Gerekli Tarama
Gereksiz taramalardan kaçınan site
Ana Sayfa
Gazete Arşivi
Kitap Arşivi
Nasıl Yazılır
Köşemenler
Ulus - Mart 1936
Gazete içeriği aşağıdadır.
Kaynak:
Ankara Üniversitesi
ULUS 1 M MİT 1036 PAZVK Son haberler üçüncü Hayıf amızdadır. ON YEDİNCİ YIL. No: 5242 ADIMIZ. ANDIMIZDIR Heryerde 5 kuruş Amba-Alagi düştükten sonra Somali cephesin yemden başlama Harrar üzerine y" Amba-Alagi'yi döven italyan topçular ronr?r, 29 (A. A.) — Royter bildiriyor: Eritre kaynaklarından gelen haberlere göre, Habeşistamn şimal kapısını teşkil eden Amba • Alagi, büyük bir mukavemetle karşılaşırtryan İtalyan kıtalarının eline geçmiştir. İtalyanlar, burayı almak için üç koldan ilerlemişlerdir. Sağ ve sol ce- litısbetke I MARTIN HİSSESİ F. R. ATAY Bozkırın bağrına ilk millî ray, İsmet İnönü tarafından, 922 cu -muriyet yılının 1 martında arma -ğan edilmiştir. Demiryol masrafı bir neslin sırtına yükletilmez diyorlardı. (Harbi, ve harbta yolsuzluk ıstırablanm yalnız 1914 - 18 nesli çekmiştir.) Bu yüksek firenk işi -nin idare ve tekniğine türk aklı ermez, diyorlardı. (Hür yaşamak için türk aklının ermeğe mahkûm olduğu islerin belki en hafifi bu idi.) Demiryol yalnız milli müda -faa için değil, hattâ ekonomik zaruretler için de değil. Anadolu' -nun, tarihin hiç bir devrinde vü-cud bulmıyan coğrafî ve milli birliğini kurmak için lâzımdı. 6 ay kar hapsi, veya, üç ay çamur felci, yahud ayda bir posta ile, pa -ramparça yaşayan kıtamsı bir memlekette, ne maddi ne manevî, hiç bir birlik esas bulamaz. 922 de bana Çankaya'da bir bahçe satmak istiyen Ankara Efendisinin izahlarını dinledikten sonra, meziyetleri hakkında söylenenle -ri bırakınız, toprağın ölçüsünü bile anlamamıştım. Bazı -lehçeler usan farkı denecek kadar ayrı, âdetler ba^ka, biraz zorlaşanız Urihİ ananeler başka idi. Demir -yollarının devamlı münasebet kurmadığı zamanlarda aşağı yukarı her memleket için vaziyet bu idi. Kavur, şimendiferi, İtalya ve italyan vahdetinin teme li addetmiştir. Ne ise bir harb felâketine daha uğramak istemiyen. yahud böyle bir felâket olursa, onu bağlı, toplu ve organize bir memleketle karşılamak istiyen bu nesil, şom ağızlara kulak vermektense, i -met Inönüne para vermeği tercih etti. 12 yılda 2469 kilometre de -(Sonu 5. inci sayfada) de ileri hareketin sı ve Grazianinin ilmesi bekleniyor nah kolları merkezden daha hızlı ve daha ileriye doğru olarak hareket e-derek bir kıskaç vazifesi görmüşlerdir. Merkez ise doğrudan doğruya Amba - Alagi üzerne ilerlemiş ve nihayet Üç bin metre kadar yükseklikteki bu geçidi ele geçirmiştir. Bu taarruz bütün hedeflerine varmıştır. İtalyan ileri kolları bugün Amba - A-laginin bir kaç kilometre gerisinde Aşangi gölü ve Kuaram şehri istikametinde bulunmaktadır. Yine Eritre kaynaklarından haber verildiğine göre, iki İtalyan kolordusu Tembiende bir çevirme hareketi yapmaktadırlar. Bu hareketin hedefi, Ras Seyyum ve Ras Kassayı bir muharebe vermeğe mecbur etmek ve yahud bu orduların ufak ufak gruplara ayrılmak suretiyle cenubu garbideki çetin patika yollarından geriye çekilmesi neticesini elde etmeklir. (Başı 3. üncü tayfada) Hükümet yeni bütçeyi Kamutaya verdi Yeni bütçe iki yü bin liradır. Finans : on altı milyon Bakanının yazet Bahanı Fuad Ağralı gazetemize su izahatı vermiştir: — " 1936 senesi bütçesi 216.880.000 lira olarak hazırlanmış ve Büyük Millet meclisine takdim olunmuştur. 1935 senesi bütçesi 195.000.000 lira idi. Ancak 6.500.000 lirayı mütecaviz varidatı olan buğdayı koruma vergisi ile 3.500.000 lira tutan hava kuvvetlerine yardım vergisi bütçe haricinde idare edildiği İçin bu yekûna dahil değil idi 1936 senesi bütçesinde her iki vergiyi de muvazenei umumiye dahiline aldık. Şu hale naza ran 1935 bütçesinin hakiki yekûnu 205.000.000 liradır. 1936 bütçesinde ise 1935 senesine nazaran 11.880.000 liralık bir fazlalık sekiz yüz seksen emize söyledikleri vardır. Bu fazlanın 6.000.000 lirası arsı ulusal durumun istilzam ettiği İcablar hasebiyle millî müdafaamızın takviyesine 3.500.000 lirası ziraat işlerimizin ıslâh ve inkişafının teminine, 1 800.000 lirası maarife, 800.000 lirası hastalıklarla mücadelenin takviyesi için sıhhiye vekâletine tahsis edilmiştir. 1936 bütçesiyle yapılan bu zamlar varidat menbalarımızın bir kısmında görünen inkişaf ve bazı vekâlet bütçelerinde yapılan tasarruflarla karşılanmıştır." 1936 büdçe projesinin masraf kısmı şöyle tesbit edilmiştir: Büyük Millet Meclisi 2 895 712 Riyaseti Cumhur 400 880 fSantı 6. ncı sayfada) Yeni büdcenin esaslarını anlatan Fi* nans Bahanı B. Faud Ağralı 1936 büdçe projesini hükümet dün Kamutaya vermiştir. Yeni büdce pro-jesinin ana çizgileri hakkında Finans Japonyada isyan bastırıldı Sokaklardaki barikadlar yıkıldı-Japonya normal hayata kavuştu Japon Genel Kurmayı toplantı halinde Japonyadaki isyan etrafında dün, bi-ribirini tutan haberler gelmiştir, S.m haydan gelen Tokyo kaynaklı bir habere göre âsîler, gece yarısından sonra kışlalarına dönmüşlerdir. Bundan sonra gelen bir telgrafta, âsilerin, hükümet binalarını işgalleri altında bulundurduğunu ve Tokyoya çıkarılmış olan donanma askeriyle, kara askeri arasında bîr harb-ten korkulduğunu bildirmekte idi. Tokyo kaynaklı olan şu haberler Japonyada KÜÇÜK AMAMLA BÜYÜk DEVLETLER B. Hodza mıı Lö lana söyledikleri Paris, 29 (A. A.) — Çekoslovak ya başbakanı B. Hodza, Temps gazetesinin Prag muhabirine be -yanatta bulunarak, küçük an -tant ekonomik konseyi delege -lerini Paris ve Bclgrad'da yap-Lö Tan'a beyanat- b|, görüşmeler -ta bulunan B. den haberdar et-Hodza (iginj Söy|emislir B. Hodza. küçük antant île Rom» P ıklım imza etmiş olan devletler arasında ekonomik bir anlaşma hazırlamak üzere B. Titülesko ve B Stoyadinovıç le (Sonu 5. inci sayfada) sükûnun yerine geldiğini anlatmakta d.r: (Sonu 3. üncü sayfada) "Ulus,, un Dil Yazılan Menfi anlamı hakkında Türkçe ile îndo -- Öropeeıı ve Semitik diller arasında bir mukayese III İki gundenberi devam eden bu mukayesenin üçüncü serisi Türkçe "yok" ve' "hayır" kelimeleri ile ilgili menfi sözleri hakkında olacağım vveUe yazmıştık. Bugün de bunların analizini gösteriyoruz* | nan (av) ve (ay) elemanları ile (Yakut Dili lügati) nda görülen (ay) kökü olduğunu ve ikisinde de (2) numaralı (V. - y) unsurlarının (V. 4- z) yerine geçerek menfi anlamı verdiğini izah etmiştik. Türk lehçelerinde (yok) kelimesi (yuk), (yoh), (souh), (tuoh), (syok), (cuk)t (çuk) ve - İ" elemanının da ilâvesiyle -(çoğul) şekillerini almaktadır. Bu şekillerde (k) yerine (h) gelmesi doğrudan doğruya kategorik bir değişme olduğu gibi, (y) yerine (ç. c, s) gelmesi de - (y) -(Sonu 2. inci sayfada) t çüncii seri kelimeleri Uçünrü seride bulunan Türkçe menfi sözleri (yok) ve (haytr) kelimeleridir ki bundan önce "Türk-çede menfi anlamlar" başlığı altında çıkan yazılarımızın 8 inci sayısında bunların etimolojik şe killeri şöyle tespit edilmiştir | 1 |. (1) (2) (3) Yok : ağ | ay (z) -f- ok Hayır: ah | ay (z) t ir Her iki kelimenin ana kaynağı, (Dİvanü lügat - it - Türk) te bulu- 11) Bu yazı (Ulus) un 26-2-1936 da çıkan sayısındadtr. Basın genel direktörlüğünün fotoğrafı sergisi dün açıldı DULUDUR i m ».i m 1 u .' etol Boyar sergiyi açarken, törende bulunanlardan bir grup, B. Vedad Tor açış söylevini veriyor, sergiyi gezenlere bir bakış (Yazısı 6. ıncı sayfamızdadır) iHişiinüfler. Uygunsuz bir hareket Bir dostum, satın almış olduğu bir İncir paketinin üstünden çıkardığı basılı etiketi haklı bir hiddetle bana uzattı. İngilizce yazılı bu etikette başı fesli ve çevre sarıklı, sakallı, şalvarlı ve kuşaklı bir İhtiyar izmir incirlerini dünyaya sunuyor vaziyette tasvir e-dilmiştir. Burada, uygunsuz bulduğum iki nokta üzerinde durmak istiyorum. İlk önce, bir halis türk malının, türk piyasasında, türk alıcılara ingilizce ibareli bir paket içinde satılması ne demektir? Birçok yabancı ticaret müesseseleri bile, piyasamıza gönderdikleri mamullerin üzerine türkçe yazılı hususi etiketler koyarlarken, elbette ki bir türk müessesesinin bize yabancı dille hitab etmesine tahammül edemeyiz. Gerçi, ihraç edilmek üzere hazırlanmış mallardan bir kısmının, elde fazla stok kalması dolayısiyle iç piyasaya ser-kedilmiş olması gibi bir mazeret hatıra gelebilirse de, bu bile bizi ikna edici bir sebeb teşkil etme?. Küçük bir etiketin değiştirilmesi o kadar az zahmete muhtaç bir şeydir. Fakat asıl esefe değer nokta İzmir'in dünyaya, böyle başı fesli ve sarıklı bir adam tarafından temsil edilmesi keyfiyetidir. Yabancı piyasalarda alıcıîann zevkini kollamanın ticaretin başlıca şartlarından olduğunu kabul etmekle beraber, büyük bir sosyal devrim yapmış ve bunu en kısa zamanda dünyaya tanıtmak vazifesiyle mükellef bir memlekette açlışan herhangi bir müessese için, bir menfaat maksadiyle de olsa, yurd hesabına menfi propagandalara vesile olacak hareketlerden çekinmek bir vazife ve hattâ borç değil midir? Türkiye'de artık fes diye bir şey kalmamış olduğunu işiten yabancılar bir türk müessesesi tarafından piyasalarına gönderilmiş olan paketlerin ü-zerindeki bu köylü kılığını nasıl telakki edeceklerini şaşıracaklardır. Bu incir paketini saran kâğjd şerid üzerinde ingilizce olarak şu cümle okunuyor: "Aydın Ziraî Satış Kooperatifleri Birliği. İzmir - Türkiye". Demek oluyor ki Aydın incirlerini böyle uygunsuz bîr ambalaj içinde ihraç eden müessese, sahibi milliyetimize yabancı hususi bir ticaret evi değil, bir halk yığınını temsil eden yan resmî ve millî bir birliktir. Bunu, bizi ayrıca müteessir eden bir sonuncu nokta diye kaydettikten sonra başka bir şey ilâve etmiye lüzum görmiyorum. YAŞAR NABİ "Ulus,, un Dil Yazılan (Bofi 1. inci sayfada) nin (z) den değişme olduğunu teyit eden - makul bir tebadüldür. Yalnız (syoh) şeklinde (i) ile bı ılıkta (y) de görülmektedir ki bu kelimeye bir eleman ila-vesi mahiyetinde görülebilir. Bir de (tuoh) şekli, (t) kategorisine mensup konsonların ¦ (1$) mürekkep konsonunun tahallüliyle - (t) ve (d) ile de tebadülünü göstermektedir. Bununla beraber bu iki kelimede de baş tarafa birer (s) »e (t) elemanı ayrıca gelmiş ve menfi anlamı (o) ve (u) vokallerinin delâlet ettiği (oğ) ve (uğ) unsurlarında bulunmuştur, denilebilir. (Hayır) kelimesine gelince, İsla/niyete girdikten sonra millî varlıklarını hep müslümanlığa mal-etmek gayretine düşmüş olan Türk zümreleri bu orijinal Türk kelimesini de - Arapça (şerr) in zıddı olan (hayr) sözünden çıkmış gibi göstermeğe heves ettiklerinden, bu kelime üzerinde pek uğratmamışlardır. Halbuki (hayır) &%ı*nün delalet ettiği menfi anlamla (hayr) kelimesinin anlattığı iyilik anlamı arasında münasebet yoktur. (Şerr) in zıddı olan (hayr) kelimesi ayrıca analiz edilmek lâzımgelen bir sözdür. Bunun etimolojik şekli: (2) s) (4) -ğ + ah + ay + ir dır ki - ana köke "parlaklık" anlamı verilerek - "parlaklığın üzerinde temessül ve tekarrür eylediği süje veya obje" manasına gelir. Arap lügatinde de (hayr) sözü "mutlaka halkın meyil ve rağbet ve muhabbet eylediği nesne" diye tarif edilmektedir ki yukarıki izah ile tamamen uyuşmakta-d.r [2]. Şimdi, bu (yok) ve (hayır) menfi sözleriyle bir seriden olan kelimeleri gözden geçirelim: € - Ohi Grek dilinde gerek fiil başında ve gerek tek başına olarak kullanılan menfi anlamlı zarflar şunlardır: (Û, ûk, ûh). Yine bu asıldan olarak yalnız basma kullanılan menfi anlamlı zarf ta eski Grekçe (uhi) ve yeni Grekçede (öhi) dive telaffuz edilmektedir. \2\ Kamus Tenü mt'sı. Birinci zümredeki (û) • yanı (uğ) - ve - bunun, konsonu (k) ve (h) ye çevrilmiş şekilleri olan -(uk) ve (uh) (Divanü lûgat-it-Türk) te bulduğumuz (ay) ve (av) ile bi.dlı. Çünkü vokaller hcı zamaat biribirine tebadül edebileceği ğ\bî, (ğ — k ~ h) serisi de (ğ = v) ve (ğ — y) formülleriyle birleşince, (v) ve (y) kon-sonlarının (ğ, h, h) olabileceği meydana çıkar. (Uk) ve (uh) şekillerinin başlarındaki vokallerin uzunluğu da hesaba katılırsa o zaman bu kelimeler tamamiyle (yoh) kelimesine müsavi olurlar. Çünkü bunların etimolojik şekilleri şöyle kar-Şilaştırılabilİr: (i) (V Ûk : uğ + uk Oh : uğ -f- uh Yok : ay + ok Asıl (yok) a tamamiyle muadil olan ketime ise (uhi) ve (öhi) kelimeleridir ki sonlarındaki (i) le-rin birer (iğ) olacağı bedihîdir. Bunların etimolojik şekilleri ile (yok) un tam etimolojik şeklini de alt alta yazalım: (O (2) (3) Uhi : uğ -f uh + iğ Ohi : oğ + oh -f- iğ Yok : ağ + ay f ok Gayr Arap dilindeki (gayr) kelimesi de tamamiyle Türkçe (hayır) ın aynıdır. Etimolojik şekillerini alt alta yazarsak bu ayniyet derhal göze çarpar: (O (2) (3) Hayır : ah + ay -J- ır Cayır : ag + ay + ır Yalnız ana kökü temsil eden birinci derece prensipal kökte (h - g) değişmesi vardır ki bu iki konson da aynı kategoriden olduğu için birbiri yerine geçebilir, /veın Almancadaki (Kt in) menfi sözüne gelince, bu kelimede de (yoh) ve (hayır) sözlerinin elemanları kendini göstermektedir. Yalnız (hayır) ve (gayr) sözlerinin son elemanları ile aldıkları tekarrür ve temerküz manası (Kein) kelimesinde yoktur. (Kein) sözünün etimolojik şeklini analiz edelim: (O (2) (3) (ak.+ ay ¦+• ığ Cl) Ak: Ana kök yerine geçe-rrV onun "esas* anlamını kendin- HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: Tramvay kazası Tahkikatta elektirik freninin bozukluğu anlaşıldı. İstanbul, (Telefonla) — Kazaya uğrayan tramvayın elektrik (irenlerinin kullanıldığı halde ön tekerleklerden biri tutmamış ve kazada bu firenin bozuk olduğu tesbit edilmiştir. Şirketin bu şebekede işleyen 186 arabasından 100 den fazlasının hava firenlerinin olmadığı anlaşılmıştır. Kazaya uğrayan araba 22 seneliktir ve 22 senelik bir arabanın kullanılması-da ayrıca tetkike değer görülmektedir. Bu itibarla şirketin kayıd -lan tetkik edilmektedir. Arabayı idare edenlerden hiç birinin me -sul olmadığı ve vatman Fahri'nin hiç bir kabahati olmadığı anlaşılmıştır. Tahkikatın arkası yarın alınacaktır. Tramvay şirketi ayrıca tahkikat yaptırmaktadır. Ağır yaralıların vaziyeti iyi -dir. Yalnız ayağında kangren o -lan İsmail, henüz tehlikeyi atla -tamamıştır . B. Ahidhı Ö/men İki haftadanberi şehrimizde bulunan, birinci umumi müfettiş B. Abi-dın Ozmen, bugün akşam memuriyeti başına gitmek üzere şehrimizden ayrılacaktır. B. Ozmen, müfettişlik mmtakasındaki işler hakkında ma • lûmat vermesini rica eden bir arkadaşımıza şu beyanatta bulunmuştur: **— Cumuriyet hükümetimizin e. konomi, kültür, bayındırlık ve güvenlik i- ı mut, yurdun her tarafmda takib etmekte olduğu «enİs »e şümullü bîr kalkınma vr idare programı vardır. Bu programdan, benim bölgemdeki vilayetlerde, nüfus kesafeti ve coğrafî vaziyet gibi hususi şartlarına göre, tamamile istifade etmekledirler. Bunların haricinde, mevzuu-bahs olacak bir tedbir yoktur. Biz i-dare memurları kanunların ve hükümetin bilûmum tedbirlerinin, bulunduğumuz yerlerde, tamamile tatbikini takib ile mükellefiz. Yapmakta olduğumuz ve yapacağımız iş de bu. dur." Yakalanan kaçakçılar Geçen bir hafta içinde gümrük muhafaza örgütü, biri ölü. biri yaralı 66 kaçakçı, 19°5 kilo gümrük kaçnğı, 142 kilo inhisar kaçağı, 8 tüfek, 2 tabanca, 311 mermi, 64 türk lirası, 48 tüp morfin, 22 kaçakçı hayvanı ele geçirmiştir. IWep Prlu*r gitti C. H. P. Genel Sekreteri B. Re-ceb Peker dün aksam, inkılâp dersini vermek üzere İstanbul'a gitmiştir. Genel Sekreterimiz istasyonda saylavlar, partililer, gaze -teciler ve sevenleri tarafından uğurlanmıştır. B. Peker bayram tatilini de Istanbulda olan çocuklarının yanında geçirecektir. / aman w kavimi Zaman gazetesi, dört günden -beri Tan arkadaşımızın yazı işleri direktörü Etem İzzet Benice tarafından çıkarılmaktadır. Eski Vatan başmuharriri B. Ahmet Emin Yalman da Kaynak adında haftalık siyasî bir gazete çıkarmı-ya başlamış ve ilk sayısı şehrimize dün gelmiştir. Yeni arkadaşlarımıza uzun bir hayat ve basan dileriz. Mektubçular arasında Vna mektupçuluğuna Erzincan mek-tupçuku Şevket. Erzincan mektupçuluğuna »ki Gürele kaymakamı Rauf, I „¦ kad mektupçuluğuna Niğde mektupçusu Kâzım, Niğde mektupçuluğuna Burdur mektupçusu Abdurrahman, Burdur mek tupçuluğuna Malatya mektupçusu İsmail Hakkı, Malatya mektupçuluğuna eski Mardin tahrirat direktörü Muhid-din, Ağrı mektupçuluğuna Kars mektupçusu Şeref, Kars mektupçuluğuna Borçka kaymakamı İzzettin, Sivaa mektupçuluğuna eski Mersin tahrirat direktörü Süleyman Sami,Urfa mektupçuluğun? Gümüsanc mektupçusu Behçet Cümüşane mektupçuluğuna Urfa mektupçusu Seyri. Bitlis mektupçuluğuna eski Malatya tahrirat direktörü Agâh, Borçka kaymakamlığına Sivas mektupçusu Fahri tayin edilmişlerdir. Afgan elçisinin bir tavzihi Afgan elçisi Sultan Ahmet Han 28 şubat 1936 tarihli Son Posta gazetesinin kendisine atfen neşrettiği beyanatın bazı kısımlarının yanlış olduğunu görmüş ve aşağıdaki şekilde tavzihini dilemiştir: "— Ben, Son Posta muhabiri ile türk antolojisi bahsi üzerinde bir kelime bile konuşmadım. Ne o sordu, ne de ben cevab verdim. Yalnız şairlerden bahsedildi, Abdülhak Hamidİ beğendiğimi söyledim. Antoloji hakkındaki sözler benim değildir. Afganistana celbedilen mütehassıslara verilen ücret hakkındaki rakam da tarafımdan tasrih edilmemiştir. de temsil eden birinci derece prensipal köktür. Bunun (hayır) sözünün prensipal kökü olan (ah) ile bir olduğu meydandadır. (2) Ay» Son (y) si yine (z) den değişmedir. Uzak bir sahada esas anlamının dağılıp ayrıldığına delâlet eder. Bu anlamın uzağında kaldığı süje veya objeyi de: (3) İğ: elemanı gösterir. Kelimede bu elemanın (ğ) si (n) ye çevrilmiştir. Bu halde (ak - ay ~ tğ = aka-ytğ) sözünde baş vokal düşmüş, son konson da (n) ye çevrilerek ve vokalini kaybederek, kelime (Kein = Kayn) şeklini almıştır. Manası "esas anlamının bir süje veya objeden çok uzak sahada bulunması" dır. Bu kelimeyi (yok) kelimesiyle mukayese edelim: (O (2) (3) Kem : ak -f- ay (z) -i- ıg Yok : ağ + ay (z) + ok Görülüyor ki iki kelimenin elemanları tamamiyle biribirinin aynıdır. Aynı kelimeyi bir de (hayır) kelimesiyle karşılaştıralım: (i) (2) (3) Kein : ak -f ay (z) + iğ Hayır : ah + ay (z) + ir Görülüyor ki burada da yalnız son elemanlarda bir mana nüansı ile kelimeler birbirinin benzeri ve yakınıdır. Vçiinvii serinin tablosu Bu izahlar, üçüncü seri kelimelerinin de hep bir asıldan geldiğini ispata kâfidir. Bunları da bir görüşte göz önüne koyabilmek ü-zere etimolojik şekillerini tablo Şalinde gösterelim: (1) (2) (3) Yok [T.]; ağ + ay (z) f ok Hayır [T.]: ah + ay (z) + ır Gayr [Ar.]: ag + ay (z) + ir Kein [AL]: ak + ay (z) + iğ (n) Uhi [Git]: uğ + uh (z) + iğ Ohi [Gr.]: oğ f oh (z) + iğ Bu tablonun göz Önüne serdiği dil manzarası, bu seri kelimelerinin de hep bir (V. + z) formüliy-le menfi anlamına geldiklerini açıkça göstermektedir [3]. /. A/. DİLMEN Kurulan nahiyeler Van merkez kazası içinde Ercak. Ştak kazasında Narlt, Bitlisin Sason kazasında Caca», ve Hakârinin Beytüşşebab kazasında Gerür adıyla 4 nahiye teşkili ve diyarbekir kazası* na bağlı Devegeçidİ nahiyesinin kaldırılması Bakanlar meclisince kabul '¦»filmi - tır Memurlar kooperatifi umumî heyeti Ankara memurlar kooperatif şirketi, ortaklar umumi heyeti, dün be. lediye meclisi salonunda toplanacak* tı. Fakat, ekseriyet olmadığından, toplantı, 21 mart cumartesi saat ona bırakılmıştır. Bugünkü konser Cumur başkanlığı filarmonik orkestrası tarafından Müzik öğretmen okulunda bugün saat 15 de verilecek konser programıdır: Şef: Ernst Praetorius 1 — W. A. Mozart (doğum 27.1. 1756, ölümü 5.12 1791) Ouvertue zu Don Giovannı II — Robert Schumann (doğumu 8.6.1810, ölümü 29.7.1856) Viyolonsel konsertosu Op. 129 a) Çok çabuk değil (Nicht zu schnell) b) Yavaş (langsam) c) Çok canlı, (sehr lehbaft) Solist: Friedrich Mahlke 10 dahia dinlenme III — Anton Bruckner (doğumu 4. 9.1824, ölümü 11.10.1896) 2. senfoni do minör (birinci defa çalınacak). a) Moderato b) Andante, törenle, biraz canlı (Frierlich, ela- bewegt). c) Seher zo, çok çabuk değil (mâssig sehnelle) ç) Finale, oldukça çabuk (ziom-lich schnell). Avusturya elçiliğinde konser Uün akşam saat 17 de Avusturya elçiliğinde bir müzik konseri verilmiştir. Bu konserde büyük avusturyalı kompozitör Anton Bruknerin eserleri filarmonik orkestramızın muallimleri başta orkestra şefi Praetorius olduğu halde viyolonist A. VVinkler, viyolonist G. Back, viyola Handschke ve F. Mahlke Çelist tarafından çalınmıştır. Dış bakanlığı yüksek işyarlarının ve kordiplomatikten birçok simaların bulunduğu bu konser çok güzel olmuş ve takdir toplamıştır. Otomobil kornaları Elektrikle işliyen ve benzeri otomobil kornalarının düdük mahiyetinde olduğu için tarife pozisyonunun 612 numarasının şümulü içine girmesi lazım çeldiği gümrüklere bildirilmiştir. Sarğıhk kâğıt Yunanistana t-ümrük tarifesinin 324 A ve C pozisyonlarına giren sar-gılık kâğıddan 100000 ve 341 C pozisyonuna giren mukavvadan 80000 kilo kontenjan verilmesi Bakanlar heyetince kabul edilmiştir. [JJ Dördüncü seri kelimelerinin mukayesesini yarınki sayımızda yazacağa. ÇoCIlk I -iıı;..... Kı........linin Kutlama U-IgrafııanıeliTİ Çocuk Esirgeme Kurumu Genel merkezi tarafından hazırlanan ve sureti hususiyede Viyanada bastırılan bu k zarif ve süslü "Lüks1* kutlama telgraf kâğıdları her telgraf merkezinde bulunmaktadır Kutlama tel. grafınızın bu süslü kâğıtla muhatabınıza verilmesini İsterseniz, telgraf müsveddesinin bir köşesine "Lüks" kelimesini yazmanız ve telgraf parasından ayrıca 15 kuruş fazla vermeniz yeter. Bu kâğıdların geliri tama. men yurdumuzun yoksul yavrularının bakımına ayrılmıştır. Kutlama telgrafınızı bu süslü kâğıdla alan muhatabınızın fazla sevinç duyacağına ve zarafetinize hükmedeceğine ?üp-he yoktur. ULUS 2 MART 1936 PAZARTESİ Som haberler üçüncü sayıfamızdadır. ON YEDİNCİ YIL. No: 5243 ADIMIZ AND1MIZD1R Heryerde 5 kurul İTALYAN - HABEŞ HVKBI: TOKYO HÂDİSELERİ KAPANDI Tembien bölgesinde İtalyanlar işgal edilen bir Köyde bir yerlinin evini araştırıyorlar Londra. 1 (A.A.) — Tembien bölgesinde italayn kıskacının ikİ ucu habef kuvvetlerini tehlikeli bir tarzda kavramaktadır, öte taraftan Amba - Alagi'yi Rashetke M EKİ V PLERD1 İtalyan kıskacın kuvvetlerini tehlikel Son 48 saatte Amba Alagi İki italyan fırkası Ras K alan italyan kıtaları Aşangİ gölü bölgesini imparatorun kumandası altındaki ordunun oraya varışından önce tutmak için ileri yürüyüşüne şiddetle devam etmektedir. Resmî olmıyan habeş haberleri. Amba - Alagİ'nin tamamiyle italyanlar tarafından işgal edildiğini reddetmekle beraber burada bazı noktaların strateji bakımından boşaltılmış olduğunu bildirmektedir. 50000 kişilik italyan ordusu Eritre kaynakarından gelen haberlere göre, 50.000 kişilik bir italyan ordusunun Tembien'de dün başlamış olduğu çevirme hareketi muvaffakiyetle başarılmıştır. Habeşler karşılaştıkları tehlikeyi dün kavramışlar ve Takazc nehrini geçerek garbe doğru çekilmeye baş vur «-tardır. Fakat italyanlar. Raa Kaıu ve ı iki uru. Halîeş-i bir tarzda kavravor 'de çetin çarpışmalar oldu assa ordusuna hücum etti önce ordusunu geri çekmeye muvaffak olduğu şayiası dolaşmaktadır. Ras Kai-sa ordusu ise. tamamiyle kuşatılmış olup ya teslim olacak yahud da italyanlar hatları arasında son bîr hücumla kurtul-mıya çalışacaktır. Habeşler geri çekilme hareketleri esnasında daha şimdiden ağır kayıplara uğramış bulunmaktadırlar- (Sonu 3. üncü sayfada) \ SLKİZLKK TOPLAM RK İN Âsilerin reisi kendini öldürdü Sansürün kalktığı, tabiî halin başladığı ve âsilerin hapsedildiği bildiriliyor Toplantı çekingen bir hava içinde başlıyor Cenevre. 1 (A.A.) — Zl 1er tanzim komitesinin topla tedb Isyanaan önceki kabine, ötmediği anlaşılan Başbakan Okadanın başkanlığında toplantı halinde Nankin. 1 (A.A.) — Tokyoda âsilerin teslim olmaları burada bazı mahfil-(Sonu 3. üncü sayfada) ne olduğunu sordum. Kaymakam memurunu çağırarak, on beş günlük polis curnallarını istedi. Bir evde bile olabilecek, ve polis vakası denmıyecek kadar basit şeyler! en ağır hâdise, bir talebe -nin mektebte tarih hocasını dövmüş olması idi. 26 tarihli gazeteleri okuyanlar, Itr-ndit'me. Haklı bir ceza verilmiş bir mcV.te\ talebesi - nin mekteb müdür muavinini yaralamış olduğunu b.ber vermektedirler. — Hocam, yarın imtihana gir.-yorum; fakat derse çalışamadım. — Pekiy . . . — Bana numara verirken, sı nıf dönersem hayatımın mahvolacağını düşünmelisiniz. Bir vakitler bu tehdidler hemen hemen gündelik hikâyelerdi. Bugün pek çok hafiflemiş olmasına rağmen m »'«leblerimizde nasılsa tecıübe olunan bir it biye siste -minin sebeb olduğu ar.arşinin te SÎrlsri devim etmekte olduğunu görmekteyiz. Belki memleketlerde bütün cemiyet ölçüsünde, sıkı bir disiplin kurulurken, ink'lâp Türkiyesİnde Kemalizm'in maddî ve manevi inzibat ve otoritesini hâki.n kılmak üzere yetiştirdiğimiz gene neslin bu tarzda terbiye almasına razı olanımız yoktur. Daha ilk zamanlarda bir noktada yanıldık: Bizde mekteb aynı zamanda aile terbiyesini de tamamlamak vazifesindedir. Garb âleminde ilk mektebler, evlerin, aile ocaklarının devamıdırlar. Bizim evlerimiz, ancak yeni neslin kız ve erkek talebeleri arttıktan ve cemiyette yerlerini aldıktan sonra bu şekle girmeğe başlıya -çaktır. Çocuklarını dört yaşında kapıdan bırakıp, akşama kadar, sokakta ne yaptığını araştırmağa bile lüzum görmiyen ailelere, büyük şehrin dışını bırakınız, büyük şehirlerimizin içinde bile adım başında tesadüf ederiz. Türk mek tebinin öğretmek gibi, terbiye etmek usullerini kurarken ancak kendi şartlarımıza dikkat etmek gerektiğini, bugün, hepimiz anlamış bulunuyoruz. Birçok evler çocuklarını hazır bir terbiye ile değil, hattâ birçok uluyorlardı. Ancak Rıı Scyyum'un. I- ' 'lı '.......... .1.1..,. kokarının ıkl u- cu arasındaki yeri ateş altına almazdan Yİ M SİYASAL GÖRÜŞMELER B. Bek Brüksele hareket etti Brüksel, 1 (A.A.) — l.c -hîstan dış ba • kanı B. Jozef Bek. refakatin, de müteaddİd yüksek memurlar bulunduğu halde [)..'.¦-'unu öğleden sonra buraya gelecek ve üç gün kalacaktır. B. Bek'in pa -zartesi sabahı B Van Zeland- lereee ehemıyeilı bir toplantının hiç bir a«r Mitin... ..u.ia. »».» lamamı*, olduğunu »öylcırtetate v. ., Londranın ne Parisin, zecrî tedbirlerin genişlemesi hakkında her hangi bir f iki * yürütülmediğinı ileri sürmektedirler. B. Edenin geçen pazartesi avam kamarasında verdiği nutukta bu meseleden büyük bir teenni ile bahsetmiş olduğu ve fSomı 3. üncü sayfada) Tokyo, 1 (A.A.) — Sü bakanlıgr sansürün kalktığını ilân etmiştir. Domei ajansı, şehrin tabii hale dön düğünü haber vermektedir. Seyrüsefer yeniden başlamıştır. Akşam üstü. B. O kada'nın hayatta olduğu resmen Öğrenilince güven artmıştır. Hiç bir yabanc vc yabancılara aid hiç bir mal isyanda İ-!l İn rrrsi lı-ndini iİlıliirtlii. tarafından resmen bildirildiğine göre. âsilerin reisi yüzbaşı Nonaka kendisini öldürmüştür, isyana katılan öteki subaylar ve üç eski subay askerî hapisa-neye atılmışlardır. İsyanda bunların arkasından giden assubaylar ile askerler de kışlalarında hapsolunmuşlardır Brüksele giden B. Bek la görüşecek ve öğleden sonra ticaret andlaşmasını imzalıyacaktır. B. Bekin ziyaretinin tek sebebi ticaret andlaşmasının imzası olmadığı söyleniyor. Bu hususta haber verildiğine göre, B. Van Zeland B. Bek'in ziyaretini iade etmek üzere yakında Varşo-vaya gidecektir. Diplomatik mahfiller, Avrupa vaziyetinin gerginliği dolayisİyle, iki bakanın geniş surette görüş teatisi ihtiyacım duydukları kanaatini beslemektedirler, Varşova. 1 (A.A.) — Dış bakanı B. Bek. resmi ziyaret maksadiyle Brüksele hareket etmiştir. defalar, kendileri başa tıkama -dıklarını söyliyerek mektebe teslim ederler. Biz, her hususta kötü maziye dönmekten ne kadar çe -kiniyorsak, gene her hususta kendi millî ve sosyal hususiyetleri -mizden uzaklaşarak usuller tes -bit etmekten de o kadar kaçınmağa mecburuz. Kültür Bakanlığının, eski anarşiyi kökünden kaldırmak için al -mağa başlamış olduğu tedbirleri, mekteblerde artık polis vakaları işitmiyeceğimiz bir hadde kadar tamamlamasına herkes, ve her -keşten Önce, ana babalar şükranla bakacaklardır. F R. ÂTAY "Ulus,, un Dil Yazılan Menfi anlamı hakkında Türkçe ile İndo Öropeen ve Semitik diller arasında mukayese IV. | Türkçede menfi anlamına gelen sözlerin analizlerini tamamlamak üzere bu sözlerin İndo - Öropeen ve Semitik dillerdeki karşdtktariyle mukayesesi hakkında bundan evvelki üç yazımızda, bunlardan (ne), (me), (yok) ve (hayır) sözlerini başka dillerdeki benzerleriyle karş tlaşttrmış idik. Dördüncü seriyi teşkil eden (sız) sözü ve benzerleri hakkındaki analizleri de aşağıda gösteriyoruz]. Dördüncü Seri Kelimeleri Dördüncü serinin mihver kelimesi, Türkçede isimlerin ve nadiren sıfatların sonuna gelen (sız) ekidir ki "Türkçede menfi anlamlar" serimizin buna ait olan kısmında, bu mürekkep ekin birinci konsonu gibi görünen "s" nin bir "ğ den değişme olduğu ve bunun etimolojik şekli: (D (2) (iğ t ız) dan İbaret bulunduğu izah edilmişti [1]. Bu mürekkep ek ile karşılaşan kelimeler iki zümreye ayrılır: (1) Başında (s) bulunan kelimeler: sans (Fr.); sine (Lat.). (2) Başına (L) gelen kelimeler: tos (AL); less (Ing); lâ. ten, bi-lâ (Ar.). Bu yazılarımızın II. numaralısında (me) ile mukayese edilen sözler arasında geçen arapça (lem) ve (lemmâ) kelimelerinin başlarındaki (L) ler de bu ikinci zümreye bağlıdır [2]. İki zümre kelimelerini ayrı ayrı mukayese edelim: Sana, Sine Fransızca "sans" kelimesi hakkında etimoloji lügatinden şu sözleri gözden geçirelim: "Sans. - önce sens ve ayrıca -(Chanson de Roland) [3] da görüldüğü üzere - seinz ve senz. Eski provansal dilinde "sen, sens, se- (Sonu 2. inci sayfada) ftkra: Millî güvenliğin esasları takı yeni [/] Bu yazı (Ulus) un 20-2-1936 da çıkan sayısındadtr. [2] Bu yazı (Ulus) un 29-2-1936 da çıkan sayısındadtr. [3] Chanson de Roland 12 inci asırda yaşamış Norman saz şairlerinden Theroulde'e atfedilen en eski Fransız şarkılarından biridir. Bu şarkıya adı verilen Roland, meşhur (Charlemagne) ın yeğeni ve asrının kahramanıdır. Bu epopede Pirene dağlarının Ronsevo geçidinde Roland'ın kahramanlık lan hikâye olunur. Vakanın tarihi 778 yılı olarak gösterilir. En eski Fransızca metinlerden biri olarak tok değeri vardır. rek okuyorsunuz. Galiba dünya durarak, güneş onun etrafında dönmeğe başlaytncıya kadar, insanlar için güvenlik esaslarında büyük bir değişiklik olmtyacakttr. s** Bütün dünya dostunuz olsa, bir hücuma uğradığınızda, kendi silâhlarınızla kendinizi koruyabildiğiniz kadar kurtulabilirsiniz. Adalet adamlarının haksızlığa uğramış olanlara acıyacaklarına şüphe yoktur. Hattâ onlar için bel ki ianeler de toptıyacaklardtr. Silah göndermeleri de ihtimalden uzak d'ğildır. Fakat kimse sizin ıçtn göğsünü kurşuna deldİrmiye-cektir. Sovyetleıin kuvveti hazerde 1,300,000 askere çıktığı, ve tayyareleri küçük bir memleket gö-I ünü Örtebilecek lüle geldijt içindir ki, Fransa, çardan alacaklarını ve liberalliğini unutarak onun ittifakını aradı. Mondros mütarekesini imzaladığımız vakit, ismimiz bütün lisanlarda barbar 'dı. Atatürk izmir rıhtımına ayak bastığında gene şarkın en büyük centilmen 'teri olduk. Bir millet kendini müdafaa ede mezse, ona yapılabilecek en büyük iyilik, bir devlet yerine birkaç devlete verilmektir: Münfe-rid güvenlik devrinde münferid istila, müşterek güvenlik devrinde mü$terek fetih... *** imdi. saktn çok vergi verdiğinizi karım-a bile söylemeyiniz. Bi-lukis eğer vergileriniz milli müdafaanızı tam ve zamanında tamamlamıyorsa, sizden daha çok fe dahârhk istemediği için hükümete öfkeleniniz: Çünkü bugün kesenizin kazandığını, yarın kanınızla Ödersiniz. Bütün paktların hiç bîr kusuru yoktur. Edebiyatları mükemmeldir. İnsanî prensipleri tamamdır. Fakat onlaıı silah ucu ile imza ediniz. * SAYFA •/ ULUS 2 MAKİ ibJb fAZAKi- Düâüttader Bir öğretmenin 25 inci yıldönümü "Okul ve Öğretmen" mecmuası, ikinci sayısına ilâve olarak, o-kurlarına, bir öğretmenin 25 meslek yılını hikâye eden bir broşür hediye ediyor. Bu öğretmen, şimdi lstanbulda kendi adım taşıyan bir kitabevi'nin de sahibi bulunan Ahmed Halid Yaşaroğlu'dur. Kendisini tanıyanlar - ki sayılan ne kadar kabarıktır - hayatının, nasıl bir meslek sevgisi, bir yorulmaz çalışma, örnek olacak bir azim ve fa/ıletle dolu olduğunu yakından bilirler. Fakat, bütün tanıdıklarnıın zihinlerinde, her anıhşında en iyi intibalar uyandıran bu ismi hiç işitmemiş olanlar, ve hususiyle öğretmenler, kendileri için çıkan mecmuanın onlara verdiği bu fırsattan faydalanarak, muvaffak olmak için bütün şartlara sahib olan ve muvaffak olmuş olan bu hayatın hikâyesini dikkat ve ibretle okumalıdırlar. Galatasaray'a ilk girdiğim seneden itibaren dört yıl müddetle muhtelif derslerini takib etmiş olduğum "Muallim Ahmed Halid" bütün hocalarım içinde neden bende en iyi tesiri bırakmış ve bana kendini en fazla sevdirmiş olanıdır. Şimdi bunu düşünürken, o-nun, mesleğini, saatini doldurmaya sabırsızlanarak, bütün dikkat ve alâkalanın kendisine açmış çocukların zihinlerine, mekanik bir tarzda bir sürü malûmat istif etmekten ibaret telakki etmemiş ve hakikî terbiyenin mana ve e-hemiyetini anlamış nadir Öğretmenlerimizden biri olduğunu hatırlıyorum. Aradan on yıl geçtikten sonra bile. sınıf m en silik talebesini numarasını zikredecek kadar sarahatle hatırlıyan hocam, talebelerinin her biriyle ayn ayn mesg^ıl olur, her birini ayrı ayn anlamaya vakit ayınr, ve her şeyden Önce, onlara, güzele, doğruya ve iyiye doğru dönmenin zevkini aşılamayı gözetirdi. Bu suretle, o-nun dersinde çocuklar birer manken, dersler birer işkence olmaktan çıkar, en hevessiz ve şımarık başlar bile, dikkat hassalarını gözlerinde toplıyarak, hiç sıkmıya-cak bir tarza koymasını bildiği derslerinden bir kelimeyi kaçır-mamaya çalışırdı. Muallim Ahmed Halid, mekteb-lerimize yayılması istenilen, uğrunda mücadele edilen bir sistemin canlı sembolüdür. Onun içindir ki, derslerinin bırakmış olduğu iyi hatıralarla, memleketin her köşesinden, hesabsız talebeleri, zaman zaman onu anmayı ve ha-tınnı sormavı bir vazife bilirler. Muallim Ahmed Halid, mekteb hayatının dışında, kültür hayatımıza da aynca faydalı olmasını bilmiştir. Bir dershanede, otuz kırk talebeyle çevrelenen çalışması, aramızda birçoklarımızın hâlâ güzel hatırasını unutamadığımız "talebe defteri", "çocuk dünyası" gibi mecmualarla ve daha sonra basılmasına imkân hazırladığı yüzlerce eserle yurd ölçüsünde bir genişlik almıştır. Tâbiliğini de öğretmenliği kadar büyük bir titizlikle bir yurd hizmeti telakki eden, ve hususiyle vücuda getirdiği kıymetli eserler serisiyle çocuk kütüphanemizi zenginleştirmİş olan "Muallim Ahmed Halid" in, meslek hayatının 25 inci yıldönümü, bu itibarla, takdir ve saygılanmıza çok daha fazla hak kazanmış oluyor. YAŞAR NABÎ HABERLER Ulus,, un Dil Yazılan (Başı I. inci tayfada) nes"; Ispanyolcada "sin", lâtince "sine" nin devamlarıdır. EM Frantızcada "Buntuz" anlamına gelen "senoec" lâlince "sine hoc" -tur." [4]. Fransız etimoloji lügatinin verdiği su malûmat, bu kelimenin sonunda bulunan "t" nin eski sekli bir "z" olduğunu meydana koyuyor ki bu "z" lâtincesinde "g ye, ispanyol ve provansal kelimelerinde ise "n" ye çevrilmektedir. Fransız "n" sinin hususi söylenişi, bütün bu kelimelerdeki "n" lerin "ğ" yerinde olduğunu belli etmektedir. Baş taraftaki "t" nin de -"«iz" da olduğu gibi - bir "ğ" den değişmiş olduğunu düşünürsek, "*ans" ve "sine" kelimelerinin etimolojik şekillerini şöyle gösterebiliriz: (İ) (2) (3) Sans ; ağ + ağ -f az Sine : iğ + iğ -f- ez Baştaki ilk ana kökler - bizde ek olarak başka söze yapıştığı için - kaldırılınca, "tiz" in etimolojik şekli olan (ığ 4- ız) ile bu şekillerin tamamiyle bir olduğu a-çıkça görülmektedir. "//' li Zümre Kelimden Bu zümrede bulunan kelimelerin başlarında olan "L" elemanının rolünü analiz edelim: Bizim garp Türkçesinde (li) diye gösterilen bir sonek vardır ki bir vasfın bir şahıs veya şeyde varlığını anlatarak bir ismi sıfat haline getirir: "değerli, anlamlı, görgülü, kutlu" kelimelerinde olduğu gibi, bu ek . vokalik ahen-ge göre - "li, U, lü, lu" şekillerini alır. Bu "li" ekinin "Uh" ten kısal-mıs olduğu, Türkologlarca kabul edilmiştir. Şimdi isimlere katıldığı 7aman hem ( "yazlık elbise, J4] Dictionnaire etymo!ogique la langue Irançaisc. par Oscar T //., P. 253. kışlık kömür" gibi) sıfat; hem de ( "bu yıl yazlığa çıkamadık, kömürlükte bir şey yok" gibi) yer ismi yapan; sıfatlara katıldığı zaman da onlardan ( "güzellik, çirkinlik, zenginlik, fakirlik" gibi) vasıf isimleri yaratan bu "Uk" ekinin "k" si düşerek "li" şekli de vücut bulmuştur. Etimolojik şekillerini yazarsak, bunun böyle olacağı kendiliğinden görülür: (D (2) Li : il + iğ Lik : il + ik (1) İl: arkasına yapıştığı kelimenin manasını engin, yaygın, mutlak bir sahada tecelli ettirerek onu sıfatlandıran ektir. (2) İğ, ik: kelimeyi tamamlı-yan ve isimlendiren ektir. Meselâ (paralı) ve (kışlık) kelimelerini ele alalım: I. — (Parağ) sözüne (d) eklenince (parağd) sözü hasıl olur ki 'paraya ait'* manasına bir sıfat o-lur. Bunu tamamlıyan (ığ) eki ile birlikte (parağtlığ) sözü kaynaşarak (paralı) şekline girer. II. — (Kif) kelimesine (d) getirilerek - (yeşil) gibi - (ktştl) sıfatı yapılır ve (ık) ile tamamlanarak CftififıA = kışlık) şekli elde edilir. LOS, iass İşte Almanca (lot), İngilizce (less) ve Arapça (lâ, len, lem lem-mâ, bilâ) kelimelerinde görülen (L) elemanları, tıpkı bu (li) ve (lik) eklerindeki (L) lerin yerini tutmaktadır. Almanca (lot) re ingilizce (test) tıpkı Türkçe (li) ve (Uk) gibi kelimenin sonuna gelmektedir. Arapça edatlar başa gelirse de gene (L) elemanını muhafaza etmişlerdir. İSTANBUL TELEFONLARI: B. R. Peker lstanbulda istanbul, I — C. H. P. Genel Sekreteri B. Receb Peker inkılâp derslerine devam etmek üzere bugün Ankara'dan şehrimize geldi. Tramvay kazasında ölenler üçü buldu İstanbul, 1 — Şişhane yokuşundaki tramvay kazasında yr ralana-rak bacağı gangren olan kontro -lör Saİd sabaha karşı öldü. Bu suretle bu tramvay kazası yüzünden Ölenlerin sayısı üçü bulmuş oluyoı. Bir tramvay kazası daha istanbul, I — Avukat B. Celâlin hususî otomobili bugün Tak-sim'de bir tramvayla çarpıştı. Hasar büyük değildir. Nüfusça ka • yıp yoktur. Karadenizli gençlerin toplantısı İstanbul, 1 — İstanbul'da bu -lunan Karadenizli gençler bugün şehrimiz halkfvinde toplanarak "Karadeniz gençler birliği,, adıyla bir cemiyet kurmağı kararlaş • tırdılar. Atina'ya giden gençlerimiz İstanbul. 1 — Siyasal bilgiler okulundan 27 kişilik bir grup, bir profesörün başkanlığı altında bugün Pire'ye hareket etti. Gençler bayramı Atina'da geçireceklerdir. (L) böyle izah edildikten sonra geriye kalan elemanlara gelince: I. — Almanca ve İngilizcede bu elemanlar (s) konsoniyledir ki bu da (z) kategorisinden ve onun manasına olduğu cihetle menfi anlamı yaratacağı tabiîdir. Lây Len II. — Arapça şekillerden (lâ) -da (ağ — az); (len) de (en — eğ = ez); (lem) ve (lemmâ) da ise - ikinci seri kelimeleri sırasında izah edilmiş olduğu üzere [5] -süje veya obje gösteren "em" den sonraki (eğ = ez) ve (ağ ¦= az) elemanları menfi anlamını vermektedir. (Bilâ) kelimesinde menfi anlamı veren son fonem - (lâ) da olduğu gibi - (ağ - az) -dır. Bunda fazla olan baştaki (b) dir ki - (tem) ve (lemma) da-ki (m) 1er gibi - süje veya obje gösterir. Dördüncü »erinin tnblttnu Bu esaslara dayanarak bu sözlerin etimolojik şekillerini alt alta yazalım: (O (2) O) Siz (T. ]: . + iğ + i* Sans [Fr.]ı ağ + ağ (n) + a» Sine [La*.]: iğ + iğ (n) + eğ (z) Los [ÂL]: ol + . + os Less [/ng.]; el + eğ (s) + es LA [Ar.]z al + . + ağ z) Len [Ar.]: el + . + en (ğ = z) Bilâ [Ar.]: ib + il + ağ (z) işte bu tablo, bütün bu seri kelimelerinin de menfi anlamlarını bir (V. -f z) formüliyle ve onun türlü fonetik değişmeleriyle anlattıklarını açıkça ortaya koymaktadır [6] I. N. DİLMEN MOİHKN I IKK IU -İM SKR(,M [5] İkinci seri kelimeleri için (Ulus) un 29-2-1936 da çıkan sayısına bakınız. [6] Besinci ve son seri kelimelerini de yarın yazacağız. Scrjji Biikreşte törenle açıldı Bükreş, 1 (AA.) — Modern türk resim sergisi bugün törenle açılmıştır. Türende kordiplomatik ile siyaset, güzel sanatlar ve basın şahsiyetleri hazır bulunmuştur. Türkiye elçisi B. Suphî Tanrıöver, türk güzel sanatlarının tekâmülü ve başarıları hakkında bîr nutuk söylemiştir. Sergiyi koruması altına alan Romanya kültür bakanı hasta olduğundan, genel sekreter ve profesör Vale-ari yeni Türkiye artistlerinin eserlerini takdir fırsatını verdiğinden dolayı türk hükümetine teşekkür etmişlerdir Temyiz komisyonlarına gönderilecek itiraz evrakları Finans Bakanlığı temyiz ko -misyonlarına gönderilecek itiraz evrakları hakkında defterdarlık -lara bir tamim göndermiştir. Bu tamimde, İstanbul tahakkuk mü -dürlükleriyle İzmir ve Ankara defterdarlıklarından gayri defter -darlıkların kazanç, buhran, mu • vazene hava kuvvetlerine yardım vergileri temyiz evrakının Ankara'da iki numaralı vergiler temyiz komisyonunca İstanbul, İzmir vc Ankara'nın bu vergilere müteal -lik temyiz evrakının bir numara -lı temyiz komisyonunca, ve eskiden olduğu veçhile her vilâyetin muamele, istihlâk vergilerine müteallik temyiz evraklarının bir numaralı temyiz komisyonunca ve ^WnflWWnTryİTv?f???rTeTRH*ttT ile hayvanlar vergilerine aîd olan temyiz evraklarının da 2 numaralı tem yizkomisyonunca tetkik e-dileceği bildirilmektedir. Valiler arasında Tokad valiliğine Diyarbekir valisi Faiz, diyarbekir valilisine adliye müfettişlerinden Ferit, Niğde valiliğine Tokad valisi Recai, Kırk-lareil vali vekâletine mülkiye müfettişlerinden Hasib, Diyarbekir vali muavinliğine birinci umumi müfettişlik eski iskân müşaviri Kâzım tayin edilmişlerdir. İzmirin bir yıllık ihracatı İzmir, 1 (A.A.) — Tutulan bir istatistiğe göre 935 yılında İzmir borsasında 572.823 çuval üzüm, 121.392 çuval incir, 333.239 çuval buğday, 29.535 çuval arpa, 86.387 çuval bakla, 12.988 çuval darı, 2316 çuval fasulya, 131.536 kental palamut saUİmıştır. Plânörcülerimiz döndüler On beş gün önce Türkkuşun. aîd iki tayyare ve römork İle Eskişehiren gitmiş olan Türkkuşu muallim ve talebeleri orada yelken uçuşlarına eıveriSti yerler üzerinde tatbikatta bulunduktan sonra dün saat 11 de Eskişebirden ayrılarak 13 de Ankaraya gelmişlerdir. Ankara - Eskişehir arasında bu gidiş geliş ile bir kısım Türkkuşu mensublan ilk Jjafa olarak 500 kilometrelik bir römork uçuş yapmış bulumıyorlar. Su baskınına uğrıyanlara yardım İzmir, 1 (AA) — Kızılay kurumu Tire vc Tepe köyünde su baskım felâketine uğrayarak varbklannı kaybedenlere yeniden geniş m ık dar da yardım ei-meğe karar vermiştir. Bu yardımı tesbıt etmek üzere C H. P. ilyönkurulu başkanı Avni Doğan'ın refikaları Bayan Müni-re'nin başkanlığında olarak bugün on kişilik bir heyet felakete uğrayanlara mü h " mı k dar da yiyecek, üzüm, helva ile elbiselik kumaşlar, ayakkabı ve çoraplar vc mintanlıklarla kapat betleri dağıtmak .üzere seylâp mıntakasına gitmişlerdir. Celal Bayar tstanbıda gitti Ekonomi Bakanı ve İç Bakan vekili Celal Bayar saat 19,45 de kalkan ikinci trenle dün akşam İstanbul'a hareket etmiştir. Aynı trenle birinci umumi müfettiş Abidin Üzmen de memuriyeti başına gitmek üzere şehrimizden ayrılmışlardır. «Güneysu» vapuru karaya oturdâ Tekirdağ, I (A.A.) — Güneysu *a puru karaya oturmuştur. İmdadına koşan Kemal vapurunun çalışmasiy-le kurtarılamamıştır. Tahlisiye istenecektir. Uşak haberleri Uşak. 1 (A.A.) — Tecim odası seçimi bugün bitti. Havalar çok iyî gitmektedir. Bu vıl urumun çok bereketli olacağı sanılıyor. tç Bakanlığın bir tamimi Vilâyet idare heyetlerince hak -larında verilen lüzumu muhake -me kararlarına maznunların, meni muhakeme kararlarına karşı ise müştekilerin verdikleri itirazna -melere bundan sonra kırk paralık tayyare polunun yapıştırılmasına dikkat etmeleri lüzumunu İç Ba -mat vermiştir. kısa Dış Haberler * Brüksel — Arsıulusal barışa.vj d.m g-IK'^ -.—ı«« —raâ den fazla lanmıştır. aPŞçT nJıw st-r gnzctoı, 1 martın, darın Almanya'ya dönüşünün yıldönümü olduğunu, B. Hıtler ın din veya siyasa scbcbleriyle zulüm yapmamak yolunda verdiği sözü o zamandanberİ tutmuş olduğunu ya -zıyor. * Londar — Silâhlanma hakkın -rtaki ot-ynv U'.iab 3 ma» ila neşrolu -nacaktır. * Tiyen-Çin — Pecibi körfezinde buzlarla çevrilip fırtına yüzünden açıklara sürüklenen vapurların akı -betleri çok kaygu uyandırmaktadır. Atina — Ekonomi meclisi. Al -manya ile olan ticaret işlerini üç se -neden beri tatbik edilen usule göre halletmeey karar vermiştir. * Prag — Tanınmış terbiye müte. hassısı doktor Rejeskin'in otomobili bir tramvay ile çarpışmış, doktor ölmüş, 3 ağır olmak üzere 27 kişi ya -ralanmıştır. * Berlin — Buradaki yabancı ga . zeteciler cemiyeti 27 şubatta topla -narak idare heyetini seçmiştir. * Madrid — Halk cephesinin se -çiminde ka sanısı ve umumî affı kut -lamak için yapılan tezahürde 60.000 kişi bulunmuştur. * Buenos Ayres — Gazeteler Peru'nun l.ima şehrinde bir ihtilâl ol -du^u hakkında rivayetler dolaştığı -nı yazmışlama da bu haber tekzib edilmiştir. * Stokholm — 48 senatör ve 64 mebus Hamburç mahkemesi tarafından mahkûm edilen isveçli bir gemici lehinde bir istida hazırlamışlar -dır. Varşova — Almanya'da dön -muş, üçü ağır olmak üzere 27 kİşı yaşındaki alman demiryolu transitleri hakkında Berlin'de görüşmeler ya -pıldığı bildiriliyor. * Viyana — Ingilterenin Varşova ve Roma büyük elçilerinin aynı za -manda Viyana'da bulunmalarına hiç bir siyasal mahiyet atfolunma -maktadır. * Berlin — Lâypzig p*nayn-ı bugün B. Gobcls'in büyük bir nutku ile açılmışUr. * prag _ Fransanın Prag elçisi, yeni vazifesinin başına gitmek üzere Pragdan ayrılmıştı*- ULUS Son haberler üçüncü sauıfamızdadır. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5244 ADIMIZ ANDIMIZDIR Heryerde 5 kuruş İTALYA-HABEŞ HARBİ Kas Kassa Ttalvan çevirme hareketlerinden kurtularak Mulugetta kuvvetleri ile birleşti Mareşal Bado&lio dîyorki: tkinci Haleş ordusunu ezdik, yakında sıra üçüncüsüne gelecek İtalyan u-mumi karargâhı. 2 (A. A.) — Mareşal Badoglio, keyif içinde, gazetecilere demiştir ki: "— Enfes bir şey oldu. habeşler ezildi. Bu ikinci bir ordudur ki y o k e d i y o-r u z. Ve yakında sıra ü ç ü n c ü s ü, n e, gelecektir. Ondan •onra da zaten hiç bir şey kalmıyor." Havai mu habirı Rai / AUsum Entishâ Adl9fft'fşj. ılı*, n. 'r ~. V ¦ kttf V/.- Ataba 10 ?0 30 40 ?'' auzıefM- ^i*âfe/ Makale y«A0AM zSnelıkot • J /erleri gott erir harita. bir hareketin karşısında habeşler tutunmaktan âcizdirler. Ote taraftan habeslerin yedek kuvvetleri olmadığı da kaydedilmektedir. Soy lendiğİne göre, bizzat imparator, muharebenin son anlarında muhafız kuvvetleriyle birlikte, gerek Ras Muluget-ta'ya yardım etmek ve gerek Ras Kas-sa'ya yandan Bat Katta hiicûm etmekte bulunan üçüncü italyan kolordusunu arkadan vurmak gayesiyle şimale doğru ilerlemek teşebbüsünde bulunmuştur. Vaktinde yetîşemiyen imparator Guoram civarında sıkıştırıla (Sonu 6. inci tayfada) - n Er^^^^'aa^ga S • * i MS 2» Z- -Ait r £ »İT kT 1 Ira efen kati nazariyle b«kıİabiİece£ı kana atindedir. İtalyanların ilerlemeleri şunu isbat etmiştir ki. Tembien Ba$betke K \KMK İŞİ I R F. R. ATAY — Milletler Cemiyetinin elinden, şimdilik, bu kadar geliyor! Büyük Britanya Hariciye Nazırı Eden, bu hükmü ile, eski fran-sız Başvekili Laval'in sözünü aşağı yukarı tekrar etmiştir. Cenevre nüfuzunun mahdudluğuna sebeb, cemiyet otoritesinin üniversel olmadığını söyliyen Mister Eden. gene Lavalle bir fikirdedir. O halde Milletler Cemiyeti davasından vaz geçmek mi lâzım geliyor? Hayır î Habeşistan tecrübesi iflas etmiş olsa bile, bunu Ce-nevrenin iflası gibi telakki etmemek, bilakis, bu tecrübenin derslerinden faydalanarak Milletler Cemiyeti mekanizmasının kusurlarını tamamlamak gerektir. En başta İngiltere, Milletler Cemiyetine karşı aldığı teahhüdleri yerî ne getirecek kuvvette olmalıdır. Demek ki bir taraftan kollektif güvenlik prensipine bağlı kalınarak, Cenevrenin otoritesi daha sağlanacak, diğer taraftan Millet ler Cemiyetinin kararlarını tatbik edecek olanlar, her türlü muka vemeti kırabilecek bir kudrete geleceklerdir. Teahhüdlerden yal nız İngiltere mesul olmadığına göre. bütün aza devletlerin de. büdce ve takatlerine göre, var kuvvetleri ile silahlanmaları icab ediyor demektir. Milletler Cemiyetinin otoritesi «n.uerse/ olmamasının sebebi. Ja-rn.Va . Afrika ve Almanya gi- v ..nd\ a"1" bu *" oima Habeşistan tecrübesinin iflas.n- fvvn* kuv~"- lT.lTM?le ne menf" bulacaklardır? Bundan başka. Mil- leterCem.yetın.nilMUi müdahalesine, bu devletlerden biri değil, bizzat kendi azalarından biri fSnnu $. inci tayfada^ Katyonların Amba Alagi'ye ilerleyişleri etnatında, topçular kuvvetlerini bombar dıman ediyorlar. gibi münhasıran tabii istihkâmlardan müteşekkil bir toprak üzerinde dahi, geniş ölçüde her hangi habi İNGİLİZ MISIR Görüşmelere dün başlanıldı kabinen Kahire. 2 (A.A.) — Britanya yuk »ek komiseri Sir Mile» Lampıon'la Mısır delegasyonu aratında görüşmeler bugün başlıyacaktır Mmrın 1922 deki it-tiklâl ilânında askıd* kalan dört nokta hakkında ton bîr hal tarzı aranacaktır. Ru dört nokta şunlardır: (Sonu fİ. inci tayfada) İSYANDNAN SONRA Prens Sayonci yeni başbakanı tayin edecek Tokyo. 2 (A.A.) — U-yan eden genç subayla- r ı n şefi yüzbaşı Moııoka intihar etmiştir. Asilere T«*r*ı gönderi I n imparato-ı un muhafız alayın dan Teğmen A a j i m a. ise, intiharından önce bir mektup yazarak jnpon askerlerinin birbirlerine kaı-ı muharebe etmelerine daya-r «madiğini bildirmiştir. Genç su • -»\larin bu hareketleri burada bü yük bir heyecan uyandırmıştır. Prens Sayonrİ ancak salı günü (Sona 3. üncü sayfada) Prent Sayonci nıı Itiîh •emiz Varidat kısmı ikimi utfamudadıı 18 LER KOMİTESİNİN TOPLANTISI İtalya delege göndermedi.. ... fakat Havasın bildirdiğine göre, toplantıya büyük ehemiyel veriyor Zecri tedbirler ve petrol ambargotu hakkında görüşmeler yapacak olan on sekizler komitesinin toplantısında bulunmak üzere B. Eden'İn başkanlığındaki yirmi kişilik ingiliz delegatyonuyle frantız delegeleri Cenevre'ye varmışlardır. Milletler Cemiyeti mahfilleri, İtalya'nın, bu defa Cenevre'ye delege göndermemiş olmasına rağmen, Habetutandaki ton zafer dolayıtiyle, toplantıya büyük ehemmiyet atfettiğini toy-İçmektedir. Salâhiyetti bir şahsiyet Havas muhabirine bu toplantının anlaşmazlık işinde İtalya için bir dönüm noktatı olacağını söylemiştir. Vard Prayt, Paris'teki italyan elçisinin, zecri tedbirler kuvvetlendiniz se İtalya'nın Cenevre kurumundan ayrılacağım, B. Ftnaden'e soy -Vrfıçını, sozune inanılır bir frantız kaynağından aldığı haberler üzerine. Deyli Meyi gazetesinde yazmaktadır. Londra, 2 (A.A.) — Deyli Eks -pres gazetesine Paris'ten bildirildiğine göre B. Flanden B. Eden ile yapacağı görüşmede, B. Hitlcr'in sulh teklifine dair olan sözlerinden bahsedecektir. H. FiU-n'in tvnuuUin Cenevre 2 (A.A.) — B. Eden bu-raya gelir gelmez frantız dit bakam B. Flanden ve B. Pol Bonkur ile uıw bir görüşmede bulunmuş ve onda* (Sonu 3. uncu tayfada) "Ulus,, un Dil Yazılan Türkçe dilleı Menfi anlamı hakkında üe İndo - Öropcen ve Semilik arasında bir mııkay's* v. {Şimdiye* kuduı Türkçe (ne).(me), (yok), (hayır), (stz) men-fi sözleriyle Grek, Fars, Frantız, Lâtin, İngiliz, Alman ve Arap dillerinde bunların benzeri olan menfi anlamlı kelimeleri mukayese ettik. Bugün de (değil) söziyle bir seriden olan kelimeleri karşılaştırarak bu bahsi bitiriyoruz]. Besinci Seri Kelimeleri ''Türkçede menfi anlamlar" serisinin IX. numaralı yazısında "değil" kelimesinin analizi gösterilmiş, bunun sonundaki ' ı7" unsurunun ayrı bir eleman olduğu, asıl menfi anlamının (değ) deki (M = eğ) foneminde bulunduğu izah edilmişti [1]. Bu fonemin baş tarafında bulunan (d) elemanı da "esas" anla-mim sahiplik manasiyle temessül ettiren bir prensipal kökten ibarettir. ide - Cte Grek dilinde de yalnız başına ve yahut isim ve zamirlerle birlikte olarak kullanılan menfi anlamlı zarflar, (ude) ve (ûte) kelimeleridir. Bunların sonlarındaki (e) ¦ ler, kendilerinden sonra gelen kelime de bir vokalle başlarsa düşerek (ud) ve (ut) şeklini de alır. Meselâ (ud'ûtos, ut'ekinos - - ne bu. ne de o) sözünde (e) ler düşmüştür. Bu düşüş morfolojik bir hâdisedir. Kelimelerin aslı (ude) ve fıife) dir ki tamamiyle bizim (değil) in (değ) parçasının aynıdır. Etimolojik şekillerini alt alta yazarsak hakikat hemen meydana çıkar: (D (2) (3) Değ : eğ | ed I eğ (z) Ude : uğ f ud t eğ (z) Ûte : uğ \ ut eğ (z) Bu t ude) ve (ûte) sözlerinin baş tarafına (im) getirilerek ve baş vokaller düşerek husule gelen (mide) ve (mite) kelimelerinden ikinci seri sözleri arasında da bahsetmiştik (21. Dis (Oeğ) ve (de) ve (te) eleman-larındaki (eğ) ve (e) lerin sonlarındaki (ğ) konsonlarının uzak saha anlamlı bir (z) den değişme olduklarını gösteren en canlı dil varlığı, Fransız kelimelerinin baş tarafına gelerek menfi anlamı ve-(Sonu 2. inci sayfada) LAYPZİG l'\N\.IKl\h\ VERDİCİ Mil M \ B. Göbels Ver say andlaşınasına ç atıyor Berlin. 2 (A.A ) — B Cobbels. Lava-zıg panayırının acdift dolavisivl* söylediği nutukta Versay andU^masını müzakere edenleri "Almanya'nın vaziyeti kö-tüleıtici niıbetre öteki milletlerin inkitaf (Sonu 5. inci tayfada) | /1 Bu yazı (Ulus) un 27-2-1936 da çıkan sayısındadtr. [2] İkinci seri sözleri (Ulus) un 29-2 1936 da çıkan tiyıstnıla-dır. ULUS tun - *ûvomiJ Milletler Cemiyeti hakanları Bundan ı,ok yıllar Önce, daha ne biz, ne de Sovyet dostlarımız Milletler Cemiyetinde üye değil iken, Milletler Cemiyeti hakkında görüşülür ve onun neden itibarını bir türlü yapamadığı araştırılırdı. O sıralarda cemiyetin başlıca ö-devlerinden biri 1918 muahedelerinin tatbikat safhalarını idare ve kontrol etmekti. Arkadaşlardan bazısına göre, Cemiyet e milletlerin çoğunu candan alâkadar eden bir misyon verilmeli ve bu misyonun yerine getirilmesini gerçekten istiyen bu memleketlerin her birinde "Milletler Cemiyeti Partisi" kurulmalı idi. — Eevet, ve bu parti mecliste ekseriyeti kazanmağa çalışmalıdır. — Cemiyet'İn bu suretle her memleketin dahilî politikasında fili müeyyideleri olacaktır. — Katolik fırkasından yahud sosyalist fırkasından nazır yerine Milletler Cemiyeti partisinden nazırlar olmalıdır. Geçmiş zaman. Bu görüşmelerin hiç birinde. Cemiyet'e verilecek canlı misyon üzerinde arkadaşlar birle-şemezlerdi; bir teklif yapıldı mı. bunun ya iç politika oyunları tarafından sabote edileceği yahud milletleri ikî hattâ ikiden fazla parçalara böleceği kolaylıklı takdir edilirdi. Fakat bugün: Milletler Cemiyetine bir misyon bulunmuştur ki, bunun üzerinde hemen bütün milletler mutabıktır: barış! O sıralarda. 1918 e daha o kadar yakın bulunuyordu ki. — Barış! işte size aradığınız misyon! Demek, hiç kimsenin hatırına gelmiyordu. Barış'm bir gaye olabilmesi için. çünkü, savaş'ın mümkün hattâ yakın sayılması lâzımdır. Garantili bir barışa dört ellr sarılmakta manâ olabilir mi? Demek oluyor ki, 1918den 1935e kadar yani 17 sene içinde, savaş, hayatın sahnesine yeniden çıkmış ve aktüel olmuştur. Milletler Cemiyeti'nin barış misyonuna daha doğrusu, onun kendisine yıllardanberi aradığı misyonu bulmuş olmasma. İşte bir küçük izah. Bundan başka, Eden. daha düne kadar. Ingiltere-nin Milletler Cemiyeti bakanı idi. Bugün Fransada, Milletler Cemiyeti bakanı Boncour'dur. Hattâ onun Milletler Cemiyeti namına ve lehine fransız halk yığınları arasında yapılması lâzım aksiyondan bahsetmesidir ki. bize, Anadolu ajansının tahrir odalarında bir zaman yapılan zevkli ve entellektüel konuşmaları hatırlattı "Geniş halk yığınları arasında. Milletler Cemiyeti namına ve lehine bir aksiyon....'' İşle size bir memlekette. Cemiyet namına kurulacak bir partinin temeli! İngiltere'de Robert Cecil'in yaptığı referandum, sanki başka bir şey miydi Nitekim Boncour'un Fransa için yapmak istediği de budur. Ka-moya. Milletler Cemiyeti'nin inanını ve sevgisini aşılamak; her memleket kamoyunu, kollektif banşm bir bekçisi yapmak... İşte size. memleketlerde yapılacak "Milletler Cemiyeti partisi" nin temelleri ve işte size. Eden ve Bon-cour'u bir başlangıç kabul ederseniz, Milletler Cemiyeti bakanları. Bir fikir olan sosyalizm de, İlk aksiyonunu başlangıçta, ancak bu Ölçüde yapabilmişti. Yalnız şunu da söyliyelim ki bu fantezİst görüşümüz, şimdilik ancak İngiltere ve Fransadaki ahvale uygundur. Hattâ ingiltere. "Milletler Cemiyeti nazırı" tertibatından dönmüştür bile.. Burhan Belge HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: B. Celâl Bayar lstanbulda İstanbul, 2 —¦ Ekonomi Bakam B. Celâl Bayar geldi ve istasyonda karşılandı. Tramvay arabaları Iıtanbul, 2 — İstanbul müddei u. mumiliği tramvay kazası dolayrsiyle bütün tramvay arabalarının muaye -netini vilâyetten istemiştir. Vilâyet de bu talebi nafıaya havale etmiştir. Nafıa bütün arabaları tetkik edecektir Galatasaraylı boksörler şehrimizde Bayramın 3. cü cuma ve martın 8 inci pazar günü, Kızılay menfaatine, iki maç yapmak üzere şehrimize geleceklerini haber verdiğimiz Galatasaraylı boksörler, Perşembe sabahı Ankarada bulunacaklardır. Ankara Gücü ve Ankara Boks kulu bü bunlarla karşılaşmak üzere, Hilmi, Salih, Burhan, Ahmet, Ali. Mehmet. Abbas. Demir ve Vehbi-yi hazırlamaktadır. Galatasaraylılar arasında tanınmış boksörlerden Küçük Kemal, Melih, Levend vardır. Aynca İhsan. Necmi. Fahri'de takıma dahildirler. Müsabakalar beş katagori ü-zerine tanzim edilmiştir. Memleketimizde ilk defa şehirler arasında yapılacak olan bu müsabakalar için Kızılay Halkevi salonunu hazırlamıştır. "Ulus,, un Dil Yazıları (fiofi /. inci sayfada) ren (dit) önekidir. (Disgrâce, dis-proportion) kelimelerinde olduğu gibi. Fransızcada (de) şeklinde de kullanılan bu menfi önekinin Lâtince aslı (dit) olduğunu biliyoruz. Bunun "uzaklaşma" anlamını da görmek üzere Fransız etimoloji lügatinden şu satırları okuyalım: "De (prefixe). — Lâtince "dis" kelimesindendir ki uzaklaşma ve ayrdık anlamlarım gösterir." [3]. İşte bu (dis) aslının etimolojik şekli: (1) (2) (3) (iğ -t- id + is) dir ki bundan (değil) deki (değ) parçasiyle ve (ude) ve (ute) ve (de) kelimelerindeki (de, tet de) parçalarının da sonlarında bulunan (eğ) lerin hep (es - ez) olmaları lâzım geleceğine en açık bir delildir. H uhout Ingilizcede menfi ön - edatı olarak kullanılan (Without) kelimesinde de yine bu (değil) kuruluşunun izini buluyoruz. Kelimenin etimolojik şekli şöyledir: (1) (2) (3) (4) (5) (ig + ig + ith + oğ + ut) (1) İğ: Esas anlamına ana köktür. (2) İg: Ana kok anlamını kendinde temessül ettiren eleman-d,r [4] (3) İth: Bu mürekkep ingiliz konsonu (d) ile (z) arasında bir [J] Dictionnaire etymologique de la languc française. Par Oscar Bloch, T. /., P. 201. [4] İngilizce (W) konsonunun yan vokal sesini böyle mükerrer bir (iğ -f" ig) ile ifade zarureti vardır. Bunu sadece bir (iğ) ana kökfİ yerine geçmiş (iv) prensipal eh-^ım diye de aîahltirir ve ma na değişmez. 99 se* verir. Bunu (d) olarak alır sak, (iğ + ig -t- id — igigid == vVith) esas anlamının tecelli ettiği sahibi gösterir ki (değil) sözünün (d) konsonundaki mananın aynını vermiş olur [5]. (4) Oğ: Bundaki (ğ) de - tıpkı (değil) in (eğ) foneminde olduğu gibi Cz) den değişme olarak u-zak saha anlamını verir ve ana kök anlamının sahipten uzak kaldığını, yani sahibin ondan mahrum bulunduğunu anlatarak menfi elemanı .ölünü yapar. (5) Ut: Bu menfi anlamın vukuunu İfade eden ektir. Bu analize göre (iğ ig ith — oğ — ut = iğigîthoğut) şeklinde ana kökle onu temsil eden eleman kaynaşarak ve baş vokal de düşerek (ğ) ve (g) konsonları bir (w) yarım vokaline çevrilmiş ve dördüncü elemanın da konsonu düşerek kelime ( vVithout) şeklini almıştır. Manası "esası temsil e-den mefhumun bir sahipten çok uzak bir sahada vukuu"ndan ibarettir. Görülüyor ki bu kelime dahi (değil) ile bir kaynaktan gelmektedir. Beşinci Serinin tubtutu Şu izahatı tamamlamak üzere bu seride tetkik ettiğimiz kelimelerin etimolojik şekillerini de bir tablo halinde, alt alta gösterelim: Değil Ude Ûte Dis Dis De vVithout [T. ] [Gr.] [Cr.] [Lat.] [Fr.] [Fr.] İşte görülüyor ki bütün bu seride de elemanlar hep birdir ve hepsinde de menfi anlamı yine bir (V. -f- z) elemaniyle ifade edilmektedir. *** Türk dilinde menfi anlamlara delâlet eden sonek, edat ve kelimelerin birer birer analizi, Türk-çeye yabancı denilen Grek, Lâtin, Fars, Fransız, Alman, ingiliz ve Arap dillerinde yine menfi anlamlar gösteren önek, sonek, edat ve kelimelerin bunlarla karşılaştırılması, gözümüzün önünde "Güneş-Dil" teorisinin şu parlak verimini canlandırmaktadır: "Yeryüzünün kültür taşıyan dillerinde kültürel anlamları ifadeye yartyan sözler ve ekler hep ana Türk dilinin zengin kaynağından hopusmus, türlü prehistorik ve historik âmillerin tesiri alttnd aldıkları şekillerin içinde hep Türk-çenin kelime kuruluş şekilleri hakim bulunmuştur. Bu büyük hakikati "Güneş • Dil" teorisinin kanunları, artık hiç bir itiraz kabul etmez bir belagat-le ortaya koymaktadır. /. N. DİLMEN (1) (2) (3) (4) eğ + ed + eğ (z) + il uğ + ud + eğ (z) + . uğ + ut + eğ (z) 4- . iğ + id + is + - iğ + id + is -f . eğ -f ed + eğ (2) -4-iw + ith + oğ (z) 4 ut [*] [5] Bu (th) unsuru, (Divanü lûgat-it-Türk) te (değil) in aslı olarak gösterilen (dağ) kelimesinde de (dhağ) diye yazdığımız peltek (t) ye yakın (d) şeklini hatırlat maktadır. [*] Burada tenazur için (w) un suru tahlil edilmeksizin tek bir eleman gibi başa alınmıştır. Bunun da bir (iğ -f- ig) veya (iğ + iv) olduğu malûmdur. Çift tedrisat İlk tecrübe başarı ile neticelendi Kültür Bakanlığı, bu ders yılı başında, mevcud mekteblere umud edilenden çok talebenin başvurduğunu görünce, birkaç yerde yeni mekteb • ler açmıştı. Ankarada da böyle bir mekteb açılmış ve Türkiye'de ilk de -fa olmak üzere bu mektebte çift tedrisat usulü talbık edilmeğe başlanmıştı. Kültür Bakanlığı, bu mektebte yaptırdığı teftiş ve tetkikleri sonunda iyi neticaler alındığını gördüğünden önümüzdeki ders yılmda, lüzum görülen yerlerde, aynı usulün tatbi -kına karar vermiş ve hazırladığı bir programı orta mekteb ve liselere göndermiştir. Bu «uretle, muallim kadrosuna yapılacak birkaç ilâve ile mev . cudun bir misli talebe daha okuttu-rulabilecektir. Bu haberi yazarken çift tedrisat yapan ikinci orta mektebin durumu, nu gözden geçirdik. Mektebte yalnız birinci sınıf olarak 16 şube vardır. Bu şubelerde talebe sayısı 570 dır. Saat 12 ye kadar sekiz ve öğleden sonra 16 ya kadar diğer sekiz şube okumaktadırlar. Talebenin gidip gelmesi çok gü -zel tanzim edildiğinden tedrisatta ufak bir aksaklık olmamaktadır. Muallim kadrosu 26 dır. Mektebte güzel bir disiplin kurulmuştur. Tedrisatta olduğu kadar terbiye ve idare işleri de talebe velilerinin memnuniyetini mucib olmaktadır. Diğer mektebleri-mizde olduğu gibi ikinci orta mekte -bin de gençlik kızılayı, kooperatifi, spor şubeıİ çalışmaktadır. Kızılay kolunun, mekteb direktörü Bayan Nimet'in başkanlığında tertib ettiği piyangodan kızılay umumî mrrbeıı'nc 70 lira nakîd para veril - LlUÜ iflsir rıkrnh ra *lı,t*fi. fakat faltlr olan talebe . ya ayakkabı, £orab, fanila ve bUhas-sa kitablan alınmıştır. Her gün 80 fakir çocuk mektebte sıcak yemek yemektedirler. Sıcak yemekler, halkevi içtimaî yardım ve kızılay merkezlerinin yardımlariyle verilmektedir. Halkevlileri çağn Halkevlilerin yüksek örnek arka -daşlarından ve memleketin büyük ka yıplarından Dr. Reşid Galib, İbnür -refik Ahmet Nuri, Sami Çölgeçen ve Diş Doktoru Ali Rıza, bayramm üçün-cü günü mezarlarında ziyaret edilecektir. Bu büyük ölülerin mensup oldukları Dil, Tarih ve Edebiyat Şubesi, Gösterit Şubesi ve Sosyal Yardım Şubesi üyeleri ve bütün halkevlÜer bu ziyarete çağrılıdırlar. Bunun için 6 mart cuma günü sa • at 14 de halkevİnde toplanüarak mezarlarına gidilecektir. Ekonomi Bakanlığında tayinler Moskova Ticaret Kon se yy esi B. Mümtaz İç Ticaret Umum direktör -lüğüne, murakıp komiser B. Cevad Nizami vekilliğinde bulunduğu Istan, bul sanayi ve ticaret odası umumî kâ-tiblİğine, îç ticaret direktörü B. Necdet kredi işleri direktörlüğüne, müfettişlerden B. Ekrem iç ticaret di -rektörlüğüne, levazım direktörü B. Zeki murakıp komiserliğe, şirketler direktörlüğü birinci mümeyyizi B. Halis levazım direktörlüğüne, mü -fettİşlerden B. MÜfid zat işleri direktörlüğüne, müfettiş muavinleri BB. Kâmuran ve Hulusi müfettişliğe terfi ve nakil suretiyle tayin edilmişlerdir. Hava Kurumu Ankara şubesinin balosu Haber aldığımıza göre, Hava Kurumu Ankara şubesi 21 mart cumartesi akşamı bir balo verecek tir. Bu balonun mükemmelliği ve davetlilerin eğlenmeleri için şimdiden hazırlıklara başlanmıştır. Yeni bütçe Varidat1 kısmı Hükümet tarafından Kamutaya verilmiş bulunan 1936 büdçt projesinin masraf kısmını evvelce yazmış -tık. Bugün de varidat kısmını yazı • yoruz. 216.882.26S lira olarak bağ . lanan masraf büdçesıne mukabil varidat büdçesi 216,690,000 lira olarak tesbit edilmiştir. 1935 varidat büd . çesi İle 1936 varidat budçe projesi arasında bîr mukayese yapılacak o-lursa"1 hayvanlar vergisi hasılatında 6,350,000 lira, kazanç vergisinde 5,100.000. gümrük verelerinde 3,230,000 muamele vergisinde 3,100.000 inhisarlar hasılatında 2,300,000, muva zene vergisinde 1.220,000 Musul peirollarmdan ab -nan hisse de 300,000 liralık bir fazlalık tahmin edildiği görülmekledir. Buna mukabil do dahili İstihlâk vergisi hasılatı 2,715,000 ve iktisadî buhran vergisi 720.000 lira noksan ihamın olunmuştur. Hava kuvvetlerine yardım vergisi hasılatı 3,500,000. Buğdayı koruma vergisi 6,600,000, Hususi idarelerden alınacak vergi farkı da bir milyon lira olarak tes-bît edilmiştir. Arazi ve bina vergileri hasılatı hazirandan itibaren hususi idarelere brrakılacağmdan yeni varidat büd -çesi projesinde bu vergiler hasılatı gösterilmemiştir. Hükümet mülhak hudee ile idare edilen dairelerin dc 1936 büdçc projelerini Kamutaya vermiştir. İki tayin Gazi terbiye ensfilı'i.ü — ~j aaln minm I ufm^B^B^gftİBa^BavP"" vfrlırine ve Tekilûmû " llİfıi''"r" fian tayin edilmişlerdir. Şirketi Hayriye tarifesi Şirketi Hayriyenin alü aylık tarifesi ekonomi bakanlığı tarafından tetkik edilerek tadil suretiyle tasdik edumişur. Ye nı tarifede halk lehine ehemiyeüi ucuzlama vardır. Bu ucuzlama ikinci mm t.ika birinci (asımda yapılmıştır. Bu kısımda Emirgan, Kandilli, Anadoluhisan iske-lelcri vardır. Bu iskelelerden Köprüye gidip gelme: Birinci mevki — 30 dan26 kuruşa, ikinci mevki — 25 kuruş Un 22 kuruşa ve Köprüden — ba iskelelere gidip gelme: Birinci mevki — 32.5 dan 28.5 kuruşa, ikinci mevki — 27.5 dan 24.5 kuruşa indirihnİştir. Yenİ tarife dün fstanbula tebliğ edilmiş ur. Sağlık Bakanlığının büd-cesinde münakale Sağlık ve sosyal yardım bakanlığının 936 yılı büdcesinde münakale yapılması hakkında bir kanun lâyihasını hükümet Kamutaya vermiştir. Kredi kooperatifleri Esas mukavelename formülü hazırlautlı Kredi kooperatifleri kanunu mu -cİbînce hazırlanması lâzım gelen e -sas mukavelename formül projesi Ekonomi Bakanlığı mütehassısları tarafından bitirilmiş ve Bakanlığın tasdikinden geçmiştir. Bayram ertesi Bakanlar Meclisine sunulacaktır. Formül Bakanlar Meclisince tasdik edildikten sonra mevcud kredi kooperatifleri umumi heyetleri der • hal toplantıya çağırılacakiar ve kooperatifler bu fevkalâde kongrele • rinde kanunun emrettiği yeni sekle istihale kararı ver ©çeklerdir. Yeni şeklin mart ayı içinde tamamlanacağı kuvvetle umulmaktadır.. Satış kooperatifleri ve birlikleri esas mukavele formül projesi de ha • zırlanmışsa da henüz bakanlık ma -kamının tasvibinden geçmemişi""- ULUS 4 ı un ıvıu* :\îî: ON YEDİNCİ YIL. NO: 5245 ADIMIZ ANDIMIZDIK 13 İer komitesi iki tarafa sulh teklifi yapacak Kalyanın cevabı menfî olursa ambargo için karar verilecektir-BB. Eden «¦ blanden sulh teklifi metnini hasırladılar Oaevra. 3 (A.A ) — Cenevre'deki if*filıı da|e*j*»yoox»nund.ı ¦«•' söylemeğe ¦ ¦ * - ı-li biri, Biıyııl hVitanya'mn petrol ımbargoaı • .ı ¦ I - ¦ azîyeû- n»n ön ¦•¦«ıt. Amerika'nın durumundun (MURMit ayrı olduğunu »rWmi»''r B Eden İngiltere'nin »mUr«o»u tatfcilce Başbelk* TÜRK rASM Jstanbulu gezen bir sanat ve fikir adamı: — Çeşmelerinizi akıtınız, diyordu. Diğer bir adanı çocukluğumuzun Istanbulunu tanısaydı, kim bilir daha nelere esef edecekti? Yoksullara sıcak çorba ve yemek veren imaretleri hatırlıyanlarımız Çoktur. F ı k a r a s ı olmak iyi vatan vatandaşlıklığın vasıf larındandı. İnsanları bırakınız, güvercin ve köpeklere kadar yem ve yemek vakıfları olduğunu bizim yastakiler bilir. ş?mwr»wniB»sw re sayılmıştır. Çeşmeler, imaretler, sebiller, vakıflar, hep ferd eserleriydi. Sadakadan başka hayır işlemek için zengin olmak lâzımdı. İmparatorluk vatandaşları fakirleştikçe, hayır ocakları da birer birer ortadan kalktı: Çeşmeler kurudu; imaretler çöktü; vakıflar, gelirsizlikten, kaybolup gitti. Bütün onları ilham eden ahlâkın da zeval bulduğuna inanmak doğru mudur? Türklerin büyük kaldığına inanıyorsak, eyi kaldıklarına da şüphe etmemeklİğimiz gerektir. Eski türk faziletini yeni şartlara göre tekrar işler hale koymak nasıl mümkün olabilir? Eğer hepimiz bir fakirler sofrası açamı yor, bir çeşme akıtamıyor, nesiller sürecek bir hayır geliri kura-mıyorsak, hastalar, kimsesizler, çocuklar için çalışan cemiyetlere aza olabiliriz. Bunda asil adsız-lığın zevki de var. Cemiyetçi devrin eyilik ahlâkı da gösteriş ve bencilik ayıplarından temiz olur. Kızılay, en küçük kazanca bile hayır tesellisi veren imkânların başında geliyor. Ona hissenizi ödemekle, vatanın her köşesinde her türlü ıstırabın başucuna gitmiş oluyorsunuz. Her yıkılan evi yapanlar, her acıyı dindirenler, kimsesiz hastaya ilâç verenler arasında siz de varsınız. Çocuklarınızı, mektebten evet, K ı z ı I a y ' a yazdırınız ve kendiniz, bütün hizmetlerinizden önce, onun azası olunuz. Eyi bir türk, eyi bir insan olmakla başlar. Her millet büyük biı fazileti kendine maletmekle Övü-Biz de şunu diyelim: Korkak- J -*,,b'* m*'hameLİzlik *« lurk fildir... F R_ ATAY ULUS Bayram rnüna.?btliyl vaufeum uç ,„„ ,çın K £ kadarına bırakmaktadır Gazetemiz, ayın aekizinci pa-zar günü yeni romanını tefrikaya oa«/ıyar'«,V çıkacaktır. ----nrTınrurum^^ K*nr olduğunu •oyieıu;». ancak, millet-İm cemiyeti HM bulunan petrol nıiiı-tahtili devletlerin İngiltere'ye uymalarım Mantistir. Zecri tedbîrler kuınıteımncn olmı- Sulh tekittim hatırlayan B. Eden .r Iran. Ir»k ve Norveç gibi petrol iltihMİ v« nakleden memleketlerin mu- Ayni şahsiyet, bundan böyle uzUr-l*rına ıne»ele»i İle meşgul olmanın her hangi bir hüküntete değil 13 ler komite-line diifen bir vazife oldğunu i/ah etmiştir. 13 ler komitesi, bahtı gecen sulh tekliflerini İtalya ile Habeşistan'a bildirmeli muvafık gördüğü takdirde, ce- vab almak üzere iki üç günlük bir mühlete ihtiyaç hasıl olacağı tahmin edil mektedir. 13 ler. sulh tekliflerini harbeden d ktlere tebliğ etmeyi lüzumsuz gor-.'. leri takdirde 18 ler komitesi, perşembe veyn cuma günü petrol ambargosu hak kında karar vermeğe davet edilecektir. İtaıya ne yapaoiiir? Nevyork, 3 (A.A.I — Nevyork I ayın» gazetesi yazıyor: ' İtalya, zecri tedbirlerin şiddetlen-dirilmesine yahud petrola ambargo konmasına tabii itiraz edecektir, fakat ne yapabilir? İngiltere hükümetini pek kor kutan bir Avrupa harbına başlamak tehdidi tesirini kaybetmiştir ve B. Mustoli-ni nin B Hiller'ı yanına çekmeği güden gayretleri öldürücü bir akamete uğramaktadır. İtalya, sulh veya harb meselesiyle yalnız başına karşılaşmalıdır. İtalya sulha muhtaçdır. Şu önümüzdeki bir kaç gün içinde, İtalya'nın, sulhu, ihtiyacı nisbetinde arzu edip etmediği anlaşılacaktır." Muharrir VValter Lippman, " Nev -york Herald Tribün" gazetesinde şöyle yazmaktadır: 'Milletler cemiyetinin İtalya'ya karşı gösterdiği mukavemetin muvaffakiyeti git gide daha barizleşmektedir. Çünkü bu mukavemete Afrika harbına son ıı hülyasına son vermiştir. .,...!.... bile yeni bir Roma imparatorlumu hülyasına »on vermiştir. B Mussolinı, habeş meselesi şahtı için bir felâketle neticelenmediği takdir de kendini bahtiyar addetmelidir. B Mussolini tesiri az bir kaç zafer kazanmaktan ve pek ax faydalanılabilir bi-toprak ele geçirmekten başka bir şey ü-mid edemez." mt»fiii» sulh mu i»tedi? Londra. 3 (A.A.) — Deylİ Meylin Cenevre'den haber aldığına göre, habes (Sonu 3. üncü sayfada) Habeş bozgunu devam ediyor Durum kötüleşirse Negüs ordunun hası n a ıı e ç e c e \ İtalyan kaynaklan, habeş zayiatının tahminlerden çok olduğunu söylüyorlar - Habeşistan-da bir hafta yalnız su ve ekmek yenecek mıılı.m ıp cüzütam olmaktan çıkmış addedilebilir. Adisababa yolu simdi ancak Dessie'de toplanmakta olan kuvvetler ve Dessie karargâhından şimale doğru gönderilen kıtalar tarafından korunmaktadır. Söylendiğine göre imparator, en mümtaz habeş kıtalarının ve imparatorluk muhafaza kuvvetlerinin (Sonu €. ıncı tayfada) Londra, 3 (A.A.) — Erilre kaynaklarından gelen haberlere göre: Bİr kaç hafta evvel parlak gözüken habeşlerin askerî vaziyeti Badoglio'nun seri muvaffakiyetleri üzerine bilhassa şimalde la-mamiyle berbad bir hale gelmiştir. Mulugetta, Kassa ve Sevyunı •rduları artık btlkuvve. buyu',- bir Son haberler iküncü sııyıfumızdadır. ¦VaalHng«MgajgaBgaBjgaaigaBaEXadBH Heryer'I* 5 kı İngiliz - Alman deniz anlaşması Berlinde devlet adanılan £İzli bir toplantı yaptılar Berlin, 3 (A, A.) — Havas a. jansından: B. H i 11 e r , General v o n Blomberg, von Friç, Amiral Rİder, B. Cb-ring, von Ri-bentrob, Gob-bels ve v o 9 Nöyrat île gİ li bir görüşme-de bulunmak üzere, dinlenmekte olduğu Bavyera-d a Berhtes • gaden'den ansızın Berlin'e rl on mü) tür. İyi bir yerden haber alır dığına göre, B Hitler, bilhassa . , ¦ • ¦ •• ¦ t « *¦ lUBilız - alman dem t. anlamasını :• n alman devirt -ı ¦- •npıltere 1 I e 'ngı yapılacak yeni deniz uzlaşmasını görüşecektir. Dün sabahleyin erkenden basjıyatı toplantı saat yarıma kadar sürmüş .e... at 17 de yeni baştan toplanılmıştır. Buna dair hiç bîr tebliğ neşredİlmemiştir. Londra, 3 \ \ 1 — Bütün ehemi etli gazeteler, A (manyanın ingiliz - alman deniz paktına zeylolacak bir muahede imzalamaya hazır olduğu ea dair o-¦an tebliği neşretmektedirler. (Sonu 6. MCI sayfada) "Ulus,, un Dil Yazılan AZ Türkçenin orijinal manalarivle İnimi nl (iüneş - Dil» teorisi e "-4/" »özü "Türkçede menfi anlamlar" ve bunları ifade eden Türkçe sözlerin Indo - Oropeen ve Semitik denilen dillerdeki mukabilleriyle mukayesesi hakkında bu sütunlarda çıkan 14 parça yazıda [1], menfi anlamı veren elemanın bir (V. ¦ z) olduğunu göstermiştik. Birçok kelime kuruluşlarına bir ek gibi dâhil olarak, bunlardaki ana kök mefhumlarını pek uzak bir sahaya nakletmek suretiyle o kelimeleri menfileştiren bu elemanın kendisi de Türk dilinde tam bir kelime halinde yaşamaktadır. Bu kelime de (çok) zıddı olarak her gün kullanageldiği-miz (az) sözüdür. (Az) kelimesinin Türkçede ikinci bir manası da, (azgın), (azmak) sözlerinde görülen hadden dışarı çıkmak, taşmak manasına dır ki bu fikrin suya tatbiki ile bazı taşkın nehirlere de "azma/r'" adı verilir. (Az) kelimesinin etimolojik sekli şudur: (O (2) (ağ t az) 1 İ) Ağ: Ana köktür. Burada kelimenin aldığı şekillere göre a-na köke şu anlamlar verilebilir: I. — Biivüklük. çokluk ma- nası; II. — Konkre ve abstre olarak hararet ve ateş manası: III. — Su manası. (2) Az: Ana kok manasını ken VZ sözünün lürlü a ilgili kelimelerin sağlarına göre analizi dinde temessül ettirerek onun yerine geçen bir eleman halinde görünüyor. Delâlet ettiği umumî mana ana süje veya objeden çok u-(Sonu 2. inci sayfada) TUNA IU\ZAMMfN I İNZtMİ İSI Şuşnig Komaya i l e c e İv A m ha • Alagî tırtlarında h?dfM*l topları |/J Bu va/ıiaı (Ulus) un 19-2-1936 dan haşlıyarak JJ-1936 ya Sıtdar çıkan sayılarındadır. Romaya gidecek otan B. Stsfntg Roma, 3 (A.A.) — Prens Slaı hem-beı-g yarın burada bekleniyor. Israrla dönmekte olan şayialara güre, yakında Avusturya başbakanı B. Şuşnig-de B M».*liniyi ziyaret ede--ek ise de. b»nun tarihi henüz belli Heğildir. Prens SUı neraberg'in bu defaki . füşi o ziyaroie yol Açacaktır. Siyasal mahfiller 17 martın, 1934 tarihli İtalyan - Avusturya . ınacar uzlaşmalarının yıldönümüne rastla* fSonu 6. inci tayfada' SAYFA 2 ULUS H ....... i V. l'orı • Sı\tı*ııl Harakiri Dünyanın bütün memleketlenn-c)r bazı « l-ebler yüzünden bir in-un. kendini öldürebilir. Fakat Japonya'da bu, terbi ye'n in ana direklerinden biri ulmıiftur. Japon'un "Harakiri" yapması, imparatoru için cephede, namusu için her han^i bir karşılaşmada ölmesi gibi, kahramanca bir "akt" dır. Nitekim bu seferki isyandan sonra, on sekiz kciK subay bir kalemde, isyan ettikleri için, bir subay da tek basına, bir japon subayının japon subaylarına ates açmak mecburiyetinde kalmasında acı'ya bir ihtar edası vermek için kendilerini öldürmüştür. Hele bu sonuncu subay, harakirinin ritüel bütün kaidelere riayet e-derek Ölmüş ve karısı kendisine yardım etmiştir. Tafsilâta göre, kocasından sora da, genç kadın, kendini Öldürmüştür. Ulusal terbiyede disiplin, demek oluyor ki Japonya'da, metafizik bir Ölçüye çıkmıştır. Bundan bir miid-e)et önce, Japonların bir takım torpiller yaptığı ve bunların her birinin içine bir serdengeçti oturtacağı söylendiği zaman, ihtimal vermekle, a-kıl, pek yatmamıştı. Bugün önümüzde öyle bir misal var ki, hayatı istihkarın Japonların yığın terbiye- sinde dahi kesin bir hususiyet oldu ğuna artık hiç şüphe bırakmıyor Avrupalı şövalye terbiyesinden bilmiyoruz, bugün, ne dereceye kadar bir İz kalmıştır. Fakat japonyatı samuray ister haki iiniformantn ister sivil kimonunun içinde olsun, yaşamakta berdevamdtr Bugün uzak doğuda, japon eks-pansiyonizmi ne kadar diri bir harekettir bunu artık hepimiz biliyoruz Hattâ, bu hareketin gerek lokal olarak orada gerek daha geniş bir ölçüde olmak üzere bütün dünyada yapabileceği reaksiyonları da az çok düşünebiliyoruz. Japonya'nın donanma tezi, Japonya'nın Çin'i parça parça ele geçirmesi, Japonya'nın ticaret pazarla unda yaptığı âni "dumpıng" akınları gibi meseleler ise. apon genişlemesinin reddedilmez belirtilendir. Ne şüphe ki, bütün bunların arkasında, Japon milletinin kollektif iradesi ve her Japonyalı'nın indivi-düel iradesi durmaktadır. İşte bu son isyan, isyanın bastırılması ve İsyan bastırıldıktan sonra yaptırılan ve yapılan toplu harakiriler; Japonların kollektif ve İndividüel irade kuvvetleri hakkında, sanırız ki herkese, gayet açık bir fikir vermiştir. Burhan Belge "Ulus,, un Dil Yazılan '«Of* F. İMCİ May/ada) sak, pek geniş bir saha anlamı dır. Burada ana kökle kaynaşma siyle doğrudan doğruya ana kök mefhumunu böyle uzak ve geniş bir sahada ifadeye yaramaktadır. "Uzak ve geniş sahaya nakil" manası iki türlü tefsir edilebilir: I. — Merkezden en uzak sahaya kadar nüfuzunun şümulü suretiyle ana kök mefhumunun her sahada hükmü geçer bir kudrette bulunduğunun ifadesi; II. — Ana kök mefhumunu ana süje veya objeden pek uzaklara atarak, süje veya objenin ondan ayrı ve mahrum kaldığının ifadesi. Görülüyor ki bu (ağ t az — ağ az =s az) şeklinin gerek ana kökünü ve gerek mümessil ekini - biribirine zıt manalara varıncıya kadar - birkaç türlü izaha imkân vardır. Bu izahlardan her biri de bu kelimenin aldığı şekillerden birer zümreye uymaktadır. Şimdi, ana kökün üç anlamına ve ek elemanın iki delâletine göre kelimenin alabildiği manaları araştıralım: Isİıftcj Aatümak I. — Ana köke 'çokluk, büyüklük" manasını verelim. Bu halde "az" elemanı bu çokluğu ana süje veya objeden çok uzak bir sahaya atar. Binaenaleyh bahsettiğimiz süje veya obje ne ise onun hakkında "az" dersek bunun çokluktan pek uzakta kaldığı, yani çok olmadığı anlaşılır. işte burada "az" elemanı ana kök mefhumunun zıddına delâlet ederek "menfi" rolünü oynamaktadır. Bu manada olan "az" sözünden "azlık, azalmak" gibi kelimeler çıkar. Bir Örnek olarak bu kelimelerin etimolojik şekillerini ya-ıa hım: (1) (2) (3) (4) (5) Azlık : ar + al + ık + . + . Azalmak: az + al + nn + ak-f-. (I) Az: Ana kökle kaynaşarak "çokluğun en geniş sahaya dağılıp ana süje veya objeden uzak kalması" manasını veren ikinci derece prensipal köktür [2]. [2] Burada (az) sözünü doğrudan doğruya ikinci derece prensipal kök olarak başa alışımız, bunun (ağ + az) yolundaki analizi bira/ önce yapılmış olmasından ve müştak kelimelerin analizinde evvelce mahiyeti görülen ilk elemanların yeniden tekrar tekrar a-nali/ine hacet olmamasındandır. (2) Al: Bu azlık rt.-İhumunu mutlak ve şamil olarak ifade eden ektir. (3) I. — Ik: Kelimeyi tamım-lıyarak isimlendiren, manasını tayin ve ifade eden son ektir. Bununla (azlık) kelimesi tamam olmuş olur kı "ana kök mefhumu nun ana süje veya objeden çok u-zak bir sahada alelıtlak tecellisinin ifadesi" demektir. Böylece (azlık) mutlak ve şamil olarak l okluğun ııddını anlatmış olur. //. — İm: Kendinden evvelki elemanların verdiği alelıtlak azlık manasını bir süje veya obje üzerinde tecelli ettiren elemandır. Böylece teşekkül eden (azalım) kelimesi, alelıtlak azlığın bir süje veya objeye taallûkunu göstermiş olur. (4) Ak: (azalım) sözünü U-mamlıyan, isimlendiren, manasını tayin ve ifade eden son ektir. Bununla (azalmak) kelimesi de tamam olmaktadır ki "alelıtlak azlığın bir süje veya obje üzerinde tecellisinin ifadesi" manasınadır. Azim, izam e t II. — Şimdi ana köke gene "büyüklük" anlamını verelim. Fakat "az" elemaniyle bunun azaldığını, küçüldüğünü değil, merkezden en geniş muhite kadar yayıldığı manasını kastedelim. "Oldukça yaygın, en uzak sahalara kadar nafiz bir büyüklük" manası çıkmış olur. Buna "süje veya obje" ifade eden bir "im" eki de getirelim: (D (2) (3) (ağ 4 az + im) şekli hasıl olur ki "merkezden muhite kadar hükmü nafiz bir büyüklük kendisinde tecelli eden süje" demektir, işte arapça denilen ve "azîmüşşan" gibi terkiplere bile sokulan "azîm" kelimesinin mahiyeti meydana çıkmış olur. Gene bu sözün en sonuna bir de "olmuş olmaklık. yapılmış olmaktık" manalariyle 'et" ekini getirelim: (t) (2) (3) (4) (ağ -t- az +¦ am + et) şeklinde (azmaet) kelimesini bulmuş oluruz ki "merkezden muhite kadar her yere nafiz bir büyüklüğün bir süje veya obje üzerinde yapılmış, bulunmuş olduğu" halini anlatır. t.Lin. Aznuık III. ¦— Şimdi ana köke konkre ve abstre olarak "hararet ve ateş" manasını verelim. Konkre olarak bir yerde veya HABERLER İki ltak;ıııııııı/ İstanbulu gitti Bayındırlık bakanı Ali Çetınkaya dün saat 19 da kalkan trenle Istan-bula hareket etmiş ve durakta bakanlık erkânı ile dostları tarafından u. ğurlanmıştır. Finans bakanı F. Ağralı da 19,45 dr kalkan trenle tstanbula gitmiştir. Her iki vekil bayramı Istanbulda ge. çirerek şehrimize döneceklerdir. Edirne vilâyet büdcesi Edirne, 3 (A.A. — Vilayetimiz j-mumi meclisi 47 günlük bir çalışm sonra bugün son toplantısını yaparak h.ı zırlanan büdçeyi onaylamış ve daimi encümen seçimini yaparak ilbay Şahin Bas' ın kısa bir söyleviyle çalışmasını sona erdirmiştir. Bu seneki büdçe 487.105 lira olarak kabul edilmiştir. İSPARTAI II AKIN Göçmen kardeşlerine armağanları Edirne, 3 (A.A.) — Ispartalılar Trak yadaki göçmen kardeşlerimize bîr armağan olmak üzere gül fidanları göndermişlerdir. Ve fahri hemserileri bulunan Trakya umum müfetetişi general Kâzım Dîrik'e yazdıkları bir mektupla bu armağanların kabulünü rica etmişlerdi) Güller dün gelmiş ve umumi raüfetti.-liftin meydana eetirdîcî Örnek bah-* * -gSnderilmMrrdlr R.ı BÜHrr Bu1KaHıl». nın kızrttıl-k ve ......»• ¦. gelen göçmenler* ektirilerek *• elom işi yavaş va» genişletilerek Tr-»kva»*a cülcülüf* de önemli bir yer verilecektir bir uzuvda mevcut olan ateşin pek uzak sahalara kadar yayılması ile meselâ bir yaranın ateşinin bütün vücuda sirayeti manasına olarak (yara azdı) demez miyiz? Demek oluyor ki (azmak) sözündeki bu anlam, ana köke konkre bir ateş ve prensipal elemana da uzak sahaya kadar nüfuz manaları vererek elde edilmektedir. işte buradan - konkre ve hattâ biraz da abstre anlam ile - "azgın" ve "azmak" kelimeleri çıkar ki etimolojik şekilleri: (1) (2) (3) Azgın : (az ıg -f in) Azmak : (az ım + ak) tır ve birincisi "ateş ve hararetin en geniş sahada olarak bir süje veya objenin yakınında tecellisi", ikincisi de ateş ve hararetin en geniş ölçüde olarak bir süje veya obje üzerinde ifadesi" manalarına gelir. .-I sırı IV. — Gene bu manayı tama miyle abstre olarak yürekteki manevi bir ateş fikri üzerine tatbik edersek - enerji manasına olan -(ozm) kelimesi çıkar ki "yürekteki ateşin en geniş ölçüde bir süje veya objede tecellisi" demektir. Azmak V. — Bir de ana kökü "su" an-lamiyle alalım. Senenin bazı mevsimlerinde taşarak kendi yatağmı aşan suların ekserisine verilen (azmak) isminin esasını bulmuş oluruz. Bunun etimolojik şekli o-lan: (t) (2) (3) (az + am + ak) ta (az) merkezden muhite taşmış bir su olduğuna göre (azmak) yatağını taşarak uzaklara kadar yayılan suyun bir süje veya obje ü-zerinde tecellisinin ifadesi" demek olur. Bir takım nehirlere verilen (kara azmak) gibi isimler işte bu mana iledir. Görülüyor ki "Az" sözünün ana lizi bize birçok orijinal Türk kelimelerinin hakiki anlamlarını ve lojik kuruluşlarını "Güneş - Dil" teorisinin parlak ışıklariyle aydınlatmaktadır. /. N. DİLMEN MM1I.RKTİMİZK GLLE.N SOVYET ARTlsıu ıIM\ \ ereceği Konser Moskova, 3 (A.A.) — Martın İS ıncı günü saat 20 ile 22 arasında geçen sene Türkiyeye gelmiş olan Soprano Barsova ile Bariton Narsof Moskova radyosunda Türkiye için bir kon MC verecektir. Program ayrıca ilan e-dilccekhr Dost Iran Ehemiyetli malî kararlar alıyor Tahran. 3 (A.A.) — Pars ajansı bildiriyor: Meclis, uzun müzakerelerden sonra, ecnebi döviz muamelâtı hakkında finans bakanı tarafından verilen kanun lâyihasını tasvib etmiş- Bu kanuna göre, döviz muamelâtı ve ihracatı finans bakanlığında tesis edilen bir komisyonun müsaadesile yapılacaktır. Dışarıya döviz nakli yalnız müsaadeli bankalar vatıtasiyle yapılabilecektir. Bu kanuna muhalif hareket eden. ler, bir seneden üç seneye kadar hapis ve yapılan muamelenin iki misline muadil para cezası ile cezalandırılacaklardır. Tayyare balosu Türk Hava kurumu Ank»r« merkezinin vereceği balonun hazırlıkları devam etmektedir. Balonun mevsimin en güzel gecesi olması için birçok yenilikler bulunmasına çalışılmakladır. Biletler şuralardan tedarik edilebilir: Sebat, Ktanbul, Ankara eczanelc-rij Halil Naci ticarethanesi ve pîyaa- go kîşeai. İç Bakanlıkça işleri bitirilen tekaüd ve yetim aylıkları Beşiktaş belediye tahsil şubesi tahsildarı M. Tevfİk, Balıkesir muhasebe i hususiye maaş kâtibi Kâmil Mum. cu, Sivas vilâyeti meclisi idare başkâtipliğinden mütekait Mehmet Tevfîk. İstanbul belediyesi hesap işleri müdürlüğü varidat şubesi kâtibi A. irfan, Ünye kazası hususi muhasebe tahsildarı Mustafa Hilmi, Ankara vilâyeti encümen başkâtibi Mehmet Kâzım, Mülga Kozan vilayeti evrak kalemi memurlarından mütekait Celal, İstanbul belediyesi «at işleri müdürlüğü tekaüt yetim ve dullar maaşı tahsis memuru M. Zİyaettin, Yemen vilayeti Reyman kazası Selefiye nahiyesi müdürü M. Beşir. Demirtas nahiyesi müdürü Kemal Unalan, Tavas hususi muhasebe tahsildarı Mustafa Asım, Mülga Hakkâri vilâyeti hususi muhasebe müdürü Derviş, Yozgat vilâyeti daimi encümen başkâtibi Rıfat AkÖz, Tİre hususi muha. sebe memuru Sırrı ûztürk. Ören nahiyesi müdürü Fahrettin Koçoğlu, Kadirli tahrirat kâtibi AIİ, Aydın idare heyeti başkâtibi Alı Can, Ankara husuıi muhasebe tahakkuk memuru Fuat Yorulmaz. Bergamanın Kınık nahiyesi müdürlüğünden mütekait Osman Nuri, istanbul belediyesi köp-rü tahsildarlığından açıkta Ahmet Oltu nüfus memuru Mustafa, Soma hususî muhasebe tahsildarı Niyazı, Cerrahpaşa hastahanesi İdare memurluğundan mütekait Şevket. Bayram günleri Nöbetçi eczaneler 4.3.936 Çarşamba günü: Yeni eczane (Yenilenirde), 5.3.936 Perşembe günü: İstanbul, Ege eczaneleri, 6.3.936 Cuma günü: Sebat ve Merkez eczaneleri, 7.3.936 Cumartesi günü: Ankara ve Halk eczaneleri. Türkiye ile Danimarka arasında Türkiye ile Danimarka arasında yapılan uzlaşma, adli tesviye ve h« -kem mukavelenamesi gereğince kurulan daimi uzlaşma ve hakem ko ¦ misyonu reisliğine Fransa dış bakanlığı eıki hukuk müşavirlerinden B. Hanri Fromajo. fahri azalıklara La -hey divanı azasından B. Hammer*k jold ve Uruguayın eski Brüksel aza -sından B. Enrigue E. Buero, dan im a r-kalı azahğa eski mebuslardan ve turk - yunan mübadele komisyonu eaki reisi B Holgar Anderaon ve turk azalıgına da Erzurum saylavı Bay Fuad S irmen tayin edilmiş va vazifelerinin 1 mart tarihinden itiba • ren başladığı kendilerine tebliğ edilmiştir. Tütün piyasası heraretleniyor İstanbul mı n taka unda şubatın son haftasına doğru açılan tütün piyasası çok hararetli geçmektedir. Bilindiği u-'ere. Düzce, Gönen ve Trakya bu mınta kaya dahildir Fİatlar Düzcede İS • 115, Gönende 10 - 60 ve Trakyada 10 • 65 kuruştur. Bu yıl eski sene mahsulü aşağı cins tütünler de sabn alınmaktadır. 3.5 milyon kiloya yaklaşan bu nevi tütünlerin vasati mubayaa fiatı kilo başına irk kuruştur. Finans tayinleri Karacabey maliye şubesi l&hak kuk başmemurluğuna defterdarlık tahakkuk memurlarından Rıza Deniz alp, Kııılbey maliye şubesi tahakkuk başmemurluğuna Fin «o» lıln«a* varidat umum dırelatorll Bayramdaki maç Bayramm ikinci perşembe günü Gençler birliği Altınordu birinci, ikinci ve tekaüd takımları arasında Ankara gücü alanında kupa maçı yapılacaktır. Bu maçlarda Altınordu Gençler Birliğine karşı kuvvetli bîr takımla çıkmak için Ankarada bulunan istanbullu oyuncularla bazı noktalarını takviye edecektir. Tekaüdler arasında yapılacak maçta beşiktaşlı Refik Osman, «üley-maniyeli Zeki, Cevad, Gençler Birliğinin eski oyuncularından Kemal Orgun, Adil, Ratib, Mustafa, gibi memleketin tanmmış futbolcuları bulunacaktır. ANKARA : - Mm- - mı frauMzea haftalık llll-ll.i-l ANKARA I nın 103 üncü sayısı yarın çıkıyor: Bit »lufiın başlıca yazılan I i şunlardır: Başmakale F R- ATAY) Haftalık fıkra Yeni büdce İ Fotoğraf sergisi Hafta haberleri j Tarih ve edebiyat Türk inkılâbı tarihi Osmanlı devletinin başlangıcı : (Fuad Köprülü) Şeyh Galibin hayatı \ Ekonomi: : Türkiye ile Almanya ve Tür-: kiye ile İsviçre arasında kliring ¦ anlaşmaları Muhtelif memleketlerle tica-t ret anlaşmalarımız Hikâye Haftanın resimleri ve karikatürleri... ila.. Sayısı 5 kuruş ON YEDİNCİ YIL No: 5246 ULUS 11 m \k l 1936 P\/\U Son haberler üçüncü sayıfamızdadır. ADIMIZ. ANDIMIZDIR Heryerde 5 k ru| Almanya Ren bölgesini İşgal ett HİTLER Dİ IN RAYÎSTAGDA, VLMAN SİYASETİNİ VE rSTEDöaERINİ ANLATTI, RAYİŞTAG FESHEDİLDİ Rene piyade, topçu ve leri bu akşama kadar Almanya karar ve tekliflerini Berlin. 7 (A. A.) — ingiliz, fransız, italyan ve Belçika elçileri alman h ü . kornetinden, Lokar-no anlaşması hakkında bir beyanatı öğrenmek Çizere birer çağrı almışlardır. Bugünkü Reichstag top -tantısında Füh-rer, atman hü - tayyare kuvvet girmiş olacaktır bize de bildirdi "Balkanlar Avrupanın barut fıçısı olmaktan çıkmıştır,, «Küçük antantın vaziyeti, Balkan anlaşması ile bir kat daha kuvvetlendi A I M * lı v g devlet ve hükü-nr-l reisi bil - hassa demiştir ki: "— 191S se -nesi ikinci teşrininin sisli günlerinde, büyük harb kanlı trajedisinin perdesi kapanırken, bütün dünyada mil- 5 ularca insan nefes almaya başladı. ftayftag to/Aantı hafina*e fl. Hitlerİ dinlerken Harbin gürültüleri arasında, dünya Amerika birleşik devletleri reisinin yeni bir hayattan ve daha iyi bir dünyadan bahseden tezlerini dinlemişti. Milletler, on yedi maddede milletle- ingiltere milli müdafaa bütçesi kırk üç milyon artırıldı Londra, 7 (A.A.) — Milli mü -dnfaaya ait büdçeden sonuncusu c'in neşredilmiştir. Bu mikdar geçen seneden 14 milyon 300 bin isterlin fazladır. Beyaz kitapta derpiş ed-.Ien tamamlayıcı inşaat masrafı bu rakama dahil değildir. R -na mukabil rakamlarda deniz tayyarelerine ait üç milyon dahildir. Büdçe, italyan -habeş anlaş -(Sonu 3. üncü sayfada) ;k^»i;kl\vn ihvor Kh «En büyük hava kuvvetini kuracağız» Londra, 7 (A A.) — Birmingham-«' a siz alan B. NevîltC Cham . berlain, ezci; -ı-lc demletir ki: "—Başka yerlerde cere -yan eden hâdi - «•re f-oz yu - ma mayii v e ™ * «"lekelimizin *ü-v^lİKİni »aftU. mak /orunda -yır Avrupa memleketleri, kuv ve'lerimizi an . cak taarruza S,lahlanm,f IngıL karsı müdafaa bahseden için kullanaca - B C*mfcer/oyn gımızı bildiklerinden, milli müdafaa hakkındaki tedbirlerimiz korku ve kaygı uyandırmamiftır. (Sonu 2. inci sayfada) rin ve binnetice insaniyetin yeni nizamının bir projesine ittilâ kesbetti-ler. Bu tezlerin gözalıcı mahiyeti şundan doğmaktadır ki, bunların yazanı, inkâr kabul etmez bir cömertlikle, milletler camiasına yeni kanunlar vermek ve o camiaya yeni bir ruh aşılamak teşebbüsünde bulunmuştur. (Sonu 6. ıncı sayfada) İNGİLTERE. FRANSA. İTALYA VE BELÇİKA'YA VERİLEN Alman muhtırası Beşinci sayfamızdadır. Belgrad, 7 (A.A.) — Başbakan ve di; •£İcrİ bakanı B. Stoyadinoviç, dış siyasa hakkında söylediklerinde, Yugoslavya dış siyasasının ölü kıral Aleksandr ta* rafından çizilen programı takib etmekte olduğunu belirttikten sonra demiştir kİ: "— Belgrad. Fransa ile olan dostluk siyasasının devamını arzu etmektedir. Yu goslavya. ingiltere ile mümkün olduğu kadar sıkı bir işbirliği istemektedir. Gene Yugoslavya'nın arzusu, İtalya üe a* rasında eskiden olan anlaşmazlıkları kaldırmaya çalışmak ve iki millet arasında hakiki dostluk için devamlı bir temel bulmaktır. Almanya ile olan s ' n" ve sıkı ekonomik işbirliğimiz, münasc betlerimizin daha ziyade genişlemesini vc büyümesini âmir bulunmaktadır . Küçük antanta karşı vaziyetimiz, değişmez ve sarsılmaz bir haldedir. Kü-ük (Sonu 3. üncü sayfada) "B. Stoyadinoviç'in beyanatından. 6. Stoyadinoviç, dif bakanımızla beraber "Ulus,, un Dil Yazıları Güneş " Dil 5 Teorisine göre Türk dilim Irk i Ek - Zamirlerin analizi Türkçede Eh Zamirler Bundan önce "Ulus" un "Dil yazıları" sütunlarında Türkçe şahıs zamirleri ile işaret zamirlerinin ''Güneş - Dil" teorisine göre ana- Tembien de kanlı bir harb oluyor Takazze nehrinin yatağı cesedlerle dolu-İki taraftan binlerce ölü var Adisababa, 7 (A.A.) — Royter ajansı bildiriyor: Gayri resmi habeş kaynaklarından BARIŞ II !\ B. Flanden İtalyan elçisi ile görümlü Habeşistan Italyayt gene portesto etti Paris, 7 (A.A.) — Dış işleri bakanı B. Flanden, milletler cemiyetinin İtalya ve Habeşistan'a yaptığı başvurma ' .k-kında İtalya'nın vaziyetini anlamak için dün italyan büyük elçisi ile bir görü*, me yapmıştır. İtalyan bakanlar kurulu ancak bugün Roma'da toplanabilecektir. Elçinin B. Flandcn'e hiç bir kesin söz söylemediği tahmin edilmektedir. Diğeı taraftan ileri sürülen bir tahmine göre B. Flanden, italya'nın menfi bir va*iyet alması takdirinde, hiç bir kı-yıd sürmeyerek sulh görüşmelerine hazır bulunduğunu söyliyen habeş imparatorunun bu hareketini kaydeden o tizi devletlerin görüsüne katılacaktır. Adisababa'ya gelen telgraflara göre, i-talyan - habeş harbinin en çetin ve kanlt çarpışması şimdi Tembien'de olmakta dır. İtalyanlar ve habeşler uğra -dıkları zarar -lara zerre ka • dar değer ver -ıneksizİn can hevliyle çarpışmaktadırlar. Her İki tarafta binlerce ölü var -dır. Şimdi kuru olan Takazza nehrinin yatağı cesedlerle do ¦ ludur. Ne italyanlar, ne de habeşler, bu derece şiddetle harb etmeğe devam ede yeceklerinden, bu çetin muharebede gi tarafın galib geleceği yakında a-' bulunacaktır. Gerek imparator, gerek mareşal Ba-doğlio bütün ihtiyat kuvvetlerini bu muharebeye yollamıştır Her iki kuvvetin müsavi olduğu tahmin edilmektedir. Hâlâ dövüşen Has Seyum Londra, 7 TA.A.) — Royter ajan*ı bildiriyor: Eritre kaynağından haber verildiği ne göre, bazı italyan müfrezeleri Aşangı gölü istikametinde ilerlemektedir. Diğ.» taraftan, habeş kaynağından gelen h.- berlere göre. şimalde başlamış olan pışmalar devam etmektedir. Bir İtalyan tayyaresinin Adisabab.-üzerinde yapmış olduğu uçuştan sonr. bu şehrin yakında bombardıman edilm • sinden korkulmaktadır. Royter ajansının babeş payıtahtındr ki muhabirinin bir telgarfına göre, ha beş otoriteleri, bütün kadın, ihtiyar ve çocukların yarın şafaktan itibaren şeh' tahliyt temeğe hazır bulunmalarını em ¦ etmiştir. İtalyan tayyareleri, Cibuti demiryol» mıntakasında büyük bir faaliyet göster inektedirler. Altı büyük harb tayyareciden mürakkeb bi talypn hava filotil'ası dün Cibuti demiryolu üzerinde uçar (Sonu 3. üncü sayfada) tizlerini yapmıştık [1]. Dilimizde "tek kelime" halinde bulunan bu zamirlerden başka, bir de "ek" halinde herhangi bir kelimeye yapışan zamirler de vardır ki bunlara "ek - zamir" ler di- ebiliriz. , Türk dilinde bu "ek - zamir"-ıer, kelimedeki fonksiyonlarına öre, deskriptif gramer bakımın-'an, iki kısma ayrılmaktadır: 1. — Mülkiyet veya izafet anılan ek - zamirler; 2. — Fıı7 sonlarına gelerek şahı* anlatan ek - zamirler. Bu iki kısmı, ayrı ayrı. kısaca özden geçirelim: . (Sonu 2. inci sayfada) Güneş Altayı 7 - 1 Fener Çankayayı 3-0 Yendi. Yazısı 3. üncü sayfamızda [1] "Ulus" un 8 - 11. XII. 1935 tarihli sayıları ile 26-31. I 1936 tarihli sayılarına bakınız. Koman tefrikamız Fransız romancısı JacutİÇS ( Jı;mlmııır . ¥n Epithalame "Evliliğin hikâyesi" ismindeki büyük eserini Evlilik ve ötesi adıyla liirkı;«v «vvirdîk, B"«»ün başlıyan bu romanı ve onu serisimizdeki nebebleri anlatan Tl il M TESADÜFLER başlıklı yazımız» dördüncü sayfamızda okuyunuz. SAYFA i ULUS 8MAI . «n - SiyOMM Hitler ve Barış Üçüncü Reich'i kuran ve bunun mukadderatına hâkim olan Hitler, kendi Reichstag'ını toplıyarak Almanyanın dışpolitikadaki görüşünü, görünürde kendi adamlarına fakat hakikatte bütün dünyaya ilân etmiş bulunuyor. Avrupanın bugünkü durumu zaten, Hitler'in iktidarı ele almasıyla başlar. Eğer Hitler ve nasyonal -sosyalizm, iktidara gelmemiş ve dışarı doğru bütün gücünü Versailles barışının tahribine tahsis etmemiş ol-eıydı. Avrupanın her tarafından tehlike çanlarının sesi duyulmaz ve Sovyet Rusya. Avrupanın imdadına ça-ğınlmazdı. Bundan başka, Milletler cemiye-ti'ne birdenbire en mühim roller verilerek. İtalya ile Habeşistan, cemiyet karşısında, ikİ müsavi davacı muamelesi görmezdi. Ve nihayet, "covenant" in sank-syonlar müeyyidesi harekete getirilerek: "Kim olursa olsun, barısı bozm. ğa kalkışanın sonu işte bu olacaktır!" Denmezdi. Bütün bunlar, üçüncü Reich'in zuhuru üzerine alınmış ve alınmakta olan tedbirlerdir. Ki, bunlara, bugün, bir de svoyet - fransız pakü'nm ilâvesi düşünülmektedir, ingiltere ile Sovyet Rusya arasında bir anlaşma yapıldığı ve bu anlaşmanın hem Avrupa hem de uzakdoğu işlerine şamil olduğu ise, söylenmektedir. Üçüncü Reich, bütün bu hareketleri, kendisinin tecridi demek olduğunu her ne kadar fırsat düştükçe i-leri sürdü ise de cevap olarak dendi ki: — Bu hareketler hiç bir devleti tecrid etmek için değildir. Bu hareketlerin yegâne gayesi, barışa düşman olan zihniyetin tecrididir! İste bu cevap üzerine. Almanya, harekete gelerek ve açık konuşacak, barış programım ortaya koymak ve bu programdaki açıklık ve samimiyet ile. "barışa düşman olan zihniyet" in Almanyada aranmaması lâzım geldiğini ispat etmeli idi. Almanya, Hitler'İn ağzından S-sefer, filvaki açık konuşmuştur. Fakat, barışçı olduğunu, acaba ispat edebilmiş midir? Hitler'in son derece mühim olan beyanatını bir gözden geçirelim. Bu beyanatı üç parçaya ayırabiliriz: • Batı Avrupasmda banş. 2. Doğu Avrupasmda barış. 3. Milletler cemiyeti'ne dönüşün şartları. Batı Avrupasının barış şartlan, her bitaraf düşünen adam yahud devlet için tamamdır. Almanyanın hak beraberliği tanınmak şartiyle, Almanya, hududla-rın karşılıklı olarak askerlikten tecridine hazırdır (Belçika ve Fransa ile). Keza, Fransa ve Belçika ile 25 sene sürecek bir saldırışmama paktı imzalamağa da hazırdır. İngiltere ile 1-talyayı, bu pakta, garant devletler olarak katılmrya, Felemenk'i de, e-ğer diğerleri de isterlerse, doğrudan doğruya katılmrya davet etmektedir. Bundan başka da, batı Avrupasmda, anî hava hücumlarına karşı, hava paktı yapmağa amadedir. Batı Avrupasındaki barış ve barış garantisi için, söylenecek söz kaldı mı? Doğudaki barışa gelince, burada "Almanya ile hududu olan memleketler" diye bir tahdid vardır. Batıdaki kombinezonlara, İtalya ve ingiltere gibi Almanya ile hududlan olmayan devletlerin katılmasında bir mahzur olmak şöyle dursun bunların garant devletler olarak katılmalarına hattâ lüzum görülmektedir. Doğuda ise, Polonya ile olan anlaşma tamam olduğuna göre, Almanya İle hemhudud kalakala bir Lituanya kalmaktadır. Doğudaki barışın böyle minyatür bir Ölçüye indirilmesini, B. Hitler'in ¦¦¦Kİ,ıh hiç bir tehlike beklemediğine mi voksa doğuda barış meselesine yanaşmak istememesine m! îîamîet-meli? 3u noktaya, yazımızın sonunda döneceğiz. Üçüncü teklif milletler cemiyeti'ne dönmenin şartlarını ihtiva etmektedir. B. Hitler, Almanya için tam bir hukuk beraberliği ve alman devletinin hükümranlığı kendi hududla-ıı içinde tam olarak tanındığı takdirde, milletler cemiyeti'ne dönecektir. Yalnız, covenant'tan. Versailles barışını hatırlatan noktalar, çıkarılmalıdır. Gene bitaraf düşünenlere sorarsanız. Almanyanın bu şartlarında da göze çarpan bir aykırılık yoktur. Şu halde. Almanyanın açıkça söylediği nedir? Barışı, Avrupanın batısında tam olarak kabul etmesine ve bunun sistemini ve müeyyidelerini de ortaya koymasına göre, batı Avrupasına karşı gizli veya açık hiç bir kötü niyet beslemediğini anlatmak istiyor. Doğuda halbuki, ne garanti, ne sistem, ne de müeyyide teklif ediyor. Doğu Avrupasının bütün banş davasını. Lituanya ile iyi geçinmeğe hasrediyor. O da, Memel muhtariyetini genişletmek şartiyle. Ortaavrupaya gelince, buna dair bir tek söz yoktur. Almanyadan gelecek bir tehlikeye karşı tertibat almış olan devletlere (Fransa, ingiltere. Belçika), 25 sene için garantili bir banş teklif ediliyor, kendileri için tehlike olmadığını görsünler ve aldıktan tertibattan geri dönsünler diye. Gerçekten, bu memleketlerdeki kamoyun bir kısmı diyecektir ki: — Bizi tehdid etmediğine ve 25 sene için her türlü şartı kabul ettiğine göre, Avrupanm öteki bölümlerini müdafaa edecek biz mi kaldık? Fakat bunu kamoyun bir kısmı diyecektir. Otekİ kısım ise, — Banş, bîr "ya hep ya hiç" dir. Etyopya'da patlayan tüfekler bile Avrupayı biribirine kattı. Hiç doğu Avrupası yahud Ortaavrupa'da meydan alacak bir çarpışma, bizlere bulaşmaz olur mu? Bitaraf düşünenlere gelince, bizzat B. Hitler'in beyanatında Avrupa'nın üç ayrı bölgesine göre "barış,, a üç ayn tarif yapıldığı, bunların gözenden kaçamaz. Bu beyanat da, "Batı Avrupası barışı", gerçekten bir barıştır. "Doğu Avrupası barışı" banşrmsı bir barıştır. "Ortaavrupa banşı" ise, külliyen namevcuddur. Şu halde beklemek lâzımdır ki, ü-çüncü Reich'in barış telâkkisi, Avrupanın batısı için olduğu kadar diğer zavallı bölgeleri için de olgunlaşsm. Hiç bir millet ve devletin, "barış derken bunu, dilediği millet ve memleketlerle hukuk beraberliğine dayanan bir değer olarak fakat dilemediği millet ve memleketlere karşı da bağışlıyacağı bir ihsan ve atıfet olarak telâkki etmesine hakkı yoktur. "Barış", genç ve idealist memleketlerin nazarında, pazarlık mevzuu olacak bir tâviz değil, bir inan ve i-dealdir. "Banş" Avrupanm her noktası için bir ve aynıdır. Batıdaki bansın üçüncü Reich i-çin bile münakaşa götürmez bir realite olması, batıdaki devletlerin kuvvetli olmasından değil, Avrupadaki bütün milletlerin Avrupanm her noktasında "barış" i bölünmez bir vahdet haline getirmelerindendir. Nasıl "Batı Avrupası barışı" nin bu hale gelmesinde her avrupalı idealist milletin bir payı varsa, Avrupanın her noktasında "banş" i aynı hale yani münakaşa edilmez ve bölünmez bir vahdete kalbetmek de, '-atı devletlerinin tehahüdleri ve tarihî mesuliyetleri icabıdır. işte, bunun için, B. Hitler'in "U-çüncü Reich" namma yaptığı "barış ekspozesi" nî noksan telâkki etmek mecburiyetindeyiz. Burhan BELGE Recep Peker geliyor istanbul, (Telefonla) — C.H. P. Genel Sekreteri B. Recep Pe -ker bu aksam Ankaraya hareket etti ve istasyonda uğurlandı. Baytar Fakültesi Talebe Cemiyetinin dünkü müsameresi Baytar fakültesi talebe cemiyeti, dün, sömestr tatilleri içinde hazırladıkları müsamereyi, halkevi salonunda verdiler. Gündüz saat 14 de Ankara yüksek tahsil mek-tebleri talebeleri ile bir kısım ta -lebe velilerine verilen müsamere, gece birçok davetliler önünde, tekrar edildi. Program, müzik ve temsil olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Genç fakültetiler baştan sona kadar prog ramı büyük bir dikkat ve intizam -la tatbik ettiler. Gündüz ve gece müsamereye ayakta dinlenilen istiklâl marşiyle başlandı. Talebe den Hayri, davetlilere hoş geldiniz dedi ve toplantıdan beklenen faydaları anlattı. Müzik parçaları fakültelilerin müsamerelerinde en çok beğeni -len ve alkışlanan kısım oldu. Keman ve piyano soloları ve şan olarak altı parça çalındı. Resad, Sa -bahattin ve G. Ardıç bize Mozart' dan, Schubert'den, Puccİni ve Tschaikovsky'den parçalar dinlettiler. On dakika istirahatten sonra talebeden İhsan Aydının hazırladığı üç perdelik "inanmak" piyesini seyrettik. Göz alan bir dekor î- çinde canlı bir hayatı temsil eden kız ve erkek talebeler, rollerinde muvaffak oldular. Birsen rolünde M. özden, Kâhya rolünde Şükrü Budak, çok tabiî idiler. En son, halkevi, misafirlerine. Sovyet sporcularının geçen sonba haıda, Türkiye'yi ziyaretleri intihalarına jıid filmi posterdi. Bav Kenan m yorulmaz jaitçınasının güzel bir emeği olan ve seslendirilen bu filim, yalnız iki dost memleket sporcularının karşılaşmala -n hatıralarını taşımakla kalmadı. Filîmde güzel yurdumuzun birçok göz alıcı manzaralarını da doya doya sevretmek imkânını bulduk. "UIus„ un Dil Yazılan ÇKMBERLAYN DİYOR Ki: «En büyük hava kuvvetini kuracağız» (Bası 1. inci sayfada) Hükümet, müthiş bir kuvvet teşkil edecek olan bir hava filosu kurmaya karar vermiştir. Bu filonun kuvveti o kadar büyük olacaktır ki, har-ha girişmek istiyen herhangi bir ta -raf bunu yapmadan evel uzun zaman düşünmek zorunda kalacaktır. Biz, bir harbin vuku bulacağını tahmin etmiyor, ve bu harbin hiçbir zaman olmıyacağını ümid ediyoruz. Fakat, her ihtimale karsı hazır bulunmalıyız. Japonyanm Cindeki siyaseti Nankin, 7, (A.A.) — Dün itimatnamesini vermiş olan yeni Japon büyük elçisi B. Arita, bir gazeteci ile görüşmüş ve ezcümle şunları söylemiştir. " — Japon hükümetinin çin siyasası, bilhassa son Tokyo hadi -selerinden sonra, B. Hirota tara -fından çizilen yolu takibe devam etmektedir. Bununla beraber, Çine karşı daha şiddetli bir vaziyet ta -kınılması muhtemeldir. Japonya -nin başlıca dileği Mançuko'nun hukuk bakımından tanınmasıdır. Şimalî Çin'de henüz muallakta bulunan japon - çin meseleleri o mıntakaya mahsus olarak bir hal çaresi bulunması muhtemeldir. (Başı 1. inci sayfada) 1. — İzafet El; - Zamirleri; Bir süje veya objenin başka bir süje veya objeye ait olduğunu gösteren ve isimlerin sonuna yapışan ek - zamirlere Türk gramerlerinde "izafet zamirleri" adı verilir. Fransız gramerleri bunlara "mülkiyet zamirleri: pronoms pos-sessifs" adını verirler. Son (6) numaralı ek - zamir her iki takımda birdir ve sadece bir (i) - yani (iğ) - den ibarettir. Ondan önce bulunan (ler) - yani (el -- er) - elemanı zamir değil - eski gramer tabirince - cemi gösteren ektir. 2. — Fiil El; - Zamirleri; Fiil sıygalarında fiili yapan şahsa delâlet eden ve fiil sıygalarının sonuna yapışan ek - zamirlere Türk gramerlerinde "fiili zamirler" derler. Bunların iki türlüsü vardır: (1) Yalnız şahıs anlatan fiil ek - zamirleri; (2) Şahısla beraber ayrıca bir de "hüküm" manası anlatmağa yarıyan fiil ekleri I. Yalnız "şahıs" anlatan ek -zamirler - deskriptİf gramerde "şuhudi mazi" ve "temenni - yahut - basit şart" adlarını alan -"düz sıygalar" da görünür- Bunları görmek İçin, meselâ "gel" fiilinin bu iki sıygasının şahıslara göre tasriflerini yazalım: /. " - di" H düz sıyga: Şahıslar: (I) (2) (3) Müfret: geldim geldin geldi Cemi geldik geldiniz geldiler //. " - se" li rfüz sıyga: Mulret: gelsem gelsen gelse Cemi gelsek gelseniz gelseler Türkçede de mülkiyet ve izafet anlamlarına gelen ve kelimenin sonuna vapışan. bu ele - zamirlerin neden ıbnrrt olduğunu görmek için şu misalleri gözden geçirelim: .' F.v ; R- im. evin, evi , Evimiz, eviniz, evlen* II. Kapı: Kapım. kapın kapısı Kapımız, kapınız, kapılan Bu iki örnekten birincisi kon-sonla, ikincisi vokalle biten birer kelime üzerinde yapılmıştır. Kelimelere yapışan ek - zamirler şöyle görünür: (I) (2) (3) (4) (S) (6) I. in, i; İmiz. iniz, (ler) i II. m, n, sî; miz. niz, (ler) i Burada görülen şu altı şekilden (1), (2) (4) ve (5) numaralılar biribirinin hemen hemen aynıdır. Yalnız I. inci takımda bunların basında birer (i) vokali olduğu halde, II. inci takımda - kelimenin sonundaki vokalle kaynaşarak -bu (i) ler görünmemektedir. "Güneş - Dil" teorisi "yalnız bir vokal ve yahut yalnız bir konson ne kök, ne de ek olamaz" düsturunu koyduğundan bu vokal düşmesinin bir ehemmiyeti de yoktur. (3) numaralı ek - zamir iki şekil cöstermektedir. Bunlardan biri ilk bakışta sadece bir (i) vokalden ibarettir; diğeri ise (si) şeklindedir. Bunlarda - sıygayı gösteren "- di" ve "- se" ekleri ile cemi gösteren "ler" eki hesaba katılmrya rak . (I ) yalnız şahıs gösteren ek - zamirler ile (II.) yukardaki mülkiyet ve izafet ek - zamirlerini altalta yazarak karşılaştıralım: (O (2) (3) (4) (S) (6) I. im in ik iniz (ler) II. im in i (si) imi* iniz (ler) i Görülüyor ki birinci şahsın müf- redî ile ikinci şahsın müfret ve cem'i her ikisinde de birdir. Yalnız birinci şahsın cem'înde bir "ik - imiz" benzemezliği vardır. Üçüncü şahısların fiile ait olanları tamamiyle ek - zamîrsiz olduğu halde isme ait olanlarına ayrı bir ek - zamir gelmektedir. II. Şahısla beraber ayrıca bir de hüküm anlatmağa yarıyan fiil ekleri, - deskrîptîf gramerde "nakli mazi, hâl, muzari, istikbal, vü-cubî, iltizamı sıygaları'' dîye anılan - "katışık stygalar" in tasrifle rinde görülür. Bu eklerde hüküm unsuru ile birlikte şahıs anlatan bir de ek-zamir bulunduğuna göre, bunları da analiz edebilmek üzere, gene "gel" fiilinin "katışık sıygaları", nin tasrifini gözden geçirelim: /. " - miş" li sıyga: Müfret gelmişim, gelmişsin, gelmiş Cemi gelmişiz, gelmişsiniz, gelmişler. II. " - yor" lu sıyga: Müfret geliyorum, geliyorsun, geliyor Cemi geliyoruz, geliyorsunuz, geliyorlar ///. " - r" li sıyga: Müfret gelirim. gelirsin. gelir Cemi geliriz. gelirsiniz, gelirler IV. " - ecek" li sıyga: Müfret geleceğim geleceksin gelecek Cemi geleceğiz geleceksiniz gelecekler V. " - meli" li sıyga: Müfret gelmeliyim gelmelisin gelmeli Cemi gelmeliyiz gelmelisiniz gelmeliler VI- " - e" li sıyga: Müfret geleyim gelesin gele Cemi gelelim gelesiniz geleler Şimdi bu altı sıygadaki ek - zamirleri sıralıyalım: Şahıslar (t) (2) (J) Müfret im - yim sin Cemi ız - yır - Hm siniz (iti) Şimdi yukarıki fiil sıygaları yerine bir isim veya bîr sıfat alarak onları da bu eklerle tasrif e-delim: /. insan: (O (2) (3) Müfret insanım insansın insandır Cemi İnsanız insansınız insandırlar //. Çalışkan: Müfret çalışkanım çalışkansın çalışkandır Cemi çalışkanız çalışkansınız çalışkandırlar IH. Katı. Müfret katıyım katısın katıdır Cemİ katıyız katısınır katıdırlar Görülüyor ki bunlara gelen - ve hem hüküm, hem şahıs gösteren ~ elci er de v ,u .. . ı. . - dır. Yalnız lal sıyşMtWs^mrr hiç pVsIt kalan uçuncu şahıslara birer (dir) eki gelmektedir. Bunu da fîil Sn/gala-.nın ha/ılar.nd» "gelmiştir, geliyordur, gelecektir, gelmelidir" şekillerinde kullanırız. Yalnız "- r" li ve "- e" li sıygalarda bu şekiller yoktur. Âna sıyga ekleri; Bu bahsi tamamlamak için Türkçede "fiil" anlatan kelimenin kendisinden ibaret olarak bütün sıygalara esas olan - ve deskriptif gramerde "emir sıygası" denilen - "ana sıyga" nin tasrifini de görmeliyiz: Ana sıyga: Şahıslar (1) (2) (3) N-üfret gel gelsin Cemi gelin - geliniz gelsinler Görülüyor ki bu sıygada bir defa birinci şahıs yoktur Çünkü bir adamın bir işi yapmak için kendi kendine emir vermesi tasavvur e-dilemez. İkinci şahsın müfredi fiilin kendi kelimesinden ibaret olduğundan bunda da ayrıca şahıs gösteren bir ek bulunmaz. Yalnız bunun cem'inde "in" veya "iniz" - yani "düz sıygalar" da ikinci şahsın müfredine ve cem'ine de» lâlet eden ek - zamirler - kullanılır. Üçüncü şahısta ise bütün fiil tasriflerinin bir istisnası olarak -"sın" eki gelir. "Güneş . Dil" teorisine göre yalnız konson veya yalnız vokal ek olamıyacağından - deskriptif gramerin ayırdığı (m - ım; milimiz; n - in; niz - iniz) elemanları birdir. Kezalik vokalle biten kelimelerden sonra katılan (yim, yiz) unsurlarının başındaki (y) lerle (si) nin başındaki (s) de birdir. Bunlar birleştirilince analiz edeceğimiz ek - zamirleri şöyle sayabiliriz: [I. Im; II. İn; III. Sin; IV. İğ; V İk; VI. İz; VII. imiz; VIII. Lim; IX. iniz; X. Siniz). Zamirlerin analizi bahsini tamamlamak üzere şimdi bu ek - zamirleri birer birer gözden geçireceğiz. I. N. DtLMEN ULUS M \1M 1936 PAZARI ESİ Som haberler üçüncü sayıf amizdadır. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5247 ADIMIZ. ANDIMIZDIR Heryerde 5 k Alman kuvvetleri Ren şehirlerine girdi Almanyada tezahürler yapıldı 'The American lllustrated News'un bir bölge ve Fransa ile Belçihanın şark liusbıtke BARIŞA DOĞRI F. R. ATAY Milletler cemiyeti âzasından I-talya ve Habeşistan devletleri, dün o*n üçler komitesinin bir uzlaşma yolu bulunmak hakkındaki tekli-lini kabul ettiler. Bu uzlaşma plânı, Habeşistanın fedakârlığı üstüne kurulacaktır. İtalya devleti de bütün Habeşistanı almamak feragatinde bulunacaktır. Habeşistan dünya barışına ve Cenevre idealine daha iyi hizmette bulunmak i-çin, diğer iki büyük komşusuna da belki birer parça toprak verecektir. Barış plânının, Milletler cemiyeti paktı ruhuna uygun olması i-çin, metin edebiyatı üzerinde büyük bir dikkatle çalışılacağına şüphe yoktur. Hakikat odur ki, bugünkü şartlar içinde, Milletler cemiyetinin de, İngilterenin de, Fransanın da Habeşistan ve Kalyanın da yapabilecekleri şey bundan ibaretti. Zecrî tedbirler tatbik olunmamış değildir; hattâ bu tedbirleri italyan mukavemetini büsbütün kıracak kadar zecrîleştirmek isti-yenler de olmuştur. Ancak daha ilk tedbir dalgaları, italyan kıyılarına varıncaya kadar, bazı kaya serpintilerine çarparak kuvvetten kesilmiş olduğu gibi, daha ilk günden hiç kimsenin harb tehlikesini göze almağa niyeti yoktu. , Laval Hor politikasının pek de boş olmadığı anlaşılıyor Fakat todbircilik heyecanının sükûn bulmasını ve kızgın hayallerin soğumasını beklemek lâzımdı. Sonra daha geniş ve korkunç tehlikelerin meydan aldığı da söylenebilir. (Sonu 2. inci sayfada) krokisi: Ren'deki askerlik dışı edilmiş sınırlarında yaptıkları tahkimat Berlin, 8 (A.A.) — Dün Berlin'de heyecanlı tezahürler yapılmıştır. Başbakanlık bİnaıı ününde muazzam bir kalabalık toplanmış "Vaht am Rayn" marşını söylemiştir. Berlin. 8 (A.A.) — Kalsruheden haber verildiğine göre, 13 üncü piyade alayının 6. ıncı taburu, albay Knörzer-in kumandası altında dün saat 15.30 da Kalsruhe'ye gelmiş ve halkın alkışlar: arasında şehrin sokaklarından geçmiştir. Bir piyade alayı Koblenz'e girmiş vc heyecanlı alkışlar arasında şehirde dolaşarak hususi olarak hazırlanmış barakalara gitmiştir. Dün Öğleden sonra general von Kti-gelin kumandasındaki hava kuvvetlerinden müfrezeler Kolonya şehrine girmişlerdir. Sokaklarda büyük bir kalabalık vardı. "Feldgrau" üniformalarının bu YUGOSLAVYA'DA SİYASAL pırım: B. Stoyadinovî; yeni kabineyi kurdu Belgrad, _ 8 (A.A.) — B. I Stoyadinovî*; yeni kabineyi kurmuştur. Bu kabinede bütün eski bakanlar dahildir. Yalnız, harb v e deniz bakam general Jivko -viçin yerine bü- B- Stoyadinoviç yük kurmay reisi general Mariç tayin edilmiştir. Adliye bakanı B. Mı kulin'İn yeri açık kalmıştır. Çiftçi partisi şefi B. Corcoviç kabineye memur bakan tavin edilmiştir. W B. Hillerin son kararı her tarafta heyecan uyandırdı ilk görünüşü bir alıkş tufaniyle karşılanmıştır. Hava kuvvetlerinin arkasından tayyare, topçu müfrezeleri, mitral-yozler ve tanklar geliyordu. Ağır topçu müfrezelerinin bugün gelmesi bekleniyor. Berlin, 8 (A.A.) — Düsseldorf vc Ren üzerinde bir tayyare filotilası uçuş yapmıştır. Tayyareler biraz sonra karaya inmişler ve mürettebat şehrin sokaklarında dolaşmışUr. Münster'den piyade müfrezeleri gelmiştir. Bugün kıtaların gelmesi bekleniyor. Saat 16 da Eks-la-şapel'e iki piyade bölüğü girmiş, talebe tarafından alkışlarla karşılanmıştır. Frankfurt-ammayna bir subay grupu girmiştir. Kıtalar bugün bekleniyor. Almanyanın, Rcn'in Versay and. tasması gereğince askerlik dışı edil miş olan bölgesine yeniden askerî kıtalar göndermeğe harar vermesi ve sovyet - fransız paktının Fransaca tasdiki dolayısiyle de bu paktın Lokarno andlaşmasına aykırı olduğunu ilen sürerek kendini bu andlaşma ile mu-kayyed görmemesi, bütün Avrupada hüyük hir heyecan doğurmuştur: I »aıısada I rantız Hakanlar kurulunun kararı: Paris. 8 (A.A.) — Bakanlar kurulu şu kararları vermiştir; 1. — Alman muhtarasınt kabulü imkânsız telâkki etmek (Sonu 3. üncü sayfada) MİLLETLER CEMİYETİNDE K onseyin pe rşem I e günü toplanması muhtemel Cenevre, 8 (A. A.) — Milletler cemiyeti konseyinin perşembe günü toplanması ihtimali vardır. Konseyin Lokarno andlaşmasını imza edenlerin isteği üzerine, askerlik dışı edilmiş Ren bölgesinden Alman kıtalarının geri çektirilmesini istiyeceği sanılıyor. Lokarno paktını imza etmiş olan devletler, bazı lüzumlu emniyet tedbirleri müstesna (Sonu 3. tincü sayfada) Bugün İç sayfalarımızda okuyunuz: /kinci sayfada: Düşünüşler - İç haberler Üçüncü sayfada: Dış haberler. Dördüncü sayfada: Kitaplar ve kütüpaneler - Yabancı gazetelerde o-kuduklarımız - "Ankara" tefrikamız. Beşinci sayfada: B. Hitler'in Rayhştag'da-ki nutkunun son kısmı -"Evlilik ve ötesi" tefrikamız. Altıncı sayfada: Spor haberleri - "Topye-yekûn harb" tefrikamız. Ras Mulusretta öldü Bombardıman korkusuyla boşaltılan Vl isal »aha da ölüm sükûnu var Adisababa, 8 (A.A.) — S ü * Bakanı Ras Mulugetta kısa bir hastalıktan sonra ölmüştür. , Paris, 8 (A. A.) — Havas ajans, muhabirinden: Halkın bombardıman korkusu i I e dağılması neticesi olarak şehir bir ölüm sükûnetine bü -rünmüştür. Dün saat 22 de şehrin sokaklarında tellâllar dolaşarak saraydan verilen şu emri ilân etmişelrdir: "Bir hava hücumu ihtimalini karşılamak üzere, yarın saat 6 dan itibaren halk şehri tahliye edecektir." Bütün gece, şehri terkeden otomobiller, kamyonlar, beygirler ve katırların Mareşal Badoğliyo Amba Alagiye karşı yapılan hücumlarda tarassud mevkiinde sürekli bir gidiş gelişi yüzünden şehirde cehennemi bir gürültü hüküm sürmüştür. Şafaktan itibaren, içlerinde bir çok yabancı bulunan halkın yansı lorlara çıkmıştır. Mağazalar kapalı kalmıştır. İmparator sarayı boştu. Tayyareleri» benzin depoları boşaltılmış, sokaklar hemen hemen yalnız itfaiye, uzun kılıçlar-(Sonu 3. üncü sayfada) "Ulus,, un Dil Yazıları Güneş-Dil Teorisine göre Türk dilindeki Ek - Zamirlerin analizi II İM ''Güneş - Dil" teorisine göre bu ek - zamiri iki türlü analiz etmek mümkündür. Bunlardan biri, dilin bugünkü haline ve bizim lehçemize göre bu "im" i düz ve basit bir ek gibi alarak yapılan en kolay bir analizdir: Malûm olduğu üzere "M" ve o-nun kategorisinden olan "b, v, p, f" konsonlariyle "v = ğ" olduğundan dolayı bunların yerine geçebilen "ğ, y, g, k, h" konsonları, doğrudan doğruya "ego" yu, yani ana kök mefhumunun süje veya objesini ifade ederler. Bu halde "im" ekini basit bir ek olarak sonuna yapıştığı kelimenin "ego" ya ait ve ona bağlı olduğunu anlatır bir ek diye alabiliriz. Bu halde "im" ekinin analizi, bağlı olduğu kelimenin etimolojik analizi içinde yapılmak lâzım-gelir. Meselâ "evim" ve "geldim" ke- limelerinin etimolojik şekillerinde bu "im" in manası şöyle tespit o-lunur. (1) (2) (3) I. Evim: (eğ + ev -f- im) (1) Eğ: ana köktür. "Güneş" -ten çıkan manalar arasında "hararet" ve "ateş" manalarına gelir. (2) Ev: Ana kök anlamını kendinde tecelli ve temessül ettiren elemandır. (Eğ ¦+- ey = ev): Ateş ve hararetin tecelli ettiği yerin adıdır. İlkel insanın içine sığınıp ısındığı yer anlamından bugünkü manasına şümul peyda etmiştir. (3) İm: Yukarıki (ev) mefhumuna temellük eden süjeyi gösterir. Bu süje (ego) nun kendisini gösteren mıntakada bulunduğundan söz soylu c-ıııu kendisi olduğu anlaşılır. (1) (2) (3) (4) 11. Geldim: (eg -+- el + ed -f- im) (t) Eg: Ana kök yerine geçe-(Sayfayı çeviriniz) Bilhassa bayramda güneşli ve güzel geçe havalaı dün sabahleyin bulutla m§ ve öğleden sonra epi "Süren bir yağmu- vağmıştır. Resmimiz dün yağmu. allında Anafartalar caddesin d.— •—e -- - «»"*'• •iv/tr. şayka 2 ULUS 9 MAKT 1!?36 PA2j. Düş ii ntişler Kolay edebiyatçılık Bazan güzlerimizi biraz geriye doğru çevirince, biz de. her şey gibi, edebiyatçılığın da bir zamanlar ne kadar kolay bir iş telâkki edilmiş olduğunu görerek hayret etmekten kendimizi alamiyoruz. Eski kıymet Ölçüleri kökünden sarsılmış, yerine henüz yenileri konulamamış bir zaman parçasının, nereye sar ılı nacağı bilinmİyen şaşkınlığı içinde, bir çok şeyler gibi. şöhretler de alabildiğine yağma edilmiştir. Bir yabancı dile sahib olmak vasıtası! e sınıflarını klâsik bir kültür-rün sağlam temeli üzerine inşa etmek lüzumunu bile anlamamış bazı ietidadlılann, kendilerinden önceki nesillerin edebî miraslarından çıkarabildikleri materyellerle ve ilk gençliklerinin umutlu hrzı ile ortaya koydukları nice dayanıksız ve köksüz eserler, sahiblerine bir müddet için şöhret kapılarını açmrya kâfi gelmiştir. Ve ellerine nasılsa geçirivermiş o-lan bu şöhret hırkasını sırtlayınca, adlarını ebediyetin defterine yazdırmış olduklarına inanan sanati, pek çabuk elde edilmiş bu şöhret kadar kolay sananlardan çoğu, geçici muvaffakiyetlerinin üzerine yaslanarak artık derin ve deliksiz uykularına yatmakta bîr mahzur görmediler. Kakat burahat ve mes'ud uykudan uyanarak etraflarına bakmak İs- tedikleri gün, adlarının sihirli listeden silinmiş olduğunu görerek önce şaştılar, sonra kızdılar ve ardından yaygara başladı. Evvelce verilmiş bütün kıymet hükümlerini bugün elimizde bulunan mihenge vurarak yeniden gözden geçirmenin sırası gelmiştir. Bunu, her şeyden önce. gençlere, edebiyatın ne kadar çerin, güç ve şakaya çelmez bir meslek olduğunu anlatmak ve ona örnek olarak yalancı değil hakikî şöhretleri göstermek i-çin yapmalıyız. Artık anlaşılmalıdır ki gençlikte çırpış tın İmiş bir kaç derme çatma eserle sanal alanında kendine bir yer yapmak devri tarihe karışmıştır; ve hiç okumadan, meşgul olmadan, cereyanları takib etmeden, derin bir uyku arasında sayıklama kabilinden edebiyat hakkında fikirler ileri sürenler, kendilerine ya güldürür, ya açındırırlar. Yeni hükümlerimizi, her şeye temel tanıdığımız kültür düzencinden geçirerek, insafsızca verelim. Ta ki. sana tin yalçın kayalarına tırmanmaya hazırlanan genç bölükler, ne kadar çetin bir işe giriştiklerini iyice anlıyarak. kendilerini önceden ona göre hazırlasınlar. Kolay edebiyat devri kapandı. Yeni dağıtılacak kıymetler için imtihan Çok sıkı olacaktır. YAŞAR NABİ rek onun anlamını kendinde te-messül ettiren birinci derece prensipal köktür. "Hareket" anlamma gelir. (2) Et: Kök anlamının mutlak ve gayrimuayyen bir şümule malik olduğunu gösterir. (Eğ el = gel) alelıtlak bir hareket demek olur. (3) Ed: Yapıcılık, yaptırıcılık, yapılmış olmaklrk anlamiyle mefhuma dâhil olur. "Gelmek" işinin yapılmış olduğunu gösterir. (4) İm: Gelmek işinin yapılışına temellük eden, yani bu İşi yapan süjeyi gösterir, ki (ego) mıntıkasında bulunuşundan yine söz soylryenin kendisi olduğu anlaşılmaktadır. im - Men Şimdi bir de bu "im" ekinin dildeki asıl kaynağını aramağa çalışalım: Doğrudan doğruya sözü soyli-yen kimsenin adı yerine geçen zamir "ben" dir. Bu "ben" birçok Türk lehçelerinde "men" diye de telâffuz olunur. Dillerdeki eklerin hep tam ma-n nalı birer kelimenin aşınarak kü-çülmesinden doğduğu artık dilci-r ler arasında bir "mütearife" hük-„ m ündedir. Bu hale göre şu "im" t( ekinin bu "men" sözünden aşın- V ma olduğuna şüphe yoktur. Bu noktayı şöyle izah edebili-eı riz: İt, (Ev -; im) demek, (ev -f men) 2 demektir. Yani burada ayrı ayrı çı iki mefhum vardır: birisi hariçte n bir obje olan (ev), öteki içimizde V kendi benliğimizi anlatan (ben) v« veya f men) dir. (Ev) in (men) e V( ait, onun malı olduğunu anlatmak U üzere bu iki kelime biribirine bağ-m lanmıştır. Bu hale göre (evim) ke-yi limesi şöyle iki mürekkep kelimelik nin birleşmişi olmak lâzım gelir: (1) (2) (3) (4) (5) I. (eğ 4- ev II. + eğ + em -f en) En sondaki (en) elemanı da id - saha manasının burada lüzumu olmadığına göre - (eğ) yerini tut-ı lı muştur. Şu halde (evim) in tam ki| etimolojik şekli: d°, O) (2) (3) (4) (S) t0, (eğ + ev -f eğ + em -f eğ) p., olur. H Baştaki ana kök kendisini te-'messül ettiren elemanla ve orta- ^r da ki (3) numaralı (eğ) süjeyi igösteren elemanla kaynaşarak ve K »ondaki (eğ) de düşerek kelime son morfolojik ve fonetik şeklini alır: Evim. Demek oluyor ki analizin en son haddinde (im men) olarak ekin doğrudan doğruya manalı kelime şekli elde edilmektedir. Eski eserlerde "gelirim" yerine "gelirmen" gibi sözler çoktur. Afeı»/âna'nın: Hem men deyiş bil irmen Hem men kopuz çalarmen mısraında bu şekilleri görüyoruz. Mon Not: 1. — Ek - zamirin aslı böylece (men) şahıs zamiri olduğunun anlaşılması, fransızca mülkiyet zamiri olan (mon) un da başka bir şey olmadığını göstermektedir. Bu kelime ile "me" ve "moi" sözleri hakkında "Dictionnaire etymologİque de la langue fran-çaise" den şu satırları okuyalım: /. Mon. - eski fronsızcoda müf-ret olarak fail gösteren bir de "mes" şekli vardı ki hâlâ "messi-re" kelimesinde izi görülmektedir. Bunun cemi şekli daha orta çağlarda kaybolan "mi" idi. - lâtin-celeri "meus, meum, mea (fransızca müenneslerde yalnız bir şekil muhafaza ettiğinden meum'a mukabil olan meam kaybolmuştur, mei, meos, mea s" fır ki daha ilk zamanlarda aksanlarını kaybederek "mus. mum, ma, mi, mos, mas" şekillerini almışlardır." II. "Me, moî. - lâtince me, vokalinin uzunluğunu bir aksanla göstererek moi şeklîni de atmıştır, tatlyancast mi, Ispanyolcası ve eski prouansalcası me dir." Şu ifadeler, yalnız (men — mon) olduğunu ispat etmekle kal-mıyarak, bunların da asıl bir (meğ) den ibaret olduğunu göstermektedir. Bu da yukarıda ki a-nalizde (1) (2) (3) (eğ +- em + en) yerine (eğ + em + eğ) almamızın ne kadar yerinde olduğunu ispat eder. Not: 2. — Kars dilinde "evim" yerine "hanei men" ve 'kitabım" yerine "kitabı men" yollu terkipler kullanılır. Bu (men) kısaltılarak ve kelimeye bağlanarak doğrudan doğruya (- em) eki halini alır. "Kitabem == kitabım" ve "şinidem = işittim", "güftem = söyledim" sözlerinde olduğu gibi. Yukarıki (evim) analizinden anlaşılır ki Türk dilinde de ekleşmelerden önce (ev -f- men) diye HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: B. Şükrü Kaya geldi İstanbul, 8 — İç Bakanı B. Şükrü Kaya bugün Avrupadan döndü ve istasyonda karşılandı. Bakanın sıhhati çok iyidir. Tramvay kazası ve Çetin Kaya İstanbul, 8 — Bayındırlık bakanı Çetinkaya Şişhane yokuşundaki tramvay kazası ile yakından ilgilenmiş ve şirket komiserinden kaza hakkında malumat almıştır. Ticaret odasının toplantısı İstanbul, 8 — Ticaret odası idare meclisi salı günü toplanacak ve Devlet demiryolları ile Zahire borsası arasında bayram günleri vagonların boşaltılıp boşaltılmıyacağı hakkındaki anlaşmazlık hakkında karar verecektir. Deniz inşaatı mühendisliği İstanbul. 8 — Deniz yollarının inşaiye mühendisliği ve makine tahsili için Almanyaya göndereceği talebelerin müsabakası neticelendi. Kazanan 6 talebe vakında Almanyaya gidecektir. Yüksek deniz mektebinden birincilikle çıkan Adnan yine Deniz yollan idaresi tarafından kaptanlık sita-ji için Avrupaya gönderilecektir. Yabancı dil bilen gümrük memurları İstanbul. 8 — Yabancı dil bilen gümrük memurlarından bazılarının sitaj İçİn Avrupa gümrüklerine göndereceği söyleniyor. , Konservatuvar binası İstanbul, S — Şehzade başında yapılacak konservatuvarın temel atma merasime yetişti rilebi-lirse 23 nisanda yapılacak ve bina 29 birinci teşrine kadar bitirilecektir. Stadyom ve mezarlık istanbul, 8 — Yeni bahçe stad-yomu ile Zincirli kuyu mezarlığı için şehir büdcesine tahsisat konamamıştır. Eğer belediyeler bankasından para alınabilirse bu İki iş borçla basarılacaktır. r\ıtls bir mürekkep kelime şekli vardı. Sonradan bu (men) kaynaşarak (im) olmuştur. Farsçanın (men) i doğrudan doğruya Türkçe olduğu gibi, (em) in de (im) olduğu meydandadır. fi Not: 3. — Arapçada (im) anlamına olarak isimlerde (iğ) ek-zamiri kullanılmaktadır. (Evim = dâriğ), (kitabım — kitabîgj gibi. İsimlerdeki bu ek - zamir, Türkçe (men) in etimolojik aslı olan (em -f- eğ.) den birinci elemanı da kaldırarak yapılmıştır. Arap dilinde fiil tasriflerinde kullanılan birinci şahıs ek - zamirleri mazi sıygalarında (tü) ve müzari sıygalarında - baş tarafa getirilen - (e) şekillerindedir. (Keteptü = yazdım). (Ektübü — yazarım) gibi. Bu ikinci şekil - yanına konsonu konulunca - yine (eğ) olur. Mazi sıygalarındaki (tü) şekli ise, (üt — üğ) dür ki (üt) yapılmış omaklığı ve (ağ) süjeyi gösterir. Görülüyor ki arap dilindeki (eğ), (iğ) ve (üğ) ek - zamirleri de Türkçe ek - zamirin bir cüz'-ünden başka bir şey değildir. /. N. DİLMEN (ini VKRSİTKSİN de; Türkiye hakkında konferanslar Paris, 8 (A.A.) — Anadolu Ajansının özel aytan bildiriyor: Paris üniversitesinde geçen se ne açılan "Türklüğe ait araştırmalar merkezi" bu yıl için hazırladığı konferanslara başlamıştır. İlk konferans İstanbul fransız enstitüsünden B. Sossey tarafından ''Halk şiirleri,, mevzuu üzerinde 2 martta verilmiştir. Konferansçı bilhassa "mani ve türkü, koşma, destan, nefeslerini tetkik etmiş ve güzel numuneler göstermiştir. Aynı hatip türk halk edebiyatına ve halk tiyatrosuna dair iki kon ferans daha yapacaktır. Öteki konferanslara gelince. B. Vittek "Küçük Asyada Selçuk devrinin ana çizgileri,, ve Osmanlı tarihinde gaziler., mevzulu iki konferans, B. Deny: "15 ve 16 inci asırlarda türklere atfolunan fikirler,, ve türkçede ses ahenk kaidesi,, üzerine iki konferans, B. Gabriel "Doğu Anadolusunda arkeoloji bakımından seyahat,, ve Anrid - Diyarıbekir hakkında iki konferans, Fazıl Ahmet de "Türk inkilâbı ve Kâmalizm,, üzerinde iki konferans ve diion üniversitesinde profesör B. Şapü "Anado-lunun toprak teşekkülâtına dair,, bir konferans vereceklerdir. Bu yılın programı bu suretle 12 konferanstır. Ve Sorbon salonlarında muayyen tarihlerde verilecektir, hepsi mart içinde bitecektir. : Balâdaki konferans Balâ. 8 — Buraya gelen Mecdi Sayman mekteb binasında toplanan kazanın ileri gelenleri ile büyük bir kalabalık önünde dün öğleden sonra ve bu sabah inkılâp ve istiklâl mevzulu konferanslarını vermiştir. Konferansların muhtelif yerlerinde Atatürk'ün yeni Türki-yenin kurulmasındaki eşsiz rolleri zİkredilirken hefecanlı alkışlarla ulusal şefe olan bağlılık izhar olunmuştur. Romanya ve Bükreş radyolarında Türk gecesi Bükreş, 8 (A.A.) — Romanya ve Bükreş radyo istasyonları 10 mart akşamı için bir türk gecesi tertip etmişlerdir. Saat 21.15 de bağlıyacak olan bu programa göre Bükreş elçimiz Suphi Tanrıöver'in kısa bir söylevinden sonra Bükreş üniversitesi güzel sanatlar tarih profesörü Georg Operesko " Modern Türkiye-de güzel sanatlar,, adlı bir konferans verecek ve Türk gecesine iştirak etmekte olan sanatkârlar da şu parçaları çalacaklardır.: Bükreş konservatuvarı piyano profesörü B. Kilinesko Cemal Re-şidden "Bartın havası,, ile Aydın havasını. Bükreş operası soprano-sı Bayan Emilia Gutziano türk melodisi yle halk türkülerinden Ay şarkısını, B. Filinesko Kâzım Ne-cilden yaz hatırası ile köy, ve ulvî Cemalin de piyano için üç kompozisyonunu. Bugün İnkilâp dersi B. Hikmet Baur Tarafından Halkevinde saat 17\30 da verilecektir, i Siyasal bilgiler okulu talebeleri gittiler Perşembe günü, bayram tadillerini Ankarada geçirmek üzere şehrimize gelen siyasi bilgiler o-kulu talebelerinden mürekkep kafile dün aksam trenile İAtınbula dönmübler ve istasyonda yüksek tahsil mekteb talebeleri tarafından uğurlanmış!ardır. Misafirler cuma sabahı baytar ziraat ve orman fakültelerinin müzelerini ve öğleden sonra orman çiftliğini gezmişler ve gece şereflerine enstitüde verilen çayda bulunmuşlardır. Cumartesi öğleden evvel Yük sek Ziraat Enstitüsü ile yaptıkları voleybol maçını kazanmışlardır. Öğleden sonra baytar fakültesinin Halkevinde verdiği müsamereyi seyretmişlerdir. Dun sabah Ziraat enstitüsü ve Siyasal bilgiler okul talebeleri a-rasında yapılan pinpon maçını Y. Z. E. sü takımı kazanmıştır. S-por sülünümüzde yazdığımız futbol maçından sonra misafirlere bir çay daha verilmiş ve bu çaya yüksek Ziraat enstitüsü talebelerinden başka Hukuk fakültesi talebeleri de davet edilmişlerdir. Artvinin kurtuluşu Artvin, 8 (A.A.) — Bugün Artvinin ana vatana kavuştuğunun 15 inci yıl dönümü olmak do-layisiyle büyük tezahürat yapıl-mıştır. Bafrada yeni okullar a ç 11 a c a Bafra, 8 (A.A.) — Bafrada kültür alanında geniş bîr ralı^mn ' vardır. İsmet inönü ilk okulunun yapısı bitmek üzeredir. Bu yıl bir de orta okul açılacaktır. Bafrada orta okul olmamasından dolayı ilk tahsilini bitiren kaza gençleri çoğu orta tahsillerine devam ede-miyorlardı. Orta okulun açılacağı haberi bu yüzden büyük bir sevinç uyandırmıştır. Havalar müsait gittiğinden çiftçilerimiz tütünlüklerini tanzim etmiye ve fide dikmeye başlamışlardır. Uşakta balo Uşak, 8 (A.A.) — Gençler birliği sosyetesi eşsiz bir balo vererek 13 üncü yıldönümünü kutlamıştır. Başbetke BARIŞA DOCRU (Başı 1. inci sayfada) Asyada san Japonlar, Avrupada sarışın almanlar var. Akdeniz ingiliz emniyet yolu ise, bu yolun gitmekte olduğu emniyetin bizzat kendisi Asya denizlerindedir. 1-talya ordusu ise, Avrupada, lâtin emniyetinin hemen hemen yarısı demektir. Fransa, parlamentodan sovyet paktını geçirerek, ve İngiltere, ada tezgâhlarına 2 milyar türk liralık tayyare, kruvazör, destroyer ve saire ısmarlıyarak, italya ve Habeşistana barış teklifinde bulundular. Habeşistanın, Avrupa ve dünyanın daha sükûnlu ve Milletler cemiyeti âzalarının daha kuvvetli oldukları bir zamanda hücuma uğramamış olmasından, kendi istiklâli kadar Milletler cemiyeti otoritesinin de zarar görmüş olduğuna şüphe yoksa da, büyük azalar yakın zamanda emniyet mekanizmasının kusurlarını düzelteceklerini vâdetmektedir -ler. Afrika barışı olsa bile, galiba, ne Ad-.sababa. ne Cenevre, ne de Roma donanmıyacaktır. F. R. ATAY ULUS 10 MAKİ 1936 m ı Son haberler üçüncü saififatmzdadır. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5248 ADIMIZ, ANDIMIZDIR Herverde 5 RENİN İŞGALİ DOLAY İSİYLE B. SARO RADYODA BİR NUTUK VERDİ Fransız başbakanı diyor ki: , Strasburgu Alman topları altında bırakmağa niyetimiz oktur. Davamız haklı ve kuvvetlidir» Radyoda bir nutuk başbakanı B. Saro Paris, 9 (A.A.) — B Saro radyo İU verdiği nutukta demiştir ki: *'— Hükümet tehdid karşıtında beş • ğmuneğe azmetmiştir, loahhüdler tahkir edilmek suretiyle alman askerinin Rw kıyılarına yerleşmesi görüşmelere yele*.' Itaşbetke PAKiS l NIV l KS11'ESİNDE F. R. AT AY Devlet adamı olduğu kadar, büyük bir fikir adamı olarak tanıdığımız Mösyö Eryo son defa Tur kiye'ye geldiği vakit, Sorbon Üniversitesinde Türkiye tetkiklerine müstesna bir eheıniyet verdireceğini vadetti. Biz 1 ürkiye hakikatlerinin ancak garb memleketleri ile memleketimiz arasında kültür münasebetleri kurularak anlatılabileceği, ve garb âleminde asırlar-danberi süregelen yanlış ve kötü sabit • fikirlerin ancak böyle değişebileceği fikrinden ayrılmamı sızdır. Ne eskiliklerimizin, ne geriliklerimizin görülmesinden, ten-kid veya onlaria eğlenilmesinden heyecana kapılmayız. Fakat eski ve geri şark ı tasfiye ederek, bu asrın milli varlıklarından birine vücud vermeğe çalışan kemalizm hamlesi ve onun eserleri tanın-maksızın. yalnız, kusurlarımız, eksiklerimiz, yıkıklar ve çöküklerimiz üzerinde ısrar edilmesinden şikâyetçiyiz. Paris Üniversitesi, turMuğe dair araştırmalar merkezi ile bizi gerçekten hoşnud eden bir teşebbüste bulundu. Bu merkez geçen yıl iyi çalıştı. Bu sene de, geçenlerde türk nesircileri hakkında pek değerli bir antoloji neşreden B. Sossey'in bir konferansı ile faali-ytte geçmiştir. Memleketimizde çalışan veya dışardan Türkiye tarih ve coğrafyasını tetkik eden Iransjzlarla bir türk arkadaşımız mart içinde 12 konferans vereceklerdir. Bu konferanslar bir zamanki fransız edebiyatının türk pitoreski yerine, ilim, tarih ve şimdiki kur luluş hareketi bakımından tahlil olunan canlı ve hakikî Türkiye manzarasın, geçireceklerdir. Garl. tefekkür adamlar., kendi medeniyet alemleri içinde yeni bir kültür ve inşa müessesesine vucud vermeğe uğraşan kemalizmin, bir yan-dan ne kadar millî ise. bir yandan o kadar medeni ve enternasyonal olan hizmetini takdir etmelidirler. Şimdiki inaanlığın çektiği büyük ıstırab, millet seviyeleri ile mede- (Sonu 5. inci tayfada) B. Saro Hitlerin tekliflerini gözden geçirmiyeceğini, çünkü önce Almanya'nın, andlaşmaları kendi kendine feshetmek hususunda gösterdiği iki örneğin yeni teklifler için güven verici olmadığını, saniyen, Ren'in tekrar askeri İni sokulmasının, Fransa'yı anî bîr emrivaki karşısında bırakdığını söylemiş ve sözüne devam ederek demiştir ki: "— Bu usul yayıdığı takdirde Avru-pada artık sulh ve arsıulusal münasebet kalmaz. Vaziyeti iyiden iyiye gözden geçirdikten sonra, Lokarno fransız ve Belçika emniyte garantilerini muhafaza kararında olduğumuzu, fransız hükümeti adine bildiririm. Strasburg'u alman toplarının ateşi altında bırakmağa niyetimiz yoktur. Davamu hakü ve kuvvetlidir. O-nu müdafaa etmekle, kendi ahnyazıla-rımızla beraber Avrupa sulhunun esaslı unsurunu da müdafaa ettiğimize güvenimiz vardır. Fransız milleti bütün boş kavgaları bir tarafa atarak hükümetin tutumuna yardım hususunda birleşiktir ve birleşik kalacaktır. Alman hükümetinin cebir ve zora başvurmak için bugünü seçişi, fransız - sovyet paktının mecliste tasdik edildiği zamanı seçmiş olmak makffadiyle seçim mevsiminin fîlen .»ıılın olmalından dolayıdır. Alman hükümeti, siyasal partilerin, memlekette anlaşmazlıklar ve kargaşalıklar doğurması ihtimalini ve bunların lıusule getireceği havayı ve tesiri hesaplamıştır. Alman hükümetinin aldığı ani kararın hakiki manası iç kavgalarımızın sebeb olduğu milli karışıklıktır. Alman hükümeti bir kere daha unutuyor ki, tarihîmizin her güç devrinde, bütün anlaşmazlıklar milletin, istiklâlin ve emniyetin müdafaası için partilerin hemen birleşmesiyle ortadan kalkmıştır." Fransız gazeteleri ne diyorlar? Paris, 9 CA.A.) — Gazeteler. Saro-nun beyanatım tasvib ediyorlar. Jurnalde Senbris acele hareketlerden sakınılmadım tavsiye ediyor ve Almanyanın (Sonu 3. incJf sayfada) Lokarnoyu imza eden devletlerin DELEGELERİ Bl GÜN PARlSTE TOPLANIYORLAR Paris, 9 (A. A.) — Bakan -lar kurulunun toplantısı hak -kında tekrar a-lınan haberle ¦ re göre Lokar -noyu imza et -miş olan devletlerin görüş - Van Zeeland ve Italyayı da büyük elçi B. Cerruti temsil edeceklerdi r . B. Flan - B. Flanden meleri salı gü -nü fransız dış bakanlığında olacaktır. Ingilte . reyi B. Eden, Belçikayı Bay B. Van Zeeland B. Cerruti den 18 ler ko -mitesinc iştirak için Cenevreye çidemiyecek ve Fransayı bu komitede B. Bon-(Sonu 3. de) "Ulus,, un Dil Yazıları Güneş-Dil Teorisine «öre Türk dilindeki Ek - Zamirlerin analizi III İN ikinci şahsa delâlet eden bu (in) ek - zamiri de iki şekilde a-naliz edilebilir: /. — Basit ek olarak analizi: "Kelime mefhumunu söz söyliye-nin yakın muhitinde (yani karşısında) bulunana atfetmeyi gösteren bir ek" diye almaktan ibarettir. Bu takdirde meselâ: f/) (2) (ev | in) formülünde (ev) mefhumu, söz söylîyenin kendisine değil de o-nun pek yakınında bulunan süje-ye atfedilmiş ve en yakınındaki süje de bir f. - n) ekiyle gösle rifinîatir, deriz. /Yor; /. — Bu analiz şeklinde (in) ekinin fonksiyonları şöyle sayılabilir: (1) Bir ismin sonuna gelerek o-nun başka bir süje veya objeye sahip, yahut o süje veya objenin o isme ait olduğunu go lerir. (Evin divan, kitabın kabı) misallerinde olduğu gibi, ki (divar) ın (ev) e ve (kab) ın (kitab) a ait oldrgu gösterilmektedir. Bu şekilde (in) ekinin yapıştığı isim, bir vokalle bitiyorsa araya bir (n) aralık harfi daha girer: (Bahçenin kapısı, kapının kili ıl: gibi. Bu aralık harfi "Güneş - Dil" e-timolojisîvle şöyle izah olunur: Morfolojik şekilde vokalle bilen her kelimenin sonunda etimo loji bakımından bir (ğ) bulunur. Bu (ğ) kendisinden sonra gelen (n) nin tesiriyle (n) ye çevrilir. (Sonu 2. inci sayfada) C. H. P. Genyönkurulıınds» C.H.P. Genel Sekreterliğinden: C. H. P. Genyön kurulu bugün (dün) haftalık toplantısını yaptı. M MI TEKLİFLERİ İlaha kaimi cevabını Cenevreye IH lerdi g° Paris, 9 (A. A.) — Flanden'in dün akşam İtalyan büyük elçisi Cerruti ile olan görşmesine burada büyük bir ehemiyet verilmektedir. Flanden, İtalyan elçisine fransız hükümetinin Milletler cemiyetine gönderdiği muhtıranın muhteviyatını bildirmiş ve karşılık olarak Cerruti de Flanden'e kalyanın Habeşistanda sulhu kurma için 13 ler komitesi tarafından yapılan müracaatına cevabını tebliğ etmiştir. Resmî mahfiller Musolini'nin 13 ler komitesi tarafından yapılan teklifi hususî şartlar koşmaksrzm esas itibarile kabul etmiş olmasından çok hoşnut görünmektedir. Binaenaleyh (Sonu t. üncü sayfada) Fı hra: İnkılâb ve fikirler Hiç biri inkılâba ztd olduğu..a söylemiyen, hattâ hepsi kemalizm davasına hizmet etmek kasdi güden Türkiye neşriyatını bir a~aya toplayınız. Hukuk Fakültesi ile, diğer üniversite fakültelerinde o-kunan derslerle, lise ve orta meU-leb kitablarını da onların arası.-a karıştırınız. En geniş ve azgın liberalizmden, en dar komünizme kadar, biribirine ters, biribirine uzak, biribirine aykırı nazariyeler ve sistemler kargaşalığı karsısında kalacaksınız. Bu, karşılıklı bir tenkid ve araştırma hareketinden ileri gelse, onu sadece rejimin her 'ürlü fikir münakaşalarına müsaade ettiği manasına verebiliriz, 'akat, nastl ve niçin başladığını, nasıl ve nereye gittiğini bildiğimiz hır tek kurtuluş ve kalkınma davasına bütün tezadların mate-:'ildiğini görmek, iyi bir kontrol ve ayar cihazı olmamasından başka neye affolunabilir? Biz temel değiştiren devletin ve yeni bir medeniyet devrine giren mîlletin kurulusuna ve yuğruluşuna hizmet eden Kemalizm terbiyesi istiyoruz. Bizim için inanmtyarak ona inkâr edenler, tasdik ederek İnan-mıyanlardan daha az tehlikelidirler. * * Bu£Ün iç sayfalarımızda okuyunuz İkinci sayfada: Yarı siyasal - İç haberler. Üçüncü sayfada: Dış haberler - Son dakika. Dördüncü sayfada: Yabancı gazetelerde okuduklarımız - "Ankara" tefrikamız. Beşinci sayfada: Lokarno andlaşması nedir? - "Evlilik ve ötesi" tefrikamız. Altıncı sayfada: Çubuk barajı (resimli sayfa) - Topyekün harb" tefrikamız. ÇUBUK BARAJI Baraja on bir milyon metre mikan su toplandı--On iki metrelik bir asfalt yol yapılıyor - Su seviyesi y"" bir rakımını geçti Çubuk barajı-nin yapısı tama men bitmiştir Barajın içindeki su on bir milyon metre mi kâbını bulmuş tur. Bu mikdar sn 250 bin nüfusa günde 150 litre -lik su demektir. Su seviyesi 101 metreyi bulmuştur. Ayrıca şehir ile baraj arasında 12 metrt genişliğinde bir cadde yapılmak* radır. Baraja aid re simler ve haber lerte nisanda yapılmasına başla, nacak olan Gençlik parkı i nin ilk hazırlık* larına aid resim: lerİ altıncı savr, fr.mi7.da bula cakstniT. S4YFA R SAYFA 2 ULUS 10 MAKİ I'.j ) ur ı - Sı \ 4IS*W kritik ve otorite Mallılardadır ki Antoloji, edebiyat muhitimizde büyük gürültülere ve -ddetli l.ııı iMiıl.ua yol açmıştı. Hemen hemen nr kadar edibimiz varsa, silâhını çekerde. Antoloji hedefi üzerinde nişanı ılığını denemiş ve bütün mermilerini harcamıştı Ve bunu yaparken, unutmuştu ki, hedefin içinde, ya bizzat yi Emmen kendisi de vardır İşte bu münasebetle yazdığım bir makalede, hu hâdi«enın sebebini, e-debiyatımızda hır otorite'nİn mrvrud olmamalına yormuştum ( I ) Dostum Nurullah Atat. yazımı okumuş. Bazı noktalarına iülırâk ettiğini söyledikten sonra. "Otorite" derken, bunun, hangi takdirde pozitif ve yapıcı ve ne zaman ne«alıl ve yıkıcı olduğunu tedkık ediyor (2) I .delm .ıtımı/da "Otorite" lüzumundan bahsederken ve bunun sa-kihiyteh ve yapın bir "kritik'" demek olduğunu söylerken, hem "la criuqu-e" hem de "le ı ııtıque ' ı kast cdıyo-iu.iii. Nai'l kı. iyi bu "edebiyat" ayıu zamanda iyi "edib" demektir. NuıulUh Ata^. avrupalı milletlerin edebiyatları üzerinde müessir olmuş olan büyük kritikleri sayıyor: Fransada Boıleau Ingilterede Di. Jhoııson ile Pope Almanyada I.t-saing Ben. İngiliz kriliklerini tanımıyo-rum Fakat Bnileatı ile Lrssİng'i azçok tanırını. Bahsimiz bizim şimdiye kaderin edebiyatçılarımız etrafında döndüğüne güre. olmadığını tesbit ettiğim kritik. Lesaing yahud onun tenkidi kalibra .i; .1. Kir şey değildir Lessing. devir açıcı bir fikrî aksiyonun bayına geçmişti. Bu itibarla. Nurullah Ataç'm "rtat d'esprit" dediği, fikri ve felsefî bir cereyanı edebiyat ¦..,!¦,! hem "kodifye" hem de "edifye" ediyordu Bu çapta bir kritiğe, bugün, yalnız Türkiyede değil, bütün dünya hasret çekmektedir. F-debiyatımız. Tanzimat'tan beri. gerek ruh. gerek malzeme, gerek şekil bakrmından muasır batı edebiyatına uymak ve onun hususiyetli bir faslını teşkil etmek istemiştir Bunun ise. hem örnekleri, hem de şartları malûmdur. FdVb i yatçılarımız î-çin. örneklere göre iyi eser, kritiklerimiz için de, şartlara göre iyi kontrol, öyle büyük külfetlere lüzum gösterecek bir is değildir. Mesleki- (1) 28 şubat tarihti Ulumda "Edebiyatta Otorite" (2) Aksam. 7 mart I9J6 "Bir makale dolayıstle" nİn eri olmak, lırr İkî tarafın mensupları için kâfidir. F.ğer kritik derken, arkadaşım ve dostum Nurullah Ataç'ın dediği çapta adamları kast etseydim, yazıma giriş noktası olarak. Antoloji kavgası seçmezdim. Yazımda, demiştim ki: "Antolo-ji'ye hücum diye bir şey yoktur. Ede bayatlılarımız ve edebiyat nesillerimiz .ır.» ı .1.» hazin bir kavga vardır. ' O ¦.¦uınicrı bugüne kadar. Antoloji, büsbütün unutulmuş fakat şahıs ve nesil kavcası bir perde daha rirkinleşmiştir FdebıyAl "il'i ancak değerleri n yak üstünde tutan bir sahada, taafi-yrler. basarılar ile at başı gider. Zaman zaman yalnız, değer diye lüzumundan fazla muhafaza edilmiş bir değersizlik, "nakli yekûn" yaparken titi/leşen kritiğin gevreğine çarpar. I -debıv.ıt sahaMnda, herkes yazar. 1 lerkes. hes on ay parlar yahud beş on sene yasar. Fakat değerler, bir kaç neslin devreler içinde tasnif edilirler ve. ilk adımda anlaşılmamış bile olsalar, birer mücevher gibi milletin kültür hazinecine alınmaları saati mutlaka t a Ur Bizde ise. batı ölçüleri ile yürüyen rdebiytınıız, üstelik genç ve ham olduğundan, başlangıçta hiç de güç olmıyan "parlama" yi. büyük ustanın başına inen "nur telâkki itmek, esastır. Ve her neslin mensubu, "parlama" ya "nur" dedirmek için yanında yürüyenlere "rüşvet'" geçer yahud "peslemallık" adar. Öyle kî. bunlardan birine dokundunuz mu, bütün avurtlardan, edebî bîr müdafaa değil edep - dışı bir haykı-rışma ve nara atma baslar. Benini dostum Nurullah Atat «ibi kritik ol-mıyn kabiliyetli olan kimselerse. her fırsatta sinmeğe mecbur kalırlar. Çünkü "rütbe" ve "mansıb ' lan her neslin mensupları esasen birbirlerine dağıtmışlardır. Şu kritik lavn takınarak berat sız rütbelerle mansıb-lann menşeini araştıran "herif" e de ne oluyor) 1 Kaldı kı. o "herif in ne dostu ne de nesli vardır "Herif" tek basmadır ve "abalı" dır. Tıpkı az çok kusurları olan ve kusurları olmasa zaten bu memlekette gayri tabiî bir hâ-d'se kalması icap eden Antoloji gibi. İşte ben. kritik derken ve kritik'te oturite olmasını isterken bunları düşünmüş ve bunları yazmıştım. Çok sevdiğim ve çok takdir ettiğim dostum Nurullah Atac'ı bilmem tatmin edebildim mi) BURHAN BELGE HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI. tgtanbııl büdcesı İstanbul, 9 — İstanbul umumi meclisi İm - unkıı toplantısında vilayet varidatının çeçen yıldan 232 bin lira faz. lası ile 3.603.628 lira olarak kabul etmiştir. Eroin kaçakçıları mahkûm oldu İstanbul, 9 — Eroin kaçakçılığından suçlu olarak 7 incİ ihitsas mahke. .... -m. verilen »ivil taharri komiseri Refet bir buçuk yıl hapse, bir buçuk yıl âmme hizmetlerinden mahrumi. yete, 250 lira para cezasma, suç arkadaşı Yahya da 14 ay hapse mahkûm oldular. Şirketi Hayriyenin vapur projesi İstanbul, 9 — Şirketi Hayriyenin Hasköy fabrikasında gemi yapmak ¦• cin hazırladığı projeler tetkik «dili-yor. Projeleri Ekonomi bakanlığı tas-vib ederse inşaata derhal başlanacaktır. İnhisarlar sergisi İstanbul, 9 — İnhisarlar senet direktörlüğü Ömer Abid hanında daimi bir sergi açacaktır. Habeşıstaııa giden afyonlar İstanbul, 9 - Habeşıstana afyon kaçırıldığı hakkında yapılan neşriyatın aslı sudur: Bundan İki yıl Önce Habeşistan.! fondcrılmck uzefce inhisar idaresinden 5 büyük --rvJiK afyon alınmış ve 1 afyonlar hudud haricine çıkarıldıktan sonra başka bir memlekete gönderilmiştir. Meselede inhisar idaresinin hiç bir türlü alâkası ve kaybı yoktur. Tramvay faciası tahkikatı İstanbul, 9 — Şişhane yokuşunda ki tramvay faciası hakkında hazırlanan ehlivukuf raporuna göre müddeiumumîlik suçluları tevkif etmiştir. "Ulus,, un Dil Yazıları (2) ig) ' Boa* 1. inci aaytada) Meselâ (hapı) sözü etimolojik aslında : d) (2) (3) (ak ap • iğ) dır. Buna: (4) -r- m eki de getirilince (Akaptğın) tela ı (uzu, fonetik düzeltmeye uğrı-yarak (Kaptntn) olur. (2) Bir ismin veya düz fiil sıygasının sonuna gelerek onun ikinci şahsını teşkil eder. Yani o ismin delâlet ettiği süje veya objenin söz söyliyenin karşısındaki şahsa ait clduğunu, yahut o fiili yapanın bu şahıs olduğunu anlatır. "Kitabın, evin, geldin, söyledin" sözlerinde olduğu gibi ki bu "kitap" veya "ev" yakınımızdaki şahsın malı olduğunu, yahut '"gelmek" ve "söylemek" işlerini bu şahsın yaptığını anlatır. (3) Deskriptif gramerlerde "e-mır sıygası" denilen ''ana sıyga"-ntn ikinci şahsına katılarak bir işi yapmasını istediğimiz şahsın, yalnız olmadığını, yakın muhitndeki-lerle birlikte bulunduğunu anlatır. "Yarın bizim eve gelin" gibi ki "gelecek" olanların, biri hitap ettiğimiz asıl süje olmak ve diğerleri onun yakın muhitinde bulun mak uıerc birden fazlalığım anlatır. İÜ Ek Not: 2. -- Bütün bu fonksiyonlarda (in) ekinin konsonu (nğ) mürekkep konsonudur. Bunun için (in) yerine doğrudan doğruya (ig) de alabiliriz. Farsça fiillerin ikinci mufret şahısları sonuna gelen (iğ) de bundan başka bir şey değildir. Malûm olduğu üzere Farsçada ikinci müfret şahıslar: "Şinidî — işittin", "güftî - söyledin" şeklindedir. Sona gelen bu "i" ler, Türkçe (in) ekinin en es ki şekli olan (iv.) in aynıdır. Arapçada bu (iğ) in konsonu sertleşerek (k) şeklini almıştır. "Dâre/r — evin", "kitabeJr kitabın" gibi. Sonradan müzekker ve müen-nes tefriki için bu ek' in sonuna "eğ" veya "ig" getirilmesi âdet olmuştur: "dârekeğ" ve "dârekiğ" şekillerinden her ikisi de "evin" demektir; fakat birincide muhatap erkek, ikinci de kadındır. Bu (eğ) ve (iğ) ler de (k) leşmiş o-lan (ğ) nin tekrarından başka bir şey değildir. InJ Not? 3. — Bu (inğ) ekini ikiye bölerek: (O (2) (in + iğ) seklinde ele alacak olursak (evin) ve (geldin) gibi kelimelerin analizleri daha tamam olarak görünür: ({)) I. Evinğ: (ev + in Burada: (1) İn: (Ev) mefhumunun bir süje veya objenin yakınında tecellisini gösterir. (2) İğ: O süjenin kendisini anlatır (I) (2) (3) II. geldinğ: (gel id in + iğ) Burada da (l ) İd: (Gel) mefhumunun fii-liyet haline gelişini, yapılmış olduğunu anlatır. (2) İn: Bu yapılışın bir süjenin yakın muhitinde olduğunu bildirir. (3) İğ: O süjenin kendisini gösterir. / on - / oi Not: 4. — Yukarıki örneklerde ' in f iğ) ek - zamirinin başına fiiliyeti göstermek üzere geldiği görülen d - t" elemanı, fransız cada ve farsçada ikinci şahıs zamirleri ile arap tasrifindeki mu-ıan ikinci şahıs ek - zamirini izah eder. Fransızca (ton) sözü, bizim (V. (- N) elemanının başına "yapılmış olmaklık" manasiyle bir (t) unsuru getirilerek yapılmıştır. Bunun en kuvvetli delili eski pro-vanaal dilinde bu unsurun bulunmamasıdır. "Dictionnaire etymologique de la langue française" den şu satırları aynen alaİrm: I. "Te, toi. — Lâtince "te" den gelir. Akaanlaşarak "toi" şeklini almıştır. Etki provannal dilinde B. Şükrü Kaya gazetecilerle konuştu İstanbul, 9 — B. Şükrü Kaya bu gün matbuat cemiyetinde gazetecilerle konuştu. B. Nureddin'in cesedi İstanbul, 9 — Kartal kazası Paşa köy muallimi N u ¦ idinin cesedi Top-kapı dışında mezarlıklar arasında bulunmuştur. Nureddinin oraya nasıl ve niçin gittiği ve nasıl öldüğü henüz anlaşılamamıştır. Türkofiste nakiller ve tayinler Türkofis raportörlerinden BB. Ha san, Hayrcddin Bayer üst raportörlükten müşavirliğe, B. Mustafa Halid raportörlükten üst rapolorlüğe terfi etmişlerdir. Raportörlerden B. Recep Şakır, aynı zamanda yumurta murakabe komisyonu reisliğini yapmak ü-zere, Samsun ofis raportörlüğüne, terfi suertile, nakledilmiştir BB. Orhan Conker ve Mekin ofis birinci seksiyonunda vazife almışlardır Yüksek mekteb mezunla nnın askerlimi Tam askeri ehliyetnamesi olup d* ikmal imtihanına kalmak suretiyle askere gidemiyen yüksek mektep mezunlarının da tam veya yüksek ehliyetnamesi olu; da müracaat ettikleri halde sıhi sebeblerden ötürü askere alınmıyarak tecil edilmiş olan yüksek mektp mezunları vaziyetinde bulunduklarına karar verilmiştir. Bu gibileriı de sıhi sebebi e tecil edilmişler gibi asker» alınıncaya kadar namzed vey* ücretli memuriyete alınmaları Bakanlar meclisince krarlaştırılmıştır Konya ovası sulama idaresi büdcesi Tarım bakanlığı hazırlanmakta o-lan Konya ovası sulama idaresi büdcesi hakkında izahat vermek üzere, idare direktörü B. Azizi Ankaraya çağırmıştı. B. Azİz dün şehrimize gel-mistir. "mi" ve "si1* şekilleri bulunduğu halde "ti" benimsenmemiş görünmektedir. II. "Ton. — Lâtince "tuum" dan gelir. Müennes şekli olan "ta" lâtince "tua" ya bağlanır." Görülüyor ki bu sözlerde iki ayrı eleman vardır. Bunların biri V" elemanı, öteki de "ğ - n" elemanıdır. Bu ikinci eleman bizim (inğ) elemanının avnıdır. Tu - Te 'arsaca (sen) demek olan (tu) ile fransızca aynı anlama gelen (im), (toi, (ton) ve (te) sözlerinde hep bu iki elemanın birleşmiş şekilleri görülmektedir. Arapçada mazi sıycası- n ikinci şahıs tasrifinde kelimenin sonuna, müzekkerde bir (te) ve mü-enneste bir (ti) getirilir ki bunların da etimolojik şekilleri: (O (2) (et + eğ) (« + iğ) den ibarettir. Bunlarda da (1) Et: Fiiliyet anlatan elemandır. (2) Eğt iğ: Asıl ikinci şahsı anlatan elemandır. Bunun 1 öyle olduğu arapçada müzekkerlik ve müenneslik tebeddülünün bu unsurda yapılmasından da anlaşılır. Bu (eğ) ve (iğ) de (ğ = n) formülüyle bizim "in" den ibarettir. Arapçada müzariin baş tarafına gelen şahıs ek - zamiri de ikinci şahıs için yine böyle bir (te) şeklindedir. (Tektübü m yazarım) gibi. II. "İn" ek - zamirinin bir tam Ekmek fiatlan İstanbul, 9 Bugün toplanan n.trh komisyonu francalaya 20 para /.•m etmiş, birinci ve ikinci ekmek fiatla. ••.nı değiştirmemiştir Yeni bir teşviki sanayi kanunu projesi hazırlanrvor Mevcud teşviki sanayi kanunu, birçok formalitelere boğulmuş ve bu-teünkü ihtiyaçlara cevap veremiyettk bir hale gelmiş olduğundan. Ekonomi hakanlığı yeniden bir kanun ı. hazırlamağa karar vermiş ve elüdle-rıne başlamıştır. B. Celâl Sayarın ikinci beş senelik endüstri programını tetkik etmek üzere toplanan kongredeki nutkunda da İşaret ettiği gibi, eski kazıımdaki muafiyetlere dokunulmıyacak ve bun lar bir emanet gibi muhafaza edilecektir. Yumurta ihracını kontrol nizamnamesi Yumurta ihracatı kontrolü hakkında yüksek taadika iktiran eden muaddel nizamname 21 mart 1936 tarihinden itibaren meriyete gire* çektir. Bu nizamnameye uygun şekilde hazırlanıp sandıklanmış olan yumurtaların ihracına gümrüklerce izin ve-rilmiyecektir. Kontrol islerinde kul-lanılması lâzım olan etiket, damga, ve öteki levazrmm tedarikile nizamnamede adlan yazılı odalara gönderilmesine Türkofis İstanbul şubesi memur edilmiş ve bu şubeye lâzım gelen talimat verilmiş olduğundan, alâkadarların Türkofis şubelerinden şimdiden bilgi almaları ve ihraç yerlerindeki odaların Türkofis İstanbul şubesüe hemen temasa geçmeleri e-hemmiyetle tebliğ olunur. Ankara tapınağı Hakkında bir konferans veriliyor Önümüzdeki perşembe günü hal-kevinde saat 17.5 da alman eski eser. ler enstitüsü direktörü profesör Ş«y. dc Ankara tapınağı hakkında enteresan bir konferans verecektir. Konferansda projeksiyonla, Ankara tapınağının türlü tarih devirlerin-deki durumunu gösteren resimleri de gösterilecektir. Hususi bir değeri olan konferansa kordiplomatik ve seçkin bir dinleyici .umresi davet edilmiştir. Bu konferanstan sonra Prag müzesi direktörü B. Cabriel de bir konferans verecektir. Gelecek haftalarda milletlerarası ilmi şöhreti olan profesörlerin bilhassa Eti ve Selçuk eserlerile ve türko-loji mevzuları etrafında konferans vermeleri temin edilmiştir. Adliye terfileri Terfilerine halen kazaî ve inzibatî bir mani olmayan muavin, hâkim ve müddeiumumilerle hâkim sınıfından sayılanlardan 1936 senesi sonuna kadar terfi müddetlerini bitirenlerin sicil sırası itibariyle isimleri 1 numaralı ayırma komisyonunca tespit ve neşredilmişti. Neşredilen listede isimleri olmıyanlann itirazları iki numaralı adliye ayırma komisyonu tarafından tetkik edilmektedir. Tetkiakl martm on ikisine kadar bitecek ve bir ve ikî numaralı ayırma komisyonları ayrı ayrı toplanarak biri hâkimlerin diğeri müddeiumumilerin terfi vaziyetlerini 'etkik ve terfi edeceklerin sıra numaralı bir listesini yapacaktır. kelimeden kopuşmuş olarak analizi, onun "sin" şeklinde kendini gösterir [1]. /. İV. DİLMEN [/] Bu "sin" ek - zamirinin analizi de yarınki savımı "tattır ULUS 11 M\RT l»*;U. (..AKŞOlKt Son haberler üçüncü say li amudadır. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5249 ADIMIZ. ANDIMIZDIR Herverd° S BÜYÜK ÖNDER ANKARADA Bugün şehrimizi şereflendiren Atatürke Başbakanımız da refakat ediyoı Kianhul. 10 (Jeleion) —Ca- -nıti K- ı-ı Alulürk İkicimi a;il 17.10 ı\n hususi trenleriyle An-k n.r.t lı.nt l- ı ettiler. I lıı Önder. I'ı- Kukam lî. Rüştü A-ra-, Ekonomi Kukam K. Celal Baar. ııuluı-laı. \ ali. Kolonlu Kumandanı. İ-Iümouii vc rlrafı-nı dolduran lıalk kalabalığının yüreklen kopan alkışları ile ıı-ğıırİHiııııiş ve \ila\tl lııulmlıına kadar \ ali \v Kolonlu Kuman ilam tarafından teçyi edilmişlerdir. Cumur Reisimize Başbakan lamel İnönü. İç Kakanı Şükrü Kaa, Trakya Genel Enspektö- rü General Kâ/ıııı Dirik refakat etmektedir. Ekonomi Kakanı R. Celal Kuar l»ir iki gün ilaha İstanbul'da kaldıktan sonra Ankara'ya dönecekUı*. Kamutay bugün toplanıyor Bayramdan önce kış tatili yapan Kamutay bugün toplantılarına bağlıyacaktır. Gundem'de memurlar kanununun bazı maddeleri He I777»ayılı kanunun 3 üncü maddesinin değiştirilmesine dair kanun projesinin ikinci görüşülmesi vardır. Başbetke S l R GID E F. R. ATAY Basın Umum Müdürlüğünün fotoğraf sergisini dolaşanlar, yalnız fotoğrafçılığın sanatlar arasına geçtiğini anlamakla kalmadılar: kendi Türkiyelerini daha iyi tanımak fırsatını da buldular. Küçük Asya, tarih, tabiat ve hayatını, velev en küçük kâğıdlar üzerinde, iki dıvara sığdırmağa nasıl imkân olabilir? Fakat, hudud-ları içinde, bu iki dıvar üstünde gördüğünüz tarih ve tabiatin onda biri bile olmayan memleketler saymakla tükenmez. Küçük Asya-nin haznesi bu fotoğraflarda gördüklerimizle değil, hattâ bugün toprak üstünde yaşamakta olanlarla da ölçülmez. Yurdun birçok yerlerinde her kazma bir hazineye dokunmaktadır. Bu memleket iklim ve tabiat değişimleri ile bir kıta, tarihi ile, en eski dünyadan yeni zamanlara doğru, hayat ve hareket fasılası vermeksizin yürüyegelen bir â-lemdir. insanları raylar veya sağlam şoseler üstünde gezdirebildi-ğiniz. vardıkları yerlerde, rahat, fakat hattâ küçücük kamp barakalarında oturtabildiğiniz, ve yeni hayat muhiti ruhlandığı ve hareketlendiği zaman. Küçük Asya, VPhesız. insanlar akınına uğrıya-caktır. Her tarafta parça parça duran bu tarih ve tabiat »n.dlar. arasında birlik ve ahengi. Kema-lızm medeniyeti kuracaktır. Hepsini, eski eserlerden eksik veya tamam ne kalmışsa hepsini, ve tabial güzelliklerini, ormanları, ve pitoreskleri yeni tahribler-Jrn koruyacağız; ve onları hazin-leştiren geri ve yoksul manzarala- fSonu 5 inci tayfada) Yeni anlaşmalar Alman - İtalyan hukuk anlaşması Roma, 10 (A.A.) - Dün B. Musolini ve Almanyanın Roma elçisi, medeni hukuk ve ticarî hukuk meselelerindeki mahkeme kararlarının karşılıklı olarak tanınması ve infazı hakkında bir alman - italyan anlaşmasını imza etmişlerdir. SOVYET - FRANSIZ kolipostal anlaşması Moskova, 10 (A.A.) — Dün B. Litvinof ile fransız büyük elçisi, Fransa ile Sovyet Rusya arasında kolipostal teatisi hakkında bir anlaşma İmzalamışlardır. Lokarno paktını imzalayanlar PERŞEMBE VEMİLLETLER CEMİYETİ KONSEYİ ÇIMA GÜNÜ TiOndrada toplanacak İngiliz kabinesinin fevkalade toplantısı Paris, 10 (A.A.) — Bugün saat 10.30 da di* işleri bakanlığı binasında Lokarno devletleri arasındaki müzakerelere başlanmıştır. Dört memleketin, bu müzakerelere iştirak eden delegeleri şunlardır: Belçika: Barbakan ve dis işleri bakanı B Van Zeeland, Belçikanın Paris büyük elçisi, dış işleri bakanlığı siyasal iş. ler dairesi çenel direktörü, dış işleri bakanlığı hususi kalem direktörü, dış işleri bakanlığı hukuk müşaviri, barbakanın hususi sekreteri. Briyük Britanya: Dış İsleri bakanı B. Eden, mührü-has bakanı Lord Halifax, Büyük Britanya'nın Paris büyük elçisi, dış işleri bakandın garbi Avrupa i*leri daire- si genel direktörü, dış işleri bakanlığı milletler cemiyeti dairesi genel direktörü, hukuk müşaviri, B. Edenin hususi kalem direktörü ve hususi sekreteri. İtalya: ltalyanın Paris büyük elçisi B. Cerruti ve Paris büyük elçiliği müsteşarı. Fransa: Dış işleri bakanı B. Flanden. devlet bakanı B. Pol Bonkur. dış işleri bakanlığı ejenel sekreteri B. Lejer, dış isleri bakanlığı »ıvasal işler dairesi genel dierktörü B. Bargetan, dış işleri bakanlığı hususi kalem direktörü. Bugün öğle üzeri delegeler şerefine bir rivafel verilmiştir. 'Sonu .I. üncü sayfada) İTALYAN - HA BEŞ H\KBI İtalyanlar ilerliyorlar Haheşler yeni taarruza geçmek için yağmur mevsiminin sonunu itekliyorlar Londra, 10 (Af A.) — Koyterin harp muhabiri bildiriyor: İtalyanların ateşi kestikleri hakkındaki haberlerin aslı olmadığı anlaşılmaktadır. Zira temizleme hareketi Tembİen'de ve Takazze nehrinin şimalinde dün de devam etmiştir ve Eritre kaynakları İtalyan ileri müfrezelerinin Aşangi golü istikametinde ilerlemeğe devam ettiklerini bildirmektedir. İtalyan uçakları dün Sidano içinde bazı yerlere bombalar atmışlardır. Diğer bir uçak Cibuti şimendo-feri istikametinde uçmuş, fakat hatta varmadan cenuba doğru tekrar ol almıştır. AĞAÇ _ SANAT, FIKIR, AKSİYON Alfabe sırasiyle Abdülhak Şiııasi. Ahmed Hamdı. Ahmed Kutsi, Burhan Toprak. Ertuğrul Muhsin. Fikret Adil, Hilmi Ziya. t. Galip. Mustafa $ekip, Necib Fazıl, Pcyami Safa, Sabahattin Ali. Sabahattin Rah-ıi, Suut Kemal ve daha 18 arkadaşlar Bu yeni dergiyi: 14 Mart Cumartesi ve her Cumartesi bckliyeceksîr Röyterm Dessıe'dekı muhabtri, İtalyanların Koram'ı işgal ettikleri haberinin doğru olmadığını bildiriyor. İtalyanlar Amba - Alagi'nin tam cenubunda ve Koram'a takriben 50 kilometre mesafede bulunan Parmi-de bulunuyorlar. Habeş mahfilleri, habeş kıtalarının Amba - Alagi'nin cenubundaki vadide yeni hatlarda birleşerek ve italyan ileri hareketini durdurduklarını bildiriyorlar. Habeş lataları yağmur mevsimine kadar bu hatlarda kalarak italyan münakale hatlarını geçilmez hale getirmeği ümit etmek-(Sonu 3. üncü sayfada) Küçükasyadu Uyanış.. Yeni 1 iirkiye hakkında birçok medihler duyan avıupalı, ya Torunlara doğru gitmek yahud An-karaya gelmek için akşam ekspresine bindiği zaman, şüphesiz derin bir merak duymaktadır. O akşam Inkanta - vagonun yemekleri bozuk değilse, belki güzel bir rüya da görecektir. Fakat onu, on beş senedenberi. Anadolu kerpiç kabaıtılannın en hazinleri karşısında uyanmaktan bir türlü kurtaramadık. Bir ingiliz muharriri diyor ki: "Türkler soluk ve yorgundurlar. Çünkü soluk ve yorgun topraklar üzerinde yaşarlar." Bu ingiliz Tüt' kiyenin geniş ormanlıklarını, akar sularını, eşsiz kıyılarını görmemiş olsa gerektir. Fakat SincankÖy ve Malıköy hakikaten soluk ve yorgundurlar. Polatlı bahçelerini ağaçlatmak ve kasabanın bir köşesinde bir korucuk yapmak güç değildir. Fakat ondan Etimesuda varıncaya kadar görünen köyleri, müte-ahhidlere ısmarlıayrah değil, tuğla veya betondan değil, fakat gene sıvanabilir ve badana tutar kıymıklı kerpiçten köylülerin kendilerine yaptırmak, evleri bir araya toplamak, birer küçük meyva bahçesi sardırmak, belki har köyün bir kenarına küçücük bir mn-köşesi yapmak lâzımdır «dil-köyde bulunan herşey kö) rafından, köyde bulunan n hükümet tarafından temin . rak, - Almanyanın san zamanlı., da amele evleri gruplarım amele gruplarına yaptırdığı gibi • biz de bu suretle ucuz, kolay bir inşa tecrübesinde bulunmuş oluruz. Türkiyenin, köylerine kadar, on on beş yıl içinde baytndtrtlma-mtş olmasından şüphesiz hiç mm-nul değiliz. Hiç kimsenin aklına da böyle bir düşünce gelmez. Ancak başlamış olduğumuz büyük bayın-Jtrlık hareketinin ilk örneklerini, vol icabı, dış memleketlerden Tür-kiyeye gelenlerin ilk gördükleri yerlerde kendilerine göstermekte hır tavda vardır. * • "Ulus,, un Dil Yazıları Güneş-Dil Teorisine göre Türk dilindeki Ek Zamirlerin analizi IV Alemdar harasının görünüşü "Konya ovartnm »ulanma işi" bastıktı yasımızı beşinci tayfada okuyunuz v|N Bu sözü - hem bir hüküm, hem de bir şahıs gösterdiğine nazaraı tam bir kelime olarak alabiliriz. Bu takdirde kelimenin etimolojik şekli şu olur. d) (2) O) I- Oğ t is + in) Bu şekille (sen) şahıs zamirinin etimolojik şekli olan d) (2) (3) eğ -+ es ; en arasında hiç bir fark yoktur. Demek oluyor ki kelime sonlarına ek olarak gelen ve ikinci müf-ret şahsa delâlet eden basil (in) ve mürekkep (»in) ekleri hep (sen) şahıs zamirinden doğmuştur. Eski yazılarda ve Şark lehçelerinde (gelirsin) yerine (geJürsen) yolundaki kullanışlar da bunun böyle olduğunu gösterir. Şimdiki bu (sin) in etimolojik analizini tetkik edelim: (Sonu 2. inei tayfada) fındıklarımızın yeni ihraç nizamnr-tim Bakanlar ktmcluu v etmmştt (Yazısı 2. inci sayfamızda ) k AYKA 2 ULUS 11 V \1 l*3t I Ulus,, un Dil Yazılan ( J»fa /. ıntı »myftuim) (1) ig: Aıu koktur. "E»»»" tn ¦asımadır. Burada doğrudan doğ-nıya "ego" yu göeterir. (2) Is: (Ego) dan oldukça u-sak bir sahada tecelli ederi bir süje vrya objeye delâlet eder. (3) İn: Burada (ego) nun yakın muhitin gösterir ki bununla oldukça uzak (s) sahasındaki »ü-jrnin (ego) ya yakın geldiğini anlamış oluruz. Lâkin kelimede manayı tamamlıyan unsur eksiktir. Sondaki (n) konsonunun (nğ) şekline konmasiyle bir: (4) iğ: ilâve edilirse mana tamam olmuş ve kelime isimlenmiş olur. Bu halde I tin) in tam etimolojik sekli: (1) (2) (3) (4) II. (iğ | İs +- in -r iğ) olduğu anlaşılır. Bu sakilde inğ) unsurunu boy le iki parçada ayrı ayrı alabildiği-¦iı gibi (n ğ) formülüne da-yasarak doğrudan doğruya (n) yerim* $) de koyabiliriz. Bu hal-aW: U) (2) (S) III. (iğ -f is + iğ) »ekli hasıl olur ki Iego) dan oldukça uzak bir sahadaki bir süje veya objeyi ifade eder. Buraya kadar olan analizlerde kep (s) elemanını esas olarak almış bulunuyoruz. Lâkin (tin) sosunu I in) ile karşılaştırdığımız t zaman Mas elemanı (s) den ziyade (n) de aramak lüzumu kendisi gösterir. Bu halde (s — ğ) formülüne dayanarak etimolojik ana kkae şu dördüncü şekli verebiliriz: r2MWî5 fite, ıim±;ik saıt evvel korf,,naa nı* bır yo™r. irde: Yaiıı/*:^°^u **de "J köktür. (2) İn: (Ego) nun yakın mın-ıında. yani »öz söyliyenin he-karşısmda olan bir »ojeyi gösterir. (3) İğ: Bu anlamı tamamlar ve Mİmlesdirir. ".Sin" in fonksiyonu Not: I. — (I.) numaralı analiz, Türkçede bütün katışık fiil sıygalarının ikinci şahıslarını teşkile yariyan ek »Özleri gösterir: "gel-mişıin, gelirsin, geliyorsun, gele-sakffin, gelmelisin, gelesin..." gî- ll II]- Aynı zamanda bu (sin), isim ve •¦falların »onuna gelerek onlarda da hem bir hüküm, hem bir şahıs manası ika eder: "çalışkansın; adımsın, iyisin, uz kişisin..." gi- fai [2]. Bunlardan rasgele iki kelimeyi analiz edelim: fi) (2) (3) (4) (S) I. Gelirsini (eg 4 el + ir + iğ(s)-* in) (1) Eg: Ana kökün manasını temsil eden birinci derece prensi-pal köktür Anlamı "hareket" tir. (2) El: Hareketi alelıtlak ifadeye yarıyan (. i) ekidir. (3) İr: Alelıtlak hareketi her hangi bir saha veya noktada te-karrür ettiren, müspet olarak vukuunu anlatan (. r) ekidir. (Eg el + ir = gelir): Alelıtlak bir hareketin müspet veya [1] Bu "sin" in "in" olmağa temayülü o kadar aşikârdır ki "gelmişsin" sözü gittikçe "gelmişin" peklini almaktadır. [2] Bu kullanış bize - Orhon yazıtlarında irmek şeklinde görülen ve sonradan (r) si düşmüş olan -"imtk" fiilinin müzaıiini gösterir: "idi, imiş, ise. iken..." gibi müştakları dilde mevcut olan bu "iğ" HU kokü. mücerret bir oluş ifade e-der. Bunun müzarii de "im, sin; iz, siniz" diye tasrif olunur. Bu variyet "s" nin "ğ" den değişme olduğuna en kuvvetli bir delildir. re* 27 'd -Tn r g'- «işli - M Runa yani - El Hat • c vezr mukarrer olarak vukuunu gfVete- ren bir sözdür. (4) İğ: Fonetik icabı (is) şeklini alan bu eleman, alelıtlak hareketi müspet ve mukarrer olarak icra eden sujeyi. yani şahsı gösteren prenaipal bir elemandır. Manası doğrudan doğruya (ego) dur. Nitekim (ğ) yerine (m) alınarak (gelirim) dediğimiz zaman hüküm doğrudan doğruya söz söylİ-yene atfedilmiş olur. Lâkin burada işi yapan (ego) değildir: Onu: (5) in: elemanı gösterir ve hükmü (ego) ya bitişik sahada, söz soyliyen kimsenin karşısında ve yakınında bulunan bir başka sü-jeye izafe eder. Eg et ir iğ ¦ in egeliri-ğin) sözünde başvokal düşerek ve (4) üncü elemanın vokali düşmekle beraber vokalsiz kalan kon sonu da (s) ye çevrilerek kelime 'gelirsin" şeklini almıştır. Manası "alelıtlak bir hareketin egoya bitişik sahadaki süje tarafından müspet olarak icrası" dır. O (2) (3) 11. İyisin: (iy ^ ig (s) -i in) (t) ly: Ana kok anlamını teme ssül ettiren birinci derece pren-sipal köktür. Anlamı "abstre" o-larak "aydınlık" ve "sıcaklık" tan çıkan "salâh, sıhhat, doğruluk" -tur. [3] (2) İğ: Ana kök anlamının süje veya objesini gösteren elemandır. (ly iğ ss kendisinde doğruluk, sıhhat, salâh manaları temessül eden süje demektir. (3) İn: Yukarıki anlamın (ego) ya bitişik sahadaki bir süjeye ait olduğunu gösterir. (ly ' iğ in îyiğin) şeklinde (ğ) fonetik zaruret dolayı-siyle (s) ye çevrilir ve kelime son morfolojik şeklini alır: (İyisin). Son - İsi Not: 2. — Fransızcada üçüncü şahıs için kullaiılan (son) ve (sa) unsurları da Türkçenin bu (s) li ikinci şahıs elemanından alınmış ve sonradan şahsını değiştirmiştir. Grek dilinde (sen) anlamı (isi) ile ifade olunur ki (sin) in (III.) numaralı analiziyle birdir. Provensal dilinde (t) li ikinci şahı» elemanının bulunmaması da lâtin ve fransız dillerinde sonradan (s) konsonunun üçüncü şahsa nakledildiğini ve ikinci şahsa - aslında fiiliyet gösteren - (t) konsonunun tahsis olunduğunu anlatmaktadır. Şu iki analiz karşılaştırılması, bu noktayı aydınlatmağa yeter: (1) (2) (3) 1. Sen: eğ + es i- en Son: oğ + os -+¦ on //. Sen: eğ + es 4- eğ İsi : iğ + is ' iğ Sa : ağ - as r ağ Se . öğ - ös öğ Görülüyor ki bütün bu sözler bir tek Türk kaynağından türemiş, sonradan türlü dillere geçerek her biri bir manaya tahsis e-dilmiştir [4]. Emirlerde "Sin' Not: 3. _ Türkçede - deskriptif gramerde (emir sıygası) denilen-ana sıyganın üçüncü şahsında da (sin^ kullanılır. Bu da (s) li elemanın Türk dilinde de ikinci ve üçüncü şahıslara yaygın olarak istimalini gösterir. Meselâ "gelsin" demek uzakta bulunan bir şahsın "gel" sözünün anlattığı a- HABERLER [3] Radlof, III, "Lebed ve Koman lehçeleri". [4] Diller arasında boylc mana değişmeleri olduğuna en bariz bir misal Türkçe (dokuz) un Grekçe-de (deka) ve Fransızcada (dix) olarak (on) manasını, bilâkis Türkçe (on) un Farsçada (nüh) ve Fransızcada (nccul) olarak (dokur ) manasını almalarıdır. İSTANBUL TELEFONLARI: B. Tevfik Rüştü Aras İstanbul. 10 -- Dış Bakanı B. Tevfik Rüştü Aras bugün Cenevreye hareket etti. Edebiyat Fakültesinde tayinler İstanbul. 10 — Edebiyat fa-Kültesi eski Osmanlı dili tetkik hocalığına vakıf kayıdl.ır eski Müdürü B. İzzet, sikkeleri tetkik hocalığına da eski maarif erkânından B. Tevfik tayin edilmişlerdir. Tel-aviv ve Filibe sergileri İstanbul, 10 Tel-aviv ve şark •ergilerine gönderilecek nuniune-ler ayın on beşinde yola çıkarılacaktır. Filibe sergisi için de sark demiryolları 8 ile 30 nisan arasında yüzde yirmi tenzilât yapacaktır. İstanbul maliye teşkilât Arazı ve bina vergilerinin hususi id* relere devredilmesi dolayisiyle Istanb-jl maliye teşkilâtının mu'ki tr-l.il. t* gore tanzimi hazirandan sonraya birik. İmi t tır. Hayvanlar vergisi Yeni hayvanlar vergisi kanununun tatbik sureti hakkındaki talimatnamenin hazırlığına Finans bakanlığın ca başlanmıştır. Bugün Erffpu;um'ıın kur-tuluş yıldönümüdür Bugün Erzurumun kurtuluşunun 18 inci yıl dönümüdür. Srhrimizde bulunan Erzurumlular bugünü kjtlam»k aVeSnı aksam saat 20.30 da halkfvinde bir toplantı yapacaklardır. lelıtlak hareketi yaparak söz söyliyenin yakın sahasına ermesini istemek demektir. (Sin) in (II.) numaralı analizi bu manayı tam olarak vermektedir. Bunu göstermek için (gelsin) sözünü analiz edelim: (1) (2) (3) (4) (S) (€) (eg el i iğ -r is -r tn + »ğ) (1) Eg: Ana kök anlamını temessül ettirerek "hareket" manasına gelen birİncİ derece prensı-pal köktür. (2) El: Bu anlamın şamil ve mutlak olduğunu gösteren ektir. (3) İğ: Mutlak bir hareket mef Kumunun süjesini gösteren elemandır. (4) Is: Bu süjenin (ego) ya oldukça uzak bir sahada bulunduğunu anlatan ektir. Bu kadar u zak bir sahada bulunan şahıs gözden uazk olan - yani eski gramerde (gaip) denilen bir süiedir. (5) İn: Yakın ve bitişik sahayı gösteren ektir. Bununla uzak (s) sahasında bulunan süjenin mutlak ve şâm il bir hareketle (ego) ya yaklaşması işaret edilmektedir. (6) İğ: Kelimeyi tamamlıyan ve isimlendiren ektir. Görülüyor ki burada t sin) »Ö /ü tamamiyle üçüncü şahı» anlamına geçmekte ve (Yansızca (son) ile birleşmektedir. Not: 4. — (Sin) sözünün her iki konsonu (ğ) ile degişebildiğine göre. iki değişmeyi birden yaparsak şu beşinci analiz şekli ortaya çıkar: (1) (2) (3) V. (iğ + iğ + ig) Hep ana kökün tekerrüründen ibaret olan bu şekil, ilkel intanlarda bütün şahısların b:.r tek ana kökle söylenişini gösterir. /. N. DİLMEN Bayındırlık Bakanı ve umum direktörü EiuııiyH Bayındırlık Bakanı Ali Çetinka-ya dün Istan-buldan şehrimize gelmiştir. B. Çetin-kayayı istasyonda saylavlar, bakanlık-I a r ileri ee-lenleri v e dostları kar şılamıştır. Aynı trenle emniyet i«Ieri penel selmınizd direktörü B. Şükrü Sökmensüer de gelmiştir. YENİ FINDIK NİZAMNAMESİ Nizamname bakanlar meclisince tasdik edildi Fındık ihracatının murakabesine dair elan nizamnamenin bazı madde-Irrımn değiştirilmesine dair olan ni-/..mu.-m Bakanlar heyetince tasvıb edilmiştir. Nizamnamedeki yeni esaslara göre fındık ihraç iskeleleri Giresun, Trabzon. Ordu, Rize. Ünye. Cü rele ve Fatsa'dır. Kontrol matın son ihraç, isl:elesınde yapılacak ve mallar mühürlenecektir lst»nbula gönde rilen malların herhangi bir sebrhl* mühürü kaldırılırsa mal. sahibinin is tegi üzerine işbu nizamname hüküm Irri tatbik edilmek suretiyle («tanbul Ticaret odasınca yoklama yapılarak ^-'•-^¦'vmiiii l'ıınııı bozuk ve acı fındı* nısbeti yüıde yarım, kırık ve ezik fındık nisbeti de yüzde birden fazla olmıyacabtn*. Fm dığın sivri ve tombul oluşuna göre vurgun nisbeti değişecek, tombullarda vurgun nisbeti en çok yüsdr 8, sivrilerde yüzde 15 i geçmiyeeektir. İstiklâl ve inkılal) konferansları Alanya, 10 (A.A.) — Hsltevsnsa-de konferans vermek üzeri 1ıu gtı*if sss^ps^pApİrf^"*^^ Aİmıyen yerTenn malUrı .».ı- • «• pıl.'i iskelelerden birinde yapılır. Fındığın olgun bir hale gelmeden topUnması yasak olacak, fındık top lama /aman mahalli ziraat ve ticaret odaları ile borsa bulunan yerlerde borsa ve ziraat memurunun mutalea sı alınarak en büyük mülkiye memu ru tarafından tesbit edilerek bir hafta evel ilan olunacaktır. Dıs ülkelere çıkarılacak fındıkların kontrolü birinci derecede ticaret odaları tarafından yapılacak, alım satım isleri borsa bulunan yerlerde mutlaka borsalarda yapılacaktır. Bor salar yüzde ondan fazla kan»ık fındıkların satılmasına izin verilmiye çektir. Muhtelif senelerin mahsulü fındıkların yekdiğerine karıştırılarak ihracına müsaade olunmıyacaktır. Dıs ülkelere yollanacak fındıkla rın kontrol edilmesi ticaret odaların.» bir beyanname verilerek istenecek ve kontrol 24 saat içinde yapılacaktır. Dı* ülkelere giden fındıklar gide yrrde alâkadarların müracaatı üzerine türk konsolosunun ve Türk ofis dış kollarının huzuriyle tekrar kontrol edilecektir. Mühürlü malların ihraç şehadet namesinde yazılı şartlara uygun ol mıyan mallar için ücarette tağşişin meni ve ihracatın murakabe ve korun ması hakkındaki kanun hükümlerine göre muamele yapılacaktır. Bir parti içindeki çürük, küflü gun «Hmur.ycl alanında koylu kentli 1.500 kişinin önünde verdi. Konferans ilgi ve heyecanla dinlendi. Yartn da istiklâl konferansını verecektir. Umu, 10 ı-A.A — İstiklâl ve mtaı-lâb konulu iki konferans vermek ui-re şehrimize gelen Erzurum saylavı Nafi Atuf kınsu, bu akşam saat 19.30 da hal-kevinde ilk konferansını vermiştir. Ha-tibin sözleri derin bir ilgİ ile dinlenmş ve alkışlanmıştır. Mart havası Meteoroloji enstitüsünden verilen malumata göre bütün Trakya, Mar- nara ve Ege mıntakaları hariç olmak üzere memleketin her tarafında kar ve yağmur şeklinde yağış olmuştur. Ankarada sabahleyin yağmur şeklinde başlayan yağış bir müddet sonra kara inkılâb etmiş ve öğleye kadar hafif kar ve bütün gun yağmur yağmıştır. Yağan kar tutmamıştır. MÜZİK DERSLERİ İldikti i Ar Şubesi B«?/.*ı*ı- lığııulun: Evimizde öğretmen B. Enver Kap I-man ve B. Adnan tarafından keman v« mandolin dersleri verilecektir. Bu derslere devam etmek isteyenler ~" " ' çarşamba günü akşamına kadar her gün saat 5 den 6 ya kadar halkevi sekreterliğine isimlerini yazdırmaları. Su ayın yirmi birinci günü akşamı Ankara Kızılay Ctnüyttüun ı* -recegi balonun hazırlıkları Jevom itmektedir. Retmimis balo komitesinin dünkü toplantıtını göstermektedir. ULUS 12 m \im !*:*«. pi.kşi.u,;, Son haberler üçüncü sayılamudadır. ON YEDİNCİ YIL. NO: 5251 ADIMIZ, ANDIMIZDIR Herverrır 5 U lokarno andlaşmasını im/alıyan devletlerin delegeleri dün Londrada ilk toplantılarını yaptı la r Konsey yarın toplanıyor Mmanya, Ren işi hakkında resmî birbeyannmeçıkard' Ren'deM a*kerlîk /m bölgenin iş galine aid bir vesika: ilk alman topçu varmışlarda. B. Flanden gazetecttr Lokarno andlaşmasını imza tden devletlerin Londrada yapacaktan re, ingiliz milletinin eski ve dostu nin eski ve sadık bir konuşmaların hayı- tiufOetke- II III İki H ÜJ F. R. ATAY Yeni senenin hemen bütün büd-relerinde milli müdafaa masraflarının yekûnu kabarmıştır. İngiltere-renin silahlanma plânının azametini biliyoruz. Birleşik Amerika ClMMl i jetlerinin yalnız deniz büdcesinde 70 milyon dolar fark var . Sovyetler bu sene milli müdafaa büdcesini 9 milyar 800 mil yon ruble, Yugoslavya 310 milyon dinar artırmıştır. Bunlar gazete lerde gelişi güzel rastladığımız ra kamlardır: Hemen her devlet, millî gelir kaynaklarına ve kendi güvenlik şartlarına göre, milletten yeni fedakârlıklar istemiştir. Herke» kulağını tehlike çanının ürpertici sesine doğru çevirmiştir. Bu tehlike gerçekten var mıdır, yakın mıdır? Büyük harb dan arta kalanlar, milyonlarca insan yığınlarının bir daha bo-ğazlaşdiklarını görecekler midir? Büyük harbta doğmuş olanlar, babalarının veya kardeşlerinin henüz çürümeğe vakit bulmı yan kemikleri arasına katılacaklar mıdır? Şantaj veya tehdid de olsa, hakikat, denizde ve karada -: lâhsızlanma teşebbbüslerinin . las etmiş olmasında, harb endüs İnsinin en geniş ölçüde verim kuvveti ile ölüm cihazları hazırlamasında değil midir? Tehlikeyi giderebilecek tedbirler var mıdır? Bu suale cevab vermek için, tehlikeyi doğuran dava ve iddiaların aouruMimı ve samimîsini bilmek lazım gc|ir Yoksa nutuklarda Sr^^*^' »- havret a* medi*îne inmnrn dir' AİmT*' kadar basil »eyler-..nin İr ****** A'™nya- «n.n butun sömürge ve pazarlar, ger, verıld.ğıni tasavvur edin. O Almanyaya o zaman yetmeyen bu sömürge ve pazarlar, bugün .hl.yaç ar, daha artan, endüstrisi daha kuvvetlenen imparatorluk cumurıyetıne yetecek midir? 1914 de boğazlaşan Avrupanın, o »a-fSonu 3. üncü sayfada) % bit neticeye varacağından emin bu. '""'""¦'"»» ** fransantn, koltektif emniyet temini daima müdafaa edeceğini söylemiştir. • * * Fransız hükümetinin, timdlki durum dolayısiylc kabineyi üç, dört dev. let bakanı ilâvesiyle kuvvetlendireceği yolundaki şayialar yalanlanmak- ta ve seçimin de 26 nisandan 3 mayısa kadar yapılacağı ilâve olunmaktadır. lan Frankfurt şehrine giriyorlar Bazı gazetelerin, bir alman tayyaresinin fransız sınırı üzerinde uçtu-(Sonu 5. inci sayfada) Kısmi tehtis; Londra. I*A.A ) — Ukc... devletleri konferansının toplantısın ¦ dan sonra su resmi tebliğ neşrolun -muttur: Konferansta bulun.m devletle rin delegeleri askerlik difi bölgeni.ı Almanya tarafından işgalinin Ver • *a ve Lokarno andlaşmalarını a -çıkca ihlâl ettiğini nuittefİkan ka - ı M I ı tu lllhlıı » İTALYAN-HABEŞ HAKİSİ Şimalde taarruz yakın Londra. 12 (A.A.) — Köylerin harb muhabirleri bildiriyor: Şimalde yeni bir italyan taarruzu belirmektedir. Asmarada bulunan mareşal Badoglio cephedeki genel karargâhına hareket etmiş tir. Taarruz olunan Aşanzi ve Koramdır ve ihtimal ki biraz son- Bir planörümü/ Ankaradan Kayseriye gitti if- -1 -! ¦v / ur ///.-ı. .ıı imdi planörlerinden biri Geçenlerde yapılan Ankara - Eskişehir uçuşunun mütemmimi olmak üzere. Türk kuşunun 98 tipindeki bir römorku dün sabah saat 9.40 uçman Vecihinin idaresinde Kayseriye uçmuş ve saat 12.20 de Kayse-ride yere inmiştir. Römorkta, Türk kuşu talebelerinden Raif bulunuyordu. ra da Gondar olacaktır. Zira italyan müfrezeleri şimdiden Tekaz-ze nehrini geçmişlerdir. Tayyareler bütün şimal cephesinde faaliyettedir ve yeni taarruza girecek olan kıtalar şimdiden mevzilerine yerleşmektedirler. Yeni hîı ham UstU kurmak irin hazır hl, Royterin şimalde italyan orduları nezdinde bulunan muhabiri bildiriyor: Ambaalaginin cenubuna italyan kıtaları gönderilmiştir, bu kıtaların hedefi bu istikametteki Sokota şehrini almaktır. Bu defa-ki hareketin merkezinin bu bölge ojacagı sanılıyor. Takazze nehrinin öte tarafına, Şire ve Tembien bölgesinin batı cenubuna da asker gönderilmiştir. Bunların hedefi Amhara vilâyeti içine girmektir. (Som, 3. üncü sayfada) _ AĞAÇ _ SAN'AT, FIKIR. AKSİYON Alfabe sırasiyle Abdülhak Şınası Ahmed Hamdi. Ahmed Kutsi. Burhan Toprak. Ertuğrul Muhsin. Fikret Adil, Hilmi Ziya. t Galip. Mustafa Sekip. Necıb Fazıl, Peyami Safa. Sabahattin Ali. Sabahattin Rahmi. Suut Kemal ve daha IH arkadaşlar 3u yeni dergiyi: 14 Mart Cumartesi ve her Cumartesi bı-kliyeceksmı/ mmaaam B.Tevfik Rüşlü Araş raddan Belgi geçti Belgrad. 12 (A.A.) — Avala Ajansı bildiriyor: Dün akşam saat 22 de Türkiye Dış İşler Bakanı B. Tevf ik Rüştü Aras. Londra'da toplanacak olan Milletler Cemiyeti Konseyine iştirak etmek üzere, buradan geçmiş ve durakta Başbakan B. Stoyadinoviç, Türkiye elçisi Ali Haydar. Romanya ve Yunanista-nın Belgrad elçileri ve dış işleri bakan vekili B. Martinatz tarafından karşılanmıştır. B. Tevfik Rüştü Aras. Yugoslavya Başbakanı ile ufak bir konuşmadan sonra seyahatine devam eylemiştir. Türk hava kurumu nün piyangosunda Kazanan numaralar 25916 ve 8176 numralar üçer bin 12971 ve 18432 numaralar biner lira kazandılar Yirmi bin liralık mükâfat şu kırk numara arasında taksim edilecektir: 21690 21625 28606 10036 7436 20041 20057 14163 28564 14852 1774 16469 15514 3356 24122 14866 4319 783 2127 21647 (Sonu 6. ıncı sayfada) Fıkra s Bizim Sirkeci lstanbulda bir iki nesildenbe-ri, Sirkeci üzerindeki teneke barakaların hikâyesini işitiyoruz. Avrupa yolcularının karşısına İstanbulin' Uh manzarası olarak çıkan bu çirkin parçanın kaldırılması fikrinde olmayan hemen hiç kimse yoktur. Bir fransız şehir sanatkârı, bu hikâyeyi bilmiş olsa gerektir ki, "— Bari teneke barakaların önüne, onları gostermiye-cek top - ağaçlar dikseniz..... diyordu. Her ne ise... Ekspresle Anka-raya gelirken. Çiftliği geçtiğinizde, lütfen sağ tarafınıza bakınız: orada bizim Sirkecimizi göreceksiniz. Tenekeler, dökülmüş sıvalar, tekerleksiz araba harabeleri, kanbur çinkolar, çatlak dtvarlar, yerde sürünen makine enkazları, hulâsa bizim Sirkecimiz! Acaba bunların önüne de top -ağaçları diksek, yahud hepsini bir aşı boyasından, çöpçü süpürkesin-den mi geçirsek! Fakat en doğrusu binaları düzeltmek, damlara daha iyi bir çare bulmak, arsaları boşaltmak ve bahçeleşlirmek, sıvaları tazelemek, iptidai ve ha-rab manzara yerine, ileri ve bayındır bir manzara getirmek değil midir? — Atay "IJlus,, un Dil Yazıları Gün es-Dil irisim- göre Türk dilindeki Ek -- Zamirlerin a nal i/i VI ik Deskriptif gramerde bu ek - zamir, yalnız "düz sıygalar" dediğimiz "şuhudi mazi" ve "temenni" sıygalarının birinci şahıslarının cemi eki gibi kullanılmakta dır. "Katışık sıygalar" da bunun yerine kullanılan ek - zamir, - yalnız "iltizam sıygası" nda "Hm" şeklini almak üzere "iz"-diı. İsimlerde ise mülkiyet ve izafet anlamile "imiz" ek - zamiri bu şehsı ifade eder. Orhon yazıtlarında "ik" yerine kullanılan ek - zamir işte bu 'imiz" dir. Örnek olarak şu iba reyi alalım: "Eçim Kağan birle ilgerü Ya-" "şil oğuz yaztkateği süledimiz;" "korigaru Temirkaptğgateği sû'-" "ledimiz; Kökmen aşa Kırgız yi-" "ringeteği süledimiz. Kamtğı biş" "otuz süledimiz; üç yiğirmi sün" "güştümüz. İlliğig il siı etlimiz." Kağanltğıg Kağanstr atfımız," "tizliğig sökürtümüz, başltğtğ" " yükündürtümüz." Bu parçanın aynen tercümesi şudur: "Amucam Hakan ile ileri Ye-" "şil nehri (Şantung) yaylasına" "kadar sefer ettik, geri Demir" "kapıya kadar sefer ettik. Kök-" "meni aşarak Ktrgtz diyarına ka-" "dar sefer ettik. Ceman yirmi" "beş sefer yaptık, on üç kere vu-" ' ruştuh. Ülke sahiplerini ülke" sizleştirdik. Hakanlıkla.ı Ha" "kansızlaştırdtk, dizleri kuvvet-" 'ti olanları çöktürdük, başları" (Sonu 2. ıncı sayfada) Yeni istasyonumuzun yapısı ilerliyor 937 yılı yazında yapısı bitecek olan Ankara istasyonunun inşaatı ilerlemektedir. Bu yıl havaların iyi gitmesi inşaatın ehemiyetli bir kısmının yapılmasını temin etmiştir. İstasyonun bu yj içindr bitirilerek Cumuriyet bayramında Ankara-nin yeni istasyonuna kavuşması «in tertibat alınmıştır Resmimiz inşaattan bir kısmını çösteıiyor. *-AYFA 2 ULUS 13 MART İMİ C — ) .11 I - *»ı \ «.«11/ Atatürk Türkiyesi Yazan: Marguerite Bourgoın Ubratrİ*: e. Rey, llbi» rue Drouot - paris İÇ HABERLER Memleketimi? ve İnkılâbımız hakkında y.ı/ıhm kıtablara bir tanesi daha ilâve edilmiştir. Bu. Madame Marnuerıtr Bourgoın ın La Turquie d'Alatürk ismini taşıyan güzel eseridir. Yalnız, hakkımızda her yazılan kitabı olduğu gibi. bunu da etraflıca gözden geçirmeyi borç biliriz. I ) — Bu eser. ne doğrudan doğruya jurnalıstik bir röportaj, ne İmparatorluk ile yeni Türkiye'nin politik» - kültürel yahut ekonomiko -sosyal Utkundan bîr mukayesesi, ne dr İmparatorlukla Kemal izmin tarihî doneleri bakımından bir karşılaş-lır.lmasıdıı. 2) —- Bu eser daha ziyade hem hu, bu bakıma, hem de her bakıma göre kaleme alınmış (ve hiç şüphe yok ki 1 ürkiyeyi çok seven bir muharrir tarafından kaleme alınmış) .Safif bir lekturdür. Fakat: a) Muharririn gerek imparatorluk gerekse yeni Türkiye hakkındaki malûmatı, meselâ müslümanlık hakkındaki malûmatı kadar kuvvetli değildir. b) - Muharrir, yeni devrimlere temas etmekle beraber, bunları siste-ii'.-iı/f nlememış. ve bunların biri-btrlerılt . an sıkı alâkalarım ne kendi 11 adcı t mide ne de konuşturduğu turk yahut yabancı muhatabların ifadesinde ortaya koyabilmiştir. c) - Kitabta en fazla yeri camilerin, türbelerin ve mezarlıkların tasviri ve bunlara dair olan meditas-yonlar tutmaktadır. Bundan sonra İslam dini hakkındaki mütalealar, fatalizm bahisleri ve "inşallah" in sembolize ettiği tevekkül felsefesi gelmektedir. d) - Kemalizm ve Ankara bahisleri hafiftir. 3) — Eserden derhal anlaşılmaktadır ki, muharrir büyük bir türk dostudur Türk memleketinin ve türk milletinin dostudur. Bu bakımdan, santimantal dostluk tezahürleri kitabın her tarafında ifadesini bulmuştur Çanakkale ve türk askerine aid olan sayfalar her türkü tehyiç ede ek gibidir. Türk halkının ve as* İterinin o kadar güzel ve sevimli bir müdafaası yapılmıştır. 4) — Umumiyetle eser. yeni Türkiye'yi esaslarile yahut onun ne gibi tarihi sebrblcrden doğduğunu anlatmak I...ininin-!.m zayıftır. 11 Madame Marguentt. Bourgoın İmparatorluğu bazı muharrirlerin ki-tablarından, yeni Türkiye'yi de yalnız sokaktan görmüştür. İmparatorluk hakkındaki dokümantasyonu ancak edebi mahiyettedir. Chatrnııbriand, Loti ve Farrere'-in anlattıkları İmparatorluk, Türkiye'nin lehinde yazılarak bir kitaba esas olamaz. Clıateaubriand, İmparatorluğu Grek kültürüne hayran bir romantizmin adesesİle görmüş ve pek az görmüştür. Muharrir de zaten bu noktayı kuvvetle işaret etmiştir. Loti ve Farrere kategorisine gelince, bunlar da Avrupa'nın sanayileşmesinden ve makineleşmesinden ve buna muvazi olmak üzere de demokrasinin dümdüz edici merdanesi altına düşmesinden bezen romantik ruhlardır öyle romantik ruhlar ki, Avrupa'da arayıp bulamadıklarını Şark'ta bulmuşlar ve bu Şark'm içinde cazip ve feerik bir panayırda gezer gibi gezerek kendilerini tatmin edilmiş görerek Şark a şarklı kalmasını tavsiye etmeğe kalkışmışlardır. Binaenaleyh. İmparatorluğun bir bakıma gore lehinde olan bu iki muharrir hakikatte yalnrz kendi hasta ruhlarının lehinde olan kimselerdir. Kemalizm, bilhassa bunların hoşuna gitmiş olan statik Şark'a karşı bir reaksiyon, her türlü müsteşrikli-ğe karşı bir reaksiyon, ve türk milletini dinamik bir hayat telakkisine K-ıglıyan bir hareket olduğuna göre. I '.»İ ve Farı ere inanısile Kemaliz - min ne doğru dürüst anlaşılmasına, ne de tam bir anlayışa dayanarak sevilmesine imkân vardır. Netekİm. eserin birçok yerlerinde, şapka ve laiklik gibi içtimaî devrimlerimizle sanayileşme gibi en esaslı progTam noktamıza karşı çekingence olmakla beraber, anlaşılır tarizler vardır. Madame Marguerite Bourgoin Kemalizmin emperyalizme karsı o-lan tezlerini hiç tetkik etmemiştir. Halbuki, bunlarsız. yeni Türkiye'nin anlaşılmasına imkân yoktur. Muharririn ekonomik veya politik bahislerle meşgul olmadığı da iddia e-dılınez. çünkü kitabında "elearing" gibi meseleler hakkmda uzun mütalealar vardır. Türk devletçiliği insan Kemaliz -mın esas umdelerinden biridir Siyasi istiklâli ekonomik temellere istinad ettiımenin yollannı hem ekonomik hem de sosyal ve politik bakrmdan tesbit eden türk devletçiliğini ihtiva etmiyen bir eser. sadece jurnalistik bir röportaj çerçevesi içinde kalmalı idi O zaman hem iddiaları olmaz, hem de Türkiye'yi olduğu gibi anlatmış olurdu. Şurasını kaydetmek lâzımdır kİ. Madame Marguerite Bourgoin büyük bir türk dostudur. Kemalizmin her davacı ile bağdaşmamakla beraber, türk milleti ile bütün cephe boyunca dosttur. Ve bu dostluk, e-serde çok samimî ve çok sıcak ifadelerini bulmuştur. Madame Marguerite Bourgoin yeni Türkiye'nin tarihî doğuşu se-beblerini kucaklayıcı bir surette tetkik eder ve osmanlı İmparatorluğunu yeniden ve Kemalist Türkiye edebiyatından mütalea ederse, ondaki türk dostluğunun kendisine Türkiye hakkında ikinci ve en güzel, en tesirli kitabı yazdıracağına şüphe yoktur Böyle olmakla beraber memleketimizi ancak kadın gönlünden beklenebilir sıcak bir hassasiyet ile sevdiği ve kitabını bu duvgu ile yazdığı irin. kendisine teşekkür ederiz. Burhan BELGE DÜZELTME 10 mart tarihli sayımızda çıkan Kritik ve otorite başlıklı yazıda iki hatâ ı*-muştur. Bu yazının ikinci sütununun yirmi altıncı satırındaki gevrek sözü kürek ve gene ayni sütunun yirmi yedinci satırındaki neslin kelimesi nesillik lacaktı. O/ur dileyerek düzeltiriz. İSTANBUL TELEFONLARI: Celal Bayar geliyor İstanbul, 12 — Ekonomi Bakanı Celâl Bayar bu gün (dün) 12.50 de Ankaraya hareket etmiştir. Üniversit'e talebeleri için İstanbul, 12 — Üniversite talebesinden 3 kişi hakkında idare meclisince verilen türlü cezalar Kttltür Bakanlığınca tasdik edilmiştir. Bir talebe tardedilmiştir. Diğerine 6 ay muvakkaten tard cezası verilmiştir. Uç ay tard alan bir talebe af talebinde bulunduğu için cezası tecil edilmiştir. Tramvay kazası tahkikatı İstanbul, 12 — Tramvay kazası talıkikatmm evrakı bugün sorgu hâkimliğine verilecekti. Evrak bitirile- .nişin Bunun için yeni araştırmalar yapılıyor. İstanbul yollan İstanbul, 12 — İstanbul vilâyet yollan için evvelce hazırlanmış ve üç seneliği tatbik edilmiş olan prog-graram son iki yıllık kısmı da tatbik edilecektir. Sanat mekteblerinin mü- tedavil sermaye nizamnamesi Kültür Bakanlığı sanat mekteblc-ri mütedavil sermaye talimatnamesinin dördüncü maddesini değiştirmektedir. Maddenin alacağı yeni sekle gore mütedavil sermaye siparişlerinde çalışan sanat mektebi telebele-rine her is saati için kültür Bakanlığınca tesbit edilecek bir mikdar para aynlacakur.Ayrılacak olan bu paralar her talebenin kendi namma milli bir bankaya yatırılacak ve talebe mektebi bitirip diplomasını aldıktan sonra bu para kendisine ilk sermaye olarak verilecektir. Mekteb! bitirmeden; diploma almadan terk eden talebenin adlarma yatırılmış paralar, kendilerine veril-miyerek o mektebin mütedavil sermayesine eklenecektir. I)r\ \el malları Pe$in para ile satılacak Finans Bakanlığı milli, melrûk ve mübadillere aid emlâk hakkında valiliklere ehemıyetlı bir tamim fondermiştir Bu Umime göre: Arttırma ile satılmaları lâzım gelen milli ve metruk emlâkin taklitle ması hakkındaki usule »on verilere1 bundaı böyle bedelleri peşiı. alınmak suretiyle satılacaktır. Şimdiye kadaı ihaleleri yapılmamış olan mallarda yeni den peşin para ile satılığa çıkarılacak -»ır. Azami on »ene taksitle «atılabilen bağ, bahçe, fındıklık ve zeytinlik gibi gayri menkullerin satışı da peşin para il yapıiacaktır. Evvelce taksitle «atılmış olan mal -Urdan ihalesi fesholunanlann bedel farkları eski mü * teriler den alınmak su -reliyle kaç taksitle «atışa çıkarılmış •-gene aynı taksitle başkalarına satılabi-li necektir. Çağrı Adliye encümeni bugün saat 14 de toplanacaktır. Yumurta için bir komisyon Yumurta istihsalâtını arttır . mak, kalitelerini yükseltmek, müşterilerinin arzularına göre hazır-kuuua ¦ısstıahgİa vakit v* xa ninda yerlerine yetiştirmek için ger 1 tedbirleri raştırmak üzere. TürkoS-bir komisyon çalışmağa başlamış 11. Ofis rei.i Dr. Mecdet Alicinin reisi, ğn de toplanan bu komisyona. Tarım " kanlığı adına, tavukçuluk enstitüsü di rektörü B. Kadri, c-fi» danış man larin -dan BB. Halil Mitat, Hayrettin Şü" ekspet B. Salih Zeki ve iç ticaret umum direktör muavini B. Sa!âhattin iştirak etmektedir. Komisyonun ilk topla sında tavuk neslinin ıslahı çareleri " • rinde görüşülmüştür. Ankara* Kurtulur* günlerini kutladılar la mart gününe rastlıyan, Erzu -rumun kurtuluşunun 16 inci yıldör't -mü, çarşamba akşamı saat ?0,30 ' ' *• kevinde kutlandı. Törende Ankarad.ı bulunan bütün erzunımlular ve bir—k davetlileri bulunuyordu. Bunlar .irinin-da. saylavlar, generaller, yüksek tahsil talebeleri, asker ve sivil memurlar vardı Halkcvinin geniş salonu, gece yarı», dan sonra ikiye kadar neşe ve zevk içinde çalkandı. Erzurumlular bize mahaît; türkülerden en seçmelerini dinletti' Milli oyunlardan en güzellerini »ey. tirdiler Program intizamla tatbik ed- Yerleri değişen ve terfi ?den emniyet direktcH^n Zonguldak v^âveti emnivet 4*ftk-törü B Hakkı Tarin On-oh viU—-ti emniyet direktör1»*'*üne terfian. İvdir ne emniyet direktörü B. Kerim Hakâri vilâveti emniyet direktrir'ü-ğ»' terfian. Konva trilâveti emnivet direktörü B. Ahmed Demir Ri»'i« vi-Uyeti emniyet dire-*»örlüöüne fe-'i-an. Manisa emnivet ' ••' lö B Ze-keriya Cmf*öl vî'âvMi emn-vet direktörlüğüne terfian Rize vilâyeti emniyet direktörü B Tevfik Zomnıl-dak vilâveti emniyet direk tortu Wine terfian. Polis müfettiş muavini B. Celâl Samsun vilâyeti emniyet d-rek-törlüğüne terfian, Samsun vilâyeti emniyet direktörü B. Kenan Rize vilâyeti emniyet direktörlüğüne naklen. Diyarbekir vilâyeti emniyet direktörü B. Mazhar Konya viUyeti emniyet direktörlüğüne naklen, Çanakkale emniyet direktörü B. İbrahim Diyarbekir emniyet direktörlüğüne naklen. Polis müfettişi B. Necmettin Seyhan vilâyeti emniyet di-örlüğüne naklen. Emniyet işleri umum direktörlüğü altına şube direktör muavini B. Nevzad Çanakkale vilâyeti emniyet direktörlüğüne naklen. Bozlar kaymakamı B. Suat Tahsin Edirne vilâyeti emniyet direktörlüğüne naklen, Gördes kay-makamı B. Muhsin Kastamonu vilâyeti emniyet direktörlüğüne naklen, Uluburlu kaymakamı Tacettin Manisa vilâyeti emniyet direktörlüğü- . naklen tayin edilmisterdir. ti Ulus,, un Dil Yazılan ( Başı t. inci sayfada) "yukarda olanlara secde ettirdik" İfte buradaki mazi sıygalarının hepsinde ek - zamirler (imiz) seklindedir: "Süledimiz, süngüstü-müz, ilsiretü'mı'z, Kağansırattımız, sok urlumu;, yükündürtûmûz". Halbuki şimdiki şiveye göre bu sözleri "suledik, süngüştû'6..." şekillerinde söyleriz. Şunu da unutmıyalım ki bizim ''iz" ile söylediğimiz sözler, Ana-dolunun yerli konuşma şivelerinde "h" ve "h" olmaktadır. 'Yapa nz" yerine "yaparufe" ve "ya-paru/ı"; "keselim" yerine "kese/r"; "gidiyoruz" yerine "gidiyorufc"... v. s. gibi. Nakli mazi sıygalarında ''gitmişiz" yerine "gitmişiV diyenler, yalnız okumamış halka bile münhasır değildir. Bütün bu izahlardan anlaşılır ki. yazı dili gramerinde yalnız iki sıygada kullanılan bu "ik" ek • zamiri, hakikatte "iz" in bir değişiminden başka bir şey değildir. Yukardanberi örnek olarak aldığımız "gel" fiilinden "geldik" ve "gelsek" sözlerinin analizi, bu hakikati derhal ortaya çıkarır: (d (2) (3) (4) Geldik: eg + el -f- id + ik (2) Gelsek: eg + el 4- es -t- ek (z) Bu iki sözde, bundan evvel de izah edildiği üzere, (1) Eg: Hareket anlamına birinci derece prensipal kok; (2) El: Kök anlamının alelıtlak alındığını gösteren ektir. (3) I. td: "Gelme" dediğimiz alelıtlak hareketin yapılmış olduğunu,; //. Es: Bu hareketin uzakta kal mif, henüz yapılmamış olduğunu gösteren sıyga eklerdir [1]. (4) Ik, ek: İşte asıl mevzuumuz olan bu ekleri, eğer olduğu gibi (k) li olarak alırsak, (k — ğ) ol duğundan, bu kelimeler (geldi = geldiğ) ve (gelse — gelseğ) sözlerinin aynı olmak lâzım gelir. Burada ise, (gelme) işini yapanın veya yapması istenenin bu sözü söyliyenle arkadaşları olması lâzımdır. Bu halde burada (biz — miz) şahıs zamirinin yerini tutacak bir ek bulunması zarurîdir. Halbuki (k) nin (z) yerine gelmiş olduğunu kabul edince bütün bu güçlük ortadan kalkar. (İz) ek - zamirinin analizinde izah e-dileceği üzere, fimiz = iğiz = iz) şekliyle kısalmış olan (iz — ik), işin sözü söyliyenle ona oldukça [/] Fiil sıygalarım teşkile yarı-yan ekler, ileride ayrıca analiz edilecektir uzak sahada bulunanlar tarafından yapıldığını kolaylıkla ifade eder. Not: t, —- Farsçada bu ikinci şahıs cemi sıygaları (im) sonekiy-le yapılır ki, bunlar da (d (2) (iğ (z) - im) demektir. Baş taraftaki (iğ), u-zak sahayı gösteren (iz) den değinmedir. Bu halde (iz + im) bizim (im — iz) İn elemanlarının yerlerini değiştirmesiyle vücut bulmuş demektir. Not: 2. — Arapçada isimlerde ve mazi sıygalarında sona gelen (nâ) ve müzari sıygalarında basa gelen (ne) bu şahsa delâlet e-der. Bu ekleri iki türlü izah etmek mümkündür: I. Uzak saha yerine yakın muhit alarak (I) (2) (an -t- ağ) (en 4- eğ) şeklinde: (1) An, en: Yakın muhitteki müşarikleri, (2) Ağ, eğ: (Ego) nun kendisi ni gösterir. II. Bu sözlerdeki (n) leri ve (ğ) leri de (z) değişimi alarak: d) (2) (ağ + az) (eğ -I- ez) şeklînde: (1) Ağ, eğ: (Ego) yu gösterir. (ğ) gibi imW.i.. kulubu, r cncfbahçeyı iki maç yapmak özere Ankaraya çağırmıştır. Haber verildiğine göre, iki kul*b bu seyahat üzerinde anlaımi|lardır. Türkofisin faydalı bir bülteni Türkofb, bütün mcnıl e ketler io 1 %f-lıca İthalât ve ihracat maddelerini gösterir güzel bir bülten hazırlamış,tır. Bu bültende, ilgililer için faydalı malûmat vardır. Beş kıtadaki bütün ülkelerin it -halat ve ihracat maddeleri 1934 . h esas tutulmak suretiyle tesbit edilmiş, ticari hareketlerde değerce en rhe- • yetli canlan ayrıca not halinde gösterilmiştir. Türk Hava Kurumunun Halkevinde vereceği balo Türk Hava Kurumu adına 21 936 günü akşamı halkevi salonlarında verilecek balo için hazırlıklar ilerlemektedir Balonun güzel ve çok eğlenceli olması için birçok sürprizler hazırlanmak'*- dır. Büfe gayet ucuz vc herkesi memnun edecek şekilde olacaktır. Ankaarnın en değerli cazı bu balo için angaje edilecektir. Yeni mevsim başlarken balonun yılın güzel geçmiş bir gecesi olarak d*, hatırlanması için güzel bir program hazırlanmıştır. (2) Az. ez: Onun uzak sahadaki müşariklerini anlatır. Not: 3. — Fransızcada fiil sonlarında bu şahsı gösteren (ons) eki de: (I) (2) (on (ğ) + os) tur ki burada da (ğ) den değişme olan (on), (ego) yu ve (os) onun oldukça uzak sahadaki arkadaşlarını göstermektdeir. (Ons) un bu izahı, yukarda arap ekleri için gösterilen iki izah tarzmdan ikincinin daha doğru olacağını da belli etmektedir. I. N. D.lAfrv ULUS 14 HART 1936 CUMARTESİ Son haberler üçüncü sayıfamızdadır. ON YEDİNCİ YIL. No: 5252 ADİMİZ. ANDIM1ZDIR Heryerde 5 kuı... Londra görüşmelerinin ikinci günü Dünkü toplantılarda hiç bir karar verilmedi ' Nanva Ren bölgesinde yirmi hin asker bulunduğunu bildirdi Bugün konseyde Fransa ve Belçika delegeleri tezlenni anlatacaklar Şimdilik İngiltere tarafından yeni bir teşebbüs yapılmıyacağını da söy-liyen bu mahfiller, B. Hitlerin bazı müsaadekârlıklar göstermekte olduğunu, fakat bunların Fransa ve Bel-çikanın göstereceği bazı müsaadekâr-Irkl.ü * bağlı tuttuğunu bildirmekte-dirler. * Sİ Muhafazakâr partinin perşembe akşamı yaptığı toplantısında soz alan BB. Çemberleyn. Çurçil ve Hor. İngiltere-nin Lokarno andlaşması ve milletler cemiyeti azalığı dolayisİylc kendisine düşen bütün vazifeleri çekinmeden yerine getirmesi tavsiyesinde bulunmuştu. Almanyaya karşı alınacak tek durumrıı metanet olduğunu söylemişlerdir. sözlere çok ehemiyet verilmekte ve Hitler'in Karlsruhe'de verdiği nutuk tenkid olunmaktadır. Londr: daki fransız mahfilleri, alâkalı devletlerin Lokarno andlaşmasının bozulduğunu tanımış olmaları dc siyle, karşılıklı yardım şartlarının ve derecesinin konuşulma sırasının geldiğini söylüyorlar. Ren askerlik dıvı bölgesinin kala ırılm.ı sini görüşmekten kaçınmamış olan FransMnın, bu görüşmelerin {Sonu J. u'icu suytadaj fassrttı. delegelerinin toplandıkları Londra şehrinden bir görünüf: Parlamento binasının gece manzarası ¦»•«»İleri, B. Edenin, görüşmelere h«„r(ffc oim«k uxcrrı A|_ manyanın, Ren'dekı kıtaları gen çek. mesi İçin yaptığı teklife B. Hitlerin red cevabı vermesinin hosnudluk verici olmadığını ve kabul edilmiyeceği-m söylemkte, bununla beraber, bu Haşhetke bir yildOnI mi mm; ATAY Tıp fakültesinin yüz dokuzuncu yıldönümündeyiz. Tıbbı medresenin elinden kurtarmak kolay olmamıştır: hattâ ilk devirde dersler Osmanlıca yerine fransızca o-larak okutulmuş!uı . Türkiye hekimliği hakkında yüzüncü yıldönümünde o kadar yazıldı ki şimdi lüzumsuz tekrarlara düşmek istemiyoruz. Fakat bu münasebetle iki nokta üstünde durmak istiyoruz: Yüz yılın bir milletin hayat ve tarihinde ne büyük ehemiyeti olduğu şüphe götürmez. Müstakil kalmak ve ilerlemek için garb medeniyetine uymak zaruretini anlayışımız bu kadar eski iken, Kemalizmin esaslı tasfiyelerde bulunduğu günlere kadar, medrese, üniversitenin ve liselerin asıl kafaya vücud veren tefekkür kuvvetleri üstünde hâkim kalmıştır. İlk günde herşey yapılmak imkânı olmadığına şüphe yoktur. Fakat biribiri arkasından gelen biri pehlivan ve cahil, biri mecnun ve cahil, biri despot ve cahil, biri bunak ve cahil, biri hain ve cahil bes padişahlık devir, türk milletine, rihan değer fırsatlardan birini kaybettirmiştir. En ileri ve kuvvetli devletler arasına geçmek 'Ç'n fazlası i|e yeter olduğunu u-*«k - şarktaki bir devletin tarihi i le görmüş olduğumuz bu müdde «ı sonunda, inkıraz denen kor-kunç: facıay. gördük. Kurtulmak i-çın Ataturke kavuşmak, ve onun eli ile saray ve medrese köklerinden yıkılmak, milli egemenlik, vicdan, tefekkür, kadın ve kanun h'i-riyetlerini ölüm dirim pahası na elde Mroek lâzım geldi. Milli kurtuluşun dokunulmaz mukad afe«'leri bunlardır. (Sonu S. inci sayfada) Ren askerlik dışı bölgenin işgali hakkında başka bir vesika: Hava müdafaası bataryalarının Kolonya şehrine varışları BALKAN ANTANTI SEÇİM II \kklNI\ DOLAY İSİYLE Havas ajansının Hitler in yeni bir haberi bir nutku Cenevre, 13 (A.A.) — Havas ajan- Berlin, 13 (A.A.) — Havas ajansı sı bildiriyor: bildiriyor: B. Titülesko, 11 mart tarihinde t B. Hitler, dün akşam saat 10.15 dı lanan küçük antant ve Balkan antantı Karlsruhe stadyomuna gelmiş ve tah delegeerinİn toplantısına reislik etmiş- minen yüz bin kişilik bir halk yığını ta tir. Toplantıya Yugoslavya namına Su- rafından heyecanlı alkışlarla karşılan lotiç, Türkiye namına Cemal Hüsnü. Çe- mıştır. koslovakya namına Kavderiç ve Y ı*ı • Hitler nutkunda demiştir ki: (Sonv 3. üncü sayfada) (Sonu 3. üncü sayfada) Ticaret odasındaki dünkü toplantı 29 şubatta çoğunluk olmadığı için yapı lamayan ticaret odası toplantısı dün yapılmış ve gündemdeki işler üzerinde kararlar verilmiştir (Yazısı 6. sayfada) Bayan Âfet CENEVRE TARİH VE X ARKEOLOJİ CEMİYETİNDE ÇOK BEĞENİLEN BİR KONFERANS YERDİ. Cenevrede bir konferans veren Bayan Afet Cenevre. 14 (A.A.) — Anadolu Ajansının hususi muhabirinden: Cenevre Tarih ve Arkeoloji Cemiyeti azaları ve umumiyetle alâkadar, lar 12 mart akşamı İçin cemiyetin konferans salonuna davet edilmiş bulunuyorlardı. Ru/namc şu idi: 1 - "Frederic Saret" nin "Etieroe Dumont" a yazdığı neşredilmemiş mektublar. (1819/29), "Robinet de Clery" tarafından. 2 - Türk Tarih Cemiyetinin 1935 de Alaca Hüyükteki hafriyatı hakkında konferans (projeksiyonla) — Türk Tarih Cemiyeti Asbaşkanı-Ba-yan Afet tarafından. 3 . Muhtelif tebliğler. Bu içtimada hazır bulundum. Salon Cenevrenin üniversite, matbuat vc ilim mahfillerine mensub kadın, erkek güzide şahsiyetlerle dolu idi. Londraya hareket edecek olan türk heyeti murahhasları ve Bern elçimiz ve Cenevre konsolosluk erkânı ile Ce-nevredekİ bütün türk talebe de vardı. (Sonu 5 inci sayfada) Fıkra: Mecmua kesikleri Türkiyede en iyi binalardan •bir kaçını yapan büyük bir yabancı mimar ba-^ dedi ki: — Koltuğunun altında bir sürü mimari mecmuası ile bana müracaat edenler var. Bunlar, her mecmuada bir veya birkaç evin en beğendikleri taraflarım göstererek: "— Bunları bir araya toplayıp bana bir plân yapınız!" diyorlar. Fakat bir çok yapılarda bu mecmua kesiklerini görmiyormusunuz? Bir zamanlar bizde fransızca bilip fransa gazetelerini okuyanlar için, Pariste bulunan türk muharrirlerinin Avrupa mektuplarım okumak lüzumsuz kopyalar üzerinde yorulmak demekti. Bugün dahî meselâ almanca Moderne Bauförmen mimari mecmuası ile, aynı ayarda birkaç mecmuayı gözden geçirmekte olanlar, sokaklarımızda bu mecmuaların kesiklerini görmektedirler. Bostancı yolunda, kır ortasında, her tarafı bahçe, takattir yanı balkonlu, bir yanı baştan başa kapalı dıvar bir köşk göreceksiniz. Şüphe etmeyiniz ki bu ev aslında Avfupada herhangi başka bir binaya yapışıktır. Yahud yeni bir eve girdiğinizde, şurada herhangi bir bar, ötede bir o-tel, öbür tarafla bir mektep plânından koparılmış parçaları tanır gibi olursunuz. Bunlar Ahmedin bumu, Mehmedin çenesi. Hasanın k-ılcğı ile bile değil, bir insan burnu, bir kurd çenesi, bir deve sırtı ile yoğrulma şekillerdir. Bahsettiğimiz mecmualar, binaların resimlerini, iç taksimlerini, döşeme plânlarım, ve hepsinin fotoğraflarım, hattâ bazt eşyanın inşa krokilerini bile göstermektedirler. Bunları kendi kâğtdlart-mtz, ve sonra Türkiye topraklarının bir parçası üstüne yapıştırmak o kadar güç değilse de, ne sanat budur, ne mimarlığımızdan istediğimiz ilerleme böyle olur. Bütün bunların önüne ise yalnız müsabakalar ve jürilerle, yani müsabakastz ve salahiyetli kimselerin kontrolü olmaksızın plân kabul etmemekle geçebiliriz. "Ulus,, un Dil Yazıları Güneş - Dil Teorisine «öre Türk dilindeki Ek Zamirlerin analizi VII. i/ Fiillerin "katışık sıygalar" mda birinci şahsın çokluğunu gösteren "iz" eki, doğrudan doğruya uzak saha gösteren bir basit ek gibi görünmektedir. "Gelmişiz, geliyo -ruz, geliriz, geleceğiz, gelmeliyiz ve hattâ şimdiki ''gelelim" in eski şekli olan "gelevüz geleyiz" sÖzlerinJe bunu hep bir (V. -l- z) leklinde buluyoruz. Böyle basit bir ek olarak (V. z), mefhumu ana süje veya objeden uzak bir sahada tecelli ettiril Ana süie olarak (r-»o ) vu alın* a, bundan uazk sahada bulunan bir takım süjelerle birlikte bahsedilen isi vapmıs olmamızı, bir (iz) ile ilacle ed*'«İliriz. Meselâ, "geliri/." sözünü ele ala lını Bunun etimolojik şekli şudur: (t) (2) (3) (4) (eg + el -f ir + iz) (1) Eg: Hareket anlamına bi • rinci derecede prensipal köktür. (2) El: Kök mefhumunun alelıtlak olduğunu gösteren ektir. (3) İr: Alelıtlak hareket raef -humunun herhangi bîr sahada te-karrür ve temerküzünü ifade eden elemandır. (4) İz: Alelıtlak hareket mefhu -nıunun üzerinde tekarrür eyledi -ği süjenin (ego) dan oldukça uzak sahada bulunduğunu anlatan ek -zamir rolünü yapar. Görüldüğü üzere (ego) yu gös -teren asıl eleman burada eksiktir. Bu (iz) şeklinin sonradan kısa! -tılmiş bir teşekkül oldui-u anlaşılıyor. Bunun asıl tam şekli (imiz) - yani (im iz) - olmak icap eder (Sonu 2. inci sayfada) v-ayka 2 14 mart It/Uo L I ht^ıılıiişlı Belediyeciliğimiz Bir memleket, medeniyet seviyesini yabancı gözlere, her şeyden önce, şehirlerinin dış^maıızarasiy-le haber verir. Fransız muharrirlerinden biri, Atina'dan bahsederken "medeniliğin ifadesi olan geniş ve düz caddeleri var" diyordu. Yeni Ankaranm, inkılâbımızı dı-şarda tanıtmış olan edebiyatta ne ehemiyetli bir yer tutmuş olduğunu hepimiz biliyoruz. Güzel ve düzgün bir şehir, yalnız yabancı gözlere karşı bir propaganda süsü olmakla kalmaz, içinde yaşıyanlara güzel ve düzgün yaşamayı da öğretir: Ankara halkının yaşama itiyadları üzerinde yeni Ankara kurulalıdanberi meydana gelmiş olan değişiklikleri göz önüne getiriniz. Bu müşahedelerden sonra hemen itiraf etmeliyiz ki umumî heyetiyle belediyeciliğimiz inkılâbımızın hız temposuna en az ayak uydurmuş bir çalışma şubemiz-dir. Bunun sebebini ben, belediyeciliğin, bizde, bir âmme hizmeti olmasına rağmen en az devletleştirilmiş bir müessese olmasında buluyorum. Neden merkezden uzaklaştıkça şehircilik sahasındaki çalışmaların yavaşladığına ve hattâ büsbütün durduğuna şahid oluyoruz? On iki inkılâb yılı içinde bir tek düzgün cadde bile açamamış belediyelere rastlayışımız nedendir? "Belediyelerin fakirliğinden, gelirsizliginden" diye atılanlar o-lacak, biliyorum. Fakat ben, bir memleketin kalkınma ve inşa hamlelerinde, paranın ancak İkinci derecede rol oynadığına inananlardanım. Her şeyden evel, yapıcılık, enerjik, inanlı ve bilgili bir insan işidir. Birçok sahalarda olduğu gibi, burada da, yapılan veya yapılamamış kalan işleri, başlarında bulunan adamların kapasitesiyle ölçmek, zorundayız. Çok daha dar imkânlar içinde çok daha büyük işler başarmış bir belediyeye rastladığımız zaman, bunu. başında lâyık olduğu adamları bulmak taliine borçlu olduğunu derhal anları/. Belediye reisi ve azaları seçim yoliyle iş başına geliyorlar. Bunlar, çoğun, hepsi yerli halktandır. Ömürlerinde bir defa olsun ufacık şehirlerinden dışarı çıkmamış veya, iyi yaşamak itiyadını alacak kadar bir büyük şehirde oturmamış belediye reislerimizin sayısı oldukça kabarıktır. Şu halde nasıl istersiniz ki onlar, küçüktenberi içinde yaşadıkları ve alıştıkları bu şehrin kötü ve bozuk taraflarını yadırgasınlar. Kendi evinde en basit medenî konfor şartlarından mahrum yaşıyaıı bir insanın düz ve geniş caddeler, parklar, âbideler fantezisine muhayyelesinde yer bulamıyacağmı kolaylıkla anlarsınız. Dahası var: Bu seçilen reis ve azalar, onlara rey temin etmiş o-lan şehir halkının ve bunlar arasında bilhassa sözü geçen bir zengin zümrenin isteklerini kollamak zorundadırlar. Halbuki çok küçük bir azlık teşkil eden bu zümre şehrin her tarafına dağılmış olan evleri ve arsalariyle, belediyenin, her yapıcılık hamlesinde karşılaştığı bir engeldir. Bu zümreden birinin dükkânı yıkılmamak için, yeni açılan bir cadde daralır veya sapar. Her yeniliğe muhalif muhafazakârlar gene bu zümrenin arasından çıkar. Medenî şehir hakkında bir fikri ve bunu vücuda getirecek teknik bilgisi ve görüşü olmıyan, çalışmalarını şehir halkının arzusuna de^il gelecek menfaatlerine tâbi kılacak kadar otoriteye sahib olamıyan bir belediye reisinin, vazifesi, her gün iskemlesine oturup kalkmaktan ibaret bir kukladan başka bir şey olamıyacağı meydandadır. Belediyeciliğimizin, inkılâbın umumî gidişine uygun bir seviyeye çıkarılması için bu şartları kökünden değiştirmemiz lâzımdır. Nasıl? Belediye işlerini de vali ve kaymakamlara vermek suretiyle, derdim. Eğer her vali ve kaymakamın ideal bir insan olmasına imkân bulunsaydı. Ayrıca İki kuvvetin karşılıklı surette biribirini kontrol etmesi de daima faydalı bir şeydir. Bu noktalar göz önünde tutulunca belediye reislerinin, şehir halkından olmamak şartiyle merkezden tayin edilmesi davanın tek hal şekli gibi görünüyor. Fakat bir hamlede istenilen şartlara sahib yüzlerce belediye reisini nereden bulacaksınız? işte hatıra gelen cevabı güç soru budur. Bu işi bir hamlede yapmanın imkânsızlığını tabiîdir ki kabul e diyıum. Fakat derece derece işe girişerek on yıl içinde belediyeci-lî£imizin manzarasını baştanbaşa detiştirmiye imkân vardır. Hor şeyden önce bize lâzım o-lan bir belediyecilik mektebidir. Siyasal bilgiler okulu derecesinde, fakat idari ve siyasî ilimler yanında, şehircilik tekniğini imkân derecesinde Öğreten bir mekteb Yannın bütün belediye reislerini böyle bir mekteb pekâlâ yetiştirebilirdi. YASAR NABl HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: Bir ev çöktü İstanbul, 13 — Dün gece Ciba-lide millî emlâke ait bir ev çüktü. 7 yiat yoktur. Gelecek talebe grupları İstanbul, 13 — Nisanın beşinde ve 12 sinde Romanya üniversitesin-l ı İki I 'elr kafilesi gelecektir. Profesör Matin İstanbul, 13 — Viyana üniversi-Usi şark memleketleri tarihi profe-¦¦ ü V -ıı hu hafta içinde Istanbu-la gelecek ve etütlerde bulunmak ü-zere Ankaraya gidecektir. Buğday yolsuzluğu İstanbul, 13 — Buğday yolsuzluğu ile uğraşan ziraat müsteşarı B. Atıf Bayındır tahkikatını bitirdi. Ankaraya gidiyor. Devlet deniz yollarının vapurları İstanbul, 13 — Devlet denizyo1 lan için yaptırılacak vapurların iki senede tamamen teslim alınması kararlaştırılmış bulunuyor. Bazı grup delegeleri ellerindeki işlerin çokluğu dolayı/ile bu müddetin uzatılmasın* istemektedirler. Fakat bu talepler kabul edilmiyecektİr. Fen heyeti şartname üzerindeki son tetkiklerini bitirmiştir. İhale mart sonuna kadar bitmiş olacaktır. Bir çarpışma İstanbul. 13 — Selimiye açıkla-..nda bir motorla bir balıkçı kayığı çarpıştı ve balıkç kayını battı. Moskova Radyosunda Türkiye için konser Gecen kış şehrimize gelmiş olan »ov-yet tef artitti Bayan Barsova'nın da iştirakiyle 15 martta Moskova radyolunda Türkiye İçin verileceğini daha önce haber vermiş olduğumuz konser, B Barsova'nın rahatsızlığı dolayisiyle geri kalmıştır. Günü ayrıca haber verilecektir. Cenubî Amerikada tetkikler Nevyorkta bulunan ticaret konseyimiz B. Muzaffer, cenubi Amerikada bir tetkik ¦¦ 'i-ı yapmaca memur ed-1''**, B. ""-ıtarVer bu memleketler''- ihmr-' ma H d-terimiz irin pazar arayacak ve t"'k:k'-rinin neticesini bakanlık bil '." recekfir. Bir ingiliz firmasının isteği Londrada Pol B. Berlizheimer adındaki firma, memleketimizde Dol. Oil satan ticaret evlerinin adreslet sormuş ve kendisine Londra ticaret mu messilliği vasıtasiyle gereken malûmat gönderilmiştir. Hind yağı çıkarılan nebat yetiştirilecek Milasta bîr çİftcİ, hind yatn çınarı karılan nemeden sonra iyi bir netice al™ Milas tiraret odası, çok mıkdarda ekildiği takdirde bu nebatın dış piyasalarda ı . mümkün olup clmadı?"iı "'-*-nomi bakanlığından sormuştur. Iltrili daire b"«- :~—l-«*-k»*.Hİr. "Ulus,, un Dil Yazıları (Başı î. inci sayfada) Morfolojik şeklînde vokalle biten "geimeli" ve "gele" gibi şekillerde sondaki (iy) ve (eğ) ler bu (im) rolünü de ifa edebildiğinden oralarda düşen (im) ler, benzetme (analogie) yoliyle "gelmiş, gelir, geliyor, gelecek" gibi sıygalardan da düşmüş olacaktır. Bu (imiz) mürekkep ek - za -mirinin fiil tasriflerinde dile ağır geldiğini ve bir değişmeye tema -yül gösterdiğini, bundan önce a-naliz ettiğimiz (ik) şeklinden de anlarız. (Orhon) yazıtlarında (geldimiz) diye yazılı olan sıyganın (geldik) şeklini alması, yal -nız (z) nin (k) ya çevrilmesiyle değil; bir de fim.) in düşmesiyle olmuştur. Bundan da anlaşılır ki - isimlerin sonunda olduğu gibi duran (imiz) mürekkep ek - zamiri, fiil sıygalarında ilk önce (im) ini kaybetmiştir, işte "gelmişiz, geli -riz, geliyoruz, geleceğiz, gelmeliyiz" şekilleri bu haldedir. Daha sonra bu (iz) in de (z) si (k) ya çevrilmiştir. İşte "geldik" ve "gelsek" şekilleri de bu değişmeye varmıştır. Halk konuşma dilinde "gelmişik, gelirik, geliyoruk . veya'- geliyük. geleceyük, gelmeli -yük" şekilleri, "katışık sıygalar" in da bu değişmeden büsbütün ayrılmadıklarını gösterir. Yalnız "iltizam" sıygasında "geleyiz" veya "gelevüz" şekli, başka bir yol tutarak, bu seriden ayrıl -mış, "gelelim" şeklinde görülen, "lim" mürekkep ek - zamirini yaratmıştır. Eski metinlerde "gelevüz" şekli çok görülür: (Mevlut) daki "Bir nasihat kılavuz illâ size" mısrağında olduğu gibi. LİM Bu (Um) mürekkep ek - zamirini analiz edelim: (?) (2) (il + im) (1) İl: Yapıştığı fiil sıygasının manasını en yaygın ve şamil bir sahaya naklederek oradaki gayri muayyen süje ve objelerin hepsini bu fiilin anlattığı işte: (2) İm: ile gösterilen (ego) ile birleştirir. Bu halde (İl im Um), öyle bir yapıcı süje gösterir ki bunda (ego) - yani (ben) - ile beraber onun en geniş sahasında bulunan bütün gayri muayyen süjeler or -taktır. (Biz) ve (siz) kelimelerinde ve (iz, imiz, iniz, tiniz) ek - zamir -lerinde (ben) ve (sen) süjelerine katılan ortaklar, (z) mıntakasına kadar yayıldığt halde, burada o sahayı da aşarak ta (l) mıntakasına kadar varışın sebebi nedir ? Bunu anlamak için "iltizam sıygası" denilen bu "- e li katışık sıyga" nin gidişini tetkik etmek lâzımdır: İltizam fiilleri, gramer tarihi içinde iki yol üzerinde yürümüş -tür: (1) Bütün öteki katışık sıyga -lann yürüdüğü yol; (2) emir sıy-gasiyle karışmaya meyleden is • tisnaî yol. "Osmanlı lehçesi" dediği garp Türkçesinin büyük bir gramerini yazmış olan Bay Jean Deny (gi -delim , yapalım) gibi şekilleri "emir" sıygasının birinci cemi şahsı diye alır ve iltizam sıygasının birinci cemi şahsını (gideyiz, yapayız) şekillerinde tasrif eder. Bu, iltizam sıygasının iki akışı ü-zerinde bir sezgi göstermekle be -raber, bugünkü kullanışta (gide -lim) in tamamiyle (gideyiz) yerini tutmuş olduğu hakikatini ortadan kaldıramaz. Bu noktayı iyice izah için, ilti -zam sıygasının tarihî tekâmülün-deki iki akışı kısaca gözden geçirmek lâzımdır: I. "Gide" şeklindeki fiil sıygasının sıyga eki "eğ" dir. Buradaki "ğ" bir yandan "y", bir yandan da "v" olabilir, işte "gideyim" ve "gideyiz" şekillerinde bu "ff = y" değişimini görüyoruz; "gidevüz" şekli ise "ğ — v" teba-dülünün örneğidir. Bu sıyganın (eğ) eki düşerek (gidem) ve (gi-dek) şekilleri de vücut bulmuştur ki tamamiyle (gittik) ve (gitsek) ile birdir. Halk dilinde ve eski metinlerde görülen "haydi gidek" yollu söyleyişler bu normal tekâmülün işaretidir. II. Yavaş yavaş bu iltizam siy -gası mütekâmil konuşma şivesinde silinmeğe başlamıştır. Artık bugün garp Türkçesinin ileri konuşma şivelerinde "gidesin. gide, gidesiniz. gideler" gibi fiiller he -men hemen hiç kullanılmamaktadır. İşte iltizam sıygasının bu şahısları kullanılmaktan düştükçe, tek başına gibi kalan birinci şa -hışlar, (iltizam) dan (emir) siy -gasına doğru kaymıştır. Bu halde emir sıygası üç şahıs-lı tam bir sıyga haline gelmektedir ki tasrifi de şöyledir: Şahıslar (1) (2) (3) Müfret Gideyim Git Gitsin Cemi Gidelim Gİdin (iz) Gitsinler Burada (gidelim) şeklindeki (lim) ek zamirinde yine iki eleman vardır : (İ) (2) (il 4 im) Bu iki elemanı tam olarak an-lıyabilmek için kelimenin bütün etimolojik seklini yazalım : (1) (2) (3) (4) (5) (ig 4- id -I- eğ 4 il 4 im) (1) İğ: Hareket anlamına bi -rinci derece prensipal köktür. (2) İd: Bu hareketin müessir ve nafiz bir mahiyette olduğunu anlatan failiyet ekidir. (3) Eğ: Bu nafiz ve müessir hareketin süje veya objesini gös - »rir. (4) İl: Bu süje veya objeyi gayri muayyen, şamil bir sahaya ka -dar yayarak çokluğunu, sayısızlığını anlatır. (5) İm: Bu sayısız süjeler arasında (ego) nun da bulunduğunu gösterir, işte (lim) ek - zamirinin de mahiyeti bundan ibarettir. /. N. DİLMEN 1 i yon- Kar akıımı Bozanönü - İsparta Yeni hatlar 23 martta açılıyor Bozanönü - İsparta ve Afyon - Ka-rakuyu hatlarının açılış töreni bu a. yın 23 üncü pazartesi günü yapılacaktır. Afyon - Karakuyu hattı üzerinde heyelan olan kısım düzeltilmiştir. Heyelanı doğuran bir su akıntısının, hemen 40 metre kadar derinlikte galeriler kazılarak kaynağı bulunabilmiş ve su bu suretle akıtılarak toprak kayması önlenmiştir. Afyon Antalya hattının başlangıcını teşkil eden 113 kilometre u-zunluğundaki bu hat, Anadolu ve Aydın hatları arasında kısa bir irtibat sağlaması ve varacağı Antalva limanı vasıtasiyle de Akdenize yen- bir kapı açılması dolayisiyle de hususî bi- ehemiyel tanımaktadır. Masrafı 3 500.000 iirava varan bu hattın yapılışı; kesif ihalesi, bir yıl içine sığdırılmak gibi cumuriyetin on İki yıl. Iık demiryolu tarihinde bir hız rekoru olmuştur. İh nirrefik gecesi Boş yer kalmad Bir yıl önce ölen değerli sanatkârımız lbnirrefik Ahmed Nuri Sekizinci adına bu gece Halkevin - de verilecek müsamerede boa yer kal-mad.ğı iç.n bilet alm.k üzere müracaat edilmemen Halkevi reUlİft»c« sayın halkımızdan rica edilmektedir. B. N. Ali Küçüka'nın konferansı Antalya ffÜdcn bûrını yaşa-tayıavı Necib Ali Kuçüka salonumuzu doldurup taşıran büyük bir kalabalık önünde inkilâb konusundaki ilk konferansını verdi. Antalyanın inki-lâba yürekten bağlı halkının ruhlarında heyecan yaratan konferans zevkle dinlendi. Ve bir çok yerlerinde alkışlarla kesildi. Halk konferanstan ayrılırken türk inkilâbtnın harikalarını dinlemekten duydukları gurur ile devrin büyüklerini saygılarla andı. Tütün için bir komisyon Pek yakında tütün ihracatını artür-rrak için gereken tedbirleri konuşmak vc bir karara varmak üzere ekonomi ve gümrük ve inhisarlar bakanlığı delegelerinden mürekkeb bü komisyon kurulacağı haber alınmıştır. Motosiklet kazası Saraceddin adında biri idare ettiği motosikletle, son süratle Akköprü caddesinden Çiftlik istikametine doğru gitmekte iken karşısına çıkan 8 yaşlarında ismete çarparak yaralanmasına sebebiyet verdiğinden yakalanarak adliyeye ve rilmiştir. Zilede yumurta murakebe komisyonu Dahilde yumurta toplama merkezleri olan yerlerde murakabe komisyonu toplama hakkındaki yeni yumurta nizamnamesi hükümlerine göre, ilk dafa olarak Zilede bir komisyon kurulmuştur. Ekonomi bakanlığı buraya bir yumurta eksperi göndermek istemektedir. Kızılayın kongresi Oteygün çoğunluk olmadığından yapılamayan Kızılay Ankara merkezinin kongresi, bugün saat İS de Ha-vuzbaşındakİ Kızılay genel merkez binasında yapılacaktır. Bir düzeltme Dünkü sayımızda yerleri de«" emniyet direktörleri arasında Konya emniyet direktörü B. Kerim Hakâriye. E-dirne emniyet direktörü B. Ahmed Demir Bitlise yazılacak iken bir yanlışlık olmuştur, özür dileyerek düzeltiriz. UL LS «ART 1936 PAZAR Son haberler üçüncü sayıfamızdadır. ON YEDİNCİ YIL. No: 5253 ADIMIZ. AfiDIMIZDIR - « Hcryerdc 5 kuruı Bamb*tk# YENİ İK\\ DoM Iranın Ankara Büyük Elçiliği, şehrimır makam ve un*. etlerini. ŞeJıinşaJı Rnt Han Peh-levinin doğum yıldönümünü kutlamak üzere bu akşam evine çağırmaktadır. Rıza Han Pehlevi tahta geçtiği zaman İrk adımda devlet kuvvetlerini ve idare mekanizmasını tensik etti. Iran vatanseverleri ile, milli davaya hizmet edecek olanları emrine aldı. Her türlü reaksiyon unsurlarının tepki tehlikesini bertaraf ettikten sonra, büyük bir hızla, memleketi yeni kültür ve medeniyet yoluna şevketti. Kaçarlar Iranı, ikî emperyalizm salgını arasında bocalayıp duran bir yarı - sömürge idi. Onu ilerleyip milli şuur ve hamlesini bulmaktan menedcn kaytak kuvvetler, tarihi o kadar eski ve zengin olan kardeş(millet için hiç bir istikbal ümidi bırakmıyordu. Rıza Han Pehlevi butun bu şartları tasfiye etmiştir. Iran. ekonomik ve politik, tam erkinliğini kazanmıştır. Bu kurtuluş hareketi, eski şartların geri dönmesinin büsbütün ö -nüne geçecek olan kültürel ve sosyal înkılâblarla sağlanabilirdi. Vicdanların üstündeki öldürücü rik kalkmalı idi. Yeni irfan o-yetiş- • •...¦.-i, Kadın hürriyetine ka- vuşmalı idi ıran. emperyalizmin ileri - geri milletler tezadından kuvvet alan ihtirasları önüne, ileri milletler seviyesine erişmekle geçebilirdi. Bütün bu zaruretlerin Rıza Han Pehlevi tarafından ne büyük ve basiretli bir şef politikası ile gerçekleştirilmiş olduğunu biliyoruz. Hiç şüphesiz Şehin-şah Hazretlerinin 10 uncu iktidar yılı olan 1935 senesi İranın yeni tarihinde kurtuluş yıllarının en kutlusu olarak yazılacaktır. Çalışan, ilerliyen ve yeniden organize olan Iran. dış politikasında tam bir barış ve dostluk â mili olmuştur. Türkiye ile arasında bütün komşuluk tarihince süren hudud anlaşmazlığını ortadan kaldırmıştır. Afganistanla da vaziyet böyledir. Müşterek dostumuz Sovyetlerle iyi münasebet artık bir anane olmuştur. Büyük Britanya imparatorluğu ile münasebetleri normaldir. Dış politikada muvaffakiyetin başlıca belgesi, memleketi uzak yakın devletlerle menelesizleştirmeh değil midir? Iran meselesiz devletlerden biri olmuştur. Asırlardanberi iç ve dış tazyiklerle bunaltılan milyonlarca kişi-bk bir insanlık parçasını, hürriyet ve rahata kavuşturmak, ona çalışmak ve ilerlemek imkânWrı vermek, yalnız milli değil, aynı zamanda enternasyonal ölçüde bir hizmettir. Bu hizmetin şerefi ise inkılâbcı şef Rıza Han Pehlevi ile. onun kılavuzluğunu candan be-nimsiyen ve ona bağlı kalan ida-r« ve fikir adamlarına düşüyor. F. R. ATAY Herleme yolunda dosl İran ; dom memleketin um v,/W- ! *°9*nlarını tınlatan ya- M resimletil*- hıruih-r 6. inn Myftımız/Iıılır: Bu akşam doğumunun yıldSnümü do laytsiyte Ankara elçiliğinde bir suva-re verilecek olan dost İranın Şchinşahı Rıza Han Pehlevi HARP ve SULH On üçler Hülyanın talebile Londrada toplanacaklar rfabeşistanda İtalyan hareket, de yeni bir İninim halinde devam etmektedir Londra. 14 fA.A.) — Royter ajansının aldığı bir habere göre, milletler cemiyetinin 13 ler komitesi, İtalyanların talebi üzerine gelecek hafta Londrada toplanacaktır. Italyanın, Habesistanla harbin durdurulması için görüşmeğe gi--işilmetini kabul ettikten sonra, hale. Sulh etrafında fikirleri merakla beUte nen B. Musolini bir askeri teftiş esnasında Avrupayı işgal eden esaslı meseledeki iş birliğinin ehemiyetinden dolayı, vasiyeti kendisi için elverişli görmekte olduğu bildiriliyor. Londra, M (A.A.) — Royter bildiriyor: Habesistanla italya arasında doğrudan doğruya ihzari barış görüşmelerine başlandığı yayıntısı Adisababada ve Ro-mada kesin olarak yalanlanmıştır. Butun şimal cephesinde başlıyan yeni İtalyan taarruzu devam etmektedir. Bir Eritre kaynağından alınan haberlere göre, italyanlar bütün bölgelerde ve bilhassa Amba Alagi bölgesinde fSenu S M tayfada) Milletler cemiyeti konseyi toplandı İn (fillere, Fransa ve Belçika din bakanları Lokarnonun Almanya tarafından tek taraflı olarak bozulduğunu söylediler - Fransa ve Belçikalılar tedbir alınmasını istedi Londra, 14 (A.A.) — Milletler cemiyeti konseyi açılmışın . Reis, sarayı konsey toplantısına verdiğinden dolayı kirala teşekkür ettikten sonra, gündeme geçmiş ve fransız v, Belçika hükümetlerinin 7 mart tarihi, alman muhtırasiylc hadis olan durum * hakkındaki telgraflarını okumuş ve de- | mistir ki: "— Konseyin şimdi bu meseleyi tetkik etmesi icab etmektedir. İngiliz dış bakanı, konseyi ingiliz hu-kümetî adına selâmlamış ve bu toplantının gelecek için olan özel ehemiyetini kaydederek, demiştir ki: "— İngiltere hükümeti, Fransa ve Bel-çikanın endişelerine iştirak etmektedir. Şimdilik, Versay muahedesiyle Lokarno paktının itiraz götürmez bir surette bozulmuş olduğunu tesbit ve müşahede ile kalacağım. Bir tarzı hal bulmak vazifesi konseye düşüyor. Paktı uvztt eden devletler, barışı savlam bir tcmsl üzerine temin etmek işinde, ingiliz hüküroe-•inin tam bir iş beraberliğine güve nebi- artık mevcııd olmadığını ilân etti ve aynı gün atkerLk dr?ı ınınumaya r*.n/ı bir kuvvet değil fakat resini alman malumatına göre en aşağı 30 bin kişi gönderdi. Eğer Fransa milletler cemiyetine FRANSADA Askerlik müddeti uzatıldı BB. Van Zetand, Eden ve Flanden konferanstan çıkarrarken başvurmuşla bunu bir vazife icabı olarak yaptı. Fransa muvafık göreceği tedbirleri bizzat kendi teşebbüsü ile a-labîlirdi. Fakat öyle yapmadı ve mittet-(Sonv 3. uncu sayfada) Icccklerdir." B. Eden'den sonra Fransa dış bakanı, kendi hükümetinin coruşnnu izah ederek demiştir ki: ' — Alman hükümeti, Lokarno paktının Almanyanın Ren'i işgalinden sonra zor* hududuna yığılan fransız askerlerinden ikisi Meç'de Paris, 14 (A.A.) — Sena, kura efradı nizami mikdarıntn az olan seneler içinde ordu mevcudunu gereken seviyede tutmak için askerlik müddetinin uzatılması hakkındaki kanun projesini tasvib etmiştir. "Ulus,, un Dil Yazılan Güneş-Dil Teorisine »öre Türk «liÜndeki Ek « Zamirlerin analizi VIII İMİ/ Şimdiki dilimizde yalnız isimlere katılarak onlar üzerinde sözü söyliyen kimse ile hükümde onunla birlik tutulan bir takım şahısların mülkiyetini veya alâkasını gösteren (imiz) ek - zamirinin eti m o- ispanyada karışıklıklar M;ı«İrilir Faşizme karşı nümayiş a|ıldı Madrit, 14 (A. A.) — Dün şehrin ortasında, faşizm aleyhinde bir nümayiş olmuş ve bu yüzden bazı hâdiseler çıkmıştır. Nümayişçiler Sen Lui kilisesini ateşe vermişlerdir. Ki- halâ yanmaktadır. Bundan başka, Macion gazetesine ait bir nakli-arabasını da yakmışlar ve ondan jnra bu gazetenin İdarehanesine (Sonu 6. mcı sayfada i Madrİdde sen tecimde çıkan kargaşalıklardan bir «örunaiş lojik şekli şudur: (d m (im + iz) (1) İm: Doğrudan doğruya (ego) yu gösteren ve baş tarafına gelen kelimenin medlulünü sözü söyliyenin kendisine bağlıyan prensipal bir elemandır. (2) İz: Bu (ego) dan oldukça uzak sahada bulunan diğer bir takım s belerin, baş tarafa gelen kelime medlulünde (ego) ile birlikte, onunla ortak ve beraber olduklarını göstererek (m) sahasını (z) mıntakasına kadar genişleten ektir. Meselâ (evim) dediğimiz zaman (ev) denilen hareket sakla-yıcı yerin (ben) im olduğunu, (ba na) ait bulunduğunu söylemiş o-Itıruz. Fakat (evimiz) dersek o zaman bu sahiplik yalnız (ben) mefhumuna münhasır kalmaz; o-ı unla bu sahiplikte ortak olan, kendisinden ayrı bir takım şahıslar daha işe karışır ve (ev) bunların müşterek bir malı olur. Bu (imiz) ek - zamirinin tam kelime şekli (biz - miz) şahı* zamirinden başka bir şey değildir. Etimolojik şekillerini alt alta yazalım: (t) (2) (S) Biz : ig -T ib + iz. Miz : iğ + im -f- iz imiz : . -+• im -f- iz Burada ek • zamirin baş tarafına (.) koyuşumuz oraya gelecek j kelimenin ana kök yerini tuthığu-• Sav fay çeviriniz - AYFA 2 UL l1 ı 1", MAAi t art - Sıyusul Ağaç Mcımud. Kerenski banknotu. En-tlasyon. - Mecmu*. Önüne gelenin ya/ısı. Seviyesizlik. - Mecmua. Çıplak barak. Kadın eti. Şehvet ticareti. - Mecmua. Makas. Adaptasyon. Kamlot lâf ithalâtı. - Mecmua. Türlü mektebin çanağından bir parmak bal. Eklektizme. - Mecm. ı. Anarşi! Birkaç yıldanbrri, mecmuacılık salcın halini atmıştır. Bunun şimdilik iki sebebi MyiIabiKr. Riri, giındc-lik gazetenin bizde artık bir büyük sermayeye ih'iyaç göstermesidir. Diğeri ise. "fikir" yazıları paravanası arkasında daha kolay bir politik.» yapılabilmesidir. B» politikayı, rejim a-ılnı.ı ynhııd rejimi- karşı bir politik.ı mânâsına alabilirsiniz. Resimli ve magazin tarzındaki mecmuaların çoğalmasına geliı. . bunu bize, yetişen gen., nesli, eskisine güre daha çok okuması i/ah eder. İzah edeı anı . aynı ZJ manda bize. yetişen gençliğin zevki ve seviyesi ha kk inek da bir fikir \crir. Çocu.: mecmuaları? .ıe kadar kötü oldu_ hakkına/, son gi lerde birçok y&ılar »,rk-m ': edebiyatının vası- taları, bu bahsettiğimiz yazılarda gösterildiği tekilde, lise son sınıf talebesinin yahud lise mezunlarının temayülleri de ortalığı gittikçe kaplamakta olan magazinlerin şehadet ettiği gibi olduktan sonra, bilmem ki çocuk babalarına büyük bir teselli payı kalır mı? Yeni çıkan ACAC'tan bahseder ken. söze bu şekilde gİrmekliğimiz, nu göstermek içindir. (Biz) sözündeki (b) nin (m) ye müsavi olduğu, bu şahıs zamirinin birçok Türk lehçelerinde (miz) diye gösterilmesinden de anlaşılır. Görülüyor ki, {ev) kelimesini şahıs zamirleriyle birleştirdiğimiz zaman. ev -r- ben - evim ev -+¦ «en — evin ev + o| = evi olduğu gibi. er + 6ız evimiz de olmaktadır. Not: 1. — Yukarda da gösterdiğimiz gibi (ih) ve (iz) ek - zamirleri de bu (imiz) ek - zamirinden doğmuştur. I. (İm - iz) in baş tarafındaki (im), kısaltma maksadiyle düşerek, (iz) kalmıştır. Bunun nazi-rini (geleceğim) gibi istikbal sıygalarının halk ağzında (gelecem) kılığını almasında, (geliyorum) sözünün Anadolunun birçok yer-Irrıncle fi'eliyom) ve (geliyon) şeklinde kısalmasında da görürüz. II Böylece (im) düştükten sonra kalan (iz) in konsonu da (k) ye çevrilmiştir. İşte (iz) ve ıh) ek - zamirlerinin kaynakları hep bu (imiz) mürekkep ek - zamiridir ki o da (biz şahıs zamirinden ibarettir. Not: 2. — Farsçada bu makamda kullanılan ek • zamir ''man" sözüdür. Meselâ (destman). "ellerimiz" demektir. Bu (man) daki (n) bir (ğ) den ve o da bir (z) -den değişme olmak icap eder. Çünkü farsçada (biz) manasına (mâ) denir kİ etimolojik şekli: (1) (2) (3) (ağ + am -f ağ) dır. Bnun da son (ağ) ı, geniş saha anlamiyle (az) dan değişmiştir. Böyle olunca (imîz — man) olacağını etimolojik şekillerin mukayesesi hemen gösterir: (!) (2) İmiz : im -f iz Man : am + an (= ğ = z) Not: 3. — Arapçada bu manada kullanılan (na) eki de değişmeler geçirmiş bir ek - zamiridir. Bunun (n) si, bir (ğ) den değişmedir. Çünkü bunun delâlet edeceği birinci müfret şahıs ek - zamiri arapçada (iğ) dir: (Kitabiğ '-'•-bım) gibi. | onu mevcud mecmuaların merzagı bölgesinden ayırmak içindir. ACAC. eğer maksadım iyi anla-dıksa. bize yeni bir esprit - ruh ge-tiımek üzere çıkıyor. Madde kadar fikrin de üzerinde duran bu yeni "ruh" u, bir zamanlar elimize geçip okuduğumuz fransızca Esprit mecmuası da, en parlak genç kalemlerin ışığı peşinde aramıştı. Yalnız A-CAC'm oJireccgi ' mh" ubii bizi re göre olacaktır. Ve ACAC. yeni "Transcendrntal" ı bu memleketin metafizik ve mistik köklerinde arıya-çaktır. Arzu şeklinde bile kalsa, bu başlangıç, çıplak baldır estetiği, eklektik fikir mn/ayılu iliği ve liberal münazaralar antika» ılıpının rok ötesinde ve çok yükseğinde kalacak bîr İştir. ACAC. gerçi ağaç diye çıkı yor. Fakat kendisi henüz toprağa -ı-tılmış bir tohum halindedir. Umarız ki. yakında, bîr fidan olacak ve boy serpecektir. Onun hakkında bir fikir söylemek ancak, ondan sonra kabil olacaktır. A( , \ ı çıkaranlar, tanıdığımız arkadaşlardır Fakat bu. bir peşin-hüküm vermemize lüzum göstermez. Çünkü, onların spiritualist ve ideolog olarak hüviyetlerini de bize AGAC'lan gösterecektir. Piyes t en k idlerinde, eserden sonra rejiden, aktörlerden, kısaca cx cution'dan sedilir Biz de. mec- muanın görünüşünden bahsedelim mi? Haydi etmiyelim. Çünkü "yeni ruh" u getirecek bir aksyonun dış görünüşü. İkinci derecede kalır. Burhan BELGE Sondaki (â) ya gelince, bu da (ağ ~ az) dır ki bununla birinci şahıs müfredine uzak sahadaki süjeler teşrik olunur. Bu halde (nâ) sonekini analız edecek olursak - (ağ an) ve (ağ az) formülleri ile - (i) (2 ağ (n) •+ az (g) olur ki - (ğ = m) formülüyle -(imiz) in aynıdır. Arapçada müzari sıygaları başına gelen ve birinci şahsın cem*-ini gösteren (ne) ler de (nâ) nın aynıdır. Not: 4. — Fransızcada (mes), (nötre) ve (not) kelimeleri de (imiz) kaynağından türemiş şekillerdir. I. (Met) nin etimolojik şekli: d) (2) (3) (eğ + cm + es) tir ki, (imiz) deki elemanlar bunun (2) ve (3) numaralarında aynen mevcuttur. II. (Nötre) tözünün aslı lâtince (Notter) dir. Bunun etimolojik şekli • bastaki (n) nin e) den değişme olduğu göz Önünde tutularak - şöyle olur: (1) (2) (3) (4) (oğ + os 4- ot + er) Bunun baş tarafındaki: (l)Oğ: Doğrudan doğruya (ego) anlatan bir süje elemanıdır. (2) Os: Bu tüjeye, kendisinden oldukça uzak sahadaki diğer sü-jelerin de katıldığını gösterir. İşte bu (ov 4 ot), Türkçe (im ¦ iz), farsça (am -f az) ve arap-ça (ağ - az) ın aynıdır. Buna katılan (3) Ot: Failiyet, yani yapıcılık ve fiiliyet, yani yapılmış olmaktık elemanı ile, (4) Er: Tekarrür ve temerküz eki kelimeye başka manalar katan ayrı unsurlardır. III. (Nötre) un cemi şekli denilen (not) da bu ayrı unsurlraın bulunmaması ve kelimenin doğrudan doğruya (y n) formülüyle - d) (2) (oğ + ot) şeklinde görülmesi de bunu gösterir. /. n. üt r. men HABERLER İSIANBUL I ELEr ONLARI: Prof. Dr. Hamdi Suad'ın cenaze alayı İstanbul. 14 — Tıp fakültesinin eski profesörlerinden ve Guraba hastahanesi teşrihi marazı profesörü olup evelki gün Öterek tıp dünyasını yat içinde bırakan de -ğerli profesör doktor Hamdi Su -adın cenazesi bugün büyük bir törenle kaldırılmıştır. Cenaze üniversiteye gÖtürtile -rek, orada hazır bulunan binlerce üniversiteli tarafından selâmlan -mış, Ölünün meziyetlerinden, ihtisasından ve çalışma hayatından bahseden nutukUr verilmiştir. Cenaze oradan Edİrnekapıya götü -rülerek. Ölünün hısımları, talebelerinin ve dostlarının gözyaşları arasında gÖmö'-nüstür. Muhtelit hakem mahke -meşindeki fransız delegesi geliyor İstanbul, 14 — Muhtelit ha -kem mahkemesindeki fransız delegesi B Ater bu ayın 18 inde Is-tanbula gelecektir. Eldeki on iki dosya hazirana kadar tasfiye edilecektir İııkılal» ve Uf iklûl Konferanslar nahiyeler de de verilecek Öğrendiğim ze gore Cumunv.ı Halk Partiaı namına yurdun her tarafında verilmekte olan inkılâb ve istiklâl konferansları şehrimizde Parti nahiye merkezlerinde de verdirîle-rektîr Bu konferanslar Cebeci, S* manpazan, Ismetpaşa ve Etimesudda tayin edilecek münasib mahallerde o-nümüzdeki haftalar-irinde verilecektir. Kazalarımızda verilen konferanslar Beypazar, 13 — Mecdi Sayman tarafından kazamızda verilen devrim ve istiklâl mev-zularına dair konferanslar binlerce yurddas tarafından alâka v* heyecanla takib edilmiştir. A yas, 13 — Kazamıza gelen Cumuriyet Merkez bankası idare meclisi »zisı Nus. ret UzgÖren devrim ve istiklâl hakkındaki konferanslarını büyük bir kalabalık huzurunda vermiş ve büyük alâka uyandrrmıştrr. Muğlada Halkevi çalışmaları Muğla, 14 A.A. — Halkevi çalışırına devam ediyor. Martın sonunda verilmek üzere yeni bir müsa- ---* hazırlanıyor. Halkevi ceza evi ile de fazla ilgilenmektedir. Hapislerin okumaları .cin kitap verildiği gibi yakmda hapisanede bir de okuyup yazma kursu açılacak ve muhtelif zevat tarafından haftada bir konferans verilecektir. Müsamereferde halka mahsus konferanslar da verilecektir. Yüksek Ziraat enstitüsün-deki konferans Yüksek Ziraat Enstitüsü do -çentliğine terfi eden Jeoloji enstitüsü şefi Dr. Şevket Ahmet Bar-and (tabiî âfetler) mevzuu üze -rindeki tecrübe dersini perşembe günü bütün profesörlerin iştiraki ile vermiş ve bu enteresan konferans büyük bir alâka ile dinlen -mistir. Dersten sonra profesörler Dr. Şevket Ahmet Barand'ı kutlamıştır. Bu yeni doçerrthnize ym • dumuzun İlim hayatında muvaf • fakiyetler dileriz Kısa memleket haberleri Mııılaıı\aıla allın ılıTiın—i aranıyor Yunani*tandan E* pır o adında biri Bursa ya gelerek hükümete bir müracaatta bulunmuş ve kendisi istir, dad senesinde MuJanyadan kaçarken bir yere (20) okka altın gömdüğünü söyliyerek bunların çıkarılması için izin istemiştir. Hükümet müsaadeyi vermiş ve Espİro Mudanyaya giderek İse başlamıştır. Altınların ff-imülü olduğu yer vilâvet emniyet memurlarından B. A-âh«n i.....İn Sayed altınlar çıkarsa, hükümet. Espiro ve ba» sahibi arasında taks:*n edilecektir. Kazıya bir heyet nezaret etmen-led:.e ".-"¦• sesi - Itlir»» ololıühliTİ Bursa belediyesi otobüs isletmesi ni kendi üzerine almağa karar vermiş ve bunun için teşebbüslere girilmiştir. Hıılıkı -m -••U;ıI, l.ıı ııııl.ı tiikrük hokkaları Şehrin sağlısını göz önünde tutan Balıkesir belediyesi Saptık direktor-lüğüyle beraber k e S-mi yeti i bir karar vermiştir. Belediye Istanbula tükürük hokk*'arı ve kâğıd sepetleri ısmarlamıstır. Bunlar şimdilik çarşı, nın T-uhtelıf yer'erine konacaktır. T-.elr sRB . BMı ada lıilıiıı fiafları Cı-çen hafta içinde R*lra ve Ala. çamda 55 bin kilo lütün satılmıştır Dizi bıçak Katları 75-130. başı yağlı 120 den 140. Görmez 15 den otuza kadar çıkmıştır. - Er tan - M« ntnırnılr Atatürk anıtı Menemende Cumuriyet alanında dikilen Atatürk anıtının açılma töreni pazar günü öyleden annra v*ı»ıla-çaktır. Vali. CHP. reisi vc mıuh a-m mevki bumand*r" itr açılma törenine çağırılmışlardır İnebolu vapurunun batmasından me«ııl olanlar İzmir körfezi ağzında batan İnebolu vapurunun tahkikatı birinci müstantiklik tarafmdan bitirilmiş ve esas mutalea için tahkikat evrakı müddeiumumîliğe verilmişti. Evelce tahkikatı idare eden müddeiumumi muavini B. Orhan esas mütaleasmı serdetmiştir. Bu mütaleaya gore facianın dört suçlusu vardır: Bunlar, süvari Mehmed Ali, üçüncü kaptan Rami, birinci çarkçı Salim ve ikinci l\ T. T* kat!ro9 ti Bir kamın projesi hazırlandı Yenİ vilâyetler tcşktlı dolayısisla posta, telefon ve telgraf ıdar«»ı de teşkilât kanununda değişiklik yapmak lüzumunu hissetmiş ve bu mak-şadla bir kanun projesi hazırlamıştır. Bu proje itemevıud teşkilâta yemden ba/ı direktörlükler ve şef memurluklar, vc şimdiye kadar bir muavinle i-dare edilmekte olan Ankara otomatik telefon idaresinin günden güne genişlemesi ve ehemiyrt alması dolayı-sîyle bu idare kadrosuna da bir direktörlük ilâve edilmektedir Samsunun vilâyet büdçesi S.ı n.-un. 14 (A.A » — Sanı-un U-mumi meclisi yıllık çalışmasını tamamlamış ve daimî encümene birî Bayan olmak üzere dört üye ayırarak dapılmıştır. 704 bin liralık büdcenin 180 bin lirası fevkalâde hizmetler*, 202 bin lirası kültür işlerine. 35 bin ssafıaya, 76 bin sağlık işlerine ayrılmıştır Kültür kadrosuna yeniden on Öğretmen alınması fevkalâde tahsisattan &.1 bin 'i- "mm yol ve köprülere, 40 bin lirasının yeni yapılacak okullara sarfı kararlaştırılmıştır. Güvenç Spor Güvenç Spor yıllık kongresi -ni belediye nikâh salonunda ya -nacaktır. çarkçı Haliddİr Maznun»-».» *#«ejj^ I,, ,„rl,-ri İStl ""Hıriı* - DnUıUZ ıııı-ı a.lrlr-ı A4ana 'ifayetinde son bir ay içi» de 5464 domuz öt^-irürmüşrür. Mahsullere zarar veren bu hayanm kökünü kurutmak için Tarım direktörlüğü çok çalışmaktadır, a l/p'inlı- Turk kıt-ıı Hava kurumu tarafmdan Izmırde Türkkuşu mektebi açılacaktır. Bunun için Ankarada bulunan mütehassıslar ve muallimler İzmir* geleceklerdir. Yalnız mektebin Tirede açılması İhtimali de vardır. Çünkü Tire planörle uçmak için daha müsaid görülmekr* d. Anadolu Dün Kızılay Ankara Merkezi kongresi Erzurum m e 6 usu B. Şükrü Kaçağın reisliğinde yapttmıs, yeni idare heyeti ve umumi honçreye delegeler seçilmiştir ULUS \t \ı\m lo.-.rı rvzunı ^1 Son haberler üçüncü saınfom^rhifhr ON YEDİNCİ YIL. No: 5254 ADIMIZ. ANDIMIZDIR Heryerde 5 kurr« Türk - Sovyet dostlnftn 15 yaşında Bugün Ankara Moskovaya her günden fazla bağlılık duyuyor ve kardeş inkilabın huzur ve güven içinde insani vazifesini tamamladığını görmeği, kendi saadeti kadar arzu ediyor. ___Yıl 15--- Yeni zamanlar tarihinin dik -katdeğer hâdiselerinden biri, Yakın - Şark'a huzur ve güvenlik veren Savyetler ve Türkiye dostluğu olduğuna şüphe yoktur. İki inkılâpçı ve halkçı cumuriyet. tarihin âdeta mukadder saydığı en çetin tezadların bile sev -gi ve itimad politikası ile ortadan kalkabileceğini itbat etmiştir. Geçirdiğimiz on beş yılın her biri, devletlerimiz ve halk yığınlarımız arasındaki bu sevgi ve itimadı arttırarak, Savyet - Türk dostluğunu en tabii devam ve durluk unsurları ile kuvvetlendirmiştir. Böyle bir mutlu günde Atatürk'le birlikte bu esere vücud veren Lenin'i ve onun bütün davaları gibi, bu eserini de yürüten, inkişaf ettiren ve ananeleştiren Stalin'i hürmetle hatırlamamak mümkün müdür ? On beş yıllık tecrübe, Savyet -ler ve türkler hakkında bütün dünyaya yayılmak istenen her türlü emniyetsizlik telkinlerini yalan çıkarmıştır. On beş yıllık tec rübe. iki inkılâp devletini» menfaatlerini zıdlaştırmak isteyen bütün fesadları neticesiz bırakmış -tır. Biri, yüz altmış küsur milyonluk, biri yirmi milyona yakın iki Savyet Rusya'nın büyüh Şefi: Statin Yoldaş (Türk - Savyet dostluğuna dair öteki resimlerimiz 6. cı sayfadadır) "Ulus,, un Dil Ya/ıl^rı Güneş " Dil I eorisine göre Fk Zamiri IX iniz binlere katılarak mülkiyet, aidiyet, izafet anlamları veren, ana fiil sıygası ile düz sıygalarda ikinci şahsın cem'ini gösteren Ciniz) mürekkep ek - zamiri, doğrudan doğruya müfret olarak aynı rolü gören - (in) e bir Cız) katılarak yapılmıştır Türk dilindeki erin analizi Bu (iz) de - yukarıda (imiz) bahsinde söylediğimiz gibi - (in) ile ifade edilen şahsa, kendisinden uzak sahadaki diğer şahısların da katılmasını anlatan bir ektir. İşte böyle bir süje veya objeye benzerlerini katarak onları ol dukça geniş bir sahaya yaydığından dolayıdır ki eski Türk lehçe-| s,,im/ 2. inci" sayfada) insaniyet parçasına sükûn, rahat ve refah vermekten başka bir şey düşünmeyen İki rejimin ahlâk ve fazileti ve yüksek idealizmi, hiç şüphesiz, ebedi eserin esas - ma -yasıdır. Komşu ve uzak bütün milletlerle münasebetlerimizde, bü -yük dostumuz ve biz, aynı ahlâk ve faziletten ilham alıyoruz. Biz harb sebebi sayılabilecek neler varsa, bunların hepsinin, millet -ler arasında el ve işbirliği ile giderileceğini iddia ediyoruz. Son asır tarihlerini okuyunuz: Sarıklı osmanlı imparatorluğunun hâkim olduğu topraklar ve halk yığınla- rı arasında boğazlaşmanın niha -yet bulabilmek ihtimali olduğunu söyliyen bir satır bulabilir misi -niz? On beş yıldanberi kucaklaşan nesillerin her biri. en küçük yaştan, biribirlerinîn ölümüne susatılarak terbiye olunurdu. Bugün Lenin ve Stalin davasının muvaffakiyetinden, kuvvetinden ve devamından başka bir şey istiyen bir Türkiye vatandaşı, Atatürk davası için de aynı isteği beslemiyen bir Savyet vatandaşı yoktur. Dostluğumuz, yalnız kendi aramızdaki değeri bakımından değil, dünya milletlerine büyük bir mi- sal olmak bakımından ders telakki edilmek lâzımgelir. On beş yıl nasıl geçmişse, yirmi beş yıl ve bir asır öyle geçecektir. Gelecek zamanlarda doğacak olanlar, bugün yaşamış olanların kendilerine bıraktıkları yadigârın kıymetini unutmıyacaklardır. Bugün Ankara Moskova'ya ' günden daha fazla bağlılık duyuyor ve kardeş inkılâbın huzur ve güven içinde insani vazifesini tamamladığını görmeği, keııd* saadeti kadar arzu edivor. ATAY Almanya konsey toplantısında bulunacak.. . fakat, öteki devletlerle müsavi haklara sahih olmayı ve konseyde alman tekliflerinin de üriî£jImesini şart koştu Konseyin budun gizli bir toplantı yapa****n mvh" **«k fiörülüyor B. Flanden diyor ki: "- .-• Uman şartını rniina- \ kaya rtmıktrıısv Londra ılım re şimdi toplantı halinde bulunan Milinin cemiyeti konseyinden ayrılmayı tvrıih ederim... Londra, 15 (A.A — Londra diplomatik mahfillerinde öğrenildiğine (töre, Almanyanın, Milletler cemiyeti konseyinin yarın Londrada yapacağı toplantıya girmesi hakkındaki..... ya cevabı B. Avenol'e gönderilmiştir. Bu cevab, şarta muallâk bir kabulü ihtiva eylemektedir. Geceye doğru bu havadis, Londrada resmen teyid olunmuştur. Almanyanın sarıları nvılir? Londra. 15 (A.A.) — Sanıldığına göre. Almanyanın milletler cemiyeti konseyi toplantısına İştirak İçin iki kayıt konulmuştur. Bu kayıtlar şunlard.r: 1. — Bütün müzakereler, tam bir I. .1. birliği esası içinde cereyan edecektir. 2. — Lokarno ile birlikte Hitlerin sulh teklifleri de aynı zamanda görüşülecektir. Öte taraftan Londrada öğrenildiğine göre Almanyanın koyduğu kayıtların manası. Almanyanın konsey toplantısına müsavi devletler aratında tam surette hür ve müstakil bir devlet olarak gireceğidir. Almanyanın m abı Berlin. 15 f A.A.) — Alman hükümeti. Londrada yapılmakta olan milletler cemiyeti konseyi görüşmelerine Al I manyanın da girmesi hakkında milletler cemiyeti genel sekreterinin yaptığı çağı-rıya aşağıdaki cevabı vermiştir: "Belçika ve Fransa hukumetleıi tarafından milletler cemiyeti konseyine tevdi edilen meselenin go/den geçirilmesinin alman hükümetinin de iştirak etmesi hakkında milletler cemiyeti konseyinin çağırışını bildiren 14 mart Irtfihlı telgrafınızı aldım. Alman hükümeti, prensip bakımından, konseyin çağırışını kabule hara» İngiltere hükümeti Fra altı ingiliz bakanı dır. Alman hükümeti şu zandadır ki kendi delegesi, münakaşa esnasında ve konseyin alacağı kararda konsey azası devletler delegelerinin aynı hak İnim haiz olacaktır. Bu ciheti teyit buyurursanız size minnettar olacağım. Bundan başka, alman hükümeti, şu ana düşünceyi dikkatinize sunar ki alman hükümetinin, Belçika ve Fran sa hükümetleri tarafından konseyin toplanması talebine sebeb olan hareketi, Ren bölgesinde alman hüküm ranlığının yeniden kuruluşu ile bilmemektedir, ve Avrupa sulhunun ye. ni garantisi için mufassal ve müsbet tekliflerle bağlı bulunmaktadır. Al- nsaya yardım etmezse istifa edecekmiş man hükümeti, kendi siyasal hareketini, parçaları biribİrİnden ayrılamaz bir tek vücut olarak telakki eylemektedir. Bu sebebten dolayı, alman hükümeti, konsey görüşmelerine, ancak alâkalı devletlerin hemen alman teklifleri hakkında görüşmeye girmeğe hSzır oldukları hakkında inanca aldığı takdirde iştirak edebilecektir Alman hükümeti, bunun için. Ren hakkındaki Lokarno paktı ile alâkalı devletlerin Londrada görüşmek için başkanlığı altında toplandığı Büyük Britanya hükümeti ile temasa girecektir. İmza: Dış işleri bahanı fon Noyrat (Sonu S inci sayfada) Halkevindc Sekizinci gecesi Oley gece Hatlın İndeki Ahmed ATurî atHızıno g'eccsinttc mstad Sadi Habih Neccar rolünde (Yazısı 2. sayfada) SAYFA 8 SAYFA 2 ULUS 16 MART ly.o k V«rı - Styunal Bizim Paktımız Savaşsoması Avrupasının en sağlam denen ve sanılan paktlarından biri. bir tiske ile, gözümüzün önünde dağılı verdiği bir sırada. Türk -Sovyet paktı un beşinci yaşına girmiş bulunuyor. Locarno'nun kendisi de dahil olmak üzere, savaşsonrasın-da imzalanmış olan paktların hemen hepsi, bizim. Sovyet dostlarımızla imzaladığımız pakttan sonradır. Bu bakımdan. Türk - Sovyet paktı bütün paktların doyen'idir. Ve bu, yalnız, şeref ve başkanlık koltuğunun kendisine verilmesine kâfidir. Fakat. Türk - Sovyet paktının bir hususiyeti daha vardır. Bu pakt. ilk günde olduğu kadar taze ve canlıdır. İlk günde olduğu kadar, iki memleketin dostça geçinmelerini, karşılıklı menfaatlerini temin etmelerini garanti altına almaktadır. İlk günde olduğu kadar, her İkİ memleket, biri-biıinin görüşüne karşı saygı besliye-rek biribirinin işlerine karışmamaktadır. Demek oluyor ki bu paktı meydana getiren sebebler, ilk günde olduğu kadar mevcuddur ve pakta hayatiyetini vermektedir. On beş sene! Bu dile kolay gelen bir rakamdır. Fakat bu on beş senenin arkasında, en kısa ve en sade ifadesiyle, iki inkılâb rejiminin s tabi-lizasyonu vardır. Inkılâblann stabili-zasyon şartları, malûmdur. Tarihte, hic; bir İnkılâb, varmak istediği noktalara yaklaşmadıkça stabilize olamamıştır. Bu noktalara varamtyan inkılâblar, yarı yolda yozlaşmışlardır, fnkılâblar için stabilizasyon. reaii-zasyon demektir. Ve gerçekten, her iki memlekette, on beş yıldanberi ya-pıl.m işleri bir gözden geçirirsek. Tür ve Rus inkılâblarının kendilerine aynı aksyon mantığını seçtiklerini eörürüz: İçerde realizasyon. dışa rda barış. Bütün memleketler, şu tehlikeli günlerde dahi. barışa bağlı olduklarını inkâr etmiyorlar. Barışın yalnız tehlikede olduğunu, herhalde sebebler olacak ki. fasılasız ilân ediyorlar. Bu karışık hava içinde, şunu kesin olarak tesbit etmek kabildir ki. barışı ne Türkiye ne de Sovyet Rusya teh-did etmektedir. Eğer bir tehlike varsa, bunun kaynak yahut kaynaklarını başka taraflarda aramak lâzımdır. Türkiye ile Sovyet Rusya çünkü, dışardaki barışı içerdeki barışa payanda la tan memleketlerdir. Türki-yede hattâ. bu. Atatürk'ün vecize-sile en mütekâmil şeklini bulmuştur: "Yurdda barış, cihanda Irarış." Şurası muhakkaktır ki, bir memleketin dışardaki barışa olan bağlılığı ne kadar kuvvetli ve ne kadar candan olursa olsım, eğer o memleket, içerdeki barışı temin edememıs-se, dışardakine hizmet edemez. Çünkü gün gelir, içeriyi memnun etmek için dışartb bir muvaffakiyet yahut muvaffakıyetimsi bir "coup" temin etmek İnzımgclir. Bu gibi "coup" la-rın. barış lehine cereyan etmesi, beklenemez, çünkü insanlık o kadar ilerlememi; kavgaları o ka rede o "»ünler ki lan milleti pamuklı ha salahiyetli görüyorum. Dinaena leyh kendi pamuklu endüstrimi şu hadde, bilerek, indiriyorum I" desin? ¦ Şte bunun için. dışarda yapılan "coup" ister isteme?, barış alevK'.e bir hareket oluyor. Türk - Sovyet paktının on beş ne. arızasız işlemesinin bütün sırrı buradadır. Biribirlerine karşı, bundan on beş sene önce, bir dışbarış sözleşmesine giren bu iki memleket, sosyal ve kültürel inşayı başa almışlar ve her biri kendi görüsüne göre. kendi inşşasının örsünde kendi milletinin tezadsızlığını ve bütünlüğünü dövmüştür. Içbans böyle elde edilmiş ve böyle bir irbarış. bildiğimiz arızası? dışbanş'ı doğurmuştur. f^arış ın en zivade tehlikeve trîrdİ-ği şu sıralarda. Türk - Sovyet paktının on beşinci yılını kutlarken, başka milletlere sunabileceğimiz tecrii HABERLER 16ııiiirhıı \ ıMoniimü İstanbul, 15 (Telefon) — Yarın (bugün) İstanbul'un işgalinin yıldönümüdür. • Bu kara günün hatırası anılmak üzere İstanbul halkevi tarafından bir tören hazırlanmıştır. Törende, işgal esnasında şehid düşen 6 askerimizin hatıralarını anmak için şehidlikte bir ihtifal yapıla -cak, 16 martta yaralanan 15 kişi de tebcil olunacaktır. İran Şahinşahının doğumunun yıldönümü dolayısiy!e Iran Şahinşahi Majeste Riza Pehlevi'nin doğumunun yıldönümü dolayısiyle, dır. işleri bakanlığı protokol şefi dün saat 17 de Iran Büyük Elçiliğine giderek dost ve komşu büyük me Tekelin işgüderi B. Nuri Esfendiyari ye cumuriyet hükümetinin tebrikle -rini bildirmiştir. Akşam saat 22 de Iran Büyük Elçiliğinde büyük bir süvarc ve -rilmiştir. Bayanları ile birlikte bütün bakanların, yüksek devlet memurlarının, generallerin ve elciler heyetinin bulundukları bu toplantı, çok samimî bir hava içinde geç valite kadar devam etmiştir. Türkiyenin muhtelif sedirle -rinde Iran konsoloslukları da kabul törenleri tertip etmi*' ve bu toplantılarda, oralardaki devlet memurları ile Iran kolonisi azası hazır bulunmuşlardır. ÇAĞRI Kamutay Dahiliye Encümeni bulun saat 10 da toplanacaktır. beden do^rnu*; hakikaft i»hvi budur: Barış ıslıyor nıu&uur ..Unu cihanda aramazdan önce yurdda bulmağa çalış! rW*»an RFI GE "Ulus,, un Dil Yazıları (Başı 1. inci sayfada) le.-ın.le ve Moğolcada (z) bir cemi eki olarak ti kullanılır. (İn) ek - 7amirinden bahseder keu, bunun ten) şahıs zam ilinden kısaltılmış bir ek - zamir olduğunu izah etmiştik. (Inİz) dp dc (siz) şahıs zamirinden çıkan (siniz) ek - zamirinin (s) si düşmüş bir şekli kendini göstermektedir. (iniz) in etimolojik şekli şu-duı: (l) (2) (in f iz) (1) İn: (Ego) nun en yakın mu-hit'nde, bitişiğinde, yanında, karşısında bulunan bir süje veya objeye delâlet eder ki ikinci şahıs dediğimiz süje de böyle söz söy-liyenin hemen muvacehesinde o-lan bir kimse olmak tabiîdir. (2) iz: (Ego) nun karşısında bulunan bu şahıslar, yaptığı işte, yahut alâkalandığı mefhumda biı lik olan, oldukça uzak sahadaki süje veya objeleri gösteren ektir. (İniz) İn fonksiyonu şu sahalarda görünür. I. Bir isimden sonra gelerek o isme, kendisine söz söylediğimiz şahıs ta dahil olduğu halde bir grup eşhasın taallûk ve münasebetini gösterir: (eviniz, kitabınız) gibi. Deskriptif gramerlerde, "eğer isim bir vokalle nihayet bulursa (iniz) ek - zamirinin başındaki (i) düşer" diye bir kaide vardır: (kediniz, paranız) gibi- "Güneş - Dil" teorisinin yarattığı "Türk analitik grameri" ne göre, bir kere vokalle biten kelime olamaz; morfolojik şeklinde vokalle biter gibi görünen kelimenin sonunda (ğ) vardır. Bu (V. i-ğ), (iniz) ek-zamirinin ba-ında bulunan (V. + n) ile kay- naşarak bir (V. nğ) halini alır ve bu (nğ) mürekkep konsonu da mütekâmil şivede bir (n) gibi o-kunur. Bu noktayı iyice göstermek ü-zere (eviniz) ve (kediniz) sözlerinin etimolojik şekillerini alt alta yazalım: (d (2) (3) (4) (S) Eviniz: (eğ + ev + . + in - iz) Kediniz: (ek -+- ed 4- iğ + in -f- iz) İşte burada (kediniz) sözünde (iğ -t- in) elemanları kaynaşarak Önce (inğ) ve sonra (in) olmuştur. Not: 1. — Daha açık olmak ü-zere (eviniz) kelimesinin etimolojik şeklinde (.) ile geçilen yere de bir (iğ) koyabiliriz. Bu halde: (3) İğ: Asıl ana süje veya objeyi gösterir. (4) İn: (Ev) in ait olduğu süje, bu ana süje veya objenin yakınında bulunduğunu anlatır. (5) İz: Geniş sahada bu (in) süjesiyle iştirak eden diğer süje-leri ifade eder. II. Fiillerin ana sıygalarında ikinci cemi şahsa delâlet eder: (geliniz, yapınız) gibi. Bu rolde (in) de kullanılır. Fakat ona (z) de katılarak daha nazik ve daha saygılı bir ifade vücuda gelir. Fiil radikali bir vokalle biter gibi görünürse, o vokalin düşmüş konsonu olan (ğ), bu (iniz) in ö-nünde (y) ye çevrilir: (ağlayınız, gülmeyiniz) gibi. III. Fiillerin düz sıygalarında yine ikinci cemi şahsı gösterir: (geldiniz, gelseniz, yaptınız, yapsanız) gibi. Bu düz sıygalar, (di) ve (se) ile bittiğinden bunların sonlarındaki (ğ) ler, yine (iniz) in (in) -iyle kaynaşırlar. IV. (İği) ve (eceği) şekillerin-deki sıygaların sonuna gelerek yine ikinci cemi şahıs manasını verir: (geldiğiniz, geleceğiniz) gibi. Not: 2. — Bu (in ¦{ iz) mürekkep ekinin (in) kısmının konsonu, hakikatte bir (nğ) mürekkep konsonunun tahallülünden doğmuştur. Bunun için, etimolojik analizde: (d (2) I. (in iz) şekli yerine: (O (2) (3) II. (in -f- iğ 4 iz) sekli de alınabilir. Bu, halk konuşmalarında (iniz) yerine (in-ğız) denilmesini izah eder. Not: 3. — (İniz) deki (in) in aslı (inğ) olunca, bu mürekkep konsonun tahallülüyle kelimenin etimolojik şekli: (l) (2) m. (iğ 4 iz) olarak ta alınabilir. işte fransızcanın (votre) ve (vos) kelimeleri bu şekille mukayese edilince hep bir kaynaktan geldikleri anlaşılır. Çünkü (votre) un lâtince aslı (voster) dir. Bunun (et 4- er) kısmı - (imiz) in analizinde (nötre) bahsinde söylediğimiz gibi . ayrı birer rol oy-nıyan iki elemandır. Bunlar bırakılınca (voster) in (vos) kısmı ile, (votre) un cem'i denilen (vos) birleşir ki ikisi de: (t) (2) (ov 4- os) demektir; (ğ = v) re (s = z) formülleriyle bu da aynen: (I) (2) (iğ + iz) in kendisidir. Not: 4. — (İniz) mürekkep ekinin bir tam kelimeden ek haline gelmiş şeklinden (siniz) ek - zamirinin analizinde bahsedeceğiz. /. N, nllmen Menemen'de Atatürk büstünün açılış töreni Menemen. 15 (A.A.) - Bugün öğleden sonra cumuriyet alanına konan Atatürk büstünün açılma töreni parlak bir surette yapılmıştı». İzmir ilbayı, kolordu koma -tanı, müstahkem mevki komutanı ye maiyetleri. C. H P. Başkanı ile bütün Menemen halkı törende bulunmuşlardır. Törenin Atatür -ke derin alâka ve minnettarlığına vesile olmasından neşe ve sevinç içinde çalkanan menemenliler bugün tarihî bir eün yasamalardır. Mersinde Reşid Galib 12 mart perşembe günü Mersin halkevi salonunda toplanan mersinliler, Resid Galibi anmışlardır. Halke -vİ, bugünü Re?İd Galİb günü olarak kıbul etmiştir Törende muallim, dok tor. tüccar diğer birçok meslek adam-lan Resid Galibi sevenler bulunmuş ve birçok diyevlerle onun hatırasını anmıslardır. Adanada kaçakçıların muhakemesi Teşkilâ* yaparak çok nvkdarda sigara kâğıdı kaçakçılığı ile uğraşan Osmaniyeli Hacı Mustafa, Ali, Ah -med. Süleyman hakkında Adana İh - tısas mahkemesinde peçen mulıake -me l..tın, in Suçluların hepsi beşer seneye mahkûm olmuşlardır. Ayrıca 3735 lira para cezası Ödeyeceklerdir. Şebekeyi idare eden Ali cezasını çektikten sonra Elâziz'e sürülecektir. Muhtar Mehmed vazifesini yap -madığmdan bir sene hapis yatacak ve 18661 lira 50 kuruş para cezası öde. yecektîr. Balıkesirde sinek kananı mecburiyet Balıkesir belediye daimî meclisi, hastalıkların bulaşma vasıtaların -dan biri olan ve muhitte fazlasiyle üreyen kara sinkelerin kökünü kes -mek icn bütün esnafın ve halkın S* -nek kapanı kullanmasının mecburi tutulmasına karar vermiştir. Kir atletimizin muvaffakiyeti Vayt - Siti, 15 (A.A.) - Üniversiteliler ara» yıllık atletizm muşa baka Ur m da Kem briç, Oka/ord'u 3 pu. ana karşı 8 ,,,.¦,!.. yenmiştir. Kembric adına müsabaka giren türk atleti İrfan, 45 ayak 9.S inçes Rülle atmak suretile bu müsabakayı kazanmış ve üniversiteler arası bir rekor kurmuştur. Not: İngiliz ölçüleri üzerine verilen bu rekorun metre üzerinden har-şdığı 13,8773 dür. Türh spor tarihinde ilh defa olarak beynelmilel mahiyette bir rekor kuran genç atletimiz Irfan'ı en samimi surette kutlamayı bir vazife biliriz. Mektebliler arasında voleybol maçları Her nafta pazar günleri saat on -da Sanat Mektebi bahçesinde Ankara mekteb takımları arasında voleybol maçları yapılmaktadır. Dün Ti -i-.u-.-t lisesi ile Sanatlar mektebi arasında, birçok seyirci önünde yapılan maçı Ticaret lisesi kazanmıştır. Bu maçlara devam edilecek ve kazanan takıma mektebliler lİki adına bir kupa verilecektir. Edirnede spor hareketleri Edirne. 15 (A.A.) — Bugün Edirne halkevi tarafından tertib edilen yürüyüş müsabakası buyuk bir muvaffakiyetle yapıldı. İskender köyüne kadar gidip gelme 27 kilometre lik yol iki saat 45 dakikada alındı ve müsabakada birinciliği kazanan Fahri arkadaşından 5 dakika önce geldi. Fakirleri düşünen bir belediye reisi Balıkesir vali ve belediye reisi B Salim Gün doğ an, belediye meclîsinin kendilerine çalışmalarından dolayı verdiği 2500 lira ikramiyeyi şehrin su işlerine ve fakirlere harcanmak üzere teberru etmiş ve parayı belediye kasasına yatırmıştır. Hulkevimle Sekizinci gecesi Sanatkâr Sadi'nin gös* erdiği muvaffakiyetle pek parlak geçti. Halkevi sosyal yardım komitesi evelki geçe bundan bir yıl önce ölen tiyatro muharririmiz Ibnirrefik Ah-med Nuri Sekizinci'nin adına güzel bir tören yaptı ve rahmetli muhar -ririn en çok sevdiği ve hattâ adını kendisine soyadı olarak aldığı "Sekizinci" piyesini temsil etti. Evelki geceki tören sanatkâr Ra -şid Rizanın bir söyleviyle başladı. Halkevi temsil hayatının büyük bir direği olan Raşid, bu söylevinde Ah -med Nuri Sekizinci'nin eserlerindeki tipleri, bu piyeslerin sanat bakımın dan değerini anlattı ve Sekizinci muharririnin hatırasına bir saygı göstermiş olmak için davetlileri bir dakika susmağa çağırdı. Raşid Riza'dan sonra söz alan Nurettin Artam, os -manii saltanatının çatık suratlı günlerinde türkün İçindeki gizli neşeyi meydana vurmak yolunda savaşan Ahmed Nuri'nin değerinden bahsederek halk içinden çıkan bu sanatkârın son günlerini burada, halkevinde geçirdiğini, burada çalıştığını ve burada gözlerini yumduğunu söyledi ve gene burada büyük sanatkârların yetişe -ceğine olan büyük ümidini, anlatarak sözünü tamamladı. Daha sonra halkevinde Ahmed Nuri Sekizinci ile beraber çalışa a gençlerimizden Mehmet Ali, üstadın halkevindeki fdakâr çalışma tarzına aid hatıraları nakletti. Artık sıra Sekizinci'nin temsiline gelmişti. Ahmed Nuri Sekizinci'nin eserlerindeki tipleri büyük bir mu -vaffakiyetle. canlandıran sanatkâr Şadi,, bu eserde fahrî olarak rol al -mak üzere Ankaraya gelmişti. Yıllar-danberî sahne hayatından çekilmiş olan Sadi'yi, bu vesile ile, Ankara halkevinde yeniden görmek şehrimiz sanat severleri için büyük bir kazanç olmuştu. Davetliler arasında Sadi'nin eski temsillerini görenlerden birçoğu vardı. Belki de bunlar değerli artistin eski muvaffakiyetlerini bu eserde gösterip gösteremiyeceğinİ, perde açılmadan, merakla beklemişlerdir. Fakat yeni "Habib Neccar,, yıllar -dan sonra eski "Habib Neccar' ın aynı kuvvetle yaşamakta olduğunu göstermiş ve halktan sık sık alkışlar toplamıştır. Temsil bittikten sonra halkevinden dağılanlar, aynı sahnede aynı artistin daha çok temsiller verme . sini içten bir özleyişle temenni etmekte idiler. Halkevi temsil kolundan Naciye Modan, Nigâr Kesüs, Salih Yanal Nüzhet Şenbay, Fethi Imre ve arka -daşları da rollerini canlandırmakta büyük bir gayret ve muvaffakiyet göstermişlerdir. Bu törende halkevinin Ahmed Nuri Sekizinci'nin hayat ve eserleri hakkında bastırdığı bir küçük risale de davetlilere damıtılmıştır. ULUS Son haberler üçü cü sayıfamızdadıv on yedinci yıl. no: 5255 ADIMIZ, AND1MIZDIR Heryerde 5 kuruş. Türk Sovyet dostluğunun on besinci yılı Dün akşamki ziyafe süvare cok samîm Moskova andlaşmasının 15 inci yıldönümü dolayısıyla Dış Bakan Vekili Şükrü Saraçoğlu, dün gece Halk-vi salonlarında büyük bir ziyafet vermiştir. Ziyafette Başbakan İsmet İnönü ile bütün Bakanlar, Dış Bakanlık ile ri gelenleri, Sovyet Büyük Elçisi B. Karahan ve elcilik memurları haztr bulunmuştur Ziyafeti büyük bir suvare takib etmiş ve buna sivil ve askeri erkân ve elçiler iştirak etmiştir. Ziyafet sonlarına doğru B Şükrü Saraçoğlu aşağıdaki nutku söylemiştir: Itıısbetke İKİ YO\ l»\\ İMM'.hM M Milletler cemiyeti vasıtasile u-mumİ bir güvenlik kurulmak mümkün olsaydı, deniz ve karada silâhsızlanma tr»ebbusleri muvaffak ola- pahalı «ilâhlara karşılık bulmak ¦' '" tu/t. v.rt. ¦ • *¦ viRtniarını yeni vergiler ve yükümler allında bunallmıyacak-lardı. Artık vazıyet o değildir: Devletler var hızlan ile hava, kara ve deniz kuvvetlerini artırmaktadırlar. İsterseniz hepsine milli ve haklı müdafaa duygusunun hâkim olduğunu farzediniz: Silahlanma yarışt demek, harb hazırlığı demektir. Her tarafta harbin yalnız bir ekonomi ve politika zarureti değil fakat milletleri miskinleşmekten ve yozlaşmaktan kurtaran sıhhi bir dava olduğunu söyliyen peygamberler türemiştir. Meşhur Marinetti yeni harb ideolojisini, fütürizmin bütün nazariye ve ilham kuvvetleri ile donatmıştır. En buyuk tehlike budur: Büyük harb faciasınm ıstırab ve tecrübelerinden doğan barışçılık, milletlerin hak eşiJlği ve müşterek güvencilik zihniyetinden uzaklaşılarak, hegemonya savaşlarının cehennemi içine dönülmek ihtimalidir. Kendi samimiyetleri içine girilebilse. milletlerin biribirleriyle boğazlaşmak niyetinde olmadıkları anlaşılabilir. Fakat rejim tazyiklerini bırakınız, serbest memleketlerde bile harb menfaatcilerinin hesablı ve devamlı telkinleri hürriyet içinde düşünmek ve söyleşmek imkânını kaldırmaktadır. Acaba bütün ümidler kaybolmadan, Milletler Cemiyeti ile onun doğurduğu barış ve silahsızlanma usullerine tekrar sadakatle bağlanmak en doğru yol olduğu hakkındaki fikirlerin, lı ııot ı demagojileri yenmeğe muvaffak olduğunu görecek miyiz? Milletleri top ağzı altında sömürmek kâbusunun, bütün tehlikelerin ve rahatsızlıklarının hakiki sebebi olduğu yeniden anlaşılmak istendiğine şahid olacak mıyız? ne olursa olsun, Avrupanın politika buhranı hâd dereceye gelmiştir ye ondan doğabilecek felâketleri önlemek ihtimali olan tedbirler ve çareler bulmak içir. mesullerin za-i. _nı da bol değildir. - ATAY Kelime yanlışı Dünkü başmakalemizin ortalarına doğru, cümle bacındaki Çarlıkla Osmanlı İmparatorluğu Sözü Sarıklı Osmanlı İmparatorlumu Şeklinde çıkarak, bütün alt fıkraların manasını muphemleştircn bir yan ¦ ıslığa sebeb olmuştur. Özür dileriz. vc onu tuk.il» eden vc neşeli geçti /.'. Şükrü Saraçoğlu1ntın nutku "— Büyük Elçi Hazretleri, Bayan lar, Baylar, Bu akşam, bu Türk • Sovyet aile şöleninde bizi toplıyan hâdise, Moskova muahedesinin imza edilişinin 15 inci yıldönümüdür. Bugünü tesîd yolunda hepmizin hissettiğimiz sevince, başarılan eserin büyüklüğünün tamamiyle muhik gösterdiği iftihar hıt-si karışmaktadır. Bu asrın en karışık bir devrinde, iki komşu memleket, kemlilerine ve., dikleri yeni hayat unsurlarında, birçok asırların toplanmış kinlerini bir kalemde silmek kuvvetini bulmuşlar ve güler yüzlü ve ümid verici yeni bir binanın temelini atmışlardır. Türkiye ile Sovyetler Birliğinin, karışıklık içindeki dünyaya, insaniyeti, alçaltıcı ve İğrenç aç gözlülüğün doğurduğu âdi kavgaların fevkine çıkarmak için takib edilmesi lâzımge-len yolu gösterdikleri bu mesud gün-denberi on beş yıl geçmiştir. ''Başarılım cıı-f/ı- iftihar edebiliriz." Evet. Baylar, başarılan eserle iftihar edebilin*. Momkovaıl* konulan bu ilk dostluk taşına daha birçokları ilâve edilmiştir. İnsani idealizmin bu ilk tezahürüne o kadar gayretler ve o kadar başarılar aşılanmıştır ki, burun sonsuz arızalar arasında lekesiz yükselen bu güzel, bu asil, bu yıkılmaz Türk Sovyet dostluğunu sevinçle temasa edebiliriz. Büyük Elçi Hazretleri, İmanla ve her sahada başarılarla dolu olan bu mazi, Türk - Sovyet dostluğunun istikbaline emniyetle bakmayı kabil kılmaktadır. Yüksek sulh davası yolundaki İşbirliğimiz çok semereli olmuştur. Ve her adımda karşı çıkan güçlüklere rağmen, bu yüksek ideale itimadla bağlı kalmaktayız. Muhakkak ki yeni gayretler yapmamız lâzımgelecektir. Fakat bu (Sonu 6. ıncı sayıfada ) Alman hükümetinin verdiği cevabtan sonra Milletler cemiyeti konseyi dün gizli bir toplantı yaptı Verilen karara göre Almanya öteki Lokarno devletleriyle müsavat halinde yani reye girmeden konseyde bulunabilecek, fakat alman teklifleri konsey* değil, Lokarno devletlerince gözden geçirilecektir. E Londra'da Sen Ceyms sarayında Milletler Cemiyeti konseyinin toplandığı salon Londra. 16 (A.A.) — Siyasal faaliyet dun son derece azalmıştır. Çünkü delegasyon şeflerinden çoğu hafta tatilini şehir dışında geçirmişler, yahud o- tellerinde kalarak kendi danışmanlariy-le çalışmışlardır. Biricik ehemiyetli mülakat, B Pol Bonkur ile B. Bek arasındaki mülakattır "Ulus,, un Dil Yazılan Güneş - Dil Teorisine «öre Türk dilindeki Ek Zamirlerin analizi X SİNİZ tsim ve sıfatlardan hüküm ma-nasiyle yapılan sözlere ve fiillerin katışık sıygalarına gelen (»iniz) mürekkep ek - zamiri, (sin) mürekkep ek zamirine (iz) getirilerek yapılmıştır. İsim ve sıfatlara mülkiyet ve izafet manasiyle ve Devlet hesabına okuyanlar nasıl memur olacaklar? Kamutay dün memurlar kanununun bazı maddelerini değiştiren bir projeyi kabul etti fiillerin ana sıygalariyle düz sıygalarına ikinci şahsın cem'i anla-miyle katılan (iniz) mürekkep ek - zamiri de bunun baştan (s) si düşmüş hir şekli mahiyetindedir. (Siniz) ek - zamiri iki türlü a-naliz edilebilir: I. Ek olarak; II. Kök anlamından ek haline gelmiş olarak. 1. Ek olarak { siniz) in ilk görünüşte etimolojik şekli şudur: d) (2) (3) I. (is -f in + iz) Buradaki elemanların her üçü de, saha anlamı veren ek kategorilerine dahildir: (Sonu 2. inci sayfada) B. Eden dünkü, öğleden sonra. U , men dış bakanlığı binasında kalmış vc Almanya'nın milletler cemiyeti konseyinin çağırışına vereceği cevabı beklemiştir. İngiliz kabinesinin UsfiUttUUH Londra, 16 (A.A.) — Kabine bu sabah dış bakanlığında toplanarak U. Hıt-ler'in cevabını gözden geçirmiş ve bugün Öğleden lonra konsey toplantısında alacağı tavır hakkındaB. Eden'e mufassal talimat vermiştir. Kabine, ilerisi için alınacak hareket tarzını da gözden geçirmiştir. RoyUrc göre bu hareket, milletler cemiyeti kon-(Sono 3. üncü a ı ¦*¦ Başbakanımız dün foto sergisini gezdi Basın Genel Direktörlüğünün ha. zırladığı foto sergisini Başbakan İsmet İnönü dün ziyaret etmiştir. Her resmin önünde dikkat ve alâka ile du ¦ an Başbakanımız bütün sergiyi gezmek için bir saat kadar kalmıştır. İsmet İnönü sergiden ayrılırken Basın Genel Direktörü Vedad Nedim Tor'e şu sözleri söylemiştir: "— Eseri beğendim. Memleketi her bakımdan fotoğrafla tesbit et' mek gibi faydalı vc lüzumlu bu fe-(Sonu S. inci sayfada) Kamutay dun Nuri Conker'in reisliğinde toplanmıştır. Gumruk ve t.ı ..e kanununun 324. 328, 498 ve 502 tarife numaralarının değiştirilmesi hakkındaki kanun projesi hükümetin iıteği ü-/crine geri verilmiştir Kültür bakanlığı 935 yılı bütçesinde 14.716 liralık münakale yapılmasına ve yeniden açılan fasıllara fevkalâde tahsisat konmasına d t-İr kanun projesi görüşülerek kabul edil-di. Memurlar kanununun 64 uncu maddesindeki, hizmete tayin için üç aylık /.imanın bir yıla çıkarılması hakkındaki hükümet teklifinin mu/akeresi sırasında Mardin mcbıııu B. Edib Ergin'iu verdiği takrir memurlar kanunu muvakkat encümeninden ufak bir tadille gelmişti. Devlet, belediyeler ve hususi idareler hesabına Avrupada okuyanların tahsilden döndükten sonra vaziyetlerini tesbit eden memurlar kanununun 6-4 uncu maddesini şu şekilde değiştiren madde ve lâyihanın hayeti umumiyesİ kabul edildi. « — Devlet, idarei hususiye vc belediyeler hesabına memleket içinde tahlil görenlerden orta tahsili bitirenler be*, yüksek tahsili bitirenk-r sekiz sene müddetle vc aynı idareler hesabına ecnebi fSonu S. inci sayfada) lstanbulda dün on altı mart şehidleri anıldı İstanbul, 16 (A.A.) — 16 mart 1920 de Istanbulun işgali sıralarında şehit edilen askerler için hazırlanan ihtifal çok parlak bir surette yapıldı. Eyüpten şehidliğe giden cadde ve şehidlik civarı binlerce halktan mürekkeb bir kala-(Sonu 2. inci sayfada) ¦rr w ¦ m amf*" II * wui y9tk * an kW- A MtsW y ¦ Geçenlerde her vekâlet ve her umum müdürlükten bir memurun îffıra-hiyle Ziraat Enstitüsünde açılan kütüphanecilik kuısu talebesi dün matbaamızı gezmişlerdir. Kendilerine matbaacılığın muhtelif şubeleri hakhıntfa izahat verilmiş vs renkli resimlerin basıldığı kısım da gösterilmiştir. Resr.ıimiz kurs talebesi ni bir tab'ı makinası başında gösterme ktedir. ^AYFA 2 U LU 5 17 MAfc iim - Siyasal Bir Cevab "Fikİr harekelleri" nin 125 inci sayısındaki "Fikir hürriyeti" adtı ya-zısındıı Hüseyin Cuhid Yalçın, benim "Fdebİyatta Otorite" başlığını taşıyan yazımın çok güzel bir tahlilini yapıyor. Fski politikacının bu yazısını büyük bir lezzetle okuduğum için, onu bu gibi işlerden hoşlananlara candan tavsiye ederim. Yalnız, eğer bulmak kabil olursa şu yazıları da okusunlar: 1. Antoloji hakkında çıkan 100 küsur makale. 2. "EdebiyAttn otorite" 28 şubat tarihli Ulus. 3. "Bir makale dolayısile" Nurullah Ataç. 7 mart tarihli akşam. a. "Kritik ve otorite". Burhan Belge, 10 mart tarihli Ulus. Çünkü, bu yazıların hepsi gözden geçirilmiyecek olursa, ortada, H. C. Yalçının mantık ve politika oyunundan başka bir şey kalmaz. H. C. Yalçın. "Edebiyatta otorite" başlıklı yazımın Cumhuriyet gazetesinde çıkan suretinden bahsetme^ muvafık görmüş. Ayn. yazı, aynı gün, bu sütunda çıkmıştı. Cumhuriyet gazetesi, yazımı, "mektub" şekline koymuş, fikirlerime ancak kısmen iştirak etmiş, fakat "Fikir hürriyeti" ne hürmetkar olduğu için yazımı neşretmiş. Ne külfet! Fakat yerinde bir külfet imiş ki, H. C. Yalçın. "Fikir hürriyeti" kaydini beğenerek, bunu. yazısına girizgâh yapmıştır. Ulus'daki şeklinde, böyle bir girizgâha sebeb olacak biı nottan ta-bİatile eser yoktur, çünkü on senedir orada çalışan bir muharrir, nihayet her günkü yazılarından birini yazmıştır. Ve "Edebiyatta otorite" yazısı. Ulus muharrirlerinden Burhan Bel-penin yazısıdır. Cumhuriyet'deki. keza. Fakat H. C. Yalçın için. bu, hijy-., le değildir. Bu yazı. Matbuat umum müdürlüğünde memur olan Burhan Belgenin yani, kullandığı terimi aynen alalım: "Memur muharrir" in yazısıdır. Böyle olmalıdır ki, H. C. Yalcın, memur Burhan Belge') i kıskıvrak bağlıyarak bir kenara çeksin, undan onra da. onun bütün dediklerini Matbuat umum müdürlüğüne atfederek, bir "Hakaret davası" çıkarabilsin. Eskİ bir politikacı için. bu kurnazlık, göç bir şey değildir. Fakat bunun kahramanlık neresinde? Hemen bu noktada. "Şahsiyat" ansiklopedimize müracaat etmekli-ğim kabildir. Ve herkes bilir ki bizde, belli başlı ansiklopedi olarak bir bu mevcuddur. Keza herkes bilir ki, bu ansiklopedinin zengin fasıllarından biri H. C. Yalçın'a dair olandır. Fakat, böyle bir şeyi yapacak olan ben değilim. Yalnız H. C. Yalçın'a şunu söyliyeyim ki "Edebiyatta otorite" yazımı, her hangi bir memur dahi yazabilirdi. Çünkü bu yazının mevzuu "Politika" değil "Edebiyat" dır. Eğer bizim edebiyatçılarımız e-debiyat hakkındaki yazılarda dahi "Politika" yapıyorlarsa, bu, "Edebiyatta otorite" yazısının bir politika yazısı olmasını İstilzam etmez. H. C. Yalcın'ın bana verdiği cevab halbuki baştan başa politika dır. Burhan Belge. "Edebiyatta otorite" yansındaı Antoloji'nİn kopardığı gürültüleri tahlil etmiş ve bizde, seviyeli bir kritikin mevcud olmamasını, bu gürültülere sebeb göstermiştir. Yazının manası ve maksadı, bundan İbarettir. Nitekim, yazıyı böylece okuyup böyle anlıyan Nurullah Ataç. Akşam'daki yazısında bunu pek güzel tebarüz ettirmiş ve Burhan Belge de bu muharrir arkadaşına "Kritik ve otorite" başlığı altında, Ulus'daki sütununda cevab vermiştir. H. C. Yalçın, meselenin bu tara-file alâkadarsa. Burh xn Belge. Matbuat umum müdürluğü'nde değil. Ulus'daki Yarı siyasal sütununda görüş..,ek dürüstlüğünde bulunmalıdır. O zaman, "Edebiyatta otorite ve kritik" derken kaydettiğimiz "li-tt-raire" ve "apolitigue" noktalar hakkında geniş geniş konuşuruz. Yok eğer maksadı. Matbuat u-mum müdürlüğü hakkında bîr bakıma göre bir "istiyzah takriri" ve bir diğer bakıma göre de bir "malûmat" vermekse. bunu bu dofnçjndn "mü keınmeV yaptığıma xcvmcıck lu«a- önce şunu işaret edeyim kı, o makalemde edebiyatımızın gerek Muharrir" gerek ise "Muharrer" unsurları arasında değer taşıyanları hep medlıedilmişti. Binaenaleyh edebiyat ve edebiyatçılarımızı toptan tahkir diye bir şey yoktur. Hem ben bunu istemesem de. e-debiyatçılanmızın bizzat kendilerinin yaptıkları kadar yapamam. BURHAN BELGE HABERLER "Ulus,, un Dil Yazılan (Başı 1. inci sayfada) (1) Is: Oldukça uzak bir saha ifade eder. (2) İn: En yakın muhiti, bitişik sahayı gösterir. (3) İz: En uzak sahaya delâlet eder . - . - Bu üç saha ekini şöyle birleştirebiliriz: " (Ego) ya (s) gibi oldukça u-" "zak sahada bulunan bir süje," (ego) nun yakın muhitine ka " "dar gelerek ana süjenin karşı-" ''stnda, (n) mmtakasında bulu-'' 'nuyor: (sen sin); sonra bu" "süjenin kendisinden çok uzak" " (z) mmtakasında bulunan di-" "ğer süjeler de onunla birleşiyor:" (siniz).". Meselâ "gelirsiniz, çalışkansınız, iyisiniz..." dediğimiz zaman, "gelir, çalışkan, iyi" kelimelerine katılan bu "siniz" ek - zamirinin (it -J- in = itin — sin) kısmı, doğrudan doğruya ikinci şahsın müf-redini göstermektedir- "Gelirsin, çalışkansın, iyisin" gibi. Muhatabın birden fazla olduğunu gösteren sondaki (iz) ekidir. Bunun çokluğa delâleti de, - (biz) ve (siz) şahıs zamirlerinde ve(iz) ve (iniz) ek - zamirlerinde olduğu gibi - süjeye uzak sahadaki başka »üjelere de hükmü yaymak yoliy-ledir. Not: î. — Fransız fiil tasriflerinde de bu ikinci cemi şahsa delâlet eden ek (z) veya (s) konson-lariyle teşekkül etmektedir. Mese- lâ "vous avez, vous donnez, vous recevez, vous finissez, vous ren-dez..." şekillerinde sondaki (ez)-ler; "vous etes, vous faites, vous finissates..." şekillerinde de sonda ki (es) ler, bu şahsı göstermektedir. Semantik rol bakımından (z) ile (s) bir olduğuna göre. fransız tasrifinin elemanlariyle Türk tasrifinin elemanl*"-ı hep aynı olduğunda şüphe edilemez. II. Kök anlamından ek haline gelmiş olarak (siniz) ek - zamiri doğrudan do^ruva (siz) şahıs zamirinden başka bir şey değildir. Eski metinlerde meselâ (gelirsiniz) yerine (gelirsiz), (iyisiniz) yerine (iyisiz) denildiği çoktur. (Ruhî) nin meşhur (Terkibi bend) inin: Dedim ne sayassız, ne alursuz, ne ver irsiz K'asla dilinizde ne nebi var, ne hot Allah beytindekİ (sayarsız, alursuz, ve-rirsiz) sözleri hep (sayarsınız, a-lırsınız, verirsiniz) yerindedir. Bu halde görülüyor ki, nasıl: gelirim = gelir 4- men (ben) gelirsin — gelir + sen geliriz = gelir 4- miz (biz) demek ise: gelirsiniz de = gelir + sîz demektir. Bu takdirde (siniz) in - yukarda ek olarak, olduğu gibi gösterdiğimiz - etimolojik şekli, (i) (2) (3) 11. (is J iğ | iz) İSTANBUL TELEFONLARI: Sevim vapuru köprüye çarptı İstanbul, 16 — Sevim vapuru bu sabah Halice girerken köprüye çarptı ve dubayı yaraladı. Bu yüzden seyrüsefer saat on buçuğa kadar geri kaldı. Liman idaresinin yaptığı tetkikler neticesinde hadisenin akıntıdan ileri geldiği anlaşıldı. İstanbul birinci noteri tevkif edildi istanbul. 16 — Beyoğlu birinci noteri B. Salahaddin, dün zimmetine 3500 lira geçirmekten suçlu olarak tevkif edildi. Danimarkadan gelecek mallar Bize sattığı kadar bizden mal almıyan Danimarka'ya kambiyo kararnamesinin 32 inci maddesinin tatbiki kararlaşmıştır. Bundan sonra Türkiyeye idhal olunacak Danimarka menşeli eşya bedelleri Cumuriyet Me kez Bankasına yatırılacaktır. Deliorman göçmenlerinin şeker işi 2396 sayılı kanunla iskân kanununun meriyetinden evvel gümrüklerimize gelmiş ve şimdiye kadar transit antrepolarında saklanmış olan şekerlerinin 885 numaralı kanun hükümlerine göre mııafen memlekete , sokulması hakkında Deliorman göçmenleri UuulıoJuıı . ^jjiU.i _nıuıuu\.ıl i ı- nans bakanlığıncatetkik edile ek bu şekerlerin gümrük muamelesi bitirilerek memlekete idhal edildiği takdirde merî iskân kanunu hükümlerine tabi olması lâzım geleceği Başbakanlığa bildirilmişti. Bu işi tetkik eden bakanlar heyeti mayıs 1936 sonuna kadar çıkarılacak şekerlerden halen merî bulunan, iskân kanunu hükümlerine tabi olmak kaydile anbar ve antrepo ücreti alınmamasını kararlaştırmıştır. Keyfiyet gümrüklere bildirilmiştir. Hükümet üç sene beş ayda köylüden on altı küsur milyon liralık buğday aldı Bu sene fakir çi bufjdau uirm Buğdayı koruma kanuniyle ve Ziraat Bankası vasıtaaiyle hükümetin buğday işi üzerinde üretmenden yana olarak yaptığı müdahale 3 5 seneye yakın bir zaman içinde, umulandan daha çok verimli bir netice vermiştir. Hükümetin tesbit ettiği fiat üzerinden ve üretim fazlası olup iç-pazarı hareketli olmıyan yerlerde, Ziraat Bankasının fiatlar üzerinde nazım vazifesini görmesi buğday endeksinin son üç yd içinde fazla iniş. ftçiye dağıtılan i bin tondur çıkışlar yapmadan durluğunu korumasını temin etmiştir. Hükümetin, Ziraat Bankası vasıta-siyle buğday satın almaya başladığı tarih olan 1. 8. 932 den 31. 12. 935 e kadar, yani üç sene beş aylık bir zaman içinde köylüden 451.895.233 kilo buğday alınmış, buna mukabil 16.156.563 lira verilmiştir. Bankanın bu*ün elinde 40 bin tona yakın stok buğday vardır. Bu yıl, ihtiyacı olan fakir çiftçiye damıtılan tohumluk da 20 bin tona yaklaşmıştır. Adliyede terfi etmiyenle-rin itirazları Terfi müddetlerini dolduran hâkim ve müddiiumumiler için Adliye Bakanlığı tarafından hazırlanmış bulunan terfi defterinde isimleri olmıyanların itirazlarını tetkik etmek üzere teşkil edilen İtirazları tetkik komisyonu işini bitirmiştir. Komisyon vaki itirazların bir kısmını yerinde ve haklı bulmuş ve bunların isimlerini terfi defterine idhal etmiştir. Terfi defterindeki isimleri tasnif suretiyle terfie esas teşkil edecek «I.»n li'.n-Jr-ı-i lı.w n t .» mı» U m zere te?kil olunan adlîye ayırma misyonları bugünlerde toplantılarına başlıyacaklardır. Türkotisin yeni bir eseri Türofis, ikinci baş müşavirlik neşriyatından olmak üzere, "yaş meyve yetiştiren memleketlerde ihracat ticareti nasıl yoluna girmiştir? Yetiştirmede rasyonalizatyon ve ticarette istandardi-zasyon" adlı bir kitab çıkarmıştır. Eserde yaş meyve ve sebze ihracatiyle uğraşanlar için çok faydalı bilgiler vardır yolunda düzeltilmek lâzımgelir. Burada: (1) Is: Ana süje veya objeye oldukça uzak bir sahayı gösterir. (2) İğ: (nğ) mürekkep konso-nundan tahallül eden ve sonradan (n) sesini'klan süje gösterici elemandır. (3) İz: Bu süjenin daha uzak sahaya kadar yayıldığını, yani (s) mıntakasındaki bir süieye (z) mıntakasındaki başka süjelerin de katıldığını anlatır. (Siniz) şeklinde ikinci konson olan (n) nin bir (nğ) mürekkep konsonunun tahallülünden doğmuş olduğunu okuyup yazmamış Anadolu halkının söylevisinde de bu (n) nin genizden söylenmesi açıkça ortava koyar. Meselâ (gelirsiniz) telâffuzu, bu söyleyişte (gelürsü^üz) kılışına girmektedir ki bu tabiî söyleyiş tamamiyle yu-karıki etimolojik şekil ile uyuşmaktadır. Not: 2. — Ortadaki bu (iğ — in) elemanı tamamiyle düşerek kelime asıl şeklini bulur ki o da (siz) den ibarettir. Not: 3. — Baştaki (is) elemanı da (s = ğ) formülüyle (ğ) ye çevrilebilir. Ortadaki (m) yerine bu baştaki eleman düşerse - dünkü yazımızda analizi yapılmış o-lan - (iniz) ek - zamiri ortaya çıkar. Bu takdirde kelimenin etimolojik şekli: (1) (2) (3) III- (iğ + in + iz) olur ki burada da: (J) İğ: (Ego) yu. yani ana sü- je veya objeyi gösteren ana köktür. (2) İn: Bu ana süje veya objenin en yakın muhitinde, karşısında bulunan bir süjeye delâlet eder. (3) iz: Ana süje veya objenin karşısındaki bu süjenin - yani muhatabın - bir tek olmayıp geniş bir sahada ortakları da bulunduğunu anlatan ektir. İşte (eviniz) ve (geldiniz) kelimelerinde (siz) şahıs zamiri böyle bir değişme ile (İniz) ek - zamiri halinde görülmektedir. Not: 4. — Bu on şekildeki (n) ler de yine (nğ) den tahallül etmiş geniz (n) leridir: (eviniz) ve (geldiniz) sözlerinin (eviğüz) ve (geldüğüz) kılıklarını alabilmesi bundandır Bu (n) ler de (ğ) ye tahavvül edince, etimolojik şekil, doğrudan doğruva bir (O (2) IV. (iğ | iz) halinde de gösterilebilir. Bu son şekil ikinci şahıs cemi ek zamirinin birinci şahıs cemi ek - zamiri olan (iniz = iz) ile karışması tehlikesini gösterdiğinden dolayıdır ki düz sıygaların birinci şahıs cemi ek - zamirlerinde ('. = k) formülüyle (geldik) ve (gelsek) şekilleri meydan almış tır. Bu analizler, gerek İzafet ve mülkiyet ve gerek hüküm mana-larrndaki Türk ek - zamirlerinin doğrudan doğruya şahıs gösteren sözlerden çıkarak ek halini almış Fransanın Suriye fevkalâde komiseri Dün şehrimizden geçti Parise gitmekte olan Fransa-nm Suriye fevkalâde komiseri B. Dö Martel, Toros ekispresiyle dün sabah Ankaraya gelmiş ve gene aynı trenle Istanbula doğru yoluna devam etmiştir. B. Dö Martel'i, Adanada vali hükümet adına selâmladığı gibi, Ankara durağında da dış işleri bakanlığı birinci daire sefJerîndf B. Basri kendisini karjıiaı »tır._ İstanbul, 16 ('Telefonla) — Kont Dö Martel Bu sabah şehrimize geldi ve akşam trenile Parise hareket etti. İstanbul Radyosu 18— Dans musikisi (plâk) 19— Haberler 19.15 Muhtelif plâklar 20— Oda musikisi (plâk) 20.30 Stüdyo orkestraları 21.30 Son haberler Saat 22 den sonra Anadolu A-jansının gazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. tstanbulda dün on altı mart sehidleri anıldı -V (Başı l. inci sayfada). balık tarafından tıklım tıklım doldurulmuştu. Bu kalabalık arasında merkez kumandanı general Fehmi, emniyet direktörü Salih ve şehir meclisi azaları, üniversite ve yüksek tahsil gençliği göze çarpıyordu. Törene saat 15 de başlandı. Şehir adına ilk söylevi veren Ce-malettin Kâmil, uyurken öldürülen şehidlerin hatırasını tebcil etti. Ondan sonra millî türk talebe birliği başkanı Hüseyin, her cümlesi hararet ve heyecanla alkışlanan bir söylev verdi. Bunun arkasından muhtelif fakültelere mensup gençler hitabeler söylediler. Müzika yas havasını ç?'dı ve gecidresmi başladı. Saat 16 bucukta ihtifal bitmiş oı»h*mıvordu. olduğunu göstermektedir. Yanı: im = men (ben) in, sin = sen iğ, siğ = o imiz, ik. iz = biz iniz, siniz ^ siz olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu ek • zamirlerinin doğuşunu gösteren şekil île izahını da yarın yazacağız. /. N. DİLMEN ^ .ÜS ULUS 1« m a im' !»:«» çak*\mba Son haberler üçüncü sayıi tınazdadır ON YEDİNCİ YIL. No: 5256 ADIMIZ. ANDIMIZDIR h^r -crd LOÎNDRA KONUŞMALARİ DEVAM EDİYOR S ' » T. .i* Alman delegelerinin ktötsey görüşmelerine acele iştiraki isteniyor. _l_£_ Lok a r n o c ıı I ar d ü n iki d e f a l o p lan d 11 a r Atatürk dün saat 17 dc beraberinde B. Fuat Bulca ve Cevat Abbas Cürer olduğu halde Türk kuşu alanına gitmiştir. Büyük önder orada paraşütle atlıyantart seyretmiş ve küçük Utku yü tayyareye bindirmiştir. Ülkü bir hava dolaşması yaptıkdan sonra inmiş ve gezintiden memnun olduğunu söylemiştir. Atatürk 17,5 ğa kadar alanda kalmıştır. Itaşbethe GENÇLİK İŞLERİ ATAY !¦:.!' gazetesinde meşhur bir reni fransız genç- tU. ¦ «I» cud ve ruh sağlığı kazanmıştır. Çünkü eski gençlik 70 bozgunundan geliyordu; mekteplerde bir çeşid manastır terbiyesi vardı; bedeni eğitim yoktu. Yeni gençlikler ise zaferden doğan bir nefis inanı içindedirler. Bedeni eğitim butun Fransayı kaplamıştır. Karmaşık tedris, mektepleri neşelen-dirmiştir. Bizim eski şehir gençliklerimizin ne halde olduğunu henüz ha-t.rlarız. Çünkü onların, bazı bakımlardan, esaslı bir değişikliğe uğradığını da pek iddia edemeyiz. Eksiklerimizden biri. bedeni eğitim davasının kendi ihtiyaçlarımıza göre ve geniş ölçüde netice verecek tarzda halledilmemiş olmasıdır. Devlet haznesinden ve belediyelerden her sene bu iş için harcanan yardımı küçüksemek kimsenin hatırından geçmez. Bilâkis, diğer masraflarımıza nisbet olunursa, kâfi fedakârlık edilmekte olduğunu da söyliyebiliriz. Geniş ölçüde netice sözü ile, ne bütün gençlerin futbol oynamadıklarını, ne de enternasyonal atletizm rekorları kırmağa muvaffak olmadığımızı kasdetmiyoruz. Maksadı -mız, bütün emek ve masrafların türk gençliğinin pek küçük bir kısmının pek mahdud beden faaliyetlerine hasrolup kalmasındadır. Bu faaliyetlerden gençliğin umumi manzarası üstünde tam ve devamlı bir tesir beklemek doğru değildir. Bedeni eğitim politikasını en iyi kuran harbsonrası memleketleri ile bizim aramızdaki farkın, masraf azlığı veya çokluğundan dc8j). »istem başkalığından ileri geldiğini düşünerek, meseleye, büyük milli davalarımız gibi, ve onlardan biri olarak, esaslı bir hal şekli bulmamız lâzım geliyor. Hepimizin istediğimiz, milletin bütün genç unsurunu bünyece kuvvetlendirmek, ve bünye sağlamlığının maddî manevî kazançlarını elde etmektir. Bahar geliyor: Rusya, Alman-ya veya d;,jer memleketlerden geçerken, gençliklerin, dağlara, te-(Sonu 5. inci sayfada) C. H. P. Kamuta) grup idare beyeti dün toplandı C. H. Partisi Kamutay Grupu İdare Heyeti Başkanlığından: Cumuriyet Halk Partisi Kamutay Grupu bu ı;un (dun) Öyleden sonra Masan Sakanın Başkanlığında toplandı. Dış İşleri Bakanı Vekili Şükrü Saraçoğlu genel siyasal durum hakkında Partiye izahat verdi. Bakanlar meclisi toplandı Bakanlıı meclisi dün saat 17 de toplanmış ve toplantı geç vakte kadar sürmüştür. Amerikan Büyük Elçisi Kamutay Reisini dün ziyaret etti öteygün Cumur Reisi Atatürk tarafından kabul edilerek itimadname-sini takdim eden Amerika Büyük Elçisi dün Kamutay binasında Kamutay reisi Abdülbalik Rendayı ziyaret etmiştir. Londra, 17 (A.A.) — Lokarno dev. 11 ılı 111 u n bu sabahki toplantısı saat 12.30 da bitmiştir. Saat 22 de tekrar toplanacaklardır. Londra, 17 (A.A.) — Haber verildi ğine gore, ingiliz kabinesi. B. Eden'e uzlaştırma siyasasına devam etmesi için talimat vermiştir. Lokarno devletlerinin hapsinin muslihane bir hal tarzı bulmak üzere bir takım fedakârlıklar yapmağı kabul etmeleri lâzım gelmektedir. 1. — Almanya, Rcn'den bir mıkdır askerinî çekmek ve yahud Ren bölge sinde tahkimat yapmamağı vadetmek suretiyle bir hüsnü niyet hareketi ••_• termelidir. 2. — Fransa ile Belçika Almanya'ya karşı daha az inad göstermelidirler. Bu takdirde, Britanya hükümeti. I -karno andlaşmaıı mucibince kendine du şen teahhüdleri ifaya hazır olduğunu B. HlfLER Yeni 11iı* nutuk daha o\ İrdi Frankfurt. 17 (A. A.) — B. Hit-ler dün gece burada söylediği nutukta, Almanyaya dünya yüzünde lâyik olduğu hürmeti iade için Almanya-nın mecbur kaldığı çetin tedbirleri anlattıktan sonra demiştir ki: (Sonu 5. İnci sayfada) Otomobillerden gece /anımı kaldınlıyor Bilindiği gibi şehrimizde işliycn o-tomobiller, geceleri, taksi ücretinden • başka 25 kuruş gece zammı almakta idiler. Urayımızın verdiği bir kararla bugünden itibaren taksilerin ¦•.» zammı ve şehir dışı zammı kaUıııl. mıştır. Geç vakitler, otobüslerin işle* mediği ve yaya yürümenin de güç olduğu saatlerde otomobil ihtiyacı bilhassa hissedilmekte olduğu için urayımızın bu teşebbüsü çok yerinde ve halkın menfaatine olmuştur. Esasen birçok şoförler, evelce de geceleri, zam almıyacaklarını soyliyerek müşteri taşımakta oldukları için, bu karar, müşterileri artırmak suretile, onların da lehine olacaktır. Bl GÜN İNKILAB DERSİ B. Mahmut Esat Bozkurt tarafimlan verilecektir. bildirecek ve Fransa ile Belçika'yı, tecavüze maruz kaldıkları takdirde müd.ı faa etmeği teklif edecektir. raf ı Almanya ile yapılacak go- nı rli'tin şu tedbirlerden sonra yapılmasını istemektedir: (Sonu 3. üncü şayiada) Ren israfı meselesinin havale edilmesi istenen La Hey adalet divanı Inptantı halinde "Ulus., un Dil Ya^n Güneş - Dil Teorisine göre Türk diliıul«ki Ek -- Zamirlerin analizi XI /m/z.. Türk ok - zamirlerinin ku Yukarıdaki şekil, Türk dilin -deki ek - zamirler üzerine on gün-denberi devam eden analizleri hulâsa etmektedir. İç içe dairele -rîn her biri bir saha gösterir Bu dairelerden çıkan tek hatlar basit ek - zamirlerin, biribirini keserek birleşen hatlar da mürekkep ek -/amiı l,-ı m teşekkül tarzlarını irae eder. Bu şekildi- görünmiyen yalnız iki ek - zamir vardır: biri (i = iğ) ek - zamiridir kı (si) ile birdir. ı uluslarını gösterir vekil Öteki de ( ik) ek - zamiridir ki (iz) '-ıı değişme olduğunu yerinde izah etmiştik. Şekli iyice kavramak üzere şu izahatı takip etmelidir : 1. — Ortada bulunan ve (M) ile işaret edilen ilk daire, (ego) dai -residir. Burada tecelli eden süje veya obje. fikrin ilk tasavvur edebildiği ana süje veya objeden ibarettir. İlkel insanın böyle tasavvur (Sonu 2. inci sayfada) SAYFA 2 JLV S 18 MART I93û v Rejimler ve propaganda i-i*»rb •onunun en korkun*- silâh-İBnıuian birisi de şüphe yoktur ki pr. ı l.ı olmuştur. Propaganda ¦»maiııım/da her sahada olduğu gibi bÜharna rejimlerin tutunması, dok -trınlcnıı kafa ve gönüllerde yer bulması içîn İhmal edilemez vasıtalar -dun birisidir. Yalnız bu vasıtayı iyi ve bilgili kullanmak lâzımdır. Zira teşkilâtsız ve melodsuz bir propagandanın faydadan çok zarar getir -nıesi de pek mümkündür. Fakat iyi kullanıldığı takdirde pıopaganda ile gaye edinilen amaca erişmemek İm -kânı yoktur. Bunu canlandıran ör -nek mi istersiniz?.. İşte bolşevizm, faşizm ve nasyonal sosyalizm. Bolsevizmin muvaffak olmasındaki en büyük sırrı nede aramalıdır? Hır btıdistin Gotama mabudu önünde duyduğu vecd ve heyecan gibi bir komünistin Lenin'in mezarı önünde huşu ile eğilmesinin sebebi nelerdir? Faşizmi sosyalist ve komünist İtalya'da iktidar mevkiine getiren han -gi kuvvettir ? \'e nihayet nasyonal sosyalizmi Münih'in dar ve küçük bir evindeki yedi kişilik bir toplantıdan bugün Avrupa'yı korku ve endişeye veren kudret ve kuvvet haline getiren saik nelerdir ? I lep metodlu ve bilgi ile tatbik edilen bir propaganda değil mi? Evet basit bir incelemek ile bu rejimlerin doğuşunu, tutunuşunu ve yayılışını göz önünde tutmak propaganda -nin elıenıiyetini ve rolünü öğrenmeğe ve anlamağa kâfidir zannındayız. Bu-ün bu üç rejim de muvaffak ol -muş ve yaşamak iddiasındadırlar. Fakat şu hakikati kabul etmek lâzımdır ki bu rejimlerin doğuşlarında olduğu gibi tutunmak ve yaşamala -nnda da en mühim rolü oynıyan ge -ne propagandadır. Öyle bir propa -punda ki durmuyor, dinlenmiyor, yorulmuyor. Mütemadiyen çalışı --yor. Ve âdeta eski dindarların amen-tu öğrettikleri gibi bunlar da müte -madiyen kendi mezheblerinin kalb -lerde. kafalarda yerleşmesine uğraşıyorlar. Bu alanda muvaffak olmak için de her vasıtaya başvuruyorlar. Sinemadan, radyodan, gazetelerden, insan dilinden istifade ediyorlar. Berlin'e gidenler görmüşlerdir. Sokaklardı sık. sık halk bîrkintileri -ne rastgelinir. Bu birkintiler ya Hit -leri. ya Göbbels'i veya da herhangi bir alman hatibini dinlemek irindir. Sinemalarda her tezahür, her nümayiş günlerce gösterilir. Hitlerin nu -tukları günlerce dinlettirilir. Gazetelerde her gün nasyonal sosyalizmi hukukî yönden, tarihî yönden veya da iktisadî yönden Öğreten, anlatan yazılar çıkar. Fakat zannetmiyelim ki bu birgün. üçgün. beşgündür. He -men her gün ve usanmadan yapıl -maktadır. Bu propaganda yalnız Al -manya'ya münhasır değildir. İtalya'da da böyledir. Sovyet Rusya'da da böyledir. Ve bu memleketlerde bu işi daha düzenli tatbik etmek için propaganda teşkilâtları ve Almanya'da, Iralva'da propaganda bakanlıkları da v.Jır. Bu bakanlıklar ve teşkilâtlar İçerde mütemadiyen akidelerini tekrara, telkine çalışmakta vc dışarda da siyasî mücadeleler yapmaktadırlar. İşte bütün bu çalışmalar ve emekler gösteriyor ki propaganda zamanı -mızda bir rejimin yaşaması ve tutunması için. arsıulusal siyasî pazarlıklar ve siyasî hakların tahakkuku için ihmal edilemez en önemli bir vasıta olmuştur. Eğer biz bu hakikati göz Önünde tutarsak partimizin halkımızı öğretmek, işlemek ve rejim pren -tipleriyle içlendirmek için düzenlediği kıymetli konferansların ne kadar yerinde ve ehemiyetli olduğunu daha îy: takdir edebiliriz. Ve şuna inan -mak lazımdır ki bizde propaganda -ya. halkı nurlandıracak, rejim cere -ranlnriyle ilgilendirecek konferans -İare her yerden daha çok İhtiyaç vardır. Çünkü bizim coğrafi durumu -ni'i* »«. yaptığımız devrimin manâ \ e -b^mıyen .-liğçr rejimlerle ülcüle - CAVİT ORAL Niğde Saylavı mİyecek derece mühim ve büyüktür. Faşizm ve nasyonal sosyalizm nihayet yetişmiş birer memlekette rasizm ve doktrin mücadelesidir. Halbuki bizim inkılâbımız radikal ve geniş bir inkılâptır. 1 - kılık, yenilik didiş -mesidir. Bugün muhakkak olan bir şey varsa Kamalı/m gerek iş ve eser yönlerinden ve gerekse fikir ve prensip yönlerinden muasır rejimlerin hepsine üstün ve dünya şartlarına bir millet hayat ve gidişine hepsin -den daha uygundur, hakat açıkça söylemek lâzımgelirse bugün Kamâ-lİzmin ve büyük partinin altı prensi-pinden herhangi birinin yurdumuz -da herkes tarafından tam ve hakikî manâsiyh- anlaşılmış olduğunu iddia etmek mümkün müdür? Bugün köylüyü, ameleyi bırakalım da her -hangi birimizin Kamâlizmin prensiplerinden birisinin tam ve istenilen geniş manâda anladığımızı ve anlat -mak kudretinde bulunduğumuzu iddia etmek imkânı var mıdır? Bu is -tifhamlara samimî olarak cevab vermek icabederse bu cevab herhalde müsbet olamaz. Evet yurdda Kama -lizmi anlamış kimse yok değildir. Vardır. Fakat bunlar çoğunluğun yanında pek küçük bir azlık göstermektedirler. Onun için cumuriyet halk partisinin konferanslar tertibi ve bu konferansları köylere kadar teşmili re -jim yönünden çok faydalı bir hare - ket ve teşebbüs olmuştur. Ve şuna inanalım kİ son günlerde verilen in-kİlâp ve istiklâl mevzulu konferanslar bu konferansları dinliyebılen yurddaşlarımız üzerinde çok iyi ve faydalı tesirler yapmıştır, inkılâbın ve istiklâlin hakikî manâsı bu konferansları dinleyenlerce şimdi daha iyi anlaşılmıştır. İste bu denem de bize öğretiyor ki bir rejim için terbi-yevî bir propaganda hiç bîr zaman ihmal edilemiyecek bir şeydir, bir vasıtadır. HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: Bir fabrika kapalı Mı istanbul, 17 — Sahte ölçü ve tartılar hakkında ytpılmakta olan tahkikat bitmiştir. Tahkikatın neticesi görülen lüzum üzerine Yenyaaat fabrikası kapatılmıştır. Sevim vapurunun yaptığı kaza istanbul, 17 — Köprüye çarparak zarar veren Sevim vapuru hakkında belediye fen heyetinin tetkikleri bitmiş ve neticede vapurun kaptanının kazada suçlu olduğu tespit edilmiştir. Zarar iki bin liradır. Vapurun sahipleri belediye ile sulh yoluyla anlaşmak ıstemişlerse de bu İşlekleri kabul e-dilmemiştir. M • I mahkemeye verilecektir. Tramvay şirketinin yen* mukavele isteği İstanbul, 17 — Tramvay şirketi ih tiy.ıçlara uygun bir şekilde yeni bir mukavele yapmak arzusunu göstermiş ve bunun için de İstanbul belediyesine ve Ankarada bayındırlık bakanlığına bas vurmuştur. R Naci 'v i"i»"V!iı Yeni vazifesine gidiyor Birinci genel ispekterlik başmü-şavirli«:ne tayin edilen İç bakanlık mahallî işler gen*! direktörü B. Nari Kıcıman. veni ödavine ait emri almıştır. Bir kac «¦•"¦ne kadar yeni isinin bulunduğu Diyarb°kire gidecektir. Siyasal bilgiler okula* mm yetiştirdiği değerli idarecilerimizden bulunan B. Naci "'ıcıroan, aynı zamanda bck-divecilıkle ve'özel yönetim işlerinde de çok kıymetli bir elemandır. Cu ayın yirm-sinde ^nkaradan ayrılacak olan B. Naci Kıcıman'a baş-müşavirlİk İşinde basarılar dileriz. Fotoğraf sergisinin miMdcii uzatıldı Sergi evinde Basın genel direktörlüğü tarafından açılmış olan fotoğraf sergisinin, halkımızın gösterdiği rağbet ve alâka dolayısile 22 mart pazar ':şamına kadar açık kalması kararlaşmıştır. ifyon - Karakuvıı Bozanönü - İsparta Açış töreninde bulunacak heyetler ayrn yirmi üçünde gidiyorlar Afyon - Antalya hattının Karaku-yu kısmının ve Bozanönü - İsparta şubesinin açılma töreninde bulunacak davetliler hususi trenle 23 mart pazartesi günü buradan hareket edeceklerdir. Heyet ertesi gün Öğleden sonra Afyona varacak ve aynı gün İsmet Innönünün huzuriyle Afr.™ kurtuluş ve tayyare âbidelerinin ve asri me zarlığm açılma törenleri yapılacaktır 25 mart sabahı Afyondan hareket e-decek hususi tren heyeti Karakuyu ve Ispartaya götürecektir. Yeni şimendifer hatlarının bu açılma tı renlerinde bulunmak üzere Kamutay bugünkü toplantısında kura i-le on bir kişilik bir heyet seçecektir. Bundan başka Kamutay reislik divanını bir reis vekili. '¦¦• idare âmiri ve bir ta !\-eterden n..ı-ekkeb bir heyet ve büdce, milli müdafaa, nafıa encü-ınenleıini de en. i'men reisleri ile biter âzası törende cı sil edeceklerdir. İzmir arası panayırı İstanbul Yerli mallcir Sergisi Sergi ve panayırlar hakkında etüd ler yapmak üzere, Türkofİs reİaİ Dr. Mecdet Alkin'in reisliğinde bir komir,-yon çalışmağa başlamıştır. Sanayi umum direktörü ve sanayi tetkik heyeti reisi B. Resad Bener, sanayi birliği reisi B. Vasıf, İzmir belediye ve panayır komitesi reisi Dr. Behçet Uz ve komitenin diğer bir delege ile Türkofisin ilgili seksiyon şefleri komisyona iştirak etmektedir. Komisyon ilk iş olarak, İstanbul yerli mallar sergisinin açılma ve kapanma günlerini değiştirmiştir. Birçok milli fabrikalar aynı tarihte açılan bu sergiye İştirak ettiklerinden izmir pa-nayıırna gidemiyorlardı. Türk sanayiinin biricik milletlerarası panayırımızda temsili için, İstanbul yerli mallar sergisi 25 haziranda açılacak ve 15 temmuzda kapanacaktır. İzmir beynelmilel panayırı da 1 eylülden 22 eylüle kadar devam edecektir. Satın alman vaourların tesellümü Lkonomı ı ..ıKanııvına »et"* '—*— lere göre, satın alınan vapurculuk keti vapurlarının deniz yolları idaresince tesellüm işi bugünlerde tamamlanacaktır. Arazi tahririne hazırlık 1936 finan yılı başında başhyacak olan arazi tahrir işleriyle uğraşmak üzere Finans bakanlığı tarafından hu rulan arazı tahrir tub-'sı şefliğine va-ı.dat umum mudûrlüpü direktörlüğü kazanç kalemi şeflerinden Ziya 150 ,:ra ücre" e ve k*tipl'?,e dt aynı u-mum direktörlük memurlarından Fu-ad 90 lira ücretle tayin edilmi"'-- vı t di rektörü Antalya sıhiye direktörü Hamza ve Erzurum sıhiye dierktörü Salim birer derere terfi ettirilmişlerdir. "Ulus,, un Dil Yazıları (Bası I. inci sayfada). edebildiği ana süje veya obje, "Güneş" İn kendisinde temessül eden ilk totemden başka bîr şey değildir. Ancak "ben" mefhumunun teşekkülünden sonra bu mefhum doğrudan doğruya ötekinin yerine geçerek bu dairede teces -süm etmiştir. Bu ilk dairenin mefhumunu dilde ifade eden asıl konson (M) konsonudur. Bunun için daireye de bu konson işaret olarak konul -muştur. Ancak (M) konsonu, kendi kategorisinden olan (b, v, p, f) konsonlarına değişebilir ve manâ gene aynı kalır. Fazla olarak (v ğ) formülüyle (ğ, y, k, g, h) konsonlorı da bu dairenin medlulüne işaret olarak kullanılabilir. İşte bundan dolayıdır ki (ben, men, ego, moi, İh, ay,...) kelime -leri, hep sözü söyliyenin kendisine delâlet etmektedir ve hepsinin menşei birdir. İşte bu daireden doğrudan doğruya çıkan ek - zamir, (im) dir ki sözü geçen şeyin sözü söyliyenin kendisine ait olduğunu, yahut bahsedilen işin sözü söyliye -nin kendisi tarafından yapıldığını anlatır. 2. — (M) dairesinin etrafında resmedilen ve (N) ile işaret olunan ikinci daire, ana süje veya objenin en yakın muhitini göste ren dairedir. Bu dairede bulunan mefhumlar, (ego) ya en yakın, âdeta bitişik olan süje veya objeye aittir. Deskrİptif gramerlerde "muhatap" denilen ikinci şahıs, söz söyliyenin karşısında bulunan ve kendisine söz söylenilebilen bir şahıstır ki bunu doğrudan doğru- ya (ego) nun en yakını olarak a -İabiliriz. İşte bu daireden de doğrudan doğruya (in) ek - zamiri çıkmak -tadır ki bahsedilen şeyin söz söyliyenin karşısındaki şahsa ait ol -duğunu, yahut bahsedilen işin bu şahıs tarafından yapıldığını ifade eder. Bu (in) ek - zamirinin bir vazifesi de bir şahıs veya bir şeyin başka bir şeye veya şahsa ait ol -duğunu göstermektir. Bu da (N) dairesinin (M) ile diğer sahalar arasındaki mütevassıtlık vazife -siyle izah olunur. Yâni (N) dairesi ana süje veya objeden uzakta bulunan bir süje veya objenin, onun yakınına geldiğini de ifadeye hizmet eder ki işte bu suretle birîbirİnden ayrı mefhumlar ara -sında bir rabıta kurulmuş olur. (Evin duvarı) dediğimiz zaman (duvar) mefhumu (ev) in yakı -nına getirilerek ona ait olduğu an latılır. 3. — (N) dairesini saran (Ş) işaretli daire (M) dairesine uzak sahaların birincisini gösterir. Türk çede bu konsonla ek - zamir ya pılmıyorsa da farsçada (siz) de -mek olan (şüma) ve (onlar) demek olan (işan) ve (onun) demek olan (es) zamirlerinde bu konso- [/] Farsçada meselâ (kalemeş) "onun kalemi" demektir ki buradaki "ş" elemanı bir "ğ" den de -ğişmedir. "Onlar" manasına olan (îşan) da da böyledir. "Siz" ma nâsına olan (üş 4- üm + ağ = Şüma) da ise (ş) elemanı doğru -dan doğruya bizim (s) elemanı -dır. (Siniz) ile (şüma) tam biribi-rinin nazîri iki kuruluş gösterir. nun da rol oynadığını görürüz [İJ. Türkçede (şu) işaret azmirinin de bu daireye ait olduğunu işaret sözleri hakkındaki analizlerde göstermiştik [2]. 4. — (Ş) dairesinden daha geniş olan (S) işaretli daire. (M) dairesine uazk sahaların ikincisini gösterir. Burada bulunan mefhumlar, (ego) dan oldukça uzak süje veya objelere delâlet eder. (Ego) dan oldukça uzak sahadaki bu (s) konsonunun doğru -dan doğruya yarattığı (si) ek - zamiri, bir şeyin veya şahsın, (ben) mefhumundan uzak - yani des -kriptif gramer terimiyle "gaip ' -bir şahsa veya şeye ait olduğunu ifadeye yarar. Meselâ (evin kapısı) dediğimiz zaman (kapı) nin (ev) e ait olduğunu göstermiş oluruz ve bunda (ego) ya bir taallûk ifade edilmez. Bu ek - zamirin daha basit şekli (i = iğ) dir: (evin duvarı) gibi. (S) sahasındaki uzak bir süje veya objenin (ego) nun yanına gelişini ifade için bu konsonu (N * dairesinin işareti ile birleştirince (sin) ek - zamiri meydana çıkar ki (sen) şahıs zamirinin aynıdır. 5. — (S) dairesinden de daha geniş olan (Z) dairesi, (M) dai -resine en uzak bir saha gösterir. Bu sahada bulunan mefhumlar, (ego) ile alâkası kalmamış süje veya objelere işaret eder. Bu kon-sonun delâleti, ya mefhumun ana süje ve objeden çok uzak sahalara kadar genişliyerek nüfuzunun artması, yahut ana süje veya objeden uzaklaşarak ondan ayrılması manâlarıdır. Bu ikinci manânın •î»ı^;br-»--ı w..«^an önce "mcr.fi [2] İşaret gösteren sözlerin analizleri (Ulus) un 26 -31 . 1. 93 da çıkan sayılarındadır. anlamlar" hakkındaki yazıları -mızda göstermiştik [3]. (Z) konsonunun doğrudan doğruya yarattığı ek - azmir (iz) dir ki - bundan önceki yazılarımızda ¦/ah ettiğimiz gibi [4] - aslında (imiz) den değişmedir ve (k = z) formülüyle (ik) şeklini de alır. (Z) konsonunun (im), (in), (sin) ek - zamirlerine katışmasiy-le. bu ek - zamirlerin medlulleri penişliyerek birer şahıs yerine bir cok şahıslar birden ifade eder ki işte (imiz, iniz, siniz) ek - zamirler? de hu yolda kurulmuşlardır. Bunlardan (imiz): (m) ve (z) elemanlarının birleşmesiyle doğmuştur ki (biz) şahıs zamirinin ay-.îıdır. (İniz): (n) ve (z) elemanlarından, (siniz) ise (n), (s) ve ( z) elemanlarından mürekkeptir *e her ikisi de ¦ siz) şahıs zamirin- ' ?n doğmuştur. 6. — En geniş olan ve (L) ile ¦riret edilen son daire gayet umumi, engin, ?âmil. belirsiz bir sahadır ki (ol) şeklindeki (o) şahıs zamirinin mensup olduğu en ge -niş ve en uzak mıntakayı göste --ir. Fransızcadaki (il), (elle), luİ), (leur) zamirleri de bu sa- 1----a mensuptur. R" daireyi işaret eden (l) ele--nanı (m) ile birleşerek (lim) ek -zamirini doğurur. Bu izahlarla "Türk Anutitih Grameri" nin "zamirler" bahsi "Güneş — Dil" teorisi metodlarîy-le aydınlanmış oluyor demektir. /. N. DİLMEN [.?] Menfi anlamlar hakkında'.zi analizler ( Ulus) un 19 - 27 .2. 036 da çıkan sayılarındadır. [4] "İk", "iz" ve "imiz" ek - za-mirlerinin analizi ( Ulus) un 13. 14 15 - 3 - 056 da çıkan sayılarındadır. 30 t* LUS 19 M\KI l«J6 Son haberler üciinc: st'infamıydafltr ON yedinci yıl. No: 5257 ADIMIZ, ANDIMI7HIR B. Venizelos dün öldü Bütün Yunanistan yas içinde Paris, 18 (A.A.) — B. Venızelos'un Bağlık durumu vahimlesmektedir i ¦ J eşme sı urmdlfri azalmıştır. B Veniteto*. Gıriddeki evinin balkonunda Atina, 18 (A.A ) — B. Venizelos'un adeti, baklanın kendim kaybettiğine dair telgraf almıtlır. \ IM/I.llh'l \ OU Mİ F. R. ATAY Venizelos 73 yaşında ölmüştür: Girid isyanlarından son secime kadar. Yunanistan tarihi ile Venizelo-sun haltercumesim biribirinden ayırmak imkânsızdır. Osmanlı impara -torluğunun ikinci meşrutiyet tarihini yazanlar da, onun ismini sık sık hatırlamağa mecbur kalacaklardır. 1910 dan 1916 ya kadar başve -killik eden Venizelos, osmanlı Rumelilinin büyük bir kısmı ile adaları Yunanistan'a kattı: 1916 da Kıral Kostantin'in almana politikasına isyan ederek. Selanik'te ihtilâl hükü -metini kurdu ve anlasık devletler safına geçti. Büyük Harbtan sonra, zafer hissesi olarak Garbi Anadolu'nun en zengin parçasını Yunanis -lan a verdirmeğe muvaffak olmuşsa da, bu hareket ancak türk millî birliğini yuğurmağa, Türkiye'ye Lozan barışını kazandırmağa, Küçükasya-nın yüzde yuz milli bir türk yurdu olmasına, ve onbinlerce vatandaşının ölümüne sebeb olmuştur. Kendi başlamış olduğu bu harbin umulmaz faciasının mesuliyetlerinden kurtulduktan gayri, Türkiye - Yunanistan dostluğuna çalışmak hususundaki cesareti, Venizelos'un ne kadar zeki bir politikacı ve realist bir devlet adamı olduğuna delil olarak alınmalıdır. Nihayet Venizelos idarelerinin iyili kÖtülü, acı tatlı sergüzeştlerinin ye -kûnu Yunanistan için müsbet ve kazançlıdır. Uzun seneler onu mili; dusmaıı ^timsah gibi '.unvan türkler. aramızda dostluk kurulduktan sonra aynı adamı en samimi dost ıribi bağırlarına ballılar. Fakat Balkan Paktına karşı son karanlıkça hareketleri ile memleketlerde itibar ve itimaddan düştü. Son isyanı tenkil edildikten sonra, kendi memleketinde de politika hayatının nihayet bulmuş oldu -ğuna hükmedenler çok olmuştur. Düşmanlarının zafer bulmasına ve kırallık rejimine dönülmesine rağ -men, son serimde gene onun partisi kazanmış, bundan başka, karşısında en çetin mukavemet unsuru olan KondiÜs de ölmüştür. Artık devirt işlerine kansmıyacağı hakkındaki tözlerine rağmen, en elverişli rol sa-(Sonu 2. inci sayfada) Atına, 18 (A.A.) — Anadolu ajanımın özel aylarından: Venizelos saat on buçukta vefat etti. Yunanistan yas içindedir. I cııizelos'Ufl hıd tercümeni: Eleftiros Kiryako Venizelos Girid adasında Hanya'da Burİne köyünde 1864 senesinde doğmuştur. Tahsilini Atina hukuk fakültesinde yaptıktan sonra genç yaşında siasete atılmış ve osmanlı hükümeti aleyhindeki bu tun isyanlara iştirak etmiştir. 1909 senesinde çıkan İhtilâlin ba şına geçtikten sonra parlamentoyu feshettirmiş ve bu suretle açılan yeni seçimde kazanmış, o tarihten 191." senesine kadar iktidar mevkiinde ka' mış ve Balkan harblarında Yunani» tan için çok kârlı olan neticelerindi faydalanarak memleketinde ve mem leketi dışında büyük bir şöhret sahibi olmuştur. 1915 de Kıral Konstantin, harbi umumiye girip «irmemek yüzünden aralarında çıkan anlaşmaz-f Sonu 5. inci sayfada) \\\.\ W - II MtKŞ ıı\rkı Şimalde italyan taarruzu l«'\ ;ım rcli\ or Cenub cephesinde şiddetli bir bombardıman başlad: Londra, 18 (A.A.) — Şimal cephesindeki italyan taarruzu devam etmektedir. Adisababadan haber verildiğine göre, Amba - Alagi civarında büyük bir muharebe olmuştur. Bu muharebeye giren habeş kuvvetlerine imparatorun kendisi kumanda etmektedir. Her iki tarafın ağır zayiat verdiği söylenmektedir Ote taraftan Royter ajansı Adisa-baba muhabirinin bir telgrafına göre, bütün cenup cephesinde şiddetli bir bombardımanın başladığı resmen haber verilmektedir. Habeş mahfilleri, bu bombardımanın, general Craziani-nin yeni bir taarruzuna işaret olmasından korkmaktadıralr. Habeş l.ızıllım tayyareni harab oldu İmparatorun habeş kızıl haçına armağan ettiği ve umumiyetle İsveç Baronu von Şosen tarafından idare e-dilen Fokker tayyaresi dün italyan tayyareleri tarafından bombardıman edilerek harab edilmiştir Bu tayyarenin her iki kanadında bulunan kırmızı haç işaretleri uzaktan görünebilecek bir büyüklükte idi. Royter ajansının cenup italyan orduları nezdindeki muhabirinin bir telgrafına göre, bu cephede, gerek U.ı (Sonu 3. uncü sayfada) ¦i» İ il «I Harrar duttu otan Prens Makonnen'in hastane yapılan sarayı Lokarno devletlerinin toplantısı Yüksek bir ingiliz devlel adamı diyor ki: " En nazik safhaya varılmıştır ve önümüzdeki 48 saat, bir anlaşmaya varmanın ne dereceve kadar muhtemel olduK'*nu gösterecektir. - Solda yukardan aşağıya doğru: Türkiye . Sovyetler Birlİğ! ve Danimarka delegeleri — Yukarda Brus. Pol Bonkur, Bek, Nevil Çemberle yn — Aşağıda soldan sağa doğru: Polisler intizamı temin Grandi, U. Fland an resim aldırıyor. rümüstür. Bugün en nazil* safh-ı a v ¦ rılmıştır. Ve önümüzdeki 48 «ant. hır . (asmaya varmak İçin ne dereceye kad# .-.».Sr —.evcud olduğunu gösterecekti ' B- Lden, bugün -Milletle) ccıoırl konseyinde bir nutuk verecektir. In«p Mikümeti. meseleyi hal için bir loldan taga: BB. ederlerken. — 8. Londra. 18 (A.A.) — Royter bildi, riyo: Lokarno devletlerinin dünkü toplan tısı, gece yarısından sonra ıa«t 1 e do; ru nılıııyrl tgulrmtfluı. t.ok.ıt mı dr virtleri delegelerinin bugün de saat 12.15 te yeni bir toplantı yapmaları karar taşmıştır. Fransız delegeleri otellerine hosnud bir halde dönmüşlerdir. Umumi kanant, havanın bu gece ziyadesiyle iyileştiği merkezindedir. Fransız delegeleri, hiç bıı kati karar alınmadığını tebarüz .¦¦ tirmckle beraber, bazı terakkiler vut ıı da geldiğini bildirmektedirler. Yüksek bir ingiliz devlet «dam. Royter ajansına demiştir ki: **— Bir toplantıda Avurpa meslrl" ¦ mum devamlı bir hal şeklinin bulunmi-cagı ve eski Lokarnonun yeni bir Ln karno ile yerinin doldurulamıyacağı ta. büdir. Toplantıda. Almanya'nın ve ba k • devletlerin de girmeleri ihtimali olan hır an'aşmaya varacak vasıtalar ara. r.lmıstıı. Geceki görüşmeler çok ivî vıı ' -caya kadar konseyin LonH. • da kalmasını şiddetle arzu etmektedir. Çüa kü görüşmeler uzun müddet sürebilecektir." İncili* devlet adamı, sözlerine ş« BB. --tle devam etmiştir: (Sonu 5. inei savfada) Ulus. un Oil Yn-zıl-ırı Sayı Anlamlı Kelimeler \\ lirsin bir nutku Stutgard. 18 (A.A.) — Alman haheralma bürosu bildiriyor: B. Hitler'in muavini B. Rudolf Hes, seçim nutkunda ezcümle demiştir ki: " — B. Hitler önce alman ulusunun iç müsalemeti i-in yaptığı gibi. İmi .Uıı de alman ulusu ve Avrupa için barış lehinde savaşta bulun -maktadır. Fransa, yeni Almanya'nın, en büyük düşmanı olan bolsevizm İle bir pakt yapmakla I . 1 ...... andlaş masını yırtımıştır. Gereken tedbirleri almak B. Hitler'in yalnız hakkı değil, avnı zamanda vazifesidir. Fransa, buna sebeb olnr-k emnivetini göz önünde tutuyorsa. Almanva kı ndisine su cevabı veri var: yalnız Fransa'nın emniveti mevzuu bahis delildir. A I»--» ovanın emniyeti me -¦lesi de vardır... İııkılal» dersi B. Receb Peker tarafından Bugün Halkevi inle Saat 17,30 da ve''-~-**tir. Türk dilinde akıl ve akıl işlerini anlatan bütün kelimeler, doğ mdan doğruya, güneş veya onun ışığına ve aydınlığına verilen adlardan doğmuştur. Okumak, öğrenmek, anlamak, tanımak, bilmek, görmek, işitmek, söylemek ve saymak gibi akıl İle ilgisi olan kelimelerin ışık ve ay-»anlık anlatan aynı söz kökleriyle ortaklıklarını ufak bir araştırma ve karşılaştırma ile bulup anla nıak güc bir şey değildir. Biz. bu yazımızla bunların ara smda güneş ve ışıkla İlgisi uzak Borülebilecek son kelimeyi: (say maki anlamını çözümlemeye çalı saçağız. Saymak: Birden fazla olan şey lerin ne kadar olduğunu bilmek ve bildinnek demektir. İlkel insanlar için çok kolay bir şey görülmiyen sayı işleri, bugün bi/lerce de. yükselmiş bir bilgi bolumu halinde, gene akıl işlerinin en güçlerinden sayılmıyor mu? Saymanın da anlama ve bilme gibi bir akıl işi sayıldığını gösteren en büvük tanık, saymak ye-rind- kullanılan kelimelerin, anlamak, telâkki etmek, sanmak anlamlarında ortak olmasıdır. l'ü/l.ccılc: Snvmak: Hesap etmek = san-mal* savınmak: mülâhaza ve tefe etmek |1| =- sağınmak • tavos«-«ık: trtkik ve teluhhus etmek |2|. tasanı ISaim ONAT San: Sayı. hesap (3|. Sana: (Sonu 2. ıncı saytada) (İ| Divanü Lügat - it - Türk. Fransızca Cens: Romalılarda her beş senede bir yapılan nüfus sayımı. (Censee): sanılan, sayılan. (Cent): Yüz. [Yakutçada sayı demek olan (agıs) sayının başı savılan sekiz dc demektir ve gene Arapçada saymak anlamındaki (akit) on. yirmi gibi sayı baslarında da söylenir]. (Sens.: hist fikir, akıl kelimeleriyle AarsıMşfı-rılmalıd" IHI. Tarih loğraf)a Fak iiltesi | /] Br.ük Türk lût.ıti nü• h.ısılmamıştıt). \2) Radlnf Sor lehçesi. III. (h* »ovfm-n«ıd*.fdır) SAYFA 2 u LU a ly MART i.~t ı "Ulus,, un Dil Yazıları (Başı I. inci tayfada) maksat, şuur, zihin [4]. Sanu, sanı: fikir, hüküm [5]. Sanmak: Saymak (6] — zannetmek. Çağ: Sayı tasavvur ve mülâhaza [7]. Sağıs; Sayı akıl, zihin [8J. Sakış: Sayı, hesap — zihin, fi-kir [9]. A rapçada: Hisab [10]: Saymak, sayı, his: idrak. Hass: bilmek, duymak. Hisban: Saymak zannetmek. Ihsa': Saymak anlamak, düşünmek, ezber etmek (ihsâ') ve (ihsas) ta: bilmek, duymak (ıhsa') [Hı ile): bir ilimde uzman olmak] demektir. Hasa: Sayı. (Hasiy) ve (Ha-sıf): akıllı, zeki. Hasat = (H): Say. Hasa: akıl. Gerek akıl, gerek sayı fikirleriyle birliği besbelli olan bu kelimelerin ilk unsurları, Güneş - Dil teorisinin bize gösterdiği (ağ) a-na köktür ki burada güneş mefhumundan çıkan aydınlık anlamına gelmektedir. Bu ana kökün yerini tutan ve bunun fonetik değişmeleriyle söylenen türlü şekilleri hep aydınlık gibi akıl ve akıl işleri anlamında türlü türlü ve sayısız kelimeler doğurmuştur. Biz burada bunların sahİfeler dolduracak örneklerini bırakarak ana köke en yakın olup aydınlık, akıl, hesap anlamlarında birleşiktik gösteren şu kelimeleri göz önüne getirelim: I. — Ağarma: fecir [11]. II. — Ağın: anma, akla getirme [12). Agayu: akla uygun, ma-kul [13]. III. — agtt: sayı [14]. Yakutçada sayı anlamına gelen bu (agıs) sözünün bizim (ayas) ayaz ve bunun arapça söyleniş şeklî olan (ahass) kelimeleriyle birliği meydandadır. Aydınlıkla, doğrudan doğruya, bağlılığı olan (ayas): mehtap ve şeffaf anlamlarına da gelmektedir [15J. Gece ve gündüz, havanın açık, mehtaplı veya güneşli olmasını anlatan bu kelime, kışın, böyle havaların soğuk olması yüzünden, soğuk anlamına da alınmıştır. Aynı anlamda (ahass) sözünün Kamus tercümesinde: "güneşli, begayet ayazlık gün.." e ve lekesiz, gediksiz parlak kılıca da vasıf olarak gösterilmesiyle beraber, Lisanülarap'ın yazdığına göre başı veya göğsü tüysüz (= parlak) anlamına de gelmesi, kökün parlaklık anlamından alınmış olduğunu daha çok aydınlatabilir. Bu kelimenin üçlü kökü olan (hass): başı tıraş etmek te demektir. Türk- 14] Radlof Altay. Teleüt, Şor lehçeleri. [5] Burhanı Katı ve vilâyetlerimizden bir çoğu. [6] Divanü Lügat. [7] Büyük Türk lügati. [8\ Radlof. [9] Radlof. [W] Arapçada hesap (hisab) diye söylenir. Fransızca saymak demek olan calculer. compte de sanmak, düşünmek, tahmin anlamlarına da gelmektedir. Arapça sanılan (Hisab) sözüne şekilce daha yakın olan (Hizep) de Çu-vaşçada ayni anlamda görülmektedir. Çermiş lehçelerinde (jep, jap) şekillerini de almış olan bu kelime, Türk Dilinin öz malı olduğuna şüphe yoktur. Çuvaş dilinde: (Hizeple): saymak, tahmin etmek, hürmet etmek anlamlarına gelmektedir. [Zolotnitskiy - Çuvaş Lügati S - 92]. [11] Lehcei Osmani. Anadolu. [12] Pekarski. Yakut dili lügati. \13] Uigurlca - Uygur metinleri [14] Pekarski. [İS] Pavet de Courteille - Şarfc Türkçesi lügati. çede (yülük) hem başı tıraşlı, hem de tecelli (16J, (yülü): tıraş [17], yula: meşale [18] (arapçada cİlâ), (yüliğ): tıraş etmek |19| (arapçada: (calk halk) demektir. Baştaki saçların dökülmesi ve tıraş edilmesinin gene aydınlık anlamından alındığı şüphesizdir. Bundan başka (hesap) köküne bağlı (ahseb) de arapçada: bir hastalıktan başının saçı dökülerek yerleri ağaran adam, beyaz ve kırmızıya çalar deve de demektir. Bu manada (ahseb) sözünün yanında (hesab) 1 görürken aynı anlamda (ahass) m yanında da aynı köke bağlı (hasis) kelimesine raslıyoruz ki bu da sayı demektir. Türkçede saymak ve sayı anlamlarına gelen türlü kelimeler gibi bugün batı titekeemizde kullandığımız sayı söylenişinin de parlaklıkla doğrudan doğruya ilgisi olan kelimeler de vardır: Say: sayı [20] mücellâ [21], saylak: parlak [21], saydam: şeffaf, saf [22]. Naim ONAT \ Bu yazının ait tarafı yarınki sayımızdadır]. [16] Radlof Teleüt lehçesi. Türk dili. [17] Türk dili. [18] Divanü lügat, Uygur endeksi. [19] Divanü lügat. [20] Aadlof. Çağatayca. [21] Türk dili. [22] Radlof. Çağatayca. Bu.şbelUe \ T.NİZKLOS'I N ÖLÜMÜ Bası I. inci sayfada) atini beklediğine şüphe yoktu. Sıh -ru-.i, zekâsı ve azmi yerinde idi. Paris'te tehlikeli mevsim değişiminin bir soğuk kazasına kurban olarak, ebediyen sahneden çekilmiştir. Her ne olursa olsun, yunan milleti Venizelos'ta eski ve yeni tarihinin başlıca şahsiyetlerinden birini kay -betraiştİr. Kendisine başsağlığı dile -mek lâzımdır, ölüm, canlı politika ihtiraslarını soğuttuğu vakit, hatıra olarak, ancak hizmetleri kalacaktır. Kondilis'ten sonra Venizelos. Yunanistan'da en büyük politika nüfuzlarından ve parti liderlerinden ikisinin kaybolması demektir. __F. R. AT AY Deniz yollan tarifesinin tetkiki Hususi kanuna göre her yıl mart a-yı içinde tesbit edilmesi lâzım gelen deniz yollar? idaresi tarifesi için toplanacak komisyon bu ayın yirmisinde istanbul deniz ticaret müdürlüğünde toplanacak ve tetkiklerine bağlıyacaktır. Komisyonda ticaret odaları kongresince seçilen üç, deniz yolları idaresinden iki âzâ bulunacaktır. Ekonomi bakanlığı tarifeler komisyonu reis vekili B. Muhsin heyete reislik e-¦ - ¦ - I. ve liman işleri şube müdürü B thrahim de âza olarak bulunacaktır. Ikİ murahhas dün akşam Istanbula çitmiklerdir. Bakanlık, komisyonun martın otu-' mcu günü akşamına kadar işini bitirerek raporunu vermesini emretmiştir. Avrupaya gönderilen talebeler Muhtelif bakanlıklar hesabına Av-rupada tahsil etmek için açılan imtihanı kazanan 18 talebe birer birer o-kayacakları memlekete hareket etmektedirler. HABERLER Bir madde değiştirilmesi Bakanlar meclisi askerî muallim ve hâkim yetiştirilmesi hakkmdaki talimatnamenin onuncu maddesini şu şekilde değiştirmiştir: "Bunlardan üniversite talimatına göre kayıdları silinenler hakkında gedikli küçük zabit membalarına dair olan 2505 sayılı kanun hükümleri tatbik olunur." İSTANBUL TELEFONLARI: Şehir meclisinde gürültülü bir toplantı İstanbul. 19 — Şehir meclisi, şubat dtvfrunm en münakaşalı toplantısını yapmış ve bu ayın toplantı dev. resi bugün bitmiştir. Muhtelif mazbatalar okunarak kabul edilmiş. .Şehir tiyatrosu büdcesi-nin müzakereni sırasında hararetli münakaşalar olmuş, azalardan çoğu Şehir tiyatrosunun alâka uyandırıcı eserler göstermediğini söylemişlerdir. Bazıları da ücretlerin pahalı olduğundan, herkesin bu yüzden buraya gelememesi dolayısiyle tiyatronun boş kaldığından şikâyet etmişlerdir. Bunlardan birisi Şehir tiyatrosu.) nasıl olsa 50.000 lira verildiğine göre, 10.000 lira daha verilerek halka bedava tiyatro seyrrttirilmesini teklif etmiştir. Bunun üzerine söz alan B. Muhittin Ustündağ tunları söylemiştir: * — Şehİr tiyatrosu iyi işliyen bir müessesedir Maarif bakanlığının getirttiği alman mütehassısla konuştum. Bana Şehir tiyatrosundaki artistler ve rejisör hakkında tebriklerini bildirdi ve muhtelif memleketlerde Faus-tun temsillerini gördüğünü, buradaki kadar muvaffak olmuş bir temsile rastlamadığını, operet kısmında da ayrıca iyi kabiliyetler bulunduğunu ve bunlar yetiştirildikleri zaman iyi artistler elde edileceğini söyledi... Operet ve tiyatro kısımlarının gelecek yıl ayrı ayrı temsil verebilmeleri imkânı gö/den geçirilecektir. Valinin izahlarından sonra şehir tiyatrosu büdcesi de kabul eriilmiş ve şehir meclisinin şubat devresi toplantıları bitmiştir. Süreyya paşa,, fabrikas* işçileri çalışmağa başlıyacaklar İstanbul. 18 — Süreyyapaşa fabri. kasında gündeliklerini almadıkları için işlerini bırakan işçiler bugün bir grup halinde belediyeye girmişler, valiyi bu. lamayınca vilâyete gitmişlerdir. Vali muavini bunlardan altı kişilik bir heveti kabul etmiştir. Bunlar, yaptıklarının grev mahiyetinde olmadığını, para al madıkları İcİn işi bırakdıklarını sÖvle millerdir. Vali muavini Üsküdar kav makamı B. Haluk'a mesele *--*' ' tahkikat yapmasını töy1emi«tİr. B. H* luk tarafından çağırılan fabrika dir»l» toru, işçilerle idare arasında bir -azlık olmadığını, gündeliklerinin ken dilerine verileceğini bildirmiş, bunun ü zerine işçilere işe başlamaları tav*iy« edilmiştir, işçiler yarın çalışmaya baş Uyacaklardır. Sevim vapuru acentası protesto edildi istanbul 18 — "Sevim" vapurunun köprüye çarpması üzerine belediye İ le vapur acenteliği arasında bir an laşma için yapılan müzakereler neti-celenmediğinJ— «--tediye vapur a centasını pre" -»iştir. Dahiliye kanununun ikine1 maddesinin tefsiri Hükümet dahiliye memurları kanununun 52 inci maddesinin tefsirini Kamutaydan istemişti. Meseleyi tetkik eden Dahiliye encümeni su tefsir fıkrasını hazırlamış ve umumi heyetin tasvibine arzetmiştir. "Mülkiye mektebi ve Hukuk fa kü'tesi mezunları Dahiliye vekâleti nin merkez ve vilayetler beşinci dere cedki mmurluklarının bütün sınıfları na tayin olunurlar ve stajlarını bu sı- | nıflarda görebilirler. Ancak yarıca başka istihkakları yoksa kendilerine 25 liradan fazla maaş verilmez." Atatürkle İnin Şahinşam arasında teati olunan telgraflar Iran Şahinşahı Riza Şah Pehlevi-nin doğumlarının yıldönümü dolayısiyle Atatürk'le Şahinşah arasında aşa'jdaki telgraflar teati edilmiştir: Rırn Sahi Pehlevi Hazretlerine — Tahran— Veladeti şahanelerinin yıldönü -münü en sıcak ve saygılı kardr!k duvgulariylr kutlular kudretli ve feyizli idareleri altında dnst milletin her i ün artan inkişafını görmekle hissettiğim büyük sevinci bilhassa kaydetmek i«terim. Türk - Iran mü -nasebetlerİnin «rl-'h'Ti. menfaatleri -nin birliği siyasetlerinde tam bir ahenk tevlit etmiştir. Zati Şahanelerine uzun ömür ve afiyetler dilerken bu avrılmaz dostluğun b'iviik bir yaratıcısını derin ve sevgi ve saygı ile anmayı en zevkli bir vr rife sayarım. Kameri Atatürk Karnal Atatürk - Türkiye Reisicumhuru — Ankara — Tevellüdümün yıldönümü münasebetiyle Zati Riyasepenahile -ri tarafından vuk'ibtıkuı tebrikâtı bi-raderanelerine ve İran memleketi -nin terakkiyatmdan dolayı izhar buyunılsn meserretlere yürekten tene • 'ırlerimi sunarım. Menfaat birlikleri günden güne daha ziyade hissedilen Türkiye ve İran milletlerinin kardeşçe ilgilerinin takviye bulması bizce de mem-nun'veti mucib olmaktadır. Ulu dostum olan Zati riyasetp?n? hileri hakkındaki dostane hissivatı mı ve biraderane samimiyetimi tec -dit eder. yüksek r'-hberli^'nirle te ¦ rakkiyatı her gün artmakta olan azİ7 Türkiye milletinin tealisini her vakit temenni eylerim. Rıza Snhı Pehlevi Türkiye ve İran dış bakanları arasında Aynı münasebetle Dıs B»kanlan arav"H 1 da su telgraflar teati h*Ni muştur : Ek«rlans M. B. Knzen-- **t babanı — Tahran — Maieste Şahinsahın d"i' 1 nrüSsWı«M| münasebeti yle en h ı-re»H te^nlrlerir ' kau-ıl etmen— **k-islin/dan rica edehm. Türk've ile Iran arasındaki kardeşçe dostluk Tir nm tirılfcim müstemir bir inki*»fa mazbır olmakta ve majeste Sahİnta-hın Ankaravı zivaretlerinov-n beri iki komşu ve dost memleket arasır"N ep n¦¦¦'.. 1 .-i-. ı« Kir pörüs birli**! tees -etm's bulunmaktadır. Majeste Şahı Pr-Mrvinin mufahham lahîsli -rı ve l»anın saadet ve refahı için n samimî temennilerimi iblâğ ederken '"^'irivet hükümetinin vük*ek bans davası için pek zivadr semereli olan türk - iran teşriki mesai siya -«asına d-r*n ha*M-5nı bir kere daha kaydetmekle bahtiyanm. Dış Bakanı Vekili Saraçoğlu Ekselans Saraçoğlu - Dı« Ba kant veh'li — Ankara — Mufahham hükümdarım Maieste n«ahın doğduklarının yılr^mi -mü münasebetiyle Ekselansınızın Çektikleri telgraftan samimi bir su -rette mütehaasis olarak, en hararetli teşekkürlerimi arza müsaraat ede -rim. Memleketlerimiz arasında ta -ed'len sıkı teşriki mesaî siyasalının yüksek barış devası için ciddî bü '.âmân olduğuna kanuni Iran ile e'yi birleştiren kard*- ':k mü -asebet' inin inkişafını görmekl. 'evkaiâde bah*;varım. Kâ-emi Çağrı * Arzuhal Encümeni bugün saat 14 de toplanacaktır. Vilayet çiftçilere arnb^ dağıttı Ankara vilayeti tarafınd** 'eı 'çın yaptırılan, 168 sap aı hatalara göre yapılan cedvel uz«.-rın den tamamiyle dağıtılmıştır. Paris sergisine hazırlık irin Bir komisyon çalışmağa başladı 1937 yılında Pariste küIOcl mahiyette bir sergi açılacağını ve hükümetimizin bu sergiye iştirake kararı verdiğini evelce yazmıştık. Kültür hakanlığı bu sergiye hazırlanmak üzere bir komisyon kurmuştur. BB. S«d-rettin Celâl, Celâl Esad, Selim Nür-het ve Mür.ir Raşid bu komisyonda çakılmak üzere dun lstanbuldan şehrimize gelmişler ve çalışmağa başlamışlardır. Yerleri değişen sanayi müfettişleri Ekonomi bakanlığı. Istanbulda bulunan, sanayi müfettişlerinden B Müfidi merkezde çalışmak üzere. Anka-raya çağırmışır. Ankarada bulunun müfettiş B Niyazi Koslem de Istan-Sula gidecektir. Müteahhid alacaklılarından hava vergisi Müteahhîd istihkaklarından hava kuvvetlerine yardım vergisi kesildiği haber alındığından Finaas bakanlığı bu istihkaklardan verpi kesilmemesini kararlaştırmıştır. Yakında ilıilile-re hİMirilecektir. Uç deniz müessese^Hir plânçosu Istanbulda, deniz yolları, Akay ve Havuzlar idarelerinin bilançolarını tetkik etmekte bulunan heyet, bu haf. ta içinde işini bitirecektir. Bu heyetle çalışmak üzere Ekonomi Bakanlığı taralında** IsTa'ntfula î.~no*rVnVfi 'denir nakliyatı umum direktörü B. Ayet Aliıığ pazartesi günü işinin başına dnnmüş olacaktır. Yenişehirden İstasyona gidecek yola başlandı Yeniaehirde Demırtepeden istas yona açılarak olan 2.5 kilometre u zunluğundaki asfatl yol, müteahhidi ne ihale edilmişti. Müteahhid, toprak tevıyesine başlamak üzere, kazıkla-r çakmağa başlamışrr. Bu yol, Yenişehir! doğrudan doğruya istasyona ba"''vacakr(r. Mersinde Atatürk günü Mersin, 18 (A.A.) —Dün Ü« ; ük Önderimiz Atatürk'ün Mersini İlk defa şereflendirdikleri günün yıl ¦ i- mi' olmak dolayısiyle bütün *e-•lîf baştan başa donatılmış, akşam da halkevinin büyük salonunda binlerce halkın bulunduğu bü toplantı yapılmış, bir hitabe ve bir müsamere erilmiştir. Mersinliler Ulu Şefimize karşı olan sevgi ve saygılarım ve sarsılmaz bağldıklarını bu vesile ile bir-daha tekrarlamışlardır. -)rta mekteb ve liselerde IKinci yoklumaltır bttşltyvr. Kültüı bakanlığı, yeni imtihan talimatnamesine göre, ıkıntı yoklamaların nasıl yapılacağını orta mekteb, lise vt muallim mekteblcrine bildirmiştir. Orta okullarda her ders için talebe yr vcnlecek ikinci kanaat notları martın »on haftasında idareye verilecektir. Lise ikinci devrenin ikinci yazık 1 nalı Kanlarına nisanın ilk günü başlanacak ve Ser dersin imtihan sualleri bakanlıK-tan gönderilecektir. İkinci devrede felsefe ve içtimaiyat, jimnastik ve askerlik darslerİnin İmti. han lualleri mekteb muallimleri tarafın, dan yapılacaktır. Muallim mektrbleri meslekî sınıfları ikinci yazılı imtihanlarına mart'n 23-üncü günü başlanacak ve imtihi"» sualleri mekteb muallimleri tarafından yan'l*r»ktır Ya-ılı irn*ih*n günlerinde dereler ke. «ilecek muallimler dersancılere girerek talebelerin müşkillerini halledeceklerdir. Her dersin imtihan günü ayrıca bildiri* (erektir ULUS £.M 1*1 ,A IV 1 IV.H) 1,1111:1 Son haberler üçün d sayıfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. No: 5258 ADIMIZ, ANDIMIZD1R Herverde I kum* Londra konuşmaları Konsey, Alman hükümetinin Lokarno ıtıdlasmasını bozduğunu müşahede etti Karar andlaşmayı imzalıyan devletlere, bildirilecek Lokarno devletleri anlaştılar Hazırlanan metin hükümetlere sunulacak Solda köşede b. Rİbbentrop, ortada bb. Hatif aks, Nevil Çemberteyn, Van Zeeland, sağda: b. Eden Londra. 19 (A.A.) — B. fon Ri- It.-n frrtp'ljı alman delepeterî dün saat ır.ı o ... ı.yy,r« .1» Koydon tayyare ııUtyonuna gelmişlerdir. II.-. .1.., bîr bafbethe 1936 BÜDCE PROJESİ Kemal ÜNAL Cumuriyet maliyesinin kuvve ti; yalnız denk olmasında değil dir. Bunu söylerken büdce denkliğinin çok çetin uğraşmalarla kurulmuş olduğunu unutmuş olmuyoruz. Ondan ayrılmamanın bir ana prensip olduğunu ise, hiç hatırımızdan çıkarmış değiliz. Cumuriyet maliyesinin bir kuvveti de, yurdun ekonomik hareketlerine uyabilmesindedir. Biidcele-rimiz ötedenberi ulusal gelirin hacmine ve mahiyetine göre bünye değişiklikleri yapmıştır. Ve bu değişiklik onun başarma kudretini biraz daha artırmıştır. Hükümetin Büyük Meclise sunduğu 1936 yılı büdcesi de hem hacim, hem de mahiyet itibariyle geçen yıldan çok farklıdır. 1935 yılı büdcesi 195 milyondu, halbuki yeni büdce projesi 217 milyona yakındır. Arada 22 milyona yakın fark görülürse de bunun 10 milyonu geçen yıl büdceye konulmayan buğdayı koruma ve hava kuvvetlerine yardım vergilerinin hükümetçe bu sene büdce içine alınma-sındandır. Şu halde hakikî artış 12 milyona yakındır. Yurdun J935 yılı ekonomik durumunu gösteren rakamlar elimizdedir. 1933 dı-nberi her yıl artan dış ticareti 1-35 yılında 6 milyon daha yükselmiştir. Bu yükselişin 1936 yılında da devam edeceğini gösteren rakamlar vardır. Dış ticaretteki bu artış; yurd içinde de ret ahin daSe. gcniş bir ölçüde yükseldiğim gösterir. Şu halde 1936 yılı binice projedeki artış ulusal gelirin hacmine uyan bir harekettir. Yani büdcemizde mahiyet itibariyle de büyük değişiklikler görürüz; gelir kısmında vasıtasız vergiler bira/ daha İndirilmiştir, Inİs {Sonu G. inci sayfada) tayyare ile alman delegasyonunun 16 sekreteri gelmişlerdir. B. fon Ribentrop konseyin dünkü toplantısına yetişemediğinden alman 4-L re teri müaahid sıfatiyle Konseyde muşahid olarak bulunacak olan Fon Höt konsey toplantısında bulunmuştur B. Fon Ribentrop lord Kramborn ve B. Brus'la konuşmuş ve akşam üstü de dış bakanlığında B. Edenle görüşmüştür. Haber alındığına göre in-(Sonu 3. üncü sayfada) General Kâzım Dirik yor gidi Trakyaya ait işlerle meşgul olmak üzere Ankaraya gelmiş olup bir haf-tadanberi şehrimizde bulunan Trakya umumî müfettişi General Kâzım Dirikin cumartesi günü akşamı Trakyaya hareket edeceği öğrenilmiştir. BUGÜN hıkılah dersi I*. Receb Peker tarafmdan | j HALKEVİNDE | Saat 17.30 da verilecektir DÜNKÜİNKILÂBDERSİ B. Peker, siyasal ihtilâllerin tarihini anlattı Dün Ankara halkevinde CHP. Genel Sekreteri Receb Peker seçkin bin dinleyici kalabalığı önünde inkı-lâb dersini vermiştir. ilk insanların aktif ve pasif hayat telakkilerinden ve ferd hayatından çıkıp feodal devlet tipinde cemiyet kurmalarının tarihini anlatan Peker, bu insan yığınlarının büyük devlet haline geçmesi esnasında da feodalizmin ahlâk ve idaresini de tevarüs ettiğinden, kıralcılığın geniş ölçüde bir despotizm olduğunu söyledi. Edinirde su baskını Bir çok mahalleler su altında kaldı Edirne, 19 (A.A.) — Balkanlarda Edirne ve havalisinde günlcrdenberi yağmakta olan şiddetli yağmurlar yüzünden sular dün gece birdenbire yükselmeğe başlamış ve kısa bir zamanda etrafa yayılarak nehir boyundaki yerleri ve mahalleleri basmıştır. Feyezan saat 23 de başgöstermiş ve bunu hisseden halk vaktinde tedbir alan polisin yardımı ile büyük bir heyecan ve korku içinde evlerini boşaltmaya başlamışlardır. Birçok mahalleler su altında kalmışlardır. Feyezan dün gecedenberi boyuna artmaktadır. Vali, poli* müdürü ve zabıta her tarafa kusmak fc. ezanın f*xla zarara sebeb olmaması için elden gelen her türlü tedbiri eri almaktadırlar. Sular Edirne - Karaağaç yolunun büyük bir kısmını hemen bastığından Karaağaçla Edirne arasındaki münakalât durmuştur Zarar büyüktür. Hava kapa-h, yağış çisinti halindedeir Sühunet derecesi sıfırın üstünde üçle beş arasında derişmekledir. İnsanların canını, malını, ırz ve şerefini despot kıratların tesir ve nüfuzundan kurtararak idareye kendileri tarafından çizilen yollar vermek hususunda, üç birleşik kuvvet olan kıral, zadegan sınıf ve kiliseye karşı ayaklanma devrinin gelip çatarak elde edilen neticenin dünyanın medenî formülü olarak devam edip gittiğim, haklarına sahip olma yolunda ayaklanan insanların bu ihtilal hareketi tipine "hürriyet ihtilali" ismini verdiğimizi söyliyen B. Peker hürriyet İhtilaliyle beraber milletin devlet teşkilâtında yer almasının siyasal partileri doğurduğunu anlattı ve sınıf ihtilalinin İlk doğusunu, bu ihtilalin gayelerini izah ederek dedi ki: "— Denizlerde yelkenli, karada hayvan vasıtasiyle yapılmakta olan ticaret buharın makinelere tatbikinden sonra devâsâ diyebileceğimiz bir hamle ile genişlemeye, ilerlemeye başladı. Nakil vasıtalarının çabuklaş-(Sonu 5. İnci sayfada) i ıkra: Fal Kitap raflarından biri üstünde on iki cildlik bir Revue des deux mondes kolleksiyonu var. 1897 tarihli cildlerden birini aldım ve, eski usul fala bakar gibi, lu-rhangi bir sayfasını açtım. Yazının başlığı rakiblik ve ş-sizlik'dır. Sazı cümlelerine bakınız: "İhtiyar ve parçalanmış Av rupa, geçen sene de burada bahsettiğimiz rakiblik tehlikesine karşı koyabilecek midir? Avrupa dışında yeni memleketler birçok mahsullerimize kapılarını kapadıktan başka, bizim piyasalarımıza mal bile göndermektedirler. "... Bütün Avrupa, yalnız Fransa veya tâtin ve katotik Avrupa değil, İngiltere, Almanya hattâ Rusya ile birlikte bütün Avrupa bu meseleyi halletmek için birleşmelidir.,, Aynı muharrir sağ olsaydı, 39 sene sonra bugün aynı yazıya imza koyabilirdi. Hattâ, Milletler cemiyeti yerine dörtler birliğini koyarak, bütün Avrupayt disiplin altında bulundurmak ve onun topyekûn kuvveti ile Avrupa - dışt (Sonu 2. inci sayfada) "Ulus. un T)î! Yayarı Savı Anlamlı Kelimeler 11 İnamı; ıim on al Şimdi sayı anlamına gelen (agıs) ile aydınlık anlamında (ayas) ve (ahas) sözlerinin etimolojik şekillerini karşılaştıralım: (O (2) I. — Agıs: (ag + ıs) //. — Ayas: (ay ¦+ as) ///. — Ahas: (ah + as) Ay Ehemiyetli bir keşif aş kazasında paleontolojik bir istasyon bulundu Ankara Tarih, Dil, Coğrafya fakültesi antropoloji disiplini talebelerinden B. Rıza Tümer Ayasın İlhançayı civarında Ağılkaya adı verilen bir yerde bir takım fosil kemiklerin bulundğunu, antropoloji profesörü Dr. Şevket Aziz Kansuya haber vermiştir. Bunun üzerine 14 mart 1936 tarihinde profesör Şevket Aziz Kansu talebesi ile bu yere gitmiş ve orada incelemede bulunmuştur. Ağılka-yada bir de inin mevcud olduğunu görmüşlerdir Jnde ilk bir son- l-osillerin bulunduğu yerlerin görünüşü daj yapılmış ve kumla dolu olduğu görülmüştür, inden enteresan olarak bir çakmak taşı çıkarılmış- (Sonu 5. inci sayfada) Görülüyor ki bu kelimelerin bü tün unsurları biribirinin aynıdır. Yakutçada saymak ve okumak anlamlarında ortaklığı görülen (ah) sözünden çıkmış olup (agıs) gibi gene saymak demek olan (ahsa - ahsı) ile arapça (ihsa) [fiil şekli: ahsa) ve başka sayı anlamlarına gelen hisab, hasa, hasis) kelimelerinin etimolojik şe-kille-ini sıralayalım: (1) (2) (3) /. — Ahsa : (ah + as 4- ağ) //. — Ahsı : (ah + ıs + iğ) III. —İhsa : ( ih ıs -f- ağ) IV. — Hisab: ( .h + is) + ab) V. — Hasa ; ( .h T as 4- ağ) VI. — Hasis : ( .h -4- as 4- ıs = iğ) Gerek birinci, gerek ikinci serideki bütün şekillerin biribirinin aynı olduğu işgil bırakmıyaca'c kadar açıktır. Hepsinde de birinci unsur, ana kökü temsil eden (ağ) dır ki birinci serideki ikinci şekilde (ğ) aynı anlamlarda (akıl — ayla) fi], (ağ,,- -.- ayar) f2| sözlerinde olduğu gibi sesçe değişmiştir. Yakutçada ayrı anlamdı (ahsı - agıs) sözlerinde olduğu gibi diğer şekillerde de (g = h) değişmesi olmuştur. Son üç şekilde iso vokaller düşmüştür. Vokallerin düzmesi orijinal ve ana dil olan Türkçemizdcn daha ziyade ondan varlık almış Indo -Öropeen ve semitik dilbrde görülmektedir. Dilimizdeki birçok kelimelerin başlarında bugün d hi yaşamakta olan vokatlar bu dillerde düşmüş olarak görülür. "Cunaa dil" teorisinin: "kökler, bir %'okalle başlar" esa«ı, dil bilgisini avdınİat.ın yepyeni lir ışıktır. Farsçada kelimelerin birçoku aynı anlamda hem vokaMi hem vokalsizdir. Semitik dillerden a-- Say'ayı çeviriniz • Fosilleri tetkik eden profesörler bîr arada [/] Radlcr - Kırgızca. [2] Radlof - Tcieût. SAYFA ULUS 2u MAKİ . ı "Ulus,, un Dil Yazıları CKov /. înci say/ada) rapçada vokal düşmesinin sayıla-vıyacak kadar çok örneklerinden yalnız bir iki tanesini göz önüne getirelim: Türkçede bir aksak — ağsak [ Yakutçada ahsah | sözü vardır ki bunun arapçada ve aynı anlamda söyleniş şekli (eksah) arapların söyleyiş şekli [aksaldır. Arap gramercileri bu kelimeyi aksaklık demek olan (kesah) kökünden çıkmış ekli bir sıfat sanırlar. Halbuki iş. tamamiyle tersinedir. Kök sandıkları kelime, bunun kısaltılmış ve vokali düşmüş şeklidir. Gene bunun gibi eski Türkçede, [bugün (eyi - eyü) diye konuştuğumuz] (ezkü) 13] aynı anlamda gene arapçada (ezkâ) olarak »öylenir. | Bunun yumuşak (z) - ile ki Türkçesinde de böyledir. -(aziy) ve (azık) söylenişi de vardır |. Bunun kökü sanılan (zekv, lekâ) da işte bu, bizim: iyi, güzel, temiz anlamlarına gelen (ezkü) den çıkmıştır. (Ihsa) da ayniyle böyledir. Yakutların (ah-aa) sı arapçaya (ahsa) fiili şeklinde girmiş ve bundan sayı anlamında (hasa) sözü çıkmıştır. (Ih-»a) nin ekli bir mastar olmadığını gösteren bir tnaık ta bu kelimenin üçlü fiil kökünde saymak anlamının bulunmamasıdır. Arapça eksiz ana kök sayılan (faale) üçlü köklerinden birçoğunun anlamca hiç farkı oUnıyan bir de (ef a-l«) şekli vardır ki arap dilinin bir çemdeş (müteradif) lügati o-lan (el. muhassıs) ın on dördüncü cildinde bunun yüzlerce Örneği gösterildiği gibi vaktiyle bu çeşit kelimeleri toplıyan: (Faale ve af'ale, faaltü ve ef-altü). Kitapları diye beş altı da eser yazılmıştır. Dil bilginleri aynı kelimenin başında sonradan eklenmiş sanılan bir vokalle de söylendiği halde, anlamca hiç bir değişiklik göstermemesinin sırrına bir türlü ere-memişlerdi. İşte büyük teori asırlardır çözülmiyen bu düğümü açı-verdiği gibi hangi Türk kelimeleriyle bağlı olduğu ilk bakışta sezi lemiyen ve yabancı sanılan sözleri de aydınlatacak şaşmaz bir kanun kuruvermiştir. *** Hesap anlamına gelen Türkçe ve Arapça kelimelerin akıl ve o-nun da aydınlığa dayandığını gördükten sonra aynı kelimelerin taş ve çakıl gibi arada hiç bir ilgisi yok sanılan kelimelerle de bir bağlılık göstermesinin sebebini de araştıralım: Türkçemizde olduğu gibi başka dillerde de (hesap) anlamına gelen kelimelerin taş ve çakıl da demek oldukları görülmektedir. Türkçede: Say; sayı. Say: kayalık [taşları yanmış, ufalanmış şekilde görünen kayalık] [4J. Çağ: sayı. Çakıl: ufak taş. Sahış: sayı. Saka: dağ eteği, kaya [5]. A rapçaıhı: Hasa: sayı taş, çakıl. Hisab: sayı hasab: çakıl. Fransızcada da (calcul) hem hesap hem de taş, çakıl demektir. Eskiden taş ve çakıl, sayı İşlerine yaradığı gibi düşmanı koğmakta kullanılan [6] kâhinlerin gelecek [3] Divanü lügat. [5] Divanü lügat. [6] Taş gibi ok ta en eski savaş silâhıydı. Bunu yapmak ve kullanmak en büyük akıl işi sayılırdı; bunun için akıl anlamına gelen (ok - uk) ile (ok) arasında bir ilgi görünmektedir; netekim arapçada (nebel): taş, (nebel): ok, (ncbtl): akıllı demek olduğu gibi (sehm): ok ve aslan avında kullanılan taş, (sühüm): akıllı, erdemli sanat adamları demektir. Fransızcada da (sagette): ok, (sage); akıllı, uslu demektir. ve olacak işleri bilip anlamalarına da yardım eden bir vasfta [7] olduğundan aynı kelimelerin birleşik anlamda kullanılmasına sebep olmuştur; bununla beraber çakıl ve taşların biribirine çakıl-masiyle çıkan ateş ve aydınlığın da bununla ayrı bir ilgisi vardır. Çakmak gibi çakıl ve taştan gerek ateş ve aydınlığa gerekse sayma ve bilmeye yardımcı olması da onun akıl anlamında da ortak olmasının pek açık bir sebebidir. Yukarda taş ve kaya anlamlarına geldiğini gösterdiğim kelimelerin yanında: Türkçede: Saygın: fikir ve mütalâa [8], Saylağ: üstat |9|. Sak: akıllı, agâh |10|, Se,-zekâ | 11 ]. Arapçada: Hasat: çakıl akıl. Hasab: çakıl, hasıf, hasiy: akıllı. İlacı ı : taş hıcr: akıl, bunun gibi hıca: hem akıt hem sayı, mik-dar ve bunun fiili olan hacv da: sanmak anlamlarına gelmektedir. Türkçede (ag, ah, ah, ug, uk, ük, ök) unsurlariyle başlıyan kelimelerimizden bir takımı hem aydınlık hem akıl ve bilgi anlamlarına geldiği gibi yukarda sayı, tasavvur ve mülâhaza anlamlarına geldiğini yazdığımız (çağ) da aynı zamanda: parlamak, bir şeyi anlatmak, açığa çıkarmak ta demektir [121- Çoktu da* zeki demektir [\3). Çakmak sözünün hem şimşek çakmak, hem çakmak çakmak hem de bir şeyi çakmak = sezmek, anlamak demek olduğu da düşünülürse Türkçe bir kelime olduğunda hiç şüphe olmıyan (akıl) ile (çakıl) arasında da bir bağlılık aramak uzak olma*z sanırım. Naim ONAT [Bu yazının son kısmı yarınki sayımızdadır]. [7] Lisanülarap C. 12, S. 85. [8] Pavet de Courteille. [9], [10] Türk Dili. [11] Divanü lügat. \12] Büyük Türk lügati. [13] Radlof, Altay, Teleüt. Ka-raktrgız lehçeleri. Fıkra bal (Başı I. inci şayiada) âlemle savaşmak istiyenler olduğunu bilmiyor muyuz? 1897, Japonyamn henüz sömürgelik bir memleket olduğu zamandır. Rus devini yenmemiştir. Genç Amerika, ne Cenup Ameri-kasımn piyasalarım zaptetmiştir, ne de Berlinde buğday, Bükreşte traktör satmaktadır. 1897 de, o da bir müddet için, dünya, Avrupa kıtasının cihangirliğine müsaiddi. Şimdi iki kıtayt hemen hemen hesaptan çıkarmak lâzım geliyor. Afrika ise zaten avrupaldartn elindedir. Fakat 1936 mn da kurtarıcı bir fikri var: kıta ve ırk farkı gözetmeksizin bütün milletler arasında el birliği, sükûn ve barış nizamı! Bütün dünyayı, üstünde yaşayan bütün insanların saadeti için daha iyi işlemek, kıymetlendirmek! Milletleri harb masraflarından kurtarmak! Fakat bugün bu fikirde bulunanların ne kadar doğru gördüklerini, 1975 tarihinde herhangi bir kimse benim gibi mecmua falına baktığı zaman anlıyacak! Yalnız insanlar arada bir veya birkaç 1914 faciasının ıstıraplarını çekmiş olacaklar! HABERLER Çaııakkaleııin Yıldönümü Yurdun her tarafında kutlanıyor Çanakkale, 19 . A.A.» — Dün 18 mart 915 Boğaz zaferinin yıldönümü iyi hazırlanmış bir programla ve pek büyük bir halk yığınının iştiraki ile halkevi salonunda anılmış, şehitlerimizin hatıraları taziz olunmuştur. Konya, 19 (A.A.) — 18 mart Çanakkale deniz muharebesinin yıldönümü doiayısiyle dün, bu muharebede topçu kumandanlığını idare etmiş olan miralay Talat'ın mezarında bir tören yapılmıştır. Askeri ve bazı ilk mektepler talebeleri ve büyük bir halk kütlesi törende hazır bulunmuştur. Cumuriyet Halk Partisi Başkanı Kaleli İle Mesud ve emekli miralay Haklımın nutukları dinleyiciler üzerinde kahraman ordumuza karşı duyulan sevgi ve muhabbet duygularının tazelenmesine ve bu zaferin ve bütün zaferlerin âmili Atatürk'e olan minnet ve şükran hislerinin izharına vesile oldu. Birinci umumi müfettişlik Ekonomi Müşavirliği Ekonomi Bakanlığı müfettişlerinden B. Ziya birinci umumi müfettişlik ekonomi müşavirliğine, resmî ve hususi gemi işleri müdürü, B. Ke-malettin Apak müfettişliğe tayin e-dilmişlerdir. B. Ziya Izmirde bulunmaktadır. Bir kaç gün sonra Anka-raya gelecek ve işi başına gidecektir. B. Kemalettin de o zaman yeni vazifesine başlıyacaktır. Kültür Tayinleri Ünye İkmal mektobi direktörü Kadri Tunceli kültür direktörlüğüne, Elbistan orta mektep direktörü Hamdi Bitlis kültür direktörlüğüne, Sivas muallim mektebi terbiye ve ruhiyat muallimi Nuri Çoruh kültür direktörlüğüne, ilk tedrisat müfettişlerinden Nureddin Hakâri kültür direktörlüğüne, ilk tedrisat müfettişlerinden Bahri Bingöl kültür direktörlüğüne tayin edilmişlerdir. Sunî tohumlama ve meri -noslar için bir kurs Tarım Bakanlığı, Karacabey harasında at ve sığırlara mahsus bir sun'î tohumlama kursu açmıştır. 15 martta başlıyan ve 30 martta bitecek olan kursa muhtelif vilâyetlerde-ki baytarlar iştirak etmektedirler. Bakanlık sun'î tohumlama mütehassısı ve seksiyon şefi B. Fahri, haradaki fen memurlarile birlikte kursu idare etmek üzere Karacabeye gönderilmiştir. Bir nisanda 15 günlük ikinci bir k-.-s işe başlıyacaktır. Kursta merinos koyunları üzerinde çalışılacaktır. Bakanlık, bu kursta yetiştirilecek ve ihtisası ziyadeleştirİlecek baytarlarla haziran başında Bursa merkez kazasında geniş ölçüde merinos tahvil işine başlamak üzere lâzım gelen emirleri vermiş bulunmaktadır. Bunun için lâzım gelen program yapılmış ve her türlü âletler ile malzeme ve damızlıklar hazırlanmıştır. Afyon nakliyatında tenzilât Devlet demiryolları idaresi afyon nakliyatı tarifesinde % 65 nisbetin-de bir tenzilât yapmıştır. Yeni tarife bir nisandan itibaren yürürlüğe girecektir. Söğütte bir kooperatif Söğütte o mıntakanın ekonomik gelişmesine geniş ölçüde hizmet e-decek bir sulama kooperatifi kurulmak üzeredir. Teşebbüs sahihleri Ekonomi Bakanlığına baş vurmuşlardır. Alâkalı servis işin mevzuu ü-zerinde tedkikler yapmakladır. Kamutay bugün inhisarlar tekaüt sandığı ve dahiline memurları kanunlarının birer maddesini görüşecek Kamutay bugün toplanacaktır. Dahiliye memurları kanununun ikinci maddesinin tefsiri hakkındaki hükümet talebini tetkik eden Dahiliye encümeni umumi heyete maddenin şu şekilde tefsirini teklif etmektedir: "Mülkiye mektebi ve hukuk fakültesi mezunları Dahiliye vekâletinin merkez ve vilâyetler beşinci derecedeki memurluklarının bütün sınıflarına tayin olunurlar ve stajlarını da bu sınıflarda göerbilirlcr. Ancak ayrıca başka istihkakları yoksa kendilerine 25 liradan fazla maaş verilmez., İnhisarlar umum müdürlüğü teka-üo. sandığı kanun lâyihasının 6 şubat tarihli celsede görüşülmesi sırasında projenin 3 üncü muvakkat maddesinin A fıkrasında yazılı yüzde 5 aidatla muadili yüzde beş yerine, yalnız yüzde bev aidatın yüzde beş faizle 1' ' sili -iVİlme- si hakkında İsparta saylavı B. Kemal Unal ve Kütahya saylavı B. M. Somer tarafından verilen takrir büdce encümenine gönderilmişti. Büdce encümeni mesele hakkında şu mütaleada bulunmaktadır. Bu hususta takrirde yazılı teklif île encümenimizin teklifi arasındaki farkm sandığa ne kadara mal olacağı tetkik edildi. Gümrük ve İnhisarlar vekâletince yapılıp encümenimize i-fade edilen hesaba göre encümenimiz tarafından teklif edilen yüzde on he-•-"¦murlann san" bırclana. cağı para 2.080.000 lira raddesinde-dİr. Takrirdeki teklife göre ise bu para takriben 1.040.000 lirası resülmal ve 509.600 lirası da faiz olmak üzere tervici halinde sandık takriben 530 bin lira kadar varidattan mahrum kalacaktır. *"--nurlardan her ay kes'-' --k ra aylıklarının yüzde beşinden ibaret Sıhhat Tayinleri Manisa sıhİye direktörlüğüne Afyon sıhİye direktörü Zihni, Urfa siniye direktörlüğüne içel sıhİye direktörü Fazıl, Bilecik sıhiye direktörlüğüne Samsun sıhiye dîkertörü Saffet, Tunceli sıhiye direktörlüğüne Elaziz sıhiye direktörü Mahir, Elaziz sıhiye direktörlüğüne Malatya sıhiye direktörü Hikmet, Kars sıhiye direktörlüğüne Ordu sıhiye direktörü Derviş, Mardin sıhiye direktörlüğüne Ezine hükümet doktoru Nihad, Çoruh sıhiye direktörlüğüne Çorlu hükümet doktoru Mustafa, Afyon sıhiye direktörlüğüne Antalya hükümet doktoru Remzi, Birinci umumî müfettişlik sıhiye müşavirliğine Çanakkale sahil sıhiye baş tabibi Hıfzı, üçüncü sınıf sıhİye müfettişliğine Balıkesir sıhiye direktörü Faik tayin edilmişler ve Kırklareli sıhiye direktörü Gafur bir derece terfi ettirilmiştir. Doktorlar arasında Tıb talebe yurdu doktorlarından cıld hastalıkları mütehassısı B. Hasıo Diyarbekir hastanesi cild hastalık mütehassıslığına, Samsun sıtma müc.. dele laboratuvar jeh' B. Refet Ahmet Ankara sıtma mücadelesi laboratuvar şefliğine, Sivas firengi mücadelesi dok toru b. Rifat Samsun zührevi hasta -lıklar muayene doktorluğuna, Çeş î hükümet doktoru B. Raif Edirne mer -kez hükümet doktorluğuna, Eğİ hükümet doktoru B. Mehmet Ali İsparta merkez hükümet doktorluğ ıa, İstanbul sâri hastalıklar hastanesi esxi asistanı B. Hilmi Erzurum numune hastanesi laboratuvar şefliğine, k-li doktorB. Haydar Gemlik hükü... doktorluğuna, İnegöl hastanesi d-kto. ru B. Ziya Gaziantep numune hastanesi kulak mütehassıslığına, eski fire * 'i ¦* i cadele doktorlarından B. Emin Şarkışla hükümet doktorluğuna tayin ve nakle dürtüşlerdir. olduğuna göre bu muameleye tâbi tutulacak memurların hali hazırdaki maişetleri üzerinde hır iki takdire gore bir fark olmayacaktır. Ancak paranın hesab edilecek faizlerde birlikte tahsili sekli faiz hesablarının her memur için ayrı ayrı takibini intaç ve bu da bir çok muameleyi istilzam edeceğine binaen tatbikatı teshil noktasından bu hususta taizıi formüllerden vaz geçilmesi esas itibariyle muvafık görülmüştür. Su halde teklifin mahiyeti yukarıdaki rakaınıara göre memurların vasatı olaraK yüzde yedi buçuk nisbetinde borçlandırılması neticesini vermektedir. Halbuki bu memurlardan normal ola. rak sandığın alacağı para taksitle oJe-necv ne göre evvelce ald:kları maaş baliğinin yüzde on beşinden fazla ol. duğun. binaen, esasen bu borcu yüzde on ' i M k tesbit etmekle bu me-ırlar le»-" . ıdıktan tahriben 000 lira raddesinde bir fedakârlık ihtiyar edilmiş bulunmaktadır. Bunu yüzde yedi buçuk nisbetinde indirmek ilâveten ve takriben 530 000 liralık bir külfeti sandığa ve diğer tâ. birle 1934 den sonra idarede çalışan asıl hak sahihlerine yüklemek neticesini verecek^, ki bunun Yüksek Meclis. Çe madelete uygun cörülmiyeceği ta -büdir. Her ne kadar gümrük ve inhisarlar vekâletince yapılan hesaba göre sandığın hükümet projesinde yazılı esaslar da. iresindeki hizmetleri ifaya imkân vereceği anlatmakta ise de tatbikat sırasında tecelli edecek vaziyetlere ve bunların netayicİnc gore asıl hak sahihleri-ni haklarından kısmen mahrum etmek gibî va/iyctL-r h.ıdis olabileceğinden «tlııUı ah ITTffTffT^^^'Sfl, muhafazası uygun olacağı kanaatin» varıîmıştır." Bundan başka gündem'de dış bakanlık büdcesinden 40 bin liralık bir rr'in-k-dc teklifi vardır. Edirne Haberleri Edirne, 19 (A.A.) — Köy kanununun onaylanıp meriyete konulmasının yıldönümü dolayısiyle Trakya umumî müfettişlik bölgesindeki bütün köylerde toplantılar yapan köylülerimiz, kendilerinin bütün haklarını tanıyan ve kendilerine çalışmak imkânı veren cumuriyet idaremize karşı duydukları şükran hislerini açığa vurmakta, şenlikler yapmaktadırlar. Trakya'nın her tarafına sürekli yağmurlar düşmektedir. Haftalardan-beri devam eden yağmur, yazlık ekinlerin ekilmesine engel olduğundan köylülerimizi kaygıya düşürmektedir. Her yıl yapılmakta olan 26 mart İhtifali için şimdiden bir program hazırlanmıştır. Program bastırılarak halka dağıtılacaktır. 26 mart, E dönenin düşman eline düştüğü kara ve felâketli günlerden biridir. Edirne, 19 (A.A.) — Edirnenin spor sahasiyle kapalı atış poligonunu ve ya -pı ışını kararlaştırarak programlaştır • mak ve Örneğin meydana ge' o alâkalılara yardım etmek üzere dün ak -şam atletizm federasyonu başkanı Bur -han Felek İle Mimar Rebü şehrim1— "-_4-miş ve alâkalılarla temas ettik* "i sonra parti başkam İbrahim Akıncı ve id -man bölgesi başkanı Hulusi ile birlikle idman sahalarını dolaşmışlar ve incele -melerine başlamışlardır. Bir öğretmenin 43 üncü yılı Kayseride Talaş nahiyesi ilk okul Öğretmeni B. Dervişin meslek haya-na başladığının 43 üncü yıldönümü dolayısile geçen pazar gecesi hal-kevinde bir şölen verilmiştir. Şölende, ilk ve orta okullar öğretmemenle Kayseri valisi B. Nazmı Tokeı bulunmuştur. ULUS 21 MAKİ l«W» UJMtKTtal Son haberler üçü* k vrififamızdadır * ON YEDİNCİ YIL. No: 5259 ADİMİZ. AND1MIZDIR Heryerâe 5 kuruş basbetke 1937 SERGİSİNDE F. R. ATAY Gazeteler hükümetin salahiyetli dayrelerinin 1937 Paris sergisine iştirak meselesi ile meşgul olduklarını yazmaktadırlar. Büyüklük ve zenginlik bakımından henüz bir şey söylenemez: fakat yeni zamanların en mühim sergisi 1937 yılında Paris-te kurulacak olandır. Brüksel Sergisindeki türk içki ve sigara paviyonunu gördükter sonra, 5 ağustos 1935 tarihli Ulus gazetesinde neşrettifimis 9mt zıya: "— Acaba bugün sergi kelimesinden ne anlıyoruz? "— Pek az şey! cevabını vermemek için kendimi güç tutuyorum." Sözlerile başlamıştık. Brüksel sergisini 20 milyondan fazla insan, yeni Türkiye hakkında hiç bir fikir edinmeksizin dolaştı. Halbuki yeni Türkiye hakkında 20 milyon insana tam bir fikir vermek üzere, aynı sergi için sarf ettiğimiz paradan fazla bir şey harcamağa da hacet yoktu. Oyle kısımlar vardı ki camekânlar içinde endüstri işlerinden birer örnek teşhir etmişlerdi ve memleketlerinin güzelliklerini, kültür ve bayındırlık işlerini diyoramalarla göstermişlerdi. Biliyorsunuzki bunlar ucuz. kolay, fakat yüksek zevk lerdir. İtalya harbt- na fikirleri hazırlamak İçin ve ita/yan say v- medeniyetini sevdirmek kasdı ile t ertib olunduğuna şüphe yoktu. Bulgaristan, bir türk evi olan paviyonu içinde, Nö-yi muahedesinden kurtulmağa çalışıyordu. Çünkü nihayet, davalar yalnı.. r»ddî kuvvetlerle hal-cdilmez. Mesele az Veya'çok masraf \ yapmakta, küçük Lir pavîyon veya büyük bir saray kurmakta değil, bu nevi sergilerin, artık bir satış panayırı ve eşya antreposu hali len çıkarak, milletlerin kültür seviyelerini, ekonomi ve endüstri hareketlerini, ve hayatlılıklarını biribirine tanıtmağa yarayan yepyeni bir müessese haline geldiğini düşünmek, ve bu yeni müessesenin sanat ve tekniğine göre ha-zırlanabilmektedir. Bilhassa bu seferki Paris sergisine âdeta bir kültür ve medeniyet nümayişi denebilir. Programı okuduğumuzda şuna sevindik: ancak bir medeniyet memleketinde bulunmak lâzım gelen teşhir gruplarından en büyCk kısmına ferahla iştirak edecek haldeyiz. Velev yalnız .ame-kân örnekleri ile, fotoğraflar ve diyoramalarla, yirminci asır medeniyet âlemi içindeki ha! ki türk çehresini milyonlarca ileri avrupalıya göstermek fırsatını kaybetmemeliyiz. (Sonu 5. inci sayfada) Lokarno devletlerinin anlaşmasından sonra Rayhş anlaşmayı kabul ederse Mayısta bîr sulh konferansı toplanarak Eğer kabul etmezse Obur dört devlet Lokarnoyu koruyacaklar Konferansın programında ıı meseleler vardır: t. — B. Hitler'in tekliflerinin gözden geçirilmesi, 2. Orta Avrupanın tan/imi meselesinin halli. 3. — Silâhların tahdidi için bir an. laşma yapılması. 4. — Fınansal ve ekonomik meselelerin dünya ekonomik konferansı programının esası üzerinden halli. Dövizle, rin istikrarı, ticaret serbestliği, umumi ve hususi krediler meselesinin halli, re fahın geri gelmesi için zeminin hazırlanması. Infiiliz kabinesinin toplantıları Londra. 20 f A.A.) — Dış işlerle bilhassa alâkalı bakanlar, dün saat 16 dan 17 ye kadar toplanıp B. Eden'in Lokarno konferansı hakkındaki izahlarını dinlemişlerdir. (Sonu S. inci sayfada) Kamutayın dünkü toplantısı İnhisar memurlarının tekaüt kanunu k a I» u I edildi Oun avam kamarasında beyanatla bulunan B. Eden konsey başkanı B. Brus'la beraber KÖY* I CIZ GÖIJ'MH : Balıklar karaya vuruyorlar Mıigl-, 20 (A.A.) - Köyceğiz en. undek. bal.klar henüz mahiyeti an-«aşılamayan bir »ebebten dolayı karaya bayg,n bir şekilde atılmaktadır-lar. Hadise geçen ayın 23 ünde başlamıştır. Balıklarda yapılan muayenede bir hastalık görülmemiştir. Balıkların yenilmesi yasak edilmiştir. Hâdİ. .«»eden birkaç yün önce yer sarsıntısı olmuştur. Gölün bulunduğu yer volkaniktir. Balıkların ve suyun ziraat fakültesi baytar enstitüsünce muayenesi içîn su ve balık gönderilmiştir. Kamutay dün B. Tevfik Fikret 5i-layın reisliğinde toplanmıştır. Dahiliye memurları kanununun ikinci maddesi hakkında hükümetin istediği tefsir encümence hazırlanarak umumi heyetin tasvibine sunulmuştu. Tefsire muhalif olduğunu mazbatada tasrih eden B. Şükrü Yaşın (Çanakkale), Dîvanı muhasebatın görü- şüne iştirak eylediğini ve bunun bir te sis mevzuu olduğunu, geçen yıl dahiliye vekilliğince hazırlanan bir kanun projesinde de vaziyetin tasrih edildiğini söyliyerek verdiği takririn kabulünü istedi. Encümen adına cevab veren B. Galip Pekel; 1700 numaralı kanunun i-(Sonu 2. inci sayfada) Dünkü inkılâb dersinde Doçent B. Hıfzı Veldet siyasal partilerin mahiyetlerini ve tatbik şekillerini anlattı Evelki günkü inkılâb dersinde ihtilâl tiplerini anlatan C. H. P. Genel Sekreteri R. Peker, dünkü desrİnde. geçen yılki derslerden siyasal partilere aid bir hulâsa yapacaktı. Peker bu işi yapmayı vazife olarak doçenti Hıfzı Veldete vermiş ve dersinin başında bunu talebeye tebliğ ederek sözü doçente bırakmıştır. Hıfzı Veldet, "Ulus., un Dil Yatırı Sayı Anlamlı Kelimeler 111 Sayı sözü ve anlamıyle ilgili daha birçok kelimeler vardır. (Hisse) ve (Hazz) da bunlardandır. (Hisse): bir adama sayılıp verilen parça demektir. Arap sözlüklerinde bu kelime, sayı anlamına geldiğini yukarıda yazdığım (Hasis) ve aydınlık anlamında (ahass) sözleriyle olduğu gibi saymak anlamında Yakutça (ahsa) ve arapça (ihsâ) İle etimolojik şekilleri biribirinin aynı olan (ihsas) da bir adama hissesini vermek anlamında kökle birleşik gösterilmektedir. Bu üç kelimenin etimolojik tahlili şöyledir : (') (2) (S) Ahsa . (ah -* as t ağ) thsa : (ih l ıs f ağ) İhsas: (ih 4 ıs • as ağ) Üçüncü kelimenin üçüncü un -suru olan (as) taki (s) harfi (ğ) nin değişmişidir. Burada (s) nin değişmiş olduğunu gösteren bir tanık ta: arap dilinde son iki harfi aynı cinsten olan kelimelerdeki son harfin çok kere (t — y) değişmesine uğramasıdır. Fransız parlamentosunda beyanalla bulunan tlıs işler bahanı P.-E. Flanden Londra da Londra, 20 (A.A.) — Lokarno devletleri tarafından yapılan anlaşma gere. fince, vc bu anlaşma Almanya tarafın, dan kabul edildiği takdirde her halde önümüzdeki mayıs ayında, Brüksel'de veya Cenevre'de büyük bir sulh konfe rantı toplanacaktır. Bu konferansa yalnız milletler cemiyeti azası olan devletler değil, buna iş. firak etmek isteyen Öteki devletler vc bu arada Japonya ile Birleşik Amerika dil t i dahil olacaktır. Bugü nkü konferans Hukuk ilmini yayma kurumunun tertib ettiği konferansların on dördüncüsünü Maliye Vekâleti teftiş heyeti reisi B. (I/Mİ ERÇİIN Bugün naat im beşte Ankara Halkevinde verecektir. Mevzu; Mali kanunlarda makable şümul, vergi ve resimlerde müruru zaman' dır. yasan: naim oısat Yukarıda sayı anlamıyle birle -şik olarak anlamak, duymak yerinde kullanıllığını gösterdiğim (ihsas ihsâ) gibi bunun kural altına alınmış bir çok Örnekleri vardır. Arap gramercileri bunu, mahiyetini iyice anlamadıkların -dan, söylemeyi kolaylaştırmak için yapılan bir ses değişmesi sayar -lar. Arapçada (Hazz) kelimesi de hisse gibi nasip anlamındadır. Bu kelimenin cemi olarak (ahuzz) ve (ahâzî) sözlerini gö -ruyoruz. Arapça mükesser cemilerin bir takımı Türkçemizin aynı anlamdaki müfret şeklinden baş -ka bir şey değildir. Kelimelerimiz arap diline geçerken anlamlarında genellik bulunanlar cemi sayılarak bunlardan ayrıca bir de müfret şekli çıkarılmıştır. Müfret diye alınan kelimeler de sonradan analojik bir şekilde cemi sanılan ölçülere sokulmuştur. Arapçada mükesser cemi vezinlerinin bir kural altına alınamıyacak kadar (Sonu 2. inci sayfada) geçen yılın üç dersinin bir saatinde hulasa edilmesinden ibaret olan vazifeyi yapmak üzere siyasal partilerin mahiyetlerini ve dünyadaki tatbik şekillerini pek iyi bir surette anlatarak vazifesini yapmıştır. Hıfzı Veldet kırşehirli bir halk çocuğu olarak bir taraftan lise tahsilini yapmakta iken bir taraftan da Türkiye Büyük Millet Meclisinin An-karada kuruluşu günlerinde meclisin sekreterliğini yapıyordu. Sonra Avrupada tahsilini bitirerek dönmüş ve istanbul üniversitesinde hukuk doçentliğine seçilmiştir. Dünkü vazife- tince inkılâb dersi doçentliğine tayı-nindeki isabeti göstermiştir. Dersten sonra Recep Peker talebeye Hıfzı Veldetin hulâsasını takdir etmiş ve kendisini hem vazifede, hem de inkılâbı yaymak heyecanında genç talebeye örnek olarak göstermiştir. EDİRN1 BÖLGESİNDE: Suların yükselmesi dıırr*h Edirne. 20 (A. A.) — Sular iki saat önce durmuştur. Ve ayni durgunluğu muhafaza etmektedir. 30 kadar ev su altında kalmış ve bu evlerde oturanlarla eşyaları polis ve itfaiye tarafından hazırlanan sandallarla kurtarılmışlardır.İnsanca ve hayvanca kayıp yoktur. Vaziyet Gazi-mihal köprüsünden ve başka yerlerden tarassut edilmektedir. Polis ve itfaiye kuvvetleri tetiktedir. Musta-fapaşadan alınan haberlere ''ört. feyezan orada daha fazla zararlara vol açmıştır. Turova kazısı ueniden başlıyor I ı ısın ve resimlerini altıncı sayfamızda ohuyunvz SAYFA ft A\FA 2 31 MAKT 1^6 t-. Varı - v I utoJ Konseyin kararı Almanyanın Lokarno paktını bozarak Ren bölgesini süel i$2»l altına alması, dünyaya epey korku geçirtti. O c'indcnberi. bu hareket. A1-nıaııyaya «.ire politika. Fransaya göre ise inildik bir harekettir. Bunun için olacak ki. Almanya müeyyideyi aksyonda. Fransa ise mahkemede yani konsey'de aramıştır. Ve mesele, bütün dünyanın gözü önünde "kendi kendine ihkakı hak" olamaz kaidesine irca edilmiştir, konseyin kararı bundan ibarettir. Lokarno paktına yöre de. mahkemeyi Konsey. İcra kuvvetini ise bütün Lokamo'cular teşkil edeceklerdir. Mürnkerelerın hu crüne kadar u-/ mi.imiiiii sebebi, icra kuvvetini teşkil eden Lokarno cular arasında, kararın tatbik ^ekline dair olan anlaşa-mamazlıklır. Bu anlasam a mazlık ortadan IcAİkıiMdıkı*. mahkemeden ka rar isteme^*' gidilemezdi. Çünkü hem mahkemenin prestiji ile oynanmış, hem de milletler arası muahedelerin değeri bir kat daha düşmüş olurdu. Mahkeme, kararını verdiğine ve Almanyayı suçlu ilân ettiğine göre. Lol;arno'nun hükümleri infaz edilecek demektir. Şahsî hukuk meselelerinde, bir mahkeme, "hakkı kendi kendine elde etmiye çalışanı" mahkûm edime, icra kuvveti, eşiti durumun dönmesini temin eder. Yani. kendi kendine hareket eden tarafa hareketini geri aldırır. Ondan sonra \..;ılu it mııf.akrnır-He han-_ı titra-f.u haklı olduğu, bir ikinci karar ile tesbit edilir. Demek uluyoı kı. Ren bölgesi nasıl sembolik olarak işgal edildi ise sembolik olarak tahliye edilecektir. Böyle bir şeyin kabil olabilmesi için. Almanyanın hem mahkemenin kararırı ı Tanımasına, hem de bu kararı infaz ettirecek icra kuvvetinin önünde eyilmek mecburiyetini duymasına ihtiyaç vardır. Halbuki Almanya, karan tanımadığım söyledikten baş-ka. irra kuvvetinden korkmadığını da karardan ncı ihsas etmiştir. Bun- ^^^feîe^îno^okJuçu gto mahkeıut ile icra kuvvetinin nüfuzu dairesine gireu bir is olsaydı. Lokamo'cular. kendi aralarında günlerce görüşmezler ve hâdiseyi hemen mahkemeye tevdi ederlerdi. Lokamo'cular arasında bütün A\-rupn vaziyetinin revizyondan geçirilmesi lüzumu ve bu vaziyet hakkında aralarında mevcud olan ayrılıklar, şüphe yok ki müzakerelerin uzaması üzerinde müessir olmuş noktalardır Fakat bunlardan başka, müzakereler, suçlu Almanyaya hareketini geri aldırmak işindeki güdük yüzünden de uzamıştır. İrra kuvvetini temsil eden Lokamo'cular, asıl bu noktayı tartmışlar ve. şimdiye ko darki haberlerden bir hükme varmak kabilse. Almanyaya Ren bölgesini boşaltmak teklifini yapmaktan sakınmayı tercih rderek. paktm ve mahkeme kararmın nüfuzunu başka bir yoldan tanıtmağa karar vermişlerdir. Nüfuzu, yeni barış formülü temsil edecektir. Ve bu yeni barış formülü, Almanyanın barış tekliflerini hareket noktası kabul etmekle beraber Almanya'sız tesbit edilmiştir. Bakalım Almanya, bu yeni ban-; formülünü olduğu gibi kabul edecek mir Hitler. kendi teklifini yaparken "ya alırsmız. ya bırakırsın ınz" demişti. LokarnoVuların teklifi ediş ¦ i. ..niKİa bu açıklık ve bu şiddet yoktur. Eğer olsaydı. Ren bölgesinin tahliyesini istemek kndar kuvvetli bir tesir yapabilirdi. Bu şeklinde ise, mahkemenin kararını infaz değil, kararı temin ettikten sonra suçlu ile uzlnşmıya çalışmayı İfade eylemektedir. Bundan başka, tekliflerin neden ibaret olduğu şu saata kadar «Ceain o-larak belli değildir. Bü- barış konferansından bahsedildiğine ve bütün bu işleri o konferansın halledeceği ileri «örüldüğüne ğore. Fransa ile Balçilcanm bütün bu davada elde e-debıldıkleri netice. Konseyin kararından ibarettir. Yazımızın başında demiştik ki, Lokarno"nun bozulmasını Almanya politik. Fransa ise jüridik bir hâdise telâkki etmişlerdi. Bu işte "gerçekten hakem" rolünü oynıyan İngiltere, her iki tarafa da hak verdi. Almanyanın politik aksiyonunu, sembolik işgali olduğu gibi bırakmakla. Fransanın jüridik İddiasını da mahkemeye takbih kararını verdirmekle tanınuş oldu. Banş meselesinin yeni formülü- HABERLER Kamutayın dünkü toplantısı İnhisar memurlarııun tekaüt kanunu k a I) ul v il i I l (Batı t. inci gayfada) kinci maddesinin Dahiliye vekâleti ile divanı muhasebat arasında bir görüş farkı doğurduğuna işaret ederek derece kelimesinin kanunlarımızda i-ki manada kullanıldığına, biri tefsiri istenen bu kanunda olduğu gibi dahiliye memurlarına aid olup bunun ayrı hükümlere bağlı bir derece olduğuna ve yalnız bu kanunda hasr ve tahsis edilmiş mânâda olarak düşünülmesi lâzımgatecrğini, hukuk ve mülkiyeden çıkan herhangi bir gencin bejinci derece ü/erinden tayin o-lunabileccğini, ve bunda' muhakkak 25 liralık bir derece üzernide tayın edileceklerdir diye bir kayıd olmadığını söyledi. Reye konan tefsir kabul ve Şükrü Yasının takriri reddedildi. Bundan sonra inhisarlar memur ve müstahdemleri tekaüd kanununun görüşülmesine başlandı. Proje 6 şubat tarihli celsede görüşülürken üçüncü muvakkat maddenin A fıkrası hakkında verilen bir tadil takriri büdce encümenine gönderilmiş t İ. Encümenin takrir hakkındaki mütaleası ile projenin diğer maddeleri kabul edildi Elçilik ve konsoloslukların telgraf muhabereleri için 5000. milletler cemiyetindeki delegasyonumuzun mil letleraarsı variyetin gerektirdiği sık sık toplantı dolayısiyle eldeki yetmediğinden 30.000 ve diğer ihtiyaçlar i-çin dış bakanlık büdcesinden 41 bin liralık bir münakale yapılması hakkındaki kanun projesi görüşülerek kabul edildi. Kamutay pazartesi günü toplanacaktır. Karsta Çanakkalenin yıldönümü kutlandı Kars, 20 (A.A.) — Dün gece hal. kevimde türk tarihinin parlak bir say. fasını teşkil eden "19 mart Çanakkale deniz zaferinin" 21 inci yıl dönümü yüzlerce yurddaşın iştirakiyle eşsiz bir şekilde kutlanmıştır. Bu toplantı münasebetiyle kurmay subaylarımızdan Mi tad tarafından Çanakkale zaferi hakkın, da bir konferans verilmiş ve Çanakta, lede ölen türk kahramanları saygı ile «mimiktir. aldığı kuvvetle, nıunasm gördüğü gibi halletmiye çalışıyor. Süleyman olsaydı, acaba başka türlü hareket eder mi idİ burhan RELGE 4ÎTlııs., un Dil Yazıları i Batı /. inci tayfada ) çokluğu, biribirini tutma zlığı, bir kelimenin dört. beş türlü cemi kı -lıijına girebilmesi, kelime cemi iken bunun müfret gibi bir veya bir kaç daha cemi yapılması, cemilerden bir takımının müfredi ne dir, bilinememesi, ve mükesser cemilerin eski devirlerde güney araplarınca kullanılmamış ve bi -linmemiş olması bunun en büyük tamklarındandır. Doğu dil bilginleri gibi batı dilcileri de mükesser cemilerin nereden ve nasıl çıktı -ğını bir turlu anlayamamışlardır. Araplar, yalnız Türkçeden de -ğıl ba»ka dillerden aldıkları kelimeler üzerinde de böyle yapmış -lardır. Gene Türk kökünden olduğu avrıca ileride incelenecek olan v- Rumcaya farsçadan geçmiş sanılan (paradit) kelimesi arzpça ya (farâdis) kılığında cemi ola-*k rirı'iktetı sonra bundan bir 4c (firdevs) şeklinde müfret sıyga.-'-İtin çıkması, bunun sayıtamıya r.k kadar çok bineklerinden biri 'lir. Şimdi (Hazz) ın cemi sanılan (ahuzz) ve (ahazi) sözleriyle s» yı ve saymak anbunlarmdaki öb ır kelimeleri karşılaştıralım : (i) (2) (3) Ahsı (ah + ıs -f iğ) IhsM : (ıh -f » + ağ) Ahuzz : (ah + uz + uz - uğ) Ahiri : (ah + az + ig) Bu dört kelimeyi ören kök ¡e ekler, biribirinin ne kadar ayı ise anlamları da böyledir. (Haz) tözü ilk anlamında insana sayı - lıo verilen hisse, nasip demek iktn «.'l.'adaı. mecaz olarak ana kö - Wün aydınlık ve sıcaklık anlam -lu n yi e - zevk ve neşe yerinde de kullanılmıştır. Saymak anlamı bir adamın ker Jisi için yapıldığına göre hisse, çokluk, zevk ve neşe anlatan ke -Ümeler yarattığı gibi başkalarına yapılmasında da, tersine olaraK, a/'fk, eksiklik, bitip tükenme vc r» «esirlik bildiren kelimeler de çıkarmıştır. Sözü daha fazla uzatmamak için bu anlamla ilgili daha bir iki kelimenin incelenmesini yeter göreceğim. Arapçaya bir çok kök şeklinde kiren ve eksilmek anlamında kullanılan bir (eksümek [36] ve (ekşimek) sözü vardır ki bu da sayı vc saymak anlamında gördüğü -nÜ7 agıs ve ahsı sözlerinden başka değildir. "Ben buna bu kadar para saydım." sözündeki (saymak): sarf-etmek ve harcamak yerindedir. Parayı veya herhangi bir şeyi har ca.-.ıak: onu yoğaltmak, bitirip tüketmektir. Bunun içindir ki Türk-çede (saybamak) [37] (saypa -mak) [38] parayı, malı israf et -m ek, bitirmektir. Sarf ve israf edilen şey. biter, zayi olur. İşte ziya anlamı ve sözleri de bundan çıkmıştır. Kırgızcada (zaya) [39] ve Çuvaşça (saya) [40]: bir şeyi zayi [36] Divana lügat - it - Tütk. [37] Divanü lügat - it - Türk. 138] Radloi Çağatay friff [39] Radloi. [40] Zclatniskiy: Çavuş sözlükleri lügati. etmek, tüketmek demektir. Arap dilinde de kelimenin doğru söylenen şekli (zıya) değil (zaya) dır. (Saya — zaya) sözleriyle (ek-sümek) ayın unsurlardan ibaret -tir, yalnız ilk iki şekilden ana kökün yerini tutan ek düşmüştür. Nasıl ki Turkçede de (ahsa — a-gıs) gene ana kök düşerek (say -— sa) kılıklarına girmiştir say -mak gibi (samak) ta aynı anlamda kullanılan bir kelimedir. [41] Arapça sandığımız (zaya) sö -zünün (ağ - az) kaynaşmış un -surlarİyle söylenen şekli olarak bir de (ızâa) (mazisi azâa) sözü vardır kî parayı boş yere sarf ve israf etmek demektir. [42] Türkçede de bunun gibi fazıl ¦ mak) ve (azıkmak) [43] sözleri de bir şeyi kaybetmek, zayi etmek anlamına gelir. Gene arapcada (saya) gibi Çuraş lehçesındeki fonetik şekliyle (say') (mairsi sâa) söylenişi de vardır ki aynı anlamdadır. Bütün bu kelimeler "Güneş - Dil" teori -sinin analiz yoliyle incelenince hepsinin de aynı unsurlardan birleşmiş ve aynı anlama bağlı keli -me oldukları pek açık olarak gö -rülebiıîr. İlim, bize nasıl başka başka görünen sayısız hâdiseleri belli kanunlara bağlıyarak anlatıyorsa büyük teori de ayrı ayrı birer kök ve kelime şeklinde kamuslar dolduran sözlerin biribiriyle bağlılığını gözlerimizin önünde bir güneş gibi belü-tivermektedir. Naim ONAT [41] Divanü lügat - it • Türk. [42] Lisanütarap C. 10, S. 100. [43] Pavet de CourteUle. İla/in l)ir ölüm Bugün okurlarımıza vakitsiz ve a-cı bir ölüm haberini vermekle hüsün duyuyoruz: Ziraat vekâleti neşriyat müdürü B. Cevad Rüştü evelki gün hastalanarak Numune hastanelin* kaldırılmış ve dün yapılan bütün tedavilere ve alınan tedbirlere rağmen hayata gözünü yummuştur Avrupada ziraat tahsili yapıp memlekete döndükten sonra birçok gazetelerde yazdığı yazılarla bizde bir ziraat edebiyatı vücuda getiren Cevad Rujlu nun vakitsiz ölümü kendisi. ni tanıvan ve «evinlerde derin bir keder uyandırmıştır. Aylesinin v«» falarının yasını paylaşırız. Cenaze bugün öğleden sonra kaldırılacaktır. Fabrikalar ve havuzlar direktörü şehrimizde lstanbulda buluanan ekonomi bakan, lığı fabrikalar ve havuzlar direktörü Cemil bazı işler hakkında bakanlıkla temas etmek ve direktif almak üzere dün şehrtmire gelmiştir. Köstence yolu tarifesine yeni bir ilâve Romanyalılarla yapılan bir anlaşma üzerine Köstence yoluyla orta Avrupa-ya yapılan yaş sebze nakliyatı için hu. susi bir tarife kabul edilmişti. Tatbik e-dilmektc olan bu tarifeye yaş meyveler içim de bir kısım ilâve edilmiştir. Be» tonluk vagonlarla gönderilecek yaş mey-velerin bir tonundan 37.60. on tonun, dan 34.20 ve İS tonunda 33.60 lira ..a. kil ücreti alınacaktır. Halkevindeki konferans Halkevi Halk ıltrsanelrri vr Lıır-lar şubesinden: Bugün saat 17 de Evimizde Ekonomik konferansının dördüncüsü; I konomik daranı ve banka krt-dih-ıi Hukuk Fakültesi profesörlerinden ve Ziraat Bankası Genel Muhasebe Direktörü B. Süheyp Nizami Derkil tarafından verilecektir. Halkevindeki danslı çay tehir edildi Halkevi Başkanlığından: 22.3.1936 pazar günü toprak bay-ramı olması dolayısiyle çaylı dans o gün ı,ııı kaldırılmıştır. Bil.-t içİa müracaat edilmemesi rica olunur. Toprak ba) ramı Yarın kutlanacak Toprak bayramı yarın törenle kut-lanacaktır. Hazırlanan programa göre pazar günü sabah saat 9 da köylü ve Yüksek ziraat enstitüsü talebesi halkevi önünde toplanarak Atatürk heykeline gelecek v« anıta bir çelenk konacaktır. Orada söylevler verildik, ten sonra bando ile Yüksek Ziraat Enstitüsüne gelecek, enstitü gezilecek oradan köylü tekrar halkevine dönerek hazırlanan temsili seyredeceklerdir ** Yüksek Ziraat Enstitüsü taUbe cemiyeti toprak bayramı dolayısiyle Enstitü yakınındaki bir tepeyi talebe eliyle orman haline getirmek ıribi güzel bir harekette bulunmayı kararlaştırmıştır. Tepede har talebenin bir fidanı olacak, her yd dikilen fidanl-r-l.ı burası bir "talebe ormnnlıvı" halini alacaktır. Beynelmilel altıncı İzmir panayırına hazırlık Beynelmilel altıncı l/nur panayırının bugünkü yeri, iştirak edenlerin ve ziyaretçilerin sayısı artması dolayısiyle kafi gelmediğinden, yeni yapılacak Kül. tür parkı içine taşınmasına karar verilmiştir. Panayır. 360 bin metre murab. baı yer kaplıyacaktır. Etrafı şimdiden Isn.ıca ktn İzmir telefonunun satın alma işi Yan hissesine İzmir belediyesinin sahib bulunduğu İzmir otomatik tele. fonunu tabu almak üzere baytndııl.U bakanlığında müzakereler yapılmaktadır. Erile «on sirkatinin mümessilleri «on ¦ ¦İlli» SI .......1 erdir. Yumurta nizamnamesi bugün yürürlüğe giriyor Bundan bir ay önc« tasdik edilen yu. murta nizamnamesi bugünden itibaren yürürlüğe girmektedir. Ekonomi bak .m. lığı bunun um icab eden tedbirleri almıştır. Alâkalılar yeni nizamnamenin, mu hım bü* ihracat maddemiz olan yu. murta ticareti üzerinde faydalı neticeler yaratacağını muhakkak tnym*ktad.ı' Muğlada tütün ekimi başladı Muğla. 20 (A.A.) — İlin her tara fında tütün ekimine başlanmıştır. Kı. yılarda yazlık ekime bırakılan yerlerde de sürme işi başlamıştır. İlkbaharın gelmesi dolayısiyle bağlarda belleme, bu-, dama. dikme işleri başlamıştır. Milas ilçesi filokseralı bir yerdir. Buraya Manisa'dan 15 bin köklü amerikan asma çubuğu getirilerek bağcılara dağıtılmış, tır. Merkezden Bodrum için 10 bin çekirdeksiz asma çubuğu gönderilmiştir. Merkezde bağcılık inkişaf temektedir. Merkezin Karabaşlar ve Pisi mıntaka-sında 30 • 40 hektar mıkdarmda bağ dikilmiştir. Mudurnuda köy kanununun faydalı neticeleri Mudurnu, 20 (AA.) — Mudurnu'da köy kanunu önemle tatbik edilmektedir İlçeye bağb 79 köyden 63 köy merkeze ve biribirlerine telefonla bağlanmışbr. Köylüler, merkezle olan bir çok işarını köylerinde telefonla bitirmektedirler. Köy muhtarları kasabaya çağırılarak muhtarların köy kanununa göre yapı. cakları vazifeleri Öğretmek için bir k-irs açılmıştır. Kurslarda butun daire âmirleri vazife almışlardır. Muhtarlara yurd bilgisi, adlî ve idari dersler verilin-1. c-dir ULUS 22 MAKİ 1V36 KAZAK — ¦ Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. No. 5260 ADIMIZ. AND1MIZD1R 11' ¦ iı ." kın im LONDRA KONUŞMALARI BİTTİKTEN SONRA Almanyanın Lokarno devletlerine vereceği cevab hakkında tahminler yürütülürken B. Hitler yeni bir nutuk : söyliyerek alman görüşünü anlattı. Londıa, 21 f A.A.) — Deyli Meyi gazetesinin diplomatik aytarının Lond. rn'da alman delegasyonuyla sıkı temas Dûn Hambargda bir nutuk daha veren B. Hitler ( Nutkun metni 5. inci sayfamızdadır. ta bulunan mahfillerden öğrendiğine gö. re alman hükümeti. Beyaz kitabta yazılı teklifleri baştan başa reddettiğini Bttşbttkv YENİ \ \/h ı ı F. R. A I AY Lokarnocuların kararları hakkında dün gelen telgraf haberle -fini herkes merakla okumuştur. Bu satırları yazıncaya kadar henüz İtalya ve Almanya cevab vermemişlerdi. Fakat Hitler'in, ' -v sembolik de olsa, Almanya sınır • lan içinde yeni bir ecnebi işgalini kabul edeceğinden, ve askerlik dışı bölge içinde egemenlik haklarının tahdid olunmasına boyun eğeceğinden şüphe edilmekte idi. Dünkü telgraflar arasında en mühim izahlarda bulunan zat, Mösyö Flanden idi. Almanya'ya karşı zecri tedbirler teklifine, di -çerlerini bırakınız, Belçika tarafından bile mukavemet edilmiş tir. Andlaşmaların metni ile ingilizler, fransızlar kadar ve onlar gibi, alâkalı değildirler. İngiliz alâkasının ne kadar daha umumî olduğunu, tasarlandığını okuduğumuz mayıs konferansı programında görüyoruz. Bu konferansa gazete ve ajanslar şimdiden sulh konferansı adını vermişlerdir. Konferansa bütün dünya milletleri çağrılacaklar dır. Milletler Cemiyetinin, silahsızlanma konferansının, Londra dünya ekonomi konferansının teşebbüsler,, derdleri, iddiaları bu yeni organizmanın içinde bir daha tetkik olunacaktır. Sulhu teh-did eden tehlikeler nelerdir ? Po-litika buhranı, ekonomi buhranı, silâhlanma yarışı! Bunların hep ' si birbirlerine bağlıdırlar. Birbirini doğurmakta, yahud biribiri üstünde tesir göstermektedirler. Eğer umumi bir güvenlik elde edilmek isteniyorsa, bütün millet (Sonu $. t net sayfada) bugün bıldırecektu . Aynı mahfiller, bu tekliflerin Almanya aleyhine milletler a-raıında fark gözetir mahiyette olmasından ve Almanya'nın Ren bölgesindeki hakimiyetini tahdîd eylemesinden dola. yı reddedildiğini ilâve etmektedirler. Alman hükümeti, askerlikten ayrı lacak 20 kilometre derinliğindeki bölgeye italyan ve ingiliz kıt'aları gönderilmesine karşı gelmekte, bundan başka, fransız - sovyet paktının Lokarno and-laşmasiyle telifi kabil olup olmadığı meselesinin La Hey adalet divanının ha. kemliğine havalesini de kabul etmemektedir. İngiliz hükümeti mahfilleri, Alman, ya'nın bu teklifi reddetmesini beklemekte idiler. Bununla beraber, en xeje, görüş, melerinin devamın,» it- kın verecek ikisi ortası bir teklifin ileri sürülebileceği ümıd edilmekte îdi. Deyli Telegraf gazetesinin Öğrendiğine gore Von Ribbcntrop. Lokarno devletleri teklifleri hakkındaki raporunu vermek üzere bugün tayyare ile Ber. Iın' hareket etmiştir. Alman delegesi, yartn Hitler'in cevabı ile birlikte dönebilecektir. Londr^21 (A.A.) — Salahiyetli in. giliz mahfillerinin söylediğine göre, Almanya hükümeti. Lokarno devletlerinin tekliflerini kafi surette reddedecek o. lursa. bu devletlerin yeni tekliflerde bulunmaları çok imkânlıdır. Bununla be. raber bu tekliflerin Almanya tarafından kat ı surette reddi beklenmemektedir. Dİğer taraftan Lokarno devletlerinin, Almanya tarafından yapılması ihtimali olan karşılıklı teklifleri üzerine görüşmeyi kabul edecekleri söylenmektedir. Londra, 21 (A.A.) — Gazeteler şu fikirdedirler ki, eğer alman'ların tek ta. raflı bitaraf bir bölgenin kurulmasına itirazları uzlaşmaya engel oluyorsa, Fransa hükümeti başka bir hal çeı esinin bulunmasına yardım etmelidir. Meselâ bu bitaraf bölge iki taraflı olabilir ve Fransa'ya tesadüf eden kısmında da in gitiz . italyan askerleri bulunur, diyor tar. Deyli Telegraf gazetesi şöyle ya*- yor: ''Lokarno devletleri, Almanya'nın meydan okumasına karşı çok büyük bîr (Sonu S. inci tayfada i Lokarm» devletleri projesinin yazılış ve dağılış tarzı tenkil ediliyor Varşova, 21 (A.A.) Pat ajansı bildiriyor: Polonya gazetelerinin Londra ayları, Lokarno devletlerinin projesini ve bu projenin Milletler cemiyeti konseyine verme şartlarını şiddetle ten-kid etmektedirler. Vereceği neticeler itİbarile çok ehemiyetli olan bu proje konsey azasına toplantıdan ancak iki saat önce verilmiş ve bu suretle denn bir tedkikin önüne gerilmiştir. Bu suretle hareketin sebebi, pazartesi günü projenin tasvibini imkân içine sokmaktır. Bununla beraber, Fransa ve In-gilterenin kendi kararlarını konse. yin diğer azalarına kabul ettirmek niyetleri konsey azasının çoğunluğunun ciddi bir muhalefetile karşılaş-mistir. Konsey azalan, bu derece u-(Sonu 3. üncü tayfada) Toprak bayramını bugün törenle kutlayacağız Bugün köylüler misafirimiz olacaktır. - Ziraat Enstitüsünde 600 kişilik bir yemek verilecek Halkevinde konferans ve müsamere var. fıkra Geçen yuki toprak bayramındı bövlül erimiz Yüksek ziraat en*titüsü Önünde 21 mart bütün dünyada lop'*' bayramıdır. Bugün ilkbahara girî-i mizin ilk günüdür. Kültür sahibi bütün milletlerin bir taraftan toprak ile uğraşan fertleri, diğer taraftan şehir halkı bir araya gelerek bu mutlu günü hakikî bir bahar neş* .i içinde birlikte geçirirler. Toprak bayramı günü yurdumuzun bir çok yerlerinde törenler yapılır. Bugün Ankarada binlerce köylü ve şehirli yurtdaş, Halkevi Köycü-ler şubesinin önayak olmasile hakiki bir bayram günü yaşıyacaklar-dır. (Sonu 6. tnet saytfada) İle "Ulus,, un Dil Yazılan Ymıanea arasında münasebete dair ( Günşe - Dil" teorisinin tırmalan metodu, yurdumuz Itşma alam açmıştır. Türk Di daki yazıları, kurum dışında r aktığını, bugün neşrettiğim dile meraklı bir göz hekimin romanın diller arasında muk ğunu açıkça meydana çıkar Türk Dilinin Yunancadaki izleri çok eski ve esaslı münasebetlere delâlet edecek mahiyettedir. Küçük bir tetkik bu kanaati doğuracak bol ve güzel neticeler vermekten geri kalmaz. O kadar ki bazen birçok Türkçe sinonim veya omo-nimlerin aynen Yunan dilinde de mevcut bulunduğu görülür. Meselâ "arzu" mefhumu etrafındaki medlulleri İfade etmek üzere tesbit olunabilen Yunanca kelimelerden sekiz tanesinin Türk dilinde yaşıyan sözlerden başka bir şey olmadığı müşahede rdİlebilir. Yalnız şu var ki her iki dilde yer almış bulunan bu kelimelerin her biri Türkcede ayrı bir mana inceliğini ifade etmek vazifesini üstüne almış bulunurken. Yunan cada bunların arasında öyle bir iş bölümü eörülmiyor; her kelî-fSonu 2. inti sayfada) açtığı geniş ve verimli dil karşılaş daki dit meraklılarına yeni bir cali Kurumu iteri gelirlerinin bu yol ki dilseverler üzerinde de izler 6ı-ız şu yazı gösteriyor, tstanbulda in yaptığı bu dit etüdü, teoriyi kav-ayetede ne büyük bir faydası oldu maktadır]. Eski hikâyeler.. Bitmem vakanüvisteri okun-1 ğı sever misiniz? Zamanın en l t çük hâdiselerinden bahseden kitabtar arasında, bazan, uyun rıcı, yahud ürkütücü, veya sizi bugününüzle avutan ne fıkralara sadüf edersiniz. işte size 1244 tarihinden 6»r hâdise: Avrupa kıyafetine gr-mek istiyoruz. Fakat acaba kı i dimizi halka hazrncttirebilv miyiz? Kuruçeşmelİ Hasan Beyte Avni Beyi çağırıyorlar. Se'»* pantnlonta, yeni kılığa sokuyorlar ve Ramazan günü çar?* e salıveriyorlar. Halk bunlara nasıl bakıyor, diye arkalarında da te • eessüs memurları var. Memurlardan yeni kıyafetin halka pek çirkin göründüğü haberi geliyor. A'e yapsalar beğenirsiniz: Kuruçeşmelİ Hasan Beyle Avni Bey niha rı ramazanda alenen eklü şürpten maada diğer kebairi irtikâp eyledikleri sebeble biri Izmite, diğeri Bıırsa'ya nefyolunmu tuı... Bu fıkrayı okuduktan sonra insanın şöyle bir kıravattm düzeltmek, pantolon ve caket de • ğiştirmek, antre askısmdaki sep-kalarınt gözden geçirmek katırına geliyor. Gömleklerinizi, yakalarınızı, beyaz firak yeleklerinizi kucaklıyacak oluyorsunuz. Aradan yedi sene geçiyor. Halkı resme alıştırmak lâzım. Sırma-lı ağır üniformalarını giyen kumandan ve subaylar hassa müdürünün yalısında toplanmıştır. P?y-Icrbeyi sarayı ötesinde bir tabur ahrrve, üç tabur hassa askeri :'e üç fop ve mızıka yerleştirilmiştir. Nuh kuyusu caddesinde bir tabur, Mehmetpaşa köşkünde iki tabur, kı*la İdinde harbİve t"h»*.t ''ı top ve bir alay süvari, saray ite kışla arasında da kırkar adım o. a ile süvari ve yaya karakollar, va-kanüvisin sözü ile, "muntazarı tasvir" dirler. Resim bir faytona büyük törenle konulmuştur. Hassa feriği Fethi Paşa ile M •t-tafa Nuri Paşa ve hassa ve mansure müşürleri /ay'or—n Önünde ve İzzet Beyte Serasker Hüsrev Paşanın arkasında atarak Selimiye kıstasına gidiliyor. Padişah bile kışlaya u^mislir. Mü-sürler ve paşalar resmi kucakta • rina alarak indiriyorlar. Kurbanlar kesiliyor. Hüdayi şeyhi tarafından dua. sümbült şcvhlrrin ' ı Yunus Efendi tarafından fatiha okunduktan sonra vır mı bir pore top atılıyor ve bütün asker res • mın önünde geçid vapıvm. Vaka nüvis diyor ki: "Birk.\ gün son -ra Babıâliye gönderilen tas\tr alayı dahi «-örülecek sevdi. Duasını şadı »evlilerinden Hasırcızadn (Sonu 6. met saytfada * Edirnede sular Dürt, beş mahallev gene yüksel i i yeniden su başlı 1 a 'AiajvJt -fr _ l J ^¦f* ysm e • \ - MÎ** ¦'^Vftmfcafcaa ¦^'^flcafrr - -* Sufm «fl.nrfa k.lmn f.dimeden bir garirnif (Yatısı 6. met sayfada) SAYFA 2 ULUS 22 MAKT 1 "Ulus., un Dil Yazılan Başı /. inci sayfada) me. az çok birbirine yakın, birçok mefhumlar ifade ettiği gibi her mefhum da aynı zamanda birkaç kelime tarafından temsil edilmektedir. Sonra, dikkate lâyık diğer bir nokta daha var: Güneş-Dil teorisinin gösterdiği yolda yapılan tahliller türkçede bu kelimeler arasın Ha görülen iş bölümünün tamamen fonetik sebeplere istinad ettiğini, yani manadaki en ince farkların bile kelimelerin bünyesinde mevcut hususiyetlerden doğmuş olup iptidai olmadığını açıkça gösterir. İki dil arasındaki iştiraki temin eden maddelerde Türkcenin kaynaklığını gösteren bu ikî nokta, yani 1 — Kelime ile mefhumun mütekabil ve inhisarcı bağlılığı; 2 — Mananın, itibarî değil, vazifeleri muayyen olan ses unsurlarından doğmuş bulunması. Smdİ gözden geçireceğimiz kelimelerin tetkiki sırasında tebarüz edecektir. / — Tel (e) - o. tel» Güneş - Dil teorisine göre kelimedeki aslî maddenin etimolojik sekli: (1) (2) (3) (4) tez 4 et J- el es) d!r. (İ) Eğ: Sıcaklık manasına ana köktür. Buradaki sıcaklık arzu f-'-rine dalâlet eder. Hararetten pr-m mefhumuna geçilmesi ıızvn h^vlu izahlara mnhtaç bir mesele te*tril etmez. "Hararetle karşılamak, bir işe ısınmak, birisinden sosnımak" gibi tabirler arzu, sevgi ve s3İr bir takım duvgularda sıcaklık «»Hrmerin hMâ devam eden bir telpkki olduğunu gösterir. 0 \ ft: Ana köke müspet, yap-trneı b*r vasıf verir. (3) El: Ana kökün yaptırıcı vasfını M7aklara, bellisizliğe atar. (4) Eğ: Fikri tamamlar. Şu haMe bu kelimenin manası, fpnnve vöre, "yaptırıcı, fakat müphem, «•¦'-'kton tesir eden bir arzu" d"-"*k olur. Buradaki yaptrrıcılık vasfının rolünü anUmak îcîn (di-lenc1') ile (özlemek) mefhumlardı mukayese etmek icap eder. Pıın'^rın her ikisi arzu fikrini ifa-d? eder; su fark ile ki "dilemek"-te yapılması beklim'--n bir şey o«-duöu halde, "özlemek" te sadece arzu hissinin beyan ve hikâyesi var. Denebilir ki "dilemek" dinamik. 'Özlemek" ise statik bir mefhumdur. Bsllisizlık vasfını da belirtmek için yine (dilemek) mefhumunu bu sefer (istemek) ile karşılaştıracağız. "İstemek" te arzu fikri sarih, mutlak ve âdeta aculdür. Halbuki "dilemek" te müphem, acelesi/ ve beklemeğe tahammül gösteren bir hal var. İşte, (telo) nun tp^I'nde bulduğumuz ikî mühim ve karakteristik vasıfla beraber, bu kelimenin tam manası "dinamik fakaf bati bir arzu" olur ki d;limİ7de (dile - mek) veya (tile-m-'» sözü ile temsil ediliyor. F:'hakika "tel (e) - o" nun fo-n*-»ikre "tîle - mek" den başka bir ş-v olmadı"! etimolojik mukayese ile an«rık görülmektedir: W (2) (3) (4) ( iğ +- it + il + eğ ) ( eğ -f- et + el + eğ ) kelimenin Türkçede orijinal ve tabİl manası muhafaza edilmiş bulunduğu halde, Yunancada "talep, muvafakat, emir, iddia" gibi başka manalara da gelerek kelime aslî hüviyetini şaşırmış bir halde-d'.r. 2 — Zile - o Kelimenin Etimolojik şekli şudur: (I) (2) (3) (4) ( iğ +- iz + it + eğ ) (1) İğ: Arzuya delâlet ed en step klik manasına ana köktür. 12) İz: Ana kök r.^fhumunun #H»9cca geniş bir sahaya taştığını (3) ti: Geniş sahalı arzunun dinamik olduğuna işaret eder. (4) Eğ: Fikri tamamlar. Yani "dinamik ve oldukça geniş mikyasta bir arzu". Arzudaki genişliğin mahiyetini anlamak için yine bir mukayese yapacağız: "Sizden bir ricam var" dediğimiz vakit şöyle bir fikir kastetmiş oluyoruz: yerine getirilmesini sizden umduğum bir arzum var. Fakat "sizden bir isteğim var" diyecek olursak mücbir bir arzu ifade etmiş oluruz. Yani "yerine getirmeğe mecbur olduğunuz bir arzum var" demektir, işte arzunun genişliği, taşkınlığı budur. Şu halde (ziteo) nun manası "taşkın ve dinamik bir arzunun izharı" olmak lâzım gelir ki bizim (iste - mek) tamamiyle bu mefhumu ifade eder. Bu iki kelimenin etimolojik şekilleri bunların aslında aynı şey olduğunu gösterir: (1) (2) (3) (4) ( İğ H is -f- it -f eğ ) r ( iğ -t iz -f it '- eğ ) Kelimenin Yunancadaki manası: "istemek, dilemek, Özlemek, aramak, araştırmak, sormak" tır. .i _ Zeleı - o Kelimenin Etimolojik şekli şudur: (1) (2) (3) (4) ( eğ + ez + el -I- ev ) (1) Eğ: Arzuya delâlet eden sıcaklık manasına ana köktür. (2) Ez: Ana kök mefhumunun oldukça geniş bir sahaya taştığını gösterir. (3) El: Geniş mikyastaki ana kök mefhumunun uzaktaki bir objeye taallûk ettiğine işarettir. (4) Ev: Fikri tamamlar. Bu takdirde (zelev - o) nun manası: "uzakta kalan bir objeye karşı oldukça geniş mikyasta arzu duymak" olur ki Türkçede bu fikir (Ö7İe - mr-k) sötü île ifada edilir. Bu iki kelimenin de d;"erleri gibi aslında bir oldurma etimolojik seV'lleri şahittir: (I) (2) (3) (4) ( Öğ + Öz 4- Öl -: eğ ) ( eğ 4 ez -f el + ev ) Kelimenin Y»ına"r»da manası: "özlemek imrenmek. i«***me-k. ha-ves et-nek, gıpta etmek" ve bil-has.cn "k»«lcanmak" tır. 4-Imeir - o Etimolojik şekli şudur: (î) (2) (3) (4) ( iğ + im 4- eğ 4- ir ) (1) İğ: Ana köktür. Anlamı "arzu" dur. (2) İm: Arzunun "mülkiyet" i istihdaf ettiğini gösterir. (3) Eğ: Fikri tamamlar. (4) İr: Fikrin yani istihdaf edilen mülkiyetin belli, kesin bir noktada, bir objede tekarrür ettiğini işaret eder. O halde bu kelime "belli bir noktada tekarrür eden mülkiyet arzusu" manasına gelir. Bunu başka bîr ifade İle de tarif edebiliriz: "Muayyen bir şeye malik olmak arzusu". Türkçedeki mukabili (imren - mek) orijinal manayı muhafaza ettiği halde Yunan cası sadece "arzu etmek" manasına gelir. Kelimenin iki dildeki şekilleri arasında ufak bir fark görülüyor. Türkçede kelimenin sonunda Yu-nancasında bulunmıyan bir (en) eki var. Bu, süjenin en yakın muhitini İşaret eder ki mefhumun I noksansız ifade edilebilmesi için ı vücudu elzemdir. Çünkü imrenilen şeyler daima süjenin çok yakınında bulunan şeylerdir. O itibar ile bu anlamın tarifi "süjenin bitişiğinde bulunan muayyen bir şeye temellük arzusu" olmak lâzım gelir ki bu mefhum kelimenin ancak dilimizdeki şeklinden çıkabilir. Yunanca şekli eksiktir. j — Aksi - o Türkçedeki (öksü - mek) keli- HABERLER Dün, hukuk ilmini nun on dördüncü Hukuk İlmini Yayma Kurumunun tertib ettiği konferansların dördüncüsünü dün, Ankara Halkevinde, Maliye Vekâleti Teftiş Heyeti Reisi B. Cezmi Ercin vermiştir. Konferansın mevzuu "mali kanunlarda makable şümul, vergi ve resimlerde müruru zaman" idi. Konferansta İnhisarlar Vekili, Mebuslar, Profesörler ve Divanı Muhasebat Reisi ile azaları ve Devlet Şûrası azaları ve vekâletlere rnensub birçok zatlar bulunmuştur. Konferansçı, mevzularını zamanda ihtilaf unvanı altında toplanan meselelere ve bunların sureti halleri hakkında şimdiye kadar ortaya konulan esaslara temasla izah edebileceğini söyledikten sonra, kanunların tatbikatında /amanda ihtilaf mevzu-unun yakın zamanlara kadar hukuku medeniye pıensipleri arasında yer tutmakta olduğunu, zamanda ihtilafın hukuku hususîye ve âmmeye teallûk eden kısımları üzerindeki neşriyatın bir kütüpane tesis edecek kadar zengin olduğunu, sim zamanlarda buna hukukun bir şubesi ismi verilebildiğini ve bu ismin geçici, muvakkat hukuk veya intikal hukuku diyebileceğimiz (Droit Transitair) tabirinin ilk defa italyan müelliflerinden A. Cavaglîeri tarafından kullanıldığını İzah etmiş- teseb hak nazariyesine i s tuta d ettirildi..nİ ve bunun sebeblerini anlatmış, bu nazariyeye karşı Fransa d a ve Almanyada yapılan hücumları hukuku hususiye ve âmme cephesinden tetkik etmiş ve alman, müelliflerinden Affolter ile fransız âlimlerinden Prf. Duguit ve G. Jese'in görüşlerini İzah eylemiştir.- ', Konferansçı mevzua umumi bîr bakıştan sonra makable şümulün mev-zuundan kanunu medenimizle alâkalı hükümlerini anlatmış ve malî kanunlarda da makable şümul ve ademi şümul meselesine temas ederek bu hususta da ecnebi müelliflerin mütalaalarını nakletmiştir. B. Cezmi, bilhassa tefsirlerin makable şümulü ü-zerinde kuvvetle durmuş, bu mevzuda Roubier, G. Jese, L. Duguit, Tro-lal ı . .'bi müelliflerin mütalaalarını etraflıca izah etmiştir. Bundan «onra kendi mevzuatımıza geçerek makable şâmil olmak üzere yeni hükümler ihtiva eden tefsir kararlarımız üzerinde kıymetli izahlarda bulunmuştur. Müruru zaman bahsinde kanunların müruru zamanın makable şümul ve ademi şümulü davacının bağlandığı prensipler haricinde bir prensip olmadığını, kanunu medenimizin meriyet ve şekli tatbikîne dair kanunda bu hususla alâkalı maddeleri izah ile mali hukuktaki mevkiine temas ede- yayma kurumu-konferansı verildi rek Prf. (Myrbach Rhcinfeld) in noktai nazarını anlatmış ve tahakkuk ve tahsil mürur zamanlarından bahisle bunları vergi kanunlarımızdaki hük rl. izah ve bu husustaki mahkemei temyiz ve şûrayı devlet iç-tihadlarını nakletmiştir. B. Cezmi konferansına, Gaston Jcs'in şu sözlerini eklemiştir: (Hukukun tetkiki, hayatın tetkiki demektir. Hukuk yaşar, her ya;ayan gİbî, rruhitin tesiri altında mütemadiyen tekâmül eyler. Bu muhiti dikkat ve itina ile tetkik etmekledir ki, hukuku daha iyi anlamış oluruz Muhiti tetkik demek içtimai, iktisadi ve siyasî vaziyetleri gözden geçirmek demektir. Muhiti iyice tetkik ve müşahede edebilmek de, muhiti anlarr ak, bu muhite hâkim olan zihniyete nüfuz eylemekle kaimdir. Muhtelif memleketlerin mev-zuatında görünen ve yekdiğerinin aynı olan bir takım kaidelerin, muhtelif suretlerle telâkki ve tefsir edildiği ve farklı içtihadlara sebebiyet verildiği ma umdur. Bu keyfiyeti, ancak içtimaî, iktisadi ve siyısi telakki fark-larile izah edebîtmek'en batka çare görülemez. Bir memleketin hukuV mevzuatı, muayyen bir znmanda t memlekette tatbikatçılar ve mahke meler tarafından f'len tatbik ve iren miysi demektir. Mutlak bir adalet yoktur. Böyle bir adaletten malûm ve muayyen bir şeyden ' ahsedi -lir gibi bahsolunama7 Mutlak bir hukuku tabiiye de mev -cud değildir. Binaenaleyh, adalet muayyen bir zamanda muayyen bir memlekette duğru olduûuna inanılan n«ıu«cr lieıneklır. ou Iı a İde fruknku. bir zamanı muayyende, bir heyeti iç-timaiyenin, ekseriyetle do«ru ve içti-maen taidelİ felakki eyledikleri kaidelerin heyeti umumîyesi olarak kabul eylemtliyîz. Bir memleketin hukuku met'zuubahs olduğu -aman birinci Icre^ede ele alacağımız mevzu o memlekette doğru olduğuna kanaat edilersV tatbik edilmekle bulunan kaideler olacağı tabiîdir. Huku -kî mevzuatı, ilmî bir görü;le tetkik etmek, tenkidi terkiblerde bulunarak prensip hükümlerini meydana çıkarmak ve memlekette, bu prensîp hfi kümlerinin tatbikatının hangi şerai: altındı yü-üdüğunı ve ihtiyaçla *a dereceİ muvafakatini ve diğer memleketler mevzuatİyle olan alaka ve a-hengîni taharri ve tetkik eylemek de lâzım ve zaruridir.] Konferansçı Gaston Jîse'in tavsiyelerini yerine getirmek, memleketin hukukçularına düşen değerli ve şerefli bir vazife olduğunu söylemiş ve demiştir ki; — Atatürk'ün Türkiyesinde, her Kızılay Ankara Merkez heyetinin birinci toplantısı Kızılay c*miyetinin Ankara merkez heyeti dün birinri topfarttftv ı yapmıştır. Toplan*»da Krzday Arlara genel heyeti tarafındım seci'en isimlerini asılıya yazdığımız y-.i merkez heyeti aza'arı buUtnrruı»!ar-dır. Naki Cevat, Emlâ1: Bankası tftvV-törii Cevdet. Rauf Baykan, ecz-.ı Mttt?"-r r'vb?r!"-— dV-H ayp. Si'-ner bank d:r-^*ör muavin1*- ¦inden O? Is banVaftl kez direktörü S'vli. M"rdi Sıv^-ıı. Naşid Toygar, Devle* suntM d-«:rr r islerinden Ali Riza. Kül'-r I--' - -ğı umum dir-'-rÖrlcrinf'- n »«vat, R?sat. doktor Ragıp, Vehbi Koc. Bu toplantıda genel heyette verilen kararlardan merkez heyetine ha-' _r verilmiş ve bu cümleden olm^k üzere şefkat yurdundaki fahri vazife ve hizmetlerinden dolayı çenel heyetin teşekkürlerinin kendisine bildirilmeline karar verilen Edirne Mebusu Fatma Memik'e keyfiyetin yazı ile tebliğine ve bundan başka genel heyete başkanlık eden Erzurum Mebusu Şükrü Kocak'ın Kızılay merkez idare heyetinin geçiş sene faaliyetinin okunan rapora göre teşekküre değer oldu-Cıından genel heyetçe kendilerine ' ür edilmesi hakkındaki tekli-finm!kabul «.diMi-yı mo.k. 1—ine bÜdırümışlü*. Bundan sonra yeni idare heyeti seçimi yapılmış ve başkanlığına Naki Cevat, ikinci başkanlığına Cevdet, muhasebeciliğe Rauf Baykan, veznedarlığa eczac* Muzaffer, terîiğs Osman Nuri ittifakla mıriln.iı n*. »esi günleri toplanmıya karar ver iniş ve çalışma programı etrafmda görüşmeler olduktan sonra toplantıya son verilmiştir. ÇAĞRI Arzuhal encümeni yarın saat on da toplanacaktır. hada olduğu gibi, hukukun bütün şu-abaünda da büyük arzular tahakkuk ettirilmiştir. Yapılan işlerin bazı teknik noksanları kaldı ise bunların dahi kısa bir zamanda muvaffakiyetle ikmal ol jnac.ığında hepimizin İnanı tamamdır.'* Tamamen ilmi bir hüviyet taşıyan konfer-uıs, genîş bir alâka içinde dinlendi. Esasen geniş olan mevzu, çok iyi tasnif ve hükümler teksif edilmiş, ti. Birçok değerli malî eserlerin sahibi olan B. Cezmi, dünkü konferaıuile -naliye ilmimize kıymetli ve toplu bir ¦sercik daha ilâve etmişlerdir. meşine tekabül eder. O (2) (3) ( ök + ös + öf ) ( ak -f as + iğ ) Bu kelimelerde kökten sonra gelen (ös, as) eki, "istemek" ve "özlemek" te olduğu gibi, oldukça geniş bir sabayı göstererek arzunun vüsatine işaret eder. Kelimenin Türkçe manası "şiddetli arzu etmek", Yunan dilinde ise "tensip, tasvip, talep, arzu, ümit, temenni etmek" tir. 6 — Aite - o Türkçedeki (ötük) sözü ile karşılaşır. (I) (2) (3) ( öğ + öt + ük ) ( «t + it -f eğ ) (1) öğ, ağ: Arzu anlamına ana köktür. (2) Öt, it: Arzunun dinamik olduğunu gösterir. (3) Ük, eğ: Fikri tamamlar. Bu kelimede arzunun sadece dinamik olduğu kaydedilmekle iktifa edilmiş. Demek ki bunda ne "laleme*" teki taşkınlık ne de '•dilemek" teki belirsizlik ve ba- taet var. Şu halde bunun tam manası 'talep" ile "temenni" arasında yer alan "rica" gibi bir mefhum olması icap eder. Filhakika (Ötük) Türkçede rica demektir. Yunan dilinde "istemek, talep etmek, istida etmek" manasınadır. 7-Ihitei' - ıt Bu da etimolojice (ötük) ve (aite - o) sözleriyle eştir: (D (2) (3) ( Öğ -f- öt + ük ) ( ağ + it + eğ ) ( ik + it + ev ) (Ikitevo): "niyaz etmek, yalvarmak, istirham etmek" manalarında kullanılıyor. 8 — Glih - timr Türkçe "özlemek" sözünün bir variyantı olan (Öğle - mek) sözüne tekabül eder. d) (2) (3) ( öğ + öl -f eğ ) ( ig + U + İh ) (1) Öğ, ig: Arzu anlamına ana köktür. (2) Öl, il: Arzunun uzaktaki bir objeye taallûk ettîğinî gösterir. (3) Eğ, ih: Fikri tamamlar. Burada, yaptıncılıkla alâkası olmıyan, muhitine taş m ry an bir arzu kastediliyor. Bunun tek bir vasfı var: uzaklara taallûk etmesi. Türkçesinin manası "hasret" tir. Dilimiz de bu kelimede orijinal manasını saklamıştır. Yunancası umumî manasiyle "arzu" demektir. Görülüyor ki Yunan dilinde aynen bulduğumuz (dilemek, istemek, özlemek, imrenmek, ökse-mek, öğlemek, Ötük) kelimeleri Türkçede her biri kendi bünyesine göre tek, diğerlerinden tamamen ayrılmış ve orijinal birer mefhum ifade ederken, aynı kelimeler Yunancada yanlış anlaşılarak, daha doğrusu inceliklerine nüfuz edilmeden gelişi güzel kullanılmıştır. Bu hal uzun boylu tet-kikata zemin olacak ayrı bir mevzu teşk:l eder. Göz Hekimi Dr. Mehmet Ati ULUS 2.1 MAM 1936 V\/.UHM Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YİL. No. 5261 ADIMIZ, ANDIMIZDIR Heryerde S Um bâşbmtke TOPR \K BAYRAMINDA Dün, stt-pin bağrından kopup gelen köylüler, Ankara şehrinin ve Halkevinin misafiri oldular. Toprak ve bayram: Anadolu ortasında bu İki kelimeyi yanyana getirebilmek başlı başına bir hâdisedir. Anadolu ortasında toprağın yanına gelen kelimeler açlık, hukuksuzluk, çıplaklık, zulüm ve göz yatı idi. Köylü bu devirde vatandaşlığını atmıştır. Hukuk bakımından bütün ayrılıklar ortadan kaldırılmıştır. Toprağı ekono -mik tazyiklerin bir çoğundan kurtardık: Bu savaşa her gün devam etmekteyiz. Çünkü unutulmamak gerektir ki toprağın teknikte geriliği, cahilliği ve sıhatsizliği de a-ğır ve acı mahkûmiyetlerdir. Fakat toprak kanunları ile, kredi kararları İle, vurgunculara karşı aldığımız tedbirlerle onu hü-riyete kavuşturduktan başka, millî endüstri ile toprak sayını değerlendirerek, tarihte ilk defa, bu geniş ülke üzerinde refah devrini açıyoruz. Biz hakiki millet birliğini, medeniyette ve refahla millî bütünlüğün kurulmasında görüyoruz: Bunun için köyde hukuk hüriyeti kâfi değildir: Ancak kültür ve tekniğin temin edebile-Lİ lâzım- Koyiunun. tektiÎJcaİaJikten İlc- rı gelen kudret israfı ile. bilmezlikten gelen iptidaîliği ve ihti-yaçaızlığı ile savaşacağız. Muvaffakiyet, toprağın umumi manzarasında görülecektir. Bugünkü manzara daha uzun müddet olduğu gibi kalamaz: O bir medeniyet hali bağlamalıdır. Dün Tar ım enstitüsü talebeleri mekteb'ı-rinin karşısındaki tepeyi ağaçlamağa başladılar. Her talebenin jir fidanlığı o-lacak, ve her sene fidan ekimi artırılarak orası ormanlanacaktır. Toprak bayramının ilham ettiği vazifelerin ne güzel bir sembolü! Belki bir gün asker verir, vergi verir gibi bütün köylülerimizi etraflarındaki çıplaklığı kaldırmağa davet edeceğiz. Ağaçlar ortasında toplu, muntazam ve kalabalık köyler, nen ve sıhatte çocuklar, vama-sız esvaplar, taraf taraf, ayrı ayrı vazifeler verilerek, sürülmüş toprak, yan yana gülen insan ve tabiat! Köyde çalışmak, gökte çalış-"*k demektir. Köy şimdi bizden aldığı ile ilerliyerek, bize vermeğe başladığı vakit, yeni Türkiye dev letinin maddî manevî kabiliyeti, bu memleketi her türlü tehlikelerden ebedî olarak kurtarabilecek bir hadde varacaktır. Nüfus çokluğu ne kadar mühim ise. nüfus vjrimi daba mühim bir davadır. İmdi nüfus verimi davasını, büyük halk yığınını ilerletmekten gayrı sı r tle elde edemeyiz. Eğer yapılacak işlerimiz çok olmasa, yaptıklarımızı sayarak, bu netlin iftihar hakkı ne kadar büyük olduğunu gösterebiliriz. Fakat eterlerimizi bir iftihar ve şenlik değil, yapacak olduklarımız •çın ıtirnad, üroid ve şevk kaynağı olarak almamız lazım geldiğini bize öğreten şeflerimizdir. F. R. ATAY BUGÜN İnkılal» dersi j Plt. IIİkriHt i: itin t.ıı.ıl ,M.I 111 HALKEVİNDE Saat 17.30 da verilecektir Toprak bayramı dün samimi bir hava içinde kutlandı İlk balo Toprak bayramı, dün, güzel bir bahar havası içinde, kutlandı. Ankara halkevinin hazırladığı program, dünkü sayımızda bildirdİği-Tiiz şekilde ve tam bir intizara Atatürk anıtına çelenk koymağa galen köylüler la tatbik edildi. Bayram, koylu v»- şehirli halkın candan kaynaş-¦ ç°k samimî ve parlak oldu. Daha sabah saat sekizde halkevinin onu bir nisan yağını ile dolmuştu. Muzika milli havalar çalıyor, bir taraftan da halk eve doğru durmadan akıyardu. Elliye yakın köyden bir çok konuklar gelmişti. Saat 9.30 da, muzika Erkinlik marşını çaldı ve onun arkasından kürsüye çıkan B. Kerim Ömer Çağlar, halkevi adına bir söylev vererek misafirlere (hoş geldiniz) dedi. Söylevinde toprak bayramının manasmı anlatan B. Çağlar, bugün dünyanın medeni olan her memleketinde toprak işi ile uğraşanların ve toprağı sevenlerin bir araya toplanıp bayram yaptıklarını söyledi ve bütün hazır bulunanlara mutlu bir bayram diledi. Bundan dört yıl önce, toprak bayramı ancak beş on kişi tarafından kutlanmıştı. Halbuki dün binlerce vatandaş bir araya toplanmıştı, B. Çağlar, söylevinde bu noktaya da işaret etti. Bu kaynaşmaları, bu yakınlaşmaları temin eden cumuriye-tin feyizlerini anlattı. Bundan sonra önde muzika olduğu halde binlerce köylü ve Ankaralı, ellerinde türk ve parti bayraklarını taşıyarak memleket ve cumuriyet için, memleketi kurtaran ve cu-murİyeti kuranlar ve koruyanlar için heyecanlı gösterilerle yürüyüşe geçtiler. Samanpazan, Çocuksarayı, A-nafartalar caddesi yolu ile Ulus meydanına geldiler. Atatürk anıtına bir çelenk koyduktan sonra, köylü bir yurddaş, B. Şemsettin bir söylev verdi. Halkevinden B. Bahadır ve Tarım enstitüsünden B. Necminin söylevleri onu takip etti. B. Şemsettin söylevinde. Arkadaşla-' dündenbeı 1 her yerde koyL ve çiftçi sabanı na çiftim çubuğuna sarılmış bu-lunuyoı . Ikemu ekim ülkesidir. Biz çalışırsak millet ve devlet daha dinç olur. Yurdumuz daha ba vındırlaşır....., dedi. Genç halkevli B. Bahadır Dul - ger, toprak bayramı dolayısiyle Atatürk anıtını saran bu topluluğun manasını tebarüz ettirdi. Genç ziraatçi B. Necmi. yarınki türk çiftçisinden bahsederek, memleketimizi dünyanın en gü -zel yurdu olduğu kadar, ilim ve fen alanında da yükseltmek için yapılması lâzım olan şeyleri anlattı. Ulus meydanında bu söylemler bitince, gene önde muzika olduğu halde ve hep birden şarkılar soy-liyerek asfalt yol üzerinden tarım enstitüsüne gidildi. Burada ta -lebe iki sıra olarak dizilmişlerdi. Rektör Dr. Falke, bütün profesörler ve doçentler alayı bekliyorlardı. Talebeden B. Ümran gelenlere, (hoşgeldiniz) dedi. Bu arada bir kaynaşma oldu. Konuklar genç ziraatçilerle çabucak anlaşarak gruplar halinde enstitünün içine dağıldılar. Laboratuvarla -rı, tecrübe tarlalarını, ahırları gezdiler. Her şeyi inceden inceye gözden geçirdiler. Verilen izahlan dinlediler. Saat 13.30 da halkevi tarım enstitüsünün yemek salo -nunda konuklarına 700 kişilik bir (Sonu S. inci sayfada) 7« t~ Ulus meydanında toprak bayramını kutlamak için toplanan kalabalık 1826 senesinde Istanbula İr. 1 tere Büyük Elçiliği ile gelen Con nİng son derece kibirli idi. Babı-âtiye geldiğinde, âdet olduğu üa«-rt, kendine giydirilmek istenen harmani'ye hakaret etti. "— Sofrada seraskerinizin üstüne otum cağım!" diye haber yolladığı İçin, Hüsrev Paşa ziyafet Vstesindcn çıktı. Huzura girerken, koltuğuna girmek istiyen iki miralayı boğdu. Sultan için top atılırken: "— Bizim memleketimizde barutun kıymeti vardır!" demişti. Bu top meselesinin tuhaf bir noktası var: "Donanmadan atılan topların birinden gülle zuhurundan naşi kaptan tekdir olunmuştur !" Fakat Türkiyede türklerin ha-zır bulunduğu İlk baloyu veren de gene bu elçidir. Elçi balosunu Ha-liçdekİ gemisinde tertihetti ve bütün hükümet adamlarını davet etti* "O vakte kadar alafranga ziyafet ve hususiyle balo heyeti Istanbul-ca görülmüş şey olmadıkından görenlerin ve işitenlerin taaccüblerini mucib olmuştur.,, DavelrJer, şüphesiz yanlarında kadın ol miyar ak, evvelâ tersaneye geldiler ve yatsı namazını divanhanede hddık-tan sonra saat alaturka i'ıide sandallarla gemiye gittiler. Tarih, eğ» lencenin sabaha kadar S'irmüş olduğunu yazıyor. Ertesi gün sudurdan Yahya Efendi serasker Hüsrev Paşaya ziyafetin nasıl olduğunu soruyor: — Az vakitte çok tekellüf etmişler. Biz bir avda tanzim edemeyiz. Size eski İstanbul konaklarının tantanalarından bahsedenler olursa, içkili bir büfenin o zamanın vezirlerine nasıl bir mucize gibi görünmüş oldvğunu hatırlayınız. Serasker bundan başka, kaı 1-stndahi *arıklt olduğu için, şöyle söyİiyor: /Ve çare! Devletçe bir şey oldu gidilmese olmaz. Kvttk çotal gibi bazı mekruh şeyler vardı. İkinci baloyu fransız elçisi f?r-tib etmişse de, buna dnv*tW*rden bir çoğu gitmemiştir. * * İl U.YANHABES HARBİ On dokuz tayyare Cicigayı bombardıman etti Huhesler italyan hırın zehirli kullanmalarını protesto ediyorlaı Adisababa. 22 (A.A.) — Bu aaSı* 19 italyan bombardıman tayyaresi Çi-ciga'ya gelerelt hinden fazla bomba at. nıı-l .i'in Kaç kişinin Öldüğü ve zararın ne kadar olduğu belli değilse de bunun çok ehemiyetli olduğu sanılmaktadır. Zannedildiğine gore bombardıman, dan maksad. Nasibu umumi karargâhını tahrib etmek idî. Fakat ne Nasibu ne de kurmayı orada bulunmıyordj Adisababa, 22 (A.A ) — Cıcığa'nin bombardımanında, habes hastanesiyle Avrupalılara aid bir çok d-jkkan harab olmuştur. Cpphelerde büyük bir faaliyet var Londra, 22 (A.A.) — Royter'in harb muhabirinden! Her iki tarafta, cephelerde buyuk bu faaliyet olduğa bildiriliyor (Sonu 3. üncü say/ada) "UİUS, un Dil Yazıları Güneş-Dil teoriği ile kelime I "ihi ve tarihi tetkik yapmak leerüheleri I Taarruza geçltgi söylenen hnl,-* ,„d, »unun uç kumandam: Ru* Um iu. Ras Kasa ve Ras Kapado Siimerliti'i İn una yurdu rıeretidiı y Kelime tarihi ve toponomas-tique tetkik yolu ile eski tarihin sıkı bir düğümünü çözmek tecrübesini yapacağız. Tetkik konumuz Sümer ve Akat tarihinde Zigurat biçiminde yazılan kelimedir. Bu kelime ilkel mabetlere işaret eden bir has isimdi. Çözmek istediğimiz tarihi düğüme gelince onu da şu kısa cümle ile ifade edebiliriz: Sümerliler Mezopotamyaya hangi ana yurttan ve hangi göç yolu boyunca geldiler? Ne arkeoloğler, ne tarihçiler, ne de dilciler şimdiye kadar bu problemin çözülmesini kolaylaştırır müspet, kesin hiç bir malûmat veremediler. Bunun içindir ki Sü-m ı lıl- ı m ana yurdunu aramak işi çeşitli faraziyelere yol artı. Bu faraziyeleri hülâsa ederek şöylece lopltyaldilîrİK, 1. — Sümerlîl « rk'.^a geldiler B'jnj inananların batında Sır Art hur Keılh vardır. Onlara göre Sümer. Elam. ftütüç belgeleriyle; Sind ve Ganj havzaları arasında ve müşterek bir hat üzerinde bir ırk ve kültür birliği vardır. Ve bu memleketler halkı biribirinden ay rılmıştır. 2. — Sümerliler deniz yolu ile ve Basra körfezi kıyılarından göçtüler. Bu fikirde olanlara göre Sümer efsanelerinde yarı balık yar: insan olarak tasvir edilen ve o illere el hünerini yazı yazma sanatını ve eski kültürü tamamlıyan bütün fikri mahsulleri getirdikleri söylenen denizci kavini Sunıer-lilerin kendisi idi 1 - Sayfayı çevirini* - [/] tslâm efsanesinde balığın karnında yaşadığı söylenen Ku-nus Yalavacııı bunlardan olması gerektir. Bugün bile Bağdad'da kullanılan dışı katranlı yuvarlak ve bir kişilik kayıklar uzaktan yarı insan yarı balık manzarası vermektedir. Belki Yunus Yalavaç bu kayıkta geceliyordu. Onun içindir ki uzun müddet balığın karnında yaşadığı söylenmiştir. cAYrA 2 IJ L l1 S "Ulus,, un Dil Yazılan 'Başı I. inci tayfada) 3. — Sümerliler Arap yarım a-dası kıyıları boyunca Afrikadan geldiler. Bu iddia kuvvetli tarafçı bulamadığı için unutulmuş gibidir. Bütün bunlar tahmin ve faraziyeden ibarettir. Hiç birisi kuvvetli ispat ve delil yardımı ile hakikat katına çıkamadı. Ur kazısını muvaffakiyetle başaran tanınmış âlim L. VVoolley bütün bu faraziyeleri hesaba katarak su mühim mütalâayı yürütür: |... en son gelenler Sümerli-lerd'r. Bunlar koyu saçlı insanlardı "Metinlerde kara başlar diye yazılır". Dilleri bitişken idî. Etimolojide de^il fakat gövdcleşmek-te eski Türkçe (Turanca) ya biraz benzerdi. Gövde yapılışlarına göre Hindo - Cermen ırkından idiler. Gösterişlerine göre de bugünkü Araplara benzemiyor değiller di. Fikren herhalde iyi inkişaf etmişlerdi. Asıl yurtları bilinmiyor. Halkın hafızasında; mabutlarının dağ başında ve ayakta olarak yasaması bunların dağlık bir araziden indiklerini gösterir. Çıkardığımız buneticeyİ kuvvetlendiren bir delil de yapı tarzlarının ormanı bol; yüksek yaylalara mahsus bir istiîe ait olmasıdır. Tevratın tekvin bahsindeki "ve kavm doğudan gelerek Schinar sahrasın;, yavıldı ve orada yurt tuttu" sözleri Sümerliler içindir. Ve Sümer akınlarına ait masallardan çıkmış olmak gerektir. Böyle olm^' la beraber bu sözler Sümer-lile-in Elâm dağlarından inmiş olmalarına delil teşkil edemez. Mezopotamyanın ilk sivilizasyo-nuna ait Sümer masalları oralara deniz yolivle bir kavmin geldiğini anlatırsa da bu kavim Sümerlile-rîn kendilerinden başkası olamaz. Gerçek: Sümerlilerin en eski zamanlarda cenubi Mezopotamya da yaşamış olmaları ve yine kendilerinin en eski Sümer sitesi olarak kutladıkları Eridunun en cenupta bir şehir bulunması bu temayülü kuvvetlendin, ilir. (Vor 5000 Jah-ren s. 13, 14) - VVoolley: Üir Arthur Keith'in Ganj ile Mezopotamya arasındaki hısım medeniyetleri müşterek bir hat üzerinde biribirine bağlamasına da dokunarak der ki: (Böyle yapmaktansa bu kültür ve ırk akrabalığına ya uzaklarda meselâ Bülücistan dağları arasında ve yahut bizim henüz öğrenemedi g ur» iz bir semtte müşterek bir ana kaynak aramak daha kat'i bir hakikat ifadesi olurdu. S. 15]. VVoolley doğruyu söylemiştir. Filhakika bütün dünyaya yayılmış olduğuna artık herkesin inanmağa başladığı bu çok eski ve çok yüce ana medeniyetin merkezi kadar, takıp ettiği akın yolları da kat'i olarak tespit edilmek gerektir. Yapacağımız tecrübe bu yollardan ufak bir parçayı aydınlatmak içindir. Yolu çizmek için kullanacağımız nirengi noktalan siguratlar-dır. sümer sifrumtittn Sümerin her sitesinde bir sigu-rat vardı. Siguratlar önce yalnız mabet olarak yapılıyordu. Ve ilk yapılanları pişmemiş tuğlaların yani kerpiçlerin hendesî bir şekilde ÜstÜSte İstif edilmesinden husule gelmiş kulelerdi. Evlerden ve devlet yapılarından yüksek olması şarttı. Sümerliler ibadetlerini güneşin ilk ışığma yönelttikleri için o ilk ışığın el ve ayak dey-miyen yüksek bir noktada çav ma sim isterlerdi ve işte siguratlar o hizmeti görüyorlardı. Mezopotamyanın deniz kıyılarında toprak; durgun deniz yüzü gibi düzdür. I' bir dalgası ve hiç bir ürpertisi olmıyan o düzlükler- de güneşin ışığı birden bire yayılır. HalhuUi Sümerlilerin eski yurdunda yüce dağlar, sivri sivri ka yalar, ulu ulu ağaçlar vardı. Güneşin ışığı İlk defa onların tepelerine düşerdi. O suretle bir ibadet kıblesi vc bir ibadet zamanı tespit edilebiliyordu. Mezopotamya-da ne kıble ne zaman tayini kabildi. Bu ihtiyacı karşılamak endîşesi si™uratları doğurdu. Böylece siı ııralların birer yapma dağ olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bazıları &ig-jratların yapılmasındaki sebebi başka mevzularda ararlar. Onlara göre sömürgeciler zararlı suları ch'rdurmak veya dileklerine göre akıtmak için kollek-tif çalışmak ihtiyacını duydukları zr.-nan h-r köyden hirkaç amele göndermek suretiyle bir çalışma merkezinde toplanırlardı. Btı ameleler beraberlerinde getirdikleri özgü aletleri vr yiyecekleri bir noktada toplamak ve teleften esirgemek için umumun malı olmak üzere birer kule inşasına koyuldular. Bunlar hem ambar h-m mabet olarak kullanılıyordu. Sümer sitelerinin kurulmasında bu kulelerin rolü çok büyük olmak gerektir. Sonraları Kaide ve Asurda da sigurat inşası devam etmiştir. Her büyük şehirde menşei herhalde Sümer olan hir sigurat bulunurdu. Da* sekenesi" olan Sümerliler ana yurtlarında mabutları dağlarda ve ayakta durur vaziyetle tasavvur ederlerdi. Bundan Sümerlilerin dağlara doğru ibade' ettikleri anlaşılır. Mezopotamyanın feyezanları dolayısiyle de Sümerliler evlerini sun'î veya yapma tepeler üzerinde kurmak ihtiyacım duydular. Bu duygu yalnız pratik bir zaruret karşılaması düşüncesinden ziyade atavizm yolu ile kendilerine geçen dağlılık ananesinin ilhamından doğmuştu [2], Siuurat Kelimesinin Morfnlıtjiri Sigurat kelimesinin şimdi sîg-gurat biçiminde yazılan şekli bize bu kelimenin önceleri daha başka bir morfolojide kullanılmış olduğunu anlatır. Zira bu şekildeki sigurat hattâ Akatça bile olmıyan tamamiyle sam il eşmiş bir kelimedir. Halbuki siguratlar en eski Sümer dehasının eseridir. Ve ana yurttaki kutlu dağ tepelerini andırmak için yapılmışlardır. O dağ tepeleri kî, sivrilerinin dört çevresinde ulu ulu ağaçlar bulunurdu. Medeniyet ilerledikçe siguratlar da ağaçlandı. Her siguratın sedleri üzerinde ve taraçalarında daima yeşil kalan ağaçlar yetiştiriliyordu. Babîl'in asma bahçeleri altlarından nehirlerin aktığı Kur'-anda zikredilen adin [3[ cennetleri bunların bir başka çeşididir. Onların yapılışında bu dağ ve a-ğaç hasretinin hızını duymamak kabil midir. Siguratların mimarî tarzını anlatırken VVoolley der ki: "Belki de bu istinat yapıları, gerek taraçalar; Sümerlilerin kurt-larındaki ormanlı dağları sadıkane bir suretle temsil düşüncesiyle ağaçlarla süslenmişti [4]". Siguratların inşasında büyük bir sanat dehası hâkim olmuştur. WooIley'-İn anlattığına göre ur - nammu -mın yaptırdığı sigurat eski ve çürük bir sigurat üzerine kurulmuştu. Şekli mustatildir. Boyu 60 metreden bir az fazla genişliği 150 metre idi. Asıl yüksekliği 21 metreye varıyordu. Dört köşesi dört coğrafi cihet gösteriyordu. Genel heyeti sade bir tuğla yapısından ibarettir. Dış duvarları asfltla kaynaştırılmış tuğladan örülmüştü. Duvarların dışında geniş ve yassı sütunlar bulunmaktadır. Münferit [2] vVoolley. Vor SOCO fahren s. 85. [3] Eden ve edin Sümercede düz ova ve yeşillik demektir. [4] vVoolley vor 5000 Jahren s. 85. [5] Aynı kitap s. 85. HABERLER Muş'ta inkılâp ve istiklâl konferansları Mu». 22 (A.A.) — Bugün saat 10 da evimizde inkılâp konusu üzerinde birinci konferans veril -mistir. Çok canlı olarak anlatılan bu konferansı bine yakın yurdda* dinlemiş ve inkılâp heyecanlarını tazelemiştir. Bir İzmit kulübünün -24 üncü yılı İzmit, 22 (A.A.) — Akyeşil spor ki'lüSü. 24 üncü yıldönümü dolayısiyle Ulu Gazi okulu salonlarında bir danslı çay vermiştir. Çayda, şehrin bütün büyükleri ailece hazır bulunmuş ve Akye -sıl'den 935 yılı Türkiye bisiklet surat birinciliğini kazanan Yu -nus'la Türkiye mukavemet ikinciliğini kazanan Orhan'a, ayrıca da bölge birinciliklerinde derece alan atlet ve bisikletçilere madalyaları merasimle İlbay Hamîd Os-kay tarafırrdan verilmiştir. Bugün de sinema salonunda Akyeşil kulübü senelik genel toplantısını yaparak yenî çalışmalar üzerinde konuşmuş ve idare heyetini yenilemiştir. Itrin memleket İmi/erleri Konya beleelîyesinin hankadan alacalı [Kira Konya belediyesinin Emlâk ve Ey. tam bankasına olan borcunu kapatmak ve Dutlu suyunu getirmek mak. »adîyle Belediyeler bankasından yapacağı 322 bin liralık irtikraz karan iç ba Uyılığı Uuralı Elma k ıniı l.ıril.- müradele Edirne tarım direktörlüğü elma kurtluyla mücadele etmek için bütün hazırlıklarını bitirmiştir. Bu savaşa başlamak Kin çiçek açımı beklenmektedir. Trakyada ipek böceği tohumu dağıtılıyor. Umumi müfettişlik tarafından Trakya mmtakasındaki koza müstahsillerine parası mahsul olduğu zaman alınmak ü-zere ipek böceği tohumu dağıtılacakUr. Edirne mıntakasında meyvacılık ve Bebzecililt üzerinde tetkikler Ziraat enstitüsü profesörlerinden Dr. Glayberk umumi müfettişliğin teşebbüsü üzerine Edirneye giderek Trakya mıntakası meyvecilik ve sebzecUik işleri üzerinde tetkiklere başlamıştır. Dr. dönüşte Alpulluya da uğrayacaktır. Efes'i frezen "'*} ahlar l/mırc İngiliz bandıralı bîr vapurla 3S0 seyyah gelmiş ve İzmir eski eser. Icriyle müzeyi gördükten sonra busu. -ı bir trenle Selçuk'a giderek Efes harabelerini gezmişlerdir. 14 bin tonluk vapurda her türlü konfor vardır. Yabanî domuz mücadelesi Tarım bakanlığının göndermiş oldu. ju av tüfekleriyle köylerde yabani do. muz öldürmek üzere sürek avları yapıl, maktadır. Şubatın onbeşindenberi İz. mir vilâyeti köylerinde 2405 yabani domuz öldürülmüştür. Bunun ay »onuna kadar 4000 i bulacağı umulmaktadır. Trakyada ekin vazi\«ti Edirne vilayetinde ve Trakyanın diğer yerlerinde «kin vaziyeti çok i-yidîr. Son haftalarda havanın yağışlı geçmesi mahsullerin çabuk kuvvel-Ienmeşine yaramaktadır. duvarların temel hattmın düz olmayıp muhaddep oluşu dikkati çeken muayyen bir kuvvet tesiri vermektedir. Siguratın kutlu yeri tepededir. Oraya çıkaran merdiven şimal tarafındadır [51- H. R. Tankut (Arkası var) Dünkü spor hareketleri Memleketli! her tarafında m tik spor müsabakaları oklu Dün Ankara mınlakası lİk maçlarının ikinci devre oyunları iki alanda birden başladı. Muhafız Gücü alanında: Geçen yıllarda Ankaramn biricik spor yeri olan Muhafız Gücü alanı, Ankara Gücü sahası yapıldıktan sonra, yalnız Gücün ekzersîzlerine mahsus bir yer olmuştu. Uzun yıllar Ankara sporuna birçok hizmetlerde bulunan Muhafız Gücünün değerli başkanı yarbay İsmail Hakkı bu eski spoi" alanını, mükemmel bir bale getirerek gençliğin çalışması için açmıştır öğrendiğimize göre. Muhafız Gücü, 1 hazirana rastlayan kuruluş r "'nün yıldönümünde, bir yabancı futbol takımı getirerek alanın açılma törenini yapacaktır. Dün bu alanda, Ankara Gücü • Çankaya genç takımları 0-0, Gençler birliği - Çankaya ikinci Ulumları 1-1 berabere kaldılar. Kırıkkale'iler gelmediklerinden Muhafız Gücü birinci takımı hükmen kazanmış sayıldı. A ralarma nizamsız oyuncular kansan Güvençsporla Ankara Gücünün bu maçı ekzersîz mahiyetini aldı ve Güç maçı 0-2 kazandı. Ankara Gücü alanında: Genç takımlar arasındaki maçlarda, Altınordu • Güvençsporu 1-3-, i-kinci takımlar macında, gene Altm-ordu Demirsporu 2-4 yendi. Hakem Nurinin idaresinde oy -nanan, Demirspor - Altmordu birinci takımlar maçım, 1-10 gibi büyük bir farkla, Altınordu kazandı Demirspor bu hîe tek eofünü penaltıdan yaptı. • ıiımın mühim oyunu, Car»fc" Gençler B:rliği arasında idi. Oyunu Beykozlu Burhan idare etti. Eğer polisin el koyduğu ufak hâdise olmasaydı, dün güzel bir maç seyrettiğimize memnun olarak alandan ayrılacaktık. Aslında ehemryet verilmeğe değmezse de futbol alanlarına vakış- mayan bu vaka, oraya selenlere bir üzüntü verdi. Birinci devreyi Çankaya 0-1 kazanarak bıiırdı İkinci devrede 18 inci dakikada Gençler önce- beraberliği elde ettiler. Sonra da çajibîyet grlü-nü attılar. Çankayanın küçük Ömer i. Gençler kalesine arka arkeya olan korner vuruşları sırasında karışıklıktan faydalanarak tekrar bcrabeı İği temin etti. Oyunun son on beş dakikasında Gençler Birliği üçüncü ve sonuncu golü yaparak maçı 2-3 kazandı. İstanbul Maçları İstanbul, 22 (A.A.) — Bugün yapılan lik maçları şu neticeleri vermiştir: Fener sttulındıı; Vefa - Beykoz maçı birinci d. ı -e-de 3-1 Vefa lehine bitmi; olmakla beraber, Beykozlutarm ikinci devredeki sıkı oyunları neticesinde 3-3 berabere nihayetlenmişiir. İkinci Fenerbahçe -Eyüb oyununu, san lacivertliler kim bir oyundan sonra birinci devre 3-0 olarak 5-0 kazandılar. Taksim ntıiflmılu: Galatasaray - TopUapı m?çı 3-1 Galatasaray m galibiyetiyle neticelendi. Topkapnun bundan once F«-r -r-bahçeye karşı da 1-0 gibi çok ır.'.zel bir netice aldığı bu vesile İle tekrar olunbailir. Bu maçtan satıra oynanın Güneş - Istaııbu'.-uor r- '"buta 1-0 Güne»İn ™«libiveiiyiı ¦Şere-f ,«f'i'/»**'" Süleymaııiye 3-0 HİUI- yendikten sonra, Beşiktasla Anadolu karşılaştılar. Anadolulular knvv-lli D- -:!: ? takımına karşı ezilmeden hattâ muvaffakiyetle nvnıyarak de gol allılar ve m«r. 4-2 gi-Si iyi bir netice ile ve fakat m a f I û h olarak bi'irdileı liınılyocr-m' ı Yurd Partimiz tarafından köylümüzün okuma ihtiyacını karşılamak ve geniş halk yığınlarına inkılabımızı ve onun büyük devrimlerini tanıtmak gayesile çıkarılan on beş günlük Yurd gazetesinin 15 mart tarihli 57 inci sayısı çıkmıştır.Bu saymm duvar sayfasında Atatürkün Ankaraya dönüşü, bir köyde yapılmış olan Atatürk anıtı, Ankarada devlet mahallesi, Afyon - İsparta demiryoluna dair haberler, büyük kıtada resimler ve iri harflerle çok açık bir şekilde yazılmıştır. Bundan başka gazetenin diğer sayfalarında Kayseri bez ve Keçiburlu kükürt fabrikalarının çalışmalarına dair malûmat, yeni fındık nizamnamesi, sıtma savaşı ve Konya ovasının sulanması, hükümetin köylüden aldığı buğdaylar hakkında kısa ve Özlü haberlerle, hayvan bakımı, sebze bahçıvanlığı, ve diğer ziraî öğürler ve hııNerler vardır. Köylümüzü hem eğlendirmek ve hem de kültür seviyesini yükseltecek mahiyette olan bu gazetenin yayılması, kabil olduğu kadar fazla halk tarafından okunulmasını temin icm bütün bu işle alâkalı olan aydınlarımızın ellerinden geleni esirgememeleri bir yurd borcu olmuştur. gören bir vatandaşımızın anlatbMa-n, Milletler cemiyetinin ir yüzü, /*h-met Emin Yalman'ın baş yazısı: Av-rupanm normalleşmesine dofrrt, Memet vat?.nd^«la dertleşme. An'-a-raya 11 saatta «idebilece^iz, haftalık icmal. İstanbul ne diyor?, Amerika şehirlerinde yakın şark mahalleleri, Nurullah Atac'm yazış*: Bir mecmua, Mahmut Yesari ile mülakat, A İman v anın Avusturyayı ilhnk etmesi tehlikesi karşısında italyanlar harbi bitirmiye mecbur, karakterleri hesapla bulmanın bir usulü, kusursuz güzellik yer yüzünde yoktur, Mahmut Yesarinin romanı "Nar tanesi", Cahit Ucuk'un hikâyesi: "Paravan", Ali R'za: "Gurbette basıma gelenler", Beş ahbap çavuş, Kes-sel'in romanı "D-lu fişekler", hayat kırkından sonra başlar. Arif Cemil: "K?dın asker", spor. sinema, çocık, piyasa ve borsa sütunları ve di^er haberler, karikatürler. Kaynak Bir aydanberi neşredilmekte olan haftalık Kaynak gazetesinin 21 mart tarihli dördüncü sayısı elimizdedir. 16 büyük gazete sayfası üzerinde resimli olarak çıkan bu siyasal ve sosyal gazetenin son sayısmda haftanın en mühim haberlerinin en veciz bir tarzda hulâsalarından başka şu yazılar göze çarpmaktadır: Ziraat Bakanı Muhlis Erkmen'le bir mülakat. Ren'in askeri işgalini gözü ile Çıkışını bu sütunlarda bildirmiş olduğumuz bu genç fikir ve sanat mecmuasının ?. inci sayısı aynı intizam ve güzellikle çıkmıştır. Necib fazılın "Allahsız dünya" başlıklı bir yazısiyle baslryan bu sayıda Burhan Toprak: "Köşeden aynlırken", Su-ut Kemal Yetkin "Ağaç altında" François Mauriac'dan Burhan Toprak tarafından dilmize çevrilen "Roman" isimli tetkik'in devamı, Saba-haddin Rahmi Eyiboğlu "Bilmecelerin hakkında" Said Faik "Kalorifer ve bahar - devam edecek bir hikaye", aktüûlite ve tenkH sütunları, Necib Fazıl, Ahmed I lamdı ve Ahmed Muhib'in birer şiiri vardır. Erzurum kültür direktörlüğü Erzurum kültür direktörlüğüne Konya ilk tedrisat müfettişi Haindi tayin e. dilmittir. . ULUS 2 1 MAKİ 1936 SALI | Son haberler üçüncül sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL. No. 52S2 ADİMİZ, ANDIMIZD'R ll.rwr.lr S kuitt* YENİ DEMIRYOLLARIMIZ AÇILIYOR Bugün Afyonda kurtuluş ve tayvare anıtlarile askerî mezar-lığın açılış törenlerine reislik edeeek «lan Başbakanımı?,, yarın da 4f yon - Karakuyu ve İsjnîr-ta~ Bozanönü demiryollarını iş-letmive açmak üzere dün «eee Aukaralan hareket etti Başbakanımızla beraber Bayındırlık ve Ekonomi bakanlarımız, C. H. P. Genel Sekreteri B. Peker de eritti. Yapılması bilen Afyon — Karakuyu ve Bozanönü — İsparta demiryollarımıj yarın Başbakan İnÖnü tarafından iş-letmiye açılacaktır. Başbakanımız, Bayındırlık ve Ekonomi bakanlarımızla C. H. P. Genel Sekreteri B. Receb Peker, mebuslarımız, bakanlıklar ileri gelenleri ve gazeteciler dün iki bususî trenle şehrimizden ayrılmışlardır. İnönü bugün Afyon'da kurtuluş ve tayyare anıtlarının ve modern mezarlığın açışını yapacaktır. Afyon - Karakuyu ve Bozanönü - İsparta batları da yarın açılacaktır. Başbakanımızın bulunduğu ikinci tren Afyon'un Anadolu İstasyonuna varınca Afyon belediye ve vilâyet heyetleri ve halk tarafından karşılana-'daki anıtların ¦enifüieTan «nnr*. aksam Afyon bele-«*•-*¦-.¦ bir ....., v«-r«*r«ktır. Yarın sabah Afyon'dan Karakuyu istasyonuna gidilecektir. Orada Af -yon vilâyeti, belediyesi ve halkevi BajbaJronımız memlekete yeni bir iş ve hayat kaynacı daha bulmak için neşe içinde yola çıkarken.. adına birer söylev verilecektir. Başbakanımızın da konuşması ihtimal İçindedir. Bundan soma İnönü kor -delâyı kesecek ve Afyon - Karakuyu hattı açılmış olacaktır. Karakuyu'da hazırlanan büfede bir müddet dinlenildikten sonra İB-partaya hareket edilecektir. İnönü -nün Keçiborlu kükürt fabrikasını gezmesi ihtimali olduğundan ikinci tren Keçiborlu istasyonunda yarım saat kadar kalacaktır. lsparta'daki tören programı da Karakuyununkine benzemektedir. Kİ HU H ŞLARDAN.. F. R. ATAY Bugün tanı beş sene oluyor ki türk çocuklarının ilk tahsillerini türk mekteblerinde yapmalarını kamınlaştırmıştık. Bu memleketi ileri gitmekten medrese ne kadar alıkoymuşsa, bilhassa bir kısım büyük şehir çocuklarını milliyet-sizleştiren, yabancı ilk - terbiye garbçılık savaşında o kadar zararlı olmuştur. İmparatorluğun son zamanlarında sayısı artan salon kuklalarının cemiyet üstüne saldığı inansızlık havası İle, medrese şarkçılarının devam ettirdiği gerilik havası arasında, millî uyanışı geciktirmek bakımından, büyük bir fark yoktu. Türk levan-tenler, garbcı milliyetperverlerin, halk karşısında, dava ve müda -faalarım ancak zayıflatmışlardır. Mütareke devrine dair işgal zabitlerinin hatıraları, ecnebi kucağında dilini ve şuurunu kaybeden bu sınıfın, türk milletinin faziletli ve asil bünyesi üzerinde nasıl korkunç bir yara olarak işlemekte ol-duö*ınu gösterir. Türk ı mci' n doğduğundan ilk terbiyesini bitirinciye kadar, yüzde yüz türk terbiyesi almalı idi. Buna cumuriyet muvaffak olmuş, yarı - sömürgeliğin baş vasfı ve kapitülasyonların en tehlikelisi olan ecnebi kültürü imtiyazına nihayet vermiştir. Bu münasee'tle, ilk terbiye me-seles:nin halledebildiğimiz kadarının dahi, rejimin en büyük şereflerinden biri olduğunu gösteren b:r küçük mukayese levhası can-landırmnk isteriz: Büyük harba ?"'er »ütün imparatorluktaki iCanekteblerin sayısı 3413 idi; oNıv*n çocukNrın yekûnu da (41 ?rt5 i kız. 181.334 ü erkek ol-mn»c ÜTere) 223,279 idi. lmpara -t-r!"ğun yalnız türk parçası üze-ri"d? er»|ran cumuriyetin bu se-nesind* rakamlar şöyle değişiyor: fSnmt 5. inci tayfada) Alman cevabı beklenirken Konsey toplantısı bugüne bırakıldı İNGİLTERE ALMANI \ MZ-DtNDE SON VAH TKMBlîCs DAHA YVPTİ Londra, 23 (A.A.) — Dört Lokarno devletinin tekliflerini görüşmek üzere bugün Sen Ceymis sarayında toplanacak olan milletler cemiyeti konseyi, bu toplantısını yarın Öğleden sonraya bırakmıştır. Konsey yann saat 16 da toplanack tır. Ilıılyf hosnıııl Londra, 23 (A.A.) — italya buyuk elçisi Grandi bugün öğleden sonra Sen Ceymis sarayında B. Madarıaga'yı ziyaret etmiştir. Büyük elçi, B Avenol'u da ziyaret ederek konseyin yarına talik edilmesinden dolayı hoşnudluğunu bildirmiştir . tngitterenin san bir teşjebbfiaü Berlin. 23 (A.A.) — İngiliz elçisi, Almanya'nın Londra muhtırasını kıbul etmesi için B. Fon Noyrat nezdİnde son bir teşebbüste daha bulunmuştur. ilmim detlet adanılan arasın,la fîiiriişmvlit Berlin, 23 (A.A.) — İngiliz elçisi Sir Fipps'ın. Lokarno tekliflerinin kabulü için B. Fon Noyrat'a yaptığı son müracaat üzerine. B. Hitler, Fon Noy. rat ve Von Ribbentrop uzun uzadıya crüşmüşlerdir Havas ajansının haber verdiğine göre, .'i1' r. Lckarno devletleri muhtırasının şimdiki şekliyle kabul edilemez olduğu hakkındaki görüşmede ısrar etmiş fakat henüz hiç bir karar verilmemiştir. (Sonu 5. inci sayfada) Kubilay ihtifali İnkılâb şehidinin hatırası on binlerce kişi tarafndan anıldı Menemen. 23 (A.A.) — lnkilab şe-hidlcri Kubilây ve arkadaşları için dJı on binlerce halkın iştirakiyle Menemende bÜyuk bir İhtifal yapıldı. Her yıl 22 ilk kânunda yapılan bu ihtifal, parti genel sekreterliğinin tensibiyle 22 marta bırakılmıştı. Hazırlanan program gereğince izmir'den \e Manisa'dan iki ö-zel tren kalkmıştı. İzmir'den hareket eden buyuk katarda oturacak tek bir yer olmadığı gibi ayrıca otomobiller ve otobüslerle gelen halk da binleri aşıyordu. İzmir esnaf ve işçi birlikleri de otobüslerle gelmişlerdir. Manisa'dan gelen ö/.el tren de dolu idi. Yer olmadığından bir çek kimseler ayakta durmak mecburiyetinde kaldığı gibi. trende yer alamıyan manİsalılar otomobiller ve o-t obüslerle Menemen'e gelmişlerdi. Ba-hkesirden de bir heyet Kubilây ihtifalinde bulunmak üzere tam vaktinde Me. nemen'e gelmiş buljnuyordu. Bundan ba-ka Menemen'e civar kaza ve nahiyelerden kalabalık halk kütleleri ve he. yetler gelmişlerdi. Menemen dün görü-lectk bir halde idi. Program gereğince C. H. P başkanı ve Yozgad mebusu Avni Doğan, müstahkem mevki konulanı - ur ni Kerameddin, İzmir, Manisa ve Menemen civar kazaların parti heyetleri de törende hazır bulunmak üzere Menemen'e gelmiş bulunuyorlardı. Kubilây hailesi bir facia ve bir yas olmak, tan Ç'kmış, inkilâb ve istiklâl hey -anlarını her yıl tazelemeğ vesile olan ulusal bir gün halini almıştır. Sücl muzika lstikîâl marşını çaldıktan sonra, ordunun genç subayı tarafından bir söylev verildi. Bundan sonra İzmir ve Manisa cumuriyet halk partisi ilyön kurul başkanı Avni Doğan, İzmir ve Manisa adı. • " .i S. inci sayfada) Fıkra Bayındırlık Bakanımız yeni bir demir yolu daha açılırken, bir talebenin sunduğu buketi alıyor Şehir şimdiden donanmış ve azız misafîriyle mutlu gününün büyük sevincine hazırlanmıştır. Başbakanımız ve yanındakiler ayın 26 sında gece yarısından sonra Ispar-tadan ayrılacaklar ve ertesi gün 21,30 da Ankarayı şereflcndireceklerdir. Havadisnlih haüîligi İstanbul'dan bir telci on: — Darada bazı gazetelerde büyük başlıkla muhtelit tedrisat sisteminin tadil olunacağını yazdılar. Doğru mu? İnkılâbın en nazik i-Jerlnden biri üzerinde hcrhan",i bir gazete tarafından, salahiyetli hiç kimseye sorulmakstztn, böyle hafif havadisç'Jik edileceğine rastl inanabiliriz? Bu: " — Doğru nsşsTT Sualini âdeta biz sormak istiyorduk. Bilirsiniz ki bazı şehirlerimizde mekteb kıtlığından dolayı çift tedris usulü vardır: Yani çocuklardan bir kısmı öğleden evvel, bir kısmı da öğleden sonra meh-tebte okur. Esasen en küçük yafta olan bu çocuklardan, meselâ kızların öğleden evvel, erkeklerin öğleden sonra, veya tersine, mektebe devam etmeleri iîe muhlel.t tedrisat sistemi arasında ne münasebet olabilir ? Yarın, meselâ, herhangi bir muallim veya heyet bir imlâ tadili münakaşa edecek olsa, ve bir muhabir meseleyi tetkik etmiyerek eski yazıya dönülmek ihtimalinden bahsetse, gazetelerimiz bu haberi yaymakta hiç ihtiyat göster-miyecekter midir? Muhtelit tedris meselesinin, ne kadar naz k bir inkılâb davası olduğunda t*-reddüd eden arkadaşlarımız var mıdır? Hattâ bunlar böyle bir havadis gelecek olsa, bunu hemen halka haber vermek mi, yoksn isyan mı etmek mevkimdedirler? Bazı şayialar vardır ki tehzib olunduktan sonra dahi zararlarını devam ettirirler. Bilhossı ba çeşid havad:tleri daha nht h'r kontrola tâbi tıtmakhğımız lâzımdır. "Ulus,, un Dil Yazılan Güneş-Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri II Ziguratlar ve Mısır Ehramları Ziguratların (I) Mısır Ehramlarına esas olduğu da muhakkaktır. Sulh konuşmaları ve tayyare bombardımanları BB. Avenol ve Madariaga harbin durması için teşebbüs yapacaklar - Finlandiya hastanesi haraboldı* Adisababa. 23 (A.A.) — Cicİga bu sabah tekrar bombardıman edilmiştir. Harrar, 23 (A.A.) — Royter ajansı bildiriyor: Dünkü Cicİga bombar- dımanında Finlandiya kızılhaç hastanesinin harab olduğu haber veril • mektedir. Hastanede yatanlardan birisi ölmüş, altısı yaralanmıştır. (Sonu 3. üncü sayfada) i* Çünkü yine VVooldey'in İddiasına göre [Doktor Foquet'in tavsif ettiği "hanedandan önceki" Mısır kav mi ile bu ziguratları yapanlar akraba idiler. Keza Ingilterede bulunan ve neolitik devre ait "uzun kubbeli mezar" lan yapmış olan kavim İle bunlar arasında "'uzaktan bile olsa" bir hısımlık muhakkak idi). Anadolu'da Ziguratlar Bizde de ziguratlar vardır. U!u ağaçlı tepelerin sivrisinde, güneşin ilk ışığını alan yalçın kayalara bizde de aynı isim verilir. Fa!:at biz onlara zigurat değil sakarat deriz. Bizim sakaratlarınız Sümerca olduğu gibi yapma değildir. Fakat tabiat yapısı olan bu sakarV.-larımz bütün tarh boynca. S i-merd-.ki taklitlerinin h**mevi ü gördü. (Güneş küllü) yapan Brakisefal ve Alp:n Türk uİJsNn onların çevresmd- yurt tutırak yaratılırın esası, e'îli öncülü o!-t güne-e onların sivrisine d "] e n \'\ m^m* yönelmek suretiyle tao'ı-lar. Ahreti olmıyan ve kara-*' ';-tan Nnmıyan ez-îî h^v-t d'^i-n:n felsefesini y*w»'nr r*ı*%. h^-- Sıvfayr ç*";rm"x - Habeşistan d a bulunan yabancı Kızılhaç heyetlerinden biri [1] "Zigurat" sözüne bava hitaplarda "sivurat" şe'.lir.J? r.: ;t-lan.naktadır. sayfa 2 ULUS 24 MART :IZİ SVJ Vrın - Siyasal Yapıcı Kemalizm Osmanlı İmparatorluğu ile Kemalist Türkiyenin karşılaştırılması ve bu iki politik varlık arasındaki kültürel, sosyal, finansal ve ekonomik (arklar üzerinde durarak birincinin aleyhine ve ikincinin lehine hükümler çıkarılması, bizde bir kaç entcl-Irktücl neslini bcsliyetck kadar zen-|,in bir iştir. Burada, başbakanımızı yeni başarıları millete sunmak üzere yola çıkaran vesileye, söyle bir bakımdan dokunalım: Yenİ demiryol parçalarının imparatorluk zamanında yapılmalarına imkân varını idi Bu parçaların ekonomik ve politik vasıfları ne olabilir kİ. bunları imparatorluğun yapamamasına mukabil. Kemalist Türkiye yapmaktadır? Osmanlı imparatorluğundan kalan demiryol mirası, şark memleketlerindeki şartlar bakımından az bir şey değildir. Yalnız, bunların hiç bilinde memleketin birliğine yardım et mek vasfı yoktur. Her hangi bir limandan her hangi bir zengin istihsal nııntakasına demiryolu yapmak, içerdeki ham meddeyi yahud ziraat maddesini limana indirdikten sonra buradan, iccriyr. mamul maddeleri sevketmek. ustalıklı imtiyaznameler-le en az mesuliyet ve en çok hakkı bir araya getirmek vc Avrupadaki hamillere bul bul kâr payı dağıtmak, işte. İmparatorluktan kalma demiryollarının hemen hepsinde, esas vasıflar, bunlardır. "Izimr Kasaba ve temdidi", "İzmir - Aydın" gibi klişeler altında saklanan demiryol imtiyazlarında, meselâ, memleketçi bîr vasıf yoktur. Aksine, bu imtiyazlarda. Ege bölgesinin ayn ayrı kollardan istismarı şartları mevcuttur. Nitekim, bu iki ayn bandıra taşıyan iki ayrı sermayeye ait iki demiryolu, he-' men bir insan ömrü kadar yan yana yaşadıkları halde, bir türlü birbirleri-le birlesememişlerdir. Nasıl İmparatorluk, şarka doğru tren yapmak hakkından mahrum edildi ise. bu İki şirket de. kendilerini. Türkiye topraklan üzerinde birleşmek külfetinden yata ve güzelliğe olan aşklarının heyecanını bu sakaratlara karşı dalgalandırdılar. Aşğaıda isimlerini ve yerlerini yazacağım sakaratlardan herhangi birisinin yakınına giderseniz bugün bile o eski güneş kültünün hâlâ yaşıyan izlerine tesadüf edersiniz. Benim gördüğüm ve tanıdığım sakaratlar üçtür: 1. — Karadeniz kıyılarında Ordu llbaylığımızın merkezine yakın bir tepe. 2. — Yesilırmak havzasında Erbaa kazasının Karayaka dağlarında bir tepe. 3. — Palu kazasında bir tepe. Sakarat avnı zamanda köy ve boğaz ismi de olur. Fakat hep*:n-de a-ıl olan evvela, yükseklik, sonra: sivri kayalık, daha sonra da: ağaçlı kayalıktır. Ordu'da ve Erbaa'da olanlar saksrat biçiminde söylendiği halde PjIu civarında olanı yerli şiveye uydurularak [2| sekeret telâffuz -dilir. B'z bu sakaratlar İle Sümerdeki zietrat ve Asur lehçesiyle ziggu-ra'ların (xl bir olduğunu ve avnı millet tarafından yapıldığını iddia ed;,"ruz. İd ''amı-M kazandıracak iki vasıtamız vardır. 1. — Cüneş . Dil l-or;si. 2. - Toponomi ITop^nvmie]. Amliz ve tetkik ilerledikçe b'i yer isimlerinin yardımı ile; Sü-n*rlilerin ana yurduna götüren ynlUrı keşfedecek ve onları adım Palu civarındaki sekeret kö-ı tarihi kıymet ve şerefi 6ü-nvastan heri iki kat olmuş-'ünkü Türk milletinin kur-w ATATÜRK'e de ordu kail''! etmek bahtiyarlığım rmı*f/r. Ad'Jnîsehr-r Simer sigurat-dı* sekeret biçiminde kay-. TprihilkrJd velosur. affetmişlcrdü. Bunların olsa olsa aynı kasada, kârları birleşmiştir. Yol ve demiryolunun, bir memleketin yüzünü bir damar ağı gibi kaplaması, her noktaya kan ve can götürmesi, demiryolunun, bir zamanlar ancak Avrupada malik olduğu vasıflardı. Avrııpndnn uzaklaşınca, aynı raylar derhal hortuma, limanlardaki garlar da emmebasma tulumbalara inkılâb eyliyerek. cihazın tamamı, kalp ile gövde arasında temiz kan taşıyacağına, gövdeden kan emmiye başlamıştır. Bir insan ömrü kadar yan yana yaşadıktan halde bubinle bir türlü bİtişemiyen ikî hattı, bu gün ancak Kemalist Türkiye birbirine bağlıya-biliyor. Daha once de. bu iki hattı satın almak mecburiyetinde kalıyor. Memleketin en bayındır bir semtinde, madde ve insan nakliyatının bu kadar ihtida! ve bu kadar sömürgeci bir şekilde yapılması, imparatorluğu harekete getiremezdi. Lau-sanne'dan beri kaç sene geçtiği halde, daha halâ imparatorluğun kötü mirasını tasfiye ile meşgulüz. Bu vasıfta demiryollar. her biri bir başka misyonun görüşüne gore telkin yapar mektepler, gollerden bir türlü su getîremiyen şirketler, tramvayı e-lektriği, gazı. telefonu işitilmemiş ücretlerle satan müesseseler, bize imparatorluğun şöyle gözle görülüp elle tutulacak gibi bıraktığı baş belâlarıdır. Fakat Kemalist Türkiye, bütün hareketlerinde, tasfiye ile beraber yeni inşayı da gave bilen bir rejimdir. Bakınız meselâ, bu seferki büyük törende, bir taraftan iki eski hat birbirile birleştiriliyor, bir taraftan da veni Antalya kolu acılıyor. Ve her işimiz, bizden böyle çifte karar, çifte enerji, çifte başarı istiyor. Kemalist Türkiye'nin biliyoruz ki, davanı kolay değildir Fakat bu-.ıı için de. bu dava. ''üTün Onas-ya üzerine ışığını y.tjntı bir devrin bizzat kendisidir. BURHAN BELGE adım izlemiş olacağız. Güneş - Dil teorisi; analize girmeden önce kelimenin hakikî manasını, gerçek morfolojisini incelemeği emreder. Onun içindir ki zigurat ismi ile bu kadar meşgul olduk. Analiz için gerekli malûmatı elde etmiş olduğumuzdan artık kelimenin lügat manalarını araştırmaya başlıyabiliriz. Zigurattn lûçaf manası Zigurat Akatçada tanrı dağı demektir. Gök dağı manası da veriyordu. V. Gordon Chide der ki: Dördüncü Erek (Erech) sülâlesi devrinde sitvayenler (Anou) tanrının ve atalarının inebilmesi için sun'i bir kule yapmayı düşündüler bu ziqqurat'ın ilk tipi idi [3] Edinburg Üniversitesinin bu arkeolog profesörü bu sözü ile bize zigıtratın Sümer gök tanrısı anu'-nun inebilmesi için yapıldığını anlatıyor. Gök tanrının ve onun atalarının inebileceği yer tabiîdir ki dağların sivrileri yani yeryüzünün göklere en yakın olan noktalarıdır. Gordon Child'in tercümesinde bu isim ziqqourat biçiminde kaydediyor. Ve (t) harfi okunmıya-cağına göre bizim imlâ ile zikku-ra olması lâzımgelir. Memleketimizde (t) siz olarak üç yerde daha sakarat vardır: 1. — Çoruh ve Sinop vilâyetlerinde birer sakara ile, 2 — Yine Sinobun Ayancık kazasında sakara . başı. Maksadımız Toponimi Güneş-D.l teorisi ve Toponymie yolİyle Sümerlilerin nerelerden geldiğini anlamak olduğuna göre önce bu kelimelerin tahlillerini yapıp her bakımdan birliklerini ispat etme-mizlâzımdır. Sümerlilerde bu zigurat adından aynı anlamı istiyorlardı. Fakat o zamanki morfolojik şeklini bile-miyoruz. Bu son şekli ile etimoloji) l.'orient prâhistoric/ue s, 141, HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: Ekmek narhı İstanbul, 23 — Ekmek narh komisyonu bugün toplanarak ikinci nevi ekmek fiatını on para indirmiştir. Denizyolları tarifesi İstanbul, 23 — Denizyollarının yeni tarifesinde fiatların bir mikdar artırılacağı yayıntısı dolaşmaktadır. B. Atıf geliyor İstanbul, 23 — Buğday yolsuzluğu tahkikatını yapmakta olan ziraat vekâleti müsteşarı B. Atıf işini bitirdi. Ankaraya dönüyor. Ziraat Bakanlığı neşriyat müdürlüğü Ankara Tohum İslah istasyonu müdürü B. Nihad Batrİ, geçenlerde acıklı ölümünü haber verdiğimiz Ce-vad Kıı iıı'drn münhal kalan. Ziraat Bakanlığı neşriyat işleri müdürlüğüne tayin edilmiştir. Muhtelit tedrisat kaldırılmıyor Orta mekteblerde muhtelit tedrisatın kaldırılacağına dair bazı gazeteler tarafından yapılan neşriyat ü-zerine, kültür bakanlığında yaptığımız tahkikat, bu neşriyatın ciddî hiç bir esasa dayanmadığını göstermış'ır. (A. A.) jil: analizini yaparsak şu neticeye varırız: (I) (2) (3) (4) (yj Zigurat İğ I iz \- ig r- mr at (1) ig a»- **isjf *- v»ı~-i- lik ifade eder. (2) İz :- En uzak sahayı gösteren ek olduğuna göre: Iğ - iz (iğiz) herhangi bir süje veya objeye taaallûk etmiyen ve sadece mühim bir yükseklik anlatan basit bir kelime olmak gerektir. Netekim Türkcenin Kâşgar lehçesinde bu kelime bugün [yüksek, mürtefi, ve öz B. T. L-] anlamları vermektedir. (3) İg — Ana kök anlamını temsil eden süje veya objedir. Bu suretle de ortaya bir- lğ f iz ; ig — iğirîg zîg kelimesi çıkmış oluyor. F. Delİtzsc'e göre Sümercede zig kelimesi gök demektir. Yine Sümercede boynuz manasına gelen bîr (si) kelimesi buluyoruz. Bunun etimolojik şekli şu olur: (iğ is f iğ) ki manası da oldrkca yüksek şey demektir. Türkçemizdeki sivri ve çivi kelimesi ile köktaştır. Netekim sivrinin etimolojik analizi de bize aynı neticeyi verir: iğ + U -f- ig = mğ = si île İğ + ît -f- ın — eiv biribirinin aynıdır. (4) ur Anlamın h?rhangi bir sahada karar kılmasını bildiren ektir. (İğ + IX + İg -f ar = zigur) mühim bir yüksekliğin bir obje veya süjede karar kılması demek olur. Kendisinde mühim bir yükseklik tekarrür etmiş olan bir obje denilince hatıra gelen ilk insan eseri tabiidir ki bu ziguratlardır. Kendisinde mühim bir yükseklik tekarrür etmiş olan manevî bir varlık ise Allah ve göktür. Ve zî-guratlarda gök, dağ ve Allah anlamlarının biribirine karışması bunun içindir. (5) at Yapıcılık, yaptırıcılık, yapılmış olmaklık bildiren bir ek olduğuna göre onunla bütün kelime: mühim bir yüksekliğin yani gök yüceliğinin bir obie üzerinde vukua gelmiş tekarrürü demek o-lur ki Süm-rce ve Akatçadaki mana da bundan başka denjldir. H. R. TANKUT (Arkası var) Kamutayın dünkü toplantısı Bir çok büdçelerde münakaleler ve mebusların tekaütlüğü hakkında bir kanun projesi kabul edildi Kamutay dün Nuri Conkerin reisliğinde toplanmıştır. 1935 yılı umumi muvazene kanu -nunun besinci maddesine bağlı "O"' cetvelinde yapılacak dcğiçiklİk ve jandarma umum kumandanlığı büdçesinde 20 bin, sıhhat ve içtimaî muavenet büdçesinde 3200; Maarif Vekâleti büdçesinde iki fasıl açıla -rak bu fasıllara 23 bin lira tahsisat konulması, millî müdafaa büdçesinde 62 bin liralık münakale yapılması hakkındaki projeler görüşülerek kabul edilmiştir. Bundan sonra 1 7 1 S sayılı Cumuriyet Merkez Bankası kanununun 92 inci maddesinin tefsiri hakkındaki hükümet talebi gorüsülmiye başlandı. Bu maddede "bankanın teşekkülüne ve muamelelerine müteallik bilumum muharrerat, akidler, hisse se-nedleri ve ilânlar damga resmi ile diğer her türlü resim ve harçlardan muaftır,, denildiğine gore banka, bu maddedeki hükme dayanarak evrak bankanın dışında hazırlansa bile damga resminden bağışık tutulacağı fikrinde bulunuyordu. I nı i - bakanlığı ise; bankacılık tşleiryle ilgili olmıyan evrakın bu maddeden faydalanmasına lüzum görmemekte, meselâ bankanın satın alacağı odun kömür için yapacağı bir anlaşmada damea pulu yapıştırılması fikrînde îdi. T.-f-lr r-l«-hî ı tr.dnd* ü$ ayrı mütalea ileri »ürrn Iklıaad, Maliye ve büdce encümenlerinin mazbatalarından Malîye Encümeni mazbatasının dıha açık ve vazıh olarak hazırlanması için encümene iadesi kabul edildi. Gene Cumuriyet Merkez Bankası kanununun "bankanın sermayesi, ih-tîayt akçesi, ve A sınıf hisselerine isa bet eden temettü her türlü vergi, resim ve harçlardan muaftır.,, Şeklinde olan 96 ıncı maddesinin tefsiri hakkındaki 1 1: n .ı görüşülmesine baş-lamldı. Ve büdce encümeninin "ka • nunlarda vergi muafiyetinin sarahaten ifadesi lâzım ve tabii bulunduğuna binaen 93 ıncı maddrdeki sermaye ta biri delaletiyle banka binalarının vergiden muafiyeti lîzımgcleccğine ve bu noktaların tefsîren haüinc de lüzum olmadığına ve banka binalarının vergiden muafîyeü iltizam edildiği takdirde meselenin ancak bir tesisle halli mümkün olacağı,, hakkındaki mazbatası okunarak kabul edildi. Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Umum Müdürlüğü 935 yılı büdçesinde 210.000 liralık münakcle yapılmasına dair knnun projesiyle. Tahlisiye Umum Müdürlüğü 935 yılı büdçesinde 1812 liralık münakale yapılmasına dair projelerle Surîye'd« türklerin.ve Türkiye'de Suriyelilerin malları hakkındaki anlatma müddetinin bir yıl daha aratılması hakkındaki projeler kabul edildi. Bundan sonra mebusların tekaüt* lükleri hakkmda büdce encümenince teklif edilen, askeri ve mülki te -kaüt kanununa ek kanun projesi görüşüldü. Kanunun 23 üncü maddesine ek -laamcai kabul edil™ fıkra «uttur: " A - Mesleki memuriyet olup mebusluğa seçilenlerden gerek mebua olmazdan evvel gerek mebusluğu lirasında tekaüt müddetini dolduranlara tahsis olunacak tekaüt maaşının hesabında 125 lira aslı" m»«fjrjj tutulur. Bunlardan mebus olmazdan evvel veya »»»bn«f«V»n « vr.M.t. • .»n sonra bulundukları memuriyet dolayısiyle istihkak kesbettikleri tekaüt maaşı mikdan bu haddi mütecaviz bulunanlara memuriyetleri maaşı ü -zerinden tekaüt maaşı tahsis olunur. B - Mesleki memuriyet olup tekaüt müddetini doldurmadan mebusluktan ayrılanlar tekrar memuriyete tayin olundukları takdirde haklarında 1683 sayılı kanunun 6 ıncı maddesi hükmü tatbik olunur ve memuriyete tayin olunmıyanların kendileri veya yetimleri haklarında hizmet müddetlerine göre 125 lira aslî maaş esas tutularak gene mezkûr kanunan hükümleri dairesinde muamele yapılır." Türk vc Sovyet dış bakanları aracımla Moskova andlaşmasının uzatılması dolayısiyle taati olunan telgraflar Mos'tova andlaşmasının imzasının on beşinci yıldönümü dolayısiyle d:ş bakanı vekili Şükrü Saraçoğlu ile sovyet d-ş işleri komiser muavini Kreslinski arasında şu telgraflar taati olunmuştur: B. Krestİnski Dış işler komiser muavini Moskova Moskova muahedesinin imzasının on beşinci yıldönümünü büyük dostumuz Karartan ve bütün sovyet heyeti azasiyle birlikte kutlamak için bu akşam toplanan devlet ve büyük müessesat mümessilleri size derin sempatilerini ve bozulmaz dostluklarını arzederler. Teşriki mesaimize yeni bir inkişaf devresi açmakta olan yeni tem-did protokolünün taati edildiği bu günde, bu türk - sovyet bayramma bütün iştirak edenlerin kalpleri, tercüman olmakla bahtiyar bulunduğum bir heyecan içinde büyük do*t memleket İçin çarpmaktadır. Şükrü Saraçoğlu Dış bakan vekili B. Şükrü Saraçoğlu dıs bakan vekili Ankara Telgrafınızdan derin bir surette mütehassıs olarak, Moskova muahedesinin, sarsılmaz türk - sovyet dost- luğunun esasmı kuran bu tarihî ve-sîkanin on beşinci yıldönümü münasebetiyle samimî teşekkürlerimin ve hararetli tebriklerimin kabulünü rica ederim. Manası yüksek olan bu günde dos'luk ve bitaraflık muahedesini yeniden on sene müddetle temdi d eden protokolün musaddak nüshalarım büyük dostumuz Apaydm ile taati etmiş olmakla çok bahtiyarım. İlk muahedemizin bu yıldönümünde, hayatî kudretini şimdiye kadar bir çok defalar işba t etmiş olan türk-sovyet dostluğunun münasebatımı-zm bütün sahalarında ink.şafa yardım ve her zaman olduğu -ribi umumî sulha hizmet etmek suretiyle ileride de mütezayit bir kuvvet bulacağı kanaatindeyim. Krestinski Orta tedrisat umı:m müdürü Istanbuldan döndü Kültür Bakanlığı orta 'edrisat ¦ -mum direktörü B. Avni | azar akşamı Istanbuldan dönmüştü '. B. Avnı dün İstanbul mekteblerin leki tetkiklerinin »onunu bakanlığa izah •«¦»istir. ULUS ON YEDİNCİ YIL. No. 5263 ADIMIZ. ANDIMIZD1R 25 /»ART 1936 ÇARŞAM0A \Son haberler üçüncü \ sayfamızdadır Hervenle • kın ismet inönü Afyon zafer anıtını önemli bir nutukla açtı «Yeni Türkiye doğduğu gündenberi milletlerin barışı için çalıştı. Dün kahramanca vuruştuğu milletlerle bugün yakın ve samimî dostlukları kurdu? "Eğer bu insanî ideallerimize rağmen bu geniş türk vatanı yeniden bir tehlikeye uğrarsa, türk kurtuluşu nun ilk günlerinde olduğu gibi vatan müdafaasını, kadın ve çocuk, bütün millete ait bir vazife olarak kabul edeceğiz.» Afyon, 24 (A.A.) — Anadolu ajan tının hususî muhabiri bildiriyor: Başbakan İsmet İnönü, yanlarında Bayındırlık bakanı B. Ali Çetinkaya, Ekonomi bakanı B. Celâl Bayar, Finans bakanı B. Fuad Ağralı. C. H. Partisi genel sekreteri B. Recep Peker, kamı. tay asbaşkanı B. Nuri Conker, Saylavlar. Devlet şûrası ve Sayışkur reisleri, yerli ve yabancı bütün basın delegeleri bulunduğu halde bugün saat 13.30 da hususî bir trenle Afyona gelmiştir. Saat 1230 da diğer bir trenle de bakanlıkla» ve diğer devlet kurumlan ileri gelenleri buraya varmış bulunuyorlardı. Başbakanımızı getiren tren istas, girerken istasyonda bulunmakta olan halkın ve mekteblilerin sürekli alkışla riyle karşılanmıştır. İsmet İnönü trenden inerken genç mektebliter tarafından kendilerine birçok buketler verilmiştri Başta muzika olmak üzere saygı resmi yapan askerî kıtaları, izcileri ve mekteb. lilcri teftiş ettikten sonra otomobille ımız şehre ı uzenn* İe birikmiş olan halkın " *¦¦?'«¦ lıMInım .lk.fUr. ve y»*, .eleri arasında arayı şerc/lf-ndirmiılcrdir . Uray ve valilik önünde kesif bir halk kalabalığı vardı. Başbakanımız, otomobilden indikten sonra yanlarında BB. Ali ÇetinKaya. Fuad Ağralı, Celâl Bayar, Recep Peker ve vali bulunduğu hal. de, meydanın dört yanını dolduran halkın ve mekteblilerin önünden geçerek selâmlanmış ve yaşa, varol sesleriyle karşılanmıştır. Uray binasında kısa bir dinlenmeden sonra Atatürk zafer anıtını bir söylevle açan ismet İnönü valilik ve kolordu bi. nal arını ziyaret eylemiş, şchidlikle asri mezarlığın açılışını yapmış ve yapılmak, ta olan hali gezmiştir. Başbetke YENİ YOLUK VE İMTLARIMIZ. F. R. A TAY Evveli gece Başbakan İsmet İnönü, yanında Ekonomi, Bayındırlık, Finans Bakanları, Cumuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri ve birçok davetlilerle Ankaradan hareket etti: Türk demiryollarının yeni uğraklarını ve Afyonkarahi-sarda tayyare ve zafer anıtlarını açacaktır. Umumi kalkınma ve müdafaa menfaatlerini ilgilendiren herhangi bir açış töreni, bizim için, zaferin tamamlanmakta olması demektir. Çünkü Atatürk ün hedefi muayyen hiç bir nokta ve müddeti, mjayyen hu bir zaman olmayan bir kurtuluş davası vardır k« o, durmaksızın, gev-şemeksizin, sarsılmaKsram devam e-decek, ve asla bitmeyecektir. Esk'« medeniyet enkazlarına bakınız: İşlerini bitirmiş olduklarını sandıklarından dolayı, boyunlarına eski şereflerinin mükâfatı olarak, altın, gümüş veya bakır, fakat bir »enerr takılmaktadır. Kemalizm, durmak, uyuşmak ve donmak bilmiyen bir ileri - hareket idealidir. İmdi hiç bir vakit, daha ileri gitmek ihtiyacından uzaklaşmayız. Afyonkarahisar zafer anıtının yüksek manâsı üstünde durmak iste neyiz. Avdınlık ie sıcağını henüz rv um uz üstünde hisseiiğimiz güneş, oranın yatan kayaları üstünden •; ii. B-Trada şunu işaret etmeliyiz ^S-nu 2. inci sayfada) Anadolu Ajansının h.ı zafer anttım açarken Afyon, 24 (A.A.) — muhabiri bildiriyor• ismet İnönü, Atatürk nutku söylemiştir : *— Azız vatandaşlar. Önünde toplandığımız anıt özel manalı yüksek bir belgedir. Bununla beraber büyük türk ulusunun bir lahza kendisini topttyarak düşünmesini dilerim. Karşınızdaki timsal, her hangi bir harbin zaferini ebediyete götürmekten daha yüksek ehemiyeti haizdir. Bu, bir askeri seferin neticesinden başka bir şey ifade eder. Bu, türk kurtuluşunun hakiki remzidir. Türk kurtuluşu büyük ulusumuz aleyhinde her hadttdtan koca bir dünyanın hücumuna karşı türk milleti ile ilgisini kaybetmiş ve harici müstevlilerle beraber olmuş bir idareye karşı, türk milletinin fikirlerini kalın dtvarlar içinde hapseden kurunuvusta zindanlarına karşı istiklâl sonucu ola rak tahakkuk etmiştir. Milletin asırlar süren İstırapları burada durmuş, haricî âlemin bitip tükenmez zulüm ve istilâları Kocatepeyi asarak Afyon ovasına indiğimiz gündenberi devrilip yıkılmıştır. Türklerin Afyon ovasına inmek hamleleri ergenekon efsanesi ni 20 inci asırda tahakkuk ettiren hakiki bir tezahürdür. Kııtrulıış, türk milhlinİn kendi eseridir. Vatandaşlar, kurtuluş, türk milletinin kendi eseridir. Türk milletinin kendi bağrından yetiştirdiği en büyük evlâdının etrafında yekpare olarak başar-dtğı bir varlık mücadelesidir. Türk milletinin istikbalce uğrıyacağı tehlikeler karşısında nasıl hareket etmesi gerektiğini öğreten bir tecrübe haznesidir. Dünyanın ufukları bulutludur. Dünyanın ufakları yeniden çok bulutlu olmuştur. Bu karanlıklar içinde hiç olmazsa bu nesil hayatı için barış ve iyi geçim ümidi çıkacak mı? Bunu yakın günlerde göreceğiz. Yeni Türkiye, doğduğu gündenberi milletlerin barışı için çalıştı. Dün kahramanca vuruştuğu milletlerle bugün yakın ve samimî dostluk lan kurdu. Bu örnek dünyanın diğer bölgelerinde çok gÖrülntiyor. Bugünkü arsıulusal kaygular bize hemen yakından temas etmez. Fakat insanlt^ın düşünü., ve geçim tarzına yakın zamanda yeni bir istika-hte4 bulunmazsa, insanlığın talİİ yaman olacaktır. Şimdi, türk milletinin iradesini bir daha söyle m eh için bu toplantıdan istifade etmek isterim. Milletler arasında emniyet, her millet için ve umumi sulh için müşterek ve amelî olmalıdır. Mümkün olduğu kadar geniş Ölçüde ve mümkün olduğu kadar geniş saha için barış ve güvenlik tedbirleri bulmağa çalışalım. Yoksa büyük bir sahayı yangına moruz bira-kıp bir kaç parça evi kurtarmağa çalışmak boş bif hülyadır. Büyük Başbuğun etrafında. Eğer bu insanı ideallerimize rağmen bu geniş türk vatanı yeniden bir tehlikeye uğrarsa, türk kurtuluşunun ilk günlerinde olduğu gibi vatan müdafaasını kmdm ve çocuk bütün millete aid bir vazife olarak kabul edeceğiz. Bütün millet başbuğ Atatürk'ün etrafında yekpare olarak onun emrinde ve onun zafer yolunda hareket edeceğiz. Edecek miyiz? Cevab veriniz. Bütün dünya çınlasın. Ben de size cevab vereyim. Yeni tehlikelere karşı da muhakkak muzaffer olacağız. Büyük bir milletin kendi kudretinden ve kendi fedakârlığından emin olması onun arsıulusal âlemde faydalı olması için feyizli bir kaynaktır. Türkler anıtın önünden türk milletinin müdafaası için bütün varlıklarını feda etmek aşkını yüreklerinde tazeleyerek geçeceklerdir.,. B. Molotof Mühim beyanatta I 1 * I ;u; "in.--: B. Molotof Moskova, 24 (A.A.) — Gazeteler, halk komiserleri konseyi reisi Molo • tof'un Lö Tan gazetesi direktörü B. Şostene ile yaptığı görüşmeyi yaz • maktadırlar. Bu aym 19 unda yapılan bu görüşmede, B. Şostene'nin bazı suallerine cevab veren Molotof, şunları söylemiştir: Ren in İşgalinin manası M — Ren bölgesinin askcrileştiriU mesi hiç şüphesiz, Almanya'nın şarkında bulunan memleketleri ve bil -hassa Sovyet Rusya'yı tehdid altında bulunduracaktır. Bunu anlamamak yanlış bir yola sapmak demektir. Alman kıtalarının Belçika ve Fran-(Sonu 3. üncü sayfada) Almanya, projeyi reddetti Almanya., yeni anlaşma tekliflerini otuz ünü İngUtereye bildirecek bir mart salı » Berlin, 24 (A.A.) — Almanya hükümetinin resmi tebliğidir: Büyük elçi B. Fon Ribbentrop l ı ayın 19 unda kendisine verilmiş olan Lokarno hükümetlerinin muhtırasına a-Şağıdaki muvakkat cevabı bu akşam İngiltere dıs. bakanı B. Antoni Eden'e vermiştir: 19 mart tarihinde İngiltere dış bakanı B. Eden Londrada bulunmakta o. lan büyük elçi B. Fon Ribbentrop'a Lokarno devletlerinin teklifleri proje muhteviyatından ilk dafa olarak bahsetmiş, ti. Bu teklifler yapıldıktan sonra Almanya hükümeti bunlar hakkındaki görüşlerini bildirmeğe çağırılmıştır. 1, — Almanya hükümeti, Lokarno andlaşmasının hukuki ve siyasi şartları farnsız - sovyet askerî andlaş -masının yapılması ile hazırlanmış ol- f Kİ KONSER B. Celât Esad'tn bu yazısını 5. inci sayfamızda okuyunuz duğuna kani olarak, kendi tarafın -dan da tam egemenliğini bütün Almanya toprağı üzerinde yeniden kutnuya karar vermiştir. Alman asker -lerine alman arazisi içine girmek em-r.ri vermeI 1 Almanya hükümeti bv susî ve müstakil bir harekette bulunmak istememiş fak «t Almanyayı Av rupm sulhun* *eık ve makul bir tes -(Sonu 5. inci sayfada) "Ulus,, un Dil Yazılan Güneş - Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri III //. K. I İN KUT Zigurat*in başka bakımdan analizi Zigurat kelimesini tek ve basit bir kelime olarak kabul ettiğimiz takdirde analizi yukardaki gibi- İtalya Habeşistana sulhu zorla dikte etmek için vakit kazanmak istiyormuş Londra, 24 (A.A.) — MeVs Kronikl gazetesi yazıyor: 13 ler komitesinin bütün ardası, Italyanın Habeşistan ile görüşmeyi hiç olmazsa, üç hafta geri bırakmak istediğini pek iyi bilmektedir. İtalya bu müddet içinde Ha-beşistanı boğucu gazlar ve diğer vasıtalarla yoketmek ve ona kendi şartlarını cebren kabul ettirmek umudundadır. 13 ler reisi B. Madariaga dün telefonla B. Grandi'ye komite celsesi hakkında haber vermiştir. B. Madariaga'nın pek yakında B. Mu solini ile barışçıl bir anlaşma teminine çalışmak için Romaya gideceği sanılmaktadır. dir. [ 1 ] Fakat bîr de manasına ve en son imlâsına bakarak onu mürekkep olarak alırsak o zaman parçalamamız lâzımdır: (D (2) (S) Ziggurat — zig -f gur -f at (1) zig kelimesinin anlamını yukarda öğrendik gök demektir. Gök olduğu gibi yüksek ve sivri manalarına da geliyor. Yine Sü-mercedet bir "sig" şekli daha var-ki o da tersine olarak çukur ve dolu manasına gelmektedir. Bununla bir kelime ile iki zıt mana kasde-ditdiği devirler bulunduûunu da hatırlatmak isterim. (2) gur kelimesine gelince: o-nun da manası; tesis etmek yerleştirmek demektir. Yine Sümf.r- - Sayfayı çei'ıV.V»** - [/] "Ulus" un *4 - J - '~6 çıkan sayısına bakınız. SAYFA 2 ULl'S 23 MART 1S33 CAZ b. MUSOLİNİNİN NUTKU "Ferdlerin, millete en ağır fedakârlıklar yükleyen bir hâdiseden faydalanarak zengin olmalarının önü- F ne geçilecektir." «I B. Muaoİİnfnİn dün Kapital'tla serdiği uzun bir nutkun İlk kum »on ıı n u koyu yor u z: Duçe ekonominin muhtelif kısımlarını tahlil ederek demiştir ki: 7int.ıt, tiran t, kredi te endüstri " — Ziraat kayde değer değişik -likler göstermemekte ve hususî ma -niyette olmakla beraber, vasatı verimi gittikçe daha ziyade arttırabilmek İçin, hükümetin disiplin ve yardımı altında bulunmaktadır. Ticaret, ferdin veya grup ve yahud da kooperatiflerin faaliyetlerine bira. kılmıştır. Kredi sahasına gelince, bu saha son tedbirlerle doğrudna doğruya devletin kiyasetli kontrolü altına alınmıştır. Sermayesi hisse senedlerine ayrılmış olan büyük endüstriye gelince, bu endüstri ana endüstri ismi veri -len büyük ünitelerden müteşekkil o -lacak »e devlet çerçevesi içinde hu -susi bir mahiyeti bulunacaktır. Endüstride hükümet eli Endüstıryel kalkınma enstitüsü -nün şimdiden mühim iştirak hissesi -ne malik bulunması, bu plânın başarılmasını kolaylaştırmaktadır. Devletin i*e karışması bazı endüstri şube -terinde doğrudan doğruya idare seklinde, bazılarında dolayısiyle idare şeklinde ve başka bazılarında da kontrol şeklindedir. Keza devlet ile sermayenin muhtelif idareleri de mümkün olacaktır. Faşist devlet re -jiminde, bu endüstri gruplarının, esasen 1930 • 31 denberi fîlen kaybetmiş oldukları hususi mahiyette müesse -se çehresini art-k tamamen bir tarafa atmaları mantıkî bir şeydir. Bu en • düstri, harb gaveleri dolayısiyle olan mahiyet, geni-lik ve ehemiyetleri bakımından hususi ekonomiden çıkarak devirt ekonomisine girmektedirler. Bu endüstri istıhsalâtınm bir tek alı -cısı vardır ki, o da devlettir Ve bo endüstrinin ulusun hemen hemen münhasıran silâhlı kuvvetleri irin çalışmaları gerekecek olan devreye doğru yürüvoruz. Bu düşüncelere hâkim olan manevi bir sebeb de vardır kî. o da, fertlerin veya şirketlerin millete en a$ır fedakârlıklar vükli-yea bir hâdiseden faydalanarak zengin olmalarının önüne geçilmesidir. Ekonomimizin bu mühim sahasındaki bo geniş esas acele edilmeksizin, sükûnetle fakat azimle yapılacaktır. Kor partisyonlar asambleni Fa»ı*tlık. milletin ekonomisini tanıtarak devlet inhisarı şekline sokmayı asla düsünmıyor. Ekonomi korpo-rasiyonlar tarafından disiplin altında tutulmakta ve devlet tarafından da İtalya Başbakanının nutkundan kor partisyonlar milh millisinde un ılıin koymuştuk. Bugün ancak milli müdafaa yani vatanın varlığı ve güvenliği sahalarında idare edilmekledir. Bu ekonomide işçinin tıpkı müessesenin sermayedarı veya ttknik idarecisi derecesinde hakları vc vazifeleri vardır Mili. tın rejime buğlıltjit Musolini. bütün italyanların reji. me sarsılmaz bir surette bağlı olduklarını kaydettikten ve bugünkü parla mento yerine pek yakmda ve fakat Afrika harbinin kazanılmış neticesi ve Avrupa siyasası hâdiselerinin halledilmesine mütevakkıf kalmak şar -tiyle bir korporasyonlar asamblesi konulacağını haber vermiş ve sözlerini şöyle bitirmiştir: " — İtalyan milleti, silâhları ve savaşçılarının yüksek düşünceleri sayesinde, hayat şartlarına ve zamanın değişmelerine daima daha ziyade uydurulan siyasi ve sosyal vasıtalariyle kendi sınırları içinde emin ve dün -yanın bütün milletlerinin başmda, her gün daha fazla artan bir kudrrt yolunda bulunuyor. Milletler cemiyetinin yaptığı muhasara seciyemizin kuvvetin! ve ruhlarımızın birliğini is-bat etmiştir. İtalyan mîlleti, Afrika -daki fedakârlığıyle medeniyete, dünya sulhuna ve bîzim hareketimize mani olmaya çalışmak suretiyle akıllara hayret verecek tarihi bîr hataya düşen karmlan tok eski sömürge devletlerine de himmet etmektedir. İtalya, Afrikada topraklar almıştır. Fakat aynı zamanda bunu, binler-ce senedir bir takım k»na susamış reislerin elinde bulunan h*lkı kurtarmak için de yapmıştır. İtalyan milletinin hayati hamlesini, insanlığa sulhtan ziyade daima artan bir harb tehlikesi getirmekte olan bir paktm ağlarîyle asla durdurulamam ıştır. Arkamızda otuz asırlık bir tarih vardır, hem de ne tarih.... bİribirini ko-valıyan ve en yüksek özverilik olan kan fedakârlığı kabilivetini artıran nesillerin coşkun azmi bizim imanı -mızı beslemiyc ve gelece^n yolunu bize açmaya yeter bir unsurdur.,. Bugünkü konferans Bugün saat 17,30 da İlk okul Öj -retmenteri için Tarih, Coğrafya Fakül tesi Antropoloji Profesörü Şevket A-ziı tarafından (İnsan dimağının kaynakları ve tekâmülü) mevzuunda projeksiyonlu bir konferans verile -cektİr .Konferans serbest olup her -kes gelebilir. HABERLER İSİANBUL ILLEEONLARI: Bir İspanyol profesörü geliyor İstanbul. 24 — İspanyanın Soil-terda üniversitesi profesörlerinden ve tarih cemiyeti azasından Profesör Efganislav bir konferans vermek üzere bugünlerde Istan-bula gelecektir. Konferansın mevzun (İspanya, Şark ve Gaıb) dır. Konferans fransız tiyatrosunda verilecektir. Prost'un çalışmalarını kolaylaştırmak için İstanbul, 24 — Prost'un çalışmalarını kolaylaştırmak için belediyede bir imar komisyonu çalışacaktır. Milletler arası avedar birliği genel sekreteri İstanbul, 24 - Milletler arası avcılar birliği genel sekreteri Kont Adiks Paristen geldi, yakında Ankaraya gidecektir. İstanbul sanayi birliği İstanbul, 24 — Istanbuldaki sanayi birliğinin çalışmalarına tedricen nihayet verilerek sanayicilerimizin ihtiyaçlarının doğrudan doğruya ticaret ve sanayi o-dası kadrosu içinde vücude getirilecek bir kurum tarafından temin edilmesi hakkında teklifler yapılmaktadır. Bu mesele ticaret ve sanayi odasının ilk toplantısında tetkik edilecek, muvafık görüldüğü takdirde birlik feshedilecektir. Yaş sebze ve meyva ihracatı İstanbul, 24 — Yaş sebze, kuru meyva ve yumurta ihracı için şark demiryolları idaresi Bulgaristan, Macaristan, Yugoslavya, Avusturya, Çekoslovakya. Almanya ile bir anlaşma yaptı. Karşılıklı nakliyatta doğru bir vagon tahsisi ve yüzde 30 - 40 nisbetinde tenzilât yapılması hakkında bir karar verilmiştir. Tarife 16 nisanda tesbit edilecek ve ihracat mefsimine yetiştirilecektir. Ölçü ve ayar yolsuzluğu tahkikatı İstanbul, 24 — Ekonomi bakanlığı müfettişi bu akşam Ankaraya hareket etti. Olcu yolsuzluğu hakkında hazırladığı raporunu bakanlığa verecektir. Lise mezunlarının askerliği Memurlar kanununun bir maddesini değiştiren bir proje hazırlandı Hükümet memurlar kanununun 7 inci maddesine bir fıkra eklenmesi hakkında Kamutaya bir kanun teklifinde bulunmuştur. Hükümet projenin hazırlanması sebeblerini "Esbabı mucibe" lâyihasında şöyle izah etmektedir: "Lİse mezunu olanların kısa bir müddet içinde asaletleri tasdik e-dilmekte ve bilâhare kısa hizmetle-askere alındıkları zamanda kendileri askerden dönünciye kadar yerleri boş kalmakta ve devlet işleri aksamaktadır. Bu aksaklığı gidermek için bir kimsenin on sekiz yaşında liseyi bitireceği ve 21 yaşında askere alınacağı düşünülerek liseyi bitirdikleri tarihle askere çağırılabİlecekleri tarih arasındaki zamanın namzedlik devresi olarak geçirilmek suretiyle askere gittiklerinde yerlerine diğerlerinin tayini imkânı elde edilecektir." Teklif edilen fıkra sudur: "Hizmeti filiyei askeriyesini yapmadan memuriyete alman lise ve bu derecedeki mektep mezunları için bu maddede yazılı namzedlik müddeti üç senedir." Iş Bankası umumî heyeti toplanıyor İş Bankası umumî heyeti, yar m öğleden sonra, banka merkezinde toplanacaktır. ücsiıkçiiık kanunu projeli üzerinde çalışmalar Ekonomi bakanlığında kurulan bir komisyon hazırlanmakta olan balıkçılık kanunu projesi üzerinde çalışmaktadır. Bu yeni kanun projesi, müstahsil ve ihracatçılar için çok faydalı hükümler taşıyacaktır. Hüseyin Hüsnünün katili suçunu itiraf etti İstanbul, 24 — Galata posta-hanesi veznedarını öldürenlerden Abtullâh bugün mahkemede suçunu itiraf etti. Ve kızını kendisine vermediği irn Hüseyin Hüsnü-yü tabanca ile tehdid ettiği sırada kazaen patlıyan tabancasından çıkan kurşunun Hüseyin Hüsnünün ölümüne sebeb olduğunu söyledi. Emniyet le^küâb Kanunda bazı değişiklikler Polis teşkilât kanununa bağlı kadro cetvelinde değişiklik ynpı'ması hakkındaki projeyi hükümet Kamu. taya vermiştir. Projenin mucıb sebeb-lerİne göre: Milli emniyet idlerinin daha Önemli bir surette görülmesi ve bu teşkİlâ -tın muktedir unsurlarla takviyesi ve hizmet işlerinde liyakat gösteren ve İhtisas kazanan kıdemli memurların refahlarının teminine imkân verilebilmesi için emniyet müfettişleri kadrosu değiştirilmekte ve maaşlara bir mikdar zam yapılmaktadır „ B. Faik Kurdoğlu geliyor Avrupada bulunan Ekonomi bakanlığı yÖnetgeri B. Faik Kurdoğlu-nun bu hafta sonuna kadar Ankaraya gelmesi beklenmektedir. Itaşbrıke YENİ YOLLAR VE ANITI ARIMIZ. t Başı I. inci şayiada) ki Kemalizmın yüksek faziletlerüv den biri, herhangi bir zafer anıtında, biç bir milleti düşman kasdet-meksizin. yalnız kendi kurtuluşumuzu kutlamaktır. Bİr milletin daima hakikî ve affetmez düşmanı kendi zaddır. Bir milletin talii-ni kendi kuvvet ve kabiliyet hali'n den başka yerde aramak gaflet olur. Biz maddi manevî teşkilâtlandığımızda hiç bir taarruz kasdet-mediğimiz gibi, zafer şenliklerimizde, kendımı/ııı. kendi la-ıımudaa. ve onların * . den kurtuluşumuzu bayrayoruz. Yaşamak için savaşmağa hakkımız vardı: Yasamak için çalışmağa hakkımız vardır. Düşman ve düşmanlık senelerini çocuklarımıza u-nutturmak isteriz. Son zaraanlarm tarih tecrübesi, bize, bunlann h a -kikat ve mukadder olmadığını ispat etmiştir. Fakat sükûn ve savdan başka kaygusu olmayan milletlerin etrafında, emperyalizm ihtiraslarının tehlike ve tehdidi süregelmekte olduğunu da cumuriyet va tandaşlarından saklamak günah o-lur. Bu tehlike ve tehdid nerededir? Hiçbir yerde veya her yerde î Taarruz iradesi ile müdafaa iradesi çarpışıyor: harb veya barış, bo çarprşzna-nın neticesine bağlıdır. Biz bütün eneklerimizi, dünyanın, bizim yurdumuz olan parçasında, barış idealinin tek dayancı olan millî kudretin inşasına hasrediyoruz. F. R ATAY cede bir (ur, uru, uri) kelimesi var ki manaları Deimele göre: toprak işlemek, temel atmak, depo, antrepo, karargâh, konak ve (urumu) biçimi ile de mabet, kule yapmak ve imar etmek manalarını verir. (Urgu) çepçevre bir yer ifade eder. (Uru) H. de Barenton'a göre şehir, kasaba, yer. temel, kaide, mezar demektir. Şu halde bu gur ile ilgisi kafi olmak gerektir. Çünkü: Gur —ug + ur olduğu gibi Ur — uğ -f- ur'dur. Ve her ikisi de yüksekliğin ve esasın tekar-rürü ve kuruluşu demektir. Türk-çemizdeki kurmak fiilindeki (kur) unsuru bunun anasıdır. (Gur) da öyledir. F. Lenorment eski Kaldee dilinde bir (Kur-sa) bulur ki tamamiy-le dağ manasınadır. Yine Sümer-cede (gur) dönmek, dolaşmak ve çevrilmek manalarına gelir. Aslın da (ağ at) olması zaruri bulunan at unsuruna gelince bunun e«aıen bir kök ve bir kelime olduğunu Allah, sah-p, yüksek ma-rV*n verdiğini biliyoruz. Şu halde: Zig yüksek, gök, dağ Gur ¦ yapı, dağ, makam At tanrı, sahip, yaratan olduğuna göre (zigurat) A Halın yüksek yapısı, yahut tanrı dağı ve mecazi manada olarak ta gök d demek olur. Sümerce ve Akatçada da manası da bu idi. *»» inıııloltutaki Sakarutlıırtn ıınıüizi Bizdeki sakarat has ismine gelince onu önce tek bir kelime olarak analiz edelim. Her iki kelimenin Güneş - Dİ1 teorisine göre etimolojik analizleri şunlardır: (t) (2) (3) (4) (S) Zigurat = iğ + iz + ig -I- ur -f- at Sakarat ağ i as i ak r ar + at Her iki kelime unsuru arasında anlamı değiştirecek her hangi bir fark yoktur. Vokal farkı dikkate alınacak bir şey olmadığı gibi ikinci elemandaki (. + s) ve (. + z) farkı da aynı saha içinde bir mesafe uzunluğu ve kısalığı göstermekten başka bir aykırılık anlatamaz. Esasen (s, s. c. ç, z) elemanları ana kök anlamını kendisinden uzaklara götürmek rolünü yapmak bakımından aynı kıymeti haiz unsurlardır. Sümer lehçesindeki zigurat insan eli ile yapılmış ulu bir eserin adıdır. Ve onu yapanlar verebildikleri yüksekliğe hayran kaldıkları için İrtifaının derecesini (. + z) ile ifade etmekte haklı idiler. Halbuki esasen yüce dağlar [2] arasında doğup büyümüş olan yayla Türkleri göklere direklik eden büyük dağlar yanmda ziguratlı tepeleri küçük gördükleri için onların yüksekliğini (. ¦ s) ile anlatmışlardır. Netekim çıkmak, çıkıntı, çıkın gibi az bir yükseklik ifade eden kelimelerde de(. f- ç) elemanı üstün tutulmuştur. Bütün bunlar Türk dilinin gövdeleşmek-teki lojik düzenini ve Türk jenisi-nin mahsulü olan Güneş - Dil teorisinin bu mükemmel dile olan sa-mini intibakını beliğ bir şekilde aı latan delillerdir. Böylece zigurat ile sakarat'ın aynı manada olduğunu ve aynı şeyi ifade ettiklerini anlamış bulu-nuvoruz. f^l Attay ve Tanrı dalları gibi Sakarat kelimesinin başka bakımdan analizi Ziguratta olduğu gibi sakarat-ta da kelimenin mürekkep olduğunu düşünmek yerinde bir mülâhaza olur. (7 zaman "sakarat" kelimesini "sak + ar + at" gibi üç parçaya ayırırız. Her üç kelimeyi de artık Sümer lehçesinde değil Türk lehçesinde mütalâa edeceğiz. Stık kelimesi Sak Kâşgariye göre dağ sağrısı demektir. Netekim etimolojik tahlili de bize o anlamı verir. Analizi şudur: (D (2) (3) Sak = ağ f- as H ak (1) aç ana köktür. Yükseklik ifade eder. (2) om oldukça uzak bir mesafeyi ve genişliği bildirir ektir. (3) ak ana kök anlamını temsil eden süje veya objeyi gösterir ektir Şu halde (ağ - as , ak) -(ağasak) sak: Mühİm irtifalı bir obje demek olur ki herhangi bir tayin ve tahsis yapılmadan ve gelişi güzel dağ sağrısı demektir. Üçüncü unsur olan (. - k) aynı zamanda kelime anlamının ifadesini yapan bir ek olduğuna göre (sak) oldukça mühim bir yükseklik ifadesi de olur. O zaman Türk-çemizdeki (yüksek) kelimesi ile olan birliği alana çıkar. Çünkü Türkçemizde yüksek kelimesinin ügsek ve üvsek biçimleri de vardır ve hâlâ yaşamaktadır. Etimolojik analizleri bizi gerçeğe erdirecektir: Sak mm ağ + as + ak Ügsek =» üğ + es 4- ek • Üvsek = üv f- es + ek Üç etimolojik seklin üçünün da aynı kıymette unsurlar arzettiğı-ni görüyoruz. Bu tek ve sak kelimelerinde aynı zamanda yüksek kaya manası da vardır. O zamanki analizinde ana kökün kuvvet ifade edeceği tabiîdir. H. R. TANKUT (Arkası var) ULUS Son haberler üçüncü sayfamızdadrs ON YEDİNCİ YIL. NO: 5264 ADÎMİZ. ANDIMIZDA lî «T*•¦rni" .» U.ı Yeni demiryolu hatlarımız dün törenle açıldı liaşbetke IFYON M İKİ '' İnsani ideallerimize rağmen bu geniş türk vatanı yeniden bir tehlikeye uğrarsa, türk kurtuluşunun ilk günlerinde olduğu gibi, vatan müdafaasını erkek, kadın ve çocuk bütün millete aid bir vazife telakki edeceğiz. Bütün millet Başbuğ Atatürk'ün etrafında yekpare olarak, onun emrinde ve onun zafer yolunda hareket edeceğiz. " İsmet İnönü, Afyon Karahisar Zafer anıtının karşısında son cümlesini bitirdikten sonra, bü -tün millete sordu: — Edecek miyiz? Cevab veri-niz t Bu sual Türkiyenin neresinden ve kim taraTından duyulmuşsa, gönülden kopan bir: — Evet! den sonra, daha derin bir coşkunlukla: "— Fakat bundan şüphe eden var mı" haykırışı ile cevablanmıştır. İsmet İnönü bunu biliyor ve bu cevabı almış olarak, sualinin hemen arkasından: — B*cn de size cevab vereyim, karşı da lacnŞız. fmknt Türkiye'de milyonların kalbi, -.. n I ıdenbrri, yalnız bu imanla çarpıyor. Bunu bizim bildiğimiz kadar, fırsat düştükçe, bütün dünyaya bildirmenin faydası, hele her tarafta tehlike çanlarının sesi geldiği şu anda. büyük bir manalı vardır. Barışçıların insanî davasını, harb çekin -genliği olarak tefsir edip, tehlike hissini sömürmek istiyenleri sağduyu ve sükûna davet etmek lüzumsuz bir emek sayılamaz. Harb âdeta, gündelik gazetelerin son dakika sütunlarında aranması tabiî olan bir havadis sırasına geci rildi. Fakat yeni bir harb, milletlerin öyle korkunç bir isyanı ile karşılaşacaktır ki hazırlıyanlar onun kanı içinde boğulacaktır. Türk milleti harb olmasını iste-miyenlerin safında ise. harb etmesini bilenlerin başındadır. Her tarafta barışçılık, sarsılmaz millî müdafaa iradesinden ve zafer imanından kuvvet aldığı zamandır ki tehlike derecesi sıfıra değ-m inmeye başlıyacaktır. F. R. ATAY ^^Jy^^svu' UlüikcUre l ^s^ssts^şşşfff^ffffknk muzaffer otac (Başbakanımızın nutkundan) " Burada ilerliyen, yapan ve her grün yeni eserler vücude getiren Türkiyenin ufak bir modelini canlandırmış bulunuyoruz Cumuriyet çocukları, Atatürk çocukları, yüreklerinde kuvvetli, bileklerinde kuvvetli, anlayışlarında kuvvetli ve daima ileri giden bir kudret kaynağıdır İsparta. 25 (A.A.) — Anadolu Ajansın-n hususi muhabiri bildiriyor: Geceyi hususî trenlerinde geçiren İsmet İnönü ile Bayındırlık. Ekonomi, Finans Bakanları ve öteki davetliler Afyon • Karakuyu hattını açmak için bu sabah saat 7,30 da Afyon'dan hareket ederek saat 13 de buraya gelmişlerdir. Başbakanımızın Karakuyu'ya kadar olan bu yolculukları, bütün yol boyu civardaki krza ve köyler halkının en içten gösterilerine en geniş bir Ölçüde imkân vermiş. Sandıklı. Ballık ve Kozanpınar istasyonlarında bu gösteriler en yüksek derecesini bulmuştur. Bilhassa Sandıklı istasyonunda bu kaza halkının İsmet İnönü'ne ve onun şahsında en büyüğümüz Atatürk'e ve bütün ulus büyükleri -ne karşı olan sevfji ve bağlılık teza -hürleri görülecek bir manzara İdi. İstasyonda kurulmuş olan takın üze- rinden büyüklerini konfeti ve serpantin yağmuru-n a tutan mini mini yavrulardan bağlıyarak, topladığı meııc'-şelerden yaptığı buketleri dağıtmak ve bu demetlerle en temiz duygularını sunmak istiyen ak saçlı ihtiyara kadar, bu yüksek gösterinin en güzel birer örneğini teşkil etmekte idi. Başbakanımızın her yerde biribi -rinden güzel bu kadar samimi dekorlar içinde geçen yolculuklarının ilk merhalesi olan Karakuyu'ya gelişlerinde, karşılanan manzara ise daha Dün yenİ nallarımızın açı? törenini yapa* ot herkes. geniş bir ölçütle, büUöl'bir memleket ölçüsünde geniş bir mekte idi. Filhakik^ lıyarak Akdeniz'e) yolun ilk mrrhrfej da başta izmir ı Antalya, ve - .'Vı.ıylaH. parti mu arzet -'on'dan baş-te olan bu Karakuyu -re Aydın, İsparta il ilan ve öte- Fransa Almanyanın mukabil tekliflerini reddetti Konuşmaların devamı müddetince fransız - belçika ingiliz tekliflerinin merî kalacağı sanılıyor. Londra. 25 (AA.) — B. Korben. Fransa'nın mukabil alman tekliflerini-görüşmemek kararını dün B. Edcn'e rcınscn tebliğ etmiştir . Haber verildîğîncgbre, B. Eden, ingiliz hükümetinin, kendisini, teknik askerî anlaşmalarla te.ıhhüd altına girmiş saydığı, fakat Almanya'ya tealljkj olan anlışmılar hükümlerinin daha ziyade, teklif mahiyetinde bjlundjğj yolunda cevab vermiştir. Paris. 25 f*A.A.) — B. Flanden, seçim turnesini yapmak üzere Yon vilâyetine gitmiştir. Dış bakanlığı ile daimi surette telefonla temasta bulunacak ve lu/jm olur olmaz Paris'e doneeeklir Öğleden sonra B. Flanden. B. Saro ile görüşmüş, iki de det adamı, Alman ya'nm Lckarno tekliflerini reddeden İs Bankası hissedarlar genel heyeti bugün toplanıyor Bugün genel heyette okunacak olan ve bankanın bir yıllık çalışma'arını anlat?n idare heyeti raporunun hülâsasını 6. inci sayfamızda bulacaksınız Fransız Dış Bakanı B. Flanden cevabı üzerine Fransa'nın alacağı vaziyeti aralarında konuşmuşlardır. B. Saro ve B Flanden fransız huku metinin ilk görüşünde İsrar etmesine karar vermişlerdir Bj görüş şad-ir: 1. — Lokarno teklifleri oldugj gibi Türkiye ve Boğazlar Londra. 25 (A.A.) — D. N. B. bildiriyor: Öğrenildiğine göre, Türkiye Dış İşleri Bakanı Doktor Tevlik Rüştü Aras, Milletler Cemiyeti konseyinin diğer azalarını. Lokarno devletlerinin teklifleri tatbike konduğu takdirde hükümetinin, boğazları tahkim hususundaki taleplerini muhafaza edeceğinden haberdar etmiştir. ktbulü veya reddi lâzım gelen bir bü- tün'dür. 2. — Lckarno plânı tatbik edilmedikçe, Fransa, Almanya ile görüşmelere başlamamak azmindedir. Fransız malı fillerinin düşünceleri Paris, 25 (A.A.) — Havas ajansının diplomatik muhabiri bildiriyor: Lckarno tekliflerine tamamen menfi bir karşılık olan alman cevabı fransız mahfillerinde hayret uyandırmamıştır. (Sonu 3. üncü sayfada) ki kurumlar delegelerinin burada, Ka-rakuyu'da birleşmiş olmaları, bu manzaranın anlattığı manayı açıkça gösterir. İsmet İnönü, işte bu kadar güzel ve manalı bir dekor içinde. Büyük Şefi ve Şefimiz Atatürkün c'âİıiyane idaresi altında başladığı ve başardığı büyük siyasanın, şimendifer siyasasının, bir başka parçasını, Afyon - Karakuyu hattını açtı. Başbakanımızın söyleri İsparta, 25 (A.A.) — Başbakan İsmet İnönü Bozanönü • İsparta şube hattını açarken şu söylevi vermiştir: "— Arkadaşlar; İsparta'nın sevindiği bugüne iştirak etmek için hep beraber burada bulunuyoruz. Ankara-dan ben ve arkadaşlarım çok sevdiğimiz İsparta'ya bugünü kutlamak i-çin geldik. Büyük Millet Meclisi muhterem reislerini ve muhterem azasını bu merasime iştirak etmek için bilhassa tavzif ettim. Arkadaşlar; etraftaki vilayetlerimizden hemen yedi sekiz vilayetin güzide heyetleri bugün aramızda İsparta muhitine şeref vermektedirler. Bütün bu alâka, iki gündenberi kutladığımız cumuriyet eserlerini bütün memleketin güzü önünde canlandırmak için güzel bir vesiledir. Arkadaşlar; eserler parça parça mütalaa edildiği zaman I eptinİn hususi kıymetleri vardır, fakat arkadaşım Kemal Ünal'ın söylediği gibi büyük manevi kıymetini, siyasi manasım göz önünde canlandırmak daha ziyade istifadelidir. Burada ilerliyen, yapan ve hergün yeni eserler vücuda getiren Türkiyenin ufak bir modelini canlandırmış olu uz Maden, fabrika, demiryolu.. Bu sahalarda cumuri-yetin hergün kazandığı zaferler için, iki fündenberi rıçtığımız yeni müesseseler sevinilecek, övünülecek eserlerdir. Bu eserler kadar bunlardan da (Sonu 5. incî sayfada) "Ulus,, un Dil Yazılan Güneş-Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri IV Türkçede kaya kelimesinin sakar kelimesiyle bir arada söylenmesi Sümer devrindenberi sürüp gelen bir çifte dillİÜk yadigârıdır. Sakar kaya Anadolunun her yerinde söylenen ve daima sivri ve yalçın kayalara verilen isimdir. A-rapçanın sahir kelimesi de bundandır. Yerini sevmiş ve bağdaşmış olan bu çok eski Türk kelimesi ile biraz daha meşgul olalım. Sak (ağ ; a» t ak) şekli ile oldukça yüksek ve kuvvetli bir obje veya oldukça bir yükseklik ve kuvvetlilik ifadesi idi. Bu kelime: (ağ : as + ak ağ) yani (saka) şekli ile büyük ve eski bir Türk ulusunun adını vermektedir, ilerde ondan da bahsedeceğiz. Bu sak [ 1 ] kelimesi sonuna bir (. -+ r) unsuru alarak (ağ - as ak ar) şekli ile Arapçada kaya manası vermiştir. Arapçada bu kelimenin cem'i suhur biçimindedir. Halbuki etimolojik şekilleri hem müfrette hem cem'ide biribi* rinin aynıdır. Etimolojik şekillerini altalta yazalım: Sahir ağ as • ah t ir Suhur i usy 4 uh ı ur Bu etimolojik tahlil ile hem müfret hem cem'i (Arapça kava)-nin Türkçe sak kelimesinden ure-(Sonu 2. inci sayfada) [1] İçel taraf nida (say) k.;ya massilîorinc verilen b'r îsİtndİT* "Besim Atalay". SAYFA ft ^AYFA 2 U L l1 S "Ulus,, un Dil Yazılan (Başı I. İnci tayfada) digini öğrenmiş oluyoruz. Araplar Mezopotamyanın düzlüğünden sonra birdenbire başlıyan kayalık yüksekliğe; hudut anlamına gelmek üzere [2] suğur derlerdi. Diyarbekir ve Urfa gibi Anadolu hu dudundaki valiliklerin o devir A-raplarına göre adı suğur beylikleri idi. Bu kelime bizim şimdi hudut karşıhîı olarak kullandığımrz sınır ve eski morfolojisine göre su (ng) ur kelimesinden başkası değildir, (ng) unsuru eski gramerimizde sağır kâf dediğimiz (ğ) -nin kendisidir. Eski Sümerliler de kendilerine sangir veya songıır derlerdi. Fars dilindeki senk (taş) keli meşinin bu saktan başkası olduğunu kimse iddia edemez. Osmanlı devri Türkçesindeki sekbanların taş atan sapancılar olması gibi. Netekim sekmek fiili de raş-tna tasa sıçramak demektir. Bütün bunlar bize sak kelimesinin yükseklik, dağ ve taş ile sımsıkıya i?K*i olduğunu gösterir. Maksadımız Sümerlilerin nereden geldiğini araştırmak olduğu İçin kelime tahlilinin bu şekilde inkişafından faydalanarak daha geniş bîr zemîn üzreinde etüdümüze devam edebiliriz. Sümercede sa gök demektir. Sak. sok, suk uçta olmak, önde olmak anlamlarına geliyor. Sak Sümerce - sağ sag Arapça -= saykal „ bb saika Türkçe = zağ = sağılmak = sağnak — çakmak „ — savmak „ =ş çav mak Bu yedi kelimenin ilk dört unsuru kıymet bakımından yekdiğerinin aynıdır. Çünkü: ikinci unsurlardaki s, ş, c. z konsonları ancak ayn» sahanın mütefavit mesafelerini gösteren ve fakat rol itibariyle aynı kategorinin malı olan konsonlardır. Keza üçüncü unsurdaki (y, v, k. g) farkı da bir mana ifade etmez. Onlar da kelime yapmak bakımından aynı kıymette morfemlerdir. Dördüncü unsura gelince: onlar mananın ifadesini yapan unsurlardır ki bazılarında eksiktir. Meselâ zağ, çav ve şav'da olduğu gibi. Eğer kelimelere bu anahze göre mana verirsek şu neticeye varırız: (1) dğ ana köktür. Işık ifade eder. (2) as old»kra geni* bir sınava v« uzaklığa işaret eden bir onurdur. (3) e"' ana köle »»î'^mını terrv »il --'-.n ob'e vya süjeyi g'isteren aynı zamanda tepe, sivrilik, baş ve şef manalarını verir |3]. H. de Barenton'a göre: Sümercede (sag, sa'g) baş, şef yine (sa'g) parlamak, (sakir) yücelmek yukarı çıkmak demektir. Böyle o-lunca Arapçada dal ve bacak manalarına gelen sak kelimesi bu cümleden dışarda kalamaz ve Türkçe sağnak, sağılmak gibi b;r yükseklik ve bir ışık anlatan kelimelerdeki (sag ile Süıııeıcedeki (sag, sa'g) arasında bir ayrılık olmamak gayet tabiîdir. Şu Türkçe, Arapça ve Sümerce kelimelerin akrabalığı tereddüt götürmez: Sümerce sağ parlamak Arapça saykal cila, par-lakhk Arapça saika yıldırım Türkçe zağ parlaklık (zağlı kurşun ve kılıç gibi. Türkçe sag - ılmak yıldı rım sağılmak Türkçe sağ . nak yağmur sağnağı Türkçe — fak - asssk = yıldı rım, çakmak, fikir hareketi, bir şeyi anlamak. Türkçe - şav - mak ilk güneş ışığının tepelere düşmesi Türkçe çav - mak savmak gibidir. Bu kelimelerin etimolojik analizini altalta getirirsek neş'etlerini öğrenmiş oluruz: (1) (2) (3) (4) (S) - ağ + as + ag f . -= ağ -I- as -f- ağ - ağ + as ay ağ f as +- ik -ağ +- az -+- ağ . + - - ağ r as r ag il + am — ağ. -r as r ağ 4- an mi ak ~ ağ -f- aç +- ak -f am - : ağ t aş -r av anı ağ r aç - a» - am (ağ as-, ağ) (ağasağ) sağ Geniş veya uzak bir sahada bir obje veya süjeye ışığın taallûku demektir ki bu mana ile ilkel hayatta günsşia ilk ışığmın üzerine düştüğü tepe veya kaya sivrileri hatıra gelmek tabii idi. Yukardan beri ışık, tas. kaya, tepe sivrilerinin bîr arada tetkikinden zigurat ve şimdiki telâffuzlariyle sakarat has isimlerindeki sak ve zıg ana kelimelerinde niçin daima kaya sivri ve ışık manalarına tesadüf ettiğimizi anlamış oluyoruz. (4) ağ - ¦ ifade rolünü yapan unsurdur. Diğeı kelimelerin her dört unsurunda aynı kıymeti ve rolü bulacağımız için ayrı ayrı manaaln-drrmağa lüzum kalmaz. Fazla un surların kelimeyi tamamlamağa ve isimJend:rroef;e yarıyan şeyler olduğunu biliyoruz. % R. TANKUT (Arkası var) ak - al aâ ak ak ak ak Bav Mükrimin. Selçuk ta- rihî. \3\ La langue primîtıve de la chaldec. François Lcnoment s. 307, 308 Şark demiryollarında ucuz tarife Bugünlerde Viyana da Balk mi demir-yoMırı idarcTcrî mı ne ılnml-'i mii-rekk 'p bü- kongre toplantı halindedir. Şark demiryolları tarife bürosu dîı-ktürü B Kohcnde bu içtimada bulunmaktadır. Bu kongrede, şark demiryolları o.ı-co 'r 10 tenzilâtı bile yapamıyacağını bildü :riken, yakılan konuşmalardan sonra umumi tarife üzerinde r\ 30 ve hattâ bazı maddelerde ' ı kn-ka yak t tenzilâtı kabul ettiği haber verilmekte dir. Edirnede 26 mart ihtifali Edirneliler, güzel Edirnenin yabancı illere düştüğünün yıl dönümü olan, bugün, halkevinde bü- toplantı yapacaklardır. Bunun için geniş bir program hazırlanmıştır. Bir tayin Üçüncü sınıf adliye müfetişliğine Adana adlî ihtisas mahkemesi raüd-dei umumisi Mustafa tayin edilmiştir. Kızılay Genel Merkezinden: Genel merkezimiz buçün saat on birde Yenişehir'deki binasında toplanaca .t Jan sayın azanın gel • inleri rica olunur Sigortacıların imtihanr İstanbul, 24 — IsUnbui'dalci si -"ortacılara? imtihanları yapılmakta -dır. Binicilik konkurları İstanbul, 24 — Sipahi ocağı 22 mayısta başlamak üzere binicilk konkurları hazırlamaktadır. HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: Üniversite rasathanesi İstanbul, 24 — Üniversite bahçesine yaptırılan rasathanenin bütün eksikleri tamamlandı. Zays fabrika -sının yaptığı müteharrik kubbe de getirilerek yerine kondu. Büyük hattıüstüva dürbünü ancak gelecek sene getirilip yerine konabilecektir. Rasathanede ayın zamanda mesahai arziyc enstitüsü de çalışacaktır. Pu enstitü için milletlerarası şöhretlerden Profesör Vaben getirilmiştir. Milletler arası avcılar birliğinin genel sekreteri geliyor İstanbul, 24 — Milletlerarası avcılar birliğinin genel sekreteri Kont Adiks bu aksam Ankara'ya hareket etti. Kont'un verdipi malûmata göre birlik 1930 da Paris'te kurulmuştur. Ve birlikte 65 memleketin delegeleri vardır. Birliğin idare ko«*eyi Atatürkün himayesindedir ve 33 cnmurreisi ve hü^'imdardan müvekkildir. Kont'un islâm d»r»;ne mensup ol -duğu ayrıca kayde değer. Sanayi birliği İstanbul, 24 — Sanayi birliğinin feshi hakkındaki temenni ve teşeb -büslerin Önüne geçmek için birlik faaliyetini tanzime karar vermiştir. Yakında birliğin umumi heyeti top-lancak ve yeni bir idare heyeti seçecektir. k VMIİTAYIN DÜNKÜ TOPLANTISI istanbul limanında İstanbul, 24 — İstanbul liman idaresi Ekonomi Bakanlığının istediği malûmatı toplamaya devam ediyor. Limanın müstakbel vaziyetine, rıhtım, antrepo, nakil, yükletme, boşaltma işlerine aid dîelder yarın akşam genel direktörlükte yapılacak bir toplantıda tekrar gözden geçiri -lecektir. Deniz yollarının çürük vapurları İstanbul, 24 — Denizyolları idaresinin vapurculuk şirketinden devr aldığı vapurlardan Millet, Sakarya, ve Dumlupmar vapurlarının tamir edilemiyecek kadar çürük oldukları anlaşılmıştır. îstinye havuzlarında tamir gören gemiler İstanbul, 24 —- Îstinye doklar şirketinin umumî heyetinin toolantısm-da veri*»n rapora g°re 935 senesi İçinde î-'.mye havuzlarına 123 64') tonilato hacminde 70 gemi girmiştir. Uyuşturucu maddeler inhisarı yeni direktörü İstanbul, 24 — Uyuşturucu maddeler inhisarı direktörü B. Ali Sami-nin yerine tayın edilen İş Bankası direktörlerinden B. Hamza Osman bugün inhisar idaresine gelmiş fakat henüz işe başlamamıştır. Bir genç kız tarasdan düşüp öldü İstanbul, 24 — Telefon şirketi direktörünün akrabasından Feyziye adında bir genç kız şirketin üstündeki tarasdan sokağa düşmüş ve beyni parcalanark ölmüştür. İstanbul barosunun toplantısı İstanbul. 24 — istanbul Barosu heyeti uroumiyesi salı günü saat 16 da İstanbul ağır ceza mahkemesi salonunda toplanacaktır. Hayvanlar vergisi cezalarından hususî idarelere hisse ayrılmıyacak Kamutay dün B. Tevfjk Fikret Si-layın reislisinde toplanmıştır. Hayvanlar vergisinden alınmakta olan iki ve dört kat cezalardan hususi idare için hisse ayrılıp ayrıl mıya-cağı hakkındaki tefsirin görüşülmesine başlandı. Dahiliye encümeni verdiği kararda: 1454 sayılı kanunda hayvanlar vergisinden vilayet ve belediyelere mezkûr kanunun 13 üncü maddesi hükmüne göre ayrılacak hisselerin verginin yalnız aslından ayrılacağına ve icabında artırılarak tahsil o-lunan vergilerden hisse tefrik olun-mıyacağına dair bir kayıd bulunmamasına ve 1S39 sayılı kanunun 19 uncu maddesine tevfikan kayıd harici bırakılmış veya ketmedilmiş hayvanlardan üç ve beş kat olarak alınan vergilerin bir kattan fazlasının ceza-en alındılı kabul edilse bile bu cezanın alelade hukuku âmme cezası mahiyetinde olmayıp verginin bazı vaziyetler karşısında artırılması muamelesinden ibaret olmasına ve çünkü a-i ır.., n bu cezanın hukuku âmme cezası gibi bîr takım âkibetler doğurmamasına binaen üç veya beş kat veya herhangi bir nisbet dahilinde artırılmak suretile tahsil olunan verginin tamamından hisse tefriki icab ettiği anlaşılmış ve meselede tefsire muhtaç bir cihet görülmemiş olduğunu" bildiriyordu. Maliye encümeni ise: "Dahiliye encümeni, 1454 sayılı kanunun 13 üncü maddesi mucibince hayvanlar vergisinden ayrılacak arın am (arında " d*;ıTi! alınması lazım^clrcrr,ı r sında bulunmakla ise de: 1 - 1454 sayılı kanunun 13 üncü maddesinde (Yukardaki matrah ve miktarlar üzerinden alınacak vergi) denilmek suretile alınacak kesri munzamların vergi matrahının asıl olan mİkdarına atfedilmekte olması, 2 - Misil zamlarından da kesri munzam alınacağına dair bir kaydi kanuni bulunmaması, 3 - Misil zamlarının fasıllara tefrik edilmiş olan hayvanlar vergisi kanununun ceza faslında gösterilmiş olması, 4 - Ceza faslında gösterilen misil zamlarının vergi olmayıp fili memnu için tayin edilmiş bir nevi ceza mahiyetinde olduğu, hayvanlar vergisi kanununun yirminci maddesinin ikinci fıkrasında ( def'ere kaydedilmiyen veya nakil yahud ifraz tezkeresi almaksızın kaza haricîne nakledilen i-kinci maddenin (D) fıkrasında zikri geçen damızlık hayvanlardan nevilerine göre bu kanun mucibince tarhe-dilecek vergi mikdarının yarısı ecza» en tahsil olunur) denmesi, 5 - Varidat büdcesinde her nevi vergiler île cezalar ayrı ayrı fasıllara konularak misil zamlarmm cezai nakiller faslına kaydedilmesi ve bu suretle yapılan hesabı katilerin Büyük Millet Melisince de tasdik edilmekte bu'unması, 6 - Tevhidi küsurat kanununun neşrinden evel dahi sayım vergisiyle diğer vergilere zammolunan misillerin munzam kesirlerin hesabına ka-nştırılmamakta olması, 7 - Kanun ile tahdid edilmiş olan misil zamlarının da kesri munzamını tâbi tutulması, fili memnuu irtikâb e-den mükellef hakkında kanunen muayyen olan ceza hudud ve mikdarının tevsi ve tezyidi mahiyetinde olup, bunun kavaidi eıasiyeye muhalif bulunması," Sebebleri dolayısiyle hayvanlar vergisi misil zamlarının kesri munzam hesabına ithal edilmemesi lâzım geleceği" ne karar veriyor ve büdce encümeni de aynı düşüncede bulunuyordu. Şükrü Yaşın (Çanakkale T ¦ r-Ştt v^r' .'"rl r\uı itf(.rrualuul da aynı yere aıd olmasının tabiî olduğuna zaten hususî idarelerin malî vaziyetlerinin ne şekilde olduğu bilindiğinden izah etmiyeceğini, bunları bu haktan mahrum etmek doğru olamı-yacağından dahilîye encümeninin mazbatasının kabul edilmesini îstedi. Malîye encümeni adına verilen cevapta, "tevhidi küsurat" kanununda misil zamları diye bîr kayıd olmadığı, ceza olarak alınan paraların ceza faslına girdiği, bu İtibarla maliye encümeninin mütaleasının doğru olduğu cevabı verildi. Ve maliye encümeninin mazbatası kabul edildi. Kamutay yarın toplanacaktır. Ankara vilâyet büdce si kabul edildi Vilayet umumî meclisi, dün 14 üncü toplantısını yaptı. Önce pazartesi günkü celsenin zaptı okunup kabul edildi. Geçen ceTsede büdce konuşulmuştu. Kabul edilen büdce rakamları şunlardır: Adi büdce varİJat yekûnu: 1.890.351 Adî büdce: Masraf yekûnu — 1.3-12.765 lira. Fevkalâde büdce: Varidat yekûnu — 547.586 lira, Masraf yekûnu — 347.5C6 lira. Adi büdce fasıllaar şu suretle dağıtılmıştır: Hususî idare masrafları: 294.853, Bayındırlık: 6S.575, Kültür: 545.400, Tarım: 13460, Baytar: 12.250, Stad-yom ve hipodrom: 72.290, Sağlık: 59882, Müşterek ve muhtelif masraflar: 277.942 Ura Fevkalâde büdce fasılları Hususi idare masrafları: 32.836, Vilayet yollar ve köprüleri: 472,098, Kültür: 12.000, Tarım: 30750. Umumi meclis bu büdce içinde mektep yapan köylere yardım tahsisatını kabul etmiştir. Bayındırlık direktörlüğünün vilayet makamı yoluyla verdiği üç yıllık şose ve köprüler programı da tasvib edilmiştir. Bu yıl yol vergisi 6 lira ve bedeni mükellefiyet 8 gün olarak tespit e-dilmiştir. Bedenî mükellefiyet için, eylül birden ikinci teşrin sonuna ve nisan birden mayıs sonuna kadar ikİ devre kabul olunmuştur. Dünkü toplantıda âdi ve fevkalâde büdce nizamnameleri okunup o-naylandıktan sonra, 1 haziranda baş-Iıyacak erazi tahririnde çatışacak â- zalar seçilmiştir. Bilindiği üzere tahrir heyetlerinde bir vali, bir belediye ve iki de meclisi umumînin seçeceği azalar bulunacaktır. Ankara vilayeti 67 mıntakaya taksîra olunmuştur. Bu mıntakalara üii arıl ve bir yedek olmak üzere üçer i. ' ayrılım» in*. Bundan sonra, eveîcc büdce encümenine göndeirlen isler hckkmda elliye yakın mazbata okunarak meclisin tasvibine arzcdildi vc iki celse devr-m eden toplantı geç vakit bitti. Umumi meclis bugün saat 17 dc bu devrenin son toplantısını yapıcaktır. Bu toplantıya vali B. Tandoğan reislik edecektir. II • ¦ Şüpheli bir şahı^ yakalandı Ankara'da şüpheli bir şahıs yakalanmıştır. Hüviyeti tetkik edilmekte olan bu adam açlık grevine başlamışsa da bir iki gün sonra mukave-net edemiyerek yeniden yemek yemeye başlamıştır. Çağrı Kamutay arzuhal encünvnî gün saat 14 de toplanacaktır. bu ON YEDİNCİ YIL. No. 5265 ULUS ADIMIZ, ANDIM1ZDIR 27 MAKİ 1936 CİMA | Son haberler üçüncü \ say hamızdadır llcrvcrılr 5 kuru»* NEREYE DOCRİ ? ismet İnönü, Türkiye Cumuriye-linİn barış ve güvenlik politikasından bahsederken demiştir ki: "Şimdi, türk milletinin iradesini bİr daha söylemek için bu toplantıdan istifade etmek isterim. Milletler arasında emniyet, her millet için ve umumî sulh için müşterek ve ameli olmalıdır. Mümkün olduğu kadar geniş ölçüde ve mümkün olduğu kadar geniş saha için barış ve güvenlik tedbirleri bulmağa çalışalım. Yoksa, büyük bir sahayı yangına maruz bırakıp bir kaç parça evi kurtarmağa çatışmak boş bir hülyadır.,. Her hangi bir devletin her hangi bîr taarruz politikası ve plânı olmadıkça, yani devletler kendi güvenlerini umumî güvenlikte aradıkça, ismet İnönü'nün söylediğinden gayri bîr sisteme bel bağlamalarında hiç bir mâna yoktur. Silâhlanma yarışı ve mîllî müdafaa kayşjusundan doğan bütün ciritler ve masraflar, hep tek tek milletlerin veya bir kaç devlettik bÖİçelerin, harb ve taarruz tehlikesi görmelerinden, bu tehlikeyi Önliyecek esaslı tedbîrler alınmadığını bilmelerinden ileri geliyor. Mösyö Musolİni'nin bir nutkunda söylediği doğrudur: Bütün bu geniş hazırlıklar, ancak bir harb içindir. Öyle bir zamanda bulunuyoruz ki, bir güvenlik esası bu-nmaz ve arsıulusal bir barış teski-l&llnnman, olmazsa, milletler olanca kudretleri ve hızlan ile millî müdafaa vasıtalarını artırmaktan gavri hiç bir şey düşünmiyeceklerdir. Bu hal milletler arasındaki bin cihetli bütün münasebetlere tesir edecek, Avrupa, ihtilâl ve harb tehdidi altında, karanlık bir mukadderle karşılaşacaktır. 1936 baharı, baharlarda beklenen bütün hislerin zıtları ile geliyor: Her tarafta heyecan, endişe, hiddet, hattâ ümitsizlik vardır. 1918 denberi sayısız memleketlerle inşasına çalışılan arsıulusal güvenlik yapısı, temellerinden sarsılmaktadır. Mes'ulü bulmak için, mesuliyeti tarif etmek lâzım geliyor. Şu ânda, bu tarif herkes için kendi menfaati bakımından yapılmaktadır. Ve herkes için mesul, karşısındakidİr. Fakat, eğer her kese bu mesuliyet takazası yerine, yüksek bir vazife hissi hâkim olursa, o zaman mesele kolaylaşacaktır: Münferit emniyetler ne kadar karışık, dolambaçlı ve tehlikeli yollarda aranıyorsa, müşterek emniyetin yolu o kadar basittir; tedbirleri o kadar sadedir. F. R. ATAY AÇILIŞ TÖRENİNDEN SONRA Başbakanımızın reisliği altındaki heyet dün gece şehrimize döndü Tesbit edemediğim dakikalar Yen! yapılmış olan Afyon „ Karakuyu vc Bozanönü - İsparta hatlariyle Af. yon'da Atatürk zafer anıtını açmak üze. re Başbakanımızın reisliği altında iki hususi trenle gitmiş olan heyet dün gece şehrimize dönmüştür. İlk tren saat 20,55 de, Başbakanımızla Ekonomi, Fi _ nans ve Bayındırlık Bakanlarını ve Ka - fakat etmiş bulunan orgeneral Cemil Cahid ve Mustafa ile vali ve öteki zetlar. Afyonda kendilerinden izin a-larak ayrılmıçlar ve tren saat 12 de Eskisehire hareket etmiştir. Eskişvhirılc: Başbakanımızın bindiği tren Sabun- disini karşılamaya gelenlere iltifat etmişler ve kıtaları teftiş ettikten sonra demİryollar idaresinin atölyesini gezmişlerdir. İsmet inönü, gelişlerinde olduğu gibi, halkın samimî te7a!ıür!eri arasında, saat 16 da Eskişchirtlcn ayrılmışlardır. Salda: Bozanönü - lspurt:ı hattında illi tren takın altından geverek İsparta istasyonuna girerken - Ortada: Başbakanımız İsmet İnönü Afyonkurahisarda. Zafer anıtının açılış töreninde Mktkunu verirken -Sağda: Eskişehir durağına giren huni:si tren* bir hr.ru filomuz tarafından karşd'i-nırken. öteki resimlerimiz 8 inci sayfadadır. m ıl -V reislerim tas.iy.in ikinci tren saat 21,30 da Ankara durağına gelmiştir. Başbakanımızla bakan: ar dtrıİı'j Ankarada bulunan bakan aı kadarları, mebuslar, hükümet ve C. H. P. eıkânı ve valiyle kalabalık bir halk tarafından karşılanmışlardır. C. H. P. Genel Sekreteri B. Receb Peker Eskişehir'de hus-isi trenden ine -rek Istanbula hareket etmiştir. Yolda: Başbakanımızla yanındaki bakanları ve diğer zatları taşımakta olan ve dün sabah Ispartadan hareket eden tren, saat 10.30 da Afyona varr.ıış, durakta Afyon halkı ile mektepliler, izciler ve askerî kıtalar tarafından telanı! anmış tır. Başbakan kendisini selamlayan kıtaları ve mekteplileri teftiş ettikten sonra, trenin Afyon istasyonunda yarım saat kadar duruşu esnasında ilbayla Öteki alâkalı memurlardan ilin maarif vaziyeti, ziraî hali etrafın, da malûmat almış, değerli tavsiye ve dileklerde bulunmuşlardır. Başbakanımıza İsparta ve Kara-kuyuya kadar olan yolculuklarına re- İş Bankasının hissedarlar genel heyeti dün toplandı Banka bu sene 726 bin liralık bir kâr temin etmiştir. Hissedarlara %9 bir kazanç hissesi dağıtılacaktır Türkiye İş Bankasmın 12 inci iş senesi alelade umumî heyeti dün, 16,30 da banka merkezinde toplandı. İdare meclisi reis vekili B. Fuad Bulca toplantıyı açtıktan sonra, nizamname mucibince rey tasnifi için, en çok hissesi olanlardan iki zatm ve bir sekreterin seçilmesini teklif etti. Başbakanlık yönetgeri B. Kemal ve Finans bakanlığı yönetgeri B. Faik Baysal rey tasnifi ve banka genel sekreteri B. Baki Sedes sekreterlik için seçildiler. Bundan sonra murakiplcr ve banka idare meclisi raporları ile 1935 yılı bilançosu okundu, idare meclisi ibra ve bilanço tasdik edildi. 1035 yılı içinde, Kamutay reis ve- killiğine seçilen B. Nuri Cönker'den açılan idare meclisi azalığına, statü hükümlerine tevfikan, Edime saylavı B. Mustafa Mecdi Baysan'ın aza-lığı tasdik edildi. 1935 yılı kârının, idare meclisinin raporunda gösterildiği şekilde 15 nisandan itibaren, damıtılması kabul o-lunduktan sonra murakipliklere, Tekirdağ saylavı B. ŞaJrir Kese'.ir ve Trabzon saylavı B. Hasan Saka yeniden seçildiler. Umumî heyet, murakiplerin ücretlerini de tayin ettikten sonra içtimaa nihayet verildi. Bu seneki bilanço memleketimizin en kuvvetli müesseselerin-(Sonu 2. inci sayfada) cupınar ve Gökçek sk istasyonları ara. unda mûlea Jdid hava filolarımız taramandan karçılanınısUr. Tna L k.^-hire saat 15.20 de varmış ve durakta kara ve hava kuvvetlerimizin kumanda heyetleri, subaylar, vali ve vilayet ileri gelenleri, askeri kıtalar, mektepliler ve kalabalık bir halk tarafından se-lamlanmıştır. Başbakanımız trenden inerek, ken- Bir Mısır gazetesi Atatürkü övüyor Kahire. 26 fA.A.) — Almokattam gazetesi, "Doğu devlet reisleri ve hükümetlerinin başkanları" ballığı altında yazdığı bir başmakalede mart ayı İçin _ de üç doğu memleketi hük'imdarı olan, Mısır Kiralı Fuat, Iran Şah- Riza Peh -levi ve Irak Kiralı Gazİ'nİn yıldönümle. ri kutlanması dolayısiyle bu hükümdar -ların meziyet, nüfuz ve icraatlarını öv. dükten sonra bu vesile i!c Türkiye ve onun Büyük Şefi Kantâl Atatürk'ten bahsetmekte ve |u satırları yazmaktadır: " Kama! Atatürk'ün, memleketini kemiren vc ayıran hastal k'.an ve bilhas. sa büyük harbin sonlarına doğru "hasta adam" ismini verdikleri bu memleket için garplıların hazırladıkları akıbetten kurtarmak suretiyle ulusuna yaptığı büyük hizmeti inkâr edebilecek dünyada kim vardır ? Yeni Türkiye hakkında bir fikir edin. mek için, kuvvetli, saygı gören, ıslahat yolur da durmadan ilerliycn, kendisine güvenen, manevî ve maddî kuvvetlerine güvenen bugünkü Türkiye ile her gün harabı ve mahvolmak tehlikesine maruz, topraklarını taksime, membalarını istismara ve arzularını kendisine zorla kabııl ettirmeğe çalışan başka ulusların ihtiras, lannm kurbanı eski osmanlılar memleketini kıyaslamak yeter." BUGÜN B. Edcn'İn Avam kamarasındaki mühim beyanatı Sovyet - Mançu sınırında yeni bir hadise Almanya müsaadekâr davranmıyacak (3 üncü sayfada) İtalya harbi çabuk bitirmiyc hazırlanıyor B. Hitlcrin Fridrigshafcndeki nutku (4 üncü sayfada) E oeligünku tören Evcligünü açılışı yapılan nallarımıza aid tafsilatı dünkü say^mıda kısmen vermiştik. Ajansın, telgrafların gecikmesi dolayısiyle ancak dün vermiş olduğu (ana' 'ayıcı haberleri aşağıya koyuyoruz. Başbakanımızın nutku İsparta, 26 (A.A.) — Başbakan İnönü, Afyon - Antalya hattının Afyon - Karakuyu kısmının açılışında tu nutku söylemiştir: " — Arkadaşlar; Uzunluk itibariyle kısa olan bir hattı arıyoruz. Fakat bunun ehemi-yetini ifade etmek için arkadaşlarımız pek güzel sözler söylediler. Etrafında bulunan vilâyetlerimizin güzide heyetleri bu merasime iştirak ettiler. Bilhassa Büyük Millet Meclisinin yakın alâka göstererek muhterem reislerini ve aynca seçilmiş heyetlerini göndermek lûtfunda bulunması, bu hatta memleketin verdiği ehemiyeti ifade etmektedir. Akdeniz e yeni bir istikamette çıkmak (Sonu 5. inci sayfada) Afyon, 24 Mart 1936 Ressam olmadığıma açındığım çok oldu; fakat bugün, Afyon kalesinin dibinde, çeşid çeşid düşmanları ezip kahreden türk azminin tunçlaşmış ifadesi karşısında, tnönünün bütün cihanı sulha çağıran ve türk barışına et uzatılacak olursa ''Onu korumağa hazır mısınız?" sualini sorarken alacağı cevab tan emin bakışları önünde duyduklarımı canlandıracak bir fırçam olmadığına yandım. Fotoğraflar belki bu manzarayı tesbit etmişlerdir. Varın, gazete sayfalarında, topraktan sipsivri fırlayıveren Afyon kalesini, kaleye doğru yükselen geniş taş merdivenleri, bu merdivenler arasnt-da dolup boşalan sert fıskiyeli mermer havuzları, havuzların üst tarafındaki düzlükte, bütün hiddetini sıktığı sol avucunda toplayarak ötekisini ayaklarının altına serili düşmanına kaldıran turk hsyketini ve bu dekor içinde kaynaşan binlerce vatandaşı görüp seyredeceksiniz. Fakat tnönünün kısa ve çok manalı nutkunu dinlerken bu vatandaşların hissettikleri temiz heyecanı sîz de tatmak isterseniz bu fotoğrafları yanyana getiriniz; masmavi bİr gökte parlak bir güneş ve ılık bir bahar havası düşününüz; evlerin pencerelerini ve damlarını dolduran kadın, erkek, genç, ihtiyar afyonlular yerine kendinizi koyunuz. Ve sonra... tnönünün sesini hatırltya-rak o kısa njttkunu okuyunuz. 26 ağustos 1931 sabahı akltntzdadır. Atatür'vün Kocatepeden ufuklara bakar ': düşünen silueti gözlerinizin önündedir. O vakit, İnÖnünün: "Kocatepeden Afyon ovasına indiğimiz zaman.../' sözleriyle ney! andığım ve bunları onun ağzından ve orada dinlerken ressam olmadığıma neden bu kadar açındığımı ar.larsıntz. On beş sene evel buraya asker kıltğtvla gelip kurtuluş zaferini tamamlamak için ilerilere g:djn genç kumandan bugün, saçları beyazlanmış, sivil bir hükümet reisi olarak tekrar dönüyor ve kurtuluşun başka bir safhasını tamamlamak için gene ilerlere gidiyor. Gene halkevtinin dediği gi^i: "Savcs kuruculuk sahasında devam ediyor." Kurtaranların kumandasında yaptctlıb ordusunun neferi olmak ne zevkli gurur. Nasuhi BAYDAR "Ulus,, un Dil Yazıları Güneş - Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri Sakar Salt kelimesinin gerek Türkçe-de gerek Sümerce ve Arapçada aynı zamanda parlaklık ifade ettiği böyleoe anlaşılınca hayvanların alnındaki sakar ile bacakların-daki sekil kelimelerine önem vermemek doğfu olmaz. Sakar bilhassa sığır hayvanlarının alnındaki beyaz lekedir. Ve galiba öküz ve ineğe kutlu bakırla bakılmasının sebebi bu beyaz lekenin ziguratların t. peşinde görülen ilk ışık parçasını temsil ettiğidir. Eskiler mukaddes öküzün dağ başından indiğine inanırlardı. H. R. TAISKLT ''Kırgızlar 1 ı babaların ruhu için kurban edilen hayvan mutlaka (kaska) yani sakar olmak gerekti. Nezirlerde Bozkaska yani boz renkte sakarlı hayvan keseceklerini adarlardı." [1]. F. Lenormanl da s.ık kelimesinin şu müştaklarını ve manalarını kaydeder: Sak uçta olmak, önde olmak, baş. şef, dağın tpesi, birinci, yaşça büyük Sa!; - us = başın tepesi - Sayf(iyt çeviriniz - [/] Çokan V el ikan mecmuayı asarı s. 11 o'Iunun SAYFA 6 AYFA 2 ULUS 27 MART 1ÎÎ3S CUMA Vrırı - Siyasal 1918 —1936 1918 de muharebe bitmişti. Avusturya ortadan kaldırılmıştı. Almanya politika ve askerlik dışı kılınmıştı. İngiltere ile Fransa, büyük payları almıştı. İtalya tatmin edilememişti. Bugün, Avusturya'nın yerine kaini olan memleketlerden her birinin üzerinde bir başka büyük devletin nüfuzu mevcuttur. Almanya politika ve ordu yapmak haklarını geri almıştır. İngiltere ile Fransa, aldıkları paylan muhafaza etmek arzusundadırlar. İtalya ise. Habcşistanı. herkese rağmen ve kendi gücü ile kendine tahsis etmek peşindedir. Dcınek oluyor ki, bir yanda İngiltere ile Fransa, bir yanda da Almanya İle İtalya, birbirlerinden, tıpkı ! 'H a te olduğu gibi davacıdırlar. İtalya mn kendine hisse istemesi ve bunu aranı. .ı ve elde etmeğe çalışması ile Almanya'nın "hak beraberlimi ' klişesi altında politikasını ordusuna taşıtmak karan, 1918 muahedelerinin topunu birden sarsmıştır. Yıkılan yapının yalnız Versailles olması. Neuilly, Trianon ve Saint-Ger-main'in selâmette kalacaklarına de-lâlet etmez. Bilâkis. Fransa gibi bü büyük devlete ait olup "tamirat" işi gibi modern tarihin en ustabkb ve kârlı malî kombinezonunu ihtiva e-den, bizzat Milletler cemiyetinin kovenant'ı üzerinde müessir olan ve beş taraftan garantili Lokarno'yu doğuran Vcrsailles. arka arkava aldığı rahnelerle yan yatarsa, bunun müzeyyelâtından başka bir şey ol-mıyan diğerlerine sıra gelmemesi mantıksız olur. Bunun içindir ki. 1918 muahedelerini değiştirici mahiyette olan her adım, bu muahedelerin sahiplerini Sak - zi = başın tepesi [2]. Sak Eti dilinde de yaşamıştı. Louix delaporte Eticede sahessar kelimesinin müstahkem hisar manasına geldiğini kaydeder [3]. Hülâsa bu sak; çak - mak kelimesinin isim ve fiil olarak her iki manasında olduğu gibi hem yükseklik parlaklık (şimşek çakmak, fikren bir şey çakmak) hem kaya (çakmak taşı) hem kuvvet ve tahkim (çiviyi çakmak) manalarını veren kuvvetli bir kelimedir. İlerde de yine sak'tan bahsetmek üzere şimdi bahsi kesip ar kelimesini tetkik edelim: Ar kelimesi Bu kelimenin Yakutçada manası âlâdır. Feleknamede mavera manasında olarak kullanılmıştır. Bugünkü Türkçemizde ise arka kelimesinde yaşıyor. Etimolojik analiz şekli şudur: *»• = *ğ -f ar yanı sabit ve kararlı bir yükseklik ve yahut yüksekliğin tekarrürü. Bj kelimede parlaklık anlamı da vardır. Çünkü ister maddi olsun ister manevî olsun her yüksek yerde bir parlaklık mündemiçtir. Sabah ağardı dediğimiz zaman sabahın i'.ıldığını parladığını kastetmiş oluruz. Netekim ağarma Anadolu lehçesinde fecir demek olduğu gibi. Artmak fiilinde aynı (ar) kelimesini buluruz. Örtmekteki ör de aynı manayı verir. Örtme oturulacak, barınılacak bir ev haline getirilmiş yer demektir. Duvar örmek, çit örmek gibi kelimelerin ör'ü de aynı rolü yapar. Üreme fiilinin ür'ünde aynı mananın bulunmadığını kimse ileri süremez. Bu ar, ör, ür kelimelerinin bir zarı: - n gür, kür, kur şekillerinde yaşadıkları muhakkaktır. Çünkü büyük Türk lügatine göre bugün de: Gür çok. bol, mebzul (Garp TürUçesi) Kural etrafı çevrilmiş, korun-m"* yer, daire (Uypur) Kur = kuşak, halka, daire (Çağatay) [?1 La primitive de la d "'' '* et '.-s tdioms Touraniens [3] Textes Hittites. fena halde sinirlendirmekte ve her defasında. Millet İre cemiyeti'nîn var-lığmı. münakaşa masasının üzerine atmaktadır. Lokarno İşinde, Fransa-nın jüridik cepheyi bir türlü buaka-matnası ve bazı devletleri bu hususta yanında bulması, bundan ileri gelmektedir. 1918 muahedeleri, bazı küçük Avrupa devletlerinin yeni vaziyetlerini tesbit etmekle beraber, esasta, büyük devletler arasındaki münasebetleri 1918 deki savaş neticelerine göre tayin ediyordu. Bu muahedelerin busun başta Vcrsailles olmak üzere sarsılmış bulunmaları, büyük devletler arasındaki bu münasebetlerin de değişmekte olduğunu göstermekte-dir. 1914 te diğer büyük emperyalist devletlere karşı harbeden Almanya. 1918 de mağlûp olduktan sonra, neticelere katlanmağa mecbur olmuştu. Bugün hak beraberliğini yeniden elde etmiş cibidir. Bu hak beraberliğinin "imperyalizmde hak beralerli-ği" olduğuna. Almanya*nm bünyesinden büyük şahit istemez. Yetmiş milyona yakm. teknikte son derece ileri, organizasyonda başta gelen ve yaşamak için kendi toprakları dışm-da imkânlar aramağa mecbur olan bir millet, bütün haklarını elde etrni-ye çahsrrken. elbette ki en başta "genişleme hakkı" m koyacaktır. Diplomatik dedikoduların ve çekişmelerin arkaamda yatan hakikat, budur. Buna karşı İngiltere. Fransa ve İtalya gibi diğer büyük devletlerin aldıktan vaziyeti başka yazılarımızda tahlil edeceğiz. BURHAN BELCE Kor sıra, derece. makam (Uygur) Kora avlu. ahır. manalarını vermekte olduğu gibi Ahtarîye göre de: Arapça: gavr - güneşin batması, çukur, nihayet Arapça: kar tepe. kara ve büyük taş Arapça: kura' - geniş yer Arapça: kur — öd yakacak yer. Ferhenkİşuurîye göre: Farsça: gevr = harap olmuş yer ziraata ve imara elverişli ol mı1 m yer. Farsça: gar t= dağ eteklerinde oyulmuş ev gibi yer, mağara. Bütün bu muhtelif dillerin muhtelif lehçelerinde gur ve kur kelimeleri ve onların vokal farkı ile ayrılan eşleri aşağı yukarı hep aynı m an a «i vermekte olduğundan heps;ni de şu üc esasa çevirebiliriz: B'r yer. yüksek bir yer, bir ya^ı bir dap ve bir taş. Sakara tlarda bu anlamlar bulunduğu ic*n *r kelimesine yukarda z*7tır~» bahsinde gur kelimesine v-rd:"imİ7 manayı vermekte tereddüt etmeyiz. At kelimesi (. -f t) başlı başına bir kök ve bir kelimedir. Ek olduğu zamanda da yapıcılık, yaptırıcılık ve yapılmış olmaklık gösterir. Eski Türkler bu elemanın dil gövdesindeki bu büyük rolünü dikkate alarak şamil sahası için de kuvvet, kudret ifade eden her manayı almışlarda. Dil bilginleri (. t) unsurunun bu yerde il kdefa Akatlılar tarafından kullanıldığını söylerlerse de doğru delildir. Luvilere atfedenler de aldanmışlardır. Çünkü at Sümerce de ve prototürk lehçelerin hepsinde ilk kuvvet, yapıcı, asıl ve esas idi. Şimdi bütün bu izahlarla zigu-rat'ın sakarat'tan farkı olmadığını öğrenmiş bulunuyoruz. Su halde Basra sahilindeki eridu'nun /...... h ile Karadeniz kıyısındaki sakart'rn yapıcılarını etnik ve sosyolojik bakımdan avnı milletin ve avnı kültürün çocukları savmak kadar tabiî bir şey olmaz. Böyle olmakla beraber biz toponomimİ-zi tamamlıyacak malûmatı toplamakta devam edelim. (Arkası var) H. R. Tankut HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: Deniz yollan idaresinin tarifesi İstanbul, 26 — Denizyolları idare -sinin tarifesi tesbit edileli. Fİatlara zam yapılmamıştır. İhracat maddelerinden bazılarının Hatlarında ufak bir tenzilât vardır. Bir deli, karısını öldürdü İstanbul, 26 — Ali adında 28 yaşın, da bir adam. sabaha karşı Kavva adında 24 yaşındaki karısını bıçakla öldür, muştur. Gazetelerden bazıları Alinin bu cinayeti, karısını kendi babasından k s-kandığı için işlediğini yapmışlarsa da, yapılan tahkikatta Ali'nin akıl hastası olduğu, hattâ iki defa da akıl ve sinir hastalıkları hasla/ianesinde yattığı anlaşılmıştır. Alinin kızı olan 7 yaşındaki Huriye'nin anlattığına gore, Aİİ gece yatağından ka'kımk, kendisini denize atmak istediğini karısına söylemiştir. Zalen Ötedenberi kendisini denize ata -cağını söylemi kte imiş. Karısı, kocasının dışarıya çıkmasına mani olmak is -temiş, o da ekmek bıçağiyle karısını öl. dürmüştür. Ali ortada yoktur. Hava yollarına 200 bin lira Büdce encümeni hava yolları büdce. sine münakale suretiyle (200) bin lira hh fevkalâde tahsisat konulmasını kabul etmiştir. Bu para mefsuh Aero ekspresso Italyano tayyare şirketinden mubayaa okınan Büyükdere hava istasyonu civa -rmda yapılacak zarjri satınafma masraf-' lariyle şirkete verilecek paralar karsağıdır. Kızılay Genel Merkezi Dün kızılay Genel Merkezinde Genel Merkez Heyeti toplandı. 25 nisan 1936 da davet edilecek olan kongrenin tasvibine sunulmak üzere idare heyetince yapılan 1936 - 1937 malî senesi büdcesini ve raporun tetkik ve müzakere ederek aynen ve temamen tasvib etti ve toplantısına nihayet verdi. Bir Türk - Yunan ticaret şirketi kuruldu Yunan mevzuatı hükümlerine göre, Bir türk - yunan ticaret şirketi kurulmuştur. Bu şirketin merkezi Pire'dir. Şirket, Türkiyenin muhtelif yerlerinde şubeler açacak ve bu şubeler vasıtasiyle Tür-kiyeden canlı hayvanlar satın a-larak Yunanistana gönderecektir. Bu şirketin kurucusu geçenlerde Ankaraya gelerek Türkofisle temas etmiş ve mühim esaslar kararlaştırılmıştır. Türkofis, bu şirkete, Türk müstahsil ve tüccarlarını korumak bakımından, her türlü kolaylıkları gösterecektir. Alâkadar iç kolları ile ticaret odalarına da lâzım gelen direktifleri vermiştir. Bu şirket Yunanistanın en mühim canlı hayvan idhalat firmalarını içersine almıştır. Şirket kurulmadan önce, şirket ortaktan olan tüccarlar, Yunanistana giren canlı hayvanların % 70-80 nini id-hal etmekte idiler. Şimdi bu mik-darın daha artacağı umulmakta dır. Şirket, şark vilâyetlerimizden de hayvan satın almak için şimdiden icabeden tedbirleri almış ve oraya mubayaa memurları göndermiştir. Yüksek Ziraat Enstitü-sündeki konferans Hıfzıssıhha ve bakteriyoloji doç en . ti Dr. Süreyya Tahsin Aygiin yarınki cumartesi günü saat 17 de Yüksek Ziraat enstitüsü Baytar Fakültesi iç hastalıklar salonunda: "Hayvanlardan «onlara geçen hastal'k'ar" üzerinde konferans verecektir .Konferan» berk) se serbesttir. Trenlerde telgraf ve mektup kahu! edilecek Posta, telgraf ve telefon ve devlet demiryolları umum direktörlüğü arasında trenlerde telgraf ve mektup kabul edilmesi için bir mukavele imza edilmiştir. Bu mukavele ile hareket halindeki katarlarda bulnan yolcular yazacakları mektup ve telgraflarını tren den inmeden göndermek imkânını bulacaklardır. Mektup ve telgrafları posta memurları ve posta memurları bulunmıyan katarlarda tren memurları alacaklardır. Trende verilecek telgraflar telgraf merkezi bulunan ilk istasyondan mahalline çekilecektir. Mektuplar da gideceği yere gore trenin hareket istikametindeki istasyonlarda bırakılacaktır. Posta ve telgraf idaresi bu işin temini için 1936 büdcesi ile istediği tahsisatı alırsa hazirandan itibaren trenlerde mektup ve telgraf kabulüne başlanabilecektir. Türk sancağını taşıyan gemiler Şehadetnameli kaptan ve çarkçı ların türk sancağım hamil sefinelerde dereceler ve bölgeler kullanılması hakkında talimatname ile muayene ve sefineler genişliği ta I ün a (namesinin kurtarın vasıtalar fasimi teşkil eden 106 ili 132 inci maddelerinin yürürlükten kaldırılması Bakanlar Meclisince kabul edilmiştir. Kars köylüsünün toorak'anma^» ^ I Kars vilSveti dahilinde topr» _k. olan verli hulk üe gücmt-.ulcıua Kambiyo alım ve satımı Cumhuriyet Merkez Bankası, şubesi bulunmıyan ytı'erde kambiyo alım muameUle/ınİ 7ş ve Ziraat bankalarının şube ve sandıklan tarafından yapılmasına karar vermiştir. Malatya kombinası i tamamlan m Malatya kombinası hakkında yapılan etüdler tamamlanmış ve imalât programı tesbit edilerek önprojenenin tanzimine başlanmıştır. Bilindiği üzere Malatyaya tetkikler yapmak üzere giden heyet, fabrika yerini tayin etmişti. Burada fabrikanın kuvveİ muharrikesine lâzım olan kuvvetin mevcud sulardan istifade suretile temin edİlebiteceği görülmüştü. Şimdi yerinde mevcud linyit kömürlerinden de faydalanmak ein hazırlanan proje ak üzeredir kabil olup olmadığı araştırılmaktadır. Gerek Malatya ve gerek Diyarbe-kir havalisinde, fabrikaya kâfi gelebilecek mikdar ve vasıflarda pamuk yetiştirilebileceği anlaşılmaktadır. Bu havalide Malatya zifiri denilen bezler çok satılmaktadır. Fabrikanın Malatya zifiri ile benzerlerini ve ayrıca ja- karlı bezler yapması muvafık sürülmektedir. Vilâyet incelisinin dünkü toplantısı Vilâyet umumî meclisi, dün, vali B. Tandoğan'ın reisliğinde devrenin son toplantısını yaptı. Kâtipler, B.B. Hilmi Atlıoğlu ve Rıfkı Evren idiler. Önce geçen celse zaptı okundu ve bir mütalea olmadığından reye konarak kabul edildi. Bundan sonra, daimî encümen a-zabğı seçimi yapıldı. B.B. Hamdi (Kalecik), Muhlis (Ayaş,) Ahmet (Ankara), Ramiz (Keskin) ittifakla az alıklara seçildiler. Vali Tandoğan, meclisin kendine izhar ettiği itimattan dolayı teşekkür etti ve 15 ikinci kânunda tekrar toplanmak üzere celseyi kapadı. Umumî meclis bu yıl 15 toplantı yapmıştır. İş Bankasının hisse dün t o (Başı 7. inci sayfada) den biri olan İş Bankasının ne kadar sağlam bir tarzda idare edildiğini göstermek itibariyle şayanı kayıd olduğu gibi müşkül vaziyetler içinde yapılan 726 bin liralık kâr da Türkiye ekonomi durumunda kendini his ettiren bir iyi- darlar genel heyeti plandı lik husule geldiğini göstermek noktasından çok mühimdir. 12 inci senesini dolduran bu ciddi müessesemiz hissedarlarına yüzde 9 gibi çok iyi addedilebilecek bir temettü hissesi tefrik etmiştir Bundan başka müessis hisselerinin beherine de onar lira temettü tevzi edilecektir. guçsneuıerua topraklanması için 1505 saydı kanun hükümlerinin Kars vilâyetine de teşmili Bakanlar Heyetince kabul edilmiştir. Memleket saatlerinin doğru olması için Bütün memlekette saatlerin doğru olarak bir yerden ay ar lana bilmesini temin için İstanbul rasathanesîn-ce hazırlanan iki talimatname Ba -kanlar Meclisince kabul edilmiştir. Bu talimatnamelere göre Osmaniye telsiz merkezi muayyen tulü mevç üzerinden İstanbul rasathanesinin verdiği Türkiye saatini saat 11 de milletlerarası saat işaretleriyle neşredecektir. Talimatnamelerde millet -lerarası saat işaretleri hakkında izahat da vardır. Cellad gölünün kurutulması isi Bayındırlık bakanlığına gelen haberlere göre, Cellat gölünün kurutma faaliyeti çok ilerlemiştir. Denizden itibaren Kozpmara kadar uzanan ana kanal tamamen açılmıştır. Bunun uzunluğu 16,5 kilometredir. (Sağlık kanalı) admı taşıyan diğer kısım hafriyatına nisan sonlarında başlanması için yerine lâzım gelen emirler verilmiştir. Bu kanal da açıldıktan sonra gölün sulan denize akıtılmış olacaktır. Bunun bi inci teşrine kadar biteceği hesap edilmektedir. Zonguldak gümrük teşkilâtı Zonguldak gümrüğü teşkilâtı yeni gümrük teşkilât kanununa göre yapıL im- ve Zonguldağa bİldirİImitir. Çağrı * Hairciye Encümeni buı;ün heyetî umumiye içtimamdan sonra toplanacaktır. * Maliye Encümeni bugün heyeti umumiye içtimamdan sonra toplanacaktır. ULUS IH MART WM i \ M \RTKSİ İlâvemiz Bugünkü 9Uy%miuaa, Başbakanımızın $em gezisin* trid dört sayfalık hir ilâve vardır. on yedinci yıl. no: 5266 ADIMIZ, ANDIMIZDîR K Başbetke DİR KIYMET Her gün yeni bir eserin başındayız; bir fabrikanın temeli atılırken, ba«ka bir fabrikanın açılış günü müjdeleniyor. Yeni istikamette bir demiryolunun ilk kazması vurulurken, başka bir yolun merhalesine kavuştuğu söyleniyor. Yurdun her yanından ge'.en günlük haberler hemen hemen şu maal-dedir: Bir mektep daha açılmıştır; şehir elektriğe kavuşmuştur; içme sulan tanzim edilmiştir; hastane %' -nişletilmiştir; bataklık kurutulm ış-tur. Her birinin kendi çevresindeki kıymeti mühimce olan bu eserler, maddî bünye!erind?ki ayrılığa rağmen, büyük değerde bir manzumenin birer ahenk unsurudurlar. Bunların topluluğu ''Atatürk'ün feyz-li eli ile açılan yolda bütün Türkiyenin bir vücud gibi ilerleyişini" gösterir. Bu ileriliğin maddî kudretini eserlerin hacimleri ile ölçmek kolaydır. Ancak bunun manevi tarafı daima rakamların dışında ve üstünde kalan yüce bir kıymettir. Ruhlarda yaşayan bu kıymetin zaman zaman güzel tezahürlerini görmiyor değiliz. Bütün yurddaşlar her fırsatta, gerek A-tatürk'ün şahsında, gerek Kamâliz-min her başarısı önünde, "inkilâb fikirleri ile beslenmiş, inkilâb fi-[mda toplanmış,, ol-Basbakanı-mmn dört gün süren son seyahati !- - hrr ttefmmmda olduğu gibi - bÜ- tün çevrede rejime saygı ve ileriliğe azim hislerinin tezahürüne çok güzel bir vesile olmuştur. Bu tezahürlerin derinliğini ve ciddiliğini her hangi bir seçim rakamı dahi ifade edemez. Başka memleketlerde sık sık alınan bu ölçüye Türkiye ancak normal ehemiyetini verir, çünkü kurtuluş savaşının ateş ve kanı içinde çetin imtihanını veren ulusal şef saygımızın ve onların emrinde ilerilik azmimizin her Ölçü dışında bir kıymet olduğuna hepimiz inanmışızdır. Bu kıymetin vekar ve samimiyet i-çindeki tezahürü ise bizim ulusal varlığımızın bir Özelliğidir. Kemal ÜN *1 Lokarno cephesinde Görüşmelerin devamı için Almanyanın Reni tahkim etmemek teahhüdüne girişmesi şart koşuluyor BB Bntdvin ve Fon Ribbentrop Londra, 27 (A. A.) — Baldvin, alman delegesi Fon Ribbentrnp'la u zun bir konuşma yapmıştır. Eu konuşma etrafında sıkı bir ketumluk muhafaza olunmaktadır. Alman mahfillerine göre, konuşma çok sanvmî olmuştur. Baltwin'in Hitler için Ribentrop'a bir mektup verdiği resmen te'cz^b ckınmak'adır. Ancak şurası muhakkak ki, Baldvin, Almanya tarafından yapılacak tekliflerin, Almanya ile Fransa arasındaki çukuru dolduracak mahiyette olması hakkındaki Fden'în sözlerine kuvvetle yardım etmiştir. Ribbentrop'un cumartesi gunu hareket etmesi muhtemeldir. li- Fon Ribbentrop lierlinden talinıııt istedi Londra, 27 (A.A.) — B. Fon Ribbentrop, dün B. Baldvin'Ie görüldükten sonra Berlin'den talimat istemiştir. Haber alındığına göre, B. Fon Ribbentrop'un dönmesi B. Edenin avam kamarasındaki beyanatına ve alman dış bakanlığından alacağı talimata bağlıdır. Kendisi bugün Berline hareket edecek olursa, önümüzdeki salı (Sonu 5. inci sayfada) Afyondan sonra Nasuhi BAYDAR Hususi treni karşılayan Eskişehir 26 mart Ancak mayısın ilk günlerinde rastlanabilecek inanılmaz bir ışık ve yeşillik bolluğu içinde, Karakuyu ya doğru gidiyoruz. Yeni demiryolunun durak isimlerine ba -kınız: Tmaztepe, Kocatepe, Çığı/-tepe... Hatıralarınızı on beş yıl evvele, bir ağustos ayının Uk günlerine kadar geriletiniz; Tmaztepe. Kocatepe, Çtğıttepe.... İstiklâl s ı ,n:n ne yaman bir hakikat old' ğm, türkün s^si ile, cihana anla' un f:ürsülerdir. • ~'te kumandanının treninde. mm bir hava filomuz , ve onun o günkü ve bugünkü çalışma arkadaşlarının arasında, İsparta'ya ilerlediğimiz şu dakikalarda kurtuluş harbinin bitmiş olduğuna inanmak imkânı var mı? Tmaztepe, Kocatepe, Çığıltepe şimdi bir başka savaşın başka sesleriyle doludur: Kuş sesleri, çocuk sesleri, kadın sesleri, işçi sesleri ve lokomotif düdükleri. Yeni demiryolunun iki yanında yapılmakta olan daha birçok işler var. Buralarda çatışanlar, trenimiz geçerken, biran için kazmala-(Sonu 5. inci sayfada) B. Hitlerin iki nutku «Sîz zevale mah bahsediyorsunuz, I namına söz Berlin, 27 (A.A.) — Havas ajansı bildiriyor: B. Hitler, dün aksam Layp-zigde dokuzuncu nutkunu söylemiştir. B. Hitler bu nutukta ezcümle demiştir ki: "— Alman milletinden, 29 martta, siyasetimi tasvib eden sembolik bir harekette bulunmasını İstedim. Cihan, kûm haklardan en ebedî bir millet söylüyorum.» bu hareketin nasd bir hareket olacağını görecektir. Bİze güvenilebilir olduğunu isbat etmekliğim istenildiği zaman cevabım şudur: Yaşamaktan başka dileği olmayan 60 milyon nüfuslu bir milleti tahkir etmeyiniz. Alman milletinin şerefin-(Sonu 3. üncü sayfada) B. Hitler, son seçim nutuklarından biri nî verirken, dinleyicilerini selamlıyı Kamutay dünkü toplantısında sekiz kanun projesi kabul etti 1 Doçentlerin maaşı arttırılmaktadır-Hava yollarına ikiyüz bin lira verildi. Kamutay dün Rcfet Canıtez'in re. isliğinde toplanmışta. Matbuat kanununun dckazjncu maddesinin (k) ' krasına bir fıkra ck'cnrr.esine daîr olan kanun projesi hükümetin talebi üzerine geri verilmiştir. Kamutay ve müştemİIâtındaki eşya ha»- kında meclis hesaplarının tetkiki en. cümeni mazbatası ckunduktan sonra hava yolları devlet işletme idaresi 935 yılı bütçesinde yeniden bir fasıl açılmasına ve bj fas!a münakale suretiyle 203.000 liralık fevkalade tahsisat konul, ması ve posta, telgraf ve telefon umum müdürlüğü 935 yılı bütçesinde 88010 li-ral k münakale yapılamsına dair olan kanun projeleri kabul edilmiştir. Bundan sonra artırma, eksiltme ve ihale kanununa ek kınun projesinin görüşülmesine başlanmıştır. Hükümet esbabı mucîbesinde: **...... Belediyeler, mahallî ihtiyaçları yerine getirmek için kurulmuş ve hususî idarelerle mütevazin işler görmekte bulunmuş bir müessesedir. Memlekette mecvud 519 belediyenin her gün Bugünkü konferans Hukuk ilmini yayma kurumunun tertib ettiği konferansların on beşincisini Hukuk Fakültesi profesörlerinden B. CAHİD Bugün saat on beşte Ankara Halkevinde verecektir. Mevzu; Eski ve Yeni telâkkilere göre hükmi şah-siyet dir. karşılaşacağı arttırma, eksiltme ve ihale işlerinin Maliye veya icabına gore, icra Vekilleri Heyeti karariyle tamamlanması, hem yurdun uzak köşelerinde bulunan belediyelerin sürat istiyen işlerini sürüncemede bırakmakta ve hem de aded itibariyle fazla olan işler icra Vekilleri Heyetini lüzumundan çok işgal etmektedir. Bu işlerin 68 inci mad-(Sonu 5. inci sayfada) Fıkra: Ev köpekleri hakkında Geçenlerde belediyemiz gazetelere bir ilân verdi: Sokağa ağız-lıksız, bağsız, numarasız ve sahipsiz köpek çıkarılmıyacak, köpekler, bahçelerde de bağlı buluna çaktır. Başı boş köpekler öldürülecektir. Hemen söyliyelim ki belediyemizin başka türlü hareket etmesine imkân yoktu. Gerçi, meselâ Londrada caddelerde, sokaklar • da, parklarda on binlerce köpeğin dolaşmakta olduğunu görmüş o-lanlar, hattâ Ingilterede haftada bir defa köpeği çözüp dolaştırmak mecburî olduğunu bilenler, bu ilânı garip bulmuşlardır. Ancak onlar, Londrada hiç bir yabancı köpeğin komşunun bahçesine atlamadığını, yahud bahçesinde oturan köpeğin sokaktan geçene karışmadığını, ve sıkstk diş şakası yapmadığını bilmezler. Bizde sahiplerini ısıranlar bile oluyor. Doğrusuna isterseniz, sokak köpeği devrinden ev köpeği devrine henüz geçemedik. Biraz köy veya sürü köpeği devrindeyiz. Bu yüzden dostlarına ziyaretlerini seyrekleştirenler bile olduğunu bilirim. Istanbulda bir dostumuzun köşkünü bekletmek için büyüttüğü bir çoban köpeği vardır. Eğer köpek büyük kapının önünde yatmaktan hoşlanmtşsa, ev halkı arka kapıdan işliyorlar. Biz köpek sahipliği edemediğimizden, köpeklerimiz ev sahipliği etmektedirler. Gene dava, maarif meselesine dayanıyor: Ingilterede köpeklerin hepsi mektep mezunudurlar. Hattâ sahiplerinden başka polise itaat etmeyi öğrenmişlerdir. Ba suretle caddelerde kendilerini gidip gelme kaidelerine uydurmak bile mümkün oluyor. Bizimkiler ise, ü m mî 'dirler. Belediyemizin ilânından hoş-lanmtyanlar varsa, toplanıp bir mektep açmalı, köpekleri terbiye etmelidirler. Bu da kâfi değil: Konferanslar tertib ederek, insanlara da köpek kullanmağı öğretmek lâzım! Bir kurd köpeği terbiye ile mükemmel bir polis köpeği olduğu gibi. mükemmel bir polis köpeği kullanmasını bilmiye-nin elinde kurd olur. Misallerim pek yakından biliriz. — Atay 4i Ulus,, un Dil Yazılan Güneş-Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak teerübeleri VI. //. R. T ANKİ T Ziyaret. Ziytıre Sayın bir okur, dilimizde bugün dahi çok canlı olarak yaşamakta olan ziyaret kelimesinin bu ziggurattan başkası olamıyacağı-nı bildirdi. Kendisine teşekküre borçlu olduğum bu muhterem ka-riin Güneş - Dil Teorisine tatbik ederek yaptığı analiz ile verdiği malûmatı aynen aşağıya geçiriyorum: (Yükseklerde ve dağ başlarındaki ağaçlı kayaların Sümerce veya A katta adı olan Ziggurat ile Anadolunun hemen her yerirde bulunan ziyaretlerin aynı şeyler olduğuna ve aynı manada aynı adları la^ıdi"ind^ şüphe ";tur. Çünkü evvelâ kelimelerin fesr iki- linin de etimolojik analizi aynı neticeleri vermektedir. Her iki kelimenin Güneş - Dil Teorisine göre etimolojik analizleri şunlardır: (I) (2) (3) (4) (S) (6) Ziggurat = iğ \- iz + ie !- ie t ur -ı at ¦E Ziyaret = İg I- iz + iy + iğ + ; Birinci kelimenin tahlilinden hasıl olan elemanların 2 ve 3 üncüsü aynı cinsten iki konson olduğu için Güneş - Dil Teorisinin tes-bit ettiği kaideye göre analiz sırasında birisi (. -I ğ) ye çevrilmiştir. İkinci kelime yani ziyaretin 2 ve 3 No. lı unsuruna gelince k~!i-me morfolojisinde mevcut o!~m-yan (. -| ğ) kelimede (y) unsu- - Sayfayı çeviriniz - t *AYFA 2 ULUS 28 M/HT lf.36 C» I lan - Stytual Büyük devleP, «Küçüfc devlet lt«la - I hıbcşistan içinde daha, f ranta, İngiltere ile İtalya'nın arasında kaimi* ve yıkılma tehlikeleri geçiren Stresa cephesini elinden geldiği kadaı. iki tarafa birden yaptığı kom-promisler ile. ayakta tutmağa çalış -misli Bumin 1-okarno'nun yıkılma -sından sonra Almanya'nın "link beraberliği" ni kayıdsız şartsız olarak istemesi üzerine, İngiltere ile Fran -aa'yı biribirine bağlıyan bağların ko-pank kadur gerginleşmesine şahid oluyoruz. Lokarnorulann beraberli -$ ise. bir lakım teklif formüllerinin Almanya'nın duvarına çarpıp çarpıp geri dönmesinden ibarettir. Stresa, büsbütün yok gibi bir şeydir. Londra'dan yapılan teklifler hakkında. Almanya'dan cevab gelmiştir de I-talya'dan gelmemiştir. Ve herkes, bi-ribiriyle sonu gelmez bir pazarlığa girişmiş gibidir. Bu pazarlıklardan harice akseden noktalar, "Lokarno", yahud "Strraa" yahud "Milletler Cemiyeti" gibi kalıpların içine girecek mahiyette olan noktalardır. Diğerleri hakkında ise herkes şüphe etmekte fakat hiç kimse bir şey bilmemekle -dir. Dıınku yazımızda söylediğimiz gibi. İtalya'nın habeş işi ve Alman -yanın "hak beraberliği" talebi, Av -rup.ı'da 1918 denberi müesses olan muahedeler gibi jüridik bazları yahud "Milletler Cemiyeti" gibi milletlerarası hak ve kontrol mercİlerinİ. te-mellennden sarsmıştır. Şunu da unutmıyalım ki. Almanya "hak beraberliği" isterken "büyük devlet hakkı" diye bunu izah ve tasrih et • mekte ve bununla ancak İngiltere ve Fransa gibi büyük devletlerin hizasında bulunmak hakkım kasdet -mektedir. "Büyük devlet hakkı" nın bugüne kadar ne olduğu ve bugünden -¦ ı.ı ı ne olabileceği, "küçük devletler" ce malûmdur. Binaenaleyh, "büyük devletleı" aracındaki menfaat çarpışmalarının yeniden şiddetleneceği bir devreye artık iyidcniyİye girmiş bulunuyo -ruz. Gerçi cepheler, henüz teessüs etmemiştir. Çünkü tavizler henüz tamamlanmamış yahud bu tavizlerin mevzuları olgun bir hale gelememiştir. Lokarno'nun kalkması, Stresa'-nın yıkılması gibi yuvarlak diplomat formüllerinin arkasında yatan hakikat budur. "Barış" derken ve bunun şartları her tarafta başka türlü görüşülürken şunu gözden kaçırmamak lâzımdır ki. eğer bu "barış" sağlam bir şey olsa idi. bit \ere her memleketin ona verdiği tarife göre coğrafî bölgesi yahud aslî mahiyeti ayrı şeyler olmazdı Bundan başka, bu "barış" bir van.- noktası değil bir hareket noktası olurdu. Vanş noktası, çünkü bu buhrıınlı vr binHİr tezadlı dünyayı İstisnasız olarak her millete bahtiyar -lık veren bİr medeniyete götürmektir. " Rarış " üzerinde bir türlü uvu-şulnmaması ve her "büyük devlet" in om ayn bir tarif yanması, şunu is-bnt etse gerektir ki. "banş" diven-ler daha zivade bir "mütareke" yi ka^Jrtmek'^dirlrr. Bunu tevid eden bir nnkta da her "büvük devlet" in rob'nde. s-l'Manmak »in bir sipariş meMubıı bulunmasıdır. Bu böyle iken ve "büyük devlet" ler biribirlerine karşı aksyona geçmû, bulunurken. "Lokarno" yahud "St -resa" dedikoduları üzerinde eğlenip vakit geçirmek, safderunluk olur. Onun için biz, Dumlupınar'ın zafer ve san meydanlarından sesi gelen İnönü'ne cevab vererek deriz ki: — Dumlupınar günü gibi bugün de. Büyük önder'in yanında ve ar -kasnıdayız. Dumlupınar'ı yapan büyük yaradı-rıların dimağında ve yüreğinde - çünkü - neferinden Atatürküne kadar -"büyük devlet", "küçük devlet" dîye bîr ikilik değil "azad milU-t" di ye bir birlik vardır. BURHAN BFJ,GF rundan sonraki (a) nın aksanlı olmasından doğmuştur. Kelimedeki aksan orada (ğ) nın saklı bulunduğunu ve analiz sırasında meydana çıkması lâzımgeldiğİnİ anlatır. Burası öğrenildikten sonra her iki kelimenin üstüste sıralanan unsurları arasında mana vermek ¡e mana değiştirmek bakımından hiç bİr fark bulunmadığı görülür. Lokalite (localite) bakımından da aralarında çok canlı vc alıcı bir benzerlik ve beraberlik vardır. Anadoluda ziyaret adını taşımayan yerlerin hemen hepsinde yükseklik, dağ tepesi, kaya ve kaya oyuğu vardır. Hepsinde de bir kutluluk ve ataların mübarek ruhları ile bir alâka tasavvur edilir. Düz yerlerde ve ovalarda bulunan ziyaretler orijinaline benzetilmek için taş yığınları haline getirilmiş ve bİr yükseklikle özgülendiril-mistir.) Kariim kendisinin bizzat gördüğü ve tanıdığt ziyaretlerin ismini verirken diyor ki: Tortumdaki ziyaret tepesi kayalık ormanlık bir dağ sivriyidir. Kutlu sayılan yerinde büyük bir in ve kayalık ürerinde bir bina enkazı vardır. Bunun bir makam »e eski telkinlere göre ervahın barınmasına mahsus bir höcere olması çok kabildir. Bu ziyaret tepesinin yanı basındaki (Kishu) kapısının o zaman ne mana verdiğini bilmiyordum. Şimdi VVool-ley'in Fransızca tercümesinde Sümer diyarında bir Kisho şehri bulunduûunu Ö*rendi*im zaman ziyaret tepesi ile bu Kishu'nun tarih bakımından biribirine ne kadar sıkı ve savlam olarak bağlı olduğuna inandım. Yine tanıdığım ziyaretlerden Ikircisi de Akdağ madeni havali-s:nde Nalbart dalları silsilesinden bir da dır. Avni Toponomik " Tu-pınvmiquel hususiyetleri haizdir. C'i' 'e ve ervah ile alacasını gÖs-tcrd'ği için k-nd'si ürerine siy lenmiş olan bir demden şu beyti yazıyorum: Nalbandın başında çifteler döner Kara ziyarette mumlarını yanar. Kariim beni aydınlattı. Kendisine teşekkürümü tekrar ederim. Evet ziyaretler sakartlardan ve ziguratlardan başkaları değildir. Bu kelimelerin sekiz on bin yıllık bir tarih içinde, morfolojinin geçirmesi tabiî olan sayılmaz değis-melcc karşı durarak gövdelerini bu kadar savlam muhafaza edebilmeleri eski Türk kültürünün orijinalitesine en büyük tanıktır. Ziguratların zigura ve sakarat-ların makara biçimleri olduğu gibi ziyaretlerin arap dilinde ziyare biçiminde yaşadığı görülmektedir. Sak ve Stık'ht btışka rski l.vlinıvlrr İbranilerin bir (sukkot) lan vardır. Makam ve hücre âyinlerini orada yaparlardı. Bu kelime Akatça sukku'dan geçmiştir. A-katlılar [15] sukku ile Allah hücresi yani [bir mabette tanrının ikameti için ayrılmış yer] kastederlerdi. Sumercesi sug İdi. Görülüyor ki bu kelime zamanla yere indirilmiş ve eski Zigurat-lardaki yücelik anlamının yalnız mecazi olanı muhafaza edilmiştir. Belki bugünkü Arapçada çarşı manasına gelen suk kelimesi de bu asıldandır. Hicazda muallaka-tın asıldığı meydana suk deniliyordu. E. Huber*in suku okuz diye naklettiği bu meydana o zaman araplarının ruhani bir kıymet verdiğini biliyoruz. : Delitzsc'in glussarında sukut kelimesinin hizasında yükseklik ve yüksek manalarını görüyoruz. Bu Sumerce kelime şimdi Arapçada yüksekten düşme anlamını veriyor. Bunun aksi olan suud da aşağıdan yukarı yükselme demek- [15] Lenorraent la İsngue pri-mitive de la Chaldee et les ıdîotns Touraniens. HABERLER İSTANBUL TELEFONLARI: B. R. Peker [stanbulda istanbul, 27 — C. H. P. Genel Sekreteri B. R. Peker latanbula geldi ve üniversitede inkılâp dersini verdi. Almanyaya giden talebelerimiz İstanbul, 27 - Arkeoloji, Antropoloji ve kütpanecilik tahsili için Almanyaya gidecek olan talebelerden altı kişilik bİr grup bu ak|am hareket etti. İmtihanı kazanan talebelerin sayısı 12 idi. Anonim şirketlerin yıllık toplantıları İstanbul, 27 — Nizamnameleri gereğince, muhtelif anonim firkatler yıllık toplantılarını yapmağa başladılar. Bugün İttihadı milli sigorta sirkelinin idare heyeti seçildi. Bu firkatin geçen yıl içinde yaptığı kâr 37.212 türk lirasıdır. Kilimli kömür şirketinin umumi heyetinde okunan rapordan, bu şirketin geçen yıl 15.048 liralık k . yaptığı ve 936 yılında 150 - 200 bin ton istihsal yapacağı bildirilmekledir. Karısını öldüren Ali yakalandı İstanbul, 27 — Kaılıçeşmede karısını öldüren Atİ dün gece yakalandı, fakat akli muvaıenesi ifade ve-remiyrık kadar bozuk olduğundan tımarhaneye gönderildi. * Islaobui, */ — a^aıu ananın cesedinin mezardan knçırıldıçı hakkında bir gazetenin vrrdiği haber uydurmadır. # İstanbul, 27 — Moskovaya dönen sovyet ticaret delegesi B. Vorotiyef şerfine ticaret odası bugün Güneş kulübünde bir ÖKİe yemeği verdi. Çocuk haftası 23 nisanda başlıyor tir. Halbuki her ikisinin analizi aynı neticeyi veriyorlar: Sumerce yüksek: sukut = Arapça alçalma: sukut = Arapça yükselme: suud = (D (2) (3) (4) tığ -f us + uk i ut uğ + us -f uk r ut uğ + us + ug -t- ud Çagataycada yüksek demek o-lan üksek kelimesinin de analizini bunların altına yazalım: Ük | Us Ek bu kelime de sek ve sak aslından-dır. Sukut ve suudun bu kelimeden doğduğunda şüphe etmemelidir. Netice bir olmakla beraber mana da tamamen birbirinin aynıdır. Çünkü: 1) Uğ - - ana köktür yükseklik ifade eder. 2) Us anlamın oldukça geniş ve uzakta bir obje veya sü-jeye taallukunu gösterir. 3) Uk işle o obje veya sü-jedİr. 4) Ut yapıcılık, yaptırıcılık rolleriyle oldukça mühim olan yüksekliğin obje veya süje üzerinde vukuunu gösterir. ve hepsi bir arada: mühimce bir yüksekliğin bir obje veya süje ü-zerinde vukuu demektir ki hem aşağıdan yukarı hem yukardan aşağı olabilir. Analiz yolıyla zigurat ve sakarat kelimelerinin bir olduğunu öğrendikten sonra iddiamızı topa-nomastik yolıyle de kuvvetlendirelim: (Arkası var) H. R. T AN KUT Karizmanda sürekli bir zelzele Yüzlerce bina yıkıldı ve bir çok hayvan öldü - Nüfusça za\ iat vok Kars, 27 (A.A.) — Son iki gün i-çinde Kağızman ilçesinin Digor sınırına yakın Kötek kamununun iki köyünde zorlu ve sürekli zelzeleler olmuştur. M ev, 106 ahır ve samanlık tamamen yıkılmış, 104 evin ve 124 ahır ve samanlığın dıvarları genişçe çatlamıştn*. Zelzele başlar başlamaz halk hemen dışarı çıktıkları için İnsanca zayiat yoktur. Fakat hayvanat telefatı pek fazla olmuştur. Yer depremi bölgesinde bütün halk çadırlarda barınmaktadır. Kızılay ilk yardım olmak üzare felâketzedelere 200 çadır ve para göndermiştir. Ilbaylık ta- rafından alınan tedbirler sayesinde felâketzedelere tam zamanında ve faydalı yardımlarda bulunulmuştur. Kars, 27 (A.A.) — Dündenberi Kötek kamununda ve yeniden bazı köylerde çok zorlu yer deprenmesi, sürekli bir şekilde devam etmektedir. Bu deprem esnasında 159 ev ve ahırın bir kısmı kısmen ve tamamen -yıkılmıştır. Ve bir kısmı çatlamak suretiyle sakatlanmıştır. Hayvanat telefatı fazladır. Yer deprem bölgesinde, bütün halk çadırlarda kalmakla ve kendilerine gereken yardım en seri vasıtalarla yapılmaktadır. Zonguldak halkevinde seçimler Zonguldak, 27 (A.A.) — Zonguldak tı.ilk. . ı şube komiteleri yeni seçimlerini yapmışlar vc halkevi çalışmaları etra. fında heyecanlı konuşmalarda bulunmuşlardır. Çalışmaların daha hızlı olması için gereken tedbirlerin alınması kararlaştırılmıştır. Yeni komite idare heyetleri halkevi çalışma programını i-üna ile takib edeceklerdir. Halkevinde kış konferanslarına ve müsamcrrlerine muntazaman devam olunmaktadır. Bakanlar meclisinin bir kararı Tnt?iTterevı T"-»-..- m*-n»-î m..!-¦* tan ihracatçıların alacakları serbest dövizler hakkında Bakanlar heyeti bir kararname kabul etmiştir. Kararname şu. dur: "Türkiyeden, Ingiltereye müteveccihen mal sevkeden ihracatçılar mal bedeli r'.'i k Ingiltercden kendilerine gönderilecek olan serbest dövizleri ancak Cumuriyet Merkez bankasına satabilirler." İnkılâb ve istiklâl konferansları Zonguldak, 27 (A.A.) — C.H.P. di-k.mı Zonguldak mebusu B. Mitad Alt." k, Devrekte dün akşam ve bugün İnkılâb ve istiklâl mevzuları üzerinde i-ki konferans vermiş ve çok büyük alâka ve akisler uyandırmıştır. Konferans, larda binden fazla halk bulunmuştur. Mitad Altıok. yarın akşam ayni mevzu üzerinde Safranboluda da konferanslar verecektir. • • • Devrek, 27 (A.A.) — İlimizin parti başknm ve saylav üstad Altıokün e-velki ak-am inkılâb ve dün de ist&'âl mevzuu üzerinde verdiği konferans halkevi salonunu dolduran binden fazla bîr dinleyici yığını tarafından heyecanla dinlenmiş ve çok a!k Sanmıştır. Edirnede bir kara günün yıldönümü Edirne, 27 (A.A.) — Dün Edârna-nin düşman eline gaçtiğî kara ve felâketli günün yıl dönümüne rastlaması dolayisiyle Edirne halkevinde büyük bir ihtifal yapıldı. Edirne müdafaasında kahramanca doğuşenk canlarından geçen şehidlerimizin azız hatıraları saygı ile anıldı kısa Memleket Haberleri Bu m in ki ikim vaziyeti Bolu vilâyeti ve çevresinde kas mevsiminin iyi vcınuAail^gitmesİav oen bol lohura dinu^ujûı, ilkbahar zen-yatı da geçen yıla nisbetle fazladır. Bolu ovasının hemen her tarafı ekilmiş bir haldedir. Hasılatın çok bereketli olacağı kuvvetle ümit edilmektedir. Bir köwimüzıle »u^lık işleri Balıkesirin Çağış köyünde, köylünün sağbğı göz önünde tutularak ecza dolapları yaptırılmış ve eczaları da temin edilmiştir. Muhtaç ko)liil n ıv \ r fındıklık \«-rilt*cek Trabzon vilâyeti merkez ve kazalarında tarlası olmıyanlara ve az o-lanlara. C. H. Partisinin teşebbüsü ile, vilâyet ve kazaların belediye sının içinde kalan topraklardaki erazi ile bu topraklar üzerinde yetiştirilmiş olan ve ayrıca satılmalarına imkân bulunmıyan fındıklıklar ve evler borçlandırma suretiyle dağıtılacaktır. r -k.-t lıir amaçlanıyor Belediyenin yaptığı bîr bildirik ü-zerine, EUkişehîroV her evin önüne ikişer ağaç cKkümiye başlanmıştır. Belediye aynı zamanda, istasyon caddesini de çamlarla süslemektedir. Son zamanlarda Eskişehirde çam a-ğacı yetiştirme zevki bir salgın haline gelmiştir ve Türkmen dağı ile Boa dağlardan getirilen yüzlerce çam evlere ve caddelere dikilmiştir. Ankara Halkevinde önemli bir konferans İstanbul fransız antikiteler enstitüsü üyelerinden B. De-vambrz dün şehrimize gelmiştir. Kendisi bur;ün saat 17. otuzda Halkevinde İstanbul müze terinde bulunan Grek -Romen eserleri ve bunların vü-cude gelmesinde Anadolu medeniyetinin geniş tr-sir'eri hakkında projchsİyonlu bir konferans verecektir. Konferansa herkes gelebilir. Bu münasebetle İstanbul *n'!ıV ler müzesinin bir resmini koyuya rua. ULUS 29 M \RT 1930 PAZAR Son haberler üçüncü sayfamızdadır ON YEDİNCİ YIL NO: 5267 ADIMIZ, AND1M1ZDIR llı-ryrrılr S kıırıı* Basbetke HALK VE TÖRENLER Evet, her tarafta her gün yeni bir şey: ray, bina, yol, fabrika, elektrik, mekteb, hergün bu memleketin şarklı ve geri bir parçasını bayındırlık ve garblılaş-tırmak ! Durmaksızın büyük kültür merkezlerinden dışarıya doğru hoca, hekim, mühendis, zira • atçı, Kamâlizmin yapıcı ve sağlayıcı unsurlarını yollamak! Son ve tam fetih böyle tamam olacaktır. Ve çocuklarımıza mekteblerde, yetişkinlere parti ocaklarında hep bu fetih aşkının ve iradesinin terbiyesini vereceğiz. On altı yıl -danberi, memleketi maddî manevi parçalayan ne varsa kaldırarak, onu birleştirici, yugurucu ve şuurlandırıcı müesseselerle cihaz-lamaktayız. Kültür, bayındırlık ve teknik olmaksızın, bu küçük kıtayı yekpareleştirmek imkânı var mı idi? Cehalet ve geriliğin, kan birliğini bile bir vahdet mayası olmaktan çıkardığı zamanlar ve hâdiseler, hep hatırımızda-dır. Vahdet ve tecanüs: İşte cumu-riyetin rayları ile, yolları ile, fabrikaları ile, hocaları, hekimleri ve teknikçileri ile Rumeli ve Anadolu Türkiye'sine verdiği madde ve ruh kurtuluşu! Topraklar, kasa -balar, köyler ve kazalar, kalbler, şuurlar hergün biribirine daha yaklaşıyor. Toplu, artan, mütemadiyen yaklaşan ve birleşen Türkiye'nin bu vahdet ve teca-nüa hali. lurkluHun ebedî emniyeti demektir. Türklük, asırlardan-beri bu topraklarda böyle bir emniyet ve devam hasreti ile yanmıştır. Herhangi bir inşa töreni karşısında halkın sevincine ve heyecanına bakınız: Bunlar yalnız bir şimendüfer uğrağına, yahud bir fabrikaya, veya bir anıta kavuşmuş değillerdir. Bunlar, nihayet, bunca fedakârlık ve umusalaı-dan sonra, yaşamak, sürmek, ilerlemek ve mesud olmak ümidini elde etmektedirler. Biz yalnız memleketimizde halk saadetini değil, birleşik, şuurlu, kalabalık ve uyanık Türkiye ile, dünya coğrafyasının nuzık ve hassa» bir noktasında, bütün insanlık için bir huzur ve güven kalesi kuruyoruz. İsmet İnönü'nün çıktığı kürsü ve dolaştığı yollar etrafında haykı-rışarak Atatürk'e sarsılmaz, gevşemez ruh bağlılıklarının haberini yollıyan halk yığınları, Kamâlizm eserinin millî ve insani yüksek vazife ve mesuliyet değerini se -zinmişlerdir. , F. R. ATAY MOĞOL - MANÇU SINIR HÂDİSELERİ Sovyet ve Japon hükümetleri karşılıklı protestoda bulunuyorlar Moskova, 23 (A.A.) — Sovyet Rus-yanın Tokyo büyük elçisi B. Yurenef, 26 martta japon dış bakanlığına giderek silâhlı japon müfrezelerinin sovyet sınırını geçmesini ve sovyet devriye kollarına hücum etmelerini protesto etmiş, ciddi tahkikat yapdmasını istemiş ve i-leride tazminat istemek hakkını nuha-faza ettiğini bildirmiştir. 27 martta Japonyamn Moskova büyük elçisi B. Ohta, dış komiser muavini B. Stomoniakofu ziayret ederek, ayni mesele hakkında mukabil bir protesto', da bulunmuş ve japon müfrezelerinin sovyet sınırını geçmediğini tersine Man-nin topraklarında bulunurlarken sovyet sınır muhafızlarının hiç sebebsiz a-teşine uğradıklarını temin eylemiştir. B. Stomoniakof, bu protestoyu şiddetle reddetmiş ve aşağıdaki tebliğde bulunmuştur: "— Japon askerlerinin sovyet sınırını geçmeleri 8 numaralı hudud işaretinin yanı başında olmuştur ki, bu, hududun belli olmadığı hususundabu defa hiç bir şey iddia edilmesine meydan ver-miyecektir. Sovyet sınırının geçilmiş olduğu keyfiyeti de savaş yerinde, sovyet topraklarında ve sınırdan 250 metre içeride japon ordusundan Ölen iki kişinin cesedinin bulunması, japon harb ci. bazlarınım mühimmatını, dolu 27 el bombasının. 85 harb hartuçunun, 1600 boş kovanın bulunmasiyle sabittir." B. Stomoniakof, 26 martta sovyet elçisinin Tokyoda yaptığı protestoyu ve isteklerini tekrarlamıştır. B. Stomoniakof, ayni zamanda i-kinci bir protestoda daha bulunmuştur ki, hâdise şudur: "— 27 martta saat 13 de beş japon süvarisi Mançuriden Argum ırmağında kâin Sovyet Rusyaya aid adaya giderek «ovyet sınır devriyesine taarruzda bulunmuştur. Müsademe neticesinde mütecavizlerden üçü ölmüş ve diğer ikisi de savaş yerinde iki hafif mitralyöz, iki mavzer ve bir tüfek bırakarak kaçmış, lardır" B. Stomoniakof, sınırlarda güvenlerin sağlanması için gereken tedbirlerin alınacağı hakkında japon hükümetinin yapmış olduğu vâde rağmen son günlerde sovyet sınırlarına tecavüzlerin artmış olduğu hususuna elçinin dikkatim çekmiş ve bunu, sovyet . japon münasebetlerinin iyileşmesini hoş görmiyen mahalli japon askeri mahfillerinin bir tahrik eseri olmasından bahsetmiştir. Diğer taraftan japon elçisi, B. Sto-moniakof'un bir önceki görüşmelerinde karmaşık sınır komisyonları kjrulması meselesi hakkındaki sjaline cevab ve-(Sonu 5. inci sayfada) ALMAN CEVABI BEKLENİYOR Tekaüt kanununda desîşiklil Ahlak noktasından tekaüt edilenler devlet, belediye, hususî idare ve devletin ilgisi olan şirketlerde kullanılmıyacaklardır.. Kamutay yarınki toplantısında askerî ve mülki tekaüd kanununun bazı maddelerine fıkra eklenmesi hakkınd; bir kanun projesi görüşecektir. Hükümet bu projenin esbabı mu-cİbesinde projenin hazırlanma rr.ak-sadlarını söyle anlatmaktadır: "Ordu mensubları ile sivil devlet memurlarının tekaüd usullerini mümkün olduğu kadar birleştirmek İçin orduda olduğu gibi sivil devlet memurluğunda sicillen tekaüd usulünün vazı, Asker veya sivil memurlardan ahlâk noktasından sicillen tekaüd edilenlerin bir daha hiç bîr devlet hizmetine alınmamaları. İkramiye ile tekaüd olmak hakkını kazanan memurlardan tekaüd olmadan ve ikramiyelerini almadan ö- Kâğıt fabrikamız işlemeye hazır Fabrikanın kazanları ilk olarak öteygün yakıldı lenlerin kazanılmış bir hak olan ikramiyelerinin, bu ölümle daha muhtaç ve himayeye lâyık bir vaziyete düşecek olan kdnunî mirasçılarına verilmesi muvafık görülmüş ve ilişik lâyiha bu maksadlarla hazırlanmıştır." Hükümetin teklifinin bazı kısımları maliye ve büdce encümenleri tarafından değiştirilmiş ve umumî heyetin tasvibine şu şekilde sunulmuştur: (Sonu 2. inci sayfada) Dıs hakanımız 9 geliyor B. Litvinof da Moskova-ya hareket etti Paris, 28 (A.A.) — Türkiye harici, ye vekili B. Tevfk Rüftü Aras bugün Ankara'ya, B. Litvinof da Moskova'ya hareket edeceklerdir. izmit h'.'rd I '¦'!"*n'n karton makinesi perdah kısmı um de kâf": defa ol b it, 28 (A.A.) - Dün saat 15 ıt Mbrİkasmm kazanları ilk ırak yakılmış ve fabrikanın •••• Ük duman tutmuştur. Fabrikanın açılma hazırlıkları biti -rilmek üzeredir. Önümüzdeki ayın 15 inde bütün hazırlıklar bitmiş olacaktır. Albay Velçef idam dan kurtuldu Sofya 28, (A.A.) — Kıral. Velçef ve Stançef'in idam cezalarını müebbet küreğe indirmiştir. ULUS: Albay Velçef'le arkadaşı binbaşı Stançef, kiralın şahsına ve rejimine karşı hazırlanmış bir komplo suçuyla tevkif edilerek mahkemeye verilmiş ve suç sabit görüldüğünden Varna mahkûm edilmişlerdi . Temyiz mahkemesince de tasdik edilmiş olan bu ölüm cezaları, şimdi kiralın müdahalesiyle, icra e-dilmiyecek demektir. B. Velçef. 19 şubat ihtilâlini meydana getirmiş o-lan zümrenin en mühim şahsiyeti olduğu için, akıbeti, yalnız Bulgaris-tanda değil, bütün dünyanın siyasal mahfillerince takip edilegelmekteydi. Lokarno devletleri delegeleri yakında yeniden toplanacaklar Paris, 28 (A.A.) — Siyasal ve diplomatik mahfillerde söylendiğine göre, salıya yapılacağı söylenen alman teklifleri alındıktan sonra, Lokarnocu devletler konferans halinde ve mümkün olduğu kadar süratle, toplanacaklardır, ingiliz, fransız ve Belçika dış bakanları ile bir italyan delegesinin 3 nisanda Brüksel'de toplanmaları muhtemeldir. Bununla beraber bu hususta hiçbir kesin karar alınmamıştır. BU fransız gazetesinin düşü ncvlvri Paris, 28 (A.A.) — B. Flanden'in gelecek söylevi hakkında "La Repüb-lik" gaze'csi diyor ki: "Almanyanın hukuki vaziyetini İ-zah etmek hiçbir zaman bahse mevzu değildir. Fransanın, sendelemekte olan sulhu kuvvetlendirecek bütün teklifleri dinlemeye hazır olduğunu dünyaya isbat etmesi lâzımdır. Fran-¦aV -S'**;* I "¦ sanın senelerdenberi sükûtu muhafaza etmesine karşı, birçok söylevler ile, B. Hitler, diğerlerinin Versay antlaşmasının kendilerine verdiği avantajlı vaziyeti kıskanç bir şekilde muhafaza etmek istedikleri, halbuki sulhu istiyen ancak kendisi olduğu tesirini vermiştir." Fransa, karşılıklı yardım ve silahsızlanmaya dayanan büyük bîr Avrupa plânına önayak olmıya hazırdır. Fransa, Ren bölgesinde İstediği inancayı elde ettiği, ve Almanya silahsızlanma ve karşılıklı yardım hususunda teahhütlere giriştiği takdirde Rayş hükümeti ile görüşmelere girişmeye hazır bulunduğunu açıkça söylemelidir." "Radikal sosyalist mahfillerin - gerçi kesin ihtirazı kayıtlar altında -görüşmeye olan arzusunu anlatan radikal sosyalist partisi eski genel sek-(Sonu 3. üncü tayfada) Vaziyetin gerginliği dolaytsiyle fransızlmr Ren sınırında mühim yolların başına makineli tüfekler koymuşlardır. "Ulus,, un Dil Yazıları Güneş-Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri VII. //. R. T AN KUT Eritin ve Ordu yer isimleri: Sümer sitelerinden her birisinde bir zigurat bulunduğunu biliyoruz. Bunların en eskisi Eridu'da yapılmış olanıdır. Zaten Eridu Sümerin en eski bir şehridir. Basra körfezi kıyısında geniş bir sahada ve dağınık olarak yapılmıştı. Suru ve çarşısı yoktu. Çamurdan ve gelişi güzel yapılmış hafif evleri biribirinden uzaktı. Halk henüz bir şehir ve mabet zapt ve raptı bilmiyordu. Hususi Allahla-rının adı enki, ank veya ea [lj idi. Gök ve güneş tanrı adına bir de müşterek mabet lâzımdı. Onu yaptılar (yedi bin yıl önce) bu ilk Sümer kulesi, Eridu aiguratı idi. f.ntltı xerrel.tr jı-tsıl siiyleniytu-dıı ve ne ifritte ediyordu i Alimler, Eridu biçiminin Akat-ça olduğunu ve asıl Sümercesinin [1] Sümercc yansı (A -f- A A ) idi. (urodug) olduğunu söylerler. Ep-hraim'a göre, speiser'in bu keli -me hakkındaki mütalâası şudur: Eridu Sümer ditince site manasını lâyıkiyle ifade ettiği şüphesiz olan eri ve lehçe farkı ile uru ve daha doğrusu urudu'dan olmadır [2J. Bu eski has ismin bugün Karadeniz sahilinde güzel bir sahil şehri olan Ordu ile alâkasını araştıralım: Eridu'nun Sümerce ur udu ve u-ruduk biçiminde telâffuz edildiği ve site demek olduğunu öğrendik. Bir de lügat manasını arıyalım: Sümercede; H. De Barenlon'a göre [3] : Uri - mesken Uru = temel, kaide Uru - şehîr, mahal, kapı Urugi, urugal - mezat, demektir. - Sayİayt çeviriniz - \2\ Mezopctamian origîns the Paeie population of the neer east. \3] L'originc des lengue, dıs reJİgioncs et des pcupZeS, sayfa 2 ulus 20 M/ 1 Rejimler ve terbiye sistemi Cavid ORAL Çok tanınmış alman profesöıle-nndcn "Aereboc" Arebo'nun ağ-rar politiğinin devlet ve iktisat bahsinde şöyle bir fıkra vardır. Arebo diyor ki: Türk - rus harlımdan sonra babam bir türk zabitiy-le tanışmış. Onunla görüşmüş, konuşmuş ve ona geniş yurdunun verimli ve zenpjîn topraklarından niçin istifade etmediklerini vc iktisadin niçin yükselmediklerini sormuş. Zabit cevab vc ra vc iktısad beni ilgile Jerdır. Bern yanıtı müt : "Pa-miyen n §ey-r eden iğini kabul etmek lâ-kat bilmem ki bu ha-ı iyiye belirtme!: için lar eitmeğe ve tarihi- nin o Ut kikat sa mîzin derinlikleri içinde örnek ve misal aramağa lüzum var mıdır? Daha dün denecek kadar kısa cilan Osmanlı imparatorluğunun son devirlerinde bile aramızda buna benzer tipler, bu ayarda insanlar ve bu düşünce ve bu zihniyetle yasıyan yurddaşlarımız yok muydu?. 2yi günler kara günleri çabuk unuttururmuş derler. Doğrudur. Fakat ne de olsa bizim unutamayacağımız ve bilhassa unutmamamız lâzımgelen birçok acıklı hatıralarımız vardır. Bu hatıralar kötüdür. Üzüntülüdür. Lakin bir millet h3yatı için ders verici ve Öğretici olmak itibariyle de hiç hafızadan silinmemesi icab eder. Çünkü o'hatrralarm yaşaması dü omdaki iş vc eser başarmalarım 6;»ret:T*;k, göstermek yönünden de çok faydalıdırlar. Mülî mücadeleden sonraki devreyi hep hatırlarız. Ermeniler, rumlar yurdumuzdan giderlerken İm gidiş birçoklarımızı, hele ik-trsaddan anlıvanlarmızı âdeta endişeye düşürmüştü. Diyorlardı ki bunlar giderse nc olncagrz? Artık elbiselerimizi kim dikecek, kun- mr-rn! «ketin iktisadî durumu ne sekil alacak?.. En endişeler yer- Niğde Saylav, I siz, bu korkular boş değildi. Çünkü elbiselerimizi dîken Yorgi. kunduralarımızı yapan Artin ve bize sarraflık eden Dimitro idi. Çünkü ortada, ihtiyaçları karşıh-yacak ne kâfi mikdarda sanatkârımız ne yetişmiş İşçimiz, ne de sarrafların yerini dolduracak milli bankalarımız vardı. Olanlar da bir 1 lymet ifade etmiyordu. İşte o günîe bugün arasındaki zaman nihayet on, on hcş sene olmuştur. Fakat bugün hiç bir yabana unsura, ustaya, işçiye lüzum görrai-yoruz. Heı işimizi mümkün olduğa kadar kendimiz yapıyoruz. Her ihtiyacımızı kendimiz karşılıyoruz. Vakıa noksansız ve eksiksiz değiliz. Fakat bunlar da zaman meselesidiı. Ve zamanla düzelecektir. Bugün hiç şüphe yok ki sanatta da, zanaatta da, sanayide de çok ilerliyoruz. Yurdun muhtelif yerlerinde kurulan fabrikaların adedi gittikçe artıyor. Demiryolları metotllu ve bilgili bir politika iîe her gün biraz daha ilerliyor. Türkiye yürüyor, yükseliyor ve büyüyor. Şimdi kendi kendimize sorabiliriz: Acaba bugünkü türk devletinin büyümesine, yükselmesine çalışan elemanların anası, babası, atası bu topraklarda dolmamış bu yurdda büyümemiş insanlar mıdır? Acaba bugün kendi işçisi, kendi emeği ve kendi parasîy-le iş ve eser yaratan türk varlığı içinde yalnız cennet için ölmek istİyen imparatorluk zabitinin çocukları, torunları yok mudur? Öyle ise bu iki düşünüş, bu iki zihniyet vc bu iki tip arasındaki büyük vc aykırı farkı yaratan se-beb nedir? öyle iki tip ki biribiri-ne zıd. biribirine düşman. Birnici-si en dar, on iptidaî ve geri bir zihniyetle yalnız cennete gitmek için ölmediğine peşiman. İkincisi milli varilimi ve rri'rî V"''i™'nî k-onı-mak için ölmekten hiç bir an çeki nm i yen ve fakat aynı zamanda da çalışmak, ya -mak ve yükselmek istiyen bir insan. Bu iki tip bize gösteriyor ki milletlerin ruhi haletleri üzerinde yaşayış ve düşünüş tarzlarında rejimlerin terbiye sisteminin büyük tesiri ve rolü vardır. İşte bu rr.lün imparatorluk devrinin bil- bitiyle. Kemalist rejiminin bilgili, şuurlu ve yetiştirici terbiye sistemini yaşatan bugünkü münevver çocnğu iki canlı örneğidir. ma!:, Uı mz!i nala yer, ruz. Kelimenin teIfiffüze : bizim Ordu cjahi rım asır önce Ardu ve ilerinde de yazılır ve önceleri bizde de Or-de ettiği varlık başka bîr kadroya olduğu gi-'ederasyonuna ve onla-ttukları çadırlı ordu- ordu denirdi. O za-layı iyice izah edebildi-bstcr's dîctionery'nin di kelimeleri karşısına Onan aynen alıyorum: idi: kamp, aslen Tatar-ırîarda oluran Moğol gruplarından ve-cı inden bir zümre. Teş-ek bulunan ip'.idaî, ço-¦ftftt. Cu Asyalı ordu-ı önceki devirlerde Av-p süpürmüşlerdi. Hord İmedir. Ordu çadırlarken bir ffrupun karar- İÇ HABERL İSTANBUL TELEFONLARİ: Profesör Ez li için İstanbul, nin güzel s ayrılması i akademide lantı yaptı, da etti. nden ugün ir top-e ve- Türk gemi kurtarma latanbm1, 28 - Türk r^mi kur-tarma şirketi umumi heyet toplantısına verilen rrporda şirketin on gemi kurtnrcı^ını, t*.'ılike halinde buîımr.n beş vapura yarılıra istanbul'daki almanlar İstanbul, 23 — Yarın htanbul-dakî almanlar t'.r alman vapur iy-le açık d*m!zr çıkacak ve reylerini vereceklerd'r. İnkılab ve istiklâl konferansları Finike (Hu: us i) — Kazamıza Antalya don çelen Caaıur'.y^t Halk Partisi ilybnkui'ulıı Bzaımuaı Cayan Hayriye Yctgin tarafından (inkılâb ve istiklâl) konulan üzerinde iki konferans verilmiş ve yüzlerce k.'ylü ve şehirli tara fır .. n İlgi ile dialenm.s-tir. aricive için bir acı Kaybettiğimiz E. Ufİı'ir ibrahim Anvers konsolosumuz B. Münir İbrahim in kısa Lir hastalıktan sınra Anverste öldüğünü teessürle haber altlık. B. Münir ferahını aunb ahlakı ve kibariığiyle arkadaşlarına ve her muhite kendini acYairnüs dcğcrtİ bir yurddastı. ölümü kendisini tanıyanlar arasında büyük bir acı doğurmuştur. Bayan Münir llıraivrcin, yetim kalan genç kızı.. :ı \ . . ı acüarını paylanırız. du tanrısı ilk Sun ki şehirle toplan s a Halk sık. zamma V da yapılrr snd* en tir. Erek' ratı vardı Anad-a nında ve ark bulunmadığını w primitive de la idioms touraniens. zıu Allınorciu da onlardan başka-tı değildi. Ljer Karadeniz kıyısındaki Ordu cehri bugün için bir başkalık gösteriyorsa o, zamanın ve bugünkü medeniyetin icap ve t?':rlerindendir. Orada da şehirlerin ve köylerin kurumu genişlik ve dağınıklık esasına dayanır. Orada da hâlâ yedi bin yıllık Eri- [5] Anadolunun her taralında halkın ağanda yaşamakta ohn a-nu, abo, teha' un. ea, tu g'bİ inter-jectionht birer Sümer metbudu i-di. Onlaun her bîri bir tabiat kudret ve unsurunu temsil eder. Kefekim (EA) akıl ve lerasetin tanrı-sıdtr. Tekaüt kanununda değişiklik (Başı /. inci sayfada) Madde 1 — 1683 saydı askerî v« mülkî tekaüd kanununun 3 ncü maddesinin mülkî memurlar hakkındaki kısmına aşağıdaki yazılı r.kra eklen- bil m e nrjcı- kanunun zıh fıkra 7 nci maddesine asayı* cklcnmijlir: (ZabitUrle askeri vc mülki me-¦nurlardan ahlâk noktacından bükmen veya sicİllcn tck&ud edilenler devlet, hu»usi İdare ve 1 eledîye hizmetlerinde ve hususi kanunlarla tejkil edilen veya sermayesinin en a* yansı devlete aid olan banka ve müesseselerde ve ıncnafîi uraumiyeye hadim cemiyetlerde istihdam edilmezler. Ancak 1076 numaralı kanun hükümleri mahfuzdur), Madde 3 — 1C33 sayılı kanunun 13 ncü maddesi a«ağıua yazılı şekilde değiştirilmiş, tir: (Zabitlerle askeri memurlardan hükmen veya sieillen tekaüde sev kudümlerin hizmet müddv-'Icri 15 sene veya daha fazla olursa bu müddet nisbetinde tekaüd maaşına müstahak olurlar. Bu gibilerin hİTmet müddeti 15 seneden atağı ise beher hizmet se- nesi İçin birer aylı!; hesabîte ssn aldıkları mar-m emsr.Ii hasılı defaten 20"? ='yıiı I 3 r . : ' 'rî mucibince trkaüde sevkedi!-r!-r ''ak-kn-, !a bu kanunun 26 ncı maddesi hükümleri la'.bîk olunur). Madde 4 — 1633 sayılı k-nnmın S8 nci maddesi aşağıdaki şekilde de-ğiîtîrilmiçtîr: Bilfiil etüz s""e ve d^Sa ziyade hiynı-t ifa rr'er'c^e t?':-*"ir! r' 'n'ları kaüd olmadan Öîenferin mC.stahak oldukları ikramiyeler kanunî nıtras-çıl.Tina verilir). Madde- 5 — Bu kanun neşri tarihînden ma''-herdir. Madde 6 — Bu kanonna ahkâmını icraya İrra Vckiüeri Heyeti memurdur." Kamulay bundan başka, Sjriyede türklcrin ve Tür kıy ede sıırîyeülerin malları hakkındaki mukavele müddetinin bîr yıl daha uzablması hakkındaki kanun pr^i-v-.',ı iknci görüşülmesini yapacaktır. Yan!ış bir baber 1 tanluıi kız lisesi taU-besimlcıı Ulvi)e neden zehirlendi? İstanbul kız lisesi talebesinden Cn. Ulviyenin mektepte satılan pastadan zehirlendiği ve moktep idarecilerinin çocukla ilgilenmedikleri hakkında bazı gazetelerde çıkan yazı özerine, maarif müfettişlerince yapılan Uhki- hîrlcndî'İ ve r ' çocuğa İIpİsİzİİU cüslennedıiı anlaşıldığı, Kültür bakanlığı orta öğretim genel direktörlüğünden bildirilmektedir. T.-^lerdeki -» Bugünkü konser Busun, Musiki Öğretmen Okulunda Cumur Başkanlığı Flarmonik Or-kcslrası tarafından halk konserlerinin on besincisi verilecektir. Program çudur: I. Cari Maria Von VVeber (1786-1 r 11 ı İki piyano için konçerto, do majör Solistler: Fckunde Cıkin, Ulvi III. Feli Mcndelssohn - fctartholdy (18J9 - 1847) Dördüncü Senfoni La majör Arzuhal encümeni yarm toplana- pansiyon u^rcurrı Pansiyoner talebelerden »ltw**^lr ücretleri hükümet 1035 büdce projesinde tesbit ederken bazı mm'.aka- t. iy.(UıK*ur ve Kayseri pansiyon ücreti 150 den IGOa, Konya ve Sivas 123 den 13Ta çıkanlm^;.!*. .Spor Bugünkü maçlar Ankara Güıü - r:nka»a. Vltrn Onlu - Muhafta Gücü Bugün iki alanda birden, birinci takımlar arasındaki lik maçlarına devam edilecektir. Ankara Gücü alanında. Muhafız Gücü - Altınordu arasında yapılacak maç, üzerine alâka topla yan karşılaşmalardandır. Bu maç saat 14 dctl!r. - lacak Çankaya - Ankara Gücü maçı da enteressandır. Geçen hafta Gençler birlieine karsı ivi bu- nal :ü İzmit halhevinde İngilizce dersleri l=nıîl Halkevin-de üç seneJcnbcri '¦re*' öğretme a m yan Safihana himmetiyle yetı-çen talebelerin sayısı her sene çoğalmaktadır. Muntazaman devam eden bı burslardan çok i/İ neticeler ahu • maktadır. Yandaki kh»e bu kurs!arm gösteriyor. ON YEDİNCİ YİL. No: 5208 ULUS 30 MART 1936 PAZARTESİ Son haberler ü'-ûııcü sayfamızdadır ADIMIZ, ANDIMIZD1R llrrwrılr .% kunt-. Alman seçimi dün başladı Anayurdda ve dışardaki almanlar rey vermiye koşuyor Kolonyaca bir nutuk veren B. Hitler, seçimin sonunu beklemek için Godesberg'e hareket etti.. Berlin, 29 (A.A.) — Havas ajansı muhabiri bildiriyor: Almanyada bugün seçim yapılmakladır. Genç Hiticrcilcr kurumlarının bi-sîk'etli efradı şehri dolaşarak halkı Hit-lere rey vermeğe çağırıyorlar. Alman. lerini vermiş bulunuyordu. Münihte, rey günü, bir topla başlamıştır. Sınır şehri olan Pasauda setimin farklı bir hali, Avusturyadan hususi trenle 3610 almanın gelmesi olmuştur. Bunlaı halk tarafından, başların- Şİmailife Rayhştag binast olarak kullanılan Krol binası nayurttaıc kadar zevk ve heyecanla vermişlerdir. Anayurttan uzaklarda bulunan her taraftan gelen haberlı-r bütün almanların müttehit hislerini göstermektedir. I lan • de oturan almanlar reyleri' ni Preyssar vapurunda vermişlerdir Kalabalık o kadar çok olmuştur tcı, vapur altı defa kıyıdan uzaklaşmaya mecbur katmıştır. Pari.s' almanların mühim oir kısmı Sarbruke gelerek Adolf Hitler lehindeki reylerini orada vermişlerdir. Viyana. 29 (A.A.) — Viyanada o-turan alman yurddaşları, dört hususi trenle Passau'a giderek Rayhştag seçimine girmişlerdir. (Sonu 3. üncü sayfada) SON SİNİK yanın her tarafında evler, umumi bina. lar bayraklarla donanmıştır. Seçim vazifelerini yapan Bcrlinliler, yakalarına taktıkları beyaz rozetten tanınmaktadır. Her seç-ııı. m iıu-mıt içinde, Hîtlere karşı beslediği "'l.«l..ıfm niıınni olan bu rozetten edinmeğe çalışıyor. Brunsvik'den bildirildiğine göre motorlu bir nasyonal sosyalist kolu, dün şehirde büyük bir öküz dolaştırman. Bu öküzün üstüne "rey vermeyen öküzdür" ibaresi yazılı bir levha asılı bulunuyordu. Berlin, 29 (A.A.) — Almanyanın her tarafından gelen haberlere göre, halkın reye İştiraki mükemmel ve çok güzel bir hava içinde olmuştur. Bürolar açılır açılmaz halk vazifesi başına koşmuş ve her tarafta kalabalığa rağmen reyler zorluksuz ve durmadan yapılmıştır. Şehir dışlarında seçim işi daha Öğle vakti bitmiş ve şehirlerde de yarıdan fazla seçici rey- da mızıka olduğu halde hararetle karşılanmıştır. Sar almanları bilhassa şevk içindedirler. Sar halkı 17 senedenberi ilk defa olarak tekrar reye giriyordu. Sarbruk şehrinde meydanlarda, konserler veriliyor. Saat 12.30 da Hin-denburg balonu ve sonra da Graf Zeplin balonu şehrin üstünde gözüktüler. Berlinde, sabahın yedisinden itibaren mızıka, bayraklarla donatılmış olan şehir sokaklarını marşlar çalarak dolaşmaya başlamışlardır. Führer reyini Potsdam şimendifer istasyonunda vermiştir. Führerle bir likte Bakan Dr. Frank ve alman basın şefi Dr Dİtrih de reylerini aynı büroda varmİşlerdir. I Z. 129 balonu üzerinde d rey verilmiş ve bu suretle ilk defa havada rey verme Hinden-burg balonu üzerinde olmuştur. Balonda aşağı yukarı yüz kişi vardı. Berlin. 29 (A.A.) — Yabancı ülkelerde otu an almanlar da reylerini a- H VDlSKLKRt HAKKINDA Moğol hükümetinin fik II Moskova, 29 (A.A.) — Tas ajansı bildiriyor: Moğol hükümeti 24, 25, 26 martta bir japon - mançuri müfrezesinin mogol topraklarına taarruzu hakkında M.n^uLuo dı^ bakanlığına bir protesto göndermiştir. Mogol hükümeti, sınır hâdiselerinin halli için iki hükümet arasında görüşmeler cereyan etmekte olduğu bir sırada yeni tahrik vakalarının vuku bulmasından dolayı hayretini bildirmekte ve bu taarruzların görüşmeleri yarıda bırakmak ve japon -mançuri kıtaları tarafından hududa yapılan taarruzlar üzerine çıkan gerginliği artırmak emellerinden başka bİr türlü tefsir edilcmiyeceğini kaydetmektedir. Mogol hükümeti, mesuliyeti Mançuri hükümetine aid olan bu gibi tahriklere nihayet verilmesi için hemen sıkı tedbirler alınmasını istemektedir. Hararetli bir spor günü Dün şehrimizde dört li» maçı. bisiklet ve voleybol müsaba- kaları yapıldı. Muhafız Gücünün son Dün, Ankara, çok canlı bir spor günü yaşadı. Öğleden önce, Ulus meydanı - Sincanköy arasında, güzel bir bisiklet yarışı ve Öğleden sonra, iki a-landa birden, futbol maçları yapıldı. Muhafız Gücü binicileri de mevsimin sonuncu binişini yaptılar. Bisiklet yanşmı inkara Gücünden Faruk kazandı Ankara bisiklet heyetinin tertİb ettiği kroskontrilerden biri olan dünkü yarış, 55 kilometerelik idi. Tam dokuzda başlayan yarışa altı bisikletçi girmişti. Yolun 7 kilometrelik ilk asfalt kısmını 40 kilometrelik süratle hemen hemen toplu bir halde koşan bisikletçileı, şosede birer birer dökülmeğe bağlamışlardır. Dönüşte yarışa girenlerin aralarındaki mesafe daha artmıştır. Varışı Ankara Gücünden Faruk birinci olarak bitirmiştir. Gü-vençspordan Nuri ikinci ve Ankara Gücünden Kemal üçüncü gelmişler-dir. atlı gezisi jjüzel oldu takara GÜCÜ alanımla: Altınordu - Muhafız Gücü Saat 11 de hakem Hakkının idaresinde başlayan bu maç, dün Ankara Gücü alanında yapılan maçların en mühimi idi. Altınordu şöyle bir takım çıkarmıştı: Mahmud, Murad, Meh-med, Sadi, Sedad, Resai, Reşad, Muzaffer, O^uz, Reşid. Muhafız Gücü de geçen haftalar-(Sonu 5. inci sayfada) Soff'a: Ankara Gücü - Çankaya maçından bir ens'antane — Sağda: Muhafız Güçlüler dünkü yürüyüşlerinde B. Flanden dün beklenen nutkunu verdi Nutuk ingilizceye çevrilerek radyo ile neşrolundu Tulüz, 29 (Kendi radyomuzla) — Fransız Dış İşleri Bakanı B. P. E. Flanden, beklenen büyük nutkunu bugün Vezeley'de vermiştir. İngilizceye tercüme edilerek radyo ile neşredilen bu nutkun İngiltere'de de dinlenmesi temin olunmuştur. Nutkun, bilhassa B. Flanden'in doğrudan doğruya B. Hitler'e hî-tabederek ona bazı sualler sorduğu parçaları ihtiva eden kısmının, ingiltere'de büyük bir alâka uyan dırdlğı tahmin edilmektedir. Uan bjyük bir nutuk veren frensiz Dıı Bakam B. Flanden Fransız altını Londrava akıvor İngiltere böylelikle tazyik yapıp Fransa'yı kendi siyasasına iştirak ettirmek istiyormuş.. Fransa hankası iskonio nisbetini artırdı Paris, 29 (A.A.) — Fransa devlet bankası son günlerdeki fazla miktarda frank satışı neticesinde iskonto nis-belini yüzde 3 buçuktan beşe çıkarmıştır. Malî mahfiller iskonto faizinin bu yükselişinin spekülatörlerin faaliyetini hemen durduracağını sanmaktadırlar. anı ajansı Paris, 29 (A.A.) — Stef bildiriyor: Büyük mikdarda fransız altınının Londraya gitmesi Paris mali mahfillerinde derin bir hoşnudsuzluk uyan- dırmıştır. Çünkü, bu vaziyet, Ingİlte-renin Fransaya baskı yapmak ve onu kendi arsıulusal siyasasına iştirak zo-y runda bırakmak üzere çevirdiği manevranın tesirine atfedilmektedir. Bu manevraların İngiltere tarafından Fransaya verilen altı milyon isterlin-Hk İstikrazın son tertibinin Fransaya tediyesinden hemen sonra vuku bulduğu söylenmektedir. Londra, 29 (A.A.) — Fransız bankasının iskonto fiatını yüzde 3 buçuk-(Sonu 3. üncü sayfada) "Ulus,, un Dil Yazılan Güneş-Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri VII. İler sakaratin eleğinde sayısız Sümer izi vurdır: Anadolu'daki bu sakaratların isimlerini koyanlar kimlerdi? Ne Sümerlilerin ne Akatlıtarın şimalde Karadenize kadar dayanmış bir istilâlarını bilmiyoruz. Asurun bazı sergüzeştçi ve cesur kumandanları Anadolu içinde, hele Van gölü havzasında birkaç defa uzun seferler yapmış ve kat'î zaferler kazanmış ise de bu akınların Karadenize kadar ve devamlı olarak sürüp gittiğini ispat eden bir eser yoktur. O halde bu Sümerce isimler A-nadoluya nereden geldi? Tetkikimizin aydınlatacağı cihet işte budur. Şehirlerin ve köylerin kurumu genişlik vc dağınıklık esasına dayanır. Orada da hâlâ yedi bin yıllık F.t'ul j tanrısı Ea'yı anarlar [1 ]. [1] Anadolunun her taralında halkın ağzında yaşamakta olan anu. abo, teha, uş, ea, tu gibi inter-jectionlaı birer Sümer mabudu idi. Onların her biri bir tabiat kudret ve unsurunu temsil eder. Netekim (EA) akıl ve ferasetin tanrı-sidir. H. R. TAN KUT Uru, [2] ur, or gibi kelimelerin yeni ve eski dillerdeki lügat manalarında bulduğumuz medluller Şunlardır: memleket, yer, toprak, bina, temel, barınak, harp, imar, etmek, yapı yapmak. Ve hepsinde muayyen, sınırları belli bir yer. Yaşıyun Türk lehçelerinde ur, or ve ordu kelimelerinin lügat manaları. Büyük Türk lügati yaşıyan Türk lehçelerinin çoğunda bu kelimeleri bulmuştur. Meselâ: Garp Türkçesinde: or sun'î tepe, toprak yığını Garp lehçesinde: or hendek hendekli istihkâm toprak tabye, müstahkem yer Çağatay lehçesinde: ur sek, yüksekte olan, tepe Çağatay lehçesinde : ura zık, direk Çağatay lehçesinde: ora hudut gösteren işaret, toprak yığını. Çağatay lehçesinde uru = çayır (Sonu 2. inci sayfada) yük-ka- [2] Urbanizm denilen şehircilik terimi bu eski Türel e ur, ıtri kc'.i- \ melerini: n gelmiştir. SAYFA 2 ULUS 30 MART 1936 PAZAR Yan - Siyasal Almanya nin yolu b ti » m fi sı rü d. Dİ :: an • T» Lokarno isi, ftft günlerdeki şiddetini kaybetmiştir. Şimdi herkes Al-nanyamn vereceği cevabı beklemektedir. Bu cevabın, 29 mart seçiminden sonra verilmesi tabii idi. Çünkü Hitler alman milletinden Almanyayı içeride asayiş ve refaha dışarıda da hak beraberliği ve şerefliliğe götürmek için, iktidarı ele aldığı gün, dört senelik bir mühlet istemişti. Bugün bu mühletin dördüncü senesini harcamaktadır. İçeride, asayişin teessüs etmiş ot-duşuna şüphe yoktur. Bu asayişin sınıflar arasındaki barış'm teessüsünden ziyade sınıf kavgasının devlet kuvvetiyle paydos edilmesine dayanması, ancak ilerisi için bir takım neticeler doğurabilir. Şimdilik, ehemi-yeti olan bir nokta değildir. Içeruieki refah meselesine gelince, Almanya-mn böyle bir şeyden henüz uzak olduğunu HUler'üı bizzat kendisi ya-hud bu hususta salâhiyet sahibi olan Dr. Schchacht saklamamaktadırtar. Kalıyor, dışarıdaki "hak beraberliği" ve "şereflilik". Lokarno paktının bozulması, alman milletine, bu iki noktanın artık elde edilmiş olduğunu göstermiştir. Führer, bir haftadanberı verdiği nutukların hepsinde, bunu tebarüz ettirmiş ve coşkun halk yığınlarının bilhassa bu noktadan dolayı gösterdikleri memnuniyeti görmekle kendi yığınlarının psikolojisini mükemmel kesab etmiş olduğunu tesbit etmiştir, öyle ki, 29 mart seçimi, ken-dUİne % 90 dan yukarı bir rey nisbeti getirecek, binaenaleyh "içerideki refah" noktan üzerinde, şimdilik hiç kimse durmamış olacaktır. Lokarno'yu böylece bozduktan ¦omu, esasen silâhlanmış olan Almanya, artık "hak beraberliğini elde etmiş ve bu suretle, 1918 bağlarını, hukuk, askerlik ve politika bakımından tamamen koparmıştır. 1914 de, Almanya, bugün kendi karar ve kendi teşebbüsüyle elde ettiği bütün haklara malik olduktan başka: a) Sermaye ihraç eden b) Bir takım sömürgelere malik o- lan c) Cİhan pazarlarında serbestçe mal satabilen bir memleketti. Buna rağmen Almanya, daha fazlasını umarak ve daha fazlasına malik olmak ihtiyacıyte harba girmişti. Bugün, bu üç noktanın her üçü de yoktur, a) Almanya hem dışarıya hem içeriye en çok borcu olan memleketlerden biridir. b) Hiç bir sömürgesi yoktur. e) Cihan pazarları, kısmen sana-yileşerek (Rusya, Türkiye, Çin v.s.) kısmen de sahiplerine tahsüı edilerek (Oitauta) kapanmıştır. Buna mukabil atman sanayii 1914 dekinden daha geniş ve daha teçhi-zc'lt alman nüfasu ise daha kalabalıktır. Demek oluyor ki, Almanya için, geniş'eme İhtiyaçları 1914 dekinden daha büyük genişleme şartları ise daha aleyhtedir. Almanyanın yarın ne yapacağını daha doğrusu yarın neler yapmak mecburiyetinde kalacağını anlamak İçin, davayı ve bunun muadelelerini, boy'.e koymak lâzımdır. Almanya, cihan buhranı baş gösterdikten ve aldığı kredilerin faizlerini ödiyemiyecek bir vaziyete girdikten sonra, denizaşırı memleketlerle olan münasebetlerinin, bilhassa ham madde çekmek bakımından bir çıkmaza girdiğini gördü. Şöyle kî: Buhrana kadar, ham maddelerini denizaşırı memleketlerden çekiyor, mamul maddelerini Orta Avrupa, ve Sark Avrupastnda (Türkiye dahil) satıyordu. Krİz yüzünden tediye zorlukları başlayıp mal mübadelesini iki taraflı kliring formüllerine banlamak icab edince, momul maddelerini alan snemteketlerden ham maddelerini çekmek ıstırarında kaldı. Yani, Şark Avrupalından. Ve bittabi, mümkün elan niıbetler dahilînde. Çünkü bu memleketlerin ham madde istihsalâtı öyle kocaman bir alman sanayiini bfsliyecek bir radde ve organizasyonda değildi. Şu var ki, bir yandan denizaşm memleketlerin kredi kolaylıklarını kesmeleri ve bir yanlan da yahudi boykotunun tesirlerini göstermesi, Almanyaya, esasen başka bir yol bırakmamıştı. Kaldı ki, ham maddelerini çekeceği yeni memleketlerin aynı zamanda alman mamul maddelerini satın alan memleketler olması, a) Alman ihracatı ile ithalatını aynı coğrafi bölgelerde toplayacak b) Almanyanın ticaretini aynı coğrafi bölgelerde teksif edecek c) Ticareti arkasında alman politikasını da gittikçe daha nüfuzlu kılacaktı. Bu coğrafi bölge, Çekoslovakya-da başltyarak cenubu şarkiye doğru Iran ve Sıtriyeye kadar uzanmaktadır. Bu bölgenin içinde Balkanlar dahil fakat Türkiye hariç olmak üzere, dış ticaret vaziyeti şöyledir: İngiltere ile 160 milyon mark İtalya ile 140 milyon mark Fransa İle 80 milyon mark Almanya ile 370 milyon mark Tek başına Almanya, bu bölgede, üç büyük Avrupa devletininkine denk bir ticaret yapmaktadır. Bu ticareti ileri götürmek, satılan yerden satın almak, her memleket ü-zerinde ayrı ayrı çalışarak bunların her birinde alman ticaretini birinci derecede mühim bîr unsur haline getirmek ve, denizaşırı memleketlerin ham madde tâbiyetinden kurtularak Orta Avrupa ve Şark Avrupast bölgelerini atman ticaretinin tâbiiyeti altına almak, işte iktısad nazırı Dr. Schaeht'm III. ReUh'ut dış politikasına hazırladığı ekonomik genişleme temeli budur. Vaziyetvn bu ve böyle olduğunu, büyük devletler biliyorlar. Almanyaya Avrupa dışında imkânlar gösterilmediği takdirde, alman genişlemesinin gerek ekonomi, gerek politika bakımından zaruri olarak bu yolu takib edeceği, malûmlarıdır. Fakat bu, Fransa ve İngiltere için tehlikelidir: Fransa ve İngiltere için, böyle bir genişleme, kıta üzerüıde bir alman hegemonyasının teessüsü demektir. Yalnız Fransa için ise, ayrıca bir tehlike vardır. Bugün alman ticaretine mevzu olan ceğrafî bölge, fransız kredi hareketlerine ötedenberi mevzu olmuş ve Fransa bütün Avrupa politikasını, 1918 denberi ancak bu sayede yarütebilmiş'.ir. Alman ticaretinin merdanesi, bugün Ortacı rupa ve Şark Avrıtpast'nda hangi memleketlerden geçiyorsa, oralarda, fransız milyarları yatmahtad-r. Alman ticaret merdanetini, olman politika merdanesi takib ettiği gün, fransız sermayesi, tehlikeye girmiştir. Coğrafi bölgeye dahil olan memleketler içir mevzuubahs olacak tehlikeden burada bahsedecek değiliz. Yalnız şunu söytiyttim ki, işe Almanya tarafından bakınca, dış ticaret nisbeti yüzde 2, 3, € gibi ri-zi bir şeydir. Fakat Orta Avrupa yahud şark Av-rupası'nın ufak memleketleri tarafından bakınca, dış Vcaret nisbeti, derhal yüzde 40, 50, 60 a çıkmaktadır. Halbuki İngiliz ünparatorluğu ile Dominyonları yahud İngiliz imparatorluğu ile ona Danimarka, Holanda ve İskandinavya memleketleri gibi tâbi olan memleketler arasındaki dış ticaret münasebeti r.İsbetleir yüzde 50 den yüksek bulunmamaktadır. Almanya, "hak beraberliği" ni artık fden elde etmiş demektir. Fakat Almanya, kendisini, ne "üj kampları" ne de harb sanayii ile kurtarabilir. Almanya, kendi ekonomisine sağlam bir esas aramağa ve bu esasın müdafaasını da artık islediği kadar kuvvetli kılacağı »ilahlarına havale eylemeğe mecburdur. Alman ticaretinin şarkı cenubi'ye doğru inkişaf etmesi yeni bir şey değildir. 1914 den önce de vaziyet böyle idi. İstikamet, Berlin - Basra körfezi idi. Hem o zaman, pazarlar açıktı, sömürgecikleri vardı ve, ham maddeyi bir başka taraftan çekerek mamul maddeyi bir başka tarafa satabiliyordu. Bugün, daralan imkânların kıskacında, ticaretini, aynı ticari böl- İÇ HABERLE İSTANBUL TELEFONLARI: Bayan Âfet geliyor istanbul, 29 — Bayan Afet İstanbul'a geldi ve bu aksam Ankara'ya hareket etli. B. Suphi Tanrıöver İstanbul'da İstanbul, 29 — Bükreş Elçimiz B. Hamdullah Suphi Tanrıöver geldi. Yarın akşam Ankara'ya hareket edecektir. B. Tanrıöver, Romanya'dan Türkiye'ye gelecek göçmenler için bir anlaşma hazırlandığını ve bu anlaşmayı Ankara'ya götüreceğini, bunun hükümetimizce tasdikinden sonra 15 nisanda yeniden göçmen nakliyatına başlanacağını söylemiştir. İstanbul'daki almanlar reylerini verdiler İstanbul, 29 — istanbul'da bulunan almanlar bugün bîr alman şilepine binip kara sularının dışına çıkarak Rayhştag seçimi için rey verdiler. * istanbul, 29 — Şark demiryolları Umum Müdürü geldi. 31 martta yapılacak olan umumî heyet toplantısında bulunacaktıı. Kısa Memleket Haberleri liafrada: Bafra, 29 (A.A.) — İlçemizde muhtaç olan çiftçiye halkıo yaptığı zahire yardanı 30 bin kilo. kazda vm yardım* 20 bin kilodur. Uunlınn bu^uulcrtlc dağıtılmasına başlanacaktır. Bafra, 29 (A.A.) — Dj ak ;un Kızdırmak ckuhında yoksul çocuklar menfaatine "Hedef" piyesi oynandı. Hal. kın ilgisi, temsil heyetinin muvaffakiyetini takdire değerdi. Epeyce fayda temin edildi. Ijakt^: Uşak. 29 (A.A.) — E1ek*r'.k tesisatına ilâve edilen motorun provaları bitmiş ve bu ok ;am şehre kuvvetli cereyan verilmiştir. Uşak, 92 (AjV) — Yeni kurulan U-şak ha.kevi bandosu ilk ders!t-rine başladı. Bandonun tezelden yetişmesine ö. nem verilmektedir. GüynUkte: Göynük, 29 (A.A.) — BoIj valisi ve vilâyet parti ba.kam, sağlık, kültür bayındırlık direktörleri ile GÖynük'e geldiler. Vali yollar yerinde inceleme. 1er yapmaktadır. Bugün kasabaya beş kilometrede bul mm ve yeni biten Himmet oğlu yatı mektebinin açılma töreni 23 kay halkının tezahürleri arasında vilâyetten gelen misafirler önünde yapıldı llçebayımızm devamlı gayreti ve 28 köy halktnm yardmüyle yapılmıştır. Mekteb 28 metre eninde ve 15 metre genişliğinde üç kat üzerine kurulm-jş-tur. İçinde yatak ve yemek salıntın ve banyo tertibatı vardır. Şimdi 200 yatı talebesi bulunmaktadır. Konyadu: Konya, 29 (A.A.) — Çoc -k esirgeme kongresi halkevi salonunda yapıÜı. Bu önemli toplantıya bütün üyeler gel. misti. Kurumun çalışma raporu ve bi. lânçosu okundu. Aynen kabul edildi. Bundan sonra IS kişiden mürekkeb bir seçim yapıldı. Bu 15 kişinin toplanma-siyle heyet Mcüecektir. Konyada akşam krz sanat okjlu a-çı İması kararlaşmıştır. İzmir panayırı Müracaatlar boyuna artıyor İzmir, 29 (A.A.) — Muhtelif vilâyetlerden arsıulusal İzmir panayırı için müracaatlar artmaktadır. Vilâyetlerin güıel pavyon yaptırmak hususunda bi-ribirlerine rekabet edecekleri sanılıyor. Bu pavyonlar arasında birinciliği kazanacak olana altın madalyadan başka para mükâfatı da verilecektir. Panayır için gelecek yabancıların vizelerinin parasız yapılacağı ve Sovyetlerin de bu yıl İzmir panayırına daha geniş Ölçüde iştirak edecekleri panayır komitesine bildirilmiştir. Sovyet Rusya. Yunanistan ve Iran-dan S.k» Macaristan hükümeti de panayıra resmen girecektir. Trakya kredi kooperatiflerine memur yetiştirmek için Edirne, 29 (A.A.) — Trakyada Iru. r Jİmakta olan 63 ziraat kredi kooperatifine muhasİb namzedleri yetiştirmek i-çin 15 nisanda bir kurs açılacaktır. U-mumi müfettişlikle Ziraat bankıu u-mum müdürlüğü gereken emirleri vermişlerdir. Bunlara muamele ve muhasebe defterlerini tutma usulleri, Ziraat bankası umum müdürlüğü tarafından gÖnderilcek uzmanlar tarafından gösterilecek ve kooperatifler açıldığı zaman işe başltyarak hepsi aynı tarzı takib e. decrkledir. Önümüzdeki ders yılının başında E-dİrncde cçılacak olan cumuriyet kız enstitüsü için kültür bakanlığının emirleri gelmiştir. Umum müfettişlikçe ve vilâyetçe gereken hazırlıklara başlanmış, tır. Bunun için vilâyet ve belediye bütçelerine tahsisat konulmuştur. Baytar fakül tesiriin şöleni Baytar fakültesi son sınıf talebele • ri. cumartesi aksamı halk -evinde, pro -fesörleri şe • refine bir ayrılık şöleni vermişlerdir . Şölende, Yüksek Ziraat Enstitüle^- Enstitüsü Rektörü T i rektör , B. Falke dekan, ve profesörlerinden başka, Tarım Bakanlığı büyükleri ve şebrimizdeki baytarlar bulunmuşlardır, iki ay sonra ha -yata atılacak genç baytarlarımı -zın hazırladıkları güzel eğlence -lerle, şölen geç vakte kadar de -vam etmiştir. Hazır bulunanlara, içinde talebe tarafından yapılmış mekteb muallimlerinin karikatürleri bulunan güzel bir albüm hatıra olarak dağıtılmıştır. Bu albümden, Enstitü rektörü B. Falke'nin portresini sütunumuza alıyoruz. Halkevinde müsamere Bundan bir müddet Önce sö -mestr tatillerinde talebe velilerine bir müsamere veren Baytar Fakültesi, dün halkevinde, öğleden sonra, halkevi adına, aynı müsamereyi tekrar etmİ*l«r*',r' "Ulus,, un Dil Yazılan genin içinde yalnız çok daha sistemli olarak teksif etmek mecburiyetinde katıyor. Almanyanın ekonomik yolu, işte budur. Politik yoluna, bir başka yazımızda dönmek üteriz» Burhan BELGE (Başı 1. inci sayfada) Çağatay lehçesinde: urut — ordu, karargâh, yurt. Uygur lehçesinde: uru m yukarı, yüksek. Kazan lehçesinde: ür = yüksek yer, yukarı üst. Harp ve askere art olarak ta: Garp lehçesinde: ordu asker, bir askeri hükümetin genel heyeti. Çağatay lehçesinde: ordu — ordunun konduğu yer. Uygur lehçesinde: ordu - sultanlara ve hanımlara mahsus daire, çadır. Radloff'a göre: Or: 1. — Çukur hendek (Kırgız) 2. — Hendek ile çevrilmiş müstahkem kale (Garp lehçesi). 3. — Kırımda bir şehir adı. Böylece yeni Türk lehçelerinde de bu kelimelerin aynı manaları verdiğini öğrenmiş oluyoruz. Gerek eski gerek yeni lehçelerde olsun bü'.ün bu kelimelerin yer kelimesinden ürediğine şüphe yoktur. Yer kelimesi müştakı çok ve hemen bütün dillere geçmiş ve yerlimi* ana kelimelerden biridir. Etimolojik analizi şudur: d) (2) Yer — ey -f er (1) ey - prensİpal köklerdendir. (. -i ğ) ana kökünün toprak manasını ifade eder. (2) er - ana kök anlamının bir süje veya objede tekarrürünü gösterir. Kelimede süje ve objeyi işaret eden bir eleman gürem.d^ğ.m.z için onu ancak şu şekiltle iıade edebiliriz: (ey -f er) = (eyer) = yer = muayyen, durumu ve kurumu belli kararlı bir toprak parçaıı. Şimdiki dilimizde mahal, BMatâa an~ lamına olan yer kelimesi lc ancak bu maniyi verîr. Tek heceli yer kelime -siyle eski ve yeni dillerde bulup öğrendiğimiz bu familyadan yine tek heceli kelimeleri altalta sıra-Iıyarak tahlil etmek faydalı olacaktır: Garp lehçesinde: yer=ey + er (muayyen toprak parçası) Garp lehçesinde: or = oğ -t or (sun'i tepe, toprak yığını) Garp lehçesinde: ör = Öğ + ör (hendek) Çağatay lehçesinde: ur — uğ -f-ur (tepe) Kazan lehçesinde: ür = üğ + ür (yüksek yer). Bu kelimelerin hepsinde gördüğümüz ve öğrendiğimiz şey muayyen ve hududu belli, kararlı bir toprak parçasından ibarettir. Türk; bu ana kelimeyi kıymetlerini tabiat kanunlarına ve mantı-k'a göre düzenlediği elemanlariy-le kuvvetlendirerek kelimeler ve terimler üretmiştir. Meselâ: herhangi muayyen bir toprak yığını ve tepe manasına gelen fakat kendisinde bir süje veya obje alâkası bulunmıyan or kelimesine bir (- + ğ) elemanı ekliyerek onu (orağ) biçimine sokmuş ve hudut gösteren işaret veya toprak tümseği yapmıştır. Yine yer kelimesine bir (. -: t) ekliyerek sahipsizlikten kurtarmış ve bir sahibin, efendinin muayyen ve kararlı bir toprağı haline getirmiştir. Yurt kepmesinin mrh-telif devirlerde ne ifade ettiğini biliyoruz. Almanca ort, Slavca grad [3] kelimelerinin de bu Türkçe yurt'-|an ba*ka şeyler olmadığı iddia edilebilir. (Arkası var) _H. R. TANKUT [3] Louıs Leger"Les anciennes civilisatiuns Slaves" adlı kitabındı bu kelimenin dört şeklini gösterir: grad, Rtod. gard, Hrad. sonuncu ile ytıitl birikirinin aynıdır. E-sssen etimolojik analiz hepsinin avnı kelimeler oldı:£unu ispat e-der. ULUS .11 MART 1936 SALİ Son haberler üçüncü sUyfamızdadır ON YEDİNCİ LIL. No. 5269 ADIMIZ, ANDIMIZDIR llrrverılr • I*• ır11 B. Flanden Vezleydeki nutkunda Almanya dan durumu hakkında sualler sordu Fransız dış bakanı: geçiştirilen noktalar sorulan su Paris, 30 (A.A.) — B. Flanden, Vezley'de yapılan bir seçim toplantısında verdiği nutukta demiştir ki: " — Arsıulusal kanuna saygı esası tekrar kurulduktan sonra Fransa sulhu sağlamağa elverişli her türlü konuşmalara hazırdır. Ancak, konuşmaların esası da açık ve ciddi olmalıdır. B. Hitler'in, nutkunda, ilk tek -liflerini takbih eder yollu sözler söy -lemesi ümid olunurdu. Bunu ancak bir ehemiyetli nokta hakkında yapmıştır ki, o da, andlaşmaların kıymetini, alman milletinin hayati ve ebedî hakkı diye tarif ettiği şeyle kıyasladığı sıradadır. Yani, Almanya, Lokarno andlaşmasının fransız - sovyet paktiy-le telifi mümkün olup olmadığı meselesini La Hey divanına sevketmek -ten kaçınırken, B. Hitler evini istediği gibî tanzim etmek hakkını iddia ediyor. Bunun neticesi olarak iki türlü sual vardır. Bu sualler prensipe ve filiyata taallûk eder. Birinci sual, Almanya, andlaşma- «B. Hitler ihtiyatî kayıtları ve ı olmıyan izahlarda bulunmaya allere cavab vermelidir» diyor- sükûtla hazırsa Başbrtke ALM UN SEÇİMİ F. R. ATAY Hitler'in seçimde muvaffak olacağına şüphe yoktu. Alman milletinin .ster istemez lehde rey kul lanmağa mecbur olduğu hakkın -daki tefsirler doğru değildir. Hitler milletine vadettıklerinden, harbsız mümkün olacakların he -men hepsini başarmıştır. Tam bir Almanya birliği vücud bulmuştur. Almanya harb borçlarından kurtulmuştur. Denizde, havada ve karada alman millî müdafaa serbestliği elde edilmiştir. Versay and-laşmasınııı. Almanyayı mağlûp şartları içinde tutan bütün hüküm leri ortadan kalkmıştır. Almanya diğer devletlerle hak eşitliğini kazanmıştır. Hepsini, kısaca, millî erkinlik savaşının tamam olması ile ifade edebiliriz. Brüning Al-manyası ile Hitler Almanyası arasındaki fark, nasyonal - sosyaliz -min eseridir. Bundan dolayı seçim neticesinin samimî ve tabiî olduğunu kabul etmek doğru olur. Nitekim ilk neticelere göre, 45 milyon küsur almandan 44 mil -yon küsuru Hitlere rey verdi : "20,994 alman koyu tek bir alman gibi hareket etmiştir." Fransız gazeteleri seçimlerin tam bir dürüstlük içinde geçtiğini yazmaktadırlar. Gene fransız gazetelerine göre Almanya ve Hitler, tek bir şahsiyet demektir. İngiliz gazeteleri de aynı fikirdedirler. Acaba Hitlerin yeni vazifesi ne olacak? Çünkü Almanyanın bundan sonraki davaları, Avru -pa ve dünya nizamını ilgilendiren sınır - aşırı meselelerdir. Nasyonal - sosyalizm asıl büyük im tihanını bu davaları kotarmağa çalışırken, geçirecektir. Basta İki büyük ve kuvvetli millet oldu?u halde, dünyanın bir kısmı silâhlı, hür ve kuvvetli Almanyayı bir barış tehlikesi saymaktadırlar. Hattâ bu devletler için Avrupa ve dünya barı-mın müdafaası, onun alman teîdihcs'ne har«t müdafaan manasına alınmıştır. Her tarafın le -hmde oUr. tek şey, hakikatin böy-(Sona 5. inci sayfada) Alman seçiminde 44.954.937 kişi rey verdi Seçim neticesiyle B. Hitler in siyasasının alman milletince tasdik edildiğini yazan Avrupa hasmı şimdi alman başbakanının tekliflerini b e k I i y o i Fransız Dks Bakanı B Flanden hendi seçmenle.rİU yaptığı bir konulmada yı alman milletinin hayatî ve ebedi hakkı namına feshetmek salâhiyetini kendinde gördükçe, yarın bu andlaşma ne kıymet İfade eder ? İkinci sual, yarın, Almanya ile yapılacak olan andlaşma için, Alman -ya'nın tanıyacağı ve kabul edeceği bitaraf v» müstakil hakem kim ola -çaktır? Bugün karşılaşan arsıulusal ¦ ki hayat anlayışı arasındaki derin tezadı farkctmemeğe imkân yoktur. Bu iki anlayıştan birisi, Almanyanın kuvvet anlayışı, öteki dünyanın geri kalan kısmının hak anlayışıdır. Bugün, hiç şüphesiz diplomatik propagandanın âcil zaruretleri yü -zünden, B. Hitler, yirmi beş sene için sulh istediğini ve belki de yarın Fransa ile ebedi bir sulh yapacağını söylemektedir. Askerlik - dışı bölgede çabucak askerleşivermesi ve orada hemen tahkimata başlaması bu sulhu hazırlamak İçİn midir? Bunlar kime çevrilmiştir ve niçin yapılmış -tır ? B. Hitler, sulhun ZArurî olduğunu söylerken, bu sözünde samimî ise, alman mîlletinin hayatî hakkına ve hukuk müsavatına dair olan fikirle -rini tavzih etmelidir. " B. Flanden, Sar plebisitinin ertesinde. B Hitler'in Fransa ile Almanya arasında pürüzlü hic bir mesele kalmadığım sÖvlîverek Lokarnoyu mevzuu bahsettiğini hatırlatmış ve sözüne devamla demiştir ki: " — B. Hitler, alman milletinin hâkimiyeti namına, zamanı elverişli bulduğu vakit Dantzİg statüsünü bahse kovmak niyetinde midir? Ve İtalya ile bir ademi tecavüz paktı imzasını teklif ederken Memel statüsünü kati surelte kabul ediyor mu? yoksa bu, andlaşmaların İhlâlini temine matuf yc.-.i L.. hareketleri ve yeni emrivakiler hazırlamak için bir hile den ibaret midir? Açık cevablar al -fSonu 3. üncü sayfada) Berlin. 30 (A. A.) — Seçim dün akşam sa -at 18 de bitmiştir. Seçmenle -rin yüzde yüz reylerini kul • landıkları sa -nılıvor. En *c-n dakikaya ka -dar radyolar : " henüz rey verebilirsiniz. R°y lerinizi Führe -re verin, "sözlerini tekrar çimekte idiler. Dör yol ağızlarında topla • n a n halk: " Dovçlan üb?r aile-" - Almanya her seyd-n üstündür. - ve meşhur "Vah-tam Reyu" türkülerini çağır -maktadır. BaşbaU anlık Geçen seçimde dairesinin btyü ne yığılan binlerce halk, alkışlamak için, B. Hitler'in balkona çıkmasını bekliyorlar. 4i Ulus., un Dil Yazıları Güneş-Dil teorisi ile kelime tarihi ve tarihi tetkik yapmak tecrübeleri IX. Kamııta}7 Tekaiidlük kanunu nun bazı maddelerini değiştiren kabul proje v etti Kamutay dün Nuri Conkcrin reisliğinde toplanmıştır. Suriye'de türk-lerin ve I urkiye'de Suriyelilerin malları hakkındaki anlaşmanın bir yıl daha uzatılmasına aid olan kanun projesinin ikinci görüşülmesi yapılarak kabul edildi. Bundan sonra 1683 sayılı askeri ve mülki lekaud kanununun bazı maddele. »un değiştirilmesi ve bazı maddeleri!., fıkra eklenmesi hakkındaki kan ıP porjesînin görüşülmesine başlandı. Hüküei bu projeyi ordu mensupları ile, sivil devlet memurlarının te • kaüd usullerini mümkün olduğu ka -dar biri-?.-ilirmek için orduda olduğu gibi sivil dtvlet memurluğunda sicillen i--U.miI usulünün konulması; as - (Sonu 5. inci sayfada) Eridu ve Ordu9nun Toponomik "Topunymique" rusıflun Böylece Sümerdeki Eridu ile Karadenudeki Ordunun lügat manaıariıiüa da bir ayrılık veya aykırılık ounadığını ve aksine o-Urak heı ikisinin tamamiyle bir ve berabe. olduğunu Öğrenmiş bulunuyoruz. Bu uzun tafsilâtı hulâsa edersek şu neticeye varırız. Sümerdeki Eridu: 1. — Uenız kıyısındadır. Ana-doludaki de yandır. 2. — Kuruluşu geniş ve dağınıktır. Antidoludakı de öyledir. 3. — t$ır şehir, bir yurt ve bir karargâhın. Anadoludaki de öyledir. 4. — Zıguratı vardır. Anadoludaki Ordu nun da sakaratı vardır. 5. — lanrısının daı EA idi. Orduda da tA kelimesi yaşamaktadır. 6. — Eridu ve Ordu her devirde daima aynı manayı ifade etmiştir. Başka yerlerde yani memleket dışında .1-- or ve ur'Iu has isimler bulabilin/ Bunları tetkik etmek için kâfi derecede vasıtamız olmadığından tetkiki genişletmek müşkül olacak ise de yine birkaç misal vermek zarureti vardır. Ordu şehrinin karşısında Kırım yarım adasının prekop berzahında bir or yeri ve şehri tanıyoruz. Daha yukarılarda şimal akınlarının meşhur uğrağı ve d ura-m Oral dağlarının adında da aynı kelime vardır. O mıntakada bir or ve ur //. K. TAN KIT suyu ve şehri dikkat çekecek has isimlerdendir. Orda şehri yakınlarında Sümer adltırı Ordu sahilleri ilk insanların kalabalık »larak oturabileceği yerlerden değildir. Çünkü orada sa-( Sonu 2. inci sayfada) donanmış bir alman şehri. Berlin, 30 (A.A.) — Havas ajansından: Halkın seçim neticesin! beklemek ü. zere toplandığı Vilhelm meydanındaki Seçimin neticesi Bertin, 30 (A.A.) — Sual 9.30 «la sicim neticesi şöyle tesbîl edilmiştir : I*. Hitler in lehindi': I 1.411.911 B. Hitler'in aleyhinde: 543.026 15ı: Mirdir reylerin yiizılr 99 11 Hitler'in lehinde tezahür t 1 ıtıistîr.. tezahürler gittikçe Önemli bir hal almıştır B. Hitler'in balkona çıkması, o anda (Sonu 6. ıncı sayfada) Adapazarı bankası umumi heyeti dün toplandı 935, Bankanın çalışma hayatında verimli geçmiştir Adapazarı Türk Ticaret Bankasının umumi hissedarlar heyeti senelik toplantısı dün bankanın merkez bi • nasında yapılmıştır. Bir, birbuçuk sene önce küküane - tin ve milli büyük bankaların bir milyon lira sermaye ile iştirak ettikleri bu müessese bir sene gibi kısa bir zamanda içinde bulunduğu zorluk -(Sonu S. inci sayfada) Adapazarı Türk Ticbret Bcnkastnm d tnol.ıntıtmdn bııi"nnnfmr SAYFA 2 ULUS Örnek bir halkevi Bütün bir şclür halkının misa-iir.erııi' ;;arşuamak için • kapı ka-pamacasına - bir istasyon meydanını hıncahınç doldurduğunu görmek için, geçen çarşamba akşamı, İsparta'da bulunmalı idiniz. Vakıa bu misafirler herhangi misafirler değildi; vakıa bu misafirleri istasyonlarına ilk giren tiren ge-tiriyodu. Fakat, muhakkak ki, o sırada, şehirde, iş başında kalan sayılı birkaç kişinin de aklı fikri istasyonda idi. i İsparta mebuslarının, valinin, Halkevi adına konuşan gene muallimin. Başbakanın sıra ile söyledikleri nutukları gazetelerde o-kudunuz. Bu nutuklar bir araya toplanıp yalnız İsparta, tarihi için değil, cumuriyet tarihi için malzeme olarak saklanacak kadar değerlidirler. Bu işi Halkcvinin yapacağını umarım; o Halkevinin ki vazifesini ne kadar iyi anlamış olduğunu o gece hepimize tasdik ettirdi. Yemekten sonra Halkevine davetli idik. Oldukça büyük bir salon ve küçücük bir sahne; hepsi o kadar... Süs sayılacak hemen hiç bir şey yok; yalnız yüze yakın, erkekli kadınlı bir gençlik... Soruşturdum ve öğrendim ki bu gençlerin en az yüzde seksen beşi İsparta'nın kendi çocuklarıdır; her cumartesi akşamı Halkevinde toplanırlar; türlü şubelerin hazırladıkları programa göre hem eğlenir, hem öğrenirler. Doğrusunu söyliyeyim: bu izah !xvm yetmedi; küçük bir şehirde ve iCyle biz toplantıda nasıl öğretici ve eğlendirici bir programla hepimizin tatmin edilebileceğimizi kendi lendime sordum. Barbakan, Bakanlar ve diğer misafirle' geldikten sonra küçük sahnenin perdesi açıldı ve ve cn 1 büyüğü on iki yaşında, yirmi kadar kız ve erkek çocuktan teşek-kül etmiş bir koro. başarı ile, is-tihlal marşmı okudu. Bunu takib 1 eden program numaralarını sayıp dökmedense, kısaca söyliyeyim ki, 1 şiirin, musikinin ve raksın, dinli- ' yenleri ve seyredenleri sıkmadan. Eskişehir 27, mart bu kadar zekâ vc vakar ile uzlaşıp bediî heyecanı temin ettiği pek çok toplantıda bulunmuş olduğumu hatırlamıyorum. Okunan sayılı manzumeler sanki o akşam için hazırlanmıştı; o kadar yerinde idi. Buna misal olarak Emrullah Ultay'ın İnönü başlıklı şu şiirini kaydetmeden geçemiyeceğim: Yurdumun ilk güneşi lnönündc doğmuştu, Türkün kira talii orada boğulmuştu. Dumlupmar Sakarya, İnönündcn hız aldı. Orada coşan türk kanı Akdcnizc boşaldı. Mudanyada, Lozanda dünya duydu sesini, Atatürk'ün şiirinin o yaptı bestesini. Gecelerin koynundan yüzüme fışkıran nur Şerefli ir illetimin tarihinde okunur, lnynü: hayat • Ölüm arasında bir andır. O yalnız yurda değil tarihe armağandır. İnönü bir ışıktır bize gösterir yolu. Türkün «aninde ona saygı ve minnet dolu. İşittiğimiz solo keman ve sak-safon ve ı.ir iki koral, böyle genç amatörlerin değil, yıllarca çalışmış profesiyonellerin bile yüzlerini ağartacak derecede dikkat ve memnuniyetle dinlenecek ayarda idî. Programın bu gibi numaralan arasında, tümen cazbandının çaldığı havalarla dans edilmesi de vaKtin.daha neşeli geçmesi imkânını veriyordu. Tirenlerimiz gece yansından sonra birde kalkmı-yacak olsaydı gece bizi belki böylece sabaha kavuştururdu. Fakat dönerken tirende, bütün ğüaa İsparta tialkcvv"" bilgili çalışmalarından bahsederek o muhitin içinde sanki daha saatlerce kaldık/ İsparta Halkevi örnek sayılacak Evlerden bîridir. Nasuhi BAYDAR "Ulus,, un Dil Yazıları 3 T- (Ban 1. inci sayfada) fıil dırdır. Ova yoktur. Dağlar çok ağaçlı ve dalgalıdır. İptidai balıkçılıma elverişli büyük sular da bulunmaz. Böyle olmakla beraber davamızı aydınlatacak ve i pM e-dece!; en kuvvetli Sümer adları o civarda hâlâ eski tipleriyle yaşamakladır. Bu has isimler şunlardır: 1. — Hapsumana 2. — Asak 3. — Darahta. Etimoloji yoliyle Süm-r^e ol-' duklarını nmat edrMlcceğİnvz da-Iha birçok has isimler varsa da morfolojileri bozulmamış olan bu li''- has isim mevzuumuz için kâfidir. K-— umana adı iki kelined^n lyan! Mapsu ve mana'dan miirek-îkeı'.r. j Aon veya fabs'i) ise Sümer İKnTr««'*onis:"de trttt sn unsuru-d t. ?*;ı rvh'*n, d-r-*onl»»rı rrey* c?"-* "»tiren tiyamat'tn ak«'ne o-|-*-»t Mvayı ve on**n üzerind-ki îyİ r'^Nrı yarM-mştı. A»*»ran*r g."r- "r.V nın hr.lr^ettiöî i »'-ve ap-u d Tİerdi. "EA" mayi girdabın |l tanrı"!, ffj'nal ahm-l**) vanî ahzu- n-ı "-ralı idi (I] ". EA kül*n bü-||İH Elama h'-' i~ı id;. 0«-ı Dara-la-»T*' v- Absu »'e beraber dü^üniîr-BleHi. A1**" t"*1» unsuru id* Dara1; ise teke :di. D--* veva darak aynı »^mand-. ve«ill:kl»rîn ve or-r,"l-»ı n*«*—V**li İ^i. Bt»nl-*r bîr t' ~ teslis vücuda getİriyor-la-h. R.. .?;v:-!» -înıdi Kar*-d m*% !*ıwı-ı«r,a Ord*ı ve sa'carat'- [t] Sümerien et lndo - Euro-Ipâcnne s. 10. ın ynaında yaşamakta olduı'unu görüyoruz: Absu, azak, darak. Apsu kelimesinin suma, nar-ut gibi iki dılliiik devrinden kalma mürekkep bir kelime olduğunu deıhal an.amış bulunuyoruz, taunun suma şekli de uzatlarda değildir. Trabzon'un Su-mc-le köü suma kelimesini muhafaza ediyor. Netekim Uriadakİ köyün adı 5u-ma-ta-ri'dıt. (iomatra, Somali, Soma gibi ha» isimlere dikkat). Azak humercede parlak ve duru manalûıina gc.clıgı gıDİ azag-su (g) biçiminde ilan.ıcrdc tn-rı adı ve vasfı olarak kullanıldı. Lagaj pat(esilerinden birinin adı üar-a^ak idi [2J. bu has isim; Ordu'da a:»ak bıçımmde yaşamaktadır. Bu asak mevkii herhalde ya maddi a manevi bir parlaklık bir duruluk göstermek Uzımdır. 1-lerde vatan toponomisini yapmak teşebbüsüne girersek bu ad.arı yalnız manaları bakıcımdan ve sade harita üzerinde d.:gil yerlerinde de tetkik etmek lâzım gelecektir ve»etut ancak o zaman tamamlanmış olur. Teke tanrının adı Dara ve Darak ı Darahta köyünde yaşar görmekteyiz. Ordu adını tetkik ederken prekop berzahında bir Or adı bulmuş idik. Şimdi asak adına karşı yine prekop kıyılarında bir Ayak denizi bulunduğunu kaydedersek ufku biraz daha genişletmiş oluruz. H. R. TANKUT (Arkası var) [2\ L. VVooIley Vor 5000 Jah-ren s. 23. ıç «taşta tüccar poşunda ça-günde! iki enenerek isle-ssese bunla-ndelik verdi-ıc geldikleri ni, işçiler de lin 123 den ddia ermek- ik, grev madiği için va- B. Muhidclin Üiftir' geliyor İstanbul, 30 Va acakîar ait bazı işleri takip için lü'.ümctinİn liyor. ! â inini ya- Bir esrar kaçak;» konsolosu giy istanbul, 30 I rai Tî UlTlUmî kalanan Koço adında bı . hapse. 14 ay Bileciğe itilan rica para cezasına mahl. ... . -e ed İn Çukurova çift1 'Vi u-—ıî 30 - Hat^^^H dalı Van der Skot, ( ..... ııı ıı 1-----*' O'-'e- eı hakkındaki raporu _ _ 1 urk • r r ansız malike . ... derdi e mM'*M ¦e yeni idare İşlerini bıraka?***' •ı ¦ ui heyetine işçileri; Knesj içm. IsUnbul, 30 — Bev dır. Remzi Mitatın tülün d ncîidi d-'mîr-l'san isrilerden 50, €0 ı içindeki safi nin indiriîdiğini bahan» . rini bırakmışlardır. Mu* «ti 97.000, ra yaptıktan işe göre ı; ryo;.j 5; yüü, istiyenlerin işlerİı mİşletdır. takdirde çalısabileceîdı. yok yere gün-' "I Lİ3i£Kin- 60 kuru-a indî -ı tedirh-r. SglŞlkllk m tevh'd ve hiyelinde ! (â kanunun ziyete müdahale etme ^ ek|en. İranlılar âyin ıyJh2S, ^'Lr' ; askeri tabı yapaiTÎIn ve zaruret Lıtanbul. 30 - Iran ^ro^;^rS muharrem ayındı m^teıal sak etır"--.! ü??r'n* I ı ipek böceği ValV ! in "'haren Adapa- iranlılara te^l.g cl:.ı - ,rl Anonim şirketler heyet top1 an laWW, 3T — Ta« le bu'"»^n s^rk -"-H-nc heyeti ha gün ö=,-d2n hattı iVe»-n sark ş'men anonim sirke'i umumî den sop-ı tonSnmış, İT por ve h?sant-»Tnı ve ı raporunu tasdik etmiş heyetini seçmiştir. Şirketi hayriye umu verilen raoora gore 193 deki safi kâr 62.000 lin İzmir - Kasaba ve te yollarının 1933 senesi kân 1.683.698 franktır. Balya-Kanaydın şir Ilıca - Palamutluk dem de 127.000 lira zarar e Devlet rratbaala: daki kanunda d D'Vİ-te ait m*»baaN sureti idaresi h.ıl.Vndî üçüncü maddesine bir meşine dair hir t*anun 1 lanmi'tır. Bu lâyiha İlm ve tec'it iş!erin«n li;zu halinde IimsusÎ m yaptırılabümesi temin oP İstanbul. 33 — Bursa! enstitümü 6 nisandan i a»aıa«™a«aaB»aaı zarında b'r kurs nçac.»kl4ltrti%i. * istanbul, 30 — Be" köyünün su işini dış stiindağ ! r.^' lı yıl v ,m!a verdi. Msianbul. 30-B.Î J**^ . \nkaraya ge- nm yapılması yarın b:r verilecektir. ,.t .... :sı hukum * İstanbul, 30 — Pros'un mukavelesini i bu gün Iç Bakanlığa gö M||rk(nya. * İstanbul, 30 — M r adam 14 ay dra'da toplanacak olar rgüne ve ay-"Medecİne Physique" kûm oldu. versite rektörlüğünden y JavaSI namına bir delege gönd » ca etmiştir. em Hollan- nırova çiftli-ıu muhtelit nesine gön- led!ye Baîur-dan boru a-maya karar i/kada plâjı-mü'_eahh;de Belediye B. tasdik etmiş, ndermiştir. ayışta Lon-ı arsıulusal ongresi, üni-tıp fakültesi eritmesini ri- r.'.ıliı bayram münasebetiyle gerek memleketim gerek şahsım hakkındaki lütüfkâr temenniyat-tan fevkalâde mütehassis olarak ekselansınıza en samimi teşekkürlerimi arzeder ve şahsınız ile asil ve dost milletin refahı hususundaki temennilerime itimat Duyurulmasını rica ederim. • » • Yunan mîllî bayramı dola- yisiyle Başbakan İsmet Incnü ve Dış Bakanı vekili Saraçoğlu Şükrü ile yunan başbakanı ve dış bakanı ar.ıs t n da kutlama telgrafları teati edilmiştir. Mısır kıratı Birinci Fuadın doğumunun yıldünümü dolayi-siyle, Reisicumur Kamâl Atatürk ile kıral birinci Fuat arasında aşağıdaki kutlama telgrafları teati olunmuştur. rai t Kahire Doğumlarının yıldönümü münasebetiyle maejstelerinr en hararetli tebriklerimi sunar ve şahsî saadetinizle Mısırın refahı hakkındaki samimi temennilerimi ar-zederim. Rci$lcumur Kar.-.ûi Atatürk Ankara Doğumumum yıldönümü münasebetiyle göndermek lülfunda bulundurunuz nazik telgrafınızdan dolayı samimî suretle teşekkürler eder ve şahsî saadetinizle Türkiyenin refahı hakkındaki hararetli temenniyatımı arzeylerim. Çekoslovakya ile yapılacak ticaret anlaşması Tu.kjfii asbaşkanı B. Burhan Zİhnİ ve d } bakanlığı ticaret if!erİ direklorü B. D-ırri Mazhar. yarın Çekoslovakya, ya gitmek üzere şehrimizden ayrılacaklardır. BB. Bar'ıan Zihni vc Dürri Mazhar, Çtkoılov.ıkya ile yapılacak ticaret anlaşması konuşmalarını hükümetimiz a. dına idare edeceklerdir. Yürürlükte o-lan anlnm.ının müddeti 15 nitsnds bitmektedir. Postacıların mahkemesi Dün asliye birinci eza mahkemesinde eski posta, telgraf genel direktörü Fahri ve arkadaşlarının muhakemesine devam ohmmu*tur. Mahkemede Sunhi ve Ilışan 0*mal bulunmuş, Eyüp Fahrin'n ise İstanbul-dan ifad-si getmi^ti. M^Skemede Temyiz mahkemesinn mah!:ûmiyeti naT:zcden karan okundu. Müddeiumumi mahkûmiyette ısrır ett'. Müdafaa vekilleri ittiba kıran veril-nesi-ni istediler. Muhakeme iUiba, ar'emi ittiba hakkında bİr kar'-r vermek ü-zere 3 nisana talik ed 'öi. Türk Maarif Cemiyetinin Çiçek Balosu 18 - 4 - 1936 d.ı Halkevi salonunda verilecektir. direktör vekili istanbul gümrük baş direktör ve kaleline tayin edilen B. Mustafa Nu ri. dün akşamki trenle hareket etmiştir. B. Mustafa Nuri baş direktör vekilliğini yapmakla beraber gümrük ve inhisarlar bakanlığınca kendisine tevdi edilmiş bulunan muamelelerle de meşgul olacaktır. Bazı gazeteler İstanbul gümrükleri teşkilâtında e-saslı tasfiye yapılacağım yazmışlardı. Bu hususta Gümrük ve İnhisarlar Bakanı B. Ali Ranâ Tarhan: M — Ltanbula memur edilen zatın yapacağı İş muameleden İbarettir. Bu muameleler dış m da şahıslar hakkında umumî bir tedbir mevzuu barı.s dcğiidır.'* Mahkûmların yiyecek be- d elleri hakkında Yiyecek bedelinden borçlu olan mahkumlar hakkında yapılacak takibata dair finans bakanlığı defterdarlıklara bir tamim yapmıştır. Bu tamime göre. Mahkûmlar, giyecek bedellerini kendi ihtiyarlariyle Ödemezlerse iklidarlan olup olmad:ttı kanunda yazılı olan şekilde tahkik ve tesbit edildikten sonra neticeye göre haklarında muamele ya. pılacaktır. Yani borçlarını ödemeğe rnuk'edir bulundu':j anlaşılan mahkûmlar, ceza müddetlerini bitirdikten sonra salıverilmiyerek beher bir lira ve küsuru borç için bir gün hapis edilmek suretiyle tazyik olunacaklardır. Ancak hapis müddeti otuz günü geçmiyecektir. Yiyecek bedellerini ödemeğe kadrctlcri olup da vermediklerinden dolayı hap. sen tazyikleri cihetine gidilen ve bu müddeti de doldurarak ceza evinden çıkan mahkûmların borçları sukut temi-eceldir. Bu itibarla kendileri, İcraya müracaat edilmek suretiyle takib olunacaklardır. Borçlarını ödemek için mali iktidarı bılunmıyan mahkûmlara gelince; bunlar hakkında bapsen tazyik hükmü tatbik edilmiycrek esas ceza müddetlerini bitirir bitirmez tahliye olunmaları muk-ı.ı-ı İse de yiyccık bedellerinden dolayı borçlu b:ılunduk'.ırı para gene kendilerinden istenilecektir. Bundan maksad, borçlunun aczini usulü dairesinde icra. dan alınacak (aciz vesikası) ile tevsik ftmfk'ir. Çünkü, icra ve iflAs kanunu mucibince aciz vesikasına bav'.inan bîr borç. borçljva karşı müruru zamana tabi değildir. Ve ne zaman eline ro*l geçerse haciz ol-marak alacağın tahsiü cihetine gidiler'k'ir. ÇAĞRILAR * Ka-nutay arzuhal encümeni bu gİ*n parti «vupu içtimaine!. ı sonra top! anacaktır. * Kamutay haricîye encümeni bu gün parti grupu içlimaından sonra toplanacaktır. * Bugün gnıp içtİmamd?n sonra vilâyetlerin hususi idareleri kanunu muvakkat encümeni toplanacaktır. HABERLER ı tütün Atatürk ie Kıral Jorj ve kıral Fuat arasında teati olunan telgraflar Yunan millî bayramı dofayi-sîyle. Rcisicumur Kamâl Atatürk ile Etenler kiralı ikinci Jorj arasında aşağıdaki kutlama telgrafları teati edilmiştir. Majeste Iktnei Jorj Etenler kiralı Atina Millî bayram vesilei hasene-sivle majestelerine en samimi tebriklerimi sunar ve şahsî saadetinizle asil ve dost milletin refah ve tealisi hakkında hararetli temenniyatımı arzederim. Ekselans Kamâl Atatürk Ankara Türk Maarif Cemiyeti Umumi Merkezi tarafından her sene vcrilm.kte olan ve aı karalıların büyük rağbetini kazanan ( Çiçek Balosu ) »jn bu yıl da 18 - nisan 1936 cumartesi günü nk.amı Halkevi salonunda verilmesine karar verilmiştir. Balo heyeti terbiyesi, • çiçek balosunun mevsim sonu olması münasebetiyle . bİr çek sürpİrizler hazırlamakta ve baloya geleceklerin sabaha kadar hoş vrk't geçirmeleri için lârım gelea tedbirleri almaktadır. Geçen senekİ ¦ bi fazla izdihama mahal verilmemek üzere balo davetiyelerinin mahdud mıkdarda basılmasına kırar verilmiştir. Balo tertib heyetinin çalışmalarından okurlarımızı ayrıca haberdar edece-Kİa. İstanbul giimrük bası
Tweet
Sonraki Kayıt
Önceki Kayıt
Ana Sayfa
Bu Blogda Ara
Popüler Yayınlar
Mevlit - Tam Metin
Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n-Necat (Kurtuluş Yolu) adıyla kaleme almış olduğu, Mevlit adıyla bilinen eserin tam metni: I. ...
TDK İmla Kılavuzu
TURK DİL KURUMU YAYINLARI: 525 İMLA KILAVUZU Hazırlayan: Prof. Dr. Hasan Eren Ankara 1985 Türk Tarih Kurumu Basım Evi TÜRK DİL KU...
Cengiz Han Yasasi
Dr. Curt ALINGE'nin tespit ettiği kadarıyla Cengiz Han'ın yasası şu hükümleri içermektedir: 1. — Zâni ister evli olsun ister olmas...
Yeni Sabah - Kasım 1940
Gazete içeriği aşağıdadır. ...
Yeni Sabah - Mayıs 1949
1 Mayıs 1949 tarihli gazete - 2 Mayıs 1949 tarihli gazete - 3 Mayıs 1949 tarihli gazete - 4 Mayıs 1949 tarihli gazete - 5 Mayıs 1949 tar...
Yeni Sabah - Eylül 1949
1 Eylül 1949 tarihli gazete - 2 Eylül 1949 tarihli gazete - 3 Eylül 1949 tarihli gazete - 4 Eylül 1949 tarihli gazete - 5 Eylül 1949 tar...
Yeni Sabah - Ağustos 1949
1 Ağustos 1949 tarihli gazete - 2 Ağustos 1949 tarihli gazete - 3 Ağustos 1949 tarihli gazete - 4 Ağustos 1949 tarihli gazete - 5 Ağusto...
Süreli Yayın Arşivi Arama Sayfası
Arama motorunu kullanarak 1929-1950 yılları arasında çıkmış süreli yayınlar içinde arama yapabilirsiniz. Doğrudan belli bir ayın süreli y...
Yeni Sabah - Temmuz 1949
1 Temmuz 1949 tarihli gazete - 2 Temmuz 1949 tarihli gazete - 3 Temmuz 1949 tarihli gazete - 4 Temmuz 1949 tarihli gazete - 5 Temmuz 194...
Heraklit (Haydar Rifat'ın Anatole France'tan çevirisi)
( Ctrl + F ) tuşlarına basarak kitap içinde metin araması yapabilirsiniz Önsöz Biri riyaziyeci, öteki ünlü filozof olmak üzere iki...
Hiçbirşey Nasıl Yazılır
Heryer Nasıl Yazılır
Göktürkçe Türk Yazısı
Blog Arşivi
Blog Arşivi
Temmuz (428)
Haziran (1147)
Mayıs (683)
Mart (1)
Ocak (1)
Ağustos (1)
Eylül (1)
Mayıs (1)
Şubat (2)
Aralık (5)
Kasım (1)
Temmuz (110)
Haziran (1)
Ağustos (1)
Ekim (2)
Temmuz (2)
Mayıs (1)
Nisan (1)
Eylül (103)
Ağustos (3)
Mayıs (1)