#5
Başmuharriri:
Ahmet Emin YALMAN
V A T A N E V I — Cafaloglu, Molla Fenari S. 32 TeJffon: 241S6 — Telgraf VATAN İst.
MART SAL
194 1
^
1 Jvı UMI İMİ
W
kût»>han€ i
İki P
arıs
Yazan: Rebla T. Okçubaşı
Fiyatı: 5 Kuruş
SİYASİ SABAH GAZETESİ
Yıl: T — Sayı: 200
Bugün 4 anca sayfamızda başladı
1940 Mar tiyle Mukayese
Geçen martta sulh sonda-jım Amerika yapmak ihtiyacını duymuştu. Bu sene mihver tarafındaki Japonya yapmıştır.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
1941 ilkbahar kasırgası ha koptu, ha kopacak... Zaten bu mart ayı, oynak vc üzüntülü bir aydır. Daha harp başlamadan ev. vel dc her sene mart girince ufuk. ta bulutlar birikir, bütün dünya harp ihtimallerine ait endigcler içinde haftalar geçirirdi.
Bu seneki mart kasırgasının arifesinde ilk hatıra gelen nokta, geçen martla bir mukayese yapmaktır.
Geçen martta Majino hattının arkasında gaflet uykusuna yatmış iki millet vardı: Fransa ve İngiltere... Basiretleri tamamile bağlanmıştı. Derin bir gaflet uykusuna yatmışlardı.
Uzağı gören mahdut insanlar, ortalıktaki zahirî sükûna aldanmıyor, yarının ihtimalleri karşısında titriyorlardı.
Ben o sırada Londrada bulunuyordum. Bu muharebesiz harbi bir nevi karnaval safası sanan kaygusuz insanların karşısında basiret sahiplerinin ne kadar üzüldüklerini yakından gördüm. (Britanya heyeti) denilen kültür propagandasına ait teşkilâtın umumî kâtibi B. Obrien bana bir gün
dedi ki:
— Almanlar bize çok fenalık
ediyorlar. Ne olur, arasıra Londra üzerine bir kaç bombardıman tayyaresi göndermeler, bombalar at-salar, bir kaç ihtiyar kadın, bir kaç çocuk ölse de millet uyansa, harpte olduğumuzu farketse, ona göre düşünse ve hazırlansa...»
Amerika hükümeti, vaziyeti tıpkı bu sınıf İngilizler ve Fransızlar gibi görüyordu. Amerika hariciyesinin kıymetli müsteşarı B. Wells'in 1940 ilkbaharında Av-rupayı dolaşarak bir sulh sondajı yapması sebepsiz değildi. Amerdir?, htr t**--*ff-a pek iyi malûmat toplamıştı. Almanyanın hazırlığı ve üstünlüğü karşısında İngiltere ve Fransanın yoksuzluğu ve gafleti cidden korkulacak bir manzara teşkil ediyordu. İşin iyisi, harbi filî surette başlamadan tatlıya bağlamak, hiç olmazsa İngiltere ve Fransanın daha iyi hazırlanabilecekleri bir zamana talik etmekti. Çünkü 1940 ilkbaharında kopacak kıyametin mânası ve neticesi hakkında Amerikada en küçük bir tereddüt yoktu.
Wells bos elle Amerikaya döndü. Avrupada kafalar kızışmıştı, sulh lâfına baş çevirecek kimse yoktu.
1940 ilkbahar kasırgası biraz sonra koptu vc bildiğimiz neticeleri verdi.
1941 kasırgasını beklerken Mihver tarafının aklı hep geçen seneye kaçıyor. Diyorlar ki: «Geçen sene kış hazırlığından sonra yıldırım gibi indik, bu sene dc ineceğiz.»
Evet amma, geçen senedenbe-ri roller çok değişmiştir. Kolay ve çabuk elde edilen bir zafer karşısında basireti bağlanan vc değişen hakikatleri göremiyen taraf. Mihver tarafıdır. Demokrasilerin gözü dört açılmıştır.
Geçen seneye nisbetle beliren farka basit bir ölçü ister misiniz? İşte şu: Geçen sene Amerika hariciyesi, kendi tarafı saydığı demokrasiler hesabına endişeye düşmüş vc bir barış sondajı yapmıştı. Bu sene Japonya hariciye
nazırı B. Matsuoka geçen sene B. Wells'in oynadığı role çıkmıştır. Yani sulh sondajı Mihver cep. hesinden gelmiştir.
Japonya hükümeti, Avrupa işlerini daha uzaktan, daha açık bir gözle görüyor. Amerikanın işin içine adamakıllı dalmasının mânasını da, Almanya ve kalyadan daha iyi kavramıştır.
Japonyanın hakkı var. 1941 kasırgası, geçen seneye hiç ben-
iki Bulgar
Süvari Alayı
Yugoslavya'ya Teslim olmuşlar
Satılmış Mem lekette Kalamazlar mış
Habeş vatanperverlerinin her taraftan gelen tazyiki karşısında A
İtalyan yerli askerlerinden bir gr
Habeşistanda italyanlar
Adisababaya Doğru Kaçıyorlar
Hartum, 10 (A.A.) — İngiliz kıtaatı ve Habeş vatanperverleri şimali garbiden Habeşistanın merkezine doğ ru ileri hareketlerine devam ederek italyanlara nefes aldırmıyorlar. I-talyanlann tahşit ettiği kuvvetlerin en mühim iki grupu Gondar etrafında bulunmakta vc Adisababa istikametinde ricat etmektedir, iki haftadır ki, Habeş vatanperverleri Gonda-rm garbında faaliyette bulunuyorlar.
İtalyan kuvvetlerinin başlıca şu iki sebepten dolayı Gondar mıntaka-sında tahşit edildiği sanılmaktadır: Bunlardan biri yolların vaziyeti diğeri de Tana gölünün mühim bir iaşe yolu olmasıdır.
(Devamı Sa- 5, Sü. 2 de) / * / -o
Arnavutlukta Mütareke Sözleri
Atina Tekzip Ediyor
«Son 24, hattâ 48 saat İçinde Balkanlarda mühim bir hadise yoktur.
"Mihver ve Macar radyoları, Yunanistanın İtalya île bir mütareke akdi için Almanyanın tavassutunu ka bul ettiğini söylüyorlar. Almanyanın, Balkanlara gelmesi Macar ve İtalyan rad-yo'arını sevindiriyor. Kendilerinin Yunanistana yapama dıklarını Almanların yapacaklarını söylüyorlar. Salahiyetli Yunan gazete ve mahfilleri, bu mütareke şayiasını şiddetle tekzip ediyorlar. __Radyo Gazete»! —
disababa'ya çekildikleri bildirilen up
Mihverin Plânı
¦o-
Eden Mısırlılarla da Konuştu
Kahire, 10 (A.A.) — Mısır Başvekili Hüseyin Sırrı Paşa, Mısırın alâka duyduğu siyasî ve iktisadi işler hakkında İngiltere hariciye nazırı B. Eden'le defalarla görüşmeler yapmıştır. Bunlar dostluk ve karşılıklı anlaşma hava sı içinde geçmiştir. Münasip zaman 'gelince neticeleri bildirilecektir.
zemez şartlar altında başlıyor. Her şey kökünden değişmiştir. Mihver kendi kendini aldatmakta vc yeni yeni gailelere atılmakta ısrar ederse bu seneki uyanış, geç ve acı olacaktır.
Ahmet Emin YALMAN
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazete sine Göre Günün En
Mühim Hâdiseleri
^ Bngün Grupta Başvekil vc Hariciye Vekili, umuıııi siyabetimiz-den bahsedecekler.
+ Arnavutlukta mularcVedco bahsolunuyor, Rcrlüı evet, AUna hayır, diyor.
^ İki Bulgar teüvari alayının Yugoslüvyaya kaçtığına, dair rha-yetlcr vardır.
+ İngilterelim Sofya sefiri bugün Istanhula geliyor,
Vi;i, İngiliz ¦MafcpMM meydan okuyor.
Londra, 10 (A.A.) — Müstâkil Fransız Ajansı Bildiriyor:
Belgrad'dan alınan ve henüz teyit edîlmîyen haberlere göre, iki Bulgar süvari alayı dün gün doğarken Yugoslav hududunu geçerek teslim olmuşlardır. Bulgar subayları Almanyaya satılmış olan memleketlerinde kalmamağa karar verdiklerini bildirmişlerdir.
Bu da Madalyanın Öte Tarafı
Sofya, 10 (A.A.) — Dün, Bul-garlstanın muhtelif şehirlerinde Alınan - Bulgar kıtaları geçit resimleri yaparak Umumî harp* te kurulan Alman - Bulgar dost luğunu kutlulamışlardır.
Bulgarlstandakl Alman kıtalarına kumanda eden generaller, Bulgar «Harp ölüleri âbldcsl»nc çelenkler koymuşlardır. Bundan sonra kıtalar, iki ordusun kumandanları önünden geçmişlerdir. 'Bu geçimler esnasında bandolar, Alman vc Bulgar marslarını t çalmıştır. Generaller, kısa nutuklar söyliyerek İki ordu a-rasındakl dostlumu ve sulh nıu-ahcdelerlle yapılan haksızlığı 1-Icrl sürmüşlerdir. Halk. askerî kıtaları alkışlamıştır. Bu merasimde askeri ve sivil erkan ile papaslar ve profesörler hazır bulunmuştur.
Japonya Zorlanıyor Japonlar Tereddütte
«Mihverciler, İngiltereye karşı müşterek bir plân tatbik etmek tasavvur undadırlar.
«Almanya, Atlantikte denizal-tıları ve tayyarelerile taarruza geçtiği zaman Japonyanın da Pasifik denizinde faaliyete geçmesinde ısrar etmektedir.
«Japonya, Sovyet Rusyadan
teminat almadıkça harekete geçe-miyeceğini ileri sürmüştür. Bu sebeple Almanyanın, Sovyet Rus-yayı tazyik ettiği söyleniyor. Fakat Japonyanın, bu teminat verilse bile yine harekete geçmiye-ceğini zannedenler de var.
- Radyo Gazetesi -o
Sofyadaki ingiliz Elçisi Bugün
Şehrimize Geliyor
Sofyadaki İngiliz Elçisi Rendeli
Londra, 10 (A.A.) — B. B. C-: Exchange Telegraph ajansının Sofyadaki muhabirine göre, tngilterenin Sofya elçisi Rendel, elçilik memurlarile birlikte bu akşam Bulgaristanın merkezinden
Istanbula hareket edecektir.
«tngilterenin Sofya elçisi bugün
saat 11 dc Sofyadan ayrılmıştır. A-merika elçisi hududa kadar kendisine refakat etmiştir.
— Radyo Gazetesi —
Doktor Lûtfi Kır dar la
Bir Konuşma
ı i___
Vali ve Belediye Reisi Tenkit Mevzuu Olan Bir.
İki M
eşelenin
İç Yü
¦ ¦
zunu
Anlatt
ı
Tenkit Düşmanlık mı Dostluk mu?
Üç seneden fazla oluyor: Belediyede, otobüs, hamallar işi, mezarlık istimlâki Ermeni mezarlığı arsası gibi bir takım işler hakkında yolsuzluklar olduğunu haber almış ve o zamanki Belediye reisinin dikkatini celbctmlştim. Reis, en temiz bir niyatle yapılan ı kazı memnuniyetle karşılı yacak vc işleri tahkiktet geçirecek yerde hiddete kapılmış:
— Bu yazıyı yazmak için kaç para aldı?
Diye haksız ve çirkin bir
Vali ve Belediye Reisi Dr. Lûtfi Kırdar
tecavüzde bulunmuştu. Buj sözü haklı göstermek iglm bir takım adamlar tarafından çevriler, entrikalar, bunun üzerine cereyan eden uzun muhakeme hatırlardadır. Neticede adalet yerini bulmuştu.
Bir, iki gün evvel belediyeye ait bir takım işler hakkmda Vali ve Belediye Reisi Doktor Lûtfi Kırda-rın dikkatini ceibettim. Vali bu yazıya kızabilirdi, çünkü işlerin bir içyüzü vardı kî ben onu bUmiyerek
(Sonu: Sa. 5. Stt. 1 de) —,
Vişi Meydan Okuyor
Fransız Donanması Ticaret Gemilerine Refakat Edecek
8,000.000ArtıkPara
Manisa Meb'usu Refik ince Diyor ki:
Tahsisat Sonuna Kadar Sarfedilmezse Umumî Hizmetler Görülmemiş Demektir
Darla ıı Diyor ki:
FRANSIZLARIN AÇLIKTAN ÖLMESİNE RAZI OLMIYACAGIZ
Paris, 10 (A.A.) — D.N.B. ajansı bildiriyor:
Oeuvre gazetesi şunları yazıyor: clngriltcrenin haberi olsun: Donanmamız, ticaret gemilerimize refakat edecektir. İngllterenln iştiharını kabartan şey. vapurlarımızın yükünden ziyade bizzat vapurlan-mızdır.»
Bu gazeteye bakılırsa General Darlan, hükümetin yeni kararını VI-şideki Amerika büyük elçisine bildir-(Devaraı: Sa. 5, Stt. 4 te) *
Harp \aziyeti
Yazan:
İhsan BORAN
Balkanlarda:
Bulgarlstanı İşgal eden Alman ordusunda, bugünlerde iki rouhira hareket görülüyor;
1 — Bir taraftun Alman ordusu Yunan - Bulgar hududu boyuna yerleşiyor, kuvvetlerin çoğa (Menlik) mıntakasrnda toplanıyor.
2 — Diğer taraftan Romanya-dan Bulgaristana geçen Alman kıtaları yerine Vlyanadan trenlerle yeni birlikler gönderiliyor.
Bu yeni vaziyete göre, Bulgarls-tanda 7-8 tümen tahmin edilen Alman ordusu önrülerilo ve motorlu birllklerile (Selanik) ve (De-deağaç) sahillerine 90 kilumetro mesafededir. Bu hedeflere varmak yohında Alman ordusu taarruza (Devamı: Sa. 5, SU. 3 te) JL
BALKANLARDA İLKBAHAR KELEBEK AVI Ha gayret Ağa düjüyor!.
Ankara, 10 (Telefonla) — Bugün toplanan Büyük Millet Meclisinde 1937 senesi kati hesaplarına ait tezkereler okunurken Manisa Mebusu Refik İnce söz almış ve demiştir ki:
<— 1938 mail yılı için Meclisin hükümete verdiği tahsisattan 8 milyon küsur lira sarfedllmemiştir. Büyük Millet Meclisi hükümetin ihtiyacını gözönündc tutarak lâzım olduğu kadar tahsisat vermektedir. Bu tahsisatın memleketin umumi ihtiyaçlarına sarfedilmcsi lâzım gelirdi. Tahsisatın iptal olunması, resmi dairelere düşen bazı hizmetlerin görülmemiş olduğuna delâlet eder. Hele milli müdafaaya ve maarifimize taallûk eden meselelerde elde mevcut tahsisatın sonuna kadar sarfe-dilmcsini usul tutmak lâzımdır. Bu İptalden dolayı teessür duyuyorum.
Resmi müesseselerin Meclisten aldıkları tahsisatı iptal ettirmeden tam yerine sarfedilmesini dilerim.»
Büyük Millet Meclisi çarşamba günü toplanmak üzere müzakerelerine nihayet vermiştir.
Ankara, 10 (A.A.) — Büyük Millet Meclisi bugün çalışmalarına başlamıştır. Bugünkü celseye Doktor Mazhar Germen riyaset etmiştir. An kara şehri su tesisatının hazineye ait mal sahipliği hakkında Ankara belediyesine devri, Diyanet İşleri reisliği -939 mali yılı bütçesinde değişiklik yapılması, belediye kanununun ikinci maddesinin tefsiri, Türki-
ye - Fransa dostluk muahedesi ile müşterek beyanname ve optanlar hakkındaki protokolün tasdikine ait kanun lâyihalarının geri verilmelerine dair Başvekâlet tezkereleri okunduktan sonra ruznamede bulunan maddelerin müzakeresine geçilmiştir.
Grup İçtimaında
Başvekil ve
Hariciye Vekilimiz
Umumî Siyasetimizi! Anlatacaklar
Ankara, 10 (Telefonla) — Tamı grup içtimai vardır. Kardeşinin cenaze merasiminde bulunmak üzere Istanbula giden ve bugün An karaya dönmesi beklenen Hariciye Vekilimiz, son aylara alt harici vaziyetimiz hakkında bu iç t im ada izahat verecektir. Başvekil Doktor Refik Saydam da umumi siyasetimiz
hakkında beyanatta bulunacaktır.
GÜNÜN SESİ
Ölüyü Soyan
Kol
eralı
Yazan: REŞAT NURİ
Çocukken dinlediğim bir soygun* culuk hikâyesini halâ tüylerim üj -pererek hatırlarım.
Hikâyeyi anlatan büyük kolera senesinde Hicazda bulunmuş bir asker doktoruydu ve benim yakınlarımda u, hattâ en yakınlarım damlı. Kondktile beraber Hicaza gönderilen on bir genç arkadaşından yalnız o çoluk çocuğunun yanına dönebilmiş ti.
Bir urahk kolera o haJo gelmiş kl, meydanlarda, yol kıyılarında küıno küme İnsanlar can çekişiyor, sokakta blriblrinu rastgelenler hela İlana rak aynlıyorlarmış.
Cenazeleri eşyalarlle berabor yakarak hastalığın önüno geçmeğe çalışan doktorları cahil halk diri diri yakmakla tehdit ediyormuş.
Işto o günlerden birinde bir gece za\ailı cefakeş Melınıctler sırtlarında derviş kıyafetinde iki Yemenli getirmişler. Hastahaııe gerçi asker tıustahanesl amma, sen, ben düşünülecek sıra mı?
Doktor zaten tan üstünde olan xc ehaLUUİyetll bir yardıma muh-
taç bnlunmtyan bu adamları boş bir odaya yatırmış ve üstlerine kapıyı çekmiş.
Ertesi sabah tabii hastaların I-klslnl de ölü bulmuşlar. Bu esnada dervişlerden birinin kardeşi olduğunu söyHyen bir üçüncü Yemenli hastananeye gelmiş ve ağabey» İnin kemerinde sakladığını bildiği iki san altını İstemiş, ölüyü arıyorlar, fakat denilen yerde altına benzer bir şey yok!
Evvelâ hastakane hizmetçileri 1-Çİn şüphe uyanır gibi oluyor. Fakat bu esnada doktor öteki Dervişin vaziyetine dikkat etmiştir. O-lünün vücudunun bir kısmı yatağın dışındadır; uzun müddet denizde bocaladıktan sonra nihayet bir dal veya kayaya tırmanarak ölmüş bir tavrı vardır. Akla gelecek şey olmamakla beraber doktor onun son nefesinde sürüne sürüne arkadaşını ziyarete gitmiş olmasından şüpheleniyor. C zerini arıyorlar: Bir şey yok. Fakat sımsıkı kilitli a-vuçlarından birini zorlıyarak açtıkları vakit İçinden İki sarı Ura çıkıyor.
?
Bulgarların bir daha çıkmamak üzere vücutlarına girmiş amansız hastalığı farketmlyerek Dedeağaca ve Akdeniz kıyısına doğru sürün* ııılye hazırlanmaları can üstündeki koleralıyı avucunda iki san lira Ue ölmek için, arkadaşının yatağına sürükllyon şuursuz hırsa, ne kadar» ama ne kadar çok benziyor.
2
VATAN
11 .3 . 941
Anlatan : Nuri ( Paşa )
"Margab Muharebesi Başlamıştı Bende
ir çokları Gibi Tüfeğimi ve Cephanemi Alarak Yola Çıktım ,0
13
Dede Kâni muharip olmamakla beraber kendini muhafaza için bennde bir cenbıye taşırdı. O, kendine «mücahidi din» sıfatın, veıaûı ve hakikaten bedevilere tesirli vaaz verir ve halkı «cihad [laepüilıan» a teşvik ederdi. Ar-ftaeinoaki harmanıyesi, bıyıklarına ..anşmış sakalı, uzunca boyu ve fcur vesile heybetli görünürdü. /Avamla, onların anlıyacakları tarzaa konuştuğu gibi arasıra «Ya hay!ı diye korkunç bağırır ve bu suretle kendine bir dede ve bir şeyh süsü verirdi.
Dede Kânı türlü türlü arap-ça. rumca, biraz italyanca, iransızca ve hattâ almanca konuştuğundan Tunustan kapsül vesair ihtiyaçları getirmek ve huduttan geçirmek ve kaçırmak işlerini de mükemmel beceriyor-du. Nitekim bir gün Tunustan tedarik ettiği kapsülleri kırkar kırkar uzun bir kuşağa dikmiş, bu kuşağı vücudüne sarmış ve böylece Trablus hududuna gelmişti Tunus hududundan Trablus* geçenleri ise o gün, Fransız karakol zabiti pek sıkı arıyacağı tuttuğundan, bunu farkeden Dede Kâni, sıra kendine gelmeden, hemen apteshaneye gitmiş ve Cert'nin (harmaniyesinin) iç taraflarına pialik sürmüştü. Fransız zabiti, onun üstünü aramak için harmiyesini açtığı zaman gördüğü ve kokladığı pislik yüreğini bulandırdığından fena halde kızmış ve Kâniyi «pis, murdar Arap» dîye tekmeliyerek Tunustan kovmuştu. Dedenin de istediği olmuştu.
Bay Nuri Kininin nereli olduğunu bilmiyor, ancak sık sık Kon_ yadan bahsettiğini ıhatırlıyor. Trablustan memlekete dönüşünde de onu bir defa Rodosta görmüş. Nurinin, işsiz zamanlarında yaptığı resim deherinde de dedenin çok güzel bir krokisi vardır, Nuri Musallata Hastahanesinde
Nuri, 15 şubatta Musallata-daki askerî hastahanesinde yatmak mecburiyetinde kalmıştı. Burası Homs'un 22 ; 23 km. cenup batısında ağaçlık, bahçelik, zeytinlik ve hurmalık lâtif bir vahanın içinde kurulmuş büyücek bir kasaba idL Hastahanede oradaki harp ihtiyaçlarına yetiyordu.
Doktor Rasim Ferit (mebuslardan) ve Dr. Rıfkı (şimdi Eiga-nistanda) o zaman Musallata askerî hastahanesinin cerrahları idiler. Bu hastahanede en mühim ameliyatlar yapılıyor ve bir çok Türk ve yerli yaralı ve hastaları tedavi olunuyordu. Bu sebeple bu hastahanenin Trablus mücadelelerinde gördüğü iş pek büyük olmuştur.
Margab Muharebesi
Margab muharebesi Nurinin ilk bulunduğu ehemmiyetli bir savaştır. Buna dair olan hatıralarını şöyle anlatır: «Musallata hastahanesinde idim. 27 şubat sabahı pek erken jandarma yüzbaşısı Hasanın (bu mevkiin ve mınta-kanın jandarma kumandanı) krokisini yapmakla meşguldüm.
«Musallata mevki itibarile Mar_ gab'dan yüksektir. Bizim seyyar hastahanede, zeytin ağaçlarile örtülü bir sırt üzerinde bulunduğun, dan içinde bulunduğumuz çadırdan top sesleri ile beraber Margab üzerinde ve etrafında patlı-van İtalyan şarapnellerinin beyaz dumanlarını da görmiye başladık. Fakat bunların sıklaşmaların, dan ve devamlı olmalarından geçici bir şeyden ziyade ciddî b r muharebe cereyan ettiğine hükmettim. Pek tabiî olarak, yüzbaşı Hasanın resmi kaldı. (Nurinin albümünde, yarı kalan bu resim mükemmel bir bas halinde dur-
maktadır.)
«Ben de, bir çokları gibi tüfe-
1 AKVi.d
11 MART 041 SALI AY. S - GÜN: 70 - Kasım: 124 RUMİ: 1356 — ŞUBAT: 25 HİCRİ: 1360 — SEFER: 12 \ \ki ı ZAVALİ EZAN a
GÜNEŞ:
ÖĞLE:
İKİNDİ:
AKŞAM:
YATSI:
İMSAK:
7,19 18,24 16,42 19,11 20,41
5,40
12,08 6,13 9,31
12,00 1,30
10,29
ğimi ve cephanemi takınarak hemen yola çıktım, 2 : 3 saatlik yolu, durmadan ve kısmen de koşarak, yaya bir. bir buçuk saatte aldım. Çünkü buradan Margab'a doğru arazı umumiyetle ınişt:. Kakat ne de oısa, muharebe yerine vardığım zaman pek yorgun ve susamıştım.
«Düşman, sahüdeki Homs'un ancak 3 : 3,5 km. cenup batısında bulunan Margab tepesini almış bulunuyordu. Homs ile bütün sahile hâkim olan bu tepe mınta-ka kumandanı erkânıharp kolağası Halil beyin hem karargâhı ve hem de tarassut yeri idi. Ayni zamanda kuvvetli bir mevziimiz-di. Bu sebeple, bu tepenin ziyaı pek mühimdi ve bana da dokan-mıştı.
Onun için yorgunluğa ve susuzluğa ehemmiyet vermeden ilerliyerek Margab'm karşısında, mücahitlerin mevzi aldıkları sırta geldim. Fişekleri biten mücahitler sırtın hemen gerisinde yere uzanmış yatıyorlardı. Düşmanın eline geçmiş olan Margab tepesinden ancak 500 : 600 metre mesafede bulunan bu sırt düşmanın hem* nazarî ve hem de müessir ateşi altında bulunuyordu.
«Fişekleri biten bedevilerin hemen gerisinde yattıkları sırtın üzerinde yani ateş hattında yalnız ölüler vardı. Benim fişeğim bol olduğu için sürünerek ilerile-dim ve bîr kaya parçasının arkasına sokuldum. Ben, ateşe başladıktan sonra düşman da bu tası makineli tüfek ateşine tuttu. Buraya top mermileri de geliyordu. Hasıl olan toz ve duman sükûnet ve sıhhatle ateş etmeme mâni oluyordu.
«Bu arada bir top mermisi sırtın gerisinde yatan mücahitlerin arasına düşerek kimini yaraladı ve kimini öldürdü. Düşmanın top ve makineli tüfek ateşi o derece kesafet peyda etti ki, siper edindiğim taşın, kâh sağından ve kâh solundan güçlükle ateş edebiliyordum.
«O sırada düşmanın Margab-dan ilerliyen bir kolu bulunduğum sırtın sol gerisinde göründü. Gerek aralarına top mermisinin düşmesi dolayısile ve gerek düşmanın bu hareketi üzerine olacak ki, bulunduğum eırttaki mücahitlerin sağ kalanları geri çekilmişlerdi. Yalnız bir tek mücahit kalmıştı.»
(Arkası var)
Piyasa Hareketleri:
Bütün Satışlar Gevşek Gidiyor
Dün piyasalar gevşek olarak açılmıştır. Satışa çıkarılan bütün zahire ve hububat fiyatlarında cinslerine göre 1-2 kuruş düşüklük görülmüş tür. Piyasamızda külliyetli miktarda mevcut olan nohutların satışı ancak 9 - 10,5 kuruş arasında durmuştur, ihracına lisans verilen 300 ton nohut için yapılan satışlar bitmek üzeredir. Ceyhan, Adana vc Mersin arpalarının zayıf kaliteleri 6,30 - 7,10 kuruştan dökme olarak satılmaktadır. İç sarfiyat için fazla miktarda ve kilosu çuvallı olarak 8,22 kuruştan ve dökme olarak 7,10 kuruştan satışlar olmuştur. Keten ve susam tohumlan satışları gevşek ve fiyatları 30 kuruştur. Balmumu fiyatı da 150 kuruşa düşmüştür. Anason ihracatı için 33 kuruştan verilmiştir. Yal nız keten ve kendir lifleri geçen haftaya nazaran 1-2 kuruş artmıştır. Bakır üzerinde satışlar artmıştır. Ka laylı bakırların küosu 50 ve kırmızı bakırların kilosu seksen kuruştan iş olmaktadır.
Anadoluda av derisi piyasası açılmış ise de yalnız tavşan derilerine biraz talep olmuştur. Hiç görülmemiş bir fiyat olarak tavşan derisinin a-dedlne 12 kuruştan fazla fiyat veren yoktur.
TEŞEKKÜR
Rüştü Saracoğlunun ölümü dolayısile kederlerimize her surette İştirak edenlere tefekkürler ederiz.
Şükrü Saraçoğlu ve Eşi M.jıniL Saraçoğlu ve eşi Merhumun eşi Ülfet Saraçoğlu
Belediı/e Haberleri:
Francala ve Makarnalık Un
Ofis İhtiyaca Göre Tevziat Yapacak
Türkofis Istanbuldaki h»ncala fmnlarile makarnacılara tlUıyaç-ları nisbetinde un verecektir.
Francala ve makarnacıların Istanbuldaki günlük ihtiyacı 180 çuvaldır.
istanbul belediyesi fırınlara ve makarnacılara bu 180 çuvalı mü-tesaviyen taksimi için bir ihtiyaç, listesi hazırlıyacak ve Ofise gönderecektir. Ofis de bu listeye göre tevziat yapacaktır. Francalanın şimdiki halde tahdidi mevzuu bahis değildir.
Yol İnşaatı
Devam Ediyor İstim.âk Edilen Binaların Enkazı lh:le Olunuyor
Istanbuldaki inşaatın devamı için muhtelif yerlerdeki istimlâkler ve ankazların ihaleleri devam etmektedir. Dün Unkapanında Atatürk bulvarında dört, Beya-zıtta üç binanın ankazı daimî Encümence ihale edilmiştir.
-jç istanbul belediyesince esaslı bir şekilde tamirine karar verilen Üsküdardaki çöp iskelesinin tamiri 3210 liraya dün daimi encümende müteahhide ihale edilmiştir.
-fc Yalova - Bursa, ve Yalova -Karamürsel yolu üzerindeki heyelanın durdurulabilmesi için çekilmesi icap eden duvar dün beledi, ye daimî encümeninde I 108 lira. ya ihale edilmiştir.
^ Belediye umumî meclisi bugün öğleden sonra mutat toplantısını yaparak müzakerelerine devam edecektir.
Belediyenin Altı Aylık Ceza Kararları
27/2/941 tarihinden 5/3/941
tarihine kadar dört sinema, 9 lokanta, beş berber, 14 fırıncı, dört sütçü, dört bakkal, yirmi otobüsçü, beş şekerci, dört otel hakkında ceza zaptı tutulmuştur.
G'da maddeleri üzerinde de altı ay içinde 70 kişi cezalandırılmıştır.
Şişedeki Gibi Durmuyor
İçince Kalkıp Arkadaşını Vurmuş
Beşiktaşta oturan Kâzım Acar, ibrahim Demir ve İhsan Coşkun biraz keyiflenmek üzere şıracıya giderek şarap içmiye başlamışlardır. Hafif hafif başlıyan ağız kavgası sonunda büyümüş ve İhsan Kâzımı ayağından yaralamıştır. İhsan yakalanmış, Kâzım tedavi altına alınmıştır.
Bursada Büyük Bir Havuz Yapıldı
Bursa, (Hususi) — Mihraplı köprü civarmdaki bendin arka tarafında büyük bir teressüp havuzu yapılmıştır. Bu suretle dağdan çakıl ve kolların inmesinin önüne geçilmiş ve kanalların temiz kalması temin e-dilmiştir. Bursa ovasındaki kanallardan dolmıya başlamış olan lsmetiye kanalının da tâdılcn inşası için yapılan proje vekâlete gönderilmiştir.
Şehzadede Yangın
Ferah Sineması Tamamen
Yandı 2 Kişi Pencereden Atlıyarak Hayatlarını Kurtardı
mm..... .....mm ı
V
Dün sabaha karşı bütün Şeh-zadebaşını heyecanlandıran bir yangın olmuş ve bu yangın neticesinde Ferah sineması tamamen yanmıştır.
Sabaha karşı saat dörde doğru yangın kulesi nöbetçisi Şehza-debaşında bir binadan yangın görmüş ve Fatih itfaiyesini haber, dar etmiştir. Yangın yerine yetişen itfaiye binanın tamamen alevler içersinde olduğunu görünce etraftaki binalar ahşap olduğundan yangının büyümesinden korkarak Beyoğlu itfaiyesini çağırmıştır.
Yangını gören Ali isminde bir genç, bij muharririmize vakayı şöylece anlatmıştır:
Alaca karanlıkta alevlerin kızıllığı semayı kaplamıştı. Yangının şiddetinden tahta parçalan etrafa fırlamakta ve civarda oturanlar ahşap evlerinin damlarında kovalar beklemekte idiler. İtfaiye hortumları etrafa sular saçarken birdenbire binanın üstündeki odalarda oturan insanların:
— Merdivenleri alev sardı, bizi kurtarın diye bağırmalarını duyduk.
Bu haykırmalar üzerine bu şahıslardan ikisi kendilerini pencereden atarak kurtardılar. Diğerleri de itfaiyenin kurduğu merdiven sayesinde kurtuldular.
Bu sırada yangın sinemaya bi-
tişik olan fotoğrafçı ve mahalle-bici dükkânlarına da sirayet etti ise de bu dükkânların yanması itfaiye tarafından bertaraf edildi.
Yangın sinema kubbesinin etrafını yaktığından kubbe büyük bir gürültü ile çöktü, işte bu sırada alevler yeniden yükseldi.
Ferah sineması Molla Salâhad-dine aittir ve sinemayı Enver Şimşek idare etmektedir.
öğrendiğimize göre einema binası 15 bin liraya makineler de beş bin liraya sigortalıdır. Sinemanın sahibi kendisine saat 3 buçukta haber verildiğini söylediği halde itfaiye yangından, ancak saat dördü on geçe haberdar edilmiştir. Halbuki sinemanın sahibi kendisine bunun telefonla bildirildiğini söylemiştir.
Cumhuriyet Müddeiumumiliği bu hususta tahkikatına başlamıştır. • \ j ' ' ı . ' ]
Dün öğleden sonra bir heyet yangın mahalline giderek soruşturmalar yapmış ve işi mahallinde tetkik etmiştir.
İnsanca zayiat yoktur. Yalnız sinemanın üst katında oturanlardan 41 yaşındaki Nefise Ergin telâşla başını çerçeveye vurmuş, Arşeviz Tunç da yine telâşla başını cama çarptırarak yaralanmışlardır. Yaralılar tedavi edilmek üzere Cerrahpaşa hastahanesine
kaldırılmıştır.
istanbul Değirmenlerinin Kontrolü Genişletiliyor
Her Kilo Un İçin Değirmenler 70 Santim
• ¦
Kırma Ücreti Alacaklar
Ticaret Vekâleti. Istanbuldaki başkontrolörlük kadrosundaki 23 kontrolörün miktarını 27 ye çıkar mıştır. Yerliden dört kontrolör
şehrimize gelmiştir.
Bu suretle İstanbul değirmenlerinin kontrolleri genişletiliyor. Bu değirmenler Vekâletin murakabesi altında sahipleri tarafından işletilecek, fakat her kilo un için değirmenler, 70 santim bir kırma ücreti alacaklardır.
Ticaret Vekâleti, Istanbulda kurulacak yeni iaşe teşkilâtı için mevcut başkontrolörlük kadrosu, nu tevsi edecek ve iaşe işleri dahi bu kadrolarile kurulacak yeni büro tarafından idare edilecektir.
Dün, Vekâlet başkontrolörlüğe
verdiği yeni bir emirle Seyhan, Adana, Mersin mm t akalarının ikinci kalite arpalarile eski kuru baklaların ihracına müsaade edildiğine dair emir vermiştir.
Bu itibarla ihracatçılar bugünden itibaren bu iki mahsulü serbestçe ihraç edebileceklerdir.
Yeni Emniyet İkinci Şube Müdürü
Bor kaymakamı Turgut Başkaya Emniyet ikinci şube müdürlüğüne tayin edilmiştir. Turgut Baş-kayayı yeni vazifesinden dolayı
tebrik eder, muvaffakiyetler dileriz.
Piyasa Haberleri:
Bulgaristan Yoliy.e İhracat
Bazı Güçlüklerden Tamamen Durdu
Dün 300 bin liralık ihracat vesikası verilmiştir. Fakat bu ihracat malları dört beş gün evvel yapan satışlara aittir. Mısır, İsviçre, Filistin, Çekya, Yunanistan, Amerika ve Aımanyaya muhtelıi mallar gönderilmiştir. Uç gün-denberi ihracat tamamen durmuş gibi telâkki edilebilir. Bunun sebebi Buigariatana ve Bulgarista-nın Varna yolu ile sevkedüecek mallar için sigorta kumpanyalarının bu vaziyeti karşısında Alman işgali altında bulunan yerlere sevkedüecek mallar için Alman sigorta kumpanyalarının faaliyete geçmek üzere vaziyeti tetkik etmekte oldukları söylenmektedir. Almanların mümessili olan Yansen yağlı tohumlarımıza noksan fiyat verdiğinden tüccarlar bu mallara fazla fiyat veren ls-viçreye göndermeyi tercih etmektedirler.
Tuzsusluktan
Bars.Kİar Iş.enenıiyor
Tuzlayıcıların son günlerde piyasada tuz bulamadıkları bildirilmektedir. Bilhassa barsak tuzla-yanlar mutfak tuzundan biraz da-ha kalın olan bu cins tuzları bulamadıklarından dolayı bir haf-tadanberi işlerini azaltmışlardır. Almanyaya ihracı için verilen bir milyon kiloya yakın barsak için bütün gayretlere rağmen ancak bir miktar gönderilebilmiştir. Tuzsuzluk buna âmil olmaktadır. Slovakyaya da ayni şekilde az mal gönderilebilmiştir. isviçre ve Amer ikaya gönderilen partiler nihayet bulmuştur. Salamuracılar şehrimizde tuz stoku yapılmadığından ve istenilen miktar tuz tedarik edemediklerinden şikâyet etmektedirler.
Murakabe
Komisyonunda
(Halk Kundurası) Tipi Pâha.ı Görüldü
Fiyat murakabe komisyonu dün toplanmış ise de müsbet olarak hiçbir madde üzerinde bir karar vermemiştir. Yalnız Ticaret odasının (halk kundurası) olarak bir tip ayrılmasına ve Beykoz fabrikasının çıkarttığı böyle bir tipin fiyatlarının yüksek bulunduğuna dair mütalâası üzerine bazı görüşmeler yapılmıştır.
Oda, harpten evvelki vaziyete nazaran Beykoz kunduralarının 610 ve 760 kuruştan satılmalarını pahalı bulmaktadır. Ayakkabıcılar cemiyetinin halk kundurası tipi olarak hazırlamakta olduğu numunenin perşembepe kadar yetiştirilmesi cemiyete bildirilmiştir. Bir kundura müessesesinin de 730 kuruş fiyatla yapabileceğini ileri sürdüğü kunduralar dahi pahalı görülmektedir.
Gelen Tenekeler Tevzi Ediliyor
Son on beş gün içinde ithal edilmiş olan on altı bin sandık teneke levhanın 12 bin sandığı pet. rol müesseselerine ve dört bin sandığı da tüccarlara tevzi edilmek üzere ayrılmıştır. Piyasaya ayrılan dört bin sandığın dün tevziine başlanmıştır.
O Û N IDE N
GÜN E
Gazi Köprüsü
«Akşam» ın «Dikkatler» muharriri diyor ki:
«Koskoca Gazi köprüsü, milyonluk milli serveti yemiş; durduğu yerde senelerdir pinekle yip eskiyor; hiç birimizin istifade ettiğimiz yok...»
«... Bütün kazmacıları, meydan açıcıları, kaldırım yapıcıları her şeyden evvel şu, Gazi köprüsü civarında faaliyete getirip orasını bir kullanır hale soksak.»
tlâhî dikkatsiz muharrir! Köprüyü kullanır ve işlek hale getirirsek daha çabuk eskimez mi?
İşte Belediye, köprü eskimesin diye senin dediğini yapmıyor 1
Eski Yapı
Ajans telgrafları Uzak Şarkta gerginlikten bahsediyorlar. Yalnız Uzak Şarkta mı?..
Her taraf davul derisi gibi gerilen şu garip dünyanın şimdiye kadar çatlamaması şaşılacak şeydir. Ne kadar olsa «eski yapı» başkadır!
Harp Masrafları
Harp eden ve hattâ etmiyen milletlerin silâhlanma için sar-fettikleri servet akıllara durgunluk verebilir. Hep bir araya ge-linse de bu uğurda harcanan pa. ralar dünyadaki bir milyar küsur insana taksim edilse, herkes iki üç sene tasasız yaşıyabüir ve bütün dünya, felekten bir gece değil, bir kaç sene çaldık diyebilir.
Mazlum Habeşler
Gün geçtikçe Habeş vatanperverlerinin Habeşistanda faal bir hale geldiklerini, İngilizlerin kendilerine verdikleri silâhlarla kahramanlıklar gösterdiklerini, kamplar zaptedip şehirler işgal eylediklerini görüyoruz.
Şairin:
Ben gubarı hâkten kaldırmıyan Rüzgâr eksikliğidir rüzgâr
eksikliği
dediği gibi meğer Habeşleri de yerden kaldırmıyan silâh eksikliği imiş, silâh eksikliği...
Tele Bilet
Dün bir tramvayda şöyle bir hâdise oldu:
İki arkadaştan biri biletini al. diktan sonra biletçi ötekine sordu:
— Sizin ?
— Biz beraberiz.
— Eeraberseniz bir biletle gidecek değilsiniz a!
— Peki öyle ise gazeteler niçin «bugünden itibaren tramvaylarda tek bilet» diye yazıyorlar !
Zayiat Listeleri
İngiliz bahriye nezaretinin tebliğine göre İngiltere üzerine yapılan hava akınlarında altı ayda 23961 sivü ölmüş, 33636 sivil yaralanmış.
İngilizler de durmuyorlar, her gün hava akınları yapıyorlar. Halbuki bugüne kadar Mihverin hiçbir zayiat listesini görmedik.
İngiliz tayyarecileri ya çok acemi ki yaptıkları akınlarda kimsenin burnu kanamıyor; yahut da çok insan ve çok usta ki sivil zayiat olmadığına göre yalnız askerî hedeflere isabet temin ediyorlar!
KÖR KADI
O sırada kapı açıldı ve Beatris İçeri glr-dL Klaris odadan çıktı ve bizi yalnız bıraktı. Ben basımdaki kıvırcık takma taçlan çıkarıp masanın üzerine attım vc basımı İki ellerimin arasına aldım. Olduğum yerden kalkamıyordum: '
Beatris sordu:
— Nasılsınız? Renginiz sapsarı olmuş. Biraz su İçtiniz mi?
— İyiyim, Beatris, bir şeyim yok.
— Biraz dinlenirseniz geçer, bir şey kalmaz. Hemen anladım ki farkına varmadan yaptınız. Tabii nereden bilecektiniz?
— Neyi bilecektim. Ben hiç bir sey anlamıyorum, Beatris...
— O elbise» Tablodaki beyaz elbise Re-bekanm son baloda giydiği kıyafet İdi. Merdiven başında sizi görünce bir an onu görüyormuşum zannettim, ürperdim.
Zavallı yavrucuyum, tabiî nereden bilecektiniz!
— Fakat bunu bllmekllğim lâzımdı. Budalalık ettim.
—Neden budalalık olsun? Hiç te değil. Yal nız hepimiz şaşaladık. Hele Maksim...
— Evet.. Maksim...
— O sizin bunu mahsus yapmış olduğunuzu sanıyor. Son dakikaya kadar elbisenizi herkesten sakladınız ya» İşte sizin bunu bilerek yapmış olduğunuza hükmetti. Ben böyle bir şey yapmıyocağınıza emin olduğumu söyledim. Ama pek İnanmadı. «Bu ta-
mamile tesadüf eseridir» dedim. Fakat o inat ediyor.
— Budalalık bende oldu. Bunu tahmin etmeli idim.
— Nereden bilecektiniz canım. Mümkün mü? Maksime her şeyi anlatırsınız. O da ilk asabiyeti geçtikten sonra size hak verir, Huydl şimdi misafirler gelmeden evvel bir elbise giyiniz de aşağıya İniniz. Kimseler bir şeyin farkına varmasın.
Dolabımı açarak elbiselerime bakıyordu:
— tşte şu mavi elbise pek güzel... Onu giyerseniz size pek yakışacaktır.
— Hayır. Hiç bir elbise glyraiycceğlm vc aşağıya da inmiyeceğtm.
— İmkânı yok. Bunu yapamazsınız. Misafirlere deriz kl elbiseniz son dakikada kuzaya uğradı. Size kendilerini adeta bir gece elblsesile kabul etmeğe mecbur kaldınız. İnanırlar...
— Anlıyor masunuz. Beatris.. Elbise Kin değil, elbise umurumda nu benim?.. Fakat bu İşlediğim hatadan sonra artık aşağıya
lnemem. Bana anlamanız lazrm...
— Yavrum. GU de. Frank da bana bilerek yapmadığınıza eminler... Sadece Maksim uk silik ediyor. Ona da meseleyi anlatırız, İkna ederiz.
— Hayır, hayır, link un yok.
— Haydi yavrum, inatçılık etme, aşağıya inmek lâzmı, buna Maksimin hatırı İçin
yapmalısın.
— Ben asıl Maksim sebebinden İnmek İstemiyorum ya.
— Her halde şu güzel mavi elbiseyi giyiniz de inelim.
Ben yutağımın kenarına oturmuş, tırnaklarımı yemekle meşguldüm. Bir türlü inmeği içime yedlreroiyordum. O aralık kapı vuruldu. Gil yukarı gelmişti. Karısına merakla bakıyordu. Bana takılan sözlerinde de ulâka ve biraz da acuna hissediyordum. Beatris kocasına:
— İnmek istemiyor dedi. Bir türlü kandı-
ramıyorum.
— Maksim soruyor: Yemeğe gelmJyecek
ler ml diyor?
— «Başı ağrıdığı İçin biraz geç inecek» dersin. Ben de şimdi geliyorum.
— Peki—
Diyerek Gll oradan uzaklaştı Beatris tekrar beni kandırmağa çalıştı:
— Kuvvetlice bir içki lçseniz.. Biraz açılırsınız. Bazan böyle vaziyetlerde içki İnsana iyi gelir. 1
— Hayır hayır, canrm bir şey istemiyor.
— Peki o halde ben inmeğe mecburum. Siz de birazdan kendinizi topladıktan sonra gelirsiniz.
Şarlarım ve yüzünü düzelterek odadan çık ti kapıyı da kapattı. Beatris bana belki kırılmıştı. Beni anlamryordu. Benden büsbütün başka türlü düşünen, hisseden ve yaşı-yan bir İnsandı, Tine o nevi İnsanlarm arasında yaşamağa alışkındı. Onlar cesurdu, becerikli idi. Meselâ bu aksam benim yerin; de Beatris olsaydı derhal arkasma başka bir gece elbisesi giyer tebessüm ederek misafir lerfle meşgul olur, onlarla yemek yiyebilirdi. Halbuki ben çok sıkılgandım, bunu yapamazdım.
Maksimin sapsarı yüzlle alev saçan gözleri hâlâ gözümün önündo İdi. Düşünü* ordum: Şimdi herkes bu benim ortadan Kaybolmama mânâ verecekti. Dedikodu yapacaktı, kulağıma bu sözler şimdiden gelir gibi oluyordu. (Arkası var)
62
VATAN
Dretnot ve Deniz
ilk Dretnot 35 Sene Evvel Bugün Denize indirilmiştir
I I Mart 941. Bugün Dretnot ismindeki ilk ağır harp gemisinin denize indirilmesinin 35 ine seneğidir.
Alman ittihadının husulünden sonra Alman mütefekkirleri Al-Tian istikbalinin ana yollarını çizerken iktisadi inkişaf için deniz ticaretine ehemmiyet verilme sini ve bir deniz kuvvetinin mey-
, dana getirilmesini kabul etti. Al-manyanın mutlak lideri imparator Vilhelm Almanyanın istikbalini denizlerde gördüğünü ileri sürerek bu esas üzerine de çalışılması için direktifler verdi. Ve Alman mütefekkirlerini, İngiliz
, gemilerini taklit ve gemi inşası hakkında lâzım gelen malûmat ve ilim üzerinefe yürümeye şevketti.
Almanya, kuvvetli olmağa baş ladığı dakikadan itibaren Alman hayat sahası için mühim ve kuvvetli bir mani olan ingiltere irn-¦ paratorluğunu yıkmak hedefini birinci ve kat'î bir düşünce ola-'rak göz önünde tutarak bütün a-!na çalışma yollarını bu gayeyi istihdaf eder surette tanzim et-* meğe başladı. Yavaş yavaş inki-ışaf eden deniz ticareti ve deniz 'kuvvetleri zaman geçtikçe mües-Isir bir vaziyete yükseliyordu.
Bu müessiriyeti bir anda yok etmek istiyen İngiltere yeni ve I büyük, ayni zamanda kahir bir \ filo yapmak için esaslı hatlar bul mak ıstırarı karşısında bulunuyor 'd'u. Deniz injaiye ve makine a-İdamlan yükselmiş bu Alman filosunun ileride doğuracağı tehlikeyi küçükken yıkmak için ça-•reler ararken İngilterenin büyük .ve kıymetli amirali (Lord Fişer), 1 (büyük top. büyük sürat, büyük igemi) nazariyesini ileri sürdü.
(Amiral Fişer) *n mütalea ve ^kanaati, bu nazarîye üzerine ye-,'ni gemiler yapıldığa takdirde an-jcak böyle bir projenin doğura-lcağı azamet ve dehşetin, Alfnan-yanın ihtiraslı deniz rekabetini durdurabilecek en iyi koz olduğu rperkezinde id L *
(Amiral Fişer) in verdiği direktif üzerine lngilt erenin en yuk •sek gemi inşaiye mühendisi (Sir İFÜİp Vata - Sir Phlip Watta) bun dan tam otuz beş sene evvel bu tarihte denize indirilen (Dread-noufc'ht) ismindeki «birinci ağır harp gemisini (Dizayn) etmiştir.
İlk dertnot kendinden evvel 'mevcut gemi tiplerine nazaran sürat ve esliha itibarile büyük bir faikıyet ve islâlh neticesinde (Dizayn) edilmiş ve bu gemi bütün dünya harp denizciliği âleminde yeni ve muazzam bir inkılâbın husulüne bais olmuştur.
İlk inşa edilmiş olan (Diret-not) zırhlısı 940 kadem tulünde, (17950) ton hacminde ve 21 mil süratinde idi. (10) adet (12) pustuk topu, 27 adet 12 fondluk seri ateşli (Anti torpito) topunu ve (5) adet denizaltı torpido botunu taşımakta idi.
Süratin yüksek olması için ilk (Tarbin _ Türbine) makinesi bu gemide kullanılmıştır. Bu ge-
Yazan: Hüsamettin ÜLSEL
Eski Bahriye Müsteşarı
• f
ı sonra savvur
bu hale gelebileceklerini edebilirdi?
kim
mi (1,813,000) ingiliz lirasına mal olmuştur.
Bu muazzam inkılâbın denizcilik âleminde yaptığı büyük tesiri altında ilk günlerde şaşalıyan Almanya, az zaman sonra vaziyete uyarak bu tipteki gemileri yapmak çarelerine baş vurmağı kararlaştırdı.
Amiral Fişerin, Alman ihtiras ve rekabetini yıkacağı kanaati, Almanların derhal vaziyeti kavraması yüzünden müessiriydim kaybetti.
Almanya bu tip gemüer üzerinde derhal ve süratle yürüyerek daha ziyade islâh ve kısa bir zamanda daha güzel evsaf ile In-giltereyi takip ve taklit etmeğe muvaffak oldu.
Artrk Almanya ile İngiltere a-rasında (Dretnot) sistemi gemiler ve bunların taşıdığı «ilâhlar üzerinde yeni bir rekabet devri açıldı. Bu rekabet umumî cihan harfcine kadar büyük bir sürat ve dikkatle tfcvam etti. Cihan harbînde mağlûp olan Almanya bu büyük donanmasından beklediğ yüksek faideleri elde etmeğe mu. vaffak olamadan bu muazzam donanmayı İngiltereye teslim etti.
Vakıa Amiral Fişerin kanaat ve mütaleası gibi 35 sene evvel denize indirilen yeni tip gemi, o zaman Almanyanın mevcut donanmasını kıymetsiz bir hale düşürdü. Fakat ayni kıymetsizlik İn gllterenin elindeki donanma üzerinde de tesirini gösterdi. Ve İngiltere hükümeti ikinci mevkie düşmüş olan gemilerini de müstemlekelerine dağıtmak zaruretin de kaldı.
Almanları^ kıymetini kaybeden gemilerinin adedi 28 olduğu halde İngilterenin kıymetsiz telâkki ederek ikinci derecede vazifelerine memur edilen gemilerin a-dedi efe (75) i aşmakta idi.
Yeni tip deniz gemisi, Alman-yaya yeni ve diğer bir menfaat ten>in ettiği halde İngiltereye de
mazarrat tevlid etmiştir. Çünkü Almanya deniz inşaatında İngiltere ile ayni azimet noktasında birleşmiş oluyordu. İngiltere bu noktadan bu gibi nazariyeyi ileri sürmekle hâkimiyeti bahriyesine yeni ve müthiş bir rakibin süratle yetişmesine hizmet etmiş oluyordu.
Bereket versin ki İngilterenin malî vaziyeti, Almanyanın iler-sinde yürümesini temin etti. Almanyanın deniz inşaat tersanelerini, İngiltere ayarına çıkarmağa uğraştığı zaman zarfında İngiltere ileriye doğru ,rol almış oluyordu. Ayni zamanda İngiliz deniz tersanelerinde hali inşada ve yabancı devletlere ait olup harp zuhurunda İngiltere tarafından müsadere edilmesi tabii olan büyük ve küçük gemiler bu faikiyeti daima arttıracak bir mahiyet arzedı-yordu. t
İşte bugün bütün dünya denizlerine hâkim İngiliz ağır harp gemilerinin teşkil ettiği muazzam İngiliz donanmasının en son tekâmül devresi, son otuz beş sene zarfındaki denizcilik âleminde vu kua gelmiş olan büyük inkılâbın yüksek numunesini teşkil etmekte
dır.
İlk diretnotun mühendisi olan (Sir Filip VaU - Sir PhÜp Watts) mefkuresinin doğurduğu büyÜK eserini 926 senesine kadar doya doya seyrettikten sonra 79 yaşında müsterih olarak hayata gözlerini kapamıştır. İngiltere bugün bu büyük mühendisi sulhun müthiş ve yılmaz bir müdafif olmak şerefine yükseltmiştir.
(Amiral Fişer) ise denizlerdeki yüksek hizmeti ilp kazandığı ihtiram payesini, ingiltere tarihinin sayfalan arasına geçirmeğe muvaffak olmak zevkile daima mesut yaşamıştır. ' «
(Büvük -emi, büyük top, büyük sürat) nazariyesi bütün dünyanın bugün bile takip ettiği bir gaye olarak durmaktadır.
Kim Kimle Evlenmeli?
[Müsabakamızın Nasıl Yapılacağını ve Vereceğimiz 150 Hediyenin Listesini Altıncı Sayfamızda Okuyunuz]
Bay Orhan Tarzan
25 yaşındadır. Liseden henüz meznn olda. Memuriyet hayatını sevmediği İçin .....-t tercih etmiştir.
Şimdilik zengin valdeslnln yardımlle yaşamaktadır. Süse ve modaya doşktin olduğundan hail hazırda bob Mildir.
Bayan Mesude Dilli
¦10 yuHindadır. şişmanca, kısa boyludur. İki defa evlenmiş, İki korası da ölmüştür. «İmdi bir apartman ve iki dUkkânının Iradlle geçiniyor. Bir erkeği meşgul • «ı. < ck kadar tatlı dilli ve güler yüzlüdür.
Keçilerden İnsanlara
Keçileri sever misiniz? Hem etlerinden hem NUtlerlnden insanları istifade ettiren ©hlî hayvanlardan olmaları İtibarile keçiler pek de sevll-mlyceek mahluklar değildir.
Etleri belki o kadar makbule u<-met ama sütleri oldukça rağbet kazanmıştır.
Fakat bu sütlerin intanlara bulaştırdığı tifoya benzer ateşli bir hastalık vardır. En ziyade Malta keçilerinde görüldüğü için adına (Malta humması) derler, mikrobu mikropların en ufak olanlarıııdandır. Bu mikrop (İ887) yılında (Bmre) İsminde bir alim tarafından keşfolun-muştur. Birçok nevileri vardır. Malta humması aslında bir keçi hastalıyıdır. Fakat insanda da olur. Kırıklık, halsizlik, ateş, oynak yerlerde ağrılar, terlemeler, dalak büyümesi sıkıntılarla seyreder. Tifo, sıtma, verem, romatizma gibi hastalıklara benzetilir, kan ve idrar tahlilleri yapılmadıkça kolaylıkla anlaşılmaz, tnsanı şaşırtabilir. Çok tehlikeli ve öldürücü bir hastalık sayılmaz. Fakat ozan sürer. Hastayı bık tırır. Usandırır. (2) aydan (2 seneye) kadar süren vakalar vardır.
Mikrop başka hayvanlarda da bulunabilirse de en ziyade keçide ve ke çl sütlerinde bulunur. Bu sütlerden yapılan yoğurt, peynir... G|bl mahsullerde görülmüştür. Keçi sütlerinin kaynatılmadan İçilmesi hastalığa tutulmanın belli başlı sebebidir. Zira Malta hummasının mikrobu kaynama derecesindeki hararete tahammül edemez. Çabucak telef olur.
Bazı memleketlerde» taze ve saf halinde süt satıldığını göstermek I-çln keçi sürülerini kapıların önünden geçirirler ve Istlyenlere derhal taze taze sağıp "Ut verirler. Bn gibi sütleri, vücuda daha ziyade yarar diye, çiğ olarak İçenler - eğer keçilerde hastalık ve sütlerde mikrop varsa - Malta hummasına tutulurlar. Hastalıklı keçilerin idrarlarında da mikrop bulunduğu İçin böyle idrarlarla bulaşmış olan maddelerden de çekinmek lâzımdır.
Dr. Nuri ERGENE
Macr'f Haberleri:
Maarif Müdürlüğündeki Toplantı
Kız liseler ve orta mektepler beden terbiyesi ögretmenlori dün öğleden sonra Maarif Müdürü Tevfik Kutun başkanlığı altında toplanarak 19 mayıs gençlik ve spor bayramında yapılacak liseler ve orta mektepler jimnastik şenliklerinin Maarif Vekâletinden gönderilen programı U-zerinde konuşmuşlardır.
Liseler ve sanat mektepleri şenlikleri Fener, orta mektepler şenlikleri de Şeref stadında yapılacaktır.
Hazırlık programı üzerinde çalışmak üzere Bayan Mesadct Saver, Şehlmc özdemir. MUbeccel Argondan mürekkep bir komite yapılmıştır.
16 Yaşına Gelenler İlkokullardan Çıkarılacak
16 yaşına gelmiş ilk mektep talebelerinin bu sene nihayetinde sınıflarında ister muvaffak olsun, ister olmasın yaş haddi dolayısile ellerine bir vesika verilerek mekteplerilc alakalan kesilecektir.
Yedi Yaşından Küçük Çocuklar
Ekalliyet Mekteplerine Alınacak
Yalnız ekalliyet mekteplerinin ilk kısımlarına yedi yaşından küçük ve altı yaşında bulunanlardan bünyeleri sağlam ve bir hastalıkla malûl olnııyanlarm kabulüne karar verilmiştir. "B
Hukuk Fakültesi Talebelerinin
Veda Çayı
Hukuk Fakültesi son sınıf talebeleri 5 nisanda bir veda günü tertip etmişlerdir. Veda mUsameresl gündüz merkez binasında yapılacak vo geco dc bir çay verilecektir.
İthalâtçılar Ankaradan Döndil.er
Başvekilimizle görüşmek ü-terc Ankaraya davet edilen ithalât tüccarları avdet etmişlerdir. Yalnız birlikler umumî kâtibi Salih henüz dönmemiştir. Başvekilimiz ithalâtçılara hükümetin ithalâtı arttırmak için kolaylıklar göstereceğini ve zarurî maddeler için kendilerinin de daha ziyade faaliyet göstererek ithalâtın arttırılmasına çalışmalarını tavsiye etmişlerdir.
ıngilterede
Uyanan Bir Kanaat:
Işıklan Karartma, Fayda Yerine Zarar Veriyormuş
Yazan:
Siyasi icmal
AMERİ K AD AN
Hortum Uzand
ı
Gece Londra, Alman hücumlarından sonra çıkan yangınlardan,
böyle gözüküyordu...
f ngiltere çok garip bir * memlekettir. Harp, mü. nakaşa hürriyetini askerî meselelerde bile keememüjtir. Mihver âlemi, bu hürriyetin tadını kaybettiği için İngilteredeki münakaşaları bir zaaf ve aciz alâmeti sayar. Mal bulmuş makribî gibi bu münakaşaların üzerine çullanır. Halbuki akıllara hayret veren İngiliz mukavemetinin a-sıl kaynağı, bu münakaşa hürriyetidir. Bu sayede halk propaganda telkinleri ile iradesiz ve uyuşuk bir hale düşmekten kurtulur. Dipdiri bir şahsî kanaate sahip kalır. Bilerek inanarak sar-ft-di.cn emek ve fedakârlığın, yumruk altında yapılan fedakâr, lıktan çok verimli olduğunu bütün deliller ile görüyoruz.
Ingilterede son zamanlarda münakaşa edilen mesele, ışıkları kısmanın faidesi olup oıma-dığı meselesidir.
Pemberton - Billır>g adlı bir mütehassıs bu korunma tedbirin den faide değil, zarar çıktığı fikrindedir. Bakınız buna ne sebepler gösteriyor:
1 — ingiliz sahil hattını görünmez bir hale koymak imkânsızdır.
2 — Zifiri karanlık, nehir ve diğer coğrafî teşekküllerin daha kolay görünmesine meydan verir.
3 — Casuslar tarafından çıkarılan yangınların ve ışıkla ve rilen işaretlerin tesiri daha fazla olur.
4 —— Tenvir bombaları atarak ortalığı aydınlatmak ve hedefi iyice görmek, mütecaviz tayyarelerin her vakit elindedir.
5 —- Karanlık, gece hücumlarının yıldırıcı tesirini çoğaltır.
6 — Pasif koruma çalışmalarını ve bilhassa enkaz altında kalanları kurtarma işlerini zorlaştırır.
7 — İtfaiyenin iç görmesini güçleştirir ve muayyen bir saha dahilinde bağlanıp kalmasına sebep olur.
8 — İşıkların kısıhnası içtimaî hayatı dağıtır, eğlence hayatını yıkar ve tehlikenin normal bir şekilde karşılanmasını zorlaştırır.
9 — Binlerce iş saati, ışıklan kısma yüzünden israfa uğrar.
10 — Işıkların kısılması yü-zünd'en çalışanların gözleri bozulur.
1 1 — Işıkların kısılması, mü-
dafaa tertibatına da şamil olduğu için bunların iyi iş görmesine mânı olur.
12 — Demiryol münakalâtını azaltır ve vagon ve vapur boşaltılmasını yavaşlatır.
1 3 — Yollar üzerinde kamyon münakalesini yavaşlatır, şoförleri yorar ve sinirlendirir.
14 — Hareket halindeki cisimlerin düşman tarafından daha iyi farkedümesine sebep o-lur.
15 —— Şehir caddelerinde ve yollar üzerinde kazaları çoğaltır,
İhtisas sahibi bütün bu sebepleri saydıktan son ra şu neticeye varıyor:
«Işıkları söndürme ve kısma, bizim aleyhimize bir kuvvet israfıdır. Çünkü düşmanın bizim üzerimize gelmesine ve iş görmesine katiyen mâni olamıyor. Boşu boşuna bizim kendi ellerimizi bağlıyor ve umumî hayatımızın verimini azaltıyor. Halkı da lüzumsuz yere rahatsız ediyor..»
Mütehassıs, çare diye bol karanlık yerine bol ışık tavsiye e-diyor. Şehirler ışığa bozulmalıdır, hele saıhil ve nehir gribi havadan kolayca farkedilebilecek hedefler ışık sayesinde farkedü-mez bir hale getirilmelidir.
Pebberten bakarsanız bir tayyareci karanlıkta rahatça iş görebilir, fakat bol ışık karşısında şaşırabilir. Tıpkı bir şose üzerinde gece vakti bir otomobil projektörünün yanması, karşıdan gelen şoförün gözünü kamaştırarak kendisini şaşırttığı gibi...
Bu ingiliz mütehassısının hakkı var mı, yok mu? Bu ancak diğer ihtisas* sahiplerinin halledeceği bir meseledir. Fakat gösterdiği sebepler, pek de boş ve haksız görünmüyor.
Bazan bütün dünya bir işte filân faideye mukabil filân mah zurları göze alır ve bir sisteme nasılsa saplanıp gider. Diğer bir sistemin mahzurları daha az, faideleri daha büyük olması pek âlâ mümkündür. Bütün if, hangi usulün faidenin fazlalığı ve mahzurun azlığı bakımından ağır bastığını araştırmaktadır.
Bunun da en iyi yolu keşif tayyarecilerinin fikrini almaktır.
Yazan: M. H. ZAL
merika cümhurreisî B. Roosevelt, evi yanan
komşusuna nihayet yangın hortumunu teslim edebilmiştir.
Ona kalsa bu hortumu çoktan verecekti, Amerikanın bütün yardım musluklarını da sonuna kadar açacaktı. Fakat demokrasi usullerinin bir takım yol ve erkânı var ki bunların yerine getirilmesi bir zaruretti. Lehdf ve aleyhde bulunanlar rahat rahat fikirlerini ortaya koyacaklardı, bu fikirler epeyce münakaşa edilecekti. Sözü uzatmak istiyenler, kongrenin dahili ni* zamnamesindeki bütün imkân lardan istifade edeceklerdi. İşin sağlam ve dört başı mamur çıkması için sabretmek, bütün bunlara tahammül etmek gerekti.
Bu yolda yürümenin zahmeti elbette çoktur, fakat faydası da büyüktür. Mesele böyle iyice münakaşa edildikten sonra artık ortada lehde ve aleyhde iki taraf kalmıyor. Demokrasi terbi-( yesinin icabı olarak bir defa rey toplanınca, artık azlık, çokluğa uyuyor ve dün itiraz ettiği kanunu tamamile benimsiyor.
Mesela geçen yaz mecburi askerlik kanunu müzakere edilirken, Amerika iki bölük olmuş, birbirinin boğazına sarılacak gibi bir hal almıştı. Kanun ekseriyetle kabul edildikten sonra bir daha bu meseleyi ağı-za alan olmadı, herkes askeri sicil merkezlerine »eve seve koştu.
Bugün de yardan lâyihası artık bütün Amerikalılar tarafından benimsenecektir. Zaten mu. halefetin en tesirli silâhı olan diktatörlük korkusu gözönünde tutulmuş, B. Roosevelte verilen büyük salâhiyetler zamanla tahdit edildiği gibi bazı meselelerde askerlerle danışması, diğer meselelerde de kongreye malûmat vermesi şart koşulmuştur.
Bundan sonraki mücadele merhalesi, Amerikanın doğrudan doğruya harbe girmesine aittir. Muhalefet reislerinden Kaliforniya ayanı Whceler, yardım lâyihasına ait seyir hattının ekseriyete teslimi sırasında şunu itiraf etmiştir ki artık Amerikanın doğrudan doğruya harbe girmesi günün meselesi haline gelmiştir ve bundan sonraki mücadele mevzuu budur.
Yardım lâyihası kabul edildikten sonra Amerika zaten harp saflarında doğrudan doğruya yer almış demektir. Bîta-rarugı bir tarafa atarak giriştiği şu harpte şu veya bu vasıta ile mücadeleye devam etmek meselesi, artık Amerikanın iradesinden çıkmıştır. Hâdiselerin I icabına göre bu cihet kendi ken-dine inkişaf edecektir.
Müteferrik:
Sovyetler Sarayı
Sovyetler sarayı, Moskovannı göbeğinde, 100 bin metre murabbaı bir arsa özerine yapılacaktır ve dünyanın en muazzam binası olacaktır.
Bina» çelik vo betondan yapılacak» yüksekliği 116 metre olacak ve ü/.o-rlnde Lonlnin 100 metro İrtifada büyük bir heykeli bulunacaktır. Binanın ağ rlıfcı 2.000.000 ton tahmin e-dülyor.
Sarayda, -10,000 kişi İstiap edecek blnlerro salon bulunacaktır. Orta yerde yapılacak büyük salon Amfiteatra seklinde olacak, 20 bin kişi İstiap edecektir. Büyük Içtlmalar fenni kongreler bu salonda toplanacaktır. Salonun kutru 156 metre rau-rabbaında ve yüz metre Irtlfaında o-lacakbr. Sahnesinde 20 bin aktör bulunabilecektir. İstenildiği zaman temasa salonuna tahvil edilebilecektir. Sarayın küçük salonu 30 metre olup 6000 kişi alacaktır.
itin.itim üzerindeki Lcıüıı ucykell Vikkında bir fikir vermek iyin şunu söylemek kâfidir: Heykelin başı 14 metro yüksekliğlndcdlr. Sağ eUnfn
Karaağaç Mezbahası Tamir
Ediliyor
Karaağaç mezbahasının harap bin halde bulunan bazı kısımlarmm ta-V mirine belediyece karar verilmiştir. Tamirata hazırlanan projeye göre, yakmda başlanılacaktır.
İran Şebinşahınm Doğum
Yıldönümü
İran Şchinşahınm doğum yıldönümüne tesadüf eden martın on beşinci: cumartesi günü şehrim izdeki îran konsolosluğu binasında bir kabul res; mi yapılacaktır.
Haliçte Bir Kaza
Dün sabah Haliçte bir deniz kazası olmuştur. Haliç idaresinin on bir numaralı vapuru, İstanbul limanına şahadet parmağı 5 metre uzunluğun I *Wtta ördek motörüne çarpmış, bo-da, göğsünün genişliği de 32 metre- doslamasmı parçalamıştır. Liman re-
dir.
Bundan başka sarayın salonlarında, duvarlarında 10-14 metre yüksekliğinde 700 heykel, 10 grup bulunacaktır.
Bu muazzam sarayda seri asansör ler» sabit merdivenler, vantilatör tesisatı 9000 numaralı bir elektrik san tralı, bir telsiz televizyon istasyonu, rasat evi bulunacaktır. Söylenerek nutuklar anide 16 lisana çevrilecektir. Muhtelif salonlara, odalara 5000 saat konulacaktır. Sarayın dış ve iç duvarları, Rusyada çıkan en kıymetli mermerle kaplanacaktır.
Yenî Bîr Tünel
Ispanyuttıı, Firene dağlarında yeni bir tünel yapılmıştır, tünelin inşasına 1927 de başlanmıştı. Fakat, İspanyadaki dahili harp yüzünden teehhüre uğramıştı. Frankonun zaferinden sonra yeniden başlandı. Ve on dört ayda bitirildi. Tünelin boyu altı kilometredir.
isliği tahkikata başlamrştır.
Bir Yapı Kooperatifi Kuruluyor
Bursa, (Husus!) — Şehrimizde bir yapı kooperatifi kurulmak için valimizin reisliği altmda halkovi sa-, lonunda bir toçlanU yapılmıştır. Bu toplantıda evvelce tanzim edilmiş o-, lan nizamname tetkik edilmiş ve ko-i oporatlfln idare meclisi seçilmiştir.
1941 İZMİR
ENTERNASYONAL FUARI'na
şimdiden hazırlanınız. Bir milyon müşteri, İzmir Enternasyonal Fuarında mallarınızı görecek ve satın alacakta*.
20 Ağustos - 20 Eylül 1041
vnjMbuLplcüu.
Pastacıların Kontrolü Lâzım
Vsküdarda bir okuyın ımu/ımt. Bir kaç gün evvel İskele başındaki dükkanların birinden biraz pasta aldım, tkranı olsun diye eay ile birlikte misafirlerime sun dum. Her el uzatan bir lokma ı-sırdıktan sonra tabaftınm kenarına bıraktı. Ben evvela bunu
bir ueraket eseri sandrm. Fakat biraz sonra sebebini anladım. Kalan pastalardan birini ısırırken
çok tiksindirici bir koku Ue genzim yandı vo midem bulandı. O-kuyaııian da tiksindirmemek I-çln üst tarafını Nöylemlyeceğim, yalnız alakadarların nazarı dik katlerinl celbetmenlzl bir vatandaş sıfatı ile rica İle iktifa edeceğim.
lhsaniyedc Eski Mektep sokağında emekli yüzbaşı Nusret Şerefli
BALIKÇI HASAN
Yazan: Beysan KEYDER
Onu ilk defa köyün kahvesinde görmüştüm. Saçı sakalına karışmış, bakımsız bir yüzü, pejmürde elbiselerle muhat, zayıf bir vücudu vardı. Böyle olmasına rağmen herkes ona hürmet er diyordu. Herkesin ona hürmet et mesi benim tuhafıma gitmişti hat. tâ onun bir kere efe denize karşı yumruklarını sıkarak küfür ettiğini görünce buna gülmüş idim.
Dün gece köyün en akıllısı ve en okumuşu diye anılan Ali pehlivanla dolaşıyorduk. O, bana köyün menkabelerini anlatıyor, kürk kürk gülüyordu. Sahile geldiğimiz zaman (onu) yine orada gördüm. Kolları ile, ellerile denize bazı işaretler yaparak söyleniyordu.
Ben gülerek bu manzarayı Ali pehlivana gösterdim. Ali pehlivanın deminki şen yüzü birdenbire değişmiş idi.
— fhrak onu Bey dedi. Onun hay*.**%rekler açısıdır.
— Aman Ali Pehlivan, zaten çok merak ediyorum bu adamı, şunun hayatını anlaUversene bana.
Bir sigara yaktı. Derin derin birkaç ndfes çektikten sonra, baş. ladı:
— Efendim biz bu adama balıkçı Hasan deriz. Köyün en iyi balıkçısı idi o. Onun tuttuğu balıkların miktarı ve kıymeti her tarafa yayılmıştı o bir kere balığa çıktı mı....
— Bırak canım Ali pehlivan. Sen bana onun hayatını anlat.
— Çok acelecisin Bey. Haydi dediğin olsun.
— Bundan on sene evvel idi. Hasan o zaman yirmi, yirmi iki yaşlarında vard1!. Köyün en levent delikanlısı idi. Köy kızları onun geçtiği yerlere çiçek ser-perlerdi. Fakat Hasan bundan zerre kadar gurur duymazdı.
Bir gün köye Utanbuldan bir kız geldi. Babası burada bir dalyan kuracaktı. Bu kız çok güzel bir şeydi. Lacivert gözleri, kalbe işleyen ok gibi kirpikleri, bütün köy delikanlılarını deli ediyordu. Fakat hepsi de ondan çekmiyorlardı. Onu görünce çekilen ahların, atılan çevrelerin haddi hesabı jroktU.
Ayni aşka, Hasan da düşmüştü. Bir gün bana geldi, o güzel yüzü solmuş gözlerinin altı morarmıştı.
— Ne o Hasan dedim. Hayır oia? O gözleri yerde, hafif bir sesle:
— Ali emi sana bir şey danışacağım. Ben o İstanbullu kıza vurgunum. Biliyorum oda bana vurgun. Ama ne id'eyim, nasıl onu alavım?
— Bak hele dedim. Sen onunla evlenmeği iyiden iyiye kur-muşsun. Ha? Oğul, o Istanbui kızı senin gibi bir köylüye varır mı hiç!
Hasan düşünceli düşünceli:
— Ben de onu düşünüyorum ya. dedi. Ve biraz sonra ilâve etli.
— Bana bak Ali emi, ben o Ki z\ alacağım.. Ölüm Allahtan ya ölürüm, ya alırım.
O gün Hasanla böylece ayrıldık. Aradan bir hafta geçmeden Hasan yine geldi, bu sefer yüzü
gülüyordu.
— Ali emi, gece İstanbullu
kızla berafcer kaldım yarın da ev leneceğiz...
Ben şaşırmıştım. Hakikaten, ertesi günü İstanbullu kızla Hasan evlendiler. Hasanın zevkine, neşesine saadetine -ıyan yoktu artık. On*ar, köyün en çok sevişen eşleri idiler. Köy kızları, kadını, erkekleri de Hasanı kıskanıp duruyorlardı. Bu vaziyet tam beş sene devam etti.
Bir akşam üzeri, köye otomobili ile genç bir adam geldi. Kız gibi bir şeydi bu. Güya Hasanın karısının emi oğlu imiş. Bu adam köye gelince. Hasanın da hayatı sarsıldı. Zira karısı her gün kırı göreceğim diye babasına gidiyor, geceleri eve dönmüyordu.
Bir gün Hasan balıkta iken bir arkadaşı sandalla yanına geliyor..
— Ulan Hasan, diyor. Sen bu rada duruyorsun ama, karın evde o İstanbullu herifle cümbüş e-diyor.
Hasan neye uğradığını şaşırıyor ve acele eve geldiği zaman takati kalmıyor, içeriye girmeden pencereye tırmanıyor. Karısını İstanbullu gençle bir arada görüyor.
Pencereden odaya atlıyor ve hemen karısının üzerine atılıyor tam onu boğacağı sırada vazgeçiyor ve:
— Yrkıl karşımdan diyor, kah pe karı. Şimdiden tezi yok atla
sandala git İzmite oradan da Is-tanbula. Seni başka yer paklamaz diyerek kansını kovuyor. O günden sonra buna pişman o-luyor ama iş işten geçiyor.
İşte o gün bugündür. Böyle de nize bağırarak karısını ister. Cevap alamayınca da basar küfürü.
Ali pehlivan sözü burada bitirmişti. Şimdi ben de bir adama niçin bu derece muhabbet ve hür met gösterildiğini anlamış ve içimde bu aşk kurbanına karşı sonsuz bir merhamet duymağa başlamıştım.
BUGÜNKÜ PROGRAM
8 Program 8.03 Ajans haberleri 8.18 Hafif parçalar (Pl.) 8.30 konuşma 8.35 Müzik programının devamı (Pl.) 8.45/9 Ev kadını - Yemek listesi \ İ' 1
12.30 Program 12.33 Türkçe plâklar 12.50 Ajans haberleri 13.05 Türk çe plâklar programınrn devamı 13.20 14 Karışık program (Pl.)
18 Program 18.03 Cazband (Pl.) 18.30 Konuşma 18.45 Müzik çiftçinin saati 19 Kemanla ikinci devriâlem 19.30 Ajans haberleri 19.45 Radyo fasıl heyeti 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Radyo salon orkestrası 21.30 Konuşma 21.45 Radyo küme heyeti (koro) 22.30 Ajans haberleri 22.45 Dans müziği (Pl.) 23.25/23.30 Kapanış.
r ı
HAFTADA
Mih
ver ve
Şiş
Mademki haftanın hâdiselerini hulâsa edeceğiz o halde ewr'^ söze Bulgaristanın işga-
ı
inden baslıya-•m. Bulgarisin şimdiye ka-<ır mihveri mü-emadiyen çuva ,a saklamağa ça
lısıyordu. Hiç mızrak çuvala girer mi? Bir yerinden sırıtır ve bir tarafı deler işte! Nihayet, Bulgarlar, şairin meşhur mısraında olduğu gibi:
«Ben mihverde değilim, mihver benim içimde!»
Demeğe mecbur kaldılar. Çün kü bundan sonra mihver Bulga-ristana mamul çelik maddeleri verecek buna mukabil de yağlanmış, semirtilmiş, beslenmiş, kuzular, domuzlar, sığırlar yani lop etler alacaktır.
Bu bakımdan «mihveri» Türk çe isimlendirmek rstiyen ve meselâ bu kelime yerine «şiş> kelimesinin kullanılmasına taraftar olan muharrilere insanın hak vereceği geliyor..
Fakat Bulgaristan rufaî dervişi değildir ki, «şiş» ona tesir etmesinl Hâdiselerin inkişafından öyle anlaşılıyor ki, bu sefer hem şiş hem de kebap yanacak I
Bulgarlar Karalar Basarken
A im an askerleri Bul^arista-na girdlikten sonra orada da kara gecele
başlamış. Hu akşam her ye. de elektrikle sönüyor ve p«.
Sİf korunu
tedbirleri alınıy ormuş l oçuz-lü pakt bir nevi casayaktır. Onu tutan kararmaz mı? İngilizlerin ve Sovyetlerin söylediklerine göre bundan sonra Bulgaristanın talii de kararacaktır. Mademki, kara ormandan Gelen Almanlar, kara Balkanları aştılar. Ve mademki Bulgarlar kara gömleklilerin mukadderatlarına bel bağladılar 1 Misal mi *w tiyorsunuz işte Habeşistanda 1-talyanlar! Habeş topraklarında krallar kralı Haile Selâsiye beyaz ata bindiği müddetçe, oradaki italyanların da artık cbah-tı karayım pek biçareyim» şarkısı, bir nevi rejim şarkısı olmuştur. .
Şimdi Bulgariatanda da şüphesiz herkes akşam oldu mu e-vine çekilmekte ve şu şarkıyı söylom ektedir.
«Akşam oldu yine bastı kareler !»
«Çıkma yavrum seni mihver
pareler!»
Fakat yine de arkadan ilâve etmektedir: «Gel gel aman!»
Yazan: AHBAP
Ezelî Kaçak
Bazı mahkûmların cibilliyeti kaçmak, bazısının da kovalamaktır, işte tavşan, içte tazı! Sa bık Romanya kralı Karolun da bahtı hep kaçmaktan açılmışa benziyor. Vak-tile bir defa, şu meşlhur madam Lupesko'nun der dinden memleketinden kaçtı. Sonra sular tekrar durulunca tekrar Bükreşe geldi. Mütemadiyen kaçamak yol tuttu! Kâh mth-erden kaçtı, kâlh ingilizlerden kaçtı! Kâh Sovyetlerden Kaçtı, Demir Muhafızlardan kaç tı. Oradan kaçtı, buradan kaçtı 1 Rüzgâr ne taraftan gelirse, tıpkı bir pervane kuyruğu gibi o tarafa kartı! Nihayet kovalıyan lar çoğalınca, Romanya hududunda «Karol çukuru» diye kaz dırdığı çukurun içine düşmek
ı ı
Bu Akkanı
SlnemaM
Dansları— Zevk ve Eğlence yerlcrile...
ARJANTİN
Paris ve Yüksek Sosyetesi... RİYOnun Mali Rezaleti...
RİYO YILDIZI
Baş Rollerde: StGRtD GURtE ve BAStL RATIIBONE yalanmış bir Roman... Likksden zindana... Büyük bir Aşk Romanı
Yerlerinizi evvelden aldırnuz. Tel: 42851
şerefini bile tadamadan, yine memleketinden kaçtıl Filhakika tavşena kaç, tazıya tut diyenler çoğalmıştı I Buna rağmen tavşan daha yi söz dinledi!
Şimdi Karolun, ispanyada
muhafaza altında bulunduğu yer den dc Portekiz'e kaçtığını öğreniyoruz. Bu sefer de Madam Lupesko yine beraberdirl.
Kral olduğu zaman, ilk inkı* lâp olarak kral sarayı orkestrasına saksafonu ithal eden, ve küçükken «kaç kaç» oyunundan r:ı büyük zevki alan Karolun bundan sonra kaç defa daha kaçacağı ve nereye kaçacağı sual olunabiliri Kaçmanın hududu bittiği verde kaçırma başlar!
Kaşarlanmış Bir Mesele
Eskiden Lüks diye bir lâmba bilirdikl Belki petrr.1 lâmbasına alıçanlar arasın da herkes b* lâmbayı tedo rik edemediğ için ismine lüks konmuştu! Bun
dan sonra yerine elektrik geldi; lüks gitti diye sevinirken mübarek başka başka yerler
de gözükmeğe başladı: Lüks apartman, lüks çorap, lüks lavanta vesaire vesaire görmeğe başladık! Nihayet lüks pisküvi-lere alem oldu. Derken «Lüks hayat» dan bahsedilmiye başlan dı, ve hattâ bu mübarek namına bir de operet yapıldı! Derken lüksün sahası genişledi. Bazı hayır cemiyetleri lüks telgraf kâğıtları bile çıkardılar. Şimdi
öğreniyoruz ki, simitle pkflenin yapıldığı onlar da lüks sayılı-yormuşl Simitle pide ilk icat e-dildikleri günlerden beri ilk defadır ki itibar görüyorlar.
Fakat bazı nevi kasar peynir, lerinin lüke peynir telâkki edilmesine ne buyurulur? Fiyat mu
raka.be komisyonu bunlardan bir kısmını lüka telâkki ederek kilosuna 110 kuruş fiyat takdir etmiştir I Kadarın âşiftel iğini gördünüz mü? Kendisini kaşarlandırdıktan sonra bile lüks o-larak satmasını biliyor. Bundan sonra kaşan artık, yağlı boya mahfazalar içinde ipek kurdelelere sarılı bir halde satarlarsa şaşmıyalım, çünkü, lükstürI
Bu fikri birisine söyledim de güldü, dedi ki:
— Fakat kaşar bundan sonra ancak BuLgaristanda bir lüks olacaktır. Çünkü Almanya bütün peynirleri çekecek, ve Bulgarlar, kendi ellerile yaptıklaıı kaşarlan ancak vesika ile, lüks mağazalardan tedarik edebileceklerdir.
— Mademki lükstür. O halde vesikalı da olabiliri
Yol ve Çocuk
iKi Paris
- -AB
Istanbulda bir münakaşadır gidiyor; asfalt mı yapmalı, şose mi yapmalı?
İki tarafın da
müdafileri v e
muhacimleri var
Asfalt çabuk bo
zuluyormuşl Bu
nun için müte- t*
madî tamirat ıâ
zımmışl Daima nezaret altında bulundurmak lazımmış! Yeni şoseye ne demeli? Ona sanki bakmak lâzım değil mi?...
Bana kalırsa, yol çocuk gibidir, ikisini de kapıp koyuverdiniz mi? Mahalle çocuğu gibi arsız olur. Yaradan kurtulmaz! Bir taraftan burnu akar, bir taraftan ağlar. Diz kapakları daima bere içindecTir. Onun başına bir mürebbi koymak lâzımdır.
İster şose olsun ister asfalt olsun, ister kız olsun ister oğlan olsun!... Demem o deme değül Fakat bana göre, asfalt olsun şose olsun 1... fakat evvelâ yol olsun! Dere değil! Bazı semtlerimiz, Arnavut kaldırımına bile çoktan razıdır I
AHPAP
Adi: yede:
Çakır Keyff Çakır İzzet Dün Tevkif Edildi
Geçen gün çakır keyif bir Halde Garden Bara giderek orada kadın yüzünden bar müdürü Ahmet Bekirofu vuran Çakır İzzet, dün Sultanahmet birinci sulh ceza mahkemesine getirilmiş ve mahkemesine başlanmıştır, izzet hâkimin, Ahmedi ne diye vurduğunu sorması üzerine:
— Orada çalışan Alis benim metresimdir. Ayni evde oturuyoruz. Onunla meşgul olmamak için sebep yok. Barın sahibini çağırdım gebpedi.
— Ne yapacaktın?
— Kadın tüccarıdır, ona bir kadın ısmarhyacaktım. Gelmedi, sinirlendim. Biri geldi memur olduğunu söyledi Dışarı çıktım. Birdenbire kendimi içerde buldum. Sustalıyı çektim, nasıl vurdum bilmiyorum, demiştir.
İzzet, evvelce karısı ile âşıkını öldürmekten sabıkalıdır. Hâkim tevkifine karar verdi.
Peynir Muhtekirleri Tevkif Edildi
MUH korunma kanununa muhalif olarak 50 ye satılması lâzım gelen peyniri 60 kuruşa satmaktan maznun Be^iktaşta Aile Kileri sahibi Oaman ve tezgâhtarı Kerim dün mahkeme edilmişlerdir.
Bakkala peynir almıya giderken Beşiktaşta oturan Naime yanına Behiceyi alarak dükkâna gitmiş, üzerinde elli kuruş yazılı peynirden 250 gram istemiştir. Bunun üzerine dükkâncı:
— Bizim iyi müşterilerimiz için daha güzel peynirimiz var, demiş ve yepnirin 250 gramını I 5 kuruşa satmıştır.
Mahkeme suçluların tevkifine
karar vermiştir.
Bir Çırağın Marifeti
Şehzadebaşında Fevziye caddesinde Mchmedin dükkânında çalısa/ı Nejad adında 16 yadında
bir çocuk ustası haftalığını bir lira indirdi diye gece dükkâna anahtar uydurarak girmiş, bir lâs_ tik çalarken yakalanmıştır. Dün
birinci sulh ceza hâkimi Nejadın muhakemesinin mevkufen yapılmasına karar vermiştir.
Ayakkabı Hırsızı I Ay 11 Gün Yatacak
Tahtakalede Aydın Bitkinin
ayakkabı sergisinden bir çift ayakkabı çalan sabıkalı Sadullah oğlu Hüsnü yakalanmış ve dün bakılan muhakemesinde bir ay on bir gün hapse mahkûm edilmiştir.
Buûdan bir müddet evvel Sirkeci garında hamallık yapan İbrahim Halil, demir tüccarı Kâmilin demirlerinden iki ton çalarak bunları Rüstem vasıtasile sattırmıştır. Hamal ibrahim yakalanmış ve dün yapılan muhakemesi
neticesinde tevkifine karar verilmiştir.
¦J^ Sultanhamamında tuhafiyecilik yapan Yako Bahar, MotoLa adındaki birine satUğı eşya için verdiği faturaya malın cinsini ve miktannı yazmadığı için 25 lira para cezasına karar verilmiştir.
Küçük Hırsızların Muhakemesine
Başlandı
I 7 yaşındaki Gebzeli Mustafa oğlu Şazi, Galatada Kalafat yerindeki bir ardiyenin deniz tarafından içeri girip 50 - 60 kiloluk bir çuval yün çalmış ve bu yünleri Elâztgdan getirdiğini söyliye-rek Demir isminde biri vasıtasile Mısır çarşısında Nuriye 97 liraya satmıştır. Şazi kendisine yardım eden Demire 16,5 lira komisyon vermiştir. Dün üçüncü sulh cezada muhakemesine bakıldı ve Şazı nin muhakemesinin mevkufen gö-rüLmesine karar verildi
Fransız Parisi
Alman Parisi
Yazan: Febia Tevfîk BAŞOKÇU
— 14 -
Paris ve Paris Kadınlarının Şöhreti Dünya Tarihlerinde Ebediyete Kadar Sürecektir
İyice aranırsa, iki değil, bin Paris var. Tarih te bize gösterir ki Paris binlerce sene (Lüteeya) adile yalamış, sonraları Paris adile çok sevilen bir yer olmuştur. Dünyanın en şiddetli politika volkanları burada esmiş, yüzlerce defa istilaya uğramış, ahalisi bazan şehirlerine İhanet edip kaçmış, bazan da onu kurtarmak için kanını ve canını akıtmış.
Orada: (Jandark) gibi bayrağı çekip ordusunun örîüne düşen vatanını en kuvvetli düşmanlardan kurtaran, on altı yaşında kadın kumandanlar kadınlık namına şan, dünya tarihine nam, vatanında düş man tarafından diri diri yakılarak can vermişler...
On beşinci Lul gibi: «Benden sonra vatan isterse batsın!» diyen krallar, Lâval gibi de düşmanla el birliği ederek İş birliği yapmak sevdasma düşen borsa meraklısı diplomatlar da Paris sahnesinde rol oynamıştır.
En müthiş açlıklar, en kanlı ihtilâller, orada olmuş, üstüne hücum eden nice aç milletleri toprak larından söküp atmış, nice çirkin günahları en yüksek duygularla yıkamıştır.
Paris, bütün bu sayısız maceralardan sonra ihtiyar olup çökme-miş. Daima daha büyümüş, daha güzelleşmiş, ve daima sonsuz bir gençlik hayatının arzularım, neşelerini bütün dünyaya sunmuştur.
Dünyanın en güzel caddeleri ve bahçeleri orada yapıldı, en güzel saraylar orada kuruldu, en büyük üniversiteler orada açıldı, en büyük âlimler, en büyük artistlerle can dostu oldu. Operalar, dramlar, komediler, tiyatrolar da bir-birlerile rekabete kalktı.
Orada yine dünya tarihine altınla yazılan Pastörler, Branlüer, Şa-tobriyanlar, Lamartinler, Hıujo-lar, Balzaklar, yetişti.
On sekizinci ve on dokuzuncu asırlarda Paris yalnız Fransa imparatorluğunun merkezi gibi değil, bütün dünyanın gözlerini kamaştıran bir hürriyet ve irfan mektebi oldu. Dostu, düşmanı, yerlisi, yabancısı, onu herkes sevdi, herkes orada kendinden, ve kendi vatanından esen bir hava ve bir köşe buldu, herkes orasmı biraz da ken dişinin zannetti. Herkes ona kendi duygusuna göre: «Benim Pari-&im.» diyecek kadar benimsedi.
Böyle bir benimsemeye tam bir hak kazanmak için, cömert Amerikalılar oraya her sene milyonlarca dolar gönderdiler, eski sarayları, müzeleri, ve tarihi binalara bir çoğunu tamir ettirerek Parise o-lan benimsemelerini ve sevgilerini
ispat ettiler.
Dünyanm en uzak köşelerinden en yakın memleketlerdeki insanlara kadar, ilk seyahatte Parise gitmeyi gaye bilmiyen adam yoktur.
Zevk, san'at ve kültür, bu şehirde o derece İleri gitti ki kralların taçları, kraliçelerin elmasları, nişanlıların çehizleri, güzel kadınların lavantaları, âşıklarm kravatları, annelerin atkılan, dostlarm mendilleri hep hep bu şehirden bütün dünyaya gönderildi. Paristen gelen en ufak, en sade bir şeyde daima başka bir zarafet görüldü, Paris İçin güzel olmryan bir elbise
başka şehirlerde model diye gösterildi.
Bir ecnebi kadına: — Siz Parisli gibi giyiniyorsunuz, denildiği zaman en büyük bir iltifat yapılmış demektir.
Pariste kısa bir geçit yapan ecnebilere Parisliler: «Demek siz de birkaç gün için Parlsllsinlz!> Demeyi de yabancıya karşı bir Utifat sayarlar.
Paris ve Paris kadınlarının şöhreti dünya tarihlerinde ebediyete kadar sürüklenecektir.
Yine o Pariste Madam Rekam-ye gibi güzelliği, sadeliği ve emsal siz cazibe ve zekâslle şahsiyeti bütün dünyada darbımesel haline giren bir kadm var. Bütün Avrupa-yı kendine âşık etmişti. Fakat pe-rcstlşkârlan karşısında daima ken dişine hâkim yaşadı, hissiyat' .n safiyetini değiştirmedi, ve bundan kinaye olarak müstesna ruhlu kadm Rafaelin güzellikten, sadelikten yaptığı (bakire; tablosuna ben zetildi.
Yine o Pariste Madam Döpom-dur gibi zekâ ve cazibesini en büyük saray ve politika entrikalarında kullanan ve uzun bir saltanat devrine senelerce hükmeden el' fermanlı metresler, ve o metreslerin mektebinden yetişen binlerce Madam Dubariler ve binlerce çok kabiliyetli talebeler, Fransanm kadınlara siyasi haklarmı vermemelerine rağmen bu güne kadar perde arkasından bütün Fransayı 1da re ettiler. Ve kadmlar saltanatı hem krallık devrinde hem İmparatorluk, hem de cumhuriyette bütün şaşaası ve sefahatile yaşattılar, ve kadmlık kuvvetinin bütün dünyada canlı âbideleri oldular. Dünya buna baktıkça:
cFransanın ruhu Par is tir. Pari sin ruhu da kadmlandrr.> Demek mecburiyetini duydu.
Ve nihayet Parlsin ihtiyar bülbülü (Atistenget) meşhur Paris şar kışında:
(Paris, Cest ime blonde) Diyerek Parisi gözleri gülen sa-nşm bir kadma benzetmiştir.
Parisin seması ekseri hafif gümüşi rengindedir ki, ressamlar bu dumanlı gümüşî rengi tasvirde güç lük çekerler. Parisin hakikî güzelliğini bu renklerde bulduklarını da söylerler.
Bazan da sarışın kadınm saçları nm aksi Paris semasını sarartır. Altm gözlerinin nurlu güneşi ufukları çini maviye boyar. Fakat geceleri, Paris gökleri, o sarışm, yaramaz kadmm hummalı ve alevli ruhundan taşan heyecanlı, sıcak ne feslerden, dumanlanmış ve kızarmıştır.
Kırmızılı, yeşilli, pembeli, sarı1', beyazlı milyonlarca ziyaların göklere aksi bu muazzam şehirde h\\ yük, gizli bir yangın varmış tesirini bırakır . Hakikatte bu yangın Parislilerin ruhundadrr. Hele o muvakkat Parisliler, gündüzlerin bütün coşkunluğunu, geceleri de ayni taşkınlıkla buvatlarda, lokantalarda, dansiglerde, tiyatrolarda yaşatırlar.
Sabahleyin geniş caddeler, otobüsler, metrolar, işlerine koşan binlerce ve binlerce süslü, kıvrak, genç İşçi kızların telâşlı hareketlerlle kaynar. .
(Arkası var)
ÖYLİYELİM
Kakaoların Karışık Olup Olmadığı
Nasıl Anlaşılır ?
1 — Bursada Setbaşmda Mehmet Soykan soruyor: Kakaoların karışık olup olmadıklarının kolay bir tarzda tayini mümkün müdür?
Cevap — Mümkündür. Bir kahve kaşığının ucu ile bir miktar kakao alıp ateşe atınız. Ne kadar halis ise ateş üzerinde beyaz kül halinde kalır. Değil ise kaybolor, gider.
E*ki şehirde Yakan mahallede Faik Pakalm soruyor: Tatlı sn ba-lıklarmdaki ağır kokuyu İzale İçin
ne yapmalı?
Cevap — İnce ince doğranmış, balık parçalarını bir gece, içine bir kaç diş »trmısak atılmış sirke İçinde bırakınız. Hiç kokusu kalmaz.
3 — Fatihte Gelenbevl mahalle-
sinde Mustafa Reşit Çağlar soruyor: Eski mektep hayatını gösteren bir tablo gördüm. Altında Sami imzası var. Bu zat hakkında biraz malûmat verir misiniz?
Cevap — O tabloyu yapanın ressam Ali Sami Boyar olması muhtemeldir. Kendisi değerli ressam-
larrmızdandrr. İstanbulludur. Bahriye mektebinden deniz zabiti olarak çıkmış, 1907 senesinde Sanayii nefise mektebinden diploma almıştır. Dört 6ene Paris Güzel Sanatlar Akademisinde tahsil görmüştür. Bahriye müzesi müdürlüğünde bulunmuş, kız sanayii nefise mektebini kurmuştur. Eserleri Ue beynelmilel bir şöhret kazanmıştır. El-yevm Ayasofya müzesi müdürüdür.
11-3.941
VATAN
—
Doktor Lûtfi Kırdarla
Bir Konuşma
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Dr. Göbels'in K
I
(Başı 1 incide) —
yazı yazmış ve kısmen haksızlık etmiştim.
Fakat Lûtfi Kırdar, kızmadı, gücenmedi. Medeni ve mert bir insana mahsus bir hisle dedi ki:
— Bu yazıyı her halde iyi bir niyetle yazdınız. Fakat bilmediğiniz noktalar var. Size anlatayım. Kanaat getirirseniz sız de okuyucularınızı tenvir edersiniz. Benim bilmediğim noklr.lar var da siz de bana malûmat verirseniz memnun olurum.
Ayni meseloyl iki ayrı noktadan gören iyi niyet sahibi insanlar* karşı karşıya bu ruhla koıuşooak olurlarsa dünyada bir çok anlaşmazlıkların iptidadan önüne geçilir ve bîr çok tatsızlıklar olmazdı.
Vali ve Belediye Reisi ile dünkü konuşmam bana şu noktayı bir defa daha hatırlattı: Haklı ve müsbet tenkit yapmak, hele bir günlük gazete için ne güç şey... Sağdan soldan size malûmat verirler. Mantık terazisine vurursunuz, haklı görünür. Bu malûmata ve işin görünüşüne göre fikrinizi yazarsınız ve bir takım hükümler verirsiniz. Bir de bakarsınız ki. işin bir içyüzü var ki, harici görünüşten bambaşka...
Bir, iki gün evvel yazdıklarıma cevap diye Doktor Lûtfi Kırdarm verdiği malûmat, işte bu içyüzü aydınlatıyor.
Söylediklerini sırasile yazıyorum:
Asfalt Yollar İşi
< Mühim caddeleri olsun bir an evvel asfalta çevirmeği İş edindik. A-tinayz belki ziyaret ettiniz. Bütün caddeleri asfalttır. Bağdattan gelenler dördüncü, beşinci derecede sokaklara kadar asfalt yapıldığım anlatıyorlar.
Asfalt yol deyince hatıra yalnız yo)un döşenmesi gelmemelidir. Kanalizasyon meselesüe beraber su, e-lektrik, hava gazi, telefon hatlarının ilkönce tanzimine ihtiyaç vardır.
' Istanbulda asfalt yol yapmağa teşebbüs edince derhal kanalizasyon meselesüe karşılaştık. Yedi milyon lira sarfederek Istanbulun bazı kısımlarında kanalizasyon yapılmıştır. Ne çare ki, evlerin bir çoğu kanalizasyona bağlanmamış ve hattâ na-.sıl bağlanacağına dair bir talimatname de hazırlanmamıştır. Tam yol yapılırken kanalizasyona bağlanmağı her ev için temin etmek lâzım 'gelse işin sonu gelmezdi. Çünkü her-ı kesin bunu yapacak hazır parası 'yoktur. Belediye yapsın denilirse, be-tediyede bu maksat için tahsisat ayrılmamıştır. Yol üzerinde mekteplerin ve resmi müesseselerin bağlanması lazım gelince bunların tahsisatı olmadığı görüldü. Bin müşkülâtla ;are aramak lâzrm geldi.
Elektrik, su, telefon, gaz hatlarına gelince büyük Avrupa şehirlerinde bu maksat için yeraltı mecraları cardır. Bunların içine girilir ve rahatla dolaşılarak iş görülür. Böyle mecralar çok paraya ihtiyaç gösteren şeylerdir. Şimdilik böyle bir şey /apmak hatıra gelemez. Bunun için yaptığrmız şey, hatları yolun üstünden alarak yaya kaldırımların altına getirmektir, çünkü bunların asfaltı daha hafiftir.
Şimdi tenkide mevzu olan Taksim - Harbiye yoluna gelelim: înşa-ıt meselelerinde tesadüf edilen umumi bir zorluk vardır ki, o da bütçelerin haziranda çıkmasıdır. Münakaşa usulleri de zaman işgal ettiği i-çin senenin en iyi inşaat aylan boş çeçen
Taksim - Harbiye yolunun asfalta çevrilmesi doğrudan doğruya belediyeye değil, Tramvay idaresine üttir.Münakasaları yapılıp su, elektrik, hava gazi ve telefonların nakli tamamlanıncaya kadar eylülün haftasını bulduk. O zaman süratle iş görülebilseydi yağmur mevsiminden evvel yol tamamlanır, ortaya mesele çıkmazdı. Kısmen vasıta noksanlarına, kısmen müteahhide ait muhtelif sebepler dolayıslle İnşaat vaktinde tamamlanamadı. «Yağmurlu aylarda asfalt yapılamaz» diyerek başlanan işleri yüzü üstüne bırakmak ve yolu yarı bir halde terket-mek imkânı yoktu, ister istemez yağ mura rağmen devam edildi. Yolun bozulmasının masraf ve külfeti belediyeye değil, müteahhide aittir. Nisanda bu İş ele alınacak ve halkın fazla rahatsız olmaması için âzami süratle tamamlanmasına bakılacaktır.
Bu işlerde kabahat asfalt yolun değil, muhtelif ârizî şartlarındır. Yoksa yaptırdığımız yollar, nafıanın en iyi diye kabul ettiği formüle uy-gundur.>
Suça İstidatlı ÇocuklarMüessesesi
Istanbula Vali ve Belediye Reisi sıfatile ilk geldiğim gün Darülacezeyi ziyarete gittim. 28 sene evvel orada doktor Kadri Raşit Paşanın çocuk kreşinde tatbikat görmüştüm. ' Kreşi 28 sene evvelinden çok fena bir
halde buldum. Umumiyetle Darülaceze iyi bir manzara göstermiyordu. Belediye müfettişlerinden Doktor Bekir Zafiri vekil sıfatile müdürlüğe getirdik. Muvaffak oldu. Asil olarak orada kaldı. Darülacezeye (Düşkünler Yurdu) denilmesine taraftardım. Fakat bu unvan meselesinin konuşulduğu toplantıda bulunmadım. Fikrimi müdafaa edemedim. Bir takım hukukî düşüncelerle (Darülaceze) ismine dönülmesine karar verilmiş, ı C
Belediyenin vaktile Galatada bir İ sokak içinde elli çocuk için kurduğu müesseseyi iyi bir halde bulma-drm. Burada maksat halledilmiyor, bir sürü para sarfediliyordu. Bir çocuğun bakımı senede dört yüz liraya mal olduğu halde çocukların çoğu haylazlıktan kurtulamıyordu.
Bu müesseseyi iyi bir hale koymak ve Darülacezedeki ilk mektebin halini tetkik için Doktor Fahrettin Kerim, İzmir Dilsiz mektebi eski müdürü Necati Kemal, Doktor İbrahim Zati ile maarif müdüründen ve müdür muavininden mürekkep bir istişare heyeti kurduk. Bu heyet, Darülacezede yasıyan ve büyüyen yüz yirmi çocuğun hayatla a-lâkaları kesildiğine kanaat getirdi. Bu çocukları leyli mekteplere dağıttık. Boş kalan yere suç İstidadı gösteren çocukları geçirdik. Bu birleşmeden masraf iti-barile tasarruf beklemiyorduk. Fakat istişare heyeti müessesenin müstakil surette inkisarını içtimai bakımdan daha münasip gördü. O sırada Yeşilköyündeki Fran sız mektebi satılıyordu. Bu binayı al-dfk. Orada elli değil, 119 çocuk için atelyeler, dershaneler, ziraat faaliyetleri kurduk. Müessesenin basma müdür ve mütehassıs sıfatile Doktor Fahrettin Kerimi getirdi-;.
Demek ki. suç istidadı gösteren çocuklara mahsus müessese kaldıramamış, daha geniş ve f lydalı bir şekilde YeşUköye nakledilmiştir.
Kooperatif ve Yağ
İşleri
Ben kooperatif hareketine çok taraftarım. Altı, yedi sene evvel İstanbul belediyesine gelip te bir kooperatif kurulduğunu duyunca, memnun oldum. Memurların kendi maaşlarından para koyarak bunu kurduklarını ve .ara sıra ucuz erzak tedarik edip kendi aralarında tevzi ettiklerini, bir de lokantaları olduğunu sandım. Meğer memurlar hiç para koymamış.. Belediye meclisi 15 bin liralık bir ser
maye vermiş, piyasanın kredilerine güvenerek işe başlanmış, İşler fena idare edilmiş. Belediyenin verdiği sermaye eridikten başka piyasaya elli bin lira borç yapılmış. Kooperatif nizamnamesine aykırı olarak belediye memurları kooperatiften borç paralar almışlar.
Ben bu manzarayı görünce kooperatifin tasfiyesini düşündüm. Fakat belediyeye karşı olan borç silinse bile piyasaya borçlar vardı. Bunun i-çfn alacakları taksite bağlıyarak tah sil ettirmiye kıymet verdim. Beledi-
ye büfesinden kooperatife senede iki bin lira verilmesi mutattı. Ben, bunu verdirmedim. Çünkü kooperatif bfr hayır işi sayılumaz. Bu sene 2000 Ilı-, yardım parası konulmasının se-ttbi, kooperatife para vermek değil, b"' suretle eski borcu itfadır.
Ortada bir yağ meselesi olduğunu gazetelerin neşriyatından anladım: Sordum. Dediler ki: «.Kooperatifin nizamnamesi ticaret etmesine müsaittir. Mahlut yağ yapmak İçin ruhsatname almıştır. Bu ruhsatı başka bir müesseseye kiralamak suretile Is tifade temin ediyor. Mahlut yağ yaptığı doğrudur, fakat formülü teneke üzerinde gösterildiği için halk ne aldığını bilerek satın alıyor.»
Sizin neşriyat başlayınca mahiyetini sordum: «Mutlaka rakip bir yağ firmasının tesiri altında bu neşriyatı yapıyor» dediler.
Kooperatifin yağlarının muayent-den hariç kalıp kalmadığını araştırdım. Altmış bir numune alındığını, 56 sının muvafık, beşinin sıhhate mu zur çıktığını söylediler.
Kooperatif belediyeden ayrı bir teşekküldür. Kanunen kooperatifler hakkmda takibat yapılamaz. Bozuk bir nokta görülürse ancak kooperatif ortakları ikaz edilir. Yağlara gelince bundan sonra, belediyeden tayin edilecek bir kimyagerin nezareti altında yapılması için emir verdim.»
Tenit Düşmanlık mı, Dostluk mu ?
Doktor Lûtfi Kırdara çok açık kapl ile verdiği izahattan dolayı teşekkür ettim, fakat kooperatif hakkında, bir çok işleri arasında tam malûmat almağa imkân bulamadığını zannettiğimi söyledim. Şu nokta üzerinde bil hassa durdum -d, gazetemiz umumi menfaatten başka hiçbir ölçü tanınmaz ve hiçbir nevi tehire tâbi olmaz, "i ağ hakkındaki neşriyatımız, bizzat topladığımız mal ı a dayanmakta-û\ ve hedefi ha. . n sıhhati ve menfaatini korumak ve .elediyenin murakabesini hükümsüz bırakan ve istisna ve inhisar doğuran bir takım şartları ortaya koymaktır.
Bu mesele hakkındaki dosyamızda bulunan vesikaları ve gazetemiz namına fatura ile piyasadan alarak mütehassıs -bir. kimyagere yaptırdığımız tahlilin raporunu kendisine gös termeği teklif ettim. Bunları alâka ile tetkik edeceğini vaadetti.
Doktor Lûtfi Kırdarm iyi niyeti, medeni zihniyeti ve hakikati anlamak hususunda duyduğu ve gösterdiği ciddi merak ve alâka, «Candan bir dertleşme» diye başlıyan münakaşamızın tam bir görüş blrliğlle nihayet bulmasma yol açtı.
Vali ve belediye reisimize iyi niyetli tenkidi düşmanlık değil dostluk ve yardım diye telâkki edebildiğinden dolayı bir gazeteci sıfatile teşekkür etmeği vazife sayarım. Gazeteciler böyle bir zihniyet vc telâkkiye pek sık tesadüf etmezler.
Ahmet Emin YALMAN
Habeşistanda
(Ba»ı 1 incide) / + /
Burada bulunan yerli kıtaattan başka bir kaç ta kara gömlekli fırkası bulunduğu zannedilmektedir.
Gambacha'dan ricat etmekte olan italyanlar gittikçe müdafaası kolay-laşan bir mıntakaya giriyorlar.
Eritrcde sıcağın artması Keren ve Adiuori'ye karşı İngilizlerin yapmakta oldukları harekâtı kolaylaştıracak mahiyette değildir. Burada Hintli ve Kanadalılardan teşekkül eden ingiliz kuvvetlerinin karşısında 40 bin kişilik bir İtalyan ordusu vardır.
General Smuts
Diyor ki;
Somali (şi Bitmiştir
Pretorya, 10 (A.A.) — B.B.C.: Cenubi Amerika Başvekili General Smuts, Kahircden Prctorya'ya dönmüştür. ;
General, Ruetcr ajansının muhabirine demiştir ki: !
€— Somali seferi filen sona erdi.
Habeşistan muharebesi son safhasına girmek üzeredir.»
General Smuts, Afrikadaki hareketler hakkında Kahirede B. Eden, General Sir John Dili, General Vavel ve Akdeniz deniz filosu kumandanı Amiral Cunningham görüşmelerde bulunmuştur.
Nairobi, 10 (A.A.) — Şarki Afrikadaki ingiliz kuvvetleri umumi karargâhının tebliği:
Habeşlstandaki İleri hareketimiz plân mucibince devam etmektedir. Dün kıtalarımız Habeşistan hududundan 200 kilometre mesafede Ga-bre - Darre civarında mühim bir yol telâki noktasını işgal etmişlerdir, j
Harp Vaziyeti
(Başı i incide) ^
hazırdır. Fakat Almanyanın asıl hedefini Süveyş kanalına hâkim olmak, tngilterenin Akdeniz damarını kesmek diye farz ve kabul etmek lâzımdır. Bu hedefe varmak için Almanynya güre, Balkanlarda İki İstikamet vardır:
1 — Cenup istikameti: Selanik -Atina - Girit, Şark Akdenlzl - Süveyş kanalı.
2 — Sark İstikameti: Çanakkale ve İstanbul Boğazlan - Anadolu - Suriye - Filistin - Süveyş kanalı.
AJman ordusu, yapılan hazırlıklara göre, şimdilik cenup İstikametini seçmiş görünüyor. Alman ordusunun Selânlkten daha cenuba, yani Mora adasına kadar İnebilmesi İçin, Balkanlarda daha kuvvetli bulunması ve daha geniş bir hareket serbestisine sahip olması lâzımdır. Bulgaristana giren Alman ordusu, henüz kâfi derecede kuvvetli değildir ve hareket serbestisini de elde edememiştir.
Harp, siyasetin devamıdır, Alman sevkulceyşl bu kaideden ayrılmıyor. Bunun İçin Yngoslavya üzerindeki siyasi tazyiklerinden henüz ümit kesmemlştir. Alman ordusu, Yugoslavyayı siyasetle ber taraf edlnce.Atlna İstikametinde hareket için yan ve gerisinden bir parça daha emin olacaktır.
Bulgaristanda
Şeker, Kahve ve Çay Vesikaya Tâbi
Londra, 10 (A.A.) — B. B. C: Moskovadan gelen haberlere göre, Bulgaristanda çay, 'şeker vc kahve satışı vesika usulüne bağlanacaktır.
İddiası:
Bu Sene
Almanya Zafere Kavuşacakmış
Berlin, 10 (A. \) — B. B. C: Alman propaganda nazırı Dr. Göbels, İspanyol gazetelerine yapmış olduğu beyanatta, Almanyanın bu sene zafere kavuşacağını söylemiştir.
Nazır. Almanyanın İmgiltereyi istilâ etmek üzere havaların düzelmesini beklediğini ilâve etmiştir. • 3
Vişi Meydan
Ok
uyor
(Başı 1 incide) *
tnlştir. Paris siyasi mahfilleri, karalın şifahi nota ile değil, tahriri nota ile bildirilmiş olmasındaki ehemmiyeti ileri sürmektedir.
Paris - Midie gazetesi de, îngUte-reye sarih bir ihtarda bulunulduğunu ve bu tedbirin tam zamanında alınmış olduğunu yazmaktadır. Bu gazeteye göre, Fransa şerefinin ve emniyetinin icap ettiği lisanı kullanmıştır.
MÂNASI: İNGİLİZ ABLUKASINA ALDIRMAMAK
cAlmanya, Vişi hükümetini ilkbahar taarruzuna şu veya bu şekilde iştirak ettirmiye çalıştığı anlaşılmaktadır.
«Dün alınan bir habere göre, Fransız donanması, ticaret gemilerine refakat edecektir. Bu haber dikkate lâyıktır. Fransız ticaret gemilerinin harp gemileri refakatinde seyrüsefer etmesi doğru ise Vişi hükûmetlle în-gilterenin arası açılması muhtemeldir. Zira bu hareket İngiliz abloka-sına aldırmamak demektir. Bununla beraber bu haberi teyit eden başka malûmat gelmemiştir.
MÜSTEMLEKELERİNİ MÜDAFAA EDECEKLERMİŞ
General Veygand Vlşide şerefine verilen bir ziyafette, Fransanın müstemlekelerini müdafaa edeceğini söylemiştir.
«Bu, İnglltereye karşı olduğu gibi Almanyaya ve İtalyaya karşı da meydan okuma gibi olur.
«İtalya sükût ediyor. Artık eskisi gibi, Cibuti'den, Tunustan ve Korsl-kadan bahsetmiyor.
İSPANYOLLAR İNGİLTERE İLE ANLAŞIYORLAR
«Diğer taraftan ingiltere ile İspanya arasındaki münasebetler sağ-lamlaşmış gibidir, tkl devlet arasında mübadeleye dair bir itilâf yapılmıştır. İspanyanın, mihverle iş birliği yapmaması siyasî bakımdan e-hemmiyetlidir.»
— Radyo Gazetesi —
MÜHİM BİR TOPLANTI
Vişi, 10 (A.A.) — Dün. Amiral Darlan, General Huntzlger, Amiral Platon, General Veygand ve General Bergerct arasında yapılacak toplantıda, Afrika imparatorluğumuzun hariçten bir taarruza karşı müdafaası İtinalı bir tetkike tâbi tutulmuştur.
Ville de Mayunga adındaki ticaret gemimizin bir İngiliz kruvazörü ta-rufından zaptcdllmesi üzerine bugün şu cihet ilâve edilebilir ki: «imparatorluğun müdafaası* kelime'ert yalnız asıl imparatorluğa değil, ayni zamanda ana vatanla imparatorluk arasındaki münakelc yollarına da şamildir.
Mareşalin hükümeti namına konuşan Amiral Darlan demiştir ki: «•Artık Fransız vapurlarının müsaderesine vc Fransızların açlıktan ölmesine müsaade etmiyeceğim.»
Protestolarımız boşa gittiği ve Büyük Britanya ticaret vapurlarımızı tevkif ve müsadereye devam ettiği takdirde buna nihayet vormek için bu vapurlara harp gemilerimizi refakat ettirmek lâzım geleccktir.>
VEYGANDIN SALÂHİYETLERİ GENİŞLİYOR
Vichy. 10 (A.A.) — Ofi - Sabık Havas - bildiriyor:
General Weygand, bu sabah tayyare ile Cezayire dönmüştür.
General Weygand, hareketinden evvel, Vichy'deki ikametinden çok memnun olduğunu söylemiştir.
Fransız hükümetinin Afrikada. ki umumi delfcgesinin salâhiyetleri teyit edilmekle kalmamış, fakat ayni zamanda genişletilmiştir.
General Weygand'm, Afrika, ya avdetinden biraz soma, Fran-
Yugoslavya
Rusya İle Dostluk Almanya ne
Çarpışmazlık Paktları Imzalıyacakmış
Nevyork, 10 (A.A.) — Nevyork Times gazetesinin Belgrat muhabiri yazıyor:
"Yugoslav hükümeti ile sıkı münasebatı olan mem-balardan bildirildiğine göre, Yugoslavyanın Rusya ile bir dostluk beyannamesi, Almanya ile de bir çarpışmazlık paktı imzalaması bekleniyor.
İNGİLİZLER
Bir italyan
Kruazörünü Batırdılar
Londra, 10 (A.A.) — Amirallik dairesinin tebliği:
Condotlerrl «a» sınıfından bir 1-talyan kruvazörü, denlzaltüarrmız-dan biri tarafından torpillenmiş ve hemen hemen muhakkak olarak batırılmıştır. İtalyan kruvazörüne İki destroyer refakat etmekte İdi. Kruvazöre isabet vaki olduğu, müteakiben İki saat, destroyerlerin blribirl-nl takiben kruvazör etrafında dolaştıkları ve her halde mürettebattan kurtulanları almak üzere oldukları
görülmüştür.
(Condotierri «a» sınıfına mensup kruvazörler, 5069 tonilâto hacminde-dir ve 6 pusluk 8 topla mücehhezdir. Bu sınıftan dört gemi vardı. Fakat bunlardan biri, Bartolomeo Colleoni 19 temmuz 1910 ta Sydney tarafından batırılmıştır.)
[Orta tonajda bir İtalyan harp gemisinin Akdenizde meçhul bir sebepten dolayı battığını ve mürettebatının kurtarıldığını iki gün evvelki İtalyan tebliği itiraf etmişti. İngiliz tebliğinde bahsedilen kruvazör bu olsa gerektir.]
sız Afrikası adına anavatana bağlılık deklârasyonu yapması bek* lenmektedir.
MAREŞAL PETAİN SAVAİE-DE BİR SEYAHATE ÇIKIYOR
Vichy, 10 (A.A.) — Mareşal Petain'in yakında Savoie'de ve Fransanın doğu - Cenup bölgesinde bir seyahate çıkacağı öğrenilmiştir.
VİCHY RADYOSU BİR ŞEY DEMİYORMUŞ
Londra. 10 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Amiral Darlanın, İngilterenin hücumu devam ettiği takdirde Fransız ticaret vapurlarına harp gemileri refakat edeceğine dair olan beyanatı hakkında ingiliz siyasî mahfillerinde muhtelif tefsirler yapılmaktadır.
Bir nokta dikkate lâyıktır: Paris radyosu şiddetli İngiliz aleyhtarlığına devam ederek halkı «Fransayı aç bırakan» Çörçil aleyhine tahrike çalıştığı halde
Vichy radyosu ile Pariste Vichy neşriyatını nakleden radyolar, bu mesele hakkında hiç bir kelime söylememektedirler.
AMERİKALILARA DERT DÖKÜYORLAR
Vichy, 10 (A.A. )— D, N. B.
bildiriyor:
Mareşal Petain, yanında Amiral Darlan ve iaşe nazırı Achard olduğu halde Amerika gazetecilerini kabul etmiştir. İaşe nazırı, Fransanın, işgal altında olmıyan yerler için Amerikadan beş milyon kental buğday istediğine dair bir beyanname okumuştur.
Amiral Darlan söz alarak İngiliz ablukasının aleyhinde bulunmuş ve bunun Almanlara zarar vermediğini söylemiştir.
Mareşal Petain burada söze karışarak demiştir ki: «Amiral Dallanın sözlerinin doğru olduğuna en büyük delil, Almanların evvelce el koydukları iki milyon kental buğdayı, işgal altındaki Fransızlara bırakmış olmalarıdır.»
Amiral Darlan sözüne devamla Almanların İngilizlerden daha âlicenap vc uzlaşıcı olduklarını
söylemiştir.
oelanıgın
Ehemmiyeti Kalmamış
Bir Balkan Cephesi Üs Limanları:
Pire velstanbul
Belgrad, 10 (A.A.) — D. N. B. ajansı bildiriyor:
Vreme gazetesi, bir makalesin, de şöyle diyor: «Selâniğin sev-kulceyş ehemmiyeti, Bulgaristana Alman kıtalarının girmesile yok olmuştur. Bugün Balkanlarda kurulabilecek bir cephenin üs limanı olarak ancak Pire, Türkiye Trakyası için de İstanbul kalmaktadır.
İşte bu sebeple bu saniyede Atina ve Ankarada bir diplomatik muharebe cereyan etmektedir. Generaller, diplomatların yaptığı bu muharebenin neticesini bekliyorlar ve işe sonda başka vasıtalarla devam için hazırlanıyorlar.
Bu hesaplarda artık Selâniğin bahsi yoktur. Diğer iki bölgenin de ayni akıbete uğrayıp uğra-mıyacaklarını hâdiselerin seyri gösterecektir.»
o
Arnavutluk'ta Canlı Harekât
2 Günde 2000 den Fazla Esir
İtalyan Taarruzları Püskürtüldü
Atina, 10 (A.A.) — Yunan orduları başkumandanlığı tarafından 9 mart akşamı neşredilen I 34 numaralı resmî tebliğ:
«Taarruz hareketimiz devam etmiş ve düşmanın yeni mevziler» kıtalarımız tarafından işgal olunmuştur. Tarafımızdan yapılan taarruzu güçleştirmek için düşman, defalarla kuvvetli mukabil taarruzlarda bulunmuşsa da bunların hepsi geri püskürtülmüştür.
«Düşmandan 150 ye yakın esir alınmıştır. Harp sahasında bir miktar da malzeme bulunmuştur.
«Tayyarelerimiz, muvaffakiyetle harekâta iştirak etmişlerdir.
Atina, 10 (A.A.) — Umumî emniyet nezareti tarafından 9 mart akşamı neşredilen tebliğde düşmanın Riksuri'yi bombardıman ettiği, fakat insanca zayiat ve hasar olmadığı kaydedilmektedir.
Atina, 10 (A.A.) — B. B. C:
Dün akşam resmen bildirildiğine göre, cuma ve cumartesi günkü muharebelerde büyük hezimete uğnyan ve 2,000 den fazla esir veren İtalyan kuvvetleri dün, takviye kıtalarının yardımüe bir kaç mukabil taarruz yapmış, muvaffakiyet elde edememiş, çok
ağır zayiat vermiştir.
Kahire, 10 (A.A.) — ingiliz hava
kuvvetleri orta şark umumi karargahının tebliği;
Arnavutlukta ingiliz hava kuvvetlerine mensup bombardıman tayyareleri 8/9 mart gecesi, Draç limanı tesisatına şiddetli bir hücum yapmışlardır. Bombardrmandan sonra çıkan bir çok büyük yangını müteaddit infilak takip etmiştir. Yangınlar büyümüş ve 110 kilometre uzaktan gö--rUlmüştür.
Dün, Dukau köyü vc Diavc - Lo-uzl nuntakasındaki topçu mevzilerine de hücumlar yapılmıştır.
Ufuk bir avcı grupumuz, Kalsire-nln şimalinde avcılar refakatinde sey reden büyük bir düşman bombardıman grupuna hücum etmiştir. Vukua gcîen muharebede, düşmanın 6 avcı tayyaresi ile bir ağır bombardıman tayyaresi düşürülmüş, diğer bir çok tayyare daha ağır hasara uğratılmıştır. Pilotlarımızdan birisi tayyaresini terketmek mecburiyetinde kalmış ve paraşütle salimen yere İnmiştir.
Amerika'nın YardımProjesi
Ayandan Geldiği Şekilde Kabul Edilecek
Vaşington, 10 (A.A.) — Mü-messüler meclisinin nüfuzlu azaları, ödünç ve ariyet verme projesinin bir kere daha ayana git-) meşine mahal kalmamak için, j ayan meclisinden geldiği şekilde1 aynen kabul edilmesini ıstıyecek-lerini bildirmişlerdi. İNGİLTEREYE GEMİ, TOP, UZAK MESAFE TAYYARESİ VE YİYECEK GÖNDRİLECEK
Vaşington, 10 (A.A.) — B. Roosevelt, demokratlara yardım projesini imza eder etmez, Ingil-tereye mühim harp malzemesinin şevkine başlanacaktır. Sevked.-lecek malzeme arasında gemiler, toplar, uzak mesafe tayyareleri j vardır. •
ing il t e r e nin t Alm an d enizal 11 gemilerine karşı mücadelecine yardım olmak üzere bir çok küçük gemi de gönderilecektir.
Bundan maada lngiltereye yiyecek maddelerinin gönderilmesi için plânlar hazırlanmış bulunmaktadır.
İNGİLİZ GAZETELEDt
MEMNUN I
Londra, 10 (A.A.) —Times gazetesine göre Amerikanın In-giltereye gönderdiği malzeme her gün artıyor. Bunun delili, ikincikânun ayı içinde İngiltere hesabına 419 tayyare gönderilmiş olmasıdır.»
Deyli Telegraph şöyle diyor:
<rAmerika, demokrasilerin tersanesi haline geliyor. Nazüere ve Faşistlere bundan büyük darbe olmaz.»
Daily Expres'dcn:
cBu kanunlar emrimize derhal 250 milyon İngiliz liralık malzeme veriliyor. Gemilerimizi tamir için Amerika tersaneleri emrimize bırakılıyor. Roosevelt'in bunları yapmaktan maksadı, Naziliğin mağlûp edildiğini görmektir.» . AMERİKA İRLANDALILARININ BİR İSTEĞİ
Nevyork, 10 (A.A.) — İrlanda halkından 129 Amerikalı, Ir-| landa başvekili De Valera'ya grup halinde bir telgraf çekmişler ve şu talepte bulunmuşlardır:
«Garp limanlarınızı kullanmak imkânını Büyük Britanyaya veriniz. Amerika ile ingilterenin müşterek davasını tleri götürmek için Mandanın mühim bir adım atmasına imkân vardır. Bize Britanya-nın müdafaası için esaslı tedbirleri almak üzereyiz. Pazarlık veya te- j reddüt edecek zamanda değiliz. ¦ Bu limanların yalnız tngilterenin; değil, bizim, sizin, bütün dünyanın nefine olarak kullanılmasını istiyoruz.» 'I
YENİ BİR DESTROYER \ GRUPU !
Vaşington, 10 (A.A.) — Reuter: ' Roosevelt'in demokrasilere yardım) kanunu projesini imzaladıktan pek ! az sonra, yeni bir destroyer grupu-' nun îngiltereye devrini bildirmesi kuvvetle tahmin edilmektedir.
MEBUSLAR MESELE ÇIKARMIYORLAR
Vaşington, 19 (A.A.) — Mümessiller meclisi, demokrasilere yardım kanunu projesi üzerinde iki saat mü- J zakereden sonra Ayanın yaptığı tadil lerin hepsinin birden tasvibi hakkında yarın bir teklifi reye koymayı ittifakla kabul etmiştir.
İMZA ÇARŞAMBAYA
Vaşington, 10 (A.A.) — Roosevelt'in kâtibi Rarly diyor ki: cBeklen-mez bir hâdise çıkmazsa lâyiha çarşambaya imza edilecektir. Böyle bir hâdise çıkacağına ihtimal vermiyorum, îmza münasebetile, Roosevelt, belki de beyanatta bulunacaktır. Lâyihanın tatbiki için hükümet şimdiden hazırlıklar yapıyor.»
İngiliz Tayyarelerin de Ateş Kudreti
Londra. 10 (A.A.) — ingilizler, tayyarelerinin ateş kudretini arttırmıya çok ehemmiyet veriyorlar. Yepi tayyareler on iki mitralyöz veya dört topla mücehhez bulunuyor.
Dahilî istikraz Tetkikleri
ilerliyor
Maliye Vekili Meclise İzahat Verecek
Ankara, 10 (Telefonla) — Hükümetin bir dahilî istikraz çıkarmak üzere yaptığı tetkikler ilerlemektedir, önümüzdeki malî yıldan evvel bu istikraza ait te-
ferruatın tamamlanmasına çalışılmaktadır. Bütçe müzakereleri yapılırken Maliye Vekilimiz istikraz hakkında Meclise izahat verecek-^
tir/ * > *'. v-r
VATAN -
11-3. 941
Müsabakamız
Nasıl Yapılacak?
Otuz ÇiftBirbirlerile Nasıl Evlendirilecek?
Seçmenin Münasip Olup Olmadığı Nasıl Ölçülecek ?
Müsabakamız™ birincisine b«drye edeceğimiz radyo, bu resimde fSrüldüğü üzere Philips acentasinın Voyvoda caddesindeki mağazasının vitrininde teşhir edilmektedir.
Karilerimiz mektupla, telefonla, şifahen soruyorlar: Müsabakanın
tatbikatı nasıl olacak?
Anlatalım; Bir defa hergün gazetede namzetler çıktıkça keseceksiniz. Kuponla beraber saklayacak-
Otuz erkek ve otuz kadından İbaret seri tamam olunca btnrfan bir araya getirerek uwwmt İçinde her erkeğe en uygun kadını seçerek otuz çifti kendi takdirrnrze göre
teşkil edecektim:. Mesete beş numaralı erkeğe 28 mmaraiı kadtn, 1 numaralı kadınla otuz numaralı erkek diyerek btee neticeleri liste halinde büdlreeekBİnfz. Bi/ Mitim bu cevapları Noter Galip Bingetc tevdi edeceğiz. Günü gelince bunlar Noter tarafından isteyenler de
hazır bulunduğa halde bir tasnif yapılacak. Meselâ bir numaralı erkeğin hangi kadınla evlenmesi hakkında ekseriyet bulunduğu araştırılacak. Eğer sizin verdiğiniz rey ekseriyet reyine uygunsa o çift için tan numara alacaksınız. Her çift hakkında bu tasnif ayni usulle yapıl raca neticede kira ekseriyetin kanaatine en uygurt seçmeler yapmışsa birinci ikramiyeyi, yani 275 lira kı> metindeki Filips radyosunu kazanacaktır. Diğerleri isabet sıra-sHe diğer yüz elli hediyeyi alacaklardır.
275 liralık radyo, Galatada Filips müessesesinin camekanında teşhir edilmektedir. Yolunuz düşerse gözden geçiriniz.
Müsabakamızın 150 Hediyesi
Birinciliği kazanana: Bir lüks radyo.
ikinciliği kazanan zki kişiye: Birer çay takımı.
Üçüncülüğü kazanan iki kişiye: Birer kol saati.
Dördüncülüğü kazanan iki kişiye: Birer evrak çantam.
Beçinciliği kazanan rfci kimiye: Birer kadın el çantan.
AJtmcılığı kazanan öç kişiye; Birer likör takımı.
Yedıncüiği kazanan beş kişrye: Birer vazo.
Sekizinciligi kazanan beş kişiye: Beyoghı sinemaları için altışar büet.
Dokuzuncuhığu kazanan beş ki-şrye: Birer mürekkepli kalem.
Onunculuğu kazanan altı kişiye: Birer kravat.
On birinciliği kazanan yedi kişiye: Birer ipek çorap.
On ikinciliği kazanan on kişiye: İkişer iyi cins mendil.
On üçüncüden yüzüncüye kadar kazanacak olanlara aşağıdaki teselli hediyeleri verilecektir.
TESELLİ HEDİYELER/ :
Kazananlardan on dördüncüden itibaren verilecek teselli hediyelerinin adedi yüz tanedir. Bunlardan on kişiye birer liralık Tayyare bileti, on kimiye tanınmış romancılarımızın birer eseri, on kişiye (Ramiz) in birer karikatür albümü, on kişiye Gül Bahçesi kitabı, on kişiye Salon Çiçekleri kitabı, on kişiye (Ycdigün) mecmuasının İstanbul albümü, on kişiye Ömer Seyfettlnin hikâyeleri, on kişiye birer para çantası. Birinciliği kazanacak okuyucumuza vereceğimiz (Lüks Radyo) Galatada Bankalar caddesinde (Filps) mağarasının vitrininde teşhir edilmiştir.
İZMİRDE
Toprak Ofis Buğday Tevziine
Başladı
İzmir, (Hususi) — Nahiye merkezleri üc ihtiyacı bulunan bazı köy lor halkı için, Toprak ofisi tarafından buğday ve çavdar verilmesine mart iptidasından itibaren başlanmıştır. Vilâyet, buğday ve çavdarların lzmirde Toprak Mahsulleri o-fisi depolarından nasıl alınacağını ve köylere nasıl ve ne kadar dağıtılacağını bütün mülhakata bildirmiştir.
ihracatçılar Birliği t st an bul a Bir
Heyet gönderdi
İzmir, (Hususi) — Almanyaya satılması mevzuu bahis vh£İi tohumlar için müzakerede bulunmak üzere İzmir Zahire ve Yağlı Tohumlar İhracatçılar Birliği namına bir heyet seçilmiş ve Istanbula gönderilmiştir. Zeytin yağı satışları için de müzakerede bulunmak üzere ayrı bir heyet seçilmek üzeredir.
Aydında 42 Eğitmen Kursu Açıldı
Aydın vilâyetinde 42 köyde eğitmen kursu vardır. Bunun 22 si bu sene birinci kânundan itibaren açılmıştır. Ziraat vekâletin den kendilerine tohumluk buğday pulluk plvamtor ası için makas ve bıçakları verilmiştir. Onlar bu verilen şeylerle köylerinde diğer köylülere numune göstererek örnek olmağa çalışıyorlar.
Eğitmenlerin köy kalkınmala-rındaki rolü ve fareleri memlekette büyük bir mikyasta günden güne göze çarpmaktadır. Kendilerine gösterilen pratik yaşayış, hayat tarzı ve icapları böylelikle köy hayatımıza» köylülerimize yayılmaktadır.
İzmir Kızılçullu Eğitmen kursunda nisanda derslere başlanacaktır. Bu tahsil devresinden sonra da Maarif Vekâleti eğitmenleri seçildikleri vilâyetlere tayin e-decektir.
Esasen Türkiyede 15 yerde eğitmen kursları ve köy enstitüsü vardır. Her askerlisini yapan köylü vatandaş da bu kursa kabul edilir. Bugün için de köy öğ retmenlerinin yanında köy eğitmenlerinin gördüğü işler mühim Ve şayanı hayret bir şekilde yer almaktadır.
-o
Dokuma Sanayii İçin İplikler
Ilsparta, (Hususi) — Dokuma sanayii ve halıcılığa lüzumlu olan ipliklerin Sümerbank yerli mallar pa-zarmca temini kararlaşmış ve tezgâh sahiplerinden ihtiyaçları sorulmağa başlanmıştır. İhtiyacı karşılamak üzere şimdilik 500 paket iplik Ziraat Bankası tarafından temin e-dilmiştir. Evlerde bulunan tezgâh sahiplerinin ihtiyaçları da gözönün-de tutulmuştur.
ECISA
10 MART 941
Deniz Levazım Satınalma Komisyonu ilânları
Tahmin bedeli Kr.
«.000 kDo Rbytm «fr 71 38
23.600 küo kuzu eti 68 70
860 küo sıfır eti 48 77
1. — Yukarıda miktar, c*ns ve beher kilolarının tahmin edilen bedelleri yazdı üç kalem etin 12/Mart/941 çarşamba günü saat 14 da kapalı zarfla eksütımeel yapılacaktır.
2 — İşbu üç kalem etm flk teminatı «3701> lira «7> kuru.? olup şartnamemi her gün iş saatleri dahilimde komisyondan «255> kuruş bo del mukabilinde almabütr.
S — îflteklüerin 2490 sayılı kanunun tarifatı dahüinde tanzim edecekleri kapalı teklif mektuplarım havi kapalı zarflarını en geç belli gün ve saatten bir saat evveline kadar Karanpajşada bulunan komisyon başkanlığın* makbuz mukabümde vermeleri. <1344>
DOKTOR-KİMYAGER
CEVAD TAHSİN
İDRAR - KAN - KAZURAT
ves a irenin tahlillerini yapar. Divan yolu ortasında Tel. 23334
ŞEHİR TİYATROSU
Dram Kısmı BU AKŞAM Saat 20,30 da MEŞALELER
Altın (Reşat) 2405
Altın (Hamit) 2260
Türk borcu 1923 18,95
Dahilî istikraz 1918 21,55 Ikramiyeli dahilî istikraz 988 19,75
îkramiyeli Ergani 1933 19,98
Sivas - Erzurum 1934 19,25
Srvas - Erzurum 19,40
Anadolu Demiryolları 41,30
Mümessil Senet S8.20
Yeni Neşriyat :
Mühim Bir Eser
Bursa Erkek ve Askeri liseleri öğretmenlerinden Bay Mehmet Gülba-har senelerce muntazam ve devamlı çalışmasından sonra ingil ize eden türkçeye 2000 sayfa, 5000 resim ve 50 bin kelimelik telâffuzlu bir lügat yapmıştır. Muharrir kendi bilgi ve tecrübeleri ile muhtelif lûgatlara mü racaatla yurtta modern bir kamus vücude getirmiştir. Bası malzemesinin pek pahalı olmasına rağmen hiç bir fedakârlıktan çekinmeden bastırılan bu lügat herkese kolaylık olmak için ayrı ciltler halinde çıkmağa başlamıştır. Kelime, mâna ve teknik itîbarile cn zengini olduğuna nazarı dikkati celbedenz. Bu çok kıymetli eeerin (A) harfini havi birinci cUdi çıkmıştır.
Kendi Kendine Fotoğrafçılık
A. Fuat Aral tarafından meydana getirüen fotoğraf kitabı Gayret ki-tabevince tabedilmiştir. Amatörlere tavsiye ederiz.
Güzel
ma
1 LİRA
İDRAR TAM TAHLİLİ
Bcyoglunda Ağacamii karşısında Bursa sokak No. 1. yani açılan kimya laboratuarında halka kolaylık olmak üzere yalnız (Pazartesi) günleri BÎR LİRA ücretle idrar tam tahlili yapılmaktadır.
İter jeyden evvel sıhhatli ve parlak bir tene, lekesiz ve düzgün bîr cüde malik olmak ü-zrmdrr.
KREM PERTEV
Sizin de cüdinizi güçleştirir, guddelerini bcsllyerek canlandırır.
40 senelik bir tecrübe mahsulü olan KREM PERTEV tertip ve yapılış tarzındaki incelik dolayıslyle, tenin fazla yaslanmasına mâni olur. Ya£»ız olarak huşun i tüp ve vazolarda satıür.
Denizyolları işletmesi
Kooperatif Şirketi tdare Meclisinden:
Şirketimizin 1940 senesi bilançosunu tetkik edecek olan Umumi heyeti içtimai muayyen günde ekseriyet hasıl olmamasma mebni 26 mart 1941 tarihine müsadif çarşamba günü saat 2 ye tehir edilmiş ve içtimain Tophanede Kılavuzluk servisinin eski yolcu salonunda akti takarrür eylemiştir. Ortakların mezkûr gün vc saatte hazır bulunmaları ehemmiyetle rica olunur.
Müzakere Olunacak Mevad:
1 — İdare Meclisi raporunun kıraati,
2 — Murakıplar raporunun kıraati,
3 — 940 senesi bilanço ve karü zarar hcsabınm tetkik ve tasdiki Ue İdare Meclisi azalarının ibrası,
4 — Müddeti hitam bulan İdare Meclisi azalarile yedek azanın yeniden İntihabı,
5 — Müddeti hitam bulan .şirket murakıplarının yeniden intihabı,
6 — Murakıplara verilecek ücret miktarının tayini.
Türkiye CamburljdU
Ziraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888.— Sermayesi: 100,000,000 Türk lirası
Şube ve ajans adedi: 265. Zirai ve ticarî her nevi banka muameleleri Para Hlrikttrenlere 28,000 Ura ikramiye veriyor
r^*' "y"--a
ılı m
1
Ziraat Bankasında kumbarah ve ihbarsrz tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur"a Ue aşağıdaki plana göre ikramiye dağıtılacaktır. 4 adet 1,000 liralık 4,000 lira 4 » 500 » 2,000 » 4 » 256 » 1,000 » 40 > 100 » 4*000 »
DİKKAT: Heeaplanndaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşağı düşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verilecektir. Kar'alar senede 4 defa, 1 eylül, 1 birinetkânon, 1 1 haziran tarihlerinde ©©küecektir.
100 adet 50 120 » 40 160 l
5,000 lira 4,800 » 3,200 ı
ırt ve
İstanbul Gümrükleri Başmüdürlüğünden:
(Satış Müdürlüğünde Kapalı Zarf Usulile
Sahipsiz Eşya Satışı)
İhale günü 26/3/941
M.K.N Marka No.
Miktarı Değeri Peyi
Küo Gr. L. K. L. K. Eşyanın cinsi Ambar
2827 İDLS
2062 VAZ
611292
301
203/218
1027 400 8545 46 641 00 Suni ipek ipliği
2113 500 30720 36 2305 00 Pamuk men- 5
sucat % 10 na kadar i-pekli
1066 17418 000 S579 73 644 74 Adi a£aç boş 5
sandık
Yukarda marka, numara, değeri, miktarı ve cinsleri yazılı eşya 26,3.941 gününde 1549 sayılı kanun mucibince vc 2490 sayılı kanunda yazüı hükümler dairesinde ve kapalı zarf usulü ile Sirkecide Reşadiye caddesinde Halı antreposu dahilindeki gümrük satış müdürlüğünde satılacaktır.
Şartnameler anüan gümrükten her gün parasız alınabilir. İsteklilerin eşyanın hizasında gösterilen pey akçesini ihale günlerinde öğleden evvel saat 12 ye kadar vezneye yatırmaları şarttır. İsteklilerin teklif mektuplar ile birlikte pey akçesinin makbuzlarını ve 2490 sayılı kanunda yazılı vesikalarını zarflara koyarak ihale gününde saat 12 den evvel müdürlüğe makbuz mukabilinde vermeleri lazımdır. Teklif mektuplarının şartnamede ayrılan yerlere yazılması mecburidir. Zarflar üıale günü saat 12 de satış salonunda açılacaktır. Telefon 23219 (1869)
İLÂN
İstanbul tarafında oturan müstorüerine bir kolaylık yapmak xnaksadüe|
B.KNAPP
Boyahane ve kimyevi temizleme fabrikası Çemberiitaş karşıtımda yeni bir şube açtıgmı bildirir.
novp
020
İNKIBAZI defeder
İŞTAHSIZLIK
Hazımsızlık, Şişkinlik, Bulantı ve Gaze Karşı Faydası Vardır
iler yemekten sonra bir tatlı kaçığı yarım bardak sn içinde köpürterek alınabilir. Hasan İsmine ve markasına DİKKAT
Şişesi 30, İki Misli 50, Dört Misli 80 Kuruş
Her Eczanede Bulunur
Nafıa Vekâletinden:
17/3/941 pazartesi günü saat 16 da Ankara Nafıa Vekaleti binası içinde malzeme müdürlüğü odasında toplanan malzeme eksUtmt komisyonunda <2636> lira c37> kuruş muhammen bedelli Ankara Çubuk barajında yaptırılacak santral ve telefon tesisatı şartnamesinde yapılan tadilât üzerine yeniden açık eksiltme usulü Ue eksiltmesi yapılacaktır.
Eksiltme şartnamesi ve teferruatı bedelsiz olarak malzeme müdür* lügünden alınabilir.
Muvakkat teminat «197> lira «73» kuruştur.
Isteklüerin muvakkat teminat ve şartnamesinde yazılı vesaik ü«
birlikte ayni gün saat 16 da mezkûr komisyonda hazır bulunmalar lazımdır. (1120) (1477)
Askerî Fabrikalar Sûnlma Komisyonu ilânlar
Oksijen Tesisatı Alınacak
EHinde çalışrr bir vaziyette oksijen tesisatı olup da satmak isteyen* lerin evsaf ve satış şartlarını bildirir tekliflerini tetkik edilmek üzer» en kısa bir zamanda Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğüne gönder-meleri- (1703)
300 Metre Mikâbı Karaağaç Kalası
Tahmin edilen bedeli «18000> lira olan 300 metre mikâbı Karaag&g kalası askeri fabrikalar umum müdürlüğü merkez satm ahna komisyonunca 17.3.941 pazartesi günü saat 15 te pazarlıkla ihale edilecektir. Şartname parasızdır. Muvakkat teminat <1350> liradır. (1830)
İstanbul Komutanlığı SatınalmıAomisyonuıiıı
Beherine tahminen elli lira fiyat konulan 100 adet komple tevhit semeri 12/3/941 günü saat 11 de pazarlıkla satm alınacaktır. Muhammen bedeli 5000 lira olup kati teminatı 750 liradır, isteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda satm alma komisyonuna gelmeleri. (1861)
1941 TltRAMİYELERİ,
T. İş Bankası 1941 Küçük
Tasarruf Hesaplan İkramiye Plânı
Mtlı
1 adet 2i
3 > 11 2. > 750
4 > 600 8 > 250
35 > 100
80 >
300 > 20
Liralık = 2000.—
• :ı:ı
•:rj.
Keşideler: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 tos, 3 îkincitojrin tarihlerinde püır.
Sahihi ve Neşriyat Müdürü: AHMEI KALMAM
BMnlrtTfT Yar: VATAN MATBAASI