I
Çarşamba 1
2. ci Kânun
19 41
VATAN  EVİ
CAĞALOGLU    No.   32
TELEFON: 24136 TELGRAF: VATAN   İst.
BAŞMUHARRİRİ:
T EMİN   YAL
^
VATAN
Yeni Yılın Bütün Memleket /çın ve Hepimiz için Kutlu Olmasını, Dünyaya Hayırlı Bir Sulh Getirmesini Diler.
Fivatı: 5Kuruş
1941 Yılı
Doğarken
1940 hakkında kotu de-mekto acele etmıyelım. Çünkü bize pek iyi istidatların   başlangıcını göster-
mistir.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
1940 yrlmı dün akşam gece yarıeı: «Allah taksiratını affetsin.» diyerek gömdük. Aynı »ar niyede bir yenisi doğdu.
Gömülen yıl için: «Bunu nasıl bilirsiniz?» diye bir sual sormak lâzım gelse: «İyi biliriz.» cevabını can ve gönülden verecekler azdır. Çünkü 1940 deyince gözümüzün önüne gökten yağan ö-lümler, karlı dağlarda veya çöllerde süngü süngüye çarpışan insanlar, denizaltılarının denizlerde çırpınan kurbanları, maddi ve manevî sefalet ve felâket içinde kıvranan ve esirlik acısı çeken milyonlarca zavallı insan gelir.
Fakat eski nesil insanlarının bir sözü var. Akla uymayan hâdiseler karşısında: «Hikmetinden sual olunmaz!» diyip geçerler. 1940 senesini dolduran felâketleri de ne gibi bir akıbetin bedeli diye ödemekte olduğumuzu hangimiz bugünden kestirebiliri? i
işin doğrusu 5u ki 1940 yılının hesapları henüz kapanmamıştır. Şer şeklinde gözümüze çarpan hâdiselerden bu sene veya gelecek sene hayır çıkması pekâlâ mümkündür.
Bu yeni harbin arifesinde dünyanın manzarası hiç te hoşa gidecek gibi değildi. Demokrasi memleketlerinin millî bünyeleri, kısmen hariçten sokulan ideoloji mikroplarının tesiri altında, kısmen kendi zaaflanndan ileri gelen sebeplerle inhilâl haline düşmüştü. Htrtaıoİ^n çöküntü gürültüleri geliyordu. İhtiras ihtirasla çarpışıyor, göz gözü görmüyordu. Ciddî ve sürekli bir çalış-rrrrn Ufc ir»bı olan emniyetten ve karşılıklı saygıdan dünya yüzünde eser yoktu. Asırların bin türlü emeklerle vücude getirdiği hürriyet, başkasının hakkına ve kanaatine saygı, emniyet ve kredi gibi kıymetler ortadan süini-yordu.
Sahte bir demokrasi nîkabını taşıyan o gidişlerin elbette kusurları, elbette yıkılmaya lâyık tarafları vardı. Fakat ufukta onun yerini alacak ciddî bir gidişten eser görülmüyordu.
Gaflet ve çöküntü halinde bulunan demokrasi âlemini kamçılamak, uyandırmak, ingiliz, Fransız, Amerikan milletlerini yeni esaslar üzerine yeniden kurmak, diğer gafil milletlerin gözünü açmak, bir müşterek emniyet sisteminin bir risk değil, yegâne zaruret olduğunu insanlara öğretmek vazifesini Almanya üzerine aldı. Bu rolde makul haddi aşarak tehlikeli olabilirdi Bereket ki nakıs tarafından bir kuvvet olan İtalyayı arkasına katmıştı.
Alman salgını karşısında Fran-sanın yıkıldığını, hemen hemen bütün Avrupanın esir haline düştüğünü gördük. Fakat diğer taraftan İngiliz kudreti dirildi ve dayanmak kudretini gösterir göstermez Amerikayı yantbaşında buldu.
1940 harbinin Marn muharebesi havalarda oldu, bitti. Mukabil taarruz safhası 131 bir şekilde başladı. Yunan milletinin, mütecavize karcı bir tek vücut halinde saldırması neticesinde İtalyan askerî kuvveti çözüldü. Almanya çıkmaza düştü ve ihtiras ve şiddetin mukadder bedelini ödeyeceği zamanlar yaklaştı.
1940 senesinin sonlarında iyi bir sonun hayırlı bir başlangıcı ufuklarda belirmiş sayılabilir.
Bu işlerde biz çok hayırlı bîr rol oynadık. Garbi Asyanın ve Şimalî    Afrikanın     Avrupadaki
koprübaşını sağlam surette elimizde tuttuk, Balkanların büyük bir kısmını harpten koruduk, Yu-nanıstanın arkasını muhafaza ederek Arnavutluk zaferine amil olduk. İç birlik ve ahenğimizi en yüksek bir dereceye çıkardık. Yarının dünyasına ait en parlak ışıklara, en yüksek kıymetlere bekçi olduk.
1941 yılı her manaoilc bir Türk yılı olacaktır. Çünkü Türk kelimesinin temsil ettiği idealler, barış, emniyet, başkalarının hakkına ve kanaatine saygı manasına gelir.
Türk kudreti yapıcı bir kuvY/rf
olarak dünya yüzünde şerefli yereni •» I m ı«f »T,
SİYASİ   SABAH   GAZETESİ
Yıl: 1 — Sayı: 134
1940 ve 1941
Hakkında Ahmet Şükrü Esmeri Dinliyelim
Kıymetli Arkadaşımıza Göre Bu Harp, Kara Kuvvetiyle
Deniz Kuvveti Arasında Bir Boğuşmadır
Diğer Ayni Nevi İki Boğuşma Gibi Deniz Kuvvetinin Zaferite Nihayet Bulacaktır
Acaba, I94I de ne olacak? insanlık, kendisine ölümlerden ölüm beğendiren selefinden    da-
yatacaklar mı?
Bütün bunları öğrenmek, gelecek senenin  siyaset alemindeki
ha kötü bir sene mi görecek, yok- \ muhtemel bir şeklini    çizdirebil-
sa, siyaset meydanlarında homurdanmakta devam eden inhisarcı nmnrıUr artık ebedî    uykularına
mek için Radyo ve Ulus gazetelerinin kıymetli siyasî »nuharriri, sivasî  tarih  profesör^   Vr  mebus
sayın Ahmet Şükrü Esmeri aradım.
O, Matbuat Umum V Jürlü-ğündeki, Radyo gazetesinin hazırlandığı  odada,    gelen    ajans
bültenlerinin üzerine eğilmiş, on-(Davamı Sa. 6; SU. 4 ta) =
Yılbaşı Piyangosu
italyanlar
Elbasan Müstahkem Hattını Terkediyorlar
Bir italyan Taburu
Zabitleri ve Silâh arı ile Birlikte Esir Edildi
Yılbaşı Piyangosu Dün Gece Saat 11 de Taksim Gazinosunda Çekildi
100,000 LiraKazanan ^^100
H rr\  nOQ bin hanesinde, bir numara değı-
İJy,/jy şık olursa   1,500 lira teselli mü-
50,000 Lira Kezanan 40*006 Liıa Kazanan
260,936        260,849
Bu mimarımın 10 binler hane- (Dovanu: Sa, 2; Sü. 4 to) XX
Yunan Kuvvetleri Berata 22 Kilometre Mesafede
Atina, 31 (A.A.) — İtalyanlar. Elbasan müstahkem hattına hâkim olan ve Uhri gölünün garbında bulunan müstahkem mevkilerini terke mecbur edilmişlerdir. İtalyanların mukavemeti ve soğuğun şiddeti, Yunan ileri harekâtım işkâl etmediği haber ve- ( r ilmektedir.
Atina, 31 (A.A.) — 1000 neferden mürekkep bir İtalyan taburu, bütün zabitleri ve silâhlan-le beraber esir edilmiştir.
Başka bir mıntakada mevzii ilerlemeler kaydedilmiş, 4 top, havan toplan,    makinelitüfekler
iğtinam olunmuştur.
BERAT YOLU ÜZERİNDE
Atina, 31 (AA.) —   Berata (Devamı: Sa. 3; su. ö le,
Berlinle Sofya
Diplomaiik Faaliyet
Berlin Siyasî Mahfeilerinde Endişe Verici Bir Sükûn Hüküm Sürüyor
Bal, 31 (A.A.) — Reuter: Basler Nachrtchten gazetesinin Berlin muhabiri, Alman basın ram, îngiltereye yardımı fazlal astırmaması bahsinde Roosevelt'e karşı yapmakta oldut ı ihtar nesrlyatma nihayet vermiş bulunduğunu bildlnmektedir.
Muhabir, ayrıca diyor ki:
Halen Berllnin siyasî mahfillerinde endişe verici bir sükût hüküm sür mektedtr.
Diplomatik mahfiller, dikkat nazarlarını, yeniden cenubu sar ki Av-rupaama, bilhassa Bulgaristana çevirmiş bulunmaktadır. Alman hariciyesi, Berlin ve Sofya arasındaki mühim diplomatik faaliyetm devam etmekte olduğunu telmih eylemekte-
LondradaPazarGUnü Çıkan Yangınlar
Tarihî Belediye Binasının Kararmış Dıvarları Kaldı
Londra, 31 (AA.) — Havaların fena gitmesi yüzünden pazartesi gecesi tngütere üzerinde düşman, hava faaliyetinde bulunmamıştır. Bu sükû net Londrada iyi karçdamntştır. Çün kü şehrin bir çok yerlerinde itfaiye servisleri henüz pazar gecesi yapılan alanlar neticesinde çıkmış olan yangınları söndürmekle mesgnl bulunmakta idi.
Londra, 31 (AA) — Reuter: Baş (Devamı: Sa. S; Sü. 4 te) X
I
BUGÜNKÜ  SAYIMIZDA:
S üncüde:
4 üncüde:
5 inekte :
6 racfdtt :
7 incide :
Son haberler, Büyük facianın hikâyesi.
Mİ yılı hakkmda okuyucularımızın anketi
Bütün bir yılın siyasi bilançosu
Şevki Yazman ve M. H. Zal'ın yazıları
Hüsamettin ÜlseJin İngiltere   istila   edüetoiltr
mi? yazısı
5747
225027
25
VATAN
Safinaz Kurtardığı Cana Eza Etmek
Dile
mezse
Can
ını
Korusun Diye Haber Yolladı
17
İstanbulun her yanında sarayı i maktan ve onlar selâmlıkta ko-dilâralar ve kasrı dilnişinler ku- nuşurken haremin kapılarına kuruluyor ve a<c zamanda    tarzları  lak verip onun hâkim bir eda ile
1 - 1 . 941
Piyasada:
nadide vc tarhları pesendide nice nice mebani inşa ediliyordu. [1] Ve gerçi arasıra padişahın rikâbı hümayunda bulunan ve yer öpercesine eğilen halka «her birerini dahili erbabı yesar buyuracak [2]» derecede para atıp enam ve ihsanda bulunduğu da görülüp duyuluyordu.
Fakat bunlar Istanbuldaki halkın nanpareye muhtaç kalmasına mâni olmak şöyle dursun, bilâkis binlerce kişi yiyecek ekmek bulamıyor, bulsa da bu ekmeğe katacak bir katık elde edemiyordu.
Bu ve buna benzer şeyleri sayıp dökmekle tüketmek kabil değildi.
Hasan Ağa, evinde toplanan ahbaplarile yatsıdan sonra başlayıp gece yarılarına kadar devam eden konuşmalarında, mecliste bulunanların her biri bu vadide yüzlerce misal irad ediyorlardı.
Bu toplantıların birinde Hasan hazıruna Hızın tanıtarak:
— Biz dahi ırz ve namusumuzu bu yiğit delikanlıya borçluyuz. Yanımızda iki uşak ve iki de silâhşorumuz olduğu halde bir ziyaretten dönüşümüzde hücuma uğradık. Artık İstanbul sokaklarında dahi şakavet aldı yürüdü. Şunun bunun evlerine de tecavüz edilip nikâhlı avratlarının kaldırılarak ayanı devlete takdim edildiğini işitip dururuz.
Bu sayıp dökülen    taaddiyat-
tan halk da bizar kalmıştır.
Sadabâd dönüşü sarayı asafî önünde bu işleri alenen hicvedip haykırmaktan çekinilmemiştir.
Ve yine bu dilâverin himmeti-le saray bostancıları paçavra misal firara mecbur edilmiştir.
Diye geçen vekayii izah etmişti.
Hatan bunları anlattıkça zaten günlerdenberi dillerde dolaşan vakasın kahramanile tanışan ha-zirun. Hızın takdirlere boğdular.
Hızır bu takdir ve tahsinlere ehemmiyet vermiyor ve anlatılan şeylerin şuurunda yaptığı büyük tesirlerin altında ezilmiş gibi duruyordu.
VIII
Çok geçmeden bu eziliş aksü-lâmelini gösterdi ve Hızır bir sabah artık kafes ardında oturmak-
vcrıp onun konuşuşunu    dilemekten    büyük bir zevk alan genç kız, tasalandı.
Fakat delikanlının yıllar yılı evde kapanıp kalmıyacağını da kestiriyor ve bu sebeple çaresizlikten doğan bir tevekkülle bu karara katlanıyordu.
Safinaz Dursuna:
— Ağana söyle, gece ve gündüz gönlümüz kendisile biledir. Sürürünü kendimize sürür, kederini kendimize keder eyledik.
Kurtardığı cana azap çektirmek dilemezse canını korusun, dedi.
Hızır, Dursunun yâr ağzından nakleylediği sözleri büyük bir ala-ka ile dinledi ve:
— Muradımız ölmek değildir. Mertliğin şanına yakışan işler edip kenduye lâyık olmıya çalışacağız.
Diye haber yolladı.
Mert delikanlı genç kızın bu alâkasından sonsuz bir haz duyuyordu. Uşaklar heybeleri hazırlayıp heybenin gözlerine haremden gönderilen türlü tefârik armağanları yerleştirirken, kapı çalındı. Gelen bir ulaktı ve Hasan Ağaya adaşı Zülâlizadenin kendisini ziyafete çağırdığını ve bir çok ahib-ba ve yaranın bulunacağı ve bir hayli mert kişilerin yer alacağı bu ziyafete hanesinde tanışıp musa-habetinden zevk aldığı ve mertliğine havran kaldığı Hızın birlikte getirmesini niyaz ettiğini söyledi.
Hasan, bu teklif bir gün evvel vaki olsa bunu Hızırın içinde bulunduğu muhatarayı düşünerek eski bir ehibbayı ve bir çok işlerde sırdaşı olan bu eski İstanbul kadısının davetini reddederdi.
Fakat bugün Hızır artık şehrin esvak ve hazarında başıtoş do-laşmıya karar vermiş olduğu için, mazui kadının Çekmece köyündeki çiftliğine kadar salına salına gitmekte büyük bir mahzur görmüyordu.
7000 Sandık Tenekenin Tevzii
Dün sabah Mıntaka Ticaret müdürlüğünde müşavir Hayrettin Şenozanın riyasetinde bir toplantı yapılmıştır. Toplantıda bütün petrol kumpanyaları direktörleri bulunmuş ve son günlerde Ingiltereden gelen 7 bin sandık tenekenin kumpanyalar arasında ne suretle taksim edilecevi görüşülmüştür.
Anadoiudaki petrol ihtiyacı nazarı itibara alınarak bütün bu levhal arın derhal teneke haline konularak Anadoluya petrol, benzin ve müştokatının en yakın bir zamanda gönderilmesi kararlaştırılmıştır.
isviçre Heyeti
İsviçre ile aramızdaki ticarî münasebetlerin inkişafını temin maksadıyla ieviçreden hareket e-den heyet yılbaşından sonra mem leketimizde olmuş bulunacaklardır. Bu heyet ilkönce Istanbulda tüccarlarımızla temas edecek ve müteakrben Ankaraya giderek hükümetimizle müzakerelere başlayacaklardır.
Son günlerde ticarî münaseba-tımızın başında giden bu memleketle bu suretle daha yakından bir münasebat temin edilmiş olacak ve her iki memleketin ticaret sahasındaki mevkileri daha fazla kuvvet bulmuş olacaktır.
L^üiiivu ihracatımız
Dün muhtelif memleketlere 200,000 liralık ihracat yapılmıştır. Bu arada Isviçreye fındık, tiftik, Yugoslavyaya, Macar istana fındık, Bulgaristan ve Yunanista-na balık, Romanyaya balık ve mandaline gönderilmiştir.
ramu; ıvongresi
Perşembe günü Ankarada yapılacak pamuk kongresinde bulunmak üzere memleketin her ta-' rafından Ankaraya heyeteler gitmeye başlamışlardır. , Kongrede, pamuk yetiştiren sahalarımızın daha iyi kalitede ve daha çok pamuk yetiştirebilmesi'
Yılbaşı Piyangosu, Düu Gece Saat 11 de Taksim Gazinosunda Çekildi
Dantelâsız Kuruşlar Tedavülden Kaldırılıyor
Ankara, 31 (Husus! Muhabirimizden) — Dantelâsız kuruşların yerine dantelâlı kuruşlar darp ve piyasaya kâfi miktarda çıkarılmış olduğundan, dantelâsız kuruşların 31 mart 1941 tarihinden sonra tedavülden kaldırılması kararlaştırılmıştır. Dan telâşız kuruşlar bu tarihten sonra daha bir sene müddetle Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından kabul j olunacaktır.
(Başı 1 İncide)   X   X
10 binler hanesine kadar olan numaralarda bir değişiklik olursa 80, yüz bin hanesinde olursa 800 lira teselli mükâfatı alırlar.
30,000 Lira Kazanan
5199
I 0 binlere kadar olan numara-larda bir numara değişiklik    o-I lursa 60 lira, yalnız    100 binler hanesinde değişiklik olursa   600 lira teselli mükâfatı alırlar.
20,000 BİN LİRA KAZANANLAR:
333,851  426,005
On binler hanesine kadar olan numaralarda değişiklik olursa 40 lira, 100 binler hanesinde değişiklik olursa 400 lira teselli mükâfatı alırlar.
10,000   LİRA LAR:
720 Mektep
Türk Kuşuna Dah I
Hava kurumu Neşriyat ve Propaganda bürosu tarafından şimdiye kadar yüz on bir mektepte Türkkuşu teşkilâtı yapılmıştır. Teşkilât yapılan bu mekteplerde takriben yirmi sekiz bin talebe mevcuttur.  Bütün  mektep    mü-
¦ ,   i    ,      ,    on        i- dürleri bu hususta azamî    mesai
nayet bulanlar da zü şer ura te- 1     r .     ,        .      ~,   . _ .
selli mükâfat, ahrlar. «fetmektedırler.  Te9lalata  tâbi
2,000 LİRA KAZANANLAR: mektePlerın *¦* yüz yir-
e yılbaşı  piyangosu çekilirken
3,000 URA KAZANANLAR:
Sonları (0,784) ile nihayet bulan biletler 3,000 lira alırlar. Son rakamı 4 ten gayri numara ile ni-
228,755 350,734 088,465 248,153 163,377
10 biriler hanelinden sonra bîr]
için icap eden tedbirlerin alınması ^ ^am, değişik biletler 30 ar görüşülecek, Ege mıntakasındakı [j^   )uo binler hanesinde deği-
su tahribatının önüne geçilmesi i-
Hele bu gidiş sırasında kendi- Çm lüzumlu tesisatın bir an eyvet si oğlu ve bir düzineyi geçen uşakları da bulunacağı için, başta Hızırın bulunacağı ve Dursun ile Velinin de katılacağı kafileye olur olmaz bir kulun çatamıya-
tan usandığını ve kadınlar gibi | cağını ve şayet yanılıp da böyle evde oturmaktansa, kendini ya-kalamıya kalkışacak olanlarla çarpışıp onlara hadlerini bildir-miye karar verdiğini ev sahibine söyledi.
Hasan bunun mukadder akrbe-ti hakkında Hızın ikaz ve iknaa bir hayli çalıştı ise de, söz anlatamadı ve Hızır Veli ile Dursuna hazırlanmalarını bildirdi.
Üç beş gündenberi kuşluk, öğle ve akşam öyünlerinde çeşit çeşit yemeklerden doya doya yiyip, gizlice tedarik ettikleri şarabı da çakıştırarak ve g^inün geri kalan evkatını kahve höpürdetip, çubuk tüttürmekle geçiren iki uşak:
— Bizim ağaya yine rahat battı. Galiba bir hayli yiyip içip yağ-landıktan sonra, postu yüzdürmek murad eyler.
Diye eseftendiler.
Fakat emir emirdi ve onları başları daraldıkça Hasan Ağanın konağına gelip defi zaruret eylemek ümidi bir parça müteselli ediyordu.
Dursun Hızırın bu kararından gizlice Safinazı haberdar etti.
Hızırla bir çatı altında bulun-
bir hatâya kapılırsa, yaman bir ders alıp kaçacağını hesaplıyordu.
Hasan, davetçisinin yaman bir iş tasarladığı ve bir biçimine getirip kurduğu dolabı döndürmiye muvaffak olursa o dolaptan billur âblar yerine yakut rengi şarar bı andıran kızıl kanlar akıtacağını henüz sezinlemiş değildi.
Nasıl sezebilsin ki; Osmanlı tarihinde   kanlı bir    safha teşkil
eden fakat ne ikaı tarzı ve ne de istihdaf ettiği gaye itibarile evvelkilere benzemeyip sonrakilere ör-
ikmal çareleri araştırılacaktır.
Değirmencilerin Müracaatı
Bazı değirmenciler istanbul Mıntaka Ticaret müdürlüğüne müracaat ederek kırma ücretlerinin bir miktar arttırılmasını istemişlerdir. Yapılan tetkiklere göre değirmenciler Hatları kendiliklerinden 10 para arttırmışlardır.
Alâkadar makamlar vaziyeti tetkik etmektedirler.
siklik olursa 150 şer lira teselli mükâfatı alırlar.
5 BİN LİRA KAZANANLAR:
Son numaralan (4343) oian bütün biletler 5 şer bin lira alırlar. Son rakamı 3 ten gayri numara ile nihayet bulanlar 20 lira teselli mükâfatı alırlar.
Sonları (6,918), (8,161) r,u meralarla nihayet bulan biletler 2 şer bin lira kazanırlar. 1 1er hanesinde 8 ve I numaralardan başka biletler 20 şer lira teselli mükâfatı alırlar.
1,000 LİRA KAZANANLAR:
Sonları (870) ile biten 500 bilet (1,000) er lira kazanmışlardır.
500 LİRA KAZANANLAR:
Sonları 460 ve 989 ile nihayet bulan  1000 bilet 500 er iua
kazanmışlardır.
100 LİRA KAZANANLAR:
Sonları 392. 085, 794. 474 ile
KAZANAN- nmayet bulan iki bin bilet 100 er
lira kazanmışlardır.
50 LİRA KAZANANLAR:
Nihayetleri 85 le nihayet bulan 5 bin bilet 50 şer lira kazanmışlardır.
5 LİRA KAZANANLAR:
Sonları 5 ve 6 ile nihayet bulan 100 bin bilet te 5 şer lira alacaklardır.
100 bin liralık büyük ikramiyenin çekilişi sırasında düğmeyi Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfi Kırdar ve 40 bin liralık ikramiyenin düğmesini de Bayan Lûtfi Kırdar tahrik etmişlerdir.
100 bin liralık birinci ikramiye çıkan bilet Diyarbakırda satılmıştır.
midir. İki ay zarfında bütün mekteplerin teşkilâtı ikmal edilmiş o-
lacaktır.
--o-
Hukuk Talebeleri
112,129 080,576 243,149 372,895 33,059
Köylerde
El tezgâhı Doknması
Vilâyet Köycülük bürosu köylüler arasında el tezgâhı    doku-
.    , ,.,     ,   ... ...   , . masını tamim için bir mütehassı-
nek olabilecek buyuk bir ıntıla-      .... Rı.
i:_  ıı. _ı«_ı_.k.-.   u.. »__sı köylere sevkertmı$tır. Bu mütehassıs köylülere dokuma   öğret-
Yılbaşı Gecesi Nasıl Geçti?
Ank.raya.Gidemiyorlar
Üniversite Hukuk Fakültesi talebesi bayram tatilinden istifade ederek Ankaraya bir tetkik seyahati yapmak istemi§ ve bir hafta evvel Ankara Hukuk Fakültesi dekanlığına müracaat etmişti.
Mezkûr dekanlıktan bugün gelen cevapta; yüz elli kişinin Ankarada ibate imkânının mevcut olmadığı bildirilmiştir.
Genç hukukçularımızı, Anka-rayı ve Ankaradaki yüksek tahsil gençliğini ziyaret arzusunun yerine gelememesi kendilerini müteessir etmişse de Rektör Cemil BiLsel, kendisinden ricada bulunan son sınıftan bir heyete bu güzel teşebbüsün mikıasip bir zamanda başarılacağını vadetmiş-tır.
*   Sİ
F
¦
lin ilk plânlaştığı bu toplantıya eski kadı, kadınları da davet etmişti.
Tâ ki gaflet deryasına gömülüp zevk ve safaya dalarak sağlarını sollarını görmiyecek bir halete düşmüş olan erkânı devlet ve ayanı memleket şüpheye düşmesin diye...
(Arkası var)
(1, 2) (Ahmet Asım tarihi) Köprülü kütüphanesi.
WAH:KÇWMC
îhaditı.
17
otuz altı yaşımın bütün ağırlığı, bütün ciddiyeti İle sana rica ediyorum.. Sana yalvarıyorum...
— Bana yalvaramazsınız... Bt'-ı ancak dürüst bir dost sıfatlle hitap edebilirsiniz...
— Neden benimle bu derece resmi olmak istiyorsun?.. Beni bir zam -n-lar çılgın gibi seven sen değil nvy-dln?.. Sana bir parça yaklaşmam, bir parça yanında bulanmam için her türlü cefaya katlanan kimdi?.. Şimdi neden bu derece benden uzaknin
—Çünkü sizden bütün kalbimle nefret ediyorum...
— Bu nefrete sebep nedir?.. Ben sana ne yaptrm Piraye?..
— Bu suali soruşunuz hayrete şa-yandrr Saffet Bey!
— Peki... Kabahatimi biliyorum... Beni affetmiyecek misin?.
— Asla!...
Saffet başını önüne egdl. Mumların titrek iltlmaları pırıl pırıl yanan sarı Haçlarının arasımla mevcclenl -yor, eski bir Yunan heykelini andıran sevimli yüzü, bu kmuldıyan aydınlık İçinde büsbütün güzelleşiyor ve tat]ılaşryordu.
Piraye bir şaheser olan bu başı bir müddet seyrettikten sonra yüzünü çevirerek endam aynasının içindeki kendi hayaline baktı. Aman Ya -rabbl?.. Acaba dünyada hiç bir şey
mektedir. Beykozdaki faaliyet bitmiş. Çekmece köyleri gezilmeye başlanmıştır.
Vilâyet, köylülere taksitle ve ucuz olarak el tezgâhı temin edecektir» __
1941 lılının
Büyük Tüflk milletine ve dünyaya huzur ve refah verici iyi günlerle geçmesini dilerim.
M. Nuri Çapa
de bu derece tezat olabilir miydi? Evet, kalnatm en güzel erkeği ve en çirkin kadını!..
Dudaklarına gelen asabi bir kahkahayı tuttu. Bu güzel erkeğin bu çirkin kadına âfjık olmasını düşündü. Böyle bir şey hatıra getirmek kadar gülünç bir İş olur mu idi hiç?...
Saffet genç kızın bu düşüncesini anlamış gibi mırıldandı:
— Ben senin ruhunu seviyorum Plraye!.. Senin ruhundan kopan sesi se viyorum!..
Artık asabiyetini zaptedemedi:
— Susunuz rica ederim, diye haykırdı... Bir parça nişanlınızı hatırı -niza getiriniz... Bana hissiyatınızdan bahsetmlye nasıl cür'ct ediyorsunuz?
— Nişanlım senin kadar ruhuma nüfuz edemedi...
— Bu sözü bir daha söylemeyiniz.. Sizden büsbütün nefret ediyorum...
— Hayır benden nefret etmiyor -sun... Hakikati söyle Piraye!..
— ötekine berikine sarkıntılık e-den nişanlı bir adamdan herkes nefret eder...
— Bir halkanın ne kıymeti olur?..
a*
Yılbaşı gecesi şehrimizde hemen hemen umumiyetle neşeli geçmiştir. Şehrin muhtelif semtlerinde ve bilhassa Beyoğlunda eğlence yerlerinde yılbaşını hoşça geçirmek ve yeni yıla neşe içinde girmek isteyen kalabalık halk kütleleri vardır. Resim bir gazinoda eğlenenleri göstermektedir.
Kaldırıp atması güç mü?
— Bu münasebetsiz sözleri bırakınız... Hem ne demek istiyorsunuz rica ederim?...
— Demek istediğim meydanda: Benim olacağını vadetmen!..
— Artık saçmaladığınıza tam amil e kanaat getirdim.. Biraz İstirahat ediniz de aklınız yerine gelsin!..
— Saçmalamıyorum Piraye!... Sevdiğim bir kıza İzdivaç teklif cdlyo -mm..   Bu saçmalamak ınıdr?
— Bu piyesin aktörleri siz ve ben olursak şüphesiz!..
— Seninle anlaşmak ne kadar güç müş!.. Şimdi kat'î surette teklifimi red ml ediyorsun?..
— Evet!..
— Fakat biraz düşün!.. Bana inan! Mümkün olsa sana kalbimi açar gösterirdim...
— Ooo!. Göstermek Irakta 1 olmadığı daha iyi... Çünkü yalanınız aşikar olurdu...
Saffet biran sükut etti. Onu dik -katle süzüyor, sinirli sinirli dudaklarını kemirlyordu. Bu kızın karşısında hakikaten bir mücrim mevkiinde
değil miydi?. Mazide ona yaptığı işkenceleri, çektirdiği ıstırapları, ettiği hakaretleri düşünürken tüyleri Ur-perdi. Evet, Piraye haklı idi?.. Onu hiçbir surette samimî duygularına 1-nandıramıyacaktı...
Ne yazık!., tik defa İçinde «Yazık!» kelimesinin bütün acılığını du
du. Artık şüphe edemezdi; Pirayoyi seviyordu. Onun ruhuna, manevlya tına Aşıktı... Onun sesi benliğini bü yüiemiştl.
Son bir ümitle ona birkaç söz   da ha söylemek istedi. Fakat genç k. çoktan arkasını dönerek yürümüş v< kapıdan çıkmak üzero salonun öbü ucuna varmıştı.
içinden kabaran bir yeisle ileri al mak İçin davrandı. Fakat İki adım dan fazla gidemedi. Çünkü kapı yi] züne çarpılmış, ayak sesleri uzakin şıp kaybolmuştu.
*
YALAN MI? GERÇEK Mî?. — Mademki sen muvafakat cdiy< sun, Plrayeye meseleyi aç Râna!. Sc lûml Bey biraz geçkin olmasına ra£ men fena bir adam   değil..   Zengin,
i  , V «ti
Adliye Haberleri
Muhtekirler Cezaya Çarptırıldı
İhtikâr yaptıkları için tevkif edilen kumaşçı Rafaü, Muiz ve ortaklan Hay imin duruşmalarına dün asliye ikinci ceza mahkemesinde devam edildi. Suçlular ve avukatları müdafaalarını yaptı-! lar. Müddeiumumi üçüne de ce-! za verilmesini istemişti. Mahke-! me suçlarını sabit gördüğü için kendilerine yüzer lira para cezası iverdi ve derhal tahliye edildiler.
Arkaaaşını yaralıyan
Çocuk
, Sabri tsmnide bir çocuk Aksa-rayda bir kahvehanede kâğıt oynarken yarım dilim elma yüzünden arkadaşı Faikı çakı ile bir çok yerlerinden yaralamıştır. Sultanahmet sulh üçüncü ceza hâkimi dün sorgusunu yaptı. Sabrının saralı olduğu Adlî Tıp İşleri müdürlüğünün raporundan anlaşılıyordu. Muhakemenin gayri-mevkuf olarak devamı kararlaştırıldı.
Tramvayda
Aktarma Biletleri
Tramvay idaresi kıtaları kaldı-dırarak bilet hatlarını 5 ve 7 kuruş olarak tesbitten sonra aktarma biletleri    ihdasına da    karar
vermiştir.
Aktarma biletleri birinci mevki için 10 kuruş, ikinci için de 7 kuruş olarak kabul edümıştir. Meselâ Fatihten tramvaya binen bir yolcu Eminönünde tramvay değiştirmek suretile Bebeğe kadar birinci mevkide 10 kuruşa seyahat edebilecektir.
:cnebi Mürebbiyeler
Türk ailelerinin yanında mürebbiyelik eden ecnebi kadınların çıkarılmasına başlanmıştır. Türkiyede doğup büyüyenlere birer sene daha müsaade edilecektir.
e ti N DE N
e İÜ N E
un-
Fransanın Müneccimbaşısı
Yazan: ÜC YILD"
kansızların Maurice Privat adl' bir müneccimbaşıları vardır Her yıU>aff, bir kıUp neşreder ve sene içinde muhte-l'f memleketlerde olacak büyük vakaları haber verir. B lar tabii bir takım tahminler ve
yaranmalardır. Bir yerde faz-la azgın bir diktatör var9a öldüreceklerini söyler, üç ayda bir kabıne değiştirmek anutad, o-lan memleketler için kabine tebeddülü, çok gemisi olan millet ıçm deruz kazası, İspanya için ihtilal, Candı için açlık grevi haber verir.
Kalabalık bir caddede havaya atılan bir avuç taştan hiç değilse birin» bir kişiyi acı acı bağırtmamasına imkân olmadığı için halk onun etrafına toplanır, ta$ı atanın büyük bir nişancı olduğuna hükmeder ve Maurice Privat gibiler de mükemmeien geçinip gider.
Fransanın müneccimfcaşısı geçen seneki kitabında bizim için bir zelzele haber vermişti. Tesadüfen Erzincan felâketine uğradık ve bu tesadüf yarım imanlı münevverlerin henüz pelte ha. ündeki kanaatlerinde hafif bir sarsıntı yapar gibi oldu. Kafalarının bir köşesinde henüz bir Şüphe kırıntısı kalmışsa Privat ın memleketimiz için yaptığı başka kehanetlerin tamamile tersine çıkması bugün giren yeni senenin bizi her zamandan daha sağlam, herkesten daha kuvvetli ve mesut bulması onu da defetmiş, olacaktır.
bun gece birdenbire aklıma geldi:
— Senenin son günündeyiz, dedim, müddet dolmuş, Pri-vat'ın haber verdiği kâğıtlar artık açılmıştır. Bakalım âşık ne eöyledi, ne çıktı.
Bir kaç yüz sahifelik mükellef bir cilt olan ve yüksek bir ilim ©seri vakarı taşıyan kitabı bulunduğu raftan çektim ve evvelâ Fransaya ait sabiteye bir göz gezdirdim: 1
Fransa 1940 senesinde güllük güiüstanlık bu cennet bağı haline giriyor, zenginlik ve şe-ret acbaşı gidiyor. Ve saire ve saire..
Geçelim ötekilere: Belçika Privat ın hesabına göre bugün dünyanın en refahlı endüstri memleketi olacaktı.
Müneccimbaşının Holandada epeyce müşterisi bulunacak ki| bu memleketin gökünde de hiç bir bulut, bir kaç ay sonra çekirge gibi yağacak Alman paraşütçülerinden en küçük bir iz görünmüyor. Bilâkis depolar yağla, peynirle dolup taşıyor; milli servet günden güne artıyor. Norveç ve saire için de aynı hal.
Maamafıh Privat'm Macaristan ve Romanya için tahrrun ettiği saadet kısmen taha/kkuk etmiş sayılır, çünkü bunlar yeni nizama girerek başları göke ermiştir.
Hasılı dünyada pek ender görülen bir tesadüf eseri olarak Privat Avrupa devletleri için ne söylediyse ters olmuştur. Öyle ki eğer kitabının başına «bu eser tersinden okunacaktır» diye bir kayıt koymuş olsaydı kendisini bugün müneccimbaşılık-tan peygamber rütbesine çıkarmaya mecbur kalacaktık.
Maurice Privat bu sene yeni kitap çıkarmadı. Neden acaba? Fransadakı fazla saadetten payını alarak bir köşede artık kitap yazamayacak hale mi geldi? Yoksa o da benrm yaptığımı yaparak 1940 kitabına bir göz gezdirdi ve utandı mı? Çünkü ne olsa sıkılmazlık denen şeyin de bü hududu vardır.
Müessif Eir Zıya
İnönü kız lisesi müdürü kıymet: maarif çilerimizden    Emin   Güvenir, kısa bir hastalığı müteakip vefat etmiştir. Bütün maarifçilerle kederli ailesine taziyelerimizi sunarız.
TAKVI
1 İKİNCÎKANUN ltWl ÇARŞAMBA YIL: 1941 - AY: 1 - GÜN:     1 RUMİ : 1S56 — 1 inelkanun: 19 HİCRİ: 1359 — ZİLHİCCE: 3
LI EZ.LNİ
.                                                  W
GÜNEŞ : 8,26 2,37
ÖĞLE   : 13.17 7,27
İKİNDİ : 15.37 9,47
AKŞAM: 17.50 12.00
YATSI : 19.2S . 1,39
İMSAK: 6.38 1219
r
I
BVASo İNHA
Almanya ve Bulgaristan
Yazan: Vahdet GOLTEKİN
0^ merikan Cümhurreisi Mr. "—c Roosevelt'in nutkundan soma, siyaset dünyasında brenin demokrasilere büyük bir a-ğırlıâtla döndüğünü gördük ve 'buna karşı nuhvercilcrın gösterdiği aksülâmel. İtalya tarafından hiddet ve telâş. Almanya tora-fıadan ise sadece sükut oldu.
Amerikanın. İngiltere lehinde harbe en müessir bir amU rolu oynamaya ve demokraaüerın ce-pane deposu olmaya karar ver-mesi, şüphesiz ki. m^vercüerın hiç te hoşuna gidecek bu hadise değildi. Nitekim    Roma,    Mr. Roosevelt'in daha nutkunu söylediği ilk gün işaret ettiğimiz gibi, bunun karşısında hiddet göstermekten uzak kalmadı ve bununla Amerikanın,    bitaraflığım bırakmış olduğundan acı acı şikâyet etti. Berimden ise bugüne kadar bir ses gelmemiş bulunuyor. Bununla beraber, dün. Bâl-den verüen bir haberi, Alman-yanın, bu nutuk karşısındaki ilk manevrası olabilecek mahiyette görmek mümkündür.
Filhakika, Almanyanın Vichy hükûmetile temasta bulunduğu ve bir Alman - Fransız - lapan-yol plânı hazırlamaya çalıştığı sı- | ralarda. nazarı dikkati cenup -garbı Avrupadan cenup - şarkîye çevirmek gayesine matuf bir manevranın yapıldığını görmüştük: Bir taraftan, Almanyanın bundan sonraki hareketinin ln-giltereye karşı olacağı ve harekât sahnesini cenup - garbi Avrupa-nın teşkil edeceği haber verilirken diğer taraftan nazarı dikkatin cenup - şarkîye çekilmek istenildiği görülüyor, Romanya ve Bulgaristana yeniden Alman kıtaları gönderildiği haber veriliyordu.
Bunların, Alman propagandasının eseri olduğu anlaşıldı. Nitekim bugün Aunanya üe Bulgaristan arasında bazı müzakerelerin cereyan ettiğine dair, yukarıda mevzuu bahsettiğimiz Bal mahreçli telgrafın da mahiyetini bundan uzak görmek pek mümkün değüdir.
Vakıa, Almanya ile Bulgaristan arasında bazı meselelerin mevzuu baivsolabüeceğı düşünülebilir. Fakat BuigarısU/un, bitaraf bir siyaset takıp edeceğine dair daha bir kaç gün evvel ve-riien karar gözönünde tutulacak oıursa bofyanın Berimle bir yakınlaşma siyasetine tekrar girişeceğini umu etmek pek kabil olmaz. Zira Bulgaristan Almanya üe yakınlaşma siyasetinin en son haddine kadar gitmiş, fakat nihayet bunun kendi menfaatleri aleyiıme olacağını anlayarak, geri dönmüş bulunmaktadır.
Binaenaleyh, Almanyanın Bulgartstanla yeni bir siyasî işbirliği edebileceğini ve bunun i-çin faaliyete girişmiş olduğunu düşünmek mümkün değildir.
Amelebaşının Beraeti
Kazlıçeşmede ismail Bey kösele faıbrikasında amelebaşı olan Muiz evvelki gün arabadan deri îjvdirryorrnuş. Petürkeli Ali, Hacı ve Mehmet isminde üç hamal kendisine hücum etmişler, hem dövımüşler, sövmüşler, hem de Aliye bıçakla hücum etti diye davacı olmuşlar.. Sultanahmet sulh üçüncü ceza hâkimi dün duruşmasını yaptı. Mu iz in beraetine karar verdL
Büyük
Facianın Hikâyesi
Çalışmıya Başladık, Fakat Iş işten
Geçtikten Sonra
YAZAN:
Meşhur Fransız Muhan-iri
ANDRE MAURülS
Günün birinde Fransada silâhlanma nezaretinin başına Raoul Dautry geçti. Bu adam mükemmel bir mühendisti. Fransanın demiryolu sistemini ıslah etmiye muvaffak olmuştu. Silâhlanma işini ele alınca her şey düzelmiye başladı. Fakat iş işten geçmişti. Bir harp mekanizması kurmak vazifesinin böyle bir adama 1936 senesinde verilmesi lâzımdı.
Dautry ufak tefek yapılı, küçücük bir adamdı. Konuşurken sol gözünü kısar, bir tek gözle muhatabının ruhunu okurdu. Bu adama ne iş verilse altından kalkardı. Kendisine bir gün sordum:
— Bu sürekli başarmaların sırrı nedir?
— Bir tek sun var: Çalışmaktan yılmam ak...
Silâhlanma nazın, her sabah şafakla beraber işinin başında idi. En erken gelen daire müdürleri bile nazırın kırmızı kâğıt parçalarına yazdığı sabah emirlerini fkp salarının üstünde hazır bulurlardı. Kırmızı kâğıtlı emirnameler Pariste meşhur olmuştu.
Bu emirnameler şu tarzda şeylerdi:
«Bütün direktörlere: İşe geç geliniyor. Erken gidiliyor. Harpteyiz. Gelip gitmeleri kontrol ettiriyorum.»
«A dairesine: Havanın iyi ve sıcak olduğunu ben de bilirim. Fakat harpte olduğımıuzu da unutamam. Binbaşı S. nin açık pencere önünde sigara içerek işini unutacak zamanda mıyız?»
«B dairesine: Müdürün vazifesi müdürlük etmektir. İşleri, kimse bîr an boş kalmıyacak şekilde tevzi edeceksiniz.»
Sanayi dairesine: Fransadaki her makine her gün yirmi dört saat işliyecektir. Bilirim, güçtür, fakat bu yapılacaktır. İşin teferruat kısmında benîm alâkam yoktur. Bu sizin vazifenizdir. Gayemiz süratle zafere varmaktır. Buna varmanın vasıtası da imkânsız şeyleri mümkün kılmaktır.»
Eğer o sıralarda Fransızları çalıştırabilecek bir adam varsa o da
hiç şüphesiz bu çalışkan mühendisti. Fakat bütün bu gayretlerine ve enerjisine rağmen içi bedbinlik ve ümitsizlikle dolu idL Bir gün sordum:
Raoul Dautry
— Ordunun muhtaç olduğu silâhlan ne zaman tamamlıyacak-sınız?
— Ancak 1942 senesinde. Çünkü çok geç işe başladık.
I Nazır, sonuna kadar cüretle çalışmıya devam etti, fakat Almanya birkaç sene evvel işe girişmişti Mucize yapmıya imkân yoktu.
I 1940 ikincikânununda Irrgilte-reye gönderildim. Vazifem, İngilizlerin silâhlanma için sarfet-tikleri gayretleri    tetkik etmekti.
| İmgilizler beni Şimal denizindeki harp gemilerinde dolaştırdılar, hava kurslarını, talim meydanlarını, tayyare ve top fabrikalarını gösterdiler. Donanma ve hava kuvvetleri iyi çalışıyordu. Fakat kara ordusunun ne kadar adam yetiştirmekte olduğu hakkında ben de, Fransız askerî heyeti de müsbet malûmat alamadık.
Harbiye nezaretinde beni kabul eden generale sordum:
— Faal ordu ile ihtiyatların 750,000 kişiye vardığı, ayrıca da altı yüz bin kişinin silâh altına çağrıldığı söyleniyor. Bu takdirde nasıl oluyor da sizin şimdiden otuz ilâ kırk fırka askeriniz yok.
— Bu meseleyi hiç bilmiyorum. Ordunun mevcudu meselesüe uğraşan albay bugün burada yok.
Akşam parlâmentoda harbiye nazırı Hore-Belishay* rastgeldim. Bana derhal sordu:
— Mecburî hizmet esası üzerine kurduğumuz yeni orduyu nasıl buldunuz?
— Gördüğüm kadarı mükemmel, fakat miktarca az. Kanada tümeni hariç olmak üzere hiç bir yerde bir taburdan fazla askerin bir arada talim gördüğüne tesadüf etmedim.
Piyadeyi eski çavuşlar yetiştiriyordu. Başlıca talim mevzuu süngü hücumuydu. Bugünkü harpte bundan pek çok istifade edecekleri şüpheli idi. Tank mektebinde iyi muallimler vardı, fakat kullanılan tanklar sistemce eski, miktarca azdı.
Her tarafta iyi niyet, soğukkan ve zafere inanılmaz bir katiyetle iman vardı, fakat hepsi o kadar...
Mevlût
Rahmeti rahmana kavuşan Avram Mutal'm ruhuna bu akşam altıda mevlût okunacaktır. Arzu edenlerin Hasköyde PIripaşada Buduroğlu sokak 22 numarayı teşrifleri rica ediliyor.
Şehzadebaşı
FERAH
Sinemada. Telefon: 21359
Büyük   fedakârlıklarla   yalnız sinemamızda
1 - İSİ GÖNÜL
BİR OLUNCA
DANÎELL   DARÎEUX JEAN   KÎEPURA
nm emsalsiz fümi
-ŞANGHAY YANIYOR
BORİS KARLOF 3 — PARAMUNT
En Son iiarp Havadisleri Türkçe
BUGÜN
MELEK
StNEMASENDA
ANNTE DUCAUX
ANDRE   LUGUET EBIO VON STROHEIM
FIRTINA
filminde Geceler İçin   yerlerinizi evvelden aidrrmrz.   Tel: 40868
Mühim Bir Tamim
Bursa (Vatan) — Dahiliye Vekâleti vilâyetlere bir tamim göndererek vilâyet ve kazalarda işlerin günü gününe görülmesini, halkın şikâyetine katiyen meydan verilmemesini ve bu emre aykın hareket eden memurlar hakkında şiddetli cezalar tatbik edileceğini bildirmiştir.
SÜMER Sineması
Yılbaşı münasebetUe BU GÜN Matinelerden İtibaren 2 Süper film birden takdim ediyor
DEANNA
DÜRBÜN" in Senenin  harika filmi
LK AŞK
PIERRE BLANCHARD
ve RENEE St. GYR'in Senenin Fransız Şaheseri
Bir Kış Gecesi
Bn müstesna fırsattan İstifade ediniz
BUGÜN
¦ DP/ HARİKULADE ve
"^"^      Muhteşem Bir Film
Sinemasında
MEDENİ Y KÖPRÜSÜ
Baş Rollerde : Sinemacılık dUnyasmm en parlak yıldızlan ALİCE FAY - FRED MAC MURAT -
RICHARD GREEN
Münhal Mebusluklar
Ankara, 31 (A.A.) —   C. H. P. Genel Başkanlığı vekâletinden tebliğ edilmiştir:
Boş olan Afyon moboshrğuna n-mumî murakabe heyeti azasından Siyasal Bilgiler Okulu tktısat Profesörü Şevket Raşlt Ilatlpoğlu, Antalya mebusluğuna Sümorbank sabık umara müdürü Nurull&h E-sat Sümer, Bolu mebusluğuna Maliye Vekâleti nakit işleri umum müdürü Celâl Salt Siren, Çankm mebusluğuna Samsun valisi Avnl Doğan, Diyarbakır mebusluğuna Cerrahpaşa hastanesi emrazl akliye ve asabiye mütehassısı Dr. Ahmet Şükrü Emet ve Kars mebusluğuna da Son Telgraf gazetesi sahibi E tem izzet Benice Genel Başkanlık divanınca Parti namzedi o-larak seçilmişlerdir.
Sayın İkinci müntehlplere bildirir ve İlan ederim-
C. H. P. Genel Başkan Vekili
Başvekil Dr. Refik Saydam
Amerika Harbe Koşuyor
Amerika Ayanından Wheler Derhal Sulh Yapılmasını istiyor
Vaşington, 31 (A.A.) — Roosevelt'in siyasetinin en mühim muhaliflerinden birisi olan ayan azasından Vheler, dün gece radyo ile neşredilen bir nutkunda, reisin evvelki günkü nutkuna cevap vermiş, A-merika Birleşik devletlerinin Almanya tarafından istüâ edileceği fikrinin hayat mahsulü olduğu iddiasında bulunmuş, Amerikanın harp deliliğine sürüklenmesinden evvel Avrupa-da derhal bir sulh yapılmasını talep etmiş ve Amerika Birleşik devletlerinin harbe giden yolda yalnız yavaş yavaş yürümekte değil, fakat bu yolda koşmakta olduğunu söylemiştir.
VVheler'in sulh şartlan
Vaşlngton, 31 (A.A.) — Roosevelt'in son musahabesine cevap veren ayandan Vheler, «âdU bir sulh yapmak İçin amelî eşanlam olarak aşağı daki şartlan ileri sürmüştür:
1 — Almanyanın eski hudutlarına dönmesi,
2 — Polonya ve Çekoslovakyada muhtariyet İdaresi tesisi,
S — Müstakil Fransa, bir Holan-da, bir Norveç, bir Belçika ve bir Danlmarkanrn ihyası,
4 — Alsa» Lorein'nln Fransaya ladesi,
5 — Her memlekette bulunan ırki ve dinî ekalliyetlerin himayesi,
6 — Süveyş kanalının beynelmilel
1 estirilmesi,
7 — Hiçbir iarar ve ziyan ve tazminat talep edilmemesi,
8 — Alman müstemlekelerinin iadesi.
Berlin sükûtu muhafaza ediyor
Londra, 31 (A.A.) — Berlin Roosevelt'in nutku hakkında sükûtu mu hafaza etmektedir.
Gayri meşgul Fransada Lyon radyosu, Roosevelt'in nutkunu tefsir e-den neşriyatında bu nutkun tahmin edildiği kadar ehemmiyetli olduğunu söylemiş ve demiştir ki:
Roosevelt'in beyanatında kuvvet, resmi üslûp hudutlarmı çok aşmıştır. Bu nutuk, her halde bütün dünyada heyecanlı tefsirlere yol açacaktır.
Maddî yardım   kâfi gelmezse
Toronto, 31 (A.A.) — Roosevelt'in nutku burada, eğer ıngiltereye maddi yardrm diktatörleri yenmlye kâfi gelmezse, Amerika Birleşik Devletlerinin diğer kati tedbirler daha alacağı hakkmda sarih bir vaad gibi telâkki olunmaktadır.
HITLER'IN
Beyannamesi
Berlin, 31 (A.A.) — D. N. B.
ajansı bildiriyor:
Yılbaşı dolayısıyle Hitler aşağıdaki beyannameyi neşretmiştir:
Nasyonal sosyalistler.
Tarihî inkişaflarla dolu bir yıl nihayete ermiştir. Hâdiselerin em salsiz mahiyetleri beşeriyetin müs takbel inkişafı hususundaki ınkı-lâpkâr manaları ancak müstakbel nesillerce tamamen anlaşılabilecektir. Bugünkü hâdiselere seyirci olan bizler, yalnız şu tesir altında bulunuyoruz, rabbani kudret fertlerin azmine daima takaddüm etmektedir. Cenabı Hak, yalnız mahvoLmaya namzet olanları kör yapmakla iktifa etmemekte ve aynı zamanda kendi in-tihapkerdesi olanları bazan kendi arzularının bile haricinde kalan gayelere hedef tayinine mecbur tutmaktadır.
Vaktaki, iktısaden ezilmiş ve maneviyatı kırılmış olan Alman milleti senelerce süren bu inhidam devresinden sonra nasyonal sosyalizmin çevresi içinde birleşmiş olarak dünyaya ikinci defa gelmek yolunu bulmuştur.
Baltık Memleketinde Tek Bir Askerî Mıntaka
20 General ve Yüksek Rütbeli Zabit Kızıl Orduya Alınacak
Moskova, 31 (A.A.) — Stefa-
ni:
Dün neşredilen bir kararname ile Estonya, Litvanya ve Leton-ya ordularına mensup 20 general ile diğer bazı yüksek rütbeli sabitler rütbelerini muhafaza etmek suretile Kızılorduya kabul o-lunmuşlardır. Bu üç Baltık memleketinde tek bir askerî mıntaka I ihdas edileceği ve bu mıntakanın j merkezi de Riga olacağı söylenmektedir.
-o
Macaristan Seferberlik Yapmıyormuş
Budapeşte, 31 (A.A.) — D. N. B.: Salâhiyettar mahfillerden öğrenildiğine göre Ma-caristanda seferberlik yapıldığı hakkında bir yabancı ajans tarafından yayılan haber tamamen uydurmadır. Peşte mahfilleri bu nevi haberlerin hakikate uygun olmadığına işaret etmektedir.
Londrada Çıkan Yan-gın!ar Söndürüldü
(Başı 1 İncide) X
vekil Churchlll, evvelki gece City'yc yangm bombalan ilo yapılan hücumdan sonra kararmış duvarları kalan Londra belediyesinin meşhur Guild Hail, sarayını ziyaret etmiştir. Londra halkı, Churchlll'i görür görmez derhal alkıçlamrya başlamış vo blr çok Londralı Başvekili bu teftiş gezintisinde takip eylemiştir. Çatılar üzerindeki itfaiye fradı tam faaliyet halinde idi. Enkazı temizleme ve yıkma ekipleri de halkın Başvekile yaptığı alkımlara candan iştirak etmişlerdir.
Guild Hail, Londra şehrinin bilhassa iftihar ettiği tarihi bir bina I-di. Bina, kuvvetli bir rOzg&nj.ı, yakınlarda yanmakta bulunan J»ir kli seden getirdiği kıvılcnmlntla tutuşmuş ve ateş gönüllülerin gayretlerine rugmen süratlo yayılmıştır.
İtalyanlar E'basanı Terkediyorlar
(Başı 1 Incldo) +
22 kilometre mesafede bulunan mühim bir köyün Yunanlılar tarafından işgal edildiği haber verilmektedir.
İtalyan kayaklı   müfrezeleri
dağıtıldı
Atina, 31 (A.A.) —Arnavutluk cephesinde faaliyette bulunan bir İtalyan kayaklı müfrezesi, Yunanlılar tarafından dağıtılmış ve bir çok esir alınmıştır.
italyan Tebliği
İtalyada bir mahal, 31 (A. A.) — İtalyan orduları umumî karargâhının 207 numaralı tebliği:
Bingazi hududu mıntakasında topçu kuvvetlerimiz ve avcı tayyarelerimiz faaliyette bulunarak düşmanın silâhlı araba gruplarını ve zırhlı otomobillerini bombardıman etmiştir. Bundan başka Sollum üssüne karşı uzun menzilli toplarımız ateş açmışlar ve bom bardunan tayyarelerimiz harekete geçmişlerdir. j
29-->0 gecesi düşman tayyareleri Bın<gazıdeki kamplarımızı bombardıman etmişlerse de zayiat ve haşarat yoktur. |
Yunan cephesinde bilhassa mevzu mahiyeti haiz muharebeler olmuştur. Düşman büyük zayiata uğramış, tarafımızdan silâhlar ve esirler alınmıştır. ,
30-31 gecesi düşman tayyareleri cenubî balyanın bazı şehir- j lerî üzerinden uçarak bava fişekleri atmışlardır. Bu tayyarelerden biri alevler içinde düşürülmüştür.
Ovaları Kaplıyan Sular Çekilmiye Başladı
Trenler işlemeğe Başladı GedizNeh-rinin Suları Saatte 7 Santim İniyor
İzmir
lan kaplryan sular çekikrüye ve Gediz nehri de saatte altı, yedi santimetre lnmrye başlamıştır. İzmir — Bergama şosesinin 39 uncu kilometresindeki Gediz mecrası üzerinde bulunan köprünün her iki tarafındaki üç, dört metrelik kıs mi an sular götürmüş olduğundan köprü ortada k&knrştrr. Eski mecra yapılmış olduğundan Gediz nehrinin sularından mühim kısmı yeni mecradan akmak ta ve İzmir körfezine dökülmektedir. Su basması tehlikesine maruz bulunan Musabey ve Çavuş köyleri bu mecra derişmesinden dolayı tehlikeden kurtulmuşlardır. Fakat bu yüzden Ova köylerile Menemen arasmda muvasala kesümiştir.
Tuzlaya da gidip germek kabü o-lamamaktadrr. Sular Çiğli - Tuzla şosesinin bu mecraya isabet eden kısmı üzerinden akmaktadır. Menemen kasabasının garp kısmındaki mahalleye dolmuş olan sular elân çekilmemiştir.
Menemen - Bergama şosesinin u-, fak bir kısmı harap olmuştur. Pamuklar hâlâ su altodadır. Sürekli yağmurlar ve seylâp yüzünden kırlık zeriyat durmuştur. Sular çcî: m ediğinden pamukların maruz kaldığı hasar henüz tesbit edilememek-tedir.  Manlsadan alman haberlerde sularm mahsus derecede   çekildiği bfldrrilmektedir. Hava   açıldığından ovalardaki kulelerde arama faaliyeti; başlamışsa da şimdiye kadar kimseye tesadüf edilmemiştir.   Torbalıda da bir köprü seylâptan yıkılmıştır. Emiralem ve Muradiye   arasındaki demiryolunu tehdit eden sular alçal-dığmdan ve yolun tamiri ile muayenesi de ikmal edildiğinden   normal tren seferleri başlamıştır.
İzmir, 1 (Husus! Muhabirimizden) — Trenler sefere başlamıştır.! Yalnız Menemende Çavuş, Maltepe., Kesik Gulubey, Tuzcullu, Kakliç, köyleri üe muvasala henüz tesis e-dilem em iştir.
Bayram İçin Ankara-İstanbul Arasında İlâve Seterleri
Trenler Maraş ve Antep Vilâyetleri İstasyonlarına Kadar Uzatıld
Ankara, 31 (A.A.) — Haber aldığımıza göre şimdiye kadar Mersin - Adana - İskenderun - Fevzipa-şa - islâhiye arasmda işliyen 520/ 521 numaralı ve bunların devamı o-lan trenler 3.1.1941 tarihinden itibaren Maraş ve Antep vflftyeUerinin istasyonları olan Eloğlu ve Narlıya kadar uzayacak tr. Bu suretle beş vüâyetiraiz arasnda her gün bir servis tesis ve temin edilmiştir. Bu tren
ı
Toprakkale üe İskenderun arasındaki sefer müddetinin daha ziyade kısaltılmasına ait tedbirler de a-İmmrya başlanmıştır.
Bayram dolayısile Ankara - İstanbul arasmda artacak olan yolcu ihtiyacını karşılamak ve halkın istirahatta! temin etmek için 2.1,9i: tarihinden İtibaren on gün müddetle Arık ar ad an sabahleyin 9 da bir gündüz treni tahrik edilecektir.
İTALYA
Sulh mu istiyor ?
Atina, 51 (AJİ*) — Atina matbuatı, îtalyanm münferit som yapacağı hakkmda dolaşan şayialara İnanmamaktadır.
îtalyanm înpOtere ve Yrmanistanla sulh müzakerelerine girişmesi için ilk esaslı şart olarak Arnavutluğu illiye etmf«l ve Akdenizde teminat vermesi lâzrmdnr.
Kınoya gazetesi daha ileri giderek
diyor ki:
«Faşist rejiminin ortadan büsbütün kalkması ve İtalyan dış siyasetinin aşikâr bir surette ve tam olarak değişmiş bulunması ancak sulhu temin edoblllr. Yunanlstanın yeni bir tecavüze karşı lâkırdı İle de-£11, fiili bir şekilde teminat istemek hakkıdır.»
Yeni Bir Orman Nizamnamssi Hazırlanıyor
Ankara, 31 (Hususî muhıbi-aizden) — İcra Vekilleri Heyeti onman nizamnamesine ek yeni bir nizamnamenin meriyete konmasını kararlaştırmıştır. Bu nizamnameye göre nakliye veya devriye tezkeresine bağlı hertür-Iü orman malları Haziran ayında yoklanacak tır.   Orman  mukavele
ve *zin sahiplerile orman mallarını ticaret maksadıyle toplayanlar, toptan veya perakende satanlar orman dairelerinin ilanını müteakip bir hafta idinde el'crin-de bulunan orman mahsullerinin cins, nevi, adet, ebat ve vezinle rini orman idarelerine bildirmeye medbur tutulmuşlardır.
Yılbaşı sofrasında Amerikan şampanyası: — Sert geldi, sersemledim!
9
1599
VATAN
- 1 - 1 . 941
ve Yeni
Yıllar
Hakkında
nket
Dekan, Profesör, Doçent, Doktor, Asistan, Muallim,  Yüksek Tahsil Talebesi, Şair,
Tüccar, Emekli, Köylü ve Her Meslekten Okuyucularımızın Cevapları
Turalar şenlensin, ocaklar tutsun
Hukuk fakültesi dekanı profesör Ali Fuat:
— 1941 yılından beklemek kâfi İse çok şeyler bekliyorum. Meselâ 41 mahsulü daha iyi ve bol olsun, halkı mızın refahı artsın, İstanbul beledi yeai şehirdeki nakil vasıtaları buhra uma çare bulsun, fakültemizin genç hukukçu verimi daha yüksek olsun vesaire vesaire...
Fakat 41 senesinden asıl bir şey bekliyorum, o da Avrupa harbinin neticesidir. Milyonlarca İnsanın bir an evvel sulhc huzura kavuşmasını, aile yuvalarmm yeniden şenlenmesini ve ocakların tütmesini... 1940 senesini endişe içinde geçirdik; yıkılan devletlere çiğnenen ülkelere, medeniyetlere yandık. Bekliyorum ki, yeni sene bunalan yüreklerimize ferahlık getirsin, artık mazlum insan ağrı ve iniltisi işitmiyellm.
Şu âlemdeki sayılı yularımı»! W zur içinde, şen geçirelim.
Sürprizli bir sene etacak
İktisat Fakültesi asistanlarından Orhan Dikmen:
T   W r"
Kitaplarımıza yakında  kavuşalım
Diş tababeti smıf 2 do Ayşe Tuz-nalı:
mm / #
— Teni senenen bize birçok sür -prizler hazırlıyacagını tahmin ederek, bunların kabil olduğu kadar lehimize neticeler vermesini temenni ediyoruz.         Wku
Türk talebenin  habttyariıfcı
Roma Hukuku Profesörü A. B. Schwarx:
— 1940 senesi içinde ilmi çalışmalarımıza devam edebildiğimizden dolayı memnunduk. 1941 senesinden de ancak bunun devamım arzu ediyo -mm.
Şunu da ilâve edeyim W, dünyada mevcut olan bu ahval ve şerait dahilinde Türkiyeden başka hiçbir memlekette talebe derslerini tam bir sükûn ve alaka ile takip edememiştir. Halbuki 1940 ta diğer yıllara nisbet-
lr de Türk talebeleri her zamankinden daha çalışkan olmuşlardır.
Ben 41 senesinin de 40 senesi gibi geçmesini istiyorum.
Az rain erin düşeceği vaziyet
— 1941 senesinden şimdilik birkaç temennim var. Karlı, rüzgârlı havada o dersten o derse koşmaktan harap oluyoruz. Çünkü derslerimizin her biri bir semtte, bir binada... Bu bizim için o kadar güç oluyor ki, bu nu bu yıl içinde üniversite nazarı iti-bare alsm, bize bütün derslerimizi aynı binada takip edebilmek imkânlarını hazırlasın.
Bir de Kapalıçarşmm 9 da degıl 7,5 ta açılmasını istiyorum. Çarşı bir geçit mahallidir. Biran evvel not meselelerimiz halledüsln, kitaplarımıza cn yakın bir zaman içinde kavuş -muş olalım.
Belki, yeni yılın »onana doğru—
Zlyaeddln Fahri:
— 1941 senesinin bütün beşeriyet için aklı selime «dönüş» yılı olmasını temenni ediyorum. Ve yine kuvvetle ümit ediyorum ki, 1941 başında değilse büe, sonuna doğru bu <dönüş> tahakkuk edecektir.
Yeni yıl müttefiklerindir
Tıp Fakültesi   beşinci   sınıfından
Lfitfi Y> • i«hhi^'t
11ı* Fakültesi Faik Gürer,
—941 bahan Avrupada (Basü ba-debnevtln) isbatı günlerini hazırlıya çaktır. Avrupada Azrail geçinenler, öldürdüklerini zannettiklerine can vermlye hazır olacaklar!..
Yurdum için bu hadiselerle bir alâka mevzuu bahsolamaz. Bu kavganın muhakemesini görecek hâkim va zıyetinde kalmak arzumdur..
Yaşasın Türk ordusu
Sıtkı Akozan (Şair)
— Ben, bilirsiniz ki: Bertiso-nistler gibi, kafadan ziyade ruha kani olanlardanım. Politikacılıktan anlamam. Dünyada pek çok olan bilmediklerimden en büyüğü siyasettir. Fakat yılların hayat yollarına döktüğü sayısız ıztırap-lar karşısında inkişafa başlayan hâdisat gösteriyor ki, kavuştuğumuz bu yıl haklılar için mesudi-yetlere gebedir. Ben bir Türk olmak itibarile çok nikîbinim.
Size geçen gün okuduğum Nöbetçi, yahut Yasak adlı bir şiirim vardı, hatırlarsanız o şiirimin son bey iti şöyle idi:
Bir gün elbet kurtulur insanlığın
namusu
Yaşasın   Türk   ordusu,   yaşasın
Türk ordusu Sıtkı Akozan
— Yeni senenin şahsımdan ziyade milletimiz için' refah içinde geçmesini diliyorum. Ben böyle geçeceğine de yüzde yetmiş beş kaniim. 41 yılının bilhassa ilk aylarında hali hazır dünya gidişi bakımından çok leğisik İlkler vukua geleceğini tahmin ediyorum. Artık bunların neler olabile cegini tabi! bize zaman gö« o e ?k-tir. Fakat hiç şüphe götürmiyen bir hakikat varsa bütün bunlarm neticesi müttefiklerin lehine cereyan e-decektir.
Her yerde huzurun teessüsü
Mehmet öğder  (Üniversite Fizik    asistanı)
— 1 - Bu yıl içinde Almanya ve Italyanın mağlûp olmasını temenni ©derim. 2 - Yurdumuzun sulh içinde yaşamasını isterim. MihvercileTİn açtığı bu harp yüzünden bütün beşeriyet muzta-riptir. Bu ıztırabın dinmesi, her yerde huzur ve emniyetin teessüs etmesi inşallah bu yıl içinde tahakkuk eder.
Modern bir klinik dUeğl
Diş tababeti üçte Şef ika Anklı:
— 1941 de fevkalâde modern gü -zel âletleri havi muntazam bir kliniğe malik olmak İstiyorum.
KItapsrzük.. Kitapsızlık.. Kltaperzlık
Felsefe üçte F*vziy* GUlekî
bir fettanlık etmezse
Nuhkuyusunda mütekait doktor Ahmet Nuri Durukan:
Yeni yılın mukadderatını tayin eden büyük kuvvetten yegâne dileğim, harbin nihayet bulmasıdır. Çünkü, diğer bütün dileklerim hep buna bağlıdır.
Şans, eğer bir fettanlık etmiş ise, yeni senenin milletimiz hakkında daha lûtufkâr olacağını tah. min ediyor ve tabiî seviniyorum.
Mı /un olmanın saadeti
Hukuk son sınıf Ahmet Bodur: — Üniversite gençliği yeni sene -den geçen yıla nisbetle çok   şeyler bekliyor. Ve çok şeylere malik ola -cak bir vaziyette bulunuyor.
1941 in mânası bizce oldukça e-hemmiyet ifade eder. Evvelâ bu yıl zarfında muvafakati! bir imtihan ge-
1941 de İyi görünmüyor Dr. Makbule Diblan:
çirip hayata atılacağız, mezun olacağız... Bir talebe birliğine sahip ve mesut bulunacağız.
Dünya hâdiseleri bakımından da bir fikir beyan etmek icap ederse yur dumuzun ve müttefiklerimizin ilerisinden emin bulunuyoruz. Belki çok çetin anlar yaşıyacağız fakat galibiyet muhakkak bizim taraftadır.
İnsanlar blrlbirlerlnl ylylyorlar
Tıp ikide Müzeyyen Çokdegerli:
— Bu 1941 in sulh getirmesini son suz bir iştiyakla diliyorum. İnsanlar birbirlerini yiyip bitiriyorlar. Medeniyetler küçülüyor, fakrü zaruret hastalık birbirini kovalıyor. Ben Fransadan yeni gelenlerdenim bü -tün bunları oldukça yakından gördüm. Harbin ne demek olduğunu biliyorum. 1941 sulh getirsin...
Derse rahat çalışmanın çaresi
Mühendis ikide Yıldız Tolun:
— İnşallah 1941 de de memleketimizin bu sükûnu bozulmaz da yine derslerime rahat rahat çalışabilirim Hem imkân olursa bu yıl bol bol kitap okuyacağım. Bundan dolayı 41 de 40 senesi gibi geçerse bu dünya yangınından yakamızı kurtarmış olu ruz.       ,     \   , . >
Demokrasilerin zaferi
Saffet Süray   (Üniversite Matematik   asistanı)
— Yeni yılın memleketimiz ve vatandaşlarımız için saadetle geçmesini isterim. Yeni sene içinde demokrasilerin muzaffer olacağına kaniim.
— Bu yeni yıl istihsal maddeleri daha az olacak, ziraat memleketlerinin daha ziyade sanayileştlglni göreceğiz. Çünkü 1940 senesi milletlerin seferber olduğu yıl idi. İnsanlar az çalışmak zarureti karşısında kaldı -lar. Tabii yine bu yüzden fiyatlar yükselecek, banka paralan kıymet -lerinden bir parça daha kaybedecekler.
Hem 1941 hemen hemen harp ile geçecektir denilebilir. Bu yıl sulhu çok temenni ediyoruz. Memleketimizin her türlü musibetlerden uzak kal masını bu 41 yılı için de diliyorum.
Parula: Daima muzaffer Türkiye
Tayyip Gökbilgin (Tarih asistanlarından)
— Geçen yılı muztarip dünya binbir hçdise arasında binbir üzüntü ile geçirdi. Milletler bir-birbirlerile ya hak ve hürriyet namına, veya daha zinde bir cemiyet ve yeni bir nizam namına çarpıştı ve hâlâ çarpışıyor. Bu vaziyete yurdumuz mutlak bir huzur içinde ümitle ve itimatla hadisat karşısında dimdik durdu ve kalkınmasına devam etti. Yeni yılın Türkiye ve en geniş manasile Türklük için daha müsait ve daha mesut bir yıl olacağında hem itimadımız hem de ümidimiz tamdır. Parula: Daima ileri ve müreffeh bir Türkiyeye doğru...
Demokrasinin   zaferi
Yeni yıllar birbirini kovalasın
ktfııi oc.itıflııziıi   uguııu   neşeli i geçmesini temenni ederken bütün fakültelerin kitapsızlıgına da bir son verümesini istiyorum.
Tıp Fakültesi dörtte Turan Gönen: — Her seneyi dolduran günlerin vermiş oldukları neticeleri kendimde yurdumda gördüğtfcm zaman her yeni senenin bir gün kadar   kısa   bir
müddet Ue çabuk gelmesini istlyo -rum.
Alacaksan kızının kızını al!
Arapzadede tüccardan N. Per-vazyan:
Yeni yılın hayırlar getirmesini tabiî herkes gibi ben de   isterim.
Fakat, bunu hiç ummuyorum. Çünkü, yıl yıldan doğar derler. Gördük işte, geçmişlerinin yanına gömmek üzere bulunduğumuz a-nasınıl. Meşhur bir lâftır. Hayırsız olur kötünün kızı, alacaksan al kızının kızını, Benim ümidim, 1942 dedir. Bunu bildiğimden ye ni yıl için hiç hazırlık yapmıyorum..
Edip Myel (Şair ve Kabataş liseai fransızca   muallimi)
— 1941 senesinde tahakkukunu temenni ettiğim yegâne arzu demokrasinin nihayet muzaffer olduğunu görmektir.
Yazık ki kara yüzü belirdi
Doğancılarda tüccardan Mustafa Münimoğlu:
Yeni yılın, dünyanın kurulu-şundanberi beşeriyetin bir türlü erişemediği hakikî sulh ve adaletin mübeşşiri olmasını istiyorum. Fakat, önümüzdeki yılın da maalesef kara yüzü belirdi. Daha kara bir istikbalin habercisi olmasından çok korkuyor ve üzülüyorum.
Dünyaya ebedi sulh
Tıptan Nezihe San:
— 1941 den sade d ün yan m ebedi bir sulhe erişmesini diliyorum. On -dan başka hiçbir şey beklemek ak -lrmdan geçmiyor...
Bütün insanlara   saadet
Vehbi Eralp (Felsefe doçenti)
— Yeni tenenın yurdumuzda sulhu ocayLrn ettirmesini ve yurd-daşlarımıza\^Iduğu gibi bütün insanlara da saacU^t getirmesini temenni ederim.
Dostlar şehit, bizler gazi
Muhacir köyünde rençber Meh met Ali Cengiz:
Eğer benim gibi âciz bir adamın dileği ile oluyorsa, yeni yıldan yurdum için hayırlı bir bolluk, aramızda menfaatsız bir dostluk, sıkı bir topluluk ve cümlemize sağ lık, ferahlık isterim.
— Başka bir arzun.. Meselâ harp için?..
— Allah yurdumuzdan ırak etsin. Neyimize gerek. Meşhur bir söz vardır haniya. Dostlar şehit bizler gazi.. Biraz da başkaları çalıp oynasın, parsayı biz toplıya-
bm. Daha iyi değil mi ki?..
Yeni yılda olacakları tahmine gelince, tohumu çoktan attık. Bol rahmete bakılırsa bu yıl da bereket yılı olacak, inşaallah millet te ferahlık bulacak. Başka diyeceğim yok.
Hayatla mücadele başlarken
ı
¦i
A-
Ticaret son sınır Necmi Aran:
— 1941 yılı hayatımın cn büyük dönüm yılı sayılır, tahsil çağı kapanarak mücadele hayatımız başlıya -cak. Bu mücadelenin de harp senelerinde başlaması birçok sürprizler ima eder.
Yalnız bir temennim var. Bu da harbin biran evvel neticelenmesi... Harp mücadele hayatımdaki gösterebileceğim hamlelere kabiliyet ve ihtisaslarım için bir mâni engel teşkil edebileceğini düşünüyordu.
Bunun için biran evvel sulh istiyorum.
Elbette Allanın dediği olacak!
Şile otobüsünde: Heciz köyünden Fatma Habibe Çığır:
Yeni yıl başında sabırsızlıkla gözlediğim şey, oğlumun asker -den dönümdür. Zere ben de, tar la ve davamız da hep kimsesiz kaldık. Eğer benim dımem ile oluyorsa, geyim kuşamla, şu otobüs kiraları da biraz ucuzlatılsay-dı hani. Bir çıkın para ile geldim, iki paketçik ile dönüyorum işte.
— Gelecek yıl içinde neler o-lacak dersin?..
— Bilinir mi ki hiç o, elbette Allahın dediği olacak!.
İnsanlık camiasına  yakışmıyanlar Refah ve saadet yılı
Dr. Cevat Eren    (Tarih asistanı)
— Önümüzdeki yılda kurduğumuz prensipler ve taşıdığımız ideallere mazide olduğu gibi inanarak devam ettiğimiz müddetçe iyi günler yaşayacağımıza kaniim. Bu yıl, yalnız bizim için değil, aynı zamanda gerek Avrupa ve gerekse diğer dünya kıtalarında bizimle anlaşmış olan milletler için de bir refah ve saadet yılı olacaktır.
Ümit yok... Yazık medeniyete!
Tophanelioğlunda Bayan Mah-mure Yaşar:
Yeni senemizin bir sulh hediyesi ile değil ise de, hiç olmaz ise ümit müjdesi ile gelmesini ve bütün beşeriyeti sevindirmesini, hiç şüphesiz ki herkes gibi, ben de çok arzu ediyorum. Fakat, siyaset barometresine bakıyorum, ibre, özlediğimiz bahara yaklaşmıyor bile.
Bu vaziyette, yeni senenin beşeriyete getireceği hediyelerin yine kan, ateş, ölüm olacağını tahmin ediyor ve çok endişeleniyorum. Yazık medeniyete!..
Kitaba Kavuşmak». Ders dlnJiyebUmek...
4
M
Coğrafyadan Semiha Şenkavala:
— Butun gecelerim not çekmekle geçiyor, bu ders yılı içinde hiçbir gün bir gece ders çalışmak imkânını bulamıyorum. Biran evvel kitaplarrmı-zrn hazırlanıp bizi bu müşkül vazi -yetten kurtarmalarını 1941 senesi içinde bekliyorum.
Bir de sınıfımız çok küçük talebe adedi fazla... Ders dinlemek için yer bulup ta rahatça profesörü dinlemek mümkün olmuyor. Aynı zamanda . ı kalabalık odada tabiatile hava da İU Jnrmundan çok bozuluyor, pis bunal tıcı kokular İçinde yer bulmuş olsaV bile rahat geniş nefes alamıyoruz.
Bu yıl bunların nazan itibare alınmasını diliyerek talebe adedine göre sınıf yapmalarını diliyorum.
Küçük Çamlıcada emekli Albay Şakir özgin:
Yeni yıl içinde vukuunu ısrarla istediğim yegâne şey, daha şiddetli bir harptir. Gerçi, bu talebim size çok aykırı gelecek amma, ne çare ki, dünyanın ve beşeriyetin selâmet ve saadetini ancak böyle bir harp temin edebilecektir.
Bence, kendilerinden gayrisini insan addetmiyenler, yabancı unsurları kulluklarına lâyık görenler insanlık camiasından ve cihan haritasından silinip süpürülmelidir. Biz Türklere ve diğer küçük milletlere işte o zaman huzur ve sü kûn nasip olacaktır.
Ben, önümüzdeki yıl içinde bu dileğimin tahakkuk edeceğini kuv vetle tahmin ediyor ve bunu dört gözle bekliyorum.
İnsanların öpüşüp  koklaşması
Ümraniyede, mütekait Bay Kâzım Kocal:
Gelecek .yıl içinde olmasını istediğim birinci şey dünyanın barışa kavuşması, insanların öpüşüp koklaşması ve el sıkıp kucak laş-maşıdır.
Fakat, bu dileğim.-n oI<»cağına hiç te kani değilim doğrusu. Çünkü, öpüşüp kucaklaşmalarım beklediğim insanlar, hâlâ karşılıklı diş gıcırdatıyor ve ateş saçıyor. Bu vaziyette barışı ummak fazlaca safdillik olur amma, ben dedelerimizin dillerinden hiç düamî-yen:
Ya hayır söyle, ya da sus.
Nasihatine uyacağım, beşeriyet için âcil bir sulh temennisinde bulunacağım.
Bir hayat, memat   meselesi
Asaf Halet Çelebi (Şair)
— Siyasetten anlamam. Fakat, bugünkü vaziyet artık âli siyaset entrikalarına akü erdirmek değil, bütün dünyayı alâkadar eden bir hayat ve memat meselesidir. Hürriyetini, şahsi ve içtimaî istikbali düşünen ve fertçiliğe inanan herkes gibi mihvercilerin katî bir hezimete maruz kalacağına büyük bir imanla inanıyorum.
TUrk Milletinin tabu hakkı Yüksek İktisat   »on   smıf   Sena!
Fuat:
Asıl ve mert   millet   s"
Bürhaniyede mûtekair Bay Meh met İhsan Kocaman:
Yeni yıldan evveli millet ve memleketimize ebedi bir huzur ve aukûn istiyorum. Geçirdiğimiz ,u son imtihanlardan edindiğimiz tecrübelerle mücehhez olarak gireceğimiz bu yeni yılda, yeni yeni terakki ve itilâ vasıtaları ile servet ve refah yolunda durmadan ilerlememizi arzu ediyorum ve bunun böyle olacağına tahmin ile değil de. kuvvetli ve tam bir kanaatle emin bulunuyorum. Çün. kü, Şefimiz ve Rehberimiz Büyük inönü, bu yolu buldu ve milleti çoktan yoluna koydu.
Bir zamanlar vahşî ve barbar denilen milletimiz, bu mesut günleri ile cihana tasdik ettirdiği asa-let ve mertliği ile cidden övünebilir.
Her millete istiklâl ve hürriyet
Hüsnü Gültekin  (Işık lisesi müdür    muavini)
_ İnkılap Türkiyesinde artık zaman ölçüsü, geçmiş asırların zihniyetine göre değil, yirminci sürat yüz yılının hareket mefhumlarına göre -dır. Evet bu asırları yıllara sıfcdı -ran büyük milletimizin sulh tabii hakkıdır.
Dünyanın bu buhranlı, elim halin de huzur ve sükûnumuz birlik ve beraberliğimizin semeresidir. Yeni yıla daha dik ve sert adımlarla gireceğimizi tabii görüyorum.
İ
— I eni yuı şöyle tasavvur e-diyorum: Bugün değil memleketimizi, bütün memle'ket ve milletleri çok yakından alâkadar eden bir harp, mihver devlteleri-nin yüzünden bütün fecaatile devam ediyor. Bu harbin mihvercilerin maglubiyetîle biterek her milletin istiklâl ve hürriyet içinde yaşamasını mukadder görüyorum.
Mesut sürprizlerle dolu olsun
Hukuk son smıf Raif Tosyalı: — Yeni sene benim   için   mesut sürprizlerle dolu gelsin... 1941 senesi nin bana hayatımda bir istikrar kazandıracağına kani bulunuyorum.
W'
I Bütün faaliyetlerimde memleketimin, ailemin saadetini düşünürüm Beni her türlü vazifeme ulaştıracak olan bu yeni yıldan her şeyi bekliyorum. Yalnız bunlarm neler olabile -cegini şimdiden kestirmek güç, sade mahiyet itibarile fena olmyacak larma sonsuz bir inancım var...
insanlığm  iyiliği ve zaferi
Cemal Çelem (Kadıköy üçüncü orta okulu ve Sen Misel Fransız
lisesi türkçe   öğretmeni
— Yeni yılın girişini sevinç ve âtiye derin bir itimatla karşılayo-rum. İnsanlığı hotfeâm ve muhteris bir zihniyete ram etmek için I939 Eylülünde başlayıp hâlâ bütün fecaatile devam etmekte olan bu korkunç hailede, bütün milletlerin hürriyet ve istiklâllerine kavuşacağı hakkındaki imanım çok kuvvetlidir.
Hiç bir millete hayat hakkı tanımayan totaliter bir rejimle her milletin hür ve müstakil birer mevcudiyeti siyasiye halinde tahakkukunu ve inkişaflarını çok mukaddes ve insanî bir ideal o-larak kabul ve ilân eden demokrasi arasında tekevvün eden bu ıztıraplı ve kanlı harbin beşeriyetin iyiliği, insanlığın zaferi için parlak bir neticeye iktiran edeceğini şüphesiz addedelim.
1942 yi bekilyellm Refü Şükrü:
— Yeni sene çıkan seneden daha buhranlı geçecektir. Bunun her şeyden evvel siyasi ve iktisadi durum i-tibarile olduğunu söyliyebilirim.
Ancak 1042 nin salâh, kurtuluş yılı olacağını düşünerek   bu    memul ^^Jllhranlara büyük bir cesaretle ha-zu^ü bulunuyoruz. /
\
ı w" ı: -1
VATAN
Bütün
ın Siı/asî Bilançosu
ugün, 1940 senesini bitirip te 1941 e ayak bastığımız gün, 1939 Büyük Avrupa Harbinin on altıncı aymı doldurmuş oluyoruz. 1 eylül 1939 da patlak   veren ve ancak Polonyanm istilâsı ile nihayet bulan 4 ayı. bu büyük harbin bir mukaddimesi sayarsak, Avrupa medeniyetinin en büyük felâketi asıl 1940 senesi zarfında en yüksek dereceye yükselmiştir. Bundan dolayı -1940 senesi en büyük felâket senesi    olarak tarihe geçecek ve bu sayfaları ahfadımız, iftiharla değil, ibretle, fakat ayni zamanda hicapla okuyacaklardır. Çünkü 1940 senesi, Hurilerin istilâsı gibi. Cermenlerin de istilâ devridir. Büyük bir tahakküm ve kuvvet devridir.   Bu müddet zarfında, evvelki Polonya istilâsına    ek olarak. Norveç istilâ edilmiş, Danimarka, Holanda, Belçika çiğnenmiş.Fran sa mağlûp edilmiş ve işgal olunmuş. Romanya taksime tâbi tutulmuş, tn-gilterenin mukavemeti   fazlalaşmış T Amerika bir müttefik    derecesinde îngiltereye yardıma başlamış, ve nihayet, italya, Arnavutluk cephesinde küçücük Yunan istana mağlûp o-larak ricate başlamış, Afrikada Mısır hudutlarında 6 sı general olmak üzere 40 bine yakm esir vermiş, bu suretle mihverin istilâ hareketlerinde kullandığı iki bacaktan   birinin mefluç degü, tahta olduğu meydana çıkmıştır.
1940 yılmm hâdiselerini gözden geçirelim: Bu yıl, dünya, Fin - Sovyet harbinin inkişaf safhaları ara-smda girmişti, Şimdi onu, Yunanistan, İtalya harbinin inkişaf safhaları arasında terkediyoruz. 1941 in dünyaya ne vaadettiğini kestirmenin imkânı yoktur. Çünkü hâdiseler o kadar serî ve birLbirine bağlı bir şekilde inkişaf etmektedir ki, bundan her iki tarafm kuvvet ve mukavemet derecesi nisbetinde tesadüflere de büyük bir pay ayırmak lâzımdır. Meselâ 1940 yılında, Fransanm çok kısa bir zaman içinde mağlûp olacağı hatıra gelmediği gibi, küçücük Yunanistanın da ttalyayı bu kadar kısa bir müddet zarfında paniğe uğratacağı talimin edilemezdi. Onun için 1941 yılmm sadece sürprizlerle dolu olduğunu emniyetle söyleyebiliriz. Hâdiselerin seyrinden anladığımıza göre, şu muhakkaktır ki, herhangi bir anlaşma sulhu olmryacak, iki taraftan biri, mağlûp edUinceye kadar harp sürecektir. Mihver çabuk bir sulhu ne kadar arzu ederse etsin, îngilterenin harp gayeleri ve sulh şartları sarihtir: Küçük devletlerin hürriyetlerini iade etmek, Av-rupayı huzur ve sükûna kavuşturmaktır.
Bu da ancak, Papanın Noel nutkunda söylediği gibi hakkın kuvvete zaferile mümkündür ve Roosevelt'in geçen kânunusaninin dördünde söyleyip te müteaddit defalar tekrar ettiği gibi, «Bugünkünden daha iyi bir dünya, ancak demokrasi üe kabildir.»
Fin - Sovyet:
imdi sizinle beraber 1940 yılının bir tarihçesini yapalım t
26, 27, 28 teşrinievvel 1939 da evvelâ ufak tefek hudut hâdiselerile başlayıp, 1 kânunuevvelde Sovyet ültimatom il e resmiyete dökülen Sovyet -Fin harbi, 1940 yılmm ilk gününden Sovyet hava filolarının, bir çok Fin şehirlerini bombardrmanile girmiştir. Daha Garp cephesinde hiçbir hareket yoktur. Ufak tefek hava muharebeleri ve denizlerde gemi kafilelerine hücumlar vardır. O kadar. Halbuki, Sovyet - Fin harbi geniş İnkişaflar kaydetmiye başlamıştır. Finler, hudutta şiddetle mukavemet etmektedirler. Hele Finlanda körfe-zile Ladoga gölü arasındaki Man-nerheim hattının mukavemeti çok şiddetlidir. Küçücük Finler, büyük harikalar yaratmaktadırlar. Fakat ne de olsa, çarpışan kuvvetleri blri-
birile mukayese etmiye bile İmkân yoktur. Sovyetler dinlenmiş taze kuvvetlerle hücum etmekte, Finler, 14 saat çarpışan askerlerinin yerine yenilerini koymak imkânını bulamamaktadırlar. Sovyetlerin 400 bin kişi ile hücum ettikleri sahalar vardrr.
Müttefikler Finlere karşı büyük sempati göstermektedirler. Hattâ, bir seferi heyet bile gönderilmesi teklif e-dümiştir. Fakat bu seferi heyetin gideceği saha ancak tskandinavya-dır. İhraç, Bergen'e yapılacak ve asker buradan sevkedilccektir. Fakat gerek Norveç, gerek îsveç bitaraflıklarım katiyen bozmak istememişlerdir. Bu sayede kendilerinin de harbe girebileceklerini düşünmüşlerdir. Onun için üjveçten ve Norveçten yalnız gönüllü yardımı yapılmaktadır. Birleşik Amerikada Finlere-karşı sempati büyüktür. Fin borçlarının tahsil edilmemesi, ve Finlandaya malzeme gönderilmesi kararloşmış-tır. Hattâ, İtalya bile Finlandaya yardım etmek arzusundadır. Fakat bu maksatta, Finlandaya gönderilen
Norveçi istila eden Al
tayyareler, Almanyada tevkif edilmiş, ve îtalyaya iade edilmiş tir. Fakat bütün bu sempatileri malzeme, ve süâh haline kalbetmek mümkün olmamıtş, nihayet Mannerheim hattı yarılmış, ve Finler sulh yapmıya razı olmuşlardır. Bu suretle 1 kânunuevvelde baslıyan Fin - Sovyet harbi, 13 mart saat 11 de verilen «Ateş kes» emrile, üç ay on Uç gün sonra nihayet buldu. Sulh şartlarının mühimleri şunlardır:
Kareli berzahı, ve Viborg Sovyetlere terkedilm ektedir. Sovyetler, Hangö'de üs elde etmektedirler. Şimalde Petsamo Finlerde kalmaktadır. Sovyetler bundan başka, Finlanda Ue iktisadi ve ticari bir anlaşma yapacaklar, Beyaz denizde Kan-dalaska'dan.Finlandada Kemiyervi'ye kadar demiryolu inşa edecekler ve bu sayede Keni limanı vasıtasile Bostni körfezine ineceklerdir. Finlanda harbi işte bu suretle nihayet bulmuştur. Bu harp, Sovyetlerin Bal-tık denizinde Alman yaya karşı hakimiyet tesis etmek bakımından attıkları Uk adımdır. Nitekim bunu, sonra Estonya, Letonya, ve Litvan-ya'nın ilhakı takip etmiştir. Sovyetler evvelâ burada Us temin etmiş, sonradan bu memlekete, Sovyetler Birliğine Utihak etmek kararı vermek zorunda kalmışlardır. Şüphesiz Almanya, Baltık denizinde tâ burnu dibine kadar inen Sovyetlerin bu hareketini pek iyi gözle karşüama-mıştır. Almanya bir taraftan genişlerken, Sovyetler de bu ihtimale karşı kendilerini takviye etmek ve hiç olmazsa, bu meyanda Baltık hakimiyetini ele geçirmek için çalışmışlardır.
Norveç İstilâsı:
in - Sovyet harbini   takip e-
den devre biraz sakin geçti.
Bu müddet zarfmda diplomatik faaliyetlere şahit oluyoruz. Amerika, Avrupada bir sulh imkânı olup olmadığını araştırıyor. Roosevelt, bu maksatla. Hariciye Nazır muavini Velles'i Avrupaya yollamıştır. Vel-les, daha Fin harbi bitmeden evvel, yani şubatın 25 indenberi, evvelâ Romada, sonra Berlinde temaslar yapıyor. Hitlerin, Roosevelt'in mümessiline martın birinde verdiği cevap şudur: Almanya sonuna kadar harbe devam azmindedir.» Velles, bozana, sonda Parise gidiyor. Sonra, Londrada temaslar yapıyor ve nihayet 13 martta Pariste Daladier'ye Roosevelt'in bir mesajını veriyor. A-merikanın bu temaslarla güttüğü gaye şudur: Muharipler hakikatte muharebeye devam etmek arzusunda mıdırlar? Yoksa herhangi bir tavassut bu harbin önüne geçebilir mi? Fakat o zaman anlaşılmıştır ki, hiçbir tavassutun rolü olmıyacak-tır. Çünkü Almanya, geniş bir istilâ plânüe hareket etmektedir. Bunun için evvelâ Danimarka ve Norveçten başlamak lâzımdır. Norveç sularında Almanların Altmark ismindeki esir gemisini yakalamışlardır. Bunun üzerine iki taraf ta Norveçi protesto etmişlerdir. îngüizler, Norveç, Altmark'ı kara sularma kabul etti diye.. Almanlar, Norveç, İngiliz destroyerlerine müsait davrandı diye...
Fakat Almanlar hakikatte Norveçi tamamilo ellerine geçirmek, ve İngütereyi Atlas Okyanusunun şimalinde bir ablokaya almak arzusundadırlar. Bu arzu nisan ayı zarfmda kuvveden fiüe çıkmış ve Almanlar, 8 nisanda Danimarkayı işgal ederek Norveç limanlarına asker çıkarmışlardır. Norveçliler çok gafü avlanmalar m a rağmen mukavemete başlamışlardır. Bundan iki gün sonra müttefiklerin Bergen, Trondheim civarına asker çıkardıklarını öğreniyoruz. Fakat Almanlar, Norveçe mü temadiyen paraşütçü kıtalar sevket-mektedirler. Çünkü Skagerrak ve Kategat Boğazına da hâkimdirler. Şimdi deniz harbi de başlamıştır. Almanlar, Karlsruhc ve Blucher kruvazörlerini tahrip etmişlerdir. Üç gün içinde Alman zayiatın m bilançosu şudur: 4 kruvazör, 1 destroyer. 1 denizaltı gemisi, 12 nakliye gemisi, buna 12 nisanda Narvik'te batırılan 7 Alman destroyeri ilâve edilirse, Almanların Norveç i âdeta bir deniz kuvveti bahasına elde ettiklerini katiyetle söyliyebiliriz. Mayıs ayına girdik. Almanlar Norveçte harekâtı şiddetlendirdüer. Müttefiklerin yar-
man motorlu kıtaları
dimi kâfi gelmiyor. İngilizler bu vaziyette Norveçi tahliyeye karar veriyorlar. Ve Uk defa olarak Andal-nes'ten askerlerini çekiyorlar. Artık yalnız Narvik'te yani şimalde mukavemete karar verilmiştir. Müttefik ler mağlûbiyeti kabul mü ettüer? Hayır! Fakat Avrupada, Norveçten daha büyük tehlikeler vardır. Çünkü Holanda ve Belçikanm ciddî tehdit altında bulunduğu muhakkaktır. Al manlarm bütün Atlantik sahüini elde etmek için, Norveçte başladıkları harekâta Holanda ve Belçikada devam edecekleri sanılmaktadır.
Hollanda - Belçika-Fransa:
nX İl ihayet beklenen gün gelmiş-
U  vJ tir: 10 Mayıs: Almanlar hem
Holandaya, hem Belçikaya hücum etmişlerdir. İki küçük devlet te büyük mutaarrrza karşı şiddetle mukavemet etmek kararındadır. Fakat ne yazık ki, Almanlar, daha evvel, Ho-landayı içinden zaptetmişlerdir. Ho-landada bir nozi partisi vardır ve bu partinin şefi olan Muessert ismindeki mühendis. Holandalılarm çok güvendikleri, su müdafaa hattma hâkim dümenlerin başındadır. Bundan daha evvel, Holandaya Almanlar, turist kıyafetinde askerler yollamışlar, tıpkı Norveçte tatbik ettikleri tabiyeyi kullanmışlardır. İngiltere Holanda ve Belçikaya yardım kararındadır. Fakat bunun için Münih! yapmış olan Chamberlain'den daha enerjik bir başvekil lâzımdır. Zaten
taarruzun olduğu gün Chamberlain istifa ediyor ve yerine ChurchUl geçiyor ve Avam kamarasmda sıfıra karşı 381 reyle itimat alıyor. Fakat ne yazık ki, Holandaya daha müessir yardım yapılmasına imkân olmadan burası, dahilî ihanetler yüzünden 5 günde silâhlarını bırakmak mecburiyetinde kalmıştır. Fakat Belçikanm hali de fecidir. Almanlar 1 milyon 800 bin kişilik bir ordu Ue hücum ediyorlar ve önden tankları sürerek müthiş bir yıldırım harbi tatbik ediyorlar. Belçika   mukavemeti
yarılmıştır. Liege kalesi dayanıyor. Kral Leopold, ordularının başındadır. O kral Leopold ki, Liege kumandanına: «Kumandan Modart mukavemet ediniz! Vatan size minnettardır!» diye bur mesaj gönderdiği halde, bir kaç gün sonra Flandre cephesinde Almanlara teslim olmuştur.
Almanlar birkaç gün içinde bütün Belçikayı İşgal altına almışlardır. Yalnız Belçikanm garbında Lys ırmağı Ue Şimal denizi arasında müttefikler mukavemette devam etmektedirler. Bu esnada Almanlar, Fran-saya karşı Meuse nehri boyundan Fransaya da hücuma geçmişlerdir. Sedanda bir gedik açılmıştır. Bu gedik garbe doğru gittikçe genişlemektedir, tşte bu gedik, büyük Fransız mağlûbiyetinin başlangıcıdır. Bunun mesulü kimdir? Fransız orduları başkumandanı General Gam Un mi? Daha harp bitmeden hâdiselerin inkişaf şekline ait bitaraf vesikaları okumadan, bu hususta tam bir fikir söylemiye imkân yoktur. Yalnız şu-
rası muhakkaktır ki, Fransızlar, Almanya hududunda ancak Montme-dy'ye kadar uzanan Magrinot hattının arkasına sığmmış, ve tıpkı avcıdan kendisini korumak için başını saklıyarak kuyrukları havada kolan bir tarla kuşu gibi hareket etmişleredir. Çünkü Montmedy'den, şimalde Dunkeraue'e kadar olan sahada yalnız sahra müdafaa hattı vardrr ve Almanlar Maginot'yu ihmal ederek bu zayıf noktaya hücuma geçmişlerdir. Mütehassısların söylediklerine göre, Belçika harbi başladığı zaman burasını takviye edecek yerde, Belçikaya asker sevketmekle çok büyük hata yapmışlardır. Nitekim bu hata sonradan tesirini göstermiştir. Almanlar, Manş sahUinde AbbevUle'c kadar uzanmışlar ve Flandre'deki müttofik ordularının muvasalasını kesmişlerdir. Müttefikler, o da İngilizlerin soğukkanlılığı sayesinde nis-beten çok az zayiat vererek, ve Na-polyonun tatbik ettiği murabba şeklinde muntazam ricat usulünü tatbik ederek 335 bin kişiyi Dunkerque'-den tahliye etmişlerdir. Kim ne derse desin Dunkerque ricati, tarihe geçecek çok mühim bir stratejik ricattır. Çünkü bu sayede müttefikler, im ha edilmekten kurtulmuşlardır. Fakat bu esnada da Fransadaki mağlûbiyetler çorap söküğü gibi gitmiye başlamıştı.
Compiegne Mütarekesi
»>¦
• A
¦af*
oha Flandre mağlûbiyeti başlamadan 18 mayısta Fransız
kabinesinde değişiklikler oldu. Şimdiki devlet reisi Petoin, Başvekü muavinliğine geldi, Reynaud Harbiye Nezaretini de üzerine almıştı. Onun tabirile «vaziyet vahim, fakat ümitsiz değildi!» Gamelin Başkumandanlıktan çekilmiş ve yine General Fosch'un vaktile kendisine halef o-lorak tayin ettiği Veygand başkuman danlığa getirilmişti, Fakat yarış başladıktan sonra Cokey'tn değiştirile-miyeceği hakkındaki darbı meselin, burada da tahakkuk ettiğini görüyoruz. Veygand'm başkumandan olduğu 19 mayıs günü Almanlar Parisin 130 kilometre doğu şimalinde Bre-monttadrriar. Şimdi artık Maginot da sıkıştırılmıya başlanmıştır. Almanlar bir taraftan Maginot'yu sarıyorlar, diğer taraftan Parisi tehdit ediyorlar. Şimdi haziran ayındayız. Almanların 10 mayıstan itibaren 20 günlük zayiatı yarım milyondur. Fakat Almanlar durmadan ilerliyorlar. Fronsada kabine buhranı vardır.)^
Reynaud istifa ediyor. Ve yerine yine kendisi kabineyi kuruyor. Fram sa etraftan yardım İstiyor. 10 haziranda Fransanm gireceği müthiş vaziyetten istifade etmek istiyen İtalya da, Almanya ile beraber harbe giriyor. Böyle düşmüş ve bitap bir düşmana karşı harp ilân etmenin ne demek olduğunu varsın bizden sonra
gelecek tarihçiler vasıflandırsınlar. Şimdi Fransa, her taraftan tehdit altındadır. 13 haziranda Paris düşüyor. Reynaud radyo ile Roosevelt'e hitap ederek yardım istiyor. Fakat, Amerikadan bol bol sempati gelmek tedlr. tşte o kadar. Bu vaziyette A-merika da haklıdır. Çünkü seri bir yardım için imkân var mıdır? Yangınla itfaiyenin arası o kadar uzaktadır ki... 16 haziranda Reynaud istifa ediyor ve yerine Petain geçiyor. Fransanm mukavemet etmesi imkânsızdır Veygand, «Fransa meydan muharebesi» İsmini verdiği Somme nehri muharebesini kaybetmiştir. Nitekim ChurchUl de 18 haziranda söy lediği bir nutukta Fransız meydan muharebesinin bitmiş ve şimdi İngiltere mevdan muharAh^slnin hop-
lamakta olduğunu söylemiştir. Çünkü bir gün evvel Fransa, Hitlere mütareke teklif etmiştir. Fakat bu teklife rağmen mütareke olamıyor, mihvercUer bir kaç gün daha savsaklıyorlar. Nihayet 22 haziranda mütareke imzalanıyor. Mütareke şortları mucibince, Almanya Fransanm şimalinde ve garbinde mühim miktarda araziyi işgali altında bulunduracak, Fransa artık yeniden harbe başlayamıyacak hale getirilecek, Almanyanın IngUtere ile yapacağı harp için, Almanyaya tam itimat verecek, Almanyanın uğradığı haksızlıkları tamir eden bir sulh ak-tolunacaktır. Bunu italya Ue yapılan mütareke takip etti. Fakat İtalyanlar çok bir şey elde edemediler. Onlar ancak ilerledikleri kadar yeri İşgal altında bulunduracaklardı. Halbuki harbe ilk başladıkları günü Alp dağındaki köprüleri aşan İtalyanlar, 15 kUometre kadar bir band almışlar ve cenupta o kadar istedikleri Nise bile varamamışlardı.
Fransa ile   yapüan   mütarekenin İngUtereyi çok sarstığı   muhakkaktır. Çünkü bu sayede Pas - de - Ca-lais de kendilerine 35 kilometre yaklaşmışlar ve şimalde Norvikten, cenupta Biarritz'e kadar   bütün Atlantik, Manş denizi ve Şimal denizi sahülerüıi ellerine alarak İngütereyi bir kıskaç içine   koymuşlardı. İşte Fransa harbi bu suretle nihayet bul du. Fakat İngilizler, Fransanm   vasiyetinden daima şüphe ediyorlar vc günün birinde Almanlara âlet olma sındon korkuyorlardı. Çünkü Fran soda cumhuriyet rejimi   de bitmiş 3 temmuzda Mareşal Petain  ana yasayı da değiştirerek korporatif rejimi kabul etmiş ve bütün salâhiyetleri kendi üzerine almıştır. Îngüizler ertesi gün Oren'de   bulunan   Fransız filosuna karşı geniş harekâta girintiler. Bunlardan bir kısmmı hatırdılar, bir kısmmı esir aldılar. Iskende-riyede bulunan Fransız filosu da ayni akıbete uğradı.   Bunun   üzerine Fransa ile İngiltere münasebatı kesildi. Hitlerin istediği de olmuştu. 5 nisanda sade müttefik   değil birbirlerine karşı ebedî    müttefik olduklarını ilân eden ve iki memleketin bütün malî, iktisadî imkânlarını bir leştiren Fransa ve İngiltere biribirin-den ebediyen ayrılmış ve Garp cephesi harekâtı bu suretle nihayete er
Koinanya Kralı   JVHışel
Balkanlar, Romanya:
14 Haziranda iptidaî mütareke   müzakerelerini idare eden Alman
zabiti Fransız hat larından ayrılırken
İmdi Almanya artık şarka ve Balkanlara dönüyordu. Çünkü masraflarını çıkanmak, boşalan ambarlarını doldurmak lâzımdı. Bilhassa petrole ihtiyacı vardı. Romanya, bunun için en müsait saha idi. Romanya zaten tezebzüp içinde idi. Bu hali gören ve tehlikeyi sezen kral Karol 22 haziranda bütün partileri lâğvederek kendi şefliği altında bir «Millet Partisi» kurmuştu. Fakat kâh şu tarafa, kâh bu tarafa meyleden ve rüzgârın estiği tarafta vaziyet alan Romanyonm vaziyeti her yerde şüphe ile karşüanryordu. Sovyetler, Almanyadon evvel davrandılar ve ertesi günü de Besarab-yaya girdiler. Romanya kendisinin takip ettiği oynak politikanın başına felâketler getireceğini farketmemlş-ti. Bütün kabahati Fransa ve Îngilterenin verdiği garantilerde buluyordu. 1 temmuzda İngiltere ve Fransanm verdiği garantilerden vazgeçtiğini İlân etti. Fakat 2 temmuzda da Macar - Rumen hududunda hâdiseler başladı.
tşte bu hâdise Romanyanm taksimine başlangıçtır. 7 temmuzda Tran sllvanya işi meydana atıldı. Çünkü bir gün evvel de Kont Cİano Beri İne giderek yeni nizam meselesini    görüşmüştü. Bunun üzerine Macar Baş i vekili ve Macar Hariciye Nazırı Mu-I nich'te Hltlerle görüştüler.   Romanya hâlâ, mihvercilere hoş görünmekle işin İçinden sıyrılabileceğini zan ne diyordu. Onun    için 11    temmuzda Milletler cemiyetinden çekildi. Nihayet, Bulgar Nazırları da Almanyaya gittiler.   Romanya    hudutlarını her j türlü taarruza karşı müdafaa edeceğini söylüyordu. Fakat Almanlar, I Balkanlarda bir harp çıkmasına tamam ile muarızdılar. Çünkü o zaman en çok güvendikleri zahire, petrol ve İptidaî madde ambarları ellerinden
gidecekti. Bunun   üzerine Salsburg, mülakatları başladı. Çare yoktu. Romanya Transilvanyayı M acarlara ve cenubî Dobriceyi Bulgarlara verecekti- Bu haber çıkar çıkmaz   Romanya kralı, memleketi   oğlu MihaTye bırakarak kaçtı. Rom an yada Anto-nesku bütün iktidarı eline aldı. Fakat her şeye rağmen 5 eylülde Transilvanyayı    ve 21   eylülde   cenubî Dobrica Bulgarlara teslim edUdi. Romanya meselesi bununla bitmiş olmuyordu. Çünkü Almanlar bir şey almamışlardı. Ve nihayet Alman askerleri, 7   teşrinievvelden   itibaren Romanyaya girmiye başladılar. Ars-lan paymı kendilerine ayırdıklarını isbat ettUer. Tuna üstünde Giurgiu'-ya, Plueşti petrol mıntakasma yerleştiler. Romanya artık tamam ile Al man işgali altına girmişti. Karadeni-ze inmek     esasen     Hitlerin Mein Kampf kitabında mühim bir faslı işgal eder. Bunu, Japonya - İtalya ve Almanya orasında   yapılan   üçüzlü pakt takip etmiştir. Bu pakt mucibince, Almanya ve İtalya Avrupada Japonya, Büyük Asyada yeni nizamlar kuracaklardır. Bu pakt yeni nizamı kabul eden her devlete açıktır. Fakat bu pakta şimdiye kadar yalnız Macaristan, Slovakya ve Romanya iltihak etmiş, Almanların İspanya üzerinde yaptıkları bütün tazyiklere rağmen onu pakta sokmak ka-bil olamamış t rr
Yunan - İtalyan Harbi ve Mısır Vaziyeti:
imdi harbin başka bir inkişaf
safhasmdayız. Bu safha,   28
ilktesrin gecesi saat üçte İtalyanm Yunanistana verdiği Ultimatumla boşlar. İtalya, Yunanistanm kendisine kuvvet tehdidi altında üsler verebileceğine zahip olmuş, ve vaziyeti görüşmek üzere ültimatumun verildi ği günün ertesi Hitlerle Mussolini nin Floransa mülakatı hazırlanmıştır. Güya Mussolini, Hitlere Yunanis-tanı pişmiş bir yemek halinde arze-decekti. Fakat umduğu gibi çıkmadı. Yunan Başveküi Metaksas, gece yansı kendisini rahatsız eden İtalyan elçisinin Ultimatumunu reddetmiş ve mukavemet edeceğini bildirmişti. Zaten İtalyanlar, bir iki gün evvel de hudutta bazı çarpışmalar olduğunu ve Yunanlıların silâh attık lonnı bahane etmişlerdir. Bunun ü-zerine Yunan - İtalyan harbi başladı. Yunanlılar önce bir miktar içeri çekUdüer. İtalyanların Alp fırkalarının Pindus dağlarına kadar ilerlemelerine müsaade ettUer. Nihayet bir kaç gün sonra harbin tolii Smotika dağlarmdo, bu Alp kıtal arma karşı J totbik edilen mahirane bir manevra ! Ue birdenbire Yunanistanm lehine döndü. Yunan ilerleyişi başladı. Evvelâ Görice, arkasından Pognado, Premedi, Herseke, Moskopolis, Aya-s ar and i ve nihayet Himare Umanı işgal olundu. İtalyanlar burada feci bir vaziyete düştüler. Bütün bu harekâta İngiliz hava kuvvetleri de vâsi mikyasta iştirak ediyordu. Şimdiki halde Yunan cephesi Himara, Tirolini, Moskopolis Küsura ve şimal de Ohri gölünün garbinde Lin kasabası boyunca imtidat etmektedir. İtalyanların bu hezimetlerini denizde de bir çok mağlûbiyetler takip etmiştir. İngUizler Otrant limanında Littorio smrfmdan 35 bin tonluk, bir safıharp gemisUe Cavour smıfmdan 23 bin tonluk bir gemiyi batırmışlar, yine Cavour smıfmdan bir gemi ile iki kruvazörü hasara uğratmışlardır. Biri Sardunya açıklarında yine Littorio smıfmdan bir başka geminin tahrip edilmesi takip etmiştir. İtalyanlar, bu suretle sahip bulundukları 5 safıharp gemisinden 4 ünü kaybetmiş vaziyettedirler. Ayrıca harp boşladığmdanberi kaybettikleri denizaltılonn miktarı mevcutlarının dörtte birini çok geçmiştir. Yunanis-tandaki harekât inkişaf ederken, bir taraftan da İngilizler, Afrikada 1-talyan kuvvetlerine karşı geniş bir taarruza başlamışlardır. Bu taarruz neticesinde İtalyanların 17 ağustosta zaptettikleri Şeydi - Berrani geri alınmış, Îngüizler bütün Mısır topraklarını İtalyanlardan temlzliyerek Libya topraklarına girmişler ve Bar-dia'ya kadar ilerlemişlerdir. Bardla belki bu satırların intişar ettiği zaman düşmüş olacaktır. İtalyanların Afrika harbinde verdikleri esirler 38 binden fazla subay ve askerdir. Bundan başka yığınla malzeme, tank ve saire İngilizlerin eline geçmiştir. Bundan sonra İtalyan ın belini »g-rultması imkânsızdır dense yeridir Çünkü Almanyadan da bekledik yar dım yapılamamıştır.
Amerikan Yardımı
mç ümit etmedikleri böyte bir vaziyet karşısında ne yapabileceklerini öüşflıimekle meşguldürler Bu sen*» 5 teşrinisanide üçüncü defa Amerika Oürrüıurreisliöina °*>qüen JWı*evclt,
Ruzvelt
ve Son Vaziyet:
imdi   sözümüzü   hulâsa edelim: 1941 de   harp   İtalyan
mağlûbiyeti Ue tamomilc yeni bir safhaya girmiş bulunuyor. Almanlar
İns^ltereye elmden   gelen   yardımı* yapmışa başlamıştır  Bütiw Amerikan sanayii tngütere için seferberdir. Fvvelce   Îngiltereye   satılan 50 destroyerden başka   daha   yenileri teslim edilecektir. Filhakika Amerikada Johnson kanunu namile anılan bir Vs nun vardır. Bu kanun mucibince, Amerikan m sattığı malzemenin bedelini peşin ödemek Jinmılır. IngUtere ve Fransa 1911 - 1918   har-bindeki siparişlerin paralaman henüz ödemedikleri için, Amerika rta böyle bir kanun   çıkartmaya   lüzum görmüştür. Fakat bu kanuna rağmen, Roosevelt gayet mahirane bir formül bulmuştur.     Amerika,    İngUtereye mal satmıyacak, fakat ariyet malzeme verecektir. IngUtere harpten son ro, bunları Amerlkaya iade edecektir. Eskiyenlerin, kaybolanların   da bedelini ödiyecektir. Roosevelt'in tâbiri veçhile «Komşuda yangm vardır. Bu yangm esnasında adam kendi elinde olan hortumu komşusuna ariyet vermez mi?» Roosevelt evvelce, Terre - Neuve'ün Antille adaların da do bazı üsler kiralıyor ak buradaki İngüiz kuvvetlerinin ona vata-no yardım yapabilmelerini temin etmişti. Roosevelt'in bulduğu bu usul hakikaten dahiyane bir şeydir. Şimdi Amerikada ayda 500 tayyare imal edebilmek için hazırlıklara başlanmıştır. Bu rakam önce biraz yüksek gibi görünüyorsa da zaten Amerikanın senede 25 bin tayyare imal ede-bUecek kabiliyette bir memleket olduğunu unutmamak lâzımdır. İşte, bu Amerikan yardımları başlamadan Almanya bir harekete geçmek mecburiyetindedir.   Çünkü   her   geçen gün Almanların aleyhine, İngUizlerin» lehinedir. Almanya ne yapacak? Heri kesin sorduğu sual budur.
İngUtereye karşı bir istüâ plânı mı tatbik edecek?.. Alman orduları. Başkumandanı von Brauchisch'in bu: sene Noel'de söylediği nutuktan bunu anlıyoruz. Alman başkumandanı demiştir ki: İngiltere, Almanyanın müsaade   ettiği   nisbette deniz, şeddinin arkasında dayanabilecektir. Fakat Almanlar 16 eylülde de Îngiltereye karşı   bir istüâ   denemesine, geçmişlerdir! O zaman her biri 200| tayyareden mürekkep on dalga   üe, - yani 2000 tayyare Ue - tngütereyeı hücum edümiş, fakat bir gecede 184 tayyare kaybedilince bu işin ne ka-| dar zor olduğu anlaşılmıştı. O   za-| mandanberi de İngilizlere    Bergen,j Ostende, Dunkerque,   Cap - Gris -Nez, Calais, Breşte,    Bordo   istilâl lim ani arma mütemadi atanlar yap-| m ıslar, ve buralarda ayrıca Alman; harp sanayii   mmtakalan   şiddetle) bombardıman   edilmektedir.    Man-; neheim, Kiel, Hamburg, Krupp fab-j rikoları, Messerchmidt   fabrikaları,} mütemadi bombardımana tâbi tutul-j muştur. Filhakika Londra da bugün) harabe halindedir. Fakat Îngilterenin arkasında Birleşik Amerika, Ka nada ve bütün bir İmparatorluk vardır. Onun için 1941 e girerken   Almanyanın çok müşkül vaziyette olduğu aşikârdır. j
Îtalyaya yardım etmek, kuvvetle-' rini israf etmek ve Balkanları karıştırmak demektir. Fransanm işgali, bütün Fransız filosunun General de Gaulle'e iltihakını temin edecektir. İngütereyi istilâya kalkışmak müthiş bir koz oynamaktır.
Fakat Almanya, İtalyanın mağlûbiyeti ile büsbütün sıkışan kendi vaziyetini düzeltmek için her halde mühim bir hareket yapacaktır. Ya hep, ya hiçi Çünkü bu harp. Hitlerin Paris üzerine yaptığı hücum esnasında söylediği yeni nutuk gibi Almanyanın 1000   senelik    istikbalini
tayin edecektir.
Hâdiselere takaddüm etmiyelim, fakat bu hayat ve memat mücadelesinde Almanya günden güne tehlikeli bir vaziyete düşmektedir. Çünkü günden güne yıpranmaktadır.
İşte bir yılm siyasi ve askerî bi-| lânçosu...
1
v I
¦
\
Asker
VATAN
1 - 1 . 941
1940
Geçen Yılbaşı Gecesini Almanlar Zigfrit
Hattının, Fransız ve ingilizler M a jinonun G erişinde G eçirmişlerdi
1939 u 1940 senesine baglıyan yıl-bnşı gecesi Almanları Zigfrit hattının. Fransız ve İngilizleri de Ma jinonun gerisinde bulmuşt». Almanlar bu zurnana kadar yalnız Polonyayı işgal etmişler, başka bir yere el sür momişlerdi. Norveç Kralı. Hollanda Kraliçesi, Lüksemburg büyük düşesi yerlerinde oturuyorlar. Danimarka Kralı. Belçika Kralı bütün kud-retlcrilc icrayı saltanat ediyorlardı. Bu ufak devletler endişeli fakat memleketlerinin birkaç gün zarf.nda ortedan kalkacağından tamamen habersiz bulunuyorlardı.
NORVEÇ   VE   DANİMARKA HAREKATI
1940 ta Almanlar ilk darbeyi Danimarka ve Norveçe İndirdiler 9 nisanda harekete geçen Alman k tanrı hiçbir mukavemet görmeden D\nl-markayı bir günde İşgal ettiler Aynı gün Alman deniz kuvvetleri Oslo limanına girerken birçok Norveç limanındaki Alman ticaret vapurlarında saklı bulunan Alman askerleri de karaya çıktılar. Norveçin içerisinde daha evvel Almanların ele geçirmiye muvaffak oîdug\ı hainlerde kendilerine yardım etti. Bir taraftan da Alman hava kuvvetleri ve nakliye tayyareleri Oslo hava meydanına asker
taşınııya başladı.
Norveç ufak ve nüfusu az bir mem leketti. Ordusu da küçüktü, uzun seneler harp görmemiş ve hazırlanmamıştı. Büyük şehirlerin hepsi he -men birinci günü Almanların eline düştü. Sahillerde mühim limanlar İşgal edildi, Norveç ordusundan bir kısmı şimale doğru çekildi. Norveç deniz müstahkem mevkileri mukavemet ettiler ve Almanyaya 2 zırhlı ve birkaç kruvazör zayi ettlrdilerse de bunlar da sustular.
İngiltere ve Fransa Norveçe yardıma karar verdi, deniz kuvveti ve bir tümen kadar asker gönderdi ise de daha evel mühim noktaları tut-mış olan Almanlar cenuptan süratle ilerlediler, İngiliz ve Fransızların ele geçirdikleri iki limanda bunları güç vaziyete soktular. Yalnız bu esnada İngiliz deniz kuvvetleri en şimaldeki Narvik limanında bir Alman destroyer filosunu yakalryarak 3 destroyer imha etigi gibi diğer yerlerde de bir hayli harp gemisi batırdığından Almanya bu suretle Norveç sularında zaten pek fazla olmryan deniz füo -sundan üçte birini kaybetmiş oldu. Bununla beraber Norveç! de ele geçirdi. İngiliz ve Fransız kıtalarlle Norveç Kralı bu memleketi terke mecbur kaldılar.
LÜKSEMBURG - BELÇİKA - HOLLANDA - FRANSA HAREKATI
Norveç harekâtından tam bir ay sonra ve 10 mayısta Almanlar Lük-semburgdan Hollandaya kadar olan garp hudutlarında taarruza geçtiler. Taarruzdan maksat Majlno hattı do-layısile zorlryamadıkları Fransız hududunun zayıf noktasına Belçika -dan dolaşarak varmak, diğer taraf -tan Hollanda ve Belçikayı istilâ su-retile İngiltereye hava taarruzlarını kolaylaştırmaktı.
Bu taarruzda Almanların göster -dikleri kudreti tasdik etmek lazım -drr. Almanlar taarruzlarının ikinci günü Hollanda ve Belçikaya girmiş, Lüksemburgu tamamen istilâ etmiş, bu yoldan Fransız şimal hududuna vararak Möz nehrini geçmiş ve Sc danda kocaman bir cep açmışlardı. 15 Mayısta Möz nehrini müteaddit noktadan geçmiş ve Sedanda açtıkları cebi Manş denizine doğru alabildiklerine genişletmişlerdi. 25 mayısta denize kadar vardılar ve İngiliz -Fransız ordularını ikiye böldüler. 27 mayısta şimalde kalan parçayı o kadar kuşattılar ki, bu vaziyet karşısında Belçika ordusu teslime mecbur kaldı.
28 Mayıstan itibaren İngilizler de bu mmtakada askerlerini geri çekmi-ye ve İngiltereye nakle mecbur kaldılar. 3 hazirana kadar Fransız ve İngülzlerin şimaldeki orduları bü -yük fedakârlıklar ve kahramanlık -lar göstererek yaptıkları harplerden sonra ve ancak toplarını, tankları -nı bırakmak pahasına kısmen kendilerini kurtararak memleketlerine dön | düler.
Bu muvaffakiyetten sonra Almanlar durmadılar. 5 haziranda cenuba doğru dönerek Paris istikameti u-mumiyesinde taarruza geçtiler. Daha 8 haziranda Parisl müdafaa eden Belli başlı hatlar düşmüş, * nehirler geçilmişti. Almanlar 10 haziranda Pa risi önlerine, 11 de Marn hizalarına kadar vardılar, ve bu suretle dört memleket, yani Lüksemburg, Belçika, Hollanda ve Fransa hükümleri altına girmiş bulundu. Bundan birkaç gün evvel, yani artık Fransanın mağlûp olacağı taayyün ettikten sonra İtalyanlar da Almanların yanında yer almış ve Fransaya karşı harekâta girişmişlerdi. Fransanın bu bitkin haline rağmen ttalynlar fazla HerUyemedüer, huduttan 30 kilomet-
Norveç harekâ tından bir safha
YAZAN:
M. Şevki Yazman
re kadar girdikten sonra durdular. Fransızlar artık mukavemet imkânı kalmadığını ve bizzat İngilterenin de mağlûp olacağını düşünerek münferit sulhe talip oldular. Almanlar ve İtalyanlar ile mütareke yaptılar.
Bu tarih mihver devletleri denen Alman ve İtalyanlara vâsıl oldukları âzami kudret şahikasını gösterir.
Fransanın işgalinden sonra İngiltere sulhe yanaşmadı. Bilâkis mukavemetini artırdı. Fransadan deniz filosunu düşmana teslim etmemesini ve bir limanda enterne edilmesini veya kendisine verilmesini talep etti. Muvafakat cevabı almayınca bu filonun şimali Afrikada bulunan bir kısmını batırdı veya zedeledi, İskenderiye limanındakileri ise teslim aldı. Fransanın mütarekesine ve Almanlara teslimine muvafakat etmi -yenler İngilizlerin yardmıüe bir <Hür Fransız> hareketi vücude getirdiler ve Afrikada bir kısım Fransız müstemlekesini işgal ettiler.
Bu esnada yani 1940 eylülünde Almanlar îngiltereyi istilâ kastile ha va taarruzlarına giriştiler. Fakat elde ettikleri netice Îngiltereyi istilâ ümidi vermedi. Bunun üzerine İtalyanlar şimali Afrikada harekete geçerek SUveyşi ele geçirmeyi ve In-güizleri Akdenizden atmayı tasar -ladılar. Eylülde ileri harekete geçen İtalyan kıtaları çölde ancak 140 kilometre ilerleyip durdular. Bu harekette netice vermedi. ROMANYA VE YUNAN ISTAN A KARŞI   HAREKET
1940 Teşrinievvelinde Almanya ve İtalya bütün gayretlerine rağmen harbin sona cremediğini, eremiyece-ğini gördüler. Garpten Atlas Okya-nusile çevrilmişlerdi. Ellerinde kâfi deniz kuvveti bulunmadığı için bu denizi aşıp geçemezlerdi. Avrupanın şerefini Rusya kaplamıştı. İngiltere 11c garpte harp ederken her iki devlet te şarka doğru bir taarruz im -kânı göremezlerdi. O halde cenuba ve cenubu şarkiye, yani Balkanlara ve A kelenize doğru bir hareket bir dereceye kadar genişlemek, ferahlamak ve İngilizleri bu mıntakadan atmak imkânını verebilirdi.
İşe yine o Almanya girişti. Teşrinievvel ortalarında Romanyada husule gelen karışıklıklar ve Kralın Romanyadan kaçışından, Nazi temayülü olan Demir Muhafızların İş başına gelmesinden istifade ederek güya talim kıtaları gönderiyormuş diye Romanyayı ve bilhassa petrol mın-takasını işgal etti.
Ondan sonra sıra İtalyaya geldi. İtalya Yunanistanı işgal edecek. Bu 6uretle mihver devletlerine mütemayil olan Bulgaristaıüa birleşecek. Et-ieri m yapacak
rafı çevrilen Yugoslavya teslim olacak, Balkan düştükten sonra da Su-riyeye atlıyacak. Bu yoldan da Mısıra varıp şimali Afrikanın fethi ve İngilizlerin Akdenizden atılması temin olunacaktı.
Evdeki hesap çarşıya uymadı. Yunanistan kahramanca kendini müdafaa etti. Seferberliğini İkmal ederek taarruza geçti, Arnavutluktaki italyan ordusunu mağlûp ederek bu memleketin bir kısmmı işgal eyledi. Hâlâ Yunanlılar taarruz ve İtalyanlar ric'at etmektedir.
Bu esnada Akdenizde hareket yapan İngiliz deniz filosunun tayyareleri Taranto limanındaki İtalyan filosuna bir hava taarruzu yaptılar. İki zırhlıyı yaraladılar. Birkaç kruvazör ve destroyer battı. İtalyan deniz filosu büyük kayıplara uğradı.
Derken 9 Kânunuevvelde şimali Afrikada aylardanberi hareketsiz du ran İtalyan ordusuna karşı İngilizler müthiş ve baskın tarzında bir taarruza geçtiler. Mısır arazisinde hazır ladıkları müdafaa hatlarını çevirdiler. En kudretli kıtaları ve zrrhlı bir likleri de dahil olmak üzere yalnız 38.000 esir aldılar. İlerlediler, Lib-yadaki ikinci müdafaa mevzilerini de yardılar. Şimdi bu mevziin deniz kenarındaki en kuvvetli kalesi Bar-diayı muhasara etmiş olarak çalışıyorlar.
Bu suretle İtalyaya üçüncü darbeyi indirmiş ve onu şimali Afrikada da âciz bir hale sokmuş bulunuyorlar.
Şimdi -940 senesini 1941 e baglı-yan gecenin vaziyetini hülâsa edersek şöyle görürüz: Şimalde meselenin hallini yalnız İngilterenin istilâsında gören Almanya; Belçika, Hollanda, Fransa, Norveç limanlarına yayılarak bir deniz hareketi ve istilâyı düşünüyor.
Fakat bu çok güç ve muvaffak ol madiği takdirde nihai davanın Uele-bet kaybolmasına müncer olacak işe girişmiye bir türlü karar veremiyor.
Cenupta ve cenubu şarkîde vaziyet mihver devletleri için çok kötüdür. Bu sahada muvaffakiyet ihtimali âdeta kalmamıştır. Almanya kendisini kafi neticeye göndermiye-cek olan bu sefere girişmek, zaten dağınık olan kuvvetlerini tekrar dağıtarak zayıflamak istemiyor. İtalya ise bir sürü sebeplerden dolayı bu deniz aşın memleketlere fazla kuvvet gönderemez ve vaziyeti ıslah edemez. O halde tek basma mihverle harbi idame eden İngiltere bugün ce nupta galip, şimalde ise namağlûp-
tur.
önümüzdeki aylarda ve senelerde kuvvetlenmek ümidi İngiltere için dava vardır. Bakalım bu şeraitin altında ve zamanın aleyhine dönmekte olduğunu hisseden mihver devlet-
1940 ¦ 1941
Hakkında Ahmet Şükrü Esmer'in Düşüncesi
Yunan kadınları askerin geçeceği  yollardaki karları    tcmizliyerek harekâtı kolaylaştırmak için  büyük feragatle çalışıyorlar
(Başı 1 İncide) =
lardan manalar çıkarmaya uğraşıyordu. Maksadımı söyledun! Güldü. Parmağıyle diğer bir masanın başında çay bardağına bis-küvıtini batıran Nurettin Amamı gösterdi:
— Kehanet ve keramet benden fazla ona yaraşır ama, dedi. Mademki, bana geldin.
Çaresiz kalmış insanların tavrıyla    omuzlarını    kaldırdı,    bir
müddet sustu ve düşündü.
Tekrar, söze başladığı zaman, hertürlü ihtimaller, büyük bir vuzuhla ve bir sinema şeridi halinde gözlerimin önünden geçmeye başladı.
— 1940 senesinde ne olmuştur, 1941 senesinde ne olacak? Bu sualinizin birinci kısmına cevap vermek zor değil, fakat ikinci kısmına cevap vermek kehanet olur. Bununla beraıber, gerek 1940 senesinde olup bitenlere ve gerek bundan evvel tarihte buna benzer mücadelelerin seyrine bakılınca 1941 senesi içinde de o-lacaklar üzerinde tahmin yürütmek mümkündür.
Bugün ingiltere ile Almanya a-rasında devam eden mücadele tarihte örneklerini gördüğümüz deniz kuvvetile kara kuvveti arasında bir boğuşmadır. Yakın tarihte bunun iki örneği vardır:
1 — Napolyon Fransasile İngiltere arasındaki mücadele,
2 — imparatorluk Almanya-sıyle ingiltere arasındaki (1914-1918) harbi.
Bu mücadelelerin her ikisinde de deniz kuvveti kara kuvvetini mağlûp etmiştir. İlk hamlede kara kuvvetinin Avrupa kıtası üzerinde hâkimiyet kurmasına mâni olmak mümkün değildir. Napolyon,bilhassa Austerlitz ve Geıms zaferlerinden sonra bütün Avru-paya hâkim olmuştu. 1807 senesinde Rusya ile bir ittifak da imzaladığından krta üzerindeki hâkimiyeti sarsılmaz zannedilmişti. Fakat nihayet mağlûp oldu. Mağlûbiyetini intaç eden sebepler çoktur. Fakat en mühim amil, deniz kuvvetinin tazyiki olmuştur. Bu tazyik Napolyon'u bunalttı. Moskova seferi gibi maceralara girişti. Tahakkümü altına aldığı milletler ayaklandı. Kurduğu «yeni nizam» zayıfladı. Ve nihayet Napolyon sahneden çekildi, gitti.
1914 harbi de aynı neticeyi verdi. Şimdi bu harbin safhalarına bakarak bugün deniz kuvvetile kara kuvveti arasındaki bu mücadelenin hangi safhasında bulunduğumuzu tesbit etmeye çalışalım. Almanlar, 1914 - 1918 harfcinde şöyle tabiye tesbit etmişlerdi:
1 — Evvelâ 1914 senesinde garba doğru büyük bir hamle yaptılar. Bu hamle Marne nehri üzerinde durdu. Hakikatte Marne muharebesini kaybeden Almanya, bütün mücadeleyi kaybetmiş demekti. Alman Veliahdi harpten sonra yazdığı hatıralarında da bunu itiraf etmektedir. Fakat harp daha üç sene sürdü.
2 — İkinci safhası, Almanya-nın 1915 senesinde şarka doğru yaptığı hamle ile başlamıştır. Bu hamle üe Almanya bütün şarkı istilâ ve yahut ta nüfuzu altına geçiriyor. Balkanlara hâkimdir. Rusyayı Polonyadan atmıştır. Osmanlı Imparatorluğıyla ittifak halinde bulunduğundan İrana kadar Alman nüfuzu hâkimdir. Fakat şarktaki zaferle netice alamı-yacağını anlayan Almanya, 1916 senesinde tekrar garba dönüyor.
3 — Garba dönerek Verdun üzerine taarruza başladığı zaman harbin üçüncü safhası da başlamış bulunuyordu. Almanya bu teşebbüsünde muvaffak olamadı. Ağır zayiat verdi. Bununla beraber hâlâ haritaya bakıldığı zaman Almanyanın nasıl mağlûp olabileceğine akıl erdirmek mümkün değildir.
4 — 1917 senesinde harbin sonuncu safhası geliyor: Amerika tazyikini arttırmaya başlamıştır. Bu tazyik bütün ağırlığını hisset-tirmezden evvel, mücadeleyi neticelendirmek mecburiyetini hisseden Almanya, bir takım zayiattı ve masraflı teşebbüslere girişiyor. Ve nihayet beklenmedik bir sırada yıkılıyor.
Şimdi 1914 harbinin bu safhaları hatırda tutulacak olursa, 1939 [harbinin safhaları daha kolay tesbit edilebilir. Kanaatimce, 1914 vsenesinde Marne nehri ne rol oy-namışsa, 1940 senesinde Manş denizi de aynı rolü oynamıştır. İstikbalin tarihçisi, Marne muharebesini kaybeden, yani Ağustos , ve Eylül ayları içinde Britanya a-dalarını işgal etmeye muvaffak olamıyan Almanyanın, 1939 harbini kaybettiğini tesbit edecektir. Almanya belki gelecek sene i-çinde   J 915   senesinde   yaptığı
hamle gibi şarka doğru bir hamle yapar. Fakat bu çok şüphelidir. Bilhassa müttefiki ltalyanın tebarüz eden zaafından sonra... Esasen 1915 senesi hamlesi de göstermiştir ki şarka doğru yapılacak hamlenin muvaffakiyeti Almanyaya netice temin etmez. Bu    sebepledir    ki   Almanya
1916 senesinde Verdun'da yaptığı gibi garba doğru daha kuvvetli bir hamle yapar. Bu da galip ihtimale göre Verdun'daki neticeyi verecektir. Ağustos ve Eylül 1940 ta yapamadığı bir işi. 1941 senesinde yapabileceği şüphelidir. Bundan sonra da    artık
1917 senesinin safhası geliyor: Yani tazyiki gittikçe artan Amerika, mücadelede en ehemmiyetli unsur olarak hesaplanmak lâzım gelir. Bu tazyik 1941 senesi yazının sonunda bütün ağırlığıyla hissedilmeye başlanacaktır.
Esasen İngilterenin ölen Va-şington sefiri Lort Lothian da mü. caddenin 1942 senesinde niha-yetleneceğini ölmezden evvel söy lediği bir nutukta bildirmişti. Hatırlarsınız ki bu tahmin harp başladığı zaman, İngiliz Başvekili o-lan Chamberiain tarafından da yapılmıştı. 1939 Eylülünde harp başlar başlamaz, Chamberiain demişti ki:
— 1939 ve 1940 bizim için hazırlık seneleri olacaktır. Bu seneler içinde Almanyanın kıta üzerinde hamleler yapmasına mânı olamayız. Fakat 1941 senesinde kuvvetlerimiz arasında muvazene husule gelecek ve 1942 senesinde darbeyi indireceğiz.
Görülüyor ki İngiliz devlet a-damları tarafından yapılan bu tahminler bir hesaba dayanmaktadır. Ve hâdiseler de bu hesabın yanlış olmadığını anlatmıştır.»
Üstadın susmasile, sayın mu-harirr,, Nurettin Amamın harekete geçmesi bir oldu: Yeni bültenleri Ahmet Şükrü Esmere uzattı. Belki, epey vakitlerini almıştım. Saat hayli ilerlemişti. Halbuki, Radyo gazetesinin, siyasî kısımları hakkında henüz bir tek satır yazılmamıştı.
Bir sual daha sorsam, hakikaten gösterilen büyük nezaketi suiistimal edecektim.
Dışarıya çıktığım zaman üstadın nikbin tahlillerinin beni dahi sevindirdiğini, dünyaya bir ba§-ka gözle baktırdığını memnuniyetle farkettim. Ve aklıma, bir ecnebi darbımeseli geldi: «Nikbin olmak, kuvvetli olmaktır.»
Ertuğrul Şevket
Muratlıda
Muratlı (Vatan) — Muratlı ve havalisinde seylâptan su değirmenleri harap oldu. Fazla kar ve şiddetli bir kı§ hüküm sürmektedir.
it Alpullu şeker fabrikası Muratlıdan aldığı pancarı on para zam fiatla ödediğinden önümüzdeki sene ekmek için fazla talip vardır.
^ Muratlıda gaz pek kıt bulunduğundan halk çok zahmet çekmektedir.
Muratlıda halka tifo aşısile birlikte sıtma muayenesi de yapıldı. Netice memnuniyet verici-dir.
1941 Senesinde Neler Olacak?
Aklın İcabı Yerini Bu
sa
Hakik
ı
Bir Sulha Varmak İşten Bile Deği
Fakat Bugünkü Dünya Akıl Uğrağı Bir Yer Olmadığından Harp Sonuna Kadar Sürecek, Demokrasi Kazanacak, Fakat Tam Sulha Bu Defa da Varılamıyacak.
Yazan a
B. ZAL
İnsanlarda tbugün   acaba   ne oldu?»  diye bu merak    kalmamıştır. Herkes: «Yarın   ne   olacak» sualile meşguldür.  I  lkinci-kânun   1942 tarihli gazeteyi bugün elde etmek imkânı olsa bedel olarak ağırlığınca altın    ver meye razı olacak insanlar    çok tur. Falcılık en rağbette    sanat tir.
Matbaada yılbaşı sayısına ait vazifeleri tevzi ederken bana dediler ki:
— Sana da falcılık düşüyor. Gelecek seneler neler olacağını haber vereceksin.
Boş bulunarak: «Peki» dedim, fakat sonra şaşırıp kaldım. Oyun kâğıdı lalı bilmiyorum. Kahve telvesinden ahkâm çıkaramam. Yıldızların birbirlerine yakınlık veya uzaklığının delâlet ettiği manalar hakkında karacahılım. İstikbal hakkında eski kitaplarda yazılı olan veya ağızdan ağıza dolaşan kehanetlere zaten inanmıyorum.
Sadece istikbali tahmin etmek fena bir fikir değil... Fakat iyi bir tahmin için hâdiselerin akla ve mantığa göre yürüyeceğini far-zetmek lâzımdır. Akıl ve mantık
Bununla beraber sanfcı    ne o-lur?  «Bu dünyada aklın icapları yürüseydi işler ne şekil alırdı?» sualine beraberce   cevap   arayalım. Hülya bile olsa tatlıdır.
Eğer bu dünyanın gidişine a-kıl hâkim olsaydı mihver tarafı davayı kaybettiğini görürdü. Şurasını anlardı ki bundan sonra yapabileceği tahripler, kendi hesabına hiç bir menfaat temin et-miyecek, ancak borç hesabını bir kat daha kabartacaktır.
O zaman Mussolini ortaya çıkar, şöyle derdi: «1922 de italya anarşi içindeydi. Faşizm ilâ-cıyle sükûnet ve birliği kurmak fena olmayacaktı. Yalnız ilâcın afyonu fazla gelmiş. Uykuya dal-
SORUNUZ
SÖYLİ YELİM
Geçen Harpte Mussolini
Ankaradan Ahmet M tini p imza- kilât 1915 te, harbin arifesinde ku-
stle — ltalyanın halini geçen gün rulmuştur.
birkaç arkadaşla münakaşa ediyor- gj|^ ylCDAN   DAVASI
duk. Biri dedi ki: «ltalyanın ge - Blr %icdan azaplısı ImrasUe —
çen harbe girmesine de Mosollni se- Dünyada on iyi, en yakın dostu -
bep olmuştur.» Ben Musollnlyt, an- man           yıkılmak tehllkeslnde-
cak 1922 Faşist İhtilalinden sonra Iş başına gelmiş biliyordum. Arkadaşımın dediği doğru mu?
Cevap — Pek doğrudur. Bu harpte İtalya sekiz ay tereddütte kalmış ve bitaraflık taraftarı görünmüştür. 1914 harbinde tered UT devresi on ay sürmüştür. Çünuü ortadaki mesele, eski müttefik'.* -rin aleyhine olarak harbe girme* yolunda İdi.
O sıralarda Sosyalist partisi İkiye ayrılmış ve Mussolini sol kısmının başına geçmişti. «Popolo d'lta-lia» gazetesindeki yazılarile ve tideki nüfuzile îtalyanm İngUtö > ve Fransanın tarafında olarak harbe girmesi hususunda en faal ve kat'l rolü oynamış, İtalyayı muhafazakârların ve mutedil sosyalistlerin reyi hilafına harbe sürüklemiştir. Bir İddiaya göre Musollni şu hesabı yapmıştır. «Harp eski î-
dlr. Bunu ben görüyorum, fakat arkadaşım gaflet içindedir. Karısının etrafında bir züppe dolaşıyor. Kadın çok İyi, çok saftır. Züppe -nln yeni bir hayat kurmak Iğfalile kendisini aldatması tehlikesi vardır. Halbuki bu adam, aklınca koleksiyon yapan, kelebekten kele -beğe uçan ve ev yıkmaktan çekln-mlyen vicdansız nevldendlr. Arada Ud de küçük yavru vardır. Vicdanım arkadaşımı vakit ve zamanllc ikaz etmeyi emrediyor, çeklnlyo -nım. Ne yapaymı?
Cevap — Reşat Nurlnln (Yase -mlnli yuva) başlıgile bu mevzua dair yazdığı küçük bir hikaye vardır. Bunu bir fırsat düşürüp kadına okutunuz. Birebir gelir. Bu suretle kadını ikaz etmiş olursunuz. Dostunuzu ikaz etmekle çöküntü tehlikesine mâni olsanız bile evin ahengi düzelmiyecek şekilde   bo -
talvayı inhllâl ettirir ve faşist İh- zulmuş olur. Siz de belki de en iyi tilâllne yol açar.> İlk faşist teş - dostunuzdan olursunuz.
dik. Eski Roma rüyamıza girdi. Korkulu bir takım rüyalarda kendimizi karlı dağlarda ve cehennem gibi çöllerde çarpışırken gördük.
Şimdi uyandık; muharebe bizim nemize gerek? Biz Venediklilerin, Cınevızlilerin çocuklarıyız. İyi tüccarız, iyi yapıcıyız. Bu san-atlerle dünya yüzünde gül gibi geçiniyorduk. Sonra şeytan dürttü. Dersimizi iyi öğrendik, insaflı ve emniyetli bir dünyada geçinip gitmekten başka emelimiz ^almamıştır. Ben kendim iktidar filân istemiyorum. Bundan sonra kalemimle dünyanın bir köşesinde yaşayacağıma
Hitler dünyaya şöyle bir hitapta bulundu:
«Ben herşeyden evvel sanatkâr ruhlu bir insanım. Almanyaya karşı yapılan haksızlıklara tahammül edemedim. Ortaya atıldım. İlk hızdan sonra kendimi zaptedemedim. İleri gittim. İşlerin Almanya için de, bütün dünya için de berbat bir şekil alacağına ve kin ve nefretin uzun zaman ıçuı bütün ıyj kıymetleri boğacağına aklım kesti. Benim ^aten en büyük zevkim, bu bü-Jyük heyecanlardan sonra sanat sahasına avdet etmek, heyecanlarıma orada ifade aramaktır. Dünyanın yarını hakkındaki dileğim de yepyeni bir nizamdır. Her millete yaşamak hakkı temin edecek, haksız inhisarların önüne geçecek, her milletin hakkım ve emniyetini müşterek bir askeri kuvvetin yardımıle koruyacak bir nizam...»
Bu iki insan, nefislerinin ihtiraslarına karşı böylece büyük birer zafer kazandıktan sonra bütün bir mazıyı bir an içinde unut-turabilirler ve bütün insanların daima saygı ile anacağı birer tarihî şahsiyet mevkiine çıkarlardı.
Uzun zaman insanlığı temsil edecek murahhaslar toplanır, bütün kin, nefret ve ihtilâfları tasfiye ederek dünyaya; hürriyete, emniyete, hakka dayanır hakikî bir barış ve nizam verirlerdi. Ondan sonra insanlık, dünya yüzündeki mukadderatını müşterek görür, bunu ıslah için elbirliğile çalışırdı.
Ne çare ki bunlar hülya, dünya akıl uğrağı bir yer değil... Bütün totaliter memleketlerin mukadderatını avuçları içinde tutanlar sonuna kadar hatalarında ısrar edeceklerdir; kendilerinden evvel aynı yollardan geçenlerin ne gibi akıbetlere uğradığını görmek istemıyeceklerdir.
Bu sene içinde muhakkak surette italyada bir inhilâl başgös-terecek ve hiç bir şey bunun ö-nüne geçemiyecek, aynı inhilâl 1941 de olmasa 1942 de Almanyanın da başına gelecek.
Fakat iş böyle bir cereyan a-lınca kin ve nefret ortalığa hâkim olacak. Bugün işgal altında bulunan memleketlerin insanları arasında öyle hisler hüküm sürüyor ki bunların manasını anlamak için gözlerimizi Mütareke günlerine çevirmemiz lâzımdır.
Bu hislerin daha evvelden tasfiyesine imkân verilmezse yeni bir Versay muahedesinin önüne geçecek kuvvet yoktur. Bu da militarist ruhunun dünya yüzünde devamı demektir'.
Yani benim tahminim şu: Demokrasi tarafı zafer ' kazanacak, bizim dünya yüzünde şerefli ve ihbarlı bir mevkiimiz olacak, fakat dünya ideal bir sulha bu h; pten sonra da kavuşamayacak...
\
1    1 - 941
- VATAN
İngîlterenin istilâa
İngllterenîn ekonomik ve sanayi cephesinden de yıkılamıyacagını artık İyice anlamış olan Almanların İngiltere adasında denizden asker çıkarma hareketi yapmayı yeniden dü Sinmekte olduğunu gelen ajans haberlerinden öğreniyoruz,
Almanya düştüğü mllhllk vaziyet icabı olarak Fransanın donanması.u eline geçirmek ve bu donanmayı, mümkün olursa, İtalya donanması ile birleştirerek İngiltereye karşı kullanmak gaye ve emellerini yeni -den takibe başlamış oluyor.
İngiliz donanmasının ezici fakat yavaş yavaş hissedilen tazyiki ve İngiliz tayyarelerinin gittikçe artan adetleri ile Alman sanayi mıntakası na karşı yaptığı tahripkâr hareket -leri karşısında Almanyanm son ola -rak İngiltereye yeniden bir askeri ihraç hareketi tecrübesinde bulun -mak lüzumunu hissetmekte   olduğu
anlaşılıyor.
Almanyanm Fransaya donanma i-çin müracaatı pek açık olarak gos -terir ki, Almanya hükümeti deniz kuvvetlerine sahip olmadıkça Ingi -liz adalarına asker çıkaramayacağına kani olmuştur.
Halbuki Fransanm ve hattâ İtalyan m büieşmesile hasıl olacak olan deniz kuvvetinin Avrupa sularmda bulunan İngiliz deniz kuvvetlerine Us tül) olmadğı aşikârdır.
Son Taranto baskınından ve Sar -donya civarındaki muharebeden son ra bu faikiyet İngiltere lehine daha ehemmiyetle artmıştır.
Londradan gelen telgraflardan anlaşıldığına göre Almanya her ne pahasına olursa olsun bir milyon (!) as ker feda ederek İngiltereye bir İhraç hareketi yapmak   tasavvurunda
imiş.
Bütün ağırlığı ve lüzumlu eya, cephane ve gıda maddeleri ile bir -İlkte bu bir müyon asker! nakledecek vesaitin azameti kansmda insan gayriihtiyari titremektedir. Normal vaziyette bile böyle bir hareketin ay lara ve çok miktarda yardımcı vasıtalara ifUkar edeceğini düşünmek mantıki olur.
Mesafenin yakınlığı gözönünde tutulduğu takdirde (10) bin tonluk bi nakliye gemisi ancak (4) bin asker nakledebüir. Bu halde beheri (10) bin ton olmak üzere (100) gemi Ue ancak (400) bin askerin nakli mümkündür. Dört yüz bin askerin mü -himmat, diğer malzemel harbiyesi -ni, bunların yedek aksamını, ve gıda maddelerini ve lüzumlu diğer eşyalarını taşımak için kullanılması lâzım gelen gemiler miktarını da hesap e-dcrscnlz bu meselenin büyüklüğü karşısında derin derin düşünürsünüz.
Sahilde asker ihracı için ihzarat lazımdır. Çok tabiidir ki, bir askerin yalnız gemi vasıtaları ile ihracı çok zorlukları tevlit eder. Varılan aahil-de cok muntazam vesaitin birlikte bılundurulması icap eder. İngiltere sahilinin tabii maniaları, gemUerin asker ihracındaki müşkülâtım bir kan daha artıracağını da gözönünde tutmak zarureti vardır. Ağır topların ve tankların gemilerden sahile nakli hayli müşkül bir meseledir.
Bu muazzam kafilenin, düşman ta rafından dökülmüş olan maynlan ta ramrya mahsus küçük sefaine, denizaltı gemilerini tahrip edecek kapın gemilerine, süratli motörbotlara d-* İhtiyacı vardır.
Bütün bunlara ilâve dttıyman filosunu zararsız bir hale getirecek olan kuvvetli bir himaye filosuna ihtiyaç vardır. Düşman filosunu mağlûp etmeden büyük bir ihraç kuvveti, mu-
tdderatını talie terkederek, sevket-menln, böyle bir tecrübeye atılmanın mecnunane bir hareket olduğuna hükmetmek her iyi düşünen fikrin vereceği bir karardır.
Denebilir ki, Almanların Norveçe v ntıkları ihraç hareketi muvaffakı-"otne neticelenmiştir Aynı tarzi ha-rı-Kot İngiltereye karşıda tatbik edl-
Norveç limanlarına yaprtan ihraç. * 01r>Teye yapacakları ihraç şeral -t; -fen tamamile başkadır.
Vorveç Umanlarına yapılan ihra-
ot:    \
I — DahiMo bulunan Alman unsuru uo evvelden teslih edilerek ihzar »iıimte olmas,   . ^ — Norveç kara sularında Ingi -' gemilerinin   kontrol   vazifesinde ¦uiuamaması,
8 — Norveç limanlarındaki vesait tn tamamile Irtifade etmek sureti
-i   Norveç pV" ti araşma eklimi lan nifak tohumu *   \*orvefi bütün-'iğu;ıün parçalanması.
inin nasıl   yapılacağı   hakkında
İngiltereye
Asker Çıkarılabilir mi
İngiltere Adalarına Asker Çıkarmayı Düşünmek Bir Motörbot İle Bir Diritnotu Zapte Kalkışmak Kadar Garip va Gülünçtür.
Yazan :
Hüsamettin ÜLSEL
Eski   Bahriye   Müsteşarı
5 — Norveç donanmasının Alman donanmasına mukavemet edemlye -cek vaziyette olması.
6 — Alman tayyare faikiyetL
7 — AsTTİardanberi sulh içinde yaşamış olan Norveç mUletinin esas itibarile sükûnsever bir millet olması,
8 — (Norveçin) memleket müdafaa tertibatını bitaraflık hukuk ve kaidelerine göre tutmuş olması.
9 — Almanların bitaraf olan bu memlektee tecavüzlerde bulunmrya -cağına dair vermiş olduğa teminata inanması.
Gibi müsait şeraitten Ueri geldiğini düşündüğümüz zaman bu ihracın imkân dahiline gireceğini tabii gör -mekliğ-lmiz icap eder.
Halbuki İngüteredekl şartlar tama müe başkadır. İngilterenin mu az -zam bir deniz kuvveti vardır. Bu kuvvet birleşecek olan İtalyan -Fransız donanmasını anavatan sularına gelmeden evvel Akdenizde tah-
muhayyel bîr resim
rip edecek vaziyettedir. Cebraltey* dayanacak olan bu filo bütün azame ti ile İtalyan - Fransız filosunu ken di sularına sokmıyacaktır.
İngiltere sahili bir taarruz için ku\ vetli toplar ile mücehhezdir. İngilterenin kuvvetli hava filosu böyle biı taarruza mâni olacak diğer bir un surdur. Aynı zamanda mUtaarrı; kuvvetlerini sahilde her türlü teçhizata malik kuvvetli bir orduda beklemektedir.
Almanların işgal ettikleri Narvik-te İngUlzlerln teşebbüs ettiği ihra*, hareketinin de ne kadar güçlükler i-le karşılaştığını biliyoruz.
İngiltere adalarına denizden asker çıkarma hareketini düşünmek tıpkı bir motörbot Ue bir dretnotu zaptet-miye kalkışmak kadar garip bir harekete karar vermek kadar gülünçtür.
En nihayet İngiliz mesaisinin, İngiliz düşüncesinin, ingiliz azminin ve maneviyatının Almanlarınkinden geri olmadığını kabul etmek te hakşl-nasane bir mütalea olur ve İngiliz milleti Britanya imparatorluğunun yaşama ve ölüm mücadelesinde bulunduğunu da müdriktir.
Buna mukabil bu güçlüklere vakıf olması tabi! olan Almanlar m da atılacakları bu teşebbüste işin azameti karşısmda düşkün bir ruhu, mânevi vaziyette bulunacakları da tabiidir Muvaffakiyet, mâneviyet ve vesaitin derecesine göre artar veya eksilir.
Bir asker çıkarma hareketinde elzem olan faik deniz kuvvetinin Al -manlarm elinde değil, İngUizlerin e-linde, bulunması, zaferin hangi tarafa teveccüh edeceğini beda -hatle göstermektedir. Harp fenninin umumi kaideleri değişmez. Yalnız ye ni silâhlara göre tatbikat şekilleri baş kal aşır. Yalnız şunu da unut -mam ak lâzımdır ki, suları çok soğuk olan İngiliz denizlerinde canavarlar pek çoktur.
İktisat Vekâleti, Sıvasa El Dokuma Tezgâhları Gönderdi
Halka  Tezgâhların Kullanılmasını Öğretmek   Üzere Kurslar Açılacak
Sivas (Vatan) — Memlekette el dokumacılığını ihya etmek ve bu suretle Cumhuriyet köylüsünü bu sahada müstahsil bir hale getirmek gayesi ile bu yıl için İktisat Vekâletince programa alınan tezgâhlar ile bunlara ak yardımı malzeme ve vasıtalann tevzH hususunda hazırlanan esaslara göre vilâyetimize 200 tezgâh, 1 70 pa-cnuk gücü, 190 yün gücü, 170 pamuk tarağı, 190 yün tarağı, 200 çıkrık, 38 yün tarama tarağı
gönderilecek ve bunlar da köylere tevzi edilecektir. Bunlardan ilk parti vilâyetimize gelmiş bulunmaktadır. Bunlar ikmal edildikten sonra Vekâletçe gönderilecek muaHimler ile tezgâhların işleme ve kullanılması hakkında muhtelif mıntakalarda kurslar açılacaktır.
Sivas köylüsü yeni bir çalışmaya ve ayni zamanda iş sahasına kavuştuğu için köylü çok memnundur.
r-;-
^    Sonuna Yaklaşan Bir Meslek:   Sahaflık
En Eski, Belki de En Son Sahaf Bana Dert Döktü:
Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar ? istiklâl Şakşakçıları
Eskiden Her Evde Bir Kütüphane Vardı, \Patrik Nerses, Rus Ordularının istanbul Kitapların Dibine Darı Ekenler Kadınlardır  Kapılarına Geldiğinde İş Başına Geçmişti.
Sahaflarçarşısında   bîr   sahaf   dükkânı
Kangal'ın Belediye Çalışmaları
Srvas (Vatan) — Sıvasa bağlı Kangal kasabasında son aylar içerisinde belediye bütçe nisbeti üzerinde kasabanm imar ve bayındırlık islerine büyük bir ehemmiyet vermekte ve bunlann da barız neticelen kasabanm çehresinde görülmektedir. Kasaba dahilindeki üç mahalle ile 22 sokağın ka4dırım isleri tamamen ikmal edilmiş ve bu suretle büyük bir ihtiyaç ta bu suretle önlenmiştir. Kasabanın çıplak manzarasını yeşil ağaçlarla süslemek ıçm de, caddelere zaman, zaman dikgen ağaçların sayısı gittikçe art-maktadrr.
Belediye tarafından kasaba i-çerisınde halkın park ihtiyacını karşılamak üzere de güzel bir park vücude getirilmiştir. Ayrıca Kangal - Gürün, Kangal - Armağan istasyonlarına giden yollar üzerindeki gayrimuntazam binalar da istimlâk edilmek sureti-
yeni    caddeler    açılmaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisi Kongresi
Srvas (Vatan) — Vilâyet Parti kongresi kazalardan gelen 65 mümessilin ve Parti müfettişi erkânının ve toplu, kalabalık bir haik kütlesi önünde yapıldı. İki gün toplanan kongre kazalardan gelen dilekler üzerinde esaslı ve istifadeli görüşmeler yapılmış ve icap eden kararları vermiştir. Yapılan yeni devre idare heyetine de Kâmil Kitapçı, Ticaret ve sanayi odası reisi Rahmi Çeltekli, Tahir Dıvrik, Şakır Noma, diş doktor Nüzhet Çubukçu, Rahmi Ahçı, Rıza Çağlar seçilmişlerdir.
Sahaflar çarşısından geçiyordum. Bu yol Beyazıda, üniversiteye çıkan <estirme geçitlerin en   meşhurudur.
Eski> ye alt en külüstür şeyler burada bulunur. Baharat, nazar bon -
uklan, teşbihler, yasemin anızlık -'ar, meçhul hattatların sülüsleri daha pek çok. isimlerini sayamıyacagım bu neviden eşya...
Diğer   tarafta     eski
harflerin, eski zihniyetin bütün an'a-nelerini muhafazaya gayret eden sahafların hemen hepsi tezgâhların yanma birer pösteki koymuşlar, üzerine bağdaş kurarak oturmuşlar, İçlerinden hatim indirlyorlarmış gibi mırıldanarak müşteri bekliyorlar.
Genç bir üniversiteli bir dükkânın içine girdi .Elindeki lüzumundan fazla şişkin çantasını boşalttı.
— Hepsine ne veriyorsunuz? Diye sordu.
Adam gencin getirdiklerini   şöyle
bir gözden geçirerek:
— Bunlar, dedi işe yaramaz ki... Bu kitapların zamanı gelmesi için daha dört sene bekliyeceğiz. Üni -versite kitapları bizfcm işimize pek ya ramıyor. Bak, lise olsaydı hiç düşünmezdim. Şu iktisat kitabı, şu başlangıç hukuku artık rağbette değil amma, biz tabii kitapçıyız. Bu ikisine istersen 8 mecmua ile beraber «40» kuruş vereyim..
Genç ne düşündü, taşındı, nihayet bu muameleye hiç te memnun olmadan razı oldu, parayı alarak dükkânın önünden âdeta kaçar gibi uzak -laştı...
Dükkâncıya yaklaştım: Siz kitap mı alırsınız, yoksa kitap mı satarsınız? Dedim.
— Her ikisini de yaparız, diye cevap verdi. Bu mevsim biraz işlektir. Yaz geldi mi, işler hemen hemen durur.
Burası âdeta bir kitap Bitpazarı halini almış... Ben sahafları eski antika kitaplar yeri bilirim. Halbuki artık burası da eski sihrini kaybetmiş!.. Birkaç dükkân aşağı indim, başına keçekülâh gibi bir şeye ben-zlyen bir kasket oturtmuş beya3 seyrek sakallı birine:
— Baba, dedim, sen buranın en eskilerinden sayılır mısm?
— Ebet...
— Öyle İse seninle biraz sahaflarm
Kahraman Ask3rierimize Kışlık Hediyeler
Sivas (Vatan) — Hudut boylarında memleket müdafaası için beklryen kahraman yiğit, yağız erlerimize kışlık hediye olmak ü-zere şehir ve çevresinde faaliyetli bir çalışma her sahada göze çarpmaktadır. Köy kızları.. Köy gelinleri, köy nişanlıları içlerinde Mehmetçiğe ve yurda bağlılıklarını sandıklarmdaki cihazlarını, ellerine aldıkları çorapları, fanilaları bir gönül sevgisi içinde sıralıyorlar. Bunlar Inönüye inanların en bariz bir ifadesi halinde tezahür ediyor. Köy evleri önünde sıra, sıra sıralanan köy kadınları.
— Bunları da alın. Gönderin, bunları alın ne içten sızlanıyorsa. Kış, soğuk, tipi.. Kar altında memleketin yarmki varlığını müdafaa ve hazırlamak için nöbet bekleyen mehmeteiğe, orduya. Cumhuriyet hükümetine bağlanan en kuvvetli bir ümidin müjdesi göğüslerde dolaşıyor..
-o
Kasaba civarındaki Yılanlı Kaplıcada halkın sıhhî ihtiyaçlarına karşılık vermek imkânları dahilinde düzene konulmaktadır. Velhasıl belediye reisi Şükrü Koçak kasaba işlerile çok yakından alâkadar olmakta ve büyük bir mesai göstermektedir.
Tarsusta Hayvan Hastalıkları
Tarsus (Hususî) — Kazamızın ve Silifkenin bir kaç köyündeki koyunlarda (kelebek) hastalığı görülmüştür. Merkez kaza koyunlarında da (çiçek), karasığır hayvanlarında da (yanıkara) ve koyunlarda (dalak) hastalıkları görüldüğünden derhal fennî tedbirler alınmış ve bu hastalıkların yayılmasına mâni olacak tedbirler alınmıştır.
bugünkü vaziyeti hakkında konu çalrm.
— Yok... Benimle olmaz, diye iti raz etti. Çünkü benden de eskisi va dır burada... Şu köşedeki dükkânı sahibi Rıza efendi... Siz ona gidin...
İşaret ettiği yere girdim, tçerrt 65, yetmiş yaşlarında bir zat otun yordu. Rafları tıklrm tıklım dolu. Krrmrzı ciltlerin renkleri solmu Arap harflcrlle yazılmış yaldızlar dökülmüş, kitaplar Leylâsmı beki yen Mecnun kadar harap bir hal içi de...
Sahaflarm bu en eski kitapçısı be ni kayıtsızca karşıladı. Hali ha yatından hiç te memnun olmıyan bi kimse olduğu hissini veriyor.
— Kitap içleriniz nasıldır?.. Diye sorunca ben, İsyanla mı, ka
yıtsızlıkla mı belli olmıyan bir tavır la:
— Nasıl olacak, dedi, hiç... Birkaç dakika geçtikten sonra n<
düşünmüş olacaktı ki, ağzını açtı Şimdi artık halinden anladım ki, heı sualime cevap verecekti. Hattâ ber sormadım o anlatmrya bile başladı:
— Sahafların işi bitmiştir, artık.. Bu gördüğünüz yerlere Sahaflar denecek hal kalmadı. Bu iş artık öl -müştür. 60 dükkândan ortada ne kal dı ki? Ancak altı dükkân..
— Siz kaç senedenberi buradası -nrz?
— Senenin adımı, sayısı mı olur, evlâdım ? Benim dedem sahaftı, babam, sahaftı, ben de sahaf doğdum, sahaf öleceğim, Tam 40 senedir, bu dükkânda oturuyorum. Hem sahafın adı, şanı mı kaldı ki? Sahaf okumuş, arapçayı, farisiyi bütün lisanı kavra mış bir adamdı, öyle her önüne gelen bu sanata nail olamazdı. Dedim ya, bu iş bitti. Bu çarşıya bir gün bir kunduracı, bir gün bir boyacı, bir gün bir kalaycı geliyor, başka yerde dikiş tutturamadığı için burada sahaflıkla ekmek parası kazanmrya çalışıyor.
— Eski kitapları nerelerden tedarik ediyorsunuz?
— Bu da tükendi, menbaı kurudu. Müzayedelerden alıyoruz amma ne kaldı ki; arada sırada elden düşme ne olursa mahvolmaktan kurtarmı-ya uğraşıp duruyoruz: Evvelce her evin bir kütüphanesi vardı, şimdi evvelâ büfe ve cici, bici eeya, en sonra kitap... Hem size bir şey söyllyeytm mi? sakın darılmayın: Bizde kitapların mahvolmasına sebep kadınlardır. Kadınlar kitap sevmiyorlar, kitaptan nefret ediyorlar. Kitabı ftip, atıp, yakıp satıyorlar. Yazıktır, günahtır kitaba... Onun ne mukaddes bir şey olduğunu bilmiyorlar. Kitap sevgisi onların tinetlerinle yoktur.
— Sahaflarm tarihi ne kadar za -mandan başlar?
—100 senedenberidir. Fakat gitti, bitti. Dedem 1225 te işe başlamış, benden sonra üç, beş kişi ile sona varacak.
— Bu kitapları kimler gelip alı -yor*
— Edebiyat fakültesi talebeleri...
— Ba^ka?
— Hiç... Yeni nesil okumuyor. Tabii onlar bu harfleri bilmiyorlar. Bu yüzden dc rağbet kalmadı. En fazla tarih, edebiyata ait olanlar satıh -yor. Ben size toptan söyllyeytm mi? Sahafın ölümüne sebep yeni türedi sahaflardır. Onlar kitaptan anlamazlar. Bu işi kör körüne yaparlar, ikin clsi: Genç nesil bunu anlamıyor, a-lâkası yok. Üçüncüsü kadınlar ki -tuplarm dibine darı ekiyorlar...
Rıza N. özteklni muhitini kaybetmiş bir insanın düştüğü ıstırap içinde, dükkânının eski kitapları ara -sında bıraktım.
Yine geldiğim yollardan dönerken bu defa daha dikkatli baktım. Sa -hafi ar çarşısına git gide başka es -naflar yerleşmlye başlamış.. îşto b'r fanila dokumacısı, bir saatçi, bir lokanta... Sahaflar ise eski bir me*nr taşı gibi yazıları dökülmüş, silinmiş, küflenmiş, birer köşedo duruyorlar...
Acaba Sahaflarla beraber bütün h!r   mazi   yokluklara   gömülmüyor
mu?
Anlatan: Pantikya:
Yazan: M. Sıfır
[Tercüme ve iktibas  hakkı mahfuzdur]
Artık, Hırımyan kudretli bir mu-vinden mahrum kalmış, muhalif er-ıeniler de biraz nefes almıştı. Bu -ıun tesirüedir ki, Hırımyan da bir-lenbire kuvvetlenen muhalefet ve iraz da hükümetin gösterdiği şid -let karşısında daha ziyade dayana-myacağını anlamış, 1874 tarihinde >atrikllk makamını tNerses Vara -»ctyan> a terketmek mecburiyetinle kalmıştı.
O tarihe, kadar, ermeni milletinin uzu 11 rehber ve mürşitliklerini sıra-ile yapmrya kalkışan bu adamlarla unların taraftarları   olan   Ararat, .îark, muhip maarif, Kilikya vesaire ribl fesat ocaklarına mensup bulu -canların bütün faaliyetleri, Türkiye rmenilerinin huzur   ve   rahatlarını tozmak, el ve avuçlarmdakini alda-ıp almak ve Türk milletini, Osm an-i hükümetini ermeni milletinden bi-az olsun soğutmaktan daha ziyade. Jsmanlı hükûmetile   bazı   yabancı levletler arasında bir ermeni mese -esi yaratmak ve bu vesile ile o ya->ancı devletlere birer fesat aleti ol-naktan ibaret kalmıştı. Çok teşek-:ür olunur ki, İstanbul ve Anadolu rmenilerinin ekseriyeti bu yabancı ışaklanna, istiklâl şakşakçılarına ianrp uymamışlar ve Türkler de, ya >ancı devletlerin gösterdikleri hima-/e ve türlü türlü müdahalelere kapı-ıp ermenîler hakkında daha şid -Jetli davranmamışlardı.
Ilçi tarafa karşı da makul b*r siyaset kullanmışlardı. Fakat, bilhassı kaydetmek isterim ki, merhamet ve şefkate lâyık olmıyan bu türediler.» daha azimli, daha şiddetli hareket tmedikleri için aldanmışlardı. Az bir zaman sonra da aklandıklarını an lamışlardr.
Patrik Nerses Varzabetyan, tam Osmanlı - Rus harbinin nihayetlen-diği, muzaffer Rus ordularının İs -tanbul kapılarına kadar geldiği günlerde, iş başına gelmiş ve bu frrsatı ele geçmez bir ganimet bilmişti. Hemen, Türkiye ermenllerinin vaziyetlerini, ati ve istikbale ait taleplerini Rusya hükümetine bildirmek ve bu suretle himaye ve şefaat dilenmek için hummalı bir hazırlığa girişmişti. Sabrk patrik Mıgrrdıç Hmmyan, tstepan Papazyan ve arkadaşlarını bu muhtırayı tanzime memur etmişti.
Fakat, karşılarına yeni bir ermeni grupu dikilmişti. Bunlar da, Fransa-da tahsil görmüş ermeni gençleri idi. Ermeniliğin Moskof himayesine girmesine taraftar bulunmuyor, selâmeti, Osmanlı hükümeti Ue anlaşmakta, iyi geçinmekte buluyorlardı. Mıgrrdıç Hırım yan m patriklikten düşrae-
Antalya'da
Resim ¥8 Fotoğraf Sergisi Açıldı
Antalya, (Vatan) — Halkevi güzel sanatlar şubesi, üç gtm devam e-decek reekm ve fotoğraf sergisi aç -mistir. Bu sergide amatör sanatkârların 80 tablosu ve 13 fotoğraf teşhir edilmitir. Sergi, daha ilk günde yüzlerce kişinin ziyaretine maruz kal mış, taktir ve rağbet kazanmıştır. Üç kişiden müteşekkil bir heyet tab lolan tetkikten geçirdikten sonra birinciliği kazanan tablo sahibine ikramiye verilecektir. Sergiye ietirak eden sanatkârları tebrik *e taktir e-deriz.
sinde bu grupun da tesiri vardı. Bunlar da daha evvelce birkaç defa Ba-bıâliye müracaatla muhtelif şikâyetler ve taleplerde bulunmuşlar, hattâ, her defasında düeklerinin nazarı dik kate alınacağına ve ıslahat yapıla -çağma dair vaatler bile almışlardı. Bu sebeple de birçok taraftar ka -zanmışlar ve Moskof taraftarlığı güdenlerin, mUlet arasında zaten kara olan mevkilerini büsbütün karart -mışlardr.
Ne yazık ki, harbin zuhuru vaado-lunan bu ıslahatm yapılmasına mâni olmuştu. Bunu fırsat büen Rus taraf tarlan da tekrar propagandaya koyulmuşlardı. Bu grupu, Türk uşaklığı ve ermeni düşmanlığı Ue lttiham ederek gözden düşürmiye muvaffak ta olmuşlardı.   AbdUlhamidin   fena idaresi yüzünden Osmanlı ordusunun mağlûp olması, Türk dostu olan cr-menlleri fena halde şaşırtmıştı. Başta yeni patrik ile Mıgrrdıç Hırım -yan olmak üzere bütün Rus taraf -tarlarmı şımartmış ve büsbütün şah-landrrmıştr. Bunun İçin yine karşılarına çrkan bu grupu ve taraftar -lan bulunan Türk   dostu   zümreleri mağlûp etmek, gözden düşürmek pe!i kolay olmuştu.   Mukadderat,   Türk dostluğu taraftarlarını susturmuştu. Tali, türedUere yâr ohnuştu. Boş kalan sahaya yine hainler dolmuştu.
Patrikhanede toplantılar yapılı -yor, vesikalar toplanıyor, muhtıralar yanlıyor, Ayastafanos - Yeşilköy önünde bulunan Rus ordusunun kumandanı Grandûk Nikolaya, ermeni-lerin tazimatım, taleplerini bildirecek heyete azalar seçüip hazrrlanı -yordu.
Zamamrrm en büyük Türk düş -manı olan Mıgrrdıç Hrrrmyan bu heyetin basma geçirilmişti. Yanma da âza olarak Horen, tstepan Papazyan ve Mosdiçyan verilmişti. Bu heyet, 1877 senesinin, bir vakitler ermenl-lerce mukaddes addolunan bir gü -nünde, GrandÜk Nikolayı gizlice istikbal re ziyarete gitmişlerdi. Osmnn lı devleti ile Türk milleti hakkındaki şikâyetlerini, dileklerini büdirmiş ve tatbik mevkiine girdiğini görmek hic birine nasip ormryan o mahut muhtırayı da vermişlerdi (1).
(1) «Vlktor Beraro in Sultanın politikası ve «Jorj Golis» in mesaili şarkiye adlı eserlerinde bu hususta mufassal malûmat vardır. Ermeni komitelerinin amal ve harekâtı ihti-i-.hv.-si hakkndaki resmi neşriyat il .'.Abdülhamldi san! ve devri saltanatı» adlı eserde bu teşebbüsten bi -bayii bahaeder.
İZMİR'İN
Pamuk Kongresi Murahhasları
İzmir (Vatan) — Vilâyetimiz numına Ankarada toplanacak pamuk kongresine iştirak edecek murahhaslar Ankaraya hareket etmişlerdir. Murahhaslar, Ziraat Odası namına mebus Mehmet Al-demir. Pamuk İhracatçıları Birlimi namına Borsa reisi Cevdet Alanyalı, Tarim Kooperatifi Birlikleri namma Mahmut    Iğriboz-
dur. Kongre perşembe günü açılacaktır.
Ortaokula Kavuştular
5* *-s-
Gönen (Vatan) —   KTfme*h
Dahiliye Müsteşarımız Bay Ethem
Aykutun Balıkesir valisi bulunduğu zaman inşasına başlanan orta okulumuz, aziz yurddaşları-mızın büyük fedakârlıklarile ikmal edilmiştir. Asrın en son nizamına göre modern bir şekilde inşa edilen orta okulumuz Maa- |
Trf VefcSlefmce <İe muvafık görülerek resmen kabul edilmiş ve müdür ve muallimlerini tayin etmiştir.
Bu değerli hizmetlerinden dolayı Gönenli yurddaşlarımızı tebrik ve derslerine başlayan yavrularımızla kıymetli hocalarına başarılar temenni ederiz.
4821
8
VATAN
#41 KAV
Papağan.*.
Bayan Huriye; Kısıklı caddesi üzerinde, etrafı küçük bir bahçe ile çevrili küçük bir evde yalnız ve sakin bir hayat yaşıyordu.
Bütün gününü, balkonundaki, bahçesindeki çiçeklerin böceklerini temizlemek, kuru yapraklarını ayıklamakla geçiriyordu.
Bayan Huriye, kırk yaşlarında kadar vardı. Hiç kocaya varmamıştı. Pek küçük yaşta babasını, iki sene evvel de anasını kaybetmişti. Akraba ve taallûkat namına kimsesi yoktu. Babasından kalan bir iki parça emlâkin getirdiği iradla, kimseye ihtiyaç hissetmeden geçinip gidiyordu.
Onun biricik merakı: Balkonundaki, bahçesindeki renk renk
karanfilleri, gülleri, mavili ve kırmızılı ortancaları idi. I
Her sabah    erkenden kalkar,
balkona çıkardı. Kahvesini içtik-
I     Diyordu. Salime,  komşusunun
kolunu dürttü: ,     — İşittin mi,    dedi.    Hakkım
yok mu imiş? Yemin ederim ki
ikisi de sarhoş!..
— Neden hükmediyorsun buna? Şimdiye kadar ufak bir yolsuzluğunu gören yok. Nasıl olur bu?..
— Orasını bilmem... Fakat, içeride birisinin bulunduğu muhakkak.. .
Sustu ve biraz sonra ilâve etti:
— kapıyı çalsak nasıl olur? lçeridekini görmüş, meraktan kurtulmuş oluruz.
Ve komşusunun cevap vermesini beklemeden kapının zilini çekti. j
Birkaç saniye geçti, kapı açıldı. Huriyenin güler yüzü göründü. Tatlı bir sesle sordu:
— Bir şey mi istiyorsunuz, ba-
ten sonra bahçeye iner, çiçekle- yanlar?..
rini sular, sonra balkonda oturur, kitap okur. Boğazı seyrederdi^
Bayan Huriye, komşularile-A v mas etmezdi. Ne geleni ve ne A e gideni vardı. Kadın ve erkek ev ne bir kimsenin girip çıktığı görül tnemişti. Biraz hırçın, biraz çekin
— Affedersiniz, rahatsız ettik sizi... Bir gürültü işitir gibi olduk da meraktan..•
Salimenin bitirmeye muvaffak olamadığı cümleyi GülnuSal tamamladı:
Dünya   hali bu...   Zaman
gen ve biraz da merdümgiriz idı\ -ok kötü. Akla gelmedik şeyler
Komşularile münasebet tesis etmek arzusunda bulunmamıştı. Ne bunlardan birini evine kabul ediyor, ve ne de evlerine gidiyordu.
Komşular birbirlerine soruyorlardı:
— Sıkılmıyor mu acaba?.. Bütün gün tek başına oturulur mu?
Huriyenin bu hali, komşular için oır dedikodu mevzuu olmuştu. Onun, yalnız evde ne yaptığını, nasıl vakit geçirdiğini, ne ile meşgul olduğunu mutlaka öğrenmek istiyorlardı. Fakat, muvaffak olamıyorlardı. Bahçe kapısı, pencereler sıkı sıkı kapalı duruyor, bir şey görülmüyor, bir ses işitilmiyordu.
Bir gün, Bayan Huriyenin bitişik komşusu Salime, birkaç ev ilerideki komşusu Gülnihale:
— Evet, diyordu. Huriyenin bir erkek misafiri var. Sütçünün arabası geçmeden gelmiş olacak. Çünkü henüz tramvaylar işlemiye başlamamıştı. Bir otomobil sesi de duymadım. Herhalde yaya gelmiş olacak. Hâlâ da evde... Çıkarken göreyim, nasıl adam bu, dedim. Geçtim, cumbaya oturdum. Şimdrye kadar yerimden kımıldanmadım. Hattâ öğle yemeğine bile inmedim. Çıkan olmadı.
— Sakın bir hırsız filân olmasın! Kadıncağıca bir fenalık yapmasın!..
— Yok canımI Tanıdıklarından birisi olacak. Çünkü sevinçle: «Safa geldin, yavrum! Safa geldin!...» dediğini iyice işittim.
— Peki! GcJen adam cevaben ne dedi?..
— İyi anlıyamadım. Çok garip bir seai var. Bir şeyler söyledi. Az sonra, Huriyenin «Yavrum!» kelimelerini birkaç kere tekrar ettiğini işittim.
— Acayip! İnamlmıyacak şey..
— İnanmazsanız, geliniz bize gidelim. Pencereler açık. Ne konuştukları işitiliyor. Yalnız perdeler inik olduğundan içerisi görülmüyor.
— Güneş girmesin diye indirmiştir.
— İçerisi görülmesin için deseniz daha iyi olur.
Salime ve komşusu, meraklarını yenemediler,   pencereden   dinle-miye karar verdiler. Fakat, tam kapıdan    girecekleri sırada hayretten   donakaldılar.    Huriyenin evinde birisi şarkı söylüyordu. Gülelim, zevk edelim, eğlenelim Doldur güzelim içelim, Huriye, tatb bir sesle:
— Söyle yavrum!.. Devam et, yavrum!..
xr. Gidelim, yoklıyalım, de-
dik.;^^
Huriye, kahkaha ile gülmekten kendini alamadı ve Saiimeye hitaben:
— Ben de, şimdi size gelecektim. Fazla bir kafesiniz varsa bana satınız, diye rica edecektim.
Salime, Huriyenin aklını kaybettiğine hükmederek hayretle sordu:
— Hafes mi?...
— Evet...
— Kafesi ne yapacaksınız?..
— Misafiri mi koymak için... Bilmem, nereden ve nasıl geldi, sahibi çıkmazsa muhafaza edece-
Neşriyat Sahasında
İslâm Ansiklopedisi
Memleketimizin muhtelif   dillere vâkıf âlimleri tarafından almanca, ingilizce ve fransızca   a-sıllarından dilimize çcvriltılen ve sonra da Üniversitedeki bir    heyet tarafından asıllarıyla karşılaştırılan ve her maddesi ayrıca mütehassıs  tarafından   tetkik  edilen İslâm Ansiklopedisinin beş    formadan rbaret Uk fasıkülü Devlet matbaası tarafından    basılmıştır. Şu günlerde neşredilecektir.   Ansiklopedideki bir çok    maddeler icap ettikçe tashih ve tevsi edildiği gibi yenibaştan yazılanlar ve ilâve edilenler de vardır. Meselâ aslında bulummıyan Ali Şir Nevaî ve Ahmet Ycsevi maddeleri ilâve edilmiştir. Eserin başına ilmî bir  mukaddeme   ile   müsteşriklik tarihi de ilâve edilmiştir. Maarif Vekâleti eserin teknik mükemmeliyetine     fevkalâde    ehemmiyet vermiştir. Bu tercümede yeni kabul edilen bazı harfler de Uk defa kullanılmıştır.
K.şfüzzıınun
Maarif Vekâleti taraiından muhtelif el yazmalarıyla, ve müellif nüshalarıyla ve matbu nüs-halarıyla profesör Şerafeddine hazırlandırılan Kâtip Çelebinin Keşfüzzünûn adü arapça eseri Devlet matbaası tarafından basılmaktadır. Şimdiye kadar 30 forması basılmıştır. Profesör Şera-feddrn; Fluogel tarafından üst kısmı arapça ve alt kısmı lâtince
olarak Lâyipzig'de basılan Keş-füzzünûn'un da bütün hatalarını tashih etmiştir. Eser tamamen basıldıktan sonra bütün matbu nüshalar atılacak, yalnız Maarif Vekâletinin bastırdığı nüsha ellerde kalacaktır. j
Kıymetli Bir Eser
Fatihin hafızı kütüplerinden Molla Lûtfmin «Tazifül Mczbah» adlı kıymetli bir eseri vardır. A-rapça yazılan bu kitabın İstanbul kütüphanelerinden  birisinde  Ta-
BULMACA
v S € y t s to //
ğim, bakacağım. Kaçmasın diye bir kafes arıyorum. Görseniz ne cüttevarih  sahibi  Hoca Sadettin kadar zeki, ne kadar güzel ve se-  Efendinin el yazısıyla bir nüshası
vimli. Sanki beni kırk yıldanberi tanıyormuş gibi konuşuyor. Niçin girmiyorsunuz? Giriniz içeriye... Fakat, ürkütmeyiniz, rica ederim.
Salime ve GülnuSal, Huriyenin ne demek istediğini, kimden bahsettiğini anlıyamamışlardı. Tereddütle içeri girdiler ve merdiven parmaklığının üzerinde güzel renkli bir papağanın tüneklediğini gördüler.
Papağan, kendilerini görünce kanatlarını sallıyarak çırpınıyor, sanki onları selâmlamak işiyormuş gibi, biraz evvel işittikleri Şarkının nakaratım tekrarlıyordu:
Doldur güzelim içelim
Gülelim, eğlenelim, zevk edelim!
_B. E. N.
Havacıl k Konferansları
bulunuyordu. Doktor Abdülhak Adnan tarafından el yazmasıyla karşılaştırılan bu kıymetli eser Paris millî kütüphanesi memurlarından M. Korten ile gene Ab-dülhak Adnan tarafından fransız-caya tercüme edilmiştir. Eserin başına bir de arapça mukaddeme
konmuştur.
-o
Poliste:
•jç Samatyada Kasapilyas mahallesinde Bultançeşme sokağında Meziyete ait evden yangm çıkmış, gene Meziyete ait diğer eve de sirayet ederek her iki ev
de yanmıştır.
^ Küçükayasofyada Hisardibi
sokağında Mehmet Yiğitin 6 yaşındaki kızı Hayriye mangalın ü-zernie düşerek muhtelif yerlerinden yanmış. Şişli Çocuk hastanesine kaldırılarak tedavi altına a-lınmıştır.
•jç Tekirdağından gelerek rıhtıma yanaşmış olan Seyyar vapu-
Miimtn    Orkon
tkmekteplerin ikinci devre ta-lebelerile ortamektep müdavimlerine verilmesi takarrür eden havacılık konferanslarına ait prog ram Maarif müdürlüğünce hazırlanmıştır. Eminönü Maarif me- I ™ yolcularından murluğuna gönderilen bu prog- tarafından merdivenden rama göre ilk konferans Eminönü Halkevi salonunda verilecektir. Bayramdan sonra verilecek olan bu konferansı diğer Halkevlerinde verilecek konferanslar ta-kip edecektir.
(Yeni Açana) Refikin iz
Adanada çok temiz ve mefkureli mesleğüe rubu asra yakın bir zamandanberi neşriyatta bulunmakta olan (Yeni Adana) refikimiz 23 üncü yılını idrak etmiştir. Refikimizi tebrik eder ve çok uzun seneler memleket hizmetlerinde muvaffakiyetlere nail olmasını dileriz.
aşağı a-
tılan bir çuval rıhtımdan geçmekte olan Müzeyyen isminde bir kadının üzerine düşerek bacağından yaralamıştır.
^ Fatihte oturan İbrahim oğlu Hamdi Fener isminde biri sol e-linin parmaklarını bıçkı makinesine kaptırmıştır.
Balıkpazarında Limon caddesinde 73 numarada limoncu tstimatın 3 yaşındaki kızı Sonya içtiği yanlış ilâçtan zehirlenmiş. Şişli Çocuk hastanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Kanatlı gençliğe yardım ederek geçirdiğimiz bir bayram, bayramların en huzur vereul olacaktır.
1 - 1 . 941
Soldan Sağa:: 1 — Büyük bir şairimizin İlk ismi - Yine o sairin ikin cl ismi 2 — Doğruyu söylemek - Halis 3 — Vakit - Serseri 4 — Atılgan-Elekten geçirdi 5 — Acemce acı -Rum İsmi 6 — Ermenice Bir kel im o-Yarım 7 — Adet - Eski alfabede bir harf - Nota 8 — Evet manasına - Ke der 9 — Bir millet - Bııyuruk - Namus 10 — ölüm cezası - Kışın yağır 11 — Kavga - Muharebe.
Yukarıdan Aşağıya: 1 — Usul -Hava şartları 2 — En bllyük Türk -Etrafı su Ue çevrilen yer 3 — Yapı mühendisi - Hazırlama 4 — Bir A-rap hükümeti - île 5 — D om ar lan-mızdakl mayi - Törpü 6 — Başkaları 7 — Bir tarikat 8 — Ucuz - tç a-çıcı 9 — Madenler - Sonuna bir (P) gelirse (Raf) olur 10 — Modern -Kurum 11 — Gözle görülemlyen can lı mahlûk
DÜNKÜ BULMACANIN HAX.Lt: Soldan Sağa: 1 — Minare - Ezan 2 — Oremek - Sabi 3 — Cavld - Ye mek 4 — Edib - Nefis 5 — Ve - Yer 6 — Araver - Uz 7 — Eve - Kebap-8 — Asabi 9 — Eyalet - Ram 10 —
Loğundu rrogram
8 Program, 8.03 Ajans haberleri 8,18 Hafif program (Pl.), 8.45 Ev ka dmı - Yemek listesi
12.30 Program, 12,33 Karışık şarkılar, 12,50 Ajans haberleri,   13,05 Şarkı ve türküler 13,20 Radyo salon orkestrası.
18 Program. 18.03 MeloaTer (Pl.) 18,30 Konuşma, 18,45 Çocuk flaat , 19,15 Çocuklar i;in müzik, 19.30 A-Jans haberleri. 19.45 Müşterek ve te': şarkılar 20,15 Radyo gazetesi. 20.4 5 Fasıl heyeti 21.10 Konuşma 21 25 Yeni şarkılar, 21.45 Riyaseticümhur bandoau, 22,30 Ajans haberleri. 22,15 Cazbant (Pl.), 23,25 Kapanış.
HAYAT  VE KOMPRıME
HATİM CİHAZIMI KORU
Askerlik İsleri
Şubeye Davet
Fatih Askerlik Şubelinden: Fatih Kıztaşı bila numaralı evde veyahut Fatih Karaman Cad. No. 45 de oturan piyade teğmek Mehmet oğ. Mustafa. (332-212)
Harbiye Osmanpasa apart. No. 9 dr oturan piyade teğmen Mehmet oğ. og. Salih (38651) in hemen müracaatları.
« ıra - Ala 11 — Sinan - Nazik Yukarıdan Aşağıya: 1 — Mücevher 2 — İrade - Emi 3 — Nevi - A-cıyan 4 — Amib - Ağa 5 — Red -Yakalan 6 — Ek - Neveser 7 — Ye-rebatan 8 — Esef - Rab 9 — Zamir-Biraz 10 — Abes - Uc - Ali 11 — Nik - Azıtmak.
i'maP .
RUÇUK TASARRUF HESAPLARI
İKRAMİYE
Mütenevvî yemeklerle Mide  ve Emayi yormadan bîr tabak
ÇORBALIK   ÇAPAMARKA
Hububat ve sebze komprimesîle bîr günlük kalorinizi temin edebilirsiniz. Et ve Tavuk suyiyle mamul Mercimek, Bezelye, Buğday, Komprimelerimizin 100 gramlık paketleri her yerde 15 ve 50 gramlıkları 9 kuruştur. Nefaset suhulet ve ucuzluğunu bir tecrübe üe anhyacaksınız.
Büyük bakkaliye mağazalar ında bulunur.
•ı'
m.
w-:: »J
YENİ PUDRA
RENKLER
• *
Adet Liralık
Lira
2000— 3000.— 1500.— 2000.— 2000.— 3500.— 4000.— 6000.—
0>
Türkiye İş Bankasına para yatırmakla yalnız para Biriktirmiş olmaz, aynı zamanda talihinizi de denemiş
olursunuz.
Keşideler:   4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustos, 3 İkinci teşrin tarihlerinde   yapılır.
Kumbaralı ve kumbarasız hesaplarında en az elli lirası bulunanlar kuraya dahil edilirler
ŞEHİR   TİYATROSU    TEMSİLLERİ
TEPEBAŞINDA DRAM   KISMİ
BU AKŞAM Saat 20,30 da ABDAL
Yazan: Dotoycvski
İSTİKLAL CADDESİNDE KOMEDİ   KIS 51 1
Bugün saat 14 te Çocuk oyunu BU    AKŞAM Saat 20,30 da PAŞA   HAZRETLERİ
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Ahmet   Emin   YALMAN Basüdıgı Yer: VATAN MATBAASI
en $o*: moda
TUVALETLERİ
AHENKTARDI.
Büyük bir Paris terzihanesinin müşterek meeaisUe bir Fransız güzellik mütehassısının vücude getirdiği yeni pudra harikası:
<Rachei>: Gayet beyaz bir cüt için
şeffaf ve saf bir güzellik temin eder. cPeche>: Açık tenli esmer ve sanşm-larm ekserisine uygun olarak pembe bir parlaklık verir.
«Brun SoleU»: Esmerlere cazip buseyim! ilik temin eder. Ve yalnız To-kalon pudrası serisinde bulabüecegl-niz diğer bir çok yeni ve cazip renkler...
Tokalon pudrası «havalandn*mmş>
tır. Bu sayede cildde hemen   gayri- j mer'idir ve âdeta tabii gibi görünür. I Bu pudranın is tim al il e artık <mak-yajlanmış» manzaralara nihayet ve-' rilmiştir. Fazla   olarak   terkibinde I
cKrema köpüğü* bulunduğundan bütün gün sabit kalmasına medar o-lur. Hemen bugünden Pariste en fazla rağbet bulan renklerdeki Tokalon pudrasını tecrübe ediniz. Temin edeceğiniz şık ve cazip tesirinden cidden hayrette kalacaksınız.
Maliye Vekâletinden :
Dantelsiz Bir Kuruşlukların Tedavülden
Kaldırılması Hakkında ilân
Dantelsiz bir kuruşlukların yerine dantelli bir kuruşluklar darp ve piyasaya kafi miktarda çıkarılmış olduğundan dantelsiz bir kuruşlukların 31 Mart 941 tarihinden sonra tedavülden kaldırılması kararlaştırılmıştır.
Dantelsiz bir kuruşluklar 1 Nisan 941 tarihinden itibaren artık tedavül etmiyecek ve bu tarihten itibaren ancak bir sene müddetle yalnız mal sandıkları Ue Cumhuriyet Merkez Bankası şubelerince ve Cumhuriyet Merkez Bankası şubesi bulunmıyan yerlerde Ziraat Bankası şubelerince kabul edilebilecektir.
Eünde dantelsiz bir kuruşluk bulunanların bunları mal sandıkları üe Cumhuriyet Merkez ve Ziraat Bankaları şubelerine tebdü ettirmeleri ilân olunur. (9035)  (12523)
HILE64M
1 v:
¦o
Zabıta ve Aşk Ro
Yazan: Martin Porlobe
¦ Çeviren: Rezzan A. t. Yalman 23 —
Artık buradan uzaklaşmak istiyordum. Sinirlenmiye başlamıştım.
— Acelemiz var, dedim. Kız kardeşim vaktin geçtiğini farket-miyor galiba., lütfen kendisini ça. ğınr mısınız?
— Şimdi gelecek., çocuğa tentürdiyot sürüyor. Ben buna muvaffak olamazdım. O ne yapıp yaptı, çocuğun gönlünü etti.
Adam yüzüme hafif bir istihza ile bakıyordu. Ben ise gittikçe asa-bileşiyordum. Köpeğe yaptığım ıbı onun da hakkından gelebileceğimi h» ini etti, tvedır, bir adım
geriledi.
— Rica ederim, gidip kız kardeşimi çağırınız. Gitmemiz lâzım., diye tekrar ettim.
Hâlâ yüzüme bakıyordu. Nihayet ağır ağır:
— Peki, Miatr Brandon, dedi. Ben yerimden fırlıyarak kolundan tuttum ve:
— Demek ki gazeteyi katlamanız bir tesadüf eseri değildi, dedim.
Başını salladı ve gözlerimin tâ içine bakarak:
— Merak etmeyiniz, Mistr Brandon, dedi.    İsminizi, yalnız
| olduğumuz için ağıza aldım. Yok-| sa siz benim için yoldan geçen bir yolcusunuz. Hem de öyle bir yolcu ki kızımın hayatını kurtarmıştır.
Bu sözleri manâlı bir şekilde söylemişti. Ayni zamanda tebessüm de ediyordu. Yüzünün mânâsı tamamile değişmişti. Benim de ona karşı olan hislerim değişmişti
— Affedersiniz, dedim. Fakat benim ismim bu değil...
— Ya., ben de sizi Mis Bran-don'un kardeşi zannetmiştim.
Ne demek istediğini, maksadını anlıyamıyordum. Bizim için bir tehlike mi, yoksa bir dost mu bir türlü kestiremiyordum:
— Ben sizin isminizi soruyor muyum? Yalnız şunu söyliyeyim ki ismim Brandon değildir. Çocuğunuza bakan genç kızın ismi de Brandon değildir. Benim adım Jak Smit, kız kardeşim de Mis Smit'dir, anladınız mı? dedim.
Tam o aralık kapı açıldı. Frans gülerek içeri girdi. Küçük kız da
Mistr
gide-
Fakat evvel
I yanında idi. Gayet tabiî ve sakin
bir hali vardı.
— Artık    gitmeliyiz,
Alrait, dedi.
Sonra bana dönerek:
— Değil mi, Joe, artık lim. diye ilâve etti.
Hiç   ses   çıkarmadım. Frans  pot  kırmıştı.  Biran adama:  «İsmim Jak»   demiştim. O ise bana  Jce diye   hitap   ediyordu.
I Acayip adam kapıya kadar bizi teşyi ederken elini bana uzattı:
i — Benden korkmayınız, Joe, dedi.
Adam âdeta hoşuma gitmişti. Ben de ona elimi uzattım. Frans ile küçük kız da öpüştüler. Otomobile binerken şöyle bir etrafa baktım. 'Köpek hareketsiz yatı-yordu* Anlaşılan hayvan ölmüştü. Hareket ettik. Arkamıza baktığımız zaman ne adam, ne çocuk ortada yoklardı.
XIII
Ned    amcanın evi   Alrait'nin
evinden bir kilometre kadar uzak-ta idi. Frans buraları iyice biliyordu. Otomobil güzel bir bahçeye girmişti. Ortada ev henüz görülmüyordu. Frans bana evin büyük bir park içinde olduğunu söyledi ve otomobili de şöyle bir kenarda durdurmamı rica etti.
— Eve beraber gitmesek daha iyi olur, Peter, dedi.
— Demek ki beni görmelerini istemiyorsunuz ?
— Haklı değil miyim? Ned amcaya evvelâ olanları anlatayım. Sonra sizi tanıtayım. Daha iyi olur.
— Başınızın belâsını hemen görmelerini istemiyorsunuz demek.
Bu sözlerimin mânâsını anlıya-madı. Alay mı ediyorum, yoksa kızmış mı idim, kestiremedi:
— Hayır, Peter, dedi. Sizi ortalarda bırakamam. Ancak birkaç dakika için sizden ayrılacağım. Otomobili şöyle bir kenara çekiniz. Hemen gelirim.
Ben   çok fena   bir   vaziyette
idim. Frans'dan biran için bile olsa ayrılmak istemiyordum. Bunu kendisine söyliyemiyordum, utanıyordum. O gülerek ağanların arasında kayboldu. Gözlerimle kızı takip ettim. Vakit geçirmek için üstüste sigara içiyordum. Zaman nihayetsiz geliyordu. Vakitler bir türlü geçmiyordu. Hava serindi. Fakat güzel bir güneş de vardı. Etrafa bakarak oyalanmı-ya gayret ediyordum. Nihayet Frans göründü. İşlerin istediği gibi gitmediğini hemen anladım. Daha söz söylemeden, renginin sarılığından ve mânâsından üzülmüş olduğunu sezdim. Kolundan tuttum. Söz Büyüyecek halde değildi, bayılacak gibi idi:
_Biraz kendinize gelin de öyle anlatırsınız, dedim.
__Yok.. Ned amca yok. Bütün
gün gelmiyecekmiş. Yarım saat evvel gitmiş., şimdi ne yapacağız?
Ben de fena halde üzülmüştüm. Fakat ona belli etmek istemiyordum:
— Şimdi bana anlatınız bakayım. Size bunları kim söyledi?
— Uşak...
— Bu uşağı tanıyor musunuz?
— Ned amcayı tanıdığım kadar onu da tanırım.
— Emniyet edilebilir mi?
— Tamamile..
— Sizi görünce ne yaptı? Vakadan haberi var mıydı?
— Evet, varmış. Korktu. Ben içeri girmedim. Zaten o da bırakmadı.
— Acaba bizi ele verir mı? Frans başını Salladı:
— Hayır, hayır... Sm»t bizi ele vermez. Beni sever. Fenalık yapmaz.
— Peki o halde niçin içeri girmenize mâni oldu?
Frans kızarak:
— Yine budala gibi konuşuyorsunuz. Siz bir yerde uşak olsanız Cani olduğu zannedilen bir misafir gelse içeri ahr mısınız? Hem de efendiniz evde yok iken..
Elbette olmaz ya.. ı
(.Arkası var)