PERŞEMBE
2.ncîKânun
1941
VATAN EVİ
CAOiLOOLÜ   no.
TELEFON: 241» TELGRAF: VATAN  İst.
Ar
DAŞMUHAIUtÖU
AHMET EMİN
^
BUGÜNKO SAYIMIZDA:
t ftncl Sayfada Şehir v» Memleket haberleri
S » Beklerken    (Niaaroettin   Nazif) - tkl
Almanya (M. H. ZAL) *        > Akdentcm   ehemmiyeti     (Hüsamettin
Olaei) - Krrneafler 5 > Allah seni ayırmasın (Röportaj)
Fiyatı: 5 Kuruş
SI YASI   SABAH  GAZETESİ
Yıl: 1
Sayı: 153
Serden Geçmiş İHTİKARA MEYDAN YOK
Bir Millet
Biz kimseye dokunmayız. Bize dokunan olursa belâsını bulur.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
Hangi frenle kitabını açsanız şu yolda »özlere tesadüf edersiniz: Türk askerinin eşi yoktur... Türk askeri azimle dövüşür, hiç bir tehlikeden yılmaz... Türk askeri dünyanın en iyi askeridir...
Böyle sözler yazmakla, Türk askerini tanıdıklarını sanıyorlar. Yanılıyorlar. Ellerindeki ölçüler yanlıştır. Türk askerinden bahsederken, ya bu askerin dün yaptıklarını gözönüne getiriyorlar ve ona göre ölçüyorlar, yahut başka memleketlerin askerindeki vasıflan bir ölçü diye kullanıyorlar. Bu ölçülerden ikisi de hakikatten
çok uzak kalır.
Evet, Türk askeri dün de eşsiz brr cevherdi. Çanakkalede, İstiklâl Mücadelesinde başka hiç bir memleket askeri için tasavvur kabul edemiyecetk harikalar yarattı.
Fakat cevther işlenmemişti. A-eırlar süren devamlı mücadelelerin, fasılasız fedakârlıkların, türlü türlü mahrumiyetlerin meydana getirdiği, nasırlaştırdığı bir A-nadolu insan tipi vardır ki bunun müstesna meziyetlerinden her zaman aynı verimi almanın mümkün olduğu dün hesaba katılamazdı.
1919 senesindertberi devam e-den yeni Türk varlığı içinde bu cevherin kıymeti bilinmiş, sevgi ile, bilgi ve itina ile işlenmiştir. Türk askerindeki meziyetlerden en çok istifadeyi mümkün kılacak şartların bir araya gelmesi artık tesadüfe kalmamıştır. Bunların hepsi şuurlu bir şekilde gerçekleştirilmiş, her vakit için güvenilir bir hal almıştır.
Başta itimat meselesi gelir. Türk askeri ne zaman başında bulunanlara inanmışa* kendi nefsi*) ni, kendi menfaatlerini hiç hatırına getirmiyerek yurdu için sonuna kadar arslanlar gibi dövüş-müştür. Bugünkü Türkiyede bu itimat, dünyanın hiç bir yerinde ve hiç bir devrinde görülmemiş bir şekilde kurulmuştur. Bugünkü asken, memleketi idare edenlerin yalnız bilgisine, tecrübesine, yurt menfaati karşısında her türlü şahsî düşünce ve ihtiraslardan uzak olduklarına inanmakla kalmıyor. Harp istemediklerini , en cazibeli vaatlerin ve yemlerin bile kendilerini bir tecavüz harbine «ürükliyemryece-ğini, eğer günün birinde harp kararı verecek olurlarsa bunun Türk yurdunu muhakkak bir tecavüz tehlikesi karşısında çiğnenmekten, Türk milletini esir haline düşmekten, Türk şeref ve namusunu lekeden korumak için olacağını en bütün bir imanla bilirler.
Türk, her zaman bir vazife insanıydı. Fakat yirmi senedenberi vazife duygusuna türlü türlü bilgi, ler katılmıştır. Yapacağını anlayarak yapmak kabiliyeti, sağlığını düşünmek ve korumak bilgisi, disipline sevgi ve anlayış karıştırmak imkânı, takım halinde iş görmek kabiliyeti gibi... Bir de Türkiyede bütün bir Atatürk nesli yetişmiştir. Her Türk millî gururdan tam payını almıştır. Ata-türkün kendisine bıraktığı güzel emanetin bütün mesuliyetini tanır ve seve seve taşır.
Demokrasinin sahte şeklini değil, hakikî ruhunu temsil eden sınıfsız bir cemiyet içinde millî birliğin nekadar derin kökler salabi. leceğine, elbirliği ile çalışmanın nekadar hazlı şekiller alacağına bugünkü ahenkli varlığımız en canlı bir örnektir.
Türk milleti hiç bir tehlikeden yılmamağa ve istiklâli için icabında terddütsüzce ölmeğe karar verirken kendini hiç aldatmıyor, hiç bir düşmanı hor görmüyor, harbin ne gibi fedakârlıklar manasına geldiğini pek iyi biliyor, ölçmüş, biçmiş, topraklarını işgal altında görmektense, köle sıfatile zılletli bir hayatı kabul etmektense ölmenin ehven olduğuna karar vermiştir. Demek ki Türk milleti ö-lesiye bir mücadelenin icap ettiği büyük zaferi iptidadan kazanmıştır ki o da ölüm korkusunu yenmektir. Bu nokta, asker kadar cephe arkası için de doğrudur.
Arkamızdaki dağlara emniyetle yaslanarak bütün mütecavizlere şu sözü söyliyecek vaziyetteyiz:
Biz kimseye dokunmak istemiyoruz. Bize sakın dokunmayın, yoksa belânızı bulursunuz.
Başvekilimiz, Memleketin Hakikî İhtiyacı Olan
Eşyayı Hariçten Getirecek Tüccarlara Her Türlü Kolaylığı Göstereceğini Söylediler
Başvekilimiz doktor Refik Saydam, Meclisin kış tatiline karar verdiği celsedeki beyanatında ithalât tüccarlarından şikâyeti olduğunu ve kendilerini çağırarak konuşacağını söylemişti. Başvekilimiz ithalât tüccarlarını davet e-derek konuşmağa başlamıştır. İlk olarak Izmirden iki kantariyeci, bir demirci, bir manifaturacı olmak üzere dört ithalâtçı ile bir ihracatçıdan müteşekkil bir heyeti kabul ederek kendilerile iki buçuk saat görüşmüştür.
Piyasadan aldığımız malûmata göre, bu görüşmede Başvekilimiz ithalâtçıların niçin mal getirmediklerini sormuştur. Tüccarlar, bilhassa döviz meselesini ileri sürmüşlerdir.
Manifatura, kahve, çay için dö- I f
viz verilemiyeceği anlaşılmıştır.
Köylünün döküm halindeki mahsulünü zarardan korumak ve piyasalara sevketmek için kana-viçe ve çuval ithalâtçılarına, bundan başka demir, kalay, ilâç ve kimyevî madde ithal edeceklere her türlü yardım gösterilecek ve döviz verilecektir. Memleketin ilâç hususundaki ihtiyacını karşıla, mak üzere Kızılay emrine beş yüz bin dolar verilmiştir. Başvekilimizle görüştükten sonra Izmire gitmek üzere şehrimize gelmiş o-lan heyet azası bu görüşmeden iyi intubalarla ve kuvvetli ümitlerle ayrıldıklarını söylemektedirler.
Dün bu tüccarlardan biri bir muharririmize şunları söylemiştir:
Koordinasyon Heysti
Ankara, 22 (Hususi Muhabirimizden) — Koordinasyon heyeti bugün Başvekil Doktor Refik Saydamın reisliği altında ve Koordinasyon heyetine dahi! vekillerin lştlrakile toplanmış ve ruznameelndeki meseleleri görüşmüştür.
«— Başvekilimiz, memleketin hakikaten muhtaç olduğu eşyayı hariçten getirecek olan tüccarlara her türlü kolaylığı göstereceğini söylemişler ve herhangi bir darbk ve ihtikâra meydan vermryeceğini katî lisanla anlatmışlardır.»
BRİNDİZİ AVLONYA
Bombaland
ı
Bir taraftan Tobruk bir gün içinde düşerken diğer taraftan ingilizler Eritreye de taarruz etmiş ve Kassatayı aldıktan sonra hayli ilerlemiş bulunmaktadırlar. İtalyanların K assa la ile Asmara arasında resmini koyduğumuz Agrodat yolunda ricatları anlaşılmaktadır. Eritre tamızu hakkında son dakikada aldığımız ajsns telgrafı beşinci sahifemizdedir.
SELANİK! KAT AN YA PREVEZE VOLOS'A
Hava Akınları
Atina, 22 (A.A.) — Atina a-jansı bildiriyor:
Umumî Emniyet Nezareti tarafından dün akşam neşredilen tebliğ:
Düşman hava kuvvetleri memleket üzerinde aşağıdaki akınları yapmıştır:
1 — Selânikte hasar ve zayiat yoktur.
2 — Volos'ta, bombalar şehrin en fakir mahallelerine düşerek bazı evleri hafif hasara uğratmışlardır.
3 — Prevezede sivil halk arasında çok az zayiat olmuştur. Bir hastane yıkılmış ve içindekiler ölmüştür.
4 — Ege denizinde bir adaya
(Devamı 8a. 5, SU. S te) —
B. Çörçil Diyor ki:
-o-'
İngiliz Ordusu
Dört Milyon
Londra, 22 (A.A.) — Bugün Avam kamarasında Başvekil B. Churchil! muhtelif meseleler hakkında izahatta bulunmuştur.
Evvelâ harp kabinesinden bahseden Başvekil bilhassa demiştir
ki:
Ordu mevcuduna müteallik bütün meseleler ordunun genişliğine dayanır. Donanma ve hava kuvvetlerimiz  bizden  adam   istiyor, (Devamı Sa. 5, »ü. 2 de) *
Tobruk
Düştü
Hücum 2 Ağır Topçu
Alayı, 2 Zırhlı ve 3 Avustralya Fırkası İle Yapıldı
Sydney, 22 (A.A.) — Avusturalya ordusu umum! karargâhına gelen bir habere nazaran Tobruk düşmüştür.
Avustralya Harbiye Nazırı Spen-der, Avusturalya krtaatının hücuma iştirak ettiğini bildirmiştir.
Taarruz Nasıl
Başladı
?
Kahire. 22 (A.A.) — İngiliz hava kuvvetlerinin dün akşam neşredilen tebliği:
20 ikincikânunu 21 ikincikâ-nuna bağlayan gece, Kataniaya hava meydanına yeni bir hücum yapılmıştır. Bombardıman neticesinde düşman tayyarelerinden yedisinin derhal ateş aldığı görülmüştür.
Arnavutlukta Avlonya şiddetli bombardıman edilmiştir. 19-20 ikincikânun gecesi bu şehre şiddetli bir hücum yapılmıştır. Bu hücumu gündüz yapılan diğer hücumlar takip etmiştir.
Dönüşte    tayyarelerimiz    bir
düşman deniz tayyaresine hücum ederek bunu hasara uğratmışlardır.
Romanyada
Dahilî Gerginlik
o
Antonesko'nun Beyannamesi
Bükreş, 22 (A.A.) — D. N. B.
General Antonesco, halen memlekette hüküm sürmekte olan dahilî gerginlik dolayısile, millete hL taben kir beyanname neşretmiştir: -
General, beyannamesinde, devletin idaresi ağır yükünü, memleketi harabiden vikaye etmek ve
milletin şerefini kurtarmak için ü-(Devamı Sa. 5, SU. 5 te) +
RKEN...
- Trakya Ordusunu Düşünerek -
Nizameddin Nazif in Bu Nefis ve Edebî Yazısı Bugün Üçüncü Sayfamızda
Kahire, 22 (A.A.) — Orta şarktaki ingiliz orduları umumî karargâhının dün gece neşrettiği hususi bir tebliği, Nil ordusu imparatorluk kıtalarının dün öğleden sonra, Tobru-kun harici ve dahil! müdafaalarına sekiz kilometre derinliğinde girmiş olduğunu bildirmektedir imparatorluk kıtalarının ileri hareketi devam etmektedir. Aralarında bir general de bulunmak üzere şimdiden bir çok esir alınmıştır.
Tobruk limanında demirli bulunan San - Giovanni italyan kruvazörü alevler içindedir Bir çok petrol deporlan da yanmaktadır.
İtalyanlar İşgali itiraf Ediyorlar
Italyada bir mahal, 22 (A.A.) — 229 numaralı italyan tebliğinde de-nüiyor ki:
Yunan cephesinde 11 inci ordu mmtokasında mevziî mahiyette harekât yapılmıştır. Selânikte, Volo'-da, Preveze'de ve Korfuda askeri ma hlyette olan hedeflere müessir surette bombardıman edilmiştir.
20 gündenberi tamam ile muhasara (Devamı Sa, 5, SU. 2 de) *#
B. Edene Göre
o-
Büyük Britanya
Ve Tanca İşi
Londra, 22 (A.A.) — Hariciye Nazırı B. Eden bugün Avam kamarasında haricî meseleler hakkında ilk defa olarak beyanatta bulunmuştur.
Tanca vaziyetine ait sorulan muhtelif suallere cevap veren B. Eden, İspanyol hükümetinin Tanca enternasyonal idaresinin mü-messeselerini bir taraflı ve haber, siz olarak değiştirmeye ve kaldırmaya teşebbüs etmesi üzerine keyfiyetin İngiltere tarafından protesto edildiğini hatırlatmış ve demiştir ki:
Büyük Britanya hükümeti bütün haklarını muhafaza etmektedir ve İspanyol hükümetine bildirmiştir ki, vaziyeti meşru kılmak üzere yapılacak bütün teklifleri tetkike ve bu teklifleri alâkalı diğer devletlere de tevdie hazır olduğunu İspanyol hükümetine bildirmiştir.
Nihaî sureti tesviyeye intizaren
Tanca mmtakasındaki İngiliz hak-(Devamı Sa. 6, SU. 5 te) X
Esrarengiz bir tarzda kayboluşu üzerinden beş gün geçen Şfli sefa reti müsteşarı MfldçİnskPnin, Park otel civarından uzaklaşmak için   kollanması   muhtemel sokaklardan   biri...
Mikicinski Hâlâ Yok ! Üçünden
Hangisi ?
KAÇTI MI ?
Kaçırıldı mı? Yoksaöldü mü?
ŞQi orta elçiliğinin Ayaspaşada bir apartımanm   ikinci   katında
işgal ettiği   daire
DUN ALDIĞIMIZ MALÛMAT
Ayazpaşada, ikinci katını Şili sefaretinin işgal etmekte olduğu apartıman ile Taksimde Kristal gazinosu arasında karakaybolan orta elçilik müsteşarı S. E. Sam-<son Mikicinski'nin macerası esrarını hâlâ muhafaza etmektedir.
Dün yaptığımız temaslar, bizi
istifade ederek yapmakta olmasından menfaatleri sekteye uğrayacak herhangi bir teşkilât olabilir. Hele Mikicinski'n-in icabında kolaylıkla bir çok para temin edebilecek bir malî vaziyette bulunması hakkında şiddetli bir tedbir alınmasını icap ettirebilir.
karşısına dikilen mantıkî bir nokta daha var:
«Kuvvetli bir zabıta ve emniyet faaliyetimiz varken Mikicinski İstanbul şenrihin göbeğinde ve en gürültülü anda nasıl ortadan kay. bedilebilir? s>
Bu itibarla sefaret müsteşarının
sefaretin vepolısm,bu had.se hak- Bununla beraber bu mesele Ayazpaşa ile Taksim arasından kında henüz nihai bir fıkır elde | hakkında yapılan hiç bir beyanat- -biraz da kendi arzusUe veya «ini-edememiş olduğu kanaatine ulaş. ta Mikiçinski/nin hummalı gizli tiative» i ile kaybolduğunu kabul etmek zaruri olur.
Evet, bu adamın başına her şey gelmiş olabilir, ölebilir, öldürü-lobilir, kaçabilir, kaçırılabilir, bir yere saklanmış olabilir, yahut kaçırılıp hapsedilebilir. Fakat bu a-dam ayazpaşa ile otomobilini bıraktığı yer arasından nereye gitmişse mutlaka kendi arzusile gitmiştir.
(Devamı Sa. 5, Sü. 4 te) =
tirdi. Vakanın beşinci gününde «bizi bir çok yeni ihtimallerin çıkmazlarına sokacak fikirler edinmiş olmamıza rağmen polisi Mi-kiçinski'nin yanına götürebilecek tek ipucu elde edememiş bulunuyoruz.
Mikicinski polise, sefarete veyahut bir dostuna, telefonla veya mektupla, nerede olduğunu bildirmemiştir. Ne polis, ı»e sefaret, ne de Mikicinski'nin herhangi bîr tanıdığı, otomobilini Taksimde terketmesinden sonra müsteşarla görüşmüş, karşılaşmış veya beraber bulunmuş olduğuna dair telefonla veya mektupla bir haber almamıştır.
Şu halde Mikiçinski'nin, tatlı bulduğu bir zevk ve safa âlemini kendi arzusile uzatmakta bulunması ihtimali artık ortadan kalkmış bulunuyor.
Şu anda üç ihtimalle karşı kar-
şıyayız:
1 — Mikicinski ya kaçmış veya saklanmıştır.
2 — Mikicinski ya lstanbuldan kaçırılmış veya herhangi bir maksatla şehrin bir noktasında hapse, dilmiştir.
3 — Mikicinski öldürülmüştür.
Şili sefareti müsteşarının kaçması, kaçırılması, saklanması, hapsedilmesi veya öldürülmesi i-çin ortada bir sebep var mıdır?
Şili sefareti erkânı, müsteşarlarının hayatında bir takım fena ihtimalleri kabul ettirecek hiç bir fevkalâdelik bulmamakta olduklarını söylemektedirler. Türk zabıtası ise henüz tahkikatının neticelerinden bizi haberdar etmemiştir. Fakat S. E. Mikiçinskinin hayatı kadar gürültülü, fevkalâdeliklerle dolu, esrarengiz hâdisele. re ve gayritaîbiiliklere müsait bir hayata güç tesadüf edilebileceği nasıl inkâr olunabilir?
Çar ordusunda albaylık etmiş olan Mikicinski evvelâ bir beyaz Rustur. Ekser beyaz Rusun, dünyanın muhtelif merkezlerinde şubeleri olan muhtelif gizli teşkilâtlardan birine veya bir kaçına mensup olduğu ve giriştiği bir sütü işe rağmen müsteşarın bu teşkilâtlardan birinde veya bir kaçında daima faal bir rol almış olduğu düşünülebilir.
Mikiçinskfnin Bükreşle İstanbul arasında mekik dokuduğu ve bilhassa Bükreştekı Polonya muhacirlerine devamlı yardımlarda bulunduğu gizlenmemektedir. Sa„ bık Çarlık aLbayının bu Polonyalı milliyetperverliğini birinci sınıf bir diplomatın masuniyetlerinden
faaliyetleri esnasında şuradan veya buradan bir ihtar veya bir tehdit almış bulunduğuna tesadüf e-dilememektedir. Bu vaziyet hatıra şu suali getiriyor:
— Acaba Mikicinski, eğer varsa, hasımlarını ne derece gazap-landırmıatır ki kendisine en ufak bir ihtarda bulunmadan kestirme bir harekete kalkışılmıştır?
Sonra bütün  bu  faraziyelerin
Donovan
Bulgar Başvekili İle Görüştü
Sofya, 22 (A.A.) — Amerika device ı^."-. '^Toosevelt'in hususi mümessili Albay Donovan bu sabah Bulgar Hariciye Nazırı   Popof   tarafından kabul edilmiştir. Sofya, 22 (A.A.) — D. N. B.: Bulgar kabinesi, geçen cuma günü tetkike başladığı meselelerin ı. zatkeresine devam etmek üzere   bugün ikinci defa olarak toplanmıştır.
Kerte I
Macar Harbiye Nazırım Davet Etti
Berlin, 22 A.A.) — D. N. B. bil diriyor:
Alman   orduları   başkumandanlrk
dairesi şefi Mareşal Kaitel'in daveti
üzerine, Macaristan Harbiye Nazın
Vitçz Bartha, 28 kânunusanide   Al-
manyayı ziyaret edecektir. Macar Harbiye Nazm 25 kanunusaniye kadar Berlinde kalacaktır.
Mihver — Türkîyeden geçeyim mi?
Mehmetçik — Bu sevdadan geç, daha kârlı çıkarsın L
VATAN
23 . 1 - 941
Büyük Tarihî Roman
YAIAHt M.SAMİ TEZiS
" Burası Cennet ve Sen Melek Değilsen Kimsin, ve Beni Niçin Kurtarıyorsun ?„ Diye Sordu
36
Ve işte Hızın gördüğü, atının üstünde kaşlarını çatıp, dudaklarını bükerek pervasız bakımlarla bir hayal gibi önünden geçtiği sırada bu isimsiz arzular m içinde birdenbire tutuştuğunu anlamış, ve bınneden. anlamadan, yüreğine bu  varlığın süzülüp  girdiğini
Hissetmişti.
bu halet ç^uklugundanberi daaısının anJatıtğı ve büyük bir zevjtie dinlediği peri masalların-daKi uasçuk sahnelerine ne ka-uar benziyordu.
Fatma sultan bu tahayyülât içindeyken Hızır yavaş yavaş gözlerini açtı ve bir lâhza içinde gozıerinın önünde tecessüm eden manzara karşısında büyük bir hayrete düştü.
'Göz kapaklarını yeniden kapadı. Belliydi ki, kendini latif bir rüyada sanmıştı. Tekrar açtığı zaman gözlerini Fatma Saltanın güzel yüzüne, şefkat ve muhabbetle paılıyan gözlerine takıldı.
Fatma Sultan, Mahınevin sözlerini batırlıyarak kristal bardağı aldı ve Hızına dudaklarına yaklaştırdı.
Yaman bir susuzluk hissetmekte olan Hızır, ikram edilen suyu derin bir iştiyakla karşıladı. Ve kuru maş dudaklarını »lata ıslata içti.
Fakat bu ona muvakkat bir serinlik vermiş ve başındaki u-yuşukluğu derhal gidermiş olmak ıa beraber, onu daha büyük bir susuzluk ihtiyacına düşürmüştü.
Genç kadın. Hızınn gözlerinin tekrar bardağa doğru kaydığını .görünce şuursuz bir isticalle, altın kupayı kavradı ve delikanlıya sundu.
Hızır latif bir koku ve bayıltıcı bir lezzet taşıyan bu mayii de yudum yudum içti, fakat hatma bultan onun bu içmek arzusunu yarıda bırakarak kupayı çekti, ve kendi dudaklarına götürdü.
Bu şebriyar kızı ilk defa bir artık içiyordu. Fakat onda bir > »bancıdan arta kalan bir mayii içerken bir istikrah hissi değil. Ur kevseri aşk içen bir taze kadın durumu vardı.
Hızın ilk sözü:
— Rüyamı görüyorum, öldüm de hak taalâ beni cenneti âlâsına mı koydu. Muhakaak sen bir meleksin ve burası da cennetten bir köşedir.
Demek oldu. Fatma gaşyeden bir tebessümle güldü ve yüzünü i n/.ma yüzüne yaklaştırarak:
— Cennette değilsin, henüz ölmedin de; seni seven ve bu sevgiden aldığı kudretle seni ö-lümden kurtaanıya çabalayan bir kadının yanındasın, dedi.
Bu sözler, Hızıra akeamdanbe-rı geçen hâdiseleri hatırlattı ve süratle doğruldu:
— Arkadaşlarım nerede? Onlar da kurtuldular mı, diye sordu.
— Merak etme yiğitim, onlar da kurtulacaklardır. Gün doğmadan sarayın bir gizli kapısından hepiniz hayata ve hürriyete kavuşacaksınız.
— Beni ibrahim Paşa tuzağa düşürdü, öyle mi? Fakat bu koca vezir, benden ne istiyor.
— Her halde sana büyük bir kini var. Fakat bütün kuvvet ve kudretine rağmen  sana  dokuna-
mıyacaktır. Çünkü,
— Beni sen kurtardın öyle mi
güzel hatun?  Kendini    tehlikeye
koyarak mertçe bir kişinin dahi
işliyemiyeceği bu işi nasıl başa-
rabildin.
Sen kimsin Necisin? Eğer ben
yaşıyorsam ve burası cennet., ve sen de melek değilsen kimsin.. Beni nereden tanıyor ve niçin kurtarıyorsun ?
— Bana bunları sorma Hızır. Ben yüreğimin hüküm dinlemi-yen ve yalnız hükmeden sesine uyup seni kurtardım. Senin güzel başının vücudünden cüda kılınmasına gönlüm razı olmadı.
Hızır, tekrar sedirin üstüne diz çöktü ve karşısındaki kadının mazlum bir tevekkülle anlatırken gözlerinde yaşlar belirdiğini göre rek:
— Yoksa işlediğin suçtan ö-türü nedamet mi edersin? Eğer beni kurtarmakla senin hayatın tehlikeye girdiyse, tiz söyle bana seni de beraber götüreyim.
Fatma Sultan, boynunu büktü. Hızır onun cevap vermediğini görerek:
— Her halde sen tbrahim Paşa cariyelerinden sın. Nasıl edip, ne yolda hareket ettiğini bilmem ama, mahpusları kafesten uçur-duğun anlaşılırsa benim yerime senin kânn itinam edilir. Haydi, çarını başına al ve ardıma düş.
Fatma Sultan, Hızınn bu saffetine güldü ve yüzünde derin bir endişenin çizgileri beliren delikanlıya:
— Korkma, benden kimse şüphelenmez, diyerek onun endişelerini yatıştırmıya çalıştı.
Hızır karşısındaki kadına dikkatle bakarak:
— Beni evvelden tanır miydin, diye sordu.
Fatma Sultan cevap verdi.      I
— Hayır.
Ve sonra kaşlannı kaldırıp sözüne devam ederek:
(Arkası var)
Soruyorlar?
Bir kasta bakıcı hemşire soruyor ve diyor kJ:
iler memlekette kasta bakıcılığa büyük ehemmiyet verilmektedir. Bütün geaç kızlar ve çocuksuz kadınlar, dullar, katta kocalı   i*ı^mifrf bu   İnsani   İşte
kendilerini vakfetmiş gibi çalışıyorlar. Şimdiki harpler büsbütün başka türlü oluyor. Her şeyden evvel tayyarelerin yapabilecekleri yaralama vakaları üzerinde durarak    gönüllü    hemşirelerin
miktarını arttırmak lazımdır. Bunna için memleketimizde de geniş faaliyet merkezleri kurulması icap etmez mi ? Hattâ bu işi lüzumundan fazla ehemmiyetli telakki ederek her aile ara-Msdft bir kadınm veya bir genç krzm bomba, yanık, hava tazyiki, ankaz altımla yaralanma gibi hâdiselerde yapılması İcap eden Uk yardan tedbirlerini öğrenmesi lâzım değil midir T
Ba mukim mevruta acaba hangi makam meşgul olacaktır?
1
36
— Size her şeyi anlatayım, dedi. Fakat beni Ittıam etmeyiniz.
Ve her şeyi tâ basından hikâye etti. O söylerken Saffet, bakışları hareketsiz, »um kırışık, çeneleri kısılmış dinliyordu.
Nihayet elini mattı:
— Yeter., yeter! dedi. Beraber mesut olunuz- Senin saadetini daima temenni ettim ve ediyorum-. Yalnız bana son bir iyilikte bulun... Biraz şarla söyle... Sesini duyayım.. Yıi-lardanberl hasretini çektiğim» özlediğim sesini son bir defa işiteyim» Klişen ben buna ne kadar muhtacım. Ben o sesi, tam on altı sene rüyalarımda dinledim.. Tam on alU sene o-nun has re tU e inledim.. Ben bu sesler içinde Ölmek isterim.. Evet Plraye.. Bu benim için ne büyük bir saadet
olur..
Plraye eüerilo yüzünü kapadı:
— Saffet Bey! Elverir Saffet Bey! Bu sözler yüreğimi parçalıyor.. Niçin son defa diyorsunuz?. Niçin ö-IUmden bahsediyorsunuz? Beni mademki boldunuz, artık ıstırabınız din sin! Size bandan sonra evim açık o-lacak! Her zaman sesimi istediğiniz kadar işiteceksiniz! Kocamın da sizi memnuniyetle kurşıhyacağından eminim... O son derece İyi kalbll bir adamdır.. Kendisine her şeyi İtiraf edersem beni affeder...
— İtiraf mı? IMraye çocuk gibi lâf ediyorsun. Hiçbir zaman senin yuvanın ahengini bulandırmak istemem... Ben .li m. Iıayattaıı hissemi aldım. Şimdi yalnız ebedi bir sükûna ihtiyacım var... Zaten dalma İçim-
Şehir
Ekmeğe
10 Para Zam Yapıldı
Belediye İktisat müdürlüğünün Ofisin gönderdiği cetveller üzerinde tetkikler yaparak ekmeğin fiyatını yeniden tesbit edeceğini yazmış ve 20 paralık bir tereffü ihtimali olduğunu bildirmiştik.
Encümen cetveller üzerindeki tetkikini bitirmiştir. Bu tetkikat neticesinde ekmeğe 10 para zam yapılmasına karar verilmiştir.
Bu karar cuma sabahından itibaren tattık edilecektir.
ve
Memleket Haberleri
s
Valimiz
Ankaradan Geldi
Yapılan davet üzerine pazar günü Ankaraya giden Vali ve Be. ledıye Reisi doktor Lûtfi Kırdar dün sabh Istanbula gelmiş ve istasyonda Emniyet müdürü Muzaffer Akalın tarafından karşılanmıştır.
Vali Ankarada şehir plânı, istimlâk isleri ve vesaiti nakliye buhranı üzerinde Vekâletle temasta bulunmuştur.
Hava Denemesi Hazırlıkları
Dün sabah Vilâyette Ankaradan dönen Vali ve Belediye Reisi doktor Lûtfı Kırdann da bulunduğu bir toplantı yapılmış, bu toplantıda ay sonunda yapılması takarrür eden umumî hava denemesinin hazırlıkları gözden geçirilmiştir.
o-
İnhisarlar Vekili Şehrimize Gelecek
Gümrük ve inhisarlar Vekili Raif Karadeniz yann şehrimize gelerek inhisarlar idaresinde tetkiklerde bulunacaktır.
Kahraman Erlerimize 75 Bin Sigara Teberru Ediıdi
İnhisarların Osküdarda çalışan memurları bir günlük kazançla; ı-nı Kızı laya teberru etmişlerdir. 3u memurların bir günlük kazanç tutan olan 75,000 aded sigara dün Kızılay merkezine hudutlarımızda bizi bekleyen kahraman askerlerimize gönderilmek üzere tevdi edilmiştir.
Murakabe Bürosu, 20 Memurla Takviye Edildi
Fiyat Murakabe teşkilâtında çalıştırılmak üzere lise mezunları arasından imtihanla seçilen 20 memur Vekâlet tarafından İstanbul Murakabe bürosunda çalışmak için emir almışlardır. 20 memurla takviye edilecek olan Fiyat Murakabe bürosu daha faal bir şeküde ihtikârın mümkün mertebe önüne geçebilecektir.
Şehrin İmar İşleri
Istarvbulun imarı için Belediye İmar müdürlüğü ile Fen müdürlüğünün plânlar üzerindeki tetkikle, ri devam etmektedir.
Yeşilköy saıhil boyuna bir rıhtım yapılmasına ve Yenikapı civarındaki yolların tamirine karar verilmiştir. Asri Mezarlığın Tanzim işleri
Zincirlikuyudaki Asrı mezarlıkta bulunan büyüklerimize ait kabirlerin etrafının siyah taşlarla çevrilmesine ve bunların güzelleştirilmesine Belediyece karar verilmiştir,
de bir hissikablelvuku mevcuttu: Bir gün seni bulmak ve artık yaşamamak! Fakat seni affedeceğim» Müsterih oL. ÇttnkU bana şu dakikada derecesiz saadet verdin. Senin yanında bütün acıla mm, çektiğini a-
7 a plan anuttum__Ve emin ol, ölsem
bUe bahtiyar öleceğim...
— Saffet Bey.. Hiç düşünmüyor masunuz rt, karşınızdaki sizi bütün kalblle sevmiş olan bir kadındır. Nihayet o da bir İnsandır.. Bu kadar acıya tahammül edebilecek mi sanıyorsunuz ?
— İnsanlar her şeye mütehammildirler, Bilhassa yuvası ve dayanacak yeri olan İnsanlar». Kimsesiz, ümitsiz, tesellisiz bir zavallı bile yıllarca en büyük acılara ve meşakkatlere tahammül ettikten sonra...
Uzun bir sükût oldu... Yine ayni ses son bir nefes gibi fısıldadı:
— Haydi Plraye, azıcık söyle.. Hani benim sevdiğim bir şarkı vardı.. Onu söyle!
Plraye İtaat etti, sendellyerek tabureye oturdu..
Biraz evvelki gibi yine parmakları tuşlar üzerinde tereddütsüz dolaşırken hern a&lıyor, hem de söylüyordu: V
kendinden geçmiş gibiydi. Hayali,
Bir ithalât ve ihracat Bankasına ihtiyaç Var
Yeni Açılacak İthalât ve İhracat Teşki.âtı
İle Takas Limited Birleştirilmek Suretiyle Bir Banka Açılmalı
Dün şehrimizin tanınmış ithalât tacirlerinden biri bir muharririmize su beyanatta bulunmuştur:
Hükümet, ithalât ve ihracat i-şine en verimli, en faydalı bir şekilde düzen vermek istediğine göre, gazetenizde yazdığınız gibi, bir ithalât ve ihracat ofisi değil, bir ithalât ve ihracat bankası açmalıdır. Bu işlerde en mühim olan nokta, hükümet dairelerinde kurulu zihniyetin ve mesuliyet telâkkisinin, dakikası dakikasına halle muhtaç olan ticaret işlerini geri bıraktırması  ve  zarlaştırmasıdır.
Takas Limit edin bugün yaptığı vazifelerle ithalât ve ihracat ofislerinin yapmaları düşünülen vazifeler böyle ithalât ve ihracat bankasında birleştirilecek olursa hükümetin ticaret işlerindeki rolü derhal verimli bir şekil alır. Bugün müsamaha şeklinde devam e-dip giden ve bir takrm komisyoncuların elinde kalan hususi döviz
ve takas muameleleri de açık bir çekilde bu bankanın elinde toplanarak ticari muameleler bir çok küliet, zahmet ve fuzuli masraftan kurtulur.
Banka tekniğine göre bir banka âmiri mesutryet alarak kendi salâhiyeti hududundaki ba işte derhal kararını verir. Halbuki bir ban kanın beş dakikada halledebileceği basit bir iş bir devlet dairesinde bazan günlerce devam eder.
İthalât ve ihracat bankası i-çin sermaye bulmak kolaydır. Merkez Bankası bir kısım sermayesini buraya ayırabileceği gibi zaten Taka* Limited in de sermayesi vardrr. Diğ^T bankalar ve tüccar da böyle bir teşebbüse seve seve iştirak ederler.
Bu suretle memleket ithalât ve ihracatına düzen verilmiş ve bu iş de ticarî zihniyete ve usullere uygun, verimli ve süratli bir şekilde başarılmış olur.»
Bir Çeşit Ekmek
Bu Ekmek Bugünkünden Daha Ucuz Olacak
Ankara, 22 (Hususî muhabiri. I meğin bugünkü ekmek fiyatmdan mizden) — Bir çeşit ekmek için  daha ucuza satılması temin edile-
vapılan tetkikler hayli ilerlemiştir, öğrenildiğine göre içinde çavdar bulunacak olan yeni çeşit ekmeklerin rengi biraz esmerleşecekse de lezzetleri ve besleyici kudr< lerı artacaktır. Ay m zamanda ek-
cektir.
Aynca yalnız hastalara verilmek üzere de bir nevi francala çıkarılması hakkında tetkiklere de Vftm edilmektedir.
[Piyasa Vaziyeti:
İngiltere
10 Milyon liralık
Zeytinyağı Alacak
İngilizler çok miktarda zeytinyağı almak Uzero teşebbüslere girmişlerdir, tik parti olarak 10 müyon Liralık zeytin ya£ aJacakl ardır.
Bu yağların fiyat ve teslim şartlan etrafında İngilizlerin Balkanlar arası ticaret mümessili Lord Gleen-conner ile görüşmek üzere şehrimize gelen İzmir lthlAt ve İhracat birlikleri umumi kâtibi Atıf İnan, görüşmelerde tam bir mutabakat temin e-derek İzm ire dönmüştür.
Et Fiyatları Mütemadiyen Yükseliyor
Ortada Fiyat murakebe komisyonunun koyduğu bir narh olduğu halde et fiyatları mütemadiyen yükselmektedir. Kuzu yüz beş, dağlıç yetmiş beş, karaman yetmiş kuruşa satılmaktadır. Bir çok kasap dükkanlarında ise kıvırcık bulunmamaktadır.
Bu fiyatlar altı ay evvelki fiyatlara nazaran çok yüksektir. Kasaplar, eti pahalıya aldıkları için bu fiyata sattıklar mı ve kazanmadıklarını söylemektedirler. İddialarına nazaran ette kar eden toptancrlardır. Bunlar piyasaya az mal sürmekte, bu suretle kazanç temin etmektedir ler. Mezbaha fiyatları iyi ve fena olmak üzere İki cins olarak tesbit etmektedir. Mezbaha İyi cins et fiyatlarını her gün kaymakamlıklara bildirecek, kasapların ihtikara sapmamaları için devamlı kontrol yapılacaktır.
Peynir Meselesi Yeniden Tetkik
İNGİLTERE ve AMERİKA
ile Ticaretimiz
Lokomotif ve Vagonlar Peyderpey Geliyor
Ankara 22 (Hususî Muhabirimizden) — Hariciye Vekâleti U-mumi Kâtibi Numan Menemenci-oğlunun riyaseti altında toplanarak İngiltereden getirteceğimiz malların listesini tesbit eden komisyonun müzakereleri neticesinde varılan yeni anlaşmaya, daha | evvelki muahedelere istinat eden İngiltere ile olan ticaretimiz, gün geçtikçe inkişaf etmektedir.
Bu cümleden   olarak    Devlet
Demiryollarımızın muhtaç bulunduğu vagon ve lokomotifler peyderpey gönderilmeğe başlanmıştır. * ' A
Sıhhat Vekâletinin sipariş etmiş
olduğu bir çok sıhhi malzeme ve Ziraat Vekâletinin külliyetli miktarda istediği haşaratla mücadele ilaçlan da tamamen tesellüm edilmiş bulunmaktadır.
Diğer Vekâletlerimizin ihtiyaçları da pek yalcın bir zamanda memlekete gelmiş bulunacaktır.
Alâkadar makamların büdirdi-ğine göre, Amerika ile de ticarî münasebetlerimiz normal bir şekildedir. İhtiyacrmız olan zira.it aletleri,  radyo, frijider, ve saire
uzun yılların bıraktığı külleri eserek loş bir sonbahar gününe donuyor, yine ayni şarkını» nakaratını tekrar larken, omuzlarım iki kuvvetli kolun kavradığını hatırlryordu.
İrkildim Hakikati tahattur etmekle kalbinin parçalandığını duymuştu.
Bu sırada, yerde sürüne sürüne a-> aklarının dibine bir İnsan eskisi sokuldu. Sıcak yaşlar ayaklarını ıslatıyordu. Fazla dayanamadı. Parmaklan birdenbire durdu. Hıçkırıklardan sesi kesilen i. piyanonun üzerine ka pandı ve gözlerinden bir sel gibi taşan yaşlara yol verdi.
Artık gidiyordu. Oftle yaklaşmıştı. Plraye son defa yalvardı:
— Bizimle beraber kalın Saffet Bey.. Bu sefil hayattan yakanızı sıyırın. Bir arada iyi günler geçiririz. Belki tedavi İle gözleriniz de iyileşir. Niçin bu teklifimi reddediyorsunuz?
O ancak Işltllehllen bir sesle mukabele ediyordu.
— Ben kâfi derecede mesut ol -ıhım. . Bu saadet bana elverir...
Plrayenln ellerini tuttu. Avuçların di uzun uzun sıktı. Sonra eğilerek onlan kokladı, öptü.
— Allaha ısmarladık Plraye! Seni tekrar buldum. Besini tekrar du-
gibi malzeme muntazaman memleketimize getirilmektedir.
öğrendiğimize göre Basra yohı nun açılması gerek ithal, gerek ihraç işlerimizde bizim olduğu kadar Amerika ve    Ingilterenin de
pek çok işine yaramaktadır. -o-
Yolcu Almıyan Taksiler va Fazla Yolcu Taşıyan Otobüsler
Taksi şoförlerinin vaziyetten istifade ederek, yakın mesafeler için müşteri almamakta, sonra otobüsler de bilhassa geceleri fazla yolcu taşımakta devam etmektedirler.
İstanbul belediyesi bu hususta yap tıgmırz neşriyatı nazarı dikkate a-larak taksi şoförlerinin bu gibi uygunsuz hareketlerine meydan verilmemesini, otobüslerin de haddi İ6tlafa isin den fazla yolcu almalarına mani olunmasını alâkadarlara bildirmiştir.
Bu emir derhal tatbike baalanmış-tır. Buna aykırı hareket edenler birinci defa bir hafta çalışmaktan me
nedllmekte. tekerrüründe plâkaları alınmaktadır.
yarak bahtiyar oldum... Yalnız beni unutma! Beni her """»mb hatırla ki, ruhum müsterih olsun!
Plraye cevap vermedi. Bahçe kapısının parmaklığına dayanarak, İnce bir yağmur altında ''»^Msran bu zavallı hayale baktı, avucunda ona vermek İçin hazırladığı ve bir türlü vermiye cesaret edemedlfi parayı o-radan geçen bir çocuğa uzatarak:
— Şunu al «-¦hım dedi. Şu uzaklaşan İhtiyara götür ver... Hiç bir şey söyleme!
Çocuk derhal parayı kaparak koşmuş ve çok geçmeden ona yetişmişti. Fakat Plraye, bu sadakanın red-dolunduğunu gördü.. Çocukun dönme sini beklemlye muktedir ol a m ry arak içeri girdi; odasına çıkarak yatağına kapandı ve bayıldı.
»•*
NETİCE Üç gün sonra, gazetelerde şu   havadis okunmuştu: «Meçhul ceset,
«Bu sabah Bakırköy açıklarında hüviyeti meçhul bir ceset bulunmuştur. Kıyafetinden bunun bir dUenci olduğu anlaşılmaktadır. Polis takaya el koymuş ve meçhul («set morga ıı oh(olunmuştur»
— SON —
Dün mm taka ticaret müdürlüğü, bütün peynircileri toplayarak peynir üzerinde bir konuşma yapmıştır.
Yann ki Ftyat murakabe komisyonunun ilk olarak tetkik edeceği pey nir meselesine bir hazırlık mahiyetinde olan bu toplantıda peynircilerin itirazları dinlenümtştir.
Yann peynir işi kati olarak bir neticeye bağlanacaktır,
Buzhanelerde buiunar pey ni/terin bir Kısmının sahipleri bui im madiği h&kkmda btr gazetede Ç'kın havari! s doğru değildir. Ftyat murakabe kornişonu, mevcut peynirlerle, iki ay sonra çıkacak peynirler için de yeni bir narh koyacaktır. Yeni narhta sütün fiyatı, peynirin istihsd ve r.akfl masrafları da esasa şekilde nazarı dikkate alınacaktır.
Bir Gün d a Yapılan ihracat
Dön muhtelif memleketlere 220 bin liralık ihracat yapılmıştır. Almanya ya tütün, fmdrk, Çekoslovak-yaya fındık, Macaristana tiftik. Bulgaristan, Yunanistan ve Rom an yaya bahk gönderilmiştir.
Çok Miktarda İthalat Eşyası
Geldi
Dün muhtelif memleketlerden çok miktarda ithalât eşyası gelmiştir. Bu arada Burgaz yoluyla makine akşamı, yünlü mensucat, gazete kâğıdı, vernik, demir tel, sigara kâğıdı, Nusaybin yoluyla da çay gelmiştir. —-o-
Esnaf Cemiyetlerinin Kongrelerinde Ekseriyet Temin Edilemiyor
Esnaf cemiyetlerinin senelik kongreleri pazartesi günü başlamış fakat düne kadar yapılan kon grelerde ekseriyet olmamıştır.
Bugün saat I 5 ten itibaren Türbedeki Esnaf Cemiyetleri merkezinde üçüncü grup kongreleri yapılacaktır.
Dokumacılar, bakkallar, ekmek yapıcıları, garsonlar, hamamcılar, kahveciler, Lokantacı^r toplanacaktır.
Esnaf cemiyetleri kongreleri şubatın yedinci gününe kadar bitirilmiş olacaktır.
T AK VI
23 tUİNCİKANCN İMİ PERŞEMBE
YIL:194İ — AY: 1 — GÜN: Î3 ki Mİ: 1S66 — 2 lnclkaonn: 10 HİCRİ: 1859 — ZİLHİCCE: 25 t.attT Y*aATl EZANİ
GÜNRŞ:
ÖOLE:
İKİNDİ:
AKŞAM:
YATSI:
İMSAK:
8.10 2.05
13,26 7,11
16.00 9,45
18.15 12.00
1D.49 1,35
6.35 12,21
GÜNDEN
Neler Konuştular
Yazan: ÜÇ YILDIZ
— Mihver şefleri karanlık bir esrar perdesi arkasında geçen gizli randevularında ne konuşmuş olabilirler?
— Herhalde müzik ve edeb'u yat değil I Başbaşa vererek son vaziyetin kısa bir büânçosunu yapmış ve yakın istikbal için yeni kararlar vermiş olacaklardır* Acele etme. Yakında öğreniriz. Mihver büyük bir elektrik sir-kuisi gibidir. Başlar bu noktada (birbirine dokundu mu çok geçmeden ziller çalmağa başlar.
— Führer'le Duçe'nin vaziyeti nasıl gördükleri merak edilecek meseledir.
— Bence o kadar değiL Onlar istikbali daima olacağından başka renklerde gören büyük, heyecan ve rüya adamlarıdır. Fakat gözönündeki realiteyi senden, benden çok iyi takdir edecek zekâ ve mevkide insanlar olduklarından hiç şüphe etine, ika dostun başbaaa kaldıkları zaman. D. N. B. ve âteiam ajansları yahut radyo karşısındaki Bay Gobbels gkbı mi konuşacaklarını zannedersin? Afrika kalyasında vazryetin nereye doğıu gittiğini. Arnavutluk muharebe, sının mihver prestiji için ne hazin bir skandal olduğunu görmez olurlar mı?
— Peki -bunun çaresi?
— Onlar da herhalde onu konuştular. İtalya bugünkü halile bir yarım ölüdür. Fakat bunu yâr ve ağyardan saklamak lâzımdır. Mitler ne pahasına olursa olsun ona yardan etmek zaruretindedir.
— Peki İtalyanın büyük devlet izzetinefsi?
— Bunlar insanın dirilik ve tam sıhhat zamanına mahsus lüks duygulardır. Bir kaç gün evvel Sicilya denizinde mihverin oldukça muvaffakiyetli bir akını oldu. Bir İngiliz zırhlısı battı; tir tayyare gemisi ağır yaralandı. Akdenize Bizim Deniz, İtalyan gölü gibi isimler veren İtalyanların bu darbe ile öğündük-lerııu gördük. Hikâyedeki teyzesinin kızının uzun »açlarile ö-ğünen zavallı kel kız gibi. Alman tayyarelerinin pike hü-cumlarile attıkları bombalar ln-güiz zırhlılarile beraıber İtalyan prestijini de vurmuş değü midir? Başka çare kalmayınca 1-talyanlar Alman yardanım eJi>et. te kabul edeceklerdir. Yalnız bunun için hanbin bütün ağırlığının Akdenize çöktüğü yolunda bir sekti ve mazeret lâzımdır. Ben öyle zannediyorum ki bu randevudan sonra İtalyan ordusu Alman kumanda heyetinin emri altındadır ve doğrusunu söylemek lâzım gelirse italyan kara, hava ve deniz kuvvetlerinin mutlak aczi karşısında bundan makul hareket te olamazdı. Führere dayanan bir Duçe bugün kendi teşkilâtına dayanacak i>ir Duçe*den herhalde çok kuvvetli olacaktır.
— Peki Führer ne yapacak?
— Duçe Führer'in vasilign. kabul ederken herhalde bu yapılacak şey hakkında da bir parça bir şeyler konuşulmuş olması lâzrm gelir. Beklenen bahar a-dtm adım yaklaşıyor; Amerika günden güne bir yıldırım fabrikası manzarası almaya başlıyor. Führer elindeki kara ordularile mutlaka bir yerde bir peyler yapmak meoburiyetindedir. Her şeyi göze alarak ordularını biz kere daha Manş'a sürmek mi? Balkanlarda yahut Akdeniz yo-lHe Afrikada bir macera aramak mı?
Herhalde bu yaklaşan ilkbahar bu barbin en kanlı bir dönüm geçidi olacaktır.
Güzel Sanatlar Umum Müdürlüğü
Ankara, 22 (Hususî Muhabirimizden) — Evvelce bildirdiğimiz veçhile Güzel Sanatlar Umum Müdürlüğüne Tevfik Araratın, Yüksek Tedrisat Umum Müdürlüğüne de Reşat Şemsettinin getirilmeleri  hakkındaki   kararname
yüksek tasdikten çıkmıştır.
o-
İnhisarlardaki Münhal    Memuriyetler İçin İmtihan Açıldı
İnhisarlarda münhal bulunan memuriyetlerde istihdam edilmek üzere açılan müsabaka imtihanına dün Sirkeci satış deposunda başlanmıştır.
Yapılan imtihanlara 75 kişi girmiştir, imtihanlara bugün de cje^ vam olunacaktır.
41
23 - 1 - 941
VATAN

e CİMİ AL
TOBRUK
Sukutunun Ehemmiyeti
Yazan: Vahdet GÜLTEKİN
Mussolini . Hitler mülakatından sonra, mihver devletlerinin Avrırpada n« gibi teşebbüse girişecekleri ve bu sefer plâna han-gi noktanın hedef olacağı düşünülürken İngiliz kuvvetleri İtalyanlara karsı yeni bir muvaffakiyet kaydettiler.
Libyada. Bardianın sukutundan sonra İngiliz kıtalarının muhasarasına, hava ve deniz kuvvetlerinin bombardımanına maruz kalan T obruk ta, kısa bir mukavemetten sonra nihayet dun
düştü.
Tobrukun İngiliz askerlerinin eline geçmesi yalnız İngilterenin askerî nüfuzunu arttıran bir muvaffakiyet olmakla kalmıyor, aynı zamanda Akdeniz sahillerinde cereyan etmekte ve o çevrede inkişaf rhtimalleri gösteren bugünkü İngiliz - İtalyan harbinde, İngiltere lehine kazanılmış bir askerî mevki üstünlüğü kıymetini haiz bulunuyor.
Filhakika, Tobnıkun mevkii, askerlik bakrmmdan çok mühimdir, Libya sahillerinin Ak d eniz e hâkim bir noktasmda bulunan T obruk, İtalyanlar tarafından bir hava üssü haline de konulmuş ve orada büyük bir bayyare karargâhı inşa edilmişti, kalyanın Afrika topraklarının müdafaan i-çin hazırladığı bu üs ve tayyare meydanı bugün İngilizlerin eline geçmiştir ve buradan kalkacak İngiliz tayyareleri. Garp Çölünde bundan sonra girişilecek askeri harekatta, daha ileri kalyan mevkilerini müessir bir bombardımana tutabileceklerdir.
Bundan başka, Tobruk ingilterenin, Sicilyaya karşı girişeceği mukabil hava taarruzlarında da büyük bir rol oynayacaktır. Zira İngiltere, şimdiye kadar Sicilyaya karşı Akdenizde Malta ve Cebelitarık tan 'başka ancak Kahır ede bir hava üssü varken, fccgün, Mal tadan sonra ikinci bir en yakın üs daha kazanmış bulunuyor.
B inaena 1 eyh, « meçhul bir mevki» deki son mülakatları esnasında Sinyor Mussolini Herr Hitler'den kendisine yardım islerken, bir taraftan da Afrika-daki kuvvetleri sahip bulundukları askeri harekât unsurlarını birer birer kaybediyorlardı, italya-nın Arnavutluk harekâtındaki mağlûbiyetine herhangi bir yardımı ile mâni olamayan Almanya Sicüya üssüne gönderdiği bir kaç tayyare ile Akdenizde bîr yardıma çalışırken Balkanlarda yeni bir cephe açmak isterse bu hareketi ancak büyük bir askerî hata sayılabilir.
SPOR
Kız Liseleri Voleybol Maçları
Kız liseleri arasında voleybol maçlarına dün öğleden sonra Eminönü halkevinde devanı edilmiştir. Şu neticeler alınmıştır:
Gün Un ilk karşılanması Erenköy ile İstanbul Kız liseleri arasında oynanmış ve takımlar şu kadrolarla karşı karşıya dizilmişlerdir:
Erenköy: SüheylA, Fazilet, Mukaddes, Mübeccel, Nemfcle, Türkan.
istanbul: Setma, Vasfrye, Semahat, Ülkü, Güzin, Necla,
Birinci seti 15 - ö Erenköy kez lisesi almış, Udnci Bette İstanbul güzel bir oyun oynamasına rağmen bu seti de 16 - 14 kaybetmiştir. Maç ta bu suretle Erenköyün galibiyeti ile neticelenmiştir.
İkinci oyun Çamlıca - Boğaziçi a-rasında yapılmış, bu müsabakayı da 15 - 2, 16 - 14 Çamlıca kazanmıştır.
Eski Prusya ordusu yürüyüş halinde
Bir buçuk sene kadar oluyor. Bütün Amerikanın i-llm adamları Ric-mund şeririnde, bü yük senelik kon-/ grel erini kurmuşlardı. O sıralarda ufuk harp bulut-larfle dolmuştu. î-lim adamları da *-tim düşüncelerini bir tarafa bırakarak, dünya halinden bahsetmiye koyuldular.
İçlerinden   biri dedi ki:
— Nedir, nrrrin
Bence İki Almanya
V
ar
İstibdat Almangası İlim ve San at Almanyası
adamlardan çektiği? Kuş gibi uçmak İnsanların eski v© tattı    bir
huryasKnr. Nesillerce bilgi ve fen adamları bu hülya yı gerçekleştirmek için ne fedakârlıkları göze almamışlardır. Fakat tayare yapılır yapılmaz İnsanları biribirine yaklaş Uru uy a, dünya yüzünde birük kurmağa yarayacak yerde fena adamlar bunu hemen kapmışlardır. İçine bomba doldurarak intanların basma ölüm yağdıracak bir âlet haline koymuşlardır.
İnsanlar balık gibi deniz altmda ytemeg-e pek özenmişlerdir. Fakat denizaltı gemisi icat edilir edilmez kötü adamlar buna sahip çıkmış ve bunları da sinsi sinsi torpil atmak i-çin kullanmıya başlamışlardır.
Radyo gibi havsalaya sığmaz bir icat, dünya yüzünde sevgi ve beraberlik hisleri yayacak ve müşterek bir sanat zevki yaşatarak yerde teneffüs ettiğimiz havalan zehirlemek için kullanılıyor.»
Bu zeminde devam edip giden konferansı geçen gün btr mecmuada tekrar okuduğum zaman gözümün önüne Almanlar geldi. Almanları siyasi ve askeri muhitlerinin tesirinden uzaklaştırın, Prusya üniformasını söküp çıkarın, göreceksiniz ki, birinci smrf insanlardır. Karmca gibi çalışırlar, bilgi hakkındaki merak ve tecessüsleri derindir. Kalb-leri pek hassastır. M üs bet üim, tıp, teknik, felsefe kadar musiki ve edebiyatta da orijinal istidat ve yaratma kabiliyeti göstermişlerdir.
Demek ki. Alman adı verilen mahlûk, esas itibarile medeniyetin çok işine yarayacak neviden bir insandır. Ne çare ki, kötü adamlar nasıl tayyare, denizltı, radyo gibi hayrrlı icatlara fenalık m aks adile el koymuşlarsa Almanlar da vakit vakit istibdat idarelerinin kurbnı oluyorlar, müşterek medeniyeti kurmak i-çtn temin edebilecekleri hizmetler bir tarafa kalıyor, ba^ka milletlere tahakküm emelile yıkıcı, kmcı işlerde knllanılryöTİar.
Bundan dolayı bütün Aimanlara karşı nefret beslemek yanlış bir harekettir. Çünkü biribiri arkasından gelen askeri sistemlerin en büyük kurbanları bizzat Aimanlardrr. Nice Bavyerahlar, S aksonlar, Vürtemberg İller. Hamburglular, RenlOer var ki, bunu pek İyi duyuyorlar. Kalblerin-den taşan gizli emel şudur: Prusya üntformasmm temsil ettiği militarizm hastalığından kurtulmak, kendilerini yüksek istidatlarına serbestçe vererek dünya yüzünde yumruk kuvretile değfl, akıl ve sanatla üstünlük aramaktır, film ve sanat düşkünü, romantik Arman tipi, dünyanın her yerindeki okumuş insanların en sevdiği bir tiptir. Halbuki tahakkümü temsil eden Prusyalı tipi en menfur bir insan muamelesi görmek tedtr.
Pek çok insanlar bunu biribirine ne bu şekilde mevzu olmaktan çok
HARBÎN BAŞLICA HEDEFLERİNDEN BİRİ PRUSYA MİLİTARİZMİ HASTALIĞINI TEDAVİ EDEREK HAKİKİ ALMANLIGI HER VAKİT İÇİN KURTARMAK OLMALIDIR
Bir Sual: "Herman
Elli Bin Markı Nerede Buldun?,.
karıştırıyorlar. Ha kiki Alman ruhunu temsil edenler, dünyanın nefretine bu şekilde mevzr olmaktan çok e-za duyuyorlar. Bu kadar ilim, sanat, şiir, musiki yaratan A İman mO leti, böyle muameleye elbette lâyık değildir.
Fakat ruhen nazı olmryan ve Al-manlık namma ya pil an kötü hareket lerin azabmı duyan Almanlarrr. sayısı acaba ne ka dardır, bunlar nerededirler, hislerini nasıl belli ederler?
Şurası muhakkak ki, insanların ruhunu ve vicdanı nı kontrol   etmek
ve zehirlemek için bugüne kadar dün yada vücude gretiri
Dini
ime
Ta'neden
len makinelerin en kocamanını nazfler kurmuşlardır. Ka torik klişecinin' orta çağdaki telkin ve engizisyon teşkilâtı bile bunun yanmda cüce kalır.
Armanyada münakaşa hürriyetinin hiçbir şekli yoktur. Alman ilminin dfline kilit vurulmuştur. Herkes, papağan gibi ayni sözleri tekrar etmi-ye mahkûmdur. Bununla beraber hakiki Almanya yaşıyor, azaplar çekiyor ve gizliden gizliye kendini her fırsatta belli ediyor. Günün birinde, bu gizli tazyik, istibdat rejiminin tazyikini mutlaka yenecek, istibdat içinden çökecektir.
Her istibdat, maddî ve şahsî men-rsate dayamr. —lizm ancak kısa bir müddet, bazı balayı günlerinde erleri bağlar. Bundan sonra istibdada şahsen destek olanlar mutlaka kendi ganimet paylarmı nüfuz, para, alâyiş şeklinde alırlar. Meselâ    Al-
«Son Telgraf» refikimizde sevimli arkadaşımız Ahmet Rauf yine bize şöyle dokunuvermek lûtfunda bulunmuşlar. Mesele basit: Gazetemizin geçenlerdeki bir sayısında ebadı ayni iki küçük resim, her gazetede dalma görülen tertip hataları nevinden yerlerini deriştirmişler.
Ahmet Raufun çok İyi bildiğine e-mlnlz ki, klişelerin mürettiphanede değil de makine dairesinde yer değiştirmesine meydan vermemek sekretere düşen kolay bir iş değildir.
Bnna makabil bir resmin ne olduğunu tayin etmek sekreterin İşidir. «Son Telgraf» refikimizin 18 Iklncl-teşrin pazartesi tarihli şayiamda «Yu nan Başvekili General Metaksaa bir manevra esnasında» lzahlle bir resim vardır ki, o resimde görülen zat Metaksas değildir.
tşln tuhafı da şu kl, sırçadan evde oturan Ahmet Rauf «Pazartesi» günleri, gazetesinin nöbetçi sekreteridir.
Kuzum Ahmet Rauf, sen becereml-y orsan nöbetini Reşat 'Feyzlye bırak ta İşleri düzelttversln!
Doktor Diyo; ki: Tansiyon Meselesi
— 3 —
Çok karışık ve çok muhtelif olan âmillerin tesiri altmda tansiyon yükseldiği veya düştüğü zaman vücut makinesi, İşlemesinde bir aksaklık olmamak İçin, bütün uzuvların vazifesini bu tahavvüle uydurmak suret İle, bir muvazene tesis eder. Bu sayede bedenin bütün fizyolojik işleri yine yerinde ve yolunda cereyan ederler. Tabii hale İrca kast il e, bazı defa, bu muvazeneyi birdenbire bozmrya teşebbüs etmek belki zarar verebilir.
Orta yaştaki sağlam bir insanda, vasati bir hesapla, tansiyonu en yüksek derecesi 12 - 13, en düşük derecesi 7 kadar olmalıdır. Kalb hastalıkları, bir çok damar sertlikleri, bob rek bozuklukları, şeker ve nikrls hastalıkları, iç ifrazı beze (gudde) lcrl ııin bozuklukları, üre ve kurşun gibi bazı zehirlerle zehirlenme halleri, sinir sistemini şiddetle sarsan büyük heyecan ve kederler tansiyonun yuk-
manyamrj en nüfuzlu adamlarından; .selmorina sebep.jolablUtler.
biri olan Göbeîsin hususî bir adası, her tarafta şatoları, malikâneleri vardır. Harpten evvel Gtfbels bir aralık şöyle düşümnUştür: «Halk beni çok seviyor, buna mukabele olmak üzere hususî hayatımı Tüme aldırayım. Nasıl yaşadığım! görüp haz duysunlar.» Pek alâyişli bir hayatı gösteren bu film, her tarafta göste-rilince karanlıkta o kadar ıslık sesi duyulmuştur ki, derhal ortadan kaldırılmıştır.
Bir Amerika mecmuasında şu hikâyeyi okudum: «Herman admda bir parası» adam sağdan soldan az zamanda vurgun vurarak küçük bir Alman şehrinde elli bin mark kıymetinde bir köşk yaptırmış. Günün birinde bu köşkün üzerinde şöyle bir yafta görülmüş.
«Herman, bu elli bm markı nerede buldun ?>
Mahallî teşkilâtta nüfuzu büyük olan Herman, küplere binmiş, gazetelere bir ilân vererek bu habaseti yapanı haber verene beş yüz mark mükâfat vaadetmtş. Ertesi sabah, köşkün üzerinde şöyle bir yafta göze çarpmış:
«Herman, beş yüz markı nereden buldun ?>
Bir Amerikalı muharrir, A İm ariyadaki İstibdat hakkında diyor ki:
€ Biliyorum, bu istibdat yakın zamanda yıkılacaktır. Fakat merak ettiğim nokta, nasıl yıkılacaktır. Ai-1 ah tan en büyük dileğim, bunu görünceye kadar bana ömür vermesidir^
Şurasma şüphe yok ki, harici â-lem, Alman milletinin mühim bir kısmmın sathın altmda protesto vaziyetini muhafaza ettiğini, kendi namına yapılan tecavüzlere ve ist fi A ha reketlertne kızdığını   bilmiyor. Har-
CÜRMÜ MEŞHUT
Kasaba doktorunun kapısı gece yansı hızlı hızlı çalındı. Doktor Vedat staj müddetini geçirdiği bu küçük kasabaya geleli daha iki ayı geç memişti. Bu müddet zarfında en az yirmiye yakın cürraü meşhut vaka-
sile karşdaşmıştı. Kapınm boş evde gürültülü akisler yapan demir tokmak sesi onu çabuk uyandırdı. Yatağından sıçrayarak sokağa bakan pencereli açıp seslendi:
Kalın tonlu bir ses cevap verdi: — Curmü meşhut    var    begüm.
Kumandan Bey sizi dairede bekliyor. .
Doktor, peki geliyorum, diyerek pencereyi kapadı ve tttiz bir sanatkâr aşküe düşkün olduğu mesleğinin bu garip cilvelerine alışkın bir hareketle hemen hazırlanıp elinde çantası sokağa fırladı. Kasaba, derin bir Hesslzlik içinde idi. Doktor Vedat jandarma kumandanının odasına girdiği zaman onu ayakta asabi ve sert adımlarla dolaşır buldu.
— Hayrola, dedi.
Ktnnaaaanrn sert yüz hatları birden gevşedi. Doktorla sevişiyorlardı ve daha iki saat evvel yeni bir vakadan beraberce dönmüşlerdi. Gülerek cevap verdi.
— E doktorum. Böyle gecenin sabahında hayır umulur mu?
— Deglrmontepe köyünde kanlı bir vaka olmuş, balta Ue bir köylüyü müteaddit yerlerinden j ıralamışlar. Doktor gayri ihtiyari bağırdı:
— Tepe köyünde mi? İmkânı yok azizim. Biz bu saatte oraya ne ile gidebiliriz. Hem biz bu altı saatlik yere gidlnclye kadar dedi ve sustu.-
Ona, büyük meleği her şeyden evvel insanlık ve şefkat duygusunu aşılamıştı.. Ne olursa olsun, kim o-lursa olsun ve nerede olursa olsun o, kendisine muhtaç herkese şefkatini, yardımını, bilgisini ve kurtarıcılık vazifesini yapmıya mecburdu. Bu mecburiyeti bütün vıcdantle du-
Çok kan kaybedenlerde, verem, kanser gibi müzmin bir hastalığı u-zun zaman çekip te vücudu zayıflayanlarda, kalb adalesinin İltihaplanması hallerinde, tifo, zatürre gibi ateşli hastalıklar esnasında İse tansiyon düşük bir halde bulunur.
Bütün buıüardan anlaşılıyor ki, tansiyon derecesi vücut muvazenesin de yer almış bir çok uzuvların ve onların hastalıklar önündeki değişikliklerinin bulunduğu vaziyet Ue sıkı sıkıya alâkalıdır. Bu sebeplere göre tansiyon düşüklük ve yüksekliği devamlı veya muvakkat olabileceğinden bir ölçüşte tansiyonu yüksek veya düşük bulmanm fıtri ve sabit bir mânası yoktur. Bundan dolayıdır ki, hekimlikte en yüksek ve en düşük tansiyon derecelerinden başka, vasati tazyiki ifade eden ayn bir takım tetkiklere de başvurmak mecburiyeti hasıl olmuştur. Bütün bu sözlerden şu netice çıkar kl; herhangi bir tansiyon tagayyürU önünde, yersiz, lüzumsuz evham ve telâşa düşmeden kan tazyiki üzerine müessir bütün uzuvları birer birer muayene ettirmek, icap ederse kan ve İdrar tahinleri yaptırmak ve muhtelif hal ve zamanlarda tansiyon ölçülmesini tek rarlatmak ve ancak bütün bu tetkiklerden çıkacak neticelere göre kat! tedbir ve tedavileri tatbik etmek en doğru bir hareket teşkil eder.
Doktor: Nuri ETRGENE
bin başlıca emeli, Prusya militarizminin son aldığı şekli yıkmak olduğuna göre, bu harbin hakiki Alm anlık İçin de bir tedavi ve kurtuluş harbi olduğu kâfi derecede berraklık la ifade edilemiyor. Bunu mutlaka yapmak lazımdır.
yuyordu-
— Haziran kumandanım, gidelim, dedi.
Mevsim kış. Otomobili de bir Ford arabası idi. Şoför onlara korkunç bir haber verdi:
— Dereler taşmış beyim. Bugün iki pazar kamyonu Derbentte çamura saplanıp kaldı. Bu vaziyette ben gidemem. Yolda kaimz...
Durmıya, beklemiyc va'dt yoktu. Süratle karar vermek lâzımdı. Kumandan jandarmaya   emrini verdi.
— Dört hayvan hazırlansın!
Yarım saat sonra iki süvari jandarma Ue doktor ve kumandan gecenin karanlığı içerisine daldılar.
Karanlık gece, kırçıl bir yüzle u-fuklarda ağarırken, onlar Değirmen tepeye ulaştılar. Davar canlan, köyün sesleri yeni bir günün faaliyetini bildiriyordu,
İlk rastgeldlkleri köylüye kuman-
BEKLİYORUZ; İLK, ORTA VE SON ÇAĞIN TANIDIĞI MEHMETLER GİBİ.
Trakya Ordusunu Düşünerek
Bekliyoruz... Bu bekleyişimiz, rulette kazandıklarını bahsi müştereklerde yerken mahracalardan biri ile dost olmuş eski kumarbazın zırhlı fil üstünde ava çıktığını gören Bengale kaplanlarının bekleyişine benzemez.
Bekliyoruz... Bu bekleyişimiz sapanla taş, yayla ok atılan günlerin avcısı kadar çifte, piştov, martin, mavzer, makine ve motor günlerinin avcısmı da yadırgayan, pençeledigi granit üstünde tılsımlı kanatlarını geren, gagasının haşmetile mağrur kartalların bekleyişine de benzemez.
Bekliyoruz... Bu bekleyişimiz, gafil yolcuyu avlamağa hazırlanmış sinsi ve vahşi bir yol kesicinin gözü gezde eli tetikte pusuda bekleyişine de benzemez.
Bekliyoruz... Bir kuzu gibi günahsız ve temiz, bir ak güvercin kadar masum, dost bakışlı bir cey lan gibi.
Fakat bir kuzu ki kasap bıçağına boyun uzatan kuzuların uysallığı ondan beklenemez.Bir güvercin ki tek tüyüne doknulmaya görsün, savleti, yuvasını kayaların en sertinden, grarrrtlerin en işlen-
YAZAN:
Nizameddi
NAZİF
mezmden seçen ve tepelerin, dağların en ulaşılmazlarına konan kartalları bir anda yolunmuş kaz palazlarına döndürür. Bir ceylân ki karşısında beliren, bir kez ya-banlaşmaya görsün; O anda düzü de yazı da cehenneme döndürür. Kaç para eder Bengale kaplanı? Kaç para eder ürkütülmüş yaban domuzlan? Kaç para eder leşle dolu ovalarda yıllamış parslarla sırtlanlar?
Bekliyoruz... Sırtı yere gelmemiş bir pehlivan kadar çarpışma sonundan emin olarak. Bekliyoruz, bir tertemizin evini bekleyen
bir tertemiz gibi Bekliyoruz... Fatmanın yuvasını bekleyen Mehmet gibi.
Ak, Kara, Kızıl denizlerin, Atlas ve Hint denizlerinin tanıdığı
Mehmet gibi
Bekliyoruz, ilk, orta ve son ça-
ğın tanıdığı Mehmetler gibi. Me-riçin bildiği, Protla Savanın tanıdığı ve Tunanın unutamadığı Mehmetler gibi. Tarihin Mehme-di
'A. '
İDL
Türk sınırlarının 1941 ilkbaharına göstereceği Mehmet, Niğbo-luda. Karatavuk ovasında kılıç sallamış olan yirmi göbek yukarı Mehımetten daha sağlam pazılıdır. Bu mehmedin dizleri, Mohaç İlgarlarında ün salmış on beş göbek eski Mehmedin kolan sıkan dizlerinden çok daha kuvvetlidir.
Bu Mehmedin parmakları Pi-levnede çakmak çalmış olan dedeminin parmaklarından, elleri Çanakkalede süngü savur muş o-lan babasının ellerinden ve azmi İnönü üe İzmir arasında bir tarih yaratmış olan ağabeyisin in azminden çok da.ha sağlamdır.
Bekliyoruz. İşte gazi Mehmetçikler neslinin bir böyle halis kan çocuğu gİH. Bekliyoruz... Beşikteki gelecek nesil Mehmedine ders ardaki   geçmiş   nesiller
ve
Meirmetlerine hesap vermeğe ka. rar vermiş bir Mehmet olarak.
30000 Liralık Bir Pırlanta
Bulan Çocuk
Beş Seneği İple Çekiyorum. „
Fatihte Sarıgüzelde Çalap soka-j *nda 1 numaralı evde oturan mütekait polis Mustafa Akkuşun oğlu on beş yaşmda Ahmet Akkuş hayatını kazanmak, ve ailesine de yardan etmek mecburiyetinde kaldığı için kış, yaz hergün Çatladıkapı sahillerinde ar ayıcılık yapmaktadır. Bulduğu kemikleri, maden parçalarını, tarihi paraları, altın, gümüş kırıntılarını satarak geçinir.
Ahmet Akkuş ilk kar yağdığı gün lerde ayakları çıplakmış, buz gibi su larm içinde araştırma yapıyormuş. Denizin dibinde pırıl pml yanan minimini bir taş görmüş, dondurucu so ğuğa bakmayarak soyunmuş, denize atlamıştır. Avuçladığı kum larm arasında muntazam köşeli küçük bir taş çıkmıştır. Ahmet Akkuş, bu taşı oradaki arkadaşlarına göstermiş, hepsi de on kuruşluk yüzüklere konan âdi cam demişler. Birisi:
— Ahmet, demiş, Partiyi vurdun. O pırlanta...
Çocuk, bu taşı cebine koymuş. Akşam kendisinden ild yaş büyük olan ablası Nimete şöyle bir teklif yapmış:
— Ben bir pırlanta buldum, satalım da birer elbise yaptıralım.
îki çocuk çarşıya gelmişler. Taşı gösterdikleri Uk kuyumcu:
— Size yüz lira veririm ama bir kefil gösterir raisiniz? demiş.
Bir başkası 300 Ura teklif etmiş,. Elbiseleri gayri muntazam ild çocuğun elinde beş kırat doksan santimlik bir pırlanta bulunması herke-sin nazan dikkatini çekmiş ve nihayet hadise polise aksetmiştir. Bu taşa 30 bin lira kıymet biçenler de olmuştur.
Hâdisenin sonunu Ahmet Akkuşun dilinden dlnliyelim:
— Babamın vaziyeti müsait olmadığı İçin okuyamadrm. Kitap paramız yoktu. Kitap bulsam ayakkabım, elbisem yoktu. Mektebimi ağlayarak bıraktım. Küçüktüm. Kimse İş vermiyordu. Nihayet sahillerde orayıcılıga başladım. Lodos Çatladıkapı sahülerine tarihi kurşun mühür, kemik, demir ve para atardı. Bunları toplamrya başladım. Günde 25, 30 kuruş kazanıyordum. Bu taşı buldum. Ertesi gün bayramdı. Kendime ve ablama elbise yaptırmak
için çarşıya gittim. Elbiselerimizin pejmürde oluşu kuyumcuların nazarı dikkatini celbe t ti. Bu pırlantayı çaldığımızı tahmin etmişler. Bizi polise teslim ettiler. Babam bana yalan söylemenin Türke yakjşrmyaca-ğmı küçük yaşım dan beri anlatırdı.. Ben de poliste vaziyeti oHuğu gibi söyledim. Polis pırlantayı elimden aldı. Uzun tahkikattan sonra bana dediler ki:
— Bu pırlantayı biz beş sene saklayacağız. Eğer sahibi çıkmazsa yine sana vereceğiz! Kanun Öyle imiş..
Biz bayramda elbisesiz kaldık. Şimdi beş seneyi iple çekiyorum. Bizanslıların harap sarayları önünde bulduğum bu taşa bir sahip çıkmazsa beş sene sonra benim olacak-
Dün, bîr rrrahsxririmiz Çatladı kapıda küçük Ahmed ile konuşurken o-rada bulunan ihtiyarlar bu taşm nereden germiş ormaamı şöyle tahmin ediyorlardı:
— Bu sahillere bütün îstenbulun çöpü dökülürdü. Bu taşm da çöplerle beraber denize atılmış olması muhtemeldir. Bununla beraber bu taşm yanan Topkapı sarayı enkazüe beraber denize düşen mücevherattan olması da ihtimal dahilindedir. Ahşap Topkapı sarayı denizin üstünde idi. Salonlarında sarayın en kıymetli kılıçları, gerdanlıkları asılı i-dı. Yangında bunlar tamamen denize döküldü. O vakit dalgıçlar aylarca denizden mücevherat topladılar. Bu taşm da saray mücevheratından olması en kuvvetli ihtimaldir.
BULMACA
|*1       •      9      10     11
— Muhtar nerede? dedi.
— Halil Ağanın damadını vurdular. Uslu heyeti ile onun yanındalar ve dile ilerde görünen beyaz badanalı oldukça gösterişli bir evi işaret ederek: .
— E ha. Halü Ağanın evi, dedi. İnceli, kalınlı kadm seslerinin bir
ilahiyi andıran garip ahengi kâh yükselen, kah alçalan bir perde ile fi ı»7i ktan duyuluyordu. Gelenleri görmüş olacaklar ki, kapının önünde telâşlı koşuşmalar oldu. Yüzbaşı gülerek bir köylüye seslendi:        r
— Yaralı nerede? diye sordu. Köylü biraz mütereddit ve şaşkın
bir tavırla:
— Hele beylerim içeri buyurun, bir yorgunluk alm. Elbet görürsünüz. O şimdi rahattadır.
Diye cevap verince doktor atıldı: _ öldü mü yoksa?
Müddeiumumiliğin Bir Senede Tetkik Ettiği Dosyalar
istanbul cumhuriyet müddeiumumiliği 910 senealnde 179,712 dosya tetkik etmiştir. Bunlardan 171,892 dosya tamamen çıkarılmış ve 7720 si de yeni seneye devredilmiştir. Devredilen dosyaların bir kısmı ilam lııfazına ve hazırlık tahkikatına ait-dir. İstanbul müddeiumumriigi şimdiye kadar bu kadar fazla bir dosya tetkik etmiş değildir.
Yine ayni adam, yan hazır ol vaziyetinde ve bu defa emniyet verici bir eda ile:
— Yok hanL. dedi. Trmar ettik. Şimdi biraz rahattır da...
Eski devrin konak kapılarını andıran büyük bir kapıdan içeri girdiler. Burası geniş bir meydanlıktı. Henüz meraya öuirverÜraemİş bir koyun sürüsü gelenlerden ürkerek safta sola kaçışmıya başladılar. Genizleri yakan keskin bir gübre kokusu bütün evi istila etmişti. Tft Uerde sekiz on basamaklı bir merdivenle eve çıkılıyordu. Kumandan vo doktor hızlı adımlarla yukarı çıkmak isterlerken yol gösteren köylü önlerine geçerek:
— Yaralı şurada, dedi ve rengini kaybetmiş bir kapryı iterek:
— Buyurunuz, dedi.
Burası bir ahırdı. Yüzbaşı kan beynine sıçramış gibi hay kırdı:
Soldan sağa: 1 — Soyları - Mastar lahikası. 2 — Telefon nidası - Uzak işareti - Altı düz deniz vasıtası. 3 — Ay - Elbisenin bir kısmı. 4 — Hakiki. 5 — Demir kiri - Bayram sadakası. 6 — Bir nota - Nefer. 7 — iğreti düğüm - Dost. 8 — İşaretler. 9 — Petrol - Sadakatli. 10 — Nezir -Bir musiki işareti - Birdenbire 11 — Ekmek - Ayak.
Yukarıdan aşağıya: 1 — Ay - Boğaziçi köylerinden. 2 — Sakat - Vilâyet - Kara parçası. 3 — Bir nota -Terazi. 4 — Umumi emniyet 5 — Bir kumaş - Bir hayvan. 6 — Eski
Mısırlıların bir mabudu - Bir gıda maddesi. 7 — Nebat ipliği - Açık ve basık. 8 — Vidalı çivi. 9 — îcat eden - Sivrümiş kara. 10 — Doğurtan - Bir nota - Eski tırnak boyası. U — Çok siyah - Gayz.
EVVELKİ BULMACANIN HALLİ
Soldan sa£a: 1 — Sigara - Kral. 2 — Edip - Re - Eraa. 3 — Rezil -Vah. 4 — Araka. 5 — Otomat. 6 — At - Ayı - La. 7 — Valide. 8 — Abide. 9 — Nls - Tacir. 10 — Ara - At -Tasa, 11 — Kart - Aramak.
Yukarıdan aşağıya: 1 — Sert -Avanak. 2 — îde - Ot - Bira. 3 — Gizi Hrsar. 4 — Apiko. 5 — Mavera. 6 — Ar - Aya - Ta. 7 — Ebatrl. 8 — İhata. 9 — Revan - Cam. 10 — Amak - Le - îsa. 11 — Lahana -Trak.
Yeni Neşriyat:
Asabı Çocuklar
Doktor ibrahim Zati öget, asabi çocuklar adlı tetkik ve müşahedeye dayanan kıymetli bir eser neşretmiş tir. Çocukta asabiyetin nerede başlayıp nerede biteceği mevzuunu büyük btr vukufla teşrih eden bu eseri bflhaaaa çocuk ana ve babalarına tavsiye ederiz.
— Sersem, budala herif. Ahırda yaralı ne arar?
Diğer bir kaç köylü öncülük eden köylünün yanma yaklaştı, yaptıkları işten âdeta memnun ve müftehir 1-diler. Müsterih ve emin bir tavırla cevap verdiler.
— Yaraya iyi gelir. Biz Halilin u-şa£ım  (çocuğunu)  gebreye sardık!
Köylülerin sözleri tamamlanmamıştı ki doktor Vedat:
— Bu cinayet.. Bu cinayet., diye haykırdı ve koşarak ahırın ortasında gtYbredon şifa umarak sarılıp yatırılmış bir yıgm külçeyi süratle açtı. Manzara pek korkunç ve pek müthişti. Takallüs etmiş bir insan vücudu bronz bir heykel gibi cansız ve hareketsiz yerde yatıyordu. Dokto run muztorip sesi bitkin bir nefes gibi agzmdan döküldü:
— ölmüş...
Mahmift AttJlâ AYKUT   '
?9101858?1
23-1-941
VATAN
OKü YUCU
MEKTUPLARI
i
Uç Muharrirli Eser „ Meselesi
I I
r
I
¦
üazcleııiy.ıu 82X941 tarihli aiıs-
It.'-HMİ.I       ii.ll       • .<*CTC     UÇ Mlllll.il  I II
HÜİlip   j iU.\mi ı    !ıax|iL.ı   allında    m
lı^ar eden yazının >ahnıuuı taallûk edoa kı-nnıj.ı aratanda hakikate
ı>niı\.ıu bazı noktalar sarılır. Her hangi bir zühul* mahal kalmamak m -« 11 ¦ bunların şu şekilde ia\/ıiın.ı rica ederim:
1 — H< \ 'm ..ıhıs dava, dolandırıcılık -ıı. 111«11 ¦ ı guıuulü harU-iıı-«lcdir vc 'HiMiıitı..........ihUm hakkımda bu yolda hir lüzumu muhakeme  kararı  verilmiş  delildir.
t — Davanın mevzuuna gı'hu »e: Bay Nihal Ro.şadıu hatıratı 1-vin kendisinden bir ı ı Ul Ücreti ue aldım, ne de bttedUu.
Bu hatıralar, (Haber) gaoetealu-de tefrika olunmuş ve mezkûr müesseseden bedeli alınmıştır.    Ürerinde ha»; İddia ellilim »w, Bay Doktor .1   Iıi-vu11ıı  ımhrrMii-
de (1de ji medikal) pratfceörlU-Kiine tayinini müteakip irat eiti#l açış demidir.
Bu kitabı doktorun şifahi tahriri talebi üzerim* yazdım. Mukabilinde tediyeni icap eden meblağı vermedi Bu bara* «in şimdi kanuni muameleye tevessül eyledim.
O tarikte Doktor Nihat Reaa-dın ve mezkûr eaerlerin her İkirinin de tabına delalet, ve nemaret eylememi rica etti. Bay Yorof Kenanm sahibi ol.luru (SerteJ) matbaasında gerek hatrralar, gerek açış den«i tertip olundu. Hatıraların dört formanı da mezkûr matbaada basıldı.
S — Doktor Bay Nihai Rekattan 222A lira alrnrnrş delildir. Doktorda da bu buKura teyit eden bir v en İka yoktur. Mahkemeye ibraz ettiği evrak arasında kendisinden 12,5 Ura airiKİjğmı mübey-yln bir punlam movcottur. Halbıı-kl ben, doktordan 80 Ura aldırımı bakim huzurunda »öyiedlra. Bu para İle de dört formanın tabına muktazf kâğıdı mubayaa ettim. Eserlerin tertip bedeüne malı hu ben SO lirayı da Bay Yun uf Ke-aana verdim.
Tahkikat evrakı mey anında Bay Yusuf Hcıuımn ¦ ı.»-1. — t mevcuttur. O da mezkur hu*unları teyit eylemiştir. Makta* herhangi bir iddia kavli mhcorreUodir ve hilafı hakikattir.
4 — Acın demini yazarken tarihe açma tanıdıklarım ve bu meyan da Bay İbrahim Hakin Konyalıya da metan*, Kordona. O da, diter doNtiamn gibi. bildiklerini ndvicdi ve yaartığı bası makaleleri gtfetevdi. Onan eaer hakkmda bir hak iddia ettiğinden malumatlar delilim. Beyle btr »öz. de mahkeme safahatına İntikal etuseamlş-tir.
5 — Davanın ikinci cel*e*i 7 rahat tarfhimle naat 14 t enir. A-Ickadar mn bahirimi ernıayı muhakemede bulımdururnanrK herhangi bir ranmdııfca mahal kalmaz dti-
BAHI
r
Ermenileri Kimler
AKDENIZIN
Ehemmiyeti

¦rK.
Yazan:
Hüsamettin ÜLSEL
Eski   Bahriye   Müsteşarı
« — Kerjflyeftn tarv»ihral tekrar diler, sayarlarırm sunanın.
Sahih Alaçs
J
Adliyede:
Sahte Sterling Süren
Beynelmilel Bir Sahtekârlık Şebekesi
Türk polisinin cidden yüzünü ağartacak ve muvaffakiyetleri »e-rrsınde mühim bir yer alacak o-lan bir hâdise dün Müddeiumumi lige intikal etti. Bcyoeimılei bir sahtekârlık sekenesinin dokuz uzvu sorguya çekildiler. Bunlar sahte sterlin sürrrrcJc için sahte pasaportlarla Türk rmdutlanna giren ve içlerinde Alman. Leh, Çek, Bulgar, İtalyan bulunan bir Musevi şebek esidir.
İsimleri şunlardır:
Marten Sandez, YaJcop Vays, Jozef Vapser, Artoy ICotentar, Jozef Pokeka, Antoan Rap, Alfred Hayim, Oke Kirıay, Yoliyos Verner.
Bunlar sahte Holanda ve diğer memleketlerin pasaportlarile Is-tarsbula girmişler, girerlerken bir çok sahte sterlin getirdikleri gibi âdi mektuplarla da sonra adlarına sahte sterlin gelmiştir. Bunlar merkezi Milano'da olan beynelmilel bir sahtekârlık teşekkülünün kollarıdır. Sterlinler Milano'da basılmıştır. Bunlar Milano'dan Bulgar istana, Bulgarisi andan da Türkiyeye gelmişler, buradan da sahte sterlinleri çeke tahvil ettikten sonra Kudüse ve Tel-Avrv'e gideceklermiş.
Suçlulardan Alfred Hayim Türk tabiiyetimde olduğunu iddia eden ve İtalyada kürk ticareti yapan bir anlamdır. Sultanahmet sulh birinci ceza hâkimi dün sorgularını yaparken bunlardan dördü suçlarını itiraf etmişlerdir. Ü-zerînde 145 sterlin bulunan Alfred Hayim diyordu ki:
— Ben kalyadan Bulgaristana kürk getirdim. Oradan bana bu sterlinleri verdiler. Sonra iki defa da âdi mektupların içinde adıma bu sterlinler gönderildi.
Ben Istanbula sahte Holanda pasaportile gelirken yanımda o-nar liralık on iki sahte ingiliz banknotu getirdim. Bunlan Sof-yada Türk tebaasından Kohen ts-nıinde bir tüccar vermişti. Aynı tüccar sonra posta ile de adıma sahte sterlinler gönderdi.
Bu şebekeden birisi Beyoglun-
da bir manavdan alışveriş ederken manavın şüphelenmesi üzerine sterlin bankaya göetenLmiş ve şabeke de böylece yakalanmıştır.
Hâkim Reşit sorgulan m yaptık tan sonra bunlardan Jozrt Vay-1 zer, Antoan Kap, Yoliyos Verner 1 üe Alfred Hay imi tevkif etti. J -gerlermm de muthakemelerinm gayTİrnevk*f yapılmasına karar ve rerek dosyayı ve suçluları tekrar Müddeiumumiliğe gönderdi. Sahte pasaportlar için de polis ayrıca tarhkikat yapmaktadır.
Btr Sabıkalının Marifeti
Bîr arkadaşını öldürdüğü için | on sene hapisanede yattıktan son. ı ra serbest kalan ismail isminde bir sabıkalı, dün Gala tada bir polis , memuruna vazife halinde hem ha-> kare* etmiş ve hem de no ermini dövmüştür. Sultanahmet sn Ih u-çüncü ceza hâkimi aongusunu yap* i tı ve tevkif etti.
Alaca Karanlıkta Gırtlağına Sarıl mışlar
Bir düğüne davet edilen Bay Süreyya sabahleyin saat beşte Ka. dıköy vapur iskelesine gelmiş ve intizar peykelerinden birisine u-zanmıatır. Burada muayyen vakit-] ten evvel yatmak ve oturmak menediLdiği için bekçilerden birisi peykelerin üstünde bir sivilin yattığını görünce kendisine memnu-iyeti hatırlatmıştır. Bay Süreyya bu ihtarı dinlememiş, ikinci bir bekçi daha gelmiş, o da buradan çıkmasında ısrar edince Süreyya ikisini de toka t la m ıştır.
Sultanahmet sulh üçüncü ceza hâkimi dün bu hâdisenin duruşmasını yaptı. Suçlu diyordu ki:
— Ben orada oturmanın memnu olduğunu biliniyordum. Alaca karanlıkta gırtlağıma sarılan bu a-damlan soyguncu ve hırsız sandı, ğım için kendimi müdafaa ettim.
Hâkim Süreyyaya altı gün hapis, 52 lira para cezası verdi, fakat tecil etti.
Her memlekette aylarca gösterilen... Her s memada ai kışlar topla-
*an... Sinema   dünyasının nrrlsteena şaheseri
PUANSIZCA
GEL BARIŞALIM
İRENNE D'JNN'un altın sesinden ateş alan CARY GRANT'ın neşesinden zevk toplayan....
Güzelliği   dillere destan olan... Şöhreti memleketler aşaa süper fitm
Bu akşam
LALE
Srnomasında
DtKKAT: Dünya harbinin en mühim safhalarını gösteren en «on gelen PARAMUNT JURNAİ- Nurnaralı yerlerin evvelden kapatılmasını rica ederiz. TeJeloa; 43586
13 teşrinisani 956 da Möter Çörçıl cKüçuk, büyük butun aia-h-adar milletler için AİMİcruzın c-y rain ve s-jrtocat bir goçıt oUııasıur düşüouıek islerini» diyor.
M öter Çorçıl m ıiadceı lngi-uzlerın Akderîîzıdekj görüşleruıı pek sarih oia/uk göstermekledir, italyanların bu deniz hakkındaki emeli ise (bu italyan denizi) şeklinde telAUddjı baaka oır şev değildir.
İngilizler Akdem izden her milletin Lam serbesti rle istifade etmesine taraftar, İtalyanlar ise yal. nız kendilerine ınhasar ettirmek ^ayesne müteveccih, ı ingiltere, pex caıu 2uımandan-ben Akdenızın kontrolünü değişen ahval ve şeraite göre ıkı şekle istinat ettirmek üzere takip etmiştir.
fitiri sevkıdceysi noktaları daima kontrolü altında bulundurmak, diğeri de kendi ticarî menfaatleri için bu deniz yollarının serbest ve emin olmasını isteyen diğer devletlerle iaüak etmek.
Bu iki sekil bugüne kadar beraber gitmektedir.
ira^rkereaıin Akdenizle müh m» alakası ( I 704) te CaSralte nın iş-galile başlar. Bu tarihte Fransanın dürrya tahakkümü emeline karşı İngiltere ikinci defa olarak Fransa üe harp halinde idi
Muharesbencn sonunda lngilte-rede efkârı umomrye arasında yavaş rava^ başrayac bir cereyan
böyre masraftı ve müMahkem olacak bir rryevknn muhafaza edü-mıyerek iadesi merkezinde idi.
Fakat, İngiltere parlamentosu, Akdenizin, Hint imparatorluğunu anavatana bağlayan büyük deniz yolu addedilemez olduğunu ilen süren rraahaüf fikirlere rağmen, bu cereyana karnı dunda. Vakıa İngikerenm şarkla ticareti o kadar dikkate değer bir inkişafta değildi
Napolyon'un Hindistanı şark yolundan tehdit etmeğe başladığı tahakkuk edince Ingilterede efkârı umumiye bu yolun ehemmiyetini takdir ederek bu denizin de Şimal denizi kadar hayatî bir emniyette bulunmasını idrak etti.
Napolyon'un hareketi ile tezahür eden bu tehlike Nelson'un (Nü) m rmarebes indeki zaferi, (Baird) m Mısırdaki muvaffakiyeti ve (1798) de Minorka'nın zapb ve (1800) de Malta'nın işgali ile bertaraf edilmiş oldu.
(Aaıyena) te yapılan sulh ile ingiltere Minorka'yı terk etmiş ve Makayı işgali aitmda muhafaza etmiştir.
Muharebenin (1803) te bitmesini takip eden senelerde Na-polyon Akd«nizi tekrar tahakkümü altına almak üzere ikinci bir teşebbüse girişti
Napotyon, Napoli'yi zaptede-rek kardeşi (Jozef) i burada tahta geçirdi, fakat Traialkar'da donanmasını kaybettikten sonra kalan Fransa donanmasının kalyanın her iki sahrlini ve Sicilya adasını da muhafazaya muktedir ola. mıyacak bir vaziyete düşmesi İngilizler tarafından İtalyan deniz limanlarının işgalini intaç ettiği gibi (Maida) da Fransızlara karşı bir kara zaferini temin etmiştir.
Bu mağlûbiyete rağmen Napol-yon Akdeniz için bir üçüncü teşebbüsten geri durmadı.
(Tilsit) muahedesile Ruslardan Yunan adalarını aldı. (Venedik) in düşmesini müteakip ( I 797) Fransa donanması Venedik imparatorluğunun erindeki adaları işgal altmda tutmağa kudret gösteremiyordu. Bınlar ürerinde Ruslar ve Türkler Lak iddia ediyorlardı. Uzun müzakerelerden sonra bu adaların Türkiye himayesinde ve Rus garnizonu bulunmak sartile bir (Cezoiri Soba) cumhuriyeti teşkilinde anlaştılar.
Bu vaziyet, Rusyanın bu adaları Fransızlara (1807) de ter-ketmekteki maksadını açık bir su. rette izah eder. Fransanm bu zaferi, kara ordusunun ve diplomasisinin bir zaferi idi Ve tabii denizlerde vaziyeti değiştiremedi
Fransa Sicifyayı zaptedemedigj takdirde bu Yunan adalarını elinde tutmağa muvaffak olanuya-cakt» tabu. Bunun neticesi olarak bu adalar birer birer logilterenin eline geçti Yalnız Korfu adası Napolyon'un karadaki katî mağ-lûbryeiiadca    sonra    [o^t%cxzyc
dMJu
-1
Seri bîr İngiliz hücum botu    Akdenizde    devriyede
Napolyon muha rebe Leri, İngilizlerin Akdenizde kati hâkimiyet kazanmasrra ve Ingikeı^ınin pek çok yerlere daha sahip or-maemı temin etti
Fakat sulh müzakerelerinde İngiltere, cnenafüne ve emniyetrne ait olan mervkileri muhafaza ederek dığerlerirM bıraktı. (Napoli) yi Borbonlanu Mısın da Osmanlı devletine terketh. Yalnız CibraU te ve Malta'yı muhafaza etti.
Yunan adalarım da ifgali altında tutarak bunlan sonra (1864) te teşekkül eden Yurmn devletme terketti.
Viyana kongre* İnfşütereye Akdenizde üç mühim (etratejık) noktayı kazandırmıştı. Cibraite, Malta, Yunan ada lan.
Tabiidir ki sevkulceyşî noktalar yalnız deniz hâkimiyetinin mu harazasını teşriine medar olamaz. (1815) te İT«£İkerenin denrz fa-ikiyeti mewcut ve bu kuvvet gittikçe takviye ve ıskh edilmekte idi Deniz yuvalarının takviyesi temin edildi Fakat bu kadar muazzam işleri bir milletin omuzun a yüklemek, mali bakımdan, bir yıkım olacağını idrak eden İngiltere artık omplocoaamin yardanına lüzum hissetti.
Bugünün pek çok müverrihleri Insjirterenin on dokuzuncu asrın ilk kısımlarmda lntjikere Hariciyesinin kendi siyasetini siyasi faaliyetini tecviz edilmiyen faraziye, ler üzerine ıptma ettodiğini yazmaktadır^
Bu müverrihlerin iddiakınna göre İngiltere, Rusyanın emellerini, Rusyayı tasavvurdan daha fazla kuvvetli bir hükümet olduğunu düşünerek gözönünde tutmakta ve Osmanlı imparatorluğunun kuvvetini de olduğundan daha ziyade zayıf olduğunu kabul etmekte idi. Maamafıh bu yanlışlığı husule getiren sebepler ve hâdiseler  de  mevcut    bulunmakta
idi.
Çarlık Rüsyaaı daima Akdenizde yayılarak Hindistan için emeller beslemekte ve bunu teyit e-den hareketler yapmakta olduğunu gösteren yüksek tonda propagandalar ile beraber aakerî nümayişlerde de bururanakta idi Fransa diplomasisinin bazı hareketlen de bu korkuyu arttırmakta idi.
(Dük de Rişelyo) zamanında Fransa devletince artık eski müttefikleri Türkiye ve İsveç ittifakı faydasız addedilmekte ve Fran-sanın Rusya ile ittifak çareleri a-r an ması lüzumu ileri sürülmekte idi
Bu endişe Ingilterenin gözlerini ( I 82 I ) de başlamış olan Yunan ihtilâline çevirdi ve bunu iieri sürerek Akdenizin vaziyetini birinci safhaya çıkarmasına tekrar
sdbebiyet verdi.
İngiltere, Rusyanın Yunan meselesi ile yakından alâkadar olmak suretile şark! Akdenizde faikıyet elde etmek emelini beslemekte olduğunu görüyor ve bundan ciddî surette endişe ediyordu.
İngiltere bu vaziyet karanında iki cephe üzerinde hareket etmeği kararlaştırdı. Biri diğer devletlerin dikkatini çekmeksızm Yunanlılara yardım etmek ve diğeri de diğer dervletlerin Yunan serbes tisini kendi emellerine hadim kılın aroalan hususunu temin etmek.
İngiltere Yunanlıları muhasım telâkki ederek zahiren bitaraflığını ilân etti Ve kendi arya* iti a-reyhme bir kacann çıkmasını göz-önüne alarak bu meselenin tetkiki için bir kongrenin toplanmasına muvafakat etmedi.
İnçilterervm bu hususta tuttuğu yol, umumî şekilde, serbesti mücadelesini takdir etmek ve yardro ederek tabiî vaziyette meydana çıkacak şekli kabul etmekti.
İngiltere bu iq için rrruktazi is-taSzararU da yaptı. İbrahim Paşanın Rusya ile iş birliği yaparak Mora üzerine hareketi, İngiltere faaliyetti tezyide vesile oldu. Aynı zamanda İngiltere, Rusyanın bu hareketini menetmek için Fran sa ile iş birliği yapmak hususunu gozönünde dattu.
Mora üzerindeki tazyikleri gören Avrapada yavaş yavaş Yunanlılar lehine .samimî hissiyatın uyanmasına sesb^> oldu.
Bunun üzerine ingiltere - Fransa - Rusya devletleri aralarında (1827) de Londra (muahedesini imza ettiler. Ve Türkiyeye müracaat ederek Türkrye - Yunanistan arasında tavassut etmek üzere birleştiklerini bildirdüer. Yunanista-nın Tünkjye himayesinde bir muhtariyet kurmasını kabul etme. sini teklif ettiler. Eğer Osmanlı İr—»ratorluğu bu teklife bir ay zarfında cevap vermiyecek olursa Yunan is tanla konsolosluk mua-uıelererine başlayacaklarım da ilâve ettiler. Tabiî Yunanistan bundan memnun oklu. Fakat Osmanlı İmparatorluğu bu şartlan kabul etmedi. O zaman müttefik do-naıf.na (1827) tearmievvelınde (Navarm) de Osmanlı donanmasını sıkıştırarak harbe icbar ve tahrip ettiler.
Bunun üzerine müstakil bir Yunan devleti teşekkül etti Fakat hudutlarının tayini meselesi devletler arasında uzun uzun mücadelelere vesile verdi. Bu hal (1833) e kadar devam etti Ingilterenin tek hedefi Akdenizin emniyetini temin etmekti.
( 1833) senesini takip eden zamanlarda İngiltere Rusyanın e-mellerıne karşı Türkryeyi takviye etti
Rusya Hünkâriskelesi muahe-desrle (1833 temmuz) Osmanlı hükümetini zayıf bir hükümet şeklinde muhafaza ederek Rusya, nın himayesi altına almak vazıyetini takınmış idi
ingiltere Osmanlı devletini herkesin zannettiği gibi (Hasta A-darn) olarak kabul etmiyordu. Osmanlı İmparatorluğu, hâdisa-tın tazyiki altında, Yunanistanın kontrolünü kaybetmişti. Bunun i cindir ki İngiltere Kırım muharebesinde Osmanlı İmparatorluğu ile beraber harrbetti Bu muharebe Osmanlı İmparatorluğunu yeniden canlandırdı.
Görülüyor ki Ingilterenin Akdenizde daima bir müttefike ihtiyacı yardır. Ve bu müttefiki aramak ıztıranndadır. İngiltere bugün komşularının, bugüne kadar itimat ettiği kuvvetli dostrukları-nm semeresini acı bir şekilde toplamıştır. Kendisine vefakâr bir dost, ve müttefik sıfatı ile bağlı olan Türkryenin kuvvetli bir deniz filosuna malik olması için yardım ederek tarihin mühim devrelerinde İngiltere ile beraber yürümüş olan Türkiyenin bu dostluğu unırtmryacağını zannediyoruz. İngiltere Başvekilinin «Türkler kara günlerde korkmaz dostumuzdur» cümlesi tabiidir ki İngiltere ana siyasetinde bundan sonra unutulmaz bir hat olarak kalacaktır. Biz bundan eminiz.
Manisada
800.000 Kilo Tütün Satıldı
Maıüsa, 22 (AA.) — Bu yıl istih-salatı bir buçuk milyon kilo olan Manisa merkezi de bugllne kadar 800 bin kilo tütün «atılmıştır. Başta inhisarlar idaresi olmak üzere Türk Tütün Lrrrrited ve yeril ürünler şirketleri piyasada müessir rol oynamakta devam ediyorlar. Bugünkü hararetli atana nazaran bu mm -takadaki rekoltenin kasa btr samanda kamusu satılacağı anlaylmuktH-dır.
NİÇİN
I
ve Nasıl Aldattılar?'
uyruklu Yalan
Mığırdıçın Abdülhamide Okuduğu Masal
Anlata.): Pantikyan — Yazan: M. Sıfır
__[Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur]
Samsunda Yerli Mallar
Samsun, 22 (A.A.) — Yerli mallar pazarının Samraa şubesi     dili. n. ılıoı.ti jr     Mî'ji'i .ıi m ı      piyasa   ı. tanzim edecek olan bu müessese »in faaliyete ba.^araaamdan   halk ;
mUtaluusrist*.
Mıgrrdıc, komitadan aldığı direktif ile bir gün. Parlatan Yüdız sarayı telgrafhaaıesln© çekti£i bir taJgraila, zatı şahaneye araodüecek çok ehemmiyetli haberleri olduğunu, padişahın İradesine muntaiar bulunduğunu bildiriyor. Çok vesveseli bir hükümdar olan AİKTÜlhamit, bu müracaatı bir sadakat eseri ad ile iyi talakki ediyor ve Paris sefaretine CNtıgrr) Beyle temas üe malûmatmın almması-rn irade eyliyor. Kakat, bu soyrnız, çektiği ikinci bir telgrafla maruxa-tmm son derecede ehemmiyetli, bat-tA, padişah hazr^üertnln şahsı ve ha-yatilo alakadar olduğunu bildiriyor ve İstan bul a gelmiye ve malûmatını bizzat zatı şahaneye arzetraesinin daha münasip bulunduûunu ilave ediyor. Ahdülhamit, bu cevabı alınca fena halde kuşkulanıyor ve Mnjrrm müreffeh en ıfitanbula gönderilmesini Paris sefirine emrediyor. Tabii bıı arada bol bir yol harçlığı göndermeyi de İhmal etmiyor.
Mıgırdıç, on glln sonra İstan bol a geliyor ve bir gün Yıldız sarayında AbdüThamıdın huzuruna giriyor. Uydurduğu kuyruklu yalanı hünkara şöylece hikaye ediyor:
— <-. Padişahım, diyor. I>>mrrada bulunan hain Ermenilerden bir kısmı zatı şahanenize suikastte bulunmak üzere bir komita teşkil ettüer. Bu komitanın îstanbulda da gizli elemanları olduğunu haber al dem. Fakat, bunların kimler olduklarım pek iyi öğrenemedim. Yalnız, Londrada-kilerini İsim isim biliyorum. Bu komitanın zatı şahanenize suikaste teşebbüs edecekleri gün, Îstanbulda ve Anadolunun muhtelif yerlerinde bulunan elemanları ve onların taraftarları da hep birden isyan edeceklerdir...^. /
Haber, Abdülhamidin merak ve şüphelerini şahlan d rrryor. Mıgrr da ihbarlarının muhatabında uyandırdığı tesirleri fark ediyor, nari andıkça nazlanıyor. Nihayet, bin naz ve eda üe yalan torbasının agzmı tekrar açıyor. Ortaya, padişahın vehimlerini ayaklandrracak, merak ve vesvesesini arttıracak daha türlü türlü isnat ve iftiralar saçıyor. Vaziyeti öyle karanlık ve şüphe içinde tasvir ediyor, komitanın program ve hedefini, komitayı teşkü eden kirdelerin hüviyetlerini elde edip, öğrenip bildireceğini öyle bir ustacasına vaadediyor kı. Abdumamit adeta büyülenmişe dönüyor.
Mıgırdıç Tahrilbyau, o andan itibaren, Mıgrr Bey oluyor ve hünkârın has ve sadrk bendeganı arasında mümtaz brr mevki alıyor. Bir hafta kadar Beyoğlunun yüksek bir otelinde hazinei bassa hesabma dört başı mamur bir ömür sürdükten sonra, cepleri ve cüzdanları bol ati-y el eri e dolduruluyor, göğsüne de bir nişan takılıp yola çıkarılıyor.
Bu soysuz, meşrutiyetin ilanından birkaç sene evveline kadar Londra ile Paris arasında mekik dokumuş, yalnız Ermenilerin değü o sırada Pa-riste buhınan Jön Türklerin de aleyhlerinde ieplyonluk yapmak, Ahdül-hatnitden sık sık atiyeler, hediyeler çarpmak suretile mühim bir servet sahibi olmuştur. Bu herifin çevirdiği entrikaları, sırası geldikçe hikftye ederefcim hadiseler arasmda. ırktaşlarımın    ibret ve dikkat    nazarları
önüne sereceğim.
ArxîürhaTQİde espiyontek edenler arasmda ihaneti rtiharüe baş safta bulunanlardan brri de, Kalfa oğru namüe meşhur (Armenak) idi. Bu adam, İzmit civarın da bulunan ve bir vaMUer kornita yatağı olmakla şöhret alan Bahçecik köyü Ermenilerinden idi. Babası Havut, hazinei hsa-sa da yapı kalfalığı ile kapılandığı ve tstantjulda yerleştiği için, Armenak köylüden ziyade bir İstanbul çocuğu olarak büyümüş ve yetişmişti. Hayik, müteassrp btr adam olduğu için oğlunu papaz yapmak arzusuna kapılmış, saraydaki mevki ve nüfuzundan istifade üe Armenak'i on altı yaşmda iken patrikhanede brr hizmete kayn-mn^tı. Sesinin son derecede güzeDlği üe pek çabuk göze çarpan Armenak, Zamgoç denilen ruhanî muganniler araşma vsrfl-
mişti. O zamanın ekserisi birer yaman fesatçı olan papazları arasında, taro mânasüe bir komitacı olarak yetişmiş, bilahare de Ermeniliğin başına kara bir bela kesilmiştL
Güzel sesli Armenak, o sıralarda İzmirli yanın kurduğu cidden mahira-ne bir planla saraya İntisap etmiş, az bir zamanda da Ermeni ha/iyeler arasmda teferrüt eylemişti Bu şirret herif, İzmirllyanın Istanhuldaki Türk dostu muhaliflerini ffmej>> komitasına mensubiyet ile suçlajMirrmak ve birer birer Istanbuldan sürdürüp çıkartmak hususunda cidden büyük bir beceriklilik göstermiş, hakiki Hınç aklara büyük bir serbesti ve emniyet temin etmişti,
Armenakın, bilahare İzmirliyanm patrik intihap edilmesinde ve mutasarrıfına hakarette bulunduğu için ruhani vazifesinden aal ve îstanbulda ikamete mahkûm edilen meşhur Ermeni papazlarından (Kirkor Alet-ciyan) m da patrikhane ruhani meclisi reisliğine tayin ettirilmesinde büyük tesiri olmuştur.
Hınç akların, söylediğimiz gibi ikiye ayrılması ve nüfuzlu bir kısmının İngiliz himaye t ve sahabetine dayanması, Rusya hükümetinin siyasetine hiç de uygun gelmemişti. Çünkü, o srrtüarda Ahdülhamit bir taraftan ittifakı müsellese, diğer taraftan da İngiltereye mütemayü iki cepheli bir siyaset takip ediyor, Rusları fazlaca ihmal eyüyordu. Hele, Abdülharnidin Almanya imparatoruna karşı fazla iltifat ve itimat göstermesi Çarlık Rusyayı âdeta çıldırtıyordu. Bu sebeple Ruslar, Ahdülha-midi ingiliz ve Alınanlardan ayırmak kendi siyasetlerine hadim bir vaziyete sokmak için harekete geçmişlerdi. Bunun için aldıkları tedbirler arasmda, müfrit Hınçaklan el altmdan himaye ve Osmanlı hükümeti aleyhine şiddetle tahrik etmek de bulunuyordu.
Ruslar bu vazifeyi (Maroçef) namında gizli bir siyasi memurla Baku Ermerülerinden (Arsak Garoyan) a vermiş ve her ikisini külliyetli tahsisat ile Istan bula göndermişti. Bu iki Rus adamı, İstan buldaki Hm* çaklarm belli başlı azüüanm, sureti haktan görünerek, az zamanda elde etmiye muvaffak olmuşlar, merkezi Îstanbulda olmak üzere üçüncü bir fesat komitası daha kurmuşlardı. Bunlar, bir taraftan Osmanlı hükümetini Ermeniler aleyhine tahrik ve Ermenileri Osmanlı hükümetine isyana teşvik ediyorlardı.
Çarlık Rusyası arzusunu yerine getirmişti. Abdülharaidi hem Ermenilere düşman etmiş, hem de Rusya siyasetine iyice meylettirmışti. Ab-dülharnit. Hınç ak komitasının teşekkülünden çok endişelenmişti. Bu endişesini izale için şark vüayetlerin-deki Kürtleri elde etmek lüzumunu hissetmişti. Bir taraftan bunun için uğraşıyor, diğer taraftan da, kendine sadık zannettiği Ermeni hafiyelerle, Türk dostu Ermenileri de dil-gir ediyordu. Artık sürgünler bütün şiddetüe başlamış, bu yüzden Ermeni düşmanlığı bütün Türklere bulaş-trrılmıştL Kiliseler, mektepler hakkında vaktile verilmiş olan müsaade kâr fermanlar veliler tarafından tetkik olunuyor, lermanlardaki müsaadeler tahdit ediliyor, fermana müstenit ohruyarak hükümetin müsaade-sile açılan mektepler birer birer kapatılıyordu. Vergi tahsilinde fazla şiddetler ütizam ettiriliyor, ayni zamanda Ermenilere musallat edilen Kürtlere fazla yüz veriliyordu. Şu ciheti bilhassa kaydetmek isterim ki, bu şiddetli muamelenin tatbikın-da, Osmanlı hükümetinden daha ziyade, saray üzerinde nüfuzları bulunan gizli Rus memurları âmü oluyorlardı.
Bu zavallılar, mecburiyet tahtında verdikleri bu kararda hakikaten al-danmLşlardı. Bu karar Ermenileri neticesi çok tehlikeli bir maceraya eevkcdıyordu.
Çünkü, iltihak ettikleri gruplar tam amil e Hmçaklardan kuvvet alıyorlardı. Hınçak komitasının o sırada idaresini ellerine alanlar da kamilen Rus ordusunda hizmet eden ler. Rusların gizli cemiyetlerine mensup bul"- ' ibaret idi. Bunlar gemi r, diledikleri gibi fesa                 aidi.
23 - 1 . 941
VATAN
Türkiyenin Biricik Stadında
Allah Seni Ayırmasın!
Kadından Başka Birçok Şeylere Âşık
Olan insanlar da Var
Ateşe âşık kelebekler vardır. Onlar karanlıkların içerisinde göz lerini kamaştıran aleve şuursuzca, ¦ına atılır, yanar ve ölürler...
Onların bu yanış ve ölüşleri Işkın en büyük timsalidir.
Kadına âşık insanlar    vardır.
tlecnun gibi.
Sevgili Leylisini aramak    için töllerde bütün gençliğini ve haya. ını feda eder.    Onun   kalbinde raşattığı ideal aşk, sevgilisini bulduğu zaman bile kaybolmamıştır. Aradığı leylâsını bulduğu zaman: «— Leylâ, benim kalbimde yalattığım Leylâ sen isen aşkım yalan, eğer benim kalbimde yaşayan Leylâ hakikatse sen yalansın.» der ve gene eskisi gibi çöllerde Leylâ. 6inı arayarak mahvolur gider.
Kadından başka çok şeylere â-şık kimseler vardır. İşte ben de son Ankaraya gidişimde atletizme âşık eski bir atletle karşılaştım. Tanıyacaksınız: Küçük Besim....
Ay yıldızlı millî formamızı dünyanın bir çok yerlerinde kahramanca müdafaa etmiş, atletizmin A sini öğrenmeğe çahştığı-'mız bir zamanda Leningrat, Moskova, Atina, Belgrat, Bükreş gibi > erlerde zevkinin ve idealinin en J uksek mertebelerine erişerek Türk kabiliyetini, Türk kudretini dünyaya tanıtmaya çalışmış genç atlet.
K. Besim taptığı bu ateşten ko-Ju kanadı hırpalanarak geri çekil, »misti. Bu sefer onu şifa bulmuş bir şekilde ve gene elinde çivili ayak. Kaplarile gördüm.
Türkiyenin ve Ankaranın biricik stadyomu.
Pistin üzerinde uzun zamandır hasretini çektiğimiz akan, yüzen
kuleler....
Tabloyu   gözlerrm   yaşararak
seyrettim.
Gittim ve alnından öptüm.
«— Kendim için değil, arkadaş larım için çalışıyorum.» dedi. Onlarla çalışmak benim için ne büyük zevk.
— Yok Besim, daha henüz 2 7 yaşındasın, senden 10 sene daha çok şeyler bekleyebiliriz, dedim.
Sevindi, sanki ona bütün dünyanın serveti bahşedilmiş gibi sel/incinden ağlamaklı oldu. Hoş dünyanın bütün servetini kendisine verseniz onu bu kadar sevin-diremezsiniz ya..
«— Tapıyorum, onu sevenlere ve onun üstadlarına, atletizme tapıyorum.» dedi.
— Hayatta her şeyimi kaybettim. Hiç üzülmedim. Fakat bir gün elimden çivilileri almaya kal. kaçak bir adam bilsin ki canım a-lınmadan onları alamıyacaktır.
— Taptıkların arasında kimler
var, dedim?
— Kimler yok. Fakat en başta Nurmi, Ladoumogue, Harbig, Lovv gelmektedirler, dedi.
Herhalde mukavemetçi olduğu için bütün bu isimleri saymıştır, diyeceğim sırada, cırıtçı, atlayıcı ve atıcı bir sürü isim daha saydı. Güldüm.
— Nc zamandanberi spora merak saldın?
— Bundan 15-16 sene kadar
Yazan: Faruk FENİK
Aklıma geldi.
— Aynı şeyi bir gün Ladou-megre de Nurmi nin resmi karşısında duymuş, dedim.
Gözleri faltaşı gibi açıldı. İki sevdiği adam. Bütün hayat, larını okuduğu iki spor ilâhı. Söylememe vakit bırakmadan anlattı:
— Ladoumegrie daha henüz çok gençtir. Nurmi'nin resmini camekânda görüyor, iki elini kısa pantalonun iki delik cebine daldırarak bir şeyler araştırıyor. Tabiî boş. İçeri girerek istiyor. Yalvarıyor. Elde edemeyince dükkâ. nın önünde onu seyrederek ağlamaya başlıyor.
«— Evet» dedim. «— Sonra» dedi. Bir gün Ladoumegrie de meşhurlar arasına karışıyor, Berline geliyor. Nurmi hayret içerisindedir. İstasyona gelerek onu karşılıyor. Ladoumegrie yemek yemek üzere Nurmfyi de bareber lokantaya götürüyor.
Nurmi henüz yemekten    kalkmıştır. Fakat bir gün    kendisine | hayran olan bu gence şimdi ken-Yarın birisi çıkıp ta ona hayran disi hayrandır. Onunla    başbaşa olmam icap ederse ne yazık ki o-  kalmak ve konuşmak için ikinci nun için hayranlık olabilecek hiç bir yemeğ katlanıyor, bir şeyim kalmadı. Son eşofman turunu ikmal et-
Bütün bu atletlerin hayatlarına 1 misti. Arkadaşlarile beraber duş
Atlet   Küçük Besim
varsa ona vermişimdir, dedi.
ait eserleri ve resimleri ayrı ayrı klâse etmişimdir, dedi.
Bir gün Ladoumegre'in dosyamda olmayan bir resmini tanıdıklardan birisinde görmüştüm, yalvardım ve istedim. Şu işi yaparsan veririz, bu işi yaparsan ve. ririz, diye beni akşama kadar çalıştırdılar.
Resmi aldım çalıştığıma hiç yanmıyorum.
almak üzere içeri girerken müsaa. de istedi.
Akşam olmuştu. Pistin üzerinde beyaz, bembeyaz şerit gibi u-zanan çizgilerden başka hiç bir şey gözükmüyordu.
Sevdiğine tekrar kavuşan Besime:
«— Allah seni sevgilinden a-yırmasın» diye, dua ederek yanından ayrıldım.
Tobmkîa
evveldi. Mehmetalipaşa mektebinde okuyordum. Taşozdan Yunanlı izciler gelmişti. Bir musaba, ka tertip ettiler. Bir iki kilometre gidilecek, dikilen bir işaretin yanından dönülecekti.
Yarışa hazırlanmak için aldığım lâstik pabuçları koşa koşa bir günde eskitmiştim. Bir yenisini verdiler. Yarışa başladık. Alabildiğime gidiyordum. İşaretten döndüğüm zaman yanımda kimse yoktu. Onlara yarı yola geldiğim zaman rasladım. a
Evimiz dik bir yokuşun başında idi. Babam öteberi aldırmak için çarşıya beni yollardı. Yokuştan indiğim zaman mahallenin kadınları gözlerini kapar ve avaz. lan çıktığı kadar haykırırlardı.
Mahallede böyle tanındım. Ka-sa'bayı İzmire bağlayan şose tren hattına muvazi giderdi. Orada her sabah 4 - 5 kilometre gider ve dönerdim. Bir tütün eksperi trenle her geçişinde beni görmüş. Bir gün kasabaya gelerek beni buldur du. Ve AÜay kulübüne yazdırarak İzmirdeki yaralara iştirak etmemi temin etti.
Hangi koşuyu koşacağımı sordukları zaman 800 dedim. Çünkü benden evvel benim ismimi taşıyan meşhur bir atlet te 800 koşuyordu. Ömer Besim....
Ve böylece işte ben de hayatta 800 cü olarak kaldım.
— 400 ve 800 cü Harlig'i sever misin? dedim.
— Söyledim ya ona hayranım ve bende hayranlık olabilecek ne
(Başı 1 İncide) **
altına alınmış olan ve her gün topçu kuvvetleri ve tayyareler tarafından dövülen Tobruk müstahkem mevkiine karşı düşmanın taarruzu, akşama doğru anudane bir muharebeden sonra düşman, müstahkc mevkiin şark mıntakasmdaki mevziler hattına girmiye muvaffak olmuştur.
(Radyo gazetesi): Şimalî Trablus-garbin en güzel ve en tabiî bir limanıdır. Osmanlı idaresinde bir nahiye idi. italyanların eline geçince modern binalar ve villâlarla süslendi.
Vaktile nüfusu 1660 idi. Şimdi ise pek çok artmıştır. En mühim kervan ve otomobil yollarının birleştiği yerdir. Deniz ve hava üslerini de ihtiva ettiği için çok mühimdir.
1911 de iki İtalyan destroyeri limanın önüne gelmiş ve kumandandan teslim olmasını istemişti. Ret cevabını alınca eski kaleyi bombar-drman etti ve ertesi gün şehre girdi. Bugün ayni limanda İtalyanların San Glorgio kruvazörü yanmakta ve harap kalenin burcunda ingiliz bayrağı sallanmaktadır.
Çörçil Diyor ki:
(Başı 1 İncide) *
muazzam yekûn tutan bir mevcut istiyor. Ordunun mevcudu meselesi bu senöbaşında bir kaç hafta içinde halledildi. Kararlarımızı değiştirmedik. Yegâne yaptığımız değişiklik fazladan on tümen teç. hiz etmek oldu. Bugün silâhlı ve teçhizatlı dört milyon askerimiz vardır. Dört milyon asker memleketin müdafaasında üzerlerine düşen vazifeyi başaracaktır.
Selâniğe Akın
(Başı 1 incide) —
karşı vuku bulan hava taarruzu hasar ve zayiata sebep olmamıştır.
italyanlar tarafından ricatları esnasında Kimara'dan birlikte götürdükleri Yunan vatandaşların-dan Jean Dimas bir kuyuda ölü olarak 'bulunmuştur. Cesedde kurşun yaralan bulunmuştur.
Yunan Tebliği
Atina, 22 (A.A.) — Atina a-jansı bildiriyor:
Dün akşam neşredilen 87 numaralı tebliğ:
Muvaffakiyetle neticelenen mev ziî harekât olmuştur.
MacaristandaTrenler Tahdit Edildi
Budapeşte, 22 (A.A.) — Bugün geceyarısından itibaren bilhassa yolcu trenlerinin yeniden tahdidine ait kararname meriyete girmektedir. Bu suretle mevcut yolcu trenlerinin adedi yüzde 12 nis*betinde azalacaktır. Bu karara sebep, Macaristana ilhak olunan arazi dolayısile lokomotiflerin artık kifayet edememesi ve Tunanın da donmuş olmasıdır.
Macar Harbiye Nazırı
Budapeşte, 22 (A.A.) — Macar a-jansı bildiriyor:
Millî Müdafaa Nazrrı General Bart ha, Alman orduları başkumandanlığının daveti üzerine bugün yanmda birkaç kişi olduğu halde Almanya 2 a hareket etmiştir. General Barthn, Mareşal Kaitel'in ziyaretini iade e-decek ve ayni zamanda garp muha rebe meydanlarını gezecektir.
Mikicinski
Hâlâ Yok
(Başı 1 incide) =
Dün üzerinde çalışılan ipuçları arasında sarışın bir kadından da bahsetmiştik. Bu kadın veya diğer bir kadın, müsteşarı bir kapa. na götürmek için vasıta olarak kullanılmış mıdır? Son yirmi dört saat bu suale de katı bir cevap verememiştir. Bununla beraber polisin çok dikkatli takipleri sonunda hiç umulmadık neticelerle karşılaşmak ihtimali de vardır. Zira cesedi bulunmamış olan bir «gaıb» in mutlaka öldüğüne hükmetmek te hatalıdır. Belki bir sürpriz halinde yaşayan bir Mikicinski ile karşılaşabiliriz. Belki de ihâdise harhanıgi 'bir ihtimalden bambaşka, bir aşk işinden çok uzak bir yabancı zabıta vakası o-larak ta inkişaf edebilir. Faraza diplomatik valizlerinin masuniyet ve ketumiyetinden istifade eden bir kaçakçının şerikleri ile kavga etmiş olması gibi bir netice ile burun buruna gelebiliriz. Zira pek zengin olduğu rivayet edilen «A-merikalı ana» nın mirasına henüz konmamış bulunduğuna ve Şili sefareti müsteşarlığından gecede beş yüz lira yemesine imkân verebilecek bir maaş alamıyaca-ğına göre bu ekselansın servetini gündüz gülâhlı gece silâhlı bir gizli kaçakçılığın yüksek gelirlerinde bulmuş olması ihtimali de mevcuttur.
•   Velhasıl,     şimdilik    tahkikat
hususî otomobilin bos olarak bu-
. —
lunduğu Taksimdeki Kristal gazinosunun önünden bir arpa boyu uzaklaşamamıştır.
Acaba müsteşar nereye gitti? Otomobilden inince Kristale girdi mi? Ayazpaşaya doğru mu, Beyoğluna doğru mu yürüdü? Taksim apartımanlarına giden sokaklardan birine mi saptı? Har-biyeye mi yollandı? Yoksa Kalmış apartımanjnın yanından dik aşağı inen sokağa mı girdi? Meçhul...
?
Diğer taraftan yaptığımız hususî tahkikat, kayıp sefaret nvistecarının hususi hayalı.ıa nıt şu malûmatı toplamak İmkanını bize   vermiştir.
Mikicinskinin Şişli civarında oturduğu söylenen, fakat milliyeti hakkında katı bîr malûmat mevcut ol-mıyan iki honşlreden kügüğü ile pek yakında ı münasebeti vn»dı. Bu kızlardan büyüğü'halen Purlyode bulunmaktadır. Bu kadın 194u "Senesi ikincikânununun dördüncü çarşamb» günü sabahı TofoB ekspresi ile Hay-darpaşadan h;ırckttıe Suriyeye gitmiş ve îst.'.nmhî^n çıkarken beraberinde küllıy.'li miktarda altın, pır lanta ve Ülğ'it mücevherat ile bir miktar küt^e ve bü' miktar da nakit altın gctîi-' n'Jştür. Bu mücevherat vesaire, ı) sırada Romanyadan îstanbula kaç sn Yahudilerle Polonya mülteclcrl tarafından Îstanbula getirilmiştir.
İsmi Karic: ıski olan ve ötedenbe-rl Samson Mikicinskinin Romanya-daki işlerine bakan, Beyaz bir Rus, bu muhacirlerle birlikte Îstanbula gelmiş ve zikrolunan mücevherat ve altınlarla nukudu beraberinde getirmiştir. Samson Mikicinski, bu adamı vapurda ziyaret etmiş ve bu a-damm yanında bulunan mücevherat Ve saireyi kendi üzerine yerleştirerek şehrimize ithal etmiştir.
Bu mücevherat arasında bir kısım kıymetli pırlantalar da bulunuyormuş ve bu pırlantalar, yine Romanyadan Îstanbula kaçan ve bir motörle Silivri civarında batan Yahudilerden birine ait bulunuyormuş. Aslen Polonyalı olan bu Yahudi, bu pırlantaları vapurda kendilerini ziyaret eden Samson Mikicinskiye, bilâhare Yunanistana gönderilmek ü-zere emanet etmiş imiş. Bu adamın vapurda mağruken ölmesi üzerine bu pırlantalar Samsonun nezdin-de kalmıştır ve bunlar Samson tarafından geçenlerde Suriyelilere satılmıştır. Aldığı paradan bir kısmını
Boır
0®f®m H
r
v. _
Mihverin Akdenizdeı Rooseveltin Nutku I   Hitler - Mussolini
f, T
Müşterek Bir
Ta
arruzu mu
?
Nevyork, 22 (A.A.) — Nevyorkun başlıca iki gazetesi olan Nevyork Times ve Herald Tribüne gazeteleri, Hitler - Mussolini mülakatını bahis mevzuu ederek Hitlerin, Yunanis-tanda ve Arnavutlukta uğradığı hezimetten dolayı Mussoliniyi tahtie ettiği mütalâasında bulunuyorlar.
Nevyork Times gazetesinin Berlin muhabirine göre, ttalyaya yardım hususunda mezkûr mülakatta yeni tedbirler derpiş olunmuştur.
Herald Tribüne gazetesinin Roma muhabirine göre dc mihverin Akde-nizde -..giltereye karşı müştei'e taarruzu beklenmektedir.
Siyam-Hindicini Muhasamatı
Hanoi, 22 fA.A.) — Reuter: Fransız Hindiçinisi umumî valisi Amiral Decouks tarafından 20 son-kânun tarihli neşredilen bir tebliğe göre, Siam'dan gelen haberler Hang-kok radyosunun neşriyatı Siam'ın Hindicini ile doğrudan doğruya tekrar temasa gelmeği derpiş edebileceğini ihsas eylemektedir.
Bu tebliğin neşri Hindicin! ile Si-am arasındaki muhasematm durdurulacağı ümitlerini kuvvetlendirmiştir. Esasen bu iki memleket biribiri-ne harp ilân etmemiştir,
ROMÂNYÂDA
(Başı 1 İncide) +
zerine almış bulunduğunu bildirmiştir. Hükümete riyaset etmekte olduğu dört ay içinde yalnız vatana hizmet ettiğini ilâve eylemiştir.
General, beyannamesinde, sükûnu bozmağa çalışan «muannit unsurlar» dan bahsetmiş ve sözlerine şöyle devam etmiştir:
Sükûn, 24 saat içinde yeniden tesis olunmalıdır. Bütün Rumen-leri vazifelerini yapmağa davet ediyorum.
Rumenler, itimatla resmî makamların etrafında toplanınız, benim azmim katidir. Sizlerin sadakatiniz de katî olmalıdır.
Edene Göre:
(Başı 1 İncide) X
larının ve menfaatlerinin korunması için muvakkat -bir anlaşma akdi hususunda Madride İspanyol ve İngiliz mümessilleri arasında müzakereler yapılmaktadır.
Böyle bir anlaşma Tanca enter. nasyonal idaresine ait muahedelerden doğan İngiliz ve diğer alâkalı tarafların haklarına dokunamaz. Müzakereler memnuniyet verici bir tarzda devam etmektedir. Bu hususta yakında tam beyanatta bulunabileceğimizi ümit ederim.
B. Eden, Tancada şimdi hiç bir İtalyan denizaltı gemisinin bulunmadığını da söylemiştir.
da münasebette bulunduğu o kıza vermiştir, işte Samsonun çekindiğini söylediği kız budur ve çekinmesinin sebebi de bu pırlanta meselesinin şuyuudur.
Galatada boya müesseselerinden birinde kûtlbc olan bir matmazel dc geçen cumadanberl şehrimizden te-gayyüp etmiş bulunmaktadır.
Bu tegayyiip te garip görülmektedir.
A
zm
in Ifad
ı
Vasington. 22 (A.A.) — Havas a-jansının hususî muhabiri bildiriyor:
Roosevelt'in üçüncü defa olarak devlet reisliği vazifesine başlaması münasebetile söylediği nutuk siyasi mahfillerde reisicumhurun şimdiye kadar takip ettiği siyasi yolda bü tün kuvvetile sebat edeceği azminit bir ifadesi olarak telâkki edilmek tedir. Reisicumhurun nutkunu din-lıyenler, Roosevelt'in «Demokratlığı bugüne kadar asla maruz kalmadıg derecede büyük tehlikeler karşısına? idame etmek lâzımdır» sözlerini söv lerken ifadesindeki iman kuvvetinir tesiri altında kalmışlardır.
Merasim, 1933 te olduğtf gibi milli birlik havası içinde cereyan etmiştir.
Zabıta İşleri Askerî Makamlarda
Bükreş, 22 (A.A.) —Stefani: Dahilî vaziyette bir değişiklik yoktur. Zaıbıta işleri askerî makamlara devredilmiştir. General Nicolesco Cociul, lejyoner Ghi-gh'in yerine polis müdürlüğüne tayin edilmiştir.
Matbuat    sansürüne    kontrol
vazedilmiştir.
Binbaşının Katili
Bükreş, 22 (A.A.) —Stefani: Alman binbaşısı Döring'in katili Sarandos isminde biridir. 32 yaşında olan Sarandos, Türkiyede doğmuştur ve Türk tebaasından-dır. Katil, geçen sene Belgrattan Romanyaya gelmiştir. Katilin cürüm şeriki olduğu söylenen Irba-sa'b isminde Türk tebaasından biri daha aranmaktadır.
Rumen Valiliklerine Subaylar Getirildi
Bükreş. 22 (A.A.) — D. N. B.
Propaganda Nezareti Matbuat ge. nel sekreteri, dün akşam, yabancı gazete mümessillerine beyanatta bulunarak, valilerin yerlerine subayların getirilmesinin muvakkat bir tedbir olduğunu söylemiştir. Subay valilerin vazifeye başlaması esnasında, memleketin bazı mahallerinde suitefehhümler vukua gelmiştir. Bükreşte sükûn hüküm sürmektedir.
Eritrede italyan Ric'ati
Kahire, 22 (A.A.) — Buraya gelen haberlere göre Eritrede italyan ricati devam etmektedir. Mühim hiç bir çarpışma olmamış ise de İngiliz kuvvetleri düşmanı yakından k dalamakta ve gerilerini mütemadiyen hırpalamaktadır, italyanların hu Uıt tan 130 kilometre ötede bir demiryolu başı olan Agordat'da mukavemet etmesi bekleniyor. Orada italyanlar evvelden hazırlanmış mevzileri müdafaa edeceklerdir.
Mülakatının Son Akisleri
Bern, 22 (A.A.) — Tribüne de Lausanne gazetesi, Hitler - Mussolini mülakatı hakkında   diyor ki:
Faşist basınının lisanı iki hedef takip etmektedir.
1 — İtalyanm oynadığı rolü met-«vıü sena etmek.
2 — Mihverin iki devlet arasında daima ve daha sıkı iş birliği lüzumunu italyan milletine anlatmak.
İtalyaya gönderilen yalnız Alman hava kuvvetleri değidir. Diğer harp mrntakaJarından da mühim kuvvetler sevkedilmiştir. öyle tahmin edilebilir ki, bu kuvvetlerin İtalyada bulunuşu düşmanlarının hakkından gel mek için hiç kimsenin yardımına muhtaç olmadığını ilân ede gelen 1-talyan milletinde muhtelif hisler u-yandrrmaktadrr.
Faşist gazeteleri, Akdenizln askeri ve bahri harekâtın başlıca sahnesi olduğunu yazmak suretile Alman kıtalarının cenup Avrupasrnda bulunduğunu hakir göstermiye çalışıyorlar.
o
Antonesko Vaziyete Tamamiyle Hâkim
Londra, 22 (A.A.) — Reuter:
Bükreşten haber alındığına göre, Başvekil 'General Antonesco Romanyada vaziyete tamamen hâkim olmuştur.
Dün Demirmuhafız infiratçıları bazı resmî binaları işgal etmişlerse de askerî kuvvetler bunları oralardan çıkarmıştır.
Almanların şu veya bu tarafın hareketine iştirak ettiğini gösterir sarih bir delil yoktur.
adamdan daha evvel yemek odaamdan çıkmak ve meşhur kanapeye oturmak madamın gayesi İdi. Bana dedi ki:
— Haydi çabuk odama çıkınız. Dolabın İçinde yeğenimden gelen mektup ve resimler var. Hepsini bana hemen getiriniz.
Plânı hemen anladım. Böyle masa komşumuzla bir tanışma vesilesi olacaktı. Hoşuma gitsin gitmedin ben de yardımcı rolü oynamıya mecburdum. Mahzun tavırlı genç adamın bizimle tanışmıya hiç arzusu yoktu. Buna emindim.
Etrafta dolaşan dedikodulardan ve gazetelerde çıkan yazılardan kulağıma çalındığına göre, bu adam İnzivadan hoşlanan birisi İdi. Fakat İster İstesin, ister istemenin, madamla tanışmrya mahkûmdu. Onun kurduğu tuzağa mutlaka düşecekti...
Elimden gelse yemek salonuna usulca •'.•>
m- * < u ve ı.....iı m»  kurulan pusu hakkında
kuluğını bükecektim, fakat nc çare kl bu mümkün değildi. En İptidaî nezaket kaidelerine aykırı olan hu hareketi yapamazdım.
Çaresiz mektup ve resimleri almak üzere yukarı çıktım. Döndüğüm zaman hlr de nc göreyim ?
Zavallı adamcağız MIhIh Van Hopperln örümcek ağına tutulmuştu bile... Mektup ve resimleri beklemeden kadın ona hitap etmek
İçin vesile bulmuş, hattâ yanına kanapeye hile oturtmuştu. Yanlarına yaklaştım. Mektubu madama verdim. Kadın muvaffakiyetinden o derece memnundu kl kayıtsız bir tavırla mektupları alimden aldı. İsmimi anlaşılmaz bir eklide söyllycrek beni adama takdim etti. O hemen yerinden fırlamıştı. Madam benim kendi maiyetinde maaşlı bir hususi kâtip olduğumu derhal anlatmak İstedi. Amlrane bir tavırla bana dedi kl:
— Misler Dö Vinter kahveyi bizimle İçecek Garsondan bir fineun daha ister misiniz?
Bu sözlerlle sanki hana haddimi bildirdi ve onların konuşmasına karışmıya hakkım olmadığını ve benim İçin ayağa kalkmıyu lüzum olmadığım anlatmak İstedi. Yabancıların yanında bana daimu bu tarzda muamele ederdi Buna sebep, hlr defa bizi tanımı-yan birisinin beni kendi kızı zannetnıcslydi.
Bundan o derecede sinirlenmişti kl yeni tanıdığımız birisinin önünde bana o zamandanberi durmadan emirler verirdi. Beni herkese o kadar ehemmiyetsiz bir insanmış gibi takdim ederdi kl kadınlar sade bir baş sallumaslle İktifa ederler, erkekler de bana yer filân vermek zahmetine girmezlerdi. Halbuki bu defa öylo olmadı. Dö Vinter bütün bu mükâlcme esnasında yerine oturma-dı ve benim garsonu çağırmama meydan bırakmıyarak kendisi çağırdı. Sonra da bana mahsus olan küçük ve kutı iskemleye oturarak madamın yanındaki rahat yeri bana bıraktı. Bu hareketi madamın evvelâ hiç hoşuna gitmedi. Fakat çaresizlik karşısında olduğunu hissedince, beni unutmayı tercih etti. Elinde tuttuğu mektup ve resimleri ortaya koyarak söze başladı:
— Yemek odasına girer girmez sizi tanıtlım. Hattâ kendi kendime: «Ne garip tesa-
düf, yeğenim BUlinin arkadusı Mlster Dö Vinter de burada!» dedim. Mlster Bllii'nln vc karısının resimlerini göstereyim. Balayı seyahatlndeler... Karısı Dora ne güzel kadrn, değü mi? ı,ıııj âşık mı âşıktır. Kızı bir büyük baloda tanıdı. Hattü o baloda siz de vardınız. Fakat benim gibi ihtiyar bir kadını tabiî hatırlamazsınız.
Bu sözleri kıvrak bir ses ve baygın bir tebessümle söylemişti. Adamcağız şu cevabı vermiyo mecbur kaldı:
— Bilâkis Madam, mükemmel hatırlıyorum. • * ,v
O zaman da ayni şekilde hücumlara maruz kalmış olmalıydı kl bunu unutmamıştı. Sonra devamla dedi kl:
— Kalabalık yerleri, baloları hiç sevmem.
İnzivayı sevdiği tipinden de belli idi. Kalabalık yerlerde, balolarda, plajlarda zevk ulucak bir adama benzemiyordu. Eski za-maıılurdan kalma hassas ve esrarlı bir güzelliği vardı. Arkasındaki modern elbiseleri çıkarıp hlr orta çağ kostümü giydirecek olsalar müzelerin birisinde gördüğüm bir tabloya pek benzlyecektl. Sigarasının külünü lakayt bir tavırla »İlkerek İlâve etti: .
— Yirmi sene   evvel de böyle eğlenceleri sevmezdim.
(Arkası var)
Orta Şark
Hava Tebliği
Kahire. 22 (A.A.) — Orta Şark ingiliz Hava kuvvetleri tebliğinde deniliyor ki:
Ordunun taarruz hareketine müzaheret eden bombardıman tayyarelerimiz Tiobruk ı| zerine 20 -21 sonkânun gecesi akınlar yapmışlardır. Hava dâfi bataryalarının üzerine bombalar atılmış ve bataryalardan ikisi susturulmuştur. Başka 'bombalar da El-gubbi tayyare iniş meydanının şimali şarkî kısmına düşmüş ve binalar arasında şiddetli infilâklar olmuştur. Avcı devriyelerimiz bütün gün büyük bir faaliyet göstermişse de düşmanla temas hasıl olmamıştır.
Şarkî İtalyan Afrikasında 20 -2 I sonkânun gecesi Massuaya taarruz edilmiştir. Seçilen hedefler bir elektrik santralı ile büyük bir fabrika olmuştur.
-o-
Amerika Harp Gemileri ve Deniz Kafileleri
Vasington, 22 (A.A.) —Stefani: B. Roosevelt, Amerika harp gemilerinin ingiliz deniz kafilelerine refakat etmesine muhalif olduğunu ve Amerikan donanmasında hizmette bulunan gemilerin İngiltereye satılmasını hiç bir zaman hatırına getirmediğini yeniden beyan etmiştir.
İngiltere - Hür Fransa iktisadî Anlaşmaları
T
Londra, 2 2 (A.A.) — İngiliz hükümeti ile General de Gaulle müdafaa konseyi arasında Came-ron için bir iktisadi anlaşma yapılmıştır.
İngiliz hükümeti, hür Fransızlara iltihak eden denizaşırı Fransız topraklarına iktisadî yardımda bu lunmak hususunda yaptığı taahhütleri yerine getirmektedir.
Bu Harbe İştirak Eden İtalyanlar
Roma, 22 (A.A.) — Stefani: Bu muharebeye iştirak edenlere faşist partisine girmek için bir is. tida ile müracaat etmek hakkı verilmiştir.
-o-
Stokholm Kilise terinde
Stokholm, 22 (A.A.) —Ste.
fani: Kömür tedariki imkânsızlığı karşısında Stokholm kiliseleri bugünden itibaren kapatılmıştır.
o
General Moges'in Teftiş Seyahati
Viehy. 22 (A.A.) — Fas u-mumî valisi General Nogues Fasın şimalinde Sefru mıntakasında bir
teftiş seyahati yapmıştır.
o—
Amiral Darlan
Vichy. 22 (A.A.) — Bahriye Nazırı Amiral Darlan Amerika büyük elçisi Amiral Leahy'yi kabul etmiştir.
Elbasana Hava Hücumu
Atina, 22 (A.A.) — İngiliz hava kuvvetleri tebliği:
ingiliz tayyareleri dün Erbasanda askerî hedeflere taarruz etmişlerdir.
Wi!kîe  Geliyor
Nevyork, 22 (A.A.) — B. Wilkie, Londraya gitmek üzere Clipper deniz tayyaresile bugüıj Lizbon'a hareket etmiştir.
\
VATAN
23 - 1 - 941
İzmitte
Meyva Pahalılığı
İzmit (Vatan) — izmit, Utan. bul ve Ankaraya meyva ihraç e-dcn büyük bir çok istihsal merkezidir. Böyle olmakla beraber İzmitte meyva bulup yemek her bahtiyara nasip olmaz. Bu sene meyva az olmuş, meyva fiyatları da derhal ateş pahasına çıkmıştır.
Elmanın kilosu 30 - 40, armut 30, ayva 50 kuruştur.
Bu vaziyet karşısında, insan, yerli mallarımızı, uzaktan uzağa seyretmekle iktifa etmektedir.
İzmit (Vatan) — Şehrimiz Halkevinde, çok alâka toplayan resim ve fotoğraf sergisi açılmıştır. Sergide Kemal Zcren, Fahri Seyrek ve Melih Dölen imzaları bilhassa dikkati celbetmektedir.
izmitte Kahve Darlığı
izmit (Vatan) — Şehrimizde, son günlerde kahve sıkıntısı artmıştır. Bakkallarda kahve bulunamamaktadır.
İzmirde
Bir Adam Karısını Öldürdü
İzmit (Vatan) — Kandıra kazasının Şeyhtımar divanının Seksek köyünde İsmail oğlu İbrahim, 6 çocuk annesi olan karısını bir kavga sonunda yaralayarak öldürmüştür.
Katil koca yakalanarak Adliyeye teslim edilmiştir.
Bsrgamada Bir Kaplan Öldürüldü
Bergama (Vatan) — Şimdiye kadar hiç kaplan görülmemiş o-lan bu mıntakanın Jurnali nahiyesinin yüksek bir köyü olan (Çamoba) sında yapılan bir sürek avında Leopar cinsinden büyük bir kaplan pusuya düşürülerek öldürülmüştür. Kaplanın derisi yüzülerek Bengamaya getirilmiş ve elli yedi buçuk liraya satılmıştır.
İç Bergama (Vatan) — Zelzeleden yıkılan Ovacık köyünün 43 hane olarak yeniden ve başka bir yerde inşa edilmesine başlanılmıştır. Kazamızda imar hareketleri artmıştır. Yeni bir imar plânı hazırlanacak ve yend inşaata başlanacaktır*. Kasabamızda bir de şehir kulübü açılmasına karar verilmiştir.
-c——
Tütün Satışları
İzmir, 22 (A.A.) — Tütün satışları hararetli bir şekilde devam etmektedir. Dün akçama kadar yapılan satış on sekiz buçuk milyon kiloyu bulmuştur. Halbuki geçen sene ayni devre zarfında bu miktar tütün ancak bir ayda satılmıştı. Fiyatlar, memnuniyet vericidir.
Ankara
Kanalizasyonu
Ankara, 22 (Husus! Muhabiri, mizden) — Nafıa Vekâleti Anka-ranın kanalizasyonunu yaptırmak için bir kanun projesi hazırlamış ve Başvekâlete vermiştir. Projeye nazaran Vekâlet her sene bütçesine bir miktar tahsisat koyarak bu isi pek yakın bir zamanda biti. recektir.
Bütçeye konan tahsisatın miktarı 6 milyon 500 bin liradır.
Kanalizasyonun halka açılmasından itibaren 6 ay sonraya kadar hususi mülk sahipleri çukurlarını kapatmadıkları takdirde muhtelif cezalara çarpılacaklardır.
Hükümet İpliklere El Koyacak
Ankara, 22 (Hususi Muhabirimizden) — Hükümet bütün memleketteki iplik miktarının tesbitini alâkadaı lara emretmiştir.
Ellerinde iplik bulunan tüccarlar, iplik miktarlarını birer beyanname ile mahalli en büyük mülkiye âmirine bildireceklerdir, öğrendiğimize göre, hükümet bu ipliklere el koyacaktır. Hszırlanan kararname Başvekâlete verilmek üzeredir.
İzmirde Adliye Faaliyeti
940 yılında İzmir adliyc%daireleri-nin faaliyeti hakkında bir istatistik hazırlanmıştır. Buna nazaran müddeiumumiliğe geçen bir sene içinde 8978 muameleli evrak gelmiş, bunların 8437 si :ntac edilmiş ve 541 de cene zarfında icra dıiıeler.-.e gelen yeni seneye dtvrolunmuşt ir. Ayni 20,239 evraktan 10.5C2 si intaç ve 9677 ai yeni seneye devredilmiştir.
Zeytincilik Kursu
İzmir (Vatan) ^— Bornovaaa bir zeytincilik kursu açılmıştır. Bu kursa, Silifke, Manavgat, Icnike, İskenderun, Manisa, Akhisar, Kırkağaç, Bergama, Menemen, Tire, Ödemiş. Kemalpaşa zeytin bakım memurları iştirak etmişler, d ir.
it İzmir (Vatan) — Göztepe Kız Enstitüsünün 1939 - 1940 se. nesi mezunlarına merasimle şeha-detnameleri verilmiştir. Taşrada bulunanlar şehadetnamelcrim mektepten alacaklardır.
* İzmir (Vatan) — 940 yılında İzmir Müddeiumumiliğine 8978 muameleli evrak gelmiş, bunlardan 8437 si neticelenmiş, 541 i de 941 senesine devrolun-muştur. Ağırcezaya gelen 41 I davadan 294 ü neticelenmiş, 1 I 7 si yeni seneye devredilmiştir.
Maarifte:
10 Mektep Kaçağı Mekteplerine Sevkedildi
Dün. Beyazıt, Aksaray, Çapa. Laleli nuntakalarında bir araştırma yapılmış ve on mektep kaçağı talebe yakalanarak mekteplerine sevke-dilmiştir. Araştırma sık sık yapıla-uk, talebenin mektepten kaçmasının tamamen önü alınacaktır. Yakalanan on talebeden bir kaçı da Beyazıt kütüphanesinde bulunmuştur.
Hukuk Fakültesi İmtihan
Toroslarda Kayak Sporları
I
Toroslarda kayak sporu ' yapan gençler
Adana (Hususî Muhabirimizden) — 18 kişilik bir kafile halinde Torosların en yüksek nokta, larından biri olan Topakardıç mevkiine, kayak sporu yapmağa çıkan Adana kayakçıları Toros-lardan dönmüşlerdir. Topakardıç mevkii üzerinde 2400 metre irtifada yapılan kayak hareketleri yedi gün devam etmiş, ve tam bir muvaffakiyet elde edilmiştir. Kayakçılarımız neşe ve zevkle geçirdikleri bu müddet zarfında aynı zamanda av ve atıcılık ta yap mıhlardır.
Adana Dağ sporları ajanı ve kız lisesi beden terbiyesi öğretme, ni Bayan Faıhamet Taçkının organize ettiği bu Toros gerisine Atletizm ajanı Abit Atamar, Futbol ajanı Ali Dayı, kız lisesinden türk çe öğretmeni Süeda Okyay, tarih - coğrafya öğretmeni Sıdıka Tanyolaç, resim öğretmeni Rikkat Kalyoncu, erkek lisesinden fizikçi Mehmet Altıok ta iştirak etmişlerdir.
Adana Beden Terbiyesi müdürü Bay Rıza Salih Saray, Toroslarda kayakçılığın inkişafı için takdire değer gayretler sarf etmektedir.
Hava Kurumuna Teberru
istanbul Dokumacılar Birliği reisi Bay Yahyanın gösterdiği yüksek alâka neticesi ol/rak birliğe dahil bütün esnaf Hava kurumuna bundan bir müddet evvel 1630 lira teberru etmişlerdi.
Bu hamiyetli yurddaşlar tekrar faaliyete geçmişler ve yeniden a-ralarında topladıkları 1000 lirayı kurum veznesine yatırmışlardır.
Tayyare ve tayyarecilikteki hayatî mahiyetin en çok tebarüz etmiş olduğu şu zamanda bütün yurddaşların Hava kurumuna yardım bakımından hamiyet müsabakasına başlıyacaklarını ve şu suretle en mühim ve millî bir vazifeyi şereflerile mütenasip bir şekilde ifaya koşacaklarını ümit e-deriz...
Hukuk fakültesi imtihanlar talimatnamesinin bazı maddelerinin değiştirilmesi takarrür etmiş vc bu İşi hazırlamak üzere bir komisyon teşkil edilmiştir. İmtihan verilmesi ve devam edilmesi mecburiyeti birinci sınıftaki istatistik, içtimaiyat, »kinci sınıftaki fikri haklar, işletme ekonomisi, üçüncü sınıftaki toprak hukuku, sosyal ekonomi, iktisadi meslekler, dördüncü sınıftaki mukaye-rcli medeni hukuk dersleri için devam ve İmtihan mecburiyeti kabul edilecektir.
Rektörün Çayı
Üniversite rektörü   Cemil Bılscl.
Üniversiteye İyi derece ile kaydolanlarla. Üniversitede sınıflarını iyi derece ile geçen talebelere şubatın ilk haftası fakültede bir çay ziyafeti verecek, bu ziyafette talebelerin İstek lerini dinliyccektir.
Dişçi Mektebinde    Yapılacak
Islahat
Dişçi mektebinde ıslahat ve tadilat yapmak üzere teşkil edilen komisyon işini bitirmiş, raporunu Maarif Vekâletine göndermiştir. Kabul edilen esasa göre. dişçi mektebi 5 şubeden ibaret bir enstitü olacak, profesörleri tıp fakültesi, profesörler mec lisi içtlmalanna girebileceklerdir. îlk iş olmak üzere mektebin müdürlüğüne tıp fakültesi hıfzıssıhha profesörü Muhittin tayin edilmiştir. Askerlerimize İktisat Fakültesinin
Hediyesi
İktisat fakültesinin geçenlerde ver
digl çaydan iki yüz lira hasılat olmuştur. Talebeler, bu para ile eşya alarak, askerlerimize verilmek üzere alâkadar müesseseye teslim etmişlerdir. Tabii ilimler şubesi ile kimya şubesi talebelerinin verdiği ça ym hasılatı ile de askerlerimize eşya alınacaktır.
Muallimlerin Kıdem Zamları
İstanbul mektep   muallimlerinden
olup ta kıdem zamları Maarif Vekâletince tasdik edilmiş olan muallimlere önümüzdeki şubattan itibaren zamları verilecektir.
* Profesör Sadrettin Celâl, dün Uk mektep muallimlerine matematik tedrisatı hakkında bir konferans vermiştir.
Halkevlerinde:
Eminönü Halkevinden:
1 — 23/1/1941 perşembe günü (Bugün) saat (18) de Kutup, hane ve Yayın şubesi komitemiz reisi Hikmet Turhan Dağlıoğlu tarafından (Münif Paşa) hakkında bir konferans verilecektir.
2 — 27/1/1941 pazartesi günü saat I 8 de Evimiz ingilizce muallimi Oğuz Oran tarafından (Cervantes ve Don Kişot) mevzuunda bir konferans verilecektir. Davetiye yoktur.
Senelik Toplantıya Davet
18.1.941 günü tehir edilen «Karadeniz Liseleri Mezunları Cemiyeti nin senelik toplantısı 25.1.011 cumartesi günü saat 15 te Eminönü halkevinde yapılacağından bütün üyelerin gelmeleri rica olunur.
Askerlerimiza Kışlık
Ankara, 22 (A.A.) — Askerlerimize yapılmakta olan kışlık teberru-ata ait bugün bize gelen haberlere göre, Bursa halkı son günlere kadar 1378 parça yün fanile, 20,668 çift yün çorap, 3620 pamuklu, 1455 kazak, 7548 yün eldiven ve 371 muhtelif eşya olmak üzere askerlerimize 35.038 parça kışlık hediye eşya vermiştir.
Artvin merkez ve köyleri halkı 2024 parça eşya ile hediye tedariki maksadile 253 lira, Antep halkı 5673 parçası pamuklu olmak üzere 6709 parça eşya, Giresun merkezi 1176. Şarki Karahrsar kazası 3208 ve A-lucra kazası 988 parça olmak U*e-re Giresun halkı 5507 parça eçya teberru eylemişlerdir.
Mühim Bir Konferans
Memleketin kültür hayatmda büyük hizmetleri görülmüş olan   ilim
adamlarımızdan ve eski Maarif Nazırlarından, Tahran elçisi Ayzntaplı Münif Paşanm hayat ve eserleri hak kında bugün saat 18 de Eminönü halkevinde bir konferans verilecektir. Konferans kıymetli muallimlerimizden ve muharrir arkadaşlarımızdan Hikmet Turhan Daghoglu tarafından geniş bir tetkik eseri olarak hazırlanmıştır.
VATAN Gazetesi
İLAN FİYATLARI     Kuruş
Başlık makta olarak
1 inci Sayfa Santimi
2 » » »
5 » > »
4 » »        »
6 » » » 6   » > »
750
.160 300 100 75 50
Abone Ücreti
Türkiye dahilinde:
Senelik    6 aylık    3 aylık    Aylık
1400 750 400 150 Kr. Hariç memleketler:
Senelik    6 aylık    S aylık    Aylık
2700
1410
800 Kr.  yoktur
Zabıta Haberleri:
Kaçakçıların Evlerinde 43 Kilo Esrar Bulundu
İstanbul ve Yalova arasında esrar kaçakçılığı yapan ve içlerinde üç te kadın bulunan bir şebekenin yakalandığını yazmıştık.
Şebeke mensuplarından Kadir, gada oturan Hikmet Hızlının e-vinde 3 kilo. Sultanahmet Ishak-paşa mahallesinde oturan Nuri Akbal ile metresi Lemanın evinde 150 gram esrar, Bcşiktaşta Kapancı sokak 9 numaralı evde oturan lsmailin evinde iki kilo, Maçkada Taşkışla caddesinde 26 numaralı evde oturan Ha t içenin evinde on sekiz kilo ve Yalovanın Kirazlı köyünde Ahmedin karısı Hüsniyenin evinde de 20 kilo esrar bulunarak müsadere edilmiş, kaçakçılar da Adliyeye verilmişlerdir.
İç Galatada Çeşme sokağında bir marangoz fabrikasında çalışan Kâmil sol el parmaklarını testereye kaptırarak yaralanmış, Bey oğlu hastanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
İç Şoför Turanın idaresindeki 2107 numaralı otomobil Tozkoparan caddesinden geçmekte iken Ali Uygur adında birine çarparak muhtelif yerlerinden yaralamıştır. Yaralı hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmış, hâdiseden sonra kaçmak isteyen şoför yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
İç Beşiktaşta Köyiçinde oturan Fethinin 4 yaşındaki kızı Saadet, evinde oynamakta iken merdivenden düşerek başından ağır surette yaralanmıştır.
Saadet Şişli Çocuk hastanesine
kaldırılmıştır.
İç Unkapanında Unkapanı cad desinde 4 numaralı işkembeci dükkânından yangın çıkmışsa da genişlemeden söndürülmüştür.
İç Zabıta, dün beledeiye nizam namesine aykırı harekette bulunan 16 şoförle tramvaydan atlayan 25 kişiyi cezalandırmıştır.
luKganca  rrogram
8.00 Program, 8.03 Ajans haberleri. 8.18 Hafif program (Pl.), 8.45/ 9.00 Ev kadını - Konuşma.
12.30 Program. 12.33 Fasıl heyeti, 12.50 Ajans haberler», 13.05 Fail beytinin devamı, 13.20/14.00 Karışık program (Pl).
18.00 Program. 18.03 Radyo caz orkestrası, 18.40 Radyo ince saz heyeti, 19.30 Ajans haberleri. 19.45 Seçilmiş muhtelif şarkılar, 20.15 Radyo gazetesi, 20.45 Şan soloları, 21.00 MUzlk: Dinleyici İstekleri. 21 30 Konuşma, 21.45 Radyo orkestrası. 22.30 Ajans haberleri, 22.45 Cazband (Pl.) 23.25/23.30 Kapanış.
BOSSA
22 İKİNCİKANUN 194i
Kapanıp
Sterlin Dolar
İsviçre Frc Drahmi Leva
Peçeta        t Dinar Yen isveç Kronu
E*ham ve Tahvilât
5.24 132,20 29.6875
0.9975 1.6225 12.9375 3,175 31.1375 31.005
Sıas - Erzurum 2 19,42 Sivas - Erzurum 3 19.42 Sivas - Erzurum 6 19.35 Anadolu Demiryolu mümessil peşin 39,80 İstanbul   Tramvay şirketi hisse senedi   tasfiye halinde 2,20
SATILIŞ
Çok güzel cins ve modern stilde yatak vc yemek odası mobilyaları satılıktır. Her gün saat 3-7 arasında Beyoglunda İlk Belediye S. 5 No. Küçük Tünel hanının 4 No. sunda görebilirler.
Ereğli Havzası Kömürleri
Satış Birliğinden:
8780 numaralı kanona müsteniden neşredilen 2/12899 numaralı kararnamenin 3 saydı kararına göre teşekkül eden Ereğli Havzası Kömürleri satış Birliği, ahiren mevkii meriyete konulan 8867 numaralı kanun ve 2/14M7 sayılı kararname hükümlerinin tatbiki neticesi olarak 1 Kanunusani 1941 tarihinden İtibaren tasfiye haline konmuştur.
Satış btrilglle şimdiye kadar aktedilmlş olan mukavelelerin k&-mür teslimine müteallik vecibeleri ve işbu vecibelerden doğacak hakları Ereğli Kömürleri İşletmesi tarafından kabul olunarak kömür teslimatı işba mukaveleler hükümlerine göre yapılacağından bu husus İçin alakadarların Ereğli Kömürleri İşletmesine ve tasfiye tarihinden evvelki muameleler için dahi merkezi Zonguldak ta bulunan, hali tasfiyede Ereğli Havzası kömürleri satış birliğine müracaat etmeleri İlân olunur.
ŞEHİR   T 1 T
TEPEBAŞINDA DRAM   KISMİ
Bugün saat 15,30 da Akşam 20,30 da ABDAL Yazan: Dotoyevskl
A X R O SU
TEMSİLLERİ
İSTİKLAL CADDESİNDE KOMEDİ   KISMI
Bugün saat 14 te Çocuk oyunu
Akşam 20,30 da
t AL EK ODALAR
«KlUVMİYt
GEÇTiKÇ
Ereğli Kömürleri
İşletmesinden:
8780 numaralı kanuna müsteniden neşredilen 2/12899 numaralı kararnamenin 3 sayılı kararma göre teşekkül eden Ereğli Havzası Kömürleri Satış Birliği, S867 numaralı kanun ve 2/14547 sayılı kararnamenin tatbiki neticesi olarak 1. Kanunusani. 1941 tarihinden itibaren Tasfiye haline konmuş olmasına binaen sözü geçen Birlikle Tasfiye tarihine kadar aktedilmlş olan mukavelelerin kömür teslimi vecibeleri ve işbu Vecibelerden doğacak haklar İşletmemiz tarafından devren ve naklen kabul edilmiştir. Binaenaleyh   1. Kânunusani. 1941
tarihinden itibaren kömür teslimine müteallik talepler İçin Zonguldak ta mahdut mesullyetll Ereğli Kömürleri İşletmesi müessesesine müracaat edilmesi ilân olunur.
1941 İKRAMİYELERİ
Ta İş Bankası
1941 Küçük
Tasarruf Hesapları İkramiye Plânı
1 adet 2000 Liralık
3 > 1000 >
2 > 750 >
4 - o00 > . 8 > 250 >      ;
35 > 100 >
80 > 50 >
300 > 20 >
um.
•:ı:ı
Keşideler : 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustos, 3 ikinciteçrin tarihlerinde yapılır.
Devlet Demiryolları İlânları
21.1.941 salı günü pazarlığı yapılacak olan 500 ton Blister bakırın İşlenerek mamul halde idareye teslimi işinin pazarlığı görülen lüzum üzerine 7.2.941 cuma günü saat 15 e talik edilmiştir. <381>
Cumhuriyet Merkez Bankası
18 İkinci Kânun 1941 VAZİYETİ
AKTİF
Ura
Al t m: Safî kilogram Banknot .
Ufaklık ....
72.603.018
102.121.952,97 15.695.769,— 2.432.607,76
Dahildeki
Türk Lirası
Hariçteki Muhabiri*
Altın: Safi kilogram 5.010.756 Altına tahvili kabü serbest dövizler
Diğer dövizler ve Borçlu kliring bakiyeleri
Hazîne Tahvilleri:
Deruhte edi.' evrakı nakdiye karşılığı
Kanunun 6-8 inci maddelerine tevfikan hazine tarafından vaki tediyat
Senedat Cüzdanı:
Ticari senetler
294.253.74
7.048.029.54
120,250,329,73
294.253,74
29.913.118.53
158.748.563,—
19.923.781.—
256.302.133.43
Esham ve Tahvilât Cüzdanı:
(Deruhte edilen evrakı nakdi
^ _ (yenin karşılığı esham ve tan
(vilat (itibari kıymetle).    .
U _ Serbest esham ve tahvilat   ,
Avanslar:
Altın ve döviz üzerine avans . B
Tahvüât üzerine avans .    . . t
Hazineye kısa vadeli avans . • «
Hazineye 3850 No. lu Kanuna göre açılan al t m karşılıklı   avans  .    .
46.956.276,93 8.111.849,53
8.970.78 7.808.722,— 7.014.000,—
114.584.926,75
Hissedarlar Muhtelif: «
Yekûn
36.961.148,07
138.824.782,—
256.302.133,43
54.068.126,46
129.416.619,53
4.500.000— 11.213211,31
751.830.604,27
PASİF
Ura
Lira
15.000.000,-
Ihtiyat Akçesi:
Adi ve fevkalâde.
Hususi   .
ı
6.188.666,151
6.000.000,.
12.188.666,11
Tedavüldeki Banknotlar:
Deruhte edilen evrakı nakdiye .    .
Kanunun 6-8 inci maddelerine tevfikan hazine tarafından vaki tediyat
Deruhte edilen evrakı nakdiye bakiyesi .........
Karşılığı   tamamen   altm   olarak ilâveten tedavüle vazedilen •    .    ,
Reeskont mukabili ilâveten tedavüle vazedilen.....•    •    «
Hazineye yapılan altm karşılıklı a-vans mukabili 3902 No. U kanun mucibince ilâveten tedavüle vazedilen
Mevduat:
Türk Lirası .••¦•¦« Altm: Safi Klg. 876.809
3850 No. lu kanuna göre hazineye açılan avans mukabili tevdi   otanan
altoları
Safi Kilg. 55.541.930
Döviz Taahhüdah:
Altına tahvili kabp dövizler 4 • Diğer dövizler ve alacaklı kliring bakiyeleri.......
158.740^68,-
19.923.781,-
168.824.783,-
17.000.000.—
248.000.0O0>—
14.000.
418.824.782,—
86.329.182,98 1.233.302,56     87.562.485.54
78.124.167,90      78.124.167,90
29.036.418,88
Muhtelif
Yekûn
29.036.418,88 111.094.083,80
751.830.604.27
1 Temmuz 1938 tarihinden itibaren: Iskonto haddi %4 Altm üzerine avans % i
53