Gerekli Tarama
Gereksiz taramalardan kaçınan site
Ana Sayfa
Gazete Arşivi
Kitap Arşivi
Nasıl Yazılır
Köşemenler
Ulus - Nisan 1936
Gazete içeriği aşağıdadır.
Kaynak:
Ankara Üniversitesi
ULUS ı nisan io;mİ CıR* \Yt\l\ Son haberler üçüncü ııayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. NO: 5270 ADIMIZ. AND1MIZDIR llı-r\rrıh' ."» kurun Almanyanın cevabı; ingiltere-Fransa ve Belçika kurmaylarının görüşmeleri ve B. Flandenin nutku hakkında tahminler ve düşünceler Fransa, Lokumu paskalyadan ön Londra. 31 (A.A.) — İngiliz kabinesinin, yarınki toplantısında erkânı har biyeler arasındaki görüşmelerin tarihini tesbit edeceği sanılıyor. Bu görüşmeler, Almanya'nın cevabı ne olursa olsun mutlaka yapılacaktır. Londra efkârı, müzakerat için Fransa'ya, muhtaç olduğu 11ırn.nl ve emniyet duygusunu ver. meğe matuf olduğu mütalâasındadır. e * * Londra. 31 ı'AJV.) — B. Eden B Baldvin'le görüşmüştür. Mu! .kim arsıulusal vaziyet ve B. Hitler'in bu akşam gelmesine sabırsızlıkla intizar olunan mukabil teklifleri etrafında cereyan ettiği zannolunuyor. B. Eden, Almanya'nın cevabını alır almaz, bunu Lckarno devletlerine tebliğ edecektir. audlaşmasıııı imzalı van devletlerin ce Brükselde toplan malarını istedi liasbetkc İŞ HAYATI Cumuriyet Halk Partisinin sı-nıfçılık hakkındaki esaslı prensipleri ne olduğunu tekrar etmeğe bile lüzum yoktur Rtı m*mle-kelle ne kadar sây unsuru varsa,' hepsi bizimdir; bizdendir: hepsi halkçı devletin yüksek adalet ve murakabesi altında korunmaktadır. Devle fabrikalarını dolaşanlar, buralarda imi hayatının, rahat ve şerefli birer vatanda» hayatı nizamına sokulmak için hiç bir gayretin esirgenmediğini görmek-tedirler. Kendilerine meskenler yapılmaktadır. Çocuklarının terbiyesine, eğlence ve sporlarına kadar hersey düşünülmektedir. Bu müesseselerde sadece bir vatandaşlık havası teneffüs olunur : Sây ve değerin vücut verdiği tabii iyerarsi dışında, hiç bir hak farkı gözetilmez. Hükümetin doğrudan doğruya idare ettiği, veya hükümete yakın müesseselerimizle ilgili olan büyük küçük fabrikalarda vaziyet böyledir. Ancak diğer hususi teşebbüslerde bir takını kayıtsızlıklar olduğunu gösteren havadislere gazetelerimizde sık tesadüf etmeğe başladık. Grev mahiyeti ve tahrik eseri olmaksızın, hükümet makamlarına işçi müracaatları oluyor. Biz en küçük atölyenin işlemeğe başladığı yerde, Cumuriyet Halk Partisinin halkçı telâkkilerinin derhal yerleşip kökleştiğini görmek arzu ederiz. Endüstri hayatı henüz inkişaf başlangıcında iken, işçi hayatının, ne taraftan gelirse gelsin, bahsettiğimiz telâkkilere aykırı şekiller almasına dikkat etmek lâzımdır; tahriklere olduğu kadar, haksızlıklara da müsaade edemeyiz. işçi hayatını, her memleketin şartlarına ve ihtiyaçlarına göre, ne İşletmeyi imkânsız kılan, ne de vatandaş hakkını çiğnetmiyen bîr tarzda tanzimi meselesinin ne kadar nâzik bir dava olduğunu da biliriz. Fakat bir taraftan halkçı prensiplerimiz, bir taraftan hükümetin veya onunla ilgili müesseselerin verdiği misaller orlatladır. Hususî teşebbüsler bu prens p!er-le misalleri g»z Önünde tutmalıdırlar. F. R ATAY Paris. 31 (A.A.) — övr gazetesi ya. zıyor: Fransanın Londradaki büyük elçisi dün dış bakanlığına, Fransanın Paskıl-yeden evvel Brüksel'de Lckarno devletleri konferansının açılmasını İstediğini bildirmiştir. Aynı gazete, Paris'te her şeyden evvel, fransız kamoyuna Ren bölgesinin süel işgali meselesindeki fransız siyasası hakkında seçimden Önce doğru bir fikir vermek istenildiğini kaydediyor. Bunun içindir ki. Brüksel konferan. sına bu kadar ehemiyet verilmektedir. Konferansta alman cevabı tetk'k edilecek ve bundan müstakbel siyasa hakkında icabeden netice çıkarılacaktır. Bazı mahfillerde, kollektif emniyet siyasasına dönmek ve bunun için dc 1924 protokolü şeklinde bir protokol kaleme almak için "Avrupa komitesi" ı.in tekrar tesisi arzu edilmektedir. Bu protokolda. emniyet siyasasının mihveri Londrz, Paris ve Moskova olacaktır. H. Flandenin nutku etrafında Berlin, 31 (A.A ) — Berliner Bör-sen Çaytung gazetesi, B. Flandenin nutkundan bahsederek diyor ki: "Alman teciminden sonra, li. Hm- Hindenburg balonu İlk seferine çıktı Fridrihshafen, 31 (A.A.) — Hin-denburg adındaki yeni zeppelin balonu, içinde buljnan Royter muhabirinin bil. dirdİğinc göre, bu sabah saat 4.30 da ilk defa olarak cenubi Amerika'ya hareket etmiştir. Balon, arsıulusal vaziyetten dolayı. Hollanda üzerinden uçacaktır. Balonun fransız toprakları üzerinden geçmesine müsaade edilmesine dair olan iltimas bilmemezlİkten gelinmiştir. Böylece seyahat müddeti sekiz snat uzamıştır. Balonda kırk Uiı! k mürettebattan başka elli rlc yolcu vardır. 3 nisanda Rio de Janeyro'ya varacağı tahmin ediliyor. Balonda 120 saat uçuş* yetecek 55 ton benzin. 50 kilo posta nüraselâtı, iki buc.ık ton yiyecek ve içe.ek ve 1500 kilo tecim eşyası, hukjmet v» matbuat mümessillerinden bat Un brezilyalı, hol-landalı. fransız, avustJryalı ve şimali a-merîkalı yolcular vard r. Doktor Ek?ner müşahid olar .i't b ılon-!a b i! ınmaîttıdır. Takib edilflc k yol. havanın duramjna bağlı olacktır. Dün ilk yolculuğunu Cenubi Amerikaya yapan Hindenburg balonu denin kütlelerle hakikî teması yerine kin dalgaları ikame etmek istediği intibaı hasıl oluyor. Bizim için bu nutuktan daha mühim olan şey cenup Fransasında çıkan bir gazetenin yaptığı anketin neticesidir. 7300 okuyucudan 5500 ü Almanya ile ittifak lehinde bulunmuşlardır. Fransız ulusunun hakiki hissiyatı budur ve bu hissiyat, Handen gibi politikacıların yalnız bazı r.tâkadar grupu adına söz söyliyebilip fransız ulusu adına söz söylemeye salâhiyetleri olmadığı hakkındaki görüşümüzü teyid etmektedir.,, Germania gazetesi yMztyor: "Alman barış tekliflerile meşgul olacak devlet adamlarının, herhangi bir rejim ûeğil, arkasında bütün ulus olan bir hükümet mevzuubahs olduğunu göz önünde tutmaları lâzım gelecektir. ?.3 mart bunu açıkça göstermiştir. Başkalarının da maksatlarını açıkça söylemelerini ve Flandenin pazar günkü nutkunda yaptığı gibi bahanelere ve ihtirazı kayıtlara sapmak suretile mesuliyetten kaçınmamalarını istemek hakkımızdır.,, ı . ^ ! 4.cva* utman teklif terimle olacak. Berliner Tageblatt gazetesi yazıyor: "B. Fltndenin söyledikleri, alman diplomatlarının vazifelerini kolaylaştıracak mahiyette değildir. B. Flandenin nutkunda iki görüşün yaklaşması için hiç bîr hareket noktası yoktur Flanden yalnız fransız ulusunun barışa olan aşkında alman ulusundan geri kalmıvacağını teyid etmiş fakat (Sonu 5. inci sayfada) ITALYAN - HABEŞ HAKBI * italyan taarruzu başladı Gondarın düşmesi bekleniyor General Graziani ve Ras Nasibu kıtaları çarpıştılar Malt nite ilerisinde Enda Jcıusde italyan tayyare karargâhı Roma, 31 (A.A.) — İtalyan orduları Gondar'a yakın bir noktaya gelmişlerdir. Bir kaç gün içinde Gondar'ı zaptedebileceklerdir. (Sonu 3. H""' T* idari a I Roma. 31 (A.A.) — Mareşal B?rJoglio'nun 168 numaralı resmî tebliği: Ana vatan kuvvetleri Ve Erit r* mufraaaUri trjrar Uarruza geçmişler, .Lemalemo dağ geçidim aşarak I "ıghera bölgesi merkezi olan Debarek'i işgal etmişlerdir. Üçüncü kol dün, Uaag bölgesi merkezi olan Sokota'ya ulaşmıştır. Sokota kasabası. Dessie, Adisaba-ba, Tsana gölü ve Gondara giden yolların birleştiği noktada mühim bir kervan merkezidir. Evvelki gün otuz üç, tayyare, Harrar'ı bombardıman etmiş ve askerî noktaları tesirli bir şekilde dövmüştür. "Uluş, un Eil Yazılan Güneş-Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik v anmak kvrübeleri yapmast Sümcrde Erde, Tokatta Erek. Meydana çıkr.-.ış en eski Sümer siteleri şunlardır: Eridou, Our, Larsa, Lagaş, Oumma, Adab, Ou-rouk ve Chourouppak yani Fa-rah'tır. "Bunlar; memleketin birinci Babil sülâlesi altında toplanıp milli bir birlik yaptığı zamana kadar kıyafetleri ve lisanları ile hususiyet göstermiş tuhaf bir milletin hükmü altında kaldılar ki biz onları Sümerliler diye tanıyoruz |1|". Bu şehirlerin hepsi saf ve halis Sümerli idi. Ve 1930 da-ki kazıtlar bize Ourouk şehrinin Sümerce telâffuzunu da Öğretti. Tarihten önceki sivilisationun o ünlü merkezine Sümerliler Erech (Erek) diyorlardı. Etüdümüz bakımından bu Erek çok Önemlidir. Çünkü memleketin birçok yerlerinde bu adı taşıyan birçok şehirlerimiz ve köylerimiz vardır. Yunan mitolojinde ve Oğuz efsanesinde yaşadığına da inandığımız bu güzel kelimenin Sümerliliğini esirgemiş ve [;] V. Gordon Childr. L'ori-ent prehistorigue s. 29. II. H. TANKÜT hiç değişmemi* t'pi Tokad'ın Erbaa k-.zasınd.-.dır. Tetkik mevzuu-muz da odur. Biz:m Erek Mezopo-tamyanın h-r hususta küçük bir parçası gibi olan düz, mümbit ve alçak bir ovanın kenarındadır ve tlpkl M ezo pota m ya da old. Ö'u gibi iki büyük nehir "Kelkit ve Ye-şilırmak" o ovada birleştikten sonra Karadenİze dökülür. Erek (Sonu 2. inci sayfada) Hauptman Nihayet elektrikli sandalyava oturuyor Trenton. 31 (A.A.) — Hauptmann'-ın idamından 33 saat evvel af ma Mı emeli vali Hoffmann'ın 16 kânunusani 1936 da verilen tecil kararının ferdasında şahsen baştadığı tahkikat hakkındaki raporu dinlemiştir. Kriminoloji mütehassısı Robert Hicks. Lindberg'in çocuğ-inun kaçırıl. ması esnasında kullanılın merdivenin tahtasının, Hauptman'ın eski evinin döşeme tahtasından başka olduğunu is-bat eden bir makineyi af divanına göstermiştir. Bu, dava esnasında şahidlerin yanıldığını İsbat etmektedir. Af divanı ölüm cezasını müebbet kürek cezasına tahvil edebilirse de üu sa. lâhiyeti nadiren k jllanmıştır. îymdiye kadar emsali olmamakla beraber, tecil kararı vermesi de mümkündür. Trenton, 31 (A.A.) — Af divanı Hauptman'ın cezasının ikinci defa tcc'J talebini de reddetmiştir. Trenton. 31 (A.A.) — Ncv Jersey mahkemesi Hauptman'ın af talebini reddettiğinden mahkûm bj akşam idam e-dilecektir. Kucat-n n idamm'*'*n sonra kendis'rti Haupİmanm Atomu ve çocuğun* öldüreceğini sSyttye* (ocuı,u ile beraber SAYFA 2 ULUS Hatıralar: 31 Mart 1909?... Demek ki on dört yaşlarında olmalıyım. Meşrutiyetten anladığım şey, tekrar şiir basılabilmesidîr. Bir de eski gündelik gazetelerde o-kuduğumuz tevcihat'ın garip bir değişikliğe uğramasıdır. Her sabah bir nişan veya rütbe aldığını okuduğumuz büyük adam lar şimdi, bir gün hırsız, ertesi gün namussuz, üçüncü gün hafiye, dördüncü gün casus olmaktadırlar. O zamanlan düşündükçe, halâ hatırımıza kırmızı aylı keçe külahlarla sayısız gazete küfürleri geliyor. Bize vaktiyle fransızca dersi veren Zeki beyin öldürülmesine de acımıştım. 3î mart sabahı tersaneden gelen silâh sesleri ile uyandık. Bir müddet sonra da. neferlerine esir olmamak için, kendini kalbinden vuran bir bahriye zabitini yanımızdaki evine getirdiler. Koluna ölü bir kurşun isabet eden bir tütün amelesini de karşımızdaki ezcaneye götürmüşlerdi. Biz işi yalnız bir tersane vakası zannettik. Her günkü gibi kitaptan alarak mektebe yollandım. Okumakta olduğum Mercan idadisi. Harbiye nezaretinin alt dıvarlan karşısındaki sultan saraylannda idi. Kapıdan gireceğimiz sırada, saçı başı karışık, ceketleri çözük bir kaç neferle bir iki softa Önümüzü kestiler. Softa boynuma yapışıp kravatımı kopardı, sonra da kitaplarımı alarak, fransızca gramerle iri resimli olanlan ayırdı, ve parçalrya-mk yere attı: " — Artık gâvurluk bitti!" diye bir de nasihat ettikten sonra, bizi içeri bıraktı. Müdür Ali Reşat'la muallimlerden Samih Rifat'tan başka hiç kimse gelmemişti. Avluda toplanan çocuklar, bu isyanm br;im için mükemmel bir tatil fırsatı olduğunu düşündük ve ihtilâl yaptık. Bahçenin iri sürgü-lü kapısını açmağa çalışıyorduk. Müdür geldi, merdiven balkonunun üstünden bize bir. nutuk duyurmağa Uukiük. bağırıştık, v« kendisine yuha çektik. İyi söz soy üyen Samih Rİ-fat. büyük bîr heyecanla, meşrutiyet sokaklarında gördüğümüz nümayiş hatipleri gibi bir şeyler anlatmağa koyuldu, sürgüyü açmıştık, çıkarken Samih Rıfat diyordu ki: "—Bir kaç gün sonra göreceksiniz. Burada kalmanız mı doğru idi. gitmeniz mi" Sokak ne iyi şey.... Biz de kendimizde bir takım asiler gururu duyuyorduk. Kazancıları geçip Beyazıt meydanına çıktığımız vakit, Harbiye nezareti parmaklığına asılan bir sürü genç sarıklının neferlere kâğıtlar dağıtmakta olduğunu gördük. Büyük kapı kapalı idi. Sultanahmet meydanından havadisler geliyordu: — Hüseyin Cahidi öldürdüler. — Ahmet Rızayı öldürdüler. O tarafa doğru yollandık. Divan yolunun ortalarına geldiğimizde, caddenin meydan tarafındaki kısmından büvük bir kalababğm bize doğru yürüdüğünü gördük, önlerinde at üstünde bir adam vardı. B;r börekçi fırınının kapalı kepenkleri önüne sığmarak seyre durduk: Edhcm paşa! Onu ben atabeyimin yunan seferi hakkındaki kitabındaki resminden ve geniş sakak ile tanırdım. Tekbirler, tehliller, ilâhiler arasında, birden tüfekleT patlamağa başladı. Dömeke kahramanı, bir bohça gibi, iki tarafa sallanıyordu. Panik nedir, orada gördüm. Artık eve hiç dönmiyeceğimi zannediyordum, Keski Samih Rifatı dinlemiş olsaydık 1 Bilseniz ne kadar sarıklı vardı. Bir çokları feslerine her çeşitten beyaz bez parçalan dolamışlardı. Her tarafta şeriatın tetiği çekiliyordu. Bin güçlükle arka sokaklardan, e-vimize dönebildim. Mahallenin hırîs-tiyan taraflarında şapkadan, müslü-man tarafında sarıktan geçilemiyor-du. Garip tezat! Emniyette olmak için ya ecnebi, yahud hoca zannedilmek' idi. Kapitülasyonlar ve şeriat, türk hürriyetinin ve terakkisinin iki büvük .durmanı. Utanhııl sokak-, hrrrra-onlar h WimdT Arkadan ayni sok.^klarf%Toan da-rağaçlan kapladı. Film Rıfkı AT AY "Ulus,, un Dil Yazıları (Başı 1. İnci sayfada) nehirlerin kavşıtında ve Sakarata kadar uzanan çamlı dağların ete-ğindedir. Meşhur Sümer efsanesinde (Ourouîc) kiralı "Incildeki Erech-Erek" Kılgamışın Humbaba yahut (Huwawa) denilen dev ile savaşması hikâye edilir. Bu dev "cedre*" çamlar memleketinde yaşardı, önce yapıldığı gibi bu memleketi' Elanı ellerinde değil garpta aramalıdır. Çamlı dağ A-mantts dağlarına benzetilir [2]. Bu efsaneden de anlarız ki Sümer Ereğinde çamlı dağların hasreti daima yaşamış ve asla unutulmamıştır. Erek kelimesinin Sümerce manas mı bilmiyoruz. Fakat Türkçe-de manası Radloff'a göre (s. 770): kudret, kuvvet. Sitadel, ka le, hürriyet, istiklâl demektir. Bu kelimenin etimolojik analizi yani (eğ -)- er + ek) = (rek) dilimizde kuvvet, kudret ve hüküm manalarına gelen erek kelimesiyle ilgisi derhal dikkatimize 8rzed3tilîr. Kale ve hisar manalarına h?karık ur ve uruk kelimesi ile alâkasını sezebiliyoruz. Zaten ik'ncİ bir telâffuzu da uruk biriminde de'}:l midir Esasen u-ruk ve erek kelimeleri mana verme bakımından aynı kıymeti muhafaza ederler. Etimolojik şekilleri şudur: m (2) o) Erek = eğ + er 4 ek Uruk — uğ -f- ur | uk. Her iki kelimenin üç unsurunda da (e, u) vokal değişiminden ba-ka bir fark yoktur. Vokal farkı ise Güneş - Dil teorimize göre [2] D G. Contenau. La çivili-tatıon des Hittites et des Mitan-nicnes s. 52. mana üzerinde müessir dsğİlcKr. Unsurlarının rolüne göre kelimeye mana verirsek şu neticeyi elde ederiz: (1) eğ —- ana köktür. Kuvvet ifade eder. (2) er = mananın herhangi sahada bir obje veya süje üzerinde tekarrürünü bildiren ektir. (3) ek -- işte mananın üzerinde tekarrür ettiği süje veya objeyi gösteren unsurdur. Şu halde (erek) kendisinde kararlı ve sabit bir kuvvet ve kudret bulunan bir yer veya bir şahıs demektir. Sümerdeki Erek surları, sltadeU ile en kuvvetli bir sile idi. Kült ¡e kültür bakımından da yine en kudretli Sümer sitesi o idi. Bu vasıftan ile kendi kendini Erek adlandırması çok haklıdır. Çünkü Sümer milleti perişanlayıpta eski haşmetini hicranla anmaya başladığı zaman şairlerin sazı yalnız Erek mefahirini inliyor ve yurtseverler yalnız Erekle övünüyorlardı. Sümer Erek'inin zîguratı da meşhurdu. Tokat Erek'inde Sümer adları. Bu bölge: ovaları ve akar sula-riyle ilk insanların muhtaç olduğu yaşama şartlarını bolca toplı-yabildiği için kalabalık biriktire-bilmiştir. Bunu aynı devrin aynı karakteri taşıyan has isimlerinin bolluğundan anlıyoruz. Şimdi sıra ile evvelâ Erek - Erbaa muhitinden başlıyarak ve adım adım genişlemek üzere tetkikimize devam edebiliriz. Bu tetkik çok geniş ve devamlı olmak şartlarını haiz olduğundan bahsi tamamiyle dağıtmamak için yalnız ana hatları takip edeceğim: Erek kasabasının civarında şu HABERİ- İSTANBUL TELEFONLARI: Fransız ticaret odası İstanbul, 31 — İstanbul fransız ticaret odasının kuruluşunun 50 inci yıldönümü münasebetiyle nisanın üçünde İstanbul limanındaki bir fransız vapurunda tören yapılacaktır. Şirketlerin kazançları İstanbul, 31 — Bugün toplanan umumî heyetlerinde okunan raporlara göre Kadıköy su şirketinin 1935 kârı 19.970, İstanbul umum sigorta şirketinin 77209, tasfiye edilmekte olan vapurculuk şirketinin 26 Hn. cenub demir-yol'ar şirketinin de 15 bin liradır. Yanlış bîr haber Devlet 'lemiryolları idaresinde tasfiye yapılacağı asılsızılır. Bir takım İstanbul gazetelerinde devlet demiryolları idaresinde geniş mikyasta tasfiye yapılacağı, bir takım memurların işten çıkarılacağı yollu yazılar çıkmıştır Bu haber üzerine yaptığımız tahkikata göre bunun aslı yokîur. Son günlerde çıkan 2934 numaralı tekaüd kanununa göre altmış yaşını geren memurlar tekaüde sevkolun-mak lâzım gelmektedir. Gazetelere tasfiye şeklînde yanlış olarak geçen bu haber, işte bu kanunun tatbikinden ibarettir. Bu kanunun icabı olarak bu sene ya;mı doldurmuş olan bir takım mamurlar tekaüd edilecektir. Bu, bîr defaya mahsus bîr tasfiye değildir. Her sene altmışını gecenler tekaüde sevkoluna- Mülkî taksimatı gösteren bir kitab Iç bakanlığı vilayetler idaresi u-mum müdürlüğü, nahiye, kaza ve vilayetlerin İsimlerini gösteren bir kitab neşri için hazırlıklara başlamıştır. Bu yıl gelecek göçmenler Geçen seno memleketimiz? gelmek içîn hazırlanan, fakat, mevsim dolayi-sıyıe, yolculukları geri kılan göçmenle, rin nisanın 15 -inden itibaren anayurda getirilmeleri için icab eden hazırlıklara bağlanmıştır. Sağl k ve sosyal yardım bsktnhğı, göçmenlerin yollarda ve yerleştirilecekleri yerlerde rahatlarını temin etmek için lâzım gelen terîiblcri almıştır. Sağlık mücadele teşkilâtlan kuvvetleniyor Sağlık ve sosyal yordun bakanlığı, bu yıl. sıtma, trahom ve firengi mücadele teşkilâtlarını daha ziyade genişletmek için hazırlanmaktadır. İç Bakanlığı bir harta yaptırıyor İÇ bakanlığı 1:830000 büyüklüğünde büyük bir harta yaptırroaktad.r. Vilayet, haza, nahiye ve köyleri ve hududlarını gösterecek b-j hartanın şimdiye kadar tanzim edilenlerden daha muntazam olması iç'.n çalışılmaktadır. Her vilayete yazısız paftalar gönderilmiştir. Bunlar ycrler:n-de dolourulmakta ve burada bir fer» kurulu tarafından kontrol edilerek hartaya geçirilmektedir. Hartanın bu ay içinde biteceği umulmaktadır. has isimler enteresandır: Barak-Ii Hadadi Kala Kala - Kala Bura - boy Koşuş Omanala H. R. TAK KUT (Arkası var) koopeı Bahçeli evler ratifî umumî toplantısı Ankara bahçeli evler yapı kooperatifi dün hafkevinde saat 17.50 de birinci senelik umumî toplantısını yapmıştır. Kooperatif ortaklarının hemen tamamı, na yakın ekseriyeti toplantıda bulunmuşlardır. İdare meclisi reisi B. Milat Dülgc kongreyi açarak reis seçilmesini teklif etmiştir. Reisliğe ittifakla, posta ve telgraf umum müdürü B. Nazif seçilmiştir. Bir seneden daha kısa bir zamana aid faaliyeti izah eden idare meclisi rr.poru okunmuş ve idare heyeti ibra edilmiştir. Mürakip raporalrı ve bilanço o-k un arak aynen kabul ve tasvib edildikten sonra açık bulunan yedek a-zâlıklara -Ilı yedek azâ ve müddetleri biten üç mürakip yerine yeni mü-rakipler seçilmiştir. İdare meclisi raporunda belli başlı faaliyet mevzularından olmak üzere 300-350 ev inhasına elverişli, ayrıca mekteb, spor yerleri, çocuk bahçesi, kulüp, ve bir mahalleye lâzım olacak mikdarda dükkân ve saireyi içine alabilecek bir arsanın ucuz bedelle satın alındığı bildirilmektedir. Burada inşa edilecek evler ve sah* binaların plânlan şehircilik mütehassısı Prf. Yansene yaptırılmış ve bu planlar tesellim olunmuştur. Bu yıl, yapı mevsiminde, bugünkü ortakları tatmin cdee-k inşaatm başlıyacağını ve bunun iç'n millî bankalardan kredi yardımları temin edilmesinin bîr gün meselesi olduğunu haber veren idare heyetine umumî heyet tefekkürlerini bildirmiştir. Bundan sonra ortaklara projksi- yfyda p?nnhnn sr\V ¦¦"-fnrîlmîi Tlj izahat verilmiştir. İdare heyeti raporunda, bilhassa ilk günlerJenberi hükümetimizin gösterdiği yakın alâka ve yardımlardan şükranla bahsedilmektedir. Kongre, Atatürke, İsmet Inönüne, Kamutay başkanlığına, kooperatifin fahri reisliğini kabul eden B. Ali Çetinkaya ile ! ', Ekonomi ve Finans bakanları BB. Şükrü Kaya, Celal Bayar ve Fuad Ağralıya, Parti Genel Sekreteri B. Re-ceb Pekere telgraflar çekilmesini ittifakla ve alkışlarla kararlaştırmıştır. Umumi heyet tcptantı için salonu tahsis eden Halkevi başkanlığına da teşekkürlerini sunduktan sonra geç vakit dağılmıştır. B. Ntıreddin İzmire gitti Tarım hakanlığı zeotekni şubesi direktörü B. Nı-reddin z "ini işlerini teftiş etmek üzere tzmıre gitmiştir. B. Nurrddin İzmir ve civarını gezecek ve bilhassa Koyas çiftliği e-rnziıi üzerinde kjr.-lacak olan inek-hane için yerinde tetkikler yapacak- Srtma mücadelesinde umumi muayeneler Sağlık ve sosyal yardım bakanlığı, sıtma mücadele teşkilatına verdiği bir emirle bugünden itibaren mm takalarda umumi muayenelere başlanmasını bİ|ıTinaİ|lh Mücadele doktorları mınrakalannı her yıl olduğu gibi dolaşarak atmalıları tesbit edecekler ve tedavilerini yapacaklardır. akşam Budapeşte radyosunda Türk konseri Ankara, 31 (A.A.) — Budapeşte radyosunda yarın akşam Türkiye saati ile tam sekizde, genç sanatkârlarımızın eserlerinden istifade edilmek suretile bir konser verilecektir. Konsere türk musikisini anlatan macarca bir konuşma ile başlanacaktır. Bugünkü Kamutay Kamutay bugün toplanacaktır. Gündemde evkaf genel direktörlüğü 935 yılı büdcesinde 31.600 liralık bir münakele teklif eden proje vardır. Hükümet bu projeyi gerektirici sebebleri şöyle anlatmaktadır: "..1935 mali yılı vakıflar umum müdürlüğü büdcesine konulan mefruşat, kırtasiye, müteferrika, masarifi muhakeme, memurlar har. cirahı, mükâleme bedeli, apart-manlarladördüncü vakıfhan masrafı, yeniden alınacak tapu senetleri harç ve masrafı, bakım masrafı, akar ve hayrat tamiratı, geçen sene borçlan karşılığı tahsisatının sene sonuna kadar olan ihtiyaca kâfi gelmiyeceği anlaşılmasına binaen tenvir ve teshin, mel-busat, bikudret hayratın imar ve ihyasına muavenet, hayrattaki kıymettar eşyanın tetkik ve tefrik ffıasrafı. Hayrat vazife ve tahsisatı fevkalâde, tenvir ve teshin fasıl ve maddelerinden tasarrufu mümkün görülen (31 600) liranm tenzilile muhassasat bakiyeleri ihtiyaca kâfi gelmiyeceği yukarda söylenen tertiplere münakalesi zarurî görülerek olsuretle münakalesinin icrası için bir kanun lâyihası ilişiği münakale cetvelile birlikte hazırlanmıştır.,. Anadolu ajansı on birinci umumî heyet* toplandı Ankara. 31 (A.A.) — Anadolu Ajansının 11 ıncı umumî heyeti dün ajansın umumî lokalinde toplanmıştır. Toplantıda malîye adına müsteşar B. Faik ve Ekonomi bakanlığı adına raurakib B. Lütfü hazır bulunmuşlardır. Şirketin faaliyeti hakkındaki raporu ile bilanço, kâr ve zarar hefaplan, murakib raporu o-kunarak kabul edilmiş ve idare meclisi ibra olunmuştur. Anadolu ajansının bu seneden itibaren memleketin birçok yerlerinde telsizle alarak yazı şeklinde havadis kaydeden "Hel" makineleri tesisatı yapması kararlaştırılmıştır. Ajans u-mum müdürlüğü, memleketin her noktasına gayet geniş nisbette havadis yayabilmek noktasından çak ehe-mİyetü olan bu meseleyi neticelendirmek üzere çalışmaya başlamıştır. I Belediye Reisliğinden: | s At pazan civarına konulan canavar düdü-|f H günün tecrübeleri yapılmaktadır. Bu tecrübe|§ j lerin saat veya sair bir ihbar ile alâkadar ol- §{ M madiği sayın halka bildirilir. (719) 1-1218 W fclllllllllllllllllllllllllllliilllO^ 0200900248534853234823484853025302010200000053000100020053480200 ULUS 2 NİSAN 1935 PlAi .İlli Som haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. NO: 5271 ADIMIZ. ANDIMIZDIR ll*T)rnlr 5 kurun B. Fon Ribbentrop alman cevabını dün sabah B. Edene verdi Hak beraberliğini görüşmelere başlıca şart koşan Almanya, teklifleri kabul edilirse Cenevreye dönecek Londra. 1 (A. A.) — Fon Ribbentrop ile B. Eden bu sabah bir saat kadar görüşmüştür. Bundan sonra ingiliz kabinesi her *aman olduğu gibi haftalık toplantısını yapmış ve bu toplantıda Eden alman notasında ileri sürülen teklifler ve Fon Ribbentrop ile yaptığı konuşma hakkında izahlar vermiştir. Cevapta neler var? Londra, 1 (A.A.) — Bugün Fon Ribbentrop tarafından verilen alman plânının esaslı kısmı 17 noktayı ihtiva etmektedir. Bu noktalar kısaca şunlardır: 1. - İstikbaldeki sulh anlaşmalarına girecek olan bütün milletler arasında mutlak hak beraberliği 2. - Ademİ tecavüz paktları İmza* a kadar gedecek olan ilk devrenin -t aylık bu müddetle tahdidi şartîle Ren m.yaciaV"-' "-----'"H""' "r",r'1- 4. • Üçüncü maddenin tatbikine nezaret etmek üzere ingiliz, italyan ve bitaraf azadan mürekkep bir komisyon kurulmalıdır. 5. - Bu komisyona alman, fransız ve belçikah delegeler de girmelidir. B. Fon Ribbmtrop layymtm ¦*•• i - »n un aa o. t on noj ıc — 6. • üçüncü maddenin tatbikine nezaret edecek komisyon ingiliz ve İ-talyan ataşemİliterleri vasıtasİyle askerî vaziyetteki değişiklikleri gözden geçirebilecektir. İTALYAN-HABEŞ HARBİ italyanlar Gondara elli kilometre uzaktadırlar 'talyantar.n yaklaştıklar, Condar şehrini ve T sana «ölü bölgesini gösterir harla Londra, 1 (AA.) — Royter A-jansı bildiriyor: Zengin ve bereketli bir bölge olan Aussa Sultanlığının italyanlar tarafından işgali halen tamamlanmıştır. İtalyanlar bu ülkenin başlıca merkezlerinde Garnizonlar kurmuşlardır. Batı şimalinde, italyanlar Tsa-na golüne doğru ileri hareketleri-ne devam etmekte ve Erİtre kaynarından pelen haberlere güre malcînalı bir italyan kolu Co"d«ra yaklaşmakladır. Gondarın ı yakındır. İleri italyan müfrezeleri şehre 50 kilometre uzaklıkta bulunmaktadırlar. İtalyan tayyarelerinin Cibuti demiryolunda Oîredaua üzerinden uçtukları haSeri Adisababada yalanlanmaktadır. /.birli a.tz mesele*! Royter Ajanunm Adisababa-daki mchalıiri bildiriyor: Lord Seiilio ingiliz avam ka-miumainchl habeflere karfı z~!ıirli gaz kullanılması mcsel-sinî ortaya koyması habe» hükümet mahfillerimi- mü£~mm«| h'.r intiba u-yandır ıtyUr. Cepheden her gün gelen haberlere c^re. gazların se-beb oî I -;u korkunç akıbetler kay-fSımu 6. .ncı sayfada) 7. - Almanya, rransa ve Bslçika, bu komisyen tarafından yapılacak istekleri di-kate almağa mecburdurlar. Alman hükümeti, garptaki iki komşusu ile tam karşılıklı esaslara dayanmak şartıyle garp sınırında her türlü tahdidleri kabule hazırdır. 8. - Almanya. Fransa ve Belçika ile zamın İngiltere ve italyan devletleri, en geç olarak fransız seçiminden sonra, bir taraftan Fransa ve Belçika ve öte taraftan Almanya a-rasında 3." senelik bir ademi tecavüz paktı görüşmelerine başlamak için uzlaşmalıdırlar. 9. - İngiltere ve İtalya, zamın devlet sıfatİ/te bu paktı imza edebilirler. 10. - Almanya bu gibi emniyet an (Sonu 3. üncü sayfada) öu mdkn hkıkk UİK BEKLKYtS Hatıplmnıım ulamı gene geri kaldı MAHKÛM. SI (SI / OLDl (A NU SÖVLlYKKKK BOYUNA AĞLIYOR Trenton, 1 ( A . A . ) — H a u p t m a -n ı n avukat - I.«rının Vendel hakkında ya -pılmakta olan tahkikatın neticesini bekle -mek üzere ia -tedikleri müh -let reddedil -mistir. İdam hazırlıklarına de» v a m edil - mcktedİr. Mahkûm tf*| edilmiştir. Hn-pisane direktörü albay Kimberling mevkuf bulunduğu müddetçe Ha-jptman'ın tamamen sükûnetini muhafaza eylediği, ni. fakat dün birdenbire temkinini kay-bedip. maıum oldu* mu tekrar ede ede ağladığını söylemiştir. (Sonu 6. ıncı tayfada) Hauptman O'iümüzdcki p*»ar ıfl şehrimiz l« bil kunser veteck olun lam.ıı.ı.ş alnıan muganniyesi Bn. Marİa MtflUr ( Yazısı 6.ıncı May,'ada) Sovyetler dış Moğolîstanla karşılıklı yardım paktı imzaladılar BU PAKT, JAPON GENİŞLEME SİYASASINA KARSI MOS-KOYANIN DAHA IZtMLl BİR VAZİYET ALDIĞINI GÖSTERMEKTEDİR Moskova, 1 (AA) — Havas ajan. sı bildiriyor: Sovyet Rusya ile dış Moğolistan a-rasında bir karşılıklı yardım paktı imzalanmış olması uzak şark hâdiseleri üzerinde, Sovyet Rusyanın umumi siyasası ve hattâ arsıulusal vaziyet üzerinde tesir İcra edecektir. Bu pakt. dış Mogolistanın japon -Mançuko baskınına karşı müdafaası i. çin Moskova tarafından Ulanbator'a yapılacak teknik yardımı resmen teyid e-decek ve Mogolİstana her sahada ve her vasıta İle yardımı mümkün kılacaktır. Karşılıklı yardım, tabii yalnız Sovyet Rusya'dan Moğolistan'a doğru yapılacaktır. Bu iki mernlck?! ,ır.»*ında müşterek sınırlar vardır. Sovyetlerin Moğolistan'daki tesiri, ekonomik sahada ve hele diplomatik sahada çok büyüktür. Çünkü Sovyet Rusya, Mogolis -tan'ı tanımış olan tek memleket -tir. Moğolistan'da yalnız Sov -yet Rusya'nın diplomatik bir delegesi vardır Ote taraftan dış Moğolistan halâ Çin'in bir parçasını trıkil etmektedir, ı .fr-nu J. uncu şayiada) Fıkra i Buhran çareleri Partici olarak bunu iyi öğrenmelisiniz. Eğer bir gün gıkı bir politika buhranına uğrartanız, gazetelerden kurtulmak için, hemen bir anket açınız; Birici sual: "— Halid Fahriden evel hececi var mı idi, yok mu idi?" İkinci sual: "— Yeni neslin en iyi romancısı kimdir?" Üçüncü sual: "— Kimlerin yazıları franstzcaya tercüme olunabilir?". Ondan sonra rahat rahat işinize bakınız Gündelik gazeteler, mizah gazeteleri, mecmualar, hepsi, Namık Kemal neslinden Behçet Kemul nesline kadar eli kalem tutan herkes, biribirine geçecektir. Hele arada anonim yazılarla biri lehine, birkaçı aleyhine birkaç hüküm de ortaya atarsanız, keyfinize diyecek kalmaz! Biz biıibirimizi itibardan düşürmek için hepimizin olan mesleği ne hale koyduğumuzun farkında bile değiliz. Halbuki yazı yazanların müşterek menfaati, yazı yazmak sanatına hürmet edilmesinde değil midir? Boş münakaşalardan kimin ne yaptığı değil, topyekûn sanat ve edebiyatla uğratanların ciddilikten ne kadar u-zak bir 'akım kimseler olduğu fikri yerleşiyor . Bu fikir, bu memlekette çok eski idi: Onu unutturacak yerde, tazeliyoruz. Aramızda, boyacılar birliği kadar, bir daya-nt%ma kuramıyoruz. "Ulus,, un Dil Yazılan Güneş-Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri XI. Har ak. Bu isimleri teker teker gözden geçirelim. Barak ve Barağ Sümer-cede mesken ve hücre demektir ki bizim barınmaktaki bar ile alâk sı meydandadır. Fakat bu kelime Sumercede daha ziyade divinite ifade ederdi. (Hükümdarların tanrı adı taşıdığını biliyoruz.) Meselâ Sümerin Kis sülâlesinden bu ismi taşımış iki hükümdar vardı: 1. - Barak - nunna [1] ve 2. - Barağı. Türkçeye gelince: Barak; Radloff'a göre Kırgız ve garp lehçelerinde bir köpek cinsi için kullanılır. Radloff'un dördüncü cildinin 1477 inci sahi-tesinde Barak hakkında bu izahlar vardır: Uzun ve koyu tüylü köpeğe denir. Kara-barak bir nevi cins av köpeğidir. Kırgızcada uzun tüylü koyuna da Barak-koy denir. Yine Kırgızlarda bir nevi kıvırcık tüylü köpeğin adı Barak't'ır. Bu köpeğin Sümerlerde olduğu gibi kutlu ve mübarek tanındığı devirler vardı. Kâşgarlı Mahmut Barak hakkında şu izahları verir: "Burak yavuz bir köpektir. Türklerin inancına göre kuzgun kocayınca iki yumurta yapar bu yumurtaların birinden Barak denilen köptk çıkar bu, köpek cinsinin en hızlandır. [2J. Başkurtların itikadına göre ihtiyar kuzgunun iki yumurtasından II. li. TANKI I birinden bir köpek ikincisinden bir ip çıkar [3]. Oğuz han destanında kabile adı olarak bir (itbarak) geçer. Itba-raklar Oğuz hanla muharebe ettiler [4]. Manas destanında itili vardır. Hazar denizine dökülen İdil suyunun adında da bu kelimeyi bulabiliriz. Totemleri kuştan türeme bir köpek olan itbarak eski bir Türk kavimi idi. İt kelimesinin gerçek manasına bakarak eski zamanlarda köpeğe bir kud-siyet atfelildiğini kabul etmek zarurîdir. Galiba; bütün dünyada (Sonu 2. ıncı sayfada) [J] Pıofesör tn.tr.. [4] Rofiduddin camiüttevarih. [1] L. VVoolley vor 5000 Jaluen s. 21. [2] Divanı - lügat- it- Türk. İş Bankası kumbara piyangosunda Kazanan talililer Türkiye iy bankası kumbara piyangosu dün, kalabalık bir seyirci kütlesi önünde çekilmiştir. Kazanan talili-lerİ yazıyoruz: Konyada S33 hesap numaralı Bn. Nebahat 1 000 lira, Calatada 1412 hesap numaralı B. Münim Kâmil 250 lira, Izmirde 9467 hesap numaralı B. Faik Mehmet 100 lira, Beyoğlunda 12040 htsap numaralı B. Ali 100 li-ra, Calatada 1278 hesap numaralı B, Ahmet Rapıp 100 lira, tzmirde 5911 hesap numaralı B. Sabri Yılmaz 100 lira, Ankarada 18600 hesap numara. (Sonu 6. ınc, sayfada) SAYFA 2 ULUS Varı - Siyasal Almanyamn politik yolu Bundan Önceki yazımızda (I) Almanya'nın ekonomik genişleme yolunu anlatmağa çalışmış ve bu yolun Çekoslovakya'da bnşlıyarak, cenubu şarkî istikametinde, tâ Basra körfezine yani Iran ve Suriye'ye kadar uzandığını söylemiştik. Bir iddiaya göre 1916 denberi Avrupa'da (tıpkı nabız ile hararet arasındaki uygunluğun birden ortadan kalkması gibi) ekonomik menfaat -ler politik menfaatlere zıd bir istikamette yürümüştür. Ve bu, Avrupa organizmasının çok hasta olduğunu gösteren bir diğer delil sayılmıştır. Acaba, böyle mi idi Eğer ekonomi derken, yalnız ticaret anlamaz ve sermaye ve kredi ha -reketleri'ni de ekonominin mühim bir unsuru kabul edersek, o zaman ekonomi ile politika'nın 1918 denberi de. Avrupada, pek güzel birbirine muvazi gitmiş olduğunu tesbİt ede-biliriz. 1916 de. 1918 muahedelerinin fahri patronajı İngiltere'de, filî patronajı ise Fransa'dadır. 1918 den itibaren, ingiliz ve amerikan sermayeleri büyük nvkdarlar halinde Almanya ve Polonya'ya ticaret kredisi olarak; fransız sermayeleri ise Orta Avrupa ve küçük an -tant memleketleriyle Polonya'ya keza büyük mikdarlar dahilinde, politika kredisi olarak akmıştır. Bugün. 1936 senesindeyiz. Aradan 18 yıl geçmiş ve birçok vakalar cereyan etmiştir. 1918 muahedelerinin fahri patronu İngiltere, sermayelerinin yatmakta olduğu Polonya ve Almanya'yı politik bir blok haline koyduktan başka III. Reich'in ilk tesisi gününden beri Versailles'ı tasfiyeye matuf olan hareketlerini geniş bir tolerans ile karşılamıştır. Unutmamalı ki, ingiliz lirasının düşmesinde, Fransnnın Londra piyasasına kısa vadeli olarak yatırdığı milyarları süratle geri çekmesi, bu milyarları halbuki Londra piyasasının Almanya'ya uzun vade ile yatırmış bulunması âmil olmuştur. 1918 muahedelerinin filî patronu Fransa'ya gelince, o da 1918 denberi yürütmüş olduğu antirevizyonist politikayı Çekoslovakya ve Avusturya-dan Romanya ve Bulgaristan'a kadar orta ve şarkî Avrupa'ya akıttığı siyasi krediler sayesinde yürütebil-miştir. Fakat bu esnada, geçen yazımızda da söylediğimiz gibi. fransız kredilerinin yattığı memleketler, alman ticaretinin gittikçe genişliyen selyatağı-nı teşkil etmektedir. Almanya. Versailles barışının hükümlerine bağlı bulunduğu yani ne ordu yapabildiği ne de müteaddi bir politikaya peçeblidiği müddetçe, el -betle ki politika üstünlüğünü. Al -manyanın artan ticareti değil Fransa'nın ikraz ettiği paralar tayin edecekti. Elbette ki silâhlı ve kudretli bir Fransa'nın fînansı silâhsız ve politika yapmak imkânmdan mahrum bir Almanya'nın ticaretine galip gelecekti. Politika yapamıyan bir Almanya nın ticaretini ise, Orta Avrupa'dan doğu Avrupasma kadar, o sıralarda kapışan kapışana idi. Çünkü politik tandansı olmıyan bir ticaret kadar tatlı bir şey olamazdı. Fakat bugün. III. Reich'in üçüncü senesinden sonra. Almanya. 1918 bağlarını birer birer koparmış ve hükümranlık haklarını tamamen elde etmiş bir melekettir. Öyle ki, artık istediği kadar politika yapabilir. Nitekim yapmaktadır. Artık alman ticareti apolitik bir münasebet değildir. Fransa'nın 1916 den 1936 yılına kadar nüfuz süren parası gibi. normal bir tesir vasıtasıdır. Esasen, bazılarına "nabız ile hararet" mukayesesini yaptıran sebeb, Almanyamn Versailles bağlariyle bağlı bulunması olmuştur. Bağlar kalkınca. Almanya, elbette ki aktif politikaya geçecek ve bu politikasını ticaretine ticaretini de politikasına müdafaa ettirecekti. Yani: "mani kalkınca menu avdet edecekti" (1) 30 mart tarihli ULUS "Almanya'nın yolu" başlıklı yazımız. Evet, Almanya, ekonomik krizden henüz kurtulamamıştır. Milyonlarca işsizine, daha doğrusu muaz -zam bir ihracat kabiliyetine göre kurulmuş olan endüstrİ'sinc eski sağlam ve normal iş ve istihsal temellerini henüz temin edememiştir. Fakat, ingiliz ve amerikan milyarları, orada yatmaktadır. Bunları kurtarmak içni, yeni milyarları imdada yollamak lâzımdır. Bunları kurtarmak için. alman ekonomisine fakat bunun için de alman iç politikasına bir çıkış noktası tedarik etmek I.'ızım-dır. İngilizlere göre bu. Almanyanm Avrupa muvazenesini bir beraberliğe götürecek kadar kuvvetlenmesi ve bir de alman ekonomik tazyikinin cenubu şarkı'ye doğru şimdilik kana-lize olmasıdır. Ta ki, hem sömürge talebinin bir miidd-t dnha önüne geçilsin, hem de ezelî hakem rolünü İngiltere'nin Avrupa'da da ele atabilmesi için. Avrupa, az çok müsavi iki par çav a ayrılmış olsun. Çünkü düne kadar olan vaziyet, ister frank ve altın para. ister İngiltere'nin Alman yada vatan paralan ve ister kıtada yürütülecek politika bakımından, Incilterenin karşısına, Fransa'nın hep hegemonya arzularını ve sabotaj teşebbüslerini çıkarmıştır. Hattâ bunun ilk uçlarmı Franclin - Bouii-lon'un Ankara anlaşmasında bile bulabiliriz. İtalya - Habeş işi yahut Fransız - Sovyet paktı ise. Ingiltere-nin III. Rcich'i tutmak kararını ancak takviye etmiştir. Silahta ve politikada kuvvetli bir Almanya hem Sovyet Rusya'nın karşı - rejimine hem de Fransa'nın rakip - rejimine karşı, ihtiyar kıtada mükemmel bir settir. Cenubu şarki istikametinde yürüyen bir alman ticareti ise. kredinin anahtarı İngiltere'nin elinde kaldığı ve AI-manva'nın kendisi, bünyesi ve rejimi itibariyle hem Rusya, hem Fransa, hem İtalya fle iftil;*f halindi- hu-lund"ğu müddetçe, ingiltere ıçm, " lokalİze edilmiş bir tehlikedir. "Almanya'nın politik yolu" şu halde az çok bellidir. Bu yol, bir ucu İngiltere'ye bağlı olmak şartiyle, alman ekonomi yolunun aynen üzerinden geçmektedir. Böyle olacaktır ki. 1918 muahedeleri uğruna aynı mıntakaya yatırılmış olan fransız milyarları biraz tehlikeye girsin ve Paris, inadından ve altın para muharebesinden vaz geçerek. City'nİn direktiflerini kabul etsin. Şu var ki. alman poussee'si, 18 yıldanberi hapsedilmiş olmanın hareket hasretine ve teşebbüs dinamizmine matiktir. Bugün, politik presti» bakımından. 1914 Almanyasına âdeta yaklaşmış bulunmaktadır. E-ğer bir taraftan ticaretinden aldığı kuvvet ve bir taraftan artan politik prestijine dayanarak. Orta Avrupa ve Şark Avrupası memleketlerinden bir İkisini bîr defeetion'a gotürebi-lirse, İngiltere'nin telaşa düşmemesine imkân yoktur. Fakat İngiltere, bunu da düşünmüş ve bunun da tedbirlerine hazırlanmıştır Bu gibi memleketlerde, ingiliz politikası, faaliyetlerini bir -kaç miali artırmıştır. Öyle ki Alman ticaretine karşı bunlarm başını, artık yalnız fransız sermayesi değil, aynı zamanda ingiliz politikası da beklemektedir. Ve bununla İngiltere, fransız sermayesini, bir kere daha şuura ve kendisiyle uyuşmaya davet etmiş bulunmaktadır. Eğer 1918 ile 1936 vaziyetlerini karşılaştırırsak. Almanyamn bütün haklarına malik bir büyük devlet olması itibariyle bir kere. çok esaslı farklar görürüz. Bunun itindir ki zaten Flandın suallerile. Almanyadan bundan sonra ne yapacağını sormaktadır. Almanya buna gayet kısa ve sı.de bir cevap verebilir: "Bir büyük devlet gibi yaşamak" Böyle olmakla beraber Almanyadan çok Ingilterenin politik yolu enteresandır. İngiltere çünkü 1918 ve 1929 krizlerini aşarak ezelî hakemlik rolünü yeniden eline almıştır. Şimdi herkes için yapılacak şey. ingiliz arbitrajında sade feda edilmez değil, üzerinde pazarlığa girişilmesi HABERLER İSTANBUL TELEFONLARİ: Bir Rcmen heyeti tstanbula geliyor İstanbul, 1 — Romanya parlamentosu ikinci başkanı ile beraber iki mebustan müteşekkil bir heyet lstanbula gelecek ve 24 saat kaldıktan sonra Filistin'e gidecektir. Bir Türkiye - Sovyet Rusya mecmuası çıkarılacak İstanbul, 1 — Sovyet Fen Akademisinin Türkiye - Sovyet Rusya adlı bir mecmua neşrine karar verdiği burada haber alınmıştır. Verilen mütemmim haberlere göre mecmua yılda dört defa çıkacak ve bu iki memleketin kültür ve ekonomi faaliyetlerinden bahsedecektir. * İstanbul, 1 — Arazi tahririnde çalışmak üzere şimdiye kadar bel-di-yeye 150 kadar müracaat yapıldığı söyleniyor. * İstanbul, 1 — ölçülerin sene -lik teftişme başlandı. Arjantin ile yapılacak ticaret anlaşması Hükümetimizle Arjantin hükü -meti arasında b;r ticaret anlaşması yapılması için Paris'te konuşmalar yapılmaktadır. Müzakereleri, hükümetimiz adına, Paris Püvük Elçimiz B. Suad ve F'-nnomi Bakanlığı yö-netgeri B. Faik Kurdoğ'n ve Arjantin hükümeti adma d», Paris Büyük elçileri idare etmektedirler. Pek yakında, iki memleketin yüksek men -faatine uygun bir neticeye varılacağı umulmaktadır. ^ srrv^p"rfr:,-';" ı ¦ yolculuğu Ekonomi Bakanlığı ticareti teşkilâtlandırma bürosu d:rektö-rü B. Servet Berkin bazı tetkiklerde bulunmak üzere bugün lstanbula gidecektir. Şehir büdçesi 1.887.184 lira üzerinden bağlandı Belediye meclisi dün Nevzat Tan-doğan'ın reisliğinde nisan toplantıların.» başlım ıştır. Meclise verilen 1936 büdce projesi tetkik için büdce encümenine verildikten sonra gündemdeki işler görüşüldü. Toplantıya nihayet verilmeden evvel belediye reisi meclisten yeni belediye zabıtası talimatnamesinin bu devrede çıkarılmasını temenni etti. Büdçe projesinde masraf ve varidat 1,887,184 lira üzerinden muvazeneli olarak bağlanmıştır. Almanya ve Polonya hükümetleriyle yapılacak ticaret anlaşmaları Polonya hükümeti ile yapılacak ticaret anlaşması için şehrimizde konuşmalar yapılmaktadır. Yürürlükte olan Türkiye - Almanya ticaret anlaşması üzerinde konuşmak için de Berlinden bir heyetin Ankaraya gelmek üzere yola çıktığı haber verilmektedir. Ekonomi Bakanımız İstan bula gidecek Ekonomi Bakanımız B. Cefa! Bayar'ın bir iki gün kalmak üzere bugün akşam trenile lstanbula gideceği haber alınmıştır. Bükreş elçimiz geldi Bükreş Elçimiz B. Hamdullah Suphi Tanrıöver İstanbul'dan şehrimize gelmiştir. B. Tanrıöver. evvelce de yazdığımız gibî, Romanya türklerinin göç işleri hususunda hü -kümetle temas ettikten sonra yakında vazifesi basma dönecektir. Amerika Büyük Elçisi ve Bayan Mak Mürey'in dünkü tetkikleri Amerika Büyük Elçisi Bay C. V. A. Mak Mürey dün Halkevi-ne giderek evi gezmiş, Halkevinin çalışmalarını gösteren filmi seyretmiş ve üç saat kadar meşgul olmuştur. Bayan C. V. A .Mak Mü-rey'de ziraat enstitülerini gezmiş, ve sonra ikisi birlikte Orman çiftliğine giderek uzun boylu tetkiklerde bulunmuşlardır. "Ulus,, un Dil Yazılan * f flaşı |, inci tayfada) köpek cinsinin kazandığı insan muhabbeti bir zamanlar ona tapılmış olmasından ileri gelen irsi, ruhî bir zaaftır. Hititlerin adı Süme-rin redoublement kaidesine göre yapılmış mükerrer it'ten olmadır. Yani (it | it) kelimenin etimolo-îrlc analizi bîr! bu vole?» ayrfrnN- Bugün İnkilâb Der„i IVf. M. Eead Bozkıııt tarafından HALKEVİNDE Saat: 1730 da verilecektir. Çağrk ^Kamutay arzuhal encümeni basan saat 14 de toplanacaktır. *Kamutay vilâyetlerin hususi idareleri kanunu muvakkat encümeni bugün saat 15 de toplanacaktır. ^Kamutay maliye encümeni bugün saat 10 da toplanacaktır. (O (2) ît = iğ + it fi,) ığ ana köktür. Parlaklık ve kuvvet ifade eder. (2) tt kök olarak bu kuvvetin sahibilır. Şu halde (ig I- it) = iğit kavi ve parlak demek olur ki Türkçe-mizde yiğit (iğit) kelimesi itin eski ve tabiî morfolojisini muhafaza ediyor demektir. (İğit t iğit) = iğitiğit eder ki bazı eserlerde Hithit olarak yazılması bundandır. Ve iki defa yiğit ve parlak demektir. Barak kelimesinde de aynı manaları bulabiliriz. Çünkü Bar hem Sümercede hem bugünkü Türkçe-de parlak, ziya manalarını verir. Etimolojik analizi şudur: 1) ağ ana köktür, parlaklık ve kuvvet bildirir. temsil eden mananın tekarrürünü tehlikeli birer varlık olduklarını ispat etmektir. Görülüyor ki. birçok yollar gibi, alman yolu da, bütün genişliğine ve ehemıyetine rağmen, şimdilik "ingiliz meydanı" na çıkmaktadır Burhan BELGE NOT. — Hüseyin Cahid Yalçın, son cevabı ile. "edebiyat» otorite" meselesini münakaşa etmek gibi bir fiki. me-selesile değil. "1 ikir hareketleri" mecmuasına «aye olarak çizdiği muayyen bir işe devam etmek gibi bir politika meselesiyle ali kadar olduğunu göstermiştir. Fikir işlsrine politikayı karıştıran vc kendisine her şeyi izah edici bir cevab verilse dahi karşısındakine "İntibah" atftderek haklı Çıktığına kendi kendine karar veren bir zat ile. esasen, bir münaka -saya girişmiş değildim. Kullandığı taktiğin ve şahsıma yaptığı hücumun doğru olmadığını anlatmak istemiştim. An-kımam.-ık'.a ısrar ediyor. Du da, kendi bileceği iştir. — B.B. 2) ab ektir. 3) ar gösterir. 4) ak mananın taallûk ettiği süje veya objedir. Böyle olunca Barak parlaklığın ve kuvvetin bir obje veya süjeye taallûku ve tekaırürü demektir. Hem parlak hem kuvvetli olan bir insan veya mahlûka Barak demek bu bakınman h?m lojik hem tabiîdir. NcUsldm şimdi dahi saçları dağınık küçük kız çocuklarına lâtife o'arak kıllı - barak diyen fa-rm'yaUr I ulunduğu gibi. Hâlâ barak adıı.ı taşıyan oymaklar da vardır. Kırgızların çiğli kabilesinde olduğu gibi [5j. Barak kelimesinin gökle ve kutlulukla ÜgUinİ gösteren manalarından biri de şudur- Şama.ıların göklere çıkmak iç.n bindikler! hayalî atın adına Altay Türkleri Bura veya Argaraak der-ler fj^Bj. analizlerini altalta getirirsek kelime elemanları arasında bir fark olmadığını görürüz. Barak = ağ -f ab -f- ar + ak Bura - uğ + ub + ur f ağ Galiba devı-nîn iyi bir cinsim anlatan Buğra kelimesi de bu köktendir. İslâm mitolojisinde bîr Burak kelimesi vardır. Bu da göklere çıkaran bir mukaddes at olduğuna göre onun da bu kategori içine alınması tabu olur. Şimdi- Barak kelimesinin Totem, mukaddes at, mabut, mabet, mesken \t barınacak yer olduğunu öğrendiğimize göre Sümerce Barak ile Türkçe Barakın aynı kaynaktan çıktığına inanmamız lâzım ve zaruridir. Sümer illerinde meydana çıkan sitelerde Barak adlısı yoktur. Belki ilerde bulunur. Fakat Sümerce Barak baş ucunda sakaratı bulunan Erek'in yakınında ve bugün de diptiri o-larak yalamaktadır. Erbaanın bu iki köyü aşağı Baraklı ve yukarı Baraklı isimlerini taşırlar. Çamlı ve ormanı bol dağların yamaçlarında ve kuzgun yuvalarının arasındadır Memlekette Barak adını taşıyan 16 köy vardır [7j. An-karada bile Barak obası ve Baraklı buluyoruz. H. R. TANKUT (Arkası var) [5] Ari&tOV, Zamitki s. 384. [6*J Potanın Batı şimali Moğolistan monografileri cilt 4, s. 68. [7] iç isleri Bakanlığının köy lerimiz a^lı kitabına bakınız. nııttıi!iıi!iıııııııi!iııııtıııııııi!itrııııııi!iıııııııınınınıııııııı.....IIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIHII!| | Belediye Reisliğinden: | B At pazarı civarına konulan canavar düdü-|| E £ünün tecrübeleri yapılmaktadır. Bu tecrübe j 5 lerin saat veya sair bir ihbar ile alâkadar ol- g madiği sayın halka bildirilir. (719) 1-1218 1 ULUS 3 NİSAN 1935 İA \ Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ LIY. No: 5272 adimiz, akdîmizd:r Heryenle 5 kuruş Alman cevabının akisleri İngilizlere göre cevab tahrik edici değil, fakat tenkide değer yerleri var Fransız mahfilleri ise cevabın hemen hemen menfi olduğunu soyuyorlar Londra, 2 {A.A.) — Röyter ajansı, nın siyasal muhabiri yazıyor: İngiliz maS fi İlerinde, alman muhtırasının ingiliz kamovu irerinde uzlaştırıcı bir te -sir yapacağı ve kjllanılan lisanın her halde tahrik edici mahiyette olmadığı kanaati vardır. Bununla beraber muhtıranın bir çok noktadan tenkide değer olduğu bildiıilmektedir. İntikal devresi hakk.nda, Almanyanın görüşmelerin iyi bir neticeye varmasına kadar Ren bölgesini tahkim etmemek teahtıüdünü reddetmesi bilhassa inkisar uyandır -maktadır. Böyle bir teahhüd maddî olarak hiç bir fark ihtiva etmemekle beraber anlaşmazlıkların uzlaştırılmasına e'ıemiyetli surette hizmet edecektir. Almanya'nın Fransa ve Belçikaya hiç bir zaman tecavüz etmek niyetinde olmadığının teyidi, Londrada hararetle karşılanmış ve görüşmeleri mümkün-leş timi ck için Almanya tarafından yapılmış büyük bir yardım olarak sayıl, maktadır. Buna karsı, Almanyanın Önümüzde-ki kurmay görüşmelerine itiraz etmesi da şiddetle P V M t K Kemal ÜNAL Başbakanımız, gecen yaz Doğu Anadoluya giderken, Adanada, pamuk yetiştiricilerden, bol ve iyi mahsul istemişti. Ziraat alanındaki buhran her yerde istihsali darlaştınrken Şef; türk çiftçisine, daha bol pamuk, diyordu ve bu bolluğun tek şartı iyi olmaktı. Devlet, türk pamuğunun iki pazarını birden genişletmişti. İçerde dokuma endüstrisi, dışarıda kliring piyasası, pamuk yetiştirenleri tatmin edecek fiatlarda pamuk alıyordu. Ancak her iki pazar, bol fakat iyi mahsul istiyordu. Bol pamuk, geniş ekimle alınacaktır. Türkiyenin güzel ikliminde pamuk yetiştirmeğe elverişli alanlar oldukça büyüktür. Bugünkü ekim sahasını birkaç kat artırmak ise her zaman mümkündür ve bu, nihayet bir sulama ve toprağı hazırlama işidir. Türkiye İş bankasının 26 martta toplanan umumî heyetinde, idare meclisi; pamuk için "sulama işine ayrılacak yüksek paralar, fazla istihsal kıymetiyle ödenebilir" diyordu. Yurdda büyük işler yapan bu müessesenin, bol pamuk istihsaline verdiği ehemiyetle bunun başarılış yohınu tayindeki salâhiyetini hepimiz kolayca ölçebiliriz. Banka raporunda pamuğumuzun dış ticaretteki kıymeti üzerinde ayrıca durulmuştur, "ihraç mallarımızın mikdarmı artırmak isterken, istihlâki zaruri olmayan ve yarrm lüks addedilebileceklerden ziyade kolaylıkla satılabilecekleri fazlalaştırmak" prensibi i-*ah edilmekte ve bu mevzuda en e-hemiyetli mevki pamuğa verilmektedir. İyi pamuk; iklime uygun yüksek vasıfta tohumla, bilgili ve sürekli bir çahşman.n mahsulüdür. Devlet yıllarca evel kurdumu pamuk ıslah istasyonlarında yurdun her bölgesine yarasan tohumu bulmuş ve hazırla-¦t'itır. Geçen aylarda çıkan bir ka-n"T-l* da önümüzdeki istihsıl yılı î-çin iyi tohumlarla ekİm temin edil-mistir. Fena tohumların karışmaması ¡e iyin-n soysuz taşmaması için alı-(Srtnu 6. ıncı tayfada) Bu görüşmelerin alman hükümeti için anlaşılmaz bir şey ve görüşmeler için de zararlı olduğu hakkındaki delil katiyen ktbul edilmemektedir. İngiliz hükümeti, fransız ve Belçika ile istişarede bulunmadan alman muhtırasına cevab vermİyeccktir. Bunun için de az çok bir müddet geçeceği sanılmaktadır. B. Eden bugün Fon Ribbentrop'u görerek yeni bazı izahlar istiyecekti. buna, dün öğleden (Sonu 6. met sayfada) sovyet - wm;ol PAKTINDAN SONRA Uzak şarkta vaziyet aydınlandı ...FAKAT SINIR HÂDİSELERİ HALA DEVAM EDİYOR Tokyo, 2 (A.A.) — Sovyetler bir-liginin, bir üçüncü devlet tarafından dış Mogolistana taarruz yapılırsa Sovyet hükümetinin silahlı yardıma mecbur olacağı hakkında Moskova-daki So*yct bırlı£i büyük elcisaac yapılan beyanat Mancuko - Sovyetler birliği ve dış Moğolistan sınırları hakkında Japonya tarafından beklenen aydınlatmayı nihayet temin etmiştir. Gazeteler, şimdi Japonya ile Mançu-kuo arasındaki müşterek sınırın açık bir surette anlaşıldığını ve Nankİn hükümetinin hemen hemen muhakkak olan iştirakinin vaziyet! daha zor bir hale soktuğunu kaydediyorlar. Henüz aydınlatmaya muhtaç cihet mevziî sınır hâdiselerinde de Moskovanın işe karışıp karışmıyacağıdır. Domei ajansı Buir gölünün batı cenubunda ve batısında dün yeni ve mühim bir çarpışma vuku bulduğunu bildiriyor: Dış Moğolistan kıtalarına 12 tayyare iltihak etmiştir. Japon -(Sonu 3. üncü sayfada) DEVLİ HERALDA GÖRE: İtalya nın Avrupa işlerine karışmak için ileri sürdüğü şartlar Londra, 2 (A.A.) — Deyli Herald gazetesine göre, dün akşam Parise hareket eden Fransanın Roma büyük elçisi B. dö Şambron Italyanın, aşağıdaki şartlar içinde Avrupa işlerine iştirake hazır bulunduğunu B. Flan-dene bildirmiştir. 1 - Zecrİ tedbirlerin hemen kaldırılması, 2 - Habeşistana karşı olan hareketinden dolayı milletler cemiyeti tarafından İtalya aleyhine yapılan ithamın hemen geri alınması, 3 - Sulh görüşmeleri İtalya ve Habeşistana bırakılacak milletler cemiyeti bu işe karışmıyacaktır. İtalya l.'i lerlv temasa girecek Roma, 2 (A.A.) Royter Ajansı bildiriyor: İtalyan hükümeti, habeş anlaşmazlığının halli için, 13 ler komitesiyle temasa girmek hususundaki çağrıyı kabul etmiştir. Aşangi bozgunundan sonra Dessie yolu italyanlara açık- italyan devriyeleri Tsana kıyılarına vardılar "... Habeş muharipleri büyük bir yiğitlikle hücum ettiler, fakat top ve m'.tralyös atcş'Je biçildiler." (Royter) Fth Demokrasi Ne^üs'i'm i'atyan'nrtn bozenna ttğruV'ğı hassa rsher!crln 'en Lir grup Londra, 2 (a.a.) — Royter- AVUST1 R YA D A frtEC I'.IR î ASKERLİK HİZMETİ: Çekoslovakya küçük antant devletlerinin alacağı vaziyeti beküyece!: önünd !;i bozgunundan ıssie yc!u birinci italyan i ile A vs'.a sultanlığı ül-açılmış ıiaiaıa ; gı goıu sonra, C kolordu kesini l bufrnm Btlıda, Cpıt^^ül işgali (heoüz resmen teyid edilmemiş oW:ia beraber, italyan devriyeleri Tsana gölü kıyılarına varmış bulunu-(Sonu 3. üncü sayfada) İspanya'da sollar kazandıktan sonra, ingiliz gazetelerinden biri: — Eyvah bir memlekette daha demokrasi yıkıldı, Bir başkası da: — Çok şükür bir memleket da-ha demokrasiyi korudu, Diyordu. Artık siz demokrasinin ne olduğunu anlamak için ki-tab karıştırıp durunuz. Hiller'i demokrasinin düşmanı sayanlar, Avrupa'da hiç bir hükümetin ve fırkanın 45 milyon reyden 4İ milyonunu kazanmış oldu-ğ'inu misal diye gösteremezler. Nasyonal - sosyalizmin idare şekli demokrasinin, malûm şekillerine nc kadar zıd ise, alman seçimi, Hitler'in hakUâ bir halk itimadı üs'iinde durduğunu göstermiştir. Fakat HHler ve eski fransız bn'vekili Tardyö ayrı ve aykırı fikirde değildirler. TardvÖ. parlamento hayatından çekilirken, de-mo!ım«'ıin af'pnnmi şekline ıs -yan ettiğini söylüyor: 44 — Niçin aded'n esareti altında kalmalı? Adem'i irinde cahiller, ahmak -1er, İş bilmezler, tecrii^'* görmemişler var. Bir hiH, milli bir mesele h^ht-da bin kişiden doğru gör^hilir! " Z*»'-»n Hiîler de böyle yapıyor: "— Benîm filmde olanlar bana rey versinler. Rana rev vermeyenlerin re fikirde olduklarım bilmek h'le f*'«*mem. " * * DÜZELTME: Dünkü fıkranın ilk kelimesi "yazıcı" olacakken tashih yanlışı olarak "partici" şeklinde çıkmıştır, özür dileyerek düzeltiriz. "lllııs,, un Dil Yazılan Güneş - Di! teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik vapmak tecrübeleri X'I. B. Şı Prag, 2 (A.A.) — İyi haber alan mahfillerden Öğrenildiğine göre, Çekoslovak hükümeti, Avusturya hükümetinin mecburi askerliğin kuruluşu (Sonu 6. ıncı sayfada) Kah Tokat Ereğinde biri yalnız kala öbürü kala - kala olmak üzere ikİ köy adı buluyoruz. Kelimenin telâffuzj tamamiyle kala ve "kala - kala' dır. Kelimelerin Sümer-ce manaları şunlardı. Deimel'e göre fl|. Kala güçlü kuvvetli, kaba, haşin, vahşi ve bodrum. Kala - pahalı, değerli [2]. \I I Sümerisches glossar. [2\ Arapça gala kelimesine dikkat. H. R. TAISKVT Ka - - ağız, nehir ağzı, açıklık. Ka = büyük kapı. Galu dev. Galirpu — bulutlu örtülü. Hilaire de Barentona göre: Gal - -- büyük, geniş Kal = prens, istirahat yeri Kal - - büyük, şehir mahal Kala ) Kalağ) — büyük ağaç. Bugünkü Türk lehçelerinde büyük Türk lügatine göre Kalak (Azeri) = top, yığın, küme Sayfayı çefiriniz p Evelkl gece gençlerimizin HalUevinde yaptıkları beden terbiyesi hareketleri (Yazısı S. İnci sayfamızda) SAYFA 2 ULUS Diiçiiniişlrr Memlekete akın Afyon abidesiyle yeni demiryolu hatlarımızı açmak üzere Başbakanımızın reisliği altında giden heyetin, gezdiği yurd parçalarında, büyüklerine susamış kalabalıkların nasıl taşkın ve yürekten gelen heyecan ve alâkalariyle karşılandığını, bize oralardan gelen haber ve resimler kâfi derecede sarahatle gösterdi. Memleketin birçok iş bölümü sahalarında çok tanmmış şahsiyetlerini bir a-raya toplıyan böyle mühim bir heyeti bir yana bırakınız, hattâ birkaç aydından mürekkep grupların, büyük şehirlerden çıkarak memleketin daha küçük bölümlerine yaptıkları her gezinin daima böyle içten gelen bir alâka ve sevgi tezahürüne vesile olduğunu her fırsatta görmiyor muyuz? Büyük şehirlerimizde rastlanan septik ve her değeri küçükser yarı - aydınlar kalabalığını, yurdun başka hiç bir köşesinde bulmanıza imkân yoktur. Memlekette, halk yığınlarının, kendilerinden üstün bir kıymet taşıdığına inandıkları her yurddaşa karşı gösterdikleri derin saygı ve bağlılık türk milletinin, değerler hiyerarşisine dayanan disiplinli kuruluşuna en açık bir delildir. İmparatorluğun yıkılış devirlerinde, hükümet merkezinden ve onun koynunda toplamış olduğu bütün büyüklerden ve aydınlardan, en kalın ve aşılmaz bir duvarla ayrılı yaşamış olan ana yurd, ancak, bu sırrı kökünden yıkan cumuriyet inkılâbından sonradır ki, susadığı aydmlan ve onların getirdikleri aydınlığı kendi arasında, kendi koynunda görmek ve onları asırlarca sürmüş özleme-nin olanca kuvvetiyle bağrına basmak fırsatını buldu. Büyük bedende, kalbten parmak uçlarına kadar normal bir kan cereyanı daha yeni başlamıştır. Bu hayatî fonksiyonun neticelerine bakınız: Asırlarca müddet sarılık illeti çekmiş uzak yurd parçalarının benzine kanın yürüdüğünü gözle görür gibi oluyorsunuz. Hayırlı tesirlerini müşahede ettiğimiz bu hareketi her vasıtadan faydalanarak, hızlandırmak bize dü^cn bir vazifedir. Şehirlerden kasabalara ve köylere doğru bir insan akınının hiç kesilmeden devam etmesini te-rırı • ..... •¦ ' topraklar-, buna, her yıl gökten beklediği bereketli su kadar muh-tahctır. Şehirli, kasabalı ve köylü diye, biribirinden bariz farklarla ayrılır üç insan tipinin artık aramızda yer bulmamasına çalışalım. Ancak şehirlerle köylerin kaynaşmasından, elele yürüme s in d endir ki tek ve değişmez Türk tipi meydana çıkacaktır. İmparatorluk köylüsünün şehirliye karşı duyduğu yaban telakkisi artık mevcud değildir. Cu-muriyetin on üç yılı iki yurd unsuru arasında karşılıklı güveni tesis etmek için kâfi gelmiştir. Her gideceğiniz yurd köşesinde, size korku ve İtimadsızhkla bakan çekingen gözleri değil, sevgi ve hasretle kollarını açan insana susamışları bulacağmıza emin olarak yola çıkabilirsiniz. Bütün tatillerimizi, bütün boş zamanlarımızı yurdu tanımaya ve kendimizi yurda tanıtmaya ayırmak kadar faydalı ve aynı zamanda zevkli bîr iş tasavvur edemiyorum. Yalnız şu noktayı da ilâve etmeliyiz ki böyle bir harekete ön-ayak olacak ve gruplar halinde memleket gezilerini kolaylaştıracak bîr iç turizm organizasyonu, vücudunu her zamandan fazla hissettiriyor. YAŞAR NABİ Kalamak (Azeri) - - üstüste koymak, istif etmek. Pekarski'nin Yaktu lügatine göre: Kalamak — bir şeyi bîr şeyin üzerine koymak s. 3256. Kalamak (Kırgız) — yığmak (f?k?.t bu tabir taş içindir \j ancak taş Kalamak gibi kullanılır). Gerek Sümercede gerek Türk-çede Kalan i müşterek anlamları «unlardır: Büyük, kuvvetli, kaba, kaya o-yuğu, çıkıt, cirit, büvük kapı, dev, bulutla örtülü, (dağ) prens, şehir, top, yı™ın. istif ve nihayet üstüste tas vi"inı. Bütün bunlar taşlı, kayalı kaba vrhsi bir tümseği ifade ederler. Eski zampn insanları ısılın, yıldırımın ve rüzgârların uğradı olan ve rlaîma t*miz kalnn o verîeri kutlarlardı. Onların küçükleri eski rrhl»«-ın k?rar kıldığı mabetlerdi. Büvüklerinin. üzerine sitelerini kurarlardı Çünkü oraları hem müdafaıv? elverişli idî hem temiz kalabilirdi. Yfr tepremlerin-den ve heyelanlardan az müteessir olduğu için bu tümseklerin blok kava halinde olanlarını tercih ederlerdi. Anadoıuda böyle üzerlerine kale çevrilebilir ve şehir kurulur her kava blokuna Sümerce telâffuziy-le Kala derler. Kemah kalesi gibi. Ankara sitadelİne de kale denmesinin sebebi onun çetin bir kava üzerinde bulunmasındandır. Ve isim hisarın deeil o kayanın olmak perektir. Bu kalaların ufaklarında :nıı hakkak bir ziyaret bu-Innur. Ve yahut ortada görünür bir yatır yok*a mutlaka hızır uğra*'!, ya kırkUr veya yediler yata"! itibar edilir. Tnkat Ereninde ve Yeşil - ırmak sahilinde bulunan kala ile Kala-Kala'nın her İkisinde de bu kayalı tepeleri buluruz. Halk her iki kö-yün de çok eski old*ığuna inanır. Bu inanı kuvvetlendirecek eski e-scr!eri vardır. Sümerdeki Ereğin yakınında bir Kala şehit tanıyoruz. Bu sitenin a-dı ile Tukat Ereğinin yanındaki Kala arasında bir aksan farkı bile yoktur. Yine Sümerin Kiş sülâlesinden bir hükümdarın adı Enki-kala-dır. Sümerliler bir kelimenin kıymetini aıttırmak istedikleri zaman onu iki defa tekrarlardı. Meselâ: büyük demek olan gal, gal-gal şekli ile cok büyük manasını ifade ederlerdi. Sümerin Adap sülâlesinde hır lu-gal-gal vardır [3]. Bu suretle Kala kelimesi de çok kuvvetli, çok büyük manalarına gelmek üzere iki defa söylenerek kala-kala şekline sokulmuştur. Güneş • Dil teorisine göre kelimenin etimolojik analizi sudur: (D (2) (3) Kata = ak -f al + ağ (1) ak — birinci derece prensip?.! köktür. Kuvvet, kudret, yücelik ifade eder. (2) at — çokluk, hudutsuzluk ve gayri şahsilik bildiren bir ektir. (3) aö .-- bu vasıftaki bir kuvvet ve kudretin taallûk ettiği obje veya sinedir. Bu suretle (ak -+-al f ağ) hudutsuz bir kuvvet ve kudretin l-II j! ettiği süje veya obje demek olur ki (akalağ) = kala bugün de aynı seye ve sahsa verilen isimdir. Kalantor [4] adam dediğimiz zaman o kimsede en eski Türk»—:n ve Süraercenin Kal ve Ga' " - anlatmak istediği mümtaz varlığı görmüş ve sezmiş oluruz. H. R. TANKUT (Arkası var) \3] L. Woo11ey vor 5000 Jah-ren. [4] "Galante^ie kelimesinin bu asıldan gelmesi lâzımdır." HABERL İSTANBUL TELEFONLARI: Mısır pıya sası İstanbul. 2 — Mısır piyasasında yersiz artışı karşılamak ve Karadeniz sahillerinde mısır ekmeği yemeğe alış • mı? köylünün fazla para Ödemesine imkân vermemek için Ziraat Bankası Ro. manya'dan beşbin ton mısır sipariş ct • miş ve bu sipariş haberi piyasada mısırın k loşunu beşten dört buçuğa düşürmüştür. Mısırlar bugünlerde Köstence-den vapura yüklenecektir. Belediyenin alacakları İstanbul, 2 — Belediye su idaresinin 115,515 lirası resmî daire ve müesseselerden olmak üzere 237,839 lira alacağı vardır. Bu alacak iki senede bi. ri kiniştir. Romanyalı talebeler İstanbul, 2 Pazar günü Roman -ya'dan 50 kişilik bir talebe kafilesi gelecektir. Bir hafta sonra Atina'dan da böyle bir kafile gelecektir. Rcmenlerin konseri İstanbul, 2 — Romanya kiralının orkestrası 22 nisanda istanbul'a gele -cek ve Kızılay menfaatine iki konser verecektir. Ahırkapı cinayetini işliyenler istanbul, 2 — Birkaç gün evvel Ahırkapı'da paçavracı Seüm'i öldüren Serkis ve Abdullah namında iki şahıs yaka lanmış t rr. Çağrı Bugün heyeti umumiyeden sonra Millî Müdafaa encümeni toplanacaktır. B. Naci Kıcıman Yeni vazifesine Diyarbekir (Özel) Birinci genel ispekterlik başmüşavirliğine atanan Iç Bakanlığı mahal!? idareler genel direktörü B. Naci Kıcıman buraya gelerek yeni vazifesine başladı. Buğday komisyonunun toplantısı Buğday kanununa göre kurulan komisyon bugün Tanm Bakanımız B. Muhlis Erkmen'in reisliğinde toplana -çaktır. Bilindiği üzere bu komisyona Tarım, Finans ve İç Bakanlıkları yönet gerleriyle Tarım Bankası idare meclisi reisi ve genel direktörü İştirak etmek -tedirler. Komisyonun bu toplantısında buğday satış işleri konuşulacaktır. Kredi Kooperatifleri kanununun tatbikine doğru Kredi kooperatifleri esns mukavelename formülü vekiller heyetince tasdik edilmiş ve millî i-radeden geçmiştir. Ekonomi Bakanlığı yakında kanun hükümlerini tatbika geçecektir. Ziraî satış kooperatifleri ve birlikleri hakkındaki ana mukavelename formülü de hazırlanmıştır. Bugünlerde Başbakanlığa su -nulacaktır. Deniz yolları tarifesi tetkik ediliyor Deniz yolları idaresi yük ve yolcu tarifesini tetkik edecek komisyona iştirak etmek üzere İstanbul'a giden Ekonomi Bakanlığı tarifeler bürosu reis vekili B. Muhsin ve limanlar şubesi direktörü B. İbrahim Kender Anka raya dönmüşlerdir. Tesbİt edilen yeni tarife bazı tenzilât esasları kabul etmektedir. Bunlar üzerinde tarife bürosu tarafından icab-eden tetkikler yapıldıktan sonra, tarife bakanlığın tasvib ve tasdikine sunulacaktır. Celâl Bayar lstanbula gitti Ekonomi Bakanı Celâl Bayar dün akşam lstanbula hareket etmiş, İstasyonda bakanlık ve of s erkânı tarafından uğurlanmıştır. Pazartesi günü Ankaraya dönecektir. Türkofis baı!tanı Dr. Mecdet Alkin ile ticareti teşkilâtlandırma bürosu direktörü B. Ssrvet de ayni trenle lstanbula gitmişlerdir. * Amerika büyük e!ç:si dün akşamki trenle lstanbula hareket etmiştir. Bakanlar meclisinde Bakanlar meclisi dün öğleden sonra bir toplantı yapmıştır. DÜNKÜ KONFERANS Sümer Bank Hukuk Müşaviri Dr. Münih H. I İn cismanî zararların doğuracağı neticeleri anlattı Dün akşam radyoda Sümerbank hukuk müşaviri Dr. Münib H. Ür-gübtü cismani zararların doğurabileceği neticeleri ve hukukî mesuliyeti anlatmıştır. Muhtelif müellifler ve mahkeme içtihatları bakımından verilen izahat alâka ile dinlenmiştir. Genç hukuk müşaviri mevzu do-layısiyle herkesçe riayet edilmesi mecburi olan hukuk mükellefiyetinden bahsetmiş, "Şahsî menfaat" mefhumunu tahlil ettikten sonra şeref ve haysiyeti zarardîde eden vaziyetleri de tebarüz ettirmiştir. Dr. Münib H. Ürgüblü borçlar kanununun 49 uncu maddesi mucibince şahsî menfaatleri haleldar olan kimsenin hata vukuunda zarar ve ziyan ve hatanın hususî ftğdrdğl icap ettiği tak- Fenrbahce futbol takımı Ankarada CUMARTESİ VE PAZAR GÜNLERİ İKİ MAÇ VAR Şehrim'.ze geleceğini evvelce yazdığımız Fenerbahçe spor kulübünün futbol birinci takımı yarm ve pazar günü iki maç yapmak üzere bu akşam Istanbuldan yola çıkacaktır. Birinci maç, Ankara gücü alanında yann saat 16 da Ankara gücü ile ve ikinci maç da, pazar günü ayni saatta Gençler birliği ile yapılacaktır. Tertip heyetinden Öğrendiğimize göre: 1 — Bu maçlara mahsus davetiyeler isim üzerine hazırlanmış olduğundan çağırılanlar dışında hiç kimse alana bilet satın almadan gidemi-yecektir. 2 — Üniformalı subaylar, talebe ve kulüpler azasına, tribün biletleri hariç, % 50 ıskonto yapılacakta*. Ancak talebe ile kulüp azasının fotoğraflı ve tasdikli hüviyet varakalarını göstermeleri lâzımdır. 3 — intizamın muhafazası için herkesin gösterilen yerlere oturması gerektir. 4 — Maç günlerinden önce biletlerini tedarik etmek isîiyenler tayyare piyangosu satış kişesine, yataklı vagonlar şirketinin Ankara acentesine, şark merkez ecza deposuna baş vurmalıdırlar. 10 mayısta mekteblilerin jimnastik şenliği var Jimnastik şenlikleri talimatnamesinin birinci maddesi kültür kurulu tarafından değiştirilmiş ve bakanlık yeni şekli alâkadarlara b;ıı;. leceğini anlatmıştır. Konferansçı cismanî zarardan hasıl olan manevî iğ-ti şaş I arın da göz önünde tutulması icap ettiğini ve Isviçrede bir mahkemenin kolu kınlan bir boksörün bi-lâhara iyi olmasına rağmen kolunun kırıtmış olduğunu düşünerek döğüş-mek mecburiyetinde kalması hasebi-le bu manevî hukukunun zarar ve ziyanı takdir edilirken hakim tararından göz önünde tutulduğunu sÖyli-yerek konuşmasma nihayet vermiştir. _ Hariciye tayinleri Dış bakanlık üçüncü daire memullarından B. İsmail Hakkı Kabil büyük elçÜiğirnizde konsolosluk işlerini tedvire memur edilmiştir. * Eaş konsolos Fuat İzzet Kerman yedinci dereceden altmcı dereceye terfi ettrilmiştir. Çoruh umumî meclisi açıldı Artvin. 2 (A.A.) — Bugün tevkil ecülen Çoruh umumî meclisi kalabalık bir halk huz-jm ile saat 14 de Artvin valisi Faik Koralyan tarafından açıldı. Ankarada ruam mücadelesi başladı Mevsim dolayısiyle Ankara'da ruam mücadelesi başlamıştır. Mücadeleyi Baytar Fakültesi hıfzıssıhha enstitüsü idare etmektedir. Geçen ayın 30 uncu günü başlıyan bu mücadelede, vasatı 50 baş at mallein'den geçirilmektedir. Bugüne kadar müsbet hiç bîr vaka çıkmamıştır. Bugün înkilâb Dersi Prf. Yusuf Kemal tarai imlan HALKEVİNDE Saat: 17.30 da verilecektir. kümleruıe göre, use, öğretmen O-kulları ve orta mekteblerle meslek mekteblerinin jimnastik şenlikleri, heryıl mayısın sekizinden sonra gelen pazar günü yapılacaktır. Bu yıl bu tarih, 10 mayısa rat-lam aktadır. O gün hava yağışlı olduğu veya sıcak öğleye kadar 10 santig-rad derecesinden yukarı çıkmadığı yerlerde şenlikler, ertesi pazar gününe bırakılacaktır. Bugün de hava sıcaklık derecesi gene uygun olmazsa şenlikten vaz geçilebilecektir. Şenliklerin ertesi günü mektebler tadil edilecektir. Şehrimizdeki mektebler, talimatname mucibince kurulan komitenin ilk toplantısında tesbit e-dilen esaslara göre, jimnastik şenliklerine hazırlanmaktadırlar. Şarbona karşı aşr yapılıyor Profilaktik antroksi aşısı tatbiki suretiyle memlekette sistematik şarbon mücadelesine başlanmıştır. İlk hamla olarak hastalığın münteşir bulunduğu Trakya vilayetleriyle İstanbul, Balıke -sir. Bursa. Çanakkale. İzmir, Manisa, Kocaeli. Samsun ve Tekirdağ ele alınmıştır. Bu vilâyetlerden Balıkesir'de 80, Çanakkale'de 88, Edirnede 111, Istan-bulda 109. I?mirde 41, Kırklarelinda 34, Kocaelİde 105, Manisa'da 78, Samsunda 72, Tekirdağında 70 köy mecburî aşı tatbikine tâbi tutulacaktır. Denizlide böcekçilik ilk okulu Denizli, 2 f A.A.) — Ege bölgesi böcekçilik ilk ckulu bugün törenle ve il -bay Ekrem Ertenin güzel bir söyleviy-le açıldı. İkinci olarak söz alan okul direktörü böcekçiliğin ehemİyetini ve cumuriyet idaresinin ve Tarım Bakanlı . ğınm buna verdiği önemi anlattı ve ilk dersini verdi. Bundan sonra şarbay şehir adına söylediği söylevde ye«l Denizli'de açılan bu okulun yurda pek yar^r bir k-.ırum olduğunu anlattı ve şehir adına teşekkür etti. i TTT ¥T^1 Son habeder altıncı \ U U »9 sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL .No: 5273 ADIMIZ, ANDIMIZDIR Hrryerıle 5 kıırııa Habeşistan, îtalyaya kar i enerjik davranılmasını istedi Negüsün umumî karargâhı, habeş askerleinin ilerlediğini bildiriyor! Cenevre. 3 (A.A.) — Paris'teki ha-bet elçisi, milletler cemiyetine bir nota göndererek. İtalya'ya karsı daha enerjik bir vaziyet takınılmasını istemiştir. Bu notada deniliyor ki: "italya hükümeti, petrol ambargosunun tatbikini geciktirmek maksadiyle, Cenevre konseyinin müracaatını kebul etmiş görünüyor. İtalya hükümeti, ge. rek »özleri ve gerek hareketleri ile mj-h a sema ti durdurmak niyetinde olmadı-{•ııi isbat etmektedir. Habeş hükümeti, büyük bir esefle kaydetmektedir ki. milletler cemiyeti lâzım gelen tedbirleri almam.-k «dır ve italyan hükümeti, siya* d bir pazarlıkla, bütün tedbirlerin kaMınlmasını temin edebilecektir. Bu itibırla, habeş hükümeti, milletler cemi. yetine aşağıdaki dilekleri bildirmektedir: 1. — Bir çek defalar istenilmiş olan mali yardımın hızlandırılması. 2. — Habeşistan'a silâh gönderilmesine engel olan bütün manilerin kaldırılması. 3. — Milletler cemiyeti statüsünün 16 ıncı maddesi gereğince tatbik edilen ker ölü vardır. Yaralıların sayısı belli değildir. Habeşler bir çok top. mitral-yoz, ber nevi harb malzc.nrsi ve mü-(Sonu 3. üncü sayfada) ınun ve arsıulusal ,-ıalann • • v • • »e «ıl.ılı 11/ lııl kın sistematik bir şekilde imha edilmesine engel olunmak üzere italyan hükümeti nezdinde hemen teşebbüste bulunulması.. Habeşler iterliyorlarmış! Adi sabaha, 3 (A.A.) — Habeş umu. mi karargâhı bildiriyor: 31 marttanberi Amba Alagi'nin cenubundaki Maisio ve Debar yakınında şiddetli muharebeler olmaktadır. Habeş kıtalarına imparator kumanda etmektedir. Habeş kıtaları 7 düşman siperini almıştır. Muharebe 1 nisan sabah, leyin saat 5 de başlamış ve akşama ka. dar devam etmiştir. İlk İki gün içinde italyanlardan 6 italyan subayı ve 700 italyan askeriyle 2 000 kadar yerli as- Ajangi bölgesindeki harekâtı bizzat i dar«r eden Ne/rüu, bir manmvra esnamtndt ALMAN CEVABI VERİLDİKTEN SONRA: Lokarnocularm sekiz nisanda toplanması muhtemel B. FLANDEN. CEVABIN TA-MAMEN MENFİ OLDUĞUNU SÖYLÜYOR Paris, 3 (A.A.) — İyi bir kaynaktan haber alındığına göre B. Flanden ve !nt;ilterenin Paris elçisi B. Klerk, dün yaptıkları konuşma esnasında, Lokarno devletlerinin Pariste veya Brükselde yapacakları toplantı gününün 8 nisan olmasını uygun görmüşlerdir. İngiltere hükümeti bu hususta pek yakında düşüncesini bildirecektir. Londra, 3 (A.A.) — Deyli Telegraf gazetesinin diplomatik muhabirinin tebarüz ettirdiğine göre İngiltere hü kümeti bu âna kadar Fransa veya Belçika hükümetlerinden Lokarno devletlerinin yeni bir toplantısına dair hiç bir çağrı almamıştır. İngiliz mahfilleri ve alman muhtırast Londra, 3 (A.A.) — Royter ajansı bildiriyor: İngiliz mahfillerinin kanaatine göre, alman mhutıarsı, Beyaz kitabdaki teklifleri hayal inkisarına uğratacak (Sonu 6*. ıncı tayfı-da) "Ulus,, un Dil Yazılan Güneş - Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri xııı. A. R. TASKVT Galatlar Eski Ankara yerlileri olan "Galatların adını bu asılda aramalıyız. Çünkü Galat kelimesinin Güneş - Dil teorisine göre yapılacak Ankara mm tak ası atış merkezi varın arılıyor Bulunduğumuz zamanın zaruret ve icabları dolayısiyle her millet atıcılığa büyük bir ehemiyet vermektedir. Her yerde atış poligonları yapılmakta ve atıcılık teşkilatlandırılmaktadır. Milletimizin yüksek meziyetlerinden biri de atıcılıktır. İşte, türk tifosunun bu sporda tam manasiyle gÖ-ae çarpan bu kudretini daha ziyade yükseltmek ve organize etmek düşüncesiyle atıcılık federasyonu bir talimatname hazırlamış ve her yerde ahi merkezleri kurulmasını kararlaştırmıştır. Ankara mıntakası bu talimatname mı-iSinee. halk atıs merkezi, açılma törenini yarınki pazar günü saat 10 da, istasyon yolundaki atış poligonunda yapacaktır. Birçok davetliler önünde yapılacak açılma töreninden bir saat önceden İtibaren atışa girmek İstiyenlerin kayıdlanna başlanılacaktır. 17 yaşını tamamlayan erkek, kadın her türk vatandaşı halk atış merkezinin azası olabilmekte bunun için de hîç bir ücret vermeğe mecbur bulunmamaktadır. Ankara mıntakası atışa geleceklerin silah ve cephanelerini temin e-decek ve muayyen saatlerde muallim de bulunduracaktır. Her alanda olduğu gibi bu işte de gençlerimizin başarılarını muhakkak sayıyoruz. Yarın saat 10 dm açılma töreni yap-lacak olan kalk atıj merkezi etimolojisi bİzî aynı neticeye vardırır: Galat = ag + al -f- at. yani = hudutsuz bir kuvvet ve kudretin ve yüceliğin sahibi ve yapıcısı. İstanbul'daki Galata isminin de kökü oraya varır. Analiz şekli şudur: (1) (2) (3) (4) Galata = ag 4- al at + ağ 1) ag = ana kök manası veren prensipal köklerdendir. Kuvvet, kudret ve yükseklik ifade eder. 2) al Hudutsuzluğun ve gayri şahsiliğin işaretilir. 3) at - Sahip ve yapıcılık gösteren elemandır. 4) ağ — Tamamlıyan ve isim -lendiren bir ektir. Şu halde kelimenin tamamı olan (ag -f- al -f at L«g) = (agala -tağ) es galata. Tam ve mükem -mel bir kuvvet, kudret ve yüksekliğin sahibi demek olur ki Galata-nın eski kuruluş hali ve yeri göz (Sonu 2. inci sayfada) Bugünkü konferans Hukuk İlmini Yayma Kurumunun tertib ettiği konferansların on altıncısını Ankara Hukuk Fakültesi dekanı ve ceza hukuku profesörü B. BAHA Bugün saat on beşte Ankara Halkcvİnde verecektir. Mevzu: Siyasal suçlar. KURMAYLAR ARASINDA KONUŞMALAR BAŞLARKEN: Fransa ve Belçika da tngiltereye bazı vesikalar verdiler İNGİLİZ YARDIMI HAKKINDAKİ NEKTİ PTA İTAL1 \-NIN ADI GEÇMİYOR Londra. 3 (A.A.) — Royter ajansının sandığına göre. B. Eden'in kurmayların görüşmeleri baklanda fransız ve Belçika hükümetlerine yolladığı mekruh, bj görüşmelerin sırf teknik mahiyette kalması ve ingiliz siyasal teahhüd-lerini hiç bir şekilde arttıracak bir yola sapmaması lâzım geldiği kaydını ihtiva etmektedir. Bj gibi temaslar, al.'kılı memleketler arasında siyasal bir ittifakla netice-lenemiyeceği gibi, müdafaa organizasyonu hakkında hiç bir teahhüd mecbu -rîyetı de doğuramamalıdır . Royter ajansının Öğrendiğine göre, fransız büyük elçisi, hükümetinin bu noktaları kabul e'.tiğine dair B. EJen'e inanca vermiştir. (Sonu 3. üncü sayfada) Bugünkü futbol maçı Fenerbahçe - Ankara ¦• •• «ııeu Fenerbahçe birinci takımı dün 14.S0 treniyle 15 kişilik bir kafile halinde Istanbuldan hareket etmiştir . Heyetin başında B. Sait Salâha dd in bulunmaktadır. Yine idarecilerden B. Kemal ve ingiliz antrenör de kafileye dahildir. Uumî kaptan 8. Zeki ve eski kaptan B. Fikret ekspresle hareket etmişlerdir. Kafile tam 8.10 da istasyona gelecek ve şehrimi sporcuları tarafından törenle karşılanacaktır. BUGÜNKÜ MAÇ Bugün Fenerbahçe ilk maçını saat 15 de Ankara gücü alanında Ankara gücü takımiyle yanacaktır. Bu maç şehrimizde büyük bir alâka u-yandırmaktadır. Dün bir muharririmiz spor mehafili ile temaslar vapa-rak Türkiye şampiyonuna karşı nasıl bir netice ümit edildiğini anlamak istemiş ve temaslarından şöyle bir intiba hasıl etmiştir: Ankara gücü kulübüne mensup sporcular çok ümitlidirler, içlerinde bu sene hiç yenilmiyen Feneri yann muhakkak surette yeneceklerini iddia edenler bile çoktur. Bunlardan birisi muharririmize demiştir ki: "— Çankaya en kuvvetli zamanında Fenere kendi sahasında aı.cak 3 - 5 yenilmiştir. Bütün İstanbul gazeteleri Çankayanın "enerbahceye karşı en güzel bir oyun oynadığını yazmakta âdeta müttefiktirler. Halbuki biz Çankayaya beş dane gol attık, takımımz tam formundadtr. Nefes kabiliyeti çok yüksektir. Bunun için yarın maçı kazanmaklığımızr hiç bir mâni voktur." (Sonu 5. inci sayfada) Ftkraı İnsanlık asrı Gazetelerdeki istatistiği gör-müşsünüzdür: Uçuş saati: 20,000, bomba: 10,000 ton, mitralyöz atımı: 300,000! Yalnız gaz havadisi yok ! Cicika tahrip edilmiştir; Harrar harab olmuştur. Tahribi harabat!. Prince de Galles'in naziresi o-lan zavallı Duc de Harrar! Yüzü yanmış olanlar'ın [I] memleketinde, yirminci asır insanlığının suratı pek de ak çıkmıyor. Orada, yalnız, etleri çürüyüp dökülmüş olan kemikler beyazca duruyor. Gerçi daha eskiden ordu arka -larını emniyete atmak için şehir -ter vnkt'tp halkı öldürülürdü. Şimdi öğleden evvel 8 de gelen hava misafirleri yeni yangın ve kıtallere ba*ha isim vermektedirler: Harbi çabuk bitirmek! Hattâ Ltsdendorf, yirmi dört saat içinde düşman memleketin bütün şehirlerini, kasabalarını, köylerini, şoselerini, demirvollartnı ve köprülerini tahrib ediverip, insanların 1914 de oldueu gİbi, uzun müddet tzttrabta bırakılmamasını tavsiye ediyor. Harbin en son insanı-leıtİritme plânı budur. Gazetemizde tefrika ediyoruz, isterseniz okursunuz. İmdi bu derece insani muamele görmek istemiyen milletlere var htz^ariyle kanadlanmak dü -tüyor. B'inunla yalnız askerî ha -,)-•'•'., /n» /cfmıvonı:; Milli kana Jlanmal Avrupa memleketlerinde oldu-r»" pibi, memleketinizin "'resinde di'rsanız. saatta veya iki sarfta bir hanad S"si du^malıs'ntz. Hava, bu**ün her vakitten fazla, ya -şar«*nif| ballıca şartları «ma girdi. * * [/] F.thiopien'in ilk lügat manası bu imiş. AVİ SU RYADAN SONRA Macaristünm da askerlik hikmetini kabulünden korkuluyor KÜÇÜK ANTANT DEVLETİ E. Ut BtRİBtRtYLE TEMASTALAR Viyana, 3 (A.A.) — Mecburi askerlik hizmeti kanununun tatbik şekillerini bildiren yarı ersmı bir tebliğ çıkarılmıştır 19!5 sınıfından 40 bin efrad, ilk teşrin 1936 ve nisan 1937 kjrasına gireceklerdir Hizmet müddeti, yedek subay sınıfına ayrılmak isteyenler müstesna, altı ay olacaktır. 1000 ve 1915 sınıflan bir \e iki aylık i-'ım müddetleri^ ge_ (Sonu 6. ıncı sayfada) Türk küttür kurumunun vereceği çiçek balosunun tertîb heyeti toplantı ha'ında SAYFA 2 ULUS 4 rag u ır.33 cu 1 arı - Sıyusut Vaziyet Hâdiseler biribirini tnkib ediyor. İtalya - habeş işinin bütün Avrupa durumunu bir yeni muvazeneye götüreceğini, sıcağı sıcağına söylediğimizi hatırlıyoruz. Almanyamn Lo-karnoyu bozması. 1918 statü guo -tunu bir mıkdnr daha çözmüş oldu. Ve fransa, jüridik tezini daha iyice anlatmağa vakit bulamadan. Avus-turyanın ordu yapmağa başlaması. Vers.ıilles"dan sonra Saint Germa-înt'i sarkmağa başladı. Şimdi, Macaristan'ın da silâhlanması bekleniyor. Fakat olahiliı ki. milletler cemiyeti'nin kollektif anlaşmaların ancak sembolik bir caran-tİsîni teşkil etmesine mukabil Macaristan'ın silâhsız bırakılmakta devam ermesi de 1918 muahedelerinin sembolik bir devamını teşkil edecektir. Hakikat şu olsa gerektir ki. bugünkü Avrupa durumunun 1918 muahedeleri ve bu muahedelere 'emsi! ettirilmiş olan görüşle, filî Kılımdan pek az alâkası kalmıştır. Hakikat, her devletin silahlanmakta olduğu, eski bağların koptuğu ve 1918 de tesis edilmiş olan hukuki ve icraî disiplinin bugün ortadan kalkmış bulunduğudur. » » • Bu vesile ile. en son telgraflardan su noktaları beraber okuyalım: Roma bildiriyor: "M. de Chambrun'ün Paris seyahatine salahiyetli mahfiller bir mana •»¦rrnemekte ve kendisinin Paris'e bazı il'ıkyan dileklerini götürdüğünü yalanlamaktadırlar. Hareketinden önce Suvic ile yaptığı görüşmenin hiç bir ehemiyeti yoktu.." Gene Roma bildiriyor: "Tsana gölü mmtakasmdakt i-talyan ilerİleyişi hakkında fransız gazeteleri tarafından neşredilen tahliller, italyan mahafilinde şiddetli bir memnuniyetsizlikle karşılanmıştır. Haber alındığına göre. İtalya, Tsana gölü civarındaki ingiliz nüfuz mıntukası hakkında 1925 protoko-lunda vermiş olduğu teahhüdlere eskisi gibi hürmet etmek niyetindedir. İtalyan gazeteleri bugün frangız efkâr» umumiyesînin takındığı vaziyete de şiddetle hücum etmektedir." Görülüyor kİ, Roma. Londra -nm yolunu kendi kendine bulmuştur. Italyanın Lckarno hakkında Londra leklil lenne karşı aldığı menfî vaziyet, Fransa'nın İngiltere ile Akdeniz anlaşmasını yapması yüzündendir. Sanksyonlar kavgasını vc I-aval"-in manevralannı hatırlayanlar, Fransanın o sıralarda Itaryaya ne kadar ya. Um etmiş *' * -unr _ . kamışlardır İtalya, fakat, unutmuşa benziyor. İta'. ı bu suret., kaybet..»i, o-lan Fransa. In?iltereyi 7 martt.tnbe-ri aradığı halde henüz istediği gibi ve isledi»i kadar b i lamamı* Burhan BELGF "Ulus,, un Dil Yazılan (Bajt I. inci sayfada) önüne getirilir ve galatlarla münasebeti tespit edilirse adın çok ye -rinde bir tesmiye olduğu derhal anlaşılır. Her devir Türkünde olduğu gibi Sümer Türklerinde de yurt se -verlik duygusu her duygudan üs -tün idi. Enki - kala ahalisi kanlarını ve canlarını damla damla akıtmak suretiyle sonuna kadar dayandıkları halde yurtlarını düşman eline düşmekten kurtaramadılar. Gene S*»*"erli ob»n bu komşu düşman vani Umma "Enki - kala" hakkında pek zalim davran • mı«tı Bakınız onların millî şairi milli kini kızdırırken neler »öylemi», nı Vmma adı. Umma'nın adamları Enki - kala'vı kül altında bıraktılar. Kül altında bıraktılar Anla -surra'yı f2l Gümüşlerini ve kıymetli taslarını taşıyıp götürdüler. (Tiras) sarayında kan akıttılar. Apsu • banda da cana kıydılar. Enlilin ve güneş tanrının mu -kaddes maakmında kan döktüler. Akuş (achusch) da kan döktüler. Ve gümüşleriyle değerli taşları (mücevherat) taşıyıp götürdüler. Abzü - ego'da kan akıttılar. Gatum - dug mabedini kül altında bıraktılar. Bu mersiyede okuduğumuz has İsimlerin hepsini etüd sahamız o-lan Kelkit ve Yeşilırmak havzalarında bulabiliriz. Fakat etüdü -müzü daha çok dağıtacağı için tetkiklerini sonraya ve başka bir etüde bırakıyoruz. Sumerdeki Kalan'ın düşmanı kendisine çok yakın olan Umma idi. Erbaa Ereğinden çok uzakta olmıyan ve çok eski bir tehir harabesi üzerinde yapıldığı söylenen Bizri nahiyesi köyleri arasında bir Omala bulunduğunu söyler - [1] "TouonomİMik bakımındın da faıdcli olduğu için naklettim." Kİ Anı.ı! ile Antalya ve Antakya'yı hatırlarız. sek mevzuumuaun ne kadar sağlam bir tetkik esasına dayandığını takdir edebiliriz. Anadoluda sayısız Kala var -At. Ve hepsinde kaya ile tepe ile kuvvet ve metanet ile yükseklikte bir alaka bulabiliriz. Nasıl sakar kelimesi kayanın müradifi olarak kullanılırsa bu kala d kaya kelimesinin müradifidir. Meselâ Manisa'nın E»me kazasında Kala -Kaya gibi. Ankaranın Kalaba kÖ-yü de kayalara yaslanmış bir köy Heğİl midir ? H. R. TANKUT (Arkası var) İç Hakanlıkça İşi bitirilen yetim ve dul aylıkları Brşhnnak nahiyesi müdürü Şerif H.ıyri (tekaüt). Tokat mebusluğundan mütekait İbrahim Nazım (yetim). Sirkeci belediye t»h-il şubesi tahsildarlığından açıkta İsmail Hakkı (yetün), Duhuliye müdürlüğü tahakkuk memuru Ş-vUet (yetim), Tekirdağ nüfus müdürü M. Fehmi Cüsser (yetim), O kam nahiyesi müdürü Suat Aklurk (tekaüt), Edirne valiliğinden marul Hüseyin Celal (yetim), Pürürge hususî muhasebe tahsildarı Mehmet (tekaüt), Bolu istatistik müdürlüğünden mütekait Mustafa (yetim), Af yon kar a hisar mutasarrıfı Sezai (yelin), Calya kazası nüfus kâtibi Ve'ım- ı (yetim), Merküze nahiyesi eski müdürü Sakır (yetim). Sevil-"¦.ı/j nüfus memuru Mustafa Sabrî (tekaüt), Limni mutasarrıfı Nail (yetim), Bafra tahrirat kâtibi İhsan A-car (tekaüt), Gümüş» ne tahrirat müdürü İbrahim (yetim). Zührevî hastalıklar müdürlümü başkâtibi Sadık (yetim), Beyoğlu dairesi ser tabibi Samoel Bin Uy (yetin). Hasköy belediye şubesi tahakkuk mamuru İbrahim Sıtkı (yetim), Kar* iskân memuru Nuraan (yetim). Mülga İaşe müdürlüğü anbar memuru Halil (tekaüt), Seyitgazi eeki nahiyesi müdürü Sadetti*, (tekaüt). Küre tahsildarlığından mütekait Şahla Fazlı fye -Um), Kayseri hususi muhasebe tahsildarı Süleyman (yetim), Beyoğlu belediye şubesi evlendirme memuru refiki Ali Calip (tekaüt), İğdır nahiyesi müdürü Şevki Oran (tekaüt). İÇ HABER İSTANBUL TELEFONLARI: B. C. Bayar Istanbulda İstanbul, 3 — Ekonomi Bakanı B. Celal Bayar bu sabah ekispesle Ankaradan şehrimize geldi ve Haydarpaşa garında karşılandı Fransız ticaret odasının ellinci yılı İstanbul, 3 — Istanbuldaki fransız ticaret odasının ellinci yıldönümü dolay.jîyle, oda bugün Patria vapurunda bîr öğle yemeği verdi. , Yemekte Ekonomi Bakanı a-dına Türkofis reisi Doktor Mec-det Alkin, ticaret ve finans kurumlarından şeh.ıiyetlerle basın delegeleri bulundu. Ziyafette fransız iş güderi ve fransız ticaret odası reisi birer nutuk söylediler. İstanbul ticaret o-dası namına reis vekili B. Ziya Habiboğlu kendilerine cevab verdi. Nutuklarda, iki memleket arasındaki ticari münasebetlerin tarihinden ve bunların inkişafından bahsedildi. Türkofis reisi B. Mec-det Alkin, Ekonomi bakanının, mazereti do layı siyle ziyafette bulunamadığını söylemiş, odaya ve temsil ettiği müesseselere B. Calal Bayar namına muvaffakiyetler dilemiştir. Deliren bir mübaşirin yaptıkları İstanbul, 3 — Usküdarda Halil adında bir mübaşir delirmiş karısı Nimetle kızı 9 yaşmdaki Tür-kânr, erine geefrdi*i bir makasla ağır \ ıralamıstr. Yaralılar hastaneye. Halil de tımarhaneye gönde-, ritmiktir. * istanbul, 3 — Bir rnüddettenbe-ri Avrupada bulunan Sümer Bank umum müdürü B. Nurullah Esat Sümer lstanbula dondu. * İstanbul, 3 — Bîri Cağaloğ-lunda, öteki Fatihte olmak üzere çocuklar için iki okuma odası açılacaktır. Çocuklar, çatılma saatra-rı dışında buralara giderek okuyacaklardır. 3000 senelik bir tas Uşak, 3 (A.A.) — Uşak'ın İmroz köyünde Üç bin senelik bîr su tası bulunmuştur. Gene burada altı tane tunç para çıkmıştır. Su ta-vnın etrafında yazılar ve kuş resimleri vardır. Maarif müfettişi bu etki eserleri müzeye almış ve kültür bakanlığına bildirmiştir Sigorta tetkik heyetinin toplantısı Kanununa göre Ster ay toplanan sigorta tetkik heyeti be ay 7 nisan salı günü içtima edecektir. Bu ay m nıına-mcunde, lerkoe firkatinin yangın tarifesi ve Unyon Sigorta şirketisin maks-liyoti temin eden senelik lemettüîü tam sigorta tarifeleri varda* - KONSER Maria Müller Berlin Devlet Operan m ti ııtmniyvlerinden Nevyork'ta Metropoliten Operasında teganni etmiştir. Piyanona Dr. Franz Hallasch Münih Devlet Operasından Bu çok değerli sanatkâr konserini iki program üzerine hazırlamıştır. Bunlardan birisi Halkevi Sosyal Yardım Komitesi menfaatine 6 NİSAN 193f PAZARTESİ günü Halkevi salonunda verilecektir Biletler hergün saat 17 den 19 a kadar Halkevinde satılır KlLF.TI.r.RI ÖNCEDEN MİNIZ Kamutay Bir çok büdcelerde münakale kabul etti Kamutay dün B. Rrfet Canıtezin reisliğinde toplanmıştır. Askeri fabrikalar ı.mum müdürlüğü 933 yılı büdccsinde 9000; harta umum müdürlüğü 935 yılı büdcesinde 2311!, Ziraat vekâleti büdcesinde 5000 liralık münakale yapılmalarına dair olan kanun projeleri kabul edildikten sonra gümrük tarife kanunu İle 1895 sayılı kanunda yazılı gazoil için herhangi bir vasıf aranılıp nranılmıya-cağının tefstri hakkında hükümet tezkeresi okundu. Meseleyi tetkik eden Iktısad Encümeni mazbatasında tunları söylemekte idi: ' Kurun fiatmm dünya piyasasında çok düşmesi üzerine Balya - Kara-aydm şirketinin elinde bulunan madenlerin durumu müşkülâta uğradığından, bük ümet bu * -ketin faaliyetini devam ettirebilmesi için hariçten getirterek madende kollandığı mayi madeni mahrj katın mjayyen merasim dahilinde gümrük resmi ve muamele vergisinden istisaasmı Kamutaya teklif etmiş. Kamutay da aldığı izahat ve yaptığı incelemeler neticesinde bu muafiyetin verilmesini yerinde bularak keyfiyeti 1895 numaralı kananla kabul etmişti. Kabul edilen bu kanunun hükmü iç sene devam ettiği giS bilâhare 225S numaralı bir kanunla görülen İktisadi lüzum üzerine mezkûr muafiyet hükmü altı ay daha uzatılmıştır. Ancak hariçten getirilen bu yağlara verilen (gazoil) ismine yeni tarife kunununıla edilemediğinden ıjın güj lesî yönünden kanuna uyr.un olup ol mamasında tereddüde düşülmüş ve bu hususta Iktısad vekâleti teknik bürosundan da izahat istenmiştir. Ancak yapılan bu incelenirle;* neticesinde (gazoil) tabirinin her memlekette ayrı bir vasıfta kullaaddığı anlaşıldığından tatbikatta bu müşkül, idare-ten halledilememiştir. Uç buçuk sene devam eden bu muameleden sonra mezkûr muafiyetin gena devamında fayda mülâhaza edilmiş ve geçen sene çıkarılan 2888 nuı.ıar.ılı bir kanunla bu lüzum üç sene için daha u-/atılmr«trr. Son çıkan bu kanunda (gazoil) isminin tarifeye ademi tetabuku göz Ö-nünde tutularak kanundan bu kelime çıkarılmış ve Sunun yerine (mayi madeni mahrukat) tabiri yezdımşur. Encümenimiz de yaptığı incelemeler sonunda hükümetin teskeresinde de işaret edildiği veçhile vazu kanunun bundan kastı, Balya - Karaydın şirketinin İşlemesiyle memlekete temin ettiği menfaati devam ettirmek olup bu hususta şirketin mahrukat olarak kullandığı madenî yağa (gazoil) isminin verilip verilmemesinin muafiyet yönünden tatbikatta aykırı sayılacak bir keyfiyet olmaması neticesine varmıştır. Bu mülalaaya binaendir ki encümenimiz kanunun tatbiki cephesinden maddede tefsire muh'aç bir nokta görmemiş ve verilen izahata nazaran bugüne kadar bu husus için mezkûr madende sarfedilen yağlara vazıı kanunun maksadına uy -n ve usu! üne muvafık olduğu ne »kesine varmıştır.** Büdce, maliye ve gümrük inhisarlar encümenleri da ıktısad encümeninin mütalaasına iştirak ediyorlardı ve meselenin tefsire muhtaç bîr tarafı olmadığına karar verildi. Bundan sonra mülga seyrisefain idaresinin 932 yılı son hesabına aıd kanun projesi görüşülerek kabul edildi. İkinci görüşülmesi yaptlacak maddeler aratanda bnluataa artırma, eksiltme ve ihale kanonuna ek kanon proje*;, askerî mektohter talabasiyle ihtiyat subay namzedlcrine verilecek Mimar Sinan in fe es ıgiırıı Ankara Halkevi, Profesör Şevket Azizin yaptığı tetkikler ve t ürk tarihi tetkik cemiyetinde bulunan dokümanlara göre büyük türk mimarı Sinan.n figürünü alçıdan yaptırtmıştır. Bu figür Türk tarihi tetkik cemiyeti tarafından tasdik edilmiştir. Bir alman delegasyonu Ankaraya geliyor Geçen sene Bcrlinde imza edilen türk - alman ticaret mukavelesinin müddeti yakında biteceğinden, yeni konuşmalarda bulunmak üzere bir alman delegasyonu 7 nisanda Ankaraya gelecektir. Delegasyon, Almanyamn Ankara büyük elçisi Fon Keller'İn reisliğinde bulunacak ve finans bakanlığı genel direktörlerinden Vüherer, ekonomi bakanlığı danışmanlarından Baron Fon Maaş ve ! ne, Rahn, Roks ve Şulzeden mürekkep olacaktır. Türk delegasyonuna dış hainlik genel sekreteri büyük elçi B. Nliman Menemencioğlu reislik edecek ve delegasyon şunlardan mürekkeb bulunacaktır. Dış bakanlık genel direktörlerinden B. Bedi, dış bakanlık genel direktör muavinlerinden B. Atıf, Cumuriyet merkez bank.»m genel dire klor muavini B. Hayrettin, cumuriyet merkez bankasından B. Cabir, Finana bakanlığı nakid İşleri direklörü B. Halil Nazmi, ekonomi bakanlığı endf'S-tri genel direktörü B. Reşat, Türkofis danışmanlarından Hulki ve Suad. B. B^drİ Tahİr, türk delegasyonu- nun sele re terli-: i ırurı güzel hareketi Kastamonu, 3 (AA.) — Dev-rekâninin Şeyhbali köyünden yeni komşu oğlu soyundan Hakime ölürken 40 altın lirasiyle 125 lirasını ve 100 lira değerinde bir tarlasını köyüne yeni bir okul yapılmak üzere bağışlamıştır. Vilâyet bu hamiyetli köylü kadının arzusunu hemen yerine getirecek ve gelecek hususi büdceden de yardım ederek bu köyde yeni bir o-kul yapacaktır._ Halkevinde önemli bir konferans Almanyada şehir mimarisi ü-zerine tahsilini yaparak memleketimize dönmüş olan mimarlarımızdan Şehabettİn bugün saat 17.30 da Halkevinde '"Şehir mimarisi bakımından terklerde şehir tipleri ve Selçukiler zamanında Konya şehri" mevzuu üzerine pro-jeksiycmhı bîr konferans verecektir. Konferansa herkes gelebilir. Yıllık toplanma 5 nisan 1936 pazar günü saat İlde, Ankara Halkevi salonunda Hukuk İlmini Yayma Kurumunun yıllık kurultayı toplanacaktır. Müzakere edilecek maddeler şunlardır:. 1 — İdare heyeti raporu. 2 — Yeni idare heyeti seçimi. Macar musikisi hakkında konferans Bu akşam Ankara Radyosunda saat 19.30 da B. Halil Bedi, macar musikisi hakkında ikinci konferansını verecektir. maaş ve fevkalâde tahsisata dair ka nun projesi ve mütehassıs doktorlarla kimyagerler ve sair sıhiye memarlarına verilen vesika, ruhsatname ve şahadetnamelerden alınacak tescil kare» lan hakkındaki kanon projeleri kabul edilmiştir. Kamusa y »a s ar Sesi gmmm saptanacaktır. ULUS 5 NİSAN 19P,' Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. No. 5274 ADIMIZ, ANDIM İZDİR ıı rx.nl.- 5 k Hzupiman nihayet idam edildi -..EĞER BU DAKİKADA SÖV İLDİKLERİMDEN BAŞKA BİR ŞEY SÖYLERSEK, DOĞRU SÖYLEMEMİŞ OLACAĞIM..." papas refakat e-diyordu. Son da Likada bir iti -rafta bulunması için tazyik edilince şunları soy ledi: '4 — Eğer bu dakikaya kadar söylediklerim -den fazla bir y söylersem, loğru söylemiş Imıyacağım. " aat 1,41 de ö-lüm odasına girdi. Kendisini çabucak elektrikli kolluğa bağladılar. Ve ce -reyaıı verdiler. Mahkûm, birer dakika fasıla ile üç defa sıçradı. Ve sonra hareketsiz kaldı. Bağlarını cjTTÜp otopsi odasına kaldırdılar. Büyük bir kalabalık hapishane önünde toplanmış, sinema projektörlerinin duvarlar üzerindeki akislerini seyrediyordu. Anna Hat?p*man kocasının idamı haberini bizzat vali Hoff'r^n'dan öğrendi. Bir müddet hv lir şey söy-liyemedi. Sonra asabı bir buhra-Mı: "Allahım. ne yaptı-bir pap?s kendisini teselli F}~ın \r'"rr\ •n Hauptman Treı .on, 4 (A.A.) — Haupt -man, Gr'.nviç saatiyle 1,47 de 55 Şahid önünde elektrikle idam edilmiştir. Höcresini terketmezden önce, oturmuş 121 inci sureyi okuyordu. Gayet sakin olarak ayağa kalktı ve ölüm odasına doğru yürüyordu. Benzi uçmuş ve aptallaş -misti. Kendisine iki muhafızla iki Gündelih s\";lık rakamlari Yirmi yıl geri gitmeğe *yok: Anadolu'da çalışını lüzum çalışmış olan £rnc ı1 ¦'.lıırl ıı.n'i/d'iı hile. y.tl- nız koy/ünün değil hattâ kasabalının, hekime ve ilâca ne kalar az inandığını analtan düşündürücü hîkayeler dilediğimiz çoktur. Ü-fürükrü, evliya ve kocakarı ilacı; d-»ha birkaç sene eveline kadar, IcÖylerinİTde ve kasabalarımızda hftsbdanaııİar saflıklarını işte bsmku*du beklerlerdi. Nefes, büyü, mucizeleri nesilden n»«'e nakUdilegelmis bir ö-Vâje adak ve nihayet: "İçmiş ve bireHr gelmiş!" sözleriyle tavsiye etUlftO, her derde d-va birkaç ot hW iki toz ve kök... Bu korkunç zihniyetle mücadeleye, onun kay-np-îı olan tekkeleri ve türbeleri kanamakla girilen cumuriyet ne-fe««\ r»yüye, "himmeti hazır olan veliye" ve komşunun tavsiye ettiği fa!^n otla filan köke inan yeri"- Nboratuvar'arda binlerce mü-şahide ve tecrübenin medenî âleme kapandırdığı ilârların rmi«net te«irl-rini ve türk hekimliğinin yı!~ıaz sayini koydu. Srtma, trahom, frengi, verem, ankilostotn, kızıl, kutnalazı, sarı-sahâv*. k"d»7, çiçek ilh... bir bunları, bir de bir türbenin parmaklığına iliştirdiği bez parçasından sağlık bekliyen zihniveti düşününüz: Cnmuriyetin "Sıhat ve İçtimaî M-avenet" teşkilâtı hasta-lıkUrın kendisi kadar da zihni-ye»U uğraşmıştır. Muvaffak olmuş mudur? Aşağıdaki rakamlar bu sualin en doğru cevabıdır. Sıtmavı ele alalım: Hastalımı bataklıklarda ya-av?n sivrisinekler «etirir. ilâcı kinindir. Mücadeleye 1925 de batlarımı, ve ?f vilayette t»«ki'*t yap'lmış. tır. Sıtfna mücadele h»"-tler: lunduktarr mıntakaUHa hMlo martta ve ikinci te-rinde um-lî ««ayeneden Pcçirirler ve rastladıkları 8itm«M«rı mut'Pk tedavileri allına alırlar, bataklıkları ku-roteto. »-Havisi h'«en CI|Il!ara Kuvvet nârları ver'rler. Bahsettiğimiz rakamlara gelince: 1925 de 25.718 kisî muayene e-dilmiş, 87 buç"k Vîlo kinin dağı-(Sonu 5. ince tayfada) na k^n nız? (Sonu 5. inci sayfada) italyan - habeş harbi bütün şiddetiyle devam ediyor İmparatorun Dessie'ye gitmeğe mecbur kaldığı söyleniyor Asmara, 4 (A.A.) — Havas mu-habirinden: Asangi gölü bölgesinde italyanlar, her türlü muvasala yolla rmdan mahrum, sarp ve çetin bir toprak üzerinde ve şiddetli bir yağmur altında, yavaş yavaş ve metod dairesinde yeniden ilerlemeğe başlamış -lardır. İmparator ordusunun yenilmesi ile neticelenen 31 mart harbi kasırgalı bir havada olmuştur. (Sonu 5. inci tayfada) DÜNKÜ FUTBOL MACI Fenerbahçe, 3 - Ankara gücü, 1 Fenerbahçe Ankara gücünü yendi ise de.. Ankara gücünü, gösterdiği sporcu gayretinden dolayı, kutlamalıyız Geçen senenin Türkiye şampiyonunu, birçok masraflar ederek, An-karaya getirten iki Ankara kulübünün bu teşebbüsünü beğenmek lâzıra- uhdesinde bulunduran ve 1936 istanbul şampiyonluğuna da en kuvvetli nınıed sayılan bir takımın, futbol tekniği bakımından, Ankara oyuncu- Dünkii morta bulunanlardan bîr grup dır. Ç'inkü Fenerbahçe spsr kulübe* nün futbol birinci takımı tsîanbuldaki birincilik maçlarının birinci kısmında bütün rakiplerini yenmiş ve İstanbul şampiyonluğun* doğru ilerlemeğe başlamıştır, Türkiye şampiyonluğunu "Ulus,, un Dil Yazılaı •i Güneş-Dil teorisi ile kelime terihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri xııı. //- K. TAN Kİ'T UMMA VE OMMALA Hizeri, Beşiri, Beçar ve Peşaver: Etüt uzadığı için konumuzun hedefini tekrarlamak faydalı olacaktır. Denemek istediğimiz şey, toponomi "toponymie" yoliyle tarihî bir tetkik yapmaktı. Sümerli-lerin Mezopotamyaya nereden çeldiklerini izlemek istiyorduk. Anadoluda Karadeniz kıyılarına kadar her yerde bulduğumuz Sü-merce yer isimleri hattâ insan adları bize bu verlerde, Sümerlilerin konuştuğu d:lle konuntr; Sümerli-lerin hürmet ettiği panteonu sayar ve SüniT'iİTden daha çok eski ulusM'in dolaç*"";ını ve yerleştiğini Efoeterîyor. Bunların sosyolojisi Sümer sosyolojisinin aynı olmak gerekti. Çünkü Anadoluda Mezopotjımyadaki iklim şartları- nı toplamış tren çe ovaînrdı Sümer sitelerinin ve tanrılarının a-dını her türlü tesadüf ihtimallerini ortadan kaldıracak kadar fazla toplanmış buluyoruz. '',lk i ve tr- -\r ¦ - • —• •* î larına öğreteceği p-k çok şeyler olmak gerekti. Dünkü maçı, basından sonuna kadar, hemen hiç bir zevk duymadan seyrettik. İİ.İ takımın oyun tarzlarını, 93 dakika sahadan babımızı bir tarafa çevİrmeksizi.ı, tetkik ettikten sonra diyebiliriz ki Fenerbahçe ve An-,k.ıra Gücü hemen hemen birîbirinin eşi idiler. Fenerbahçe takımının üç hattı a-rasında ahenksizliğin can sıkacak, seyerdeni baktıracak kadar azalıp bozulduğu azmanlar çok oldu. Bekler h*f bekleri, haf bekler forverdleri sık sık yardımsız bıraktılar. "Gelişi güzellik" dünkü Fenerbahçe oyununun bnriz vasfı idi. Yapılan goller birkaç oyuncunun şahsî gayertleri neticesi olduğunu iteri sürmek mübalegalı h«r terlisi snvılam»*. Ankara Gücü de ('¦rla F-n-rbnhçe kadar **ıia onun forverfleri de un h;yecansızlıj:na alıs- ın—e t h-1 k-ı mış bulunsalardı yaptıkları bir golü üçe veya beş© çıkarmalarına hiç bfr manî bulunmazdı. Futbolda teknik kadar lâzım olan gayret Ankara gücünde Fenerbahçeden herhalde çoktu. (Sonu 6. inci sayfada) Ankaranın güeümi seyir ettik. Yabancı illerde yalnız bir spor ve hattâ eğlence diye seyrettiğim futbol maçtm Ankara'da bir ener-ji imtihanı gibi seyrettim; Ankara, bu maçla zamanı nasıl yener olduğunu, nasıl zimanın üstünde umulmaz basanlar gösterebileceğin belirtti. Sahada bir maç havacından başka hattâ bîr maç havası yerine Ankara'nın atmosferi vardı. Ankara'nın gücünü yalnız Ankara Gücünde değil Fener'de de seyrediyorduk... Dün bize türk sporcuları Ankara'nın Gücünü bir Ankara sahastnda gözönüne koy -dutar.. Büyük mekteb Ankara, gençliği spor bakımından, yetiştirmekte de esiz olduğunu gösterdi. Daha on kes yıl Önce belki kir tek spor kimi! d ant ı olmtvan kir şehirde. Fener gibi tekniğini sonsuz ve uzun çatışmalara borçlu şöhretli ve usta b'ır takımın karrt-sıra bucalamtyarak bir takım çıktığını gördük. "Müsaviye yakın bir netice alması bir şans işİ olabilirdi" dedirtecek kadar enerji gösteren bu takımı böyle bir kaç yıl içinde yetiştirmek yalnız Ankara'da yapılabilecek bir iştir. Türk genrtrğrne azattan elin, Ankaraaa kendini faydalı ve ge-re';li bir i-e vıren her t~~ebbü-(Sonu 5. îr»cı sayfcfı) Fenerbahçe takımı Ankara dvar~m4a SAYFA 2 ULUS 5 N.3\:i 1 * i uı ı - Styusııl İspanya-Fransa Trançanın sa*-cı basını, şu sıralarda ispanyol işlerine karşı büyük bir al.'ıka gösteriyor. Le Tenıps de dahil olmak üzere, bu basın, İspanyadaki •olların nası! nizamı bozduklarını, manastırları yaktıklarını, köylüyü topraklan kendi aralarında taksime teşvik ettiklerini, bankaları nasyo-iıalize etmeye hazırlandıktannı bütün tafsile tiyle anlatmaktadır. 16 şubat seçimini, sollar, halk cephesi taktiği sayesinde kazanım?!•udi. Halk cephesinde, en radikal »ollarla beraber sol cenah cumurİyetçileri gibi mutedil görüşlü fırkalar da vardı. Seçimi kazandıktan sonra, radikal unsurlar, toprak meselesinin halli gibi davaları boşa koymak suretiyle e-sarlı islîhat üzerinde İsrar etmiye ve Cil Roblcs zamanında kendilerine karsı tatbik edilen şiddet rejiminin acrsmı çıkarmağa başlamışlardır. Fakat Fransadaki sağcı basmm ispanyol işlerine karşı alakası, İspanyaya karşı beslediği alâkadan dolayı değildir. Fransamn kendisi, yakında kendi serİmini yapacaktır. Bundan başka, fransızlarm da bir "Halk cepheleri" vardır. Ve bu cephede de. fransız komünistleri ile sosiyalistleri daha mutedil bir görüş takip eden "Fransa sosyalist fırkası., ve "Radikal sosyalist fırkası" ile birleşmişlerdir. Fransada da "Halk cephesi" nin parolası "Faşizm ile mücadele" dir. Eğer "Fransız halk cephesi" nin gelen seçimi kazanması ihtimali olmasaydı, Fransa nin sağcı gazeteleri, başka memleketlerden misal petir-mİye lüzum görmezler ve sola karşı olan seçim propagandalarında "Yerli demagoji parolaları" ile iktifa e-derlerdi. Tuhafı şuradadır ki. "Fransız halk cephesi" de fransrz seçimini kazanacaktır. İşte bunu bilen sağcı basın, ispanyol örneğini bütün tafsilâtiylc anlatarak demek istiyorlar ki: — Eğer "Halk cephesi" ne rey verirseniz, tıpkı İspanyada olduğu gibi, bizde de radikal sollar, seçimden sonra ağızlarını değiştirecekler ve ihtilâlci programlarını rcalize etmek için, ispanyol radikal unsurları gibi, her tarafı yakıp yıkacaklardır. Fransrz sağcılan. bugün bu gibi propaganda metodlanna baş vurmağa mecburdurlar. Çünkü: 1. Laval'i tuttuktan için ne İta lya-yı kazanmışlar, ne de İngiltereyi memnun edebilmişlerdir. 2. Lokarno isinin bütün mesuliyetini taşımaktadırlar ve halk bunu bilmektedir. Ruhr'm bir zamanki işgali, silâhsızlanma İnine yanaşmamak gibi bugün Almanvanrn eline adalet delilleri veren noktalarm hakîkî mesulleri kendileridir. 3. Fransrz - Sovyet paktını sabote ettikleri halde, bu pakt. büyük bir ekseriyet ile her İki meclîsten geçmiştir. Fransız sağcılarının secimden o kadar ümitleri yoktur ki. bunların belli başlı bir lideri olan Tardicır. par-Inmentoculuğa hücum edebilmek irin parlamentonun haricinde kalmağa karar vermiştir. Parlamentoya hücum etmesinin yegâne sebebi ise. parlamentonun artık solların eline geçmiş olmasıdır. Yoksa, gerek fırkalar, gerek seçim, gerek rey ve ekseriyet meseleleri bakımından. Fransada, değişmiş hiç bir şey yoktur. Bugünkü politik vaziyetin bütün ağırlığı fransız milletinin omuzlarında otururken, nasyonalist olduklarını iddia eden Tardieu gibi adamların fransız birliğini sabote etmeleri ve bir dahili rejim meselesi çıkarma lan, bunlar için de nasyonalizmin her şeyden Önce bir fırka ve zümre menfaati olduğunu isbat etmez mi Burhan BELGE "Ulus., un Dil Yazılan (Barı l. inci tayfada) Yesilırrıak sularının aktığı Niksar ve Erek ovası o genişçe ovalardan biridir. Toponymienin usullerine uyarak tetkik edilen ve Güneş - Dil teorisinin yardımı ile gerçeklendi-rilen her has isim o adı koyanların o zamanki ruhi haletlerini ve kültürlerinin îrlenr-,e »eklini sadakatle söyliyebilir. Böyle isimler den çizeceğimiz yol bize bir milletin hanei içtimaî şartlar altında; nereden kalkıp nerelere kadar gitti-'ni gösteren en emnîvetli bir belge olmak kıymetini h'ç bir azman kaybetmez. Ommalanın bulunduğu bölge-adı yani Bizeri bu kıymette bir has isimdir. Sümer mevzuu ile ilgisi uzaktan olmamakla beraber etüdümüzü aydınlatacağı için kendisine yer ve emek ayırmayı faydalı buldum: Bizeri • Tokat tarafındaki u-fak fakat toprağı kuvvetli ve bitek ovalardan birinin kenarında ve üzeri meşeli büyükçe bir dağ kümesinin eteğİndedir. Bu isme daha birkaç yerde tesadüf ediyoruz. Strabon'un besinci cild'nde ve s. 99 - 397 de bİr Bizere* (Byzeres) den bahsedilir ("1]. Pompey'in müfrezelerini imha eden ve vol-cuları çeviren bu ormanlar ve dağlar sekenesi çetin bir kavimdi. Bu has isimle akraba ve küktaş oldukları muhakkak olan üç yerde arazi tabiatı ve halk karakter? aynı cinste ve aynı ölçüdedir. Bunlar ismi gecen Bizeri ile Beşiri ve Lice kaz*»mın Besir (Beçâr) bölgesidir. Bilmem Hindİstanın meşhur Peşaver şehrinde de bu vasıflar var mıdır? Fakat Havber geeî-•nril asrında ve d**lar İçinde d-'"'tp» bakılırsa halkının çenkçî f/1 Yi'''in Dictede hir yer. Şim-atki adı Biçardır. ve çetin olması lâzımgelir. Ve W. Sturmfels'e göre Peschauer pur-nalhk ve ağaçlık içinde ve erkekler memleketi demektir [2]. Kelimelerin hakikî anlamlarını hiç bir tereddüd noktası bırakmadan izah edebilen Güneş - Dil te-or:sine fföre yapacağımız etimolojik analız bu beş yer adının gerçek manal*nnı verecektir: f/J (2) (3) (4) (S) Byzeres = iğ -f ib -f \t + er 4- es Bizeri — iğ -4 ib 4- it + er 4- iğ Beşiri — eğ + eb + eş -f- ir 4- iğ Biçâr == iğ I ib + iç + ağ + ar Peşaver — iğ -f ip -f- eş f- av + er Otoktonlarıni cenkçi ve çetin karakterli yapan meşeli ormanların içindeki bu yerlerin adlarında ana kökün hayat analmı vermesi tabiidir. Bunun için: (1) ip. — ana köktür. Hayat an-tamtnadır. (2) ib — ana kök anlamını temsil eden prensipal köklerdendir. (3) iz (s, s, c, ç) «= uzak bir mesafe ve geniş bir saha gösteren unsurdur. (4) er - anlamın herhanr-i bir sahada lekarrurünü ifade eder. (5) es --- yine mesafe ve saha gösteren unsurdur. NOT: Tek egolu kelimelerde (sü:e veya obje) iki mesafe veya saha o-lamıyacağı için buradaki (. + s) unsurunun (. I ğ) olarak kabul etmek zorundayız. O zaman bu unsurun vazifesi kelimeyi tamamlamak veya ifade etmektir. Nete-kim Beşiri ve Bizeri kelimelerinde bu unsur hakikî seklini muhafaza ediyor. Şu halde (iğ + ib + ez + er -f- es) = "Bizeres" ve garp dillerinin imlâsına göre "Byzeres" ha- [2] Ortsnamen. HABERLE İSTANBUL TELEFONLARI: Celâl Bayarın tetkikleri İstanbul 4, — İktisat vekili B. Celâl Bay ar bugün öğleden evvel uyuşturucu maddeler inhisarında, öğleden sonra liman umum müdürlüğünde çalıs'j. Antrepoları ve depolan gezdi. Peraozîasta yabancı banka de-legel-ri Bakan şerefine bir ziyafet verdiler. Muallim Cevdet için istanbul 4, — Muallim Cevdet için bujün (dün) bir ihtifal yapıldı. Bir çok hatipler konuştular. Ve merhumun örnek hayatım anlattılar. Kırmızı biberlerde kepek Is'an'jul 4, — Belediye toz kırmızı biberlerin bazılarına yüzde doksan nisbetinde kepek krinştrrrldıgını tesbit elmis. ve cezaî tedbirler almışta*. Müşterek piyango listeleri İstanbul 4, — Bazı tayyare piyango bayileri müşterek bilet satışı için liste hazırladıtdarı ve bazı suiistimal yaptıkları piyango müdürlüğünün dikkatini çeloniç ve bu listeler toplanmıştır. Piyango müdürlümü bu nevi sa'.-şiarı yasak etnrs'.ir. Müddeiumumilik tahkikata fcaşiamışur. B. Hüsamettin gidiyor Sağlık ve sosiyal yardım bn'--r.'ı-ğı mustesan Hüsamettin tetlukatta bulunmak üzere Paris ve Cenevreye gidecektir. Kültür tayinleri Eskişehir kültür direktörü Hüsnü Konya küKür direktö, !üroine, Erzurum ilk tedrisat müfettişi Baha Bingöl kültür direktörlüğüne tayin edilmişlerdir. Sargılık kâğıdlar İhraç maddelerimiz arasında hi- maveve muhtaç olan tüllerimizin ambalajında kul'-nılmasırda zaruret bulnan sargılık tâğrTİann da gümrük resminden bac-şık olarak me«ıleke*e sokulması mümkün olup ormad-öı Ekonomi bakanlığınca tetkik edil-m çitedir. Hukuk ilmini yayma kurumunun dünkü konferansı yatın geniş hir sahaya yayılıp te-karürünün ifadesi d "-"ek olur kî muayyen bir ormanlık, me«e1ik veya amaçlı bir yer için insan duygusunun yaratabileceği en kı«sı»r-s-17 tarif ve ifade ancp.k böyle o-hır. Be* kelimemin be«ind* de, 1. ?., 3 3«cu unsurlar h-r bakımdan biribirinîn p.vnıdır. Dördüncü un-s-'rlara gelince mına ba-kalasır. Çünkü bu unsur baz*larında (. + r^ bazılarında (. i ğ) ve (. + v) dir. f. 4- ğ) ve (. -I- v) V»v-~»et ve rn| bak'-mndan aynı o!d""-* icîn k**li-~"de va mananın taallûk ettiği nSie »»•-»•», Sm'pvİ rH*t**rir ve yahut alelı''-»k ifad*» e'!*r. (. 1 r) ise manavı b»r yere ba^hvarak tes-nit etm-»k. tekerrür eM»*-ır*-V v«zi-fe*ini görür. Kelimelerin dördüncü un^ıın-ndaki bu f*"»*kı K-ainci unsurlardaki aynı fark t-lâfi et-m'«t»r. Bu va2İveti vold*» Kir ta-nf ile hah edebileriz. M-s*lâ: Pe*aver ke'««-nesirde evvela hayatın v*n\t bir sahaya tanllûloı-n»n if»desî ve »opr% tekarrürü dü*iini*ldüpü halde B-sîri kelimesinde havatın eenis bir sahada vc bir obî*de tekarrürünün ifadesi kastedilmiştir. H. R. T AN KUT (Arkası var) SİYASAL SUÇLAR Hukuk ilmîn! yayma kurumunun Ankara Halkevinde tertib ettiği seri konfearnsların on allıocısı, dün, Ankara Hukuk Fakültesi Dekanı ve ceza profesörü Bay Baha tarafından vc rilmiıtir. Mevzu: (Siyasal Suçlar) dı. Konferansta saylavlar, profesör -ler Devlet Şûrasıyle temyiz mahke -mesîne ve Ankara hukuk muhitine mensup birçok zatlar bulunmuştur. Profesör konferansının başmda, siyasal suçların, tarihten önceki zamanlarla on dokuzuncu asrr arasın -daki tarihinin kısa bir hulâsasını yapmıştır. Konferansçı siyasal saçların ilk defa fransız kanununda ve on dokuzuncu nsrın ilk yarısında yer aldl-Rinı izahtan sonra siyasal suçların âdi surlardan farklı ve lehde olarak yeni hükümlere bağlanmasının sekil ve sebeblcrini anlatmıştır. B. Baha, "Siyasal Suç" tâbirinin kanunlarda bir asırdanberi yer almasına rağmen henüz ilmen herkesçe kabul edi'ir şekilde tarif edilmediğini ve bunun için önümüzdeki ağus • tosta Kopenhag'da toplanacak (ceza hukukunun devletler arasında bir -leatirilmcsl) konferansının siyasal suçu tarif etmeğe çalı-acağını söyle -mistir. Sayın profesör fransız kanunlarında siyasal suç lehine konmuş hü -kümleri bir tasnif içinde kuvvetle tenkid etmiştir. Fransız müellifleri siyasal »uçların âdi suçlardan lehde olarak farklı tutulmasını şu fikirlerle izah «önektedirler: 1 — Siyasal suçların cezalandırıl-masında umumi menfaat mütehavvil- ¦wr*Trr dir. CtinMi hmMm-i"f iMivvsııı kem veya zayıf olmasın* RÖre isle -nen surun cemiyetteki tes«ri depişir. 2 — Sıvasal surlularm hareketle -rîne sefaehivat veren hükümet idaresinin fenMıpHır. 3 — Sıvasal suclann işlenmesine s*ik âmiller seciyelerdeki fazilet duy r-usu Hur. Bav Baha her üç hüküm üz-rinde salahiyetle tahliller yaparak birçok âHİ s--rarda da fatîlet hissinin bulu-naca^ını ve hükümet idaresindeki bozukludan başka yollarla düzeltileceğini ve idare fenalığının bir mera -leketi düşmana teslim etmek hakkını asla vermiyece^İni etraflıca izah et -miş hükümet kuvvetinin zayıf veya moSkem olmasına RÖre suçun tesiri -nm drÇi'mesinî â**î surlara da te*mU etmek mantık icabı olduğunu söyle -mistir. Profesör; isviçre, İtalya, kanunlarımla Fransada olduğu gibi siyasal suç lehme bir fark olmadıkını etraflıca izah etmiştir. Siyasal suçların arsıulusal yani milletler arasındaki mü-n«s-he'ler noktasından tetkikine -rışen Bav Baha; siyasal suçluların BTİ verilmemrsî düsturu üzerinde ge nis izahlarda bulunmuş ve bu prensi-pin istisn^lraını şöv'ece saymıştır. 1 — Devlet reisine veya ailesine kp**m yapılan suçlar, 2 — Siyasal suca ba^Iı suçlar, 3 — Anarşûtler tarafından işlenen suçlar. B. Baha; bunlardan birinci mad -de üzerinde müeHiflrr arasında ve ar-sıul-ıs*! mukavelelerde mutlak bir vahdet olmadır«nı izahla Belçika şartı adı verilen formül üzerinde etraf -lıca konuşmuştur. Sıv*tal suca bai~!ı sur'ar üzerinde devam eden ilmî münakaşaları İzah eden profesör bu mevzuu muttarid bir kaideye bağlamak irin arsıulusal hukukçuların koyduğu sistemlerin meşhurlarını (hâkimivet sistemi, teamül harb sistemi, 1892 Cenevre sistemi olarak) izah etmişlerdir. Anarşistlerin işledikleri suçlar Ü-zerinde geniş izahlarda bulunan B. Baha en yeni siyasal suçlara da temas etmiş ve Marsilya suikastından sonra terörizm yani ortaya korku ve huzur- suzluk vermek suçlan için arsıulusal bir mukavele yapılması etrafında milletler cemiyetine Laval tarafından verilen proje üzerindeki çalışmaları da anlatmıştır. Sayın dekan konferansının sonunda türk ceza kanununun siyasal suçlara verdiği mevkii izah etmiştir ve bu mevzuda kanunumuzun prensiplerinin çok sade ve açık olduğuna anlatmıştır. Türk ceza kanunununda siyasal suçların biri vatan aleyhinde yani devletin haricî emniyetine karşı diğeri de devlet kuvvetleri aleyhinde yani iç emniyete karşı işlenmiş suçlar olarak tasnif edildiğini, fakat cezanın tatbiki noktasından âdi suçlarla arasmda hic bir fark gözetilmek i-gını ve bundaki prensipin gayet doğru ve mantıki olduğunu söyliyen konferansçı sözlerini şu cümlelerle tamamlamıştır. "— Siyasal suçlar üzerinde söylediklerimi dinlerken birçoıclannızm mefkuresinde şu sualin belirdiğini zan ediyor, batta buna cek ihtimal veriyorum: Acaba istiklâl mücadelesi bir suç mudur? Buna söylerken bizzat kanun vazıının sesini İşîtivoram. Bana şunları söylüyor: "Öldürülmesi, hattâ n ve işkence ile öldürülmesi kararlaştırılmış olan bir milleti zalün ve gaddarların elinden kurtarıp bugünkü huzur ve saadete kavu-turan-ların yaptıkları fedakârlıklara suç demek istivenler en büyük bir suru islemiş olurlar. Bu fedakârlıkların bu vatanperverlerin hareketleri, yatma türk tarihinde de":il. batün milletlerin tarihînde s»ı m »T 'İr Imlîj» U(U f*t' V'ı^ıt/4frrrrfytJ& '¦¦¦¦'V ***'**•. dımırlannda ancak türh hanı c'-m kimseler araatndam ahabUech -—Vf k^hrt'yjn'ar tarafm^an yapılabilen büyük kahramanlık." Yıllık toplanma B :gün saat 11 de, Anl;ara Halkevi salonunda Hukuk ilmini Yayma Kurumunun yıllık kurultayı toplanacaktır. Müzakere edilecek maddeler şunlardır: 1 — İdare heyeti raporu. 2 — Yeni idare heyeti se -çİrni. Kaymakamlar arasında Torbalı kaymakaroU£ına eski Tefenni kaymakamı Haİid. Çioe kaymakamlığına eski Çatalca kaymakamı Cudi, Akhisar kaymakamlığına Trakya umum müfettişliği yazı işleri direktörü Halil, Tefenni kaymakamlığına Antalya maiyet memuru Bedrettinv İnegöl kaymakamlığına Şebia Karahisar kaymakamı Ahmed Baha, Şebin Karahisar kaymakam -lığına eski Ardahan kaymakamı Nuri, Beşiri kaymakamlığına eski Eleşkird kaymakamı Rahmi, Küre kaymakamlığına Dörtyol kay -makamı A bd ur rahman tayin edU-rıİçlerdîr. Mektupçular arasmda Gaziantep mektupçuluğuna Di-yarbekir mektupçusu Vehbi, Diyarbakır mektupçuluğuna Orhaneli kaymakamı Nazım, Çoruh mektupçuluğuna eski Artvin kaymakamı Hüsnü, Hakkâri mektupçuluğuna eski tahrirat direktörlerinden Mahmudbey nahiyesi di -rektörü Agâh, Maraş mektupçuluğuna Elâziz mektupçusu Şırif, Elâziz mektupçuluğuna Ma raf mektupçusu Mîtat tayin edihnis -lerdir. ULUS 6 NİSAN 1936 PAZARTESİ Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. NO: 5275 ADIMIZ, ANDIMIZDIR Dış bakanımızın Belgradda söyledikleri Dr. T. R. Ar as, Avala ajansına Yugoslavyadaki temasları Avusturya ve Bulgaristanın vaziyeti ile Avrupa sulhu hakkındaki düşüncelerini anlattı Bclgrad, 6 (A.A.) — Avala Ajansı bildiriyor: Türkiye Dış Iş-I . ı Bakanı Doktor Tevfik Rüştü Ara* dün sabah Naip Prens Pot ta-ı . -«.i. n kabul edildikten sonra Uaşbakan Stoyadinoviç'in şerefi -r.e verdiği öğle ziyafetinde bulunmuş ve sonra Doktor Stoyadinoviç i^a yeni bir görüşme yapmıştır. Bu görüşmenin sonunda Dok-tor Tevfik Rüştü Aras Avala ajansı muharrirlerinden birisini kabul lüiTunda bulunarak kendisine bilhassa demiştir kİ: B. StoyaJinoviç'le görüşmeler ; ** — Beîgrad'daki dostlarım arasında daima aynı zevk ile bu-lur.ûyorum. B. Stoyadinoviç ile, ur umî olarak Balkan antantını ve bilhassa iki memleketi alâkalan -dıran ve günün büyük Avrupa meselelerine temas eden işler hakkında fikir teati etmek benim için h^r defasında mesud bir hâdise -dr. Bu hususta ancak şunu tekrar edebilirim ki, bu fikir teatileri düşüncelerimiz arasındaki mutlak beraberliği bir kerre daha teyit etmiştir. Bu bizim için furyanın vaziyeti: Avu.eurya'nm son hareketi hak- k'u^ak' bir suale Doktor Tevfik Rüftû Aras şu cevabı vermiştir : *' — Küçük antant bu meselede bir vaziyet almağa salahiyetlidir, fakat küçük antanta muvazi bir birlik teşkil eden Balkan antantı, küçük antantın faaliyet ve teşeb- Cündelili İSABETLİ BİR TEŞEBBÜS N. A. KÜÇÜKA Türkiye, sadece siyasal ve ekonomin: bakımdan ehemiyetli ve cazib bîr yer değildir. Göğsünde gizlediği nihayetsiz defineler ba-krrmndan da dünyanın en zengin memleketi olduğunu kuvvetle iddia edebiliriz. . Roma müstesna olmak şartiyle - dünyanın en büyük müzelerini dolduran eserler hep bu yurttan gitmiştir. (Luvr) müzesinde elan mukaddes bîr mahud gibi ziyaret edilen (Venüs dÖ Milo) asırlarca bu toprakların altında yatmıştı. Yurdumuzun, sonsuz derecede güzel, ince ve hevbetli olan tabiatinin insan sinirleri üstünde yaptığı ilk tesir *na derin ve geniş bir muhayye -Te kudreti vermekle bugünkü san-atın ve zevkin temeli olan eski mitolojileri ve ilk defa insanlığın iç duygularını terennüm eden ilk şairlerini yaratmıştı. Hulâsa birçok eski medeniyetleri içinde »aklıran bu aziz yurd turistik bakımdan iyi bir teşkilata tâbi olmadıkı için şimdiye kadar arzu ©d*!dı$i gibi sevyah getirememişti. Çünkü seyyahın birici derecede istediği sey, arzu edilen vere koUrl.kU gitmek imkânını bulmak ve gittiği verde huzurunu temin etmektir. Bunun için temiz o-teller, güzel pazinolar yanmak ve bunUn mümkün oldı-A.. kad*r u-cuzUştırmak gerektir. En çok tn-littîlc meml-ketlerd-n aayıUn I-talynda ve Yunanistanda bu konfor t -mİn edildiği irindir ki \.*;/m geliri yurdun gelirleri içind? ö-¦err'i bir yekûn teşkil eder. işte Mec,;se verilmek üzere hazırlanan (Sonu 2. incİ say/ada) Bulgaristan'ın vaziyeti: Sulh andlaşmalarının askerî maddeleri bahsinde Bulgaristan -ın alabileceği vaziyet hakkındaki suale de Doktor Aras şu tarzda mukabele etmiştir : ** — Doğrudan doğruya alâkalı komşularını daha önceden haberdar etmeksizin Sofya h'ikümeti -nln bu tarzda bir teşebbüste bulunmak niyetinde olduğunu san -mıyorum. Çünkü kendileriyle dostça komşuluk münaseebt!eri idame edinmek istenen komşuları haberdar etmek en iptidaî arsır'-usa! nezaket icabıdır. Bu tarzda hareket, alâkadarın kendi t ..'.v müdafaa için göstereceği sebeplerin kuv -vetlerinden bir şey kaybe'tirmez. Dış Babanımız Dr. T. R. Aras büslerini en büyük bir sempati ile takip etmektedir. Küçük antantın iki azası bizim b:r " "-".zdendir. Üçüncü azası ise birr-!; Sakımdan müttefiklerimizin müttefikidir. Fakat komşularlyle oîan dostluğa kıymet veriliyorsa bu tarzda hareket bir tarafa bır\!;ılamı -yacak bir mecburiyettir. " ^urırpa Sulhu: Doktor Tevfik Rü*tü Aras beya-(Sonu 2. ir.ci sayfada) Maria Müller Ankararîa İik kolilerini dün Alman elcJüLîiîîlti -» -o büyük bir muvaffakiyetle verdi Türkiye'de konser vermek ü -zere alman büyük elçiliği tarafından davet edilen Berlin devlet Bayan Maria Müller teganni ederken operası birinci sopranosu Maria Müller dün akşam saat beş buçukta ilk konserini büyük elçilik- I te vermiştir. Yalnız almanlar ın değil, dün -ya k^.dın mugannilerinin sayrı bı" * terinden biri olan Maria Mül leı ulînlrü konserinde Hv»o Volf, (Sonu 6. tnet sayfada) Dünkü açılış Altı yerde merkez atış yerleri açıldı Ankaradaki açılma töreninde büyüklerimiz hnlundu, federasyon başkam bir söylev verdi r Afif o"Usomman arif ıs tören'-nden en' verir'ıcn. - E. Recep Peft'eY pn*igona sel* Dün meml k tin allı yerinde^Ankara, Ea- kesir, Edirne, izmir İstanbul ve Kayseıid", fmerkez at:ş yerleri) açıldı ve at:cıl İt federasyonu bu suretle memleketimiz için çok faydalı bir eserin temelini atmış oldu. Ank ırada, dün saban, saat onda, stadyomdrki at-? poligonunda yapılan fanfene'er: Bay Şükrü Koçak nutkunu yor. - Davetliler poligon kapısı Btrhtdû açılma, türeni çnk samimî oldu. cr rasyonun daveti üzerine bu mutlu törene büyüklerimiz şeref vermişlerdi Tüze ve gümrük bakanları BB. Şükrü Saraçoğlu, Ali RSnâ Tarrsn ve ba-î* C. H. P. genel sekreteri B. Recep Peker olduğu halde bütün genyön kurul üye- (Sonu 6. ıncı sayfada) BRAVO ANKARA FUTBOLCULUGUNA Dünkü maçta Gençler birliği, Fenerbahçeyi de imrendirmesi lâzım gelen bir oyun gösterdi Eğer futbolda yenme «gol» ile ölçül meşeydi Gençler birliğini g a I i b sayabilirdik NETİCE: FENERBAHÇE: 1. GENÇLER BlRLlChO. "Uh?sç, un Dil Yazıları Güneş-Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri //. R. T AN KUT \Bu bahsin fco? tarafı dünkü yazımızda çıkmtştır]. Şimdi: her beş kelimenin de aynı manada olduğunu öğrenince onları mürekkep kelime farzede-rek etimolojik analizlerini bir de o bakımdan yapalım ve üzerinde islediğimiz kelime Bizeri olduğu için onun morfolojisini esas tutalım. Bizeri: 1. — Bize 2. — ri kelimelerinden olmadır. Etimolojik analizleri şunlardır: (1) (2) (3) (4) Bize = iğ -f- ib -f- iz -\- eğ (1) iğ = ana köktür. Hayat ifade eder. (2) ib ana kök anlamını temsil eden prensipal köklerdendir. (3) iz = geniş saha gösterir. (4) eğ — mananın ifadesini yapan unsurdur. Şu halde (iğ | ib i/. eğ) = (Bize) genif bir hayatın taallûk ettiği obje yani ağaç d emek -(Sonu 2. inci sayfada) Fenerbahçenİn, dün, Gençler Birliği ile yaptığı maç, ilk önce bize şunu ispat etti: Ankara takımları futbol oyununun nasıl oynanması lâzım geldiğini öğrenmişlerdir. Futbol dayanışma oyunudur ve "futbolcu" me-haret.ni "takım" inin "yenme" sini tirmek için yapılır. Futbolcudan beklenen oyun tarzı - gol tayısın! yükseltmek bakımından - bu, ve - cemi o-yunlardan beklenen dayanışma bakımından da - gene budur. Cumartesi ve pazar günleri, Ankara gücü stadında seyrettiğimiz iki ¦U/itV Fenerin Gençler birliğine ilk ve son golü temin için gösterir, gayretini gene o gaye uğrunda harcar. Tojju biohe etmek, yer tutmak, paslanmak, drihling yapmak, sut çekmek, yani futbola mahsus bütan bu al.sîyon şekilleri, türlü kombinezonlar halinde, ancak takımın hareket birliğini hakikalleş- maç bize, Ankara futbolcularının bu nazariyeleri tamamiyle kavramış ve dikkate çarpacak derecede tatbike da geçmiş olduklarını anlatmışta-, Cu realitemi goz önünde tutarak, iki maçın bildiğimiz neticesini Fener- (Sonu 5. inci sayfada) ULUS 6 NİSAN 19» 44 Ulus,, un Dil Yazılan (Sası I. inci tayfada) tir. Türkçede bu kelime ile tarif ecı.îçn a ;r.ç meşedir. Medenin etimolojik analizini y — rs*k aynı neticeye varırız: Me:e — eg f em -f e? -f- eğ = rae:e. (m ile b) nin ve (z ile ş) nin ayrı kategoriden olduklarını biliyoruz. Farslar meşeye Bişe derler. Li-_ sanülacemd? bu kelimenin karşısında şu izahları görürüz: Eî«e = Çengelistan, Neyistan, çoğunların kavalı. Ccn^eîislan - ©rr*an manasınadır. Ama Çengel Türkide çataldı dedikleridir. Ve Si^an ma-hal ve meVân manasınadır. Gale-bci istimalle mutlak sık ağaçlığa isim olmuştur. lîÜaire de Barenton'da Sümer-cede Mis kelimesinin ağaç ifade e'.1' ni kaydeder. Bugünkü Türkçemizde (Beşme) çıkrıkçı tezgâhının kütüğüdür. Böylece en eski zamandanberi Bf'e. Meşe, Mis kelimelerin ağaç ifade ettiğini anlamış oluyoruz. Strabon'un naklettiği ve meşelik olduğunu söylediği Byzeres kelimesindeki Byze yani (Bize) parçası bildiğimiz medenin kendidir. Hindistandan Tokada kadar sürüp gelen beş ha» ismin beşinin de meşelik içinde bulunduğunu öğrendiğimize göre şüpheye asla yer kalmaz. Ri'ye gelince onun da etimolojik analizi şudur: d) (2) S) Ri = iğ + ir + iğ (M) *g = ana köktür. Toprak #e salta manasınadır. . (2) ir — mananın yerleştiğini ve karar kıldığını bildirir. (3) iğ — ifadeyi yapan unsurdur. Böylece (iğ 4- ir + iğ) = (iği-riğ) yani (ri) belli ve mukarrer bir toprağın bir sahanın îfanVsi demek olur. ' î 'ri. ari, eri. erek, Örü) gibi kelimelerin hep bu manada old*ı«unu evelki yazılarda öğrenmiştik. Böylece Bizeri kelimesinin muayyen ve mukarrer bir meşelik olduğu neticesine varmış oluruz. Türkiyedeki Beşiri, Biçâr ve hattâ Bîcer istasyonunun adı dahi aynı Toponymique vasıftadırlar. Şu halde Peşaver'den başlıya-IfJİI Afvondaki Biçer'e kadar bir akın yolu çizip sonra nereden başlayıp nereye dayandığını tespit etmek kolayladır. Fonetik şanjmanlar kelime telâffuzunda bir değişiklik yapar gibi olsa da yine göv- de bütün Özgü elemanlarını muhafaza edebiliyor. Yer isimleri onu ilk koyanların ruhî tezahürünü sonuna kadar aksettirir. Bazı kavimler îşj*al ettikleri yerlerin has isimlerini kendi dillerine değiştirmek isterler, o zaman yapılan amelîye ekseriya tercümeden ibarettir. Bazen fonetik benzerliğinden istifade edilerek yeni ma-nalnr vermek üzere eski şekiller mımafftza e J:b'r. Pi-aver ile Biçer aramda belki bu biçimde ve bu şart'^r altında değişimler olmuşlar. Tooonİmist onu derhal tanır. Meselâ Avnnantn (skit) seyith diye tanıdı"1! Türk kavminin ana yurttaki adı Saka idi. Cinliler onlara -W ve "sek" derlerdi. Sa-k*rva m intak asındaki sakarı is-ni fSata ajı) yani saka la rm yeri demektir. Istanbukın karşısındaki OaMch«r vani *kü»ari d- bir sak yeri idi. Onu Grekler skit adına çevir-rek skitari vapmışlardır. Bizim Üsküdar*** *"t* skitari yani Sa-kaNr şehri idi [t]. Sakaratlarla saka ve sakara a-dı arasında bir münasebet bulursak Sümerlilerin de cok karanlık devirlerin s»**»lan olduğu fikrini ortya sürebiliriz. H. R. TANKUT (Arkası var) [/] Marr._ Dış bakanımızın Belgradda söyledikleri (Başı t. inci tayfada) rantını şu suretle bitirmiştir: ¦ — Biri birini takip eden hâdiselere rağmen nikbin olmakta devam ediyorum. Eğer Avrupa'da sulhu muzaffer çıkarmağa muvaffak olursak memleketlerimize, bütün Avrupa milletlerine «a btuaık. İyiliği yapmış olacağız." Türkiye Dış işleri Bakanı dün akşam Türkiye elçiliği tarafından verilen bir ziyafette bulunmuştur. Bu ziyafete Doktor Stoyadinoviç, Balkan antantı memleketleri elçileri ve Yugoslavya dış işleri bakanlığı yüksek memurları da iştirak etmişlerdir. Doktor Tevfik Rüştü Aras bu sabah Ankaraya dönmek üzere Belgrad'dan hareket etmiştir. Dr. Arat İstanbul'da bekleniyor. istanbul, 5 (Telefonla) — Dış İşler Bakanı B. Tevfik Rüştü Aras'ın yarın istanbul'a geleceği haber verilmektedir. HABERL Gündelik. İSABETLİ KİR TE9F.BBUS (Bay /. inci sayfada) kı-.nun lâyihası bu esaslardan mülhem olarak yapılmıştır. Bu lâyihada turizmin bütün icablan göz önünde tutulmuş ve hattâ eğlence işleri bile unutulmıyarak yabancı sanatkârların memlekete gelmeleri İr/j kendilerinden alman yüzde elli kazanç vergisinin kaldırılması suretiyle kolaylaştırılmıştır. Turizmin ofisi ve yüksek turizm komitesi kurulduktan sonra onun üstüne alacağı Ödev çok geniş, a« r ve aynı zamanda şerefli ola-c^V". Bu te-ekkül. Bergama, Kfe-%•• M'!**, Hiyerapolis harabe -şerirde fPompevi) de nlduftu gibi «-»yahlara eski medeniyetleri pünforee »er d içinde ya-atmak f*r*attnı hatırlamalıdır. Bunlardan hatka dünvanın en güzel sahilleri olan A';d*n*tz kıyılarında yapılarak ufak himmetler buraları gü»el ve 7enr»n kış «»hirleri ha-l:ne kovabilir. Kanun lAyihasiyle ba-la-ı'n-'t istenilen i?in ne ka-d*r "eniş bir portesi olduğu açıktır. Fakat bundan daha çok önemli iılîri halledin crnuriyetin çelik i"d?sipin bu i|İ de az zamanda başaracağından şüphe etmemeli- N. A. KÜÇÜKA Edirne haberleri İzmir jHintrytrına hazırlık Edirne, 5 (A.A.) — Arsıulusal İzmir panayırında Trakya pavyonu güzel bir yer alacak ve bu yer daimi olmak üzere yapılacaktır. Pavyonun dekorasyon işleri An -karada şimdiden hazırlanmaya başlanmıştır. Trakya'nın bütün mahsulleri tekniğe uygun ambalaj altında hazırlanarak pavyon -da yer alacaktır. Trakya vilâyetleri belediyeleri ve köy odaları bu iş için büdçele-rine münasip mikdarda para koymuşlardır. Trakyamn elektrik ve tu işleri Çorlu'nun su ve elektrik, Tekir-dağın su ve Uzunköprünün elek -trık işleri için yüksek makamların muvafakati alınmıştır. Belediye reisleri bu işlerin formalitesi için yakında Ankaraya gidecek -1 erdir. t... mı nl-rr araba re hayvan dağıtıUyt ı Trakya'da yerleşen göçmenlere verilmesi kararlaştırılan 1,000 ara ba ile 4 • 5 bin öküzün satın alın -ma emri valiliklere verilmiş ve şimdi.'-n hazırlıklara başlanmıştır. Müteahhitlere ihale olunan pullukların da temmuz t/inda arkası alınmış olacaktır . İSTANBUL TELEFONLARI: B. C. Bayar hareket etti İstanbul, S — Birkaç günden -beri şehrimizde bulunan Ekonomi Bakanı B. Celâl Bayar bu akşam Ankaraya hareket etti. İstanbul'a gelen romen turistleri İstanbul, 5 — Otuz romen mebusiyle 30 kadar romen üniversitesi talebesi bugün istanbul'a geldi ve karşılandı. Mebuslar yarın vapurla Filistin'e hareket edecekler, talebeler İstanbul'da kal-1«.... ii sonra döneceklerdir. Devlet matbaasının satış işleri İstanbul, 5 — Devlet matbaası satış işinin 1 temmuzdan itibaren ücretli bir memur kadrosiylc Kültür Bakanlığının emrinde bir zat tarafından yapılacağı ve vilâyetlerde de tevzi teşkilâtı kurulacağı hakkında bir haber vardır. İstanbul limanında değişiklikler İstanbul, 5 — İstanbul limanında esaslı değişiklikler yapılacaktır. Hazırlanan ıslahat projesi ü -zerinde Ekonomi Bakam bizzat çalışmıştır. Bu projede. Tophaneden Fındıklı'ya kadar rıhtım ya • pılması ve bu rıhtımın makineli cihazlarla teçhizi, Galata ile Fındıklı arasındaki sahada deniz kıyısında mağazalar ve soğuk hava mahzenleri yapılması göz önünde bulundurulmuştur. Bu ma?ıi7«l». in k\\m\)ti+JHeMm*—m»M**4tm*tmtMİ^ Hukuk ilmini yayma kurum nun yıllık toplantısı Kurumun azası 248 i bulmuştur. Yalnız radyoda otuz konferans verilmiştir Hukuk ilmini yayma kurumu yıll.k toplantısını dün Ankara halkcvinde yap-mışür. Toplantıda tüze bakanı B. Şükrü Saraçoğlu, hukukçu mebuslarımız, profesörler, avukatlar re hukuk ile ilgili olan seçkin bir kalabal.k bulunmuştur. Toplantı reisliğine B. Fahri seçildk. tea sonra idare heyeti rapora okunmuştur. Memleketin hür »e lemis havasıma verdiği geniş imkânlardan faydalanarak yarda daha veıiuıh olmak gayesiyle kurulan kurum için ellerinden geldiği kadar çalışmama verdiği bâr vic. dan buzuriyle umumi heyetin öoâne çtkdığmı söylıyen idare heyeti, rnpo-naada m kornona azâ yasnaok. konferanslar verdirmek, ¦ Misti İl ılar açmak, eserler tercüme ettirmek nofcta-lan üzerinde loplad.ğmı ve 5 sussa 935 de 15S azası olan kuruman azâ sayısının bu :ın 248 e çıkdlğını bildiriyordu. Hukuk ilmini yayma gayesiyle vü-cud bulan bir kurumun ilk işinin bu vazifeyi dil vc kitab Ue yapması olduğunu göz önünde tutan idare heyetinin İstanbul üniversitesi rektörü B. Cemîl Bilscl, Arkara hukuk fakültesi dekanı B. Baha, ve İstanbul hukuk fakültesi dekanı B. Sıddık S.»minin müzahareti ve kıymetli mütehassısların hususi yardımla, riyle 30 ikinci teşrin 93S de başlamak ü-zere bir yıl içinde 18 konferans verdirdiğini ve üzerinde büyük emekler har. canarak hazırlanmış olan bu konferans-'"r»H ba**h»r»k on hrf kjı-njj »af rın ticari kıymetleri olacaktır. Bir otomobil kazası İstanbul, 5 — Bugün Balat'ta bir otomobil Yesua admda bir çocuğu çiğnedi. Çocuğun kaburgaları kırıldı ve öldü. Beyoğlu Halkevi köycülerinin gezintisi istanbul, 5 — Beyoğlu halkevi köycülük şubesi azalan bugün köy gezintilerine başladılar. Altı ilk öğretim müfettişi, 45 öğretmen, 2 doktor, bir ziraat fen memuru ve bir baytar bugün istanbul civarındaki iki köyü ziyaret ederek konferanslar verdiler ve kitablar dağıttılar. Ziyaretçi -lerin yaptıkları tetkikler ve aldıkları notlar bir broşür halinde neşrolunacaktır. * İstanbul, 5 — Bahçeköydeki Orman mektebine üç enstitü da -ha ilâve edileceği söylenmektedir. Talebe cemiyetlerinde Ziraat ve Hukuk fakülteleri kongrelerini yaptılar Ziraat Fakültesi talebe cemiyeti dün öğleden önce yıllık kongresini yaptı. Eski idare heyetinin raporu okundu ve üzerinde konuşmalar yapıldıktan sonra kabul e -dildi, ikinci sınıftan B. Ümran reisliğe ve BB. Mustafa, Sadri, Şi -nasi. Asım, Osman Tank azâkğa seçildiler. •4 I» Hukuk Fakültesi talebe cemiyetinin kongresi öğleden sonra B. Münir'in reisliğinde toplanarak 19,30 za kadar sürdü. Uzun nsü -nakaşalardan sonra eski idare heyeti ibra edildi ve birinci sınıftan B. Abdülkadir Eryurl reisliğe seçildi. 2dan heyeti, bulun bu yapılan işler ara. sında tam bir baş olan ve hakka hizmeti kendiline şiar edinen B. Şükrü Saraçoğlu na yaptığı büyük yardımlardan detayı şükranlarım bildirmekte idi. Korum, halka mahsus ve haftada iki daza otsoak üzere ladyadn 39 konferans Halka hnhuaıa ve assan. sfa. hayatU ilgili «no- ¦OŞSBJ b istanbul m Ankara feriyle siyasal lolgnVr n»n idare, medeniye, zularmdkssj birer lik yalara yüksek mahıas olmak t iham açılmıştır, leniere 50 liralık ileride mükafatlar çoğaltılacak ve genişletilecektir. Sorbon üniversitesinden iki profesörün nezareti altmda çıkmakta olan ve milletlerarast hukuk ilmini çok değerli kalemlerle seri halinde nenden bir seriyi mali vaziyet dolayisiyle bastırtmak imkânını bulamadığını sÖyliyen idare heyeti hesnb vaziyetini ve kurumun İhtiyaçlarını şöyle anlatmaktadır: *".. Hesablarımınn vaziyetini ayrı bir pusla Ue gösteriyoruz. Hcsabta hedefimiz daima şu olmuştur: Kurumun potta, kâğıd ve mürekkeb gibi zaruri masraflarını koruyabilecek kadar bir i-rad temin etmek Bugün sayın 248 olan kurum mensublarının bütün ayl.k'arını tamamen verdikleri farzolunsa kuru. ¦sun senelik hasılatı takriben 1300 Ura olmak icabeder. Halbuki, bugünkü nis-bel maalesef pek aşanıdır. İktidarı bulanan arkadaşların aidatlarım altı ayl k veya senelik toptan vermeleri gibi bir kolaylık göstermeleri hem kurumun iş. ¦erindeki intizamı temine, hem de tahsildarın bazen bir kişi arkasından bir gün kaybedecek kadar vakit öldürmesine meydan verilmemiş olur. Bu ricayı arkadaş lamı candan göz önünde buhın. durmalarırn kurumumuzun bugünkü va yarınki menfaati namını söylemeği vazife sayarız. Kurumun ihtiyaçları.* Kurumun üzerine aldığı işler dolayi-siyla ihtiyaçları o kadar çektur ki, bu çoklumun sayılmasiyle hareket ve faa. liyı-f enerjimizi zayıflatmak istemeyiz. Bugüa kuruman bir ikametgidu. bir kâtibi, bir yazı makinesi, kir masası, bir sandalyesi ve bir hademesi yoklar. Bütün bu yokluklardan doğan zoriaklan şimdiye kadar idare heyetine mensub arkadaşların bazen mektub rnüvezziliği yapacak derecede gösterdiği ferağ atla hafi edebildik. Fakat her gön artan va bühasıa; kitab ve risale basılması, ecnebi memleketlerle muhabere edilmesi, kitablar tercümesi, ınütabakaların t kb vc tasnifi, muhaberat, kurum azalarını mütemadi faaliyetten haberdar etme "ibL. ^^mg^mttW^WtW^^!^r daoı vermemektedir. Eğer Adliye vekâ. ketnons bize her İminden biner nüsha c~ larak lııtfedece jr konferans risalelerini tahminimiz veçhile satmağa muvaffak olur tak ancak bunun temin edeceği radla yakarrki maTraflan belki telâfi ka bil olar. Onan rçm ya km da satılığa ç. karacağımız broşürlerin manevi faydalarm-dan maada, koruma temin edeceği diğer maddi menfaatin e hem i yetini de bw veliyle ile arkadaşların gözleri önüne serer ve mevcud alâkalarının arttırılması, aı rica ederiz. Yaluada istanbul ünivcrsnVssnîn daveti «işerine iki konferans vermek övere tstanUıla felecesıoı ışitb :inax Zarak üniversitesi profesörlerinden B. Klay-ner'ia Ankaraya da gelerek kâr konta, r.ıns vermesi için teşebbüste bulunduk. Üniversiteden, rafUn kabul edildiği takdirde gelebileceği cevabını aldık. Mayıs »(asrinde Ank arada, dünyanın meşhur hss. kukçalarından olan B. Klfiynor gibi k y-metli bir üsdattan i tlifo.de etmek fırsatını elde etmiş olacağız Bize bat ftarsaaı ve nimeti (emin edca Adliye vekili Bw Şükrü Saracoğluna buvcsile ÜW de şois. ranlarııaızı sunarız...** İdare heyeti raporu ve hesablar loa-bul edildi ve başardı bir çakşma goaus. ren eski idare keyetinin ibkası. Atatan, ke, İsmet inönüae. Abdülhalilı Read» İSV Recep Pekere ve Şükrü Saracoğluna kanıtlayın »»yg» ve bntlîîıklarsnın oŞnonV masına alkışlar içinda karar vcrilonoh toplantıya son verildi. //.,.'. th İtminİ yayma kurumunun dünkü yılUh toptcntttvula hıdunawısar. ULUS 7 NİSAN 19.% SALİ Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. NO: 5276 ADIMIZ, ANDIMIZDIR Heryerde 5 kuruş Gündelik. FRANSIZ — ALMATN GERCtNLtCt N. A. KÜÇÜKA Dış bakanımız Dr. Arasm (Ava-la) ajansına söylediği gibi: Biribi-rini kovalıyan hâdiselere rağmen bugünkü Avrupa durumunu düne bakmca daha iyi görmek lâzımdır. Almanların Ren'deki son hareketleri üzerine sinirler gerilmiş, yumruklar sıkılmış, "Hissin" fikir ve mantığı yenmesinden korkutmuştu. Bugün ufuklarda elektrikle' dolu bulutlar dolaşmakla beraber hâdiseleri daha soğuk kanlılıkla incelemek imkânları hasıl olmuştur, denilebilir. Ren hâdisesini yalnız askerlikten ayrılmış bir mıntakanm askerleşti-rilmesi tarzında görmemelidir. Bu hareket iki düşünüş tarzının iki (inan) ın bir daha biribiriyle çarpışması demektir. Fransızların bütün politikalarında hâkim olan esas (emniyet) tir. Almanlarınki ise (müsavat) tır. Genel savaş belittiği zaman fransızlar ve bel-Çİkalılar günün birinde (Öç) duy-gulariyle Almanyanın tekrar kendilerine saldırmasından korkarak her şeyden evel bu noktayı takviye etmek istiyorlardı. Muahedenin 42 inci maddesinde Ren*-in gerek sol ve gerek sağ sahillerinde Almanyanın tahkimat yap-gibi 43 üncü aynı mıntakada ge-roic daimi v*r gerekte muvakkat as iter bulundurması ve askerî manevralar yapılması ve askerliğe aid mevaddın bulundurulması mene-dilmişti. Versay sulhu yapılırken Ren'İn hiç olmazsa sol sahilini kendi ellerinde bulundurmağı fransızlar pek arzu ediyorlardı. Hattâ, konferansın fransız askeri başmüşavîri Fos, Ren sahillerinin askerlikten tecridini Fransanın emniyeti bakımından kâfi görmüyordu. Hiç umud edilmedik bir za -manda Almanya bütün heybetiyle üstümüze inecek olursa, ingiltere, Amerika yardıma gelinceye kadar "Fransa tam bir felâkete düşecek, diyordu. Mareşal Fosa göre Fransanın tarihi ve tabİİ hududu Ren kıyılarıydı. O sırada İngiltere ve Amerika Fransa'nın iç sıkıntı -sşnı takdir etmekle beraber, buna mvafakat etmediler. Yalnız herhangi bir surette, muahede hü -kümleri, Almanya tarafından ihlâl edilirse Fransaya yardım edeceklerini İngiltere ve Ayanın tasvibi şartiyle Amerika, kabul etmişti. Sonralar-, siyasi cereyanların yarattığı şartlar ve zaruretler içinde ve logilterenin teşebbüsiyle Lokarnoya gidilmişti. Bunun can noktası, Ren'in askerlikten ayrıl ması, Almanyanın garb hududla-rının Almanyaya karşı ve Almanya için olarak biribirlerine karşı ve toplu olarak temin edilmesi idi. işte Almanya'nın dahil olduğu Lo-karno anlaşması bu idi. Lokarno hiç bir kimseye tevcih edilmiş bir hareket değildi. Burada hiç bir tarafın hususî bir menfaat kovalaması yoktu. Buna ancak bir st-lh Mbirlipi demek caizdi. İste bu T'ni vesıfları itibariyle devlet- : ¦er hukukunda (Lokarno) yepve- ' bir manzara teşkil ediyordu. (Lokarno) nun yıkılması harb-te-önce Belçikanır, bitaraf!,*.-nin ykılması gibi işle Almanya'ı ı-ı bu keti rıüs««i -r-Hİar berke1**--) iradeVni ı lanarnk yaptığı Lokarnoya aykırı »ayılmaktadır. Almanyaya g-îin-ee: Devlet olmak itibariyle lıak-bcraberliğini ve hürriyetini koru-(Sonu 5. inci sayfada) sayılacaktı. son hars-'Çind? ve serbest kul. italyan "Habeş harbi Muharebe şiddetle devam ederken On üçler komitesi toplanmıya hazırlanıyor ve Avrupa gazeteleri bir an önce harbin önüne geçilmesi için yazılar y azıyorlar Koma, 6 (A.A.) — 177 numaralı resmî harb tebliği: Mareşal Badoğlio, telgrafla bildiriyor: Necaşi ordusunun son kümelerini kovalamakta olan kıtalarımız ileri hareketlerine hızla devam et-mektedirler.' Aşangi gölünü geçen birinci kolordu ile Eritre kolordusu ehe-miyetli bir mevkii olan koram'ı işgal etmişler ve Koram'ın 15 kilometre cenubunda Dessİe yolu üzerindeki Almata'ya varmışlardır. Garb bölgesinde bir kolumuz. Ançaren ve Dandua nehirler arasında Gabari habeş gümrük mevkiini işgal eylemişlerdir. Semien bölgesi şefleri ve ileri gelenleri baş eğmek üzore Deba-(Sona 6. tacı sayfada) Kamutay milli müdafaa büdcesine bir milyon liralık tahsisat koydu Meslekleri memurluk olup birinci ve ikinci büyük millet meclislerinde mebusluk yapanların tekaüdlüğü nasıl olacak? Lokarno devletleri perşembeye Londra*! ı toplanacaklar FRANSA. ALMAN MUHTIRA -. SINA VERECEĞİ CEVABI HAZIRLADI. Belçika Başbakanı B. Van Zeeland Londra. 6 (A.A.) — Cenevrcde toplanacak olan Lckarno devletleri konferansından önceki görüşmeler, 13 Icr komitesinin toplantısı dolayisiyle pazartesi vc salı günleri Londra'da yapılacak iken, B. Van Zceland'ın gelmemesi dolayisiyle (Sonu 3. üncü sayfada) italyanlara 6«jvfen habes Şeflerinden üçü Kamutay dün B. Nurİ Conkerin reisliğinde toplanmıştır. Adliye, Arzuhal, Dahiliye, Hariciye, İktisat, Maliye, Nafıa, Sıhiye ve Teşkilâtı Esasiye encümenlerindeki açıklara azâ seçimi yapıldıktan ve Türkiye cumuri-yeti ile Yugoslavya kıarllığı arasındaki ikamet mukavelesinin tasdiki hakkındaki kanun projesinin geri verilmesine dair hükümet tezkeresi okunduktan sonra Millî Müdafaa Vekâleti 1935 yılı kara büdcesine bîr milyon liralık tahsisat konulmasına dair kanun projesinin görüşülmesine başlanmıştır. Projenin gerekli sebeb-leirnde hükümet: "... 1935 mahsulünün geçen seneye nazaran azlığı dolayisiyle yiyecek ve yakacak maddelerinde husule gelen fiat farkından dolayı 1935 bütçesiyle verilen tayinat, yem ve mahrukat tahsisatının sene sonuna kadar tahakkuk edecek ihtiyaçlara yetmiyeceği yapılan incelemeden an-I*fi1ma.kla Millî Müdafaa vekâleti kara büdçesinin 787 inci faslının bi -rınci tayinat maddesine 650.000, ikin- "Ulus,, un Dil Yazılan Güneş-Di! teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri XV. NETİCE: Zigurat ve Sakarat kelimelerini esas tutarak yapmakta olduğumuz tarihî etüd alabildiğine genişlemek istidadını gösteriyor. I-çinden tokça suların aktığı her genişçe ovada rasladığımız eski tip yer adlarının hemen üçte birine Sümer illerinde eş ve mana bulabiliyoruz. Bunlar yukarı Fırat vadisinde bol ve Akdenİze kadar "arazinin tabiatına göre bazı yerlerde sık bazı yerlerde seyrek olarak" bütün Anadolu'da batta Balkan ve Tuna boylarında en eski tiplerini muhafaza etmiş olarak yasıyorlar. Müstevliler çoklrk memleket adı deriştirirler ve hattâ bazen ıdlı ıtb-'rmak H. R. T Afi KUT yenilerini dökerler. Fakat buna rağmen "yerlerin çoğu eski sahihlerinin verdiği adı saklarlar ve yer adlarının analizinden ilk otok-(Sonu 2. inci sayfada) ci hayvan yer". t*e*el -*afa'iirv 250.000 ve 3 üncü muvakkat mad» sine de 100.000 liranın munzam tar» sisat olarak eklenmesi zaruri görül -müştür. Bu tahsisatın karşılığının bîr istikrazla temin edilerek kısmen veya tamamen bütçe varidat fazlasiyle kapatılması mümkün olmadığı takdirde bakiyesinin 1936 malî yılı büdcesine konacak tahsisatla ödenmesi düşünülmüş ve bu maksadın temini için bir program hazırlanmış olduğunu" bildiriyordu. Büdce encümenince de muvafık görülen proje okunarak olduğu gibi kabul edildi. (Sonu 5. İnci sayfada) Bakanlar meclisi toplandı Bakanlar Meclisi dün saat 17 d* ;oplanmış ve toplantı geç vakte kadaı sürmüştür Dış hakimimiz geliyor İstanbul, 6 — Dış Bakanımız Doktor Ara» bu sabah geldi ve saat 16 dı italyan elçisini kabul ederek kendi -siyle bir saat kadar konuştu ve ak « sam Ankaraya gitti. B. Celâl Bayar geldi Ekonomi Bakanı B. Celâl Bayar dün İstanbul'dan şehrimize gelmiş ve istasyonda karşılanmıştır. "M -Şam Mokakf arındı u/tunu temin ıçm transit tankları ve askerler ( Yazısı 5. inci tayfada) ideal köye doğru Modern bir mektebi, spor alanı, parkı, müzesi olan bir köyümüz: Donduran Bu köy sulama işini kendi kendine başarmıştır Aydın (Hususi Muhabirimizden) * Yenipazar nahiyesine bağlı Donduran köyü, harabelerini bu gün de sine. sinde sakladığı Osmanlı kulesi, Eski cami ve çeşmeleriyle tarih bakımından Ö-nemlİ bir yurd köşesidir. Köylü, bu tarih eserlerini bozmadan muha -faza ediyor. Donduran koy -lüleri; son yıllarda şuurlu çalışmalarîyle vilâyetimiz köyleri içinde önemli bir yer kazandılar. f280) ev|İ (930) nüfuslu o. lan bu köy halkı (8000) lira sarfile modern bir mekteb yaptırmışlardır. Bu mektebe vilâyet bütçesinden yapılan yardım (400) liradır. Üstünü köy halkı ve köy sandığı vermiştir. Bu köy Yenipazar köylerinin İçinde en geri bir köydü. Bugün her bak mdan en ileri yürüyor. Mckteble her hafta köylüye bir mü-sam ere veriliyor. Mektebin ocak ve kı. zılay kurumlarının şehir mektebleri kadar verimli çalışmalarını gördük, öğretmen İsmail Ergüven talebeleri kadar (Sonu 5. inci sayfada) Donduranda tarihi ULUS_7 T Dünya sulhu | jç HABERLER SAYFA 2 Şu veya bu hâdisenin ehemiyeti-ni belirtmek için Avrupa'nın yeni bir dönüm noktasında bulunduğu yirmi senedenberi o kadar çok tekrar edilmiş bir sözdür ki Ren mınta-kasınm alman askerleri tarafından işgaliyle meydana gelen vaziyet için de aynı şeyi söylerken mübalağaya kapılmıyalım diye azacık tereddüd ettik. Herhalde mübalağaya kapıl-maksızın şu söylenebilir ki son buhranı doğuran hâdise ile milletlerarası münasebetlerin tarihte "harbsonra-sı" denilen devre nihayetlenmekte-dir. Ve bunun içindir ki yeni bir devrenin başladığı da iddia edilebilir. Harbsonrası denilen devri normal olmaktan uzak gösteren, ona âdeta , bir muvakkatlik manzarası veren iki hususiyeti vardı: | — Sovyet Rusyanın Avrupa işlerine karıştırılmaması. 2 — Almanya ile garbi Avrupa devletleri arasındaki münasebetlerin tanziminde tam müsavat kaidesine riayet edilmemesi. Bu iki vaziyet uzun seneler, milletler arası münasebetlerinin normalleşmesine karşı en büyük iki engel olmuştur. Garbî Avrupa devletleri, bir çok seneler, sovyetler ile temas etmekten bile çekindiler. Versay konferansına çağırılmadılar. Bu konferans devam ederken, eski Rusya imparatorluğunun ankazı üzerinde beliren dağınık kuvvetlerle temas temin etmek için çağırılması düşünülen Büyükada konferansı fikri. Sovyetler murahhas gönderecek diye. suya düştü. Uzak şarkm mukadderatını tayin için toplanan 1921 Vaşİngton konferansına davet edilmediler. Bu İhmal, bundan sonra da uzun seneler sürüp gitti. Uzak şarkta Japonya taarruza geçince Sovyetsiz bir Vaşington muahedesinin zafı ve bu arada da milletler arası hayatında Sovyetlerin kuvvet ve ehemiyetİ tebarüz etti. Bu geç anlayış. Sovyetleri çabucak milletler arası hayatına geri getirdi. Bu devlet Sovyetlerle münasebetlerini tanzim etti. Sovyetler Milletler cemiyetine aza oldular. Avrupa barışının korunmasında faal bir rol oynamağa başladılar. Bundan sonra Avrupanın manzarası ne kadar değişti? Almanyamn vaziyetine gelince; büyük harptanberi sürüp gelen müsavatsızlığın Fransaya verilmek istenilen emniyet mülâhazasından doğduğu malûmdur. Fransa harbi kazandığı gündenberi emniyet arıyor. Sulh müzakereleri sırasmda bu emniyet Ren nehrinin garp sahillerini ya ilhak etmek, yahud da buralarda muhtar bir devlet kurmak şekillerinden birini elde etmek istemişti. İngilizler ve Amerikalılar buna razı olmadılar. Clemenceau"nun bu teklifine karşı o zaman Uoyd Gc ;e demiş ki: — Parisi ilk defaki ziya» irnin ü-zerimde bıraktığı en kuvv tlİ intiba mateme nihayet verdiğimi bir gün heykeli idi. Kırk küsur senelik bu mateme nihayet verdiğimiz bir gün yeni bir Alsas Loren mesc-lesi yarat-mıyalım. Wüson ve Lloyd George'in ısrarı karşısında Clemenceau Ren nehrini ilhaktan vazgeçti. Fakat buna mukabil Amerika ve İngiltere, imzaladıkları iki muahede İle Almanyaya karşı Fransanın hudutlarını kefalet altına aldılar, Fransa o zaman bu teminatı kâfî görmüştü. Fakat Amerika ayanı, konferans müzakerelerinin doğurduğu iğbirar havası içinde Versay muahedesiyle beraler fransız garanti muahedesini de kapı dışarı etti. Muahedeyi Amerika tasdik etmeyince ingiliz muahedesi de suya düştü. Çünkü her iki muahede birbirine bağlanmıştı. A-çıkta kalan Fransa, emniyetini ikinci derecede devletlerle imzaladığı ittifak muahedelerinde aradı. Sonra da Lokamo muahedesini imzaladı. Bir muahedenin durup dururken bunu imzalayan devletlerden biri tarafından feshi doğru bir hareket olmamakla beraber, tarihe karıştığı bir günde bunun arkasından göz yaşı dökecek bir muahede olmadığını ve çünkü bu muahedenin Avrupavı barış bakımından ikiye avırmalrra olduğunu söyliyenlcr vardı. Bu iddiaya göre garp barışını taıvvıye eden muahede şark barışı ile alâkadar obnı- yordu. Bu İddiaya ilâve edilen bîr mülâhaza da, ayni muahedenin, LeEıİsta-nı Fransadan uzaklaştırmış ve sonra da Mussnlİni tarafından teklif edilen dörtler diktatörası fikrinin Fransa tarafından kabulü üzerine, Almanyamn kollan arasına atmış olmasıdır. Fransız ve Leh yollarının ayrılış noktası Lokamo muahedesinin imzalandığı gündür. Lokarno muahedesinin ortadan kalkması üzerine Lehistanda Fransaya doğru yeni bir temayül belirmekte olduğu Varşovadan gelen haberlerden anlaşılmaktadır. Almanlar. Lokarno muahedesinin feshine Fransa ile Almanya arasında bir müsavatsızlık yaratması olduğunu sebep «österdilcr. Müsavatsızlığa dayanan bu muahede er geç ortadan kalkmağa mahkûm idi. Fransa emniyet, Almanya müsavat istiyor. Şimdi Londrada olsun, Cenevrede veya Brükselde otsun, devlet adamlarının karşılaştıktan mesele, bu iki arzuyu telif etmektir. Fakat bunu yaparken Lokarno Sırasında yapıldığı gibi, Avrupanın ikiye ayrılmaması, ve sulhun tecezzi kabul etmediği fikrinin galebe etmesi başlıca temenni edilir meseledir. Kültür Bakanlıih Orta okul öğretmenliği için sınav eçtı Kültür bakanlığı 4, 5 ve 6 sınıflı i'k öğretmen okulları mezunları arasından orta okullara türkçe, tarih ve coğrafya, riyaziye, fenbilgisi ve biyoloji öğretmenliği yapmak isteyenler için haziran ayı İçinde yazılı ve sözlü bir sınav açacaktır. 1. — Yazılı sınavlar vilâyet merkezlerinde olacak ve türkçe grumı sınavı 15 haziranda, tarih - coğrafya 10 haziranda, riyaziye 17 haziranda, fenbilgisi ve biyoloji 18 haziranda yapılacaktır. 2. — Yazılı sınavda kazananlar a-ğustosun 17 incî günü Ankara'da Gazi eğitim enstitüsünde yapılacak sözlü sınava gireceklerdir. 3. — Bu sınavlara en az üç yıl meslekte muvaffak oldukları ispekter raporu ile belli olmuş olanlardan, adları bakanlıkça kültür direktörlüklerine bildirilenler girebileceklerdir. 4. — Sınavları kazananlara orta öğ-retim ehliyetnamesi verilecek ve bakanlığın uygun göreceyi okullara atanacaklardır. 5. — Yazılı sınavlara girip te sözlüye alınacak kadar muvaffakiyet gösteremî-yenlerden veya sözlüye girerek orta öğretim ehliyetnamesi alamıyanlardan isteyenler yaşlan otuzu geçmemiş olmak şartiyle Gazi eğitim enstitüsüne leylî meccani talebe olarak alınacaklar ve üç sömestirlîk bîr tahsil sonunda muvaffak o!d !(!an takdirde kendilerine orta öğ-•etmen okulu diploması verilecekti!. Sağlık bakanlığının sıhhî filimleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakan -lığı Amerika'dan iki sıhhî filim ge -tirtmiştir. Birisinin adı: "gıdaların en üstünü süttür,, diğerinin de "hastalıkların yayılmasının Önüne nasıl geçilir?" dir. Bu filimler, diğer 13 sıhhî filimle birlikte sinema olan kaza ve vilâyetlerde gösterilmek üzere Sağlık ve Sos yal yardım direktörlüklerine gönderilmekte ve halka parasız olarak gösterilmektedir. Dilsizler kurumunun balosu Sağır, dilsiz ve körleri koruma kurumu Ankara genel merkezi, 9 mayısta halkevinde bir balo verecektir. Bir tertib heyeti bu balonun hazırlık-lariyle meşgul olmaktadır. İSTANBUL TELEFONLARI: Istanbulun Türlü şehir işleri İstanbul, 6 — Bugün İstanbul umumi meclisine belediyenin ölünün gömülme işleİryle uğranmak kararı bildirilmiştir, ilk toplantıda tarifenin tescil edilmesi ihtimali vardır. Ce.ıe umumi meclîste vilâyet ve belediye -nin 936 da müddeti biten beş yıllık yol programı konuşulmuş ve 936 dahil olmak üzere yeni üç senelik bir programın tatbiki için 936 da 526 ge-lecck iki senede 366 şar bin:, üra ödenmesi teklif edilmiştir. Bu teklifler nafıa encümeninde telkik edildikten sonra ilk celselerde neticelendirilecektir. Umumî meclise Üsküdar - Kadı -köy tramvayları hakkında verilen mılümata göre şirket son sene içinde 5.963.745 yolcu taşımıştır. Şirketin umumî meclise yaptığı bazı teklifleri tetkik için muhtelit bir encümen ay -rılmış ve ise başlamıştır. Tütüncüler birliği İstanbul, 6 — Tütüncüler bir birlik yapmak için bugün Ticaret Odasında toplandılar. Birlik bilhassa ihraç i; -lerini tanzim edecektir. Haliç şirketi mahkûm oldr İstanbul, 6 — Bugün Haliç şirketinin belediye ve belediyenin Haliç şirketi aleyhine açtıkları iki dava neticelendi. Mahkeme şirketin talebini reddetti ve şirketi belediyeye 90 bin lira ödemeye mahkûm etti. (Başı 7. inci sayfada) tonların milliyetini gösterir işaretler çıkarılabilir Şu halde Anadolu'da hâlâ yaşamakta olan ve Sümerde de yaşamış olduklarına şüphe edilemiyen yer adlarını koyanlar kimlerdi? Sümerlilerin hattâ Akadlıların bütün Anadoluyu istilâ ettiklerine dair tarihi bir malûmat olmadığına göre bu adların aşağı Mezopo-tamyadaki büyük medeniyeti kuranlar tarafından verilmiş olduğunu kabul etmek kolay olmaz. Böyle olunca Sümerlilerden hiç olmazsa bir kolun Orta Asyadan kalktıktan sonra Hazerin cenubundan Anadolu'ya geçmesini ve orada yerleşmesini düşünmek meyli hasıl olur. Bu takdirde A-nadohıda çoğalanlar ile sonradan Anadoluya geçenlerin dalgalar halinde cenuba doğru taşarak Me-zopotamyaya inmesi lâzımdır. Fars denizine kadar uzanana Zak-rus dağlarının adında da Zigurat ve Sakarat ile hısımlık bulunması bu temayülü arttırır. Böyle olmakla beraber iki nokta kendi üzerlerinde durmayı ve bu izleme işini başka taraflara da çevirmeği emreder. 1. — Sümerliler ilk şehirlerini Fıratın denize döküldüğü yerde kurdular. Sümer medeniyetinin sıklet merkezi yukarı Fıratta değildi. Aşağı Fıratta ve çöllere doğru idî. 2. — Anadolu ile klâsik Sümer illeri arasında Süv.erce yer isimleri pek azdır. Sümerlilerin İlk sitelerini Fars denizi kıyısında kurmaları ve Sü-mor ile Anadolu arasındaki geniş sahada Toponomik "Topony-mique" izlerin birdenbire azalması Sümerlilerin daha başka taraflardan gelmeleri fikrini verebilir. Elâm, Büluç, ve Sint sahillerinde Sümer İklim ve toprak şartlarını toplamış her bölüğe de Sümer si-vilizasyonunu ifade eden eski siteler bulunması onların o hat üzerinden ve belki de o hatta muvazi Alman ticaret heyeti geldi İstanbul, 6 — Bugün alman ticaret heyeti geldi ve akşamki irenle Ankaraya hareket etti. Heyet reîai, Maliye Müsteşarı Buşer'dir. Heyette Rayhşbank'tan bir, İktisat Nezaretiıı-den üç müşavir vardır. Bugün alman baş konsolosu heyet şerefine bir zi -yafet verdi ve şehri gezdirdi. Üniversitede bir konferans istanbul, 6 — Cenevre üniversitesi profesörlerinden Knok bu^iin üniversitede menenjit hakkında bir konfe -rans daha verdi. Hüseyin pehlivanın cinayeti İstanbul, 6 — Uzunköprülü Hüseyin pehlivan h in Karaköydeki ma-hallcbîci dükkânında Merzuka adında bir kadını rovelverle ağır surette yaraladı. Kadının beyni parçalandı. Bu gece Ölmesi ihtimali vardır. Pehlivan da yaralıdır. Cinayetin kıskançlıkla ¦.!¦' -ıı . ve kadının pehlivana metreslik yapmış olduğu söyleniyor. Şirketi Hayriye umumî heyetinin toplantısı istanbul, 6 — Şirketi hayriycnİn umumî heyeti dört mayısta fevkalâ -de bir toplantı yapacak ve şirketin vapur yapmak düşüncelerinin gerçekleşmesi için nizamnamesine bîr mad -de ilâve edecektir. olarak deniz yoliyle gelmiş olmaları fikrini kuvvetlendirecek işaretlerdir. Bu vaziyet karşısında Sümerlilerin iki koldan ve başka başka yollar izliyerek gelmiş olabilmelerini düşünmek doğru olur. Bunun için de o zamanın mevzuu-muz bakımından bir kronoloji yapmak faydalıdır. Esasen bu kronolojiyi Farrer (2) yapmış olduğu için bizi ilgiliyen parçasını aynen alıyorum. Milâttan 5000 yıl Önce: Batı Avrupasında: "Luvi" ler. Yakın Doğuda : "Hatti - Son-ger" ler. Türkistanda : "Harrİ" ler. Hindistanda : "Dravid'ler. Milâttan 4000 yıl önce: Yakın Doğuda Ermenistanda, Arabistanda, Mısır ve Libyaya kadar: 1 — Luvi yayılışı. 2 — (Huri) Harrİlerin Türkis-tandan kalkıp Babile kadar yayılmacı. Milâttan 3300 yıl önce: İlk bir Arabistan Sami dalgasının Babile ve Akdeniz Afrikası-na istilâsı. Farrer'in bu kronoliji-sinde Milâttan 5000 yıl Önce Sü-merlilere verdiği ad Songer'dir. Sümerlilere Önceleri Sanger, Şangır ve Songir denildiği etüdümüzün başlarında söylemiştik. Bu isim bize Orta Asyada Altay ve Tanrı dalları arasındaki Cungar-yav» hatırlatır. Toponymienin İstedi"! vasıtalara kavuşmak kabil o'«aydı oradan bash^arak bir tet-k;k yap'albilirdi. Fakat tarihin akın yollarına bakarak Çungarya ü^rlerind^n sint havzasına İnen kollardan birinin de bu Sümerliler Orda (fana kabul et,«** ''mî bakımdan hic te uzak değildir. Gordon Child*'in L orient pre-historinue adlı kitabına yazdıâı [""kadde^ede Contemau der ki "iste kesifler, bazı mukayese nok- [1] Farrer Jurnal Asiatique ce XVII Ilkteşrin 1930. Diyarîeldrclî* 5 nisan günü törenle kutlandı Diyarbckİr, 6 (A.A.) — Ulusal önderimiz AtatürkÜn Diyarbckirin fahri hemşer iliğini kabul buyurdukları S nisan gününün yıldönümü çok büyük bû ölçüde kutlandı. O gün ;chir baştan başa bayraklarla, taklarla donatılmıştı. Saat birde başta birinci genel İspekter Abidin O/men ve korgeneral Gatib orduyu halde memurlar, subaylar ve bütün Diyarb: kirlilerin iştirakiyle spor. alanında büyük bir teren yapıldı. Törene İstiklâl marşı ile başlanıldı. Sonrn şarbay Şeref Uluğ, haikevi barkını Ca-hid Çubukçu tarafından çok heyecanK bîrer söylev verildi. Sayısı 500 ü geçen sporcular tarafından çok canlı bir geçid resmî yapıldı. On binlerce seyircinin ö-nünde atletik müsabrkalar ve futbol maçı yapıldı. Gece ord::evinde halkevi tarafından bir müsamerc verildi. Şehrin muhtelif yerlerinde fener alayları, halk şenlikleri tertib edildi Bu suretle Diyarbckİr bu büyük gününü coşkun bîr sevgi ve heyecanla kutladı ve hep bîr ağızdan A-tatıirke rağlık ve uzun ömürler diledi. Bir tavzih Bazı gazetelerde sıhat bakanlığı müsteşarı Dr. Hüsameddin Kural'm tetkiklerde bulunmak üzere Avrupaya gideceği yazılmışsa da, Dr. Hüsameddin Kural, azasından bulunduğu milletler cemiyeti hıfzıssıhha komitesinin vuku bulan daveti üzerine bu komitenin ilkbahar toplantısına iştirak etmek' üzere gidecektir. — .----------3 d anine oenziyen ve tarihin baş* langıcına dayanan geniş indus havzası medeniyetini meydana çıkardı, Bülücistan ikisini biribirine bağlıyan zîcirin bir halkasına be» ziyor. Adım adım araştırmalar bize bu ilkel medeniyetin inkişaf! yuvalarından çok uzaklarda rus Türkistanı taraflarında belki de) tâ Çin'de gürültüsünü tanıtır gîbî oluyor [3]. Sint havzasında Harappa, Mo-hanjodaro'da yerleşip kuvvetlenen bu Türklerin kültürlü bir zümre halinde ve deniz yoliyle Sümer illerine gelmiş olmaları çok muhtemeldir. Çünkü Sümer lejant lan deniz yoliyle gelenlerin yüksek insanlar olduğunu okumayı, yazmayı, ziraatı, hayvan beslemeyi ve çalıştırmayı Sümere bu insanların getirdiğini hikâye ederler. Sümerin ikinci bir adı Sîbir'dir. Ve Sümer kelimesi bu Sihirden azma olmak gerektir. Türk lehçelerinde (m, b) değişimi çoktur. Sümerin Sibîr lehçesi ile Sun-gar lehçeleri arasındaki farkı yapan dil Luvi dilidir. Yukardaki kronolojide gördüğümüz gibi Milâttan 4C00 yıl önce garptan Lu-viler ve şarktan Huriler Anadolu lehçelerini oldukça esaslı bir şekilde değiştirdiler. Sümerle A-nadolu arasındaki yer isimlerinden Sümerce karakterin kalkması işte bu yüzdendir. Farrer der ki: "bütün yakın doğu şehirlerinin kuruluş tarzı biraz da Sümer şehirciliği tesiri altında idi" Şu halde şimalden kara ve cenuptan deniz yolı ile pelerek bütün yakın Asyada dağnık ve toplu olarak ilk defa yerleşenler Snngar ve Sibir'de adlanan Sümerliler idi. Luvi ve Hurilerden önce Karadenİzden Fars denizine kadar aranan ve vavılan bir tek akın vardı: Türk Sümer akını. H. R. TANKUT — Bitti — [2] Jurnal asiatique ce XVII 1930. [3\ L'Orient prehistoriguc. "Ul'üV üiı Dil YdAildiı ULUS 8 NİSAN »35 C Som haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. No: 5277 ADIMIZ. ANDIMIZDIR Hervenlc 5 kuruş DÜNYA UMUMÎ VAZİYETİNİ A M ATAN HADİSELER Fransız suh plânı-ingiliz kabinesinin atlattığı fırtına-Bugün toplanacak olan on üçler komitesi ve Negüsün söyledikleri Cenevrede fransız planının pratik olmadığı kanaati var Paris. 7 (A.A.) — Fransız tulh plâ-n-nm Um metni. Belçika, İngiltere ve İtalya hükümetlerince malûmat hasıl olduktan sonra, bugün neşredilecektir. Sanıldığın.. göre milletler cemiyeti konseyi, fransız ve alman plânlarını, Fransa'da eçim yapıldıktan sonra münakaşaya girişecektir. Bundan sonra, belki de yar başlangıcında büyük bir sulh konferansının toplantıya çağırılması muhtemeldir. Konulmalar geri mi hırakıMı? Paris, 7 (A.A.) — Entranıijan ga -zetesinin öğrendiğine göre fransız ve ingiliz kurmayları arasındaki görüşmeler 15 nisana bırakılmıştır. Kurmay görüşmelerinin tarihi Londra, 7 (A.A.) — Salahiyetli mahfiller, kurmay görüşmelerinin çarşamba h Negüs diyor ki: "TOPRAKLARIMIZDA TEK KİR İT\LYAN KALMAYINCA ^ V k\l)\R DÖVÜŞECEĞİZ. HM!» DAHA BİTMEMİŞTİR. Adisababa, 7 (A.A.) — İmparator, umumi karargâhından A-disababa muhabirine aşağıdaki mektubu göndermiştir: "Habeşistan yenilim değildir. Ordularım toprağımız üzerinde bir tek italyan kalıncıya kadar çarpışmaya hazırdır. Biz 9 pı sulh taleb etmiyoruz. Biı yalnız, bu vahşi harbi bitirecek gerçek ve verimli zecri (Sonu 5. inci say/ada) Avam kamarasında hükümetin dış siyaseti lenkîd edildi Londra, 7 (AA.) — Havas ajansı bildiriyor: Avam kamarasının dün ak -sam!.¦ toplantısından sonra, hükümetin mataddan daha az bir çoğunluk kazan -d.ğı görülmüştür. Dış siyasete tamamİylc yabancı olan resmî dairelerde çalışan kadınların üc -reti meselesi üzerinde ba-lıyan konuşmalar birinci derecede «kemiyetti olan bir ıı ı ı ¦'. ı halini almıştır. Müşahidler, hük imetin sağ ve sol cenahların şiddetli hücumları karşısın -da şaşırmış göründüğünü s'Jylcmckte -dirler. Müfrit sa£ cenahtan B. Çurçİl. B. M-kston ile aynı fikri müdafaa etmiş -tir. Bizzat Osten Çemberleyn. hükümetten, belli başlı noktalar üzerinde siya -setini tavzih etmesini istemiştir. (Sonu 5. inci nayfaJa) On üçlerin birdenbire toplantıya çağırılması İtalyada hayretle karşılandı övr GAZETESİNE GÖRE »TAYANIN SI MI PLANI KENDİSİNE GENİŞ MENFAATLER SAĞLAMAKTADIR Roma, 7 (A.A.) — Siyasî mahfiller, 13 ler komitesinin birdenbire toplantıya çağırılmasınt hayretle karşılamışlardır. Bu mahfiller, B. dö Madariaga'nın, B. Musolim ile görüşmek üzere Romaya gelmesini bekliyorlardı. Umumiyetle sanıldığına göre, bu çağrı, yakında, yeni bir zecri tedbir faaliyetinin patlak vereceğine delil teşkil etmektedir. Bununla beraber, bu faali-yet vasiyette hiç bir değişiklik yapatnıyacaktır. Çünkü Habesistandaki italyan zaferi burada nihaî telâkki edilmektedir. Siyasi mahfiller, ancak, doğrudan doğruya İtalya ile Habeşistan arasın- (.ündflik. DENİZ DEVLETLERİ ARASINDA Büyük harbtanberi silâhsızlanma yolunda yapılan teşebbüslerin yegâne müsbet neticesi olan deniz anlatması, bu senenin sonunda suya düzüyor. Dünyanın başlıca deniz devleti olan İngiltere, Amerika, Japonya, Fransa ve İtalya a-rasındaki bu anlaşma iki mukaveleye dayanmaktadır: 1 — 1922 senesinde Vaşing-tonda imza edilen mukavele. 2 — 1930 senesinde Londrada ımralanan mukavele. Bunlardan birincisi, büyük harb gemilerinin, ikincisi de daha küçük harb gemilerile, denizaltı gemilerinin keyfiyet ve kemiyet bakımından tonajlarını tayin ve tespit ediyordu. Vasin gton anlas-masile Jn-iltere ve Amerikaya beş, Japonyaya üç ve Fransa ile Italyaya da bir ve üç çeyrek nispetinde büyük h^rb gemisi ayrılıyor v • bu gemilerden her birinin hacmi otuz beş bin lon olarak tahdid ediliyordu. Yani İngiltere, beheri •tuz I bin tonluk beş yüz bin 4. üncü tayfada) B Fden B. Vashonseltosta beraber da bir sulh görülmesine imkân olduğunu söylemektedirler. Roma, 7 (A.A.) — B. Suvİç, dün, B. dö Şambrön ve Sir Erik Drümmond ile görüşmüştür. B. Mıısolininiıı sulh şartlan Londra. 7 (A.A.) — Burada dola-şan rivayetlere göre, B. Musolîni'nin şartları, Menelikin italyanlara karşı kazandığı zaferden evelki 1895 tarihli Ucciali andlaşmasının e*nslı hatlarına NJ0MI bir uzlaşma yapmaktan ibarettir. Uccİali andlaşması, Italyaya Habeşistan üzerinde ve bilhassa Ha be-şintanın dı« siyasetiyle ilgili hususlarda tam bir kontrol hakkı vermekte i-(Sonu 3. üncü sayfada) ALMAN TİCARET HEYETİ DÜN GELDİ Hükümetimizle Almanya arasında yeni ticaret ve kliring anlaşmasının görüşmelerini yapmak üzere şehrimize geleceklerini haber verdiğimiz alman he/eîl 6ün sabah gelmiştir. He- yeti istasyonda dış bakanlığı ve Tür-kofİs ilgili servisler şeflerİle alman elçiliği memurları karşılamışlardır. Dün öğleden sonra lC30dadıs (Sona 5. inci sayfada) C. H. P. Kamutay grupu dün toplandı Avrupadan dönen dış bakanı genel siyasal durumu anlattı C. H. Partisi Kamutay Grupu İdare Heyeti Başkanlığından: C. H. Partisi Kamutay Grupu dün öğleden sonra Dr. Cemal Tun-canın başkanlığında toplandı. Dış İşleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras genel siyasal durum hakkında Partiye izahat verdi. C.ll.P. Kamutay Crupunun dünkü toplantısında genel siyasal durum hakkında izahat veren Dış Bakanımız Dr. Aras dün sabah şehrimize gelmiş ve istasyonda karsdanmuftır. Resmimiz Dış bakam.mzı Ankara durağında kendini karsıltyanlar arasında gösteriyor. Boğazlar hakkında! B. Edenin Avam kamarasında söyledikleri Londra, 7 (A.A.) — Avam I kamarasında bir suale cevab : veren B. Eden demiştir kî: j "— Çanakkalede tekrar is- : tihkâmlar yapmak hususunda ; türk hükümetinden resmî bir i tebliğ gelmemiş ise de, Türkiye dış bakanı hükümetinin j bu meseleyi herhangi bir mü-nasib zamanda, mevzuubahis I etmek arzusunda bulunduğu- : nu bildirmiştir... ? FRANSA TERHİS VAKTİ GELEN HERLERİM SİLAH ALT. \ Tl HUYA KARAR VERİ Paris 7, (A. A.) — Hükümet 3 nisanda terhisi gereken bütün afrsdı, yenİ bir emre kadar, silâh altında mıya karar vermiştir. Paris 7. A. A.) — Sftlltn] 'i mahfiller, yeni bir emre kadar nr\ altında tutulan askerin 175.000 lr-:, yani Fransanın banş zamanın*1-'-i ordu mevcudunun aşağı yukarı tırısı nisbetinde olduğunu seleme'-*--dirler. Bu karara sebep. Mıiino hattına muallim efrad verilmesi zarvr*-tidir. Bu karar bu geceki kabine tap* lantısmda verilmiştir. 9 Nisan münasebetiyle: MİMAR SİNAN "Ulus,, un Dil Yazıları YAZ YAY orînin ve hen/erlerinin «Güneş ¦ Dil Teorisi» esaslarına L göre analizi Atman heyetiyle dün yapılan ilk toplantıdan bir gorünüf " J .4/ sîiziinîtn unlanılan "Yaz" kelimesi, Türk dilinde başlı olarak iki anlama gelir. Bunlardan biri: yılın dört mevsiminden biri olan sıcak mevsim anlamıdır. Asıl bu anlamda eski Türk lehçelerinde kullanılan kelime "yay" dır. Orhon Yazıtlarında - şimdi ilkbahar dediğimîı - Sayfayı çeviriniz • Z\YFA2 ULUS 8 NİSAN 1033 CAR? ' f": V«r* - Siyasa/ Gömülmüşken dirilen.. İtalya - Habeş anlaşmazlığını ortadan kaldırmak için, geçen yılın sonunda, bir hayli çalışılmıştı. Bu çalışmaların başında, fransız başvekili Lavel bulunuyordu. Lava!, İngiltere ile İtalya arasında, bu iki dost devleti Habeşistan ü-zerinde uzlaştırmak için pek çok yorulduktan sonra nihayet "Lava! -Hoarc plânı" adiyle tarihe geçmiş o-lan o meşhur anlaşmayı yaptı. Fakat ondan önce daha. İngiltere, "Cenevre Sanksyonculuğu" nu bir doktrin haline getirmiş ve 50 küsur milleti kendi tarafına çekmişti. Binaenaleyh "Laval - Hoare plânı" nin gerek Cenevre, gerek Londra ve Paris'te kolaylıkla geçemiyeceği tahmin edilmiş ve netekim bu plân. büyük gürültülerle suya düşmüştü. Plân, en çok ingiliz kamoyunu birbirine katmıştı. Avam knmaraaı'nda geçen bir müzakerede, başvekil M. Baldvvin kabineye bir hata yapıldığım kabul ederek af dilemiş, hariciye nazın ve plânın mesullerinden biri olan Samuel Hoare ise, plânı erkekçe müdafaa ve bir gün ona herkesin taraftar olacağını ileri sürerek istifa etmişti. Plâna aleyhtar olanların ağzında ise, plânm suya düşmesi, şu şekilde bir ifadesini bulmuştu: Bu plân artık ölmüş ve merasimle gömülmüştür I Biz ise 25 ikinci kânun tarihli bir yazımızda. Milletler Cemiyeti'nin yeni barışçılık rolünden ve bu rolü takviye eden "Sanksyonculuk" prenai-pinden bahsederken şöyle diyorduk: Paris plânı, İngiltere ile Fransa'nın muayyen bir mesele ü-zerinde çekişerek anlaşmış olmalarından başka bir şey değildir. Bu plânı "Sanksyonculuk" dalgası şimdilik kapabp Örtmekle, iki en kuvvetli devletin arzusuna karşı gelmiye muvaffak oldu demektir..." Paris plâru'nı yalnız Cenev-re'dekiler suya düşüremezlerdi. Plân, Londra ve Paris'te bir makas ateşinin arasında kalarak delik deşik olmuştur. Plânı Londra'da, işçi partisi ile muhafazakârlar partisinin sol cenahı. Fransada ise. Halkçılar cephesi vurmuştur..." Buna ilâve edilecek bîr söz daha vardır: Plânı vurup devirenler arasında, bugünkü İngiliz hükümetinin kendini iktidara getiren seçimden Önce kendi elektora'sına karşı verdiği söz ve girdiği taahhüttür. Bu söz ve taahhüde RÖre, ingiliz hükümeti açık politika yani Milletler Cemiyeti politikası takip edecekti. Halbuki Laval - Hoare plânı gizli kançılarya politikasının bir mahsulü idi. Fakat, o günden yani plânın merasimle gömüldüğünden beri çok hâdiseler olmuş ve bilhassa, Afrika-dnki silâhlar, birbirleriyle, tahmin e-dildiğinden başka bir şekilde konuşmuştur. Bu gün Habeşistan - İtalya ihtilâfı, Tsana gölü mıntakasına inhisar etmiş gibidir. Gerçi o günlerde de böyle idi. Fakat o zaman Tsana meselesi, nazarî sahada idi. Bugün ise amelî sahada hem de silâhların ameli sahasında bulunmaktadır. İşte bunun içindir ki, "Paris plânı" nı o gün öldüren doktorlar, bu gün bunu diriltmiye çalışmaktadırlar. Şu var ki ölüp gömülenin diriltilmesi, bu hâdiseye münhasır tek başına bir ömek de değildir. Dikkat edersek, bütün Avrupa 1914 den önceki şartlan var kuvvetiyle diriltmiye çalışmaktadır. Ne olur bu kabiliyetini bir de şu istikamette kullansa: Cihan harbmm 20 milyon suçsuz kurbanını diriltse.... Burhan BELGE Türkiye - Finlandiya ticaret anlaşması Müddeti bu ayın altısında biten Türkiye - Finlandiya ticaret anlaşması feshedilmiştir. Bugün tnkılâlı dersi Prof. M. Esad Bozkurt tarafındım Hukuk Kaküllı -ir ! Saat: 17.30 da verhVopktir. HABERLER Başbakanlık teşkilât kanununda değişiklik Başvekâlet teşkilât ve vazifeleri İr '.kındaki kanunda değişiklik yapılmasına dair hükümet bir kanun lâyihası hazırlayarak Kamutaya vermiştir. Bu lâyihanın hazırlanmasından maksat, A serisine dahil faü'.ün devlet memurlan sicillerinin birer suretinin bundan böyle Başbakanlığa verilmesi kanun iktizası bulunduûundan sicil işinin neşriyat direktörlüğünden ayrılmasına zaruret hasıl olmuş bulunmasıdır. BaşbrkanLk daire ve levazım direktörlüğü unvanı sicil ve levazım direktörlüğü olarak değiştirilmekte ve bu suretle s:cil işlerine bakacek o-lan bu direktörlüğün kadrosu genişletilmektedir. Arsıulusal İzmir fuvarı Memleketimizin istihsal sahasındaki kudıct ve kabiliyetinin verimlerini senede bir defa toplu bir halde yarli ve yabancıya gösterip tanıtmak gayesiyle kurulmuş olan vc inkişaf ve terakkisi uğrunda hükümetimizin maddi ve manevi yardım ve himayesini görmekte bulunan İzmir fuvarına İştirak edeceklere gösterilecek kolaylıkları bundan bir müddet önce yazmıştık. Arsıulusal fuvarın muhtaç olduğu rağbet va muvaffakiyeti artırmak raakıadiyU, bu defa, ser; i ye iştirak eden firmaların fuvar müdde'.ınce kullanacakları memur ve i*eİIcr kazanç vergisinden muaf tu*ılmu»'ar-dır. Fuvar müddetince istihlâk edilen I -lıi' ılı ı-rreynnı mu*m«l• vr.i-.ri- ' ——, ifl.ıi'iiMiP"^^mmr^m ziyaretçi olarak dışardan geleceklere parasıs pasaport vizesi verilmesi ve bu pasaportla gelenlerin fuvarın devamınca Türkivede o»urnw»Urt hususi kararname iîe temin olunmuştur. Bu akşam Breslav radyosunda türk gecesi Almanyada Breslav radyo istasyonunda bu akşam Türkiye saatiyle 23,20 den 24 e kadar türk müziği hakkında bir konferans verilecek ve bestekârlarımız:!, bazı parçalan çalı-n a çaktır. Balıkçılık mütehassısı İstanbula döndü Hazırlanmakta olan balıkçılık kanunu üzerinde tetkikler yapılırken mütalaası alınmak üzere Is tanbuldan getirilen balıkçılık enstitüsü mütehassısı Dr. Lissner, dün İstanbula dönmüştür. Zeotekni direktörlüğünün tetkikleri Tarım bakanlığı baytar umum direktörlüğü zeotekni idleri direktörü B. Nureddİn bazı tetkikler İçin gittiği Ege mmtakasmdan dönmüş, ve raporunu bakanlığa vermiştir. Pendik bakteriyoloji enstitüsü direktörü Ankarada Pendik bakteriyoloji enstitüsü direktörü B. Şefik Kolaylı enstitüye ait bazı i;ler hakkında bakanlıkla temas etmek üzere Ankaraya gelmiştir. Cae Hrn Yeni Iran Büyük elçisi Tahran, 7 (A.A) — Şarkî A-zerbeycan umumi valisi Fanimi, Ankara büyük elçiliğine ve ticaret genel direktörü Aalam da Bağdat elçiliğine tayin edilmiştir. Her ikisi de yakında vazifeleri başına hareket edeceklerdir. Yeni yumurta nizamnamesi verimleri Yeni yumurta nizamnamesi tatbikatı çok iyi neticeler vermeğe başlamıştır. Almanya ve İspanyadan gelen son haberlere göre, muaddel nizamnamenin temin ettiği kalite, tasnif ve ambalaj u-sulleri bu piyasalarda yumurtalarımızın kimyevî terkiplerinde o!an faik vasıflan dolayisiyle, diğer memleket mallarına tercih edilme-I ğe başlanmıştır. Alâkadar makamlarda yumurtalarımızın bundan sonra oralarda tutunacağı kanaati kuvvetlenmektedir. 21 marttan 5 nisana kadar Is-tanbuldan başlıcası ispanya ve Yu-nanistana olmak üzere 5000 sandık sevkıyat yapılmıştır. Yapılan kontrol tecrübelerile ekseri partilerin yüzde kırkının nizamnamenin "tam taze" vasfını haiz oldukları tesbit edilmiştir, tddia edildiği gibi istihsalin yüzde sekseninde 10 milimetreden çok hava payı olduğu tamamen indi ve hakikate uygun görülmemektedir. Çocuk bayramını kutlama komitesi Ankarada 23 nisan çocuk bavra- W—6 çarşamba gunu &aat onda toplanacak v« toplanılması kararlaştırıl-mış olan diğer günlerde dahi müzakerelerine devam edecektir. Saym ü-yelerden encümen toplantılarında bulunmaları eheraiyctlc rica olunur. ¦mı komite clun .ocuk t\*irreme Kurumu Genel Merkezinde ikinci toplantısını yapma, şimdiden yanılması gereken bazı işler hakkmda kararlar vererek önümüzdeki cuma günü saat 16,30 da tekrar toplanmak üzere dağılmışladır. mevsim için - "yaz" ve - şimdi yal dediğimiz mevsim için de - "yay" tabirleri kullanılmıştır. "Yaylak" ve ondan kısaltma olarak "yayla*' kelimeleri işte bu "yay" sözünün üremelerindendir. Türkçede "yay" sözünün de manaları çoktur. Bunlardan baş-lıcaları şunlardır: I. "Yaymak" işinin yapılması buyurucunu gösteren iş sözü. Bu "yaymak" sözü de konkre ve abstre olarak bir çok anlamlara gelir [1]. [7] "Kamusu Türki" de kelimenin anlamları şöyle sayılıyor: "1) açmak, uzatmak, büyütmek, tevsi ve temdit etmek; 2) dağıtmak, saçmak, serpmek, perişan etmek; 3) neşir ve işaa etmek, herkese duyurmak, tamim etmek; 4) sermek, döşemek, açmak, ferş-etmek; 5) hayvanatı mer'ada dağıtıp mütelerrik bir halde otlatmak; 6) ölü ve baygın, yahut hasta düşürmek." [c: 2. s.: 1541). "Osmanlıcadan Türkçeye söz Karşılıkları Tarama Dergisi" nin endeksinde "yaymak" karşılıkları şöyle sayılmıştır: "Bastetmek, tâşetmek, terşetmek, ifşa etmek, ilân etmek, imale etmek, işaa etmek, neşretmek, perişan etmek, râyetmek, tahrik etmek, tefriş etmek, temhit etmek, teşhir etmek." [c: 2, s.: 1280]. "Türkçeden Osmanhaıya Cep Kılavuzu" nda "yaymak" sözü şu kelimelere karşılık olarak gösterilmiştir: "Neşretmek, tamim etmek, ferşetmek.". Bu asıldan olarak şu karşılıklar da alınmıştır: "Yaygaz ----- tevatür; yaygazlanan. a) Bir nesneyi uzunluğuna veya genişliğine gerip açmak, sermek, döşemek: "Kırda halılarını yoyıp uzandılar" dediğimizde olduğu gibi. b) Yukarıki anlamdan genişletme yoliyle hayvan veya insanın etrafa dağılması, bir alam tutması: "koyunlar mer'aya yayıldı", "tabur avcı hattına yayıldı" sözlerinde olduğu gibi. c) Dağıtmak, serpmek, saçmak: "bütün eşya ortaya yayılmıştı" sözü gibi. d) Bir haberi herkese duyurmak: "ortalığa bir söz yaymışlar" sözünde görüldüğü gibi. II. Oku çekmeğe yarıyan gergin âlet ve buna benziyen esnek ve iğri âletler [2]. [2] Arapçada "kavs" ve farsça-da "keman" denilen ilete Türkçe "yay" denir. Şahingiray'ın meşhur gazelindeki Katli için âftktn yâ nm garmk oh t e yay mısraında olduğu gibi. Bundan başka araba "yayı" ve "zemberek" manaları da vardır. Gök yüzündeki on iki burçtan birinin adına da "yay burcu" derler ki güneşin Temmuzda bulunduğu burçtur. [Kamusu Türki. Tarama Dergisi]. yay gazlanmış mütevatir; yaygın = münteşir; yayılam = sahai intişar; yayılma — şuyu; yayılmak = taammüm etmek, şayi olmak, şuyu bulmak, intişar etmek; yayılmış = şayi; yayın = neşriyat: yayınlamak tm neşretmek; yayıntı = şayia; yayma = işaa; yayman = naşir." [s.: 320 - 32î\. MI. Yaz mevsimi [3J. İşte bu sonuncu manada "yay"-in sonundaki "y" kornonu "z" ye değişerek kelime "yaz" şeklini atmıştır. Halbuki eski metinlerde asıl "yaz", ilkbahar anlamınadır. "Yaz" sözünün ikinci anlamı, •'yazmak" işinin yapılması buyu-ruğunu gösteren iş sözü manalıdır. "Varı, yazmah, yardırmak, yazah kalem, yazıcı...." sözleri bu asıldan üremedir [4]. Anlamlarını böylece gösterdiğimiz "yaz" ve "yay" sözlerinin etimolojik analizlerini yapalım: [3] "Uygur indeksi"' ile "Tuh-fetüzzekiye" de "yay" sözü "ilkbahar, rebi" anlamına diye de gösterilmiştir. Yaz manasına da kullanılışının sebebini "Kamusu Türki" Temmuzda güneşin yay burcunda bulunması, yahut sıcakta her şeyin açılması ve hayvanların yaylalara dağılması ile izaha çalışıyor. RadloVa göre yaz mevsiminin Orhun, Uygur, Çağatay, Azeri. Kırım, Altay, Teleüt, Le-bed, Küerik, Koman lehçelerinde adı "yay" dır. Pekarski'nin "Yakut dili lügati" nde "say, sayın" yaz mevsimi demektir. Çuvaşçada yaza "syu" derler. "Yaz" sökünün ilkbahar anlamı Orhun. Azerî, Çağatay, Kırım. Koman. Karay'ım lehçelerindedir. Altay lehçesinde "yas". Kazak - Kırgız lehçesinde "caz" ilkbahar demektir. 'Yakut-çada ilkbahara "sas", Çuvaşçada da "syur" derler. [Radlof, Pekars-ki. Bikot]. [4] "Yazı" sözü bugün Anadolu'da "badiye, deşt, sahra" karşılığı olarak da kullanılır ki bu anlam, "yaz" ın birinci manasından gelir. "Yazlık" ve "yazlak" sözleri de bundandır. "VasM ın analizi Kelimenin tara etimolojik şeklî şudur: (î) (2) (3) ( ag + ıy 1 az ) Bu etimoloük şekli, kelimenin "yaz mevsimi", "ilk bahar" ve "tahrîr" anlamlarına göre üç şekilde izah edebiliriz: Bînnci sekil: (1) Ağ: "Güneş" anlamından çıkan "sıcaklık" manasiyle ana köktür. (2) Ay: Ana kökle kaynaşan ve onun anlamını kendi üzerinde tecelli ve tecessüm ettiren prensi pal köktür. (3) Az: B-radaki (z), aslıı.da bir (y) dir. Rolü de kelimeyi tamamlamak, manasını belirtmek ve buna bir isimlik hali vermek tir. Böyle izah edilince "yaz" ın etimolojik şekli - ana kok yerene doğrudan doğruya prensipal kök alınarak - (D (2) ( ay 4- ay ) şeM;nd- kısaltılabilir. Bit* d* prensipal kökün vokali dü?müş, kelime (yay) olmutşur. B *ıun sonuncu (y) si de sonradan (z) ye çevrilerek (yaz) şekli zu-h r etmiştir. Bu anlamla (yaz) ve (yay), güneşin sıcaklığının tecelli ve teces-sümünü ifade eden bir söz olur ki işte bugün (yaz) dediğimiz mevsimin manası da budur. İkinci şekil: (1) Ağ: Yine güneşin sıcaklığı anlamına ana köktür. (2) Ay: Ana kök anlamını kendinde tecelli ve tecessüm ettiren prensipal elemandır. (3) Az: Oldukça uzak ve geniş bir sahada sıcaklık mefhumunun tecellisi demek olur ki sıcak' mevsime yaklaşılmış, fakat henüz girilmemiş olduğunu gösterir. Ana kök, kendisini tecelli ettiren prensipal elemanla kaynaşıp bastaki vokal de düşerek (yaz) kelimesi, sıcak mevsime henüz uzak bulunulan çağı gösterir ki eski (ilkbahar) anlamı da böyle izah olunur. Not: 1. — Baştaki vokal düşmeksizin kelime (ayaz) şeklini a-lır ki hararetin çok uzakta kaldığı soğuk manasına gelir. Burada (z) konsonu tamamîyle menfi anlamı kuran bir rol oynamaktadır. Not: 2. — Görülüyor ki bu iki şeklin ikisinde de ana kökün ve onu temessül ettiren prensipal elamanın manaları değişmemiştir. Manada değişiklik yapan yalnrz son (az) ekinin (az) veya (ay) olarak izahından ibarettir. Not; 3. — (Az) ekine en uzaklara kadar yayılarak nüfuz etme anlamı vermek suretiyle (yaz) m bildiğimiz sıcak mevsim anlam rai (z-y) tebadülünü ileri sürmekti* zİn de izaha imkân vardır. Bu takdirde (ağ f ay — ay) güneşin sıcaklığının tecelli ve ta-messülünü göstererek (az) ile bunun geniş ve uzak bir sahaya yayıldığı ifade edilmiş olur ve (ay 1 az) d*n baptaki vokal düşerek (yaz) kelimesi teşekkü* eder [5]. __t^N. DİLMEN [51 Yine mevsim anlamiylt "yay" kelimesinin analizi v4 "yaz" ve "yay" sözlerinin öteki anfamlarma göre tetkiki gelecek yazılarımızdadır. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5278 ULUS 9 NİSAN lMft pj; : T.V Son haberler üçüncü sayfamızdadır ADIMIZ, ANDIMIZDIR Hervenlc 5 kıın On üçler komitesi toplandı Mütareke yapılmazsa zecrî tedbirleri . arttırmak için on sekizlerin toplantıya çağrılması düşünülüyor Zehirli gaz meselesi hukuki bir komisyonca incelenecek Parİs, 8 (A. A.) » BB. Flanden, Pol Bon-kur. Eden ve Tilülesko. saat 21.20 de aynı İrenle Cenev-reye hareket etmişlerdir. Cenevre, 8 (A.A.) - BB. Flanden, Pol Bonkur, Eden, Strang, do Madariaga, Tiîülesko, Su-'¦ad ve Brüç bu sabah Cenevreye gelmişlerdir. Komitenin ilk toplantısı saat 11 de yapılacaktır. B. Flanden bu sabah B. Avenol'a sulh plânının metnini verecek ve bu •metin öğleden sonra neşredilecektir. Londra, 8 (A.A.) — Havas ajansı muhabiri bildiriyor: B. Eden ve Lord Halîfaks'ın su isteklerde bulunmaları ihtimali vardır: ispanya parla wnto- Sl m N kik kararı Cumur Reisi azledildi Madrid, 8 (A.A.) — Halkçı blokj partileri geçen parlâmentoyu cumur reisinin "lüzumsuz yere" kapattığına dair bir karar sureti kabul etmişlerdir. Ana kanuna göre parlâmentoda ba. sit bir ekseriyetle verilen böyle bir ka. rar cumur reisinin azli demektir. Parlâmento bu toplantı devresinde bu karar suretini müzakere edecektir. Gündelik. 1TAL1 \ - HABEŞ DAVASI ckm.\ keı)e Ren mınlakasının Almanya tarafından askerîleştirilmesi üzerine ikinci plâna atılan İtalya - Habeş davası, İtalya askerleri nın ingiliz nüfuz mıntakası olan Tsana golüne varmaları üzerine tekrar ehemiyetleşmiştir. İtalya'dan başka Milletler Cemiyeti konseyinin azalarından ibaret olan on üçler komitesinin bugün Cenevre'de toplanarak bu mesele ile meşgul olacağı bildirilmektedir. Malûmdur ki bu mesele île Milletler Cemiyetinin iki organi meşgul olmaktadır: 1 — Zecrî tedbirler ile meşgul olan on sekizler komitesi, 2 — İhtilâfın sulh yoluyla halline çare arayan on üçler komitesi. Birinci komite aylardanberi zecri tedbirler arasına petrolün da konulmasını düşünmektedir. Eski fransız başbakanı Laval iş başında iken yapılan birkaç teşebbüs neticesiz kalkıştı. Laval düşüp de Flandin hükümeti iktidara geçtiği zaman, petrolün zecrî tedbirler arasına konulmasına Fransa'nın artık itiraz etmiyeceği sanılmıştı. On sekizler komitesi bu meseleyi müzakere edip bir karara varmak »çin toplanmak üzere iken, Flandin. İtalya - Habeş davasının sulh yoluyla halli için bir teşebbüs daha yapılmasını teklif etti. Zecrî tedbirler meselesinde Flandin hü-kümetinin Laval hükümetinden ayrılmıyacagını anlatan bu teklif üzerinedir ki on üçler komitesinin Cenevre'de toplanmasına karar verilmişti. Ancak komite toplanacağı bir sımda Almanya Ren mıntakatn-daki emrİvakii yaptı. Fransa ve İngiltere Avrupa sulhunu daha yakından alâkadar eden bu mesele île meşgul olmağa başladılar. Alman hareketinin tam on üçler komitesi içtima edeceği bir sırada yapılmasından, daha bir çok-(Sonu 6. inci sayfada) Milletler cemiyetinin yeni binası 1. — İtalyanların H?Le?istanda tat bik ettikleri harb metotları hakkında hemen tahkikat yanılması, 2.-13 ler komitesi, sulh tekliflerini muhariblere kabul ettirmeğe ve bir mütareke yaptırmaca muvaffak olamadıkları takdirde İta'--* hakkındaki zecrî tedbirlerin r: '*-''indirilmesi için 18 ler komitesinin hemen toplantıya çağırılması, 'Aynı muhabir, ingiltere hükümetinin, önce, 18 leri hemen toplantıya çağırmak niyetinde olduğunu, fakat İtalyanın Fransaya bir ittifak teklifinde bulunmasından çekindiği cihetle bu fikrinden vaz geçtiğini ilâve etmekte d i r9 Siyasal mahfiller umumiyetle bedbindirler. 13 ler komitesinin barış, teşebbüsleri suya düşerse, Italyanın, sİmdikî siyasal durum dolayısiyle Fransa ile Almanya arasında nihai bîr tercih yapmasından korkulmaktadır. (Sonu 3. üncü sayfada) Parlamento tarafından azlolunan is-panyol cumur reisi B. Alkala Zamora Madrid, 8 (A.A.) — Halkçı bloku partilerinin kabul ettk'eri karar sureti üzerine cumur reisinin çekilmesi beklenmektedir. Madrid. 8 (A.A.) — Önce bildirildi, ği üzere, İspanya parlâmentosu, S muhalif reye ve katolik halk partisi ile iki kıralcı partinin müstenkif kalmasına karşı, komünistlerden, sosyal demokrad-lardan. Katalonya sol cenahından, cu. (Sonu 5. incİ sayfada) "Ulus,, un Dil Yazıları YAZ YAY Sözlerinin ve benzerlerinin «Güneş-Dil Teorisi» esaslarına göre analizi II "l«y* tn Analizi "Yaz*' sözünün "yazmak emri" anlamına gelen üçüncü şekil analizine geçmeden önce, "mevsim" anlamının tetkikini bitirmek üzere, "yay" sözünü de analiz edelim: "Yay" ın tam etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) ( ağ -f ay + ay ) Tıpkı "yaz" sözünde olduğu gibi burada da: (1) Ağ: Güneşin sıcaklığı anlamına ana köktür. (2) ay: Ana kök anlamını te-messül ve tecelli ettiren prensipal elemandır. (3) ay: Kelimeyi tamamlıyan, anlamını tayin ve ifade eden, onu isimlendiren ektir. (Ağ -j ay = ağay) şeklinde a-na kök, kendisini temsil eden elemanla kaynaşmış olduğundan ve bu eleman da birinci derece prensipal köklerden bulunduğundan bu etimolojik şekil, (D (2) ( ay + ay ) diye daha kısa olarak ta ifade e-dilebilir. Bu son kısa şekilde de baştaki vokal düşünce, kelimenin son fonetik ve morfolojik şekli olan (Yay) kelimesi ortaya çıkar. Bu halde - mevsim anlamiyle -(yay) sıcaklığın tecellisini ifade eden bir söz olur kî şimdi (yaz) dediğimiz mevsimin adıdır f 1 |. Not: 1. — Dünkü yazımızda da (Sonu 2. inci sayfada) f/J "Yay" ve "yaz" m öteki anlamlarına göre analizleri de bundan sonraki yazılarda görülecektir. Hauptman nasıl öldü Hu mevzu hukkınıluki resimli yuzımızı 6. ct sayfada okuyunuz. ..........................i** İTALYAN-HABEŞ HARBİ Negüs kurtuluş için son bir hamle yaparken italyan askerleri de ilerlemeğe devam ediyorlar Son narhlarda, kayalıklı eraz Londra, 8 (A.A.) — Royter A-jansı bildiriyor: İmparator, memleketini yabancı bir İstilâdan son bir hamle ile kurtarmak için mevcut bütün kuvvetlerini toplarken, italyanlar, cenuba doğru ilerleyişlerine devam etmektedirler. Eritre kayna- crl'.yen italyan askerleri ğmdan gelen haberlere göre, italyanlar, bu ilerleyişlerinde imparator ordusunun artıklarından bar*ca hiç bir mukavemetle karşılaşmamaktadırlar. Söylendiğine göre, "İmparator yolu" boyunca yürümekte o-(SonuQ. üncü sayfada) Bugün büyük Sinan günüd lir MİMAR SİNAN GÜNÜ . ANKARA HVLKFAİNDL PROJÖKSİYONLl KONFERANS Bugün Türk Mimarisini deha eliyle kemale erdiren türk sanatkârı koca Sinan'ın günüdür. Ankara Halkevi; Ankaraya da en büyük eserlerinden birini - Cenabı Ahmetpasa Camii -ni bağtşltyan büyük adamın hayatı, sanatı hakkında kon -ferans vermek üzere Mimar B. Necmettin'i davet etmiştir. Çok ehemiyetle hazırlanan ve birçok projeksiyonla canlandırılacak olan bu konferans bugün saat 17,30 da Halkevinde\ verilecektir. Büyük türk mimarı Sinan 348 yıl evel, bugün, can verirken türk milleti onu bağrına gömdü. O milletile yaşıyor ve milleti kadar yaşıyacaktır. Yüzlerce asırların arkasında Orta Asyada fışkıran türk hars ve medeniyeti Küçük Asyada Anadolu türk-lerile seyrine devam ederken büyük türk sanatkârı Sİnanla şahlandı. Türk ordularının geçtiği yerlerde türk sanatk.'rı da milletinin kültür faikiye-tini gösterdi, Türk Sinan'a da türk kül'ür ve âbideler halinde cisim'?-nerek dün^a medeniyeti tarihine şeref verdİ. SİNAN ANKARADA Yurdunun her tarafını *a-hcserlerile süs-liyen Sinan; o- nu en çok seven en büyüğümüz ve kurtarıcımız Atatürkün yarattığı yeni türk devletinin yeni merkezîne de kendi eliyle bir âbide bağışlamıştı: Bu Cenabı Ahmed Paşa camüdir. Sayfayı çefiriniz Cenabı Ahmed Paşa cama Cenabı Ahmed Paşa camiin-r hnpı SAYFA 2 ULUS 9 NİSAN İCCG PERS Bugiin büyük Sinan günüdür İÇ HABERLER (Bafi 1. inci sayfada) Ankarada mevcud binalarla türk mimarisinin seyrini, muhtelif devirlerini takibe imkân yoktur. Hemen bütün eserler türk mimarisinin »on teali devrinden evelki eterlere benzer. Gerek plân ve gerek teferruatı insaiye ve tezyiniye İtibariyle Sel-uk mimarisinin devamından ibarettir. Ankarada osmanlı sultanlarına a-id camilerde mevcud olmadığından Edirne ve Istanbulda osmanlı türkle-ri elile vazolunan mimari esaslar buraya giremedi. Yalnız mimar Sinan üç eseriyle Ankarayı tezyinden geri kalmadı. Bu eserler Cenabı Ahmed Paşa camii, Hüsrev Kethüda medresesi ve bir de hamamdır. Hamam bej altı sene evel yıkılmış, Hüsrev Kethüda medresesinin nerede yapılmış olduğu bile bugün bilinmez olmuştur. Bunlardan yalnız Cenabı Ahmed Paşa camii ayakta durmaktadır. Süleyman Kanunî vezirlerinden Cenabı Ahmed Paşa namına 1565 senesinde inşa olunan bu bina Sinanın Istanbu'İa vücuda getirdiği binaların vüsatine nazaran daha küçük ise de mahallî malzemeden istifade ve ka-vaidi inşaiye ve tezyiniye itibariyle güzel ve mühim bir eserdir. Dört aded porfir sütuna istinad ettirilen kemerler üzerine çevrilmiş üç kubbeli bir son cemaat mahalli mevcud olup burada cami beden di varı -na işlenmiş üst kısımları istalaktitli niş halinde iki mihrap ve bunların vasatında gene üstü istalaktitli ve püsküllü umumî methalden bir basamakla cam! içine girilir. Cami dahilen dı-lılart 13,9 metre budunda bir murabba üzerine dört köşelere çevrilen dilimli müselles kürevilerle sekiz köşeye irca edilen kaîde üzerine bir tan-bur ve bunun üstüne de kubbe inşası suretile vücuda getirilmiştir. Beden dıvarları muntazam kesme halinde islenen Ankara civarında Bağlumdan getirilen köstere tasıyle İşlenmiştir. Menberİ ve minaresi de aynı taştandır. Umumi kapının sağ tarafında dört menşur! ayak üzerine bel kemerleri ile çevrilmiş üstü ahşap d öteme I i ve kenarları bendesi eşkâl İle oyma korkuluktu bir müezzin mahfili mevcuddur. Bilhassa bu mahfil döşemesi altındaki ahşap tavan gayet kıymetli ve güzeldir. Camiin dahilinde eski nakış ve yazılardan hiç bir şey kalmamış olmasına rağmen bu tavanda elan eski türk nakışları görülüyor. Camide tezyini unsurdan bilhassa istalaktitli taş mihrabın tarafeyninde ve mihveri istikametinde mevcud alçı pencereler Sinan devri üsladlnrını hatıra getirmektedir. Umumî methal küçük murabba ve mustatil tablaların aralarına kubbeler konması ve geçmeleri suretile yapılmış olup mükemmeliyetini muhafaza etmektedir. Pencere kanadları üçer tabladan mürekkep olarak ve daha basit bir işçilikle yapılmış olmakla beraber aralıkları ve teknik vaziyetleri itibariyle Sinan devrinden sonra yapılmış oldukları kanaatini vermektedir. Pencerelerin demir parmaklıkları dövme türk parmaklıkları olup gayet güzel ve temizdir. Bu camiin diğer Sinan camilerinden farkı minare ve müezzin mahfi* line çıkan merdiven yollarının bir galeri vasıtasiyle birleştirilmiş olmasıdır. Bu suretle camiden açılan bîr kapıdan hem minareye ve hem müezzin mahfiline çıkılabilmektedİr. Minare yukarda zikrettiğimiz taşlarla ve gayet mevzun olarak inşa e-dilmiş olan külah altındaki türk nişleri sonradan dokunulmadıgını göstermektedir. Yalnız şerefe altındaki iatalaktîtler taşın biraz yumuşak olduğundan müruru zamanla erimiştir. Son cemaat mahalline sonradan yapılmış bulunan ahşap ilâve kaldırılır ve dahildeki sakil yazılar ve na kışlar kazınarak eski nak"lar meydana çıkarılırsa Ankara Sinanın bu güzel eserini sinesinde taşımakla iftihar edebilir. Mimar Nectneddin EMRE İnkılâl) dersi Prof. MAHMUT ESAT BOZKIRT Rahatsızlığı dolaytsiyle dün verememiş olduğu dersini bugün saat 1730 da Hukuk Fakültesinde verecektir. ___ tSTANBUL TELEFONLARI: Profesör Rak gidiyor istanbul, 8 — Doktor Fahreddİn Kerim isviçreli Profesör Rak şerefine bir akşam yemeği verdi. Profesör cuma günü memleketine dönecek - tir. İngiltere hava kurumu başkanının kızı İstanbul, 8 — ingiltere hava kurumu başkanının kızı bugün hususi bir tayyare ile beraberinde kocası olduğu halele İstanbul'a geldi. Yann Balkanlar yoluyla Viyana'ya gide -çektir. Profesör Lonaş'ın tetkikleri istanbul, 8 — Isivçrede Bal tarihi tabiî müzesi azâsındna Profesör Lo-naş pazartesi günü Ankara, Kayseri ve Sivas'da tarihi tabii tetkikleri yapmak üzere Istanbuldan hareket edecektir. Profesörün seyahati üç ay kadar sürecektir. Avrupaya giden talebelerimiz İstanbul, 8 — Kültür Bak anlığının esin devirlerdeki orta Asya dillerini tetkik için Avrupa vs göndereceği on bes talebe bu (Kin Romanya va-puriyle hareket ettiler. Romen üniversitelilerinin bir teşebbüsü İstanbul, 8 — Balkan üni -versiteleri talebelerinin dost memleketlerde kolay ve ucuz seyahatleri ve karşılıklı yardımlar için ro- ııı-tı lajebelerinin bir teşebbüsü var -dır. Tcvtbbue» fl-K- K.rl-aj" tgrtrik-ediyor. 12 nisanda lstanbula tekrar altmı? romen üniversitelisi gelecek • tir. Zeytinyağı fiyatlarındaki yükseliş İstanbul, 8 — Ticaret borsasının neşrettiği son cetvellere göre zeytinyağı Hatlarında geçen seneye nazaran yüzde seksen bir fazla yükseliş var -dır.. B. R. Peker gitti C. H. P. Genc^ Sekreteri B. Re-ceb Peker dün akşamki trenle lstanbula igtmiştir. İstanbul üniversitesinde inkılâp dersini verecek olan Peker in pazartesi günü şehrimize dönmesi beklenmektedir. Belediyelerin hisseleri İç Bakanlık birinci kânun 1935, ikinci kânun 1936 ve şubat 1936 aylarına aid yüzde on gümrük belediye hissesini belediyelere taksim etmiş ve bu hisseleri belediyeler bankası vasıtasiyle yerlerine göndermiştir. Muhtelit türk - fransız mahkemesi istanbul, 8 — Muhtelit türk • fransız mahkemesi reisi ve azaları 14 nisanda lstanbula gelecekler ve 15 nisanda toplanacaklardır. Mahkeme -nin elindeki on iki işin bir hafta içinde biteceği umuluyor. Eski fransız elçisi istanbul, 8 — Eski fransız elçisi veda için yarın istanbul'a gelecek ve Ankaraya gidecektir. Vedadan sonra doğruca yeni tayin edildiği Tokyo'ya gidecektir. Moskova radyosunda türk gecesi İstanbul, 8 — Moskova radyosu nisanın 12 inci günü akşamı 8 den 12 ye kadar devam etmek üzere Türkiye için hususi bir gece yapacaktır, istanbul Sovyet Konsolosu o gece için gazeteciler de dahil olduğu halde birçok misafirleri davet etmiştir. • İstanbul, 8 — Nisanın onuncu gecesi Sovyet Konsolosunun evinde basın şerefine bîr cay ziynfci. vı-rİJc - »¦IcTIr. ' ' ¦¦¦¦»¦¦¦¦¦ • istanbul, 8 — Yeni bulgar elçisinin Önümüzdeki hafta içinde gele -ceği söyleniyor. • istanbul, 8 — Yann (bugün) Sülcymaniye'de Sinan ihtifali yapılacaktır. • İstanbul, 8 — Üniversite tıp fakültesinin altı, fen ve dişçi faküllele-rinin dört sınıfa ç.karıtacağı haber verilmektedir. Bakanlar Meclisi toplandı Bakanlar Meclisi dün öğleden sonra toplanmıştır. Toplantı geç vakte kadar devam etmiştir. Türk - Alman ticaret anlaşması konuşmaları Türk • alman ticaret ve kliring anlaşması üzerinde konuşmalar yapmak üzere Ankaraya gelen heyetle, delegemiz arasında, dün müzakere -lere devam edilmiştir. Konuşmaların 10 gün kadar süreceği tahmin edil -inekledir. _ Göçmen işleri ve bir komisyon Dış Bakanlığında. Bükreş Elçimiz B. Tannöver'in de iştirak ettiği ba -kanlıklar arası bir komisyon, Romanya hükümetiyle göçmenler için yapılacak bir anlaşmanın esaslarını hazırlamak üzere çalışmaktadn. Bu ko -misyonda dış, ekonomi, finans, iç ve sağlık bakanlıkları mümessilleri bulunmaktadır._ Buğday suiistimali tahkikatı Buğday suiistimali hakkındaki dosyayı tetkik etmekte olan Devlet Şûrası suiistimal işine aid bazı nok -talann etraflı surette tahkik edilmesini Ziraat Bakanlığından istemişti Tahkikatı Istanbulda yaparak şehrimize dönmüş bulunan Ziraat Ba-kanhyı Müsteşarı B. Arrf yeni tahkikat raporunu hazırlamaktadn. Raporu bugünlerde Devlet Şûrasına verecektir. _ Arazinin acele tahriri 1936 finans yılı başında basîrya-eak olan arazînin n ı 1 ' 'iti' ı*T"^" vara etmektedir. Bakanlık tahrir işle-* rinin ne suretle yapılacağı hakkında1 geniş bir talimatname hazırlamıştır w Adana tohum istasyonu direktörü Mıntıkasının pamuk işleri hakkında bakanlığa malûmat vermek üzere) çağrılan Adana tohum ıslah istasyonu direktörü B. Rahmi şehrimize gelerek temaslarına başlamıştır. Ulus,, un Dil Yazılan (Başı /. inci sayfada) söylediğimiz gibi bu (yay) ın sonundaki (y) konsonu (z) ye ta-havvül ederek (yaz) kelimesi teşekkül eder. Bunun sonundaki (y) yerine (k) getirirsek (yak) olur ki hararetin keskin surette tatbiki anla-mıyie (yakmak) sözünün esası ortaya çıkmış olur. Not: 2. — Yukarıdaki (ağ + ay ay) ve (ay + ay) şekillerinde iki (y) nin yanyana geldiği görülüyor. Fonetik esasına göre bunlardan birini (ağ) diye almak icab ettiğinden kelimenin asıl etimolojik şekli (ağ -- ay) dan ibaret o-lur ve (ğ) konsonu (y) ye tahav-vül eder. İşte (z - y) değişiminin sebebi de bu fonetik icaptır. Stıyf Not: 3. — Arapçada (yaz) yerine kullanılan iki kelime vardır. Bunların biri, bizim buralarda daha çok bilinen (sayf), Öteki de • Osmanlı lehçesinde yer tutmamış olan - (kayz) kelimeleri-di, [2]. [2] I. Essayf: hayl vezninde kayz manasınadır ki samimi sayf-tır. Havanın nihayet derecede ısı olduğu zamandır ki şemsin eset burcunda olduğu müddettir. Alâ-kavlin bahar mevsiminden sonra gelen eyyama denir ki şemsin seretan ve eset ve sümbülede deveranı hcngâmıdır. Türkide (yaz) Bunlardan (sayf) kelimesi iki şekilde mütalea edilebilir: I. Başındaki (s) elemanı seha anlamına gelen bir ek olmak üzere. II Başındaki (s) elemanı bir (ğ) den değişme olarak. ilk şekli biraz sonra görmek üzere - (kayz) kelimesinin ilham ettiği - ikinci şekli (yaz) ve (kayz) kelimeleriyle karşılaştıralım [3]. O) (2) (3) Yaz : ( ağ + ay + az ) Kayz: ( ak + ay 4- az ) Sayf : ( ağ 4- ay + af ) (1) Ağ, ak: hararet anlamına köktür. (2) Ay: her üç kelimede kök anlamını temessül ettiren elemandır. [3] Kayz sözünün (yaz) m aynı olduğu besbellidir. İki kelimede tek fark baştaki kökün birinde (ğ) ve ötekinde (k) olmasından ibarettir. tabir olunur [Kamus tercümesi]. II. Elkayz: gayz vezninde yaz mevsiminin samim ve halis hen-gamına denir ki hararetin galeyanı vaktidir. Ülkerin tulÛundan Süheyl yıldızının tulûuna kadar müddettir. Haziran ve Temmuz ayları olacaktır. Ve kayz mastar olur. Gün pek ısı olmak manasına ve mevsimi mezburda bir mekân-da mukim olmak manasınadır [Kamus tercümesi]. (3) Az, af: (z) de bir (ğ) veya (y) olarak alınırsa her üç kelime de tayin ve ifade edici ektir. Bu analize göre (yaz, kayz. sayf) kelimelerinin üçü de hararetin tecellisinin ifadesi anlamına gelmiş olur Sondaki ekin konsonu ilk iki kelimede (z) olarak alınırsa, (sayf) kelimesinde saha anlamı eksik kalır. Bunu da bu kelimenin öteki analiz şeklinde buluruz. (1) (2) (3) (4) ( ağ + as + ay + af ) (1) Ağ: Hraret anlamına ana köktür. (2) At: Bu hararetin oldukça uzak bir sahaya yayıldığını gösteren ektir. Bu (ağ - as) parçası (ay -f- az) şeklindeki (yaz) söziyle tamamiy-le bir mahiyettedir ve her ikisinde de geniş sahada bir hararet anlamı vardır. (3) Ay: Ana kök anlamını tecelli ve tecessüm ettiren prensipal bir elemandır. Kelimenin buraya kadar olan kısmını - vokalleri değiştirerek -şöyle de yazabiliriz: (1) (2) (3) ( ig + ıs + ığ ) Bu şekilde ana kök düşünce hu-le «*"'»n kelime (ısıç — tu) kelimesidir ki bütün Türk lehçelerinde "sıcaklık" anlamına kullanılan kelimedir. (Isınmak, ısıtmak, ısıcak" iken baştaki vokali düşmüş olan - sıcak) sözleri hep buradan üremiştir. (4) Af: Kelimeyi tamamlıyan ve isimlendiren ektir. (Ağ - as + ay -+- af = ağa-sayaf) şeklînde ana kr'- kendisini takip eden unsurla taştıktan sonra baştaki vokal.e son ekin vokali de düşerek kelime (sayf) şeklini almıştır. Anlamı, hararetin oldukça geni» bir sahada tecellisinin ifadesidir. Ete Not: 4. — Fransızca (yaz) anlamına gelen (ete) kelimesinin la-tince aslı (aestas) tır. Eski poro-vansal dilinde (estiu) ve (estat), İspanyol ve Portekiz dillerinde (estio), Italyancada (state) kelimeleri de hep bu asıldandır [4]. Bu sözlerin etimolojik şekillerini altalta yazalım: (O (2) (3) (4) (5) Eti : eg + . + et + eğ + -Aestas: ağ + es + et -f as (ğ) + . Estiu : eğ 4- es + et + iğ .+ uğ Esrar ; eğ + es + et + ağ [5] + . Estio : oğ + es + et + iğ + oğ State : ağ + as + at + ağ [5] + eğ R'ttün hu kelimelerin hep bir ve hepsinin de (yaz), (ısı) ve (sayf) ile bir bünyede olduğu göz Önündedir. (1) Ağ, eç: Ana köktür. Anlamı "hararet" tir. (2) As, es: Hararetin oldıı'cca geniş bir sahaya intişarını ifade eden ektir. Yalnız (ete) kelime- [4] Dictionnaire etymologique de la langue lrançaiset par Oscar Bloch, T. I.. P. 274. [S] Buralarda (ğ). aynı konso-nun tekerrürü yerine kai molmuş-tur. sinde bu unsur düşmüş bulunuyor. (3) At, et: Ana kök anlamının durgun olmayıp faaliyet ve nüfuz halinde bulunduğunu gösteren, elemandır. (4) A ğ,eğ, iğ: Umumiyetle kelimeyi tamamlıyan, tayin ve ifade eden, isimlendiren eklerdir. Bu rol (5) numaralı son ekle yapılan kelimelerde süje veya obje anlamiyle tefsir olunur ve o halde: (5) Eğ .oğ, uğ: Isimlend.ricî son ek rolünü görür. Görülüyor ki Fransız, Lâtin, Provansal, İspanyol, Portugal ve italyan denilen kelimelerin hepsi de "oldukça geniş bir sahada hararetin faal bir şekilde tecellisi** anlamında birleşmektedir. Bütün bunlarda görülen "a" ler, (yaz) * daki z" ve W daki "t" den başka bir şey değildir. Bu kelimeler*' de fazla bir eleman varsa o da' faaliyeti gösteren "t" konsonun-dan ibarettir. Dilimizin (ısıtmak) sözünde bu "t" unsuru da kelimeye dahil o-' lur. Bu halde yukarıkî kelimele* rin ilk üç cüzlerini (ısıt) ın şu eti-» moloiik sekli ile mukayese edeıv sek birlikleri daha iyi görülür: (1) (2) (3) Isıt : ( ıf + ıs + it ) B-ı üç eleman, yukarıki listenin, de ilk üç numarasının aynı ol duy ğu göz önündedir 161. /. N. DİLMEN [61 "Yay" ve "yaz" ın mevsim anlamlarından üreme sözleri da yarın analiz edeceğiz. ULUS 10 NİSAN 1936 il MA Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YİL. NO: 5279 ADIMIZ, ANDIMIZDIR Heryerde 5 kuruş Cenevredeki siyasal görüşmeler Habeş harbi ve Ren meselesi hakkındaki fransız \c devlel adamlarının görüşleri birbirini tutmıvor Habeşistan sulh konuşmalarına başlamıya razı, fakat İtalya buna yanaşacağa benzemiyor ingiliz Cenevre, 9 (A.A.) — B Handen ti n alt|am B. Edenle görüşerek Al-manyanın 19 martla takındığı vaziyet üzerine Lokarno devletleri tarafından alınması lâzım gelen karar hakkında kendisine gizli bir nota vermiştir. B. Handenin tenzihleri Cenevre. 9 (AA.) — B. Flanden, Almanya Rende tahkimat yapmağa kalkarsa Fransanın Sar'ı işgal edeceği kakkında Deyli Telgraf gazetesinin kendisine atfettiği beyanatı tek-zik etmektedir. B. Flanden, aynı gazetenin, kendisinin, Almanya Avrupa sistemine iştirak etmek şartile Fran-saasja alman mukabil tekliflerini münakaşa etmek üzere Cenevre konseyine birlikte girmeğe hazır olduğu yo- (Sonu 3. üncü sayfada) Gündelik İKİ YILDÖNtMt' N. A. KUÇUKA lrtkilâbçı Türkiye'nin genç tarikinde önemle anılmağa değer birçok yıldönümleri vardır. Bu tarihlerden her biri sosyal ve sıya-?.*\ bayatımızın yeni bir dönüm noktası olduğundan bunları daima tekrarlamak ve geçen hayatımızla şimdiki hayat düşünüşlerimiz arasındaki geniş ve uzun mesafeyi daima göz önünde tutmak lâzımdır. Sekiz nisan seriye mahkemesinin kalktığı gündü. On nisanda da teşkilâtı esasiye-den din maddesi çıkarılmıştı. İlk bakışta basit bir hâdise gibi görünen bu iki vaka sosyal hayatımızda oldu-Mi kadar siyasal hayatımızda da çok büyük ve esaslı iki inkilâb noktasıdır. Seriye mahkemeleri: bizim asırlarca tâbi olduğumuz bir sistemin hak yeri idi. Osmanlı devletinin tanzİmat idaresi, memleketi yenileştirmek isterken her müessesenin biribirine ba^lı ¦¦'.! ve inkılâblar an- cak ah-rkli ve radikal oldukları zaman bir mana ifade edebileceğini kavrıyamamıstı. Ceza kanunu çıktıktan ve fıkıh hükümleri rr.¦ •cN- adıyla toplandıktan sonra mahkemeler için bir teşkilat ve usi'l kabul etmek lâzımdı. Ceza ve hukuk muhakeme usulleri fransız usulü muhakemesinden alındı fakat bir sosyete için temel taşı olan şahsi haller meseleleri yani nikâh, boşanma, gaip, mefkud, vasiyet, miras İşleri mecelle dışında kalmıştı. Bunların da eski seriye mahkemeleri tarafından bakılması İcab ediyordu. Her ne kadar genel bir bakışla bunların arasındaki vazife ve salâhiyet sınırları ayrılmış gibi görünüyorsa da hakikatte öyle değildi ve daima mahkemeler arasında içind-« çıkılmaz hir kavga kaynağı idi. İşin asıl tuhaf noktası eğer iki taraf razı olacak olursa her mesele seriye mahkemesinde bakılabilirdi. Seviye mahkerrnateri cok eski ve havt bir usul içinde Calı«tığınrl*ın kadıların verdimi bükükler Ve hele valanrı sahidlerin hali yalnız gül;;necek deeil. ağlanacak derecede haz'n idi. Bazı meseleUr r**a-hiv-Hİeri itibariyle umumî usulü m -hakem»* içinde husım bir usule tâbi olabilir. Fakat hakka var-(Sonu 2. inci sayfada) Cenevre, 9 (A.A.) — Havas ajansının diplomatik muhabirinin bildirdiğine göre, 13 ler komitesinin dünkü görüşmeleri, habeş meselesinde fransız ve ingiliz görümleri arasında ayrılık olduğunu göstermiştir. Fransa, harbin durması için zecri tedbirlerin teklifi fikrindedir. İngiltere ise İtalya konuşmaya yanaşmazsa zecrî tedbirlerin kuvvetlendirilmesini istemek-, tedir. Hubeşler sulh görüşmelerine girecekler Cenevre, 9 (A.A.) — Bu sabah B. Eden'le görüşen haber, d?leıresi B. Mariam, B do Madaria-;a ile B. Ave-nol da hazır bulunmak şartîyle Habe-şistanm İtalya ile sulh konulmalarına başlamaya hazır olduğunu bildirmişe de, B, EHm'in ısrarı —;"e nihayet doğrudan doğruya l'-'--a ile görülmelere girişmeyi V ' ' e'miştir. R. dö Ma 4ariaganın bitaraf mÜ*ahid olarak görüşmeleri yakından kollaması ihtimali büyüktür. İtalya bu hareketi kabul ederse görüşmeler haftaya bağlıyacaktır. Bu takdirde Ital-ynnın askerî harekâtı hemen mi, yok-»s habeıler1* anlaştıklar) aonra mı durduracağı henüz bilinmemektedir. Roma mahfillerinin düşünceleri. Roma. 9 (A.A ) — Havas ajansının bildirdiğine göre siyasal müşa-(Sonu 3. üncü sayfada) Fransız muhtırasının uyandırdığı akisler Berlin. 9 (A.A.) — Havas a;ans bil. d i.i yor: Dün akşama kadar, fransız muhtırası hakkında resmi hiç bîr fİkîr yürü. tulmemiştir. Hükümet bu muhtırayı henüz gözden geçirmemi «.tir. B. Hitler, Berhtesgadcn şehrine gitmiş olup dış bakanlıftı ile teması muha. faza etmektedir. B. Fon ROıbetttrop'un Bcrhtesga-den'e kadar gideceği yahud Kolonya'-dan doğrud.-ın doğruya Berlin'e geleceği henüz bilinmemektedir. Dünkü tek alman fikri. Cenevre'de neşredilen, fransız mukabil tekliflerinin, şu sırada en hararetli devresinde bulunan fransız seç İm savaşı emrinde kulla. (Sonu 5. inci tayfada) Büyük dâhi Koca Sinan dün Ankaranın kalbinde yaşadı Halkeyindeki lören çok canlı oldu-Sinanm şeJHfatyzde hir heykeli dikilecek ¦ Kültür '^af.%î1i!-:îi zin reisliği altındaki komite ilk toplatıl ısını bugün yapıyor Bavan Âfet Yarın Halkevinde bir konferans verecek Türk tarih kurumu Alaca HÖyük kızılan hakkında kurumun nsbaşkanı Bn. Afet tarafından Ankara halkevinde ni-san'ın on birinci cumartesi günü saat 17 de bir konferans verilecektir. 44 Ulus., un Dil Yazılan YAZ YAY Sözlerinin te benzerlerinin «Güneş-Dil Teorisi» esaslarına göı'fe analizi III. )«/«. ı ay lal. "Yaz" ve "Yay" kelimelerinin "mevsim" anlamından çıkan sözler arasında en göze çarpan - sonradan "yayla" şeklinde kısalmış olan - "yaylak" sözüdür. Bu kelimenin etimolojik şekli şudur: d) (2) (3) (4) ( ağ + ay + al -f ak ) (î) Ağ: Hararet anlamına gelen ana köktür. Konsonu sonradan (y) ye değişmiştir. (2) Ay: Bu anlamı tayin ve ifade eden, tamamlıyan. isimlendiren ektir. Bu iki unsur birlikte olarak husule gelen (ağ j ay — ağay = yay) kelimesi, bundan önce analiz ettiğimiz sözden ibarettir ki "hararetin tecelli eylediği mevsim" yani "yaz" demektir (3) Al: Kelime manasını şamil, geniş, yaygın, genel bir sahada mutlak ve umumî olarak anlatmaya yarıyan ektir. (Yay t al yaval) hararet kendisinde tecelli eden mevsime ait ve müteallik olan bir şeyi sezdiren bir sözdür. (4) Ak: Böylece mutlak ve u-mumi bir anlam olan (yayal) sözünü tamamlıyan. tayin ve ifade eden, isimlendiren sonektir. (Yay -f al -f ak - yayalak) sözünde (al) ın vokali düşer ve kelime (yaylak) şeklini alır. (Yaylak): sıcaklığın tecelli eylediği bir mevsimde alelıtlak bulunan yerin adıdır kİ (yaylak) ve (yayla) sözlerinin asıl manası da bundan ibarettir. (Yaylak) sözünün sonundaki (k) konsonu (ğ) ye çevrilince kelime (yayla*) olur ve zaten okun-mıyan (ğ) de düşerek (yayla) kelimesi teşekkül eder. İkisinin de manası birdir. Sıcak mevsimlerde insanların ve hayvanların yayıldıkları yerler, umumiyetle dağ sırtlarında bulunan otlak yerler olduğundan (yavla) sözü sonradan bu manaya da kullanılmıştır. Yaymak - Yayılmak "Yay" sözünün başka bir anla-(Sonu 2. inci sayfada) İstanbul telefon şirketi satın alındı İstanbul telefon şirketinin satın alınma mukavelesi dün öğleden sonra Bayındırlık Bakanlığmda Ali Çe-tinkaya ile şirketin salahiyetli delegeleri arasında imza edilmiştir Büyük türk sanatkârı Mimar Si-nr.-.vn 318 inci yıldönümü dün Hal -kevinJe güzel bir programla kutlan Kocn Sinan'ın B. Münür Havri tarafından yapılan madalyona dı. Koca Sınanın sanat dehâsına inananlara Halkevinin salonu dar gelmişti. Daha saat 17 de ayakta duracak yer kalmamıştı. Mimar, mühen- dis, diğer sanat ve meslek adamları, erkek, Uadın, genç ve ihtiyar bütün ankar.-Mar onu candan ve samimî I ir .e- iı . '¦ andılar. Sast 17.30 da halkevi n ireler komitesi üyesi B. Uluğ toplantıyı açtı. Genç -ıır Kâmuran Bozkırın bîr şiir o-kuyacağınt, mimar Necmeddin Emrenin sanatkârın hayat ve eserleri hak • kında bir konferans vereceğini haber verdi ve aziz ölü nün ruhunu taziz için ayakta bir dakika susulmasını istedi. Büyük salon bir dakika, bir tek kalp gibi çarptı. Derin sessizlik saygı remzi oldu. Şair B. Kâmuran Bozkır "Koca usta Sınanın türküsü'' şiirini heyecan dolu güzel bir ifade ile okuduktan sonra, serbest mimar B. Necmeddin Emre, Sinanın sanat ve hususi hayatı, mimarî ve teknik noktadan (Sonu 5. inci sayfada) Mimar B. Necmeddin Emre ve sevginin en büyük Sinan'ın eû'zef eserlerinden biri: Süleymaniye camii Tel - \\ iv ve Şam sergilerine giden levhalar B. Cctal Bayar, Tel-Aviv ve Şam panayt fıs tarafından hazırlanan levhaları, geçirirken (Öteki resimle rlartnda teşhir edilmek üzere, Türfto-ambalaj edilmeden önce gözden r 6. ıncı sayfamız.'f) SAYFA 2 ulus :a "Ulus,, un Dil Yazılan 'Bası İ. inci sayfada) mı da "yayma, yaymak, yayılma, yayılmak1' sözlerinde görülür. Bu sözlerin anlamlarını bu serinin ilk yazısında saymıştık. Bütün o manalar, genel olarak bir "hareket" mefhumunda toplanmaktadır. "Yay" sözünün bu anlamlara delâleti bakımından ana köke bu "hareket" manasını vermekle bü-ti;.- bu kelimeler analiz edilebilir. Kelimelerin etimolojik şekillerini yazatak bu analizi gösterelim: (O (2) (3) (4) (S) Yay [t] : ağ + ay + . + . + . Yayma : ağ + ay + . 4- im + ağ Yaymak : ağ + ay + . + im + ak Yayılma : ağ + ay + ıl + ım + ağ Yayılmak: ağ + ay + il + ım + ak (1) Ağ: Hareket anlamına a-na köktür. (2) Ay: Kelimeyi tamamlıyan ve isimlendiren ektir. Ana kökün konsonu "y" ye çevrilip baş vokal de düşerek (yay) kelimesi çıkar ki bir hareketin ifadesinden ibaret olur. Fiilin aslî maddesi olarak (yay) in manası da budur. (3) II: Bu hareketin yaygın, engin, mutlak, umumî bir sahaya intikalini ifade eder ki bununla hareketi yapan süje veya objenin âmili mutlak olarak gösterilmiş, fiil bir muayyen şahsa izafe elil-memiş olur. "L" konsonunun - deskriptif gramerlerde "meçhul" denilen -faili belirsiz fiile delâletinin manası da budur. Bu halde (Yayıl) sözü de bir hareketin alelıtlak şekilde ifadesi olur. (4) İm: Gerek (yay) ve gerek (yayıl) sözlerinin taallûk eylediği süje veya objeyi gösteren unsurdur. (Yay + ım = yayım) bir süje veya obje üzerinde bir hareketin tecellisi demek olur. (Yayıl + tm = yaydım) bir süje veya obje üzerinde alelıtlak ve gayrımuayyen bir hareketin tecellisi manasını verir. (Yaylım ateş) sözündeki (yaylım) da bundan başka bir şey değildir. Her yana şamil ve toptan olan umumî ateş hareketine (yaylım ateş) derler. (5) Ağ, ak: Kelimeyi tamamlıyan, manasını tayin ve İfade eden, kelimeyi isimlendiren ektir. Sondaki konson (ğ) olunca düşer; (k) olunca kelimenin isimlenişi daha keskin bir mahiyet alır. Bu analize göre, (yayma) ve (yaymak): bir süje veya obje ü-zerinde hareketin tecellisinin adı olmuş olur. Bu süje veya obje meselâ bir halı veya kilim olursa, o-nu düzlüğe sermek hareketi "halıyı yayma, kilimi yaymak" sözleriyle ifade olunur; hayvan veya insan sürüleri olursa onların bir saha üzerinde hareketlendiklerini "koyunları mer'aya yayma, taburu avcı hattına yaymak" sözleriyle anlatırız; eşya olursa bunların ortaya dökülürünü "eşyayı ortaya yayn.a (yaymak) " diye söyleriz; bir haber olursa "bu haberi yaymak (yayma) " deriz. (Yayılma) ve (yayılmak) sözlerine gelince, bunların da anlamı (yayma) ve (yaymak) gibidir. Ancak bunda ara yere giren (l) elemanından dolayı hareketin faili mutlak ve umumî bir mahiyet almaktadır. [1] Bu kelimelerin morfolojik şekillerinde görülen yanyana (ay) fardan biri Türk Fonetik esasına göre (ağ) olmak lâzım gelir. İşte bütün bu kelimelerde görülen konson değişmelerinin sebeplerinden biri de budur. Tam analizde eski şekli sadece (ağ + ay) olmak ve ana kökün konsonu sonradan (y) ye çevrilmiş bulunmak lâzım gelir. Not: 1. — Görülüyor ki (yay)-ın mevsim anlamı ve bununla ilgili üremeleri ana kökün "sıcaklık" manasiyle izah edildiği gibi, bunun "sermek, döşemek, dağıtmak, serpmek, neşir, işaa, tamim..." manaları da ana kökün "hareket" anlamiyle izah olunmaktadır. Not: 2. — (Yay) sözünün ok atmağa mahsus eğri ve esnek alet ve "araba yayı, zemberek" anlamları da yine ana kökün "hareket* anlamiyle izah olunur. Bu takdirde (ay) elemanında aynı zamanda hareketi ikaa yarıvan obje manası da bulunmuş olur ve (yay) sözü, böylece "bir hareketi tecellî ettiren obje" manasına alınır. Yazlık - Yazlak (Yaz) ın mevsim anlamından alınarak kullanılan "yazlık sayfiye, sayfa mahsus", "yazlak = yazlıyacak yer" ve "yazlamak" sözleri de "yayla" ve "yaylak" gibidir. Bunların etimolojik şekillerini şöyle gösterebiliriz: (O (2) (3) (4) {5) (6) Yaz : ağ + ay + az + . + . + . Yazlık : ağ + ay + az + il + . + ık Yazlak : ağ + ay + az + il + . + ak Yazlamak: ağ + ay + az + u* + am + ak (1) Ağ: Hararet anlamına ana köktür. (2) Ay: Ana kök anlamını tecelli ve tecessüm ettiren prensipal elemandır. (3) Az: Hararetin oldukça geniş sahaya intişarını anlatan - yahut, (ay) dan değişme olduğu takdirde, kelimeyi tamamlıyan - ek-tir [2]. (4) II: Oldukça geniş sahada yayılmış olan harareti alelıtlak vasıflandıran ektir [3]. (5) Am: Süje veya obje gösteren elemandır. (6) Ih, ak: Kelimeyi tamamlıyan, tayin ve ifade eden, isimlendiren ektir. Bu analize göre, (yazlık) ve (yazlak): "hararetin oldukça geniş bir sahada intişarının alelıtlak lüzum gösterdiği şey" demek olur. "Yazlak" ve "yazlığa çıkmak" sözlerinde bu "şey" bir "yer" dir; "yazlık kumaş" sözünde "kumas"-tır. (Yazlamak sözü de "hararetin o'.dukça geniş bir sahada intişarının alelıtlak bir süje veya obje ü-zerinde gereğinin ifadesi" demek olur ki sıcak mevsimi bir yerde geçirmek manasiyle uyuşmakta-dır [4]. _/. N. DİLMEN [2] Bu "z" konsonundaki iki ihtimal, bu serinin evvelki yazılarında izah edilmişti. [3] Bu "1" elemanının bir rolü de kelimeyi isimlikten sıfatlığa nakletmektir. Bu fonksiyon bakımından "l", kelimeyi isimlendiren "k" ile karşılaşmaktadır. [4] "Yaz" sözünün "yazı" ve "yazmak" anlamlarını da yarınki yazıda analiz edeceğiz. Samsun belediyesinin Belediyeler Bankasından alacağı para Samsun belediyesi Doyçe Banka e-Icktrik malzemesi bedelinden borcu olan 80 bin küsur lirayı birden ödemek suretile bir itilaf akdetmek ü-zeredir. Belediye lâzım gelen parayı belediyeler bankasından temin edecektir. BUGÜN İnkılâp Dersi Prof. Yusuf Kemal tarafından Saat 17.30 da Halhevinde verilecektir HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: İki kayıp KÂZIM OZALPIN ANNELERİ VE BOLU iMEBUSU B. MİTAT DENLİ ÖLDÜ İstanbul, 9 — Millî müdafaa bakanımız Kâzım özitlp'ın anneleri bugün öldü. Yarın törenle kaldırılacaktır. İstanbul, 9 — Bolu mebusa Hüseyin Milat Denli dün gece sabaha karsı öldü. Cenazesi yarın sabah merasimle kaldırılacaktır. Ulus: Milli müdafaa bakanımız Kâzım Özalp ve ynkıntariyle B. MitaJ Denli'nin yakınlarının acılarını paylaşır ve başsağı dileriz. İstanbulini yol programı İstanbul. 9 — Bayındırlık bakanlığı, nın emriyle belediyenin hazırladığı ve daimî encümenin tasdik ettiği üç yıllık yol programı bugün umumî meclise ve. rildi. Bj programa göre 936 tamıratile beraber 574 bin, 937 de 550 bin. 938 de 366 bin lira harcanacaktır 936 da Yeşil, köy iltisak yoluyla Çubuklu Pasabahçe ve Istİnye iltisak yolları bitirilecektir. Bir profesörün tetkikleri İstanbul, 9 — Belgrad üniversitesi profesörlerinden Şenin Bayraktaroviç hazinei evrakta tetkikler yapmaktadır. Muamele vergisi etrafında İstanbul. 9 — Sanayi birliği umumî heyeti bugünkü toplantısında, muamele vergisinin cibayet usulünün iyi neticeler vermediği hakkında bir münakaşa yap. mis ve tadili teşebbüsünde bulunmak ü-zere idare heyetine salâhiyet verilmiş, tir. kr-cidc bi. Bir duvar yıkıldı Ul.nnbul, 9 —- Bgjjufi Si ^dTTvarB,ynı7n?ış*'axMftıPPWr'^^^ kalmıştır. Arabanın bir atı Ölmüştür, ö. tekinin ayağı kırılmış, arabacı hafif yaralanmıştır. Vilâyetin 933 hesabları İstanbul, 9 — Şehir meclîsi bugünkü toplantısında belediye ve vilâyetin 933 hesap tetkik raporunu kabal etti. Mecburî lisan dersleri İstanbul, 9 — Üniversite talebelc. rinden bir grupun mecburi lisan derslerinin kaldırılması için kültür bakanlığına başvurmaları ihtimali vardır. İzmirde bicmozayik bulundu' İzmir, 9 (A.A.) — Barnuvanın İpekli kjyu mevkiinde bir bağda "Opus Pes-selatum" nevinden altı renkli bir moza-yik meydana çıkarılmıştır. Büyüklüğü 110 metre murabbama yakındır. İncele, meler yapılmaktadır . Yedek subaylar iki senede en çok kırk beş gün ordu emrinde çalışacaklardır Kanun projesi Kamutaya verildi - Maaş kanununda da değişiklik yapılıyor Yedek subay ve askerî memurlar kanununun 14 üncü madde/erinin ikinci f.k-rasında yazıldığı gibi ihtiyat subayların talim ve terbiye makaadiyle ve her İki senede bir en çok 45 gün devam etmek üzere Bakanlar meclisi karariyle çağı. rılmaları gerekli İse de kanunun bu hükmünün tatbikine bugüne kadar bütçe dolayisiyle imkân bulunamamış idi. Hü. kümet bu dafa muayyen bir formül i-çindc bü hükmün tatbikine imkân gör. müş ve bu formülün kanun haline gelmesi için hazırladığı projeleri dün Kamutaya vermiştir. Bu projelerle yedek subaylardan devlet ve devlete bağlı müesseselerde memur olanlar esasen maaş almakta ol. duklarından iki senede bîr talim maksa-dîyle çağınldıklan zaman dairelerince i. zinli sayılarak maaşlarını dairelerinden tam olarak almaları, serbest meslek sahihlerine de rütbelerine göre maaşlarının milli müdafaa bütçesinden verilmesi temin edilmektedir. İhtiyat subaylarının bulundukları yerlerden garnizonlara sev. kinde harcirah adıyla bir para verilmi-yecek yalnız zaruri masrafları ödenecektir. Bundan başka hükümet gerekli se-bcbl r projesinde, talime çağırılacak yedek subaylarının hepsinin birden ça_ ğırılmatınm mümkün olamıyacağı için sınıf, rütbe ve doğumlarına göre ordu-" '" ** dairelerdeki işlerin bu yüzden aksamı- yacağına işaret etmektedir. Hükümetin bu maksadla hazırlayıp Kamutaya verdiği proje/erden birinde maaş kanununun 13, 24 ve 25 inci maddelerinin değiştirilmesi istenmektedir. Lâyihada 13 üncü maddenin şu şekilde değiştirilmesi teklif ulanmaktadır: "Ücretle müstahdem olanlara İstirahat ve mesalihi zatiyeleri için se- nede azamî 15 gün ve raporlarla taayyün eden hastalıklarından naşi i-ki ay mezuniyet verileceği gibi 1076 numaralı kanunun 14 üncü maddesine göre subay ve askerî memurlardan hazerde talim ve manevra için çağırılanların bu müddetleri için ücretleri dahi dairelerince tam olarak ita olunur. Vazife esnasında bir kaza neticesinde hastalanarak vazifesi başına gelemİyenlerin ücretleri hakkında memurin misillû muamele olunur. Mukavelename ile istihdam olunanlar bu hususta mukavelena-melerindeki şartlara tabidirler.,. Aynı lâyiha İle 24 üncü maddenin başına "seferberlikte" kaydının i-lâvesi İstenmekte ve 25 inci maddenin şu şekli alması teklif edilmektedir: "Talim ve manevra münasebetile silah altına alınan memurların, askerî rütbeyi haiz olsun olmasın maaşları mensub oldukları daire ve devlete bağlı müesseselerce tam olarak verilir. Serbest meslek erbabından bulunanların talim ve manevra için orduda kalacakları müddete aid rütbelerine göre maaşlan, kıtaya İltihakları tarihinden itibaren millî müdafaa vekâleti büdcesînden verilir.,, Dî£er bîr hZLr.— -* memurlar kanununun 19 uncu maddesinin de şu şekilde değiştirilmesini istemiştir: "Seferde hizmete ve hazerde u-mumî manevralara çağırılan ih'îyat subay ve askerî memurların celp ve terfilerinde muvazzaf subaylar mi-sİllû harcirah verilir. Hazerde talim maksadiyle çağırılanlara yalnız yol masrafı verilir.,. Moskova devlet tiyatrosu artistleri Türkiye için radyoda konser verecekler Moskova, 9 (A.A.) — Devlet büyük Akademik tiyatrosu artistleri. Türkiyeye geçen sene gelişlerinin yıl dönümü do. layisiyle 12 nisanda radyoda Türkiye i--İn büyük bir konser vereceklerdir. Türkiye için konser. 1724 metrede Komin-tern istasyonu ile neşrolunacaktır. Bu konser, 12 nisanda Türkiye saati ile Gündelik. İKİ YİLDÖNÜMÜ (Başı 1. inci sayfada) mak için tamamiyle ayrı ayrı düşünü; ve kıymet veriş tarzlarına malik olan iki aykırı sistemin yanyana yaşaması ve hattâ icabında her ikisinden biribirine^amamiy-le zıd ayrı ayrı hükümlerin çıkabilmesi bîr devlet hayatı ve haysiyeti için korkunç bir tehlike idî. Artık manası kalmamış ve yaşayış kabiliyeti yeni sosyetemizin dinamizmi karşısında sönmüş o-lan bu müstehasenin yıkılması sosyal inkılâbımızın başlangıcı sayılabilir. İşte din hükümlerinin teşkilâtı esasiyeden kaldırılması bu hareketin tabiî bir neticesidir. Çünkü teşkilâtı esasiyede bu hüküm durdukça seriye mahkemelerini hukuktan kaldırılmış saymak çok müşküldür. (Din) vicdanlarda saklanması lâzımgelen mukaddes bîr emanettir. Sosyal hayatın gidişlerine ve onun kendisine malı sus anlamlarına karışmağa hakkı yoktur. Zaten onu her şeyle ilgili kılmak istiyen softalar dinin sosyal hayat karşısındaki fonksiyonunu anlamıyanlardır. Softalar dine kendi bakımlarından mana vermeğe o kadar alışmış ve onu o kadar fena kullanmışlardır kî 337 yılında Konya'da vali vekilliği yapmış olan Konya merkez kadısının tahta kurularını "Şimşiri şeriati garra" ile tehdid için gönderdiği (müraselei şer'iye) bundan henüz daha on beş yıl önce yanılmış bir deliliğin şaheseriydi. Türk ulusunun iyi duygu ve isabetli düşüncelerinden doğmuş olan türk inkılâbı karşısında bunların yaşamasına imkân yoklu. Bunlar devrildikten sonra önümüzde yepyeni ufuklar açıldı. Ve onun içindir ki on beş yıl evelkin-den yüz elli yıl ilerdeyiz. N. A. KÜCÜKA saat 20 de başlıyacak ve bir buçuk saat sürecektir. Konserin programı şudur: Piyanist Oborin: Cluk'ün melodisi, Şopen'in balladisi, Taasik'in Şu man dan kaçakçısı, List'în Kampanella'sı. Opera mugannisi Nortsov: Çaykovs. kİ'nin Pikvaya dama operasından Eletz. ki'nin aryası, Çaykovski'nin Yolanda o-pcrasından Robert'in aryası, Çaykovski'nin "Gürültülü balo ortasında" şarkısı. Opera muganniyesi Maksakova: Mussorski'nin Kovasına operasından Marta'nın aryası, Rimski . Korsakof'un Snegaroçka operasından Lelia şarkısı, Bİzc'nin Karinen operasından Kabanera § Viyolonist Ostriyak: Saint - Saens-in Kappiçiosso rondosu, Dvoark'ın ü-ÇÜncü Slav dansı. Opera mugannisi Jadan: Rahmani-nof'un Genç çingene şarkısı, Çaykovskr^ nin "Bir kelime ile bildirmek Üterim" şarkısı, bir Floransa şarkısı. Opera muganniyesi Barsova: Rimski . Korsakof'un Scnegüro^Ua operasından Snegüroçkanın aryası, Rimski - Kor. s..kof unGüle aşık bülbül şarkısı ve türk Çe olarak Aliabiev'in bülbül şarkısı. Opera mugannisi Pirc.gov: Çaykovski'nin Çılgın geceleri, Volga kayıkçıları halk şarkısı, Borodio'in Prensigar ope-rasından Galitzki'nin aryası. Piyanoda Makarof: Konserden önce devlet tiyatrosu i. kinci direktörü Arkanof, ufak bir hitabe irad edecektir. Moskova, 9 (A.A.) — 12 nisandaki konser kıta Tulümcvç istasyonuyla da verilecektir. Tulümcvç 50 metredir. it r ULUS 11 NİSAN 1936 Cl V.\U\') î Son haberler üçüncü say hamızdadır ON YEDİNCİ YİL . NO: 5280 ADIMIZ, ANDIMIZD'R Ilrrycnlr kuru* Boğazlar hakkında Barvekâletin tebliği llaşıekâletti'n tebliğ edilmiştir; Arsıulusal vaziyette husule gelen hukuki» »iyasi ve askerî esaslı değişmeler karsısında boğnzlıır mukavelesinin bugünkü halinin Türkiyenin emniyet ve müdafaanı irjn esasından değişmesi lâzım ueldiğini miişaheıle eden cumuriyet hükümeti, vaktiyle boğazlar mukavelesini l.endilerİle müzakere etmiş olduğu devletlere müracaata karar vermiştir. Türkiye Hariciye vekâleti buna dair olan notayı al'ıkudıır devletlere ve makamlara tebliğ edilmek üzere icap edenlere hdİ't-mişıir. \»»*« metni alâkatiftartn eline vasd olduğu anlnşddıktan soma neşrolunacaktır, t) ztınu na kadar tahmine müstenit neşriyat ve tefsirat yapmamak lüzumunu yüksek matbuatımızın takdirinden bekleriz. Bir nokta şimdiden tıısrih olunur ki, hükümetin teşebbüsü şimdiye kadar Inkib ettiği esas siyasetinin maillerine j hımnmcn mutabık bir mahiyetti -lir. (A.A.) j„.r\a^#-^ w****'MmMMmr*wm sTWMmmMTJTM. mw*WM*Mm. rM*. wmmTMMMmmmmwJFM. t* trmmTMMm C. H. P. Kamutay* grupunda i' r**mrmMWwwMWM** r^avararawj^ Başbakan gendi siyasal durumu anlallı C. H. Partisi Kamutay Grupu İdare Heyeti Başkanlığından: C. H. Partisi Kamutay Grupu bu gün öğleden sonra Hasan Sakanın başkanlığında toplandı. Başbakan ismet İnönü genel siyasal durum hakkında Partiye izahat verdi. Başbakanın izahları Grupça müttefikan kabul ve tasvip olundu. Cenevre görüşmeleri Habeş işinde gerginlik azaldı B. Madariaga salı günü italyan ve habeş delegeleriyle konuşup perşembe günü neticeyi onüelere bildirerek Lokarno devletleri de toplandılar Gündelik FRANSIZ SEÇİMİ Parlâmento seçîmî Hir memlektin dahilî isinden ibarettir, t akat o im-ın leket Avrupa muvazenesinde büyük bir ağırlık İfade eder ve dış siyasası da seçimin neticesine cöre istikamet alırsa, o seçim arsıulusal bir şümul ve ehemiyet alır. Bu ayın sonlarına doKm yapılacak olan fransız seçimi. ı»te böyle ehemiyetli ve bütün dünyanın alâkasını çekmeğe değer bir secimdir 1932 senesinde seçilen ve dört senedenberi Fransayı İdare eden parlâmento tatil kararı verdi. Gerçe bu parlâmentonun ömrü mayısın sonuncu (ününe kadar devam edecek ve ay içinde yapılacak seçim neticesinde teşekkül edecek olan meclis ancak haziranın birinci «unu toplana r-aktır. Binaenaleyh hükümet isterse. 31 mayısa kadar 1932 parlâmentosunu fevkalâde olarak toplantıya çağırır. Fakat böyle bîr davet vuku bulmadı*, takdirde artık 1932 parlâmentosu tarihe karışmış sayılabilir. Bu-un yerini 1936 parlâmentosu ala. Çaktır. Fransız başbakanı Saraut, parlâmen. tonun tatil karan verileceği gün söylediği bir nutukta Fransanı eerek dahili ve (erekse haricî zorluklarına İ-şaret ederek, hiç bir parlâmentonun bu derece celin meselelerle karşılaşmadığım söylemiştir Filhakika bu doğrudur. Ve gelecek parlâmentonun karşılaşacağı mesele de daha az çetis» olmıyacaktır. Fransanın on se-»edenberi emniyetini istinad ettirdiği milletlerarası nizamı temelinden sar-»ılmışi.r. Almanya ile mücadele halindedir. İç sıy-sıy. «elince; „ğ »e so| zümreler b ribiriyl- boğuşmaktadır. Sollar faşist tehlikesi k.rş,.,nda bir. leemisler, saclara karşı birliği teşkil etmişler. Sağlar i»* komünistlerin de dakil olduğu ve "h*Jk eeofce-si' aek verilen bu kombinezona karş. »¦r.ret almışlardır. İMİ senesinde yapılan seçimde de (Sonu 4 uncu sayfada) Cenevre, 10 (A.A ) — Havas ajan-..Auı diplomatik muhabiri, çarşamba «unu mevcud olan gerginliğin 13 ler komitesinin toplantısından sonra a-zaldığını söylemektedir. Bunun se-bebleri şunlardır: t. — ingiltere, 13 ler komitesinin, muhariblere başvurarak, gayri insanı harb metodları tatbik etmemelerini istemek hususundaki kararından koş-nuddur. 2 — Delegasyon mahfilleri, ve hele frangız delegasyonu mahfilleri B. Edenin, dün 13 ler komitesi önünde yaptığı beyanatı elverişli surette karşılamaktadır. B. Eden, bu beyanatında. "Herhangi bir devlet tarafından tecavüz yapılırsa, İngilterenin, habeş meselesinde olduğu gibi, millelter cemiyeti statüsünü" tatbikini istem-kten çekinmiyeceği" garantisini vermiştir. /.'* lerin çalışmaları hakkında Romanın kanaati Roma, 10 (A.A.) — Havas ajansı bildiriyor: Yarı resmi mahfiller, 13 ler komitesinin, muhasematın tatili imkânına dair B Aloİsi'ye sormağa karar verdiği suallere İtalya namına cevap vermek üzere gereken salâhiyetlere mumaileyhin sahib bulunmadığını «nylemektedirler. Bu mahfillerin ilâve ettiğine göre, B. Aloîsi Cenevreye sırf lokarnocula-rın görülmelerini takib etmek üzere gitmiştir. Fakat İtalya sulh görüşme-(Sonu 3. i"tü sayfada) B. W. Peker Şilede Şile, 10 (A.A ) — C H. Partisi genel sekreteri Recep Peker ve İstanbul parti ba;kam Hilmi Uran halkevi açılması konusunu araştırmak için bugün Şileye geldiler. Otedenberi bu amaç üs. tünde sıc*k duygu taşıyan Şilelilcr yeni bir halkevi yapmak ve yaşatmak için çok ilgi gösterdiler. Kararlaştırılan ted. bir üzerine tatbikata başlanacaktır. Şilenin parti gidişleri ve sosyal durumu bu yol ile daha açıhf» genişlemiş olacrk-tır. Zaten tabii güzellikleri ve plâjlar.yle töz çekici bir değerde olan Şile için bu '¦şebbüs yeni bîr hareket ve canlıııL u-vandıracktır. İTALYAN-HABEŞ HARBİ italyanlar boyuna ilerliyorlar Fir İrlandalı doktor Adisababava yaramı italyanların katiyen yaeaklarını sövüyor İtalyanların ilerleyişlerini nehri üzerinde yn Londra, tO (A.A.) — Royter bildiriyor: ^~ İlk sulh görüşmelerine elverişli bir hava içinde başlamak için muhasamatın durdurulup durdurulmayacak hakkında bir karar verilmesini bekleyen italyan şimal orduları Dessie'ye doğru ilerlemelerine devam etmekte ve yürüyüşlerinde hiç bir hakikî habeş mukavemetiyle karşılaşmamaktadırlar. Habeş kıtala- Bavan Âfet Bu ahşam saat 17 de Anka- \ ra Halkevinde Türk Tarih Ku- \ rumu tarafından Alacahüyük- \ te yapılan kazılar hakkında j Aı konferansını verecektir. kolaylaştırmak üzere Şebeti ptıkları bir köprü rı italyanlar Önünde dağılmaktadır. Bununla beraber bunların (Sonu 5. inci sayfada) Fık. Bilen ve yiyen A. T. T.....Bu harfler, amerikan telefon ve telgraf kumpanyasının remzidir. Bu kumpanyanın sermayesi üç yüz bin dolar kadar bir şeyken, hiç bir para eklenmeksi-z:rt, S milyara çıkarılmıştır. Hikâye tin daha garip tarafı, bu kumpanya adamlarının, çalışarak kazanmak hususunda rekor kırmış ol malar tadadır. Hattâ bütün kumpanya adamlarının, çalırmadan kc payıp gitseler, gelecek 28 ikinci kânuna kadar servislerden hiç birine zerre kadar halel gelmezmiş! Çünkü şirketin bir sürü çocuk ve torunları varmış ki, esasen on'ır uğraşır, durur, baştakiler de sadece ^azantr, yermiş. Geçenlerde kumpanyanın reisini Vaşingtonda hesaba çekmişler. Fakat yalnız iki şey anlayabilmişler: biri, kumpanyama Amerika telefonlarının yüzde PS ini elde tuttuğunu, öteki de bu': n 'hisse vesaire kazançtan fcfcyri (Sona 5. inci sayfada) Hindenburg» Bir arıza yüzünden yolunu değiştirdi Berlin. 10 (A.A.) — Royter A;'«sı bildiriyor: Motorlerde çıkan ve Zeppelin ( Sonu 5. inci sayfada) x 'I,' " '-nbur e" balomu Fridrihsehafen'di (Onun u.t.mde "Craf Zeppelin" görülüyor.) "Ulus,, un Dil Yazıları Sözlerinin ve benzerlerinin «Güneş-Dil Teorisi esaslarına göre analizi ııı. Yaz, Yazı "Yaz" kelimesinin analizinde, etimolojik şeklini: (D (2) (3) ( ağ + ay + az ) diye göstermiş ve bunu "yaz mevsimi" ve "ilkbahar" anlamlarındaki iki şekilde izah ederek, "tahrir" anlamındaki üçüncü şeklini ileriye bırakmıştık. Otedenberi bu yazılarda ileriye sürdüğümüz prensiplerden biri şudur: 'Bu kelime, doğrudan doğruya birden fazla manaya geldiği ve bu manaların biri ötekine bağlı olmadığı takdirde bu gibi "çok anlamlı sözler: homonymes" in türlü anlamları ana kökün ayrı ayrı alabildiği manalarla izah o-lunur." . "Yay" kelimesinin "mevsim" manasiyle "neşir ve işaa" manasını böylece ana köke birinde "hararet" ve birinde "hareket" anlamı vererek izah ettiğimiz gibi, "yaz" sözünün "mevsim" ve "tahrir" manalarında da gene bu yolda davranacağız. Bu üçüncü şekilde ana kökün anlamını "güneş" aslından çıkan genel mefhumlardan "ışık, aydınlık" fikrinin abstre manasında bulabiliriz. Zihindeki aydınlık "zekâ" ve "fikir" le izah olunur. Nitekim "ay" ve "oy" kelimeleri "akıl, fikir, zekâ, zihin" manalarına da gelir [11. (1) Ağ: "Güneş'in saçtığı "ışık" ve verdiği "aydınlık" fikirlerinin zihnî dünyaya nakliyle "akıl, fikir, zekâ" anlamlarına fena köktür. (2) Ay: Ana kök anlamını k n-dinde tecelli ettiren prensipal elemandır. Bu iki unsur biribiri' le kaynaşarak "ay", doğrudan doğruya, "akıl, fikir, mütalea, zekâ, zihin" anlamlarını ifade eder. (3) Az: Fikrin ana süje veya objeden çok uzak bir sahaya neş-redilebilmesinî gösteren ektir. Yüz yüze konuştuğumuz adama fikrimizi anlatmak için söylemek kâfidir: yazmağa hacet yoktur. Fakat fikrimizi anlatmak istediğimiz adam, sesimizi duyuramıya-cağımız uzak bir yerde, yahut u-zak bir zamanda İse - yani uzaklarda bulunan insanlara, yahut ileride gelecek nesillere fikr;rnizİ nakletmek istediğimiz takd-rde -"yazı" ya müracaat zaruretinde kalırız. İste burada "uzak saha" anla-(Sonu 2. inci sayfada) [1] "Aymak, ayılmak, ayg'n, ayık" sözlerinde de "ay" hep "akıl, fikir" manalarınadır. Rad-lof lügatinde de "ay" ve "oy" un bu anlamları yazılıdır. SAYFA 2 ULUS V lan - S Pazarlık asıl şimdi başladı Bundan birkaç gün önceye kadar, habcş işi unutulmuş, Lokarno meselesi ön plâna geçmişti. Gerek matbuatta, gerek devlet hariciyelerinde, bugün, Lokarno işi ikinci plâna geçerek habeş İşi tekrar birinci plâna dönmektedir. Hakikatte, bu iki meselenin her ikisi de. daima Önplân meseleleri o-larak kalmıştır. Çünkü her ikisi de. İki büyük devletin İki diğer büyük devleti ya tamamen birbirinden a-yıracak ya tamamen birbirine yaklaştıracak teşebbüsleridir. Habeşistan İşinde, davası görülen İtalya idi. Davacı, ingiltere. Hakem rolü Fransoya düşüyordu. Bu rolü şu yahut bu şekilde İfa etmekle. Fran*a. ya Inciltere'yi ya İtalya'yı tercih edecekti. Lokarno İşinde İse. davası görülen Almanya İdi. Davacı. Fransa. Hakem rolü Ingiltereye düşüyordu. Bu rolü şu yahut bu şekilde ifa etmekle. İngiltere, ya Fransayı ya Almanya'yı tercih edecekti. Her iki hakem de her iki davada, tercih ifade edecek bir karardan sakındılar. Bu yüzden, her iki dava, îlk gününde olduğu kadar, havada-dır. Her iki hakem de her iki davada. Milletler Cemiyeti'ne işin hukuki cihetini havale edip tasdik ettirdiler. Fakat son kararı ve filî neticeyi kendi ellerinde bulundurmak istediler. Bu yüzden de her iki dava, henüz hiç bir hal torzma iktiran edememiştir. İşe. dava olunanlar tarafından bakınca. İtalya da, Almanya da. istediklerini elde etmişlerdir. Bunun sade milletlerarası bir tasdikten geçmesi kalmıştır. İşte bu tasdik işi için. Milletler Cemiyeti'ne fakat ondan öncede İngiltere ile Fransanın kararlarına ihtiyaç vardır. Bu iki devlet-halbuki, iki mühim v meseleyi, biribirlerine karşı bîr pazarlık mevzuu yapmışlardır. Netekim. her ikisi de. meselelerden herhangi birine kati bir şekil vermekten mümkün olduğu kadar kaçınmışlardır. Şu var kİ. her ikisi de. biribirlerine karşı olan teahhütlerini hukukî bakımdan katî olarak ifa etmişlerdir. Mc«ela. Fransa, taallül göstermiş olmakla beraber Italyaya karşı sanks-yon tatbikini nihayet kabul ermiştir. Ve İngiltere. Almanyaya karşı sert bir durum takmmamakla beraber o-nun haksız ilânına iştirak etmiş ve muvakkat devre için kurmay müzakereleri esasını kabul etmiştir. Yani İngiltere olsun Fransa olsun, hukukî paragrafları ellerinden geldiği kadar tatbikten çekinmemekle beraber mümkün olduğu nisbette sabote etmeyi de ihmal eylememişler-dir. Fakat, bu ustalıklı tefsirler, her iki büyük meselenin uyandırdığı rcaks-yonları ve komplikasyonlan ortadan kaldıramamıştır. Bilakis, bu reak-syonlar ile komplikasyonlar, Dow-ning Street ve Quaİ d'Orsay'in ö-nünde birike birike tehlikeli bir izdiham yapmışlardır. İzdiham sade bu iki meşhur caddede kalmış olsaydı, bundan sıkılıp terliycnler yalnız ingiliz ve fransız diplomatları olurdu. Fenası şurada ki, aynı izdiham Cenevre'deki sarayın cümle kapısı'nı da geçilmez bir hale sokmaktadır. Binaenaleyh, karar vermek sırası gelmiştir. Evet. İngiltere ile Fransa, ya biri-bİrlerini tercih edip Almanya ile İtalya'yı kendi hallerine bırakacaklar ve bu suretle. Milletler Cemiyeti' nin hukuk bakımından esasen verilmiş olan iki karan, müeyyedelere bağlanmış olacak, yahut her biri kendi dostunu tercih ederek fransrz - ingiliz dostluğunun bitmesine şahid olacağız. Eğer İngiltere ile Fransa, biribirlerine. liberal kapitalizmin bağlariy-le bnrjlı bulunmaaalardı. karan vermek irin. sadece menfaatlerini ve kuvvetlerini tartarlar ve 1914 den önceki usule göre, durumlarını tayin ederlerdi. Faknt kendilerinin liberal, Almanya ile İtalya'nın faşist ve Sovyet Rusya'nın sosyalist olması, kararın verilmesinde rejim endişelerine de pay ayırmakta ve kararın verilmesini güçleştirmektedir. Eğer İngiltere ile Fransa biribirlerine yaklaşırlarsa, bu. birincinin Almanya'yı ikincinin de İtalya'yı feda ermesi ve Milletler Cemiyetinin her iki haksız ilân olunmuş devlet aleyhine tahrik edilmesi demektir. Ki aynı d ıkikada. Almanya ile italya'nın biribİrînin kucağına düşmesi beklenebilir. Fakat, bu dört devletten hiç birisi bovle vazıh bir rota takib edemiye-cektir. Bunları biribirine bağlıyan münasebetler ve menfaatler o kadar cirifttir ki. karan, ancak "zaman" getirecektir. Çünkü Avrupada, daha birçok devletler, cihanda daha birçok meseleler ve Fransa ile İngiltere'de henüz kristallize olamamış birçok kamoylar mevcuddur. Şurası yalnız ileri sürülebilir ki, eğer Fransa "Almanya'ya karşı emniyet" meselesini İngiltere de Habeşistan meselesini istedikleri gibi halledemezler ve bu hususta biribirle-rinden umduklan yardımlan bulamazlarsa, dostluk façade'mı istedikleri kadar muhafaza etsinler, bundan sonra tutacaktan yollar, ayn ayrıdır. Burhan BELGE HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: Kâzım Özalp'in anneleri ve B. Mithat Denli gömüldü İstanbul, 9 — Dün Ölen milli müdafaa bakanımız Kâzım Özalp'in anneleri vc Bolu mebusu B. Milat Denlİ'nin cenazeleri bugün kaldırıldı. , Sovyet konsolosluğunda çay istanbul, 10 — Bugün sovyet konıo-loîl-jpında gazetecilere bir çay ziyafeti verildi. , Antalyada Antep fıstığı yetiştirilecek Gaziantep fidanlığından 50 fıstık fidanı damızlık olarak Antalyaya gönderilmiştir. Bu fidanlar orada aşı ile üretL lecek ve Antalya havalisinde fıstık yetiştirilmesine çalışlıacaktır. Tarım direktörleri arasında Samsun tarım direktörü B Hilmi Konyaya, Denizli tarim direktörü B. Remzi Samsuna ve Tırak ya lanm mütehassısı B. Esat Denizliye tayin edilmiş terdir. "Ulus,, un Dil Yazılan (Başı 1. inci sayfada) tan "z" konsoniyle pek orijinal bir fikir ifade edilmiş oluyor. Ana kök, kendi manasını temsil eden prensipal elemanla kaynaşarak, bastaki vokal de duşun %e, kelimenin son morfolojik ve fonetik şekli meydana çıkar: YAZ. Bu halde (yaz): "fikrin uzak sahaya intişarı" olarak izph edilir ki, fiilin a*li maddesi itibariyle, manası da budur. Bu sözü kar«ımızd»k birin» e-mir şeklinde söylersek, ona "fikrini uzaklarda ne*re yarıyacak bir iş *"»p" demi* oluruz. B'i (yaz) kelimesine "fikrin u-rakUrda intişarına varıyacak bir (ohie)" anlamını ilâve için bir (ıâ) getirelim: (Y»z 4- iğ — ya-zti mm ynzı) olar. İşte (yazt) nin manası da bi'dıır. Yazmak (Yaz) sözünün anlamını ta-mamlıyan ve isimlendiren şekil (yazmak) tır. Bu da: d) (2) (3) ( yaz + ım -f- ak ) şeklinde analiz edilir kî burada: (1) Yaz: fikrin uzak bir sahada intişarı anlamınadır. Analizi yukarda yapılmıştır. (2) İm: (yaz) sözünün anlattığı işin taallûk eylediği süje veya objeyi gösterir elemandır. (3) Ak: kelimeyi tamamlıyan. tayin ve ifade eden, isimlendiren ektir. (İm) elemanının vokali düşerek teşekkül eden (yazmak): "fikrin uzak sahadaki süje veya objeye intişarına yarıyan işin adı" demek olur. Not: I. — Buradaki (z) konso-nu (y) ye çevrilince "yaymak" sözü de yeniden kurulmuş olur. Bir fikrin neşri, isaası, bir haberin uzaktakilere bildirilmesi anlamlarına gelen "yaymak" sözünün analizi de böylece meydana çıkar. Not: 2. — (Yaz) sözü ile (ım '-4-' ak ~ tmak = mak) ekleri arasına şu elemanları koyalım: (O (2) ( id -f ir ) Teşekkül eden kelime (yazdırmak) tır. (t) İd: yapıcı, yaptırıcı gösteren kuvvetli bir fail elemanıdır. (2) İr: herhangi bir saha veya noktada tekarrür ve temerküz gösteren ektir. Yukarıki analizde yerlerine koyarsak, (yazdırmak): "fikrin u-zak sahada intişarına yarıyan işi bir fail üzerinde tekarrür ve temerküz ettirme işinin adı" olur ki kelimenin manasını bu kadar açık tarif edebilmek, ancak "Güneş -Dil" teorisinin ışığıyle mümkn o-labilmektedir. Dır Not: 3. — Yukardaki (td + *r) elemanlarının bu analizi, fiil sözlerine yapışarak onu başka birine yaptırma anlamı veren - ve des-kriptif gramerlerde "müteaddi eki" denilen - "dır" ın manasını izah etmektedir. Bu "dır" ın bir anlamı da cümle sonunda hüküm ifadesidir. Meselâ "filân çalışkandır, güneş parlaktır..." gibi sözlerin sonundaki "dır - fır" şekilleri "filân" da "çalışkanlık" vasfının bulunduğunu, yahut "güneş" te "parlaklık" sıfatının bulunduğunu anlatır. Burada da kelime gene: O) (2) ( ıd + ir) şeklinde analiz edilir. (İ) İd: pre-vîpal eleman olarak sahiplik anlamını gösterir. (2) İr: bu sahipliğin tekarrür ve temerküzünü ifade eder. Böylece "filân" ın "çalışkanlık * sahibi olduğunu ve onda bu sıfatın tekarrür ve temerküz ettiğini, yahut "güneş" in parlaklığa sahip ve bu vasıf onda mütemerkiz bulunduğunu anlatmış oluruz. Görülüyor ki, - deskriptif gramerlerde bir zamanlar "haber edatı", bir zamanlar "durur" veya "durur" dan kısaltılmış "fiil sıygası" diye bahsedilen - (dır) tözü de ancak "Güneş - Dil" teorisiyle mahiyetini belli edebilmektedir [2]. Not: 4. — Bir takım fiillerde "müteaddi" yanmak için yalnız [2] Bu "dır" - ister tadiyeye yarasın, ister bir hüküm ifadesine • yazıda sekiz şekil alır: "dır, dir, dur, dür, tır, tir, tur, tür". Meselâ "çalışkandır, zekidir, usludur, görgülüdür, parlaktır, ateştir, toktur, gün görmüştür" sözlerinde olduğu gibi. Koca Sinan Yurdun her vanımla anıldı Büyük türk mimarı koca Sinan'ın Ölümünün 34S inci yıl dönümü dolayisiyle halkevleri tarafından memleketin bir çok yerlerinde ihtifaller tertip edilmiştir. Toplantılarda, yüce sanatkârın hayatı, türk medeniyet ve kabiliyetinin bütün dünyada hayranlık uyandıran ölmez eserleri ve âbideleri hakkında nutuklar verilmiş, şÜrlcr okunarak hatırası anılmıştır. • • • Ş. Karahisar. 10 (A.A.) — Dün ge cc ha?kevinde büyük sanatkârımız Mi. mar Sinan'ın ölümünün yıl dönümü dolayisiyle bir toplantı yapılmışta; . Kars bölgesinde zelzeleler devam ediyor Kars. 10 (A.A.) Geçen ayın 16 sından beri dîgar sınırına yakın kötek kamununda ve köylerinde fasılalarla şiddetli ve sürekli zelzeleler olmaktadır. Sarsıntı dar bir vadi içinde sıralanan köylerde daha şiddetli olmaktadır. Zelzelenin yer altı çöküntülerinden ileri geldiği sanılıyor. Bu bölgedeki evlerde yıkılmalar ve çatlamalar olmuş ise de zelzelenin verdiği zarar ehemiyetsizdir. H*tk h.U ça.* dırlarda barınmakladır. Kızılay tara. fından halka her türlü yardımlar yapılmaktadır. Fnians Bakanlığı teşkilât kanunu Finans bakanlığı teşkilât kanun lâ yihasını tetkik etmek üzere bütçe encü. meni tarafından teşkil edilen ve Hüsnü Çakır İzmir, Ali Rıza Mardin, , İul^u. Muş'tan mürekkeb ihzari encümen proje üzerindeki tetkiklerini bitirmiştir. Bütçe encümeni pazartesi günü lâyihanın görüşülmesine başlıyacaktır. C«za kanununun bazı maddelerini rieğitiren bir kanun Hükümet türk ceza kanununun bazı maddelerini değiştiren bir kanun pro. jesini dün Kamutaya vermiştir. Çocuk haftası hazırlıkları Çocuk bayramı ve haftası programı, nı hazırlıyan komite son bîr defa görüşmek üzere dün başbakanlık müsteşarı B. Kemalin reisliği aJnndn toplan mış ve programı tesbit etmiştir. Otomobil kazası Defterdarlığın arkasındaki enddr. den geçmekte bulunan Ahmed adındaki şahsa çarparak yüz ve bacaklarından yaralanmasına sebebiyet veren 481 numaralı otomobilin şoförü Mcvlüd yakalanarak adliyeye verilmiştir. Aylığı yükseltilen bir direktörümüz Adapazarı tohum İslah istasyonunun direktörü B. Enver Haklanın aylığma 10 lira zam edilerek 55 liraya çıkarılmıştır. Bursada merinos üzerinde çalışmalar Bursa merkez kazasmda yapda-cak merinos tahvil işi için her türlü hazırlıklar bitmiştir. Yakmda Avru-padan getirtilecek 80 kadar merinosla faaliyete geçilecektir. (d . t) konsonlarını getirmek yeter. Meselâ "sallamak - sallatmak, bellemek - belletmek, okumak-oku/mak..." gibi. Bu da gösterir ki "dır" da asıl "sahip" ve "fail" anlamlariyle işi bir başkasına yaptırma manasını veren unsur, "d -t" den ibarettir ve "r" konsonu ancak "tekarrür ve temerküz" an-lamiyle ona katılmaktadır. /. N. DİLMEN Tütün eksperleri nizamnamesi Bakanlar meclisi tütün eksperleri nizamnamesini kabul etmiştir. Bu nizamname esaslarına göre ehliyetname almadan hiç kimse tütün eksperliği yapamryacaktır. Her sene temmuz başında İstanbul, İzmir ve Samsunda eksper imtihanları yapılacaktır. Eksper olmak sçtn orta mektep mezunu olmak, türk ormak ve âmme hizmetlerini yapmaktan menedilmiş olmamak şart olacaktır. Nizamname eksperlerin yapabilecekleri işleri ve eksperlerin meslekî mesuliyetlerini mucip olacak halleri ayn ayn göstermektedir. Meslekî mesuliyeti mucip harekette bulunan eksperler birinci defasında bir aydan 3 aya kadar, ikincisinde 3 aydan 6 aya, üçüncüsünde 6 aydan bir seneye kadar işten menedilecekler, dördüncüsünde ise ellerinden ehliyetnameleri alınacaktır. İnhisarlar idaresi eksperlerinin lise tahsili görmüş ve memurluk vasıflarım haiz bulunmuş olmaları lâzım gelmektedir. Ticaret odalarma kayıtlı ticarethanelerde en az yed) sene çalışmış oldukları anlaşılanlara mütehassısı oldukları mmtakalar için eksper ehliyetnamesi verilecektir. Nizamnamede eksper namzetliği, imtihanı, si ta jl ar vc sitaj müddetleri hakkında hükümler vardır. Şehir ve kasabaların su projeleri İç Bakanlığı nüfusları 10 binde* fazla şehir ve kasabalarrmrzm su projelerinin tanzimi ve murakabesi talerini merkezde teşkil ettiği bir komisyona vermişti. Bundan bir müddet önce, bu projelerin yapılmasın» topta*» bir muesjn m yt tfiineli BW yapılan ilâna karşı müracaat eden bulunmamışta. Komisyon yeniden bîr münakaşa açmağa ve keyfiyeti ilâna karar vermiştir. Bay Hamdullah Tanrıöverin konferansı Bükreş elçimiz B. Hamdullah Sopbi Tannöver bu akşam Gazi terbiye assati, tütünde bir konferans verecektir. Bursada sunî tohumlama lâboratuvan Tarrm Bakanlığı Bursada bir suaVI tohumlama lâboratuvan binası inşa ettirmek kararım vermişti. Bu hafta başmda binanın temeli atılmışta. Kopoylar domuz mücadelesinde kullanılıyor Geçen yıl Macar başbakanlığı tarafından atlı spor kulübüne hediye e-cblen kopoylardan domuz mücadelesinde istifade edilmek için yandan tecrübe çok iyi neticeler vermiştir. Avrupada lüks için yapılan tittrJ avlarında kullanılan bu kopoylar türfi kopoyları ile çiftleştirilerek memİeka -tin her tarafına gönderilecektir. Konferans tehiri Hukuk Umİni yayma kuru m un us* heı cumartesi verilmekte olan konferansının bu hafta için geri dığı haber almmışhr. Ağaç Ağaç mecmuasının 5 İncİ saysıs, Fatih Fıfkı ATAY. Necip Fazıl KUSA KÜREK, Suut Kemal YETKİN, Abdüllıak Şinasi HİSAR, Ccvad Menıduh ALTAR, Burhan TOP. RAK, Nurullah Cemal BERK. Ziya Osman SABA, Samct ACAOCLU. Fuat Ömer KESKİNOCLU, M FaV ret ADİL'in yazılariyle çok zengin surette çıktı. ON YEDİNCİ YIL. NO. 5281 ULUS ADIMIZ, ANDIMIZDIR 12 NİSAN 1936 PAZAR Som haberler üçüncü sayfamızdadır Heryerde 5 kuruş Bayan Afet Alııcahöyük kazılarının meydana çıkardığı tarihî hakikatlere dair Halkevinde bir konferans verdi Eski Anadolu türk - eti medeniyeti Üstündeki ehemiyetli araştırmalarımızın yeni ve çok değerli bir merhalesi Cumur Reisi Atatürk dünkü saylavı Hasan Cemil Çambel şu sözlerle toplantıyı açtı: ¦• — Türk Tarih Kutumu, 193$ yazında, koruyucu başkanı Atacüı k'ün İşaret ve emirleriyle (Alacahöyuk) de arkeolojik bir hafr yapmış ve sinesin -de milli kültürümüzün eski definelerini sakltyan Anadolu'yu planlı, sistematik bir taharriye tâbi tutacak bafrlar serisini açmıştı. Türk arkeologlarının mesud kürekleri daha ilk hamlede topraklarımızın altından bundan binlerce yıl önceye aıd birçok sanat eseılerıni meydana çıkardı. Kurumumuzun asbaşkanı Bayan Afet hafriyat yerinde ve keşifler üzc -rinde yaptığı tetkiklerin ve mîllî tart -himize. kültür tarihimize olan ihatalı vukufunun verdiği ilmi salâhiyetle, Tüık Tarih Kurumu adı -na bir ay evvel (Cenevre) tarih ve arkeoloji cemiyetinde, âlimlerden ve münevverlerden mürekkeb cüzide bir muhitte. Alacahöyuk /jj.'j. . . . Uakkin-da derin alâka ve takdir uyandıran bir konferans verdi ve garb kültür âlemine türk milletinden bir ilim ve sanat armağanı götürdü. isviçre matbuatı konferansın kıy -metini ve Alacahöyuk hafiı.Jtının ehe-miyetını tlîmleria ihtisas muhitinden geniş hslk tabak~alatına yaymak ftrsa -tını kaçtrmadı. Konfetansın akisleri Iniçr* hu - olan (Alacahöyuk) mevkiinde (Türk Tarih Kurumu ) tarafından yap -tırılmış olan kazıların bütün ilim âleminde uyandırdığı derin alâka hemen herkesçe bilinmektedir. Bu rada yapılan hal -ı ıv.ıt hakkında kurumun asbaşkanı Bayan Afet tarafından dün An -kara Halkevinde. Çok değerli bir konferans verildi , Bu konferansta Cumur Başka -nımır Atatürk, Başbakanımız İn -önü. Maa'if Ba- Bayan Afal konferansım verirken kanı Saffet Arıkan. vekillerimiz, me-buılanmız. generallerimiz ve kalabalık bir dinleyici kütlesi vardı. Türk Tarih Kurumu Başkanı Bolu Mektupları Gündelik ISTANBI I VE YENİ TÜRKh I F.R AT AY Amerikalı yahut avrupalı herhangi bir seyyah Galata rıhtımına ayak bastığı zaman, zihinden şu suali geçirir: — Yeni Türkiye nerede ? Hattâ Galata rıhtımında yeni Türkiye'yi, hattâ onun en büyük eserini göstermek güç değildir. Kendisine: — Mösyö, yahut Madam, burası 1919 da bile Şang -kay'm rıhtımlarından biri idi. Şimdi i»e Doures'da olduğu gibi bir vatan rıhtımıdır. Eğer birisine bir tokat vurursanız, türk mahkemesine gidersiniz. Fakat o, bu yeni Türkiye yi o kadar sevmez. Belki Tu-ring Kulüb kılavuzları kendisine ayağımızdaki pantalonla başımızdaki şapkayı, yahut gazetelerimizin yeni çehresini göstereceklerdir. O, bunları da, şark Pitoreskini gideren birer kayıb sayabilir. (Sonu 5. inci sayfada} dudlarından başka memleketlere de geçti. Çünkü asbaşkanımız yurda dönerken, Peştede yüksek macar âlimle -riyle yaptığı görüşmeler sırasında, aynı konferansı Peşte ilim muhitinde de vermesi kendisinden rica olundu. Bu -nu vadettiler, fakat vaktin darlığından münasip bir fırsata talik ettiler. Türk Taıih Kurumu aynı mevzu üzerinde türk güzidelerine de bir konferans vermeletini kemlik'ı inden rica etti. Çimdi yüksek buzulunuzda bu konferansı vereceklerdir. " Bunu müteakib Bayan Afet kon -(Sonu 6. ıncı sayfada) Boğazlar hakkındaki notamız ve Avrupa I i Londra, 11 (A.A.) — Havas ajansının muhabiri bildiriyor: İngiltere kabinesinin önümüzdeki toplanUsinda münakaşa edilecek meseleleri mevzuu bahis eden salahiyetli mahfiller ezcümle Büyük Britanya tarafından, boğazların yeniden askeri bir hale ifrağına karşı evvelce vaki itirazların Almanyanın istifade edeceği bir emsal teşkil etmesinden ihtiraz maksadiyle yapılmış olduğu hususunu işaret etmek, tedirler. Aynı mahfiller, Türkiye hükümetinin dürüst ve andlaşmaiar hükümlerine mutabık bir usul takib etmek gibi bir liyakat göstermiş olduğunu veAL manyanın tarzı hareketi türk görüşünü tamamiyle haklı bir hale getirdiğini ilâve etmektedirler. Haber alındığına göre. Büyük Britanya hükümeti, türk teklifini tetkik et- meden evvel Ren anlaşmazlığının biraz S aydınlanmasını arzu etmektedir. Cenevre, 11 (A.A.) — Havas ajansı bildiriyor: Türkiye hükümeti, Lozan andUşmasını imza etmiş olan devletlere gönderdiği notanın bir suretini millet, ler cemiyeti umumi kâtibi B. Avenole vermiştir. (Sonu 5. inci sayfada) Cenevrede barış konuşmaları için B. Musolini nin delegeleri bekleniyor Onüçler toplantısını perşembeye bıraktı-B. Madariana Romaya gitmiyor - Habeşistanın suallere cevab vermemesi Cenevrede hayretle karşılandı-Onüçlerin sualleri Habesistanda ümitsizlik uyandırdı. Cenevre, 11 (A.A.) — Havas: italyan'lar muhasematı tatil ed'nc-kadar 13 1er komitesinin hiç dağ.îına Cenevre, 11 (A.A.) — Royler'dcn: Milletler cemiyeti tarafından sorulan kadar suale, cevab vermek hususun. haber, burada gerçek bir hayret uyandırmışın-, işin İçinde bir oyun oldağu zannedilmektedir. Burada söylendiğine göre, son gün. lerde, milletler cemiyeti tarafından Adi. sababa'ya gönderilen biricik telgraf, arsıulusal harb kaidelerine riayete dair o-lan telgraftır. Cenevre'deki habeş delegesi, tecavüze uğrıyan Habeşistan'ın, (Sonu 3. üncü sayfada) Habeş bakanları bir arada masını isteyen B. Eden'in arzusuna rağ. men, bu komite toplantısını perşembe gününe bırakmıştır. B. Musolini'nin delegeleri gelir gelmez, burada sulh görüşmelerine başlanacaktır. Baron Aloizi'nin de mümessiller arasında bulunması muhtemeldir. B. Dö Madariaga'yı Roma'ya gön. dermek düşüncesinden vaz geçilmiştir. Bu arada, zecri tedbirler komitesinin de, sulhun menfaati adına, toplantıya çağı. rılmak İhtimali vardır. Bazılarınca, bu toplantının gelecek cuma günü olması mümkündür. Tayyare piyangosu 10483 numara 20,000 lira kazandı İstanbul, (Telefonla) — Bu gün çekilen Türk Hava Kurumu piyangosunda 10483 numara 20000 ve bu numaranın 20 aşağı ve 20 yukarısı 500, yani onda bir biletler 50 lira mükâfat kazanmışlardır. 15000 lira kazanan numara 15888; bu numaranın 20 aşağı ve 20 yukarısı 150 yani onda bir biletler 15 lira mükâfat kazanmışlardır. 200 lira ka-(Sonu S. încî sav/odu) da habeş kabinesinin tereddüdler içinde kaldığına dair Royter ajansının Adi-sababa muhabiri tarafından verilen bu ¦ - *A Romaya gİtmiyeceği anlaşdan B. Madariaga italyanlar ilerliyorlar Habeşler Harrar'da toplanıyorlar - İmparatorun nereye gittiği bilinmiyor Roma, 11 (A. A.) — Mareşal Badoglio 182 numaralı resmî tebliğinde bildiriyor: "Bir taraftan Eritreli ve millî kıt'alarımız, harb plânımızı tatbik etmek ü-zere, hareketlerine devam ederlerken, diğer taraftan A-zebo ve Galla muharipleri, yeniden düşmana yetişerek, Cormat suyun-.m cenubunda habeş dümdarlarmı yenmişlerdir. Bu çarpışma sırasında düşman, harb meydanında dört yüz ölü bırak- (Sona 5. inci sayfada) Negüs " Ulus,, un Dil Yazılan Güz-Kış Sözler' :n ve benzerlerinin «Güneş-Dil», teorisi esaslarına göre analizi L \Btmdan önce "Yaz - Yay" kelimeleriyle benzerleri özerine yanlığımız analizler, tabii olarak, ytlın öteki iki mevsiminin adları olan "Güz" ve "Kış" sözleriyle bunların benzerlerini ha-tıra getirmektedir. Bunları da şu yazılarımızla analiz ediyo- Dünkü konferansta bulunan seçkin dinleyicilerden bir görünüş Güm Sonbahar dediğimiz mevsimin Türkçe buralarda yaygın adı -"Güz'* dür. Bütün "Osmanlı" de- nilen Türkiye Türkçesinde ve Kırımın deniz kıyısı olan taraflarında ''güz" telâffuzu vardır. Kırı-(Sonu 2. inci sayfada) III I I t SAYFA 2 ULUS "Ulus,, un Dil Yazıları (Başı 1. inci sayfada) mm iç taraflariyle Altay ve Tele-üt lehçelerinde kelime "Kuz" şeklindedir [1]. Yakut lehçesinde "Küm" ve "Küsün" kelimeleri "Sonbahar'* anlamına gelir [2]. Çuvaş lehçesinde ise kelime - "e" uzun okunarak - "Ker" şeklini almıştır [3]. Farscada "Hazan", A-rapçada "Harlf" sözleri de bu mevsimin adlarıdır. Kelimenin etimolojik şekli şudur: (i) (2) (3) ( üğ + üg + üz ) (1) Üğ: "Güneş" in sıcaklığı anlamiyle ana köktür. (2) Üg: Ana kök anlamını tecelli ve tecessüm ettiren prensipal elemandır. Bu elemanın konsonu, (ğ) nin doğrudan doğruya kendi kategorisinden olduğundan ana kök bununla kaynaşarak birleşmiş, üçüncü elemanın vokalinin tesiriyle baştaki vokal de düşmüştür. (3) Üz: Oldukça uzak bir saha anlatan ektir. Güneşin harareti bilhassa tecelli eden yaz mevsiminin oldukça uzaklaşmış, sıcaklık azalmış, soğuk mevsime yaklaşılmış olduğunu anlatan bu ektir. Küz - Küs Not: 1. — Kelimenin Şark lehçelerinde aldırı (Küz) ve Yakut-çada aldığı (Küs) şekilleri de (Güz) ün aynıdır. Etimolojik şekillerini altalta yazalım: (1) (2) (3) Güz : ( üğ + üg + üz ) Küz ; ( üğ -f ük + üz ) Küs : ( üğ ük 4- üs ) Görülüyor ki kökler her üç kelimede birdir. Kök anlamını temsil eden (g) ve (k) konsonlarının ikisi de kategorileri ve fonksiyonları bir olduğundan biribirinin aynıdır. Sonekteki (z) ve (s) kon-sonları da aynı kategoridendir ve aynı ''uzak saha" anlamını ifade eder. Not: 2. — Yakntcada görülen (Küsün) kelimesi bizim (güzün) sözünün avnıdır. (Yazın, kt*tn) gibi (güzün) de "güz mevsiminde, püz esnasında" anlamına gelir. Böyle (güz) ve (küs) kelimelerinin «onuna gelen (ün) elemanları, ke'-menin anlitti"i zamanın yakınında an!*~Mnı verir. Ker Not: 3. — Çuvascadaki (Ker) şekli bu kelimelerden «eklen ayrı gibi görünmektedir. Ötedenberi Çuvaş dilinde bîr rotasyon olduğunu, yani başka Türk lehçelerinde (z) yerine Çuvaşçada (r) geldiğini ileri sürenler olmuştur. Bu kelimede asıl dikkati celp eden (e.) nin uzun okunuşudur. Bu uzunluğu da göstererek etimolojik şeklini yazalım: (1) (2) (3) (4) (eğ f- ck + eğ -f- er ) Burada üçüncü eleman olarak bulunan (eğ) unsuru, (ez) den değişme olmak lâzım gelir. Bu takdirde: (1) Eğ: Hararet anlamına ana kök, (2) Ek: Ana kök anlamını te-messül ettiren prensipal e'eman ve: (3) Eğ — ez: uzak saha gösteren ek olmak üzere teşekkül eden (eğ 4- ek -f- eğ = egekeğ = keğ) kelimesi (güz), (küz) ve (küs) kelimelerinin aynı olarak "hararetin uzaklaşması mevsimi" anla mmı verir ve fazla olarak: (4) Er: Bu anlamı tekarrür ve temerküz ettirir. Bu tekarrür ve temerküz anlamı kelimenin Arapça şekli olan (Hart/) kelimesinde de vardır. Harıl Not: 4. — "Harîf" kelimesi A-rap dilinde "fusulü erbaadan güz faslına denir ki yaz ile kışın mabeynidir. Meyva derimi vakti olduğu için ıtlak olundu. Ve güz mevsiminde yaran, atâkavlin şita eyyamının cvailinde intidn vapan yağmura denir. Ve bahçe dolabına denir. Ve yıla denir; ıtlakulcüzü alelküll kabilindendir" [4]. Kelimenin (i) si uzun okunur. Etimolojik şekli şudur: O) (2) (3) (4) (S) ( ağ + ah 4- ar -f iğ 4 »fi (1) Ağ: Ana köktür. Kelimenin anlamlarına göre "hararet" ve "su" manalarına alınabilir. (2) Ah: Ana kök anlamını ü-zerine alarak temsil eden prensipal elemandır. (3) Ar: Ana kök anlamının tekarrür ve temerküzünü anlatan ektir. (4) İğ: Burada (iz) den değişme olarak bu tekarrür ve temerküzün ana süje veya objeden u-zak sahada bulunan bir: (5) Ih Süje veya objesi üzerinde olduğunu gösterir. Bu halde (Harıl): - ana kökün "hararet" anlamiyle - "sıcaklığın oldukça uzak bir sahada bir obje veya süie üzerinde tekarrür ve temerküzü" manasına gelir ki, (sonbahar) demektir; - ana kökün "su** anlamiyle de - "suyun oldukça uzak bir sahada bîr süje veya obie üzerinde tekarrürü manasına gelir ki (yağan yağmur) ve (bahçe dolabı) anlamlan bu yolda İTah olunabilir. Görülüyor ki (Har'ıt) kelimesi Çuvaşçada görülen (Keğr) kelimesiyle uyuşmaktadır. Yalnız bunda (r) konsonu yerini değiştirmiş ve sona bir de (f) ilâve e-dilmiştir. Hazan Not: 5. — Kelimenin Farscası denilen (Hazan), Farslıların kullanışında şu anlamlara gelir: 1. — Sekizinci ay, yani birinci Teşrin ayı; 2. — Eski Iran aylarından Şeh-river (yani Ağustos) ayının sekizinci günü ki mecusların bayram günüdür. [Bazılarına göre bu ayın on sekizinci, yahut üçüncü günü-dür.l; 3. — Güz faslı; 4. — Yaprakların sararması [5^ Kelimenin etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) ( ağ 4 ah -f az 4 an ) (İ) Ağ: Hararet anlamına ana köktür. (2) Ah: Ana kök anlamını temsil eden elemandır. (3) Az: Uzak saha gösteren ektir. Bu üç eleman birlenerek husule -ölen (ağ ah 4- az — agahaz — haz) kelimesi, tamamiyle (güz) e müsav idir. [l] Radloi: Türk Lehçeler Lügati denemesi, cilt: 2. [2] Pekarski: Yakut Dili Lügati. \3] Bikot: Küçük Rus - Çuvaş Lügati. (4) An: Burada uşak saha anlamından sonra yeniden yakın saha anlamına yer olmadıkından bunun (ağ) dan değişme olduğu ve kelimeyi tamamlıyarak isim lendiren sonek rolünü oynadığı kolvra anlaşılır. Görülüyor ki (Hazan) kelimesi de tamamivle (güz) ve (gürnn) kelimelerinin aynı olarak Fars diline girmiş Türk asıllı sözlerden biridir [6]. _/. N. DİLMEN [4] Kamus tercümesi. [S] Burhanı katı tercümesi. [6 \ "Kış" sözüyle benzerlerinin analizleri bundan sonraki yazımız* dadır. İÇ HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: Tülün eksperleri İstanbul, 11 — Tütün eksperleri nizamnamesi bugün meriyete girdi. İnhisarlar kadrosunda imtihana tâbi olması lâzımgelen 200 kişi vardır. İmtihanlar temmuz -da yapılacaktır. İstanbul Emniyet Direktörü İstanbul, II — İstanbul Emnİ -yet Direktörü B. Salih Kılıç mes -lekî tetkikler için Viyanaya gitti. * İstanbul, 11 — Süngercilik şirketinin kasasından şirketin hademesi bin yüz lira çalmış ve ortadan kaybolmuştur. * istanbul, II — 5-îtonomi Bakanlığı müsteşarı B. Faik Kurd -oğlu geldi. Gümrük tayinleri Ankara gümrüğü direktörlüğüne İzmir ithalât gümrüğü mesul muhasibi Mahmud, Sirkeci salon baş memurlu, ğuna salon idare memuru Nazif, Giresun muayene memurluğuna Ünye mu. ayene memuru Ziya, Galata ithalât gümrüğü anbar memurluğuna İstanbul ithalât gümrüğü eskİ muayene memurlarından Faruk tayin edilmişlerdir. Samsun gümrüğü kadrosunda fazla olan bir baş muayene memurluğu, 3 muayene memurluğu, bir manifesto memur, luğu, bir anbar memurluğu lağvedilmiştir. Trabzon dahili ticaret merkezi memurluğu kaldırılarak yerine memurluk İh. das edilmiş ve bu memurluğa merkez memurluğu kadrosundan aç/kta kalan mu. ayene memuru Şükrü tayin edilmiştir. Adlîye komisyonları Hâkim ve müddeiumumilerin terfi. lerine esas tenkil edecek olan terfi defterlerini hazırlıyan bir vc iki numaralı adliye ayırma komisyonları çalışmalarını önümüzdeki hafta içinde bitireceklerdir. Çeltik uzmanının gezisi Tarım Bakanlığı tarafından Ko-caeliye gönderilen çeltik uzmanı B. Rahmi orada işini bitirerek Samsun havalisine gitmiştir. Kısa Memleket Haberleri Adanada Türkkuşu Adanada bir Türkkuşr şubesi açılactaktır. Bunun için bütün ha-zırlıkalr tamamlanmıştır. 120 yaşında Akbaba Bursada tahtakalede 120 yıl-danberi yaşayan ve nesilden nesle beslenip gelen m;hur ve munis akbaba ölmüştür. Zavallı akbaba karnı acıkınca kasablara uğrayarak onlardan bir parça et İsterdi. Onlu ıiıi'zbulıası lı-ıııelİ atıldı. Ordu Belediyesinin Kirazlı limanda yaptıracağı asrı mezbahanın temel atma türeni yapılmıştır. Mezbaha bu sene sonuna kadar bitmiş olacaktır. Sebzelerin korunması irin bir usul İzmirde Karşıyakada oturan Canan adında bir kadın vilâyete baş vurarak bazı formüllerle sebzelerin muhafazasını temin ettiği-ğini bildirmiştir. Yaptığı anbalaj Ziraat direktörlüğünde durmaktadır. İki ay sonra açılarak sebzelerin vaziyeti t- '' edilecektir. * » • Ötey gün Konya ve çevresine epiyce yağmur yağmıştır. Yağmurun nüfuz derecesi yedi milimetreyi geçmiştir. Hukuk ilmini yayına kurumu Yüksek mekteb talebesi için bir müsabaka açtı Hukuk ilmini yayma kurumu, ni-zamnamesindeki faaliyet çerçevesi içine giren ve hukuk mevzuu ile ilgili müsabakalardın birincisini yüksek mektep talebeleri arasında açmıştır. Müsabakanın talimatnamesi aynen şudur: 1 — Ankarada "Hukuk İlmini Yayma" kurumu tarafından hukukî çalışmayı teşvik ve inkişaf ettirmek maksadiyle bir müsabaka açılmıştır. 2 — Müsabaka, her biri tek sualden ibaret ve üç hukuk şubesine ait olmak üzere şu mevzuları ihtiva e-der: A) Medeni hukuktan: Hususî hukuk mevzuatımızda ahlâk, ahlâk kaidelerine ayrılan mevki. B) Ceza kanunundan: Amirin e-mirlerini icra halinde âmirle memurun cezaî mesuliyet bakımından vaziyetleri. C) İdare hukukundan: Memleketimizdeki koy idaresinin geçirdiği tekâmül safhaları ve bu günkü esasları. 3 — Müsabakaya bu müsabakanın açıldığı 25.3.1936 tarihinde yüksek . .eklcplerde kavıtlı talebe bulunanlar iştirak edebilirler. Utiyenler ayni zamanda her üç müsabakaya da girebilirler. 4 — Bu müsabakadan kurumumuzun maksadı gençleri İlmî ve sistemli araştırmalara teşvik etmek olduğundan yapılacak tetkiklerin bilhassa: A) İlmi araştırma metodu dahilinde yapılması; B) Tetkiklerin muhakkak bibli-ografya île bir münderecat cetvelini ihtiva etmesi lazımdır. 5 — Miisabakacılar tetkiklerini üç nüsha olarak yazı maklnasıyla hazrrhyacaklar ve bunları nihayet ilk teşrin 1936 ayının sonuna kadaı Ankara (Hukuk İlmini Yayma Kurumu posta kutusu No. 44) adresine göndermiş bulunacaklardır. Bu tarihten sonra gelen yazılar gelmemiş farzo-hınacak ve sahiplerine iade olunacaktır. 6 — Kuruma gelen tetkikler memleketimizin salahiyetli hukukçularından her mevzua ait olmak üzere teşkil edilecek, birer jüri heyetine tetkik ettirilecek ve A) Her bir mevzuda birinci gelenlere 50 şer lira mükâfat verilecektir. B) İkinciden beşinciye kadar derece kazananlara Hukuk İlmini Yayma Kurumunca birer "iyi eser tasdiknamesi" verilecektir. 7 — Müsabakaların tetkiklerinin nihayetine kısa bir tercümeihalleri ile sarih adreslerini, mekteplerinin a-dını, sınıfının numarasını ilâve etmeleri lâzımdır. yakalanan kaçakçılar Geçen bir hafta içinde gümrük muhafaza örgütü, biri ölü, beşi yaratı 108 kaçakçı, 1040 kilo gümrük kaçağı, 430 kilo inhisar kaçağı 5 kilo esrar, 3281 kilo buğday ve arpa, 1968 defter sigara kâğıdı, 3 silâh, 89 altın lira, 811 türk lirası, 30 Suriye notu, 156 top pamuklu ve 64 top ipekli mensucat ile 42 kaçakçı hayvanı ele geçirmiştir. EVLENME Ankara Nüfus Direktörü B. Kâzım ile B. Lütfü Güven'in kızı Bayan Enîse'nin evlenme törenleri dün gece Halkevinde güzide bir davetli zümresi huzurunda yapılmıştır. Genç evlilere saadetler dileriz. Balkan çocuk esirgeme kongresi HEYET REİSİMİZİ YUNAN KİRALI KABUL ETTİ Atina, (Hususî) — Balkan çocuk esirgeme kongresi çalışmasını bitirdi. Türk heyeti reisi B. Mehmet Ali, bu gün saraya davet edilerek kıral tarafından kabul edildi. Heyetimizin tezleri, kongTede çok iyi karşılanmıştır. Moskova radyosunun Bu akşam türkiye için vereceği konserin programı Moskova radyosunun bu akşam sekizden on ikiye kadar devam etmek üzere Türkiye için verece -ği konserin programı şudur: Piyanist Oborin - Glük'ün melodisi. Şopen'in balladı. List'in Kam panel la'sı. Bariton Nortsov - Caykovski' nin Pikovaya dama maça kızı o-perasından Eletzki'nin aryası. Çaykovski'nin Yolanda operasından Kobert'in aryası. Çaykovski'nin "Gürültülü balo ortasında" sarkışı. Mezzo - soprano - Mahsakova; Mussorski'nin Kovasina operasından Marta'nm aryası. Rimski - Korsakof'un Snegroç-ka operasından Leli şarkısı. Bize'nin Karmen operasından Kabanera. Viyolonist Oystrah: - Saint -Saens'in Kappiçİosso rondosu. Voryak'ın üçüncü Slav dansı. Tenor Jçulun: '—'""^"i Gene çingene şarkısı. t Çaykovski'nin "Bir kelime bildirmek isterim" şarkısı. Bir Floransa şarkısı. Soprano Barsova: Rimski - Ko-rskof'un Senegüroçka operasından Senegüroçkanın aryası. Rimski - Korsakof'un Güle a-şık bülbül şarkısı. Türkçe olarak Aliabiev'in bülbül şarkısı. Baso Pirogoo: Çaykovski'nin Çılgın geceleri. Volga kayıkçıları halk şarkısı. Borodin'in Prens lgar operasından Galitzki'nin aryası. Piyanoda Makarof; Konserden evvel devlet tiyatrosu ikinci direktörü Arkanof, u-fak bir hitabe verecektir. Bugünkü konser Cumur Başkanlığı filarmonik orkestrası tarafından verilen halk konserlerinden 17 incisi bugün saat on beste müzik öğretmen okulu salo -nunda verilecektir. Program şudur:; Şef: Ernst Praetorius 1 — Cesar Franck (1822 - 1890): Senfoni re Minör. a) Lente - Allegro non Troppo b) Allegretto c) Allegro non Troppo 10 dakika dinlenme 2 — W. A. Mozart (1756 - 1791)*' Piyano için konser No. 23, La majör Op. 448 a) Allegro b) Andante e) Presto Solist: Ferhunde Erkin 3 — Richard WaKner (1813 - I8A3)j Rienzi - Uvertür vy#r#F#ryr#rr#r#####a 23 Nisan Size çocuğu düşündürecek haftanın başlangıcıdır. ULUS 13 NİSAN l').U» P\Z\IM ESİ Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. No: 5282 ADIMIZ, ANDIMIZDIR Berjerde 5 kuruş Gündelik LlMlT- INLRJİ.İSIK Natid ULUĞ Devrimin baş döndürücü hızı içinde koşuyoruz. Her bakımdan bir bütün olan bu devrimin ekonomik kısmında sanayileşme başta gelir. Bizim sanayileşmemiz zo-r-'i bir tedbir değildir; ham maddesi vur -dumu ¦ 1» bol bol yetişen şubeler üzerindeyiz. Gayemiz, bir gün kendi kendisini serbest rekabet alanında da korur fiatlara yürüyen bir sanayi varlımı kurmaktır. Bun-'iı da i -k muvaffakiyet şartı, ra«vone! ve rantabl çalışmadır; üretimin ucuzlatılması, çoğaltılması ve ham madde kalitesinin yükselmesi işinin yanında, bütün banları isliyecek. çarkları çevirecek enerjiyi ucuz ve kolay elde etmek lâzımdır. Şimdiye kadar kurulan ve bundan sonra kurulacak olan fabrikalarımızı tam bir muvaffakiyete eriştirecek vasıtaların yarısı, bol ve ucuz enerjidir. Maden ve elektrik sanayiinin, cumuriyetin ikinci beş yıllık sanayileşme programının başında gelişinin hikmetini çok iyi anlıyoruz. Teknik dünya, bu yolda tecrübelerini, etüdlerini yapmış ve şu hakikate ermiştir: En ücra köşelere kadar hem yurdu aydınlatmak, ırdun bütün çarklarını lek için büyük merkezî «an- Iral/ar / t,dır. Medeni bir milletin nabzı, bugün nidan ve kömürden enerji a-Un ve biribirine bağlı olarak yurdu çepçevre taran santralların ya-(Sonu 6. ıncı tayfada) Boğazlar rejimi hakkında alakalı devletlere verdiğimiz notanın metnini neşrediyoruz Boğazlar mukavelesinin muza -keresine iştirak etmiş olan devletlere Türkiye Hariciye Vekâleti tarafından tevdi edilen notanın metnidir : " 1923 de, Türkiye Lozan'da serbestli mürur ve gayri askeri hale ifrağ ahkâmını ihtiva eden boğazlar mukavelesini imzaya muvafakat ettiği zaman. Avrupa-nın umumi vaziyeti, siyasî ve askerî bakımlardan, bugün kendini gösteren vaziyetten tamamiyle ayrı bir manzara arzetmekte idi. Avrupa o tarihte silâhsızlanmaya doğru gidiyordu ve siyasî kurumu yalnız beynelmilel teah -hüdlerle teyid edilmiş değişmez hukuk prensipleri üzerine ibtîna eyliyecekti. Kara, deniz ve hava kuvvetleri çok daha az korkula -cak mahiyet göstermekte ve temayülleri azalma yolunda tezahür etmekte idi. O sırada Türkiye boğazlar mukavelesinin tak -yidî ahkâmını milletler cemiyeti misakının 10 uncu maddesinin garantisine ilâveten mumzi devlet -lerin, ve her halükârda dort büyük devletin tehdîd vukuunda boğazların müdafaasına müştereken ve mille'Ier cemiyeti konseyi tarafından bu hususta kararlaştırılacak bütün vasıtalar ile tevessül etmeleri teahhüdünü ihtiva eden 18 inci maddenin teminatına gü -venerek imza edilmişti. O zamanJanbrri, Karade - niz vaziyeti her noktadan emniyet bahş bir müsalemet manzarası arzeder hale gelmiş, ve buna mukabil Akdenizde yavaş yavaş bir kararsızlık teessüs etmiye bas- İTALYAN » HABEŞ HARBİ Cenupta haheşler şiddetle muakveroet ediyorlar, fakat şimalde ilhanlar Dçssieye yaklaştılaı İmparator dışardan yardım beklemeden harb edecek. Müstevlilere boyun eğmektense ölmeği tercih ediyor. Adisababa. 12 (A.A.) — Ogaden-den buraya :•-]• n haberlere göre, haberler general Grazianinin hücumları na şiddetle mukavemet göstermekte ve italyanların zehirli gazlar kullanmasına rağmen muharebe devam etmektedir. Şimal cephesi hakkında salahiyetli askerî uzmanlar imparatorun ordusunun yokedilmis olduğuna katiyen ihtimal vermiyorlar. Filhakika habeş cephesini düzeltmek için büyük ölçüde ve ehemiyetli bir çekilme hareketi yapılmıştır Fakat Dessieye yaklaşmakta olan italyan ileri karakolları ile «aıl kuvvetler arasında yüz kilometre kadar bîr mesafe olması ve hele arada sarp dallar bulunması italyan kuvvetleri için ortaya tehlikeli bir vaziyet çıkarmaktadır öyle tanı-lvw ki, hfthesler «imdi cepheden taarruzu bırakarak münferit gruplar Üzerine gere batkınları yapmakla İktifa -Hereklerdir. İtalyanlar harekâta sidılvttv ılevam eıliyurlıır Londra, 12 (A.A.) - İtalyanlar ha^b harekâtına mu m k un olduğu derecede fiddetle devam ederek onü-¦tuzdeki birkaç hafta içinde harbi bilkuvve bitirmek istiyorlar. Şimal cephesinde muharebeler ye- niden başlamıştır. Ogaden cephesinde muharebeler devam etmekte ve I-talya kaynaklarından gelen haberlere »öre, İtalya kuvvetleri Sassabane-ye erişmişlerdir. Şimal cephesinde büyük yoldan i-lerliyen italyan kolunun Öncüleri Ual-dia civarında Ras Seyum ve Ras Kas-sanın da iltihak ettiği merkez habeş kuvvetleri ile hnrba tutulmuştur. Bu öncü kuvvet, Desteden 100 kilometre kadar bir mesafede bulunmaktadır. İtalyanlar bu şehri önümüzdeki hafta irinde işgal etmek ümîdinde-dirler. italyanların hizmetinde bu'u-mn ve Ölüleri g »*nmeve. memur edilen ekipler Asan«i gölü harbin da habeş suhav elbİs-";ni taştvMn bir'-»ç beyaz •-•»n ces**':ne ras*'-*mı«lardır. (Sonu 3. üncü tayfada) Dünkü s«Mir harekelini • Dun htınbuhta şampiynna \ ma "hırına ılevam nhınıtıı. Fenerbahçe Vefayı 4 _ 2 yendi Yazısı 5 inci sayfada lamıştır. Deniz konferansları silahlanmaya doğru bir inkişaf göstermiştir. Deniz tezgâhları, yakında denizlere şimdiye kadar erişilmemiş bir kudrette gemiler döke -çektir. Hava sahasında kuvvetlenme baş döndürücü bir şekilde te-zayüd, kıtalar ve adalardaki tahkimat mütemadiyen tekessür et -mektedİr. Ahval ve şerait bu suretle tamamen değişirken, boğazların tam emniyetsizliğine çaresaz olması lâzımgelen yegâne garanti dî ortadan kalkmış, ve en alâka -dar devletler umumi bir ihtilât tehlikesinin mevcudiyetin» ilân ederlerken Türkiye, bu endîşe verici emniyetsizliğin hiçbir muka -bil tarafı olmaksızın en zaif noktasından en fena tehlikelere maruz olmakta bulunmuştur . Türkiye, kendisine yapılan mu-sırrane talebleri is'af ederek, o zaman tamamiyle ecnebi kuvvetlerin işgali altında bulunan boğazların askerlikten tecridini, kendi -sine verilen asgarî garantilerin kıymetini, mevcud şerait altında ve "boğazların ve civar mıntaka • ların gayri askeri hale ifrağının Türkiye için askeri noktai nazardan bigayrihakkın bir tehlike teşkil etmemesi" bakımından uzun uzadıya tarttıktan sonra kabul etmişti Mezkûr mukaveleyi imza eden devletler, boğazlar rejimini tan -zim eden ahkâmın heyeti umumi-yesine ayrılmaz bir tarzda bağlı bulunan emniyet garantisini mü -eyyid mukavelenin 18 inci maddesine o derece ehemiyet vermişler -dir ki, mezkûr garantinin askerlikten tecrid ve serbestli mürur hakkındaki ahkâmın gayri kabili tecezzi bir parçasını !',:;! etmekte bulunduğunu kati olarak teyid etmişlerdir. Bu hükmün tazammun ettiği mana şudur ki, emniyeti memle -ketin heyeti umumiyetinin emni • yeti için zaruri olan arazisinden bir parçası üzerindeki hukuku hü-kümranitinin tenkisi, fili, ameli ve müessir teminat olmaksızın Türkiye'ye tahmil ettirilemezdi. Şurası da aşikârdır ki, bu garanti işlemez bir hale gelir veya meşkûk kalırsa, bütün mukavelenin muvazenesi, Türkiye'nin ve Avrupa sulhunun zararına olarak, bozulmuş olur. Halbuki, siyasi buhranlar sarih surette isbat etmiştir ki, kollek -tİf garantinin bugünkü mekanizması pek ağır bir surette hareke -te geçmekte ve geç ittihaz edilen her karar, beynelmilel bir hareketten beklenen istifadeyi ekseri ahvalde kaybettirecek mahiyet arzetmektsdir. Bu sebebledir ki, 1923 senesinde Türkiye, bugün bir çok devletlerin de aynı noktai nazarı güttükleri gibi, milletler cemiyetine gireceği andan itibaren misakının kendisine temin edeceği kolleklif garanti ile iktifa edememiş, boğazlar mukavelesini imza edenlerin heyeti umumiyesinin kollektif garantisini gayri kâfi bulmuş, ve yalnız dört büyük devletin müşterek garantilerini (Soru 5. inci sayfada) Kitidülbahirden Çanakkale boğazına doğru bir bakış Moskova da Türk geeesi Evvelce haber vermiş olduğumuz gibi geçen yd memleketimize gelmiş olan sovyet artistleri Türkiye için dün gece hususî bir konser vermişlerdir. Moskovanın Kamintern istasyonu tarafından neşredilen konser Ankara radyosu tarafından da transmisyon suretiyle muvaffakiyete tekrarlanmış ve havanın bozuk olması-(Sonu S. inci tayfada) r j *v*f*"^ * c $ I ff İ ¦ -s C " " Ulus,, un Dil Yazılan Güz ¦ Kış ~ Sözleriyle benzerlerinin «Güneş - Dil» teorisi esaslarına göre analizi II K I Ş En çok ıh olan mevsime, - "ş" harfini V diye telâffuz e-den lehçeler müstesna olarak -bütün Türk lehçelerinde "ktş" derler. "Kazak . Kırcız" ve "No-gay" lehçeleriyle " Al t ay" lehçelerinin bazılarında ve Yakutçada "ş" sesi olmadıkından bu dillerde kelime "kıs" şeklindedir \\\. Çuvaş lehçesinde ise, kelime - ortadaki (e) uzun okunarak - "Kel" tarzındadır [2|. Farsçada bu mevsime "serma" ve "zemistan", A- Soprano Bn. Bat [I] Radlot: Türk Lehçeleri Lügati Denemesi; Pekarski: Yakut Dili Lügati. [2] Bikof: Küçük Rus - Çuvaş Lügati. rapçada "şita" ve Fransızcada "hiver" derler. "Kıt" kelimesinden Türk ekleriyle "kışla, kışlak, kışlamak, kışlık, kısır" kelimeleri ürer. Şimdi bunları birer birer gözden geçirelim: (Kış) kelimesinin etimolojik şekli şudur: (D (2) ( ığ + ık + iş ) (1) İğ: Güneşin sıcaklığı anlamiyle ana köktür. (2) Ih: Ana kökü ve anlamını üzerine alarak tecelli ve tecessüm ettiren prensipal elemandır. Ana kök bununla kaynaşarak düşmüştür. (Sonu 2 inci ta\fada) sayfa 2 ULUS i3 nisan i'j:3 r/.z ı Vur» - Siyana! MEMLEKET EDEBİYATI Enderun edebiyatı - İstanbul e-dcbiyatı • memleket edebiyatı. Bu üç edebiyattan iki birincisi, iyi veya kötü, eksik veya tamam, mevcuttur. Oçüncüsü. yani "memleket edebiyatı", henüz bir gayedir. Bu gayeye, şüphesiz ki, varılacaktır. Türk edebiyatçısını bu gayeye, memlekete karşı İçinde duyduğu aşk götürecektir. Ama, yalnız bu aşk kâfi değildir. Memleket demek kocaman Türkiye dem.'ktir. Semtsemt Türkiye, iklim-ik'iıo Türkiye, boyboy Türkiye, her bir bucağında türk gönlü yaşamakla beraber, her bucakta bu gönlün ayrı ifadelerini kaydeden Türkiyel Bu kocaman Türkiyenin her bucağına, türk muharriri, tek başına gidemez. Nitekim, bütün bir meşrutiyet devri, yurd sevgisini bir çok şeylerden üstün ilân ettiği halde, kendi muharrirlerini İstanbul'dan bir a-drm öte götürememiştir. Nitekim, bütün şimdiye kadar yazılmış hikâyelerimiz ve romanlarımızda ne Ur-ro'nm hususiyetleri, ne Erzurumun doğlan, ne Tornaların rüzgârları, ne Bursa'nın içÖrgüsü ne Adananın pamuk tarlası ne de Giresun'un fındık bahçeleri vardır. Yani Türkiyenin ne tabiati. ne İş havatı ne de insanı vardır imparatorluk, artık iyice tereddi ettİei sırada, kendi kendisini İstanbul'da haosetmişti. 1908 denberi bütün inkılâb hamlelerinde gaye, türk insanının yaradıcıhğını hükümet merkezinin darlığından kurtararak memleketin açık havasına çıkarmaktır. Mîllî kurtuluş inkılâbı nitekim, bu arzusunu bir sembole bağlamak lü-r um unu duvarak, hükümet merkezini. Balat - Galata - Tatavla arasında sıkışa kalmış kozmoDolit bîr muhitten ayırmış ve Anadohınun ortasına naklr t mistir. Önün. bugün, türk memleketinin tabiatini düzeltmek ve bayındır kılmak, türk işini vüksek bir seviyeye ulaştırmak ve türk insanmm gönlü- , nü tanımak ve inşa etmek peşindeyiz. Yol uzundur, dâva çetindir, neticeler istediğimiz kadar görünmüyor diye. havflanrp saç yolmakta mânâ yoktur. Böyle bir pesimizm, büyük inkılâb dâvasmı küçük görmek olur. Bu yazıyı, herkesin bildiği bu sözleri tekrarlamak için yazmıyorum. "Memleket edebiyatı" derken, size "memleket edebiyatı" nm gözüme i-lişen bir Örneğini okutmak için yazıyorum. İzmir'de çıkan Kültür'ün 52 inci sayısında, N. Iriboz'un "Toprak ve üretmen" adlı yazısını bulup okuyunuz. Gene bir türk ziraatçisinin kalemi, şehirde ve masa babında karalanan edebiyat ovunlanndan ne ka-daı üstündür, anlarsınız. Yazı şöyle başlıyor: Gün tepede, alüvyon toprak çöl kamu gibi kızmış, boğucu bir sıcak.. Sel-Çukta. bayırların içine doğru giden küçük vadilerin birinde güçlükle ilerliyorum.. Sağda, solda derin bir ıssızlık; canlı herşev krzeın sıcaktan gölgelerin derinliklerine çekilmiş. Ara. sıra olmuş buruk incirlerin "pat" diye düşüşün, den başka biç ses yok. Bir kanat patır-t:sı, bir yel hışırtısı bile yok. Bu tasviri yapmak için. manzarayı tasavvur etmek değil, görmek lâzımdır Riz. şehirliler, bu kadar emniyetle, ya soframızdan ya sinemamızdan bahsedebiliriz. Bir Anadolu parçacını bu türlü gösterebilmek için. bu türlü görmekten başka çare yoktur. Splcuk! incirlik ! Alüvyon toprak ' "Pat" diye düşen buruk incirler?! Bütün bunlar, bizim bilmediğimiz şeylerdir. Fakat bir fransız ya-hud bir alman, bunların kendilerine göre ok*n mukabillerini bilirler. Niçin! Çünkü gerçek edebiyattan, gerçek kültürleri vardır. Bizde İse. böyle bir tasviri incirleri teftişe memur bir ziraatçi yapabilir V«j türk muharriri? Onun işi baş- kadır. Onun işinden, en İyisi hiç bah-setmiyelim. Okumamıza devam edelim: "Yol yürünecek gibi değil; güneşin kavurucu ışığından kaçınmak için hendeği athy.ir.ik incirliklerden birine daldım. Eh.... Burası ne de olsa serince... Derinden İnce ve yanık bir ses.. Asım Kültürün radyosu gibi bîr vızıltı. Sesin geldiği yanda bir yudum su bulurum umgusııyla ilerledim. Yanaştıkça yanık sesin tonu güzelleşiyor ve o kadar pürüzsüz kİ; hani şu eski gazel meraklılarının (tereyağdan kıl çeker gibi) sözünün tam karşılığı... Nedense ber güzel sesin sahibini görmek insanlarda önüne geçilmez bir istektir. Ben de bu duygunun aJunda ilerledim. Bir hendek. İki çit atladıktan sonra sık, büyük incir ağaçlarının altına serilmiş bir insan yığını ile karşılaştım. Karı, kıran, genç, ihtiyar, koyu gölgeliğe uzanmışlar. Yalnız biri incir kütüğüne dayanarak yarı yatmış, çorap örüyor. Bir yandan da şarkı söylüyor. N. triboz köylülerle konuşuyor. Bunlar, oralı değildir. Tâ uzaklardan gelmişlerdir; incirleri işleyip gideceklerdir. Az para ile çalışıyorlar, fakat hallerinden memnundurlar. Hattâ, şu parçayı alalım: — Hepsi bu mu? — Hepsi bu. Daha ne olacaktı ki... — Çok az değil mi bu? — Ona da berekt... Bunu çoğaltmanın bir yolu var mı ki.. Zİraatçİ muharrir oradan uzaklaşırken, genç kadının sesi. onu peşinden kovalayor: Keçim yok, sığırım yok neyleyim seni ben. samanlıkta yerim yok Bir atım var bıçağım var, babana görünmem ben, tarlam yok bağım yok Bu şarkı. Anadohınun ilk İşsiz bırakıldığı zamandan kalmadır. Kıza ve babasma kendini beğendiremîye- Cesmi söyltyn dcliknnlt, 13 bulamadığı için dağa çıkan virtlerden biridir. Fakat bakın bütün kızlar, bir a-ğızdan ne cevap veriyorlar: Keçi sığır neyleyeeen sana ben gerek Ben kırlı İstemeyen, bana yiğit gerek Anadolu kızı, alın terini bir paraya satan "kırlı" yı istemiyor. Onun gönlü yiğittedir. Ve Irihoz, anlatışına devam ediyor, incirliklerden zeytinliklere geçiyor. Oradan da bir parçasını okuyalım : Bornova kıyısında zeytinlikler arasında: çat., çat., çrt.. diye gürültüler geliyor.- az ilerledim. 25 kişi sıraya dizilmişler, yalım gibi çapalar inip kalkıyor, tava gelen boz toprak her çapa inişte bir dizi daha karararak kabarıyor. Onlara yaklaştım,, kısa boylu, tıknaz, çelik yağızı adamlar bunlar. Yapılarının yarı yukarı parçası ile çapanın gidisine uyarak eğilip büküldükçe toprak inliyor sanki bunların altında. Şu günlerde, türkeede bu kadar güzel bir şey okumadığımı söylesem, dediğim anlaşılmıyacak. Bunun için, bu kadar türk olan bir şey okumadım diyeceğim... Burhan BELGE HABERL Gümrüklerde tayinler islahiye gümrük direktörlüğüne Galata yolcu salonu birinci sınıf muayene memurlarından Cevad, Çanakkale gümrüğü veznedarlığına istanbul ithalât veznedarı Azmi, istanbul dahilî ticaret muayene memurluğuna Birecik muayene memuru Arif Hikmet, Payas gümrüğü muayene memurluğuna Ayvalık eski muayene memuru Hüseyin Avni tayîn edilmiştir. BUGÜN İnkılâb dersi Prof. Hikmet Bayur tarafından verilecektir. Hava kurumu piyangosu istanbul, 12 (Telefonla) — Bugünkü çekilirinde: 10991 No. 30.000 lira 11009 No. 20.000 lira 12637 No. 10.000 lira kazanmışlardır. Bu numaraların alt ve üstünden yirmişer numara ayrı ayrı yüz ellişer lira alacaklardır. 10505, 13991, ve 21429 numaralar bin beşer yüz lira kazanmışlardır, 1000 lira kazananlar: 27539 22393 14255 146G2 10504 26421 22602 24216 19643 7111 4599 18893 8132 21889 26421 18386 200 lira kazananlar: 21574 19518 248S4 24571 13698 7068 1785 9986 624 18340 25009 11644 7138 7lS6 18821 18?5 25368 3820 25937 5699 800 701 13541 26613 10837 8419 7991 935 8364 486 9291 11476 3982 20839 50.000 liralık büyük mükâfat şu yüz numara arasında beşer yüz lira olarak taksim edilmiştir: 18699 28565 11646 21147 18365 6639 7063 7968 18210 3509 14356 25439 9865 26641 25152 1150 25786 16167 9025 4255 21116 25596 13007 8384 14204 6834 755 3617 29122 18229 le-001 1891 3828 3793 16814 5092 22076 1704G 7483 11267 14752 24334 1916 12927 27195 14713 28584 18420 23464 1894 7R18 14233 20838 10389 294C-6 20288 625 4645 23965 25309 «418 12029 126B9 27523 22821 21058 3714 21382 16228 21276 26931 29004 5197 13642 29249 13279 7765 25795 15664 784 16*R3 567 2«f|T6 7P*8 6171 3248 25Ö.l»l»t**9W»» 26370 22137 25707 25144 16178 7760 7482 14152 17720 23087 6244 Kamutay mülhak büdceleri görüşmiye başlıyor Kamutay büdce encümeni mülhak büdceler üzerinde tetkiklerini ilerletmiş ve tamamladıklarını sıra ile umumî heyete göndermeğe başlamıştır. Bunlardan Hudud ve Sahiller Sıhat Umum Direktörlüğü büdcesi ruznameye alınmıştır. Bu umum direktörlüğün 1936 varidat büdcesi geçen senek! varidat muhammenatına nazaran 53,700 lira bir eksiklik göstermektedir. Bu eksiklik boğazlardan transit olarak geçen gemilerden alınmakta olan resim nisbetinde yapılan tenzilden hasıl olmuştur. Masraf büdcesinin maaş faslında bir fazlalık görülmektedir. Bu fazlalık, 70 lira maaşlı bir müfettişin filî kadroya alınmasından ve bu idarenin yeni teşkilat kanunu projesinin kamutayca kabulü halinde tatbika imkân bulunabilmek mnksadiyle ilâve edilen 100 bin liralık bir tahsisatın bu fasla konmuş olmasından İleri gelmektedir. Kars çayı kabarıyor Kars, 12 (A.A) — Uç gündenberi bölgede devamlı lodos esiyor. Sıcaklar birdenbire yükselmiştir. Cİvar dağlarda eriyen karlar Kars çayını kabartmıştır. Çayın kenarında bulunan un fabrikasının alt kısmı ile buğday depolarını ve çayın etrafındaki evlerin alt kısımlarını su basmıştır. Çay gittikçe kabarmaktadır. Monopolü Kızılay'a verilen ilâç Monopol hakkı Kızılay'a verilen ilâçlar listecine Mcdobîs Adındaki müstahzarın da katılması Bakanlar meclisince kabul edilmiştir. Urfa kurtuluşunun yıldönümü Urfa. 12 (A.A.) — Bugün Urfa kurtuluşunun 16 mrı yıl dönümü yüreklerden kopan ateşli aşkla kutlandı. Kurtuluş bayramımıza saylavlarımızla yedinci kolordu kumandanı ite birinci umumî müfettiş Abİdin özmen, Siverek ve Birecik halkevleri, on binlerce ha!k ve yüzlerce köylü atlılar iştirak etmiş, İki tay. yaren» i* de yükseklerden bu büyük günü kutlamıştır. Karamürsel'de ışık söndürme tecrübesi Karamürsel, 12 (A.A.) — Dün gece bava tehlikesine kirşi ış k!an söndürme denemesi yapıldı. Saat 21 e beş kala canavar düdüğü Ue tehlikenin gelmekte olduğu kalka bildirilmekle beraber telefon santralı da köylere telefonla tehlikenin gelmekte olduğunu bildirdi. Tam saat 21 de tekrar düdük ve telefonla tehlikenin geldiği bildirilerek bir an içinde bütün ışıklar söndürüldü. Bundan sonra itfaiye yangın tecrübesi yaptı. Sabiye teşkilâtı da harekete geçerek tehlike karşısında gereken vazifesini yaptı. Saat 21.30 da tehlikenin geçtiği gene düdük ve telefonlarla her tarafa bildirilerek deneme tam bir mjvaffaki. yetle bitirildi. Kazanç vergisi kanununa bir madde Kazanç vergisi kanununa eklenecek bir madde hakkındaki proje büdce encümenince kabul olunmuş ve ruznameye alınmıştır. Bu madde şudur: "Türkiyede yerleşmiş ol m t yan ecnebi müesseselerle hükümet arasm-da 2395 sayılı kazanç vergisi kanununun meriyeti tarihinden evel ya-" julmi} mtıltnveteler mucîp'"'" lia a Kının teahnuü bedellerinden kazanç vergisi kesilmez.** "Ulus,, un Dil Yazılan (Beşi 1. inci sayfada) (3) İş: Sıcaklığın ana süje veya objeden oldukça uzak bir sahaya dağılarak ortadan kalktığını gösteren ektir. Bu son eîıte (f) yerine (s) kullanılırsa (Kıs) kelimesi tevekkül eder ki işte Yakut, Kazak - Kırgız, Nogay ve bazı Altay lehçelerinin İ.ı ' .- -,i de budur. Kelimede ana kök, kendis'ni tems-I eden prens'pal elemanla kavnc-sarak, baştaki vrt'-al d? düşmüş, kelime son morfoîoük ve fonet*k kvruluMyle - şimdiye kadar bir kök gibi telâkki edilen -mnnosilâbik bir şekil almıştır: K 1 Ş, (Kts): Sıcaklıktan oldukça u-zak bulunulan mevs*mİn adıdır. (Kts) da aynı manada ve aynı kuruluştadır. Yakutçada kullanılan (Kısın) şekli bizim (kının) kelimesinin aynıdır ve her ikisi de "kış esnasında, kış zamanında" demektir. Çuva«ça "Kel" kol:nesine gelince, bunun ortafindaki (e) n:n uzun olmasına göre, bunun da etimolojik şekli: (t) (2) (3) (4) ( eg + ek + eğ -h el ) olmak lâzım gelir ki, bastaki iki eleman, (kış) analizindekilerin aynıdır; (3) numaralı (eğ) bir (es) ten derişme olmak lâzım gelir. Böyle olunca "Kes" şekli kurulur ki, "kış" ve "kts" ın aynıdır. En sondaki (el) bu manayı mutlak ve şâmil bir mahiyete götürmektedir. Serma - Germa Farsçada "kış*' anlamına kullanılan "Serma" nm mukabili, "yaz" ve "sıcaklık" anlamiyle "germa"-dtr. ikisinin' de etimolojik şekille- rini altalta yazarak analiz edelim: (1) (2) (3) (4) (S) Serma: (eğ + es -f- er -f- em -f- ağ) Germa: (eğ 4- eg + er -f- em -I- ağ) (1) Eğ: Hararet anlamına ana köktür ve iki kelimede de müşterektir. (2) I. Es: Ana kök anlammı çok uzak bir sahaya atarak menfi haline getiren ektir. //. Eg: Ana kök anlamını üzerine alarak tecelli ve tecessüm ettiren elemandır. Iıte iki kelimenin tek farkı buradadır. Kelimelerde ana kök kaynaşmış ve ondan sonra gelen unsurun vokali de düşmüş olduğundan, kelimelerin manalarındaki tezadın - başta birer prefiks gibi duran - (s) ve (g) harflerinden ileri geldiği zannedilmiştir. Halbuki bunlar, ana kök mefhumunu, - biri menfi, Öteki de müspet anlamlarla -üzerlerine alan afiksler-dir. (3) Er: Her iki kelimede müşterektir. Baştaki iki elemanın teşkil ettiği mananın tekarrür ve temerküzünü anlatır. (4) Em: Mefhumun, üzerinde tekarrür ve temerküz eyled'ği sü-ie veya objeyi gösteren elemandır. (5) Ağ: KeÜmeyî tayin ve ifade eden, tamamlıyan, isimlendiren ektir. Ana kök, kendisinden sonra çelen elemanla kaynaşarak ve baştaki vokal ile (4) numaralı elemanın vokali ve sondaki (ç\ düşerek, kelimelerin son fonetik ve morfolojik şekilleri kurulmuştur: SERMA, GERMA. (Serma): Sıcaklığın uzak bir sahada kalışı, yani soğukluk ken- disinde tekarrür ve temerküz e-den bir obje, bir zaman, bir hal, bir mevsim demektir. (Germa): Sıcaklık kendisinde tekarrür ve temerküz eden bir obje, bir zaman, bir hal, bİr mevsim manasına gelir. (Serma) kelimesinde, (em) yerine (in) alır ve son eki kaldırırsak, bildiğimiz "serin" kelimesi teşekkül eder ki. mukarrer ve sabit soğukluğa yakın bir vaziyet ifade eder. (Germa) kelimesinin son eki ka'dırılırsa (germ) kelimesi kurulur ki "sıcaklık" ve "sıcak" demektir. Buna "abe" getirilerek "hamam" anlamına (germabe) kelimesi teşekkül eder. Bu kelime mürekkeptir. Analizi şöyle gösterilebilir: (1) (2) (3) (4) GERMABE: I. Germ: (eğ + eg -f er + em) O) (2) (3) II. Âbe : (ağ + ab + eg) /. Germ: Yukarda analiz edilmiştir. Sıcaklık kendisinde müte-merkiz bulunan bir obje demektir. //. Âbe: (1) Ağ: Su anlamına ana köktür. (2) Ab: Ana kök anlamını üzerine alan obîe veya süjeyı gösterir elemandır. (3) Eğ: Kelimevi tamamlıyan ve :«imlenrl:rpn ektir. En halde (Gfrmabe): Sıcaklık kenesinde müteVarrir ve müte-rr""-''i?. olan sı»v,ı havî bîr obtenin ad-dır ki iı*- "hamam" ın manası da bulur [3"]. / N. D»Lir?EV [3] Farsçada kış anlamına olar* "zemistan" kelimesi ile Arapça "şita" ve Fransızça "hiver" kelU melerinin analizlerini de yarın yazacağız. ULUS Nh\\ l:» SAM Som haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YİL NO: 5233 adımız, andımızdır llrryrrıle 5 kuruş Boğazlar hakkındaki notamız ve Avrupa gazeteleri İngiliz ve fransız gazeteleri talebimizle başka devletlerin bazı hareket ve kararlan arasındaki büyük farkı tebarüz ettiriyorlar T. I. C. İ. sekizinci kongresi dün Ankarada halkevinde açıldı Londra. 13 (A.A.) — Havat ajansının muhabiri bildiriyor: İngiliz gazeteleri, Lozan andlafmasının Çanakkale ve Karadeniz boğazlarında tahkimat yapılmasını meneden hükümlerin feshini istiyen türk notasını elverişli bir şekilde karşılamaktadır. Gazeteler bilhassa Almanyanın hareketiyle bir tezad teşkil eden türk isteğinin dürüst bir tarzda yapılmış olmasını ehe-miyetle kaydeylemektedir. Taymİs diyor ki: "Geçen haziranda Habeşistanda yapılan istilâ ile Avrupa nizamına vurulan darbe olmamış olsaydı, her halde Türkiye bu isteği bu ka. dar erken yapmazdı." Bu gazete, kanuni yollardan yürüyen türk isteği ile başka bazı devletler tarafından takİb olunan usul arasındaki tezadı tebarüz ettirmektedir. Morning Post gazetesi de şöyle ya- d.. "Türkiyenin Balkan antantı azâsın-ı bulunman gorusnıeleri kolaylaştı. €*ii w t ılft it; IfiOCAZLAR REJİMİ N. A. KÜÇUKA Boğazlar rejimi hakkında Hariciye Vekâletimiz tarafından alâkalı devletlere verilen notanın oralarda ne gibi bir inikas yaptığını henüz ajanslar tafsilâtiyle bize bildirmediler. Biz, Lozan sulhünden sonra cu-miryet hükümetinin yaptığı esaslı haricî faaliyetlerden biri olan bu hareketin alâkalı devletler memleketlerinde iyi tesir yapacağını umuyoruz. Çünkü her işte "hüsnü niyeti" ve "banşı" politikası için umde bilmiş olan cumuriyet Türkiyesinin bu notasını son zamanlarda Almanya tarafından Lokarnoya ve Avusturya tarafından (Sen Jermene) yapılan hareketlerden ayırmak lâzım gelir. Türkiye notası gayet ince bir tahlile tâbi tutulursa bunda bazı karakteristik vasıfların tebarüz etliği görülür. Türkiye iradesini kullanarak altına imzasını koyduğu boğazlar mukavelesini inkâr etmiyor. İmzasını saymak ve ona lâzım gelen itibarı vermek türkün an'anevi vasfıdır. Türk tarihinden buna dair bir çok misaller getirilebilir. Genç cumuriyetin tarihinde arsıulusal kaidelere ve muahedelere aykırı hareket edildiği görülmüş değildir. Türkiye cumuriyetİ, boğazlar mukavelesi ile alâkadar devletlere bugün bu mukavelenin artık tatbikine hukuki, siyasi, askerî bir çok sebeplerden dolayı imkân olmadığını yeni durum ve şartlara göre meselenin yeniden incelenmesi icap ettiğini temiz ve açık bir kalp ve iyi bir niyetle bildirmiştir. Bunun aksini isbat etmek mümkün değildir. Gerek büyük şefin ve gerek sayın başvekilin bir çok vesile « fırsatlarla söyledikleri gibi "Türkiye kendi hudutları içinde inkişaftan başka bir fikir beslemiyor. Türkiyenin en yüksek gayeti türk kültürünü dünyanın en ileri kültürü haline getirmektir. Cumuriyet devletinin bütün işleri açık ve meydanda-(Lr. Şu hal karşısında bizim istediğimiz koltektif emniyet içinde memleketimizin emniyetini temin etmektir. Bu günkü boğazlar mukavelenamesinin istediğimiz bu emniyeti te- f^nnu 2. inci tayfada) racaktır. öte taraftan öyle anlaşılıyor ki, eskiden Karadeniz ile Akdeniz arasında "serbest büyük yoljn'' müfrit ta-rafdart olan Rucya tarafından da muhalefete uğramıyacaktır." Deyli Telegraf gazetesi diyor ki: "Boğazların askerlik dışı bir halde bulunmasının büyük bir ehemiyetİ yoklar. Çünkü askerlik dışı bölgenin dışın, da harb levazımı bulundurulur ve her hangi bir gerginlik halinde bunlar süratle civarlara yerleştirilebilir. Boğazların ağır toplarla ve mayınlarla çabucak (Sonu 3. üncü sayfada) B. Demircis öldü B. NET AKS AS BAŞBAKAN VE DIŞ BAKANİ OLDU. Kabinede değişiklik v o k m ¦ ¦ * &wmsmı~- — B. Demırcis'in kırat Corç ile birlikle alınmış bir resmi Atina, 13 (A.A.) — Yunan başbakanı B. Demircis dün gece uyurken kalb sektesinden ölmüştür. Ailesi bu sabah kendisini yatağında ölü olarak bulmuştur. Atina, 13 (A.A.) — Dün akşam B. Demircis'in sıhhati yerinde idi ve son günlerdeki hastalığı le-mamen geçmiş görünüyordu. Baş-(Sonu 5. ıncı sayfada) Londrada zecri tedbirlerin artması istenivor İrlandada sokak çarpışmaları YÜZ KİŞİ YARALANDI - LONDRA'DA DA İRLANDALILAR K tRGAŞALIK ÇIKARDILAR Dublin. 13 (A.A.) — 1916 isyanını kutlamak üzere İrlanda cumuriyet ordusu tarafından dün tertibedilen bir tezahür esnasında yüz kişi kadar yaralanmıştır. Tezahürler şiddetli çarpışmalarla neticelenmiştir. Dublin. 13 (A.A.) — Vahim kargaşalıklarla biten cumuriyet ordusu tezahürlerine komünist partisi de iştirak »diyordu. Yol üstünde biriken halk komünistlere karşı aleyhtar tezahürlerde bulunmuş ve hele iskoçyalı komünist mebus Vilyam Gallakar' a karşı tezahür yapmıştır. Tezahürcülerle halk arasında gürültü başlamış, sonra seyirciler kendi aralarında döğüşmeğe koyulmuşlardır. Halk. alayın geçtiği yol üzerinde bulunan Glamesvin katolik mezarlığına komünistleri sokmamda çalışmıştır. (Sonu 5. inci sayfada) IU li\l\ ÇALIŞMAK BORCI M GllN \ I SPORC1 LARIN TEMİ LİK EDECEK VE i. II EMİZ OL T(]RK GENÇLİĞİNE BİR AN U M I- İlk İM ETTE Yi KİYİ. I ZI ÖDERKEN SPORCULU -Z RUHİ HEPİMİZE REHBER -\N CANLI VE HAREKETLİ EY\ EL KAVUŞMAK İÇİN CECİZ. — N. Saraçoğlu, Kongre umumî heveti bu sabah dokuzda tekrar toplanacaktır Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı sekizinci kongresi dün saat 11.30 da HasVevinde toplandı. sında Tüze bakanı B. Şükrü Saraçoğlu, Parti genel sekreteri B. Re-ceb Peker, Parti Genyönkurulu üyelerinden bir çokları, spor işlerimizle alâkalı saylavlarımız görülüyordu. Umumî Reİs ve Erzurum Saylavı B. Aziz Akyürek, ekseriyet bulunduğunu söyliyerek toplantıyı açtı ve bir reis seçilmesini teklif •tti. Tüze Bakanımız B. Şükrü Saraçoğlu ittifakla reisliğe seçildi. Alkışlar arasında reislik yerine oturan B. Saraçoğlu iki reis vekili ile kâtiblikler için namzed gösterilmesini istedi. Gazianteb Saylavı general Ali Hikmet Ayerdem Yukardaki fotoğrafı, kongıe başkanı B. Sa-racoğlunu nutkunu söylerken, yandaki resim kongrede bulunan hükümet ve parti rükünlerinden bazılarını, aşağıki fotoğraf i de Dr. Ha-dİyi anmak üye-re bir dakika siyakta durankon gre üyelerini göstermekledir. Salonu memleketin her taratın dan selen mıntaka ve kulüb dele-gelerile dolmuştu. Gelenler ara- "UlnsM un Dil Yazdan Güz ¦ Kıs Sözleriyle benzerlerinin «Güneş - Dil» teorisi esaslarına göre analizi III. İNGİLİZ h. IBİNESİ IRŞAM 15 \ \ I \ \ PERŞEMBE11 TOPLAN \K \K tRSIl ! I s a İŞLER HAKKINDA KONİ NSACAK Londra, 13 (A.A.) — Deyli Tel -graf gazetesinin siyasal muharriri, dün B. Eden'le B. Baldvin arasında yapılan telefon konulmalarından sonra, yarın kabinenin belli başlı bir kac azasının tcplanmasına ve arsıulusal vaziyeti gözden geçirerek B. E -den'in İtalya hakkındaki zecri led -birler meselesinde takİbedeceği ta-(Sonu 6. ıncı sayfada) /emiştim Farsçada "kış" anlamına gelen bu kelime de mürekkeptir. I. Baştaki kelime "zem" dİr. Bunun manaları şunlardır: I. Bir ırmağın, yahut o ırmak kenarında veya Ceyhun nehri yanındaki bir şehrin adı; II. Bürudet ve soğukluk; III. Aheste, yapça, yavaş; IV. Katı ve şedit esen yel; V. Bir çeşme adı; VI. Söz söylerken ağzının salyaları akan çocuk; VII. Güler ve söylerken ağzının etleri meydana çıkan a-dam [1]... "Kış" anlarru için burada uyan mana, tabiî II. numaradaki "bürudet ve soğukluk ' manasıdır. "Zem" in etimolojik şekli şudur: (i) (2) (3) ( eğ em ) \l\ Burhanı Katı Tercümesi: cilt t; sahife: 380 - 381. (1) Eğ: Ana köktür. Asıl anlamı "güneş" tir. Yukarda sayılan manalara göre bu kelimede ana kök türlü anlamlara alınabilir. Bir kaçını sayalım: I. Su; II. Sıcaklık, hararet; (Sonu 2. ıncı tayfada) ve Tekirdağı Saylavı C. H. P. Gen-yönkurul üyesi B. Rahmi Apak reis vekilliklerine, BB. Lûtfi Cemal (İzmir), Osman Müeyyed (istanbul). Şerif (izmir), Haşim U-şaklıgil (Uşak) kâlibliklere serildiler. Bundan sonra, reislik mevkiine çeçen B. Saraçoğlu şu söylevi ver- di: Arkadaşlar! Sekizinci kongreye reislik etmek şerefini bana verdiğiniz için sizlere teşekkürler ederim. Eminim ki kongrenin verimli olması için burada çalışmak borcumuzu öderken sporculuğun ve sporeu'a-rın temiz ruhu hepimize rehberlik e-decek ve gayemiz olan canlı ve h»re-ketli türk gençliğine bir an evel kavuşmak için aynı safta ve aynı İstikametle yürüyeceğiz. Arkadaşlar, Spor dediğimiz zaman hatıra f»e-len man* masa. s«ndatyn. nizamna-(Sonu 5. inci sayfada) SAYFA 2 ULUS 14 NİSAM "Ulus,, un Dil Yazılan (bo.fi 1. inci sayfada) III. Hareket; IV. Hava... [2]. (2) Ez: Ana süje ve objeden cok uzak bir saha gösteren ektir. Bu "uzak saha" ani.-mı iki türlü izah olunur. I. Ana kök mefhumunun merkezden muhitin en uzaklarına kadar vavılarak nüfuz etmesi; II. Ana kök mefhumunun merkezden uzaklara gitmesi ve ana süie veya objenin o mefhumdan mahrum kalması. (3) Em: Süie veya obje anla-miyle kelimeyi tamamlıyan elemandı' Ana kök. kendisinden sonra gelen rlemanla kaynatarak ve baş-tak; s-okal de düzerek kelime, son fonetik v- morfolojik şeklini almıştır: ZEM Bu izahlara göre (zem) in manaları sövle anlaşılır: I. Oldukça uzaklara yayılmış bir an oh:*si ve yah-d bu suya yakın birob'e: (ırmak, yahut ırmak yanındaki şehir, yahut çeşme); II. Hararet kendisinden cok u-zakta kalmış bir süie: (soğukluk); III. H*rek*t kendisinden cok u-zakta kalan bir sü»e: (yavaşlık); IV Havanın çok ufaklara kadar nüfuz eden hareketi: (sert rÜT*âr)... B -'-n burada aldığımız, tabii, (so*»klnk) anlamıdır. 2. Kelimenin ikinci kısmı: "titan" dır. Fars-çad% "mekân »oster-n rV* diye tar;* olum-r. Meselâ "Gülistan, güllük. ı*;i| h*h--«i". "rey İstan = ka^ı^lık" w»bi. Fk denilen h«ı mü-rekk. n tellin aslı "^«ifan" dır ki, farv1! "kapı eşiği" anlamına-drr \y\ B'inun etimolojik şekli de şudur: (1) (2) (3) (4) ( ağ + as 4- it + an ) (1) Ağ: Ana köktür. Burada anlamı "ışık" ve "aydınlık" tır. (2) At: Işık ve aydınlımın uzaktan geldiğini anlatan ektir. (3) İt: Uzaktan gelen ışığın sahibi olan bir obje gösterir. (4) An: Burada (ağ) yerine gelmiştir. Kelimeyi tamamlar ve isimlendirir. Bu halde (âsitan): Uzaklardan gelen ışığı gösteren yer anlamına gelir ki "kapı eşiği" de kapı açılınca ziyanın girmesine yarıyan yerin adıdır. Bu manadan, genel olarak. "yer" anlamına intikal eden "şifan" ile "zem" birleşince husule gelen "zemistan" kelimesi de "hararetin kendisinden çok uzakta kaldığı bir süjenin, yani soğukluğun göründüğü, belirdiği, kendini gösterdi r-i yer ve zaman" anlamına olarak "kıs" ın adı olur. Buna mukabil olarak "yaz" a verilen "fâfcisfan" ismi de yine böyle mürekkeptİr.'Tâ6" ateş ve sıcaklık kendisinde mevcut ve faal olan bir süje veya objeye delâlet eder. "Sitan" da onun mekân ve zamanını gösterir. -Şifa Arapçada "kış" manasına gelen "şifa" sözünün etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) ( i + '5 + 't + »i ) (1) İğ: Hararet anlamına ana köktür. (2) İş: Ana kok anlamına oldukça uzak bir saha gösteren ektir. Burada hu uzak saha anlamı hararet mefhumunu nefyederek sofhıkh«k manasını verir. (3) İt: Soğuğun nafiz ve müessir bulunduğunu gösterir. „ (4) Ağ: Kelimeyi tamamlar ve isimlendirir. [2] Ana köke bu kadar mana verilebilir mi diye soranlara cevap: (zem) kelimesine o kadar mana verilmiş af \3] Burhanı Katı Tercümesi: cilt: 2. sahife: 33. (s) . + em 1 cm * (6) . ) -e) . ) ağ) Bu analize göre (şita): "nâfıa ve müessir soğuğun hüküm sürdüğü mevsim" anlamiyle tamamen "kış" demektir. (Kış), (zem), (terma), (şita) sözlerinin baş taraflarında, asıl anlamı taşıyan elemanların birliğini şu tablo gösterir: (O (2) (3) (4) Kış : (iğ + ık + aş + . Serma: (eğ + . + es + er Zem : (eğ + . + ez + . Şita ; (ig + . + is + it 11 iver Fransızca "kış" manasına kullanılan "hiver" kelimesi için eldeki bilgiler şöyle hulâsa edilebilir: "Hiver. — ilk sekli (hirven) dir. "Bunun (h) harfi, lâtinceye göre "konulmuştur. Eski lâtincede hi-"bernum) sözünde zaman anlamı "da gizli olduğundan bu söz, "kış "zamanı" anlamına kullanılmış-"ttr. Klâsik lâtincesi (h**ms) tir. "Italyancası (inverno), Ispanyol-"cast (inviernoV eski provansal-"cast (ivern) dir." [4]. Kelimenin etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) ( iğ + ih + iv + er ) (1) İr: Ana köktür. Anlamı "sıcaklık" tır. (2) Ih: Bu (h) konsonunu (s) veya (z) den d*"i*me olarak almak icao eder. Böyle olunca bu ek. ana kök anlamının uzak sahada kaldığını pn-teHr ve aıcrk'ık manasını menfileş t irerek soğukluğa çevirir. (3) lu: Sü-e veya objeyi gösteren e'°mandır. (4) Er: So^vkluğun süje veva ob»cde tekarrürünü anlatan eVtir. Bu analize göre (h:ver) kelimesi de ta^am^le (kış) anlamına gelmiş olur [5]. /. N. DİLMEN [4] Dictionnaire eıymo!oaique d° la lf"*ııe franr.ıise, par Oscar B/oro. T. /.. p. 366. [¦5] "Kıs" kelimesinin üremeleri olan "kota. kışlak, ktaltk, kınlamak, kısır" kelimelerinin analizini de yarın yazacağız. Oünıhlik BOĞAZLAR REJİMİ bu-ı 1. ıncı »aylada) min edeceğine kimse söz verecek mevkide değildir. Notada büyük bir vukuf ve salâhiyetle anlatıldığı gibi 1923 deki siyasi ve askerî durum artık tamamiyle değişmiş bulunuyor. Artık Avrupa 1923 deki Avrupa değildir. Avrupanın her tarafında derin siyasi değişiklikler oldu. Askeri bakımdan o zaman Avrunada silâhsızlanmağa doğru bir cereyan vardı. Şimdi deniz silâhlanması da dahil olduğu halde bütün m ülfetler tepeden tırnağa silâhlanmaldadır. Bu vaziyet karşısında Türkiye askerlik bakımından en mühim noktasını müdafaasız bırakamaz ve onun hayat hakkına karşı ondan bu tarzda bir fedakârlık ve feragat istemek tabii do m değildir. Arsıulusal emniyet ve ahengin muahede ve mukavelelere bağlı olduğuna bütün kalbimizle inanmaktayız. Ancak daimi mahiyette olarak akdedîldiği halde, şimdiye kadar Vestifalya muahedesinde n!;eri ayakta kalmış kaç muahede vardır? Eskidenberi devletler hukukunda hâl ve vaziyetinin baştan bx a değişmesi halinde kabul edilmiş (Rabtıs sic Stantibus) hakla vardır. Bu takdir hakkı şimdi uluslar sosyetesine verilmekle beraber, eğer muahedenin tazyiki artık gayri kabili tahammül olursa ve yahud da tekeffül eden devletler asıl vaziyetlerinden çıkmış bulunurlarsa bu nevi mukavelelerin yeniden tetkikini istemek devletler hukukuna aykırı bir hareket olmryacağmı devletler hukukî bilginleri itiraf ederler. Şu vaziyet karşısında uluslar cemiyeti namına teminat veren devletlerden birisi olan Japonya bugün uluslar cemiye- HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: Romanyadan gelecek yeni göçmenler İstanbul. 13 — Ayın onbeşinden itibaren Romanyadan gelmeğe bağlıyacak yeni göçmen kafilelerini getirmek için bugün hususî şilepçilerte deniz ticaret müdürlüğünde görüşülmeye başlandı. Bu görüşmelerin yarın bir netice vermesi bekleniyor. Belediye umumi meclisinde ölüleri gömme meselesi istanbul. 13 — Belediye umumî met. lisi bugür.kü toplantısında sular idaresinin 935 senesine aid bilançosunu tasdJc, konscrvatuvarın yeni talimatnamesi île Üsküdar kadıköy tramvaylarının biletler hakkrndaki teklifini aynen kabul etmiştir Belediye umumî meclisinin bugünkü toplantı ruırmmesinde ölülerin teçhiz ve tekfini hakkındaki talimatname de vardı. Gömme tarifesinde Ölülerin 15 liradan 200 liraya kadar beş sınıfa ayrılması uzun münakalelere sebeb oldu. Ortaya, belediyenin bu işi yapıp yap. mamasının daba doğru olup olmtyacağı meselesi çıktı. Neticede encümenin bu İşi yeniden tetkik etmesi kararlaşü. gelirini Belediye artırmak için İstanbul. 13 — Belediye gelirinin artması için elektrik, havagazı ve telefona yapılacak zamla bir milyon yüz bin lira! k bir varidat tcmîn edilebileceği tahmin Donmaktadır. Bu varidatın 750 bin ürası ı I : 'U, 150 bin lirası havagazı ve 200 bin lirası da telefona yapılacak zam. la eîde edilecektir. İstanturidn fotoğraf sergisi İstanbul, 13 — B ıgün Unyon Fran-sezde, yalnız amatörlerin iştirak ettiği bir fotoğraf ve resim sergisi açılmıştır. Sergice 240 fotoğraf ve 30 kadar da yağlı boya resim vard.r. Jüri heyeti bunlardan en muvaffak buV'.'.™M bir kaçma mükâfat vernrstîr. S - *i. ay sonuna kadar açık kalacak. tır. Bir japon profesörü geliyor İstanbul, 13 — Yarm lstanbula bîr japon tarih pro.'esörii gelecektir. Profesör, üniversitede tarih ve türk inkliüb mev7Uİarı üzerinde türkçe olarak bir kaç konferans verecektir. Uyuşturucu maddeler direktör muavinliğine tayin edilen İş bankası Gala'.a şubesi dnrcktcrü B. Şaklr öbür gün yeni vazifesine başlıyacaktır. Japonlar, bugün monopol idaresinden altı bin kilo afyon satın almışlar-d.r. # Alman sanatkârı Bn. Marîa Mül-ler bu atr*am ekspresle Istanbuldan ha-r.kît etti. tİndon çıkmıştır. Ve Italyanm da u-luslar cemiyetine karşı olan vaziyeti malûmdur. Bize kollektif emniyet vâdeden devletlerin birinin nsıl uluslar sosyetesi cemiyetinden ayrılması, uluslar sosyetesi i!e teessüs eden hukuk ve vecîbelerden ayrılma manasını ifade ettiğinden dört devlet tarafından bize verilmiş olan kollektif vadin artık hukuk karşısında mefsuh sayılmak kap ettiğine hükmetmek müşkül değildir. Hükümetimiz notasında bu nokta üzerinde ehemiyetle durmuş ve işleme* bir hale gelen ve işliyeceği meşkûk bulunan boğazlar mukavelesinin Avrupa sulhu bakımından zararlı olacağını açıkça ifade etmiştir. Türkiye notası ait olan devletler tarafından tetkik edilirken her halde serin kaı.Mı-ğın, hakkaniyet esaslarının hâkim o-! ¦ ¦ ¦ m kuvvetle umuyoruz. N. A. KÜÇÜKA Emlâk kıymetleri hakkında Afyon mebusu Berç şifahî bir sual Türker rırı Kamutaya verdi Afyon mebusu Bcrç Türker emlâk kıymetleri hakkında Kamulay'a bir şifahî sual takriri vermiştir. Sayr-ı ! ı- hükümetimiz türk vatandaşlarının servetini himaye et • raok maksadiyle mevduatı koruma Afyon n-.rbusu B. Berç Türker kanununu neşretmîştir. Yakna bir zamanda aynı m ak şadla bir bankalar kanunu mevkii tatbike vazedilecek -tir. Bu gibi kanunlar yurdda'lar tarafından daima takdir edilir ve bükü - met imi ze ebediyen medyunu şükran olurlar. Türkiye'de büyük şehirlerde şah • si servet (2) türlüdür. Biri nakİd olarak bankalara yatırılan aralar, diğe -ri emlâke yatırılan paralardır. Bugün görüyoruz ki, Türkiye'de emlâkin fc.ymeti vasati olarak yarı yarıya i- .m-tır. Yeni bir kısım halkın emi*!. , tahvil edilen ve milyonlarca lİr»»* baliğ olan serveti yüzde elli m- hvolmutor. Hükümet merkezi olan Ankara müstesna İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerde emlâk ve akar kvyrnet-Icrî her gün IfidaMm etmektedir. Bunun başlıca sebebi şudur: İl,ilkin para ihtiyacını temin etmek için emlak bankasına, emniyet sandığına ve diğer bankalara ve sarraflara ipotek ettikleri emlakin vadesinde borç ödene-memc?inden dolayı her gün satılığa çıkarılan emlakin çokluğundan ve mali buhran dolayısiyte fevkalade dun fîatlerle haraç mezad emlak satıldığından iler! gelmesidir. Hattâ Fînans Bakanh ıjıntn da ilcide bir de emvali metruke ye ve emlâki miriyeye aid emlak ve arazinin satılığa çıkarılması emvali gayrî mtn-kulenin mütemadiyen tedenni etmesine bir ikinci âmil teşkil ediyor. Acaba saygı değer Finans Bakanımız emlâk sahihlerinin servetini bn zararlı vaziyetten kurtarmak için ne gibi tedbirler almak niyetindedir " Kamutay Hudud ve sahiller sıhhat umum müdürlüğünün yeni büdçesini kabul etti Kamutay dün toplanmıştır. Türk ccaa kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki kanun pro-jr-.inin geri verilmesine dair hükü -met te.-keresi okunduktan sonra hu -dud ve sahiller sıhhat umum müdürlüğünün 936 yıh büdce kanunu görüşülerek kabul edilmiştir. Bu idarenin masrafı olarak 466.791 lira verilmekte, bu masraflar karşılığı olan geliri de 632.390 lira tahmin edilmektedir. Tahlisiye umum müdürlüğü 932 son hesabma aid mutabakat beyannamesinin sunulduğuna dair Divanı Muhasebat reisliği tezkeresiyle, katı hesap hakkındaki kanun projesi ve gene evkaf umum müdürlüğü 931 yılı son hesnb kanun projeleri ve Türkiye cumuriyeti ile İtalya arasındaki ticaret antaşmasiyle kliring anlaşmalarının meriyet müddetinin uzatılmasına dair olan kanun projesi kabul edil -mi-'ir. Kamutay yann toplanacaktır. Bingöl mektupçuluğu Bingöl mektupçuluğuna Yıldızeli eski kaymakamı Yusuf Sıtkı tayin edilmiştir. î;.Tnirlilerin Aydın gezisi Aydın. 13 (A.A.» — Dün Izmidcn Şehrimize bir gezinti treni geldi. Tı-en çek kal balıktı. İzmirli misafirler ak. şama kadar şehrin bîr çok yerlerini gezdikten sonra akşam 17.30 da Izmîre döndüler. İzmir Altınordu spor takıraiyle Aydın muhteliti arasında yapılan futbol müsabakasında Aydın muhteliti ikiye karşı üç sayı ile oyunu kazanmşıtır. Bir veda ziyafeti Ankara Atlı Spor kulübünün eski azalarından olup Bükreş elçiliğine tayini dolayiıiyle Türkiveden ayrılan al manyanın Ankara büyük elçilik müsteşarı B. V. Fabricius ve refikası ve memleketine donen Çekoslovakya'ma ankara sefareti müsteşarı B. Hanak ve re, fikası şerefine evvelki gece kulüp reisi Ziraat vekili Muhlis Erkmen tarafı dan Karpiç'te bîr ayrılış ziyafeti verilmiştir. 200 kadar çağrılının bulunduğa ba toplantıda kulüp azalarından başka Dış: bakanlık ileri gelenleri ve kor dîptonaa-tik hazır bulunmuşlardır. Yemeğin sonlarına doğru Dış bakanlık genel sekreteri Numan Menemenci-oğlu tarafından türkçe ve sonra fransıa-ça olarak söylenen nutukta aynlanlarm uyandırdıklan teessürü anlatmış, kendilerine ve aylelerine iyi yolculukîar dilemiştir. b. V. Fabrîcîas ve B. hanak tav rafıdnan verilen cevabta Türkiyedc on seneye yaklaşan hizmetlerinin kendilerinde çok kıymetli bir hatıra olarak ka la cağı ve Ankara Atlı spor kulübünde geçen iyi günlerin unutulmıyaeağı aöy-lenerek teşekkür edilmiş ve toplantı bâv yük bir neşe içinde saat üçe kadar de. vam etmiştir. Kültür tayinleri Kocaeli kültür direktörlüğüne çoruh ilk tedrisat müfettişi Ziya, botu kültür direktörlüğüne Kocaeli ilk tedrisat müfettişlerinden İhsan, burdur kültür direktörlüğüne Bolu kültür direktörü Kâşif, Gaziantep lisesi di -rektörlüğüne İstanbul riyaziye aanajv timlerinden B. Haydar Niyazi taya» edilmişlerdir. Çankında faydalı yağmurlar Çankırı. 13 (A.A.) — 23 nisanda ya. pıla-ı.k çocuk bayramı için çocuk esirgeme kurumu şimdiden hazırlıklara banla* m'şttr. O gün fakir çocuklar giydirilerek müsamereler verilecektir. Bugün ekinler için çok faydalı yngş* murlar yağmıştır. Kızılırmak nahiyesinde çok mıkdarda pirinç ekimine baa lanmıştır. ULUS 15 NİSAN 1036 ÇARŞAty£\ Notamız etrafındaki yankıların sonu 3. üncü ve 4. üncü sayf^mızdadır. ONYEDİNCI YIL. NO: 5284 adımız, andımızdır II ılı- S kn-u '....Dünya sulhüne candan bağlı olanlar için türk hükümetinin hareket tarzı bir derstir....,, NOTAMIZ İÇİN NE DİYORLAR? Deyli Tvluruf'ları Sovffet gazeteleri "... BOĞAZLARIN Kl\\l l ] i MURİI MİSİ. s|R| III» \ I II M MI h İlli (»I VCACIN-DAN, lîl TEDBİR HİÇ BİR ŞF.KİLDE TA\RRLZl BİR KA-R \KTER TASn IMAZ. KllRI I l Şl M» VNBERİ SI IH \ k \R-Şİ olan IŞKINI lîlR k DEFALAR İSPAT KDİN TÜR-K»vF iMi-. *" *r RMNtYKI I IrtN EN EMİN BİR KEFİLDİR." Izvestiyn Moskova, 14 (A.A.) — Türk hükümetinin notasının çok ehemiyetli siyasî bir hareket olduğunu kaydeden Izvestta gazetesi şunları yazmaktadır: "Son zamanlarda milletlerarası vazıyetin kötüleşmesinden sonra. Tür-kiye cumuriyeti hükümeti Boğazlar meselesini bir haç defa bahse mevzu etmiştir. İlgili devletlere baş vuran türk hükümeti, Boğaziçi, Marmara ve Çanakkalenin askerlikten tecridi key-fiyetile Türkiyenin müdafaa habiliye-mden diğer kararların, en mhamstymlli lürh halimlerini vm ezcümle fatmnbulu gerçch bir Imhdit altında bıraktığını ve bu tecridin kaldırılması lâzım geldiğini bu devletlere hatırlatmıştır. Şimdi bu meseleyi resmen bahse mevzu eden türh hükümeti Lozan konferansına iştirak etmiş olan devletleri. Türkiyeye tam ve filî bir güvenlik garantisi verecek yeni bir rejimin Boğazlara tatbik edilmesi için uyuşmaya çalışmaktadır. Türk hükümeti, tekliflerini ciddi delillere dayandırmaktadır. Bunlardan en kuvvetlisi, son zamanlarda şiddetlenen harb tehlikesi, ve bu tehlike karşısında dürt devlet garantisinin Boğazların güvenliği için kâfi olmadığı keyfiyetidir. Gerçekten, sulh, hiç bir zaman şimdiki kadar tehdit altında kalma-(Sonu 3. üncü sayfada) İngiliz gazeteleri "TÜRK MÜRACAATI HEM DÜRÜST HEM DE AKILLICADIR. BU MÜRACAATA MÜSPET BİR CEVAB \ ERMEK LAZIMDIR. YKNİ VE HAKİKİ Sİ ! II İÇİN ISI BELKİ BİR BAŞLANGIÇ 01 ICAKTIR.'1 Sevâ Kronikle "... TÜRK HAREKETİ DÜRÜSTTÜR. LOZAN ANDLAS-M tSINDANBERİ W Rl PA \ \ /h I Tl KÖTÜLEŞMİŞTİR.'' Mançesler Gardiyen Londra, 14 (A.A.) — Andlaşma-ları reddeden Almanya ve Avustur-yanın son hareketlerini hatırlatan Deyli Telgraf gazetesi şunları yazıyor: "Milletler cemiyetine müracaat etmekle Türkiye hükümeti kanuni yol-lar içinde hareket etmiştir. B-t, ona kredi verecek olan bir harekettir. Boğazlar meselesinin samimi ve dostça bir şekilde görüşülmesi beklenebilir. Dünya sulhuna candan bağlı olanlar için türk hükümetinin tarzı hareketi hakîki bir derstir. Türkiye, Lozan antlaşmasının imzasından beri hat vm şartlar değ-tmi* olduğunu isbat edecektir. Bir çok hukukî sebeblerden dolayı, antlaşmanın yeniden tetkik edilmesine mani olmak bizim için güç bir şey olacaktır. Pratik olarak asker-leştirilmenİn büyk bir kıymeti yoktur. Şimdiki ingiliz - türk münasebetlerinin samimiliğini kaydeden Deyli Telgraf gazetesi yazısını su suretle bitirmektedir: "Türk görüşünü tam anlayış zihniyetiyle görüşmeye hazır bulunmalıyız." Çanakkale statüsünün yeniden tetkiki dileğinde Türkiye hükümetinin dürüst hareketini metheden Mançes-ter Guarc*ien gazetesi, Türkiyenin ileri sürdüğü delilleri, ve bilhassa Lo7an (Sonu 3. üncü sayfada) BİR SULH YOLU ARANIRKEN Dünya gazetelerinin görüş tarzında büyük bir ayrılık var 1 İM YANIN CENEY REDEN B KOLLEKTİF EMNİYET HAY ZETELERİNE GÖRE IU CÜNK Rmu, 14 (A.A.) — Cenevrede ya -pılaeak konulmaları mevzuu bahseden Mathmat Habefİatanda ve Avrupadaki hâdiselerin geliyİm tarzının çabuk bir sureti tesviyeyi zaruri kılmakta olduğunu y»*ıyor: Yarı resmi Ciornale d'ltalya diyor Ortada tamamiylc aydınlanmış iki nokîa vardır. Birisi »nk.iyoncu cephenin sars İmi, olduğu ve diğeri de b.r ita! -yan ve hattâ italyan - milletler cemiyeti •¦Utmasının değil f. kıt İtalya • Ingil. tere anlatmasının baMı mevzuu olduğudur Lden italyayı petrol ambargosu ile sut* tu birini tercih etmek karşısında bu. lun:' u-aajdı istiyor. Fakat bu yol milletler resmiyeti yolu olmaktan artık çıkı. yor Eden *-'vaya ne vaDnrk? Avrupa EKLEDİKLERİ. - OBhERVER. ALDIR, DİYOR. - FRANSIZ CA-Ü İNGİLİZ SİYASETİ NEDİR? için ne gibi bir sergüzeşt hazırlıyor? şimdi hcıkrs bunu soruyor. Trİbune gazetsi de söyle yazıyor: "Harb usulleri hakkında her türlü münakaşa artık lüzumsuzdur. Milletler cemiyeti kadrosu içinde "veya., andlaş -maların ruhuna uygun olarak,, şeklindeki manasız cümleler artık unutulmak -dır. Italyanın Habeşaitanda İhdas etti . ği vaziyete milletler cemiyeti uymalıdır. Akdenizde ingiliz donanmasını Italyaya karşı seferber etmeyi düşünüyorsa bu • nun tehlikesini gene milletler cemiyeti düşünmelidir .Akdenizde herhangi bir anlaşmazlığın mesuliyeti Ingİltereye terettüp edecektir. Diğer devletlerin de ve bilhassa Fransanın bu mesuliyette hisseleri olacaktır. (Sonu 4. üncü sayfada) Fransız gazeteleri • ... Tl'RMîENİN Kİ RTl -II \ E . BKSELME ESERİNİ VÜCI DA GETİREN BÜYÜK ŞEF, BOĞAZLAR ÜZERİNDEKİ tPOTEGl K \LDiRM \k SI RETİYLE MI İZZAM ESERİNİ TAMAMLAMIŞTIR. MİLLETLERARASI Is BİR LİGİNE S\I)IK OLAN TÜRKİYE. \YIU PA VE kSYA III -Dl IH NDA MEDENİYETİN MI HAFIZIDIR." Ernuırl Paris, 14 (A.A.) — Anadolu ajan sının husus! muhabiri bildiriyor: Er-nuv.l gazetesi yazdığı bir makalede Türkiyenin kurtuluş ve yükselme eserini vücuda getiren Büyük Şefin Boğazlar üzerindeki ipoteği kaldırmak suretiyle muazzam eserini tamamla-(Sonu 3. üncü sayfada) | C. H. P. | IKamutay grupıı \ \ DÜNKÜ TOPLANTISINDA \ h)IŞ BAKANIMIZI DİNLEDİ j C. H. Partisi Kamutay Grupu i j dün öğleden sonra Dr. Cemal : i Tuncanm başkanlığında toplandı. ! Dış İşler. Bakanı Dr. Tevfik j i Rüştü Araş boğazlar hakkında ; ; devletlere verilen nota üzerine i ; arsıulusal matbuatın intibaları et- ; : rafında Partiye malûmat verdi. Bakanlar meclisi toplandı Bakanlar Meclisi dün Başbakan ismet İnönünün reisliği altında toplanarak muhtelif işler üzerinde görüşmelerde bulunmuş ve bu işlere ait kararlar vermiştir. Fık ra "Ulus,, un Dil Yazılan Güz Kış Sözleriyle benzerlerinin «Güneş - Dil» teorisi esaslarına göre analizi IV. Kışla, Kışlak "Kış" sözünün etimolojik I,- nı: d) (2) (K I. ( iğ -f ık + iş ) ve - hattâ daha kısa olarak - II. ( ık + IŞ ) şeklinde göstermiş ve bunu da "sıcaklıktan oldukça uzak bir mevsimin adı" olmak üzere izah etmiştik, fi] Şimdi bu etimolojik şekle bazı elemanlar katarak, kelimenin "Kışla, kışlak, kışlık, kışlamak..." gibi üremelerinin kuruluşlarını ve manalarını da inceliyelim: /. — (Kış) kelimesine bir (ıl) elemanı ilâve edelim: (Kış -f i/ = kısıl) kelimesi teşekkül eder. Bu kelime bugünkü dilde kulla- nılmamaktadır. Fakat (yeşil) ve (kızıl) gibi benzerle.i vardır. (II) eki, malûm olduğu üzere, kelime manasını en geniş, en en-(Sonu 2. inci* sayfada) Halk bilgisi Son zamanlarda Fıansadaki Lokarno görünüşünün akislerini biliyorsunuz. Fransız gazetelerinden biri merak etmiş; hem de halkın oldukça üst katından bazı kimselerin bu işler için fikirleri ne olââğunu anlamak istemiş; stı-allerinSen biri şudur: "Lokarno nedir?" Biri cevab vermiş: "Lokarno, italyanlarla franstzlar arasında ve Almanya aleyhine bir andtaşma-dır.„ Biri, Strezmanla Briyan arastada İmzalanan b'r pakt olduğunu söylemiş, bir başkası demiş ki: "Lokarno bir italyan hukukçusu-dur ki şimdi ölmüştür.„ Daha geniş Ölçüde halk içine girecek olursanız, kim bilir daha ne cevabfar karşısında kalırsınız. Düşününüz, Fransantn en büyük emniyet davası için halkın bilgisi bu; ya ikinci derece meseleler için acaba ne biliyor? Daha tuhafı var: şimdi vereceği reylerle Fransa Hükümetine nasıl bir iç ve dış güvenlik politikası güdeceğini de gene o öğretecektir. (Sonu 2. inci sayfada) Kurmay görüşmeleri bugün başlıyor İtalya görüşmelere girmîyecek Londra, 14 (A. A.) — Kurmaylar arasmda yarın başlıyacak olan görüşmelere Italyanın girmiyecegi bildirilmektedir. Hattâ talya hükümeti, Lokarno plânma muvafakat etmiş olduğunu da henüz bildirmiş değildir. Erkanıharbiyelerin müzakerelerinin esasını bu plânın onuncu maddesi teşkil edecektir. Fransız kurmayı reis muavini general Şesgut Londraya gitmek üzere Öğle vakti Patisten hareket etmiştir. T. I. C. t Dün kısa bir Kongresi toplantı yaptı Komisyonlar akşama kadar çalıştılar Türkiye İdman Cemiyetleri ittifakı sekizinci umumi kongresi, dün saat dokuzda, reis vekili general Ali Hikmet Ayerden'in reisliğinde ikinci toplantısını yaptı. Önce birinci celsenin zabıt hü- lâsası okundu ve kabul edildi. Gelen telgraflara reislik divanının cevab vermesi kararlaştırıldı. Bundan sonra, umumi merkez ve federasyonlar raporlarını tetkik (Sonu 2. inci sayfada) Dün çalışmaya başlayan encümenlerden bir kaçı ULUS 15 NİSAN 1336 C T. I. C. I. Kongresi Dün kısa bir toplantı yaptı (nV»îi /. inci sayfada) encümeninin futbol federasyonu raporu hnkkkindaki mazbatası o-kundu . Rapor üzerinde encümenin tes-bit ettiği noktalar ve dilekler ehe-miyetli görüldü. Bunlar umumi merkeze havale edildi. Yalnız Ankara mıntakası ile olan bir itilâf hakkında encümenin mütalaası salahiyet dışı görüldü ve bu meselenin kongrede konuşulmıyarak yeni umumî merkezce tetkiki ka-rarlaştıı.Jdı. Rüznamede başka bir şey olmadığı, ıdan bugün saat 9 da l allanılmak üzere celse tadil edildi. Halkevi murahhaslara bir müsamere verdi Halkevi bîr kaç zamandanberi Halkevi gençlerinin muvaffakiyetle oynadıkları Reşat Nuri Gülte-kinin "Hülleci,, piyesini dün akşam kongre murahhasları şerefine tekrar etmiştir. Gazi terbiye enstitüsünün müsameresi Bu akşam Gazi Terbiye enstitüsünde beden terbiyesi talebesi bir salon spor müsameresi hazıı-lamıştıı. Müsamerede talebenin her günkü faaliyetinden parçalar gösterilecektir. Müsamereye spor kongresi aza la -riyle Kültür bakanlığı büyükleri ve daha bir çok zatlar davetlidirler. ti Ulus,, un Dil Yazılan (Başı I. inci sayfada) gin, en yaygın, en genel, en belirsiz sahaya kadar yayarak kelimeye sıfat mahiyeti veren bir elemandır. Bu halde (Kısıl) sözü, (kış) denilen sıcaktan uzak, yani soğuk mevsime ait olan vasıfları ifadeye yarıyacalctır. //. — Şimdi bu (Kısıl) sözüne tcyin ve ifadeye yarıyan (ıh) ekini de getirelim: (Kış -f il -f ıfe Kışlık) sözü ortaya çıkar. Bunun asıl manası - (yazlık) gibi -*'km geçirmeğe mahsus yer" olurdu. Eskiden bu mana ile de kullanılmıştır. "Yazlığa gideceğiz" denildiği gibi, "kışlığa döneceğiz" de denirdi. Fakat, sonrala/ı "şita-iye" manasına (kırlık) kullanılmaz olmuş, kelime daha ziyade - "kışlık elbise" sözünde olduğu gibi - sıfat olarak kullanılmıştır. Sıfat şeklinde kullanılan (butik) sözünün manası "kışa ait ve mahsus" olmuştur kî, burada sondaki (ık) elemanı manada ihmal edilerek Âdeta (kırlık), (kışı!) yerine gecmis demektir. (Kışlık) sözü böyle isimlikten sıfatlığa geçince, "kışı geçirecek yer" manasına olarak bir kelime kurmak üzere, vokal değişimi ile, (Kısıt) kelimesine bir (ak) eki gteirilmiştir. ///. — (Kışd) a (ak) katılarak teşekkül eden kelime, (Kısıl + ok = Kışlak) tır. Burada (ak) eki doğrudan doğruya bîr obie, yani bir yer göstermektedir. Bövlece "kısa ait mekân" anlamına olarak (Kışlak) kelimesi yerleşmiştir. Buna nazir olarak (yaylak) kelimesi de vardır. Netekim, "Ertuğ-rul'a Söğüt kasabası kışlak ve Domaniç ovası yaylak olarak verilmiştir" cümlesine, bütün Osmanlı tarihlerinde tesadüf edilir. Şark lehçelerinde ve eski metinlerde bunlara nazir olarak "Yazlak" ve "güzlek" kelimeleri de vardır ki, birincisi "İlkbaharı" ve ikincisi "sonbaharı geçirecek yer" anlam-larınadır. IV- — Bu (kışlak) kelimesinin sonundaki (k) konsonu, okunmaz (k) ye çevrilerek (Ktştağ) ve bu okunmaz (ğ) de düşerek (kışla) kelimesi kurulmuştur. Bu kelimenin de asıl manası yine "kışı geçirmede mahsus yer" dir. Fakat (yayla) kelimesi "yazı geçirecek yer" manasından dağların mailleri anlamına nasıl geçmişse, (kıtla) kelimesi de "kışı geçirecek yer" manasından, öylece, 'İçinde asker ikame ve ibate edilen yer" anlamına geçmiştir. Bu da pek tabii bir şekilde olmuştur: urun asırlar askerî bir hayat süren bir cemiyette "kışı geçirecek yer" fikri, "askerin kışın içinde oturacağı yer" fikriyle bir-leşir. Yaz mevsimlerini boyuna sefpılrrde geçiren askere göre de (kışla), ancak kışları içinde oturulan bir yer manasını alır. V. — (Kısıl) sözüne bir süje veya obje gösteren (am) ve tayin ve ifadeye yarıyan (ak) eklerini, birlikte olarak, getirelim: (Kısıl 4- am + ak = Kışlamak) olur. Bunun da manası "kış mevsimine ait olan bir objede bulunmak" demek olur ki (Kışlamak) sözünün manası da "bir yerde kışı geçirmek" ten ibarettir. VI. — (Kış) sözüne, tekarrür ve temerküz anlamına geldiği malûm olan bir (it) eki getirelim: (Kış - ır) şekli ortaya çıkar. Bu da "soğukluk kendisinde tekarrür ve temerküz eden bir şey" anlamını verir. Yer yüzü fezanın soğuğuna maruz Ua'd^'*nn sonrı bu fo-utJüıV'tesm a1tınnV1rab\ık bağladığı gibi, meyva ve sJirenin üstündeki kabuk dahi, abacın dallarına hayat ve hararet veren "nüsg" ün dışarının soğuğundan dolayı buralara kadar hararet gö-tiirememesînden t-velli»t etmiştir. İte bu alâka ile "Kısır" kelimesine "kabuk" manası verilmiş ve bu yolda Arat» lehçesine maledî-lerek Türk aslından peldiri unutulup, Arapçada "tekam*Vtr" ve "mükaşşer"... yollu tasriflere uğratılmıştır. Kelimenin, (k) konsonu (h) şeklinde olarak, dilimizde kalan yadigârı (hışır) sözüdür ki, henüz olmamış olan karpuz ve emsali meyvaya verilen addır. Bu da, mahsulü canlandırıp olduracak olan hararetten vaktinden evvel mahrum kalmış ve bu mahrumiyet, dalından koparılmak suretiyle, mukarrer ve mütemerkiz bir hale gelmiş olan meyva demek olur. Görülüyor ki, (Kış) ve (hışır) ne kadar Türkçe ise, Arapça san-d-"imiz (Kısır) da o kadar Türk kökünden gelmiş bir kelimedir. B-nunla beraber (kabuk) kelimesi bunun bütün manalarını karsı-lıyabildiği icİn kullanılmasına lüzum da yoktur. /. N. DİLMEN \l] Bu "kış" sözünün Çuvaşça-da "Kel" şeklini analiz ederken uzak saha anlamını uzun (e) nin gösterdiği (eğ) foneminde aramıştık. Şunu da ilâve etmeliyiz ki bu anlam, doğrudan doğruya, en uzak sahayı gösteren son (el) foneminde de olabilir. Bu takdirde ilk üç fonemin yarattığı (eğ + ek + eğ = eğekeğ = ekeğ = keğ) sözü, sıcaklığın ifadesi otur ki arapça denilen ve dağlamak anlamına gelen "koy" ve Türk lehçelerinde kullanılan "köy (mek) " sözlerinin aslı demektir. Son (el) fonemi bu sıcaklığı en uzak sahaya atarak en şiddetli bir soğuğu anlatır. Bu da Çuvaşların yaşadığı iklimde soğuğun pek şiddetli olduğunu gösterir. HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: Boğazlar için konferans İstanbul, 14 — Üniversite rektörü yarın (bugün) üniversite konferans salonunda halka Lozan anlaşmasının boğazlar kısmmı anlatan bir konferans verecektir. Ayasofyanın etrafındaki dükkânlar İstanbul, 14 — Belediye Ayasof-ya etrafındaki on iki dükkânı on sekiz bin liraya satın alıyor. Bunlar yıkılacak ve müzenin etrafı temizlenecektir. Türk — Fransız mahkemesi İstanbul, 14 — Türk - fransız mahkemesi reisi geldi. Mahkeme ya-rm (bugün) toplanacak, son kalan on davayı bu meyanda Çukurova ile Abdülhamid veresesine ait davaları da en fazla bir hafta içinde netice-lendirecektir. Liselede imtihanlar İstanbul, 14 — Liselerin üçüncü imtihanları yarın (bu gün) bitiyor. Şimdiye kadar alınan neticelerde muvaffakiyet yüzde seksendir. Bir japon profesörü İstan bu 1da İstanbul, 14 — Tokyo üniversitesi profesörlerinden Mokomo bugün geldi. Profesör Tüıkiyede dört ay kadar kalarak ilmî ve tarihî tetkikler yapacak, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Kayseriyi gezecek Istan- ı* u d.......a 'i\Hxt*b konferanslar verecek? ve memleketinde Türkiye halikında da bir kitap neşredecektir. Profesörün tetkik mevzuu yeni Türkiyenin inkriâb ve Osmanlı imparatorluğunun tarihidir. Rcmen talebeleri İstanbul. 14 — Pireye giden ro-men talebeleri bugün lstanbula geldiler. Erkekler Galntnsnraya, kızlar da kız lisesine misafir edildiler. Talebe burada bir hafta kalacak, şehir ve müzeleri gezecekler, cumartesi günü şehir tiyatrosunda, şereflerine verilecek müsamerede bulunacaklardır. Türkiye — Almar.ya marşandiz yolu İstanbul, 14 — Türkiyeden Al-manyaya doğru marşandiz tarifesinin kat'î ve nihaî şeklini tesbit için alâkadarların 20 nisanda Budapeşte-de toplanacaktan bildiriliyor. B. K. Ebertin raporu Devlet tiyatrosu kurmak ve türk tiyatrosunu islâh etmek için. fikirlerinden istifade edilmek üzere, memleketimize davet edilen ve elvevm Isviçrede bulunan mütehassıs B. K. Ebert'in Kültür bakanlığına vereceği raporu bu günlerde göndereceği u- mulmaktadır. ——^—• ¦ KİSA MEMLEKET HABERLERİ İzmir vilayet I ! ¦• i İzmir umumî meclisi vilâyet büd-cesİni müzakereye başlamıştır. Büd-ce encümeni mazbatasına göre, 936 ydı varidat budcesı 2.163.438 liradır. Masraf buna göre tanzim edilmiştir. ™ • ¦-- POLİSTE: Şarbonun marifeti Boşta gezer takımından Halil a-dında biri, çok sarhoş olduğu halde, Balıkpazannda bağırmak suretiyle sükûneti ihlâl ettiği "örüldüğünden yakalanarak hakkında tahkikata başlanmıştır. Tahlisiye umum müdürlüğünün yeni hüdcesi Tahlisiye umum direktörlüğünün 1936 büdçe projesi Kamutay ruznamcsine alııımıştn. Bu idarenin yeni varidad büdcesi 1935 varidatına nisbetle 10 bin lira nok-sanile 390.000 lira olarak tahmin edilmiştir. Masraf büdçesine bu yıl içinde Isveçde toplanacak olan Milletlerarası tahlisiye kongresine iştirak edecek üç kişilik heyet için harcirah konmuştur. Tahlisiye mintaka ve mevkilerinde bilfiil tahlisiye hizmetinde bulnanlann mecburî olarak hayat sigortasına kaydedilmeleri 1445 sayılı kanun icabından olduğundan bu hususta hazırlanması gereken nizamnamenin bir ân evvel meydana getirilmesi, bu idare büdcesi bücke encümeninde görüşülürken umum direktörlüğe tavsiye edilmiştir. Hukuk Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Okulu İstanbul üniversitesinde ve siyasal bilgiler okulunda iki komisyon çalışmaktadır. Bu komisyonlar, bütün ileri memleketlerde olduğu gibi, hukuk faküitesi ve siyasal bilgiler okulu sınıflarının dörde çıkarılması fikri üzerinde etütler yapmaktadırlar. Bu çalışmalar, bakanlık ve üniversite muhitinde eskidenberi ileri sürülen fikirlerin fiil haline crermesinden başka Kir şey dr»ildir. Delinme tatbik edilirken müktesep haklar goz önünde tutulacaktır. Bir takas kararr ¦*»a*sMt*tfrfBsVNftfcs*afaai4sMs4s^BMs«k« Aşağıda isimleri yazılı memleketlere yapılacak ihracat mukabilinde, paramızın kıymetini koruma hakkındaki 11 sayılı kararnamenin 32 inci maddesinin tatbik edildiği her hangi bir memleketten ithalât yapılmasına müsaade edilmiştir: Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Hindistan, Iran, Letonya, Lit-vanya, Meksika, Peru, Portekiz, Siyam, Şili, Yeni Zeland, Cenubî A-merika, Seylan ittihadı, Nijerya. B. Faik Kurdoğlu geldi Endüstriyel temaslarda bulunmak üzere Londra ya giden ve dönüşte Parİste arjantin hükümetiyle yapü-makta olan müzakereleri idare eden Ekonomi bakanlığı yönetken B. Faik Kurdoğlu şehrimize dönmüştür. Öğrendiğimize göre, temaslar gayet iyi neticeler vermiştir. Arjantin ile yapdmakta olan anlaşmanın parafesi de, araya paskalya yortuları girdiğinden bir kaç gün geri kalmıştır. Çoruh belediye reisliği Çoruh Belediye Reislisine seçilen Alinin intihabı yüksek tasdike iktiran etmiştir. Açık Söz Gündtuk, snbahltırı çtkar, siyasî fil ir. halk ve havadis gözetişi. Çıkaran: Etem İzzet Renire. Dıİmi muharrirleri: Aka Gündüz. Ali Canip, Vasfı Rasid. Köprülü iade Fuod, nTıhmud Esnd Bozkurd. İbrahim Necmi Dilmen. Burhan Cahid, Rcjad Nurİ, Yuuf Zİya. Orhan Seyfi, Niza -meddîn Nnzif. Behçet Kemal, Ne-et Atıv. Generıl Tevfik Sağlam. Ziya Şakır. Fahrettin Kerim. General Kasra Kıvılcım. Re«nd Ekrem, Sezai Atil'a, Ha'id Fahri. Sük'ıfe Nihal, S "mey la Giiltekln. Frtuğrul Şevket. Mahmud Yesvi, Cahid Uçuk. Senih Muammer. İlk »ayırtı 20 nisamla çıkıyor. B«-ş bü)ük roman, birçok yazı, bir çok M-nilik; açık sözü alınız ve okuyunuz. Tarım Bakanımız Muğlada Tarım Bakanımız B. Muhlis Erlcmea Bakanlığa gelen habere göre, dün Muğ-laya varmıştır. Beraberinde I rmir tay -lavı B. Rahmİ Köken de vardır. B. Erkmen. Muğlada Tarım Bakanlığının üretilmesini üzerine aldığı akala cinsinden pamukların ekilmesi ve «;» • ğaltılması idlerinde kullanılmak üzere Dalaman çiftliğinin müsaid olup olmadığını inccliyecektir. Tarım Bakam Nazilliye'de uğramı* ve oradaki pamuk üretme istasyonunu da tetkik ve teftiş etmiftİr. Deniz subaylarına iş elbisesi Hazarda deniz subaylarına da if elbisesi verilmesi hakkında hazırladığı bir projeyi hükümet meclise vermiştir. Çekoslovakya ile ticaret anlaşması Çekoslovakya ile yeni bir ticaret ve kliring anlaşması yapılması etrafında Pragda görüşmelere devam o-lunmaktadır. Yarın müddeti bitecek olan Türkiye - Çekoslovakya ticaret ve kliring anlaşması 15 mayısa kadar bir ay müddetle uzatılması karar-laşmıştır. Üniversite rektörü lstanbula döndü Üniversite büdcesinde yapılacak bir kaç münakale işi için şehrimtze gelen rektör B. Cemil Bilsel lstanbula dönmüştür. İhracaat tüccarlarına " ııııhrir"1'^ i İhracat tüccarla leketlere gönderdikleri mallarını parti halinde sattıkları takdirde, son partinin satışına kadar, Merkez bankasından paralarını atamıyorlardı. Bunun şahadetnamelerin birer nüsha oluşundan doğduğu görüldüğünden, yeni bir kararla konsoloslammzm müfrez şahadetnameler vermesi suretiyle paraların kısmı kısım tediyesi temin edilmiştir. Acıklı bir ölüm Bâlâ hükümet doktoru B. Mustafa Hulusi dün tedavi edilmekte olduğu numune hastanesinde ölmüş ve cenazesi arkadaşları tarafından törenle kaldırılmıştır. Fıkra Halk bilgisi (Başı I. İnci sayfada) Avrupalıların bizi bilip bitmediklerine kızmayalım: kendileri hakkında malûmatları bu olanlardan ne beklersiniz? Gene onun içindir ki her vasıtadan faydalanarak, kendimiz hakkındaki malûmatı avrupaldartn ayağına ken* dirr.lz götürmemizi istiyoruz. 1937 Paris sergisini büyük fırsatlardan biri sayışımızın sebebi budur. Brüksel sergisinde hükümet yalnız bir inhisarlar pavyonu kurmuştu. Tütün ve içki dükkânı! Buraya gelen ziyaretçilerden bir çoğu, kapıdan çıkarken diyordu ki: "türkler eskiden halı da yaparlardı. Şimdi demek onu bile bırakmışlar!,. Bu pavyona yaptığımız masrafla sadece memleketi az çok tanıtacak fotoğraflar Uşhir etmiş olsaydık, faydalı olmaz mı idi? Çünkü nihayet bu halk ı£ın-lartntn bilmemesinin zararı, v* bilmesinin faydası vardır. Bunun için de onların en çok toptu ola* rak bulunacağı fırsatları göz •-nünde tutmak, istifadesi mahdud ve az olan teşebbüslere yapılacak masrafları biriktirip hepsini böyle fırsatlara hasrefmek lâzım. * ON YEDİNCİ YIL. NO: 5265 ULUS 16 NİSAM 1936 PERŞEMBE Son haberler üçüncü sayfamızdadır adımız. andımızdır II. t • ¦ r.l, S kıı Boğazlar hakkındaki notamız ve Avrupa basını «..Sovyet Rusya.dostTürki\enin.bugünkü sersin arsıulusal vaziyette kendi güvenliğini tahtı temine almak arzusunu tamamen meşru bulmaktadır.» tııwj« rınıfr ^#*Wı *..Hic kimse, Türkiye tarafından boğazların tahkim edilmesinin tamamen tedafüi bir ehcmiyeti olacağından şüphe edemez.1 «•.„,/„/.¦. »w,,,,, YUGOSLAVYA^ TÜRK H(ÎK(METtNİN TEKLİFİNİ EN BUY!]* BİR HÜSNÜ Nl-Y ETLE «.Ö/DİN (GEÇİRECEK VE Bl MESELENİN ELVERİŞLİ KİR M\L SI RETİINE VAR MASIN \ CIYRKT EDECEKTİ R." Vremv. Ilehratl Moskova, 15 (AA) — Boğazlar hakkındaki türk notasından bahseden Krasnaya Zverda gazetesi baş yazısında diyor ki: "AcsiuIuiaI durum, 1923 deki duruma gorr radikal surette deç;ı*rnıs-tir. Dünyanın bazı bölgelerinde halen harb vardır. Almanyamn tecavüzkâr hareketleri ise harb tehlikesinin her gün daha ziyade vehamet kesbettiği-ni göstermektedir. Bu vazıyette, Türkiye hükümetinin Lozan mukavelesinde yazılı dört devlet garantisinin değerini kaybettiği hakkındaki beyanatı tamamen kabili İzahtır. Sovyet hükümeti. Boğazlar bölgesini daima Türkiyenin ayrılmaz bir parçası saymıştır Daha Lozan kon-Sovyet delegeleri İrenin hu hnl-rde tam hâkimi -rai hakkın* —aalefae eylemi*İcra", Bugün de Sovyet Rusya, tur çok defalar sulh askını isbat eden dost Türkiyenin. bugünkü gergin arsıulusal vazivette kendi güvenliğini tahtı temine almak arzusunu tamamen meşru bulmaktadır... (îttılok uazetesinin fikri Yollar ve münakalat halk komiserliğinin organı olan Cudok gazete- Mrkttıı i 'i (liınılrlik İTAM «DAN GEÇEKKEN... F. R. AT AY 7 Nisan 936 Taarruz darbını sevmedikleri ve istemedikleri için, Afrika sergüzeştinin başlangıcında İtalya'ya karşı vaziyet alanlar, habeş mukavemetini lüzumundan fazla hesaba kattılar. Nerede ise üç yüz bin kinilik makinalı ordu, modern silahlardan bir kısmına henüz el dokunduran, ve muntazam askerlik terbiyesi almıvan cete yığınları k«*-*t«ında eriyip pidecekti. Hele italvan cephesinin, esaslı bir hareket hazırlığı ile gecen, durgunluk haftalarında bu edebi yat o kadar aldı yürüdü ki. eğer 1 -I I I.-r bir iki harb kavbede-eek olur!*"*, italyanların hakikî z*fer senlikleri yanmak hakları olacaktı. Aynı telakkilerin tesiri altında bulunan habesliler. var kuvvetlerini biribiri arkasından, tayyarelerin, a dr topların, tankların ağzına sürdüler. Ne kadar kahramanca çarmşmıs olsalar da. ¦fır rnağlûb'vetlere uğradılar. Diğer taraftan harbi menetmi-yen zecri tedbirler, italyan vatandaşlarını, reislerinin etrafında ve butun dünyava karsı birleştirmek lı- /metini gördü. Zafer, yalnız Afrika'da habeslilere karsı de«»l. bu hareketin bütün aleyhtarlarına racrmen kazanılmış olacaktı. Halbuki sömürgeler tarihinde şimd*"- ¦"•«J-r Mc bir devlet ital-(Sonu 5. inci tayfada) si, tek taraflı olarak andlaşmaları bozan Almanya ve Avusturyadan başka bir tarzda hareket ederek Boğa'lar rejiminin değişmesi hakkında konuşmalar teklif eyliyen Türkiyenin hareketinin nüfuzlu ingiliz ve fransız gazeteleri tarafından tasv!pkâr bir tarz- Ha karşılandığını tebarüz ettirdikten sonra diyor ki: "Sovyet Rusyaya —Ünce. türk delegeleri. Boğazlara Türkiyenin hâkimiyet hakkı yeniden tamamen konması meselesini ileri sürdükleri za-(Sonu 6. inci sayfada) İTALYAN -- HABEŞ HARBİ ___-- • Dessie i lyanların elinde Cenupta şiddetli bir harb devam ediyor fmparatoriçe radyoda bir nutuk verdi Adısababa. 15 , (A.A.) Habeş ımparato • riçesi dün rad -yoda bir nutuk verdikten sonra kendisiyle gö -ruşen Royter muhabirine : " — İmparator henüz ye-nilmemiştir ve sonuna kadar savaşacaktır. .. demiştir. Sükûn ve iti dali karşısın -dakilere büyük bir tesir bırakan imparato- Radyoda bir nutuk veren habeş imparat oriçesi hızile beraber T.I. C. I. Umumi Kongresi Dünkü toplantılarında federasyonlar raporlarını tetkik etti Kongre bir Havacılık federasyonu kurulmasını alkışlarla kabul etti riçe şu sözleri ilâve etmiştir: **— Kocam harbi kazanamıya-cak olursa, bunun sebebi, modern fennin sahib olduğu bunca vasıtalara karşı savaşmak mecburiyetinde kalmamasıdır." Imparatoriçe radyo ile söyledi- Dr. Fabrieiııs gidiyo ği nutkunda, zehirli gazların yurd-daşlarına ne acılar verdiğini bü-(Sonu 3. üncü say/ada) T. t. C. I. Umumî kongresi dün, saat 9.30 da üçüncü toplantısını yaptı. Müzakereleri general Ali Hikmet Ayerdem idare etti. Geçen celsenin denizcilik federasyonu raporu hakkındaki komisyon mazbatası okunacaktı. Mümessilinin Istanbuldan sabah treni ile ge -leceği anlaşıldı ve sona bira • kıldı. Eskrim federasyonu ra -poruna dair olan mazbata okundu. Komisyon bu raporda ehemiyetli olarak beş nokta tesbit etmişti. Bunları kısaca yazıyoruz: 1) İstanbul ve Ankarada eskrimle uğraşanların sayısı yüzdür. Umumi merkez bu sporun terakkisi ve gençlik arasına yayılması için çalışmalıdır. 2) Federasyonun arsıulusal federasyona katılması memnuniyetle karşılanmıştır. 3) Hiç olmazsa üç antrenörle 6 yardımcı temin edilmelidir. 4) Son türk - sovyet karşılaşmalarına ıkı gençlimin muvaffakiyeti kaydedilmeğe değer görülmüştür. 5) Eskrimde varlık gösteren gençlerin Berlin olimpiyadlartna iştirakleri doğru olacaktır. Rapor onaylandı ve yeni umumi merkeze havale edildi. Bisiklet federasyonu raporu hakkında da komisyon şunları kaydediyordu: 1) Federasyonun 1934 yılındaki geniş çalışma hareketi çok verimli olmuştur. 2) Bütün mıntakalann bu spora gereği kadar kıymet ve ehemiyet vermeleri faydaların belirmesi bakımından çok lâzımdır. 3) Bisiklet sporunun tam manâsı ile yürümesi, gelişmesi için yarış pistlerini çoğaltmak îcab eder. 4) İstanbul mıntakasında şehir dışında yapılan bisiklet yarışlarına sey rücefer idaresinin mani olmaması i-çin teşebbüste bulunulmalıdır. 5) Memleket içinde yapılan 3000 kilometrelik bisiklet yarışına yardım 's "Ulus,, un Dil Yazılan Çokluk Anlatan kelimelerin «Güneş.Dil» esaslarına gîîre analizi I ÇOK Almanyamn Ankara Büyük Elçiliği Müsteşarı olup Bükreş elçiliğine tayin olunan Dr. Fabriciu». bu akşam Şehrimizden hareket edecektir. Tür-kiyeye on bir yıl önce gelmiş bulunan Dr. Fabriciu» »ıratile alman general konaolottuğunu, büyük elçitik ekono-mi müşavirliğini ve mütteşarltğtnı yapmıştı. Kendisine yeni vazifesinde muvaffakiyetler dileriz. Türkçede menfi anlamlı kelimelerin analizi hakkında bu..uan önce bu sütunlarda neşrettiğimiz araştırmalar arasında "yok" kelimesiyle bunun I ürk lehçelerindeki türlü şekillerini de güzden geçirmiştik. Bu arada, çok dikkate değer bir fonetik değişme vardı: 'Yok" kelimesinin başındaki (y) konsonu, bazı Türk lehçelerinde (* c, ç) ye değişerek, kelime "tuk, cuk, çuk" ve hattâ • sonuna bir "l" de katılarak • "Çoğul" şekillerini alıyor. Bu değişmelerden "y ç" değişimi, ortaya bir sual çıkarır: "— Otedenberi kullandığımız "çok" kelimesi "yok" demek de-"ğil. bilâkis "kesretle var" demek- "tir. Bu halde, bu "çok" sözünde *'ihi zıt mana birleşmiş oluyor: "çok" kelimesi, bir yandan "yok"-"tan değişme olarak "metkut" "manasına geliyor; bir yandan da "kesir" anlamiyle varlık antatı-4,yor. Bu iki mana nasıl izah edi-"lebilir?" "Güneş - DH" teorisinin dil meseleleri üzerine saçtığı yeni ışık. bu noktayı da izaha kifayet eder. Bunun için, önce (çok) kelimesinin etimolojik şeklini göz önüne alarak analiz etmeğe çalışalım: (1) (2) (3) oğ J oç K ok ) / '\ V.. köktür. Burada "esas" yani "varlık" ve "bolluk" anlamlarına alınabilir. (Sonu 2. inci aayfada) Dünkü müzakereleri idare eden Gaziantep saylavı C. Ali Hikmet Ayerdem edenlerle bu işi organize eden federasyon umumi kâtibi B. Cavİde teşekkür edilmesi bir kadirşinaslık olacaktır. 6) Romanya turuna iştirak edilmesi milletimiz hesabına çok değerli sonuçlar vermiştir Sık sık böyle müsabakalara katılmak faydalı görülmüştür. 7) Ankarada yapılan Türkiye birinciliklerine 11 mıntakanın iştiraki ve bu müsahakalardaki rekorlar çalışmanın canlılığını, hızını göstermektedir. 8) Ülkede derin bir alâka uyandı-ran bu sporun daha çok canlanm**! için malzeme temin etmek üzere gereği kadar tahsisat verilmelidir. istanbul mıntakası murahhası B. Fethi Başaran İstanbul seyrüsefer i-daresinin bisiklet yarışlarına olan r»ü-dahalesin! izah etti. Neticede, aid olduğu makamlar nezdinde teşebbüste bulunması kararlaştırıldı. Izmİr murahhası B. Adnan. Iı-mirli bir bisikletçinin Romanya seyahatinden sonra nasıl işsiz kaldığını anlattı. Federasyon namına B Cavıt vc umumi merkez reisi B Aziz Ak-yürek buna cevap verdiler. Azadan B. Behçet Kemal Çağlar, asıl spor mevzuu ile uğraşmak lâzım geldiğini ve iki gündür bunun ihmal edildiğini, bu gibi işlerin umumi merkeze havale edilmesi lâzım (Sonu 6. inci sayfada) | İli ifnayı"! V«s«r !Sabi'nin j \ TCRK sporu ve ll\\ M HIK \ i Hnşltklı yazısını .*. inri : sayfamızda okuyunuz j Büdee Enenmeni Bugün saat 10 da toplanacak'ır. SAYFA 2 ulus IG NİSAM IK \ 111 I - -Si \ UAlU M. Tevalin dedikleri İtalya . Habeşistan içinde ne kadal mühim bİı rol oynadığı mahVr. -*m M. Laval. 24 .kinci kânun 1936 ya • •..:(..,.„- u+r*rrk fransız basvr' liginden çekildiği günden • M çıkarmamıştı, lakat şım ı. Fransa ürerinde fransız seçıi"" scTt propaganda ve Jetnasoii i», razlan esdiği sırada, kuşesinden çıka-ruk konuşuyor. M. Laval'e konuşma fırsatım veren sebeb. yalnız secim dcğildiı. M. Laval görüyor ki. italya'ya karsı fro* termiş olduğu dostluğu bir tini" affedemiyerek kendisini düşürmüş olan sollar. Lokarno meselesi 1.7er. -ne, aramaSa çıktıkları ingiliz dostlu-ğunu ve ef fektif insiliz yardımını ıs -tedikleri kadar bulamamıslaı ve. In-giltereyi daha fransız bir Avrupa politikasına çekebilmek için. tıpkı kendisi yani Lava! gibi. italyan baklan -m gözetici bir taktik kullanmağa başlamışlardır. İşte bu. m. Laval'e. konuşmak salâhiyetini iade etmiştir. m. Laval. her büyük politikacı gibi, Lokarno fırtınasının kopacağını, önreden görmüştü. Bunu önlemek için, fransız - sovyet paktının tasdikini seri bırakmak istivordu. İlk ehemivet verdiği nokta. İngiltere ile İtalya'nın arasını bulmaktı, Laval - Hoare plânı ile bunu yaptığını sandı. Fakat bu plânm nasıl suya düştüğü malûmdur. Ecer bu plân suya düşmese idi, italya ile İngiltere'nin arası bulun * muş olacak, ve bundan sonra ancak, Almanya. Sovyet paktı ile tebdid e-dilerek. istekleımde İtidale davet edilecekti. Ru suretle Sovvet paktı, lüzumu olursa »a»dik edilecek, olnaz-sa kendisinden vazgeçilecekti. M. Laval, bütün bu hazırlıkları ile. İngiltere - Fransa. Almanya ve İtalya'yı eski "dörtler" formülünün içine sokmak istiyordu. Fakat bunu yapmak isterken, üç şeyi besal*B katmamıştı: 1. Almanya'ya bütün büyük devlet haklarmm verilmem hu^yjnın-da. İngilizlerin çoktan beri karar v.-r rı iş olduklarını; 2. Fransız iç politikasının, sağ -dan^sola yatmak temayüllerini; 3. Cenevre'de daha birçok mîlletler bulunduğunu. Bu üç sebeb. M. Laval'in o zamanki politikasını aynı şiddetle sa -bote etmiş ve nihayet kendisini de düşürmüştü. 24 ikinci kânun 1936 da. C) sırada vaziyeti tahlil ederken 22 ikinci kânun 1936 tarihli (I ) tir vazMiıı/da, şunu demiştik: Laval. Sovyet Rusya ile olan anlaşmayı meclislerden geçirmeye çalışmazdan önce, fransız dış siyasasına, ttalva kanadım takmayı tercih etti. Bu suretle, dış siyasada da. iç siyasanın tczadları ile karşılaştı: Sağ ve sol: faşizm ve sosvalizm; emperyalizm ve pasifi/m. Laval'in son aylar içinde nasıl Almanva ile anlaşmağa çalıştığı, nasıl Beck'in Polonya dış bakanı kalmasını tasvib eylediği ve nasıl Cenevredeki sanksiyon kavgalarında ısrarla italvan menfaatlerini tuttuğu dii^ÜoSlSrse, onun soVdan ziyade sağ'm kuvvetlenmesine çalıştığı vr sola k^rıı yantıgt tavizleri sadece taktik bakımından sapt'pı n*~rht*1 anlaşılır. Laval'in dıs sıvasası. eger tn-~:'terenin müdahalesi. Cenevre'nin lıassasiveti ve radikal sosyalist partisinin penç kanadı olmasaydı faşist rpiimlprin birlemesine k*dar gid^hifffdî. Bvn"m bu e-epr hır ffiro'/Jun ı^9rettır. Bunun M. Laval. Fransa'nın bîr taşra gazetesine şu beyanatı vermiştir : Clermond Ferrend. 14 (A.A.) — B. Laval "Le Moniteur de Cler -mond" adlı mahallî gazeteye şu beyanatta bulunmuştur : " Paris'le Berlin arasında bir anlaşma husul bulmadıkça Avrupa'da sulh filen temin edilmemiş demektir. B. Hitlcr'in ileri sürdüğü tekliflerin teferruatına girişecek değilim, bu. hükümeti alâkadar eden bir istir. Fakat müzakeratı sistematik bir şekil -de reddetmek bence bir hatadır. Avrupa'nın içinde bulunduğu şu endişeli ve karışık durumda harekete çreçmek hem de sur atie harekete geçmek lâzımdır. Bilhassa .....- ile Almanya arasında m'evcud bütün meselelerin halline çalışılmalıdır. Uzlaşmaya muvaffak olunduğu tak dirde fransız - ingiliz elbirliği için önümüzde ne mükemmel bir ufuk açılacaktır. Atide, Almanya'yı da müşterek emniyet teşkilâtına dahil etmeğe çalışacağız. Zecrî tedbirler kaldırılıp. Habeşistan'da âdil ve §e- (1) Ayın tairihi. No. 26. sayfa 411 İSTANBUL TELEFONLARI: Prens Bibesko İstanbula geliyor istanbul, .15 — Tanınmış romen tayyarecisi Prens Bibesko hususî tay-yaresiyle yarın Kahireden İstanbula gelecektir. İstanbul Tayyare cemiyeti, tayyarecinin şerefine yarın akşam bir ziyafet verecektir. Ölülerin teçhiz ve tekfini işi İstanbul, 15 — istanbul umumî meclisinin geçen günkü toplantısında uzun münakaşalara sebeb olup gözden gçeirilmek üzere encümene gönderilen ölülerin teçhiz ve tekfini hak-l"- '-ki talimatname bugün kabul e-dildi ve meclis sontesrinde yeniden lonlanmak üzere toplantılara son verdi. Klişeci Alâeddin hüküm giydi istanbul, 15 — Otomobili ile Mas lak yolunda bir jandarmanın ölümüne sebeb olan klişeci Alâeddin bir sene hapsa vc otuz lira para cezasına ¦-¦¦'¦''¦im oldu. Göçmenlerin taşınması için istanbul, 15 — Romanvadan memleketimize getirilecek olan 15 000 göçmenin tanınması İçin bugün Kal-kavan zadelerle bir mukavele imza landı. * Istanbcl, 1* — İstanbul belediye sinde knvıdlı 34S8 hamal vardır. rcfli bir sulh nihayet aktedildîkten sonra Avrupa'nın akıbetini daha büyük bir emniyetle derpiş edebilir ve sulhu hnırirİrynbflirke/' ___ t ¦ Görülüyor .W. M, «-avalin o sıra r lardaki büyük hayali Avruapnm dört büyük devletini konservatör bir pronram dahilinde birleştirmektir. Bugynky beyanatında ne Sovyet Rusya'dan ne de Avrupanın diğer devletlerinden hic bir bahis olmadı -gına göre. o sıralarda düşünmüş olduğu şeyler, hakikaten, bizim tah -minlerimizi teyid edecek mahiyette imiş. . BURHAN BELGE Halkın sükûn ve rahat idinde yaşaması için Belediyelere gürültü ile esaslı bir mücadele yapacaklardır. İç Bakanlık k ıtî emir Iç Bakanlık; şehirlerimizde daimi bir şikâyet mevzuu olan gürültü ile mücadeleye daha hassas bir alâka ile devam edilmesi ve vatandaşların mutlak bir sükûna kavuşmaları yolunda bütün vilayet vc belediyelerin seferber edilmesi için ehemiyetli bir tamim yapmıştır. Büyük şehirlerde yaşıyanların günlük hayatında yer alan bu meseleyi radikal olarak halledecek olan bu mücadelenin nasıl yapılacağını izah eden bu tamım şudur: Yeni belediye kanunumuz, kendilerini mahallî işlerde çok ilerde sayan memleketlere örnek olacak kadar ileri bir kanundur. Bu kanunda, şehir, kasaba halkımızın müşterek vc medeni ihtiyaçları en yüksek bir ölçü üzerinden gözönünde bulundurulmuş ve idarecilerimiz İle belediyecilerimize yüksek vazifeler yüklemeğe karşılık yüksek salâhiyetler de verilmiştir. Halkın istîrahatinî ve şehirlerin sükûnetini bozacak gürültülerin tamamile Önüne geçilmesi meselesi, bu vazifelerden biridir. Alınan şikâyetler vc yaptırılan teftişler bu işin lâyıkİIe temin edilmediğini göstermektedir. Binaenaleyh, gürültü ile mücadele hakkında, evelce yapılan tebligat ile bunun üzerine alınmış o-lan tedbirlerin yeniden gözden geçirilmesi ve tedbirlerin nrdm kifİ gel-turette tetkiki lâzımdır. Seyyar satıcıların, balıkçılların, li-mın'arda ve Boğaziçinde fazla gürültü yapan motörlerin, başka memleketlerin tanzim edilmiş seyrüseferi "Korna" nin tamamen kaldırılmasına müsaİd olduğu halde, bizde korna İle müşteri çağıran yahut gelen geçen kadınlara korna ile söz atan, yayaları telaşa düşürmekle eğlenen şoförlerin, limanda ve istasyonda gelen "Ulus., un Dil Yazılan (2) Oç: Ana kökün yerine geçen bir elemandır. Bunun konsonu olan (ç), doğrudan doğruya, oldukça uzak bir saha anlamına-dır. Fakat aynı zamanda ana kö kün yerine peetiği için bu (ç). bi» okunmaz (ğ) den tebadül etmiş o-larak. ana kök anlamını kendinde tecelli ettiren bir eleman yerini de tutabilir. Bu halde, (oc) elemanına şu manalar verilebilir: I. Uzak saha anlamiyle ana kök mefhumunun ana süje veya obje den uzakta kaldığını anlatabilir Bu takdirde (og ~~ oç — ogoç — oç = . ç): varlığın ve bolluğun ol-mavisini gösterir ve "yok" anla mına gelir. İste (çok) sözünün ve ben7erleri olan (souh, syok, tuk, cuh. çuk. coh) sözleriyle (çoğul) şeklinin "yok" yerine kullanılışı bıı î'»ha göredir. II- Yine uzak saha anlamivle ana kök mefhumunun ana süje veva objeden başlıyarak, ondan oldukça uzak bir sahaya kadar yavıMipmı ve böylece varlık ve bolluk mefhumlarının merkezden muh ' dopru her sahada arttığı nı göstermiş obır. Bu takdirde k¦(...,. J..n varlığın «e bolluğun zh ¦¦}..':,-', mandal anlaşıl". İM An» knk manasını kendin de ter*Mf atrîr*»n bîr (ğ) elemanı nin v»rine peçnvs olarak var'röı v. .»„ t#.mıl;| *Her Bu takdir de de kelime bolluğun bir süje veya objede tecellîsi manasına gelmiş olur. Görülüyor ki bu (oç) elemanının alabildiği üç manadan biri kelimeyi "yok" luğa, ikisi ise "çok" luğa doğru götürmektedir. (3) Ok: Kelimenin manasını tavîn ve ifade eden. tamamlıyan, kelimeye isim mahiyeti veren ektir. (Oğ -f oç -I- ok) etimolojik şeklinde, ana kök, kendinden sonraki elamanla tamamİyle kaynaşmış, baş vokal de düşerek, kelime son morfolojik ve fonetik şeklini almıştır: ÇOK. Bu halde. (Cnh) kelimesine şu manalar verilebilir: I. Varlık ve bolluk kendisinden »~*Vta kalma halinin adı — Yok. II. Varlık ve bolluk kendisinde '•"lunma ve uzak sabalara kadar •¦"Mİma halinin adı = Çok. III. Varlık ve bolluk kendisinde tecelli eden süje veya objenin adı = Çok. İşte (Çok) sözünde iki zıt mananın toplanmasının hikmeti, bu ¦MarU ortaya çıkmış demektir. Not: 1. — (Oğ) ana köküne verdiğimiz "varlık ve bolluk" anlamları, Türk lehçelerinde yine çok manasına olan (oğus) kelimesi ve bunun fonetik değişmelerle aldığı (okuş, ûküs, ögüş, ünğüf, î''~üb) şekilleri ile de ispat olu- nur fi]- Bu kelimeler "kesret, çokluk, bolluk, kesir, çok, bol" an-lamlarınadır. Kelimede ana kökü takip eden (ş) elemanı, semantik fonksiyon bakımından, (ç) nin aynıdır. Bu halde (Oğuş) kelimesinin etimolojik şekli olan: (D (2) ( oğ -f uş ) ile (çok) kelimesinin etimolojik analizinin ilk iki elemanı olan (D (2) oğ 4- oç biribirinİn aynıdır. Bu sonuncu şekle ayrıca tayin ve ifadeye ya- rıyan yi r (3) ok ) getirilmesi, esası değiştirmez. Not: 2. — (Çok) kelimesinin, Osmanlı ve Kırım lehçelerinde "çok, kesir" manalarına olduğu halde, Şor ve Sagay lehçelerinde "yok" manasına olması da, yuka-nki analizin her iki neticesini teyid etmektedir \2], Not: 3. — Altay lehçesinde "Çokçolo" sözü "bir yere toplamak" manasınadır ki. bu da "çoğaltmak" yani dağınık ve müteferrik varlıkları bir »raya getirmek ve birleştirmek fikrine delâlet eder [3]. Not: 4. — (Çok) ve (çoğ) keli- [71 Radlot: Türk lehçeleri lügati denemesi, cilt: 1: Kutadgubi-liğ: Pekarski: Yakut dili lügati. [2] Radlfo: Türk lehçeler lügati denemesi, cilt: 3. [3] Radlot: Türk lehçeler lügati denemesi, cilt: 3. melerinin bir üçüncü manası da "ateş. alev, kor" anlamlarıdır [4]. Bu anlamı izah için de (çok) un etimolojik sekli olan: (D (2) (3) ( oğ + oç + ok ) taki: (l)Oğ: Ana köküne hararet ve ateş anlamını vermek kâfidir. Bu takdirde: (2) Oç: Ateşin oldukça geniş sahaya yayılması, yahut - "ç" bir "ğ" yerine gelmiş olarak - ateşin tecellisi demek olur ve: (3) Ok: ta kelimeyi tamamlı-yarak isimlendirir. Görülüyor ki (çok) kelimesi, yalnız "çok" ve "yok" manalarına gelmekle kalmıyarak, avrıca "ateş" anlamını da ifade edebilmektedir. Dilimizde "çokluk" anlatan kelimelerin birincisi olarak ele aldığımız "çok" kelimesinin analizi, bize bir kere daha şu hakikati göstermiş oluyor: "Aym elemanlardan kurulan "bir kepmenin d'dde ueya dillerde "muhtelif manaları mevcut oldu-"gu takdirde, bu manaların izaht. "kelimenin etimolonk analizinde "nnn köke veya elem"nl~ra wrİ-"lebilen manaların birebirinden "ayrtlmasiyle urin*****"1 fSV /. N. DİLMEN bu hususta ler verdi seyyahları geldiklerine pişman eden hamal ve otel kapıcısı kavgalarının; şehir içinde hastayı, çocuğu, çalışkan vatandaşı vakitsiz uyandıran ve rahatsız eden, köprüden hareket eden Haliç Boğaziçi - Akay vapurlarının kalkma saatleri muayyen olduğu halde, bunlarm kalkmadan önce ve kalkarken lüzumsuz yere düdük çalmalarının ve daha bunun gibi bir şehri gerek gündüz gerekse gece oturulmaz bir hale getiren ve matbuatımızda acı tenkidlere mevzu olan uygunsuzlukların önüne geçilmesi ancak bütün sosyal, ekonomik ve teknik s '¦!!.- r tetkik edilmek suretîle ka-hJdir. Ve bu sebeblerin, yerine, işine ve şehrine göre değişeceği de "pek tabiîdir Merkezden bir etüt yapılarak daha sarih direktiflerin verilmemesi bu yüzdendir. Fakat bu hususta, belediye encümenleri metodîk bir surette ;alışırlar ve idare amirlerile belediye reisleri şahsen alâkadar olurlarsa, şehirlerimizin üzerinden "gürültücü ve şamatacı" vasfının silinmesi ve halkın muhtaç olduğu sükûna kavuşturulması ancak bîr zaman ve *ün meselesi halini aln*. Bu sebebe bînaen davanın ehemiyetî üzerinde bir kere daha durarak, eski tedbirlerin tetkikinden sonra yenilerinin alm-masmı ve keyfiyetten vekâlete malû- ınTı Bakanlar Meclisinde Bakanlar Meclisi dün Başbakan ismet lnönünün reisliği altmda toplanarak muhtelif işler üzerinde görüşmelerde bulunmuş ve bu işlere ait kararlar vermiştir. Tarım Bakanımız Muğlada Muğla, 15 (A.A.) — Tarım B* kanı B. Muhlis Erkmen buraya gel* miş ve Marmarİse gitmiştir. Akşam döneceklerdir. Yarın Dalamanda pamuk ve hayvan yetiştirme işlerini incelemek üzere Dalamana gideceklerdir. \4] Radlof: Türk lehçeler lügati denemesi, cilt: 3, (Çağatay ve Kırgız lehçeleri). [5] Çokluk anlatan başka kelimelerin analizine devam edeceğiz. Bir macar musiki âlimi geliyor Halkevi Macaristanın tanınmış musiki âlimi Prf. Bela Bartok'ı üç konferans vermek üzere şehrimi» davet etmiştir. Beynelmilel bir şöhreti haiz bulunan Prf. konferanslarını "halk melodileri nasıl toplanır?,, mevzuu üzerinde verecektir. Dr. Kansu'nun konferansı Bugün saat 12 de Dr. Şevket Kan-su tarafından spor kongresi azâlarraa "spor ve beden morfolojisi" mevzulu bir konferans verilecektir. Halkevinin konseri Halkevi güzel sanatlar şubesi sa* natkârları, spor kongresi azaları şerefine bugün saat 20 de Halkevinde bir konser vereceklerdir. Bl'GtlN tnkılâh dersi Prof. Hikııui Bayın tarafından verilecektir. ULUS 17 NİSAN 19.*Wı C\ M\ Son haberler üçüncü sayfamızdadır j ON YEDİNCİ YIL. NO: 52C6 ADIMIZ, ANDIMIZDIR Ilrpvonlf S ItııriM Dr. Refik Say damın söyle d iki eri Bu yıl Romanya ve Bulgaristandan Tür!; 25000 göçmen gelecek Göçmenler için orta Anadoluda iskân uerleri hazırlandı Ankara, İS (A.A.) — Sıhat ve içtimai muavenet Vekili Dr. Rcftk Saydam ajanlımıza »sağıdaki bc. yanalla bulunmuştur: "— Bu tene Rju-ui'i j ve Bulgarıs- Sıhat ve S ot yad Yardım Bahanı Dr. Refik Saydam tandan memleketimize kabul edilecek olan göçmenlerin ¦aynı Heyeti Vekile karaıİylc 25 000 olarak tesbit edilmiştir. Mayıs sonuna kadar 6 000 ni Roman ya dan. 5.000 ni Bulgaristandan ve ağustos, eylül aylarında da 9.000 ni Gündelik AVI MI İM V M İCARİSTAN VE KÜÇÜK ANTANT Almanya'dan sonra Avusturya da büyük harba nihayet veren sulh muahedelerinden birini, St. Germain Muahedesinin silahsızlanma hakkındaki kayıdlarını ilga etti. Malûmdur ki silahsızlanma hakkındaki bu ka-yıdlar, Versailles, St. Germaİn, Tria-aon re Neuİlly muahedelerinin başlıca hususiyetlerinden bîri idi. Bu muahedelerle mecburî askerlik ilga ediliyor, bunun yerine hizmeti on iki sr-ne devam edecek olan ücretli askerlerden terekküp eden ordular kaim oluyor ve her devletin sahib olacağı asker mikdarı da tayin ediliyordu. Almanyaya yüz bin, Avusturya ve Macaristana otuzar bin, Bulgarista-¦a da yirmi bin asker tahsis edilmişti. Bu silahsızlanmanın sebebini, Versailles sulh müzakerelerinin sonunda Clemenceau, sulhu imza için gel' alman murahhaslarına »öyle izah e' mitti: "Büyük harb. büyük mikyas'" devletler arasındaki silah rekabetin sen dojmu'lur. Rekabete önyaka o-lan Ha Almnnyadır. Harbtan sonra da bu rekabetin devamına razı olama-(Snrtıı ünrj tayfada) Boğazlar IftlJ.tiHİtıki notunuzu dair dünya ıtazetelerinin fikir- tfrini 4. iineü sayfamızda okuyunuz. Romanyadan. 5.000 ni Bulgaristandan getirilecek ve eylül sonunda 25.000 göçmen gelmiş, bulunacaktır. Bunların tevk idlerinin tanzimi hakkında elçiliklere lâzım olan talimat verilmiştir. Ro-manyadan gelecek göçmenler için izdihama ve yollarda beklemeye mahal bırakmamak için muayyen zamanlarda Köstenccye sıhî tertibatı ihtiva eden vapurlar gönderilecek ve bu vapurların nakledeceği göçmenler doğrudan Tuzlaya çıkarılarak burada sıhi tertibatı ve aşıları ve her türlü kayıt ve muameleleri ikmal edildikten sonra hazırlanmış olan müretteb mahallerine hususi tren. lerle sevkedileceklerdir. Bulgaristandan gelecek olanlar da ilk kabul muameleleri hududlarımıza yakın olan göçmen misafirhanelerinde yapıldıktan sonra, muntazam kafileler halinde trenle Sir. keçi istasyonuna gönderilecek ve buradan da gene hazırlanmış müretteb mahallerine sevkedilmek ve mütebaki muamele ve kayıtları yapılmak üzere Tuz. laya gönderileceklerdir. Sirkeciye gelenlerin trenlerden eşyalarının çıkarılması zamanına kadar beklemeleri zarurî olduğundan bu müddet zarfında istirahatlarının temini İçin bekleme yerleri ve i. aşe tertibatı temin edileceği gibi gerek Romanyadan ve gerek Bulgaristandan (Sonu 6. tnet şehlada) T. I. C. I. Umumi kongresi DÜNKÜ TOPLANTISINDA ENCÜMENLERDEN GELEN RAPORLARI TETKİK ETTİ Bülün kongre üyeleri, önde bando mızıka olduğu halde, Atatürk anıtına giderek Büyük Önderin yolunda yürüyeceklerine and içtiler DESSİEDEN SONRA.. italyan ordusu Adisababa yolunu tuttu Son harplarda habeş veliahdı dar kurtuldu Kongre üyelerinin çelengî Atatürk anıtına konuluyor Türkiye İdman Cemiyetler! ittifakı kongresi dün saat 9 da. General Ali Hikmet Ayerdem'in reisliğinde toplandı. Bİr evelki celse zaptı bazı tashihlerle kabul edildikten sonra, encümenden gelen "dağcılık, binicilik, kayakçılık ve atıcılık" federasyonu hakkındaki mazbata üzerinde konuşmalara («çildi. Eatcümatı raaabatatını. Kütahya saylavı B. Naşid Uluğ söylevini veriyor "kayakçılık ve dağcılık", "binicilik", "atıcılık" diye üç kısma ayırmış ve her birisi hakkında şu mütaleaları yazmıştı: Kayakçılık ve dağcılık Federasyon, kuruluşundan beri dağcılık ve kayakçılık üzerinde iyi çalışmıştır. Bu sporların her mıntaka-(Sonu 5. inci tayfada) Dessie 16, (A. A.) — "Dnb'nin hususî muhabirinden" : Son âna kadri- bin kadar askerle De s si ede kalmış cîan habeş veliahti-nin italyanlara teslim olacağı şayiaları dolaşıyordu. Fakat italyan kuvvetleri Dessİeye girmezden biraz Önce çekilmeyi tercih etmiş ve bilinmiyen bir İstikamete gitmiştir. Fransız hastanesinin üç doktoru ve fransız elçi heyetinin öteki azası italyan kuvvetlerine arzı hizmet etmişler ve Dessie hastanesinde Aşan-gi harbında yaralanmış bir çok habeş askerinin yattığını söylemişlerdir. Fransızlar italyan doktorlariyle işbirliğine başlamışlardır. ilk italyan tayyareleri Dessie tayyare meydanına inmişlerdir. Dessİe civarındaki halk italyanlara başeğmek için şehre akın etmektedir. İtalyanlar girdikleri zumun şehir bomboştu... Londra 16, (A. A.) — İtalyanlar Dessieye girdikleri zaman şehir bomboştu. Halk ancak Öğleden sonra şehre dönmiye başlamıştır. İmparator ordusu yenildikten sonra Dessiede kalan bir kaç yüz kişiden ibaret habeş garnizonu italyanlar gelmeden Önce cenuba doğru çekilmiştir. İtal- Italyanların Dessieye girişlerinde kendini dar kurtaran habeş veliahdı Asfao Vossen yanlara karşı ancak bir kaç el silâh atılmıştır. Royter ajansının şimaldeki italyan orduları n«zdindeki muhabirinin telgrafla bildirdiğine göre, İmparatorun uzun müddet karargâhlığmı yapmış olan Dessienin İşgali imparatorun nüfuzuna büyük bir darbe vurmaktan geri kalmıyacaktır. (Sonu 3. üncü sayfada) " Ulus,, un Dil Yazılan Çokluk Anlatan kelimelerin Güneş-Dil» 9 esaslarına göre analizi II. KOI* "Çok'* kelimesinin Türk dilindeki en eski karşılığı "Kop" tur. "Orhon" yazıtlarında ve ''Divana Lügat - it - Türk" te kelime bu şekilde olarak yazılıdır ve "çok" anlamına gelir. "Altay, Teleüt, Lebed, Şor, Sagay, Koybal, Kaç, Küerik, Kırgız, Karakırgız, Ta-rancı, Kumandu, Uygur, Çağatay, Karayım" lehçelerinde kelimenin vokali biraz incelerek "Köp" olmuştur. "Kazan" ve "Tuba" lehçelerinde ise. vokal daha ince bir telâffuz olarak, "Küp" şekli var-dır []. Vokal değişmesinin manaya bir tesiri olmadığına göre, hangi vokalle telâffuz edilirse edilsin, kelimenin etimolojisi değişmez. "Kop" un etimolojik şekli şudur: (D (2) (3) ( oğ + C: 4- op ) (1) Oğ: Ana köktür. "Esas" yani "varlık" ve "çokluk" anlam- : larına gelir. (2) Ok: Ana kök kendsiyle —----......n Sn ¦ -ti ederlerken [1] W i t helme Tomsen: Lcs ins-criptions de l'Orkhon; Divana Lûgat-it-Türk; Radloti: Türk lehçeler lügati denemesi, cilt: 2. kaynaşan ve onun mefhumunu kendinde tecelli ettiren elemandır. (3) Op: Kelimenin manasını tamamlıyarak tayin ve ifade eden, onu isimlendiren ektir. (Oğ 4* ok -f- op = oğokop) şeklinde, ana kök, kendisini temsil eden elemanla kaynaşmış, baş vokal de düşerek, kelime son morfolojik ve fonetik şeklini almıştır: KOP. Burada (o) diye alınan vokaller, lehçe değişmelerine göre, (Ö) ve (ü) olarak alınırsa, kelimenin (köp) ve (küp) şekilleri de aynı manav. ıtade eder. Bu halde, (Kop, Köp Küp): "çokluk ve varlık kendisinde tecelli ve temessül eden herhangi bir süje veya objenin adı" demek olur. Not t /. _ Kelimeyi (çok) kelimesinin etimolojik şekli ile mukayese edersek, ikisinin de bir olduğu meydana çıkar. (Çok) kelimesinin analizinde, (ç) konsommıın (ğ) den değişme olarak alınaVle-- Sayfayı çevirini* • Büdee encümeni Bugün saat 10.5 da toplanacaktır. ULUS Yeni spor nizamı Çalışmakta olan Türkiye İdman Cemiyetleri hbfakı sekizinci kongresinin seçtiği nizamname encümeni dört ¦ m, gecesini gündüzüne katarak uğraşmış ve sporun umumî men-faatlarıru düşünen, herkesin istediği gibi vazıh prensipleri olan, kütleyi pl.*mla çalıştırma imkânlarını veren, etraflı bir proje hazırlamıştır. Bu projeyi. kongTe bu gün görüşecektir. Yeni projenin kongrece kabulünden sonra spor işlerimiz şimdikinden büsbütün başka bir yol takip edecektir. Bunu anlatabilmek için eski ve yeni prensipleri birbiriyle karşılaştırmak lâzımdır. Türkiye İdman Cemiyetleri adı altında 1922 denberi faaliyette bulunan teşekkül, bahsedilen tarihte Is-tanbulda bulunan bir kaç spor cemiyetlerinin müşterek işlerini görmek ü-zere kendileri tarafından kurulmuş ve nizamnamesi de bu dar çerçivenin ihtiyaçlarına göre yapılmıştı. Memleketin bir çok yerlerinde spor kulüpleri tesis edilip de vazife ve ihtiyaçlar genişleyince zarfla mazruf birbirine uymaktan uzaklaşmış ve bundan dolayı şikâyetler ve sürtüşmelerde göze batacak kadar çoğalmıştır. Yeni nizamname, ilk önce. vazife ve salâhiyet çerçivesini. sporun ge-limini temin edecek surette, smır-Iryarak bu gibi sürtüşmeleri önlemek imkânını verecektir. Spor kulüpleri, eskiden, cemiyetler kanununa göre, teşebbüste bulunanların arzusuna bağlı olarak vücud bulurdu. Yeni nizamname, kuruma kulüp kurmak vazifesini bile yüklemektedir. Eskiden faydalı her hangi bir sporun teşekküle mal edilmesi için üç kulübün o sporla uğraşmağa başla-musı beklenirdi. Bu gün, tatbiki lüzumlu görülen her hangi bİT sporu yapma hakkı kurur*! verilmiştir. Yalnız şu iki misal gösterir ki eski nizamname (dcsantralizasyon) esaslarına dayanmakta idi; yeni nizamname İse sporu millet, sıhhat ve teknik bakımlanndan plânlaşunp bütün memlekette bir merkezden -fakat gençliğin teşebbüs ve başarıcı -lık vasıflarına da kıymet ve geniş bir yer vermek suretiyle - disiplinle-mek gayesini gütmektedir. "Hepimiz birimiz ve birimiz hepimiz irin" yeni nizamnamenin kuruma gösterdiği başlıca prensiplerdendir. Fskiden her kulüp ve her mmtaka dilediği gibi spor yapar ve umumî merkez de ancak bunlarm müşterek işlerine bakardı. Bundan böyle, her kulüp ve her bölge çalışma programlarını umumî merkezin hazırlıyacağı programlara uyduracaktır. Kısaca söyliyelim kİ, iki nizamname arasında iki ayrı zihniyetin farkı vardır. Tabiidir ki bu zihniyet faikları çalışma usullerinde de farklar doğurmuştur. Meselâ genel merkez başkanı kongrede seçildikten sonra çalışma arkadaşlarını kongreye kendisi namzet gösterecektir. Bölgelerde başkanlar kongrelerce seçilirdi. Şimdi bunları umumî merkez seçecektir. Eskiden bölge kongreleri teknik heyetleri seçerdi. Şimdi, her federasyon bölgede kendini, bölge başkanının göstereceği namzetler arasmdan seçeceği ajanlarla temsil ettirecektir. İşte bu idare sistemidir ki kurumun lâzım olan birliğini temin edecek ve yukarıda bahsettiğimiz şikâyetlerin ve sürtüşmelerin önüne geçecektir. Kurum, faaliyetinin türlü tezahürlerinin dışmda. her yıl. ayrıca tayın edeceği günde, bir de bayram yapacaktır. O gün yurdun her tarafında, genç ve ihtiyar, bütün vatandaşlar, sporcu gençliğin türlü hareketlerini gözleriyle görerek neşesini paylaşacaklardır "Türk Spor Kurumu" admı alması teklif olunan teşekkül, fikirlerinin neşri için merkezde, bir gazete çıkaracaktır. Bütün unsurları bu suretle tamamlanan nizamnamenin bir ân Önce tatbik mevkiine konulabilmesi için, memleket faydalarını kendi kulüplerinin hususî menfaatlarından daime üstün tuttukları calışmalariyle sabit olmuş bulunan kongre üyelerinin ana prensipleri kabulde fikir birliği edeceklerine şüphe olunamaz. - N. B. Hava tehlikesi ve zehirli gazlar kursu Ar.kara vilayetinde hava tehlikesi ve şehirli gazdan korunma kurslarına devam edenlere vesikaları dağıtılmaktadır. Bu kursların birincisini Dr. Ceialetiİn Puyan, kimyager Vahi öz-arar, Asteğmen Foad v* ikincilini de Dr. Tevfik, kimyager Kerim Ömer Çamlar vermişlerdi. H AB L K İSTANBUL TELEFONLARI: Balkanlarda nakliyatı kolaylaştırmak için İstanbul, 16 — Balkanlarda yapılacak yolcu, eşya ve bagaj nakliyatını kolaylaştırmak üzere Balkan ekonomi konseyinin verdiği karar 28 nisanda LiuMiyanada toplanacak bir konferansta görüşülecek ve bir neticeye bağlanacaktır. tstanbulda (Türkkuşu) şubesi açılıyor İstanbul, 16 — Istanbulda türk kuşu şubesi mayısın ilk haftasında açılacaktır. Sporcuların kamilen türk kuşuna girmeleri için T. 1. C. 1. kongresinin verdiği karara göre türk kuşunun İstanbul kadrosu 600 den az olmıyacakur. Hamalların vaziyeti İstanbul, 16 — Hamalların sırtlarında yük taşımalarının yasak edilmesi hakkındaki kararın şümulünün henüz bilinmemesi ve İs tan bulda bir kara nakliyat şirketi kurulacağı hakkındaki haberler üzerine yapılan neşriyata göre. lstanbulda kayıttı ve kayıtsız olarak sırtında yük taşıyarak geçinen 6000 kadar hamal vardır ve kararın bunlardan kaçının çalışmasına engel olacağı henüz belli değildir. Föniks sigorta şirketinin vaziyeti İstanbul, 16 — Buraya gelen haberlere göne, avusturyalı Föniks sigorta şirketinin ve şubelerinin zararı 409 milyon türk lirasından fazladır. Ekonomi bakanlığı müfettişleri bu gün tetkiklerine başladılar. Bu şirketin Türkiye şubesinin 40 binden fazla iş yaptığı haber veriliyor. Reassürans, Föniks şirketinin 1929 dan evvelki abonalarma karsı mesul olmıyacaktrr. Şirketin, zararlarına karşı, ihtiyat akçesi olarak Ziraat bankasına yatırmış olduğu 100,000 lira ile bankalardaki mevduatı ve müşterilerinden alıp da henüz merkezine göndermediği paralar vardır. Mahallî İdarelerce alınan müruriye hakkında bir kanun projesi hazırlandı Ekonomi bakanlığı mahalli idareler tarafından alınmakta olan devriye resmine aid tarifelerin ekonomi hakanlığın-ca tetkik ve tasdik olunduktan sonra tatbik edilmesine dair bir kanun projesi hazırlamıştır. Projenin ihtiva ettiği esaslara göre, vilâyetler hususi idareleriyle biteviyelerin ve köylerin elinde bulunan iskele, rıhtım vc kanallardan vilâyet idaresi k mu. niyle belediye vergi ve resimleri kimimi mucibince alınmakta olan mururiye resim ve ücretlerine dair tarifeler, ekonomi bakanlığınca tetk'k ve tasdik e-dildikten sonra tatbik olunacaktır. Eko. norm bakanlığı bu tarifeler üzerinde lüzum gördüğü şekilde tadiller yapmak ve iktisadi icablara müsteniden bazı liman, larda bazı eşyayı bu resimden muaf tatmak hakkını haiz olacaktır. Her sene ikinci kânun ayı başında iskeleler ve rıhtımlarla kanallardan geçecek yolcu ile eşyadan cinslerine göre almacak ücretlerin asgari ve azami hadlerinin ekonomi bakanlığı alâkadar mahalli idarelere bildirecektir Mahallî idareler tarafından bu hadler dahilinde yapılacak tarifeler mart ayı sonuna kadar ekonomi bakanlığına gönderilecek tetkik ve tasdik olunduktan sonra haziran bidayetinde tatbik olunacaktır. Muruhve resminden hasıl olacak gayri safi varidatın en aşağı yansı aid olduğu yerlerdeki iskele, rıhtım ve kanalların ekonomi bakanlığınca gösterilecek şekilde mahalli idarelerce tamir ve ıslah ve vesait ile teçhiz veya yeniden inşasına tahsis olunacaktır. Yalnız mahalli idarelerin sair hizmetleri için adî masraf bütçelerine konacak mikdar bu resim varidatının yüzde yirmi beşinden Bşpğt olamıy»çaktır. Halen belediye ve hususi idarelerle ¦ köylerin elinde bu kınan İskele, rıhtım ve kanalları ayn bir İdare haline koymağa hükümet meran olacak Ur. Bu takdirde hükümet bu tesisatın dev. rİnc mukabil bunların her birinin varidatının yüzde yirmi beşini aid olduğu idareye vermek sortiyle mütebaki gelirlerini birleştirip bu paralarla memleketin iskele rıhtım ve kanallarını bir el. den İdare ve ihtiyaca göre bunları inşa ve ıslah etmek vazifeleriyle mükellef ol- mak üzere 2249 numaralı kamın esasları dahilinde ekonomi b-kanhğma merbut bîr idare teşkil etmeğe veya bı işi mev-cud ve yahud ileride kurulacak deniz leşckküllerinHen birine yaptırmağa salahiyetli olacaktır. Bu idarenin tesekkü. lünden «onra limanlarda iskele inşa. tamir vc idaresi işleri münhasıran bu idare tarafından yapılacakür. Başbakanımız B. Kammereri kabul etti Başbakan İsmet İnönü dün makamlarında Tokyo büyük elçiliğin» naklen tayin olunan fransız büyük elçisi Kammerer'i kabul etmişlerdir. Kammerer memleketimizden ayrılması dolay isiyle barbakanımıza veda etmiştir. Büyük elçi bu akşam şehrimizden ayrılacaktır. Yeni belediye büdcesi Belediye meclisi dünkü toplantısında yeni büdcenin müzakeresine) başlamış ve varidat büdcesini 1,887,184 lira 67 kuruş olarak kabul etmiştir. I Bundan başka şehir otobüslerinde kullanılacak benzinlerin doğrudan doğruya Romanyadan pazarlık suretiyle mubayaası hakkında tarife encümeninin mazbatası görüşülmüş va mazbata budce encümenine havale, olunmuştur. Belediyeler Bankası IHUl'UUUUgl — Ankara belediye reis muavini B. Tahsin Kayaalp iç bakan ıgısça belediyeler bankası murakıbı ^ ğine tayin edilmiştir. MARMARA B. Faik Ali torafmdan on beş de bir neşrine başlanan bu edebi muanm birinci nüshası zengin snuav derecatla çıktı. Muvaffakiyet dileri». ceğinİ yazmıştık [2|. Bu değişme ile iki kelimenin etimolojik şekillerini altalta yazalım: (I) (2) (3) Çok : ( oğ + oğ (c) -f ok ) Kop : ( oğ 4- ok -f op ) Görülüyor ki kelimelerin her ikisinde bulunan üç elemanın üçü de şekilce ve manaca biribirinîn aynidir. Hep - Her Not: 2. — Bugün kullanageldi-ğimiz (hep) kelimesi de, işte bu (kop) kelimesinin - başındaki (k) konsonu, kendi kategorisinden o-lan (h) ye derişerek doğmuş -başka bir şekildir. Etimolojik şekillerini biribiri altına yazarsak bu hakikat hemen anlaşılır. (D (2) (3) Kop : ( oğ 4 ok 4- op ) Hep ; ( eğ + eh 4- ep ) Buradaki kelimeyi isimlendiren (ep ) elemem yerine tekarrür ve \e-merküz anlatan (er) elemanı alınırsa kelime (Her) olur ki bu da "varlık ve çokluk kenlisinde tekarrür ve temerküz etmiş olan herhangi bîr süje veya obje" anlamına gelir. Beaucoup Not: 3. — Fransızcada "çok" manasına gelen "beaucoup" keli meşende asıl çokluğu ifade eden 4'coıp" sözü de bu ''Kop = Köp ~ Küp'* kelimesinden başka bir şev değildir. Bu noktayı izah İçİn, "beauco-un" kelimesinin etimolojisini, \2] Dünkü yazıdaki (çok) kelimesinin analizine bakınız. fransız etimoloji lügatinde arayalım: /. "Coup. — (Halk Lâtincesin-' de [3] "colpus", Ktüsik Lâtince'ce "colaphus" tokat ve el dar-"besi anlamlar madır. Eski Garp "Grekçesinde "Kalaphos" tokat "demektir.). Bütün Calo - Romen "konuşmalarında bu kelimeye te-"sadüf olunur. (Eski Provansal ''dilinde: "colp" ı»e "coıbe" ) İlaJ "yancast "colpo", Ispanyolcast "golpe" dır." II. "Beaucoup. — 73 ve 14 ûn-"cü asırlarda *'Joînville"ın yazı-"larmda tesadüf olunur. On altın-"cı asırda eskİ "moult" \4] sıfatı "nın yerine peçmiştİr ki, 6u sıfata "şimdi birçok yeni mikdar zarfla-"rı yaratmış olan Galo - Romen "konuşmalarında az tesadüf olu-"nur." III. NBeau. — Lâtince "Bellus" "kelimesinden getir ki Hâ*ik Lâ "tincede kadın ve çocuk hakkında " "göze/, zarif* manalarvnadır ve "erkekten bahsederken alay ma-"kamtnda kullandır. "Beau" keli 'meşinin en yakın benzerî olan " "puleher" ı»e uygun bir güzelli-"ği tavsif için kullandan "deco "rus" kelimeleri "bellus" kelime- [3] Halk lâtincesi demekten maksat, Fransada ve başka memleketlerde Roma istilâsı zamanında yerli dillerin Lâtince ile karışarak aldıkları şekit demektir. \4] Bu kelime Lâtince (Mul-tus) tan gelir ki Türkçe (bol) dan çıktığı bu seri yazının ilerilerinde izah olunacaktır. "sinin karşısında çok yaşıyama-"mıştardrr. Eski Provansal dilinde " "bel" Italyancada "bello" dur." [51. Şu izahlardan anlaşılıyor ki "beaucoup" kelimesi mürekkep bir kelimedir: "güzel" anlamına gelen "beau" bir kelime, "darbe" demek olan "coup" başka bir kelimedir. Turkçede çokluk anlatan "pek" [6| sözü ile "ı'y'i kelimesinin birleşmesinden nasıl "pek iyi peki" diye bir kelime çıkmış ve bu da "iyiliğin fazlalığı" manasından kayarak kabule delâlet eden bir edat halini almış ise, Fransızcada da "beau*' ve "coup'* kelimeleri birleşerek "çok" anlamına bir mürekkep kelime yapmıştır [7]. I. — Bu iki kelimeden (beau) kelimesinin aslı Lâtince (bellus), yahut Provansalca (bel) dir ki, etimolojik şekilleri: [5| Dictionnaire etymologique de la langue trançaise, par Oscar Bloch. T. /., P. 183, 74. [6] Çokluk anlatan sözler arasında "pek" kelimesi de ayrıca analiz edilecektir. [7] Görülüyor ki Fransızca "beaucoup" kelimesini Türkçe "çok"-la karşılaştırarak yapılan kaba şakanın etimoloji bakımından hiç bir değeri yoktur. Bu kelimedeki kesret anlamı Türkçe (Kop) un aynı olan (coup) kelimesindedir. Çokluk anlamiyle (beau) nun aslı da Türkçe (bol) dur. (I) (2) (3) (4) (S) Beau : eğ + eb + eğ + ağ 4- uğ Bellus: eğ + eb 4- eğ + il 4- us (ğ) Bel ; eğ + eb + eğ 4- el -f- . olur. Bu şekillerin ilk üç elemanından çıkan (eğ + eb -\- eğ = eğebeğ = e6eğ - - beğ) kelime kuruluşları, Türkçe (beğenmek) sözünün baş tarafındaki (beğ) in aynıdır. (Beğ) kelimesi de Çağatay lehçesinde "heves, iştiyak" manalarına gelir [8J. Bunun da etimolojik şekli: d) (2) (3) Beğ : ( eğ 4- eb 4- eğ ) dir. (1) Eğ: Aydınlık ve parlaklık anlamına ana köktür. (2) Eb: Ana kök mefhumunu kendi üzerine alan süje veya objeyi gösterir prensipal elemandır. (3) Eğ: Kelimeyi tamamlıyan ve isimlendiren ektir. Buraya kadar olan üç eleman, (beau, bellus, bel, beğ) Mimele-rinîn dördünde de vardır ve ana kök kaynaşıp baş vokal de düşerek kelime (beğ) şeklini alır ki parlak bir süje veya objenin adı demek olur. (Beau) kelimesinde bulunan (4) Ağ: Süje veya obje anlatır. (Bellus) ve (bel) kelimelerinde bulunana—* (4) II, el: Bu mefhuma yaygınlık, genişlik, enginlik, şümul ve mutlakıyet vermeğe yarar. (Bellus) ve (Beau) kelimelerin de görülen [8] Büyük Türk Lügati (Çağatay lehçesi). (5) Uğ, us: — Burada (s) konsonu bir (ğ) den değişme olarak kelimeyi tamamlıyan ve isimlendiren ektir [9|. Hatıra. — Burada ana köke "kuvvet, kudret, sahip, efendi** anlamları verilirse bildirimiz (Bay — Bey) kelimesi teşekkül eder. Yine burada ana köke "çoklakn anlamı verilirse Türkçe "bot" kelimesi kurulmuş olur. II. —(Coup) kelimesine gelince, bunun da etimolojik şekliı d) (2) (3) ( uğ 4- uk 4- up ) olur ki (Kop) un: (D (2) (3) ( oğ 4- ok 4- op ) etimolojik şeklinin aynı olduğu meydandadır. Bu etimolojik şekle - şümul va mutlakıyet manasiyle - bir (t) elemanı da ilâve edilirse, Lâtince (colpus) ve (colaphus), Grekçe (Kalaphos), Provansalca (colp) ve (colbe), İtalyanca (eolpo) ve İspanyolca (lolne) kelimelerinin de eti-nolojileri ortaya çıkmış o. lur [101. /. m DİLMEN [9] "Belle" kelimesinin an~liz% "Ulus" un 26. XI. 1935 te ç.*:a« sayısında yapılmıştır. [10] Bu "I" e'emanrn'n r ~'"n-den ve bunun!a k-rv^n kf Melerden yarınki yatımız J a 6fi.se-deceğiz. JJ 18 NİSAN 1936 tl'MART:. ! ULUS Som haberler üçüncü \ s'iyîumızdaâiY | on yedinci yıl. no: 5287 adîmiz, andımızdır ingiltere ve Sovyetler notamıza mttsbet s s vah veri'Ieı? Yabancı gazeteler boğazlar hakkındaki görüşümüzü haklı bulan yazılar nesrinde devam edivorlar Polonya hüküm etinin yarı resmî g azetesi diyor ki: «Türk notası mantıkî ve inandırırıdır.» Boğazlar h k:„,u!.kı (ürk notasına devletlerin cevabları gelmiye başlamıştır. ingiltere ve Sovyet Rusya hükümetleri müsbet cevab vermişlerdir. Bu no. talar Ankaraya geldikçe muhteviyatının neşredileceği haberi alınmıştır. (A.A.) ingiltere notamıza elverişli bir cevap verdi Londra, 17 (A.A.) — Deyli Teleg-raf gazetesinin diplomatik muhabirinin öğrendiğine göre, boğazların tekrar as-kerleştirilmesİne imkân verilmek üzere Lozan andlaşması hükümlerinin değiştirilmesi hakkındaki türk teklifleri Bri. tanya hükümetinden elverişli bir cevab almıştır. Bu babtaki ingiliz notası, dün Türkiyenin Londra büyük elçisine verilmiştir. Bu notada vaziyetin dominion hükümetleri tarafından da gözden geçi. r ilme ti lâzım geldiği işaret edildikten sonra ingiltere hükümetinin kendi hesabına türk tekliflerim vakit geçirmede, ve gereken yollarla münakaşaya de-çer buldueu kaydolunmaktadır. Londra, 17 (A.A.) — ingiliz hükü. meti, boğazlar hakkındaki türk notasına dün cevab vermiştir. Niyuz Kronik I gazetesi, bu babtaki ilk teşebbüsün milletler cemiyeti konse- Gündelik ESKt ve yeni kurmay görüşmeleri Lokarno muahedesiyle girişilen te-ahhüd iktizası, Fransa ve Belçika'yı muhtemel bir alman taarruzuna karşı müdafaa etmek için icabeden as -kerî tedbirler üzerinde görüşmek üzere ingiliz, fransız ve Belçika kurmaylarını temsil eden murahhaslar Londra'da toplanmışlardır. Bu içtima, Lokarno devletlerinin mart içinde Londra'da verdikleri karar iktizası -dır. Almanyanm Ren nehri mıntaka-sını işgal etmesi üzerine, Fransa Lokarno muahedesinin ihlâl edildiğini, binaenaleyh bu muahede ile girişilen teahhüd iktizası derhal harekete geçmek lâzım geldiğini iddia et -misti, ingilizler, ortada, derhal harekete geçmeği istilzam edecek bir vaziyet mevcud olmadığını iddia ederek Almanya ile anlaşmak çarelerini aramayı tavsiye ettiler. Fakat eğer Al -marya, fransız hududunu geçecek o-lursa, ingiltere'nin de derhal Fran -saya yardım edeceğini bildirdiler. Bunun üzerine yapılacak olan yardım şekli üzerinde görüşmek için üç Lokarno devleti kurmayları arasında müzakerelere başlanması kararlaştı, işte l^ndra'daki kurmay görüşmelerinin başlaması, bu kararın tatbika konulması demektir. Bu nevi kurmay görüşmelerinin, karbtan evvelki devrede, Ingiltereyi karba sürükleyen emrivakiler ihdas ettiğini hatırlayan ingiliz efkârı, bu defa kurmaylar arasında müzakere -lerin başlamasından telâşa düşmüş -tür. O derece ki ingiliz hükümeti efkârı teskin etmek için şu teminatı ve-~eğe mecbur kalmıştır : 1 — Kurmay müzakereleri Lond -Sonu 4. üncü sayfada) yinin 11 mayısta başlıyacak olan top. lantısında yapılacağını haber almaktdır. Savyvl liusya tltı notunuzu cevup verdi Moskova, 17 (A.A.) — Hariciye komiserliği sovyet hükümetinin boğaz.ar hakkındaki cevabını bugün Türkiye büyük elçis.ne vermiştir. Bu cevabi notada, boğazların Türkiye mutlak hpk'miyeti altında bulun, masına her zama-ki gibi taraf dar oHj-ğunu bildiren sovyet hükümeti, boğazlar rejiminin yeni esat'ar daires'nde tanzimi için konuşmıya hız:r olduğunu tebliğ etmektedir. Bil elen mebusunun tİ ¦./-a yOtiK Atina, 17 (A.A.) — L: .'u-aa Vima gazetesi, diplomatik yaz.c sı Atina mebusu Jo.j Melasın boğazlar.n tahkimi meselesi hakkında bîr makalesini neşret, inektedir. Makalede deniliyor ki: "Doğu komşumuzun menfaat kaygısından uzak dostları ve partöneri ve ona 1930 andlaşmasından baçka 1933 tarihli .wii-.ni kordiyalı ve Balkan paktı ile bağlı olan bizler. Türkiye güvenliğinin kuvvetlenmesine ancak iştirak edebiliri/. Bu kuvvetlenme bizzat bizim güvenliğimizin kuvvetlenmesi demektir. Bu meselede tamamen türk - yunan münasebetleri mevzuu bahistir. Buna binaen, Bulgaristanımn Nöyyi andlaşmasının sü. el hükümlerini ibtale teşebbüs için bir delil ç'k*rmaıına hiç bir suretle cevaz yoktur. Bu büyük meseleyi müsbet bir surette gözden geçirmek zamanı gelince, üç sene önce Cenevrede takındığı- 1 mayıs şenliklerindi*: bulunmak üzere B. Numan Menemencioğlıı Moskovaya gidiyor B. Numan Rıfat Menemcncioğlu Dış işleri bakanlığı genel sekreteri büyük elçi B. Numan Mcnemencioğlu hükümetimizi Sovyet Rusya cumuriye-tinin 1 mayıs bayramında temsil etmek üzere bu ak-amki trenle şehrimizden hareket edecektir. B. Numanın refakatinde genel sekreterlik bürosu şefi B. Bedri Tahir bulunacaktır. Heyet bazı temaslarda bulunmak üzere doğruca Belgrada ve oradan Bükrcşe ve oradan Varşova yoluyla Moskovaya hareket edecektir. mız ve türk dostlarımızın p-k ziyade hnşnud oldt'ğj hareket tarzını yeniden t k nmamakl ğımız için sebeb yrktur. lUtğttzlartn tuhUimi ve Ege denizinde!:! yunan adaları Atina, 17 (A.A.) — Estia gazetesi' yaz yor: Is'anbuldan relcn telgraflara tüık gazeteleri . ki bunlar Tü ki- groe yele bugünkü « efkarına teresina zında bulunan Ti kim edilirse Yun. (S"nu 5 re h k jmet;n ular ağalar taS. ma H ir ek la) T. L CI Umumi köîigreâi Yeni nizamnameyi ^konuşuyor Delegeler dün Türk kuşu alanında planörlerin ve paraşütçülerin çalışmalarım takdirle seyrettiler konkrenin MM 111 gün nlTİHEGEfit l mı Ll yok Tü.kİye idman cemiyetleri ittif.kı umumi kongresi dün saat 9.39 da, Gs-neral Ali Hikmet Ayerd-m'in reisliğin, de toplandı. Dün mufassal olarak tutulan zabtın henüz hülâsa edilmediği anlaşıld ğmdan. umumi merkez raporunu t:tk k eden encümenin mazbatası okundu. Tenis federasyonu tenkil edilirken voleyboy ve basketbol federasyonlarının da kurulması hakkında azadan bir zatın sua murahhasının terk'di ufak bir mii. nalçaya sebebiyet verdi ise de reisin müdahalesiyle kesildi. Bal kjsir murahhaslarından bir genç, mıntakasının umumi kongereden beklediği kararları anlattı. Sözleri alkışlarla karşılandı. Umumi merkez raporu üzerine başka söz isteyen olmadığından, reis mazbatayı reye koydu. Umumi merkez raporu ittifakla kabjl edildi. Bu sırada B. Muvaffak Mcnemencioğlu soz alarak: Baladız ve Burdur arasına ray dö-şenmiye başlandı Burdur, 17 (A.A.) — Baladız - Burdur demiryolunun ray ferşiyatına bu. gün başlanmıştır. Burdur'dan kalabalık bir h«!k kitlesi Akdeniz yolunun itk kıvrım nok'asında başhyan bu ameliyeyi görm'k üzere Baladız'a gitmiştir. Burdur İlbayı, parti başkanı, şube mühendisleri ve bir çok Bayanlardan mürek. keb kalabal k bir grup balastlar üzerine konulan iki rayı kucaklarında getirmişlerdir. Demiryolunun pek yakında Ak-denize ulaşması dileğiyle sevinçli bir gün yaşamışlardır. Bugünkü konferans Hukuk İlmini Yayma Kurumunun tertib ettiği konferansların on yedincisini Tokat Saylavı B. Nazım İzzet Poroy Bugün saat 15 de ANKARA HALKEVİNDE verecekti.'. Mevzu: Milletler Cemiyeti misakt ile Briyan -Kellog misakıntn devletlerin dahili kanunlarına tesiri. Büdee encümeni Bugün saat 10 da toplanacaktır. teklifi umumi merkeze havale edildi. Umumi merkez raporunda temyiz divanından bahsedİlmemesinin sebebi hakkındaki sorguya BB. Aziz Akyürek, Muvaffak Menemencioğlu cevab verdiler. Mıntakaların teftişi hakkında Sam- T. 1. C. 1. kongresi üyeleri Türkkuşu alanında "— Şimdi bazı arkadaşlar, dün ve. rilen karar üzerine Hadi ve Necatmin mezarına çelenk koymağa gideceklerdir. Onların yanında yatan ve kongrelerimize reislik etmiş bulunan büyük bir sporcu daha vardır: Vasıf... Onun hatırasının da bu meyanda taziz edilmesini rica edeceğimi'1 dedi. f Sonu S. inci sayfada) "Ulus,, un Dil Yazıları Çokluk Anlatan kelimelerin Güneş-Dil» esaslarına göre analizi III Kalabaltk Türkçede (çok), (kop), (hep) kelimeleriyle fransızca (beau -coup) kelimesinin ikinci cüz'ü olan (coup) kelimesinin hep bir kökten geldiklerini bundan önceki iki yazımızda göstermiştik. Bu (coup) kelimesinin Lâtin, Grek. Provansal, italyan ve İspanyol dillerinde aldığı şekillerde bir (l) elemanı fazla görünüyor. Bu (l) - malûm olduğu üzere dahil olduğu kelimenin manasına enginlik, yaygınlık, şümul, mutlakiyet, umumiyet, vasfiyet getiren bir unsur -dur. Dilimizde kullanılan (kalabalık) sözü ile (halk) kelimesinde ve Arapçada "mübalâğa" anlamına gelen (gulüv) tabirinde de bu (l) elemanını görüyoruz. Bu keli- meler ile halk Lâtincesindekî (col-pus), klâsik Lâtincedeki (colap -hus), eski garp Grekçesindeki (Kalaphos), Provansal dilindeki (Colp) ve (Colbe), Italyancadaki (colpo) ve Ispanyolcadaki (gol • pe) kelimelerinin etimolojik şekillerini - kısa olmak için ana kol; yerine onu temsil eden prensipal kökü alarak - alt alta yazıp karşılaştıralım: (2) (D Kalaba (İtk): ak Halk Gülüv C ol pıı s Colaphus Kalaphos Colp Colbe ; ah • ı8 r ok : ok : ak : ok : ok al al ul (3) ab üv + up t-af 4 af I op i ob I (4) ak »s (ğ) us(-) os (g) (Sonu 2. inci tayfada) sayr «AYFA7 ulus 18 NİSAN 1936 c "Ulus. un Dil Yazılan (Bası 1. inci say/ada) Colpo : ok + ol + op + oğ CoJpe : og + ol + op + eğ Bu tablonun göz önüne serdiği dil manzarasını analiz edelim: (1) Ak, ah, uç, ok, og: Hepsi de "varlık" ve "çokluk" anlamına gelen ana kökü kendinde temsil eden prnesipal elemandır. Vokallerin değişimi Semantik fonksiyonları üzerinde bir tesir yapma -dığı gibi, (k, h, g) konsonları da hep bir kataporiden ve birbirine müsavi olduğundan, delaletleri de hep birdir. (2) Al, ut. ol: Hep ( . I) ekidir. Yukarıki iki elemanın mana -larını umumî ve mutlak kılan unsurdur. (3) Ab, üv, up, af, op, ob: Süje veya obje gösteren elemanlardır. Vokallerin (a, ü, u. o) olması manayı değiştirmez. Konsonların (b, P. f' şekillerinde görünmesi de, hep avnı kategariden ve avnı semantik fonksiyona baçlı konson-lar olduğundan, manava tesir etmez. Yalnız (Halk) kelimesinde bu eleman yoktur. Bu da (Halk) 6Özünün. buradaki manasivle, muayyen süje veya objeye delâlet etmediğini gösterir. (4) Ağ, ak, us, os, eğ, oğ: Hepsi de kelimeyi tamamlıvarak isimlendiren eklerdir. Vokaller (a. u, o, e) şekillerini alıyor. Konsonlar-dan (e) île (k) biribirine müsavidir. Yalnız Lâtin ve Yunan kr*Ii -melerinde görülen (s) konsonları ise kelimeyi isimlendirmeğe yaradıklarından (e) d«*n değişmedir -ler. Bu sonek valnız . hale d**lâlet eden - (gulüv) kelimesivle - Pro -vansalcamn avrı ve eksik bîr şekli olan - (calp) kelimesinde yoktur, (Kalabalık) kelimesinin sonunda analize sokulmıyan (hk) eki -ne gelince, bu da kelimeyi ilk önce vasıflandıran (al) elemanı ile bu sıfatı yeniden isimlendiren (ık) ekinden mürekkeptir. Şu analize göre, kelimelerin anlamlarını sövle nalatabilirîz : /. — Kalaba: Gayet şamil ve umumî bir çokluğun süie veya objeler üzerinde tecellisinin ismi. (Altav lehçesinde "Kalaba*" kelimesi de - harekette çoklu eu gös -teren "serî", yani "çabuk" anla-mınadır.) [1]. II' — Halk. - Gayet umumî ve şamil bir rokluğun adıdır. [2] — Gulüv .- Gayet umumî ve şamil bir çokluğun süje veya objesini anlatır [3]. IV- — Kolpas .- Gayet umumî ve şamil bir çokluğun süje veya objeler üzerinde tecellisinin adı -dır. V. — Kolafus .- Gayet umumî ve şamil bir çokluğun süje veya objeler üzerinde tecellisinin adıdır. VI. — Kalafo$ .- Gayet umumî ve şamil bir çokluğun süje veya objeler üzerinde tecellisinin adı -dır. VII. — Kolp .. Gayet umumî ve şamil bir çoklumun süje veya ob -jesini anlatır [3]. VIII. — Kolbe - Gayet umumî ve şamil bir çckluğun süje veya objeler üzerinde tecellisinin adıdır. IX. — Kolpo .- Gayet umumî ve şamil bir çokluğun süje veya objeler üzerinde tecellisinin adı -dır._ [l]Radfof: Türk lehçeler lügati denemesi, cilt: II. \2] Burada "halk" tan maksat toplu kalabalık manasıdır: yaratma manası değildir. \3] Bu iki kelimenin sonların -dfki (üv) ve (op) ek/eri, kelimeyi isimlendirme vazifesine alınırsa hu kelimeler de - (hal gibi - umumî ve şamil bir çokluğun adı manasını alır. X. — Golpe .- Gayet umumî ve şamil bir çokluğun süje veya ob -jeler üzerinde tecellisinin adıdır. Görülüyor ki kelimelerin gerek etimolojik kuruluşları ve gerek semantik delâletleri, hepsinin de bir asıldan geldiğini açıkça göstermektedir. HALK - PEUPLE Bu kelimeler arasındaki (halk) kelimesini (peuple) sözüyle kar -Çilaştırmak için, önce (peuple) sözünün etimolojisini fransız eti-moloii lügatinden nakledelim: « Peuple. — Lâtincesi "popıı-« İms"; eski franstzcast "poblo" « (Istrazhurg yemininde bu şekil-« de vardır): sonra 12 inci asırda « "p'ieple" olmuştur; bundan son-« ra da içerdeki "b" nin baştaki « "p" ye benzcsmesiyle "peuple** « seklini almıştır. Manası itibarıy-« le bu kelime Lâtince ile temas «halinde kalrrı* oTın eski bir fran-«sız kelimesidir. Bu bakımdan F-«rannzca "pueMe" »öz«'inün "oeup-« le" şefe/ini almasında Lâtince « "populus*' kelimesinin tes-r yapıt mis olması muhtemeldir. Ispan-« yolcası "p'ieblo". eski Provnn -« salçası "poble". ttalyancası "Po- polo" dur. o [4] Görülüyor ki (peuple) kelime -sinin babında görülen (p) konso-nivle ondan sonra gelen ve eski sekli (b) olan (p) konsonu hep birdir. Bu halde fonetik icabı olarak bu (p) lerden biri (ğ) dive a-lınmak lâ'imdır. Buna göre (peuple) ve (halk) kelimelerinin etimolojik şekillerini karşılaştı» -lım : (O V) (3) (4) Halk : (ağ + ah + al 4- ak) Peuple ; (öğ + öp + öl + eğ) Bu iki seklin karşılaştırılması, kelimelerin ikisi de bir kökten gel-'di«İni açıkça ortaya koyar. Yukarıda' geçen (peuple) keli -meşinin başka dillerdeki ««kulcri de etimolojik asılları bakımından hep (halk) ve (peaple) gibidir, bunları da şu tabloda kraşılaştı-ralrm : (l) (2) (3) W Halk : ağ + ah + al + ak Peuple : öğ + öp + öl + eğ Populus : oğ + op 4 ul + us (ğ) Poblo : oğ + ob + ol + oğ Pueble [5]: uğ + eb + el + eğ Pueblo f5): uğ + eb -l-el + oğ Poble : oğ + ob + ol + eğ Popolo : oğ + op -İ* ol + oğ İste bu tablo, bütün bu kelime -lerin hep: (1) Varlık ve çokluk anlamına bir »na kok İle, (2) Ana kök anlamını kendinde temessül ettiren bir prensipal elemandan ve, (3) Şümul ve mutlakıyet anlatan bir afiks ile, (4) Kelimeyi isimlendiren bir süfiksten ibaret olduğunu meydana çıkarmaktadır. Gene bu (l) elemanı ile yapılan (bol) çokluk sözüyle benzerlerini de varınki yazımızda analiz edeceğiz. /. N. DİLMEN HABERL [4] Dictionnaire etymologiçue de la langue française, par Oscar Bloch. T. II.. P. 148. [5] Bu iki kelimedeki (ue) ler sonradan gelme olduğundan bir tek vokal gibi analiz edilmiştir. Halkevînclc konferans Ahlâk terbiyesi BAYAN TÜRKÂN ANTALYA SAYLAVI Buıjün saat 17,30 da verilecek olan bu değerli konferansa herkes gelebilir. İSTANBUL TELEFONLARI: Dostlarımızın büstl eri İstanbul, 17 — İstanbul belediyesinin türk dostluğuyla tanınmış ve türklüğe hizmetleri dokunmuş yabancı şahsiyetlerin birer büstlerini yaptırarak Gülhane parkına koymak tasavvuru vardır. İstanbulda yenen et İstanbul, 17 — Geçen ay İstanbul mezbahasının 1.173.423 kilo a-ğırlığında 48.855 muhtelif hayran kesilmiş ve yine geçen ay İstanbul balıkhanesinden 83.413 lira kıymetinde muhtelif deniz hayvanları muamele görmüştür. Üniversite dil okulu hakkında rektörün söyledikleri İstanbul, 17 — Üniversite dil o-kulu hakkında lektör şunları söyledi: "— Üniversitenin bütün kanunlarına ait çalışma şekillerini gözden geçirirken üniversiteyi şiddetle alâkadar eden dil işini de göz önünde bulundurduk. Gerek bu tetkikler neticesine, gerek dil meselesi hakkındaki dedikodulara istinaden çalışmalarımızı tesbit etmek üzere toplandık. Bu toplantıda rhl talebesinin imtihan şekillen, talebe organizasyonu, ders saati an, öğretme sistemi, kitap, program, sınıflardaki kalabalık hakkında konuştuk. Bazdan hakkında prensip yapmaya karar verdik. Ötekileri için de tetkiklere devam etmek üzere komiteler se^t'k. Bu komiteler en S'Ç 15 günde çalışmalarını bitirecekler ve rapoılarını vereceklerdir. Prensip kararlarr'şoTilardrr: • —a o*u£4tu« uu ha üniversite işi değil, lise işidir. Bu sebeple 1939 dan itibaren üniversitede dil dersleri yalnız üniversite fakültelerinin birinci smıf talebeleri için olacaktır. İkinci, üçüncü sınıflarda dil dersi olmıyacakbr. Liseler talebelerini ona göre hazırlamağa mecburdurlar. Dil bilroiyen talebe üniversiteli ola-mıyacaktrr. 2 — Dil bilmek üniversite tahsilini yapmak için ayrılmaz bir şarttır. Binaenaleyh üniversite mezunu olmak istiyen gencin yabana bir dil bilmesi mutlaka zaruridir. 3 — Dil derslerinde Öteki fakülte dersleri gibi smıf geçmek şarttır. Dil imtihanını kaybetmek talebeye üniversite tahsilinde bir yd kaybettirir. Prens Bibesko İstanbulda İstanbul, 17 — Prens Bibesko bu gün tayyaresiyle geldi. Bu akşam tayyare cemiyeti prensin şerefine bir ziyafet verdi. Romanyalı uçman yarın Bükreşe gidecektir. Bir mütekaid polisin marifeti İstanbul, 17 — Polislikten mütekaid Osman polise Sarıyerde Kari» adında bîr adamın evinde bomba olduğunu haber vermiş, tahkikat sonunda bu bombanın buraya Osma-nm tavsiyesi ile marangoz Mehmet tarafından konulduğu anlaşılmıştır. Osman bu işi inhisar idarelerinden istediği bir memurluğu te nin etmek için yapmıştır. Madam Sellier geliyor İstanbul, 17 — Milletler cemiyetindeki fransız delegasyonundan Madam Sellier bir tetkik yolculuğu için 24 nisanda İstanbula gelecek, ayın 28 inde Ankara ya, mayısın beşinde Sovyetler birliğine gidecektir. istanbul, 17 — Bu gün gümrük memurları Galatada Çinili ve Merkez rıhtım banlarım gezdiler ve iki binanın liman ve gümrük muhafa- Çocuk Haftasının kutlama programı hazırlandı. 23 Nisan perşembe günü bağlıyacak olan çocuk haftası programını tesbit etmek üzere Başbakanlık müsteşarı B. Kemalin reisliğinde toplanan komisyon çalışmasını bitirmiş ve program hazırlanmıştır. Program şudur: 1 — 23 Nisan perşembe günü Anka-radaki ilk okulların besinci sınıf talebcb-riyle diğer bütün okul ve izciler stad-yomda toplanacaklardır. A) Toplantı saat 10,30 da olacak ve toplantıya geliş ile toplantının tertiba. tı ve toplantıdan sonraki geçit resmini Ankara Maarif Müdürü Bay Rahmi riyasetindeki Heyet idare edecektir. B) Toplantıda talebe tarafından ev. velâ istiklâl sonra çocuk marşları söylenecek ve bundan sonra Çocuk Esirgeme Kurumu namına Edirne saylavı Bay Şeref Aykut ve Kültür bakanlığından bîr zat ve iki talebe tarafından söylenecek bîrer nutukla hafta açılacak, türk çocuğunun andı bütün okullar tarafından tekrar edilecektir. C) Toplantı nutuklardan sonra bi. tecek ve mektebliler yine Kültür direktörü tara/nidan tertip edilen program dahilinde bir geçit resmî yapacaklardır. 2 — Geçit resmi: A) Geçit resmi, toplantı yerinden Çocuk Sarayına kadar olan caddede ya. pılacak ve talebe geçerken Kamutayın ve Atatürk Heykelinin, Belediyenin ve Çocuk Sarayının Önünde tezahürat yapacaklardır. B) Atatürk Heykeline Çocuk Esirgeme Kurumu Genel merkezince hazırlanmış çelenk konacaktır. 3 — Geçit resmîne, talebeden başka Çocuk Esirgeme Kurumu, okullar ve Tasarruf Cemiyeti tarafından hazırlanan kamyonlar iştirük zedecekler bu kam. V mtınn Rİnyda . ı ı • . -1.-I ı ı yr-ı !.-r ¦ i I olacaktır. • • ** 1 A) Talebeler. B) Çocuk Esirgeme Kurumu kamyonu. C) Okullardan birinin kamyonu ile bu kamyonu hazırlayan okul talebesi. Bundan sonra gene bir kamyon ve bu kamyonu hazırlayan okul. E) Okullar ve kamyonlar bittikten sonra Tasarruf Cemiyetinin kamyonu. 4 — Geçit resmi Samanpapannda bitecektir. 5 — 24, 25, 26, 27, 28, 29 Nisan günleri her sabah saat ondan itibaren Kulüp sinemasiyle Yeni sinemada çocuklara bedava filimler gösterilecek, tir. A) Her gün bir seans filim gösterilecektir. B) Filimler tamamen ders ve terbiyeye ait olduğu için bunlardan gösterilen günlerde talebelerin behemehal istifade etmeleri için Kültür Direktörü Bay Rahmi bir program hazırlayacak ve bu propaganda lise vc orta mekteb talebelerinin de istifade etmelerini temin edecektir. 6 — 25 nisan cumartesi günü öğleden sonra saat 230 da Çocuk Esirgeme kurumu tarafından çocuklara otomobillerle bir gezinti hazırlanacak ve kendilerine Ankaranm görülmeğe değer yerleriyle Keçiörendeki Artakucağı müessesesi gösterilecektir. 7 — 26 nisan pazar günü çocuklarla aylelerine Çocuk Esirgeme kurumu tarafından stadyotnda spor yartflan yapılacaktır. za İdareleri teşkilâtını alıp alamrya-cağını gözden geçirdiler. Tetkik müs-bet neice verirse iki idare bu binalara taşınacak, şimdiki gümrük idaresi de bina ve yedek makamına antrepo olarak kullanılacaktır. İstanbul, 17 — Dün İstanbula gelen yüz kadar belçikak seyyah dağcılık kulübünün çağırışını kabul e-derek bugün Bursaya gittiler. Yarm döneceklerdir. İstanbul, 17 — Fluryada yaz hazırlıkları başladı. 8 — 27 nisan pazartesi günü saat on dörtten on yediye kadar ha'kevînde mektebliler tarafından bîr temsil verilecek ve bu temsile iştirak şartlarını Çocuk Esirgeme kurumu tesbit edecektir. 9 — Çocuk Esirgeme kurumunun bahçesi haftanın her gününde gece gündüz çocuklf.rın eğlencelerine tahsis «dile çektir. 10 — Hafta İçinde Çocuk Esirgeme kurumu tarafından mekteblere tebrik i-çin bir heyet gönderilecektir. 11 — Okullar tarafından haftanın her gününde, . tedrisat programına göre - eğlenceler tertîb edilecek ve bu eğlencelere çocukların ayleleri davet ettirilecektir. 12 — Hafta içinde her akşam Ankara ve Istaonbul radyoları ile halka çocuk mevzuuna dair konferanslar verilecektir. 13 — 28 nisan salı günü Öğleden son. ra Çocuk Esirgeme kurumu genel merkezinde gürbüz türk çocuğu müsabakası yapılacaktır. 14 — Hafta 29 nisan çarşamba aksamı yapılacak fener alayı ile bitecek, tir. 15 — Hafta İçinde talebeler arasmda yazı müsabakası yapılacak ve bu yazılarla "Çocuk" dergisi hususî bir surette çıaknlacaktır. Tahran büyük elçimiz şerefine bir şölen Şehrimizde bulunan Tahran elçimiz B. Enis şerefine İran maslahat, güzarı B. Isfcndİyari tarafından bir öğle şöleni verilmiştir. Ziyafette dış işleri bakanı Dr. Tevfîk Rüştü Araş ve genel sekreter Numan Menemencioğlu ile ba_ kanhğın bütün ileri gelenleri hazır bulunmuşlardır. ŞÖIen iki memleketi biribirine bağlıyan tam ve samimi dostluk havası içinde geçmiştir. Bir izah 15 nisan tarihli bazı gazetelerde Nişan taşın da muallim Hayri adında birinin talebesi Rânâ'yı vurduğu yazılmaktadır, Hayrinin bir muallim olmayıp terzi mektebinde ustalık yaptığı tavzih edilmektedir. ¦ ¦ Sünger avı mevsimi başladı Marmaris, 17 (AA.) — Süngerciler sünger avlamak üzere denize açıknrya başlamışlardır. Burada altı makine Ue kırk kangava ve 15 sünger kayığı vardır. Geçen yıl sekiz dokuz bin kilo sünger istihsal edilmiş ve hepsi süngercilik şirketi tarafından satın alınmıştır. Bu yüzden Marmarise altmış bin lira kadar para girmiştir. Ekonomik konferanslar Ankara halkevinden: Evimizde verilmekte olan "ekonomik'* konferansların 8 incisi olan "DÜNYA EKONOMİK BUHRANI'* CUMURİ- | YET MERKEZ BANKASİ KONTROLÖRÜ BAY SANEVBER TARAFINDAN saat 116.30 da ve 9 uncusu olan "STANDARDİZASYON" TİCARET LİSESİ ÖĞRETMENLERİNDEN BAY ŞÜKRÜ FUAD ERLAÇlN tarafından saat 18 de verilecektir. 1 HERKES GELEBILİİR. t Mİ Türk maarif cemiyetinin çiçek balosu bu akşam halkevi salonunda verilecektir ULUS 19 nisan 1936 pazar ON YEDİNCİ YİL NO: 5288 ADİMİZ, ANDIM1ZDIR 11 «¦r\«*rıir .» kuru Türk Spor Kurumu Kongresi Cumuriyet Halk Partisine bağlılık kararını rJkışlar içinde onayladı Dün öğleden evvel Rahmi Apak'tn başkanlığı altında nizamname müzakeresini bitiren Türk Spor Kurumuna (Par -tiye bağlılıkları Genbaşkurca onaylanmış, hükmi şahsiyetler bulunursa onlar da Büyük Kurultaya delege gönderebilirler, kaydı vardır. Türk Sporcuları Türk Spor Kurumu, kendisini yurdun kurtuluş ve yeni baştan kuruluşunu temin edici tek ve -üksek siyasal bir tesisi olan Cumuriyet Halk Partisinin öz bir çocuğu ve onun bünyesinden bir parça sayar. Partinin bu yeni hükmü içine yurd kurumları arasında ilk girme şerefini kurumu-muzun almasının Kongremizce karara bağlanmasını teklif ede riz.) mealinde verilen kırk kadar imzalı bir takriri ittifakla ve uzun alkışlarla kabul ederek bu kararı Cumuriyet Halk Partisi Genel Sekreterliğine arzeylemeği başkanlık dîvanına havale eylemiştir. T. İ.C.İ. «Türk Spoı Kurumu» adını aldı BOĞAZLAR İ( İN ŞAŞILACAK HABER Güya boğazların askerlik dışı bölgesini işgal etmişiz Bazı ajanstarca verilip oldukları gibi ve hayret içinde kalarak neşrettiğimiz telgraflarda, boğazların askerlik dışı bölgesini işgal ettiğimiz bildirmektedir. Anadolu AjanGi'ntn bu haber hakkındaki tehziblerinden anlaşılacağı üzere bunun kötü bir yanltıltk eseri olduğu besbellidir. Bu telgraflar şunlardır : Yem idare heyetini de seçen kongre, dün İ! i öğleden sonra çalışmalarını bilirdi Dünkü toplantıyı idare eden kongre İkinci başkanı Bay Rahmi Apak, kâtiplerle birlikte Türk spor kurumunun kongresi dün sona ermiştir. Saat 9 da say lav Rahmi Apak'm başkanlığı altında açılan kongre hararetli münakaşalardan sonra yeni nizamnameyi madde madde ve heyeti umumiyesiyle münakaşa ve tasdik eyledikten ve bazı mühim takrirler dahi kabul eyledikten sonra yeni seçimi yapmıştır. Kurumun başkanlığına general Hikmet ve As başkanlığa saylav Ha-^ü Bayrak seçilmişlerdir. İdare heyetine, futbola Hamdı E-min, atletizme Vİldan Aşir, güreşçi- Günılelik SI RİYE İŞLERİ N. A. KÜÇÜKA Herkesin gözleri gittikçe karışan büyük dünya meselelerine dikildiği şu sırada komşu memleketlerde hayli önemli hâdiseler cereyan etmektedir. Türkiye, "içte ve dışta barış" ı umde edinmiş ve o-nu büyük politikasının temeli saymış bir memleket olduğundan sınırlarımız dışında geçen ve hayati menfaatlerimizi bozmıyan hadi seleri. iştahlı bir alâka ile kovalamayız. Ancak asırlarca birlikte yaşadığımız bir milletin memleketinde geçen işleri "iyi niyet" beşli-yen bir komşu «ıfatiyle ö^renr-»"k isteriz. (Yeni Türkiye) Lozan'da doğarken. (Vi1son prensiplerine baplı bir devlet sıfativle (m'«-»kı mîllî) hududunun dısmda kf»!an ve türk olmıvan millet'erin i*tik lalini tanıvarak on'»n kendi haslarına bırakmıştık. Bu memleketler ahalisi h*»nüz kendi kendilini idare edecek vaziyette olmadıkları behanesiyle Irak'ta İngiltere (Sonu 6. ınct sayfada) lige Fetgeri, su sporlarına Celâl, dağcılık ve biniciliğe saylav Şükrü Koçak, atıcılığa Erzurum saylavı Fuat, Kongrenin dünkü zonceltesinde Türk Spor burumu başkanlığına seçilen general Ali Hikmet tenis ve voleybola saylav Süreyya, iskınma eski başkan Fuat, bisiklete Hüsnü Naili, sağlık dairesine Dr. Şev- ) ket Kansu, müfettişliğe saylav Adnan, genel sekreterliğe Nizamettin Kırsan seçilmişlerdir. Sıhhî durumndan dolayı hizmetinden ayrılmağı dileyen eski başkan Erzurum saylavı Aziz Akyürek'in yapt'ğı büyük basarılar kongrece hararetle alkıs'.and-k'an sonra kendisi onursal üyeîiŞe seçİ'miş ve lsUnbul-daki işleri dohyiMVİe Ankaraya ge-lemi ye çeklerinden dulayı secilmiyen eski atletizm fv«şk«nı Felek B'rrhan. su sporları ha*ka;ı Amiral Mühmel Ali ve müfettiş M Mı ti u d Atabeyin mesbuk hi:*.rne!İer:nr,en dolay» kendilerine teşekkür .-dilmesi kararlaştırılmışın. Sesimden sonra başkan General Ali Hikmet şu gü'el söylevi vermiştir: — Arkadaşlar: Türk Spnr Kurumu Başkanlığına beni seçmek suretiyle hakkımda gös-(Sonu 6. ınct sayfada) Paris, 18 (A.A.) — Havas ajansı, türk kıtalarının Boğazlar askerlik dışı bölgesini işgal ettiğine dair ls-tanbuldan aldığı bir haberi ihtiraz! kayıtlarla derceimektedir. * Londra, 18 (A.A.) — Havas a-jansı Boğazlar askerlik dışı bölgesinin türk askerleri tarafından işgal edildiğini haber almaktadır. Fakat bu hususta henüz teyid edici hiç bir malûmat gelmemiştir. -¦-Londra, 18 (A.A.) — Anadolu ajansı Boğazların askerlik dışı bölgesinin işgal edildiği haberlerinin e-sassız olduğunu tebliğ etmektedir. Ancak gelen haberlere göre kabine Atatürk'ün reisliği altında yaptığı fevkalâde toplantıda Boğazlar asker- lik dışı bölgesinin tekrar işgalini djn akşam kararlaştırmıştır. Şafakla beraber türk ordusuna mensup kuvvetli müfrezeler Gelibolu yarımadasının bütün sevkulceyş noktalarını işgal etmiştir. * Londra, 18 (A.A.) — Anado'u ajansı bu hafta içinde Atalürkün reisliğinde hiç bîr kabine toplantısının yapılmadığını bildirmektedir. * Londra. 18 (A.A.) — Gazeteler bu j^fefr Canakkalenin askerlik dışı böIı^a^Bptifstcrcn haritalar ve Atalürkün resimlerini "Boğazları örten büyük esrar" ve Avrupa hükümet merkezleri hayret içinde gibi büyük harfli başlıklarla neşretmektedir. (Sonu 4. üncü sayfada) il Ulus», un Dil Yazılan Çokluk Anlatan kelimelerin ?Güneş-Dil» esaslarına ğpûe analizi IV. ROL Türkçede çokluk anlatan söz -lerden biri de (bol) sözüdür. Bu kelime bugünkü dilde iki anlama gelir: 1. — "Çok, istenildiğinden fazla, ne kadar istenirse bulunabilir" 131er, bir anlaşmıya varamadıktan sonra İtalyanların söylenen sulh şartlan şunlardır: 1 - Habeş ordusunun teslim olması 2 - İmparatorun yerinden indirilmesi, 3 - Adisababa'nın işgali 4 - Demiryolunun kontrol edilmesi, Paris, 18 (A.A. )— Pertinax. echo, de Paris gazetesinde yazıyor: Dün B. Alosisi'nin şifahi olarak bi. rer birer saymış olduğu mütarekeye aİd şartlar şunlardır: 1. — Habeş ordusunun teslim olması, 2. — Ncçaşinin hal' edilmesi, 3. — Adisababa'nın işgali, 4. — Cibuti - Adîsababa fransız hattı üzerinde hususi bir murakabe teşkilâ. tı vücuda getirilmesi. Roma, 18 (A.A.) — Salahiyetli mahfiller. 13 lor komitesinin uzlaştırma teşebbüsünün akamete uğramasını tefsirden çekinmektedir. Teşebbüsün uğramış olduğu bu akıbet, Roma siyasal mahfil, lerini asla hayrete düşürmemiş, çünkü bun!ar hiç bir zaman milletler cemiyetinin bu işte muvaffak olacağına ihtimal vermemişlerdir. Lalyan görüşü evvelce ne idiyse, gene odur Edilen tahminlere göre, italyan hükümeti Habeşistan'daki hareketlere devam edecrk ve mareşal BadogliV-yn biran evvel Adi'-ababa'yı işgal etmek emrini verecektir Roma siyasal mahfilleri, Avrupa da italya aleyhinde olması ihtimalli her hangi bir harekete karşı koymak üzere kara, deniz ve hava kuvvetlerince her türlü tedbirleri almış bulunduğunu kaydetmektedirler, MISIR, ZECRİ TEDBÎRLERİ h \LDIKIVOR Kahire. 18 (A.A.) — Mısır hükümeti, hâdiselerin tazyiki altında, İtalya'ya Negüsün tahtını bırakacağı söylenen habeş veliahdı karşı tatbik olunan zecri tedbirleri ha. fifletmeğe karar vermiştir. Finans bakanlığı, dün neşrettiği bir kararname İ-le İtalya'dan kitab, tıbbi müstahzerat. cerrahi aletler, ziraatla ilgili iptidaî maddeler, makine ve ev eşyası gibi malların Mısıra sokulmasına izin vermiştir. Bundan başka, aynı kararname, zec. ri tedbirlerin tatbiknden önce Mısır hükümetince satın alınıp bedelleri Ödenmiş her türlü eşya'nın da memlekete girmesine müsaade etmektedir. İNGİLİZ ; v/.l l ELERİ /M Rl TEDBİRLER İSTİYOR Londra, 18 (A.A.) — Cenevre görüşmeleri etrafın da Nev Kronikle gaze. tesi diyor ki: "Milletler cemiyeti için, ya B. Mu-solini'nin kazandığı zaferin semerelerinden faydalanmasına mani olmak ve yahud ki bu işte bizzat hezimete uğradığını teslim etmekten başka şık yok. tur. Şayet cemiyet bu ikinci şıkkı ihtiyar ederse, o zaman bu. İngiltere için, ııesillerdcnbcri başına gelmemiş en büyük, en kat'i. en utandırıcı bir yenilmek olacaktır. Milletler cemiyeti, elindeki bütün, kuvvet ve vasıtalarla İtalya'ya (Sonu 3. üncü sayfada) manasına çokluk anlamlı kelimelerden biridir. "Bu sene mahsûl 6o/dur." sözünde olduğu gibi. Bu anlamda kelime mükerrer olarak ta kullanılır: "bol bol" denir. IL — "Dar" ın zıddı olarak "geniş" manasına gelir. "Bu caket ona 60/ gelir." gibi ki caketin tamam uyması lâzım gelen vücuda nispetle daha fazla geniş olduğunu anlatmak üzere kullanılır. Kelimenin etimolojik şekli şu-^ dur: (D (2) (3) ( oğ + ob + ol ) (1) Oğ: Çokluk anlamına ana köktür. (2) Ob: Ana kök anlamını üzerine alarak kendinde temessül ettiren prensipal elemandır. (3) Ot: Çokluğun alelıtlak, mil, engin olduğunu göstererek kelimeyi sıfatlaştıran ektir. Kelimenin etimolojik şeklinde şu iki değişme olmuştur: I. — Ana kök, kendisini temsil eden elemanla kaynaşmıştır. İL — Ana kök içinde kaynaşan prensipal elemanın bacındaki vokal de düşmüştür. Böylece (oğ ob 4- ol = oğo-bol — obol = bol): alelıtlak çokluk kendinde temessül eden herhangi bir şeye verilen vasfı anla- I tır. Bu çokluk savı bakımından o-lursa "bol" un birinci anlamına, en bakımından olursa ikinci anlamına uyar. Poly Not; 7. — Grek dilinde "müteaddit; nombreux" anlamına olan "polys" kelimesi ve bundan alınarak Avrupa dillerinin hemen hapsinde bilim terimleri olarak kullanılan kelimelerin başına konulan ve "çokluk" anlatan "poly" (Sonu 2. inci sayfada) I Son haberler üçüncü sayfamızdadır SAYFA 2 ULUS 19 NİSAN 19----ü Kemalist diplomasi Bundan beş on yıl önce olsaydı, Kemalist diplomasi'nin bariz vasıflarını göstermek için onu osmanlı diplomasisi ile karşılaştırırdık. Fakat bugün, hem osmanlı diplomasisini, hem de Avrupa diplomasisini, karşılaştırma unsuru kabul edebiliriz; Kemalist diplomasinin yapıcıbk temeli, o kadar genişlemiştir. Kemalist diplomasinin kaynağına gidersek, bunu, Erzurum ve Sivas kongrelerinde buluruz. Bunlar, o günlerdir ki, muzaffer emperyalizm, osmanlı imparatorluğunun vefatı vak'asmı tesbit etmek işinde bile asla aceleye lüzum görmiyerek onun sadece terekesini daha iyi taksim e-debileceği ânı beklemektedir. Ve padişahın delegeleri kançilarya anti-şambrlarma yataklarını sererek ve zilleti kendilerine yorgan yaparak bekleşmekte ve ne türlü hükümleri ihtiva ederse etsin her hangi bir barış kararma imzalarını atmağa hazır bulunmaktadırlar. Erzurum ve Sivas'ta toplanmış olan millet delegeleri ise, "Mdlî mı.ık ın peşindedirler. Ki sonradan, bu "Mil'i mi -sak" türk kurtuhı^ınun anabelpcsi olacaktır. Demek oluyor kİ, Kemalist diplomasi, Kemalist rejimin diğer müesseseleri gibi Erzurum ve Sivas'ta doğmuştur. Yalnız, banda, hâdisenin şekli ile özünü birbirinden ayırmamız lâzımdır. Erzurum ve Sivas kongrelerini toplayan adam. az Önce Samsun'a çıkmış olan a-dam olduğuna göre. Kemalizmin kendisi gibi diplomasisine de kaynak nrark-n bunun en ilk ve en temiz başlangıcını gene büyük şefimizin dimağında ve millete karşı duyduğu sonsuz sevgir'e a-ramalıyız. Nitekim, Erzurum ve Sivas günlerinden Dumlupmar ve Lozan günlerine kadar, Türkiyenin mukadderatını tayin eden hâdiseler, hep büyük şefin sevk ve idaresi altında inkişaf ederek ve türlü merhaleler kotederek bizi bu günümüze ulaştırmışlardır. Diyelim Sivas gününde, diyelim Cumuriyetin ilânı gününde yahud diyelim hattâ bugün, hâdiseler hiç . kimse için % 100 bir bellilik göstermiyordu. Şefin dimağında fakat. Samsun a çıkış ile bugünkü "Boğazlar notası" nı veriş arasında muvasala, ne şüphe ki bir hattı müstakim takip etmiştir. Bîr gün tarih, bu hattı müstakimin muhtelif bölümleri ü-zerinde dururken, görecektir ki, her bölümün getirmiş olduğu kararlarla hal tarzları ayn fakat bütün bu kararlarla hal tarzlarını tavin eden kanu-niyet ayni kalmıştır. Bu kanuniyet. Kemalİzmİn hem teorik bazlarını hem de pratik metodunu veren büyük Şefin her defasında ve her fırsatta milletine ve arkadaşlarına tekrar ertiin bir derstir. Bunun teorik bazlarını şöyle İfade edebiliriz: 1. Kemalizm, millet menfaatlerinin tarif ve tavininde taviz tanımaz; 2. Çünkü Kemalizm, millerin ileri menfaatlerinin dinamik bir tarzda idrakinden ve pazarlık kapılarını hem içeriye hem dısnrrya doğru kapa yıcı bir irade ve karar kuvvetiyle temininden ibarettir. Bu hususta taviz tanıması, kendini İnkâr etmesi demektir. Kemalizmin pratik metodlarına gelince, bunda da. Şefin müdahale ve kararlarındaki hususiyetleri tetkik edersek, şunları porüvoruz: 1. Daima realist kalmak; 2. Davayı ve davanın malzemesini kumrsıız tetkik etmek; 3. İyi hazırlanmak, yani şartlan güzel ölçmüş olmak; 4. Oç birinci noktaya püre. davayı nlcnni bîr hale getirmek; 5. Müdnhale'nin ânını kollıyarak ân"»da müdahale etmek. Kemalist diplomasi ilk büvük zaferini Lozan'da kapanmıştır Lozan -ın teorik hazlannı Erzurum ve Sivas kongreleri ile "Milli Misak" ta buluruz. "Milli Misak". bize pratik metodun ilk noktasını da verir Atatürk, "Millî Misok" ın irine realize edile-V't*-»l »nveleri almakla milletlerara- sı politikanın en güzel bir realizm Örneğini vermiştir. Pratik metod bakımından ifade etmeğe çalıştığımız 2 ve 3 numaralı noktaları ise, mücadelenin Istanbul-dan değil Anadolu'dan yapılabileceğine daı'r olan keskin müşahedede ve bir de Entente devletlerinin nereye kadar beraber gidip nereden itibaren biribirlerinden ayrılabileceklerinin tayininde maddeleşmiş görürüz. Dördüncü noktavı yani davanın ol;un bir hale getirilmesini. Ankara Büvük Millet Meclisi ordularının zaferleri temin eder. Müdahaleye pelince, onu Lozan'a giderken, padişah delegasyonunun, hükümet ve reümi İle maan hazfe-dilm-sinrle cörürüz. Çünkü daha Önce, Londra kon'eransı'nda. millet davası denilen elsüriilmez "bütün", az kalsın iki delegasyon arasında bir pazarlık mevzuu vaziyetine düşecekti. Kemalist diplomasi, padişah delegasyonunu Londra'ya giderken çantasına aldığı halde. Lozan'a giderken çantasından çıkarmıştır. Şimdi, bir de bugünMi "boğazlar notası" meselesini tetkik edersek, görürüz ki. yukarda bahsettiğimiz teorik baza ve pratik metod»» giren bütün nokra)Ar. avnı usta elinin ince tertibi dahilinde tatbiklerine ka-vu«muşlarcur. Bu hususta uzun bir tahlili daha sonra yazaca5ırrrz bir yarıda yanmak isteriz. Burada yalnız pratik metodun S inci noktası üzerinde duralım : 5. Müdaha'enin ânını kollıyarak ânmda mü^hale etmek. İtalya - Etiyopva - Lokarno - A-vıtfltnryanın askerlik hizmeti kararı. Bu üç mesele arasında hareket ve müdahale edî'mlş ol«sa"dı, "müdoha-l-'nin zamanı" tavin edi'mis olurdu. Fekat "müdphale'nin ânı" bu üc meseleden ancak sonra pelebilİrdi. Çünkü (ve burada "şartların iyi tetkik edilmesi" noktası ile karşılaşıyoruz). bu üç mesele ile alâkadar devletlerin hareket ediş tarzları İle bizim hareket edİs tarzımız arasında, "jüridik müeyyideleri karşıda bırakıp tanımamak" ile "vanma a!m ayrıca bunlardan da istifade etmek" farkı mev-cuddur. Kemalist d'Oİomasi, yaptığı müdahaleyi ânında yapmakla, bu üç ayrı ve yabana meseleyi, kendi davasının müdafaasında, üç indırekt delil pi^i kullanmağa muvaffak olmuştur. Bunun irindir ki bugünkü politika dünvj»smda bilhassa muahedelerin tadili pibi hassas bir noktada kac cerevan varsa bunların hepsi de Türkiye'nin bu hareketini doğru yerinde ve korekt bulmuştur. Burhan BELGE Gül yağı Son günlerde alıcılar çoğaldı Son günlerde gülyağ alıcıları artmıştır. Amerika, İngiltere, Fransa ve Almanya ıtriyat müesseseleri memleketimizden gülyağı istemişlerdir. Memleketimizin senelik istihsalâtı 1000 kilo kadardır. Bunun istekleri karşılayaanıyaeağı ve fîatlarra artacağı söyleniyor. Şimdi gülyağı Hattan safiyet derecesine göre kilosu 200 liradan 400 liraya kadar satılmaktadır. KIRMIZI ZAMBAK ÇIKTI Yazan: AN ATOL FRANS Türkrryr çeviren: NASI Mİ BAYDAR Satıldığı yer: AKBA Kitabevi Bu güzel eaert mutlaka okuyunuz HABERL İSTANBUL TELEFONLARI: Romen talebeleri şerefine İstanbul, 18 — Romen talebeleri şerefine bugün şehir tiytarosunda bir konser verildi. Millî oyunlar oynandı. Karşılıklı samimî nutuklar söylendi. Bir tren kazası İstanbul, 18 — Bu sabah Ankara-dan Haydarpaşaya gelen katar Maltepe istasyonunu 200 metre geçince tel örgünün üzerinden atlıyan Kemal adında bir mektepli çocuğuna çarpmış, makinist çok güzel ve yerinde bir hareketle soğuk kanlılığım muhafaza ederek treni durdurmuştur. Ve genci muhakkak bir ölümden kurtarmıştır. Kemal yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştır. Üsküdar tramvay şirketinin bilançosu İstanbul, 18 — Bugün Üsküdar tramvayları umumi heyeti toplandı. Ve senelik bilançoyu müzakere ve kabul etti Şirketin zararı yoktur. 75 bin liralık bir kân vardır. Buna amortisman dahil değildir. Halkevinde Ehemiyetli bir konferans Önümüzdeki salı günü halkevinde, Türkiye genel kimyagerler kurumunun hazırladığı ehemiyetli ve enteresan bir konferans varda*. Yüksek ziraat enstitüleri ziraî ham med-deler teknolojisi enstitüsü direktörü Prof. Dr. O. Gerngross tarafından verilecek olan bu konferansın mevzuu "Buğday unlarının pişirme kabiliyet ve buniarm tecrübî olarak tes-biti" gibi istisnasmz herkesi yakından alâkadar edecek bir değerdedir. Konferansın özü, pişme kabiliyetine tesir eden, birbirini tamamlıyan muhtelif kimyevi Fıziko - Şimik (kol-II k ün yasın a ait) faktörler; pişme kabiliyetinin tayini için muhtelif tecrübelerdir. Bu tecrübeler salona getirilen aletlerle yapılacak ve getirilen modem âletler hakkında projeksiyonla izahat verilecektir. Konferansa herkes gelebilir. Belediyenin alacağı zam İstanbul, 18 — Belediye telefon, havagazı ve elektrik ücretlerine yapılacak zam karşılığı ile Yeni cami etrafını istimlâk ederek açacak, Eyüp plânlarını yaptıracak, Istanbulda yeni bazı caddeler açacaktır. Yedek subayların ordu hizmetleri Yedek subayların iki yılda bir a-zami kırk beş gün ordu emrinde çalışmaları hakkındaki kanun projesi Kamutayın ruznamesİne alınmıştır. Yarm'ci toplantıda görüşülecektir. Uzunköprü ticaret ve zahire borsası Geliri masrafını karşı Sam ad ğnv dan dolayı kapatılmış olan olan U-zunköpr'i ticaret ve zahire borsasının yeniden açılması bakanlar meclisince kabul edilmiştir. Fotiyadis çiftliğinin taksimi Hazine ile ziraat bankası tarafından topraksız köylüye dağıtılan Fotiyadis çiftliğinin kadastrosunun yapılması işi ilerlemiştir. Kadastro yapılan yerlerdeki tevzi edilen toprak-lann köylü adına tapuları verilmektedir. Taksim işi bittikten sonra o çevrede topraksız üretmen kalıru-yacaktır. "Ulus,, un Dil Yazılan (Batı /• iner sayfada) prefiksi "bol" kelimesinden başka bir şey değildir. Etimolojik şekillerini karşılaştıralım : U) (2) (S) (4) Bol : oğ + ob 4 ol + . Polys: oğ + op + ol + is (ğ) Poly : oğ 4 op 4- ol 4 iğ Görülüyor kı kelimenin her uç şeklinde, asıl anlamı kuran ana kök ile elemanlar hep birdir. (2) numaralı elemanın konsonu "b" ve ' p olabilir. Çünkü bunlar hep bir kategoriden ve aynı semantik fonksiyonda olan iki konsondur. (4) numaralı (iğ) ve ondan değişme (is) ekleri ise kelimenin manasını tamamlıyan ve isimlendiren unsurlardır. Multi Not: 2. — Lâtin dilinde "müteaddit: nombreux" anlamına gelen "multus" kelimesi ile bundan yapılan ve bilim terimi olarak hemen bütün Avrupa dillerine geçen "multi" prefiksi de "bol" kelimesine "yapılmış olmaktık" anlamiv-le bir "t" elemanının ilâvesinden doğmuştur. Bu "multus" kelimesinden eski Fransızcada hem sıfat, h-m de zarf olarak kullanılan "moult" kelimesiyle İtalyanca "moito", İspanyolca "mucho" ve eski Provanaalca "moit" kelimeleri de doğmuştur. Bunlardan yalnız I: Danvolca kelimede hem hem de "t* elemanlarının ortadan kalktığını ve bunların yerine - İspanyol imlâsında "ç" gibi okunan-bir "eh" konsonu geçtiğini görüyoruz. Böylece kelimenin Ispan-yolcasında mutlakıyet ve vuku anlamlan yerine - "çok" kelimesinde görülen - oldukça geniş saha anlamı kaim olmuş oluyor. İspanyolca kelimenin etimolojik şekli şudur: (t) (2) (3) (4) ( uğ -f um + uç + oğ ) (1) uğ: Çokluk anlamına ana köktür. (2) um: Ana kök anlamını ü-zerine alarak temsil eden prensipal elemandır. (3) uç: Bu anlamın oldukça geniş bir sahaya yayıldığını gösteren ektir. (4) Oğ: Kelimeyi isimlendiren ve manasını tamamlıyan süfikstir. Şu halde (maço) kelimesi, "oldukça geniş sahaya yayılmış bir çokluğun adı" olmak lâzım gelir. Lâtin, Fransız, İtalyan, eski Provan sal kelimelerin etimolo -jik şekillerini (bol) ile birlikte karşılaştıralım: (t) (2) v) (4) (s) bol : oğ + ob + ol + . + . multus: uğ + ura + ul + ut +• us (ğ) multi : üğ + üra + ü! + üt + iğ moult : uı; + um + ul 4- ut + molto : oğ + om + ol + ot + og molt : oğ + om + ol + ot + . (1) Oğ, uğ, üğ: Çokluk anlamına ana köktür. (2) Ob. um, üm. om: Ana kök anlamım üzerine alan prensipal elemandır. Bundaki (b) ve (m) konsonlannın aynı kategoriden olduğu ve aynı semantik fonksiyonu yaptığı malûmdur. (3) Ol, ul, ül: Hep manaya şümul ve mutlakıyet veren (. + l) eklerinden ibarettir. Kelimelerin um -mi anlamı burada tamamlanır. Fonetik ve morfolojik olarak (Bol, rmû, mül, mol) şekillerini alan kelimele -rin hepsi de umumî ve mutlak bir çokluğu göstermektedir. (4) Ut, üt, ot: Bu umumî ve mutlak çokluğun yapılmış olduğunu anlatarak manaya müspet-lik katan elemandır. (5) Um, iğ, oğ: - Buradaki (s) de (ğ) den değişme olarak - manayı tamamlıyan ve kelimeyi isimlendiren ektir. Demek olur kî, eski Fransızca (Moult) ve eski provansalca (Molt) kelimeleri alelıtlak umumî bir çokluğun tahakkuk ve vukuunu anlatmaktadır. Lâtince (Multus) kelimesi, Lâtincede ve bütün Avrupa dillerinde kullanılan (Multi) öneki. İtalyanca (Molto) sözü de alelıtlak ve umumi bir çokluğun tahakkuk ve vukuunun adıdır. Görülüyor ki Grekçeden gelmiş denilen (poli) ve Lâtinceden alınmış denilen (multi) kelimeleriyle bunlum türlü dillerdeki şekilleri hep Türkçenin (bol) kelimesinden çıkıyor. Hu s Not: 3. — Fransızca (plus), (plusieurs) ve (plurîel) kelimelerinin esası da yine Türkçe (bol) ile birleşmektedir. (Plus) kelimesi Lâtince (plûs)-tan gelmektedir. Kelimenin sonunda isİmlendirici rolü oynıyan (s) bir (ğ) den değişme olduğuna göre etimolojik şekli: (1) (2) (3) (4) ( uğ + up -f ul + uğ ) ^ _ olur. Bu da (bol) un sonuna isİmlendirici bir unsur ilavesinden ibarettir. (Plusieurs) kelimesinin halk Lâtincesinde farzedilen şekli [1] (plusiores) tir. Eski Provansalcaaı (plazor) dur. Lâtince asıl kaynak yine (plus) kelimesidir. Buna te- karrtir vc temerküz nnl.ımıylc bir^ (t) elemanı katılmıştır. (Plurîel) kelimesine gelince: ancak 16 ıncı asırda ortaya konan bu kelimenin Lâtincesi (pluralis)-tir. Eskiden (plurier), (plurel) ve (plurer) şekilleri de var îdi. Görülüyor ki bu kelimede de tekar-rür ve temerküz anlatan bir (r) elemanı ile onu yeniden sıfat haline getiren bir (I) elemanı ilâve edilmiştir. Bu kelimelerin hepsi de (plas) aslmdan geldiğine göre, bütün brj serinin de Türkçe (bol) dan baş- • ka bir şey olmadığı kolayca anlaşılır. Küf Not: 4. — Arapça denilen (kül) kelimesi de (bol) un (b) si birinci kategoriden olan (k) ye değişerek vücut bulmuştur. Türkçede (külçe) ve (külte) gibi kelimelerin bulunması da bu (kül) ün (l)-sî iki (eştirilerek arapçaya m ale dilmesi sonradan olduğunu gösterir. Etimolojik şekilleri karşılaştırarak m: (D (2) (3) Bol: oğ 4 ob 4 ol Kül: uğ + tik + ül jVof: 5. — Arapça denilen (külte) kelimesi de Türkçe (kütte)-nİn [2] elemnnlarmm yerlerini defistirmesiyle kurulmuştur: (t) (2) (3) (4) (S) Külte: üğ 4- tik + 51 4- üt 4- «f? Kütle: üğ 4- ük 4 üt + ül 4 eğ-Görülüyor ki Türkçenin (bol) kelimesi türlü dillerdeki birçok kelimeye kaynak ofauuiıtıv, f31. /. JV. DİLMEN [I] Halk Lâtincesi denilen dil esasen Lâtince tesiri altında kalmış olan galların hulk dili demektir. Bunda "farzedilen" şekiller ise dilde tesadüf edilmemiş ve ancak etimolojik bakımdan olmuş olması tahmin edilmiş şekillerdir. [2] Külte, demet anlamına olarak "Karayım Metinleri" inde v# "Babus" ta yazılıdır. [3] Çokluk anlatan başka kelimelerin analizine devam edeceğiz. ULUS 20 nisan 1936 pazartesi Som haberler üçüncü sayfamızdadır ONYSDİNCİ YIL. NO: 5289 ADIMIZ, ANDIMIZDIR I! eryeme kuru»* İLK KAĞIDIMIZ Dun İzmit fabrikasının yaptığı ilk kâğıt, sevinç içinde olan halkın ellerinde dolaşmıştır İzmit kâğıd fabrikasında karton makinesinin perdah kısmı Yıllardan beridir, giriştiğimiz endüstri savaşında yeni bir zaferimizi daha, bugün müjdelemekte seviniyoruz: Ekonomi ve kültür hayatımızdaki değerini uzun boylu anlatmağa lüzum olmıyan kâ • ğıdt da kendi ülkemizde yapmak için İzmit'te açtığımız kâğtd fab-dün ilk kâğıdım yapma tec- rübesini muvaffakiyetle başarmıştır. Bu haberi veren Ajans telgrafı diyor ki: İzmit, 19 (A.A.) — tyin kâğıd fabrikasında ilk b>d yapıldı. Yapılpn bandlık kâğıdı olup ilk tecrübe muvaffakiyetle neticelendi. Kâğıdlar halkın sevinci arasında elden ele dolaşmıştır. */t-A'fıı ğilıır ('ünitelik frvnsa çıplakmış ! F. R. ATAY Kimseyi rahatsız etmemek için yer ve adam ismi söylemek istemiyorum: Akdeniz kazalarımızdan bi rinin mezarlığında asırlık üç çınar vardı. Belediye, mezarlığın park yapılmasına karar verdi ve merkez mühendisine bir plân yapmasını rica etti. Bizde, garibtir, göz hekimine midenizi muayene ettirmek, veya dibinizi profesör Neşet Ömere çıkartmak aklınıza gelmez. Hayatımızı ilginlendirdiği için, tıp anlayışımız gereği gibi ilerlemiştir. Fakat ihtisas ne olduğunu sormaksızın, bir mühendise her türlü yol, hir türlü yapı, köprü, bahçe ısmarlarız. Hattâ bir mimarın aynı zamanda ev, gar, banka, silo, şehir ve kasaba plânı, yahud park veya bahçe yapamıyarağım da o kadar düşünmeyiz. Memleketin tabii güzelliğini ve bayındırlığını en yadından, paradan fazla yakından alâkalandıran bu ihtisas devrine mümkün olduğu kadar süratle varmalıyız. Her ne ise, mühendis, evinde, mezarlığın basit hartası üzerinde, bir bahçe resmi çiziyor. Plân yere tatbik olunduğunda, asırlık ağaç -lar mühendisin yollarının üs -tüne düşüyor: " — Ya bu akaçları kesersiniz, diyor, yahud bahçenizi yapmam!" Kazanın belediye reisi Ankara-da bize ağaçların kesilmesine mecbur olduklarını hikâye etti. Meşhur İngiliz sözünü tekrar hatırladım: "yapılan bir yolun önüne ağaç raslgelirse, ağaç kesilmez, yol sapar!" Bura gazetelerinde, Fransa'nın çıplaklığı davasının tekrar mİ'na-ka--a edüdiğini okuduğum vakit, bu vaka hatırıma geldi. F.'rafıma baktım: Fransa'nın belki hiç bir tarafında hi?im orman diyeceki -miz büyüklükte ağaçlıkların görünmediği seyir noktası yoktur. Eğer bu memleket ağaçsıztık ıstı-(Sonu 5. inci sayfadu) Onüçlerin raporu neşredildi RAPOR KOMİTECE İTTİFAKLA KABIL OLUNDU. Cenevre, 19 (A.A.) — Onüçler komitesi, dün aksam yaptığı toplantıda, habeş meselesinin halline aid konuşmaların yarıda kaldığını bildiren B. Madariaganrn raporunu ittifakla kabul etmiştir. Cenevre, 19 (A.A.) — Milletler cemiyeti genel sekreterliği dün akşam (Sonu 5. inci tayfada) Boğazlar için verdiğimiz notaya Sovyetlerin cevabı Moskova, 19 (A.A.) — Sovyet Sosyalist Cumuriyetleri Birlimi hükümeti dış işleri komiserliği tarafından Türkiye'nin Moskova Büyük Elçisine verilen cevabi no. ta suretidir: " 11 nisan 1936 tarihli notanın alındığını bildirmekle kesbîşeref eylerim. Türkiye Cumuriyeti hükümeti, bu notada boğazlar mukavelesinin müzakeresine iştirak etmiş olan devletlere, boğazlar reji. mini türk topraklarının ihlâlden masuniyeti için elzem olan emniyet şartları içinde ve Akdenizle Karadeniz arasında tecim seyrise-ferinin müstemir bir surette inkişafı için daha liberal bir ruh dahilinde tanzimine matuf anlaşmala. nn en kısa bir müddet zarfında akdi hakkında müzakereye girişilmesini teklif etmektedir. Buna binaen. Sovyet Sosyalist Cumuriyetleri Birliği hükümeti tarafından aşağıdaki hususları nazarı ittilaınıza vazetmeye memur edil mîş bulunuyorum. Sovyetler Birliği hükümeti bo. gazlar rejimi meselesi hakkındaki fikrini müteaddit vesilelerle ve tam bir vuzuh ile bildirmiştir. Mezkûr hükümet, daima bu bölgede Türkiye'nin hâkimiyetini ta -mamen muhafaza etmek lâ/ım olduğu vc bu hâkimiyetin boğaklar da barışın ve huzurun muhafazası için elzem bir şart olduğu kanaatinde bulunmuştur. Bu prensip türk . sovyet mua -hedeleriyle teyid edilmiş ve Sovyet heyeti murahhasasının 1922 -1923 de Lozan konferansında yaptığı tekliflere de esas teşkil etmiştir Sovyet hükümetinin boğazlar rejimi meselesi hakkındaki noktai nazarında hiç bir değişiklik vuku bulmamıştır. Sovyet hükümeti. Türkiye hü-(Sonu 3. üncü sayfada) Dünkü spor hareketleri Ânkarada Muhafız gücü Çankayayı 6-3 Altınordu Gençler birliğini 1 0 yendi İstanbıdda Galatasaray Fenere 0-7 Güneş BeşiktaşaO-2 yenildi Dün Ankara mıntakası ikinci devre lik maçlarına devam edildi. Her iki alanda da maç vardı. Havanın rüzgârlı ve biraz da serin . V un.» rağmen Muhafız Gücü alanındaki maç'nr epiyce seyirci toplamıştı. Muhafız Gücü alanında: Saat 14.30 dan sonra Çankaya -Mu'ıafız gücü maçı başladı. Çankaya: Salâhaddin - Fuad, Ra-p - Rasim, iskender, Kr.mil - Abbas, Ömer. Or-hr.n, Ömer, Otman. Muhafız Gücü: Mahir - Saffet, Nacİ - İbrahim, Bekir, Gazi - Hayri, Naim, Ahmed, Sedad. Ali. Şeklinde birer takım çıkarmışlardı. Maçın hakemi Muhafız Gücünden Salâhaddin idi. Çankaya rüzgâr ve güneşe karşı oynuyordu. Buna rağmen ilk dakikalarda güzel bir sayı çıkardılar. Fakat bunun arkası gelmedi. Muhafız Gücü biri penaltıdan olmak üzere 4 gol yaptı. Ve birinci devreyi 4-1 gibi iyi bîr netice ile kazandı. İkinci devre, daha heyecanlı ve zevkli oldu. Bu defa rüzgâr ve güneşi arkasına alan ÇankayA açık ve seri oynamağa başladı. Fakat, biri firi-kikten, diğeri penaltıdan olmak üzere ancak 2 gol yapabildiler. Buna karşılık Muhafız Gücü daha 2 gol a-tarak maçı 2-6 kazandı. Dün hava rüzgârlı olmasaydı, Çankaya • Muhafız Gücü arasındaki bu maçın çok güzel olacağı anlaşılıyordu. Boy ve atletik kabiliyetleri müsait olmadığı halde Çankayalılar havadan oynamak istediler. Daha doğrusu Muhafız Gücünün oyununa uydular ve top kontrolünü kaybederek, büyük gol farkiyle yenildiler. İskender for-vt-d hattına geçinceye kadar çok iyi idi. Abbas, Fuad ve Kâmil de takımın bel kemiğini teşkil ettiler. Muhafız Gücü takımı, güzel kurulmuştu. Bu şekilde çalışırlarsa önümüzdeki maçlarda likin ön safındaki (Sonu 6. ıncı sayfada) BALDVININ NUTKU Ancak vakti gelince çekileceğini söyleyen ingiliz başbakanı arsıulmıl meseleler hakkında fikirini anlatıyor Londra, 19 (A.A.) — B. Bald -vin, Vorçester muhafazakâr partisi birliğinde dün öğleden sonra verdiği nutukta, yakında çekileceği hakkındaki haberleri tekzib ederek: " — Ancak vaktim geldiği zaman çekileceğim, her hangi bir gayri memnun isteği üzerine değil" demiştir. B. Baldvin dış siyasadan bahs -ederek demiştir ki: ¦ — Son zamanlarda, çok büyük ehemiyeti haiz iki arsıulusal hâdise ile meşgulüz: İki ehemiyetli mesele Almanyanın tekrar silâhlanması ve mütearriz bir devlete karşı Cenevre paktı hükümlerinin tatbiki teşebbüsü. Bu iki hâdise bana büyük Britanyanın tekrar silâhlan -masının zarurî olduğu kanatini vermiştir. Milletler cemiyeti maalesef evrensel olamamıştır. Muazzam askerî ve endüstriel kaynaklara malik büyük devletler - Bir -leşik Amerika, Japonya, Almanya - bugün milletler cemiyetinin dışındadırlar. Cemiyetin karar -(aştırdığı zecrî tedbirlerin kuvvetini azaltan onların yokluğudur. Cenevre kurumu, bîr memleket harba girmeğe karar verdiği ve anlaşmazlığı hakeme havale etmekten imtina ettiği takdirde, harbi durdurabilecek kadar tesirli bir makanizma olmağa henüz muvaffak olamamıştır. Bundan baş ka zecrî tedbirler kuvvet ve abluka gibi kati tedbirlerle#^ağlamlas-tırılmadıkça kuvvetlerinin büyük bir kısmını kavbe'mehte ve yavaş tesir etmektedirler." İtalyan gazetelerinin hüvumlurı B. Baldvin, bı.nd^n sonra, it-* 1-yan gazetelerinin hücumuna karşı Vorçester,de bir nutuk veren ingit:z başbakanı B. Baldvin B. Eden'i müdafaa etmiş ve demiştir kî: " — Bu hücumlar iki yanlışa dayanmaktadır. B. Eden'in siyasası bütün Britanya hükümetinin sıya-sasıdır. Dış Bakanımızın şahsına mahsus bir siyasa değildir. Ben, bu siyasanın, bütün Britinya'nın yardımını kazanmış olduğuna kaniim. İtalyanların ikinci yanlışı, (Sonu 3. üncü sayfada) "Ulus,, un Dil Yazılan Çokluk Anlatan kelimelerin «Güneş-Dil* esaslarına göre analizi PEK (Pek) kelimesinin dilimizde iki kullanılışı vardır. Bunlardan biri sıfat gibi, öteki de edat veya zarf gibi kullanılışıdır. I. — Sıfat gibi kullanıldığı zaman (pek) in manaları şudur: "I, Sert, katı, sulp, dürüst: "yer pek idi; 2. kavi, muhkem, ''metin, sağlam: karnı tok, sırtı "pek; 3. merhametsiz, acımaz: "pek yürekli; 4. dayanır, cefakeş: "pek canlı; 5. dönmez, muannit, "anut: pek baçlı." [1 ]. Bu kelimeden şu iş sözleri yapılır: "Pekitmek. — f. sertleştirmek, "katılaştırmak; 2. sıkılamak, per-"çin etmek, tahkim ve tarsin etmek" ; "Pekiştirmek. — I. sertleştir-"mek, katılaştırmak; 2. sağlamlat "mak, tahkim ve takviye etmek"; "Pekişmek. — /. sertleşmek, ka-"tılaşmak; 2. sıkışmak, tıkun-"mek" \2\. [1] Şemsettin Sami: Kamusu Türki, cilt: 1, sahile: 357. [2] Şemsettin Sami: Kamusu Türki. cilt: 1. sahife: 357. Aynı kelimeden şu üremeler de vardır: "Pekçe. — /. ziyadece, çokça; ''2. hızlıca, yüksekçe seste"; "Peklik. — I. sertlik, katılık, "salâbet; 2. şiddet, kuvvet; 3. sag-"lamltk, metanet; 4. kabız, inkt-"baz; 5. hasislik, hisset" \3]. "Pek" kelimesi Osmanlı ve Kırım lehçelerinde "pek, çok, kuvvetli" anlamlarına ve Uygur lehçesinde "bağ, tahkim, kuvvetli, muhkem" manalarına gelİı [4). Kelimenin "bek, bik, berk" şekilleri de vardır. Kırgız. Çağatay, Tarancı lehçelerinde "bek" kelimesi "pek" ve "muhkem" anlam-larınadır. Kazan leh«"''sind* ''Kik" sözünün manası, "pek" ve "kuvvetli" dir. [51. Berk "Berk" kelimesiyle üremeleri hakkında şu izahları da aU'ım: (Sonu 2. inci sayfada) \3\ Şemsettin Sami: Kamusu Türki, cilt: 1, sahife: 357. [4\ Radlof: Türk Lehçeler Lj-gati Denemesi, cilt: IV. [5] Radlof: Türk Lehçeler Lügati Denemesi, cilt: IV. ULUS 20 NİSAN 1335 PAZARTilSl İÇ HA BERLER Düşünürler Usta işi h Size yeni bir eserden bahsedeceğim. Öyle bir eser ki, şahsî hırs ve hascd kavgalarının dışında, yüksek değerde bir harekete şahit olmak için yıllar yılı beklemek zo-run.la kalan edebiyat âlemimizde bir hâdise olmaya namzeddir: Hususiyle bize. bir kitabın üzerinde ilk defa gördüğümüz yeni bir isim getirdiği göz önünde tutulursa. Daha önce neşredilmiş bir iki amatör yansı İstisna edilirse, ilk hikâyesi iki sene önce "Varlık" ta çıkmış olan ve o zamandanheri gerek bu mecmuada ve gerekse başka yerlerde imzasma sık sık rastlanan Said Faik. küçük hikâye ve nesirlerini, SEMAVER (*) adıru taşıvan bir cildde topladı. Edebiyata karşı alâkalarını son günlere kadar sıkı bir surette muhafaza etmiş olanların bu imza altında çıkan yazıların büvük değerini ve bu eenç ismin etrafını cev-reliven şöhretin iki yıldanberi gözle görünür şekilde genişlemesini müşahede ve takib etmek fırsatını bulmuşlardır. Bu itibarla Said Faik'i onlara tanıtmaya çalışacak değilim. Fakat gündelik işleri edebî ak-tüalite ile sıkı bir rabıta muhafaza etmelerine imkân vermemekle beraber, güzel eserlerin özlemini içlerinde duymakta geri kalmı-yanlara bu ehemiyetli hâdiseyi haber vermek fırsatını da kaçırmak istemiyorum. Her şeyden önce şunu kaydetmeliyim ki, Said Faik.in bu ilk esçri. bizi, ilerisi için ümid veren ve bu itibarla da teşvik edilmesinde favda bulunan bir istidadla değil fakat olgun ve yüksek bir kabiliyetle karşılaştırıyor. Bununla, şüphesiz kî sanatının henüz daha ilk merhalesinde bulunan bu genç edibin, varabileceği en yüksek sanat mertebesine erişmiş olduğunu söylemek istiyor değilim. Sadece, "Semaver" müellifinin, şimdiden hesaba katılması ve edebiyat kıymetlerimiz arasmda tasnif edilmesi lâzımgelen bir şahsiyet olduğunu tebarüz ettirmeye çalışıyorum. Bu İlk eseri, Said Faik'in yarınki edebî hüviyetini şimdiden tah-rr»m etmeye imkân verebilir mi? Bir sanatkârın, meslekî hayattn-da ne kadar büyük ve umulmadık istihaleler geçirebileceğini hatırdan çıkarmamakla beraber, biz Semaverle şimdiden teşekkül etmiş ve bu itibarla üzerinde müşahede ve tahliller yürütebileceğimiz bir hüviyet karşısında bulunuyoruz. Semaver'de yer almış olan nesir parçalan (bunları nesir adı altında sınıflamak da pek doğru olmasa gerek) küçük veya büyük hikâyeler iyice tetkik edilirse aralarında basit bir kısalık ve uzunluk farkından başka esaslı bir tarz ve strüktür ayrılığı olmadığı görülür. Bütün bu vanlarm hemen hepsinde, muharrir, geçmiş zamanlarının hafızasına nakşetmiş olduğu enstantane veya pozları, belki kendi de farkında olmadan muhayyelesinin üzerinde yapmış olduğu lotuslarla bire anlatan bir tnüşahid vaziyetindedir. Bellidiı ki bu tuhlolar, hayatta hikâve motifi, mevm ve bariz karakterler arı yan fnik hikayecinin soğuk ve ebirktif göziyle tesbit eJilmis değildirler. Bunlann her birinde, et-rafmdaki insanlara karsı z imanına ve yerine pöre, sevgi, alâka ve merhamet hisleriyle duygulu bir knlhin şırak ve canlı ateşini duy-mamava imkân yoktur. Onun içindir kİ bu hikâyeleri biz, sadece lahora tu var masasına serilmiş bir jlmî etüd gibi yalnız merakla de- (*) Semaver. Said Faik. Küçük hikâyeler. Remzi Kilabevİ, İstanbul. 160 tnvtta. 50 kuruş. ir ilk eser ğil, fakat onlarla aramızda birdenbire ve nasıl vücud bulduğunu farkedemediğimiz bir yakınlığın, bir bağın teşekkül ettiğini hissederek, sürükleyici bir alâka ile, ve dimağımızdan çok hislerimiz harekete gelerek, okuyoruz. Said Faik klâsik manasiyle bir hikayeci midir? Bu suale cevab verebilmek için evvela klâsik ma-nasivle hikayecinin ne olduğunu tarif etmek icab eder. Şüphesiz, bir BaLzac. bir Flaubert, bir Mau-passant klâsik manada hikayeciye misal olarak ileri sürülebilir. Fakat âdeta cemivet mekanizmasının nasıl islediğini tesbite çalıştıkları hissini veren ve çok defa kendilerini mevzularından tecrid ederek, ölmek üzere olan hastası üzerinde yeni hir tıbbî müşahedenin sevrini takib ettiği için memnun hekim gibi, şahıslarına karsı tamamivle ohiektif bir tavur almaya muvaffak olan romancılar vanında insanları, ve belki en keskin ve derin bir görüşle, kendi içlerinde seyreden ve şahsî menşurlarından geçirerek hatıralarının çerçevesi içinde bize sevrettiren bir Proust ve hattâ bir Dostoye-vski daha mı az hikayecidirler? Said Faik'in edebî şahsiyetini derhal bu ikinci nevi edibler arasında tasnif etmekte tereddüd etmiyoruz. Çünkü bütün yazılarında bir otobiyografik hikâye kokusu veya hiç olmazsa tanımış olduğu İnsanların portrelerini buluyoruz. Said Faik'in çok orijinal olan tekniğini ve üslubunu da ayn bir yazıyla tahlil edeceğiz. YAŞAR NABÎ Kısa Memleket Haberleri Ciresunda imar içleri Giresun belediyesi bir sebze hali yaptırmaktadır, iskele boyundaki karakol binasının yapısına da başlanmıştır. Saz şâiri Karacaojjlan için Adana halkevi halk sairi Karaca Oğlan için bir gece tertİb etmektedir. Bu geceye Adana havalisinin bütün saz şairleri iştirak edeceklerdir. Adana muallimlerinin tasarruf sandığı Adana muallimleri kendi aralarında halkevinde toplanarak bir tasarruf san. dığı kurmak için müzakerelerde bulunmuşlar ve aralarından bir müteşcbhjs heyet seçmişlerdir. Kunyada tırtıllarla mücadele Konya tarım direktörlüğü Konya merkezinde ve kazalarında meyva ağaçlarına musallad olan tırtıllarla mücadeleye girişmiştir. Bu hususta halkımız da memurlara yardım etmektedirler. Erzurum tekrar elektriğe kavuştu Belediyeye aid dizel motorunun bozulmasından dolayı 10 aydanberi ışıktan mahrum kalan Erzurum, bayındır- Lk bakanlığının verdiği 80 beygir kuvvetinde bir motorle yeniden nura kavuşmuştur Bunun için Erzurum belediyesi bir tören tertib etmiştir. Seyyar kiitüpanelerin muvaffakiyeti Balıkesir halkevînin kurduğu seyyar kütüpanenin Karaman köyüne götürüL düğünü evvelce yazmıştık. Halk büyük bir istekle karşıladığı için kütüpane daha 10 gün burada kaldıktan sonra başka köylere gönderilecektir. 23 Nisan Size çocuğu düşündürecek haftanın başlangıcıdır. İSTANBUL TELEFONLARI: B. Hitler'in yıldönümü İstanbul, 19 — Alman devlet reisi B. Hitlerin yıldönümü Tötonya'da konsolosun ve alman kolonisinin iiâ-rak ettiği bir toplantıda kutlandı. B. Kammerer gitti İstanbul, 19 — Fransanın Ankara eski büyük elçisi B. Kammerer bu akşam Parise hareket etti. Vitrin müsabakasında kazananlar İstanbul, 19 — Tasarruf haftası dolayisiyle tertip olunan vitrin mıi \ bakasında kazananlara Halkevinde madalyalar verildi. Bir otomobil kazası İstanbul, 19 — Beşiktaşta bir otomobil bir askere çarparak ağrr yaraladı. Işık söndürme tecrübeleri Osmaniye, 19 (A.A.) — Dün gece kaza merkezinde ışık söndürme denemesi yapılmış ve muvafakiyetle netice. 1 erimiştir. (Başı 1. inci tayfada) "Berk. — (ufat olarak) I. pek, "katı, $ert; 2. sağlam, metin, muh-"kem: (edat olarak) pek, sağlam "[ "pek" lafzı bunun mu'ıalfefı "olsa gerektir.]"; 'Berkitmek. — pekitmek, katı-"laşttrmak. takviye ve tahkim et-"mek"; ' Rr-rklik. — peklik, katılık, mert- "lik"; "Berkinmek. — pekişmek, katı-"lanmak' [6* j. "Bergİe, bergee. — büyümek, "çoğalmak (kuvvet ve kudret hak-"kırda)"; •'Berke, berkke. — pek, fevka-"lâ-Je. fevkalhnt. muhkem. iv1, gü-"zel (Buriyat lehçesinde Brrke sss "coh): B^rke ispittere — pek çok "içtiler; B*rke ıtaata — pek çok "ağladı" [71 Bet - Bert Sondaki yerine "t" gelerek "bert" ve bundan "r" de düşerek "bet" şekilleri de vardır: "Bert. — (Uygurca perk ve Ka-"zanca bert) : iyi, mümtaz, maruf, "fevkalâde, harikulade, mühim, "güzel, en iyi, pek, cesur, cesaret, "en âli derecede: Bert tınını — "pek soğuk; Bert aptah - pek "kuvvetli sahir; Bert sanaargı = "pek elim, pek acı."; "Bet. — pek fevkalâde, bert" m. Pek: zarf II. — Zarf ve edat olarak "pek" söziyle benzerlerinin manaları da fudur: "Pek. — 7. çok, ziyade, gayet: "pek iyi, pek güzel, pek yoruldum; 2. süratle, hızla, hızlı olarak: pek "yürümek, pek koşmak; 3. yüksek "sesle, bağırarak: pek söylemek; "4. şiddet ve kuvvetle: pek vur-"mak: 5. sağlam, sıkı, metanetle: "pek dikmek" [9]. Analiz Şimdi, (pek) kelimesinin etimolojik şeklini analiz edelim: (t) (V (3) ( eğ -f- ep 4 ek ) (t) Eğ: Ana köktür. Kelimenin [6] Şemsettin Sami: Kamusu Tür kî. cilt: 1, sahile: 289. [7] Pekarski: Yakut Dili Lügati, sahife: 440 ve 433. [8] Pekarski: Yakut Dili Lügati, sahife: 442 ve 447. [9\ Şemsettin Sami: Kamusu Türki. cilt: 1, sahife: 357. Zonguldak haberleri Yokıtul çocuklara yardım Zonguldak, 19 (A.A.) — Çocuk esirgeme kurumu bugün yıllık toplantısını alâkalı bir surette yapmış ve yoksul yavrular için geniş Ölçüde yardım yapılmasını kararlaştırmıştır. Çocuk haftası i. çin zengin programlar ve müsamereler hazırlanmıştır. Ilulkcvinde konferans Bu akşam halkevinde çok kalabalık halk kütlesi huzurunda Havza baş müfettişi Cemal Aysan tarafından kömür ve müştakkatı sanayii hakkında bir konferans verilmiş ve halkevi gösterit kolu Kahraman piyesini büyük bir muvaf. fakiyetle temsil etmiştir. Vilayetin 936 büdcesi Genel meclis ilin 700 bin küsur liralık 936 bütçesini denk olarak tesbit vc programını da kabul ve tesbit ederek bugün toplantısına son vermiştir. Yoksul çiftçilere buğday dağıtılıyor Kızılay kurumu yoksul köylülere buğday dağı tim ya başlamıştır. Bundan başka hususî idareden 3000 ve işçiler birliğinden de beş bin lira yardım yapılması kararlaştırılmıştır. manalarına göre "kuvvet, kudret, çokluk'* anlamlarına gelir. (2) Ep: Ana kökü temsil eden ve onun manasını üzerine alan prensipal elemandır. (Eğ ep — eğep) seklinde ana kök, prensipal elemanla kaynaşınca (ep) sekli ortaya çıkar ki, (epiy) kelimesinin de (ep 4 İyi) oMuTm malûmdur Simdİve kadar yalnız u-I.it için basa getirilmiş bir nıın-*ız sör sanılan (ep) in "çok, oldukça" anlamına tam bir kelime olduğu böylece anU|ilmış oluyor. (3) Ek: Kelimevi tarnamlıyan »e isimlendiren ektir. Bu ekin vokalinin tesiriyle (ep) elemanının vokr.lİ de düşerek kelime, son fonet'k ve morfolojik sek,:ni almış olur: Pek. (Pek): "çokluk, kuvvet, kudret kendisinde temessül eden" e delâlet eden bir kelimedir. Bu mana, yukarda sıfat ve zarf olarak sayılan manaların hepsini toplıyan geniş ve esaslı anlamdır. Kelimenin (berk) ve (perk) sakillerinde, aynı etimolojik şekli tekarrür ve temerküz manasiyle bir (r) elemanı ilâve edilmiş ohır ki, bu halde de "çokluk, kuvvet, kudret kendisinde tekarrür ve temerküz eden" e delâlet eder. "Bet" ve "bert" şekillerine gelince, bunlarda son İsimlendirİci ek yerine "vuku ve hudus manasiyle bir elamanı gelimistir. Bu halde "çokluk, kuvvet, Ir-dret kendisinde temessül etmiş olan", yehut "tekarrür ve temerküz et-mi olan" anlamı çıkar. Görülüyor ki bütün şekiller ana manada birleşmektedir. (Pek) kelimesine bir çok ekler getirilerek yapılan (peklik, pekçe, pekitmek, pekişmek, pekiştirmek) kelimeleri île aynı yolda (berk)-ten üreyen (berklik, berkitmek, berkitmek...) kelimelerinin kuruluşları, h°p kelim*nİn ana manasını kuvvelendirmektedir. Bunları, katılan ekler bakımından, şöyle gösterebiliriz: Peklik, Berklik (D (2) T. Pek -f U -f ik Berk -f il -f ik (1) İl: Manayı engin bir sahaya naklederek sıfatlaştıran ektir. (2) Ik: Bu sıfat anlamlı kelimeyi yeniden isimlendiren ektir. Bu halde (pektik) ve (berklik) "kuvvet, kudret, çokluk kendisin- Adapazan halkevi çalışmaları Son aylar içinde Adapazarı ha'kevi, çok faydalı bir konferans serisi tertib etmiştir. Zehirli gazlar kınferansiyle başlıyan bu seri, tarihte türk, büyük harbte türk mevzulariyle her pazar devam etmekte vc çok rağbet görmektedir. Halkcvine, bu konferanslarla birlikte, ulusal marş vc şarkılarımızı halka emretmek için bir kurs açmış ve ilk dersine İst klâj marşımızla başlamıştır. Evimizde fransızça ve rauzîk dersle, ri de. son gönlerde kuvvetli bir yola gir miş bulunmaktadır. Adapazarı halkevi güzel sanatlar kolu, tanı bir bando ile ayrıca güzel de bir caz tc;kil etmiştir. Evin güzel tertiblenen vc gittik-e zenginleşen kütupaneesi gün gc-likeı çevrede büyük bir alâka vc rağbet kazanmaktadır. İzmit'te bir konferans izmît, 19 (A.A.) — Halkevimizin daveti üzerine Eminönü halkevi başkanı Agâh Sim bugün şehrimize gelerek halkevi salonunda türk dilinde sadelik cereyanı hakkında konferans vermiştir. Konferansı büyük bir kalabalık dikkatle dinlemiştir. de alelıtlak temessül veya temerküz etmiş olma halinin adı" demek olur. Pekçe O) (2) II. Pek -f eç 4- eğ (1) Eç: Manayı merkezden u-zakça bir sahaya naklederek ana •üje veya objede bu anlamın varlığını a m İtan ektir. (2) Eğ: Bu azaltılmış anlamı tamnmlrvan ektir. Bm tınMe (pehee) "kuvvet, kud-rel, çortiuK kci.ı. . ı t-.- bulunan" anlamını verir. Pekitmek, Bcrlâtmch (') (2) (3) III. Pek -f it 4- im -f ek Berk 4 it + im -f ek (1) İt; Yapıcılık, yaptırrcılrk anlamlariyle keilme manasmın yapılmış ve yaptırılmış olduğunu gösterir. (2) İm: Süje veya objeye delâlet eder. (3) Ek: Kelimeyi tamamlar ve isimlendirir. Bu analize göre (pekitmek) ve (berkitmek): "bir sü»e veya objede kuvvet, kudret,çokluk anlamların m temessül veya temerküz ettirildiğinin ifadesi" olmuş ohrr. ' Pekişmek* Berkişmek (1) (2) (3) IV. Pek + İs 4 im 4- ek Berk 4- is 4- ün 4 ek (1) İş: Kelime anlamını oldukça geniş bir sahada bulunan (2) İm: Süje veya objelerinde (3) Ek: ile ifade eden bu kelimeler, "kuvvet, kudret, çokluk anlamlarının oldukça uzak sahadaki süje veya objede temessül veya temerküzünün ifadesi" olmuş olur. Bu kelimelere (iş) ekinden sonra "failiyet" anlamiyle "it* ve "tekarrür ve temerküz" manasiyle "ir" de katılarak (pekiştirmek) ve (berkittirmek) sözleri kurulur ki bunlar da "kuvvet, kudret, çokluk anlamlarını oldukça uzak sabadaki bîr süje veya obje üzerinde temerküz ettirmek" anlamına gelirler. Irte "Güne* - Dil" teorisinin bir kelimeye ve ondan üreme sîzlere manı vp'isî bu kadar e?aûS ve geni» bir ölçüdedir. flOl. /. N. DİLMEN [10] Pek. berk. hert.. kelimeleriyle ilişikli olan ve başka diller den sanılan kelimeler hakkındi da yarın izahat verilecektir. "Ulus,, un Dil Yazılan ULUS 21 NİSAN 1936 SAM Son haberler üçüncü Isayfamızdadır ON YEDİNCİ YİL. NO: 5290 ADIMIZ. ANDIMIZDIR T Heryerdc 5 kuruş Milletler cemiyeti konseyi dün toplandı Öğleden önceki toplantıda B. dö Madariaga örmelerin raporunu okudu - BB. Aloisi ve Volde Marianı hükümetle rinin görüşlerini anlattılar B. Eden uzlaşma işinin neticesiz kaldığını söyledi Cenevre, 20 A. A.) — Milletler Cemiyeti konseyi bugün saat 10,30 da top -lanmı;trr. Konseyde ingiltere'yi B. Eden, Fransayı da B. Pol Bonkur irm sil etmektedir. B. Flanden ancak e-heeniyetli bir değişiklik olursa Cenevre'ye gelecek -tir. Konseyin va •_ z i yeti, meselâ A- disababa'nm işgali ingiliz ve fransız ve fa muz seçimlerinin neticesi gibi, ara yerde ortaya çıkması ihtimali o-lan hâdiselerin yardımiyle gözden geçirilmek üaere 11 mayıs tarihine kadar geciktirilmesi ihtimali vardır. On üçlerin raporu Toplantının basında B. db Madar-İaga on üçler komitesi raporunu okumuştur. Bu rapora göre, muhasama-durması ve vaaiyetin ni- tesi reisi ve ispanyol delegesi sıfatiy le başka bir diyeceği olmadığını soy-lemiftir Giiriitmelrr ayAdıktan sonra Görüşmeleri açan Milletler Cemi yeti konseyi başkanı İtalya ve llabc sis*an delegelerine sök verm:,'.ir. İlk olarak söz alan İtalya dele gesİ B. Aloİsî Habeşistanın İtalya 1. ¦ (Sonu 6. ıncı sayfada) (Gündelik NOTAMIZ ETRAFINDA F. R. AT AY Yıllarca uğrattıktan sonra, Ka-mâlist Türkiye'nin barışçılığı hakikatini herkese anlatabildik. Boğazlar meselesi hakkındaki notamız, bugüne kadar, bizim gördüğümüz gazetelerde hiç bir menfi ve füpheli tefsir bulmamıştır. Barışçı olduğumuz kadar, Türkiyenin emniyet ve hürriyet davasına bağlıyız. İki taraflı, bir kaç taraflı veya her taraflı bütün anlaşmalarda dünya barışının ve Türkiye güvenliğinin gerçek da-yarıçları olup olmadığını ararız. Taarruz etmek ne kadar fikrimizden uzaksa, taarruza uğramak tehlikesini o kadar imkânsızlaştır-mak isteriz. 20 milyona yakın bir insanlık parçasını, kendi Öz yurdu üstünde yüksek bir saadet ve medeniyet haline kavuşturmak istiyoruz. Komşularımız bizden emin oldukları kadar, uzak yakın, bütün emperyalizm hırslarından rahat olmalıyız. Herkes bilmelidir ki Türkiye tarafından hiç bir tehlike yoktur ve onun kadar bilmelidir ki Türkiyenin millî müdafaa azmi, sarsılmaz ve Ölçülmez bir kuvvettedir. Sözmü verdik, sonuna kadar tutarız. Barış nizamının devamı için yardım etmekliğimiz gerekirse, bunun için hiç bir şey esirgemeyiz. En hakiki iki harb tehlikesinden biri emperyalizm ise, ikincisi emperyalizm taarruzlarına karşı yalnız veya müşterek. fak*t sağlam ve kat'î emniyetlerin kurulmamış olmasıdır. Kuvvet' in taar-niT hırsı k*dar, zaafta müdafaasızla hali d- bnrış dnrluğrnun a-levhin- -•-»-- »a -üph? yoktur. (Sonu 5. inci tayfada) delegeleri: BB. Eden ve Pol Bonkur. hai biı hal sekline İM İla Muti ümi -dinden şimdilik vaz gerilmesi lâzım gelmektedir Raporuıu okuduktan sonra B. dö Madaria»."' "-nJçler komi I PARTİMİZEi Yeni l..agrı Bütçe encümeni bugün saat onda İn '--ı-"klır. gırente: için ; Yarın Ilalkevınd-. bir | tören yapılacaktır Cumuriyel Hatk Partünnin diir-: düncü büyük kurultayında Voui • edilen tüzügu. Partiye yem üe j olma işleri tamamlanan yurddaf i lor için her üç ayde bir, giriş (Ö-j reni yapılmasını emreder. Cu-: murıyet Halk Partisi' Ankara il ¦ I yönkurulu da ilk defa olmak üze-i re yarın saat on sekizde hathevin-; de, partiye girme isleri tamamla-I nan iki yüz elli yurddaf irin bir j giriş töreni yapacaktır Ru tören-: de yeni giren üyelerle partinin • vilâyet teşkilâtında çatışanlar, • ilyönkurul. genyönkurul üyeleri : bulunacaktır. \ llyonkurul adına reis vekili '• Erzurum mebusu B. Şükrü Koçak \ bir nutuk vererek, Cumuriyet I Halk Partisine girmenin önemini I ve partili olmanın ödevlerini ye-; ni partililere anlatacak ve onları : kutlayarak kendilerine başarılar '• dileyecektir. KAMUTAYDA Finans balkanı. B. Bere Türkerin -a sualine cevab verili Kamutay dün Nurİ Conker'in başkanlığında toplanmıştır. Afyon mebusu Berç Türker'in emlâk ve ak.tr kıymetleri hakkındaki sualine Finnns Bakanı Fuat Ağralı şu cevabı vremİş- Finans Bakam B. Fuad Ağralı "— Afyon Saylavı Berç Türker ver. miş olduğu sual takririnde halkın nn-kid ve gayri menkul olarak iki nevi teşkil eden servetinden nakle ait kısmının korunması içîn mevduatı koruma ve benka kanunları gibi kanuni (Sonu 6. mcı sayfada) B. BALDVINİN NUTKUNUN AKİSLERİ İngiliz gazeteleri diyorlar ki: «Zerrî tedbirler suya düşmüştür - B. Edeiı (lenevreden dönü hçe bütün kabine e e kileeekti r sijjaya Londra 20 (A. A.) — Başbakan Baldvin'in Vorçesîer'de söylediği nu''tu pazar gazeteleri aynen neşretmekte ve bilhassa bu nutkun Almr.n-ya'y* »'* ol»n kısımlarına ehemiyet'e işaret eylemektedir. Bununla beraber gazeteler her türlü tefsirden kaçınıyorlar. Zecrî tedbirlere aleyhtar bulunan gazeteler, nutkun italyan -habeş anlaşmazlığı ve Milletler ce-miyet'nin banş teşebbüsleri etrafında'd ! -ti Üzerinde durmakta ve ingiltere'n n zecrî tedbirler siyasasının (Sonu 5. inci tayfadu) Adisababada telâş ve korku var Şehir boşaltılıyor -elçiliğinee korun haydutlar şehri yağm ingiliz Yabaneılar aeak-Pusu kuran aya hazırlanıyormuş İTALYANLAR HAREKÂTIN EN ROMA M \ İl FİLLERİ II \K\K II \KKINDAKl HABERLERİ GÜÇ SAI II İSIN V \ \RI)ILAR -VE CİCİGA'NIN ALINDILI MEVSİMSİZ BTLl YORLAR t: Habeşistan'da • fci son askeri vazıyeti göste ren bir fransız haritası. •X-t_-, S » H A l I C N-r \£r*\ A Nt l * M l 1 Efe»-/*1 " • ^F^= Adisababa, 20 (A.A.) — Bura makamları, işin nereye varacağını tayin edemediklerinden hâdiseleri beklemektedirler. Halk telâş ve korku içindedir. Şehirde mutat hayal tamamen durmuştur. Şehir halkı vaziyetin daha kötü olmasından korkuyor. Habeş ordusundan sürülerle kamyon gelmektedir, ve t'essı e yolu mültecilerle doludur. Cepheden gelen bir kaç kişi, tepelerde haydudların pusu kurduğunu ve hükümet, italyanlar gelmeden önce Adisababadan ayrıldığı takdirde şehre inerek yağma etmeğe hazırlandıklarını haber vermektedirler. Adisababayı saran yolu abluka etmek üzere bir kuvvet kurmak için ümitsiz gayretler sarfe-dilmektedir Köprüleri uçurmak ve dağlarda yıkıntılar yapmak ümidile Dessie yolundan italyanların bulundukları istikamete doğru alelacele infilâk maddeleri gönderilmektedir. Adisabanb boşalmağa İnişindi Adisababa, 20 (A.A.) — Ha-(Sonu 3. üncü sayfada) Nutku gazetelerin uzun tefsirlerine yol açan ı#ı-;ı/ı* Barbakanı B. Baldı in "Ulus,, un Dil Yazıları Çokluk Aldatan kelimelerin «Güneş-Dil esaslarına göre analizi vı. Pl'R (Pek) kelimesinin analizinde kelimenin (r) li ve (r) siz iki şekli olduğunu görmüştük. Bunlardan (r) li olanın esas olacağı meydandadır. (Pek), aslından (r) düşerek husule gelmiş muhaffef bir şekildir. Esas olan (berk - perk) »Özünün etimolojik şeklini yazalım: (D (2) (3) (4) ( eğ + ep J- er I ek ) Dünkü analizde de gösterildiği gibi: (1) Eg: Çokluk, kuvvet, kudret anlamlarında ana köktür. (2) Ep: Ana kök anlamını üzerine alarak temsil eden prensipal elemandır. (3) Er: Ana kök mefhumunun tekarrür ve temerküzünü anlatan unsurd"r. (4) Ek: Kelimeyi tamamlıyan ve isimlendiren ektir. Şimdi bu etimolojik şekilden son tamamlayıcı ve isimlendirİci eki kaldırarak, vokallerini de (ü) ye çevirelim: (D (2) (3) ( üğ -f- üp H ür ) şekli hasıl olur. Burada da ana kök kendisini temsil eden prensipal elemanla kaynaşarak, baştaki vokal de düşünce, kelimenin son morfolojik ve fonetik şeklini elde etmiş oluruz: PÜR. İşte Farsça denilen ve "dolu" (Sonu 2. inci sayfada) Tarım bakanımız tzmirde İzmir. 20 (A.A.) — Gece Mat 21 de bornova Ziraat mektebi konferans salonunda ziraat bikinimiz B. Muhlis Erk. menin başkanlığı altında yapılan toplan, tıda Bakan, Ege bulgeıinâa tasniıı vaziyeti hakkında malûmat almış v© Muğla havalisİyle orta Anadolu -daki intibaları ve İncelemeleri hakkında biı diyevde bulun -muştur. Toplantı gece gec vakte ka 'ar sürmüştür. B. Muhlis Eritmen bu saSjh yanındaki terle birlikte ekspresle Ankaraya yollanmıştır. Kendisi istasyonda ugüHanmıştır SAYFA 2 ulus 21 NİSAN 1838 SALI İtalya-Habeş davası tekrar konseyde Onüçier komitesinin aracılığı ile 1. talya ve habeş murahhasları Cenevreda temasa geldiler. Fakat bu temas, Afrika da askeri hareketleri durduracak yerde italyan şartlarının ağırlığını tebarüz ettirmiştir. Anlaşılıyor Uİ İtalya, Habc-fistanın tamamı şu veya bu şekilde hakimiyeti altına bırakılmak şartİyle sulha razıdır. Mütareke imzalamak için de Habcşistanın derhal silâhsızlanmasını istiyor. Sulh müzakerelerine milletler ce. miyetini karıştırmak istemiyor. Italya-nm şartlarını öğrenir öğrenmez, onüçler komitesi, aldığı vazifeyi, milletler cemiyeti konseyine geri vermiştir. Mîlletler cemiyet! konseyi de.- onüçler komitesi, zaid İtalyadan ibaret olduğuna göre, komite halindeki heyet, keyfiyetten konsey halindeki heyeti haberdar edecek demektir. Onüçler komitesi marifetiyle sulh te. şebbü ilerine girişildiğ sırada vaziyetin ne merkezde olduğu hatırlanacak olursa, bu teşebbüsün suya düşmesi üzerine, meselenin konseye havale edileceği yer. de onsckİzler komitesinin faaliyete geçmesi lâzım geleceği iddia edilebilr. Malûmdur ki onüçler komitesi, neticesiz ka. lan sulh yolundaki son teşebbüsüne, zecri tedbirleri şiddetlendirmek için on-sekizler komitesinin içtima arifesinde fransız dış bakanı Flanden tarafından ileri sürülen bir teklif üzerine girişmişti. Laval istifa etmiş Sarrau hükümeti ise iş başına geçmişti. Onsckizicr komitesi de içtima etmek üzere idi, hükümetin değişmesiyle Fransanın İtalya • habeş davasma kırcı siyasetinde bir değişiklik vuku bulup bulmadığı sorulurken, Flanden, zecrî tedbirlerin şiddetlendirilme»! meselesi görüşülmezden evvel, bîr defa daha sulh teşebbüsü yapılanısın! ileri sürdü. Bu teklif kabul edildi ve teşebbüsde bulunmak İçin onüçler komitesine vazife verildi. Onüçler komitesi geçenlere kadar bu vazifeyi yapamadı. Çünkü içtima edeceği bir sırada Almanya Ren mmtakasını işgal etti. italya - habeş davası ikinci plâna atıldı. Devletler Afrika h.ırbı İle meşgul olacakları yerde bü Avrupa har. bina mani olmak için Londrada içtima ettiler. Onüçler komitemin Londrada iç- timai düşünüldü. Fakat orada da içtimn yapılamadı. Cenevreyc »eri dör.üldü. Orada da bir aralık Ren meselesi ve Almanya ile Fransa tarafından dünya barışının sağlamlaştırılması için ileri sürülen uzun projeler ile uğranıldı. Fakat milletler cemiyeti ve Lokarno devletler bu meseleler ile meşgul iken İtalya da Habeşistanda büyük bîr taarruza geçerek Habcşistarun yarısından fazlasını işgali altına aldı. Binaenaleyh onüçler komitesi tarafından sulh teşebbüsü yapılmasına karar verildiği zamana göre, vaziyet bugün iki noktadan değişmiştir: 1 — İtalya Habeşistanda bir emri vaki yapmıştır. 2 — Almanya ren mıntakasında bir emri vaki yapmıştır. Bu emri vakiler davanın mahiyetini değiştirmese de, zecrî tedbirlerin şiddetlen d iri İme si bakımından davanın şel linİ değiştiriyor. İtalya - habeş askerî harekâtı bitmiş olmamakla beraber, bu. gün bu harekât öyle bir safhaya girmiştir ki artık zecri tedbirler arasına meselâ petrolün de ilâve edilmesinden bir fayda beklenemez. Müessir olacak yegâne tedbir, Süveyş kanalının kapatılması ve-yahud doğrudan doğruya Italyaya karşı askeri harekât kalıyor ki, bu tedbirlere müracaat esasen biç bir zaman mevzuu bahs olmamıştır. Diğer taraftan Almanya tarafından ihdas edilen emri vnlti üzerine meydana gelen siyasî hava da zecrî tedbirlerin şiddetlendirilmesin! zorlaştırmakladır. Bu emri vaki yapılmazdan evvel zecri tedbirlerin şiddetlendirilmesinde tere d. düd edenler, böyle bir vaziyetten korkan devletlerdi. Bu düşünceler dolay ısiyledİr ki onüçler komitesi, meseleyi milletler cemiyetinin en salâhiyetdar olan organı konseye geri vermiştir. İtalya - habeş davası, üçler, beşler, onüçler ve on sekizler komitelerini dönüp dolaştıktan, daha çetin bir safhaya girdikten ve Avrupada siyasî vaziyet de azıcık daha ziyade karıştıktan sonra bu defa tekrar konseyin önüne geliyor. İşte konsey bugünkü içtimaınd» bu mesele île meşgul olacak. * "Ulus,, un Dil Yazılan (Bası 1. inci sayfada) anlamivle kleimenin başına gelerek çokluk anlatan kelimenin aslı budur ve "pek" ile bir kökten gelmektedir. Trop Not: 1. — Fransızca (trop) kelimesi hakkında fransız etimoloji lûgat'nde şu izahları okuyalım: "Trop. — 12 incî asırda "Charl-"eurague'tn seyahati" eserinde ilk "defa görülmüştür. Eski fransız-"cada "çok. hafi" manalarına da "gelirdi ki, Patvva söyleyişlerin-"de mahfuz kalmıştır. Alman dil "familyasında "kasaba" anlamına "eelen "dorf" kelimesiyle ilişikli o-"larak Garbi Cermen dilinde "ka-"labatık" ve "kemiyet" anlamına "kullanılan "porp" kelimesinden "istiare edilmiş olması muhtemel-"dir. Eski İskandinav dilinde "porp" sözü. "çiftlik halkı, takım, "kalabalık" anlamlartnadtr. Eski "Provansal kelimesi olan "trop" -"yani "çok fazla" ve ttalvan keli-"mesi olan "troppo" da bandandır." fil- Görülüyor ki "trop" sözünün aslı olarak gösterilen kelime, - baştaki yerine "p" getirilerek kullanılan - "porp" kelimesidir. Bunun etimolojik şeklini yazalım: (D (2) (3) (4) ( oğ + op + or + op ) Bu şekille: ( eğ -f- ep -f- er -f- ek ) feklinde gösterilen (perk) kelimesi mukayese edilirse, bütün unsur [1] Dictionnaire etymo1ogique de la langue française, par Oscar Bloch. t. //., P. 346. ların bir olduğu derhal görülür. Vokal değişkelerinin manaya tesiri yoktur. Son tamamlayıcı ekin "k" veya "p" olması da - birinci ve ikinci konson kategorilerine dahil konsonla* c'aima birikirinin yerine geçebildiği ve aynı semantik rolleri ifa eîtiği için - ne kelimeyi değiştirir, ne de manayı. Tres Not: 2. — Plansızca (tres) kelimesinin etimooljisini de yine fransızca etimoloji lügatinde arayalım: "Tres" — Lâtince "öte taraf m-"da, etrafında" demek olan " "trâ(n)s" önedattndan gelmiştir. "Eski fransızca e kadar, o de-' rece, ardında" anlamlarına öne-"dat olarak kullanılırdı ki, "jus-"qu'â" ve "jusqu*en" yerinde eski-"den söylenen "tre*qu'â" ve "tres-"qu'en" sözleri ve "tres puis, tres "or"... ilâh tabirleri bundandır. "Kelime ilk metinlerden itibaren "bir mübalâğa zarfı olarak görül-"müştür ki bu mahiyeti ancak 16-"ıncı asırdan beri haizdir. Bu ma-"hiyet lâtince önekin manasına "bağlanmaktadır ve "trepasser", " "tresaler" gibi mürekkep fiiller-"de hâlâ mahfuzdur. Kelimenin "semantik inkişafı için lâtince " "etrafında" manasına olan ve " "permagnus = çok büyük, pek "büyük" kelimesinde görülen " "per" önekine bakılmalıdır." [2]. Par, Per Görülüyor kî fransız etimoloji HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: Gelecek göçmenler İstanbul, 20 — Bu yıl Roman ya-dan gelecek göçmenlerin nakline hafta sonunda başlanacaktır. Göçmenleri getirmek için on beş günde bir sefer yapılacak ve her defasında 2000 kişi getirilecektir. Adaları güzelleştirmek için İstanbul, 23 — Adaları güzelleştirme cemiyeti yıllık kongresinde vali, Heğbelİde geçen yıl yapılan işlerin adanın inkişafına yaptığı müsbet tesirleri anlatmış, vapur ücretlerinin ihtiyaca göre tanzimi, yeni ve »eri vapurlar alınması için tetkikler yapılacağım vâdetmiştir. Trakya göçmenlerine toprak İstanbul, 20 — Trakya göçmenlerine toprak dağıtılması işini neticelendirmek için lstanbuldaki kadastro memurlarından bir grup vazifelerine merkezce memuriyetleri tasvib edilir edilmez başlayacaklar ve kadastro baş müfettişliği İle Trakyaya gideceklerdir. Çam ağaçlarım kesen Edebiyat fakültesi talebesi İstanbul, 20 — Pazar günü grup rnl.nde Büyükadaya eğlenraiye giden edebiyat fakültesi talebelerinden bir kaçından çam ağaçlannı tahrib ettikleri için zabıta beşer lira para cezası almıştır. T. Spor kurumu Ankara bölgesi başkanlığı öğrendiğimize göre Türk Spor Kurumu Ankara bölgesi başkanı B. Şükrü Koçağın partideki işlerinin çokluğundan dolayı özür dilemesi ü-zerine boşalan başkanlığa asbaskan B. Ziya Ateş seçilmiştir. Spor işlreiyle samimi ilgisini her vakit gösteren bu eski sporcuya yeni vazifesinde değerli başarılar dileriz. B. Şenozan şehrimize döndü Yeni yumurta nizamnamesi tatbikatını yerinde tetkik etmek üzere, yumurta istihsal merkezlerinden olan Zileye giden Tüıkofis müşavirlerinden B. Hayreddin Şükrü Şenozan Ankaraya dönmüş ve raporunu bakanlığa vermiştir. îzmitte bir tütün fabrikası İstanbul, 20 — İnhisarlar idaresinin İzm itte 1400 daimî işçi çalıştıracak bir tütün fabrikası açacağı haber veriliyor. Makina mühendisliği için İstanbul, 20 — Denizyolları idaresinin makina mühendisliği tahsili için Avrupaya göndereceği talebelerin teknik imtihanlarına cumartesi günü bağlanacaktır. lügati "tres" kelimesinin seman-Ijk İnkişafını, liıinct "jşm,'* kelimesine atmaktadır. Bunu da aynı lügatin "par" kelimesinde buluyoruz. Bu kelimeye aît şu kayıtları da okuvalım [3] : "Par. — Lâtince "etrafında, es-"nasında, vasttasiyle" anlamları-"otan "per" den gelir. Eski fransızcada bir sıfatın manasını müba-"lâçalandırmağa da yorardı [4] kı "lâtince "per" öneki de aynı rolü " - mes°lâ "permagnus" = pek "büyük" kelimesinde olduğu gibi -"oynamaktadır." İşte bu Lâtince (per) ve eslci fransızca (par) kelimeleri tamamiyle bizim (pek) rolünde görünüyor. Şu fark ile ki (perk) aslından, bizde (r) düştüğü halde, lâ-tin ve fransız kelimelerinde (k) düşmüştür. Etimolojik şekillerini altalta yazalım: (1) (2) (3) (4) Perk: ( eğ + ep + er + ek ) Per : ( eğ + ep H- er + . ) Par : ( ağ + ap 4- ar + . ) Pek ; ( e* + ep + . -f ek ) Farsça demlen (pür) de bu (par) ve (per) in aynıdır. Ter Not: 3. — Fransızca (tres) kelimesi ile farsçada kelimenin sonuna gelerek ziyad^k anluraı veren (ter) kelimesi de biribirinİn aynıdır. Meselâ fransızca "tres beau" ve farsça "hopter" tözlerinin ikisi de "pek güzel" demektir. Fransızca (tres) ve farsça (ter) kelimelerinin lâtince (per) ve eski fransızca (par) île ve kezalik fransızca (trop) kelimesinin Garbi Cermence (porp) sözüvle karşılaşmasında bir (p-t) yer değişimi göze çarpmaktadır. Bunu izah için, biribirine en yakın olan (per) ve [2] Dictionnaire 4tymologique de la langue française, par Oscar Bloch, T, 11., P. 341. [31 Dictionnaire âtymologique de la langue française, par Oscar Bloch. T. 11., P. 125. [4] Tıpkı bizim "pek güzel" ve emsali sözlerimizde olduğu gibi. Analiz (ter) kelimelerini alarak. cdlİm; _ . . ....__. . o) (2) (S) Per: ( eğ -f- ep -f er ) Ter: ( eğ + et + er ) (1) Eğ: Her İki kelimede aynıdır ve ikisinde de "çokluk, kuvvet, kudret" anlamları ile ana köktür. (2) I. Ep: Birinci fümededir. Ana kök anlamım üzerine alarak terr.f :l eden prensipal bir elemandır. Ana kökle kaynatarak birinci derece prensipal kök teşkil e-der. //. £/: İkinci kelimededir. Ana kök anlamının yapılmış, olmuş olduğunu anlatan bir elemandır. Ana kökle kaynaşarak ikinci derer- prensipal kök teşkil eder. Bütün fark, bu elemanda toplanmaktadır. Halbuki, ana kök anlamını üzerine alarak temsil etmek manası ile, ana kök anlamının yapılmış olduğunu anlatarak onu tekid etmek manası arasında büyük bir fark olmadığı az bir utâşünce ile anlaşılabilir. (3) Er: Her iki kelimede müşterektir ve mananın tekarrür ve temerküzünü ifade eder. Görülüyor ki (p-t) değişimi, manada ancak küçük bir nüans farkı yapabilmektedir. Nitekim Türkcede de (terk) kelimesinin manaları "acele, alelacele, derhal, hemen, mnhakkak, »erian, sür'ati e, tez, çabuk" tur ki, "pek" ve "berh" ile yakınlığı meydandadır [51. B'i izahlar Farsça denilen (pür) ve (ter), Fransızca denilen (par), (tres), (trop), Lâtince denilen (par) kelimelerinin hep Türkçe (pek), (berk), (bert) kelimeleriyle bir kökten olduğunu göstermektedir [6]. /. N. DİLMEN [5] Balkar Lehçesi; Uygur Endeksi; Divanü lûgat-it-Türk; Radlof. 111. "Uygur, Koman ve Ta-rancı lehçeleri"; Muin-üi-Mürit. [6] Çokluk gösteren kelimelerin analizine yarın da devam edeceğiz. Marmara mıntaka ölçü ve ayarlar müfettişi lstanbula gitti Marmara mıntakası ölçü ve ayarlar baş müfettişi B. Şeyda, mıntıkasına aid işler hakkında izahat vermek ve direktif almak üzere cumartesi günü şehrimize gelmiş ve dün lstanbula dönmüştür. Öğrendiğimize göre, mmtaka Ölçü ve ayarlar müfettişliği kadrosu tamamlan mîş ve işler normal safhaya girmiştir. Yüksek iktisat ve ticaret mezunlarının şöleni Yüksek ikıısad ve ticaret mektebi mezunları cemiyeti dün gece hn!k-_-vi salonlarında, türk meyvelerinin memleketimizin iç »e dışında yayımını arttırmak mak »adiyle bir meyve gecesi ter. trb etmiştir. Yurdumuzun ulusal ekonomi bakımından büyük bir inkişafa varabilmesi i. çın, hükümetimizin daima aldığı yüksek ve isabetli tedbirleri yurdumuza yaymağı ve verimli hareketler uyandır, mağı esas vazifelerinden sayan cemiye, tin bu eğlencesi çok güzel olmuştur. Cemiyet reisi toplantıyı açtıktan sonra İstiklâl marşı çalınmış ve saylav B. Ferid Celâl Güvenle umumi kâtib birer söylev vermişlerdir. Musikî muallim mektebi müdür muavini B. Necil Kâzımın türk meyvelerine dair bestelediği güzel melodiler toplantıya aynca bir hususiyet vermişti. Şölen geç vakte kadar devam etmiştir. 23 Nisanda çocuk balosu Ankara halkevi sosyal yardım komitesi tarafından 23 nisan perşembe günü • tısM 15 de Ankara halkevinde bir çocuk Şı:c*u terfiS ed?în-«tar. Çocuk haftasının bajladuii güne rastlayan bu lonun hazırlık fcomîto-.ı dün ak halkevinde toplanarak bazı kararlar ver. mistir. Kısa Memleket Haberleri Harabelerde araştırmalar İzmir müzesi müdürü B. Ömer, Sel. çuk. Efes, T riyan ve Didim harabelerine giderek bazı yerlerinde hafriyat yaptı-racakbr. İzmir vilâyet umumî meclîsi azalan da harabelerde bir tetkik seyahati yapacaklardır. İzmir Memurlar Kooperatifi İzmir memurları istblâk kooperatifi, satış mağazasını genişletmeğe karar ver. mistir. Bunun için yanındaki mağazayı da tutmuşlardır. Karasinek mücadelesi İzmir belediyesinin kara sinekle mücadelesi hararetle devam etmektedir. Esnafların hemen hepsi sinek tutmağa mahsus kananlardan edinmişlerdir. Her ay at koşusu Vilâyet içinde at neslinin ıslahı sen. senenin bazı aylan müstesna olmak üzere izmir valiliği köylerde Her ay koşa yaptırmağa karar »ennİştİr. Buna aid hazırlıklara başlanmıştır. Polislerin yardım sandığı Cazî Anteb vilâyeti polisleri bir yar. dun ve tasarruf sandığı kurmuşlardır. Nizamnamesine göre azâ, girerken beş lira verecek ve her ay ikişer lira ödeve, çektir. Sandık, ihtiyacı olan porislers 4V dünç verecektir. Adanada kız sanat mektebi Adansın en şerefli bir yerinde asfalt cadde üzerinde yapılmakta olan İsmet İnönü mektebinde kız sanat mektebi açılacaktır Ölecek yıl bu mekteb enstitü haline konulacaktır. adımız, andımızdır Mrrvrnİr 5 kuru* Boğazlar hakkındaki notamızdan sonra Elen başbakanı, talebimizin tasvib edildiğini söyledi İngüterenin, Lozanı imzalıyanlarla danıştıktan sonra talebimizi gözden geçirmiye hazır olduğu haber veriliyor Atina, 21 (A.A.) — Anadolu Ajanım n hususi muhabiri bildiriyor: Başbakan B. Metaksas. Yunanista -nin tura* notası hakkında nasıl bir tavır takınacağına dair yabancı muhabirler tarafından sorulan sfuale cevab vererek, Yunanistana Türkiyenin dileğini tas . vib eylediğini, bu husustaki resmi cevabin belki bugün verileceğini söylemiş • tir. Barbakan Bel gr a d'da toplanacak olan Ba kan antantı konseynin konuşmala -nnda bizzat hazır bulunacağını bildir • mistir. Londra. 21 (AA.) — Havas ajan -sı bildiriyor: Salahiyetli mahfiller, in -gilia hükümetinin, boğazların yeniden askcrüeştirilmesi hakkındaki türJt tale. binin gözden geçirilmesinde güdülecek usul bahsinde herhangi bir teklif ileri sürmek niyetinde olmadığını bildir -inektedir. Bu mahfiller, ingiliz hükümetinin, Lozan andlaşmasını imzalıyanlarla danıştıktan sonra yapılacak teklifle -ri gözden geçirmeğe hazır olduğunu İlâve eylemektedirler. Gündelik DÜNYAYI DİNLEDİKTEN SONRA N. A. K UÇUK A Türk notasının dünya düşüncesinde yaptığı tesiri on gündenberi garete sütunlarında merakla takib ediyoruz. Her memleketin gazeteleri bu tarihi mevzu üstünde ulusal düşünüşlerini bir daha göstermece ve anlatmağa imkân buldular. Bütün bu görüş ve düşünüşleri bir araya toplıyacak olursak hemen hepsinin türk iddiasına hak verdiklerini sevinçle görürüz. "Arf»ontl*r" seferinden beri dünyanın muhtelif tar'hî devirlerinde sosval ve ekonomik şartların başka başka olmalarına ra emen boğalar meselesi daima tarihin göğsünde dünyanın en Önemli ai-asî roe—Yelerinden birisi olarak dur-mı-'tur. Ro^azlar meselesi en hâd ve me-r»Mı rUvrini gecen as*rda geçirmişti. F«er ihtiyar ve h • ta ir^oa-ra'-»*htV rok z»vıf ve cılız ol"%-•a»dı. ihl ¦ ¦ - I ki Hannto'nun dediği pjKİ. dünya milletleri kedi menf-ıat'erini korumak için bu m-eîe etrafında bu kadir tehalük göstermezlerdi. Çarlık Riyasının on sekizinci asırdan baslı-yan Akdeniz'e inmek ihtirasına kaı -ı Avrupa milletleri boğazların kanılı olması etrafında b*rle*miş-ler ve bunu 1840 da bir devletler hukuku kaidesi olarak tesbit et mi-'-rdi. 1856 Paris muahedesinde 'İp tevid cdMen bu prensipten ku*-Tmnk için bütün r-*r|ı*ın k'"* reti "Gor'-akof'un" şahsiyetinde ton'anmış idi. Bu esas Avrupa barısı için o kadar lüzum|u görülmüşü ki 1871 de Prusya zaferinin Avrupa mu-penesinde yapt^, t„irt|en istifa de etmek hevesine düsen (Cor çakof) un arzı.Un |.ondr« konf--ransında suya düşmüştü, Berlin'de kabul ed'l-n bu umde emlan çok sıkmışı. 1905 de ru» . Japon mu-bar~be*i esnasında çekilen zorluklar ve hususiyle Potemkin zırhlı hâdisesi dolayısiyle boğazlar meselesi çarlar hükümeti için umud edilmedik bir noktadan yeniden ehemiyte kazanıyordu. Genel sa-(Sonu 6 ıncı sayfada) Eski bir yugoslav bakanının Ba gazlar meseleni hakkında bir makalesi Belgrad, 21 (A.A.) — Eski bakanlardan B. Minosavioviç Politifca gazc . tesinde boğazlar hakkındaki türk notasına dair bir makale neşretmektedir. Muharrir boğazlar meselesinin bir ta -rihçesİni yaptıktan sonra diyor kİ: " — Yeni Türkiye çok net ve e.k açık bir vaziyet takınmıştır. Türk'ye boğazlar hakkındaki tahdit kayıtlan . nin kaldırılmasını İstemektedir. Fakat en karakteristik olan nokta, Türkiyenin tutmuş olduğu dürüst usuldür. Bu usul, öteki devletlerin, imza eden hu';umctle ri haberdar etmek lüz.ımunu bile his -setmİyerek andlaşmaları ç'ğnemeleriy - |C. H. P. Kamutay | grupııır ^ toplantı • C. H. Parti-: si K a m u -i t a y Grupu • İdare Heyeti j Baıktnlı- :' ğ i n J a 11 : C H. Parti, [sl K a m u -i tay Grupu j dün öğle-: d e n sonra : Dr. C e m a I ; T u n c a n ı n ; baıkanlı-İ ğında toplandı. Dış İşleri Bakanı Dr. Tev- : • fik Rüştü Araş genel siyasal : jdurum hakkında partiye izahat • : verdi. MİLLETLER CEMİYETİ KONSEYİNDE bey B. Suat! Davaz anatta bulundu HÜKÜMETİMİZ TOPLULUKLA ALINACAK BÜTÜN KARIKLARA İŞTİRAK EDECEK Cenevre, 21 (AA.) — Hu -susui muhabi -rimizden: Türkiyenin Paris elçisi B. Suad Davaz milletler cemiyeti konseyinin dünkü toplantısında a-şağıdaki beya -natta bulunmuştur: "— Konseye B. Suad Davaz tevdi etmiş o!Jt-*ğu raporda, 13 ler komitesi sııyın başkanı, milletler cemiyeti konseyinin 13 ilkkânun kara riyle kendisine tevdi ettiği uzlaşma işinin varmış olduğu neticeleri vazıh bir şekilde bildirmiştir. Raporun göstermekte olduğu gibi, milletler cemiyeti genel sekreteriyle birlikte çalı şan başkan, muhasım tarafları yakınlaştırmak, muharebeyi derhal dur-durmak ve pakt kadrosu İçinde sulh başlangıç konuşmalarına başlamak hususunda büyük gayretler sarf et Sonu 4. üncü sayfada) it ve arsıulusal angajmanlarından vaz geçmeleri ile tezat teşkil etmektedir. Bu devletlerin tam tersine hareket et -mekte olan Türkiye, imza eden hükü -(Sonu 3. üncü sayfada) Filistinde vaziyet ağırlaşıyor Yeniden kanlı çar pışmalar oldu - Bir yahudi mahallesi yan dı - Resmî makamlar eok şiddetli ted birler alacaklar Balkan antantında buhran yok ATİNA AJANSI, VRADİNİ'NİN II VRERİNİ YALANLIYOR. Atina. 21 (A.A.) — Atina a-jansı bildiriyor: Balkan antantında bir buhran mevcud olduğu hakkında Vradi-ni gazetesinde çıkan haber setâhi-yetli kaynaktan kesin olarak yalanlanmaktadır. Yunan hükümeti, boğazların tahkimine dair olan türk talebi hakkında balkan antantı içinde ayrılıklar mevcud oldu^vnu gösteren hiç bir bilgiye malik değildir. Kahire, 21 (AA.) — Filistinde vaziyet daha vahimleşmiştir. Dolaşan şayialara göre, binlerce tezahürcü a-rap, Hayfa, Telaviv, Kudüs gibi başlıca Filistin şehirlerindeki yahudiliğe karşı şiddetli bir hücum yapacaklardır. Filistin resmi makamları bu gece bir konferans akdetmişler ve çok şiddetli tedbirler almağa karar vermiş- Kudüıte havra meydanı lerdir. Britanya yüksek komiserliğinin emri üzerine Hayfa, Telaviv ve Kudüse yardımcı gönderilmiştir. 4 k Ulus,, un Dil Yazılan Çokluk -m Anlatan kelimelerin «Güneş-Dal» esaslarına göre analizi VII. AŞIRI Türkçede "çokluk" anlatan söz ler arasında bir de "aşın" kelimesi vardır. Bu kelime "aşmak" «özünün aslı olan "as" kökünden gelir. Etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) ( ağ 4- »ş + + iğ ) (t) Ağ: Hareket anlamına ana köktür. (2) Aş: Uzakça bir saha anla-miyle ana kök manasını üzerine a-lan ikinci derece prensipal bir köktür. (Ağ 4 of m ağ aş) sözünde ana kök kendisini takip eden elemanla birleşerek (aş) şekli vücuda gelir ki "oldukça uzak bir saha üzerinde hareket" anlamını verir. "Aşmak" sözünden anlaşılan ma na da budı*r. (3) İr: Bu uzakça sahada hareketin tekarrür ve temerküzünü ifade eder. (4) İğ: Kelimevi tamamlıyan ve isimlendiren ektir. Sonekin okunmaz (ğ) si de düşerek kelime bugünkü fonetik ve morfolojik şeklini almış olur: A ?//?/. (Aşırt): Oldukça uzak sahada bir hareketin tekarrür ve temerküzünün adı demek olur. (Aşırt) kelimesinin eldeki lügatlerde yazılı manaları şunlardır: "/. Hadden mütecaviz, pek z't-"yade olan, pek, çok, ziyade, had-"den efzun: aşırı derecede cesur; "2. Bir şeyin ötesinde bulunan, "maverada olan: deniz aşırt yer; "3. Birini atlayıp diğerini kutlan-"makla vaki olan, birer fasıla ile 'vuku bulan fasıla Ue, fasılalı: 'gün aşırı, ev aşırı" [/]. Bu manaların hangisini ele al-(Sonu 2. inci sayfada) [/] Şemsettin Sami: Kamusu Türkl, cilt: 1, sahife: 36. Tel - Aviv yahudi mahallesi yandı Kahire, 21 (A.A.) — Filistinden gelen haberler kargaşalıklar esnasında 19 kişinin öldüğünü ve 130 kişinin yaralandığını bildirmektedir. Telaviv yahudi mahallesi yanmıştır. Kudüs civarında binlerce arap köylüsü toplanmakladır Britanya yüksek komiseri örfi idarenin müddetti* (Sonu 4. üncü sayfada) Bakanlar meclisinde Bakanlar Meclisi dün Başbalran ismet Inönünün reisliği altında toplana -rak muhtelif işler üzerinde görüşmelerde bulunmuş ve bu işlere aid kararlar vermiştir. Bükreş elçimiz dün gitti Birkaç zamandanberi mezunen şehrimizde bulunan Bükreş elçimiz B. Ham. dullah Suphi Tannöver dünkü trenle ve İstanbul yoluyla memuriyeti mahalline hareket etmiştir. Habeş askerleri Adisababa yi müdafaa için mevzi aldılar INegüs büyük miktarda asker topladı ...VE İTALYANLARIN DESSİE İLE MUVASALASINI KES NECE ÇALIŞACAK. —CENIBTA SASSABANFH İTALYAN LARIN ELİNE CEÇTİ. — İTA LYAN UMUMİ KARARGÂHI DESSİE'YE Londra, 21 (A.A ) — En son alınan haberlere göre, habeş kıtaları İ-talyanların Adisababa üzerine yürüyüşlerini durdurmak için mevzi almış hı:lunmakteJr. Ole taraftan imparatorun »la De«air ile italyan muv şulelerini Kesmek için dallarda ehe-miyetli kuvveler tahşid etliği bildi- TAŞINDI rilmektedİr. İtalyan hava kuvvetleri Adisaba-banın şimalinde Selase bölgesini şiddetle bombardıman etmektedir. Sassabaneh italyanların eHn^e ' ¦ . \ general Graıiani ileri hareketlerine devam ederek SasaLa-( Sonu 3. uncu şayiada) Adisababadaki Kopt kilisesi ününden g?eçen habeş mvharip'en sayfa 2 ULUS Varı - Snasul Fransız seçimi Fransa, şu günlerde en ehemiyetli ve en tarihî seçimlerinden birini yapıyor. 1932 de yaptığı da daha a? ehemiyetli ve daha az tarihî değildi. Çünkü o znman da. dal «saları her tarafı tehdit eden azgın bir ekonomik fırtınanın ortasında, fransız gemisini arızasız yürütmek icab ediyordu. Fakat bu seferki serimin fransız milletine yüklediği mesuliyet, eşi ancak I 78° pimlerinde rastlanarak kadar büyüktür. Fmnsa. ekonomik krizden çıkamamıştır. Fransa. Versailles sız yaşamanın imkânlarını aramağa mecburdur. I mu i. Etyopya. Ren meselelerini halletmiye mecburdur. Fransa, yeni Avrupa barışı İle yeni Avrupa savaşından birinden birini getirmek istidadında olan hâdiseler önünde karar verecek ve bu ka-rariyle ya yeni benşı, ya yeni savaşı reddedecek belli başlı memleketlerden biridir. İÇ politika bakımından ise. Millet menfaati - devlet otoritesi - ferdin hak ve mesuliyet gibi. şimdiye kadar fransız kamoyu ile politika hayatında bir türlü muamele görememiş ve mütemadiyen hıfz'a sev-kolunmuş olan davaların, artık bek-liyecek vakti ve dermanı kalmamıştır. Geçen seçim, Fransanm idaresini, filen radikal - sosyalistlerin eline vermişti. Bu parti, Doumergue kabinesine kadar, hükümetleri kendi firması altında teşkil etti. Doumergue kabinesinden sonra ise, hükümetlerin teşekkülünü kontrol etti ve bunları dilediği kadar tutarak, dilediği zaman ve dakikada düşürdü. Doumergue kabinesinin kendisi ise. bilindiği gibi. Staviski iskandalından ve 6 şubat hâdiselerinden sonra germiş ve Marsilya faciasından az sonra, düşmüştür. Radikal - sosyalizm, birinci devrede yani hükümetleri kendi firması altında teşkil ederken, krizi önliye-cek kararlan almaktan çekindi, çünkü popülaritesini kaybetmekten korktu. Nitekim, bu kararlar* Doumergue kabinesi ile bunu takib eden kabinelere verdirmiştir. öyle ki, bu seferki seçim propagandası esnasında, popüler olmıyan kararların hesabını kendisi değil, başka partiler vermektedir. Gene birinci devre esnasında, radikal - sosyalizm, fransız - sovyet paktını hazırladı. Fakat bunun da yapılmasını ve mesuliyetini Doumergue kabinesi (Barthou) ile bundan sonra gelen kabinelere havale etti. Bu suretle. Fransanın bu en mühim partisi. 1932 seçim devresini ya doğrudan doğruya, yahud bilvasıta kontrol etmiş; dışanda sovyet - fransız paktı, içeride decrets - lois'lar gibi lüzumlu gördüğü işleri "Millî birlik hükümetlerine yaptırmış; sağın ligue'lerini kanunun dairesi içine sokmana muvaffak olmuş ve bunu hattâ l.aval gibi fransız politikasını İtalya ile ittifak. Almanya ile anlaşmaya doğru sürüklemek istiyen kurnaz bir politikacıya yaptırdıktan sonra, dizginleri Sarraut kabinesinin şahsında veniden kendi eline almıştır. öyle ki 1932 seçim devresini a-çan da. kapayan da. radikal - sosyalist partisi olmuştur. Buna göre. bu seçimi de bu partinin kazanman kuvvetle beklenebilir. ¦ »932 de. Kartel vardı. Yani. seçim üzerinde, radikal - sosyalistlerle federe sosyalistler birbirlerini tutmayı üzerlerine almışlardı. Her iki partinin muvaffak olmasını, bu anlaşma temin etmişti. Bu sefer Kartel'in yerini "Halk cephesi * almıştır. Kartel, seçim tekniği bakımından bir anlaşma idi. Politik bir platformu olmadığı gibi. sola doğru, ancak sosyalistlere kadar uzanabilmişti. Bu sefer halbuki. "Halk cephen" f-?.zme karşı politik bir anlaşmayı temsil etmektedir. Bundan başka, ao- OP** en radikal parti olan komü- nistleri dahi içine almış bulunmaktadır. Demek ki. bu seferki seçimde, sola doğru temerküz, hem tam. hem de çok daha politik, hattâ idelojiktir. Bu sefer okunan seçim beyannamelerinde, bütün sollar. "Fransa bankası" ve "Fransa'yı ellerinde tutan 200 aile" aleyhine âdeta "Concen-trîque" bir hücuma geçmişlerdir. Sağa gelince, bariz bir "Bozgun" manzarası göstermektedir. Meselâ Tardieu gibi bir lider, meclis hayatını terketmiştir. Parlamentocutuğun iflâsını, buna sebep göstermektedir. Fakat sollar, buna kısaca: "Çünkü parlamentoculuğun Tardieu gibi a-damlara âlet olacağı zamanlar geçmiştir" cevabını vermektedir. Solların temerküzünü kuvvetli kılan bir nokta da. "Halk cephesi" nin kuvvetli taraftarlarından Daladier'-in, Herriot'nun yerine parti başkanı seçilmiş olmasıdır. Daladier, 6 şu-bat'ta fransız faşizminin düşürdüğü adamdır. Pierrc Cot gibi arkadaşları ile, partisinin sol ve genç kanadını temsil etmektedir. Ve Fransa'nın bilhassa ekonomik bakımdan bir çok esaslı reformlara muhtaç olduğu kanaatindedir. Eğer. bu seferki fransız seçimi hakkında ve yukarıdaki sebeplere dayanarak, bir tahmin yapmak caizse, bu seçimin "Halk cephesi" nin büyük bir muvaffakiyeti ile neticeleneceğini beklemek doğru olur. Geçen seçim devresinde, hükümet ve otorite, sağ ile sol arasında buca-ladı. Mihver rolünü oynayan radikal partisi, arıkça sol olan bir politika yürütemedi. Ancak, rey adedini ve kontrolü elinde tuttuğu için, mutedil sağlar ile iç meselelerde (meselâ frangın müdafaası prensipini) bir pazarlığa girişerek kendi dış politikasını empoze edebildi. Bu sefer halbuki, aol, hem teknik hem politik temerküzünü, daha seçim yapılmadan önce temin etmiş bulunuyor. Binaenaleyh gelecek ay F-ransa nm, artık sol bir Fransa olması kuvvetle muhtemeldir. Yazımızı bitirmeden Önce bir noktayı daha işaret edelim. Bu seferki sol temerküz horeketi bir dc her renkteki solların birbirlerine karşı giriştikleri ehemiyetli tavizler bakımından şayanı dikkattir: Bu temerküzün sağ cenahını temsil eden radikal partisi, gerçi "Fransa bankası" gibi zorlu bir müesseseye hücum etmekte ve onun artık işlerine karışmak zamanının geldiğini ilân etmektedir. Ama, buna mukabil ayni sol temerküzün sol cenahını teşkil eden komünist partisi, ortaya "Tamamiyle nasyonal" bir programla rıkmıştır. Bu da. bu seferki temerküz hareketinin çok esaslı bir surette hazırlanmış alduğunu gösterse gerektir. Burhan BELGE HABERL Yüz köy arasında telefon Kastamonu, 21 (A.A.) — Merkez kazasına ait yüz köye telefon tesisatı yapılması için köy büdcelerine tahsisat koydurulmuş, ve münakaşaya çıkarılmıştır. Ayrıca dört merkezde de santral yapılacaktır. Havalar çok iyi gitmektedir. Meyvelerin ve ekinlerin başlangıç vaziyeti çok iyidir. Önümüzdeki yılda bereketin çok olacağı umulmakta, halk sevinç içinde bulunmaktadır. Aydında ışık söndürme tecrübesi Aydın, 21 (A.A.) — Bu gece Aydın şehrinde hava taarruzuna karşı ı-şıkları söndürme denemesi yapıldı. Saat 20.30 dan 21.30 a kadar süren bir denemede sokak ışıklarından bir kısmı söndürülmüş ve şehrin güvenliğine yetecek kadarı maskelenmiştir. Yüksek yerlerden yapılan gözetlemelerde bu ivin lam bir muvaifakiyelle başarıldığı anlatılmıştır. İSTANBUL TELEFONLARI: Yeni yedek subaylarımız İstanbul, 21 — Türkiye yedek subay okulunun sekizinci devresini bitiren iki bine yakın gence bugün törenle diplo -maları verildi. Törenden önce yeni yedek subaylarımız Taksime giderek Cu -muriyet âbidesine bir çelenk koydular. B. Fon der Porten İzmire gidiyor İstanbul, 21 — Ekonomi Bakanlığı baş danışmanı B. Fon der Porten liman işleri umum müdürü B. Raufî Manyas, la birlikte İzmir limanı hakkında tetkikler yapmnk üzere cumartesi günü hareket edecektir, ingiliz eski muharibleri Çanakkaleyi ziyaret edecekler İstanbul, 21 — Mayısın 12 ve 13 üncü günü ın-ılu ttki muharibleri Çanak. k«lede ingiliz orduUrma baş k-jman -danlık eden Generalle birlikte Çtnakka-lede ölen incili askerlerinin mezarlarını ziyaret edecekler, bu vesile ile tüık askerlerinin mezarlarına da çelenk ko . yacaklardır. * İstanbul. 21 — Edirnede kurulan hapisevine Ntanbuldan gönderilecek mV I, ıml için hazırl-klar başladı. Atatürk le İspanyol cıımıır reis vekili arasında İspanya cumuriyetinin ilânıma yıl dönümü dolayısiyle Atatürk ile İspanya curnur balkanı vekili arasında aşağıdaki telgraflar teati olunmuştur: İspanyol milletinin bu ulu .1 bayramı pününde Ekselansınıza en kalbî tebriklerimi ve gerek şahsi saadetleri gerek İspanyanın tealisi hakkında samimi temennilerimi bildiririm. K AtatÜrh Ekselansınızın göndermek lûtfun-da bulunduğu tebriklere çok samimi surette tefekkür eder ve bu vesile İle şhasî saadetleri İle Türkiyenin tealini hakkında en hararetli temennilerimi tekrar eylerim. Diego Martine* Barrios de Bn. Scllisr tzmh izmir, 21 (A.A.) — Fransanın Mil -letler Cemiyetindeki sosyoloji vo terbiye d?lcesi Radikal Sosyalist partisin -den Madara Malatera 5:II;er b?raSeria-de Bayan Sippeus olduğu ha':!e şehri -mize gelmiştir. E«e Pa!as oVlir.d? kendilerine hususî bir daire ayrl-n Madam Ma!atcra. hûk jmHiaûzin misafiri ota -enk ve dört gün İzmir'de kı'acrkbr. İzmir'den sonra Istanb-jl'a gîd»*rk ve ora-r*ı-ı Ankara'ya ve Bursa'ya giderek tetkikler yapacaktır. Belediyemizin masraf büdccsi Belediye meclisi dünkü toplantısında masraf büdçesİni de kıbul ederek 936 büdeesinin müzakeresini tamamla -mistir. Yeni büdçenin ana çizgleri hakkında yarınki nüshamızda tafsilât vereceğiz. * İstanbul, 21 — Ekonomi Bakanlığına bağlı deniz müesseselerinin birleş, tîrîleceği ve bir deniz bankası kıru'a -cağı hakkında burada haberler vardır. NİĞDE DE Halkevine bitişik 1000 kişilik bir salon yapılıyor Niğde, 21 (A.A.) — Halkevine eklenen salonun temel atma töreni yüzlerce halkın iştirakile bugün yapılmıştır. Bİn kişilik salonun yakmda biteceği sanılmaktadır. Törende bulunanlar her işte olduğu gibi halkevlerinin açılmasında da ilham kaynağı olan A ta tür ke ve bütün büyüklerimize »onsuz saygılarını göstermişlerdir. İzmir liman idaresinin hesabları İzmir liman idaresinin eski hesaplarını Finans bakanlığı namma tetkik etmek özere liman mürakİplerinden Talat ve Finans bakanlığı nakid işleri direktörlüğünden Nusret bu al İzmire hareket etmişlerdir. "Ulus,, un Dil Yazılan (Bası t. inci sayfada) sak yukarıda gösterilen genel anlama uyduğunu kolaylıkla görürüz: /. "A*ırı derecede cesur" sözünde oldıi"u gibi, çokluk, ziya-delik, fazlalık anlamında, cesaret denilen hareketin merkezden muhite 'oğnı hadd;nden fazla bîr saha alarplı yayıldığı m»na«ı vardır. //. "Deniz aşırı" gibi bir şeyin Ötesinde anlamında da, den-z denilen sahanın öte tarafına d 'i hareketin yayılması manası bellidir. ///. 'Tün asın" gibi iki pimde bir yanılma an'*mında da, hareketin birer pünlük daireyi aşarak mt-hite yayılması manası kendini gö"**rir. GHrülüvor I" "aşırı" kelimesinin analizinden rıkan gen*l an!-m, ke'-men:n r--"tün manalarını kucaklamaktadır. Aşçı - Not: I. — (A*) kelimesinin başka bir manası da fyenecefc nesne) dir. Bu manayı vermek için ana kökü "gıda" anlamiyle almak kâfidir. Bu halde (ağaş = aş) oldukça genif bir gıda demek olur. Buna süie veva objeye delâlet eden bir (ığ) daha getirilerek (aştğ) o-lur ve kelimeyi tamamlıyan ikinci bir (ığ) da gelince, birinci (ğ), bir (ç) ye tahavvül eder. Böylece (aş -f ığ -f- ığ = aşçı) olur ki yemek pişiren adamlara verilen isimdir. Aşağı Not: 2. — (Aş) kelimesinin bir başka manan da - "aşağı" sözünde görüldüğü gibi - "yukarı" nin zıddı olan alt taraf anlamıdır. Örfi on Yazıtlarında bn anlamla (as) kelimesi kullanılır. Yine bu as) -ın ba-ka bir tekli olan (üs) sözü - "üsf" kelimesinde olduğu gibi -yukarı tnraf anlamına gelir. Bu da Orhon Yazıtlarında (üz) ile ifade ed''mistir. Semantik fonksiyonlar bakımından biribirinin aynı olan (ş, t, z) konsonlarivle kurulan bu kelimelerden (üs) ve (üz) yukarı, (as) ve (om) asa »i manalarına gelince, sathî bir gürü*, bu tezadın ya vokallerden geldiğine, yahut bir ke- limede iki 7it mananın toplnadığı-na hükmeder. "Güneş - Dil" teorisi, bu muammayı da pek kolaylıkla ve büyük bir vuzuh ile halletmektedir: Oldukça uzak bir saha İfade e-den (a, ş. z) ve benzerlerinin bu s»Sa anlamı iki yolda tefsir edilebilir: I. Merkezden muhite kadar her sahaya yaygın olarak anlamın nü-fu* ve tesirinin artması manası: II. Merkezd-n uzakta kalan anlamdan ana süje ve objenin uzak kalması manası. İşte ek konsonlara birir*cî anlam verildiği zaman, "asma", "üst", "üzere"., gibi hareketin merkezden mnhite kadar yayıldığı ve yüksekldi^i manasına delâlet eden kelimeler kurulmuş olur. Bilâkis ikinci anlam verild«"i 7*-man "atağı", "asra", "azlık" gibi ana süie ve obienin uzağında kalan anlamlar ifade olunur. Avnı hal (al) elemanında da vardır: bu elemanla da hem yukarı, h-m de aşağı anNmlanna gelen kelimeler kurulabilir. Bu noktayı izah için, burada iki örnek gösterelim: /. (Vat) ve (aşağı) kelimeleri: Bunların etimolojik tekilleri şöyledir: (1) (2) (3) (4) Üst : ( üğ + üs + üt + . ) Aşağı: ( ağ + aş -f ağ + ığ ) (1) Oğ, ağ: Her iki kelimede de yükseklik anlamiyle ana köktür. (2) I. Üs: Oldukça uzak bir saha gösteren ektir. Burada bu uzak saha anlamı, ana kökteki yükseklik manasının merkezden başlıva-rak (s) mıntakasına kadar olan bütün sahalara nafiz olduğunu gösterir. Böylece yükseklik manası vayv/ın bir vüs'at alır. //. Aş: Bu d* uzakça bir saha gösteren ektir. Fakat burada uzak saha anlamı, ana kökteki yükseklik manasının merkezden uzaklaştığını anlatarak, menfi manada tefsir olunur. Böylece yükseklinin menfisi olan alçaklık ve aşağılık anlamları kurulur. (3) I. Üst: (Üğ + üs ss= Gğüa = üa) kelimesinin anlattığı yay- gın ve geniş yüksekliğin olmuş olduğunu gösterir. Bu izah, aynı zamanda - arapça denilen - (üa) ve (esas) kelimelerinin de manasını tefsir etmiş olur. //. Ağ: (ağ aş ağaş = aş) kelimesindeki merkezden uzak kalmış, yani menfi yülcar-İr I tir. rla. ha açığı aşağılık anlamını bir süie veya objeye bağlıy&n eleman-dır. I (4) İğ: (Aşağ) kelimesini tanı» mi ly an ve isimlendiren ektir. İşte bu analiz, rolleri bîr olan (s. ş) elemanlarının iki ayrı izah yoliyle nasıl biribirine zıt görünen iki manavı ifadeye yaradığını göstermektedir. II. (Âli) ve (Alt) kelimeleri: Bu iki kelimenin etimolojik şekilleri de şunlardır: (O (2) (3) Ali: ( ağ + al + iğ ) Alt: ( ağ + a! + at ) (1) Ağ: Her iki kelimede de yükseklik anlamiyle ana köktür. (2) Al: Birinci kelimede ana kök anlamının en geniş sahaya kadar yayılmış oldurunu göstererek en şamil ve mutlak bir yükseklik manasına delâlet eder. İkinci kelimede ise, ana kökün yükseklik anlamı merkezinden en uzak olan bir sahada kalmış olduğundan zayıflamış ve binaenaleyh kelimenin delâleti yükseklik değil, onun zıddı olan alt taraf manasına kaymıştır. (3) I. İğ: Süje veya obje gösteren elemandır. Bununla (Âli) kelimesi kurulmuş olur ki en şâmil ve mutlak bir yükseklik ken-d'sinde bulunan süje veya objenin adıdır. Görülüvor ki arapça denilen (âl) ve (âli) kelimeleriyl- üremelerinin manaları ancak Türk Dil teorisiyle izah edilebilmektedir. //. Af: Mananın yapılmış olduğunu anlatan ektir. Böylece (alt) kelimesi de (üst) ün zıddı olan, yani bir yükseklik mefhumunun ana süie veya obîed-n çok geniş ve uzak bir sahada kalışım aşılatan bir kelime olmuş olur. işte bu örnekler (üst), (alt), (aşağı)... gibi kelimeleri ve aynı seslerden mürekkep görünen töslerde zıt manaların yerleşmesini izaha kifayet eder. sanırız. /. N. DİLMCN ULUS ON YEDİNCİ YİL. NO: 5292 ADIMIZ, ANDIMIZD1R 23 nisan 1936 perdem™ Son haberler üçüncü say hamızdadır Her verile ! knrn* Partililerin Halkevinde dünkü toplantısı Partinin yeni nizamn toplantısında. parti Dün Halkevinde, Ankara şehri 1. 'kından Cumııri; :t Halk Partisine yeni giren 261 arkadaşın Recep Peker konuşuyor eski partililere katılması töreni yapıldı. Bu toplantı, partinin yeni nİ- Giindelik 23 NİSAN 23 Nisan 1920 de Türkiye iki parça idi: Birini temsil eden padişah ve hükümeti, ötekini temsil eden Atatürk ve milleti idi. Padişah ve hükümeti için yeni devletin tatiî büyükharb muzafferlerinin elindedir. Muzaifeıler, yalnız kuvvetli değil, haklıdırlar. Onlardan yalnız merhamet istenebilir. Hattâ bunlar büyük devletlerden birinin emri altında bir protektora olmağı bile imkânsız saymaktadırlar. Manda bir bahtiyarlık rûyasıdır: Etrafınıza bakınız, manda altında memleket ne demektir? Atatürk için dava basittir: Bu millet, sözüme dikkat ediniz. Bu millet diyorum, ya tam kurtulur, ya hiç kurtulmaz ve ancak kendi kendini kurtarabilir. Bİr defa erkinlikden başka kurtuluş imkânı olmadığını kabul etmek lâzımdır. Sonra, bu erkinliğin ancak bir hayat ve ölüm kavgası ile kazanılacağını bilmek gerektir. Bu dava, haysiyet ve şeref için ölümü kabul edecek kadar i-dealisttir: Fakat ondan daha az realist değildir. Çünkü tek kurtuluş hakikati da bundan ibarettir. Savaş karart hayat iradesinden gelir, intihar eden teslim olmuş olandır, İlk 23 nisanın 16 inci yılındayız: Kimin var ve kimin yok olduğunu görüyorsunuz. • Herkes kurtulmak İstiyebitir. Mesele kendi kendini kurtarmaya karar vermekte ve bu karardan gelecek bütün iztirab ve tehlikelerle, sonuna kadar, boğuşmak kuvvetini hisetmektedir. 23 nisan, türk milletinin işte bu karar ve iman bayramıdır. 23 nisan hakikati bir millete yalnız kurtuluş davasında lâzım değildi: Bütün davalarında lâzımdı ve lâzım olacaktır. Kamcûlst inkdâhtn neresindeyiz? Bu inkılâba bir had çizmek, yani mitli kalkınmayı her hangi bir noktada durdurmak hiyaneiinde bulunalti-lirmiyiz? Türk milletinin tarilâ, bu milletin hayatlılıh hassası devam etliği müddetçe, bin cepheli savaklarla geçecektir. Bu sav -'a-rm her birinde en büyÜh day çt mız 23 nisan hahiîia'*Jir. Millî HaKi.r.iyet bayramı! Bu kl'-.eyi biralımız; allında':! deri.- s:r;ı a-ray mız: Bu sır; milletin kendi.e tam ve kafi inantşıd*. K R. AT.\Y amesi hükmünce yapılan bu tanıştırma Parti Genel Sekreteri partimizi ve ciliğin ödevlerini anlattı. ... BU SARSINTILAR İÇİNDE FELÂKETSİZ VE İYİ GÜN-i LER YAŞATAN MUVAZENELİ BİR ULUSAL HAYAT SÜR-t M EK İÇİN ULUSAL DEVLET TİPİ VE BU DEVLETE RUH OLA- CAK BİR ULUSAL PARTİ ÇALIŞMASI VARLIĞIMIZA TEMELDİR . . . ("Recep Peherin nutkundan) zamnamesine konmuş olan usulün ilk tatbiki idi. Ankara parti balkanı adına ilyönkurul üyesi Erzurum saylavı Şükrü Koçak özlü ve değerli bir nutuk söyledi. Toplantıda bulunan Parti Genel Sekreteri Recep Peker sjz a- B. Şükrü Koçak nutkunu vet'İt ,'ıen larak bilhassa iki nokta uzermde uyandırıcı ve aydınlatıcı bir konuşma yaptı. "Receb Peker, liberal devlet KAMUTAYA Vergileri bir araya toplıyan bir kırrnın teklifi .vaij'ılaı Çankırı Mebusu B. Mustafa önsoy ileti • sadî buhran, muvazene, hava kuvvetlerine yardım vergileri hakkındaki kanunlar hü -kümleri-n i n 2395 numaralı kazanç kanunu ile bİr-Lt.| tiril- B. Musta'ı önsoy mesi hakkında Kamutaya b'r Ua • nun teklifinde bulunmuştur. B Mustafa önsay kanun t"''r'"n-le, iktisadi buhran, muvazene ve mü*/**vyelatt. (Sonu S. iW A»vrW" tipinin ve klasik parlamentarizm' in ulus kuvvetlerini parçalıyan anarşik durumu içinde, yurddaş-lar arasında, particilik ve memleketçilik gibi, sunî bir tasnife yol (Sonu 5. încî savlada) Boğazlar için talebimizin Yunanistanda tasvib edici akisleri Atina, 22 (A.A.) — Başbakan Me-taksasın türk notasına yunan cevabının tasvib edici bir tarzda verileceği hakkındaki beyanatını tahlil eden Proia gazetesi dyior kı: "Türkiye ile br çok hususî münasebetlerle bağlı olan Yunanistan, Türkiyenin bu talebine ancak muvafakat cevabı verebilirdi. Esasen türk talebinin mantıki gayet kuvvetlidir.,, Katimeimi gazetesi de Cenevrede-ki yunan delegelerinin türk talebini terviç edeceklerini haber verdikten sonra diyor ki: " Y ııntınistanın. takdim olunduğu vaziyette türk teşebbüsünü, iki memleket arasındaki dostluk ve müttefik Eski eserlerimiz korunacaktır Başbakan İnönü valiliklere yeniden ehemiyetli direktifleı verdi bağları teahhütterine aykırı bir hareket gibi görmesi için hiç bir sehcb yoktur. Hattâ kendi şahsî emniyeti bakımından da Yunanistan Türkiyenin bu talebi ile kendisinin menfaat' terini kullanılmış görmemektedir. Kaldı ki Ege denizinde ehemiyetli sevhulceyş msvkileri teşkil etmekte o-tan Limni ve Semadirek adaları da 6u suretle tabiatiyle tahkim olunacaktır. Fakat aynı zamanda Yunanistan, tam ve sadık bir surette tadilcilik aleyhtarı bulunduğunu, ve sulh antlaşmasının her nevi tadiline ve bu an'(aşmalarla kurulan milletlerarası erazi rejimine ve bilhassa Balkanlar rejiminde deliklikler yapılmasına muhalefette bulunmaya azmeylemiş ol-dağunu da kaydeyliyecektir. Messaie D'athen diyor ki: "Tam bir dosttuk yolunda aralarındaki bütün anlaşmazlı meselelerini halletmiş olan Türkiye ve Yunanistan, her honei birisinin müdafaa kuvvetindeki iyiliği diğeri için bir avantaj olarak görmektedir.,. B. Eden Berlinemi gidiyor? Eski eserlerimizden Mevtana türbesi Eski sanat eserlerinin tahribten korunulmast hakkında Başbakan İsmet İnönü valiliklere su dikkate değer tamimi yapmıştır. "Eski sanat eserlerinin her türlü tahribten korunulma&ı için gösterilen hassasiyete ve bunun için yapılan kaıi tebligata rağmen evelce ciheti Askeriyenin işgali altında iken tarihi ve Sonu 4. üncü sayfada) FRANSA HABEŞÎSTANI FEDA ETMEK İSTERSE Bir ingiliz mebusu Ingilterenin Milletler Cemiyetini terketmesi lâzım geleceğini söyledi Londra. 22 (A.A.) — Avam kamarasında, liberal Mander, italyan . habeş anlaşmazlığı hakkındaki görüşmeyi a-çarak demiştir ki: '"— Cenevrede konseyin önümüzdeki mayıs içinde toplantısında. Alman, yanın Fransaya veya diğer bir memlekete karşı taarruzuna karşı koymak i-çîn pakt gereğince bize dü*en bütün te. ahhüdleri yapmıya kati surette hazır olduğumuzu bildirmeliyiz. I Fransaya, Habeşistan, mütearrızın saldırmasını yarıda bırakmak için gereken harekette bulunduğu takdirde bu suretle hareket edeceğimizi bildirmeliyiz. Eğer Fransa, Habeşistanın feda e. dilmesi lâzım geleceği hakkındaki fikri (Sonu 3. üncü sayfada) B. Eden geçen yıl Berlin yolculuğunda B. Hilterte beraber Paris, 22 (A.A.) — Londra-dan Ovr gazetesi bildiriyor: Dış bakanlığı mahfillerinde, Bay Edenin bir kaç güne kadar Berline gitmesi bekleniyor. B. E den Almanyanın Avrupa ve sömürgeler meseleleri hakkındeki maksatlarına dair kabil olduğu ka-(Sonu 3. üncü sayfada) "Ulus,, un Dil Yazılan Türk Dili île Yunanca arasında münasebetler ıı. Sıcak anlamlı sıfatlar B'indaıı evelki yazıda [*] Türk ve Yunan dillerinde "arzu" anlamının türlü şekil ve derecelerini ifadeye yarıyan sözleri karşılaştırmıştık. Bu karşılaştırma dolayisiyle yaptığımız analizlerde, esas olarak, ana kökün "sıcaklık" mef- Altmordu - Anadolu maçından |£, görünüş. - yazısı 4. üncü sayfada • [*] Bu yazının ilki "Ulus" un 22-3-1936 da çıkan saytsındadır. humunu almış, arzu fikrine ondan geçmiştik. Şimdi de o yazıdaki abstraksi-yonlardan başka Yunancada doğrudan doğruya "sıcaklık" anlamiyle ilgili bulunan kelimelerin Türk diline ve "Güneş - Dil" teorisine karşı olan durumlarını araştırmak istiyoruz. (Sonu 2. inci sayfada ı U!, US 23 1 .İSAN 193G PERŞH "5E 23Nisan i yıl önce bugün bütün mem !elv . tek bir nefes, tek bir vücud halinde ulu önderin etrafında toplanmış ulusal iradenin mabedini açıyordu. Artık düşmanlarının son darbesiyle yıkılan ihtiyar imparatorluğun yerine bugün ana yurdun göbeğinde genç ve kudretli türk devleti kuruluyordu. O zamanki manzara hazin ve korkunç olduğu kadar heybetli idi. Dünyanın mukadderatını elinde tutan devletler artık memleketi parçalamak ve nüfus mıntakalarına taksim etmek kararını tatbîka başladıkları sırada bütün türk dehasının asîl bir ifadesi olan Atatürk "Hayır biz ölmiyeceğiz yaşamak bizim hakkımızdır", diye bağırıyordu. 1;te bugün top'anan meclîs onun bu dönmez kararını dünyaya gürtsrecek ve ispat edecekti. Kuvvetli bir ülkü etrafında coşkun bir inan, sıcak bir bağlılıkla bir birine kaynatarak birleşen milletin mebusları ümit ve temennilerle dolu göz yaşlan içinde Büyük Mîllet Meclisinin kapısından bugün işte bu dilek ile "içeri giriyorlardı - Memleket artık bundan sonra yeni vasıflarını alacaktı. Hasta ve mefluç imparatorluğun zehirli nefesleri artık güzide inkılâpçıların ruhları üzerinde hiç bir tesir yapmıyacaktı. Düşmanın kovulması meselesi iç ve dış sryasa işleri artık mazinin tesiri altında kalmış bir kafa ile değil realiteden a-lınmış bir mantıkla düşünülecek ve ona göre radikal kararlar verilecekti. Bu esaslar içinde ozamandanbe-ri aldığımız bızm ve yürüdüğümüz yolun şiddeti ve uzunluğu üstünde durup düşünmek hakikaten insana hayret ve dehşet verir. 23 nisan istiklâl ve hürriyet davasının bütün dünya Ölçüsünde beliğ bir misalidir. Bu itibarla yeni bir devrin, yeni bir akidenin, yeni bir sistemin yani Kamâlizrn'-İn başlangıcıdır. Kamâlizm'İn en orİ'inal vasfı halkın iraedsini bir nokta etrafında toplryarak bunun içinde otoriter bir kudret yaratmaktır. Bunun olabilmesi için karşılıklı sevgi ve saygı ile içerden gelen sarsılmaz bir inan lazımdır, işte türk mîlleti ona inanmak ve o-nen gösterdiği yolda yürümeMe yü'ısek asaletini ve değerli liyakatini göstermiş oldu. Bunu ancak büyük vasi • La yaratılmış milletler başarabilir. Türk milleti cihan huzurunda en çetin imtihanını bngünv ba«!amış ve sonra ona en muvaffakiyetli tarzda bitirmiştir. Sununu soy Üyelim ki, bugün ile başlıyan hareket durmuş ve artık dinamik kudretini bitirmiş değildir. Gün geçdikçe hızını artıran bir cazibe kudretiyle hedefe doğru koşmaktadır. Akdeniz istikametinden sonra büyük önderin bize gösterdiği hedef türk kültürünü dünyanın en ileri kültürü yapmaktır. Şimdi yapacağımız iş budur. Bu büyük vazife halâ olduğu kadar bütün bir istikbale verilmiştir. Bunun İçindir ki bugünü gençlik bayramı saydık. Gençlik kudret ve heyecanile dolu türk milletine, bu aziz bayramın kutlu olmasını dileriz. N. A. KÜÇÜKA Türk gemicileri talimatnamesi Ekonomi Bakanlığınca hazırlanan türk seni adamları talimatna Jie-¦i Bakanlar heyetince kabul edilmiştir. Talimatnameye göre yürütücü kuvveti makina olan gemilerde görülecek her isi yapan kadın ve erkek herkese gemi adamı denilecektir. Kı-lavrrrlar gemi mdamı sayrfmryaeak-trr. Talimatnamede gemi adamları güverte, makina, idare ve sağlrk olmak üzere dört knrma ayrılmış ve her kısmın yapacağr İşler ve gemilerde tonilato basma bulanacak gemi adamları, mikdarları ve srarflarr ayrı ayn t" ,.".,n'}lir. HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI; Türk - fransız mahkemesi ÇUKlTtOVA VE ABDİ7LH AMİD DAVALARINI REDDETTİ İstanbul, 22 — Muhtelit türk -fransız mahkemesi bugün Çukurova vc Abdülhamid veresesi davalarını reddetti Parlamentolar birliği konseyindeki delegelerimiz döndüler İstanbul, 22 — Bndapeştede toplanacak parlamentolar konferansı ru manı e »in i hazırlamak için Nişte toplanan konferans konseyi ruzıume-yi hazırlamış ve delegelerimiz dönmüştür. Hüseyin pehlivan öldü Islnabul. 22 — Karakoy maballe-bicisİade Mezrukayı varan ve kendisini yaraLvHüseyin pehlivan hasta-hanede öldü. Profesör B aks ter in yeni kazısı istanbul, 22 — Prf. Bakster pazartesi günü Arasta sokağındaki kazısına yeniden bağlıyacaktır. Balkan gençler birliği İstanbul, 22 — Balkan üniversitelileri arasmda kurulacak Balkan gençler birliği seasları tesbit edildi. Romen üniversitelileri, nizamname projesini imzalamak için türk, yugoslav ve yunan üniversitelilerini 15 temmuzda Bükrcc davet ettiler. Romen orkestarsı cumaya lstanbula geliyor. Romen üniversitesi rektörüyle talebeden bir grup dün Al İnada» lstanbula geldiler ve bugün Romanyaya gittiler. Şoförlerin derdi tatanbul, 22 — Belediyenin piyasaya yeniden otomobil çıkarılması hakkındaki müsaadesi üzerine işsizlik vaziyetleri müskülleşen taksi şoförleri belediye ve Partiye müarcaata karar verdiler. il Ulus. un Dil Yazılan (Bası t. in d sayfada) Bu çerçeve içinde, iki dil arasında yapılan karşılaştırmalarda şu noktaları tespit etmek mümkün olabiliyor: I. — İki dilde "sıcaklık" anlamı çevresinde kümelenen sözler, ses sentezi itibariyle, umumi bir ter-zür halinde bnhınuyor. II. — Bunlar tahlil ed'-rek "teori" ye göre mana verilince m ev dana çıkan roefnnmlar, Türk-eede yerli yerinde btıl*»ndr «"u halele Yunan dilinde m"hîpı bir kısmı nradan or» »a Sfçramr* görülür. Ifî. — Bundan barka Yunanca-da tek bir mefhum t»n, terk'oçe bütün bütün ayrı. bir'-ac kelime tarafından temsil ed'hnesi ve yine tek bir keHmenin de, aralarında mü'vın farkKr bul*man, birçok Bv-frr«mları kendinde toplarr»*sı pbi hiç bir sisteme sı^-ıryan hâ-dİ5°'*r göe çaroTna'ctadır. HiSfair-\i¦ ÎT'nİri tevsik etmek içîn iki dilde hararetin türlü derece ve gösterilerini an Ut mi keli-p^'-rcl-n sıfatları ele ala'ım. A) Trrk-ede: 1. Knvâk, 2. yamk, 3. kıtık, 4. ISI. 5. i':''. Bu kelimelerde esas maddelerin etimolojik şekilleri: (1) 2. yan — 3. kız — 4. ıs — 5. il — ök + ay 4 ık + ı« + * + (2) öy an iz ıs il (1) ök, ay, ıh, ığ: mutlak ma-nas'vle hareketi anlatan koliler. (2) (m-y),(n),(z), (s),(l): hararet mefTi'ununun muhtelif şiddet derecelerini gösteren ekler. Bu tablo, bilhassa dikkate lâyık esaslı bir hususiyet arzediyor. Kelimelerin manasmda mevcut sistematik tedricin ve bu tedricin istinat ettiği unsurlard?ki dizilişin "Elimolon, mmfolo'i ve fonetik bakımındın Türk Dili Analiz Yolları'nda II. sayılı şekille temsil edilen ses sistemiyle tam tetabuk halinde bulunması "feori" nin ib-ıta kudret/ne avn bir delil teşkil etmez mi? Sırf kepmelerin manasına istinat eden bir mantıkla kurulan bu mef hım zincirinde, dil mekanizmasının bir tarafını göstermek üzere erzîlmrş bn?*man şemada görüldüğü g'bi, şiddetin en üst basamağında birinci derece rad'kal kök teşkiline yarıyan kor s onlardan birini ve b^ıren onun brrî«i"inde (n) yi. orta derecelerde (a) ve (z) ve nihayet harareî!n en m ilevazi mümessilinde de (I) e*-'^r\m yrr f}rnrş bnltryorrrz. Sanki dil, bu mefhum gamım teşkil etmek için "Güneş - Dil" in çizmiş oldu«u klavyeye parmak gezdirmiş. Biz araştırmamıza devam edelim. B) Yu nanemin: 1. Kavton, 2. /'-Şeron. 3. puron, 4. zetton, 5. htiaron. Kelimelerdeki aslî maddelerin etimolojik şekilleri: (D (2) (3) İ. kav — : ak + av + . 2. floğ — ; of 4- ol -f oğ 3. pür --'•'u'* f Üp 4- ür 4. zea —- ;.e£ cs + . 5. Mi — : ih + il + iğ Burada (1), 4 ve (5) sayılı sozîerde esas maddelerin TürVçe rmAabiIleriyle tam bir tenazur halinde bulunduğu görülüyor. (2) inci keline, *lev manasına (floa-a) dan gelir. P"n«»n etimolojik şekli de "alev" inki ile aynı kıymettedir. (1) (2) (3) Alev: ağ + al + ev Flo/r; of -f- ol -f- o^ Tablodaki (3) ü"cü kelime ise ateş manasına (pür) kelimesinden ürernis bir sözdür. (Pür) ün etimolojice (kömür) ve - kavurmak mastarının - (kavur) maddesiyle eştir: (D (2) (3) Pür : ü« -h üp + ür Kömür: ök -f öm -f ür Kavur : ak + av + ur B'rada (2) inci sütunda görülen (p), (m) ve (v) e'tlert, (koy-) ve (kav-) terkiplerinde olduğu gibi, hararetin en kovu tesirini; (3) ün-.ü sütundaki (r) eki de bu koyu hararetin t-sir*-e rmr*lak olmayıp objenin belli bîr noktasında tekarrür ve temerküz evle-dî«ini, yani muayyen bîr hadde ka^r i - f--el i ;'¦ ¦ tt İ gösterir. Filhakika (kavurmak) "b'^r şeyi bîr hadde k*dar yakmak" kömür d- "bir hadde kadar yakılmış bir ob:ew dir. Yunan dili (karv-on) kelimesinde bu sentezin orijinal manasını saklamış bulunuyor. (v) ve (r) eklerinin yerlerini d*""*tirmesiyle, (karo-) terkibi, gerek mana ve perek ses bakımından, (kömür)-den ba-'ca bir şev değildir. Görülüyor ki Yunanca da "sıcaklığın" muhtelif deıerelerini gösteren beş söden iVü Türkçe-delrilerin avnı, d i" er ikisi de başka Türkçe kel ime ler d-n üretilmiş sözlerden ib^'et»:r. D. M. Ali AĞAKAY [**]Aym anlamdaki tül maddelerinin mukayesesine dair olan görüşleri de yarrn yazacağız. Halhevinde , bugünkü tören Bu ak-am 23 nisan dolayısîyle Hal-kevinde bir tören yapılacaktır. Tören Muhiddin Baha Parsm 23 nisan m manasım anlatan bîr söylevi ile başfıyacak, şair M. Müeyycd Bek-man ve Kâm ur an Bozkır 23 nisan için yazdıkları şiirlerini okuyacaklardır. Bundan sonra sanatkâr A. Adna-nın hazırladığı koro verilecektir. Bunu Resid Boran tarafmdan dilimize çevrilen "Mahcuplar" piyesi temsil edilecek ve öğretmen Maalla Sena ve Zehra Cemal tarafından hazırlanan çiçekler balesi gösterilecektir. Tören bittikten sonar Halkevi ar şubesinin atölyesinde yapılan heykel ve tablolardan yapılmış köşe gezilecektir. Bakanlıklar ve daireler arasındaki hesablar Finans bakanlığı, umumî muvazeneye giren bakanlık ve daireler ile vakıflar —müdürlüğü arasındaki 1934 yılı sonuna kadar olan bütün a-lacak ve vereceklerin karşılıklı ibrası hakkındaki kanun hükümlerine nazaran yapılacak muameleyi bîr tamim İ-le bakanlık teskilâtma bildirmiştir. Bn tamîme göre, 1934 malî yılı sonuna kadar sâkit veya milli hükümet zamanlarına aid birikmiş vergi, harç, icare ve m olca taslar da dahil olmak şartiyle tahakkuk etmiş ve edecek i-lâmlı veya ilamsız bütün alacak ve verecekler karşılıklı olarak derhal terkin edilecektir. İri iddiaları baki kalmak şartiyle ay-Gayri menkulleri aynıları üzerin d e- far rîhffT.ırTT olan ba rîbi gayri menkul ie ir n 934 mali yılı »ormrrat kndar germî yıllara aid menfaat ve semereleri kezalik karşılıklı olarak İhı a edilecektir. Mübadil, muhacir, harikzede ve emsail şahıslara kanunları uyarınca tahsis ve tefviz olunmuş veya bu maksatla hazinece vazıyed edilmiş olan aynı-lar ve bedelleri hakkındaki talebler de ibra olunmuştur. Bc kabil alacak ve verecekler içm karşılıklı olarak bir gûna taleb ve takibat yapılmıyacaktır. Bakanlık kayıd'-vrın nasıl terkin e-dİleceğînî ayrıca bildirecektir. Ynrt - S'yaaal 23 Nisan-iki (sembol Büyük MfTTet MecKsi'nin Anka-ra^T açıldığı 23 ni^nn gününü, ço-cuklarrmrz kendi püp'tİ yapf"i«lar-öV Ap'-arada, ilk P"ıyük Millet Meclîsi, Erzurum ve Sıvaı konıre-("rinden sonra toplanmıştı. I"tanbul-da meclîs paydos edilmiş, Babıâli'nin sandul'ası ba«jına da. t'^Sedar o-l^rak, inalız noN«trilerî dik'lmişü. Yani. mileti temsil erl~n parİTrıen-to müdHetriz olarak d^'ıtılmi'* cok-fc'nSeri k***in bir car*0"^'-^- m^^'-ûm ed'lmis olan osmanlı hü^î'meti hak-kmda da art'k resmî tevkif müzek-ker~«i kf'-lroi^ti. P;'"ük MîTîet IV'wTîsî, işte b"nun irin An'-^rada toplanıyor ve milletle memleketin havsivetini ve kurtuluş davacını, kendi hükür?et»nin ve kendi ordularmm nüfuz ve kudretlerine havale ediyordu, brtnaburda azadlık kalmadığı için. devlet ve hû-k'imet. AnkararLa. mill-tm iradesi ve Şefin el'"le kendi kendisini yeniden kun'vordu. içte bu azadlık günü, çocuklan-m i7m. yara turk milletim yann a kavuşturacak olanlarm günü olmuştur. İçeri ve aman doğru azad olmalc kararım verdikten sonra toplanarak, I -a usan ne 'i yanm?"lıkra da"Tİmayan Türkiye Püyük MilT**t Meclisi, türk rm, sereni, haysiyetti, aza*? ve var-llfcfa yaşamanm sembolü idi. Pütiin bu Önüne konduğu amaz-Tara. Türkiye Büyük M'Ter Meclisi, çetin ve ş"*h mücadelelerden sonra varacaktı.Bu piin, cocuMarrmrz 1923 den öne- dolanlar gibi donmamaktadırlar Bu mrn. h*-r doöan türk oocu&u-mm n»»'ua kütüğüne vazılması. oto-r"-»*rV olar^V, on*m, dunva^a. neref-li, ha"sh'rtl?. varlıVlı bir in- olarak r^Jî*î mânâsmı taşunak-tacV. _ T'"'" T^nT-rnır?-*" Tl ri'*rnx gününün türk derno!-ja*isi İle türk co—'nı arasmda paylaşrlmasmda derin biı hikmet var^T. Burhan BP.GE Gazoz fabrîkalarmın mnamele vi'rpzisî Gazoz fabrikalarından, motor kuvveti, beş beygiri ve isçi sayısı onu aş-nuyanlnrın muamele vergİsî muafiyetinden İstifade etmeleri Finans bakanlığınca kararlaştırılmıştır. Arazinin acele tahriri Finans Bakanlığı talimatnameyi hazırladı Finans Bakanlığı arazinin acele tahrirî kanununun tatbikatına dair bir talimatname hazırlamıştır. Bu talimatnameye göre arazi vergisine tabi olmıyan devlete ve belediyelere, hayır cemiyetlerine aid arazi tahrir edilmiyecektİr. Tahrir üç kişilik komisyonlar tarafından yapıIacakUr. Her komisyonun ikişer yedek azası bulunacaktır. Tahrire başlanmadan evel vali, mal memuru ve hususi idare direktörü ve komisyon heyeti toplanarak hangi yerlerden tahrire başlanılacağım tesbit edecek ve keyfiyet gazetelerle ilan olunacaktır. Tahrir komisyonları istedikleri müesseselerden ve şahıslardan malûmat arayabileceklerdir. Bu malûmatı vermiyenlerden veya yanlış malûmat verenlerden 25 liradan 200 liraya kadar para cezan alınacaktır. Arazi, a-raziyi filen İşgal edenler namına kaydedilecektir. Tasarrufu ihtilaflı arazi, sagilleri namma yazılacaktır. Komisyonlar arazinin mesahasını metre murabbaım, ar ve hektar olarak tesbit edeceklerdir. Arazi kanuna mucibince muvakkat muafiyet müddeti içinde bulunan arazî, komis- yonlarca yazılacak fakat kıymet konu' mı y aeak tır. Kıymet konularken alna ve satım fUtları esas tutulacak, alna ve satım olmamışsa bir senede getireceği kira tesbit edilerek bonon on misli, kıymet itibar olunacaktır. Finans Bakanlığı arazi tahriri ıçm yapılan numunelere göre matbaada hazırlanmakta olan cetvelleri, ihbarnameleri peyderpey vilâyetlere göndermeğe bnslamsstrr. Komisyonların ücret ve masrafları hakkında bakanlıkça her vilayet için hazırlanan tahsisat önümüzdeki hafta mahallerine gönderilecektir. Bakanlık tahrîr komisyonları reis ve a-zalarma verilecek aylık ve yevmiyeleri tesbit etmü-tir. Istanhnl, İzmir ve Ankarada Reislere flOO) Irra aylık aza'ara da (200) kuruş, yevmive verilecektir. Di«er vilayetlerde, reislere verilecek aylık 65 liradan 90 liraya, azalara verİ'ec-k yevmiyeler de 150 kuruştan 175 kuruş arasmda^rr. Köy mıı'ıtarlarına 60 kuruştan 100 kuruşa kadar yevmiye verilecektir. Finans Bakanlığı acele arazi tahririne bir haziranda başlanmasını ka-rurl aktarmıştır. ULUS 21 NİSAN 1936 CUMA Son haberler dördiincıi sayfamızdadır on yedinci yıl. no: 5293 ADIMIZ. ANDIMIZDIR llrrvrrd»* ! kuru* Memleket ve çocuklarımız iki büyük bayramı coşkunca kutladı Şehrimi/de stadyomda hir resmi yapıldı - Yavrularımı/ dilerine bugünü gösteren leri ziyaret ettiler - Halke\ balo ve müsamere verildi ruk haftas ı memleke lir irinde devam ediyor geçit ken- inde neşe Dün çocuk haftasının ilk günü idi. Aynı zamanda ulusal egemenlik bayramı kullandı. Çocuklarımız sabahtan aksama kadar, güldüler, eğlendiler, neşeli »e zevkli bir gün geçirdiler. Anneler, babalar, büyükkr, çocuklarının bu sevinçlerine katıldılar. Ankaralılar bir tek aile' efradı ?)bi, bir arada, bir bayram yaptılar Evlerde sabahleyin güzlerini açan yav-lular, temiz elbiselerini istediler. So-k klar çok erkenden metkeblerino koşan talebelerle dolmuştu. Halk dün programını yazdığımız büyük töreni seyir için büyük emddelerin yaya kaldırımlarına sıralanmışlardı Saman-pazarından stadyuma kadar olan u-2un caddenin iki tarafı binlerce Ankaralı ile kaplanmıştı- Saat ona doğru yerlerinden hareket eden mektebliler milli marşlar söyliyerek stadyuma taşınıyorlardı. 10.30 da Ankara-nm ilk. orta ve meslek mekteblerin-J'-n 20 t*oe*î stadyuma toplanmıştı. Binleri aşan genç mektebtilerm etrafını binlerce seyirci sarmıştı. Stadyumda her (Trupun yeri evelce tayın edilmişti. Tajebe yerlerini alınca, ilk önce bandoya uyularak istiklal mar- Mektuplar: Gündelik YENİ ZAMANLARIN TURİZMİ F. R. AT AY 14 Nisan Meşhur VVelIs'in gelecek za-nv. ..lan hikâye eden bir eseri vardır. 20 inci asrın sonlarına doğru, Cobbet Titus isminde bir genç, bisikletle Fransa cenubunu dolaşırken, bir takım otel harabeleri görür; yolların üstünü ağaçlar kaplamıştır. Cöte d'azur'de hem de tam mevsiminde, kasaba büyüklüğünde o-tellerin kapanmış olduğunu ve lahçe yollarını ot bürüdüğünü görenler için, VVelIs'in kehanetini düşünerek ürpermemek güçtür. Fakat hakikat nedir? İtalyan Riviera'sı ve Cöte d'az dediğimiz, Cenova ile Marsilya arasındaki bu uzun sahil şeridi, asıl büyük inkişafı harbsonrasının çılgın israf senelerinde buldu. Dört yıl kan ticareti yapmış olanlar, mütareke olunca, hapisten boşalırca* m a memleketlerinden dışarı fırladılar. Bu kıyıların ar kası dağlarla kaplıdır. Kış günlerinin çoğu, İstanbulda olduğu gibi, güneşli, ve sahil, lstanbulun Marmara tarafında ve Adaların bir kısmında olduğu gibi, şimal rüzgârlarının soğurundan masun olduğu için, herkes, mevsiminde buraya akın etti. Biribırı arkasından saraylar, villalar palaslar, kumar gazinoları ve küçük şehirler kuruldu. Hürriyet hi'dudsuzdur; muhitte millînin hiçbir rahatsızlığı yoktur. Bir ingiliz vatandaşı Canne'de ve bir alman vatandaşı (Sonu 5. inci sayfada) şı ve çocuk marşları söylendi ve hep beraber cumuriyet çocuklarnıın andı ¦çildi. Bundan sonra Çocuk Esirgeme Kurumu adına Edime mebusu B. Şeref Aykut şu söylevi verdi: B. Aykutun söylevi "— Bu iin ulusal egemenliğin kurulduğu gündür Atatürk'ün milli devlet temelini attı*!:! ırün. Türk çocukları, sizin bayrarr-m/Hır. Kutlu olsun!. Unu'mayınır, t.Tİhİ önünde diz (Sonu 3. üncü şayiada) Fransa da boğazlar hakkında!.! notamıza elverişli cevab verecek (Yazısı 4. üncü sayfada) istanbulda Fenerbahçe Hakova takımına 5-1 venildi (Yazısı S. inci sayfada) YENİ YIL BÜDCESİNE YAPİ* LAM ll((l\ll.\|{ YOZONDEM B. Baldvinin vaziyeti iyice sarsıldı ( Yazısı 4. üncü sayfada t Çocuk bayramının dünkü kutlulantısından başka birkaç enstantene Habeşistan in cenubunda şiddetli yağmurlar başladı (Yazısı 4 üncü sayfada t "Ulus,, un Dil Yazılan Türk Dili İle Yananca arr mda münasebetler II. $ t 1 ....» p/71 r Düıı'tü yazıda Türî.çe ve Yu-nancada "sıcaklık" anlamiyle kullanılan sıfatları karşılaştırmış ve h-psinin Türk köklerinden türedisini göstermiş idik. Fiillere de göz gezdirecek olursak bunların bir kısmını Türkçede-ki mütenazırlariyle aynı manada. bir takımını da oWn*l manadan az veya çok kaymış bir halde bulacağız. A) Orijinal unlıınth fiiUer. I. (Ke - o). Bu, kelimenin telâffuz şeklidir. Buradaki (ke) dif tong ile (kai) biçiminde yazılıı. (Sonu 2. inci sayfada) l)fıNhX FUTBOL MACI Muhafız gücü : 1- Beşiktaş: \ Dünkü maçtan heyecanlı bir an ("Yazısı 3. üncii tayfada) SAYFA 2 ULUS 24 NİSAN 19M C1 İMA 23 Msa/ı 1920 1920 nisanının 23 ünde, Arık arada gı.ıMnimi hatırlamak, tam on altı yıl sonra, bu günü bir daha yasamak istedim. Karaoğlandan Büyük Millet Meclisinin eski binasına doğru, dirseklerimde o günkü kafilenin temaslarını duyarak, gözlerim ufukta, vecd Ue yürüdüm. İste en önde, siyah redingotu ile Büyük Şef. Arkada herkes, onun metin yürüyüşüne adımlarını alıştırıyor. Etrafta halk. bu büyük kafileyi sessiz bir huşu'la uğurluyor. Birinci Millet Meclisinin dar ça- tısı altında, herkes yer bulabildi. En yaşlı aza reis mevkiinde. Büyük Şef artık kürsüdedir. Kalplerimizin çarpışlarını tutarak onu dinliyoruz. Millî hareketin bugüne kadarki tarihîni sesinin heyecan ve iman veren ahen-giyle birlikte yüreklerimize sindirmeğe çalışıyoruz. Vecd içinde geçen bu zamanın ne kadar sürdüğünü bugün değil, o gün dahi ölçemediğimi hatırlarım, onun türk nesillerine bağışladığı mesud devri de tarihin ölçemiye-ceği gibi. Kemal ÜNAL "Ulus,, un Dil Yazıları (Başı 1. inci sayfada) Yunancada (i) vokali (y) konsonu yerine kullanıldığından, (kai) fonemini (hay) şeklinde gösterebiliriz. (Kay - o) veya (ke - o) Türkçe (köy - mek) ve (yak - mak) kelimelerini tanzir eder. Esasen (kay) Ue (yak) arasında elemanların yer değiştirmelerinin tevlit ettiği zahirî farktan başka bir değişiklik yoktur. 2. — (Zett - aino). Bu da gerek ses ve gerekse mana bakımından (ısıt - mak) mastarına tekabül e-der. Bu kelimenin başında fazla gibi görünen (z) konsonu, teorinin işaret ettiği fonetik icap dolayisiyle kökteki (ğ) nin yerine kaim olmuş mükerrer bir (z = s) den başka bir şey değildir. Aynı hâdiseyi Türkçe (ıstı) kelimesinde de görüyoruz. Yunan dilinde - bizim (ısıf) gibi - yukardaki fonetik icaba uymamış, avnı asıldan, "ocak" manasına (kest - ia) sözü de vardır. O) W (3) ısıt : iğ 4- ıs -f »t hest; eh + es 4- et 3. — (HU • aino). Bunun aslî ma'M-M olan (Mi-) terkibinin (dik) ile aynı etimolojiye mensup ve aynı manada bukındutrunu yukarda görmüntük. (Hliaino) ılıtmak, ılınmak demektir. B) Orijinal manadan nyrılmı* fiiller. 1. — (Pür - oo. Manası kızdırmak, ısıtmak. (Pür - ome) --- yanmak, parlamak. (Pür) maddesinin ses itibariyle (kömür) ve (kavur - ) sözlerine tekabül ettiği görülmüştür. 2. — (Ale - aino) = ısıtmak. Bu da (hliaino) gibi etimolojice (ılık) kelimesinin aynıdır. (I) (2) (3) ılık : ığ + il + ık ale • : ağ + al 4- eğ A/î - ; ih + il -f- iğ 3. — (Fleg - o) = yakmak. Bu da az evel gördüğümüz (ftoçeron) gibi (alev) kelimesine bağlanıyor: (l) (2) (3) alev : ağ -f- al + ev fleg : ei + el + eg flog - : of + ol 4- og 4. -(Aith-o) = yakmak [1]. 5. — (Apt - o) = yakmak, parlatmak. (Apt - ome) — yanmak, parlamak. Bunlar da (od, ot) kelimesinden türemiş görünüyor: (I) (2) ot : oğ + ot »it -: ağ 4- it apt -; ap I at S.-(Thalp-o) [1] = ısıtmak. I-'.m-.'r, k şeklî, ateşlemek ma-na*ına (otlamak) kelimesinin av-Didır: f l] (Th) Arapçadıki peltek (s) g:' i telâffuz edilen Crekçenin (si-ta) harlini gösterir. (D (2) (3) (4) (S) oğ 4- ot 4- al 4- am 4 ak ağ 4 at 4- al 4- ap 4- oğ 7. — (Ther - o) [1] = ısıtmak. (Thermi), (thermos) gibi kelimeler bundan üremiştir. Etimolojik şekli şudur: V (1) (2) (3) eğ 4- et -f er (1) Eğ: Hararet anlamına ana köktür. (2) Et: Yapıcılık, yaptırırdık, yapılmış olmaktık anlamlarİyle a-na kök yerine geçen ikinci derece prensipal köktür. (3) Er: Tekarrür ve temerküz anlatan ektir. Topluca manası: "muayyen bir sahada toplanan veya muayyen bîr noktaya tesir eden dinamik hararet" olmak lâzım gelir. Bu mana ancak "yakıcı bir alev" fikrini verir. Çünkü alev derli toplu, âdeta kesin bir sekli bulunan ve yaladığı saha belli olan bir sıcak-İ.ktır. Türkçede ses terkibi itibariyle (ter) fonemine, m»na bakımından da "alev" e i'vsn (Ört) kelimesini buluyoruz, (ört) ile (ter) arasında ise ancak ikinci ve üatincü elemanların yerleri deği«mîş olmaktan başka bir fark voktur: (t) (2) (3) Ter: eğ 4- et -f er ört: oğ 4- ör 4- öt Aynı fonemi buldnthımıız lâtin-ce (ard - en» = ateşli); (ard • ot — yakıcı hararet) ve Farsça (âder = ateş) kelimeleri orijinal manaya Yunanca (tero) dan daha çok sa^dc kalmışlardır. Bu yazıyı bitirirken şunu da kaydedelim ki Yunancada mutlak olarak sıcaklık mefhumunu temsil eden kelimeler sayılması müşkül olacak kadar çoktur: (alea, termi, zesti, püra, thalpos, hausis, lavra) v. a. Sade bu kelimelere şöylece bîr göz gezdirmek Yunancanın Türk dilinden nasıl alabildiğine, hem de İsraf edercesine istifade ettiğini anlatma"* kifayet eder. Dr. Af. Ali AĞ AK AY Seyhun Aklıma imi Cenazesi bugün kaldırılıyor Dün ölümünü acı duyarak yazdığımı* kazanç temyiz komisyonu azası B. Ali Cemal Aktunamn od bet yakındaki biricik yavrusu Bayan Seyhun Aktunamn cenaze töreni bugün öğle üzere Hacıbayramdan kaldırılarak yapılacaktır. Türk maarif cemiyeti orta mektebi muallim ve lalebelerile, Ankara avcılar kulübü reisliğinden aldığımız mektuplarda iyi kalpli, dürüst ahlâklı, çalışkan, sporu seven ve bütün muhitine kendini sevdirmiş olan Seyhu-nun ölümünden dolayı duyulan derin acı bildirilmekte, yakınlarına bassa-ğı dilenmektedir. Arkadaşları, muallimleri ve avcılar kulübü, yavruya karşı ton saygı ve bağlılığım göstermek için cenazesinde bulunulmasını mekteplilerden, sporculardan vc avcılardan rica etmektedir. HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: İki fransız destroyeri İslnubulda İstanbul, 23 — Fransanm d'lber-ville ve Dumont d'Uvrille ad -lı iki destroyeri bu sabah saat 8.1 5 de limanımıza gelmişler ve Selimiye önünde şehirle selâm topları teatisinden sonra Salıpazan açıklarında demirlemişlerdir. Gemilerin kumandanı bu sabah vali ve kumandanı ziyaret edecek, bu ziyaretler öğleden sonra iade olunacaktır. Destroyerler bîr kaç gün limanımızda kalacaklardır. Eski bir gazeteci öldü İstanbul. 23 — Eski gazeteci arkadaşlardan Sadeddin bugün hastanede kanserden öldü. Cenazesi yarın basın kurumu tarafından kaldırılacak, br. * İstanbul, 23 — Beledi ye. Ölülerin teçhiz ve t. Mm işleriyle 1 hazirandan sonra uğraşmağa başlıyacaktrr. * İstanbul, 23 — Fransanın milletler cemiyetindeki terbiye ve sosyoloji delegesi olan Bn. Sellier bugün İstanbula geldi * İstanbul, 23 — Pazar günü İstanbulda bir Yugoslavya kulübü açılacak, br. * İstanbul. 23 — Tamir ve yeniden tanzim edilen hekimler odası bugün tö renle açıldı. Emlâk bankasının mütehassısı Emlak ve Eytam Bankası tarafından Avrupadan getirtilmiş bulunan fransız mütehassısı önümüzdeki günlerde Adana, İzmir, İstanbul ve Bursa havalisinde bîr etüd seyahatine çıkacaktır. Mütehassısın bu seyahati beş hafta kadar sürecektir. Gümrük tayinleri Hope gümrüğü eski merkez memuru Niyazi Birlin merkez memurluğuna tetkik direktörlüğü memurlarından Asaf İstanbul gümrük Basdi-rektörlüğü emrinde memurluğa, İzmit muayene memuru Hidayet Cerab-lus gümrüğü muayene memurluğuna, Urfa gümrüğü mesul muhasibi Vefa İzmir gümrüğü mesul muhasibliğine, Haydarpaşa gümrük baş direktörlüğü mesul muhasibi Lütfi Urfa gümrüğü mesul muhasibliğine Trabzon gümrüğü mesul muhasibi Mahmud Haydarpaşa gümrüğü mesul muhasibliğine, Bakanlık muhasebe direktörlüğü mümeyyizlerinden Adil Trabzon gümrüğü mesul muhasibliğine tayin olunmuşlardır. Hükümetin istediği bir tefsir Memurlar kanununu değiştiren 2919 sayılı kanunun neşrinden evel hükümet hesabına tahsil etmiş olup da kendi meslek ve ihtisasları dahilinde ücretli vazifelere tayin edilmiş bulunanların bu suretle geçirdikleri hizmet müddetlerinin namzedlîk müddetlerine mahsup edilip edilmi-yeceğinin tefsir yolİyle hallini hükümet Kamutaydan istemiştir. Subayların giyecekleri hakkında bir kanun projesi Hükümet hazerde yarsubaydan yü/başıya ve seferde bütün subaylarla askeri memurlara elbise, kaput ve çizme verilmesi hakkındaki kanunun jandarma ve gümrük muhafaza kıtalarına da tatbiki hakkında hazırlanan bir projeyi Kamutaya vermiştir. B. Tahsin Üzer Rize'de Rize, 23 (AA) — Üçüncü umumî müfettiş Tahsin Üzer ve danışmanları dün gece Rizcye gelmişlerdir. Bugün danışmanları muhtelif işler üzerinde tet-kikata başladılar. Halkevinde Çocuk balosu çok güzel oldu Ankara Halkevi İçtimai Yardım Şubesi büyük emekler sarfederek hazırladığı dünkü güzel balosu ile 23 nisan çocuk bayramının ilk gününü miniminilere en coşkun bir neşe içinde geçirtti. Parti bayraklarile baştan başa donanan halkevi binasından binlerce çocuğun sevimli sesleri taşıyordu. İlkbahar çiçekleri gibi renk renk elbiseleri ve yüzlerinde temiz, saf tebes-sürolerile salonları, koridorları dolduran çocuklar tam üç saat eğlendiler, güldüler, sevindiler. Sinemalar, danslar, oyunlar, piyangolar bir salondan ötekine koşarak kuşlar gibi cmldayan yavruları kahkahalarla güldürüyor, ebedî neşelerini artırıyordu. Saat üçe on kala Parti Genel Sekreteri Recep Peker, yanlarında muavin üye Münir Akkaya olduğu halde halkevine geldiler. Bir çocuk kalabalığı derhal etraflarını sardı. Bu manzaradan çok mütehassis olan Recep Peker, bunun yüksek güzelliğini, çocuk neşesinin derîn mânasını arkadaşlarına anlattılar. Tam saat üçte balo programına bütün çocukların hep bir ağızdan söyledikleri İstiklâl ve onuncu yıl marş-larile başlandı. Daha sonra Atatürk ilk okulu beşinci smıfmdan Göktürk cumurİyetİn mânasını anlatan bir nutuk söyledi. Göktürk bu nutku kendisi hazırlamıştı. Çok alkışlandı. Bundan sonra Ulus muharrirlerinden Celal Davudun kızı Sevinç an ve petek adını taşıyan güzel ve muvaffakiyetli bîr monolog söyledi. Daha sonra b«ş-ka bîr yavru istiklâl harbîne dair bir şiir olrudu Biraz sonra coettk rw*.m»n "W-. yan muhtelif vc güzel filmler gösterilmeğe başlandı. Bu filmler miniminileri kahkahalarla kırıp geçiriyordu. Film birkaç defa tekrarlandı. Büyük salon ayn bir manzara î-çinde idi. Burada çocuk dansları, müzik miniminileri eğlenl'riyordu. Kü-iTİ ki erin güzel danslar' büyüklerin takdir'eri arasında tekrarlanıyor, alkışlanıyor, tekrarlanıyordu. Minoşun muvaffakiyetli ve güzel dansları çok alkışlandı. Holde piyango vardı. Halkevinin içtimaî yardım şubesî çocukları sevindirmek için hiç bir seyi ihmal etmemişti. Biletini veren bir numara çekiyor ve hediyesini alıyordu. Defterler, kalemler, oyuncaklar, pastalar, şekerlemeler... Dünkü baloyu görenler ayn bîr â-lem olan çocuk hayatmın en güzel bir köşesini seyretmiş oldular. Halkevi içtimaî yardım şubesini bu basardı hareketinden dolayı tebrik ederiz. Gece halkevinde Halkevinde dün gece 23 nisan bayramı şerefine güzel bir müsamere verilmiştir. Müzik, temsil ve sinema gibi ÜÇ ayrı kısım üzerinde hazırlanan geniş ve güzel bir program başarı ile tatbik edilmiştir. B. Muhiddin Baha Parsın bir söylevi île başlayan müsamere BB. Münir Müeyyet Bekman, Kâmuran Bozkır ve Şahab Gürselin okudukları şiirlerden sonra B. Adnanın idaresindeki Halkevi korosu programına başladı. Ozsoy piyesinin ikinci perde ve i-kinci sahnesindeki Ayşim türküsü. Eğin türküsü, Karadeniz tutkusu, Bebek az zamanda çok muvaffak olmuş bir koro heyetini alkışlamak fırsatını verdi. Temsil kısmında B. Raşid Rızanm yetiştirdiği s gençler profesyonellerden üstün denecek bir surette "Mahcuplar" piyesini oynadılar. Armonik sergisi hakkında bir film gösterildikten sonra bu güzel müsa- Yeniselıirde m Bir fosil bulundu Dün Yenisehirde Demirtepede Akbaş sokağında İstanbul mebusu B. Hamdinİn inşaatında çalışmakta bulunan işçiler temel kazarlarken taş gibi ince uzun bir cisme tesadüf etmişler ve mahiyetini tayin edemediklerinden hükümete baber vermişlerdir. Alâkalıların yerinde yaptıkları tetkik neticesinde bunun bir fosil olması göz önüne almarak Türk Tarih kurumuna haber verilmiştir. Bunun üzerine cemiyet asbaşkanı Bayan A-fet ve dil, tarih, coğrafya fakültesi profesörlerinden Dr. Şevket Aziz Kan su mahallinde tetkiklerde bulunmuşlardır. Bu araştırmaların neticesinde görülen cismin üçüncü Pİlİosen devrinde yaşayan fıkralı hayvanlardan Elebas Meridıanalis adı verilen büyük bir filin fosili olması ihtimali göz Önüne almarak araşıtrmalarm genişletilmesi kararlaştırılmışın-. Memurlar kooperatifinin güzel bir kararı Ortaklar inlilı!jMrri nİHİıctindf temettü alacaklar Ankara memurlar kooperatif şirketi, kurulmasmdaki asıl maksada u-yan güzel bir karar vermiştir. Şirket, ortakları İçin, birer istihlâk cüzdam ihdas etmiştir. Ortaklar, merkez ve Yenişehir şubesi mağazalanndan yapacaktan her türlü alış verişlerini bu cüzdana yazdıracaklardır. Yıl sonunda her ortaca umumî temettüden başka, İstihlâk mikdarı üzerinden de, yüzde nisbetinde bir rlstora (istihlâk lemetlüü) verilecektir. G:in geçtikçe, işlerini düzeltmekte ve gelişmekte olan şirketin çalışkan i- Fi- wd tı şahidi olduğumuz muvalUkıyÜcnO-den dolayı tebrik ederiz. t Tekaüd müddetini doldurmadan ayrılanlar için Tekaüd müddetini doldurmadan* memurluktan aynlıpta bilâhare maluliyete u£rıyan ve yahut 65 yaşını dolduranların tekaüd kanununun 43 ve 26 ıncı maddelerinden faydalanıp faydalanmıyacaklannın tefsir yoliyle hallini hükümet Kamutaydan istemiştir. Gürbüz çocuk müsabakası Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezinden: 28 nisan 936 salı günü öğleden sonra saat 14.30 da Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezinde gürbüz Çocuk müsabakası yapılacakta". Çocuklarını müsabakaya katmak isti-yenlerin 27 nisan pazartesi günü öğleye kadar hergün 9,30 dan 12 ye kadar çocuğa aid 3 fotoğrafla Genel Merkeze başvurmalan rica olunur. Çağn Bugün heyeti umumİyeden sonra vilâyetlerin hususi idareleri kanununu müzakere edecek muvakkat encümen toplanacaktır. -1 merenin son numarası (İlkbahar sabahında çiçekler ve kelebekler) balesi ile bitti. Muallim Muallâ Senaînin hazırlayarak 23 şubat halkevleri bayramında sahneye koyduğu bu çok muvaffak olmuş eser dün greenin güzel müsa m er esine güzel bir son teşkil etmiştir. ULUS 1 25 NİSAN 1936 CUMARTESİ Son haberler üçüncü sayfamızdadtr ON YEDİNCİ YİL. NO: 5294 ADIMIZ, andımızd1r II rvrrıli' . kın ıı- ItVYKUI DüLAYIStYLE Atatürkiin teşekkürü Cumur Bashanltğt Genel Sekreteri iğinden: 23 Nisan bayramı münasebetiyle yurdun her tarafından gelen ve vatandaşların sevinç ve yüksek hislerini bildiren yazılara teşekkürlerini iletmeğe, Cumur Başkanı Atatürk, Anadolu Ajansını ödevlenvştir. Melztuplar: Oiinılılik H\RIS M FETİH YEŞİLİ M 18 Nisan F. R. ATAY Brezilya kanunlarına göre, kendi topraklarına yerleşen göçmen • lerin çocukları Brezilya vatandaşı olurlar: Memleketin cumur reisi olabilecekleri gibi, askerlik hizmetini de yapacaklardır.. Brezil -ya'da, toplu olarak, alman ve italyan göçmenleri vardır. Hattâ al -manlarm yerleşmiş olduğu bölgenin adı, büyük harb sonuna kadar Cenup Almanyast idi. Yeni Almanya, orada yerleşen ırkdaşlannrn Brezilya ordusuna - alınmalarını protesto etmiştir. İmdi Brezilya 36 milyon nüfuslu m r d e n i bîr cumurivattır. Tasavvur ediniz: tekrar edildiği üze-, re, Avrupa kalabalıktır. Kendi bealiyeceğinden fazla yüz milyon nüfusu vardır. Hayat standardı yüksektir. Bu nüfus et yemek, yün giymek, kravat takmak, radyo dinlemek, tiyatroya gitmek, seyahat etmek ister. Aç ve işsizlerden bir kısmını Arjantine veya Brezilya -ya göndermiş olduğunu farzedi -niz. Bunlar, endüstrici olacaklar, belki kahve çiftlikleri edinecek -lerdir. Hattâ, brezilyalılar gibi, oranın renkli yerlilerini de alınte-ri pahasına emirlerinde çalıstıra -caklardır. Geçinmek, zengin ol -mak, istedikleri kadar çoğVm'c elle-indedir. Fakat yalnız dillerini, dinlerini, cemaatlerini, hakla -rmı, kültürlerini, eski vatana bağlılıklarını muhafaza etmek H- |. o vatanın müdafaasına iştirak bile etmeyeceklerdir. Dava, yalnız Almanya'nın değil, bütün Avrupa devletleri için böyledir. İki türlü memleket, üç türlü top rak vardır: dolu ve ileri, tenha ve geri memleketler! Göçecek memleketler, küçücük veya işlenilecek memleketler! Bir defa geri addolunan mem -leketin hiç bir mazereti yoktur: Dolu da olsa, tekniği ve kabiliyeti servetini işletmeğe elverişli olma-dıpıı.dan, ileri memleketin halk kafileleri gidip, orada tabiî ser -vetleri kıvmetlendireceklerdir. Soracaksınız: Peki Afrika. Avrupa fazlasını alamaz mı? F •' • ı iklimi beyazlar için ağırdır. Ora-gjd», ancak sömürgeler kurula-Mhr, Yani ora halkı. alıt.5, iklim Hrtları içinde, alınteri döker ve metropole ucuz hammadde gönderir. Oturma memleketleri ayrı -ca seçilmelidir. Meselâ cenup Amerıkasının ancak bir kısmı oturma yeridir. Rusya ve s=mal Amerikası gibi! Sonra, sömürgeler iyijıazar değildirler: Beyaz Avrupa'ya, endüstri fazlasını satmak için de pazar lâzımdır. Pazar da Avrupa'nın emrinde veya nüfuzu al'-nda olmalıdır. Pazar. Av-(Sonu € tncı sayfada) B. Menemencioğlu Biikreşe hareket etti Büyük elçimiz Belgrad siyasal mahfillerince çok iyi karşılandı Gazetelere beyanatında, B. Vuman Henemencioğlu öteki devletlerin de Sovyetler Birliği, ingiltere w \ ummistun gibi tasvibkâr cevab vermekten geri din ninni aklarındım emin bulunduûunu sii* iiyor. Belgrad, 24 (A.A.) — Avala ajansı bildiriyor: Türkiye dış işleri bakan- r. lığı genel sekreteri bugün Belgrad*- ' f dan Bükreşe hareket etmiştir Bu sabahki politika gazetesi, türk büyük elçisinin Boğazlar meselesi hakkındaki bir beyanatını neşretmektedir. B. Numan Menemencioğlu bu beyanatında aynı zamanda iki hükümetin düşünceleri ve metodları arasındaki tam mutabakatı da tebarüz ettirmiştir. Boğazların yeniden askerileştİril-mesi meselesinin inkişafı hakkında bir suale türk büyük elçisi şu cevabı vermiştir: "— Mesele normal bir tarzda inkişaf etmektedir. Bilirsiniz ki, hükümetim, Lozan andlaşmasmı imza etmiş olan bütün devletlere bir nota yollayarak Boğazlar m»kavelesinin tadilini istemiştir. Bu i İ';n toplanacak olan konferansın *»- t'^kii ve nerede toplanacağını d»*»*) bilmiyoruz. Fftkat, bu konferansa, yalnız. Boğazların askerlik dışı reiim altında Türkiyenin tonrak güvenliğini garan- ingiliz kabinesi Almanyaya so rulacak sualleri gözden geçirdi B. İdimin Berline gideceği yalanlanıyor İTALı W - HABEŞ HARBİ Hah/anlar ilerliyorlar Adisababa I m un bos KİR HABEŞ Kl MANDAM I-TALYAM \RI) \N T\R\I \ GEÇTİ Roma, 24 (A.A ) — Mareşal Badoglio 194 numaralı tebliğinde bildiriyor: Şimal cephesinde harekâtta bulunan ve Dessie'den yola çıkan Eritre müfrezesi, Dessie'nin elli kilometre cenubu garbisindeki Varra ilu yu, hiç mukavemetle karşılaşmadan işgal etmiştir. italyan kıtalarının Somali cephesindeki ileri hareketi bütün hatlarda devam ediyor. İtalyanlar Faf vadisinde bulunan Godaddayı ve Gabrehor'u isı»al etmi-l^rdir. (Sona 6. ıncı sayfada) B Numan Menemencîcğlu ti eden dürt büyük devletin değil, fa kat aynı zamanda, Lozan konuşmala rina iştirak eden bütün devletlerin de gireceklerini ümîd ediyoruz. Daha r"*»onu 6 ıncı sayfada) Londra, 24 (A.A.) — Kabine, çarşamba günü yaptığı toplantıda, alman siyasasının bazı noktalarını aydınlatmak üzere B Hitler'e gönderilecek olan sual varakasının metnini gözden geçirmiş, tir. İngiliz notasının, kabinenin yapacağı yeni bir toplantıdan az sonra Sir Erik Fips vasıtasiyle verilmesi ihtimali var. dıı. Dıs bakanlığı mahfilleri, B. Eden'in Berlin yolculuğu hakkındaki şayiaları tekrar tekzib ediyorlar. Bununla beraber kabinenin. Edenin yerine. B. Hali-faksı göndermek imkânını gözden geçirdiği sanılmaktadır Şimdiye kadar hiç bir karar verilme, mi t olmakla beraber, kabinenin üzerine, siyasal mahfillerin bu husustaki itirazlarının geniş Ölçüde tesirli olacağı umumiyetle sanılmaktadır. Sanıldığına göre, ingiliz notası mufassal ve vazih olacak vc B. Flanden'in, Avrupa ve sömürge meseleleri hakkındaki alman mak. •adlarına dair nisan başlangıcında söylediği nutuktan ilham alacaktır. 4 k Ulus,, un Dil Yazılan VAR Sözüyl° b""-erlerinin «Güneş-Dil esaslarına "öre analizi I. fn^Uiz büdcesi hakkındaki konuşmalar bitli b. n. çemberleyn, yem ısiık inin bir müdâfaa büdcesi 0LDUCUNU söylüyor Londra, 24 (A.A.) — Avam kamarasında, büdçe konuşmaları reye baş vurulmadan nihayet bulmuştur. Nevil Çemberleyn, hatiblere cevab vererek, ezcümle demiştir ki: "— Bu büdçe bir müdafaa budçesi. dir ve bütün teklifler müdafaaya dair olan son Beyaz kitabtan ilham almıştır. Müdafaa hakkında ne vaziyet aldığını îşçi partisinden sorma*, hükümetin hakkıdır, bu parti azasından biri, hükümetin, "mütcarrız olmanın hiç bir şey kızan, dırmıyacağını., her ne bahasına olursa olsun iabat etmesi lüzumunu soylemş. tir. İşçi partisinin siyasası bu mudur? Bu parti Musoliniye veya Hitteıe, harbin hiç bir şey kazandırmıyacağını isbat etmek siyasasından doğabilecek (Sonu 6. ıncı say/ada) VAR Türk dilinin en orijinal kelimelerinden biri de ""var" sözüdür. "Yok" kelimesinin zıddı olan bu söz, kendi başına hem isim, hem sıfat, hem de fiil manasına kulla- nılabilir. Meselâ "varını yoğunu sarf etti" sözünde isim gibi, "var kuvvetini sarfetti" cümlesinde sı -fat gibi kullanıldığı halde "bahçede bir havuz var" dediğimiz za-(Sonu 2. İnci sayfada) Siyasal mahfiller, ingiliz notasının, bilhassa şu iki nok'.adan bahsedeceğini söylemektedirler: 1 — Almanyani:) c.mıb ve şark kom. ulariyle münasebetleri, 2 — Hak beraberliğinin Almanya tarafından tefsir tarza. Sanıldığına göre, ingiliz hükümeti, alman hükümetinin, komşulanyle yap. m U istediği ademi tecavüz paktları maddeleri üzerinde, milletler cemiyeti nizamnamesi maddelerinin rüchan h*k. kını haiz bulunması kabule hazır olup olmadığım soracaktır. Londra. 24 (A.A.) — İngiliz bük'i-meti, alman hükümetinden, Avusturya, Litvanya ve Çekoslovakya hakkındaki düşüncelerini de tasrih etmesini ittireceği sanılmaktadır. Hak beraberliği meselesine gelince. Büyük Britanya, alman hükümetinin ne zaman ve hangi şartlar içinde tam bir beraberlik elde etmiş olduğu kanaatında bulunacağını Öğrenmek İstİyecektir. Ren bölgesinin biç olmazsa korniş, maların devamı zamanınca. lecavu/! -n masun kalması meselesi de. hoşmıdl-k verici bir hal çaresine ulaşmak üntidrmn pek fazla olmasına rağmen, ileri aürüle. çektir Büyük bayram yurdun ber tarafında kııtlnm'ı Ulusal egemenliğin kurulduğu gü. nun 16 ıncı yıl dönümü bayramı ile bu güne rastlayan çocuk bayramı marn'ek e-tin her tarafında parlk merasimle kut. lanmıştır. Verilen söylevlerde türk js-iıki.SI ve inkılâbının banisi minnet ve şükranla anılmış, Atatürk büyüMer ve küçükler tarafından candan sevgi ve tezahüratla alkışlanmışlardır. SEMT İSİMLERİNİ YANLIŞ KULLANMIYALIM Havuzbası değil, güvenlik anıtı Yeni kurulan seherlerimizde bir takım mahalle ve alanlara bugüne yaraşır adlar verilmiş, eskiden kalmış bîr takım isimler de yenilerile değiştiriliyor. Ba mahalle, cadde ve alanlara yeni isim verilmesinde ya-hud eskilerinin değiştirilmesinde her halde bir sebeb ve lüzum vardır. Bu böyle olduğu halde bir takımları halâ eski adları kullanıp gidiyorlar. Bu yüzden resmi kaytdlart tutmıyan adresler veriliyor ve bu suretle gündelik işlerimiz de güçlüğe uğrtyor. Ankarada da bunun misali vardır. Şoförler, yolcular, arabacılar ve halk arasında dolaşıp duran bir isim vardır: Havuzbası! Halbuki Ankarada Havuzbası adlı bir semt yoktur. Havuzbaşt denilen yere o semti süsliyen gazel bir eserin adı verilmiş, "G Ü • V EN Li K ANITI" denilmiştir. Onun için okurlarımızın dikkatini çekeriz: Bu semt artını yanftş kullanmasınlar: HAVUZBASI değü\ G Ü • V EN Lİ K ANITI Fotoğraflarımız t Yukarda: Gu -venlik anıtının dün açılan arka kısmı. Aşağıda: Kızılay bahçesinden Güvenlik a-nıtına ve Devlet mahallesine doğru bir buhış ÇA.YFA 2 ULUS 25 NİSAN 1936 CT »M ARTESİ ı an - Sı \ tutu Savoyah Prens Ojen yahud bir nasyonalizm peşinde.. Prens ojen, Osmanlı ordularını orta Avrupadan çıkaran Avusturya başkumandanıdır. "Bize ne?" diyeceksiniz. Prens ojen, Avusturya ordularına, fransızlara karşı da kumanda etmiş ve, başlangıçta kazanmış, sonunda kaybetmiştir. Yine "Bize ne?" diyeceksiniz. Doğru. Fakat, bundan iki asır Önce yaşamış ve bu büyük i$lari başarmış olan bu adamın, şu su Vlarda, her tarafta adı geçmektedir. Heı 'a rafta, yani Almanca konuşulan Avrupada, Buna karşı da bîr şey den«»ncz- Çünkü, bir büvük adamda. 200 üruü yd dönümüdür. Elbetteki kendinden ba' sedilecektir. Şu var ki, orta Avrupa'nın bazı matbuatı, Prens'İn Avrupayı Osmanlılık ve islâmlık barbarlığından kurtarmış olduğu iddiasına hususî bir e-bemiyet vermektedir. Osmanlılık ile isiâmlık. gittikleri yere barbarlık mı götürmüşlerdir? Bu suale cevab vermezden önce. Avrupa emperyalizminin gittiği yerlere neler götürmüş olduğunu ve bugün bile neler götürmekte olduğunu sormak lâzımdır. Fakat, bu iddiaya da bir diyeceğimiz yoktur. Çünkü osmanlı imparatorluğu ile olan alâkamızdan bugünkü insanlık ve bugünkü ileri küftür ile olan alâkamrz çok daha kuvvetlidir ve bununla iftihar ederiz. Yalnız, osmanlı imparatorluğunun orta Avrupa'dan çıkarılması ü-zerinde. neden bukadar duruluvor? Avusturya imparatorluğu, büyük »r tarihe maliktir. Bu tarihin irinde Osmanlı orduları tehlikesi" Avusturya için. ne en şerefli, ne de en şe--efsiz fasıldır. Sonra avusturya rm-«ratorluğunu barbar Osmanlılar de-, ğil, medenî Avrupeitfat -yıkmıştır. Şu halde, bu İsrarın mommı nedir? Bugünkü israVrn, bazı orm Avru-pa matbuatmda manası.-mrih-t duy-, gusunu .ItamçJamak v* uyanık tutmak arzusu orsa gerektir. Gerçi. bu. bugibi roemleketlerde millet duygusunun ya bir hayli gevşediğine, yahud henüz teşekkül edemediğine delâlet eder ama - bu memleketler bakımından, makul bir görüg. Şu var ki. ikiyüz sene önce oralardan geçmiş olan türk tehlikesini 200 sene sonra ayni kahramana bertaraf ettirmek, meselâ Anschluss tehlikesini önliyebilir mi? Messlâ rnacar irredenta'sını gerçekleştİıebilu,mj? Neşriyatı okurken, bir rokta gözümüze çarptı. Prens hak':ında çıkan yazılar, iki ayn kaynaktan kuvvet almaktadır. Hitlerci Almanyanın tesiri altında bulunan matbuatta, Prens'in daha ziyade fransızlara karşı kazandığı zaferler tebarüz ettirilmektedir. Katolik Avusturya tesiri altında bulunan matbuatta ise, din düşmam osmanlrya karşı kazandığı zaferler tebarüz ettirilmektedir. Bu da gösteriyor ki, Prens ojen, ölümünden 200 sene sonra dahi, istenilen istikamette kullanılan bir a-damdır. Zaten kendisi, tesadüfen Avusturya ordusunda kalmıştır. Yoksa, eğer vücudca cılız olmasa ve eğer isteği yerine getirilmiş olsaydı on dördüncü ve on beşinci Louis'lerin emrinde, fransız ordularını zafere götürmüş olacaktı. Savoyalı Ojen böyle bîr öjen'di. Habsburglar rejiminin daha doğrusu o zamanki Avrupanın nasyonalist hareketlere ne kadar az müsait olduğunu bundan iyi ne gösterir. Buna rağmen, fakat Prens'ten, biç olmazsa 200 yıl sonra bir milli kahraman yapmak lâzımdır, isterse, 'millet" denilen sosyal kategorinin bizzat kendisi, ancak bir buçuk asırlık bir hakikat olsun... Biz, şimdiki türkler, kemalist türkler, bu işe ve'bu gibi işlere omuz sikerek bakıyoruz. Neden? Eğer istesek, tarihimizi bir silke-liyelîm. bin tane Prens ojen çıkarırız. Fakat, istemeyiz. Bizim için çünkü, yarının kültür zaferleri dünün din ve mezhep muharebelerinden çok daha mühimdir. Müsaade edilirse. Ortaavrupa'da şu analarda tertip e-dilmekte olan "Türklere karşı zafer şenlikleri" ni. biz, İstihfaf ile karşı-hyacağız ve "— Avrupanın bu kısımları artık ivice bunamış., Diyeceğiz. Burhan BELGE Halkevinde konferans Halkevi Başkanlığından: Bugün: 16,30 ve 18.30 halkevinde verilmekte olan ekonomik konferansların onuncu ve on birincisi olarak: Klirink işleri: Cumuriyet Merkez Bankası muamelât müdür muavini B. Cabir Selek ve işletme ekonomisinde Tecim lisesi öğretmeni B. İsmet Alttan tarafından verilecektir. Herkes gelebilir. Halkevinde parasız sinema Bugün saat 10-11 arasmda Pazar çünü 11-17 ye kadar Halkevi sineması çocuk fîlimleri gösterecektir. İlk mektep talebelerinin daire müdürlüğüne müracaatla biletlerini almaları ilân olunur. HABERLE İSTANBUL TELEFONLARI: B. Necmeddin Sadık Cenevreye gidiyor istanbul 24 — Milletler cemiyetinde Türkiye daimî delegesi, Sivas saylavı B. Necmeddin Sadık Cenevreye hareket etti. Artist küçük Kemâl öldü İstanbul, 24 — Şehir tiyatrosu artistlerinden Küçük Kemal dün gece Öldü. Cenazesi yarın kaldırılacaktır. Tarım Bakanlığının bir takdirnamesi istanbul, 24 — Heybeliadadada ilk defa olarak mandalina fidanlığı ye-tİştirmeğe muvaffak olan Mehmed Sadığa Tarım bakanlığınca g"5n terilen takdirname bugün kendisine ve-rildi. Gazi köprüsü İstanbul, 24 — Gazi köprüsünün temel atma töreni mayıs başlangıcında yapılacaktır. Şehircilik mütehassısı B. Jan Prost'un gelmesinin mayıs ortasma kaldığı söyleniyor. Türk Kodeks'i için çalışmalar İstanbul, 24 — Türk ecza kodeksi komisyonu yeniden toplantılarına başladı. Evelce seçilen eski komisyon bugün yeni heyete şimdiye kadar yap tığı işleri bildirdi. Kâğıt kontenjanı verildi Finlandiyaya yeniden 918 ton kâ-ğıd kontenjanı verilmesi hakkındaki kararname bugünkü resmî gazetede neşredilmiştir. Rotatif kullanan gazetelerin her biri bu kontenjandan azamî altmışar ton istifade edebileceklerdir. Deniz yolları idaresi umumî heyeti İstanbul, 24 — Deniz yolları iHare-sı umumi heyetinin mayısın ilk h*ft*-sında Ankarada toplanacağı vc toplantıda deniz müesseselerinin bir banka tarafından idare olunmak üzere birleştirileceği haber veriliyor * istanbul, 24 — Bugün hekimler odasmda Varşova tıp fakültesi profesörlerinden Dr. GÖbel bir konferans verdi. * İstanbul, 24 — Türk - fransız mahkemesindekî yabancı azalar bugün meml keti erine döndüler. * İstanbul, 24 — Eski gazeteciler-den Sâdettinin cenazesi bugün kaldırıldı. • İstanbul, 24 — Hava yollan idaresinin Ingıltereye ısmarladığı üç yolcu tayyaresinin iki gün sonra hareket e-deceği söyleniyor. * istanbul, 24 — İstanbul limanını ziyaret eden fransız torpidoları yarın döneceklerdir. KAMUTAYDA Dün kabul edilen projeler Kamutay dün Tevfik Fikret Sılay'm başkanlığında toplanmıştır. Cumuriyet Merkez bankası kanununun 92 inci maddesinin tefsirine lüzum olmadığına dair büdce encümeni mazbatasİyle, de. nizyolları Akay işletmeleriyle fabrika v« havuzlar dairesine aid binaların vergi ile alâkadar bulunmadığına dair tefsir mazbataları, devlet memurları aylıkannm tevhid ve teadülüne dair kanuna bağlı iki sayılı cetvelde gösterilen millî müdafaa vekâleti kara kısmı memurları arasına iki memur ilâvesine, lst:klâl harbi malûllerine verilecek para mükâfatı hak. kındaki kanuna bağlı cetvelde değişiklik yapılmasına, kazanç vergisi kanununa bir madde eklenmesine, sovyet memleketlerinden getirilen mazotun gümrük ve istihlâk resimlerine, yunus balıkların, dan çıkarılan yağlarm av vergisinin istisnasına dair kamın projeleri görüşülmüş ve kabul edilmiştir. Kamutay pazartesi toplanacaktır. Aziziye tünelinde çalışmalar Aydın hattında Aziziye tüneli, muhtelif satarların geçmesine müsait olma. dğı için Devlet Demiryolları idaresi tarafından genişletileceğini evelce yaz -mistik. Bu ameliyata son günlerde başlanmıştı'. "Ulus, un Dil Yazılan (Başı I. inci sayfada) man hüküm ifade eden bir fiil ma- 'kamınd&dtr. Ba^ka dillerde ismi ayn, fiili ayrı kelimelerle ifade e-/li'-n bu gayet genel anlamı bu yolda ifadeye yanyan "var" kelimesi, Türk dilinin zenginliklerin -den biridir. Kelimenin etimolojik şekli şudur : (t) (2) (3) .(a* + av + ar) (1) Ağ: Ana köktür "Varlık'9 ve 'esns" anlamlarınadır. (2) Av: Ana kök anlamını üzerine alarak temsil eden birinci derece prensinal köktür. (3) Ar: Bu anlamın herhangi bir noktada veya sahada tekarrür ve temerküzünü anlatan ektir. (Ağ -f- av + ar = ağavar) sözünde, ana kök kendisini temsil eden eUman'a kayn»«arak, bastaki vokal de düşmüş, böylece keli -m e son fonetik ve morfolojik şeklini almıştır: VAR. (Var): "esas varlımın tekarrür ve temerküzü"nü anlatan bir sözdür. BAR, PAR Not: 1. — Türk lehçelerinde (oar) kelimesinin (bar) ve (par) şekilleri de mevcuttur. Bunlar, doğrudan doğruya (v = b = p) kategorik değişmeleriyle yapılmıştır. Ana kök anlamını üzerine alarak temsil ed«n prensipal eleman (av) o'abildiei gibi, (ab, ap) ta olabilir. B'inun için bu şekiller, etimolojik aslı bakımından hep birdir. VARMAK Not: 2. — (Var) sözünün dili -mildeki manaları şunlardır : /. «Var. — I (sıfat) mevcut, va-« ki, hasıl, bulunan, kâin, "yok" a mukabili: var olmak = mevcut « ve kâin olmak, var olun, var ol-« sun, vardır, var idi, var iken, var « ise, var etmek = viicude getir-« mek, yaratmak, var kuvveti « (sarfetmek, bazuya vermek) = « mevcut kuvveti; 2. (isim) mev -« cut olan şey, mal, servet, mame-« lek: varım sarf etti, varım tüken-« di, varı yoğu = mal ve menalİ; v 3. (manayı fiil gibi) mevcuttur, p fcıı/unuy,orF/"yc«k" mukabili: bu t evde adamım nu?, o maldan hirj.lt- vQrr a,l^r.ı yar kî gÜndv « ifa' okka e'vnpkyer, orada her « şey var.\ [1] II. fc (Varış, varma, varmak ke-« limelerinde olahtğu gibi) var. -« 1. gitmet yetişme, vusul bulma; « 2. bali» olma; 3. müncer olma, « müntenK^rma, neticelenme; 4. « yanaşma, teharrüp, müracaat; « S. intihnî, anlama, tefehhüm; 6. « da'ma, kendini verme; 7. kıyma, « cüret et"", acımama, çekinme-« me . .. »'f2l Bu ikinci sendeki manalardan bir takımınm mecaz yolıyle sonradan verilmiş olduğu meydanda -dır: meselâ "on beş yaşına vardı, borcum şu kadara vardı, iş bu neticeye vardı, avağına vardı, sözün nüktesine vardı, uykuya vardı, bu aözü söylemeğe apzı nasıl vardı?..." gibi cümlelerden çıkarılan "baliğ olmak, müncer olmak, müntehi olmak, neticelenmek, yanaş -mak, tekarrüo etmek, müracaat evleraek, intikal etmek, anlamak, fehraetmek, dalmak, kendini vermek, kıymak, cüret etmek, acımamak..." gibi manalar hep bu ka -bîldendİr. Bu ikinci seri manaların esası olan "yetişmek, vusul bulmak" anlamını izah için, ana köke "varlık, esas" manaları yerine, "hareket" anlamını vermek kâfidir. Bu bal -de, yukanki analizin verdiği toplu mana "hareketin bir notakada tekarrür ve temerküzü" olur ki vusulün manası da, gidilmek isteni -len yer© doğru yaoılan h»reV=tin o yerde nih»v*t bulmasından başka bir şey değilür. VÂR "T Not: 3. — Farsçada "var" kelimesinin anlamları şunlardır : « Vâr.— /. edatı tespihtir: (veş) « ve (manent) müradifidir; 2. sa-« hip ve hudavent manasınadır; o 3. bar ve kerre ve merre manası- [/] Şemsettin Sami: Kamusu Türki, cilt: 2. sahile: 1481 [2] Şemsettin Sami: Kamusu Türkl, cilt: 2. sahife: 1482. cf nadir; 4. çok ve bisyar manası-nadir; S. deve ve eşek yüküne « denir; 6. mîkdar manasınadır; 7. « liyakat ve münasebet manasına-« dır; 6*. mihr ve mahahhet m"na-« sına da residet nazardır. » J"3] Bir kelimenin f»r '£İ$e"&'u fcn - dar manaya gelebilmesi, bugüne • I kadar Üerive sürülmüş dil teorilerinin hiç biri tarafından, kandırıcı bîr sek'lde izah pdîfememistir. Halbuki "Güneş - Dil" teorisiyle bunu pek kolav ve pek kandırıcı olarpk izah edebiliriz t (Var) kelimesinin etim^'ojik sekKnd» üç eleman vardır. Bun -lardan (2) incisi ana kok elemanı nı üzerin» alan, (3) üncüsü de bun?»n tekarrür ve temerküzünü anlatan unsurlardır. Bunların de -lâletleri değişmeksin, yalnız ana köke verilen manaları taaddüt ve tenevvü ettirerek yukanki anlamları çıkarmak mümkündür. I. Kelimeyi bir ek gibi ba*ka bîr kelimeve yaptıştırır«ak, ana kök, yerini ba«a pelen kaimeye vermiş olur. Bu halde o kelimenin manası ne ise (av) el°manmda o te -messiil eder ve (ar) île tekarrür ettirilerek söylenen kepmenin benzerini an'»tır. Mese'â (Kûh -var) dersek (Kûh) un "dağ*' an -lamı (av) da tem*ssül ve (ar) da tekarrür ederek "dağ" gibi anla -mı çıkar. II. Ana köke "sahip, efendi, hâkim" manalarını verelim. Bu mana temeasül ve tekarrür yolıyle "efendiliğin, sahipPğin kendinde tekarrür ve temerküz evled'ği süje" ye delâlet ed»r ki "sahip ve hudavent" demektir. III. Ana köke "hareket" anlamı verirsek kelime "hareketin te -karrür ve temerküzü" anlamıvle - tıpkı "6ar" gibi - "kerre, defa" manasına gelir. IV. Ana köke "çokluk" anlamı verirsek "çoklupun tekarrür ve temerküzü" demek olur ve "çok" manası çıkar. V. "Deve ve eşek yükü" anlamı da bu "çok" manasından mecaz yolıyle verilmiş bîr mana olacaktır. VI. Yine "çokluk" anlamından mikdar manası da çıkarılabilir. [3] Burhanı Katı tercümesi: İ cilt: II., sahife: 301. VII. Ana kökün "esas" manasi-le bu esasın bir süie veya objede tekarrür ve temerküzü, o süje veya obie ile esas arasında bir uy -pıınluk veya münasebet ifadesine de yarar. V/l/. A-n köke -tnzbtfZ^—. mı »eıtffn^rtlrrrfflff'ff^c olarak ':.\rıur«vnden muhabbet manası da çıkarılır. SARE Not: 4. — Arapç^da "eksik fiti" denilen ve "olmak" manasına gelen (sare) nin (var) din geldiği kolayca istidlal edilebilir. (Sare) n»n mastarı de^'en (sayruret) maddesini arap lügatleri şöyle izah ediyor : « Sayroref. - riîcu ve tohavcatü s mtıtazammtn olarak olmak, ya-« ni bir nesne sonradan bir türlü « dahi olmnk manasınadır. İşbu (sare) maddesi iki gûna müsta -« meldir: biri "bülüğ fi'hal" dır. « "Sare Zeydün recıılen" gibi ki « banda "kâne" babı gibidir. Ve * birisi "bülüğ filmuzaf" fır. "Sa-n re Zeydün ilâ Amrin" gibi ki « bunda rücu ve tahavvülü mata -«t zammmdır. yani sonradan ol-« makttr. s [4] Şurada gösterilen iki manadan birincisi doğrudan doğn'va oluş anlatıyor kî bu da bir şahıs veya şevde bir vasfm varligriri ifade ed°r. işte (var) m mevcut manası bununla birledir. D:"erİ bir halden ba«ka bir hale, bir yerden başka bir yere geçiş anMıyor ki iste (varmak) sözündeki vusul man»sı da bununla birledir. (Sare) kelimesinin basındaki (s) konsonu, bir çok Türk lehçelerinde doğrudan. do^ruva (ğ) ve onun değiştiği (y) ve (v) kon-sonlarının yerine p^çer. PSvlece (var) kelimesinin ba«ınd-\İ (v), fonetik bir derişme ile (s) ol~ıu$ ve sonuna da t eğ) ifad» eki p-ti -rilerek (sare) sözü kurulmuş -tur. [5]. /. NECRIl DİLMEN \4\ Kamus tercümesi (kî-ûk kıt'a basımı): cilt: II, sahile: 84 [5] "Var" kelimesinin b?~ka benzerlerinin analizini de yarın yazacağız. 1/a ULUS 26 NİSAN 1936 PAZAR Son haberler üçüncü sayfamızdadır 0 1 YEDİNCİ YIL. No: 5295 adımız. andımızd1r II ITV.TIIr . kilitli Kıral Fuad ağır hasta A~'z iltihabı ihtilât yapmıştır. Çok ın kaybeden kiralı kurtarmak için çalışılınor Kızılay umumi heyeti dün toplandı : Yepyeni çalışma mevzuları üzerinde başarılı neticelerle sonuçlanan bir yıllık faaliyet takdirle karşılandı-Delegeler yaz maskesi fabrikasını gezdiler r Kıratı r^aad Londra, 25 (AA.) — Kahire -den çelen bir habere göre, Kıral *l İ ın sıhî durumu endişe uyanda, aktadır. Sâri ağız iltihabı o-îan hastalık ihtilât göstermiş ve hfl"'.a ehemiyetli mikdarda kan kaybetmiştir. 1922 denberi Mısır Ki--'* 'Vn F-»d 68 yaşındadır. ' -'m 3. üncü sayfada) Mv...uplur: f.-tntlı l'L MEŞUM Kİ ki Kİ KR F. R. ATAY 19 m* in M:lletler Cemiyeti ilk kurulduğu vakit , Mercure de France m ¦ iması bir makale neşretti. M'h^rrir diyordu ki: "Eğer bu ce-miv-t, bütün milletleri biribirine eş:*l tutmak, ve hepsinin bir arada haklarını müdafaa etmek için k?-r Muysa, bir rüyadan ibarettir. M:l'"Mer Cemiyeti ancak beyazların sancağı olabilir. " ^ ' 1 im ilk zamanlarda cemi -yet. Avrupa milletlerini bile biribirine eşid tutmıyan, ve bin türlü oyunlarla, Avrupalı devletlerin Avrupa - dışı milletleri üzerinde h?'-;-Myetini kanunlaştıran bir kuv vot eibi göründü. Manda usulü, esasında, milletleri idare edecek vr •'İare edilecek, yani ileri ve geri, daha açığı, egemen ve kölemen Icı-f^Ura ayırmakdı. Fakat sonraları cemiyet havası biraz değişti. n;;nVavı düzeltemedi ise de, daha fazla bozulmaz bir hale getirecek gibi göründü. İlk darbe Japonca'dan geldi. Cenuh Amerika-amdnki harb, ikinci darbe oldu. Sonuncu darbe de, kendisine Av -rupa'dan vurulmuştur. Evli gün Fransa'dan çıkarken. Paris gazetelerinden biri diyordu ki: "Eğer Milletler Cemi -yeti yaşamak istiyorsa, avrupalı milletlerin cemiyeti olmalıdır. Ve avn-palı milletlerin Avrupa dışındaki İt 11 M «nna. barışlarına ve davalarına karışmamalıdır. Zaten başka türlüsü hayal değil midir? Japonva cemiyetten çekilmiştir; Amerika cemiyette yoktur." Mercure de France'ın muhfrri -rı seneler sonra haklı çıkıyor. Fa -kat mesele Milletler Cemiyetinin nüfuz ve salâhiyet hududunda değildir: Cemiyetin prensipindedir. EfatF bu Cemiyet, Avrupa dışı devletleri istifaya çağırarak, kendi basma kalacak olursa, Macaris-tanla Romanya, Lehisl-nla Çekoslovakya, Almanya ile diğer dev-(Sonu 5. inci sayfada) Rükreşteki temaslardan sonra B. Menemencioğlıı Moskova ya gidiyor Bükreş. 25 (A.A.) — Anadolu ajan. sının huıusİ muhabirinden: Dış işleri bakanlığı genel sekreteri B Numan Mc nem ene i oğlu bu akşam ta. at 10 eksprcsiyle Bükreşe gelmiştir. B Numan Bükreş istasyonunda romen hü kümeti adına dış bakanl-k müsteşarı ve dı bakanlık ileri gelenleri, sovyet elçisi, iş güderimiz vc elçiliğimiz memurları tarafından karşılanmıştır. Bükreşte bulunduğu müddetçe, B. (Sonu 3. üncü sayfada) Türkiye Kızılay genel meclisi 1936 toplantısını dün, saat 10.30 da cemiyetin Yenişehir merkezinde yapmıştır. Kongreyi, sağl k ve sosyal yardım bakanımız Dr. Refik Saydam açtı. An- ve çenel merkez raporları okndu. Id.ıre Önce, genel meclis tetkik komisyonu hryetİ balkanı Dr. Refik Saydamın verdiği ba»- ijrah'ırdan sonra, raporlar ka-(Sonu 6 met sayfada) Dün toplanan Kızılay umunu hcjtti Bir mayıs tenliklerinin yapılacağı Moshovada Kuul meydan talva saylavı ve C. H. P. kamutay grupu başkanı Dr. Cemal Tunca başkanb-ga, kamutay asba-kanı ve Konya saylavı B. Tcvfîk Sılay ve İzmir saylavı B. Rahmi Köken asba;k anlığa, Edirne saylavı Dr. Fatma Memik ve İstanbul murahhası B Atıf Ödül kâtipliklere se. çildiler. Cumuriyet Merkez Bankası Umumi hissedarlar heyeti yarın toplanıyor Bankanın son bir yılı, sağlam paramız ve her gün gelişen dış ticaretimizin verdiği geniş iş hacmi içinde verimli olarak geçmiştir i Maılıe fabrikasında bir makine boşmJa Türkiye Cumuriyet Merkez Bankası dördüncü hesab devresi hisse -darlar umumî heytei yarın toplana -çaktır. Ruznamede idare meclisi raporunun tetkiki, pilânçonun tasdiki ve kârın teklife göre dığıtılınnvrm tasvibi, idare meclisinin ibr.*«*. müddetleri biten murakıplardan B vt C tın durumu izah edilerek, 935 de memleketimizin fİnansal ve ekonomik gidişi gözden geçirilmektedir. BİZDE GENEL 1)1 Rt M: Raporda geçen yıl içinde yurdumuzun genel durumu şöyle anlatılmaktadır : ¦! ¦ M I BU "Ulus,, un Dil Yazıları VAR Sözüyle benzerlerinin G»*ş Dil esaslarına göre anali/i II. 11 OİH Cumuriyet ı ' ¦ sınıf hisselerine sahıb bankalar ve şirketler tarafından bîr ve D sınıf his* selerİne sahib hissedarlar tarafından bir murakıp seçilmesi vardır. İdare Meclisi raporunda, cihanın umumi vaziyetini anlatmakta, 935 yılında dünya stoklarının azalmasına ve bellîbaşlı memleketlerde istihsal endekslerinin canlanmasına ve şid • detli buhran senelerine göre işsizlerin mikdarının azalmasına rağmen gerçek bir genlik devresinin başla • mtş olduğunu göstercek hâdiselerin mevcud olmadığına işaret olunmak -ta ve sonra Merkez Bankaları ve al - âanâı binası " Cihanda görülen nisbi düzelme ve kalkınmayı, hükümetimizce alınan tedbirler yardımİyle memlektimizde daha canlı buluyor, buhran seneleri -ne ve bir sene evveline nisbetle 1935 senesi vaizyetini daha verimli ve fe -yizli görüyoruz : Türlü alanlardaki takyidattan. ticaretin sıkıntı çekmesi tabii olmakla bearber, 1935 dış ticaretimiz, gerek ithalât gerek ihracat itibariyle bir az daha düzelmiştir. Ziraat, bu sene bir az daha geniş nefes almıştır: 1934 rekoltesine nis • (Sonu 6. ıncı sayfada) Fransızca (avoir) kelimesi de iki türlü kullanılır: I. Fiil olarak "malik olmak, sa -hip olmak" manalarına gelir. II. İsim olarak "mamelek, mevcut" demektir. Kelimenin orijinini Fransız etimoloji lügatinde arayalım: « Avoir. — Lâtince "habere", « İtalyanca "avere", İspanyolca o "haber", eski provansalca "aver « ayrıca İspanyolca da "tener , « Portekizce "ter", Lâtince "tene-« re" kelimeleri de "malik olmak" r manasına - her dilin kendt kai-« delerine göre - mazı sıyga/arı -« nin tasrifinde yardımcı gibi kul-« tandır [/). Bu fiilin gelecek zatı man sıygası olan "aurai" kelimesi si . ki orta çağlardaki arai sek -» linin yerini ancak 16 ıncı asırda « tutmuştur, (bunun "avrai" ve (Sonu 2. inci sayfada) (/] Bunlar Fransızca "tenır yani "tutmak" sözüyle karşılaşır. Yanlış olarak Havuzbaşı denilJif'ni dün yazdığımız Güvenlik anıtının j-zet bir resmini okurlarımıza sunu tfi sayfa 2 ulus "Ulus„ un Dil Yazılan (Başı 1. inci sayfada) fi "averai" şekilleri de vardır) -« iyi izah edilememektedir. 13 ün-« cü asırda bir pikar metninde « "orai" se£/t vardır ve şimal vilâ-« yetleri konuşma lehçelerinde « nd/a bugün dahi "arai" şekli o kuvvetle kullanılmaktadu". » o kuvvetle kullanılmaktadır, o [2] Şu izahları okuduktan sonra (Avoir) sözüyle bunun Lâtin, İtalyan, İspanyol ve Provansal şekillerini, Türkçe (var) ile birlikte analiz edelim : V) (2) (3) (4) (S) Var : ağ + av + . + ar + . Avoir : ağ + av + uf + ar + Habere : ah + ab + eğ + er f eğ Avere t ağ + av +¦ . + er + eğ Haber : ah + arb + . + er + . Aver : ağ + av + + er + Bu tablo, bütün bu kelimelerin bep bir kökten geldiğini göster -mepe kâfidir : (1) Ağ, oh: Ana kök, yahut onun doğrudan doğruya yerini tutmuş prensipal kök olarak "varlık" an lamına dır. i (2) Av, ab: Ana kök manasım üzerine alarak temsil eden, yahut - ana kök yerine onun mümessili olan birinci derece prensipal kökün geçtiği yerlerde - bu mana -nin süje veya objesini gösteren elemandır. [3]. (3) Uğ, eğ: Yalnrz (avoir) ve (habere) kelimelerinde, (oi) mürekkep vokalinin ve (e) uzun vo -kalinin bir cüzü olarak görünen bu eleman, sadece ana kökün temsil mefhumunu tamamlamakta -dır. (4) Ar, er: Mefhumunun bir nokta veya sahada tekarrür ve temerküzünü anlatan (. + r) ekidir. (5) Eğ: Yalnız Lâtince ve İtalyanca şekillerde kelimeyi tamam -Iryan ektir. . jlr»rr Görülüyor ki bütün bu kelime -ler, esas itibariyle, "varlık" manâsına gelen bir kök ile onun temerküzünü gösteren bir ekten ibaret bulumıvor. Bunların en basit şe -killeri Türkçe (var), provansalca (aver) ve İspanyolca (haber) kelimelerinde görülür. Fransızca (avoir) ve İtalyanca (avare) sözleri bir az daha mürekkep, Lâtince (habere) en mürekkeo şekilleri gösteriyor. Bütün bunlarrn an -lattığı mefhum "varlığın bir süie veva objede tekarrür ve temerküzü" manasından ibarettir ki (var) kelimesinin medlulü de bundan başka bir sey değildir. Huben, Have Not: 1. — Almancada ''malık olmak" manasına gelen (haben) ile Lâtince (habere) ve İspanyol -ca (haber) hep bir asıldan görünüyor. Yalnız Alman kelimesin -de "tekarrür ve temerküz" anlatan (r) elemanının yerine Almancada fiil mastarlarını teşkile yarayan (n) elemanı gelmiştir. Fars ve Alman dillerinde mastar teşkiline hizmet eden bu (n) ler, keli • meyi tamamlıyan ve isimlendiren bir fonksiyon gördüklerine naza • ran bir (ğ) yerine gelmiş olmak lâzımdır. İngılizcede "malik olmak" an -lamına gelen "to have" kelimesinde de yine aynı asıllar görülmektedir. Bu iki kelimenin etimolojik şekillerini altalta yazalım: d) (2) (3) Haben : ah + ab + en (ğ) Have : ah -f- av + eğ (1) Ah: Varlık anlamına ana kök yerine geçen birinci denece prensipal köktür. (2) Ab = av: Kökün süje veya objesini gösteren elemandır. [2] Dictionnaire ftymologiçue de la langue française, par Oscar Bloch, T. L, P. 57 \3] Dikkate değer kî yukarıda doğrudan doğruya ana köke yapışan (ay) lar, ana kök yerine (ah) geldiği raman (ab) şekline girmektedir. (3) En, eğ: Kelimeyi tamamlıyan ve isimlendiren sonektir. Buradaki (n) nİn (ğ) den değişme olduğu bu karşılaşma ile de te-eyyüt ediyor. Not: 2. — Almanca (haben) şeklinde gorülmiyen (r) elemanı, bunun tasrifinde (Wörde) şeklinde kendini göstermektedir. Aynı fiilin bir sıygasında şu şekli alışı, şu noktalan aydınlatmaktadır : I. (Haben) in başındaki (h) düşmektedir. II. (Haben) deki (b) konsonu - Almancada (v) konsonu (f) gibi okunduğundan, asıl (v) sesini veren - (w) ye çevrilmektedir. !ll. (Haben) de görünmiyen (r) unsuru kelimeye girmektedir. Bu (WÖrde) kelimesinin - kî (verde) gibi okunur - (vardı) île yakınlığı her göze ve her kulağa kendini ifşa edecek kadar meydandadır. Bir İtiraz ve Cevabı Not: 3. — "Malik olmak" aut -nasına gelen "avoir", "haben'' ve "to have" ile "var" i karşılaştır -mamıza itiraz edilebilir. Denebilir ki: — (Var) sadece mevcudiyet bildiren bir kelimedir. Halbuki "malık olmak" anlamı, bir şahsın bir seve tasarrufunu bildiren ayrı fiillerdir. Buna verilecek cevab sadedir : — Avrupa dillerinde bir yar -d imci fiil gibi kullanılan ve "malik olmak" sözüyle tercüme edi -len fiillerin manaları, meselâ "pos-sâder" gibi, hakikî tasarruf ve mülkiyet anlamiyle karıştırılma -ma Mır. "Aıoir" fiilinin sıyga Un tasrif edilirken çıkan mana hemen hemen sad-ce "var" manasıdır. Meselâ "i'ai" demek, "bende var" demektir. Halbuki "je possea*" demek, "^«nim tasarruf ve muTViyetîme lâhik olmuştur" demektir. Yine bir itiraz ve cevabı Not: 4. — Almancada "it/ı" manasivle gecmis zamandaki oluşu anlatan (War) kelimesi de bizim (var) sözüne şeklen benze -mektedir. "Güneş - Dil" teorisinin geniş ve derin buluşunu kavramı yanlar söyle kir itiraz daha iler: sürebilirler : — Almancada "idi" demek olan "War" ve İngılizcede "harp" manasına gelen - ve yazılıştaki (a) sı (o) gibi okunan - "War" kelimeleri, kurulukça (var) m aynı iken manaları başka başkadır. Bu itiraza cevap vermek te güç değildir : I. Almancadaki (War) sıygası (sein) denilen ve "olmak" anlamına gelen fiilin geçmiş zaman sıygasıdır. Fakat fiil şekliyle münasebeti yoktur. Bunlan da anlaşılır ki bu (War) gene bizim (var) dır Yalnız manası halden maziye doğru kaymıştır. Türkçe de (idi) kelimesinin de hem "sahip, malik, adlah", hem de geçmiş zamandaki ol"* anlamlarına gelmesi gibi, (var) kelimesi de hem bu zamandaki, yahut her zamandaki mevcudiyeti, hem de geçmiş zamandaki varlığı anlatabilir. II. İngılizcede (War) kelimesine gelince, bu kelime bizim (var) kelimesinin mukabilidir. Arapça denilen (harp) ve Fran -sızca (guerre) kelimeleri de gene bu köktendir. Etimolojik şekilleri şöyledir : (1) (2) (3) (4) Vur : uğ + uv -f- ur -f- . War : ağ -f av -f ar + . nfarp : ağ -f ah + ar + ap Guerre : eg -f eğ -f er -f- eğ (1) Uğ, ağ, eg: "hareket" anlamına köktür. (2) Uv. av, ah, eğ: Ana kök anlamını üzerine alarak tecessüm ettiren süİe veya objeyi gösterir elemanlardır. (3) Ur, ar, er: Tekarrür ve te- HABERLER İSTANBUL TELEFONLARİ: Kömür depoları Bir aya kadar kaldırılıyor istanbul, 25 — Temyiz mahkemesi Kuruçeşme kömür depolarının kapatılmanı hakkındaki mahkeme kararını tasdik ettiği için bugün Kuru-çeşmedeki altı depoya depoları bir ayda boşaltmak için tebligat yapılmış ve icra memurları depolarda satışın men edildiğini depo sahiplerine bildirmişlerdir. Kendilerine tebligat yapılacak daha 18 depo vardır. Depocular pazartesi günü toplanıp Ekonomi bakanlığına, aynı zamanda belediyeye müracaat ederek kendilerine limanda bir yer gösterilmesini isti yeceklerd ir. Madam Sellier şerefine ziyafet İstanbul, 25 — Madam Sellier şerefine yarın Tokatliyanda bir çay verilecektir. Pazartesi günü de Halkevi Madamın şerefine Perapalasta bir çay verecektir. Madam istanbulda ziyaretler ye tetkikler yapmaktadır. tzmir limanında tetkikler İstanbul, 25 — Haziranda Ekonomi bakanlığına geçecek olan İzmir limanını tetkik etmek üzere ekonomi bakanlığı bas müsteşarı ile liman u-mum müdürü B. Raufî bugün izm ire gittiler. Denizyolları tarifesi istanbul, 25 — Geçen ay İstanbulda hazırlanan deniz yolları yolcu tarifelerini Ekonomi bakanlığı tasdik ederek alâkadarlara gönderdi. Bakanlık tarifelerde yeniden tenzilât yapauıstırı. ıs sasisd . '-tırblaıiij .r Bu yıl latanhul mekteplerine yazılacak talebe istanbul, 25 —önümüzdeki ders yılında istanbulda liselere 23838, or- -ta mekteplere 6000talebe yazılacağı tesbît edilmiş va bu talebenin yerleştirilmesi için tedbirlere başlanmıştır. Tramvay işçilerinin derdi istanbul, 25 — Tramvay vatman ve biletçilermden bir grup Bayındırlık bakanlığma, bayındırlık şirketler komiserlisine baş vurarak Şişhane faciasından sonra kendilerinden alınan cezalarm tahammül edilemiyecek kadar ağırlığından şikâyet etmişlerdir. Sanatkâr Küçük Kemal gömüldü İstanbul, 25 — Küçük Kemalin cenazesi bugün kaldırıldı. Cenaze çok kalabalıktı. Şehir tiyatrosu Kemalin ölümü münasebetiyle cuma ve cumartesi temsillerini yermedi. Hayvanlar ve nebatlar enstitüsü istanbul, 25 — Üniversitede yeni yapılan hayvanlar ve nebatlar enstitüsünün inşaatı bini. Önümüzdeki yıl başında enstitü tedrisata başlayacaktır. Belediyede bir komisyon İstanbul, 25 — Hava gazı, elektrik ve telefon ücretlerine yapılacak zamla görülecek işleri tespit etmek i-çin belediyede bir komisyon toplanacaktır. merküz manasını veren ektir. (4) Ap, eğ: Kelimeyi tamamlıyan ve isimlendiren eklerdir. Bütün bu kelimelerin manası, "hareketin bir süje veya obje üzerinde tekarrür ve temerküzünün ifadesi" nden ibarettir [4]. I. N. DİLMEN Vilayet ve kaza isimleri Yeni bîı* kanun projesi hazırlandı Vilâyetler idaresi kanununun 2 ve 71 inci maddelerinin değiştirilmesi hakkındaki lâyihayı hükümet Kamutaya vermiştir. Hükümet lâyihanın hazırlanması sebeplerini esbabı mucibede şöyle izah etmektedir: "Her hangi bir sebeb ve mülahaza ile değiştirilmesi gereken vilâyet, kaza, nahiye ve köy adlan için yapılacak muamele hakkında idarî mevzuatta bir kayıt yoktur. Türk harst-ne ve kültürüne aykırı ve yabancılık ifade eden köy adlariyle birbirine benzer isim taşımalarından dolayı ferd ve devlet işlerinde bir takım yanlışlıklar ve geçimsizliklere yol açtığından bunun önünü almak için vilâyetler idaresi kanununda değişiklik yapılması lüzumlu gömmüştür." Lâyihanın ihtiva ettiği esaslara göre: Vilayet teşkili veya mevcud vilâyetlerden bîrinin kaldırılması ve yehud vilayet merkezinin veya adilim değiştirilmesi devlet şurasının mütaleası alınarak kanunla yapılacaktır. Kaza teşkili, kaldırılması ve bir kazanın bir vilâyetten başka bir vilayete bağlanması vilayet idare heyeti ve umumî meclisinin mütaleası alındıktan sonra yine kanunla yapılacaktır. Vilâyet sınırlarının, kaza mer -kez sınırlarının ve adlarının değiştirilmesi, nahiye teşkili veya kal * dınlması ve bunların merkez ve sınırlarının değiştirilmesi, bir kazadan başka bir kazaya bağlan -ması alakadar vilayet idare heyetinin kararı ve Cumur Reisinin tasdikiyle olacaktır. Nahiye ve koy adlarının değiştirilmesi, yeniden köy teşkili, köylerin birleştirilmesi, ayrılması veya bir nahiyeden başka bir nahi -yeye bağlanması vilâyet umumî idare heyeti ve umumi meclisleri -nin mütalaası alındıktan sonra İç Bakanlık tarafından yapılabile ¦ çektir. Türk bayrağı Kanun projesi Kamutay ruznamesine alındı Türk bayrağı kanun lâyihası dahilye ve milli müdafaa encümenlerinden geçerek Kamutay ruznamesine alınmıştır. Dahiliye ve millî müdafaa encümenleri türk bayrağına lâyık olduğu yüksek Şerefin ve verilmesi gerekli olan büyük ehemiyerin fVer yerer- DrV'rJrJ »iplin altında aynı tarz ve sistemde olması için hazırlanan bu lâyihayı esas itibariye kabul etmişler yal -mz millî müdafaa encümeni şeklin tedarikinde zorluk olursa en büyük mülkiye memurunun İzniyle rengi al olmak üzere bayrağın başka bir kumaştan yapılabilmesi kaydını lâyihaya ilâve etmiş ve bayrak tedarikinde yurddaMn zarardan korunması için de kanunî evsafa uygun bayrak tedariki müddetini bir seneye çıkarmıştır. Muğla'da yağmurlar Muğla, 25 (A.A.) — Bnfrün faydalı yağmurlar yağmıştır. Bu yağmurlar her ürüne yarayacak bir yağmurdur. Milletlerarası sergiye gidecek eserler ' İstanbul, 25 — Maarif müdürlüğünde bir komisyon Pariste açılacak milletlerarası resim ve elişi eri sergisine gönderilecek eserlerin tetkikine başladı. K Profesör Bakster'in kazıs: İstanbul, 25 — Profesör Baksterin Arasta sokağında yapacağı hafriyatın plânı tespit edildi. Bu plâna göre bu seneki kazı yeri Ayasofya camimin ark asma düşen mıntakada - İri burada geçen yıl mozayikler bulunmuştu - diğeri aygır depolarına giden yolun yukarı kısmında olmak üzere ı-ki yerde amlaeoktır. Buradaki kaz» tecrübe mahiyetindedir. B. Tahsin Üzer Rize'de tetkikler yapıyor Rize, 25 (A.A.) — Üçüncü umumî müfettiş Tahsin Üzer yanmdakilerle beraber Rizcye geldi. Rize vilâyetine aid ekonomik, idarî, içtimaî meseleleri tetkik eden ve nahiyelere kadar giderek halkla temaslar yapan umumî müfettiş her yerde çek candan karşılandı. Ve 23 nisan bayramı vesilesiyle yapılan toplantıda ve belediyede verilen ziyafette bulundu. . , Fi nans en Elâzi; merkı lalmüdürü Teşekkür \4] "Var" kelimesiyle ilişikli sözlerin analizine yarın devam edeceğiz. Biricik evlâdımız on beş yaşmda kızımız Seyhun Aktuna'nm Ölümünden doğan sönmez ve derin acrmrzi paylaşanlara; İzci ve sporcu arkadaşlarına ve Türk maarif cemiyetine; cenazesini göz yaşlarıyla karşılayan Ankara halkına candan teşekkür ve saygılarımızı sunarız. Anası Babası Ferdan e Ak tuna Ali Cemal Aktuna Burhan Divrik malmüdürlüğüne, Çankırı merkeb malmüdürü Ziya Elâziz merkez malmüdürlüğüne, tapu ve kadastro muhasebe direktörlüğü memurlarından Remzi Çankırı merkez malmüdürü Ziya Ceyhan malmüdürü Said Ilgın malmüdürlüğüne, Afyon kazanç tahakkuk memuru Cemal Tunceli malmüdürlüğüne, Yusufeli mal -müdürü Mustafa Lütfi Rize vari -dat direktörlüğüne tayin edilmiş -ler Finans Bakanlığı kavanin ve muamelât direktörlüğü memurlarından Osman aynı direktörlük mümeyizliğine terfian tayin olunmuştur. Muvazenei umumiyeye alman daireler Hükümet Konya ovası sulama idarsi, Ankara şehri İmar direktörlüğü, Yüksek mühendis mektebi ve An'sara Yüksek ziraat enstitüsünün 1936 finans yılmdan itibaren muvazenei umumiyeye alınması hakkında bir lâyihayı Kamutaya vermiştir. Satranç müsabakaları An kar ada bütün satranç meraklılarım etrafına topbyan Satranç kulübü üyelerinin istekleri üzerine ya-yaknıda müsabakalar yapılacaktır. Kulüp üyeleri en iyi oyunlarını bu müsabakalarda oynıyacaklardrr. Müsabakalar neticesinde Ank aranın en kuvvetli oyuncuları sıra ile tesbit e-d Ura iş bulunacaktır. Müsabakalara mayısın dokuzuncu cumartesi günü saat 15 te başlanıla-cek ve bu müsabakalar her hafta cumartesi ve çarşamba günleri ayni saatlerde devam edecektir. Müsabakalara kulübe aza otmıyan bütün satranç meraklıları seyre gelebilir. Kulüp merkezi Şehir lokantası içindedir. ULUS 27 NİSAN 1936 PAZARTESİ Son haberler ürüiicü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YİL. No: 5296 ADIMIZ. ANDIMIZD1R ıı •TveriH' . hıın Boğazlar hakkında Fransız cevabı prensip itibariyle isteğimizin kabulü mahiyetindedir Paris, 26 (A.A.) — Lö Tan ga -zetesi yazıyor: Fransa'nın türk notasına cevabı gayet dostça ve uzlaşıcı bir ifade ile yazılmıştır ve bu cevab, Fransanın 1923 Lo -zan andlaşmasını imzalamış devletler arasında görüşmeler yapıl -ması prensipini göz Önüne alma -ğa meyilli bulunduğunu göstermek tedir. Fakat Fransa, meselenin esası İçin ihtiraz kayıdları koy -maktadır. Çünkü Fransa kati hareket tarzını, ancak türk isteğinin, boğazların askerileştirilmesi İle alâkalı büyük menfaatler üzerindeki doğrudan doğruya veya bil -vasıta tesirlerini gözden geçirdik- ı.;.'/!«/.7ı'/, FETÎHÇİ TERKİYE F. R. AT AY 17 Nisan "Karakter, bilgiden daha ehe-miyetlidir. Vazifenizi, düşünmeden ve münakaşa etmeden, ekipe hizmet fikri ile, ve şefe itaat ederek, yapacaksınız. Fedakârlık ve feragat prensiplerinden ayrdmt-yacakstnız." Bu satırları okuyanlar, faşist dikta 'larından birkaçını istinsah ettiğime hükmedeceklerdir. Büyük imparatorluğu kuran tntytrt* nesillerinin, evrle-ve _ mgVVebte. aldığı terbiye bu idi. Eski Roma lejyonlarında, amerikan p:"onyelerinde, Ingiltere-nin hind alaylarında hep bu kah-romnnca hayat telakkisi hâkim idi. On dokuzuncu asrın sonlarma doğru, imparatorluğun sesi addolunan Rndyard Kipling, bütün e-serinde, bu telakkideki aksiyon a-damlarını Övmüştür. Kurucu kahramanlar, fetihçî terbiye ile yetişen aksiyon adamlarıdır. Bunları köprü yaparken, açlığa karşı mücadele ederken, cehennem sıcakları içinde pamuk tarımı hazırlarken, veya zabit o-larak görürsünüz. Ne aşk, ne aile düşüncesi onun işine sekte verebilir. Vazifesini kendinden gayrî, ancak, daha genç, fakat kendi cinsinden olanlara emniyet eder. Aksiyon adamı, daima, kâinatın mu-kıvemeti karşısındadır. Bir köprü tasarlamak, resmini yapmak, bunlar nisbeten kolay işlerdir: Lâkin inşa başladığı vakit, her biri insanı ümidsizliğe düşüren bin türlü arızalar, tehlikeler ve kazalar olur. Hiç biri fetihci gencin şevkini ve azmini kıramaz: ''Eğer Bozgundan sonra Zafere rastlar da bu iki vlanctyt aynt çehre ile karştltyabi'iı s-n; cesaretini ve aklım - başkaları kaybederken -sen muhafaza edebilirsen; o zaman. Kıratlar, İlahlar, Tali ve Galebe, sona kadar, sana baş eğmiş esirlerin olur ve sen, Kıratlardan ve Şandan çok daha değerli olarak, insan olursun, oğlum." Genç, ne şan, ne de para için iş görür. Ne yaparsa hizmet şerefi içindir: "Scott, sulama işinde sekiz yıllık memurdu ve Devlete, yirmi iki sene kadar daha sadakatle hizmet edecek olursa, her ay dört yüz rupya (I) alarak tekaüd edilmek vadiyle, ayda sekiz yüz rupya kazanıyordu". — Büyük efendiler Londra'nın (Sonu 2. inci sayfada) ten sonra, kararlaştırabilecektir. " Tamamiyle bilinmiyen" italyan görüşü hakkında ihtiraz kayıdları ileriye süren Lö Tan gaze-(Sonu 6. ıncı tayfada) Fransada seçim başladı Kadınlar da kendi aralarında rey toplamak işiyle uğraşıyorlar Seçim Fransanın her tarafımla sükûn içinde cereyan ediyor Filistinde vaziyet Araplar yahudi göçmenlerinin durdurulması için İsrar ediyorlar Kudüs, 26 (A.A.) — Ha-, vas ajansı muhabiri, Kudüs şehrinde şid -detli bir yan* «ın çıktığım haber vermektedir. Arab liderlerinin toplantısı esnasında açık kalacak d ü k k â n I a -r ı n yağma e-dilmesine engel Yakalanan şüpheli arablartn hüviyetler i tesbit ediliyor. olmak üzere istisnai Kıral Fuadın sıhhî vazıyetinde değişiklik yok Mısır Veliahdı P.ens Vuruk Kahire, 26 (A. A.) — D n saat 22 de neşredilen son MİİMİ I -Jileni (Sonu 6. ıncı sayfada) tedbirler alınmıştır. Gerekirse mekteb. ler kapanacaktır. Baş müftünün reislik ettiği yüksek milli komite ar abların aşağıda yazılı as. gari isteklerde ısrara kat'iyetle azmetmiş olduklarını ıöy lemis tir. 1 — Yahudi hl-r^tmm hemen ve ta. ISMWB .IJK cdll..M*İ, 2 — Gayri menkul mal satışlarının yasak edilmesi, 3 _ Milli bir arab hükümetinin kurulması. Yahudi telgraf ajansı yahudi âlemine bir hitabda bulunarak Filistindeki sİyonist eserini müdafaa etmiş ve bu e-serin bütün tazyiklere rağmen devam e. deceğini söylemiştir . Kudüs, 26 (A.A.) — Havas ajansı muhabiri, yeni kargaşalıklar çıkacak o-lursa askeri kıtaların ciddî surette işe karışacaklarını resmî makamlar tarafından büyük arab şeflerine haber verildiğini bildirmektedir. Bu sebeble, müslümanlarla yahudiler arasında bir çarpışma ihtimali şimdilik bertaraf edilmiş gibi görünmektedir. Buna rağmen vaziyet vahîmdir. Ve umumî grev önce sanıldığından fazla sürmektedir. Grev devam edecek Kudüs, 26 (A.A.) — Arap partileri liderleri, yaptıları bir top -(Sonu 6 ıncı sayfada) Paris, 26 (A.A ) — Bu sabah başlamış olan umumi seçim bütün Fransada sükûn İçinde devam etmektedir. Paris, 26 (A.A.) — Parisin muhtelif noktalarında seçmenlerin sayısı saat ondan itibaren duyulacak derecede artmıştır. Seçmenler gitgide artan bir kalabalık halinde birikiyorlar. Haber verildiğine göre saat ona doğru, "Sufrajet" lerin Monj sokağına ve Sen Mİşel bulvarına yerleştirdikleri gayri resmi iki seçim yeri etrafında epiy hareket görülmeye başlamıştır. Şapka kutuları rey sandığı vazifesini (Sonu 6. ıncı sayfada) B. Menemencioğlu yarın Moskovaya gidiyor Bükreş, 26 (A.A.) — Anadolu Ajansının hususi muhabiri bildiriyor: Dış işler bakanlığı genel sekre -teri büyük elçi Numan Menemen-cioğlu bugün Öğle üzeri Başba -kan B. Tataresko tarafından bul edilmiştir. Yarın da Kıral hazretl fından kabul edilecek oıan man Menemeneio«lu salı sabahı Varşova yoluyla Moskova'ya hareket edecektir. Fin Türkiyeyi öğreten kitablar Milli ekonomi ve Arttırma Kurumu Marmara günü'nü de neşretti. İlk kitab Ege günü idi. Sırası ile orta yayla, Akdeniz, Karadeniz, yüksek yayla, Fırat - Dicle günleri'nî okuyacağız. Almanya'nın en büyük elektrik endüstrilerinden birinin başında bulunan zat, bize müessesesini dolaştırırken, büyükharbtan önce Türkiye'de bulunduğunu anlattı. O vakit Ziraat Nazırı Ahmet Netimi imiş. Mütehassıs ilk fırsatta Anadoluyu görmek istemiş. Yanına umum müdürlerden birini vermişler. Mütehassıs tren saatında, külotlu at ve yolculuk esvablt Haydarpaşa'ya geldiği vakit, umum müdürü nezaretteki esvabı ile, yani redingotlu bulmuş: — Nasıl? Bu esvabla mı yola çıkıyorsunuz ? — Trenle dolaşmıyacah mıyız? — Arabayla bile değil., atla, katırla gezeceğiz. Köyü anlama -dıkça ziraat tetkikinden ne çıkar ? Başlıca hastalıklarımızdan biri memleket meraksızlığı idi. Oturduğumuz yerde, Avrupa ithalâtından, yapma f i k i r'lerle hüküm yürütür, dururduk. Ist-h-salde, türk, basit bir rençber, bir toprak emekçisi idi. Ondan sonra türk olmıyan tüccarlar ve arara -lar, fabrikacılar ve ihraççılar gelirdi. Babadan kalma saray bah-(Sonu 6 ınct sayfada) Büdre encümeni Bugün saat 10 da toplanacak'ır "Ulus,, un Dil Yazdan VAR Sözüyle benzerlerinin (Güneş-Dil esaslarına göre analizi ARRİVER (Var) sözünün (varmak) ta olduğu gibi bir yere erişmek manasına Fransızcada tekabül eden kelime (arriver) dir. Fransız etimoloji lügati bu kelimeyi şüyle izah ediyor: «Arriver. — Lâtincede mef- ANKARA VE ISTANBULDA DÜNKÜ FUTBOL MAÇLARI Beşiktaş, Ankara gücü ile 3-3 ve Güneş, Hakova ile 2-2 berabere kaldılar ¦ m (O Bir /upyu $4 kuruş ksdsr bir Biilllli «ruz [1] "arrıpâre*' den gelir M « "sahile yanaşmak" ar.l ıımr.a ol- mak lâzım gelirse de bu mana «16 net astrdanberi yalnız denizcilik tabirlerinde kalarak başka «yerlerde histedilmemektedir. I-«talyancası - Franstzcadan alınma «olarak - "arrivare", tspanyolcast « - hakiki ve mecazi manalara «şamil olarak . "ambar**, eski pro-«vansalcası "aribar" dır.» [2]. Burada kelime "sahil" manasına olan "rive" den gelmiş gibi gösterildiğine göre bu "rive" ve "rî-ver" sözlerinin de etimolojilerini - yine aynı eserde - arı valim: «Rive. — Lâtince "rîpa", Itat- yoncada diyalektal [3] olarak « "riva", İspanyolca ve eski pro-«vansalca "riba". Orta çağlarda «deniz kıyısı manasına da kutla- ntlırdı ki şimdi bu anlam, yalnız «şiir dilinde kalmıştır*. ( Sayfayı çeviriniz) f r Solda Ankara Gücü kalecisinin bir kurtarışı - Sağda: flfl. ŞüTrrü Saraçoğlu, Recep Peker ve Ali Rânâ Tarhan maçı seyrederlerken (Yazısı 5. İnci sayfada) fi] Bu "mefruz" sözünden maksat, Lâtin metinlerinde bu kelimeye tesadüf edilmediğini ve bu şeklin ancak etimolojik aslı tayin için dilcilerce tahmin edildiğini anlatmaktadır. [2] Dictionnaire etymologique de la langue française, par Oscar Bloch. T. /.. p. 44. [3] Diyalektal demek, bir lehçeye has olarak demektir. sayfa 2 ULUS 27 NİSAN 1936 PAZARTESİ Sözün gelişi İlk türk kâğıdı Dün sarımtırak vc katıca bir zari içinde bir mektup aldım. Mektubu gönderen ilk Türk Kâ -'ğıd Fabrikası'nın direktörü Mehmet Ali Kâğıdçı ve bu sarımtırak ve katıca zarfla kâğıd da izmit fabrikasının çıkardığt ilk örnekti, Mehmet Ali, büyük bir heyecan İçinde yazdığına şüphe olmıyan bu kısa mektubunda diyor ki: «... Fabrikamızın ilk tecrübe mahsullerinden bir parçayı sunuyorum. Seneler süren didinmelerimle yakından alâkadar olduğun ve bu yolda karşılaştığım müşkülâtı bildiğin için sevincimin büyüklüğünü, heyecanımın taşkınlığını çok iyi anlarsın.......• Bana mevsimin bahara döndüğünü, bir gönül macerasını, bir kavuşmayı, bir ayrılışı anlatmak-sızın büyük bir hevecan veren bu mektubu okurken Mehmed Ali'yi, b?nim lisenin ilk 'anıtlarından heri arkadaşım 116 Mehmed Ali'yi hatırladım. O. üniversiteden iyi bir kimya -irer olarak çıktıktan sonra bir gün kalktı. Fransa'ya gitti. — Orada ne yapacak? diye so • ranlara kendisi haber gönderdi: — Kâçtd mühendisi olacağım. Birçokları: — Hangi fabrikamızda, hangi endüstrimizde çalışacak? Diye dudak büktüler ve içlerinden elin- de iki diploma ile işsiz kalacak bir zavallıya acıdılar. Mehmed Ali. diplomasını aldı, tatbikatını gördü ve yurduna döndü. Yıllarca onun seçtiği şubeye acıyan ve aldığı katmerli diplomaya bıyık altından gülenler hak ka7anır gibi oldular. O. her mevsim biraz daha artan tetkikleri, biraz daha ilerliyen projeleri ile en ufak umud veren kapılara bile başvurmaktan geri durmıyor. takat kafasında bilgi, çantasında proje ve cebinde diploma gerisi gerive dönüyordu, m m »* izmit kâğıd fabrikası, cumuri ¦ yetin birinci beş endüstri yılının içinde açıldı. Mehmed'in burada yapabildiği ilk kâğıd numunesine yukarıki satırları ne büyük bir heyecan ve sevinçle yazdığını, gerçekten iyi duyuyorum. Mehmed. Grenoble'de kâğıdçı-lık okurken. Türkiye'de k't:d yapmak uzak bir havai gibi id;. Bugün onun önümdrki zari vc kâğıd gibi gerçekleştiğini gören her yurddaştan fazla heyecan ve sevine duymasını fazla görmeyelim. tik İzmit kâğıdı ve zarfı üzeri -ne yazılmış olan bu mektubu endüstri hevecanımızın bir şiiri, bir belgesi gibi saklayacağım. Nurettin ARTAM HABERLE İSTANBUL TELEFONLARI: İstanbul'da eski bir dehliz meydana çıkarıldı İstanbul, 26 — Ayasofyada ayman iki hafriyat mıntakası arasında bir dehliz bulunmuştur. Dehlizin kapısı o civardaki evlerden biirnin kuyusunun içindedir. 6. Bakster, yarın, bu dehlizde tetkiklerine ba ılıyacak t n*. İstanbul Yugoslav kulübü İstanbul, 26 — Burun Istanbutda merasimle yugoslav kulübü açılmıştır. Katil çocuk İstanbul, 26 — Bugün Fındıklıda Muhiddin adında en dört yaşında bir çocuk Çengelköyünde oturan Hasanın oğlu on bet yaşındaki Salâhaddin! av çiftosi ile vurdu. Öldürdü »« kendisi tevkif edildi. İnebolu'da yağmurlar İnebolu, 26 (A.A.) — İki gün -denberi çok faydalı yağmurlar yağmış olduğundan çiftçiler »e -vinç içindedirler. Kiver. — Daha 12 nci ve 13 • «üncü asırlarda "bağlamak" anla--mına kullanılmıştır. Orijini karanlık teknik bir is sözüdür. Eski •provansalcada * ribar" tözü varıdır. Fakat "rive" den gelen ve « "yanaşmak" manası veren "ri-•ver" i/e alâkası yoktur. Alman-• .'om da vazıh kir şey gÖsterme-«mektedir». [4], Bütün bu karışık izahlar, yalnız bİr netice veriyor ki o da bu "arriver" kelimesinin ve onunla ilişikli ' gibi görünen "rive" ve "rûıer" soz lerinin kayna "m bilinememis ve bulunamamış olduğu neticesidir. Simdi "arriver" kelimesinin etimolojik şeklini ele alarak analiz edelim. Kelimenin etimolojik şeklini yazarlcen, ba;ta iki (r) konsonu-nun yany_«a bulunuşu ilk göze çarpan bir şeydir. Bunun ilk (r) si ana kökün (ğ) si olacaktır. İşte bu (ğ), bir kerre kendisinden •onra gelen elemanla kaynaşıp o-nun konsonuna çevrilmekle (arri-ver) sözünü, bir kerre de tamamiyle düşerek (rive) ve (river) sözlerini doğurmuştur. Bu iki hâdisenin kelimelerde bulunuşu Avrupalı etimologları şaşırtmış olsa gerektir. Burada kelimenin Lâtince aslını ele alamayız. Çünkü onun mef-ruz ve tahmini olduğunu kendileri soyuyorlar. Fransızcadan alınma dedikleri İtalyan kelimesine de bakamayız. Şu halde doğrudan doğruya (arriver) kelimesini ele • İmalıyız. Bunun sonuna Fransızca fiil şekli vermek üzere konulmuş olan (er) i de bırakarak asıl kelimeyi analize çalışalım. Kelimenin etimolojik şekli şudur: (D (2) (3) ( ağ + ar + iv ) (1) Ağ: "Hareket" anlamına a-na köktür. (2) Ar: Hareketin tekarrür ve temerküzünü anlatan elemandır. (3) İv: Ana kök anlamının ü-zerinde tekarrür ve temerküz eylediği süje veya objeyi gösterir. (Ağ + ar -t- iu — ağariv) şeklinde, ana kök, kendisinden sonra gelen elemanla kaynaşarak, (ğ) ana konsonu kendinden sonraki İr) konsonuna çevrilmiş, aralarındaki vokal de düşerek keli- \4] Dictionnaire e"tymologİque '4e la langue française, par Oscar 0/01 h, T. II.. P. 235. me son fonetik ve morfolojik şeklini almıştır: Arrİv. Bu analize göre (arriv) sözü: "bir hareketin bir süje veya obje üzerinde tekarrür ve temerküzü'* demek olur. Bu sözün nihayetine, kelimeyi tamamlıyan ve isimlendiren bir (ep.) getirilir ve bunun da (ğ) si Jü«ers*» (arrivâ) kelimesi teşekkül eder. Bu hükmün müspet ve kat'i nUralt vukuııır* ifade içrn (er) ilâve olunursa (arlîver) matları kurulur. (Varmak, Varış...) kelimelerîn-dDki (var) töriinün analizinde de etimolojik sekli: (1) (2) (3) ( ağ -f av 4- ar ) dive göstermiş ve bunlara da: (1) Ağ: Hareket anlamına ana kök; (2) Av: Ana k^k anlamını üzerine »Tan ve temsil eden süje veya obje; (3) Ar: Hareketin bu süıe veya obîe ü'*rinde tekarrür ve te-m—-VÜ7Ü dîve mana vermiştik. İki analizi karşılattırınca: (i) (2) (3) Arriv: ( ağ + ar + iv ) Var : ( aç + av + ar ) arada valnız (2) ve (3) numaralı elemanların yerlerinin derişmesinden ba«ka bir fark ol ma d-«m ve manaları d* b;r olduğu derhal meydana çıkar [Sj. Rive, River Fran«ız etimoloji lügatinin (arriver) ile ilişikli gösterd1*! (rive) ve (river) kelimelerine de şöyle bir bakalım: (Rive) kelimesi: kıyı, sah*!, hudut, kıt** anlamlarına gelir. Bunun etimoloük şekli: (D (2) (3) (4) ( iğ + ir + iv + eğ ) dir. Burada (iğ) ana köküne "su" ve "toprak" anlamları verilebilir. "5u" anlamına göre manası "suyun bir obje veya süje üzerinde tekamirü", yani "suyun karaya yaklaştığı yerde durup kalışı" demek olur ki "kıyı" ve "sahil" demektir. [J] "Varmak" ve "arriver" manalarında Türkçe "irmek = ermek" soıûnün analizi ileride ayrıca yazılacaktır. Çünkü bu kelime aynı zamanda da en mücerret o-lus anlamını da haizdir. (İğ + îr = iğzr = îr) şeklînin "su" anlamı Türkçe -ırmak" kelimesinde de j;örülür. "Toprak" anlamına göre de "toprağın bir obje veva süje üzerinde tekarrürü** mefhumu "hudut, kıt'a, memleket" manalarını ifade eder. (River) kelimesi: "tesnit etmek, perçinlemek" d--inektir. Bunun da ptimoloJik seklİ: (!) ? ffi ^f ( »ğ -h Jr~T]îv -+-. er . olur. B»raVU oa ana koke "kav-vet, kudret" manasj verilerek, "kuvvet ve kudretin Tur sü?e veya obie üzerinde tekarrür ve temerküzünün kat ı ve mü«n»t olarak vukuu" anlamı cıkur ki "tespit" ve "pere;np fikirleri ancak böyle if?f|e edilebilir. CörüİHvorki refiki kellede ana k*k î*m*mîyle kaynaşmış ve baş vokal de dürmüştür. Aribar (Arriver) sözünün İtalyanca, İspanyolca, ve Lâtince şekilleri de aynı veçhile analiz edilebilir. Etimolojik şekillerini karşılaştıralım: O) (2) O) (4) (S) Arriver : (ağ + ar + iv + er + . ) Arriv »re: (ağ + ar + iv + ar + eğ) Arribsr ; (ag + ar + İb + ar + . ) Arripare: (afr + ar + ip + ar + eğ) görülüyor ki hepsî de "hareket" anlamlı ana kök, bunun tekarrü-rünü anlatan bir (r) elemanı, süje veya obje gösteren bir (v — b — p) ıııiM.ru. tahakkuk ve vuku anlatan ikinci bir (r) konsonu ile kurutmuş ve yalnız İtalyanca ve Lâtince şekillerde son bir tayin ve ifade eki de katılmıştır. Kelimenin eski provansal şekli olan (arihar) sözü de böyle kurulmuştur. Ancak bunda ana kök tamamiyle kaynatmış bulunuyor. Etimolojik sekli »udur: (1) (2) (3) (4) w ( a* + ar -f ib 4- ar bunun ilk üç unsuru - TirVçe (var) m başka bir şekli olan- (bar) ile birdir. *** (Varlık) ve (varmak) k-Üme-lerindeki her iki manasiyle Türkçe (var) sözünün ne kadar orijinal bir kuruluş gösterdiği ve yer yüzü dillerine ne geniş üremeler verdiği bu izahlarla anlaşılmış olsa gerektir. ' v DİLMEN Çocuk haftası Dün Çocuk bahçesinde eğlenceler yapıldı. 23 Nisan çocuk bayramından sonra başlayan Çocuk haftasının üçüncü günü olan dünkü pazar günü çocuk bahçesinde öğleden sonra çocuklariyle beraber gelen kalabalık bir halk ününde eğle..celi spor yarışları ve oyunları yapılmış Çocuk Esirgeme Kurumu bahçesinde yetişen çocukların gösterdikleri canlılık ve çeviklik seyircilerin takdirini ve sürekli alkışlarını toplamıştır. Bugün de Halkevinde çocuklara ve aylelerine 13,30 da bir mü-samere verilecektir. Bugünden itibaren sinemalarda Muğla'da at koşulan Moğla, 26 (A.A.) — özel muhasebenin tertib «-11 - - - ¦ ilkbahar at koşuları bugün öğleden sonra yapılıştır. Bütün Muğla halkı koşuda idi. Koşu çok mükemmel olmuş ve birinci, ikinci ve üçüncü gelenlere para mükâfatı verilmiştir. En sonra subaylar, koşusu yapılmıştır. okul çocuklarına terbiyevî ve eğ • lenceli filimler gösterilecektir. Ankara ve İstanbul radyolarında her akşam tanınmış zatlar ta -rafından çocuklarımız hakkında faydalı konferanslar verilmekte • dir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da çocuk haftası çok neşeli ve parlak bir şekilde gecm^kt-d'r. Mektuplar: (lündflik FETlHÇl (Başı 7. ıncı tayfada) bin keyfini sürerken, ben Hind ormanlarında vahşi hayvanlarla boğuşacağım. (Yahut) Bombaydaki tüccarın kazançlarını korumak için, ayda birkaç liraya, dağ başı bekliyeceğim. Rudyard Kiplinç'in kahramanları, onları bu dar düşünce ve menfaat sefaletlerine düşürmivecek a-zametli bir fetih peşindedirler. Hattâ çoğu bilir ki senelerce bir memuriyette kaldıktan sonra, tam muvaffak olacağı zaman, kendisine yerinin değiştirildiği haberi gelecek, ve bir ba«''ası onun ektiklerini biçecektir. Bunun, ahlak ve karakter imtihanı için eyi bîr fırsat olmaktan başka ne ehemiyeti var Büyük işler gören nesiller, ve cemiyetler, hop aynı r»oJ-l. «ial^r» u İlişil llUlhmu^u. Lu usl^e ^T" vardır, Fetihciler, onun emri altın-. da, kademe kademe sıralanmıştır: B'i sayededir ki İngiltere firav-ni hile adam etmek istediğinde, ne bir duc. ne bir comt» ne de sırma kasketli bir general, fakat sadece, rokİ i'niformalı çavuş What-tsmann'ı gönderir. Aksiyon adamı, fiil ve iş adamı, Hürmüz odur: Ahriman ise, laf adamıdır. Kipling'in »kıl etmediği şey, laf adamının fiil adamını kontrol etmek iddiasıdır. Rudyard Kiplİng hürriyet düşmanı mıdrr? Asla! Fakat onnn irin hürriyet, anarşi demek değildir. Bilakis, hürriyet kanıma hürmet etmektir: "İnsan, tabiî halinde korkunç bir hayvan İken, bir takım fedakârlıklarla asil ve medenî bir mahlûk olabilir." Kendileri bir şef btılmıyanlar, başkalarının şeflerine boyun eğeceklerdir. Hürriyet, Aristo'nun dediği gibi. hükümet etmek ve hükümet edilmektir, idare edilmeği kabul etmiyenler, idare etmek hakkını da kaybederler. Kanun tanımıyanlar, aşağı ırklardır. O da, şimdi Tard'vö pîhî, ad*d demokrasisinin aleyhindedir. Hi-* kâyelerinin birinde, bir köy halkı dünyanın düz olduğuna rey verir! Rudyard Kipling, hayatın bir defa daha sanatı taklid ettiğine misal olarak gösterilmiştir: Çünkü, imparatorluğun birçok adamları, onun eserindeki tasvirlerine benzemeğe çalışmalardır. Bundan ba«ka Kipling, fetih adamlarına taklidciler yetiştirmiştir: "Artistler, para için yazmıyacaksınız. Kolay kazanç, sizi fena eserler yetiştirmeğe sevkedecek, hafife aldığı-nır sanat, size hiyanel edecektir." Gençlikleri o kadar deriştiren boyskavtçılık disiplin, ahlak ve kuvvetlerinin dayançlanndan biri de, Kipling *in eseridir. Alman ve italyan faşistleri, gençliklere, üniversite hürriyetleri TERBİYE ve sokak kavgası hakları verecekleri yerde, inanmak, itaat etmek ve sataşmak düsturunu sunmakla, yeni bir şey icad etmediler: Bir cemiyeti değiştirmek, yahut, büyük hareketlere koyulmak için, en eski zamanlardanberi hakikat c-lan fetihci terbiyeyi, yeni zamanların teknik ve teşkilat kuvvetlerinden istifade ederek kendilerine malettiler. *** Bu satırları niçin yazdığımı soracaksınız. , Sakin, avlı bir gece. Y'man kıyılarına yaklaşıyoruz. Yanımda henüz tanıştığımız bir vatandaş var. Kardeşi, hükümet hesabına tıbbiye'de okuduğu irin, hükümet tarafından Anadolu'da çalıştırılmaktadır: [ — Arhk o hşV-'m1' rirkaç sene kalırsa, onda * m h*vır kalır? 1 — Fakat Anadolu'rU hasta var. ; — Sonra venî nesillerin maddi o|d"T'larını da düşünmeksiniz. Onlar da eenç yadlarında kazanmak ve rah*t etmek isterler. — Muallimler için, zabitler için, memurlar için, herkes için, Anadolu aynı memleketde^il raidir? Türklük aynı cemiyet değil midir? Bir akşam eveli Rudyard Kipling için, yukardaki fikirleri hulâsa ed-n bir yazı okumuştum. Güverte konuşmasından sonra, hepsi sıra ile aklıma geldi. Fetih... Kemalizm ondan başka ne ile hulâsa olunabilir? Hayatın kahramanca bir telakkisi... bundan başka hançi iyman-la Kemalizmin vazifeleri görülebilir? Fetihcİ terbiye... F*kat Kemalizmin esası nedir? Bir kitabta söylediğim gibi, şu değil mi: Dağ başında, bütün dünyava karşı, tek batına Mustafa Kemal! Hayır, hayır, Türkiye'yi iki buçuk şehir, [1 İstanbul, 1 Ankara, 0,5 İzmir] sayarak ondan çıkışı, gençliğin tatlı yaş zevklerinden u-zakla«mak cezası addetmek zihniyetini bırakacağız, ismet Inönün-den bir iş istemek aklımıza geldiği zaman, pasaportlu hizmet değil, kazada hizmet, vilayette hizmet, kurucu ve yaratıcı k^mMızm davasının in«a faaliyetinde bir vazife arıyacağız. Cimkü türk hürriyetinin, vani varlığımın, her şeyinin temeli, bir an evel, mümkün olduğu kadar süratle, bütün Türkiye*vi çobanından şehirlisine, köyünden en büyük şehrine kadar, kafası ile, ruhu ile. tekniği ile. üretim ve yoğaltımı ile, bayındırlığı ile, barajları, ormanları ve elektrifikasvon'arı ile yer yer yaratılmış muhitleri ile, tepeden tırnağa, garb medeniyetinin tam bir cüzi yapmaktır. F. R. AT AY ULUS 28 NİSAN 1936 SALİ Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. No: 5297 AD'MIZ. ANDIM1ZDIR HeryerrtV 5 ktıru" Cumuriyet Merkez Bankası Hissedarlar umumî heyeti toplandı Cumariyet Merkez Bankası hissedarlar Umumi Heyeti 935 yılı alelade toplanhst-nı dün İdare Meclisi Reisi B. Nusrelin başkanlığında yapmıştır, idare Meclisi ra - ¦ ¦ i Yukarda: İdare M e elit i raporu okunurken. \ ı t; t da: Umunu heyet toplantı halinde Fransız seçiminin ilk kısmı bitti Bir çok namzetler bal ot en hiç birinin |arl et alamıy acagı Siyasa bire parti İr rd k s e r i v Paris 27 (A -A.) — Seçim işi dîin nk**m »««t tam İS de bitmiı ' vo geç kalanların | rey puslası verme, lerine müsaade e-dilmemiftir. Polis müdürlü. rü dünkü Rİin içın- Seçilen bakanlardan B. Flanden poru okunarak kabul edildikten sonra bİı'si B, C »e diğeri D hissedarları (w ii ndelik ÇUCMAZLAR \KVSIM)\... F. R. ATAY Her tarafta ekonomi buhranından, geçim sıkıntısından, mal sürümsüzlüğünden, para kıtlığın -dan bahsedildiğini işitiyoruz. Her tarafta hayat Standard, gittikçe di'_üyor. Bu şartlar içine4 - »duyunun gösterdiği yol ne olabilir? Memleketler eLouorr V.. c-, umu: u noenfnat bakımından, daha iyi bir muvazene aramak, lüzumsuz masrafları kısmak hazneyi herkese ekmek ve iş verecek teşebbüslerde kullanmak, 19 uncu asrın buı ha yallerinden vaz »'cn.ck ve bir takım if I. ka" Halbuki 'er ye J geniş halk yığınlarının ekmek ve iş parasını, harb maddeleri yiyor. İtalyanların yalnız habeş masrafı, bir milyar türk lirasına yaklaştı. Makinele -şen orduların her neferi, zırhlı ortaçağ şövalyelerinden daha pahalıya geliyor. Hiç bir gelir verme -dikten başka, Avrupa ve Avrupa - dışı insanlıkları için tarihin en korkunç tehlik lerinden birini hazırladığına şüphe olmıyan silâhlanır yarışı, ılekel1 r »r-mal hayat ve geçim şartları elde edebilmek imkânını gittikçe uzaklaştırmaktadır. Halbuki silâhsız -lanma teşebbüsünü kolaylaştır -mak için, yalnız politika bakımından, millî güvenlik esasları değil, ekonomi bakımından, hammadde ihtiyaçları ve daha kolay bir mübadele için elbirliği esasları ortaya atılmıştır. Fakat hepsini ö ıliyen ve insanları, en eski tarihi mukadderler önünde boyun eğdiren sebeb, emperyalist hırslarda şimdiye kadar, harb aleyhine işleyen konferans -lardan hiç birine, butun milletle -rın menfaati prensipini güden samimi bir hava hâkim olmamıştır. Ortadan kaldırılmak istenen eser, ne kadar eksiği de olsa, büyüktü. Çünkü milletle* arasındaki münasebetleri harbsızlık hali üstüne kurmak davasında idi. Bu dava, birtakım hayalcilerin kafasın-fllB.d d°ğnuış değildi: Taarruz ve hegemonya barolarının, eski 'ayd.arını ve chemivcl|erim- TE£m,« •¦«¦»Bu bir hakikat olduğu kadar, milletlerin harb istememekte oldukları, yani şuur-lardan eski harb şevkinin silinmek-te olduğu da bir hakikattir. Umumî tarihin başlıca zaferlerinden birinin 18 sene sonraki haline ba-kınız. B.ızı mağlûbların bugünkü telâfi hali, daha evvelleri, bu (Yazıtı 4. üncü tayfada) tarafından seçilecek olan birer murakıbın seçimi yapılarak B. C. serisi için eski nakid isleri müdürü B. Ha mid ve D serisi hisse NrNn için de eski İstanbul Defterdarı fi. Emin se -çilmişlerdir. te R^katumi'* »îıti Iç bakanı S, Şükrü Kaya bir kaç «ün kalmak üjtere dün akşam Istan -bula hareket etmiştir. B Şükrü Kaya istasyonda uğurlanmışlir. d • en ufak bir hâdise vukua gelmedi, ğini bildirmektedir. Paris, 27 (A.A.) — Saat 23 e kadar h;ç bir hâdise olduğu haber alınmamıştır. Halk dün akşam sokaklarda, başlı- ca gazete idarehanelerinin önünde birikmiştir. Seçim neticeleri işi ek. ranlar ve hoparlörler vasıtasiyle neşredilmiştir. Paris. 27 (A. A.) — Sabahleyin saat 4 e doğru Seçilen bakanlardan B. Piyetri 618 seçim bölgesinden 605 ine aid neticeler gelmişti. 179 bölgede seçim katidir. 426 bölgede balotaj yapılacaktır. Muvakkat netice şudur: Komünistler: Muhafaza edilen me- Kamutay inhisarlar idaresinin yeni büdcesini kabul etti Tahmin edilen gelir. 43 740.000 lira Kamutay dün Refet Canıtezin reislisinde toplanmıştır. Bazı mebuslara izin verilmesi hakkında Başkanlık tezkeresi ve haziran - ağustos aylarına aid raporun sunulduğuna dair sağışkur komisyonu raporu okunarak kabul edildikten sonra inhisarlar Bİ Yi i\ KİK eSTAi) KAYBEİTIK Değerli bir edib dür Sami paşa oğlu Sezai İstanbul'dan eelen bir haber, de -ğerli edebiyat üstadlarımızdan Sami-paşa oğlu Sezai'nin 78 yaşında oldu- Dun öten Sami Pasa oğlu Sezai'nin gençlik retmi ğu halde hayata gözlerini yumduğunu bildiriyor Okurlarımıza ölüm haberini verdiğimiz Samipaşa oğlu Sezai, edebiyatımıza garbtan roman ve küçük hikâye nevilerini büyük bir muvaffa- üst bir vatandaş olan dün Istanbulda öldü U.yelle ilk getirmiş olan edİbimizdı. Onun ölümü ile edebiyat tarihimizde seçme bir yer almış bir yazar ve ay -m zamanda bütün hayatınca temiz ve namuslu yaşamış bir yurddaş kaybetmiş oluyoruz. Tanzimat devrinde nesir üstatla -rından sayılan Sami Paşa'nm oğlu olan Sezai, 1858 yılında Istanbulda doğdu. Babasının konağında bir ta -raftan hususi ve muktedir fransız ve alman muallimlerinden ders alarak, bir taraftan da Namık Kemal'e arab-ça okutmuş olan Galib Efendi'den (Sonu 5. inci tayfada) Umum Müdürlüğü 936 büdçesinin görüşülmesine başlanmıştır. Söz alan Hüsnü Kitabçı (izmir); Gümrük ve İnhisarlar Bakanı B. Ali Rânâ Tarhan tütün gelirine ve satışına temas ederek, ne hükümetin lâyihasında ne de büdçe encümeni raporunda bu hususta izahat verilmediğini, ihracat işini (Sonu 6*. ıncı sayfada) "Ulus,, un Dil Yazıları Türkre «Kumanı», İslâvea «Kunıir» kelimelerinin «Güneş - Dil» Teorisi bakımım, an analizi a ja kaldı amentoda eziei anlaşılıyor busluk sayısı 6, kazanç 3, kayıp 0 Sosyalistler: 21 2, 6 - Cumuriye birliği: 4, 1, 0 Müstakil sosyalistler: 1. 0, 3 • Radikal sosyalistler: 22, 2, 6 - Müstakil İkinci tura halat. radikaller: 10, 2. B Heryo 3 - Sol cenah cumuriyetçileri: 32, S, S . Halkçı demokratlar: 12, 0, 2 - Cumuri-yetçi demokrat birliği: 40, 10. 2 . Mu-hafazakârlar: 4. 2. 0 • . Son netice hakkında tahminde bulunmak imkansızdır Zira, bir çok namzed-ler için balotaj yapılacaktır. Bununla beabrer hiç bir partinin parlâmentoda ezici bir ekseriyet elde edemiyeceği anlaşılmaktadır. Paris, 27 (A.A.) — Saat 5.15 de 611 seçim dairesinden gelen neticeye göre, seçilen namzed sayısı 618 dir. Yalnız 179 mebus istenen ekseriyeti almış ve seçilmiştir. Bunlar 10 komünist, 23 sosyalist, 5 unyon sosyalist, 3 müstakil sosyalist, (Sonu 5. inci sayfada) Fıb\, Kan korkusu 1890 tarihine kadar, Avrupa' -dan Şimal Amerikalına göç ter -bettti. Yeni dünyaya gideni-in çoğu da Anglo - Saktontardt Fakat, sonraları, göç yığınları ara -sına büyük mikdarda lâtinler, yunanlılar, ermeniler, ve saire ka • rıştt. Genç Amerika, kendi kanı • nin, lâtin ve öteki kanlarla br -utmasından korkarak, takyid ka -nunlart koydu. Bugün dahi Amerika'ya göçmen gidebilir: Ancak 1890 nisbetinde olmak sortiyle! Demek ki bir sürü Anglo - Sakson arasına ancak birkaç lâtin ve saire katılabilir. Lâtinlerde bu han korkusu yoktur. Onlar Cenub Amerikasmda zencilerle ve yerlilerle evlenerch, türlü türlü renkte ve biçimde ne-silletr üretmişlerdir. Şimal ve Cenub cumuriyetleri, biraz kendilerini topladıktan sonra, ardtsıra erkinlik savaşına ko -yuldutar ve hepsi kendi başlarına birer devlet oldular. Ancak ülkeleri o kadar geniştir ki bütün Avrupa nüfusunu boş topraklarına yerleştirmeleri imkânı vardır. Meselâ Brezilya, eğer İsviçre kadar meskûn olursa 600 milyonluk bîr memleket olmak lâzım gelir. Amazonya'yt ve onun gibi beyazların güç yaşayacağı bölgeleri bir (Sonu 5. inci sayfada) Dün 43 yatına giren Yugoslavya kı ra" iı naibi tonaltet Prens Pot (Yazısı 5. inci sayfamızda) Muhtelif diller üzerine yazılan etimoloji lügatlerinde izah e-dilemiyen ve "menşei karanlıktır" diye geçilen birçok kelimeler vardır. Bu gibi kelimelerin "Güneş - Dil teorisi" usullerine göre tetkik edilerek, Türk dilinin zengin hazinesinde bulunan köklerini meydana çıkarmak ve men-şelerini tayin etmek dil bilgisi alanında yapılacak ilmi vazifelerden biri olduğuna, şüphe yoktur. Biz bu makalemizde, dünyanın maruf dil âlimlerinin "menşei karanlık" olduğuna hükmettikleri Islavca Kumir kelimesini, bir misal olmak üzere, tetkik ve "Güneş m Dil teorisi bakımından analiz mevzuu yapacağız. "Kumir" kelimesinin etimolojisi üzerinde meşhur Islavistler-( Sonu 2. inci tayfada) Türk Spor Kurumunun dün yaptığı Receb Peker de bulunmuştur. Resmim bulunan kurum üyele toplantıda Parti Genel Sekreteri Bay ix Bay Pekeı'te birlikte bu toplantıda rint göstermektedir.. SAYFA 2 ulus 28 NİSAN ı«3r S Mİ Yarı - Siyasal \ Bir Danimarkalı ile görüşürken ' I 1 imm.uk.imn dünyanın en bayındır ve en bahtiyar memleketlerinden biri olduğunu işitiriz. Uç buçuk milyon nüfusu vardır, hemen hepsi çiftçidir. Bunun bir milyona yakını Kopenhag'da oturur ve Danimarka bütün on dokuzuncu yüzyıl içinde çalışmış çabalamış. İngiltere ile Almanya gibi iki endüstri memleketi arasında, kendisine gayet hesabU ve sağlam bir Vaziyet yapmıştır. Danimarka, İngiltere'ye, taze yumurta, taze domuz pastırması, taze tereynğ yollar vc bununla geçinir. ¦ Ingilterenin yanıbaşında, temiz mermer tezgâhmm üzerine yığdığı bu çiftçilik ve sütçülük mahsulerini sa -tan bir bakkal dükkânı gibi.. -» Danimarkanm tanınmış gazetele -rînden Berlingske Aftenavis'in tanın mış muharrirlerinden Bay Peter Sh-vindler İle konuşurken, onun güzel memleketi hakkında bildiklerimiz bundan ibaretti. Karpiç'in neşeli sofrası, bu malûmatımızı bir hayli genişletti. Sormağa başladık: — Avrupa'daki rejim meseleleri sizde de bir akis bırakmakta mıdır — Biz ufak bir memleketiz. Politika ile olan alâkamız, dolayısiylediı. Çünkü istemeyiz ki manasız bir muharebe daha bütün Avrupa'yı ve bu arada bizleri dedirgin etsin. Avrupa'daki "...izm" ile nihayet-lenen rejimler, bizim basınımızda da yer tutar. Fakat bu "...izm" lerden hiç birisinin Danimarka için biçilmiş bir tarafı yoktur. Bizde 50 - 60 milyoner vardır. Fakat bunların servetinden % 47 vergi alınz. öyle ki, bu adamlar, aer-vetleriyle beraber âdeta maliye nezareti emrine aün mış Lirdir. — Sizde kooperatifçiliğin çok ileride olduğunu söylerler.. — Öyledir, bütün Kopenhag, bu kooperatiflerin bankalarından, satış teşkilâtından, depolarından, mani -pülasyon tesisatından ibarettir. Eğer böyle olmasa idi bir milyonluk şehir 2 1 milyonluk memleketi çoktan iflasa götürürdü. Danimarka'ya "-Kopenhag ve civan., denmesine rağmen, kooperatifçi kuruluş memleketi, hrm fazla zenm'n ve kalabalık bir sınıfın şerrinden hem de işsiz ve aç bir kalabalığın hasedinden korumuştur. — İşsiziniz yok mudur ? — Var., yüz bin kadar. Fakat bunlann yatacak yerleri, banyoları, iki öyün yemekleri ve radyoları vardır. — Dilenci . . . — Yoktur. Çünkü sosyal yardım ve sigorta bizde ver*Tİİ^ştiril"'işrir. Kimse dilenemez. Adama, iki üç kapı ötedeki işsiz yurdunu gösterirler Bay Schnidler ikinci rakı kadehini bitirmek üzere idi. Sofrada hoşuna ne gidiyorsa : — İşte bunu bize ihraç edin . . . Diyordu. Ve anlatıyordu: — Bizde bir milli âdet vardır. Her yemekten önce bir "soğuk tabak" dolaştırılır. Bunun enaz 35 çe-şid meze ihtiva etmesi şarttır. Bu meze tabağına herhangi bir millet bir iki tane kendi mezeliklerinden sokabildi-mi. hem o memleket memnundur, hem Danimarka.. Hem sonra, bu meze tabağında "yerleşik" olmak hakkı bir almdı mı, artık danimarkalı o mezeden dirt beş nesil boyu vaz geçemez.. O sırada, kendisine "balık yumurtası" m tanıttık. Rakının hemen aı -kasından, güzel, zorlu bir balık yu -murtaaı lokmasını damağının % 100 iştirakiyle çiğnemeğe başladı. Yuttuktan sonra, dedi ki: — İşte bunu bize ihraç edin.... i Ve ilâve etti: — Biz şimdi türk vermouth'u içiyoruz. ' Masada ingiliz meslektaşlar da vardı. Hep birden şaşırdık. Devam etti: — ingiliz viskisi bize pahalı gel -mrğe başlanyınca, bunu italyan ver-tnoutlı'una çevirdik. İtalya'ya karşı ¦ani -iyonlar tatbik edilince, bir de f »rtfıik ki, italyan vermouth'u yeri- J tıe türk veru.outh'u getiriyorlar. Hiç de fena değil yanı, sizin devlet vermouth'u. " Ve bize. italyan propaganda nezaretinin, Danimarka'da vaktiyle nasıl italyan kahvehaneleri ve italyan lokantaları açtığını anlattı. Bu sefer, bütün masa. propaganda işlerinin böyle küliver saha lam dahi kolatmış olduğunu öğrenmiş oldu. Danimarkalı sevimli meslekdaş Kemalist Türkiye'yi gördüğüne çok sevindiğini söyledi. 1913 de Istanbu-lu görmüş. Danimarkalılar, Türki -ye'yi. daha hâlâ eski kitablarclan ta -nıılarmış. Eski kitablarclan. yani, Loti romanlarından dahi değil, ondan önceki "hikâye" lerden. Halbuki bu sefer, memleketine, yalnız "türk havyan" yani balık yumurta -sını, Mersin portakallarını ve Şehİr Lokantasının kimseyi hasta etmemiş türk yemeklerini değil, aynı zamanda Kemalist Türkiye'nin başardığı ve başaracağı kültür davalarım da anlatacaktır. Danimarka ve Türkiye. Gerçeklen, ne kadar farklı iki memleket. Orada her sev kurulmuş, bitmiş, yerinde Ve korkunç "...izm" lerden, sinema ve moda sütunlarının yanı başında, aynı rahatlık ve ayni ferahlık ile konuşuluyor. Türkiyede her şey kurulmakta yapılmakta ve hesaplanmaktadır, "...izm" lerden ise 35 çeşitli mezelerden birkaçı gibi bahsetmeğe .imkân yok. çünkü bizzat Kemalizm bunlardan bir tanesidir. Acaba iki memleket arasındaki bu fnrk sadece bir hacim meselesi midir, yoksa tarih içinde milletlere verilen rollerin bir hususiyeti midir BURHAN BELGE lERLF.rî İSTANBUL TELEFONLARI: Yusuf tzzettinin intiharına aid evrak istanbul, 27 — Eski adli tıp bina • smın arkasındaki meşhud cürüm da • irerinde eski veliaht Yusuf İzzetlinin intiharına aid bir çanta bulun -ması ortaya Yusuf İzzetlinin intihar etmeyip Enver Paşa tarafından öldürüldüğü hakkında bir şayianın çık • masına ve neşriyat yapılmasına sebeb oldu. Çantada Yusuf İzzetlinin inti -harına ait tahkikat evrakı ve tıbbi rapor vardır. Bunların içinde hâdisenin intihardan başka türlü olduğunu anlatacak biç bir vesika yoktur. Romen koro heyeti geldi İstanbul, 27 — Romen koro heyeti geldi ve fransız tiyatrosunda bir konser verdi. İkinci konserini varın verecek, sonra Avrupaya gidecektir. Yeni vapurlar Ismarlanmak üzere istanbul, 27 — Denizyotları_idaresinin Avrupa • ya ısmarlıyacağı gemiler için ingilis ve fransız gruplarıyla yapılan görüşmelerin neticelendiği ve İki grup arasında işi yapmak irin gösterdikleri Şartların tesbit edildiği haber ve-rihyor. kömür depoları Nereye taşınacak? İstanbul, 27 — Bugün kömür depocuları liman isleri omum müdürlüğünde hukuk müşavirinin yanında toplanarak temyizin icranın tehiri hakkındaki lale -bi reddi üzerine hasıl olan vaziyeti konuşmuşlardır .İcra depoculara bo • şaltma için bir ay müddet vermesi do-tayiniyle yapılacak it bundan sonra belli olacaktır. Belediye şehir mütehassısı gelip depolar hakkında kararını vermeden bu ite karışmak niyetinde değildir. Vaziyet zorlaşır** bel ki bîr karar vermek mecburiyetinde kalacaktır. İnhisar maddeleri Bevîye ve naklive ücretleri İnhisar maddeleri bayilerine verilen bey*iye ve nakliye- ücretlerinin hava kuvvetlerine yardım vergisine tabî olmadığı görülen lüzum üzeri -ne ilgililere bildirilmiştir. Türkiye - Çekoslovakya ticaret anlaşması Müddeti biten Türkiye . Çekosla. vakya ticaret ve kliring anlaşması üzerinde konuşmalar yapmak üzere bir heyetimizin Prag'a gittiğini evvelce haber1 vermiştik. Bu konuşmalar ikİ memleketin yüksek menfaatlerine uygun esaslar dahilinde hayli ilerlemiş olmakla beraber henüz sona ermediğinden, müddeti biten anlaşma 15 mayısa kadar temdid e-dilmiştir. Prof. Röne Pîno şehrimizde tetkikler yapıyor Pariste yüksek sosyal bilgiler ens-titü*ü profes-irü ve Bayanı Röne Pîno İnkılâp Türkiyesini gezmek ve memleketimiz için fikir edinmek ü • zere şehrimize gelmişlerdir. Profesörle refikası dün İsmet Paşa Kız ensti -tüsünü, sergi ve Halkevuıi gezmişler, sosyal ve ekonomik kurumlarımızla yakından ilgilenmişlerdir. Çankayaya ve Kaleye giderek memleketin güzelliğine ve şehrin vaziyetine hayran olan profesörle esi, kale yakınında romalılardan kalma taşlan ve bu taş parçalariyle yapıl -mış olan drvarları uzun boylu ve özen le tetkik etmişler, dolaştıkları memleketlerde bu kadar güzel eserlere rastlamadıklarını ve saatlerce Önünde kaldıkları Ogüst tapınağının, lak başına Türkiye'ye gelmek için dün -yanm öbür ocundan gelinmeye değer bir eser olduğunu hayranlıla İlave tamİşlerdîr. B. Fahri ve arkada^1 annm muhakemesi Asliye Birinci Ceza mahkemesi, eski Posta Telgraf umum direktörü Fahri, muavini Suphi ve telgTaf işleri direktörü Ih sen Cemal h»kkmdaki yeni kararını dün tefhim etmiş ve tecil edilmek üzere evvelce verdiği 3 ay -lık mahkûmiyet knrarında ısrar etmiştir. Suçlular bu karan da temyiz edeceklerdir. "Ulus,, un Dil Yazıları (Başı 1. inci sayfada). den Grot, Grigoroviç Mihlos'ch ve Munchen Üniversitesi profesörlerinden Erich Berneker uğraşmışlardır. Bununla beraber kelimenin menşei bir türlü izah edilememiştir. Bu kelimenin eski lslavca şeklinin "Karnim" olduğu Islavistler tarafından münakaşasız kabu1 e-dılrniştir. Bunun içindir ki bu kelime etimoloji lügatlerinde "Kumiru" diye yazılmaktadır. Yaşıyan İslav dillerinden Rus-çada bu kelime "Kumir" şeklinde söylenir. Dal kamusunda bu kelimenin lügat manası şöyle izah o-lunmuştur. "Kumir" - suret, mecusî ilâhla-larının heykeli, put, idol. delicesine sevilen ve körkörüne bağlılık gösterilen şey*' [1]. Grot ve Grigoroviç bu kelimenin fince "Kumartaa" (hürmet ve tazim göstermek) kelimesinden alındığın iddia etmişlerdir [2]. Kafkasya kavimlerini ve bilhassa Osetın'ları tetkik eden Vs. F. Miller osetincedeki "gumiri-der" kelimesinin ''dev cüsseli", "iri yan" manasına gelen "gu-mir" kelimesinden geldiğini ve bu "gumir" in de "Kimîr", "Ahtı a-tİk" teki Gömer, asurcadaki "Gi-mirray", Grekçedeki Kummeria kavimlerinin adının bir hatırası olacağını ileri sürmüş ve rusçada-ki "Kumir" in de bu kavim adiyle bir köke bağlandığını söylemiş-tir [3]. F. Miklosich bu izahların hiç birini kabul etmemiştir. Grot ve Grigoroviçlerinin fince "Kumartaa" kelimesine bağlamaların "bu fikirde isabet olmasa gerek, çünkü finceden bu kadar eski ik- il] Dal. Toİkovıy Slovar Veli-korusskogo yazıka, 1881. II, sah. 221. [2] N. V. Goryayev. SravniteL etimolog. Slovar russkago yazıka, Tiflis 1896, sah. 174. [3] Vs. F. Mitler. Gsetinlere dair etüdler (Osetinskie etudi), 1, sah. 125. tibaslar yoktur'ntUye. r©d4*Unı,- tir [4]. İslav dillerinin 'etimolojisine d.ı r (_n sj'i ı srı yaz^n profesör Erİch Berneker kelimenin manasını yazdıkta* sonra "menşei Aa-rantıktır (Dunhel) fince *TCumar-taa" dan geldiğini İddia edenlerin fikrini Mıklosich^haklt olarak reddetmiştir." demâtten başka bir şey ilâve etmiyor- Millerin muta-leasını kaydetmeğe bile lüzum görmemiştir [5J. Görülüyor ki klasik ekole mensup etimolog ve filologların bu kelimeye dair mÜtalcalarının en son neticesi "menşei karanlık" demekten ibarettir. Dil bilgisi alanında yeni bir nazariye, Yafesioloji nazariyesi [dil meselesine dair yeni doktorin] vazeden büyük mütefekkir profesör Afürr'ın da bu "Kumir" kelimesine dair yeni gö üsleri vardır. G-nun mütaleasına göre bu kelime üzerinde söz sö,t:yenler içinde en haklısı Miller olmuştur. "Kumir" kelimesi yunancadaki "şehir" ve "kasaba" manas, m ifade eden "Kome", "Bakus" şerefine yapılan iyşi İşret ayinlerini ifade eden "Komos", Çuyaşcadakî "Kere-met", Gürcü djlinde "germed" (Allah)... kelimeleriyle bir kökten gelmiştir. Çok eski Yasefî bir kavim olan "Kimer" lerin totemi ile bağlıdır [6]. Görülüyor ki profesör Afarr'ın izahı da çok karışıktır. Güneş - Dit teorisi bakımından tetkik edecek olursak "Kumiru" [4] Franz Miklosich. Etymo-log. vVörterbuch der Slavischen Sprachen, 147. "Man vermuthet fİnnisichen ursprung: Kumarsaa verehren, schwcrlich mit reeht, da es so alte entlehnungen aus den finn. nicht gibt. [S] Slavischcs Etymolog. VVörterbuch, Heidelberg 1924,1 s. 644: "Dunkel. Die Herleitung aus finn. Kumartaa "verehren" wird MEVV 147 mit richt abgelehnt". [6] Marr Külliyatı. III. 165' 260. kelimesinin menşei ve kökü meselesinde hiç bir karanlık nokta yoktur. Bunun etimolojik arialiii şudur:' ' : Kumiru: (uk um r îr '** h**S (1) Uk: Allah, sahip anlamındadır. Ana kök yerine geçerek o-nun anlamını kendisinde temsil eden birinci derece prensipal köktür. (2) Um: Bir objeyi ifade eder. (3) İr: Ana kök mefhumunun bir obje üzerinde tekarrürünü anlatan unsurdur. (4) Uğ: Kelimeyi tamamlıyarj ve ifade eden ektir. Yani "Kumiru" Allahın veya o* nun kudret ve kuvvetinin bir obje veya süje üzerinde tekarrürü-nün ifadesidir ki put (sanem) de öyle tasavvur olunur. "Güneş - M teorisi" usulüne göre etimolojik analiz bu kelimenin bir Türk kökünden geldiğini bize gösteriyor. Şimdi biz bu kelimeye kök olan kelimeyi Türk dil hazinesinde ar •( 'ır.ı. "Divanü - lûgat-it-Türk" te bir "humara" kelimesi vardır. Babanın mirası, hatırası, Ölen büyük adamın malından alınan natıra manalarına gelir [7]. Kutadgu Bilik'te hatıra ve tılısım manalarına "Kumaru" ve "Kumartku" kelimeleri vardır. Şor lehçesinde "miras ve hatıra için verilen şey" manasına gelen "Kumartkı", Sa-gay lehçesinde "Kumartka" kelimeleri [8], Başkurt lehçesinde hatıra ve yadigar manasına gelen "Kumartkı" [9], Codex Cumani-cus da "Kumartkı" tılısım (talis-men) manasına kullanılmıştır [10% Islavcada put manasına gelen "Kumir (u)" ile Türkcede miras, hatıra ve tılısım manalarına gelen "kumaru" ve bunun varya. .lan aras W \, a mü. se" din tarihi ile uz cok iştigal edenlere malûmdur. Bununla beraber [7] Div. L. T. /, 371, III, 325. \8] Radlott lügati, II, lz45, 10 6, 1074. \9] N. Tahir. Başkurt Lügati, Uıa 1926, sah. 85. [10] Radlolf. Das türkisehe Sprachmaterial des Codex Coma-nicus. sah. 30. bu meseleyi Ebulgazi Bahadır Hanın bile anlayabildiğini göstermek «zere Şeeerei Türk" ten bir pnrçr. nnhtcd:lîmı • -Yardir", âdet vardı ki birinin bir o^lu, bir kızı, ağabeyi veya küçük kardeşi veya diğer bir sevdiği ölür-e onun suretini (heykelini) yapar, evinde saklardı. Ara sıra o he!.jli o - i ok; y -ak Ki f .ilanı. su. eti derlerdi.... yüzlerini gÖzlerin: heykele sürüp önünde yere eğiliri rdi Iş.e böylelikle haberleri ol maksi • rın putperestliği meydana getııdi-br." [11]. Putperest jin t cışeine dair söylenen bu safdclâ.ıe mütalaalarda eski b'.r devrin haritası in'ıkâs . iliğinde şüphe yoktuı. "Kuı ru" nun eski manası şüphesiz "ölülerin ve bilhassa vüyük babanın kabilenin menşeî tasavvur edilen totemin hatırasına yapılan tılts.m" olmuştur. Cana eski devirlerde •ötemin kendisi ""uma-u" M-nuş-tur. Vasiye* miras, h-'ıra olarak verilen şey manalar* İse cemiye • tin ve tefekkürün inkişafından sonraki devrin malı,..1 eridir "Kumiru" kelir»?»,y'e "kumaru" kelimelc/inin elmolojik analizini yan yana yazıtım: (1) (2) (3) (4) Kumiru : (uk + um + + tığ); Kumaru: (uk -|- um + ar + uğ); Görülüyor ki etimolojik analizde fark yoktu.. "Kumaru" eski manası olan tılısım mefhunııyle alınırsa ihtiva ettiği "unsur" ların rollerinde de fark yoktur. İşte "Güneş Dil teorisi" klasik' ekole mensup etimologların "menşei karanlık" saydıkları "kumir" kelimesinin menşeini aydınlattığı gibi, Profesör Afırr'a da cok karışık ve dolambaçlı yollarla aramakta olduğu kaynağa doğrı es tirr-e „ -*lu gö* oh-: ABDÜLKADtR İNAN [//] Abulgazi, Şeceresi Türk (Desmaison neşri) sah. 11; Rıza Nur tercemesi, sah. 14-15. ULUS 29 NtSAN 1936 ÇARŞAMBA Son haberler üçüncü sayfamızdadır on yedinci yıl. no: 5298 adımız, andımızdır II it\ enle O Mısır kiralı Fuad dün öldü Ölen kiralın yeğen naiplik mecli Anahanuna göre on gün içinde toplanması gereken parlamentonun 1924 dm Kırat Fuad tarafından açılısı Kahire. 28 (A.A.) — Kıral Fuad dün ölümünün yaklaşmakta olduğunu hissettiği zaman, çocuklarını yanına çağırmış, kendileriyle vedalaşmış ve sonra kıraliçeyi öpmüştür. Dün bütün gün Kahirede her daki- i prens Mehmet Ali si reisi olacak I ka kiralın ölümü beklenmiş olmasına rağmen, geceleyin dahi kiralın kuvveti sönmemiştir. Hasta ile sıkı temas ha -linde bulunan zatlar, kıratın korkunç hastalığa karşı mukavemetini gayri ta -bü denecek derecede görmektedir Kahire, 28 (A.A.) — Royterin bildirdiğine göre kıral Fuad'ın vefatı ha -linde kanunu esasi vaziyeti gayet kan -şık bir hal alacaktır. Zİra 1923 ana ka -nununa göre, kıratın vefatı takdirinde parlamentonun 10 gün içinde toplanması gerekmektedir. Eğer parlamento dağıtılmış ise, yeni kurul azalarınm seçilmesine kadar gene eski kurul toptana -çaktır. Halbuki yeni seçim 2 mayısta yapılacaktır. Bu vaziyette yem kurulun 25 mayıstan Önce toplanması da mü m -kün değildir. Sanıldığına göre kıral Fuad 1922 de üç naib seçmiştir. Bu husustaki vasiyer-(Sonu 3. üncü sayfada) Gündelik PİRİNÇ K\NIMÎ Kemal ÜNAL lsliVısal kaynaklarımızdan azamî kıymet almak rejimin ana hedefidir. Biz inkılâbla birlikte, bu hedefe giden en kısa ve en doğru yolu aramağa koyulduk. On yıldan fazla süren emeklerimizin toplu ışığı altında, bu yola girmiş sayılırız. Hangi ürünlerin, hangi cins tohumlarla, iklimlerimizde iyi yetişeceğini mütehassıslarımız söylemiş bulunuyorlar, toprağın altında ve üstünde; gizli, açık, her değerin yerini, onlardan tamamıy-le faydalanmanın sırrını öğrenmiş bulunuyoruz. Yurd; tekniğin aydınlattığı bütün zenginliklerini, emeklerimize arzetmiştir. Artık Bu emekle kıymet arasındaki ahengi kurmak savaşındayız. İyi ve bol pamuk yetiştirmek için yurddaşların çalışmaları, daha geçenlerde bir kanunun çerçevesi içine alındı. Şimdi de pirinç ekimi için geniş kaideler konulmaktadır. Meclis encümenleri bununla meşguldürler. Pirinç ekmek, bu memlekette u-zuıı yıllar, o civardaki köy ve kasabalara kastetmek olmuştur, itkim yerlerine yakın ocaklar sönmüş, kasabalar bir istilanın ha-rabisine uğramıştır. Anadolu'da yalnız duvarlarının ayakta durduğu görülen, birçok ıssız köy ve kasaba iskeletleri; pirinçten gelen sıtmanın felaketini çekmişler-dir. Bu korkunç akıbetin perişanlığı içinde, yurdun güzel verim kudreti bir tarafa bırakılarak, dışardan her yıl üç milyon liralık pirinç alınmış ve belki bu, şerrin ehveni görülmüştür. Rejim; bir yandan teknik araştırmalara girdiği gibi bir yandan da eski tarz pirinç istihsalinin mahzurlarını gidermeğe çalışmıştır. 1935 yılında artık dışardan pirinç girmemiştir Ancak bunda gümrük tedbirinin büyük hissesi olduğunu hemen söylemeliyiz. Halbuki her istihsal-şubesinde olduğu gibi pirincin de iç pazar İçin, dışa göre (Sonu 5. inci sayfada) B. Azana dumur reisiijîne nam.:et gösterilecek Cumur reisliğine nn-rtted çnsterileceh olan B. Azana Madrid, 28 (A. A.) — Dem akşam başbakan B. Azana ile sol cenah cumuriyetçi partisine mensub bakanlar arasında ve bilâhara yine B. Azana ile sol cenah ctırmıriyetçi partisinin millî konseyi azaları arasında 10 mayıstaki seçime namzed gösterilmesi bahsi üzerinde konuşmalar cereyan etmiş ve prensip bakımından sol cenah cumuriyetçi parti adına başbakan B. Az an an m cumur reisliğine namzed gösterilmesi kabul edilmiştir. Elen kabinesi Gü ven rey ı a Atina, 28 (A.A ) — Parlamentonun dünkü toplantısı sabaha kadar devam etmiştir. Papanastasyu, Rnllis ve Milonas gruplariyle komünistler hükümet aleyhinde rey vermişlerdir. Bunların mec -mu rev 16 dan ibarettir. Dört tane de müsKtkif vardır. Atina 28 (A.A.) — Gazeteler diyorlar ki: Bütün siyasi liderler Yunanista-nın dış polİtikanna bütün milletin yardımı olduğunu Yunanistanın paktlar -dan doğan teahhüdlcrine sad:k bulun -duğunu ve Balkan paktının da esaslı bir sulh âmili olduğunu dün saylavlar kurulunda temin etmişlerdir. C. H. P. Kamutay grupunun dünkü toplantısında Dr. Aras türlü meseleler üzerinde i/alı a t verdi C. H. Partisi Kamutay Grupu idare Heyeti Başkanlığından: C. H. Partisi Kamutay Grupu bugün öğleden sonra Dr. Ce-' mal Tuncanın Başkanlığında toptandı. Dış Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras: 1 — 4 Mayısta Belgratta toplanacak olan Balkan Konseyine', iştirak için yarın hareket edeceğini, 2 —Boğazlar notasına devletlerin vermiş oldukları cevabla-rın müsbet mahiyetini, 3 — Düyunu Umumiye taksitlerinin yarısının mal ile ödenmesi esası dahilinde Pariste cereyan etmekte olan müzakerelerin son safhasını. Partiye bildirmiş ve icabeden izahatı vermiştir. S Fransız seçimi Hakkındaki resmî istatistik çıktı Komünistlerin, sosyalistlerle radikal sosyalistler /ararına olarak, fazla mebus çıkaracakları anlaşdıyor Fık, . Paris, 28 (A. A.) — Seçimlerin dün saat 16 da neşredilen resmi istatisti -ği: 616 netice elde edilmiştir. 183 kişi kati surette seçil -mislerdir. 433 namzed tekrar seçime girecektir. Komünistler 7738 reyle başta gelen B. J. Kiyap 6 mebus yerini muhafaza etmiş, 3 ki Şİ yeniden intihab olunmuştur. B. Menemencioıjlu Moskovaya hareket elti Bükreş, 28 (A.A.) — Büyük elçi Nu-man Menemencioğlu bu sabah Varşova-tar'kiyle Moskovaya hareket etmiştir. İstasyonda dış bakini k müsteşarı Savel, Romanyanın Ankara elcisi Filot. iı. orta elçi Raikoviçeanu, Titüleskon'in delegesi, Türkiye işgüderi ve elçilik memurları, Sovyet elçisi Astrovski ve dış bakanl k ileri gelenleri tarafından ıelâmlanmı?ttr. Sosyalistler: 21 mebus yerini muhafaza etmiş, 2 namzed kazanmış, 6 mebus kaybetmiştir. Union sosyalist: 4 mebus yerini (Yazısı 5. inci sayfamızda) Zafer atının arpası italya üzerinde zecri tedbirlerin tesiri nedir? Bazı rivayetlere bakılırsa, hiçtir; bir takım istatistikler gözden geçirilirse, büyüktür. Fakat meseleyi ayırmak lâzım: Zecri tedbirlerin tesiri olup olmamak bir. zecrî tedbirlere mukavemet edip etmemek iki! İtalya'yı baştanbaşa dolaşınız. Tek tük otomobil göreceksiniz, thraçstzltktan yerli eşya pek ucuza satılmaktadır. Brendizi'ye çıktığınız vahit, asfalt üstünden nal sesleri geldiğini işiteceksiniz, Adriyatik'in karşı yakasındaki Arnavııdluk sokakları gibi! zecri tedbirler, elbette, hayat mekanizması modern ekonomi şartlan üstüne dayanan memleketler üzerinde yıpratıcı tesirler yapar. Mukavemet meselesine gelince, bütün faşizm bunu İtalyan namus ve şerefinin bir davası haline koy muştur. Yalnız otomobilsiz değil, lâzımgelirse, büyük harb Alman-yast gibi, netersiz kalabdirsi-niz. Fakat mukavemetiniz muvaffak olursa, bütün dünyaya karşı bir zafer elde etmiş olacaksınız. Edebiyat parolası budur. İngilizler zecrî tedbirlerin devamını istemekle hayale kaptlmt-yarlar. Netekim fransızlartn büyük bir kısmı zecri tedbirlerin kaldırılmasında ısrar etmekle, kuru bir nezakette bulunmıyorlar. Zafer atları da arpa yerler! - Fa tay. "Uhıs„ un Dil Yazılan Güneş-Dil Teorisi bakımından « dede » kelimesinin menşei Akrabalık ifade eden (ata, ana, ağa, baba, dayı, teyze, yeğen gibi) kelimelerin Güneş - Dil teorisi bakımından tetkiki ve etimolojik a-nalizi yalnız dil bilgisi için değil, sosyoloji için de çok enteresan yeni u-fuklar açacaktır. Biz bu makalemizde bir tecrübe mevzuu olmak üzere, "dede" kelimesini alıyoruz. Dede kelimesi Mahmut Kâşga ri'ye göre Oğuz lehçesinde "baba" manasını ifade eder [1], Bugünkü Anadolu türkçesinde *'büyük baba" manasına [21, çağatayca-da "dada" dayı, baba, amuca manalarına gelir [3]. [/] D. L. T.. III. 166. [2] Radlof lügati, III 1641. [3] „ „ III 1640 Gürbüz Türk çocuğu Dün Çocuk esi rgeme kurumu merkezinde seçildi genel Solda: 'Gürbüz Türk Çocuğu" mv^abakasından iki görünüş - Sağda: kada hazandıktun sonra hediyesini alan btr minimini (Yazısı 5. inci sayfada) Güneş - Dil teorisi bakımından kelimenin etimolojik analizi şöyle olur: (i) (2) (3) Dede: ( eğ + ed -f eğ ) (1) eğ: esas, asıl anlamma ana köktür. (2) ed: ek olarak faaliyeti ifade eder. (3) eğ: ana kök manasının bir şahısta tecellisinin ifadesidir. Yani esas ve asıl olmanın bir obje veya süje üzerinde vukuu demektir ki "baba, dede" de odur. Bu analiz ile elde ettiğimiz "kök" (eğ) ve diğer "unsur" (ed) bize gösteriyor ki "dede" kelimesi patriarkal devirden önceki mat-riyarkal ve hattâ totem devrinde "sahip, esas, asıl, kuvvet, kudret" manalarını ifade eden "eğ" ve "ed" köklerinin birleşmesinden hasıl olmuştur. "Ed" bu kelimeye girip kaynaştıktan sonra "kök" olduğu devirdeki rolünü kaybetmekle bir ek halini almıştır. Biz bunu şimdi bu kelimede ancak muayyen bir rol oynıvan "unsur" olarak görüyoruz. Fakat "eğ" kökünün doğurduğu birçok kelimeler bulduğumuz gibi, bu "ed" in de kök olarak kullandığı devirlerde yarattığı kelimeleri buluyoruz. Bugünkü türkeede kullanılan "ede" kelimesi de babaya delâlet etmekle beraber baba makamında görülen büyük kimselere verilen sıfattır. Allah manasına gelen "İdi" de de aynı "unsur" un rolünü görüyoruz: (1) (2) (3) : idi ; ( iğ + id + iğ ) dede; ( eğ + ed + eğ ) (Sonu 2. inci sayfada) SAYFA 2 •JLUS 29 NİSAN 1936 ÇARŞAMBA -ı Sanctionlar ue netice verdi? I in I n kurumu paktının 16 ıncı maddesinde Sanctionlar şu suretle tarif edilmektedir: Uluslar kurumu azasından biri harba tevessül eylerse bütün kurum azasına karşı bir harb fiili yapmış sayılır. Bu halde Uluslar kurumu azası bulunan bütün diğer devletler taarruzu yapan devlete: 1. - Her türlü ticarî ve mali münasebetleri kesmek, 2. - Vatandaşlarını o devlet efradı île her nevî muameleden menetmek yoluna gideceklerdir. Bu ekonomik tedbirlerden başka gene aynı madde mucibince Uluslar Kurumu paktmı ç i ğn iverek harp a-çan devlete karşı askerî sanctionlar da konmuştur. Hattâ Uluslar kurumu konseyi böyle bir vaziyette "alâkadar devletlere müracaatla, saldıran memleketi yola getirmek için yapılacak askeri hareketlere iştirak için gönderecekleri kara, deniz ve hava kuvvetlerini temin etmekle" de mükellef tutulmuştur. Buraya kadar olanı kağıd üzerinde çok güzel duran Uluslar kurumu paktıdır. Bu pakün gayesi olan "harbi önlemek ve "harb çıkaran herhangi bir devleti bütün milletlerin el birliğiyle doğru yola getirmek" le bugün italyan • habeş harbi vesilesiyle tecrübe sahasma konulan UlbikaU arasında maalesef çok büyük farklar vardır. Daha başlangıç ındanben pakta ileri sürülen ekonomik sanctîon'lar iki büyük engelle karsdaşmıştır. 1. - Bir kısam devletlerin bunları tatbike razı olmaması (meselâ: Almanya, Avusturya, Macaristan, Arnavutluk). 2. - Sanctioa'lan tatbik etmeğe karar veren devletlerin ise bunları noksan olarak ele almaları (bilhassa petrol ambargosunun bir türlü tatbik vevkiine konulamaması). Milletlerle hükümetlerin hareketlerine hâkün olan ekonomik menfaatler sanctıon'iarı böylece yan ı kibir hale soktuktan sonra tabiidir ki bunların İtalya üzerindeki tesirleri de umulduğu gibi olmamış ve bo devlet-girdiği harbe, müşkülâtla dahi olsa, devam edebilmiştir. Faşist rejimince her türlü ekonomik havadis ve rakamların neşri yasak edildiğinden Italyanın sanetion'-lardan ne derece müteessir olduğunu anlayabilmek bu^ün îçîn pek zordur 18 ler komitesi reisinin yaptırdığı bir anketle muhtelif devletlerin İtalya ile olan ticaretlerinin sanction'la-nn tatbikinden sonra aldığı vaziyeti hakkında bazı rakamlar elde edilmiş ve bu suretle vaziyet kir az aydınlan mıştır. Sanctîon'lar komitesi reisi bu anket neticesinde sanctıon'iarı tatbik e-den devletlere ikinci teşrin 1935 den ikinci kânun 1936 ya kadar geçen müddet içinde Italyanın muhtelif devletlerle olan ticaretine ait mukayeseli bir rapor vermiştir. Rapora göre: italyan ihracatı aşağıdaki nisb*tferc*e düşmüştür: İhracat 193S 1936 İkinci teşrin İkinci kânun Altın dolar altın dolar 3.500.000 1900.000 2.800.000 2 20O00O 1.500.000 800 000 Türk lirası türk lirası 1.026.000 43.000 Buna mukabil Almanya, Avusturya ve Macaristana olan italyan ihracatı azalmamış ve yerini olduğu gibi muhafaza etmiştir. İtalyan İthalâtına gelince, ihracattaki kadar elmasa bile bunda da e-bemiyetli azalmalar görülmüştür. Yalnız şurasını kaydetmelidir ki aanc-tıon'laria takip olunan başlıca gaye Italyayı muhtaç bulunduğu ham maddelerden malınım bırakmak olduğuna göre ithalâttaki azalışın daha az o- Amerika B. D. İngiltere Fransa İsviçre Holanda Türkiye 700.000 160.000 750.000 77.000 700.000 700.000 150.000 323.000 tuşu bu işleki muvaffakiyersizlİği bir kat daha arttırmıştır. İthalât 1935 1936 Ikinei teşrin İkinci hânun A. D. Altın dolar Amerika B. D. 5 500.000 3.200.000 Fransa 2.900.000 İsviçre 1.300 000 İngiltere 850.000 Türkiye 1006.000 Aynı müddet zarfında Almanya'dan yapılan ithalât 5 milyon dolardan 3.9 milyon dolara, Avusturjadan ithalât 1,3 milyon dolardan 630 bin dolara. Maca. tanıtandan ithalât 13 milyon dolardan 670 min dolara inmiştir. Sanclion'lan tatbik elmiyen bu devletlerden bile ithalatıma ı—tlaJ -yanın bunları ödemek hususunda çektiği sıkıntıdan ileri gelmektedir. Bugün artık hemen herkes itiraf etmektedir ki Italyaya ka. şı 18 ikinci teşrin lf*3S den beri tatbik edilmekte otan ekonomik sa neti onlarla bu devleti girişti), hareketten alıkoymağa muvaf -fak olunamamıştır. Bundan sonra net -rol ambargosu denilen son koza bnşru -nıisa dahi Italyanın bazı devletlerle olan husutİ vaziyeti dolarısiyfe ve şsmdvye kadar yapmış olduğu hazrrhkrarra bn -na da dayanacağı tahmin edilmektedir. Dr. Orhan Conktr Sağlık Bakanlığı yönetkeri Cenevrede bulunan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı yönetken B. Hü*amedetinin beş mayısta Ankarada bulunacağı haber verilmektedir. Göçmen işleri Romanyadan gelecek göçmenler için Köstencede bulunan vapurların bu günlerde memleketimize dönmesi beklenmektedir. Göçmenler vapurlarla doğruca Tuzlaya indirilecekler ve Kuradan mürettep yerlerine gönderil wkk^dzr. İlk kafileler ogş A-nadolu mmtakasma yerleştirileceklerdir. Bunların yerleri tamamiyle hazırlanmıştır. Evvelce haber verdiğimiz görmen evleri yapılarına hazı yerlerde başlanmıştır. Kereste işi hal edilince geri kalanların inşaatına da başlanılacaktır. HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: îç Bakanı Istanbulda İstanbul, 28 — İç İşler Bakanı B. Şükrü Kaya bu sabah Ankara dan lstanbula geldi ve Haydarpaşa garında karşılandı. Sami paşa oğlu Sezainin cenaze alayı İstanbul, 28 — Değerli edib Sami Paşa oğlu Sezai'nin cenazesi bugün kaldırılarak Göksu'daki aile mezarlığına gömüldü. Güzide bir kalabalığın bulunduğu cenaze alayında, C. H. P.. İstanbul vilâyeti ve halkevİnİn çelenkleri göze çarpıyordu. Bayan Sellier Ankaraya geliyor İstanbul, 28 — Fransız hükümeti -nin milletler cemiyeti nezdindeki ter . biye ve sosyoloji delegesi ohıp bir kaç gün denberi şehrimizde bulunan Bayan Sellier bu akşam Ankaraya hareket etti. Föniks sigorta şirketinin vaziyeti İstanbul, 28 — A v ustur ya Föniks sigorta yirketinin muhtelif bankalardaki mevduatının ki yüz elli bin liradan fazla olduğu söyleniyor. Aynca şirketin, hükümetin emrinde 75.000 liralık teminat akçesi vardır. Bu paraların şirketle alâkalı alacaklıları tatmin edecek mik-darda olduğu tahmin ediliyor. Verilen haberlere göre isviçreli bir sigortacı grupu Föniks şirketinin işlerini kâr ve zarariyle birlikte devralacaktır. Istanbulda «Türkkuşu» 3 mayısta açılıyor üniversitenin arka meydanında "Türk-kuşu" kurumunun İstanbul şubesi tö • renle açılacaktır. Paraşütle atlama yeri olarak kullanılacak olan Beyazıd kulesine asansör konulmak üzere tetkikle, re başlanmıştır. Bay; an Afet Berline gitti İstanbul, 28 — Bayan Afet bugün gelerek konferans vermek u/ere bu akşam Berlin'e hareket etti. Bayan Afet garda İç işler Bakanı B. Şükrü Kaya, İstanbul valisi B. Muhittin Ustündağ'la kadm erkek büyük bir kalabalık cara -fından uğurlandı. Kızılayın Bebek sergisi İstanbul, 28 — Kızılay cemiyeti ha. ziran ortalarına doğru Istanbulda bir bebek sergisi açacak ve bu sergide muhtelif memleketlerdeki çocukların kıyafetleri, mankenlerle gösterilecektir. Yabancı gemilerde staj görecek gemicilerimiz İstanbul. 28 — Şark sularma işleyen İsveç ticaret gemilerinde staj görmek üzere akı mülâzım kapdan ve dört makinist ayrılmıştır. Denizyolları idaresi vapureulsk şirketinin eski vapurlarından «Dummpınar- re aBülend» vapur, larrnı da satılığa çıkardı: Satış 4 mayısta yapılacaktır. Festivale hazırlık İstanbul, 28 — Bu yıl Istanbulda yapılacak festivalin hazırbklariyle meşgul olmak üzere valinin reisliğinde dağcı -lık kulübünde bir toplantı yapılacaktır. İzmit umumî meclisi izmit, 28 (A.A.) — Bugün vilayet umumi meclisi ilbay B. H. Oskny'm bir söyleviyle açüdı. Nizamname okunduktan sonra seçim yapıldı. Rİfat Yüce ikinci reisliğe, Sedat Pek ve Enver Bakan da sekreterliklere seçildiler. Bundan sonra encümenler ayrıldı. —I^Maaff'ltiri I Büdçe encümeni bugün Saat 10 da toplanacaktır. * * * Kamutay maliye encümeni heyeti umumîye içtimaından sonra toplanacaktır. "Ulus., un Dil Yazılan (Baft 1. inci sayfada) **Dede" kelimesindeki ana kök olan 'eğ" eski devirlerde akrabalık ifade eden pek çok kelimeler yaratılıştır. "Ehe" (büvük hemşire) |41: kırgızcada "eke" (baba) |5|. Çağatayca da "eke" (büyük kardeş); "öke" (küçük hemşire veya küçük kardeş) ve saire. Çafmtaycad*ki "dada" kelimesinin Güneş - Dil teorisi bakımından an»Iİ7İ hîze "ata" faltavcada "ada" ) kelimesinin aynı kaynaktan geldiğini isnat etmektedir: (D (2) (3) dada: ( aç + ad + ağ ) ata : ( at; 4- at + ae ) islav dillerinde "ded" (büyük baba. ihtiyar erkek), "dede" (amuca, davı), tete" (baba) "tet ka" ¦ !ı ¦!,». teyze) kelimeleri vardır. İslav etimoloiisi üzerinde uğratanlar hu kelimeleri s*n«kritçe ile bağlryamıyorlar. Yunanca "theıos" (amuca, davı) ve "tîthi" (büyük valde) ve bazı Cermen divalikterind«ki "deite" ve "teite" kel'mel-r-ni göstermekle iktifa e-derler ffîl Ru k*»l"»'" arasındaki "ded" fcıılîPiııaiiMİıı Oüneş - Dil teori*» h\r aluııalilı pörüvor: Dede ; ( eğ + ed + eğ ) ded ; ( -eğ + cd + - ) Filhakika eski Islavcada bu kelimenin eski şeklî "dedo" olduğu ispat edilmiştir ki son unsurun "uğ" olduğu görülür. "Güneş - Dil f4l Div. L. T. /. 81. 84. III. 5. f5l Radhf. I. 676. [61 Miklosich, s. 44.; E. Berme-ker, I, 191. Teorisi" nin ne kadar esaslı olduğunu burada da görüyoruz. İslav ve Cermen dillerindeki bu kelimeler ve grekçedeki "tithi" ve "theios" kelimelerinin de kaynağı türkçedeki "dede" olduğunda şüphe yoktur. "Güneş - Dil Teorisi" bakımından yapılan etimolojik analizde elde ettiğimiz "eğ" kökü ve bundan türeyen akrabalık ifade eden kelimeler, "eû"' unsuru ve bu unsurun akrabalık ifade eden diğer kelimelerdeki rolü kelimenin menşeini aydınlatmağa kâfidir. Bu "dede" kelimesiyle bir kaynaktan gelen birkaç kelimeyi de gösterelim: Tetik — (kırgızca) âkil daniş-mend [71. Ted'k — (uygur.) akıl daniş-mend [8]. Tedig — (lebed-, sor.) âkil da-nîşmend. Tedü — (teleüt.) akıl, daniş-mend [9], Tetev — (kazanca) büyük hemşire [101. Dedek (çagatay.) cariye [İli- Ta tay — (yakut.) korku ve tz-tırap ifade eden nida sözü [12]; "atak!" yerine söylenir. Tete — (karayiro) hala, teyze. Tete — (yakutça) baba: içti- [71 Radloi Lûfati III. 1093. w „ „ III. 1095. [°1 » 111, 1095. [»] n «« "„ [II] .. ,. ///. 1683. [12] Pekarski Yakut Dili Lügati. 2602. ıî mevki sahibi olanlara hitap ederken kullanılır [13]. Bu kelimelerin depsİ de anlam ve fonetik bakımdan biribiriyle bağlı kelimelerdir. (1) (3) (3) (4) Tedü: ( eğ + et + ed + üğ ) Dede: ( eğ + ed + . + eğ ) Tetik: ( eğ + et + . + ik ) Tete : ( eğ + et + . + eğ ) Dedek: ( eğ + ed -f . -f ek ) Tetey: ( ez 4- et -f . -f ey ) Muhtelif dillerde "Kaba'* veya "anne" mefhumunu ifade eden bu gibi kelimeleri tesadüfler veya "çocuk dili - 1.ollwort der Kin-dersnrache" H»ve izah etmek doğru değildir. İlk İnsanların dili de çocuk dili de?il miydi? Tesadüfler de yoktur Menşe birliği meselesi vardır. B'ioüne kadar arapça zannettiğimiz "amca", "aba" kelimesiyle türkçe "abağa". "abu" mançuca "amuta" (teyze) f!4l kelimesi türkçe "Ömögon" ile a-rapça "umman", sırbca "ce*/". uk. raynaca "gid" (büyükbaba) ile a-rapca "ced" türkçe "dederusca "zet" (= damad) yalnız tesadüf mid«r Klassik ekole mensup âlimler bazan çok garip fikir serdederler. Karayİmcedeki "tete" kelünesin'n Radloff "rusçadan" diye yazdığı gibi, Pekarski de yakutçadaki 'tele'' kelimesinin rusçadan .İm mış olduğunu söylemiştir. Halbuki Radlof aynı sahifedeki Katan ca "tetey" ( - tniyük hemşire) ke İlmesini "kazanca" demekle geç mistir. _ A. İNAN M „ „ «55/. [14\ Zaharof. Mançu Lügati, 4p. Mayıs ayı kontenjanı (i.minikler umum direktörlüğü mayıs ayana ait gümrük kontenjan tevziatını gümrüklere bildirmiştir. Muğlada yol ve köprü işleri Muğla, 28 (A.A.) - İlin bütün şoselerine arsıulusal işaretler konacak ve daimİ famirat amelesi için her 5 kilometrede bir amelenin otursa asm a mahsus binalar yapılacakta-. İlin en büyük köprüsü olan Dalaman köprüsü bir aya kadar bitecektir. Son üçüncü ayağın yapılmasa da bitmek üzeredir. Köprü bittiğinde törenle açılacaktır. Ziraî marısullerimizden pamuk üzerinde çalışmalar Tarım Bakanlığmm, pamuk cinslerini ıslâh etmek için, çok esaslı tedbirler aUrğaru, bundan önce, OMafate-Bi ıııJıltrİf, okuyucuUuımEza haber variDzftzk. Bunun için, paımaV ziraatı yapskuı yerleri mmtakaiara ayıran Rairanlsk, uzun tecrübelerden sonra, bu mıntakalarda hangi cins pamuk tohumlarının o yer için, Terimli olduğunu tesbît etmişlerdir. Bir çok yerlerde tohumlar üzerinde tecrübeler devam etmektedir. Bakanlığın tohum emsktrim tayin ettiği mm-takalarda, başka cinslerin ernknest yasak edilmektedir. Fakat, çiftçiye, ziraat i ne yetecek miktarda, tohum dağıtıldıktan sonra bu yasak tatbik olunmaktadır. Geçen mevsim içinde, bu suretle, halİca 1 milyon 191 bin kilo pamuk tohumu dağıtılmışta:. Bunun bir milyon 44 bin kilosu A-dana pamuk üretme çiftliğinden. 47 bm kilosu Nazif'i nt^w çiftli m üs* den ve ıuu Om solosu oa i-akis^im-de Sakarya vadisinde yetiştirilen tohumlardandır. Adana da (Klevland) ve diğerlerinde (Akala) tohumlan üret ibnektedir. Ba yıl Adana çiftliği 50 bin. Nazilli çiftliği 3 bin kilo tohum ekecek-leruır Aile ve el sanayü için sergi Ekonomi bakanlığı tarafından, memleketle ayle sanayü ve küçük sanatlar için bir teşvik vesilesi olmak ve bakan, lığı bu nevi sanayü himayesi sır.ısında alınacak tedbirlerin de tayinine hizmet etmek üzere önümüzdeki son teşrinin birinde Ankarada bakanlık binası ir irde milli bir sergi açılacaktır. Sergi İS gün sürecek ve sergi sonu a-da malı teslim sar t iyi e, saüş da mümkün olacaktır. Bu sergiye bil hasa aşağıdaki sanatlar iştirak edebilec eklerdir ı 1) Her nevi oya ve tentene işleri, 2) gergef, nakıs, ve her nevi bröderi ve el işleri, 3) ev tezyin ve sanayii grupu. aa girecek her nevi işlemeler ve örgüler. 4) deri «zerine işlemeler. S) sedef kakma işlemeler, kehribar işlemeler, 6) ı. İrmeli kadm çamaşırları, çocuk elbiseleri, yastıklar, havlılar, masa örtüleri, 7) çorap ve atkılar, şallar.. Ev tezyin sanayiine dahil olup U bu bale Itarscande kalan maddelerle de ser. gıye iştirak olunabilecektir. Eş yanan Ankaraya kadar naklini re satılmayanların iadesini, muhafaza ve sigorta masraflarım istand tesisatını vekalet üzerine etmiştir. Muvaffakiyet gösterenlere de bunun derecesine göre madalya ve nakdi mükâfat verilecektir. Bakanlık, rürkorisin iç kollan vaat-tasiyle, şimdiden bu sergi için haztrlaz. lara bağlamıştır. İsteyenler, 15 ağjs. tosa kadar, ne mikdar ve ne cins mallarla sergiye iştirak edeceklerini alâkadar* lara bildireceklerdir. Tıbbî Müsamerc Birinei nuntnka etıbba odasının her on beş günde bir rermek'e olduğu tıbbi rnü**merelerinm 10 uncusu yarırkî perşembe günü saat 20 30 da eskisi ribâ Arkım Numune hastanesi konferans salonunda yapılacaktır . ON YEDİNCİ YIL. NO: 5299 ULUS ADIMIZ, ANDIMIZDIR 30 NİSAN 1936 PFRSF.MBE Som haberler iirüncü sayfamızdadır H«TV*TIİI' !» kıırıı DOST YUGOSLAVYA Boğazlar hakkındaki taleblerimizi kabul etti Belgrad, 29 (A.A ) — Yarı resmİ Vreme gazetesi diyor ki: "Yugoslav hükümeti, dün Boğazlar hakkmda verdiği bir nota ile türk hükümetinin isteklerini kabul etmiştir. Yugoslav hükümeti, Boğakların emniyetinin türk hükümetine verilmesinin daha iyi olacağı prensipi ile h* re ket etmiştir. Bu meselenin kati bir surette halli. Balkanların ve Anayolunun emniyetinin en ehemiyetli b^r meselesini zaman altına alacaktır. Vremeniıı hakikati gören lir yazısı Belgrad, 29 (AA) — Vreme gazetesi başmakalesinde Boğazların tekrar askerleştirilmesinden bahsederek diyor ki: "Avrupada büyük bir güvensizlik hüküm sürdüğü ve normal milletlerarası münasebetlerin tanziminde hukuki e-sas olan antlaşmaların durmadan bozulduğu bir sırada. Boğazlar anlaşmasının değiştirilmesi için Türkiye i-le bu anlaşmayı imza etmiş olan devletler arasmda sükûnetle diplomatik görüşmeler olmaktadır. Bu görüşmeler nihayete ermek tileredir ve her şey Avrupanm güzel bir sürpriz karşısında kalacağını zannettirecek mahiyettedir. Milletlerarası teahhütlerin bu kadar bozulmaım- Cündelik_ SÖMÜRGELER DAVASI İtalya ile Almanya milli birliklerini geç teşkil ettiklerinden Avrupa dışındaki memleketler, sömürge halinde garbi Avrupa devletleri arasında paylaşılırken, bu taksime iştirak edememişlerdi. Bunun içindir ki on dokuzuncu asrın sonuncu çey.-ğinden sonra Almanya ile İtalya sömürge meselelerinde beraber yürümüşlerdir. I-talyanın 1882 senesinde müselles itti-'ak kombinezonuna iştirakine âmil o-lan düşünce de bu sömürge siyasası idi. İtalya bundan sonra müselles ittifakın yardımına güvenerek Doğu Afri-kada ve Habesistanda bir takım maceralara girişti. Fakat sömürge siyasasını tatbikte Almanyadan yardım görmediği gibi, bu işi kendi başına ba-şaramıyacağını da anladı. Bu anlayışın doğurduğu sukutu hayaldir ki I-talyayı on dokuzuncu asrın sonlarına doğru müselles ittifaktan uzaklaştırarak Fransanın kolları arasına attı. İtalya bundan sonra bir taraftan müselles ittifak ile bağları muhafaza etmek, diğer taraftan da Fransa ile İyi geçinerek Afrikada genişlemek siyasa», nı güdmiye başladı. Bu siyasa, büyük harbtan evel, Italyaya Trablus Garbı, Eritreyi ve Somaliyi kazandırdı. Fakat büyük harbtan ümid ettiği kadar kazançlı çıkmadığı için İtalya şimdi Fransaya dayanarak. Ingillere-ye rağmen, Afrikada sömürgelerini genişletmek için yeni bir teşebbüse girmiştir. Almanyaya gelince; on dokuzuncu asrın uçuncu çeyreğinden sonra Almanyanın giriştiği sömürge siyaseti daha büyük muvaffakiyet verdi. Büyük harba kadar Almanya Asyada, Afrikada ve büyük Okyanus'u bir milyon kilometre murabhamdan fazla sömürge sahibi oldu. Fakat bu to-mJrgelerİn htpsi de Versaitlea'de Al manyanın elinden alınmıştır. Almanya, bugün İtalya gibi, somürre istiyor. Fakat Italyanın takib et - İl » yoldan ayn bir yol takib ediyor. Avru-(Sona 4 um u tayfada) dan sonra milletlerası bir antlaşma bütün imzalıyanların veya çoğunluğun muvafakatiyle değiştirilecektir. Lozan antlaşması müttefikimize topraklarından en ehemiyetli kısımlarından birinin tahkimine aid ehemiyetli tahdidler kabul ettirmişti, o kısım kî, son iki asır içinde Avrupa tarihinde fevkalâde bir rol oynamış ve oynamakta bulunmuştur. Türkiye cumuriyeti için Boğarlar üç taraflı bîr emniyet meselesidir. Bu yalnız Avrupadaki toprak bakımından değil, Asvadakİ arazisi bakı mından da öyledir. Mazide nasıl ki Boğazlan ba«ka herh*n*?i bir devletin (Sonu 3. üncü sayfada) LONDRA VE PARİS HABERLERİNE GÖRE Almanya. Avusturyada bir hükümet darbesi hazırlamakta Almanyanın Ştarhembergin, Şuşnigle arasının açılmasından ve italyan - habeş davasından faydalanacağı söyleniyor Paris, 29 (A.A.) — Övr gazetesi diyor ki: Londra ve Parisin iyi haber almakta olan mahfilleri Almanyanın Avusturyada ve galiba Linzde ilk tahrik alâmetleri görünür görünmez Avusturya ile olan hududunu resmen kapamış olduğunu öğrenmişlerdir. Almanya, bütün dış bakanlıklarına hiç kimsenin Avtısturyadnn Almanyaya ve Almanyadan Avusluryaya gidcmİ- (Sonu 5. inci sayfada) Kıral Fuadın son günleri Kiralın ölümüne 30 yıl evelki bir kursun sebeb oldu -- Mısırın siyasî durumu Londr; " ı I; aygı uyandırıyor KaSiıe, 29 (A.A.) — Otuz şu kadar sene evvel Kuleni Pren» Seyfeddin tarafından ablan roverver kurşunu k ra- Ktral Fuadın snn resimlerinden biri lın ölümüne sebeb elin b«"*ıca â-n!P-r-den biri olmuştur. Kurcun k rai Km I n boğazına isabet etmiş ve t-ı yüzJcn daimi bir rayıfl.k ve hemen devamlı denecek bir öksürük ol ı Kiralın ölümüne s-b'b ilan haat"!ık boğardaki bu zayıf yeri bulmuş ve öksürük son kan akmlıvıiı do^jrmjştjr. 19 aydanberi kiralın sn ali kalb ve hib-rek illihablarından da k iVşmış ve cuma günü öğleden sonra r. k tclıl'k'Jî bir hal alarak doktorlar gece geç vakıtlara Fransız seçiminde KAZAN- HAI.K CEPHELİNİN M\SI İÇİN Paris, 29 (A. A.) — Ziraat bakanı B. Önem tı, namzetliğini geri almağa karar vermiş ve taraftarlarından reylerini rjecrn pazar günü kendisinden fuzla rey almış olan sosva'ist melerini istemiştir. Ziraat rt»kant bu sur»-«le "Halkeılar cepSr-i" ne mrnsub pn'ıVrin sağ cenah nam/edlerinİ yenmek i^in aralarımda yapmış ol-dokları anlaşmaya göre hareket etmiş d'll - (İSİM 5. mcı sayfada) kadar ürridsiz bir surette hastalıkları ile uğraşmışlardır. Kiralın son günleri Londra, 29 (A.A.) — Kıral Fuadın son günleri hakkında aşağıdaki taftil.ıt verıııruktedir: Bundan dört gün evvel, kiralın dili altında, boğazının yakınında ve damakta gangren çıbanları çıkmış ve cuma gönü bu sebebten dil ve damağın damarları delinmiştir. Fakat emorajinin Önüne geçilmiş ve emoraji bir daha olmamıştır. Cumartesi günü, doktorların bir müddet için yokluğundan faydalanan kıral Fuad ka'kmış ve iki türk hizmetçisinin yardımı ile banyo dairesine gitmiştir. Bu hâdise üzerine, kirala baygınlık gelmiş ve doktorlar enjeksiyonlarla bu baygınlığın Önüne geçmişlerdir. Pazar günü kiralın sıhhî vaziyeti değişmemiş, pazartesi sabahı ise kıral Fuad daha çok tehlikeli bir baygınlık geçirmiştir. Fakat italyan Profesör Fru-goni, hipodremik enjeksiyonlar ile ni-(Sonu 5. inci sayfada) Fıkra İspanya vakaları Memleketinden kaçarak Fransaya sığınan bir ispanyol içini çekerek diyordu ki: —Kıral ve ktrallıçı attık. İnkılabın bir takım esaslı vazifeleri vardı. Bunlardan biri, köylüyü topraklandırmaktı. Eski idarenin kafasına ve kâğtdcıltğına esir olduk. Kanun projeleri yaptık; münakaşa ettik; bozduk; fransız ihtilalinin mukaddes haktan davaları arasında bunaldık. Biz konuşa-durattm, isyan, yağma ve yangın geldi, köylüler topraklandı ama, biz yalnız iktidardan değÜ, memleketten de olduk. Kıral gittikten bir müddet sonra. İspanyayı gezen bir fransız KSflh harririnin sözünü hatırlarım: panyollar rejim değil, hükürr t değiştirdiler!,, ve ilâve ediyordu "ispanya bizim içinde çırpınıp durduğumuz fransız ihtilâli zı t-danına, kendiliğinden girip hap-solmağa uğraşıyor.,, Zindan sözüne gülmeyiniz: Zamanı geçmiş, hayat ve realitelere cevab vermiyen m u k d d e s , ler insanlar için en korkunç zen-eirler değilmidir? Onun için Tar-diyö: "— İhtilâli yeniden yapalım!., diyor. Bernarşov'a göre, bir inkttâb i n s a n ,t değiştirmekle bir şey yapmış olur: Müesseseleri değiştirmenin ne kıymeti var? "— Mademki kurttan bekçi köpeği yapabiliyoruz. İnsan, dan istediğimiz şeyi niçin yepmıyalım?" (Sonu 5. inci sayfada) İnkilâb dersi H. Mahmut IJıarl Knzkurt tarafından bu t-ün Hukuk Fakültesi binasında verilecektir. Şlarhemberg ve Şusnîg "Ulus,, un Dil Yazılan Ermek - irmek Sözlerivle üreme ve benzerlerinin «Güneş - 9 Dil» teorisine göre analizi L italyanlar, Hindenbur? müda- I faa hattını yaramadılar Diredaua, 29 (A. A.)— Roy-ter Ajansı muhabiri bildiriyor: Sassabaneh yakınında üç gün evvel baslıyan muharebe bütün şiddetiyle devam etmektedir. Söylendiğine göre, haberler İsrarla mukavemet etmekte olup italyanları bir çok defalar püskürt- rıın ¦!¦¦!¦(! ;r. İtalyanların her tarafa süratle kuvvet gönderdikleri zannolun-maktadır. ¦ * * * Diredaua. 29 (A.A.) — Royter Ajansı muhabiri bildiriyor: Buraya gelen haberlere göre italyanlar, piyade kuvvetlerinin Hindenburg hattı denilen habeş. hattında gerilemelerde biten bir çok hücumlar üzerine, şimdi ce-nub cephesinde fazla mikdarda hardal gazı kullanmaktadır. Mareşal lİndogliyonun tebliği Roma, 29 (A.A.) — Mareşal Badoplio. 189 numaralı' resmi tebliğinde şöyle diyor : Adisababaya dorru ilerlemekte olan motorlu kıtalar dün Mac-fud'u ispal etmişlerdir. Avnı zamanda di'"'er bir italyan kolu, Mo-fer nehrini geçmiştir. baslarken "Var" kelimesiyle Terleri ü-zerine bundan önce yazılan yazımızın sonunda "varmak" ve "arri-ver" sözlerinin anlamını daha geniş ölçüde gösteren Türkçe "ermek - irmek" sözleriyle benzerlerini ayrıca an»|i* edeceğimizi kay-(Sonu 2. inci sayfada) Profesör Mokamonun iki konferansı Şehrimizde bulunmakta olan japon profesörü Mokamo, dün japon büy:Jh elçisİyle birlikte 17 bucukta Hctkcvini ziyaret etmiştir. Etçi ve prolezör Halkevi başkanı Ferid Ce'al tarafmdan ka rsdanmıs ve ev gezdirildikten sonra bir çay verilmiştir. Profesör cumartesi ve pazartesi günleri taat 17 buçukta Halkevinde Japonya hahhtnda türkçe birer konferans verecektir. Resmırr.ız dünkü ziyarc.i göstermektedir. SAYFA 2 • ' --.IH. %|. -------u ul us oaV.,JlW»--~- ;-----«n ¦ LMl/N batısı "Netayicülvukuaj^' ta Osmanlı İmparatorluğunun Ifatift, toprakla ola-kadar olarak şöyle anlatılır: "Sahibiarz, dirliği dahilinde man-lûl olan araziyi ne hali sshizzİraa bulunan yerleri tapuyumâÛte talihlerine tefviz eyler fakat kendi uhdesinde alıkoyamaz, ve ahar kaza ahalisine satamaz. Meğefkt, büyük çı/rtıfe olup köy ahalisinin dahi araziye ihtiyacı olnııya. Çünkü kendi uhdesinde alıkoyabitse, bilahare köyün çiftlik olmasını, ve ahar mahaller ahalisine salabilse koylunun muaayakai hallerini icab edeceğinden zikrolunan mah-zuılart defi için bu veçhile kanun va- i.'.un,'i" tuı . "... Her mansabtn mutasarrıfı, muayyen olan hasstna dahi tasarruf e-der ve eshabıhas, sefere azimet eyledikte kaç yaz bin akçe hası varsa her L ¦ ,.-.n akçesi içüı 6ir cebelu götürmeğe borçla ve bu takdirce on yük akçe hası olan bir beyler beyi tamüs-silah ve harb ve darba kadir iki yüz cebelu ile sefere gitmek muktazayt kanundur. "... Zeamet mutasarrıfları dahi hazdatt muhayyede mikdarımn her beş bini için bir cebelu götürürler. Tımarlarda kılıç timar ıtlak olunan üçbın akçesinden sonra her üçbin akçe için dirlik sahibi bir cebelu götürmek mukiazayt kanundur., ve timar esha-bı dirliğinin bulunduğu sancakta mutavaatın olmak meşruttur.... Bir timar veya zeamet mahlâl oldukta müteveffanın harb ve darba kadir evladı varsa ona verilir. Eğer veledi, sabi ise ifayı hizmete muktedir oluncıya kıdar cebelu göndermek sortiyle tevcih kılınır. Bilâveled fevt olan, dirlik e iı o hinin tünar oe zeameti cebelular-dan müstahak olana verilmek üzere beylerLeyiler tezkere ita edip,... "... Buji lor m "dirlik satüblerinin" menatii dirlikleri dahilinde bulunan zürratn te olduğundan hulıye tohum ve hayvanat'İla"'ve zt-raatten hali mahal kalmarnasma itina etmeleriyle ve bendeleri dahi hayvan yetiştirmek mecburiyetinde olma-larıyle rr.cmalıhi mahrusaıum mam ıtriydi ve tüvana1 Hayvanlar yetişmen emirlerimle tesir atı külliyeleri bedi-kiyattan bulunmuşlar.... t**«t**$İ+, prçajlar^n* vabes- «undan muhtacı iane olan a- "Bu taifenin teşvişi nizam ve intizamları mukaddimalı dahi şu veçhile serzedeizuhur old i ki; "Mahlut olan dirlikler ftarb ve darba kadir ve eshabı namustan o-tan ve mülazimlik ile hizmeti meaUuk bulunan müstahakkİne tevcih olunage lirken, asrı Süleyman Hanide (Kanunî) Çaşnlgir hacılıktan beyleieyilik ite çıkan Husretr Paşa rüşvet ite vermek ssyyİcslne p'.çîva olda. "Asrı Murad Hanı Satis'te Iran Seraskeri olan Osman Paşa mahlûl o-lan timar ve zeametleri kendu teva-i ¦ i tevcih etmeğe başlamakla e-yaletlcr halkı davaya kıyam eylediklerinde ... "Hattâ bin bir senesinde küsad o-lunan sefer müzakeratında serhadat asa.'/iri mürettebeden halidir, dirlikler ile düştü dedikleri bu manayı muta-zammındı. Zira eshabı harba mahsus olan timar ve zeamet mutasarrıflarının dirliklerinin bulunduğu sancakta mutavattın olmaları ve hilafında bulunanların dirliği refolunması... "Bir de gerek havas, gerek vüze-ra ve ümera has ve zeametleri ümera manielleriyle tâsü- olunagelirken Rüstem Paja havastı hümayunu iltizama vermek bidati mulıribesini icad edib, gitgide vüzera ve ümera has ve zeametlerine ve evkaf arazisine ve belki tımarlara kadar sirayet eyledi. •Mültezimler dirlik eshabı gibi ilerü seneler hasılatının tehessürü mü taleasında olmamalar lylt zürraa türlü türlü zulüm ve teaddiye mütecasir olduklarından memaliki devletin ha rabisine bu dahi bir sebebi kavi oldu. Çünkü lisanı kanunda sahibiarz denilen sipahiler tımarları dahilinde bulunan Kur a'nın ziraat ve harasetten hali katmaması menfaatleri iktizası idüfünden ahalîye iktizasına göre çift ve tohum edane ederler ve su basmak, bataktık hasıl olmak gibi manii $m t*at halat vukuunda ahaliyi cem e- dip alakaderilistitaa defi mazarrat eylerler idi. "Bir de banların levazımatlarmdan bulanan en biricisi at olduğundan ve daüns* -hayvan yetiştirmeğe itina ede-gelmeleriyle memaliki mahrusede istenildiği kadar hayvan bulunur idi ki, bu maddei mühimme timarlutarm ilgasından yirmi yirmi bes sene sonraları asakiri nizamiye için memaliki devleti aliyede hayvan bulunamıya-rak memaliki ecanibe müracaai olunmak mecburiyetiyle sabit olmuş..." Ve; Ve zamanla imparatorluğun askeri ve siyasî kudreti köyün inhidamiyle muvazi bir tempoda yıkılıp gitmiştir. Büyük fransıa ihtilalini sebebleri-ne ve siyasi neticelerine göre tetkik eden bir kitabta, ihtilalin seri ve u-mumi muvaffakiyetleri, mütemadiyen artan eşya fiatlariyle, ekmek kıt-lığîyle, gıda maddeleri pahalılığının halk üzerindeki ıslrrablı tesirleriyle anlatılmıştır. Bir nüfus kitabında da, ihtilalin köylüye toprağa tasarruf hakkı veren iki kanunu (1792-1793 kanunları) Fransan» 1870 - 1871 harbmdaki ağır insan kayıbmı (Alsas-Loren'le beraber iki milyon) karsılıyan ve Fransaya bugünkü askerî ve siyasi kudretini veren iki kaynak diye gösterilmiştir. Hitler, Naanoyal - Sosyalizmin toprak telakkisini nutuklarından birinde şöyle anlatır: "İstikbalin Almanyası, ya yalnız bir köylü Reich'ı olacak yahut tıpkı Hohenstaufen, Hohenzollern Almanya lan gibi batıp gidecektir. Onlar ırki ve iktisadi merkezlerini kendi içlerinde aramadı unuttukları için battılar. "... Alman köylüsünün heuüz tıkanmamış olan kuvvet kaynakları ihya edilmedikçe nasyonal sosyalist inkılabın kuvveden fiile çıkmasına imkân, yoklur." Buna benzer şeyler, nurusun, zirai ve sınaî istihsalin dünya üzerindeki inkısamına göre kıtalar ve memleketler için de söylenebilir. [Bu yazı devam edecektir.] Neşet Halil ATAY İSTANBUL TELEFONLARI: Rüşvet alan memur İki yıl hapse mahkûm oldu Ulanbul, 29 — Sigorta şirketin -den 500 lira rüşvet alırken yakalanan Maliye hesab mütehassısların -dan Mecdi iki sene hapse 500 lira ağır para cezasına iki sene kamusal hizmetlerden mahrum bırakılmaya mahkûm oldu. Yeni avukatlar kanun projesi İstanbul, 29 — Yeni avukatlar kanun projesini İstanbul barosu tetkik ediyor. Çinili ve rıhtım hanları İstanbul. 29 — Liman işleri umum müdürlüğü Çinili ve Merkez rıhtım hanının ağustosa kadar boşaltılması için kiracılara tebligat yaptı. İdman şenlikleri İstanbul, 29—10 mayısta Tak -sim stadında yapılacak idman şen -tiklerinin bugün ilk provası yapıldı. Kız erkek 800 talebe iştirak etti. Föniks şirketinin tasfiyesi İstanbul, 29 — Ekonomi Bakanlığının Föniks sigorta şirketinin tasfiyesi hakkındaki kararım tasdik e-decek olan ticaret müdürü B. Mümtaz Ankaradan geldi ve ticaret oda -smda yapılan bir toplantıdan sonra şirketin tasfiyesi için ticaret mahkemesine müracaata karar verildi ve şirket bu müracaatı yaptı. Yalova seferleri •.w İstanbul, 29 — Yalova kaphcaîa -n bir mayısla açılacak ve Akay vapurlarının tenzilâtlı tarifesi o gün bağlıyacaktır. Yalova ile kaplıca arasında otobüs seferleri tanzim edil -mistir. Şark şimendiferleri de ma- Dost Mısıra başsağı ııloy Ankara, 29 (A.A.) — S. M. Mısır biralının vefatı dolayısiyle dış bakanı Dokl' tor Tevfik Rüştü Aras Mısır elçiliğine giderek işgüdere Türkiye Hükümetinin başsağı -lartnt bildirmiştir. Başyaver B. Celal de Atatürk adına Mısır elçiliğine gitmiş ve bassa-gıda bulunmuştur. Daha son -ra protokol umum müdürü Şevket Fuat gene Mtsır elçiliğine giderek taziyede bulunmuştur. * * * ' Ankara, 29 (A.A.) — S. M. Mısır kiralının vefatı dolayısiyle Cumur reisi Atatürk tarafından yeni kıral S. M. Faruk'a başsağı telgrafı Çekilmiş ve Başbakan İsmet l-nÖnü tarafından Mısır başbakanı Mahir paşaya ve Dış bahanı Dr. Tevfik Rüştü Ara» tarafından da Mısır dış bakanına başsağı telgrafları gönderilmiştir. Dîs Bakanımız Bakanlar Meclisi Bakanlar Meclisi dün öğleden sonra toplanmıştır. General Abdullah Şehrimize geldi Tunceli valisi ve dördüncü umumî müfettiş General Abdullah şeh - rimîre çelmiktir. -^r= | -"- yısm on beşinde Filorya hattında t*n zilâtlı yaz tarifesi tatbik edecektir. , • İstanbul, 29 — Vamadald 50 fransız talebe önümüzdeki hafta Is -tanbul'a gelecek ve on gün kalacaktır. Dün akşam gitti Dış Bakanımız Doktor Tevfik Rüştü Aras dün akşam lstanbula gitmiştir. Doktor Aras istasyonda Barbakan İnönü, Ba-anlar, mebuslar ve elçilerle bakanlıklaı ileri ge - lenleri tarafından uğurlanmıştrr. ¦ Belediyeler Bankası 323 bin liraya ihale edildi Belediyeler Bankası umumî merkez binasının yapısı 323 bin liraya Abdurrahman ve Enver inşaat müessesesine ihale edilmiştir. Bugünkü konferans Sümerbank Hukuk Müşaviri Dr. Münih Hayri Ürgüblü bu akşam sa -at on dokuz buçukta Ankara radyosunda "eski ve yeni hukukta kadm haklan,, mevzuu üzerinde bir konferans verecek ve kadın haklarını bu iki hukuk bakımından tetkik ve te -kâmül safhalarını anlatacaktır. İstatistik genel direktörlüğünün eserleri' Başbakanlık istatistik genel direktör-lüğü, şimdiye kadar neşrettiği 75 kitaba, bu defa üç değerli eser daha kattı. Bunlar, İstatistik yıllığının 7 inci cildi. Vilâyetler hususi idareleri ve Tarım istatistikleridir. Yıllık, 1934/35 senesine aid umumî mnlûmaü bir araya toplamıştır. İkinci ktiab, vilâyetler hususi idarelerinin 1929-1930 yıllarına aid faaliyetlerini, varidat ve masraflarını göstermektedir. T-ırım istatistiklerinde. 1934 - 1935 senelerinde, topraklarımızın milli servet ve gelir bakımından kullanılış tarzı ve milletler-arasr şemaya göre inkisamını gösteren mesahaya muıltııid malûmat île bu bu - - n.-flVbakTMa', tf-TAfu HehMIltf. l"rrvW VB îstihsahttma aid malûmat verilmekledir. Çağa Orman kanununun muvakkat encümeni 2.v.936 cumartesi günü saat 10 da toplanacaktır. "Ulus., un Dil Yazıları (Başı 1. inci sayfada) dçtmiştik [İJ. Bu "ermek - irmek" sözü, dilimizin en değerîi ve orijinal varlıklarından biridir. Onun için analize başlarken ilk önce bu sözün dilimizdeki anlamlarını gözden geçirmeği gerekli gördük [2]. Gar'o Türkçesi şivesinde (ermek) diye söylenen ve eski yazımızda ve Şark şivelerinin bir kısmında (irmek) şeklini alan sözün bugün maruf olan manası, "yetirmek, vasıl olmak" anlamla- [I] "Var" kelimesiyle benzerleri hakkındaki analizler "Ulus" un 25, 26, 27 IV./ 1936 da çıkan sayı-larındadır. Bu münasebetle kaydedelim ki 26JV./I936 sayılı "Ulus" ta Almanca "Wârde" kelimesinden bahsedilirken, bu ''elime yanlış olarak " VVörde" şeklinde yazılmıştır. Bundan l. ':j "VVârde" Almancada doğrudan doğruya "haben" fiilinden gelmez. Asıl "olmak" anlamına gelen "sein" fiilinden geldiği halde, sonradan kendi başına "VVarden" diye bir fiil de teşkil etmiştir. Almanca bizim "var" ile münasebeti meydanda olmakla beraber, bu noktaları da işaret etmeği bir borç bildik. [2] Kelimenin "e" ve "i" vokal-leriyle iki şeklini gösterişimiz türlü lehçelerde bu iki vokalin birbiri yerine geçmiş olmasındandır. Bu iki vokalin böyle birbiri yerine geçebildiği bir takım kelimelerin varlığı, türkoloji ile uğraşanlara Türkçede "e" ile "i" arasında bir vokal daha bulunduğu kanaatini bile vermiştir. rıdır. Fakat bu sözün bir takım ü-remeleri eski metinlerde "olmak" anlamına - mücerret bir "vuku ve hudut" anlatan - en basit fiil olarak ta kullanılmıştır. Bu anlamdaki kullanılışın yadigârları - (r) elemanı düşerek - bugünkü dilimizde de "idi, imiş, ise iken" sözlerinde kendini gösterir. Bunlara bakarak, Türk dilinde "cevheri fiil" mahiyetinde bir "imek" fiili bulunduğu ileri sürülmüş ve bunun muzarü de "im, sin, iz, siniz" diye tasrif edilmek istenilmiştir. Fiillere gelen sıyga eklerinin başlarında bu "i" vokali var iken sonradan düşmüş olmak düşüncesi de bir takım dil yazılarında ileri sürülmüştür ki "Güneş - Dil Teorisi" nin vokalle başlama prensipi bu düşünceyi kuvvetlendirir [3]. Aslı "ermek • irmek" olan "imek" fiilinin "oluş" anlamiyle en basit ve en mücerret fiil anla-mınageldiği en eski Türk yazıtlarında görülür. Orhon yazıtlarında "erti" ve "ermiş" sıygaları bol bol geçer ve manaları da "idi" ve "imiş" tir. Meselâ "Eçim Kağan olurtukta ö-züm Tarduş budun üze şat ertİm" yani "amucam hakan olduğu zaman ben kendim Tarduş milleti üzerine Vali idim" ibaresindeki "ertim" ve "Beriye Tapgaç budun yağı ermiş" yani "Şarkta Çin milleti düşman imiş" cümlesindeki "ermiş" gibi. Bu sıygalardan başka yazıtlarda yine bu "er" aslından gelen bir de "erinç" sözü vardır ki "duk" ve "mis" île biten fiil sıygalarının sonunda bir tekit gibi kullanılır. Meselâ "Bilge Kağan ermiş, a!p Kağan ermiş, buyuruku yime bilge ermiş erinç, alp ermiş erinç...", yani: "bilgili hakan imiş, yiğit hakan imiş, maiyeti de hep bilgili imişler, yiğit imişler" ibaresindeki "ermiş" sözleri "imiş" demek olduğu gibi, "erinç" sözleri de bu hükmü tekid edici bir rol yapmaktadırlar [4]. Görülüyor kî sekizinci asır başlarında yazılmış olan 1200 yıllık Türk yazıtlarında "ermek" fiilinin sıygaları vardır ve tamamiyle "ol-n.ak" anlamını verir. "Divanü Lûgat-it-Türk'' te yine bu anlamlar "ermek" sözünü ve üremelerini buluyoruz: Bu değeMi eski Tı'jk iûgjtinde "Ol andağ erdi" sözü "o öyle oldu" diye tercüme edilerek fiilin muzari ve mastar denilen şekilleri de "erür" ve "ermek" diye gösterilmiş [5] ve yine bu asıldan gelen "erken" - şimdiki "iken" - sözü de "şu halde" diye tarif edilerek örnek olmak üzere de "ol ge-lür erken gördüm" - yani "o gelirken gördüm" - cümlesi konulmuştur [6]. "Erinç" sözü de, arapça "leal-le", yani "umulur ki, bolay kî [7]" anlamına bir edat olarak tarif e-dîlmekte ve "ol geldi erinç" sözü- [3] Fiil sıygalarına gelen ve sıyga kurmağa yarıyan eklerin a-nalizi ileride ayrıca yazılacaktır. [4] vVilheîme Tomsen: Les in-seriptions de l'Orkhon. [5] Kâşgarlı Mahmut: Divanü Lûgat-it-Türk, cilt: 1, sahile: 144. [6] Kâşgarlı Mahmut: Divanü Lûgat-it-Türk, cilt: 1, sahile: 99. [7] Bu "bolay ki" sözü şimdilerde İstanbul ve okumuşlar şivesinde kaybolmuştur. Fakat dışarı- nı- gelmesi memuldur" manası ve-muieKtedir [8J. liunuııia beraber "kanda erinç ' sözü "o nerededir? d*ye tercüme edilerek bu "erinç"* in sadece bir temenni ifadesiyle kaiâiiadığı da gösterilmiştir [9J. En eski Türk dil belgelerinde doğrudan doğruya "oluş" anlamiyle görülen bu "er - ir" sözünün "r" si düştükten sonra vokal de "e" den "i" ye dönerek bundan "idi, imiş, ise, iken" kelimeleri yadigâr kalmıştır. Bunların eskiden 'erdi, ermiş, erse, erken" şekillerinde kullanıldıkları eski ki-tablarda görülmektedir. Sonradan kelimenin "r" li şekli 'varmak, vasd olmak" anlamına tahsis edilmiş ve "r" siz şeklin "emek - imek" tarzında olmak lâzımgelen fiil adı da - kelimenin "iş, zahmet, meşakkat" anlamındaki isim manasına yerini vererek - ortadan kaybolmuş, yalnız üremeleri kalmış olduğu anlaşılıyor. Kelimenin manalarım ve tarihçesini böylece tespit ettikten sonra, bunun ve üremeleriyle benzerlerinin "Güneş - Dil" ışığı altında analizine geçebiliriz [10]. _ /. N. DİLMEN [8] Kâşgarlı Mahmut: Divanü Lûgat-it-Türk, cilt: 1, sahife: 118, cilt: 3, sahife: 330. I [9] Kâşgarlı Mahmut: Divanü Lûgat-it-Türk, cilt: 1, sahife: 48, cilt: 3, sahile: 186. [10] Bu yazının alt taralı yarınki sayımızdadır. larda halk konuşma dilinde hâlâ vardır ve "olmak" so?ünün eski "bolmak" şeklinin canlı bir tanığıdır.
Tweet
Sonraki Kayıt
Önceki Kayıt
Ana Sayfa
Bu Blogda Ara
Popüler Yayınlar
Mevlit - Tam Metin
Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n-Necat (Kurtuluş Yolu) adıyla kaleme almış olduğu, Mevlit adıyla bilinen eserin tam metni: I. ...
TDK İmla Kılavuzu
TURK DİL KURUMU YAYINLARI: 525 İMLA KILAVUZU Hazırlayan: Prof. Dr. Hasan Eren Ankara 1985 Türk Tarih Kurumu Basım Evi TÜRK DİL KU...
Cengiz Han Yasasi
Dr. Curt ALINGE'nin tespit ettiği kadarıyla Cengiz Han'ın yasası şu hükümleri içermektedir: 1. — Zâni ister evli olsun ister olmas...
Yeni Sabah - Kasım 1940
Gazete içeriği aşağıdadır. ...
Yeni Sabah - Mayıs 1949
1 Mayıs 1949 tarihli gazete - 2 Mayıs 1949 tarihli gazete - 3 Mayıs 1949 tarihli gazete - 4 Mayıs 1949 tarihli gazete - 5 Mayıs 1949 tar...
Yeni Sabah - Eylül 1949
1 Eylül 1949 tarihli gazete - 2 Eylül 1949 tarihli gazete - 3 Eylül 1949 tarihli gazete - 4 Eylül 1949 tarihli gazete - 5 Eylül 1949 tar...
Yeni Sabah - Ağustos 1949
1 Ağustos 1949 tarihli gazete - 2 Ağustos 1949 tarihli gazete - 3 Ağustos 1949 tarihli gazete - 4 Ağustos 1949 tarihli gazete - 5 Ağusto...
Süreli Yayın Arşivi Arama Sayfası
Arama motorunu kullanarak 1929-1950 yılları arasında çıkmış süreli yayınlar içinde arama yapabilirsiniz. Doğrudan belli bir ayın süreli y...
Yeni Sabah - Temmuz 1949
1 Temmuz 1949 tarihli gazete - 2 Temmuz 1949 tarihli gazete - 3 Temmuz 1949 tarihli gazete - 4 Temmuz 1949 tarihli gazete - 5 Temmuz 194...
Divanu Lugati't-Türk
Kaşgarlı Mahmut'un eseri Divan-ı Lügat-i Türk: DIVANU LUGATI'T-TURK'DEN DERLENMIS ETIMOLOJIK SO...
Hiçbirşey Nasıl Yazılır
Heryer Nasıl Yazılır
Göktürkçe Türk Yazısı
Blog Arşivi
Blog Arşivi
Temmuz (428)
Haziran (1147)
Mayıs (683)
Mart (1)
Ocak (1)
Ağustos (1)
Eylül (1)
Mayıs (1)
Şubat (2)
Aralık (5)
Kasım (1)
Temmuz (110)
Haziran (1)
Ağustos (1)
Ekim (2)
Temmuz (2)
Mayıs (1)
Nisan (1)
Eylül (103)
Ağustos (3)
Mayıs (1)