Ahmet Emin YALMAN
VATANEVÎ — Cagaloglu, Molla Fenari S- 32 Telefon; 24136 — Telgraf VATAN îst.
26 ŞUBAT 1941 ÇARŞAMBA
^
Fiyata 5 Kuruş
SİYASÎ SABAH GAZETESİ
Yıl: I Sayı: 187
ç Sayfalarımızda
Nuri (Paşa) nın hatıratı. Paris cehenneminden nasıl kurtuldum Danonçiyoya ikinci mektup. Kadın, Spor, Reportazlar.
Zaman Kiminle Müttefik ?
Eğer Almanlar, geçen se-neki kolay muvaffakiyetlerine bakarak kendilerini dev aynasında görürlerse aldandıklarını pek çabuk anlıyacaklardır. Geçen sene ile mukayese imkânı kalmamıştır. Herşey değişmiştir.
Yazan: Ahmet Emin YALMAN
îtler son mjtkunda di-
H
yor ki: «Zaman İngilizlerin müttefikidir, diye iddia ediyorlar. Yalan... Zaman bizim müttefikimizdir. Bunu zaman ispat edecektir!»
Yarın neler saklıyor? Bunu k.mse müsbet bir şekilde bilemez. Fakat mücadele halinde bulunan milletler yarma salup çıkmağı ve nihayetteki zaferin kendilerinin olduğunu söylemği tabu görürler. Zaman, bu iddialarda bulunanlardan birini mutlaka yalancı çıkarır. Acaıba bu harp, sonunda hangi tarafı yalancı çıkaracak?
B. Hitler, yarına ait olan bu
sualin cevabını dünün hâdise ve tecrübelerinde arıyor. «Biz kışı uyuyarak geçirmedik. Neler yapacağımızı görecekler!» diyor. Bu »özlerden kasdı şudur: 1939 -1940 kışında Almanya uyur görünmüş, gizlice hazırlanmış, sonra Holandanın, Belçikanm, Fran-sanın başına birdenbire yıldırım gibi inmişti- B. Hitler, bu sene de 'ayni usullerle ayni neticelere varılacağını ima etmek istiyor.
Dünyada en güç şey, dünle bugün arasındaki bir mukayesede doğru neticeye varmaktır. «Dün şöyle oldu, bugün de ister istemez öyle olacak.» diye düşünmek pek çoklarmm âdetidir.
Evet, dün olan bugün de aynen olabilir. Fakat dünkü amiller hep olduğu gibi yerli yerinde kalmışsa... Fakat arada değişen amiller varsa bunlara hakkını vermek, kâfi derecede pay ayırmak lâzımdır. Yoksa neticedeki hüküm mutlaka yanlış çıkar.
Geçen sene ile bu sene arasında epeyce değişiklikler vardır. Almanlar bunu unutmak istiyorlarsa ancak kendi kendüerini aldatacaklardır.
Kendileri geçen sene nasıl uyumamışlarsa bu sene de uyumamalardır. Bu pek doğrudur. Fakat İngilizlerin tarafı geçen sene uyuduğu halde bu sene gözünü dört açmış, her ihtimale karşı hazırlanmıştır. Bu nokta çok esaslı bir farktır. İngiltere tarafını baskına uğratmak ihtimali ortadan kalkmıştır.
Sonra Almanya geçen sene hazır stoklarını yiyordu. Bu sene yeni yeni memleketler işgal etmesine rağmen yoksuzluk çekiyor, çünkü denizaşırı ham madde kaynaklarile teması tamamile kesilmiştir. Halbuki bütün dünyanın kaynakları İngiltere için çalışıvor. Denizaltı harbi elbette ağır bir darbedir, fakat batırılan malzeme kurtulanlara nisbetle yüzde on, on beşi geçmiyor. In-giltereye varan kısım da İngilizlerin üstünlüğünü günden güne arttırmağa kâfidir.
Sonra Amerika işin içine karışmıştır. Hem İngilizlere bedava malzeme yetiştiriyor ve manevî kuvvetlerini arttırıyor, hem de mihverin Uzak Şark ucunu kımıldanmaz bir hale koyuyor. Diğer uç olan İtalya, ise askeri bir kuvvet ve dünyaya meydan okuyan bir rejim sıfatile yere serilmiştir. Alman tayyarelerinin bütün gayretine rağmen ingiltere Akdenize ve Afrikaya hâkimdir.
Demek ki maddî sahada da, sinir mücadelesi ^aha^ında da barometre geçen senedenberi İngiltere tarafının lehine düşmüştür. Almanlar, Fransanın mücadeleden kaçması ve kendi kendine çökmesi sayesinde geçen sene kolayca elde ettikleri neticeye bakarak kendi kendilerini dev ay-
B. Eden'in memleketimize aya* oasar basmaz türkçe olarak «Merhaba asker» diye selâmladığı kahraman Türk erleri yürüyüş halinde
Biz de Sayın Misafirlerimize
r
Muhterem misafirimiz M. Eden
B.EDEN
Beraberinde Genel Kurmay Başkanı ve Bir Heyet Olduğu Halde Memleketi mize Geldi
Askerlerimizi Türkça Olarak " Merhaba! „ Diye Selâmladı
"İngiltere Hariciye nazırı B. Eden, beraberinde İngiliz orduları genel kurmay reisi General Sir John Dili ve bir heyet olduğu halde bugün saat 17.45 de tayyare ile A-dana'ya gelmiştir.
B. Eden, Adanada teftiş ettiği askerlerimizi, türkçe olarak:
— Merhaba!...
Diye selâmlamıştır. Biz de sayın misafirlerimize:
Hoş Geldiniz!.
Deriz...
— Radyo gazetesi —
nasmda görürlerse ve bu sene de ayni yolda neticeler beklerlerse çok, hem de pek çok aldandıklarını pek çabuk anlayacaklardır. Zafere giden »on treni çoktan kaçırmışlardır.
Ahmet Emin YALMAN
ti
Hoş Geldiniz
J3
Bugünkü Ulus'ta Falih Rıfkı Atayın Başyazısı
" Mesut Bir Tesadüf, Bu Defa, Anka anın Mes'ul Şahsiyetleriyle, Birinci Sınıf İngiliz Salâhiyet Sahipie mi Bir Araya Getirmektedir,,
İngiliz Hariciye Nazırı muhterem M. Eden Genelkurmay Başkanı General Sir John Dili, dün öğleüstü tayyare ile Adana aerod. romuna inmişlerdir: Bu sabah Ankaraya gelmiş olacaklardır. Devlet merkezinin ve Cumhurre-îsinin iki aziz ve mümtaz misafirini gönülden selâmlarız.
Her ikisi de büyük bir imparatorluğun başlıca salâhiyet ve mes'uliyet makamlarından ikisini işgal etmektedirler. O imparator-
luk ki, son sekiz on ay içinde belki de tarihin en çetin ve şerefli imtihanlarından bîrini vermiştir. Dost düşman, İngiliz mücadele ve hürriyet iradesine herkes hayran kalmıştır.
Biri Harbiye ve Hariciye Nezaretlerinde bulunmak, diğeri millî müdafaa kuvvetlerinin hazırlık ve harp faaliyetlerini başlıca idare edenlerden olmak itiba-rile, muhterem misafirlerimiz, İmparatorluk milletlerinin min-
netini kazanan sayılı liderler arasındadır.
Hariciye Nazın Eden, bu harbe tekaddüm eden senelerde, sul. hu kurtarmağa ve harbi önlemeğe çalışan beynelmilel şahsiyetlerden biri idi. İngiltere devletinin Mületler Cemiyetinde mümessili veya Hariciye Nazırı olarak anlaşma ve uzlaşma politikasını muzaffer kılmak için elinden
geleni yaptı; kuvvet hegemonya-
(Devamı S a. 5, Sü. 5 de) =*=
B. ÇOR ÇİL | Fransada
Yeni Kabine
Ingilterenin Uzak Şark ve Eaikanlar Siyasetni Anlattı
Londra, 25 (A.A.) —Reuter: Gazeteler, Başvekil B. Chur-chill'in dün yabancı diplomatlarla yaptığı görüşmeleri tebarüz ettirmektedir.
Times'in diplomatik muhabiri diyor ki:
B. Churchill, Japonya ve Türkiye büyük elçileri ve Yunanistan elçisi ile dün .yaptığı görüşmelerde, son zamanlarda gerginliğin (Devamı Sa. 5, SU. 4 de) ^
Almanlar
Kuruldu
Havas
Vicihy, 25 (A.A.) —
bildiriyor:
Yeni Fransız kabinesi, aşağıdaki tarzda teşekkül etmiştir:
Nazırlar:
Amiral Darlan: Başvekil muavini. Hariciye Nazırı, Dahiliye Nazırı, Bahriye Nazırı,
General Huntziger: Harbiye Nazırı.
B. Bouthilier: Millî Ekonomi
Nazırı, Maliye Nazırı.
(Devamı Sa, 5, SU i de) +*+
Romanya Hududundan Cenuba İnmeye Hazır Bulunuyormuş
«Londra kaynakları. Alman mütehassıslarının Bulgariatana gel mekte olduğunu ve Romanya hu. dudunda, cenuba inmeğe hazır kıtaların bulunduğunu bildirmektedir.
«¦Londra radyosu, Bulgar yollarının Almanlar tarafından tamir edildiğini haber veriyor. Bu, bir endişe uyandırmış olmalıdır
ki eski parti liderleri, Kral ile gö-(Devaraı Sa. 5, SU. 6 da) +* +
BU SENE DÜŞEN CEMRELER!
Havaya!
Toprağa!
Suya!
Kim Kimle Evlenmeii ?
Kıymetli mısarırlerıcıizden General Dili
Yazan : NİZA71EDDİN NAZİF
Her birimiz, ya evlenme çağında bir delikanlı ya kısmet bekleyen bir genç kızızız, yahut bedbaht izdivaçların acı hatıralarını taşıyan bir bekâr veya yeni ve mesut bir izdivaçla eski bir hayal kırıklığını unutmak isteyen bir duluz. Yahut bir baba, bir a-nayız ki evlenme çağına ulaşmış bir veya bir kaç kız ve erkek evlâdın istikbalini düşünmekle meşgulüz. Yahut bir büyük ana, bir büyük babayız, kaynana veya kaynata olmuşuzdur. Bu halden ya memnunuz yahut değiliz. Faraza bir genç kızız ki görümcelik mevkii, yahut bir yeni evH kadınız ki yengelik, eltilik mevkii bize (Devamı: Sa. 5, Sti. 1 de) =
(Vatan) ın Müsabakası
Tafsilât ve Hediyelerimizin Taır Listesi Beşinci Sayfamızda
Yazan : REŞAT NURİ
Duçenin Nutku Etrafında
Duçe harp zamanında sükûtu çok sevdiğini söylüyor, haklıdır. Topun thuazzam sesi konuşmıya ve zaferler birbirini kovalaımya başladığı zaman büyük kumandana en yakışacak şey sükûttur. Fakat keşkı aksi olaydı. O vakit Duçe yirmi sene söylemeden çalışacaktı. Dünyanın havası bulan-mıyacak, sökmez bir davamn kuru gürül tüslyle konu komşu rahatsız oknıyacaktı. Çalışkan, zeki ve şirin İtalyan milleti sükûn İçinde normal terakkisine devam edecekti. İtalyan çocukları kazayağı talimlerinden daha faydalı İşlerle uğraşacaklardı. Günün birinde yaralı komşuyu arkasından vurmak vaziyetine düşmiyecekler, dünyanın hürmet ve sempatisini muhafaza edeceklerdi. Neticede Arnavutluk dağlarında, Afrika çöllerinde bir alay çoluk çocuğa ziyan olmryacaktı ve bugün dünyanın bu korkunç hengamesinde Duçe bütün kudret ve prestijini muhafaza eden mesut memleketinde İstediği sesle bir peygamber gibi konuşacaktı.
?
Nutkun hüzün veren tarafı: Duçe Alman kudret ve kuvvetini göklere çıkarıyor. Dokuz milyonluk lejyoner ordusunun iflâsını, bütün ümidin Almanların mürüvvetine kaldığını itiraf etmek acıdır ve Duçe bu acılığı anlamıyacak İnsan değildir. Fakat ne çare ki, ahalinin başlarına geleni birbirlerine anlatmalarına mâni olmak İçin Ifalyada dondurmacı dükkanlarının kapatıldığı bugünlerde memleketi bir müddet daha ayakta tutmak için bundan başka yapılacak şey yoktur. Afrika, Arnavutluk ve Akdeniz muharebelerinin bu gidişine göre işlerin Almanlara kaldığını söylemek Alla ha kaldığını söylemekten elbette daha iyidir.
?.....
Nutkun zahiren neş'e vermekle beraber yine ayni derecede hazin olan tarafı: Duçe İtalyan askerlerinin Arnavutlukta muhteşem bir tarzda hareket ettiklerini, efsanevi şan ve şeref sayfaları yazdıklarını, kahramanlıklarına bütün dünyayı hayran bıraktıklarını söylüyor.
Büyük reis bununla İftihar ediyorsa, sekiz ay evvel çaldığını ilan ettiği tarih ve mukadderat saatinden beklediği bu Idlse zaferi mübarek olsun. Her yerde, nice nice emsalini kazanmak dalma elinde olacak ve dünyanın hiç bir rakip milleti bu çelengl İtalyanların başından almıya muktedir hnUınmıyacaktır.
vatan*
--
26 . 2 . 941
T RAB
Anlatan: General Nuri
Hatıraları Toplayıp Hazırlıyan:
Albay C. C. S.
Ç^eneral Nuri Killigilın ha-
tıralarını toplayıp yazmağı (Vatan) gazetesi benden istediği zaman bunu memnuniyetle kabul ettim. Bu hatıraların içine girmek ve heyecanlarını yentbaştan yaşamak bana cidden zevk verdL Bundan başka Nuri Paşanın hatıraları milli tarihimizin kısmen acıklı, kıamen Göğüs Kabartıcı a&Aıalarile doludur. Bun lan ortaya koymağı son yılların tarihine ufak bir hizmet sayıyorum.
İşe girişince, üzerime pek çetin bir vazife aldığımı farkettim. Generalin istirahat zamanı hiç yok. Sonra hayatının muhtelif devirlerinde çok alâka sahalarına bağ. lı bulunmuş... Ressam, heykeltraş, zabit, kumandan, iş adamı, mu-cid, mühendis ve fabrikatör olarak kendini göstermiş. Bütün bu faaliyetler arasında Nuri Paşanın şahsiyetini ve faaliyetlerini tebarüz ettirmek cidden küç. Saydığım cephelerde yaptıklarını kendisine ancak pek güçlükle söyletebildim. Sadeliği, tevazuu, feragati her adımda bir engel diye
karşıma çıktı.
Bereket ki savruk olmadıkı için, hayat ve ef aline ait hemen bütün hatıra ve vesikaları muhafaza etmiştir. Oridan başka hayrete değer derecede bir hafıza kuvvetine malik olduğundan, keyfi isterse, size 30 yıl evveline ait vakaları, ve hele 30 yıl evvel gördüğü ve gezdiği coğrafî sahalar; bir çok dakik teferruatlarile beraber en doğru bir surette ve her türlü mübalâğa, ifrat ve tefritten beri olarak anlatabilir.
Nuri Paşanın seciyesine gelince, hem şahsan cesurdur hem de medenî cesaret sahibidir. Bununla beraber, lüzumsuz yere, asla a. taklrk yapmaz; çünkü esas itiba-rile gösterişten nefret eder. Hiddet, tehevvür ve muvazenesizlik onun sevmediği ve asla göstermediği şeylerdir. Av ve atıcılık baş zevklerinden biridir. Sigara ¡e rakı hiç kullanmadığı şeylerdir. Erken kalkmak gürjlük itiyattandır.
Bütün bunlarla beraber General Nuri çok metin ve hattâ ba-zan inadcıdır da. Metanetin en müşkül anlarda onun imdadına nasıl yetiştiğini anlatmak için şu vakayı anlatacağım:
G
eneral Nuri Büyük Harbin sonlarına doğru A-zerbaycanın merkezi olan Gence-de kumandan iken, bir gün Azer. baycan nazırlarından bir kaçı, yüzleri sararmış ve telâşlı bir halde odasına geldiler. Kendi aleyhlerinde halkın ayaklandığını söylediler. Nuri Paşa, karargâh edindiği binanın hemen dış kapısına indi ve meydana inen merdivenin başında durdu. Meydanı binlerce adam dolduruyordu. Kesif halk kalabalığı bağırıyor, çağırıyordu. Şu nokta anlaşılıyordu kı Vekilleri istemiyorlar....
General Nuri merdivenin üstünden halka bir lâhza baktı ve ondan sonra yüksek sesle sordu: cBeni istiyor musunuz?» Halk kütlesi, bu sual üzerine tek bir a-dam imiş gibi:
— istiyoruz...! diye cevap verdL
Bunun üzerine, Nuri Paşa bağırdı:
— Ben de onları istiyorum. Artık söyliyecek tek bir söz
bulamayan halk için dağılmaktan başka bir çare ve yapılacak bir iş kalmamıştı.
G
eneral Nurinin hatıralarının ilk kısmının mevzuunu 30 sene evvel iştirak ettiği Garptrablusu ve umumiyetle Afrika mücadeleleri teşkil eder. Bu itibarla bu hatıralar üçe ayrılır:
a) 1911 . 12 Türk - İtalyan Trablus muharebelerine iştirak için oraya gidiş ve orada mücadele.
b) Geçen Büyük Harpte, Nuri Paşanın Trablusa ikinci defa gidişi ile müstakil Bingazi hudutlarından Mısıra yani oradaki İngiliz işgal kuvvetlerine karşı yaptığı muvaffakiyetli sefere ait hatıralar, s ^
c) Mısır seferinin bitmesinden ve İtalyanın Büyük Harbe girmesinden sonra başlıyan ikinci Trablus harbinde Afrika Grupları kumandanlığını üzerine alması ve bu vazifeye ait hatıraları.
Bu sebeple biz de. Nuri Paya
hatıralarının Afrika mücadelelerine ait olan birinci kısmını üç büyük fasıl halinde yazacağız. Ondan sonra da eğer kısmet ise, Türk tarihinin ehemmiyetli ve heyecanlı yapraklarını teşkil edecek olan General Nurinin Harbi Umumî sonlarındaki ve gerek daha sonraki Kafkas mı^Mirebe ve mücadelelerini ayrıca ve hatıraların ikinci bir kısmı olarak tedvin edeceğiz.
Nuri Killigil. birinci Trablus harbine genç bir mülâzım olarak iştirak ve amcası erkânıharp kolağası Halil Beyin komutanlığı altındaki Ham s bölgesinin sağ ce-nahındaki Lebda sahil kısmını muhafaza eden mücahitlere kumanda etmişti.
İtalya ile m usa leh a yapılarak Garptrablusunun Türk zabit ve askerlerinden tahliye edilmesi üzerine, Nuri Bey lstanbula dön-miyerek orada kaldığından, bu yeni ve serâzad faaliyeti bilhassa heyecanla doludur.
Myialûmdur ki Osmanlı baş-kumandanı Enver Paşa, Umumî Harpte Suriye ve Filis-tindeki Osmanlı ordusunu tanzim ve takviye ederek bununla Sina çölünden Süveyş kanalına ve Mısıra taarruza karar vermişti. Bunun için kardeşi Nuriyi Trablusa göndererek o cihetten de Mısıra bir taarruz hazırlamak istemişti. Bunun üzerine Nuri Bey küçük bir balıkçı vapurile Bingazi mutasarrıflığının sahillerine çıkıyor, Sü-nusî başşeyhi ile temas ve münasebet tesis ediyor, bu yerlerde, teşkilât yapıyor, küçücük bir ordu vücude getiriyor ve ondan sonra Mısıra iki koldan taarruz ediyor.
Nuri Bey ve Sünusi kuvvetleri Mısır topraklarını bırakarak hududun gerisine çekildikten sonra İtalyanlarla mücadeleye devam ed:yorlar. Çünkü o zaten Trablusa ayak bastıktan sonra ayni za-
manda İtalyanlarla da mücadeleye hazırlanmıştı, italya harbe iştirak ettikten sonra mücadele büsbütün alevlenerek umumileşmişti. Bunun neticesinde de İtalyanlar tekrar sahile sürülmüşlerdi ve bir çok yerlerde mücahitlerin taarruz ve baskınlarına uğrayarak büyük miktarlarda insan ve malzeme zayi etmişlerdi; pek çok ta esir vermişlerdi. Elhasıl bu suretle bir ikinci Trablus harbi başlamış ve bitmiştir.
LJatıralar hiç beklenmedik * * heyecanlı hâdiselerle doludur. Meselâ mülâzim Nacinin
Girit açıklarında denize attığı bir
teneke kutu içindeki vesikaların
Trablus sahillerinde Nuri Paşanın
eline geçmesi başUbaşına bir hikâyedir.
Nuri Paşa, doğu Akdenizi abluka eden İngiliz donanmasının gözünden nasıl kurtuldu? Küçük bir Yunan vapurile Bingazi sahillerine nasıl gelebildi? Bu vapuru nereden buldu? Buluncaya kadar neler çekti? Sonra neler oldu? Bütün bu hâdiselerin heyecanlı hatıralarını yarın bu sütunlarda okumağa başlayacaksınız.
Belediye Haberleri:
Büyük caddeler Güzelleştiriliyor
İşkembeci. Kasap, Dükkânları Kaldırılacak
Beyoğlu Kaymakamlığı ve Belediye şubesi müdürlüğü, büyük caddelerdeki işkembeci, kasap, manav, ekmekçi, nalbant, demirci, dökmeci, marangoz, eskici ve emsali dükkânların vaziyetleri ve v.ı ılıkları maddeler itibar ile çirkin manzara arzettiklerinden bahisle badema bu gibi büyük caddelerde böyle dükkânların açılmasına müsaade edilmemesini ve halen açık bulunanların da mukaveleleri bitince tecdit edilmesi, ne müsaade edilmemesi hususunda İstanbul Belediyesine bir tezkere yazmış ve bu teklif bir karar verilmek üzere Belediye meclisine verilmiştir.
Yeni Tip Ekmek 50 Para Ucuz Satılacak
Belediye Reis muavini Lûtfi Akaoyun reisliği altında toplanan encümen ekmek tipi üzerinde tetkiklerde bulunmuştur.
Yeni ekmek unu için değirmenler faaliyetlerine devam etmektedirler. Yeni tip ekmek cumartesi günü piyasaya çıkarılacaktır. Buğday ve çavdar fiyatları üzerinde yapılan tetkiklere göre ekmek 50 para ucuzlayabilecek-t ir.
Üsküdar Çöp İskelesi Büyültülüyor
Üsküdar çöp iskelesinin bü-yültülmesine ve esaslı bir şekilde tamirine karar verilmiştir. Bunun için İstanbul Belediyesi üç bin liralık bir tahsisat ayırmıştır. İnşaata en yakın bir zamanda başlanacaktır.
İstanbul - Silivri Yolu Ağaçlandırılıyor
Topkapı ile Silivri arasında a-çılan yolun iki tarafının da ağaçlandırılmasına karar verilmiştir. Bunun için 6000 fidan alınacak ve. derhal sağlı sollu olarak dikilmelerine başlanacaktır.
Soruyorlar?
Bir okuyucumuz telefonla soruyor ve diyor ki: Üç gün evvel Samatyada Mr mektep hademe»! kömürden zehirlenerek olmuştur. Bu zavallı adamın cesedi, semtin Hacıkadın camii havlusunda açıkta ve herkesin götü önünde yıkanıyor. Cami etrafındaki evlerde kadın, çoluk çocuk bu acı manzarayı görmemek İçin pencerelerinin perdelerini kapatıyorlar. \ akı ile her camiin kapa-b bir yeri vardı. Farzedellm ki, bu camide böyle bir kapalı yer bulunmasın. Herhalde bir ölüyü herke»ln gözü önünde yıkamamak İçin bir çok çareler vardır. Bu gibi hareketler hem mânevi hem de ahlaki seciyeye uygun olmasa gerek. Bilhassa etrafında çoluk çocuk bulunan kalabalık bir yerde açıkta (cenaze) bulundurarak kefenlendlrmenln bu çocukların üzerinde ne kadar korkunç tesirler bırakabileceği tasavvur edilebilir. Biraz dlkkaUl ve biraz tedbirli o lal mı
Dokumacılar Kooperatifi Tahkikatı Devam Ediyor
Kooperatif İdare Heyeti Reisi Bay Yahya Yılmaz İstifa Etti
Piyasa Haberleri:
Evvelce yazdığımız gibi El Dokuma kooperatifi meselesi iktisat Vekâleti müfetliçlerile Mm-taka İktisat müdürlüğü tarafından tetkik edilmektedir. Haber aldığımıza göre tahkikat bugünlerde ikmal edilecek ve tahkikat raporları İktisat Vekâletine gönderilecektir.
Diğer taraftan haber aldığımıza göre El Dokuma kooperatifi idare heyeti reisi Yahya Yılmaz istifa etmiştir, istifanın neden ileri geldiği henüz bilinmemekle be-
raber bu yüzden Dokumacılar kooperatifi umumî heyeti toplanacak ve yeni idare heyeti intiha, bı yapılacaktır. Bu müddet zarfında kooperatif işlerine Halk Sandığı bakacak, yeni idare heyeti seçildikten sonra da Halk Sandığı murakıp vazifesini görecektir. Bu suretle Dokumacılar kooperatifi yeni bir şekilde faaliyetine devam edecektir.
Yakında kooperatif işlerinin son karıçrk meselelerinin hakikî safhası meydana çıkacaktır.
Beykozda Bir Motor İnfilâk Neticesinde Yanarak Battı
Dün Beykoz açıklarında Mehmet kaptanın idaresindeki Yılmaz motöründe yangın çıkmış, motor infilâk neticesinde batmıştır. v-'v.\ ^8SS(p|
Vaka şu şekilde cereyan etmiştir:
Beykoz sahiline çok yakın bir mesafede bulunan motörde yangın çıktıktan sonra kaptan motö-ıü kurtarmak için sahile doğru ilerlemeğe başlamış, bu sırada sa-
hilde bulunan halk çok büyük bir korku geçirmiştir. Civarda bulunan ev ve yalılar da motörden çıkan alevlerden yanma tehlikesine maruz kalmışlardır. Istinye itfaiyesine haber gönderilmiş,
vaka mahalline yetişen itfaiye, motor tamamen yandıktan sonra yangının civar evlere sirayetine meydan vermeden hâdiseyi bastırmıştır.
Maarif Haberleri :
Mekteplerin ders saatlerinde değişiklik
Çift Tedrisat Yapan İlk Okullarda Derslere 8,30 da Başlanacak
Maarif Vekâleti, istanbul Maarif müdiriyetine bir emir göndererek, bir marttan itibaren çifte tedrisat yapan ilkmekteplerin ders saatlerinde tadilât yaptığını b,İdirmiştir. Tadilâta göre, günlerin kısalığından dolayı kış sömestri esnasında günde üç saat olmak üzere haftada yirmi üç saat ders yapılması kabul edilmiş olan bu mekteplerde bundan sonra haftada yirmi altı saat ders okutulacaktır. Birinci grupta sabahleyin temizlik yoklamasına 8,30 da, birinci derse de 8.40 ta
başlanacak, tedrisat 12,45 te bitecektir. İkinci grup için temizlik yoklamasına saat 13 te, birinci derse de saat 13,10 da başlanacak, tedrisat 17,15 te bitecektir.
Çift tedrisat yapan okullarda normal tedrisat yapan sınıfların ders ve teneffüs saatleri, çift tedrisatın ikinci dersi başlarken normal sınıfların birinci dersi başlayacaktır. Bu mekteplerdeki normal sınıflarda birinci ders 9,30 da başlayacak, tedrisat 15,10 da bitecektir.
Ortamekteplerle liselerin ders saatlerinde henüz bir değişiklik yoktur.
İlkokullarda Resim Sergileri
Ders senesi sonunda ilkmek-teplerde, talebelerin yaptıkları iş-leri ihtiva etmek üzere birer sergi açılacaktır. Bu sergilerde beğeni-
te toplanarak ayrıca bir büyük sergi yapılacaktır.
Üsküdar 19 uncu, Fındıklı 13 üncü mekteplerde devam etmekte olan basit vasıtalarla deneme kurslarında yapılan işler dc bir sergi halinde teşhir edilecektir. Bundan başka, İstanbul birinci ve Fındıklı 13 üncü ilk okulda birer yazı sergisi açılması düşünülmektedir.
Maarif Vekâleti tarafından 1931 de yapılan seyyar sergi bu sene de yapıldığı takdirde İstanbul ilkmektep talebelerinin yaptıkları işlerden bir kısmı Ankara-ya gönderilecektir.
o ¦
Adliye Vekili Ankaraya Gitti
Bir müddettenberi Istanbulda bulunan Adliye Vekili Fethi Ok-yar dün akşamki trenle Ankaraya dönmüştür. Adliye Vekâleti Heyeti Teftişiye reisi Sezai ve Kalemi Mahsus müdürü Şakir de
Ankaraya gitmişlerdir.
o
Beyazıt Meydanı . Koska Yolunun Açılmasına Devam Ediliyor
Beyazıt meydanı ile Koska yollarının açılmasına devam edilmektedir. Burada yine sekiz binanın istimlâk muamelesi ikmal edilmiştir. Belediye Reicliği istimlâk edilen binaların derhal
yıktırılması için alâkadarlara kati len işler Beyoğlu 15 inci mektep- emirler vermiştir.
Hububat Birliği BugünToplanıyor
Ihracrtçılara 1,890,000 Liralık Pay Ayrıldı
İhracat faaliyetini tanzim etmek maksadile Hububat Birliği tarafından yeni tedbirler alınmaktadır. Dün Birlik toplantılarına devam etmiş ve Birliğe dahil tüccarlarla ihracatçıların ellerinde mevcut stoklarına göre her firma için birer ihracat payı ayrıLmıştır. Bu suretle bir milyon sekiz yüz bin liralık bir kontenjan tevziatı yapılmıştır, ihracı düşünülmekte olan maddeler arasında başlıca susam, ketentohumu, pamuk çekirdeği gibi yağ çıkarılan tohumlarla hububattan kuşyemi ve bir miktar nohut vardır. Nohutlardan Romanyaya verilen 300 tonluk lisans üzerine iki yüz tonu gönderilmiş ve geriye kalan yüz tonu da piyasadan mubayaa edilmiştir. Hububat Birliği bugün Ticaret Odasında bir toplantı daha yapacaktır. Birliğe dahil bütün tüccarlar bu toplantıya davet edilmişlerdir. Toplantıda Birliğin faaliyeti ve mesaisi hakkında a-lâkadarlara izahat verilecek ve yeni idare heyeti intihabı yapılacaktır.
Son güne kadar Hububat Birliği tarafından yapılmış olan tevziata dair ayrıca görüşmeler olduğu gibi tüccarlardan hiç birinin paysız bırakılmajnası için yeni i idare heyetinin eski kararı tekrar yenilemesi istenecektir.
4 Muhtekir Daha Adliyeye
Verildi
Fiyat Murakabe bürosu memurları dün de piyasada dolaşarak faaliyetlerine devam etmişlerdir.
Dün; Asmaaltı, cambazhane caddesinde bakkal Stefo Kaçanos saıbun ihtikâıl yaptığından, Mah-mutpaşa yokuşu 141 numarada manifaturacı tsak ve şeriki manifatura ihtikârı yaptıklarından, Kap alıç arşı 1 74 numarada maka-racı Enver Kaya, 43 kuruşluk makarayı 65 kuruşa sattığından.
Vasık Kaynak kaşer peynirini 95 kuruşa sattığından, yakalanarak Adliyeye teslim edilmişlerdir.
Derilerimiz Hakkında Yeni Kararlar
Şehrimizde bulunan iktisat Vekâleti Standardizasyon müdürü Faruk Sonter tetkiklerine devam etmektedir.
Haber aldığımıza göre yakında, üzerlerinde bir buçuk veya iki santim uzunluğunda kıl bulunan derilerin ihracı menedilecek-tir. Ayni zamanda keçi kılı stan-dardizasyonu için de tetkiklere devam ediliyor.
Madenî Eşya Birliğinin Toplantısı
Dün Madenî Eşya İthalâtçılar Birliği senelik toplantısını yapmıştır.
Bu toplantıda Ticaret Vekâletinin Birliğe açmış olduğu akreditiflerle getirtilecek mallar hakkında görüşülmüş ve yeni teşebbüsler yapılmasına karar verilmiştir.
Toplantıya yeni idare heyeti intihabından sonra nihayet verilmiştir.
GÜNDEN
GÜNE
Yüksek Görünmek
Bir gazetede gözüme ilişti: Amerikalı bir doktorun iddiasına göre, kadınlar yüksek ökçeli iskarpin giymekte devam ettikleri takdirde, bir kaç nesil sonra kadın ayakları, at ayağına benziyecekmiş.
Bu iddia ne dereceye kadar doğru ?.«. Burası meçhul. Fakat, eğer doğru ise, bayanlarımız gelecek nesilleri bu tehlikeden kurtarmak için, derhal yüksek ökçeli ayakkabıları giymeği terkets inler.
Yoksa, «yüksek görünmek!» sevdasından gelecek nesillerin hatırı için bile olsa vazgeçmezler mi?...
* Kürsüsüz Profesörler
çeredeıı
Ben! öptükten sonra tekrar bakmağa başladı. Ben aksi aksi devam ettim:
— Benimle evlendikten sonra pişman oldun. Ben srfulgan. acemi bir kumu Fena giyiniyorum. Seni memnun edemiyorum.
— Saçmalama, yavrum. Biliyorsan kl seni beğenerek aldım.
— Bu münakaşa da nereden çıktı ? İşte o
heykeli ben kırnuum? olsaydım. Bütün bu
sözleri söylemlyecektlo. Nereden de düyttriip kırdım.
— Bıktım bu menhus heykelden...
— Çok mu kıymetli İdi?
— Ne bileyim, her halde öyleydi. Bütün bu şatodaki eşya eski ve kıymetlidir.
— Hele bu küçük salon çok zevkle dö-genml?» ne vakittenberi böyledir?
— Evlendiğimiz zamandan beri...
— Bu heykel eskiden mi orada İdi?
— Hayır, bu bir düğün hediyesi olanı k geldi. Rebeka eski eşyaları pek severdi.
Yüzüne baktım bu İsmi so&uk kanlılıkla söylem İş U. heyecana kapılmamıştı. Düşünüyordu, Mutlaka Kebe kay ı düşünüyordu. Demek kl düğünlerinde gelen bir hediyeyi kırmıştım.
Bu heykele dair kim bilir ne güzel hatıraları vardı! Şimdi herhalde düğünlerini hatırlıyordu. Bir taraftan tırnaklarımı kemiriyor, bir taraftan da yan gözle Maksimin düşünceli haline bakıyordum. Uzun dakikalar geçti, nihayet:
— Ne düşünüyorsun V Dedim.
Kalbim şiddetle, heyecanla çarptığı halde sesim sakin ve soğuktu. Maksim bir sigara yaktı. Bu sabahtan beri yirmi beşinci idi. ' /> / l f
— Hiç muayyen bir şey değil...
— O kadar dalgın bir halin var kl...
— Evet.. Şunu düşünüyordum: Acaba bugünkü futbol m acımla hangi taraf kazanacak? Buna pek merak ediyorum.
Kayıtsız bir tuvuria sigaracının külünü «IH 11 koltuğuna oturdu ve gazetesini okumağa başladı. Ben, yanıma yaklaşan Jas-per İle oynuyordum.
XII
Haziran sonlarına doğru İdi. Maksini resmi bir davet İçin Londraya gitti. Seyah&t iki gün devam edecekti. Fakat ben sanki o bir daha donmlyecekmlş gibi üzüntülü ve sinirli İdim.
Her an bir kazaya uğramış veya ölmüş diye haber alacağımı sanarak çırpmıyordum...
Yemek ylyeralyordum. Kulağım telefonda
her dakika bir fena haberden korkarak yaşıyordum.
Bahçede ohıruyorken uzaktan Robert'ln bana doğru geldiğini görünce heyecanla bekledim.
Şu haberi verdi:
— Klüpten telefon etiller. Mlster de Vinter on dakika evvel gelmiş,
— Teşekkür ederini, Robert. Çabuk geldi, değU ml?
— Evet efendim, her halde otomobili çok süratle kullanmış olacak.
— Benimle konuşmak İstemcinin mi? Telefon eden kendisi değil miydi?
— Hayır telefonda klübün kapıcıslle konuştum. Mlster de Vlnter'ln geldiğini haber verdi. Başka bir şey söylemedi.
— Peki, Robert, teşekkür ederim.
İçim ferahlomrştı. Artık üzülmüyordum, birdenbire kam mim acıktığını farkettim. Maksim gldell adam akıllı yemek yememiştim kl.. Usulca yemek odasına gidip bir elma Ue birkaç bisküvi aklım. Tekrar bahçeye dönerek onları yedim. Uşakların beni gör-
mesini hiç istemiyordum. Çünkü sonra alıcıya söylerler, o da yemekleri beğenmeyi p aç kaldığımı zanneder. Nihayet Mis is Danvers haber alır, başıma bir sürü iş açılrr.
Mademki Maksim artık dönmüştü, her-şey yolunda İdi. Iştiha ile bisküvileri yedim. Neşem gelmişti, Jasperi çağırarak bir yürüyüş yapmak üzere yola çıktım.
Mesut yaylaya kadar gittik. Sünbüllerln kokusu yine ayni bayıltıcı şekUde etrafı kaplamıştı. Güvercinler etrafa yuva yapmışlardı. Bir düzlye sesleri duyuluyordu. Yannnda kimseyi İstemiyordum. İnsan yalnızken saadeti de, kederi de daha İyi tadıyor. Güzel manzaraları daha iyi görüyor, herseyi daha derin hissediyor. Tanımda hiç kimseyi, hattâ Maksimi bile İstemiyorum. Yere yatmış, etrafımdaki sttnbüHerl kokluyor, gök yüzüne bakarak güvercin seslerini dinliyordum.
Yanımda Maksimi bile istemeyişimin sebebi şu İdi: O yanımda iken hep onunla meş gul oluyor, onun yüzüne bakıyor ve başka lılç bir şey görmüyorum. Halbuki uzaktaki deniz, güzel kokulu çiçekler, yeşil ağaçlar pek lâtif bir manzara teşkil ediyor. Maksim îMinm hayatta her şeyim, fakat saadetimi daha İyi duymak IçJn bozun harici a-lemle de meşgul olmak lâzım...
Yattığım yerden kalktım Jasperi tekrar çağırarak yürüyüşüme devam ettim. Elimde olmıyarak adımlarını beni deniz kenarına götürdü. Köpek yine alışmış olduğu gibi ka-
( Arkası Var )
Profesörlüğe terfi eden doçentler, kendilerine kürsü bulunamadığı için, gene doçentlik yapacaklarımı; daha doğrusu müstakil ders veremiyecekler-miş.
Bu havadisin hayret edilecek bir noktası yok. öyle ya! San-dalyasız nazır olur da, kürsüsüz profesör olmaz mı?-.
Kaşarlanmış
Duydunuz mu bilmem? Bir bakkal peynir ihtikârı yapıyormuş. Fakat beyaz peynir ihtikârı değil, kaşar ihtikârı...
Hayret vallahi! Hani, insanın bu bakkala, «kaşarlanmış muhtekir» diyeceği geliyor!..
Yanmak Tehlikesi
Hitler, son nutkunun bir yerinde diyor ki:
Başkalan şimdi şunu veya bunu yapıyoruz dedikleri za.
man, ben onlara diyorum ki: Bütün bunlan ben yapmış bulunuyorum. Yalnız bana masal okumasınlar. Ben silâhlanma işlerinde bir mütehassısım, hem de büyük bir mütehassısım. Biri insandan ne yapılabileceğini ve ne yapılmıyacağını bilirim.
Alman milletini mücadeleye attım. Avrupayı da mücadeleye atabilirim ve bunu yapıyorum.»
Hitler*in bu sözlerinde bir alçak gönüllülük! seziliyor... Çüıu kü, yalnız Avrupayı mücadeleye attığını söylemesi büyü kbir ye attığını söylemesi büyük bir dünyayı ateşe atmakta idi ki bu emeline de kavuşmuştur.
Şebabettin UZUNKAYA
Zabıta Haberleri:
Bir Kadın Sevdiği Genci Bıçakladı
Langada Cami sokağında 45 numaralı evde oturan Naciye §engül iaminde bir kadın kıskançlık yüzünden Davutpaşada Yalı-boyu sokağında oturan Ali Ga-ripkuş isminde birini bıçakla mulhtelif yerlerinden yaralamıştır. Ali hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmış, Naciye yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
Kız Kardeşini Bıçakladı
Beyoğlunda Kpcaağa sokağında oturan Kâzımla kız kardeşi arasında başlayan geçimsizlik dün akşam bir kavga ile neticelenmiş ve Kâzım kız kardeşini bıçakla göğsünden yaralamıştır.
Kasımpaşa Deresine Düşen Çocuk öldü
Kasımpaşada oturan Vedadın yedi yaşındaki oğlu Özel Kasımpaşa deresine düşerek boğulma arazı gösterdiği için Şişli hastanesine kaldırılmıştı. Dün ölmüştür. Tabibi Adli Enver Karan cesedi muayene etmiştir. Vereceği rapora göre tahkikata devam
edilecektir. ^
<£- Abdullah Şirin isminde bir sabıkalı Unkapanında eroin satarken suç üstünde yakalanarak Adliyeye teslim edilmiştir.
TÂ KVI
26 ŞVBAT 941 ÇARŞAMBA
AY: 2 - GÜN: 67 - Kasını: 111 RFMt: 1356 — ŞUBAT: 13 HİCRİ: 1360 — Muharrem: 29
VAJÜT
GÜNEŞ:
ÖĞLE:
İKİNDt:
AKŞAM:
YATSI:
ÎMSÂK:
ZEVAlJ EZANI
7.-11 13,27 16,31 18,55 20,25
5,02
12,16 7,32 9.35
12,00 1.34
11,07
41515
26 - 2 . 941
- VATAN
Sinema Düşmanı Biriyle Konuştum
iddiasına Göre Sinema,
m
insanın Hagalini Yıkarmış, Dimağını Kısırlaştırırmış
Diyor ki: "Elimde Kuvvet Olsa Büfün Sinemaları Kapatırım,,
Tesadüfler insanı bazan hiç beklemediği hâdise ve şahıslarla karşılaştırıyor. Geçen gün bir dosta misafirliğe gitmiştim, orada beni diğer bir misafirle tanıştırdılar. Daima düşüncelere dal* m 19 gibi görünen bir adamdı. Kendisini tanımakla beraber şöhretini daha evvelden haber almıştım: Meğer sinemaya karşı nefret duyu-yormuş...
1 Kendisile sinema hakkında bir / mülakat yapmak derhal aklana gel di. Yanma sokuldum. Evvelâ dag
tepeden bahsettik. Kendisine damdan düşer gibi sorsaydtm, belki hiç konuşmazdı. Lafı evirip çevirip sınamaya getirmek İçin gedik aradım. Evvelâ günün dedikodusu olan Necip Fazıl Kısakürek ile Orhan Seyfi arasındaki münakaşadan konuştuk, bundan sonra gazetelere dair mütalealar yürüttük. Nihayet harp hakkmda konuşmağa başlayınca bir frreat düşürerek dedim ki:
Geçen gün sinemada bugünkü harbin hakiki sahnelerini gördüm. İnsanlar nerde ise en küçük hâdiseleri bile filme alacaklar. Siz de gördünüz mü?
Başını kaldırdı:
— Hayır, ben sinemaya hemen hemen hiç gitmemi!..
— Yok canım nasıl olur?
— İşte öyle. On yedi, on sekiz yaşıma kadar sinemaya gittim. Bunu da herkese uymak için yapıyordum. Fakat o yaşımdan sonra, aşağı yukarı on, on iki sene oluyor ki bir sene içinde sinema-yaya bir defa gittim, ya hiç gitmedim. \ -
— Peki ama bütün insanların bu kadar rağbet gösterdikleri sinemaya karşı böyle yabancı kalmanız neden acaba?.
— Bunu anlatmak çok güç...
— Affedersiniz, ama ben biraz mütecessis adamım. Herkesin zıddına olarak neden sinemadan nefret ettiğinizi anlamak isterim.
— Şunu ilk önce söyliyeyim ki siz de muhakkak surette bana güleceksiniz. Hislerimde aldandıgımı söyliyecekslniz. Ne deseniz bendeki kanaati değiştiremezsiniz. Fakat ben belki sizdeki kanaati değiştirebileceğim için münakaşayı kabul ediyorum.
— Nasıl isterseniz...
— Efendim, bir gün yolda giderken birkaç arkadaşrma rastgel-dim. Bana sinemaya gitmeği teklif ettiler. O gün ben y*ni okuduğum bir kitabın tesiri altında idim. Her şeyi herkesten başka bir gözle gör meğe meyil duyuyordum. Buna rağmen arkalarına katıldım. Beraberce sinemaya gittik.
Çıktığımız zaman düşünceye daldım. Okuduğum kitapla gördüğüm filmin tesirini kendimce karşılaştırıyordum. Sinema perdesinde bir insanın gözü önüne getirilen film bizde iki şeyi yok ediyor: Birisi hayali, diğeri kafamizm kendi ken dine düşünme kabiliyetini...
Çünkü sinemada gösterilen film herkese o eseri, meydana getirenlerin zevklerini, düşüncelerini en ufak bir noktasına kadar aşılıyor. Meselâ bir insanm ölümünü, bir aşk macerasını en küçük teferruatına kadar umumun anlayışına, kanaatine uygun bir şekilde gösteriyor.
Halbuki bir kitap okuyunca ayni midir? Kitabı okurken bin bir türlü düşüncelere kapılırız. Evet, muharrir bize kendi fikirlerini söylemiştir. Fakat bizim de kafamız işler, her birimiz bu eserden başka başka ilhamlar alır, başka başka düşüncelere dalarız: Kitapta okuduğumuz sahneyi kendi görüşümüze göre hayalimizde canlandırırız. Ona göre kafamızı işletiriz.
Film, kafamızın ve hayalimizin yapacağı bütün işi kendi üzerine alır, bize hiç bir iş bırakmaz. Gözlerimiz başka bir kafadan çıkan düşünce ve hayalleri takip eder. Gözümüz o saniyede oyalanır, işte hepsi o kadar... Muvakkat bir eğlenceye mukabil orijinal düşünme kabiliyetimizden fedakârlık c-deriz.
Sinemanın diğer bir zararı da her sınıf halkın gözü önüne parlak ve debdebeli bir hayata alt örnekler koymasıdır. Maksadımı daha iyi izah edebilmek için size
şu fıkrayı anlatayım:
Bir gün bir çobana sormuşlar:
— Padişah ne yer? O da cevap vermiş:
— Lorla soğan özü yer,
Demek o çoban gözile görmediği İçin padişahın ne yediğini ancak kendi hayat tarzına göre düşüneblVmiştlr. Sinema olmasaydı vo gözümüzün önünde bütün haşmetile yabaıcı bir hayat canlandırmasaydı hırslarımız bu kadar tahrik edilmiş ormıyacaktı.
Siz de duyuyorsunuzdur. elbet: Birçok gençler sinema artistlerine âşık oluyorlar. Bazıları dah* ileri gidiyor, filmlerdeki hayatı yaşamağa gayret ediyor, beceremeyln-cc de yese düşüyor, belki de hayatı yıkılıyor. Ama diyeceksiniz ki kitaplarda muhteşem hayatlar tasvir edilmiyor mu? Evet ediliyor ama yukarrda söylediğim gibi, bu yalnız okuyan adamları blras düşündürür, I.albukl sinemada okuyan, okumayan yalnız gözi'.c görür ve güzel gördüğünü canı ister.
Benim kendi hesabıma böyle bir kaygum yoktur. Ben yalnız hayalimin taze ve orijinal kalması İçin ve fikirlerime hâkim olabilmem 1-çln sinemadan kaçıyorum. Dedi.
— İyi ama sinemanm öğretici vasıflan yok mu? İnsanların u-mumî malûmatını arttırmaya yaramaz mı? Görüşümüzün ufkunu genişletmez mi? Bize uzak memleketlerin yaşayış şartlarını tanıtmaz mı?
— tnsanm umumî malûmatı göz yol İle artmaz, ancak okumakla, bir işe nüfuz etmekle artar. Yoksa gözümüzün önünden bir şerit halinde geçen bir film bizim hafızamızda yine bir şerit halinde kalır.
Size bir sual sorayım: <bü-yük edebi eserlerin çıktıkları zaman yaptıkları büyük tesiri film haline getirildikten sonra tekrar ettiğini iddia edebilir misiniz?
Muhakkak ki hayır... Meselâ La Dame auks Camellas kitabı nesillerce insan tarafından teessürle okunmuş, insanların bir takım hayat telâkkilerini genişletmiştir. Bunu film halinde seyrettiğiniz za man o saniyeye mahsus bir heyecan duyarsınız, «artist muvaffak olmuş veya olmamrş> der, geçersiniz.
Benim elimde kuvvet olsa bütün sinemaları kapardım.
Yanımıza misafirlerden iki bayan yaklaşmıştı. Sinema düşmanı şikayetlerine fasüa verdi. Bayanlardan biri diğerine diyordu ki:
— Geçen gün gördüğümüz filmde Heddy Lamar ne kadar güzeldi! Elbisesine de bayıldım.
Sinema düşmanlle göz göze geldik:
— Gördünüz mü? Der gibi bana bakıyordu.
Manlsada Tütün Mubayaan Bitmiştir
Manisa, (Vatan) — Kumpanyalar tarafından Manisa mmtakaamda alman tütünlerin çeki muameleleri nl yapmak ve zürraa hesap vermeleri İçin kumpanya mümessilleri aldıkları tütünleri Manisaya getirttir mekte ve tütünlerin transüver muamelelerini ikmal ettirdikten sonra alt oldukları mağazalara sevket-mektedirler.
Tüccarlar bu eenekl tütünlerin randımanları diğer senelere nazaran daha yüksek olduğunu ve zür-ram da yüzü güldüğünü söylemektedirler.
Bir Bayanın tnsaniyetperverliği
Gönan, (Vatan) — Yalnız on bin nüfusa baliğ olan kaza merkezi hal kımızm diplomasız ebelerden kur-kımızı diplomasız ebelerden kur-çocuk vefiyat vakalarına mani olmak gaycslle Gönanda bulunan serbest diplomalı kabile Bayan Saide Cabgu bilâ tefrik her vatandaşın
çağıracağı doğumlara hiç bir ücret almaksızın memnuniyetle icabet etmektedir. İnsaniyete çok faydalı bir vazife gören bayan Saideyi takdir eylemek bir borçtur.
Danoncioya Kapalı Mektuplar
Çerçevesini Çatmış,
ikinci Mektup
G«* ¦¦ ta
ununu
Gü
nüne
Katmış,
San'atin Her Zaterini Tatmış Güzel Memleketin
LJarbin bu akıbetlerinden 1 *hiç kimse mes'ul değildir. Yalnız sen mes'ulsün!
Ne Göte ile Şiiler mesuldür, ne Ansaldo ile Gayda.
Ancak ve ancak sen mes'ul-Bttn!
Halince hallenen, sulhçu diye bellenen, şâiraneliği söylenen bir memleketin vardı. Öyle bir yeşil diyardı ki Rönc-sanstan öace de sonra da güzel san'at dünyası başına ü-şer, ayağına düşerdi.
Ilık havalı mavi göklerinde-ki on beşlik ay Dalmaçya u-fuklanndan sıyrıldığı vakit rengini değiştirirdi; sanılrdı ki toz mavi tüllere bürünmüş, tombul yanaklı bir Tirol dilberi insanlığa, güzelliğe ve ruha gülümsüyor...
Kendi ateşi ve kendi tava-sındaki kendi yağı ile kavrulur giderdi. Ne yası. vardı ne derdi. Herkes yoldaşım, makarnadan aşım, rahatça başım derdi.
Ne oldu? Hangi sam yelleri, hangi kum fırtınaları, hangi başı beyaz dağların rüzgârları esti de iflahını kesti?
Sana Ne Kötülük Etti?
Yazan: Aka Gündüz
— İkinci mektup — Bu yazının nakli ve tercümesi hak kı bilhassa serbesttir.
keseden dağıtmadı.
Eh.. Adem oğludur bu. Firması gibi ihtirası da büyüktür. Hele biraz saf, biraz dünyayı bilmemiş, biraz inanmış olursa...
Bunu sen yaptın! Mes'ulü sensin Danonçiyo! Evine düşkün, işinde pişkin babalar kan ağlıyor. Evlâtlarına bağlı, yürekleri dağlı analar saç yoluyor. Elma yanaklı, kiraz dudaklı, üzüm gözlü genç kızların göz bebekleri yaklaşmaz ufuklara takılmış. Bu hasret ateşleri kimin tarafından yakılmış? Bu çarmıha kimin tarafından çakılmış?
Senin tarafından, behey dalak kalpli, et kafalı Danonçiyo, senin tarafından!
Fiyomeden Tirola sekiz, Ka-labriya dokuz demedin aş tın. Coştun taşdın. Çizmenin koncunu aştın. Rahat, kanaatkar bir memleketin her tarafına zifos olup bulaştın. Halbuki sen daha iyi şiirler yazabilirdin. Hayalinin imbiğinden
daha güzel nesirler süzebilir-din. Zihinlere daha faydalı fikirler, hislere daha realist e-serler dizebilirdin. Fakat böyle yapmadın.
Kalktın; Tanrının Musaya vadettiği inciri, zeytini örnek edinmekle kalmadın da memleketine îzmir incirini, Silifke zeytinini fıçı fıçı, ton ton peşkeş çektin. Bu da yetmedi, beşik sübek bebelerini Habeş illerinde arslan avına teşvik" ettin. Serendibin cevizinden pastalar, Libyanm hurmasından likörler sundun. Nefis Ki-yanti şarabına alışmış delikanlıları Arnavut bozasına a-lıştırmağa kalkıştın. Dünyanın ne kadar iyi yerleri varsa hepsini onlara vadettin. Sen-
piyer bile anahtarları cebinde
olan cennetlerini bu kadar bol
gazı beş on satır, bazı
bazı beş on söz, bazı bir iki mısra bir memleketi yerinden oynatır. Bazısı da bir memleketi ıstırap ve hayal sukutu potasında kaynatır. Sen de oynatayım derken kaynattın.
Vagneri Şilleri bile kandır dm. Verdiye Danteye bile inandırdın.
Çerçevesini çatmış, gününü gününe katmış, san'atin her zaferini tatmış güzel memleketin sana ne kötülük etti be adam? Ne kötülük etti ki hayallerinin zehirli oklarile gözlerine gönüllerine mil çektin? Mes'ulü sensin Danonçiyo!
Dünya şairlerine, ediplerine, natıka perdazlanna seni göstererek tavsiye ediyorum: Memleketiniz bahis mevzuu olduğu zaman ya susunuz, ya realist olunuz!
Memleket Gençliğine Spor Yapabilecek
Saha ve Pist İstiyoruz
B
eden terbiyesi genel direktörlüğü merkez istişare heyeti azasından Burhan Felek haftalık spor mecmualarından birisinin yazısında, İstanbul bölgesinin üzerine düşen vazifeleri yapamadığından, elde 700 bin liralık bir tahsisat mevcut olduğu ve bunun yüzde s .Sseninir. statlara sarf?dU mesi i*-ap ettiği pa*f*c işin kırtasiyeciliğe döküldüğünden, hattâ bir atletizm Jdlti dahi ynpılamad P*n« ?an şikayetle acı acı feryat ediyor.
Beden terbiyesi genel direktörlüğünün yaptığı işleri murakabeye salahiyetli bir muharririn yazdığı yazıdan bir parçayı aynen şuraya alıyoruz.
eBeden terbiyesi kanunu, mahalli idarelerce bütçelerinin yüzde İki ve dördünü ayırmayı emir e-delidenberl iki seneden fazladır. Istanbulun bu işe ayırabileceği para senede - yuvarlak rakam - 350 bin liradır. îkl senedir bu para 700 bin lira gibi mühim bir yekûna baliğ olmuştur. Bunun da yüzde yalnız yirmisi sporun diğer ihtiyaçlarına sarfcdilip kalan yüzde sekaeni »aha inşaatina tahsis edileceği yine kanunun hükmü mukte-zasıdır. Gerçi İstanbul stadı için bu paranın büyük bir kısmı ayrılmış olmak gerektir. Ama yine bildiğimize göre küçük Bahalar ve pistler için tefrik edilmiş karşılıklı ve umum müdürlüğün yine bu hususlara karşı yaptığı nakdi yardımı vardır.
Ve yine bildiğimize göre îs-tanbulda (Beşiktaş, Mecidl-yeköy, Karagümrük) sahalarında Uç ptetin hemen yaptırılmaları
kararlanmış ve alakadarlarca müşir temenniler izhar edilmiş olmasına rağmen pist inşaatı bürokrasi makinesinin çarkları arasına karışmış görünüyor.
Hükümet namma spor işlerini yürütmek mesuliyetini alanların işi iki bakımdan güçtür. Birisi yehi bir devlet vazifesini teskilâttandır-mak ikincisi bu modern işi eski Babıali kırtasiyeciliğine kurban etmemek. j
Kısa kesiyoruz. İstanbul hattâ Türkiye atletizmi İçin İstanbul bölgesinden pist istiyoruz. Paraları var, yer var, vasıtaları var halâ neden yapılmaz.>
Yukarıda da kaydettiğimiz gibi bu yazı muharriri, beden terbiyesi genel direktörlüğünde en fazla söz sahibi ve bu teşkilâtın yaptığı işleri murakabe edecek kadar büyük bir mevkii vardır.
Teşkilâtın İçinden bulunan bir kimsenin İstanbul bölgesinin bol tahsisata rağmen bir iş yapmadığından şikâyet etmesi ve çok acı
bir şokildc feryadı İstanbul sporunun ne acınacak bir halde olduğunu ve ne ellerde bulunduğunu göstermektedir.
B
B
urhan Felek İstanbul bölgesinin iş değil kırtasiyecilik yaptığını, Feridun Kandemir bir sabah refikimizde beden terbiyesi genel direktörlüğünün ismen dahi namevcut olduğunu yazarken, yine teşkilâtta vazifedar bir muharrir arkadaş iş bilir geçinenleri cehaletle itham ederken bu işin yürüyeceği iddiasında bulunmak çocuk aldatmak kabilinden bir hareket olur.
iz otuz kırk bin liralık apart manlar, maroken ve kadife koltuklarla tefriş edilmiş salonlar, aynalı ampullerle süslenmiş bürolar değil, gençliğe spor yapabilecek saha, pist ve bu işleri başaracak idare adamları istiyoruz. Bunu istemek te memleket sporu namına hakkımız, yapamıyanlara da siz yapamıyorsunuz, bu işi başarabilecek olanlara yerlerinizi terkediniz demek başlıca vazifemizdir.
Kemal ONAN (CON)
Galatasaray . Deniz Lisesi
Boksörleri Karşılaşıyor
Galatasaray kul ünU önümüzdeki cumartesi günü aksamı kendi lokallerinde büyük boks maçları tertip etmiştir.
Galatasaray boks takımı, Al manyada uzun müddet tahsilden sonra memleketimize dönen eski atlama şampiyonumuz Tevflk Bü-kenln devamlı bir çalışmaslle yetiştirdiği Deniz lisesi boksörleri Ue kap Susacaktır.
Yapılan programa göro Galatssa-raydan Kani Galata Gecelerden tl-\ asla, Galatasaraydan Abdi yine ayni kulüpten tsmalllo Galata Gençlerden Hamlt Galatasaraydan Muzafferle, Alemdardan Abdi Bc-mIJ ılın Hüseyin 11. . Galata Gençlerden Halil de Halkevlnde Beul tlo karşılaşacaktır.
Galatasaray - Deniz lisesi müsabakalarında şu boksörler birbiri, rlle dövüşeceklerdir.
Necip (G. S.) - Murat (Dz.). Hüsnü (G. S.) - Şevki (Dz.)f Semih (G. S.) - Sermet (Dz.). Cevdet (G. S.) - Seyfl (Dz.), Muhteşem (G. S.) - Vcdl (Dz.)
OETOR
t yor kt:
Tereyağı Ağacı
Cenubi Amerikanın Serra Leone şehri h*»"nB no kadar gıpte edilse yeri var— Gerçi, armut pişip ağızlarına, düşmüyor ama, yine dünyanın en bahrtlı odamı olduklarına şüphe yok. tereyağına İhtiyaçları oldu mu, mutbaklunnın penceresinden ellerini uzatmaları kâfi...
Bu şehirde, her ovln bahçesinde yüksek bir ağaç vardır. Bu ağacın meyveleri cevize benzer. İçerisindeki yumuşak çcklrdckden, tere yağından hiç farkı olmıyaıı lılr nebati yağ çıkarılır.
Ah! No olurdu? Bahçelerimizde böyle bir ağaç bulunsaydı da şu mahlut yağlan yemekten kurtulbuy-dık...
Fuhrer, Duce, Cdudillo ve Conductor Ne Demektir?
Führer, Almanca 1 nurca kelime-
sinden gelir. Manâsı rehber, yol gösteren demektir.
FÜhrcr İlliler, Alman milletinin rehberi telâkki olunmaktadır. Tarihte, şimdiye kadar bu unvanı kullanan bir hükümdar, bir şef yoktur, flitler, llttldur mevkiine geldiği gün bu unvanı kendine vermiştir.
Duce, İtalyanca Duks kelimesinden alınmıştır. Mânâsı şudur: Rehber...
Bundan başka: Ordu kumandanı şef mânasına da gelir. Massollnl,
1:......i üzerine yürüdüğü zaman ken
dl kendine bu İsmi verdi.
Caudlllo, İspanyol dilinde «ordu kumandanı» demektir. VaktUe, İspanyol askerleri Caudlllo'lar, yani şefler kumandası alimda bulunuyorlardı. Bunun İçindir kl şlnıdl ispanyayı İdare eden General Frun-koya El Caudlllo Franeo diyorlar.
daha doğrusu bir fiildir. Conduco... mânâsı: İdare etmektir. İçtima ve toplantı mânâsına da gelir, i on lın-tor: rehber, conoral...
Londra Memurlarına Her üç Ayda Bîr (Bombardıman
Tatilî) Veriliyor
Londranın resmî vo hususi idareleri m. ruurlarına. Iı. r Uç ayda bir, on beş günlük Wr tatil verilmesini kurar altına almıştır. Büyük ve küçük memurlar bu tatilden İstifade edeceklerdir.
Bu tatUe, «Bombardumın tatili»
İsmi verilmiştir. Mecburi olarak sayfiyelerde geçirilecektir. Hava hücumlarından sinirleri bozulan memur hır, bu sayede on beş gün cismen ve
Kansızlıklar
Kan* kalbimiz merkez olmak ü-zere, bütün vücudumuzda dolaşan ve damarlar vasıtasUe bedenin en ufak hücreleri arasına kadar yayılarak gıda ve hayat taşıyan kıymetli bir cevherdir. Kan m İçinde bulunan krrmızı yuvarlakc ıklar, vücudun bes lenmesrnde büyük rol sahibidirler. Bir de beyaz yuvarlakcıklar vardır kl bunlar da bedeni dışardan gelecek mikrop ve zehirlere karşı müdafaa eden unsurlardır.
Kırmızı yuvarlakcıklar, tabii olarak, vücutta bir yandan teşekkül c-der ve bir yandan da tahribe uğrarlar. Günün t irinde bu teşekkül ve tahrip arasındaki muvazeneli intizam bozulacak yani kırmızı yuvarlakcıklar herhangi bir sebeple çok tahribe uğrayıp yeni teşekkül edecek olanlar bunu telâfi edemlyecek o-lursa kansızlık dediğimiz hal ortaya çıkar.
Kansızlığın sebepleri çoktur: Bir kazaya uğrıyarak vurulmak, yaralanmak.. Gfbl hallerde vücuttan çok kan kaybolduğu zaman husule gelen kansrzIrklar meşhurdur.
Basur memeleri, mide ve barsak yaralan, barsak kurtları bulunan İnsanlarda sinsi sinsi devam eden kanamalar, kansızlığın belli başlı sebebi olurlar.
Sıtma, flrengl, verem böbrek hastalıkları, İç İfrazı bez (gudde) leıi-nln muhtelif bozuklukları kansızlık yapan müh İm âmillerdir.
Kurşun, Arsenik, karbon gazlan gibi bir takım zehirli maddelerin kana teslrile hasıl olan kansızlıklarda vardır.
Vücutta kan yapan azadan en mü html kemiklerin İliğidir. Bunlar bilhassa kırmızı yuvarlakcıklarm tazelenip yenilenmesinde büyük rol oynarlar.
Zaman geçip vazifesini yaptıkça eskiyip yıpranan kırmızı küreyve-Ior tahlil ve tahrip eden uzuvlarda karaciğer ve dalaktır.
Kemik iliklerini kan yapanıryocak
derecede harabiyete uğratan bütün
tesirler, başlı başına» ciddi hastalıklar teşkil eden birçok kansızlıklara kapı açabilirler.
Dr. Nuri ERGENE
Conductor Lâtince bir kelime,1 manen dinleneceklerdir.
Konferans ve Temsil
Eminönü Halkevinden:
1 _ 27/2/1941 perşembe
akşamı saat 20,30 da Evimiz
Temsil sirkesi yalnız talebeye mahsus olmak üzere (Saadet Perdesi) payesini temsil edecektir.
2 — 28/2/1941 cuma akşamı
saat 20,30 da Evimiz azalarından Tank Zafer Tunaya (Millî Birlik) mevzuunda bir konferans verecek ve Temsil şubemiz (Saadet Perdesi) ni temsil edecektir.
3 — 1/3/1941 cumartesi akşamı saat 20^30 da Konya mebusu sayın Osman Şevki Uludağ (Dilenciliğin zuhuru, mücadelesi ve akıbeti) mevzuunda bir konferans verecek ve Temsil şubemiz (Saadet Perdesi) piyesini temsil edecektir.
Her üç toplantının numaralı giriş kartlarının Evimiz bürosundan alınması rica olunur.
Siyasi İcmal
Avrupanın
Besi
enmesı
merikayı meşgul eden
* meselelerden biri de,
Avrupanın aç kalmasının önüne geçmek ve bilhassa, işgal altındaki milletleri açlıktan kurtarmaktır. Mr. Willkie tngiltereye yardımın esaslarını, Mr. Hop-kins İngiltere ile geni} bir iş birliğinin plânını çizerken, eski Cumhurreisi Mr. Hoover de Avrupanın beslenmesi için tekliflerde bulunuyor, Amerikayı, tngiltereye harp malzemesile beraber, işgal altındaki memleketlerin ahalisine de yiyecek göndermeğe teşvik ediyordu.
Mr. Hoover'in plânına İngiltere itiraz gösteriyor ve bu itirazında da haklıdır. Zira, eski Amerikan Cumhurreisi nekadar iyi bir hisle hareket ediyorsa bu insani arzusu o derece büyük bi»- mania île karşılaşmaktad.r kî bu da, Avrupaya gönderilecek yiyecek maddelerini Alman-yanın eline geçirmesi ve bunları, işgal ettiği memleketlerin gıda maddelerinde olduğu gibi, kendi askerlerine verip ahaliyi yine aç bırakmasıdır. Pratik bir zihniyetle düşünülünce, bu insani gayenin tahakkukuna imkân olmadığını ve bundan vazgeçmenin daha doğru olacağını kabul etmek mecburiyeti vardır.
Esasen bugün ingilterenin Almanyaya karşı tatbik ettiği abluka, Umumî Harptekine nazaran pek mükemmel değildir, bu da, İngiltere bir kapıyı n?u-hafaza ettiği halde, diğer üç kapının açık olmasından Ueri gelmektedir. Bunun karşısında, ln-güterenin, elindeki bu tek kapıyı da açmamak isteyişini pek haklı görmek lâzımdır.
Umumî Harpte, dört sene zarfında Almanya, 13 milyon asker beslemişti. Yapılan hesaplara göre, harp zamanındaki
istihlâk, hazerdekinin yüzde 20 fazlasıdır. Yine harp zamanında istihsal, yüzde 20 derecesinde azalır. Binaenaleyh, bir mem leketin harp zamanında gıda maddelerine ihtiyacı, eskicinin
yüzde 40 1 nisbetinde bir fazlalık gösterecektir.
Ablukanın, geçen harptaki kadar sıkı olamayışına rağmen, Almanyanın ve işgali altındaki yerlerin bugün büyük bir gıda yoksulluğu içinde bulunduğu muhakkaktır. Orta Avrupa hiç tc büyük bir ziraî memleket değildir. Harpten evvel, Orta Av-rupanın hariçten buğday ithalâtı senede 8 milyon tondu ve bunun büyük bir kısmı Cenubi Amerika memleketlerinden gelirdi. Bugün bu yol kapanmıştır.
İlk bakışta İngilterenin mukabil ablukadan daha fazla za-rardar olması lâzım geldiği düşünülebilir. Filhakika, bütün Orta Avrupanın senede 8 milyon ton buğday ithal etmesine mukabil İngilterenin buğday ithalâtı senevi 10 milyon tondur. Fakat, Almanyanın, Atlas Okyanusunda nakliyata hâkim olduğunu iddia etmesine rağmen, İngiltere, gerek Amerikalarla, gerek denizaşırı topraklarile münakalâtına büyük bir nisbet-te devam ve gıda ihtiyaçlarını elde edebilmektedir. İngiliz İaşe Nazırının, geçen günkü nutkunda işaret ettiği gibi, İngüterede hiç bîr gıda sıkıntısı yoktur.
Hoover plânına muarız olan Amerikalılar da, işgal altındaki toprakların ahalisinden Almanyanın mes'ul olacağını, binaenaleyh onlara yiyecek meddesi göndermek için uğraşılacağına, Ingiltereye silâh yardımı yaparak, bu insanların dolayısile çabuk kurtarılmasına çalışılması lâzım geldiğini ileri sürüyorlar ki, bu fikri yukarıda işaret ettiğimiz bir çok noktalardan doğru kabul etmek mecburiyetindeyiz.
Vahdet GÜLTEKİN
Edirnede Peynir ve Et Buhranı
Edirne, (Vatan) — Geçenlerde a-lınaıı tedbirler neticesi olarak önüne geçilen beyaz peynir buhranı birkaç gündür yeniden bas gösterdi, birkaç günden beri Edirnede yenilenilecek derecede yağlı peynir hiçbir yerde satılmamaktadır. Buna sebep olurak buzhanelerde ve tüccar elinde peynir stokunun azaldığı gösterilmektedir.
Et buhranı da eski vaziyetini mu hafaza etmekte, koyun etine belediyece 60 kuruş narh verilmiş olmasına ragnıen kasaplar et kesmemek-tedirler.
>
VATAN
- 26 . 2 . »41 -
Hem
Pasla Mücadele
Hem
Evde Dinç Kafa
— Hazır evdeyim, bu pazar da. kırık döküğü tamir edeyim... Hanım, şu çekici, kıskacı, İngiliz anahtarını, çivi kutusunu falan getir de hemen işe başlayayım.. Akşama kadar ancak...
A bak, bunların hepsi paslanmış.. Ne?. Rutubet mi dedin? Kuzum yalnız bizim ev mi rutubetli.. Sen eşyayı muhafaza edemiyorum, deme de, kabahati evc yükle... Ne dedin? Ne dedin?. Sen bu kadar mı muhafaza edersin?. Hanım.. Bana bak. nekadar muhafaza ettiğin işte meydanda.. Bütün bunlar iyi bakılmaktan paslanmadı ya.. Marifet bir malı satın almak değil.. Onu kullanmasını bilmek, kıymetini bilmek-
Bey bağırır.. Han un bağırır.. Bey kızar kapıyı vurur gider.. Hanım oturur ağlar..
O gün yapılacak işler de yüzüstü kalır..
Ve bütün bunlar da bir pas yüzünden..
Bakın bana bir şey tavsiye et-ın işlerdi.. Yaptım.. Görmeyin bütün al ât ve edevatım, bütün çL \ ılrum sarık i bugün nalburdan alınmış gibi.. Pırıl pırıl.. İsterseniz siz de bir tecrübe edin:
Aletlerinizi aradatırada zey-'myağı ile uğun ve yünlü bir parça ile kurulayın. Çivileri otomobil benzinine batırın, iki üç saat bu benzinin içinde kalsınlar.. Sonra eğer daiıa iyi temizlenmesini isterseniz bir kere de kumla uğunuz, göreceksiniz nasıl tertemiz olacaklar.
m
Moda,
ze
İlik,
arıs,
Mareşal Göring Ve Saire...
Dün akşam
GABY MORLAY ARMAND BERNARD ELVİRE POPESCO ANDRE LEFAUR
ve
DALİO
SüMER'de
gösterilmiş olan
AŞ K ve İHTİRAS
filminde bUyük muvaffakiyetler kazanmışlar ve takdirle alkışlanmışlardır.
—Allo, kimsini/, cimdim?
— Ben, Leyi A Serdar.
— A, Leylâcıgım, si/- mininiz. Ne kadar se\ İmlininim!
— Parlsten gcldlfclnl/l İşittim. İleni Mr Kere uranındım/. Sitem edeceğim.
— Kardcşclğlm, dalın hlc bir ur-
kadaştnu ınnuya \nuıı olmadı
Çok yorgun gelmiştim. Aneuk şimdiden Nonra hepinizi arayacağım Sizin Paris İsmini İşittiriniz andu elektriklenen bir moda meraklın olduğunuzu bilirim, suallerinize ee vnp vermek İçin sakin bir zamanı mı bekliyordum.
— Modaya zatımı çok İyi biliyor sunu/. Ne yapayım? Fakat ben bunu modaya karşı bir zâf değil, gll zelilce karşı bir Iptllû diyorum. İlenim fikrimce modada ura nacak şey henüz fırından çıkmış bir franeala gibi sıcak ve taze olması deftlldlr. En nıiibim nokta vücudumuzun güzelliğini arttırmışa hizmet etmesi dlr. Bugünün ınunasile güzel olmak İçin kı\nfet de kâfi gelmez. Vücudun ince hatlarında tenasüp ve çeviklik olmalıdır. Balık gibi elnstlk-II olanlar güzel ve canlı görünürler. Ben evimizin yukarıkl katımla-kl bir odayı jimnastik odası yap-tını. İler sabah kocam, ben ve üç yavrumuz orada muntazam surette beden terbiyesi yaparız.
Bir taraftan da yemece dikkat ederiz. Sofrada ekmek çok az yeriz. Ekmeğimiz İncecik dlllıımls ve kızartılmıştır. Hele nalçalı ve afcır yemeklerden çok kaçınırız. Şükür hiç blrhnlz şişman değiliz. Ve hepimiz de sıhhatteyiz.
— Leylâcı&ım, srzl tebrik ederim. Böyle bâr programı herkes takip etoe memlekette nesli rnlah etmK ve güzelllıü arttırmış oluruz. Dostlarınızı da size benzetralye çalışmalısınız.
— O biraz güç, kardeşim. Elbet dikkatinizden kaçmamıştır, tstan-buJda hâlâ şişmanlık çok..
— Evet, ben de dikkat ettim. Bazı dostlarımın şişmanlıktan boylan bile kısulnıış.
— Ya, elbet, onları gönlükçe
programıma dört elle Kanlıyorum. Ne İyi ettiniz de Istanbula geldiniz. Aranıra bu moda ve güzellik meselelerini beraber konuşuruz.
— Evel, fakat, bir şartla: Ko-nuştuklanmızı her hafta (Vatan) ın kadın sayfalında bana aynlan sütuna geçireceğim.
— Peki, öyle oLsun, fakat benim bir şartım var.
— Ne gibi?
— Moda hakkında her sualime cevap vereceksiniz.
— Elbette Leylâcıgım. Efccr beğenirseniz size her hafta da bir iki esvap modeli bile tarif ederim.
— Ne İyi! Teşekkür ederim. Parlsten hareketinizden evvel moda evlerini gezmiş miydiniz?
— Tabii değil ml? Bazı büyük moda evlerini ziyaret ettim. Alman işgalinden sonraki vaziyetlerini ve
L
\
Varın akşam
SARAY
sineması
Her iki dünya matbuatının takdir nazarlarilc seyrettiği bir film... BUyük Maceralar arasında geçen bir Aşk Romanı...
DAĞLARIN
(Suzannah Of the Mountaln)
Fransızca sözlü emsalsiz şaheseri göstermeğe başlryor.
Ba*Rollerd,: SHİRLEY TEMPLE
RANDOLF SCOTT-MARGARET L0CKVV00D
ve binlerce figüran... Kırmızı derililerin mücadele ve muharebeleri arasında ve dağlarda cereyan eden büyük bir manzara ve Aıyk filmi
Sinema unda
BUGÜN MATİNELERDEN İTİBAREN
ÇEMBERLİTAŞ
1-ARABACININ KIZI DUNYAŞKA
Meşhur Rus edibi ALEKSANDR PUSKİN'ln romanmdun
Oynıyanlar:
HEtNRtCH GSORGE ve HİLDE RBAHL
Bu süper Film, BAX.ALiAYKAL.ARI, ÇİGAN müzi£i, sarkılan, danslarile canlandırılan Çar Rusyasmın çözler kamaştırıcı kibar hayatının tehlikelerine maruz kalan ve husar bubayı MlNSKl'nln saffet vaidlertne kanıp sukut eden basit ve güzel DUNYAŞKA'nın feci hikayecidir.
Ayrıca: 1 — GECE KUŞLARI Fevkalade Kahkaha Filmi
2-Pramunt Jurnal Türkçe Sözlü
2 — PARAM UN T JURNAL TUrk<;e sözlü Denizde - havada - karada vukua gelen en son haberler
Ağırlıklarını daima kontrol mecburiyetinde bulunan sinema yıldızlarından Jean Parker
tartılıyor
•on modellerini görmek Ifttodftm.
— Naari buldunuz T PmrlMn vaıl-
yetl onlara da çok tesir ermlç ml?
— Hem »on derecede... Bir kere im m ı< Mı r çok azalmış, sonra müfteriler kuma* kıtlığı korkuslle bir düzlye elbise almak istiyorlar. Fakat moda evleri cfcer evvelce kendi ihtiyat kumaşları yokna, kafi derecede kuman elde edemiyorlar. Biliyorsunuz ya, Vvrupada bir kaç* senedir öyleden sonraya mahsus elbiselerde İpekli modası tamam ile kalkmıştır. tiem sabah, hem apre-
mldl elbiseler kıs, sonbahar ve İlkbaharda hep yünlü kumaşlardan yapılır. Yün rağbeti, modayı tama-nılle imi.ı..m ultına almıştır. Buna rafinen Paristekl yünlü kumaş satan evlerin bazısı ilaha o vakitten kapanmıştı. Mesela Rodyede siyah \ m.in kumaş hiç yoktu. Butun kumaşları Almanya çektlfcl İçin mensucat maddeleri de yiyecek maddeleri gibi kıtlığa mahkûmdur. Hattâ mensucat makinelerinin tama-mile Fran sanın her tarafındaki fabrikalardan Almanyaya nakledildiği bile söyleniyor. Kumaş yokluğu yüzünden genç İşçi kızlar ancak heftada dört defa, o da yalnız sahalıları öğleye kadar çalışabiliyorlar.
— Ne yazık, no yazık... Bu mahrumiyetler içinde yapılan elbiseler bari İyi ml?
— Fena değil, fukat mezonun tarzına göre modeller değişir. Benim geçen mevsimde ilk gördüğüm koUeksIyon (Monllnö)) dür. Bilirsiniz ya, (Kaplten Monllnö) Imji-Iİzdir. Parlsln İşgalinden sonra A-merikayu gitmiştir. Monlinö'nün
modelleri taınamlle tııglllz sadeliğini temsil eder. Bu suretle <le hem çok giyimli, hem do çok zariftir.
Alınan istilasından c\ vel Monll-ıınıılln Kııe Royale'dekl büyük moda evine unll^imi/ /aman, daha nıer-dl\enlerde ve asansördeki kalabalık tan salonların ne kadar dolu olduğunu tahmin ederdik. Paris modalarının sadeliğinde adeta rekor yapan o elbiseleri, yürüyüşlerinde tabiî bir gururla «osteren mankenle-rlle IVIonlIııonün koHoksIyonlarına İngiliz yüksek sosyetesinin bir çok hanımları hayrandılar. Klblselerde-kl sadelik zevklerin© taınamlle uyardı. Zaten en /arif şey, sadelik İçindeki güzellik değil nıldlrT j
— Fakat en güç şey de sade giyinebilmektir. Hele o sadeliği kendi vücudüne yaraştırmaktır.
— Çoh haklısınız, Leyla, modayı kendine uyduran kadınlarda pek
kibarca bir güzellik göze çarpar. Karşıla rındaklne bu sadcllklerlle
hürmet hisleri telkin ederler.
Mesela bu defa orada gördüğüm
bir küçük diner esvabını o kadar
sevdim kl tarif edemem.
— Nasıldı?
— Siyah İpek jersedeıı... Sl/c krokisinde gösterdiğim gibi, etek dizlere yaklaşırken hafifçe genişliyor. Eteğin önü dikişsiz, yalnız arkada İki dikişi var. Korsnjda arka düz, ziple arka, yakadan kapanıyor ve )un dikişlerden uzanan parçalar önde düğümlenerek kemer yapıyor. Kontajın önU omuzlara yakın kesilmiş ve hafifçe İki taraftan büzülmüştür. Tine korsajm önünde bele yakın kısmı kesilmiş, hafifçe büzülmüştür. Tıpkı çizgide görüldüğü gibi... Fakat elbisenin bütün güzelliği kollardaki İşleme
gibi fantezi bir denen üzerine İşlenmiş, sonra o beyaz işlemelerin üzerine sarı yaldızlı parlak klaptan seyrek seyrek sarılarak İşlenmiştir. Hakikatte siyah üzerine bu beyaz ve san İşleme, sade bir güzellik vermiştir.
— Güzel, fakat kol ağızları nasıl?
— Kol ağızlarının da kolun üç santim kadar yukarısında yine üç santim kadar genişlikte bir bilezik gibi ayni İslemeler vardır. Sonra yine Uç santim kadar hoşluktan sonra işlemeler yeniden başlar, dlr-aeğe kadar çıkar.
— Ben bunu bir tecrübe, edeceğim. Acaba bana gider ml?
— Ona hiç şüphe yok. Sizin mütenasip endamınızı daha uzun ve daha ince gösterir.
— Monlinöden başka hangi kol-lekslyonlan gördünüz?
— Bir çok, size her hafta biraz tafsilat veririm. Az kaldı, unutacaktım. Paklnde Mareşal Göring! gördüm.
— Alman hava nazın mı?
— Evet, Alınanyanın meşhur mareşali...
— Aman anlatın esvap mı alıyordu?
— Leylâcıgım, bunu gelecek hafta anlatırım. Şimdi beni yemeğe çağırıyorlar. Gözlerinizden öperim. Gününüz aydın olsun!
— Ben de... Gününüz aydın olsun, kardeşim.
Rebia T. BAŞOKÇU
Dolores del Rio
Dolores del Rio
Şehzadebaşı
Çarşıkapı
FERAH
AZAK
sinemalarında bugün matinelerden itibaren: Karalardan Denizlere... Denizlerden Göklere yayılan bugünkü kanlı harbin en büyük hakiki eseri: Toplarından ölüm saçan... Torpillerinden tufanlar yaratan
YÜZEN KALELER
(TÜRKÇE SÖZLÜ) Suma vc göklere .şimşekler, Kudurmuş engin denizlere ulev vo dehşetler saçan filoların ölüm savaşları... Bulutlan parçalayarak, Ülkeleri açarak şahlanan çelik kartallarda ölümü hiçe sayan kahramanların zafer destanı...
Ey kahramanlar kahramanı Türk Cengaverlerlnln sanlı mirasçıları, bir vakitler deryaları yedi kudretine esir eden ey Barbaros'un öz torunları! I Bu şaheseri sen de seyret!.. Ve eandnn alkışla!..
Bu büyük vc emsalsiz filme İlâveten;
AZAK'da
Batakhane Kızı
FER AH'da
Süvari/er Şeytanı
Diyor ki
B^mm G.bi Esmer Olanlara Bir Kaç Tavsiye
Benim gibi çok esmer olan kadınlara bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum. Evvela her kadın hayatta güzel olmayı ve güzelliğini İhtimam ve bakım ile ziyadeleştir-meyi bir vazife bilmelidir. Güzellik yalnız hat ve renk güzelliği değildir. Güzellik; temizlik, tazelik, bakım ve itinadır. Sakın, çirkinlik Allah vergisidir demeyiniz, her insan itina sayesinde tabiatı yenebilir. Yolda gördüğünüz buruşuk elbiseli, karma karışık saçlı, düşük çoraplı bir kadın ne kadar güzel olursa olsun cazip olamaz.
Güzellikte en büyük âmil saçlardır. Sonra cilttir. Daha sonra eller ve ayaklar gelir.
Bir çok kadınlar sadece yüzlerinin boyasına, tırnaklarının cilasına
ehemmiyet verir. Halbuki saçlar kadmm tacı değil midir? Onları İyi cins zeytinyagîle yapılmış bir sabunla yıkadıktan sonra limon sıkılmış su ile çalkamalıdır. Güneşte kurutmak saça ayrı bir parlaklık veriri
Sabah akşam saçlarrmı bir çeyrek sert bir fırça ile fırçalarım. Onların bu fırçalamadan sonra daha parlak ve daha yumuşak olduğunu görürüm.
Cildime gelince, her akşam ılık su ve sabunla yüzümü yıkarım, sonra yüzüme bir parça buz gezdiririm. İyice kurularım. Bir çok tuvalet sıüarlle temin edilemiyen neticeleri bu buz parçası sayesindo elde edebilirsiniz. Koyu renk bir pudra ve parlak kırmızı renkte bir dudak boyasüe, göz kapaklarıma sürdüğüm kahve rengi boya yüzüm için kullandığım şeylerdir.
Ellerime ve ayaklarıma gelince
çok spor yaptığım ve dans ettiğim
İçLn ayaklarımı her akşam ılık sabunlu suda yıkar, on dakika kadar hafifçe ılık bir yag ile uvarım. Ayak parmaklarıma, el parmaklarıma sürdüğüm tırnak cilasının aynını sürmiye itina ederim.
Cildim için güneşten korkmam. Çünkü ben Meksikalı olduğum için güneşe ve havaya alışkmım. Bütün esmer ciltli olanlar da benim gibidir. Sarışınların işine karışmam, fakat esmerlerin güneşten korkmamalarını tavsiye edebilirim.
Vücudumun tenasübü için hareket yapmaktan, yürüyüş, yüzmek, tenis oynamak ve ata binmekten hiç bıkmam. Masaj yapmak da çok faydalıdır. Yorgunluğa ve sinirliliği giderir.
Yemek hususunda da çok dikkatliyim. 53,500 kiloyum ve daima bu kiloyu muhafaza ederim. Memleke-timdeki salçalı, biberli yemeklerden vazgeçtim. Haşlama ve kızartma şeyler yiyerek şişmanlıktan uzaklaşrrnTL Tatlı vc şekerli şeylere bayılırım, fakat yemem. Sofradan kalktığım zaman dalma midem dc bir hafiflik hlseederim. Doyuncaya kadar yemek yemem.
Kahveyi çok sevdiğim halde ancak yirmi dört saatte yarım fincan
İçerim, çünkü kahve cilde muzır-mış. ..•> j
Güzel olmak için itina ederim ve güzelliğime halel verecek şeyleri yapmam. Nefsime itimadım vardır. Bütün kadınlara da bunları tavsiye ederim. Çünkü dünyada sevdiklerimize ve hattâ yabancılara karşı bile çirkin olmak hakkımız değildir. Hayatta o kadar çirkin şeyler var kl.. onları biraz daha azaltmak vazifemizdir.
Paris
Cehenneminden Nasıl Kurtuldum
Yazan: Rebla Tev.lk BAŞOKÇU
1
ScvgUl vatandaşlarım, zannedersem siz de benim gibisiniz. Bazan bîr eski albümü açtığımız zaman, gözlerimiz oraya takılır. O eski hatıraları büyük bir merakla yeniden tetkik eder, bakarız. O anda her işimizi geri bırakırız. O geçmiş günler bizi o kadar İçine çeker ki...
Ben dc size bugün yirmi senelik bir eski albümün yapraklarını göstermek isliyorum. Bu, hayat, albümü yirmi senedir Avrupanın büyük birlerinde toplanan hatıralarla jludur.
Son £*<'jrde Paristen vatanıma geldim. Parlsln şimdiki halini yakından gördüm. Hatıralarımda bunları anlatacağım. Sonra yirmi MV*T jfiücadele hayatımın yal-nm morluklarını, yorgunluklarını ve tecrübelerini hikâye etmekle kalmıyacagım. Hatıralarımda hikayeler, fıkralar ve bazı Avrupa milletlerinin asıl çehresini gösteren vakalar vardır.
Ortaya koyduğum hayat albümü iğne iplikle başladı, şimdi kalem ve kâğıtla nihayet buluyor.
Anlatacaklnma dair sual ve tenkitleriniz olursa lütfen Vatan gazetesine gönderiniz. Hepsine cevap vermek benim için en büyük saadettir. Çünkü sırf vatanıma hizmet edebilmek cmelile Parlsten sizlere geldim.
Yirmi sene yabancı illerde yaşadım. Bu yirmi senenin her günü vatana kavuşmak hasreti içinde geçti. Memleketin yirmi senelik kalkınmasını uzaktan göğsüm kabararak seyrettim.
Aradaki mesafe beni sizden a-yırmadı, daha çok yaklaştırdı. Sizi uzaktan daha iyi gördüm, gördükçe de sevgim arttı.
Dünyanm bu karışık halinde yurdumdan uzak durmağa artık tahammülüm kalmadı. Altı ay uğraştıktan sonra Almanlardan dönüş müsaadesi aldım, nihayet gayeme ertştkm.
Yirmi senedir gurbet eUerinde başımdan geçen şeyleri şimdi bu sütunlarda size bildirmek istiyorum.
Gurbette öğrendiğim ders şudur: Bu- Türk, nerede olursa olsun, hayat mücadelesinden yılmaz. Her müşkülü yener ve gayesine kavuşur.
^M»r •^p'V \
Wl
Rüya
m
Atatürkü kaybetmek felâketinin ük günlerinden birinde idi. Ecnebi diyarlarda böyle bir a-crya uğramak kadar müthiş bir ıstırap olamaz. Hayatta hiç bir acı beni bu kadar parçalamamıştı. O günlerin buhranlı bir gecesinde göz yaşlan arasında rüyamda A-tatürkü gördüm.
Cami avlusu gibi bir yerde bütan ta kanapede oturuyordu. Ben de orada kapının yanmda ayakta duruyordum, birden bana bakarak:
— Siz orada niçin duruyorsunuz ?v dedi.
Bundan maksadının benim ecnebi memlekette neden durduğumu sormak olduğunu hissettim.
Şu cevabı verdim:
— Eve gitmek istiyorum, efendim. '
«Evden maksat memleketimdi.
— Sizi oraya ben götüreceğim dedi. Fakat gitmeden evvel size bir şey göstereceğim, şimdi biraz benimle geün.
O önde, ben arkada cami avlusundan geçerek sağ tarafta bir tahta merdivene geldik. Atatürk bu merdivenden üç dört basamak çıktı. Ben de arkasından gidiyordum. Fakat daha ileri gitmedi, döndü:
Bana dedi kl:
— Aman, yorgunum, fazla çıka-mryacağım. Haydi şimdi sizi göreyim, derhal memlekete dönünüz.
Gözlerimi açtığım zaman geçirdiğim buhranı bir gören olsaydı, lngilterede bir vakitler hırsızları dövdükleri dokuz kuyruklu kırbaçla benim de dövüldüğüme
«Paris Cehenneminden Nasıl Kurtuldum» un muharriri Bayan Rebia Tevfik
hükmedebUirdL
Ben bu rüyaya İnanmıştım ve sonradan da çok sevinmiştim. Tam bir iman içinde: <Nlhayet beni bir gün vatanıma Atam götürecek, bana söz verdi.> diyordum.
Aradan iki uzun sene geçti. Av-rupanm buhranları içinde nihayet o kadar korktuğumuz harp te başladı.
tik aylarda Pariste, hattâ bütün Fransada harbin varlığı hiç hissedilmiyordu. Eğer Parlsin nur menbaı olan yüz binlerce ışıklarına geceleri siyah gömlekler geçirip kar ar tm asalardı harpte yaşadığımıza hiç inanılamazdı, ne tayyare gürültüsü, ne de bombardıman korkusu yoktu.
Parla gene eaki neşe ve canlılığı içinde kaynaşıyordu: Cephedeki asker, nöbetçi neferi gibi, ellerinde dürbünlerle cRen> nehrinin öbür tarafında düşman ordusunun hareketlerini gözlemekle vakit geçiriyorlardı. Fransanm, tngüterenin bütün artistleri harp içinde boş duran orduya vakit geçirtmek için takım takım cepheye giderler, tiyatrolar, konserler verirler, danslar ederlerdi. Ren cep nesinde harpten başka her şey vardı. Halbuki Renin öbür tarafında Alman ordusu Fransız cephesinde geçen her şeye vâkıftı.
Bir gün reisicumhur B. Löbrun cepheyi ziyarete gittiği vakit ö-bür tarafta Almanlar bu ziyaretten haberleri olduğunu göstermek için Fransız marşmı, Marseyezi çalmışlardı.
Sinemalarda haftalık gazeteleı gösterildiği zaman bu harpsiz harbe Fransızlar cNe acaip harp!> Diyorlardı.
Fakat tiyatrolarla, danslarla, konserlerle tfaşlryan bu acaip harp Fransa tarihinde görülmemiş büyük bir facia Ue nihayet buldu. Çünkü Fransız ordusu harpter kaçmıştı.
1940 mayısmda Fransanm Alman ordusu tarafmdan işgal tehlikeleri büsbütün artmıştı. Ceplerimizde küçük haritalar, her günkü vakaları adım adım takip ediyorduk.. Her dakika radyoların, ajans kısımlarından bir parçacık ümit a-ıryorduk, gönül istiyordu ki Fransız ordusu bir harika göstersin, ve bütün dünyanm sevdiği Parl-se düşman ayakları değmesin.
Haziranın ilk günlerinde ümitsizlik tamamile artmıştı. Düşman
orduları bir düziye ilerliyor, Fransız orduları da ayni süratle geriliyor ve yahut teslim oluyordu. O günlerde Paris korkunç bir hal almıştı bir taraftan ^Belçikadan kaçan muhacirler Paris e gelirken, diğer taraftan da Fransızlar Paristen kaçıyorlardı.
(Arkası var)
4 Büyük Yıldız Yeni Bir San'at Harikası Yarattı.
Yarın Akşam LALE Sinemasında
Göreceğiniz, CATHERİNE HEPBURN . CARY GRANT -LEW AYRES - DORÎS NOLAN'm hazırladıkları
Fransızca:
AŞK
AÇI
İki aşk arasmda kalan bir kalbin derin ihtirasını sonsuz iztirabmı... Büyük heyecanlarını anlatan hakiki bir süper filmdir. DİKKAT: Yarın akşamki JURNALDA: Taranto Bombardımanı
Senenin en büyük rağbetle muzaffer olan
(BAKİR ADAM)mYz\mz (ki GUnüfcld
Telgraf, Telefon ve Ajans Haberleri
26-2 -941
Belediyelerin Varidat Fazlaları Doğrudan Doğruya Belediye
Bankasına Yatırılacak
Şilepçiliğin Tek Elden idaresi Kararını Münakalât Vekâleti Tasdik Etti
Ankara, 25 (Telefonla) — Belediyeler Bankasına tevdii icap eden belediyeler tahsilatının varidat fazlalarının yüzde beş iştirak hisseleri son zamanlarda ihmale uğramı?, bankaya yatıramamıştır. Şehirlerin tanzimi hususunda yapılacak âmme hizmetleri için belediyelerin muhtaç oldukları parayı temin eden Belediyeler Banaksının en mühim varidatını da belediyelerin verdiği yıjzde !beş teşkil etmektedir. Böylece Belediyeler Bankasının belediyelere yardımı ancak sermayesinin tehsilile mümkündür.
Bütün bu cihetleri gözönünde tutan Dahiliye Vekâleti vilâyetle, re bir tamim yaparak bundan sonra tahakkuk edecek iştirak hisseleri senesi içinde paraların başka yerlere sarfedilmeden bankaya tevdiini emretmiştir. Aksi takdirde belediye ve muhasiplere yüzde dokuz hesahile bu faiz şahsan ödettirilecek. Belediyeler Bankası hisselerinin tediyesi için şehir meclislerinin toplanması da beklenmiyecek, bu husustaki formalite bilâhare ikmal olunacaktır.
Şilepçiliğin Tek Elden İdaresi
Ankara, 25 (Telefonla) — Evvelce bütün esaslarını teferm-
Başvekilin Teşekkürleri
Ankara, 25 (A.A.) — BaşveklJ Dr. Refik Saydam, Halkevlerlnlı ve Odalarının dokuzuneu yü dö nümü İle mevcut Halkevi vı Halkodalarına yenilerinin İlâvesi dolayıslylr aldıkları telgraflara teşekkürlerinin İblağına Anadolu Ajansını memur etmişlerdir.
_j
kâletinin tasvibinden sonra Koordinasyon heyetinden de geçmiş ve Vekiller Heyetine dc sevkedil-miştir. Rsmî Gazetede de ilânından sonra bu kararın tatbikına geçilecektir. Münakalât Vekâleti İstanbul Liman Reisliğinde icap eden hazırlıkları yapmıştır.
Şilep seyrüseferi ile İstanbul Liman Reisliğinde kurulmuş olan bir komisyon meşgul olacaktır.
Eşhas Borçları ve Verilecek
Avanslar
Ankara, 25 JTelefonla) — Maliye Vekâleti eşhas borcu takibatında ve sarfiyatı muvakkate mahsup işlerinde borçlulara karşı müsamahakâr davranıldığını teftiş raporlarilc anlamış oldu-aYîUbiUMİ^İz fİİeK^ tek g™dan teşekküllerine şu sı
kı
elden idaresi ve eşya nakli hususunda seyrüseferin armatörler a-rasında taksimi suretile intizama sokulması hakkındaki mütehassıs komisyon kararı Münakalât Ve-
emri vermiştir:
Tahsilat behemehal temin edilecek, mutemetlere verilecek a-vansların üç ay içinde mahsubu yapılacak, aksi takdirde mutemet-
'ler ve muhasipler mes'ul tutula-j rak haklarında takibat yapılacaktır.
i Ahvali hazıra dolayısile askerî birlikler mutemetlerine 5000 liraya kadar avans verilmesi karar, laşjtırılmıştır. Fakat bu paranın da üç ay içinde mahsubu yapılması şarttır. Malî sene sonunda mute-.netler nezdinde para bırakan muhasipler derhal mesul tutul a*
ı cakları gibi mutemetler hakkında
I da takibat yapılacaktır.
I Yeni Posta, Telgraf
Merkezleri
Ankara, 25 (Telefon) — Posta, Telgraf idaresince Hacımur merkezi kapatılmış ve Edirne müdürlüğüne bağlı olmak üzere Hasköyde bir merkez açılmıştır. Keza şimdilik dahilî telgraf ve âdi taahhütlü mektup kabul etmek ve Van müdürlüğüne bağlı bulunmak üzere Emişte bir merkez açılmıştır.
Telefon ve telgraf muhaberesi yapmak ve Tekirdağ müdürlüğüne bağlı bulunmak üzere Marmara Ereğlisinde bir merkez a-çılmıştır.
Tayin ve Terfiler
Ankara, 25 (Telefonla) — Ankara Srhhat ve İçtimaî Muavenet müdürü doktor Şuayipin maaşı 80 liraya çıkarılmıştır.
Münhal 90 lira maaşlı Posta, Telgraf teftiş heyeti reisliğine Muamelât müdürü Kadri, 80 Ura maaşlı Muamelât müdürlüğüne de Hatay Posta, Telgraf müfettişi terfian tayin edilmişlerdir.
Kim, Kimle Evlenme»?
(Başı 1 İncide) =
cehennem azabı vermektedir. Bu niçin böyledir. Böyle olmaması için ne yapmak lâzımdı? Yavrumuz, kardeşimiz, ablamız veya teyzemiz olan kadın nasıl bir erkekle evlenmeliydi? Yahut kardeşimiz, çocuğumuz, ağabeyimiz veya amcamız olan erkek nasıl bir kadın almalıydı?
Zengin dul kiminle evlenme-li? Hulyapervcr genç kıza kim kocalık edebilir? Sportmen delikanlıya nasıl bir kadın, avukat bayana nasıl bir erkek seçmelidir? Kırk yaşında tacir (X...» 18 yaşındaki daktilosunun mes'ut kocası olabilir mi? 24 yaşındaki Üniversite mezunu 35 yaşında iki kocadan dul kalmış bir bayanla mes'ut bir yuva kurabilir mi?
Birbiri ardınca ve kitaplar dolduracak derecede çok sıralanabilecek olan bu sualler, memleketimizin büyük bir derdinin ifadesidir:
Kim kiminle cvlenmeli?
«Vatan» ın bu suali ortaya a-tarak açtığı müsabaka pek eğlenceli ve boı mükâfatlı bir kumar hâdisesi olarak ele alınmamalıdır. Bu müsabaka bir memleket davasının umumi reye vaz'ı manasına alınmalıdır. Bu, izdivaç mevzuu etrafında umumi bir h*ur araştırması, daha doğrucu bu plebicite'dir.
«Cemiyetin belkemiği nedir?* diye sorulduğu zaman herkes bir başka telden çalar ve her kafadan bîr başka ses çıkar ama karşımdaki ister iktisatçı olsun ister içtimaiyatçı, ister siyasî, inandığım bir hakikatten beni asla vazgeçıremez. önümde yığılacak bütün deliller bana vız gelir, ben yine mutlaka en şaşmaz kanaatimi konuşturan şu cevabı veririm:
«— Cemiyetin belkemiği izdivaçtır. Ve en sağlam belkemiği-ne sahip olan cemiyet, fertlerine
Müsabakamızın
150
Hsdiyesi
Birinciliği kazanana: Bir lüks radyo.
İkinciliği kazanan iki kişiye: Birer çay takımı.
Üçüncülüğü kazanan iki kişiye: Birer kol saati.
Dördüncülüğü kazanan iki kişiye: Birer evrak çantası.
Beşinciliği kazanan iki kişiye: Birer kadın el çantası.
Altıncılığı kazanan üç kişiye: Birer likör takımı.
Ycdinciliği kazanan bes kişiye: Birer vazo.
Sekizinciliği kazanan beş kişiye: Beyoğlu sinemaları için altışar bilet. -
Dokuzuncu luğu kazanan beş kişiye: Birer mürekkepli kalem.
Onunculuğu kazanan altı kişiye: Birer kravat.
On birinciliği kazanan yedi kişiye: Birer jpek çorap.
On ikinciliği kazanan on kişiye: ikişer iyi cins mendil.
On üçüncüden yüzüncüye kadar kazanacak olanlara birer teselli hediyesi verilecektir. Bu hediyeleri de okuyuculara ayrıca bildireceğiz.
iyi izdivaçlar yaptırmanın yolunu bulabilmiş olaj} cemiyettir.
Dikkat ettiniz değil mi? Malûm klişe ile cevap verdim, fakat ufak bir değişiklik yaparak... Yani «cemiyetin belkemiği ailedir» demedim <-izdivaçtır» dedim.
Evet, izdivaç ve mutlaka iyi
Her Gün
On Satır
S. G. SAVCI
1 2
8
¦
9 10
Elinde renk renk, boy boy balonlarla geçmişti. Akşam ayni vaziyette dönüyordu.
— Satamamışa benzlyorsun, İşler durgun galiba f
— Ne diyordun bayım !M Çok keaat, çok.-
— Neden acaba bu kesatlık?
— Şimdi çocuklar da gazete okuyor ondan...
— Allah, Allah... Münasebeti ne?
— Nasıl münasebeti ne bayım! Dünyanın ber taralından ajanslar öyle balonlar uçuruyorlar ki, bizimkiler çok sönük kalıyor. Yuttu-ramıyoruz çocuklara,-
izdivaç. Zira aile yalnız ve yalnız iyi izdivacın eseridir. Bir milletin üremesi için lâalettayin her izdivacın lüzumu ne derece mut-laksa medenî, gürbüz ve seciyeli bir cemiyetin teşekkülü için de devamlı ailelerin lüzumu o derece mutlaktır.
Binaenaleyh gençlerimizi, bekârlarımızı ve dullarımızı izdivaca teşvik ederken gözönünde tutacağımız hedef bu izdivaçların
sadece meşru ve resmî olmaları değil ayni zamanda devamlı olmalarıdır. Bunun için ne yapmalı) 5p~ m^MmSR
Eskiden bizde bir görücü usulü vardı. Bir erkek evlenecek veya evlendirilecek mi? Anası, büyük anası, teyzesi, halası velhasıl yakınlarından veya yakın tanıdıklarından biri veya bir kaçı mahalle mahalle, semt semt şehri dolaşırlar, o evden öbürüne dalarlar, nihayet kızlardan birini münasip telâkki ederler ve nişan, nikâh, düğün olup biterdi. Bazan da dostlar kızları olan aileleri genç erkekleri olan ailelere sağlık verirlerdi. Arasıra bohçacı kadınların işe karıştırıldıkları da görülürdü. Velhasıl izdivaç bir takım merasime, bazı kayıtlara, an'anelere tâbi bir mesele halinde ele alınırdı. Halbuki şimdi izdivaç modası bizde pek değişti. Kızlar diledikleri erkeklerle ve erkekler çok defa kendilerine âşıkane müsamahalar göstermi-yen kadınlarla evlenmek istiyorlar ve ne babalarının, ne annele-1 rinin, ne de izdivaç tecrübesi geçirmiş büyüklerinin fikirlerini sor. mak lüzumunu duymuyorlar. Bu yüzden devamlı ailelerin parmak, la gösterilecek kadar azaldığı ve bol nüfuslu ailelerin imrenilir, kıskanılır bir nimet halini aldığı görülüyor.
Binaenaleyh «Vatan» ın pek zeki bir isabetle açtığı bu müsabakanın mevzuu bir memleket davasıdır. Hem de pek mühim bir memleket davası.
Nizamcddin Nazif
Vatan
Müsabakası 1 MARTTA
Başlıyacakt p
ın
Fransada Yeni Kabine
(Başı 1 İncide) +*+
B. Caziot: Ziraat Nazın. Devlet sekreterleri: B. Caropino: Maarif ve Gençlik.
B. Jacques Ohevalier: Aile ve Sıhhiye.
B. Pierrc Puchcux: Endüstriel İstihsal.
B. Rene Belin: Is.
General Bergeret: Hava.
Amiral Platon: Müstemleke.
B. Berthelot: Münakalât.
B. Achard: İaşe.
Başvekâlet muavinliğine bağlı sekreterler:
B. Paul Marion ve B. Benoit Maohin.
Bundan başka, Hava devlet sekreterliği dc Amiral Darlan'a bağlıdır.
Maarif, Gençlik, Aile, Sıhhiye Ve Müstemleke devlet sekreterlikleri ise General Huntziger'ye bağlı bulunmaktadır.
Lâvarin
Kurduğu Tuzak
MAREŞAL PETEN NASIL KAÇIRILACAKTI?
Londra, 25 (A.A.) — Daily Maü gazetesinin Madrit muhabiri, Laval tarafından hazırlanan bir komplodan bahsetmektedir. Hazırlanan bir plân mucibince I 5 ilkkânunda Mareşal Petain, Pa-risi resmen ziyareti esnasında kaçırılacaktı. Fakat bu komplo genç bir Fransız kadını tarafından mey dana çıkarılmıştır.
Muhabir hâdiseyi şöyle anlatmaktadır:
«Alman hatlarından geçerek
bir oda hizmetçisi ve bir çocukla
beraber Par ist en Vichy'ye 6**" mekte olan bu genç Fransız kadını, Vichy hükümetine Laval'in sukutunu intaç eden şifreli bir mesaj götürmekte idi. Bu mesaj, Polis müdürü Langeron ile o zaman Dahiliye Nazırı bulunan Peyrouton'a hitaben yazılmıştı. Mesajda Lava ı* in Mareşali kaçırmak maksadile tertip etmiş olduğu komplo etrafile izah edilmekte idi. Bu komplonun teferruatını Langeron, Mareşalin Parisi ziya-retinden evvel çarşamba gecesi geç vakit Paris Polis müdürlüğünde öğrenmiştir. Telefonla Vichy-ye malûmat vermeğe imkân yoktu. Çünkü bütün mesajlar. Almanlar tarafından kontrol edilmekte idi. Şifreli telgraf çekilmesi de yasaktı.
Langeron, birdenbire bir miralayın genç karısının kendisine müracaat ederek Vichy'de bulunan kocasının yanına dönmek için yardımını istemiş olduğunu hatırlamış ve bunun üzerine zarfı bu kadına vererek Peyrouton'a göndermiş ve o da bu suretle komplodan haberdar olmuştur.»
BTcörcİl
» I
(Başı 1 İncide)
artmış olduğu iki mıntakada, yani Uzak Şarkta ve Balkanlarda Ingilterenin takip ettiği siyaseti sarih surette diplomatlara anlatmıştır.
B. Churchill, Japon büyük elçisine, Singapur'da alınan tedbirlerin ihtiyat tedbirleri mahiyetinde olduğunu te»min etmiş ve Ingilterenin harbi kazanmak azmini bir daha teyit eylemiştir.
B. Churchill, Türkiye büyük elçisi ve Yunanistan elçisi ile yaptığı görüşmelerde, B. Eden'in Orta Şark seyahatinden ve Akdeniz-deki İngiliz stratejinin inkişafından bahsetmiştir. B. Churchill, Türkiye büyük elçisine, Türkiye-nin taahhütlerine sadık kalacağına itimadını bildirmiş, Yunanistan elçisi ile görüşmesinde de Yunan milletinin mücadelesi karşısında hissettiği büyük hayranlığı anlatmıştır.
VAPURU PATIRDILAR
Vaşington, 25 (A.A.) —Hariciye müsteşarı B. Sumner Welles bugün gazetecilere beyanatta bulunarak Cunadian Cruiser vapuru için Almanlar tarafından serde-dilen iddialar hakkında Amerikan hükümetinin tahkikata başladığını bildirmiştir.
Alman başkumandanlığı, cumartesi günü neşrettiği teıbliğde, Amerikan bayrağını ve Amerikan vapurlarına mahsus alâmetleri taşıyan bir vapur batırıldığını bildirmişti.
Hükümetimizi Resmen Ziyaret Etmek Üzere Gelen
B. EPEN
Adana Tayyare
MeydanındaMerasim
ve Tezahüratla Karşılandıktan Sonra Ankaraya G.tti
Adana. 25 (A.A.) — Türkiye hükümetini resmen ziyaret etmek üzere Ingilt ere Hariciye Nazırı Ekselans Anthony Eden ile imparatorluk Genelkurmay Başkanı General Sir John Dili, refa-katlerindeki zevatla birlikte, bugün saat I 7,45 te iki tayyare ile Mısırdan Adanaya muvasalat etmişlerdir.
Misafirlerimiz, tayyare meydanında, hususî trenle Adanaya gelmiş olan Ingilterenin Ankara büyük elçisi Sir Hugıhe Knatchbull Hugessen Ue Seyhan valisi. Korgeneral Muzaffer Ergüder, Tuğgeneral Fahri Belen, Seyhan Emniyet müdürü, yine hususî trenle Adanaya geLmiş olan Genelkurmay İstihbarat dairesi Reisi albay Hilmi Oray, Hariciye Vekâleti Hueusî Kalem müdürü Zeki Polar, Kurmay yüzbaşı Emin Dirvana ve Hariciy_e memurlarından Zeki Sirmen tarafından istikbal edilmişlerdir. Tayyare meydanında bir askerî kıta, ihtiram vazifesini ifa etmiştir.
Misafirler, askerî kıtayı teftişten sonra, otomobillerle istasyona hareket etmişler ve yrkiAa Orgeneral Abdurrahman Nafiz tarafından karşılanmışlardır. Toplan, mış olan kalabalık bir halk kütlesi tarafından büyük tezahürat yapılmıştır. Askeri bando ingiliz «God save the king» marşı ile İstiklâl marşını çaldıktan sonra, Ekselans Eden, beraberinde Sir John Dili olduğu halde, ihtiram kıtasını teftiş etmiş ve türkçe o-larak «merhaba asker» hitabı ile askeri selâmlamıştır.
Tren, saat 18,45 te, halkın şiddetli alkışları ve büyük tezahürleri arasında Ankaraya hareket etmiştir.
Ulus'un Makalesi
Afrika Harbi
Kahire, 25 (A.A.) — İngiliz umumî karargâhının tebliği:
Eritre'de, kıtalarımız, Cub-Cub'un cenubunda ileri hareketlerine devam etmektedir. Burada, 2 3 şubat tarihinde yapılan harekât esnasında 400 esir alınmış ve 3 top iğtinam olunmuştur.
italyan Somalisinde, Cuba ırmağının ötesindeki harekât, muvaffakiyetle inkişafta devam etmektedir.
Diğer cephelerde, vaziyette
hiç bir değişiklik yoktur.
-o-¦
Yunan Harbi
Atina, 25 (A.A.) — Atina radyosu Matbuat Nazırının aşağı, daki beyanatını nakletmiştir:
«Sıra dağlar ve tepeler ve son günlerde zapt edilen mıntakalar sistematik bir tarzda temizlenmiştir. Esirler alınmış, 58 otomatik silâh, büyük miktarda mühimmat, bir çok çadır ve battaniye iğtinam edilimiştir.
(Başı 1 incide) =*=
sına karşı, enternasyonal bir hak teminatı kabul ettirmeğe uğraştı. Herhalde M. Eden'in ismi, harp sonrası tarihinin barışçılık faslında yer almıştır.
Malûmdur ki, Türkiye Ue İngiltere ittifak halindedirler. Bu ittifak hiç kimseye karşı bir tecavüz maksadı île yapılmamıştır ve hiç bir menfaat hesabı üstüne müstenit değildir. Bu ittifakın gayesi elden gelen bütün vasıtalarla harbi önlemek, eğer bu mümkün olmazsa elden gelen bütün vasıtalarla, harbi, müşterek emniyet bölgelerimiz içine sirayet ettirmemek idi.
Hiç şüphe yok ki, bugün, Yakın Şark ve henüz harpten masun bulunan Balkanlar âlemi, şimdiki huzur ve sükûnlarını İngiltere ile Türkiye arasındaki ittifakın, bu müşterek emniyet böl. gesine mahsus, tedafüi ve iyi niyetli karaketrine borçludurlar.
Bütün cihan için nazik olan buhran günlerinde iki müttefik arasında sık sık fikir teatisinin faydaları inkâr edilemediği kadar bu fikir teatilerinin müşterek emniyet bölgemiz sulhunun istifadesine olacağında da şüphe edilemez. Mes'ut bir tesadüf, bu defa, Ankaranın mes'ul şahsiyetlerile, birinci sınıf ingiliz salâhiyet sahiplerini bir araya getirmektedir.
Yeni Avrupa harbînin en had devrelerinden birine daha yaklaşıyoruz. Bu sırada bir ittifaka imza koymuş olanların vaziyeti yeni bir tetkike tâbi tutmalarından daha tabu ne olabilir?
Muhterem misafirlerjtmize An-karamızda hoş bir ikamet dileriz. Onlar burada, Türk misafirperverlik ve samimiyetinin yalnız, bir hatıra olmadığını ve millî ahlâkın başüca farikasını teşkil ettiğini göreceklerdir.
o
Manidar Bir Ziyaret
Madrid. 25 (A.A.) — CebelUttarık-taki İngiliz garnizonu kumandanı Vls Amiral Colllns dlin, Blcezlre mıntaıkusı askeri kumandanı Gene-rül Muıuız Graudeu resmen ziyaret etmiştir.
Vis Amiral Colllns, deniz ve knra askeri makamları ve Flanja mensup yüksek memurlar tarafından merasimle karşılanmıştır. Merasim esnasında İspanyol ve İngiliz marşları çalınmıştır.
Mühim Haberier
* Moskova, 25 (A.A.) — D.
N. B.: Sovyetler Birliği yüksek Sovyet meclisi, bu akşam Krem-lin'de sekizinci içtima devresinin ilk toplantısını yapmıştır, içtima-da B. Stalin ve Molotov ile hususî localarında kordiplomatikten bir çok aza da hazır bulunmuştur. ^^^sB
* Bükreş, 25 (A.A.) — D.
N. B.: General Antonesco, Rumen milletini 2 martta bir plebisite davet etmiştir. Bu plebisitle Rumen milleti, General Antonesco rejimini tasvip.edip etmediğini bildirecektir.
* Londra, 25 (A.A.) — Avustralya başvekili B. Menzies'nin İngiltere-de bulunduğu müddetçe harp kabinesinin toplantılarına iştirak edeceği haber almrruştır.
* Londra, 25 (A.A.) — Kral bugün Buckingham sarayında Mısır büyük elçisini ve müteakiben B. Churchiin kabul etmiştir.
(Başı 1 İncide) -h^+
rüşmek istemişlerdir. Kral Boris, kendilerini hep birden kabul etmeğe ımuvaiakat göstermiştir. Kralı ziyaret eden heyet arasında yalnız Alman taraftarı Çankof mevcud değildi...»
— Radyo gazetesi —
INGİLTERENİN SOFYA ELÇİSİ LÜZUMUNDA BULGARİS-TANDAN AYRILACAK
Londra, 25 (A.A.) — Reu-ter'in diplomatik muhabiri bildiri.
yor:
İngilterenin Sofya elçisi B. Rendel'in, elçüik memurlarile beraber, bu hafta Bulgar payitahtını terkedeceği haberi hakkında Londrada hiç bir teyit mevcut değildir.
Diplomatik mahfillerde şu cihet tebarüz ettirilmektedir ki yalnız Bulgaristanda bir Alman hareketine bağlı bulunan böyle bir kararm alınıp alınmaması lüzumu bizzat B. Rendel'in takdirine bırakılmıştır.
KRAL BORİS'İN HUZURUNDA
Sofya, 25 (A.A.) — Reuter: Kral Boris, bu sabah mülga bütün siyasî partilerin mümessillerinden mürekkep bir heyeti kabul edecektir. Yalnız faşist ve Alman taraftarı olan grupların mümessilleri bu heyete dahil değildir. Bu grupların reisi Çankof-tur.
Mezkûr partiler bir istida vererek Kral tarafından kabul edilmeleri ricasında bulunmuşlar ve Bulgaristanın harice karşı olan vaziyetini görüşmek istediklerini bildirmişlerdir. Bu partiler memleketin dahili siyaseti ve bilhassa parlamentonun tekrar kurulması meselesi hakkındaki görüşlerini de izah etmek istiyorlar. Mecliste evvelce 160 azası bulunan büyük siyasî partilerin, parlamento kanununun tadilinden sonra, ancak 20 azası kalmıştır. ' j
BULGARİSTANIN VAZİFESİ
Sofya, 25 (A.A.) — Yeni Ziraat Nazırı B. Kuşef şimalî Bulgaristanda bir nutuk söyliyerek Bulgar hükümetinin vazifesinin Bulgaristanı Avrupa harbi haricinde tutmak olduğunu beyan etmiş ve demJjtir ki:
«— Bu gerginlik devresinde
hükümet devletin ve vatan hudutlarının müdafaası için her türlü tedbirleri almıştır.»
Beyanatı Etti
matbuat beyanatı
Balkanlar Meselesi
Üç Değilse Bile İki Meçhullü Muadele
Londra, 25 (A.A.) — Müstakil Fransız ajansı bildiriyor:
Londranın salahiyetli mahfilleri Balkanların üç değilse bile iki meçhullü bir muadele teşkil et:iği fikrindedirler.
Romanyada toplanmış olar* Alman ordusu münasip zamanda yola çıkmak üzere harekete hazır* bulunmaktadır. Bu ordunun Bulgaristan üzerinden yürüyüşe geç mesi için, askerî bakımdan, bil işaret kâfidir. Bu hususta bütün teferruata varmaya kadar heı şey düşünülmüş ye hazırlıklar o derece ileri götürülmüştür ki aza/ mî tekemmül haddine varmış sayılabilir. O halde Alman ordusu şimdiye kadar neden harekete geçmedi? Çünkü iki meçhul'kar-* sısında bulunuyor ki bunlar da Türkiyenin ve Yugoslavyanın ne yapacaklarıdır.
Türk - Bulgar Beyannamesini
Nasıl Tefsir Ettiler?
Almanlar, Türk - Bulgar paktını azamî derecede kendi lehlerine istismara çalıştılar ve bu anlaşmayı meçhullerden birinin ortadan kalkması şeklinde tefsire kadar vardılar.
Vekilimizin
eri İzale
Fakat Saraçoğlunun
tarafıncJajı neşredilen
bütün meseleyi yeniden ortaya
koymaktadır. Çünkü bu beyanat.
ta Türkiyenin, emniyet sahasında
yapılacak ecnebi faaliyederine
yabancı kalamryacağı tasrih edilmektedir.
Bu beyanat Londrada memnuniyetle karşılanmıştır. Londra mahfilleri bunu, Türkiyenin muahedelerle giriştiği taahhütlere sadık kalmak hususundaki kati ka_ rarmın kıymetli bir ifadesi olarak telâkki etmektedir. Esasen Londra mahfilleri Türkiyenin niyetlerinden hiç bir zaman şüphe et» memiş ve Türk - Bulgar anlaş* masında, mevcut taahhüderi koruyan fıkrayı tebarüz ettirmekten hâli kalmamıştır.
Almanya İçin Artık Hiç Bir
Meçhul Kalmamıştır
Ayni mahfillere göre meselede Al* manya için artık hiçbir meçhul kaV mamıştır. Ahnanyayı, projelerini tatbik mevkiine koymaktan men ede» yegâne şey mevsimin, bu genişlikte harekât için pek az müsait olmasından ibarettir.
İkinci Meçhul: Yugoslavyanın
Vaziyeti
Bazı kimseler ne derlerse desinler,
ikinci meçhul Yugoslavyanın vaziye-
¦
tidir. Son zamanlarda Yugoslavya-dan Londraya pek az haber gelmiştir. Fakat Bclgrad'da bir sinemada cereyan eden bir hâdise hiç olmazsa bir kısıra Yugoslav halkının hissiyatını gö6termek bakımından şayanı dikkattir,
Yunanistan, Soğukkanlılığını
Muhafaza Ediyor
Bu hâdiselerin ortasında Yunanistan sofrıık kanlılığını muhafaza etmektedir. Yunanlılar Türklerin doe-tudur ve Türkler kendilerini bütün tasavvur ve hareketlerinden haberdar etmişlerdir. Binaenaleyh Yunanlılar İçin değim iş bir şey yoktur.
Üçüncü Meçhul: Ingilterenin
Müdahalesi
Üçüncü bir meçhul de Ingilterenin bu mıntakadaki vaziyete müdahalesinin ne dereceve kadar muhtemel ol-dugu noktasıdır. Bugün VVavell ordusunun en aşağı yansı Bingazi'nin zaptından sonra serbest kulmış bulunmaktadır. Bu nokta Almanların ihmal cdemlyccekleri ve nazarı dikkate alucaklorı noktalardan biridir îşte burada. Alman ordusunun henüz harekete geçmenıesinin sebeplerini izah maksadiyle ilen sürülen mütalâalar bunlardan ibarettir. Eu-nunla beraber Bulgoristanm işgalinin yakın olduğu kanaati mevcuttur.
VEFAT
Ankara, avukatlarından Aziz Babanın kardeşi ve istanbul Vilâyeti Orman Müdürü Feyzi BABAN, yn kalandıftı millilik hastalıktan kurtu-lamıyumk dun rahmeti rahmana kavuşmuştur. Cenazesi bugün öftlcden evvel Beyazıt Sovanaftadakl Hasan Sabrl apartımanından kaldırılarak, namazı Beyazıt cumlindo kdıııdıktan sonra Edlrnckapı Şehitliğinde aile makbereslne defnedilecektir.
Genç yaşta ve memlekete müsmir hizmetler İfa edecefcl bir caftda ve-vutı kendini tanıyanları çok müteessir ermiştir. Allah ™l»met eylesin.
4397
6 -
VATAN
26 - 2 - 941
Yeni Neşriyat:
Kendi kendine Transformatör yap mak: Bu adla pratik bir eser çıkmıştır. Resmi Ak yüz tarafından yazılan bu eserden alâkadarlar faydalanacaktır.
?
Denizyolları Mecmuası — Dev
let Denizyolları ye Limanları mecmuasının sekizinci sayısı kıymetli yazılar ve resimlerle çıkmıştır. Alâkalılar için çok istifadeli bir mecmuadır.
KONFERANS
Eminönü Halkevinden:
1 — 27/Şubat 1941 perşembe günü saat (18> de evimiz salonunda Ord. Prof. SH.vın Dr. Akil Muhtar özden tarafından (Ahlakın fennî e-•ar!arı) mevzuunda bir konferans verilecektir.
2 — Türkiye sanat mektepleri mezunları cemiyetinin seri konfe-ransJannm üçüncüsü 28/ Şubat/94? cuma günü saat (18.30) da Lokman-hekim tarafından verilecektir. Mevzuu (Hekim gelinceye kadar hastalara ne yapmalı) dır.
Her iki konferansa giriş serbesttir. . *
C. Müddeiumumiliğinden:
Istanbulda bulunduğu arrlaşı lan Silifke ceza hâkimi Emin Un cuoğîunun memuriyetimize müracaatı.
BULMACA
Soldan Sega: 1 — Göğe ait > Erkek keçi 2 — Feryat - İçine kuş konulan tel kutu 3 — Nota - Haysiyet 4 _ Asıl - Nota - îlave 5 — Ne sıcak ne soğuk - Elbisenin boyun kısmı 6 — Mahal 7 — Parıltı - Öz ©tanıyan 8 — Erkeklerin ç ence indeki kıllar - Vermek 9 — Mah - Mısırda bundur - Vüâyet 1% — Kolsuz ceket
- Alimler 11 — Eski brr Türk kavmi - Layık
Yakandan A*a*ıya: 1 — Püskül gibi saplan bîr araya toplanmış çiçek veya meyve - Gölge 2 — Evvelleri - Şart edatı 3 — ile - Terket -Edat 4 — Şiddetlenmek - Tarak 5
- ile - Kadın ismi 6 — 7 — Söz -Şijkiniîk 8 — Saç taramağa mahsus alet - Ütü ile düzelt 9 — Zeybek - Bir meyve - Hane 10 — Terazinin gözü - EE - İşaret 11 — Alaturkada musikide durma işareti -yataklık
DÜNKÜ BULMACANIN HALLİ
Soldan Sağa: 1 — Köstence 2 — Ebedi - Na 3 — Sor - Mustafa 4 — Acemi - Erken 5 — Ravent - Orsa 6 — Elfcz - Ayna 7 — Taze - Re -Naz 8 — Hami - Re 9 — Ba - Yave-Rab 10 — Manen - Ama 11 — Konfeti - Zan
Vakandan A «ağıya: 1 — Esaret • Bak 2 — Bocalama 3 — Kereviz
- Mn 4 — Öd - Meze - Yaf 5 — Simin - Hane 6 — Taravet 7 — Ense
- Yemeni 8 — Natron - 9 — Akran
- Raz 10 — Enfes - Arama 11 — Ana - Zeban
BUGÜNKÜ PROGRAM
8 Program 8,03 Ajans haberleri 8.18 Hafif parçalar (Pl.) 8.45/9 Ev kadını - Yemek listesi
12.30 Program 12.33 Köy türküleri 12.50 Ajans haberleri 13.05 Hafif şar kılar 13.20/14 Radyo salon orkestrası
18 Program 18.03 Müzik Konçerto (Pl.) 18.30 Konuşma 18.45 Çocuk sa ati 19.15 Çocuklar için müzik 19.30 Ajans haberleri 19.45 Radyo fasıl heyeti 20.15 Radyo gazetesi 20.45 Fo lo beste, semai, ve şarkılar 21.10 Konuşma 21.25 Radyo küme sazı 21.45 Riyaseti cumhur bandosu 22.30 Ajans haberleri 22.45 Cazband (PL) 23.25/23.30 Kapanış
EORSA
25 ŞUBAT 1941
Sterlin Dolar
İsviçre Frac,
Drahmi
Leva
Peçe ta
Dinar
Yen
isveç Kronu
5,24 129,20 29,98 0,9975 1,6225 12,9375 3,175
31,1375 31,005
E«ham Te Tahvilât
Ergani 20,— 20,—
1932 Hazine tahvili 60,— 60,—
Soğuğa Karşı tedbir alınız
Yalnız sıkı giyin mek doğru değildir. Cebinizde birkaç kaşe
GRİPİN
do Bulundurunuz !
BAŞ < DiŞ/±
Üşütmekten mütevellit baş, diş adale ağrılarllo kırıklığı ve emsaline
karşı en seri, en kati tesirli İlâçtır.
Lüzumunda günde 3 adet al mır. Takll Herinden sakınınız ve her yerde pullu kutuları ısrarla İsteyiniz.
Bahçe ve Çiçek
Bahçelerini tanzim, çiçeklerini yetiştirmek, fidanlarına bakmak için mütehassısı tarafından yazılmış eserleri okumalıdırlar* Bu eserler arasında en ziyade tavsiye olunabilecekler:
100 Kuruş 100
Gül Bahçesi Salon Çiçekleri
Karanfil Yetiştirmek 50
Yurdumuz ÇiçeklerininTarihi 75
Pratik Çiçekçilik 50
Park ve Bahçe Plânları Tanzim Olunur
Matbaamıza Müracaat
»t
1*
KOLAYLIK EVİ
l mam Emlâk ve Arazi alım, satım, kiralama ve idare**!
CEZBİ ÇETİN TA Ş
Sabık Kadastro ve Kartal Tapu memuru, Kartal Hükümet Cad. No. 3-İl
Devlet Demiryolları
Muhammen bedeli 679.500 (altı yüz yetmiş dokuz bin beş yüz) lira oran 150 adet Demiryol makas takrmı 10/i/1941 perşembe günü saat 15.30 da kapalı zarf usulü ile Ankarada İdare binasında satın alınacak tır.
Bu içe girmek isteyenlerin 30930 (otuz büı dokuz yüz otuz) liralık muvakkat teminat Ue kanunun tayin ettiği vesikaları ve tekliflerini ayni gün saat 14,30 a kadar komisyon reisliğine vermeleri lazımdır.
Şartnameler 200 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerinde satılmaktadır. (1281)
Muhammen bedeli (5600) lira olan 7000 Kg. haşarat öldürücü mayi (5.3.941) Çarşamba günü saat (15) on beşte Haydarpaşada Gar binası dahilindeki komisyon taraf m dan kapalı zarf usulü Ue satm alınacaktır.
Bu işe girmek tetiyenlerin (420) liralık muvakkat teminat kanunun tayin ettiği vesikalarla tekliflerini muhtevi zarflarını ayni gün saat (14) on dörde kadar komisyon reisliğine vermeleri lazımdır.
Bu i^e ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. (1666)
ŞEHİR TİYATROSU TEMSİLLERİ
TEPEB AŞINDA kmm^g İSTİKLAL, CADDESİNDE
DRAM KISM' ffjflrV KOMEDİ KISMI
Bugün saat 15,30 da ||HjH Bugün saat 14 te Çocuk oyunu
Akşam 20,30 da WljM Akşam 20,30 da
MEŞALELER ^^fğğfr
Her gün gişede çocuk ıe mailleri için bUet vcr'Vr. Beyazıt, Lâleli, Aksaray, Şehremini ve Topkaprya otobüs temin olundu.
Türkiye Cumhuriyeti
iraat Bankası
Kuruhış tarihi: 1888. — Sermayesi: 100,000,000 Türk liran.
Şube ve ajans adedi: 265. Ziraî ve ticari her nevi banka muameleleri.
Para biriktirenlere 28,800 Ura ikramiye veriyor.
Ziraat Bankasında kumbaralı ve ihbara iz tasarruf hesaplarında en az 50 liran bulunanlara senede 4 defa çekilecek kur"a Ue aşağı* daki plana göre İkramiye dağıtılacaktır:
4 adet 1,000 liralık 4,006 Ura um ^ r^ am
106 adet 60 liralık 5,006 Ura
126 » 40 a 4,800 »
160 » 20 > 3,200 a
DİKKAT: Hesaplarındaki paralar oir sene içinde 56 liradan aşağı düfntfyenlere ikramiye çıktığı takdirde % 20 fazlasile verilecektir.
senede 4 defa, 1 eylül, 1 birine Utanan, 1 mart ve 1 hayinin tarihlerinde çekilecektir.
RADYO
ATELYESİ
Adres
Radyolarınızın Tamiri İçin
Radyo NÜZHET Atelyesi
Galata Voyvoda Caddesi Keçeci Han
Birinci Kat
Devlet Limanları İşletme Umum Müdürlüğünden:
Keşif bedeli «1657» lira «54» kuruştan ibaret Seddülbahir Helafl fenerinin tamiratı açık eksiltmeye konulmuştur. Muvakkat teminatı «124» lira «32» kuruttur, ihalesi 10/3/941 tarihlno rostlıyan pazartesi günü saat 15 de Galata rıhtımındakl umum müdürlük binasında toplanacak olan satınalma komisyonunda yapılacaktır.
Şartname ve teferruatı her gün sözü geçen komisyonda görülebilir. (1201)
Kuleli Askerî Lisesi Müdürlüğünden;
Kuleli Asker! lisesine girmlyo istekli olup da taşralarda şubelere, İstonbulda da doğruca mektebe müracaat etmiş olanlardan sınıflarında dönekliği olmıyan bütün girme şartlarını haiz bulunan vo ayni zamanda giriş evrakını tekemmül ettirmiş olan isteklilerin imtihanları yapümak üzere 7/Mart 941 cuma günü saat 9 da Kuleli lisesinde bulunmaları ve bu tarihte mektepte bulunmıyanların haklarını kaybedecekleri ilan olunur. (1443)
®ODEON Yeni Çıkan Plâklar SAADET EROtJN Keman, Kanun, Klarnet
97041 ^ Na- gü1 açılnu»bü,büle
X,/U1± J lllü. Sabah Oldu Serindir
(Besle: Ferruh Arsunar)
NEDİME BtRSES
Keman, Kanun, Klarnet, Ut
İ970414 Nln. Yefil Yaprak Ara8,nda
Ut İt V\ ü. Madem Gürel Bende
Halk şarkısı Halk şarkısı
VASrİYE, S 0 L H I T E, 1ÜBİDE
Cura, Darbuka, Zil...
1270417 NaS&Sgr-4
Derltyen: SADİ T A VER
_ - . . Ben Yârime Kale AltıncU
I270418NO:5*" K\"n Ayağında
Yemeni
iDerleyen: SADl YAVER ATAMAN
— Düğün havası
— Düğün havası
ATAMAN
üçün havası ü&ün havası
Askerî Fabrikalar Satınalma Komisyonu İlânları
Numunesine göre 200 - 300 Ton Yerli Linters Pamuğu Alınacaktır
Tahmin edilen bedeli «82500» lira olan 200 - 300 ton numunesine göre yerli linters pamuğu 28 şubat 941 cuma günü saat 15 te Ankarada Askeri fabrikalar satm alma komisyonunca pazarlıkla ihale edilecektir, tik teminatı 5375 lira olup şartnamesi 413 kuruş mukabilinde komisyondan verilir. İsteklilerin 2490 sayılı kanunun 2 ve 3 cü maddelerindeki vesaiki tıiunll ve bu fcçle alâkadar tüccardan olduklarına dair Ticaret odası veeikaoile mezkûr gün ve itaatte komisyonda bulunmaları. «1319»
3284 sayılı kanun mucibince 2240 ton demir hurdası mahreç istasyonlarında vagon dahilinde teslim şartile beher tonu 17,5 liradan satm alınacaktır. Şartname parasızdır. İsteklilerin teklif edecekleri hurda miktarı 15 tondan asagrı olmamak üzere yapılacak tekliflerin teklif e-dilen miktar üzerinden yüzde 7,5 teminatı ile birlikte 1 mart 941 tarihine kadar Ankarada Askeri Fabrikalar satın alma komisyonuna müracaattan. *1320v W
Maliye Vekâletinden:
Dantelsiz Bir Kuruşlukların Tedavülden
Kaldırılması Hakkında tlân
Dantelsiz bir kuruşlukların yerine dantelli bir kuruşluklar darp ve piyasaya kâfi miktarda çıkarılmış olduğundan dantelsiz bir kuruşlukların 31 Mart 941 tarihinden sonra tedavülden kaldırılması kararlaştırılmıştır.
Dantelsiz bir kuruşluklar 1 Nisan 941 tarihinden itibaren artık tedavül etmiyecek ve bu tarihten itibaren ancak bir sene müddetle yalnız mal sandıkları ile Cumhuriyet Merkez Bankası şubelerince ve Cumhuriyet Merkez Bankası şubesi bulunmıyan yerlerde Ziraat Bankası şubelerince kabul edüebüecektir.
Elinde dantelsiz bir kuruşluk bulunanların bunları mal sandıklan Ue Cumhuriyet Merkez ve Ziraat Bankaları şubelerine tebdil ettirmeleri üân olunur. (9035) (12523)
Deniz Levazım Satınalma Komisyonu İlânları
17 kalem muhtelif ebatta pirinç ervata maa somun
Pirinç saplama maa somun Demir ervata maa somun Demir saplama Çelik saplama
1— Tahmin edilen bedeli «3750* lira olan 17 kalem cıvata ve saplamaların 27.2.941 perşembe günü saat 16 da Kasımpaşada Deniz Levazım satım alma komisyonunda pazarlıkla eksiltmesi yapılacaktır.
2 — İlk temintı c281,25> lira olup şartnamesi her gün iş saati dahilinde mezkûr komisyondan bedelsiz alınabilir.
3 — İsteklilerin 2490 sayılı kanunun istediği vesaikle birlikte adı geçen komisyona müracaatları ilân olunur. (IBOTK^ JL f
İnhisarlar Umum Müdürlüğünden
1 — Akreditifi idaremiz tarafından açtırılmak üzere 24.2.941 tarihinde ihale olunacağı ilân edilen «1.000.000» adet tuz çuvalının pazarlığı görülen lüzum Üzerine temdit edilmiştir.
2 — Pazarlık 26.2.941 çarşamba günü saat 15,30 da Kabataşta Levazım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır. Taliplerin ayni gün ve saatte yüzde 7,5 teminatlarüe birlikte mezkûr komisyona müracaatları ilân olunur. (1433)
VaMile Velosipetin meydana getirilmesi fevkalâde bir icad telâkki edilmişti.
Bugün vesaiti nakliye harikulade bir inkişafa mazhar olmuştur.
Bu inkişaf tenvirat hususunda dahi varittir.
İlk EOISON elektrik ampullarındar* beri kıymetli gaz ile doldurulmuş yeni TUNGSRAM - KRİPTOM lâmbalarının icadile bu vadideki inkişaf büyük bif terakki erzetmlştir
Bu ampullar bembeyaz bir ziya verir ve aynı ta» kattaki sair lâmbalara nisbeten çok daha az elek* trik cereyanı sarfederle*.
TUNGSRAM
MPTTGDK)
BURLA
BİRADERLER
I — Ankara _ limit
İstanbul Komutan! ğı Satınalma Komisyonunla ı
Halıcıoglundakl okulda yapılacak tamiratın pazarlığı 3/3/941 günü saat 11 de Fmdıklıda Komutanlık satınalma komisyonunda yapılacaktır. Keşif bedeli 646 lira 50 kuruştur. Şartnamesi her gün komisyonda görülebüir. Isteklüerin belli gün ve saatte mezkûr komisyona gelmeleri (1458)
Beher kilosuna 7 kuruç 75 santim fiyat tahmin edilen 68500 kilo kuru ot 3/3/941 günü saat 14 de pazarlıkla satm alınacaktır. Muhammen bedeli 5308 lira 75 kuruştur. Şartnamesi her gün komisyonda görülebüir. İsteklilerin belli gün ve saatte Fındıklıda Komutanlık satm-alma komisyonuna gelmeleri. (1456)
T. İş Bankası
1941 Küçük
Tasarruf Hesapları İkramiye Plânı
1941 ikramiyeleri
1 adet 2000 Liralık = 20Ot— Lir»!
S >
2 >
4 >
8 >
35 >
80 >
300 >
= 3000.— >
= 1500.— > = 2ooa— >
= 2000.— >
= 3500— >
= 40CO.— »
= 6000,- *
Keşideler : 4 Şubat, 2 Mayıs, 1 A£uj-tos, 3 Aİuncitajrin tam.;., m d> yi-
püır.
750 500 250 100 50 20
> > > > > > >
Sahibi ve Neşriyat Müdürü: AHMET EMİ* Tİ\IM\X
Ba*Udı*ı Yar: VATAN MATBAASI