KOTÜf»HAJW >
CUMARTESİ 25
2. rcî Kânun 1 s 4 1
VATAN EVİ
CAGALOSLU No. W
TELEFON: 24136 TELGRAF: V TAN IsL
L AŞMUIİAT. KİRİ:
AHMET EMÎN YALMAN
¦ w
k
BUGÜNKÜ SAYIMIZDA:
2 inci Sayfada Şehir ve Memleket haberleri
S » Çocuk babalarile konuşmalar - Sırası
gelmişken - Kassala ricatinin mânası. € » Sinema - Spor - Errreniler nasıl aldatıldı
5 t> Roma İmparatorluğa • Dış haberler
Fiyatı: 5 Kuruş
sTyasî sabah gazetesi
YUDA
Yıl: 1
Sayı: 155
Uzun zamandanberi Hartum'da bulunduğu, üç be$ gün evvel, tayyare ile memleketinin bir yerine indiği de dün ifşa edilen Habeş imparatoru Haile Selâsiye, Hartum'da bulunduğu sırada kendisine sadık kabile reislerinin hürmet ve tazimlerini kabul ederken
ASLANI
Habeş imparatoru
Memleketine
birerek Habeş Bayrağını Kendi Eliyle Direğe Çekti
HABEŞ
Ordusu Yürüyor
Hartum, 24 (A.A.)
Reu-
AMERİKAN
Cephesindeki inkişaf
Ekseriyet kararını verince demokrasi terbiyesinin neticesi olarak münakaşalar susacak, el birliğile tatbikata geçilecektir.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ngıltere havalarında, Afrika-
d
da, Arnavutlukta devam eden
mücadeleler ve Balkanlara daiı hazırlanan ihtimaller nekadar mühim olursa olsun, bugünkü harbin ana cephesi Amerikadır. İkinci cihan harbinin bundan sonraki u-mumî seyri üzerine en çok tesir edecek amil, Amerikan yardım *e alâkasının derecesidir. Bunun için.bu saniyede bütün gözler A-menkaya dikilmiştir.
Amerıkada bu gibi kararlar yavaş veriliyor, işler üzücü safhalardan geçiyor, münakaşa münakaşayı takıp ediyor. Fakat Amerikan demokrasi hayatının kuruluşuna göre bunun başka türlü olmasına ihtimal yoktur. Amerikanın mukadderatile ilişiği olan işlerin inkişafı için bir tek yol vardır. O da bir fikir cereyanının, muayyen münakaşa usul ve racr-halelerile zihinlere hâkim bir ha'e gelmesinin yoludur. Geçen harpte de Amerikanın işe karışması için aynı yollardan gidilmiş, aynı merhaleleri birer birer geçmek lâzım gelmişti. Gidiş bize yavaş gibi görünüyor, fakat bu defaki inkişaf geçen harpten iki m»li süratlidir. 1914 . 1918 harbinde A-merikanın bitaraflığı brrakmağa ve bir tarafı tutmağa karar vermesi için üç sene zaman geçmiştL Bu defa aynı noktaya bir buçuk senede varılmıştır. Buna ister harp vasıtalarının süratindeki artışı, ister radyo gibi geçen harpte olmayan telkin teçhizatının fikir cereyanlarını (uzlaştırmasını sebep gösteriniz, hakikat herhalde budur.
Amerikanın bir Avrupa harbîne karışması hakkındaki fikirler, işlerin ilk safhasında Amerikada ancak bir azlığın temsil ettiği fikirlerdir. Çünkü çokluğun gözü pek yakın ufuklar üzerinde dolaşır ve tehlikenin Amerikaya sıçraması ihtimalini akla getirmez. U-zağı gören münevverlerin, halkın ekseriyetindeki görüş kudretini arttıracak ve tehlikenin Amerikaya da geleceğini isbat etmek için pek çok uğraşması lâzım gelir.
işin içinde mühim bir de dah'Iî ihtilâl unsuru vardır ki o da harp yüzünden Cümhurreisine geniş salâhiyetler vermek lâzım geleceği, Amerikada diktatörlük kurulacağı ve münakaşa hürriyetinin tehlikeye düşeceği korkusudur. Böyle bir korkunun yerinde olmadığıoa dair Cümhurreisinin halka itimat telkin edebilmesi ve bunun için adamakıllı uğro^maaı lâzımdır.
İşte bugün bütün bu merhaleler aşılmış bulunuyor. Koose-velt'in kati tekltlU-ri kongre hu-ZUr undadır. Kongrenin I İane iye ei)CÜn)enî biı Ita/tra varmak için ihl ısa» ad anılarını dinlemekle meşçuîdüc. İşin e»»»md» tereddüt eden kalmamıştır. Gürün mesele, derere ye aatti pürüzlerinin hal-lindedif.
Bir taraftan Amerika sanayii
<[>e<ar»ı Sa. üt Mı 3 de) **
Radyo gazetesinin bildirdiğine göre kaçtığı anlaşılan lejyonerler şefi Horya Sima, Romanya Başvekili Antonesko ile dost
bulunduğu sıralarda
Romanyada Son Vaziyet
Lejyoner Şefi Horya Sima Kaçtı
Antonesko vaziyete hâkim
«Romanya vaziyetine gelince: «An-toneskoya karşı ayaklanan Demir-muhafızlardır. Antonesko, vaziyete tamamile hâkim değilse de herhalde D em ir muhafızların mukavemetini kırdığı anlaşılıyor ve yavaş yavaş bütün Romanyayı ele geçirecek gibi görünüyor.
«Rumen radyosu spikeri bugün uzun uzadıya, Romanyanın her tarafından Antoneskoya gelen sadakat telgraflarını okumuştur. Radyo, bun-(Devamı S a. 5, SİL 4 de) saAcs
Bulgaristan Yugoslavya
Ebedî Dostluk Paktının Devamı
Balkanlar
ı
Mem
nun
Etti
<'Bulgaristanla Yugoslavya a-rasında 1937 senesinde imzalanan «ebedî dostluk paktı» nın 4 üncü yılı her iki memlekette bü. yük tezahüratla kutlanmıştır.
«Eibedî misakın suya düştüğü zannedilmişti. Simdi bu iki devlet arasındaki paktı canlı olarak görmek Balkan memleketlerinde memnunivet 'husule getirmiştir. Bunda, Romanyadaki vaziyetin çok tesiri olmuştur...»
. Radyo gazetesi -
ter ajansının Habeş - Sudan hududunda bulunan hususî muhabiri bildiriyor:
İmparator Haile Selâsiye'nin 15 kânunusanide Ha'beşıstana geçtiğini şimdi ifşa edebiliriz. İmpara-! tor Hartumda bir İngiliz bombar-I dıman tayyaresine binmiş ve avcı i tayyarelerinin refakatile Habeş -Sudan hududunda dinamitler atıl-1 .nak suretile ve kazmalarla çalılık bir arazide hazırlanan bir tayyare meydanına inmiştir.
İmparator burada iki oğlu, Ve-liahti ve Harrar Dükü ile Sudandaki ingiliz kuvvetleri kumandanının bir mümessili tarafından \ ı karşılanmıştır.
4 \ «Yuda arslanı» tayyareden r nerken uzun boylu, başı sarıklı Sudan müdafaa ordusuna mensup bir kıta tarafından selâmlanmış-tır. imparator hududu otomobille geçmiştir. İngiliz subaylarının kumandasında bulunan Habeş kuvvetleri yol boyunca dizilmiş bulunuyorlardı. Suyu kurumuş bir derenin yatağına süratle inen imparator burada bir rahip tarafından takdis edildikten sonra hazırlanan direğe kendi elüejHabeı bayrağını çekmiştir. Bu merasim esnasında borular çalınmış, erler selâm durmuştur. Bu vakurane ve sade merasimden sonra İmparator Habeşistan dahiline doğru seyahatine devam etmiştir.
Londra, 24 (A.A.) — Habeşistan ordusunun ilk muntazam kafilesi Avustralyalı genç bir mü-lâzimin kumandasında düşman a-razisinin içine doğru 240 kilomet. relik bir yürüyüşe geçmiştir.
Kassala, 6 gün evvel zaptedil-mişti. O zamandanberi İngiliz kıtaları 100 kilometre kadar ilerlemişlerdir. İngiliz hava kuvvetlerinin Habeşistanda Gojjam'da kâin Danghila İtalyan üssüne karşı İngiliz hava kuvvetleri tarafından yapılan akından 72 saat sonra I~ talyanların hizmetinde bulunan binlerce müsellâh Habeşi i köylerine dönmek veya Habeş vatan-
( Devamı Sa. 6, SU. 6 da) X§X
Mikiçinski'yi karada arıyoruz, denizde olmasın?
Mikiçinski Boğuldu mu?
Dün Bulunan Bir Ceset Gibi Acaba Bunuda Birgün Bir Balık Ağına Takılmış ve Şekli Değişmiş Olarakmı Bulacağız?
İşte, müsteşarın kayboluşunda-ki esrarı aydınlatmak imkânını vermeden yedinci gün de geçmiş bulunuyor. Mikiçinskiden ne ses var ne sada. Bu iki sual hâlâ cevapsız kalmaktadır:
1 — Bu zat İstanbulda mı? Değil mi?
2 — Ölüsü mü bulunacak, dirisi mi?
Böyle mühim bir meselenin I tahkikatı esnasında polisten, elde j ettiği ipuçları hakkında izahat a-ramk doğru olamıyacağı için zabıtamızın tetkiklerini nasıl bir e-sas üzerinde yürütmekte olduğunu bilemiyoruz. Fakat bir haftadanken bu mevzu üzerinde akla gelen her şey söylendiği halde bir noktanın unutulmuş olduğunu söy
Iiyebilecek mevkideyiz. Yani şu noktayı:
«Acaba müsteşar Mikiçinskinin
otomobili Şili sefaretinin veya Po
lonya konsolosluğunun önünden
kalktıktan sonra Taksimde Kristal
gazinosunun önüne nasıl ulaştı?
Acaba bu otomobili Mikiçinski * •
Taksime götürdü, yoksa bu oto (Devamı Sa- 5, Sü. 1 de) ,
Sıra Eritrede
Tütün Alım Sermayesi Dört Milyona Çıkarıldı
Tıbbî ve ispençiyari Müstahzarlar Kanununda Değişiklik Yapılıyor
Ankara, 24 (Hususi Muhabirimizden) — Bundan evvelki kararname I ile Yeril Mahsuller Türk ononim şir-| keti ve Türk Tütün Limited şirketi namına müstahsilden doğrudan doğruya tütün almak için tahsis olunan 2 milyon liralık mUtcdavil sermaye ve salahiyet kararı 4 milyon liraya iblâğ edilmiştir.
Tıbbî Müstahzarlar Kanunu
Ankara, 24 (Hususi Muhabirimiz-
den) -m On iki senedenberl meriyet mevkiinde bulunan tıbbî ve ispençiyari müstahzarlar hakkındaki kanunun tatbikatından alman neticelere göre, Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekâleti bu kanunu değlştirmiye karar vermiştir. Projeye nazaran trbbî gıdalar ve devaî sabunlar ilâç zümresinden sayılmaktadır. Goiemique müstahzarlar ampul ve komprime halinde yalnız eczahanelerde satıl-
makla beraber tıbbî ve ispençiyari maddeler listesinden çıkarılmışlardır. Serum ve aşı istihsalâtrmız memleketin ihtiyacına yetecek bir raddeye varmış olduğundan, dışarıdan gelecek bu gibi maddeler daha sıkı kontrol edilecektir. Vekâlet dışarıdan getirtilecek maddelerin vasıf ve şartlarını tesbite salahiyetli olacak, haberi olmadan getirtilecek maddele-< Devamı Sa. 5, SU. n de) *=*
vilayetin Tebliği
Hava Denemesinde Halk Ne Yapacak ?
İstanbul, 24 (A.A.) — istanbul Vilâyetinden tebliğ edilmiştir:
1941 ikincikânunun 28 - 31 tarihleri avamında tayyare tehüke-
j sine kar>ı IstvnÖlfUfa pasif korunma denemeleri yapılacaktır.
j Bu denemelerde nasıl hareket
edileceğini bildiriyoruz. Aşağıda-kı hususlara riayet etmiyenlcr cezaya çarpılacaklardır.
Halkın riayete mecbur olduğu hareket tarzı: '
1 — Alarm, yani tayyare hür cumunun başlangıcı canavar dû-
düklerile haber verilecektir. «Canavar düdükleri kuvvetlenip azalan seslerle üç dakika devam e-der.»
2 — Alarm işreti olan canavar
düdükleri işitilir işitilmez halk, te-
(Devamı i nel sayfada)
8000Kilometrelik
Yeri İtalyanlar Tahliye Ettiler
Kahire, 24 (A.A.) — Eritre cephesinde her şey yolunda gitmektedir. İngiliz istilâ kuvvetleri şimdiye kadar 80 kilometre derinliğinde ilerlemiş bulunuyorlar.
İtalyanlar Eritrede hudutları dahilinde 8000 kilometre murabbaı bir sahayı tahliye etmişlerdir. Ricat etmekte olan iki İtalyan tümeninden ıbiri Brshia ve Barenta-nın 24 ve 32 kilometre garbında-ki müdafaa mevziini işgal ediyorlar. Mütebaki İtalyan kuvvetleri (Devamı Sa. 5, Su. 7 de) § §
Donovan
Yugoslav Başvekili île Görüştü
Belgrat, 24 (A.A.) —Havas: B. Roosevelt'in evvelki akşam Belgrada gelen hususî mümessili albay Donovan, dün sabah Başvekil tarafından kabul edilmiştir. Mülakat yarım saat sürmüştür.
Albay Donovan, B. Roosevelt'in Prens Paul'a hususî bir mesajını hâmil olup olmadığı sualine pevap vermekten imtina eylemiş ve yalnız vazifesinin B. Sunner Wellesin vazifesine hiç bir suretle benzememekte olduğunu söylemekle iktifa etmiştir.
Albay, seyahatinin bundan son raıki kısmı hakkında demiştir ki:
Belgrattan sonra Atina ve oradan da sıra Üe Türkiycye, Filisti-ne ve Mısıra gideceğim. Şubat or-lalarına doğru Mısıra varmış olacağımı zannediyorum.
Donovan, ayrıca, yolda mühim diplomatik vesikaların değil fakat pasaportunun kaybolmuş bulunduğunu müşahede ettiğini tasrih eylemiştir.____
Farincci Azledildi
Londra, 24 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Daily Ejcpress gazetesinin İtal- I yan hududundaki muhabirine göre, B. Mussolini Yahudi aleyhtar-lığı ile tanınmı olan Devlet Nazırı Roberto Farinacf yi vazifesin- j den atfetmiştir.
Halifaks
A
me
rikad
a
Arnavutlukta
Amerika Tarihinde Eşsiz Hâdise
Büyük Elçiyi
B. Ruzvelt mi
Karşılıyor ?
Vaşington, 24 (A.A.) — Reuter: Bir Roosevelt, bu akşam otomobil Ue Vaşingtondan hareket etmiştir. Reisin nereye gittiği bildirilmemiştir. Fakat pek muhtemel olarak sanıldığına göre, B. Roosevelt, Ingil-terenin yeni büyük elçisi Lord Halifaks ile buluşmak üzere Annapolise gitmiştir. Eğer bu teeyyüt ederse bir Amerika Birleşik devletleri reisi, devlet reislerinden ba^ka bir şahıs muvasalatında karşılamak üzere Be-yazsarayı ilk defa olarak terketmiş bulunacaktır. Mamafih şu cihet nazarı dikkate alınmaktadır ki bir milletin hariciye nazırı bir yabancı hükümet nezdine bu milletin mümessili olarak gönderilirse, o zaman o (Devamı S a, 5, Sü. 5 de) =** =
100 Kamyonluk
İtalyan Kafilesi İmha Edildi
| Atina, 24 (A.A.) — Resmi sözcüsü demiştir ki:
Arnavutlukta merkez cephesinde Yunanlılar son yaptıkları taarruzdn italyanların 1.500 metreden daha yüksek tepelerdeki yeni mevzileri dt zaptolunmuştur. İtalyanlar ağır za yiat vererek çekiliyorlar.
Daha şimalde, Yunanlıların ilen bir hareketi sayesinde düşmanın la arruzu tardedilmiştir. Bu taarruzda düşmanm zayiatı bilhassa ağır -.ı muştur. 100 kamyondan mürekkeı bir italyan kafilesi Yunan na\ kuvvetleri tarafından tahrip edılm tir. Bir Yunan bombası bir kayarı C miş ve kaya da yuvarlan ar ax ye tıkamış olduğundan kafile U».re.*«: siz kalarak kolay bir .hedef tenkil etmiştir.
200 Esir ve Mühimmat Alındı
Atina, 24 (A.A.) — Dün aK>... neşredilen 89 numaralı tebliğ:
Bugün muvaffakiyetli harekât e.c nasında bazı düşman mevzilerini i gal ederek 8 i subay olmak üze 200 den fazla esir aldık ve külliy-li harp malzemesi iğtlnam ettik.
Yel iuiirdü, ay fcötuıdu
- 2
VATAN
25- 1 -941
Büyük Tarihî Roman
Keseleri Ellerinde Hoplatarak Akçe Şıkırtısıyle Yorgosu Yumuşattılar
38
ibrahim Paşa uşakları lâfla peynİT «emişi yürümiyeceğini pek İyi oildıkleri çin kucaklarının ara. sından çıkardıkları kebeleri ellerinde hoplatarak, akçe şıkırtısüe Yorgosu yumuşattılar.
Kapı aralandı ve uşakların ardından Veli de içeriye daldı. Yor-ros onu da berikilerin yoldaşı sanmıştı. Fakat ötekilerin başka j ana, onun da diğer bir masa babına geçtiğini görünce çipil göz-leriie dik dik Veliye bakmağa başladı.
\ eıi de meyhanecinin çenesini açtırmamak için kuşağının arasından şişkin bir kese çıkarıp gene koynuna soktu ve gözile, kaşile bir de işaret çaktı.
Çok geçmeden içerideki iki sarhoş yeni gelenlerin yardımile kapı dışarı edilmiş ve bakır kupalara şaraplar dold_uru!up kuzu kelleleri ve ciğer yahnileri ile dolu lengerler maaaların üstüne oturtulmuştu. Günlerce su içmemiş bir insan hıraile şaraba saldıran iki uşak Velinin orada oluşundan bihaber idiler.
Veli önüne konulan kupadaki şaraptan bir yudum alınca bunun tükendikçe üstüne su katılan sirke fcozması bir nesne olduğunu anladı.
Bu, şaraptan gayri her jeye benzeyen burukau suyla iki uşağın sabaha kadar sarhoş o Uyuyacaklarını kestirerek onları da teşvik maksadile:
— Bre zemmi! Şarap diye ö-nüme sürdüğün nesne mide ak taran ak tan başka bir ise yaramaz, liz bana avrat dudağı gibi kızıl, bir yosma öpücüğü gibi baş döndüren şarap ileti
Diye haykırdı ve sözünü bitirir "bitirmez iri bir bakır parayı da çipil Yo nj o sun önüne hrlatı.
Veli aynı zamanda elinin tersile önünde duran şarap kupasına da vurup meyhanenin toprak zeminini suladı.
Bu hareket Velinin umduğu gibi iki uşağı çabukça tahrik etti ve onlar da Veliyi takiiden keselere saldırıp gümüş akçeleri masalarının üstüne çarptılar ve: j
— Bu kişi bir hoşça söyler, bizler dahi şarabın âlâsın isterüz. dediler.
Çipil Yorgos toy birer mirasyedi tavrile ve hattâ henüz birer yudum şarap için sarhoş olmadan para saçma yarışına kalkan müşterileri memnun etmek Lüzumunu şiddetle hissetmişti.
Yaşından umulmayan bir çeviklikle meyhanenin ard kapısından kayboldu ve çok geçmeden iki elinde birer testi şarapla döndü.
Az sonra meyhanecinin gediği kapıdan kalaylı temiz kupalar u-zatıldı ve çipil meyhaneci onları masalara sıralarken bir lengere tepeleme doldurulmuş sığır sövüşü de verildi.
Artık teklif tekellüf kalkmış, Veli adlarının Musa ve Yahya olduğunu öğrendiği ibrahim Paşa uşaklarüe bakır kupaları tokuştu-ra tokuştura şarap içmeğe koyulmuştu.
Veli çipil meyhanecinin de ayık kalmamasını ve uşakların ağzını ararken onun da farkına varmamasını arzu ettiğinden, ona da bir kupa şarap ikram etti ve bu ikram ötekiler tarafından da yapıldığından biraz sonra Yorgos ta boş bir fıçıyı masanın yanına çekerek üstüne oturdu ve damağını şaklata şaklata parasını müşterilerinin ödeyeceği şaraba ve lengerlerde her lâhza azalan et parçala, rina saldırdı.
Hancı sarhoş, yolcu sarhoş olduktan sonra işin zıvanadan çıkmaması kabil değildi ve meyhaneciliğini unutup kendini bir mirasyedi sanan Yorgos ard kapıdan içeri Beslenerek:
— Bu akşam oldu olanlar vre Man. Tez gelip ağaların hizmetin gör, dedi.
Bu emir kapı dibinde durup testiler bittikçe boşunu alıp yerine dolularını uzatan ve oracığa koyduğu bir mangalın üstüne yerleştirdiği iskarada yassıltılmış bir et parçasını kızartmaya çalışan küçük kızı harekete getirdi.
Et parçasını bir kabın içine koyup sıçraya sıçraya içeri girdi ve masanın üzerini dolduran boşalmış lengerleri birer yana çekip kızarmış et lengerini ortaya sürdü.
Çipil Yorgosun Marisi belliydi ki henüz çocuktu. Bakımsızlıktan keçelenip birbirine karışan saçı tepesinden ensesine doğru bir at kuyruğu gibi sallanıyor, mangalı
üfleyip eti kızartırken suratını tütsüleyip gözlerine kaçan dumanlar, çehresinin rengini yan pişmiş bir et kızıllığına düşürmüş bulunuyordu.
Böyle olmakla beraber taifei nisa makulesinden bir nesnenin hizmete koyulması İbrahim Paşa adamlarını alâkalandırmış!ı.
Yahya yılışarak Musaya bir dirsek çarptı ve Musa ağzını yaya yaya bir kahkaha savurup masanın altından Musaya bir çimdik attı. Voli, heriflerin gözlerinin küçük kızın tiimseklenen göğsüne takıldığını sezdi.
Sarhoşlaşmıya baslıyan iki kafadar, yağlı ellerini geniş kuşak-lannın arasına sokup keseden birer çil akçe çıkardılar ve birbiri ardınca kızın avucuna sıkıştırıp, baygın birer işaret çaktılar. Hamurundaki maya bir somun parçasını nasıl kabartıp iristirirse, kendisine bir yosma gözile bakılıp iltifatla beraber akçe de sunulması çipilin kızank gözlü duman isile kararmış yüzlü Merisini de değiştirivermişti.
Alaca bezden yapılmış dört peşli entarisinin eteklerini çekip geçerken ikj hovardaya sıkça sıkça sürtünüp geçiyor. Raflara uzanarak kedi tırmıkları ile ekmekçi çetelesine dönmüş bacaklarını sarhoşlara arzederek, alâkayı ve binnetice bahşişi arttırmıya savaşıyordu.
Veli, işin cfvıyacağını sezmişti Çipil Yorgosa işin sarpa saracağını işaretle anlatıp kızı bir yana savuşturdu ve sarhoşlara hoşça bir bektaşi hikâyesi anlatıp kızın
dumanlı kafalarında yer alan hayalini oradan silip çıkarmıya koyuldu.
Bektaşi hikâyesini Nasreddin hoca fıkralan ve onu da baştan geçen serertcamlar takip etti ve uşakların da çeneleri açılıp kahramanlık ve kabadayılık destanları anlatılmak yansına germi verildi.
Lâf lâfı açıyor ve bu lâfların arasına iki uşağın o akşam saraydaki icraatlarına dair malûmat kırıntıları da kanşıyordu. Nihayet Veli, gece yarısına doğru saraya girenlerin bir odaya tıkılmış ve I lı/ınn da ölü île diri arasında bir durumda korudaki kafesli bahçeye nakledilmiş olduğunu öğrenmişti.
(Arkası var)
Soruyorlar?
Bir okuyucumuz telefonla soruyor ve diyor kh
Arasım gazetelerde gözümüze «İçkili lokantaların» ve «eğlence yerlerinin» tarifesi diye haberler ilişiyor ve yine bu haberlerden Belediye iktisat Müdürlüsünün bu tarifelerle niAk*^.. 0|<ıu. £unu anlıyoruz.
Ortada araya kaynıyan veya tazinocularca araya kaynatılan bir nokta vardır: Bo gazinolar, İçkileri, daha açıkçası rakıyı İnhisar fiyatlarından üç, üç buçuk misline sattıklarına göre ef er bu fiyatlar Belediyece tasdik edilmişse, öyle zannediyoruz kl, buna muayyen bir mikdar mezenin parasız verflmesl de dahildir. Halbuki hiç de böyle olmuyor. Müşteriler hwn fahiş İçki parası, hem de ayrıca meze parası veriyorlar.
Şehir
Paçavra
Stokları Birikti
Geçen seneye kadar serbest döviz mukabili hariç memleketlere sevk edilen eski paçavra stoklan bugün fozla miktarda birikmiş bu
lunmaktadır.
Harice sevicine müsaade edil-
miyen bu paçavralar dahil mensucat fabrikalarımızda da islen memektedir. Eskiden yarım milyon Uralık serbest döviz temin e-den bu paçavraların fiyatları sev-kiyatın durması yüzünden 56 kuruştan 30 kurusa düşmüştür.
Ellerinde stok bulunduran tüccarlar alâkadar Vekâletlere müracaat ederek paçavraların hariç piyasalara şevki için müracaatlarda bulunmuşlardır.
Müsaade verildiği takdirde eskiden senede yarım milyon liralık serbest döviz temin eden bu stoklar şimdiden bir kaç milyon temin edebilecek bir yekûn arzetmek-tedirler.
ve
Memleket Haberleri
va
nemesı
Denizde İki Ceset Bulundu
Dün Boğazda Kefeliköy açıklarında balık avlayan Salih reisin idaresindeki dalyandaki balıkçılar ağları toplarlarken ağlara ağır bir şeyin takıldığını anlamışlar ve ağlara bir Yunus balığının takılmış olduğunu sanarak ağları yavaş ve dikkatle çekmeye başlamışlardır. Nihayet tamamen meydana çıkan ağların içinde bir ihtiyar erkeğe ait ceset çıkmıştır. Yapılan tahkikat neticesinde cesedin bar müddet evvel ortadan kaybolan A-leksandr Teodoridis isminde 65 yaşında bir ihtiyara ait olduğu ve kazaen denize düşerek boğulduğu anlaşılmıştır.
Beşiktaş Açıklarında Bir Çocuk Cesedi Bulundu
Dün Beşiktaş açıklarında da bir kız çocuğuna ait bir ceset bulunmuştur.
Osman isminde bir balıkçı Beşiktaş 19 uncu ilkmektep açıklarında balık avlamakta iken mektebin rıhtımına dalgalar tarafından atılan bir kız çocuğuna ait cesedi görerek polise haber vermiştir. I 2 yaşlarında olan ve kazaen
denize düşerek boğulduğu anlaşılan bu kızın hüviyeti henüz tesbit edilememiştir.
o-¦
Üniversite Profesör ve Doçentlerinin Konferansı
Üniversite profesör ve doçentlerinden elli kişi, memleketimizin muhtelif vilâyetlerinde 25 Halke-
virtde Cumhuriyet Halk fırkası namına birer konferans vereceklerdir. Konıferana verilecek şehirler arasında İstanbul, Edime, Bur. sa. İzmir, Adana, Diyarbakır, Konya, Trafbzon, Erzurum, Sivas, Eskişehir, Zonguldak, Balıkesir ve diğer bazı şehirlerimiz vardır. Konferanslar datha ziyade o mın-takayı iktisadi, içtimai bakımından yakından alâkadar eden mev zular üzerinde olacaktır.
Verilecek konferanslar kitap halinde neşredilerek Halkevlerine, Üslere ve Üniversitenin muhtelif fakültelerine dağıtılacaktır. Bu konferansların telif hakkı ve yol masrafı olmak üzere yüzer lira Verilecektir. Profesör ve doçentler konferans vermeğe gitmeden evvel Üniversite Rektörü Cemil Bilsel'in riyaseti altında brr toplantı yapacaklardır.
Talimatnamesi
Halk Nelere Riayet Edecek ?
il
aşa kapılmadan hemen evlerine girmek üzere hareket edecektir.
Alarm başladığı zaman evlerin den uzak bulunanlar, en yakın u-mumî korunma yerlerine gireceklerdir.
Alarm düdükleri çalındıktan sonra halkın tayyareleri görmek merakile pencerelerden sarkması veya korunma yerlerinden çıkması makinelitüfek atehine hedef teşkil edeceğinden tehlikelidir. Bilhassa buna çok dikkat edilmesi lâzımdır.
Motorlu vo nıotorMİkr nakil vasıtalarının hareket tarzı:
3 — Arabalar, otomobiller biletimle motorlu ve motorsuz nakil vasıtaları alarm ibaretinden tayyareler cehrin üzerine gelineiye kadar geçecek müddet zarfında şehirden mümkün olduğu kadar ıızaklaşmıya çalıdırlar.
Bu mümkün olmadığı takdirde, yani aJârm verildiği zaman nakil vasıtaları şehirden uzaklaşarak vaziyette bulunmuyorlarsa, yol ağızlarını kapatmamak ve yancın musluklarının üstünde durmamak sar t ile münasip bir yerde durup halkı boşaJtrr-lar.
Arabaların hayvanları çözülür. Hayvanlar bir aftaca veya arabaya icrinl tayin etmiştir, sıkıca ballanıp torbaları başlarma takılır. Böyle durmuş nakil vasıtalarından çıkan halk en yakm umumî veya hususi korunma yerlerin© veyahut siperlere girer.
4 — Tramvaylar da alarmla beraber halkı boşaltır ve münasip bir yerde dururlar.
Vapurların hareket tarzı:
5 — Alarm duyulduğu vakit vapurlar İskelede ise h.-ılk o iskeleye boşaltılır. Yolda ise halk en yakm İskeleye uğranarak boşaltılır.
Trenlerin h&rtfcet tarzı:
6 — Alarm verildiği vakit tren-
ler, istasyonlarda veya garlarda iso, > olcular hanen trenden inerler, lstas-korunma yerine veya civardaki umumi korunma yerlerine girerler.
Alarm verildiği zaman istasyonlarda fakat harekete hazır bulunan trenler olursa ve yol açıksa bu gibi trenler, yollarına devam edeceklerdir.
Işıkların maskelenmesi ve söndürül moNİ tarzı:
7 — Deneme yapıldığı günün akşamı ve gecesi resmi ve hususi binalarla evler ve bil fim um matfazalar. dükkanlar ve müesseseler ışıklarım maskelemek mecburiyetindedirler.
Işık maskelenmesi geçenki tecrü-belerdcki şartlar dairesinde yapılacaktır.
Vitrin, cephe tenviratı ve di£er görünür bir halde açıktaki ampullerin yakılması veya ampuller üzerine mavi, kırmızı, yeşil kafcrtlar koyarak ışık sızmasına sebep olacak şekilde hareket etmek yasaktır.
Cami ve Kiliseler
Sığınak Olmıyıcak
Ayın yirmi sekizi ile otnz bLri arasında yapılacak umumi hava denemesi için, denemeyi idare edecek hakem heyetleri sıkmakların yor-
Bundan evvel camiler ve kiliseler de sığmak olarak kabul edilmişti.
Halbuki son karara göre. camiler ve I P*"* hakkmda mufassal
Pir/asa Vaziyeti:
Pamuk Fiyatları Yükseldi
Anadoludakl feyezanlar yüzünden pamuk fiyatları eskisine nlsbetle yüzde 10 kadar yükselmişti. Şimdi bu yükseliş yavaş yavaş azal mı ya başlamış ve fiyatlar eski seviyesine yaklaşmıştır.
Perakende satışlar şehrimizde 6.r) - 70 kuruş arasında oynamaktadır. Yakında Romanyaya külliyetli Dllktarda pamuk gönderilecektir, ihracat fiyatı olarak Ege m m takası Akala cinsi pamuklara 73 kuruş fiyat tesbit edilmiştir.
Ayakkabı Fiyatları Tetkik Ediliyor
Son günlerde ayakkabı fiyatlarında bir yükseliş göze çarpmakta ve bazı müesseselerde bu yükseliş bir ihUkAr tenkil edebilecek bir vaziyet arzetmektodir.
Fiyat murakabe bürosunun memurları dün şehrin muhtelif semtlerinde dükkânları gezerek ayakkabı fiyatlarını tesbıt etmişler ve bazılarından numuneler almışlardır.
îlk toplantıda tetkik edilecek olan bu mevzu hakkında fiyat murakabe komisyonu Sümer Banktan, ayakkabıcılar cemiyetinden ve kooperatiften fiyat yüzdelerini sormuştur.
Bu yüzdeler 37 - 38 senelerindeki fiyatlar nazan İtibara alınarak tesbit edilecektir.
Pevnir ihtikârı
Peynir ihtikarı devam etmektedir. Fiyat murakabe bürosu memurları dün peynir satmak istem İyen birkaç tüccar tesbit etmiştir.
Peynirciler mal gelmediğini ileri sürdüklerinden peynir meselesinin halli için Belediye iktisat Müdürlüğü Ue Ticaret Odası Trakya Ticaret Odalarına birer mektup yazarak
kiliseler sığınak olarak kullanılmı-yacoktır. Levhalar, denemeden evvel sığınaklara asılacaktır. Daha ziyad«* sinema ve umumi yerlerin Holleri sığınak kabul edilmiştir. Tünel de sıfimak olarak kullanılacak ve deneme esnasında işlemryocefctir.
Bu işlerle yakından alakadar olmak ve denemede bulunmak üzere Dahiliye Vekaleti Seferberlik umum müdürü Hüsameddin de îstanbula gelecektir.
Genç Fransız Ressamların Sergisi Bugün Açılıyor
Sergide, Sedan Taarruzundan Evvel
Fransadan Çıkarılan Elliye Yakın Eser Teşhir Ediliyor
Muasır genç Fransız ressamlarının sergisi bugün saat 18 de Beyog-lunda yeniden tanzim olunan Anadolu hanının aK salonlarında acılıyor. »--¦¦'
Sergide 50 ye yakın eser var. 10
sene içinde meydana getirilen bu
tablolar Sedan taarruzundan evvel Parlsten Sofyaya gönderilmiş, orada altı ay kaldıktan sonra îstanbula getirilmiştir.
Bu sergide Fransız genç ressamlarının zengin bir panoramasını görebiliyoruz. Notu re Morte'den Kübizme, ve Fütürizme kadar her türlü eser vardır. Sergide en ziyade muvaffak olan ressamlar arasmda meşhur kadın ressam V. Prax da var. Mytologie'ye alt bir eseri harikulade, Surr^allstler'den A. Gourmes'in tabloları çok enteresandır.
Chapelon Midyenin Venedik tablosu Salvat*m Paris manzarası, Fon-tanoraea'nm Diep ltaanı, Rene Du-
rey*nin Fransız köyü tablosu sergide teshir edilen eserler arasmda oldukça takdir kazananlardandır.
Sergi bugünden itibaren halka açılarak, 15 gtln kadar burada teshir edildikten sonra A nkaraya ve oradan da Budapeşteyc naklolunacak-trr.
o
Et Fiyatlarındaki Yükseklik
Belediye İktisat müdürlüğü ile kaza kaymakamlıkları et fiyatları, nı kontrol etmektedirler. Bu arada Belediye canlı hayvan fiyatlarını da kontrol etmektedir.
Alâkadarlar fiyat yükseklisinin şubatın on beşine kadar devam edeceğini söylemektedir. Çünkü ancak ondan sonra kuzu mevsimi dolaywile hayvan gel-mteğe başlayacak ve fiyatlar da talbiatile düşecektir.
rapor istemişlerdir.
Bu raporlarda rekolte vaziyeti maliyet fiyatları vesaire bildirilecektir.
Çıko âtacılp.rın Toplantısı
Dün İs tan bulda bulunan bütün çikolatacılar Sanayi birliğinde toplanmışlardır. Toplantıda son günlerde gelen kakaonun tevzii meselesi görü-şülmü^tUT.
Dünkü İhracat
Dün muhtelif memleketlere 1 milyon liraya yakm, oldukça mühim bir ihracat yapılmıştır. Bunun en mühim kısın mı işlenmiş olarak Alman ya ya sevkedilen tütünler teşkil etmektedir. Bundan başka Bulgaristan, İtalya ve Filistine balık, Macar-ristana tiftik, frndık, Italyaya yumurta gönderilmiştir.
Basra YoHe Kösele Geldi
Basra yolu ile 39 ton hara kösele gelmiştir. Ayakkabı Lmatttmda kullanılacak olan bu köseleler ayakkabı fiyatlarrrn derhal düşürecektir, dahili piyasaya tesir etmiş ve şehrimizde ki srgır derüermin fiyatı dünden itibaren yüzde 10 düşmüştür.
Dün Gelen İthalât Eşyası
Dün memleketimize Al manyadan birçok İthalat eşyası galroLştir.
Bunlar arasmda iplikçilik makinesi, seilüloz, ka£ıt, asit klordrik, anilin boyası, sargılık kâğıt, suni ipek, karton, mukavva, karpit, vernik, yazı makinesi ve aksamı, düğme, demir tel, sigara kâğıdı, tuzlanmış Gama derisi, tahta mukavvası vardır.
Surryeden de karabiber, hindistan cevizi ve çay gelmiştir.
Zeytin Fiyatlar» Yükseldi
Romanya ve Bulgaristandan gelen fazla talepler üzerine zeytin fiyatları yükselmiye başlamıştır. Toptan 30 kuruşa olman zeytinler 32 - 35 kuruş arasmda satılmaktadır. Perakende olanlar 37 - 38 kuruştur.
OIÛNDEN
<D Ü N E
Hiç cevap vermedim. Ne ooyUyeblllrdlaı ? Kadın Közüne devamla gülerek: — Haydi, haydi surat etmeyiniz, dedi. Size ara sıra nasihat etmek hakkım degll mi? Anneniz ya^ta bir kadın olduğumu unutmayınız.
Sonra terzinin kendisini beklediği »daya acele Ue girdi.
Odada cereyan eden konuşmalara, bütün o moda bahirlerine hiç alâka duymuyordum. Pencereye yaklaştım ve dışarısını seyre daldım. Hava ne kadar güzeldi! Güneş vardı, se rln ve lâtif bir rüzgâr esiyordu. Yarım saat sonra kadının mutat brirl başlayacaktı. Kapalı pencereli, duman kokulu, sıcak kaloriferli bir odada kapalı kalmak ne kadar güc bir İş İdi. Yan sönük sigaralar, şokola ve şeker kırıntılarile dolo tablaları dökmek bana düşüyordu. Benim gibi ancak çocuk oyun hinim alışmış olan bir kız İçin briç oynamak ne kadar müşküldü! Zaten kadının dostları da benimle oynamaktan hoşlanmıyorlardı. Kendilerini rahatsız ettl&lme şüphe yoktu. İstedikleri gibi dedikodu kazanlarını kaynatamıyorlar, insanları batıramryorlardL Erkek ahbaplara gelince alaycı bir tavırla bana musiki ve resim hakkında sualler soruyorlar, benim ancak bu gibi mevzulara alâka duyabileceğimi Mih/.a İle bana hissettir-
mek İstiyorlardı...
İçimi çekerek pencereden çekildim. Dışar-dakt hava İnsana neşe ve saadet vadedlyordu, halbuki gündelik hayatımda sıkıntı ve üzüntüden başka ne vardı?
Elime bir kâfi t, kalem alarak resim çlz-mlye başladım. Parmaklarım daima ayni çizgileri çiziyordu. Haşin gözlü, mağrur dudaklı güzel, orta çamdan kalma bir yüz... Tıpkı eski şövalyelerin elbiselerine benzer daııtel yakalı bir de kadife ceket çizersem eski şövalyelere ne kadar benzlyecektl.
Tara o sırada kapı vuruldu. Garsonun biri, elinde bir mektup tutuyordu. «Madam odası udadır» dedim. Mektubu bana uzatarak;
— Sizin İçindir Mis., dedi.
Zarfı açtım. Beyaz bir sayfa kâğıt üzerine şu sözler yazılı İdi.
«Beni affediniz. Biraz evvel çok terbiyesizlik ettim.»
Ne hma ne de başlık vardı. Fakat zarfın özerinde İsmim ve soyadan gayet doğru olarak yazdı idL t^ısmi doğru olarak yatan pek nadirdir. Garson sordu:
— Cevabı var mı?
— Hayır, hayır» cevabı yok, dedbn.
Gözlerimi kâğıttan ayıramıyordum. Nihayet mektubu cebime koydum. Ve resim yap-mıya devam ottlnı. Fakat çizdiğim krokilere modelin güzelliğini ve İfadesini veremiyordu nı.
III
Ersel aabah Misi* Van Hopper, hasta olarak uyandı. Başı ağrıyor, boğazı yanıyordu. AUssl vardı. Hemen doktora telefon ettim. Geldi ve grip olduğunu söyledi.
— Ben müsaade etmeden yataktan kalk-mıyacaksınrz. Kalbiniz zayıf, sonra karışmam, dedi.
Sonra, hakikî bir hastabakıcıya ihtiyaç ol-
duğunu da İlave etti.
— Sis bu isi yapamazsınız, çünkü en aşağı on beş gün yatakta kalacaktır, dedi.
Ben İtiraz ettim. Pek âlâ bir hastabakıcı olahUeceğtml İleri sürdüm. Fakat hayretle gördüm ki. hasta da doktoran fikrine İştirak ediyor ve benim hizmet görmemi İstemiyordu. Anlaşılan hastalığına fazla ehemmiyet verüroesdnU ahbaplarının çiçek göndermesini, herkesin alâka ile sıhhati hakkında malûmat istemesini arza ediyordu.
Bir kaç saat sonra hastabakıcı geldi. Beraberce madamın hizmetlerini gördük. En güzel ve süslü geceliğini giydirdik. Renkli keten çarşaflar örttük. Yatağını ve kendisini gelin gibi süsledik. Aksam üzeri oteldeki dairesine davet ettiği ahbaplara da madamın rahatsız olduğunu ve kendilerini kabul cdemiyecetğinl telefonla haber verdim. Mutat yemek saatinden yanru saat kadar evvel a-sağıya yemek salonuna indim. Salon bomboşta. Herkes birden evvel yemek yemlyor-du. Yalnıs bizim masanın yanındaki masa dolu İdi. Masa komşumuza bu kadar çabuk tesadüf edeceğim! düşünmemiştim. Bir gün evvel sospol'a gideceğini söylemişti. Herhalde böyle erken yemek yemesi de blzo tesadüf etmemek İçin olacaktı. Yemek salonunun
(Arkası var)
Yugoslavya ve Bulgaristan
_ Yaran: ÜÇ YILDIZ
rr kaç gundenberi aj*ns
telgrafları Romanyaya kir
karışıklık ve gerginlik hav*»ının yayılmakta olduğunu bildirmektedir.
Şimdi aaıl mesele R o manyanın iki sağlam komşusunun Ro-manyadan esecek böyle bir havadan nasıl kurtulacağı ve gerginlik rr.ıkrobtınun onlara da sirayetinin nasıl önüne geçileceği melesidir.
Yugoslavya ile Baigaristanın iki tarafında iki ayn İbret dersi vardır: Romanya üe Yunanistan. Hangisini beğeniyorlarsa o-na benzemek kendi baklandır; istiklâl ve millî gurur duygularının derecesine tâfci bir keyfiyettir. *
Yugoslavyamm vaziyeti artık anlaşılmış gibidir. Mihvere karşı son derce ihtiyatlı davranmasına
ve hatta yeni nizam efsanesine bir nazariye olarak kavuk salla-yor görünmesine rağmen kararını vermiştir; üzerine varılırsa şiddetle dövüşecektir. Yugoslavya yirmi beş sene evvelki misalle biliyor ki bugün ezilirse harp sonunda yeniden doğması mümkündür. Fakat korkaklık gösterir de memleketini teslim ederse bir daha müstakil bir millet olarak güneş altında dolaşmak yoktur.
Buigaristana gelince, profesör Filof ıra geçen haftaki nutka o-nun da ayaklarının soya erdiğini gösterir.
Yalnız realist bir görüşün ifadesi olan bu nutukta hafrf bir tereddüt noktası göze çarpıyordu: Profesöre göre Bulgaristan küçük bir milettir ve böyle bir 'hengâmede harp veya sulhun ta-lii üzerine tesir yapmak küçük milletlere verememiştir.
Doğru. Fakat şunu da unutmamak lâzımdır ki büyük nehirleri küçük küçük ırmaklar meydana getirir. Avrupa küçük milletleri tehlikeyi vaktinde görerek aralarında elbirliği etmiş ve her biri kendine düşen fedakârlığı vaktinde yapmış olaydı bu milletler bu kadar çabuk ve kolay dökülecekler miydi? Hattâ meselâ Balkanlar meselesinde Bulgaristan Balkan istiklâli davasını kendi küçük revizisyon davası üstünde tutsaydı ve daha sağlam bir BaUcan bloku meydana gelseydi Romanya topraklarında esen korkunç hava hiç olmazsa biraz daha uzaklarda bulunmayacak mıydı? Küçük milletlerin aralarında anlaşamamış olmaları için sebepler, hem de coğrafî vaziyetleri itiba-rile ayrı ayn ve kolayca avlanacak yerlerde bulunmaları, demokrat devletlerin vaktinde lâzım gelen enerji ile onları çekip çevirememiş olmaları gibi gayet makul sebepler gösterilebilir. Fakat bunlarm hiç bir küçük milletin gözlerini kapayarak kurdun kendisini yemesini beklemesine bir mazeret teşkil edemez.
İşte Yunanistan! O cesaret ve zekâ sahrbi bir mîlletin kendine düşeni kahramanca ve bir büyük millete istinat etmek suretile neler başarabileceğini ve büyük davaya nasıl hizmet edeceğin'
dünyaya en güzel bir misal ile is-bat etmiştir.
Yugoslavya ile Bulgaristanın Romanyada gördükleri facianın
dehşetinden gözleri karardıkça başlarını cenup komşularına çevirmeleri kendileri için en iyi ilham kaynağı olacaktır.
Belediye Bütçesi
Belediye daimî encümeni, büt. çeyi tetkike devam etmektedir.Bu tetkik ayın sonuna kadar tamamlanarak şubatın üçünde toplanacak. Belediye umumî meclisine verilecektir.
takvim
25 İRÎNCİKANUN 1941
C U M A R T E S 1
YIL: 1941 — AY: 1 — GÜN: 25
RUMİ: 1356 — 1 ncikânun 12
İJİCRİ; 1S59 — ZİLHİCCE: 27
* .—il* \.....ıi M > ı
GÜNEŞ; 8.18 2,02
ÖÛLE: 13,26 7,10
İKİNDt: 16,01 9,15
AKŞAM: 1S.17 12,00
YATSI: 19,51 1,35
İMCAK: 6.34 12,18
h 4' r«1
I
25-1-941
VATAN
OVA
İCMAL
Bayrağına Kavuşan Habeşistan
^^irminci asırda milletleri ¦ hünryetlerincien ve istiklâllerinden mahrum etmek mümkün olabileegini »ananlar, dün-deraberi, gafletlerinin derecesini ölçmek imkânını veren yeni bir dersle karşılaşmış bulamıyorlar. Bizden binlerce fersah uzaklarda, dağları bizim dağlarımıza, vadileri bizim vadilerimize ben-zemiyen şarkî Afrianın, en az iki bin yıl evvelki maceralarından insanlığa miras kakmış bir dekoru andıran bir kösesinde verilen bu ders, taarruz ve tecavüzü sanat edinmiş, olanları ne derin bir hayal kırıklığına uğra-tacaksa, hürriyet ve istiklâllerinden hoyrat tecavüzlerle mahrum edilmiç bulunanlara da o derece yüksek bir ümit bahsetmiş olacaktır.
Bu ders, Habeşistan imparatoru Majeste Haile Şemsiyenin Habeş topraklarına ayak basıp beş bocuk yıl evvel (gayet elîm brr tecrübe geçirmiş olan muhteşem tarihli Habeş milletinin millî bayrağım kendi ellerile istiklâl direğine çekmiş bulunmalarından çıkarılacak olan
derstir.
Tapusunu en az otuz asra tasdik ettirdiği bir toprak üstünde koskoca bir Habeş milletinin ırgatlaştaılaibileceğini sanmış oğlanlar meş'um bir tesadüfe borçlu olduklara czaier> lerinin pek kısa sürmüş olan zevkini şimdi çok acı bir busranla ödeyecekleri güne yaklaşmaktadırlar.
Graçyani ordularının katliâm-larile, Adisababa'daki Amerika sefareti önünde yüzlerce Habeş münevverine hançer üşürmekle insanlığa artık mukadder olması lâzım gelen güzel taliin seyrini durdurabileceklerini sanmış çalanlar bu dersten istifade için. Majeste Haile Setâsiye'nin Sudandan başlayan muzafferane yürüyüşünü Somali badadıma kadar ulaştırmasını beklememelidirler. Zira İtalyanm istikbali son günlerde Libya. Somali. Arnavutluk ve Habeşistanda kendisine verilen derslerden süratle mütenebfeih olup olmamasına bağlıdır.
İngiltere, beş bucak yrl önce Habeşîstana yardım edeceğini söylediği zaman gülenler olmuştu. O gün gülerrler bugün ağlamağa başlarken işte Jünda ars-lanı Britanya arslanı de kol kola Habeş topraklarında ilerliyor.
Çekler, Lehliler ve Rumenler, Ingiltererrin kendilerine yardım vadettiği gün atılmış olan kahkahalar için de böyle bir mesut cevap mukadder olduğuna inanmakta haklıdırlar.
N. fL
Zigarta Yolu Açıldı
Güraüşane, 24 (A-A.) — 12 günden beri kardan kapanmış bulunan Zlgana ve Kop yollarından Zigana yolu açılmıştır. Kop yobnra açmak için ameleler devamlı bir surette çalışmaktadırlar. Bu yolun da bir kaç göne kadar açılması beklenmektedir.
Tütünlerimiz Yüksek Kalitede
Samsun, 24 (A-A.) — Bu seneki
tütün mahsulü kam> bakzmmdan kiz yıldan beri görülmemiş derec çok yüksektir. Müstahsil tütün: anbarlara indirmeğe başlamıştır, yasarım yakında açılacağı tam edilmektedir.
Ailelerle Çocukları Hakkında Konuşmalar
ocu
kla
rımızı ve
erimizi
Çileden Çıkartan Nedir?
SIRASI GELMİŞKEN
Bizde de Olursa !
Çocuk Iuğumuzde bize şeytan-dan bahsederlerdi. Şeytan çok Fena, fakat çok hulûLkâr bir hayaldir. İnsanı gülerek fenalığa sürükler. Ona uymak ahrette bile cehennem ateşinde yanmamıza sebep olur derlerdi. Şöyle düşünürdüm. Dünyada bu kadar insan var. Şeytan kaç tane acaba? Bu merakım o zamanlar bir tür-J lü giderememiştim. Bazı bilgiç komşular şeytanın dünyada ve ahrette tek olduğunu eöylüyor-lardı. Ayni saat, ayni saniyede nasıl herkesi baştan çıkarmıya yetişebiliyordu bu şeytan?
Günün birinde yaşıyan insan kadar şeytan ımevcot olduğunu farketrim. Anladım ki şeytan insanla beraber doğuyor, insanla beraber ölüyordu. O halde şeytan msanm içinde yaşıyan kötü hislerdir dedim ve buna kanaat getirdim.
Bir gün mektep arkadaşlarımdan birinin eline mutaddan fazla para geçmiş. Bununla bir paket sigara almıştı. Ondan sonra bu çocuk sigara içmiye alışmış gitmişti. Alıştığı için de her gün sigara almak maksadile nereden para bulacağını düşünürdü. Temiz bir aile çocuğu olan arkadaşımın içinde şeytan doğmıya başlamıştı*
Bugün dünya, çok çeşitli bîr pazar manzarasını aldı. Telefonlar, tersiz telgraflar, radyolar, gramofonlar, bisikletler, fotoğraflar, kâğıtlar, gazeteler, trenler, vapurlar ve tayyarelerin envai, çok çeşitli giyecekler, ilânlar, reklâmlar, her nevi satış dünyayı pazar yerine çeviren şeylerdendir. Bunlarla hayatın huzuru kaçtı. Alınacak o kadar çok şeyt istenecek ve can çekecek o kadar çeşitli metalar çıktı ki basit yaşamak imkânı kalmadı. Dünün varlıklı ailesine bugün artık fakir aile diyoruz.
Bunlar hep bilmen şeyler. Eşyanın nevileri ve satış sanatındaki teknik çoğalınca, ihtiyaçlarımız çoğalıyor, ihtiyaçlar çsoğafcnca ele geçirmek isteklerimiz de artıyor.
Biran için her yaşta çocuklarımızı bu çeşidi ve cazibesi çok hayat pazarında düşünelim. İhtiyaç bolluğu içinde şaşkınlık onları da
sardı. Renkli resimli artist kartlı ve lüzumlu olanların yerme onlar
için üzulî ve masraflıları alınırsa
körpe gönüllerinin içinde nice şeytanlar bel irmez ki...
Bazı ailelerde çocuklarının arzulan kıyılıp atılamaz. Annelerin hele büyük annelerin şefkatine ölçü bulunmaz. Çocuklarımız bu ölçüsüz şefkat kâsesinden içmiye alıştılar mı felâket de yakalarına yapışır artık. Her şeyi, her istediği anda eline geçirmek alışkanlığı doğırverir.
Mahrumiyeti bilmiyenler acılarına tahammül etmesini de bilmezler. Çocuğumuz her istediğini eline geçirdikçe işi azıtacaktır muhakkak. İstenilen şeyi ele ge-çiremiyecek zaman gelip çattığında gençlerin kıvrım kıvnm yanacaklarını söylemiye hacet yok. O zaman işte bizim delikanlı şeref hudutlarını aşar; dizginlerini koparmış kaçak atlar gibi...
Bol harcamrya alışan çocuklarımız ve gençler yalnız süse düşmekle kalmaz. Yerli yersiz, şuraya buraya, kahvehanelere alışır. Arkadaşlarına, yanındakilere lüzumsuz ikramlar ve gösterişler yapar. Böylelikle bol harcamıya alışmak genci farkında olmadan ahlâksızlığa kadar sürükler.
İnsanlar bizzat çalışarak kazandıklarını, harcamazlar da hazırdan gelmişleri miras gibi harcamıya alışırlarsa ayrıca tembel de olabilirler. Artık, böyleleri için çalınarak kazanmak da gitgide külfet hattâ bir nevi işkence olur. Ailesi ve cemiyeti için tehlikeli bir kalpazandan ne farkı kalır
böylesinm? Miras yedilik meşhurdur. Çocuklarımızın bizden alarak harcadıkları paralan onlar için böylece kolay ele geçmiş miras sayabiliriz. Miras yiyenler hem
Son gelen ajanslar Japon hükümetinin 21 yaşına gelmiş kadınla 25 yaşına gelmiş olan erkekleri evlenmek mecburiyetinde tuttuğuna dair haberler veriyorlar.
Hemen aklıma böyle bir kanun bizde de vazedilse:
— Acaba ne olurdu?., diye bir sual geldi.
Evvelâ evde kalmış ihtiyar kızlaT kına yakar, bayram yaparlardı. Onların uzun senelerce hasretini çektikleri kocaya kavuşmalarını görmek isterdim.
Bir de cemiyette her eye be-hane bulan bir tip gençler vardır ki bunlara:
— Filânla evlen, dedikleri zaman:
— A.. O cahil.
— Ya falan? !..
— O çirkin.
— Ya fişmarı? !.<
— Onun aklından zora var.
— Peki geçen gün gösterdiğim? !..
— O kaba...
Bakalım bu cin« olanlar ne yapacaklar?...
Yirmi bir yaş deyince güzel çirkin bakma yok. Hem Japon devleti evlenecek çiftlere üstelik borç para da verecekmiş. O zaman bucak bucak koca arıyacak-lar. \ \-
Nihayet kör topal bir köroğlu bir ayvaz bulacaklar.
Bir de ana kuzusu olanlar vardır. Onlar analarının dizi dibinden ayrılmazlar. Kapı kapı görücülüğe giderler. Anası evet derse evettir. Hayır derse hayırdır. Ya onlar ne olacak?..
Anal arının tahakkümü 25 şine kadar. Ondan sonra çarnaçar o zamana kadar evlenmemiş birini bulup bağırlarına bastıracklar.
Ya bir de kızlar erkeklere nis-betle az olur veya kızlar çok olursa o zaman az olan tarafın kuru-
tngilizlerin ileri hareket mm takasım gösteren Kas sal a m Agordat - Asmara
• ı^ı , w t . .ıı.- . i mundan geçilemiyecek. Hadi kız-ahlaksızlığa, hem tembelliğe me- , ¦ : ,
„. . . - , I lar Çok olursa onların zaten kuru.
yilh oluyorlar. Böyle çocukların mu vardır amma> ya ^ o,ursa q
içinde kötülük tohumları çiçekien. miye başlamış demektir. Kazanmadan bol harcamak alışkanlığı günün birinde bizi kepaze eder şüphesiz. Neticede sürdüğümüz sefil hayata da kimse acımaz.
Biz ana - Baba ne kadar varlıklı olursak olalım, çocukluktan başlryarak oğullarımızın ve kızlarımızın ihtiyaçları basit olmaz; temiz olacağı yerde süslü, esaslı
çikolatalardan başlıyarak bisikletler, sinemalar, külfetli spor ve oyunlar, mektep müsamereleri harçları, süslü izci elbiseleri, bo-yunbağları, ipekli, yünlü kaşkol-lar, yazlık, kışlık ayn biçimde elbiseler, çeşitli ayakkabıları, saç taraklan, cep aynalarına varıncı-ya kadar sürü sürü eşya onlarîn da ihtiyaçlarını çoğalttı. Hattâ bunlara sigara, kahvehanelerde bilardo oyunlarını da ilâve etmek gerek.
Lüzumlularından başka ihtiyaçların çeşidi çoğalmca içimizdeki şeytanm faaliyeti de o derece artım akta. Dünya pazarının çığırtkanlığını yapan ilânlar, reklâmlar fotoğraflar, radyolar da kâfi geliyor.
İç şeytanı daha körpe oldukları için gençleri daha çabuk kavrıyor. Çocuklara dahi kolayca mu-eallat olabiliyor. Para ve ihtiyaç içimizde kaynıyan ihtiras kazanını gittikçe şeytani aştırıyor. Eğer çocuklarmuzın arzularım hemen temin etmek hatâsına düşersek
çocuğumuzun içinde şeytanı biz yaratmış, beslemiş ve büyütmüş oluruz.
Pzrayı iyi idare etmek hünerdir. Bunun için harcamada ihtiyatlı olmak itiyadı alınmalıdır. Paraya hâkim olabilmek de meziyettir. Gençlerin eline, para, lüzumlu zarmanda geçerse lüzumlu şeyleri yerinde ve zamanında alarak sarfetmekle paraya hâkim olmasını öğrenirler. Yoksa çileden çıkar çocuğumuz... O zaman da bizim için dövünmek para etmez.
HalkevlerindB:
Mühim Bir Konferans
Beyoğlu Halkevinden:
ı 1 — 31/1/941 cuma gürrü saat 17,30 da Evimizin Tepebaşın daki merkez binasında izmir meb usu profesÖT Mahmut Esat Boz-kurt tarafından «Atatürk ihtilâlinin anlamı» mevzuunda mühim bir konferans verilecektir. 2 — Herkes gelebilir.
zaman gözü yaşla kızcağızların erkeklerin peşinde dolaşmaları erkekler hesabına pek keyifli olacaktır.
Japonyada iş bu kadarla da kalmıyor. Bekârlardan bir de bekârlık vergisi alacaklarmış. Hatırladığıma göre, bir zamanlar bizde de böyle bir vergiden bahsedilmişti de, birçok zengin ve meşhur bekârların tehevvürünü mucip olmuştu. Eğer bu kanun bütün memleketlerde kabul edilmiş olsaydı birkaç gündenberi kadın peşinde dolaşmaktan başına bir belâ geldiği zannedilen Samson Mikicinski orada, burada dolaşmaz, evine gider kansile otururdu.
Fakat düşünülecek bir nokta da boşanma nasıl olurdu? Madem ki evlenme mecburî. Ya boşanma? I.,
öyle zannediyorum ki herkes evlenince kimsenin gözü dı-şarda kalmazdı. Vâkıâ belki sosyete icabı bazı ufak tefek aşktaş-Iık olurdu amma o kadarı da hoş görülebilir.
" Çatmak „ Fiili
Dilimizde bazı fiiller vardır ki birçok mânada kullanılır. Meselâ çatmak...
Çatı çatmak, yani bir evin çatısını kurmak. Ekseri kaynanaların yaptığı gibi çatkı çatmak.
Ona buna sinirlenip kaşları çatmak, iki genci evlendirip çöp çatmaklar gibi çöp çatan tâbiri bundan galattır.
Türk milletinin bugünkü dün-
Sudan - Eritre hududundaki bu ufak Fellâh köyünün stratejik e-hemmiyeti büyük değildir. Ne 1-taly anlar burayı kaybetmekle mahv, ne İngilizler burayı almakla ihya olurlar. Yalnız İtalyanların altı ay evvel büyük ümitlerle işgal ettilderi bu yeri, hemen de hiç bir tazyike maruz kalmadan kendiliklerinden terkedrverraele-rinde öyle büyük bir mana ve öyle hazin bir akıbet vardır ki bunun üzerinde durmaya değer.
Haritaya dikkat edilirse görülür ki bu köy; İtalyanların şarkî Afrika müstemlekelerini (yani birleşmiş olan Eritre, Habeşistan, İtalyan Somalisi ile son zamanlar, da işgal edilen İngiliz Somalisini) Lîbyaya bağlayan en kısa yolun başlangıç noktasıdır. 1940 yazında Graziani sahil yolile iskenderiye istikametinde yürümeğe ve çöl yolile de cenubu şarkiye sarkıp Eritre hududuna varmaya teşebbüs ettiği vakit bir taraftan da şarkî Afrika müstemlekelerindeki kuvvetlerine şimali garbiye doğru ilerleyerek Libya ile birleşmeleri-
Doktor Diyor ki;
Askerlik Bahisleri
Kassala Ricatinin
Mânası
Yazan:
. Şevki Yazma
ni emretmişti. İşte bu emrin ilk tatbikatı olmak üzere şarkî Afri-kadaki İtalyan kuvvetleri Atbara-ya giden demiryolunun başlangıç noktasında bulunan bu köye ilerlemişlerdi öyle ya, bir yolun inşası gibi bir yolun çabuk yürünmesi için iki baştan hareket en doğru bir tarzdrr. Fakat şimalde olduğu gibi burada da Kalyan
CAN BOĞAZDAN GELİR
(Can boğazdan gelir) diyen atalar sözünün hekimlikteki mâna ve kıymeti pek büyüktür- Vücudun kuvvetli olması, mikroplara ve hastalıklara karşı mukavemetli bulanması sıhhatimizin muhafazası bakımından pek lüzumludur. Vücut makinesinin kömürü demek olan gıdaların kemiyet ve keyfiyet Itlbarlle bedeni İdare edebilecek kıymette olması şarttır.
¦_ öyle olmadığı takdirde beslene-miveo vücut zayıf düşer. Zayıf düşme hail vücutten yağ kaybolup kiloca düşmek gibi basit bir manada telakki olunursa belki ehemmiyetsiz görünür. Fakat işin hakikati böyle değildir.
Zayıf düşmek, hekimlikte vücudun mikroplara ve harici müessirlere karşı mukavemet ve müdafaa kabiliyetinin azalması mânasına gelir.
İnsanların muhitinde bulunup onlarla beraber yaşıyan ve gözle görülmez bir canlılar âlemi teşkil eden mikroplar. Azgınhh göstermek İçin vücudun, herhangi bir, zayıflık ve düşkünlük halini beklerler. Kaada, hücrelerde, âz-do, bazı âmillerin te-slrile, mikroplarla savaş kabiliyeti
ya ahvali önünde dimdik durarak yaptığı hareket, hudut boyunda silâh çatmak.
Fakat bütün bunlardan başka bir de birine çatmak ve belâya çatmak vardır.
Gazetemiz çıktıktanberi diğer refiklerimiz hüsnü niyetle olsun veya suiniyetle olsun mütemadiyen bize çatmışlardır.
Yan baktın çat... Doğru baktın çat... Serlevhaya çat.. Ona çat, buna çat... Bir çatırdıdrr gidiyor. Çatmanın fiillerinden olan bîrine çatmak, onlara düştüğü gibi diğer bir fiili olan belâya çatmak da bize düştü. Biz de belâya çattık.
Mithat Perin
azaldığı zaman mikropla rai faaliyeti
ve hastalıkların husule gelmesi kolaylaşmış olur.
Onun içindir ki soğuk, rutubet, izdiham, yorgunluk, açlık gibi haller, hekimlikte hastalıklar İçin (hazırlayıcı sebepler) diye telâkki edilmişlerdir. İyi ve kâfi bir gıda Ue beslenen İnsanların vücudu mikropların hücumuna uğrasa bile hasta olmaz. Çünkü hastalıkların husulünde mikropların azgınlık kabiliyetlerinden başka, vüendo alt mukavemetslzJTk
ve zayıflık gibi bir takrm şartların da İşin İçine karışmış olması İcap eder.
Bu düşünceler (can boğazdan gelir) sözünün İfade etmek İstediği veciz mânayı, güzelce anlatnnya kâfi gelirler. Fakat gıdasız kalmak korkuş Ue ele avuca ne geçerse onu yeril yersiz, zamanlı zamansız, mideye indirmek de doğru olmaz. Çünkü raide çöp tenekesi değildir. İçme her şey atılmaz.
Gıdanın, az yenmesi kadar, çok yenmesi de vücut ve sıhhat için zararlıdır.
Dr. Nuri Ergene
Radyomuzda Yugoslav Diliyle Neşriyat
Ankara, 24 (Hususi Muhabirimizden) — Ankara radyosu yann akşamdan itibaren Yugoslav dilîle neşriyata bağlıyacaktır. Bu neşriyatı Yugoslavyanın Ankara elçisi Yugoslav milletine bir rırtabe Ue tır.
İnhisarlar Vekilinin Tetkikleri
Gümrük ve inhisarlar Vekili Raif Karadeniz dün de İnhisarlarda tetkiklerde bulunmuştur.
kuvvetleri bir çuvaldız boyu iler ledOcten sonra durdular.
Şimdi bu köyün İtalyanlar tarafından terkedildigini İngiliz kuvvetlerine haber veren Kassaia çeyru, aym zamanda Libya ile şarkî Afrika İtaryan müstemlekelerinin birleşme ümidinin iflâs ettiğini de dünyaya ilân ediyor demektir.
Kassala karşısındaki çok ufak İngiliz kuvvetlerinin komutanı ne* kadar cesur olursa olsun, düşmanla daimî teması dahi muhafaza etmediğine göre (zira bu takdirde İtalyan rica tini köyün şeyhi değil, kendi müfrezeleri haber verirdi.) bu demiryolu istasyonunda oturmuş düşman kuvvetlerini buradan istifade ümidi baki buluoduikça canlarından bezdirip ricat ettirmesi pek akıl almazdı. Ancak artık Libya ile birleşme ümidi suya düştükten sonra da insana rahatsızlık veren bu yerde direnip kalmanın manası İmlmaz Zira şarkî Afrika da köy ve arazi kıtlığı yok ki.
Şarkî Afrikada kıtlık malzemede, cepanede, benzinde, hattâ yiyecekte vardır. Keza anavatandan binlerce kilometre uzakta bulunan ve artık tayyarelerle dahi birleşme ümidi kalmayan, her taraftan düşmanla çevrilen Afrika-mn ıbu haşin parçasında en büyük kıtlığm maneviyatta kendini gös tereeğine ve gösterdiğin* de şüphe yoktur.
Bütün Habeş harbi esnasında ve bu harbin <başl angıcında rrberi italyanların en büyük tehdidi şarkî Afrikadaki müstemlekel erile Ubyayı birleştirmek, güya iki kıskaç arasındaki Mısırı istilâ eylemek suretile bütün şimalî Afrika-dan ve Akdeniz sahilinden İngilizleri söküp atmaktı. Harita ve gazete sütunları üzerinde bu projenin muhteşem ve korkunç göründüğüne de şüpdve yoktur. Fakat neylersin ki iş tatbikat sahasına intikal edince aksi zuhur etti. Şarkî ve şimalî Afrikadan tası ta rağı toplamak İtalyanlara düştü.
Şimdi ne olacak? İngilizler hem sabırlı ve hem de hesaplı insanlardır. Bu çöllere büyük kuvvetler getirip, müthiş ordulara harekete geçmelerine intizar etme melidir. Bilâkis ufak kuvvetler ve İtalyanlara asla ısınmamış olan mahallî halkın yardımile birbirinden açılan, uzaklaşan bu iki kuvveti ayrı ayrı ve oldukları yerde tefessüh ettirip çökertmeye çalışacaklardır. Bu iş için üç beş teşkilâtçı İngiliz subayı ile Habeş Necasetinin sonsuz (ras — reis) ler kâfidir. Motorlu ve muntazam ingiliz kuvvetleri Tobrukun da düşmesinden sonra daha başka ve daha verimli yerlerde kullanılacaklardır.
İşte Kassala ricatinin ifade ettiği mahdut insan ve malzeme itibarice yani mutlak kıymeti bakımından değil de İtalyan ümitlerinin yıkılmasını flân eden hazin cephesinden görmek ve izafî bakımdan kıymetlendirmek doğru olur.
AK DOĞAN,,
Üç gündür yağan kar bu sabah dlnmlşti. Gök mas mavi, yer bembeyazdı. Yollar kapah olduğu için (EL.) gidecek yolcular bir haftadır küçük kasaba otellerinde her gün artan bir sabırsızlıkla yolların açılmasını bek liyoriardi.
öğleye doğru otelin önünde tekerlekleri zincirli küçük bir kamyon yav nısu homurdanarak durdu. Mavi tulumu, sam esmiş bağ yapraklan gî-
bl kirli ve lekeli bir şoför muavini: — Haydi (E...) ye giden var mı? Diye bağırmca, otelde göze çarpan bir telâş ve hareket baş gösterdi. Günlerce devam eden üzüntülü intizar devresinden artık sabırları tükenip taşan gurbet yolcuları, bavulları, valizleri, çıkınlarilc otobüsün durduğu yere koşuyorlardı. Ve herkes cevabı verilmlyen bir suali soruyordu.
— Acaba gidebilecek mryte?
— Yollar açılmış rm?
Ve açık güneşli havan m verdiği btr rtfcmatla bütün yolcuların yüzlerinde tatlı bir tebessüm vardı; hasretlilerine kavuşmak, yolcular içerisinde diğerleri gibi brr haftadır bekli yen ve bütün yolcuların meraklarını üzerlerinde toplıyan İki kişi vardı: Genç subayla, karısı Nur idi.
Onlar henüz Istanbuldan geliyorlardı. Bol kürk mantosuna sarılmış olma*ma rağmen genç kadın ya>.n bir anneliğe namzet görünü:ordu. Bunun içindir ki, teğmen -inat, o-Uıbüfllerin yataklı vagonu olan şoför yanını onun için kiralamıştı. Nıır'u oraya oturttu. Kendi de onun aı-ka-sındakl kahpelerin ilk sırasına o-turdu..
tobUfl korna çalarak, etrafına zi-
foslar saçarak cakalı, fiyakalı bir şekilde kasabadan ayrıldı.
— Uğur ola!
— Uğur ola!
— Bu selâmet temennisi en gönülden bir istekle her ağızdan ayni samimî bir dilekle söylenmişti.
*
Teğmen Nihat Nurla d6rt uzun sene sevişmişti. Onan anneliğe namzet olduğu bir şurada (EL..) tayin e-döralştL Kış kıyamette gideceği yolların uzunluğunu ve çekecekleri mü? küTatı dUşünerek Nur'u îatanbula annesinin yarımda brrakmak istemişti. Fakat Nur ona yalvarmış:
— Beni de beraber görür Nihat, jsenstz yaşayamam, demişti. Hem daha anne ol m as m a da çok zaman vardı. Bütün yapılan ısrarlar fayda
vern>" a ve İki gün içerisinde yeni rter yola çıktılar. Genç kadın:
— Senin yanında bulunduğum zaman kendimi o kadar mesut hissediyorum ki Nihat, diyordu.
Onların müşterek duygu ve müşterek .sevgilerinin mânası çok başka idi. Biriblrlcrine inanmışlardı. Birl-birlcrini seviyorlardı.
İyiyi, kötüyü, saadeti, ıstırabı ayni duygu, ayni müşterek benimseme İle
paylaşabiliyorlardı. Hele pek yakında ana ve baba olmak saadeti yaratı tıkları sevgiden daha başka, daha kudsî bir mana 0e tecelli ediyordu.
Yavru lor mı ne kadar çok seveceklerdi. Bir düzüne kız ve erkek ismini şimdiden yazıp hazırlamışlardı. Hattâ, tatlı, tatlı doğacak yavruların m İsim münakaşasını bile yapıyorlardı. Lekesiz, saf, tertemiz bir aşkın har-cile yuğumm- 'oıım sahip-
leri olmak b*h ti varlı ğmı İçten duymuş olan insanlardı...
*
— Neye rengin sarardı Nur, rahatsız mısm?
Büyük bir ıstırabı dtşlerilc sıkarak yenmek ister gibi çeneleri kilitlenen genç kadın, aldatan sahte bir gülüşle başını kaldırdı. Gözlerini sevdiği erkeğin gözlerinden saklıya-:ak cevap verdi:
— Hayır Nihat.
Yalan söylüyordu; şakaklarından aşağı dökülen iri ter taneleri cama çarpıp süzülen yağmur tomurcuklan gibi yuvorlana yuvarlana yanakların dan aşağı süzülüyordu.
Gece çoktan olmuştu. Gök, kış gecelerinin göz alan parlaklığı İle gergi gibi İdi. Yarım suratlr ay bembeyaz tablatin koynunda kirli bir gaz lâm-
bası gibi parlıyordu.
Nihat, yavaşça şoförün kulağma eğilerek sordu:
— Kaç kilometre var?
Şoför başım çevirmeden cevap
verdi:
— Bir Arıza olmazsa şafakla beraber şehirdeyiz.
Genç subay durmadan kol saatine bakıyor, gözleri karlı yollarda görünecek şehir rşıklarmı arıyordu.
Yolculardan bir kısmı uyukluyordu, îçi geçip horuldayanlar bile vardı... Yalnız motorun homurtusu her şeye hâkimdi. O, durmuyor, susmuyor, koşuyor, koşuyordu-.
Sabah oluyordu. Karla örtülü beyaz dağların arkasmda pembe bir aydınlrk sabahı göz kırpmadan bekleyenlerin ümitlerini tazelendiren bir güzellikle göründü. Oh.. Şafak söküyor...
Fakat bu sırada kimsenin beklemediği bir ânza oldu. Lâstik müthiş bir gürültü ile patladı. Yeni bir hareket, yeni bir canlılık, fakat, telâşlı ve üzüntülü bir İntizar... Nihayet şoför feci vaziyeti ifşa etti. Mo-törde bir ânza olmuştu ve bir hayli beklemiye mecburdular. Bu zamana kadar bütün mukavemetini, bütün enerjisini muhafaza eden genç kadm
nihayet dayanamadı. Buz gibi olmuş ellerüe erkeğinin avuçlarını tuttu. Bir inilti gibi:
— ölüyorum Nihat dedi.
Ve sonra yalvaran gözlerde ona baktı. Beni kurtar, beni oraya kavuştur, demek istlyen bir niyaz vardı. Orada herkesin yanında bir dağ başmda doğuracağmdan korkuyordu. Sıkılıyordu. Çünkü çektiği sancı doğum sancısı idi... Ve ana olmak üzereydi. Vakitsiz olmasına rağmen bunun bir tek mânası oydu.
Şafak söküyordu. Sabah oluyordu ve tâ uzaktan şehrin kenar mahallelerinin tek, tük ışıklan görünüyordu. Paltosuna sanlan genç subay karısmı mukaddes bir emanet kucaklar gibi kolları arasına aldı.
Bir kaç yolcunun müdahalesine rağmen kimseyi dinlemedi. Koşar adımla hedefine varmak lstiyen bir asker hızüe karları çlğniyerek yürüyor ve adeta koşuyordu.
— Üşüyorum Nihat; karısını yavaşça yere bırakarak paltosunu çrkart-tı ve onu sararak tekrar kucakladı.
İmkânsızlıkla mücadele başladı. Taşıdığı yük ona agn* gelmiyordu. Fakat yollar hâlâ uzundu... İlerisi u-zun, gerisi ümitsiz.. Kuvveti tüken-
mişti. Adımları ağırlaşmıştı.
Uzaktan havüyan, uluyan, köpel sesleri duydu. Oh, bu korkunç sesler. Şimdi ne kadar tatlı ve ne kadar U mit verici idî. Demek artık şehre ya-kmlaşmışlardı. Demek artık sevgilisini kurtaracaktı. Ve.. Ve.. Evlâdım da beraber—
Kucağındaki yükün bir anda bir ihtilâçla bir kuş uçar gibi kollann dan srynlarak knrlarm üzerine atıldığını gördü..
Ve bir kadm sesi, mce, hıçkıran bir kadm sesi:
— Beni affet Nihat. Seni dinlemeliydim ve seni iki sevgiden birden mahrum etmemeli idim. ölüyorum Nihat., ölüyorum kocacığım., diyordu...
*
Biraz sonra korna öttürerek arkadan yetişen otobüs yolcuları ne olduklarını merak ettikleri yol arka-daşlannın üçleştlklerini memnuniyet le, sevinçle gördüler. Genç kadın, karlar üzerindo anne olmuştu.
Yavruları yaşıyordu. Hattâ onun admı bile koymuşlardı:
— Akdoğan...
Otobüs şehre korna çalarak bir ge lln arabası gibi girdi...
Mahmut Attilâ AYKUT
VATAN
25 - I -
OKUYUCU
r
MEKTUPLARI
Dolmamış Tramvayda (Dol m ustur) Levhas
ı
Şişlide Bayan Suzan Dinlerden oldığıruız mektupta deniliyor İd: -
«Şişli - Beyazıt arasında Işll-yen yandan kapılı tramvay arabalarında birinci mevki kısmı kalabalık olunca vatman, İkimi mevkiin dolmuş olup olmadıkım göremediği için (Dolmuştur) levhasını İndirerek ve hlc bir tevakkuf mahallinde durmıyarak geçip Gitmektedir. Bu suretle .Şişliden Beyazıta gitmek için yarım saatten fazla tramvay beklcmlyc mec-
bur kalıyoruz. Dikkat Geliyorum. Beyazıttan dönüşünde de yarım saat İçinde Kurtuluş - Beyazıt arabalarından üç tane, Maçka -Beyazıt arabalarından dört tanesi, Fatih - Harbiye, Harbiye -Aksaray arabalarından İkişer tanesi gelip dtfndUğU halde bir tek Şişli - Beyazıt arabası gelmemiştir. Tramvay İdaresinden rica ederiz. Bu hatta arahalb' sıklaştırmak İçin biraz lutufkar olsalar da bira/ da Şişli halkını düşünseler, müteşekkir kalırız.
Çjk Garip ve Hayret Etiilecak Bir Hâdise
Gençlik Klüpleriyle Spor Klüpleri Ayrı Birer Teşekkül müdür ?
Beden Terbiyesi «Jenel Direktörü» teşkilata bağlamanın pişmanlığı yü-gü. 6por kulüplerini intibak kararı zünden belli idi.
vermlye davet ettikten sonra, bir Bazı kulüplerimizin, Şûrayi Dev-
kulübümüz kongresini toplıyarak teşkilâta daha ziyade bağlılık göstermiş olmak için bir karar veriyor.
Bundan bir müddet evvel spor kulüplerinin şahsiyeti mâneviyelerini ellerinden almak mevzuu bahsoldu. Bu cereyan üzerine Galatasaray -Fenerbahçe kulüpleri intibak kararı vermekU tereddüt ettiler. Nihayet iş Şûrayi Devlete aksetti. Şûrayı Devlet de birer cemiyet olan kulüplerin şahsiyeti mâneviyelerinin ellerinden aluıamıyacağına karar verdi.
Buna rağmen Fener Yılmaz kulü-DU kongresini topluyor. Şahsiyeti nane .iyesini doğrudan doğruya Genel Direktörlüğe bırakmıya ve gençlik kulübü olarak faaliyete devamı ;<arar altına alıyor ve bu kararını da teşküata bildiriyor.
Bu kulüp, bu kararla daha ziyade teşkilatın oz malı, oz evlâdı olmuştur. Asıl hadise bundan sonra ba^-lana^ür. Teşkilâtın oz evladı olarak vaAı^an bu teşekkül bir azasını tes-cil ettirmek ıc.ın, formalitelere uygun bir halde i işlerini tanzim ederek İftiaObul bölgesi sicil şeüigıne müracaat ediyor. Bölge bu kulüp lüaıucısuıe <nı cevabı veriyor:
— Sız artık idmancı tescil ettire-ruezsuıız. ÇUnku gençlik aulübü ol-uuuuz. ArUK bizden çıktınız.
Bu cevap, kulüp idarecisini haklı olara* şaşırtmıştır.
— Ben şahsiyeti mâneviyemi teşkilata veruıin, artık onun öz evladı oldum, diye düşünen bir teşekkül spor yapmaktan, teşkilâtın içine azasını sokmaktan nıenediiırse, şaşıl inakta, hayret etmekte elbette naklidir.
Mademki spor kulüplerile genç-Uk kulüplerim ayrı birer teşekkül oıaıaK göreceklerdi- Ne Itfp eski Kuiupıerın sonuna birer isim vererek gençlik kulübü diye kabul ettiler?
Gençlik kulüplerile spor kulüpleri birbirinden tamamen ayrı ise ne için bunların hepsini, Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü binası altında
topladılar ?
Teşkilât memlekette bütün spor teşekküllerinin nâzımıdır. Kendisine daha ziyade bağlanmak düşüncesilc şahsiyeti mâneviyesini kaldıracak kadar fedakârlık gösteren bir teşekkülün bu vaziyetle karşılaşması ne kadar acıdır.
Görülüyor ki; teşkilât veyahut da istanbul bölgesi daha ne yaptığından, ne yapacağından bile haberdar değildir.
Bugün esasen teşkilât işin kolayına giderek eski kulüplerin hepsini gençlik kulübü olarak kabul etmiştir. Böyle olduğuna göre, bir gençlik teşekkülünü kendinden saymamıya kalkmak kadar mânâsız bir hareket olamaz.
Kendisini, kongre kararile gençlik kulübü olarak kabul ederek teşküata bağlıyan bu kulüp, acaba kendi kendine fesih kararı mı vermiş oluyor? Yoksa faaliyeti, haftanın muayyen günlerinde birkaç mükellefi bir araya toplıyarak eller aşağı, eller yukarı yaptırmaktan mı ibaret kalacaktır?
Dün bu kulüp idarecisini gördüm. Zavallı bölge merkezinde çırpınıp duruyordu. İdmancısının fişi elinde bölge sicil şefine derdini anlatmıya çh Yalayıp duruyordu.
Bu vaziyet karşısında, böyle bir karar vermekle, kendini daha ziyade
letln şahsiyeti mâneviyelerinin aluıamıyacağına karar vermeden evvel intibak için tereddüt etmekte ne kadar haklı olduklarını bu hâdise açıkça göstermiyor mu?
Kemal Onan
?
Erkek Liseler Voleybol MaçUn
Erkek liseler voleybol maçlarına
dün Beyoğlu ve Eminönü Halkevi salonlarında devam edilmiş ve şu neticeler alınmıştır: Eminönü Halke-vinde İstiklâl lisesi Yüce Ülküye 15-7. 15-6, Taksim lisesi de Muallim mektebine 15-5. 15-8 galip gelmiştir.
Beyoğlu Halkevinde yapılan müsabakalarda da Boğaziçi, Darüşşafaka ile Haydarpaşa da Işıkla oynıyacak-lardı.
Takımlar gelmiş, fakat hakem bulunamadığından maçlar oynana-mamış ve tehir edilmiştir.
Haftanın Lig Maçları
Birinci küme lig maçlarına yarın Fenerbahçe ve Şeref stadlannda devam edilecek. Fener stadmda Fenerbahçe - Pera, Kasımpaşa - SU-leymaniye, Şeref stadında da Galatasaray - Vefa, Beşiktaş - İstanbul spor, Beykoz - Topkapı karşılaşacaklarda*.
Hakemleri Davet
ı-ı mimi Futbol Ajanlığından: Hakemler arasında yapılmakta
olan toplantıların ikincisi 27/1/941
Pazartesi akşamı saat 18 de Bölge
merkezinde yapılacaktır.
Bütün hakem ve hakem namzedi
arkadaşların teşrifleri rica olunur.
Verem Mücadele
Cemiyetinin Açacağı Dispanser
Ermenileri Kimler
NİÇİN
ve Nasıl Aldattılar ?
1889 Yılında
Hınçak, Hakikî Bir İhtilâ Fırkası Haline Gelmişti
Anlatan: Pântlkyan — Yazan: İVİ. Sılır
[Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur]
Haftanın filimlerinden: «Gel Barışalım» dan güzel bir sahne
Muh
arrırın
Ro
manim
Sahne Vâzıleri Beyaz Perdeye Nasıl Geçiriyor
Bir muharririn tahayyül edebileceği en heyecanlı, en mükemmel macera muhakkak ki hayalinden çıktığını sandığı roman kahramanlarının hakikaten yaşadıklarını, sizin benim yaşadığım gibi, konuşarak, gülerek, hareket ederek yaşadığını görmektir. Bu kafasından doğan, emrine amade mahlûkların, haricî şekilleri tabiî.
Verem Mücadele cemiyeti üzerine aldığı vazifeyi muvaffakiyetle başarabilmek için yeni teşebbüslere girmiş bulunmaktadır.
Bu teşebbüsler cümlesinden o-larak Kasımpaşada bir dispanser | Sonra elbise tarife göre daha açılmasına karar verilmiştir. ı örülür, k4ık kıyafet halini alır. Cemiyetin hedefi olan 15 dispan- Oturduğu yer yalnız o isli, düşer peyderpey ikmal edilecektir, manii aralıktan ibaret değildir, o
Benim kitabımın kahramanı küçük Kristiyan Votie de işte bunlara benziyordu. O da annesi ile beraber tıpkı bunlar gibi soğuk bir bekleme odasında saatlerce beklemiş, küçücük kalbi sebebini kendisinin tayin edemediği bir heyecanla çarpmış, kapının her açılışında, her isim çağrılışında işte tıpkı bunlar gibi he-kendince malûmdu. Fakat onla- yecandan nefes almayı bile unut-rın yalnız bazı hususiyetleri, dik- 1 muştu. Acaba benim Kristiya-kati çeken tarafları malûmdu, mm bunlardan biri mi idi? Han-Böyle baştan ayağa kadar etten gisi idi?. Bütün bu çocuklar be-ve kemikten olarak onları karşı- nim Kristiyanım olabilmek için sında görürse, o muharririn heye- buraya gelmişlerdi. Acaba o han-can duymamasına imkân var mı? gisi idi?..
Falan kahramanın yüzü, şu iri. Bir gün yine yazıhaneye uğra-boyadan mesamatı sayılabilecek mıştım. Elime bir resim verdiler kadar açılmış burundan, şu kır- | ve sad mızı, minik, tavşan gözüne ben-ziyen gözlerden, şu dört köşe çeneden ibaretti. Elbisesi de yünlü,
gümüşü bir külçe, sol cebinde bir stitlosu var., oturduğu yer: Oraya o, buraya bu atılarak oda haline konmak istenen bir aralık, içerisi her gün, her saat duman kaplı, kesif sis tabakası arkasından güçlükle bir merdivenin iskeleti seçiliyor., bu kadar izahat onun romanına kâfi idi. Çok zayıf bir perhiz yemeği kitabı besliyebiliyor-du. Fazla teferruata girence eserin şeklinde, akışında bir ahenksizlik meydana geliyordu.
Fakat şimdi bu kitabı bir sahne vâzıının eline verelim. Bu kadar muğlâk izahat derhal yavaş yavaş şekil almıya başiar. Yüz evvelâ tarif edilen hatlarından başlıyarak bütün, ufacık teferruatına kadar vücut bulmıya başlar.
örülür
önümüzdeki salı günü sanayiciler toplanarak Verem Mücadele cemiyetine sanayiciler tarafından yapılabilecek yaddım işini halledeceklerdir.
Bu ayın 15 inde cemiyet men faatine verilecek balonun hasılatı da tamamen Kasımpaşada kurulacak yeni dispansere tahsis e-dilecektir.
Hazin bir Olum
Orman Mektebi İdare Müdürü merhum ibrahim Türkün oğlu ve Cumhuriyet refikimizin Başmuharriri Bay Yunus Nadinin kayınbiraderi Gündüz Teztürk müptelâ olduğu kalp hastalığından kurtulamıya-rak henüz on sekizden ibaret çok genç yaşında dün hayata gözlerini yummuştur. Merhum Sanatlar okulunun son sınıfında bulunuyor ve memlekete iyi bir san'atkâr olmıya hazırlanıyordu.
Cenaze namazı bugün öğleyin Be-yazıd camiinde kılınarak naşı Mer-kezefendi hatiresinde hazırlanan mezarına tevdi olunacaktır.
Merhumun kederdidc ailesine kalbi taziyetlerimizi sunarız.
odanın yanında başka odalar ve başka odalarda da başka adamlar vardır. Bütün bunlar, bütün vuzuhu ile meydana çıkar.
Muharrir fikir verir... Sahne vâzıı şekil ve can verir.
Bir muharrir eserine can verilirken yakından takip etmiş, duygusunu anlatıyor: (Grandeur nature) tabiî büyüklükde oynı-yacak olan çocuklar seçiliyordu., annelerin çocuklarile bekledikleri odaya girdim. Rejisörün gelmesini bekliyorlardı. Bütün yüzler endişeliydi. Kadınlar fazla ciddî, fazla heyecanlı idiler. Arada sırada çocuklarına doğru eğiliyor, yana kaçan kıravatlarını düzeltiyor, bozulan bir perçemi düzeltiyor veya sol ceplerine dantelli bir mendil yerleştiriyorlardı. Yazıhaneden geri geri çıkan küçük bir namzedin hemen etrafını alıyorlar, hep bir ağızdan fakat usulca soruyorlardı:
— İçeride size ne yaptırıyorlar?. Neler soruyorlar?..
_ Hiç., ne yaptıracaklar?.
Şey., konuşturuyorlar sade., işte o kadar..
— İşte bul dediler. Saf yüzlü, tatlı gülüşlü, kocaman kara gözlü bir çocuktu bu.
— İsmi Jean Fuller'dir, on ;ki yaşında., siz Kristiyan Votie'yı böyle mi tahayyül etmiştiniz?
— Evetl Evetl..
N
tim.
bu karşılaşmada fazla heyecanlanmıştım. Sanki bu çocuk biraz da benim çocuğumdu. Elimde fotoğrafı evirip çeviriyordum:
— Bunu bana verir misiniz?.
— Hay hay., şimdi de Votie-lerin evini görmek ister misiniz?
Ve bana bir mühendis plânı gösteriyorlardı. Baktım. Kitabımda tarif ettiğim dekorun buraya resmi yapılmış, eşyası tesbit edilerek hazırlanmıştı. Çocuğun odasını, anne ve babasının odasını, mutfağı gördüm.
— İşte merdiven burada, fırın da şurada., diye izahat veriyorlardı. Bunları dinlerken ben «acaba benim kitabımda anlattıklarım hep saçma mı idi? Bunlar hakikaten vardı da ben sadece hikâyelerini mi yazdım» diye düşünüyordum.
Sonra başka bir gün, ilk sahnelerin çevrileceği gündü, stüdyoya gititm.
Orane Demazis (Madam Votie) o gün çalışmıyacaktı.Fakat Lucicn Baroux (Mösyö Votie) yi ve küçük Jean Fuller (Kristiyan) ı oynarken görmek istemiş, onun için gelmişti. İki prise de vue arasında uzaktan üçünü bir arada gördüm. Hâlâ da bu sahne gözümün önünden gitmez. İşte üçü de bir arada: Annesi, babası ve Kristiyan. Tıpkı amma tıpkı kitabrmdaki gibL. üçü de hararetli hararetli konuşuyorlar., aralarına karışırsam , aile arasına sokulan bir yabancı, istenmiyen mütecessis bir yabancı olacağımı sandım, yanlarına gidemedim. Fakat herhalde sahne vâzıı benim gibi düşünmüyordu ki gürleyen sesini işittim:
— Barouxl KristiyanI İkisi de kalktılar ve dekora girdiler., operatör ışıklarını tanzim etti: ; ,
— Ses hazır mı?. Kırmızı ışık tamam mı?. Motor...
Bütün ışıkların tevcih edildiği e cevap vercegımı şaşırmış- , , , *«.. .. w ~,
v> , , * il dekorda Mosyo Votie oğlunun
Nendi kahramanımla olan . . , .ı
kolundan tutmuş yavaş yavaş ilerliyor ve ona:
— Nasihatlerimi unutayım deme, diyordu, eğer ağla derlerse, projektörlere bak, gözlerini kırpıştır, alnını kırıştır.
Kristiyan başını, anladım der gibi sallıyordu ve uzaklaşıyorlar.
Mösyö Votienin Kristiyanı bir tecrübe kurdelesi çevirmek için stüdyoya götürdüğü sahne.,
— Kesiniz!. Kâfil. lyil.. Derhal ışıklar söndürülüyor ve
Lucien Baroux ile Jean Fuller, Orane Demazis"in yanına dönüyor.. - - \£g w J g Ben muharrirleri olan ben, tek-rar onların yanında bir yabancı olduğum hissine kapılıyorum.. nasıl temenni ve nasıl tasavvur ettiysem tıpkı öyle şahsiyetler yaratmışlar., benim rolümün bittiğini ve onlarınkinin başladığını iyice anlıyor ve oradan uzaklaşıyorum.
SUM^R SİNEMASI
Müdüriyeti: İzdihama maruz kalmamalarını teminen sayın müşterilerinin bugün tam seans zamanlarında teşriflerini rica eder.
MtREİLLE BALİN - ERİC V. STROHEİM
tarafından fevkalâde bir tarzda yaratılan
1839 senesinde Türkiyede bulunan Ermenilerin hal ve vaziyetleri son Ğertıcede müşkül bir dereceye gel-raişt. ve Ermeni meclisi, Patrik A-Hkyan vasıtasile Babıâliyc müracaat | ve şikayet mecburiyetini hissetmişti. . Fakat tekerrür ve tevali eden müracaatlar, şikâyetler bir netice vermiyor, Ermeniler hakkında tatbik edilen şiddetli muameleler gün geçtikçe artıyordu. Çünkü, bir taraftan Rus memurları. diğer taraftan da saraya intisap ettirilmiş olan Hın-çaMarın gizli taraftarları sarayı, Ba-bınliyi mütemadiyen körüklüyor. A-nadoluda vuku bulan ihtilâl hareketlerinin hep Ahdülhamidin şahıs ve saltanatı aleyhine matuf bulunduğunu vo bütün Ermenilerin bu hareketle alâkalı olduklarını ileri sürüyorlardı.
Artık, mutedil Hınç aklar da tatlılıkla bir şey elde etmek mümkün ol-I madığına kani olmuşlar ve yavaş yavaş müfritlere iltihaka başlamışlardı. Bu arada Türk dostu bazı Erme-
I İLAÜACA
10 II
DÜNYANIN 8 inci HARİKASI
İnanılmayacak derecde müthiş ve muazzam sahneler arasında en nefîs bir aşk macerası,
FEDAKÂRLIK MÜCADELESİ
Bas rollerde: TYRONE POVVER . MYRNA LOY - GEORGE BRENT ve 10 binlerce figüran TÜRKÇE SÖZLÜ nüshası Fransızca sözlü nüshası
İPEK
sınemas
inci,
MELEK
»ıneması
nel
Ayrıca cn son FÜX dünya havadisleri - Bugün saat 1 de tenzilâtlı matine
Müstesna film her seansda salonunu bastan basa doldurmaktadır... İlaveten: FEVKALADE HARP HABERLERİ: Arnavutluk harbi... Yunan ordusunun ilerilemesi... Göriccnin zaptı... İtalyan esirleri...
Attnada zafer şenlikleri.
Seanslar: 1 - 2.30 - 4.30 - 6.30 ve 9 da
Bugün saat 1 de tenzilatlı matine
Gülmek ml İstiyordunuz?....
2 saatinizi zevkine doyulmaz bir neş'o ile geçirmek mi istediniz?
Bugün L A L E ye Koşunuz
Amerikanın en yüksek san'atkârları İKİ NM DITNN — CARY GRAND'ın 1040 Senesinde Yarattıkları Yegâne Süper Film Olan
GEL BARIŞALIM
f (Fransızca)
Bas döndüren bir lüks ve ihtişam... Gönül çeken bir Müzik arasında
hepinizi kahkahadan ağlatacak... Neş'edon bayıltacaktır. DİKKAT: En son gelen PARAMUNT JURNAL'da Son bombardımanların yaptığı tahribat... Havada. Denizde çarpışmalar, seneniı
en büyük hava zaferi... vo tekmil harp...
Bugün saat 1 de tenzilatlı matino
Soldan sağa: 1 — Bir çocuk oyunu. 2 — Soru, Bir edat 3 — Fehimin basile iki ayağı, İman etmek. 4 — Donuk. Bir renk. 5 — Bir hayvan hastalı^. Baskıncı bölüğü. 6 — Hisse; Anma. 7 — Abide, Alçak. 8 — Ters dönmüş ot; Rabıta. 9 — El van tilâtörü, İnce kamış. 10 — İyi, Uzak. 11 — Zal oğlu Rüstem.
Yukardan aşağıya: 1 — Eline fırsat geçen. 2 — Karşı gelen; Bir yortu. 3 — ıstanbulun bir semti; Cemi edatı. 4 — Bir nota. Donuk. 5 — Bilgin; Sebep. 6 — İşve, Zenci orkestrası. 7 — Tâbi olma; Hamile. 8 — Bir ressamrmızm memleketi; bir harfle noksansız olur. 9 — Çimen. Terbiyesi noksan. 10 — Vakit âleti, Cet. 11 — Namemul. EVVELKİ BULMACANIN HALLİ Soldan safa: 1 — Ok. kahve. Mi. 2 — Kamara. Süt. 3 — Saçak. 4 — Set, ayak. 5 — Mustafa. 6 — Sal. kir. 7 — Üzülmek. 8 — Zanu, man. 9 — Tamam. 10 — Meç, Alamet 11— İt. Altın; La. -
Yukardan aşağıya: 1 — Ok; öksüz, Mi. 2 — Kav, Azamet 3 — Sülün. 4 — Kâse; Lût. 5 — Aratmam. 6 — Haç, Mat. 7 — Sokmalı. 8 — Kat; Aman. 9 — Yak m, 10 — Müdafi, Bel. 11 — ıt. Karga. Ta.
Muratlıda Sağlık İşleri
Muratlı (Hususî) — Nahiye Sıhhat memuru Adil Gürkaynak sağlık işlerinde çok titiz davranmakta ve esnafın gıda maddelerinin tağşişine meydan vermediği gibi, şeraiti sıhhiyeye uygun olmayan üç aşçı dükkânı kapatıldığı gibi I 5 esnaf ta ağır para cezasına çarptırılmıştır.
ît Muratlıda askerlerimize kışlık hediyesi olarak mühim miktarda çorap, gömlek ve sair eşya toplanmıştır. i
niler de mutedUlerlo birlikte hareket mecburiyetinde kalmışlardı.
Patrik Aşıkyan, Türk dostluğu ve hükümet taraftan bir adam idi. Patrikhane binasını bu mürşitlere yuva, istanbul Ermenilerini de birer âlet olmaktan az çok kurtarmıştı. İstanbullu, taşralı Ermenilerden kendi fikrinde olanları basma toplamış, şah-lanmıya hazırlanan Hınçaklara karşı oldukça kuvvetli bir cephe hazırlamıştı. Sarayın ve hükümetin Ermeniler hakkındaki teveccühünü idame ve Türk dostluk ve vatandaşlığını takviye için her çareye baş vuruyor, çrrpmryordu.
O sıralarda, artık müfrit istiklâl taraftarı Ermenileri temsil etmekte olan Hmçaklar, hakikî bir ihtüâl fırkası haline gelmişti. Bunlar, ne olacaksa bir an evvel olsun, diyor, kanlr teşebbüsleri göze alıyor ve bir ihtilâl için ehemmiyetsiz bir sebep ve bahane arattırıyorlardı. Nihayet, bu bahaneyi de bulmuşlar, hazırlığa koyulmuşlardı. 1
Hmçak komitacıları, o eenada Rus yadan şark vilâyetlerine silâh, cephane ve bomba taşıyor, yapılacak İhtilâlin stoklarını hazırlıyorlardı.B* faaliyeti, Erzurum Ermenilerinden vo Türk dostluğu mürevviçlerinden (Bedroe) adında biri hükümete gizlice haber vermişti. Hükümet te, bazı Ermeni evlerinde ve bilhassa Erzurum Ermeni murahhasa hanesinde bir araştırma yapmıştı. Haber verilen silâhların hepsini değil ise de, Hınç akların ihtüâl teşebbüslerini, fasit fikirlerini isbat edecek miktarda silâh ile bir hayli mektuplar bulmuştu. Tabu, suçluları da tutmuş ve hapishanelere tıkmıştL
Komita, yapılan bu araştırmayı ve tevkifleri teşebbüs edecekleri ihtüâl için iyi bir vesile telâkki etmişler, her tarafta gizli faaliyetlere geçmişlerdi. Akıllarınca hükümeti protesto edecek ve ecnebi müdahalesini davet edecek kararlar vermişlerdi,
1890 senesi iptidaları idL istanbul Hınçaklarmm fesat basılan o zaman gizli bir fesat kaynağı olan Yedikule hastahaneeinde bir toplantı yapmışlardı, istanbul ve diğer vilâyetlerde yapılmasına lüzum görülen nümayişlerin programlarını hazırlamışlardı. Bu teşebbüsleri el altmdan idare eden baş komitacı Kafkasyalı (Zehrap Agoyan), hastahanenin karşısında bulunan ve o zamanın mesire yerlerinden biri addolunan bahçede, son bir toplantı yaptırmış, verilen kararlara güya İstanbul Ermenilerini de iştirak ettirmek istemişti.
Bu toplantıda, Zehrap Agoyan, yapılacak teşebbüslerin muvaffakiyetle
neuw........~. .^..i, hükümet taraftarı
olan Patrik Aşıkyan üe bir kısım Türk dostu Ermeni ricalinin öldürülmesi ve Patrikhanenin ele geçirilmesi lüzumunu müdafaa etmişti. Esasen toplantıda bulunanlar hep ayni seviyede ve ayni düşüncede bulunan Ermenilerden olduğu için, ileri sürülen teklifler itirazsızca kabul edü-miş ve yapılacak suikastlerin idaresi vazifesini Zehrap Agoyan Ue arkadaşlarına verilmişti.
Mart aymm soğuk ve yağışlı bir günü idi. Zehrap Agoyanm reisliği altında, o günlerin zorlu ve elleri kanlı fesatçılarından Papas (Kirkor Alatcryan), Bakûlu (Apik Kozaktan), Muşlu (Mikael Pehlivanyan), evvelce bahsettiğimiz Çukurçeşmede Taşhandaki mahut odada toplanmışlardı. Bu içtimada, aslen Ermeni o-lan ve o sıralarda .stanbul Rus sefaretinde Ermeni işleri Ue meşgul gizli servise mensup bulunan (Mak-simof) ta bulunuyordu.
SORUNUZ
SOYLIYELIM
Sele Zeytini Nasıl Yapılır ?
Birkaç okuyucumuz sele zeytininin nasıl ve ne vakit hazırlandığını sormaktadırlar. Bunlardan biri kendisine muhtelif usuller gösterildiğini ve bunlardan hangisinin daha fenni olduğunu soruyor t
CEVAP — Sele seytini yani evlerimizde yenilen salamurasız zeytini hazırlamak için ağacında si-yahlaşmış zeytinleri toplamalı. 3 gün havada az güneşli yer-buhındurmalı. Küfeye bir sıra
do
zeytin sıralayıp üzerine ince tuz
serpmeli. Küfenin ağzına kadar bu tarzda zeytin doldurmalıdır. 5-6 gün içinde küfenin dibine siyah renkte bir su sızmıya başlar. Bu halde zeytinleri küfeden boşaltmal, havalandrra havalandrra suyun süzülmesini temin ettikten sonra tekrar eskisi gibi tuz serperek küfeye doldurmalı. Bu işi 3 - 4 defa yaptıktan sonra zeytinlerin srzan suyu artık siyahlaşmış olarak akmaz. Zeytinler de buruşmuş olurlar ki istenilen sele zeytini elde edilmiş olur.
¦
25 - 1 - 941
ROMA
İmparatorluğu
ÎTALYANIN AFRİKA İMPARATORLUĞUNA GÖSTERDİĞİ ALÂKASIZLIK, ROIVA İMPARATORLUĞUNU YENİ AVRUPA ÇEVRESİ İÇİNDE KURMAK ARZUSU İLE İZAH EDİLMEK İSTENİLİRSE İTALYAN MİLLETİ DE DAHİL OLMAK ÜZERE DÜNYADA HİÇ KİMSE BÖYLE BİR ŞEYE İNANDIR1LAMAZ
Londra. 24 (A.A.) — Müsta-tkü Fransız ajansı bildiriyor:
Libyada uğranılan mağlûbiyetler üzerine Mussolini'nin Şimdi Balkanlarda bir muvaffakiyet elde etmeğe karar verdiği tahmn edÜmektedir. Libya muvaffakı-yetsizlikleri Arnavutlukta hiç bir muvaffakiyetle telâfi edilmemiştir. Fakat Arnavutluk dağlarında çetin mevzilerde tutunabilmiş olması Mussolini'nin harekât sahasında daha iyi günler görmeği limit etmesi için kâfi bir sebep teşkil ettiği anlaşılmaktadır.
Avlonyaya takviye kıtalarının akını şüphesiz bu suretle izah edilebilir. Bununla beraber askerî müne kkitler, karlı dağların teşkil ettiği manialar, takviye kıtalarının refakatinde gönderilmesi ve iaşesinde tesadüf edilen müşkülât, kamyon kifayetsizliği ve saire gibi sebeplerin italyan mukavemetinden ziyade Yunan ileri hareketine mâni olduğu kanaatini izhar etmektedirler. Arnavutlukta Bardia ve Tobruktaki İngiliz muvaffakiyetleri ölçüsünde bir muzafferiyet, teknik sobepler dolayısüe kolay-
VATAN
RAF
^
İNİ HA
Yunan askerleri, hafif
hastaneye
lıkla elde edilemez. Bizzat Yunanlılar bile «mütemadiyen yağma muzafferiyet 1er i kazanmak mecburiyetinde bulunduklarını» i-tîraf etmektedirler. Çünkü bu mu-zafferiyetlerin her biri bir dağ silsilesinin zaptı ile neticelenmektedir kî, zaptedilen bu dağ silsilesinin karşısında müteakip bir hareketle işgal edilmesi lâzım gelen diğer bir dağ silsilesi bulunmaktadır. Bu sebepledir ki, sevkul-ceyş bakımından parlak bir muvaffakiyet olan Klissuranın zaptı düz arazide kazanılan aynı ehemmiyette bir muzafferiyetin göze çarpan neticelerini vermemiştir.
Bu noktaya işaret edildikten sonra şurasını da ilâve etmek lâzımdır ki İtalyanlar, Yunanlıların ilerlemesine mâni olmağa muvaffak olsalar bile, yavaş yavaş aynı müşkülât ile karşılaşacaklardır. Daha müsait hava şartlan içinde hareket edecek olan adetçe faik kuvvetlerle bir mukabil taarruz yapsalardı italyanlar müşkülâtla mücadele etmek mecburiyetinde kalacaklardır. Esasen dağlık arazide bu faik kıtaların yayılması da oldukça müşkül bir iştir.
yaralı bir italyan esini.i götürüyorlar
Binaenaleyh italya için Almanların yardımı olmadan Balkanlarda hiç bir muvaffakiyet ihtimali yoktur. Fakat Almanya yardım et meği kabul etse bile bunu İtal yaya Balkanlarda bir imparator luk hediye etmek için yapmıya-cak, başka yerlerde olduğu gibi bu mıntakada bir Alman hegemonyası tesisi için yapacaktır. ,
Hulâsa İtalya, Arnavutlukta ta-mamile ezilmekten kurtulmayı tecrübe edebilir, Almanya, Av-rupanın cenubu şarkî kısmındaki büyük emellerini tahakkuk ettirmek arzusunu gösterirse Yunan kıtalarını ve ingiliz hava kuvvetlerini Arnavutlukta oyalamak mu kabilinde Almanyadan bir mükâfat almağı ümit edebilir.
Fakat İtalyaya bu kadar cana ve paraya mal olan Afrika imparatorluğuna karşı gösterilen alâkasızlık İtalyanın Roma imparatorluğunu yeni Avrupa çevresi içinde kurmak arzusu ile izah edilmek istenilirse, İtalyan milleti d? dahil olmak üzere dünyada hiç kimse böyle bir şeye inandırıla-n iz.
7 000 ! SİCILYAYA
Tonluk
Bir İtalyan
Gemisi Battı
Londra, 24 (A.A.) — Amirallik dairesinin tebliği:
Akdenizdc denizaltılarrmız, İtalyanın Afrikadaki ordusu ile deniz münakalesini kesmek vazifelerini muvaffakiyetle ifada devam etmektedir.
Akdeniz başkumandanı, Parthiam denizaltısının italyanın cenubunda ceman 7000 tonilâtoluk ağır surette yüklü bir İtalyan iaşe gemisini batırdığını bildirmektedir.
Vaziyet
Yeni Hücum
Mikiçinski Boğuldu mu
(Bası 1 İncide) <£-
mobil Mikiçinskinin yalnız olarak veya bazı arkadaşları ile gittiği bir yerden bir başkası tarafından i-dare edilerek mi Taksime götürüldü? »
Bu bizce pek mühim bir cihettir. Zira bu takdirde otomobilin Taksimde bulunuşu zabıtayı yanlış bir yola sevketmek ve vaka mahallini gizlemek gibi bir arzunun eseri olur. Zabıtamızın bu ihtimali de gözönünde bulundurarak tahkikata girişmiş olduğu- Polonya konsolosluğuna uğramış nu tahmin etmememiz için ortada ve orada konsolosla Polonya müL bir sebp bulunmamakla beraber aklımıza gelen bu ihtimali kaydetmekten de kendimizi alama-
nındakilere göstererek şöyle haykırmış:
«— Galiba bu kadın benim sebebi felâketim olacak.»
Polonya konsolosluğunda...
Mikiçinski'nin kaybolduğu gece. Park otele gitmezden önce Şili konsolosluğuna gideceğini söy lediğini yazmıştık. Bir muharririmiz yaptığı tahkikatı şöyle bildirdi:
«— Müsteşar söylediği saatte
dik.
İmdi gelelim hususî tahkikatımızın dün bize öğrettiği şeylere:
Hatırlardadır ki hâdisenin ilk günürıdenberi müsteşarın, «Park otelde bir randevusu olduğu için sefaretteki ziyafette bulunamadığı» tekrar edinmektedir.
Yatı Olan Fransız:
İlk gün yaptığımız tahkikat neticesinde, o gece randevuya gelip saat on buçuğa kadar Mikiçinski-yi beyhude yere beklemiş olan davetlinin veya arkadaşın bir Fransız olduğunu yazmıştık. Bugün bu zatın hüviyetini öğrenmiş bulunuyoruz. Çok zengin bir tacir olan ve Park otelde ikamet eden bu zatın adı Bay San Blanka'dır. Kendisi geçen yıl Istanbula gel-r2%iş, memleketi harbin ağırlığı altına girince buradan gitmemiştir. Bay San Blanka denizi çok seven bir sporcudur da. Kendisinin, simdi 1 rabyada demirli bulunan güzel bir yatın sahibi olduğunu da söyliyebiliriz.
Bu zat, dün kendisile konuşan bir muharririmize şunları söylemiştir:
— Bay Mikiçinski'yi, o gece, randevu verdiği saatte gelmeyince on buçuğa kadar beklediğimi bazı gazeteler yazmışlar. Ben kendisini ancak I 5 dakika bekledim ve son ra yemeğimi yiyip saat 10,5 ta yatağıma girdim. Bunun sebebi, iki senedenberi tanıdığım Bay Mikiçinski'nin randevularına daima saniyesi saniyesine gelmiş olmasıdır. Gecikince «herhalde mühim bir sebep olmalıdır» diye düşündüm.
«Bu kadın benim sebebi felâketim olacak!»:
Diğer taraftan öğrendiğimize göre, Mikiçinski sık sfk gittiği Park otele daima beraberinde bir güzel ve zarif kadın götürürmüş. Fakat her «idilinde yanında görülen kadın mutlaka bir başka kadın olurmuş. Rivayete bakılırsa Mikiçinskfnin beraberinde bulundurduğu kadınları, seyahat maksadı ile şehrimize gelen ve buradan geçip giden Polonyalı <ız ve kadınlardan seçermiş. Yalnız bunun bir istisnası olmuş. Son günlerde yanında devamlı surette bir kadın görülebiliri)*. Hatta bir gün Bay müsteşar, şampanyayı çekip neşelenince cüzdanını açıp bu kadının resmini çıkarmış ve ya.
tecilerinin pasaport meseleleri etrafında konuşmuştur. Konsolosluk bu ziyaretin azami yarım saat devam etmiş olduğunu ve Miki-çinski'nin giderken pek neşeli bulunduğunu bildirmektedir. O kadar neşeli imiş ki Polonya konsolosu kendisini bir müddet daha a-lıkoymak istemiş, fakat Şili sefirine söylediği gibi müsteşar, Polonya konsolosuna da Park otelinde bir randevusu olduğunu söyliye-rek itizar etmiştir.
Polonyalılarla temasın sebebi:
Acaba Mikiçinski neden Polonyalılarla fazla meşgul oluyordu? TahKİkatımız bu işin bir yeni safhasını da aydınlatmıştır. Müsteşar, Polonya taraftarlığından ziyade vazifesi dolayısüe bu işe ehemmiyet vermekte imiş. Romanyanın Alman nüfuzu altına girişinden | sonra Bükreşteki Polonya konsolosluğu da Islan bula taşınınca, Polonya tebaasının bütün işleri Bükreşteki Şili konsolosluğuna devredilmiş bulunuyormuş. Bina. enaleyh müsteşarın Romanyaya gidiş ve gelişlerinde amil olan sebep bu imiş.
Vakadan iki saat evvel:
Düne kadar hâdise hep müsteşarın Şili sefaretinden ayrılışından itibaren tetkik ediliyordu. Dün bir muharririmiz de Mikı-çinski'nin sefarete uğramazdan ev vel nerelerde dolaşmış olduğunu tetkik etmiş ve bize şu malûmatı getirmiştir:
«— Bu zat o gün saat tam yedi buçukta Park otele uğramış, otelin cadde üstündeki pastanesinden pasta almıştır. Park oteldeki baş garson da aynı gün Mikiçins-ki'nin, otelde oturan bir ecnebiye 300 lira verdiğini gördüğünü söylemiştir. Pastanede bulunanlar ise para vermek için elini cebine attığı zaman müsteşarın yüz ve beş yüz liralardan mürekkep bir para tomarı çıkarmış olduğunu, bu para miktarının üç bin liradan agağı tahmin edilemiyeceğini söylemişlerdir.
*
imdi... Bakalım tahkikat bugün nasıl bir mecra takip edecek?
Acaba yedi gündenberi bir çok dedikodulara mevzu olan bu hâdisenin esrarı artık çözülecek ve birdenbire şehrin en büyük şöhreti halini alan Şili sefareti müsteşarı ile karşılaşacak mıyız?
Kadın kadar kumara da meftun olan bu zat, çıkarsa acaba nereden çıkacak? Bir sevgili kuca-
ğında bulunamayan Mikiçinski'yi bir gizli bakara masasının başından mı kaldıracaklar, yoksa altında mı bulacaklar?
Yahut müsteşara deniz tarikile gidilen bir semtte mi Taslayacağız?
(^tomdbilinin Kristal gazinosu önünde bulunması vüzünden onu hep kara yollarında aramakla ha. ta mı etmiş oluyoruz? Acaba Mikiçinski Istanbulun herhangi bir kıyısından bir motöre binip uzaklaşmış olmasın?
Dün polis haberleri arasında şöyle bir haber vardı:
«Kefeli köyü açıklarında balık avlamakta olan Salih reis ağlarına ağır bir şeyin takıldığını hissetmiş, bunu evvelâ büyük bir balık zannederek sevinmişse de ağları çektiği zaman bir insan cesedi ile karşılaşmıştır. Polisçe yapılan tahkikat sonunda bu cesedin, evvelce aranıldığı halde bulunamamış olan Aleksandr Teo-doris olduğu anlaşılmıştır.»
Acaba bir gün Mikiçinski'yi de bir balık ağına takılmış cansız ve şekli değişmiş bir ceset halinde mi bulacağız?
Amerikan Cephesindeki
İnkişaf
(Başı 1 İncide) **
sefrber edilirken ve harp malzemesini mütecavizlere karşı koyan demokrasiler yetiştirmek için amelî imkânlar hazırlanırken, bir taraftan da Amerika, dünyanın her tarafına hususî veya resmi bir takım gözcüler gönderiyor ki Cumhuriyet fırkasının reis namzedi B. Vılki bu aradadır. B. Vılki seçimde kazanmamış olmakla beraber Rooseveltin yirmi küsur milyon reyine karşı on yedi küsur milyon rey almış bir adam sı-fatile Amerikada sözünün ve reyinin büyük bir kıymeti vardır. Bugünlerde İngiltere ile Amerika arasında yeni bir manevî köprü kurmak üzere Londraya gitmesi ehemmiyetli bir hâdise teşkil eder. Amerikanın diğer sözcüleri de A-merika hesabına muhtelif memleketlerde manevî telkinler yapan ve demokrasinin müşterek emniyet cephesini kuvvetlendirmeğe çalışan adamlardır. Bunlardan albay Donavan'ın Balkanlardaki z yaretlerinin sonunda Ankarayı ziyareti herhalde memnuniyet ve alâka ile karşılanacaktır.
Amerikada katî kararlar verilmesi artık bir gün meselesidir. Bir defa bu noktaya varılınca Amer", kada dahilî münakaşalar susacak ve demokrasi terbiyesinin neticesi olarak ekseriyetin kararı etrafında elbirliğilc çalışma başlayacaktır. Nitekim mecburi askerlik davasında Amerikalılar birbirlerinin gözünü çıkaracak şekilde münakaşalar ederken, ekseriyet bir defa karar verince ortalık süt liman olmuş, ahenkli bir şekilde tatbikata geçilmiştir.
Ahmet Emin YALMAN
(Bası 1 İncide) =-fc=
dan böyle bütün lejyoner teşkilâtının Antoneskonun eline geçtiğini bildirmiştir.
«Bilahare bir tebliğ neşretmiştir. Bu tebliğde, lejyonerler kumandanı Horia Sima ve diğer şeflerin nerede bulunduklarının en yakın polis merkezine haber verilmesi, bunları evlerinde saklıyanların vatan haini addolunacakları bildirilmiştir.
«Bu haberi veren Bükreş radyosu-dur. Londra ise Horia Simanın Anto-nesko ile beraber bir beyanname neş-rile bütün Rumenler! sükûnete davet ottiklerinl bildirmektedir. Ancak vazi yetin, Antonesko tarafından Bükreş radyosunun bildirilen şekilde olduğu da henüz bilinmemektedir.
Almanyanın rolü henüz anlaşılamamaktadır. Lejyonerler Alman taraftarıdır. Antonesko da Alman taraf tarıdır. Almanların, bu ihtüâfa uzaktan seyirci vaziyette kaldıkları anlaşılıyor...»
— Radyo Gazetesi —
Horia Sima
Bükreş, 24 (A.A.) — Havas: B. Horia Sima, lejyoner teşkilâtı şefliği vazifesinden azledilmiştir. Lejyoner hareketi şefliğini bizzat General Antonesko deruhte eylemiştir.
Antonesko Vaziyete Hâkim
Bükreş, 24 (A.A.) — Havas: General Antonesko, ordunun müzahereti ile, vaziyete hâkimdir ve âsilerin teşebbüsü tamamile kırılmıştır. I BUkreşte halkı tedhiş eden çeteleri silâhtan tecrit eyleyen ve mukavemet göstermek isteyen lejyonerleri I tevkif eden ordunun sadakati ve disiplini sayesinde memlekette nizam yeniden tesis edilmiştir.
General Antonesko, halka hitaben ikinci bir beyanname neşretmiştir.
General Antonesko, bu beyannamesinde, mitralyözlerlc ve toplarla hükümet binaları üzerine ateş eden 600 âsinin teslim olmıya icbar edildiklerini ve memleketin her tarafında devlet otoritesinin hüküm sürmekte olduğunu bildirmiştir. General, bütün Rumenleri, resmî makamlar, devlet ve ordu ve kral etrafında birleşmeye davet etmiştir.
Demlrmuhafız teşkilâtına mensup valilerin yerine albaylar tayin olunmuştur. Bunun üzerine vilâyetlerde bazı hâdiseler vukua gelmiştir. Bu hâdiselerin birinde lejyoner şeflerinden Salaglo ölmüştür.
Hâdiselerin mesulleri büyük bir faaliyetle araştırılmaktadır. Milletin mevcudiyetini tehlikeye koymuş olan müfrit unsurlara karşı ağır ceza! tedbirler alınması beklenebilir.
Kabinede değişiklikler yapılması bahsinde muhtelif mahfillerdeki kanaat, General Antoneskonun buhran esnasında cesaretle kendisine müzaheret eden unsurlardan ayrılmıyaca-ğı merkezindedir.
Macaristanla telefon muhaberatı, bu sabahtanberi yeniden tesis edilmiştir.
Vaziyet Karışık
Londra, 21 (A.A.) — Bugün Lon-drada beyan olunduğuna göre Ro-manyada cereyan eden hâdiseleri tenvir etmek şimdilik imkânsızdır.
o
Avustralya Hava Filoları
Artacak
Londra, 24 (A.A.) — Avustralya, hava filolarını mühim miktarda arttırmak tasavvurundadır. Bu filolar, İngiliz hava kuvvetlerine ilâve edilecektir. Avusturya Hava Nezareti Mac Evcn, dominyon arazisi haricinde bulunan A-vustralya filolarının gelecek bir kaç ay içîndr iki misline hattâ daha fazlasına çıkarılacağını bildirmiştir.
Tayyare Meydanları
Bombalandı
Kahire, 21 (A.A.) — Orta Şark İngiliz hava kuvvetleri umumî karargahının dün akşam bildirdiğine göre, 22/23 kânunusani gecesi İngiliz bombardıman tayyareleri Sicilya-dakl tayyare meydanlarına şiddetli bir hücum yapmışlardır.
Cooiso'ya birçok yangın bombaları ve infilftklı bombalar atılmış 20 dakika arka arkaya infilâklar vukua geldiği görülmüştür.
Aug^ısta tayyare meydanına da bombalar atılmıştır. Syracuse'de müteaddit bUytlk infilâklar vuku bulmuş ve koyun cenubunda yangınlar çıkmıştır.
Başka tayyareler de Catania tayyare meydanlarına hücum etmişlerdir.
Ha'ifax
(Başı 1 incide) =**=
zat herhalde lâalettayin bir büyük leçi değildir.
*
Londra, 24 (A.A.) — Resmen bildirildiğine göre, îngilterenin Amerika yeni büyük elçisi ile Lady Ha-lifaks Vaşingtona gitmek üzere bugün Amerikan topraklarına ayak basmışlardır.
Lord vc Lady Halifaks Atlantik denizini «George 5t> zırhlısı ile geçmişlerdir.
İngiliz başvekili B. Churchill ve eşi Lord vs Lady Halifaks'a îngilterenin şimaline kadar refakat etmişlerdir. Şimal sahilinde bulunan bir üste kendilerile vedalaşmalardır. . Bu zırhlı 1939 şubatında denize indirilmiş ve bu sınıftan yapılan ve 1939 da denize indirilen beş zırhlının ilkidir. Diğer zırhlılar «Prince of Wales>, «Duke of York», «Yellicoe* ve «Beatty» dir. Bu zırhlılar otuz topla teçhiz edilmiştir. Bu topların menzili daha evvelki zırhlılarda bulunan 15 pusluk topların menzilinden daha fazladır. Bu yeni zırhlıların sürati de 30 milden fazladır.
İtalyanların Kara Haftası
Kahire. 24 (A.A.) — Reu-ter'in İngiliz umumî karargâhın-daki hususî muhabiri bildiriyor:
Bu hafta, Afrikada İtalyanlar için bir kara hafta olmuştur.
Tobruk düşmüştür. Habeşis-tanda ve Eritrede de İtalyanlar durmadan geri çekilmekte devam etmektedir. İtalyanlar, şimdi, Mavi Nil ile Setit ırmağı arasında kâin Tana gölünün geniş garp mın-ı ikasını, fiilen, yeni bir vatanperverler ordusunun eline teslim edeceklerdir. Bu mıntakada İtalyanların ileri karakol garnizonları, va ziyetin kendileri için fazla ciddî bir mahiyet almaya başladığını görmüşlerdir.
Bundan başka Carabule vahasındaki italyanların yiyecekleri ve içecek suları yok denecek kadar azalmıştır. Bunların vaziyeti hiç te gıpta edilecek mahiyette değil dir.
Tobruk, İngiliz kıtalarının içinde «ivil halk bulduğu ilk İtalyan şehridir. Normal vaziyette Tobrukun nüfusu, on bin kadardır. Fakat İtalyanlar, herhalde, Avrupalıların ekserisini tahliye etmişler ve arkalarında yalnız Yahudileri ve Arapları bırakmışlardır.
Müstakbel harekât hakkında pek muhtemel olarak sanıldığına göre, altı haftada 320 kilometreden fazla kateden İngiliz kuvvetlerinin bu fevkalâde serî ileri hareketlerinden sonra nefes almak için bir mola verilecektir.
On Alfı Aylık
Harpta
ingiliz Zayiatı
60,000 Kişi
Londra, 24 (A.A.) — Avam kamarasında 22 ikincikânunda söylediği nutukta Başvekil ezcümle demiştir ki:
16 aylık bir harpten sonra takriben yarısı sivil olmak üzere 60,000 kişi düşman taarruzu neticesinde ölmüştür.
Millî muhafızlar da dahil olmak üzere toprağımızın ve ocaklarımızın muhafazası için takriben^ nubu şarkisinde Maraua ile Der-4 milyon üniformalı askerimiz neye de hücum edilmiştir.
Hava Harbi
Derne Yine Bombalandı
Kahire, 24 (A.A.) — İngiliz hava kuvvetlerinin tebliğinde deniliyor ki:
Bombardıman tayyareleri, dünkü perşembe günü yeniden Appo-lonia'ya hücum etmişlerdir. İnfilâklar 50 kilometreden müşahede edilen yangınlar çıkarmıştır.
Appolohia'nm 80 kilometre ce-
vardır.
Hindicini - Siyam Muhasamatı Durdu
Tokio. 24 (A.A.) — D. N. B.:
Bangkok'tan alınan haberlere göre. Fransız Hindıçinisi ile Tayland - Siam arasında muhasamat fiilen durmuştur.
Bir mütareke anlaşması hazır-
lanmaktadır.
Fransada Millî Meclis
Vichy. 24 (A.A.) — Bugün
resmî gazetede çıkan emirname
ile milli meclis ihdas edilmiştir.
İngilizler 62 Şil?p Aldılar
Nevyork, 24 (A.A.) — İngiliz ticaret filosuna ceman 107 bin ton vapur ilâve edilmiştir. Amerika deniz komisyonu İngiliz armatörlerine mezkûr miktar tonajda 12 şilep satıldığını bildirmektedir. Komusyonun servis haricine çıkardığı vapurlardan 40 tanesi İngiltere tarafından satın alınmıştır.
Tütün Alım Sermavesi
(Başı 1 incide)
re el koyacaktır.
Yeni kanundaki bir maddeye nazaran eczacıların da müstahzar yapmalarına müsaade olunmuştur. Ayrıca bütün lâboratuvar ve rmalâthane-ler Vekâletçe muntazaman kontrol edilecektir.
Vekâlet merî kanunun 6 ncı maddesini değiştirerek yerli müstahzarların yalnız toptan değil, perakende sctış fiyatlarının da satışa arzından evvel Vekâlete bildirilmeleri mecburiyetini vazetmiştir. Halka hiçbir faydası dokunmıyan hususî ambalaj ve isimlerle piyasaya çıkarılan maddelerin satışa çıkarılması meno-lunacaktır.
Yabancı sıhhat müesseselerinin yurdumuzda bulunan mümessilleri müsaadesi alınmış bir ecza ticarethanesine sahip olmadıkları takdirde satacakları müstahzarların yalnız birer numunesini bulundurabileceklerdir. Aksi takdirde eczacı vasfını haiz bir mes'ul müdür istihdam edeceklerdir. Diğer taraftan tuvalete mahsus müstahzarlar hariç diğer bilûmum müstahzarların sinema filimler», ışıklı, ışıksız afişler ve radyo ile reklâm edilmesi menedilecek-tir. Tahlil neticesinde formüle uymı-yan müstahzarları yapanlardan elli liradan, beş yüz liraya kadar ağır para cezası alınacak ve müstahzarlarına vaziyet edilecektir. Ruhsatsız müstahzar yapan ve satanlardan, elli liradan iki yüz liraya kadar müstahzar imaline salâhiyeti olmryanlar-dan iki yüz liradan beş yüz liraya kadar ağır para cezası alınacaktır. Tıp müstahzarları taklit eden veya satanlar Uç aydan bir seneye kadar hapis ve yüz liradan bin liraya kadar ağır para cezası, yalnız eczana-nelerde satılması icap eden müstahzarları hariçte sattıranlar da elli liradan yüz liraya kadar ağır para cezasına mahkûm edileceklerdir.
Zehirli maddelerle yalnız doktor reçetesile satılan maddeleri satanlar ise 200 liradan 500 liraya kadar ağır para cezası vereceklerdir.
o-
Yûda Aslanı
(Başı 1 incide) X§X
perverlerine iltihak etmek üzere firar etmişlerdir.
Bunların adedi, bu mıntakada son günler zarfında günde yüzde 200 - 300 kadar altmıştır. Henüz 12 yaşında olduğu halde 5 senedenberi babasile beraber İtalyanlarla çarpışan Habeş vatanperverlerinden biri şimdi iyi bir nişancı olmuştur. Hartum'dan Times gazetesine gönderilen bir telgrafa göre bu çocuk ormanda ku. rulan bir pusu esnasında öldürülen bir İtalyan generalinin madalyasını göğsünde taşımaktadır.
Balkan Millethrinin Gözleri Açıldı
Londra, 24 (A.A.) — Times gazetesinin diplomatik muhabiri" ne göre Almanların Balkanlardaki plânları hakkında yeni haberler .gelmiştir. Hitler, Romanyadaki garnizonunu ta'kviye etmektedir. İngilizler, Türk hükümeti ve er-kânıharbiyesile yaptıkları bütün mükâlcmelerde Türklerin Almanlar tarafından cenubu şarkî Balkanlardaki menfaat sahalarına yapılacak bir tehdide karşı mukavemet hususundaki azim ve kararlarını müşahede etmişlerdir.
Bugün Alman tazyikine maruz kalan Balkan milletleri, Almanya tarafından Selâniği ve Ege denizi sahillerinin işgalinin kendi istiklâllerine nihayet vereeğini anlamışlardır.
işti
Şarkî İtalyan Afrikasında, cenubî Afrika birliği tayyareleri, A-disababa'nın 200 kilometre cenu-bunda Saciasciamanna üzerine muvaffakiyetli bir hücum yapmışlardır. Bu hücum neticesinde dört düşman tayyaresi tamamile tahrip edilmiş ve başka tayyareler de çok hasara uğratılmıştır. {
Adisabaiba'nın 400 kilometre cenubunda Negelli'ye de hücumlar yapılmış ve şehirde resmi daireler hasara uğratılmış ve kam-t yonlar muvaffakiyetle bombardıman edilmiştir.
İngiltere Üzerinde Keşif Uçuşları
Berlin, 24 (A.A.) — Alman orduları başkumandanlığının tebliği: I
Dün yapılan silâhlı keşif uçuşları esnasında Alman tayyareleri Îngilterenin şark sahilinde bir limanda askerî ehemmiyette hedefleri bombardıman etmişlerdir. Uzun mesafe tayyareleri Mandanın garbında mecmu 8100 tonilâtoluk silâhlı iki düşman ticaret vapuruna taarruz eylemişlerdir.
Sıra Eritrede
(Başı 1 incide) § §
Bishia ve Barentu istikametinde süratle ricat ediyorlar. İngilizlerin hafif motorlu kuvvetleri İtalyanları takip etmektedir. Motorlu kıtalar düşman müstemlekesinde ilerledikçe arızalı araziye tesadüf etmektedirler.
Libyada Son
Harekât
Kahire, 24 (A.A.) — îngili* umumî karargâhının tebliği:
Trablusta, kıtalarımız garba doğru ilerlemeğe devam etmektedir.
Eritre'de İtalyan kuvvetleri Keru ve Aicota'yı tahliye ederek ricate devam etmektedir,
Habeşistanda Habeş vatanperverlerinin son zamanlarda Tana gölü cenubunda ve garbındaki faaliyetleri hakkında gelen raporlara göre, düşman kuvvetlerine zayiat verdirilmiştir.
Kenya'da büyük bir sahada, hu duda kadar ve hududun ötesinde şiddetli devriye harektleri olmuştur. Pek az düşmana tesadüf e-dilmiştir.
" Nil Ordusu Grazianiyi 4 Afrikadan Artacak,,
Nevyork, 24 (A.A.) — «Nevyork Sun* gazetesi, Trablus harbinin gösterdiği inkişaflar hakkında diyor kî:
öyle gözüküyor ki Nil ordusu Mareşal Graziani ordusunu bütün şimalî Afrikadan çıkarıp atacaktır. Avustralyalılara diğer İngiliz kuvvetleri ve hür Fransız kıtaları da yardım etmiştir. Fakat başlıca vazife Avustralyalılara ve. rilmiştir ve Tobruku düşürmüş olmak şerefi onlara aittir.
İtalyan Radyolarının
Şaşkınlığı
Londra. 24 (A.A.) —Tobrukun sukutunu mazur göstermek isteyen italyan radyosu, şarktan bir taarruza intizar edilmediğini ve istihkâm işlerinin bir günde yapı-lamıyacağını beyan etmektedir.
Londra, 24 (A.A) — 6 temmuz 1940 ta Roma radyosu Kas-
salanın Sudanın anahtarı olduğu nu söylemekte, Sudanın bu hassas
noktasının işgali İngiltere için meşum bir hâdise olduğunu iddia etmekte idi. Aynı radyo 2 I ıkinci-kânun 1941 te şöyle söylemiştir:
Kassala esasen hudutlarımızın dışında bulunuyordu. Yegâne rolü ileri bir tarassut mevkii olmasına inhisar etmekte idL
597
VATAN
25 - 1 - 941
Tütün Piyasası Normal
|--~
Fiyatlar Yükselmeğe Meyyaldir. Şimdiye Kadar Yirmi
Milyon Kilodan Fazla Tütün Satıldı
îzmlr (Husus!) — Tütün piyasasında devletin müdahale satışlarını yerinde tetkik ötmek üzere Ziraat Bankasını temstlon İzmire gelmiş olan heyet tetkiklerine devam etmektedir. Heyet yakında Ege tütün •nıntakası dahilinde bir tetkik seyahatine çıkacaktır.
Geçen soneye nazaran eski müşterimiz olan bazı yabancı firmaların piyasaya iştirak etmemelerine rağmen tütün piyasamızda bir gayr i ta -biîllk yoktur. Satışlar hararetini
muhafaza etmektedir. Şimdiye kadar (20) milyon kilodan fazla tütün satılmış olması mahsulün üçte ikisinin satıldığını göstermektedir.
Birkaç gündenberi fiyatlarda geçen seneye nazaran yüzde 15 bir te-reffü gözükmekte olduğu gibi fiyatlar yükselmiyc meyyaldir.
Akhisar. Manisa, Kavurköy ve Sındırgı mıntıkalarında mahsulün büyük bir kısmı satılmış bulunmaktadır. Hor ne kadar bazı mıntakolar-
Adliyede:
Aile Bahçesinde Başlayıp Cinayetle Neticelenen Kavga
Kaldırım Taşiyle işe Karışan Adamın da Cinayetteki Rolü Meçhul
Geçenlerde Aile bahçesinde başlı-1 yapmışlar. Dimitri de bu sahte vesi-
yan bir ağız kavgasından sonra Çar-şıkapıda Uç arkadaş kamaları sıyırmışlar, birbirlerine girmişler. Bu kanlı boğuşmada Hüseyin isminde bir genç de ölmüştür. Dün birinci ağır ceza mahkemesinde bu kanlı hâdisenin muhakemesine başlandı. Suçlu yerinde Ekrem, Mahmut isminde iki mevkuf vardı. Bunlar suçu tamamen inkâr ediyorlar:
— Onu bir başkası öldürdü, diyorlardı. Şahitler dinlendiler. Tale-
I beden Hüseyin hâdiseye şöyle şeha-I «et etti:
— Gece Çarşıkapıdaki evimin önünde bir boğuşma oluyordu. Üç kişi kamaJarla birbirlerine girdiler. Dördüncü birisi de kavgaya kocaman ¥ir parke taşile karıştı. Taşı evvelâ Mehmedin koluna vurdu ve elindeki kamayı yere düşürdü. İkinci taşı Ek-remin sırtına indirdi. Bu dördüncü adam ölen Hüseyin! mi müdafaa ediyordu. Yoksa faciaya mâni mi olmak istiyordu. Bunu anlıyamadrm amma Hüseylnin yaralanarak yuvarlandığını gördüm, öldüğü zaman avucunda kamasını sıkıyordu.
Aile bahçesi sahibi Süleyman hâdise hakkında esaslı bir şey bilmediğini söyledi. Servet Cengiz isminde 17 yaşında bir kız da şahit olarak çağrılmıştı. Servet dedi ki:
— Benim sorgu mahkemesinde başka bir işim vardı. Benim adım bu dosyaya yanlışlıkla karışmıştır. Ben hâdiseyi hiç bilmiyorum.
Mahkeme gelmiyen şahitlerin çağrılması için talik edildi.
Karışık Bir Sahtekârlık Davası
Lâğvedilen İstanbul ikinci noterli-0 başkâtibi Ruşen Eşrefle, arkadaşı Fevzi Kaymakzade Hüseyin Avni isminde bir tüccara sahte taahhütname
Maarifte:
Maarif Müdürü Mektepleri Teftiş Etti
İstanbul Maarif müdürü Tevfik Kut dün Aksaray mıntakasındaki ¦bazı mektepleri teftiş etmiştir. Kitap Komite Komisyonu
Maarif Vekâleti, ilkmektepler-deki okutulan tabiat bilgisi kitaplarını tetkike lüzum görmüş, bu maksatla bîr komisyon teşkil etmiştir. Bu komisyona iştirak etmek üzere İstanbul muallimlerinden biri seçilerek Ankaraya gönderilecektir.
Bir Mektep Sergisi
Bu tatilde, olmadığı takdirde önümüzdeki ders senesi başında Beyoğlu 15 inci ilkmektepte bir mektep sergisi yapılacaktır. Bu sergiye ilkmekteplerde yapılan el işlerinden beğenilenler konacaktır.
Havacılık Konferansı
Eminönü kazası dahilindeki ilkmektep son sınıf talebelerine Eminönü Halkevinde havacılık kurumu tarafından bir konferans verilecektir.
Yardım Sandığı
Mesleğe yeni giren ilkmektep muallimlerinin «Muallim Yardım Sandığı» na girmeleri için bir sirküler neşredilmiştir.
Talebe Numaralan
Maarif müdiriyeti mekteplere bir emir göndererek inzibat meclisi kararı olmadan talebe gidiş numaralarının pek iyi ve iyiden aşağı takdir edilemiyeceğini bildirmiştir.
4 üncü Okul Binası Genişletilecek
Eminönü dördüncü okul binasının tevsii için yanındaki bina satın alınacaktır. Bundan başka, İstanbul 62, 67. 68,; Beyoğlu 35, 46 ıncı ilk okulların esaslı bir şekilde tamir ve tadil edilmesine başlanmıştır. Bu mekteplere önümüzdeki sene başında daha fazla talebe alınacaktır.
kaya şehadet etmiştir.
Dün birinci ağır ceza mahkemesinde bu davaya başlandı. Fakat suçlulardan Ruşen Eşref, eroin iptUA-sından dolayı akıl hastahanesinde altı ay tedavi altına alındığı için mahkemeye gelmemişti. Mahkeme diğer suçluları dinledi. Fevzi hâdiseyi itiraf etti ve:
— Evet yaktıkları şey sahtedir. Bana tanıdığım Ruşen Eşref. Hüseyin Avniyi bir başkası gibi tanıttı, ben de ona güvenerek şehadet ettim, dedi. Muhakeme gelmiyen şahitlerin çağrılması için talik edildi.
Hastanenin Yastığını Çalmış
Bir hırsızlıktan mahkûm olurak
tevkifhanede yatan Faik hastalandığı için tevkifhanenin hastahanesi-ne kaldırılmış, bir müddet burada tedavi edildikten sonra tekrar tevkifhaneye nakledilirken hastahanenin bir yastığını çalmış ve on beş kuruşa satmıştır. Dün Sultanahmet sulh birinci ceza mahkemesinde duruşması yapıldı. Hâkim. Faik'a altı ay hapis cezası verdi.
Arkadaşlarının Eşyasını Çalmış
Bayram isminde bir delikanlı. Bü-
yükçekmecede çalıştığı bir taş ocağındaki arkadaşlarının eşyalarını çaldığı için dün yakalanmış ve Sultanahmet sulh birinci ceza hâkimine verilmiştir. Hâkrm Bayramı tevkif etmiştir.
^ Türbe tramvay durağında Pcr-ta isminde bir mektep talebesinin cebinden çantasını çalan yankesici Servet de tevkif edilmiştir.
D Grupunun Resim Sergisi
Bugün Güzel Sanatlar akademisinde (D) grupunun 9 uncu resim ve heykel sergisi saat 16 da açılacaktır.
Eğlence Yerlerinin Tarifelerine Zam Yok
Bazı gazeteler eğlence yerleıi tarifelerine yürde on beş nisbe-tinde bir zam yapılması için Belediyece tetkiklerde bulunulduğunu yazmışlardır.
Dün bu hususta Belediye İktisat müdürü ile konuştuk. Bize aynen şunları söyledi:
— Böyle bîr zam mevzuubahıs değildir. Zam için müracaat edildi, usulen tetkikat yaptık. Hayat pahalılığı dolayısile zam istiyorlar. Bu meşrubat ve mekûlâta zam yapılmasını icap ettiremez. Çünkü eğlence yerlerinde esasen yemek fiyatlarında bir tarife mev cut değildir. Fiyat serbesttir. Rakı ve şarap için verilen cüz î mezelerden dolayı zam istenemez. Çün kü ne veriyorlar ki, bunu istemekte hakları olsun. Bu itibarla encümenden ne böyle bir karar istedik ve ne de zammı düşündük.
Azılı Bir Kaçakçı Eroin Satarken Yakalandı
Sabıkalı kaçakçılardan Hüsnü Soysal Aynalıçeşmede 75 paket eroin satarken yakalanmıştır. Hüs nünün Kordelâ sokağında 36 numaralı evinde yapılan arama neticesinde de 50 paket eroin bulun, muştur. Hüsnü, bir kaç sene evvel 35 kilo morfin satarken suç üstünde yakalanarak mahkûm ve sürgün edilmiş azılı beyaz zehir kaçakçısıdır.
Tophanede oturan Hasan Ekir isminde bir hamal. Sirkeci vapur iskelesinde yük taşırken sol kolu iki mavuna arasında kalarak ezilmiş, Cerrahpaşa hastanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
da henüz satışlara başlanmamışla da devletin müdahale satışları buralarda da fiyatların düzmesine mâni olacaktır. Bazı müstahsillerin elinde
ekstra mal bulunmaktadır. Çünkü bu müstahsiller tek bir cephe halinde malın fiyatını bulmasını beklemektedirler. *
Halen müstahsil elinde on. on bir milyon kilo tütün bulunuyor. Satışlar piyasanın ilk hararetini muhafaza etmektedir.
Adliye Neşriyatı
Daha Verimli Hale Getirilecek
Ankara. 21 (Hususî Muhabirimizden) — öğrendiğimize göre. Adliye Vekâleti, mahkeme neşriyatını daha verimli bir hale sokabilmek ve kendisinden beklenen verimi alabilmek için esaslı tedbirlere başvurmayı düşünmektedir. Bu cümleden olarak n.ahkcmc kadrolarında pek az olan kttip sınıfını asgari bir misli daha Arttırmak tasavvurundadır. önümüzdeki mali yılda Meclisten tahsisat alındığı takdirde bu teşebbüsünü derhal kuvveden fille çıkaracaktır. Ayrıca adliye kâtip sınıfının pek az maaş almakta olduğu da nazarı dikkatte tutulmaktadır. Bu sınıfın da dıger devlet dairelerinde çalışan memurlar derecesinde maaş almalarını temin için yeni bir kanun projesi hazırlanmıya başlanmıştır.
o-•
Zabıta Haberleri: Ayağı Kırıldı
Ayvansarayda Ebe sokağında 14 numarad oturan Kadr» Nikel, arabasile Lonca caddesinden geçerken arabadan düşerek sol ayağı kırılmış, hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Şoför Şükrünün idaresindeki Taksi otomobili Köprü üstünde 7 yaşında Samiye isminde bir kıza çarparak muhtelif yerlerinden yaralamıştır. Samiye Şişli Çocuk hastanesine kaldırılmış, şoför yakalanarak tahkikata başlanmıştır. Tramvay İdaresi Gazetecilere İzahat Verecek
Tramvay malzemesinin hariçten temin edilememesi dolayısile tramvaylardaki intizamsızlık her-gün gazete sütunlarında yer bulmaktadır.
Tramvay ve Tünel Umum Müdürlüğü gazetecilere bu hususta daha etraflı malûmat vermek iç»n muharrirleri davetle bir toplanM yapmağa karar vermiştir.
Bir Arabacının Yaralan-masiyle Neticalanen Tramvay Kazası
Üsküdarda bir arabacının ağır surette yaralanması, bir beygirin ölmesi ve diğer bir beygirin ya-ralanmasile neticelenen, aynı zamanda tramvay yolcularını da korku ve telâşa düşüren bir kaza olmuştur:
Üsküdarda Muratbey mahalle.
sinde Köprülükonak sokağında o-turan arabacı Bilâl Tosna, arabasile \ulikny usuna doğru giderken atlar ürkmüş ve araba sürüklenerek alabildiğine koşarken karşıdan gelmekte olan vatman Hasan Pınarın idaresindeki tramvayla çarpışmıştır. Çarpışmanın şiddetinden araba parçalanmış, arabacı Bilâl muhtelif yerlerinden ağır ve tehlikeli surette yaralanmış, beygirlerden biri ölmüş, diğerinin a-yakları kırılmıştır. 3u sırada tram vayın camları da kırılmışsa da, yolculara bir şey olmamış, fakat
büyük korku geçirmişlerdir. Yaralı arabacı Haydarpaşa Numune hastanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Baglakû Program
8.00 Program, 8.03 Ajans haberleri. 8.18 Hafif program (Pl.) 8,45/ 9.00 Ev kadını - Yemek Üstesi.
13.30 Program. 13.33 Türkçe plâklar. 13.50 Ajans haberleri. 14.05 Türk çe plâklar programının devamı, 14.20 Rıyaseticümhur bandosu. 15,00 Huflf program (Pl.) 15.30 Müzik.
18,00 Program, 18,03 Radyo caz orkestrası, 18,40 Saz eserleri. 19.00 Konuşma, 19,15 Halk türkülerinden örnekler. 19,30 Ajans haberleri, 19,45 Müşterek ve tek şarkılar. 20.15 Radyo gazetesi, 20,45 Fasıl heyeti, 21,15 Konuşma 21.30 Radyo salon orkestrası, 22,30 Ajans haberleri, 22,5f Konuşma (İngilizce) yalnız kısa dul ga postaslle), 22,50 Cazbant (Pl.) 23,25/23,30 Kapanış.
Kartalda Beyaz Peynir Bulunmuyor
Kartal (Hususî) — Kartalda bulunan bütün bakkallarda beyaz peynir arandığı halde bulunmamaktadır. Esbabı ise tüccarların penirin tenekesine dokuz lira iste-mekte olmaları ve bu itibarla bu fiyata alınan peynirin bakkallar tarafından perakende satışı bir kâr temin edememesinden ileri gelmektedir.
Tfc Kartalda altmış kuruşa satılmakta olan koyun etine beş kuruş daha zammedilmek suretile altmış beş kuruşa satılmaya başlanmıştır.
Tapu ve Kadastro Umum Müdürü Halit Ziya ve muavini Ahmet Salih ve müfettiş Emin Kartala gelerek Tapu ve Kadastro idarelerinde tetkikat yapmışlardır.
-JC Kartalda rrtuhtac olan mektep talebelerine Çocuk Esirgeme kurumu tarfından muntazaman mekteplerinde yemek verilmektedir, 'j ,
Şarir Bir Katil Yakalandı
Mardin (Vatan) — Mardinin Musiki köyünden Ali oğlu Rem-mo adında birisi, bundan üç sene evvel kendisinden kaçarak Diya-rfbakırdâ İbrahim adlı başka bir erkeğe varan karısı Hansayı Di-yarbakırda hançerle öldürmüş ve Suriyeye firar etmişti.
O zamandanberi Suriyede bulunan ve zaman zaman hudutlarımıza sokularak fenalıklar yapan katil Rcmmonun gizlice Mardine geldiği haber alınmış, komiseı muavini Hâmit Okay ve maiyetindeki polis müfrezesi takibine koyulmuştu. Şiddetle aranmakta o lan Remmo yakasını zabıtamızın elinden kurtarmayarak evvelki gün şehir dışında bir mağaraya girmek üzere iken görülmüş ve ya. kalanmıştır.
Askerlik işleri
Şubeye Davet
Fatih Askerlik Şubesinden: Yedek jandarma Yzb. Hüseyin oğ. Necdet (2822) in şubeye müracaatı.
VATAN Gazetesi
İLAN FİYATLARI Kuruş
Başlık maktu olarak 750
1 İnci Sayfa Santimi 500
% » » s 350
S » > 300
4 » > > 10ü
6 » » 75
6 » » 50
Abone ücreti
Türkiye dahilinde:
Senelik 6 aylık 3 aylık Aylık
1400 750 400 150 Kı Hariç memleketler:
Senelik 6 aylık 3 aylık Aylık
2700
1410
800 Kr. yok t
Her Akşam TAKSİM'de
SALONUNDA
Memleketimizin kıymetli okuyucunu olan Bayan
MU ALLA Kemani SADİ ve Arkadaşları
Sayın halkımızın yüksek alâka ve teveccüh! erile muvaffakiyetle seanslarına devaan ediyorlar. Ayrıca: 15 kişilik memleketin tanmmış sanatkarlarından müteşekkil SAZ HEYETİ ve meşhur
POOANNt KADIN ORKESTRASI
(LtU ŞEKT İdaresinde)
Hergün saat 4 ten 7 ye kadar HALK MATÎNESÎ Konsomasyon
13 buçuk kuruştur. Tel: 40099
Bir Pudra f
Tecrübesi Karşısında
10.000
KADININ
ayretl
genç ve daha sevimli görünmenize yarayan kat'î
BİR TECRÜBE B« ı
Pudra âleminde TECRÜBE yeni, cazip ve son yi yapınız.
bir keşif.. CİLDİ GÜZELLEŞTİREN şayanı hayret ve yeni biv unsur, simdi ipekli elekten geçirilmiş en ince bir pudra ile mü-dekkikane bir tarzda karıştırılmış, tır ki bu sayede cilde bir parlaklık ve yeni bir hayat verir. Esmer ve çirkin bir ten, gençliğin tabiî renklerile güzelleşir. Fazla olarak terkibindeki şayanı hayret bir unsur olan «Krema köpüğü» imtiyazlı usulü sayesinde iki mTs-li fazla zaman sabit durur.
HAKİKATEN FEVKALÂDE
BİR TEKLİF yüzünün bir tarafını «Krema köpüğü» havi Toka-lon pudrasile ve diğer tarafını da herhangi bir pudra ile pudralayınız. Şayet «Krema köpüğü» havi pudra ile pudraladığınız taraf diğer tarafa nazaran daha taze, daha genç ve daha cazip görünmüyorsa aldığınız Tokalon pudrasının parasını iade ederiz. TOKALON pudrasının fevkalâde rağbet bulan yeni 10 rengi vardır.
ŞEHİR TlYAIBOfiü TEMSİLLERİ
TEP ERBAŞINDA istiklal. CADDESİND3
DUAM KISMI
Bugün saat 15,30 da •Akşam 20,30 da ABDAL Yazan: Dotcyevski
KOMEDİ KISMİ
Bugün saat 14 te Çocuk oyunu Akşam 20,30 da
KİRALIK ODALAR
Her gün gişede çocuk temsilleri için bilet verilir.
Mm cı»-«ısınımı v, fA&DYtt (lektbi»
ELEKTR
YAST İM AQI
ÜTÜLERİ
EVMfK KIZADTMAİ
ALETLERİ
altim vı mctalHotohmb obamofonBCaMaSIR MAUlMElERt
OSMAN ŞAKARveŞÜ!
TEL. 4I3?Ö * •
GALATA Bankalar cadAU9
BEYAZIT Üniversite. 16 KADIKÖY İskele » 55/2
Â
AEG
TAKSİTLE
1
W
ZE
İKTİ»A1tl
HAVAGAZI
MtRNEVi
HEDİYELİK
EŞYA
FOTOĞRAF
MAIİNEIERİ
ELEKTRİK
FIRINLARI SÜPÜRGELERİ
IVANTÎLATÖRLEBÎ
MUTFAKLARI
OCAKLARI CEZVELERİ
SU ISITICILARI
VI SAIM
ucuz, m
GARANTİLİ
[AMPULLER
Devlet Demiryolları İlânları
21.1.941 saü günü pazarlığı yapılacak olan 500 ton Blister bakrrm işlenerek mamul halde idareye teslimi işinin pazarlığı görülen lüzum üzerine 7.2.941 cuma günü saat 15 e talik edilmiştir. «381»
İstanbul Belediyesi İlânları
Kadıköy Kaymakamlığından:
Belediye sıhhat işlerinde 15 lira maaşla bir kâtiplik müııhaldir. Memurin kanununun 4 üncü maddesindeki evsafı haiz vilâyetler arasında imtihanla bir memur alınacağından taliplerin imtihan günü olan :i0, 1/941 den evvel Kaymakamlık ve Belediye şubesi müdürlüğüne müracaatları üân olunur. *476>
1. GENÇLİK
2. GÜZELLİK
3. SIHHAT
îst© yüksek bir krem-de aranan bu meziyetlerin hepsini' Bİ30
KREM PERTEV
Temin edebin*
1 — KREM PERTEV Bir tuvalet müstahzarıdır. İnce bir ittna v« yapılışındakl hususi yet itibarile yüzdeJtf çizgi ve buruşuklukların teşekkülüne ma ni olur. Deriyi genç ve gergin tutar.
2 — KREM PERTEV Bir güzellik vasıtasıdır. Genişlemiş mesamatı sıkıştırarak ciltteki pürtük ve kabarcıkları giderir. Çil ve lekeleri izale eder. T* nl mat ve şeffaf ba hale getirir.
3 — KREM PERTEV Bir cüd devasıdzr. Deri guddelerinin ifrazatını düzeltir. Sivüce ve siyah noktaların tezahürüne mani olur. Cüd adalesini besliye-rek kuvvetlendirir.
¦
Kuru ciltler için yağlı ve yağlı ciltler için yağsız hususî tüp ve vazolar vardır.
İHAP%
İKRAMİYE
AVUP GEÇTİKÇ
T. İş Bankası 1941 Küçük
Tasarruf Hesaplan İkramiye Plânı
1941 İKRAMİYELERİ
1 adet Liralık z= 2000.— Lira
3 > 1000 > = 3000.— >
2 > 750 > = 1500.— >
4 > 500 > = 2000.— >
8 > 250 > = 2000.— >
35 > 100 > = 3500.— >
SO > 50 » = 4000.— >
300 > 20 > = 6000.— >
Keşideler : 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustos, 3 İkinciteşrin tarihlerinde ya-püır.
İstanbul Defterdarlığından:
Defterdarlık binasmm muhasebe müdürlüğü kısmında yaptırılacak 520 lira 41 kuruş keşif bedelli raf işi açık eksiltmeye konulmuştur.
ihale 30/1/941 perşembe günü saat on dörtte Milli Emlâk müdürlüğünde toplanacak komisyonda yapılacaktır.
Taliplerin bunlara benzer «500» liralık iş yaptıklarına dair eksiltmeden sekiz gün evvel vilayetten alınmış ehliyet vesikası ve % 7,5 teminat makbuzlarüe komisyona müracaatları. «190»
Konservatuar Müdürlüğünden:
ikinci devre için talebe kayıt ve kabulüne başlanmıştır. 1 Şubat 1941 Cumartesi gününe kadar istida ile müracaat edilmesi. (542)