CUMA
2. rci Kanun
19 4 1
VATAN EVİ
CAOALOGLU No. 32
TELEFON: 24136 TELGRAF: V.'.TAN İst.
DAŞMUHAHRİBİ:
AHMET EMtN YALMAN
BUGÜNKÜ SAYIMIZDA:
2 inci Sayfada Şehir ve Memleket haberleri
Her insanın tanıyabileceği yük - Hâdiseler peşinde - Deniz Klübü meselesi-Edebiyat - Meçhul kahramanlar, Loti'nin hayranlığı - Siyasî haberler.
Fiyatı: 5 Kuruş
1 7 l
HARBİ
Öldürmek İçin Harp
Bugünkü harbin şaşmaz gayesi budur. Mihverin bunu anlayıp sağlam garanti gösterdiği dakikada harbe devama sebep kalmaz.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ir İsviçre gazetesi şu suali soruyor: «Sanki ne diye karanlıkta bir kör doğuşudur, gidiyor? Harbetmek için ne sebep kalmıştır? Almanlar Avrupada istedikleri toprakları almışlardır. Eski müstemlekeleri de verilsin, her şey olur, biter.»
Bir taraftan yoksuzluk içinde kıvranan, diğer taraftan kendi topraklarına henüz ilişilmeyen bir İsviçreliye böyle bir fikir gelmesine hayret edilmez. Yoksa harbe devam etmek için mükemmel sebepler vardır: Harp tehlikesini her vakit için öldürmek, dünya yüzünde emniyet kurmak, karşı-bklı saygı ve tesamüh yaratmak, küçük milletlerin varlık hakkı olduğunu tasdik ettirmek gibi....
1914 harbinin sonunda yapılan sulhun anlayışlı bir sulh olması ve bu gayeleri temin etmesi beklenirdi Sulh adı altında haksızlık ve nefret körüklendiği için harp şu veya bu şekilde, şu veya bu tarafta devam edip gitti Bütün milletler akşama sabaha yeniden umumî bir gürültü patlak verecek diye işlerini güçlerini ihmal ettüer, üzüntü içinde bekleyip durdular. Müzmin şekilde devam edip giden bu harp günün birinde yeniden umumî bir şekil aldı.
Bu harbin sonuna gelmesinin biricik yolu, mütecavizlik mesleğinin zararlı bir gidiş olduğunun meydana çıkması ve silâhlarile bir düziye şunu bunu tehdit eden. lerin bu meslekten el çektiklerine dair sağlam garantiler göstermeleridir. İşte Almanya ile kalyanın böyle garantiler gösterdikleri saniyede harbe bir saniye fazla devam etmek cinayet olur. Fakat ondan evvel işi pamuk ipliğine bağlayarak muvakkat bir uzlaşmayı kabul etmenin neticesi şundan başka bir şey olamaz: Mütecavizlere yuttuklarını hazmetmek ve yeni bir hamleye hazırlanmak için fırsat vermek... |
Cihan Harbinin felâketlerin- I den sonra bir defa daha dünya a-teşe boğulduktan sonra hiç olmazsa dava kökünden halledilmeli, bu harbin son harp olması için sonuna kadar dövüşülmelidir. ı
Eğer mihver, dünyanın kendisinden hakkile beklediği sulh ve insaf garantilerini bugünden verirse dünya yüzünde kendi milletleri için de en hayırlı ve hakikî bir sulh kurulması ve dünya yüzünde herkes için asayiş ve emniyet vücude gelmesi mümkün o-lur. Fakat ufukta ateşle yazılan işaretleri görmek istemiyerek, bütün bir düşman dünyasının ortasında olduklarını unutarak harbe devam ederlerse ve Amerikadan gelecek vasıtaların terazinin öteki kefesine ağır basmasına zaman bırakırlarsa çok aldanırlar. Çünkü başlarına taş yağdırılan İngilizin, toprakları işgal altında olan Bel. çikalının, Holandalının, Fransızın, Danimarkalının, Norveçlinin, Romanyalının, Çek ve Slavın, kafası kızan Amerikalının, zavallı Çinlinin ruhlarında biriken intikam hislerini o zaman hiç bir kuvvet durduramaz. Sulh, yeni bir Ver-say muahedesi şeklinde ölü doğar, başta üç mihver devleti olmak üzere yeniden bütün milletler için karanlık günler başlar.
Almanyada mamul, damgalı bir yeni ve uydurma nizam a^ına değil, insanlık ölçüsile hakikî bir yeni nizam namına sulh istemek ve bir prensip sulhuna kavuşmak için mihver devletleri son fırsat günlerini geçiriyorlar. İşte bir tarafa yazsınlar: İleride bu günleri çok arayacaklardır, gönül hoşluğuna dayanır hakikî bir sulh kurmak için son fırsatı kaçırdıklarına çok dövüneceklerdir. Fakat iş işten geçmiş olacaktır.__
BAŞIMIZI EĞNIİY-CEGİZ
Londra, 23 (AA.) — Burada bir ûğle ziyafetinde söz söyliyen Yunanistan elçisi Simopulms, Yunan - I-talyan harbi hakkında demiştir ki:
cBasımızı eğmiyeceğiz. Hürriyetin pahasının yüksek olduğunu biliyoruz
Kağıt im
Sellül
çın di
Bir Milyon Liralık Kâğıtta Stok Edilecek Romanyadan Mühim MiktardaKereste Aldık
Ankara, 23 (Hususî Muhabirimizden) — Romanya ile akdettiğimiz ticaret muahedesinin tatbik mevkiine konması üzerine istanbul ve İzmir gümrüklerinden Romanyadan gelen bir çok malı ithal etmiş bulunmaktayız. Bu meyanda getirteceğimiz 750 bin liralık sellülozun mühim bir kısmını da tesellüm etmiş bulun maktayız. Bu sebeple izmir kâğıt fabrikası randımanını arttırmış, eskiden reddetmiş olduğu bir çok siparişleri tekrar kabul etmiştir. Diğer taraftan bir milyon liralık kâğıt stok yapılmak üzre getirtilecektir
Yemiş ve şeker sandığı imalinde kullanılan tahtaların mühim bir kısmı elimize geçmiş bulunmaktadır.
Bu suretle şeker ve yemiş sandıklan için lüzumu olan kereste ihtiyacı şimdilik karşılanmış olmaktadır. Diğer kısımların da yakın bir za-
Tel Fabrikası Kuruluyor
Ankara, 23 (Hususî Muhabirimizden)—Rlzede kurulacak ilk tel fabrikamızın tesisine ait proje ve plânlar hazırlanmıştır» Yalnız fabrikanın kurulması için lazım gelen âletlerin hariçten getirtilmesi İcap ettiğinden alâkadar makamlarımız muhtelif firmalarla temasa başlamışlardır
^
Toprak ofisi mmtaka ticaret müdürlükleri ve ticaret odalarile icabında belediyeler iaşe teşküâtına yardımcı olacaklardır.
Devlet Çiftlikleri
Ankara, 23 (Husus! Muhabirimizden) — Devlet çiftliklerinin daha verimli çalışabilmelerini temin için Ziraat Vekâleti bir program hazırlamıştır. Vekâlet, ahvali hazıra do-layısile bu çiftliklerin daha çok gıda maddeleri yetiştirmeleri için mesailerini tanzim etmek kararındadır.
Murakabe Heyeti Memurları
Ankara, 23 (Hususî Muhabirimiz-
larını bitirmek üzeredir. Teşkilât ay
başmdan itibaren faaliyete geçeceği manda getirtilmesi için çalışılacak- cinetle iaşe teşkilâtının esasmı teş-
tir* ' kil eden her iki umum müdürlüğün den) — İktisat Vekâleti, murakabe
de kadroları bugünlerde tamamlana- heyetindekl memurların tekaütlük
çaktır. İstanbul, İzmir gibi büyük _ , . _
_, _ _ , . „ _ haklarını tanıyacak bir kanun pro-
şehırlerde doğrudan doğruya merke-
Ankara, 23 (Hususî Muhabirimiz- ze bağlı birer iaşe müdürlükleri ih- İesi hazırlamıştır. Proje Maliye Ve-den) — Yeni iaşe teşkilâtı hazırlık- das edileceği bildirilmektedir. Ayrıca kâletince tetkik edilmektedir.
İaşe Müdürlükleri
Mikicinskinînotomobili Taksimde Kristalin ön üne bırakılmıştı...
MİKİCİNSKİ İŞİNİN ALTINCI GÜNÜ
Nizameddin Nazif Ne Diyor?
Uzun Zaman Zabıta Muharrirliği Yapmış Ve Birçok Esrarengiz Romanlar Yazmış Olan Arkadaşımızın Fikrini Sorduk. Bize Düşüncelerini Hâdiseyi AşağıdakhŞekilde Tahlil Ederek Bildirdi
PİŞ'*
DERtyf _
jTobruk gibi mühim bir iaşe ve sevkiyat limanınm da sukutile İngiliz harekâtının daha esaslı surette inkişaf edeceği anlaşılan
Lîbyanın sahil kısmını gösterir harita__
Altıncı gün de geçti. Şili sefareti müsteşarı Mikiçinskiden elan bir haber yok. Kadına vc içkiye büyük meyli olduğu söyLenen bu zatın kapandığı bir zevk vae eğlence yerinden 40 gün 40 gece ayrılmak istemiyeceği kabul edilebilir mi? Eğer bu elli yaşındald diplomatı, hâlâ içkiye ve kadına kırk günde kanamıyacak derecede ihtiraslı bir hovarda saymak mümkün ise endişeye düşmiye lüzum yok... Bekliydim. Elbette
sualden bir cevap aramakla doğru hareket edilmiş olacağını sanıyoruz:
1 — Kaçtı mı? Kaçırıldı mı?
2 — Öldü mü? öldürüldü mü?
Evet... Şili sefareti müsteşarının izini ararken başka ihtimallere akıl saplamak artık hatâ olur.
Mikiçinski kaçar mı? Kaçar...
Kaçırılabilir mi? Niçin kaçırmamasın ? Muhterem müsteşarın doplomatik faaliyetlerine Şili ile Türkiye arasındaki siya-
I
General Antonesko
Asîler
Bükreşe
Yürüyor
Otuz Bin
Yar d
imci
Âsi
Bükreşfeymiş
Blgrad. 23 (A.A.) — Reuter: Romanyada iyi malûmat alan kaynaklardan gelen haberlere göre, vaziyet müfrit Demirmuhafız-lar lehine inkişaf etmektedir. Memleketin dahilinde ve Bükreş-de muharebeler dün akşam geç vakte kadar devam etmiştir. Bük-reşde posta telgraf idaresi âsilerin elindedir.
Vaziyet kararsızdır. Fakat, âsilere yardım etmek üzere 30.000 kişinin hükümet merkezine geldiği zannedilmektedir. Birçok garnizonların bu meyanda Recido,
Moldavya, Krayova, Köstence ve Yass garnizonlarının âsilere iltihak ettiği söylenmektedir. Kalasta, Demirmuhafızların General Antonesko lehinde hareket eden garnizonu silâhtan tecrit ettikleri ve Brasovda general Dragalı-nia'nın bütün garnizonu ile birlikte âsilere iltihak ederek Bükreş
üzerine yürüdüğü söylenmektedir. (Devamı ha. 5, SU. 4 te) **
FAŞİST TABUTUNA ÇAKILAN ÇİVİ..
Askerî Tarihin En Parlak Hareketleri
*^^^^^^^—^^^—^^^^^^^^^^^^
Bardia Tobruk
Londra, 23 (A.A.) — Yeni İngiliz zaferi sayesinde Libyada-kı İtalyan kuvvetleri mecmuunun üçte ikisinin esir veya tahrip edildiği hakkındaki resmî haberler, Londrada şevk ve heyecanla se-lâmlanmıştır.
Daily Sketch gazetesinin askerî müha/biri şunları yazmaktadır:
italyan Afrika imparatorluğunun yıkılması, bir ve belki iki ay ve hattâ daha az bir zaman meselesidir.
Şarkî Akdeniz şimdiden kuvvetli bir şekilde elimizdedir.
Alman erkânıhartiyesinin bütün ustalığı, italyan ordusunu Bin-gaziye kadar olan sahada kurta-
ramıyacaktır.
Bu büyük taarruzun Mihverin askerî plânlarını tamamile altüst ettiğini biliyoruz.
Daily Mail gazetesi, Tobruk galibiyetini «faşist tabutuna çakılan yeni bir çrvî olarak tavsif ettikten conra şunları yazmaktadır: Tobruk, Sidrbarrani ve Bardia ile birlikte askerî tarihin en par-I lak hareketleri arasında yer alacaktır.
Dail Telegraph gazetesi sunla-I rı yazmaktadır:
İtalyan Afrika imparatorluğunun kalan kısmına gelince, Erit-' re ve Habeşistan hudutlarında ve hattâ hudutları içinde cereyan etmekte olan mühim askerî hareketler Italvan imparatorluk ihtiraslarının hitamını tesit edecek
olan çan seslerinin işitilmesi için (Devamı öa. ö, öü. 6 du) +
TOBRUK'UN ZAPTI TAMAMLANDI
İki Kumandan İki General ve Bir Amiral İle
20000
Esir
Tobruk, 23 (A.A.) — Röy-
terin hususî muhabiri bildiriyor:
Tobruk'da alınan esirlerin mik-darı bu akşam 20 bin tahmin olunmaktadır. Alınan esirler arasında 61 ci anavatan fırkasile limanın sulh zamanı garnizonu efradı, 1500 kişilik deniz garnizonu efradı ve batırılmış olan San-Corcio kruvazörünün 700 kişilik mürettebatı vardır.
Askerî polis efradı, gümrük memurları ve birkaç yüz teknisien de esirler meyanındadır.
Kahire, 23 (A.A.) — İngiliz umumî karargâhının tebliği:
Trablus'da Tobruk'un zaptı dün gece tamamlanmıştır. Şimdiye kadar aralarında bir kolordu ve bir fırka komutam ile diğer iki general, bir Amiral, ordu ve deniz kurmaylarına mensup bir mik-dar yüksek rütbeli subay bulunmak üzere 14.000 den fazla esir alınmıştır. Muhtelif çapta 200 ze yakın top ve diğer harp malzeme-I si iğtinam edilmiştir. Zayiatımız beş yüz kişiden azdır. Düşman zayiatı henüz tamamen tesbit edilememişse de iki bin yaralı İtalyan hastahaneye kaldırılmıştır.
Eritredc, kıtalarımız Kassala-dan ricat etmiş olan ve şimdiki halde Biscia ve Barentu müdafaa mevzilerini tutan İtalyan kuvvetlerde temas halindedir Harekât muvaffakiyetle inkişafla devam ediyor.
Habeşıstanda, Metemma'nın şarkında düşman üzerine tazyiklerimiz idame ettirilmektedir.
günün birinde kırkladığı yerden sî münasebetlerin hududu dışınd
64
fırlar, dostlarını arpacı kumrusu gibi düşünmekten kurtarır. Fakat elli yaşında bir adamın coşkun bir ihtirasa ne müddetle soluğu yetişebilir? Bu sahada en genç kalmış ellilikten umulacak rekor nihayet bir gece, üç gece, beş gecedir. Altıncı gece geçti mi evine dönmiyen elliliği kadın kucağında aramak hatâ olur. Binaenaleyh biz şu andan itilbaren Mikiçinski hâdisesinden zevk ve safa ihtimallerini uzaklaştırıyor ve Miki-çinskinin macerasına ancak şu iki
bir cereyan vermiş bulunduğu söylenmiş olduğuna göre (ille-gal = gayrikanunî» bir sahada döşüve çıkmış bir adamın hasımları tarafından dürüst bir mukabeleye maruz kalmış olması ta« | mamile variddir ve en ziyade hayra yorulacak ihtimal de budur. Allah vere de yalnız kaçırılmış olsaydı. Acaba müsteşar Mikiçinski kaçmışsa nereye kaçmıştır; ka-çırılmışsa nereye kaçırılmıştır?
Istanibulda semt çok. Bahtsız (Devamı S a, 5, SU. 1 de) *
Amerikalı muharrir EKot
"Sicilya
işgal
Edilmeli
Meşhur Askerî Muharriri Eliot Böyle Diyor
Londra, 23 (A.A.) — Meşhur A-merikalı askeri eksper binbaşı Fiel-ding Eliot, Akdenizde Alman pike bombardıman tayyarelerinin görülme slndcnberi vaziyetteki inkişafı tetkik etmek Üzere Nevs Chronicle gazetesinde neşrettiği makalede, Akdenizde teşebbüs kabiliyetinin îngiltereye geçtiğini yazmakta ve Almanların, burada takip ettikleri gayretleri münakaşa ederek aşağıdaki neticeye varmaktadır;
Şimdilik Almanların Sicilyaya tamamile tedafüi sebepler yüzünden gelmiş olmaları ihtimali galiptir.
Eliot, Sicüyanın birinci derecede
ehemmiyeti haiz sevkulceyş bir mev kide bulunduğunu ve bugün Nil ordusunun büyük bir hareket serbestisinden istifade ettiğini ve Sicilyaya yapılacak bir ihraç hareketinin Maltayı tazyik eden tehdide nihayet vereceği gibi Graziani'nin İtalya ile münakalesini sureti katiyede keseceğini ve faşist italya için öldürücü (Devamı Sa. 8, Sü. 5 te) X 1
Gallup'un En Son Anketi
Nevyork, 23 (A.A.) — îngllterey*» malzeme kiralanması veya iare edü-mesi hakkında Gallup enstitüsü tarafından yapılan anket şu neticeyi vermiştir:
Dekomrat partisinde Roosevelt taraftarlarının yüzde 50 si ve cumhuriyetçiler arasında ankete iştirak e-denlerin yüzde 66 sı lehte, rey vermişlerdir.
Macar Harbiye Nazırı Berlinde
Budapeşte, 23 (A.A.) — (Havas). Halen Almanyayı reamen ziyaret etmekte olan Macar müli müdafaa nazırı General Bartha, Alman ricaJile görüşmüştür. Garp cephesindeki harp meydanlar mı gezdikten sonra 29 kânunusani akşamı Berlinde bulunacak olan Macar nazırının 30 kânunusanide Macaristana döneceği bü-dirilmektedir.
Yavaş yahu, hayal köşkümü yıktın!
Büyük Tarihî Roman
I
yas
i»»
YAIAH: M.SAMİ TEZi$
Uğrunûa Feda Edeyim,,
Bir Canım Var, Dilersen Onu \Piy™<* Vaziyeti: ı Şişli - Tünel Seferlerinin Kal-
37
— Bana artık bîr şey sorma, kimim, neyim, bunlar sana gerekmez.
Hızır taaccüple ona baktı.
— Demek ben beni kurtaran hatunun adın, sanın bilmiyeceğim
öyle mı? w .
— Evet.
— Dernek ki, ben ölûnceyedek bilmediğim bir kadının nimeti altonda yalayacağım öyle mi?
— Evet.
— Demek ki, ben bunu hiç b;r zaman ödiyenıiyeceğim ha.
O cevap vermeyince Hızır gür.
ledi:
— Beni tanımıyorsun sen. Ben can»mı kurtaranın uğrunda canımı feda etmeden bu yükün alımda yaşayamam. Söyle bana şimdi benden ne dilersin?
Genç kadın onun pervasız ko-nuşuşundan derin bir haz alıyordu. Bütün cihanı verebilmek yeddi iktidarnda imiş gibi fütursuzca benden ne dilersin diyişine şaşıyordu.
— Bana ne verebilirsin, diye sordu.
Bu sual Hızırın şaşkınlığa sürük ledi. Ve saffetle muhatabının yüzüne baktı. Genç kadın »ordu:
— Paran var mı? Hızır esefle içini çekti.
— Bir pırlanta küpe, fcir inci gerdanlık, veya bir altın bilezik tç hediye edemez misin?.
'Hızır hicapla yere bakıyordu. J\ıük o pervasız bakış ve pervasız konuşuştan eser kalmamıştı. Me-raretli bir mırıldanışla:
— Bir canım var, dilersen o-nu uğrunda feda edeyim.
Bana dünyada hiç bir mert kirinin işliyemiyeceği büyük işleri buyur et. Göreceksin ki maksadın husul bulur. Ama ne pırlanta, ne inci ve ne de ahin makulesi şeyler tedarıkmı bir emri raüteassirdir.
Fatma Sultan Hızıra yaklaştı ve gözlerini gözlerine dikerek:
— Görüyorsun ki istediğim ve isteyeceğim şeylerin hiç birini bana veremiyocekain. Zaten lâtife e. diyorum Hızır. Ben senden bir tek şey isteyebilirdim fakat korkuyorum ki onu da bana veremezsin.
— O nedir?
Bu sefer hicapla başı yere eğmek sırası genç kadına gelmişti. Hızır ısrar etti:
— Söyle....
Fatma Sultan başını çevirdi. Hızır la yüz yüze gelmekten ko.-tcuyor gibiydi Bir hissikablelvuku ou mert delikanlının ona bir sevgi dahi sunamıyacsJc bir durumda olduğunu ihsas etmişti. Hızrr o-nun omuzuna e'.ini koydu ve ısrar eti. Fatma Sultan sendeliyerek Hızırın göğsüne yaslandı ve başını kaldırıp gözlerinin içinde parlayan bir kıvılcımın izlerini görebilmek ümidile ona baktı ve:
— Bunu sana söylemiştim, diyebildi
Bir ipek yığını gibi dalgalanan saçları Hızırın yüzünü okşuyor, derin bir raşe ile sarsılan vücudu çelik vücudun hararet ile eriyordu.
Tekrar onun gözlerinin içine baktı ve:
— Ah bunu söylemek nekadar
güç....
Diyebildi. ı
XVII
Yatsı vaktine kadar arkadaşlarının saraydan çıkmalarına beyhude yere intizar etmiş olan Veli, artık onların bir düzenbazlığa kurban edildiklerini anlamış bulunuyordu.
Şimdiye kadar ordugâha haber ulaştırıp îmdad istemeden geçirdiği vakitlere acıdı ve:
— Aptal gibi bekleyip yattım. Beş on kişi celbedip sarayı basmak gerekti. Şimdiye değin içerideki yoldaşların bir işaretin, bek. leyip vakit geçirdik, diye mırıldandı.
Bu aralık saraydan çıkan iki hizmetkârın süratle kendisine doğru geldiklerini görünce, bir ağacı siper alarak yanındaki adamlara da sinmelerini işaret etti. iki Içoğ-lanı neşeli neşeli birbirile şakalaşarak ilerliyorlar ve biri ötekine:
— Haydi adımlarını aç, Karakuş kepenkleri indirmeden erişip bir kaç kupa yuvarlayalım. Eğer ÇipU Yorgos akçe kiselerin görürse alimallah herif Kıbrıatan şarap iletip etrafımızda fırıldak gibi döner, diyordu.
Veli uşakların meyhaneye gittiklerini anlamıştı, içoğlanlarının peşine takılıp onlarla toirlikte bir kaç kupa şarap yuvarlayarak dost
•tuğu ilerletip İbrahim Paşa sarayında olup biten işlerden bir şeyler öğrenmek, Hızırla arkadaşlarına dair bir malûmat edinmek mümkün olabileceğini düşündü ve yanındakilere maksadını anlatarak lçoğlanlarını takibe koyuldu.
Uşaklar Kuzguncuğa doğru yol kırıp balıkçı ve kayıkçı makulesi kimselerin toplandığı meyhanele.
re ulaştılar.
Meyhanelerin hepsi kapanmış olmakla beraber tahta kepenkle-rin arasından sızan hafif ışıklar i-çeride birer âlemi îşünuşun devam edegelmekte olduğunu anlatıyordu.
Müdavimlerinin, basık tavanında sallanan ve yanan çıra, petrol,
ve mum dumanlarile evvelce kur. şunî bir renk taşırken sonraları siyahlaman bir kaç kanat parçasi-re, doğan mı, atmaca mı, kartal mı, akbatba mı olduğu bile anlaşılamayan bir kuş kafasından kinaye olarak Karakuş adını taktıkları meyhanenin kapısına yanaşıp:
— Bre çipil! Aç kapıyı, gene bu akşam tavuklar gibi erkenden tüneğe mi kondun yoksa.
Diye haykırdılar.
Çipil Yorgos, çoğu üç ay sonra
akın edecek balıkların satışından elde edecekleri bir kaç mangıra
mahsuben içen balıkçılarla, dibi delinip kalafata çekilmiş ateş kayıklarının hamlacılarından olup kayık sefere başladıktan sonra a-
lacakları ondalıktan ödenmek ye-minile şarap yuvarlayan kayıkçılardan ibaret müşterilerini sepetlemiş ve içeride tahta mı, demir
mî, teneke mi bile olduğu lâyıkile anlaşılamayan alelâcaip bir masa bozuntusuna dirseğini dayayarak süzgün gözleri kapanmaya başlayan iki geç kalmış müşteriyi dışarı çıkarmağa savaşıyordu. Gürültüye kulak asmak istemiyen Yor-gos:
— Şarap tükendi ağalarl Işti-hanızı yarına saklayın, cevabile dışarıdakiler! atlatmak istedi
Fakat lçoğlanları:
— Şık şık eden nalçadır, iş bitiren akçedir. Keselerimiz tavuk kursağı gibi şişip yatırken, ^>îr kaç testi şarap yuvarlamazsak saba-hadek bizleri uyku tutmaz. Haydi dırlanma arala kapıyı da, süzülelim.
Diye ısrar ettiler.
(Arkası var)
Ankaraya ( Heyet
dınlması Muvafık Görülmedi
Soruyorlar?
uz
Kurtulun tan bir okuyuc
diyor kt:
Kurtuluşta yeni İstasyon civarındaki kasap dükkânlarının hiç birinde et fiyatları ayni değildir. Et almak İrin Uç dükkâna gittim. Fiyatların blrlblrlnl tatmadığını görünce sormrya karar verdim. Mademki belediye ete narh koymuştur. O halde dukkû nın birinde neden kıvırcık 65, diğerinde 75 ve üçüncüsünde 85 kuruştur? Bu semte hiçbir belediye memuru gelip te bu dükkânları teftiş etmedikçe Allah bilir ki, etin kilosunu bite yüz kurusa bile yedireceklerdir. A-caba belediye narh fiyatlarını mı yükseltti?
İhracı memnu olmıyan keten, arpa, susam, haşhaş, bakla, fasulye, nohut gibi maddeleri ihraç eden tacirler Vekâlete 15 gün evvel lisans için müracaat ettikleri halde bir cevap alamadıklarından, aralarından bir heyet seçerek dün akşam Ankaraya göndermişlerdir. %
Heyet Ankrada Vekâlet nez-dinde teşebüslere girişerek lisans İşlerinin biran evvel intacı için çalışacaktır.
Hah Fiyatları Yükseldi
Son günlerde Almanya ve diğer bazı Avrupa memleketlerine
çok mikdarda halı için lisans verileceği haberi üzerine halı tüccarları piyasadaki halılar üzerine spekülâsyona başlamışlardır. Halı fiyatları bir iki gün içinde yüzde 25 miktarında fazlalaşmıştır.
Suallerin Cevabı
Evvelce Ticaret Vekâleti tarafından lstani>ulda bulunan ithalât ve ihracat birlikleri kâtibi umumiliğine sorulan suallerin cevabı bu ayın yirmisinde Vekâlete bildirilmiştir.
Altın Fiyatları
Altın fiyatları yeniden yüksel-
miye başlamıştır. Dün bir altın
23,75 den muamele görmüştür.
o
İhtikârdan
Adliyeye Verilenler
Fiyat murakabe komisyonu, dün Mıntaka Ticaret Müdürlüğünde vali muavini Ahmet Kınıkın riyasetinde toplanmıştır. T°P'an* tıda son günlerde ihtikar yapan bazı muhtekirlerin adliyeye verilmeleri hakkında görüşülmüş ve bazıları hakkında da kararlar verilmiştir.
Bunlardan Tahtakalede Sabuncu han caddesinde David Levi ve şürekâsı, koordinasyon heyetinin kararına muhalif olarak fatura vermeden satış yaparken cür-mü meşhut halinde yakalandığından adliyeye verilmiştir.
Bundan başka Beyoğlunda maruf Molokopo mağazası sahibi 400 yardalık makarayı ikiye bölerek komisyonun tesbit ettiği fiyattan fazlaya satış yaptığından Müddeiumumiliğe tevdi edilmiştir.
ihtikârdan mevkuf keresteci Mihal ile şeriki Vasil hakkında Cumhuriyet Müddeiumumiliği tarafından ehli hibre sıfatile komisyona malûmat istenmiştir. Komisyon cevabını verecektir.
Diğer taraftan fiyat murakabe bürosu memurları dün Beyoğlunda Motola mağazasında bir çorabın 350 kuruşa satıldığını görmüşler, faturayı tetkik ettikleri zaman
maliyet fiyatının 233 kuruşa olduğunu görmüşlerdir. Mağaza yüzde elli kârla satış yaptığından hakında takibat icrasına başlanmıştır.
Durdurulan İnşaat
Etfal hastahanesinin yanında bulunan sokak başında inşa edilecek yeni bir binanın hastahane-ye girip çıkacak sıhhiye otomobillerinin geçmesine mâni olacağı, Belediyece düşünülerek, burasının istimlâk edilerek inşaatın dur-durulmasına karar verilmiştir.
Tramvay İdaresi Umum Müdürü
Ankaraya Gidiyor.
istanbuldaki nakil vasıtaları buhranı butun şiddetilo devam etmektedir. Elektrik, tramvay ve tünel u-nmm müdürlüğü bu buhranı önlemek için her türlü çarelere baş vurmakta, fnkut imkân bulunmamaktadır.
Daha ziyade İş sahası olan Eminönü - Taksim arasına fazla sefer yapUmuk suretllc bilhassa saat 17 den 20 ye kadar ve sabahları yediden dokuza kadar halkı kolaylıkla sevketmek için yapılan tetkikler m Us bet bir netice vermemiş ve bunda bir fayda görülmemiştir.
Şişli - Tnel tramvay seferlerinin kaldırılarak bu hattaki arabaların diğer hatlara verilmesi hususundaki bu teklif ayrıca tetkik edilmiş, şu mahzurlar görülmüştür: Bu hattın yalcularınm kısmı âzami tramvay bulabilmek için Tünelle geçen halk-
tır. Bunun için bu hattaki seferler kaldırılırsa bu halk diğer yerlerden tramvaya binmek mecburiyetinde kalacak ve vaziyette bir değişiklik oLmıyacaktır.
ikincisi Tünelden Galatasaraya kadar uzanan yol üzerindeki raylardan İstifade edilebileceği de ileri sürül-müsse do tramvay idaresi bunun karcısında da bugün için ray ihtiyacının o kadar fazla olmadığını, bandaj meselesi idare için halli daha müşkül bir dert olduğunu bildirmiş ve bu hattaki raylardan istifade fikri de rnüsbet bir netice verecek mahiyette- görülmemiştir.
Tramvay, Elektrik ve Tünel umum müdürü Mustafa Hulki, malzeme buh ranl ve idarenin bu hususta vekâlete izahat vermek üzere bugünlerdo Ankaraya gidecektir.
Bir Peynir Tüccarı Ne Diyor ?
Satışa, Peynir Kaçakçıları Hâkim Olmuşlar
Bir peynir tüccarı, peynir meselesi hakkında şu ifşaatta bulunmaktadır;
— Büyük peynir tüccarlarının elinde bir tek teneke peynir kalmamıştır. Bir takım yeni peynirciler, peynir kaçakçılığı yaparak satışa hâkim oldular.
Bütün peynir tüccarları toplanarak bir mazbata yapıp fiyat murakabe komisyonuna verdik. Evvelce de Istanbulda kimlerin elinde peynir bulunduğunu isim-lerile, adreslerile bildirdik. Murakabe komisyonu her nedense şimdiye kadar bunlara müracaat etmemiştir.
Verdiğimiz mazbatada peynir meselesinin iç yüzünü şu şekilde izah ettik: Halen Trakya ve İstanbuldaki peynir mevcudu 20 - 22
bin tenekedir. Böyle olduğu halde piyasada «sil peynircilerde
peynir yokl Trakyada peynirin kilosu toptan 52,5 kuruşa satılmaktadır. Istanbulda ise toptancı için narh kırk kuruştur. Bu va-
ziyet gizli* ticarete meydan veriyor. Piyasada peynirin bollanması için peynir ticaretini serbest bırakmalıdır. Kiloda beş kuruş fazla istediğimiz doğru değildir. Serbest ticaret istiyoruz, sebebi de şudur: Yeni sene rstrhaalâtı 200 bin teneke olacaktır. Fakat o zamana kadar peynir sıkıntısı devam edecektir.
Bu noktai nazarımızın hakikate uygun olup olmadığını tetkik için Istanbulda sütçülük, koyunculuk, yoğurtçuluk, terey ağcılık işlerinden anlıyan büyük firmaları da «ehli hibre» olarak gösterdik. Bu firmalar şunlardır: Ekşi-nozlu Halit, Mehmet Emin Se-rezli, Emin MaJımut, İhsan Sarı-bekir, Samih Asımlar, Aziz Süleyman, Müteveffa Hüseyin Avni mümessili Ziya. Fiyat murakabe komisyonu bu firmaları çağırarak dinledikten sonra, buhranı gidermek için bir karar vermelidir. Bizim istediğimiz: Peynir ticaretinin serbest bırakılmasıdır.
Hava Denemesi Yapılacak Yerler
Aym yirmi sekizi ile otuz biri arasında yapılması takarrür eden aktif ve pasif hava denemesi hazırlıkları tamamlanmış ve tecrübelerin yapılacağı yerler de tesbit edilmiştir.
Evvelce de bildirdiğiniz gibi tecrübeler, gündüz Harbiye, Tophane.
Taksim, Beşiktaş, Eminönü, Fatih, Aksaray, Sirkeci, Beyazıt, Üsküdar.
Haydarpaşa, meydanlarında, geceleri de Sirkeci garı İle Tophane meydanlarında yapılacaktır.
Halkm vesaiti nakliyenin denemede ne suretle hareket edeceğini bildiren sokak afişleri bugünden itibaren sokaklara osüacaktrr. Diğer taraftan da radyo Ue neşriyat yapılacak ve sinemalarda sesli olarak halk
tenvir edilecektir.
Deneme günü alArm işareti verildikten sonra serbest gezecek alâkadarlara seferberlik müdürlüğü tarafından kolluklar verilecek, vazife a-lacak otomobillere de flamalar takılacaktır.
Emniyet Müdürü Ankaraya Gitti
Emniyet Müdürümüz Muzaffer Akalın dün akşamki trenle Ankaraya gitmiştir. Muzaffer Akalın Ankarada alâkadar makamlarla temaslarda bulunacaktır.
Esnaf Cmiyotteri Kongreleri
Esnaf cemiyetleri üçüncü grup toplantılarından hamamcılar, bakkallar, ekmek yapıcıları, kahveciler, lokantacılar ve diğer cemiyetlerin
kongreleri dün saat ondan itibaren Türbedeki cemiyet merkezinde yapılacaktı. Ekseriyet olmadıkından kongreler yapılamamış ve tehir edilmiştir.
Şubatın ilk haftası içinde yapılacak muhtelif teşekküller toplantılarından sonra merkez kongresi yapılacaktır.
Sanayi Birliği Kongresi
Dün senelik umumi heyet toplantısını yapacak olan Sanayi Birliği kongresi, ekseriyet elde edilemediğin den 4 şubat gününe tehir edilmiştir.
Seferleri Başladı
Avrupa hattı sefere açıldığından trenle cok mikdarda ithalât eşyası gelmiştir. Gelen bu ifhalât eşyasından başka ayni tarikle cv velce Almanyaya sipariş edilen vagon ve lokomotifler de bulunmaktadır. Bugüne kadar Alman-yadan gelen vagonların yekûnu 14, lokornotiflerinki ise 4 dur. Bundan başka Çekoslovakyadan da 5 vagon ile Ingilteredn 6-7 lokomotif gelmiştir.
Gelen ithalât eşyası arasında ehemmiyetle kaydedebileceklerimiz şunlardır: Yunanistandan eczayı tıbbiye ve kimyeviye, Fran-sadan ipekli mensucat, Yugoslav-yadan sigara ve gazete kâğıdı, İsveçten radyo aksamı, madenî eşya. Yunanratandan bronz levha, makara ipliği, Almanyadan boya, kırtasiye, makine yedek aksamı, Macaristandan cam, fotoğraf kâğıdı, İsviçreden ipekli eşya.
Bundan başka Romanyadan deniz tarikile de çok miktarda ithalât eşyası germiştir. Bu arada likör, mukavva, Soude Caustique gelmiştir.
---o
Ekmek Fiyatının
Tesbiti Tehir Edildi
Ofisin on beş günde bir belediyeye verdiği cetveller üzerinde yapılan tetkikle ekmeğe narh konmakta idi.
Dün belediye iktisat müdürlüğünden aldığımız malûmatla bugünden itibaren ekmefe on paralık bir zam yapılacağını bildirmiştik. Ekmek me selesini tetkik eden encümen ekmeğe yeniden narh koymak hususundaki kararı bir kaç gün tehire lüzum görmüştür.
inhisarlarda:
inhisarlar Vekili fstanbula Geldi
Dün sabah şehrimize gelmiş bulunan Gümrük ve İnhisarlar Vekili Raif Karadeniz dün bütün gün İnhisarlar Umum Müdürlüğünde meşgul olmuşlardır.
Memur İmtihanı
inhisarlar kadrosunda istihdam edilmek üzere açılan müsabaka imtihanına dün Sirkeci satış deposunda devam edilmiştir. Dün
imtihana girenlerin yekûnu 50 kişidir. Evvelce imtihanları biten 75 kişi ile beraber imtihana girenlerin sayısı 125 e baliğ olmaktadır.
o-
Yüzde Yüz Kâr
Tesbiti Doğru Değil
Dün bzı gazeteler, fiyat murakabe komisyonunun % de yüz kâr haddi tesbit ettiğinden bahsetmişlerde de bu iddia tamamen asılsızdır. Komisyon tarafından tesbit edilen % 50 kâr haddi de yalnız komisyonca kabul edilen lüks mağazalar için muteberdir ve bu yüzde elli kâr hadi de ancak yünlü, pamuklu ve ipekliler için mevzuu bahistir. Diğer hiçbir eşya üzerine yüzde elli kâr haddi konulamıyacaktır.
Komisyon bu itibarla Beyoğlunda Baker mağazasının ayakkabı satışlarında tesbit ettiği kâr haddinden dolayı ihtikâr olup olmadığını tetkik etmektedir.
M is is Van Hopper tekrar yayık yayık güldü ve bilgiç bir tavır takınarak:
— Tabii, dedi, Manderley gibi bir şatosu olan adam artık neresini beğenebilir ?
Adamın gözlerinin İçine bakarak ne cevap vereceğini bekliyordu. O, Hİgaraaını İçiyor ve hiç &en çıkarmıyordu. Fakat ben gezlerinde hırçın bir bakış sezdim. Kadın devam ederek »ordu:
— Manderley şatosunun rejimlerini gördüm. Ne kadar gUzel... Burasını niçin ter-u¦-timi/, yazık deftll ml?
Genç adam hâlâ Kusuyordu. Sükutu ağır ve üzücü İdi. Fakat benim kadın bunun farkında bUe değildi. Hâlâ söyleniyordu. Ben onun yerine mahcup olnyor ve kızanyordum.
Adam da bu sıkıntılarımı farketmlş olacak kl bana doğru nezaketle eğilerek bir İkinci kahve İsteyip İstemediğimi sordu. Ben başımı salladım: İstemem» dedim. Söz söy-llyecek halim yoktu. Pek sıkılmıştım. Bana düşünceli ve münls gözlerlle bakarak:
— Montekarlodan hoşlanıyor musunuz?
Diye sordu. Ben bu sualin karşısında kendimi İmtihana çekilen bir talebe sanarak kekeledim. Bir şey söylemedim. Bununla beraber Mlsls Van Hopper söylememe de meydan bırakmadı. Derhal lâfa başladı.
— Montekarlo sevilmez mi hiç?
Yazan: Dafne du Mauricr
Çeviren: Rezzan A. E. Yalman
Ben bayılırım. Kışı tngilterede geçlrmlye iui.ai.in.nlum yok. V» siz? Siz her kış buraya gelmezdiniz. Nasıl oldu da bu sene geldiniz? Golf oynar mısınız?
— Henüz hiçbir şey yapraıya vaktim olmadı. Yeni geldim.
Gözlerinde yine ayni hırçın bakış olduğu halde sustu. Kadın onu fena halde sıktığını farketmlyor ve suallerine devam ediyordu:
— Elbette burası Manderley şatosuna benzer ml hiç? Orası kim bilir baharda ne kadar güzeldir.
Adam sigarasını söndürdü. Gözlerinde ayni haşin mâna Ue etrafa söyle bir baktı. Sonra sanki kadını susturmak Istlyen sert bir sesle:
— Evet, dedi» Manderley dünyanın en güzel yeridir.
Etrafta bir sukut oldu. Yabancı adamda yine bir orta çağ şövalyesi hali vardı. Bir an
sonra Mlsls Van Hopper bu sükûtu elektrik zili çırlaklıftı ile bozarak:
— Montekarlo da bu kış pek tenha... İnsan pek az tanıdık çehreye tesadüf ediyor.
Diye söze başladı. Ve bir sürü İsimler sayarak türlü türlü dedikodu yaptı. Kadın, konuştukça o daha fazla soğuk bir tavrr a-lıyor ve susuyordu. Nihayet bir garson gelerek Mlsls Van Hopper'ln terzisinin geldiğini ve kendisini odasında beklediğini haber verdi. Mlster Dö Vinter hemen ayağa kalkarak acele ile:
— Hemen gitmeniz lâzım İse ben mâni ol-mıyayım madam, modu o kadar zalim bir kuvvettir kl, bekletilemez, dedi.
Kadın bu sözlerdekl İstihzayı anlamaktan çok nzaktı. Şaka ettiğini zannederek: yine bir kuhkaha attı:
— Size tesadüf ettiğime ne kadar memnunum bilseniz, dedi. t)mit ederim ki ara sır»
görüşürüz. Yarın akşam oteldeki dairemde bazı ahbaplarını ziyarete, gelecek. Siz de gelirseniz çok memnun olurum.
Mlster Dö Vinter bir an bir bahane bulmak İçin tereddüt etti. Sonra gayet tabiî bir tavırla cevap verdi:
— Yarın Soapul'e gideceğim. Kaçta döneceğimi bilemiyorum. Beni mazur görünüz.
Başkaca cevap bile beklemeden hemen yanımızdan ayrıldı.
Misls Van Hopper asansörde bana şu sözleri söyledi:
— Ne garip şekilde ayrıldı, değil ml? Veda bile etmedi. Erkeklerin bazı böyle garip halleri vardır. Vaktlle bana âşık olan meşhur bir muharrir vardı. Beni tâ uzaktan görünce hemen kaçardı. Hislerini bdü etmekten korkardı. Vakıa ben o zaman gençtim, ama bilinmez kl...
Asansör yukarı kata varmıştı. Odaya doğ ru ilerlerken yan tatlı, yan acı şekilde:
— Size bu gibi şeyleri söylememin sebebi.. Kendi mevkllnlzi unutmaruzdır. MUkâleme esnasında bir düzüye Mlster Dö Vinterdin dikkatini çekmlye uğraştınız. Sanki ancak sizinle konuşması lâzım imiş gibi... Erkekler böyle şeylerden hiç hoşlanmazlar, onların ü-zerlne atılmak biç doğru değildir.
(Arkası v*r^
'GIÛ N IDE M
GÜNE
Doğru Yol
Üstündeyiz
Yazan: ÜÇ YILDIZ
irkaç sene evvel Belediye» koridorunda bir helvacı
çırağına tesadüf etmiştim. Bu,-Kastamonu kazalarından birindeki köyünden Istanbula yeni gelmiş ablak yüzlü saf bir ço-* cuktu. Birkaç yerinden yamalar mavi donunun ve ayağındaki köylü çapulalannı bile henüz değiştirememişti.
Bu çocuk Çarşıkapı taraflarında glükozlu tahin helvası satarken gayretli bir Belediye memuru tarafından yakalanmış ve sahtekârlığının cezasını görmek üzere Belediyeye getirilmişti.
Büyük bir şehre yeni gelenlerin birkaç hafta üzerinden atamadıkları o deniz tutmasına benzer şaşkınlıkla önüne gelene yapışıyor, fakat helvasına kattığı maddenin ne olduğunu bilmediği için bir türlü derdini anlata-Tnıyordu.
Tesadüfen öğrendiğime göre, o zaman Istanbulda dört glükoz fabrikası vardı ve çarşılarda yediğimiz içtiğimiz glükozdu. Sonra bu çocuk ustasının verdiğini akşama kadar tepesinin üstünde gezdirip satmaktan başka bu işte rolü olmıyan bir çocuktu.
Fakat öte taraftan helvacı çırağını yakalıyan da nizamsızlığı nerede görürse yakalamaktan başka vazifesi olmıyan bir küçük memurdu ve çıraktan ustaya, ustadan bu işin daha esaslı sebeplerine yükselmıye gücü yetemezdi.
Hasılı küçük çırak ile küçük memur, küçük bir helva tablasının basında birbirini yiyerek şehrin büyük davasını halle uğraşıyorlardı.
Yine o günlerde Sultanahmet taraflarında bir bakkalla belediye memuru arasında bir sucuk münakaşası dinlemiştim-Memurlar sucuğun bozuk ve fena etten yapılmış olduğunu söylüyorlar. Fakat helvacı çırağına hiç benzemiyen bakkal Aristo gibi bir adamdı. Sucuğun üstündeki bandrolü gösteriyor: «Bunu şan olsun diye yapıştırmışlar. Fabrikanın adı, adresi, numarası yazılı. Üstelik sucuğun iyi cinsten olduğu da yazılı. Benim ıburada yalnız terazim var. Kim-yahanem yok. Bir bozukluk varsa yapanı tutarsınız* diye kuvvetli bir müdafaa yapıyordu.
*
Anlatmak istediğim şu ki Çarşı düzenbazlıklarile uğraşırken metodumuz küçük memurları, küçük esnaf, küçük ayak satıcı-larile boğuşturmaktı. Hastalığın deri üstündeki ufak tefek âraz-larile uğraşır, böylelikle bir gün
onu kökünden kurutacağımıza inanırdık, yahut da bu ikinci iş daha komplike olduğu için inanmış görünürdük. Halbuki ayak satıcılarının ve küçük esnafın rolü camekân veya işportaların-daki malı büyük esnaftan günü gününe kaça alırlarsa ona birkaç kuruş kâr ve bir parça fukara hilesi karıştırarak satmıya çalışmaktan başka bir şey değildir.
Dün piyasanın en meşhur ve hattâ monden çehrelerinden sekiz on kadar büyük tüccar toptancının mahkemeye götürülmesi bu metotta artık bir değişiklik yaptığımıza bir delildir ve yeni başlıyan ihtikâr savaşımızda ümit verici bir adımdır.
Yalnız bir noktaya dikkat lâzımdır. Büyük başın yalnız derdi değil, hukuk bilgileri ve müdafaa vasıtaları da büyüktür. Teknisyen avukatların da yar-dımile kanunu aldatınıya ve kendilerini masum, bizi suçlu göstermiye muvaffak olmasınlar. Doğru yol üzerindeyiz. Sıkı duralım.
TAKVİM
24 İKİNCİKANUN 1041 CUMA
YIL: 1941 — AY: I — GÜN: 24 RUMÎ: 1S56 — IB inelkânun 11 HİCRİ: 1S59 — ZİLHİCCE: 26
....ur * \._.,Xİ K/./.Nİ
GÜNEŞ: S.19 2,05
ÖGLB: 13,26 7,11
İKİNDİ: 16,00 9,45
AKŞAM: 18,15 12.00
YATSI: 19,49 1.35
{MS AK: 6,35 12,21
52
24 - 1 - 941
VATAN
f
£SYAST
İCMAL
Amerikanın Vaziyeti
Yazan: E. H.
merikanın bundan bir sene evvelki vaziyetile bugünkü vaziyetini mukayese ede-rek bu büyük demokrasinin her gün harbe bir adım daha attığını söyliyenlerin iddialarında yanıl-madıklarını anlamak için; bugünkü ajans telgrafları arasında Gallup efkârı umumiye enstitüsünün son anketine bir göz atmak kâfidir.
Bu anket, değil yalnız yukarıdaki iddiayı yürütenlere, hat-tâ cAmerika harbe girmemiş olduğu halde harbin içindedir, harbediyor» diyenlere bile hak verdirecek kuvvettedir.
Evet, Avrupadaki harbin başladığı günden bugüne kadar A-merikanın siyaseti durmadan ingiltere lehine inkişaflar kaydede ede Amerikayı «İngifterenin sadece silâh patlatmıyan kuvvetli bir müttefiki» haline sokmuştur.
Bu tahavvülleri, arasıra bize kadar gelen Gallup müessesesinin anketleri açık bir surette göstermektedir.
Amerikada son cümhurreiei seçimi yapıldığı sırada birçok kimseler demokrat partisinin ve Rooseveltin İngiitereye her türlü yardım lehinde olmasına mukabil, cumhuriyetçiler partisilfc bunun namzedi WiHkie'nin böyle bir şeyin az çok aleyhinde değilse bile, yardım hususunda daha mutedil olduğunu zannediyor-yorlardı.
Yine Amerikanın Londra sefiri Kennedy'nin de müfrit aleyhtarlardan olduğu hissi uyanmıştı.
Halbuki Kennedy "ecen gün söylediği bir nutukta böyle düşünenlerin yanıldıklarını açtkça
mevdana vurdu.
İngiitereye malzeme kiralanması veya iare edilmesi hususunda Gallup enstitüsünün anketine demokrat partisinde yüzde elli, cumhuriyetçiler partisinde yüzde altmış ahi lehte rey verilin iştir.
Bu bariz fikir tebellürü karşıcında Mihver tarafı v<» taraffar»
lan arasında hâlâ Amerikanın bugünkü vaziyeti ve hattâ bu vaziyetin daha ileride ne şekil alacağı hakkında en ı^ak bir şüphe kalmışsa hayret etmemek elden gelmez.
Tütün Piyasası Satışları Devam Ediyor
îzmir, 23 (A.A.) — Bölgemizde satılan tütünler yirmi milyon kiloyu geçmiştir. Dün gelen haberlerden fiyatların memnuniyet verici bir tarzda ve şatoların da pek hararetli bir surette devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır.
Deniz Kliibii Meselesi
Klübü Kuranlardan Biri Şimdiki İdare Heyetinin İddialar na Karş Ne Diyor?
HADİSELERİN
Deniz sporlarını ihya gayesile Balkanlarda, hatîâ Avrupada bile eşine nadir tesadüf edilir bir mü-kemmeliyette teşkil edilen Moda deniz kulübünün, kapanma tehli-kesile karşı karşıya kalması, bizi büyük bir hassasiyetle yazı yazmi-ya sevkermiş ve bu haklı endişemizi bu sütunlara geçirmiştik. Deniz kulübünün eşyalarının haciz, J altına alındığını yazdıktan sonra, I idaresiz ellerde yıkılmıya mahkûm bir hale geldiğini de ilâve etmiştik.
Bu yazımız Deniz kulübü idare heyeti azalarını bir parça sinirlendirmiş olacak ki; imzasız bir mektup aldık. Bu zevat haczi varid görüyorlar, fakat bu hale düşmenin mesuliyetini eski idarecilere, kuruculara yüklemek istiyorlardı. Eski idare heyetinin 73 bin liralık bir varidat temin etmekle beraber 43 bin lira da borç bıraktıklarını bildiriyorlardı.
73 bin liralık bir varidat temin edilmiş, fakat, bu para ile ortaya büyük «bir eser konduğunu, tesisat, tefrişat, ilâvei inşaat, deniz vasi- I talan masraflarının bu 73 bin lira içinde bulunduğunu da unutuyorlardı.
Her şeyi bir tarafa bırakalım. 73 bin liralık bir teberru kaydetmenin ne kadar büyük bir şey olduğunu da yeni idare heyetini teşkil eden zevata hatırlatmak is-1 teriz. Bunun büyüklüğünü kendilerinin varidat membaı bulama-malarile de tezahür etmektedir.
Deniz kulübünün imzasız mektubunu sütunlarımıza geçirirken, cevap vermeyi de bu kulübün kurucularına ve eski idarecilerine bırakmıştık.
Dün eski idare heyetinden, ve bu kulüfcün kurucularından bir zat ile konuştuk. Bize aynen şunları söyledi:
— Gazetenizde ve diğer gazetelerde yapılan hücumlar, kulübün eşyalarına haciz konduğunun haberi karşrsında. Deniz kulübünü bugün idare edenler namına verilen cevapta, kulübün bu hale düşmesine sebep olarak, bize eski idare heyetinin açtığı gedikler
gösteriliyor. Bu gedikleri kapa-yamamışlar da bu vaziyet tahad-düs etmiş. Bu arada da ortaya bazı hesaplar koyuyorlar. Biz kulübün idaresini, bu zevata bırakırken, memleketin tanınmış simalarından mürekkep hesap müfettişlerinin raporile kongrece ibra edildik. Ortada bir hâdise yar. Fakat müdafaa yapılırken, eski idare heyetine hücum etmek ve mesuliyet yüklemiye kalkmak ve bu suretle münakaşa mevzuu açmaktaki mânayı anlıyamıyoruz.
Kulübün dertlerini, hayatî meselelerini dışarıya sızdırmadan, içimizde halletmek prensipimiz olduğu halde, çok çirkin bulduğumuz, ve hayret ettiğimiz bu cü-retkârane ithamlar karşısında maalesef cevap vermek bir zaruret olmuştur. Bugünkü idare heyeti arasında bizim aramızda da çalışmış ve yapılan işlerden malûmatı olan arkadaşlar var. Bu ithamlardan onların haberi olmadığı muhakkaktır. Ve mektup yazılırken görmedikleri de anlaşılıyor. Çünkü gösterilmiş olsa idi; ortaya böyle gülünç bir müdafaa mektubu çıkmazdı. Bununla beraber, biz hesap vermekten çekinmiyoruz. Makul suallere her an için cevap verecek vaziyetteyiz.
İmalı bir şekilde ve kendilerini mazur göstermek için bizim açtığımız gediklerden, elde bulunan vesikalardan bahseden bu zevattan, her şeyi'bugün açıklığı ile ortaya dökmelerini şerefli insanlara yakışacak bir dürüsti ile bekliyoruz.
Bunu beklerken, kendilerine de bir sual soracağız. Kulübü ne şekilde teslim aldıkları yazılırken, hakikate uymıyan rakkamlar da zikrettiler. Bu idare heyeti, vazife deruhte etiği günden bugüne kadar, iki senelik bir zaman içinde aldıkları günkü vaziyetle bugünkü vaziyeti bildirmelerini istiyoruz.
Kulübün idarî vaziyetinin ne olduğunu kulübe hesaplarını muntazaman ödeyen ve büyük bir alâka gösteren azalarımızın takdirine bırakıyoruz.
Izmirde Atatürk Müzesi
İzmir, 23 (A.A.) — Atatürk müzesi haline ifrağ için belediyece satın alınan birinci kordondaki Atatürk 1-öşkünde faaliyete baslarmuştrr. Bu raya konmak üzere bulunan pek çok tarihi ve krymetli eserlerin tasnifi devam etmektedir.
Vilâyet Umumî Toplantısı
istanbul vilayeti umumî meclisi, üçüncü intihan devresinin üçüncü yı-lınr idrak etmiştir.
Bu münasebetle üçüncü yılının şubat içtimainin ilk toplantısı 3 şubatta yapılacaktır.
Bu toplantıda 941 senesi bütçesi ve 938 senesi kati hesapları daimi encümen mazbatası tetkik edilecektir.
Dün açılan Karikatür sergisinden bîr köşe
Karikatür Sergisi Açıld
Sergi Haklı Bir Alâka Uyandırdı
Bir Saatte Dünyada Neler Oluyor?
Ntokhllm İstatistik merkezi ofisi, bir kaç milyon karona mal olan garip bir tetkikte bulunmutur. Ba tetkik iki nene sürmüştür. Zira, yalnız tsveçte değil, bütün dünya memleketlerinde yapılmıştır.
Mesele, bir saat İçinde bütün dünyada neler yapıldığını tamamlle değilse de tahmini olarak tayin etmek... tşte vardan netice:
60 dakikada 4600 Kişi ölüyor ve 5100 çocuk doğuyor. 198,000 cinayet ve cürüm İşleniyor ve 177 bini, yani 9 da 8 I ceza görüyor.
30 milyon kilo patates, 25 milyon kilo ekmek, 8 1/2 milyon kilo btlık, 3 milyon 600 bin kilo et, yeniyor ve 100 ton çeker sarf olunuyor.
180 ton tütün İçiliyor, 125 ton kömür ve 160 ton madeni yaf yakılıyor.
Bundan başka, bir saatte 7500 otomobil, 2000 ton kâğıt İmal olunduğu da hesap edilmiştir. Bu kağıtların mühim kısmı gazeteler tarafından sarfolunuyormuş.
Sonra bir saatte, 37 kilometre boyunda sinema filmi kullandıyor ve 1 milyar 200 milyon mektup, 115,000 telgraf gönderiliyormuş...
Almanya Manganez Harbi Açtı!
Harbi idame ettirebilmek İçin petrol kadar ehemmiyetli bir madde daha vardır Icl, o da manganezdir.
1 Manganez olmayınca demir sanayii felce uğrar, Top, tüfek, çelik levha yapmak İmkftnı kalmaz. İngilizler manganez İhtiyaçlarını Illndls-tandan temin ederler. Hindistan, bü tün manganez istihsalfttını Süveyş yoluyla İngiitereye gönderir.
Alman denlzaltılan ise bütün deniz yollarında pusu kurmuşlar, manganez yüklü gemileri bekliyorlar. Petrol harbine karşı manganez har-blle mukabele etmek İstiyorlar.
Dünyada, senelik manganez istlh-salatı 3,500,000 - 4,000,000 tondur. Büyük Britanya İmparatorluğu Hindistan, Cote de l'Or ve Mısırla beraber, bunun hemen hemen yarısını İstihsal etmektedir.
Amerika Otomobil Yerine Top
Yapmıya Başlıyor
Dltrolt sanayicileri, büyük otomobil fabrikatörleri, 31 IlkkAnundan 1-tibaren otomobil yapmamrya ve bütün mesailerini milli müdafaa ihtiyaçları nm teminine hasret», iye kafi r vermişlerdir.
Otomobil fabrikaları tayyare motoru ve tayyare yapıyorlar. «General Motâr» ve «Chrysler» fabrikaları
mühim bir otomatik top ve tayyare top siparişi almışlardır. Şimdiye kadar bunları, mahdut miktarda olmak üzere Oolt Flreame fabrikası İmal ediyordu.
Üçüncü bir fabrika Beııdiks Co. şirketi de bir top siparişi olmıştır. Bu suretle Amerika otomobil fabrikalarının hemen hepsi harp 6anayll İle meşgul olmıya başlamıştır.
HER İNSANIN
Taşıyabileceği Yük
Loyd Corc'un Fikri Şudur:
Vagonlara Kaç Tonluk Olduğu Yazıldığı Gibi İnsanlara da Yaftalar Aşmalıdır
Birinci Türk karikatür sergisi dün akşam saat 18 de Beyoğlu Halkevin-binasında davetliler huzuriie açılmıştır. Bu münasebetle Parti idare heyeti reisi Reşat Mimaroğlu davetlilere bir hrtabede bulunmuş vc şunları söylemiştir:
— Aziz arkadaşlar, görenlere vereceği gurur kadar gösterenlere de İl?an vatandaşların UmLnLn, irfaninin ve kültürünün gitgide yükselmekte fahr vereceğinden şüphe olmjyan bu serginin muhteviyatı bu vadide ça-olduğuna delâleti itibarüe bizim için ve bütün vatandaşlar için iftihara değer. >
Serginin aç dış merasiminde vali Lûtfi Kırdar, örfi idare kumandanı AJİ Rıza ArtunkaJ, Üniversite rektörü Cemil Bilsel, gazeteciler ve davetliler hazır bulunmuşlardır.
Sergide Cemal Nadir Güler, Nec-
mi Rıza Ayça, Abidin Dîno, Salih Erimez, Bedri Eyüpoğlu, Muvaffak
İhsan Garam, Zahir Sıtkı, Sedat Nuri İleri, Fikret Muallâ, Mazhar Nâzım Resmor, Rauf İsmet Ulukuvvet, Orhan Uralın eserleri teşhir edilmek tedir.
AŞKIN MANTIĞI
Dışarıda ciğerlere işleyen bir rutubet ve sabahtanb^ri faraşız yağan bir yagmu' var. Sobanın gürültüsü basrnda uğultııl İr ya-l arak inliyor v.; ben yazıhanemin üzerine biraz daha eğiliyor, bir türlü gelmek bilmiyen ilhami bek. liyorum. Nafile, bugün o muhteşem peride de 'bu sessiz odaya uğramadan geçecek.
Arkamda bir ayak pıtırtısı oldu. Babımı çevirdim, biraz aşina, ancak solgun iki göz görüyorum. Onlardan başka üzeri derin çizgilerle örtülü tamamile yabancı bir sima, sakaklarında beyaz tel-
ler belirmiş sarışın bir baş.. Müte-redddit adımlarla karşıma geçti ve yüzünün hatları acı acı gerilerek güldü.
— Tanımadın değil mi? Hani insanlarda «refleks» denilen bir hareket vardır, öyle bir hisle birdenbire boynuna sarıldım.
— Türkân, Türkân tanıdım sen sin.
Sonra tesirini hafifletmek için:
— Vallahi, dedim. Bunadım mı nedir? Bir kaç zaman evvelki şeyleri bile aklımda tutamıyorum.
Karşılıklı iskemlelere oturduk.
İstanbnla Sevenler Klübü
Merkezi Türkiye Turing ve Otomobil klübUnde bulunan ve gayesi imar dan ibaret olan «Istanbulu Sevenler Grupu> bu mühim ihtiyacı takdir ve idrâk eden bütün şehirlilere müracaatla kendilerini bu yüksek gayenin husulü için fiilen yardıma davet eyler. ; -*ri
Azahk aidatı senede beş lira. Turing klübün Beyoğlu istiklâl caddesinde 81 No. da bulunan idare merkezinde kabul olunur.
Ah yarabbi onda yaş almış, vakitsiz göçmüş insanların hali na-kadar aşikârdı. Halbuki ayrılalı dört sene olmuştu. O zamanlar neşeli yüzlü, hoppa tavırlı, adeta şımarık bir kızdı. Şimdi ağır Iço-nuşuşüc yüzünde senelerin izleri farkolunuyordu. Hafızamı biraz daha karıştırınca ona ait daha u-zun hatıralara raslıyorum. Aramızda bir iki yaş fark olmasına rağmen ona daha ziyade bir âmir muamelesi ederdim. Türkân ken. dini bir tesadüfün esiri olarak ü-mitsiz bir aşka kaptırdığı zaman ona uzun uzun nasihatler vermiş, çapkın bir mektepli olan Necmi-ye itimat etmemesi için onu günlerce hırpalamıştım. O zaman garip bir inatla omuzlarını silker, ve bütün ihtarlarıma rağmen kendini hislerinin akıntısından kurtaramazdı.
Bugün siyah paltosu içinde incelen vücudunu gizleyen bu ağır-
LngfiBkl Program
8,00 Program, 8,03 Ajans haberleri, 8,18 Hafif program (Pl.) 8,45/ 9,00 Ev kadını - Yemek listesi.
12,30 Program, 12,33 Şarkılar, 12, 50 Ajans haberleri, 13,05 Şarkı ve türküler, 13,20/14,00 Karışık program (Pl.)
18,00 Program, 18,03 Müzik: Radyo Sving kuarteti, 18,30 Şarkı, türkü ve taksLmler, 19,00 Fasıl heyeti, 19,30 Ajans haberleri, 19,45 Peşrev, semai ve şarkılar, 20,15 Radyo gazetesi, 20,45 Temsil, 21,30 Konuşma, 21,45 Radyo salon orkestrası, 22,30 Ajans haberleri, 22,15 Radyo salon orkestrası programının devamı 23,00 Dans müziği (PL) 23,25/23,30 Kapanış.
başlı genç kadınla, eskinin Tüı kânı arasında nekadar çok fark vardı yarabbi I
Bir zaman bu düşüncelerle yüzüne baktım. Sonra:
— Türkân nasılsın, dedim. Başını tuhaf bir hareketle salladı. Ve yavaşça;
— Görüyorsun ki artık eski delişmen arkadaşın değilim, dedi. Ve aynı zamanda bir de çocuğum
var., v
Hayretten küçük dilimi yutmadım ama, şaşkınlrktan büyük dilim tutuldu. Kekeleyerek:
— Nasıl, nasıl, dedim. Kiminle ve ne zaman evlendin, çocuğun nerede?
Yüzünün hatları ağır ağır gerilerek:
— Yaşlı bir doktorla iki sene evvel evlendimdi, diye söylendi. Yavaşça ellerini tutum.
— Türkân darılma, sana bir gey soracağım, Necmi ne oldu?
Tarih boyunca, yeni bir devlet kuranların, askeri, idarî, ziraî, iktisadî, sınaî sahalarda büyük teşkilât vücude getirmek vazifesini üzerlerine almış olanların karşılaştıkları en büyük zorluk, herhangi bir işin başına; o işi en i> ı başarabilecek bir adam bulup koymak meselesi olmuştur.
Sebebi de şudur: Tabiî istidatlar yeryüzündeki insan sayısı nıs-betinde muhtelif ve birbirinden farklıdır. Bundan başka, (insan) denilen mahlûk, sun'î kalp yapmağa kalkışan maruf Amerikalı doktor (Aleks Karel) in sandığından daha karışık bir muamma, çözülmesi çok zor bir kör düğüm, halli muhal bir hilkat mu. adelesidir. Muayyen bir zamanda belli ahval ve şerait içinde melekler gibi sakin ve zararsız yaşayan bir kimsenin, zaman ve muhit de. ğişince birden (şeytan) oluverdi-ğini, dizinizin üstünde uyuyan bir kedi gibi munis ve sessiz iken, yırtıcılıkta sırtlanlara taş çıkartacak bir hal aldığını görerek hayretler içinde kaldığınız olmuştur.
Şarkın bazı büyük filozof muta. savvıfları, (insan) a (âlemi sa-gir) derler. Bu tabirle (insan) ın | kâinatın bir zübdesi, hulâsası olduğuna, yani bu küçük mahlûkun tekmil tabiî kuvvetleri, bütün madenlerin, nebatların ve hayvanların vasıflarını, huylarını nefsinde toplamış bulunduğuna işaret etmek isterler. Fakat bu kuvvetler ve vasıflar hep birden ve aynı zamanda faal bir halde bulunmazlar. Bunlardan biri veya bir kaçı hareket halinde bulunurken diğerleri uyur. Sonra her insanda faal olan kuvvetler aynı değildir, başka başkadır.
Yer yuvarlağının taşımakta olduğu insanlar üzerinde bir göz gezdirirsek görürüz ki bunlardan bazıları (hararet) adını verdiğimiz tabiî kuvvet gibi sıcak, buz gibi soğuk, (ziya) gibi parlak, elektrik gibi kudretlidir. Fakat kendisine dokunanı çarpar, bazıları da (cıva) gibi ele, a,vuca sığmaz. Saf bir pırlanta gibi göz kamaştırır. Çelik gibi serttir.
Bir kısmı arslan gibi cesur ve vakur, kaplan gibi saldırıcı, yırtıcı, tilki gibi kurnazdır. Veya yılan, akrep gibi yerlerde sürünür; fırsat buldukça sokar, zehirler, öldürür. Ve yahut köpek gibi| yaltaklanır. Kimi de koyun gibi halim, selim ve itaatlidir. Bazısı deve gibi kin güder. Horoz gibi doğuşken, tavuk gibi doğurgandır. Kimi papağan gibi kendisine belletileni anlamadjm tekrar eder durur. Tavus gibi sesinin, ayaklarının çirkinliğini görmez de üstünün başının süsüne, zinetine bakar böbürlenir. Bazıları da şairin: Gülşeninde âlemin bu sırra ermez
hîç kes
Zağlar âzade-vü. bülbül giriftarı
kafes
Beyitile işaret eylediği gibi bülbül gibi şakır, fakat kafese hapsedilir. Diğerleri kargalar gibi kötü seslerile kulakları rahatsız ederler, ama serbest dolaşırlar. Bazı kimseler de Nasrattin Hocanın hindisi gibi düşünür dururlar.
Kendimizi ve etrafımızı tetkike devam ettikçe bu misalleri istediğimiz kadar çoğaltabiliriz.
Cemad, nebat, hayvan dediğimiz mahlûklar mahiyetlerini giz-liyemezler. Oldukları gibi görünürler. Bu sayede onları, yaradıkları, yapabilecekleri işlerde kullanmakta hataya düşmeyiz. Fakat insanlar akıl, fikir, mantık, muhakeme sahibi olduklarından hakikî tınet ve cibilletlerini, bariz ve galip vasıflarını sakla-
Yazan: Cemal Bardakçı
Eski Konya Valisi
makta büyük meharet gösterirler. Ve işte (emaneti ehline), va. zifeleri lâyıklarına tevdi eyle- 1 menin, yani eskilerin (takdiri ri-I cal fenni) dedikleri (adam tanımak) bilgisini elde etmenin güçlüğü de buradan doğar.
Bir memurun, bulunduğu vazi. fede çok iyi muvaffak olduğundan cesaretlenerek ona, işgal sahası daha geniş, ve daha mesuli-yetli diğer bir iş verirsiniz. Bir müddet sonra bu zavallının yeni vazifesinin ağırlığı altında çöktüğünü, işleri de içinden çıkılmaz bîr hale soktuğunu görürsünüz. Diğer bir memur, bir âmirin kontrolü, sevk ve idaresi altında mühim başarılar meydana getirir. Fakat müstakilen bir iş başına ko. nulunca afallar, apışır kalır.
Her millette olduğu gibi eski zamanlarda ıbizde de, hususile
âmme hizmetlerinin ehillerine e-manet edilememesi büyük zararlar vukuuna sebep olmuştur. Baltacılardan sadrazamlığa getirilenler, iyi kılıç kullandıkları için (Reisülküttaplığa - Hariciye Nazırlığına), mükemmel cirit oynadıkları için ordu kumandanlıklarına, valiliklere, bir kayık kullandığına bakılarak kaptanpaşa-Iığa, dalkavuklukta hüner sahibi
oldukları için şeyhülislâmlığa ti yin olunanlar yüzünden bu meı leket ve millet sayısız felâketler uğramıştır. |
Geçen Cihan Harbinde İtilâ; çılara zaferi temin eden amillel arasında, tngilterede teşkil edile; Mühimmat nezaretinin de mühû bir mevkü vardır. Yeniden kurul ması icap eden bu nezarete tayiı olunan (loid Corc), hatıraların* da, her şubenin ve işin başına» eı ziyade muvaffak olacak adamlar] bulup koymak hususunda çok sı-kıntı çektiğini ve mamurların) mevkilerini sık sık değiştirme] zorunda kaldığmı söylüyor. O nun vardığı kanaate göre, vagon
ların bir tarafına taşıyabilecekleri yük miktarı işaret edildiği gibi,! insanlara da kabiliyetleri derecesini, tahammül edebilecekleri mesu| liyet nisbetini gösterir bir levhaı
asmak lâzımdır. On tonluk bir vagona on beş ton yük yüklenirse yolda kırılır, parçalanır. Eşya vak tinde mahalline yetişemez. En-! kaz temizleninceye kadar da nak. liyat sekteye uğrar. Bunun gibi
bir memuru da tahammülünün üstünde mesuliyet altına koymak
hem onu ezmek hem de âmme hizmetlerinin berbat bir şekil almasına, gecikmesine sebep olmak
demektir. Fakat maalesef insanla, rın hakikî kudret ve kabiliyetlerini, istidatlarının mahiyetini anlamak, ölçmek her kula nasip olu* nimetlerden değildir.
ŞU. .DAN BUĞDAN
îpek Çoraplara
Veda
Milyonlarca Amerikalı bayan ipek çoraplardan vazgeçmişler ve «Ny-lon» dan yapılan çorapları giymlye başlamışlar.
Bu çoraplar, şimdilik biraz pahalıca ama çok dayanıklı bir çorabı, her gün giymek şartile, üç ay kullanmak kabil. Her akşam yıkayıp kurulanırsa ne bir teli akıyor, ne de anmıyor, yırtılıyor.
«Nylon» dan çok ince iplikler yapmak kabil. Bir yumağı İle bütün kUrrel arz çevrilebilir. Bu yeni maddeden yalnız çorap de£U, rop do «anı br, Iç çamaşırları da yapılıyor. Yollar açık bulunsaydı hiç şüphe yok kl Nylon çoktanberl piyasamızda arzı endam etmiş olurdu.
Dünyanın En Eski Gemisi Amerikada
Amiral Nelsonun meşhur «Victo-ry» si Portsmui t ı karaya çekllelden beri denizde bulunan en eekl gemi şerefini, Amerikan filosuna mensup Constellatlon korveti kazanmıştır.
< « "vi. ıı.11 i'-ıı . Nevport önünde ve demirlidir. Yanlarındaki 84 top delikleri boştur. Bu gemi, mukaddes bir hatıra olarak muhafaza edilmek tedlr. Bahriye talebeleri, tatil zamanlarında bunu ziyaret ederler ve dört kişi tarafından güçlükle idare olunan dümen yekesini hayretle seyrederler.
Constellationı» 1797 senesinde yapılmıştır. 1799 da, An 111 adaları açık larmda iki Fransız harp gemisi İle harbe tutuştu.
Sonra korsanların takibine başrolündü. 1813 te İm;ıh/ - Amerikan muharebesine İştirak etti. 1893 te, mektep gemisine tahvil o-londu.
BULMACA
Soldan safa: 1 — Eski bir silâh: mükeyyifattan biri; bir nota. 2 — Vapur odası; bir gıda maddesi. 3 — Çatı kenarı. 4 — Mâni; bir uzvumuz.
5 — Peygamberin isimlerinden. 6 — İptidai bir nakil vasıtasr, pislik. 7 — Sıkılmak. 8 — Diz; adam. 9 — Noksansız. 10 — îskrim âleti; işaret. 11 — Bir hayvan; bir maden; bir nota.
Yukardan aşağıya: 1 — Umdelerimizden her birinin İşareti; Kimsesiz; Bir nota; 2 — İptidai kibrit; Kibir.
3 — Makbul bir av kuşu. 4 — Bir kap; Bir peygamber. 5 — Yerini tu» tarım. 6 — Put; Donuk. 7 — İthal etmeli. 8 — Evin kısımlarından; istimdat nidası. 9 — Uzağın zıddı. 10— Futbolde oyunculardan biri; vücudun
kısmalarından. 11 — Bir hayvan." çirkin bir kuş; Uzak işareti.
EVVELKÎ BULMACANIN HALLİ"
Soldan sağa: 1 — Maskara; Mck. 2 — Alo; Ta; Duba. 3 — Hilâl; Cep.
4 — Sahici. 5 — Pas, Fıtra. 6 — MI. Er. 7 — İlmik; Yar. 8 — İşarat. 9 — Gazi Sadık. 10 — Adak; Es; Ani. 11 — Nan, Atılgan.
Yukardan aşağıya: 1 — Mah; Emirgân, 2 — Alil, İl, Ada, 3 — Sol; Mizan. 4 — Asayiş, 5 — Atlas; Kaz.
6 — Ra, Et 7 — Lif; Yassı. 8 — Crvata. 9 — Mucit, Dağ. 10 — Ebe; Re; Kına, 11 — Kapkara; Kin.
Gene güldü:
— Bırak bunları, dedi. O zaman sana karşı takındığım vaziyetleri düşünerek hâlâ üzülüyorum.
— Arkadaslrk arasında böyle bir şey mevzuu baıhsolamaz Türkân, yeter ki vaziyeti çabuk kavramış olasın.
Başını esefle iki yana salladı.
— Ne yazrk kendime geldiğim zaman pek geç kalmıştım, dedL
— Sonra ne oldu?
— Hiç, bütün kadınlık ve insanlık gururumdan feda ederek ona gittim, yalvardım. «Necmi, dedim, artık evlenmeliyiz, mecburuz buna.» Fakat o şeriki olduğu günahı yüzüme tükürür gibi hareket etti. Cemiyetin vurduğu damgayı hiç çekinmeden haykırdı. Onu iğfal etmek istediğimi, kendinin hiç bir suretle böyle bir şeyi kabul edemeyeceğini en sert lisanile anlattı ve «en ufak bir za-
af anlarında kendilerini her erkeğin kollarına atan kadınlar daima böyle hilelere başvururlar, seni on lardan olarak görmek istemiyorum, dedi.» Beynimden vurulmuşa dondum...
Türkân artık boğazına kadar gelen hıçkırıkları tutmak için ken. dini zorlamıyordu. ,
— Sonra, dedi. Evet sonra yaşlı bir doktorla evlendim.
— Türkâncığrm sözlerine ilâve edecek bir şey bulamıyorum. Sana mesut musun, diye değil, rahat mısın? diye soracağım.
— Hayır, buna lüzum yok, çünkü felek bana doktorcuğu da çok gördü. Ve o geçen kış bütün çırpınmalarıma rağmen bana en mukaddes hatırası olan yavrumu bırakarak hayata gözlerini kapadı.
— Türkân, dedim. Daha çok genç ve güzel olduğunu biliyor musun, saadet senin hakkındır,
evlenmelisin..
O, başını şiddetle salladı. Göz. leri birbiri arkasına toplanan yaş. larla iskemlesini yanıma biraz da-ha yaklaştırdı ve aşkı için bütün bir hayatını feda eden genç kadın şayanı hayret bir soğukkanlılıkla en dürüst muhakemesini çocuğu üzerinde Jcullanarak sözlerini bitirdi:
— Bir zamanlar, dedi. Sevgisi uğruna intiharı düşündüğüm Nec-
miyi, kocam öldükten sonraki yalvarmalarına rağmen reddettiğimi söylersem inanır mısın? E vet onu sevdiğimi anlıyorum. Fa-kat artık histerimle değil mantığımla harekete karar verdim. Çünkü yalnız değilim. Hiç bir zaman günahsız bir ölünün ismini taşıyan çocuğuma ihanet etmeği aklımdan geçirmem.
N. MARAŞ
24 - 1 - 941
VATAN
)KUYUCU
MEKTUPLARI
Gazete İmtiyaz Sahiplerinin En Kıdemlisi
Cerldel IlavudN vo Saadet gazeteleri «ahibi A. Fethi l /.kan iıuzıı-slle aldıranız mektup:
j aTUrkiyede neşrolunan ilk *i-yasi gazete «Ccri-del Havadis» UM i de, 75 yasını ikmal etmek suret ile Uç rubıı asır varlısını idrâk eylemiştir. Bugüne kadar, memleketimizin irfan sahanında temayüz c-den ve sayını yüzleri gecen yüksek
levat, Türk mat-Mehmet Nuri El. buatının ilk temel tanı olan bu müesseseye intisap eylemiştir.
İmtiyazı 1886 tarihinde pederim merhum Mehmet Nuri Efendiye intikal eden «Cerldei Havadisin muntazaman neşri sırasında ben de rüştiye mektebini İkmal ettiğim 1889 da matbuata intisap eyledim. Ömrümün 5İ senesini bu âlemde gelirdim. Bu İtibarla Türk matbuatının en kıdemlisi olduğum gibi pederimin vefatım müteakip 1906 da intişara başüyan «Saadet» gazetecinin imtiyazları da bana intikal eylemiş olması hasebile bu bakımdan gazete İmtiyaz sahiplerinin do en kıdemlisi bulunuyorum.
_____ Bu gün Türk
matbuat âleminin en eski hadimi o-j£ lan ve ömrümün
W ,t uzun senelerini
y-Ç-ı »-ellikte yıp-
ratarak 67 yaşına gelen ben, kadir şinas meslektaşlarımın ısrarlle bu 75 seneyi İdrâk o-jden «Cerldel Ha-a. FniıT Uıkan vadis» namına
Türk matbuatının yardrmlle bir jübile tertip etmek ıztırarındu kaldım.
Hizmetimin son mânevi ve mad di mükâfatını görmek şerefine beni mazhar kılacak Türk matbuat müuteNİpleri olau sayın arkadıuş-ı irim.» şimdiden minnet ve şükranlarımı sunan m.»
Gıda Maddelerinin Pahalıbğından
Şikâyet Belediyemizin en başla halletmesi lâzım gelen meselelerin en mUhimml, gıda maddelerimlzdlr. Vasati olarak eline 40 lira alan bir memurum. İki oğlum var. Onları yarınki eemlyet İçine faydalı bir İnsan olarak yetiştirmem ivin tahsil ettirmem lâzım, elimden geldiği kadar buna gayret ediyorum. Fakat bizim gibi maaş .ıdan başka geliri olmıyan aileler tein bugünkü hayat pahalılığı, dahilinde geçinmek çok gürlfsıulstir. Ele aldığımız maaş miktarı ev kirası, havagazı, elektirk parası çık tıktan sonra geriye kalan para İle ay başını getirmek bir çok mahrumiyetler İçinde olsa bile İmkânsızdır.
Yağın kilosu 180, etin kilosu 80, diğer maddelerin de buna göre fiyatla ve kış olduğunu da göz .>Mim.ı. bulundurursak o, ailedeki günlük hayat hakikaten > ürikler acısı olur. Belediyemizin ^ıda mad delerlndeki bu pahalılığın süratle önüne geçmesini bekler, nazarı dikkatini celbederim.
S. T. R. - Kurtuluş
Adliyede:
Kahvede Kanlı Bit Hâdise
Mustafayı Öldüren Çırak Tevkif Edildi
Kasımpaşada Şükrünün kahvesinde iki gün evvel kanlı bir hâdise olmuştu. Mustafa isminde bir delikanlı tabanca ile vurulmuş, kahvenin çırağı Ahmet de kolundan bir yara almıştır. Mustafa Kaldırıldığı Beyoğlu hastahanesin-de dün ölmüştür, ölmeden evvel
luı
Diğerleri suçla hiçbir alâkaları olmadıklarını söylediler. Hâkim
yalmz Arım edin tevkifine karar
verdi.
Şüpheli Bir Ölüm
Müddeiumumilik dün şüpheli bir ölüm hâdisesini tahkika başladı. Küçükpazar hanına evvelki gün Anadoludan gelen elli beş __ __ yaşlarında Mehmet Ali isminde
nün* arkadaşları Şevketle sabıkalı )>ir adam odasında ölü olarak bu-
— Beni Aiımetle İsmail vurdular, diyebüdiği için Ahmet, kardeşi Idris, kahveci Şükrü, Şükrü-
Kemal yakalanarak dün müddeiumumiliğe verilmişlerdir. Sultanahmet sulh birinci ceza hâkimi dün bunların sorgusunu yaptı. Ahmet dün kendisini müdafaa ederken hâdiseyi şöyle anlattı:
— Ben gece kahvehaneyi sü-pürüyordum. Mustafa birdenbire içeri girdi ve bağırdı:
— Ahmet çabuk ol!.. Benim kapının ipini kim çekti!..
lunmuştur. Belediye doktoru ölümü şüpheli bulduğu için vaziyeti Müddeiumumiliğe bildirmiştir. Tabibi adlî Nuri%cesedi muayene etmiş ve Morga kaldırılmasına karar vermiştir. Morgun vereceği rapor vazıyeti aydınlatacaktır.
İki İhtikâr Mahkûmu
Millî korunma kanununa göre, İstanbul sekizinci ceza mahkemesi Ben bilmiyordum. Tabancasını | tarafından ihtikâr suçile rki sene
I I
öğsüme dayadı: — Çabuk söyle göğsünü deleceğim, dedi ve ben cevap vermeden ateş etti. Ben kolumdan vurulmuştum. Onun koluna asıldım. Beraber yere yuvarlandık. O sırada tabancası iki defa daha patladı. Sonra altalta yuvarlanıyorduk. Bir aralık tabanca elime geçti Ben de ateş ettim. Onu vurdum. Hâdise bundan ibarettir.
sürgün, 500 lira para cezasına mahkûm olan çivici Kirkor El-masyan hakkındaki karar temyizce tasdik edildiği için hüküm infaz edilecekti. Zabıta bir hafta-danberi suçluyu arıyordu. Dün Eskişehirde cezası çektirilmiye başlanmıştır. Kirkor Elmasyan, hakkında verilen tarafından tasdik ludur.
edebiyatımızda Dikkat Noktaları
KÜÇÜK İNSANLAR
hüküm temyiz edilen ilk suç-
ARABACININ KIZI DUNYAŞKA
(AŞK VE HAYAL)
ŞARK SİNEMASINDA
Gördüğü büyük muvaffakryet dolayısüe bir defa daha gösterilecektir. Bu muazzam filin, Istanbulda büyük bir alâka uyandırmıştır.
Geceler için yerlerinizi evvelden aldırınız.
Runlar kimlerdir? İnsani edebiyatın iyiden İyiye tetkiki, modern dünya edebiyatının son zamanlara kadar verdiği mahsullere tahlili bir göz İli dalış, bu sualin cevabuu verecektir. Gaip. edebiyatı hayata bağladığı gündenhori, bu hayat İçindeki insanın nasibi için siyasi sahada, iktisadi sahada ve sanat sahasında asırlardan beri çırpınıp durmuştur. Ve asırlar-danberidir ki, devler vo küçükler halmde, kastlar, sanat telâkkileri, sosyal ve iktisadî şartlarla ikiye bölünmüş insanların mukadderatı bütün büyük kafaların biricik mevzuu olageldi. j
Diyojen'c güpe gündüz fenerle insan aratan. Heraklit'I, akan ve bir daha geri dönmiyen nehirde hayat felsefesini isbat etmlye sevkeden, îsa ve yoldaşlarına katakomp işkenceleri çektiren, Rousseau'yu cemiyetin dışına fırlatan, son devrin bütün iktisatçı ve içtimaiyatçılarını çözülmez bir buhran içinde yuvarlıyan sebeplerin İçinde, hep, insan için daha iyi bir şey yapabilmek ümidi ve gayreti gizli değil midir? Bilhassa bu insan tabakaları arasında, maddi ve mânevi sahada küçük görülen, ehemmiyetsiz telâkki edilenler vardır ki, bunları insan saflarının en mutena yerlerine oturtmak için büyük bir çırpınış her sahada sezilmek tedir. Edebiyat ise bu çırpınışın en güzel örneklerini verip durmuş ve hâlâ da vermekte devam ediyor. Bir defa, elinde olmıyarak bir kulübe t-çinde dünyaya gelmiş veya bir kulübe hayatma sürüklenmiş, yahut, daima yüksek kalacakken hayatın akla gelmez şartlarile ruhu kemlritmiş insanların da muayyen bir dünyası
yok mudur?
Acrmak, merhamet etmek, beşeri sanatin hâlâ en büyük meziyetini teşkil ettikçe, bu küçük, bu basit, bu mühim serim ek istenmiyen insanla rın dünyasına girmek, onları sadece tabii hallerlle tasvir etmek değü. sanatin sihirli satrrlarile. burunlarından ötesini göremeyenlerin, kalbine sokmak en büyük bir ruh üstünlüğüne ulaşmak demek olur.
Üstün olmak, büyük olup büyük kalmak... Şüphesiz ki, bunlar hayli temenniye lâyıktır. Fakat körler gibi, yanımızda diz çökmüş bir hiç ha ünde bükülüp kalmış ama gerçekte içinde erişilmesi imkânsız ryi veya kötü âlemler kaynaşan insanlara sür tünüp geçmek, tek cepheli yolumuzda, kör değneği misillû bellediğimiz muayyen İnsanlarla temas edip merhamet, sevgi, dostluk, iyi kalplilik vasıflarımızı bütün imkânlarile onlara kapamak böylece bu küçük insanlar yanında büyük kalmış olmak vehmile bütün insaniyetimizden sıyrılmak hakiki üstünlüğü ve yüksekliği kurabüir mi?
Ayağında çangı, sırtında abası hlz metçl Maslova'nm peşinde köy köy, dağ dağ dolaşıp onun çektiği azabın, iki mislini çekerek kurtulmak istiyen «ölümden sonra dırüiş* kahramanını, Tolstoy hep bu endişe ile halk etmiş değil midir? «Uç ölüm* hikâyesi nedir? Ayni günler zarfında bir asil veya iyi halli adamın, artık yaşını, kemalini bulmuş karısı, ve sonra kimsesiz bir arabacı ve en nihayet ormanda bir iki balta dar-bcsile devrilen bir agaç ölürler. Rahat, mesut ailenin ihtiyar kadını ile bu agaç arasında arabacıyı vasat yaparak gittikçe küçülten ve tasavvuru bize bırakılan ne kadar insanlar vardrr? Burada mesut yaşayıp ölmüş kadmin. ıstırabı ne kadar büyütülür? Arabacı ise ne sessiz, ne kimsesiz ölmüştür. Ve agaç nasıl dilsiz, bir anda gürültüsüzce yere serilir. Gorki'nin, Çehov'un, Dosteievs-kl'nin. eserlerinde nihayet Romanti-co realiste Rus edebiyatında küçük insanlarm hayatı ne kadar canlı resmedilmiştir. Şeks-pir'in dramatik eserlerini bir an için gözden geçirebiliriz: Aristokrat bir devrin içerisinde, bir taraftan bu devrin bir adamı olan koca ingiliz şairi, her tiyatro eserinde uşaklara.
TAKSİ
SİNEMASI
Bugün matinelerden itibaren. Bugüne kadar görülen şark
filmciliğinin en güzeli ve en heyecanlısı
Bir Türke Gönül Verdim
Türkçe sözlü, muslkili, şarkı ve danslı. Mevzuunu kahramanlık, sergüzeşt, aşk ve zafer teşkil eden bu filmin Türkçe konuşmalarını yapan MAHMUT MORALİ.
Uvertür musikisini hazniryan Üstad EYYUBÎ RIZA Bir Türke Gönül verdim ve Final şarkısını hazırlıyan da
Üstad SADETTİN KAYNAK Memleketimizin tanınmış sanatkârlarından 45 kişilik saz, 27 kişilik koro heyetleri milli parçalar... Zengin sahneler... Ayrıca Tayyare ile gelen en son TÜRKÇE YAKIN ŞARK JURNAL'dc Lur.clranın bombardımanı - Görlcenin zaptı - Yunanlılar Arnavutlukta ilerlemeleri - Yunanlıların İtalyanlardan aldıkları harp levazımı vesaire vesaire...
Yazan:
Rüştü ŞARDAĞ
Mrdaşlara, cücelere ne büyük roller, vazifeler yüklemiştir; gerçi her şeyin sonunda bu uşak ve cüceler bütün sadakat vo büyüklüklerine rağmen yine küçük görülmüş olmaktan kurtulamazlar. Fakat İngiliz şairinin gerisinde bugün, blriblri üzerine yıkılmış asırların duvarı vardır.
Balzac, büyük Fransız realisti, her romanında no kadar sayısız küçük insanlar yaşatmıştır. Ve onların eğri veya doğru olsun düşündürücü, göze batıcı vasıflarını belirtmiştir. Büyük harp sonunun yaralı muharrirlerinden Duhamel vo kökü Romanyalı olan Fransız romancılarından
Canait Istsati bugün hiç şüphe etmeden diyebUiriz ki, bütün bu küçük insanların hikayecileridir. Onların bütün roman ve hatnalarında bu insanlar yaşar, güler, ıstırap çeker ve ölürler. Bu zavallı ihsanların hayatlarını bu İki muharrir eserlerinde aksettirdikleri gibi kalplerine de ne kadar kuvvetle gömmüşlerdir ki, bir küçük memur, bir müstemleke askeri, bir mahalle bakalı, limonatacı, gümrük hamalı, avantüriyc bir bar kızı cazip ve küçüklüklerine rağmen geniş yaşayışları ile bize kendilerini anlatırlar; ağlarlar, bizi ağlatırlar; söyler, bize dinletirler.
Türk edebiyatının küçük insanlara açılan ilk kapısı tanzimatta görülür. Sezai'nin «Dilber>i, Kemalin küçük Esire Dilâşub'u, ve ahlâk simsarı Abdullah!.. Fakat küçük insanlarm top yekûn hayatlarını kaleme almak ve bu işi uzun bir ömür boyunca devam ettirmek şerefi Ahmet Mithata düşmüştür.
Bu popüler adam sanat hususiyetlerinden soyulmuş, baştan başa kuru birer kabuk kesilmiş satrrlarile bir devrin her tabakadan insanını neden böyle meşgul etti? Bu noktanın, tahlilinde, muhakkak ki, o kabuk bağlamış satırların, o günlerde bir sakız halinde herkesin his ve düşünceleri arasında çiğnenmiş olmasının büyük bir tesiri vardrr.
Serveti Fünuna doğru gidildikçe, yalnız Nabi zadenin «Zehra» sında, ayak takımı insanlarına doğru tesadüfi olarak devamsız bir alâka hissedildiğini, fakat Serveti Fününün bu bakımdan küçük insanlara menfi bir cephe akhgmı söyleyebili-
riz. «Mai ve Siyah» da nihayet Ahmet Şevki Efendi bile küçük insanlar zümresine dahü olmaktan uzaktır. Kocaman bir hayalperest kahraman için eser o kadar çok şeyler söylemiştir ki, başkalarına ne vakit kalmış, ne de sıra gelmiştir. O büyük matbaa ve gazeteci kalabalığı a-rasında ancak Racinin şahsiyeti bir müddet için parlayıp sönerek dikkul çeker.
«Aşkı Memnu» ise, sade memnı bir aşk değil, küçük insanarın da i çeriye girmesi memnu bulunan b»> romandır. «Bir yazın tarihU nde şaş kın bir Donjuon tipindeki delıkanl ve etrafında aşktan başka hiç blı kaetlerl bulunmryan genç kızlar âlemi do bu insanlara kapısmı kapamıştır. Nihayet «Eylül» de romancı, dört fonksiyonsuz, sosyal durumları karışık insanla pek âlâ iktifa edebilmiştir.
Meşrutiyot sonrasından devrimize kadar gelen yıllar bize üç şahsın üç romanını mevzu um uza yakın olarak düşündürür. Peyami Safanın «Dokuzuncu Hariciye Koğuşu» bir paşa harimJne gönlünün zor la rü e so-kulmıya mahkûm olmuş, hem yaşça, hem mevkice küçük bir çocuğun o türlü hikâyesidir kl, kahramanın, anasile, bazan başbaşa geçen hayatları ve bu hayatrn bir İki satırda boydan boya nakledilişi Duhamerin ruhları ıstıraptan kaynayan âşıklarını ve onların zaruretlerle örülmüş aile çemberlerini ne kadar çok hatırlatır. «Sinekli Bakkal» da kanbur
amca, külhan beylerden «Sabit Bey Ağabey», imamın, fanatik kızı ve bir arka İstanbul sokağı devanunca
rastljyacagrmız insanlar akıldan çıkmış mrdrr?«Yaban» İçin «Türk edebiyatın m küçük insanlar romanıdrr» demekten korkmıyalım. Küçücük bir köy içinde bütün Türk, Anadoluda
yaşamakta olan insanlar kaibliyet, maişet ve meslek hanelerine göz gez dirilmeden nasıl uzun boylu anlatılır.
Görülüyor ki, edebiyatmuzın her devrinde ancak bir iki şahsm, bir iki eseri meyzuumuzla alâkalanmıştır. Halbuki büyük dünya sanatinin, mer hsmete, kardeşliğe, tevazu a, kalp. kafa ve gönül tevazuuna dayanan insani mahiyeti bir bakrma bu küçük insanlarm üzerine eğilmekten üeri gelmektedir.
Kurmak İstediğimiz yeni edebiyatta bu nokta ne kadar uzun boylu dü-şünühnıye değer.
Türk Şiiri Anarşiye Doğru Gidiyor
Şiirde Mazi İle Hail Yoğurmak Lâzım
Bugünkü Türk şiiri, menşeinden del vesaire gibi birçok klâsik nâ-uzaklaşmış, yani, yabancı ideoloji zım şekilleri, her nedense, şiirimi-ve sanat anlayışlarının peşine ta- ze girmemiştir. Kezat gazel, kıta,
Meçhul Kahramanlar Serisinden: 10
Sârıyerin İlk Millî Çetesini Kuran
Bu, Gönüllerde İntikam Ateşini Tutuşturan \
Kahraman Bir İhtiyardı
Yazan : M. SIFIR
İşgal devrinin kara günlerinde Büyükdere, Be-yoğlunun latav-• ası halini almıştı. Yerlerinden oir kısmının nankörlükleri dep- _______
reşmiş, küstahlıkları şahlanmıştı, içlerinde hıyanet rekorunu kırıp ıcsat şampryonu olmak sevdasına düşenler de hele pek çoğalmıştı.
Kadınlarımızın» çarşaflarını . ırtmak, zabıta ve polislerımize hakaretti nazarlarla karışık küfürler savurmak, Türk esnaflarının ticaretlerine engel olmak, Türkleri Büyükdereden uzaklaşmıya mecbur etmek için evlerini taşlamak vesaire vesaire gibi taşkın-ıklar hemen hemen her gün o-'uvor, o günleri hoş gören saltanat hükümeti de bu kudurukluk-lara karşı kayıtsız bulunuyordu.
Bu şımarıklıkların birkaçı, o sıralarda demir ve hırdavat ticareti yapan emekli eczacı binbaşılarından İsmail Fevzi Beyin dükkânına da bir gün saldırmışlar, kuduz salyaları saçan ağızları ile eu tehdidi savurmuşlar-dı:
— Haydi bakalım, tası tarağı tonlayın. Artık sizlere iş ve ekmek kalmadı bu topraklarda. Ya defolup gidersiniz. Ya da Stran-ca köylüleri gibi kılıçlarımıza boyun eğersiniz...
Bu çok a tehdit, yalnız Is-n.ail Fevzi ve ortağı Nafiz Beyleri değil, Büyükderenin bütün
Türklerini düşündürmüştü.. Çünkü, ne şikâyet dinliyecek bir makam ve ne de tehditçi azgınların bu zulümlerini önliyecek bir kuv vet vardı.
İsmail Fevzi Bey, işin başa düştüğünü anlıyor. Konu komşu
| ben alır, aranıza katılırdım. Ne yazık kı, şu teşebbüste size ön ayak olmak, topluluğunuzu temin ettikten sonra selâmet ve muvaf-| fakıyctıniz için Allaha yalvartmaktan başka elimden bir şey gelmiyor. Keski daha evvel öl-seydım de büyük milletimin yük. sek şerefinin böyle yerlerde süründüğünü, azız yurdumun böyle matemli karalara büründüğünü görmeseydim.
İhtiyar binbaşının kirpiklerinden damlıyarak, heyecandan kızaran, yanaklarında dağılan göz yaşları, yüreğinden fışkıran acıklı feryatları muhataplarının nemli gözlerini arkadaşlarının asabiyetten kırışan yüzlerinde gezdirerek söze karıştı. Avram Paşa çiftliğinin Büyükdere sınırlarına kadar sarkan Bahçeköy nankörlerinin, Domuzderede yuvarlanan çeteleri yıktıkları ocaklardan dağıttıktan bucaklardan yana ya na bahsettikten sonra, Türklüğün maruz bulunduğu felâketleri de ayrıca sayıp döktükten sonra:
— Arkadaşlar, dedi. Anlaşılıyor ki, bu vaziyette Osmanlı saltanat ve hükümeti, lâfzı murat bir gölgeden ibaret kalıyor, işgalciler de Türkün ırzına, canı na, malına ve bilhassa kudsî var lığına tecavüz ve tasallutu mubah addediyor işte... İsmail Fevzi Bey babamızın dediği gibi, yurtta millî ve müşterek bir teşebbüs doğuncıya kadar kendi aramızda silâhlı bir teşekkül yaratalım ve varlığımızı kemirmiye saldıran nakörlerin üzerine atılalım.
Bu toplantıya iştirak eden yur dun yavuz evlâtları, hemen o anda kararlarını varmişler, istanbul cihetinin ilk millî teşekkülü olmak şerefini kazanan çetelerin» meydana getirmişlerdi. Nafiz Bey o esnalarda Hekî»*»k»s« şifüLg:
zo
e'C'C t****3 b1r1c?rnck- bn zaiirn crvafuıda beş arkadaşı ile dolaşan rbacrfatla boğuşup didişmek lü Behisni oğlu Şeytan Mahmudun,
Hafız Mehmet Bey de Karadeni-zin sayılı korsanlarından İpsiz Recep Ağanın bu teşekküle iltihaklarını temin etmeği üzerlerine almıştı. /
Yağışlı bir akşam ve yer, gök Türkün o günkü talihi gibi kapkara idi. Sarıyer camisinin yanık sesli müezzini, Tanrının ululuğunu ilân ile halkı yatsı zamanına topladığı esnada, bu ilk millî teşekkülün ilk on sekiz fedakâr e-ri de Sarryerden bir az evvel karanlıklara sarınarak ayrılmış, Hün kârsuyunun üzerindeki koruluğun sığlıklarına varmış bulunuyor
zumunu hissediyor. Düşüncelerini ortağı Nafiz Beye ( I ) bildiriyor.
İki dertli baş, kısa bir görüşme ile hemen birleşiyor ve faaliyete girişiyor.
O gece Sarıyerde Maden mahallesinde İsmail Reisin evinde gizli bir toplantı yapılıyor. Dertler ortaya dökülüyor. Şifa temin edecek çareler düşünülüyor. Hazır bulunanların . en yaşlısı, en görgülüsü olan İsmail Fevzi Bey, pınarlarından kin fışkıran göklerini açıyor ve:
— ÇocuklarI Uzun lâfın kısası, diye haykırıyor. Istranca köylülerinin acıklı akıbetlerine uğra- du. Emekli binbaşı ismail Fevzi mamak, onlar gibi eli ve ayağı Bey de, tutuşturduğu bu Türk
kılmış, taklitçi olmuştur. Bu şiire hakikî ve mazimizle hali birbırile mezcederek millî bir hava verebilmek için, mazinin bize verdiği nazım şekillen ile garbın klâsik şekil, lerini bugünkü lisanla ve yepyeni his, fikir ve mazmunlarla yoğurmak lâzımdır.
Yeni şairlerin ortaya koydukları şiir numunelerinden hiç birisinin
ne garbın ve ne de şarkın klâsik şekillerinden hiç birısile meydana gelmiş olmaması şiiri teksif etmek imkânından mahrum etmiş ve onu
rübaî, tercii bend, terkibi bend,
bağlı doğranmamak için, aklıma gelen biricik çare şudur: Hemen küçük bir kuvvet toplayıp silâha sarılmak, Türklüğün erliğini, asilliğini onlara tanıtmaktır. Ben ve
murabba, muhammes vesaire gibi | arkadaşlarım Nafizle Fehmi, her millî şekillerimiz de senelerdenbe. an yağma edilmek, uğursuz elleri her nedense, ihmale uğramıştır, re geçmek tehlikesi karşısında
i ı ı ı_ "L ı bulunan mal ve mülkümüzü can
leşte şaık ve garbın bu mühmel se , . , . ... .
, „ . . .1 % . ı.ı ve kanımızla birlikte bu uğura
killerini meze suretıle bir Neo - harçamıya ve and • ^
Klasıma hareketi yaratılabilir Bu olmasaydlrn> bir 3İlâh da
hareketin vasıfları şunlar olabilir:
1 — Yabancı kaidelerle yapılmış terkipsiz mısralar,
2 — Yeni mazmun ve hisler,
3 — Arapça ve Acemce keli-
hınç ve hışmının birer yakıcı ttımsali olan delikanlıdan uğurlamak için, orada bulunuyor, onlara son öğütlerini veriyordu. U-zaktan uzağa işitilen ezanı işaret
ediyor ve:
— Çocuklar! diyordu. İşte söz
terime Muhammedin ezanı da' şalhitir. İnanın ki, Allah bizimledir. Haydi bağlıyacağınız cihat u-ğurlu. millî mücahitlik şerefi hepinize kutlu olsun.
ucu bucağı gelmiyen bir sürü lâf melerin lisandan çıkarılması üze-
kalafcalığına sokmuştur. Bu temayüle karşı bir aksülâmel zamanı gelmiştir; yani, şiir teknik ve anlayışının bir dönüm noktasına gelmiş bulunuyoruz.
rine kalan boşluğu doldurmak ve şiir lisanını zenginleştirmek için mevcut veya bulunacak yeni kelimeleri şiirde yaşatmak,
4 — Divan edebiyatının eski-
SORUNUZ
SOYLI YELİ M
Kadın Ayakkabılarından Şikâyet
Yapılacak hamlenin ne geriye ! miş mazmunlannı tamamen ter-doğru büsbütün bir dönüş ve ne ketmek ve bunların yerine şairin de garabete doğru bir gidiş olma. \ ^ukcagl sözü güzelleştirecek un-ması icap eder. Geriye doğru dö- j kullanmak.
nüş bahis mevzuu olmamakla beraber, klâsik şiirimize yeni bir çeşni vermek suretile bir hamle yapmak zaruretındeyiz.
Meselâ: Bir Türk vezni ihdas etmek, yani, Türk millî aruzunu yeni esaslarla tekrar kurmak ve ye ni şiirlerimizin mahrum olduğu a-henk unsurunu tekrar şuurlu bir şekilde ve bu sefer vezni tamamen kendimize mal ederek yeni bir a-henk tekniği bulmak icap eder. Bu nun, serbest nâzım şeklinde, yani, vezinli ve kafiyeli olarak Ahmet
5 — Aruzun Türkçeye mal olmuş bahirlerini tekrar revaçlan-dırmak ve yeni, yeni ahenk unsurları aramak;
6 — Mevzu itibarile şairi istediği şeyi terennümde serbest bırakmak,
Bu Neo - Klaskma hareketine ıbizde şimdiye kadar teşebbüs e-dilmiş değildir. Son yirmi seneden beri yazılan gazellerin hemen hepsi klâsik şekil ve mazmunlarla yapılmış gazellerdir. Fakat, bu ha-
Haşim tarzının daha sadeleşmiş reket yaratılmıya değer, çünk:û, şi ve millileşmiş sekimde temini de irimiz, anarşiye doğru gitmekte-
mümkündür. Garbın ballade, Ter-za - Rima, Triolet, Rondeau, Ron.
dir.
Edib A YEL
Beyofclunda Bayan Mükerrem soruyor:
Bütün Beyoğlu ve Karaköy mağazalarında kadın ayakkabılarının
fiyatları yükselip duruyor. Sene başından evvel 14 liraya aldığımız ayakkabıları 17 - 18 liraya çıka-nlnuştır. Mağaza sahibine: Bu a-yakkabılan sizden iki ay evvel 14 liraya almıştan. Şimdi 18 lira İstiyorsunuz. Bu neden diye sardım. Şu cevabı verdi: Kösele ve deri pahalılaştı. Eski mallar kalmadı. Acaba bu İddia doğru mudur T
Cevap: Mağaza sahibinin iddiası doğru değildir. Çünkü kunduraların İmali İçin kullanılan deri ve kösele İki aydanbori yükselmiş değildir. İşçilik te yükselmemiştir. Bu yükseliş ihtikârdan başka bir tfey değUdir. Mağazanın i»ün ve adresini murakabe komisyonuna bildirerek şikâyet ederseniz milli
ve vatani vazifenizi yapmış olursunuz.
Çiçekler Hakkında Kitap
Arnavutköyünden Mebrure Nazif soruyor:
Ben bahçe ve çiçek meraklısı-yını. Evimde yüze yakm çiçek ve fidan saksıları vardır. Bunlarrn bakılmasını pratik olarak biliyorum. Fakat her birinin hangi nevi topraktan hoşlandıklarını ve yapılacak toprak harçlarının nasıl hazırlanacağım bilmiyorum. Bunu öğrenmek İçin hangi eserlere müracaat edeyim? Buna dair hiç bir mecmua yok mudur?
Cevap: İstediğiniz malûmatı verecek fenni bir mecmua yoktur. Kakat size lüzumu kadar malûmatı verebilecek eserler vardır. Bunlardan herhangi birini alabilirsiniz. Anksca caddesinde İnkılâp kitabe vi nde bulacağınız «Pratik Çiçekçilik» adlı İd tap sizin İsinize yarar.
24 - 1 - 941
VATAN
Loti 'nin hayran 11 ğ ı
Istanbulun Çok Kuvvetli Bir Mahalle Teşkilâtı Mahallelerde Yardım Sandıkları Vardı
Asiler BUkreşe
içinde Yaşamaktan Zevk Duyacağımı* YeniMahalleTeşkilâtınıNasıl Karabiliriz
Bilir misiniz, Piyer Loti'nin Türkiyede hayran olduğu şeyler arasında bir de ne vardı? İstanbul köpekleri... Piyer Loti bütün bir yazısını bu köpeklere tahsis etmiştir. Loti 1913 te neşrettiği tCan Çekişen Türkiye» isimli e-serinde de bu köpeklerden bahsederek, köpekler kaldırıldığı zaman bazı İstanbul mahallelerinin köpeklerini vermemek için hemen hemen isyankâr bir hareket takındıklarını söyler.
Filhakika, o zaman mahalle köpekleri İstanbul mahallelerinin bir sembolü, ayrılmaz bir parçasıydı. Köpekler bir mahalleye mensup olmak mağşerî ruhunu taşırlardı. Her mahallenin köpekleri kendi mahallelerine mensup insanların hepsini tanır ve mahalleye giren yabancıyı derhal sezerlerdi.
Köpeklerinde bu mağşerî ruh olursa mahallede oturan insanlarda nekadar kuvvetli bir mahalleli ruhunun bulunduğunu tasavvur ediniz. Mahallenin şerefini korumak, komşunun yardımına koşmak her mahallenin içtimaî vazifesi, mahallede olup biten her !ş-Ic alâkadar olmak her mahallelinin tabiî hakkı idi. Mahallelerin sandıkları vardı. Muhtaç olanlara, felâkete uğrayanlara bu sandıklardan yardım edilirdi. Mahal, lenin sokak, çeşme ve saire gibi orta mallarının tamir masrafları da bu sandıklardan ödenirdi. Mahalleler içindeki bu tesanüt teşkilâtlanması belediye ve hükümet üzerindeki yükleri çok hafifletirdi. Hattâ her mahallenin bir tulumbası olması belediyeyi merkezî bir yangın söndürme teşkilâtı vücude getirmekten de müstağni kılardı.
Her mahalle başhbaşına bir köy gibi idi. ^ehir de sanki birbirine bitişik köylerden meydana gelmiş bir insan topluluğu idi.
Tabiatile bu mahalle teşkilâtının zayıf, noksan, yanlış tarafları vardı. Fakat yapılması lâzım gelen şey mahalle teşkilâtını kaldırmak değil, bu teşkilâtı mahalle ruhunun esasları dahilinde ıslah ve inkişaf ettirmekti.
Fakat, İstanbul mahalle teşkilâtını kaldıran, muhtarlığı ilga e-derek işlerini belediye şubelerine I
YAZAN:
Nusret KÜYMEN
mahalle teşkilâtının esasen kalkmış bulunmasının resmî bir ifadesidir. Bu kanun çıktığı zaman muhtarlık, vazifesi kalmamış olan bir zait uzuv halinde idi. Kanun bu zait uzvu kesip attı. Eski mahalle teşkilâtının son kalıntıları mahalle bekçisi ile mahalle kahveleridir.
Mahalle nasıl kalktı?
Yangınlar, güçleşen geçimde insanların geçim yolları ararken sık sık yer değiştirmeleri, memurlukla geçinenlerin sayısı artmasile memur nakillerinin nüfus hareketlerini arttırması, sermaye sahibi şehirlilerin artmasile akaret evlerin ve apartımanların bollaşması, semtlerin kazanç seviyelerine göre ayrılması, arsa ve yapı fiyatlarının yükselmesi dolayısile ev yaptırmanın güçleşmesi gibi amiller ve sebepler bütün şehirleşen memleketlerde olduğu gibi Türkiyede de mahalleyi kaldırmakta bulunmuştur. Nüfus seyyalliği o hale gelmiştir ki bir apartıman i-çinde oturan insanların çoğu birbirini tanımaz.
Mahallenin kalkması geçen gün Mecliste Dahiliye Vekilinin işaret ettiği gibi, içtimaî tesanüt işinde bir takım güçlükler doğurmuştur. Askere gidenlerin ailelerine yardım işi şehirlerde, köylerde oldu. ğu kadar muvaffakiyetli neticeler
vermemektedir.
Mahallenin kalkması şehirlerde ahlâk telâkkilerinin sarsılması, na da sebep oluyor. Ahlâk toplu yaşayan ve birbirlerile sık ve yüz yüze temas eden insanların birlikte yaşamalarından doğan kaidelerdir. Yapılacak ve yapılamayacak şeyleri tayin eden bu kaidelerin müeyyidesi tanıdık insanlarla yüz yüze temastır. Utanmak hissi, ki içtimaî mesuliyet hissidir, tan-nıdık bir muhitte inkişaf eder.
Bütün bu sebeplerle mahalleyi yeniden kurmamız icap eder.
Esasen bu yolda bir fikir hareketi doğmuş bulunuyor. Dahiliye Vekilinin sözleri bu hareketin veciz bir ifadesidir
Bulunduğum müteaddit Parti
devreden kanun değildir. Mahal- kongrelerinde de bu fikir ortaya le muhtarlığını kaldıran kanun, | atıldı. Mahallenin yeni teşkilâtlan.
masının rüşeymini Partinin mahalle ocaklarında bulmuyor muyuz?
Her mahallede bulunan münev. ver insanlar mahallenin Parti o-cağında daha sık buluşarak, daha sık konuşarak, mahalleye taşınan yeni bir komşuyu süratle aralarına alarak yeni mahalle ruhunun doğmasına çahşmazlar mı?
Tanıdığımız, sevdiğimiz, güvendiğimiz, bütün değerli şeylerimizi maddî ve manevî mesuliyetlerine emanet ettiğimiz insanlar arasında oturmak, çocuklarımızı bu hava içinde büyütmek, mahallemize girer girmez bir huzur h»setmek ve bu sıcak emniyet havası içinde yaşamak tatlı bir şey değil midir?
Parti ocaklarının bu yeni mahalle teşkilâtlanmasında üzerlerine düşen içtimaî vazifeyi lâyıkile yapabilmeleri için hudutlarının bu maksada göre tayin edilmesi icap eder. Ocağın hudutları içinde bulunan evlerin en uzağında o-turan kimse ocağa sık sık gelebilecek kadar yakında bulunmalıdır. Parti nizamnamesindeki Partililerin sık sık buluşmaları kaydı bu maksadı hedef edinemez mi?
Her mahallede oturan münevverler için Parti ocağına sık sık giderek bu içtimaî gayeyi tahakkuk ettirmek en büyük vazifelerden biridir.
Partili münevverlerin diğer bir vazifesi de mahalle değiştirir değiştirmez Parti kayıtlarını derhal yeni ocağa naklettirmek ve yeni intisap ettikleri ocakla derhal sık temaslara başlamaktır.
Partili münevverlerin bir işi de mahallelerinde bulunan bütün insanları Parti ocağı içinde ve mahalle birliği etrafında toplamak i. çin misyoner ruhlu bir faaliyette bulunmaktır.
Bizim gibi her işte yalnız merkezden verilen emirle hareket et-miyen demokratik, memleketlerde vatandaşların içtimaî vazifelerini kendi idrak ve iradelerile yapmaları lâzımdır.
İçtimaî ve siyasî olgunluğun ölçüsü budur. Mağşerî idrak kültürü olan memleketlerde vatandaşlar emre muhtaç değildir. Mağşerî idrak kültürü bizim kadar eski memleket azdır.
Piyer Loti bu kültürü sermiş ve buna hayran olmuştur.
(Başı 1 incide) **
Romen Transilvanyasındaki şehirlerin hepsi amele vc köylünün yardımını gören lejyonerlerin yaptığı muharebeden sonra âsilerin eline geçmiştir.
Âsilerin elinde bulunan Bükreş radyosu orduya hitap ederek lej-y önerlere hücum etmemelerini talep etmekte ve lejyonerlerin kral ve memleket için muharebe eden dürüst Romen evlâtları olduklarını söylemektedir.
Her iki taraf da krala sadık olduklarını söylüyorlar. Müstakil müşahitler vaziyetin nazik olduğunu tahmin ediyorlar. Çünkü muhasımlar ayni derecede kuvvetlidir ve aralarında bir itilâf zemini bulmak imkânsızdır.
Demirmuhafızların şefi B. Ho-ı.a Simanın Berline seyahati bu müşahitlerin nazarı dikkatini cel-bediyor. Rejimi muhafaza için her ne kadar Alman kuvvetleri birçok yerlerde general Antones-koya bağlı kıtaata yardım etmekte iseler de isyan hareketinin Ber. linde nasıl karşılanmakta olduğu kestirilememektedir.
Almanyanın Romanya elçisi Baron Von Killinger'in Bükreşe geldiği haber verilmektedir. Albay Doeringi öldüren Dimitri Sarando Yunanlı değil
Atina, 23 (A.A.) — Atina ajansı bildiriyor:
Bükreşte Alman kumandanı Doeringi öldüren Dimitri Sarando Yunan tebaası değildir ve Yu-nanistanda katiyen tanınmamaktadır.
Yunan konsolosu vizesile yabancı pasaportunu hâmil olan bu adam 13 temmuz 1940 tarihinde*
italyadan Yunanistana gelmiş ve ayni ayın 16 sında Yunanistan-dan çıkmıştır.
İTALYANLAR
Taarruza mı Hazırlanıyorlar
Bombalar
İngîlternin Azmini Arttırıyor
Nevyork, 23 (A.A.) — Mi müdafaa komisyonu reisi B. Wil-liam Kundsen, Londra'dan avdetinde hava bombardımanlarının İngilizleri asla mağlup edemiye-ceğini söylemiş ve şunları ilâve etmiştir:
Bomba yedikçe, İngililzlerüı
azmi artmaktadır.
MİKİÇİNSKİ İŞİNİN ALTINCI GÜNÜ
(Başı 1 incide) * cavüzün paralı bir taraftan gelme- tabiî mi? Arızî ise kendi ölümün-
diplomatı nerede aramalı? Boğa-1 «i vaziyeti korkunçlaştınr. Para zın iki kıyısındaki köylerden bi- çok şeyi saklamıya, birçok izleri rinde mi? Bakırköyde mi? Yeşil-1 ortadan kaldırmıya, hâdiseyi ko-
köyde mi? Adalarda mı? Mecidiye köyü tarafında mı? Nerede? Bu takdirde diplomatın kendi otomobilini bıraktıktan sonra bindiği otomobili araştırmak lâzım. Polis herhalde bu en basit ciheti ihmal etmemiştir. Şu âna kadar böyle bir otomobilin bulunduğundan bahsedilmemiş olması böyle bir otomobilin bulunamamasın-dan ziyade müsteşarın kendi arabasını bıraktıktan sonra bir taksiye binmiş veya bindirilmiş olmadığı neticesine 'bizi ulaştırabilir. Zira Mikiçinski otomobil sahibidir, otomobil kullanan bir adamdır, hiç şüphesiz onu garajlarda, tiyatro, sinema ve bar kapılarında birçok şoförler zaman zaman görüp tanımışlardır. Kaldı ki bu çok para yiyen adamın çok defa da taksilere binmiye mecbur kalmış olması da muhtemeldir. Eğer bu vaziyetine rağmen bir İstanbul şoförü onu arabasına aldığını ha-tırlıyamıyorsa bundan şu üç netice çıkarılabilir:
1 — Mikiçinskinin Taksimden
veya civarından uzaklaşmadığı.
2 — Mikiçinskinin kendi otomobilini bıraktıktan sonra bir taksiye değil, bir başka hususî arabaya bindiğj yahut bindirildiği.
3 — Mikiçinskinin kendisini tanımıyan veyahut arabasına girdiği zaman yüzüne bakmamış olan bir şoförün taksisine yahut tramvaya veya bir otobüse bin diği.
Bu son ihtimal en uzak ihtimal, dir. Diğer iki ihtimalden ilki, yani Taksimden uzaklaşmadığı kabul edilecek olursa mesele daha kolaylıkla halledilecektir diyebiliriz. Fakat ikinci ihtimal, yani müsteşarın bir başka hususi arabaya binmesi ihtimali varid sayılır sa mesele pek çapraşık bir hal alır. Zira bu gibi meselelerde te-
laylıkla halledilemez bir şeklt sokmıya kadirdir.
Gelelim kadın meselesine... Yani müsteşar ile hemen ayni günde kaybolduğu bildirilen sarışın güzele. Bunun hakkındaki tahkikat da bu yazıları yazdığımız âna kadar mirabet bir neticeye bağlanmış değildi. .
Kalıyor son sual:
«Acaba bu adam şu anda ölü müdür? Diri midir?» Kaçmış ve ya kaçırılmış olsun, saklanmış ve ya zorla bir yere kapanmış bulunsun, sağ mıdır? Yoksa ölü müdür?
Ölü ise bu ölüm arızî mi yoksa
Malta Valisinin Çörçile Cevabı
Malta, 23 (A.A.) — Churchill'i" tebrik mesaj ma cevap olarak Malta
halkı, Malta umumi vali vekili general Dubbie vasıtasile İngiliz Başvekiline aşağıdaki telgrafı çekmişlerdir;
Malta halkı ve garnizonu telgrafınızdan son derece mütehassis olmuşlardır. Allahın yardrmile Malta zaafa düşmiyecektir. Nihal zafere yardım ettiğimizden dolayı bahtiyarız. Galibiyetin muhakkak ve kati" olduğunu biliyoruz.
-o-
Şimal Memleketle rinde İhtira Beratları
Helsinki, 23 (A.A.) — Stefani a-Jansından:
Şimal memleketlerinde ihtira beratlarına ait kanunlar tevhit edilmek üzeredir. Danimarka, Finlandiya ve İsveç murahhasları hu maksatla 2 şubatta Helsinki'de toplanacaklardır.
deki şahsî dahi ve tesirinin derecesi nedir?
Denizde mi boğulmuştur? iple mi, elle mi boğulmuştur? Tabanca ile mi, bıçakla mı, zehirle mi, havagazı ile mi öldürülmüştür? Yoksa diri diri mi gömülmüştür?
Bereket versin ki bu hâdise, en esrarengiz hâdiselerin düğümlerini daima kısa bir zamanda çözmek zekâ ve basiretini göstermiş
olan istanbul zabıtasının elinde bulunuyor. Yoksa bu kadar karma karışık ve çapraşık bir meselenin halledilebileceğine kimse ihtimal veremezdi. Hepimiz en kısa zamanda, diri yahut ölü olarak Mikiçinskinin bulunacağına inanmaktayız. Bakalım yarın, ayınei devran ne gösterir.
Büyük Belt'de
Don
ve
Ka
ve
Kopenhag, 23 (AA.) — Don kar fırtınaları yüzünden Büyük Beld'deki münakalât inkıtaa uğramıçtır. Danimarka içsuların-da seferler, büyük müçkülâtla ve
ancak buzkıranların yardımile yapılmaktadır.
Muhtelif mevkiler arasındaki yolcu ve posta nakliyatı hava yolu ile cereyan etmektedir. Bununla beraber Kopenhag . Berlin ve Konpenhag - Oslo servisleri işlememektedir.
Bir İngiliz Muhribi Batırıldı
Londra, 23 'A.A.) — BBC: Bahriye Nezareti ingiliz <Hyperlon» muhribinin bir torpil veya bir mavin tarafından artık kullanılmıyacuk derecede hasara uğraması Üzerine İn fili* kuvvetleri tarafından batırıldığı bildirilmektedir.
İsveç Donanması Takviye Ediliyor
Stokholm, 23 (A.A.) — İsveç bahriyesi için bu seneki inşaat programına göre, iki hafif kruvazör, iki torpido muhribi, 8 torpido, 36 mayn tarayıcı, 6 uzak menzilli denizaltı, 3 sahil denizal. tısı ve daha başka gemiler tezgâha konulacaktır.
İsveç bahriye erkânıharp reisi amiral Tamm, bu inşaat programı tahakkuk ettiği takdirde İsveç deniz kuvvetinin iki misli artacağını söylemiştir.
-o———
Amerikanın Sattığı 50 Muhrip
Vaşington, 23 (A.A.) — B.B.C. Amerikan Bahriye Nazırı Albay Knoksun dün bildirdiğine göre, In-giltereye satılan 50 Amerikan muhribinin hepsi, bir deniz müsademesi esnasında hasara uğrıyan biri hariç olmak üzere İngiltereyc muvasalat etmişlerdir.
Albay Knoks, İngilterenin Ameri-kadan harp gemisi satın almak istediğine dair dolaşan şayiaları tekzip etmiştir.
o
Fransız Çocuklarına Gıda ve Tıb Maddeleri
Londra, 23 (A.A.) — İngiltere hükümetinin, işgali altında bulunmı-yan Fransız arazisine çocuklara bir vapur gıda maddelerlle tıbbi malzeme gönderilmesine müsaade etmesi, Fransa ve İspanyadaki kıtlığın art-masmdan İngilterenin mesul olduğu hakkındaki Alman propagandasının mühim mikyasta şiddetlenmesine sebep olmuştur.
İngiliz iktisadi harp nezarotinln kanaatine göre, Almanlar daha büyük miktarda emtianın abloka hattından geçmesi İçin İşgal altında bulunan arazideki hükümetlerin İngll-tereyl iknaa çalışmaları hususunda bu fırsattan istifadeye gayret etmektedirler.
Arnavutluğa Yeni Fırkalar Gelmiş
Manastır, 23 (A.A.) — Reuter a-Jansının Arnavutluk hududunda bulunan hususi muhabiri bildiriyor:
Alınan con habclere göre, italyanların büyük bK mukabil taarruz hazırladıkları zannedilmektedir. İtimada değer bir kaynuktan öğrenildiğine nazaran İtalyanlar, bilhassa Yugoslavya hududu civarında Boyana deresi mansabına yeni fırkalar ih»p.ç ve balıkçı gemilc.ile mahalli araziyi İyi bilenler tarafından idare edilen motörlerle harp m^zcmesl ve mühimmat da nakletmişlerdir. Mtim taz Alp avcı kuvvetleri Titana ve Işkodraya çıkarılarak derhal Elba-sana sevkedilmiştir.
Moskopolis ile Lin arasında mühim harekât yapıldığı, şimal bölgesinde yalnız keşif ve topçu faaliyeti olduğu bildirilmektedir. Dün öğleden son ra vaziyet her tarafta sakin geçmiştir.
İtalyan Mukabil Taarruzları Püskürtüldü
Atina, 23 (A.A.) — B.B.C: Arnavutluğun merkezi kısmında dört I-talyan mukabil taarruzunun tarde-dildlğl dün gece Atinadan resmen bildirilmiştir.
Yunanlılar cephennin diğer taraflarında mahallî muvaffakiyetler elde etmiye devam etmektedirler. E-sirler alınmış ve külliyetli miktarda harp malzemesi iğtinam edilmiştir.
Yunan Tebliği
Atina, 23 (A.A.) — Yunan başkumandanlığının 22 ikincikânun tarihli ve 88 numaralı tebliği;
Muvaffakiyetle neticelenen mahalli hareketler cereyan etmiştir. 150 esir aldık ve mebzul harp malzemesi iğtinam ettik. Tayyarelerimiz mu harebe meydanı Üzerindeki hedefleri muvaffakiyetle bombardıman etmiştir. Bu harekâta İştirak eden bütün tayyarelerimiz üslerine dönmüşlerdir
İtalyan Tayyareleri
İtalyan Tayarelri Yanya Köylerini
Bombaladı
Atina, 23 (A.A.) — Umumi emniyet nezaretinin 22 sonkftnun tarihli tebliği:
Düşman tayyareleri Yanya köyleri üzerine bombalar atmışlardır. Zayiat ve hasar yoktur.
Mısır Yunanlıları
Askere Alınıyor
Kahire, 23 (A.A.) — Yunan hükû-
HAVA HARBÎ
İngiltere Üstünde
Londra, 23 (A.A.) — İngiliz Hava ve Dahili Emniyet Nezaretlerinin tebliği:
Dün gece İngiltere üzerinde hemen hemen hiçbir düşman faaliyeti olmamışsa da gecenin ilk saatlerinde Şark kontlukları üzerine bir kaç bomba atılmıştır. Çok az hasar vardır, .insanca zayiat olduğuna dair haber alınmamıştır.
İngiliz Tayyareleri Şimalî Fransada
Londra, 23 (A.A.) — İngiliz Hava Nezaretinin tebliği:
Dün öğleden sonra düşman işgali altında bulunan yerlerde Pas - de -Calais ile Somme nehri arasındaki mmtaka üzerine avcı tayyarelerimiz tarafından iki akın yapılmıştır. Bu harekât esnasınd \ alçaktan uçan tay yarelerimiz müteaddit tayyare meydanlarında bulunan düşman tayyarelerine, kıtaatına ve kara müdafaa vasıtalarına hücum etmişlerdir. Av-c. tayyarelerimize düşman tarafından bir harekât yapılmamıştır. Tayyarelerimiz üslerine dönmüşlerdir.
DuSseldorf'a Taarruz
Londra, 23 (A.A.) — Londradan öğrenildiğine göre, dün gec^ —.gillz hava kuvvetleri Dusseldorf'da bazı hedeflere hücum etmişlerdir.
Londra, 23 (A.A.-B.B.C.) — Dün Roma radyosu, Tobrukun sukutunu şu sözlerle teslim etmiştir: Bugünkü resmî tebliğimiz bizi şaşırtmıştır. Fakat cesaretimizi
kaybetmemekteyiz.
-o
Bulgaristanda
Millî Korunma Kanunu
Sofva, 23 (A.A.) — Dahiliye nezareti millî korunma kanununun Derşemibe günü resmî gazetede neşredilerek meriyete gireceğini beyan etmiştir.
Bardia - Tobruk
(Başı 1 incide) +
uzun zaman geçmiyeceğine delâlet etmektedir.
italyanlar
Teslim Oluyorlar
DON AVA N
Türkiyeyede Gelecek
Mümessilin Evrak Çantası Çalındı
Belgrad, 23 (A.A. - B. B. C.
B. Donavan Belçraddan Buda-peşteye ve oradan Türkiyeye gidecektir. Yugoslav naibi prens Paul'a da reisicumhurun bir mesajın, götüreceği zannedilmektedir.
Belgrad, 23 (A.A.) — Havas: Bulgar - Yugoslav hududunda Çaribrod'dan haber verildiğine göre, Sofyadan Belgrada gitmek, te olan albay Donavan Yugoslav | topraklarına girdiği zaman içinde mühim s > .isi vesaik bulunan çantasının trende çalındığını görmüştür. Tren Caribrod'da durdurulmuş ve tahkikata başlanmıştır. Albay Donavan'ın dün saat 22 de Belgrada muvasalatı bekleniyor- ' du. Alba--' Donavan'ın B. Roose- ; veltden prens Paula bir mesaj
getirdiği söylenmektedir.
*
Budapeşte. 23 (A.A.) — Hü- j kûmet organı olan Esti Usjag ga- ! zetesi albay Donavan'ın Belgrad- : dan sonra Budapeşteye geçeceği, ni, Budapeşteden de doğrudan doğruya Türkiyeye gideceğini bildirmektedir.
*
Sofya, 23 (A.A.) — B. Roo-j
seveltin hususî mümessili albay i Donavan'ın kral Boriste yaptığı mülakatın 20 dakika sürdüğü ok-renilmiştir. Bu mülakat esnasında albay Donavan B. Roosevelt'in mesajını krala vermiştir.
hTtler
Romanyadaki Garnizonları Takviye Ediyormuş
Londra, 23 (A.A.) — Times'in dip lomatik muharriri yazıyor;
Hitler, Romanyada esasen kuvvet nistan elçisi Simopulos, Yunan - I-vt etmektedir. Kıtalar, kara, seylâplara ve Macar ve Rumen demiryol larının emniyet edilmez tarifelerine rağmen Romanyaya varmakta devam ediyorlar.
Umumiyetle Londrada çok dikkatli müşahitlerin tahminlerine göre. Şimali Afrikadaki İngiliz muvaffakiyetleri, .Hitlere kara harbinde bu
Kahire, 23 (A.A.) — B.B.C: Dün gece neşredilen fevkalâde tebliğe göre, Avustralya kıtaları dün öğleye I sahada kftdiselerin seyrini değiştire-dogru Tobruka girmişlerdir. Hali ha bilmek için vaktin geçmiş olduğu metl Mısırda bulunan 20 ile 45 yaş|zırda anCak Tobrukun garp mınta- Kanaatini vermiştir. Maamafih HiUor arasındaki Yunanlıların silâh altına ^a9,n(ja bulunan İtalyan garnizonu cenup cephesinde herhangi bir ma-alınarak Mısırda bir Yunan cüzüta-1 mukavemet etmektedir. halde mihvere bir zafer teminine te-
İngiliz kuvvetleri durmadan esir ?ebbUs etmiye azmetmiş bulunmak
mı teşkil etmiye karar vermiştir. Yunan elçiliği bu teşebbüsün Mısır hükümetinin müsaadesi ve İngiliz hükümetinin muvafakatile yapıldığını bildirmektedir.
Si
almakta ve külliyetli miktarda harp malzemesi iğtinam etmektedirler. A-vustralya kıtaları ile Tobruka giren Reuter ajansının hususi bir muhabiri Tobrukda binaların alevler i-çinde bulunduğunu yazmakta ve A-
tadrr. Şu cihet emin gibi gözüküyor ki, Hitler, Akdenizin en dar kısmında ingiliz deniz münakalâtını tehdide devam edecektir. Sicilyaya 400 İlâ 50/> pike tayyaresi gönderümiş olduğu, Helkl Napoli vc Roma civar-
vustralyalı askerlerin şehre nasıl lar,nda da ba*ka tayyareler bulund ı
DERNE'YE
Tonlarca Bomba Atıldı
Kahire, 23 (A.A.) — İngiliz Hava kuvvetlerinin tebliği: 20/21 kânunusani gecesi lngiüz hava kuvvetlerine mensup tayyareler Libya'da Der-ne üzerine bir çok ağır hücumlar yapmışlardır. Kışlalar ve diğer askeri hedefler üzerine bir çok t(((l bomba atılmış vc İnfilakları müteakip bir çok yangınlar çıkmıştır.
(Başı 1 İncide) X bir darbo teşkil edeceğini yazmakta ve şunları İlâve etmektedir:
İngiltere, Almanya tarafından İngiliz adalarına tevcih edilecek olan esaslı hareketlerden evvel İtalyayı muharebe dışına çıkarmıya muvaffak olursa bu kendisi İçin maddi ve mânevi büyük bir kazanç olacaktır.
Almanlar - niyetlerinin de böyle olduğu görülmektedir - Akdenizde yalnız hava hareketlerinde bulunmakla İktifa ettikleri takdirde Sicil-yadaki hava filolarını devamlı surette takviye etmek ve bu yüzden In-giltercyo hücum için tahsis edecek leri kuvveti zayıflatmak ve yahut müttefiklerine yardım etmek İçin Irgillz adalarına karşı yapacakları hücumdan vazgeçmek mecburiyetinde kalacaklardır. İngilterenin Akdenizde nihai gayesi büyük İngiliz mu harebesl İçin kullanılabilecek mühim miktarda İngiliz kuvvetlerini serbest bırukmuk maksadile İtalyayı muharebe dışına çıkarmak olmalı veya Almanların dikkatlerini Akdeniz U-zerlne o derece tevcih etmeli ki, başlıca büyük muharebeler için kullanabilecekleri kuvvet miktarı bu suretle hlssolunur derecede azaltılmış bulunmalı.
Binbaşı Eliot, makalesini şöyle bitirmektedir:
Şurası sarihtir kl. bugün Akdenizde teşebbüs sahibi olan ve taarruzu idare eden mihver değil, fakat tngtlteredir Mihver orada tedafüi vaziyettedir. ¦
Vovel. Cunnlngham, Longmor gibi ingiliz şeflerinin maharet ve cesareti büyük muvaffakiyetler elde c-dılmesini temin etmiştir.
Bunlardan. İngiliz davasının menfaatine olarak istifade etmiye çalışmalıdır.
ğu mümkündür.
Diğer taraftan Yunanistan, Almanların her türlü uzlaşma teşebbüslerini katiyetle reddetmektedir. Yunanlılar, cevaben, sonuna kadar harpte İngilterenin müttefiki olduklarını ve İngiliz yardımı ile galip geleceklerinden emin bulunduklarını bildirmektedir.
mevziler elân düşman hücumuna kar şı pek cesurane bir mukavemet göstermektedirler.
Tobrukta tahşit edUmiş olan İtalyan kuvvetleri yalnız bir fırka ile bir kaç bahriye ve hudut muhafaza
girdiklerini anlatarak şöyle demektedir:
Her taraftan ollerinl yukarı kaldırmış İtalyan askerleri kendilerini İngilizlere teslim ediyorlardı. Tobrukta alman esir miktarının garp çölünde alınan esirler miktarının yansını teşkil ettiği anlatılıyor. Fakat henüz resmi rakamlar bildirilmemiştir.
Taarruz Nasıl Başladı?
Kahire, 23 (A.A.) — Reuter ajansının hususi muhabiri bildiriyor:
İngiliz ordusunun ileri kuvvetleri tanklardan, Avustralyalı piyade kuvvetlerinden, motorlu kıtalardan mü-1 müfrezelerinden mürekkepti, Düş- -
rekkepti. İlk hücum, dış müdafaa|™" bile şehre hUcwum_edenibc?/,r- j hattı ile Tobruk kalesi arasındaki sahaya tevcih edildi. Avustralyalı
kasının bilhassa ağır zayiata uğradığını kabul etmek mecburiyetindedir.
Sudan Cephesinde İtalyanlar Şaşırmış
Kahire, 23 (A.A. - B.B.C.) -
askerler tel örgüleri kestiler. Tanklar ileri atıldılar. Açılan gedikten dalga halinde giren bir Avustralya livası askeri mevzilere hücuma başladılar. Bu sıradıı müthiş bir manzara karşısında kaldım. İtalyan top-çusu, teslim olan binlerce esiri baraj Sudan cephesinde, Kassalayı işgal
ateşine tuttu. eden İngî1' * 1 " ' '
Harekât esnasında tek bir İtalyan etmekte olan İtalyanları durma-
tayyaresi görülmedi. Taarruzun mu- dan hoplamaktadırlar, vaffakıyetle neticelenmesine âmil, Hududdan 200 kilometre me-denlz hava ve kara kuvvetlerinin tam I safede bulunan Aghordat şehrın-
iş birliğidir.
İtalyan Tebliği
ltalyada bir nuıhul, 23 (A.A.) — İtalyan umumi karargahının 230 numaralı tebliği:
Tubruk müstahkem mevkiinin
mevzileri arasındaki muharebe pek anudane olarak dün bütün gün devam etmiştir. Ancak öğleden sonra Avustralya kıtaları Tobruk şehrine girmişlerdir. Şehirde her şoy yakılmış ve eski San Giorglo gemisi de cllnnmltle berhava edilmiştir. MUs-tuhkem mevkiin garp kısmındaki
de İtalyanların mukavemet edecekleri tahmin edilmektedir.
54,000 Esir
İngiliz Üssünde
Londra. 23 (A.A.) — Bahriye nazariydi tarafından neşrolunan bir tebliğde, bildiriliyor ki, İngiliz harp gemileri italyanlardan alınan esirlerden 54 bin kişi ile pek çok tankı Akdenizdeki başlıca İngiliz üslerinden birine . çıkarmıya ıpuvaffak olmuştur.
09?933?8
- 6
VATAN
24- 1 -941
Yurdumuzun Güzel Köşeleri:
Manisa Muradiye Camisi
Manisa (Vatan) — 1922 senesi yangınından evvel Manisayı ziyaret edenler onun yeşillikler ortasında m derece mamur bir şehir olduğunu hatırlarlar. Bu şehrin mazisi uzaklara doğru yollandıkça gözlerimizin önüne bir sürü medenî varlıklarile mamur bir
âlem serilir.
Manisa başlıbasına bir tarihtir.
Bilhassa Muradiye camii baslıba-
şına bir şaheserdir. Muradiye ca-
mii Osmanlı hükümdarı 3 üncü Murat tarafından 1583 senesinde insaflına başlandığı ve 1585 senesinde rkmal edildiği anlaşılıyor.
Bu muazzam camiin plânını Mimar Sinan çizmiş ve bu plâna
göre binayı Mimar Mahmut ve Mehmet ağalar kurmuşlardır.
Bu muazzam eser ufaktefek tamirler görmüş ve el M görmektedir.
Manisanın
Bir Haftıhk Tütün Satışı
Manisa (Vatan) — Tütün kumpanya mümessillerinden aldığım malûmata göre, Manisa vilâyeti mıntakasjnda bir hafta zarfında satılan tütün miktarı aşağıdadır.
Turgırtludan 500.000 krlo
Salihliden 55.000 »
Alasehirin merkezinde 45 balya İzmirli Talât 19 balya. Ori 63 balya. Ege tütün kumpanyası tarafından alınmıştır.
Kuladan 25.000 kilo yerH ü-rünler 8000 kilo. Akdi Fuatlar 10.000 kilo. Ege tütün ve 5.000 kilo da İzmirli Talât kumpanyası tarafından alınmıştır.
Akhisarda ise; 2.000.000 kilo tütün satıldığı halde satış hakaretini elân muhafaza etmektedir. -o-
Manisa da Konferans
Manisa (Vatan) — Ha&evi salonunda orta mektep matematik öğretmeni Ahmet Örrerttrrk tarafından Türk bayrak ve sancağı, sancak ve bayrak keTİrnelertnin menşei, ay ve yıldız şekilVerinm menşei bayrak ve sancak şeklilerinin geçirmiş olduğu tekâmül, bayrak, sancak, millî marş ve bunlara borçlu olduğumuz vazifeler mevzuu üzerinde rrröiwnı bir konferans verilmiş Halkevi dolduğu gibi halkın ekserisi dışarıdan hoparlörle bu toplantıya dahil olmuştur.
----o
Mersin Halkevinde Ssrgi
Mersin, (Vatan) — Hatifleri salonunda bir resim ve fotoğraf sergisi
açılmıştır.
Valimiz Saip Orge, Maarif mödu-rü Şefik Ergiîndüz, Halk partisi kaza reisi Abdullah Brsoy ve daha bir çok münevver ve öjŞTetmenlerrmtz açılış resminde buluıımuşlardır.
İstiklâl marşından sonra halkevi reisi Sükuti Sözen serginin gaye ve maksadını güzel sanatın cumhuriyet devrinde gösterdiği inkişaf ve merhaleleri anlattıktan sonra valimiz, serginin korderâsını kesmiştir.
Edirnede
Mebuslarımızın Tetkikleri
Edirne, (Vatan) — Mebuslarımızdan doktor Fatma Memik, Faüc Kal takkıran, Temel NUcumu Göksel şen rimize geldiler.
Mebuslarımız bugün son tuğyanda su baskınma uğrayan nehirler sahilindeki mahalleleri ve Bosna köyünü gezmişler ve halkla ve seylâpzede lerle temaslarda bulunmuşlardır. Ayni zamanda elektrik fabrikasının bu günkü vaziyeti ile yeniden alâkalanarak tetkikler yapmışlar ve akşam Edirne Postası refikimizin idarehanesine gelerek memleket ihtiyaçları ve dertleri mevzuu etrafında hasbıhallerde bulunmuşlardır.
* Edirne, (Vatan) — Umumi müfettişliğin Nafıa Vekâletinden istediği yüksek mühendis bugün şehrimize gelerek Elektrik fabrikasıflm beton kıemında hasıl olan bir çatlaklığı tetkike başlamıştır. Umumi müfettiş general K. Dirik de fabrikaya giderek yapılmakta olan çalış mayı gözden geçirmişlerdir.
Abone Ücreti
Türkiye dahilinde:
Senelik 6 aylık S aylık Aylık
Et Fiyatları
Edirne, (Hususi) — Son hafta i-çinde et fiyatları birdenbire 10 kuruş yükselmiş ve her kilosu elli kuruş üzerinden satrhruya başlanmıştır Bir ay evveline kadar 40 klttUf üzerinden satılmakta olan koyun etinin kısa bir zamanda beher kiloda yirmi kuruş birden zam göstermesi fazla görülmektedir.
Antalyada Spor
Antalya, (Vatan) — Bir zamanlar komşu vilâyetlerden oldukça üstün olan Antalya sporu, klüplerin birieşmesile körleşmiş, gençlik dağılmış, faaliyet gösterecek elemanlar kalmamıştı. Antalya sporuna ya-prkm b« suikast neticesinde uzun yrl lar spor hareketlerinden mahrum ka lan Antalya haHtı. »on seneler zarımda derin brr faa+iyet karşısında buhınoyortar.
Ewe4ce spor olarak yaiıuz fııtbo-
W görüyorduk. Şimdi ise sporun en-
vaını öğrenmiş bulunuyoruz. Halkevi bafcoesinde vüce4a getirilen tenis saham bilhassa, bayanların spor sahası Mine gelmiştir.
Bölge futbol ajanı Celâl Utmanın idaresinde haftada üç defa yapılmakta ofan futbol ekserstılerlnden maada, bir kaç haf tadanberi devam eden koşu müsabakaları da göze çarpmaktadır. 27.12.940 ta yapılan Atatttrk koşusu 2000 metre üzerine tertip edilmiş, atlet Sermet Or bir inciliği kazanmıştır. İkinci koşu olan Çukurova koşusu ise 5.1.941 tarihinde §000 metre üzerine yapılmış, bu koşu da da genç Sermet Or birinci gelmiştir. Üçttnctt koşu 10.1.941 pazar günü, havamn gayet soğnk ve fırtınalı olmasına rağmen yapıbnrş, atletlerin hepsi Sakarya koşusuna iştirak etmişlerdir. 6600 metre üzerine yapılan bu koşuda, yine her acım anki gibi Sermet Or brrmcrMgi elde etmiştir.
Antalya sporcuları lig maçları i-çin Elmalı, Korkuteli, Serik ve Manavgat futbolcülerini martın ilk haftalarında karşılaşmak üzere vilâyetimize davet etmişlerdir.
Bundan başka beden terbiyesi genel direktörlüğünün emri üzerine grup birincilikleri maçlarına iştirak etmek üzere sporcular, son gayretlerde çalışmaktadırlar.
1400 750 400 Hariç memleketler:
150 Kı-.
Senelik 6 aylık 3 ayi/k Aylık
2700
1410
800 Kr. yoktur
Halkevinde Temsil
Antalya (Vatan) — Vilâyetimiz halkevi gösteri şubesi hummalı bir gayretle çalışmaktadır. Yeni Adam mecmuası sahibi İsmail Hakkı Bal-tacıoğlunun piyeslerinden Andaval Palası birbiri üzerine Uç defa muvaffakiyetle oynadığı holde, halkın arzusu üzerine kurban bayramında parasız olarak tekrar göstermiş binlerce halk bu müstesna eseri kahkahalar arasmda seyretmişlerdir.
Şubat ayının ilk haftasında oynanmak üzere yine İsmail Hakkı Balta-cıoğlunun Kafa Tamircisi isimli piyesini hazırlamaktadırlar. Bu eserin de diğeri gibi muvaffakiyetle temsil edileceğine şüphe edilmemektedir. Gençlerimizi muvaffakiyetler inden dolayı tebrik ve takdir ederiz.
Mersin İdman Yurdu
Mersin, (Vatan) — idman yurdun da toplanan idman yurdunun yeni ı-dare heyeti bk'inci toplan tıs mı yapmış ve bütün muamelatı ile hesaba-ti eski idare heyeti, yeni idare heyetine devrelin iştir.
Yeni idare heyeti şöyle teşekkül etmiştir:
Reis: Fahri Merzeci, umumi kâtip Celâl Abaç, spor ânirl Edip Buran, müdafaa âmir' yüzoaşı Bedri Tlg-rel, muhasebeci Hamdı Tiryaki oğlu, Doktor, aza Hayri Toloner, idare amiri Hakkı Berk.
Kelepçeli Elle
Kalemi Aşırmış
Istarrbul Müddeiumumiliği dün Amerikanvari işlenmiş bir hırsızlık ve yankesicilik suçunun tahkikine başlamıştır. Bu garip hâdise şudur:
Polis Eyüpte Otakçılarda Al*-caçeşme sokağında 55 numaralı evde oturan I 5 yaşındaki Feridun Gezginle, yine Eyüpte Dökmeci-lerde Oluklubayırda I 3 numarada oturan Süleyman Yerciyi bir yankesicilik suçundan dolayı yakalamış ve ikisinin ellerini birbirine kelepçeliyerek bir otobüse bindirmistir. Otobüs Adliye önüne geldiği zaman yolculardan Mustafa polise müracaat ederek:
— Şimdi otobüsle dolma kalemimi çaldılar, demiş ve elleri kelepçeli olan gençlerden şüphelendiğini söylemiştir. Polis bunların üstlerini aramış ve kalemi Fe-ridunun cebinde bulmuştur.
Sultanahmet sulh birinci ceza mahkemesi zaten birçok yankesiciliklerden sabıkası olan Feridu-nun duruşmasını yaptı. Feridun kendisini müdafaa ederken diyordu ki:
— Ben otobüsten inerken bu kalemi yerde buldum ve aldım.
Hâkim dosyayı tahkik için
Müddeiumumiliğe iade etmiştir.
o-¦
Madam Atina
Gençleri fuhşa teşvik ettiği ve gizli randevuculuk yaptığı içrn geçenlerde tevkif edilen Madam Atina dün Müddeiumumilik tarafından tevkifhaneden getirtilerek ifadesine müracaat edilmiştir. Tahkikatın ikmali için baskın yapıldığı gün evde bukınan sabah gazetelerinden birinin bir muharriri ile bu gazetenin avukatının ifadelerine de müracaate lüzum hasıl olmuştur. Dosya birkaç güne kadar mahkemeye intikal edecektir.
Yiyecek Madde Stoklan
Hükümetimizin emrrle şehirlerde ve kasabalarda mevcut yiyecek maddelerinin stokları hakkında yapılan tetkikler ikmal edilmiştir. Istarrbul Belediyeci de tetkiklerini bitirerek istatistik malûmatına esas olacak şekilde raporlarmı hazırlamıştır. Bu raporlar alâkadar makamata gönderilecektir.
Zongudakta Sığınaklar İnşa Ediliyor
Zonguldak, (Vatan) — Zonguldak şehrinde muhtemel bir hava taarruzuna karşı bir çok sıkmakların inşasına karâr verilmiştir. Sığmaklar, şehrin muhtehf yerinde yapılacak ve en modern tesisatı ihtiva edecektir. Şimdiye kadar yapılan tetkiklerden anlaşrldrgına göre, bu sığınaklar i-çin şimdilik yirmi bin lira talısis e-dilmiş ve vilâyetin 1940 bütçesinden verrimestne karar verilmiştir. Yeni sığmakların inhası için lazrm gelen bütün muameleler ikmal edilmiş ve İş münakaşaya konulmuştur. :'jjvr. . i
Bundan başka bir çok sıfcınaklarm da inşa edilmesi için lazım gelen tet-k ika ta. devam edilmektedir.
Altı Yerinden Yaralamış
Antalya, (Vatan) — Şehrimizde bir yaralama hâdisesi olmuş» Arap Recep isminde bir adam, arabacı Altı Patların Mehmet tarafından altı yerinden agrr surette yaralanmıştır. Hâdise şöyle olmuştur:
Arap Recep, karısı ve ogkı üe beraber evine giderken yolda, arabacı Altı Patların M eh m ede rastgelm işlerdir. Mehmet sarhoş okluğu için ondan kaçınmak isterken küfür ettiğini duymuşlar. Etrafta kendilerinden başka kimse olmadığı için kime küfrettiğini sormak istemişler. Bu sorguya krzan Altı Patların Mehmet hemen bıçağını çekerek suçsuz Recebin sırtına altı defa daldmp çıkarmıştır. Bu arada elinden yaralanan Recebin oğlu ile kansmm feryadına bekçi ve polis yetişerek yaralı ları hastaneye kaldromştar, suçluyu da yakalamışlardır.
Maarifte:
Mektdplerda Pasif Korunma
Mekteplerde pasif korunma tecrübelerine başlanmıştır. Bu ayın nihayetine kadar mekteplerde iki defa korunma tecrübesi yapılacaktır.
Kahveler Arandı
Dün, Beyofclımdaki orta mektep, ve İlse müdür muavinleri yanlarında polisler de olduğu halde Beyoglunun kahve vc bilardo sakmiarmda mektep kaçağı talebe aramışlardır. Bu semtte evvelce yapılan takibatın neticesi olarak bu defa ancak üç kaçak talebe yakalanmış, cezalandırılmak üzere inzibat meclisine verilmiştir.
Edebiyat Fakültesi
Edebiyat fakültesinin Romanolojl ve arkeoloji şubeleri talebeleri seçtikleri dört sertifikadan birinin imtihanını dört sömestr sonunda vermi-ye mecbur tutulacaklardır. Diğer Uç sertifikanın imtihanlarını da gelecek dört sömestr zarfında vereceklerdir. Bugün tatbik edilmekte olan talimat nameden evvelki talimatnameye göre, muhtelif şubelere kaydolunup ta son sömestrde bulunan talebelerin devam karneleri şubatm ilk haftasında, haklarında talimatname tatbik edilen talebelerin devam karneleri de önümüzdeki nisan ayrrun sonun da toplanacaktır. Seminer ve derelere devam vaziyeti profesörler tarafından tesbit edilerek idareye bildirilecektir. Derslerin üçte ikisine devam etmiyen talebeler imtihana a-lınmıyacttktrr.
Fen Fakültesi
Fen fakültesi Mühendis - kimyagerlik şubesinde bulunan talebelerin ayni zamanda fabrikalarda staj görmeleri de tukarrur etmiştir.
Şişli Terakki Müdürlüğü
Maarif Vekâleti. Güzel Sanatlar Umum Müdürlüğüne tayin edilmiş olan Tevflk Ararat, Istanbula gelmiş, Şişli Terakki lisesi müdürlüğünden istifasını vererek Ankaraya dönmüştür. Şişli Terakki lisesi müdürlüğüne başmuavin Ecvecrn tayin e-dılecegı söylenmektedir.
Talebe Yurtları
Evvelce yazdığımız gibi bu sene içinde yeni talebe yurdu açılmrya-caktır. Bugünkü talebelerin hemen ekseryeti muhtelif yurtlara yerleşmiş bulunduğundan yurt meselesi yeni sene başında halledilecektir.
Mekteplerin Teftişi
İstanbul orta mekteplerile liselerinin teftişine başlanmıştır. İstanbul lisesinin tarih ve coğrafya derslerini umumi müfettiş Necmettin, fizik derslerini müfettiş Arif, matematik derslerini müfettiş Besim teftiş et-miye başlamıştır. Teftişler nisan m ilk haftasına kadar bitirilecektir. Teftiş görmekte olan orta tedrisat muallimlerinden 300 - 400 kişinin bir derece terfi edecekleri söylenmektedir.
Maarif Vekâleti Neşriyat Müdürü
İslam Ansiklopedisinin her ay beş forma olarak neşrini temin içfaı Maarif Vekaleti neşriyat müdürü Faik Reşit Istanbula gelmiş ve bu iş için edebiyat fakültem1 dekanı profesör Hâmidin riyasetinde bir toplantı yapılmıştır.
Zabıta Haberleri:
Randevu Evleri
Zabıta Borcun i Manokyan adında bir kadro tarafından Pangaltıda İşletilen gizli bir randevu evi meydana çıkararak kapatmıştır. Bundan başka biri Fatih, diğeri Beşlktaşta iki randevu evi daha kapatılmıştır. Burada bulunan kadınlar muayeneye sevkedllmlşler, evler do kapatılmış-tır.
Belediyce Ceza-lananlar
Zabrta, dün belediye nizamnamesine aykrn harekette bulunan 20 şoförle tramvaydan atlıyan 28 kişiyi tecziye etmiştir. Bundan başka dilenirken yakalanan 3 dilenci de yakalanarak mahkemeye verilmiştir.
Kamyon Çarptı
Şoför Bahaoddin Ezmezin idaresin deki kamyon Yedi kul ede tramvay caddesinden geçmekte iken Sirkecide Erdahan sokafcmda Hüdaverdl hanmda 12 numarada oturan 13 yaşında Yuda kın Lusiye çarparak muhtelif yerlerinden ağır surette yaralamışta-. Yaralı Haseki h astan an e-sine kaldırılarak tedavi altona alm-mrş, hadiseden sonra kaçmak lstiyen şofÖY yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
* Bebekte oturan Recep Demirci-oğlunun 9 yaşındaki oğlu Hasan yıkılmakta olan bir evin enkazı Ue oynamakta iken basma bir tahta dü şerek yaralanmış, Şişli, çocuk hastarı anemine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
* Çarşıkapıda Hüseyin Ağa camii .sokağında oturan Sfebahat Şen a-dmda bir kadın mangal m üzerine dü şerek muhtelif yerlerinden yanmrş, hastan an eve kaldmlarak tedavi altına alınmıştır.
* Büyükderede oturan İbrahim öz t ürk isminde biri, sarhoş bir halde Kömür iskelesinde dolaşmakta iken denişe düşmüş, bozulmak üzere iken sandalcılar tarafından kurtarılmıştır.
* Salroatomrukta Bakkal sokagm da Tayfurun 5 yaamdaki oğlu İhsan Ongelen evin bahçesindeki kuyuya düşmüş ise de babası tarafından kur tarılmıstır.
* Beyoğlunda Derya sokağında o-turan Halil Erdem adında biri, Karaağaçtan geçerken azgm bir mandanın hücumuna maruz kalarak karnından yaralanmıştır.
BORSA
28 İKİNCtKANTJN İMİ
SU*
Dolar
İsviçre Frc, Drahmi Leva Peçeta Dinar Yen
İsveç Kronu
5.24 132,20 29.6875
0,9875
1.6225 12,9375
3,175 31,1375 31,005
Esham ve Tahvilât
Türk borcu 1 peşm Türk borcu 2 peşin
19.50 19,00
Dişleri Sabah, Öğle ve Aksan Her Yemekten Sonra Niçin Fırçalamak Lâzımdır ?
Çünkü bîr defa dişler baricdec. ,
sızdır, saniyen azdaki «Salya»
Askerlik İşleri
Eminönü Askerrtk şubesinden: Nakliye Teg. Mahmut oğlu HUse yin Cahit 328 (44966), piyade Tegm Ahmet og. Niyazi Yoneâ 315 (20297) kayıttan tetkik edilmek üzere şubeye müracaatları.
RADYOLIN
tman mikroplara karsı müdafaa-denilen ma yi d e milyonlarca mikrop dorudur.
Salyada bulunan Lüab dişlerin en birinci düşmanıdır; dişlere yapışarak yosun peyda eder. Mineleri aşındırır, yavaş yavaş dişleri ve kökleri çürütür, diş etlerinde iltihaklar pey-
\ a olur. Dişlere yapışan yemek
, tıkları ve ecnobi maddeler
1 temizlenmezse birer mik-
ı »b yuvası haline gelir. Eğer
dişler muntazaman ve günde en az 3 kere sRadyolin» ic fırçalanmadığı takdirde çok çabuk mahvolmağa mahkûmdur.
VATAN Gazetesi
İLAN 1 IVATLAKI Kuruş
Baıdık maktu olarak 760
1 inci Sayfa Saatimi 600
2 » a a 350
3 » » » 300
4 » > a ' 100
5 » » a 75
0 » » B 50
RADYO LİN
Bu muhtemel Akıbetleri Vaktınue Banara! eder.
Sabah, Öğle ve Akşam Her Yemekten Sonra Günde 3 Defa Dişlerinizi Fırçalayınız.
RiDA DİŞ SUYU
Boğaz ve (grip, kızıl, kazamrk) gibi salgın hastalıklar samanında gargara yapılmakla ağı», bogaam antisoptistni temin ©don kuvvotll bir
dezenfektedir.
Maliye Vekâletinden :
KBB Gümüş Yüz Kuruşlukların Tedavülden Kaldırılması Hakkında İlân
Gümüş yüz kuruşlukların yerine gümüş bir liralıklar darp ve piyasaya kail miktarda çıkarılmış olduğundan gümüş yüz kuruşlukların 31/lkinclkanun/941 tarihinden sonra tedavülden kaldırılması kararlaş-tınlmıştır.
Gümüş yüz kuruşluklar l/Şubat/941 tarihinden itibaren artık tedavül etmlyecek ve ancak yalnız Malsandıklarlle Cumhuriyet Merkez
Bankası şubelerince kabul edilebilecektir.
Elinde gümüş yüz kuruşluk bulunanların bunları Malsandıklarlle Cumhuriyet Merkez Bankası şubelerine tebdil ettirmeleri İlan olunur.
«288» c380>
Kayseri Tayyare Fabrikası Satmalına Komisyonundan :
1 — Fabrika civarında 2500 metrelik şose yolu inşa ettirilecektir.
2 — Muhammen bedeli 16850 Uradır. Muvakkat teminatı 1261 liradır. , v'.,
3 — İhalesi kapalı zarf usulile yapılacaktır.
4 — İhale tarihi 30/1/941 perşembe günü saat <11> on birdedir.
5 — Zarflar ihale tarihinden bir saat evveline kadar kabul olunur.
6 — Keşif, plân ve şartname, Ticaret Odası ve Nafıadan alınacak ehliyet vesikalarının İbrazı şartile komisyonda görülebilir.
7 — İhalede Ticaret Odası vc Nafıa ehliyet vesikalarının ibrazı mecburidir. (206 - 305)
r
mı İkramiyeler!
T. İş Bankası
1941 Küçük
Tasarruf Hesapları ikramiye Plânı
3 2 4 8 36 80
1 adet 2000 Liralık
a 1000 >
> 750 >
> 500 >
> 256 >
> 100 >
> 56 >
> 20 >
2000.-
3000.-1500.-2000.-2000.-
4000, 6000.-
Keşideler : 4 Şetat, 2 May», 1 Agus-toa, 3 İkincftesrtn tarihlerinde yapılır.
Devlet Demiryolları ilânları
Muhammen bedeli 24038 (Yirmi dört bin otuz sekiz) lira olan (60) kalem Ankara hastanesi ahşap eşya ve mobilyası 4/2/1941 Salı grünü saat 16 de kapalı zarf usulü ale Ankarada İdare binasında satm alınacaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin 1*02,85 (Bin sekiz yüz iki lira seksen beş kuruş) liralık muvakkat teminat Ue kanunun tayin ettjgl veattcalan ve tekliflerim aynı gün saat 14 de kadar Komisyon Reisliğine vermeleri lazımdır.
Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme dairesinden, Uay-darpaşada TeeeHOm ve Sevk Şefliğinden da£rtılacaktzr. (33S-)
Muhammen bedeli (4166) lira (öfr) kuruş olan 50000 adet (takriben 2777 küo) ispermeçet mumu (10.2JM1) pazartesi günü saat (11)
on birde Haydarpaşa gar binası dahilindeki komisyon tarafından açık eksiltme usulile satm alınacaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin (S12) lira (49) kuruşluk muvakkat teminat ve kanunun tayin ettiği vesaikle birlikte eksiltme günü saatine kadar komisyona müracaatları lazımdır.
Bu İşe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. (404)
ŞEHİR
TEPfiBAŞINDA DEAM KISMI
Bugün saat 15,30 da Akşam 20,30 da ABDAL
Yazan: Dotoyevskl
TİYATRO fiü
TEMSİLLERİ
İSTİKLAL CAD DESİN' D S KOMEDİ KISMI
Bugün saat 14 te Çocuk oyunu
Akşam 20.30 da
KİRALIK ODALAR
Her gün gişede çocuk tonrsUleri için bilet verilir.
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET EMtN YALMAN
»«sddiftı Yer; VATAN MATBAASI