Başmuharriri:
Au^+   fm;n   YALMAN
\ AIANEVİ— CagaJoglu, Molla Fenarl S. 52 Telefon: 24136 —   Telgraf VATAN İsL
NıART 1941 ÇARŞAMBA
Fiyah: 5 Kuruş
SİYASI  SABAH  GAZETESİ
Yıfe I — Saye 212
'-. t-
Son
Bu Yol, Emniyetimiz ihlâl Edilmek istendiği Gün
Ferdimize Kadar Ana Yurdu Atalarımıza Lâyık Bir
Kahramanlıkla Müdafaa Yoludur
Bay Şemsettin Günaltayın
şehrimizde verdiği konferansı büyük bir alâka île dinleyen muazzam kalabalığın ufak   bîr   kıs;
Dün İstanbul Üniversitesi kon. fenam sa'Fonu sayılı günlerinden birini yaşamı? ve salona sığmayıp dışarıda toplanan on brne yakın genç, kendi duygularını ifade eden Büyük Mtflıot Medfei Reis vek-iti Şemsettin Günaltayı en büyük tezahüratla a'iikıtfiaımrçttr.
Şemsettin Günartay zaman zaman coşkun alkışlarla kestl'en nutkuna şöyle başladı:
— Muhterem vatandaşlarım. Teknik medeniyetin heybet.i harp vasıtaları insancığı utandıran bir barbarlıkla çarpıttığı ve beşe niye tin k a ran-b k ve m eçh ul bir afete doğru sürüklendiği şu zaman'Ilarda, bütün dünyada olduğu gîbi bizde de bir huzursuzluğun hüküm türmesi pek tabiîdir. Sinirleri gevşeten, umumi hayatı sikan bu huzursuzluk zamanında, son umumî erhan buhranı karşısında memJeketin durumundan vatandaştan haberdar etmeği faydalı gören Büyük Parti An-karada,   IstanbuCda    bu mevzua
dair söz söylemek şerefini bana (Devamı: Sa, 5> SU. 5 te) —
Ufku
Berraklaştıracak
Bîr Tebliğ
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
ovyetfîer Binliği ile Türki-
yenin Ankarada    türkçe,
Moskova d a rueça olarak neşrettikleri tebnğ, günün en mühim hâdbeetni teşkil ediyor. Bütün dünyada devtet adamları, gazeteciler, radyo tefairci'ıeri ve her sınıf halik bugün, yarın bu hâdise etrafında zihin yoracaklardır.      |
Türkiye ile Sovyetlerin, dünya, nm bu karardık günlerinde, böyle bir karşiıikh tebliğ neşretmeleri ehemmiyeti elbette inkâr ediiemiyecek bir hâdisedir.
Sovyet Rusya ve Türkrye, sulh ve emniyeti kendireri için ve bütün dünya için ayni şiddetle istiyorlar. Bu asayissiz zamanda harbin kendi taraflarına yaylamamasını temin için ayni itidal ve basireti] e hareket ediyorlar.
Harbin kendi müşterek emniyet sahalarına sıçramamasındaki alâka ve menfaati/eri de bir ve müşterektir. Bu bakandan birbirlerine oran münasebetlerinde tam bir berrakıik ve emniyet hüküm sürmesine ihtiyaç duymaları pek tabiîdir.
öyie bir zamanda yaşıyoruz ki karvgayia tutuşan memif ek etlerin, bulanık vaziyetler ve aıvlaş-mamazlıkflar uyandırmakta ve bunıan kendi hesaylarmu kullanmakta menfaatleri vardır. Bu ciirriteden olarak vakit vakit Sovyet Birıigini bize karşı bir um-msacı diye kullanmak istemişler ve haricî bir 'tecavüze uğrarsak Sovyetlerin bu müşkülâttan istifade ederek 'bizim aleyhimize bir takım gayeler eDde etmeğe kalkışacakları yolunda şayialar yay-fmşjtardiT.
Bir müddetteniberi bazı yabancı matbuatta, Türkrye harbe girdiği takdirde Sovyetlerin kendir einc eü<?lÜk'fer çıkaracağı yoüun-d ak i haberJer üzerine komşu Sovyetler hükümeti hakikate uygun
olmayan   bu   neşriyat etrafında (Devamı Sa. 5, SU 4 de) +*+
İngiltere
İmzadan Evvel Yugoslavyaya
Bir Nota Verdi
Londra, 25 (A.A.) — İngil-terenin Belgrat elçisinin Yugoslavya Hariciye Nazırına Viyana-ya hareketinden evvel vermiş oU duğu notanın metni sudur:
Ekselans,
1 — İngiltere hükümeti, Yugoslav    hükümetinin    siyasetine
karşı büyük bir anlayış    göster-(Dcvaını: Sa. 5, SU. 1 de) —
Hürriyet Apartmanı
______$
SFDAT   StMAVİNİN   PİYESİ DÜN AKŞAM OYNANDI
Prens Pol
Yugoslavya Üçlü Pakta İltihak Etti
Svetkoviç
Yugoslavyanın Siyasetini
zah Etti
(D.N.
Yunan Millî Bayramı
Cümhurreisimiz ve Cumhuriyetimiz Erkânı Kardeş ve Dost Elen Milletine Bütün Türklerin Duygusunu Belirten Mesajlar Gönderdiler
Ankara, 25 (A.A.) — Yunan milli bayramı münasebetile Reisicumhur ve TUrkiye cumhuriyeti erkânı kardeş ve dost Yunan milletine bütün Türk milletinin duygusuna ter-ceman olan mesajlar göndermişlerdir.
Reisicumhur İsmet İnönü Yunan milletine şöyle diyor:
AsSl ve şanlı Yunan milletinin bu bayram gününde, milli vazifelerinin İfasında çocuklarının gösterdiği cesaret ve sebatı hayranlıkla selâmlamak için bilhassa zevk duymaktayım.
Türkiye Reisicumhura İsmet İnönü
Diğer taraftan Başvekil Dr. Refik Saydam da hayranlığını şu satırlarla ifade etmektedir:
Kahraman Yunan milletinin milli bayramını kutladığı bu ^ünde, davaların en haklı ve en asili olan istiklali uğrunda yaptığı mücadelede gösterdiği cesaret ve sebat için derin hayranlığımı İfade etmekle bahtlyarrm.
Başvekil Refik Saydam
*
Genel Kurmay Başkanı Mareşal
Fevzi Çakma-k da aşağıdaki mesajı göndermiştir:
Türk milleti dost ve müttefik memleketin milli bayramına yürek birliği ile Işttrak etmekte, ordularının kahramanlığını' ve milletinin m.hû". ı kıymetlerini hayranlıkla takip eylemekte ve ona kahramanlığına ve fedakârlıklarına lâyık bir istikbal dilemektedir.
Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak
?
Nihayet Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu da duygularını şu mesajla ifade etmektedir:
Dost ve müttefik memleketin milli bayramı münasebetile, hararetli tebriklerimi bildirir ve milli mirasını korumak için ecdadının menkıbelerine yeni bir san ve şeref sayfası İlâve eden kahraman ordusunu heyecanla selâmlarım.
Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu
Yunan Milli bayramına ait Atina telgrafları 5 inci sayfamızdadır.
r
Sa Majeste Elenler Kralı
Mihver Devletleri
Asker Kıtaları veya Asker Kıtaları Nakliyatı Geçirmiyecekler
Viyana, 25 (A.A.) — D. N. B. bildiriyor:
Almanya, İtalya ve Japonya arasında 27 eylül 1940 da aktedilen üçlü pakta Yugoslavyanın iltihakı hakkındaki protokolü Almanya hariciye nazarı Von Ribbcntrop, İtalyan hariciye nazırı Kont Ciano ve Japonya (Devamı: Sa, 5, Sü. 3 te) +
Vijyana, 25 (A.A.) — B.) Yugoslavyanın üçfti pakta >1-t îhaık ı münaseb etile Yug osla v Başvejkfti B. Tzvetkoviç, Yugoslav hükümeti namına aşağıdaki beyanatta bulunmuştur:
«Yugoslavya i^aricî siyasetinin başlıca ve heme*. hemen yegâne f gayesi Yugoslav   ffiiBreitine SKiûnı muhafaza etmel     ve emniyetini ta r*s in eylemek t iı „
«Yugoslavya, da*ha müşterek mertffaatterin 'birleşmesinden evvel dostluk ve tam itimattan mülhem olan en iyi münasebetleri Almanya ile idame ediyordu.
«Yugoslavyanın su^Çu siyaseti,
milletimizin menfaat ve duygularına tamamrle uygundur. Mernfle-ketimizin son senelerde imzaladığı bütün siyasî ve iktisadî muahedeler Avrupanın bu kısmında daha iyi teşkilâtlı bir sulh tahakkuk ettirmek arzusundan mufchem ol'muş-tur.
«Bugün Yugoslavya, üçlü pakta iltihak ederken bunu, pakt devlctlerile, Almanya, İtalya ve Japonya ile işbirliğinde 'bulunarak kendisine sakin bir istikbal temin etmek düsüncesile yapmak-tadır. Yugoslavya yeni Avrupa teşkilâtına kendi hesabına yardım etmekle kendisi için orduğu gibi Avrupa camiasına olan en yüksek vazifesini de ifa etmektedir.»
Graçyani
Vazifesinden Affedildi
Adisababa Yolunda
İngiliz Kuvvetleri Şarkî Habeşistanda
Son İtalyan Müdafaa Hatlarını Yardılar
Reu-
Stcfani
Graçyani
Roma, 25 (AA.) — ajansından:
Ordu erkânıharferye reisi, Libya valisi ve Şimafî Afrika kuvvetleri başkumandanı  İtalya  Mare-(Dovamı Sa, 5 , Sü. 2 de) *§*
HALKIMIZ PAKTI GAYET  İYİ ANLAMIŞTIR
(Yedi Gün) «ahlbl, arkadaşımı/, Sedad simavi'nm (Hürriyet apartı-manı) adile yazdığı orijinal ve telif piyesi dün aksam Şehir Tiyatrosunda oynandı ve çok alâka celbettl.
Piyesin tenkidini  ayrıea neşredeceğiz. I Resmimiz Galib'l, baş rolde yave-
randan Arif Paşa halinde gösteriyor.
Bugün Dünya Vaziyeti
Ajans ve Rddyo Gazetesin© Göre Günün En
Mühim Hâdiseleri
* ?
Dost ve kardeş Yunan ^nillcUnin milli bayramı münasebetile Cümhurreisimiz ve hükümetimiz erkânı bütün  Türk milletinin hissiyatına  terce man olan mesajlar gönderdiler. Yugoslavya üçlü pakta İltihak etti.
Alman hariciye nazırı Almaoyanın Balkanlarda hiçbir arazi ve ya siyasi menfaati olmadığını beyan etli.
w.
1
Düşman Kısmı Küllisi Avaş Irmağı Hattına Çekildi
Hartumr, 25   (A.A.) — ter muhabiri bildiriyor:
Şiddetti bir muharebeden sonra Cici^a'dan gelen ve garp isti kametinde ileri iyen İngiliz İmparatorduk kuvvetleri, şarkî Habe-isistandaki dağlık arazide bulunan son italyan müdafaa hatfları-myarmışlardır. Bu kuvvetler, Ci-ciga'nm garbında Marda boğazından geçerek Harrar'a doğru ilerliyorlar. Harrar'ın ötesinde Adis-(Devamı: Sa. 5,«SÜ. 7 de) X
Ribentrop'un Nutku
"Almanyanın Balkanlarda Araziye Müteallik veya Siyasi Hiç Bir Menfaati Yoktur,,
u Yegâne Gayesi Yabancı Bir Devletin Bu Sahayı Ele Geçir meşini Önlemektir „
Viyana, 25 (A.A.) — D. N. B. ajansı bildiriyor:
Almanya hariciye nazırı B. Von Ribbentrop Yugoslavyanın üçlü pakta iltihakı münasebetile Belvederc şatosunda yapılan imza merasimi sonunda irad ettiği nutukta Balkanlara nakli kelâm ederek şöyle demiştir:
Şimdiye kadar yabancı nüfuzların faaliyet sahnesi olan Balkanlar için bilhassa mesud  neticeler doguraca-(Devamı: Sa. 5, SU. 2 de) -f
Haberiniz var mı ? Yugosla vyayı da üçlü pakete sokmuşlarla
i
GÜNÜN SESİ
Adsız Kahramanlar
Yazan: REŞAT NURİ
Harbin kahramanları yalnız cephelerin ön safında çarpışanlar; zırhlı arabalara tırmanmak, pike tayyareleri içinde canlı yıldırımlar gibi havadan yere atılmak tarzında hârikalar yaratanlar değildir.
Türkün harbe «düğün, bayram» diyen eski sözünü bir teşbih ve temsil saymamalıyız. MukadJes bir gaye uğruna dövüşmekte, ateşlerin ortasında kendini bir ateş gibi görerek İleri atılmakta yüksek bir   blnlr ve İnsan   gururu zevki
vardır. Berlin ve Londra göklerinden kanatları tutuşmuş pervaneler gibi dökülen genç çocukların layık oldukları mükâfatın bir büyük kısmım bu zevkte bulduklarına hiç şüphe etmemelidir.
Kahramanların bir do silâhsız, üniformasız, hattâ- adsız sansız nevileri vardır kl ruh kuvvetleri hiçbir zaman ötekilerinkinden aşağı görülmemek lâzımdır.   Rasgele
bir misal: Atlas denizinde gece gündüz mekik dokuyan şileplerin küçük moçolarmdan ateşçUerlne kadar bütün tayfası.
Bunlar görünüşte gündelik ekmeklerini   kazanan   işçilerdir. Son
zaferlerde en büyük kahramanlar kadar payları bulunacağı halde belki onlarla tarih bile meşgul ol-
< Lütfen sayfayı çeviriniz)
VATAN
26 - 3 . 941
TrebiçLinkoln'
Hayat ve Maceraları
Toplıyan ve nakleden: İHSAN BORAN
1
Tertip edilen teşebbüs akim kaldıktan sonra, Trebiç'in At-nıanyada kalması tehlikeli idi. Belki bir harp divanı kurularak kendisini tevkif edecek, Mtfnihte ne " maksatla bulunduğunu, Hit-ler ve Ludendorf ile niçin beraber çalıştığını soracalv kendisinden can sılacı izahat isteyecekti.
Artık, Londvaya dönemezdi, lintelicene servisin kendisini affet mesi, yaptığı a/kın hareketleri hoş görmesi rh^rrr.li kalmamıştı. Entelicens servise "*it bir ajan, ihanette burundu mu, veya aldığ
vazifeye aykırı hareket   etti m
kurulması imkânsızdı. Derhal Londraya davet edil , daha büyük:-.-.n kurduğu bir mahkeme huzururda gbita rrahkeme olunur ve ekser Ün ölüm cezasına n.u İlin ediîrr];. <*Iür: cezasına ınahk'm ediU î ajanı artık kimse k,* »atmazdı. Trebiç/den evvel, on kadar ajan böyle muhakeme e-dilmiş ve ölür.* mahkûm edilmiş t i:*.: lardan ^ek azı, sırtın: keskin bir hançerden veya beynini ?:vri bir kurşundan kurtarabilmiştir.
Artık Entelicens Servis ife Trebiç ...omda ç ; -I? bir uçurum a-çılm'Ş'. Bu sevt^Tı adam, Londra lift İt. -ckında ve.ilen karardan ih-tîrııoi haberdar olmuştu. Belki de »ükûna, kendisini toparlamağa ihtiyacı varda. Trebiç, 1923 hareketinin «uya düşmedi ile macerasız kaldı. Londraya da dönmek istedi. Esrarengiz bir şekilde Al-manyadan ve Avrupadan kaybol du. izini hiç bir yerde, hiç kimse bulamadı.
Aradan iki sene geçtL ingiliz Avam kamarasınm sabık mebusundan, Hitlerin. Ludendorf un mesai arkadaşından kimse bahsedildiğini işitirn'iyordu. Nereye saklanmıştı? Ne yapryordu, nasıl ya. e ry ordu? Bunların hepsi birer sır, birer meçhuldü.
Trebiç gibi bir adam. delice 'bir harekette Allah canını almadıkça ortadan tamamile kaybolmaz. Fakat 300 bm adam kullanan Entelicens servis bile ancak üç aene sonra aldığı bir telgrafla Trebiç'in Seylân adasında olduğunu öğrenebildi.
% Yukarıda anlattığım veçhile Trebiç oğlunu idam sehpasından
,kurtarmak ümidile Londraya o kısa telgrafı çekmiş, oğlu uğrunda iki sene sonra yerini belli et-
rmîfti Fakat Enteücenfi servis, Trebiç'in Seylân'da Buda rahibi bulunduğuna inanamadı. Bir ajanın Seylândan verdiği malûmatı kâfi **ormedL Müstemleke gizli hizmet servisine dahil bir ajanı
.acele Seylân ad asma gönderildi. Fakat bu ajan da ayni raporu verdi. Trebiç Seylânda bir buda manastırında Buda rahibi idi, ayaklarında siyah sandallar taşıyor, şeytan melek görünmeğe çalışıyordu. İsmini de değiştirmiş ti: Ohao Kung.
Trebiç yerv hir komedi oynuyordu. Evvelce ecdadının dini o-ısn Yahudiliği terkefcmişti. Şimdi .Hıristiyanlığa karşı (Gutama) nın emirlerini tutuyordu. Trebiç her şey yapabilirdi. Sabahm altısından aksamın dokuzuna kadar dini njdalar çekiyor, soğuk taşın üstünde kımıldamadan saatlerce bağdaş oturuyor, uzun açlıklara uzun ibadetlere tahammül ediyor Buda manastırının uzun ve ağır mahrumiyetlerini saibırU karşıh-yordu. Trebiç demek hareket ve
mı yara Mır.
Haftada kaç ton gemi battığım muntazaman haber veren tebliğler bunlardan kaç tanesinin denizde battığrnı veya boğulduğunu söyle-mlye lüzum görmüyorlar. Fakat herhalde bu küçük moçolarla kazan dairelerinde tere ve kömür tozuna bulanmış ateşçilerden de pek çok kayıplar olacaktır.
Gemilerde haftalarca devam eden bu seyahatlerde her saniye havadan yahut denizin dibinden gelmesi muhtemel bir ölüme sinirlerini hazır bulundurmak ne büyük bir ruh kuvvetine muhtaç olan bir şeydir. Yorgun bir vücut ile uyu-mıya hazırlanmak ve bu uykudan nasıl uyanacağını bilmemek! Sonra bu bir sefere, İki sefere mahsus da değildir. Heyecan içinde biten bir seferden sonra hemen bir ikincisine başlanacaktır ve bu bir defasında gelmemesine imkân olmı-yan ölüme kadar böyle devam edecektir.
»mücadele demektir. Başkalarına karşı olduğu kadar kendi nefsinr karsı da mücadele etmesini biliyor. Fakat dünyada dörtbaşı mâmur adam yoktur, Trcbic/de büyük bir noksanlık vardı. Kuvveti ve kudreti bol olan bu adamın imanı, itikadı yoktu. Onu ne kendisinde ve ne de başka bir yer de bulabildi. Eğer daha genç yas ta iken, bizim anladığımız mânâ da bir iman, bir itikat bulabilsey di, Trebiç'in hayatında bir düzen, bir vahdet olurdu.
Fakat mukadderat önüne* yep yeni, hiç bilmediği ve tatmadığı bir acı çıkardı: Oğlunun idamile yüreği sızladı ve kader ona nefret etmesini öğretti. Macera ve tehlikeden başka bir şey tanımamış kalbi, nefretle köpürdü, harekete geldi. Yahudi kanı dolaşan damarlarında nefret hissi, sürekli sel gibi akimağa başladı. Oğlunun idamile duyduğu acı üzerine, En telicens Servisin kendisini ölüme mahkûm etmesi, ve aleyhine kurulan kaçırma teşebbüsleri kalbin de uyanan nefreti körükledi, kızıştırdı; ve nihayet Britanya imparatorluğunun birinci sınıf düşmanları arasında yer aldı.
Trebiç, oğlunun başında kopan faciayı öğrenince, onu kurtarmak ümidile Seylân adasında tekrar ortaya çıktı. Ve Londraya doğru yola çıktığını bildiren telgraflar yağdırdı. Zaten macera ve tehlikeye düşkün olan bu adam, öm rünün sonuna kadar Buda manas tırında dünyadan uzak yaşıya-mazdı. Bir gün nasıl olsa yeni bir maceraya atılacaJctı.
2 - Mart - 1926 günü, Trebiç Marsilyadan trene binerek Parise hareket etti. Ve teJcrar ortadan kayboldu. Onu ancak ilci sene son ra Asya kıtasında, (Siyam) ın hükümet merkezi olan (Bangok) şehrinde ve bir Buda mabedinin karanlık bir hücresirjde bulacağız.
Loid Corcun bir sözü ve Buda Rahiplerinin yemini
Trebiç, ilmile ve şeytan zekâ-sile Loid Corcun bile takdir ve itimadını kazanmıştı. Fakat çok geçmeden o da Trebiç'in İngiltere içm belâlı bir adam olduğunu anladı ve fikrini değiştirdi.
Bir gün Loid Corc'a Trebiç hakkında ne düşündüğünü sormuşlar; kısaca şu cevabı vermiş:
— Tre±>iç mi? Zehirli bir ok..
Trebiç Paristen Asyaya döndükten sonra, Loid Corcu yalancı çıkarmadı. Orada, ingiltere a-leyhine yaptığı işlerle zehirli bir ok olduğunu ispat etti.
Buda mezhebine girenler, Buda âdeti üzere bir «kan yemini» yaparlar. Bu yeminin merasimi şövledir:
önce ateşte kızdırılmış bir demir parçasile, yemin edecek adamın sol bileğinde bir yara açılır. Bu yabadan kan damla damla akmağa başlar. Bu sırada adam (ya bancıların Asya kıtasına ayak basmaması için bütün hayatınca mücadele edeceğine bu gaye uğ runda öleceğine) dair yemin e-der.
Buda rahipleri, Buda mezhebinde olan insa.ılar, Asya kıtasında Avrupalı görmeğe tahammül edemezler. Buda rahibi olan ve kan vemini veren Trebiç'in nazarında da bir tek yabancı var dır: İngiliz.
(Arkası var)
Havadan $ağan ateş İçinde gündelik vazifelerini yapan İtfaiyeciler vo hakir belediye süprüntücü-lerl için de ayni şey değil mi?
Görülüyor ki dünyanın rahat ve İstiklâli denen şey ordular kadar da bu meçhul halk kahramanlarının sessiz fedakârlığı bahasına kazanılacaktır. |
Son harbi İnsanlığın düşkünlüğüne alâmet sayanlar vardır. Fakat bir bakıma da İnsanlığın bu kadar yükseldiği bir devri tarihin bilmem hangi tarafında bulup gösterebileceğiz.
?
Düzeltme — Dünkü yazrmda eksik çıkan bir kaç kelime mânayı bozmuştur. Cümlenin tamamı şudur: Fransızcada supr^matic, pr66mincnce, prddominance, prc-poderance gibi bazı kelimeler vardır ki mevki, rütbe, imtiyaz itiba-rüc bir üstünlük, bir ilerde ve öndelik ifade ederler.
REŞAT NURÎ
Belediyede:
Yol İnşaatı îçin
500 Bin Lira
Yüksek Kaldırım Tanzim Edilecek
Önümüzdeki senenin yol faaliyeti bir hazirandan itıoaıen ba.ş-
Yerli Kumaşlar Ucuzluyor
Fabrikalarımız Bazı Şehirlerde Satış Şubeleri Açacaklar
ayacaktır. İnşaat için Belediye bütçesinden 500 bin Wıa.ık bir tahsesat ayrı.mıhtır.
Yapılan programa göre önümüzdeki senede Yüksckkaidırım esaslı bir surette ıslah edıi.erek Karaköyle Tüneli birbirine bağlayan bu yol halkın kolayca gidip gohnesi için tanzim olunacaktır. ' • & Taksim bahçesi yanından, Dol. mabahçeyc inecek olan Mete cad. desi de asfaltlanacaktır. Ve Taksim - Harbiye yolunun ikinci kısmı oîan sol tarafın da inşaatına ve asfaltlanmasına başlanacaktır.
Kerestecilerde Meyva Hâlinin önü, arabaların buradan mütema.
dıVen---mesi dolayısile parke o-
lacak ve tretuarlar da yapılacaktır.
Beyazıt Meydanı Genişliyor
Beyazıt meydanının açılmasına devam edilmektedir, istimlâk edilen yerler de yıktırılmakta ve enkaz derhal kaldırılmaktadır.
Bu meydanı doğrudan doğruya Tramvay idaresi asfal'tliayacak ve tanzim edecektir. Buradan çıkacak olan parkelerle de Fatihlie Edîrnekapı arasında Fevzipasa caddesi üzerinde bulunan toprak sokaklar yapılacaktır.
Yakında Sultanahmet meydanının da tanzimine başlanacaktır.
İnönü Gezisi
Taksim bahçesfle Taksim mey. danı arasındaki İnönü gezisinin istinat duvarları 3/4/941 günün, de münakaşaya konacaktır. Yapılan keşfe göre bu duvar 26 bin liraya inşa edife'bflecektir.
Gezideki mecraların  münakar
6ası da yarın Daimi encümende 13,500 lira üzerinden yapılacak*
lir./
Hükümetimizin bütün dokuma ve mensucat fabrikalarına karşı gösterdiği geniş himaye yeniden arttırJ.-.T.ıştır. Fabrikaların ihtiyacı olan iptidaî maddelerin muayyen fiyal.ana temin ediımcsi dc son bi: karar rktızasındandır. Hükümet, gerek kendi murakabesi artında £crekse hususî müessese halinde çalışan fabrikalara hakkımızın ihtiyacı olan bütün kumaş, lan yaptırmak için teşebbüste bulunmuştur. Fa'bnketöri'er'üe İktisat ve Tice rot Vekâtfetlleri arasında başCamış oüan görüşmelere devam edilmektedir. Prensip itibari.e yerii fabrikalarımız hüküme-
tin göstereceği şehirlerde praken. dc satmak üzere kumaş satış şubeleri açacaklardır.
Bu satış şu'be.erinde toptan yüzde Ö.5 ve perakende satışıar için de tmafm cinslerine göre yüzde 25 e kadar kâr'ra satış yapılacaktır. Faıbrikaların imal' edecekleri yünlü kumalar, ip.'.k ve pamuklu mensucat, kunduralar ve sunî ipekten yanılacak mamulât bu sat7 şubelerinde satılacaktır. Hükümet fabrikaiarın ihtiyacı cilan bütün ham mad'deJleri fabrikalara en ucuz fiyatla temin edebî jm di eri için azamî kolaylıklar gösterecektir.
Zati Sungura Taş Çıkaran Adam
Kendi Elini Kendi Bağlayıp Polisi Şaşırfmak İstemiş
Dün yapılan bir hırsızlık vak'a. öinda Hüseyin adındaki suçhı, sihirbaz Zati Sungura taş çıkartacak bir marifet göstererek kendi kendini bağlamak suretile pofa i şaşırtmak istemişse de, poFis bu kurnaz adamın foyasını meydana çıkarmakta gecikmemiştir.
GaJatada Karaköypalas karşısında Jozef Skode dün sabah dükkânına geddiği zaiman bekçi Hü-seyinin eMeri kolları bağfa yatmakta olduğunu görmüıjtür. Joze-fin adamları derhal) koşarak Hü-seyini bağlı vaziyetten kurtarmış-far ve bir yandan da polise haber vermişllerdir.
Polis vaziyeti    tetkik    edince
Gece bekçisi Hüseyin
bekçi Hüseyinin dediği gibi dük- ^ cürınünü aramağa başlamış-
Fiyat
îarı
Tesbif Ediliyor
Fiyat murakabe bürosu giyim eşyası üzerinde fiyat tetkiklerine başlamıştır. Komisyon, kundura işini Ticaret Odasına bıraktıktan sonra, murakabe bürosunun diğer eşya üzerinde meşgul olması kararlaştırılmıştır. Murakabe bürosu İlk İş olarak gömlek, kıravat, çorap, pijama, mendil gibi eşyaların satış fiyatlarını tesblt etmektedir. Bu gibi eşyanın kalitelerine göre normal fiyatları teeblt edildikten sonra her biri üzerinde Azami kâr nlsbetlerl tayin edilecektir. Fiyatlar takarrür edince satışlar da ona göre yapılacaktır.
j
kâna hariçtetn kfcmenin girip kendisini bağlamadıklarını anlamış ve Hüseyini sıkıştırmağa bakmıştır.
Hüseyin vaziyeti görünce itiraf etmekten başka bir çare bulamamıştır. Bunun üzerine kasadaki 614 liranın kendisi tarafından çalındığını söytemLşse de polbler Hüseyinin eJierinrn başka bir a-dam tarafından 'bağilanabilîeceğini gözönünde tutarak Hüseyinin şe-
lardır.
Bunun üzerine Hüseyin ipleri istemiş ve ewe*lâ ayaklarını bağ-la/mış, bilâhare büyük rneharet'e
dişfcrîlfe ©Dlermi bağlayarak büyük bir marifet göstermiştir. Hü-
seyfnin marifetinden sonra polisler de kendisine bir meharet göstermişler ve bu açpkgöz hırsızı yakalayarak Adliyeye teslim etmişlerdir.
24 Saatten Fazla Dersi Olan Muallimler
Ankaradan avdet eden Maarif müdürümüzün, 'haftada yirmi dört saatten fazla dersi bulunan orta okul ve lise öğretmenl'erin-den Maarif Vekâletinin emrfle bıraktıkları fazla dersler için muallim temini etrafında temaslarda bulunduğu ve bu hususta bazı direktifler aîdığı öğrenihnişftir. Bu fazla derslere veni öğretmenîer tayin edflınceye kadar yine eski öğretmenler devam edecdklerdir. Sehrîmizdeki Kse ve orta okuJRar, dan bazılarının tat:l devresinde ewaslı surette tamir edillmeleri için -rojeler hazırlanmaktadır.
İdare Âmirleri Daha Verimli Çalışacak
DahiL'jye Vekâleti vilâyetlere yaptığı bir tamimle idare âmirlerinin çalışma şekJJeri hakkında bazı direktifler vermiştir.
ÇalisTnanın daha verimli olabilmesi için muhtelif sahalarda ne şekiî'de hareket ed??eceği bildirilmektedir.
İthalât Birliğinden Bîr Mümessil Ankaraya Gidiyor
İthaPât birliklerinden bİTer mü. messii.n Ankarav» -iderek Ticaret Vekâretile temaslarda bulun-hıası kararlaştmTVnıştır. Şehrimizden Kahve ve Çay İthalât Birlikleri umumî kâtip muavini Celâl Polatlkan dün Ankaraya gitmiştir. İzmir ithalâtçılarından da, bir zat gidecektir.
Piyasa Haberleri:
1030 Çuval
Kahve
YakındaPiyasaya Çıkarılıyor
Gümrüklerde bulunmakta olan 1030 çuvaı.lık bir parti kahve bu hafta piyasaya çıkarılacaktır. Bu kahve*.er lndıya malıdır. Kahve Diriği bu kahveleri şehrimiz tüc. caı.arına tevzi edecektir. Bu hafta büyük bir parti kahvenin daha geleceği si.âkadar tüccarlardan öğrenilmiştir.
Bulgaristanda    Bekleyen
Mallarımız
Mem'ı'eJketilmrze orta Av*rupa-n ı n m u'h t e*' i f <mem I ekeler inden gönderilmiş olan ithalât eşyası vagonlar içinde o.'arak Buvgar topratkVarında beklı'emektedİT. Bu eşyanın kırk vagon kadar o'Jduğu söyleniyor. EvveMce bu malardan başka on vagon şehrimize getirii'mişti. VagonıJarda bekVeyen malVar arasında bilhassa makine aksamı, yedek parçalılar, elektrik allâtı ve maıizemesi, demir eçya, bir miktar kâğrt ve sairedir. Bu EnftftteT evveVce verrJmiş siparişlere aittir.
Lüks Mağaza Sahipleri Komisyonun   Kararına   İtiraz   Ediyorlar
Lüks mağazaların yerine sınıf halinde dereceli olarak mağazalar ayrıİTiasını alâkadar mağaza eahipueri kabul etmemektedirler. BıVhassa yüksek ka^itetâ madan satan mağazacılar bu şeklin vereceği kâr nisbeJtlerini az görmektedirler. Hattâ bu kârın mağazaların masarifini kar^uayamı-yacağmı da iddia ediyorlar. Mağazaların tasnifi için bu mağazaların yalnrz kazançlarının değil masrafıarınm da tetkiki istenilmektedir. Mağaza sahipler inden bir kaç kişinin Ankaraya giderek Ticaret Vekâletil'e temaslarda bulunacakları haber veriliyor.
Kadm   Kunduraları
Kadın kunduraları için de Ticaret Odası bir rapor hazırlayacaktır. Kadın kundura tiplerinin bir iki güne kacfor Odaya getirileceği haber alınmıştır. Ticaret Odası bütün kunduraları tetkik ve fiyatlarını tesbit ettikten sonra komisyona tevdi edecek ve Vekâletten de tasvip kararı gelince, 'hark tipi kunduraların satış fiyatları ilân edilecektir.
GÜNDEN
GÜNE
PİYASA HAREKETLERİ:
Almanlara Tütün
Satıldı
Hububat ve yağlı tohumların satışîatı gevşemiştir. Almanyaya sevkıyatın geri kalması ve mevcut stoklardan satıTanTarın da henüz muamelelerinin ikmal edil-memesi bu gevşeklikte amil olmuştur. Depolar henüz boşakma-mıstır. Yer fıstığı üzerinde biraz satış olmuştur. Çekya îçin yirmi ton salmıştır. Koyun derisi üzerinde satışlar devam ediyor. Hava kurusu koyun derileri 90 kuruştan, tuztfu kuru deriler 70 kuruştan satılmıştır. Dün Aümanya-ya 115 bin liralık yaprak tütün, pamuk çekirdeği, ve eilSî iki bin Kraîık zeytinyağı   gönderirmiştir.
Yunanistan İstiklâli
ost Yunanistan, istiklâlinin yıldönümünü bay-ramladı. Dün, bu bayramı haber verir ve tebrik ederken «Vatan» şu satırları da neşrediyordu :
«Bu istiklâl, Osmanlı İmparatorluğunun bir parçasının kopup ayrılması ûemekti. Eski günlerde tarihi hislerle düşündüğümüz zaman, bunu, belki de acı bulurduk, bugün, bu acılıktan en küçük bir iz kalmamıştır.»
Türkiye, dün, en büyük şe-hirlerile en küçük kasabaları ve en hücrâ köylerile bu hakikati, bir daha göze vurdu. Yunan istiklâlinin bayramı, dünf yeryüzünün istiklâli ideal edinmiş bütün mîlletleri gibi bizim de bayramımızdı. Türk m İleti, mekteplere giden çocuklarile, hudutlarını bekleyen askerlerile siyasî ve tarihi taliini eline tevdi etmiş bulunduğu Şefi ile, son yarım asrın canlı birer tarihi olan eski muharip ve mücahitleri le kadını, erkeği, genci ve ihtiyarı ile dost ve kardeş milletin bayramına iştirak etmiştir.
Müstakil Türk devletinin reisi, istiklâle âşık ve sahip bir Türk topluluğunun başbuğu ve en asil duyguların mümessili olan İnönü tarafından Yunan milletine çekilen tebrik telgrafında dünya, bu hakikatin en beliğ ifadesini bulmuştur. Diğer Türk büyüklerinin, muhterem Mareşal Çakmak ile muhterem Başvekil doktor Saydamın telgrafları ise Türk ordusunun ve Türk hükümetinin Elen metine ve Elen ordusuna ne yük bir yakınlık, dostluk duymakta olduğunu açıkça izah et-mekted ir.
Türk mületi ile Türk hükümetinin, Türk milleti ile Türk ordusunun ve Türkiyede milletle devlet reisinin birbirinden hiç bir sahada hiç bir suretle ayrı gayrı düşünmediğini milletin şefi ile, ordusu ile, hükümeti ile her an beraber olduğunu da bir kere daha göze vurmuş olan bu hâdise, asla zoraki ve ca'H bir siyasa manevrası, yahut bir diplomasî hüneri değildir. Bunda ancak Türk milletinin temiz kalbi ve ancak hürriyet uğurunda çarpışanlara, kahramanlık gösteren insanlara hassas olan gönlü görülebilir.
Dost Elen milleti, istiklâli uğurunda giriştiği bu muazzam mücahedesinde, bu mücahede-nin her safhasında Türk milletinin sevgisine nekadar güvenirse o kadar aldanmaz. Ve aldanma-vacaktır.
N. N.
m
TAKVİM i
26 MART 941
ÇARŞAMBA
AY: S - GÜN : 85 - Ka*nn: 139
RUMİ: 1357 - - MABET: 13
HİCRİ: 1360 — SEFER: 27
VAKİT ZAVAİJ   E |            ¦           A            ^    *          m
GÜNEŞ: 6,54 11,37
ÖĞLE: 13,20 5,55
ÎKÎNDÎ: 16,50 9,22
AKŞAM: 19,28 12,00
YATSI: 20.59 1,32
İMSAK: 5.12 9.45
Bu güzellikleri Rcbcka ortaya koydu. Evdeki bu csyulur, nefİM tablolar, antikalar hepsi dağınık ve karmakarışık İdi.
Onları zevkle, İtina Uo o yerleştirdi; tanzim etti. Manderley'ln kartpostallara, gazetelere, mecmualara geçen meşhur güzelliğini hep Rebekaya borçluyum.
Ses çıkarmadan dinliyordum. Elini sımsıkı tutmuştum. Söylemesini, İçinde birikmiş olan kini, İğrenç hisleri ve kaybolmuş senelerin çamurunu dökmesini, onlardan kurtulmasını İstiyordum.
— işte böylece aylarca, senelerce yaşadık. Her şeye razı oluyordum, Manderley'ln hatırı İçin katlanıyordum. Londrada yaptığı rezaletlere ses çıkarmıyordum. Madem kl onlar Manderley'e aksetmiyordu... Senelerce ihtiyatlı hareket etti. Ne bir ses, ne bir söz duyulmadı. Sonra yavaş yavaş aldırmamağa başladı. Tıpkı içkiye boşlıyaıılar gibi. Evvelâ İnsan az İçerek sarhoş olur, sonra gitgide ispirto miktarını çoğaltmak lâzım gelir, duna güç tesir etmeğe başlar.
Evvelâ birkaç ayda bir Londraya giderdi sonra her ay, her on beş gün, hatla her hafta gitmeğe başladı. Son zamanlar birkaç günde bir oldu. Orada peyda ettiği şüpheli dostlarını buraya da çağırıyordu. Hafta son lanın geçirmek üzere geliyorlardı.
Deniz kenarındukl evde ziyafetler terltlp ediyordu. Bir gün benim seyuhatte olmamdan isitlfade ederek beş on kişi birden çağırmış. Habersizce döndüm.    Tanımadığım
bir sürü insanı evimde buldum. Kendisine İhtarda bulundum omuzlarını sllkerek: — Size ne? Dedi.
Dostlarını Londrada İstediği kadar görcbl leceğlnl, fakat Manderley'e kabul etmesinin
doğru olmadığını söyledim. Mukavelemizde bu şart vardı, buna riayet etmesi lazımdı.
Nihayet İşi o kadar azıttı kl burada da münasebetsizlikler yapmaya başladı. Bir gün Frank bana gelerek yanımızdan ayrılmak İstediğini ve seyahate çıkacağını söyledi. Evvelâ sebebini anlamadım. İsrar ettim. Söyletmeğe çalıştan, İki saat mücadele ettik. Nihayet İtirafa mecbur oldu. Re-beka kendisini rahat bırakmıyormuş, her dakika musallat oluyormuş. Deniz kenarındaki evo çağınyormuş. O da bizi dünyanın en mecıut ve birbirine en bağlı çifti zannettiğinden İçin için ilzulUyormuş.
Rebekaya İhtarda bulundum. Artık fazla aşın gittiğini söyledim. Fena hulde uğzım bozdu. En ûdl bir lisanla bana bir sürü şeyler söyledi, sonra Londraya çıkıp gitti. Bir ay gelmedi. Döndüğü zaman dulıu sakindi.
Biraz uslanmış olduğunu ümit ettim. Fakat rezaletlerine yine devam etti. Beatris ve Gll bize misafir gelmişlerdi. GİTl alarak deniz kenarına götürdü. Birkaç saat sonra döndükleri zaman Gll'ln halinden bir şeyler yap mış oldukları belli İdi. Rebeka İse bir melek kadar sakin ve masum duruyordu.
Şimdi her şey gözlerimin önünde canlanıyordu.
Bilmecenin artık benim için meçhul köşesi kalmamıştı. Frank'ın Rebekadan balı-sedorkenkl sıkılgunlığı, Beutrls'ln kin ve nef retl, herkesin acalp tavırları şimdi anlaşılıyordu. Ben kafamın içinde birçok yanlış şeyler düşünmüş ve kurmuştum. Içlnıl kemiren sualleri sormağa cesaret edememiştim. Aylarca ıstırap ve elem İçinde kıvran-mıştım. Eğer sormuş olsaydım, Maksime a-çılmış olsaydun. Bana bütün bunlan daha evvel anlatacaktı.
— Beatris İle GU uzun zaman Manderley'e gelmediler. Beatris İle evlilik hayatıma dair hiçbir şey konuşnıudık. Fakat bir şeyler sezmiş olduğunu zannediyorum. Frunk'du öyle..
Rebeka daha dikkatli ve ihtiyatlı harekete başladı. Harici görünüşü gayet derll toplu idi. Fakat kendisine itimat mümkün değildi. GİTl Frank'ı bastan çıkarmak istediği gibi bankalarına da böyle bir şey yapabilirdi. Meselâ Manderley'de   çalışan   adamlardan
birisine, bu civarda yaşryan herhangi bir er keğe*~ O zaman dedikodu bir bomba gibi patlıyacak, herkes bu rezaletlerden bahsedecek, maskara olacaktık. Bir akrabası vardı: Juk Fuvell... Birçok defalar onu buraya çağırmış. Frank söyledi.
— Evet, ben o udamı tanıyorum. Gürdüm»
— Nerede gördün? Niçin bana görmüş olduğunu söylemedin? Geçenlerde gelmiş, arabasını ağaçların arasında Frank görüp tanımış, bana haber verdi. Sen niçin hiç bahsetmedin?
— Sana Rebekayı hatırlatır diye korktum.
— Hatırlatmak.. Sanki onu hutırlumak ile ne olurdu. Bu Favell'l deniz kenarında ki eve davet ederdi. Ben haber aldım, yap mamasmı söyledim. Bir daha görürsem hu
adamı vururum, dedim. Aldırmudı. Fakat halinde biç sinirlilik, bir heyecan vardı. O günlerde tekrar Londraya gitti. Ve ayni günde döndü. Her zaman gittiği zurnan bir kaç gün kulırdı.
(Arkası var)
26 - 3 . 941
VATAN
Çemberlitaşta Harp
Muhabirliği Ettim
Pazar günü bir    arkadaşımla
Beya^-iUan Belediyeye bir yürüyüp yapıyorduk.
Kaldırımlar kalabalıktı, adet* herkes birbirini ite ite yürüyordu. Evkaf sokağının yanıbasmdan geçeceğimiz sırada geçidi dolduran bir seyirci kafilesile karşılaştık. Ne oluyordu? Biz de merakla onlara karıştık.  Bir    cinayet,
bir kaza mı olmuştu?
Tahmin 1 erim izd e aldanmısız.. 50 . 60 çocuk sokak ortasında iki taraf olmuş, birbirlerini taş yağmuruna tutuyorlardı. Sağ, sol, baş, göz gözetmeden verediyor-lar, kiremit parçalarını iki istikamete yağdırıyorlardı.
Hayret ettik.. Bu döğijşen ço-fcuklara: «Durun sapmayın» diyen voktu. Bu müthiş çocuk kavgasının önüne geçmeyi kimse akıl etmiyordu. Bu mahalle bir kenar mahalle de değildir. Çemberlita-şa çıkan gen'jşçe oldukça durgun bir sokaktır...
Bu ne kadar devam edecekti? Biz de duruyor, bakıyorduk. Fakat bir ara kulağımıza «harp kı-Eiştı> diye bir söz çarptı. Meğer küçükler muharebe oyunu oynu-yorlarmış! Bu da İngiliz - Alman harbinin bir temsili imiş...
Ben de artık yerimde durur muyum ya!.. Cesur bir harp muhabiri edasile kenardan kenara soka^Ti içersine doğru kaydrm. İngilizler tarafını tutanlar yukarıda. Almanlar da aşağıda idi.
Teşkilâtları da tamam., düşüp Yaralananları sıhhiye memurları hemen yenden kaldınp    evlerin
merdiven aralıklarına çekip götü rü-orlardı. Diğer bir kısım da muhariplere mühimmat, cephane
- taş yetiştiriyordu.
On beş dakika sonra aşağıda bozgunluk alâmeti belirdi. Alman larda hezimet başlamıştı, kaçıyor lardı. İngilizler de ellerindeki so palarla on'ları kovalıyarak bu ricali tam bir zafere bağlamak için şevkli naralar attılar.
Birkaç dakika sonra, İngilizler muzaffer; harp esirlerile beraber yukarı çdcrvorlardı. Küçük bir e-sirden mülakat istedim. Beni red detmedi.
— Nasıl oldu da yenildiniz?
Dedim.
Sualim gururuna dokunmuştu.
— Hiç yenilir miyiz? Biz Tür-küzl Dedi. Buna bakmayın, sahiden döğüşelim de bir görün Bu harbi isteğimizle kaybettik. Çünkü Alman tarafını tutuyorduk. Onların nasıl olsa yenilecek lerini biliyoruz da bu kavgada bile kazanmamalarını istedik.
Bu zaferi kazanan İngiliz tarafındaki çocuklara baş vurdum:
— Bu da bir şeymi ki? Dediler. Biz sahiden döğüşelim. Daha neler yaparız, neler...
Bunların en büyükleri on yaşlarında kadardı- Küçüklerinin yaş larını söylemiyeyrm, pantalonlan nı tuta tuta koşuyorlardı. Hepsi hafta tatilinin başı boş sarhoşluğu içinde idiler.
Bana da Çemberlitaşta harp muhabirliği etmek fırsatını vermişlerdi.
Neriman HİKMET
I
I
I
]
ingilizler
Ing^lterey. Bir Alman
Çıkarmasını Nasıl Tasavvur Ddiyorlar?
Bu günlerde bütün İngiliz gazeteleri. Alman ordusunun İn çil tereyi istila hareketine ait fikirler ve hayallerle doludur. Daily Mail gazetesi, İngiltere sahillerine çıkarmada Almanla/m tank ve kıt'a nakli için kullanacakları muhtelif tip mavuna rejimleri ile bunlara alt malûmat neşretmektedir.
Yukarıda görülen bir numaralı resim, motorsuz bir mavunadır; İçersi iki katlıdır, üst katı mürettebatile birlikte 3 tank, alt katı 4 tank almaktadır. Bu motorsuz mavuna sahile arkadan yanaşacak şekilde yapılmıştır. Arkasında, resimde görüldüğü Üzere, su sızmaz, açılır kapanır bir kapak vardır. Mavuna arkadan kara ettiği zaman bu kapak i-çerden açılarak yere yatırılacak ve tanklar bunun üzerinden kolayca ge ç etektir.
Bu motorsuz mavunalar römorkör le çekilecek, Manş veya Şimal denizi bu suretle geçilecektir. Sahile yak laşrnca bu mavunalar geriden kara edecek ve sahile oturacaklardır. Bu sayede su srzmaz arka kapak yere yatırılacak tanklar karaya çıkacaklardır.
2 numaralı resimde motorlu bir mavuua görülmektedir. Bu motorlu mavuna hem tank ve hem de kıta nakline mahsustur. Takat bu, yandan kara edecek ve yanda bulunan ambar kapakları açılarak sahile ya tınlacaktır, tanklar vc askerler bu kapakların üzerinden sahile çıkacak
lardır. 1
3 numaralı resimde baştan kara etmek üzere yapılmış motorlu lılr mavna görülmektedir. Bu yalnız kıta nakline mahsustur.
2 numaralı resimdeki motorlu mav nalar köprü kurmak U^ere tombaz vazifesini görebilirler. Bunlarla derin suda demirlemiş bir gemi ile sahil arasında münasip mesafe İle yan yana dizilerek tombaz köprU kurulabilir. Sahilde iskele veya dalga ki ran olmadığı takdirde gemi İçindeki yükünü bu sayede boşaltabilir.
Harp Vaziyeti
Yazan : İhsan BORAN
Zırhlı Vasıta ve Süngü Tabiyesi:
Yugoslavya üçüzlü anlaşmaya girerken, şimali YunanJstanda Vardar garbi - Vodlna . Florin» -Prespa gölü hattı çok ehemmiyet kazandı. Alman ordusu Yugoslav-yaya geçip Vardar vadisinden ve Manastır üzerinden Yunanlstana taarruz ederse, zırhlı vasıta tabiyesinden zlyado süngü tablyesile muharebe vermlye mecbur kalacaktır. Zira, Yunanlstanın dağlık ve yolsuz arazisi* garp cephesindeki düz ovalarla, asfalt yollurla asla mukayese edilemez. Yunanistan arazisi, zırhlı ve motorlu birliklerin bol mikyasta kuUanılma-sına müsait değildir. İs makineye ve makinenin çelik zırhlarına değil, insanın maneviyatına ve süngüsüne dayanacaktır.
Biliyoruz ki her müdafua mevziinin bir asıl muharebe hattı bulunur. Bu hattın önünde de bir ateş kuşağı vardır. Avrupa tabl-yecileri buna (ölüm mıntakaaı) derler. Garp cephesinde Belçikalıların, İngilizlerin ve Fransızların mevzileri önünde bulunan ateş kuşaklarını, önce sıra sıra ve arka arkaya dizilen Alman tankları geçti. Geriden muvazi yollar Üzerinde motorlu vasıtalara binmiş olarak ilerliyen Alman piyadesi süngüsünü pek az kullandı.
Tank dafi toplan, sahra toplan zırhlan kaim tankları durduramadığından, tahrip edemediğinden müdafaa eden piyade tüfeğUe, sUngüsUe bunlara karşı duramazdı. Fransız, Belçika ve İngiliz or-dulan Alman plyadeeUe değil, Alman maklneUleıile dövüştü.
Fakat YunanHtanda böyle bir Alman muharebesi tasavvur edilemez. Yani garp cephesindeki zırhlı vasıta tabiyesi yerine Yunanlstan-da süngü tabiyesi işi halledecektir. Alman ordusu, nehirler ve dağlar boyunca tesis edilmiş zırhlı ve motorlu blrllklerldln hareketlerine müsait olmıyan Yunan ateş kuşaklarını, yani ölüm mın-takalannı tanklarla değil. Alman plyadesile geçmlye mecbur kalacaktır, tş süngü tabiyesine dayanınca, İtalyan ordusunun ne kadar büyük zayiat verdiği ve ne büyük hezimetlere uğradığı malûmdur.
Alman ordusu, Yunanlstana taarruz etmekle süngü tabiyesinde de talihini deneyebilir. Fakat yıldırım harbi şartları yoktur; Alman piyadesi adım adım ilerlemek ve süngüye karşı süngü ile yürümek, dövüşmek mecburiyetindedir. Yunan ve İngUlz ordularının önünde muzaffer olması pek şüphelidir.
Küçük Hırsız Mah!«i ti 01 Ju
15 yaşmda Abdulîah adında bir çocuk Mtsırçarşısı önünde duran bir kamyon içerisinden bir düzine kar başlığı çallıp kaçarken yakalandığından Adliyeye teslim
edilmiştir.
Dün üçüncü sulh eczada görülen duruşmasında Abdullah 15 srün hapse mahkûm edümiçtir.
Kim Kimle Evlenmeli?
Bay Arslan Tellî
21 yaşındadır. Yafcrz, gürbüz bir Anadolu çocukudur. Fabrikalarımızdan birinde elektrik teknisyenidir. Ayda yüz elli lira kazancı vardır. Genç olmasına rağmen pek babayanidir. Pansiyonda oturur. Kimsesi yok, çöpsüz üzümdür.
Bayan Feriha Güneş
Henüz yirmisine basmıştır. Esmer güzelidir. KolleJ mezunudur. Güzel ingilizce bilir. Müzik ve sinemaya çok merakı vardır. Hayalperest ve mütereddit labl-utlidlr ve biraz da şımunkçadır. Ailesinin biricik kızıdır*
ATLANTİK
Muharebssinde
Zafer
Donanmanındır
1
SİYASÎ İCMAL
Yazan:
Hüsamettin Ülsel
Eski Bahriye Müsteşarı
A'man devfet reisinin üfldbahar taamizumın .bağladığım bildiren son nutkun velvdeli kfiumLuım At'.antik deniz hareikefffieri tenkil e t m ektedir.
Alim arıya Ingütcreyâ (mağlûp edebilmek için bütün deniz ve hava kuvvetlilerini faaîSyete geçirerek lngâEtereye Amerikadan gedecek olan büyük yardım kafilelerini tahrip ve yok etmek maksadını başarmak için uğraşmakta-drr.
Bu faaliyet münferit bir tarzda harbin başitadıgı gündenken devam edip gelhrekted'rr. Afrnan* yanın gerek hava ve gerek denizaltı, ve denizüstü gemüWriîe harbin başındanberi yapmış otdu-ğu hareketler ajans telgraflarının daima veDveleldi propagandaları, na zemin obnakta idi
Aihıanyanm yeni askerî plânı bu üç kuvvetin mümkün olduğu kadar bir/ıkte faatâyette bulanmasını fettlhdaf etmektedir. Bu pıân yalnız IngiÜz adallarma inli*-sar etmeyip bütün Atlantik Okyanusunu da ihtiva etmektedir.
Geçen Umumî Harp başlamadan evvel İngüzz deniz mülehas-sxsUanndan (Konan de Veyî) (Kaptan Kop rüs ünd e ) i amli' e neşrettiği bir kitapta Ingfltcreye düşman bir devletin İngiltere a-dalıarını denizaltı gemüerüc abluka ederek İng-İAereye açlığa mahkûm etmek imkânlarını tetkik ederek lng"J?terenin 'buna karşı lâzım geien tedbirleri aimjsı için efkârı umutovyeyi ikaz etmişti. Bu kıymetli denizci İngiltere adafcarmı abOuka eden mahdut miktarda denizaltı floşunun İn-giltereye eşya, tiearet maPzemesi, gıda ve saire nakleden İngiliz gemi1, erim batırarak borsanın günden güne yükseUdigini, İngüfcere-de fiyatların gittikçe arttığım, ln-güilerede ticarî Ülâ&IJarın basıldığını ve en nihayet bu buhran karşısında İngilterenin müşkül vaziyetlere düştüğünü izah ederken bu iılhamı ile vatansever bir In-giLüzin memleket müdafaasında böyi'e bir teMiköîi vaziyet hasıl olmaması için bulunması ve aranılması lâzım çareleri ihsas ve tavsiye ediyordu.
Bu kitabın Ingilterede ve Ingil-tereden başka İngilterenin düşmanları o.'an meJaVlek e t/terde yaptığı ikaz ve tesir pek büyük olmuş ve denizcilik â'îemi uzun uzadıya bu mesele üzerinde çahş-mallarda buXınmuştuT. Her de-nizcıMt muhiti bu kitabı kendi bakımından tetkik ettiği gibi Almanya bahriyesi de bu kitap üzerindeki etütlerini Umumî Cihan Harbinde tatbik sabasına koymak aureftlle göstermiştir.
A'îmanya denizaltı silâhının ln-gfrtere üzerinde müessir bir taz-yjlk silâhı bacağına hükmediyordu. Amiral Tirpiç denizaliltı siiâ-hmın büyük kudretini kabul etmiş görünüyordu. Ve en çok bunun üzerinde ısrar ediyordu. W parator ise İngdkejeyi mağlûp edecek kuvvetin tcferruatile be-raiber kuvveHÜ bir donanma olacağına iman etmiş bulunuyordu. Fakat yanında, hattâ basında, yürümesi llâzım gelen siyasi faaliyetin te»İTİ, kudreti Atynanyada hiç düşünülmüyordu.
Affimanya ln«râtere Üte basbaşa haıtoetmok çare»terini tenVîn etmekken çok uşaktaydı. Harbin bir siyaset, mütehakkim bir idare, diğer miillcfcleri kıymetsiz görenek azameti, velhasıl her şeyi görüşteki saikatftık bütün cihan dcVl<et)lerini Almanyadan yavaş yavaş uzaklaştırıyor ve In^ıiU-re-ye daha ziyade   y akstır iyordu.
Bu ımııüfak aciz içine yuvarlanmış odan Almanya en son silâh oimak üzere denizaltı gemîlerille abluka ıtânı mecburiyetinde kaldı.
Ana filosunu limaniarmda saklayarak İngiltereye tealim edecek kadar deniz siyasetinde sakatUk-üar yapan Almanya korsanlık su-retite ve denrza*Itı gemireri vası-tasil'e kendi müstemlekeberine dayanarak İngite ticaretine ve nakliyatına Cihan Harbinde yaptığından daba müessir pek çok çey. ler yapabiıl'iridi.
Evet, A'llman   müstemlekeleri
ineciz iaşesinci İngiliz nakliyatı-
V
ingilterenin   muazzam dretnotları seyir halinde
na, İngiLz deniz yoKarma büyük  bullunan sadüllerdir.
büyük darbeler vuraibl'ecek vaziyette idi. Lmden'm, Movc'nin, Kar'ıbrohe'nin akııvJarı hep bu müstemüekdlerin kıymeti-yuvalarından gördüğü yardiLTAianla oluyordu.
Fatluft yukarıda söylediğimiz gfoi A-Jmanyamn mağrur siyaseti, mağrur a^eri kudreiı İngi-iereyi pek çok deniz kuvvetlerine mali jk doaJjara sabıp etmistL Bu yuz. den A'Jmanya birinci Cihan Har-bkıi kaybetti.
Aynı zamanda Almanya düşman nasihatine de uymuştu- ln-gJiZ denizcisinin A'mvanyayı iğ-fa'/ eLm.liC maReadiüîe yazdığı kitabı, Aitmanya taUoik ka'oL'ayeti muvafiakryete varacak. bİT p'ıân oı^mak üzere kabu'i etrndşti.
İngilterenin denizden kendini a'b.uüta edecek m ub t emre! bİT kuvvete karsı her balkımdan düşünmüş oılacağmı Almanya, bikmem nedendir, kabul etmek istemiyordu.
İşti bu sakat muhakemenin tesiri a'tında katarak çaMşmış olan vc IngJi'terenm abıtıkasiı'e uğradan AlVnanya en nihayet ablukadan teslimi dhnsİB vaziyetine düştü.
Bugünkü vaziyette yine Almanya bütün deniz kuvvetlerini feda etmek suretile İrfcgiltereyi yıkmak için ayni tedbirlere müracaat ermektedir. Bu, befoki tıpkı o zamanki gibi, çaresiz kaian bir kuvvetin en son tatbik edeceği bir
şekiJdir, bir piândır.
Fakat bugün Ailmauıyanın elinde ne şarkî ve garbi Afrika müs-temrekefceri, ve ne de diğer kınalarda deniz yuvadan vardır. Alman demz kuvveti için tek deniz yuvası anavatanla işgali ettiği Fransız, Norveç, Holanda ve Belçika sahillerindeki limanlar ve Akdcnizde de  İtaryamn    etinde
Bu vazıyet kaj^ioinda yalnız İngilterenin adaûarı edvarında ab-Vmka mevzuu baheodalbÜr. Atlantik abıukası değıi.
Bütün bir Atiantiği. her chti-yaciını temin ederek, uzun zaman kontrol edecek kadar korsan gemlerinin mevcudiyetini ve bunların uzun zaman yasayacağım kabul etmek biraz gariptir. Yeni gemierde ufaktefek tamiratı yapacak ate»tyeter buLunmaki^a beraber buniarın zuhura gelfecek her »rızayı tamir edecek kudrette olmadığını da düşünmek icap eder.
Bugün A.rnanyanm elinde geçen seferki kadar harp gemisi, ve hattâ denizautı gemisi bite yoktur. Müstemlekelerim ise sahip değildir. Buna mukabil İngüzerenin yanında Amerika ve Amerikan donanması vardır.
AHmanya Umumi Harpte, siyasetteki idaresizliğinden, donan, masını daha iyi ku)Jttanamamak-tan, rrrüstentJeke&erinden en yüksek faydaûarı temin edememesinden lng&'tereye karşı zaferini kazanamadı.
Şimdi ise kuvvetli donanması bulunmaması, müstemreke^re sahip olamaması, ve geçen harpte olduğu gribi hodbin siyaseti yü-, zünden lrtgiitereye kargı zaferini temin edomıyecektir.
Atlantîk muharebesi çek aşikârdır ki yalnız denizaltı gemileri ve tayyarelere sahip bîr kuvvetin zaferini temin etmez. Deniz muharebesi, en nihayet denize hâkim devletin kat'î galPabesile netice budur. Yapılan küçük hareketler, güneçin yanında parbamak isteyen kvvılbımfar kadar sönük katır. Ve düşman nasihatine tev-fSkJ hareket eden daima partiyi kaybeder.
Hüsamettin Ülsel
Sarhoş İki Kadın Kadıköy iskelesini Altüst Etti
Evydlkî gece K^drkoy iskelesinde bir hâdise dripuş, iki sarboş kadın iökrfcnin beklıeme salonunu birbirine katmışlardır. Kadınlar bununla da kaknamış'l^r, üs-teik bir de rezaHet çıkarmışliardır.
Vak'ümn- kahramanı olan Üsküdarlı Zehra »e CagfaJoghmda oturan Emine o gün bir yerde ka-fa'Jkrı tütsülenirler, bol bol rakı içmeler, ondan sonra da sokaklarda dolanarak bağırıp çağırmaya bafjüamı^tardrr.
Her iki kadm da evli ve çocuk sahibi oldukları halde mübarek rakı bu kadınları da çileden çıkarmış ve gClen geçen erkeklere söz aıttırmağa bile başlatmıştır.
Nrhayct işe müdahale eden po. lis ber iki kadını da- yakalayarak Adliyeye tedlim etmhitir.
Dün Sultanahmet birinci sulh ceza mahkemesinde yapılan durulmalarında Ze^hra ve Emine halkın btirahatini bozduklarından üçer gün hapse mahkûm edilmişlerdir.
Dört Yasında Bir Çocuğa Tasallut Etmiş
Fatihte oturan ]7 yasrnda   is-
met adında bir çocuk ayni semtte oturan 4 ya^rndakt Hakkı isminde bir çocuğu:
— G-cü sana şeker vereceğim, diye kandırarak evine götürmüş ve çocuğa tecavüz ermek istediği bir sırada etraftan yetişenler tarafından yakalanmıştır.
Dün görülen muhakemesinde birinci su!?h ceza hâkimi, İsmetin tevkifine ve mubaJcernenm mev-küfen devamına karar vermiştir. Muhakeme ba«ka bir güne bıra-krîm istir.
Dört Çocuk Bir Çete Kurmuşlar
Dün Şükrü, Kemal, Zeki ve İsmail admda dört çocuktan mütevekkil bir hırsız çetesi Su'lltan-hamamındaki bir dükkândan yirmi taoc göm/Iefk çalmışlardır. Yapılan araştırma neticesinde bu küçük çete yakallanmı? ve hepsi Adliyeye tesÜm edilmişlerdir.
Vur Kol Demirini!
Yazan: M. H. ZAL
ger Avrupa sahnesinde devam eden facia insanda gülmek hevesi bıraksay-dı gülünecek taraflarını keşfetmek güç olmazdı.
Bilmem neden, mihver oyunu bana daima Karagözün Kanlı Nigâr oyununu hatırlatıyor. Mi safirler birer birer geriyor, her biri büyük bir nezaketle içeri sokuluyor. Bir defa içeriye a-dım atınca Kanh Nigânn:
— Vur kol demirini...
Diye bağıran sesi duyuluyor. Sonra biraz feryat ve şikâyet arasında kurban tepeden hrna* "a kadar soyuluyor. Ta Tuzsuz Deli Bckiri de faka bastırmağa kalkışın Bekir üstün çıkıncaya ve bütün kurbanları elbtselerile beraber kurtanneaya kadar...
İnsan seneler d enberi ordular besleyen, silâhlar hazırlayan, muhtelif ihtimaller için Genel Kurmaylarında gizli gizli çalışıp plânlar yapan memleketlerin: «Belki bana sıçramaz» dîye gaflet içinde nöbetlerini bekleyerek son saniyede yılgınlığa kapıldık, larını, ses çıkarmadan boğazlandıklarını, milletlerinin bhı türlü mahrumiyeti pahasına tedarik ettikleri silâhlan hasır hazır düşmana teslim ettiklerini görünce,    devlet    adamlarının
nekadar korkak ve âciz olabileceklerini görüyor ve milletlere acıyor.
Garibi fa ki   Yugoskvyada
misahni gördüğümüz gibi, asıl ölecek ve sıkıntı çekecek olan milletler istiklâlleri için ölmeği seve seve göze alıyorlar. Yegâne korkanlar ve çekinenler, isler fena gittiği zaman nasıl olsa mallarile beraber bir tayyareye atılıp savuşacak neviden olan devlet adamlarıdır. İşte mes'illiyet yükü taşımalım bil-mîyen bu gibi kararsız ve cesaretsiz devlet adandan yüzünden mihverin gözüne kestirdiği kurbanlar arasında tesanüt kurulamamış ve tek basma kalınca her biri son saniyede yılgınlık duymuş ve boğazlanmıştır.
Esaret gömleğini giyenler a-rasmda en ziyade Yugoslavya-ya acıyoruz. Sırplar bu hale düşecek adamlar mıydı? 1914 te milli emellerinin şiddeti ve ifrata yüzünden bütün dünyayı ateşe vermişler ve kendileri de büyük ordulara karşı çıplak gö-ğüslerile karşı durmaktan korkmamı şiardı.
Bildiğimiz cesur ve kahraman Sırbistan neden bu hallere düştü? Çünkü büyüyüp yabancı unsurlarla birleşince tecanüsünü kaybetti, zenginlik ve rahat; tehlikeleri göze almak istidat-lannı kaybettirdi. Bu yüzden sadece levantenleştiler. Ahlâki sedleri gevşeyen her milleti bekleyen mukadder akıbete uğrayarak Fransa gibi uçurum aşa. ğı yuvarlandılar.
Yugoslavyanın karagün dostu sıfatıle şunu dileriz: Küçül-sün, tecanüsüne dönsün ve bu sayede yeniden mukadderatına hâkim, millî seciyesi sağlam bir hale gelebilsin.
Silivri Faciası Muhakemesi
Bir kaç ay evvel denize daya-BÜ olmıyan bir gemiye binmiş bîr kaç yüz Romanyalı Yahudi-nin hayatına mal otan Silivri deniz faciası suçlusunun muhakemesine dün ikinci ağırcezada babandı.
Suçlu olarak mahkemeye getirilen gemi kaptanı Viktor A'kek-san kendisini müdafaaten:
— Kılavuz kaptan demir at» mamızı söyledi. Biz de demir attık. Fakat deniz kayalık oOduğun. dan gemi parçadandı, demiştir.
Şahit olarak dinlenilen kılavuz kaptan Hüsnü ise böyle bir ?ey söylemediğini, kaptanıi) da demir at değil demir hazırla emrini verdiğini fakat tayfanın yanlış anlayarak demir at|ğını söylemiş ve:
— Kazaya sebep bir gemiye bu kadar çok yotcu doldurtmaktır, demiştir.
Diğer şahinlerden Liman reia muavini Hayri Karaasl'anı, kaptanın suçlu olduğunu rteri sürmüş, tür. Muhakeme diğer    şahitlerin
celbi için diğer bir güne bırakılmıştır.
VATAN
26 - 3 - 941
Vücut Yorgunluğunu Beyaz Kumaşlardan
Kolayca Gidermek Çaresi
— Necfecğım seni davete geldim. Bu akçam bizde küçük bir topftantı var.  Dana da edeceğiz.
Eğleniriz.
— Aman kardeşim, Kadimi .sorma. Buıgün, senenin îllc tenis partisini yaptım.. Şimdi öyte bir haldeyim ki kımıldayacak halin} yok. AHı ay kış vücudum öyle hamlamış ki, biraz kımıldayınca bütün adaleler sızlamaya başÜadı. Sanki her tarafıma binlerce    şiş
batınyorfar..
— Peki tenia partisinden sonra, soğuık duş yapmadın mı?.
— Yaptım ama yine fayda etmedi..
— Dur öyle ise sana bir reçete vereyim. Kızı eczaneye koştur, hemen yaptır:  500 gr. kolonya
suyu, 50 gr. tatlı bademyağı, 30 gr. paraf iny ağı, 20 gr. esaence de rornarin. Bununla boynunu, Cn^cni, kollarını, -bacaklarını iyice uv. Ba4c OU -masajdan sonra ağrıdan sızıdan bir şey kahr mı. Bu akşam trmih-akkak davetime gelirsin. Ne iyi eğleniriz karde-sim..
Hakikaten Necİâ o akşam davete gitti. Ve her zamankinden daha drnc. tc daha güzeldi
Son Moda
Sade olduğu kadar zarif bir elbise modeli
Çimen Lekelerinin Çıkarılması
Pazar günü hava. ne güzelldı değü mi? Nihayet baharın geddik ğûri an'ladık. Doğrusu böyie güzel havalarda da evde oturulmuyor. İnsanı ev basıyor. Ben baharda Boğaziçini çok severim. Boğazın yeş^ıiğini, çiç. eklerini, kuşlarını başka hvr yerde bulamıyorum adeta.. Işjte bu pazar da havayı güzel görünce, baharın ge'ldığmi anlayınca kendi kendime: «lam Boğaz havası!» dedim.
Size bu pazjar gezmesinih hangi ğüzeıÜ^inden bahsedeyim ?. VapurÖa gtjdiş ayrı bir zevk, dağlarda bayırlarda koşuşma ayrı bir eğilence.. Muhakkak ki insan kendisini on yaş gençleşmiş hissediyor. Bütün gün gezdik, güldük, eğilendik.. ı
«Çok g üflen çok a gitar» diyen ne doğru sö^femiş.
Ağlamadım ama, hani az kaldı ağılayacak t tm.
Beyaz pardesüm, etekliğim hep çimen lekesi c4rnamış mı?. Ya yeni yaptırdığım pembe krep-daimur bluzuma çameakızı yapışmamış mı?. Siz otun da ağtama-ym.. Bunun acısmı, böyie bir şey başına gekmemiş olanlar takdir edermezller..
Gezme, gülme, hep    burnumdan geHdi^
Bereket versin MeiKha bunun çaresini biüiyormuş: Meğer bütün çimen tekelleri kükürt sayesinde yok odfurmuş.
Çinko üz_ermde biraz kükürt yakılacak, bir tarafına bir boru konarak duman o tarafa çekilecek, kumaşın lekeli yeri biraz nemlendirilerek yanmakta olan küsurdun dumansız tarafına tutulacak. Tabiî kumaşı aîleve değ-
dirmemeğe dikkat etmek lâzım. Yoksa kaş yapayım derken göz çıkarmak işten bile değil
Fakat bu usul   yainız    beyaz kumaşlar içân tavsiye ediliyor.
Renkli kumaşlara geftnce, lekenin üzerine biraz Ohkorure d'etain sürmeh, kuru kuru hafifçe çitücmeı'i, sonra da bol su ıcınde
yıkamalı; çimen Lekesinden  eser kakmıyor.
Çam sak izi Tekesini de Alcol donarture ile siklikten sonra ılık suda yıkayarak çıkarmak mümkün.
Bu usu'feler beni üzüntüden kurtardı, beJki sizin de işinize yarar.
DEANNA DURBİN
KAY FRANCİS İle beraber bu hafta
SÜMER
SİNEMASINDA
bir musiki harikası olan
Bahar Meleği
filminde muzaffer olmaktadır.
DOKTOR
DİYOR Kİ
i
nsan
Kanı İnsana tlâ

İnsan kanı inhana İlâç olur mu? Bu sual çok e*tkl zamanlardanbcrl hekimlerin dimağlarını İşgal edip durmuştur.
Kan öyle bir cevherdir ki her dakika vücudun en İnce damarlarllc en ufak hücrelerine kadar yayılarak İçindeki zengin maddelerle bedenin beslenmesine, kudret ve hayat kazanmasına yardım eder.
Muhtelif sebeplerin ve hastalıkların tesiri altında kanı azalan İnsanlar, sararıp solar. Kuvvetten düşer, ölüme doğru sürüklenirler. Böyle kansız kalinis olanlara sağlam bir insanın kanını vererek onları kurtarmak, hayat ve sıhhate kavuşturmak fikri, hekimlikte oldukça eskidir: (1402) yılında yani bundan tamam (449) sene evvel Papa Sekizinci İnosan ağır hastalanmış, kansız kalmış. Ölüm tehlikesi bas göstermiş. O zaman papayı çok seven Uç genç, onu ölümden kurtarmak İçin, kanlarını feda etmlye razı olmuşlardı. Bunlardan alınan kan, papaya.
İçirmek suretile verilmişti. İnsandan İnsana kan nakline alt düşünceler, ilk defa, böylece tatbik mevkiine konulmutu.
Fakat sonradan anlaşılmıştır kl, sağlam İnsanın kanını hastaya içirmekle istenilen fayda elde edilemez. Ancak sağlamın damarından alınacak kanın - bozulmasına ve pıhtılaşmasına meydan kalmadan - hastanın damarına şırınga edilmek suretinde tatbikidir kl büyük ve kurtarıcı bir tesir gösterebilir.
Eski hekimler de bunun farkına varmışlar ve bir müddet sonra kan naklini damardan damara yapmışlardır. Fakat kanın esrarı bilinmeden yapılan bu nakiller, bazan çok fena neticeler vermiş, kan verilenlerden bazısının ölümüne sebep olmuştu. Bu ölümler neden olmuştur? Bu gibi kötü neticelerin önüne geçilmek İçin yapılan kan tetkikleri ne gibi neticeler vermiştir?
Bunları da sıraslle bildireceğiz.
Dr. NURİ ERGENE
Beş Kuruş On Paraya Lüks, Arabalara Doldurulan Torik Balığına Benziyen Lüks ...
— Alo, Leylâciğlm, çok, çok teşekkür ederim.
— Neden, kardeşim?
— Pazar akşamki ziyufetlniz çok çok güzeldi, yemeklerin nefaseti ayrı bir meselo... Fakat sofranın düzeni, çiçeklerin konulusu, tabakların, bardakların, sofra örtülerinin işlemelerinin ahengi, o kadar birbirine uygun kl, cidden tebrik ederim. Kendimi İngllterede (Lcdl Heblncer) İn şatosunda sandım.
— A, bunda mübalâğa ediyorsunuz, bizim servetimiz onlarla ölçülür mü?
— Ben serveti ölçmüyorum, zevk ve sanat zevkini ölçüyorum sizde o güzellik sevgisi obnasa o sofraya öyle düzen veremezdiniz.. O güzelliği vermek İçin de derin ve İnce düşünmek lâzım... Çünkü güzel bir sofra kurmak öyle gelişi güzel, tabak, çanağı sofranın üstüne atmak la olmaz. Sizin sofranız bir şaheserdi.
— Teşekkür ederim. Ben de kocam da güzel sanatlara çok merak lıyız. Ev ve sofra tanzimine dair Avrupada. ve bizde çıkan bütün mecmuaları okuruz, bundan mâda, yüksek mUletlerin içtimai hayatını tetkik ederiz. Çok da seyahat ederiz.
— Seyahat çok şey gösterir. Fakat gidilen yerlerde ailelerle temaslar olmazsa bir milletin İç hayatı hakkında büyük bir şey öğrenilmez. Bazan insan gittiği gibi geri gelir. Bir de seyahat edenler yalnız gönül eğlendirmek İçin değil, gördükleri eserlerin ne büyük güzellik sevgisi ve   ne   muazzam
gayret ve çalışma mahsulü olduğu nu düşünmeli, kendilerinde o enerjiyi ve o sebatı yaratmrya çalışma lıdır. Böyle olunca insan kendi kusurlarını, gördüğü daha mükemmel şeylerle mukayese ederek tashih eder.
— Kocam da, ben de biz o takımdanız. Daima ilerlemeye karşı bir hayranlığımız var. Dalma ken dlmizl tashih etmeyi severiz. Fakat bir de kendinde hiç kusur bulmı-yanlara ne dersiniz?
— Söylemesi acıdır ama, onlar da ekseriyeti teşkil ediyor. Benim bir tanıdığım var, her ne yapsa kendine mahsus bir keramet zanneder. Eğer kendini methetmek yahut kendinden bahsetmek meselesi olmasa hiç lâkırdı bile etmlye lüzum görmiyecek zannederim.
— Evet böylelerinl ben de biliyorum. Karşılarındaki yüksekliği görmemek İçin kabil osla gözlerini kapar
— Kendini yükseltmenin yegâne çaresi hislerinde bitaraf olmaktır. Bitaraflıkla düşünmeye ve bitaraflıkla hissetmeye kendimizi zorlama lryrz. Yoksa insan olduğu gibi kalır, Kendini ne kadar beğense başkalarının gözünde yükselemez. Kuzum Leylâcığrm, sofra örtülerinizin işlemeleri çok güzeldi. Burada mı yaptırdınız?
_ Evet bu işleri bir Türk kızı işledi. Modelini de bir ressam dostumuz yaptı. Çok muvaffak oldu. Herkes beğeniyor.
— Beğenilmlyecek şey değil kl, İlk bakışta hayranlık veriyor. Ben bu yeni usul sofra düzenini çok seviyorum. Şimdi artık o büyük örtülerle masaları kapatmıyorlar. Ta
hakların ultına böyle işlenmiş küçük örtüleri koyuyorlar, masaların güzelliği de meydana çıkıyor. Hele çiçeklerin aruMindun çıkan mumlanıl ışığı yüzlere tatlı bir renk, gözlere de parlaklık veriyor. Röne sons devrinin peri hikâyelerinde gl bl güzelliklerden yapılan bu sofradan İnsan teessüfle ayrılıyor. Fakat bunların hepsinin üstünde sizin Ineo ruhunuzdan çıkan öyle bir hususiyet var kl, onu evinize giren ilk bakışta görüyor.
— Beni methetmeyi bırakın da şu (Lodl Heblncer) 1 bana anlatın:
(Lcdl Heblncer) yetmiş yaşını geçmiş bir İngiliz Hanımefendlsl-dlr. Babası elli sene evvel İngllte-renln İstanbul sefirliğini etmiş. Sultan llamlt Saruyının bütün esrarlarına. İnceliklerine vakıf olmuş, salonları bizim eski Türk Işlemcle-rlle doludur. Bir İngiliz evinde çay da tanışmıştık. Benim Türk olduğumu öğrenince bana çok sevgi gösterdi. Evlno yemeğe çağırdı. O eski İngiliz kibarlığını yaşatan yemek salonuna hayran olmuştum. Yemek odası Rönesans stil üzerine duzcnmlştl. Sizinki gibi çıplak masanın üstüne küçük sırmalı işlemeli örtüler örtülmüş, bu örtüler de bizim sırmalı İşlemelerden yapılmıştı. O devrin modası olan siyah demir şamdanlar hele o çiçekler, o köhne devrin köhne modasını ne kadar sevdiriyordu.
— Rönesans stiline bayılırım.
— Şimdi herkes bayılıyor, yemek mosalanndakl bu küçük örtüleri, eski devirlerin şimdi biraz tadil e-dllmlş yeni modaları pek hoşa gidiyor. Kolaylığı da var...
— Londraya gittiğimiz zaman ben de hayran olmuştum. Meğerse çiçek yetiştirmek sanatl orada çok ileri gitmiş.
— Çiçek yetiştirmekten başka orada çiçekleri tanzim etmek için de mektepler var. Avrupanın kan-şlk çiçekler tanziminde İngilizler kadar muvaffak olan bir millet gör medlm. Çiçeğin bir İngiliz evinde yiyecek maddeler kadar mevkii bü yüktür. Bir ev sahibi sizi, çiçekleri biraz solmuş, yahut çiçeksiz bir odaya almak mecburiyetinde kalsa büyük bir mahcubiyetle özür diler.       .      » i ¦     ' '1BW*
— Çiçeklerin o kadar güzel yetiştirilmesine sebep de belki bu rağ bet diyelim ama bizde az mı çiçek severiz, bizde çiçeklerin hullnl acık lı bulmuyor musunuz?
— Hele o fıkara karanfiller, bir hayır sahibi çıksa da çiçekçiliği Islâh etse memlekete büyük bir hizmet etmiş olurdu. Çiçek yetiştirmek İçin Istanbulun iklimi son derece müsait. Güneş, su, rutubet, her şey var. Çiçeğin rağbeti de fevkalâde, ben kabahati çiçek yetiştiren lerin kayıtsızlığında buluyorum.
— Nasıl olsa geçer diye ehemmiyet vermiyorlar. Merakla, sevgi ile yetiştirmiyorlar kl...
— Çiçekten konuşurken hatırıma geldi. Dün Erenköyüude akrabadan birisine gitmiştim. Dönüşte Haydarpaşa vapurunda bizim bildi ğlmiz birinci mevkide oturuyordum Bu seferleri Parlstcn geldlğimdcn-berl birkaç defa yaptım. Fakat dalma çıkılacak yere yakın oturduğum İçin dikkat etmemişim. Bu va-
pur Kadıköydcn dolu gelmiş. Şu (Ülev) İsmindeki büyük vapur, ben onu çok seviyorum. Geçenlerde bir gün de o vapurla Adaya gitmiştim. O gün vapurda Vali Beyle refikaları da vardı. Fakat onlar vapurun arkasında bir yere gittiler kayboldular. Ben de İçimden: «Zahir hatırlar İçin do ayrı bir yor yapılmış olacak» diye duşundum. Bir parça da şaşmıştım, ama fazla meşgul olmadrm, Fakat dün....
— Merak etmeye boşladım. Dün ne oldu?
— Hiç, elimde çiçeklerle vapura bindim. Dedim ya vapur dolu İdi. Salonun sonuna yakın bir yerde oturdum. O vakit gözüme, tahta ile bölünmüş vapurun arkusında bir salon çarptı. O salonda İyi giyinmiş İki Uç hanımla ayrı bir köşede oturan İki de Bey vardı. Ben orasını geçen günden beri hatırlıln rın salonu diye bellediğim İçin: «A-caba bu bayanlar ve bu baylar «"a o salona hususi müsaade Ue mi gir miş?» Diye düşündüm. Bizim çarşaflı devirlerimizde bu bölmelere alışmıştık. Fakat vapur bizim çarşaf devri gibi tarihe karışmış eski bir vapur değil... Sonra bakıyorum kl salon üst üste dolu da hiç kimse cesaret edip tahta perdeli salona giremiyor. Bu bendeki demokrasi hastalığım kurcaladı. İçimden bir İsyan sesi çıktı. Nihayet bilet kontrol eden memura bu ayrı salonun hikmetini sordum. Adamcağız gayet tabiî bir surette:
— Orası lüks kamaradır, dedL
— Yoaa, öyle ml, acalp, e aradaki fark kaç kuruştur? Dedim. Memur:     *
— Beş kuruş on para, efendim. Dedi.
Fena değil, Istanbulda işittiğim bu lüks lâkırdısı bolluğunda beş kuruş on para ile lüksden heveslerini alsınlar. Fakat asıl gafı. «O lüks kamaradan çıkanların köprüde belki arabaları bekliyordur.» Diye düşünmüştüm. Bir de ne bakayım, Onlar da köprü üstünden tram vaya atladılar. Büyük bir alışkanlıkla tramvayın tepeden sarkan kayışla» ma «İlerini taktılar, O insan bastısının içinde birbirlerine çarpa çarpa yollarına gittiler.
— Bu vapurların lüks dedikleri kamaralarının ben alejiılndeyim. Bunlara e nal kamarası adını taktım. İngllterede, Almunyada ne yer altı trenlerinde, ne de otobüslerde hiç bir mevki farkı yok. Hakikî lükse ulaşmak İçin büyük servetler lâzımdır. Memleketimiz gibi herkesin kendi halinde geçindiği bir m em lekette her şeyin adını lüks koymak ve böyle bir takım yerler icat etmek gülünç olmuyor mu?
— Bizde lüks yok, yalnız adı var. Onu da ucuzlaşmış torik balığı gibi arabalara doldurup satıyorlar. Leylâcığrm, asıl meseleyi unuttum. Ben bu hafta Ankaraya gidiyorum.
— Aaaa, o bizim haftalık telefonumuz ne olacak?
— Müsaadenizle ben oradan size telefonu yine açarım. Biraz da genç Ankaramızın güzelliklerini gö reyim. Size onları birer birer anlatırım. Şimdilik gözlerinizden yanaklarınızdan öperim.
— Teşekkür ederim iyi seyahatler kardeşim.
Rebla T. BAŞOKÇU
ŞEHİR   TtYATP
TEP EB AŞINDA DRAM   K I S V
BU AKŞAtf
Saat 20,30 dt
Hürriyet Apartıman
U
i
TEMSİLLERİ
*£TÎKLAL, CADDESİNDE KOMEDİ KISMI
Bugün saat 14 te Çocuk oyunu
Akşam saat 20,30 da
DADI
Her gün gişede çocuk temsilleri İçin bilet vardır. Beyazıt, Lâleli, Aksaray, Şehremini ve Topkaprya otobüs temin olundu.
Bü AKSAM
ELEK
sinemasında
BÜYÜK REJİSÖR ERNEST LUBÎTSCIT in ve M ARGARET SÜLLAVAN - JAME STEVVART - FRANK MORGAN
tarafından temsil edilen
İLÂNLARI
Nefis Komedisi takdim edilecektir. Filme İlave olarak: EN SON FOX dünya vc harp havadisleri. DİKKAT: Bu gece İçin Loca kalmamıştır.   Koltuklar  sabahtan iti
baren aldırılmalıdır. Tel: 40868
TEŞEKKÜR
Ziyaı Ue çok müteellim olduğum refikamın cenaze merasimine iştirak lûtfunda bulunan, çiçek gönderen meslektaş ve dostlarımıza vc candan bağlılık vc sevgi göstermiş olan talebelerime ve evimize gelmek zahmetini ihtiyar buyuran ve mektup ve telgrafla taziyette bulunan zevata samimi teşekkürlerimin arzına gazetenizin vesatetini rica ederim.
Dr. Akil Muhtar özden
Yeni Neşriyat:
Yurt ve Dünya
Bu aylık mecmuanın üçüncü sayısı orijinal bir kapakla çıktı. İçindeki mevzular alakalan ayrı sahalarda olan muhtelif okuyucu zümrelere hitap edecek kadar mütcnevvidlr.
İKi Paris
Fransız Parisi
Alman Parisi
Yazan:
Eebla Tevfik BAŞOKÇU
— 26 -
Paris Sinemalarında Amerikan Filmleri Yerine Alman Komikleri Gösteriliyordu
— Açlıktan-.. Dedi. îki ayda on bir kilo kaybettim. Aldığımız gıda bize kâfi gelmiyor evde kalabalığız Elimizdeki yiyecek vesikalarını tamam alamıyoruz. Meselâ adam başına ayda bir kilo patates alınacak değil mi, biz de beş kişi olduğumuz İçin beş kilo alacağız. Fakat esnaf beş kiloyu birden vermiyor. Hafta daki yüz gram tere yağını da tamam alamıyoruz. Et derseniz haftada Uç yüz gram etle nasıl yaşanır? O da her hafta yok.. Sabahtan akşama kadar dükkânların ö-sünde nöbet bekliyoruz, ömrümüz yiyecek aramakla geçiyor. îki aydır yumurta yüzü görmedik.
Bunları söyliyen bayan ömründe belki bir yumurta bile satın almamıştı. Kalabalık ailesinin içinde ra hatmi pek sever ve evin bütün dü şünülecek şeylerini kocası yapardı. Hayatın güçlükleri bazı insanları ne hale getiriyor! Biz insanlar zora gelince biçare mahlûklar oluyoruz....
Ogün bu meyus, bitkin kadmla bir sinemaya girdik. Artık Amerikan filmlerinin yerine Alman komikleri gösteriliyordu. Alman filmlerinde monden hayatı tasvirde hiç beceriklilik gösterilmiyor.
Sinemada haftanın hâdiseleri gösterilirken ingilizlerin Almanya-da son yaptığı tayyare hücumların da bir anda beş yüz kişinin ölümüne sebebiyet verdiklerini söyledikleri zaman sinemanın içinde bir alkıştır koptu.
Fakat ertesi günü gazeteler ve radyolar, bir daha sinemalarda Almanya aleyhinde harekette bulunulursa bütün sinemaların kapatılacağı ve sinemalardaki halkın hep birden tevkif edileceğini ve herkes ten adam başına iki bin frank ceza alınacağını ilân ettiler. Ve bizim o gün gittiğimiz sinema bir daha açılmamak üzere kapandı.
Bugünden sonra bütün sinemalarda haftalık vekayl gösterilmeden evvel halka sükûnette bulunmaları ihtar ediliyordu.
Bir müddet sonra Fransız filmleri de ortadan kalkmıştı. Sinema sahneleri hep Alman propaganda filmlerine tahsis edilmişti. Fakat halk bir kere merakını teskin ettik ten sonra Alman filmlerinden büyük bir zevk almamaya başladı. Bu sebepten son zamanlarda birçok sinemalar tenhalıktan kapılarını kapamaya mecbur kaldılar.
Alman işgal kumandanlığı Paris teki Alman askerlerine birkaç büyük sinemayı tahsis etmiştir. Alman askerlerinin Fransızların gittiği sinemalara gitmesi ve Fransız filmi seyretmesi de yasak edilmişti.
Pariste Alman kalabalığı gittikçe artıyordu. Par isin muhafazası için bırakılan kırk beş bin askerden mâda asker ve sivü olarak iki milyon Almanın Pariste ikamet ettiğini söylüyorlardı. Resmi dairelerden mâda Paris civarında Ver-savda Nöyyidc bütün sahipleri kaçan hususî büyük villâlar Almanlar tarafından işgal edilmişti. Halk a-rasında dolaşan rivayetlere göre o villâların eşyaları, antikaları da kamyonlarla Almanyaya nakledilmiştir.
Bu sivil Almanlar hususî temaslarında, Pariste ikametleri için şu sebebi gösteriyorlardı: ingiliz tayyare hücumlarından kaçmışlar ve Pariste pek rahat ediyorlarmış,.
Almanyaya kamyonlarla eşya nakli hiç durmadan devam ediyordu. Meselâ bir cumartesi günü gü-pe gündüz (Foburg Sent Onore) deki büyük bir antikacı mağazası güya sahibinin Yahudi olması dola yislle tekmil soyulmuş, müyonlarca
franklık antika eşyalar Berline gön derllmiş. Bir taraf Un eşyalar nak ledilirken diğer taraftan da şampanya ve şarap depolan da boşaltılıp Berline sevkediliyordu.
Eylül sonlarına doğru; kaçanların bir kısmı Parise avdet etmişti. Yeni gelenler yeniden muhacir facialarını anlatmakla bitiremiyorlar di. Paristen ve Fransanın şimalinden cenuba kaçanlar bu defa da İtalyanların tayyare hücumlarına uğramışlar, mitralyözlerin kurşunları altında ölmüşler.
Denebilir kl bir kısmı Fransızlar da vatandaşlarına zulümde Alman ve italyanlardan geri kalmamışlar. Ortalıkta türeyen muhtekirler haziran sıcaklarının güneşi altmda günlerdenberi sürüklenen ve susuzluktan ölmek derecesindo bulunan ihtiyarlara ve çocuklara bir bardak suyu (on frank) yani otuz kuruştan aşağı vermemişler, parası ohmyanlara yardanı büsbütün reddetmişler...
Tanıdıklarımdan bir kadınm kocası beş milyon tutan bütün parasını arabasına alıp kaçarken yolda
heyecan ve korkudan arabanm için de ölmüş.
Otomobilin içindeki ceset meydana çıkmışsa da beş milyon ortadan kaybolmuş. Yine yollarda elmaslarını ve servetlerini kaybedenlerin haddi hesabı yoktur.
işgal edilmiş Fransa ile hür Fran sa arasmda muhabere yasak olduğu için bu haberler, ancak gelen yolculardan bu haberler almıyordu.
Pariste büyük bir insan kalabalığı vardı. Fakat bu Paris bizim bildiğimiz Parise hiç benzemiyordu. Yüzlerde büyük bir yorgunluk, gözlerde daimî bir endişe... Kışa gi rerken açlık üzüntülerine bir de soğukta kalmak korkusu binmişti. Yeni nizamm katmerli maskelerinden her biri yavaş yavaş düştükçe halk kısmı bütün ümidini ingiliz zaferine bağlamağa başladılar.
Pariste olup bitenleri yine Londra radyoları haber veriyordu. Bu arada geçen 1914 harbinin mütareke günü olan on bir ikinci teşrinde üniversite talebesinin zafer âbidesi altında: Yaşasın de Gaullc diye bağırdıklarını ve bunu söyliyen talebelerden on dört kişinin Almanlar tarafından kurşuna dizildiğini de Fransızların bir çoğu İngilizlerden haber aldılar.
Bir aydanberi üniversitede dersler açılmıştı. Bu talebe vakasının ertesi günü Sorbondaki derse gittiğim zaman bizim profesörü üniversitenin geniş mermer taşlığında şaşkın bîr halde dolaşırken gördüm Etrafını birkaç talebe sarmış, konuşuyorlardı. O aralık kâtibesi yanıma sokularak:
— Haberiniz var mı? Sorbonu kapattılar. Artık dersler kaldı. De-
uT
— Bunu tahmin etmiştim, dedim.
— Kabahat bizim talebelerde taş kmlık etmenin sırası nu? Şimdi ne yapacağız?
— Şimdi, dedim, kıymetli profesörümüz Sen Misel caddesinde otururlar ve Alman propagandasına halk arasında devam ederler.
Kâtibe Hanım biraz bozuldu, fakat cevap vermedi. Çünkü profesör (XX), (Antropoloji) derslerinde kendi de farkında olmadan bir düziye Almanların hesabına iş görüyordu, işin iç yüzünü hiç karış tırmadan fazla hassasiyet tesirile midir, nedir, Almanların her hareketini bir harika gibi görüyor v. derslerinde bunları   sıralı   srrasn bir misal gibi göstermek işitiyor
du.
(Arkası var)
Mektuplar Yanlış Yere mi Gidiyor?
Bulunduğumuz yerde benim gibi bir çok arkadaşlarım ve vatandaşlarım şu müşkül vaziyetle karşılaşıyorlar. Bakmnc TUrklyede Kınkkaleye benzer bir kasaba daha vardır kl o da Kırklarclldlr. Istanbuldan gönderilen mektuplarım çok defa Kırk-lurellnc gidiyor 8-10 günde seyahatten sonra geliyor. Bu yanlışlığı istanbul postahanesinden yapı-
yorlar. Her zaman bu böyle oluyor. Sayın İstanbul postahanesl-nln müdürü hakikati öğrenmek İçin Kırklareli postahanesinden böyle mektupların gelip, gelmediğini sordururlarsa herhalde hakikati gizlemezler. Bu defa elime gelen mektup Kırklarellne gitmiş 8 günde geldi. Acaba bunun önüne geçilemez ml?
Raşlt Bozkurt
26 - 3 - 941
VATAN-
1
I
FERDîyîiC TİM A i
İtaHimmi
ÖLENLER:
Ziraat Vekâleti Müsteşarı öldü
Ankara, 25 (Telefonla) — Rahatsız bulunan Ziraat Vekâleti müsteşarı Aziz dün akşam vefat etmiştir. Kendisini herkese sevdirmiş olan bu kıymetli ziraatçinin vefatı Ankara-da derin bir teessür husule getirmiştir. Merhumun cenazesi bugün kaldırılacaktır.
•Jc Eseyan orta okırhı direktörü eski müderrislerden Ovadis Mes-rupyan ölmüştür.
1t Konya Varidat müdürlüğü memurlarından Bahtiyar pek genç yaşında olduğu halde bulmuştur.
-jt Merhum General Eminin kayınvalidesi Bayan Fatma Konya'da ojmüş ve Üç&er kabristanına gömülmüştür.
NİŞANLANANLARt
Merhum Bay Niyazinin kızı 'Laman Tüm erle Şirketihayriye ^memurlarından Reşat Akant nişanlanmışlardır.
Tekaüde sevkedilenler:
GELENLER:
Dahiliye Vekâîeti Müsteşarı Etern Aykut Ankaradan şehrimize gelmiştir. Bir kaç gün şehrimizde kalacaktır.
GİDENLERt
Konya    orta okul Nazif Baydur tekaüde m işi ir.
EVLENENLER:
direktörü sevkedîl-
îzmir lisesi muallimlerinden merhum Necati Çiftçinin kızı Gönül Çiftçi Sc Yerîi Maiîar Pazarı rnemuriıarındatı Riyaz Kayıhan evltenmvsüerdir.
Şehrimizde bir müddetk enberi tedcîkiîer yapmakta bulunan Top. rak Mahsulleri Ofisi Umum Müdür muayini Hamit Turay tetkik-fierini bitirereik Ankaraya avdet etmiştir.
?
Eminönü Halkevinden:
27/3/1941 Perşembe günü saat (17.30) da Büyük Millet Meclisi Reis vekili Srvas mebusu Şemsettin Günaltay tarafından (Umumi Siyasi vaziyet ve milli birlik) mevzuunda bir konferans verilecektir.
Herkes gelebilir.
*
(Münakaşa) Gazetesi Altı Yaşında
Matbuat âlemimizde altı sene-denberi iktisadî ve malî neşriyatta bulunmak suretile tüccar, müteahhit ve çiftçilerimize kıyfmetli hizmetlerde bulunan (Münakaşa) refikimiz alltı yaşını idrak etmiştir. Münakaşa gazetesi altı sene-denberi fasılasız olarak neşriyatına devam eden ve bütün devlet teskilâtile hususî müesseseferin müzayede ve münakaşalarını günü gününe bildiren ağırbaşh bir arkadaşımızdır.
Refikimizi tebrik eder ve mesaisinde muvaffak olmasını dileriz.
Ingilf
(Bası 1 incide) —
mistir. Çünkü lrrgfltere hükümeti Yugoslavyanın buiunduğu hususî coğrafî vaziyeti takdir etmektedir. Bu anfayış geçen harpte iki miilet arasında teessüs eden dostlukla ahen'ktar oMarak bugüne kadar idame ettirilmiştir. Binaenaleyh Yugoslav halikının Büyük Britanya halkına karşı sempatisini, ve hükümet sisteprvler ve bey-ı nedimle! iafier meselesinde görüş birliğini biten İngiltere hükümeti, Yugoslav hükümetinin bitaraflık vaziyetini, Britanya İmparatorlu-ğu iki mı^etim müşterek ideallerini bu ideaıAeri mahvetmek isteyen bir fe/sefeye karşı müdafaa ederken bile, kabul etmiştir. İngiltere hükümeti, Yugoslav hükümetinin bu bitaraflığı muhtelif şekûierde düşmanlarına müsait bir tarzda tefsir etmesine müsamaha ile bakmıştır. Çünkü İngiltere hükümeti şu hususta temin cduîyor ve şuna güveniyordu ki mevzuulbahis prensipler arasmda bir karar vermek vakti geddiği taman Yugoslavyanın menfaat ve kanaallleri, ve derfenmiş an'a-*neleri ya'Inız bir intihaba müsaade edebilirdi İngiltere hükümeti, Yugoslav milletinin kendi davası o .arak telâkki ettiği kendilerine temin edı'.en bir dava için mücadele eden mîuetlere zarar vere-tek ve ciddî zorluklar çıkaracak bir harekete Yugosıav hükümetinin girişmeyeceğine tamamıle ina. nıyoTdu.
2 — Binaenaleyh, Yugoslav 'hükümetinin şimdi ansızın bir anlaşma ümza etmeği düşündüğünü, ve bu anlaşma ile yalnız bitaraf vaziyetini terketrrjekTe kalmayıp ayni zamanda Büyük Britanyaya dü*man bir sisteme dahil o'Emak İstediğini öğrenmekle hayret et-iim. Böyle bir anlaşma aktedildfc-ği takdirde son zamanlardaki hâdiselerin ışığında Yugoslav milletinin zamanla daha derin bir surette bu sistemin içine çekilen ceğine işaret etmek mecburiyetindeyim.
3 — Hükümetimi bu vaziyetten haberdar ediyor ve mesele hakkında talimat istiyorum.
4 — Bu esnada, Yugoslav hükümeti tarafından düşünülen bu hareketin İngiliz hükümeti tarafından müsamaha ile görüleceği
G
raçıanı
(Başı 1 incide) *§*
şali Rodolfo Graziani tariki üzerine bu vazifelerinden affedillmiş-tir.
General İtaJo Garibaldi Libya valKiğirre ve Şimalî Afrikada 1-taryaın orduları başkumandanlığına tayin edilmiştir.
Ordu erkânıharj>iye ikinci reisi koüoıdu kumandanı Maırio Roatta erkânıhaılbiye reisliğine tayin ediL mişftir.
General Francesco Rossi er-kânthaT>biye ikinci reisliğine tayin
edfcîWtiİrt   ry**** ******** *t .
ARNAVUTLUKTAKİ İTALYAN BAŞKUMANDANI
DEĞİŞTİ
Atina, 25 (A.A.) — Dün, Yunan askerî sözcüsü, Arnavutluktaki İtalyan başkuma/ndanı General Ugo Cavaîleronun yerine General Geîoso'nun geçirHlmiş o'ıduğuıru teyit etmiştir.
- o ¦
Ribenfrop'un Nutku
(Başı 1 İncide) +
gına kani bulunuyoruz. Yabancı nüfuzu Balkanları çok defa büyük Avrupa ihtilâfları bir hareket noktası yapmışlardır. Almanyanın bu mın-takalarda araziye müteallik veya siyasi hiçbir menfaati olmadığını resmen beyan ediyorum. Almanyanın bugünkü yegâne gayesi, yabancı bir devleti Avrupa harbine devam imkânlarını bulabilmek için bu sahayı ele geçirmesine mâni olmaktan ibarettir. Almanyanm nihai hedefi, bu mıntakayı ebedî sulha kavuşturacak bir nizamın kurulmasını temin etmektir. Avrupa için çok ehemmiyetli olan Balkanlarda bu nizam âdil ve makul prensipler© istinaden kurulacaktır ve bu prensipler iktisadî imkânları inkişaf ettirerek bunlardan istifadeyi çoğaltacak ve herkesin nef'ine olarak refahı temin edecektir.
hakkında bir kanaat yaratılmak için teşebbüslerde bulunulduğunu öğreniyorum. Böyle bir şeyi haklı gösterecek hiç bîr şeyin mevcut olmadığına ve hiç bir şeyin bu kadar hakikate aykırı olmrya-
cağını ekseBâin'smrza bif.ldirmokJ'c şerefyabım.
Her Gün
On Satır
S. G. SAVCI
1 2 3 4
s
6
7
8 9 10
Büyük Millet McellM Rei» Vekili B. Şeınseddln Günaltay dün Üniversite salonunda dünya ahvali önünde TUrklyenln vaziyetini belirten bir konferans verdi.
Biz bu konferansı dinlerken, tehilko hudutlarımıza geldiği bir sırada vaziyeti bütün açıkhftllc meydana vuran ve TUrklyenln herhangi bir tecavüz karşınında kendisine çizdiği muayyen yolu büyük ve şüphe götürmez bir vuzuhla ortaya koyan Şemscddln Günaltay'ın değil, on »ekiz milyon Türkün bir ağızdan konuştuğu hissine kapıldık. Bizi dalma emniyet içinde yaşatan da, on sekiz milyon Türkün bir Türk halinde müttehit oluşu değü midir?     . ,
Yugoslavya Uc fi Pakta Girdi'
(Ba*ı 1 incide) ^
büyük elçisi general Oşima ile Yugoslav başvekili B. Svetkoviç ve hariciye nazırı B. Markoviç imzalamışlardır. Protokol şudur:
Bir taraftan Alman, İtalyan ve Japon hükümetleri, diğer taraftan da Yugoslav hükümeti, murahhaslarının imzalarlle aşağıdaki hususatı müşahede ederler:
Madde: 1 — Yugoslavya, Berllnde 27 eylül 1910 da Almanya, italya ve Japonya arasında aktedilen pakta iltihak eder.
Madde: 2 — Üçlü paktın 4 üncü maddesinde derpiş edilen muhtelit teknik komisyonlar Yugoslavyanın menfaatlerine müteallik meselelerle meşgul olduğu takdirde komisyon müzakerelerine iştirak etmek üzere Yugoslav mümessilleri davet olunacaktır.
Madde: 3 — Üçlü paktın metni protokola raptedilmiştir.
îşbu protokol, almanca, talyanca, Japonca ve yugoslavca yazılmıştır. Her metin muteber olacaktır.
îşbu protokol imzası günü meriyete girmektedir.
Yugoslavyanın üçlü pakta iltihakı hakkındaki bu protokolün imzası münasebetile Mihver devletleri Yugoslav hükümetine metinleri ayni olan notlar göndermişlerdir. Alman hükümetinin notları şudur: Bay başvekil;
«Alman hükümeti tarafından tavzif edilmiş olarak Alman hükümeti namına ekselânsmrza aşağıdaki hususatı arzetmekle müftehirim:
Alman hükümeti, Yugoslavyanın bugün vukubulan üçlü pakta iltihakı münasebetile Yugoslavyanın toprak hâkimiyetine ve tamamlığma her an riayet edeceği kararan teyit eyler.
Hürmetlerimi* kabulünü rica ederim.   s -   y *
Von Ribbentrop
Bay başvekil;
Yugoslavyanın üçlü pakta iltihakı münasebetile bugün yapılan konuşmalara .atfen. Mihver devletleri hü-kûmetlerile Yugoslav hükümeti orasında hasıl olan anlaşmayı Alman hükümeti namına işbu nota İle teyit etmekle müftehirim.
Bu anlaşma mucibince. Mihver devletleri harp esnasında asker kıtalarının veya asker kıtaları nakliyatının Yugoslav topraklarından geçmesine müsaade etmesini Yugos-lavyadan istemiyeceklerdir.
Hürmetlerimin kabulünü rica ederini.. fı*«* '-•¦¦.<»        t*    JijK
Von Ribbentrop
Belgrad, 25 (A.A.) — Yugoslav-yanrn üçlü pakta iltihakı, bugün öğle üzeri Viyana'da imzalanacaktır.
öğrenildiğine göre, bu imzanın uyandırabileceği aksülâmeli nazan dikkate alan Mihver, pakta konulması icap eden askeri mahiyette şeraitten ve hattâ Alman harp malzemesinin Yugoslav arazisinden geçmesi şartından dahi vazgeçmiştir. -o-
CEBELÜTTARIKTA HAREKE. TE HAZIR GEMİ KAFİLELERİ
Ateesiras, 25 (A.A.) — Mühim bir gemi kafilesi, CebelÜtta-rtktan harekete hazırlanimaktadır. Dün, bir zırhlı, 1 tayyare gemisi, 5 torprto ve bir çok ticaret gemisi CebeJLüttanlka gelmiştir.
Parti Grupunda
Ankara, 25 (A.A.) — C. H. P. Meclis Grupu umumî heyeti bugün «25/3/941» salı günü saat 15 de Reis vekili Trabzon mebusu Hasan Sa-ka'nm reisliğinde toplandı:
Celsenin açılmasını müteakip kür-süyo gelen Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu; son 15 günlük siyasî hadisler arasında bizi alâkadar edenleri izuh ettikten vo bu mevzulara müteallik olarak söz alan hatiplerin beyanatma ve sordukları suallere icap eden cevabî izahatta bulunduktan sonra ruznamedo müzakere edilecek başka maddo kalmadığından saat 16,30 da celseye nihayet verildi.
Dahiliye Vekâleti Müsteşarlığı
Ankara, 25 (Telefonla) — Rahatsızlığına binaen mezun bulunan Dahiliye Vekâleti müsteşarı Ethem Aykut Samsun vilâyetine tayin edilecek vc yerine de Emniyeti umumiye müdürü Ali Rıza Çelik getirilecektir.
Mîllî Oyunlarımız
Ankara, 25 (Telefonla) — Cumhuriyet Halk Purtlsl, memleketin muhtelif mmtakalarmdaki millî o-yunlarm tesbit ve bunların unutulmamasını temin etmek maksadile bütün teşekküllerine ehemmiyetli bir tamim   göndermiş, milli    oyunların
genç elemanlara öğretilmesini istemiştir.
Söylendiğine göre, memleketin her tarafında millî oyunlar için yetiştirilecek gençlerden ekipler husule getirilecek ve bunlur, yurdun her tarafında dolaşarak milli rakısları. hususiyetlerini kaybettirmeden göstereceklerdir.
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
Yugosiavyadaj Gideceğimiz Yol
30,000 Kişinin
Mihvcraleyhins Tezahüratı
BelBgrat, 25 (A.A.) — Reutcr: YugoiLajv ha'ı'kı, hâdisel'eTİn inki-şaihırtd an b iıh a*b er tuttu'llm aktadır. Fakat haberlerin teTeşşuh ettiği her yerele ha]'kı«n aksu lameli gayet şiddetli oîmuştur.
Dün Krauyevats'da, 30 bin ki§i mÜhver aleylhine tezahürlerde bu'ı'urumuglbur.
İstifa eden Ziraat Nazırı B. Kuibro'lovîç, Bosnada seçim dairesi oOan Banyalulka'da 10 btn kişi tarafından hararetle karşıfen-ImıgtiT.
Dün BeJİgratta bir çok beyan-naıme dağıtuImıştiT. Bu beyannamelerde, hükümet azası, «I 3 milyon hallkm mukaıdkieratı hakkında hiffdtle karar vermiş hainler» ofümaık üzere ithatm edilmeiktedir.
Beyannamede ayrıca şöyle denilmektedir:
«Üçlü paktı istemiyoruz, esir oflmak istemiyoruz, talimat istemiyoruz, mîhîverle alakadar turistler istemiyoruz. Hürriyet için her şeye hazırız. Düşimanlarımıza bir şey vermiyeceğiz.»
Nazırlarrn trenini Viyanaya götürmek için bir makinist bulmakta güçKikJer çdkümiştir. Bir çok makinist bundan imtina etmiştir. İmtina edenüer arasında, cesaretinden dolayı kendisine en yüksek Yugoslav nişanı verilmiş olan birisi de vardır.
?
YUGOSLAVYANIN   MOSKOVA SEFİRİ   İSTİFA ETTİ
Moskova, 25 (A.A.) — Ste-
fani ajansından:
Yugoslavyanın Moskova sefiri
istifa etmiştir.
YUNANİSTANDA   İNFİAL
Atina, 25 (A.A.) — Yugoslavyanın üçlü pakta iltihak edeceği haberi, Yunanistanda derin bir inftatlp karşılanmıştır. Yugoslavyanın kararı, «arkadan vurulmuş bir hançer darbesi» olarak tavsif edlmektedir.
Ufku Bcrrak-laştıracak
Bir Tebliğ
(Bası 1 Inelde) +*+
deklârasyonla vaziyete berraklık vermek muvafık görmüştür.
Bizim Sovyetlerle olan müna-sebetîierimizin ta Atatürkle Lenin arasındaki dostliuga dayanan güzeli an'ane.'eri vardır. Vc esasen Sovyet'l'criî'e aramızdaki ademite-cavüz paktı dolayıstfc komşu menfleketten bize karşı dostane o'î'mryan bir hareket beklememekteydik. Böytle olmakla ve şayiaların asrPsız ol'dugunu biLrnck-le beraber, umumî dünya vaziyetinin malûm karışıkhğı içinde Sovyetler deklârasyonunun ifade ettiği teyit büyük    bir    kıymeti
haizdir.
Deklârasyonun ikinci maddesinde, kendimizi müdafaa için bir tecavüze karşı ıharbetmck mecburiyetinde kaldığımız takdirde komşu memleketin Türkiyeye karşı «vaziyetinim maihiyetini ta-m&mile taıkdir eden bir anlayışla bitaraf kakacağı» beyan edLlimiş-tir. Bu halisane sözlerden dolayı teşekikürrerimîzi bitldirdik ve biz de müşabih ve mukabil beyanatta bulunduk.
Dernek ki ber iki taraf, üçüncü bîr devTet Itarafından tecavüze-uğrarsa diğerinin tam bitaraflığına güvenebilecektir.
Bunun haricinde tebliğde hiç olmayan mana ve maksatlar ara-nrvağa k ark ısm a maldır.
Ankara ve Moökovada neşredilen tebliğ, ancak, iki memleket arasındaki adem i tecavüz prensi-pini nazik bir dakikada ve dostane bir ruh içinde teyit eden ve vaziyeti berrak'Taştırmağa hizmet eden bir vesikadır.
Balkanlar üzerinde kara bulutlar biriktiği bir dakikada Sovyet Rusyanın, ufku bu şekilde berrakîaştırrmağa hizmet etmesini aramızda mevcut dostluğun yeni bir tezahürü sayarız. Bunun, hedef tuttuğu maksada, yani Balkan sulhunun muhafazalına hizmet edebilmesini de dileriz. j Ahmet Emin YALMAN
Muayyendir
(Başı 1 İncide) —
bahşetti. Söze baytarken mümtaz di'nVcyicilerimı saygı ve sevgi üe sCiâm'ıarım.
Hepiniz biliyorsunuz ki Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden itibaren haricî siyasetinde değişmez bir esas kabul etmiştir. Bu esas yurdu suıintan ayırmamak, dünya suıhunun muhafazası için de eMnden gClen gayreti samimî olarak sartetmektir. !
Hatip bundan sonra hiç bir milletini toprağında gözü olmı-yan, hiç bir ınvemıeJcete karşı ihtiras ve kin beslemiyen lürkiye-nin vaziyetine temas etmiş ve demiıstrr ki:
— Görüyorsunuz ki aziz vatandaşlar, bizim bu kadar sulh-perveT'fciğnnize rağmen, dün sesini ufaklardan duyduğumuz haricî tehlike bugün hudutıla/nmıza kadar dayanmıştır. :
Bir iki hafta evvel yurdunu ve istîıkJâ'iini yabancı kuvveüiere tes-l'iîm eden Bu'ılgarİstan* komşumuzdur. Dört buçuk aydanıberi malzemece ve adetçe kendinden çok üstün bir düşmanla Helenizmin esatiri deviıUerini hatırl'atan bir kahramanliîıklJa çarpışan Yunanistan ise hem koımsumuz, hem dostumuzdur.
Görüyorsunuz ki bütün bu samimî sulhperverliçimize rağmen haricî tehlike bugün emniyet sahamıza germiş, aziz varlığımız için tehditkâr bir mahiyet almıştır.
Devletler ve mı'^etterarası mü_ naseibetıerde sözün, teminatın, hatta yazüı muahedelerin hiç bir kıymeti kalamadığı, hukuku düvel, hukuku milı'el esaslarının güVünç bir hurafe telâkki edildiği bir zamanda yaşıyoruz. Mihver devletlerinin bugüne kadar tezahür eden hareketleri gösteriyor ki, harp harici kakmak isteyen bir miiAetin yurdu da günün birinde haklı ve me§ru hiç bir sebep olmaksızın tecavüze uğrayabilmektedir.
Yeni nizam maskesi altında giz'Ienen siyasetin hakikî mahiyet ve gayesi henüz sarih surette ifade edememiştir. Bu siyasetin Av-rupada ve binnetice bütün dünyada tam ve kat'î bir hâkimiyet kurmaık, mihverciierden başka müıletVeri istiklâllerinden soymak, onları mihver hâkimiyetî abında m.hvercıler hesabına ça-hştııf.r.ak olduğu iddia edi'imekte.
dir.~
Eğer yeni nizam bu tasvir edilen şekDJd'e amansız bir tahakküm ve esaret çemberi ise, küçük mı^cder için artık hayat ve inkişaf imkânı kakmamış demektir. Çünkü tasvir edilen yeni nizama göre yeryüzü haNcı biri met-bu mîllclûer, diğeri tâbi ve serf milletler o.Vnak üzere ikiye bolü-necektir.
Dün ve bugün kendi yurtlarında mes'ut ve müstakil hayat süren müJJetıîer bu gaye tahakkuk ettiği tajkdirde artık siyasî varlıklarına, idarî ve iktisadî istiklâllerine veda etmiş, hürriyet ve refah ümirîerini ebediyen yetirmiş olacaklardır.
Şemsettin Günaltay, böyle bir siyasetin Fir'avunlar devrinin hortlaması demek olacağını işaret ebmiş ve böyıe bir amansız siyasetin yirminci asırda bütün beşeriyete ta'tbikrnı düşünebilen dimağlar bu'funacağma insanın inanacağı gelmiyor, demiştir.
Hatip bundan sonra mihverci-i'crrn Akdeniz havzasına inhisar eden politikalarını genişletmek maksada 1 940 eylülünde Japonya iîe bir üçlü pakt imza ederek bütün dünyayı arallarmda paylaştıklarım anlatmış ve bunun a-dalct ve hak duy^tanrra bağlı insan'larda ruhtan kopan bir isyan doğurmasının mümkün olmadığım söyPiyerck ezcürrtle demiştir ki:
— Tarihin derinliklerine gömülen devirlerdenberi hür ve müstakil yaşamağa alışmış olan, daha dün mağlûp ve bütün müdafaa vasıtalarından mahrum olmasına rağmen hürriyet ve istik* lali için dünyanın en büyük galip devletlerine tek basma karşı koyan ve senelerce uğraşarak nihayet muvaffak olan bir millet boy. le bîaman bir nazariyeye taraftar olamaz.
Hatip MiKlî Şefimizin Kurultaydaki açJİış nutuklarından bazı parçalar alarak sözüne devam etmiş ve mihverin bir rüknü olan Mussolini Italyasının vaziyetine temasla demiştir ki:
— Mussolini Italyasının sevgili yurdumuz hakkındaki ihtiraslarını açıkça ilân ve bu gayeye müteveccihen haksız ve sebepsiz Arnavutluğu işgal etmesi, tngiltere île ittifakımızı tesri eden sebebi pek güzel izah edebilir.
Bütün Akdenîzi çeviren memleketleri zaptederek eski Roma İmparatorluğunu ihya etmek hırsına kapılan İtalya, eski Romalıların istilâ yolunu takiben ve tıpkı onlar gibi Arnavutluğa girince, bizim için Akdeniz ve Ya-kınşarkta hayatî menfaatleri bizimle müşterek olan ve denizlere hâkim bulunan İngiltere ile anlaşmaktan başka yol kalmamıştı. Bu sayededir ki bugüne kadar Ya-kınşarkta sulhun muhafazası temin edilebildi.
Şemsettin Günaltay devletimizin haricî siyasetinde takip ettiği yol ve alınan tedbi/ieri anlattıktan sonra sözüne şöyte devam etmiştir:
— Emniyetimiz ihlâl edilmek
istendiği gün, Yakınşark bir harp sahası olacaktır. Türk milleti için gidilecek yol muayyendir. Bu yol son ferdimize kadar anayurdu, atalarımıza lâyık bir kahramanlıkla müdafaa yoludur.
Hatip müteakiben Türkün Ça-nakkalede yarattığı büyük ve şanlı müdafaaları safha, safha anlattıktan sonra Çanakkalede, IstikJâl Harbinde bizimkinden kat kat faik harp vastffclarile mücehhez kuvvetler karşısında kahraman Türk ordusunun bir an bile endişeye düşmediğine işaret etmiş ve ordumıizun bugünkü kudret ve kabiliyetini tebarüz    ettirerek
demiştir ki:
— Devlet her türlü harp hazırlığını vaktinde ve istenilen şekilde tamamlamak için sistemli ve plânlı bir çalışma nizamı kurmuştur.
Şemsett in G ün a 11 ay biri iğ im i-zinv Türk varlığının kuvvet ve satvet kaynağı olduğunu söyliye-rek bunu herkesten iyi takdir buyuran Mülî Şefimizin bütün milletin tam ve kat'î sözbiriiğile Cümhurreis'Kğine intihap edildiklerini hatırfatmrş ve takip edilen yüksek siyaset sayesinde bugün vatanımızda hiç bir memlekette görüleroiyen tam bir huzur mevcut olduğunu anlatmış ve sözüne şöyle devam etmiştir:
— Sevgili vatandaşlarım. Büyük MUlî Şefimizin etrafında sarsılmaz bir kale, imanlı ve şuurlu bir ordu halindeki topluluğumuzu bir kat daha sıklaştıralım. Millî kudretimize, Millî Şefimizin rüyet ve uzak görüşüne güvenle birdenbire başgösterecek vaziyetler karşısında sarsılmaksızın dimdik duralım. Yeni Türkiyenin millî şiarı ancak böyle bir durum olabilir.
Emsalsiz bir güvenimiz de, en tehlikeli, en korkunç harp meydanlarında, en karışık, en çetin siyasî mücadelelerde kucftet ve mehabetini bütün cihana tanıtmış, Türkün makûs talüne evvelâ İnö-nünde, sonra da Lozanda parlak kurtuluş ufukları açmış olan Büyük Şef İnönünün böyle bir hengâmede başımızda bulunmasıdır. Bu. ebediyen hür ve müstakil yaşaması mukadder olan Türk milleti için en kutlu bir talidir.
Hatfrı Ataitürkün gençleştirme hamlesinden bahsederken ez-cümlle şun'ları söylemiştir:
— Bu hamle bütün nesli ruhundan sarsan, onu beyin felcinden, kan donmasından kurtaran, ona dedelerinin hayat kuvvetlerini, canhlık hareketlerini, şeref basamaklarını, başarma hamlelerini göstererek bütün milleti ayni umumî irade ile millî mirasın Imükeill'cfiyebrcrini yapmağa çağıran diriftici ve terbiye edici kursî bu hamledir.
Onun, bu hamleyi yaptıran sesi en asude zamanlarda olduğu 1 .»d u-, en korkunç anlarda da kulaklarımızı daima ve daima çın-latmahdır.
Türk gençliğine şunu anlatacağız ki bu vatan, her gençten bedeni kuvvetli, ahlâk ve seciyesi kuvvetli bir Türk vatanperveri, Türk vatanperverliğinin, Türk kahramanlığının müşahhas bir timsali olmağı bekler.
Vatandaşlar, bugün bütün dün„ ya tarihinin en zorlu zamanlarından birini, büyük bir haile devrini yaşıyoruz. Bu büyük ve taham-mür eden zamanın, bu yeni bir dünya doğumu sancıları içinde kıvranan asrın uyandrrıcı sesine kulaklarımızı açalım. Hertfün, her saat büyük bir dünya zelzelesi tehdit edip duruyor. Bunu sarsılmaz, metanet ve şuurlu bir irade ile karşılamak için bize hiç eksıl-miyen, hiç tükenmyen bir kuvvet lâzımdır. Bu kuvvet büyük azmin kuvvetidir. MfllVtin kendi bütünlüğünden doğan kudretini hissetmesinden mütevellit cengâverlik ruhudur. Bu ruh bize ırk vergisi, atalar mirasıdır.
A /.!/ dinlleyicıl'er, herkes için bütün fertler için insan olmak sı-
Yunan Millî Bayramı
Y
evmı
Emirler
ve Mesaj'ar
Atina, 25 (A.A.) — Yunanistan'ın 1821 senesinde istiklâlinin ilânı gü-' nünün yıl dönümü olan 25 mart bayramının tesidi merasimi, pazar günü kralın ve başvekil Corizls'in huzurunda millî gençlik teşkilâtının yapmış oldukları bir geçit resmi ile başlamış ve bu geçit resmine muazzam bir halk kütlesi iştirak etmiştir.
Majeste Elenler Kralının      I
Yevmi Emri
Atina, 25 (A.A.) — Majeste Elenler kralı, Yunan ordusu başkumandanı General Papagos'a aşağıdaki emri yevmiyi göndermiş ve bu emri yevmi derhal orduya tamim edilmiştir:       •
Başkumandan,
«Yunanistan, bugün en asil yıl dönümünü, bir avuç cesur insanın milletimizin hürriyetini ve yeniden dünyaya geldiğini ilân etmiş oldukları günü tes'it ediyor. Şimdi bugün he~ plmizin düşüncesi, büyük babalarının eserleri zıyaa uğramasın diye kanlarını dökmüş olanlarladrr. Cesur, baş eğmez, azimkar ve kahraman askerlerimiz arslanlar gibi dövüşüyorlar, bahriyelilerimiz denizle rimizde dolaşıyorlar. Tayyarelerimin milletin hürriyetini ve şerefini müdafaa için havalarda geziyorlar. General, yüksek zabitten son nefere kadar bütün ordu mensuplarına pe-derane temenniyatımı ve derin muhabbetlerimi bildirmenizi rica ederim. Size harp salibi nişanının, birinci rütbesini ihda ederim.
İmza: İkinci George Başvekil   Korizis ve ordu başkumandanı General Papagos da millî bayram-  münasebetile   birer   emri yevmi neşretmişlerdir.
B. ÇörçiPin   Mesajı
Londra, 25 (A.A.) — Reuter: Yunan milli bayramı   münasebe* tile başvekil B. Churchill Yunan milletine aşağıdaki   mesajı göndermiştir:
«Bu unutulmaz' günde bütün me* dentyet-frlerriTrrrfı ^^funan-«*nilletime
karşı duyduğu hürmete ben de btr hürmet nişanesi liave etmek isterim.
Biz Ingilterede 'Byron'un hayatın* feda ettiği davanm mukaddea olduğunu biliyoruz ve bunun için de • davanın kazanılmasına yardım «4^ mek kararındayız.      .
Hariciye, nazırı Eden de Korizte'e bir mesaj göndermiştin .
Adisababa Yolunda
(Başı 1 İncide) X
ababa - Cibuti demiryolu üzerin de bulunan Diredaua'ya gîd«m güzel bir yol vardır. Düşman kıs mı küllisi Adisaibaba'ya '60 kilometre kadar mesafede bulaman Avaş rrmağı hattına çekilmektedir. Düşmanın burada son bir mukavemet göstermek teşebbüsünde bulunmaeı fnıihte^meklir. Cenubî Afrika kuvvetlerine mensup zırhlı otomobillerin yardımiie Ciciga'y» zapteden diğer müfrezeleri denize doğru- tahminen 32Ü kilometre katederek bir hafta evvel Bertbera'ya çıkan İngHfc kuv-, vetlerire birleşmişlerdir. Diğer kuvvetlreri, 32 kilometre mesafeyi 30 saatte katetmişler ve mukavemete raslamak^ızın yollarm-da bulunan Tuguja'le ve Harge-ira'yı işgal etmişlerdir. Buramo istikametinde tepe?exde intizamsız kakmakta olan İtalyan garnizon-1 larının yakalanmasına ramak kaL /mistir. ^
fatıle müşterek ve mukaddes bir durum vardır: Mücadele.
Esasen yaşamak ta mücadele-etmek değil midir? Böyle olduğuna göre su buhranlı zamanlarda her Türk bayatın soluğuna göğsünü açmalı, ciğerlerine metanet havası içirmefidir.
Bize mukadderatın zorluğunu, hayatın tehlikelerini neşve ile kar-1 şılayan, boralar, fırtınalar, kıyametler karşısında sarsı'lmıyan bir ruh ve mil'fetin yaratacağı kahramanca bir hayat lâzımdır. Bu ruh eşsiz birer zafer güneşi halinde a-sırParın güzarişi arasında tarihimizi parfatan ve parlatacak olan Çaldıranı, Mohaçı ve nihayet A-nafarta, İnönü, Sakarya ve Dum-lupınarı yaratan ruhtur.
Bu kahramanca hayat büyük tehlikeler karşısında millet için duyulan ulvî ve heybetli heyecan* dır. Bir heyecan ki saf Türk seci' yesinı, sağlam ırk kuvvetini, eğilmez ve şuurlu Türk iradesini ifade eder ve hiç bir tehlike karşı< sında sönmez.
Kahramanlık Destanının Tarihi
Güzel ve Türk Edirne
28 Yıl Önce Bugün Elimizden Zorla Alınmak İstenmişti
Güzel EdL-neden bîr görünüş. Uzakta    Mimar Sinanın
şaheser Selimiye  camii
yarattığı
Edime     (Vatan)  —    Bugün
Edilmemizin    Balkan    Harbinde
uğradığı işgal felâketinin    yirmi
sekizinci yıldır.  Edirneliler,     26
marta   ras/ayan    bu   karagünün
e,'im hatıralarını yadedecekler-dir. Türklük .cin çok ibrötli safhaları olan bu karagünün Edir-nede bıraktığı tesirleri izale için bütün Edirneliler bugün bir toplantı yapacaklardır. Bu toplantıda işgal doiayısite şehrin ve şe-rin maruz kaldıkları hâdi-
seler bütün gençliğe anlatılacak ve bu topraklarda şehit düşen vatandaşların ruh'ları taziz edilecektir. Edirnenin müdafaasını canlarını feda etmek suretiı'e "başaran kahramanlarımız dahi saygı ile a. nnacaktır. Güzel ve Türk Edir-nemizin müdafaası Türkün en şanlı menakıplerinden birini teşkil eder. Hamaset ve kahramanlık mefhumlarının kıymetl'i birer delilini tasvir eden bu müdafaa, Türk tarihimin de en parlak sayfalarından birini yal'dızlamıştır.
Bir Halk Sandığı Açılıyor
Bursa (Vatan) — İktisat Ve-,kâ!İe*ince görülen Kizum üzerine, cehrimizde bir haıflc sandığı tesis edüecekftir. Vdkâ'tet memurtarm-dan Ata Evcim bu iş hakkında şehrimizde tetkikat yapmaktadır. Sandığın bu ay içinde açılacağı söylen uknekt edir.
^ Şehrimizde fanflâ ve çorap yapan sanatfkâr'fiar arasmda bir kooperatif kurmağa teşebbüs etmelerdir. İcap eden formaliteler bugünlerde ikmal edilecek ve derhal faaliyete geçilecektir.
Merinos yetiştiticüeri teşvik etmek ve Merinos koyunlarını çoğaltmak için her dene ofrhı-ğu gibi bu dene de Ziraat Vekâleti tarafından. Atıcılarda 'bir koç ve koyun sergisi açılmıştır. Teshir edilen koçlar arasmda birinciliği Armut köylKi Mustafa kazanmış ve yüz Ura mükâfat akmıştır.
Koza ve teferruatının lisan-9n  tâbi tutulması  fabrikatörlerimiz    tarafından    memnuniyetle .karşifcmmrçrtır. Şan diki halde elde 'burkman eski kozaların mahsulün 'düküm zamanına kadar idare et-fniyeceği kanaati piyasadaki satıhlar üzerinde müsait teairiter bırakmıştır.   Bu surede   yüksekten r>ck  fiyatları    normal    vaziyete rdhniş ve bugünllerde ipeklerimiz 16 ile 18.50 üra arasımda muamele görmüştü r.
•jfc- Tütün piyasası hararetini muhafaza etmektedir. Bu hafta istanbuldan yeni alıcı ve eksperler peîmîştiı*. Bunlar tüccar elinde bulunan 939 mahsulünden kalan stokları kamilen satın akmışlardır. Yeni alıcrfar, piyasadan m.il almakta mütereddit o-l'an tüç-cuiiarı harekete geçirmiştir.
o
El Dokuma Tezgâhları Taammün Ettiriliyor
Ankara (Hususi) — İstanbul vilâyetine bağlı köylerde el dokuma tezgâhdarınm taammümü ve köylüye J dokumacılığının öğretilmesi hulusunda İstanbul VıÛayeti Köycurük bürosunun mesaisi İktisat Veküetince memnun yete şayan görufcmüs ve köylünün iktisadi refahına büyük hizmetler yapacak olan bu faaîir yellere devam ofunması istanbul vilâyetine bâldiıilmistir.
-o---
Manisa Adliyesinde   Tebeddülat
Manisa (Vatan) — Şehrimiz Müddeiumumiliğine Fatsa sorgu
hâkimi Nedim Badas, mahkeme az&hğına Boyabat hukuk hâkimi Ekrem Güven, sekizinci derece sulh hâkimliğine terfian Manisa h îki rai Necati    Barol,    sekizinci
.derece Manisa ağırceza mahkemesi azalıgına terfian Manisa a-ğırceza mahkemecıi azası   Emin
ı Boke tayin editmi^lerdir.
Ödemişte Bir Cinayet
İzmir, (Hususî) — Ödemimin Zeytinlik köyünde bir cinayet olmuştur. Sebebi yine bir kadın meselesidir.
HalU oğlu İsmail Çavdar adında kırk altı yaşında bir adam gece yarısından sonra köy kahvesinden evine döndüğü sırada, öte d enberi karısı ile alâkası bulunduğundan şüphelendiği köylülerden MeVİût oğlu ismail Kayıhanı, evin av1 usunda saklan m ly a çalışırken görnrfüş ve seslenmiş:
— Kimdir oraya saklanan?..
O esnada İsmail Kayihan da görüldüğünü ve saklanmanın bir fayda venmiyeceğini anlamış, tutulacağını farkefrmiş olacak ki, hemen kaçmıya kalkışmıştır. Fakat, muvaffak olamamış, rakibi kendisini önlemiş ve göğüslemiş-tir. Bu sırada İsmail Kayihan bıçağını çekerek hücuma geçmiş, rakibi de eline geçirdiği bir kazma sapı iie kendini müdafaa etmiştir. Bu surette ateşlenen kavga neticesinde I?mail Kayihan başından ve kolundan ağır surette yaralanmıştır.
Vakayı haber alan jandarma yaralryı Ödemiş hastathanesine, İsmail Çavdan da hapishaneye göndermiştir. Kayihan başından aldığı yaranın tesirile biraz sonra ölmüştür.
Tarsus Belediyesi Çalışıyor
Tarsus (Hususi) — Belediyemiz İstas yolu ite Atatürk bulvarının iki taraflarına parktan itibaren turunç ve palbmye ağaçları diktirmek üzere icap eden hazırlıklara başjBamıştır.
Konyada Talebe Yurdu
Konya (Hususî) — Konyada talebeler için bir yurt yaptırılması karar altına alınmıştır. Binanın kesif bedeli 16,129 liradır. Yakında bir müteahhide ihale olunacaktır.
-o
İtkmektebi Bitiremîyenlere Gösterilen   Kolaylık
Manisa (Hususî) — Manisa Halkevi muhtelif sebeplerle îlik tahsilîmi ikmali edem'iyen yurd-daşlar için bir kurs açmağı fay-da)h görerek alâkadar unsurlarla temas etmiş ve muvaffak olmuş-fardrr. Kurs 24/3/941 tarihinde faaliyete geçmiştir. Bu kursa iştirak eden yurddaglar 1/6/94 I tarihinde yapılacak imtihan neti-oesinde muvaffak olurlarsa kendilerine ifk okul diplomalı verilecektir.
Kocaeli Umumî Meclisi
İzmit, 25 (AA.) — Kocaeli umumî medlüsî bütçeyi tasvip ederek mttfflfiini buınrm^tir. Vı'lâ.
yetin 941 bütçesi 895,088 Ira oltarak 'kalbul olumrnut? ve bu ımik-tarın 239,5 38 Firası hususî muharebeye, 342,658 lirası maarife, 162.085 fafcM nafıaya, 50.972 lirası da sıhhat idlerine tahsis edilmiştir.
VATAN -
*9
26 - 3 - y4i
200   Dokuma Tezgâhı
İzmU, 25 (AA.) — İktisat Vekâıteti Sanayi Umum Müdürlüğü tarafından Kocaelıyc gönderilmesi karaHiastırıOmış bulunan 200 dokuma tezgâhının birinci partisi gehnisjtir. Vekâllet ayni zamanda bir de dokuma ustası göndermiştir. Bu usta vilâyetin muhtetof yerlerinde açiîbcajc vc birer av müddetle devam edecek oîlan kurlarda dokumacılık hakkında dersler verecektir. IWc olarak Kandırada açılacak kursa şimdiden  I 30 vatandaş    kayde-
düVmş bulanmaktadır.
-o-
Nîğdede Kır Koşusu
Nıgde, 25 (A.A.) — Pazar günü burada Ulukışlla, Aksaray, Nevşehir vc Niğde atiıleUİerinin iş-tirakit'e 600 metrecik bir kır koşusu yapiFmış, takım itibartle Niğde birinci, Ulukışla ikincL Ferdî olarak ta Ulumadan Mehmet birinci, Niğdeden ErAin ikinci, yine Niğdeden İzzet üçüncü, Aksaraydan Cevat dördüncü olmuştur.
BÛB3A
25 MART 941
Kapanı?
Sterlin 5,2025
Dolar 132,20
Drahmi 0,99
Peçe ta 12,845
Dinar 3,1525
Yen 30.915
isveç Kronu 30,875
Esham vc Tahvilât
L. K
1933 Türk Borcu I 18 85
1918 İstikrazı dahili 21 75
1938 İkramiyeli 19 95
1933 İkramiyeli Ergani 20 18
1934 Sivas - Erzurum 1 19 32
1932 Hazine Tahvilleri 60 50
1934      >         » 15 50
1935      >         » 29 50
1938      >          * 52 85
Anadolu Demiryolu Tahvili 42 50
Demiryolu Mümessil Senet 38 50
T. C. Merkez Bankası 109
Osmanlı Bankası 26 50
T. İş Bankası (Nama muhar.) 10 15
Aslan - Eskihisar Çimento Ş. 7 60
» >    Müessis Hissesi
Şirketi Hayriye Türk Altını (Reşat) Türk Altını (Hamit) Türk Altmı küçük (Hamit) Türk Altını küçük (Aziz)
1 LİKA
»BAR TAM TAHLİLİ Be yogi un da Agacamü karşısınd?| Bursa sokak No. 1. yeni açılan \imya laboratuarında halka kolaylık olmak üzere yalnız (Pazartesi) günleri BÎR LİRA ücretle idrar tam tahlili yapılmaktadır.
DOKTOR-KİMYAGER
CEVAD TAHSİN
İDRAR - KAN - KAZURAT
vesairenin tahlillerini yapar. Di-vanyolu ortasında Tel. 23334
TURk TİCARET BANKASI AS
kuponlu vadeli mevduat
PARANI BURADA fyLET
Soğuğa Karşı Tedbir Alınız
Yalnız sıkı  giyinmek kâfi  değirdir.   Cebinizde
BAŞ .ı DiŞ NEZLE/ '
"S?
Türkiye Cuafearijdü
Ziraat Bankası
Kuruluş tarihi: 1SSS.— Sermayesi: 100,000,000 Türk lira»
Şube ve ajana adedi: 266. Zirai ve ticarî her nevi banka muameleleri. Para        tlrenlere 38.000 Ura ikramiye veriyor
Ziraat Bankasında kumbaralı ve itibarsız tasarruf hesaplarında cn az 50 lirası bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur*a Ue aşağıdaki plâna göre ikramiye dağıtılacaktır. 4 adet 1,000 liralık 4,000 Ura   |1J 4   » m    500     »      2,000   » »      250     »      1,000   » »      100     »      4,000   »
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar bir sene içinde 50 liradan düsmiyenlere ikramiye çjktrgı takdirde % 20 fazlasUe verilecektir. Kolzalar senede 4 defa, 11 mart, 11 haziran, 11 eylül, 11 BLrincikûnunda çekilecektir.
4 40
100 adet    50   liralık 5,000 Ura 12#   »        40     >      4300   » 160   »        20     »      3,200   a
DOKTOR
0RH0R0Nİ
Eminönü Nimet Abla gişesi önündeki muayenehanesinde her gün hastalan kabul eder. Tel. 24131
Abone OcroU
Türkiye dahil ince:
Senelik    0 ayük    S aylık    A vlüt
1400 750 400 Hariç memleketler:
İÛ0
6eoe4«k    6 aylık    S aylık    Ayttk
2100
ı-uo
DOKTOR
Ç İ P R U T
CUdlye ve Zühreviye Mütehassısı Beyoğlu YerU Mallar Pazarı  karşısında  Posta  sokağı köşesinde Meymenet apartımanı Tel: 4335S
İDARESİNİ BİIEN 1$ BANKASINDA
ikramiyeli     HE5AP    AÇAR
T. IŞ BANKASI
Küçük Tasarruf Hesapları
1941 İKRAMİYE PLÂNI
KEŞİDELER: 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 Ağustos, 3 İkinciteşrin tarihlerinde yapılır.
1941 ikramiyeleri
1 adet 2000 liralık = 2
on.
3 i/ 1000 > =3000.-2 » 750 » =1500.
4 » 500 ^> =2000.-8 » 250 » =2000.
35 v 100 9 =354
80 > 50 > =44
300 » 20 > =64
ılı
ııı
ı.ı:ı
L. >
> >
inhisarlar Umum Müdürlüğünden
1 — İdaremizin İstanbul bira fabrikasında bira İmalatından meydana gelen vo 1.6.941 tarihinden 31.5.942 tarihine kadar birikeceği tahmin olunan <350> kazan küspe açık arttırma usulüe ihale olunacaktır.
2 _ Muhammen bedeli «3500> lira, yüzde 15 muvakkat teminatı c525> liradır.
3 — Arttırma 4.4.941 cuma günü saat 15 te Kabataşta levazım ve mübayaat şubesindeki sutış komisyonunda yapılacaktır.
4 — Şartname sözü geçen şubeden parasız alınabüir.
5 — isteklilerin arttırma için tayin olunan gün vo saatte yüzde 15 miktarındaki teminat paralarile birlikte mezkûr komisyona müracaatları. (2024)
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET EMİN YALMAN Basıldığı Yer: VATAN MATBAASI
GRiPiN
de    bulundurunuz!
BUTUN
AGOllAPA  HAR}
Oçütmdcten mütevetiit ba$, diş,   adale,    agrrtarüe    kınkîıgı    *e emsaline karşı en seri,  en kat'î tesrrti    ilâçtır. Lüzumunda günde3 adet alınır. Taklfiderfrıdcn sakınınız ve her yerde puffiu kutuDan rsrarfa isteyiniz.
EiLlâk va Eytam Eankasmdan
¦ S Û
b « 1
i
H               £ h 5 m 1
878 Rumelihisarı, Hacı Ke- Arsa 831.30 M2 831.1C
malettln   m ah.   Türbe
sok. eski 31. yeni 43 4157.—
1427 Sarıyer, Büyükdere Çi- Bahçeli ha- Takriben
vicl   sokak   eski   14, nenin 5/6 64.40 M2 14.4f
yeni 20 72.— his.
2335 Üsküdar. Çengelköy ku - Arsa 86.18 M2 6,80
leli Hüseyin Paşa şed-
di, Hasanpaşa şeddi a-
şagı No. eski 1 34.—
2594 Sarryer, Yeniköy   Çif- Arsa Takriben
te  fabrika sokak No. 73. M2 10.20
eski 17 51.—
2710 Bebek mahallesi. Dere Bahçeli ev 252 M2 22.80
Sokak eski 22. yeni 24 114.—
2788 Sarıyer, Istinyo Nesli- Ev | 200.50 Mi 3560
han Sultan   mah.   eski
Değirmen, yeni Hamam
sok. eski 61, yeni 8 178.—
2989 Sarıyer, Bü. dere Mek- Evin   3/4 39.50 M2 ö8.k)
tep sok- eski 7, yeni 4 292.— his.
3024 Kandilli,    Dol apar kası Arsanın 92 M2 1.6C
eski  Kilise  ikinci sok. 1/3 his.
eski 2, yeni 6. 8—
3094 Sarryer. Bü. dere  Du- Arsa Takriben
varcı so. eski 5, yeni 19 44.— 147 M2 €.80
3095 Sarıyer, Bü. dere, Dere Arsa Takriben
içi so. eski 18 yeni 16 86.— 114.43 M2 17.20
3096 Sarryer, Bü. dere. De- Arsa ' 10.95 M2 .6.20
reiçi so. eski 9, 11 31.—
215 Kandüli,  Mezarlık  so. Tarla 46150.50 M2 200.—
eski 26 1000.—
216 Kandilli,   Mezarlık  so. Tarla «70 dönüm 2
eski 27 1400.— evlek 6 zirac *^0.—
492 Kuzguncuk,      Bahriye Arsa 64814.25 M2
Doğramacı so. eski 1, 86.17 M2 6.80
yeni 35/1 34. -
493 Kuzguncuk,     Delikoç, Arsa 229.80 M2 t.20
Ayazma çıkmazı so. es-
ki 9 mükerrer, yeni 22 46.—
494 Kuzguncuk, Istiratl kal- Arsa 28.72 M2 1.20
fa so. eski 4, yeni 2/1 6.—
496 Beylerbeyi, Bostancıba- Tarla 14306 M2 286.12
sı   Abdullah aga   mah.
eski Aziziye, yeni Ara-
bacılar so. eski 7. ye-
ni 17, 19 1130.60
497 Beylerbeyi, Bostancıba- Tarla 3097 M2 62.—
şı   Abdullah ağa   mah.
Hacı  Ömer efendi  İs-
tavroz so. eski 5, ye-
ni 7 - 310.—
499 Beylerbeyi,    Bostancı- Tarla 17870 M2 71.40
bası Abdullahagu mah.
Kaşımağa sok eski 6,
yeni 4. 357.—
505 Çengelköy,    Kaldıran- Tarla 183860.48 M2 735.40
yolu so. eski, yeni 37 3677.—
1490 Sarıyer, Tarabya, Kol- Ev Takriben
çiyari so. eeki 104, ye- 30 M2 30.-
ni 92, taj 84 150.—
1517 Çengelköy, eski Bekâr Köşklü ba- 3686 M2 15.8C
deresi, yeni Çakaldaki gın 9/108
(      so. eski 4, yeni 5 79.— his.
2281 Beykoz, Kavakdere cad. Ev ve dük- 81.58 M2 57.-
eski 73. 75 yeni 61. 63 285.— kânın 2/3
his.
2569 Sarıyer, Yeniköy, Aya- Arsa 6S M2 13.60
nikola so. eeki 13, ye-
ni 17 68.—
Yukarda adres ve tafsilâtı yazılı gayri menkullerden: «1» numara altında bulunanlar açık arttırma ve «2> numara altmda bulunanlar ise pazarlık suretüe ve peşin para Ue satılacaktır. İhale 10 Nisan 941 perşembe günü saat ondadn*. Müzayede sırasında verüen bedel mukadder kıymeti geçtiği takdirde taliplerin teminatlarını yüzde yirmi nöbetinde arttırmaları ve mühür kullananların mühürlerini noterden tasdik ettirmeleri lâzımdır.
İsteklilerin pey akçesi, nüfus tezkeresi ve üç kıta fotoğrafla birlikte bildirilen gün vo saate kadar şubemiz emlâk servisine gelmeleri.
((867/2326)
Devlet Demiryolları hânları
Muhammen bedeli (11900) lira olan 20000 Kg. Külçe kurşun (11/ 4/1941) cuma günü saat (15) on beşte Kaydaı paşada Gar binası dahilindeki komtoyon tarafından kapalı zarf usulilo satın alınacaktır.
Bu işe girmek İsteyenlerin (892) lira (50) kuruşluk muvakkat teminat, kanunun tayin ettiği vesikalarla tekliflerini muhtevi zarflarını ayni gün saat (14) on dörde kadar komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır.
Bu İse ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. ^328)
69