnelendi-rilmesi yanı fînans muhitlerinin en kuvvetli taleblerindcn birini yerine getirmek idi Bu uğurda, içerdeki t. şızmi feda etmekten çekinmedi ise de. kendi eseri olan Roma anlaşma sim bir türlü feda etmek istemedi ve bunda türlü oyunlar ve manevralar la muvaffak oldu I) işar da Barthou nun mirasında en değerli par,a Sovyet Rusya ile olan anlaş ma ıdİ. Rıındakı maksad. İngilterelim Almanya — Polonya oyununu .11 ııı.ı/.ı .ılm.ıktı Crrı ı lm\ ıık |. ¦ 1111 kaçının plânında. İtalya, ile küçük Antantın arasını bulmak da vardı. Fakat buna hasl.tm.idun daha. Mar silya'da atılan kurşun onu siyasasından uzaklaştırmıştı. Laval. Sovyel Rusya ile olan anlaşmayı meclislerden geçirmeye çalışmazdan önce, fransız dış siyasasına İtalya kanadını takmayı tercih etti. Bu IUretle, dış siyasada dn iç siyasanın tezadlan İlr karşılaştı Sağ ve sol; faşizm ve sosyalizm; emperyalizm ve pasifı.m. Laval'in son aylar içinde nasıl Almanya ile anlaşmağa çalıştığı, nasıl Beck'in Polonya dış bakanı kfll-nı.ısnıı t.tsv ıh ev'ediğı ve misil ( r nevre deki sanksiyon kavgalarında ısrarla italyan menfaatlerini tuttuğu düşünülürse, onun sol'dan ziyade sağ ın kuvvetlenmesine çalıştığı ve sla karşı yaptığı tavizleri sadeı e taktik bakımından yaptığı derhal anlaşılır laval'in dış siyasası, eğer Ingılte-renin müdahalesi. Cenevre'nin hassasiyeti ve radikal sosyalist partisinin genç kanadı olmasaydı, faşist re jımlerin birleşmesine kadar gidebilirdi. Bugün bu eser. bir torso'dan ibarettir Laval. içerde ve dışarda. böyle bir politikaya başlamış fakat bitireme-mİştir Muvaffak olduğu iki nokta vardır İçerde, fınans mahfillerinin arzularını yerine gerilerek büdceyi zorla tevzİn etmek; Pıç.ıtda. İt aryanın üzerındrn .mı bar^o tehlikesini çelmış olmak. Fakat bunlara mukabil. İçerde, solların birliğine yol açmjf ve faşist teşekkülleri kendi eliyle dağıtmıştır; Dışarda ise Çekoslovakya vc Romanya}'ı. Sovyet Rusya ve Balkan Birliğine yaklaştırmıştır Burhan BELGE (as) ın (ay) dan değişme olduğuna hükmederek etimolojik sekli ona görr düzeltelim (O (2) (S) (ağ r ay - al) (Yıl) kelimesinin etimolojik ş**klı ile bunun arasında vokallerin (a) ve (t) olmasından başka niç bir fark olmadığı göz önündedir. Türk lehçelerinde ( Yıl) kelimesi, ( »t/, su/. Ctİ, çıt) şekillerinde de vardır. Bilhassa Yakutça (sil) ve Çovaşça (sut) sözleri. Farsça denilen (sal) in aynıdır (1). Peharski. eski Yakutlarda ilkbahar ile yazın bir yıl, sonbahar ile kışın bir yıl sayıldığın da kay dediyor ki bu da 'yıl" ın behemehal 36S günlük bir devreye münhasır olmadığını gösterir [2|. Nrıw\ UIHM Not: 3. — Arapçada bu anlama kullanılan (sene) ve Fransızca (an) ve (annee) kelimelerinin manaları (yıl) ve f sâl) e nispetle daha dar görünüyor. Bu sözlerin etimolojik şekilleri-m arayalım: İlk bakışta bunlar şu şekilde gibi yürünüyorlar: (t) (2) (3) (4) An : Ağ an t -\- . Aoneı Ağ J an | an • eğ Sene : Eğ es ' en eğ Halbuki, ikinci kelimede yan-yana iki (n) var. Türk fonetiğin- [11 Peharski: Yakut dili lügati: Rmdlol: Türk lehçeleri lügati denemesi Zalotnitski: Çovaş lügati. \2\ Pefcar^kj Yakut dili lügati. »439. de aynı konson yanyana gelemez. Morfolojik şeklinde böyle görünen kelimelerde bu konsonlardan biri uzatma roliyle (ğ) olarak alınır. Bu halde bunda ilk (an) yerine (af}) koymalıdır. Üçüncü kelimede de saha anlatan İki ek vardır. Bunlardan biri (es), diğeri (en) dir. Bir kelimenin etimoloji analizinde her ikisi de saha gösteren iki ek bulunup ta bunlardan birinin ayrıca bir vazifesi olmazsa bunun bir (ğ) den değişme olduğuna hükmolunur. Bunun İçin burada (es) i doğrudan doğruya (eğ) diye almak daha doğru olur. Bu şartlar altında başta (eg) ve (ağ) tekerrürlerini de kaldırarak kelimelerin tam etimolojik şekillerini şöyl egösteririz: (I) (2) (3) An : Ağ i an ( Annee: Ağ t an -t cg Sene : Eğ -t en t eğ t I ı Ağ, eğ: İmtidat ve zaman gösteren ana köklerdir. (2) An, en: Ana kök mefhumunun yakın muhitine taştığını gösteren ektir. (3) Eğ: Kelimeyi tayin ve ifade eden, isimlendiren unsurdur. Görülüyor ki bu sözlerin üçü de yakın muhitine taşmış bir zaman mefhumunu ifade etmektedir. (Yıl) ve (sâl)de (. I) ekinin gösterdiği geniş şümule mukabil bu sözlerde ' n) ile ifada edilen en yakın muhite nüfuz manası vardır. Demek olur ki bu kelimeler dar ve iptidai sözlerdir. Türkçenin (yd) kelimesi bunlardan çok daha mütekâmildir. iç İSTANBUL TEL İspanya ile İstanbul, 21 caret anlaşmasın ihraç mallarımı ğı tesir lehimizde lira hesab ve tal dir. ni yakanlar Evlerini sigorta yakan Atiye a-1 ay yirmi güne. O güne mahkûm davaları Geçen sene As-k mahkemesine ası için mu raca -an 1533 ü kara-i yeni yıla dev-uküt etmiştir. Ağır ceza 934 dava ile bera-¦ 336 sını akmı Bilerek evler İstanbul, 21 - kocası dokuz ay oldular. Boşanma İstanbul, 21- rkctlerinde olduğu liye üçüncü Huk 3428 boşanma da at edilmiş bunlar ra bağlanmış 189 redilmiş 1046 sı "İstanbul, 21 den devredilen 1 ber 5S7 davaya karara bağlamıştı! , , manasına Al . ve Ingilizcede KOpek eti SeVullanılır. İstanbul, 21 —WÎ* |«W-Wî köpek eti satan V, atıyormuş Beyoğlunda ksii adında bîr ş evindeki koparanına tamaan ... . , . ı , . , ¦ re edilmiş hak- ılıncla bir kadın . ıslanmıştır r için kanun leri bir meslek halini nallar erbabını mo. de teşkilatlandır -onu Bakanlığı bu m-tktadır. Proje ki bir terbiye ve • tutulmuştur. nanlar olmuş ve bu günün her ba -kımdan çok güzel olması için gere -ken tedbirler alınmıştır. Bu arada Halkevinde vitrinler yapılması ve Bursanın millî oyunları için Bur-sadan elemanlar getirilmesi temin e-dilmiştir. Uludağ gecesinin Ankarada bur salıların örnek bir gecesi olacağı anlaşılmaktadır. Bu ayın 25 inci cumartesi günü saat yirmi buçukta Ankara Halkevinde yapılacak olan Uludağ gecesi için parlak bir program hazırlanmıştır. Uludağ gecesi Ankaradaki bu -tün İmi s.ılıl.ıı ı ve Bursadan yetişenleri bİr araya toplıyacaktır. Bursalı büyükler de Uludağ gecesiyle yakından alakadar olmakta -dırlar. Yapak satışında canlılık Son günlerde Sovyetlerle, almanlar memlt-keümizden yapak almağa başla • mıstardır Bu sakın geçmekte olan piyasaya canlılık vermiştir. Randıman itiba riyle yüksek olan yapaklarımızın dun futlarından fazlaya »atılmasına rağ -men. idareli olduğu kanaatinde bulunan firmaların •ıparişlerini arttıracakla» ı umulmaktadır. 160,000 kutuluk kereste Yugoslavyadan getirtilen hazırlan -mış 160.UUU kutuluk kercslccua nMivaav kat muafiyet usulü ııc mcmltktluıu" •okutması lımir gümrük başdirektörlü-ğüne bildirilmiştir. yar direkötrlüğü Ekonomi Bakanlığı teftiş heyeti reni B Recai Turol kendi arzusiylc, türk şeker fabrikaları anonim şirketi yardirekiörlüğünc tayin edilmiştir. B. Turol ikinci beş senelik sanayi programı için toplanan kongre içtimalarından ton ra Alpullu'ya gidecektir. Teftiş heyeti reis vekilliğini, müfettişlerden B Hüs-nü Yaman yapacaktır. B. Yaman teftişte bulunduğu Mersin'den davet üzerine, Ankara'ya gelmiştir . Balıkçılığın ıslâhı yolunda atılan adımlar Birkaç uyı önce. Istanbulda Balt. limanında bulunan, balıkçılık enstitüsü mütehaatıalarının. Marmara limanlarında bir etüd gezisine çıktıklarını habe* vermişbk. Mütehassıslar tetkiklerini b* t irer ek İstanbul a dönmüşler ve seyahatlerinin neticeleri hakkında. Ekonomi Ba. kanlığına uıun bir rapor vermişlerdir. Haber aldığımıza göre "balık,, grmısı doğru Gelibolu'ya gitmiş ve oradan B» baburnu fenerine geçmiştir. Mütehassıslar dönüşte Bandırmaya uğrayarak, orada* otomobillerle Manyas ve APolvonı' göllerini de görmüşlerdir Ekonomi Bakanlığı, türk balıkçılığı-nin inkişafını r. mı» için esaslı tedbirler almaktadır. İkinci beş senelik sanayi programı içinde balıkçılık ve deniz mahsulleri ve deniz sanayii mühim bir yer almaktadır Ot ev örün tıtanbul balık - azalardan BB Y usul Yakub v« âabdı Dalyancıgil de toplantılarda bulunmak üzere Ankaraya gelmişlerdir . e-rır ciğerci yakalarım pek elleri müsade kında takibata b« (2) (3) ah t av iğ -\ ir la t ve zaman KÜÇÜk Sanatla rece prensipal Pr°İ€ ınlamın. tecel-İlen Avrupt mani en süje veya gibi, küçük sanatları getirmek ve küçük se mlamtnın süje dern usuller dairesin tekarrurunu mak gayesiyle. Ekon kanun projesi hazırla fa fa ^rnnn de sanatkarlara meste tekarrur ^en Hlme.i de gör önünd p|a|et eder ^ gpetle dar ma- n/ır. Not: 4 mancada (Yahr) /Yd) çe^e *4'' °'an demek değil, yaz mevsimi (year) kelimeleri I Bunların etim şöyledir: (i) Yahr: Ay | Year: ly -t- (DAy.ty: anlamına birinci d köktür. (2) Ah, ığ: Kök li ve tecessüm etti objeyi gösterir. (3) Ar, ır: Kök veya obje* üzerindi bildirir. Böylece bu iki mefhumu üzerinde süje veya objeye bunlar da (yd) a ı ırdu.r nalı sözlerdir. Bu sözlerin Gr (ear) da. zaten, y yılın bir kısmı olaı . ' demektir. II ı ıh/ ojik şekli su- 3) (4) *ld + ıı) (fini tutan bİ-»al köktür. An-rlaklık. zıya"- ektir Merhu yet, enginlik, vasıflarını ve- manasını sahip tecessüm etti-dur. ğılıd): Çok y) bizim (ay) anlamınadıt. ili lügati). uzaklardan gelen bir ışık sahibini gösterir. (4) İz: Yukardakı 1 ıl 1 elemanı, kök mefhumunu en geniş sahaya kadar yaymıştır. Bu halde yeniden oldukça geniş bir saha manasına gelen (. ^ z) ekine lüzum yoktur. Buna binaen, buradaki fi; m (tğ) veya (ly) [3J dan değişme ol duğuna hükmederiz. (Söz) ve (soy), (yaz) ve (yay) sözlerinde de bu (v • i) değişimi vardır. Bu halde bu son eki dc) şeklinde mefhumu tamamlıyan. tayin ve ifade eden. isimlendiren eleman o-larak almalıdır. Bu analize göre (yıldız): ışığı çok uzaklardan gelen bir obje demek olur. Not: I. -- Bu anlam arapçada (necm) ve (hevhep), Farsçada (ahter) ve (sİtare), Fransızcada (astre) ve (etoile), Lâtincede (stella) sözleriyle anlatılır. Bunların etimolojik şekillerini (yıl diz) ın etimolojik şekli ile altalta yazarak karşılaştıralım. (O (i) d) (*) (*) W Yıldnı . ly • ıl t td r iğ * . * . Necim .- E' I cn I tc t im • . + . Kevkep t Ek • rv ek 1 cp * . f . Ahter : Ah « . t at * er » . I . -4srre • Ağ * as t at t ır t eğ + . Etoile : Eğ • . t et + uğ * al + eg Stelle | ¦ |: Eğ * . ¦ et + eğ * al t ağ Bu tablonun Önümüze serdiği dil manzarası şöyle hulâsa edilebilir: (1): İlk unsur bütün sözlerde ana kök veya onun yerini tutan prensipal kök olarak birdir ve hepsi de "'zıya" anlamı nadir. (2): İkinci unsur saha gösteren | 't Bu kelimede baştaki (s), ssha manasına olama/. Çünkü saha ileride (I) ile gösterilmiştir. Bu halde baştaki (s). yerine (g) konulur. Dördüncü unsurdaki (l) ıl* . kendinden sonra yine (t) gelmerine naıaran . (g) İh gösterilir elemanlardır. Türkçesinde bu saha en geniş ve engin o-lan (l) sahasıdır. "Etoile" ve "stella" sözlerinde bu eleman - (5) inci olarak • görülüyor. "Astre" da oldukça geniş olan (s) sahası, (necim) de en yakın muhiti gösteren (n) sahası alınmıştır. (Kevkep) te saha yerine kök mefhumunu tecelli ettiren (ev) unsuru gelmiştir. (3): Burada umumiyetle kök mefhumunu brmsil eden elemanlar vardır. Türkçe, Farsça. Fransızca ve Lâtincede bu eleman sahip manasiyle (d-t) konsonunu almaktadır. Arapçaların (ec) ve (ek) şekilleri ise sadece süje veya obje anlatmaktadır. (4): İlk üç kelimede burada sözü tamamlıyan ve isimlendiren ekleri görüyoruz. Dördüncü ve beşinci kelimelerde bu tamamlama takarrür ve temerküz manasiyle birliktedir. Son İki kelimede bu sıradaki unsurlar süje veya objeyi göstermekte ve tamamlama rolü 6 ncı gelen eklerde görülmektedir. Görülüyor ki "Güneş - Dil" ana tizleri, aynı anlama gelen ve bugün başka başka dillere maledil-miş bulunan sözlerin hep Türk kökünden kaynadığını pek açık yolda ortava çıkarmaktadır. Not: 2. — Bir takım Türk leh çelerinde görülen (ddtz) sözünün etimoloiik sekli de şudur: (l) (2) (3) (4) Iğ + ıl «- ıd + ıg (z) (Yıldız) dan ayrımı, başa prensipal kök yerine doğrudan doğruya ana kökün gelmesinden ve morfolojik ve fonetik tesirlerle bu an* kökün tamamiyle kaynaşmasından ibarettir. / /V. DİLMEN Kelimenin etim dur: (O (ly -t (1) ly: ana kök rinci derece prensiı lamı 'aydınlık, p d.r [3| (2) II: (. f t); ma şümul, umum] yaygınlık, uzaklık rir. (3) İd. Ana kök anlamİyle tecelli v ren radikal bir uns (İğ i d + «i Yakutçada ( dediğimiz karne (Peharski. Yakut ı V S 22 SONKANUN l'.Cvö CAHSA MBA haberler ZFONLARI ticaretimiz ~ İspanya ile ti-n şimdiye kadar n fiatına yaptı -olarak 11 milyon imin edilmekte- l hi(la«£ gecesi Ankarada bulunan bursaltlarla Bursadan yetişenlerin, hemşerileri B. Celal Bayarın himayesinde bir Uludağ gecesi yapmağa karır ver -diklerini yazmıştık. Öğrendiğimize göre bursalılar, dün akşam Halkevinde büyük bir hazırlık toplantısı yapmışlardır. Toplantıda saylavlardan da bulu - Ekonomi Bakanlığı müsteşarı geldi Bir .ı. .I.. »İn r ı Avrupada bulunan Ekonomi Bakanlığı müsteşarı B. Faik Kurdoglu dun Ankara'ya gelmiş ve öğleden sonra, Bakan B. Celâl Bayar'a seyahati etrafında u/un malûmat vermiştir Türk şeker fabrikaları ON YEDİNCİ YIL. NO: 5205 ULUS 2.İ SOtNK \\1 % 1936 PEK*1 Uill. Soıı hal Meleri iniz üriîıı-'¦ii savfaınızdadır. Atlımız, andımızdır H eryerde 5 ku Sekizinci Edvardın cülusu resmen ilân edildi Kıral (Zorcun cenaze alayında bulunacak heyetimiz dün aitti - Cenaze alayı ayın yirmi sekizinde yapılacak Kıral Beşinci Corc'un ayın yirmi sekizinde yapılması kararlaştırılan cenaze töreninde hükümetimizi temsil edecek olan heyet azası kararlaş. tırılmıştır. Dış işleri bakanımı* Dr. T Rüştü A-rat Cenevrcden Londraya gidecek ve heyete başkanlık edecektir. Heyetin öteki azası: * Londra büyük elcisi BB. Fethi Ok-yar. Kamutay asbaşkanı ve C. Antep saylavı Nuri Conker, birinci ordu müfettişi Orgeneral Fahreddin Altay, ü-çuncu kolordu komutanı korgeneral Salih, sü bakanlığı deniz müsteşarı albay Said II.ilmin, hava müsteşarı yarbay Celal, cumur başkanlığı başyaveri Celal Unerdir. Heyet dün akşam Ankaradan ayrılmış olup yarın akşam Istanbuldan Londraya hareket edecek, ayın 26 ıncı pazar «ünü saat 17.20 de Lon--Jrada bulunacaktır. Cenevre, 22 (A.A.) — Ana -dolu ajansının hususi muhabirinden : Milletler cemi -yeti konseyinin dunku toplantısında B. I evfik Rüştü Aras incili* kiralının olun turk hükümetinin Yeni ingiliz kiralı sekizinci F.dvard ü münasebetiyle *'— İngiliz ailei kiralısının ve kı- la »iyelerini bildi- .» ra« besinci Corc'un hükümdarı bulun* gerek Türkiye cumuriyetı hükümeti lltışbıll.!' MİM İM \/I.WIA F. R. ATAY İstanbul gazetelerinde, şehir doktorlarının kazançsızlığı hakkında yeni münakaşalar olmuştur. Memleketin buyuk bir kısmındaki hekim kıtlığı ile, bazı, ve belki yalnız İstanbul şehrindeki hekim rakibliğİ arasında oldukça garib bir tezad var. Kanunun doktor bulundurmağı emrettiği 424 kazamızdan 120 sinde henüz hekim bulunmadığını biliyoruz. Sağlık Bakanlığının hizmet ilanları cevabsız kalmaktadır. Gerçi memlekette hekim sayısı azdır. 2700 hekimi nüfusa nisbet e-dersek, 6000 kişiye bir doktor düşmekte olduğunu görürüz. Halbuki bunların binden fazlası istanbul dadır. Demek ki yalnız bu şehrimizde 700 kişiye bir hekim düşüyor. Geriye kalan 1700 doktorun çoğu da, Ankara şehri ile. Ege ve Karadeniz bölgelerine dağılmıştır. Şarkta askeri hastahanelerle, devlet sıhiye organizasyonları [sıtma, trabom savaşları ve saire | bir tarafa bırakılırsa, bu geniş memleket parçasının hekim ihtiyacı ne kadar az temin olunabildiğİ mey dana çıkar. Kusur nerededir? Hiç kimseden istemediğimizi, hek ün terimizden beklemek gibi aykırı bir hükümde bulunmak istemeyiz. Kusuru. bugünkü şartların hepsinde birden aramak daha doğru olur. Nüfus ketifliği az olan şark vilayetlerinde serbest kazanca umid bağlanamaz; maaşlarımız ise, büdce imkanlarımıza göre letbit olunmuş tur. Hekim, kabil olduğu kadar, büyük şehirlerde ve kalabalık bölgelerde kalmağı tercih eder. Bun da yalnız maddi menfaatini değil, meslek menfaatini de hesaba katar. Askerlik meselesinden • Tortullara karşı, müsteşarlar ko (Sonu i. ımı ı '»1 Kırat Corc'un cenaze alayında hükümetimiz adına bulunacaklardan -Yukardan aşağıya doğru: Heyet başkanı B. T. /t. Aras Kamutay birinci reis vekili B. Nuri Conker, orgeneral Fahreddin Altay KK\YN\'I»\ sn \S\|. İM HRAIN BAŞLADI: LaVOİ kabinesi İfftifa etli Paris, 22 (A.A.) — B. Laval. dun akşam, Cenevreden Parise donmuştur, ve hemen dış bakanlığına giderek, kabine arkadaşlarıyla görüşmüştür. Kabine bugün saat 15 de toplanacaktır. Bu toplantıda, radikal bakanların, istifa etmek niyetinde olduklarını R. Lavale bildirmeleri ihtimali vardır. Radikal partinin, kendisine men-sub bakanları istifaya mecbur etmek suretİle bir kabine buhranına, harb-(Sonu 6, ıncı sayfada) ;erek bizzat şahsım namına samimiyetle iştirak ederim. Müteveffanın hatırasını taziz e-derken, gerek bütün dünya üzerinde milyonlarca tebaanın hükümdarı, gerek milletler ailesinin ..... -n.. birçok devletlerinin reisi Sl ta tiyle bütün hükümdarlığı devresince en yüksek bir vicdan eseri ile yaptığı vazifelerde '(Sonu 6. ıncı sayfada) ON ( U.KK kOMİTlM Habeş ve Dan/iı* işlerini konuştu Cenevre, 22 (A.A.) — On üçler komitesi dün saat 18 de toplanıp 19.15 de dağılmıştır. Bu toplantıya İspanya delegesi B Madariaga başkanlık et-niştir. Komite, italyan • habeş davasının bugünkü durumuna dair konseye kısa bir rapor vermeyi kararlaştırmıştır. Bu raporda, ezcümle şimdiki vazife Sonu 3. üncü sayfada) Mısır kabinesi istifa etti ingiltere ile anlaşabilmek için bir temerküz kabinesi kurulacak Kı A.) ıhİre. 22 (A. — Yüce komiser, mıllİ cep henİn, 1930 da Nahas Paşa ile Henderson arasında yapılan andlasmanın tatbiki hakkındaki dileğine İngiltere hükümetinin vermiş olduğu cevabı, Vafd partisi başkanına tevdi etmiştir. İnifilterc^hül Ü* allük eden meselelerle, İngiltere - Mısır ittifakının süel hükümlerini halletmek üzere yon kabinesiyle hemen geçmek arzusundadır. Sir Miles Lampson, şimdiki görüşmeler kesilirse Ingilterenin Mısır siyasasının baştan aşağı değişmesine yol açacağı hakkında dikkati çekmiş tir. Yüce komiser bu sözlerinin bir Mısır kiralı Fuad (Kilede) ve Mısırdan bir manzara bir koalis -müzakereye B \ı k \\ r\k 11 II \K KINDA B. Slo\alino\ irin m\ ledikleri tehdid mahiyetinde olmadığını ve sadece hâdiseler! tesbit etmekten ibaret bulunduğunu ilâve ve Ingilterenin. yalnız Vafd ile değil, bütün partiler- (Sonu 5. inci sayfada) İyi cam fidanı var!! Odanın yarı açtk penceresinden senfonik bir ses girdİ: — İyi çam fidanı var!! Somu melodi değişti: — Bir tanesi tutmazsa yerine üç tanesini bedava getiririz. Perde perde yükseldi: — Beş tane alandan peşin para almıyoruz. Kaçı tutarsa o bada-rina para alırız. Ve her nağmenin arkasından ilk nakarat: — İyi çam fidanı var!! Bu seyyar konseri Yenişehir sokaklarında dinledim. Once fi danlıklar direktörlüğü tarafından bahçe meraklılarına bir kolaylık olsun diye gezgin satıcılar tayin olunmuş sandım. Pencereden bakınca anladım ki bu bir işyar değil, çamlıklara yakın veya çamlıklar içinde oturan bir gafil vatan-daşdır. Bilirim ki çamın kartı devrilir ve gece orlası AkkÖprüye getirilip satılır. Bilirim ki çamın olgunu hatıl, taban, ve körpesi ocaklık olur. Onlar yasak edildi. Şimdi de öğrendim ki çamın fidanı kökünden sokülüb (Şifahî şartnamesine tevfikan) ve bir s«-.ı-fonik konser halinde parkeli sibaklarda satılıyor. Eğer çamın fide iken bite sn' «i* lebileceğini Öğretmek isterlerse başkasına gitsinler, ben bu kadaı cok bitğiyİ öğrenmek istemiyorum. Çünkü kafam almıyor. Bunda suç: ne söküp satandadır, ne bundadır, ne şundadır, nede palyaçonun sevgilisi Pavlina'da. Bunda suç: bu senfoniyi din-tiyen bendedir, obur sokaktakin-dedir; öteki caddededir. bütün bizim mahallededir, ve bütün bİr koca şehirdedir. Bİr tekimiz o güzel sesli çam fidanctstmn yakasından tutup..... Sanki ne yapacaktık? hiç! AKA GÜNDÜZ "Ulus,un Dil Yazılan Düşünmek Dilimizin söz kurumundaki orijinaliteyi gösteri ır an; ali/ Yugoslavya başbakanı Stny adinoviç Bclgrad, 22 (A.A.» — Enternasyonal anlaşmalar hakkındaki kanun projesini gözden geçirmeye memur komite. Yugoslavyanın Türkiye. Romanya ve Çekoslovak (Sonu 6. ıncı sayfada) D( Şt M1KK Kelimenin etimolojik şekli şudur: (1) (2) (d) 4) (5) (6) (ü£ • üd 1 üş -t- ün f- üm * ek; (1) Uğ: ana koktur. "Güneş" mefhumundan çıkan "aydınlık, parlaklık'' manalarının abstre o-larak delâlet eylediği "zekâ" anlamına gelir. (2) Üd: (. H d); ektir. Ek olarak yapıcılık, yaptırıcılık, yapılmış olmaktık anlamlariyle mefhumu tecelli ettirir. Burada hemen ana kökün yanına gelmiş olduğun dan yapıcılık anlamiyle ana kökteki zekâ mefhumunu lecessüm ettirmiştir. (3) Üş: (. ş): ektir. Süjeden oldukça uzakta, geniş bir sahaya delâlet eder Faal bir halde olan zekânın zihinde kalmıyarak etrafa yayıldığını anlatmağa yarar. (4) Un: (. n); ektir. Süjeye en yakın, bitişik sahayı gösterir. Ancak, burada "üğ ' ana süjesı, (ş) mmtakasına kadar yayılmış iken yine onun daha dar olan (n) mmtakasına doğru geri dönmesi dıisÜncesine mahal yoktur Bu hal- de (n) yakın mıntakasının başka bir süjeye ait olması iktiza eder. O süje de: (5) Üm: dür. (m) doğrudan doğruya süje manasına gelen Türk söz elemanlarından biridir. Burada z.ikanın oldukça geniş bir sahada tecellisinde taallûk eylediği süje veya objeyi gösterir. (6) Ek: Zekânın oldukça geniş bir sahaya yayılarak bir süje veya objenin bitişiğinde tecellisi mefhumunu tayin ve ifade eden, onu isimlendiren ektir. (Uğ ud üş un um H ek Üğüdüşünümek) sözünün baş tarafındaki ana kök. kendisini tecelli ve tecessüm ettiren ilk ek ile kaynaşmış, baştaki vokal de düşmüştür; 5 numaralı unsurun da vokali düşerek ketime, son fonetik ve morfolojik şeklini alır: DÜŞÜNMEK. Düşünmek: zekanın oldukça ge niş bir sahada herhangi bir süje veya objenin yakınına nüfuz edici faaliyetinin İfadesidir. "Düşünmek" »ö/unu böylece \-naliz ettikten suru*, bir de bu »o-— Sayfayı çeviriniz — -A İFA a ULUS 23 SONKAHUN 1V*3f rr.U^LMBF Edebiual vt Hkirâleminin «n/fe lirine dair Edebiyat ve tiktir Ötemin* intısab •l»ırft ııtiyenler arasında, muvaftakı yetsisiiğe uğrama*, her zaman aynı neticeler, doğurmaz. Birçok hevet-kârlar vardır kı. bulun kuvvet vm iyi suyetlt • çalıştıkları bir tecrübe devresinden sonra, gayretlerinin etrafta /ıı. bir ahıs uyandırmadığını farkederek Mendi değersizliklerine hukmedeı ve iktidarlarının üstünde olan bu tabada boşuna ter dökme-dense, dulıa ellerinden gelen bir işte uğratmayı tercih ederler. Bunlar sağduyu tahibı olan "loyal" insanlardır. Gene bunlar gibi büyük umudlaı »fe ı ¦ hayallerle ise başlıyarak aynı muvaflakıyetuzlıh asılmaz duva-riyle karşılaşmış diğer bir kısım in-tanlaı da vardır kı, deha ve iktidarlarının hudud tuzluğuna peşin bir hükümle inanmış oldukları için, ganimetleri diye arkalarında bir muvalfa-kıyetsızlik silsilesini sürükliyerek. hi\ biı işe yat anladıkları, yaramıyacakla-rı »ahada, sonuna kadar devam etmekle ınad ve ısrar ederler. Her yem muvalt akı yet sistik bunların üzerinde, dinmez hırs ve garezlerini şahlandıran bir kamçı temin yapar, ve "rate" tiklerinin bulun mesuliyeti ancak yükselenlere aidmiş gibi nihayet atuvaf takıyet ın düşmanı olurlar Her baş vurdukça önlerinde kapalı bulduktun muvaffakiyet kapılarım, bazen, bueı Don Kişot tavnyia zorlamak emeline düşerler. Ve bir sineği yerinden kımıldatamıyacak alan kuvvetlerim, kafalarının içinde taşıdıkları dev aynası anlara, devlerle bo-ğssşabbılecek bir heybette gösterir. Yasılarını bir edebi mecmuaya bite kabul etlıremıyen nice edebiyat kahramanları garursmnüz, ki. içlerin-de hınkım* olan hmcı dindirmek tein. boğazlarından ayırdıkları para ile bir kitab neşrederek - bu her amatöre a-çık olan lek yoldur - bulun edebiyat veya fikir şöhretlerini, bir hamlede yere sereceklerinden bahsederler. Bunlardan çoğu. fiil hatme bile gele-miyecek olan bu neviden hayallerle hestenirter. Nice mecmua -ahıbleri görürsünüz kı sahihlerinden izin almak zahmetine bile girmeden topladıkları neşredilmiş yazılarla daldın ulan ve miza.t-poıma hadar Isauyr olan mecmuaları, ağır aksak çıkış temposuna rağmen, yığıldığı ambarın lavanını da atacak bir hacme varınca, dar tavı'alarmın çerçevesini a famı yan kıtık sesleriyle haykmp ciddilik, intizam ve tevazuu kendilerine prensip edinmiş meslek-daşianmn üzerine salyalarım sıçratarak onlara, akıllarınca ders vermeye kalkışırlar. Şarlatanlık, bizde, ne yazık kı. aı b aleminden çok daha fazla \ukse yapar. Buna sebeb, biraz da dedikodu çerçevesine giren her şeye karşı alakamızın fazlalığıdır. Bununla beraber, bu neviden ihtiyar kız buhranları, içinde alevlendikleri insanları, eninde sonunda, büyük, derin, korkunç kayıtsızlığın uçurumuna düşmekten kurtaramaz. Gündelik perende pazlıklarmm etrafta uyandıracağı şaşkınlık ve tecessüsle kendilerine devamlı bir şöhret yaptıklarına ve butun değerleri birer ceviz kabuğu gibi ayaklan altında ezdiklerine inananlar, biraz da kütüphanelerde sararmış yaprahlan çevir sele r hiç de faydasız olmaz. Orada, kenditerınınkine ben sı yen karakter ve maceraların daima mastt bir akıbetle neticelendiğini görebilirlerdi. "ı NABİ lü kuran Turk dil unsurlarının dilimlideki kullanılışlarını gözden geçirelim: ı. — ve. U. i(u.h.y.h) ) Bu ana kökün "zekâ" anlamını temsil ettiğini turlu Türk lehçelerindeki şu tözlerden anlıyoruz: / Üğ Akıl. katıra, zihin; //. Ağın Hatıra getirmek, anmak, birini düşünmek. ///. Ah Saymak, okumak. IV. Oğ Zekâ. V. Ok Akıl. zekâ. VI. Ok Akıl. fikir. VII. Oğ Akıl. fehim. hatıra. zİhin. şuur. iz'an. idrak VIII. Uk Akıl. IX. Oge Âkil. X. Uğuk Akıl XI Uğ ( lenmek) Akıllanmak. XII Ok I lenmek) Düşün mek. tefekkür etmek, kendine gelmek. XIII. Ok I lük) Âkil. XIV. Oy |"ay" ve "uy" şekilleri de vardır I Akıl. zihin, /- /// IV I. tiüyük Türk Lügati "Osmanlı lehçesi": Uygur ika; Hurşıt ve Ferahlat: Felek-namei Gülşehri; Yunus Em rv divanı: Ahmet Haramı hikâyesi. Pekarski, Yakut dili lügati. Büyük Türk Lügati "Osmanlı lehçesi": Uygur endeksi. V. Büyük Türk Lügati "Uygur lehçesi": Istanbuldaki Uygurca kuran tercümesi. VI. Divanü Lûgat-it-Türk. VII Radlof "Osmanlı ve Uygur lehçeleri": Türk dili lügati; Ibnümühenna lügati. VIII. Divanü Lûgat-it-Türk. IX. X. Radlof. IV., "Uygur lehçesi. XI. Divanü Lûgat-it-Türk XII. Radlof. I "Uygur lehçesi"'. XIII. ../**.. XIV. I. "Uygur. Çağatay Teleut. Şot. Lebet. h. ı , Karakırgı/. Küerik • hK leşi". kâ. hatıra, fikir, endişe, hayal. Bütün bu örnekler .»sıks.» güsle riyor ki Türk dilinde (Uğ) kökü ve bunun vokal ve konson değişmeleriyle aldığı şekiller doğrudan doğruya "zekâ" anlamına gelmektedir. ||. _(,(.! | [İğ üt\ Ana köke yapıcılık, yaptırıcılık. yapılmış olmaktık anlamlariyle yapışarak, ana anlamı kendinde tecessüm ve tecelli ettiren f. • t "d" ) ekİnîn katılmasiyle kurulan bu (Uğüt) sözüyle benzerlerinin anlamları, zekânın faaliyetlerinden biri. yani nasihat ve tavsiyedir. Nasihat ve tavsiye daha yüksek ve başkası üzerinde müessir olabilen bir zekânın verimlerin-dendir. Uğüt, öğüt, öküt şekillerinin hepâî de Türkçede "tavsiye, meşveret, nasihat" anlamlarıııadır \ 1 | Ana kok kaynaşarak husule gelen "Üt" şeklinin ses değişmeleriyle şu manaları vardır: /. Ut, Utu Fikir. II. Udum Maharet. ///. Udun İstidat, hüner. IV. Ot Huş. pent. V. Eteke, etike Muallim, mu rebbi. Görülüyor ki zekâ ve ondan çıkan manalar "Uğ" ve benzerlerinde olduğu gibi. "üt" vc benzerlerinde de kendini göstermektedir. Yalnız ana kokun vokali düşerek teşekkül eden: "Güt" tozu "Güt mek'' şeklinde "râyelmrk. sevketmek. takip etmek, riayet etmek, tahayyül etmek, tasavvur et- | /1 Radlof. I "Osmanlı. Çağatay. Uygur, Kırgız lehçeleri". I. Büyük Türk lügati "Uygur lehçesi". II. Karayım metinleri;. Gaziantep dili. III. Türk dili lügati: Derleme. IV. RadloL L "Uygur lehçesi"; Uygur endeksi. V. Pavet de Courteille: Şark lehçeleri lügati. iç haberler İSTANBUL TELEFONLARI Vapurculuk şirketi feshedildi İstanbul. 22 Vapurculuk sirkeli umumi heyeti bıiı;un toplandı. Şirketin feshine, vapurlarının deniz yolları idaresine satılmaaına karar verdi ve bir tasfiye heyeli seçti. Şirket açıkta kalacak memurlarına birer maaş ikramiye verecektir. İstanbul ticaret odasının bir kararı İstanbul. 22 — İstanbul ticaret ve sanayi odan mecliM bugünkü toplantısında komisyoncuların müstahsile para Ödünç verdikleri tekdirde müstahsil malı mukabilinde de para ödünç alabileceklerine karar verdi ve seyahat izni almak isteyen doku* tacirin talebini reddetti. Nakliye tarifeleri ucuzhyacak İstanbul. 22 Bayındırlık bakan-lığından aldıkları rmir üzerine imtiyazlı veya ıir.lri. aid bütün nakliyat şirketleri eşya nakliyat tarifelerini asgari hadde indirmek için tetkikler yapmakladırlar. 'İstanbul, 22 Hicaısı itilmek ü-zere Çin Turkislnnından lntanbula 130 kişilik I... hacı kafilesi geldi. Birkaç güne kadar Odesadan da İSO kişilik ık ın. ı bir kafile leleceği «öyleni-yor. Pamuğu ıslâh ve nebatları koruma kanun projes Dün Kamutayda görüşüldü Hava ku\ vetlerine yardım vergisi hakkımla Maliye Vekâletinin yeni bir tamimi Bazı mal sandıkları hava kuvvetlerine yardım vergisi kanununun tatbiki dolayisİyle hem kanun hükümlerini ve hemde daha evvel teahhüd edilen aza aidatını kesmekte oldukları anlaşıldığından Finans Bakanlığı alâkalılara dün telgrafla bir tamim yapmıştır. Bakanlık bu tamimde: ''Hava kuvvetlerine vardım vergisi kanunu ile alınan verdinin 935 büdçesinin numarasız bir faslına irad kaydedilmesini bu vergiyi vaktinde yatırmıyanlardan a-lınacak yüzde on zam cezalarının da 41 inci faslın İkinci maddesine irad kaydedileceğini, kanunun neşrinden evvel maaşlarından yüzde iki kesilmesini teahhüd edenlerden 1 kânunu saniden itibaren evvelce teahhüd edilen yüzde iki üye aidatın kesilmemesi lâzım yeldiğini" bildirmektedir Kamutay dun B. Tevfik Fikret Sı -lay'ın ıslığındı toplanmıştır Boş say lavhklara seçilen B. İbrahim Talİ Ongo ren. General Pertev Demirban, Bayan Hatice Ozguncl B Saim Ali Dilemre ve B Kaıf Dınç'in seçim mazbataları oku -nanik ki-bııl edildi ve yeni mebuslarımı/ alkışlar avn*ınd.ı yemin ettiler. 9.»S yılı mavaaaasî umumîye kanunu nun 5 inci maddesine bağlı D cetveline eklencctk kadro, hanla umum mudur lugu İM yılı budccsınde 11 920 liralık mıilı mudaıaa vekaleti 935 yılı hava buJ etindi lal.ofs liralık. urayı d. hu.I. ¦-Mini. 500 liralık, ziraat vekâleti budccsınd .1 id m liralık munakal. piİması vr 935 mali yılı muvazenei umu mıyt kanununa bağlı (L) cedvelind--serbı-st bırakılın uk öğretmen kadrosu, guınruk ve inhisarlar vekâleti budcesın de 36.170 liralık münakale yapılmam hakkındaki kanun projeleriyle Kamutay 93A budces.ar 4000 liralık tahsisat ko . nulması hakkında idare heyetinin tek • lifi okunarak kabul edilmiştir. Arazı acele tahriri hakkındaki kanun projesi tevzi tarihinden 24 saat geçmediğinde" görüşülmesi geri bırakılmış ve nebal n hastalık ve zararlı böceklerden boru ma hakkındaki kanun projesinin goru şülmcaınc başlanmıştır. Memlekete girrcek nebatlar ve fidanlarda aranacak olan menşe şehadetna -mesı.uı. ne şekilde ve nerelerden cağı hakkındaki suale cevaben Ziraat kili B Muhlis krkmen; hükümetin bu projeyi başlıca docl ehenuyeth gayenin gerçekleşmesi için hazırladığım mem lekelin yabancı yerlerden ve yurd dışından gelecek nebat baltalıklarından ve böceklerden korunmasının ehemiy " vr batlı basına bir dava olduğunu. lemlrfcft ı-|rwmmı»mır--*w» - Vekil, eğer karşılığı nüde e ye konuluna, bu masrafın mal sahibinder-alınacağı hakkındaki kaydın çıkarılacağını söylediğinden bu tadilin ya pılması m m madde encümene havale edildi. Koylunun devlete haber vermeğe mecbur olduğu hastalıkların bir ced-velinin yapılmasının muvafık olacağı hakkındaki mütaleaya ziraal encümeni adına cevab veren B. Yaşar 0-. - v (Manisa) bu hastalıkların arazının malûm bulunduğunu, böceğin nebal üzerinde görüleceğini, köylünün •«unu zaten haber verdiğini, yalnız yeniden konan bu hükümle bu vaziyetin kanunlaştırıldığını söyledi. Mazhar Mufid Kansu (Denizli; — Bl maddi çok nazaridir. Bazı hastalıkLır vardır ki, ancak mikroskopla anlaşılır Bunu koylu nereden bilecektir? Koylu • nun bilmediği, tanımadığı, göremedi*:' h.lalalıkları haber vermiyor diye nasıl ceza alalım? Yaşar Ozey (ManisaJ — Hastalık olsun, böcek olsun tesirini doğrudan doğruya yaptığı zararla gösterir. O za • man tabii mikroskop mevzuu bahis de • gîldir. İşte böyle tesirini ve varlığım gösteren hastalıklar için mecburiyet kaydı konulmuştur. Bundan sonra 15 inci maddeye U.. ¦ * . okundu vc kabul edildi B Ahmed İhsan Tokgoz (Ordu) maddelerin gayri sarih olduğunu meselâ bir vaziyeti f ilgililere bildirir) denilirken nasıl ve ne şekildi bil dirileceği nin tasrih edilmediğini, bu -nan hükümlerin hepsinin vekalet memurları lehine olduğunu söyledi. Bakan, bu kanunun tatbikatı için de labsatiyle bir talimatname hazır lana ca-ftmr. onda lalı . .1. L, hÜhümleiîn Zabitleriii açıkta gc -rirdiklrri müddetler Zabitler ve askeri memurların kadro sebebile açıkta geçirdikleri müddetin fiili hizmetten sayılıb sayılmayacağının tefsir yoluyle tayinini hükümet Kamutaydan istemiştir. Meseleyi tetkik eden budçe encümeni bu müddetin tekaüd hesabında fiili hizmrt sayılması lâzım geleceğine ve meselenin tefsirine mahal olmadığına karar vermiştir. mek" manalarına gelir |2|. Bütün bu manalarda 7ekânın faaliyeti, tesiri ve hakimiyeti mefhumları besbellidir |3|. /. N. DİLMEN [2\ Kamusu Türki; Fvrhenkna-mei Sadi: Cami-ül-hikayat; Hur-şit ve Ferahsat, v. v [3] Bu anali/in alt tarafı yarın-MTÎ sayımiddadır. zararlar gordu^unu. bunun birçok mı sal)en olduğunu. Adanadaki Suna haşe resinin yaptığı kötü'üklerin henüz uı. tutmadığını, erer vaktinde ve radik larak Dıyoıpiı ile savaşılmamış olsaydı, memlrkrlın buyuk bir serveti olan ¦ sa dut ağaçlarını ve Bursa ipekçiliğin' kaybetmek felaketiyle karşı karşıya lacağımızı. bundan dolayı gelen nebatların bulun hastalıklardan salim olduğu na dair vesika aramamızın bir zarurel vı ihtiyaç olduğunu, menşe şı ' -« mesi veren müessese ve kurumların m kâletçe malûm bulunduğunu ve bu denin tırf hastalığın ve böceklerin memleket içine girmesini on'eroek için konul duğunu söyledi Vekil, dördüncü madde okunurken, kuptrol ve temizleme istasyonu varken niçin hastalıklı nebatların geri gönderileceği hakkındaki suale cevab olarak trmızlrme ve kontrol istasyonlarının haftalığın yayılmasına manı olmak için kurulduğuna. bazı h.ı»t.ılıklitrın tedavi ile geçmesi mümkün olmadığından bunların iadesinin şart olduğunu, menşe şchadetnamele-rini fenni ve oıhi müesseselerin verdiğini, dünyanın ker tarafında bu gibi tedbirlere bas vurulduğunu, zaten bu kanunun hükümlerinin diğer memleketlerde tatbik edilen esaslardan a -lııı.lı ¦ m . meselâ Mısır hükümetinin bile kendi aldığı tedbirlere munzam olarak bizden menşe şehadetnamesı istediğini bu tedbîrlerin eksik alınabilecek birisinin, veya bir ihmalin memleket ekonomisini baltalayacak bir vazıyet doğurabileceğini izah etti. Nebatın gumruklrrdeki muayenecinde haftalıklı olduğu anlaşılırsa masrafı sahibine aıd olarak imha edileceği hakkındaki madde görüşülürken, imha masrafının bazen gelen nebatın br-deli k.ıdar tutabilmesi ve hastalığın yolda veya geldikten .sonra alınabilmiş bulunması ihtimalleri do-layısiyle B. Mazhar Müfid bu masrafın mal sahibine vükletilmesinin doğru olamıyacağınj söyledi. B. Ahmed İhsan mense -chadr{namelerinin gümrük idarelerince tetkik edilirken iyice bakılmamasının mal sahibine ceza verdirmek gibi bir vaziyet değurabı-le« j. mütan-aıında bukırıdu. ¦n..!,.n............ !.-, .m. ıl. ,,| . haberdar olabilmesi için lâzımgelen butun tedbirlere başvurulacağını söyledi. B Ahmed İhsan Tokgöz. projenin 23 uncu madde sıma (C; fıkrasında, halsalıkla mücadele maU im sini taşı -maktan ııtinkâl eden veya taşımayı geciktiren hususi nakil vasıtaları sahib veya kanuni mümessilleri hakkında ko -mılan cefaların, arabasiylc bu malzemeyi taşımadığı iddia edilen bir köylüyü d« cezaya çarplırabileceğini, ve bu um d denin bir memurun suiniyetiyle tatbikatta haksızlıklar doğurabileceğini söyledi. „ Adliye encümeni mazbata muhar riri B. Salah Yargı (Kocaeli) bu hükmün 12 inci maddedeki nakil mecburiyetine riayet etmiyenler hakkında konulduğunu, yoksa meselâ lekerleg kırılan arabacıdan ceza alınmasınır tabii mevzuubahs olmıyacağını söyledi. Reis. projenin görüşülmesinin sonunu, encümene verilmiş olan 14 üncü maddecinin gelmesine bıraktı. Bundan sonra pamuk kanununun görüşülmesine başlandı. Su siyaseti, pamuk cinslerimiz, hazırlanmış tarlaların tohumsuz bırakılmaması hakkındaki temennilere ziraal vekili cevab verdj ve klevland cinsi pamuğumuzun Kayseri fabrikamızda kullanılmamasının jtebebıni. bu pamuk cinsimizin lehine ve yüksek vasıflarına bir misal olduğunu; nisbeten kalın bez yapan Kayseri kombinasından daha İnce ış yapacak olan fabrikalarımı/ bulunduğunu, klevlandı onların istihlâk edeceğini; pamuk ekmek ıstiyen çiftçilere tohum bulmak için tedbir ler alındığını, boş yer bırakılmıyaca ğını, su siyasetinin hükümetin üzerinde durduğu bir iş olduğunu ve bu ı-»ın pamuk siyaseti üzerindeki büyük-tesirinin bilindiğini söyledi. Bundan sonra maddelerin müzakerecine geçilerek maddeler kabul edildi ve 7 inei maddede cezaların tayininin idare heyetlerır.den ahrıp sult-mahkemelerine verilmesi hakkındaki B. Raif Karad-nizin tarNI tak-"ri k--bul edildi Kermıfav yaın ¦t..ı..i ı ı. ¦ LUS _24 .SONKÂM'İN 1936 CUMA Son haberlerimiz üçün cii sai I ;ımi/dalir. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5206 Adımız, andımızdır Heryerde 5 k* . » Baâbetk PAMI K İM VIII KEMAL UNAL İçerde ve dışarda. niçin mîllî bir endüstri kurmakta olduğumuz ık sık sorulur. Buna en çok şu ce-veb veriliyor: Yabancı endüstri ucuz aldığı türk ilk - maddelerini işliyor. Üzerine yüksek bir emek bedeli koyarak gene türke satıyor. Uk - maddelerimizi kendi fabrikalarımızda işliyerek türk emeğini değeri ile ödeyeceğiz. Bizde de an binlerce aile. iyi bir yaşama hakkını tezgâhtan ve motörden alacaktır. Bu cevabda milli endüstri faydalarının dar bİr görünüşü vardır. Fabrikalarımız yalnız çatılar altında çalışanların yaşayışını dü -re İtecek değildir. Milli endüstri en güç şartlar içinde bile bizî muhtaç olduğumuz şeylerden mahrv ı bırakmıyacaktır. Bu da onun fay dalarından biridir. Fabrikalarımızın sağlıyacağı en büyük ve geniş fayda üretim-alanında olacaktır. Dokuma en • düstrisi pamuğu, şeker fabrikaları pancarı, merinos fabrikası bu cins koyunları ıslah etmek yolundadır Üretmen tarlada, kırda bunların iyi yetişmesine çok emek verirken, milli endüstrinin kendine hazırladığı yüksek değeri ve onun çekici kuvvetini duymaktadır. Fabrika; ödediği yüksek de ğer karşılığında, ilk - madde yetiştirenden tek kalitede, iyi vasıfta mal bekler. Bu malı. bilgili ve disiplini bir çalışma verir. Devlet şimdiden böyle bir çalışmaya ön oluyor. Üretmene iyi tohum, cins (. H. P. (rıiYÖııkıırııl KOMPLOCULARIN MI HAKEMESJ Müddeiumumi tetkike devam için evrakı tekrar istedi Muhakeme a) ın otuz birine kald Büyük Önder Atatürkün aziz şahsına yapılmak islenen komplonun muhakemesine dün devam edilmiştir. Alınan bütün tedbirlere rağmen salon ve koridorlar dün birinci ve ikinci celselere nazaran çok kalabalıktı. Celse açılınca müddei umu -mi "tevsii tahkikat" hakkın • daki talebini »erdederek vali B. Tandoğandan bir mektup aldığını söyledi ve mektubu okudu. Mektub muhteviyatına nazaran Tandoğan şimdiye kadar adliyeye intikal etmemiş olan bir hâdiseyi zikredeceğini bildiriyor ve hâdiseyi şu suretle anlatıyordu: "— 2 birinci teşrinde akşam geç vakit Uzeyır ve arkadaşlarının çeldiğinin ertesi sabah, Toros ekispresile Alı Saibin gelerek Atatürkle görüş- »IISIR K VI'.İM M toplantısı ( H P. Genel Sekreterliğin - ! den: Bugün mutad toplantısını ya - { pan C.H.P. Genyönkurulu gün - I demindeki işleri görüşerek karara ' bağlamıştır. kl Rİ I \M \IH Vafd küçük grup -larlu kabine kur -mak istemiyor Kahire. 23 t A. AJ Vafd partisi V.dr.l.V, nın dun akşamki toplantısı kabine kurulması hak -kında kati bir karara varılmaksı • zm dağılmıştır. Bugün müttehid milli cephe ileri gelenleriyle go -rüserek tekrar bu akşam toplanıl -ması ve bu top -lantıda partinin hattı hareketi hakkında kati bir karar verilmesi kararlaştırılmış • (Sonu 3. üncü tayfada) Vafd partisi reisi Nahas Paşa Türkiye ispanya Ticari münasebetleri Son Türkiye - ispanyol ticari anlatmaları hakkında tafsilatı havı ıs I»anyol gazeteleri gelmeğe başlamıştır. Bunların en ehemiyetlilerınden bı rıai ve iktidardaki hükümetin neşir vasıtası olan "La Noche" nın bu and- laşmaya dan raptıgı .„ konuşmayı havi tayfasını ve bu anlaşmaya dair ispanyol gazetelerinden alınmı» birkaç resmi koyuyoruz. "La Noche", ıktısad müsteşarımı/ Kurdoğlu ile yaptığı konuşmayı urun-(Sonu S. inci tayfada) mek istediğini ve filvaki o gece görüştüğünü, görüşülürken ne sözler geçtiğini bilmediğini, ancak emniyet umum müdürünün ertesi sabah kendisine telefon ederek Ali Saibin Atatürk'ten Uzeyirin kendisine teslim e-dilmesini ve Uzeyiri söyletebileceğin! söylediğini ve Atatürkün de buna müsaade etmiş olduğunu, kendisine bu hususta dahiliye vekilinin emredi-linceye kadar Uzeyirin itiraf etmiş bir vaziyete «İrdiğini ve binaenaleyh artık Ali Saible görüştürülmesine lüzum kalmadığını söylüyor ve bu İm ıı.uıı istenildiği takdirde incelenmesini müddeiumuminin reyine bırakıyordu. Mektub üzerine muddei umumi soz alarak Ali Saibin Atatürklr olan mülakatının ne şekilde geçtiğini ve A-li Saibin Atatürk huzurunda neler Eylediğinin bilinmesi mahkeme içîn faydalı olacağından bu hususun memu rîyetlerine yazılan bir tezkere ile Adliye vekili kanalından geçmek ü-»ere incelenmesini istedi. (Sonu 4. üncü tayfada) \ eni Sn as avla\ ı j I..H.I'.. acık olun sıvat saytavlığı-ııa emekli (ieııeml Akif Ozlekin İ nıımzvd süslerdi Fıkra 40 yıl Emekli General Akif Ozlekin Sivas saylavı Hüsrev Geredenin i iktifası üzerine boşalan Sivas saylavlığtna emekli general Akif Ozlekin Parti Genbaşkurca parti namzedi o-larak onaylanmıştır. Sayın seçicilere bildirir ve belitı-rım. C.H.P. Genel 8aşkan vekili İsmet İnönü MUfcı«„un Dil Yazıları Düşünmek Dilimi/in söz kurumundaki orijinaliteyi gösterir bir analiz II. | Dün, "düşünmek" sözünün eti motojih şeklini göttermİş, analizini yaparak manasını tespit etmiş, sonra bu sözdeki elemanların Türk dilindeki türlü kullanışlarına geçerek "üğ" ata kökünün ve "üğüt" şeklinin Türk lehçelerin deki şekil ve anlamlarını göstermiş idik. Şimdİ sıra 3 üncü elema nın da katışmasiyle husule gelen sözlerin izahındadır\. kurulan tüş kelimesi de yine *'rü-(Başı 2. inci sayfada) ı İli III. IH - • üş I ğüılüş uiidiiş düş | | / | Üçüncü unsur da katılarak teşekkül eden ve zekânın faaliyeti oldukça geniş bir sahaya yayıldığını gösteren sözün de Türk dilinde benzerleri çoktur. "Düş" kelimesi doğrudan doğruya "rüya" anlamınadır: "düşümde gördüm; düş gördüm" sözleri pek maruftur. Eski divan şairlerinin en çok arapça ve farsçaya değer verenlerinden olan (Nef'i) bile bir beytinde. Du^te tıkıeyleıım evsslını. bıydjr olıcth Hr-nı yirmi, hem tutaıım naemeı kılkr dhenk diye "düş" sözünü "rüya" anlamına kullanmıştır |2|. Düş sözünün (d) si (tl olarak Kurdoğlu ve ıı par* yol müzakere nere ti feknitî} enlerinden bir gurub il |/] ikinci cüzün sonundaki (t) bir vokal alınca (d) oluyor. Uu değişme olmıyarak f tüş) şekli de vardır. \2\ Kamusu Türki; Süheyl ve Ncvb.thar, Radlot. III. "Osmanlı ve Kırım lehçeleri"; Karayım metinleri; Dede Korkut kitabı; Fer-henknamei Sadi; Türk dili IB'gati; Divanı Türkiî basit; Uygurca kuran tercümesi; Yunus Emre divanı Hilmi hitaphanesinin çalufhan sahibinden çevirme ve yazma IS cild yenİ eterle şu mektubu aidim; "Bugün kîtaphanem 40 ıncı yıldönümüne erişmekle bahtiyardır. 25 inci yıldönümünü kutladığım zaman Akşam gazetesinde hakkımda pek değerli bir makale yazmıştınız. İşte bu önemli makalenize on beş sene sonra 40 ıncı yıldönümüne eriştiğimi bildirmekle teşekkür ediyorum.,. Hilmi en eski kitabçımız değU-te de, basıcılığı fikir ve hizmet işi tayan tektük adamlarımızdandır. Çocukluğumuzda, bir zamanlar, yahudi ve rum itimleri aratında türk olarak yalnız onun adını duyardık. Ordunun ve tivil mekteb-ler gençliğinin fikir terbiyetine en çok yardım edenlerdendir. Kuranın türkçeleştirilmetine başladığı 2aman, bu hareket, iteri bir İnkılâpçılıktı. Herhangi bir memlekette neşrolunan eterlerin kaliteti üstünde batıcının oynadığı rol küçüktene-mez. Hattâ bir takımları, hiç kim-tenin aldırış etmediği büyük değerleri karanlıktan kurtarıp, memleketlerinin edebiyat ve fikir tarihlerinde yer tutmuşlardır. Böyle bir cesarette bulunmak için, sana-ttna yalnız kâr değil, hizmet '•akı mtndan da bağlı olmak lâzım gelir. Batacakları kitabı yalmz: "— Ne kadar satabilirim?,, diya irtkİk edenlerle. "— Memleket i-Çİn faydalı mıdır?,, »mı/c ile karşılaştıranlar, heryerde, memleketimizin Hilmileri kadar, az bulunur. Batım hayatımızın tarihi o kadar uzun değildir. Onun için, meslek ve meşreb değiştirmehsizin, kırk yd kendini bu işe veren Hî/m» vı. \ ılm:. türk batıcılarından bîri değil, türk basım ananetinin kurucularından olarak da telâmlıya-bilİriz. Her meslekte birkaç türk aynı tebat, cesaret ve hizmet hassasım gösterirse, sosyal nizam, umduğss-muzdan daha az zamanda durluk bulur. * • * Fransada kabine krizi Kabineyi B. Saro kuracak Paris. 23 (A.A.) — B. Lobrön. saat 10 da B. Heryo'yu kabul etmiştir. B Heryo. yenİ kabineyi kurmağı kabul etmemiştir. B. Löbron, bundan tonra mebusan meclîsi radikal sosyalist grupu reisi B Von Delbos'u kabul etmiştir. Paris. 23 A.A.) — B. Lobron. es ki başbakanlardan B. Saroyu saraya çağırmıştır. Paris, 23 I A.A.) — Yeni kabineyi kurmaya B. Saro memur edilmiştir Mumaileyhin radikal sosyalistlerle yapmış olduğu görüşmelerden anlaşıldığına göre kendisi, merkez cumuriyetcîlerin düş -manca hareketlen dolayısiyle yeni hü kuım-ti kurmaya muvaffak olamıyacak- (Sonu S. inci tayfada) Paılamenlonun ne »aç. ne tat cenahlarına \ m anamı yan Bay Lavalın bu vazıyetim gaile-en bir karikatür 5 A Y İFA 2 ULUS İ*t SON KANUN 1ÎÎ36 CUMA YENİ DÜNYA 4. -Sanat Savaş-tonrası'nın önümüze koy -duğu meselelerden bırı de "sanat" munakaşastdır Ortada. Kem de en dlgun seklinde bir Avrupa sanatı dururken böyle bir münakaşaya h'i-zıım var mıdır v Eğer Avrupalını kendisi kendi medeniyetinin topyekûn «özden ge-çiı ilmesine ve Kayalın Ker alanında bir lakım yeni ölçülere geçmek lüzumuna kanaat ge.' 11.emiş nisaydı, sanal ışlerind? de. b.tiıın savaşsonra-sı ancak bur takım "reole" lerın mü-MİTyhlIlll kaydederdi Hunim nındir kı. •.mal ImI^iii -dn da. hâlâ devam etmekte olan münakaşa ve mücadelelerin genişliği ve derinliği, bizim bu yazı «erimizin içine aldığımız diğer davalarda olduğu giU. şekilden ziyade r*as* bulun mnktadır Sanat münakaşaları. yabancı memleketlerde olduğu ı*iU bizde dr »öyle Ur çıkmaza girmiştir — Sanat için mi sanat f Cemiye1' için mi sanat3 Ru münakaşalardan (karılarını o ¦umu» vah.ıd ynpnıt- olanlar fıatır-Urlar İn. bntm az m»nra, ındıvıdua bal ve sosyal görüş k-nn çaUşmasıyle *«w eıer takat son.w vermez. Halbuki sanat oftaökal en ve ilk günün-dVnberi. hem sanat tçındır Kem ce-nu\ı ı için. Hem ındividiid görüşün mahsulüdür Kem sosyal anlayış ve kritiği tatmin eder. Demek kı. hareket noktası ola -rak. bunlardan yalnız birisi üzerinde HM etmrk bahsi piç etmekten başka Ur şeye yaramaz Kaldı ki. en az kartşanlar kendileri olduğu halde, sanal münakaşalarını, her defasında -makul ve ileri bir neticeye bağlıyan lar eserleriyle, sanatkârlar olmuş -tur Buyuk sanat devirleri. buyuk kuttur ve medeniye! devirlerinin en asil verimleridir ve her defasında. IheV sanat. Vendî kültür ve medı-ıw\--tının İteni teknik sah.iMiıcLıkı v.ıojş ve Uışarıbrmı hem de estetik, moral ve sosyal ihtiyaçlarını aksettirir. Bı/zat hayat ve hayatın en temiz n, Miyu olan sanatta, bütün bu ölçülerin derişmediğinde ısrar etmek, hayatın kendisindeki ılerleyışieri ve penk-melen kısaca kantıtatıf ve kali-tatif devinmeleri inkâr eylemek olur. KuHür ve medeniyet devrelerir.-oV ı»e. sosyal Ölçüler. her devirde başka başkadır. Bugün, butun dünyada, gecen yuzyıbn sanatı, esasları ile beraber münakaşa ediliyorsa, bu sanat bu -ı utku insanlığı artık tatmin etmı - yor, bugünkü insanlığın "ferd" ve cemiyet için koymağa çalıştığı ol ¦ ulere artık uygun düşmüyor de -mektır. Hır tek misal alalım Kaıael'ın herhangi bir tablonu, kendi devrin -de. her hakiki sanal enerinin kendi devrinde olduğu kadar, hem sanal İl indi hem cemiyet için. Fakat bu -nun ne aynı tarihte Hındistanda ne haşka tarihlerde ftalvada yapılması -ıı.ı imkân vardı Sosyal şartlar kadar leknık şartlar da buna manı idiler. İçinde bugün yaşamakta olduğu muz devir. Uitün kıymet hükümlerini ve bütün ölçülen yemden gözden pccirmeğe yemden tavın etmeğe lüzum ve ihtiyaç gören Ur devirdir. Kaba *e istihlake mahsus maddele mı imalinden sanal rıerlennln yara tılmnsma kadar, insan hayatını gerek "ferd" gerek 'cemiyet" halinde ta -yin eden bütün hareke! ve faaliyetler bugün yalnız tetkik ve münaka saya değil şiddetli nıııcade(elere de mevzudur. , Bunlar arasmda. sanal m. fildişi kulesinin içine sığınarak yakasmı kurtaracağı hatıra getirilemez O da. içinde etlerle kemiklerin kaynadığı hayat kazanının u tur duşnıuslııı \ •-şimdi beraber kaynamaktadır. Şunu yalnız bilmem soylrmeye lüzum var mıdır kı. tanrı ın kepçesi, bu kazanın içinden yeni dünyamı -/ın yeni insanlığını bölüm bölüm çıkararak yeni hayatın tnhağma kota -nrken, en büyük itinalarla en son çıkaracağı en asıl paren, "yeni sa -im t olacaktır. Onun hakkında henüz bu kadar bilgisiz olmamız ve eski estetik ya -\ elerini tekrarlamakla kalmamız, bundandır. yeni ölçülerimizi tayin ve tasnif İşinde, daha kaba saba işinde bile gerektiği kadar ilerliyeme-mİş olmamızdandır Burhan RF.I .CE iç haberler İSTANBUL TELEFONLARI Liman amelesine ucuz yemek İstanbul. 23 — Limanda ameleyi ucu* yemek vermek için tedbirler a-lındı. Amele için bir hastane bir de okutma salonu yaptırılacaktır. Gazetecilere büro İstanbul, 23 — Gazeteciler için liman hanında bir büro hazırlandı Gozeteciler liman itlerim bu bürodan takib -deceklerdir. Radyo şirketinin mukavelesi İstanbul, 23 - Radyo sirkelinin isletme mukavelelinin uzatılması talebini tetkik için bir heyet ise başladı. Bebek kıyılarında bir cesed İstanbul. 23 - BVbek kiy.ur.da ıtayel lemis gryinm.it 1,11 kadın cesedi bulunmuştur. Tahkikat yapılıyor. Koruma tecrübesi I t., ni.ni 23 — latanbulda kava tehlikesine karşı büyük koruma tec-¦ ıı t». -ı ilkbaharda yapılacaktır. Derince silosu İstanbul, 23 — Derince silosunun inşaatı bîlti. İn .... n.. tekellümünü yapacak heyel ¦• ı rl Resmî ve Şetaret otomobilleri Dairelere ait bazı otomobillerle bazı sefaret otomobillerinin plâka taşımadıktan ve şoförlerinin otomo- Atış Poligonu Çok rağbel görüyor Gümrük ve İnhisarlar Bakanlığı tarafından, Ankara sladyomu için -de, yaptırılan alış poligonu. gecen ay bugün açılmıştı. Poligon, her sı -nıf halk tarafından, büyük bir rağbet görmektedir. Bir çok genç. ihtiyar ve hattâ kadınlar tatil saatlerinde Poligona giderek atışlar yap -maktadırlar. Bu eski türk sporu, -halk arasında, layık olduğu ehemi -yetle karşılanmıştır. Poligon, sabahları saat sekizden itibaren açıktır. Akşam 19 a kadar meraklılar, istedikleri silahlan bul -makta ve diledikten kadar mermi sartedebilmekledirler Mermiler için hususi ve ucuz Ur tarife tatbik olunmaktadır. Meselâ, tabanca fişekleri 4 6.5 arasındadır. 6.35 lâk brovning tabancalarının fişekleri 5. mavzer fişeği 5.5. Parabellumlar bx50 flober tüfeklerinin kurşunlan 1 -25 - 3 kuruştur. A v fişkleri de aynı ucuzluktadır. 22 milimetrelik nişan fişekleri 1. 4 milimetrelikler 0.75, ;ıbi ufak bir ücret mukaUlinde satılmaktadır. Hava lüfek saçmalarının 3 tanesi bir kuruşadır. Poligonun açılma saatları kış günlerine mahsustur. Yaza doğru zaman daha uzatılacaktır. Hattâ, geceleri atış yapabilmek için mevcut projektör tertibatından da istifade e-dilecektir. '\- Ulörlu n yardnniy -le yapılan ;,"»ce alışları gündüz yapılanlar kadar kolav olmaktadır. Poligon idaresinin tuttuğu istatıs-*'f* göre. a. lı- günündenberi, bâr ay içinde, atış yapmağa gelenlerin sayısı. 1376 kişidir. Bu sayının git -tikçe artacağı muhakkaktır. Atışa gidenler için memnuniyeti mucib olan bir nokta da, poligonda her türlü istirahat vasıtalarının bulunmasıdır. Jaai Sanayî programını hazırhyan heyet İkinci beş senelik sanayi prop ramını tetkik »e tesbit etmek üzere Ekonomi Bakanlığı tarafından içtimaa davet edilen 50 kişilik heyetin üç günden beri tali komisyonlar halinde çalışmakta olduklarını haber vermiştik. Bu komisyonlar, hemen hemen işlerini bitirmiş sayılabilirler. Bugün öğle den önce saat onda. mütehassıslar bakan. B. Celal Bayann reisliği altında ve umumi heyet halinde toplanacaklardır, içtimain bugün sonunun alınacağı umulmaktadıı Ekonomi Bakanımız B. Celal Bayar ve eşleri, bugün 16.30 da Ankara Palasta, sanayiciler şerefine bir çay ziyafeti vereceklerdir. Fındık nizamnamesi devlet şûrasında Fındık mahsûlünün ihracatını tanzim etmek üzere. Ekonomi Bakanlığı tarafından hazırlanan, fındık nizamnamesi, devlet şûrasında tetkik edilmektedir. Tetkikatn. bugünlerde biteceği ve fındık U«¦ ı--. resinde verilen kararlar dairesiydi derhal faaliyete geçileceği haber verilmektedir. Defterdarlar arasında Edirne defterdarı Fehmi Konya defterdarlığına, İstanbul pul direktörü Zeynel abidin Afyon defterdarlığına. Fmans Bakanlığı büdce direktÖ • rü Cemal Ahmed Edime defterdar -ıığma, tayin edilmişler ve Buru def ferdan Remıı bir derece terfi edil • mistir. Evkaf idare meclisi Vakıflar kanunu mucibine teş -kili lazım ı*elen idare meclisi hasltan- llk okul Inlrhelrrine yemek Çocuk EanrgMM kurumu genel merkezi Ankarada ilk okullarda bu lunan sayıl 610 çocuğa Mcak etli öğle yemekleri vermekledir. Kurum daha fazla çocuğa yemek verebilmek için tüccarlarımıza baş-\urmaya karar vermiştir. Hayırseven herkes bir çocuğun bir fünlük yeme*-parası olan 6 kuruşu vermek suretİU de bu hayırlı leçebbune yardım edebilir. Kurum bulun iyilik acven halkımızı bu yardıma çağırmakladır. muessıl kazalara sebeb oldukları anlaşıldığından bundan böyle resmi ve sefaret otomobillerinin plâka taşımaları ve İç Bakanlıkça tayin edilecek muayyen bir süratten fazla seyrisefer edememeleri Bakanlar kurulunca kararlaştırılmıştır. Yunus balıklarından vergi ahnmıyacak Yunus balıklarının ve bunlardan çıkardan balık yaglannın av vergi -sinden istisnasına dair hükümet Kamutaya Ur proje vermiştir. • . bah^c ...u.......... üu hale konulmuştur. Salonlar güzelce döşenmiştir. Uzun vakti olup da orada dinlenmek isti yenler içîn bir de kütüphane tesisi düşünülmektedir. Bu kütüphanede bulunacak kitapların ço -ğu. tabiativl. avcılığa ve atıcılığa dair olacaktır Kızılca hamam , kaymakamlığı Kızılcahamam kaymakamlığına İç Bakanlık hususi kalem şefi Alâ • eddın tayın edilmiştir. ııe y e lı reisi Sadjcltın, azauklaıa t»U. Esirişehir valisi İsmail Hakkı. Adapazarı noteri Galib tayin edilmişlerdir. Evkaf tayinleri İstanbul vakıflar baş dnektorlu güne Divanı Muhasebat birinci smıf mürakiblennden Husameddin. Ko -caeli vakıflar direktörlüğüne Tokad-direktörü Mustafa. İçel vakarlar di -rektörlüğüne Bolu direktörü Bekir. Tokad vakıflar direktörlüğüne Ço • rum direktörü Süleyman Sun tayin edilmiştir. ya" anlamınadır |3J. Bu asıldan Türk lehçelerinde görülen şu kelimeleri de burada zikredelim: /. — Tusku | Yakutçada ş yoktur | düşünce, muhakeme. II. — I us,-.:. Tumüö rüya görmek; [Örnek: Bölün min t ıı-Hilmıı Bugün ben rüya gordum ). — Tünmek rüya görmek. Bazı lehçelerde bu mefhum fi) yerine (I) getirilerek de ifade e-dilir: IV.— Tül ı Rüya. tefekkür, hayal, hülya. V. _ Telek Rüya. VI. — Tellerine Rüyada görünmek. **» Görülüyor ki ' düşünmek" sözü- |J] Radlot. III. Uygur. Sagay, Tarantı. Altay. Teleüt. Şor, Kaç, Kücrık, Ka/an lehçeleri": Büyük Türk Lügati "Uygur. Çağatay. Katan lehçeleri"; T uhletüz/ekiye: Oğuz Destanı; Çağatay lügati: Pa-ver de Courteille lügati. //. _ Pekarski. Yakut Dili lügati. III. — Radlot. III. "Karayım lehçesi". IV — Pekarski. Yakut Dili /ü gaı. VI _ Ul»nli Dili. nun analizi, bize yalnız bu sözün değil, muit. güt ve düş gİbİ Türk kelimelerinin de öz anlamlarını göstermeğe yaramaktadn. I Nişim Not; l. — Kelimenin dördüncü ı u/u sonuna kadar analizi (dü şiin) sözünü ortaya koymaktadır. Bu da zekânın oldukça geniş bir sahada tecellisi ile henüz belli ol-mıyan bir süje veya objenin yakın muhitine varması me'fhumunu veriyor. Bugün birisine t düşün.') dersek "zekânı kullan, bir şeyi veya bir şahsı zekânın geniş muhitine yaklaştır" demiş oluruz. Düşünüm Not: 2. — Beşinci cuzu de ilâve edilince husule gelen söz (düşünüm) dür. Bu da düşünmenin bir »üje veya objeye de taallukunu ifade ile (düşün) sözünü tamamlamış olur. Düşünüm, doğrudan doğruya düşünme mefhumunu anlatır. Analizden çıkan anlam da buna tamamiyle uygundur Altıncı cüzü onu sadece isimlendirmektedir. IHisiiıımr Not: 3 — Altıncı cüzüde (eh) yerine daha az keskin olan (eğ) alırsak kelime (düşünme) olur kı onun da anlamı (düşünmek) \v pek yakındır. Aradaki nüans, (düşünme) sözü doğrudan doğruya zekânın bir suje veya obje üzerinde toplanışını anlatırken, (düşünmek) te bu anlamın daha keskin olarak gösterilmesinden ibarettir. hüsünce Not: 4. — Beşinci cüzü olan (üm) yerine yine onun gibi süje veya obje anlatabilen (üc) alır ve altıncı cüz'ü de (ek) yerine (eğ) olarak kaUıl edersek (düşünce) sözü doğmuş olur / il.iı. idre. pense "Düşünce" ile semantik bağlılığı olan'fifcir, idYr\ pensçe" sözlerinin etimolojik şekillerini, "dü şünce" nin etimoloiik şekli ile alt alta yazarak karşılaştıralım: (D (2) (J) (4) (S) (6/ Düşünce: üğ * iid üş * ün * üc ' efc Fikir . if t ik -t ir +- . * . + ¦ Itlee .- iğ • id ' . * - » «ğ 1 «t Penste : ağ * ap ' an • as • eğ ı eg (l)Vğ.if ig. ağ: köktür. Güneşin "aydınlık ve parlaklık., [I I Birinci derece prensipal köklerden olan (il) i burada doğrudan doğruya kök olarak gösterdik. Kelime (iğ • ıt -I ik -i ir) o-larak ta alınabilir. Bu takdirde "il", ana kökün anlamım tecsım ve "ik" te onu ifade ve tayin eder ve "ir" ile temerküz ve tekarrür anlatılarak yine avnı izaha varılmış olur. anlamlarının abster manaya nakliyle husule gelen "zekâ" manasınadır. (2) Üd, ih, İd, ap: Kök anlamını kendisinde tecelli ve tecessum ettiren »üje veya objeyi temsil e-derek kökteki anlamı benimseyen elemandır. Buraya kadar olan iki cüzüde yukarıki dört kelimenin hiç farkı yoktur. Bundan sonra farklar başlıyor. Yalnız üç cüzülü olan (fikir) kelimesinde: (3) ir: Anlamın herhangi bir nokta veya sahada tesebbüt. te-karür ve temerküzünü İfade eden ektir. (İt ik it diştir fikir): Zekânın muayyen bir saha üzerinde sabit, mukarrer bir şekilde mer kezlendiğini ifade eden bir sözdür. Bu anlama göre (fikir) sözünde yclnız dimağı bir düşünüş manası vardır. Onun başka bir süje veya objeye taalluku bu kelimeden anlaşılmamaktadır. (Düşünce) kelimesinde: (3) üş: Oldukça geniş bir saha anlatarak zekânın bu sahaya yayılmasını göstermektedir. (Fikir) ve (idce) kelimelerinde bu eleman yoktur. (Pensçe) kelimesinde ise 4 üncü cüzü olarak gelmektedir ki yeri değişmiş ve süjeye yakın düşmüştür. Bu halde (pansee) de zekâ Önce: (3) an: ekinin ifade eyledipr üzere kendi yakın muhitine yayıldıktan sonra, oldukça uzak sahadaki bir süje veya objeye taallûk etmektedir demek lâzım gelir. Bl-(. f n) eki i»e türkçe seklinde A üncü cüzüdür. (4) Un, as: Yalnız (düşünce; ve (pensee) sözlerinde bulunan bu iki cüzü yukarıda izah edilmiştir. (5) Uc, eğ: (Fikir) den başk» her üç kelimede de süjeyi gosU rir. (6) Eğ: Yine (fikirı den başka her üç kelimede de manayı tamamlayan ektir. Bu halde kelimelerin anlamları şöyle sıralanabilir: 1. — Fikir: Zekânın muayyer. bir sahada sabit ve mukarrer şekilde durumu. 2. — fdee: Zekânın bir süje ve-obje üzerinde faaliyetinin ifadeai; 3. — Penaee: Zekânın yakın muhitine yayılarak bir süje veya objenin oldukça uzağında tecellisinin ifadesi; 4. — Düşünce: Zekânın oldukça uzak bir sahada faal ve müessir şekilde yayılarak bir süje veya ob jenin yakınınd atecellisinin ifade si. Görülüyor ki (düşünce) kelimi si mefhumun bütün varlıklarını ı t geniş ve mükemmel bir yolc! de edebilmektedir. /. N. DİLI'F m\\WaWM Adımız, dndımızdıı Heryerde 5 kuı Fransada kabine buhranı bitti B. Saro kabineyi kurdu Yeni kabine yarın ilk toplantısını yapacak, perşembeye de sena ve parlamento huzuruna çıkacak Yeni fransız başbakanı B. Alber Sarc PaTİ* 24 (A.A. — B Saro, Eliz* -den çıkarken, kabinenin kati şeklini pfl surette bildirmiştir: ı "'., '. • ' I V( I Bakanı Dcvl.fi Bakan : Saro. : Pol Bonkjr. Haşbı-the I K VNM/ İM URANI* ı Laval. hiç şüphesiz, vazifesini yapmıştır: Bugün bir hükümet buhranı varsa, Laval iş başına geldiği zaman, Fransa, bir rejim buhranına doğru sürüklenmekte idi. Silâhlı parti gençliklerinin, bir zamanlar Almanyada olduğu gibi, sokaklarda nasıl çarpıştığını biliyoruz. Zaman oldu ki ihtilâl havası. Ilın liın sarayının dış merdiven basamaklarına kadar yanaştı. Memleketi anarşiden kurtarmak, fakat demokrasiyi de korumak la zımdı. Tek yol, arkasında dikta-torya tehlikesi olmayan otoriteli bir hükümet kurabilmekti. Laval, meclisin kendine emniyet ettiği büyük salâhiyetleri iyi kullanmış tır. Partilerin silâhlı kuvvetleri damıtılmıştır. Fİnans ve ekonomi sarsıntılarını önliyecek tedbirler, vaktinde ve yerinde alınmıştır. Iskandal dedikoduları durmuştur. Parlamento, halk ağzından kur tutmuştur. Bunların ehemiyetsız şeyler olmadığını düşünmek lâzım gelir. Fakat, bilhassa italyan hâdiae-sındenberi Fransada, İçten İçe, buhran nöbetleri başladı. Lavalin Cenevre politikasının düşmanı, yalnız sol partiler değildi. Radikal sosyalistler de ikiye ayrıldılar, hattâ merkez cumuri yetçilerin grup reisi şiddetli ten kidlerde bulundu. Eski başbakan Tardiyö, bu gruptan çekildi; gene eski başbakan Heryo, radikal sos yalist partisinin reisliğini bıraktı. Oaladye reis seçildiği şu son gün terdeki münakaşaları da unutma mak lazım gelir. Nihayet radikal sosyalistler bakan arkadaşlarını kabineden çekilmek için zorladılar. Heryo ile radikal bakanların çekilmesini İstiyen icra komitesi kararında deniliyor ki: (İcra komitesi) başvekilin fikirlerile ' metodlurmtn, Vagram kongresin mle tarif edilmiş olan doktrine mutlak surette ve bahusus dtş barışı Milletler cemiyeti paktına dayaın-(Sonu 5. ıncı tayfada) Tuze Bakanı : Dı» Bakanı : I mi.m- Bakanı Sü Bakanı : Deniz Bakanı Hava Bakanı Kültür Bakanı Tecim Bakanı Bayındırlık Bakanı: Tarım Bakanı P. T. T. Bakanı M u • 11-111' ı k Bakanı İş Bakanı Saflık Bakanı Delbos. F lan den Marsel Rcnye General Jorj. Pietri, Marsel Deat. Cernü. Jorj Bonne, Solan. Telye, Man del, : Jak Stern. Prosar, Nikol. Deniz tecimi Bakanı: Şapdölt-n, Tekaüd Bakanı : Rönebres. Paris. 24 (A.A. B. Mandel yeni kabinede P.T.T. den başka Alsas (Sonu 5. inci sayfada) IH* MI.MI.I.KI.II.I.K N I. İNkll M'.IMI/ Pariste Türkiye hakkında bir konferans Paris. 24 (A.A) — Anadolu A-jansının husus/ muhabirinden: B. Hanri Laport dün akşam" Yeni Türkiye" üzerine çok ehemiyetli bir konferans verdi. Bu konferansında inkılâbımızı tahlil eden hatib, dehasını Vaşington'la ve Şarlmany'la Ölçtüğü Atatürk'ten hayranlıkla bahsetti. Türkiye Cumuriyetinin siyasada, finansta ve ekonomideki başarılarını takdirle anlattı. Hatiblen sonra söz alan ve konferansa başkanlık eden büyük elçi B. Sııad Savaş da bu tetkiklerin dtğerini anlattı ve söylevinde türk - fransız dostluğunu belirtti. Eski bir fransız muharibi Gelibo-luda tanıdığı milletimizin asil ka rakterini. eşsiz büyüklüğünü heye -canla anlattı. Konferans salonunu dolduran din leviciler hatibleri hararetle alkışladılar. Fıkra 4« Şiir Bakanlığı» ikinci beş yıllık plân Toplanan heye! işini bilirdi - Un. Reşide Bavaı ve B. Celal Bayar bir şölen verdiler İkinci be ¦ yıllık plânın ana çizgili İkinci beş yıllık endüstri planının esasları hakkında düşüncelerinden fay dalanılmak üzere, toplantıya çağrılan hr yet, dün. saal onda, Ekonomi Bakanlı ¦mil.ı Ekonomi Bakanı B. Celâl Ba • yar'ın reisliğinde son toplantısını yap nsişur. Tâli komisyonlar, ikinci beş yıllık plânda bulunacak noktalar üze/inde düşüncelerini bildirmişlerdir. Umumi heyet, tetkiki lâzım gelen mevzular üze -rinde, doğrudan doğruya, karar vermi -yerek, yalnız anahatları çizmiş ve bun • lar üzerinde raporlarını hazırlamak üzere, raportörler seçmiştir. Seçilen bu raportörler, mart ortasına kadar raporla rını hazırlayıp, Bakanlık ınnkamına vereceklerdir. Bakanlık, raportörlerin bu raporları üzerinde son kararını verecek ve icabedenleri yapacaktır. Ekonomi K ını cıırn heyet toplantı halinde kanlığı, en son. hazirana kadar ikinci bc yıllık endüstri plânımızı ilân etmiş bulunacaktır. (Sonu 3. tincii sayfada) Eskiden bizde bir Reisuşşuara vardı; İngiltere'de şiir büyüklerinden birine imparatorluk şairi dendiğini biliyoruz. Fakat Japon ya sarayında bir Şiir Bakanlığı olduğunu bilmem siz de benim gibi yeni mi işitiyorsunuz? Kuni Matsuo'nun japon edebiya tı hakkındaki eserinde söylediğine göre en eski zamanlardan şimdiye kadar, imparatorluk sarayında bir Şiir Bakanlığı vardır. Şiir yaz mak veya şiir çağırmak melekesi Japonlar arasında pek yaygındır. Yalnız malûmatlılar değil, şöyle böyle adamlar arasında dahi bunu yapamıyan kimse yoktur. Bizde sanat ve edebiyat terbiye sinin gittikçe zayıf Uyarak, gördüklerini ve duyduklarını gelişi güzel yazmanın, hattâ eser okumanın bile bir ihtisas sayıldığı, hele şair dendiği vakit, işe yaramazlıktan başıboşluğa kadar bin türlü kusurlardan yoğrulma bir tip hatıra geldiği zamanlarda bu sözü garibsiyecekler bulunabilir. Bilmem niçin dilimizde h a yal , belki h .' s gitgide biri yalana biri sinir bozuk-l u ğ una yakın kelimeler olmuştur. Halbuki insan zekâsını yeşerten nem, hayal ve histen gelir; kuraklıkta yalnız ot değil, akıt da bitmez. Hayali kuvvetli olmıyan. büyük adam yoktur. Bu sözlerle, şüphesiz yalnız. "— Edebiyat mı?" diye dudak bükenlere yeni bir şey söylivo ruz. Bir gün,'iki dostum ve ben, bir fransız kimya profesörü ile yemek yiyorduk. Adamcağız, sofrada, uzun uzun Vagner'in musikisinin hususiyetlerinden bahsetti. Kendi kendime, gazetelerimizde musiki tenkidierine ne kadar az rastgeldiğimİ hatırladım. Bu bir mütehassıs değildi: Bildiği şey, bir kültür adamının bilmesi gerektiği kadardı. Acaba, gezdiği ve gördüğü şeyleri, bizim hemen m u h a r-r i r veya hatib sıfatlarım apıştırabileceğimİz kadar iyi ya-*zamıyan ve anlatamıyan bir frenk tasarltyabilir misiniz? Yazabilmek ve anlatabilmek, bir sanat sahibi olmak değil, sadece düşünebilmek demektir: İmdi cümleyi tersine de okuyunuz! Düşünüpte anlatamamak ancak hoca Nasreddin'in zıddını da hatırlatabilir. Biz okuma buhranından değil, okuma zevki yoksulluğundan şikâyet etmeliyiz. Çünkü, kafa kuruluşumuzun temelinde edebiyat terbiyesi yoktur. Kitab bize ciga-ra keyfİ verebilseydi, tütün masrafımızın onda biri ile her yd binlerce eser neşredilmesine sebeb o~ lurduk. Bütün mekteblerde, bütün sözüne dikkat ediniz, mühendis ve madencilik mektebine kadar hepsinde, iyi yazma ve İyi konuş-ma ile anlatmağı öğretmek başlıca vazifelerimizden olmalıda. ** "Uluslun Dil Yazılan Arsitekt Mimar «Ârkh, arehos. itectön. Irkı ön. iğmar, mimar » sözlerinin etimoloji, morfoloji, fonetik ve semantik kik imim lan analizi -i rehitecle Kelimenin orijini olmak üzere grekçe olduğu söylenen f 1J» (ark-hİtectön) gösteriliyor. Kelime kompozedir: Arkh ¦ itectön. Nouveau Petit Larousse ta keli- [ / | Larousse du XX. eme siech İTALYAN - HABEŞ HARBİ Şimalde kanlı bir harb başladı Cenubta Kas Nasibu general Graziani'ye karşı taarruza geçti. r:\l.kVN |'\KII IkONOMI KONSER I İŞİNİ Ul I licıtl Bir tebliğ çıkarıldı Bükreş. 24 (A.A.) — İşlerim bili ren Balkan ekonomik konseyi aşağıdaki '•¦Klı -ı neşretmiştir: Müstakbel iş birliği prensiplerinin tasrihine tahsis olunan Atina ve Ankara toplantılarından sonra, bunların filiyata konmasına Bükreşle başlan-mıştır. Konsey uç komisyon kurmuştur: (Sunu .*». inci tayfada) i Yakında cenup cephelinde laa geçecek ulan Ras Nni'btt Londra. 24 (A.A.) — Royter a-janst bildiriyor: Şimal cephesinde gerek ıllyanlaı ;crek habeşler kendi hesaplarına büyük bir zafer kazandıklarını ve düş mandan binlerce kişi öldürdüklerim iddia ediyorlar. • Cenup cephesinde habeş kaynak farından alınan haberlerde Raf Na-»ibu'nun general Grazîani'ye karşı ta arruza geçtiği bildirilmektedir. Royter'in Adisababa'daki muha birinînb bir telgrafına güre, geçen pa zar ı;ünu şimal cephesinde italyan ta ırru/uyla başlıyan büyük muharebe hâlâ devam etmekledir. Habeşler i (alyanlarnı taarruzunu kırdıktan son ra mukabil taarru/a geçerek ehemmiyetli bir kaç stratejik noktayı el** geçirmişlerdir. Muharebe Makalle ci etiyle devam et-ı \.ıvtıdn) unda butun (Sonu me şu surtele ikiye ayrılıyor: "Arehos tektön". Arkh - itectön maître -f-j constructeur. Arehos ¦ tektön ehef I ouv-rier [2]. Kelimeleri Türk imlâsiyle yazarak etimolojik şekillerini - altalta gösterelim: /. lıUh. trehos (D (2) (3) (4) t. — Arkh : ağ f ar -f ak | oh //. — Arehos : ağ ! ar | ak | os İki kelimede ayrı ayrı görünen son harflerdir. Halbuki (ğ, y, g, k, h), Türk lehçelerinde (s, z, ş...) ye tahavvül eder. Onun için rol itibariyle burada (h s) tir. (1) Ağ: Kendinden sonra gelen söz unsurunun vokali ile kaynaşarak düşmüş olan köktür. Manası burada "büyüklük, yükseklik, kudret" demektir. — Sayfayı çeviriniz — \2\ Litre lügatinde kelimenin etimolojisi şöyle gösteriliyor: arho kumanda etmek (arhont kelimesine bakını/) tekton • --genel olarak isçi ve ö/et olarak doğramacı: "arehiteete" kelimesi de doğramacılar ustası manasınadır. "Dietionııairc etyınologiuue de la langue française" de kelimenin İr ansı/cay a 1510 tarihinde girdiği,^ lâtinee arvhitectm. an hıuctoni-cus. arvhitcı ıura'dan ve bunun da grekçr arklııtectön'dan geldiği vc tcttön'un tahta üverinde c/*''*'*"', ı amele demek olduğu yaşıtıdır. ¦ Vv\l*A 2 3* SONKANUN \9Ab ClMARTE*' Pamukçuluğumuz kiemle k m ti mı »de pamuk ekiminin emkomım genişletmek ve aynı zaman-da cinslerini ıslak etmek için hazırlanmış bir kanun projesi Kamu -tayca otey gün görüşülmüştür ve kabul edilmiştir. Ziraat Vekâleti, şimdiye kadar, ekicinin ayağına kadar götürdüğü tohumlukları, örnek istasyonları, uzmanları tarafından verilen Öğüdter vasttasiyle, pamukçuluğumuzun, istenilen seviyeye -Çıkması için elinden geldiği kadar çalıştı. Şimdiye kadar alınan neticelerden çıkarılan hükümler şudur: Normal bir inkişafla iktifa edemeyiz. Memleketin yüksek ihtiyaçları bu sahada çok hızlı ve geniş btr ilerlemeye lüzum göstermektedir Bu itibarladır kı normal inkişaf hızını birkaç misline çıkarmak için alınması lazım-gelen mecburiyet ve yasak tedbirlerini bir konunun çerçevesi içinde ka-tıleştırmeye lüzum vardır. Beş yıllık program gereğince pamuklu endüstrimizin kuruluşu bütün kıziyle devam ediyor. Birkaç yıl sonra, Türkiye, bütün pamuklu iplik ve dokuma ihtiyacını içerden temin edebilecek bir vaziyete gelecektir. Fakat endüstrileşme temposundaki bu sürat yeni ihtiyaçlar doğurmuştur. Elbette ki yerli fabrikalarımız için yabancı hammaddesine muhtaç kalmak garabetine düşmek istemeyiz. Devlet, plânlı bir şekilde memleketin en kısa bir zamanda endüstrileşmesi ışını eline almışken, bu endüstriyi besliyeceh olan hammaddeler istihsalinin başıboş bırakılması ekonomi sistemimizde bazı muvazenesizlikler doğurabilirdi. Ancak bu gibi mahzurları önlemek için lâzım gelen ted- birlerin alınmakta geeihsmiyeeeğı de tabiidir. Pamuk ekimim plânlaştırmayı mümkün kılacak olan yeni kdnun, endüstrileşme faaliyetini idare eden E-konomî Bakanlığıyla endüstrimizi besliyeceh hammadde istihsalini kontrol eden Ziraat Vekâleti arasında, ilerİhi çalışma yılları için, şimdiden sıhı bir elbirliği yapılmakta olduğuna delildi,. Sunu da hemen kaydetmeliyiz ki, hammadde istihsalinin plân/aşması İçin alınacak tedbirler, toprak emekçisinin zararına olmak şöyle dursun, tamtersine olarak, onun önünde kazanç ve refah yollarını çizecektir, istihsal seviyesini yükseltmek için alınacak bütün tedbirleı kendi menfaatlerinden habersiz koyluyu, az verimli ziraat nevi ve sahalarından, daho hazançlı bir ekim kapasitesine çıkarmakla ancak onan menfaatlerine hizmet etmiş olacaktır. Esasen köylünün ehonomik i'aziyetini ve alım kapasitesini inkişaf ettirmek keyfiyetinin de. endüstrimizi kurduğumuz şu sırada alınacak bütan tedbirlerde daima göz önünde tutulacağı pek tabiidir. Bir yandan merinosçuluğun ilerle-me siyle memleketin it havlunun yapağıdan temin ettiği servet çoğalırken, bir yandan da pamuk mahsulünün kalite ve hantitesini artıracak tedbirler, bu dokuma hammaddesinin de memlekete en yararlı bir şekilde istihsal edilmesini imkânlaştıracaktır. Bundan sonra sıra üçüncü dokuma hammaddesi olan kendire gelecektir. Ya»ar NABI (2) Ar: Kökteki mananın bir •üje veya objede tekarrürünü gösterir ektir. t3) Ab: Kök anlamının kendi üzerinde tekarrür ettiği obje veya süjeyi gösterir. (4)Oh(os): Kendi üzerinde kök mefhumu tekarrür eden süje-nİn manasını tamamlar ve isimlendirir ektir. O halde: "ağarakoh, ağarakos" - kelimeleri, son almış oldukları morfolojik ve fonetik şekilleriyle yazalım: - "arkh, arkos" "Maitre ve ehef". yani "büyük olan, kuvvetli olan. efendi olan" demektir. Not: t — Kelimeyi biz bugün "hami. himaye, iltimas, müzahir" 13J anlamlarında "arka" şeklinde kullanmaktayız. Kelimenin 'arka" şekli de vardır. "Himaye edilmiş, tatmin edilmiş" manasına o-lan (arhayın) kelimesinde ıkınıl duçü çıln. -Aı havın dahi aynı manadadır |4J. Not: 2. — (Arka! kelimesinden "himaye etmek, iltimas etmek, itimat etmek" gibi anlamlarda (arkalamak) |5J; "istinat etmek" anlamında (arkalanmak) [6| ve "galip" anlamında (arkan) kelimeleri de vardır [7]. //. İteclon, I eki ân Kelimenin ikinci unsuru olan "teete" sözü ile bunun aslı denilen "itectön" (coııstructeur), "tek-tön" 'ouvrîer) kelimelerinin Türkçe bakımından analizini yapalım: (/) (2) U) (4) (S) I. — Teete cğ il • ek ' el eğ (B| //. — lırkton. - Tekıon : tğ it ek ¦ ti on (1) Eğ: Yapmak, inşa etmek ( "av gibi) anlamına köktür. (2) İt: Kök anlamını yapan, yaptıran veya onun yapılmış olduğunu gösteren ektir. |JJ Divunü Lügat-it-Türk; Atalar sÖ/.ü; Kamusu Türki; Turk dili. \4 \ Radlot. I. "Çağatay ve Azeri lehçeleri"; Büyük Türk Lügati "Çağatay ve Azeri lehçeleri". \S] Divani) Lügat-it-Türk; Rad-lol. I "Karakırgı/ ve Çağatay lehçeleri" |6| Derlemi- tişU-rî. \8] Fratisı/ıcad* . **tıd*kt '/..:• ınıift orijinde "eğ" dir. (3) Ek: Kök anlamının kendi üzerinde yapılmış olduğunu gösterir. (4) Et: Bu anlama sahip olan unsuru işaret eder. (5) Eğ: Kelimenin manasını tamamlar ve isimlendirir. "Eğiteketeğ", son morfolojik ve fonetik şeklîyle "itekle"; inşa edici (constructeur, ouvrîer) demektir. Not: î. — Kelimenin (I.) inci şeklinde sonda bulunan fransızca (e muet) orijinde (eğ) dir. Not: 2. — Kelimenin (II) inci şeklinde sondaki (n), (ğ) yerine kaim olmuştur. (N), (sağır kel) yani okunmaz (kef) - ki o (ğ) dirile ifade edildiği zaman bu nokta daha iyi anlaşılır. İrşitekt "Arkh" ve "arfeos" sözleri "tekte" ile birleşerek husule gelen (Arkitehte) kelimesi, baştaki "k", "ş" ye tahavvül ederek, arşitekte, veya arşitekt olur. Arşitekt kelimesini, Türkçe orijinden olduğunu bilerek, kullanabiliriz. Bu kelimeyi mimar manasında arşitek telâffuz etmek kâfidr ve bu sözü teşkil eden unsurlar kelimeyi mü-kemmelen tamamlamaktadır. On-ı dan sonraki (et) ilâvesi, ancak ' (arşitektür) kelimesi ile yaratılır. Onun da başkaca izahı vardır; Mimar Kelimenin etimolojik şekli şudur: (l) (2) (3) (4) (iğ ı im H iğ + ar) (1) İğ: Hareket ve faaliyet anlamına köktür. (2) İm: Hareket ve faaliyet kendinde tecelli eden süje veya objeyi gösterir. (3) İğ: Buraya kadar olan kelimenin manasını tamamlar ve isimlendirir. (Iğimiğ iğmeh emek): "çalışmak, sây" demektir. (4) Ar: Kelime anlamının, müspet ve kesin bir saha veya nokta üzerinde veya o sahada bulunan süje veya obje üzerinde tekarrür ve taayyün ettiğini gösterir. Kelime iki şekilde mevcuttur: l. — Etimolojik şeklinde (3) -üncü unsur olan (iğ), tıpkı başta bulunan (iğ) gibi. kaynaşarak | düşüyor ve kelime fimorj şeklini alıyor. Bu şekil, "çalışma, yapma" iç haberler KAMUTAYIN DÜNKÜ TOPLANTISINDA Arazinin acele tahrir lan kaimi \* t ürk Kamutay dün B. Refel Canıtezin başkanlığında toplanmıştır. Aydın mebusluğuna seçilen Hulusi Alalaş ve Çoruh mebusluklarına seçilen İhsan Kurtkan ve llyas Sami Muş'un seçim mazbataları okunarak kabul edildi ve yeni mebuslarımız yemin ettiler. Askeri ve mülki tekaud kanununun 23 üncu maddesinin tefsiri hakkında büdce encümeni mazbatası o-kundu. Zabıtan ve askeri memurların kadrosu ile a-çıkta geçirdikleri müddetin fili hizmetten sayılıp sayılmıya-cağı hakkında cilan tefsir talebi hakkında büdce encümeni 23 üncü maddenin son fıkrası münhasıran mülkiye memurlarını alâkadar ettiği gerek metinden vc gere k kanunun mülki kısımlara aid olan hükümleri meyanında zikredilmiş olmanın" mebnî bu fıkranın .subaylarla askeri memurlar hakkın.la S. *orgı tatbiki imkanı ehrtnmr*Tt»*rr *»ıı 1..T de bunların kadro münasebetıle ve maaşlı olarak açıkta kaldığı müddetin fili hizmet sayılmıyacağına dair kanunda hiç bir hüküm bulunmadığına ve bunların açıkta kaldıkları müddetçe dahî resmi üniformalarile her zaman hizmete amade bulunmaları ve yerlerinden ayrılmamaları gibi sebebler kendilerinin açıktaki mülkiye memurları gibi telâkkilerine mü-said olmadığına mebnî bu müddetin tekaüd hesab ma fili hizmet sayılması lâzım geleceğine vc meselenin tefsi- i ve nebatları hastalıktan koruma kanun -- \ ııııaıı ticaret anlaşması tasdik edildi K. Ünal (4) ı ar ı ur me- mefhumunun bir obje üzerinde -cKarrürünü gösterir isimdir. II. — (3) üncü unsur olan (iğ), fonetik icabı, kendinden evvelki (im) şekline girer. Bu takdirde (iğimimar), ve son fonetik şekliy le, (mimar) olur. Bu kelimede, mefhum manasının, süje üzerinde tekarrürü görülür. Not: 1. — *'Mimar" sözü ile "memur" sözü arasında, morfolojik ve semantik bakımdan olduğu kadar, fonetik bakımdan da, hiç bir fark yoktur. Etimolojik şekillerini altalta yazalım: (I) (2) (3) Mimar; cğ , em 4 iğ (m) Memur; eğ ¦ em • eğ (m) Görülüyor ki "mimar" ile mur" aynı şeydir. Yani "ceht, emek, gayret, çalışma", kendi ü-zerlerinde tekarrür eden süjenin adıdır Not: 2. — (Mimar) sözü bizim lügat kitaplarımızda arapça diye gösterilmiştir |9j. Fakat arap dilinin kelimelerini gösteren lügatlerde bu söze tesadüf edilmiyor |10J. Bundan da anlaşılıyor ki (mimar) sözü arap dilinin fasih denilen sözleri arasında değildir. Mü vellet, yani sonradan yapma de nilen sözler sırasına girer. Bu da kelimenin asıl kuruluşunda - arap diline de kök salan ve kaynak o-lan - Türk dilinin öz malı olduğu nu gösterir. / N. DİLMEN rinc mahal olmadığına ittifakla karar veriyordu Bu münasebetle ilk sözü alan Refik Şevket İnce (Manisa) — Bir defa şu aklıma geliyor. 1683 sayılı mülki ve askeri tekaüd kanunu 929 senesinde çıkmıştır. Beşinci seneyi bitirmiş, altıncı yıla girmiştir. Acaba şimdiye kadar ne muamele yapıl mistir. ? Divanı muhasebatın itiraz tarihi nedir? Bundan evci bu şekilde te kaüd muamelesi geçmiş midir? Maliye işlerinde kıyas cari olamaz vc bu mevzu kanunî sar abart olmadıkça kıyas tarikiyle halledilemez. Büdce encümeni zabitamn açıkta kalmasının, kanunda fili hizmet sayılamıyacağı-na dair sarahat yoktur, diyor. Ben bu mütaleayı büdce encümeninin hassasiyetiyle kabili telif bulmadım. Fili hizmetin ne demek olduğunu evel-ce tayin etmiş vc bunun vazife başında geçen müddet olduğuna karar vermiştik. Bu bakımdan bu mesele bir tefsir değil, tesis mevzuu olHu»ımdjı mimim w*fc^M • ı» ı mıı ¦ ıııı Ordu zabitan heyetine mahsus terfi kanununun ikinci maddesinin değiştirilmesi hakkındaki madde okunarak kabul edildikten sonra erazi-nin acele tahrîri hakkındaki kanur. projesinin görüşülmesine başlandı. Maliye Vekili Fuad Ağralı (Elâ-ziz) — Bu proje erazi vergisindeki teşevvüşün başlıca noksanı olan tahrir işinin ikmali içindir. Bu proje bu eksiği tamamlamak için yüksek meclise sunulmuştur. Acele olarak bir tahrir yapmak vergi üzerindeki ıslaha', imkânını verecektir. Kanunur tatbiki için lüzumlu teşkilatın kurulmasına imkân vermek üz*--rc muatacelec müzakeresini rica ederim. Kanunun mu-lacelen müzakeresi kabul edildi. B. Abdurrah-man Samı maliye, belediye, ıc-rai kıymet mev. zuubahs olan illerdeki cJçunür biribirini hic rut-rıı i ılı ıı ııı ı ıı i ı ıı ı B. Karadeniz [9\'Kantusu Türkî, Lügati Naci [10] Kamus Tercümesi, Ahterii Kebir. fıkra veya madde eklenmesini teklif ederim. Sırrı Day Büdce encümeni raportörü (Trabzon) — Esasen askerlikte açık. diğer mrslekler gibi değildir ve çok ender vaki olur. Bu müddetin tamamının mı, yoksa yarısının mı fili hizmet sayılacağı Divanı muhasebatta mcvzuubahs olmuştur. 23 üncu maddenin son fıkrası sarihtir ve encümenin noklaı nazarı fili hizmettir. Bu itibarla biz bunu bîr tesis mevzuu olarak görmüyoruz. Mustafa Şeref Özkan (Burdur) — Zabitlerle askeri memurlar hakkında kullanılan '.açıkta" tabiri ile mülkiye memurları arasındaki açık tabİrij arasında hukuki fark vardır. Sivil N memur kadrodan açıkta kalırsa istediği yere girebilir. Fakat zabit giremez, emirden ve meeslekten çıkmamış olur. Onun içindir ki vazii kanun bunlara tam maaş vermeyi âmirdir ve bu itibarla bir tesis mevzuu değildir. Refik İnce (Manisa) — Açıkta tabirini tayin ettiğinizden dolayı bu müessesei teşrüyeden biribîrine tezad teşkil edecek tefsirler çıkmasın dîye söylemiştim. Askerlikte ııeık General Kâzım Sevüktckin (Di-yurbekir) — Askerlikte açık yoktur. Bir zabit açıkta, nihayet kadro dolayısiyle ve harbin icabları olarak üç ay kalabilir. Sırrı Içüz (Yozgad) Askeri kınımda açık tabiri kullanılmamış** askerlikte açık olmadığmdan ileri gel--dlğinı söyledi ve mazbata kabul edildi. karışıklıkta! .t cbeb olduğundan bu se • ter konacak kıymetin esas tutulmasını istedi. Projenin ikinci maddesi görüşülürken Raif Karadeniz büdce encümeninden komisyon azalarının üç î-ken neden dörde çıkarıldığını soruu. Sırrı Day (Trabzon) — Er az inin bilhassa köylerde olması dolayısiyle, orada belediye azası bulunmayabilir. Bu itibarla muhtarın dördüncü aza o-larak heyete İlâvesini muvafık görmüştür. Raif Karadeniz (Trabzon) — Bit defa köylerde dört kişilik komisyon tarafından eraziye kıymet konulması meselesi daima ihtilâfı mucib olacaktır. Çünkü reyler müsavi olabilir. Ve n ısın de bir reyi vardır. Nîsnb ekseriyet için böyle komisyonlar daim* 3,5,7 kişilik olur. Reisin iki reye sa-hib olması ancak çaresizlik anlarında vâkidir. Sonra köylü tarlaların verdiği ha-.•ılatı daha iyi tayin eder ve nihayet 4 kişinin gitmesi fazla masrafı icah ettiren bir meseledir. Hükümet dc (3) kişilik bir komisyon teklif etmişti. Muvafık görülürse adliye encümeninin maddesini müzakere edelim. Sırrı Day (Trabzon) Madde büdce en cümeninde görüşüldüğü 4 kişinin ihtilâl çıkması ihtimaline binaen kabul edildiğini söyledi. 7 inci madde goru.şulürken, B. Ab Hurrahnıan Sami, komisyonların, alel • âdr alım satım kıymetlerini esas tuı -tuklarını bunda bir ssarahat olmadığı için "halihazır, kaydının ilâvesinin tftftril edilebileceğini söyledi. Şükrü Gülez (Bolu) — Kıymet takdir edilirken nadas payı ayrılmasını is -tedi Şükrü Yaşın (Çanakkale; Aleladt a'ım satımdan maksadın fevkalâde alın. satımların esas tutulmaması için oldu -ğunu. halihazır kaydı konursa bunun f ı kalâdc bir satış da olabileceğini, halbuki alelade zaman vc alelade şartlar içindi olan alını satımın esas tutulması lâzın geldiğini söyledi. Emin Sazak (Eskişehir/1 'halİha/ıı., denmesinin muvafık olacağı mül.ı'pasında bulundu vc Şükrü Gülez (Bolu ) ' komisyonlar kıymet takdirinde v. i '. kıymeti esas.tutarlar,, şeklinde bir tadıl takriri verdi. Kemal Ünal (Maliye encümeni rapoı- ULUS İti SOAk V(S't:t\ ı4£6 PAZAR Son lıaİMTİrriıniz üçiîn-rii $a fuıı uzdadır. ON YEDINCN YIL NO: 5207 Adımız, andımızda. Heryerde 5 kuı italyan habeş harbi, şimal cephesinde bütün şiddetiyle devam ediyor I «od.*. £i [AJk — Boylar: I-*l»»nl.r. şimal c*p1\f.tnde ih |İİO mi ren .avaşı kendilerinin kazandıklarını iddia etmekteler»* da, habeslar İHI harbin fasılasız olarak devam ettiğini bildiriyorlar. Adisababadan bildirildiğine göre, habeşlerın bu harbin neticesine İtİ-madları vardır ve hedef Makalledir. Diğer taraftan italyan kaynaklarından alınan haberlere göre, gecen »alı günü habeş ordusunun en seçilmiş askerlerinden mürekkeb 25 bin kişilik bir kuvvet Makallenin garbından hücuma geçmişler ve karşılarında tu mıntakadakı italyan kuvvetlerinin llıtftuetkı ıı kviı» KANİ NLARJ KEMAL ÜNAL Cumuriyel, uzun tetkiklerden tonra 1930 yılında devlet kadrosundaki memurların tekaüdlükle-rinî yeni bir esasa bağladı. Tet-kiklerdeki prensip, milletin yük-*ek menfaatini sürekli ve temiz bir emekle koruyanlara iyi bir yarın hazırlamaktı. Hayatlarını amme hizmetine hasredenler bilmeli idiler ki, artık çalışamıya cak bir yaşa geldiklerinde, içtimai mevkilerine uygun bir yaşamadan mahrum kalmıyacaklardır, geride bırakacakları dullarla yetimler, kendi başlarına kazanma imkânı -na kavuşuncaya kadar perişan ol mıyacakiardıı. Bu prensiplerle tekaüd kamı nu hazırlanırken doğrudan doğruya amme hizmeti güren, devlet büdcesindeki memurlar düşünül müftü. Kolaylıkla hatırlıyabiliriz ki bu hazırlık yıllarında inhisarların ve devlet demiryollarının idari-tekli üzerinde henüz bir tecrübe devresi getiriliyordu. Bunlara birer idare meclisi seçilerek anonim şirket şekli verilmişti. Filhakika bu müesseselerin işlerini, birçok ülkelerde, imtiyazlı şirketler yapıyordu. Ticari mahiyette olan bu işlerin görülmesi için devletinkinden syrı bir sistem zaruri görülüyordu. Bunların memurlarına gelince nihayet onlara da buna benzer müesseselerin kaideleri tatbik edile bilirdi. Tecrübe yolları göstermiştir kı zerek inhisarlarda, gerek demir ve denizyolları gibi büyük işletme • [erde, bazı hususiyetler taşıyan bir devlet idaresi bizim için en iyi bir sistemdir. İnkılabın ya ratıcı dehası, ilk yılların güçlükle rini yenerek bize bu müesseselerin işlemesi üzerinde başarılı bir yol açmıştı ı İnhisarlar, demiryolu ve deniz işletmeleri, bütün vasıflariyle bi' devlet müessesesi olunca, burada çalışanların tekaüdlükleri de, dev letin düşüneceği bir mevzu oldu Ancak bu müesseselerin kadroları başka şartlar içinde kurulmuştu. Bunların almakta oldukları maaş larsa devletinkinden ayrı bir ölçüde idi. Şu halde bu müesseselerin tekaüdlük prensipi de, şüphesiz, devletinkinden farklı olacaktı. Fil hakika her üç müessesenin kamu taya sunulan tekaüd kanunu pro ;eleri de. devlet tekaüd kanunun lan ayrı bir mahiyettedir. Ancak bunalrın hepsinin de şu ana prensipin çerçevesi dışına çı-kamıyacağını kabul etmeliyiz: Aynı vasıfla devlet hizmetini . renlerin tehaüd hakları hiribirin den farklı olamaz. Projelerde bu müesseselerin hı/m-t «artlarına göre hususî hü (Sonu 2. inci sayfada) sağ cenahını li mevzilere fırkalık Erite himaye eden ve kuvvet-yerleşmiş bulunan iki • askeri bulmuşlardır. daha göndermişlerdir. İtalyan topçusu hücuma kalkmış bulunan habeş saflarında ehemmiyetli boşluklar yap- Petrol ambargosuna doğru Eksperler iiç şubatta toplanıyorlar İngilizler, italyan notasının esazsızhğını söylediler Dolo cephesinde İt- siperlerden bırı Habeş hücumunun şiddeti karşısında ileri italyan müfrezeleri iki fırkalık "kuvai külliye" ye doğruçekİl-mislerdir. İtalyanlar habeşleri yanlardan vurmak için ana vatankuvvet (erinden müteşekkil bir üçüncü fırka mıştır. Fakat gene .taarryz tamamıyle durmamıştır. Geceleyin habeşler bir mıkdar ilerlemiş bulunuyorlardı. Çarşamba sabahı kısa bir topçu hazırlığından onra italyanlar muka- fSonu 3. üncü sayfada) Cenevre, 25 (A.A.) — İngiliz delegasyonu milletler arası matbuat önünde italyan notasını mevzu-ubahs ederek bu notanın en esaslı kısmının Akdeniz emniyeti hususundaki müzakereleri Milletler Cemiyeti paktı zihniyetine muhalif gören fıkra olduğunu kaydetmiş ve bu İddianın esassız gutun-duğunu, Milletler Cemiyeti paktının 16 ıncı maddesinin birinci fıkrası gerekince bir aza devlet taahhütleri tersine harba başlarsa, diğer bütün aza devletlere karşı harb hareketinde bulunmuş telakki e-dilmesi lâzım geleceğini bildirmiştir. (.ağrılım devletler Cenevre, 25 (A.A.) — Ingilte rc, petrol zecrî tedbirinin müessirı-yetini tetkik edecek komitede temsil olunacaktır. Bu komiteye delegelerini seçmeleri için, Fransaya, Belçîkaya ve en fazla petrol istihsal eden daha yedi sekiz devlete-de çağrılar gönderilecektir, isveç ve Norveç de ayrıca çağrılacaktır. Cenevre. 25 (A.A.) — Zecri tedbirler irtibat komitesi reisi zecrî tedbirlerin tatbikine nezaret e~ den ekisperler komitesini 29 ikinci kânun öğleden sonra, 18 ler komitesine petrol ambargosunun te-sirliliği hakkında rapor verecek-olan petrol ekisperler komiteatasi de 3 şubatta toplantıya çağınosa-tır. KİK \l IM\ Öl.t'St OM Ml Saro kabinesine karşı bir cereyan başladı Cumuriyel cephesi, merkez ve sağ cenahla, cümuriyet federasyonu yeni kabine) i i i karşılamadılar Paris. 25 (A.A.) — Dün akşam. a. ı kada»lMrinı Cumur Rei.ine takdimden sonra Elize -^rayından çıkarken, başba kan Saro gazeteri-lere şunları söyle ¦niştir: **— Kabine, ıı... telif partilere «men ¦Up olmak'-' bera ber. Fransa'nın fı-nansa. ve siyasal menfaatlerim kol lamak ve dı J I emniyeti sağlanıl, hususunda hep ay eden kimselerden w; Dış baltanı B. P. Bonkur nı endişe ile hareket kuru1 muştur... Cümuriyet t&phMnin kurun Paris, 25 (AA.) - B Franklin Bouillım'un başkanlığı altında bulunan cümuriyet cephesi vermiş olduğu bir ' rarda: Kabine buhranının bilumum kanu nu esasi hükümlerine aykırı olarak açıl dığini ve aynı şartlarla halledildiğini v-bir takım hususi ihtirasların tatminiyim neticelenmiş olduğunu., kaydediyor \ııhiı\vnin ıııııhişvti Paris. 25 (A.A.) — B Albec Saro-nun bu defa kurmuş olduğu cunıurİye' ACI BİR KAYIP Maliye \ ekilimizin babaları öldü Maliye Vekilimiz Fuad Ağralının babaları eski defterdarlardan B. filem Ağralı, birkaç günlük bir rahatsızlıktan sonra dün Öğle üzeri ölmüş tür. Uzun yıllar, değerli ve temiz ça hşmasiyle maliye âlemimizde kendini sevdirmiş olan bu faziletli vurddaşın ölümü umumi bir teessüı uyandırmış tır. Cenazesi bugün öğle namazı Ha cıbayram camiinde kılındıktan som « kaldırılacaktır. Bu büyük kayıptan dolayı Maliye vekilimizle, merhumun yakınların» başsagı diler ve acıyı paylaşırı? devrenin V,.......t.beri ,(.- ( \ dîr. İçinde; demokra 'ikal lerden 6, radikal »ol cenahtan 1, sol cenah cumuri ¦ yetçilerden 4, sos -yalist cumuriyetçi • lerden 1, sol cenah müstakillerden 1, ve sırf müstakil -lerden de 3 kişi vardır. Yeni kabine, Laval kabinesine MWŞj kani sol cenahtan 4. ra- Devlet baham Flanden Yeni başbakan B. Alber Sara temerküz kabinesi, uçuncu cuınurıyetio kıımluşundanberi 101 inci. ve bu teşrii ı». ;übbels ÇENE KONUŞTU "Nasyonal sosyalizm Al-manyaya asırlık mahiyetini iade etmiştir.,. Nazyanal sosyalizmin i.aterim anlatan ft 1 İiihhet' Kolonya, 25 (A.A) - Propa -Canda bakanı B. GöbeU, büyük bir toplantıda söylediği nutukta naıyo -nal sosyalistliğin ekonomik sahada -fSorm ? üncü sayfada) (Sonu 3. üncü sayfada) Yüz bin ilgili* nöbet bekliyor Londra, 25 (A.A.) — Kirala* tabutunun bulunduğu VestımnaU* hall'i dün soğuk rüzgâr ve sürekli yağmur altında uzun müddet betelemek zoruna rağmen 100 bin kişi ziyaret etmiştir. Kıral sekizinci Edouard ite aav-nesi ve diğer aile de gelerek 18 da» kika kadar ziyarette buluna^tUr-dır. Norveç kiralı ile kıraltceti öW (Sonu 3. üncü sayfada) Uludağ gecesi çok güzel oldu Ankara'da bulunan bursaJaJarta, sa'dan yetişenlerin, hem serileri İktisat} Vekili Celal Bayar'ın himayesinde bal "Uludağ gecesi,, yapacaklarım yavanı» a tık. Dün akşam; bu gece büyük gostera a Jerlc ve candan samimiyet içinde yapdta Toplantıya İktisat Vekili B. Celal Ba -yar, Ziraat Vekili B. Muhli» Eıknseau Bayan Afet ve bursalı mebuslarla butun bursalılar gelmişlerdi. Toplantı bütün salon tarafından İstiklâl marşı söyle nere k başladı. Sonra Uludağ gecesiaf hazırhyanların başı. Bursa lisesinin çakı mezunlarından Hıfzı Oğu? Rekata gs (Sonu 5. inci sayfada) "Ulus,, un Dil Yazıları GÜNEŞ DİL Teorisine göre Türkçede işarete yarayan sözler ü/erine bir .mal» I. tşun-t Sözleri Bir süje veya objeye belli bir ad vermeksizin onu anlatmağa ya riyan gösterici sözlere, gramer terimi olarak, 'işaret sıfatları" ve "işaret zamirleri" derler. Arap gramerinde ve una göre yapılan eski Osmanlı gramerlerinde hem sıfat, hem zamir rolü oynıyabilen bu sözlere "işaret ismi" adı verilirdi. Sonradan, yaptıkları role göre, ''6u adam, şu ev, o bina..." gibi bir başka adı göstermeğe yararlarsa "işaret sıfatı'', "bu, benim düşüncemdir; o, senin dostundur..." gibi bir adın yerini tutmuş bulunurlarsa "işaret zami rı" demek âdet olmuştur. Her şeye ayrı ayrı ad takmak, yahut o yolda takılmış adlan bellemek güçlüğünü ortadan kaldı ran bu gösterici sözlerin dil analizlerinde büyük bir önemi var- dır. Hattâ dilin ilk kurulu»umr* her şeye ayrı ayrı ad vermezden önce insanların böyle toptan işarete yarar sesleri yarattıkları yolunda bir teori bile ileriye sürülmüştür [1 |. Türk dilinde bu yolda kullanılan işaret sözleri, aslında "6u, şu. o" dan ibarettir. Bunlar, birden çok süje veya objeyi göstermekte kullanılırla "bunlar, şunlar, onlar* olur. Not: î. Türk dili bu işaret sözlerindi* çok zengindir. Indo -Öropeen ve Semitik dillerde "6a, şu, o" sözlerinin nüanslarını gösterir tek sözle görülemiyor. O dillerde sadece bîr işaret sözü. yakına veya ııza«a delâletine göre. bîr (Sonu 2. inci sayfada) [1\ Paul Uvgnaud: Principe generaux dı- lingııisriaue rndç^ europeriınr ^^^at r 1 I ! 2f. 41 ¦ ' '.nar )^ r/ av» İHİanbıthın asma köpriisü Önce; Avmpa - Asyaya 6ag lurtacak. dünyanın t n büyük asma kopru ta 'urfcıuJ, olacak, Atatürk devrinin şerefini tamamlıya-»tık, ortasına Marmaradan, Komitenizden gelen vapurların görebilecekleri büyük, muazzam bir hey Ac/ Jıonacait, İstanbul heykeli, Ntuyork heykelinden daha büyük ttlucak!.. ilh.. ilh.. diye işin edebi--.¦'ır, yaptdar. Sonra; Nakil vasıtaları ücretlerine bir '•mu* zamrneditmekte, köprünün i'ujx karşılık konmakla, köprü nün zahmetsizce yapılabileceğine alâkadarları inandırmak istediler. — Ya harb.' ya tayyare hücum la rina karşı köprünün emniyeti? Diye soranlara da; — Üzerine çelik ağlar gerece-ifa/ C%ibı kısa, sert fakat, efradını cami, ağyarını mani kestirme bir cevab verdiler. Ve günlerce mimarlar, mühendisler, şehircİler, fjozrteciler, köprünün nerede; bo~ gusda hisarlar arasında mı, yoksa limanda Sarayburnu - Üsküdar a-runında mı kur-jl masının daha e-kıınormk, daha güzel olacağını munahaşa ettiler. — Ama bİr düşün azizim.' Lon dra'da otomobiline binen bir a-ıhım... ¦ — M arış kenarında iner! — Ya Paris te. Berlin'de binen? — Egerr Tuna da inmezse, Edir-ı»a yahut Sırkeci'dst iner. Köprü vupdırsa Bostancıda iner. — Biz inmesin istiyoruz! — Tayyareye binsin! Mi Buğunun insanları kıtaları ve sammle ketleri birikirlerine bağtt-yun aç türlü nakil vasıtan tanıyor-iaı Motorlu kara. deniz ve hava vumtâdarı. Ve denizaşırı kıtaları, biribirine uzak memleketleri köp ra kurmadan bu vasıtalarla biribirine bağladıklarına inanıyorlar. Denizin geçid verdiği yerlerde de t-öpra yerine fen bot I arı tercih e-diyoılar. — M arış geçenleri en çok ve ge-vışı en çetin, kısa deniz yollarından biridir. Niçin hâlâ buranın tü-/.«iı yapdmadı dersiniz? — Buhran! buhran azizim! — Buhran! Ben bu buhranı her gun belki urı dt/u İstanbul tramvaylarında, banliyö trenlerinde ve Kadıköy, huğuz vapurlarında görürüm. — Nereden bindiniz! t.un yanındakiler d en utanmana, Eminönü, demiyecek de Sirkeci diyecek. Diyemiyor, kızararak, metelikleri, yirmilikleri teker te-keı sayarak, cebinden zorla çıkar dığı on para. yirmi parayı daha »Miyerek. ikinci mevkiin altı on parasını ödiyor, yahut; çıkışmadı.' Diye iniyor ve yürüyor. Kim bitir ne kadar uzağa, belki Aksara-ya. Fatihe, belki de Edirnekapı va kadar yürüyecek!.. — Sen hiç milli gelir denen bir şeyvn meıcud olduğuna, bu gelirin nereden, nasıl gelip vatandaş-lut arasında nasıl dağıldığına akıl erdırdinmi? İngiliz gelirinden her ingiliz vatandaşının hissesine ne kadar, türk gelirinden her türk vutandaşının hissesine ne kadar düştüğünü hesobtodm mı? — Bukran! buhran şu veya bu nırmlekette değil senin kafanda, kutanın tam içinde! »*» Büyük atma kopru Istanbulan yeni şöhretini yapacaktır! Ya İstanbul limanının vasıtasız-ûğı tstanbuldakı nakil vasıtalarının iptidailiği... Istanbulda yata t-uk bir otelin, yiyecek bir lokantanın bulunmaması?. İstanbul so kaklarının bakımsızlığı, darlığı, ı afifi Bütün bunlar İstanbul un nesini yapacaklardır? İstanbul sokaklarında duha geliş ıtrçiş bile tanzim edilmemiştir Yirmi milyona kopru! iyi harcansa, nereye, niçin ve FİUtfH bilerek su*'edilse, yır ma »afii. *...... t'rtınbtdun yıllık ırtiiri iç haberler belki birkaç misli arttır ılabdır. Yirmi milyonla İstanbul limanı tanzim edilebilir. Istanbulda birkaç yüz seyyahı ağırlıyocak oteller yapılabilir. Sokaklar temizlenebilir, eski eserler tamir edilebilir, otelleriyle, eğlence yerleriyle Florya tamamlanabilir, v. s... —- Galata kulesinin tepesine, muazzam. Marmara ve Karade-nizden görülebilecek büyük bir heykel konabilir! Hkir daha mı az orınnul? Gala la kulesi biri türklerden Önce, öteki Osmanlılar zamanında olmak •irere uç devir yaşadı. Kulenin bugünkü şekli, osmanlı devrinin damgasını taşır. • — Niçİn biz ona, bugünkü devrin damgasını vurmıyalım? Üzerine, en tepesine yalnız Marmara. Karadeniz yolcularının değil, bütün bir insanlık tarihinin hürmetle seyredeceği en büyük İnsanın heykelini koymıyalım? İM Istanbulun asma kopru hikâyesi, bin bir gece masallarının bir varmış bir yokmuşuna benziyor, insan naztrlanmış plânları, imleri dökülerek yapılmış hesabları görüyoıda gene bu teşebbüsü ciddi telakki edemiyor ve işin fonte zİsinden; Paris'te yahut Berlin'de otomobiline binecek, kim bitir kimin, otomobilinden Kalküta'da ineceği karışık hayalinden kendini kurtarır kurtarmaz, hemen kendine, içine, Atatürk Türkiyesine dönüyor ve bu Türkiyenin inşa amentiısünü tekrarlıyor.. "Türkiyede yol siyasası; Turkı yede siyasal, ekonomik, kültürel birliği tamamlamak, Türkiyede tek bir millet, biribirini tamamlıyan bir milli ekonomi yaratmuk için hududların biribirine, bütün memleketin denizlere, Ana merkeze, iç ve dış pazarlara bağlanması siyasası demektir., ilh.. ilh..." Atatürk'ü İstanbul'da bir asma köprü ile ebedîl eştireceklerini zannedenler, Atatürk un mitli ve beynelmilel tarihe kendi damgasını, Türkiye eseriyle, bizzat düşünerek ciddîleşmelidirler. Neşet Halil ATAV \ ;»|ıır rıılıık - i t k 11\ İ€ Deniz yollan arasındaki mukavele imzalandı İstanbul, 25 (Telefonla) — Va-purculuk şirketi ile devlet denıı vol-ları aracındaki satış mukavelename »i bııırun imzalanmıştır HALKEVINDEK1 DÜNKÜ KONFERANS Millî emlâke ait binalar Hususi ve mülhak büdcclerle ıda re edilen dairelere tahsis edilen milli emlâke aid binaların, bundan sonra, takdir edilecek bir bedelle kiralanarak verilmesine karar verilmiş ve F man.- bakanlığı bu hususu alâkalı yerlere lamım etmiştir. Milli emlâk taksitleri Müzayede ve taksitle satılan ta lâki mil İt ve mallarının vaktinde o-drnmeyen taksitlerinin tahsili emval kanunu hükümleri dairesinde takib ve tahsil edilmesini Finans bakanlığı valiliklere bildirmiştir. Deniz yollarının yeni nizamnamesi Denıı yollan ifletme idaresi nizamnamesinin ban maddelerini de-xı-tırm«N üzere Ekonomi bakanlığınca hasırlanan ve Devlet ûramnc* görülen tıilamnamenin meriyete konulması bakanlar kurulurda kabul edıI mistir. İki sene sınıfta kalan üniversiteliler İstanbul üniversitesine devam edip de iki sene aynı sınıfta kalas »eni; lerin bir sene daha üniversitenin aynı sınıfına devam edebilmeleri ıçm vâ-kT mGrn «..ti..*. TEft& B-tX.t.r--tetkik edilmiştir v« uauvrrsıtr talimatnamesine; uygun olmayan bu müracaatın kabul edilmemesine karar verilmiştir. Keyfiyet müracaat sahihlerine bildirilmiştir. B. Yusuf Ziva Özer. ..¦¦karniil lar Hukuk ilmini yayma kurumunun S ıncı konferansı Eskişehir mebusu ve Ankara hukuk fakültesi profesörü B. Yusuf Ziya tarafından dûn halkevi salonunda mebuslar t «.ray i* mahbe mesi ve Şurayı devlet üyeleri, hâkim ler ve birçok avuknl vr münevver bu VÜk bir kalabalık huzurunda »erildi Konferansın mc*zuu adalet teşkilâtının tarihi tekâmülü idî. Profesör konferansına adalel teşkilâtının ha kem usulü ile ve hiç bir oiıama tasI* olmayarak âdet ve teamüllerle kurulduğunu anyledi. Hakem usulünün a rab bedevilerinde tabın samanlara kadar ve kadim mısıHılarda naaıl tatbik edıldirıni tebarüz ettirdi Romalı- «ıtlaİH I eski lal! ıı ın ilıiııi anlattı •ardaki adalel teşkilâtının ı. w. „ «afhalannı nah etti. Bundun onra Fransa ınkılah. ita kurutan adliye teşkilâtlarının *mibJi« rmı anlattı ve bıade dk smsnassîssvsia kadıların vrni) ulahıyellarini inak ederek seriye mahkemelerile adlıyı mahkemelerinin beraber yürün* I* nndekı mahzurlarım tebarüz, «ıtır di. Ve seriye mahkemeleri nin a*e au retle ortadan kaldırıldığını «nl..tl. Sayın profesör konferansına «.ıı. larında adliye teşkilatındaki «fır tÜ vük değişiklikler ve bu arada istin mahkemelerinin kaldırılması iııı-nı. de fikirlerim nah elti Ekonomi Bakanlığında gazeteciler köşesi Ekonomi Bakanlığının ı-n/elerı-ler için gösterdiği kolaylığı her «esile »l ifl*ıv»nii Bundan bir müddet ba -ce bakanlık binasında, gazeteciler »çın, bir yer ayrılacağını okuyucularımıza haber vermiştik Bu yerin nazırlığı tamamlanmış ve dundeoberı gazetecilerin emrine terkedilmiştir. Gazeteciler burada bakanlığın verebileceği haberleri kolaylıkla alıyorlar ve o haberi gazetelerine ulaştırmak ı«.m her •urlu kolaylıktan istifade edebiliyorlar Tarife tatbikatındaki anlaşmazlık Gümrük tarife kanununun otu -—ıı maddesi mucibince tarife tat* I hı.alınıUı. ıln,m U.hUllı ıı bilin ı Sovyetlerle yapılan ticaret anlaşması Dost Sovyet Rusya ile '. .¦¦ m'-vcud iı. ..• l anJasmasmm mudi bir -«o» daha uzatılmıştır. tekaüd IvAMjNLAHI . Bat t '- inei tayfada) kümler bulunacaitlır. Lokom*rr lerde. vapurlarda ateş karşısında, çalışanlar için hükümler ayrı ola çaktır. Ancak vasıflan bîr oları hizmetlerin haklarının da hır ol ması tabiî olduğu kadar zaruridu Bu idareler kadroları ....... •'• • k I baremındeki Ölçülere uy-punlaıtır ılırsa lekaııo* hakları »'n inek ıucrt 1'j-İU st.ıe»ı SÇUl IslaııtıUı .anayı odaamca seçilen ektferkrrm üâro ve adreslerini gösteren liste Gümrük ve İnhisarlar Bakanlığınca tasdik edilmiş ve İstanbul gümrük r } ¦'' 'i I tıL:(!ır İr , «t ı ¦ .. I..,ll...... \__ bak edecektir. Ancak yuk::rrto söylediğimiz ana prensip, bu irsû-baka kadar sürecek olan intil .1 devresinin zaruri bîı kaidesi a|a rak kalacaktır. KEMAL ÜNAİ »t Ulus., un Dil Yazıları (Baş* J. ıncı sayfada) başka soı parçası yit birleşmektedir. Farsçada yakın veya uzağa işaret bir (v. n) unsuriy- le söylenir: yakın için (i), uzak için (a) vokali kullanılır. Arapçada (hüve) ve (hİye), ( hazâ), (zâ-like) işaret sözleri, yalnız süie veya objeye işaret bakımından ayrılırlar. Fransızcada tce), (celui) işaret sözleri, (ceci: celâ), f celui-ci: celui-iâ) kılıklarında yakın ve uzak göstermekle kalır. Halbuki Türk dilinde bu J ol dukça yakını, (şu) daha az yakını. ¦ gözden ırak kalmış uzağı göstermekle beraber, her üçü hem suie, hem obje anlamını da iraeye yaradığından, dilimizde İşaret sözleri, başka dillerden çok daha geniş bir varlık sahibi görünüyor. Not: 2. - t Bu. şu, o/ sözleri, sıfat gibi. başka bir adı göstermek işini görürlerse cemilenmezler. Fakat, zamir gibi, bir adın yerini tu tarlar ve o adı taşıyan suje veya obie de birden çok olursa, o zaman "bunlar, şunlar, onlar" şekillerini alırlar Not: 3 Bu uç işaret sözünden başka dilimizde "işte, üfbu" sözleri de işaret yerinde kııllanı l.r. Şimdi bu işaret sözlerini "Güneş Dil" teorisi esaslarına göre .m.»Iı/ rdrlim: I. Bl Kelimenin etimolojik şekli şu id (Vğ 12) uh d) o*) ti) Uğ: Ana köûtür. Burada "güneş" ten çıkan mefhumlardan "esas, sahip. Allah, efendi" an* lamlarına gelir. (2) Vb: Ana kokun anlamını tecessüm ve temessül ettiren süje-veya objeyi gösterir afikstir. (Uğ | no - uğub ub): "Esas. sahip, efendi. Allah" an lamlarını kendinde tecessüm ve tecelli ettiren bir süje veya obje anlamına gleir. (3) Uğ: Yukarıki anlamı taynı ve ifade eden. ona ad veren ( , ğ) ekidir. (Uğ • ub i uğ Uğubuğ): Ana kök. kendisini temsil eden radikal afiksle kaynaşarak ve baştaki vokal ile en sondaki okunmaz (ğ) de düşerek, son fonetik ve morfolojik şeklini almıştır: BU. BU: "Esas. sahip, efendi. Al lah" anlamlarını kendinde tecelli ettiren herhangi bir süje veya objeyi anlatmak üzere kullanılan sözdür. A'of; İ. — Türk lehçelerinin hemen hepsinde "6u" sözü, aynı şekil ve manada olarak işaret yerinde kullanılmaktadır. Eldeki en eski Türk yazıtları olan "Orhon" ve ''Yenisey" kitabelerinde "bun-ğar, bunt. bunda, bunca'' şekillerindi- kullanılmıştır Kırgız lehçelerinde "b" yerine "m" getirilerek 'mınıng" (bunun), mını (bunu), mında I bunda) " kelimeleri vardır Kazan lehçesinde başına (uş) getirilerek "uşbu" şekli yapılmış tır. Kırgız lehçesinde ise (ol) ile birleştirilerek "6u?" kılığını almış tır. Uygztr. Teleüt. Al tay Lebed. Şor, Koybal. Kaç. Küerik ve Bara-ba lehçelerinde '6" yerine "p" konularak pn' ve "po" şekillerine girmiştir 1 Yakutçada doğru dan doğruya "bu" ise de cem'i "balar" şeklindedir [3]. Türk lehçelerinin çoğunda '6u" nun cemi "bular" dır. Türkiyenin mütekâmil söyleyişi bu cem'i "6unior" şekline koymuştur. Not: 2. — Kelimenin ana kokıy le ilk ariksİnın birleşmesinden çı kan (uğ ¦ ub uğub u6) sözünün Türk lehçelerinde şu vari yantlarını buluyoruz: /. Um alamet, işaret remiz, il. Ooav orada, burada. ///. Umaç emel. gaye, hedef. IV. Buğan alâmet, işaret. V. Budun ahali, halk, kavım. millet, ümmet. [2] Radloll, Türk lehçeler lüga ti denemesi, IV. | J| Pekarski. Yakut Dili Lügat, I. Dedekorkut Kitabı; Rad-lof, I. "Teleut ve Şor leb*.' leri". II. Radlot. IV. "Çağatay lehçesi". III. Süheyl ve N ev bahar; I h ¦ tak - li - lisan - il - etrak. Kelile ve Dimne; Türk Dili lügati; Büyük Türk lügati "Osmanlı lebçesT'. IV. Radlot, IV. "Çağatay lehçesi"; Oğuz destanı. V. Radlot. IV "Orhon ve Uy gur lehçeleri"; Büyük Türk lügati "Uygar Lehçesi"; îs-tanbudaki Uyguna Kutan tetcürur*ı; D iv unu Lügat it-Türb. VyfUJ endeksi. Butun bu sözlerin baş atıatıı*. dairi "um. ob, b" kökleri harı, "bu' sözünün kök anlamiyle bu I esmektedir. Not: 3. — 'Bu'' sözünde aıuı kökün "esas, sahip. Allah, efendi" anlamlarının tecellisi, İnsanhğıı en ilkel inanışları ile ilgilidiı Pı lindiğİ gibi. ilkel devirlerde ıru—ı. 1ar. hattâ kendi nefislerini bile ay rı bir varlık olarak dıışunerr*« nı-terdir. O azmanların anla yitimi, bütün varlık "güneş" te tecelli •-den bir tek ve ana varlıktan ibaretti. Güneş sayesinde görüaet* len her objeye gunefi anUbuai* için çıkardığı sesi ad diye kulb* nan bu ilkel devir insanları, h*»v-hangi bir süje veya objeyi d* gene güneş anlamiyle söyler İr* *¦ işaret ederlerdi. İşte bunun î| tidir ki herhangi bir şahıs veya • işaret etmek üsere kullandıklar' sözlerde de hep güneş ve ondur çıkan "esas. sahip. Allah, »f* ,*U Totem" anlamları vardır. Not: 4. — (Bu) sözü ile ı**ı« edilen bir insan ise, "uğ * ub ub" unsuruna suie. anlamı veriht. İşaret edilen bir nesne is* "of elemanı bir obje anlatır. Kelimenin manasında suje veya obj*r»ıı ayrılmaması, "6aı" sözü ile brı türlü abstre veya konkre şahıı veya şeylerin anlatıUbileceğindrı. dolayıdır. I. N Dİ/.»* I * \"Şsr" işere* ı li—iaun uaıafaa^. r»a*i sa.vımii.tV o*aryın*fttx. j us ÜT MıNk \M N |«;Wı \II I I -I Son haberler Üçüncü myfamızdadır ON YEDİNCİ YİL. NO: 5206 AdimiZ. »n lıım -,l Kutbetke III Z1 K II \KKI Eğer bir milletin gençliği, uzun müddet, dış fetihler için ha -rırlanırsa. eğer halktan, uzun müddet, yeni fetihler için fedakârlık istenirse, nihayet, o gençliğe ve halka bir harb bulmak lasın» gelir. Çimki rejim kendi devam mantığım onun üstüne kur muştur. Fakat kendi devam mantıkla rını bunun lamtersi bir vazife üstüne kuran rejimler de vardır. Bunlar yalnız. halk yığınlarına karşı teahhüd ettikleri sükûn ve güvenliği korumaktan mesuldür -lar. Ancak bunların ordu işleriyle uğraşan bakanlıklarına Milli Müdafaa adı verilebilir. Bizimki bu sonuncular arasındadır. İlk mekteblerden Üniversiteye kadar türk gençliğinin okumakta olduğu bütün kitbları, hiç çekinmeksizin, her milletin diline tercüme ettirebiliriz. Çünkü bu kita.b ların hiç bir satırında bir başka millete karşı taarruz telkin edil -mez; ne osmanlı imparatorluğu nun kaybettiği toprakları geri almaktan, ne de yeni fetihlerden bahsedilmez. Bütün milli hedef -ler, Türkiye sınırları ile çevrilmiş tir. Silâh, yalnız, devlet kuvvetlerinin elindedir. Gençler, askerliği, ancak, kanunun gösterdiği yaşta ve ordu saflarında Öğrenir. Daha türk ocakları yaşarken. Büyük Şef. türk nasyonalizminin ana hatlarını eski ifratların hepsinden arıtmıştır. Türkiye sınırları dışın dan hertürlü tahrik var de yasak edilmiş değildir: Gençliğin politika terbiyeci, bu kelimeyi unun hatırına bile getir-mîyecek bakımdan kurulmuştur. Başka milletlerin işlerine karış -mamak titizliği, başkalarını ken di işimize karıştırmamak kıskançlığı ile bir mabettedir. Çünkü üstüste on beş yıl harb-sızlık yüzünü bu millet, asırlar -danberi, yalnız cumuriyet devrin -de görmüştür. Ve kendi barışını dünya milletlerinin, istisnasız, hep sinden daha pahalı satın almıştır. Barışın sade kendisi için değil, mutlak olarak, bütün milletler için değeri ne olduğunu bilir: İn • sanlığın, harbin zaruri olduğu zamanlar ds n çok ileriye gittiği kanığında da samimidir. Eğer. kendi bahtiyarlık ve gu veninden başka hiç bir şey düşün miyen böyle bir milletin, yarın için veya her hangi bir gün İçin, şu veya herhangi bir millete karşı tehlike olarak gösterilmeye kalkı şıldığı görülürse, buna şaşma mak değil, fakat bunun hesablı bir tahrik olduğunu düşün -memek elden gelmez. Türkiye ken dişiyle uzak yakın temasta bulu -nan devletlerin hepsi için ancak, bir emniyet dayancıdır. Onun bu tün teşebbüslerinde, sade, kendini bu bakımdan her gün daba sağ -lam inancalar altına almaktan gayri hic bir hedef görmemek doğru olur. Bize bu düşüncelerimizi tek rar ettiren tahrik yazılarının kim lerdeı» ve nasıl geldiğini yazarak, münakaşa kapısı açmak niyetinde delili/. Fakat hiç kimseyi rahat -sız etmiyenin, en tabiî ve en basit Kakkı kimse tarafından rahatsız edilmemek olduğunu söylemekten de kendimizi alamayız. F. R ATAY Çağrı Kamutay Arzuhal Encümeni bu 0UI ;taat onda toplanacağından a/a ' ıın "elmek-ri ATATÜRKÜN İLTİFATI Dankü sayımızda, Ankarada bulunan bursalıtarta, Sunadan yetişenlerin ilk büyük loplantdarı m ''Uludağ gecesi" adı altında. Halkevinde yaptıklarını yazmıştık-Ru arada, toplantıyı himaye ede" talk evindeki "Uludağ gecesi" ndeı ihi görünüş Ekonomi Hakanımız B. Celal Ba yarın i m zatiyle. Büyük Atatürk'e orada bulunanların saygı ve segi ierr telgıafla arzeditmişti. Atatürk, gençliğin bu içten gelen tezahü-rlinJvn miitctıamaîs olmuşlar UO kendıteıinv iltifatta bulunmuslar-dır. Yeni Sivas saylavımız IH \ II.I ». r.Mîllı.l SEÇİLİM. C. H. P. Genel Sekreterliğinden: Boş olan Sıva» »aylavlığma partimizce aday Köslerden emekli Gene rai Akif Ottekin oy birliğiyle tecil iniştir. ı I N \\|n | \\||\ SEÇİM BAŞI.AM Seçim sükûn içinde yapılıyor Alina. 26 (A.A.) — Atina ıjınu b ' diriyor: Munta/am bir luretle başlıyan secim memleketin her tarafında tam * sükûn içinde cereyan etmektedir. Mesaje d'Atcn gazetesi, intihabat hakkında u ıntırlurı ya/ıyor: Kemiyet ve otoriteleri bnska başju (Sonu 3. üncü sayfada) İTALı A - ET\ Ol'l II\KKI Makalle kimin elinde kalacak? İtalyan tayyareleri Dagabura iki bin beş yüz bomba attılar Londra, 26 (A. A.) — Röyter a - ansından: Salâhi • yelli bir habeş şahsiyeti, Röyter ajan sî'nin Adisababa' daki muhabirin* Mahalle şehrinin alın pazısı bir tera- ı% kefeıınde salla - nır vaziyette * 'ta* ğunu söylemiştir. Buna karşı, ital - yanlar da habeşler gibi şimal cephe - sinde muzaffer ol - duklarını ve M» - kaile ıçı'n yakın hıı tehlikenin tama • men ortadan kalk - tığını bıldİrıyorlaı. Royteı ajansın-n Adısababadakı mu- Oagabur yak habirı, habeş devnyıVrının Makalle el rafındakİ siperler arkasında, her un İtalyan müfrezelerinin çıkmasını bekledik -lerini bildirmektedir. Her iki taraf d- hayatlarını hiçe saymaktadır Röyter ajansının italyan şimal orduları nezdindeki muhabiri. Makalle bolgr »inde uç sun suren muharebe hakkn t • a*ağıdaki tadilâtı vermektedir: Ras Kassa'nın kırk bin k*d« nelnU Mak ailenin yirmi kilometre kadar batı tında lYmhıcn'e girdiğini öğrem-n ılal lıki Mantık ıda bir tılâh ve cep hane de putu yan kumandanlığı, bu kuvvetleri kjş*t« rak kati bir harba tutuşmak üzere ilal yan kuvvetleri göndermiştir. Makallenin batısına giden bu mm* 111 ler. çabucak düşmanı bulmuşlar ve onjı la temas etmişlerdir. Rai Katsa tek ça renin ilerliyen bu italyan kuvvetlerini çevirmek olduğunu görömüş ve ordula. na italyanları göğüs göğüse bir savaşlı yokctuıeb Mjası emir vermiştir. Siyah lÖmlckli'eı 21 lonkâııunda bütün gOTI (Sonu 3. üncü sayfada) "Uıı^ıın Dil Yazılan GÜNEŞ-DEL Teorisine c varavan höaU Kore |0ün işnref sözlerinden "Bu" sözünün analizini yapmıştık Bu gün de "Şu" sözünün analizini neşrediyoruz j. II. SI K -lı......... etimolojik şekli şudur: (O (2) 13) Uğ t uş \ uğ II) Uğ: Esas. sahip. Allah, e fendi" anlamlariyle ana köktür. (2) Uş: Ana kök anlamını oldukça geniu bir sahada tecelli ve tecessum ettiren ektir. (Uğ uş uğuş) sözünde ana kök kendisini takip eden ve anla Türkçede işarete ii/rriıır bîr analiz II. ; mını oldukça geniş bir sahada tecelli ettiren ekle kaynaşarak (uş) sözü vücuda gelir. (Uş) eski metinlerin pek çoğunda (işte) ve (şu) anlamında olarak mevcuttur. Örnek olarak şu beyitleri altyo ruz: Biılhûlem u* ot eceldim, dilde menşur dutageldim Bunda muskam » • tiridim, giyikem, otlağım ande Yunus Emre Gcrnı m tının nemin ben uş. aynı ayan benim ben uş Gevheri kan benim ben uş. bahra ve kâna sı g matem Ncsimı V \. BİHchoff ANK AR Asını ovlr itlini rılitor: Türk dimilin ımtı KÎIuImii fuiiiiiiiiIu ^ıı ıı ıt okuyoruz: "Kıı kitabı |anm için yazılım ki: Havalımın cn lUp-rli üç ı|ı -avdıpnı I iirki\« ıl ki ikuım tiıtı ; -ır.ı-.n.lii »önlüklerim ve anla «tiklin unla -alı-eıı lu-alıla* mak ı-t. .lı m liirknıMc olup bili ııı am ak parça parça o^ıı ııılikl. ri için : lıııiMİaki bO*ÜklUğQll, ıııaııaııııı w /.urunun ralıili kalmış ıılııu hırın bilgilerini VC kavrayışlarını laııiinıılaıııak i-l.dim; "Türk ıııillıiitır olun MygımfaHrvfrJmr bir l. lil gfotermelı i-lıleiın." Ga/.«-t*-ıııi/ İm kilalıııı tefrikasına pik vaktınla l.j-lı\u. aktır, i Hattâ (işte) sozuııu, bu (uş) ile (ta) den mürekkep olarak, (usta) şeklinde kullanırlar: Kaf ile Anka benim, ib ile \akka benim Cümleden bakka benim, usta tanık şeş cihat Nesimi (3) Uğ: Ana kok anlamının ol dukça geniş bir sahada tecelli ve tecessümünü tayin ve ifade eden ektir. (Uğ uş uğ Uğuşuğ): ana kök kendisinden sonra gelen elemanla kaynaşarak ve baştaki vokal ile sondaki (ğ) de düşerek son fonetik ve morfolojik şeklini almıştır: ŞU. ŞU: "Esas. sahip. Allah, efendi" anlamlarını oldukça geniş bir sa (Sonu 2. inci savlada) Kayzer yoıda l unca'ya çıkmak üzere Kiel'den ayrıldığı sırada "— Biz, toprağın ijzuyuz. Düny:-milletlerini medenıleştirmek ıçm yaratıldık!" diyordu. Kayzer m bu, ve ona benzer nutuklarım kat di milleti 2 milyon Ölü, ve 7,5 ¦ " yon yaralı ile ödemiştir. Şimdiki reğimin şeflerinden Göbets ise, galiba yeni alman tay yörelerinden veya toplarmat.n bahsettiği sırada, " Eğer, »#.r gün bizi havadan bomba ile nıe-denileştirmege kalkışanlar olursa, onlara karşı koymak için silahla nıyoruz?" diyor. Osmanlı imparatorluğuna karşı taarruz mantığı, İsa'nın dininden olanları, Muhammed'tn dininden olanların elinden kurtarmaktı. Öu yüzden Isa veya Muhummed, ikisi de, ümmetlerinden milyonlarca-sını kaybettiler. Mujiklerini emn gibi biçen çar, osmanlı ortodons larından bir tekinin burnu kanamasına vicdan dayamğı göstere mezdi. Milletlerin kendilerinin ve başkalarının medeniyetlerine im. kanaatleri tuhaftır. Beyaz amen-kalı, sarı japonla bir tramvay aru-basına binmez. İngilizlerin aoza meşhurdur: "Zenciler Caiais'o? başlar!" zenciler ise, beyaz t bir Cengit yırtıcısından pek az ay* rırlar. Amerika yerlilerinin nesli ni, pek iyi bilirsiniz, ne zehirli yt lanlar, ne kaplan, ne de strtlantm bitirmiştir. Maatteessüf, mcdenUeştirme hm reketinin başında hiç bir yere üniversite hocaları gitmez: Askerin arkasından, tüccar ordusu yolm düzülür. Onlar için ise, medenileşme, alınteri fiatının artışı dermektir. Amerikan Cumur Reün diktatörlüklere hücum etttğİ vakit, av-rupalt mîlletlerden birçoğu, 6tı ne zaketsizlîğc kızdılar: "Her milleti kendi rejimi ile rahat bırakmalıdır!" diyorlar. Acaba her mil leti kendi medeniyeti ile rahat bt-rakmakda da aynı mantık kuvveti yok mudur? B. Efem \»ralınııı cenazeSa kaldırıldı B. Elem Ağralımn cennse alay Maliye Vekilimiz B. Fuad Agralı'ma babası B. Etem Ağralı'nın ölümünü, dünkü sayımızda, acı duyarak, haber »ermiştik. B. Ağrahnın cenazesi, dün oğla üzeri, Hacıbayram'da namazı kılınarak törenle Cebeci mezarlığına götürülmüştür. Maliye Vekilimizin duyduğ ¦ teessüre iştirak edenlere ya' hğı tefekkür mektubunu aynen koyuyorum: Babamın Ölümü münasebetiyle «e - rek cenaze töreninde u,.1......- nu gösteren gerek yazı ile duyduğum acıya iştirak eden sayın dostların-ran saygılarımın arzına •.«#*¦ t«tuzin de-lâlenm rica ederim Malûm VetuK Püaal v : .ı SAY II-A 2 ULUS 23 SONrvANUN îa^F*/'* ~1İ l*uşatMuşier Tür/c edebiyatı antolojini bugujkku turk edebiyatı ha* kında kısa vc toplu bir malûmat verecek tiifkçr bîr antolojimi; yoktur Türkçeyı a/ çok bilen yabancıların bile eline bugünkü edebİya ¦rmt/ın örneklerle şemasını çizecek bir eser veremıyecek vaziyette bulunurken, türk edebiyatının memleketimi- n sınırlarını asama anasın» şaşmak yersiz olur. Eski edebiyatımız gerçi zengin di. Kakat. bugün kısmen Ölü bir dilin koynunda yatan bu /enginliklerin, yabancı bir dile çevrilişleri sıra»ında değerlerinin en büyük kısmını, ruhunu kaybetmemelerine imkân yoktur. Çünkü bu edebiyat zshın ve ruh haletlerinin tfadcsı olmaktan ziyade en la/la şekil hünerlerine ehemiyet ver-sruatı. Şekil (jonne), tercümemle en az muhafaza edilebilen r\ olduğuna göre, divan edebiyatımı san başka dillere çevrilmiş örnekleriyle, türk edebiyatı üzerine yalancı dikkatleri toplamıya imkan yoktu v hâlâ da yoktur. Bizim «anat kıymetine inamlığnnı/ hu varlığın garb alemince tanı İm a m ıv kalmasının sebehini burada a satmak lâzımdır Edebiyatımızda şekilde» inha. ftusbtan içe geçiş hareketi uzun bir tarihe aahib değildir. Tercüme e 6tlebtU«afc hakikî kıyemtler ise, aramssKİa ck*ha venı yeni teşekkül «un ektedir Şu aaâde yabancılara turk ede bu atını, ancak en yeni örnekleriyle tanıtmaktan bir fayda bek kyebilirit rûlebıyatuoi/i sınırlarımızın dışında tanıtmak işine, tabiîdir ki bu-, nk garb dilleriyle kısa birer türk edebiyatı antolojisi vücuda getirmekle baçlamak en doğru ha rrket olurdu. Basın Genel Direktörlüğü, işte bu lüzum ve ihtiyacı düşünmüş ve ilk adım olarak, fransız diliyle kii cük bir türk antolojisi hazırlata • »k neşrctmiatir Anthologie des ecnvams turca d'anjourd'hui, bugünkü edebiyatı-ını/ıı en tanınmış imzalan arasından 24 edibin muhtelif yazılarını vc yazılarından parçaları bir ara- ya toplıyan büyük kıtaata İ12 *a-yııalık çok temİ2 ve itinalı baaıl-mış güzel bir eserdir. Yazıların başında muharrirleri hakkında kısa bir notis de bulunan bu kitab. modern türk edebiyatı hakkında toplu ve 07 bir göçüş edinmek istiyen yabancı dostlarımız için mükemmel bir mater-yel olacaktır. Basım Direktörlükleri. her yerde, memleketi ziyaret eden yabancı gazeteci ve ediblerın koltuklarını, bir sürü propaganda eseriyle doldururlar. Çoğu okunmadan bir köşeye atılan bu eserler içinde, bir edebiyat antolojisinin ne kadar daha fazla dikkat ve alâkayı çekeceği ve yolculuğun dönüş kısmında ne kadar zevkle o-kunacağı kolayca tasarlanabilir. Bu antolojinin seçiş metodu u-zerinde burada münakaşaya girişecek değiliz. Edebiyat kadar nts-bî zevk ve kanaatlerin biribirini tutmaz hükümleriı.e tâbi olan bir başka çalışma sahası bulamıyaca-ğrmıza göre, hiç bir antolojinin, herkesin nazarında tam ve ekaik-siz telakki edilmesini beki i yeme yiz. Fakat şurası da muhakkaktır ki, ı.ı.ıh ettiği usul ve zevk ölçüsü ne olursa olsun, bir antoloji, hususiyle yabancı bîr dille yabancılara hitab ettiği /aman daima faydalıdır. Bu itibarla, bu kadar değerli bir eserin meydana gelmesini temin etmiş olan Basın Genel Direktörlüğü, bu teşebbüsiyle yalnız ken di propaganda malzemesini zen- ginleştirmiş olmakla kalmamış, aynı zamanda bütün memleket hesabına eksiği duyulan bir ihtiyaca karşılık vermiştir. Aynı eserin ingilizce, almanca, italyanca metinlerini de görmevi diliyelim. Y, NABİ iç haberler Muhakemede olan memurlar Iflcn el çektirilen memurların muhakemeleri neticelenmeden bir ite tayin edilip edilemiyecekleri Finan» bakanlığınca incelenmektedir. Ayvalık Ilalkrvlilrri Bahkesirde Balıkesir, 26 (A.A.) — Ayvalık halk vınden 60 kişilik bir grup Balıkesir hal-kevinin konuğu olarak buraya geldi. Akşam Parti tarafından 100 kişilik br ziyafet, gece de »ehir kulubu tarafın • dan bir suvare verildi. Ayvalıklıların halkevinde verdikleri ve yüılerce ha'kı bulunduğu müsamere pek muvaffaki -yetli oldu. Konuklar bugün Ayvalığa döndüler. Yüksek iktisat ve ticaret mektebi mezunlarının gezintisi Yüksek İktisat ve Ticaret mektebi mezunlarından 40 kişilik bir grup dün saat dok u/da Faskandan hnre -ket edip yaya olarak Keçiörene git -misler, orada bir ktamı kırlarda, bir kısmı gazinoda olmak üzere öğle yemeğini yedikten sonra gene yaya o-lnrak saat 13.30 da Çubuk barajına hareket etmişler ve çok eğlenceli bir tatil günü geçirdikten sonra akşam saat yirmide yaya ouırnk şehre dönmüşlerdir Çocuk Esirgeme Kurumunun kutlama telgrafları Çoeuk Esirgeme kurumu genel merkezi taralından hazırlanan ve sureti hususi yede Vıyanada bastın -lan bu çok zarif ve süslü "Lüks" kutlama telgraf kâğıdları her telgraf merkezinde bulunmaktadır. Kutlama telgrafınızın bu süslü kâğıdla muha tabınıza, verilmesini ialrrscnıa, tclgral. müsveddesinin bir küfesine "Lüks" kelimesini yazmanız ve telgraf parasından ayrıca 15 kuru» faıla vermeniz kâfidir. Bu kâğıdların geliri tamamen yurdumuzun yoksul yavrularının bakımına ayrılnusür. Kutlama telgrafınızı bu süslü kâğıdla alan muhatabınızın faıla sevinç duyacağına ve aarafelinite hükmedeceğine suphe yoktur. Bolu Halkevinde gaz kursları Bolu. /..-AA — Dün saat İS de Dr. Arif Yaman tarafından halkevi salonunda verilen zehirli gazlar ve korunma çarelerine dair konferansa pek çok dinleyici gelmiştir. Dr. Arif Yaman Ankarada açılan gaz kursu nu ikmal etmiş bulunduğundan, bu konferanslarına bundan sonra her cumartesi günü halkevinde kurs «eklinde verilmesi, bütün Öğrtemen ve memurların bu kursa devamları ka rarlaştırılmıştır. Kurs onbeş bafta sü recebtir. Sonunda burs görenler hava tehlikesine karşı korunma konüayo nu tarafından imtihan edileceklerdir. Bunun için aehirlı gazlar ve korunma konferanslarına çok önem veriliyor. Halk çok alâka gösteriyor. Şeh re yakın otuz köy muhtar ve ocak başkanları da bu kursa devam etmektedirler. Maliye tayinleri İstanbul Pul Direktörlüğüne varidat Genel Direktörlüğü şube direktörlerinden Hilmİnin. onun yenne de takib ve teftiş kalemi direktörü Kr şadın tayinleri k arar taşmış tır. Maliye müfettişlerinden Hulusi Finans Bakanlığı büdce müdürlüğü umurunu tedvire memur edilmiş ve Divanı Muhasebat murakıblerinden Nurullah Emlâki Milliye Müfettişliği-ne tayin olunmuştur. Hukuk İlmini Yay-1 m; ıı nı 1111 İMİMİ İ Ankara radyosundakı ISeri konferanslarndan I bu akşam 19,30 da | Avukat B. Zühtü Velibeşe fa \ I kir davacılara devletin yardımı i mevzulu konferansını verecektir. İM»"»» İMİM...... ¦¦¦ . • ... «UMUM»» •MMM-mnktMİ Tiirkiy*1 - İnin transit *ol Tahran. 26 — Pars ajsmmTıta' Iran ticaret umum dairesinin salah' -yetli memurları, şark vilayetleri ıı .., mı enspektÖrü B. Tahsin Üzer tftffi tından Iran transit yolu hakknım İstanbul gazetelerine verilen bea • nal dolayısiyle. Iran hükümetinin I • transit yolunun tekrar açılmasın* büyük ehemiyet atfettiği ve bu m •• şadla her iki taraftan gerel.en tedbirlerin alınması beklendiğini bildir • inektedirler. Şimdi. Baar- Yala — II...i.. -- Beyrut lskenderi)r «. sıtasİyle değil, Iranm cenubunr*. Koramşar — Şahpur limanlan ve.s» tasiyle transit yapılmaktadır. *1 ¦ mtıddeti ve fiatlan hususundaki İM berler mübalağalıdır. Hârâ memurlarının çocukları Memleket hayvanlarının ısla*, maksadiyle kurulan ve kruulsnaktt olan haralar şehirlerden uzak yerlerde bulunmakta ve buralarda çalış»* memur ve müstahdemlerin gece gur. düz vazife başmda bulundurulmalar, ve bunun için kendilerinin hâra m« kealerinde oturmaları zaruri olduğı bildirilmiş ve ancak müessese merkezlerinde mekteb olmadığından •¦¦ memur ve müstahdemlerin çocuklar-nin tahaİlsiz kalmamalarını ve r*.ı... neticesi olarak da mütehassıs memı:* larm bağlanmalarmı temin için mü** sese merkezlerinde ihtiyaca yetecek mekteb yapılracrya kadar memur s«-cuklarının ilk ve orta tahsillerini yatmalar- İçin müesseseye aynca ' masraf temin etmemek şartiyte mu. sezenin mevcud vesaiti ile en yakm tehir v« kasaba mekteblerine gidip — " « —.....— ' Halkevinde konferans Halkevi Başkanlığından- Öğretmen Bay Saffet En^ın Ur rafından Halkevinde bugürş s**ul I 7.30 da (Yükseliş mü*adelemizde klasikler) adlı bir konferans vereceğinden o saatta Evimize gelmeleri ri-a olunur. Ulus., un Dil Yazılan • Hoşa I. inci ut yi oda ı bada tecelli ve tecessüm ettiren kir sÖsdür. Bunun süje veya obje-ye taallûku bile belli edilmıyerek tarn&miyle umumi mahiyette bı* rakı im iş olması da muayyen bir şev olmadığını göstermektedir. Not: t. — Bu kelime Türk leh çelerinde epiyce değişiklik gösterir. En eski, orijine en ya'aın şekli (uş) tur. Bu (uş) ile (bu) birleşerek (uşbu) kılığını alır kİ (işbu) •özü buradan çıkmış görünür [1] Kırgız lehçesinde (Omu) ve Baş kurt lehçesinde (Ofu) şekilleri bu orijinal şekle en yakın sözlerdir. Bu iki söıde görülen (s - fj değişimi, aynı kategoriden ve anlamları da bir olan iki konson arasındaki kategorik değişimlerdendir. Çovaş lehçesinde bu manada o tarak (siyav) ve (tiyava) kelime leri kullanılır kı şekillerine göre. daha çok ısöu , ya yakındır 2 Kasan ve Başkurt lehçelerinde I (şut) sekli de vardır ki Çağatay- • cada ve eski Osmanlı metinlerin de görülen (şol) un aynıdır. Kazan ve Başkurt lehçelerinde (o i yerine daima ı u) kullanılmakta dır. Bu (şol) ve 'şut, şekilleri de (şu) ile (o) nun birleşmesinden doğmuştur [3]. Yakutçada bunun mukabili olan (»ol) sözünün (s •- [I\ Bu kelime (işbu) bahsinde anal'n edilecektir. \2\ Hu kelimeler de (işbu) bahsinde ânmliı edilecektir [3] Radlot Türk lehçeler lÛgm- | ti denemesi. ol) diye gösterilmesi de buna de lalet eder [4]. Yakutçada (ş) olmadığından bunun yerine (s) kul lanılmışür. (Şu), (uş), (osu), (osu) (sol) ve ( tu/J kelimelerinin etimolojik şekillerini altalta yazarsak bunların birliği hemen kendini gösterir: (t) (2) (3) (4) Şu : Uğ 4- uş -h uğ I . Uş : uğ + uş + t . Osu: oğ -f os -* uğ t . Oşu.-oğ i- oş + uğ 4 . Şol: oğ — oş I oğ 4- ol Şul: uğ -+- uş uğ * ul Son iki kelimenin (3) ve (4) numaralı elemanları doğrudan doğruya (o) nun eski şekli olan ("t 'i.m başka bir şey değil dir [5]. Not: 2. -¦ Türk lehçelerinde bu anlamları teyit eden şu kelimeler vardır: /. Is Alâmet //. Uş — El'an, henüz. ///. Suluk Kendisi, ta kendisi.. IV. Şuşi İşte o. oradaki. V. Şubanmok Takip etmek. İzini kovalamak. VI. Şuburmah ¦ Takip etmek. [4] Pekarski: Yakut Dili Lügati. [S\ "O" bahsine bakımı. -I Mukddemet-ül-Kdep. Leh-s i Osman'ı. II. Divanü Lûgat-it-Turk. III. Radlof. IV. Kazan lehçesi" IV Radlof. IV. "Katan lehçesi" V. Radlof. IV "Kırgız lehçesi' VI Radlof. IV "Kırgı? lehçesi' VII. İz Alamet, emare, eser, İsr. le Not: 3. — Fransızcada işaret sı fatı ve işaret zamiri olarak kulla nılan (ce) sözü ile bunun türlü şekilleri, bizim (Şu) ile yakından ilgilidir. Bunu iyice göstermek için, ilk Önce bu fransız sözleri hakkında fransız etimolojisinin dediklerini burada kısaca toplıyalım: "/. Ce: (değişmez zamir olarak) halk lâtincesinde [6*] "Ecce hoc tan gelmiştir. Eski franstzea şekilleri "ico" ve "ice" dir. Bu "ice"-den IS inci asırda "ce" çıfcmışfır. "Ça" tabirinin de başındaki vokal edebiyattan önceki devirde düşmüştür." "II. Ce, cet, cette, ces: halk lâ tincesinde "ecce istum" dan çıkmıştır. Eski fransızcadaki ilk şekilleri "icesf ve ".ceste*" dir. 14-üncü asırda bütün bu sözlerin başlarındaki (i) vokalleri düşmüştür. 12 nci asırda bu "icest" ve "iceste" tabirleri, genel olarak, "icelui" [7J ye zır olan sahayı işaret eder. Klâsik lâtincede "iste* M "ille" de böyledir [8]". VII. Kamusu Türki; Türk Dili lügati; Lchçvi Tatarı. [6] Halk Lâtincesi (latin popu-laire). klâsik lâtincenin halk ağzında aldığı konuşma dili şeklinin adıdır. [7] Bu söıün başındaki (i) de sonrad\an düsm-k "celui" olmuş: tk\T. [6*| Oscar Bloch. dicüonnuire etymologiçue de la langue fran-çatse. Bu izahlardan anlaşılıyor ki lâ-tince "iste'' ve eski fransızca "ice, İcest, iceste" sözleri daha yakını; lâtince "ı//e" ve eski fransızca "icelui" ve "illui" sözleri de daha uzağı işarete yarıyan sözlerdi. Bunların bizim (şu) ve (İşte) ve (ot) sözleriyle bir olduğu kolayca anlaşılır. Bunlardan "iste, icest, iceste'' sözlerini ve "ce" nin "cet" ve "cef-te" şekillerini (işte) kelimesinde. ı'//e" ve "ı'Mui (lui) " kelimelerini de (ol) sözünde analiz edeceğiz. Burada yalnız "ce" ile aslı olan "ice" nin etimolojik şekillerini (şu) ile ve "celui" ve "icelui" nin etimolojik şekillerini de foJ) ile karşılaştıralım: (i) (2) (3) (4) (S) (6) Şu : uğ I uş ¦+ uğ t . + .+-. Ce : Öğ t Ös + öğ i - ir e +"« /ce ; İğ f İS f- eğ i . + . + ¦ Şol ; oğ • oş + oğ + ol + . +¦ . Celui . o*, 4 ös +- öğ f Öl + öğ + İğ teelui- iğ * is 1 öğ t öl * Üğ 4- iğ Bu karşılaştırmanın verdiği dil manazrası ne kadar açıkUr: (1) : V. | ğ ana kökünden ibaret olarak altı sözün hepsinde bir dir ve bir anlamdadır. (2): V.4, (s) den ibaret ola rak altı sözün hepsinde de oldukça geniş bir sahada ana kök mef humunun bulunuşunu anlatır (3): V. + ğ olarak her.altı söz de isimlendirici genel bir aian rolünü oynamaktadır. İlk üç kelimenin elemanları ı-rada bitiyor ve bundan (şu = ee sm ice) olduğu apaçık ortaya çıkıyor. (4): V. -p I olarak son üç keU menin hepsinde (şu) ile (ol) M birleşmesini göstermektedir. Dördüncü kelime de burada bu mektedir. "CeluV ve "icelui" şe ' killerinin asıl elemanları ile fso/j-un hep bir asıldan geldiği ve hev uç kelimenin (şu -i ol) dan ib*.-ret olduğu anlaşılıyor. Son iki kelime de bunlarda ¦ sonra geien iki elemandan : f S) Üğ: Oldukça yaygın bir sahada tecelli eden esas mef hüznünün umumileşmiş olan manasın» taalluk eylediği süje veya obiev gösterir. (6) İğ: Bu manayı tayin ve ıl. de eder, isimlendirir. "Şu, şol" ve "ce" sözlerinin ga rımuayyen bir obje veya süje göt-termesine mukabil "celui" nin muayyen bir süje veya obje anlatmışı da işte bu son eklerden dolar* dır. Not: 4. — Kelimenin başındı ana kökün varlığı da lâtince vt fransızca sözlerin türlü söylenişle rinden belli olmaktadır. Yukardı zikrettiğimiz lâtince "ecce" şek! ile eski provansal şekli olan ""..« este". Italyancası olan "çuesto" Ispanyolcası olan "aquesto" şekillerinin bablarında. konsonu ile dedismis olan ana kök kendin göstermektedir. /. N. DİLMEN [ "O" işaret sözünün ana/ısını d« yarın batotağız). ULUS 28 SONKANUN 1936 SALI Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. NO: 5209 Adımız, andımızdır Heryerde 5 kı Yunan Seçimi Çoğunluğu Venizelistler alacak görünüyor Seçimin katı neticesi çarşamba günü belli olacak Atina, 27 (A.A.) — Bu sabahın t*, at üçüne kadar elde edilen neticelere göre, mebuslar meclisindeki azalık aşa • Liberal parti lideri B. Venitelos ğı yukarı şöyle taksim edilmektedir: Venizelosçular: 130, Çaldaris halkçıları 65, Teotokis - Kondilis halkçıları 80, Komünistler 10. ORDU VE KOY F. R. ATAY Orduda askerlik, hizrrtetini bitiren genç köylülerin en yetişkinle; rinden bir kısmını. Kültür Bakanlığı emrinde, bir müddet stajdan geçirerek, taydalı koy unsurları elde etmek düşünüldüğünü haber aldık. Köy ekonomi, tarım, terbiye ve daha birçok bakımlardan cumur.ycıçi Türkiye davasının başında gelir. Bu topraklarda Ata -türk devrinden gayri hiç bir devir, k ö y c ü olmamıştır. Onu, şeriat soyucusunun, iltizamcının, dere -beyinin, vurgun faizcisinin elin -den kurtaran bu rejimdir. Topraksız köylü bırakmamağı işedinen ve gerçeleştiren bu rejimin hükü metidir; sıtmayla, trahomla, köyü kemiren bütün salgınlarla, biz savaşa koyulduk; gücümüzün yettiği ve büdcemizin elverdiği kadar, köy mektebleri açtık. Ve hepsini ancak başlangıçlar olarak görü, j-ruz. Türkiye nüfusunun en büyük kısmı, köylüdür; en bakımsız ve geri bırakılan kısmı, köydür; bu köyler dağnıktırlar: Bir çoğunun nüfusu, teşkilâtlamak teşebbüslerini önleyecek kadar azdır. Hal -buki bütün ülkeyi, bu asrın köyleri ile donatmak, köyü medenileştirmek ve teknikleştiı • mek, her cumuriyetçi türkün baş lıca kaygısıdır. Bugünkü türk köyü hakikatlerine uygun, belki yalnız bize hâs, amelî tedbirler bulmak, icadcı kafa ile düşünmek zoru altındayız. Orduyu köy için mektebleştirmek, şüphesiz, bu tedbîrlerin başlı -çalarından biridir. Yığın terbiyesinde ordunun hizmeti, kalabalı -ğının büyük bir kısmı, hemen he -men, bizimki ile aynı şartlar altında bulunan Sovyet Rusya'da de -nenmiştir ve her türlü fedakârlığı fazlasiyle ödeyen neticeler vermiştir. Siberya köylerine ne lâzım? Meselâ 5000 traktörcü! bu parola orduya gider ve askerliğini bitiren köylülerden beş bini, köyüne gittiğinde birer traktör makinisti ol -muştur. Sonu 5. inci sayfada) Geri kalan 25 azalık da muhtelif küçük partiler arasında taksime uğramak • tadır. Atina. 27 (A.A.) — Atina şehrinin 108 tane seçim bölgelinden 66 tanesi şu neticeyi vermiştir: Liberaller 17,318. Çaldaris taraftan Isaft ılar 11,394, Kondilis - Teotokİ S 083, Komünistler, 3.176, Kaneiopolosun ulusal ittihat partisi 1450. Cumuriyetçi partiler 993, Metaksasın "hür fikir,, partisi 1450. Atinû mebuslarının çoğu renizelist Atina, 27 (A.A.) — Yapılan he-(Sonu 3. üncü sayfada) Atatürk Yeni yunan elçisini kabul etti Yenİ yunan elçisi B. Rafael Yeni yunan elçisi B. Rafael cumartesi günü saat 16 da Çanka-yada Cumur reisimiz tarafından merasimle kabul edilmiştir. Yeni elçiyi Başbakanımız da kabul elti. Başbakan İsmet İnönü dün maka -mında yeni yunan elçisi B. Rafael'i kabul etmiştir. MISIR'DAKİ KABİNE KRİZİ Kabineyi Mahir Paşa kuracak Kahire. 27 (A.A.) — Kıral, tama -miylc bitaraf, müstakil bir kabine kurmayı, kendi özel bürosu direktörü Mahir Paşaya teküf etmiştir. Ulusal cepheyi teşkil eden bütün partililerin şimdiden yardımını temin etmiş bulunan Mahir Paşa. Vafd ile konuşmalarına devam etmektedir. Kahire, 27 (A.A.) — Vaziyetteki kararsızlık dolayısiyle askerlik ve polis bakımından ihtiyat tedbirleri arttırılmış • (Sonu 3. üncü sayfada) KIRAL CORÇ BUGÜN GÖMÜLECEK Parlamento Sekizinci Edvarda sadakatini tekrarladı Paris, 27 (A. A.) — Beşinci Cor-cun cenaze töre -ninde bulunacak o-lan B. Aras'ın başkanlığındaki türk heyeti bugün bu -raya gelmiş ve başta B. Suad ol -duğu halde Türkiye büyük elçiliği ileri gelenleri ile fransız dış işleri vc* harbiye Sakanlık -lan delegeleri tarafından selâmlan -mıştır. Heyet Londra'ya hareket et -mistir. Havas'ın sandığına göre B. Aras dönüşte Paris'te bir veya iki gün kalacaktır. Paris, 27 (A A.) — Kıral Çörtün cenaze alayına gitmekte olan bir Çok zatlar bu sa -hah Paris'ten geçmişlerdir. Saat IC buçukta Sovyet kurmay reisi General Tukhafçevski, beraberinde birçok subaylar olduğu halde Kale yolu ile Londra'ya gitmek üzere şimal istasyonundan hareket etmiştir. Londra, 27 (A.A.) — Dük dö Ftk den kırat Edvard VIII oir mebus delegasyonunu kabul Kent ve Dük do Gluçester, Danimar -ka kiralını Prens Akel'i, Prenses In-grîdi ve İsveç veliahdı ile karısını getiren hususi treni Viktorya durağın (Sonu S. inci sayfada) "Ulus,, un Dil Yazılan GÜNEŞ DİL Teorisine göre Türkçede işarete yarayan sözler üzerine bir analiz III. [Dün ve evelhi gün "6u" ve "şu" sözlerini analiz etmiştik. "O" sözünün analizini de bugün neşre diyoruz:] III. — O Şimdiki şivemizde sadece bîr vokal gibi söylenen "O" sözü, hem gözümüzden uzak ve bizden ayrı olan üçüncü bir şahsı, hem de u-zakta olan bir objeyi anlatmağa yarar. Bu sözün eski metinlerde görülen asıl şekli (OL) dur. Sondaki (L) kullanıla kullanıla aşınarak düşmüştür. Kelimenin aslı böyle olmak iktiza eder [1], (Ol) sözünün etimolojik şeklini yazalım: O) (2) (Oğ | ol) (t) Oğ: Ana köktür. Güneşi ve [/] Bütün eski Osmanlı ve Selçuk metinlerinde bu (ol) şekli görülür. Altay, Kâşgar, Soyot. Ta-rancı. Kırgız, Karakırgız, Koman. Teleüt, Lebed, Koybal, Kaç. Kü-erik, Baraba ve Karayim lehçelerinde hâlâ (ol) denilmektedir. Başkurt ve Kazan lehçelerinde (ul) denilir. Çovaş lehçesinde (ul) dan başka - baştaki (ğ) harfi (v) ye çevrilerek - (vol) ve (vul) şekilleri de vardır. Yakutçada "ol, öl, uol" şekillerinde kullanılır; cem'i "olor" gelir. Pekarski bu "ol" dan bahsederken "sonuna bir ek gelince "I" kaybolarak "o" şeklini alır" diyor. onun yerine geçen herhangi bir obje veya süjeyi anlatır. (Sonu 2. inci sayfada) Kabineler Telgraflar, Sarraut hükümetinin, üçüncü cumuriyetin 101 inci kabinesi olduğunu bildirmektedirler. Yılda bir buçuk kabineden bîr az fazla! Bu rakam, Fransantn hiç dur-luk yüzü görmediğini zannettirebi-lir. Fakat hakikat öyle değildir. Fransada hükümetler, şahıslar bakımından, belki en az değişenlerdendir: Meselâ Briyan 24 kabinede bulunmuştur. Bir gün, kendisine birçok kabineler düşürmüş olduğunu söyli-yenlere Clemanseau demiş, ki: "Hayır, dediğiniz doğru değildir: çünkü hepsi aynı idi!,, Fransada en mühim hâdise, radikal - sosyalist partisinin v azı -fesiz kalmış olmasıdır. Bu parti memleketin her tarafına, bütün rakiplerinden fazla, kök salmıştır. Fakat radikal - sosyalizmin programı ytllardanberi gerçelenmiştir. Bilirsiniz ki Ingilterede vazifesi kalmayan liberaller, konservatör-lerle İşçiler arasında âdeta eriyip gittiler. Bundan sonrası için belki asıl dursuzluk, partiler buhranı olacaktır. Radikal - sosyalizme yeni bir vazife bulmak lâzım. Şimdilik sağ ve sol tarafların diktatörlük teh-'ikesi karşısında, bu parti, fransız parlmantarizm ananelerinin mü-dafaacıst gibi görünüyorsa da, kendisi dahi, Lavalin otoriteci hükümetine taraftarlık etmek zorunda kalmujttr. Son buhranda ise, hükümetin parlamento dışından, yani radikal - sosyalist partisinin İcra komitesi kararının tesiri ile devrilmiş olmasına, gazeteler ve partiler, yolsuzluk atfet' mektedirler. O kadar düzgün ve normal işlerde ingiliz parlmantarizmi karşısında, fransız parlmantarizmi-ntfl aksayan bir sakat tarafı ı ar ama, nedir, nasıl onarılabilir? Ba suallere uzaktan biz değil, yakından kendileri bile tam bir cevab henüz bulmamışlardır. Çağrı Adliye encümeni 28-1-936 salı günü (Bugün) saat 10,30 da toplanacaktır. Bir kaçakçı kafilesi yakalan di Nezip'e İS Km. uzakta yabalanan arhacılar (Yazısı 3. üncü sayfada) N. v. Bisehoffun ANKARAsmı | : Pek yakında tefrika edeceğiz. \ Türk inktlâbını unlamağa ır batıya anlatmağa çalışmış ulun e6u değerli türk dostunun eserini ı'.ilimîze. \ Arkadaşımız Burhan Belge çevirecektir. SAMFA 2 1ÜL U S haberle r KAMUTAY im*\lel Demiryolları j - memurları tekaiul Hi.mıınumı kalul etti Kamula) dun Tevfik Fikret Sılay'ın • tısliğinde lopLınımştır. Ziraat Bankası kakkımUkı kanuna ek kanunun dördüncü maddesindeki 'icra reisi,, tabirinin tefsirine dair hukumrt tezkeresi okun-emiş vr lefsır fıkrası adliye encümeninin tesbit elliği "1697 sayılı kanunun dür -•kıncu maddesindeki icra reisinin vaıife-kıı 2U1M *»yıtı banumın dördüncü maddesinde yazılı icra islerine bakan bakimle* tarafından yorulur ,. şek'inde kabul •skmvüşla?. Rueeun Selimiye köyünden piyade «gutlarından İslam oğlu Mustafa, Şat -(•fallarından Sefer oğlu Hüseyin. Hasan •flu Bekir ve Demireı ı.eulUrındsn Ab-moğlu Hakbı'nm olum cezalarına çarp-tvıtınaları hakkında adtiye encümeni —jfcsUlı okunarak kabul edildi. Art İre ma. ekşilime ve ihale kanunu -mm, kir madde eklenmesi hakkında kanun pee-ieeı ile pamuk ıslahı kakkındaki hamse* prsjeııSM» ıhıneı müzakereleri ya -pamrak kabul eebkft. Devret Demiryolları ve I imanları ış-blme «mum mııekırlnğu memur ve mü» SakaVmhrrinc lehaud maaşı ballanması bak kındaki hamın projesi, polis teşkilat %m »ihim bağlı cetvele ehleeıecek had -•» *e Maliye Vekâletiyle emniyet işle-n mm ı..gu 1935 yılı kudceleri mask 25.75* bralm münakale yapsl • mvaaaaa dm» kamam projeleri muslacekrn a*.»tuieıek fcbol emim. Hammmy y**m lopUmteaklsr. Yeni ticaret görüşmeleri Ise« ve isviçre ile yeniden ticaret aşamaması yapılman elra/mda goruşme-Erec devam edilmekledir. tBmşt I. inci tayfada) (2) O/; (. { I); «Mr. Dâhil ol- tftuğu mefhumdan çok uzak, ayrı, »şüphem, belirsiz, umumî bir saltadaki süje r/ey a objeyi »e bununla mefhumun münasebetini göstermeğe yarar. (Oğ + W = OfW = Ol O): Söz söyliyenin kendisini gösteren çınlak a dan çok uzak, ayrı, belir asa bir süjeyi umumi ve müphem sVir şekilde anlatmağa yarıyan bir •özdür. Not: I. — Esti (ol) feltli yerine İugunku (O) şeklini analız edersek etisnolojik formül: v) 2) «e -t ©ğ) »eklini alır. Bu halde de (1) Oğ: Ana kök olarak "esas, sahip, Allah, efendi" mefhumları-»ı anlatır. (2) Oğ: (- i f); ek olarak kö-bun manasını tayin ve ifade eder. Bu halde (Oğ oğ = oğoğ = O): doğrudan doğruya "Güne|" i »e ondan abstre olarak çıkan "(isi" anlamının kendisini anlat asmk lâzımgelir. Pek eski Totem devirlerinde be-¦uı şahıslan ve objeleri birbiri n-slen ayırdedemiyen ve kendi varilliyle Totemin varlığını bir tutan tikel insanların, butun şahısları ve «4)elrn, taptıkları güneşin ve ona verdikleri anlamların kendisi ola sak telâkki etmeleri ve böylece ber bir süje ve objeyi, doğrudan aVoğruya "Allah, sahip, efendi, Totem" anlamlarına gelen tek bir "eğ" veya "oğ*' ana kokiyle anlatmağa çalışmış olmaları tabiî-«Kr |2]. Sonraları şahısları ayırde-debilen Türk, kendinden dışarda ve pek uzakla olan süje veya ob- \2] Profesör Marr, Külliyatının birinci ve üçüncü ciltlerinde zamirler meselesini araştırırken, insanlığın ilkel devirlerinde yalnız üçüncü şahıs zamiri kullanıldığını izah etmektedir. Paul Regnaud ilk once işaret zamiri kullanıldığı fikrindedir. Tuıkeede üçüncü şa-*"* '.'mır/ ile. işaret zamirinin ay-"'"..t*/ Ja bu fikri teyit İSTANBUL TELEFONLARİ Ekmek fiatları İstanbul, 27 ¦— Bugün toplanan narh komisyonu francaladan 20, ekmekten 10 para indirdi. Ayar müfettişlikleri İstanbul, 27 — Ene, Samsun, Mersin vilâyet merkezlerinde birer, Marmara mıntakasında üç ölçü ayar dairesinin teşkilât projeleri ha zırlandı. Afganistana gidecek profesörlerimiz İstanbul. 27 — üniversite hukuk fakültesi profesörlerinden Ethem Menemenli, Kâbıl üniversitesi rektörlüğü kakkmdaki teklifi esas ilibariyle kabul elli. Mukavelede mutabık kalınırsa derhal yeni vazifesine gidecek-lir. Ayrıca aft-an lıb fakültesi için Is-tanbuldan bir nisaiyeci, bir velâdi-v.rı. bir asabiyeci, bir bevliyeci, bir kulak burun boğaz mütehassısı olarak 5 profesör gidecektir. Bunlara 100—150 ingiliz lirası arasında maaş verilecek ve her biriyle 5 senelik mukavele yapılacağı söyleniyor. Iktisad profesörlerinden B. Muhlis Ege'nin de Bağdad üniversitesi ikti-sad profesörlüğüne gilmesi ihtimali vardır. Konyada ışık söndürme tecrübesi Koaya. 27 (AA.) — Koı........... bu gece saat yirmi buçukla başlı yan ve yirmi kire beş kala belen ışıklan söndürme denemesi noksansız bir muvaffakiyetle neticelenmiş lir. jeieri müphem ve umumi bir tekilde anlatmak için "oğ" köküne şümul ve umumiyet anlatan ". -f- /" «kını katmış, böylece "ol" sözü kurulmuştur. Not: 2. — Atika, lyonya ve Donda gibi eski Grek lehçelerinde ü-«uncu şahıs zamiri - tıpkı Türkçe-de olduğu gibi - bir (o) dan ibarettir. Bu (o) biraz uzun okunur. Bu uzun okunma, (oğ) şekliyle gösterilebilir. Bu (oğ), (mv) ve (ol) şekillerini de almış ve yanına anlamı kuvvetlendiren bir (to$) getirilerek (tâ kendisi) manasına (avtot), (aftos) ve (autos) şekillen yapılmıştır. Tamamiyle bu (oğ) un aynı ©-larak Turkçede (oh) sözü de vardır. Bu ?Özü Radlof, "öyle, evet, böyle" anlamlarına diye tefsir etmekte ise de verdiği Örnekler bu izahı yeter göstermemektedir. Meselâ "ol oh At/İ" sözünü "aynı adam, onun kendisi"; "bu oh üyge kirdim" cümlesini "aynı eve girdim"; "Men ok söyieyim" tabirini de "ben kendim söyliyeyisn, ben de söyliyeyim" diye tercüme ediyor. Demek ki (ok) sözü "öyle, böyle" gibi müphem bir manadan ziyade "özlük, kendilik" anlamları verir [3J. Profesör Marr, bu kelimeyi "bir kimse, herhangi bir kimse veya herhangi bir şey" diye anlatmaktadır [4J. Divanü lûgat-rt-Türkte kelime (oh) diye kaydedilerek manası "öz" île bir gösteriliyor. Profesör Marr, Gürcü dilinde üçüncü şahıs zamiri olan "ığı" nın da bu "ok" la münasebetini kaydediyor ki "eğ, oğ. ığ, ok.." köklerinin hep bir olduğunu ileri süren "Güneş - Dil" teorisine daha Önceden bir tanık vermiş demek-tir |5)._ |J] Radlof. J. s: 991. "Altay, Teleüt, Lebed, Şor, Kırgız, Kara-kırgız, Tarancı, Soyot, Sagay. Koybal, Kaç, Küerik. Kumando, Kırım, Uygur lehçeleri". [4] Marr külliyatı. III. s: 368. [S} Marr külliyat:. III. s: 194. Adapazarı urayı ile Adapazarı Türk ticaret bankası arasında Adapazarı, 27 (A.A.) — Şehrin elektrik işi hakkında Adapazarı Turk Ticaret Bankası ile uray arasındaki anlaş. ¦ ...... .ı. dair hakem heyelit arafından veritrn karar Bayındırlık Bakanlığınca gözden geçirilmiş ve ne yapılmak lâzım geldiği uraya bildirilmiştir. 924 yılında uraya verilen imtiyazda, urayın bu işi ya bir anonim şirkete yaptıracağı veya kendisinin de iştirakiyle kurulacak bîr sirkelin işleteceği jikre -dilmektedir. Halbuki uray ile Adapazarı Turk Ticaret Bankası arasında kumlan şirketin hmited kır şirket olması dolayısiyle Bakanlık bunun imtiyaz hükümlerine aykırı ve usulsüz olduğunu lesbit etmiş ve şirhelın tasfiyesi icabettiğini bildirmiştir Şimdi uray ile banka arasında konuşma-Ur cereyan çimektedir . İstihlâk pullan Finans Bakanlığı ambalajlı müstah -zarlara yaptıştırılmakta. olan istihlâk pullarının bazrküçük ambalajlı müstahzarlara yapıştırılmasının güçlüğünü göz* önünde bulundurarak küçük boyda istihlak pulları çıkarmaya karar vermiş ve ku husus için 3 örnek hazırlatmıştır. Bj hususta Sağlık Bakanlığının da mülale-ası alındıktan sonra pulların katılmasına başlanacaktır. Turizm komisyonu Bakanlıklar arası turizm komisyonu toplantılarına son vermiştir. Hasırlanan proje ku günlerde başbakanlığa sunulacaktır. Not; 3. — Fransızcadaki "il, elle, lui" sözleri ile (ol) an bir kökten geldikleri meydandadır. Bu kelimelerin asılları hakkında "O»car Bloch", "Dictionnaire ctimologıque de la langue Irança-ite'1 de şu malûmatı vermektedir. '*/. "İl, İla." - müfret olan "il", halk tâtincesindeki "illi" yi temsil eder. Bu da klâsik lâtincedeki ille nin yerini tutmuştur. Italyan-cası "egli", Ispanyolcası "el" ve (lâtince "ille" den gelen) "ellot", eski provansalcast "el" ve "il" dir. Cemi olan "ıls" 16 net asırda çıkmıştır. İtalyan, İspanyol ve eski provanı al dillerinde müfret ve cemi şekilleri hep birdir. Fransızca-da "evet" manasına kullanılan "oui" sözü de 16 ncı asırda bu "il" aslından alınarak kullanılmıştır. Bu söz 12 nci asırda "oil" şeklindedir. Bu da "o + il" dır ki eski frunsızcada - şimdiki "celâ" (yani O" manasında kullanılan "0" ile "il" den mürekkeptir. Eski tran-sızcada yine bu manada "O + je" de derlerdi. İkisi de tasdik anlamına gelen bu sözlere mukabil menfi şekilleri de "nen -f il" ve "n» +¦ je" idi. Şimdi fransızcada kullanılan "nenni" ne/i sözü "nen -f il" den gelmüftir; "je" li olan "o -f- je" ve "na -f- je" şekilleri ise istimalden düşmüştür. On altıncı asırdanberi "o -\- il" ve "nen -f- il" şekilleri kaynaşarak "oui" ve "nen-nV'olmuş ve bu sözler de analiz edilemez kelimeler arasına geçmiştir, eski fransızcada ki "O" lâtince (hoc) tan gelir ki eski provansal dilinde (oc) şeklindedir ve sonraları (c) düşerek (O) olmuştur". //. Elle, etles. - Latince "illa" ve "illa* tan. Fail zamiri olarak bu kelimeler müzekkerteri olan "il" ve "ils" in inkişafını takip etmişlerdir. Mütemmim zamir olarak müfret "elle" eski fransızcadaki "li" nin yerini tutmuştur. Bu "li" fransızcada pek çabuk kullanılmaz hale gelmiş ise de Normandi-yanın Şark ve Cenubu Şarki patu-alarında hâlâ kullandmaktadır". III. "Lui. - Kiâsik lâtince "ille" ve halk lâtincesi "illaV den. Ital yoncada ve eski provansal dilinde de "lui" dîr. Fransızcada ilkin "Türk kuşu,, nun çalışmaları Turk kuşu alanında çalışmalar gittikçe artmaktadır. Cumartesi ; uru a-landa çok ehmiyetli uçuş ve atlayışlar yapılmıştır. Şef planör Abdurrah-man ve Raif uçuşlar yapmışlardır. Paraşütle başlayan saniyeli uçuşlarda iki gencimiz paraşütlerini sekiz saniye geç açarak atlamışlardır. Hikmet 2000, Bayan Yıldız 2100 metreden paraşütle atlamışlardır. Başlan-«iç planörleri üzerinde beden terbiyesi talebesi rule ve kısa sıçramalar yapmışlardır. Sovyet Rusyada yüksek plânörcülük mektebini bitiren Bayan Sabiha çok muvaffakiyetli uçuşlar yapmıştır. Bu tecrübeleri öğleden once Genel kurmay talim ve terbiye heyeti şefi ve üyeleri tabib etmişlerdir. öğleden sonra da cumur reisimiz Atatürk sahaya gelerek gençlerin bu çalışmalarını tabib ve takdir etmişlerdir. Ankara hukuk fakültesindeki sömestr tatilleri Ankara hukuk fakültesinin sömestr tatili şubatın birinci günü başlayacak ve ayın 14 üne kadar sürecektir. Genç fakülleliler tatil günlerini memleket içinde bir tetkik gezisi ile geçirmek üzere bir program bazn-lamışlardır. Hukukçularımız Kayseri yolile Ada-naya ve oradan Tarsus ve Mersine gideceklerdir. Dönüşte Konyaya, Afyon v« Eskişehire uğrayacaklardır. yalnız gayrımuayyen zamir olarak kullanılırken orta çağlarda muayyen zamir olan "li" nin yerini tutmuştur. Bu "li" de Lâtince "ilH"-oVrt velir". t raMMizca. etimoloji lügatinden yukarıya aldığımız satırlar, bize kelimeleri yeni bir ışık altında tetkik imkânını vermektedir. Bir kere fransız etimologunun açıkça söylediği şu hakikati gÖz-Önune asalım: "Eski Fransızcada "O", Türkçe "O" nun aynıdır ve aynı manadadır \ Türkçeyi bilaniyen fransız eli-snoloğu eski fransızca "O" yu yeni fransızca "ceio" ile anlatmak istiyor - ki bu "celâ" da Türkçe "şol" dan başka bir şey değildir-. Herkes bilir ki şimdiki fransızca "celâ" nın Türkçesi "O" dur. Bu hakikate "Homer" denberi eski Grekçede de bu mananın u-zun bir "O" ile anlatılmasını ilâve edelim. Lâtince "hoc" ve eski provansal dilindeki "Oc" şekillerini de düşünelim. Hemen şu hükme varırız: "Avrupa dillerinin kaynağı denilen eski grek ve lâtin dilleri de, bunlarla kaynaşarak Avrupa milli dillerini yaratmış denilen Provansal, Kelt, Breton, Norman.... v. s. dilleri de Türhçenin lehçelerinden başka bir şey değildir". Şimdi "ii\ illi, ille, egli, el, ellos, elle, illa, illas, lui. Ulut. li" sözlerinin etimolojik sekilerini (ol) ile altalta yazarak analiz edelim: (l) (2) (3) (4) Ol oğ f ol 4- . + . ıı iğ f ü + . + • El eğ H el + . + . tın ğ 4 '! + iğ + • İlle iğ 1 el -f eğ -} . Egli[*]: eg 1 el f iğ + . İlla iğ | il i ağ + . I*] Bu İtalyanca seklin başındaki "eg", Türk fonetiğinin, "aynı konson yanyana tekerrür edemez; böyle görünen sözlerde bunlardan biri uzatma rolü yapan bir "ğ" den değişmedir" yolundaki hükmünü teyit eden canlı bir misaldir. İki "I" li sözlerin analizinde hep bu kaideyi tatbik ettiğimiz görülüyor. i'* l î î x llltM-Ilsİ Şubatın birinci cumartesi günü toplanıyor Ankara belediyesi meclisi şubatın birinci cumartesi günü ikinci devre toplantılarına başlıyacaktır. Celse, o gün saat onda, vali ve belediye reisi B. Tandoğanın reisliğinde açılacaktır. İlk toplantı ruznamesinde belediye iş -lerine dair ehemiyetli mevzular vardır. Bunları sırasîle yazıyoruz: 1 — Encümenler seçimi. 2 — Atlı spor kulübü suyundan para alınmaması hakkında reisliğin tezkeresi. 3 — Yenişehirdeki binanın fırkaya terkinden dolayı ilyönkurul başkanlığının tezkeresi. 4 — Kaymakamlık kadrosundan mühendis, memur, şufor ve amelenin şimdiden hizmet gördüğüne dair belediye reisliği tezkeresi. 5 — Ban fasıllar araststda münakale icrasına dair encümen kararı. 6 — Otobüs bölgelerine asılacak İ-lanlardaa alınacak ücret tarifesi hakkında encümen kararı. 7 — Otobüslere takılacak ilân va reklâmlardan alınacak ücret tarifesi hakkında encümen kararı. Profesör Richter'in Konferansı Profesör Dr. Hans Richter, 1 şubat 936 da Yüksek Ziraat Enstılu -sunun Dahiliye kliniğinde, öğleden sonra saat 17 de "Atm yürüyüşleri ve dalganın dört ayaklı hayvanlarda dahi hareket prensipi olduğu., hakkında bir konferans verecektir. Almancadan turkçe ve tercümesi Dr. Salahaddin Batu tarafından yapılacaktır. U : iğ + il + iğ + . Elle : eğ f el -f eğ + . Ellos :tg f el + os (ğ) İllas; ; iğ + il + as (ğ) [**J tüt 1 ? et uy- m fu\ uu ^ m ÜJuı ı& -f" " + t *ğ Bu tabloda üç seri görüyoruz: Birincisi iki elemandan mürekkep olan ol. il, el" kelimeleridir. Bunlarda: (1): "V. 4- g" ler hep ana kök-tur ve "Esas, sahip, Allah, efendi" anlamlarını ifade eder. (2): "V. + i" ler hep (. + 0 ekidir ve bu ana kök anlamının geniş, yaygın, müphem, belirsîs bir sahada tecellisini gösterir. İkinci seri, üç elemandan mürekkep olan "illi, ille, egli, illâ, li, elle, ellos, illas" kelimeleridir. Bunların da ilk iki elemanı tıpkı birinci serideki sözlerin elemanla-nyle birdir ve bir anlamdadır. 3):"V. + g(s) " ler hep tayin ve ifadeye yarıyan, mefhuma isim veren (. \ ğ) eklerinden ibarettir. Birinci seri kelimeler tamamiyle gayrımuayyen, uzak ve belirsiz herhangi bir süje veya objeyi işaret ettiği halde bu ikinci seri kelimelerde az çok bir belirti manası olması da işte bu üçüncü elemanın varlığından ileri gelmektedir. Üçüncü seri, dört elemandan mürekkep olan "lui" ve "illui" kelimeleridir. Bunların delâletleri doğrudan doğruya muayyen bir şahsa ait olduğundan, ilk üç ele* mandan sonra bir de: (4) "İğ" elemanı gelmiştir ki bu da mefhumun taallûk eylediği süjeyi gösteren afiksten başka bir şey değildir. İşte görülüyor ki, Avrupa klâsik etimolojisinin bir türlü içinden çıkamadığı birçok kelimeler, Türkçe asıllariyle karşılaştırılınca, güne? ışığının altına düşen kar külçeleri gibi eriyip ana varlıklarını göstermektedirler. /. N. DİLMEN [ "O" dan çıkmış denilen "evet*9 sözü ile "işbu" ve "işte" işaret keti* melerinin analizi yarınki sayımızda* dırj,_ • [**] Bu iki sözün sonunda ta* yin ve ifude rolünü ifa eden "s" * ler, eski lâtirK-eıle daima olduğu gibi. birer "ğ" den de"İlmedir. "Ulus „ un Dil Yazılan 2*1 Ml\k\\l N lO.'M» \KSAMfU Son haberler üçüncü Myfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. NO: 5210» ADIMIZ. ANDIMIZDIR Hcrverde 5 kı Beşinci Corc'un Cenazesi Dün şimdiye kadar görülmemiş bir törenle kaldırıldı Törende bir Cumur Reisi altı Kır ah yirmi uedi Prens, otuz üç elçi bulundu Dün Ankarada İngiliz büyük elçiliğinde dinî bir tören yapılmış ve bütün Türkiyede resmî bayraklar yan çekilmiştir. Londra. 28 (A.A.) — Vest-mİnister Hall'-den Padding -ton istasyonu a-rasında Ingil -tere'nin şimdiye kadar gür• memiş olduğu büyük cenaze töreni yapılmıştır. 6 kıral. 27 prens, bir cu -mur reisi. 33 büyük ve orta elçi, elliden fazla alaya mensub müfrezeler, as -kerî, havai ve bahri teşekküller payitahtın . addı I- ı inde ıı şey-., V.. ..1 C. cun tabtuuna refakat ediyor . du. ilmym tfHm*- /ti yollarda Londra. 28 (A.A.) — Vest-minister Hall'in kapıları, bu sabah saat 4 de kapatılmıştır. Dört gündenberi kiralın cenazesi önünden 809.182 kişi geçmiştir. Birçok kimseler, geceyi sokakta geçirmişlerdir. Sabahleyin saat 8 de payitahtın başlıca caddeleri erkek, kadın ve çocuk olmak üzere iki taraflı halk İle dolmuştu. Bunların mik-darı durmadan artıyordu. Halk, rutubetli ve iliklere ka dar işleyen soğuğa rağmen sükûnetini muhafaza etmektedir. Hattâ bazı kimseler, yedi sekiz saat tenberi bu soğuğa tahammül eylemektedirler. Polisler, caddelerin her iki tarafında aralıksız uzun saflar vücuda getirmeğe başlamışlardır. Londra. 28 (A.A.) — Cenaze a-layının geçeceği sokak ve meydanlar çok erkenden halk tarafın dan tutulmaya başlanmıştır. Birçok kimseler daha gece yarısından evel bir yer tutmak için yaya kaldırımını dolduruyordu. Bun Urdan bir çoğu örtü ve hattâ yalakları ılf gelmişlerdi. İhtiyatlı ol-mıyanlar da soğuktan gazete kâ ğıtlariyle korunmaya çalışıyorlar Y UN AN SEÇİMİ MI I I. \K EKSİ Kİ ı I I I \| II IIKR ALLKR. NE CUMI'RİYET-(II.FR. NE DE VENlZF.I.OS MI ıı vi ıı i ı ki BAŞAR \ MIYORLAR. Atina. 28 (A.A) — İç bakanlığı seçim hakkında ikinci kısım olarak aşağıdaki neticeyi tebliğ etmektedir: Venizelistler : 124 Çaldaris halkç.lar : 65 Kondilis - Teotokis 60 Metaksas listesi 7 Cumuriyetçiler 12 Komünistler 16 Kotamanis grupu : 4 Geri kalan 12 mebusluk sonra belli olacaktır. Mutlak ekseriyeti ne liberaller, ne cumuriyetçiler. ne de Venizelos muhalifleri başaramıya -caklardır. Başbakan B. Demircis, muhalif iki büyük gruptan biri mutlak ekse -riyet elde etse bile, herhalde bir milli birlik kabinesi teşkili lâzım geleceğini bildirmiştir. Atina, listesinin başında seçilen liberal mebus Gonatas. dün akşam söylediği bir nutukta kiralın bitaraf hükümetini sitayişle anmış ve seçimdeki intizamdan dolayı süel makamlara teşekkür etmiştir. (Sonu S. inci tayfada) ... S Kırat Corc'un tabuîu Vvttminİsteı'de iken dı. Uygun ve boş bulunan her yerde tribünler yapılmıştır. Bunlar siyaha boyanmaktadır. Birçok büyük mağazaların vitrinleri de tribün haline sokulmuştur. Buralarda bir yer yirmi dört türk lirasına kiralanmak-(Sonu 3. üncü sayfada) İM GÜNKÜ İnkılâb dersi M.l.iMi.,1 Eoad Bostu tarafından verilecektir. ÇAĞRI ....... ! Büdce, Divanı Muhasebat ve İktısad c l'.ıuümenlıı inden mürekkeh umumi heyet bunun Kumıı-, taydan sonra toplanacaktır. Hüznüme suttur; t) Denizyolları işletmesinin 1193$ yılı büdçe ve kadrosunda I değişiklik yapılması hakkında ?- Başvekâlet tezkeresi. 2) A. K. A. Y. İşletmesinin I1936 yılı büdçesine merbut (4) numaralı cetvelde değişiktik ya-I pılmasına dair Başvekâlet tez-1 keresi. 3) A. K. A. Y. İşletmesinin 1936 ytlı kadrosunda değişiklik yapılması hakkında Başvekâlet tezkeresi. İTALYA - KTVOPİ H\RBI Ordular dinleniyor Mareşal Badoğliyo italyan ordularının vaziyetlerini iyi görmektedir. Londra, 28 (A. A.) — Royter -den: Şimal cephesinde, Makal -le bölgesinde i-talyan tayyarelerinin keşif faaliyeti kaydedil -mektedir. A d i »a -baba haberleri muharebenin devam ettiğini bildiriyor. Fakal bunların küçük ç a rpışmalardan ibaret olduğu an laşılmaktadır- E-sasen, iki taraf da zayiat verdiği için kendilerini toplamak ih-t i yacındadırlar. Bundan dolay. V***Û*t* W «ören Mareşal Badoğliyo bir müddet bu bölgede ehemiyetli hareketler beklenemez. Cenubda, Negelliden hareket eden motorlu kollar akınları sırasında ciddi hiç bir mukavemete rast gelmemişlerdir. Ras Desta kıtaları küçük gruplar halinde daha kolay toplanmak için dağlık bölgelere dağılmışlardır. Bu hal, Ras Desta ordusunun dağılmış olduğunu göstermekte ise de Royterin Adisababadan aldığı bir telgrafa göre Sidamodaa gelen bir haberde Ras Destanın esas kuvvetlerinin muharebeye iştirak etmediği, habeşlerin Uaderayı ellerinde tutmakta oldukları ve bu mevkie doğru mühim takviye kıtaları gelmekte bulunduğu bildiriliyor. Royterin bir habeş tebliğine dayanarak Adisababadan aldığı diğer bir telgrafta, dün bir italyan keşif tayyaresinin vmrliye kadar * r Gedilen en uzun kesiflerden birini yaptığını, tayyarenin italyan şimal hatlarından hareket ederek Setit nehri yakınında Birkutapres dağı üzerinden ve sonra da Gojjam vilayetindeki Babat ve Gondar üzerinden uçarak aynı yoldan geri döndüğü bildiriliyor. İsveç hastanesi azasından bir kısmı Adisababaya varmıştır. Diğerleri de bugün beklenmektedir. Bunlar geçen ay sonunda Dolo yakınındaki bombardımandan sonra kurtarabildikleri kamyonlarla teçhizatlarını Negelli yakınmda bırakmaya mecbur kalmışlardır. Sidanmodaki habeş kmlay hastanesini idare etmiş olan kanadalı Dr. Huper de teçhizatını kaybetmiştir. Sidam* bombardımanında binlerce hayvan telef olmuştur. Mareşal Badoğliyo diyor ni.. Asmara, 28 (A.A.) — Alman ajansının hususi muhabirinden: Mareşal Badoğliyo geçen pazar günü, umumi karargâhtaki gazetecileri kabul ederek, Ras Kassa ile Rai (Sonu 3. üncü sayfada) ırl Yeni fransız kabinesine itim ad m e s e l e s i Parİs. 28 (A.A.) — Havai ajansı bil diriyor: Hükümetin umumi siyasası uze rinde yapılacak müzakerede söz istiyen 1er, dün akşam 17 yi geçmişti. Sanıldığı na göre müzakere, perşembe günü öğleden sonra ve bütün cuma günü sürecek ve gece toplantısında bitecektir. Müfrit olmıyanlar arasında uzlaşmaya doğru bir hareket görülmektedir. Fakat her • kesin alacağı aııl vaziyet, hükümetin be yannamesinî okumasından sonra belli ola çaktır. Şimdiden sağ cenahta 100 kadar aleyhde ve sol cenahla radikal sosyalist ler arasında 250 kadar lehde rey belir -""' gibidir. Tereddüd halinde 250 kişi kalıyor ki bunların yüzü S F. I. O. sos yalist partisindedir. Eğer bu sosyalistler, kabine lehinde rey verirlerse hükümet, en farla 150 ye karşı 350 rey İle itimad 11.ı. .U11 ¦ Eğer sosyalistler müstenkif kalırlarsa, itimad, en fazla 200 reye kar şı 290 reyle verilecektir. Londra. 28 (A.A.) _ B Flandcn, "News Chronicle,, gazetesine beyanatında kendi grupu arasından bir kısmı -nin kendisinden istifa etmesini istediğinden haberi olmadığını, esasen istifa niye tinde bulunmadığını bildirmiştir. UZAK ŞARKTA NONCOI 1^ I İN SINIRINDA MONGOI \ I M VN* I Ko Kİ \ -\ I 11 I Kİ İR İSINDA ÇARPIŞIM \ ol Dİ . Londra, 28 (A.A.) —Havas ajansı bildiriyor: Londradaki japon mahfilleri ne gelen bir habere göre, şimali Mongo-listan ile Mançuri arasında bir hudud hâdisesi olmuştur. Bir Mançuri müfre. si geçen çarşamba günü hududa 30 ki -lometrc mesafedeki Helmut bölgesinde yüz kadar Mongol askerînin taarruzunu uğramıştır. Mançurililer. düşmanın us -tunluğu karşısında bir ölü İle bir mitral-yöz bırakarak çekilmeye mecbur kalmışlar, fakat iki mongol askeri esir ala -rak dönmüşlerdir. Mongolların bu ^ar pışamlarda bir veya iki tankk ullandık • lan teyid edilmektedir. Mançuri hükümeti mongol hüküme tı ne/dinde protestoda bulunmuştur. Deniz konferansı Londra, 28 (A.A.) — Kiralın Ölümü dolayisiyle geri bırakılım olan deniz konferansı yarın tek rar çalışmağa başlıyacaktır. it Ulus,, un Dil Yazılan GÜNEŞ-DİL Teorisine göre Türkçede işarete yarayan sözler özerine bir analiz IV. [Bundan Önceki yazılarımız "Bu, Şu, O" işaret sözlerinin analizlerini göstermişti. Bunların cemilerine geçmezden önce, "O" ile alâkalı denilen "Evet" sözü ile, bu işaret sözlerinden çıkan "İşbu" ve "İşte" sözlerini de aşağıda analiz ediyoruz]: l.\ I I Not: 4. — Fransızca (evet) demek olan (oui) hakkında (Oscar Bloch) un yukardaki mütalâasını mücerret eski fransızcada (celâ) yani (O) anlamına (O) kullanıldığını göstermek üzere kaydettik. Yoksa I evet) ve (oui) sözleri de doğrudan doğruya bir asıldan gelir. Bunu izah İçin, ilk önce Divanü lügat-it-Türk'ün şu kelimelerini gözden geçirelim: /. "UVA. - davetçiye verilen ce- vap harfidir. Meselâ "ya Muhammet.'" diye nida edilirse cevap veren "uva" der; manası "buyurun, emriniz nedir?" demektir, (cilt: I; s.: 43). II. "EVET. - (EfhcO manosınov dır [*|. Arapça (Neam) demektir. Bunun aslı iki mahreç arasında (f) dir. Bunun (v) ite değtş-— Sayfayı çeviriniz — |*1 Burada "Ih" ile işaret ettiğimiz harf. eski Türk lehçelerinde (v) ile (I) arasında bir sej^ ren konsondur. ULUS NUN Ittft» ÇAR.SA DûMİmirter Bu hız yavaşlamasın! Güzel bir inkişafa şahid oluyoruz. Köşe başlarında, gazete satıcılarının seyyar sergilerine şöyle bir göz gezdiriniz ve üç yıl Önce, aynı yerde, dört beş gazetenin monoton manzarasından başka bir şey göremediğiniz günleri hatırlayınız: Bu kadar kısa bir zaman İçinde meydana gelmiş olan inkişafın sürat ve genişliği içinizi sevinç ve gururla dolduracakur. Ayrıca müşahedesi bizi sevindiren bir temayül de teknik kalite yanında, ve ondan önce, fikri kaliteye ehemiyet veren mecmualarımız sayısının günden güne artmasıdır. Edebiyat ve fikir âlemimizin, teneffüs edilemiyecek kadar ağırlaşmış olan havasını sanki serin bir rüzgâr tazelemiştir ve sanki, etrafımızdaki korkunç ölüm sukutunu bir fağfur kâse gibi birdenbire parçalıyacak olan senfoni başlamak üzeredir, kulağımıza umud verici akord sesleri geliyor. Uzun, çok uzun sürmüş olan letarji devresi acaba sahiden son bulmuş mudur? Acaba, bütün bu etrafımızda gördüğümüz kımıldanışlar, bir kötürümün umudsuzca bir gayretle kendi kendini aldatmak için yaptığı devamsız jestlerden ibaret değil midir? Bedbin olmak istemiyoruz, içinde yaşadığımız zaman ve şartlar, bize bunun aksini emrediyor. O-nun içindir ki, gördüğümüz bu mecmua yığmlan, yalnız gözlerimi/i oynlivan bir satıh süsü olmaktan çıkıyor, kafalarımıza hi-tab eden ve bizi hakikî bir iç kalkınışın ilk alâmetleri karşısında bulunduğumuza inandıran bir mahiyet alıyor. Her sahada şaşırtıcı hamleler yapmış olan devrimin eseri, ancak geniş bir kültürel kalkınma ile tamamlanabilecekti. Bu tarafımız-daki eksikliği biliyor ve bizi sevindiren hâdiseler arasında bu tek zaaf noktamıza sık sık işaret etmekten geri kalmıyorduk. Bir zamandanberi memleket aydınlarının, tek tek, grup grup gösterdikleri gayretler, hayırlı münebbih tesirini göstermiye başlıyor. Ancak unutmamalıyız ki, bu hareket, ferdlerden gelen hamlelere yığınların iştirak etmesi sayesinde ileri götürülebilecektir. Bize bugün için düşen vazife sihirli mayayı, büyük hamurun içine karıştırmaktır. Maya çalışmaya başladığı zaman faydalı işini tek başına da görür. Aman bu hamlenin hızını azalt-mıyalım, bu hızın azalmaması için neler yapabileceğimizi, ne gibi tedbirler almamız gerektiğini düşünelim. Bu tedbirler ve bunların hayatî lüzumu üzerinde şimdiye kadar çok şey yazılmıştır. Fakat eski derdlere burada tekrar dönmek niyetinde değiliz. Bugün için, bize büyük umudlar veren bir tezahürü kaydetmekle iktifa edelim. Y^şar NABÎ Vilâyetlerde boğucu gaz kursları Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı, hava hücumlarına ve boğucu gazlara karşı korunma usullerini Öğretmek üzere, vilâyetlerde birer kurs açmaktadır. Kurı tedrisatında lâzım olan malzeme, her : lâyet için ayrı bir takım olarak, m *İy-Ic hazırlanmış ve taümatnamesiyle birlik te vilâyetlere gönderilmiştir . Bu kurslarda dersleri ve konferansları, geçen yıl içinde, vilâyetlerden gelerek, Ankara'da gaz kursu gören, doktorlar vereceklerdir. Yeni bir kanun projesi Bayındırlık bakanlığı, posta nakil işlerinin pazarlıkla, tamir ve imar işlerinin de emaneten yapılmasını temin maksadiyle arttırma eksiltme ve ihale kanununun 46 ve 50 ıncı maddelerine birer fıkra eklenmesi hakkında bir kanun projesi hazırlamıştır. iç haberler KONFERANSLAR Yarın saat 20.15 de, Gazi Terbiye Enstitüsü öğretmenlerinden B. Hani Bedi tarafından, Gazi Terbiye Enstitüsünde millî çek kompozitörü Smetana hakkında bir konferans verilecektir. Konferansa herkes gelebilir. *•* Akdeniz kıyılarında kendi yelkenlisi ile bir gezi yapmış olan B. İhsan Deniz-er cuma günü 17,30 da bu gezisine aid projeksiyonhı bir konferans verecektir. İSTANBUL TELEFONLARI Güzel sanatlar akademe-sinin yeni profesörü İstanbul, 28 — Güzel sanatlar a-kademisi profesörlüğünden istifa e-den Egli'nin yerine tayin edilen profesör mimar Galstig bir kaç güne kadar Istanbula gelecek ve işe başlıya-caktır. Üniversitemizin yeni profesörü İstanbul, 28 — Üniversite kulak, bu rur, boğaz hastalıkları profesörlüğüne tayin edilen Profesör Pa'man şubat başında İstanbul'a gelecektir. Ekalliyet mekteblerinin ders programları İstanbul, 28 — E cnebî ve ekalliyet mekteblerinin tedrisat programlarını birleştirmek için çalışacak komisyon bugün işlerine başladı. Gazi köprüsü inşaatı İstanbul, 28— Almanya'dan Gaz köprüsünün tatbikat projelerinin mart nihayetlerine doğru gönderileceğine dair belediyeye haber gelmiştir. Köprünü inşaatına Un kapanı tarafından başlan ması çok muhtemeldir. İstanbul şehrinin plânı İstanbul, 28 — Belediye şehrin imar plânını yapacak olan Prost'un mukabil teklifini almış ve iç işler bakanlığına göndermiştir. Bakanlık kabul eder etmez Prost davet edilecektir. îstanbulda havalar istanbul, 28 — İstanbul da bir bahar havası vardır. Ağaçlar çiçeklen-mekte ve kırlar yeşillenmektedir. Şii keti hayriye umum müdürü çekildi İstanbul, 28 — İdari sebeblerden dolayı aralarında çıkan ihtilâf ü-zerine Şirketi hayriye umum müdürü Yusuf Ziya ve şirket idare meclisi azasından Mahmud Nedim istifa etmişlerdir. Umum müdürlük işini şimdilik işıetmc müdürü yapmaktadır. İstanbul telefonu İlk tecrübe çok iyi netice verdi Ankara - İstanbul telefonunun kuvvetlendirilmesi ve telefon .¦¦•¦mele -rİnin sıra beklemeğe mahal kalma •lan temini içîn İstanbul ve Ankarada kurulmakta olan koramportör cihazları ve Geyvede yapılmakta olan mü şeddede tesisatı bitirilmiştir. Posta ve telgraf umum müdürlüğü dün sa il on yedide koranportörlerle Istan-bulla ilk tecrübe görüşmelerini başa ıı ile yapmıştır. Halen Istanbulla go • üşmeyi temin eden mevcud her hatta ilâve olarak iki üç gün sonra yeniden iki hat konuşmaya açılacak ve on beş t;ün sonra açılacak diğer bir hatla mevcud hatlar altıya çıkarılacaktır. Vekil öğretmenlere verilecek aylıklar Bazı okulların açık bulunan, ya-hud asili askere giden öğretmenlikle re vekillik eden aynı okul Öğretmenlerine üçte iki nisbetİnde aylık verdikleri görüldüğünden, Finans bakanlığa, bu gibilere ancak beşte birden üç -tehire kadar aylık verilebileceğini Kül -tür Bakanlığına yazmıştır Tiftik satışları hararetlendi İstanbul. 28 — Tiftik üzerine piyasada hararetli satışlar yapılmaktadır. U mu m i satış 8474 balyadır. Bunun 1845 balyasını Sovyetler 1229 balyasını d. ¦•• manlar almışlardır. Fiatlar üç kuruş yükselmiştir. B. Popof geliyor l*t-nbul, 28 — n,-ı- ...Ankara elçilik müsteşarlığına tayin e-dilen La Bulgari gazetesi ve ajans müdürü B. Popof bugün geldi ve akşam Ankaraya hareket etti. Filürya için İstanbul, 28 — Belediyenin 1936 büfesine flürya için yeniden taksi sat konmuştur. Kızılay Ankara merkezin in çalışmaları Kızılay Ankara merkezi gençlik teş-kilâtiyle el ve iş birliği yaparak kışlık çalışmalaı ına başlamıştır. Orta nu I trb'f ı Iı- liselerde tespit edilen fakir talebelerden 330 kişiye her gün sıcak yemek verilmekte, ayrıca şefkat yurdunda barınan fakir ve kimsesiz 120 aylcnin de günlük yemekleri temin edilmektedir. Buradaki ayleleriı, 26 çocuğu tamamen giydirilmiştir. Talebe pansiyonundeki talebe adedi 20 ye çıkarılmıştır. Şefkat yurdunda halkevi içtimai yardım komitesiyle beraber açılan ayak dispanserlerinde Edirne Saylavı Bayan Fatma Memik hastaları muayene ve ilaç-1 arını meccanen vermeğe baş!amışUr. Kızılay umumî merkezi mekteb talebelerine verilecek yemek masraflarına karşılık olmak üzere Ankara merkezinin emrine şimdilik bin lira vermiştir. Bunlardan başka da umumî yardımlarına devam etmekte, ve yurdda barınan kadınların çalışmaları ve bu çalışma semerelerinin teşhiri için hazırlanmaktadır. Ankarada verem dispanserleriyle yapılan temas üzerine dispansere devam edenlerden yardıma muhtaç olanlar tespit edilmektedir. Bunların adedi v© umumî vaziyetleri belli olduktan sonra Kızılayın verem mücadelesi için esask bir program yaparak yakında toplanacak olan kongresine bildirecektir. Kızılay Ankara merkezi, bundan başka, ankaralıların bir araya toplanma ve eğlenme ihtiyaçlarını da karşılamak üzere her ayın birinci cumartesi günleri. Şehir lokantasında, bîr dinedansan tertib etmeği kararlaştırmıştır. Lokantaya gelenlerden duhuliye alınmıyacak, fakat gelenler için gece elbisesi mecburi olacaktır. toplanıyor Ankara vilayet umumî meclisi, şubatın birinci cumartesi günü, toplantılarına başlıyacaktır. Dayreler şimdiden meclise verilecek büdce hazırlıklarını tamamlamışlardır. Mecliste açık bir azaltk vardır. Bu azahk için, bugün Kızılcahamam da seçim yapılacaktır. meiı caizdir... [**} " ci/t: I; 78). III. "EFHET [*J. - monojı arap-ça (Neam) yani (evet) fir. Üç şe-hilde lügattir: (1) Yağma, Tohsi ve Kıpçak lügatlerinde "efhet"; (2) Oğuz Türhçesinde "emet" ne "evet"; (3) başka Türk lehçelerinde "YemeT.,,. Radlof lügatinde de (evet) manasına olarak Çağatay lehçesinde "ava" kullanıldığı gösterihnektedir (cih: 1; s.: 636). Şimdi, Türkçede (evet) in eski şekli olduğu anlaşılan bu (uva) ve (ava) kelimeleri ile arapça (eyva) ve fransızca (oui) kelimelerinin etimolojik şekillerini altalta yazalım: O) (2) (3) Uva : uğ + uv 4- ağ Ava :ağ 4- av 4- ağ Eyva: ey 4- av -+- ağ Oui : oğ + uğ + iğ Görülüyor ki bunların da hepsi bir şekilde ve bir anlamdadır. (O Uğ, uğ, ey oğ: hep "esas" anlamına olarak ana kök, yahut - yalnız arapçasında - onun yerine geçen birinci derece prensipal köktür. (2)Uv, av, uğ: ana kök mefhumunu kendinde tecelli ve tecessüm ettiren süje veya objeyi anlatır fondamantal elemandır. i3%Ai, iğ: bu mefhumu tayin [**] Türkçede (evet) kelimesi yoktur diyenler, bu maddeyi görmemiş olmalıdırlar. "Hayır" manasına da yine Di-sw^^a (av) kelimesi vard;r. (cilt: ve ifade eden ektir. Esas anlamının bir süje veya objede tecellisi yolundaki müphem mefhum, ilk insanlarca sadece bir tasdik manasına hamledilmiş olduğu görülüyor. Mütekâmil Türkçe buna ''bahsedilen me.'hu-mun yapılmış, olmuş olduğunu gösteren" bir ek daha katarak "evet" sökünü yaratmıştır. Bunun etimolojik şekli de şudur: (I) (2) (3) (4) eğ + ev + eğ + et Buradaki son (. + t) ekiyle mana tamam olmuştur, lk.nci elemanın (v) si (f)je (m) ye değişebildiği gibi, baştaki ana kök yerine (ey) alınarak (yemet) şekli de doğmu; olur. İŞBU (Şu) sözünün aslı olan (uş), yahut - (V. 4/- ş) olabileceğine göre ¦ (iş) sözü, (bu) ile birleşerek (İşbu) şeklini alır. Bunun etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) (5) uğ 4- uş + uğ -f ub + uğ Kelime mürekıieptir. (Şu) ve (bu) anlamlarını birleştirerek hemen pek yakında olan, yahut hemen sözü geçmiş olan suje veya objeyi göstermeğe yarar. Etimolojik analizde şöyle taksim edilmek lâzımgelir: (I) (2): (3) (4). (S) I. Uğ -f uş II. :-i-uğ 4-ub: + uğ İlk kısımda: (1) Uğ: "Esas, sahip, Allah, efendi" anlamlarına ana köktür (2) U*: Bu mefhumun oldukça geniş bir sahada yayılmasını gösterir ektir. (Uğ + uş = uğuş = uş): Oldukça geniş bir sahadaki esasa işaret eder. ikinci kısımda: (3) Uğ: Yine aynı anlamda olarak ana köktür. Tekerrür ettiği için bütün Türk lehçelerinde bu eleman düşmüştür. (4) Ub: Ana kök anlamını kendinde tecelli vt tecessüm ettiren süje veya objeyi gösterir. (Uğ -f- ub = uğub = ub): bir süje veya obje üzerindeki esasa işaret eder. Bu iki kısım birleşince husule gelen (Uğ 4- uş — uff + "b = uğuşuğub = uşub) şekli esas mefhumunun oldukça geniş bir sahada bir süje veya objeye taallûkunu göstermiş olur. işte bu manayı da (5) uğ: eki tayin ve ifade eder. Not:. — Çovaş lehçesinden yu karda sözü geçen (siyav) ve (si-yava) sözleri de (işbu) ile bir yapıdadır. Etimolojik şekillerini altalta yazalım: (1) (2) (3) (4) (5) îşbu : iğ + iş + iğ + ub 4- uğ Siyav .- iğ + is -f* iy + ay + • Siyava: iğ + is + iy + av + ağ Görülüyor ki burada yalnız kategorik tebadüllerle sözlerin birliği açıkça kendini göstermektedir. "ş = "ğ = y", "b = v" olduğu malûmdur. İŞTE Yine (şu) nun aslı olan (uş - iş) elemanına "yapılmış olmaklık, olmuş olmaktık" manasının katılma- sı ile (ifte) sözü de kurulmuştur. Eski eserlerde bunun (usta) şekli de vardır. Etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) iğ 4- iş 4- »t + eğ (1) İğ: "Esas, sahip, Allah, e-fendi" anlamlarına ana köktür. (2) İş: Ana kök anlamının oldukça geniş bir sahada tecellisini gösteren ektir. (3) tt: Ana kök anlamının oldukça geniş bir sahada olmuş olduğunu anlatır. (4) Eğ: İşte bu anlamı tayin ve İfade eder. (İğ + iş 4- i' + *f= ÎBW' ana kök kendisinden sonra gelen elemanla kaynaşarak ve 3 üncü elemanın vokaliyle son elemanın konsonu da düşerek (İŞTE) şeklini almıştır. İŞTE: Göz önünde bulunan belli bir süje veya objeye işaret eder. Not: 1. — Lâtince (iste) ve eski fransızca (icest) ve (iceste) sözleri de (işte) den başka bir şey değildir. Etimolojik şekillerinin kar şılaştırılması bunu derhal meydana çıkarır: (1) (2) (3) (4) İşte : İğ + iş + »t + îste : İğ + is + it + eğ tcest [*]: tk + es + et + . tceste [*]: îk + es + et + eğ [*] Lâtin ve fransız dillerinde (c) harfi, hem (k), hem de (s) sa-dalarını verir. Burada doğrudan doğruya (k) sesi vererek ana kökün yerini tutan birinci derene prensipal köklerden biri olmak ü- Not: 2. — Bu analiz, fransızca-da "ce" nin vokalle başlıyan kelimeler önünde "cet" ve miîenne-sınde "cette" şekillerini almasını da izah eder. Bu şekillerin şimdiki istimal tarzları, tabiî, muahhar şeylerdir. Aslında bunların Türkçe "işte" yerinde kullanıldığı meydanda. Hele eski fransızcada hepsinin başında birer "i" bulunduğu, fransız etimoloji lügatlerin* ce de itiraf edildikten sonra, artık bu nokta üzerinde hiç şüphe v© tereddüde mahal kalmaz. "Cet" ve "cefte" sözlerinin etimolojik şekillerini "işte" nin etimolojik şekli ile altalta yazalım: (1) (2) (3) (4) İşte : iğ 4- iş + et 4- eğ Cet ; iğ 4- is 4- et 4- ¦ Cette: iğ 4- is 4- et 4- eğ Görülüyor ki, yalnız "ş" yerine aynı anlam ve kategoride olan "s" gelmekle her üç kelime de kurulmuş oluyor. /. N. DİLMEN [ "Bunlar, Şunlar, Onlar" sözlerinin analizi yarınki sayımızdadır']. zere alınmıştır. Bunu (c) olarak almak ta mümkündür. Çünkü (c) ve (ç) harfle-ri ana kök yerinde oldukları zaman doğrudan doğruya onun anlamını alırlar. Hattâ (s) olarak ta alabiliriz. Çünkü (s) harfinin (ğ) ile teba-dülü de tespit edilmiştir. Hele burada ikinci elemanın konsonu da (s) olduğundan, aynı konsonun arka arkaya tekerrür edemiyeceğt kaidesi de birinci elemanın kort-sonunu (ğ) ye çevirir. ULUS Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. NO: 5211 ADIMIZ, ANDIMIZDIR Heryerde 5 ku. ZİRAAT MUİim^^^ ^ "Ziraat, miı/e/ın gıda haznesidir., Başbetke UZAK ŞARKTA Milletler Cemiyetinden ayrılarak politika serbestliğini elde eden Japonya, Londra deniz konferansından çekilmekle deniz kuvvetlerini kayıt altında kalmaktan kurtarmıştır. Japon teklifi, âdeta, en başta Amerika ve ingiltere tarafından reddedilmek için hazırlanmışa benzer. Bu teklife göre üç büyük deniz devleti arasında eşitlik kabul edilecek, ve taarruz kuvvetleri indirilerek, donanmalar müdafaa kuvvetlerine hasroluna-caktı. Çünkü, Çin davası ile uğraşan Japonyanın, şimdilik, deniz i uzakta kullanmak ihtiyacı yoktur. Elverir ki dioer dev-l-Aİcı kcnüı ........ uuı anlaşanla sınlar. Vaşington deniz konferansı, devletler arasında, müdafaa zaruretlerine göre, hiyerarşi üzerine dayanmakta idi. ingiliz - amerikan ve japon deniz kuvvetleri 5, 5, 3 nisbetinde kalacaktı. Gerçi bugün Amerika Birleşik cumuriyetlerinİn 1,351,510 tonluk 438 gemisine karşı, Japonya 830,909 tonluk 242 gemisi ile büyük bir tehlike arzetmez. Tehlike. Vaşington kayıtları ortadan kalktığı için, pahalı tezgâh yarışının başlamasındadır. On dokuzuncu asrın ortalarında, gemi toplarının zoru altında, yabancılarla temasa giren Japonya, yirminci asrın ilk yirmi beş yılı içinde cihanla boy ölçüşecek bir kuvvet olmuştur. Nüfusu 33 milyondan, Kore, Formoz ve Sahalin Japonları ile birlikte 94 milyona vardı. Çine doğru inen beyaz rus çığını durdurmak için Japonyayı harba sevkedenler, şimdi, onu Asya'nın neresinde durduracaklarını şaşırdılar. Mançuri'den sonra, Dış-Mongolistan'a sıra geldi. Şimali Çin sömürgeleşmek üzeredir. Sav-yetler, Japonyanın Mançuri'de yalnız strateji inşaları ile uğraştığını haber vermektedirler: 932 de 280, 933 de 500, 934 de 900, 935 de 1,200 kilometre demiryolu yapılmıştır. Avrupa gazetelerinin bir alman -japon anlaşmasından ne kadar ısrarla bahsetmekte olduklarını biliyoruz. Gerçi Almanyanın İngiltere ile devam ettirmek istediği dostluk, bu haberlerin durulmasına yardım etmişse de, Moskova eski kaygısından kurtulmuş değildir. Japonya'nın Amerika ile davası, Çın ve Filipin adalarıdır. Japonlar, Filipin'i, sahalin'den For-moza giden imparatorluğun bir parçası saymaktadırlar. Çin davasında ise, Japonya, yalnız A-merika ile değil, bütün devletlerle karşılaşma halindedir. Her gün, gÖzalasıya büyüyüp genİşliyen im- Millî Ekonomi ve Artırma Kurumu sekiz yaşına girdi Bugün, Millî Ekonomi ve Artırma Kurumunun yıldönümüdür. Kurum kuruluşundan beri, her gün gayelerine biraz daha yaklaşarak artırmayı halkta bir ahlak haline getirmek yolundaki çalışmasını, bankalardaki tasarruf hesablarını 70 milyona kadar çıkarmak Ankara'da, Sergievini kurarak hayırlı teşebbüse hazır bulundurmak gibi başarılı neticelerle devam ettirmektedir. Türkiyenin milli kurtuluş hareketini ve ekonomik kalkınmasını canlandıran sanayi sergisinden sonra Sergi-evinde üç türk ve bİr sovyet ressamları sergisi yapılmıştır. Bugün Moskova-da açılan resim sergisi, sovyetli dostlarımızın bu kollektif sergisine verilen mutlu bir cevabtır. (Sonu 5. inci sayfada) Hrr «memen bîr ev sahibi olacaktır Şimdilik 10 bin v\ \aplırılaak tır. Plânlar tumanım hazırlanmışın-. Milli bir dava olarak göçmen İşini ele alan hükümetimiz, ana yurda kavuşanların kendilerine ve vatana faydalı birer unsur olmalarını temin etmek için hiç bir fedakârlıktan geri kalmamıştır. Sosyal bir iş olan, göç-menlerin taşınma ve yerleştirilmesi, Sağlık ve Sosyal yardım bakanlığına devredildikten sonra, mevcud bu idarî alâka, işin sosyal mahiyetine uygun bir surette artmıştır. Bakanlık, göçmenlere tohumluk, pulluk dağıttıktan sonra, şimdi de kendilerini birer ev sahibi yapmağı kararlaştırmıştır. Bu evler köyleri şenlendirecek, yurdun bayındırlığını artıracaktır. Şimdilik Trakyada ve Kocaelide yerleşen ve yerleştirilecek olan göçmenler için 10 binden fazla ev yapılacaktır. Evlerin plân, kcşifname ve şartnamelerini hazırlamak üzere, mimarlardan kurulan komisyon vazifesini bitirmiştir. Bu plân, keşifname ve şartnameler Bayındırlık bakanlığı tarafından da tetkik ve tasdik edilmiş tir. Köylerin ve her köyde evlerin yerlerini gösterecek olan cedveller de tamamlanmak üzeredir. Bakanlık şimdiden, alâkalılara lâzım gelen emirleri vermiş ve yerlerinde tertibat alınmağa başlanmıştır. Yapı mevsiminin başında hemen işe başlanılacaktır. Evler için güzel bir tip kabul edilmiştir. Evler, her bakımdan, medenî türk köylüsünün bugünkü ihtiyaçlarını karşılıyacak birer yuva olacaktır. paratorluğun, Çin davasını, Çin'in neresinde bitireceği nasıl kestiri-lemezse, Asya davasına da, Asya' nın neresinde nihayet vereceği tahmin edilemez. Japon endüstrisinin, cihan piyasasında, Avrupa ve Amerika endüstrisini nasıl hırpalamakta olduğunu ise, uzun zamandan beri, biliyoruz. F. R. ATAY Devlet Denizyolları k a «I ros ıı ) arınılan son.ru, rupini allık sirkeli çaparlarını da işletecek olan İdarenin kadro re biiılvesine Hâreler yapıldı. Büdcc. Divanı Muhasebat ve İk-tısad Encümenlerinden mürekkep umumi heyet dün Kamutaydan sonra Büdce Encümeni Reis vekili B. Mükcrrcm Ünsal'ın reisliğinde top. lanmıştır. Vapurculuk Türk Anonim Şirketi vapurlarının Devlet Denizyolları tarafından satın alınma işinin mukaveleye bağlanması ve bir şubattan itibaren şirkete ait vapurların da Denizyolları tarafından işletilmesi . nin, idare büdcesinde gerekli kıldığı yeni varidat ve masrafla memur ve tayfa, kadroya ilave edilmiştir. Akay idaresinin tasdikten geçmiş olan kadrocunda unutulan 120 lira ücretli bir makinist İlavesi. Akay vapurlarında İstanbul vali muavini, belediye reis muavinleri, donanma, harb filosu, ihtiyat filo kumandanları, nakliyat komiseri ile Akay iş. Ictmcsimn mütckaidleri ve bu müte-kaidlerin vc memurlarının talebeden olan çocuklarının da parasız seyahat edecekler listesine dahil edilmesi kabul edilmiştir. GENÇLİK Türk Kuşuna karşı alâkasını aıiırıvor ¦ Parşüt denemeleri yapan beden terbiyesi tatebsi Fuad Bulca ile bir arada (Yazısı S. inci sayfada) Mısırda polisle ta lebe arasında yeni çarpışmalar oldu Kahire, 29 (A.A.) — Çoğu gençlerden müteşekkil olan halk dün akşam Damanhurda bütün sokak fenerlerini kırarak şehrî karanlıkta bırakmıştır. Polis silâh çekmeye mecbur kalmıştır. Bir genç ölmüş ve bîr başka genç de yaralanmıştır. Kahire, 29 (A.A.) — Dünkü nümayişlerde yaralanan talebeden biri daha ölmüş ve bu suretle ölenlerin sayısı üçe çıkmıştır. Üniversite bila-müddet kapatılmıştır. Kahire, 29 (A.A.) — Bu sabah polisle talebe arasında vukua gelen çarpışmalar neticesinde 60 talebe yara lanmıştır. 10 kişinin yarası ağırdır. Bunların arasında Nahas Paşanın bir hısımı da vardır. Kahire üniversitesi ile bütün sanayi mektepleri kapatılmıştır, üniversitenin bulunduğu Gİze mahallesine giden bütün köprüler tutulmuştur. Halkın heyecanı ve sinirliliği gittikçe artmaktadır. Altı vali iç işleri bakanlığına başvurarak vilayetlerdeki üniversitelerin de kapatılmasını istemişlerdir. Çünkü vilayetlerde de tezahürler devam ei-mektedir. Yeni ciddi hâdiseler olmasından korkulmaktadır. (Sonu 3. üncü sayfada) Yabalanan talebe karakola götürülüyor Çağrı Kamutay arzuhal encümeni bugün saat 14 de toplanacaktır. Gümrük ve inhisarlar encümeni 30 I 936 perşembe günü sabah saat 10 da toplanacaktır. uUlus,, un Dil Yazıları "^UNEŞ^dîît" Teorisine »öre Türkçede işarete yarayan sözler üzerine bir analiz V. Bunlar, Şunlar. Onlar [ "Bu, şu, o" işaret sözlerinin analizini de bu yazıda yapıyo Bl M.\K ''Bu" sözünün cem'i diye ileriye sürülen "Bunlar" kelimesinin ilk hatıra gelen etimolojik şekli şudur: (I) (2) (3) (4) (S) Uğ -|- ub + un + ul + ar l'.i GÜNKÜ İ nkılal» dersi K. İliklini Hayır tarafından verilecektir. cemi şekilleri denen bu sözlerin ruz]: Bu kelime, bizim Garp Türkçe-sinden başka olan Türk lehçelerinde ve bizim eski metinlerimizde hep "bular" şeklindedir. O-nun ilk düşünülebilen etimolojik şekli de şudur: (I) (2) (3) (4) (5) Uğ -f ub 4- . + ul f ar "Bunlar" ın analizinde (3) numara altında görülen (. | n) eki, dilimizin en ince orijinalitelerinden brrini gösterir. Bunu eyice an lamak için (bu, bular, bunlar) söz lerinin etimolojik şekillerini altal ta yazarak analiz edelim: (Sonu 2. inci sayfada) lıkı Bibliyoterapi Psikoterapi'nin yeni bir şubesi karşısındayız: Bibliyoterapi! Eski dile bunu tedavi bilkütüp diye tercüme edebiliriz. Gazeteler, ispanyalı doktor Las-so de la Vega'ntn Madrid'deki tecrübelerinden bahsetmektedirler. Söylendiğine göre birçok hastalıklar, bazı muayyen okuma'-larla giderilmektedir. | Sakın keli' meyi üfürük'le karıştırmayınız: Kıraat karşılığı kullanılmıştır.] Böyle bir hasta, yatağa düştüğü vakit, hekim, hastabakıcının ona hangi kitablardan neler okuyacağım bir reçete ile bildirecektir. Misaller bİle var: Meselâ Tropi-ka sıcağında bunalan biri Le pas-sage de la Beresina eserini okuyarak, titremeğe başlamıştır. Bibliyoterapi'nin ne gibi hastalıklara faydalı olduğunu bile-mezsekte, bütün osmanlı reforma-larının, müşterek öldürücü illetinin tek şifa ve tedavi yolu bu olduğuna şüphe yoktu. Doktor Las-sa dela Vega'nın üçüncü Selim zamanında Enderun'da yetişmemiş olmasına esef etmeliyiz. Bugün dahi, birçok evlerimizde, Bibliyoterapi ezcahanesinin bir hayli yoksul olduğunu söyliye-bitiriz. Hattâ biz, kendi neslimiz içinde, okumanın tabiî zekâya zarar yereceğim töyliyen başka türlü hekimler görmüşüzdür. Böyle mütetabbib'terin sözü daha geçer olduğunu Hakkı Tarık'ın Dün ve Yarın kolleksiyonundaki kitab satış istatistikleri ispat eder. Bu istatistiği arkadaşım bana dinlettiği vakit, Rudyard Kipling'-in henüz ölmemiş olduğuna acın-sam yeri var. Çünkü bu fırsatla ingiliz şairinin kitab satışlarının istatistiğini kendisine okurdum; Kipling'in kitabları, uzun seneler-denberi, yılda, vasati olarak, Ingilterede 200,000, Amerİkada 100,000 satılmakta idi. Ingilterede yalnız Le livre de la jungle e-serinden 400,000 ve Kim eserinden 360,000 nüsha sürülmüştür. Gazeteler, Kipling'in eserlerinden ucuz baskı yapılmadığım da ilâve etmektedirler. Hakkı Tarık'ı, yalnız basıcı ola-rak değil, yazıcı olarak da imrendirmek isterim: Kipling her kelimesi için 22 şilin almakta idi. Bizde başyazıların en iyisi on türk lirası ile ödenmektedir. Bunu 500 kelime hesab ederseniz, birinci sınıf türk yazıcısının kelimesi 2 kuruşa gelivor. Kipling'in kelimesi ise 8 türk lirasından biraz fazla, yanİ 300 kelimelik bir vazısı türk lirası îdi. SAYIFA 2 ULUS 30 SONKANUN lSKıb i Kamutay dünkü toplantısında « şehid * in kimler Kamutay dün Refet Canıte-zin başkanlığında toplanmıştır. Muğlanın Karakuyu köyünden Salih kızı Ummehanın ölüm cezanına çarpılması hakkındaki Ad. Üye encümeni rapuru okunarak kabul edilmiştir. 12 temmuz 1336 tarih ve 26 sayılı kararla askeri ve mülkî tekaüt kanununun 45 inci maddesindeki şehid kelimesinin şümulü derecesinin tayini hakkındaki hükümet tezkeresi ve büdçe encümeni mazbatası okundu." Büdce encümeni 1683 numaralı askeri ve mülkî tekaud kanununun 45 inci maddesinin hükümlerine göre şehid vaziyetinin: 1 - Harbta veya eşkıya müsademelerinde şehiden vefat, 2 - Hazarda kendisinin sunu taksiri olmıyarak vazife icabı kazaen vefat, 3 - Mecruh olup tedavi sırasında veya icra olunan cerrahi ameliyat neticesinde vefat, 4 - Muhasara içinde sebebi malûm olmıyarak vefat, olmak üze-le dört vefat vaziyeti tesbit ettiğinden büdce encümeni bu maddeyi şu şekilde anladığını bildirmiştir: "Şehit harbta veya eşkiya müsademelerinde her nevi düşman silahı tesiriyle derhal vefat edenlerdir. İkinci fıkra hükmü, anyi suretle sefer veya hazarda vazife ilca-siyle kazaen derhal vefat edenlerdir. 3 üncü fıkra hükmü de ayni sebeblerle yaralananlardan bu yaraların teeiriyle ve yaraları iftiyam bulmadan tedavi sırasında ölenlerdir. Muhasaraya dair olan 4 üucü fıkra hükmü daha sarihtir. Binaenaleyh 1682 numaralı kanunun 45 inci maddesi metninin bu maksadlan açıkça ifade etmekte olmasına göre buradaki şehid kelimesinin tefsirden müstağni olduğuna encümenimîzce karar verildi.,,, Büdce encümeni mazbatası ka- olduğunu tesbit etti bul edilerek nebatları hastalık ve zararlı böceklerden koruma hakkındaki kaunu projesiyle, askerlik kanununun 36 ncı maddesinin değiştirilmesi, Türkiye ile Yunanistan arasındaki 30 İlkteşrin 1930 tarihli ikamet, ticaret ve sey-rİsefain mukavelesine ek olarak 26 eylül 1935 tarihinde imza edi ¦ len müzeyyel anlaşmanın tasdikine dair projelerin ikinci görüşülmeleri yapılarak kabul edildi. Askerî ceza kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesine ve bazı maddelerine ekler yapılmasına dair 2862 numaralı kanun Kamutay encümenlerinde tetkik olunurken yapılan bazı yanlışlıkların tefsir yolile düzeltilmesine imkân görülmiyerek, bu yanlışlıkların tashihi için Adliye encümeni tarafından hazırlanan kanun layihası da görüşülerek kabul edildi. Kamutay yarın toplanacaktır. Suriyedeki toprağımızda bir karakol binası yapılacak Bilindiği üzere, Suriye sınırları i-çinde sekiz bin yedi yüz küsur metre murabbaı bir yer, muahede mucibince, bize kalmıştır. Bu erazi üzerinde, Caber kalesi ve Anadoluya doğru gelirken ölen, osmanlı türklerinİn Beyİ, Süleymanın mezarı vardır. Jandarma umum komutanlığı, bu küçük yurd parçası üzerindeki harab karakolun yeniden yapılmasına karar vermiştir. Bu yapıya aid projeler Bayındırlık bakanlığı tarafından tetkik ve kabul edilmiştir. iç haberler Beş aylık yapı plânçosu Bayındırlık bakanlığı tarafından yapılan bir hesaba göre, 1935 yılı i-çinde, hazirandan birinci teşrine kadar, yeni kurulan ynpı işler! umum direktörlüğü merkez fen heyeti kı-nalı ile, 52 vilâyetimiz dahilinde 2 milyon 824 bin 933 liralık keşif yapılmış ve bunun 1 milyon 352 bin 707 liralık kısmı tatbik sahasına girmiştir. 1 İSTANBULTELEFONLARI Kadıköy su şirketindeki tetkikler İstanbul, 29 — Kadıköy su şirketinde maliye müfettişleri tarafından yapılan tetkikler bitmek üzeredir. Şirketin maliyeye oldukça fazla miUdarda borcu olduğu, belediye hissesini de eksik ödediği anlaşılmıştır. Ayrıca şirketin, kendisi Ödemesi lâzım gelen pul bedellerini, müşterilerinden aldığı da meydana çıkmıştır. Damgasız ölçü satanlar yakalandı İstanbul, 29 — Damgasız ölçü ve tartı satıcılığı yapan ve şimdiye kadar oldukaç büyük bir mikdarda kontrolsuz tartı ve ölçü âletleri satan Samuel Benbasat adında biri ile alâkalıları hakkında takibata başlanmıştır. * İstanbul, 29 — Şubatın ilk haftasında Istanbulda gaz kursları açılacaktır. Memleketimizden ayrılan beyaz ruslar hakkında bir tebliğ İstanbul, 29 — Türkiyeye sığınmış olan beyaz ruslardan türk vatandaşlığına girmek İstiyenlerİn vatandaşlığımıza kabulünden ve yabancı memleketlerde yerleşmek İstiyenlerİn de Türkiyeden ayrılmalarına İzin verilmesinden dolayı bazı Avrupa gazetelerinde bunlarm çocuklarından ayrılarak Türkiyeden çıkarıldığı yolunda yazılar görülmesi üzerine milletler cemiyetinde beyaz rusların vaziyeti ile meşgul olan Manseu bürosunun İstanbul delegesi gazetelere gönderdiği bir tebliğde, Türkiyeden beyaz ' " '"•¦•"'¦"'¦¦¦¦¦"-'" l.-ı.w. .. letsi* bîr hareket olmaüı^mt, kentli lerîne uzun bir hazırlık müddeti verildikten sonra memleketten ayrılmalarına izin verildiğini bildirmiştir Hukuk İlmini Yaşma Kara inanan İnkara tudyosunılu-ki konferansları BUGÜN 19,30 DA Hukuk doktoru B. Suat Ket-kinoğtu "Boşanma. Boşanma sebebleri. Boşanmada haksız o-lanların mesuliyeti. Bu mesuliyetin derecesi" mevzulu konferansını verecektir. D. Grupu Ankarada güzel bir resim sergisi açıyor. Bu zamana kadar istanbul'da beş resim sergisi tertib etmiş ve büyük alâkalar toplamış, olan D. grupu, altıncı resim sergisini Ankarada, sergi evinde açacaktır. 1 ^ubat cumartesi günü saat 15 de açılacak olan sergide O. Crupunun bu zamana kadar beş sergide teşhir ettiği resimler ve üstelik yeni yapılan bir çok eserler vardır. Demek oluyor ki D grupu Ankarada açtığı bu sergi ile İlk büyük ve tamam eserini vermiş bulunacak Memleket resminin cn genç ve en ileri hareketini temsil eden D grupu sanatkârlarının bu toplu hareketi Ankarada yapmaları alkışlanacak bir harekettir. Kuşat resminde Necip Fazıl Kürek ve ressam Nurullah Cemal yeni sanat ve sanatk'r hakkında bir konferans vere -çeklerdir. Sergi herkes için serbesttir n. V. Hisrlıoffun Bakanlar Kurulunda Bakanlar kurulu dün akşam toplanmış ve toplantı geç vakte kadar devam etmiştir. Yeni bulgar elçisi Sofya. 29 (A.A.) — Bulgar ajansı bildiriyor: Bulgaristanın Berlin elçisi B. To-dor Hristof, Sofya'ya çağırılmış olan B. Todor Pavlof'un yerine Bulgarİstanı'n Ankara elçiliğine tayin olunmuştur. Türlü iç haberler İstanbul milli emlâk direktör muavinliğine Divanı muhasebat müra-kiplerinden ismail Hakkı tayin edilmiştir. * Memleketimize ithali sırasında karışık maddelerden, İstihlâk resminin gümrüklerce ne suretle alınacağı hakkında gümrükler genel direktörlüğü bir tamim hazırlamaktadır. * Kültür bakanlığı'2517 numaralı kanunun orta tedrisat mektepleri müdür, baş muavin ve muavinlerine muallimlik maaşlarından başka; mek-teplerdeki ve pansiyonlardaki daimi vazifelerine mukabil verilecek ücretlere dair olan ikinci maddesinin değiştirilmesi hakkında bir kanun projesi hazırlamıştır. * Hâkim, müddei umumi ve sorgu hâkimleri arasında tayin, nakil ve becayişleri hazırlayacak olan adliye tayin ve intîhab komisyonu toplantılarına başlamıştır. ANKARAsını İ şubattım itibaren tefrika edeceğiz. i&aaaaaaaaaaaaaaavasssssBamaaaaaaassssma^aaaaSSH bu değerli türk dostunun eserini dilimize, Arkadaşımız Burhan Belge çevirecektir. "Ulus,,un Dil Yazıları (Bası 1. inci sayfada) (1) (2) (3) (4) (5) Bu : Uğ -f- ub -r uğ + . -f- . Bular : Uğ -f- ub -f ¦ + ul t ar Bunlar: Uğ + ub -t- un -f- ul ar il) Uğ: "Esas, sahip, efendi, Allah" anlamlarına ana köktür. (2) Ub: Ana kökün anlamını tecelli ve tecessüm ettiren süje veya objeyi gösterir bir afikstir. 13) Uğ , . , un: Yukarıki üç etimolojik şekilde bu üçüncü unsur, böyle üç kılıkta görünüyor. Bu) sözünde - yukarda da işaret et iğimiz gibi - üçüncü unsur, aynı zamanda sonuncudur ve doğrudan doğruya (uğ) şeklindedir. Rolü ana kök anlamını kendinde tecessüm ve tecelli ettiren süje veya objeyi tayin ve ifade etmek, isimlendirmektedir. (Bular) sözünde bu ek kaybolmuş gibi görünüyor. Ancak asıl söz böyle üç elemandan mürekkep irken, ona şümul ve tekarrür manaları katan (ul ~ ar — ular — lar) elemanlarının gelmesiyle ü-çüncü (uğ) elemanının ortadan kaybolması ancak fonetik icaba hamlolunabilir. Bunun etimolojik seicildeki varlığı ve semantik rolü ortadan kalkmış değildir. O halde, hükmetmek lâzımgelîr ki, bu (uğ) un söylenişte ve yazıda görünmemesi sonradan düşmek yüzündendir ve (bular) ın asıl etimolojik şekli de: (1) (2) (3) (4) (S) Uğ + ub + uğ -f ul + ar dır. İş böyle olunca (bunlar) şeklinde üçüncü eleman olarak gözüken (un) parçasının da (uğ) dan derişme olduğuna kolaylıkla kanaat en eski Türk-«â olan bu söz, önce ana kok kendisinden sonra gelen unsurla kaynaşıp başındaki vokal de düşerek ve üçüncü eleman ortadan kalkarak (bular) şeklini almış, fakat sonra mütekâmil Türkçe, bunda eksik kalan tayin ve ifade elemanını tekrar yerine koyarak onun (ğ) sini de (n) ye çevirmiştir. Bu (ğ - n) değişimini doğru gösteren en kuvvetli dil varlığı da, Türk dilinin en eski ve en orijinal seslerinden biri olan ve genizden gelen (nğ) konsonunun varlığıdır. Bir vokalle birlikte (anğ) şeklinde gösterilebilen bu geniz kon-sonu, bir yandan (an) ve bir yandan (ağ) elemanlarını doğurur ki, bu da (ğ - n) değişimini çok tabii gösterir. (4) Ul: (. +1); ektir. Mefhumu en geniş, en yaygın, en genel bir sahaya nakleder. (5) Ar: (. + r); ektir. Mefhumun herhangi bir nokta veya sahada tekarrür ve temerküzünü anlatır. (Uğ + ub -f uğ = uğubuğ = bu.) sözü, ilkel insanın her şeyde varlığını bulduğu ''sahip, esas, efendi. Allah" anlamlarını haiz büyük ve biricik varlığı kendinde tecessüm ve tecelli ettiren herhangi bir süje veya objenin adı olduğuna göre, (. -j- l) ekiyle bu söz şümul kespedince, bu neviden birçok süje veya objeyi içine almış olur; (. -j- r) ekiyle bu çokluk üzerinde tekarrürü de ifade.edilin-ce, eski gramerlerin ''cemi'" dediği mefhum vücude gelir. Görülüyor ki Türkçe cemi lahikası dîye bütün gramerlerde yazılan (lar) ve (ler) sözleri, mürekkep eklerden biridtı. Haddi zatında şümul ve genişlik anlatan bir (. + l) eki ile tekarrür ve temerküz gösteren bir (. -f r) ekinden mürekkeptir. Bunu bu şekilde analiz edebilen ilk teori de "Güneş -Dil" Teorisidir. Ş1 NLAR Tıpkı (bunlar) gibi, (şunlar) sözünün de eski metinlerde ve Şark lehçelerindeki şekli (sular) dır. Bu iki şeklin ikisi de (şu) nun etimolojik şekli olan: (I) (2) (S) Uğ + uş + uğ a şümul ve tekarrür anlamları ile (4) (5) + ul + ar eklerinin katılması ile yapılmıştır. (Şunlar) dakİ (n) de - tıpkı (bunlar) da olduğu gibi - (ğ) den değişmedir. Not: — (Bunlar) bahs'.nde verilen bütün izahlar, (şunlar) hakkında da aynen tekrar edilebilir. ONLAR (O), söz söyliyenden tamamiy-le uzak ve ayrı olan bir süje veya objeyi gösterir. Bunlar birden ziyade olursa o halde kelime (Onlar) seklini alır. Bu sözün eski metinlerde ve bugünkü Şark lehçelerinde görülen şekli (Olar) dır. Her iki sözün etimolojik şeklini altalta yazalım: (I) (2) (3) (4) Onlar: oğ + on -f" °l "r* ar Olar : oğ + oğ -f- ol -f ar (t) Oğ: ana köktür. "Esas, sahip, Allah, efendi" anlamlarına-dır. (2) On, oğ: tki şekilde görünüşünden de anlaşıldığı üzere esasen - (bunlar) ve (şunlar) sözlerinde olduğu gibi, burada da - t n) harfi (ğ) nin yerine geçmiştir. O-na kök mefhumunu kendinde tecelli ve tecessüm ettiren süje ve- ya objeyi gösterir [1]. (3) Ol: (. I); ektir. (Ego) -dan çok uzak, ayrı, müphem, belirsiz bir sahada bir süje veya objeyi işaret eder. (4) Ar: (. + r); ektir. Herhangi bir sahada bir varlığın teşebbüs temerküz ve tekarrürünü anlatmağa yarar. Bu analize göre "Onlar": esas mefhumunu kendinde tecelli etti- [7] Bundan önce Türkçede şahıs gösteren sözler üzerine (Ulus) ta neşrettiğimiz analizde bu (onlar) sözündeki (. + n) ekine doğrudan doğruya mefhumun yakın muhitine jaşması manası verilmiş, (oğ -f- ol — ol) kelimesinin bulunduğu (1) mıntakasındaki süje veya objenin - kendisi merkez far-zediierek - yakın (n) mıntakas.na yayılmasiyle (onlar) mefhumunun kurulduğu ileri sürülmüş idi. Böyle bir izah, "Güneş - Dil" teorisinin verimlerine ve dilimizin orijinal söz kurum sistemine uymaz değildir. Ancak, (bunlar) ve şunlar) sözlerinin tahlilinde (. + n) lerin (. -f ğ) den değişme olduğu görüldükter sonra, (onlar) ı da aym analize tâbi tutmak daha doğru olacağı meydana çıkmaktadır. Türk dilinin kendisine mahsus orijinal iki konsonu vardır ki bunlar da birbirine sıkı sıkı bağlanmaktadır. Bunların biri bir yarım vokal gibi. vokal sadasmtn kapantısını gösteren (ğ) sonantı, öteki de Türkçede genizden söylenen ve eski alfabede (sağır kef) adım taşıyan - (nğ) ile işaret edilebilir -geniz (n) sidir. Bu (nğ) analiz e-dilince (n) ve (ğ) ye ayrılır. tşte (n) konsonu, böylece (anğ) aslında (ğ) konsonu ve onun kategorisiyle birleşmektedir. Bu düşüncelerledir ki burada (onlar) analizinde (n — ğ) olarak alınmıştır. ren süje veya objelerin geniş bir şümul dairesinde tekarrürünü ifade eder. Not: — Fransızcadaki (leur) kelimesi de doğrudan doğruya bu (onlar) dan başka bir şey değildir. "Dictionnaire etymologique de la langue française" den şu izahları alalım: "LEUR. — lâtincesi "illorum"-dur. Bu da "ille" işaret sözünün cem'idir. Italyancası 'loro", Ro-mancası "loru" ve Eski Provansal-cası "lor" dur [2] ". Şimdi İâtince illörum ve fransız-ca leur kelimelerinin etimolojik şekillerini (onlar) sözünün etimolojik şekli ile altalta yazalım: (1) (2) (3) (4) (5) Onlar : oğ -f oğ -+- ol + ar + -tllörum: iğ -f- iğ -f- il -f- ör -f- um Leur : Öğ -f- öğ -f- öl 4- ör -+¦ . Başta tekerrür eder gibi görünen ana kökle onu tecelli ve tecessüm ettiren afiksler kaynaştırılır ve lâtincesinin sonundaki fazla "um" da kaldırılırsa analiz şu basit şekli alır: (1 (2) (3) Türkçe : oğ -f ol 4- ar Lâtince : İğ + i! -f ör Fransızca: öğ + öl + Ör Görülüyor ki kelimeler hep birdir. Şekillerinde ve manalarında esaslı hiç bir ayrılık yoktur. /. N. DİLMEN [İşaret sözleri üzerine yapılan bu analizleri bir araya topltyan ve "bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar" sözlerinin kuruluşunu şekille de izah eden bu serinin son yazısını yarınki sayımızda okuyunuz']. [2] Görülüyor ki bu sözler hep bizim (lar - ler) den ibarettir. Yakut Turkçesinde cemi lahikası dört şekildedir: (lar, ler lor. /Ör). Eski Provansal (lor) Yakutçada da aynen var demektit. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5212 ULUS :;ı soNk \m \ ı«.w ı \ı\ Son haberler sayfamızdadır ADIMIZ. ANDIMIZD1R Heryerde 5 kuru» Kasbelke YUNAN SEÇİMİ F. R. ATAY Dost Yunanistanda rejim değişiminden beri en esaslı hâdise, hiç şüphesiz, yeni meclis seçimidir. Kıral hazretleri, tahta geçtik-den sonra, hükümdarlık makamını tam meşrutî çığır üstünden a-yırmamıştır. Parti anlaşmazlıklarından uzak durmuş, ve seçimin serbestliğini barıyabilecek bir hükümeti başta bulundurmuştur. O kadar ki bugün kazanan ve kaybeden bütün particiler, seçim politikasından dolayi hükümete teşekkür etmektedirler. Seçimde hiç bir parti, kendi başına hükümet kurabilecek bir çoğunluk elde edememiştir. Yalnız, venizeİistler 124 mebusluk kazanmışlardır ki bu rakam, onlardan sonra en çok rey alan Çalda -ris halkçılarının 65 mebusluğunun iki misline yakın bir şeydir. Kon-dilis - Teotokis listesi 60, Metak -sas 7, cumuriyetçiler 12, komünistler 16, Kotamanis grupu 4 mebusluk elde edebilmiştir. Bu sırada başlıca mühim vakalardan biri, Venizelos'un artık politika hayatına dönmiyeceği hakkındaki kati sözleri idi. Hattâ son telgraflarda venizeİistler sözü tekrar bile edilmemektedir. Seçimden sonra Çaldaris, seçim sonuçlarına göre milletin, memleketi tekolarak idare etmek vazifesini partilerin hiç birine ve-mediğini, bundan ötürü her parti-nin, bugünkü milli zaruretlere ce vab verecek kuvvetli ve yaştyabi-tir bir hükümet kurulmasına iştirak etmek zoru altında bulundu -ğunu söylemiştir. Liberallerin reisi Sofulis'in Ava-la Ajansının Atina aytarına söyle dikleri daha mühimdir. Bu sözler, liberal partinin reim ve Balkan paktı hakkındaki fikirlerini de anlatmaktadır: "— içeri durum hakkında diyebilirim ki seçimden sonra bir intizam ve sükûn devrine gireceğimize, şimdiden muhakkak nazariyle bakılabilir. Bu, bütün memlekette umumi bir arzudur. Aynı arzuyu beslemekte olan libe rai partisi içeride sükûneti sağla -mak için hiç bir gayretten çekin-miyecektiı. Liberaller partisi için rejim meselesi kati surette kapanmıştır. Kıral, hal ve hareketleri ile de mokrasi esaslarına bağlılığını İşba! ettiğinden beri partinin demokrasi prensipleriyle şimdiki rejim ara -stnda her hangi bir tezad kalma mıştır. Kıratın, milli egemenlik meşruti ve ferdi hürriyetlere karşı gösterdiği saygı, demokrasi idea l'mize uygundur. (Sonu 5. inci sayfada) ( .11.1'. t.ftiMiııLuı itlinintt hir kararı Yeni halkevleri Yurdun otuz iki yerinde yeni halkevleri açacağız. C. H. P. Genel Sekreterliğinden: Bugün haftalık toplantısını yapan C. H. P. Gen -yönkurulu gündemindeki işleri konuşarak sonuçlamış ve yurdun aşağıda adları yazılı otuz iki yerinde halkevleri açılmasına karar vermiştir: Açılacak halkevleri: Bolvadin, Bandırma, Gönen. Acıpayam, Iskilib, Artvin, Gelibolu, Kilis, Salihli. Akhisar, Turgudlu, Birecik, Siverjk, Niksar, Zile, Bor, Nevşehir, Kırşehir, Develi. Yalvaç, Elbistan, Çarşamba, Fethiye, Zafranbotu, Ayancık, Ereğli, Devrek, Gerze, Lüleburgaz, Babaeski, Çapakçur, Gebze. Knııınlıı m ııhıtl.t'ini'siııe dün de ıtvvıım edildi Yeni sahidler dinlenecek Müddeiumumiliğin bu teklifi mahkemece kabul olundu Büyük Önder Atatürk'ün aziz şahıslarına yapılmak istenen komplo maznunlarının muhakemesine dün ağır ceza salonunda devam edilmiştir. Müddeiumuminin iddianamesini okuması ihtimali-dün adliye salonlarını. Vekâletin bulunduğu yukarı kata kadar binlerce yurddaş ile doldurmuştu, saat 13 de açılan salonda, beş dakikada ayakta duracak bir yer bile bulmak imkânsızdı. Heyeti hakime ve maznunlar yerlerini aldıktan sonra saat 14 ü üç geçe celse açıldı. Reis B. Osman (Sonu 5. inci sayfada) SOVYET ¦ MÜN «SEBETLERİ GERGİN İki taraf da sınıra asker yığıyor Tokyo. 30 (A.A) — Hsinking hükümeti memurlarından bazıları. Dış Mongolistan askerlerinden beş bin kişinin Mongolistan _ Mançuri sınırı üzerinde strateji bakımından ehemiyetli bir nokta olan Neİkou-lounda toplanmakta olduğunu haber almışlardır. Modern silâhları olan Mongol kuvvetlerinin 150.000 kisiyî bul. makta olduğu söylenmektedir. Bu silâhlar arasında 100 tayyare, 20 tank ve 4000 kamyon vardır. Tokyo. 30 (A.A.) — Sınır meseleleri hakkındaki müzakerelerin kesilmesinden sonra. Dış Mongo-listanla Mançuko arasındaki Buir gölü bölgesindeki durum gittikçe şüpheli bir hal almaktadır. Bu bölgede devamlı hâdiseler, ölüler ve yaralılar kaydedilmektedir, tki ta. raf da bu hâdiselerden dolayı bi-ribirlerİne protestolar gönderiyor, lar. İki taraf, münazaalı yerlere yardımcı kıtalar göndermektedir.. Man çuko mahfillerinde artık sulh yo. luyla bir hal çaresine güvenmemek lâzım geldiği iddia ediliyor. Bıı haftada be$ hâdise Moskova. 30 (AA.) — Ulanba. tordan bildiriliyor: Beş kişiden mürekkep olarak Mançuri topraklarından gelen silâhlı bir müfreze 27 son kânunda Bulunderson bölgesinde bir Mon. gol sınır karakoluna hücum etmiştir Çarpışma neticesinde, mütecavizler bir ölü ve iki tüfek bırakarak kaçmışlardır. (Sonu 5. inci sayfada) ANKARA YAZAft N. v.JSİschoff ¦w m* , mmğhğMğğM , Yıni Türkiye'yi yabancı hir • ilacımı/ Huri um lîclge tarafından , rımlıiN itibaren «çetemizde oku ılosl arzından anlatan \e urka- ılilimi/ı çevrilen hu eseri a- ma£a haşinarak-ıııız. "Ulucun Dil Yazıları GÜNEŞ DİL Teorisine göre Türkeede işarete yarayan sözler üzerine hir analiz VI. İşaret sözlerinin etimolojik analizini gösterir şekil [Türkçede işarete yarıyan "Bu, Şu, O" sözleriyle bunlarla alâkalı olan "Evet, İşbu, İşte" kelimelerini ve işaret sözlerinin cemileri o-lan "Bunlar, Şunlar, Onlar" tabirlerini şimdiye kadar yazdığımız yazılarda uzun uzadıya analiz ettik ve başka denilen dillerde bu anlamlara çelen kelimelerle de karşılaştırarak hepsinin ana Türk dili kaynağından kopuştuğunu gösterdik. Bu analizleri bir bakışta anlatmak üzere 'Bu, şu, o. bunlar, şunlar, onlar" kelimelerinin kuruluşunu gösteren şekli ve bunun izahım da bugün yazarak bu bahsi kapıyoruz]: Bu- 3w Öunldr CoU —Sun Un İşaret anlatan sözlerin Günlerdenberi bu sütunlarda a-nalizleriyle uğraştığımız Türkçe işaret sözlerinin kuruluşları yuka rıki şekilde açıkça görünmektedir. Bu şekli şöyle izah edebiliriz: L — Doğrudan doğruya (güneş) i ve ondan çıkan bütün anlamları gösteren ana kök, şeklin yukarısında ışıklar saçar güneş halinde gösterilen ve (ğ) ile işaret edilen merkezdedir. İşaret sözlerinde bu ana kökün anlamı, "güneş" aslından gelen manalardan "esas. sahip, Allah, efendi" mefhumlarıdır. 2. — Bu mefhumun taallûk ettiği, üzerinde tecessüm ve temessül kuruluşunu gösterir şekil eylediği süje veya objeler, aşağıdaki merkezleri bir. iç içe daireler halinde gösteı ilmektedir. Bu daireler asıl süje veya objeyi göstermektedir. Merkezi (B) ile işaret edilmiştir. 3. — (Ağ) ana kökü doğrudan doğruya süje veya objenin kendisini, (ego) sunu gösteren (B) merkezinde tecelli ve tecessüm edince (Bu) sözü teşekkül eder. Bunun etimolojik şekli olan (d (2) (3) Uğ J- ub + uğ şeklinde: (1) Uğ: (G) güneşinin esas anlamını (Sonu 2. inci sayfada) Fıkra Kıral ve halk İngiliz kıratları ile halk arasındaki bugünkü dostluğun tarihi o kadar eski değildir: Haşmetli 8 inci Edvardın dede anası Viktorya ite kuvvetlenmeğe başlamıştır. İngiliz tarihinin uzun bir kısmı, halkın kendi egemenliği havgası ile geçti. Fransızların 16 ıncı Lui'-sinden 142 sene Önce, 1649 da, birinci Şarl'ın kafası kesilmiştir. Onuncu Şalr'dan 142 yıl önce, 1688 de 2 inci Jan'tn yerine başka bir hükümdar tahta geçirilmiştir. Bir muharrir diyor ki: Bir kıral değiştirilebildiği, yahud kafa. ke-silebildiği zaman kı rai I ik yoktur." Osmanlı tarihinde ise bunun aksi görünür. Fakat Londra, garb-dadır. Ingİlterede halk egemenliği davasını tezleştiren ve kolaylaştıran, Hanova hanedanının başa geçmesi olmuştur. Birinci Jorj (1714 -1727) o kadar olamandı, ki yalnız Ingiltereden değil, ingilizce den de haberi yoktu. Geçen sözleri anlamadığı için bakanlar meclisine iştirak bile etmezdi. 2 inci Jorj (1727 . 1760) tamamen silik bir adamdı. 3 üncü Jorj (1760 - 1820) çıldırdı ve gözlerini kaybetti. 4 üncü Jorj (1820 . 1830) hususi ha yatının kargaşalığı ve familya takazası ile vakit geçirdi. Ancak gece uyanır, imza gibi vazifelerini yatakta görürdü. Nihayet 1837 de bir kadının uzun saltanatı başladı: Viktorya! İngiltere'de kıratlık böylece, içi boşala boşala, yalnız tantanasını barıyarak. tutunmuştur. Bagehat der ki: "Eğer kıral bir nazın öldürürse, başvekil mesuldür. Eğer başvekili öldürürse, kimse mesul değildir." Son ingiliz gazeteleri ölen Be -şİnci Jorj un bir fıkrasını anlatmaktadırlar: Bir gün damadı, aza stndan olduğu mecliste bir mesele için vereceği reyİ hakkında kendisinin fikrini sordu. Kıral sözünü söyledikten sonra dedi ki: "— Mu-taleam. kaynatanız olaraktır. Yoksa kırat olarak hiç bir fikrim yoktur." İngiltere'de kırallık, hakikat, ve sadece, büyük bir hizmettir. İngilizler, kıratlarında tertemiz- bir sembol gördükleri içîn, onu sevmektedirler. Kıral Jorj'da, milyonlarca ingiliz vatandaşından her birinden bir parça ölmüştür, denebilir. Nasıl ki Sekizinci Edvard da gene herkesten bir parça taç giymiştir. MİMİMİ \ \ \zh ı ı Mahir Pasa yeni kabineyi kurdu Kahire. 30 (A.A.) — Ali Mahir paşa Mısır kabinesini kurmuştur. Kendisi, başbakanlıktan başka iç işleri ve dış İşleri bakanlıklarını da almıştır. Nümayişçileri ayini etmek için pratik bir asal! Kahire. 30 (A.A.) - Polis ile ta-lebe arasında çıkmakta olan kavga-lar dün de şehrin muhtelif noktalarında tekrarlanmıştır. Polis, kargaşalıkları bastırmak i-cin nümayişçilerin kimler oldu'.jiu göstermeğe yarıyacak tabİt mür-k -keb fışkıran bombalar kullanmıştır. İleride yapılacak tahkikatı kolaylaştırmak maksadiyle sabit mürekkebin rengi hergün değiştirilecektir. Yedi bin talebenin akdetmiş olduğu bir kongrede partilerin birleşm*^ leri zaruri olduğu ilân SAY1FA 2 ULUS Vur* - Nıiuotİ 5. - ulusal, arsıulusal Avrupa medeniyetinin kömür kudreti ve çelik sanayii üzerine kurul -masını sevk ve idare etmiş olan İngiltere, bu kuruluş işinin genel çerçevesini "liberal., tutmuştur. O sıralarda "liberal,, kelimesi, hiç kimse nin trnkid cdemİyeceği bir "mukaddes., idi. Ve koyu edebiyat sahasından cn gizli kapaklı politika ve fi -nans işlerine kadar, esasta liberal olmak ve işi buna göre mütalea etmek, muvaffak olmak için şarttrt. Bu şarttan ne "ulusal,• ne de "arsıulusal., mefhumları kendilerini kurtarabilmişlerdir. Onlar da, liberal bir anlamda tarif ve tefsire uğramışlardır. Meselâ ekonomik sahada ulusal ticaret,, yahud "ulusal endüstri., denince, bunların her ikisinin de milli hududlarla çerçevelenmiş olması tabiîdir. Halbuki, gecen yüzyıl içinde, birçok memleketlerin dış ticaretleri, ancak istatistikler bakım m -dan ulusaldır. Hakikatte, bu memleketlerde ticaret yapanların çoğu o memleketlerin öz çocukları sayılamı-yacakları gibi, ticaret yüzünden kazandıkları paraların o memleketler -de kaldığına dair değil ancak kalma -dığma dair deliller mevcuttur. Keza, endüstride, meselâ biliyo -ruz ki, Çin gibi muazzam bir memleketin "ulusal endüstri,, namına hiç bir şeye malik olmamasına karşı, ingiltere'nin mükemmel bir mîllî en • düstrisi vardır. Fakat ingiliz ulusal endüstrisinin bünyesine bakınca, görürüz ki, bu endüstri, dünyanın dört bir bucağına mal göndermek üzere kurulmuş ve büyümüştür, öyle ki, buna, "ulusal ingiliz endüstrisi,, de -mekten ziyade İngiltere'de bulunan arsıulusal çelik yahud deri, yahud dokuma endüstrisi demek çok daha doğrudur. Finans sahasındaki özelliklere "ulusal,, yahud "arsıulusal,, vasfını takmak İstediğimiz zaman da, savaştan önceki dünyada, aynı uygunsuz-Ja4 tam bir İntibak halindedırUr. Savaşsonrası. dünyanın her tnra-fında bir çok "ulusal,, hareketlere yol açmakla, eski "ulusal., ve "arsıulusal" mefhumlarının yeniden tetkikine sebeb olmuştur. Ve bugün, her tarafla gördüğümüz, "ulusal,, m büyük bir titizlikle başa alınmasıdır. Memleketlerin hudutları, ekonomi ve finans t:ibi hiç de maddî olmryan insan faaliyetlerini birden kucakla -mağa başlamıştır, öyle ki. bugün, para ile mal, sermaye ile Kâr norma-I.'in.m. vatandaşlar gibi pasaportları vardır. Bunlardan hiç birisi- pasa -portlan vize edilmedikçe beynelmilel ekonomi yahut finans limanlarından birine uğrayamazlar. Bundan başka, ne tarata baksak, millî varlık, basit istihsal İşlerinden en mürekkep ve en ince kültür davalarına kadar, her şeyden önce "ulu -sal., olmağa mecbur tutulmaktadır. Tıpkı mal üzerindeki "serbest mübadele" nİn V. lkması gibi rejim ve hayat telakkilerinde de "serbest mübadele" kalkmıştır. Ve her memle -kerte, dava, yeni ve gerçek bir "u -lusal ' m yaratılmasıdır. Hiç şüphe yok ki. bu "ulusal" lar da günün birinde kendi "arsıulusal,, larını yaratacaklardır. Fakat yeni "arsıulusal,, hayatın hangi sahasın -daki milletler birliğini ifade ederse etsin, artık bir milletin o sahadaki varlığı aleyhine müteveccih olmrya -çaktır. Savaştan önceki liberal nizamda, "ulusal" ile "arsıulusal,, m tarif ve tesbiti, serbest "ferd" lere göre ya -pılırdı. Bir yunanlı. Yunanistanda zengin olduktan sonra gider Londra-da yahut Dresden'de yerleşir ve bütün sermayesini ingilizleştirmekte yahut almanlaştırmakta ne mahzur görür ne de kendi devletinin müdahalesini tanndı. Halbuki bugün, o 'ferd-, kendi camiasının içinde ve onun tamamlığı, büyüklüğü ve ileri-lîffî için calumaktadrr. iç haberler İSTANBUL TELEFONLARI Dökmecilerirı vaziyeti İstanbul, 30 — Vilâyet hıfzıs-sıhha komisyonu şehrin sıhhî vaziyetini haleldar ettikleri için Sü-leymaniye ve Galatadaki dökme-cilerîn şehir dışına çıkarılmalarına karar vermiştir. Dokmeciler bu kararın kendilerini büyük bir sefalete düşüreceğini ve şehir dışında iş bulamıyacaklarını sanatlarını temamen terke mecbur olacaklarını müzaharat ricasiyle belediyeye bildirmişlerdir. İngiliz kiralı için âyin İstanbul. 30 — Bugün ingiliz elçiliği ktlisesnde beşinci Corc'un istirahatı ruhu için bir âyin yapılmıştır. Kadıköy su şirketinin borcu İstanbul, 30 — Kadıköy su şirketinin maliyeye kırk bin lira borcu olduğu tesbit edilmiştir. Asânatika tetkikatı için İstanbul, 30 — Atinada bulunan ingiliz asânatika mektebi talebesinden bir grup tetkikat için tstanbula gelmiştir. Dışarıya gidecek tüccarların döviz vaziyeti istanbul, 30 — Yabancı memleketlere gidecek tacirlerin döviz vaziyetleri hakkında ticaret odası Ekonomi bakanlığına bir proje göndermiştir. Nasyonal Sosyalistlerin yıl dönümü Memleketimizden çıkan beyaz ruslar hakkında Nansen kurumu delegesinin izahatı Türkiyeden çıkan beyaz ruslar hakkında Nansen kurumunun Istan-buldaki delegesinin izahatından dün telefon haberi olarak kısaca bahset -mistik. Bugün bu izahları aynen koyuyoruz. Nansen kurumunun İstanbul delegesi olan B. Kır.. İstanbul gazetecilerine demiştir ki: "— Türkİyede takriben 1000 beyaz rus vardır. Küçük sanatlar kanununun tatbiki üzerine, ekserisi sa -natkâr olan bu adamlar işsiz kalmış ve bunların harice gitmesi için hiç bir devlet vize vermemiştir. Bunların bu acıklı vaziyetlerini gören Türkiye Cumuriyeti idaresi büyük bir âlice -ı,. ı.lık ve şefkat göstererek bunların türk vatandaşlığına kabulünü ve bu suretle cemiyete faydalı bir hale gelmelerini kararlaştırmıştır. AncaK bun I -dan Türkiycde kalmalarında kendileri için bir fayda görülmiyen ve e- sasen hiçbir sanat ve işleri de olmıyan, 50 - 60 kişinin harice gitmeleri münasip görülmüştür. Bunlara işleri -nin tasfiyesi İçin bol bol mühlet verilmiş ve istiyenler bütün efrad ve a-ilesiyle beraber gitmiştir. Ecnebi gazetelerinin rivayetleri gibi babanın oğlundan, annenin kızından cebren ayrılması gibi haller katiyen vaki olmamıştır. Bu yoldaki neşriyat serapa hilafı hakikattir. Esasen Avrupa devletleri arasında senelerdenberi devam eden beyaz ruslar meselesini ilk olarak ve esasından, merhamet ve şefkat dairesinde halleden Türkiye Cumuriyetidir. Bunun için İnsanî hislerle düşünen her devlet ve her ferd Türkiye Cumuriyeti Hükümetine karşı minnet ve şükran duygu la-riyle mütehassistir. Meselenin Nansen teşekkülünce de böyle telakki e-¦ iı!'!ı:-::ıı kemali şükranla söyliyebi -lirim... Teminat mektubları hakkında Bankaların doğrudan doğruya kendi teşkilâtlarına dahil olup müs-takillen hükmî şahsiyeti haiz ve bu yolda müseccel bulunmayan müesseseler lehine resmi dairelere hitaben teminat mektubu vermek salâhiyetini haiz olmadıklarını, binaenaleyh bu gibi müesseseler için ancak mensub oldukları bankadan gayri bîr bankanın vereceği teminat mektubunun kabul olunabileceğini Finans bakanlığı alâkalılara tamim etmiştir. Nüfus tayinleri Hakâri nüfus direktörlüğüne Siirt nufu* direktörü Snbri, Çoruh nüfus Gutun sermayeler ulusal,, uiduk lan kadar "arsıulusal,, dır da. Falan memleketin bankalarında bulunan mevduatın bir hafta sonra Hindis -tandaki yahut Yeni Zelanddaki bir işe yatmaları kadar tabiî bir şey yoktur. Ve sermayeler, bayraklnnn peşinde değil kâr normasmın peşin -de koşuşmaktadırlar. Finans ve ekonomide gördüğü -nı.ı/ bu "ulusal" ve "arsıulusal,, tasniflerinde, "ulusal" m gerçekten "u-Tusal" i temsil eylemesi ancak büyük ve kuvvetli devletlere nasİb olmuş -tur. Nitekim bütün kartelleşmelerde, aslan payı gibi idare, bu devletlerin hudutları içindeki müesseselerin yahut grupların elinde kalmıştır. Liberalizmin vatanı olan Ingilterede ise, "ulusal" ile "arsıulusal,, ötedenberi "ferd" lerı birer şahsiyet sahibi ol • ması için çalışmış ve liberal nizamm ancak "müessis âzalığr,, nı yapmış olan millerleri şahsiyet sahibi kılmıştır. Bugünkü retin mücadele ise, milletleri birer şahsiyet sahibi kılmak peşindedir. Fransız inkılâbı "insan haklan,, üzerinden yürürken, bunları tek kişilere göre ölçtü biçti. Sa.aşsoTTsı -nın bütün yeni hareketlerinde görülen, "insan hakları" nın milletlere göre ayarlanmasıdır. Yeni "ulusal,, bütün milletlerin şahsiyetli olmalarına göre bîr ölçü -dür. Yeni "arsıulusal,, ise. şahsiyetli milletlerle meskûn bir dünyanın müşterek ölçüsü demek olacaktır. Burhan BELGE konsoloshanesinde ve akşam alman kulübünde nasyonal sosyalistlerin üçüncü yıl dönümleri kutlanmıştır. Çocuk kitaphanesi İstanbul, 30 — Çocuk esirgeme kurumu Divan yolunda 10 yaşına kadar ilk mekteb çocukları için bir çocuk kütüphanesi açmıştır. Rençber mali ve komisyoncular İstanbul, 30 — Komisyoncuların müstahsil malini terhin edebilecekleri hakkında ki ticaret odası kararı bankalara bildirildi. (2) ub: (B) süje veya objesini gösterir; (3) uğ: merhumu isimlendirir. 4. — ( Ağ) ana kökü yine (B) merkezinde tecelli ve tecessüm etmekle beraber, yalnız bu merkezdeki süje veya obje ile kalmıyarak, onun (l) mıntakasına kadar şümulünü de içine alır ve bu umul içinde tekarrür ederse (bunlar) olur. Şekilde bunu bir dört çizgili şekille gösteriyoruz: (ü - B) hattı (bu) yu göstermekle beraber (B L) hattı da (bu) nun çoğalmasını « yayılmasını gösterdiğinden bunları birbirine vasledince (bunlar) çıkmaktadır. 5. — (Ağ) ana kökü merkezdeki (B) süje veya objesi, de değil de, onun oldukça uzağında, (Ş) mıntakasında bulunan bir süje veya obje üzerinde tecelli ve tecessüm edecek olursa bundan da (su) sözü doğar. Bunun etimolojik şeklindeki: fi; (2) (3) Uğ + uş 4 uğ elemanlarından da (1) Uğ: (G) güneşinin esas anlamını; (2) uş: Bu ana kök anlamının merkezine oldukça uzak (ş) sahasında tecelli ve tecessümünü gösterir; (3) uğ: mefhumu isimlendirir. 6. — (Ağ) ana kökü (Ş) mıntakasında tecelli ve tecessüm etmekle beraber, bu (Ş) noktası merkez tutularak yapılan iç içe daireler dahilinle (Ş) nin (L) mıntakasına kadar yayılır ve bu şümul içinde tekarrür ederse bundan da (şunlar) sözü doğar. (Şu) diye bir tek süje veya objeyi gösteririz. Fakat (şunlar) da birçok ve gayrımuayyen (şu) vardır, işte bu müphem ve umumî yayılış (I) ile ifade olunur. Şkeilde bunu da (Ş) merkez o-larak yapılan iç içe daireler we (G -Ş) hattı ile (Ş-L) hattının bağlanmalarından çıkan dört çizgili şekil göstermektedir. 7. — (Ağ) ana kökü, merkezdeki (B) süje veya objesinin çok u-zayında umumî, müphem, belirsiz, şamil (L) mıntakasındaki bir süje veya obje üzerinde tecessüm edecek olursa bundan da (o = ol) sözü doğmuş olur. Bu söz, doğrudan doğruya: (O (2) Oğ i- oğ şeklinde analiz edilecek olursa (t) mıntakast doğrudan doğruya ana kökle birleşmiş olur; d) (2) oğ + ol şeklinde analiz edilecek olursa (1) Oğ: (G) güneşinin e^as anlamını; (2) ol: anlamın en geniş ve u-mumî sahada tecellisini gösterir. 8. — (Ağ) ana kökü geniş (L) mıntakasında tecelli etmekle beraber, bu (I) merkez tutularak yapılan iç içe dairelerin de ta (L) mıntakasına kadar yayılırsa, yani (o) ile gösterilen müphem ve u-mumî süje veya objeler çoğalır ve bunlar da bir sahada tekerrür e-derse söz (onlar) olmuş olur. Şekilde (G - L) ve (L - L) çizgi-lerinin bağlaşmasından kurulan dört çizgili şekil de bunu gösterme! ked ir. Bütün bu analizler "Giiıirs -Dil" teorisinin dillerin ana kaynağı bilmecesini nasıl köknel bir yoldu hallettiğini le Türk dilinin nasıl orijinal bir yer yüzü dilleri ana kaynağı olduğunu in- ^TrrTa'rT™" ^^mtT^T^^um. Ç^mutt* ııuiut direk-tbrü Abdllkadir, Tunceli nüfus direktörlüğüne Gaziantep nüfus direktörü Nuri, Bingöl nüfus direktörlüğüne Diyarbekir nu) . direktörü İzzettin, Bitlis nüfus direktörlüğüne İstanbul Kumkapı nüfus memuru Saib, Çorum nüfus direktörlüğüne İkizce nahiye nüfus direktörü Hadi, Gaziantep nüfus direktörlüğüne Kumluca nahiye direktörü Muhtar, Diyarbekir nüfus direktörlüğüne Kuıayıs-.b'a nahiye direktörü Kemal, Muş nüfus direktörlüğüne Bandırma nüfus memuru Ata, Aydın nüfus direktörülüğüne eski nüfus memurlarından Mehraed Salih. Tekirdağ nufu- direktörlüğüne Malkara nüfus memuru Srm, Ordu nufu* direktörlüğüne Ulubey nahiye direktörü Sabri, Siîrd nüfus direktörlüğüne Edirne nüfus başkâtibi Cevdet terfian tayin edilmişlerdir. Malatya kombinası Malatya ve Iğdırda kurulacak pamuklu mensucat fabrikaları için tetkiklerde bulunmak üzere Ereğli mensucat fabrikası direktörü Celâlin başkanlığında mütehassıslardan mürekkep bir heyet yakında Malı tyaya gidecektir. Memba suları İstanbul, 30 — istanbul memba sularının satışını tanzim içîn sucular cemiyeti belediyeye müracaat etti. Ve bazı tedbirler tavsiye etti. Sucuların bîr kooperatif yapmaları da muhtemeldir. kâr kabul etmez bir yolda ortaya koymaktadır [i]. /. N. DİLMEN [1] Bu işaret sözlerinin (bura, ora, şura) gibi yer gösteren şekilleri de, (ar + ağ = ara) sözünün (bu, şu, o) ya katılmasiyle kurulmuştur. Etimolojik şekilleri şunlardır: (O (2) (3) (4) (S) Bura: uğ -f ub + uğ + ar + ağ Şura: uğ -f uş + uğ + ar + ağ Ora . oğ + . -f oğ + ar + a* Türk kuşunun çalışmaları hakkında B. Anohim'in izahları Beden terbiyesi talebelerinin ilk defa parşütle atlama hazırlıklarında bulunmaları dolayısiyle mütehassıs B. Anohim bir muharririmize şunları söylemiştir: "—**Türk kuşu" nun kış programı muntazam devam ediyor. Havaların son günlerde uyuşlara çok müsaid gitmesi bu faaliyete tesir etmekle beraber yüksek bir hava disiplininin her an hakim olması ve üyelerimizin sıhhi durumlarının fevkalade iyi bulunması gibi sebebler her an uçuş imkânını temin etmektedir. -Xaa aylarında başlangıç planörleri üzerinde uçuşun iptidai ve ihzari kurslarını bitirenler, simdi daha büyük planörler üzerinde yüksek yelken u-;usunun derecelerini ve muayyen safhalarını bitirmeğe çalışıyorlar. Şimdiye kadar yalnız planör gruplarımız arasında değil, en önemli bir sporumuz olan paraşüt grupurouzda da ne en ufak bir hasar olmuş, ne de bir kaza vukua gelmiştir. Şimdi 'G. 3" planörü ile 1000 ve 1500 metrede römork ve akrobasi yapıyoruz. Römork uçuşları ile yüksek pılotaj uçuşlarında yetişen birinci grup, pek yakında motorlu uçaklar üzerirde de uçmağa baş-lıyacaklardır. Şimdi planörler üzerinde süzülmeğe çalışanları, şubat ortalarında römork uçuşlarına geçireceği*. Şimdiye kadar paraşütle atlattı, ğım talebelerimizin hiç birinde soğukkanlılığa halel getiren en ufak bir tereddüd nişanesi görmedim. Bunu takdirle söylemek borcumdur. Paraşüt grupumuzda 7-800 ve 1.000 metreden paraşütle atlamak gibi hareketler ahvali adiyedendir. Şimdi paraşütçülüğün en zor kısmı olan saniyeli ve yüksek irtifa inişlerini yapıyoruz. Bulan yapanlar arasmda Bayan üyelerimiz bile vardır. Geçen cumartesi *ünü büyük önder Atatürk'ün, Türk kuşu alanını huzurlariyle şereflendirdikleri gün, 2.000 metreden ilk pa -şut atılmaları yaptık. Bayan Yddız di 2100mctreden atladı ve normal şartlar altında mükemmelen yere indi. Bu dereceleri tedricen arttırmak hedefimizdir." (A.A.) Bu haftaki maçlar Ankara Ayaktopu Kurulundan : 1.2.1936 Cumartesi 1 — Demir spor - Güvenç spor i-kinci takımları saat: 14.30. Yargıç: Necdet (AO.) 2 — Çankaya - Muhafız Gücü î-kinci takımları saat: 15.45. Yargıç: Cevdet (A. G.) 2.2.1936 Pazar 3 —Altmordıı - Ankara Gücü birinci takımlan saat: 13. Yargıç: Kâmil (M. G.) 4 — Muhafız Gücü -Gençler Birlisi saat I 5.
Tweet
Sonraki Kayıt
Önceki Kayıt
Ana Sayfa
Bu Blogda Ara
Popüler Yayınlar
Mevlit - Tam Metin
Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n-Necat (Kurtuluş Yolu) adıyla kaleme almış olduğu, Mevlit adıyla bilinen eserin tam metni: I. ...
TDK İmla Kılavuzu
TURK DİL KURUMU YAYINLARI: 525 İMLA KILAVUZU Hazırlayan: Prof. Dr. Hasan Eren Ankara 1985 Türk Tarih Kurumu Basım Evi TÜRK DİL KU...
Cengiz Han Yasasi
Dr. Curt ALINGE'nin tespit ettiği kadarıyla Cengiz Han'ın yasası şu hükümleri içermektedir: 1. — Zâni ister evli olsun ister olmas...
Yeni Sabah - Kasım 1940
Gazete içeriği aşağıdadır. ...
Yeni Sabah - Mayıs 1949
1 Mayıs 1949 tarihli gazete - 2 Mayıs 1949 tarihli gazete - 3 Mayıs 1949 tarihli gazete - 4 Mayıs 1949 tarihli gazete - 5 Mayıs 1949 tar...
Yeni Sabah - Eylül 1949
1 Eylül 1949 tarihli gazete - 2 Eylül 1949 tarihli gazete - 3 Eylül 1949 tarihli gazete - 4 Eylül 1949 tarihli gazete - 5 Eylül 1949 tar...
Yeni Sabah - Ağustos 1949
1 Ağustos 1949 tarihli gazete - 2 Ağustos 1949 tarihli gazete - 3 Ağustos 1949 tarihli gazete - 4 Ağustos 1949 tarihli gazete - 5 Ağusto...
Yeni Sabah - Temmuz 1949
1 Temmuz 1949 tarihli gazete - 2 Temmuz 1949 tarihli gazete - 3 Temmuz 1949 tarihli gazete - 4 Temmuz 1949 tarihli gazete - 5 Temmuz 194...
Süreli Yayın Arşivi Arama Sayfası
Arama motorunu kullanarak 1929-1950 yılları arasında çıkmış süreli yayınlar içinde arama yapabilirsiniz. Doğrudan belli bir ayın süreli y...
Divanu Lugati't-Türk
Kaşgarlı Mahmut'un eseri Divan-ı Lügat-i Türk: DIVANU LUGATI'T-TURK'DEN DERLENMIS ETIMOLOJIK SO...
Hiçbirşey Nasıl Yazılır
Heryer Nasıl Yazılır
Göktürkçe Türk Yazısı
Blog Arşivi
Blog Arşivi
Temmuz (428)
Haziran (1147)
Mayıs (683)
Mart (1)
Ocak (1)
Ağustos (1)
Eylül (1)
Mayıs (1)
Şubat (2)
Aralık (5)
Kasım (1)
Temmuz (110)
Haziran (1)
Ağustos (1)
Ekim (2)
Temmuz (2)
Mayıs (1)
Nisan (1)
Eylül (103)
Ağustos (3)
Mayıs (1)