Ç A: SAMBA 22
2.rciKânun
1 S 4 1
VATAN  EVİ
CAflALOÖLÜ    No.   S2
TELEFON: 24136 TELGRAF: VATAN   İst.
L AŞMUIIARRİRİ:
AHMET EMİN   YALMAN
^
BUGÜNKÜ SAYIMIZDA:
2 İnci Sayfada Şehir ¡« Memleket haberleri
tavası (Akagündüz)  - Dede ile
Elbasan
ogni farkı Spor
Meçhul Yeşilaycılarm tezi.
kahramanlar
Fi vatı: 5 Kuruş
cellerıne Susayanlar mı
Var?
Yazan: Ahmet Emin YALMAN on mihver plânlarının bize ve bizim emniyet sahamıza dokunur bir tarafı o-labileceğine, ortalıkta dolaşan bütün rivayetlere rağmen, inanamıyoruz. Çünkü buna inanmak, mihverin yeni yeni müşkülât yüzünden tamamile çileden çıktığına ve akü ve muvazenesini bozduğuna ihtimal vermek demektir.
Eğer bu şekilde çıldıran varsa akıllarını başlarına getirmek için Türk ordusu Trakyada vazife   başında   beklemektedir.
müşkülâtı   hal-
________a___i diye   Sallara
iki milyon Türk süngüsünün tazyikini ve Türk istiklâl sevgisinin ateşini ilâve etmeyi düşünebilenler hakkında türkçede «ecellerine susamışlar» deriz.
YA S
Yıl: 1
Sayı:
«t
mm
^  mm
9R
*3
AS
fa
ÎT
9
Bu Defa Neler Konuştular ?
u defaki mülakattan esrarlı oldu. Buna dair ortaya çıkan rivayetleri mülakattan bir, iki saat evvelisine kadar tekzip ettiler. Sonra görüştükleri yer ve zaman gizli tutuldu. Neşredilen tebliğ de kısa ve müphemdir.
Cihan sahnesinde oynanan büyük facianın başaktörleri B. Hit-ler ve B. Mussolini'dir. Harp talimin açıktan açığa dönmeğe başladığı bir sırada iki başaktörün ne düşündüklerine, bir araya gelince ne konuştuklarına, ne gibi kararlar verdiklerine elbette bütün dünya merak eder.
Neşredilen tebliğ bu merakı halledemeyince tahmin ve tefsir yoluna girilmesi pek tabiidir. Şu-raaiarardcr ki diplomasi dilinin cn tutuk olduğu zamanlar, hâdiselerin en açık bir dille konuştuğu dakikalara tesadüf eder.
Bu defa B. Mussolini, yol arkadaşının karşısına açıktan açığa ricacı sıfatile çıkmıştır. İtalya, İngiliz kuvvetini yakın vakitlere kadar hakir görüyordu. Artık görmüyor, şu veya bu emareye gözünü dikerek, İngilterenin yıkılmak üzere bulunduğundan artık bahsetmiyor. Mısırın alınmasının, ingilterenin can damarının kesilmesinin ve Akdenizin İtalyan gölü haline konulmasının bir hafta veya ay meselesi olduğu da artık ileri sürülmüyor. İtalya, hadiselerin öğrettiği acı dersi pek iyi kavramıştır.
Bugün tuttuğu yol şudur: İtalyan halkına hakikati bütün acılı-ğile söylemek ve ona göre metanet ve mukavemet istemek-.. Graziani'nin Afrika hezimetinin ehemmiyetini açıkça itiraf eden ve sebeplerini söyleyen raporu aynile neşredilmiştir. İngilizlerin korkulacak bir düşman olduğu halkın zihnine her vasıta ile yerleştiriliyor.
Mussolini, tam böyle bir dakikada sükûtun tehlikeli olabileceğini pek iyi kavramıştır. Çünkü gizlenen bir hakikati halk mutlaka duyar ve kat kat fazlasile... Gizlenmiş bir hakikat hakkında fısıltı şeklinde haberler dolaşması, bir rejimin en çok korkması lâzım gelen tehlikedir.
Fakat hakikatle göz göze gelmek cesareti Italyayı kurtarmaya kâfi gelecek midir? İş işten geçmemiş midir?
İtalyanın zaten artık vaziyete hâkim olmak gibi bir iddiası yoktur. Mihverde müsavi rol iddiasında bulunamaz. Bugün açıktan açığa diyor ki: «Harbin ağırlık merkezi cenuba geçmiştir. Britanya İmparatorluğu bütün kud-
retıle İtalya üzerine yüklenmiştir. (Devamı Ha: 5, Sü 4 de) *=*
Yeni Tefrikamız
özöntf
Yazan: Dafne Morlar Çeviren: Rezzan A. E. Yalman
Bugün Beşinci
Sayfamızda Başladıi
Tobruka İngiliz taarruzu başladı. Tayyareler de şehre italyanları teslim olmağa davet eden beyannameler atmaktadırlar. Bardiya garnizonu şiddetli topçu ateşinden ve yapılan tazyikten sonra atılan beyannameler üzerine teslim olmuştu. Tobrukta da aynı şey yapılmaktadır. Resmimiz kadaki İngiliz topçularını faaliyet halinde göstermektedir.
İki Yeni Radyo istasyonu
Her İkisi de Yalnız Dahilî Neşriyatımıza Tahsis Edilecek
Ankara, 21 (Hususî Muhabirimizden) — Başvekâlet Matbuat Umum Müdürlüğü memlekette iki yeni radyo istasyonu kurmak için tetkiklerine başlamış bulunmaktadır. Bugün Ankaradaki rad. yo istasyonu seslerin Türkiyeye ve dünyaya yayılışı bakımından tekniğe lâyıkile uygun olarak yapılmamıştır. Bu hususu nazarı dikkate alan Umum Müdürlük  Tür-
kiyenin radyo neşriyatına en muvafık noktasmı araştırmak kararındadır. Bu araştırmalar şimdilik münakale vasıtalarının geçtiği mıntakalara inhisar etmektedir. İnşa edilecek yeni radyo istasyonlarının neşriyatı her taraftan müsavi bir şekilde işitilebilecektir. Öğrendiğimize göre her iki radyo istasyonu da yalnız dahilî neşriya. ta tahsis edilecektir.
Rooseveltîn Vilki İle
orçıle (jonderdıgı
MEKTUP
Londra, 21 (A.A.) — WUlkie, In-gütereye geldiği zaman beraberinde kendi tâbiri veçhile creisicümhurun Churchille pek enteresan şahsi bir notasını* getirecektir. Willkie, reisicumhurla yaptığı bir mülakat esnasında îngilterede 15 günlük ikametinin programını çizmiştir. Mumaileyh, tesadüf edeceği resmi zevattan her birile şahssl bir mülakat yapmrya çalışacağını söylemiştir. VVillkie bilhassa benim ve Eden ile görüşmek istemektedir. «Sığmaktaki adam» in ve içtimaî sınıfların bütün mümessillerinin kanaatleri Willkie'yi alâkadar etmektedir.
VVillkie bilhassa şunları söylemiştir: «İngiltere harbi kazandıktan sonra bu adamlarm nasıl bir hükümet şekli tasavvur ettiklerini öğrenmek istiyorum. Harbin İngilterenin zaferinden başka bir şekilde bitebtleceği-ni aklım almıyor.»
Beyrutta Manevralar
Londra, 21 (A.A.) — Afi: Beyrut-taki Fransız filosunun cüzü tamları şark sahili uzunluğunda bir hafta kadar devam eden manevralar yaptıktan sonra sahüi uzunluğunda bir hafta kadar devam eden manevralar yaptıktan sonra dönmüşlerdir.
Kara ordusunun bir kısmı memleketin şimalinde ve sahilde 4 gün kadar bu manevralara iştirak etmiştir.
Binlerce Asker Anasının Mussoliniyi
PROTESTOSU
Londra, 21 (A.A.) —Sunday Times gazetesinin Atirva muhabiri bildiriyor:
Yunan hükümet merkezine ge, tirilen İtalyan esirlerinin söylediklerine göre Mussolini harbini protesto etmek için cephede bulunan İtalyan askerlerinin anneleri binlerce kişilik bir kafile halinde I kânunusanide Roma sokaklarından geçmişlerdir.
Musolini Romaya Döndü
Roma, 21 (AA.) — B. Mussolini, B. Hitler'le yaptığı görüşmeden, bu sabah refakatinde Hariciye Nazırı Kont Ciano bulundu.
ğu halde Romaya avdet etmiştir. -o
Japonyanın Yolu
Ne I
mış
7
Toklo, 21 (A.A.) D. N B. Hariciye nazırı B. Matsuoka, mebusan meclisinin 76 ncı seçim devresinin açılışında harici siyaset meseleleri hakkında beklenilen nutkunu söylemiştir
B. Matsuoka, üçlü pakt hakkında
demiştir ki:
«İmparatorun üçlü paktı tasvip eylemiş bulunmasından dolayı büyük bir heyecan duymaktayız. İmparator, bu suretle, millete takip edeceği yolu göstermiştir.
Tobruk'a Taarruz
Başladı
Tayyareler de
Risalelerle
İtalyanları Teslim Olmsya Davat Ediyorlar
Kahire, 21 (A.A.) — İngiliz umumî karargâhının tebliği:
Libyada, bu sabah erken, Tobruka hücuma başlanmıştır. Harekât şayanı memnuniyet bir tarzda cereyan eylemektedir.
Sudanda, Kassala mıntakasın-da, kıtalarımız, hudutların şarkına doğru geri çekilmekte devam e-den İtalyan kuvvetleıîni şiddetli surette takip eylemektedir.
Metamma mın takasında, düşman topçusu ve tayyareleri faaliyette bulunmuş, fakat tazyikimiz üzerinde hiç bir gevşeme tevlit etmemiştir.
Kenya hudutlarında, keşif kolları faaliyeti devam etmektedir.
Londra, 21 (A.A.) — İngiliz tayyareleri Tobruk üzerine attıkları risalelerle garnizonu teslim ol. mağa davet etmektedirler.
Tobrukta bulunan Daily Teleg-raph gazetesinin hususî muhabirinin bildirdiğine göre evvelce de Bardia üzerine bu suretle risaleler atılmış ve bir kaç saat sonra 37,000 İtalyan generallerile birlikte çıkarak teslim olmuştur.
Ras K
Ailesiyle Hartuma Geldi
Londra, 21 (A.A) — Habeşistan İmparatorunun en kıymetli Generali Ras Kassa ailesi efradile beraber Hartuma gelmiştir. İmparator Hartum civarındaki sarayında bugün Sudan vasilile askerî ve sivil erkânı kabul etmiştir. Kassalanın ingilizler tarafından zaptı bütün Sudanda büyük bir sevinç doğurmuştur. Bugün İngiliz idaresi Kassalaya yerleşmiş bulunmaktadır.
Samson Mikicinski Ne Oldu ?
Hakikî Zabıta Romanının İkinci Babı
San Saçlı, Mavi Gözlü Kadın Kim?
Mikicinski zabıta romanının size bugün ikinci babını anlatacağız. Dün yaptığımız tahkikata göre iş büsbütün meraklı ve heyecanlı bir şekil almaktadır.
İşe Varşovadan başlıyalrm: Burada Mikicinski becerikli bir adam sıfatile bol para içinde velvelell bir hayat geçiriyor. Resmi sıfatı Peru fahri konsolosluğudur.
Lehistan işgale uğraymca bu canlı zabıta romanının kahramanı, Leh mültecileri arasına karışıyor. Fakat Lehlilik sıfatını uzun müddet muhafaza etmiyor, 3 eylül 1939 tarihinde Şili tâbiiyetine geçiyor. Şili hükümeti Leh tebaasının himayesi vazifesini üzerine aldığı için Mikicinski için çok geniş bir faaliyet sahası keşfediyor. Şili hükümetinin ayni zaman-
Kaybolan sefaret kâtibinin çekin diği meçhul kadın kim?
da hem Ankara, hem Bükreş sefaretlerinde resmi bir sıfat sahibi olmak imkânını buluyor. Bu sıfatla daimi bir diplomatik pasapot elde etmiş oluyor ve her iki memlekette diplomatik masuniyet kazanıyor.
PASAPORT VE DEVİZ tŞLERt
Mikicinski pasaportunu bol bol kullanıyor, çünkü lstnnbulla Bükreş arasında mekik dokuyor, seyahatini hazan Almanyaya kadar da uzatıyor. Leh mültecileri için bir Şili pasaportu ele geçirmek ve seyahat edebilmek mühim bir davadır. Pasaport işleri Mlkicinskinin elinde olduffu için hep onun etrafını alıyorlar. Dostlarının İddiasına göre, iyiliği pek scvdlfti için fakirlere pasaport verirken hususî menfaat aramıyor. Fakat (Devm Mu 5, Sü. 2 de) ^
TÜRK ORDUSU
LİK
KAL
Kafasını Taşa Çarpmak Istiyenler Kendilerinde Bu Cesareti Bulanlar
Deneyebilirler
Türk hükümeti, her İhtimali gözönüne almış, ordusunun büyük bir kısmını Trakyada toplamış ve gelecek taarruzlara karşı hazırlanmıştır.
Bu itibarla, çelikten bir kale gribi daran bu kuvvet karşısında herhangi bir kuvvet orada, hudut boyunda kırılmıya mahkûmdur. Bunu, bütün dünya böyle bilmelidir.
Umumi harpte, sekiz cephede harp eden, dövüşen bu milletin, tek bir cephede hârikalar yaratacağı şüphesizdir.
Kafasını taşa çarpmak Istiyenler, kendilerinde bu cesareti bulanlar deneyebilirler.
Köstence ve Dobruca hududundaki Alman kuvvetleri arttırılmıştır. Burada halen 4 Alman tümeni vardır. Almanların, Italyaya yardım için bir buçuk ay içinde Bulgaristandan geçerek Selaniğ'e inecekleri söylenmektedir.
Acaba Almanlar, bir buçuk ay içinde böyle bir harekette bulunabilirler mi?.. Macaristandan günde 40 tren geçebilir. Bir Alman tümeni 70 - 80 trenle nakledilmektedir. Şu halde, agırlıklarile beraber ancak dört günde bir tümen naklolunabilir. Buna nazaran, Almanların bir buçuk ayda Romanyaya nakledebilecekleri kuvvet 10 - 11 tümen olabilir,
(Devamı Sa, 5, SU 7 de) X^-X
HİTLER - MUSSOLİNİ
Mülakatı
İstilâd
E
an tıvve
Son Toplantı İmiş
Londra. 21 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Daily Ekspres gazetesi çıkardı, ğı son tabında Nevyork muhabirinden aldığı bir telgrafı neşret-miştir. Bu telgrafa göre, Hitler -Mussolini mülakatının «İngilterenin istilâsından evvel yapılan son toplantı» olduğu dün akşam Ber-linde resmen bildirilmiştir.
Bu muhabire göre görüşme programında 4 madde yazılı bulunuyordu :
1 — Amerika yardımı büyük bir vüsat keabetmeden önce İngiltere harbini nasıl bitirmek kabildir?
2 — Amerika karşısında nasıl bir vaziyet almak lâzımdır?
3 — Mussolini'nin yıkılmasına mâni olmak için ne yapmalıdır?
4 — Mihverin iktisadî meselelerini nasıl halletmelidir?
1
ti
A
m
m

\
Romanya Demirmuhafızları ve  şefleri, ölülerinin hatıraların]
yad ediyorlar
Bulgarisfanda
Siyasî
Partilerin
Mühim 3eyannamesi
Ruzveltin Mümessili Sofyada
Belgrad, 21 (A.A.) Reuter: cBulgaristana dokunmasınlar» başlığı altında, mülga Bulgar siyasi partileri tarafından neşredilen beyanname Yugoslavyada büyük bir alaka uyandırmış ve Yugoslav gazeteleri bu beyannameye ilk sayfalarında yer vermişlerdir.
Yugoslav resmi   mahfillerinde bu hususta mütalâa   yürütlmüyorsa da yarı resmi mahfiller   beyannamede (Devamı Sa. 5, SU. 7 de)
Çörçıl
Harp Gayelerini
Anlattı
Londra, 21 (A.A.) — Avam kamarasında harp gayeleri hakkında be-natta bulunması hususunda yapılan bir teklif üzerine söz alan başvekil B. Churchill ezcümle şunları söylemiştir:
Gerek îngilterede gerek ecnebi memleketlerde ve bilhassa Amerika-da bulunan bütün aklı başında insanlar, hangi prensipler ve davalar uğrunda Nazi istipdadına karşı bu cidale giriştiğimizi çoktan ve gayet iyi anlamış bulunuyorlar. «Alkrşlar» İngiliz hükümeti, zaferimize ve bugün Alman boyunduruğu altmda yere serilmiş bulunan milletlerin kur-tulmasma müfrt olabüecek bir beyanatta "bulunmak için daima bir frrsat kollamıstn . Fakat bugün sözlerime herhangi bir şey ilâve edecek vaziyette değilim.
İtalyan Zayiatı 50,000
Londra, 21 (A.A.) — Londra askeri mahfillerinin kanaatine göre, italyanlar şimdiye kadar Arnavutluk harbinde ölü ve yaralı olarak 50.000 kişi zayi etmişlerdir. İtalyanların resmi rakkamları, 2.081 ölü ve 6.515 yaralıdır. Yunanlılar 16.000 esir almışlar ve bundan başkaca bin kadar da İtalyan asker kaçağı toplamışlardır. Resmi Yunan mahfillerine göre, İtalyanlardan 20 000 i hastadır.
Romanyada
İsyan
Bir Alman
Binbaşı Öldürüldü
Dahiliye Nazırı Çekildi
Sofya. 21 (A.A.) — Bu sabah çıkan Sofya gazetelerine göre, komünistlerden ve muhalif Demir-muhafızlardan mürekkep geyri-memnun unsurlar dün Romanyada ciddî bir hükümet darbesi teşebbüsünde  bulunmuşlardır.
Sofya matbuatı, hükümet darbesinin rejim ve Almanlar aleyhine tevcih edildiğini ve Bükreşte ve bütün memleket dahilinde bir çok müsademeler olduğunu ve bir
çok Almanların    öldürüldüğünü (Devamı Sa. 5, SU. 6 da) =*=
Amerika
¦     ~^—
Balkan Vazıyetiyle
Alâkadar
Londra, 21 (A.A.) —Time* gazetesi başmakalesinde şöyle yazıyor :
Almanlar tarafından yayılan bir çok şayiaların birbirini nakzetmesine rağmen nazarı dikkatin yeniden cenubu şarkî Avrupa ü-zerinde temerküz ettiği oldukça aşikârdır.
Mihver tazyikinin bütün ağırlı ğı ile Bulgaristan ve Yugoslavyaya yüklenmesi muhtemeldir. Bulgat hükümeti Berlinin haftalardanbeı durmadan yaptığı siyasî tazyikle re, takdire değer bir azimle mu kavemet etmektedir.
Türkiye Ve Balkanlarda Memnu, niyet
Bulçaristanın istiklâli ve Bulgaı mutalibatının sulh yolu ile tahakkuk ettirileceği hakkında Bulgaı Başvekili B. Filof un geçenki beyanatından 'bahseden Times gazetesi makalesine şöyle devam etmektedir:
B. Filof açıkça bildirmiştir ki, Bulgar milleti haklı şikâyetlerini mihver devletlerinin kendi menfaatleri uğrunda kullanmalarına asla müsaade etmiyecektir.
Balkanlarda ve Türkiyede büyük bir memnuniyet uyandıran ve Bulgar istikbali için iyi bir alâmet teşkil eden B. Filof'un beyanatı
muannit  Bulgar milletinin    Ro-(Devamı S. 5, SU. 4 de) **
Selâm   verdi
Borçlu   çıktı
VATAN
22 - 1 - 941
Büyük Tarihî Roman
»'M
Arasından BirkaçYudumMayiAkıttı
35
Hızırın geçirildiği yollar g^-niş bahçenin en kuytu köşeleriydi ve zaten bu şekilde bir adamam geçirildiğini görenler de, vücudu haritai âlemden silinen bir hizmetkâr olduğunu sanıp, korku ve dehşete kapılarak bir tarara savuşurlardı.
Aldığı bütün tedbirleri geniş ihsanlarla tamamlatmış olan Ma-hınev, bunun ibrahim Paşanın kulağına gideceğini ümit etmiyordu ve böyle bir ihtimal dahi onu ürkütmüyordu. Kafesli köşkün küçük bir odasındaki geniş sedi-r.r» > umuşak şilteleri arasına uzatılan Hızır, derin bir uyku içinde idi. Uşaklar uzaklaştıktan sonra Hızırın vanına yaklaşan Manı-nev onun solgunlaşan çehresine dikkatle baktı ve mertlik ve asaletin bütün bariz çizagilerinin onun yüzünde geniş bir ifade bulmuş olduğunu <»ördü. Geniş alnı, biraz çatık kalın kara kaşları, aslında tatlı bir esmerlik taşıyıp güneşin yağızlaştırdığı rengi ve nihayet kalın ve canlı dudaklarının üstü-nü süsleyen siyah bıyıkları, çeh-resindeki halâvete, sevimliliğe hem çapkın bir ifade veriyor ve hem de kuvvet ve cesaretin bütün hususiyetlerini ayanbeyan gös t eriyordu.
Bir heykel tenasübünü haiz vücudunun en bariz vasfı, geniş o-muzları ve birer kartal pençesine benzeyen kuvvetli elleriydi.
Bir iştiyakla seyredişten ziyade, bir takdirle süzüşe benzeyen bu temaşa çok sürmedi ve Mahı-fiev koynundan çıkardığı küçük bir madenî kabı Hızırın dudaklarına yaklaştırdı ve onun dudaklarının arasından bir kaç yudumluk bir mayii akıttı.
Bir kaç dakika sonra delikanlıda uyanma hareketine benzeyen b.r kıpırdanış sezdiği zaman, hemen sedirin yanında ve Hızırın başına yakın sedefli bir rahlenin üzerinde duran kristal bir bardağın içindeki gülrenk bir mayiin içine de Hızıra içirdiği sudan bir Kaç damla akıttı. Sonra altın bir kupayı gene koynundan çıkardığı başka bir madenî kaptaki lâal rengi bir mayile doldurdu.
Mahınev bu işleri süratle yaparken bir yandan da Hızın tetkik ediyordu. Hazırlığını bitirdikten sonra işlemeli bir kapı perdesini aralıyarak başını uzatıp içeride pürheyecan beklemekte o-lan Fatma Sultana:
— Umarım ki biraz sonra ken-düye gelir. Siz teşrif buyurup ta onun yanında yer alsanız iyi o-lur, dedi.
Ve sonra ondaki tereddüdü görüp elinden tutarak sürükler gibi Hızırın bulunduğu odaya çekti.
Fatma Sultan ipek minderlerin ortasına bir granit parçası gibi yaslanmış, uyuyan Hızın görünce sendeledi ve geri çekilmek istedi.
O zaman Mahınev:
— Burada ne sultan vardır, ne şehinşah....
Siz gönlünün emrine baş eğmiş bir kadından başka bir şey değilsiniz, öyle bir kadın ki, altmışlık kocası paçavra menzileaindeki kadınlarla bile ona ihanetten bir lâhza fariğ olmaz.
Sev sultanım ve sevil; çünkü sevmek ve sevilmek hayatın biricik saadetidir. Hem siz artık bir sultan değilsiniz, sevdiği erkeği düştüğü ihtiyar kartalın pençesinden kurtarmak isteyen bir meleksiniz. Yazık değil mi şu babayiği-te( buna kıyılır mil Bu güzel baş yağlı bir kemendin ilmiğile sıkı-
lır, bu güzel vücut bir hançerin sivri uciyle delik deşik edilir mi?
Oturun yanına ve ona yeniden hayat verecek olan şu şerbeti a-heste aheste içirin. Kocanızın cellât eline teslim etmek istediği şu güzel başı dizinize yatırın, ta kı gözlerini açtığı zaman kendûsünü cennette sansın ve eşsiz bir meleğin dizinde yatır bulsun.
Onun kalkmasına ve bu rüyadan uyanmasına mahal bırakmayın, nerede olduğunu sorarsa:
— Seni seven ve bu sevgiden aldığı kudretle -eni ölümden kurtarmayı kurmuş bir kadının yanında, deyin.
Ağulu şarap hâlâ onun yürecı-ğini yakıyordur. Dudaklarını ıslatmak ihtiyacını duyacaktır, o zaman da şu altın kupadaki eksiri aşkı alın ve onun yarısını içirin ve sonra geri kalanile siz de susuzluğunuzu giderin; ta ki aynı ateş ikinizin de damarlarına yayılıp vücutlerinizi kavursun ve bu atehin yaktığı dudaklarınız arayıp birbirini bularak birbirine lezzeti aşkı sunsun......
Ve Fatn.a Sultan iradesini kaybetmiş, benliğini bir akışın sürükleyici cereyanına kar*— koyuvermiş bir halde Mahınevin emirlerine itaat ediyordu
Geniş sedire oturdu ve Hızırın başını dizlerine koydu. Efsanevî bir hayat yaşıyor gibiydi. Kalbi o kadar şiddetle çarpıyor du ki, bu heyecan dalgasının ken dişini tıkayıvereceğini sanıyordu. Elini kalbine götürüp bastırdı ve
bir lahza kalkıp kaçmak ve bu acayip durumdan kendini kurtarmak istedi. Fakat dizlerine bü tün ağırlığıile yaslanan -güzel baştan yayılan ılık bir hararet onu derin bir raşe ile sarsmıya başlamıştı..
Bilmediği, tanımadığı, tatmadığı tatlı bir raşe.
O hükümran olmanın zevkini tatmıştı,
O, her arzu edilen şeyin lâhzasında husul buluşunu tatmıştı.
Fakat bütün bunlara rağmen, o, gâh bigâh rüyasını süsliyen müphem hayallerle karşı karşıya kaldığını ve zaman zaman vü-cudüne garip bir heyecanın yayıldığını hisseder ve bu zevklerinin gözünü açtığı zaman uçap gittiğini görürdü. Bazı günler saz çalınıp buhur yanarken vü-cudüne yayılan tatlı bir rehavetin içinde garip ve isimsiz arzular a-yandırdığını duyar, bunların ne olduğunu anlıyamazdı.
(Arkası var)
İt i
Baygın Yatan Hızırın Dudaklarının Pasif Korunma
Toplantısı
Pasif korunma tatbikatı hakkında bazı kararlar vermek üzere bugün Vilâyette Ürfi idare Komutanı Korgeneral Ali Rıza Ar-tunkalın başkanlığı    altında    bir
toplantı yapılacaktır.
—— —o-
Ekmek Fiyatı
Ekmek fiyatını tesbit etmek ü-zere Ofisin Belediyeye verd.ği cetvellerde buğoiay fiyatında yükselme kaydedilmiştir.
Lncümen bugün bir toplantı yaparak vaziyeti tetkik edecek ve ekmeğe yeniden narh koyacaktır. Ekmeğin 20 para kadar yüksel-
mesi ihtimali kuvvetlidir.
-o-
Valimiz Geliyor
Ankara, 21 (Hususî Muhabirimizden) — istanbul Valisi Lûtfi Kırdar bu akşam Istanbula hareket etti.
-o-
Talebe Tramvayları
Talebeler sabahları, tramvay-sizlik yüzünden mekteplerine vaktinde yetişememekledirler. İstanbul Maarir müdürlüğü bunu gözö-nünde tutarak talebe seferleri ihdası için Tramvay idaresile temasa geçmiş ve bu seferlerin yapılmasına da karar verilmiştir.
Bu talebe tramvayları, talebeleri sabahları okullarına en yakın bir yere bırakacak, akşamları saat I5,>0 da da aynı yerden alacaktır.
Okullar da bundan sonra, her sabah ders saatinden bir saat evvel açılacaktır. Bu suretle erken gelen talebenin kapı önünde kalmasının önüne geçilmiş olacaktır.
Okul kapıları önünde de seyyar satıcıların toplanmasına mâni olunacaktır. Buna müsaade eden mektep idare âmirleri mesul tutu. |
lacaklardır.
-o-
Suadiyenin Plânı Hazırlandı
Mimar Prost Suadiyenin güzelleştirilmesi için bir plân hazırlamakta idi. Plân tamamen ikmal edilmiş bulunduğundan, bugünlerde Belediye İmar müdürlüğüne verilecek ve keşfi yapıldıktan son ra faaliyete geçilecektir.
o-
Floryada Tetkikler
Belediye Fen İşleri müdürü ile Neşriyat müdürü Lşref Şefik dün sabah Floryaya giderek bazı tetkiklerde bulunmuşlardır.
Florya bu sene daha modern bir şekle sokulacak, halkın ihtıya. cını karşılayacak bir hal almasına çalışılacaktır. Yazın vapur seferleri yapılması da düşünülmektedir.
I
ava
De
nemesı
Ayın 28i İle 31i Arasında Olacak ve Bu Günü Vali Tayin Edecek
L'mumi hava denemesi hazır-ularını gözden geçirmek ve gününü taym etmek üzere dün Vilâyette Kaymakamlar ve alâkadar daire müdürlerinin iştirakile Vali muavini Ahmet Kınıkın başkanlığı altında bir toplantı yapılmış-tır.
Umumi hava denemesi, ayın yirmi sekizi ile otuz biri arasında olacaktır. «Günün tayini Vali ve Belediye Reisine bırakılmıştır. Vali müsait gördüğü bu dört gün içindeki bir günde umumî denemeyi yaptıracaktır.
1 eskil edilen pasif korunma e-kipleri ayın yirmi beşine kadar kontrol edilecek, yapılan hazırlıklar da gözden geçirilecektir.
Hava taarruzlarında Belediye memurlarının haıberdar edilmesi için el ile müteharrik ayrıca bir canavar düdügu de şehnn bir yerine konacaktır.
Vilâyet Seferberlik müdürlüğü halkın, nakil vasıtalarının, binaların, dükkân vc mağazaların ne suretle hareket edeceklerini gösteren beyannameleri tabettirmıştır. Ve bugünlerde sokaklara asılacaktır,
i ayyare hücumu, el ve elektrikle müteharrik canavar düdük, lerile ilân edilecek ve buna fabrika vc müesseseler düdükleri de iştirak edeceklerdir.
Alarm işareti düdükleri fasılalı bir şekilde üçer dakika devam e-decektir.
Halk Ne Suretle Hareket Edecek ?
1 — Halk alarm işareti verilir verilmez tam bir sükûnetle evlerine ve yahut polisin göstereceği sığınaklara gideceklerdir.
2 — Bir gaz bulutu içinde burunda ve gözlerde taharrüş olursa maske takılacak, maskesi olmayanlar ya ıslak bir mendille ve yahut ta elbiselerinin uçlarını ıslatarak burunlarını tıkayacaklardır.
3 — Tayyareleri görmek için evlerden veya sığınaklardan çıkılmayacaktır. Aksi halde tayyare-
lerden atıiacak makinelitüfek mermilerine hedef olunabilir. Nakil Vasıtaları I — Ara'balar yol ağızlarını tutmayacak bir şekilde duracaklar, hayvanlarını çözerek bir ağaca bağlayacaklardır. Ağaç yoksa hayvanlar tramvay veya telefon direklerine de bağlanabileceklerdir.
MotörlU Nakil Vasıtaları, Tramvaylar ve Tünel
1 — Alarm işareti ile nakil vasıtaları yerinde duracaklar, halkı deıhal boşaltacaklardır. Yerleri uzak olanlar münasip bulunan yakın mevkilere getirileceklerdir.
2 — Umumi denemede dolaşacak hakem otomobilleri dört köşeli beyaz bir fılâma taşıyacaklardır.
3 — Tünel, ulârm işaretinde sığınak olarak kullanılacağından, işle.Tiiyecektir.
4 — Alarm işaretinde garlarda bulunan trenlerdeki yolcular inecek ve derhal en yakın sığınaklara
g'deceklerdır.
5 — Alârmde rıhtırnlardaki vapurlar yolcu almayacak ve hareket halindekiler en yakın iskeleye yolcularını çıkaracaklardır.
Gece de ayrıca yapılacak dene-mede evler, mağazalar, dükkânlar, her türlü bı.ıaiar tamamen maskelenecek, ışık sızmıyacaktır.
A — Yangına mâni olmak üzere alarm işaretini müteakip evlerdeki tenviratla beraber soba-lardaki ateşler de çıkarılıp söndü, rülecek, havagazı muslukları tamamen kapatılacaktır.
B — Havagazı, maden dökücü fabrikalarında ve sınaî mües-selerde ışıkların sızmamasına mümkün mertebe dikkat edilecek-
I tır.
C — Fabrikalarda küller ve posalar dışarıya nakledilmeden evvel söndürülecek, duman çıkaran ve alev huiule getiren bacalardan mümkün olduğu kadar sa-kınılacakt ır.
Soruyorlar?
oı-ır.hn. mim/ sokakta bir kaç havagazı lambasının cılız ışınından şikâyet etmekte İken ışıklan maskeleme kararlle geçenlerde söndürülen lâmbalar mahallemizde bir daha yakılmadı. Bu sebeple sokakta ellerimizde fenerlerle dolaşıyor ve dlfter vatandaşların kavuştuğu ışıktan mahrum kalıcımızın sebebini anlı yamıyoruz. Sıkıntımızın giderilmeni bir emre bağlı olan bu İşe Belediye reİHİlgl-nln Kum kapı nahiye müdürlüğünün dikkat ve alâkaaını çekmelerini rica ederim. Bu ricam, sokağımızda oturan bütün vatandaşlar namınadır.
Eczacılar Birliği Kongresi
Kızılay Vasıtasiyle İlâç ve Kimyevî Maddeler Getirtilmesi Görüşüldü
i
Maarifte
Kahvelerde Vakit    Geçiren
50 Talebe
Mekteplerinden kaçarak kahvelerde oturmakla vakitlerini geçiren talebeler, yakalanarak mek. teplerin inzibat meclislerine sev-kedileceklerdir. Bu meseleden elli kadar talebe inziıbat meclisine ve. rilmiştir.
iftihar   Kitabesi
Maarif Vekâleti 1939 - 1940 ders senesinde iftihar levhalarına giren talebelerin isim ve resimlerini ihtiva eden bir «İftihar Kitabesi» çıkarmış ve alâkadar talebelere göndermeğe başlamıştır.
2L»
¦*J'
15
1
-
Eczacılar Birliğinin dünkü kongresinde
Türkiye Eczacılar Birliği senelik kongresi dün toplanmıştır. Eski idare heyetinin bir senelik faaliyeti görüşüldükten sonra, memlekette, hafif bir şekilde ecza buh ranı olduğu ve bunun için Kızılay vasıtasile ilâç ve kimyevî maddeler getirtilmesi üzerinde konuşulmuştur. Depocuların her eczaneye ilâç maddesi vermesi, gümrük, te bekleyen bir kısım malların it-
halinin temin edilmesi temenni o-
lunmuştur.
Bundan sonra idare heyeti seçimine geçilmiş ve Hüseyin Hüsnü, Hasan Derman, Mahmut Ce-vat, İsmet Somer, Nizamettin, Nail Halit, Eyüp Sabri. Gıyaset-tin, Cafer seçilmişlerdir.
Kongre münasebetile Reisicüm hurumuza, Başvekilimize, Sıhhat ve Maarif Vekillerine tazim telgrafları çekilmiştir.
YAZAN: K«İMc7to0L
35
— Beni tanıyamadınız mı?..
— Hayır!..
— Hiç ml tanıyamadınız?. Sesimi hatırlamıya çalışınız., on be*}, on altı sene evveline dönünüz..
— Bütün bu söylediklerinizi yapmak için düşünmek, düşünmek İçin de kafa lazım... Ben bütün bunlardan mahrumum...
— Peki neden böyle oldunuz?.
— Bilmiyorum ...
— Gözleriniz niçin böndü?. Eskiden en güzel bakan gözler bugün neden görmüyor?.. 81ze yazık değil ınl Saffet Bey?..
— Evet. bolkl yazık!... Belki de...
— Niçin buutunuz?..
Cevap vermedi; sabit bakan gözleri bulandı; halâ güzelliğini muhafaza eden çekme burnu kısıldı., zayıf, kadit elleri uzanarak basındaki eski kasketi çekti ve yüzüne dökülen perişan ıslak saçları avuçüyarak arkaya doğru bastırdı. Şimdi meşakkat ve mihnetle buruşan biçimli bir alın meydana çıkmıştı. Birkaç saniye bu vaziyette kaldıktan sonra mırıldandı: — Yarabbl bu kabil ml? Şimdi yavaş yavaş her şeyi hatırlryorum. Her şeyi tanıyorum... Ve baykuş sesine beıızlycn ani bir feryat yükseldi:
— l'iraye! Seni tanıdım Plraye!
Birdenbire kendisini halının üzerine atmıştı.    Başı onun   uyakları-
nın üstünde, kollarının bütün kuvve-tlle bacaklarına sarılmış hıçkırıyor ve inliyordu.
— Plraye! Plraye! Benim hayatım... Neden beni böyle perişan ettin? Yıllarca seni aradım.. Senin I-< m göz yası döktüm.. Senin sesini duymak için her şeyimi feda ettim.. Neden beni reddettin? Neden bana aeımadın ?
Plraye bir sel gibi dökülen göz yaş İm unu tenine kadar geçtiğini hissetti. Artık o da göz yaşlarına yol vermiş, acı bir haz İçinde hıçkırıyor-du. İniltiye benzlycn kesik, halsiz bir ses devam ediyordu:
— Bana inanmadın.. Beni affetmedin... (.ıralarıma, göz yaşlanma c-hemmlyet vermedin.. Ve biliyorum... Bütün bunları niçin yaptığını biliyorum... Benden intikam aldın... Fakat bu pek feci oldu Plraye! Bu kadar ileri gltmlyecektln. Bu derece kalb-slz duvranmıyacaktın...
Plraye gırtlağını yırtan bir şehlkl boğmak için mendilini ağzına götürdü. Sonra, buz kesilen parmaklarım
onun perişan saçları üzerinde gezdirdi:
— Beni affediniz Saffet Bey! Pek ileri gitmiş olduğumu biliyorum. Fakat ben de azap çektim. Ben de yularca cehennemi bir hayat sürdüm.
— Evet.. Belki.. Buna İnanının... Çünkü beni sevdiğini biliyordum.. Ve ben... Ah bllsen seul nasıl bir Iptllâ ile sovmiştüıı... Ve hâlâ,., l'iraye bana inan... Bu gözleri görmlyen, senin İçin sefil vc perişan olan bu zavallı Saffet İnan. Seni hâlâ seviyorum... Seul daima \e dalma sevdim... Senin sesini her an kulaklarım da duydum. Senin aşkını İçime sindirdim. UutÜn ömrümee senin ruhuna, senin sculne, senin varlığına pc-restlş ettim..
Ve daha yavaşlıyarak ilâve etti:
— Fakat ben bu cezayu müstahak-dini.. Cenabı hak bana bu azabı durup dururken çektirmedi. Amansız bir gönül hırsızı İdim!.. Sayısız insanların canını yakmıştım. Sayısız İnsanlara göz yaşı döktürmüştüm... Kendimi çok beğenmiş, güzelliğime, erkekliğime çok güvenmiştim. Fakat
bugün bir sefil mahlûk, bir hiçim!
Yeniden hıçkırıyor ve onun ayakları dibinde sürünüyordu. Plraye bu vaziyete tahammül edemedi. Onu kollarından tutarak çekti;
— Saffet Bey, rica ederim, yerden kalkınız. Ağlamayı   biralımız... Biraz sükûnet bulunuz...
— Bırak beni a Iryayım Plraye!.. Senin yokluğuna ağlaya ağlaya kör olan gözlerim varsın dizlerinin dibinde son yaşlarını akıtsın!
— Niçin böyle söylüyorsunuz? Her halde ıztırabımın derecesini tahmin etseniz böyle yapmazsınız.
— Benim kadar mı muztarlpsin? Benim kadar mı acı    duyuyorsun?
Sen daha yaşıyacaksın. Güzel günler göreceksin...
Vc bir kaç saniye düşündükten sonra sordu:
— Kiminle evlendin? Çocukların var mı?
Plraye başından aşağı kaynar su döküldüğünü zannetti. Bir iki defa yutkunduktan sonra*
(Arkası var)
Piyasa Vaziyeti:
Almanlar Onbir
Milyon Kilo
Tütün istiyorlar
Son günlerde tütünlerimize rağrbet çoğalmaktadır. Ingil.tere-ye dün islenmiş olarak 100 bin kilo tütün scvkedilmiştir.
Çekoslovakya ve diğer memleketlere ihracatın nisbeten durması büyük piyasaların tütünlerimize gösterdiği rağbetten ileri gelmektedir. Almanyaya gönderilen mühim miktarda tütünden başka Almanlar yeniden talepler, de bulunmakta ve ilk vasıta ile 1 I milyon kilo kadar tütünün sevkı için alâkadarlara müracaat etmektedirler.
Dün yapılan 891,000 liralık ihracatımızın öOO küsur bin liralığı işlenmiş olarak sevkettiğimız tütündür.
Deniz Mahsullerimizi  Kıymetlendirmek Çareleri    Aranıyor
Deniz maıhaulienmize hariç piyasalardan talepler artmaktadır, bu işle alâkadar olmak üzere De-niz Mahsulleri Ofisi müdürü Bay Ür. Yusuf Kemal Bayrakçıoğlu Ankaradan şehrimize gelmiştir, kendisi burada kaldığı müddet zarfında balıkçılığı.tuz etrafında meşgul olacak, yeniden yapılması düşünülen »balık tuzu fabrikasile balık konserve müesseseleri hakkında alâkadarlarla   temas   ede-
I       1    ¦
çektir.
Son günlerde Yunanistan, Bulgaristan ve Romanyaya çok ; miktarda sevkedılen torik balıkları bir kaç gündür tutulmamaktadır. Buna mukabil piyasada bir hamsi bolluğu göze çarpmakta ve hamsi fiyatlarında dehşetli bir düşüklük kaydedilmektedir.
Bu ucuzluk masrafı karşılamı-yacak dereceyi bulduğundan ham si balığından da istifade ciheti düşünülmekte ve çok çıkan balıkların tekrar denize dökülmemesini temin için çareler araştırılmaktadır.
Doktor Yusuf Kemal Bayrakçıoğlu Istanbulda bir iki gün kaldıktan sonra Adanaya hareket edecektir.
Kendisi bu seyahati esnasında hiç te ihmal olunamıyacak bir servetimiz olan tatlı su balıklan ü-zerinde de tetkikler yapacaktır.
Piyasaya Kahve   Verildi
Gümrükte mevcut 1487 çuval kahvenin tevzii için Ticaret Vekâletinden emir gelmiştir.
Bunlardan 400 çuvalı İstanbul, 100 çuvalı Ankara ve 300 çuvalı da diğer vilâyetlere tahsis edilmiş, mütebakisi Vekâlet emrinde alıkonulmuştur. Bu suretle kahve sıkıntısı kısmen karşılanmış olacaktır.
Evvelce aipariş edilmiş olan 20 ıbin çuval kahvenin yakında feelmesi beklenmektedir. Kahveciler Birliği de yeni siparişler için teşebbüslere girişmiştir.
Basraya Lâstik Geldi
Cavaya ısmarlanmış olan 5600 adet otomobil iç ve dış lâstiklerinin 4bOÜ tanesinin Basraya geldiği haber alınmıştır, bunıar süratle memleketimize getirtilecektir.
Ticaret Vekâleti tarafından lâstiklerin tevzi şeklini gösteren kararname bugünlerde Mıntaka Ticaret müdürlüğüne tebliğ edilecektir. Memleketimize ithal edilen bu lâstikler accntaların ihtiyaçları nisbetınde dağıtılacak ve kısmen lâatik sıkıntısı Karşılanmış olacak.
tır.
Çekoslovakyadan Gelen   Çiviler
Çekosiovakyadan getirtilen ve gümrükle buıunan öl bin kilo çivinin tevzii için Vekâletten henüz bir emir gelmediğinden piyasada çivi buhranı devam    etmektedir.
Haber aldığımıza göre piyasanın bu sıkıntısını önlemek için Vekâlet pek yakında alâkadarlara icap eden emri vererek çivileri piyasaya arzedecektir. --o
Malıya Vekâletinin Bir Kararı
Ankara, 21 (Hususî Muhabirimizden) — Maliye Vekâleti millî müdafaa mükellefiyeti komisyonlarınca ittihaz olunan kararlarla alınan eşyaların muayene raporlarının damga resmine tâbi tutulmaması, satın alınan eşya, erzak ve saire teslimine ait makbuzlara ise sekiz kuruşluk damga pulu yapıştırılmasını kararlaştırmıştır.
GÜNDEN
GÜNE
Gramer Hastalığı
Yazan: ÜC YILDIZ
n on beş sene evvel Fet-tah   Efendi  isminde Tik-
veşli bir muhacirle tanışmıştım: kendi halinde temiz, halûk bir adamcağız. Bir kısım cahillerde olduğu gibi Fettah Efendide de ilme karşı saf bir hayranlık vardı ve Adem ismindeki oğlunu ne pahasına olursa olsun o-kutmaya karar vermişti.
Adem Sulak bostanda yetişmiş bir asmakabağı gibi alabildiğine büyüyor, yaşı on sekiz olduğu halde babasını geçmeğe başlıyordu.
Adem de Fettah Efendi gibi ilme kargı hürmetle dolu bir çocuktu. Fakat babasının oğlu olduğu için bu hürmet bir türlü 'bir hüsnüniyet, plâtonik bir sevgi derecesini aşamıyor, durmadan değiştirdiği mekteplerin hiç •birinden hayır göremiyordu.
Fettah Efendi zamanın bütün (kabahati mektepjere yükleyen âlimlerinin bir çoğundan daha insaflı bir cahil olduğu için kimseyi, hattâ oğlunu bile itham etmiyor, bu neticenin yenilmez bir tali olduğuna hükmederek sadece meyus oluyordu.
Soğuk ve yağmurlu bir kış gününde Fettah Efendi ile beraber Kadıköy vapurunun yan kamarasındaydık. O zamanın maruf palavracılarından biri noktasız, virgülsüz durmadan anlatıyor, kamara halkı mecburen dinliyorduk:
— Merhum çok okumuş bir adamdı. Bir aralık aç kalarak Şehremanetinde ufak bir kâtiplik almağa mecbur olmuştu. Yazdığı bir tezkerede «evlerden sokaklara atılan iHassü haşakin iltıkadı» diye bir cümle kullanmış. Hassü haşakin çörçöp demek olduğu malûm. Fakat il-tikat ne ola? Mümeyyiz bu kelimeyi anlamayarak müdüre götürmüş. O da işin içinden çıkamayınca fesi bastırdığı gibi doğru Emanet makamına. Şehremini merhumu çağırarak izahat istemiş. O da cevap vermiş: «Malûmu devletiniz lûkata atılmış şeyler demektir. İİtikat bunlardan yapılmış bir maaiArd^r kj atılmış şeyleri toplamak manasına gelir. Şehremini merhumdaki ilmin derecesine hayran olmuş ve müdürlerden birini derhai makamından kaydırarak yerine bu âlim zatı tayin etmek hakşinaslığını göstermiş.
Sülaşî mucerred nedir bilir misiniz? İlmin anahtarı... Onu öğrendin mi bütün ilim hazineleri senin demektir. Merhumun yaptığı gibi kapıiarı tıkır tıkır aç, gir. Eğer merhum sülâsî mucer-I redi bilmeseydi lûkatadan iltikat j masdarını yapamayacak ve bu mazhariyete erişemiyecekti... E-vet ilim sülâsî mucerred demektir. Onu belledin mi hiç korkma.
Fettah Efendi her kapıyı açan ıbu tılisimli anahtar hikâyesini hayranlık ve huşu ürpermelerile dinliyordu. Gözlerinde son bir ümitle boynunu bükerek sordu:
— Nasıl etsek te şu sülâsî mücerredi bizim Ademe öğret-sek?
Talebemizde dil tahsil ve terbiyesinin zayıf kalmasını gra-mersizlikten bilen ve binnetice çareyi de gene programa gramer dersi konmasından uman iyi insanlar bana daima Fettah Efendinin bu sülasî mucerred hikâyesini hatırlatırlar.
Gözleri aydın! Her derde de. va gramer mekteplerde tekrar başlamıştır. Dil kültürü, di? zevki denen şeyi çocuklara ver sin de görelim.
Münakalât Vekili Ankarada
Ankara, 21 (Hususî Muhabiri mizden) — Garbı Anadolud» tetkik seyahatinde bulunan Cevdet Kerim Incedayı Ankaraya dönmüştür.
¦k AKVî
22 ÎKÎNCİKANUN 1941 ÇARŞAMBA
YIL: 1041 — AY: 1 — GÜN: 22 RUMİ: 1356 — 2 Inclkanun: 9 HİCRİ: 1359 — ZİLHİCCE: 24
B2L~\İ
GÜNEŞ: $.20 2.09
OoLE: 13.25 7.13
İKİNDİ: 15.57 9.15
AKŞAM: 18.12 12.00
YATSI: 19.47 1.36
İMSAK: 6,36 12,25
22 - 1 - 941
VATAN
r
SİYASÎ
SCIMIAL
Laval, Vişi'ye
Tek
r ar
Sokulabilecek mi
Yazan: M. H. ZAL
Fransanm Damat Foridi o-lan Laval yeniden Mareşal Petam'legörÜ9mÜ9tür. Laval. 13 ilkkânunda hükümetten haşin bir şekilde atılmıştı. Hakkında türlü türlü rivayetler vardı. Bunlardan biri de Fransa devLet reiaini kaçırarak Almanlara tealim etmek ve ıonra Alman ajanı sıfatile Viohy hükümetinin başına konmaktı.
1 3 ilkkâmın hâdiseaınden sonra Petainin Laval* le karîîlaamajı ve aradaki anJaşmaihğın kalktığı hakkında bir tebliğ neşredilmesi çok garip bir hâdİBedir.
Tebliğde eski hâdiselere temas edilmekle beraber kapalı geçiliyor ve bunların mahiyetini bu sırada ortaya koymanın millî ahengi bozabileceği ima olunuyor.
Herhalde şurası belli ki Vfcfcy Fransası, Laval Le konulmayı kabul etmekle acı bir hap yutmuştur. Mümkün okluğu kadar mesele çıkarmamak, mütarekeye riayet ebmek ve ettirmede siyasetinin icâbı olarak Almanyarun hatırına bakılmış, herhalde Almanların ısrarı üzerine bu mülakat kabul edilmiştir.
Eğer Lavarin Vicby'den atılmasını icap ettiren »dbep çok a-ğır olmasaydı, Mareşal Petain beş hafta evvel böyle bir mesele çıkarmamağı elbette tercih ederdi. Çünkü Laval'in Başvekil muavinliğinden çıkarılmasının Almanları kızdıracağı iptidadan malûmdu. Bu düşünce iledir ki Mareaşl Petain Hitler'e bir telgraf çekmiş ve Laval'in gitmesinin Fransız siyasetinde bir değişiklik demek olmryacagmı temin etmişti.
Almanlar, cenuba karşı hazırladıkları umumî taarruz zincirinin bir halkam sıfatile Fransayı hükümleri akına almak ihtiyacını şiddetle duyuyorlar. Zaten Vichy Fransasının kurulmasına müsaade ederken, bunun millî ve müstakil bir siyaset sahibi bir hükümet olabileceğini ne bugün için, ne de yarın için hatırdan geçirmeamişlerdi, İşte bu cihetle şimdi bütün dertleri Şuşnig kabinesine kendi ajanları Syn In-guart'ı soktukları gibi Petain'in yanına da Laval'i sokmak, böylece kaleyi içeriden fethetmektir.
Petain bu zaafı gösterecek mi? Fransız Damat Feridini tekrar kabineye alarak Vichy Fransası hesabına intiharı göze alacak mı? Vaziyetin alacağı şekli bütün dünya merakla bekliyor.
Hele İngiliz - Amerika cephesi kurulduktan ve İngiltere bir çok taraflarda ve bilhassa Afrikada teşebbüsü ele aldıktan sonra Petain'in bu esaslı meselede Alman tazyikına boyun eğeceğine ihtimal vermek güçtür.
Dede İle Oğul Farkı
"Dedem, Köyden Topladığı Yüz Yumurtanın Beherini Kasabada
eş Para Kârla batardı. Ben Topladığım Bir Milyon Kilo Buğdayın Kilosunu 40 Para Kârla Satıyorum. „
Belediyede;
îjl^Il yollan tamir edilecek — Şişti semtindeki bütün yolların yeni teş-kü edilen mütemadi tamirat ekipleri tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
Buradaki bazı yollar da parkele-necek ve tamirat en yatan bir samanda bitirilecektir.
Oışarda buğulanmış camlan okşıyan bir yağmur, ray üstünde seken tekerlekler ve yataklı vagonun kompartımanında evindeki kuş tüyü yatağının hasretini çeken  kalantur  patron...
Her taraf daha henüz alaca karanlıktır. Yağmur hâlâ çiseliyor, tekerlekler iokomotıim acı düdüğünün
Yazan:
Faruk FıiUİK
kikat budur. Ayda bir kaç    bin
lira para kazanıyorum. N«ye Vft-rar.  İmzamı almasını bile bılmi-ahengıne    uyarak yorum. Bir    onu    becerebusem.
kentler üzerinde sekiyor, duruyor ve sonra tekrar sekiyorlar ve böylece ekspres arkasında istasyonlar, köyler, kasabalar, şehirler bırakarak Istanbula doğru yol alıyor.
Tren daha Tuzladan çok yu-kardadır. Koridorlar orta mektep ve liseli talebelerle dolu. A-
Baş parmağımı müreıtKebe batı-np imza yerine kâğıdın alt tarafına basmaktan bir kurtuiabıl-ıcm...
Pendiği geçmiştik. Ekspres Havdarpaşaya doğru isminin ifade ettiği mânayı göstermek için çırpınıyor, dakikada atladığı ray kentlerini saniyeye yaklaştırmak
ralannda şapkalarından orta *çin çabşıyor ve yırtınıyor. Ken-mektepli    olduğunu     anladığım dişinde   yarışı bitiren bir koşucu-
dört tane de kız var.
Tren süratini arttırryor ve yağmur taneleri büsbütün sıklaşıyor. İlerliyoruz. Tuzla...
Vagon koridorları artık tamamen talebelerle dolmuştur. Soruyorum:
— Arslanlar hangi mekteptensiniz bakalım?
Her kafadan bir ses çıkıyor;
— Pendik,   Kartal,  Kadıköy,
haydarpaşa...
— Nerede oturuyorsunuz?
— Tuzla, Gebze, Hereke, Tav şanlı.,.
O sırada, yanımdan geçmekte olan, sonradan büyük bir tüccar olduğunu anladığım kalantur zat, muhavereye iştirak ediyor.
— Çalışın bakalım evlâtlar... Çalışın- Bugün elinizde fırsat varken çalışmazsanız yarın benim gibi dizlerinizi döversiniz...
Uzattığım sigarayı cebinden çıkarttığı kibritle yakarken anlat-mjya başladı:
— Buğday ve tiftik üzerine q yapıyorum. Doğduğum yer, Kır-şebir; bu mesleğe sülük edişim -deki tek sebep, babamın da, dedemin de tüccar oluşlarıdır. On^ îarra dedesi de tüccarmış, ben de tüccarım, yalnız arada ufak, tefek farklar vardır.
Dedem, köyden topladığı yüz yumurtanın beherini kasabada beş para kârla satardı. Ben topla. I dığım bir müyon kilo buğdayın kilosunu 40 para kârla satıyorum.
İyiden iyiye ahbap olmuştuk. Sabah kahvaltımızı yapmak üzere yemek vagonuna giderek sütlü kahvelerimizi içmiye koyulduk.
lstanbula beş dakika için gidiyormuş. Gara kendisinden bir kaç saat evvel varacak olan bir kaç vagon buğdayı İstanbul cihetine geçirmek üzere mavnalara yükliyocekmiş.
— Peki ama, zahmete değer mi? Bu işi bir telgrafla yapamaz mı idiniz, dedim.
Güldü:
— Ticarette zahmet yoktur. Malının başından bir dakika ay. rılan tüccar, bütün tehlikeleri göze alıp rest çeken bir kumarbaz gibidir.
Orada benim hiçbir işim yok. Orada beş dakika gözükmem kâfi cür ve o gözükürüm bütün işlerin bir an evvel intacı için lâzımdır, elzemdir.
— Ne iş yaparsınız? diye sordu.
—- Gazeteciyim.
— Ne güzel meslek. Yazar, o-
kur, mütemadiyen yazarsınız. Ah okumam, yazmam olsaydı, ben de neler yapmazdım, neler...
İçimden her halde gazetecileri sevmiyor, işi alaya aldı, dedim.
Kalbimden geçenleri hissetmiş olacak ki, izaha koyuldu:
— Inanmıyacaksınız, fakat ha-
nun son göateriç emareleri var..
— fclvet, diyor, hiç olmazsa insan bir ilk mektep tahsili olsun
yapmalı.
Ailem beni çok okutmak istedi. Bütün kabahat bende, okumadım.
Ve işte şimdi görüyorsunuz ki,  dövünüyorum.
çin ısrar etti Anlatırırya başladım .
— Musevilerden biri Ameri-kaya hicret etmiş, para yok, pul yok- Açlıktan ölecek. Sağa baş vurmuş, sola baş vurmuş, kimseden medet yok. En nihayet hahamhaneye gitmiş.. Aman bana bir ış. demiş. Hahamhanede raün hal bulunan bir kâtipliğe kendisini yerleştirmek istemişler. Fakat okuması yaması olmadığı için imkân buluna»mamış. Bir kaç gün geçinebilmesi için bir kaç dolar verip Allah yardımcın olsun, diyerek kapı dışarı salıvermişler.
Adam akıllı. Aldığı bu bir kaç dolarla iğne, iplıJc, makara şunu bunu alıp satmrya başlamış. Ve böylece başladığı ticareti günden güne büyülterek A-merlkada sayılı milyonerler arasına karışmış.
Kendisini bir gün ziyaret eden gazetecilerden biri sormuş:
— Direktör cenapları. Bugün Amerikanın sayılı adamlarından-smız. Kasalarınızda milyonlar var. Bir sözünüz milyonları harekete (getirebilecek bir kudrette.  Düşünün bir kere okumanız
ELBASAN TAVASI
Zindandaşların Ahçısı iken Yaptığım Yemek
Bu Yazının Nakil ve Tercümesi Hakkı Tamamıyle Serbesttin
— Akılları  varsa  çalışsınlar. Dünyada en büyük servet bilgidir. '
Ah bir ilk mektep diplomam olsun elimde    bulunsaydı, dedi
Neler yapmazdım,  neler?
Güldüm: /
— Hatırlar mısınız, bir fıkra vardır, dedim.
— Hayır, dedi ve söylemem i-
Doktor Diyor ki:
Ağzındaki sigaranın dumanlarını buğulu camlara doğru savu-    , rarak hasretle seyrettiği mektep yazmanız olsaydı sız ne olurdu-
çocuklarına baktı, »uz?
(julmuş ve ne olacaktım biliyor musunuz? demiş:
— Hahamhaneye kâtip...
Güldü... .
Tren Ha>darpaşaya gelmişti. Vedalasarak ayrıldık. Ben lstanbula, o ise rıhtımda kendisini bek liyen adamlarına beş dakika gözükmek  için sahile doğru yürii-
miye başladı.
Ahmet Emin Yalman kara gün dostlarımın başında gelir. Her nasılsa gittiğimiz MaLtanın Pül-verıata kalesinde iki yıl çok çile doldurduk. Saklamayalım ki. bi-razıcık ta çile boşalttık.
İşte o mesut, bahtiyar, sıkıntısız devirde idi ki, ben 64 zindandasın ahçılığını ediyordum. Hemen not edeyim: Boğaz tokluğuna...
Bazı da hususi sofralar için peştemal kuşanırdık. Merhum Nu man usta ciğer kebabında mütehassıstı. Hamallar başı Ferit A-ğabey su böreğinde bire birdi. Ben de mihnet ve gurbet ellerinde ne öğrendiysom, mangalımdan   geldiği   kadar    pişirirdim.
Gecende bir     İtalyan   ahçılık
Yazan :
Aka Gündüz
bir tarifname elde ederler.
Bununla beraber dostlarımı - velev yarım yamalak ta olsa -I cevapsız bırakıp incitmemek için ben de hatırımda kalanları an-latmıya çalışayım: Tavasını öğrenmeden önce menşeini, kaynağını öğrenmeliyiz ki, fırınlanmış tavasının tadına iyiden iyiye vara, um.
Ebasan tek bir kelime değildir:
El - basan, İLbasan, Elbasan, Aİıbasan,  Albe  sen,     Elba  san.
gibi bir çok    tarihi ve    içtimaî,
müftehafjısınuı  son  esefini  oku- lengistik    ve    filoloik   istihaleler
dum. Romalı mütehassıs iddia e- geçirdiğini merhum    ve mağfur,
diyordu ki, Yunanistan koyunla- 'oüyük  üstat    Fraşerli Şemsettin
rınm  ciğerlerinden    pek  lezzetli öami Beyin bir el yazması ese-
kebap olur. Zannetmiyorum. Ben rinde ıgörmüştüm.
Yunan kuzularını, koyunlarım bi- Elbasan = Bir takım yabancı
lirim. Biraz kıraç ovalarda yayıldıkları için ciğerleri de, etleri de pek sert olur. Fakat Bingazi koçu, yeisi Tirollerin kuzusu, Kalab-ri^a sığırı dünyaca meşhurdur Fakat iş yine bununla    bitmez.
insanları ansızın basan mânasına gelir.
lıbasan — Kendisinin olmıyan
bu öeıaeyı basan manasına da ge»<İ4gı gıoı o beıaeyı basanı ba-
Nsan manasına da geıır. e cıgen olursa olsun, marifet o-      , (     . \ . .    , .       . .
Li - basan — Mukaddes    kı-
TANSİYON MESELESİ
Kalb ve damarlar vücudun en ehemmiyetli uzuvlarıdır. Kalb her dakika, bir saat gibi işllyerek, vücudum ü*e lüzumlu olan, kanı damarlara bevködar. Damarlarda çok besleyici olan bu Kıymetli mayii, vücudun en ufak hücrelerine kadar damıtırlar. Uzuvları gıda lan dır an kan kütlesi, bütün bedene yayılıp kirlendikten sonra tekrar, damar yollarlle, kalbe döner. Kalbden akciğerlere gidip saf hava muvacehesinde temizlenen kan dönüşte, yeniden vücudu dolaşıp hücreleri beslemek kabiliyetini kazanmış olur. Bu suretle vücudun muhtaç olduğu gıda, kudret ve
kalori durmadan temin edilmiş bulunur. KaJb, kanı damarlara aımaK İçin buzu^tuğu damarlar üze-
rine bir tazyiK icra eder. şamarların da kendi içlerine dolan bu kan kütlesine karşı gösterdikleri mukavemeti ifada edan, muayyen bir elastikiyet kudretleri vardır. Bu sureti kan üzerine tesir eden devamlı ı.. kalb ve damar tazyiki mevcuttur k. buna hekimlik dilinde ('iamtlyou) diyoruz.
Şu halde Tansiyonun düyük, tabii veya yüksek oüuaaı kalb vo damarların iansiyon ölçüldüğü andaki haline   tabıdır. Kalbin    kuvvetli veya
yorgun, damarların yumuşak veya sert olmaHiiia göre, Tansiyon lalıat -vuller göstereceği gibi damarları açıp kapıyun ve bu »metle vutuıuıtti kan doUk-)iuaAHida buyuk rol salıılu bulunan incecik sinirlerin ve oldıkia-n kaıu temizlemek, kuvvetlendirmek veya süzmek lcin büyük bir faaliyet gösteren karaciğer ve böbrek gibi uzuvların ve birçok faydalı maddeler yapıp kana döken İç İfrazı beze (gudde) leriıün, muhitin sıcaklık veya soğukluğunun da bu işte ayrı ayrı tesirleri vardır. Bu çok muhtelif, karışık amillerin tesiri allımla Tansi-
yonun düşmesi veya yükselmeni de-
nun nefis bir surette kebap edil-mesindedir, Meselâ bütün Arnavutluk bir araya gelse, en şöhretli  Venedik,   Milano,     Napoli
ahçılarını çağırsalar merhum Nu-nidiı ustanın yüzde biri kadar nefis ciğer pişuemezier. Usta öldü Ue kalanlar sağ olsun, ondan "sonra usta kadar usta birisine daha tesadüf ettim. Bu, Atinada   meşhur   Helen   lokan-
vamh olabildiği gibi muvakkat da tasının ahçiDaşısı namlı Bar-olabillr. ^a Vanidir.   Bugün   Barba   Ya-
Mevcut Tansiyon aletleri, ancak n|nın kebapladıgı ciğere doyum kol ve bacağa tatbik olunmak sure-lolmaz- ^ten Canlılar M °1-tile kullanılırlar ve ancak tatbik1 *un' tava oisun bu ^*Plan olundukları   yerdeki   kan   tazyikini
gösterirler. Buna bakarak vücudun sair   noktaJarındalü   damar halinin
iyi pişirirler.
Su böreğine gelince; adı üstünde sade suya bir yemek. Öy-
ve kan tazyikinin de Aletin konuldu-1 ledır ama erbabı pı§ırınce tadı-£u yerdeklnln   ayni olduğunu kabul i na can dayanmaz.  Bu az kayna-
ederlz. Bu telâkki, çok defa, doğru İse de, bazan doğru olmıyabllece&inl, yani kol veya bacaktaki Tansiyonun yükseklik veya düşüklüğüne rağmen, vücudun sair noktalarında, meselâ dimağdaki Tansiyonun kol vo.va bacak takln İn aksi olabileceğini de düşünmek pek ÛIA mümkündür.
Dr. Nuri Ergene
ELLİ YIL SONRA
Mehmet o zaman altı yedi yaşında bir çocuktu. Beylerbeyinde Küplüce caddesinde san boyalı bir evde otururlardı. Babası Ali Efendi, ara sıra Çengelköyündeki ahbaplarına gider, giderken Mehmedi de beraber götürürdü. Faik Beyin köşküne, Ru-
kiye hanımın evine uğrarlar, iskele başında,  eski    meydandaki    büyUk
kahvenin önünde otururlar, akşam üstü tekrar Beylerbeyine dönerlerdi.
İşte bu baba oğul yolculuğunun ço-•ukca ;>ir hatırası:
Çengelköy ile    Setbaşı    arasmda
nüyük, üç dört ketli bJr ev vardır, vlehmet babaslle bu evin önünden geçerken kaldırımların üstünde mor,
lacivert, mavi, yeşil, san, turuncu renkler titrediğini görürdü. Yollarına
rastladığı için her Çengelköy seferinde bu renk demetinin, bu renkli gölgelerin üstünden geçerlerdi. Mehmet ayaklarüe bu renklere basardı. Fakat her baktığı renk ayaklarının altmda kalacağına üstüne   çıkardı.
Şu hali, Mehmedin havsalan bir tür-İÜ almazdı, Renklerin üstünde tepinirdi, ezmek İsterdi   onları,   fakat
renkler, mavi, yeşil, kırmızı... Gölgeler tıbîmılı bir sessizlikle, anlaşılmaz bir seyyaJiyetle ayaklarının üstüne, elbisesinin üstüne, hattâ saçlarının üstüne çıkar, yüzüne, gözüne dolaşırdı. Vücudunu    renkler içinde
brrakırdı. Mohmot şaşkın ve hayran kalırdı. Bu esrarlı hakikat karşısında, babası da bu saffete, ve çocukluğa güler, çocuğunun   yanaklarını
okşar:
— Bvlâtçığım ışıkla, gölgeyi kim-ao çlğneyemez. İşık yere düşüyor ama kendini kimseye çiğnetmiyor işte, sen gölgene de b&samazam...
Gülüşürler, geçerlerdi. Fakat Mehmedin gözleri arkada kalırdı, o kaldıranlarda oynaşan mor, lâcivert, yeşü-. Golgeierde? *
Sabah gUncşı bir beyaz evin arkasından yükselir, yine bu evin, en üst katında kubbesi renk renk camlarla örtülmüş bir balkon vardı. Sokağa dökülen renkler, güneşin uükas-larüe bu camlardan düşüyordu.
*
Babası Ali Efendi öldü. Mehmet büyüdü, okudu. Darülfünundan çıktı. Muallimlik yaptı. Fen memurluğu yaptı. Gazetelerde çaltştı. Şür yazdı, bir kaç c«er bastırdı. Tenkitçi oldu, kaymakam oldu, vali vekili oldu... Anadolunun bir başından öbür başına kadar gitti. Bin bir köy dolaştı. Yol açtı, mektep kurdu... Bu arada o lezzeti, yedi sekiz yıl bir melekle yaşadı. Bunu kaybetti Arkasından ağladı. Bir müddet sonra
8,0ü Program, 8.03 Ajans haberleri, 8,18 Hafif program (Pl.) 8.45/ 9.00 Ev kadını - Yemek listesi.
12.30 Program. 12,33 Halk türküleri, 12.50 Ajans haberleri. 13.05 Şarkılar, 13,20/14.00 Radyo salon orkes trası.
18,00 ProgTom. 18.03 Cazband (Pl) 18,30 Konuşma.   18.45 Çocuk saati.
19.15 Çocuklar için müzik, 19.30 Ajans hoborkrl, 19.45 Fasıl heyeti, 20.i5 Radyo gazetesi, 20.45 Radyo saz heyeti - Saz eserleri, 21.10 Konuşma, 21.25 Koşma ve Semailer, 21.45 Rlyaseticümhur bandosu, 22.30 Ajans haberleri, 22.45 Dans müziği (PL), 23.25/2Ü.30 Kapanış.
yine kendisini evlenmiş buldu. Beş on yıl da oır şeyuuua ceıiKieşıi. Nı-nayeı bunu boşauı, aiKaauıUan acı acı guidü. çünAU bir taundan kurtulmuştu...
t 'lü..m du dıdmmeler içinde hayatı haı ap Dauçcieıu uoıuiiu^ui. Orada ne guı Kaımı^u, ne ouıuuı: Ne dal Kamumu, ue >a4>raK!
isl.İ.huuİ.1 uuuuu. üm bir kubbcsıie bin üu" mtnaresıie goıuere yuKaeieıı ûu aDiUeuer ınejtueKeuue, laıun aıliK »'.ı v". uiaıaK Uegu, ..ü.nuı agaı-nuş, luıyaUn acıları Ue yuj egı yara-lamnış, uıuı.«i cıem, keucr yızgue-rıie oozuımu^ DU' naıne, bir ihtiyar oiaıak.
ttaydurpoşada trenden indiği zaman .ın.n umuma çaıpou dalgalarda guıuoujı iıu/.nuiiiı ağlayan birer nıgıurui, Marmara/ini sonsuz mavilikiermde eriyen bir hicran, A-dalar acı bu~er hülyaya dalmış gibi... Vapur baıayburnuna yaklaşırken gözleri Kiuacaahmet serviliklerine e-rışu. Babası, anası,    kardeşleri bu
uçsuz, bucaksız ölüm bahçesinin karanlık lannda... Eridi,   kalbi ürperdi,
mış su. biraz yuika, biraz peynir neyi takat, sahici marifet ister, bayın Ferit Ağabey darılmasın, kısKanmasın bu sade suya hamur ışını ItaıyanJar daha iyi pişırıyor-lar. Çeşitli makarnaları meydanda. Dünyaca meşhur. İtalyanların bir de ışKembe yahnileri vardır. Adına trıpl alamuânez derler ku o işkembeyi dünyanın başka bir tarahrvda bulamazsınız.
Gel gelelim bu satırları niçin yandığıma: Dün Lmın Yalmandan 'bir telgraf aldım. Akşam di-yordn. e»ki    dostlar    toplandık.
Vemekte seni andık. Seni anarken de Maltada pişirdiğin ve tadı hâlâ damağımızda kalan Elbasan tavasını hatırladık. Bize bunun reçetesini gönderir misin?
Hay hay! Neye göndermiye-yim> Gcrçj çoktandır kondi ken dimi yediğim için ne amatör ah-çılıkla ne profesyonellikle meşgul değilim. Aradan da tam yirmi oir yıl geçti. Bir çok kebapların, tavaların pişirilmesini unuttum. Jostlarım bunu, bana soracakla-.ına kendilerine yeni bir mütehassıs salık vereyim, o daha iyi .arif eder. Atinada Eksamatiko* /alasın ahçıbaşısı bir Papa Kosta vardır. Barba Yani kadar ustadır. Elbasan tavasını bu zamanda ondan iyi pişirene rastlamadım. Ona sorarlarsa daha etraflı
acıdı, uyandı...
taba eımı t>asan, yanı and içen, yemin ecen demenur. ıvieseıâ Ortodoks inenine el  basarım  kı,
veya İVlusiuıman »musanna el basarım Kı, vatanıma, ısuKiâıune goz diKemerın gozıerını oyup a-vuçıarına Koyacağım. Bir de şu veya bu meseıeye el basan mânasına geur Kı. el koyanla aralarında anıam iarkı vardır. El koyan demeK alelade meşgul olmak, cski tabınle vazıyet etmek demektir. Li basanda bir ısrar, İnat ve şiddet vardır.
Albasan — Mevzu um uzun haricinde gibi görülürse de bazı I mefhumlarda öyle değildir. Türk-çede ' nifasî hummaya tutulan lohusaıar için albastı derler. Bunun bur de mecazi tarafı var, hanı zorlu bir içi yüzüne gözüne bulaştırıp beceromıy enler için «dört doğurdu» derler. İşte bu kabaca tabiri kullanmak tstemi-yen çelebi insanlar da öyleler için albasana tutuldu, albaaana çar* pildi, derler.
Albe sen! — Argodur ve sen al be! nın çevrilmişidir. Meselâ ortada bir avanta, bir anafor veya bir hak vardır. Başkaları onu almağı bir türlü beceremiyorlar, eş dost ta seni lâyık görüyorlar, (Sen  al be!  Başkasını    defet!)
diyorlar. İşte bu anlama da gelir.
Elba san — Burada istihale doğrudan doğruya coğrafîdir. Adriyatiğin solunda bir Elba a-dası vardır. Sağında bir Şkom-bi nehri ki, Elbasanın cenup kıyısından s^eçer. Elba nehri iki sahili bovunca mamurdur, süslüdür. Fakat Şkombi öyle değildir. Sarp araziden, yarlardan, uçu. rumlardan geçer. Tenhadır, kıraçtır, bakımsızdır. Vaktile mamur Elbe'yi gören Elbasanlılar-dan biri memleketine dönmüş, Şkorrbi nehrine bakmış, bakmış ta gıpta ile, hattâ hasetle: (Mı ¦ re Şkombi! demiş. Sen de kendini Elba san!)
Bütün bu istihalelerden sonra
tavası nerden çıkmış?    Rivayet
çeşitli ve karışıktır.
Türkler buralara geldikleri za man gösterdiği liyakat ve kahramanlıklardan  kinaye  olarak  ku ımandanJanna  (Alp Aralan)  demişler.  Nasıl ki. Yunanlılar,  İngilizler filân yiğit kumandanlarına bu  gibi unvanları vermektedirler.   Dünyanın ber  tarafında böyledir. Bir de şu var: Acaba bu Alp Aralan kelimesi zaman ların ve lehçelerin değişmesi ile Elbasana mı   tahavvül  etmiştir. Tarihçilerin  bilecekleri bir iş.
Elbasan tavası ya sadece haşlanarak yapılır, yahut haşlandıktan sonra fırında bir iyice kızartılarak.
Tavlı eti parça parça doğrarsın, tencereye yerleştirirsin. Yarım fincan soğan suyu koyarsın. Ağır ateşte kendi suyu ile ilik oluncaya kadar kaynatıp pişirirsin. Pişeceğine yakın başka bir kap içine - bir kilo et için - yarım kilo iyi yoğurt koyars.n. Yo-ğurta beş altı yumurta  Kırarsın.
Beş altı çorba kaşığı un katarsın.
Lüzumu kadar tuz, fak;;t bolca Arnavut biberi ekersin. Sonra bunu bir iyice döversin. Tenceredeki eti bir toprak güvece aktardıktan sonra yoğurdu üstüne koyup kaşığın tersi ile yayarsın. Fırına salarsın. Kıpkırmızı oi-dukı*»n sonra ne yaparsan yaparsın.
Benim bildiğim Elbasan tavasının klâsik reçetesi budur. Dostlarım daha lezzetli, daha modern bir reçete istiyorlarsa vukarda dediğim gibi Eksarnatikos Palasın ahçıbaşısı Papa Kostaya sor-sunlaı.
Elbasan yolunun Bir Yunan askeri ihtiyar
Mehmet geçen gün Havuzbaşından ÇcngclköyUne gitti. Giderken yine o beyaz evin önünden geçti, babasüe elele buradan son geçtikleri günden bugüne kndar tam elli yıl, yamn a-mr eriyip akmıştı. O zaman dünyadan lıaberl olmıyan, hayatı koşmak, gülmekten İbaret bulan Mehmet, altı yodı yasında bir çocuktu. Bu yolda oynayarak, zıplayarak yürüyordu. Şimdi yürüyemıyordu bile, Bastonuna dayanarak, gözlüsünü düzellmiye
çalışarak yürümlye uğraşıyordu. Beyaz ev haiâ. duruyor, o balkon yerinde, o renkli camlardan bir kısmı da... Fakat ev de, balkon da, camlar da kendi gibi harap, kendi gibi perişan*    kendi gibi   ihtiyar artık.
Kırık camlardan bir kaç renk yola dökülmüştü yine. Durdu, eve baktı, camlara baktı, yerdeki renklere baktı. Yıllarca evvel, çlgnemiye uğraştığı renkli gölgelere daldı. Babasını gözlerinin önüne getirdi. Çocukluk hatıralarını yad İle titredi. Bütün damarlarının bir teessür tuğyanı için
de ürperdiğini duydu.
Ah çocukluk, çocukluk hayatı, ne kadar kıymetlidir? O zaman insan bir şey bilmiyor, bir sey düşünmüyor, şad, serbest yaşıyor. O zaman işte böyle renklerle, çiçeklerle oynuyor oyalanıyor— Mehmet o zaman, böyle beyaz saçlı bir ihtiyar degüdl. Böyle kimsesiz, tesellisiz değildi. Baba» için, belki anası İçin. ümit ve
teselli İdi. Çocukluk hayatı, en büyük saadet   sensin, fakat yazık ki,
kudretin seni elden kaçırdıktan sonra takdir edüiyor ve kaçıranlar o zaman melûl ve mdtehassir arkandan oglryor... işte beyaz ve harap evin önünden, Mehmet böyle acı, karanlık düşüncelerle İçin için aglıya-rak geçti, Çengelköy iskelesine geldi. Burada elli yıl evvel babaslle o-turduklan büyük   çınara   dayandı.
Kızaran denize, kıyılara çarpıp köpüren dalgalara baktı. Başmda buhranlar koptu. Babasının hayali gözlerinin önünde titredi. Ruhunun eridiğini, ayakları altına aktığını hissetti, bu saçları ağarmış, ellisini aa-
manzarası: bir Arnavutla görüşüyor
mış ihtiyar Mehmet bir çocuk gibi inledi:
Onun huzurunda titriyor, seneler-denberi ne yaptı? Kaç kere gelip bikes mezarına, mezarmm topraklarına yüz ve göz sürdü? Hayatın dalgalarına atıldı, senelerdir, bir hayvan gibi neşe, saadet arkasında koştu, başka bir şey düşünmedi. Saraylar peşinde yürüdü. Emin ol, unutkanlığın cezasını çekti. Sevdi, aldattı, İnandı, aldandı. Muvaffak oldu, yine aldandı. Her gün hayattan yeni  bir yara alarak yüreğini  parça
parça etti, kahroldu, yıkıldı babacı-ğım, zaman zaman seni unuttu.. Şim dl bu cinayetin vicdan azabile aglı-yarak, ayaklarına, topraklarına kapanıyor, affet bu nankör ve tallsiz evlâdmıî Bir ihtiyar ve garip çocuğun ki babadan mahrumdur, artıh her şeyinden mahrumdur. Artık sen deliye sendellye sana kavuşmak lçlr derin bir iştiyakla, btr ateşle yanar çırpman bu   nadim evlâdını nffet... Kahrolarak vapura atladı.
Sema AYDOGAN
22-1-941
VATAN
OKUYUCU
MEKTUPLARI
Şehrin Yeşillik ve Ağaçları
Bon hmhâ^t vo ağaç uıeraldıaı-\ mı. Irtanholırn brsnen her «mn-Uadeld bahçeleri, parteian birer Nmr gezer öku alrnıya çalınırım. İMp— ki Belediyenin şrb lertnft d» tetfarik etmek tos zevk alının. orOyorıım ki Belediyenin şen rin mııhiHiı  «MTTOerirtde yaptı rt-
sıın mani olacak veya dallan korfrnerekttr. kfyv hir İki «ene tonra bıı çamlar de£1jtJr11erek*e hari hlc dikilmenin ve yerlerine top Kvklim alan ağar ernaleri kon-notl Bu şekil dana iyi «dar kana-
atindcymı.
Markada ziraat metr tınlarından
makta okrnfcn    bahçelerde, kenar ti hami Duruk
termarrnda   raim* b4r yeşillik ve #%   M _      t .   ,
«*~«r ~ı_- JnL-ı^ Üsküdar TramvâyUn İdaresinden
Bir Rka
a^aenk olmamna İtina edilmektedir. Fakat ne estetik ne de bahçe mtmarujfcrrrrn bKteJBüerroe ehemmiyet veHiraemeJUedir. ı \ \ eJJti neneye kadar TnJodm abidesinin etrafı oe fruzeJ hazrrianıyordiL Hal-bııki fferen mnedonheri hu raftı çıplak ve gösterişsiz kalmıştır. Bti-yttk mermer parçaaaKftan yandan
bölme geçitlerde intizam bft> yok. Sonra Talerimden Ffarbiycye kadar orta refOjun İki bara/ma köknarlar dikilmiştir. Bu fidan 5-10 »ene ftonra tramvayların  gecme-
Bfendim: ÜKkudar ve Kadıköy balkmm tramvaylara karşı RÖ*-tertilğl rağbeti Mrden iyi bnenler-.ı.-n .ıı... Buna rağmen halkın çektiği eaJyeU, ve İşkenceyi taaav-vut edernerjdnir, Srsden ricanınt: Hiç olmaxaa vapur naat içerinde CkkOdara btr tramvay farla koy-manrrdrr. Halkın bu roretlc «h-hailni korumuş ve lakenceden kurtarmış olursunuz.
Beden Terbiyesi Genel Direktörünün Beyanatı Münasebetile
Amatörlük - Profesyonellik
P
Adliyede:
Bir Esere Üç Muharrir Sahip Çıkıyor
Üniversite profesörlerinden doktor Nihat Reşat, avukata Mustafa Reaşt vasıtasiLe mahkemeye müracaat ederek muharrirlerden Saban Alaçam aleyâûne hir dolan-dincilik davası açmıştır.
Davanın mevzuu şudur: Doktor Nihat Reşat, Meşrutiyetin ilânından Umumi Harp sonuna ka-darki ha tam lan ılc Üniversitedeki açılış dersini ayn iki kitap halinde tabettirmek üzere sahih Alaçama bu eserler için ika yüz yirmi iki buçuk liraya yakın hir para vermiştir.
İddiaya göre: Satıh   Alaçam, paraları aldığı    halde    İritapl tabetti ı meuıuytgr.  Bir  m yalnız beş lira vermiştir.
Sabır» Alaçamın bir çok harrirlere söylediğine göre de vaziyet büabütön bankadır ve şöyle cereyan etmiştir:
I   — Profesörün     ha*rralaxınj
dinledikten sonra eseri Sahih A-laçam yazmıştır ve aldığı paralar da telif hakkıdır.
2 — Açılış dersi kûabına gelince: Şabâh Alaçam, dersin mevzuu olan hamamlara ait notları muharrir İbrahim Hakkı Konyalıdan aldığını ve eser haline getir, dikten sonra profesöre verdiğini söylemektedir.
kbrahim Hakkı Konyalı ise. hamamlar hakkındaki notların kendi malı olduğunda ısrar etmektedir.
Bu üç iddiaya göre vaziyet ne oluyor ?
Demek ki profesör Nihat Re-şadın açılış nutkunu ibrrva eden kitap üzerinde üç kişi ayrı ayrı müeLliflik iddia ermektedir.
Davanın görülmesine başlanmış ve ilk muhakeme yapılmıştır. Herrüz ne karar verileceği belli değildir.
Mey'in Firakına Dayanamayıp
Hırsızlık Yapmış
İsmail isminde bir delikanlı yeni bir hırsızlık şekh' bulmuş. Sirkecide evvelâ Mebmedin, sonra da Mustaianm lokantasına gitmiş, müşteri gibi yemek yedikten sonra başkalarına ait paltoları çalmıştır: Dun Sultanahmet birinci ceza mahkemesinde sorgusu yapılırken ağdalı bir dille kendisini
şöyle müdafaa ediyordu;
— Ben derdiyim. Müptelâyı tşuisreUm. Meyin rırakına dayanamam. Ben bir gün rakıyı terke, decek olsam, hayat beni terkede-cekmiş gibi korkarım. Bunun için de içerim. Pata bulamayınca da çalanm.
Hâkim lamaili tevkif etti.
Yeni Yakalanan Muhtekirler
İçlerinde Kahveye Nohut Karış, tiran    13 Kişi de Var
Fiyat Murakabe bürosu son günlerde ihtikâr yapmaktan suçlu bir çok    müesseseleri    Adliyeye
vermiştir.
Dün yeniden ihtikâr yaptıklarından dolayı yakalanan bir çok tüccarlar Müddeiurrurmiliğe tevdi
edilmişi erdir.
Bunların arasında 40 kuruşa satılması icap eden kesme eşkeri 42 kuruşa satmaktan suçlu Sirkeci Nobethane caddesi 3 i numarada bakkal Çentof oğlu Fran>e Me-vorah ve oğlu Aron vardır.
bundan başka Kadıköy Söğüt-lüçeşme caddesi 164 numarada manifaturacı österyan Fîlips fahiş fiyatla perdelik satmaktan, Zindankapıda 68 numarada yağcı Zngomolo Etibanka yüksek fiyatla transformatör yağı satmaktan, Su!tanhamam 2 numarada Nesim Hen, Fiyat Murakabe bürosu tarafından tesbit olunan % 25 kâr haddinden fazla fiyatla mal satmaktan ve etiketli satış kanununa muhalif hareket eden manifaturacı Aram haklarında takibat yapılmak üzere Adliyeye tev. dj edilmişlerdir.
Rüşvet Alan Nüfus Memuru
Tokad nüfus memuru Mustafa, rüşvet aldıktan sonra ortadan kaybolduğu için Tokad Müddeiumumiliği kendisini arıyordu. Mus-tafanın İstanbulda olduğu öğrenilmiş vc İstanbul Emniyet müdürlüğünün nazarı dikkati çekilmişti. Polis dün Mustafayı yakalamış ve Sultanahmet sulh birinci ceza hâkimliğine vermiştir. Hâkim Mustafayı tevkif etti ve Tokada gönderilmesine karar verdL Hasan isminde bir delikanlı Kiliste bir kıza tecavüz ettikten sonra lstanbula kaçmıştır. Polis dün Hasanı yakalamış ve Müddeiumumiliğe vermiştir. Sultanahmet sulh birinci ceza hakimi Hasanı tevkif etmiş ve Kilise gönderilmek üzere polise vermiştir.
Gözlerini Açınca Kendini Karakolda Bulmuş
Fatihte oturan seyyar satıcı Ar li bir birahanede rezalet çıkartacak kadar sarhoş olduğu için yakalanmış ve Müddeiımsumilığe verilmişti. Sultanahmet birinci ce. za hâkimi dün sorgusunu yapıyordu. Ali kendisini müdaefaa ederken şöyle diyordu:
— Ben biraz müteessirdim. Yalnız birahaneye girdiğimi hatırlıyorum. Ertesi gün saat dokuzda karanlık bir yerde uyandım. Etrafıma baktım. Kimseler yoktu. Ben aklımı basama toplamaya çalıştım. Fakat hiç bir şeyi hatırlamıyordum. Biraz sonra o-daya iki polis geldi
— Haydi mahkemeye gideceğiz, dediler. İşte o vakit karakolda olduğumun far km a vardım. Kimseyi rahat»ız etmedim. Sadece sız. m ışı m.
Hâkim bu mazereti ve müdafaayı kabul etmediği için Aliye 3 lira para cezası verdL
Mühim Bir İhtilas Davası
On sene evvel Bakırköy MaU müdürlüğunde Malmüdürü Naille arkadaşları 32 bin lira kadar bir ihtilas yapmışlardı. Birinci Ağır-ceza mahkemesi bu davayı bitirmiş ve suçluları muhtelif cezalara mahkûm etmiştir. Suçlular ayrıca Hazinenin hakkı olan 52 bin lira. yı da ödeyeceklerdir.
Liman Su İşinde Yolsuzluk
İstanbul Liman İşletmesinde bazı mühim yolsuzluklar olduğunu ve Müddeiumumüiğin bu işle meşgul olduğunu haber vermiştik. Tahkikat ikmal edilmiş ve Liman İsletmesinin su memuru İzzet ve Bekirle kaptan Faik ve Ha. lit dün suçlu olarak sorgu hâkimliğine verilmişlerdir. Bunlar ecnebi bandıralı vapurlara fazla su verdikleri halde su miktarını az gösteren sahte vesikalar yapmışlardır. Dava yakında ye intikal edecektir.
PROFESYONEL
Pek Azmış
Ankara, 21 (Hukuhi muhabirimizden teiefonJa) — Amatörlük ve (....». ^, ..ı.. ıı.ı. hak kındaki talimatnamenin hazır-lannıanrna devam edilmektedir. Bedou Terbiyeni Genel Direktörlüğü, bu taJrruatruuııeye esas olmak üzere, spor 1x1 er tinizde Maütbiyetlfl zevat arasında bir anket açılmıştır. Şimdiye kadar bu ankete jrelea cevapların ekserisi, bir menfaat gılae-rek glrJi profesyonellik yoluna sapan Karın ve bu maksatlı kutup değiştirmeyi İtiyat nenlerin profesyonel Usa edil ınesl merkezindedir.
Beden Terbiyesi Genel Direk töriüğü, yaptığı tetkikler neticesinde elde ettiği rakkamlara göre, profesyonel  ilân edilmesi
İcap edeceklerin pek çok olmı-
yacafı kanaatindedir.
Beden Tenbiyesi Genel Direktörü General Cemil Taner, gene son verdiği bir beyanatta, yakında bir profesyonellik ve amatörlük talimatnamesinin neşredileceğini söyledikten sonra, hakikî a-matörle, profesyonelin ayrılacağını, beden terbiyesi ve sporun ma işet ve menfaat vasıtası olarak bi-rakılraryacağmı, amatör vasıflı sporcuların muhtelif tevekküller arasında mezat mahallinden kurtarılacağını söylüyor.
Sayın General bu sözlerüe, se-nelerdenberi Türk sporunu acılar içinde kıvrandıran yaraya bir neş. ter vurarak deşmiş oluyor.
Profesyonelle, amatör ayırde-dilecekmiş. Bu güzel, fakat bizim üzerinde durmak istediğimiz nokta, profesyonel veya a-matör oluşumuzun tayinidir.
Maalesef teşkilât işe başlarken kendisi profesyonelliği kabul etmiştir. Altmış liradan başlayarak beş yüz liraya kadar maaş veren bir teşekkülün sporda amatör olduğunu iddia edemiyeceği tabiidir. '      "
Sayın General yalnız spor kulüplerinden bahsederek amatörlük vc profesyonellik davasının hallini ileri sürüyor.
Profesyonel bir teşkilâttın törleri idaresi dünyanın    hiç yerinde görülmemiştir.
Bunun içindir ki, sayın General
işe başladığı gün bunu d üşüme re k
etrafına, amatör idarecileri topla.
mış orsaydı, bugünkü da-vasmda
hak kazartaa>ilrrcLL
Nasıl olur ki; teşkilât daha ıTk günde profesyonelliği kendisi teşvik etmiştir.
Misal mi isteniyor. Birer birer sayalım:
1 — İstanbul Bölgesi bundan bir buçuk sene evvel bir Macar takımı getirtti. Muhtelitle karşılaştı. Muhteliti teşkil eden oyunculara maçtan sonra şeker dağıtır gi bi para dağıtıldı. Hattâ içlerinden bir futbolcu istediği kadar para verilmediği için oynamak isteme, di. Arzusu yerine getirildikten sonra sahaya çıktı.
2 — Üç dört ay evvel İstanbulda yapılan Balkan oyunlarında vazife alan organizasyon komitesine, teşkilât mensuplarına mükâfat olarak ikramiye verildiği gazete sütunlarına geçti. Tekzip -den olmadı.
3 — Melih Balkan şampiyonu olduktan sonra, fubbolü bırakarak atletizmde kalması, istendi. Kendisi tatmin edilmek için, istanbul, da bulunduğu halde Ankarada çıkan Beden Tenbiyesi mecmuasına muöahihih tayin edilerek aylık verildi. Ve İstanbul Atletizm ajanı da bunu tefahürle etrafta söyredi durdu.
Misal çok. Bunun gibi yüzlerce-sini saymak kabildir. İşin içine girince etrafı profesyonellik kokusu sarıyor.
Kulüplerimize gelelim, amatör değiliz ki, profesyoneli arıyoruz. Kulüpler bugün oyuncularına a-çıkça para veriyor. Onları tatmin ediyorlar.
Is buluyorlar, pansiyon tutuyorlar, yemek yiyecek lokanta gösteriyorlar, her türlü ihtiyaçları mensup oldukları kulüp tarafından karşılanıyor.
Fakat fark şudur. Teşkilâtın bu gün bir milyonu aşan bir bütçesi var. bunun hiç şüphe yok ki yarısından çoğu, maaşat ve harcirah faslıdır. Bütçesinin kısmı âzamini
maaş olarak veren teşkilât ama-
..... . luların dıger kulüplerle bir anlas-
tor mudur? , , .
,,   ,   ı..   ı      __tr..1.';n ' ma yaparak oyuncu almasından.
Zavallı kulüpler, zavallı kulüp,. J
m ı   •   . j   ı ...LiUtfan : IstaTiıbulsporlular da    Vefalıların
darecıeru tahsisatı bol teşkilattan ı   ı_ i      j     ı    i
, , ı__aynen mukabelesinden korkuyor-
on paralık bir yardım görmeden    '
çocuklarına bakıyorlar. Hergün a- I ...   ,
çılan müzayedeye iştirakle oyun- Belki bu haberler tahakkuk e-cu alarak takımlarını kuvvetli bu- , der, kulüplerin korktuklar» ba-lundurmak için çırpınıp duruyor- 9>na gelir. Fakat üzerinde duru -^r ması lâzım gelen    mesele,    1 urk
Bugün, teşkilât ta profesyonel- | sporunun ne hale düştüğüdür, dir. kulüpler de, oyuncular da... Yalnız profesyonel olmayan hir zümre var. Onlar da bu işin içinde en ağır yükü sırtında taşıyan kulüp idarecileri...
Profesyoneli, amatörü ayırmaya ne lüzum var. Biz amatörlük
SPOR İŞLERİMİZ
Yolunda Değil
Ankara, 21 (Huhuhİ muhabirimizden telefonla) — Beurıı Terbiyesi <¦< m ı dlrektorlu^ merkez istişare beyet) bugün genel direkterlük merkezinde General Cemil T önerin başkanlığında mühim bir toplantı yapmış ve toplantıda Vekalet mu meşelileri de bulunmuştur.
Vekâlet mümessilleri.   Beden Terbiyesi kanununun tatbikatı üzerinde durmuşlardır. MUmes slllerin İzahatından anJa^ıldıfrı na göre. Vekaletler bu naha*] mü»bet bir faaliyet göntereme mislerdir. Bu   vaziyet   merkez istişare heyetinde münakaşaları mucip olmuştur.
İntişar* heyeti. Vekâletlerin, faaliyetlerindeki ana programlan tesbU   etmek   ve esaMİan meydana çıkarmak üzere   ılı malarına devam edecektir.
_j
perdesi altında profesyoneliz. A-matör bulmak ta imkânsızdır. Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünün yapacağı bir iş var. O da profesyonel yüzlerde örtülü, a-matörlük perdesini yırtıp atmak...
Kemal ONAN
Bu da mı Rekabet?
Istanbulspor, Vefa, Pera kulüpleri miLlî kümeye girebilmek için dördüncülüğü tutmağa çalışıyorlar.
istanbul piyasasından oyuncu ayartmaları, vazıyeti taayyün e-den kulüplerden kombinezon talepleri birbirini takıp edip gidiyor.
Vefalılar, Beşıktaşlüarın veya Galatasaraylıların Peraya yardımından.   Vefalılar,   Istanbulspor-
Meçhul Kahramanlar Serisinden: 9
Şehit Bir Paşanın Ahret Yoldaşları
Çok Şükür Ulu Tanrıya. IVihayetKahbeleriKaçırdık
uecegı bir simadır. Akhısarda Ik inillî müfrezeyi teşkil ve idare etmek, yurdun halâsı ve milletin stiklâli uğruna seve seve canını ?ermek şerefini kazanmış müba-;ek bir şehıdımızdır. Paşa, Ay-Jınm geri alınmasıle neticelenen
U L M
C A
Soldan saga: 1 bir hükümdar. 2
Kağıtlı tütün; Güzel   sanatlar
m
mün tediplerin den, bir nota; barsak-lar. 3 — Kepaze; teessüf edatı. 4 — Bir nevi bezelye, 5 — Makine satıcı. 6 — Bir hayvan; başka bir hayvan; bir nota. 7 — Ana. 8 — Anıt, 9 — Avrupada havası mutedil bir şehir, ticaret eden, 10 — Fasıla; bir hayvan, keder. 11 — Geçkin; taharri etmek.
Yukardan aşagrya: 1 — Katı; budala. 2 — Fikir, kurumuş nebat; bir içki. 3 — Bvrt kale. 4 — Geminin ön cir toplayıp demir kaldrrmak üzere hazrr bulunması. 5 — Btr şeyin ötesinde. 6 — Sanat; el içi; uzak işareti. 7 — Batılın cemi. 8 — Çevirme, 9 — Giden; şeffaf bir madde-10 — Derinlikler; bir edatın kısaltılmışı, bir peygamber. U — Bir sebze, bir vapurumuz.
Soldan sagu; 1 — Karyola, Ama. 2 — Üvey, Onarma. 3   — Lav; ot;
zam. 4 — Biat, ifa 5 — Atlet, flmflc 6 — Rasat, 7 — Takla; taşma. 8—
Km*». Naat. 9 — Nam; Mİ; kim. 10_
İnleme; nida, 11 — Ani; Öişmek.
Yukardan aşağıya; 1 — Külbastı;
ta. 2 — Av.ut  Nan. 3 — Reval. AJı.
4 — Yy; Terteme. 5 — Taam. Mİ 6 — Loti, Amel. 7 — An. Fiat. 8— Azaltan; Nş. 9 — Ara; Sakim. 10— MMM; MaJde, 11 — AA; Aksatmak.
Sporda rekabet esastır. Fakat bun dan on sene evvelki rekabet gibi olmalı idi. Bugünkü rekabet, rekabet değildir, ne olduğunu tayin etmeyi teşkilâta bırakıyoruz.
Millî Küme Maçları
İstanbul, izmir,, Ankara bölge, leri lik maçları bittikten sonra mart ayı içinde millî küme maçlarına başlanacaktır. Millî küme kulüp adedinin bu sene ona çıkarılması mtimali kuvvetlidir.
Bu tahakkuk ederse, İstanbul-dan beş, Ankaradan üç, İzmirden yine iki takımın iştirak edeceği söylenmektedir.
Millî küme talimatnamesi gelecek ay içinde bölgeler futbol a-janlarile Federasyon mümessilinden mürekkep bir heyet tarafından hazırlanacaktır. -o
Ve Toplantıları
Galatasaraylılar bu hafta kulüp merkezlerinde fevkalâde bir toplantı yapacaklardır. İstifa eden idare heyetinin yerine yenisi seçilecektir.
Riyasete eski reislerinden Cevdet Hocanın, umumî kaptanlığa da Leblebi Mehmedin getirilmesi muhakkak addedilmektedir.
Diğer taraftan Fenerbahçeliler de pazar günü senelik toplantılarını yapacaklardır.
jada, kumandası altındaki, millî bir alayla Harmandalı - Terkeş cephesinde bulunuyor ve işgalci-
erın muhun bir kuvvetini karşılında bağlı tutuyordu.
Bu cephenin gerisinde Papaz-
ı adında bu hırıstıyan köyü vardı. Manısanın düşmanlar taralından işga.ı esnasında, bu köyün altı yuz haneyi bulan nankör halkı da, o günlere kadar taşıdıkları vatandaşlık maskesini yüzlerinden sıyırıp atmışlardı, bir gün, köyde bulunan askeri depuboyu basmış.ar, bulduran ->uâh ve cephaneieri yağmalamışlar vc başlan ayağa silâhlanarak civarlarındaki 1 ürk köylerine sal
dırmıya baş.amışıardı. |
Bu soysuzlar, alayının iaşesine ait bir i^in halli için Halil Paşanın o civarda bir çiftliğe geldiğini haber alıyor, yanında on kadar Türk erinin bulunmasını fırsat bilerek, çifliği basmak, öte denberi diş biledikleri, öldürmek için fırsat gözledikleri Halıt Paşaya da saldırmak kararını veriyorlar. Köyün fesat basısı, hemen eteklerini beline ve avenesini peşine takıyor, köy köy, kapı kapı dolaşıyor, sürülerle nankörü ayaklandırıyor.
Şark tarafında büyük ve ge-çilemiyecek kadar geniş bir bataklık bulunan çiftliğin üç yanı, Papazlılann yardıma çağırdıkları Mütevelli ve Koldere köylerinin nankörleri ile daha geceden sarılıyor. Miktarları iki yüzü geçen diğer bir hain sürüsü de, sabaha karşı gün ışırken çiftlik mekânlarına, tıpkı vahşi bir kurt sürüsü sinsiliği ile sokuluyor.
Halk Paşa, uğradığı bu kah-bece baskın karşısında, hiç te ürkeklik, bezginlik göstermiyor. Yanında bulunan on baba yiğit üe birlikte, miktarları yüzleri geçen soysuz kahrbelere karşı koymaktan, silâh patlatmaktan çekinmiyor.
Başlryan kanlı bir savaş saatlerce sürüyor. Bu on tanecik asaleti i kahraman, cidden yavuz bir aralan olan Paşaları üe birlikte hakikaten çok kıymetli bir yiğitlik destanına mevzu olabilecek kadar yüksek bir varlık gösteriyor, baskıncıları o gün öğle vaktine kadar, bir adım bile ileri attırmıyorlar. Bir çoklarını yere seriyor, kalanlarını da oldukları yerlerde sindiriyorlar.
Fakat, Türklük şerefinin bu kıymetli koruyucularına fettan talih yâr olmuyor. İkindiye doğru  cephaneleri  tükeniyor.   Bunu
anlryan salgıncılar hücumlarını şiddetlendiriyor.     Kahramanları-
Manisalı Kara Osman zade atıyor, bir kaç kahbe canı daha Halit Paşa, Millî Mücadele tari- I yakıyorlar. O esnada Halit Pa-4iimızin büyük bir saygı ile bahse. şa. bu kahbe sürüsüne bir mertlik dersi vermek istiyor. Bir bakışı ile zihninden geçeni erlerine anlatan Paşa, mevziden bir ok gibi fırlıyor. Bu on bir Türk bir kasırga şiddeti ile hasımlarının üzerine atılıyor. Kınlarından çıkan yatağanlar iniyor, kaıkıyoı ;anh savaşların vukuu    sıraların- ve kanlanıyor.
On dakika süren bu kanlı boğuşmada Halıt Paşa üe altı eri, vucutıarı delik deşik bir halde yerlere seriliyor ve ancak Tür-ke yakışan bir şarüılık Üe can veriyor. Geri kalan dört kahraman, yaralı ve artık dövüşemıyecek kadar halsiz ve mecalsiz kalıyor. Fakat dördü de etraflarını saran bu kahbe sürüsüne teslim olmağı, lürklukleri için âr sayıyorlar. \a taganlara yine sarılıyor, yaklaşın nankörleri çil yavrusu gibi dağıtıyorlar. Kahramanlarımız, katibelerin bu kaçışmalarından istifade Ue artık şerefli bir ölüme hazırlanıyorlar. Biraz sonra, dördü birden yakınlarındaki bataklığa athfnaic, g^J .erini, durgun ve çamurlu suıarı, yaralarından sızan kanlarla boyanan bataklıkta yummak kararını veriyorlar. O esnada içlerinden biri haykırıyor:
— Mademki diyor. Suya atılacak, bataklara katılacak kadar kuvvet var bedenimizde.. Ne diye, bu kahbelerin üzerine saldırıp ta daha şerefÜ bir ölüme kavuşmayalım?
Bu haklı itiraz ve sual, diğer üç kahramanı bataklığın kenarın daki göze durduruyor, heyecanlı bakışlar, ruhları yine ateşÜyor. dört yoldaşı yeniden coşturuyor, kanlı yatağanlarını başlan üzerinde çevirt e çevir t e ve yaralı bir arslan çevikliği ile ölüm saçan nankörlere doğru koşturuyor. \ Savaş sahası yine karışıyor, başlar uçuyor, kollar düşüyor, göğüsler deliniyor, karınlar deşiliyor. Kahibelerin bir çoğu yine yerlere seriliyor. Yaralananlar silâhlarını atıyor, canlarını kurtar-mıya bakıyor. İçlerinden biri bedeninden ayırdığı Halit Paşanın kanlı başını kapıyor, kaçan katibelere katılıyor.
Koca meydan, günün dört yiğit Türküne kalıyor. Dördü de paşalatının başsız cesedi üzerine atılıyor ve o ana kadar hırs ve hışım fışkıran dönük gözler, artık bir daha açılmamak üzere kapanıyor. Ruhunu en son teslim eden kahramanın morlaşarak kıpırdayan dudaklarından sızan son sözler şunlar oluyor:
— Oh çok şükür Ulu Tanrıya. Kahbeleri kaçırdık. Şeref ve imanımızı kurtardık.
Kahramanca ölüşleri gibi isim ve hüviyetleri de bir çoklarımızca meçhul olan bu aziz şehitleri rahmetle yâd eder ve sayın Manisalılardan, Türk yiğitliğinin birer sembolü olan bu kahramanların isimlerini ve kimler olduk-
mız nihayet son mermilerini de laruu bildirmelerini beklerim.
SORUNUZ
TÜRK İNKILÂBINA  HAYRANLIK MEVZULU BÜYÜK BİR
ŞARK   FlLMl
bir türke gönül verdim
Kahramanlık,  Aşk,  Heyecan... İntikam... ve Zafer...
TÜRKÇE SÖZLÜ, TÜRK MUSİKlti
Muazzam bir sanat harikası... Memleketin en büyük musiki üstadlarınm ve en güzide sanatkârlarının iştirakile.... önümüzdeki CUMA Matinelerde
OY UYELIM
Kanaat Notu Yoklamaları
SİNEMASINDA
Kadıköyden Ktaenı Naci sora-yar: Hususi hir lisede tahsilde bulanmakta olan oğlum bir müddet hftfUaJanrtıgı İçin kanaat nota verilen yoklamalara mecburi olarak girmiştir. Fakat hastalığı hasebi-le İyi not alamamıştır. Bu gibilerin tekrar imtihan edilmeleri Ui-zuugounez mi? Acala Maarif idaresince bu yolda geçen muameleler var mıdır ? Talebenin yeniden not ai ahi I meşine eevas veriliyor mut
CEVAP — Bu hususun evvelâ mektep müdürlüğünden sorulması lazımdır. Mamafih Maarif îdare-aince herhalde bu yolda hir muamele geçmemiş ise hile Maarif Vekaletinin yeni bir tamimi vardır Oğlunuzun bu tamimden istifade edemiyeceğinı tahmin ediyoruz. Bu tamimin esasını size bildiriyoruz. «Hasta olan talebelerin imtihana girmiyerek engele kalmaları mümkün bulunduğuna göre bu imkandan istifade etmiye lüzum duymaksızın imtihanlara girip basan gösterraiyenlerin tekrar imtihan edileniiyecekleri tasrih edilmektedir.
Cins Tavuklar Kaça Satılır?
Borsada A. Kayar soruyor? Kml veya beyaz Nemse (Küsensin), Faverol, ve san orplngton tavuk cinslerinden ve geçen martın piliçlerinden tavuk ve horoz olarak sarın almak bitiyorum. Kaça ve kimden alabilirim?
CEVAP — istanbulda cins tavuk yetiştiren hiçbir müessese kalmamıştır. Tavukçuluk yanan eski amatörler de küm etiler ini kapamışlardır. Kuşçulardaki tavuk ve horozlara pek güvenüemez. Size tavsiyemiz şudur: Yeşilköy Ziraat mektebinde bu cinslerden bir kısmı vardır. Vilâyet Ziraat Müdürlüğü vasıtasüe İstanbul Ziraat müdürlüğüne müracaat ediniz. Resmen buradan bu clnslen isteyiniz. Eğer piliçlerini temin edemezsiniz bile yumurtalarından temin edebilirsiniz. Bursa Ziraat mektebi müdürü esasen tavukçuluk mütehassısıdır. Kendisindenl de îstanoul Ziraat mektebinde istediğiniz cinslerin bulunup bulun-madığmı öğrenebilirsiniz.
22 - 1 - 941
VATAN
Yeşilaycılarm Tezi
Gençliği içki Düşmanı Yetiştirmek
Son günlerde Yeşilaycılar, içki aleyhtarlığı faaliyetlerini arttırmak yolunda bazı yeni teşebbüslere girişeceklerini ileri sürdüler. Bunun üzerine bu gayretin tatbik derecesini inceliyen lehte, a-leyhte yazılar yazıldı.
Ben bu meselenin esas noktalarını teabit maksadile kıymetli doktorumuz Fahrettin Kerimden bu hususta bir konulma istedim. Bunu büyük bir nezaketle kabul ederek dedi ki:
— Bu ayni zamanda bizim tezimizi kabul etmek istemiyen kim selere de bir cevap olabilir.
Kendilerine soracağım, sualleri
söyleyince:
— Evet, dedi. Size bunları anlatayım.. Evvelâ bu seneki Yeşilay kongresi memlekette ve bilhassa matbuatımızda çok derin akisler yaptı. Gerçi bazı muharrirler, bir yıl zarfında cemiyete 120 kişinin ka"ydolduğunu buna mukabil uyuşturucu madde müptelâ larının sayısı daha fazla olduğunu işaret ettiler.
Yeşilay cemiyeti geçen seneki faaliyette aza kaydı sayısını çoğaltmak için bir teşebbüste bulunmuştur. Kaydedilen 100 kişi gençlik kısmına aittir. Bunlar da irsatçılardır. Cemiyetin defterine kaydolmamı* memlekette pek çok içki düşmanı vardır. Maa-mafih bunlara müracaat ederek tescil olunmalarını istemek faydalı olur.
Cemiyet, bugüne kadar irşat sahasında çok çalışmıştır. Bir vakitler - içki hayat için lüzumlu bir unsur - diye anılırdı. Ama bu gün artık hiç kimse böyle bir iddiada bulunamaz. Çünkü cemiyetimiz mecmualarile, konferans-larile gençlik teşklâtile memleket, te istediği havayı yaratmıştır. Hem diğer memleketlere nazaran bizde nüfus başına isabet e-den alkol sarfiyatı miktarı ancak
200 gram kadardır.
Ve Türkiyede alkol suiistimalinden gelen ruh hastalıkları di pek azdır. Yalnız zabıta vukuatı kayde şayandır. Burrun için işte biz sadece irşat sahasında çalışıyor ve gençliği kazanmıya gayret ediyoruz.
Ayni zamanda uyuşturucu mad delerin 6-7 sene evvel çok şiddetle aleyhinde bulunduk ve meselenin tahkikini hükümet ele aldı. Atatürk riyasetinde toplanan vekiller heyeti şiddetli kararlar verdi.
Ayrıca beş sene evvel toplanan altıncı tıp kongresinde Milli Şefimiz İsmet İnönü, o zaman Başvekil sıfatile toksikomaniye karşı şiddetle mücadele edildiğini tebarüz ettirdi. Vaziyetin salahı karşısında hükümet vuku-bulan istifsarımıza bu hususta yapmak istediğimiz afişlerden sarfı nazar edilmesini bildirdi. Ve ajanslarla Sıhhat Vekâleti uyuşturucu maddeler iptilâsının mahdut miktarda olduğunu tebliğ etti.
lantılarda münakaşalara,  konferanslara yer vereceğiz. O vakit, içkiye taraftar olnlar d* gelirler burada fikirlerini, tezlerini    müdafaa ederler.
Evel alkolün benzine karıştı nİmasını ısrarla istiyorız Fakat, tütünün aleyhinde bulunmuyoruz. Çünkü, tütün hem n..mleket iktisadiyatı noktasından ehemmiyeti, hem de onun iç'imaî zararı yoktur. Bizim düşmanımın içtimaî /ararı olan zehıi U Ttı.ı.
Bir çok    memleketlerde    içki düşmanlığı artık devltt teşkilatına dahî! olmuştur.    Bj bilhassa Profesör doktor Fahrettin Kerim millî n»üdaf;a bak nundan gayet
ehemn.iyetlidir.
yük bahçelerde ve cemiyet merkez binasının yanında ucuz fiyatla meyva suyu satışın: taammüm etmek istiyoruz.
Yine müsamerelerinıize, kon. feransleıımıza devam edeceğiz. ! 'atta ayda bir yapacağımız top-
$iniCiki halde hükümetimizce de takdir ve himayeye mazhar olan rı eşilayın bunaan eonra da i:.ti i ve mütevazı mea.ıiainde muvaffak olacağına titnin bulunuyoruz. Neriman Hikmet
Samson Mikicinski Ne Oldu ?
(Başı 1 İncide) I landığı için kadınlarla kumar da oy-zenginlere yardım ederken onların nardı. Kadınlar kendisinden zahmet-verdigl şahsi hediyeleri kabul etmek- sizce bol bol para koparırlardı. Eğer te mahzur görmüyor. Bu mültecile- herhangi bir maksatla bir pusuya rin deviz ve elmaslarını memleket- düşürülmüşse bir kadının yem diye ten memlekete nakletmek için de kullanılmış olması ihtimali vardır, diplomatik masuniyetinden istifade Bir kadın macerasında başına bir ediyor. Bir rivayete göre, bunu yurt- şeyler gelmiş olması da mümkündür, suz mültecilere dostluk ve yardım 4 — Bazı işlerinin meydana çık-göstermek için yapıyor. Diğer bir masından korkarak canına kıymak rivayete göre de zahmetleri kendisi ihtimali... Kendisini tanıyanlar buna İçin de boşa gitmiyor. ihtimal vermiyorlar. Çünkü bir defa MEÇHUL BİR KADIN seyahatlerinde şunun bunun döviz ve Yabancı memleketlerde dedikodu- elmaslar™ hudutlardan geçirmesini lu bir hayat geçiren mülteciler ara- kendl ölcüsUne göre bir suç saymışında bu yolda faaliyetler pek tabiî vormu? ve bundan kimseye zarar olarak dikkati celbediyor. Lehliler gelmed,g',ni söylüyormuş. Sonra çok arasmda zaten bir takım ikilikler del kurnaz ve aklllr bir adam olduğu için
var. Şili sefareti başkatibinden bekledikleri yardımı görmeyenler kendisine diş biliyorlar ve hareketlerini intikamsız bırakmıyacaklarını vakit vakit söylüyorlar.
Her zabıta romanmda bir güzel kadın bulunmalı değil mi? Bu canlı romanın da san saçlı, mavi gözlü, çok esrarlı kadını var. Micinski bir gün bu kadının resmini bir dostuna gösteriyor ve diyor ki:
«Bu kadın beni tehdit ediyor. Kendisinden çok çekiniyorum.»
HADİSEYE AİT İHTİMALLER
bu takdirde meselâ otomobili ile Boğazın bir tarafından denize uçmak gibi bir şekilde İşe bir kaza manzarası verebillrmiş. Halbuki öyle yapmamış, otomobili boş olarak ortada kalmış. Bundan başka diplomatik pasaportu ve bütün şahsî vesikaları sefarette bulunmuş.
Canına kıymak veya savuşmak istediği takdirde perşembe akşamı Park Oteldeki davete icabet etmesi ve bir mazeretle ayrılması tabii olacağı da söyleniyor. Çünkü tegayyüp
hâdisesi, kâtibin  bu davete gelme-Ortadan kaybolan Şili sefareti baş- I mesi üzerine derhal    meydana çık-kâtibirün ne olabileceğine dair ihti- L« „*.     ~
monA.   .        1A    ! 6    .. mistir. Saat dokuz için kabul ettiği
mailen   bu malûmata   göre sırasüe
gözden geçirelim: akşam yemeği devetinc gelseydi tc-
1 - İntikam hissi besliyen Lehli- Ua>^bün belki de bir. W £Ün far-ler veya hususî maksatlar besliyen ' klna varılmazdı.
Bu Defa Neler Konuştular?
(Başı 1 İncide) *=*
İtalyada böyle bir baskıya dayanacak kudret yoktur. Zaten neticeler de; askerlerimizin gösterdiği bütün fedakârlığa rağmen, bunun böyle olduğunu isbat etmiştir. Müşterek harbi kaybetmemizi istemezseniz bize yardıma koşunuz!»
Almanyanın böyle bir müracaata kulak tıkaması imkânı yoktur. Fakat İtalyanların yardımına koşmanın Almanların kendi plânları bakımından hoşlarına gidecek bir şey olduğu da iddia edilemez. Almanyanın esas kuvveti kara or-busu olduğu halde, çok gariptir ki harbin bugünkü safhasında kara orduları arasındaki yegâne temas, İngilizlerle İtalyanlar arasında oluyor.
İşgal altındaki memleketleri yumruk altında tutmaktan başka fiilî vazifesi olmayan Alman kara kuvvetlerinin Afrika cephesine gönderilmesine deniz mânidir. Zaten cephede İtalyan ordusu bir taarruz kuvveti halinden çıkmış, senelerdenken yapılan bütün hazırlıklar yok olmuştur.
Kahraman Yunan milletini arkadan vurmağa kalkışmağa gelince, böyle bir hareket, Almanya bile dahil olduğu halde dünyanın her tarafında çok kötü akisler uyandıracaktır. Zaten Balkanlar öyle bir barut fiçişidir ki burasını ateşlemeğe hiç gelmez. İtalya bunun tecrübesini yapmıştır.
Almanyanın yeni 'bir cephe kurması ve İngiliz adaları üzerine olan tazyikinin bu suretle azalması İngilizlerin çok işine gelecektir. Alman taarruz vasıtalarının ve hele tayyarelerin ikiye ayrılması İngilizlerin ekmeğine yağ sürmek demektir, hele Amerika harekete geçtikten sonra...
Bütün bu vaziyetler gözönüne getirilince, son Hitler - Mussolini
mülakatının ahenkli ve ferahlı bir hava içinde geçmiş olmasına pek te ihtimal verilemez.
YALMAN
Vekiller Heyeti Topland
1
Ticaret Vekâleti İaşe Müdürlükleri Kadrolarmdaki
Memurların Tesbitine Başladı
Ankara, 21 (Hususî Muhabirimizden) — Bugün Vekiller Heyeti Başvekâletteki hususî salonda toplanmıştır. Ruznamesinde bulunan maddeleri bir karar altına almış bulunan Vekiller Heyeti aynı zamanda Ticaret Vekâleti tarafından Başvekâlete sevkedil-miş bulunan iaşe teşkilâtı hakkındaki statüleri tetkik ve kabul ettiği tahmin edilmektedir.
¦      V —
Bu vaziyet karşısında yeni iaşe teşkilâtına ait umum müdürlüklerin, aybaşında faaliyete geçebilmeleri için kadrolarım süratle tanzim etmeleri icap etmektedir.
Diğer taraftan Ticaret Vekâleti bu umum müdürlüklerin kadrola. rında    kullanılacak    memurların
bir kısmını da tesbit etmiş bulun-
j
maktadır. Statülerin tasdik edile-
rek kendine tebliğ edilmesinden bir iki gün sonra kullanacağını tesbit ettiği memurları tayin edecek bu kadrolarda eksik kaldığı takdirde diğer memurları da peyderpey bulacaktır, öğrendiğimize göre iaşe teşkilâtının her iki umum müdürlüğü Fiyat Murakabe komisyonları ile de sıkı bir teşriki mesai yapacaktır.
Kassala'nın Ehemmiyeti
Londra, 21 (A.A.) — İngiliz kuvvetleri tarafından istirdat e-dildiği bildirilen Kassala Sudan demiryolunun mühim bir düğüm noktasıdır. Kassala İtalyan Erit-resine ve Habeşistana giden bütün yollara hâkimdir. Geçen temmuzda burası İtalyanların eline geçtiği zaman İtalyan radyosu Kassalanın Sudanın en mühim mevkilerinden biri olduğunu söylemekte idi.
Ahmet
Amerika
İ5!* bunlardan dolayı cenrye-tinı z mesaisini yine irşat yoluyla devam ctlrmektedir.
Biz içkiye hiçbir zaman mem-nuiyeti kastiye konulması taraftarı değiliz. Biliyoruz ki, bu A-merikada da mümkün olmadı. Alıaşanları kurtarmak çok güçtür. Yalnız gençliği içki düşmanı yetiştirmek lâzımdır. Sonra bazı gazeteler içkinin itidal ile kullanılmasının faydasını tasvir ediyorlar. Hayır, bu işte itidal olamaz. İtidalin nerede başlayıp, nerede ve naa.l biteceğini kestirmek güçtür. Son ya tımarhane, veya aapishane olur.
Şu halde yine en iyisi irşattır.
— Bu irşat ne gibi yollarla yapılabilir?
— Bunu da izah edeceğim. Biz tüm yapmak için hükümete m-*r.v aat e.ak. Kendi bütçemiz bu i?e kâfi değil.. Bu atne yapmak istedi* erimiz ananda prj-jck.» > on'aıîa hayattan alınmış misalleri memleketin mahteli; yer lerınde *>nferanslarla halka anlatmak istiyoruz.
Uığer taraftan bize serdedılen bir tıkır vardır. O da mem'eket iktisadiyatı noktasından ba^iura zarar vereceğrmızdirI
Ha - ukî bu da yanlı? ve zayıf bir iddiadır. Biz bağlara ne için zarar veriyormuşuz. Bilâkis mcm. Ickette meyva sarfiyatı daha fazla olur. Bu da rneyva suyu propagandasını kuvvetlendirmekle mümkündür.
Son günlerde AıYine-.ğuniz Son senelerde Avrupaç* tıpkı şaraba benzer meyva buları yapılmıştır. Hattâ bunlar resmî /.i-yjictler^J kullanılmi/2 bağlanmıştır bifce'.
Binaenaleyh biz de İnhisarlar Vekâletilc veya hususi firmalarla unlagarak. yaz aylarında bü-
diger alâkalılar tarafından pusuya düşürülmesi, ya öldürülmesi veya bir tarafta mahpus tutulması.
2 — Parasına tama edilerek yine pusuya düşürülmesi, öldürülmesi, mahpus tutulması veya bir tarafa kaçırılması.
Mikicinski bazı Lehlileri göreceğini söyliyerek saat dokuza çeyrek kala sefaretten aynlmışttr. Dokuzda davetli olduğuna göre, herhalde niyeti ayak üstünde bir iş bitirmek, sonra Park Oteline gelmekti. Sefa-
Bu ihtimale kuvvet verdirecek bir retten, otomobilini bizzat kullanarak nokta vardır ki o da ŞUi   sefareti ayrılmıştrr. Şoförü olmakla beraber
başkâtibinin daima üstünde bol para taşımasıdır. Adeti bu parayı portföyde bulundurmamaktır. Portföyünde yalnız diplomat olduğunu gösteren vesikayı taşır, her vesile ile gös-terirmiş. Parasını ayrı ceplerine taksim edermiş. Bir, iki hafta evvel bazı dostlarilc yemek yerken sıra hesap görmiyc gelmiş ve Mikicinski avucu içinde bir para, tutarak yanındaki kadına şu suali sormuş:
— Biliniz bakayım, elimde kaç para var.
Kadın: «Yüz lira/, diye cevap verince Şili kâtibi avucunu açmış ve kat kat bükülmüş beş yüz liralık bir banknotu göstermiş.
sık sık otomobilini kendi kullanır-mış.
Demek ki   ne olmuşsa   perşembe
akşamı dokuza doğru Taksim meydanı civarında olmuştur.
Zabıtamız gayet etraflı tahkikata
giriştiği için az zamanda ipuçları bulunacağına şüphe etmiyoruz.
Yeni 8695
Vatandaşımız
Ankara, 21 (Hususî Muhabirimizden) — Muhtelif memleket-3 — işin içinde karışık bir kadın I lerden hicret ve iltica suretile yur-parmağı olması... Bu İhtimal de kuv- dumuza gelen 8695 milletdaşımu vetlidir. Çünkü kaybolan kâtibin ka- Zın Türk vatandaşlığına alınması dınlara çok zaafı vardı. Her davete icra Vekilleri Heyetince tasvip o. gider, ayni zamanda kumardan hoş-' lunmuştur.
(Başı 1 incide) **
manya akıbetine uğramak niyetinde olmadığı kanaatini Alman askerî ricaline vermesi lâzım gelir.
Bulgaristamn Metanet Ve Dostluğu
Bulgaristanın metaneti ve dostluğu bu anda Yugoslavya için hususî bir kıymet irade eder. Yu-goslavların mihveri sevmeleri için hiç bir sebep yoktur. Millî dürüstlük ve milletin mevcudiyetini muhafaza azmi Yugoslavları bugün her zamandan ziyade birleştiren büyük kuvvetttir. Yunanistanm verdiği örnek Yugoslav ananelerine Romanyanın verdiği örnekten
daha uygundur.
Bu arada mihver tarafından tehdit edilmeleri muhtemel bulunanların müştereken hareketi basit bir ihtiyat tedbiridir ve aynı zamanda diktatörleri düşündürebilir.
Amerikanın Balkanlara Alâkası
B. Roosevelt'in hususî mümes. sili B. Donova'nm Sofyayı ziyareti Amerikanın Balkan vaziyetile alâkadar olduğunu gösterir İngiltere ve Amerikanın mihveri mağlûp etmek azmi ve mihverin mağlûbiyeti hakkında besledikleri itimat Balkanlardaki melhuz inkişaflarda hayatî bir amil olacaktır. Bu azim aynı zamanda Balkan milletlerinin müstakbel hürriyetlerinin de hayatî şartlarıdır.
Habeşistandaki
İtalyan Kadın ve Çocukları Meselesi
Londra, 21 (A.A.) — Avam kamarasında, Habeşistan, Eritre, Mısır ve Somalideki kadın ve çocukların tahliyesi hususunda İtalya ile birlikte tedbirler alınıp a-lınmadığı hakkında sorulan bir suale Başvekil Ccurchill şu cevabı vermiştir:
«—— Bugün cereyan etmekte o-lan harekâtın durdurulmasına imkân olmadığını herhalde teslim edersiniz. Filvaki bu gibi tedbirler alınmamıştır. Fakat bunların hal. ya hükümeti ve yaıhut mahallî I-talyan kumandanları    tarafından
teklif edilmesi lâzımdır.
-o-
Yunan Tebliği
Atina, 21 (A.A.) — Dün akşam neşredilen 86 numaralı tebliğ:
Muvaffakiyetle neticelenen mev zii harekât olmuştur. Bir miktar esir aldık. Bir çok havan topu ve otomatik silâh iğtinam ettik.
Bir İtalyan Denizaltısı battrıldı
Atina, 21 (A.A.) —Atina a-jansı bildiriyor:
Yunan Bahriye Nezareti bir İ-talyan denizaltısının batırıldığını bildirmektedir.
Şimal Cephesinde Siadetii Muharebeler
Manastır, 21 (A.A.) — Reu* ter ajansının Arnavutluk hududunda bulunan hususî muhabiri bildiriyor:
Dün cepıhenin şimal kısmında şiddetli muharebeler olmuştur. Gönce - Pogradet yolunda ilerleyen Yunan kıtaatına İtalyan tayyareleri hücum etmişler. Yunan ve İngiliz tayyareleri de şiddetli bir mukabelede bulunmuşlardır.
Oetraviçe dağlarında iki gün evvel kaybettikleri mevzileri tekrar ele geçirmek için İtalyanların yaptığı mukabil taarruz püskür-tülmüştür.
Romanyada isyan
Türk Ordusu
(Başı 1 incide) =*=
bildirmektedir.
Halen Romanya ile bütün muhabere ve muvasala irtibatı kesilmiştir. Alınan son haberlere göre isyan devam etmektedir.
Bükreş, 21 (A.A.) — «Stefa-nip Gazeteler Alman ordusu binbaşılarından Döring'in katli hâdisesi hakkındaki resmî tebliği neşretmektedirler. Resmî gazetede metni çıkan bir kararnameye göre Romanyada bulunan Alman kıtalarına mensup bir Alman askeri kasden öldürüldüğü takdirde katili hakkında idam cezası tatbik edilecektir.
Gazeteler diğer cihetten dün gece lejyonerler tarafından yapılan nümayişlere dair tafsilât neşretmekte ve bu nümayişlerin nizam ve disiplin dairesinde cereyan ettiğini yazmaktadırlar.
Jandarma müfrezeleri sokaklar da dolaşmaktadır. Nezaretlerden bazıları zabıta tarafından muhafaza altına alınmıştır. Hükümet merkezinde sükûnet hüküm sürmekte ve General Antonescu tarafından alınacak tedbirlere intizar edilmektedir.
Telsiz istasyonu askerî müfrezelerin muhafazası altındadır.
Berlin, 21 (A.A.) — Alman resmî ajansına Bükreşten verilen bir telgraf haberine göre. Roman, ya Dahiliye Nazırı General Pet-roviccsrn istifa etmiştir, Bükreş mevki komutanı General Popes-cu'nun Dahiliye Nezaretine getirileceği söylenmektedir.
D. N. B. ye Göre
Bükreş, 21 (A.A.) — D. N. B.
nin bildirdiğine göre:
General Antonesko, Alman binbaşısı Döring'e yapılan suikas. dı haber alır almaz, katilin isticvabı biter bitmez divanıharpte muhakeme edilmesini ve derhal idam olunmasını emreylediğini Alman elçisine bildirmiştir .Bundan başka, ilk tahkikat neticesinde suikasd failinin Türk pasaportu ile Romanyaya girmiş bir Yunanlı telâkki edilmesi icap ettiğinden General Antonesko Yunan kolonisinden   10 mühim şahsiyeti de
tevkif ettirmiştir.
o
Sovyetler, Sofya Sefareti Memurlarını Değiştirmedi
Moskova. 21 (A.'A.) — Tass ajansı bildiriyor:
Norveç gazeteleri Sovyetler Birliğinin Bulgaristan elçiliği memurlarının vazifelerini memnuniyet verici bir tarzda yapmadıkları için tamamen veya   kısmen   azledlleceklerini
bildirmektedir.
Tass ajansı, bu haberin doğru olmadığını ve uydurulduğunu bildirin İye mezundur.
Hafızam geçmiş seneleri birer birer hatırlarken, hayatımın dönüm noktası olan zamana takıldı kaldı*
Mlsls Van llopper ile beraber Montekarlo-da Kot Dazür otelinde bulunuyorduk. Orada yemek salonuna girerken, günde İki defu arzettftğlmlz manzarayı hiç unutamam. Ka din uzun ökçelerinin Üzerinde muvazenesini buJmrya çalışarak küçük ve sık adımlarla yürür, ben de sıkılgan bir tavırla taJdp ederdim. Dümdüz kısa saçlı başım, boyasız yüzüm, ucuz bir terzinin diktiği eski tayyörümle ne kadar mahcup bir halim vardı!
Mlsls Van llopper İse aksine olarak gayet gürültülü ve süslü kıyafetUe herkesin dikkatini çckmlyc çalışırdı.
Elinde tuttuğu kocaman çantası âdeta küçük bir bavul gibi idi. İçinde birçok kağıtlar, resimler, pasaportlarla beraber hiç bir zaman yanından ayırmadığı bir gözlüğü vardı. Bu gözlük saplı ve elde tutulan neviden bir tecessüs aleti İdi.
Pencerenin önündeki masamıza doğru İlerlerken mahut gözlüğü İle dört taran «üzdükten   nin şikâyetçi bir tavırla dodi kl:
— Ne arıt!p otel burası... Bir tane meşhur »inin yok. Ilorhnlde İstedikleri fiyatı venuryoceğime euıln olabilirler. Buruya gar-
Yazan: Dafne du  Maurier
Çeviren: Rezzan A. E. Yalman
sonları görmiyc mi geldik?
Ben bu sözleri işitince büsbütün mahcup oldum ve «kabil olsa da oradan kaybolabU-Hcydlm!» diye dükündüm. Fakat ne çare kl talih beni buraya bağlamıştı.
Sofraya oturduk. Mlsls Van Hepper ağzını şapırdata şapırdata makarna yiyordu. Van gözle de, acaba garson bana duha mı İyi bir yemek verdi, diye tabağıma bakıyordu. Fakat büyük otel garsonları İçtimai mevkileri derhal farkederler vc ona göre, İnsanlara hizmet ederler. Madama verdiği makarnanın ağzı »ulandıran bir manzaram olduğu halde bana Uç gündenberl buz dolabında kalmış bir tubak soğuk et getirmişti. Herhalde bu et birçok müşterinin şikâyeti üzerine geri gitmiş ve uneuk benim glhl «essiz vo fakir bir kıza layık görülmüştü.
Vanıuıızdukl masa Uç KÜııdcııhcrl boştu. Bugün   yaklaşınca orada   bir tek adamın
oturduğunu gördük. Gerek Mlsls Van llopper, gerekse ben bu adama dikkatle bakıyorduk. O bizim .ıi.ıimim ' 1 n farkında değUdl. Dalgın ve gamlı bir hail vardı. Bir aralık madam adamı uzun uzun gözlüğü İle süzdükten sonra adeta yüksek nenle bana şu sözleri söyledi:
— Masa komşumuz Maks dö Vlnter'dir, Îngilterede Mnnderley şatosunun sahibi... Herhalde şimdiye kudar bu İsmi duymuş olacakNinız? Ne kadar mahzun bir hali var, değil ml? Karısının ölüınüııdenberl hep böyle imiş. Bir türlü teselli bulmamış...
II
Mlsls Van HöpptI bu kadar züppe olmasa İdi hayatım herhalde başka bir cereyan takip edecekti. Bu kitapta anlattığım bütün babıma gelenler, onun züppeliği yüzünden olmuştur. Şimdi bunu memnunum. Fakat bu neticeye varıncaya kudar neler çektim.
fBu kadın, bütün İnsanları sualleri, tecessüs ve bin türlü bos lakırdılarlle o derece taciz ederdi kl odaya o girince herkes kaçar, yahut o odadan çıkınca arkasından gülüp eğlenirlerdi. Montekarlo şehrindeki bütün meşhur İnsanlarla dostluk yapmak İster, onları bir kere sokakta görmüş olsa sanki kırk yıllık ahbapmış gibi selâmlar ve konuşurdu. Kadının hücum usulü o kudar kuti ve seri idi kl insanlar nadiren bundun yakalurını kurtarırlar, çok defa pençesine düşerlerdi.
Tuzak yeri olarak otelin holündekl bir büyük kanapeyl seçmişti. Burayu her gün yan gelir, oturur, kahvesini burada içerdi. Bu suretle herkes mutlaka onun önünden gec-nıiye mecbur olurdu. O da konuşmak istediklerini yollarından çevirir, rahatsız ederdi. Bozan beni alet diye kullanır, Adeta oltanın ucuna tukılan yem gibi beni ortaya atardı.
Mecmualarda Isıııl geçen vc resini olan meşhur adamlar, asil ailelere mensup insanlar, her nevi muharrir, şair, uktörler bu tuzağa düşmlyo mahkûmdu.
Hayatımın dönüm noktası olan o unutulmaz günü bugün İmiş gibi hatırlıyorum. Yemeği dar bitirmiştik. Yemişler ûdetu boğazımıza ¦•1/ ıiı.nstl.    Yunımızdakl    musudu    oturan
CArkuöi var)
(Başı 1 İncide) X^X
Acaba Almanlar, Bulgaristandan geçerek Selâniğe taarruz edebilirler mi, edemezler ml?..
Alman ordusu başkumandanı böyle bir harekete teşebbüs ederse şunları gözönünde bulundurmak mecburiyetindedir:
1 — Evvelâ, emniyeti koruma zaruretlerle bu kuvvetlerin bir kısmım Romanyada bırakmak,
2 — Bulgaristan hükümeti. Alman ordularının kendi memleketinden geçmesine müsaade etmiş olabilir - ki bu şüphelidir - sağ ve sol cenahlarının muhafazasr için de kuvvet bırakmak mecburiyetindedir.
Bu hareket, komşu devletlerin hayatlarını tehdit edeceğinden buna müsaade etmeleri de şüphelidir.
İşte biz, bunları mülâhaza ederek Romanyada toplanan kuvvetlerin böyle teşebbüse geçmesini zayıf buluyoruz. Daha fazla kuvvet getirmeleri ihtimaline gelince: Almanlar, Avrupafla birçok memleketleri işgal ettiğinden buralarda büyük kuvvetler bulunduruyorlar.
Bundan başka, 100 tümen kadar bir kuvveti, îngütereyi istilâ için garp cephesinde tutmaktadır. 60 tümen kadar kuvveti de başka bir yerde bulundurmaktadır. Balkanlara tahsis edeceği kuvvetin 30 - 40 tümenden fazla olacağını tahmin güçtür. Daha fazla getirse bile Bulgaristan ve Ron\anya bunları besliyebi-lecek kabiliyette değildir. Sonra bu
saha büyük hareketlere müsait değildir. Düşündüklerimiz ve tahminlerimiz hilâfına Alman ordusu, Balkanlarda harekete geçtiği takdirde Balkanlarda büyük bir cephenin açılmasının önüne geçilemiyeceğinl evvelce söylemiştik. Halen 100 tümen kuvvete malik bulunan Balkanlılara İngilterenin de Utihak edeceği malûmdur.
Alman orduları başkumandanının, neticesinin aleyhine döneceği şüpheszl olan bir maceraya atılacağı şüphelidir. ~\
Bazı yabancı gazeteler Romanya-dan yapılacak hücumun Yunanistan-dan ziyade Türkiyeye müteveccih olacağım yazmaktadırlar.
Türk hükümeti, her ihtimali gözönüne almış, ordusunun büyük bir kısmını Trakyada toplamış ve gelecek taarruzlara karşı hazırlanmıştır.
Bu itibarla, çelikten bir kale gibi duran bu kuvvet karşısında herhangi bir kuvvet orada, hudut boyunda krnlmrya mahkûmdur. Bunu, bütün dünya böyle bümelidlr.
Umumi harpte, sekiz cephede harp eden, dövüşen bu milletin, tek bir cephede harikalar yaratacağı şüphesizdir.
Kafasını taşa çarpmak istiyenler, kendilerinde bu cesareti bulanlar deneyebilirler..
— Radyo Gazetesi — o
Bulgaristanda
(Başı 1 incide)
kullanılan kati ifade ve sulh siyaseti takip edilmesi hakkında yapılan ısrarı tasvip etmektedirler.
Sofya, 21 (A.A.) — Reuter: Şimdi öğrenildiğine göre, B. Rooseveltin hususi mümessili B. Donavan bugün hariciye nazırı B. Popof ile görüştükten sonra başvekil B. Filof tarafından kabul edilecektir. B. Donava-nın bu ziyaretleri ne maksatla yaptığı ifşa edilmemekte ise de B. Roo-sevelt tarafından Kral Borlse hususî bir mektubu hâmil bulunduğu söylenmektedir.
Bulgar Kabinesi
Sofya,    21    (A.A.)  — D. N. B ajansı bildiriyor:
Dün nazırlar meclisi 8 saat süren bir toplantı yaparak ziraat nazırı B. Bagrianof tarafından teklif edUen 30 kanun layihası ile diğer bazı lâyihaları kabul etmiştir. Nazırlar meclisi bundan başka 516 müyon levaya baliğ olan fevkalâde ziraat bütçesini de tasvip etmiştir. Bu para ziraat bankasından İstikraz suretile temin edilecektir.
— VATAN
22 - 1 - 941
Zabıta Haberleri
Otobüs Çarpan Bir Kadın Öldü
Evvelki gece Bakırköye gitmekte olan şoför Hikmet Yılmazın idaresindeki 3086 numaralı otobüs, Aksarayda bir kadına çarparak muhtelif yerlerinden a-gır surette yaralamıştır. Kadın derhal hastaneye kaldırılmışa da biraz sonra ölmüştür. Kadının yalnız isminin Hidayet olduğu an. laşılmışsa da adr«i ve kimin nesi olduğu anlaşılamamıştır.
it Dun öğle üzeri Şişliye gitmekte olan şoför Murat Taşonun idaresindeki 2061 numaralı otomobil, Halâskârgazi caddesinde I55 numaralı evde oturan 50 yaşında Mihaile çarparak muhtelif (yerlerinden ağır surette yaralamıştır. Yaralı Şiçli Çocuk hasta nesine kaldırılarak tedavi altına alınmış, şoför yakalanmıştır.
^ Beşiktaşta tramvay caddesinde Refetın fırınından yangın çıkmışsa da sirayete meydan verilmeden söndürülmüştür.
<fc Kasımpaşada oturan 18 yaş. larında Mari Sanalı isminde genç bir kız, Taksimde Meşelik sokağından geçerken düşerek başından yaralanmıştır.
2
o
Eız £cvdlği0eace Kendi Arzusile Kaçmış
Fahri Demirel isminde biri evvelki gün Bakırköyde Haznedar çiftliği civarından geçmekte iken iki kişinin genç bir kızı kollarından tutarak otomobile aldıklarım ve otomobilin süratle İstanbula doğru uzaklaştığını görmüştür. Fahri Demirel otomobil uzaklaşırken numarasını teabit etmiş ve zabıtaya telefonla:
— Şimdi Haznedar çiftliğinden 261 2 numaralı otomobille bir kızı kaçırdılar, diye haber vermiştir.
Hemen faaliyete geçen zabıta memurları 2612 numaralı çtomo-bili Karaköy taksi durak ferinde bulmuşlar ve şoför Süleymam Em niyet müdürlüğüne getirmişlerdir. Süleyman ifadesinde:
— Arkadaşım şoför Raif çiftlikte çalışan Mıratafanm kızı Fatma ile uzun zamandanken sevişiyorlardı. Raif Mustafadan kızı is-ted'u fakat ret cevabile karşılandı. Bunun üzerine iki genç birleşmeye karar verdiler. Fatmayı o-tomobille Fenerdeki Raifin evine çetirdik ve şimdi oradadır. Kız kaçıran filân yoktur, demiştir.
' Bunun üzerine Fenerde Raifin evine giden memurlar iki genci bularak Emniyet müdürlüğüne getirmelerdir.
Fatma da Sü4eymanın söyle<Kği gibi:
— Ben Raifi seviyordum. Babam razı olmayınca kaçtım ve bir daha babamın evine dönmek istemiyorum, demiştir.
Fatma henüz 17 yaşında bulunduğundan babasına tealim e-dilmek üzere Bakırköy jandarma kumandanlığına gönderilmiştir.
Sıvasta    Halk Dershaneleri
Sivas (Vatan) — Şehrimiz Halkevi dershaneleri şubesi idare heyeti yaptığı bir toplantıda Halkevi salonunda bir B kureu açmaya karar vermiştir. Bu kursa devam edip mezun olanlar cer a-telyesi ve diğer müesseselerde ça. Iışabilecek bir derece elde edeceklerdir. Halkevımizin bu yerinde teşebbüsünden halkımızın istifade edeceği şüphesizdir. Hamiyetli İhtiyar Bîr Göçmen
Muratlı (Vatan) — Muratlı-Hin Kırkkepenekli köyünden (67) yaşında Abdullah isminde bir göçmen ölürken yegâne varlığı o-lan 18 lirasını Hava kurumuna teberru etmiş, para merkeze gönderilmiştir.
Kozanda   Asker A il Yardım İşi
Kozan (Vatan) — Asker aile-lerine maaş bağlama işi zamanında yapılmaktadır.
Asker ailelerinin büyüklerine 3 lira, 10 yaşından küçük olanlara I 50 kuruş verilmesi encümence tesbıt edilmiş olup bugüne kadar müracaat eden 50 asker ailesine maaş bağlanmış ve maaşları da verilmektedir.
Belediye reisi Şerif Akgün bu itle bizzat meşgul olmakta ve asker ailelerini memnun etmek için her kolaylığı göstermektedir.
Halk ta tahakkuk eden parayı büyük bir istekle vermektedir.
Abone Ocreti
Türkiye dahilinde:
Senelik    6 aylık    S aylık    Aylık
1400 750 400 150 Kr. Hariç memleketler:
Senelik    6 aylık    S aylık    Aylık
Antakya Belediy Bütçesi
Antakya (Vatan) — Belediyemiz 941 senesi bütçesini hazır lamağa başlamıştır. Geçen seneki bütçe I 76 bin lira idi. Fakat tahsilatın bir kısmı zamanında ya_ pılamamıs olduğundan bu sene yeni bütçede bu husus nazurı dikkate alınacaktır. Yeni bütçeye göre memurların da maaşları tanzim edilecektir.
* Antakya (Vatan) — Mın-takamıza beş bin ton mazot geldiğinden şehrimizin elektrik fabrikası geceli gündüzlü çalışacaktır. f
İC Antakya (Vatan) — Fazla yağmurdan dolayı bazı bahçeler zarar görmüşlerdir. Süveydiyede portakal ağaçları meyva silkmis. bu suretle 20 bin portakal dökülmüştür.
-o-«
Bursa Demir Kooperatifi
Bursa (Hususî) — Vilâyetimizin bütün kazalarına şamil olmak üzere arabacılar, bıçakçılar, nal ve mıh imalâtçıları ve saire gibi demir ve çelik işlerile meşgul olan sanatkârlar aralarında bir kooperatif kurmak teşebbüsünde, dirler. Bu teşebbüse Vilâyetin de yardım suretile iştirak edeceği ü-mit edilmektedir.
Bir Kadın Kuyuya Düşüp
Boğuldu
İzmir (Vatan) — Karşıyaka-nın Dedebaşı köyünde Şefik Külâhçının bağ kulübesinde oturan Musa adında birinin metresi Hatice Kantarcı, su çekerken kuyuya düşmüş, boğulup ölmüştür. Hâdiseye Müddeiumumi muavinlerinden Celâl Varol el koymuştur.
Bir Çocuk Kaplıca Hamamında Boğuldu
Bursa (Vatan) — Kuruçeş-mede oturan Samoel oğlu Kara-kaş adında bir Musevi çocuğu Yenikapltca hamamındaki havuzda boğulmuştur. Müddeiumumilik hâdiseye el koymuştur. %
Dikilide Bir Tahsildarla Bir Balıkçı Kayboldu
Dikili (Hususî) — Kazamız hususî idare tahsildarı ismail Pâk-sov beraberinde Dikilide Mümin Balıkçı olduğu kaide bir sandalla Bademli köyüne geçmek üzere Dikiliden ayrılmış ve kendilerinden o gündemberi bir haber alınamamıştır. Zabıta yapılan araştırmalar neticesinde sandalı boş ola. rak bulmuş, İsmail Pâksoy ile Müminin boğulmuş oldukları anlaşılmıştır.
—o
İzmirde Yeni Yıl Bütçe Hazırlıkları
İzmir (Hususî) —Vilâyet, yeni yıl bütçesine esas olmak üzere muhtelif dairelerin yeni yıl bütçelerini hazırlamıştır. Geçen seneki bütçe vaziyetüe halihazır vaziyeti nazarı dikkate alınarak tanzim e-dilen bu bütçe. Maarif tahsisatına (125.000) lira fazlasÜe 943.000 liralık tahsisatı ihtiva etmektedir.
2700
1410
800 Kr.   yoktur
Bir Baba Oğlunu Öldürdü
Bergama (Hususî) — Kazamıza bağlı Kınık nahiyesinde Osman Akın adında biri öz oğlu I 9 yaşında ismail Akını öldürmüştür. Katil baba, cinayeti işledikten sonra, Balıkesire kaçarken yolda tutulmuştur. Bekama Müd deiumumiligi hâdiseye el koymuştur.
——o-
Kozanda Hava Kurumuna
Yardım
Kozan (Vatan) — Bayram vesilesile Hava kurumunun, şehirli ve köylü halka tevzi ettiği fitre ve zekât zarflarının açılması dün Hava kurumunda ve idare heyeti huzurile yapılmıştır. Tasnif neticesinde 490 lira 24 kuruş zuhur etmiştir. Diğer seneler gibi bu yıl da halkımızın gösterdiği ciddi alâika ve derin bağlılığa delil o-lan bu yekûn memnuniyet verici şekildedir, _
Mersinde Benzin Darlığı
Mersin (Vatan) — Benzin azlığı devam etmektedir. Belediyemiz, gazda olduğu gibi bunu da gidermek için tedbir almaktadır. Şehrimizdeki acentalarla belediye arasmda yapılan temaslann iyi neticeler vereceği ümit olunmaktadır.
Belediye ana caddelerden bazılarının tamirine başlamıştır. Boz-kurt caddesi yeniden yapılacak ve Yoğurtpazarı parkı - Fabrikalar caddesi arasındaki cadde dc tamir olunacaktır.
İstimlâk Edilen Bir Kıraathane Blrdoblre Tıkıldı
3 Amele Enkaz Altında
Kıldı
Aksaray ia Beyazıt arasında Belediye tarafından istimlâk edilerek yıktırılmakta olan Marmara kıraathanesi, dün aksam üzeri anî
olarak yıkılmıştır. Bu sırada binanın içinde çalışmakta olan amelelerden Bilâl, Şükrü ve Mürsel enkaz altında kalarak muhtelif yerlerinden yaralanmışlar, Cerahpa-şa hastanesine kaldırılarak tedavi altına alınmışlardır.
Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma
Nevralji, Kırıklık, ve Bütün  Ağrılarınızı Derhal Keser
İcabında günde 3 kaşe alınabilir. TAKLİTLERİNDEN SAKININIZ, HER   YERDC  PULLU  KUTULARI   ISRARLA   İSTEYİNİZ.
F.GH S/l
21 ÜONCtKA.VVN 1941
Sterlin Dolar
İsviçre P Drnluııl Leva
I
Peçeta Dinar Yen İsveç Kronu
5.24 132,20
29,6875 9,9975 1*225
12,9376
3,175 31,1375 31,005
Esham ve Takvllât
Ergani 19.25
Askerlik İşleri
337 Doğumluları Yoklama Günleri
Eminönü As. Ş. Bşk. lığından:
1 — Bu sene askerlik çağına giren 337 doğumluların ilk yoklamaları 22/2. Kanun/Wl günü tanıyacaktır.
2 — Yoklamaya geleceklerin aşağıda yazılı günlerde nüfus cüzdanı, 5 adet fotoğraf, san'atı olanların şubeye hitaben yazılmış sanatlarım gösterir ticaret odalarından tasdikli vesikaları ve İkamet senedile birlikte şubeye gelmeleri,
3 — A) Eminönü merkez nahiyesi: 23, 28ı 28/2. Kânun/941 tarihle-
Tihde.
B) Alemdar nahiyesi: 3, 4, 5/Şu-bat 941 tarihlerinde.
C) Kumkapı nahiyesi: 6, 11, 13/ Şubat/941 tarihlerinde.
D) Beyazıt nahiyesi: 1*, 1$, 20/ ubat/941 tarihlerinde.
E) Küçükpazar nahiyesi: 26, 26. 27/Şubat/941 tarihlerinde yoklamaları yapılacaktır.
4 — İhtiyat yoklamaları ayrıca ilân edilecektir.
Güzel Büyük
ANNELER
Genç Ve Taze Görünmek İçin Bu Kolay Tedbiri Tecrübe
Ediniz
Beyaz renkte (yağsız) Toka-lon kreminin ihzarı için 20 sene-denberi kullanılmakta olan meşhur formülde mevcut gizli diğer cevherler meyanında t âk im ve tasfiye edilmiş süt kaymağı ve zeytinyağı da vardır. Bu krem cildinizi serian besler ve genç-lestirir. Tenin gayri sai maddelerini ve buruşukluklarını izale eder. Cildinizi taze, nermin ve genç gösterir. Ayni zamanda nefis bir koku île tâtir eder. Siyah benlerin zuhuruna mâni olur.
Mütehassısların beyanatına göre ciltte görülen bu şayanı hayret tebeddül ve tekemmül, sırf Tokalon kreminin muntazaman istimaline medyundur. Hemen siz de bugünden kullanmaya başlayınız ve her sabah daha genç görününüz.
İstanbul Defterdarlığından:
Muamele Vergisinden Muaf Bllû KHç~k San'at Müesseselerinin
Nazarı Dikkatine
1 — 3843 sayılı Muamele vergisi kanununun 12 nci maddesi mucibince mezkûr maddenin a ve b fıkraları haricinde kalıp ta doğrudan doğruya veya bilvusıta yalnız bir müşteri hesabına imalât yapmıyan ve tsttrtdam ottrfcl işçi .sayısı müessese sahibi de (bizzat çalışsın, çalışmasın) dahil olmak üzere beşi tecavüz etmiyen ve muharrik kuvvet kul-lamanlarda muharrik kuvveti de iki beygiri geçmiyen küçük san'at müesseseleri muamele vergisinden muaftır. (İşçi tabirinde usta, kalfa, çırak, fen memuru, kimyager, kâtip, satıcı velhasıl müessesenin iştigal mevzuu olan i?de fikren veya bedenen çalışan bilûmum müstahdemler dahildir) Tuftla ve kiremit İmalatı haricindeki toprak sanayiine mensup müesseselerin muafiyetten istifade etmeleri muharrik kuvvet kullanamamaları ve lacl miktarının müessese sahibi ilo birlikte beşi geçmemesi ile meşruttur.
2 — Küçük san'at müesseselerinin yukarıdaki şartlar dairesinde vergi muafiyetinden istifade edebilmeleri için muamele vergisi kanununun muvakkat üçüncü maddesi mucibince bu ilânı takip eden günden itibaren bir ay zarfında Varidat Dairesine müracaatla muafiyet kar-nesi almaları lâzımdır.
3 — Muafiyet karnesi almak üzere yukarıdaki müddet zarfmda müracaat etmiyen müesseseler bu karneyi almerya kadar muafiyetten istifade edemezler. Karneslz çalıştıkları anlaşılanların işe başlama tarihinden keyfiyetin meydana çıktığı tarihe kadar geçen zamana ait vergileri re'sen takdir olunarak tarhedillr.
4 — Binaenaleyh, lstanbulda bulunan bu gibi (kalaycı, demirel, dökümcü, bakırcı, muslukçu, mücellit, çinkograf, hakkak, saatçi, kuyumcu, tenekeci, çilingir, tesviyeci, tornacı, marangoz, doğramacı, kutucu, sandıkçı, parmakçı, kürekçi, kafes, korniş, oyuncak gibi ufak tahta işi yapanlar, dokumacı, çorapçı, konfeksiyoncu, terzi, çanta ve saraelye âmilleri, kunduracı, mücevherat, radyo elektrik, araba, elbise, kundura tamircileri ile bunlara mümasil bilûmum imalâthane, atölye ve tamirhane işleten) kU<,ük san'at erbabının aşağıda numunesi gösterilmiş olan bir beyanname ve 2 adet vesika fotoğrafı ile birlikte bir ay zarfında Galatada Balıkpazarmda Muamele ve istihlâk vergileri Merkez Tahakkuk Şefliğine ve Adalar, Bakırköy, Beykoz ve Sarıyer kazalarında Mal-müdürlüklerlne müracaatları lüzumu ilân olunur.
İsti 'a Nü
munesı
Muamele ve tslihlâk vergilet i Tahakkuk Şefliğine
Müessese sahibinin
Soy adı :   -   •   •      ¦
Adı      :...........
Adresi   :...........
işi        :•••••••#••>
Varsa, Depo, Şube, Fllyal veya
satış mağazası adresleri :.......
Rakam İle
İşçi miktarı: ......
_a____-—.--¦
Motor adedi z ......
Motor kuvveti yekûnu : ......
Yazı ile
Muamele vergisi kanunu mucibince vergiden muafiyetime ait karnenin verilmesini dilerim.
16 Kuruşluk Pul (Tarih ve İmza)
V, .(449)
İstanbul Belediyesi İlânları
Zeynep Kâmil Doğumevinin yıllık ihtiyacı için alınacak muhtelif cins yaş sebze açık eksiltmeye konulmuştur. Mecmuunun tahmin bedeli 1239 lira 50 kuruş ve ilk teminatı 92 lira 96 kuruştur. Şartname Zabıt ve Muamelât Müdürlümü kaleminde görülebilir. İhale 6/2/941 Perşembe günü saat 14 de daimi encümende yapılacaktır. Taliplerin Uk teminat makbuz veya mektupları ve 940 yılma ait ticaret odası veslkalarile ihale günü muayyen saatte daimi encümende bulunmaları       (446)
Kayseri Tayyare Fabrikası Satınalma Komisyonu Başkanlığından:
1 — Fabrika garnizonu dahilinde iki adet erat paviyonu kapalı zarf usulü ile ihale edilecektir.
A — İhale 5/2/941 çarşamba günü saat 11 de fabrika satm
alma komisyonu binasında yapılacaktır.
B — Uk keşif bedeli elli dört bin altı yüzyetmiş üç llradn <54673> liradır.
C — Muvakkat teminat 3984 lira kati teminat 7963 liradır. Ç — Şartname, plân ve keşlfname maliyeye yatırılacak 275 kuruşluk makbuz karşılığında   fabrika satın alma komisyonundan mesai zamanında tedarik olunur.
D — Teklif zarflan 5/2/941 çarşamba günü saat 10 na kadar komisyondan kabul edilir. Her ne suretle olursa olsun saat 10 dan sonra gelen zarflar reddedilir.
2 — İsteklilerin Ticaret Odası ve Nafıa ehliyet vesikalarını ibraza mecburdurlar,  vksl holde eksiltmeye iştirak edemezler.      (204 - 306)
ŞEHİK   TIY A T
TEPBBAŞINDA DRAM   KİSMİ
Bugün saat 15,30 da Akşam 20,30 da ABDAL Yazan: Dotoyevskl
OKU
TEMSİLLERİ
İSTİKLAL CADDESİNDE KOMEDİ   KİSMİ
Bugün saat 14 te Çocuk oyunu
Akşam 20,30 da
KİK ALIK ODALAR
Sahibi ve Neşriyat Müdürü:  AHMET EMİN YALMAN
Basıldığı Yar; VATAN MATBAASI
Saf ve Normal
Pirinç unu - Mercimek - Bezelye . Yulaf ve sair hububat unları kuvvet kaynağıdır.
ÇAPAMARKA Müstahzaratı
M. Nuri ÇAPA
KuruKış tarihi: 1915
İslanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İşletmeleri Umunı Müdürlüğünden
1 —
2 —
3 4
malan.
6900 adet dökme firen takozu pazarlık usulü ile satm alınacaktır   Bu işe muhammen bedel tayin edilmemiştir. Eksiltme 30/1/1941 Perşembe günü, saat 15 de Metro Hanmın 5 inci katmda yapılacaktır.
Muvakkat teminat maktuan 375 liradır.
İsteklilerin parasız olarak verilmekte olan şartnameleri Levamızdan almaları ve kanuni vesikaları ve muvakkat teminatları ile   ilân edilen gün ve saatte   komisyonda hazır bulun-(440)
Muhammen bedeli 24038 (Yirmi dört bin otuz sekiz) lira olan (60) kalem Ankara hastanesi ahşap eşya ve mobilyası 4/2/1941 Salı günü aaat 15 de kapalı zarf usulü ile An karada İdare binasında satm alınacaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin 1802,85 (Bin sekiz yüz iki lira seksen beş kuruş) liralık muvakkat teminat üe kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini aynı gün saat 14 de kadar Komisyon Reisliğine vermeleri lâzımdır.
Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, Hay-darpaşada Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. (338)
AYLA* GBÇTiKÇ
T. İş Bankası
1941 Küçük
Tasarruf Hesaplan ikramiye Plânı
m
1941 İKRAMİYELERİ
1 adet 2000 Liralık = 2000.—
3 >    1000   >      =3000.— >
2 »750   >      =1500.— >
4 > 500 > =2000.— > 8   >      250   >      =2000.—  »
35   >      100   >       =3500.— > 80   »      60   »      =4000.— > 300   >      20   >      =6000.— >
Keşideler : 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustos, 3 İkinciteşrin tarihlerinde yapıl rr.