Başmuharriri:
Ahmet   Emîn   YALMAN
VATANEVΗ Cagaloğlu, Molla Fenarl S. 32 Telefon:  24196 —   Telgraf VATAN İM.
9 MART   1941 PAZAR
^
4
Sinir Harbi Nedir?
Fiyatı: 5 Kuruş
siyasi sabah gazetesi
Yıl: ı — Say* 198
Yazan: Nusret Köy:
Bugün Uçunca Sayfamızda
Balkanlar
Tekin Değildir
Almanlar, Balkanlarda ne tarafa dönseler fiilî ve şiddetli bir mukavemet cephesi karşısında kalacaklardır.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ecen sene bugünlerde bütün dünya gazetelerinde su münakaşa vardı: İlkbahar harbinin sahnesi lakandinav-ya mı olacak, Balkanlar mı, yoksa Belçika ve Holanda mı?
Yani kış hazırlıklarından sonra bir tarafta kıyamet kopacağını herkes tabiî görüyordu. Yalnız istikamet hakkında tereddüt vardı.
Bu sene artık şüpheye meydan yok. Harp Balkanlara inmiştir. Bir tek tereddüt varsa o da şu noktadadır: Almanlar burada tecavüze mi geçecekler, yotksa İngilizlerin Balkanlarda bir köprü' bası kurmalarına    mâni   olacak
, bazı müdafaa tedbirleri aldıktan sonra bütün kuvvetlerile    İngiliz
' adalarına mı saldıracaklar?
' Balkanlar bakımından bütün mesele şuradadır: Almanlar müdafaa tedbiri taraftarı bulunuyor, larsa ne yapacaklardır ve hangi noktada duracaklardır?
İ     On, on iki gün evvel Mosko-
' vada Pravda gazetesinde çok dikkate değer bir makale çıkmıştı. Makalede Bulgaristana mukavemet tavsiye olunuyor ve şöyle deniliyordu: «Eğer Balkan memleketleri arasında tesanüt bulunursa Almanlar Balkanları bir harp meydanı haline koyamazlar.»
Bu makale, hele Tasa ajansının son neşryatile bir araya getirilirse şu anlaşılır ki Sovyetler Birliği Balkan memleketlerinin tesanüt halinde bulunmasını ve burası-¦nın bir harp sahnesi haline girmesine elbirliği ile mâni olmalarını ıcandan istiyor ve kendisi de bu tesanütte manen olsun pay alıyor.,.
Bulgaristan, tek başına tesa-nüdü bozdu. Ya irade zaafı ve-lya menfaat hesabı yüzünden kapılarını Almanyaya açtı. Almanlar da ilk hamlede Yunan hududuna indiler ve durdular.
Şimdi Yugoslavyanın kapısını şiddetle vuruyorlar. Balkan vaziyetinin inkişafında Yugoslav hükümetinin tutacağı yolun büyük ehemmiyeti    vardır.    Şayet
Almanlar Yugoslavyanın iradesini zaafa uğratıp oradan asker geçirebilirlerde Yunanistanın Arnavutluk cepihesile beraber    garbi
'Trakya, Makedonya ve Selanik tarafları ayni zamanda    tehdide
(Uğrayacaktır.
f    Şayet  Yugoslavya    dayanırsa mesele daha basittir. Yunanlılar, 'dağlık arazide en iyi bir müda-1 faa hattı seçerek Alman kuvvetlerini cesaretle    karşılayacaklardır.
Şurası muhakkaktır ki Alman tehlikesi Yunan milletinin maneviyatını bozmamrştır. Bu milletin korkuya ve yılgınlığa karşı acılanmış gibi bir manzarası vardır. Şimalden gelecek tehlikeye de cesaretle göğüs germeğe hazırdır.
Bîr taraftan Arnavutluktaki hareketlerin gevşemesi ve tedafüi bîr şekil alması, diğer taraftan Şimalî ve Şarkî Afrikadaki radikal temizleme hareketinin durması ve tecavüz hareketlerinin ancak mahallî bîr şekil alması şunu gösteriyor ki, Yunanistan tecavüze karşı e-saslı bir surette hazırlanıyor.
Almanlar istedikleri kadar a-
tıp tutsunlar, Balkanlardaki   va-(Devamı Sa. 5, StL 5 de)   /** /
İngilizlerin italyanlardan aldıkları bir hava dâfi topu muayene ediliyor
Adisababa
Tehlikede Habeş Askeri Onüç Koldan
İlerliyor
Habeşistanda Habeş vatanperverleri Mavi \il üzerine İS koldan ilerliyorlar. Adhtababayı müdafaa için 1-talyanlann istifade edeceği Mavi NU boğazlarıdır. Bu hattı da müdaafa e-demezlerse Adisababa az zamanda Habeş vatanperverleri tarafından işgal edilecektir.
(Radyo Gazetesinden)
Keren'de
İtalyanların Muvasalası Kesiliyor
Hartum, 8 (A.A.) — ingiliz kuvvetleri ve Habeş vatanperverleri yolda tuttukları avlarla ve italyanların bıraktıkları yiyeceklerle geçinerek 12 noktadan Adisababaya doğru muvaffakiyetli ileri yürüyüşlerine devam ediyorlar.
İtalyan Somalisinde, cenubî Afrika kuvvetlerinin parlak hareketlerin den başkaca bugün, en büyük alâkayı çeken merkezler Keren ve Orta Habeşistandır. Kerende, ingiliz ve hür Fransız kuvvetleri cenuba doğru ilerledikçe, bu mevkii müdafaa eden italyanlar tamamile muvasalalar rnm kesilmesi tehlikesine maruz bulunuyorlar.
BİR İTALYAN   DENİZALTISI
BATIRILDI
Londra, 8 (A.A.) — Amirallik dairesinin tebliği:
6 martta Anfitrite İtalyan denizaltı gemisi, Ege denizinde bir İngiliz gemi kafilesine hücuma teşebbüs ehmiştir. Bu denizaltı, himaye gemilerimiz tarafından derhal batırılmıştır.
Acı Bir Kayıp
Hariciye Vekilimiz Şükrü Saracoğ lunun kardeşleri Rüştü Saraçoğlu bir müddettonberl rahatsız bulunuyordu.
Rüştü Saracoğlunun vefat ettiğini teessürle haber aldık.
Merhumun cenazesi bugün öğle na mazını müteakip Beyazıt camiinden kaldırılarak Edlrnekapıdakl şehitliğe defnedilecektir.
Sayın Şükrü Saracoğluna samimi taziyelerimizi bildiririz.
Kismayu'da
Beş Vapur Zapt Edildi ve Altı - Vapur Batırıldı
Londra, 8 (A.A.) — Amirallik dairesinin tebliği:
italyan Somalisinde Kismayu limanının zaptı neticesinde ceman 28153 tonilâto hacminde beş italyan ticaret gemisinin elimize geçtiği bu gün üân olunabilir. Bu vapurlar şunlardır: 3809 tonilâtoluk Adria, 5490 tonilâtoluk Savoia, 5741 tonilâtoluk Erminia Mazellia, 5596 tonilâtoluk Manon ve 7515 tonilâtoluk Leonar-do da Vinci vapurları.
Bundan başka dört düşman vapuru da Kismayu limanında kendi tpü-rettebatı tarafından batırılmıştır. Bu gemilerden bir tanesi, 4531 tonilâtoluk italyan Maghera vapurudur.
Kismayu'nun zaptı üzerine Alman ticaret filosuna da kayıplar kaydet-tirîlmiştir. 7521 tonilâto hacminde Uokermark vapuru kaçmağa teşebbüs etmiş, fakat kuvvetlerimiz tarafından yakalanmıştır. Geminin mürettebatı bunun üzerine gemiyi batırmak teşebbüsünde bulunmuştur, fakat vapur römorkta limana getirilirken batmıştır. 590 tonilâtoluk Askari ismindeki Alman vapuru da karaya oturmuştur.
italyan Somalisinde
italyan Zayiatı Şimdiye Kadar
21000 Kişi
Londra, 8 (A.A.) — İtalyanlar So-malide hali hazırda 250 bin kilometre murabba genişliğinde bir sahayı kaybetmişlerdir.
ingiliz kıtalarının durmadan Ha-
beşistanda   ilerlettiler!   netieesinde
İtalyanların İngiliz Somallaini tahliye etmek mecburiyetinde kalacakları zannedilmektedir.
Haber alındığına göre İtalyan So-mallslndeki düşman zayiatı ölü ve yaralı olmak üzere 21 bin kişiyi bulmuştur.
o-
SOVYETLER   BİRLİĞİ -JAPONYA
Nevyork, 8 (A.A.) — (Havas): .Amerikan radyolarına göre,    Japon Hariciye Nazın. Moskovaya da giderek orada   bir   ademi   tecavüz paktı imzalıyacaktır.
Divanet İşleri Raisinin Ccnazcsind
3
Büyük Millet Meclisi Reisi Abdülhalîk Renda ile Başvekilimiz Dr. Refik Saydam, merhum Rifat Börekçinin cenaze merasiminde
,    - Ankara foto muhabirimizden -
Sovyetler Uzak Şark Nizamını Kabul Etmiyor
Japon Hariciye Nazırı yakında Beri ine gidecektir. Japonya A-merikaya göre üçler paktının bazı şartlarından memnun değildir. Bir şikâyeti de Sovyetler Birliğinin vaziyetidir. Rusya Avrupada yeni nizama seyirci kalmış, halbuki Uzak .Şarki;»ki nizam için mu-j hatiftir, Çine açıktan açığa yardırın etmektedir. Avrupa nizamını kabul eden Ruaya Uzak Şark nizamını kabul etmiyor. Japonya Kı uy a ile temada gelmiştir; fakat anlaşmaya dair bir emare yolkıtur. Bir Japon - Rus anlaşma, sı Sovyetlerin Çini fcerketmesile mümkündür.
(Radyo Gazetesinden)
B. Matsuoka Berline Gidiyor
Vaşington, 8 (A.A.) — Reuter: Japon hariciye nazırı Matsuoka'-nın Berline gidip gitmiyeceği meselesi çok büyük bir alâka uyandırmaktadır, öyle zannediliyor ki, şayet, Matsuoka Berline giderse bu seyahat Hitlerin emrile değil, fakat Japonyanın hesabına yapılacaktır.
Vaşingtona gelen haberlere göre, bu seyahatin başlıca sebebi Alman-Japon muahedesinin tatbikatına ait meselelerin müzakeresidir. Filhakika mezkûr muahede, Almanyaya baş ka bir (tavlat taarruz ederse Japonyanın Almanyaya yardım edeceğini tasrih etmekte ise de Japonyaya başka bir devlet taarruz ederse Al-manyanın da Japonyaya yardım er deceglne dair hiç bir kayıt ihtiva etmemektedir.
Cenubi Çin sahillerinde bazı yerlerin Japonlar tarafından geçenlerde işgaline ehemmiyet verilmemektedir.
Rooseveît'in
Şahsî Mümessili Londraya Gidiyor
Vaşington, 8 (A.A.) — Roosevelt, İngiliz imparatorluğuna Amerika ta rafından yapılacak yardımın teşriine memuren Ingiltereye şahsi mümessili olarak göndermek üzere bulunduğu Harriman'la dün görüşmüştür. Harriman önümüzdeki pazartesi günü Clipper deniz tayyaresile Lizbona gidecek, oradan da Londraya geçecektir. Roosevelt, bir mektupla Harriman'ı İngiliz hükümetine tavsiye etmektedir. Roosevelt bu mektubunda Harriman'ı şahsî mümessil olarak gönderdiğini ve vazifesinin İngiliz imparatorulğuna yapılacak yardımı kolaylaştırmak ve Amerikadan sevkıyatı tesri etmek olduğunu tasrih eylemektedir.
Havacılık imalâtında ve plânlarının hazırlanmasında ihtisas sahibi o-lan Edvard Varner ile Harbiye Nezareti topçu istişare komisyonu reis muavini Albay Greer vazifesinin i-fası esnasında Harriman'a refakat edeceklerdir.
Bir Tadil Teklifi Reddedildi
Vaşington, 8 (A.A.) —Ayan meclisi 28 muhalif reye karşı 62 reyle demokrasilere yardım kanun projesinin garp nısıf küresinden yapılacak harp malzemesi sevkiyatında Amerikan harp gemilerinin kafilelere refakat ekmesine mâni olan tadilâtın, reddetmiştir. Tadilât teklifi B. Maho-ney tarafından yapılmıştı.
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Radyo Gazete sine Göre Günün  En
Mühim  Hâdiseleri
* *
?
Habeş    \atanpcrverleri 13 koldan ilerliyorlar. Associated Press muhabirine göre Almanlar 48   saat   zarfında Garbi Trakyaya ve Makedonyaya taarruz edeceklermiş. İngilizler Somallde zaptettikleri Klnmayu limanında beş vapura ele geçirdiler, altı vapur da batırıldı.
Sovyetler Birliği, Uzak Şark nizamını kabul etmiyorlar. Roo*eve!t*in şahsi mümessili Uarriman Londraya gidiyor.
Yunan Trakyasını gösterir   harita
Al şu metelikleri de sağlığıma dua «*. Şimdi Ereîpönüıuten b*mv*ya binmeğe gideceğim!
Yugoslavya Sıkı Bitaraf Fakat Mihvere Dost olacakmış
Londra, 8 (A.A.) —Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Almanların Bulgari&tandaki ile. ri hareketlerini tacil ermelerine ve Yugoslavyaya yaptıkları tazyiki arttırmalarına işaret eden gazetelerin umumiyetle zannettiklerine göre, Yugıoslavya bitaraflığını ilân edecek fakat Berlinle dostluğunu takviye eyliyecektir.
Daily Telegraph'ın Bergratta diplomatik bir kaynaktan öğrendiğine göre, Belgradın bu sıkı bitaraflığı ve mihverle dostluğu 24 saat içinde ilân edilecektir. Almanya ile Yugoslavyanın ayni zamanda ve hemen hemen ayni mealde birer beyanname neşretmesi ve Berlinin beyannamesinde Belgrada karşı sulhperverane maksatlar beslendiğini bildirmesi beklenmektedir.
Nihayet, gazeteler, Yugoslavyanın, mesuliyet kabul etmeksizin, Yunanistanla İtalya arasında mutavassıt rolü oynıyacağını zannetmeğe mütemayildir. İtalyan taleplerinin iptal edileceği ve Almanların Patraa ve Selânkkte üsler elde edeceği söylenmektedir.
Muhalif Liderler Milletin Tenvirini İstediler
Belgrat, 8 (A.A.) — Rcuter: İtimada değer bir kaynaktan öğrenildiğine göre, parlamento muhalefet partisi reisi B. Grol, mensup olduğu radikal partisi ile Yugoslav millî partisi ve sosyalistler namına Prens Paul'a bir muhtıra göndererek Yugoslav milletinin halihazırda cereyan etmekte olan kat'î hâdiseler hakkında tenvir edilmediğini ve milletin bu hususta fikri sorulmadığını bildirmiştir. Muhtırada deniliyor ki:
Fikrimizce bu tarzda hareket,
şayanı arzu bir hareket değildir. (Devamı: Sa, 5, Sü. 6 da) *X*
48 Saat İçinde Yunanistana Taarruzdan Bahsediliyor
Londra, 8 (A.A.) — Asso ciated Presa'm Sofya muhabirine göre Alman lut'alarınm 48 saat zarfında Makedonya ve parbî Trakya üzerine yürümesi ve Yunanistana karşı taarruza başlaması muhtemeldir.
Yunan Hududunda
7 Alman Fırkası Mevzi Almış
Bir Alman Ültima tomu Bekleniyor
Sofya, 8 (A.A.) — Reuter: Alman kvt'aları mühim miktarlarda Bulgaristana girmekte devam; ederken, buradaki intiba, bir haftaya kadar ve yahut daha az bir zamanda Yunanistana bir Alman ültimatomu verilmesinin bek lenöbileceği merkezindedir.
Takriben yedi Alman fırkası, malzemesile beraber, halen Yunan hududunda mevzi almaktadır.
Bu esnada. Romanyada, Bulgaristana geçen krt'alarm yerine yenileri gelmektedir. Birisi tama. mile motorlu olmak üzere iki fırka, bu son haftanın ilk üç günü içinde Romanyaya gitmek üzere Viyanadan trenle hareket etmiş-j tir.
ingiliz - Yunan Görüşü Ayni
Londra, 8 (A.A.) — Times gazetesinin Atina muhabiri bildiriyor:
Askerî mevzular hakkındaki Yunan ve İngiliz görüşleri aynidir. İngiliz birliği hakkındaki Yunan hissiyatı her zamandan daha kuvvetlidir. Her sınıf Yunan, halkı İngilizlere ve ideallerine karşı ayni birlik imiş gibi deria bir şefkat izhar etmektedir.
GÜNÜN SESİ
Sinir Muharebesi
Yazan: REŞAT NURİ
Bugünlerde La Fontalne'l karıştırmak faydasız olmuyor. Onan «Tilki ile Hindiler» masalını okuyorum:
Bir tilkinin hücumlarına karşı bir ağaç, bir miktar hindiye kale hizmeti görUyordu.
Hain mahlûk, ağacın etrafını dolaştıktan ve hindilerin nöbet beklediklerini gördükten sonra: «Nc o? Bu hayvanlar benimle alay ediyorlar? Alemin geçtiği yoldan kendilerinin geçmlyeceklerini mi sanıyorlar? Görürüz bakulımv dedi ve hemen harekete geçti. Ayın parlak ışıkları hindiler kalesinin müdafaasını kolaylaştırmak istiyor gibiydi. Muhasara fenninin acemisi ol-mıyan tilki dağarcığından çıkardığı hileleri birer birer tatbike başladı. Kah arka ayakları üzerine kalkarak bir zıplayışta ağaca çıkacak gibi tehdit hareketleri yapıyor, kftiı sırtüstü yatarak yalandan ölüyor ve sonra yine dinliyordu. Hiçbir tiyatro oyuncusu onun kadar ustalıkla şekü ve şahsiyet değiştiremezdi. Kuyruğunu kaldırıp ay ı-şığmda parlatıyor ve daha buna benzer bir sürü hokkabazlıklar yapıyordu.
Bu esnada hindilerden hiçbiri gözünü kırpmağa cesaret edemiyordu. Düşman biçarelerin dikkatini bir nokta üzerinde mütemadiyen gerili tutarak zihinlerini şaşırtıyor, gözlerini kamaştırıyordu. Böylece hln-düerin yarıdan fazlası birer birer ağaçtan düştüler ve tilki arkadaş onları kendi yiyecek dolabına nakletti.
Kıssadan his»©:
Tehlikeye fazla dikkat etmek İnsanı o tehlikenin tâ göbeğine düşürür, i
*
Sinir muharebesinin bundajı dar ha veciz bir tasvirini yapmak zannederiz İd, mümkün değildir. Almanlar Çekoslovakyadan başlrya-rak im.i .m Km uk Avrupa milletlerine tatbik ettikleri tabiyeyi, butun varlante'lcrlle, bu masaldan kopye etmiş gibidirler.
Onların çoğu La Fontaine'in tabirin, tilki arkadaşın yemek dolabında sıra sıra yatıyorlar. Bugün sıra zavallı Yugoslavyadadrr. Komedya yahut facia bütün malûm mizanseni erile şimdi onun kapısı önünde oynanmaktadır.
Yugoslavya da Bulgaristan giM meşum manyatizmaya kendini kaptırarak düşecek mi? Yoksa kahraman komşusu Yunanistan gibi sinirini pek tutarak kendini kurtarmağa muvaffak olacak mı?
La Fontaine'in hindilerin ancak yandan fazlasının düştüğünü tasrih ederek hikayeyi âdeta yarım bırakmasında bir hikmet aramak lâzımdır.
040
VATAN
9 . 3 - 941
ıw a* j . ^ '•' • *" jj- y^1-* V^v.' J^Vj' •*,t'*^f^" ç?3
}Latı\a£û,>u*fv
Anlatan : Nuri ( Paşa )
Kıymetli Hediye: Küçük Bir Mavzerle İki Sandık Fişek
11
11
Bir Gece Baskını
MücaJvüler yalnız düşmanın dikenli tel mânilerini (karanlıkta kesip geçerek İtalyan askerlerinin mutfaklarına kadar gitmek ve talan etmek gibi münferit hareketlerle iktifa etmezler, bazan da düşmana toplu ve kumandalı gece baskınları verirler. Bu suretle, Mrsrarfalılar ve Tavurgahlar Homsun bahçe kenarlarındaki müstahkem vc muhafazalı İtalyan iıeri karakollarına (yerliler buna assa derler) I şubat 1912 a.vşaını, karanlık bastıktan sonra, bir baskın >apmaga karar vermişlerdi. Duymanın assasına baskın cesurane oldu. Fakat düşman hazır ve uyanık olduğundan çabuk silâha sarıldı ve bu suretle baskın daha ziyade küçük bir muharebe halini aldı- İki saat a-te§ teatisinden (yani Trablus a-rapcaeınca, münaveşeden) sonra geri dönüldü. Tabiatile, bir kaç yaralı ve şehit vardı. Nurinin anlattığına göre, <bu gibi muvaffakiyetiz baskınların bile italyanları daimî korku içinde bırakmak ve ilerilemelerine mâni olmak faydalan vardı.
Çok Kıymetli Bir Hediye
Ertesi günü, Zuvvarada bulunan Garptrablusu kuvvetlen umum kumandanlığı erkânıhar-biye reisi bin'başı Fe*hi. Nuriye iki sandık cepanesile beraber küçük bir Mavzer göndermişti. Bu hediyenin iki cihetten kıymeti vardı: Birisi Nurinin baş, eğlencesi tüfek atmak olduğundan Tra-b-iusta ona( 2400 fişeğile birlikte küçük çaplı bir Mavzer hediye etmekten daha büyük ve mükem. mel mükâfat olamazdı. İkincisi, bütün Trablusta zaten yalnız 7 tane küçük çaplı Mavzer tüfeği bulunduğundan bunlardan bir tanesinin Nuriye armağan edilmesinin hususî bir kıymet ve ehemmiyeti vardı.
Bu 7 küçük çaplı Mavzeri, Trablusa harpten evvel gelmiş olan yeni sistem jandarmalar getirmiş. Bunlar esasen 12 kişi olup beşi tüfeklerile döndüklerinden Trablusta yalnız yedi tane kalmış. İşte bunlardan birisi Nuriye gönderiliyor.
O, sonradan bunlardan bir tane daha, para ile, tedarik edebildiğinden, bu suretle iki küçük çaplı Mavzeri olmuş.
Trablusun İtalyanlar tarafından işgali sırasında bizim oradaki kuvvetlerimiz fazla seri ve telâşlı surette çekildiklerinden, yerliler oradaki silâh ve cepane depolarını yağma etmişler ve bu suretle ellerine külliyetli miktarda makinelitüfek fişeği geçirmişlerdi- Bu fişekler yüzer adet o-larak müstatil kâğıt kutular içinde istif edilmiş bulunurlar. Ma-kinelitüfeklerle küçük çaplı Mavzer ayni mermiyi attıklarından bilâhare yerliler bu kutuları getirip Nuriye satmnağa başlamışlardı. Çünkü 7 tüfeğin ikisi onda idi. Mütebaki tüfekler de aynı veçhile pek mahdut kimselerde idi. Bu surede küçük çaplı Mavzere cepane Nuride o kadar çoğaldı ki çadırının bir tarafı bunlarla dolmuştu.
Trablus Muharebesinde Silâh ve
Cepane Meselesi
Trablusta esas tüfek büyük çaplı (yani 9 milimetrelik) Mavzerdi. Bu nevi tüfek, küçük çaplıya nazaran biraz daha uzun ve ağırdı. Bu sebeple, küçük çaplı Mavzer daha güzel ve kullanışlı idi; bunda atış sıhhati de    fazla
idi.
Yerli mücahitlerin elinde bir çok ta çakmaklı tüfek vardı. Bunun sebebi, Tra^blusta zaten mev-cut ve harp çıkmadan bir iki gün evvel Trablusa varan, ve yükünü boşalttıktan sonra İtalyanlar tarafından orada batırılan, Derne vapurunun ilâveten getirdiği mebzul silâh ve cepanenin vakit ve zaman ile şehrin haricine çıkarılarak, cenuba, meselâ S a niyet Beni Adem'e veya Aziziye'ye nakledil em em es id ir.
İtalya ile, malıza Trablus yüzünden, harp olacağı, Akdenize hâkim olan italyan donanmasının ilk yapacağı şeyin Trablusu bombardıman ve sonra işgal etmekten ibaret bulunacağı ve Trablus-talki çok eski ve hiç bir işe yaramaz tabyaların bunu men'e muktedir olamayacakları o kadar a-fikârdı ki, buna rağmen Trablu-*ın  içindeki  fazla  ve koşumsuz
top, tüfek ve makinelitüfeklerin. külliyetli cepane ve mühimırrwtın, erzak ve teçhizatın, elhasıl Trablus eyaletinin müdafaasına lüzumlu olan her şeyin vaktile, yani bombardıman başlamadan evvel, şehirden çıkarılamamaları ve geriye nakledilcmemeleri ancak cehalet, tecrübesizlik, tedbirsizlik ve şaşkınlıkla tavsif olunabilir. Pek büyük bir hata idi. Bu sebeple, müsebbiplerinin askerî mahkemeye tevdi olunarak tecziye edilmeleri gerekti.
Trablusta düşmana bırakılan 20 den fazla top, onfcinlerce tüfek, bol cepane ve sair mühimmat ve levazım buradan vaktile çıkanlaydı, çekilen bunca silâh ve mühimmat yoksulluklarına lüzum kalmayarak Trablusun müdafaası bambaşka bir şekil alabilirdi. Fakat böyle olmadı, elimiz, de bulunan mebzul, modern silâh ve cepaneyi düşmana bırakarak sonra yerlilerin Nuh nebiden kalma, çakmaklı tüfeklerile muharebeler vermek medburiyetinde kaldık.
Çakmaklı Tüfekle  Nasıl Muharebe Edilir?
Bunun için Nuri, henüz Azizi-yeye ve Lebdaya varmadan evvel, yolda geçeceği tarihî Nalut kasabasında iken, .(bilâhare italyanlar tarafından asılan mücahit Halife bin Askerin kardeşi) buranın belediye reisi Ömer bin Asker ona çakmaklı tüfekle nasıl muharebe edildiğini talim etmiştir.
(Arkası var)
Maarif Haberleri:
Asistanlarımızın Terfi Listaleri Geldi
Üniversitenin muhtelif fakültelerinde çalışmakta olan asistanların ekseriyetinin vazifelerinde muvaffak olduğu anlaşılmıştır. Dekanlarca verilen raporlar üzerine Rektörlük ve Maarif Vekâleti bunlardan çoğunu namzet asistanlıktan asıl asistanlığa geçirmiştir. Bunlara ait kararnameler dün Üniversiteye gelmiştir. Kendilerine yakında bildirilecektir.
. Yüksek Ticaret
Senelik Toplantısı
Yüksek İktisat ve Ticaret mektebi mezunları cemiyeti yeni idare heyetini seçmek üzere dün Beyoğlu HaUkevinde senelik toplantılarını yap mıştrr. idare heyeti reisliğine Mek-ki Hikmet Gelenbeğ, ikinci reisliğe İbrahim Berkan, umumi kâtip Fuat Sokay, muhasip ve veznedar Ali Rıza, aza Mehmet Kavalalı, murakıplığa ismail Otar, Samlye Anasal, Na-tiz Otun ve Namık Conker seçilmiştir.
Sömestr tatili münasebetile Hatay seyahati yapan üniversiteliler dün Rektörlüğe müracaat etmişlerdir. Se yahat intibalarıni anlatarak orada yaptıkları tetkik ve araştırmalarını izah etmişler, Hataym muhtelif yerlerinde tarihi aydınlatacak pek çok arkeolojik eser bulunduğunu söylemişler. Ayni zamanda da bu eserlerin meydana çıkarılması etrafında bir faaliyet yapılmasını istemişlerdir. t
Rektörlük onlarm bu isteklerini ka bul ederek vekâlete bildirmiştir. Bu iş üzerinde çalışacak bir heyet vü-cude getirilerek plânlar hazırlamak-
tadır.
1
* Orta mektep muallim muavinliği imtihanına 24 mart tarihinde saat on dört buçukta başlanacaktır. Yazılı imtihanlar İçin, mümeyyiz o-larak seçilen profesörler imtihandan bir saat evvel toplanarak sualleri tesbit edeceklerdir. Yazılı İmtihanda muvaffak olanlar sözlü imtihana sev k edileceklerdir.
TAKVİM
9 MART 1941 PAZAR AY: 8 - GÜN - 68 - Kasım; 122 RUMÎ: 1856 — ŞUBAT:        24 HİCRİ: 1360 — SEFER:       10
VAKİT /AVALİ EZANI
GÜNEŞ: 7,22 12,13
ÖĞLE: 13,25 6,16
İKtNDt: 16,41 9,31
AKŞAM: 19,09 12,00
YATSI: 20,38 1,30
İMSAK: 5,44 10,35
Belediye Haberleri:
Şişhane UnkapanıYolu
Büyük Bir Cadde Olarak Açılacak
Şişhaneden Azapkapıya, Un-kapanı köprüsüne inen yolun a-çılmasına karar    verilmiştir.    Bu
yol sağ taraftan İtfaiyenin vc çocuk bahçesinin bulunduğu cihetten açılacak ve buradaki binalar istimlâk edilecektir. Bu suretle Şişhane ile Unkapanı köprüsü birbirine gcni$ bir cadde ile bağlanmış olacaktır. Yapılacak istimlâkler ve inşaat için lâzım gelen tahsisat ta bulunmuştur.
Taksim - Harbiye
Yolu Nisana Bırakıldı
Taksim - Harbiye yolunun inşaatı mevsimin uygunsuzluğu do-layısile şimdilik tatil edilmiştir. İnşaata tekrar nisan ayı içinde başlanacaktır. Bu yolun matlûba muvafık bir şekilde yapamamasından doğacak ıbütün zararlar müteahhide ait bulunmaktadır.
Otomobiller Şişhaneden   Tünele Çıkabilecekler
Tekerlekli nakil vasıtalarının asfalt yollardan geçmemesi kararından sonra otomobiller Şişhane karakolundan yukarıya doğru geçmemekte ve yeni yapılan asfalt caddeyi takip etmekte idiler. Gidiş ve gelişte seyrüsefer güçlüğünü gözönünde tutan İstanbul Belediyesi Şişhane bahçesile Beyoğlu Kaymakamlığı arasındaki yoldan otomobillerin Tünele çık. masına müsaade etmiştir.
Kaymakamlıktan yukarıya badema otomobil geçmiyecek, caddeye Tepebaşı tiyatrosunun arkasından geçen yoldan çıkılacaktır. —
Taksim Bahçesi - Dolmabahçe
Yolu
Taksim bahçesinin köşesindeki Dağcılık klübünün yanından Dol-maibahçeye kadar açıları 25 metre genişliğindeki yol için bütün istimlâkler tamamlanmıştır. Bu yol üzerindeki gazinolar kaldırılarak tesviye edilecek ve yolun açılmasına başlanacaktır.
İş Bankası Mukavelesinde
Geniş Tadilât
Temettü Hissesi ve Hakk Huzurlar Kaldırılıyor
İdare Meclisi Azalarıyle Umum Müdür Bareme Göre Maaş Alacak
ı
İş Bankasının bu ayın 27 sinde Ankarada yapılacak senelik toplantısından sonra fevkalâde bir heyeti umumiye toplantısı yapılacaktır. Bu toplantıda banka esas mukavelenamesinin mllhim maddelerinde tadilat >apılması kararlaştırılmış gibidir. Tadil edilecek maddeler arasında mu kavelenamcnln en mühim hükümlerini teşkil eden 12, 24, 33. 36, 42 ve 58 inci maddeler başta gelmektedir.
Yeni yapılacak tadilât ile bankanın nama muharrer hisse senetleri ferağ ve intikali meclisi idareden salâhiyet ve imza hakkı olan iki kişinin huzurile yapılacaktır. Meclisi 1-dareye aza olmak için evvelce yüz hisse sahibi olmak kâfi iken bu miktar 250 hisseye çıkarılmıştır. İdare meclisi azalarınm alabildikleri temet tü hisseleri ve hakkı huzurlar kaldırılmaktadır.
Meclis azalarına bankalar baremi mucibince alabilecekleri miktar dahilinde aylık verilecektir. Bu aylık tayini hakkı heyeti umumiyeden alın makta. Vekiller Heyetine verilmektedir.
Umum müdür de hiçbir temettü alamıyacak, kendisi   bankalar   ba-
reminde verilen nisbet dahilinde maaş alacaktır. I İhtiyat akçelerllc birinci temettü hissesinin tevziinden sonra safi temettüden kalacak bakiyeden evvelce yüzde altmışı. İkinci temettü hissesi namı altında hissedarlara, yüzde 15 i meclisi idare azasına, yüzde 5 l banka memurlarına, yüzde 10 u mümessil hissedarlara ve yüzde o-nu fevkalâde İhtiyat akçesi ayrılırdı. Yeni şekilde evvelâ yüzde 10 1-klncl tertip fevkalâde İhtiyat akçesi ve yüzde on mümessiller ayrıldıktan sonra, yüzde beş vukuu muhtemel zarar karşılımı ayrılacak ve ba-klyo miktarın yüzde beşini geçmemek üzere ve birer aylığı tecavüz etmemek şartile müdür muavinleri, banka memur vc müstahdemlerine ikramiye verilecek geriye kalan kısım da hissedarlara tevzi olunacaktır.
Hissedarlara tevzi edilecek olan e-sas temettü ve ikinci temettü hisseleri miktarı tediye edilmiş olan sermayenin yüzde 15 İni geçmezse fazla miktar tediye oîunmıyacak ve fevkalâde ihtiyat akçesine ilâve edilecektir.
Müşteriye Mal Yok Diyen Manifaturacı Tevkif EdiMi
r
Soruyorlar ?
şişlide oturan bir okuyucumuz soruyor ve diyor kl:
Emlâkimin vergilerini muntazaman veriyorum. Altı sene evvel satın aldığım bir binanın da vergilerini vermiştim. Geçen gün bir memur gelerek bir İhbariye bıraktı. Bunda (sabıka) kay dile tekrar vergi istiyorlar. Şubeden tetkik ettirdim. Mülkün bana satışından evvel eski mal Rahibinin vergiden bir miktar borcu kalmış. Bunu benim öde-nıekliğim isteniyor. Satın sırasında vergi dairesi eski mal sahibinden vergi matlûbatını tahsil etmemin İse kabahat bizim mi? Bir de her tebliğ kâğıdında yalnız (Sabıka) kaydı var. Niçin bu kaydın yanına (filân) senenin (sabıka) sı yazılmıyor ve neden mesalih eshabı bunu öğrenmek İçin vergi dairlerine gltmiye mecbur bırakılıyor?
V
Fincancılar yokuşunda manifaturacılık yapan Nobarla Yervant 9 gün evvel Millt Korunma kanununa muhalif hareket ettikleri için tevkif edilmişlerdi. Asliye ikinci Ceza mah kemesinde dün duruşmaları yapılıyordu. Bunlar ve avukatları diyorlardı kl:
— Biz müşterimize mal yok demedik. Mal vardır. Fakat patron burada değildir. Gelirse o size fiyatını bildirir.
Halbuki İddia başka türlü idi. Şikâyetçi bir kaç defa bunların dükkânına gelmiş, dört, beş saat beklediği halde bir türlü patron Kirkor gelmemiş, bu da mevcut malı yok demek için icat edilmiş yeni bir usul İmiş.
Dün mahkemede mağaza sahibi Kirkor şahit olarak dinleniyordu. O da:
— Ben dükkânda değildim. Bir a-ralık geldim. Böyle bir müşterinin geldiğini söylediler. Kendisini de bek lcdim. Fakat tekrar gelmedi, diyordu. , ^        jLiy
Müddeiumumi, Kirkorun tevkifini istedi. Hâkim ceza kanununun ya-l#n şahitler hakk.. 'aki maddelerini ve hükümlerini şahide hatırlatarak:
— Mahkemede isterseniz şahadetinizden rücu edebilirsiniz. Kanun bu hakkı size vermiştir, dedi ve ısrar ettiğini görünce de hakkında tevkif kararı verdi.
Türk Okutma kuruma (eski Cemiyeti Tedrisiyei İslâmiye) azalan dün Darüşşafaka lisesinde toplanarak ana nizamnamede yapılacak değişiklikleri görüşmüşlerdir. Resmimiz dünkü toplantıda buîunanları göstermektedir.
Piyasa Haberleri:
Yoğurt Ucuzlıyacak
Komisyon Fiyatları Tesbit Ediyor
Ticaret Vekâleti son günlerde yoğurt fivatlarının tetkikini cm-retmûş olduğundan Ticaret Vekâletinin iki müfettişi tetkiklerde bulunarak yoğurt hakkında bir rapor hazırlamışlardır. Bu raporlar Vekâlete gönderilmiştir. Vekâlet, Fiyat Murakabe bürolarına mezkûr raporlar üzerinden yoğurta fiyat konmasını emretmiştir.
Bu raporlara göre yoğurtun Bursada kilosu 16 kuruş, Sinan köyü ve Çekmecede 18 kuruş, İs-tanbulda 60 kuruştur.
Fiyat Murakabe komisyonu a-radaki bu büyük farkı nazarı dikkate alarak Istanfculda yoğurt fiyatlarının indirilmesine karar vermesi beklenmektedir. Halk bu suretle yoğurtu daha ucuza yiyebilecektir.
1470 Çuval
Kahve Yakında
Piyasaya Çıkarılacak
Gümrüklerde bulunan 1470 çuval Kerrya kahvesinin bölgeler arasında taksimi yapılmıştır. Bu taksime göre Istanbula 1030 çuval, İzmire 440 çuval kahve düşmektedir.
Bu kahvelerin gümrükten çıkartılması için Ticaret Vekâletine yazılmışsa da henüz bir cevap a-lınmadığından şimdilik bu taksimin yapıimasile iktifa edilınişiir. Ticaret Vekâletinden cevap gelince gümrüktefki kahveler hemen piyasaya a rzed ilecek tir.
Dün çıkarılacağını yazdığımız 470 çuval Brezilya kahvesinin gümrükten çıkarılması çarşamba gününe bırakılmıştır. Bu kahve yüksek fiyatla getirtilmiş olmasına rağmen toptancılar bu kahveleri daha az kârla satarak kahvenin fiyatını yükseltmiyeceklerdir.
llOTonÇiviGeldi
Dün Karadeniz yolile Alman-yadan memleketimize 110 ton çivi it'hal edilmiştir. Bu çivilerin tevziatı için Ticaret Vekâletine yazılacak ve gelecek cevaba göre tevziata başlanacaktır.
Son günlerde muhtelif memleketlerden ithal edilen çivi miktarı 300 tonu bulmuştur.
Yakında külliyetli miktarda çivi geleceği söylenmektedir.
3 Muhtekir Adliyeye Verildi
Dün Fiyat Mürakebe Börosu memurları Marpuççularda işportacı Ventura ve Mahmutpaşada Sokratı makara ihtikârından, ya1 kalayarak Adliyeye teslim etmişlerdir.
Diğer taraftan Cumhuriyet buz hanesinde bulunan bir çok teneke peynirin sahibi olduğu halde bunu inkâr eden Nuri Zolek dahi Murakabe börosu memurları tarafından Adliyeye verilmiştir.
ü    İhracat
Dün yabancı memleketlere I 60 bin. liralık yerli mahsulümüz ihraç edilmiştir. Bu ihracatla Al-manyaya kayısı çekirdeği, diğer memleketlere tütün, balık gibi maddeler gönderilmiştir.
GÜNDEN
GÜNE
Biz Buna Şaşıyoruz!
Geçenlerde Nizamettin Nazif, gazetemizde «Bayan Belkis Benligül» hakkında bir yazı yazmıştı. Naci SaduIIah, bu yazıya dokunmak için, kaleme aldığı uzun bir fıkrasında diyor ki:
«Cepheler ordularla dolu. Hudut boylarından bilenmiş kılıçların şakırtıları geliyor. Çeşit çeşit buhranlar, çeşit çeşit muhtekirler türetiyor. Ve bütün bu hâdiselerin aynası olmaları lâzım gelen yüksek kaliteli gazetelerimizden birisi, uzun sütunlarını sizin resminiz, sizin bahsinizle süslüyor...»
Anlaşılan, Naci SaduIIah, boy le bir yazıya gazetede yer verilişine şaşıyor. Şaşıyor ama, biz onun fıkrasına daha fazla faştık... Çünkü, Nacî SaduIIah, ehemmiyetsiz addettiği bir mevzuun, bu zamanda, gazetelere geçmesini doğru bulmadığını anlatmak için, beş sütunluk1 uzım, hem de pek uzun bir fıkra yazmış. Geçmiş bir lâfa dair, bir sürü lâf ediyor 1... İşte, biz buna şaşıyoruz...
Deri Ih
racı
Gazeteler yazıyor; Almanya ya 730 bin liralık deri ihraç edilecekmiş.
Halbuki, ben, Almanyada derinin, harp dolayısile pek bol-laştığını zannediyordum. Çünkü, Almanların işgal ettiği bütün memleketlerde, insanlar bîr deri, bir kemik kaldılar!...
Bîr Tuhaf Vaka
Duydunuz mu? Fatihte, şimdiye kadar misli görülmedik bir hırsızlık vak'ası olmuş. Bir yoğurtçu dükkânına hırsız girmiş; fakat bu hırsız anadan doğma çıplakmış. Dükkânda bulunan,
yoğurtçunun karısı H ilmiyenin gözü önünde bir yoğurt tenekesini alıp kaçmış.
Ben, bu hırs izm niçin çırçıp-lak hırsızlık ettiğini değil de, ni. çîn yoğurt tenekesini çaldığını merak ediyorum.
Bilirsiniz ki, meşhur âlim Ar-şimet, hamamda yıkanırken, kaç senedenberi zihnini meşgul eden, «Arşiraet kanunu» dediğimiz kanunu keşfetmiş ve heyecanla, çırçıplak sokağa fırlayarak: «Buldum! Buldum!» diye haykırmağa başlamış.
Acaba, bu hırsız da, hamamda yıkanırken, bu dükkânda hilesiz yoğurt olduğunu tnu keşfetti, dersiniz? '
Şahabeddin UZUNKAYA
Millî Müdafaa Vekili Anlcaraya Döndü
Dört beş gündenberi şehrimizde bulunan Millî Müdafaa Vekili Saffet Arıkan Ankaraya dönmüştür.
Tetkiklerini bitiren Dahliye Vekili Faik öztrak ta bu akşam Ankaraya gidecektir.
o
Yeni Şehir Tiyatrosu Nerede Yaoılacak?
Şehir Tiyatrosunun Şişhane bahçesinin bulunduğu yerde yapılması düşünülmektedir. Bu tasavvur kati bir şekil almamakla beraber bu husustaki tetkikler devam etmektedir.
— Hiç, hiç bir şey yok...
— Ne düşünüyordun? Buna söyle...
— Neye söyliycylm? Sen bana her zaman ne düşündüğünü söylüyor musun?
— Bana bunu hiç sormadın kl..
— Evet, Hordum..
— Hiç böyle bir şey hatırlamıyorum.
— Sordum da sen bana; «Bugün oynanacak olan futbol takımlarından acaba hangisi kazanacak diye düşünüyorum.» Dedin.
Maksim güldü:
— Her halde onu dUsUnUyordum, dedi.
— Hayır, eminim İd bambaşka şeyler düşündün ve bana böyle söyledin.
— Hayır deme, çocuğum. Sana yalan söylemem. Futbol düşünüyorum dedimse doğru söylemişimdir. Hem bana bak Erkekler daha basittirler. Kadınlar gibi karma karışık şeyler düşünmezler. Fakat sen ne düşünüyordun? Yüzünün mânası tamamlle* değişmişti.
— Nasıl olmuştu?
— Bilmem? Fakat seni tanıdığım zaman-danberl kendine mahsus bir manan vardır kl onu çok severim. Seninle evlendiğimin sebeplerinden birisi de yüzündeki o manadır. Halbuki dış yüzünün İfadesi tamamlle değişti. Bambaşka bir İnsan oldun.
— Nasıl bir İnsan oldum, Maksim, bana anlat.. Ne oldum?
— Dinle, canım yavrucuğum: Sen küçükken sana hiç: «Bazı kitapları okuma» de-
mediler ml? Mesela baban senin gözünden kaçırmak için bazı muzır kitapları hiç kilitlemedi mi?
— Evet..
— İşte.. Ben de senin bazı şeyleri düşünmemeni İstiyorum, öyle şeyler vardır kl senin bilmemen lâzım... Anladın mı? Yok bilirim, anlıyamazsın. Haydi şeftalini ye de bana lüzumsuz sualler sorma..
— Niçin bana hep altı yaşında bir çocuk muamelesi ediyorsun?
— Nasıl muamele edeyim istiyorsun?
— öteki erkeklerin karılarına yaptıkları
gibi...
— Bazan kadınlar   kocalarından   dayak
yerler. Sen de ml İstiyorsun?
— Niçin yine benimle alay ediyorsun?
— Alay etmiyorum. Çok ciddiyim.
— Alay ediyorsun. Gözlerinden belli.. Benimle budala bir küçük kız İmişlm gibi konuşuyorsun.
— Elbette küçük bir kızsın. Kurdeleni aldın mı? Baloda hasına takacak mısın?
— Hayır.. Almadan. Hem göreceksin baloda ne güzel bir elbisem olacak.
— Haydi şeftalini ye.. Ve ağzın dolu İken konuşma. Terbiyeli kızlara yakışmaz.
Yemek bitti. Ben merdiven başındaki tabloyu tetkike gittim. Cidden güzel bir resimdi. Misls Danvcrs'ln hakkı vardı. Bu beyaz elbise bana da yakışacaktı. Tablo Karollıı de Vinter'ln resmi idi: Maksimin büyük annesinin annesi...
Zamanının en güzel kadınlarından biri İmiş. Bu resim henüz evlenmeden evvelki hali imiş. Beyaz elbiseyi kopya ötmek kolay dı. Fakat başında kıvırcık saçları vardı. O-nu ne yapacaktan. Benim dimdik saçlarımı böyle kıvırmak mümkün olamazdı. Takma bukleli bir saç yaptırmak lâzımdı. Londra berberlerinden birine ısmarlamalıydım.
Ne ise elbiseme karar verdim, tçim rahat etti. Artık iş ısmarlamakta.. Onu da mektupla yapacak ve ölçülerimi gönderecektim. " '
Evin içi günlerce karma karışık oldu. Eş-
yalarm yerleri değişti. Büyük hazırlıklar yapıldı. Ben etrafta boş ve avare dolaştım. Yapılan İşlere hiç karışmadım.
Nihayet balo günü geldi, çattı. Herkes heyecan ve telâş İçinde İdi.
Çok şükür elbisem vaktinde yetişmiş İdi. Takma kıvırcık saçlarım da güzel Inee kağıtlar İçinde sarılmış duruyordu. Elbise ile saçları prova ettiğini zaman aynadaki insanı tanıyamamıştım. Adeta güzel olmuştum. Maksim ve Frank elbisem hakkında sualler soruyorlar, fakat benden hiç bir cevap al arılıyorlardı.
Maksim bir an merakla:
— Sakm komik bir kılığa girme, palyaço filân gibi.. Diye sordu..
— Merak etme.. Elbisem çok güzel, her halde beğeneceksin demekle İktifa ettim.
Akşama kadar vakit bir türlü geçmiyordu. Çay saatinde Beatrls ile kocası Gil geldiler. Onlar da kıyafetimi merak ediyorlardı, fakat ağzımdan bir soy kaçırmadım. Her kes benimle meşguldü. Balo benim şerefime veriliyordu. Memnundum, her halde çok eğleneceğimi ümit ediyordum. Artık aksanı olmuştu. Giyinmek zamanı gelmişti. Odama çıkarken büyük salondan geçtim. Mandorley bu gibi davetlere o kadar uygun bir yerdi! Her taraf çiçeklerle süslenmişti, bir köşede muzikacılar aletlerini akord ediyorlardı. Her şey ve herkes eğlenmeğe hazırlanıyordu.
(Arkası var>
¦ t      f* jf*   M* m W' *    ı    *   T r * ¦
Siyasi İcmal
--9 . 3 - 941
- VATAN
Bozuk Yağlar
Zehirdir
Yazan: Doktor S. C. D.
İnsan vücudu yaşamak için yemeğe mecbur bulunan bir teşekküldür. Vücudun Işliyebllmesi için gıdaya ihtiyaç vardır. Yaşama vc çalışma esnasında yıpranan vü^ cut hücrelerinin tamiri gıda sayesinde mümkün olduğu gibi, aza vc cihazlardan her birinin faaliyet gös terebilmcsi için lüzumlu olan kudret ve enerjiyi de ancak gıdalar temin ederler. 1 Çok muhtelif olan gıda unsurlarını üç esasta toplamak mümkündür:
1 — Albüminler. 2 — Şekerli maddeler. 3 — Yağlar.
Bunlara, son zamanlarda büyük ehemmiyet kazanan, vitaminleri de katacak olursak sayılarını dörde çkarmış oluruz.
Hangi gıda maddesine bakarsanız bakmız, onun terkibinde bu e-saslı unsurların, prensip dahilinde, az veya çok bir yer tuttuğunu görürsünüz. Gıda maddeleri, bu gıda unsurlarını ihtiva ettikleri nlsbetc göre kıymet kazanırlar. Çünkü gıda unsurlarının vücudu besleme ka biliyetleri birbirinin ayni değildir. İnsan daima çalışmak, devamlı o-larak bir kudret sarfetmek mecburiyetindedir.
Bir şahıs, hiç çalışmasa, yatağa yatıp istirahat halinde bulunsa bile onun kaJp, ciğer, dimağ, mide, barsak... Gibi durmadan işlemek mecburiyetinde olan uzuvları vardır.
Sıhhat halinde yaşamak için, vücudun tabii olan hararet derecesini daima bir kararda tutabilmek guddelerin ifrazlarını temin edebilmek, teneffüs, deri ve böbrek yolları ile, her dakika, vaki olan sarfiyatın yerini doldurmak lâzım gelir.
Bundan dolayı   îngilisler, İnsan vücudüne  (Canlı soba) demişlerdir.
Bütün bu kudretlerin kaynağı ise ancak gıdalardır.
İnsanların muhtaç oldukları e-nerji, bir litre safi suyun hararetini bir derece yükseltmeğe kâfi gelecek miktardaki hararet demek olan, (kalori) dediğimiz bir ölçü ile hesap olunur.
Vasati bir hesapla pek çok yorulmadan çalışan, orta yaşlı bir insanın günde (3500) kaloriye ihtiyacı vardır. Tam istirahatte bulunduğu zaman bu ihtiyaç (2000) kaloriye inebildiği gibi, çok yorgunluk verecek işler yaptığı günlerde de (6000) e kadar çıkabilir.
Gıda unsurlarının kalori verme kabiliyetlerini tetkik edersek şöyle görürüz:
(1) Gram Albümin (4) kalori (1) gram şekerli madde (4) kalori (1) gram yağ (9) kalori, yapmaktadır.
Şu halde gıda unsurları içinde kalori hasıl etme kabiliyeti en yüksek madde yağdır. Bu hesaba göre: Yağlar, miktar itiba-rile, diğer unsurlara nazaran bir mislinden daha fazla kalori husule getiriyorlar demektir. Çünkü, yağların terkibinde (karbon) çoktur. Ve bunun, (oksygene) ile kolaylıkla birleşme hassası mevcut olmasından dolayı, vücutta yanmak ve kalori vermek kabiliyeti pek yüksektir. Demek oluyor ki vücut
¦
kendisine lâzım olan kalorinin »nü-him bir kısmmı yağlardan almaktadır. Gündelik kalorinin (yüzde otuz) miktarı yağlardan   tedarik
ediliyor.
Bu ufak düşünce vc hesaplardan sonra yağın vlicude olan lüzum ve faydasının büyüklüğünü kolaylıkla anlamış oluyoruz.
ullandığımız yağların menşeleri hayvani veya   neba-
K
tidir.
Hayvan! yağların en güzel Örneğini tereyağı teşkil eder. Tereyağı, saf olmak şartilc, çok besleyici ve hazmı kolay bir maddedir. (100) gram tere yağı uzviyette yanmca (800) kalori hasıl etmektedir.
Nebatî yağların en besleyicisi ise zeytin yağıdır. îyi bir zeytin yağının (100) gramı (892) kalori hasıl etmek suretilc kalorice tere yağma bile tefevvuk etmektedir.
Fakat tere yağı, nebatî yağlara nazaran, (A) vc (B) vitaminlerinden çok zengindir. Bilirsiniz ki erimiş tere yağları sade yağlarını teşkil etmektedir. Ucuz olsun diye tere yağına, (Margarin), (oleomar garin), vejetalin) vesaire gibi iç yağlarından yapılmış diğer yağlar katılmak suretilc, tağşişler yapılabilir. Bu yağlar, fenni usuller dairesinde yapılmış ve muayyen bir nisbet dahilinde, tere yağma katılmış olurlarsa kalorice belki çok büyük bir düşüklük göstermezler.
Fakat, meselâ margorin, gibi te-reyağına benziyen bir takım iç yağı mahsulleri, yüksek derecelerde eritilerek içlerinde fazla (Stearin) bırakılırsa ve bunlara, tere yağı yerine susam, pamuk, Araşit... yağları gibi nebat! yağlar katılırsa ve içlerinde fazla su bulundurulursa o zaman bunlarm hazım olma ve besleme kabiliyetleri, tereyağma nazaran, çok düşkün bir hale gelmiş olur.
F
azla olmak üzere bunlar da tereyağından mevcut bulunan (Phosphor) lu maddeler ve vitaminler de mevcut olmadığı iç^n gıdaî kıymetleri bir kat daha azalmış olur. îç yağından yapılan bu muhtelif mahsuller, eğer temiz ya-prlmryacak olurlarsa husule gelecek yağlarda birçok mikropların bulunması da mümkün olduğundan, böyle yağların bazı hastalıkların bulaşmasına sebep olabileceği de şüphesizdir.
Sağlam insanların hazım cihazlarında bile erimesi çok güç olan böyle karışık yağların hastaların yemeklerine konulduğu zaman, onların zaten zayıf ve bozuk olan mi de ve barsaklarmda nasıl hazım olunabüeceklerinl vc icap eden kaloriyi nasıl temin edebileceklerini cidden düşünmek lâzımdır.
Şu halde yağlarm gıdaî kıymetleri ve diğer vasıfları, hayat ve u-mumi sıhhat bakımından, çok e-hemmiyetll bir mesele teşkil e-dcr.
Bu kadar mühim bir gıdamad-
desi olduklarından dolayıdir Ri yağ larm, gerek yapılış, gerek safiyet ve temizlikleri, daima hükümetin ve belediyelerin, en sıkı, bir tetkik kontrolü altında bulunmakta ve fennen de böyle olması lâzım gelmektedir.
Sinir Harbi Nedir?
Alimin Köpeği Nasıl Çıldırdı?
Keloğlanın Korkunç Sese Cevabı: "ineceksen In!„
eşhur bir hayatiyat âlimi bir
köpek üzerinde şöyle bir ruhi tecrübe yapıyor:
Bir zil çalıyor.
Yemek veriyor.
îki zil çalıyor,
Dayak atıyor. Bunu günlerce tekrar   ettikten sonra köpeği tetkik ediyor:
Bir zil çalındığı zaman, daha yemek gelmeden köpeğin salyaları akmağa başlıyor. Alınan mide usaresinden mide ekşisinin arttığı görülüyor.
îki zil çalınca daha sopa görünmeden köpek bir köşeye büzülüyor, kalbi şiddetle çarpmağa başlıyor.
Anlaşılıyor ki köpekte tek zil ile yemek, çift zil ile sopa arasında gayet kuvvetli bir tedai hasıl olmuştur.
Bir gün âlim şöyle bir tecrübe daha yapıyor:
irlncl zili çalıyor, ikinci zi-blr defa hafifçe tıkırdatıyor ve bırakıyor Öyle ki köpek i-kinci zilin çalınıp   çalınmadığının içinden çıkamıyor. Yemek mi? Dayak mı ?
Köpek çıldırma arazı göstoıi-yor.
*
Bu günlerde moda haline gel* miş olan sinir harbinin mekanizmasını bu tecrübe pek güzel anlatmaktadır.
Bütün hayvanlarda, insan da dahil, müşterek bir duygu vardır: Kararsızlıktan hoşlanmamak. Bunun sebebi gayet basittir: Rahat denen şey insanm dışarısı ile kendi içi arasmda bir muvazene kurması demektir. Dışarısı soğuk o-lursa kan cildimize hücum ederek bizi ısıtır. Sıcak olursa vücut ter çıkarır vc cildimizi serinletir.
Ayni suretle, duygularımız bir tehlike sezdiği zaman böbrek - üstü keseleri (adrenal guddeleri) ifrazatını arttırır. Kalbimiz daha süratle çarpmağa, ciğerlerimiz daha sık açılıp kapanmağa başlar. Sinirler gerilir ve bütün duyguların hassasiyeti artar. Bu, httcuma geçmek veya kaçmak ihtimallerine karşı vücudun önceden aldığı ihtiyat tedbirler yani hazırlıklardır. Tehlikeyi vaktlle sezmiyen vc ona karşı icap eden aksülâmeli göstere-miyen insanların nesilleri münkariz olmuştur. Bugün arda kalmış bulunan insanlar böbrek üstü guddeleri çalışkan olan yani, heyecan ve «helecan» kabiliyeti üstün olan insanlardır.
Fakat «helecan» uzun müddet devam edemez. İnsan yorulur. Helecanı bir mücadele takip ederse böbrek üstü guddeleri ifrazata devam eder. Mücadele ya galibiyet, ya mağlûbiyetle neticelenir. Her iki şekilde de vücudu bir gevşeme kaplar.
Helecanı mücadele takip etmezse vücudun bu gergin hali devam edemez. Yorgunluk başlar. Ayni zamanda tehlike hissi devam ediyorsa vücut rahatsızlık hisseder. Vücut gergin halde uzun zaman kalmağa dayanacak kadar kuvvetli değilse tehlikenin geçtiğine da-
ir kendini aldatmağa çalışır, tâ ki helecan dursun vc kendi rahat etsin. Halbuki tehlike devam ediyorsa helecan durunca da vücut rahat edemez.
Sağlam olmıyan bir «ruh* bu bocalama içinde «bunalır», sapıtır.
«Sinir harbi» yapmak istiyen düşmanlar bu «tehllko var», «tehlike yok» havalarını sun'l   surette
yaratarak bir memlekette veya bütün dünyada ruhları sarsmağa, boz mağa çalışırlar. Bir «tehlike var!» havadisi yayarlar. Arkasından «teh İlke kalmadı!» havadisi gelir. Ve bu, insanlar âlimin köpeğine dö-nünceye kadar devam eder.
E
ski bir Türk masalı vardır, kısaca şöyledir:
Kim Kimle Evlenmeii?
[Müsabakamızın Nasıl Yapılacağını ve Vereceğimiz 150 Hediyenin Listesini Altıncı Sayfamızda Okuyunuz]
Bayan Naciye Pekişçî Bay Nafiz Kurar
7A yaşındadır. Akşam kız   sanat   mektebinden ge- 38 yasrnrfa, uzun boyla, kumral, balık eti, yakışık-
çen sene mezun oldu. Şimdi müşterisi bol bir tcrzlha- lıdır. Mühendistir. BUyUk taahhüt İşlerlle meşguldür,
nenin tabibidir. Zevki seliminin yükHckliği ve İşlerinin Hayatının büyük bir kısmını seyahatte geçirir. Aşk
mükemmeliyeti kendisini günden güne   şöhret sahibi ve alâka Islcrllc hiç meşgul değildir. Daha ziyade ka-
etmekte ve kazancını arttırmaktadır. Uzak akrabala* zan? peşinde koşan bir iş adamıdır.   Bir   tek annesi
rıı.d.ın başka kimsesi yoktur. vardır.
D
Şehirden Report^jhr:
Musiki Meraklısı Şaban
Şaban. Adanada fajcir bit aile çocuğudur. Anası ba bası dişinden tırnağından arttırarak ona ancak bir orta mektep tahsili yaptuabiliTiiştir. Çocuğun musikiye olan bağlılığ:, kendisinde konservatuvara girmek hevesini uyandırıyor. Nihayet bu hevesle Adanadan ayrılarak Ankaraya   geliyor. Ve
konsefvatuvara müracaatla imtihana giriyor. Büyük bir heyecan içinde imtihan neticesini bekliyen bu çocuğa,   şöyle b:.r
cevap veriyorlar.
— Sesiniz daha tekâmül etmemiştir. Binaenaleyh bu sene kabul edilemeyeceksiniz.
Musiki sahasında ileriye doğru büyük ümitlerle yürüyen zavallı çocuk bu cevap karşısında tabiatile inkisarı hayale uğru-yor.
Şaban buna rağmen hayattan ümidini kesmemiştir. Okumak ve istikbalini kazanmak istiyor. Ankaradan ayrılarak Eskişehi-re geliyor.
evlet Demiryolları çırak ımektcbinc müracaat e-diyor. Fakat buradan da şöyle bir cevap alıyor.
— «Bu mektep Devlet Demiryollarında çalışanların çocuklarına mahsustur.
Parasız ve pulsuz fakir anasının, ba'baeınm yanından bir mektebe girmek için ayrılan çocuk Eskişehir sokaklarında dolaşmağa başlıyor. Nihayet bir tesadüf onu, Eskişehirde temsiller veren Muhlis Sabahaddin ile karşılaştırıyor.
Sesinin güzelliği Muhlis Sa-bahaddinin yanında bir iş bulmasına yarıyor. Şabanın sahne hayatı işte buradan başlamıştır.  - „ t; \
Tam iki ay Anadoluda dolaşıyorlar. Ve turne bittikten sonra latanbula geliyorlar.
Bir akşam yine sahnede okuyordu. İnsana dokunan bir sesi vardı. Kim bilir belki de, o dokunaklı ses, çektiği acıların ifadesidir.
Şabanla tanıştım. Birkaç saat uzun uzun konuştuk. Gözleri dolarak bana acıklı hayatını an lattı, dertlerini döktü, durdu.
Daha ilk konuştuğum dakikada, o bana anlatmadan hayata hakikaten küskün olduğunu anlamıştım.
Tatlı emellerle, istikbale doğ ru ümitli adımlar atan insanların hayal inkisarına uğraması ne kadar feci bir şey...
Şabanın yüzü gülüyor, fakat belli ki içi ağlıyordu.
Kapıları yüzüne kapanan mekteplerin müracaat vesikaların» birer birer bana gösterdL
Zavallı hiç durmadan dert yanıyordu.
nsanlar, hayalle yaşar derler. Şaban da çektiği bütün acılara rağmen ümidini kesmemiş bulunuyor.
— Ben bir muganni, bir bestekâr olacağım diyor.
Belki olacaktır. Fakat büyük bir hevesle bir mektebe girmek, ve istikbalini temin etmek için anasının babasının yanından ayrılan bu zavallı çocuk, bugün Isjtanbulda ne yapıyor biliyor musunuz?
Beyoğlunda bir gazinoda bir lira gecelikle sarJçı söylüyor.
Kemal ONAN
i
Bir ev varmış, tekin değilmiş Burada yatan o gece ölUrmüş. Evsizlik Keloğlanın canına tak demiş. Gidip o evde yatmağa karar
vermiş. Gece girmiş, eve vc yatmış. Gece yarısı tavandan bir ses işitmiş:
— îneylm mi?
Keloğlan aldırmamış. Ses tekrarlamış:
— İneyim mi?
— Ey... İneceksen in!...
Ertesi gün Keloğlanın ölüsünü kaldırmak üzere eve gelen bekçi ile imam Keloğlanı sıhhat ve neşe içinde bulmuşlar. Tavandan ine İne para inmiş.
Keloğlan meydan okumanın, sinir kuvvetinin mükâfatını görmüş.
Her Türk masalında bir «kıssadan hisse» vardır.
Filhakika sinir harbi Türkün sinirlerini gevşetmemekte, bilâkis kuvvetlendirmektedir. Asırların bit mez tükenmez mücadeleleri içinde çelikleşmiş olan bu sinirler ipllk-. ten değil çeliktendir.
Türk daimi bir mücadele heyecanı içinde yaşamaktan zm'k alan belki yegâne millettir. Türk her mücadeleden bir misli daha kuvvetli çıkmanın sırrına ermiştir. O ken dl kuvvetinden ve yarınından e-mindir. Hiç bir tehdit onu korku-tamadığı gibi klç bir vaad da onu gevşetemez. Tehditlere karşı verdiği bir tek
cevap vardır: — Gelecekscn göreceğin var'.
Nusret KÖYMEN
acı
Tarzan
Antep Müdafaasında Canla Başla Çalışmış Olan Manisa'nın T arzani Okumaktan Zevk Alan Bir İnşa. dır
S
açı sakalı birbirine karışmış, iri yarı bir tip tasavvur ediniz. Yaz ve kış soğuğa sıcağa aldırış etmeyen, bütün gün elinde 'balta veya kazma ile oniki saat çalışan bir adam. Her kes evinde   sobasının   başında
ısınmıya çalışırken bu adam buzları kırarak suya giriyor.' Paltolarının yakalarını kaldırmış yün eldivenli gençler titri-ye titriye caddelerden geçerken bu adam yalnız bir mayo ile bal dırları çıplak, göğsü ve sırtı çıplak dolaşıyor ve çalışıyor. Bu adam kimdir?
B
unu tanımak içjin onun bir yamacın kenarında bulunan kulübesine kadar gitmek lâzımdır. Bu kulübe tek fakat genişçe bir odadan ibarettir. Eşya denilecek ancak bir Lüçük çekmece, dört iskemle, bir uzun »masa vc küçük bir kitap rafı ile bir iki parça kap kaçaktan ibaretti. Odanın pencereleri kâğıttan perdelerle kapalıdır. Kitap rafı üzerinde romanlar, seyahatnameler, muK lelif mecmua ve gazet*-teler yığılı. Biricaç sinema mecmuası en göze çarpan bir yerde duruyor. Bu kulübenin sahibi işte o adamdır.. Yani Manisa Tarzanı, Hacı Tarzan veya T*r zan Abmet adıyla tanınmış bir belediye memurudur. Manisa Tarzanı belediyeden ayda kırk beş Mra aylık alır. Ald<$ı paranın biricik sarf yerini kitap, gazete vc mecmualardır. Manisa Tarzanı okumaktan zevk almış bir insandır. Onun kuvveti kadar cesareti ve her iki meziyeti kadar da millî heyecanı vardır. Çıplak göğcüne iliştiremediği için Millî mücadelede haketti-ği htiklâl madalyasını küçük çekmecesinde saklamaktadır. Manisa Tarzanı kanaatkar bir adamdır, uysal, tabiata âşık, temiz yürekli, iyiliği seven haluk bir Bağdatlıdır. Ona hacı denemesinin sebebi de Bağdatlı oluşudur. Bağdatlı Hacı Ahmet iste Manisanın tarzanı odun Türkçesi arapça ile karışıktır. Hacı Tarzan Bağdatta bir Türk Bey.nin oğludur. Baba ocağını genç yaşında terkederek Suri-yeye geçmiş, şehir şehir dolaşarak Gaziantebe gelmiş ve ora da yerleşmiştir. Antep müdafaasında canla başla çalışarak fedakârlıklarda bulunmuştur. Ma nisaya geleli onüç senedir.
elediye bu çalışkan a-damı fidanlık işlerinde kullanmış ve ona aylık bağla-mıçtır. Hacı Tarzan şehrin bütün ağaçlarını birer birer dikmiş ve her birini birer çocuk gibi itina ile yetiştirmiştir. Hacı Tar. zanın kulübesinde yatak, yorgan ve yastık yoktur. O, her türlü riyazet zorluklarına alışıktır. Onun karyolası ve yatağı odasındaki uzun masadır. Manisa Tarzanı elli yadını doldurmuş, dinç. çevik ve yorulmak bilmiyen bir adamdır. On üç senelik vazife hayatında bir gün bile işinden geri kalmamıştır. Ahlâkî bakımdan örnek alınacak bir tip olan Hacı Tarzan müskirat ve keyif verici içkilerden hiçbirini kullanmaz. Tütün içmez. Açlığa, susuzluğa mütehammil ve kanaatkar bir adamdır. Hayatı   başlı   babını
E
Manisanın Hacı Tarzan'ı
bir âlem olan Manisa Tarzanı-nın 1 3 senedenberi hiçbir kötü huyu görülmemiş ve içitiLme-miştir. İşin en enteresan tarafı Manisada öğle zamanı atılan saatlerin ayar topunu Hacı Tarzan her gün muntazaman ateşlemek vazifesini de ifa etmektedir. Manisa Tarzanının biricik arzusu var:
ğer ismi ve resmi gazetelerde geçerse ona Manisa Tarzanı! denilsin.. Manisa Tarzanı İngilizce bilir. Tarzan gibi dere tepe, dağ, bayır ve ormanları geze geze kendini her türlü zorluklara alışör-mıştır. Memleketinden evvelâ Hindistana gitmiş ve Hindistan ormanlarını gezmiş, çöllerde dolaşmış, susuz ve aç kaldığı günler olmuş ve bilhassa ilk zaman insanları gibi Hindistan ormanlarında vahşi (hayvanlar arasında altı sene kadar yaşamıştır. Manisa Tarzanı en büyük kuvvet ve saadetin sıhhat olduğunu her yerde tekrarlıyan babacan bir adamdır.
M. Nedim ŞENGÖNÜL
B
PROGRAM
9,00 Program, 9,03 Ajans haberleri, 9,18 Marşlar ve   hafif   parçalar
(PL), 9,45 - 10,00 Ev kadını - Yemek listesi.
12,30 Program, 12,33 Neşeli fasıllar, 12,50 Ajans haberleri, 13,05 Neşeli fasıllar programının devamı, 13,25 - 14,30 Radyo salon orkestrası.
18,00 Program, 18,03 Radyo caz orkestrası, 18,50 Peşrevler, saz semaileri ve şarkılı oyun havaları, 19,30 Ajans haberleri, 19,45 Eski Knğıthanedc yarım saat, 20,15 Müzik: Handcl vo Debussy - Sonatlar, 20,45 Solist okuyucular, 21,15 Konulma, 21,30 Temsil, 22,30 Ajans haberleri, 22,50 Dans müziği (Pl.) 23,25 23,30 Kapanı?,
Yugoslavya
Nasıl Bir Vaziyet Alacak
ff^ İmanyanın,   Yunanistan? *^ karcı bir taarruza geçmeden evvel Yugoslavya üzerinde tazyik icra edeceği son hâdise-, lerle de anlaşılıyor.   Bir taraf tan, Yugoslav Kral Naibi Prens Paul'un bir görüşme için Viya-naya çağırılacağı haber verilir ken, dîğer taraftan Bulgaristana giren Alman kıt'alannın, Yunan hududu ile beraber, Yugoslav hududu üzerinde tah&it edildiği öğreniliyor.
Fakat asıl mesele Yugoslav-yanın bir Alman tazyikına nasıl bir cevap vereceğidir. Filhakika, Aimanyanın, Yunanistana karsı bir harekete daha evvel geçse bile, Balkanlardaki faaliyetini itmam için Yugoslavyayı da tazyik edeceği muhakkaktır. Binaenaleyh, mütalâa edilecek cihet böyle bir teşebbüs karşısında Yugoslavyanın alacağı vaziyettir.
Yugoslavyanm son senelere kadar, muhtelif Avrupa hâdiseleri karsısında gösterdiği hattı hareket bugün için yapacağımız tahminlerde bir mikyas olabilirse, Balkanların bu köşesinden, taarruza karşı Yunanistanın verdiği cevaba benzer bir cevap bekliyebiliriz.
Yugoslavyanın Almanyaya karşı olan vaziyeti, Başvekillerin daima tekrarladıkları gibi, dostanedir. Fakat, Yugoslavyanın bu dürüstane muameleyi ancak bîr komşu olan Almanyaya göstereceğine de şüphe yoktur. Zira, mütecaviz bir Almanyaya karşı Yugoslavyanm istiklâline düşkün her millet gibi cevap vermesi beklenir.
Diğer taraftan, Yugoslavyayı, bundan evvel Alman tazyikına uğramış iki Balkan devletî ile - Romanya ve Bulgaristanla -mukayese edecek olursak bunlara bir çok cihetlerden benzemediğini görürüz. Romanya, fiilen askerî mukavemet gösteremeyecek kadar kuvvetsiz bir devletti. Bulgaristan ise, harici bir tecavüze karşı koyabilecek kuvveti haiz bir millet olmasına rağmen, senelerdenl>eri kendisini nazi siyasetinin ağına terket-miş bulunduğu için nihayette bu siyasete kurban gitmek mecburiyetinde kaldı.
Buna mukabil, Yugoslavya nazi tahriklerinden son derece kaçınmış ve memlekette A İman-yanın manevî nüfuzunun yerleş, meşine daima mâni olmuştur. Alman taraftan bir siyaset güden Stojadinoviç hükümetinin en nihayet iktidar   mevkiinden
uzaklaşmağa mecbur oluşu Yugoslav milletinin istiklâle olan arzu ve imanının en bariz bir ifadesi olarak kabul edilebilir.
Bundan başka, Yugoslavya-da, memleketi teşkil eden ayrı ayrı millî unsurlar, bir kaç senedenberi kendisini hissettiren haricî tehlike önünde birleşmesini bilmişlerdir. Buna karşı memleketleri içeriden fethetmek usulünü bir çok yerlerde tatbik etmiş olan Almanya Yugoslavya-ya karşı, ayrı ayrı unsurlardan müteşekkil bir memleket olması bakımından buna müsait görün, düğü halde, bunda muvaffak o-Iamamıştır. Karadağlılara istiklâl vaadi bu usulün daha pek yeni manevralarından biridir. Fakat Yugoslavlar, millî istiklâl davasına olan bağlılıklarüe, haricî tesirlere kulak asmamağa muvaffak olmuşlardır. Bunun gibi silâhlı bir tecavüze karşı da millî unsurların lâzım gelen cevabı verecekleri ümit edilebilir.
Vahdet GÜLTEKİN
Antakyada Pasif Korunma Tecrübesi
Antakya, 8 (A.A.) — Dün şehrimizde hava taarruzlarına karşı pasif korunma denemesi yapılmıştır 75 dakika süren deneme esnasında ekipler ve gençlik teşkilâtı vaflifcle-rinl tam bir muvaffakiyetle y«pmış, halk sükûn ve intizam içinde sığınak Iara girmiştir.
Afgan   Elçisinin   Teberruu
Ankara, 8 (A.A.) — Haber aldığımıza göre, Afgan büyük olçlsi Feyiz Muhammet Han dün tedfin merasimi yapılmış olan Diyanet îşlcri Reisi Rifat Börekçinin cenazesine göndereceği çelenk bedeli olan 10P lirayı Türk hava kurumuna tevdi eylemiştir.
¦JMU
odrumda Kumardan Şikâyet Ediliyor
Bayrında yirmi binden fazla bir insan kalabalığı barındıran kasabamızda kumar oynamak bir adet .•im ... . başlamıştır. Borada eskiden kumara bu derecede iptII» yoktu. Kurulmuş olan (birlik) de her gun oyun oynanmaktadır. Hal krrmzm içtimaî seviyesi kumara müsait olmamakla beraber alışmak; ve görenekten kurtulmak İçin
kaymakamlığın faaliyet gösterme si lâzımdır. Kasabamızda hastalarımıza İlâç verecek bir eozahanc yoktur. Memleket İşlerine alâka gösterilmiyor. Belediye İşleri bakımsızdır. Yurdun en güzel bir köşesi olan Bodrum bir cennet o-lablllr. Bu derdimizin gazetenizde yazılmasını rica ederiz.
N. A. B.
m KAY,
s.
-M
BİR  İSTEK.
Yazan:  Celâl ÖZ AYDIN
N
aciyenin 'bir güneş   kadar    parlak    ve     açık bir yaz    gününün     mavilikleri kadar pürüzsüz çehresi ; engin bir denizin .maviliklerine   uyan derin koyu lâcivert gözleri bütün gün uyumaktan    mütevellit şişkin bir hal almıştı. Hazin bir sonlbaharın gökte yer yer birikmiş bulutlan gibi kıvırcık kumral   saçları karma   karışık  bir halde rdi.   Dün   akşamki balo onu bir gece uykusuz   bıraktığı için bütün gün uyudu.    Güne? son ışıklar>yle arza veda ederken Nacryenin odası    ufak darbelerle sarsılıyodu.    Annesi o-nun bu saate kadar uyumasınt kâfi görmüş, kaldırmak için ta odasına  kadar çıkmıştı.   Naciye son darbenin   kulakları tır-malıyan hızıyle gözlerini açtı. Güneşin gönüllere hüzün veren ziyası camlardan sızarak odayı kızıl bir renge boyuyordu.   Bu tatlı renk içinde karmaşan gözle, rini oğuşturarak yatağından fır ladı. Gardrobun aynasında ken dişini    bir müddet    süzdükten sonra camları örten    perdeleri araladı.  Şimdi  gurubun  güzelliklerini seyretmek, mor dağların kızıla bürünen    bulutlarına doya doya 'bakmak için pencerenin kenarına dayanmış,    akşamki balonun neş'esi, Kemal Behçetin  hayalini    düşünmeğe başlamıştı.
SU
yordu. Onun son danstaki son sözlerini hiç unutmuyordu.
— Seni seviyoum  Naciye.
Tam bir sene bu sözü işitmek için âdeta ıztıraplar içinde kıvranan genç kızın o anda ayaklan titredi. Bayılır gibi ken dinden geçti. Başını genç adamın göğsüne dayıyarak:
— Ben dc seviyorum Kemal,  dedi.
N
N
aerye, Kemal Behçetle bir sene evvel yine bir balo gecesi tanışmışlardı. Arada geçen bu uzun sene birbirlerini bir çok defalar gördüler. Kemal Behçet işinin icabı sık sık şehirden ayrılıyor, uzaklara gidiyordu. Her dönüşünde Na-ciyeyi ziyaret ediyor, saatlerce konuşabiliyorlardı.
Daha ilk görüşte birbirlerini sevmişlerdi Buna rağmen, birbirine açılmak için ikisinde de bir çekinme hali^vardı. İşte son balo onların bu müşküllerini yendi.
Naciye cazın kıvrak ahengi-ne ayak uydurarak kendisini saran, sıcak nefeslerini tâ dudaklarına kadar sunan Kemal Behçetin sözlerini hatırladıkça heyecanından yerinde   duraımı-
aciye kapıdan çıktığı zaman ayakları onu gayriihtiyarî parkın tenha bir közesine kadar sürükledi. Tek bir bankın üzerine oturdu. Kim bilir nekadar bir zaman gözleri, ni yeni açan bir gülün yapraklarına dikmiş etrafı görmeden derin bir hayale dalmıştı. Neden «onra kumlar üzerinde hı-şırdıyarak ona doğru gelen bir çift ayak, tâ yanına kadar yaklaşan bir vücut gözlerine ilişti. Başını kaldırdığı zaman karşısında Cemili gördü. O dakika limon gibi sararan yüzünde endişe ve korku çizgileri belirdi. Ayağa kalktı. Bir tek söz söylemeden uzaklaşmak istedi. Cemil onu kollarından yakaladı.
— Korkma dedL    Hakaret
edecek değilim.
Elleri titriyor, söylerken kekeliyordu.
— Senden sadece bir şey istiyorum Naciye. Mesut günlerin de beni hatırla emi?
Sonra  kollarını  bıraktı.
— Buyurunuz dedi gidebilirsiniz.. •
Naciye parktan çılkarken o da aksi istikamette uzaklaştı.
Geniş balhçesile şırılda-yan havuz başında iki vücut mehtaba dalmış geziyorlardı. Burası Naciyenin evinin geniş bahçesiydi. Nişanlanmala rinin ikinci gecesini tesit eden mesut çift bibirlerine sarılmış, suyun kulakları okşryan sesini dinliyorlardı. Bahçenin mis kokulu çiçekleri tatlı tebessümlerle onlara saadet müjdeliyordu. Fakat bu saadet anında Na ciyenin yüzü bir an durgunlaş-tı. Gözleri dalar gibi oldu.
Belki saadetinin sonsuzluğunu düşünüyordu....
Yazan Celâl ÖZAYDIN
Bugün
AY
NEFİS VE ŞAHANE BİR FİLM
DOĞARKEN
Senenin en muhteşem ve büyük mizanseni! şaheseri. Baş Rollerde:
JEANETTE MAC DONALD NELSON E D D Y
Ayrıca en son gelen FOX dünya haberleri
Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine
Bekarlığın azabım... EvlUI;«n sürprizlerini... Çılgın bir ihtirasın zaferini görmek lstlyenler?
Bugün LALE'ye Koşun
SACHA GUİTRY - ELVİRE POPESCO - MARGUERI MORENO - BETTY STOCKFELD - ANDRE LEFAUR
ve daha 9 ytidızrn yarattığı
Bekârlar Klübü
Hayatın bir muamması...   ömrün bir sahlfe*>L.. Sanatın bir zaferidir
Bugün saat 1 de tenzilâtlı matine DİKKAT:   t harp jurnali birden:
1 — «
KÇE^ Britiş Para-munfda Sicilya sahillerinde karşılanan İngiliz donanma-silc tayyareleri arasındaki harb - General* De Gol'ün Airikada ilerleyişi - Amerika İş başında.
2 —<rR U M C A* Yunan jurnalında: «Türk - Yunan kurumu - Harb gu-naimi - Zafer genlikleri Kadın, erkek bütün Yu nanlstan harbde.
ur a
Bi
ır
Doktor Rıza Sual de Biz Iradedelim
Tasfiri Efkâr dünkü »ayısında Doktor Rıza   Nur'un   Vâlâ Nureddin'e hitap eden uzun bir cevabının ilk kısmını neşretti. Bazısı uzun bazısı kısa sekiz maddeden terekküp eden  bu cevabı dikkat-le okudum. İtiraf ederim, aziz dostum Vâlâ Nureddln-in  meşrutiyet ve cumhuriyet devirlerimizin tarihi etrafında en iptidai bilgilerden bu derece mahrum bulunuşu beni hayrete düşürdü. Zira Doktor R,za Nur sekiz maddesinde ne söylemiş-^ bunların hepsi   hem   doğrudur hem de bizim nesil münevverlerinin bilhassa neslimize mensup gazete-cHenn bunlan bilmemesi mutlak bir bilgi eksikliğidir. Politika ve neşriyat âleminde bulunan herkes yakın tarihin bu hâdiselerini, sahneleri, dekorları ve eşhası ile bilmek mecburiyetindedir.  Zira bu devir-tart tanımamak yakın Türk tarihini tanımamak   demektir.   Doktor Rıza Nur'un yazısı her   satırmda, ancak tahrik edildiği esaslar üzerinde cevap vermek titizliğini göze vurmakta olduğu için Vâlânın yazrsıru gözden geçirmeğe   lüzum görmemek lâzımdı. Fakat   Vâlâya karsı duyduğum arkadaşlık ve <K\ za Nur hâdiseyi demagojik bir tarz da tağyir etmiştir» gibi bir iddia ile karşılaşırsam boş   avlanmamış olmak endişesi, bana Akşamn 25/ 11 941 tarihli sayısını   bir   daha gözden geçirtti. Baktım - Doğru...
Larusun bu şahsiyet hakkındaki izahatını Vâlâ baştan başa şüphe ile karşrlamış. Binaenaleyh Vâlâ hatalıdır.
Evet... Rıza Nur Terakki ve İttihat gizli komitesine mensuptu. Evet... Rıza Nur Sinopludur. Evet. Rıza Nur, Tıbbiyede profesör, Meşrutiyetin ilk meclisinde mebus, muhalif, gizli teşkilât lideri, yani azasına yapılmış olan işkencelerle meşhur cemiyeti hafiyyenin şefi idi
Evet... Rıza Nur gazetecilik etmiştir. Rahmetli avukat Lûtfi Fikrinin Tanzimat, Tanzifat, Tensikat vesaire gibi biri kapandıkça diğerleri neşredilmiş olan gazetelerinin dostu idi. Evet... Kendisi mütareke yıllarmda avdet ettiği memleketinde hürriyet ve itilâf ile birleş-memiş, işgal kuvvetleri ile kolaylıkla anlaşabilecek bir siyasî dı£ rumda iken o devrin darülfünun-lulannca bir sürpriz addedilecek derecede şiddetle milli isyan cephesine iltihak etmiş ve bühassa İkinci Sultan Ahmet mitingindeki nutku ile pek beğenilmişti. Sonra Ankarada Saylav, maarif, içtimai muavenet ve hariciye vekilliklerinde bulundu. Moskovaya gitti, Lo-zanda Millî Şef inönü'nün maiyetin de bulundu vesaire vesaire...
Bunlar ki, bir kısmı dün Tasvirde çıkmış ve bir    kcsmı belki bugün neşredilecek ikinci ya-
Çölün Gangsterleri kimlerdir? Kahlrenin Esrarengiz haydudu
kimdir?
BUGÜN
SARAY
Sinemasma
gidiniz ve (PETEK LOR RE >
Mr.   M O T O'yu en büyük ve ihtiraslı zabıta romanı
Mr- MOTO
ŞEYTANET DÜŞÜNÜYOR
f      Filminde görünüz.
İlâveten: FOKS JURNAL son dünya ve harp haberleri. Bugün   11 de tenzilâtlı matine
Y ay kwt
Nizameddln
NAZİF
zısında rastlanacak esaslardır, bun larla Rıza Nur'un karşısına çıkmak kaybedilecek bir mUnukaşaya girişmek olurdu.
Doktor Rıza Nurdan yalnız şu suale bir cevap aranırsa yerinde olur sanırım:
€— Hiç şüphesiz Larus'da bir münevver vatandaşımız hakkında bu derece dikkatli bir not bulunması bizi memnun eder. Fakat memleketto sizden asla geri olmı-yan şahsiyetler vardır ki Larus'da adları yoktur vc birçokları var ki kendilerinden ancak iki satırla bahsedilmiştir. Sizin Pariste bulundurunuz günlerde hazırlanmış olan bu eserdeki şu kusurlar vc dikkatsizlikleri neye hamledebiliriz? Ve sizin gibi metinler üzerindeki hassasiyeti ile tanmmış bir münevver, Larus'da adının bu tarzda istismar edilmiş olmasını nasıl bir aksülâmel ile karşılamıştır? Larus müdürlüğüne bir mektup yazarak bu zühulün tashihini aramayı düşündünüz mü   düşünmediniz
mi?
Yerden Göğe Kadar Hakkı Var
Akşamın 6 mart tarihli sayısında, dostum Vâlâ Nured-din, hususî kâtiplerinden Yürük Çelebinin Bayan Şefkat Yurdaçla yaptığı bir mülakatı neşretmiştir.
Şefkat Yurdaç... Yerli film stüdyolarından birinin dublajlarına nezaret eden bir bayan.
Sinemacılığın esnaflık tarafı ü-zerinde cereyan eden bu mülakat Bayan Yurdaç/ın, yerli sinema san-ati hakkmda söylediği şu sözlerle
bitiyor:
—Asıl bir meseleye temas etmenizi rica ederim. Dublaj, pek âlâ, o da yapılsın. Fakat bilhassa bizde milli filmciliğin inkişafı lâzımdır. Bu da şimdiki usullerimizle olmaz, Adet edinmişiz, hep ayni artistler, hep ayni artistler!.- Amatörler a-rasından yeni yeni şahsiyetler bulup çıkarmak, «milli» srfatmı taşıyan filmlerde Avrupa filmlerinden parçalar kesip almamak lâzımdır. Aksi takdirde bütün emeklerin heba olduğuna kaniim.
Sinema san'aünden anlryan ve kendisine fuzuli olarak bir ^milll> firması takan yerli füm elliğin küçük esnaflık vc kavaflık taraflarını yakından görüp incelemiş bir insan sıfat ve salâhiyeti Ue derhal kaydetmeliyim ki Bayan Şefkat Yurdaç yerden göğe kadar haklıdır ve sözü uzatmadan büdir-meliyim ki eğer bu iş yüzde yüz devletleştirilmezse bizde istlhsalci sinemacılık asla teessüs edemiye-cektlr. Kurduğu ordu her cephede her temasta kolaylıkla mağlûp e-dilebilen Mu6Solirü, dünyanm en kudretli sinema endüstrisine sahip olan Amerikanın karşısında muvaffakiyetle rekabet edebilecek bir î-talya film endüstrisi kurabilmiştir. Neden? Zira bu işi devletin yük6ek himayesi altına yerleştirmekten başka çare olmadığını an-lıyabllmiştir.
Dün akşam, îstanbul sinemalarından birinde bir film seyrettim. Mevzu Arnavutlukta cereyan ediyor. Kral Zogo hükümetine karşı mücadele halinde bir dağlı Arnavut Beyinin topraklarında Meksikalı bir şirket petrol buluyor. Arnavutluk hükümeti kendilerine imtiyaz vermiyor, zira petrol mın-takaamm mîrî araziden olduğunu ileriye sürüyor. Bu srrada iki Türk
GENÇLİK.- MTTStKl... SPOR.- NEŞE.- ve
BÜTÜN YAŞAMAK ZEVKİ.- Bütün bunları:
ikinci DEANNA DURBtN namı verilen yeni yıldız
GLORİA  JEAN
Bu hafta SÜMER Sinemasında
GorUlmemlş bir muvaffakiyetle gösterilmekte olan
AÇILMAMIŞ KONCA
Büyük musikili filraüıdc seyircilerine sunuyor. Sinemacılık tarihinde müstesna bir inkılâp... Hem gülecek, hem de   mütessir olacaksınız.
Bugün saat 11 de tenzilâtlı matine.
gazetecisi beliriyor. Bunlar Arnavutluk Jandarmaları ile müsademe eden bir âsi çetenin yaralı reisini tesadüfen kurtarıyorlar ve onun konağında misafir oldukları zaman arazinin devlete ait olmadığını isbat edecek vesikaları ylr.e tesadüfen elde ediyorlar.
Bu vesikalar, kasabanın b»ktaçi tekkcslndekl eski vakfiyelerdir. Bu tekkeye gazeteciyi, kurtarmış olduğu âsî Arnavut Beyinin kız kardeşi götürmüştür. Bu kız güya Türkiyedc tahsil etmiştir ve bunun için Türkleri sevmektedir. AUesi bir Türkc krz vermek niyetinde değildir. Gazeteci vakfiyelerin fotoğraflarını alıyor, Meksikalılara veriyor, kızı da kaçırıyor ilâh!..
Alâmeti farika olarak Türk bayrağını kullanan bir firmanın böyle bir eseri memlekette göstermeğe kalkışması hem sanat namına hem de millî hislerimiz namına nihayet hayretle karşılanabilir.
1 — Biz Türkler Arnavutlukta hükümet aleyhindeki hareketleri ne teşvik otmişlszdir. Ne de böyle hareketlere iştirak. Arnavutlukta böy le hareket etmiş tek devlet vardır:
İtalya,
2 — Biz Türkler hiç bir zaman Arnavutlukta Meksika şirketi veya herhangi bir petrol şirketi için çalışmayı aklımıza getirmemişizdir Bunu aklma getirmiş ve yapmış tek millet vardır:
İtalyanlar.
3 — Biz Arnavutluğun en hücra yerinde hiç bir devirde yabancı muamelesi görmemişlzdir. Arnavut larm yadırgadıkları bir çok milletler vardır. Fakat başlarında şu mület vardır:
İtalyanlar.
İşte bu düşünceler sonunda hâdise kendiliğinden meydana çıkıyor:
B
u film Arnavutluğun zaptından sonra Arnavutluğu İtalyaya ısındırmak niyeti ile yapılmış bir İtalyan propaganda fü-midir ve bizde güya dublâj yapılmış vc film millileştirilmiştir.
Hakikatte filmin kahramanı o-lan kız İtalyada okumuştur. Gazeteci İtalyandır ve Arnavut mfllî hükümetine isyan eden Dağlı Bey İtalyan tahrikâtma âlet olmuş bir adamdır.
İşte size bir dublâj.. İkide bir milli Arnavut hükümeti üniformasını giymiş askerlere «Alçaklar!» diye bağmlmasma film sansörü nasıl müsaade etmiştir acaba? Hayır Türkiyede millî Arnavut hükümeti üniformasına ha kare t etmek kimsenin aklmdan geçmez. Kaldı ki biz, Arnavut adı verilen milletin büyük ekseriyetinin <Konyar=Konyalr>olduğunu da
bilenlerdeniz.
Sinema sanatl, zekânın, bilginin, mantığın ahengin ve her şeyhi iştirakinden doğmuş bir müşterek ve mürekkep sanattir.
Birkaç bin lira sarfedip bir kamera ve bir ses odası tedarik etmekle bu işi başaracaklarını sananlara nihayet şaşılrr. Evet Yürük Çelebinin konuştuğu Bayan Şefkat Yurdaç'ın yerden göğe kadar hakkı vardır. «Millî* srfatmı taşıyan filmlere artık dikkat edelim. «MÜH» kelimesinin böyle garip bir tarzda İstismarına müsaade etmekle işlediğimiz hata, asla u-fak değildir.
Sağır, Dilsizler Bugün Toplanıyor
Sağır, cfilsiz ve körler bugün Eminönü Halk^inde bir kongre yapacaklardır. Evvelce İstanbul comiyetile İzmir cemiyetinin birleştirilmesi için İzmire giden azaların oradaki temasları neticesinde aldıkları neticeler heyeti umu-miyeye arzedilecek ve birleşme hakkında bir karar alınacaktır.
Amerikadaki Türklerin Yardımı
Amerikadaki Ncvyork şehrinde bu lunan yurddaşlarrmız aralarında top ladıkları 561 doları Keçiören çocuk yuvasındaki yavruların İhtiyaçlarına sarfedilmok üzere Hasan Süleyman elile Ankarada Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezine göndermişlerdir Yurttan uzak diyarlarda yurt yavrularına karşı her zaman vaki olan candan bağlılıklarına Çocuk E-sirgeme Kurumu alenî teşekkürlerini sunmağı bir borç telakki eder.
Paris
Cehenneminden Nasıl Kurtuldum
Yazan: Rebia 1 evlik BAŞGKÇU
— 12
Bulgaristan, Bu Kadar Politika Velvelesin Kurban Olmasaydı böyle Olmazdı
muş ki bir türlü uyuyamamış. Ertesi sabah ömründe görmediği bu hayvanların ne olduğunu otelciden sormuş. Otelci de tahta kurusunun Fransızcası olan Pünez kelimesini söylemiş.
Fakat Mis Kiyel Patrik Pünezden de bir şey anlıyamadığı için nihayet ansiklopediye müracaata mecbur kalmış.
Harpten evvel bir akşam Pariste sinemaya giderken bana bu hikâyeyi yolda anlatmıştı. Kahkahalarla gülmüştüm. Bu akşam ben de o gülüşün cezasını çekiyorum.
Bulgaristanda gün daha erken ağarıyor. Saat altıda sabah başlıyor. Aşağıki caddede simitçiler, satıcılar dolaşıyor. Saat sekizi bulunca zili çaldım. Bir müddet sonra otelci yine ceketsiz, mavi gömleği, ayağında şrp şıp terliklerile karşıma geldi;
— Bana lütfen biraz sıcak süt gönderebilir misiniz? Dedim.
— «Peki> dedi ve gitti. Yarım saat sonra kapı vuruldu. Otel u-şağı bir elinde bir büyük kâseye parça parça konmuş yoğurt, öbür elinde ince san kâğıt içinde bir parça toz şekeri ile içeri girdi. Artık sabrım azalmıştı. Otel sahibinin bürosuna gittim:
— Efendi dedim; sizden sıcak süt istedim. Bana yoğurt gönderdiniz, vr
— Yanlışlık olmuş? Dedi.
— Peki, yanlışlık olsun. Fakat yoğurtta kaşıksız yenmez. Bir tepsiye konur, tabak kaşık bir arada gönderüir. Siz avuç içinde şeker gönderiyorsunuz. Her halde Bulgaristan için iyi bir propaganda yapmryorsunuz. Bütün gece tahta kurulardan uyuyamadım.
Adamcağız kös dinlemiş,   böyle sözlere alışkın... Dedi ki:
— Hanım Efendi burası çok yeni bir oteldir. Buraya hep büyük adamlar gelir. Geçenlerde Yugoslavya dan birkaç tane Türk geldi. Polis onlan da buraya koydu. Yollar o vakit su baskınından kapalı idi. Burada beş gün beklediler. Az kaldı oteli yıkacaklardı. Bunda benim kabahatim nedir? Polis Türkleri başka otele bırakmıyor. İsterseniz otelin altmdaki lokantaya i-nin, orada istediğinizi bulursunuz.
Ufak bana yol gösterdi. Lokantaya indik. Orası da koca bir bodrum... Masalar, iskemleler hep yolunda... Köşede bir bar, bir genç Bulgar kızı bardakları temizliyor. Sıcak süt istediğimi güç hal ile anlattım, işaretle biraz beklememi söyledi- Orada da yarrm saat geçti. Hâlâ süt yok? Saat dokuz. Nihayet sokak kapısmdan, bi-rat evvel ortalık tem izi iyen hizmet çi, elinde bir şarap şişesüe, içeri girdi. Bardaki genç kız, yarışma kadar sıcak süt konmuş şarap şişesini önüme getirdi, işaretle bir de bardak ve şeker istedim, işte nihayet her şey tamam oldu. Fakat sütü kahve rengi şarap şişesinden bardağa doldurunca etrafa fena bir şarap kokusudur yayıldı. Anlaşılan şarap şişesi yıkanmamış, içindeki artık şarabm üzerine sütü koymuşlar. Biraz beyaz peynir Ue ekmek yedim. Hemen yukarı fırladım.
Zavallı küçük Bulgaristan, bu kadar politika velvelesine kurban olmasa bu halde bulunmazdı.
Biraz sonra sivil polisin beraberinde taksi ile bizim konsoloshaneye gittik. Bay konsolos rahatsız-mış, gelmemiş. Elimdeki tavsiye mektubunu kapıcılara verdim. Samimî bir kabul ile hemen vagonli-yo telefon ettirdi. Fakat trende yataklı vagon üç dört günden ev-
m
vel bulmak kabü değilmiş. Ben o otelde bir gece daha geçirmemek
için eşya arabalarında da olsa gitmeye hazırım.
Konsoloshane bürosunda büe benden bir adım ayrılmıyan sivil Bul gar polisile beraber bizi bekliyen taksiye binerken Kançılar Beye teşekkür, veda ettim. Konsoloshanenin kavasını yanıma vermişti, istasyondaki valizleri çıkarttık. Bekleme salonunun önüne dışan koydurduk.
istasyon hıncahınç dolu, ömrümde bu kadar köylünün bir arada toplandığını görmemiştim.
On bir buçukta beklenen tren on beş buçukta geldi. Ben bütün valizlerimi kompartımanın raflarına doldurttum. Şükür ki kompartımanda yanlızdrm.
Tren kalabalık, birçok adamlar koridorlarda duruyorlar. Bulgarlar çok meraklı insanlar, ikide birde kompartımanın kapısmı açıp:
— Bu eşyalarm hepsi senin mi? Diye soruyorlar. Hepsi de Türkçe biliyor, sonra da nereden geldiğim ve ailem hakkmda tafsilât istiyorlar, iptidai ve basit insanlara mah sus bir merak. Tanımadığı insanların iç yüzünü öğrenmek kendi işini bırakıp karşısındakinin hali Ue meşgul olmak—
Yunan hududuna yaklaşırken ka loriferleri kestiler. Tren yavaş yavaş 6oğudu. Buz dolabınm İçinde oturuyormuşuz hissi veriyor.
Dışarda bitmez tükenmez bir kar tabakası... Gece, trenin ışıklan karartıldı. Perdeler sımsıkı kapandı. Harp mıntakası, Yunan topraklarından geçiyoruz. Basımdaki ka-pişonu iyice kapadım. Geniş mantoma sarılarak biraz uyumak istiyorum. Şu uzun, soğuk geceyi bir geçirsem, sabaha karşı   Edim ede
olacağız.
Edirne... Bu isim, bütün benliğime bir elektrik cereyanı veriyor. O rası ilk vatan toprağı... Ancak oraya vardıktan sonra hür bir Türk olmak saadetini tama mile duyaca-gim.
Bu gece uyku germiyor. Yann gece yılbaşı, acaba Istanbula tren tam vaktinde gelecek mi? Ben e vimde olabilecek miyim? Annemir ve akrabalarımın, hiç kimsenin benim geleceğimden haberleri yok Bu ne anî bir sevinç olacak!
Tren her beş dakikada bir duruyor gibi bir hal alıyor. Sonra yine ağır ağır yoluna devam ediyor. Camlarm içi, dışı buz tutmuş. Di şarda hiç bir yer görülmüyor. Bir aralık koridorlarda Türkçe konuş
malar işittim. Frrladrm.
— Türkiyeye geldik mi?
— .Hayır efendim, yeniden Bulgar toprakl armdayız...
— Bu tren ne vakit ısınacak?
— Uzunköprüden sonra...
— A, bu ne bitmez Bulgaristan?
Parlak aydınlık bir sabah başlıyor. Tren bomboş... Fakat biliyorum ki artık benim yurdumun topraklarından geçiyoruz. O kadar kıskanarak sevdiğim o mukaddes yurdun... Penceredeki buzlan kazıyarak dışarı bakıyordum. Kalbim de gurur ve itimat var. Ben de bu vatanm has çocuğuyum. İcap ettiği zaman ben de bu topraklar için can vereceğim. Yirmi senelik vatan borcunu ödemeye geldim.
Yollarda küçük Türk yavruları ellerinde yırtık torbalar, trenlerden dökülen kömür parçalarını kar larm içinden topluyorlar. Gönül onlan daha fazla refah içinde görmeği derinden diliyor. Buna rağmen yine çok bahtiyardırlar. Güzel Türk gözlerinde hür ve kuvvetli bir vatana sahip olmanın gururu var. Çalışacaklar, çalışacaklar, lâyık oldukları saadeti er geç bulacaklar...
(Arkası var)
Z> URUNUZ
ÖYLİ YELİM
Üsküdarda Selâmsızda Hakkı Tansu soruyor: Sigara tlryakisl-yim. Ağırlıksız sigara İçemiyorum. Har türlü ağızlık kullandım. Tütünün katranmdan bir (urlu kurrulumadım. Yeni çıkan ve nikotini süzen bir takım ağızlıklar var. Bunlar hakikaten tütünün katranını ve nikotinini alryor ma?
CEVAP - Hiçbir ağızlık tütünün nikotinini dumandan süzüp a-
lamaz. Ağızüklann zaptedebllece-ğl yalnız dumanın katranıdır. En
İyisi ağızlığın içine günde 1-2 defa bir parça pamuk koyup «Vı-
manm bu pamuktan   süzülmesini
temin etmektir. Bu suretle pamuk parçası tütünün bütün   katranını
çeker. Ağızlık dahi katranla pislenmez. Doktorların   tavsiyesi de
budur.
S . 3 - 941
VATAN
— 5
4
Fenerbahçe - Galatasaray
Bugün Karşılaşıyor
Fenerbahçe - Galatasaray bugün Şeref stadında karşılaşıyor.
Otuz senedenberi bu iki ezelî rakip karşılaşması Türk futbolunda bir hâdise teşkil etmektedir. Ve bu maçların heyecanını hiç bir müsabaka vermemektedir.
Bu müsabakalar üzerinde senelerden beridir tahmin yürütmek kabil olmadığı içindir ki» kuvvetler arasındaki mukayeseler hiç bir r>etice vermemektedir. Ve tahmin yapanlar daima aldanıp duruyorlar.
Bugün yine beş altı bin kişilik bir taraftar kütlesi, stad tribünlerinde heyecandan titriyip duracaktır.
Vazifemizi yapmış olmak için,
> aldanmak  hatasını   da göze ala-'rak bugünkü   Galatasaray . Fenerbahçe karşılaşması    üzerinde kuvvetler ve netice üzerinde bir tahmin yapmağa çalışalım.
Fenerbahçeliler bugün sahada, lik maçlarından daha kuvvetli bir kadro ile yer alacaktır. Çünkü a-ralanna bilhassa en zayıf noktaları olan müdafaaya yeni oyuncular alarak çtkacaklardır. Diğer ta„ ¦raftan Fîkretin de muhacim halımda  oy nacağı    söylenmek t cd ır.
'Bu suretle müdafaasını kuvvet-'lendiren ve hu e un hattının kabiliyetini arttıran Fenerbahçeliler ^neticeden daha ümitli görünebi-jlirler.
Diğer taraftan Sarı kırmızılılar ¦da ezelî rakipleri karşısına    tam ıkadrolarile çıkmağa çalışacaklar, dır. Galatasaraym şöyle bir kadro ile sahaya çıkması muhtemeldir.
Osman - Faruk, Adnan - Musa, Enver, Eşiak - Barbaros, Sa-lâhüttın. Mustafa, Bülent, Sara-fim.
Fenerbahçe takımının da    şu
kadro ile oynaması ihtimal dahilinde görülmektedir.
Cİhat - Şevket, Lebrp - Ömer,
Esat, Zeynel - Fikret, Naci, Na-kn, Niyazi, Fikret.
Mftif
istanbul güreş takımı Ankara garında
- Ankara foto muhabirimizden -
Her iki takımın vaziyetlerini ve son oyunlarını gözönünde tutacak olursak neticeyi sarı lacivertliler lehine görmek icap ederse de bunu iş yapmış olmak ve okuyucularımıza bir fikir obun vermejç için yapıyoruz.
Netice şudur: Bu maçın galibi, asabına hâkim olan ve şuurlu oynayan takım olacaktır demek daha doğru olur.
Şeref stadının ikinci karşılaşması istanbul şampiyonu Beşik-taşla İstanbulspor arasındaki ma. ça gelince, bu maçın galibi olarak Beşiktaşı görmek tabiî bir netice olarak kabul etmek icap ederse de genç İstan'bulsporluların da kolay kolay mağlûp edilemiye-cek bir takım olmadığını söyliye-b ili uz.
Mektep Maçları
Erkek liseleri arasındaki futbol şampiyonasına dün öğleden sonra Şeref stadında devam edildi. Uk müsabakayı Hayriye - Boğaziçi yaptılar ve maç J - I bera. berlikle neticelendi.
İkinci karşılaşma Galatasaray . İstanbul liseleri arasında oynan-
dı. Birinci devre golsüz olarak 0 - 0 berabere bitti.
İkinci devrede güzel bir oyundan sonra iki gol yapan Galatasaraylılar man 2-0 kazandılar.
Son maç Haydarpaşa - Kabataş liseleri arasında idi. Baştan nihayete kadar hâkim bir oyun oynayan Haydarpaşalılar 4 - I gibi açık bir hesap farkile sahadan ayrıldılar.
Dünkü Voleybol
Maçları
Futbol sahasının İki ezelî rakibi    Galatasaray „ Fenerbahçe
dün saat I 7 de Galatasaray klü-bü lokalinde voleybol müsabakasının final müsabakasını yaptılar.
İlk karşılaşma B takımları ara. sında idi. Fenerbahçeliler bu müsabakayı  iki sette kazandılar.
İkinci müsabaka Fener - Galatasaray birinci takımları arasında oldu. Çok çetin bir karşılaşmadan sonra Fenerbahçeliler bu maçta da kıymetli rakiplerini üç sette yenmeğe muvaffak oldular.
Artvin ve Borçka Kurtuluşla-
rının
20
ncı
Yılını Merasimle Kutluladılar
Artvin, 8 (A.A.) — Artvinliler, Artvin kurtuluşunun 20 inci yıldö-
• nüm un11 her yıldan daha coşkun ve
'daha neşeli tezahürat İçinde kutla-mışlardr. Bütün resmi daireler ve hususi meskenler dükkân ve mağazalar milli renklerimiz ve yeşillikler le donanmış bulunuyordu. Bütün Artvin ve civarı halkının iştirak et-
ımiş oldukları merasime, halkevi ban dosunun çaldığı İstiklâl   marşı ile
. başlanmış ve günün önemini tebarüz ettiren nutukları müteakip askeri kıta ve mektepliler ve teşekküller bir geçit resmi yapmışlardrr.
Artvinliler bütün gün halkevi ve belediye meydanlarında millî oyunlar oynayarak bu güzel yıldönümünü neşe ile geçirmişlerdir. Yine bu
(güzel vesile ile valimiz dikiş ve biçki yurdu tarafından halkevinde hazırlanan sergiyi ve halkevi tarafından tertip edilen şoförler kursunu açmıştır. Gece de Cumhuriyet Halk Partisi idare heyeti tarafından halk-
evinde bir balo verilmiştir.
Artvinliler bu bayram vesilesile or duya sarsılmaz bağlılık ve inan duygularını bir defa daha tekrar ve teyit etmişlerdir.
*
Borçka, 8 (A.A.) — Borçka halkı yirminci kurtuluş yılını dün binlerce halkın coşkun tezahüratı İçinde kutlamıştır. Merasime saat 11 e beş kala atılan top üzerine kıtaat iç kale köprüsünden yürüyüşe geçmiş, ve şehir methalinde kaymakam ve be lediye reisi ile belediye ve parti a-zalan tarafından istikbal edilmiştir. Askerlerimiz sokakları dolduran halkın arasından geçerek Cumhuriyet alanına gelmiş ve söylenen nutukları müteakip bir geçit resmi yapılmıştır. Borçkalılar kurtuluş günlerini coşkun tezahürat içinde kutlarken, başta Milli Şef İsmet İnönü olmak üzere büyüklerimiz© karşı içten bağ Iılıklarını bir defa daha teyit eylemişlerdir.
İpek Kadın Çorapları Hakkında
Yeni Bir Nizamname
Ankara. 8 (Telefonla) — 1-pek kadın çorapları hakkında yeni bir nizamname çıkmıştır.    Bu
nizamname kadınların giyecekleri ipek çorapların cins ve vasıflarını
tesbit etnnekte ve bu vasıfları haiz
olmayan çorapların satışını men-
eylemektedir. Tacirler eski nizamnamelere göre yapılmış olup ta ellerinde bulunan    çorapların
miktarını birer beyanname ile İk-
tisat müdür lüklerine ve Ticaret Odalarına bildireceklerdir. Beyanname verme müddeti bir aydır.
Tayland -  Hindicini Anlaşmadı
Tokio 8 (A.A) — D.N.B.
Pazar günü ve yahut azamî pazartesi günü Tayland - Hindicini anlaşmasının imzalanması ve bu hususta bir resmî tebliğ neşredilmesi beklenmektedir.
Çimento Fiyatları indirildi
Ankara, 8 (A.A.) — İktisat Vekâletinden tebliğ edilmiştir:
Çimentoların toptan ve peşin satış fiyatları 2.7.940 tarihinden itiba-den meri olmak üzere fabrikada nakil vasıtaları içinde teslim Portland nevinin tonu için 17 ve SUperslman nevinin tonu için 20 lira olarak tesbit edilmişti.
Fabrikalarca ilân edilecek ebat vc mukavemette torbalar müşteri tarafından fabrikaya gönderilmek sure-tllc mubayaa olunacak her iki cinsten çimento için yukarda yazılı meri fiyatlardan üçer lira tenzil olunur.
2 — Asgari toptan satış miktarı bir tondur.
3 — Ticaret maksadile kendi hesaplarına fabrikalardan çimento a-lan tüccar ve müesseseler. Portland nevi için 17, Süpersiman nevi için 20 lira olan meri fiyata, tevsik vc belediyelerce kabul edilecek fabrikadan satış yerine kadarkl nakil masraflarının ilâveslle hasıl olacak yekûna, evvelce ton başına ilâve olunan 50 kuruş yerine mağaza, depo masrafı, zayiat ve kâr karşılığı o-larak âzami yüzde 5 ilâve edebilirler.
5 — Tatbikat teferruatına ve çuvallar için alınacak depozitolara mütedair hususlar vilâyetlere ve mın-taka İktisat müdürlüklerine tamim edilmiştir.
5 — Yukarda yazılı yeni satış şart lan 12.3.041 tarihinden itibaren muteberdir.
Her Gün
On Satır
S. G. SAVCİ
tOHSA
8 MART 941
Canım istedi, biraz lüfer alayım dedim. Balıkçı, yanına   yaklaşılmaz bir fiyat söyledi.
— İnsaf yahu, dedim, bu fiyata lüfer olur mu?
— Ne yapalım bayım, lüks bul
— LUferin lüksü olur mu be adanı!
— Kanar peynirinin lüksü olur da lüferin olmaz mı?
— Peyniri bilmem ama lüferin lüksü olmaz.
— Olur, pek âlâ olur bayım.
— Nasıl olur anlat ta öğreneyim.
— Karpit lambası yerine lüksle tutulan lüfer, lükstür.
Kapanış
Sterlin 5,24
Dolar 189,20
İsviçre Frac. 29,98
Drahmi 6,9975
Leva 1,6225
Peçeta 12,9873
Dinar 3,175
Yen 31,1875
İsveç Kronu 31,0976
Esham ve Tahvilât
Sıvaa - Erzurum 2 19,47
Sivas - Erzurum 3 19,47
Sivas - Erzurum 5 19,47
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Main Sahalarında!^ Başvekilimiz -vj Amerika ve Mihveri Yunanistan
100 Mih
ver
G
emısı
Bat
mış
Londra, 8 (A.A.)
Malûm oldu-
ğu veçhile kara ve deniz İngiliz hava kuvvetleri garbi Avrupadaki yakın limanlara mayin dökülmesine geniş mikyasta yardım etmişlerdir.
Şimdi öğrenildiğine göre, mayin dökülen sahaların onda biri nlsbetin de bir mıntakada 100 kadar mihver gemisi batmıştır. Norveç sahillerinde olduğu kadar Baltık denizinde vo Akdenizde mayin dökücülerin gözün den kaçmış olan limanların, haliçlerin ve seyrüsefere salih geçitlerin miktarı pek azdır. Meflelâ Kicl kanalına bir kaç kere mayin dökülerek hasara uğratılmıştır.
Geçen ilkkftnunda demir madeni yüklü bir vapur burada batmıştır. Vukubulan infilâk neticesinde kanalın betonlu olan dibi ve yan duvarlarından biri yıkılmıştır. Kchal ta-m amile tıkanmamış ol m asıma rağmen ancak ufak tonajda cemilerin geçmesine imkân vermektedir.
Atina Ajansına Göre
Bütün italyan Takviye Kıtaları Mahva Mahkûm
Atina, 8 (A.A.) — Atina a-jansı bildiriyor:
Mussolini'nin son zamanlarda Arnavutluğa gönderdiği takviye İtft'alannın uğradığı zayiat hakkında aşağıdaki tafsilât verilmektedir:
Bu malûmat, İtalyan esirlerinin üzerinde bulunan vesikalardan a. Iinmiştir. 77 inci ve 78 inci piyade alaylarile 30 uncu topçu alayından mürekkep olan «Toskana Kurtları» ismindeki 7 inci fırkadan ikinci kânun sonunda 77 inci alaydan 350 ve 78 inci alaydan 2 tabur kalmıştır. Bu fırka, bir hafta içinde kuvvetinin üçte ikisini kaybetmiştir.
Lemiano tu kasının 68 inci alayı 21 ikincikânunda cepheye gelmiş ve Trebeshina üzerinde yapılan    4 günlük    muharebelerde
kuvvetinin üçte birini kaybetmiştir. Bu alaydan 300 nefer, 10 zabit ve bir tabur kumandanı esir alınmıştır.
Bu alayın geri kalan kuvveti Aoos ile Drina arasında yapılan ve 15 den 18 şubata kadar devam eden muharebelerde dağıtılmıştır. Halen bu alayın mevcudu 250 kişiden ibarettir. Şubat bidayetinde Arnavutluğa çıkarılan ve I I 78 rakımlı tepede neticesiz bir mukabil taarruza geçerek bir günde 1000 kişi kaybeden ve Trebeshina ve Seateli tepelerinde ağır zayiata uğrayan «Strozesca» fırkasını da ayni akıbet beklemektedir.
Mussolini'nin Arnavutluğa yolladığı bütün takviye kıtaları, ilkbaharın kendisi için müsait bîr mevsim olduğunu iddia etmesine rağmen daha evvelden katiyyen mahvolmağa mahkûm bulunmaktadır.
i unan Muvaffakiyetleri Devam Ediyor
Atina, 8 (A.A.) — Yunan orduları Başkumandanlığı tarafından 7 mart akşamı neşredilen 132 numaralı resmi tebliğ:
Merkez mıntakasında yapılan muvaffakiyetli bir hareket neticesinde düşman tabii vo ı ¦ .un müstahkem mevkilerden tardedilmıştir. 1050 e-flir alınmıştır. Bunların nraunda bir kaç i.ablt te vardır. Mühim miktarda 011 İ7emc elimize geçmiştir
Tayyarelerimiz, harp meydanının as*:er! hedeflerini gÖrlıntV- r.'ticeier-lo bombardıman etmek suretlle harekâta muvaffakiyetle iştirak etmiştir.
Bütün tayyarelerim'/- Öderine dönmüşlerdir.
Yunanlılar, Tekrar Esirler Aldılar
Atina, 8 (A.A.) — Yunan hükümeti sözcüsünün Atina radyosu tarafından nakledilen beyanatına göre, dün bütün gün Yunan topçusu faaliyette bulunmuş ve bu esnada bir çok düşman bataryaları susturulmuştur. Topçu ateşi çok tesirli olmuş ve düşman mevzilerine büyük zarar vermiştir. Fena hava, harekâtın daha geniş bir mikyas üzerinde yapılmasına mâni olmuştur.
İtalyan bataryaları mukabele etmek teşebbüsünde bulunmuşlara da muvaffak olamamışlardır. Cephe bo yunca yapılan mevziî hareketler muvaffakiyetle nctieelenmışse do yağmur, dolu ve sis harekâtın inkişafına mâni olmuştur. Düşman yeniden tanklarla mukabil taarruza geçmeğe teşebbüs etmiştir. Bu mukabil ta-
Ticaret Vekâletinde
Ankara, 8 (Telefonla) — Başvekil Doktor Refik Saydam, bu gttn öğleden evvel Ticaret Vekâletine giderek İki saat kadar kalmıştır. Başvekilimiz Ticaret Veklllle birlikte muhtelif ticaret meselelcrlle meşgul olmuştur.
Yardım Lâyihası Kabul Edilecek
Vaşington, 8 (A.A.) — Reu-ter: "
Demokrasilere yardım kanunu projesine mümessiller meclisi ve ayan meclisi bir miktar tadil ilâve etmişse dc, kanun projesinin esası değişmemiştir. Liderler, kon greyte 14 kânunusanide tevdi o-lunan kanun projesinin rahat bir ekseriyetle tasvip edileceğini teyit etmişlerdir.
Taliin garip cilvesi şudur ki bu harpte nazi Almanyalının mukadderatı üzerinde bu derece kat'i bir tesiri olacak bu kanun projesinin hazırlanmasına, B. Roose-velt'e, sanıldığına göre, 'ALman Yahudi aslından hır Amerika* lı, yüksek mahkeme azasından Francfurter yardam etmiştir.
İnfiratçı lideri ayandan Whee-ler, ayan meclisinin kanun projesini tasvip edeceğini bugün kabul etmiş ve «harbe karşı mücadele başlıyor» demiştir.
Belgratta Araştırmalar
Belgrat, 8 (A.A.) — D. N. B. a-Jansı bildiriyor:
Polis, demokrat partisi reisi Mi-lan Groll İle diğer bazı muhaliflerin evinde taharrlyat yapmış ve gayri meşru bir tarzda dağıtılmak İstenilen bir miktar beyanname müsadere etmiştir.
-.-o-
Almanyanın    Rolü Varmış
Berlin, 8 (A.A.) — Bir hususi muhabir bildiriyor:
Von Rlbbentrop'un Tayland elçisini berayı veda kabulü, Almanyanın Fransa - Tayland görüşmelerinde bir rol oynamış olduğunu göstermekte-
-o
Fransızlar    Ticaret    Gemilerini İngilizlere    Karşı    Himaye Edecekmiş
Paris, 8 (A.A.) — DN.B. bildiriyor:
Fransız hükümetinin işgal al-tındaıki arazideki mümessili büyü* elçi B. De Brinon, bugün Pariste Amerikan gazetecilerine, eğer ingiliz kuvvetleri Fransız ticaret gemilerine hücumda devam ederse Fransız filosunun Fransız ticaret gemilerinin mûsellâh himayelerini üzerine alacağını bildirmiştir. B. De Brinon, bilâhare, Amiral Darlan'ın Amerika Birleşik devletlerinin Viûhy büyük elçisi A-miral Leahy'yi bu vaziyetten haberdar etmiş olduğunu da tasrih eylem istir.
Balkanlar Tekin Değildir
(Başı 1 incide) /**/
ziyetleri çok zor ve çetindir. Balkanlarda tecavüze geçtikleri takdirde arkalarında butun bir düşman Avrupadan başka düşman bir Romanya, için için hoşnutsuz bir Bulgaristan, küskün bir Rusya, ittifak taahhütlerine sıkı sıkıya sadık ve Balkan barışı, nın ve emniyetinin bozulmasından gayrimemnun bir Türkiye ve her ileriledikleri istikamette dc canlı bir mukavemet cephesi bulacaklardır.
Almanlar kışı yeni yeni tedariklerle geçirmiş olabilirler, ingilizler bundan herhalde çok fazlasını yapmışlardır. Afrikayı temizlemek, İtalyan askerî kudretini yıkmak vc Akdeniz sahasına derinden derine kök salmak için kıştan pek iyi istifade etmişlerdir. Bütün bu manzara, Yugoslavya-ya o derecede cesaret verecek bir manzaradır ki Almanlar, Yugoslav halkı bitaraf haberler alabildikçe gözünün yılmayacağını pek iyi biliyorlar. Bunun için de Yııgoslavyadan ilk istekleri, gazetelerin yalnız mihver kaynaklarından gelen haberleri neşretme-sidir. Plân basit; Evvelâ gözleri
bağlamak...
Ahmet Emin YALMAN
arruzlardan birine başlanmak üzere iken vazgeçilmiştir. İtalyan hatlarından çıkan birinci tankın parça, parça odilmosi üzerine diğer tanklar mevzilerinden çıkmamışlardır. Alınan esirler İtalyan zayiatının ehemmiyetini teyit etmişlerdir.
Amerika Fiilen Harbe Gidiyor
Nevyork, 8 (A.A.) — Nev-york Sun gazetesinin müfeesirle-rinden biri olan Phelps Adams şöyle yazmaktadır:
Ingiltereye yardım meselesini müzakere eden kongrenin nutuklarla dolu celselerinin teşkil ettiği duman perdesi arkasında Roosevelt, hükümetinin mihver devlet-lerile açık bir harbe doğru ve sağlam adımlarla gittiği görülmektedir.
Hükümetin, ordunun, donanmanın ve kongrenin kumanda manivelalarını ellerinde tutanlar, harp haricinde alınacak bütün tedbirlerin kafi gelmiyeceği neticesine mantıki bir şekilde vâsıl olmuşlardır.
ödünç ve kira kanunu neticede bu zarurî hedefe giden yol üzerinde bir merhaleden ibarettir. Kongre, Amerikanın harbe girip girmiyeceği meselesi ile değil, ne zaman gireceği meselesile meşgul olmak lâzım geldiği kanaatine varmıştır.
Mihver devletlerinin mağlûp edilmeleri lâzım geldiği ve diğer bütün mülâhazaların ikinci derecede bir ehemmiyeti haiz oldukları kanaatine varmadan evvel hükümetinin geçirdiği bütün safhaları anlatan muharrir, İngiltere, ye yardım programının bir kaç milyar dolara mal olacağı ve bu paranın da ayan meclisince kabul edileceğini yazmaktadır.
Adams, şunları ilâve eylemektedir:
İngiUerenin mihver kuvvetlerini mağlûp etmek suretile vazife başında geçirdiği hergün Amerika hükümetine vazifesini başarmak için munzam bir mühlet temin eylemektedir.
-o
Bulgaristanda Alman Harekâtı
Berlin, 8 (A.A.) — Resmî tebliğ:
Alman kıtaatının Bulgaristan daıki harekâtına, verilen emir mu. cibince ve daha müsait hava şartları içinde, devam edilmekledir.
Almanyanın Tokyo isi BerlineGidiyor
Tokio, 8 (A.A.) — Almanyanın Tokio büyük elçisi General Ott, bugün Sîberya yolile Berline hareket etmiştir. General Ott, üçlü paktın imzasındanberi Uzak Şark hâdiseleri hakkında B. Hit-ler ve B. Von Ribbentrop'a izahat verecek ve pek muhtemel o-larak Berlinde üç hafta kadar kalacaktır.
Tamamıyle
Sekin
Elç
Romanya Nazırlar Meclisinde
Bükreş. 8 (A.A.) — D.N.B.: Nazırlar meclisi, dün General Anto-neskonun riyaseti altında bir toplantı yapmıştır. İçtimada Genoral An-tonesko, Mareşal Göringle Viyanada yaptığı mülakat hakkında kaMneyi tenvir etmiştir.
Devlet Nazırı Michel Antonesco, devlet bünyesinde yapılacak ıslahat hakkında beyanatta bulunmuştur.
Yugoslavya Sıkı Bitaraf
(Başı 1 incide) *X*
Çünkü bu suretle şüphe uyanmakta, maneviyat bozulmakta ve halkın hissiyatı rencide edilmektedir. Bunlar ise halen bizi tehdit eden en büyük tehlikelerdir.
Söylendiğine göre, muhalefet partileri, halkın hakikî hissiyatını bildikleri ve bütün memlekete hâkim olan gerginliği izale için bu tenkitleri yapaklarını muhtırada yazmışlardır.
AMERİKA YUGOSLAVYA YA GARANTİ  TEKLİF  ETMİŞ
Berlin, 8 (A.A.) — Stefani a-jansı bildiriyor:
Dienst Aus Deutschland gazetesinin yazdığına göre, Berlin siyasî mahfilleri Amerika tarafından Yugoslavyaya İngilizlerînki-ne benzer bir garanti teklif edil-İmasını hususî bir dikkatle
mis o
takip ediyorlar.
İngiltere Ültimatom Vermemiş
Londra, 8 (A.A.) — Britanya hükümetinin Yugoslav hükümetine bir ültimatom verdiği hak kındaki haberler Londrada şiddetle tekzip edilmektedir.
Yunanlılar 1500 İtalyan Esiri Aldılar
Almanların Bulgaristanda yaptığı hazırlıklara mukabil   Yuna-nistanda sükûnet devam ediyor; Yunantstanda karar vermiş    in-' sanların huzuru    görülmektedir.; Arnavutlukta Yunanlıların mevziî muvaffakiyetleri cereyan ediyor. Yunanlılar mühim bir dağ silsilesini ele geçirerek 1500 kal-' yan esiri ve bol harp malzemesi almışlardır. Yunanlıların mümkün kuvveti tasarruf için bazı cephe düzeltmelerile meşgul   oldukları anlaşılmaktadır.
- Radyo gazetesi -
Yunan Matbuat Nazırının
Makalesi
İtalyan Tecavüzünün İlk Saatleri
Atina, 8 (A.A.) — Atina ajansı
bildiriyor:
Neon Kratos mecmuası, matbuat nazm Nikoludis'in bir makalesini neşretmektedir.
İtalyan tecavüzünün ilk saatlerini anlatan bu makalede Nlkoludls ezcümle diyor ki:
Mctaksas. giyinmiye gitti. Yarrm j saat sonra A Un aya iniyorduk. Bir. ara bana doğru döndü:
— Allah biliyor ve sen de büiyor-; sun ki, dedi, bu harbin onUnc geç-' mek için neler yapmadım. Fakat t-talya bizi, boyunduruğu altına almak İstiyor. Asırlardan beri, Yunanistan bu derece büyük bir tehlikeye maruz kalmamıştır. Şimdi çarpışacağız, Allah yardımcımız olsun.
— Evet, reisim, diye cevap verdim. Bu, Yunan İstan in takip edebileceği yegane yoldur.
Metaksas bir müddet suatu, sonra sözlerine devam etti:
— Muhakkak. Fakat ¦ hissiyatın nedir? Başarabilecek miyiz? Onlara mükemmel bir ders vereceğimizden ve -akıllan i başlarm* getireceğimizden eminim. Fakat harp, harptir, bilinmez ki...
— Doğrudur, reisim, fakat her şeyin yolunda gideceğinden eminim. Size her zaman dedim: Bu harp, Yunan istanı şan ve şerefle süsliyeoek-tir. Buna sarsılmaz imanım var. Size gelince, zafer alayınızı pek güzel, gözlerimin önünde teesssüm ettire-billyorum.
Evet, Metaksasın istikbalde zafer ¦ ki¦ ilen ile tetevvücünü, bu trajik gecede pek güzel görüyordum ve bundan emindim. Fakat bu saatten İtibaren hurafl bir mahiyet alan bu kudretli adamın bir kaç hafta sonra, mücadelenin tam ortasında, nihaî zaferden evvel, muazzam prestijini göstereceği ve belki de riyaset edeceği sulh kongresinden, Yunanis-tanın büyük bir devlet olarak çıkacağı sulh kongresinden evvsi, şan ve şeref içinde öleceğini aklıma getirmemiştim.
Fakat Allah başka türlü karar verdi. Jean Metaksas öldü, göz yaşlarından ve yaslardan sonra şimdi vazifemizi, onun eserini hatırlamak, o eseri derinleştirmek, anlatmak, o esere her gün daha ziyade inanmak vc onun büyük ve yüksek esas pren-slpleri için mücadele etmektir.
Arnavutlukta Bir Ayda   338
İtalyan Tayyaresi   Düşürüldü
Kahire, 8 (A.A.) — IngUlz avcı tayyareleri biriblri ardından beş gün İçinde Arnavutluk cephesinde 53 I-talyan tayyaresi düşürmüşlerdir. Bu müddet zarfında ingiliz zayiatı 3 tayyareden ibarettir.
Şubat ayında havacılık halamından dikkate değer neticeler alınmıştır. Yine bu aym 28 günü içinde 338 düşman tayyaresi yani günde 12 den fazla tayyare düşürülmüştür.
Arnavutluk Hava Meydanlarında
Tahribat
Atina. 8 (A.A.) — Arnavutluk cephesinde alınan İtalyan esir. lerinin ifadelerine göre, İngiliz ve Yunan tayyareleri, son günlerde Avlonya, Draç ve Tiran hava meydanlarında büyük hasar ve ziyan yapmışlardır. Hava meydanlarım ve bu meydanlarda bulunan İtalyan tayyarelerini tahrip etjnişlerdir.__
Matsuoka   Mikadofnun
Huzurunda
Tokyo, 8 (A.A.) — Hariciye Nazırı Matsuoka, bugün imparator tarafından kabul edilmiş ve Tayland-Hlndiçini Tokyo sulh konferansının neticeleri hakkında İzahatta bulunmuştur.
VATAN
9 . 3 - 941
Müsabakamız Nasıl Yapılacak?
Otuz ÇiftBirbirlerile Nasıl Evlendirilecek?
Seçmenin Münasip Olup Olmadığı Nasıl Ölçülecek ?
Müsabakamızın birincisine hediye edeceğimiz radyo, bu resimde görüldüğü üzere Philips aeentasinın Voyvoda caddesindeki   mağazasının vitrininde teşhir edilmektedir.
Karilerimiz mektupla, telefonla, şifahen soruyorlar: Müsabakanın tatbikatı nasıl olacak?
Anlatalım; Bir defa hergnn gazetede namzetler çıktıkça keseceksiniz. Kuponla beraber saldıracaksınız.
Otuz erkek ve otuz kadından ibaret seri tamam olunca bunları bir araya getirerek mevcut içinde her
erkeğe en uygun kadnu seçerek otuz   çifti kendi   takdirinize göre
teşkil edeceksiniz. Meselâ beş numaralı erkeğe 20 numaralı kadın, 1 numaralı kadınla otuz numaralı erkek diyerek bize neticeleri liste halinde bildireceksiniz. Biz bütün bu cevaplan Noter Galip Bingöle tevdi edeceğiz. Günü gelince bunlar Noter tarafından isteyenler de
hazır bulunduğu halde bir tasnif yapılacak. Meselâ bir numaralı erkeğin hangi kadınla evlenmesi hakkında ekseriyet bulunduğu araştırılacak* Eğer sizin verdiğiniz rey ekseriyet reyine uygunsa o çift için tam numara alacaksınız. Her çift hakkında bu tasnif ayni usulle yapılınca neticede kim ekseriyetin kanaatine en uygun seçmeler yapmışsa birinci İkramiyeyi, yani 275 lira kıymetindeki Filips radyosunu kazanacaktır. Diğerleri isabet srra-sile diğer yüz elli hediyeyi alacaklardır.
275 liralık radyo, Galatada Filips müessesesinin camekânında teshir edilmektedir. Yolunuz düşerse gözden geçiriniz.
Müsabakamızın 150 Hediyesi
Birinciliği kazanana: Bir lüks radyo.
ikinciliği kazanan iki kişiye: Birer çay takımı.
Üçüncülüğü kazanan iki kişiye: Birer kol saati.
Dördüncülüğü kazanan iki kişiye: Birer evrak çantası.
Beşinciliği kazanan iki kişiye: Birer kadın el çan tas l.
Altıncılığı kazanan üç kişiye: Birer likör takımı.
Yedinciliği kazanan beş kişiye: Birer vazo.
Sekizinciliği kazanan beş kişiye: Beyoğlu sinemaları için altışar bilet. *
Dokuzunculuğu kazanan beş kişiye: Birer mürekkepli kalem.
Onunculuğu kazanan altı kişiye: Birer kravat.
On birinciliği kazanan yedi kişiye: Birer ipek çorap.
On ikinciliği kazanan on kişiye: İkişer iyi cins mendil.
• On üçüncüden yüzüncüye kadar kazanacak olanlara aşağıdaki teselli hediyeleri verilecektir.
TESELLİ HEDİYELERİ:
* • *
Kazananlardan on dördüncüden İtibaren verilecek teselli hediyelerinin adedi yüz tanedir. Bunlardan on kişiye birer liralık Tayyare bileti, on kişiye tanınmış romancılarımızın birer eeerl, on kişiye (Ramlz) in birer karikatür albümü, on kişiye Gül Bahçesi kitabı, on kişiye Salon Çiçekleri kitabı, on kişiye (Yedi gün) mecmuasının İstanbul albümü, on kişiye Ömer Seyfettinin hikâyeleri, on kişiye birer para çantası. Birinciliği kazanacak okuyucumuza vereceğimiz (Lüks Badyo) Galatada Bankalar caddesinde (Filps) mağazasının vitrininde teşhir edilmiştir.
Askerî Fabrikalar Satmalına Komisyonu İlânlar;
Oksijen Tesisatı Alınacak
Elinde çalışır bir vaziyette oksijen tesisatı olup da satmak isteyenlerin evsaf ve satış şartlarını bildirir tekliflerini tetkik edilmek üzere en kısa bir zamanda Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğüne göndermeleri. (1703)
Müddeiumumîlik Davet Ediyor
tst. Cumhuriyet Müddeiumumiliğinden:
Istanbulda bulunduğu anlaşılan Nazimiye C. Müddeiumumisi Mustafa Girayın acilen memuriyetimize müracaatı.
Askerlik İşleri
Fatih Askerlik Şubesinden:
Fatih Kıztaşı Açıklar Sokak Celâl Bey apartmanında oturan yedek sanayii harbiye asteğmeni Talha Lütfü oğlu Mustafa Şamilin çok a-cele şubeye gelmesi üân olunur.
Adliyede:
Sevişip Sonra Ankaraya Kaçmışlar
Müddeiumumilik dün bir kız kaçırma ve tecavüz iddiasını tellak etmeğe başladı. Validehanın, da terzilik yapan Orhan ilminde bir genç hakkında tevkif kararı aldı. Orhan 13 yaşında Naciye iaminde bir kızı Ankaraya kaçırmış ve bir ay kadar orada kaldıktan sonra Nacryenin babasının şikâyeti üzerine yakalanarak İs-tanbula getirilmişlerdir.
Orhan kendisini müdafaa ederken:
— Kızla Harbiye tramvayında tanıktık. Seviştik. Sonra da anlaşarak Ankaraya kaçtık. Orada arkadaşım Ahmcdin evinde bir ay kaldık Naciyeyi zorla kaçırmadım. Bu bululmadan doğan neticeye göre kendisile evlenmeğe razıyım. O da bu arzumu kabul ediyor, diyordu.
Kendisinin muvafakati Orhanı cezadan kurtaramamaktadır. Müd deiumumilik tahkikatını yaptık tan sonra suçluyu Sultanahmet birinci ceza mahkemesine verdi. Mahkeme müdafaasını kabul etmediği için hakkında tevkif kararı verdi.
35 Liralık Nışadırı 75 Liraya Satan Muhtekir
Asliye ikinci Ceza mahkemesi, dün bir nisadır ihtikArı davasını tetkik etmiye başladı. Suçlu Balıkpazann-da Maksudiye hanında ticaret yapan Marko Pardo idi. Nlşadırm sandığı 35 lira iken Sabri isminde Anadolulu bir tüccara yetmiş beşer liradan beş sandık satmış ve para alırken de emniyet kaçakçılık bürosu memurları tarafından cürmU meşhut halinde yakalanmıştır.
Dün ayni handa attariye mağazası sahibi îstefo şahit olarak dinlendi. Bu şahit diyordu ki:
— Ben bir beş yüz liralık bozdurmak için Markonun dükkânına gittim. O kasasını açtı. Oradan bir kaç elli liralık aldı. Sonra onları kasada bıraktı. Başka yerden bir tutam para çıkardı. Bana 50 tane onar liralık verdi. Mütebakisi masanın üstünde kaldı. Ben paralan aldıktan sonra demir gibi bir el bileğimden tuttu. Fakat orada bulunan Karabet:
— Bırak onu o para bozdurdu, dedi. Beni bıraktılar. Benim nisadır satışından haberim yoktur. Bundan sonra polis memurlarından Sait ve Akif sandıklan taşıyan hamal şahit olarak dinlendiler. Muhakeme, iddia-namenin hazırlanması için talik edildi.
Zabıta Haberleri:
Eoya Parasını Vermeden
Kaçarken B:ş:na Taş Yedi
Tepebaşmda seyyar boyacı Bilâl, iskarpinlerini boyattıktan sonra para vermeden kaçmak istiyen Artin isminde bir çocuğu taşla başından yaralamıştır.
Artin hastahaneye kardırılarak tedavi altma alınmış, boyacı Bilâl yakalanarak tahkikata bşlanmıştır.
* Beşiktaşta Dikilitaşta Sait adın da birinin evinden yangm çıkmış i-se de sirayetine meydan verilmeden söndürülmüştür. j
* Elektrik idaresi işçilerinden ö-mer Lûtfi, Kadirgada bozulan bir elektrik sokak lâmbasını değiştirmekte iken merdivenden düşerek muhtelif yerlerinden yaralanmış, Cer rahpaşa hastahanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
* Haydarda oturan 11 yaşında Feridun isminde bir çocuk Akearay-da arkadaşlarile sokakta oynamakta iken düşerek sol kolu kırılmıştır. Feridun hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Doktora Bıçak Çeken Hademe
Uç Gün Hapse Mahkûm oldu
Bakırköy Akıl Hastahanesi lâbora-tuvar şefi Doktor Neşet Halili bıçakla öldürmek istediği iddia olunan Muhsin Karadumanm muhakemesi dün ikinci ağır ceza mahkemesinde neticelendirildi. Mahkeme öldürmek kastilc bıçak çekmeyi kabul etmedi. Yalnız Muhsin Karadumanm doktora «Seni öldüreceğim ' dediğini sabit gördü. Kendisine üç gün hapis cezası verdi. Mahkûmiyetini mevkufen geçirdiği için de serbest bıraktı.
Yeni Neşriyat:
Karamazol Kardeşler
Meşhur Rus muharriri Dostoyevs-kl'nin en maruf eseri olan «Kararaa-zof Kardeşler* isimli romanı değerli edibimiz Hakkı Süha Gezgin'-ln zarif ve ince kalemile dilimize çevrilmiştir.
İstanbul halkmın haftalarca sinema sini seyrettikleri bu roman Çarlık Rusyanın içyüzünü en iyi anlatan büyük bir aşk ve ihtiras romanıdır. Eser 700 sayfaya yakın ve dört kitap iki cilt içerisinde olmak üzere Ahmet Halit kitabevi tarafnıdan nefis bu* surette basılmıştır.
Bahçe ve Çiçek
Bahçelerini   tanzim,   çiçeklerini yetiştirmek, fidanlarına bakmak için mütehassısı tarafından yazılmış eserleri okumalıdırlar. Bu eserler arasında en ziyade   tavsiye   olunabilecekler:
Gül Bahçesi 100 Kuruş
Salon Çiçekleri 100
Karanfil Yetiştirmek 5
Yurdumuz ÇiçeklerininTarihi 75
Pratik Çiçekçilik 50
Park ve Bahçe Plânları Tanzim Olunur
Matbaamıza Müracaat

Deniz Levazım Satınalma Komisyonu İlânları
Marmara Üssübahri K. Satınalma Komisyonundan:
Toz Şeker İlânı
1 — Bir kilosuna tahmin edilen fiyatı 37,75 kuruş olan 10.000 klıo toz şeker, pazarlıkla satın alınacaktır.
2 — Pazarlığı 11 mart 941 salı günü saat 14 te İzmltte tersane ka-prsındaki komisyon binasında yapılacaktır.
3 — Teminatı, pazarlık günü takarrür edecek ihale bedeli üzerinden yüzde 15 nisbetindc derhal alınacaktır.
4 — isteklilerin bu işle ilgili ticaret vcaikalarilo blrllkto muayyen gün vc saatte komisyona müracaatları, (1756)
• /•   ?
1 — Mevcut marka ve evsafları mucibince tahmin edilen bedeli «22443» lira olan 11 kalem boya malzemesinin 12.3.941 çarşamba günü saat 15 te Kasımpaşada bulunan deniz levazım satın alma komisyonunda ayrı ayrı taliplerine de ihale edilmek üzere pazarlıkla eksiltmesi yapılacaktır.
2 — Şartnamesi her gün iş saati dahilinde mezkûr komisyondan bedelsiz alınabilir.
3 — İsteklilerin verecekleri miktarlara göre kati teminatları ile birlikte belli gün ve saatte adı geçen komisyona müracaatları il&n olunur. (1700)
35 3240 54 1 2 8 2 175 75 50 25 6 15 15 12 7
Kalem Adet
>
¦ -.' * Çift
Adet
Kilo
>
>
>
>
Adet
>
Kalem
Üç ve dört çifte filika için kereste ve çivi malzemesi, Frenk kiremidi, «Çimentodan olsa olur» Mahya kiremidi Gömme kilit maa takım Pomeli menteşe 12 santim Cam 60 X 48 Cam macunu Beyaz boya Fes rengi boya Nohudl boya Siyah boya
Muhtelif numaralarda kurbağa mengene 1/4 santim İçin filençsiz pirinç valf 3/8 santim için filençsiz pirinç valf
Pılanya tezgâhı bıçağı genişliği «35/40 m/m» Nü. gibi Muhtelif cins malzeme Yukarda yazılı 16 kalem malzemenin 10.3.941 pazartesi günü saat 13,30 Kasımpaşada bulunan deniz levazım satın   alma   komisyonunda pazarlığı yapılacaktır.
İsteklilerin belli gün ve saatte mezkûr komisyona müracaatları ilân olunur. (1757)
Devlet Demiryolları îlânlan
Muhammen bedeli (9598) lira olan 1000 metre kaynak aparesi için bezli lâstik karpit borusu, 800 metre muhtelif ebatta Havayi muzayyik âletleri için bezli lâstik hortum ve 50 adet beheri on metre boyunda yangm tulumbası için bezli lâstik hortum (27.3.941) perşembe günü saat (15,30) on beş buçukta Haydarpaşada gar binası dahilindeki komisyon tarafından kapalı zarf usulile satm alınacaktır.
Bu işe girmek istiyenlerin (719) lira (85) kuruşluk muvakkat teminat, kanunun tayin ettiği vesikalarla tekliflerini muhtevi zarflarını ayni gün saat (14,30) on dört otuza kadar komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır.
Bu işe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktandır. (1807)
Toprak Mahsulleri Ofisi
Depo Aranıyor
Halicin iki tarafı ile Kadıköyünde, Boğazın Rumeli cihetinde Orta-köye ve Anadolu kısmında Kuzguncuğa kadar olan yerlerde deniz kenarında ve rıhtımı veya iskelesi bulunan sağlam, rutubetsiz büyük depo aranıyor. 22185 No. ya telefon edilmesi. (1816)
Ttrklye Cumhuriyeti
îraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1888.— Sermayesi: 100,000,000 Türk lirası
Şube ve ajans adftii: 265. Zira! ve ticari her nevi baafca muameleleri. Para biriktirenlere 28,000 Ura ikramiye veriyor
Ziraat Bankasmda kumbaralı ve ihbarsız tasarruf hesaplarında en az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur'a Ue aşağıdaki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır. 4 adet 1,000 liralık 4,000 lira   . _
600     >      2.000   >     İli   100 adet 50   Hraük 5.000 üra
1.000   »    ııı   vi0   *       40    j>      4'800   »
160   ı 20     »      3,200
4   »
4   >      250 40   >      100     »      4,000
DtKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan aşa ğı dtlşmiyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlaslle verilecekUr Hur'alar senede 4 defa, 1 eylül, 1 blrlnciküLnun, 1 mart ve 1 haziran tarihlerinde çekilecektir.
Kendinize Beyhude Yere Eziyet
Ediyorsunuz
NEVROZİN
Varken Istırap Çekilir mi?
Baş, Diş, Nezle, Grip
ve üşümekten Mutevellid Bütün Ağrı, Sızı, Sancılarla Romatizmaya Karşı:
İcabında Günde 3 Kaşe  Alınabilir.
KOLAYLIK  EVİ
Umum Emlâk ve Arazi alma, satım, kiralama ve İdareel
CEZBİ ÇETİNTAŞ
Sabık Kadastro ve Kartal Tapu memuru, Kartal Hükümet Cad. Ne. 3-1İ
^ıcnluiKcrr.u'.an ğıSaiınaimaAomisyıııuıJii
Aşağıda cins ve mikdarları yazılı iaşe maddeleri 10.3 941 günü hizalarında yazılı saatlerde pazarlıkla   satın   alınacaktır.   Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin belli yün ve saatlerde Fındıklıda satınalma komisyonuna gelmeleri. (1593)
mikdarı Muh. Bd.        Kafi te. Pazarlık S.
Cinsi kilo L.     K. L.     K. saat   dakika
Yoğurt Süt
8000 8000
2720 1600
408
240
10 11
30
Beherine tahminen elli lira fı>at konulan 100 adet komple tfcvhlt semeri 12/3/941 günü saat 11 de p/zarlıkla satın alınacaktır. Muhammen bedeli 5000 lira olup kati teminatı 750 liradır. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda satmalma komisyonuna gelmeleri.        (1661)
Keşif bedeli «794> lira 20 kuruş olan bir ambarın kiremit aktarma işi pazarlıkla yaptınlacaktrr. Şartnamesi her gün komisyonda görülebilir. İsteklilerin 11.3.941 günü saat 10 da Fındıklıda satın alma komisyonuna gelmeleri. (1803)
Ressam Aranıyor
Her gün saat beşten sekize kadar çalışmak üzere harita çizmesini
ve resimler üzerinde rötuş yapabilen bir ressam alınacaktır. Matbaamıza müracaat.
İMA*»
t,
T. İş Bankası 1941 Küçük
Tasarruf Hesapları İkramiye Plânı
1941 lltRAMtYELERl,
1 adet 2000 Liralık = 2000.—
3 >   1000   »       =3000.— >
2 >     750   >        =1500.— >
4 > 500 » =2000.— > 8   >     250   >        =2000.— >
35   >    100   >       =3500.— >
80   >      50   »        =4000— >
300   >      20   >       =6000.— >
Keşideler: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustos, 3 îkinciteşrin tarihlerinde ya-)ilır.
ŞEHİR   TİYATROSU  TEMSİLLERİ
TEPEBAŞINDA       g   ______^ *£TÎKLÂL CADDESİNDE
DRAM   KISMI   RPIjip^ KOMEDİ KISMI
Gündüz saat 15.30 da   blj^lfl       Gündüz saat 15.30 da Akşam saat 20,30 da   BWü^|h|J      Aksara saat 20.30 da MEŞALELER   ^İüI]g|P*'       KİRALIK ODALAR
Her gün gişede çocuk temsilleri için büet vardır. Beyazıt, Lâleli, Aksaray, Şehremini ve Topkaprya otobüs temin olundu
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET EMİN YALMAN Basıldığı Yor; VATAN MATBAASI