Başmuharriri:
Ahmet Emin YALMAN
VATANEVI — Cagaloğlu, Molla Fenarl S. 32 Telefon: 24136 — Telgraf VATAN" tst
10 MART 1941 PAZARTESİ
Fiyatı: 5 Kuruş
^
SİYASf SABAH GAZETESİ
Sayr. 199
Konvoy Sistemini İcat Eden Türklerdir
Yazan: Cemal Bardakçı
Bugün Üçüncü Sayfamızda
Demokrasilerin Mühim Zaferi
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
Demokrasiler, çoktanberi bek. lenen büyük zaferi kazanmışlardır. Amerikan yardım lâyihası ayan meclisinden, gayelerini ve esaslarını hiç değiştirmiyen ufak tefek tadillerle çıkmıştır. Bugün B. Rooscvelt tarafından imza edilerek kanun haline gelmesi bekleniyor.
Amerikanın demokrasiler hesa,
Ibına büyük bir fabrika haline gelmesi ve dünyanın emniyeti .namına devam eden mücadelede kısmen eldeki Amerikan askeri | malzemesinden, kısmen Ameri-[ kan askeri siparişlerinden ve hudutsuz surette bütün Amerikan 'sanayi kaynaklarından parasızca : istifade edilmesi, demokrasilere harbi kazandıracak unsurlardan belki de en mühimmidir. ingiltere ve müttefiklerin mevkiini hem maddi, hem manevî bakımdan çok kuvvetlendirecektir.
Artık Amerikan bîtaraflığı, resmen ortadan kalkmıştır. Amerika açıktan açığa demokrasinin davasını tutmuş, benimsemiş, onun için muayyen sahalarda fiilen mücadeleye atılmıştır. Ayağını bir defa suya soktuktan sonra daha fazla dalmak, meselâ Amerikan pilotlarının gönüllü surette hizmet görmesine müsaade etmek ancak bir zaman meselesi-
Amerikanm bu hayırlı merhaleye varması geç olmuştur, fakat cidden esaslı ve sağlam olmuştur.
Yunanlılardan
Neler
îstiy
kler?
Bebgraddan gelen haberlere 'bakılırsa Almanya ile Yugoslavya şimdilik eathî bir uıia^ıuay* varmışlardır: Yugos-lavyanın 'bîtaraflığına Almanya 6aygı gösterecek, Yugoslavya topraklanndan asker geçirmıye kalkusmıyacak, fak^t buna karşı Yugoslavya da Berline olan dostluğunu teyid edecek...
Şimdiye kadar Yugoslavya defalarla bu manevrayı tekrar etmiş, Berlinin tazyikmdan ağızdan kiraz rüşvet vermek sureti-le kurtulmuştu. Eğer Berlinle Belgrad arasındaki gizli düellonun ©on safhası da şimdilik ayni şekilde pamuk ipliğine bağlanmışsa bunu -memnuniyetle karşılamak icap eder.
Balkanlardaki asken vaziyet bakımından (mühim olan nokta, Yugoslavyanın ne diyeceği değil, ne yapacağıdır. Alman kıtaları için Yugoslavya ve Vardar yolu kapalı kala±>ilirse içler epeyce besitleşir. Bitaraf askerî mütehassıslar o zaman Yunan ordusunun Sirozla Takyanos gölü arasındaki bir ımüdafaa hattına dayanabilen ceği düşüncesindedirler.
Almanlar için Vardar yolu elbette daha kestirme ve daha kolaydır. Böyle olduğu (halde bu yolu zorla«maık için Yugoslavla-rın fpek fazla üstüne varmamalarında iki sebep bulunabilir:
Birincisi şudur ki Yugoslav halkında ve Yugoslav ordusunda şiddetli bir mukavemet ruhu vardır. Hükümet yılgınlık gösterip Alman tazyıkına boyun eğee bile bununla is bitmez. Derhal hükümet düşer, yeni bir halk hükümeti memleketteki mukavemet hareketinin babına geçer. Bunu Almanlar da pek iyi biliyorlar. Bunun için tazyıkta muayyen bir haddi aşmıyorlar. Zaten Hırvatları ayırmak için «arfettikleri gayretler de vnüsbet netice vermemiştir.
İkinci sebep de Almanların Yugoslavyayı bir dövüş sahası haline indirerek ham eşya ve yiyecek kaynağı sıfatilc buradan
mahrum kalmak istememeleridir. (Devamı: Sa. 5, SU. S te) JL
Amerika
Yardım Lâyihasını
Kabul Etti
Bu Lâyiha 30 Haziran 943 e
Kadar MuLber
Verilecek Malzeme 325 Milyon ingiliz Lirasıdır
Vaşington, 9 (A.A.) — îngiltereye yardım lâyihası dün senato tarafından 31 reye karşı 60 reyle kabul e-dilnılştlr. Kabul edilen Amerikan yardım lâyihası ve Roosevelfc verdiği geniş salâhiyetler ödünç verme ve kiralama lâyihası bu suretle 17 gün süren hararetli bir müzakereden sonra kabul edilmiş bulunmaktadır. Dün 11 saat devam eden ve geç vakte kadar süren müzakerelerden sonra reye müracaat edilmiştir. Hükümet taraftarları lâyihanın tesirini e-hemmiyetli bir surette tahdit edebilecek bir çok tadil tekliflerini reddetmişlerdir.
tâyiha şimdi senato tarafmdan ka bul edilen tadü tekliflerinin kati o-larak kabulü için kongreye gönderilecektir. Bu da yapılınca lâyiha Ro-osevelt tarafmdan imza edilerek kanun kuvvetini almak üzere Beyaz Saraya gidecektir.
Kira ve ariyet verme hakkındaki kanun lâyihası bugünkü şeklüe Reisicumhura şu imkânları temin eylemektedir:
1 — Müdafaası Reisicumhur tarafından Birleşik Amerika müdafaası için mühim addedilen bir hükümet veya bir memlekete ait müdafaa vasıtalarını ve mauaelerıni Amerika* fabrika veya tezgâhlarında inşa ve imal ettirmek ve yahut bunların başka tarzda istihsalini temin eylemek,
2— Bu malzemeleri alâkadar m em İekctlcrc borç, mübadele, satış veya kira suretile muhtelif tarzlarda vermek,
3 — Yabancı hükfrmetlcr hesabına tamirat işleri yapl-nnak, meselâ "bir ingiliz zırhlısı, Reisicumhur Birleşik Amerikan menfaatlerine uygun addettiği takdirde, Brocklyn tezgâhlarında tamir edilebilecektir.
4 — Amerikanın yardım ettiği hükümetle müdafaaya ait her türlü malûmatın verilen malzemeye ait
(Devamı Sa. 5, Stt. 2 de) j
ransız Parisi Alman Parisi
Yazan : Rebia Tevfik OKÇUBAŞI
Bayan Rebia Tevfik Okçuba-şının (Paris Cehenneminden Nasıl Kurtuldum?) ballıklı yazı serisi bu sayınında bitti.
Yarından başlıyarak kıymetli arkadaşımızın (tki Paris) ballıklı çok meraklı bir (»eriye bağlıyoruz.
Bayan Rebia Tevfik, yirmi sene Parlste Fransız moda âleminin mühim bir rüknü sıiatlle yaşamış, Parisi İyice tanımıştır. Alman İşgali altındaki Parlat de yakmdun görmüştür.
(İki Paris) hakkında yazacağı tefrika pek tabii bir alâka 1-le takip olunacaktır.
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazete sine Göre Günün En
Mühim Hâdiseleri
^ Verilen bir habere göro Yugoslavya, Almanya ile bir ademi tecavüz paktı İmza edecekmiş.
Amerl!;a Ayanı büyük bir ekseriyetle yardım lâyihasını kabul etti.
Bir ay sonra İngiltere donanma kuvvetlerine 480 harp gemisi iltihak edecek.
Nevyork limanında îngiltereye sevkedilen Amerika tayyareleri gemilere yükletilirken
Yunanlılar
1000 Es'r Aldılar
Bir de General..
Atina, 9 (A.A.) — Yunan orduları başkumandanlığı tarafından dün akşam neşredilen I33 numaralı resmi tebliğ:
Dünkü harekât ayni muvaffakiyetle bugün de devam eylemiştir. Şiddetli ve çetin bir muharebeden sonra yeni düşman mevzileri işgal edilmiştir. Bugün de yeniden 1000 den fazla esir aldık. Bir çok otomatik silâhla havan toplan ve mebzul miktarda diğer silâhlar iğtinam ettik.
Hava kuvvetlerimiz muharebe bahasında askerî hedefleri muvaffakiyetle bombardıman etmişr lerdir. Bütün tayyarelerimiz üslerine dönmüşlerdir.
Çan-Kay-Şek İçte ve Dışta
Kuvvetlidi
r
Çungking. 9 (A.A.) — Başkumandan Mareşal Çankayşek halen Çungkirog'de içtima eden millî halk meclisinde uzun beyanatta bulunmuştur.
Mareşal bu beyanatında Çin komünistlerin son faaliyetlerini takbih ve bunları hususî bir ordu tesis ederek memleketin siyasî kontrolünü ele geçirmek için harp vaziyetinden istifadeye çalışmakla itham eylemiştir.
Mareşal söyle devam etmiştir:
Çin hükümeti dış tehlikeleri olduğu gibi iç tehlikeleri de karşı-lıyacak kadar kuvvetlidir. Çın komünistleri taahhütlerini ifa ederek Japonyaya karşı müttehit cepheye iltihak ettikleri takdirde, halen geride bulunan mühim kuv. vetîeıin cepheye şevki mümkün (Devamı: Sa. 5, SU. 1 de) —
Habeşistanda
Habeş Tuzağı
Dolo Alındı
Londra. 9 (A.A.) (B.B.C) —
Britanya zabitlerinin kumandası altındaki Habeş vatanperverleri Burye'den ricat eden İtalyan kuvvetlerini pusuya düşürmüşlerdir. Ricat eden İtalyanlar bir müddet Ciga kasabasında durmuşlar ve perşembe sabahı erkenden buradan ayrılmışlardır. Pusu, Sudan kuvvetlerinin yandan ve arkadan taarruzu ile tamamlanmıştır.
İtalyanlar tamamile bozguna uğramışlar, 300 yaralı, 100 ölü bırakmışlardır. Zırhlı otomobil ve mitralyözlerini de terkederek Defera Marcus kasabasına çekil-(Devamı: Sa. 5, Sü. I de) X
Fenerbahçe, Galatasarayı 2 - 0 Yendi
¦s
w • • * îi
4b
¦ m
• • 1 4
Fenerbahçe muhacimleri bir gol peşinde (Maçların tafsilâtı 4 üncü sayfamızda)
Yugoslavya
ile Almanya Arasında Ade: mi Tecavüz
f
Pakt
ı mı
?
Belgrat, 9 (A.A.) — United Press muhabirinin iyi haber a!an mahfillerden öğrendiğine göre, Yugoslav hükümeti salı günü Berlinde Almanya ile bir ademi tecavüz paktı imzalıyacaktır. Dip lomatik mahfiller Almanların pek yakında Yunanistana tecavüz etmelerini beklemektedirler.
Yunanlılar Trakyanın sivil halkını şimdiden tahliye etmişler ve Selânik'in garbında bir müdafaa hattı tesis eylemişlerdir. Yunanistana karşı yapılacak Alman taarruzunun Selânike bir hava hücumu ile başlaması mümkündür.
Almanya
Türkiyeye Neler Teklif Etmiş
Sofya, 9 (A.A.) — Bitaraf askeri mücahitler, Almanların 48 saat zarfında Makedonya ve garbi Trakya-ya yürüyecekleri fikrindedirler. Bununla beraber başka bazı delillere bakılırsa Almanlar diplomatik gay-reUerinin inkişaf etmesini beklemektedirler.
Bu arada, Almanlar, Türklerle Yu-goslavlar üzerine mihvere iltihak i-çin kuvvetli bir tazyik icra ediyorlar. Alnmnyaııin Türkiyeye İngilte-reden ayrılması için lokomoUf, makine ve iktisadi tavizler teklif etUgi bildirilmektedir.
Yugoslav Başvekili Svetkoviç
Bu da Yalan
B. Roosevelt
Teşvikte Bulunmamış
Vaşington, 9 (A.A.) — Resmî mahfiller, B. Roosevelt'in Alman tazyikine mukavemet için Yugoslavyayı teşci ve teşvik ettiği hakkındaki haberleri kati olarak yalanlamaktadırlar.
Hitler, Yunanistana Ültimatom Vermemiş
w
Atina. 9 (A.A.) — Hitleıin
Yunan hükümetine bîr ültimatom
verdiği ve Alman kıtalarının hududu geçeceği haberleri tekzip edilmektedir.
Müsabakamızı
Ediyor musunuz?
Amerika —- Müjde, kuluçkamı yirmi bir günden evvel çıkartıyor um!
Memleketin her tarafında bugünkü (konuşma mevzularından biri (Vatan) in evlenme müsabakadadır. Şimdiye kadar resimleri neşredilen kadınlardan hangisinin hangi erkekle evlenmesi daha münasip olacağına dair münakaşalar şimdiden bağlamıştır.
Pek çokları, neşredilen resimlerle 'bazı tanıdıkları arasında benzerlikler arıyorlar. Sanatkâr Ramiz tiplerini hayattan aldığı için bütün bütüne de al-danmıyorlar.
Ramız'e müracaatle: «Be-
nim tipime ve vasıflarıma uygun bir resim yapar mısınız?» diye ricada bulunanlar da yok
değildir. Bunların -maksadı halkın kendilerine ne gibi bir tip
kadm veya erkek münasip gördüğünü araştırmaktır.
Müsabakayı dikkatle takip etmemişseniz eksik nüshalarınızı tamamlayınız ve bu eğlenceli fırsatı kaçırmayınız. 275 lira kıymetinde «on model bir Filips radyosu ve diğer yüz elli hediyeden birini kazanabüece-ğtnızı hesaba koyunuz!
GÜNÜN SESİ
Büyük Muammalar
Yazan: REŞAT NURİ
lîa/ı devletler muharebenin sonuna doğru hangi tarafın davasını tutacaklarını henüz anlatının değillerdir. Buna onların muammaları İsmi veriliyor. Muammanın şimdilik en karanlığı Sovyet Rus-yaya ait olanıdır. Orada harblu başlamaslle beraber bUtün ışıklar söndürülmüştür. Zaman zaman a-< d.«.i m bir pencereye türlü mânalar verilmekte fakat bu karanlığın arkacında neler geçtiğini kimse kestlrememektedlr.
İkinci muamma Vlşi Fransasın-dadır. Lâval onu var kuvvetile Almanya, General Do Gaule İngiltere tarafına doğru çekiyor. Kıt. bu yana, kâh oto yana mey" ediyor gibi görünen orta Trançanın neticede hangi d*%*yı tutacağı
meçhuldür ve Uç bir mantık ba meseleyi şimdiden kesip atmağa muktedir değildir.
Kim bilir belki aradığımız izah zannettiğimizden çok daha basittir. Zavallı Fransada şimdi ild ruh, var. Evvelâ büyük fırtınadan mA^ nevi kuvveti sıfır olarak çıkıma mağlûbun ruhu. Mağlûp ruhu bü-j tün asü heyecanları kaybetmiş e-* zik ve küçük bir ruhtur. Sis biraz, açılmıya yüz tutar ve İngilizler fena vaziyette görünürlerde bu ruh Alnı anyaya kati biatini yapacak ve ka lay bir silâh zaferile roâneviyetlni temin İçin eski mUtteflklerile çarpışmaktan da çeklnmiyeecktir. Fakat bunun aksine muvaffakiyet perisi İngilizlere gülerse ayni ruhun bozgun içinde temiz ve yüksek kalmış tarafı galebe edecek ve ne bahasına olursa olsun Fransa es* ki silâh arkadaşının saflarına geçecektir.
Büyük devletlerin muammaları! Bunların hakiki mahiyetini kendileri ele belki bizden fazla bilmiyorlar ve esrarengiz sfenks çehreler rl aitmda sadece yarınro eeeceb bekliyorlar.
VATAN
--10 - 3 - 941
TRABL
Anlatan : Nuri ( Paşa )
Modern Silâhlara Karşı Çakmaklı Tüfekle Harp E di dr mi?
12
Nalut Belediye reisi Ömer bin Aftfcet, çakmaklı tütekle nasıl mu-hareOe edildiğini, Nuriye büfiıl göstermiştir. Zor bir şey olan çacmakl! tüfekle atışı Nuri, şöyle anlatıyor: rBedcvi yere bağdaş kurar dolu olan uzun tüteği-nı hedefe çevirir, nişan alır ve tetiği çeker, horoz düşünce ona bağlı olan çakmak taşı demire çarparak bir kıvılcım hasıl olur. lju şerrare kanaldaki siyah barutu ateşler, ateç küçük delikten geçerek tüfeğin içindeki barutu tutuşturur ve hasıl olan gaz tazyiki ile, yuvarlak bir kurşundan ibaret olan mermiyi ve yahut dana yakın mesafeler için ve bJ-hasea av maksadile doldurulan saçmayı hedefe sürer.
cBu ameliye sebebile çakmaklı tüfekle atı?ta iki seda çıkar; Fia.. Bom. İlk seda, çakmak tasının bağlı olduğu horozun düşmesi ve demire çarpmajsile, ikincisi de tü-reğin patlamasile hasıl olur. A-tıştan sonra bedevi, sırt üstü yere yatar. Bu suretle hejm hedef Kİ^cüLmüş hem de tüfeği doldurma vaziyetine getirmiş olur,
«Bu vaziyette çakmaklı tüfeğin dipçiği bedevinin iki ayağının arasında ve ağzı da göğsünde bulunur. Ondan sonra, bedevi tüfeğin hanbisini (yan, doldurma ve temizleme çubuğunu) çeker. Tüfeğin içine ölçülü barut koyup paçavra tıkar. Arkasından kurşunu (veya saçmayı) indirerek yine paçarvra tıkar- Sonra doğniiur ve horozun akındaki ya tak ta açılmış olduğundan biraz banıt koyarak yukarıda tarif ettiğini vedhile tekrar ateş eder.
«Bir mücahit bu işi ne kadar c-abuk yapar ve üstelik ne kadar iyi nişan alırsa o derecede birinci muharip sayılır. Fakat ne olur sa olsun çakmaklı tüfekler esasen ağızdan dolma kaval olduklarından bunların azamî atış mesafeleri pek azdır. Gerek bu sebeple ve gerek atış sürat ve sıhhatti pek cüzî olmak itibarile çakmaklı tüfekle bu asırda, mo-uern tüfekli askerlere karşı harp edilemez. Bu sebeple Trablus'un bu kof muharebesinde yine baş rolde büyük çaplı mavzerler gör muştur. Ancak bunların cephane o kadar azdı ki, sayı ile ve bü-pü-k tasarrufla atmak lâzımdı.
_ İtalyanlar Homs'un etrafına
dikenli tel koyduktan başka şimdi de lağımlarla muhkem-leştiriyorlar — Mücahitlerin münferit, birkaç itişi veya toplu olarak yaptıkları
dince görülürler ve Nurinin küçük çaplı mavzerle attığı kurşunlara »mükemmel hedef olurlardı. Birkaç günün hâdiseleri
•Nuri için 6 şubat gününün mü ¦hini hâdisesi bir mahallebi pişirt ı.wek ve yemek olmuş, 9 da askerî mahkemenin idamına hüküm ıve^diği bir katil asılmış II de İ-talyanların Homs'dan sabit bir balonları yükselmiş, I 2 de Trab-iustan HomVa bir İtalyan uçağı gelerek mevzilerimiz üzerinde uçmuştu. Mücahitler bunlara çok ttüfek attılar.
Bugün, İetanlbuldan bir veya fon kaç gemi g e kliği haberi geldiği için jandarma yüzbaşısı Hasan ..le Margap'daki cebel bataryasının (2 top) kumandanı olan top çu yüzbaşısı Abdurrahman bunları karşılamak için Mrsrataya git misler. 1 3 şubatta Tavurga mücahitleri geldiği gübi bugün De-»de Kâni Labdaya gelmiş ve Nuriye misafir olmuştu.
Dede Kâni
Anadolu Türklerinden olan Kâni, Nakşbendi tarikatine mensup seyyah bir derviştir. Okumuş ve yazmıştır, ifadesine nazaran elinde taşıdığı tarikat bayrağı ile şimalî Afrikayı baştan başa yaya olarak, hem de birkaç d'efalar, dolaşnfış, Fas, Cezayir, Tunus, Trablus ve Mısır Arapçalarını bizzat yerli halkın konuştukları gibi konuşur, natuk ve cerbezeli bir adamdır.
'Mavi gözlü, sakallı ve sağ eli (nerede nasıl aldığı malûm olanı, yan yanasile) çolakça olan Dede Kâni bir yere geldiği zaman Jcendmi daima şu uydurma bey-ftile takdim ederdi veya daima şu şekilde imzasını atardı:
Gubarı payi erbap ehli meani Haritai âlem, seyyahı şehîr Kâni
(Arkası var)
Koca-ii Haberleri
izımit (hususi) Bed»en Terbiyesi genel Direktörlüğü General Cemil Taner şehrimize gelmiş ve tetkiklerde bulunarak Ankaraya dönmüştür. General Taner, İz-onitdeki mevcut kilitleri, kendi arzulan ile gençlik klübüne ilhak etmiş ve İzmitde Gençlik klübü-nü açmıştır. Genel direktör bu vesile ile Halkevinde bir konferans vermiştir.
<jç Şehrimizde güzel bir Stad-îyomun yapıldığım evvelce yazmıştım. Bu Stadyopn için şimdiye
ir-anlar mevkilerini gittikçe, her türlü vaaıtalarla muhafaza etmek endişesine düştüler. Dikenli tel prgüleıi, o kadar geniş ve yük-pek, âdeta bir duvar halinde, in-ça edilmişti ki, bunlar İtalyan işgalindeki kasabayı bir kale duvarları gibi çepe çevre ihata et-v:ı l*ti. Bundan başka bu tel örgülerine karanlıkta yaklaşabilecek ıolan yerlende birçok yer lâğımları tertip olunmuştu. Bu yer lâğım lan. üzerlerine basılır 'basılmaz patladıkları gibi, elektrikle de iştial ettiriliyordu. İtalyanlar bunların her iki türlüsünü bol bol kullanmışlardır. Bizim mücahitler de bunların yüzünden telefat vere vere nihayet akıllanmışlar ve tecrübeli olmuşlardır.
Mazgal gölündeki İtalyan askerlerinin avlanması Homs kasabasının cenup batısında ve İtalyan geri hatlarının eol cenahı il e re inde uzayan yüksekçe sırtta bir takım evler vardı ki, İtalyanlar ibunların geri taraflarını yıkarak bize müteveccih olan evin duvarlarında mazgallar açmışlardı. Bu sebeple bu uzun'aıma delikler havaya mürtesem düşerek, İtalyan «ekerleri bunların arkalarına ge-
V&KVİıU
10 MART 941
PAZARTESİ
AY: 8 - GÜN: 69 - Kasım: 123
RUMİ: 1356 • — ŞUBAT: 25
HİCRİ: 1360 — SEFER z 11
VAKİT ZAVAJLI EZANİ
GÜNEŞ: 7,22 12,13
ÖĞLE: 13,25 6,16
İKİNDİ: 16,41 9,31
AKŞAM: 19,09 12,00
YATSI: 20,38 1,30
İMSAK: 5,44 10,35
S.adyomun toprak tesviyesi, futbol sahası, atletinim pisti, yüksek ve uzun atlama harvuzları, (voleybol sahası, pistin etrafının muhafazası işleri ikmal edilmiştir.
^ İzmit (Hususî) Şehrimizde Zeytinciliğin İslahı için vilâyet ibüyük bir ehemmiyet vermektedir. Bu cümleden olarak zeytin bakım ve budama için Gebzede, Dar icada, Tavşancılda, Hereke-de, Yarımcada, Geyvede ve diğer zeytin tmıntakalarında da k u rsl a r açı bacaktı r.
Kurslara devam eden köylüler. Hükümetin bu yardımına minnetle mukabele etmektedir.
^ İzmit (Hususî) Şehrimiz Halkevi Temsil kolu, faaliyetine iyi bir gidiş vermiştir. Kafa tamircisinden sonra Has Bahçe ismindeki kovnediyide muvaffakiyetle sahneye konulmuştur. Temsil kolu kandıraya giderek bir temsil ¦verecekjtir.
* İzmit (Hususî) C.H.P. bölgemiz müfettişi Tekirdağ Meb mu Rahmi Apak şehrimize gelmiştir,
•jç İzmitde koyun etinin kilosu 90, kuyruk yağının »kilosu 110 kuruşa -ükselmiçtit.
.— — o ¦
Spor birliği intihabatı
Taşova (Vatan) — Uzun za-mandanberi faaliyetini tatil etmiş bulunan Taşova Spor birliği heyeti umumiyesi toplanarak kulübün tekrar faaliyete geçmesine karar vermiş ve yapılan seçimde: C. M. umumisi Hüseyin Fırat, Belediye Kâ. H. Taşova, H. Solak, O, Dilek, Öğretmen B. AI-tıok, B. Göcüncü idare heyetine seçilmişlerdir. Kıymetli spircula-nmızdan Hüseyin Fırat'ın nezaret ve murakabesi altında gençlerin yakın bir âtide güzel ve mesut başarılar elde edeceği kuvvetle ümit edilmektedir.
r
Kaşar Peynirinin dej Lüks i Olur mu?
Fiyat Murakabe komisyonunun lUks peynir olduğu iddia edilen Balkan kadarlarına hakikaten lüks bir fiyat koyması Üzerine bir çok peynirciler, kendi kaşar peynirlerinin de lüks olması için müracaat etmiye başlamışlardır.
Koyun ve inek sütUnden yapılmak ta olan kaşarlar lUksttlr. Buna fiyat konması için müracaat edenler:
— Biz peynirleri keçi ve manda sütü karıştırmadan yapıyoruz, demişler ve lüks kaşar diye bir peynir yaratmışlar, ona da lüks bir fiyat koydurmuşlardır.
Son günlerde yoğurt fiyatlarının da bu yüzden artmış olduğu kldia edilebilir.
Fiyat Murakabe komisyonunun bu işi tekrar tetkikten geçirerek lüks kaşar peyniri adını ortadan kaldıracağını tahmin ediyoruz.
Altın ve Piâtin Yerine Teneke mi
Bazı Dişçi er Hailen Sıhhatiyİ3 mi Oyjuyor ?
Diş t ab ab* i mektebi, diş tabiplerini tenvir etmek üzere bir seri konferanslar tertip etmiştir. Profesör Ziya Cemal, ağız cerrahisi ve kanamalar; doçent Dr. Feyzullah Doğruder'in modern prtotez birer konferans vermişlerdir.
Doçent Dr. Feyzullah, 'konferansında, (halkı yakından alâkadar eden mevzulara temas etmiştir. Verdiği malûmata göre:
—« Bir takım dişçi kalfaları halkın zararına ve aleyhine olarak sarı, (beyaz teneke, altın ve platin taklidi (madenler kullanmaktadırlar. Bunların tecziyesi için hususî kanunlarda hükümler bulunmadığı için umumî ahkâmdan hareket etmek meselesi düşünülmelidir.»
Feyzullah Dogruder, konferansının sonunda, Amerikada diş tabipleri cemiyetleri! e hükümetin (birleşerek vücude /getirdikleri Standardisation usullerinden bahsetmiş ve bizde de bu usullerin kabulünü ileri sürmüştür.
ı-O-
Eir M hîcûıı: Istanbulda B:nim Hzyatım Tehlikededir Diyor
İstanbul müddeiumumiliği ceza u> sulü muhakemeleri kanununun on se nedenberi hiç tatbik edilmiyen 14 üncü maddesine göre, âmmenin em-' niyetini muhafaza maksadile bir kaçakçılıktan dolayı İstanbul haplsha-J nesinde mevkuf bulunan ve ayrıca yaralama, silâhlı ve silâhsız tehdit, silâh atma, hakaret ve kaçakçılık suçlarından da maznun bulunan küçük Alinin muhakemesini Bolu Asliye Ceza mahkemesine naklettirmiş-tlr. Suçlu da Bolu tevkifhanesine gönderilmiştir, muhakeme esnasmda:
— Benim hayatrm, İstanbul tevkifhanesinde tehlikededir! gibi iddialar ortaya sürmesi, davalarının Adliye Vekâleti tarafından Boluya nak li için karar alınmasını icap ettirmiştir.
Müddeiumumi dosyayı tetkik etmek istediği için dava talik edilmiştir.
Tramvaylarda
Bugün Tek Bilet
Tramvaylarda bu sabahtan itibaren kıta farkları kaldırılmıştır. Birinci mevkie binen herkes 7 kuruş, ikinciye binenler İse 5 kuruş verecekler. Talebe, er ve malûller birincide 4. ikinci de 2 kuruşa gidebileceklerdir. Bundan başka orta okul, ve Hac tulebeleri de yüksek mektep talebeleri gibi bütün hat üzerinde seyahat edebileceklerdir.
Aktarma biletlerle, ücretli pasolar 4 nisan cuma gUnünden itibaren kul »anılacak ve bu tarihten itibaren birinci sınıf malûller 50 kuruş mukabilinde aldıkları senelik kartlarla seyahat edebileceklerdir.
Siviller için aylık birinci mevki paso 840, ikinci mevki 600. talebe İçin birinci mevki 480, ikinci mevki 240 kuruştur.
Aktarma biletlerin şekli 15 marttan sonra halka bildirilecektir.
Beykozdâ Meyvasız Ağaçlar Satışa Çıkarılıyor
Beykoz Meyvasız Ağaçlar Fidanlığı yetiştirdiği fidanları üç sınıf halinde satışa çıkarmağa karar vermiştir. Fidanlar, yaşlarına göre, bir fiyat tesbit edilmiştir. Birinci sınıfta bulunan yerli ve yabancı on altı çeşit tohumdan yetiştirilen çamların beher yaşı için on beşer kuruş tesbit etmiştir.
Bu fidanlar tavadan alınırsa yüz para, tarladan alınırsa on kuruş, kapıdan alınırsa on beş kuruştur.
Meşe, tefne, kara yemiş gibi ikinci sınıf fidanların yaşlarına göre 2,5, 5, 10 kuruş, at kestanesi, kel ibrişim, Sokora gibi üçüncü smıf fidanlar da 2, 3, 4 kuruşa satılacaktır.
Bu fidanlıkta yedi yaşma basan her cins çam 70 le 105 kuruş arasında satılmaktadır. Bu camlan hariçten ancak, beş, altı liraya temin etmek mümkündür.
Fidanlık idaresi fiyat listesini bütün köylere göndermiştir.
Ek
m e
k
Bugün 20 Para Ucuz
Ekmek bugUnden İtibaren 20 para ucuz olarak 12 kuruş 30 paradan satılacaktır. Belediye Daimî Encümeni bu kararı tasdik etmiştir. Top rak Mahsulleri Ofisi de cumartesi gününden itibaren istanbul değirmenlerinde un öğütülmesi işini üzeri ne almıştır.
Belediye Toprak Mahsulleri Ofisinden sert ve yumuşak buğday miktarının tesblti ile imal olunacak ekmeklerin kalitelerinin iyi olmasını ve bu kalitede bir istikrar teminini istemiştir.
Yarından itibaren ucuz olarak piyasaya çıkarılacak ekmek, çeşnisi-itibarile eskisinden daha iyi olacaktır.
^
Istanbulda Doldurulan
Plâklar
Istanbulda doldurulan plâklardan, birer matbua gibi tetkik edilmek ü-zere Müddeiumumiliğe ikişer nüsha ayrılmaktadır. Müddeiumumilik, bun lan, dolduran fabrikada dinledikten ve tetkik ettikten sonra hıfzedilmek üzere yine fabrikaya bırakıyordu. Sekiz, on senedenberi hayli plâk toplanmıştı. Bunlardan bir kısmı Ankara Etnografya müzesine gönderilmişti, öğrendiğimize göre, bundan sonra bu plâklardan birer tanesi de Şehir ve İnkılâp müzesine verilecektir.
Toplanan Gazete ve Mecmualar Müzeye Nakledildi
Başvekâlet İstanbul matbuat memurluğunda altı senedenberi toplanan bütün gazete, mecmua ve kitapları İstanbul şehir vesikaları müze ve kütüphanesine vermeyi kararlaştırmış ve Matbuat memurluğuna tebligat yapmıştır. Bu gazete, mecmua ve kitaplar altı kamyon ile müzeye nakledilmiştir. Burada tasnif e-dllerek ciltlenecek ve okuyuculara verilecektir.
Rüştü Saraçoğlu Dün Defnedildi
Gazoz Şişelerinin ÇapaklarıNeOluyor
Harp vaziyeti dolayısile piyasada gazoz şişelerinin ağızlarının kapatılmasında kullanılan kapsüller son derece azalmış ve elinde malı olanlar da fiyatları son derecede arttırmışlardır. Bu sebeple, gazoz fabrikaları çok müşkül bir vaziyette kalmışlardır. Gazoz satan gazino, bakkal ve sucular da, kullanılmış kapsüllerin kilosunu yirmi, otuz kuruşa bazı gazoz fabrikalarına, fabrikaların da bunları kullandıkları matbaamıza bildirilmektedir.
Sağlık bakımından her halde mah zurlu olan bu halin önüne geçilmesi lâzımdır.
Çakır Keyf Çakır İzzet
G ar den b ar Mü dürün ü Ağır Yaraladı
Taksimde Kobalyan apartmanında oturan sabıkalı Çakır izzet, evvelki gece saat iki raddelerinde çakır keyif bir halde Gardenbara gitmiştir. Çakır İzzet, öteye beriye musallat olmağa başladığı bir sırada barın idare memuru kendisini ikaz etmiş, buna kızan Çakır İzzet, oradaki kadınlara daha fazla musallat olmağa başlamıştır. İşe tekrar müdahale eden idare memuru Ahmet Baş ile Çakır İzzet arasında kavga büyümüş, zaten çakır keyif olan İzzet, sustalı çakısını çekerek idare memurunu muhtelif yerlerinden yaralamıştır, o
Yaralı tedavi altına aimmış, sabıkalı İzzet Çakır yakalanmıştır.
Alacak Yüzünden Bir
Cinayet Daha
Evvelki akşam, Ali oğlu İbrahim,
Mehmet oğlu Şükrü, kardeşi Sabahattin, Karagümrükte Sarmaşık cad desinde Velinin kahvesi önüne geldikleri bir sırada aralarında alacak yüzünden ağız kavgası başlamıştır. İbrahim, bu ağız kavgasını daha ileri götürerek kavgayı büyüttüğü bir sırada iş yumruğa binmiş ve işte bu sırada İbrahim yanında taşıdığı kamasını çıkartarak Şükrü ve Sabahattin! bir çok yerlerinden ağır surette yaralamıştır. Vaka mahalline yetişen polisler İbrahim! elindeki kama ile yakalamışlardır. Şükrü ve Sabahattin, tedavi edilmek üzere Guraba hastahanesine kaldırılmışlardır.
r
Soruyorlar ?
Hariciye Vekili Şükrü Saracoğlu-nun, kardeşini kaybettiğini dün teessürle yazmıştık. Hariciye Vekilimiz dün sabah Istanbula gelmiş ve kardeşinin cenaze resminde bulunmuştur.
Rüştü Saracoğluının cenaze namazı Beyazıt camiinde kılındıktan sonra Fdirnekapı şehitliğine defnolun-m'Vtur.
Hariciye Vekilimiz teessürlerini bildlrmiye vft raaimede bulunmağa gelenler araamda DahUiye Vekili Faik öztrak, örfi idare kumandanı General Ali Rıza, flski Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, Vali ve Belediye
Reisi Doktor Lûtfi Kırdar, Parti Müfettişi Reşat Mimaroğlu. Harp Akademisi müdürü General Ali Fuat, Varşova sefirimiz Cemal Hüsnü, bir çok mebuslar ve Şükrü Saracoğ-lunun dostları hazır bulunuyordu. Bir, iki konsolos ta vardı.
Merhum Rüştü Saraçoğlu, ölümün den pek az evvel aüesi efradını yata ğmın yanına çağırarak kabrine çelenk konmaması, çelenge verilecek paranın, memleket müdafaası yolunda çalışan Türk Hava Kurumuna verilmesini söylemiştir.
Paralar dün, Hava Kurumu veznesin© yatırılmıştır.
Bir talebe velisi okuyucumuz soruyor ve diyor ki: Sirkecide Saffeti Paşa sokağı ağzındaki tramvay durağı son verilen karar üzerine kaldırılmıştır. Halbuki bu sokakta iki mektep bulunmaktadır. Bu mekteplerin talebesi, muallimleri bu duraktan istifade ediyorlardı. Kaldırılmış olan ba durak yeniden va-zedllemez mi? Gerçi bir çok yerlerden bn gibi ikinci derecede duraklar kaldırılmıştır. Fakat belki de oraları İçin durağa ihtiyaç dahi İkinci veya üçüncü derecededir. Fakat Saffeti Paşa durağı çocuklarımız İçin her halde lüzumlu bir mevkltfe bulunmaktadır. Bu lüzum takdir Doyurulmaz mı acaba?
GÜNDEN
GIÛ N E
Çarpılmak Tehlikesi
Başmuharririmiz Ahmet Emin Yalman, dünkü başmakalesine «Balkanlar tekin değildir)) serlevhasını koymuştu.
Bilirsiniz ki, bir yer için «tekin değildir» demek; orada, insanları (bilhassa yabancı insanları) çarpacak bir takım gizli
kuvvetlerin bulunduğuna işarettir.
İtalyanlar Balkanların bu hassasını tecrübeden geçirdiler. Ne çare ki başkalarının tecrübesinden ders almak bazı kafada insanların kârı değil...
Zehirlenmek!
Bir akşam gazetesinin «Doktor Diyor ki» sütununda okudum:
«Çalışmıyan insanlar veya çalışan insanlar için çok yemek yemek maruf tıp üstadlannm da kabul ettikleri gibi tedricen zehirlenmek demekmiş.»
Bunu okuyunca şöyle düşündüm:
Kim bilir, Alman işgali altındaki ülkelerde yaşıyan insanlar, böyle zehirlenmeyi ne kadar arzu ediyorlar!..
Kitapsız Profesör
«Yüksek Ticaret mektebi talebesinden bir grup» bir refikimize şu mektubu yollamış:
«Üniversite ve yüksek mekteplerde derste not yazmaktan çok sıkıntı çekmekteyiz. Profesörlerin ağzından söyleri kaçıracağız diye acele yazarken dersleri lâyıkile dinliyemiyo-ruz. Hocalarımız arasında 25 • 30 senedir profesörlük yapanlar vardır. Bunlar hep yıllarca talebesine not yazdıracakları yerde neden kitap çıkarmıyorlar? Bu meselenin önüne neden geçilmiyor.»
Bakınız, bu hususta, müstakil ders veren bir doçentimiz, bir yıl kadar evvel, ne söylemiştir :
«Profesör talebeye kitap yazmıya mecbur değildir. Av-rupada 25 . 30 sene kürsü işgal etmiş öyle profesörler vardır ki, hiç kitapları yokotur.»
Bana kalırsa, bu profesörlere «kitap yaz» diye fazla ısrar et-: memeliyiz. Kürsüsüz profesörler bulunduğu gibi varsın, onlar da: «Kitapsız profesör» olsunlar L.
Çorap Örmek!
Oda hizmetçim KlarJs beni odamda bekliyordu. Kapıyı kMtledlk, mektepli çocuklar gibi gülüp eğleniyorduk. Güzel elbisem yatağın üzerinde yayılmış, beni bekliyordu. Kiaris omuzlarımdan esvabı geçirirken:
— Ne güzel elbise madara. Size eminim kl çok yakışacak diyordu.
Aynaya baktığım zaman kendimi tanıyamadım. Silik şahsiyetim birdenbire parlamıştı.
— Aeaba Maksim ne diyecek 7
Diye düşündüm. Tam o sırada oda kapısı vuruldu. Ben telâş ve heyecanla;
— Kim o?. Ne istiyorsunuz.
Diye sordum. Gelen Beatrls'dl aşağıya inmeden evvel beni görmek İstiyordu. Onu İçeriye almadım.
— Geç kalmayınız. Hepimiz elbisenizi çok merak ediyoruz. Aşağıda sizi bekliyoruz.
Diyerek çekildi, gitti.
Aynada kendime bakıyordum. Karşımda a-deta güzel bir kadm duruyordu. Acaba bu bttyük güzel, kırmızı dudaklı, kıvırcık saçlı
kudın ben mi idim?
— Kapıyı açınız. Klarls hazırım, dedim... Merdiven başından aşağıya baktrnı: Gll
Arap kıyafetine girmişti. Kefycll ve maşlahlı idi. Beatrls'de rengftrenk tüllere sarılmıştı. Frank korsun kılığında idi. Hepsi çok tuhaf bir halde İdiler, İçlerinde yalnız Maksim nor mal kıyafette idi.
Merdiven basındaki tabloya baktım.
Onun ayni idim. Saçlarım, elbisem, elimdeki şapkam, hepsi tablodaki gtt>l Idl. Usulcacık merdivenlerden İndim. Onlar beni görmüyorlardı. Muzikacılardan kemancı orada duruyordu. Ona yavaşça:
— Davulcuya söyleyin, benim geldiğimi haber versin ve Karolln de Vinter diye İsmini yüksek sesle bağırsın, dedim.
Dediğimi yaptı. Davul bir dans numarası haber verir gibi uzun ve sürekli bh- şekilde çaldı. Kemancı ismi haykırdı. Ben herkesin gülerek beni alkışlıyacağını ümit ediyordum. Fakat hiç kimse yerinden kımıldamadı, gülmedi, el çırpmadı. Hopsl olduğu yerde donmuş gibi kalmışlardı. Beatrls
— «Eyvah» diyerek yüzünü kapattı.
— Mister de Vinter, nasılsınız? Dedim. Maksim sapsarı idi. Bir şey söylemiyordu.
Frank ona doğru yaklaşıp bir şey söylemek İstedi, Maksim ellle itti.
Ne oluyorlardı? Maksim niçin öfkeli İdi? Neden donmuş gibi yerlerindeu kımıldamı-
yorlardı? Nihayet Maksim bana doğru yaklaştı. Gözleri öfkeden alevler saçıyordu. Rengi kül gibi sarıydı.
— N© yaptm? Dedi. Ben şaşırmıştım.
— Tablodaki kıyafeti kopya ettim. Merdiven başındaki tablo... Diyebildim.
Fakat o cevap vermedi. Kimse bir şey söy lemedl. Niçin susuyorlardı? Anlamak istiyordum: Ne vardı? Maksim tanımadığını
buz gibi bir sesle:
— Haydi, git odana dedi, bu elbiseyi çıkar. Ne giyersen giy.. Koş, misafirler gelme den evvel üstünü değiş.
Hiç cevap vermiyordum, yerimden kımıl-danamıyordum. Maksimin yüzündeki mânâ beni korkutmuştu:
— Ne bekliyorsun? Ne duruyorsun? Haydi git, bu elbiseyi çıkar. Dedi.
Koşa koşa merdivenlerden çıktım. Gözlerimden yaşlar boşanmıştı. Başıma gelen şeyi anlamaktan ûelzdlm. Etrafta Klârisi aradım. Fakat onun yerine Misis Danvers'l bul-
İktısat Vekâletinin hazırladığı «Kadın çorapları standardı nizamnamesi» kadın çoraplarını
üç cinse ayırıyormuş:
a) Salon çorabı,
b) İnce çorap,
c) Gündelik çorap.
Görüyorsunuz ya! Dünyanın bu karışık halinde, en mühim, meselelerin arasında bile kadın çorapları meselesile karşılaşıyoruz... İnşallah bu derdimiz çabuk halledilir de, karılarına, kızlarına çorap parası yetiştire-miyen erkeklerin yüzü güler.
Fakat, ne yalan söyliyeyim, benim küçük bir korkum var: Ya, nizamnamede gösterilen üç cins çorap da bayanlarımızın hoşuna gitmezse?.. O zaman, erkeklerin başına başka çorap örmîye yeltenmezler mi, dersiniz?-..
Şahabeddin UZUNKAYA
d um. Yüzünde muzaffer, memnun bir hal vardı. IşlnJ görmiiş bir şeytan gibi seviniyordu. Bana gülerek bakıyordu.. Hiç bir şey
söylemiyordu, fakat memnundu.
¦
Koşarak odama kadar kaçtım. Eteklerim ayaklarıma dolaşıyordu. Az kalsın düşecektim.
xvı m?
Klarls beni odamda bekliyordu. Beni görür görmez hıçkırarak a£Iam.ı£a başladı. Hiç bir şey söylcmlyortîum. Fakat arkamdaki elbiseyi paralarcasına çıkarmağa uğraşıyordum. KlarH» bir taraftan da bana yardım etmeğe çalışıyordu:
— Güzel elbisenize ne yazık!... Şimdi ne giyeceksiniz?
— Bilmem.. Hiç. bir şey bilmiyorum. Nihayet elbiseyi çıkartabildik.
— Beni yalnız bırakınız, Klarls. Merak etmeyiniz, bir şey yapmanı. Hem hu geçen hâdiseleri unutunuz. Bu akşam eklenmenizi İstiyorum.
— Size başka bir gere elbisesi ııtüliyeyim onu giyip aşağıya ininiz.
— Hayır, Klaris, hiç bir şey istemiyorum yalnız sizden bir ricam vur. Bu hadiseden »akın kimseye bahsetmeyiniz, nlmaz mı?
— Peki efendim, ag/jını açnuyocagıma. e nün olabilirsiniz..
(Arkası var)
10 - 3 - 941
Ko
VATAN
nvoy
Us
u
lü
Bu Usulü Tam 152 Sene
Once Biz Tatbik Etmiştik
1 789 yılı şubatında İstanbul-da ekmek buhranı baş göstermiş, erzak fiyatları yükselmiş, ihtikâr başlamıştı. Devlet bir buçuk seT nedir Rusya ile harp halinde idi. Anadoluda eli silâh tutanların hemen kâffesi cephelere şevke-dilmişti. Harbe iştirak eden Valilerle »ancak Beylerinin yerlerine bıraktıkları Tnütcsellimlcr de halkı soyup soğana çeviriyorlardı. Bu yüzden istihsal azalmış, A-nadoludan Istan'bula zahire vesa_ ir yiyecek maddeleri gelmez olmuştu. Zahire ticareti de sayısı belli kimselerin irihisarı altında bulunuyordu,
Tarihuı anlattığına bakılırsa pek çok küçük memurlar da esnafın sırtından geçiniyor, hattâ yüksek mevki ve nüfuz sahibi bir kısım memurlar da tacirlerin esnafın kârlarına ortak oluyorlardı.
Bu sebeplerden murakabe o-luna/mıyan muhtekirler istedikleri ( gibi at oynatmağa başlamışlardı. Her şey pahalanmış*!. Taşra halkı, memurların zulümlerinden, irtikâp ve irtişalarından feryat e-der'ken, İstanbulda da ekmeksiz-Uk, paihalıldc yüzünden hoşnutsuz lüle, dedikodu çoğalmıştı, (Eltin
okkası on sekiz paraya çıktı, mumun tanesi bir paraya. Halimiz neye müncer olacak) tarzında yükselen şikâyetler, Padişah birinci A'bdüthamrdi rahatsız ediyor, hattâ korkutuyordu. Bu zavallı ve âciz padişah, sadrazam Vekile, tebliğ ettiği iradelerle (Al için olsun şu zahire maddesine bir çare aransın) diye yalva-rıyordu.
Şubatın on üçünde toplanan bir mecliste lstanbulun iaşesi meselesi uzun uzadıya görüşüldü. A-zadan bazıları inhisar usulünün kaldırılması, herkesin zahiresini getirerek istediği fiyatla ve her isteyene serbestçe satmasına müsaade olunması fikrinde bulundu lar.
Selanik, golosu taraflarında buğdayın bir İstanbul kilesi üç kuruş olduğundan buna yirmi para zam edilirse birçok kimselerin oralardan Utan'bula zahire getire çeklerini iddia ettiler. Bir kısım aza ise, (zahire fiyatına zam yapılırsa ekmeklerin dirhemlerini indirmek lâzım gelir. Bu da dedikoduyu mucip olur) diyerek bu fikre itiraz ettiler. Fakat evvelkiler (İstanbul barfka yerlere benzemez. Buralarda zahire yokluğu, fırınlarda bir gün ekmek bulunmadı mı, kıtlık, pahalılık nice hâdiseler zuhuruna ve azim fesat hudununa sebep olur. Bahasına ve nakliyesine bakılmıya-rak hemen İstanbul a kâfi miktarda zahire ve erzak -getirmek zaruridir) yollu mülâhazalar ileri sürerek reylerinde ısrar ettüer. Meclis de bu yolda bir karar verdi.
Fakat bu defa da başka zorluklar meyda çdctı: Garbî Anadoluda kıtlık vardı. Akdeniz limanlarında zahire yoktu. Yalnız Orta Anadoludan toplanan buğdaylar vesair erzak Karadeniz li-
Yazan: Cemal BARDAKÇI
Eski Konya Valisi
Harp gemilerinin himayesinde açık denizde seyreden bîr ingiliz
gemi kafilesi
manlarında depo edilmişti. Bunlardan bir kısmı Rusçukta kışlamakta olan orduya gönderilecek. Geri kalanı da Istanbula naklolu-nacaktı. Karadenizde ise emniyet yoktu. Orada Rus harp gemileri dolaşıyordu. Zahize yüklü gemilerin bunlar tarafından müsadere olunması kuvvetli ihtimal dahilinde bulunuyordu- Bu hususta ne düşündüğü kaptan paşadan soruldu. Oda şu cevabı verdi. (Anadolunun Karadeniz sahilleri rüzgâr akı yerlerdir. Düşman gemileri gelse de barınamaz. Bu bakımdan vesvese olunjmazsa da ihtiyat tedbirleri almak muvafık olur. Yalnız Sinop limanı böyle değildir. Bu limanın muhafazası lâzımdır. Hele hırıstiyanların çok luk bulundukları Rumeli kıyılarının muhafazasına büyük ehemmiyet vermek icap eder, bu mü-
lâhazalar üzerine Samsun, taraflarının muhafazası Trabzon Beyler Beyi Sarı Abdullah Paşaya, Sinop limanının korunması da Kastamoni Voyvodası (Altı Kulaç Zade) ye tevdi edüdi. Rumeli sahillerinde emniyetin temini lüzumu orduya yazıldı.
Fakat zahire tüccarları bu tedbirleri kâfi görmediler. Karatenize işliyecek gemilerinin mutlak bir emniyet ve serbeatî içinde sefer yapmalarının temin olunmasında israr ettiler. Meclis düşündü. Taşındı. Nihayet bu derde bir çare keşfetti: Konvay usulü. Bugün İngilizlerin yaptıkları gib' zahire ve erzak yüklü gemilerin harp gemilerinin muha'faza ve himayeleri altında gidip gelmelerine karar verildi ve bu karar tatbik olundu.
Doktor Diyor ki:
Kansızlığın Zararları
Muhtelif sebeplerden dolayı kan-. nln ekMIIğl gittikçe azalır. Hattâ lan azalan insanlar, birçok sıkıntı- | bazı kansızlıklarda bu ekşilik hiç yok lara duçar olurlar... Çünkü kanın denecek bir dereceye gelir. Bn hal İçindeki kırmızı yuvarlakcıklann i karışırlarda o kadar çok görUlür kl bedenin beslenmesinde büyük rolle- bunun kansızlık dediğimiz hastalık-rl vardır. Bunların noksanlıkları bü- 1ar için bir sebep ml, yoksa bir nctl-
tün bn sıkıntıların belli başlı sebebidir.
Kansızların, her şeyden evvel vücutları zayıflar. Renkleri sararır. Gözlerinin içine, diş etlerine bakarsanız banların, güzel parlak penbe renkte olacaklarına, beyaz soluk bir manzara almış olduklarım görürsünüz.
Umumi olarak vücutta halsizlik takatsizlik vardır.. Ufak bir İçle az bir müddet uğraştıktan sonra bu halsizlik bir kat daha fazlalaşır.
Zaman zaman baş dönmeleri, baş ağrıları husule gelir. Hastalar, o-turduklan veya yattıkları yerden birdenbire kalkarlarsa daha şiddetli baş dönmeleri hissederler.
Bu haller, dimağın kansız kalmasından, iyi beslcncmemeslndcn İleri gelirler.
Kansızlıkta en çok bozulan uzuv midedir. Kansızlık esnasında mide-
ce ml olduğu hakkında uzun münakaşalar vardır. Bundan dolayıdır kl kansızlarda muannit iştahsızlıklar o-lur. Onlarm bu iştahsızlıklarını orta dan kaldırmak ve hastalan güzelce besllyebllmek İçin mldo suyunun bu noksanmı tamamlamak ve düzeltmek icap eder. Çünkü iyi bir İştaha malik olup mükemmel gıda alabilmek kansızlık dediğimiz haftalığı izale edecek en İyi çarelerden birisidir.
Kansızlıklar tttrlü türlü olduklarından onlarm nevi ve derecelerini tayin edebümek ancak kanm lâbora-tuvarlarda dikkatli bir tahlili ne mümkündür. Hastanın kanında kırmızı yuvarlakcıklar ve onların havi olduğu hemoglobin cevherinin miktar ve eksiklikleri bu suretle belli o-lur ve takip olunacak tedavi yolu da ona göre aydınlanır.
Dr. Nuri ERGENE
Kim Kimle Evlenmeli?
[Müsabakamızın Nasıl Yapılacağını ve Vereceğimiz 150 Hediyenin Listesini Altıncı Sayfamızda Okuyunuz]
I
Geçen harpte denizaltı süvarisi sıfatilc büyük bir şöhret kazanan bir Alman bahriyelisi var: Niemöller...
Bu adam mütarekeden sonra bahriye subaylığını bırakmış, protestan papazı olmuştur. Fakat çok gariptir ki asıl büyük kahramanlığını papaz sıfatile yapmıştır. Tarihte bu sıfatla yer alacaktır.
Niemöller, Almanyadaki yeni I-darenln tazyikine, haksızlığına, başka içtihatlara karşı saygıyı öldürmesine karşı kafa tutan, isyan bayrağı açan adamdır.
Bundan dolayı senelerdenberl bir temerküz kampında sürünüyor. Fakat kuvvete boyun eğmiyor. Kendisine karşı her tazyik vasıtası kullanılmıştır. Hepsi boşa gitmiştir. Eşini ve çocuklarını gelirsiz ve meskensiz bırakarak kendisini yumuşatmağa da çalışılmış, bu da netice vermemiştir.
Yolu üstüne çıkanları ezen bir idare neden Niemöllori büsbütün yok etmiyor: Çünkü ölü ve mağdur bir Niemöller, hükümet için, bir kampta yaşıyan bir mahpustan daha tehlikeli olabilir de işte ondan...
Son haftalar içinde bütün Al-manyada şu garip rivayet çalkandı, harp filân her şey unutuldu: Niemöller mezhebini değiştirmiş, katollk olmuş...
Bu rivayet sonradan tekzibe uğradı. Hayır, meşhur protestan papazı katollk olmamış, fakat ken-dlslle birlikte mahpus bulunan katollk papazı Mayer İle uzun münakaşalarda bulunmuş ve Alman-
B. Hitlere Kafa Tutan . Adam
Protesten Papazı
Niemöller
Almanyada kiliseye ve dine karşı mücadelede en ileri giden (Kara Kuvvetler) mecmuası bu tamim münaseteetile yazdığı bir makalede diyor ki:
«Papazlar, Alman askerinin zafer zevkini bozuyorlar. Bu harbe niçin giriştiğimize dair bir tek kelime söylemiyorlar. Zafer kazanmamız için dua etmekten imtina ediyorlar. Sadece sulhe kavuşmamız için dua ediyorlar.»
H
Geçti* harpU denizaltı sihrar»ti
yada, protestan ve katolik kilise- , ¦ , ,im . d .
diye şöhret *ıan şimdiki P.ot s-
tan papazı Niemöller
leri arasmda mevcut farkı kaldırmağa ve İleride bu kiliseleri birleştirmeğe doğru mühim bir adım atmış...
İşin esası aranırsa on yedinci asırdaki mezhep muharebelerinin İzlerini sümek ve iki kiliseyi birleştirmek için Almanyada umumî bir hareket zaten başlamıştır. Niemöller'in şahsi surette attığı adım, bu harekete karışmaktan ve bu maksada kuvvetli bir köprü olmalftan ibarettir.
Almanyada dini his çok derindir. Teni idarenin tazyikleri ve tel kinleri gençliği kısmen kiliseden uzaklaştırmakla beraber halkın bir kısmındaki dini alâkaları aksine olarak eteri ol ettirmiştir. Şimdiye
kadar birbirine rakip ve düşman olan Alman protestanlarile kato-likleri müşterek düşman karşısında müşterek bir cephe kurmuşlardır. 1
Bunu teyit etmek üzere Protestanlar, bazı katolik âyinlerini kiliselere sokmuşlar, katoliklerc ayni surette cemileler göstermişlerdir. Cephelerde asker! papazlardan yüzde seksen beşi katolik veya
protestan kilisesi namma değil, sadece birlik dini hesabına telkinlerde bulunmaktadır.
Geçenlerde otuz protestan papazı, içtihat ve kanaatlerinden dolayı takibata uğrayınca Berlin katollk peskoposu Von Preysing bun ların selâmeti için bütün katolik kiliselerinde ayinler yapılmasını emretmiştir.
Katolik kiliseleri Almanyanm zaferi İçin dua etmekten imtina etmektedir^ Sadece sulh için dualarda bulunuyor. Almanya halkından yirmi dört milyon kişinin koyu katolik olduğu göz önüne getirilirse bu hareketin ne demek olduğu pek kolay anlaşılır.
A
İman gazetelerinde zaferden başka lâf olmadığı bir srra-da, katolik peskoposu Kont Von Galem kiliselere bir tamim yaparak zafer için değil, sulh için dua edilmesini doğTudan doğruya emretmiştir. Tamim şu sözlerle bitiyor:
cAllahım, bizi sulha kavuştur.>
arp deyince gözümüzün ö-nüne hep tayyare, top tüfek gibi şeyler gelir. Halbuki bu harp, bir takım mübalâğalı iddialarla girişilen bir tecavüz harbidir, ayni zamapda da bir sinir mücadelesi olduğunu inkâr eden yoktur.
Bu takdirde tecavüz harbi yapan tarafın dahilî cephesini her zaman göz önünde bulundurmak zahmete değer bir şeydir.
Almanyada 1933 senesinden beri hep dinamik olmaktan, hareketten, taarruzdan maddi kıymetlerden bahsedümiştir.
Bir gün geliyor kl insanlar sükûnun ve mânevi kıymetlerin hasretini duymağa başlıyorlar. Alman yanın bütün resmi din aleyhtarlığına rağmen 1933 senesinden beri incil satışı seneden seneye artmıştır. 1933 de eski Almanyada 830,000 İncil satılmış, 1939 da bu miktar 1,220,000 IncUe, 1940 da da 1,500,000 derecesine çıkmış.
Kiliseye gidenlerin miktarı da çok artmış. Hem de bu gidenlerin çoğu eskisi gibi kadınlar değilmiş. Çokluğu tüccar, sanat adamları, izinli asker, hattâ işçi teşkU ediyormuş ki bir vakitler bunların a-yağı kiliselerden tamamile çekil-miş.
Bunlar; üzerinde durulacak meselelerdir. Şunu hesaba katmak lâ zımdır ki Almanların harice doğru kuvvetleri dağıldıkça, yayıldıkça ve savlet arttıkça dahili cephe gevşemeğe, sarsılmağa ve ç(İrilmeğe mahhkûmdur. Almanyanm iç hayatında öyle kuvvetler vardır kl yeni hükümet bunlarla ne barış kurabilir, ne de bunlarm üzerine daha fazla varmağa cesaret edebilir.
Eski denizaltı süvarisi, bugünkü protestan papazı Niemöller, Alman yadaki İçtimai mukavemet ruhunu en kuvvetli temsil eden, netice III-barüc tazyik sistemine karşı en canlı şekilde kafi tutan adamdır.
Niemöller ne radyo istasyonuna, ne de diğer bir neşriyat vasıtasına ihtiyaç görmeden Almanyada zindan köşelerinden bütün bü* içtimai hareket idare ediyor ve dünkü Almanyadan yarınki bir Almanya-ya köprü koruyor.
M. e. ZAL
General Vavel'in Altın Saat]
Ben, Britanya ordusu yüzbaşı- erkek mahkemeye müracaatla talâk
Bayan Mebrure Şakır
25 yakındadır. Orta tahsilli ve orta bir ailenin kı-
Bay Haydar Okumuş
40 yakındadır. Orta mektep müdürüdür. Maaşından başka geliri yoktur. Fazla ciddi, hattâ biraz da sertçe ahlâklıdır. Mütcvazıdır. Gösterişi sevmez, fakat /'fd,n Kendİ0' 5*hre itlbarfle Pek güzel değildir am-Intizama bayılır. Hayatta kalmış çok ihtiyar bir ba- ma> harikulade güzel *m\ vardır. Arada sırada radyo-banı vardır. du da okur. Karmatkılr ve uysal hlr kızdır.
i» ı-ımı.ı ıı Waverim Platava manevralarından geliyorum.
Genç zabit, çok İyi Ru»ça konuşuyordu. Fakat, Ru» polisleri, sözlerine ehemmiyet vermediler; Üstünü aradılur ve bir kodesinde «mahrem» yazılı bir zarf buldular. Rus ErkAnı-harblyeslnden asırılmın bir vesika ol duğıına hüküm ve itirazlarına rağmen hap < tıktılar.
Yüzbaşı \Vavel, kırk sekiz saat sonra, İngiliz sefirinin müdahale ve protestosu üzerine serbost bırakıldı.
İmparatorluk hükümeti, hâdise do-layiHİlc itizar ettikten başka genç zabite, gayet kıymetli bir altın saat hediye etti.
General Archlbald \Vavcl bu saati elân kullanmaktadır.
Millî Kunduralar Fransızların Boylarını Yükseltecek!
Fransızlar, Martın birinden itibaren 2-5 santimetre daha boylandılar. Sebep? «MIHI kundura» ismi verilen «tahta köselell» ayakknplarmın satıı^a çıkarılmasıdır.
Fransada kösele mevcudu kalmadığı, hariçten gellrtmok İmkânı bu-lunmndıftı İçin ayakkaplarmın olt-larma «tahta kösele» koymak karar i.'şi n ıiıniM. l.ltks kunduralara ıhlamur alarmdan. Udi kunduralara da meşe ve ceviz atomdan kösele konuluyor. Birinciler nlsbeten hafif o-luyormuş.
Amerikalı Erkekler kadınlarından Nîçîn Ayrılmak
İstiyorlar?
Amerikada, 1910 senedinde 17.000
talebinde bulunmuştur.
Yapılan bir İstatistiğe göre, zevcelerinden ayrılmak Istlyen bu erkekleri, talâk talebine sevkeden sebeplerin baslıcası şunlardır:
1— t s raf, 2 — Hırsızlık ve kocasının her hareketini tenkit, S — Pasaklılık ev İslerini İhmal, 4 — Komşulardan dalma üstün görünmek hırs ve bu hırs Ue yapılan çılgınlıklar..
Krîstof Kolomb'un Bîr Mektubu 12 Bin Liraya Satıldı
Krlstof Kolorabun, Amerikanın keşfine alt bir mektubu Nevyorkta müzayedeye konulmuş, ve 5,000 dolara, yan! 17.000 Türk lirasına satılmıştır.
Amerikada 275 Bîn Kızıl Derili Var
Amerikada son yapılan bir istatistiğe göro halis dem kızıl derili 275,000 kisl mevcut olduğu anlatılmıştır. Bunlar Cheynnos ve Slauks kabilesi ahfadıdır. Ananeleri, âdetlerini, dinlerini elûn muhafaza eder-ler've balıkçılık, avcılık ile maişetlerini temin ederler. Tamamile Iptl-dui hayat yasarlar.
Konserve Kralı Öldü
Nevyork gazetelerinin yazdığına
göre, «Konserve kralı» Homard Heinz 63 yasmda olduğu halde ölmüştür.
Homard Heinz, meşhur «Heinz Food Compagniy» in direktörü İdi. Yiyecek maddelerinin konserve yapılarak muhafazasını ilk düşünen bu zattır.
tse, Kallfornlyada yetiştirdiği domateslerin pestilini yapıp şişeler ve teneke kutularla piyasaya çıkarmakla başlamıştır. Gördüğü rağbetten cesaret alarak sebze ve meyve konserveleri yapmıştır. Bununla da kalmamış, et suyu ve çorbalıklar da İcat etmiştir.. Bu sayede milyonlar ve «Konserve kralı» unvanını kazanmıştır.
Amerikada Kargalar Nasıl öldürülüyor?
Amerikada, bilhassa Nevyorkta pek çok karga vardır. Bunlar, ziraat için bir Afettir. Orman müfettişi Davls dinamitle 328,000 karga öldürmeye muvaffak olmuştur. Ağaçla nn dalları üzerine küçük dinamit
kartuşları yerleştiriyor ve elektrik pillerine bağlıyor. Gece, kargalar dallar üstünde uykuya daldıkları zaman elektrik düğmesine basıyor, kargalar ânlde kömür olup yere düşüyor.
Illinois hlmayel hayvanat cemiyeti bu gayri İnsani hareketi protesto etmiştir. Fakat ziraat erbabının müdahalesi üzerine hükümet protestoyu dikkat nazara almamıştır.
Cam Pençeler
Bir Alman kunduracı, kösele derdine bir çare bulmayı düşünmüş, nihayet camdan İstifadeye karar vermiş, İskarpinlerin altına, kösele yerine kırılmaz camdan parçalar yapıştırıyor vo türlü türlü renklere bo-yuyormuş. Cam pençeler şık bayanların çok hoşuna gittiği ve talep çoğaldığı İçin Alman kunduracı derhal bir kaç- kişi ile ortak olmuş ve bir fabrika kurmuş...
Siyasi İcmal
Yardım Kanununun Kabulünden
Son
ra
Amerikan Birleşik devletlerinin lngiltereye yardım ( «ödünç verme vc kiralama») kanunu,, haftalardanberi süren müzakerelerden sonra nihayet Senato ta-i rafından da kabul edildi Daha evvel mebuslar meclisince kabul edilerek Senatoya gönderilmiş olan kanuna burada bazı tadiller ilâve olundu ve bunların da tekrar mebuslar tarafından kabulü için lâyiha yine House of Represenlatives'e verildi. Meclisin bunları tasdikinden son^ı lâyiha cümhurreisi tarafından im za edilecek ve kanuniyet kes be-derek tatbikına geçilecektir.
Birleşik devletler lngiltereye esasen bu kanundan evvel de yardım etmekte ve bu yardım her gün biraz daha artmakta idL Bugün, Almanya üzerinde uçan bombardıman tayyarelerinden bir çoğu Amerikan yapısıdır ve Mihver devletleri, siyasî tarikleri ve manevraları ile, Amerikanın lngiltereye yardımı üzerinde müessir oknıya çakşırken bu tayyareler onlarm kulak, larına kendilerinin çok yakınında olduğunu haykıran homurtularını eksik etmemişlerdir, lngiltereye ve, ayni zamanda, harp eden bütün demokrasilere yardım kanunu Amerikan meclislerinde müzakere edilirken, Büyük Okyanus' u karıştırmak ve Amerikada efkârıumumiyeyi Avrupa harbine bigâne kalmıya teşvik etmek için yapılan Japon manevrası fayda vermemiş, kanun kabul edilmiştir.
Demokrasiler, yardım kanununun tatbik mevkiine konulması üe, Amerikanın İngütereye yapacağı silâh, tayyare ve gemi inşaatı daha geniş bir mikyasta olacak, diğer taraftan, Amerika, nın, Faşist cephesine karşı aldığı vaziyet daha m üs bet bir şekilde ortaya çıkmış olacaktır.
lngiltereye yardan kanununun kabul edilişi şüphesiz ki Mihver devletlerini memnun bırakmamıştır. Zira, bilhassa Almanya, İngütereye karşı denizden ve havadan tecrübe ettiği taarruz ve istilâ hareketlerinde muvaffak olamadığını görmüştür. Fakat Almanya, başka topraklarda yapılacak muharebelerin de lngiltereye karşı bir darbe indirmiye yaraımyacağını da anlamıştır. Binaenaleyh, ilkbaharı bir taarruz için bekler görünürken kendisine daha şiddetli bir taarruzun başlıyacağını da akıldan çıkarmamış olması lâzımdır.
Almanyanm İngUtere üzerinde, hava hücumları ile bir netice elde edemediği aşikârdır. Son rakkamlara göre, bir seneye yakın bir zaman evvel başlamış olan Londra üzerindeki hava taarruzlarında şehrin ancak yüzde ikisi kadar bir kısmı tahrip edüebümiştir. Hele, Alman tayyare hücumlarında askeri hedeflerin gördüğü zarar hiç denecek kadar azdır. Alman taarruzlarının son aylar zarfında gevşediğini düşünecek olursak Almanyanm havadan taarruz larla İngütereye bir darbe indirmekten çok uzak olduğunu ve bundan kendisinin de ümit kesmiş bulunduğunu kabul edebiliriz.
Buna mukabil Almanya üzerindeki İngiliz taarruzları hemen hemen eski şiddeti ile devam etmektedir. Kış aylannm bu taarruzlara verdiği biraz gevşeklik şüphesiz ki önümüzdeki aylarda gerek havalann müsaadesi, gerek Amerikadan gelecek yeni tayyarelerin hücumu ile zaU olacak ve Almanya şiddetli taarruzlar altında kalacaktır.
Balkanlarda kendisine yeni bir harp cephesi açmak gibi bir maceraya atılmak üzere bulunan Almanyanm bunu gözönünde tutması icap eder sanırız. Balkanlarda, müstevli kuvvetlere karşı harekete geçmiş bir Yunan ordusunun faaliyetinde büyük bir rol oynıyan İngiliz tayyareleri yeni bir cephede Almanyanm da karşısına çıkabileceklerini her gün hatırlatmaktadır. VAHDET GÜLTEKİN
Silifkede Gençlik Faaliyeti
Silifke, (Hususî) — Halkevi-nin faaliyeti gün geçtikçe artmaktadır. Evimizde verilecek olan konferanslar serisinin birincisi ve. rilmiştir. ilk konferansı (Zehirli gazlara karşı korunma) ya ait idi. Geceleri de muhtelif temsiller ve rilmcktedir. Evimizin faaliyeti Kaymakam Nihat Danışman tarafından idare edilmektedir. Gençlerimiz her fırsattan istifade ederek »muhtelif şubelerde çalış-, maktadırlar.
VATAN"
10 - 3 - 941
Posta Gişesi Erken Kapatılmış I
4.3.911 tarihinde Tokat posta-lıaucsinde havale dairesine müracaatta bulunmuştum. Kapanış saati olan 16 buçuğa ylrnıt dakika gibi bir zaman olduğu hakle, memurun; «Kapanmıştır» cevabfle
karşılaştım. Benim gibi daha bir kaç kişi olduğu halde işimizi gör-riürcmedlk. Bu hareket doğru mudur?
Tokat Orta Okul talebesinden Bayram Uğurlu
HIKAV
KADIN
Yazan: Necla MAR&Ş
Utefan koyu Karadenizin açık dalgalarına .göğüs vermiş ufak bir balıkçı köyüdür. Ahalisinden bir kaç bakkal müstesna hemen hepsi denizcidirler. İnsanları ne A-nadolunun ürkek tavırlı sıhhatli samimî halikına nc de Karadenizin kırmızı yanaklı girgin ve cevval ahalisine benzer- Sanki iki cinsin, iki kanın, iki memleketin mahlutudurlar... Aradan birbirini kovalıyarak uzun seneler geçti. Sıcak bir Haziran günü idi. Yolumuz, tesadüfle btefan köyünün önüne düşünce hepimiz sahil halkının candan samimiyeti üe karşılaştık. Köyün denize bakan meydanında konak diye anılan Hacı Ömer Ağanın kerpiçten yapılmış iki katlı evi yalnız bize tah sis edildi. Bu fazla ikram ve eziyet karşısında ne yapacağımızı şaşırmış büyük bir mahcubiyetle itaat ediyorduk Ayancığa uğraya cak olan vapura dalha dört gün olduğundan bu zamanm yarısını burada geçirebilecektik. Köye a-dıro attığımızdan beri etrafımızda dolaşan çocuklar peşimizi bırakmıyorlar, en küçükten en büyü güne kadar bütün erkekler bu ye ni konuklara hizzmete koşuyorlar, fakat kadınlar garip bir ürkeklikle âdeta bizden kaçıyorlardı. E-vinde misafir olduğumuz Hacı Onıer ağanın kızı ile de ancak ki saca konuşabilmişim. Ortalık da ha yeni aydınlanıyordu. Sivri sineklerden biraz rahatsız olmuş ve erkenden kalkmıştım. Oda kpısı-•nı açıp sofaya çrkmca merdivenlere âdeta yapışmış bir gölge far-ketlim. Biraz dana ilerledim. Genç bir kız ejinde tahta bezi ile yerinden doğruldu. Mahcup bir tavırla ve büyük bir kabahat imlemiş gibi.
— Kusur.-» kalma aba dedi. Erden kalkacağını bilemedim. Ba şım oyalı bir yazma ile dolamış, belini yollu peştemalı ile sıkmıştı.
— Ne kusuru dedim. Sen Ö-ıner Ağanın nesisin?
— Kızıyım. Bir anda kaçmak ıs: er gibi tuhaf hareketler yapı-vor suallerimden sıkıldığını hts-:;ettıryordu. Daima kalın bir ör-
Uu a'tında kalmağa mahkûm kıvır Clk sarı saçları bugün nedense yazmasının altından omuzuna doğru dökülmüştü. Bulanık ba-kış'ı iri yeşil gözleri safiyetin birer t-msali idiler.
Yanına biraz daha sokuldum:
— Adın ne senin? Sesini işittirmekten korkar gibi kıstı.
— Fadime diye mırıldandı.
— Fadmc nişanlın var mı? Suallerimden ürkmüş gibi göz
lerini tekraT lîkrar etrafta gezdir-d\ Göğsünü bol bir hava ile şi-ş:rdi.
— Aaah yok dedi. Ve ilâve etti:
— Yelkenci Mustafayı tanıyor musun?
— Nereden tanıyacağım.
Bu cevaibsm üzerine ellerini büyük bir kuvvetle omuzuma sar
dı ve: ?
— Gözünü sevem aba dedi. Mustafanın nerede olduğunu deyiver bana.
Kolumu sıkan parmaklarından kurtulmak için bir adım geri çe-
kildim.
— Mustafa kim? Ben onu bilmiyorum ki yerini bileyim. Tekrar elini uzattı. Sesi daha ağır ve
mütehakkim,
— Doğru söyle dedi onunla hiç mi konulmadın?
— Bilmem belki dc konusjmu-
sumdur.
Başını öbür tarafa çevirdi.
— Ben zati anladımdı. Daha da beni kandıracak. Sen geleli o-nu görmedim.
Yeşil gözlerinden birbiri arkasına yaşlar iniyor. Tabiatın bin-bir emek sarfederek işlediği bu müstesna dağ çiçeği, şimdi bütün hemcinsleri gibi büyük bir kıskançlık buhranile yanıyordu. Is-temiyerek onun üzüntüsüne sebep olduğumdan içimde büyük bir a-cı duydum. Örgülerden kurtulan uzun sarı saçlarını aksarken:
— Merak etme Fadime dedim. Ben senin Muşta fanı bilmiyorum bile...
Aradan iki gün daha geçmiş köyden ayrılma zamanımız gelmişti. Fadimeyi o sabahki hâdiseden sonra bir daha görmek kıs met olmamıştı. Hakikaten büyük bir kabahat işlemişim gibi ona da ir kimseye bir şey soramıyor, â-deta şüpheyi celbebmckien korkuyordum. Kapının önüne toplanan köylülerin arasmdan geçerek otomobile bindik. Şoför direksiyona geçti. Tam o sırada ufak. bir çocuğun koşarak geldiğini gördüm. Elinde kenarları iri oyalarla çevrilmiş bir yazıma vardı. Doğru bana uzattı.
— Aba dedi. Bunu sana Fadime gönderdi. Kendi gelecekti ama yataktan kalkamıyor. Sağlıcakla gitsin, kusura kalmasın dedi. Mustafayı bu sabah denizden çıkarmışlar öte günkü fırtınada boğulmuş... Gözlerimin yana yana dolduğunu, içimde bir yaranın acıdığını duydum. Otomobil hareket etmişti. Elimle pencereden Fadimeye son bir selâm yollamaktan başka bir şey yapamadım.
Necla MARAŞ
BUGÜNKÜ PROGRAM
8 Program 8.03 Ajans haberleri 8.18 Hafif program (Pl.) 8.30 Konuş ma 8.35 Müzik programının devamı (Pl.) 8.45/9 Ev kadım - Konuşma
12.30 Program 12.33 Hafif şarkılar 12.50 Ajans haberleri 13.05 Hafif şarkılar programmm devamı (Pl) 13.20/14 Karışık program (Pl.)
18 Program, 18.03 Radyo caz orkestrası 18.40 Radyo ince saz faslı 19.15 Küba havalan (Pl.) 19.30 A-jans haberleri 19.45 Tek ve müşterek şarkılar 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Müzik: Xilofon soloları 21 Mü zik Dinleyici istekleri 21.30 Konuşma 21.45 Radyo orkestrası 22.30 A-jans haberleri 22.45 Cazband (Pl.) 23.25/23.30 Kapanış
MOHAÇ muharebesinden Sonra Türk Süngüleri Avrupa Merkezine Dayandı
Türk Medeniyeti - Türk Kültilrü
Dalüli harp ve kargaşalıklarla harabeye dönen memleketleri mamureye çevirdi. Macaristan Budin (Bugünkü Budapeşte) cengâver ecdatlarımızın bir küçük vilâyeti üeri ordularımızın bir karargâhı idi. En güzel şark artistleri tarafından fevkalade bir surette
hazırlanan bu tarihî devirlere ait
I 7 ürkçe sözlü- Türkçe şarkılı filmi I Bize bu ha ki katları gösterecektir.
^^¦¦¦^¦^h yakında cy büyük iki sinemada birden
Dörtler Kupası Maçları
Fenerbahçe Galatasaray 12-0 Yendi
Beşiktaş İstanbulsporu 3-0 Mağlûp Etti
F. Bahçe - G. Saray B. Takımları Berabere Kaldılar
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, lstanibuı\sj>or [kulüpleri arasında tertip edilen dörtler kupası maçlarının ilk karşılaşmaları dün Şeref stadında yapıldı. İki ezelî rakip Galatasaray . Fenerbahçe kulüplerimizin oynamaları sahaya yedi, «ekiz bin kişilik bir meraklı kütlesi toplamış bulunuyordu.
Dün Fenerbahçe - Galatasaray maçının talhminini yaparken bu karşılaşma d^ müsabakadan evvel 'tahmin yürütmenin insanı daima aldatabileceğim kaydetmiş fakat asabına hâkim olacak takımın kazanmasının daha kuvvetli bir ihtrml olduğunu da ilâve etmişim. Nitekim sarı lacivertliler nisbeten zayıf bir »kadro ile sahaya çıkmalarına rağmen d.ıha şuurlu bir oyunla ezelî rakiplerini 2-0 yenmiye muvaffak oldular.
Diğer maçlarda da Beşiktaş İstanbulsporu zor bir oyunla 3 -0 mağlûp etti. Fenerbahçe, Galatasaray B takımları da 2 - 2 berabere kaldılar. Günün en mühim maçı sarı lâcivert - sarı kırmızı karşılaşmasından bashyarak müsabakaların tafsilâtını veriyoruz:
Fenerbahçe - Galatasaray
Stadı dolduran <her iki kulüp taraftarları maçtan evvel heyecandan titriyorlar. Herkeste bir merak, Fenerbahçe, Galatasaray sahaya nasıl çıkacak? Kulüp hastaları ayrı ayrı kendi aralarında takım yapıyorlar. Nihayet hakemin dÜdüğile takımlar sahada görü ndül er.
Fenerbahçeliler bütün tahminleri altüst edecek bir kadro ile sahaya çıktı. Esat yok, Niyazi oy-namıyor. Muavin hattı taraftarların ümidini kıracak, hattâ farklı bir mağlûbiyetten korkutacak kadar zayıf g*_4r.üyor. Galatasaraylılar ezeli rakiplerini âdeta fenersiz yakalamış bulunuyorlar. Sarı lacivertlilerin taraftarları çok haklı olarak mağlûbiyeti oyundan evvel kabul etmiş bir vaziyetteler.
Takımlar karşılıklı olarak şu kadrolarla dizildiler:
Fenerbahçe: Cihat - Taci, Mu-rad - Nazif, Ömer, Lebip - Fikret, Naci, Yaşar, Fikret, Rebiî.
Galatasaray: Osman - Adnan, Faruk - Musa, Enver, Eşfak -Mustafa, Salâhaddin, Nino, Salim, Sarafim.
Fenerliler rüzgârı lehlerine aldılar. Ve daha ilk dakikadan üst üste birkaç tehlikeli hücum da yautılar. Bu arada Naci muhakkak denecek »bir gol kaçırıyor. Ümitsiz Fenerbahçe taraftarları ümitleniyorlar ve stadı:
— Ya ya ya şa şa şa, Fenerbahçe çok yaşa, sesleri inletiyor.
Sarı lacivertliler güzel bir oyun oynuyorlar. Ve Galatasaray kalesi mütemadiyen tehlike atlatıyor. Bu arada bir Fener hücumunda sıkı bir şüt Osmanın elinden kurtuluyor ve kale direğinin içine kadar giriyor. Fakat büyük bir talih eseri bu fırsat ta kaçıyor. Bu muhakkak golün kaçışı Galatasaraylıları bir parça canlandırır gibi oluyor. Ve hücuma gediyorlar. Fakat her hücum ya Muradda, ya Tacide ve yahut da Cihadın ellerinde neticesiz kalıyor.
Galatasaray yineortadan iniyor ve favul, Salâhaı'jiinin mükemmel bir sütünü, Coıat uçarak harikulade bir şekilde kurtarıyor. Ve 'haklı olarak stadı:
— Yaşa Cihat, yaşa uçan kaleci sesleri ile dakikalarca inliyor.
Yine o eski günleri hatırlıyoruz, o eski Fenerbahçe - Galatasaray rekabetinin en hararetli devrindeki heyecanı duyuyoruz. Fenerbahçeliler oyuna hâkim, Fikret içte muhacim hattını idare ediyorlar, jki açıklar, küçük Fikret ve Rebiî mütemadiyen kaleye iniyorlar. Adnan - Faruk müdafaası bu hücumlara güçlükle karşı koyabiliyor ve devre bu suretle golsüz olarak 0 0 berabere neticeleniyor.
Fenerliler ikinci devreye takımlarında ufak bir tadilât yaparak çıkıyorlar. Fikret merkez muavine, küçüklerden Kadri merkez muhacime alınmış, Nazif çıkarılmış, oyun çok seri başladı. Her iki taraf da muhakkak galip gelmek azmile oynuyor. Futbolun en ileri günlerinden miras kalmış Fikret, merkez muavinde
Paris
Cehenneminden Nasıl Kurtuldum
Yazan. Rebla Tevfik BAŞOKÇH
13
Nihayet İşte İstanbul! Tevfik Fikret Mer hu *ııun Köhne Eizans Dediği Fitnei Cazip l
Fenerbahçenîn kıymetli kalecisi
güzel bir kurtarışı
bilgili bir oyun oynıyarak hücum hajttını işletiyor. Merkezde Kadri birinci takımda yer almanın se-vincile olacak, atak bir oyun oynuyor ve Fikrete hakikaten güzel paslar veriyor. Bu arada Salâhaddin çıktı. Yerine genç bir çocuk
girdi.
Fenerbahçe hücumları iki açık. lar vasıtasile birbirini takip ediyor. Sarı kırmızılıların müdafaası bu hücumlara bir parça sertlikle mukabele etmek mecburiyetinde kalıyor.
Küçük Fikreti yıldın mgibi Galatasaray aklesine inerken görüyoruz. Adnan durdurabilmek için gayri kasdî de olsa, çok sert bir çıkış yaptı ve Fikret ufak bir sakatlık geçiriyor. Galatasaray kaptanı sportmence bir hareketle hakemden evvel 'Adnanın cezasını kendisi verdi ve oyundan çıkardı.
Sarı kırmızılılar on kişi oynuyorlar. Fenerbahçe hücumları daha tehlikeli bir şekil alıyor. Nihayet oyunun bitmesine on da. kika kala Galatasaray aleyhine bir favul cezası verildi. Kaleye yan bir vazıyette ve otuz kırk metrelik bir mesafeden küçük Fikretin sıkı 'bir sütü herkesi hayrete düşürecek bir şekilde ağlara takılıyor. ;
— Gol!...
had evvelâ omuzlara kalkıyor. Onun arkasından sırasile büyük Fikreti, küçük Fikreti omuzlarda görüyoruz.
Kulüp taraftarlarını heyecandan bunaltan bu iki ezelî rakip karşılaşması da dostluk tezahürleri arasında 'böyle kapanmış oluyor. Kemal Onan
Baş'.ktaş - Utanuiılspor
Dörtler kupasının ilk karşılaşması İstanbul şampiyonu Beşık-taşla Istanbulspor arasında oldu.
Muzafferin idaresindeki bu oyuna takımlar şu kadrolarla çıktılar:
Beşiktaş: M. Ali - Yavuz, Hüs. nü . Rıfat, Halil, Sabih - Sabri, Saim, Memduh, Şeref, Şükrü.
1. spor: Fikret - Hayri, Sefer -Muzaffer, Rüştü, Ceıâl - Fahri, Süleyman, Mü'kerrem, Cihat, İsmet.
Oyuna Beşiktaşlılar başladı. Oyun ilk dakikalarda mütevazin geçiyordu.
Bir IstanbuUpor hücumunda Mehmet Aunin mütereddit bir hareketi az kalsın bir gole mal oluyordu. Fahri bu muhakkak gol fırsatını kaçırmış oldu.
Istanbuisoorlular onuncu dakikadan sonra canlandılar ve oyunu Beşiktaş nrsıt sahasına da intikal ettirdiler. Ust üste yapılan
Şapkaları havada uçarken gö-I hücumlar Beşiktaş kalesine büyük
ruyoruz, alkış tufanı bir uğultu halinde stadı sarmış bulunuyor.
Artık günün galibi Fenerbah-çedir. Yaşa seslerinin ardı arası kesilmiyor. Bu sevinç tezahüratı devam ederken, Fenerbahçe mu. hacimlerini yine Galatasaray kalesi önünde görüyomz ve ayaktan ayağa dolaşan top, Yaşarın güzel bir vuruşue ikinci defa olarak Galatasaray kalesinin ağlarına takılıyor. Bir dakika sonra hakemin düdüğü iki ezelî rakip karşılaşmasını 2-0 sarı lacivertliler lehine olarak sona erdiriyor.
Halk sahadadır. Sevinç tezahüratı yapılıyor. Fenerbahçelilerin, yalnız Fenerlilerin değil, Türk futbolunun göz bebeği Cı-
r---\
Bölgenin Nazarı Dikkatine
Dün Fenerbahçe - Galatasaray B takımları oynuyorlardı. 1-klncl devrenin ortasında duhuliye tarafında bulunan halk, sahanın İçinden tribünlere doğru hücuma başladılar ve maç dört beş dakika kadar İnkıtaa uğradı.
Sahudu müsabakalar bağlıyacağı dakikadan itibaren tertibat alınması lazım gelirken, alınmamıştı. Bir tek zabıta kuvveti dahi görünmüyordu*
Maalesef, Şeref stadında bu gibi hadiseler son zamanlarda tekerrür etmektedir.
Eğer milli küme maçlarında da sahada İnzibat temin edilmez ve lazım gelen tertibat alınmıyacak olursa, mühim müsabakalarda hor türlü hadiseler beklenebilir ve bu vaziyet dahilinde bu saha-du maç yupmak İmkânsız bir hal alabilir.
İstanbul bölgesi direktörlüğünden halkın herhangi vaziyet karsısında sahaya girmesini me-nedecek tertibat alınması için harekete geçmesini bekliyoruz Aksi takdirde bir hâdise vukuunda mesul olacak yine teşkilâttır.
bir tehlike oluyordu.
Bir İstartfbuıspor hücumunda Cihat güzel bir inişle Beşikta.5 kalesine girdi ve bu sıraa'a topu ya-kalıyan İsmet sıkı bir sütle kaleye soktu. Fakat hakem avantaj kai-desini ortadan kaldırarak, Istan-bul&por lehine favul vermek garabetini gösterdi ve avutla neti-celend i.
Beşiktaş bozuk bir oyun oynuyordu ve Utanbulspor hâkimdi.
33 üncü dakikada ani bir Beşiktaş hücumunda bir penaltı kazandılar. Fakat Istanbuispor kalecisi bunu kurtardı. 44 üncü dakikada soldan bir hücumda Beşiktaş birinci golü kaydetti ve
devre I - 0 bittL
İkinci devre yine mütevazin ba§I&4l- Ve dakikalar ilerledikçe İ. sporun ağır bastığı görüldü.
25 inci dakikadan sonra Beşiktaş hücumları sıklaştı. Nihayet 40 ncı dakikada bir korner atışından Sabri ikinci golü yaptı. İki dakika sonra da Saim üçüncü Be. şiktaş golünü kaydetti. Bu suretle Istanbulspor güzel bir oyun oynamasına rağmen bir parça da hakemin fena idaresi yüzünden 3.0 sahadan mağlûp ayrıldı.
Fener B - Galatasaray B
Şeref stadında dün Fener - Galatasaray küçükleri geçen hafta sarı lacivertlilerin lehine neticelen maçın revanşını yapılar ve çok zevkli bir oyundan sonra bu müsabaka 2-2 berabere olarak sona erdi.
İkinci Küme Maçları
Fener stadında yapılan İkinci küme maçlarında Galata Gençler, Fc-riköyü 1-0, Şişli Feneryılmazı 2-1 mağlûp etmiştir.
Bisiklet Müsabakaları
Dün Şişli ile Hacı Osman bayın ırasında yapılan 42 kilometrelik bisiklet yarışında Topkapıdan Sabri, >ir saat 23 dakikada birinci, Fener-/ılmazdan Niyazi ikinci olmuştur.
Kız Atletlerin Koşusu
ISmlnönU halkevi tarafından kız porcular arasında tertip edilen ko-u da dün GUlhane parkı dahilinde 000 metre üzerinde yapılmış, 80 kız porcu iştirak etmiştir. Neticede Fik-¦t birinci, Güzin ikinci, Belkis ü-.üncü olmuşlardır.
Tren durdu. Uzuköprüdeyiz. î-çimdeki sevince biraz da korku karışık. Gümrük meselesi... Geçen defa Istanbula Venedik yolile ve vapurla gelmiştim. Galata gümrüğünde eşyamı didik didik etmişlerdi. Gece giymek için getirdiğim bir kürk kapı zaptetmişlerdi de günlerce gümrüğe koşmuştum. Bazı tecrübesiz gençlerin yolculara karşı tuhaf hareketleri sinirime dokunmuştu.
Bir kere Berlinde gümrük işleri-le meşgul bir zata tesadüf etmiştim. Kendisine şu sözleri söylemek ten kendimi alamadım:
— Beyefendi isterseniz her şeyden gümrük alın. Fakat memurlarınızı haksız muhakemelerden ve yolcuları istihzadan lâubaliliklerden koruyun. Bunlar daha ilk bakışta fena bir tesir yapıyor
Geçen defadan bu güne kadar altı sene geçti. Fakat bu defa U-zunköprüde eşyalarımı kontrol e-den memurlar büsbütün başka... Medeni bir millete lâyık bir nezaket ve ciddiyetle valizler muayeneden geçti. Ben hayranlık ve tak dirlerimi saklamadım. Yüzümüzü ağartan bu memurlarımızı tebrik ettim. Altı senede bu ne büyük değişiklik... Sonra ayni hayranlığı Sirkeci ganndaki memurlarımıza karşı da hissettim.
Uzunköprüden birkaç zabit trene bindi. Maiyet neferlerile veda ediyorlar. Bu vedada öyle bir samimiyet ve büyüklük var ki yüreğimi titretiyor. Kahraman Mehmetçik, senin beklediğin bu toprağa düşman ayaklan erlşemiyecek, sen onun ebedî sahibisin!
Tren hareket etti. Yanımızdaki kompartımanda zabitler var. Bir doktorla bir topçu kumandanı trende Paristen bir yolcu bulunduğunu işitmişler:
— Son haberler bu bayandadır. Müsaade ederlerse görüşelim.
Diyerek benim kompartımana girdüer.
Kendi kendilerini takdim ettiler. Üç eski arkadaş gribi samimiyetle konuşuyoruz... Bu akşam yılbaşı gecesi, tren Istanbula biraz geç varacak. Hepimizin içinde bu gece evlerimizde olmak için büyük bir heyecan var. Onlar da altı aydır ailelerini görmemişler. B. Doktor bu akşam hemen Anka-raya hareket edecek. Kendisi, Ankaralı, Ankara trenini kaçrrmasam diye telâş ediyor:
— Artık çocuklara oyuncak filân almaya vakit kalmıyacak, diyor,
Sarayburnuna yaklaşıyoruz. Nihayet işte İstanbul: Merhum Tevfik Fikretin: Ey köhne Bizans! De d İği o fitnei cazip!
O, köhne değildir. Her zamandan daha genç, daha cazip, daha g>î-zel.... DUnyanm bütün renklerinden toplanan alevler içinde Marmara üstünden batan bir kızıl güneş, Çamlıca tepelerinden yükselen pırlantalardan daha parlak na rin bir ay, göklere uzanan bu sayısız ince minareler. İniş çıkışlı tepelerde kurulmuş binalar, ziyalar, gölgeler, ucu bucağı bitmez gibi görünen bu muazzam şehrin üzerine gök'ün penbeliği ince bir tül gibi yayılmış. Yarabbi, bu ne emsalsiz bir güzellik!...
Karadan ve denizden, her İstan bula gelişte güya onu ilk defa gö-rüyormuşuz gibi onun güzelliğinden şaşrrrrız. İçimizden taşan hay retlerden gözlerimiz açılır, kalple-
rimiz daha şiddetli vurur.
Ne onun çirkin kaldırımlı sokak lan, ne o harabezar evleri, ne de bir çok traşı uzamış İnsanlar, ne de büyük bir gürültü ile burnunu genzine doğru çeken sokaklara. tüküren bir kısım halkın saygısızlığı... Hiç, hiç, bir şey, bu güzelliği, bu hayranlığı, bu heyecanı biz do susturamaz. Bu heyecan içinde kollarımız uzanır, uzanır, uzanır, bu mukaddes Türk topraklarını baştan başa bir huduttan öbür hu duda kadar kollarımızın içinde o-lanca kuvvetimizle sarıp fkanz. Onun temiz göğsüne başımızı da-' yar, gözler kapalı, uzun hasretlerin ilk ateş dolu öpüşünü bu vatan anasına verirken:
— Seni hiç. bir dumanın canavarları kollarımızdan koparıp ayı-ramıyacak. Atatürkün önünde, İsmet tnönünün önünde buna and iç-
¦
ti^c. Vatan! Seni ebediyete kadar götüreceğiz. Daima yükselteceğiz.
Zamanla o kaldırımlar hep asfalt olacak, o, evler zenginleşecek, o traşlı halk, sokaklara yarım sakalla çıkmaktan çekinecek. Yerlere tükürenler, burun çekenler, kar şılarındakini iğrendirecek her türlü çirkin şeylerden kaçınacak, tramvaylara, vapurlara biniş ve çıkışta herkes birbirini itip kakmak tan korkacak. Her türlü alış verişte herkes birbirine daha nezaketle muamele edecek. Umumi yerlerde muaşerete muhalif tarzda açık sözlerden yahut etrafı rahatsız edecek gürültülü muamelelerden geri duracak. Ve nihayet, bütün bunları küçük bir kayıtsızlık yüzünden itiyat edinenler düşünecekler ki bu ehemmiyetsiz gibi gö rünen fakat Uk bakışta göze pek çarpan çirkinlikler, bütün bir millete fena bir reklâm olur.
DUnyanm en büyük enerjisine doğuştan sahip olan Türkler, bütün bu sevgili vatandaşlar, hissiyatlarına hâkim olmayı ve his cihetinden" bir küçük fedakârlığı yapacaklar.
Göze çirkinlik veren şeylerden kendilerini kurtardıkları zaman duyacakları gurur şanlı bir ordunun cephedeki zaferinden aşağı kalmryacaktrr.
Türkün son derecedeki kabiliyeti, ruhundaki hassasiyet, o geçmiş asırların bakrmsızhğmdan doğan fena şeylerden onları kurtaracaktır. ,
Yeni dünya Türkleri bir tek ideal peşinde koşacaklardır. O da, el birliği ile şerefli milletimizi her noktada ayni derecede yükseltmek. Çünkü, eşsiz vatan, sana âşıkız. imanımız, ve andımız vardır.
Rebîa Tevfik BAŞOKÇU (Bu krnm bitti. Bavan RdU*
nm hatrralarmm bundan sonraki
lasmı İşgal altındaki Parlse aittir
Yanııd*^ ff!İ!>*reıı En Sf tunlarda
Bayan R:b;a Tevfk OKÇUBArFrın
Şn Yen! Tazı Serisi Başlıyor:
İEİ PARİS
Fransız Paris ve R man Par.'s
tükVNUZ
OYUYELL.ı
Kahve Bulamıyoruz, Yoğurt Fahahdır?
1 — ÜskUdarda mütekait Şevket Babacan soruyor: Gazetelerde görüyoruz. Şehrimiz tüccarlarına kahve tevzi edilmiş ve ediliyor. (300), (500), (1000) çuval kahve gümrükten çıkarılarak dağıtılmıştır, diye yazılıyor. Bu haberler doğru değil midir?
Cevap — Gümrükten çıkarılan kahveler, kahve tüccarlarına tevzi edilmektedir. Fakat o kadar çok kahve tiryakisi var ki, bu kahveleri ancak sıra bekliyerck onlar al maktadırlar. Maamafih çıkarılan kahveler şehrin ihtiyacını karşılı-yaenk miktarda değildir. Her aile bir kaç paket kahve alıp sakladığı için kahve satıcılarında her vakit kahve bulunamıyor.
2 — Kadıköy'ünde Mühürdarda Bayan Şevklye Atanıer soruyor: Burada yoğurtu altmış kuruştan aşağı alamıyoruz. Bu fiyat ucuz-lamıyacak mı?
Cevap — Yoğurt fiyatlarının yüksekliğini indirmek İçin bugünlerde Ticaret Vekâletinden gelecek emir üzerine satış fiyatı tes-bit edilecektir.
S — Ankarada Fikri Okçalı soruyor: Hikâye muharriri Mahmut At lıl.mm adresini bildirir UÜaln ı
Cevap — Mahmut Attilft. Beşik-taşta Kılıçali caddesinde Çapa Marka ticarethanesinin umumi katibidir.
ı Ecnebi Gazetelerin Makaleleri
J
Atina, 9 (A.A.) — Katimerlni gazetesi, dün, müdiri Yorgi Vlahosun HiUere hitaben yazdığı açık bir inek tubu neşretmiştir:
Bu uzun mektubun bazı mühim parçalarını aşağıya dercedlyoruz;
Yunanistan kime müracaat etmeli idi? Torpil parçaları elimize geçen ve imzasının kıymeti olmıyan ltalyaya mı? Fakat İtalya bize harp ilAn etmiş bulunuyordu. Yoksa Ek-fcelansınıza mı başvurmalydık ? Fakat 2S ilktoşrin sabahı siz maalesef Florence'da bulunuyordunuz. Acaba Yunanistan yalnız mi kalmalı idi? Fakat memleketin ne hava kuvveti, ne harp malzemesi, ne parası, ne de donanması vardı. Bu vaziyet kar şişimi.: taahhütlerini hatırlatarak İngilizlere müracaat mecburiyetinde kaldı. Manş denizinde nöbet bekli-
•
•yen Ve memleketleri alevler içinde yanan İngilizler, pek fazla vasıtaları olmadığı halde şartsız, iddiasız ve pazarlıksız imdadımıza koştular. O talndenberl neler olduğunu siz de bitliyorsunuz, bütün dünya da biliyor, 'italyanları, az ve zayıf olan bizler Jycndik. İngilizler değil. İngiliz askerlerinin Arnavutluk toprağına a-vyak I ^madiğini biliyorsunuz. Bu 'mücadele karşısında siz seyirci mi •kaldınız ve bu meselenin sizi alâkadar etmediğini söylediniz ve şöyle 'dediniz:
«Bu, İtalyanlara ait bir iştir. Ben acak mühim İngiliz kuvvetleri Selft-Inike ihraç edildiği zaman müdahale edeceğim.>
O zamandan beri biz, size şunu sorabilirdik:
«O halde Floransada ne işiniz varidi?»
Bugün bütün dünya radyoları Al-. manlann Yunanistan! istilâ edeceklerinden bahsediyorlar. Ben size soruyorum: Niçin? Eğer mihver için lYunanistanm işgali bir zaruret idi lise bu istilâ dört ay evvel Grazzinin sabah ziyareti ile başlamıştı. İtalya, *ve Almanya ayni zamanda birer 01-'timatumla müracaat edebilirlerdi. Bu ültimatumlarm metin ve mealle-
Katimerini den
B. Hitlere Açık Mektup
rinin başka başka olmalarında hiçbir mâni yoktu.
Bu yapılmadığına göre, o zaman Yunanistan seferinin zarurî bir sefer olmadığı anlaşılıyor. Acaba şimdi bir zaruret var mıdır? Niçin olsun? Îngiltereye karşı Balkanlarda bir cephe kurulması için mi? Böyle bir sebep masaldan başka bir şey değildir. Filhakika 6 mart tarihli resmi tebliğde de tasrih edildiği gibi ve daha kuvvetli olarak mantıkin ve aklı selimin de icap ettirdiği veçhile, ne Yunanistanın, ne Türkiyenin ne Yugoslavyanın ve hattâ ne de în-gilterenin menfaati harbi genişletmekte değildir. Böyle bir şey ancak italyanları Arnavutlukta düştükleri vaziyetten kurtarmak için istenebilir. Fakat İtalyanlara nasıl yardım edilebilir? İlk Alman askeri Yunan toprağma ayak bastığı anda bütün dünya 8 milyonluk küçük bir millete 45 milyon nüfusluk İtalyanın tecavüzünden sonra 85 milyonluk diğer bir kütlenin yardımını isteyişini ayıp lamıyacak mıdır? Eğer İtalyanlar kurtulmak istiyorlarsa sizin İtalyanın haysiyetini kıracak bir şekilde müdahaleniz şart mıdır? Biz onları şerefli bir surette kurtarabiliriz. Bunun için İtalyanların Arnavutluğu tahliye etmeleri kâfidir. Biz her yerde onların bizi yendiklerini söylemelerine ve takipten yoruldukları için çeküip gittiklerini iddia etmelerine müsaade ederiz. Fakat çekilip gitsinler.
Fakat Ekselans belki bize şunu sorabilirsiniz:
«Heps iyi, lâkin İngüizler ne olacak?»
Biz size şu cevabı verebiliriz: İngilizleri Yunanistana biz getirmedik. İtalyanlar getirdi, ölülerinin
Amerikanın
Ambarları Do!udur, Fakat
Fakat, Mihvare Değil, Mihver Aleyhtarlarına
Vaşlngton, 9 (A.A.) — Devlet çiftliklerine ait işletme programının yıldönümü münasebetüe cumartesi akşamı radyoda irat ettiği bir nutukta, Roosevelt şöyle demiştir:
Amerikan çiftçisi milli müdafaa programında kendisine düşen rolü oynayabilecek bir vaziyettedir. Ambarlarımız doludur. Zahire ihtiyatlarımız gerek bizim, gerek diğer memleketlerdeki dostlarımızın İhtiyacını karşılıyabilecek bir mlktarda-'drr. Bu dostlar bugün hem kendi mev cudiyetleri, hem de demokrasi prensipleri için mücadele ediyorlar. Bu mücadele diktatörlerin dünyaya hâkim olmasına mâni olmak için yapılmaktadır. Çiftçiler cephesi topyekûn müdafaa uğrunda kendisinden istenecek her şeyi vermeğe hazrrdrr.
Roosevelt, harpten sonraki dünyanın 1939 eylülünde tanımış olduğumuz bugünkü dünyadan çok farklı olacağını söylemiştir.
Çan - Kay - Şek
(Başı 1 İncide) —
olacaktır. Bu takdirde, yakın bir zamanda mühim bir askerî muvaffakiyet elde edilebilecek ve o zaman muharebe cephesi 1938 den evvelki hatta irca olunacaktır.
Çankayşek, komünistleri ken-disile işbirliği ettikleri talccfirde hükümetin kendilerine karşı askeri bir harekette buiunmıyaca-ğını temin eylenjîştîr.
Amerikanın
Yar d
ımı
(Başı 1 incide) j+ f
her türlü plân ve fotoğrafları verdirmek. ...
Kabul edilen tadil teklifleri bu kanunla Reisicumhura verilen salâhiyet lerin 30 haziran 1943 te munkazi o-lacağını bildirmekte, Ajnerikan askerî müesseselerinden doğrudan doğruya alınacak malzeme miktarını ceman 325 milyon İngiliz lirası olarak tahdit etmekte ve Reisicumhurun Birleşik Amerika hükümetine alt mü dafaa malzemesinin devrinden evvel müdafaa kuvvetleri başkumandanlarla istişare etmesini derpiş eylemektedir. Yine salâhiyeti bu tadil kararları mucibince, Reisicumhurun kendisine verilen salâhiyeti ne suretle kullandığı hakkmda kongreye muntazaman malûmat vermesi icap etmektedir.
Habeşistanda
(Başı 1 İncide) X
mislerdir. Habeş ve Sudan kuvvetlerinin zayiatı pek azdır.
Somalide İngiliz kuvvetleri, Graziani'nin Habeş harekâtı esnasında Habeşistana girdiği araziye vasıl olmuşlardır. Dolo zap-tedîlmiştir. Britanya kuvvetlerile Negelli arasında 200 mil mesafe kalmıştır.
Mogadiscio, 9 (A.A.) Reuter ajansının hususî muhabiri bildiriyor:
Resmî rakkamlar henüz neşredilmemiş olmakla beraber İtalyan Somalilinde cereyan eden harekât esnasında İngiliz zayiatının 150 ile 200 arasında olduğu öğrenilmiştir. Bunlar cenubî Afrika, şarkî Afrika, Hint ve İngiliz erleridir.
Zayiatın bu kadar az olması, birlikte hareket eden tayyare, topçu ve tank kuvvetlerinin düşmanın maneviyatını «bozmasına ve kıtaatın fundalık arazideki muharebeler için iyi yetiştirilmiş olmasına atfedilmektedir.
Her Gün
On Satır
S. G. SAVCI
Afgan Büyük Elçisinin, Diyanet İşleri Reisi merhum filfat Börekçinin cenazesine göndereceği çelengln bedeli yüz lirayı Türk Hava kurumuna teberru ettiğini derin bir memnuniyetle öğrenmiş bulunuyoruz.
Bu hayırlı hareketi, hiç olmazsa bugünkü dünya süt liman olun-cıya kadar, hepimiz örnek tutkalıyız.
Evleneceklere göndereceğimiz buketlerin ve ölenlere göndereceğimiz çelenklerin paralarını Türk Hava Kurumnna verirsek muhakkak kl, dünya evine girenler daha mesut ve muhakkak ki, aü-ref evlııo göçenlerin ruhu daha şad olur.
kanlan ile sulanan topraklardan onları nasıl kovabiliriz.
Ekselans, bazı çirkin hareketler vardır ki, bunları biz yapamayız. Bunu bizden istemek, sarih bir surette şerefsiz hareket etmemizi talep etmek olur. Biz ne ölüleri no de dirileri kovamayz. Hiç kimseyi kov-*niv.m ağız ve onlarla burada kasırga geçip de yeni bir güneşin ilk ışığı görününciye kadar yaııyana duracağız.
Fakat siz ne yapacaksınız? Sizin Yunanistanı işgale teşebbüs edeceğiniz söyleniyor. Fakat biz saf ve basit ruhumuzla buna inanmıyoruz. Alman ordusunun, düşmanları tarafından da takdir edilen tarih ve ananesini inkâr ederek kendisini, küçük düşürücü bir hareketle kirletebileceğine inanmak istemiyoruz. Biz müthiş derecede silâhlanmış ve dünyada yeni bir nizam kurmağa çalışan 85 milyonluk büyük bir milletin hürriyeti uğrunda 46 müyonluk bir İmparatorluğa karşı mücadele eden küçük bir milleti arkadan vuracağına inanamıyoruz. Ekselans acaba Yunanistan piyade ve topçu fırkaları yerine hududa kolsuz ve bacaksız kalmış 20 bin harp malûlü gönderecek olursa ordunuz ne yapacaktır? Bu hudut muhafızlarına silâh çekecek bir ordu tasavvur edilebilir mi? Bittabi bu böyle olmıyacaktrr. Büyük veya küçük bir Yunan ordusu emir alacak olursa, Eplr'i müdafaa ettiği gibi Trakyayı da müdafaa edecektir. Ne yapabUecek diye sormayınız. O-rada da çarpışacak, ölecek ve beş sene evvel meşalesini Olemp'in nurlu ışığında yakan koşucunun elinde, yangın çıkarmak için bir gazlı paçavra haline soktuğu o meşale bulun duğu halde mesahası küçük fakat manevî büyüklüğü ölçülere sığmaz, olan Yunanistanı tutuşturmak mak-sadilc Berlinden dönmesine intizar edecektir. Evet, Yunanistan vaktüe,
bütün dünyaya yaşamayı nasıl öğretmişse, bugün de nasıl ölmek lâzım geldiğini öğretecektir.
Yunanlılardan
Neler Istiyecekler ?
(Başı 1 incide) +
Almanya, Yugoslavyayı meşhur üçüzlü paktın .maiyet (bölüğüne kaydetmeyi pek ister. Fakat kuvvete müracaat etmeden bunu ya-parnryacağına aklı 'keserse Yugoslavyayı arteşe vermekten ve oradaki tma<fen, erzak vesaire sevkıyatını kesmekten korkar.
Eğer Yugoslavya işi, yukarıda yazdığımız gibi, şimdilik bir pamuk ipliğine bağlanmışsa Alman-yanın Yunanistana 'karşı akşama sabaha bir takım taleplerde bulunması 'beklenebilir. Bu isteklerin mahiyeti, Balkanlardaki hâdiselerin 'bundan sonraki gidişine hareket noktası olacaktır.
Almanyanın ne istiyeceği kadar nasıl istiyeceği de merak edilecek bir noktadır. Bugüne kadar Almanya, Yunan - İtalyan harbine karşı bitaraf bulunmakla kalmamış, böyle bir harbin başladığını ve devam ettiğini bile görmcmezliğe gelmiştir. Arnavutluk cephesinde İtalyanın imdadına bir tok tayyare bile gönderilmemiştir. Almanya Yunanistana âdeta dost davranmış, italyanın Balkanlarda gürültü çıkarmasına kızdığını vakit vakit belli etmiştir. Atinadaki Alman elçisi ile eşi Yunanlılarla olan münasebetlerinde yarınki bir düşman değil, yakın bir dost gibi hareket etmişlerdir.
Şimdi Almanya Yunanistana birdenbire ne diyecek? Ne istiye. cek? Küçücük kahraman Yunanistana karşı kocaman İtalyanın hâmisi diye davranmayı Mihverin gururuna nasıl yedirecek? Kocaman bir düşmana karşı istiklâlini bu kadar fedakârlıkla müdaiaa eden küçücük, fakat kahraman bir milleti arkadan tehdit efcm«k gibi hareketin çirkinliğini nasıl örtmiye çalışacak?
Almanların bir, iki gün içinde ortaya koyacakları talepler, bütün bu suallere cevap olacaktır. Eğer Almanların ilkbahar hare-cetleri böyle taleplerle başlıya-:ak ise kendi hesaplarına her ci-netle kötü bir başlangıç demektir. Ahmet Emin YALMAN
Dahiliye Vekili Anlcaraya Döndü
Dört beş gündenberi şehrimizde bulunan Dahiliye Vekili Faik Öztrak dün akşamki trenle An-karaya dönmüş, Istanbulda Vali ve Belediye Reisi Dr. Lûtfi Kırçlarla Vilâyet ve Belediye erkânı tarafından uğurlanmıstır.
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
A
men
ikalıl
ar
Harbe
Hangi Tarihte Girecektir?
Nevyork, 9 (A.A.) — Nevyork - Sun gazetesi yazıyor:
Kongrenin bu uzun celselerinin teş kil ettiği duman peçesinin arkasından Roosevelt hükümetinin mihver devletlerine karşı açık bir harbe doğru sürüklendiği görülebilir. Hükümette, ordu, donanma ve kongrede yüksek mevki işgal edenler pek mantıki olarak harpten maada hiçbir tedbirin kâfi olmıyacagı ve borç ve ariyet verme kanununun da nihayet bir zaruri neticeyo sevkeden yolda basit bir merhaleden başka bir şey olmadığı neticesine varmışlardır. Bu netice ancak, kanun hariçleri tarafından karıştırılan bir dünyada kanun ve nizam kuvvetlerine mevkilerini iade etmekten ibaret olabilir.
Buna binaen, kongre meselenin Birleşik Amerikanın harbe girip glr-miyecegi değil» hangi tarihte karbe gireceği meselesi olduğu kanaatine varmıştır. 11
Hükümet, mihver devletlerinin mağlûp olmaları lâzım geleceği, ve başka bütün mülâhazaların ikinci derecede ehemmiyeti haiz olduğM hak kındaki sarsılmaz kanaatine varmadan evvel geçtiği muhtelif merhaleleri kaydeden gazete, Büyük Brl-tanyaya yardım hakkındaki lâyihanın milyarlarca dolara mal olacağını bildirdikten sonra, yazısına şöyle devam etmektedir:
Geçen ve îngütereyl muharebe mevziinin başmda mihver devletlerinin kuvvetlerini âkim bırakmış vaziyette bulan her gün Amerika hükümetine şu iki muazzam vazifenin ifası için munzam bir zaman kazandırmaktadır:
1 — Birleşik Amerikanın istikbalde mihver devletlerine yapmağa mec bur kalabileceği her türlü ihtarı silahla takviye edebilecek şekilde silâhlanmak,
2 — Efkârı umumiyeyl, mevcudiyetinde en mühim şeyin nazileri durdurmak olduğu kanaatine vardırmak,
Birleşik Amerika hükümeti bu i-ki vazifeye bütün* kuvvetile bağlanmıştır.
Eden'in Ankarayı Ziyareti
Kahireye Göre
/ALnanlara Hakikî Bir Cevaptır
Kahire, 9 (A.A.) — Edenin Türkiye ziyareti hakkında sorulan suallere cevap veren salahiyetli mahfiller bu seyahatin İngUtere ile Türkiye arasındaki İtimada müstenit karşılıklı sadakati teyit ettiğini söylemektedirler. Bu mahfillere göre mez kûr ziyaret Almanların Balkanlarda itimatsızlık tevlidine matuf mücadelelerine hakiki bir cevap teşkil etmiştir.
Bugün Kanun Olacak
Vaşington, 9 (A.A.) — Dün ayan meclisince kabul olunan harp malzemesi kira lâyihasının pazartesi veya salı günü kanuni-yet kesbetmesi muhtemeldir.
Bu kanun Îngiltereye Ameri-kadan hemen hemen sonsuz her çeşit harp malzemesi almasını temin eylemektedir.
Lâyiha lehinde rey veren ekseriyet 49 demokrat, 10 cumhuriyetçi ve bir müstakilden mürekkeptir. I 3 demokrat, I I cumhuriyetçi ve bir terakkiperver aleyh, te rey vermişlerdir.
Harp Aleyhtarları Azalıyor
Nevyork, 9 (A.A.) — Nevyork Sun gazetesi yazıyor:
İnfiratçılar Rooseveltin Amc-rikayı harbe sürüklemesine mânı olmak için ıbeyhude uğraştılar. Siyasi müşahitlerin mütalâasına göre, infiratçılar Amerikanın har. be girmesine mâni olmıyacaklar-dır. infiratçılar bugüne kadar ancak Amerikanın harbe girmesini tehir ebmiye muvaffak olmuşlardır. Harp aleyhinde olan Amerikalıların sayısı günden tfüne azalmaktadır.
Biri talyan Korsan Gemisi Batırıldı
Londra, 9 (A.A.) — İngiliz bahriye nezaretinin tebliği:
. 1 17 milimetrelik 4 topla mücehhez olup Hind denizinde korsanlık yapan çok seri bir İtalyan ticaret gemisi. Yeni Zelanda filosuna mensup Leander kruvazörü tarafından batırılmıştır.
İtalyan hükümetine ait olan bu geminin adı «Ramb Un» dur. 3667 tonilâtoluktur ve sürati 19,5 mildir. Leander kruvazörü tarafından yakalandığı vakit ticaret bayrağını taşıyordu.
Ramb Un vapuru «dur» işaretini alır almaz derhal İtalyan harp bayrağını çekmiş ve toplarile ateş açmıştır. Leander kruvazörü hemen mukabele etmiştir. Kruvazör beş salvo attıktan sonra Ramb Un bayrağını indirmiştir. Bu vapurun I 1 subay ve 89 askeri kruvazör tarafmdan kurtarılmış ve harp esiri olarak alınmış-tır< Bunların arasında beşi yaralıdır. Ramb Un'da büyük bir yangın çıkmış ve 50 dakika kadar sonra batmıştır. Leander kruvazöründe ne hasar ne de insanca zayiat yoktur.
Uzak Şarkta
JAPON HARİCİYE NAZIRI BERLİNE GİDECEK
Tokyo, 9 (A.A.) — Siyasi müşahitler Matsuoka'nm Avrupa seyahatini Japonyanın, Sovyetler Birliği i-le bir ademi tecavüz paktı akdi için sarfettigi gayretlerin son merhalesi telâkki etmekte müttefiktirler.
Matsuoka'nm Hindicini ile Siyam arasında sulh muahedenamesinin İmza merasiminden sonra yola çıkacağı zannedilmektedir. Bu imza merasiminin bugün yahut yarm yapılması muhtemeldir.
Matsuoka'nm seyahati esnasında Hariciye Nezareti işlerini eski maliye nazırı Toki ile eski büyük elçilerden Şijo ve doktor Saite tedvir e-deceklerdir.
SULH MUAHEDESİ HAZIRLANIYOR
Tokyo, 9 (A.A.) — Stefani ajanlından:
Hariciye Nazrrınm ikametgâhında Thailand ile Hindicini arasında sulh itll&fnamesinin tanzimi için murahhaslar bir içtima akdetmişlerdir.
Thailand heyeti reisi Hariciye Nazırı Matsuoka ile görüşerek hükümetinin sulh şartlarını kabul etmiş olduğunu bildirmiştir.
Fransız sefiri Asene Henrl de Vlşi hükümetinden talimat almıştır. Bu talimatı bugün Japon Hariciye Nazırına bildirecektir.
AMERİKALILAR HOLLANDA HİNDİSTANINDAN AYRILIYORLAR
Nevyork, 9 (A.A.) — Toss: Associated Press'in verdiği bir habere göre, bir çok Amerikalılar, Holanda Hindistanmı terketmekte-dir. Bunlardan bir çoğu tayyare ile Avustralyaya gitmekte, oradan da vapurla Amerikaya dönmektedir.
HÂLÂ VAZİYET ŞÜPHELİ
Hanoi, 9 (A.A.) — Burada, Fransız - Siyanı anlaşması imzasının pek yakın olduğu hakkındaki Japon haberlerini teyit eden hiçbir malûmat mevcut değildir. Resmî mahfiller ihtiyatlı ve ketum görünmektedirler ve Tokyo konferansında zuhur eden bütün zorlukların henüz izale edilmediği İntibaı mevcuttur.
HavaHarbinde
Bir Aylık ingiliz Zayiatı
Londra, 9 (A.A.) — Dahilî emniyet nezaretinin bildirdiğine göre, şubat ayı içinde İngiltere üzerine yapılan düşman hava hücumlarında 789 sivil ölmüş ve 1068 sivil yaralanmıştır. Ölen 789 kişiden 383 ü erkek, 312 si kadın, 91 i <fe 16 yaşından aşağı çocuktur.
Yaralıların 598 zi erkek, 365 •şi kadın, 105 şi de 16 yaşından aşağı çocuktur.
Eylül, teşrinievvel, teşrinisani ve kânunuevvel ve kânunusanide
sırasiyle 6954, 6334, 4588, 3793 ve 1503 kişi ölmüş ve yine bu ayjar içinde sirasiyle 10.615,
8.695, 6.202, 5.044 ve 2.012 kişi yaralanmıştır.
Antoneskonun Beyannamesi
Almanya Romanyayı
Değil Kendini Zengin Etmek İstiyor
Romanya Ekonomisi Mihvere Çalışıcak
Bir Hırsız Çetesi Kurmuşlar
AMhtsar (Hususî) — Kazamıza bağlı köylerde (hırsızlık yapmak üzere hazırlanmış bir çete ele geçirilmiştir. Malatya-nın Ovacık kazasından Mehmet İnce, Zeynel İnce, Kekö oğlu Hüseyin, Munzur Buztaş, Ter-canlı Yusuf Yılmaz vc Akhisar-Iı Halil Gülmezden 'müteşekkil olan bu çete Süleymanlı -köyünde bakkal Şevketin dükkânına girerek yüz elli lira ile altı kilo çay, bir miktar tütün ve sigara ve 'bir de tabanca çaldıktan sonra, yine ayni maksatla diğer bir köye giderlerken Yayaköyü jandarma devriyesile karşılaşmışlardır. Yakalanacaklarını anlıyan hırsızlar, jandarmalarla müsademe cüretinde bulunmuşlar ve neticede cümlesi *slim olmuşlardır. Çalınan eşyalar sahiplerine, hırsızlar da Akhisar hapishanesine tealim edilmiştir.
Bükreş, 9 (A.A.) — Rador ajansı bildiriyor:
General Antonsco memlekete hitaben neşrettiği bir tebliğde şöyle demektedir:
Sınaî veya ziraî iktisadiyatımızı inkişaf ettirmiye matuf bütün iktisadî anlaşmalar. General An-tonesco tarafından Berlin, Roma ve Viyana ziyaretleri esnasında ortaya konulan ve Führer, Duçe ve Mareşal Göring tarafından tabiî olduğu beyanile tamamen kabul edilmiş olan şu iki ana prensibe riayet edilerek aktedile-c ek tır:
1 — Millî servetin zîyaa uğratılmaması,
2 — Millî ekonomiye gerek ya+ıudi veya yabancı sermayenin yerine kaim olmak için, gerekse iktisadî istiklâlimizi alâkadar eden yeni sermayeler yatırmak •uretile hiçbir nüfuz hükümetin muvafakati olmadan vuku bula-mıyacaktır. Hükümetin muvafakati de, yalnız devlete ana ekonomisini sevk, idare ve kontrol imkânını temin eden seviye hasıl oluncaya kadar vaki olacaktır.
Führer, yüksek yapıcı Riyaseti ile, şurasını resmen beyan etmiştir ki, Almanya Romanyaya kazanç temini maksadile değil, Ro-manyanın yeni Avrupa nizamına ve bizzat Almanyanın ekonomik menfaatlerine faydası dokunacak olan serî iktisadî inkişafına yardım için gelmektedir. Buna binaen tasvibi olmadan hiçbir katî muamele yapılamıyacaktır. Bu kabil gayri muntazam muamelelere tevessül eden Romenler ihanet cürmü ile suçlandırılarak tecziye, yabancılar ise 24 saat zarfında teb id edileceklerdir.
Romanyaya giren veya Ro-manyada kalan Alman kıtaları hakkında tebliğde şöyle denilmektedir:
Bu kıtaların yiyecekleri büyük bir kısmı itibarile Almanyadan gelmekte, Romanyanın iştiraki iktisadî anlaşmalarla derpiş edilen ihracat kontenjanlarına münhasır kalmaktadır. Romanya hükümeti tarafından çağrılan veya transit olarak geçen Alman kıtaları için Romen devletine hiçbir fedakârlık tahmil edilmemiştir. Romen devleti Alman talim kıtaları için 100 milyon ley tediyesini taahhüt etmiş, buna mukabil Romen ordusunun ayni zamanda tarlalara iş temin eden terhisine imkân vermek suretile bir milyar leyden fazla tesarruf temin eylemiştir.
Dahilî hattı hareketimize hiç bir yabancı devlet hiçbir suretle müdahale etmemektedir. Romen milleti mukadderatına sahip olmakta berdevamdır. Millî siyası bünyesi hakkında karar vermek hakkını tamamen muhafaza eylemektedir. ALmanya ile olan bu samimî ve sadıkane anlaşma prensipleri Berlin. Roma ve son
defa d& Viyanada yapılan görüşmelere esas teşkil etmiştir. Romen milleti büyük Alman Reich'i ve müttefik devletlerle olan anlaşmaya tam bir itimad ve iman ile dayanabilir.
Mart Sonunda
480Gemi
İngiliz Harp Gemileri Arasında
Londra, 9 (A.A.) — Amirallik dairesi Mail Müsteşarı Varrender, dün söylediği bir nutukta, bahriye inşaatı sahasında İngUterenln yapmakta olduğu milli gayretlerin büyüklüğünü tebarüz ettirmiş ve demiştir ki:
En geç bu ay nihayetinden evvel, on iki aylık devamlı milli gayretlerin neticesi olarak küçük ve büyük asgari 480 harp gemisinin inşaatı bitirilmiş olacaktır. Bu rakkam, deniz İnşaatı programının tatbikine başlanılmasındanberi herhangi sene içindeki gemi inşaatının beş mislidir.
Bundan başka eski gemiler de tamir edilmektedir. Bu tamir, o derece mükemmel yapılmaktadır kl, bu, beklenmlyen neticeler vermektedir. ' T
Varrender, İngiliz destroyerlerinden birinin, harbin ük senesi zarfında 274 gün açık denizde geçmiş ve 62 bin mil yol katetmiş olduğunu I-lâve etmiştir.
Havacılık Bahisleri
INGILTERENİN ŞUBAT
İNŞAATI
Londra, 9 (A.A.) — İngütere, ha-v acılık inşaatında son günlerde bir rekor kırmıştır.
öğrenildiğine göre, şubat ayı zarfında inşa olunan tayyarelerin mecmuu, kânunusani ayında inşa edilen miktarı mühim surette geçmektedir. Kânunusani inşaatı rakkamı ise, dün ya rekoru teşkil eden 1918 teşrinievvel rakkamlarını tecavüz etmekte i-dl.
Şubat ayı inşaatı arasında, hâlen gizli tutulan tiplerde bombardıman tayyareleri He yeni Short Stirling bombardıman tayyareleri, Vhirlvind tayyareleri ve iki bin beygir kuvvetinde motörle müteharrik Kavker Tornado muharebe tayyareleri var-
İNGİLTEREDE ALMAN
ZAYİATI
Londra, 9 (A.A.) — 8 Mart gece yansı hitam bulan hafta zarfmda Almanların ingiltere üzerine kaydettikleri tayyare zayiatı aşağıdadır: 2 martta 1 tayyare, S martta 3 tayyare, 4 martta 3 tayyare, 8 martta 2 tayyare, yekûn: 9 tayyare.
Bunun sekizi bombardıman tayya-residir. 'N 1
Ayni devre zarfında İngilizler bir avcı tayyaresi kaybetmişlerdir.
ALMANLARIN BALKANLAR DA GAYRETİ
Londra, 9 (A.A.> — Müstakü Frau sız ajansı bildiriyor:
Daily Telegraph gazetesinin Bel-grad muhabiri, Almanların her şeyden evvel Balkanların cenubunda hava üstünlüğünü temin etmeğe uğraşacaklarım tahmin etmektedir. E-sasen Sofyadan gelen nakü vasıtalarının çog^ınun üzerinde hava kuvvetleri işaretinin bulunması da bunu izah etmektedir. Bir çok kamyon larm hava bombardımanlarına karşı yeşil lekelerle peçclendigl görülmüştür.
-o
Romanya Tehlike Gördüğü İçin Alman-yaya Baş Vurmuş
Bükreş, 9 (A.A.) — (DNB): Propaganda Nazırı Crainic radyoda askerlere vo Alman askeri heyetine bir hitabede bulunmuştur.
Nazır, Alman askeri heyetinin Romanyaya hükümet tarafmdan davet edildifini beyan etmiş ve demiştir kl:
Romasya tehlikede olduğu için yardıma ihtiyacı bulunmuş ve bu yardımı Almanyadan istemiştir. Almanya Romanyanın talebini isaf etmiştir. Almanya ile Romanya arasında şimdiden iki milleti birleştir-
melidlr.
--o-
İngiliz HavaKuvvet lerinin Büyük Eombardımanları
Londra, 9 (A.A.) — 7 mart sabahı şafak vakti sona eren hafta zarfında İngiliz hava kuvvetleri Almanya ile işgali altındaki -arazi üzerine mahdut mikyasta akın yapmışlardır-, Bombardıman edilen hedefler arasın- j da Vilhelmshaven de vardır. Bundan I başka Bauhaven ve Hiperhaven de-1 niz inşaat tezgâhlan da hücuma u£-
rflimştır.
VATAN
— 10 - 3 -
Müsabakamız Nasıl Yapılacak?
Otuz Çift Birbirlerile Nasıl Evlendirilecek?
Seçmenin Münasip Olup Olmadığı Nasıl Ölçülecek ?
Müsabakamızın birincisine hediye edeceğimiz radyo, bu resimde görüldüğü üzere Philips acentasının Voyvoda caddesindeki mağazasının vitrininde teşhir edilmektedir.
Karilerimiz mek topla, telefonla, şifahen soruyorlar: Müsabakanın tatbikatı nasıl olacak?
Anlatalım; Bir defa hergün gazetede namzetler çıktıkça keseceksiniz. Kuponla beraber saklıyacak-
Otur erkek ve otuz kadından ibaret seri tamam olunca bunları bir araya getirerek mevcut içinde her erkeğe en uygun kadını seçerek otuz çifti kendi takdirinize göre teşkil edeceksiniz. Meselâ beş numaralı erkeğe 20 numaralı kadın, 1 numaralı kadınla otuz numaralı erkek diyerek bize neticeleri liste halinde bildireceksiniz. Biz bütün' bu cevaplan Noter Galip Bingöle tevdi edeceğiz. Günü gelince bunlar Noter tarafından isteyenler de
hazır bulunduğu halde bir tasnif yapılacak. Meselâ bir numaralı erkeğin hangi kadınla evlenmesi hakkında ekseriyet bulunduğu araştırılacak. Eğer sizin verdiğiniz rey ekseriyet reyine uygunsa o çift İçin tam numara alacaksınız. Her çift hakkında bu tasnif ayni usulle yapılınca neticede kim ekseriyetin kanaatme en nygun seçmeler yap-
miNoa birinci ikramiyeyi, yani 275 lira kı\metindeki FilJps radyosunu
kazanacaktır. Diğerleri isabet sıra-
sile diğer yüz elli hediyeyi alacaklardır.
275 liralık radyo, Galatada Fllips müessesesinin camekâranda teshir edilmektedir. Yoluauz düşerse gözden geçiriniz.
Müsabakamızın 150 Hediyesi
Birinciliği kazanana: Bir lüks radyo.
ikinciliği kazanan iki kişiye: Birer çay takımı.
Üçüncülüğü kazanan iki kz?iye: Birer kol saati.
Dördüncülüğü kazanan iki kişi* ye: Birer evrak çantası.
Beşincüiğl kazanan iki kişiye: Birer kadın el çantası.
AJ tine ılığı kazanan üç kişiye: Birer likör takımı.
YedincUiği kazanan beş kişiye: Birer vazo.
Sekizinciliği kazanan beş kişiye: Beyoğf* sinemaları için altışar bilet
Dokuzunculuğu kazanan beş kişiye: Birer mürekkepli kalem.
Onunculuğu kazanan altı kişiye: Birer kravat
On birinciliği kazanan yedi kişiye: Birer ipek çorap.
On İkinciliği kazanan on kişiye: İkişer iyi cins mendiL
On üçüncüden yüzüncüye kadar kazanacak olanlara aşağıdaki teselli hediyeleri verilecektir.
TESELLt HEDİYELERİ:
Kazananlardan on dördüncüden itibaren verilecek teselli hediyelerinin adedi yüz tanedir. Bunlardan on kİKİye birer liralık Tayyare bileti, on kişiye tanınmış romancılarımızın birer eeeri, on kişiye (Ramlz) in birer karikatür albümü, on kişiye Gül Bahçesi kitabı, on kişiye Salon Çiçekleri kitabı, on kişiye (Yedigün) mecmuasının İstanbul albümü, on kişiye Ömer Seyfettinin hikâyeleri, on kişiye birer para çantası. Birinciliği kazanacak okuyucumuza vereceğimiz (Lüks Badyo) Galatada Bankalar caddesinde (FTlps) mağazasının vitrininde teşhir edilmiştir.
Askerlik İşleri
ŞUBEYE DAVET Fatih Askerlik Şubesinden: Fatih Askerlik şubesinden Ali Naz mi oğ. Mehmet Muzaffer (1936) 315 doğumlu acele şubeye müracaatı ilân olunur.
Yeni Neşriyat:
I
İslâm - Türk Ansiklopedisi
9 uncu sayısı intişar etmiştir. Bu sayı mühim bahislerile müteaddit resim'er ve levhalarla, tanınmış profesör ve ediplerimizin yazıları vardır.
Bayındırlık Dergisi
Nafıa Vekâleti tarafından neşredilmekte olan (Bayındırlık İşleri Dergisi) nin altıncı ve yedinci sayılan kıymetli malûmat Ue dolu olarak neşredUmiştlr.
ÇOCUK ESİRGEME KURUMU
BALOSU
Çocuk Esirgeme Kurumunun yıllık balosu, bu sene martm 15 inci cumartesi gecesi Taksim Belediye Kazinosunda verilecektir.
Yeniden açılması kararlaştırılan Çocuk dispanser ve kreşlerinin ilk tesis masraflarına karşılık tutulacak olan mezkûr balonun İstanbul halkı tarafından büyük bir rağbet göreceğine şüphe edilmemektedir.
"Âbon^îcrdî^
Türkiye dahilinde;
Senelik 6 aylık 3 aylık Aylık
1400 Hariç ı
750
400
150 Kr.
Senetik 6 aylık S aylık A>lık
2700
1410
800 Kr. yoktur
Çorluda Tıbbî Konferanslar
Büyük hastahane tıbbî müsa-merelerınaı
Asım F ürenin reisHglncle ve kon-fepu o salonunda kalabalık bir doktor kütlesinin huzur iyi e verilmiştir, ön söz Besim Enere -nin Oroloji 1940 senesi grafiği ile başlamış. Ziya Gök^n tarafından Tiramoti yapılarak çıkarılan hançerede fibro vasküler polip Dr. Muzaffer Tezonar tara-fmdan kusurlu yaratılış, Hayri Alkanrmak akciğer apresi. Dr. Tarık tarafından .bağırsakta iğne, Azer Aran tarafından fünükiler nryeloz. Hayati tarafından nıc-ncnLikok spetısemim&ine piron-tozıl tedaviei vakaları anlatılmış. Dr. Berkkanın akciğer veremimn tedavisi hakkında fikirleri dinlenmiş, bu konulara Ruhi Onat, Beaiım Eneren, Zrya Goksin, Nuri ergene, M Sakarya, Ha-san, Kor gün, Muzaffer Tezonar, Sami Gürün, Hayri Akarırmak ve A-zer Aran iştirak etmişlerdir.
Çorlu Tarım Kredi Kooperatifi yılbk umumî toplantısını bir Martta Kooperatif binasında aktetmıştrr. Muvaffakiyetlerle dolu bir yıllık faaliyet, u-mumî toplantının takdir ve tas-viibindan geçtikten sonra idare heyeti seçimine geçilmiş ve yeni idare heyeti İhsan Yegân, Musa Kaptan, Mehmet Sadık Anıl, İsmail Köprülü, ve Ha<şim Şinikten teşekkül etmiş ve reisliğe ihsan Yeğen seçilmiştir. Kooperatifin intizam ve muvaffakiyetinde banka memurin ve Müdür Selçu-kun yardım ve irşatları görülmüştür.
Çorlu orta okulu fakir talebelere göğüslük, ayakkabı, yelek ve ders levazımı dağıtarak talebeye yardımda bulunmuştur.
-jt Okul idare heyeti talede ve-lileriyle temaslarını arttırmak maksadiyle Orduevi salonlarından istifade ederek toplantılara ve terbiyevî hasbıhallere başlamıştır. Aynı salonlarda iftihar listesine ismi geçen 30 talebeye mektep talim heyeti tarafından da bir çay ziyafeti verilmiştir.
o
KIZ SANAT ENSTİTÜSÜ
Edirne (Vatan) — Edirnemi-ziıı vücudiyle iftihar ettiği müesseselerden biri de Kız Sanat Enstitüsüdür. Bu kıymetli müessesemiz dört aylık çalışmalarının mahsullerini bugün HaJkevinde muhteşem bir sergi ile büyük bir takdir kazanmış bulunuyor.
Enstitü muallimlerinden Bayan Nimet Alkentin veciz bir nut kuyla açrlan bu sergiyi gezenler kızlarımızın muvaffakiyetlerini tebrik ve muallimlerini de takdir etmekten kendilerini alamamışlardır.
Sergiyi gezenler yine kızları-mizın yine kendi elleriyle hazırladıkları pastalarla izaz edilmişlerdir.
Gönderdiğim resim, foto muhabirimizin sergiye art güzel bir resmidir.
o
MURATLIDA ORMAN YETİŞTİRİLİYOR
Muratlı ve havalisinde şiddetli souklar olmuştur. Ekilmişlerin donmasından korkulmaktadır.
Muratlıda halk fidanlığa çok ehemmiyet vermekte. Bu sene fazla fidan dikmek için yerler hazırlanmaktadır. Az umanda Muratlı Trakyanın en yeşil bir yeri olacaktır.
o-
Ed ir nede Bahar
Edirne, (Hususî) — Havalar son günlerde düzelmekte ve ısınmaktadır. Her kışın müthiş soğukları bu sene oldukça hafif geçmiştir. Baharın müjdecisi olan cemrelerden üçün cüsü de bugün toprağa düşmüştür.
Havaların müsait gitmesi yüzünden birçok yerlerde ağaçlar çiçek açmıştır. Filhakika ağaçların bu uyanışı Trakya için pek erken olduğu söyleniyor. Bundan sonra ani bastıracak olan bir soğuk dalgası ve yahut yağacak bir kırağı bütün meyve çiçeklerini yakmasından korkulabl-lir
Edirne (Hususî) — Vilâyetimize bağlı Havsa, Teklrdağı vüâyeti-nln Çorju kazasına bağlı Muratll nahiye merkezlerinde yeniden ihdası tekarrür ettiğini evvelce bildirdiğim belediye teşkilâtı için hazırlıklara başlanmıştır. Her iki yerde yapılacak olan Belediye teşkilâtı önümüzdeki mail yılı iptidası olan Haziran ayı başında faaliyete geçmiş olacaklardır.
o
Türkiyenİn Coğrafî Vaziyeti
Manisa (Vatan) — C. H. P. Genel sekreterliğince Manisada
bir konferans venmek üzere gönderilen, siyasi bilgiler okulu coğrafya profesörü Hamit Sadi Selen Halkevimiz salonunda* (Türkiye-nin coğrafî vazi^ti) mevzuunda bir konferans vermişler ve bütün Manisa halkı bu değerli toplantıda hazır bulunmuşlardır.
1 — Tam vagon hamuleli tütün, pamuk, yün, yapağı ve tiftik nakliyatına mahsus tarife, 1700 den ful* kilometreler için ton basma 2,6 kuruş Ücret alınmak üzere 1700 kilometreden fazla mesafelere teşmil cdihnijytir.
2 — Ecnebi memleketlerde açılacak cfuar, sergi, panayır, festival ve kongre> lere iştirak edecek yolculara maiısus yeni bir tarife ihdas edilmiştir. Bu tarifenin hangi münasebetlere ne şartlarla tatbik edileceği her defasında aynca tayin edilecektir.
3 — Haydarpaşa - Adapazarı, Sirkeci - Kırklareli - Edime ve tzmlr - Denizli «Söke, Tire, ödemiş şebekeleri da*ril> kısırımda, 100 kilometreden az mesafelerde fotoğrafla tevsik edilmek kaydı olmaksizm tam ücrete tâbi yolculara gidiş - dönüş bileti satılacaktır. Bu biletlorln dönüş kmrmlarmm meriyet müddeti yedi gttndttr.
Bu hususa art tarifeler 15/3/941 tarihinden itibaren tatbik edilecektir.
Fazla tafsilât için istasyonlara müracaat edilmelidir. (1331 - 1758)
Ş! KANUN
*yUR6EÇTiKÇ
1941 lîtîtAMtYELERÎ
T. İş Bankası
1941 Küçük
Tasarruf Hesaplan İkramiye Planı
% >
2 >
4 >
8 >
35 >
80 >
300 >
1000 750 600 250 100 50 20
> >
> > > >
OH
¦:ı
= 3 = 15 = 2000 = 2000 = 3500 = 4000 = 6
İli
Liral
> > > > > > >
Keşideler: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağus tos, 3 Ikinciteşrin tarihlerinde ya pünr.
Deniz Levazım Satınalma Komisyonu ilânları
Marmara Üssübahrî K. Satınalma Komisyonundan:
Toz Şeker İlâm
kilo
1 — Bir kilosuna tahmin edilen fiyatı 37,75 kuruş olan 10,< toz şeker, pazarlıkla satm alınacaktır.
2 — Pazarlığı 11 mart 941 salı günü saat 14 te Tam İtte tersane kapısındaki komisyon binasında yapılacaktır.
3 — Teminatı, pazarlık günü takarrür edecek İhale bedeli üzerinden yüzde 15 nisbetlnde derhal alınacaktır.
4 — İsteklilerin bu işle İlgili ticaret vesikalarile birlikte muayyen gün ve saatte komisyona müracaatları, (1756)
istanbul Komutanlığı Satınalma Komisyonuı in
Keşif bedeli «794» lira 20 kuruş olan bir ambarm kiremit aktarma işi pazarlıkla yaptırılacaktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir, isteklilerin 11.3.941 günü saat 10 da Fındıklıda satm alma komisyonuna gelmeleri. (1803)
12/3/941 günü saat 11,30 da pazarlıkla 6 çift araba koşum takımı satın alınacaktır. Vermek isteyenlerin mezkûr gün ve saatte teklif edecekleri fiyata göre kati teminatları ile birlikte Fındıklıda satınalma komisyonuna gelmeleri. (1753)
?
Dört binek 2 mekkari hayvanı pazarlıkla satın alınacaktır. Vermek isteyenlerin her gün İş saatlerinde hayvanlarilo Fındıklıda satmalma komisyonuna gelmeleri. (1754)
?
Bir kamyon şasesi üzerine mevcut resim ve şartlarına göre bir karoseri yaptırılacaktır. Pazarlığı 11.3.941
günü saat 14 tedir. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli gün ve saatte teklif ede-
cekleri fiyata göre yüzde on beş teminatları Ue beraber Fındıklıda satın alma komisyonuna gelmeleri.
(1732)
Lüzum olan parçalar verilmek şartile pazarlıkla bir miktar kamyın tamir ettirüecektir. Bu işi yapabileceklerin tafsilât almak üzere her gün Fındıklıda satm alma komisyonuna gelmeleri. (1731)
Beher kilosuna 60 kuruş fiyat tahmin edilen 22 ton yazlık vakum ya£ı 11.3.941 günü saat 11 de pazarlıkla satın alınacaktır. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. Teminatı 1980 liradır. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda satm alma komisyonuna gelmeleri, (1659)
Edirne Asliye Hukuk Mahkemesinden: Es: 941/146.
Edirne Askerî hastahanesinde karantina memuru Yahya Üresin tarafından, Edirnenin Molla Fahrettin mahallesinde Horozlu bayırında Baltacı Mehmet Uydur yan m da ölü Hasan kızı Çevriye aleyhine terke müstenit açtığı boşanma davası üzerine davalmm ikametgâhını terkle nereye gittiği meçhul bulunduğu anlaşılmakla Uâncn tebligat İcrasına ve
duruşmanın da 10.4.911 tarihine te-
sadüf eden perşembe günü saat 9 za talikine karar verilmiş olduğundan mezkûr tarihte bizzat veya bir vekil göndermediği takdirde gıyabında davanın rüyet edileceği tebliğ makamına kaim olmak üzere olan olunur.
İÜ
ŞEHİR TİYATROSU
Komedi Kısmı BU AKŞAM Saat 20,30 da KİRALIK ODALAR
Baş, Diş,'Nezle, Grip, Romatizma
Nevralji, Kırıktık ve Bütün Ağrılarınızı Derhal Keser
İcabında eflnd» 9 fcaa* • ı.ntblll». TARLİTLERİNOEN SAKINfNlZ. HER VEPTDF pl1XU KURTLARI ISRARLA İSTEYİNİZ
Askeri Fabrikalar Sa'.ına'.ma Komisyonu İlânlarıj
Tahmin edilen bedeli c32500> lira olan elli ton Avrupa tutyan 11 mart 941 salı günü saat 14 te Salıp azan askeri fabrikalar yollamasın da-ki satm alma komisyonunca pazarlıkla ihale edilecektir, tik teminatı «2437,5> lira olup şartnamesi 163 kuruş mukabilinde komisyondan verilir.
isteklilerin 2490 sayılı kanunun 2, 3 maddelerindeki vesaiki hâmil ve bu isle alâkadar tüccardan olduklarına dair Ticaret odası vesikasile o gün ve saatte komisyonda bulunmaları. (1577)
İstanbul Belediyesi İlânları
Kerestecilerde kâin merkez hâlindeki kavun karpuz sergileri yamada bulunan aşcl dükkânı bir sene müddetle kiraya verilmek üzere açık arttırmaya konulmuştur. Yıllık kira bedel muhammeni 720 lira ve ilk teminat m ikdam 54 liradır. Şartname /labıt ve Muamelât Müdürlüğü kaleminde görülebilir, thale 13.3.941. Persenbe günü saat 14 de daimi encümende yapılacaktır. Taliplerin ük teminat makbuz veya mektup-larüe ihale günü muayyen saatta daimi encümende bulunmaları.
(1463)
Toprak Mahsulleri Ofisi İstanbul
Şubesinden:
Şubemizin 1941 İhtiyacı olan vasati üç bin afyon ihraç sandığı 11 mart 1941 salı günü saat 15 de karşılıklı pazarlıkla, yaptırılacağından* taliplerin besyüz lira teminat akçesüe yevmi mezkûrda şubemizin liman harımdaki merkezinde hazır bulunmaları ve sandık şartnamelerini pazarlıkdan evvel şubeden almaları. (1674)
Taksitli Emlâk Satışı Sekiz Senede O/o 8,5 Faizle Ödenir
Semti
Cinsi
Maliyet
60
ııı
Sütlücede Abdüsselâm Sütlüce Arsa mahallesi Abdüsselâm sokağında
eski 25, 27 yeni 25 ve 27 No. lu ,
Kadıköy Hasanpaşa mahallesinde tki ev
eski Adalet yeni Hürriyet sokağın da eski 7 mü. yeni l/lf 1/2, 8 No, lu
1 — Arttırma 19/Mart/941 tarihine düsen çarşamba günü yapılacak ve 13 den 15 e kadar devam edecektir.
İhale arttırma sonunda en yüksek bedel verene yapılır.
2 — Arttırmaya girmek için muhammen kıymetin % 15 i nisbetln» de pey akçesi yatırmak lâzımdır.
3 — Arttırma bedelinin dörtte biri peşin geri kalanı sekiz senede sekiz müsavi taksitte ödenir. Taksitler % 8,5 faize tabidir.
4 — Taksitler ödeninceye kadar gayri menkul sandığa birinci derecede İpotekli kalır.
5 — Binaların fotoğrafları sandık binasındaki satış salonunda teshir olunmaktadır. Fazla tafsilât almak için salona müracaat edilir.
Emlâk almak ve satmak isteyenlere
İstanbul un her semtinde her çeşit emlâk almak ve satmak İçin «n kısa yol satış salonumuzu ziyarettir.
Istenüdlği takdirde satılığa konan emlâk mukabilinde ne miktar borç verileceği tayin edilerek alâkadarlara bildirilir. Bunun için iki lira ücret almır.
Teshir ücreti: Bir liradan aşağı olmamak üzere üç ay için bin lirada on iki buçuk kuruştur. Ne satıcıdan ne de alıcıdan başka bir ücret alınmaz. . (1515)
DİŞ SUYUNUN GARGARASI:AĞIZ,BOĞAZ.DİŞ APSESİ /İLTİHAPLARINDAvıDİ$ ÇIKARILDIKTAN SONRA ŞIFATEMİN EDEP
TVrkiye Cumfcarljdt
iraaf Bankası
Kuruluş tarihi: 1888.— Sermayesi: 100,000,000 Türk lirası
Şube ve ajans adedi: 265. Zirai ve ticari her nevi banka muameleleri Para biriktirenlere 28,000 Ura ikramiye veriye»
100 adet 50 liralık 5.000 Ura 120 > 40 » 4.800 ı
Ziraat Bankasında kumbaralı ve ihbarsız tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a ile aşağıdaki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır. 4 adet 1,000 liralık 4,000 Un 4 » 500 9 2.000 » 4 » 250 » 1.000 B 40 » 1<» » 4.000 •
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene İçinde 50 liradan aşağı düşmlyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasüe verilecektir. Kur'alar aenede 4 defa, 1 eylül, 1 birine İkamın, 1 mart vo 1 haziran tarihlerinde çekilecektir.
160
20
3,200
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AUMtl t^L±-\ ı.\l..\L\X Basıldığı Ter: VATAN MATBAASI