il: 1 —No. 30G
MART 1950
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik 1
Denizeller Caddesi: 2
Posta Kutusu: 193 — ANKARA I
Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara '
Başmuharrir tel: ........ 15619 ■
Yazı işleri, idare ...... 15315 j
Fiyatı her yerde 10 kuruştur. I
Hudiin 2 nci sayfada
GÜNÜN MEVZULARI:
200 hanel
Kaymakamlık kursunu bitiren 43 kaymakam adayı dün kur'a çekmiş-lerdri. Yukarıdaki resimde genç kaymakamlar İçişleri Bakaniyle beraber görülüyor.
Mümtaz Faik’in haksız
tevkifinin ilk akisleri
İstanbul Gazeteciler Cemiyeti namına Meclis Başkanma ve Başbakana dün
birer protesto telgrafı gönderildi
)1
ünrlcnberi şehrimizde bulunan İstanbul Tıp Fakültesine mensup bir talebe grupu dün Demokrat Parti Başkanı Celâl B.ıyâı'ı Ot*nel Merkez binasında ziyaret etmişlerdir. Misafir talebeler Bayar’la hasbıhallerde bulunmuşlardır. Resimde Celâl Bayar. kendisini ziyaret eden' talebelerle görülmektedir
Telgrafta bu haksız infaz kararının derhal kaldırılması lâzım geldiği hususu muknî bir lisanla belirtiliyor
İstanbul, 28 (Telefonla) — Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik’in tam teşkilâtlı resmî hastaneden aldı-| ğı raporun bitmesine henüz bir ay bulunmasına rağmen anî olarak tevkif edilmesi ve mahkûmiyetini çek mek üzere İstanbula gönderilmesi burada derin akislere sebep olmuştur.
Ankara Ekspresi sabahın erken ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)


Manisa D. P İl kongresi
Samed Ağaoğlu, Muarrmar Alakart ve Sıtkı Yırcalı Kongrede konuştular
Ingiliz
I
İh
ıs
^Veremiyor!
MM Ül
İ»*Ç Z
memesi değildir.
I Ajans telgraflarının verdiği teperlere göre, İngiltere Kralınır
M ııgilterede yapılan seçimlerin ■ bir hususiyeti de, bu seçimli lerin sade büyük bir dürüst -ük ve hakkaniyet içinde geçmesi, ıiç bir yerde hile ve fesat görül-
göre, İngiltere Kralının, ve i&Jıanedana mensup kimselerin se-4imlere iştirak etmemesi de üzerin e başlı başına durulacak mühim Sir meseledir. İngiliz Kralı, Kraliçe, ’rensler ve Prensesler, seçimleri ■arayda radyo ve televizyonla takip itmişler, hiç biri sandık başına gitmemişlerdir. Bunun sebebi şudur: ngiltere üzerinde her hakka malik ılunan Kral, yalnız seçmen olmak hakkından mahrumdur, reyini kul-- namaz; çünkü, o zaman, partiler-len birini tutması lâzımdır. Bu da
SU
ı?ül
1 *in-
f-iulı
«4 lak!
^Devlet Reisinin tarafsızlığı ile telif
(#1
ılunamaz. İngiltere Kralı, partilerin üstünde devleti temsil eder. Jevlet ise, her türlü parti müna-( inşalarının ve politikanın dışında-I lir. İşte onun için dc Kral ve ken-I !i mensupları reylerini kullanmamışlar ve hattâ her hangi bir tezahüre meydan vermemek için sandık I aşlarından dahi uzak kalmışlar-I **•
“ Vakıa İngiltere’deki durumla biz-eki durum arasında rejim farkla-ından doğan esaslı bazı hukuki e fiilî ayrılıklar vardır. Bununla l eraber İngiltere’deki bu kanunî r elenek bizde de Parti Ba-şkanlığı-| t in, Devlet Başkanlığından tama-i’uyle ayrı olması tezini müdafaa i’denlerin fikirlerini haklı çıkaran l ir misaldir.
Bizde de kanun vazıı, daha Ana-asa ilk tanzim edilirken, Devlet I fevkaninin tarafsız olmasını temin ’jîin esaslı hükümler koymuştur. A-»yasamıza göre, Cumhur Başkanı, Meclis müzakerelerine iştirak ede-oyunu kullanamaz. Bunun A. FENİK
* (Devamı Saı 6 Sü: 3 de)

I’1
N
-
,3
Teşekkür
amiz sahib ve başmuharriri jl lümtaz Faik Fenik'in tevkifi dola-, isiyle dün sabahtan geç vakte ka-! ar telefon, telgraf ve bizzat gaze-imize gelerek teessürümüze iştirak filen okuyucularımızın, dost ve mes Ibkdaşlarınuzın gösterdikleri ulûv iucenaba ve yakın alâkaya candan m :şekkür ederiz.
Ankara Valisinin
işçilerle görüşmesi
İşçiler 8 saatlik mesainin tahakkuku için
her şeyi göze almış olduklarını söylediler
Dün saat 15 de Halkevi salonlarında bir toplantı yapan Ekmek, Simit ve Unlu Maddeler İşçileri Sendikası, mesai saatleri mevzuunda fikir teatilerinde bulunmuş-
Sendika Başkanı Halil Balcı'nın açış sözlerinden sonra, Vali Avni
Doğan işçilere hitaben, kendilerinin -asil kimseler olduğunu, zira asaletin şimdiye kadar yanlış mânâlarda kulanıldığını, gerçekten asıl olan kimselerin emekleriyle hayatlarını kazanan işçiler olduğunu, söylemiş ve işçilerin, üç ekip ha-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Veremle Savaş Derneği
Genel Kurul toplantısı
Toplantıda hayvan tüberkiilozunun I insanlara sirayetine karşı tedbir alınmaması tenkitlere yol açtı
Seçimlerin evvele alınması Anayasaya uygun mudur?..
Toprak kayması
Soloz köyü tehlikede
Orhangazi’deki toprak kayması gittikçe genişliyor
Bursa, 28 (a.a.) —Orhangazi-nin yukarı Soloz köyündeki toprak kayması gittikçe genişlemektedir. 200 haneli olan ve içerisinde bir kaç tane zeytinyağı imalâthanesi bulunan bu köyün bazı kısımlarında derin çatlaklar hasıl olmuş ve doğusundaki mahalle oturulamaz , bir hale gelmiştir. Köyü ilçeye ' bağlıyan şosenin bir kısmı da kaydığından münakalât dur- j muştur. Alâkalı makamlar buraya mühendis ve mütehassıs- I lar göndererek vaziyeti tetkik , ettirmişler, gereken tedbirleri almışlardır.
Bir batında
altı çocuk
Leopoldville, 28 (a.a.) — Kinya-matoka gazetesi bugün Kongolu bir kadının bir batında dördü erkek ikisi kız altı çocuk doğurduğunu bildirmektedir. Ana ve çocuklar sıhhattedir.
Valilere verilen
yeni talimat
İçişleri Bakanlığındaki Toplantı
Valilere seçimlerde C.H.P. lehine takip edecekleri hattı harekete dair talimat verildiği söyleniyor
Seçimlerin bir hayli yaklaştığı şu günlerde 946 seçimlerini hatırlatan perde arkası faaliyetler göze çarpmağa başlamış bulunmaktadır.
Bundan bir müddet evvel İçişleri Bakanlığı tarafından Ankaraya davet edilen otuzu mütecaviz vali bir kaç gün Ankarada kalmış ve lüzumlu talimatı aldıktan sonra tekrar vazifelerinin başına dön-
müşlerdir. Valilerin bu ziyareti her ne kadar Bakanlık tarafından vilâyetlere yapılan tahsisatla ilgili olduğu iddia edilmiş ise de vaziyetin hiç te böyle olmayıp 950 seçimlerine bir hazırlık mahiyetini taşıdığına dair rivayetler dolaşmaktadır.
Demokrat Partinin seçim kabiliyetinin fazla olduğu vilâyetlerin ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Manisa, 28 (Telefonla) — Demokrat Parti Manisa il kongresi bu gün saat 9.30 da Yeni Sinemada Sıtkı Yırcalı’nın başkanlığında toplanmıştır. İlk olarak faaliyet - raporu okunmuş ve fapoı- tilerinde görüşmeler yapılarak il idare kurulu seçimine geçlimiş ve: Şemi Ergin, Cemil Şener, Sabri Aysal, Bayram Konyalı, Mustafa Buldanlı, Mehmet Özsarımsakçı, Galip To-sun’un seçildikleri anlaşılmıştır.
Seçimleri müteakip umumî arzu üzerine söz alan Genelkurul üyelerinden Avukat Samet Ağaoğlu heyecanlı bir konuşma yaparak günün siyasî hâdiseleri üzerinde gö-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de)
Akhisar’da uçak kazası
İzmir, 28 (Telefonla) — Bugün öğleden sonıs İzmirde, hır Devlet Hava Yolları tayyaresinin Manisa dağlarına çarptığı ve düştüğü, içinden kimsenin kurtulamadığı yolunda bir şayi-, işitilmiş ve haı((. bü -yük bir heyerara düşürmüştür
Yaptığım tahkikata göre hâdisenin aslı şudur:
Askeri hava kuvvetlerine ait bir avcı uçağı mutat talim uçuşunu yapmak üzere üssünden havalanmış ve Akhisann Başlamış köyü civarında iken motörde çıkan bir yangın sonunda yanarak vere düşmüş ve parçalanmıştır. İçindeki pilot mucize kabilinden kurtulmuştur.
Esrarengiz semavî bir cisim daha
Cambridge, Massachusets, 28 (a.a.) (United Press) — Harvard Rasathanesi tarafından bugün bildirildiğine göre, semanın kuzey kısmında gayet yüksekte süratle yer değiştiren mahiyeti meçhul bir cisim görülmüştür.
Astronomlar görülen cismin, kuy ruklu yıldıza benzemediğini bildir-
GÜNÜN YAZISI
bir görünüş
Dünkü toplantıdar
Ankara, Veremle Savaş Derneğinin, Dördüncü Genel Kurul toplantısı dün saat 15 de, Dernek binasında yapılmıştır.
Sağlık Bakanı Dr. Kemali .Baya-zit’in başkanlık ettiği toplantıda Bn. Mevhibe İnönü, Bn. Bayazit Mı
sır sefirinin zevcesi Bn. Atiye Emin Fuat, Bn. Erdelhun, Bn.Mürşide Gür men, Tıp Fakültesi Dekanı ve profesörleri, Veremle Savaş Derneği
i
Ingiliz Hükümeti dün gece yarısı belli oldu
Herbert Morrison'un Başbakan Muavinliğinde, Bevin'in Dışişleri Bakanlığında ve Cripps’in de Maliye Bakanlığında kaldıkları anlaşıldı
Londra, 1 (Ap) — Yeni İngiliz kabinesi bugün ilân edilmiştir. Başbakan Clement Attlee’dir ve Herbert Morrison, Attlee'nin muavini ve Bakanlar konseyinin Lord Başkanı o-larak, görevinde kalmıştır. Keza Er-nest Bevin Dışişleri Bakanlığında ve Sir Stafford Cripps Maliye Bakanlığında kalmışlardır.
Kabinedeki diğer bakanlar şun -lardır:
İmar: Hugh Dalton, İçişleri: Chu ter Ede, Savunma: Emanuel Shin-well, Sağlık: Aneurin Bevan, Tarım:
Tom Williams, Eğitim: George Tom-linson, Ticaret: Harold Wilson, Müstemlekeler: James Griffiths, İskoçya işleri için Devlet Bakanı: Hector Mc Neil, İngiliz Milletler Camiası Münasebetleri Bakanı Gordon Walker, Harp işleri için Devlet Bakanı: John Strachey, Yakıt ve Elektrik Enerji Bakanı: Philip Noel Baker, Milli Si gorta: Dr. Edith Summerskill, İaşe: MauYiceWebb, Sivil Havacılık: Lord Pakenham, Emeklilik işleri Bakanı: Hiliary Marquand, Posta: Ness Ed
* (Devamı Sa: 6 Sür 5 de)
Isveçteki Avrupa güreş şampiyonası
Komint'orm Devletleri de bu ay içinde yapılacak olan müsabakalara iştirâk edeceklerini resmen bildirdiler
Stokholrn, 28 (Ap) — 20 ile 23 Mart tarihleri arasında Stokholm’da yapılacak olan Avrupa güreş şampiyonası karşılaşmalarında Doğu Avrupa devletleri de temsil edilecek -
İsveç güreş birliği sözcülerinden birinin açıkladığına göre Rumanya, Macaristan, Polonya, Çekoslovakya ve Yugoslavya müsabakalara iştirak için müracaatta bulunmuşlardır; Do ğu Avrupa devletleri bu karşılaş -
malara ceman 36 güreşçi ile iştirak edeceklerdir.
Sözcü, Sovyet Rusyanın henüz mü sabakalara katılmak için talepte bu lunmadığını söylemiş, fakat Stok -holmdakj Sovyet elçiliğinin, (bazı soruşturmalar, yapmış olduğunu bil dirmiştir. İsveç güreş birliği hangi Rus güreşçilerinin müsabakalara katılmak ihtimalleri olduğu hususunda Finlandiyadan bazı malûmat da almıştır.* (Devamı Sa) 6 Sü: 7 de)
Yeni Ingiliz kalbinesinde de mevkiini muhafaza ettiği anlaşılan Başbakan Muavini Hcrbert Morrison
E



AKINTIYA---1
KÜREK
Koalisyon sözünün
hatırlattıkları
MEMLEKETİN siyasi tarihi yidar olmadığını anlatırken, pslko- , hakkında değerli tedkikler lojik bir unsur üzerinde durarak , neşreden Z. Tarık Tunaya, ge- bazı hükümlere varıyor. Değerli ar
Başkanı Ankara Valisi Avni Doğan, I çenlerde yazdığı bir yazıda, bugü- j kadaşımın nazarı dikkatini celbeden ikinci başkan Nusret Karasu vc ( ne kadar, muhalefet ve mürakaba nokta şudur:
* (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de) I hayatının bu memlekette neden pa-1 Siyasî hayatta müsamaha fıkda- ‘
Yazan: Cihat Baban ını... Mualehfet hırçın oluyor. İktidar da, bir türlü uysallık gösteremiyor. Bunun üzerine, iki taraf halledilmez ve çözülmez davaların derin çukuruna düşüyorlar, İttihad * (Devamı Sa. 2 Sü. 1 de)
YEDEKÇİ
Kondi düşen oğlamazl
uydunuz mu bilmem, İs-tanbul Valisinin başına gelenleri? Derdi birken iki oldu şimdi! Baksanıza, İstanbul sinemalarında erkeklere sarkıntılık eden kadınlar türemiş! Sevimli Profesör suçluları nasıl cezalandıracak bilmem?
Bana kalırsa, kadın sarkıntılarla erkek sarkıntıları evlen-dirivermell! —
Yedekçinin YEDEĞİ
I i
F
T
re
m

kî bi

II il tı a
M
GÜN GEÇERKEN.
Bir mahkûmdan ilhamlar!
D ülbülü kafese koymuşlar, «11-® le vatanım» demiş. Vatanım dediği hürriyetin olduğu yerdir; vatanım dediği, hürriyettir! Biliyoruz. Cahit Sıtkı Tarancı'nın da bir mısraı var, harlkulâde: «Her mihnet kabulüm, yeter ki gün eksilmesin penceremden.» diyor. Gün dediği sabah doğan, akşam batan şey mi ki! O «gün», yaradanın, insanlara ve dünyalara en büyük Jütü olan şeydir: Engel tanımaz, «Mahpushane» duvarlarından içeri de sızar; çabadır, bedavadır. Ama lıürlryet! Şairin: «Her mihnet kabulüm, yeter ki penceremden eksilmesin» dediği şey; hürriyet, inadına pahalı ve inadına memnu mu memnudur: Bülbülü «kafes» te ve insan oğullarını -mahpushane» de hasret kıldıkları nesnedir!.
İnsanlara en büyük ceza olarak, hürriyetten mahrumluğu biçmişler! Hayret verici buluş! İnsanım diyen bir insana bundan büyük ceza olamaz. Daha büyük ceza dedikleri .ölüm cezası, hürriyetin ne denlü bir nimet olduğunu ibilmi-yenlere göredir. Onlar yalnız ö-
GÜNÜN YAZISI:
Muhip DIRANAS
lünıden korkarlar! Hürriyetleri ııin elinden alınmasından korkanlarsa, ölümle olan alışverişlerini önceden kesmiş kişilerdir. Baldıran zehrini içmekte inat eden Sokrat, şüphe yok ki, hayatı pahasına, hürriyetinin elinden alın masından dehşet duymuştu ve zehri, onun İçin seve seve içmişti.
Bu kadar aziz olan, bu kadar insani, bu kadar da millî olan bu tek mânevi gıdayı, bir insan en bol, nerede bulabilir? diye düşünmek var. Nerede bulacak? Elbette ki, kendi öz vatanında, öyle değil mi?
Ama öylesi vatanlarda var ki, onlarda vatandaşlar, hürriyeti birbirlerine haram etmekle meşguldürler.
Fakat, hangi vatan, hürriyetine hürriyeti yiye yiye kavuşmamıştır, diyeceksiniz?
Bu yazımı, mahpushanede ilk gecesini geçiren nı.*hkûm Mümtaz Faik Fenik’e ithaf edersem, hürriyet selbedicl kanunî bir mahzur yoktur değil mi? Öyleyse ithaf e-diyorum.
Koalisyon sözünün hatırlattıkları
★ (Baş tarafı birinci de) | İlkli parti rekabetinin faydaların-, ile Yürriyet ve İtilâf kav dan elle tutulur, gözle görülür bir
ve Terakki, ile Yi------------------
gası Halk Partisi, ile Serbest Fırka mücadelesi hep böyle akamete uğramıştır. Muharrir günün politikasına karışmak istemiyor ama,, bu hastalıkların ârazına bugün de tesadüf etmiyor değil...
Onun tarihten ve realitelerden aldığı müşahedeleri biz de şöyle tamamlamak istiyoruz. Muhalefetin uyuşmazlığı ile iktidarın hırçınlığı ve müsamahasızlığı, hep aynı has- * talığın o cepheden veya bu cephe- ı den görünüşünden ibarettir.
Rıza Nur merhumun Hürriyet ve , İtilâf Fırkasında evvelce bağdaşa-l V44_
madiği arkadaşlariyle işbirliği yap içindeyiz... Eğer’muhalefet, uğradı-masmın tek sebebi, îttihad ve Te- I • ■ ■ • • • ..................
rakkiyi iktidardan içindir. Gaye, her ne .. __
sa olsun, iktidarı yıkmak _ ________
gaye her ne pahasına olursa olsun iktidarda tutunmak ilunca, dâva bir çıkmaza saplanıp kalıyor.
Halbuki çok partili politika nizamında, iktidar bir gaye değil bir vasıtadır. Gerçi hedef iktidarı ele geçirıfıektir, fakat, iktidaraı iktidara gelmek için değil, memlekete faydalı telâkki edilen programı tatbik etmek için gelmek lâzımdır.
Böyle olunca, mücadeleler şahısların etrafında olmaz, fikirlerin ve prensiplerin üzerinde ceryan eder. Tarihimizdeki, akîm politika kavgalarının sebebi, hırçınlık ve müsamahasızlık değildir, hırçınlık ve müsamahasızlık, fikirsizliğin, pro* gramsızhğm ve iktidarı gaye bilmenin neticesi ve tabiî arazıdır.
Aynı hastalıklara 1946 dan bu tarafa baktığımız zaman da tesadüf ediyoruz. İktidar, muhalefetin boyunu, poşunu görünce, kendisinin bile inanmadığı tasavvurları ona atfediyor. Dünden bugüne muhalefet birdenbire Bolşevik oluyor. E. N. M. ci oluyor. Elbet bu iddia ve isnatların da aksülâmelleri kendini aynı satıh üzerinde göstermemez-lik edemezdi.
Bütün bunlara rağmen memleke timizin tarihinde ilk defadır ki, demokratik bir nizam teessüs etmek üzeredir. İlk defadır ki, muhalefet, aylarla değil, senelerle yaşıyabilmiş tir. Bu nisbeten uzun ömre hayatiyetini veren sebepler de elbet başka olmak lâzım gelir...
Evvelâ, memleketin umumî anlayış ve bilgi seviyesi yükselmiş bulunuyor, fert, vatandaş tipinde mevcut olması lâzım gelen hasletlere kavuşuyor. Hakikatlere ermenin imkânlarına malik oluyor. Onun içindir kİ, iktidarın yaptığı haksız isnatlar vicdanlarda yer etmiyor. Bu nevi metodlar da sökmüyor. İki harbi gören, ve dünyanın gidiş ve istikametini mahallinde tedkik etmiş olan yeni bir nesil var... Bu nesil, iktidarın baskısı altında olmakla beraber, hiç değilse, o baskının haksızlıklarına alet olmak istemiyor. Zaman zaman pasif bir mukavemet gösteriyor. Yine zaman zaman, bu neslin, tazyikini muvafakat ve muhalefet saflarında hissediyoruz. Halk Partisi içindeki otuz-beşler hareketi, böyle bir hareketin yarım kalmış işaretidir. Taraflar, demokrasi mücadelesinde bir takım müşterek kaidelere, riayet etmenin lüzumunu, kavramışlardır. Buna gö nülleri razı olmasa bile, muhakeme, düşünce ve mantıkları icabı, bo yun eğmektedirler. Yeni Seçim Kanunu böyle bir idrakin ifadesi değil midir?
Büyük halk kitlesi ise, karşı
Bir genç kız yanarak öldü
Evvelki gün şehrimizde bir genç kızın tamamen yanmaslyle neticelenen fecî bir kaza olmuştur.
Bütün bir Samanpazan semtini teessür ve heyecana sevkeden bu hâdise şöyle cereyan etmiştir:
4 yaşındanberi; Samanpazarında oturan Şeklbe Kolçak isminde bir terzinin yanında evlâtlık olarak bulunan Ayşe Koç isminde 1? yaşlarında bir kız hanımının arasıra kendisini paylamasından müteessir olmaktadır.
Hâdise günü Şekibe Kolçak öğle yemeğine eve geldiği sırada Ayşe-ye bodrumdaki köpeklere yemek verip vermediğini sormuş ve müteakiben de artan yemeklein köpeklere verilmesi için bodruma göndermiştir. Bunun üzerine Ayşe yanına bir şişe benzin alarak aşağıya inmiş ve her nasılsa elindeki şişeden dökülen benzin ateş almıştır. Bu sırada bir yangın zuhuruna mâni olmak istiyen zavallı kız korkudan üstünün başının tutuşmasına engel olmak istemişse de ateş çok kısa bir zamanda bütün vücudünii sarmış ve genç kız sokağa fırlıya-rak: «Can kurtaran yok mu? Yanıyorum!» âvâzesiyle atraftan yardım istemiştir.
Evirt hanımı ve komşuları kızı su ile söndürmek istemişlerse de muvaffak olamamışlar ve Ayşe bir hayli yandıktan sonra nihayet sön-clürülebilmiştir. Bu sırada itfaiye de yetişmiş fakat iş işten geçmiş bulunduğundan Ayşe imdadı sıhhî otomobili ile hastahaneye kaldırılmış fakat çok geçmeden ölmüştür.
Hâdise hakkında tahkikata başlanmıştır.
GÜNÜN MEVZULARI
Seçimlerin evvele alınması Anayasaya uygun mudur?..
OOHüffiHZJ
Yarım kilo şekere...
Yazan:
f—1 ■"' Yazan: 111 -
| Ali Fuad Başgil |
l şekilde istifade etmektedir Mebuslar, seçmenlerin ayağına gidiyor, idare adamlarına artık meram an-; latmak kolaylaşmıştır. Bakanlar, va tandaşa yukarıdan bakmıyor. Rey kazanmak için, her Milletvekili ken di seçim dairesine az çok faydalı olmanın çarelerini anyor. Bu değişikliğin zihinlerde demokratik hayata doğru bir meyil uyandırmamasına imkân tasavvur edilemez... Bu-i nu gören ve hisseden vatandaş, elde | ettiği nimetten istifade arzusunu da ! terketmez.
| İşte şimdi, biz, bu istihale devri içindeyiz... Eğer muhalefet, uğradr j ğı haksızlıkları, belki çok haklı ola-uzaklaştırmak i rak, protesto etmek maksadiyle, bü-
1 — ----------- . .. re girlşmls oI.
meselâ, Meclisi daha 1946 da terketmiş bulunsaydı, belki, hak bakımından yerinde bir iş görmüş olur, fakat, memlekete faydası bakımından, siyasî hayatımızı şüpheli bir maceraya sürüklemiş bulunurdu... Eğer, Recep Peker'in metodla-rı sökmüş olsaydı, o şiddet ve terör havası, ya memleketteki demokratik inkişafı, otuz sene daha geri teptirecek ve bunun meçhul zararlarına memleket katlanacaktı, yahut, memlekette bir ihtilâl kopacaktı... Halk Partisinin içinde Recep Peker’i yıkan zihniyet, bu bakımdan, faydalı bir hizmet görmüş oldu... .
Zor olan, insanların yerleşmiş ve katılaşmış fikirlerden kendilerini sıyırabilmeleridir. Çok defa hislerin, menfaat ve duygularının önünde, kültür, kitap ve tecrübenin sustuğu görülür. Ezcümle İstanbul ve diğer
protesto eımeK mî pahasına olur- yük menfi hareketlere kmak ve yine saydı ve meselâ, Mecl.
KUMAR OYNARKEN
BİRBİRLERİNİ YARALAMIŞLAR
At Pazarında yumurtacılık yapan Mustafa Aygören ile arkadaşı Du -ran Tunçer kâğıt oynarlarken bir ara iş münakaşa ve kavgaya intikal etmiş ve bunlardan Duran Tunçer bıçağını çekerek Mustafa Aygören.i hafif surette yayalamıştır. Sanık Duran Tunçer yakalanmış, tahkikata başlanmıştır.
manın devlet adamı, bugün, işçilerin teşkilâtlanmasını tabiî karşılıyor. Yarın da işçiye grev hakkı verildiği zaman, buna bir zamanlar neden düşman olduğunu kendi ken dine soracaktır.

Bu uzun girizgâhı, seçimler devresine münhasır olmak üzere bir koalis yon kabinesinin kurulması meselesi ortaya çıktığı için yaptım.Yazılarımı takip eden okuyuclarım bilirler ki, yeni partili sistemde koalisyon kabinelerinin yeri olacağına kaani o-lanlardan değilim... Fakat, diğer taraftan dürüst tatbik edilen bir seçimin, memlekete büyük faydalar getireceğine de inanıyorum. Yarınki demokratik hayatımız, tıpkı müs bet ve menfi ceryandan doğan ışık gibi, yalnız bir partinin eseri olamaz... O icra ve tenkidin, iktidar ve mürakabamn. müşterek eseri olacaktır. Böyle bir eseri yaratmak istiyen taraflar ise, eserin mey dana gelebilmesi için, birbirlerine yardım etmeğe mecburdurlar. Bu itibarla yeni Seçim Kanunu, bu kar şılıklı anlayışın güzel bir mahsulü olunca, tatbikat m ivi netice vermesi de yine tarafların memlekete he-
vilâyetlerden Sıkı Yönetimin kaldı- ı diye edecekleri parlak bir esere yol «imasını istediğimiz zaman, ikti- açacaktır. Onun için, yalnız seçim-
darın mantığı susmuş, fakat, lere inhisar eden bir koalisyon ka-ihtirasın sesi yükseldiği için, sıkı' bineğinin, memlekette uyandıraca-yönetim bir türlü kaldırılamamıştı. 1 ğı itirçıat havası bakımından elbet Halbuki, şimdi görüyoruz ki, onun ' faydası muhakkaktır, mevcudiyeti zararmış... Basın hür-1 Bu ı riyeti mevzuunda da aynı mücade- ; zaman, ______ ____ __________ ___
le oldu. Sendika kelimesini Demok pildik, onun içindir ki, Tarık Tır rat Parti programında okuduğu za- ' ’ ' ........
man kulaklarına kadar kızaran za-
okuduğumuz helecana ka -
na'ya arkadaşımızın tarihteki mu-vaffakiyetsizliklerin sebebini tahlil
Kurtz sert bir hareketle başını çevirdi, takma saçı hafifçe yerin dn oynadı.
— Niye yarar, dedi, bu, Harry’-yi geri getirmez ki.
— O polis âmirini Viyana’dan kovduracağım.
— Peki ama, nasıl yapabileceksin bu işi?
— Araştıracağım. Lim’in öldüğü yerden başlıyarak araştıracağım. Bir kerre, siz o gün orday-dınız, değil mi, sonra o Cooler dediğiniz adam, şoför. Siz bana bu ikisinin adresLerini verebilirsiniz herhalde.
— Şoförünkini bilmiyorum.
— Ben komiserlikten bulurum onu. Ha, bir de o genç kız var, Ilarry’nin sevgilisi.
Kurtz:
t— Onun için pek üzücü olur-bu, dedi.
— Onun üzülüp üzülmemesi be ni alâkadar etmez. Benim için mesele Harry’nin ölümü.
— Polisin şüphe ettiği neymiş?
— Bilmiyorum. Onu anlamıya vakit bırakmadım ki. Çok çabuk hiddete kapılıyorum.
Kurtz yumuşak bir tonla:
— Peki, dedi, ya Harry için pek te... diyelim ki, pek te şerefli ol-
tekrar etmek, ana mektebinde çocuklara elifba okutmak olur.
Şu da var ki, bir kanun temas ettiği meselelerde lâfzıyle ve, lâfzın kifayetsizliği karşısında, ruhiyle ................... — muteberdir. Medenî kanunumuzun bizzat vereceği ka- j birinci maddesini teşkil eden bu ka-.ririAti kısnltılnrnk vp ide, hukukun aslî ve umumi bir kai-( I desidir. Kanunun ruhu ise, umumi sisteminden, dayandığı doktrinden ve ihtiyaçları karşılamak üzere takip ettiği mantıktan anlaşılır. Bu sistem, doktrin ve mantık da bilhassa kanunu yapan Meclisin müzakere zabıtlarından ortaya çıkar. A-nayasanın meselemize esas olan 25 inci maddesinin ikinci Büyük Millet Meclisindeki müzakere zabıtlarına bakılsın. (Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Ceridesi: Devre II, cilt VII, II on dokuzuncu içtima, 23/3/ 1340, ikinci celse ve yirminci içtima, birinci celse, sayfa 837 ve 867) Mecliste çok münakaşa edilmiş olan bu maddenin müzakeresinde konuşan hatiplerin hemen hepsi, Meclisin, seçimleri vaktinden evvele almak suretiyle vereceği infisah kararında sebep ve lüzum mevcut olmak gerektiğini belirtnvştir.
11
ÜNKÜ yazıda gösterdik ki, meselemizde Anayasa evvelâ bir kaide, sonra da iki istisna kabul etmiştir. Kaide: Meclis dört
sene için seçilir ve bu müddetin baş langıcı, ikinci teşrindir. Birinci istisna: Dört senesini bitiren Meclisin bizzat vereceği karar üzerine, müd deti bir sene uzatabilir. İkinci istisna: Dört senesini henüz bitirmiyen Meclisin, gene ti_____‘ 3 ’
rar üzerine, müddeti kısaltılarak ye 1 ni seçimlere başvurulabilir.
Fakat, dün de işaret ettiğimiz gibi, Meclis tarafından devre müddetinin uzatılıp kısaltılmasına dair ve rilecek kararın kanuna uygun ve
rilecek kararın kanuna uygun ve sis meşru olabilmesi için iki şartın ta- |
hakkuku lâzımdır. Bunlardan biri kararın bir sebep ve lüzuma dayanması .diğeri de bu lüzumun millî ve vatanî bir mahiyet arzetmesidir.
Evvelâ ortada bir sebep mevcut olmalıdır. Gayet tabiî: Bir meselede kaideyi bırakıp istisnaya gitmek için makul ve meşru Wr sebep ve lüzum gösterilmelidir. Aksi takdirde hem kaidenin mânası kalmaz, hem de istisna kaide haline konulmuş olur. Nitekim buna, Anayasanın dev re müdetini uzatmağa cevaz veren 13 üncü maddesinde -yeni seçimin yapılmasına imkân görülmediği tak dirde...- kaydiyle işaret edilmiştir. Gerçi devre müddetinin kısaltılmasına ve seçimlerin vaktinen evvel alınmasına dair olan 25 inci maddede bu işaret tekrar edilmemiştir. Bu da gayet tabiî: Kaideyi verdikten ve istisnaya gitmek için bir sebep ve lüzumun mevcut olması gerektiğine de 13 üncü maddede işaret ettikten sonra; aynı mahiyetteki ikinci bir istisnada bunu
eden İçtimaî hastalıkların nekahet devresine girmiş oluğuna kani olduk... Ve derhal nekahetin tatlı havasına kendimizi kaptırdık. Demek artık karşılıklı mücadeleler içinde, muayyen mefhumlar etrafında bir itimat havası teessüs ediyor dedik... Anayasamız, kabine kurmak imkânlarını Meclis dışı bitaraf kimselere vermediği için, bu hal çaresini yerinde bulduk... Fakat ne çare ki bu helecan, bu sevinç uzun dürmedi. Rivayfetin ortaya çıkmasından bir gün sonra iktidar bir takım beylik sözlerle bu fikri tepti...

Halbuki, seçim neticelerinin münakaşa mevzuu olduğu ve karşılıklı itimadın teessüs etmediği yerlerde, bu gibi çarelere başvurulduğu nu da biliyoruz. Daha dün Mısır, se çimleri bitaraf bir kabineye yaptırdı...
Şimdi, şu satırları okuyan, vatandaşlara soruyorum:
— Bir Halk Partisi tasavvur edin ki, seçimleri kaybetmek pahasına, memlekette demokrasiyi, itimadı, serbest münakaşa ve mürakaba hayatını yerleştirmek istiyor. Ve bunun için elinden gelen her fedakârlığı, karşısındakilere itimat telkin edecek her müsamahakârlığı yapıyor. Ve neticede de seçimi kaybediyor. Milletin nazarında seçimi kaybeden bu Halk Partisi mi yüksektir? Yoksa, iktidarı kazandığı halde, bu muvaffakivetine kimseyi inandıra-mıyan Halk Partisi mi?
Müttcfikan verilen cevabı duyuyor gibi oluyorum:
— Seçimi kaybeden Halk Partisi!..
Belediye Meclisinin dünkü toplantısı
Şehrimiz Belediye Meclisi dün saat 18 de Ticaret ve Sanayi Odasında toplanmış ve gündemdeki maddeleri müzakere etmiştir.
Belediye reisi Dr. Ragıp Tüzün’ün başkanlığında yapılan toplantıda bil hassa gündemin ikinci maddesi o-lan «Şehir hudutlarının yeniden tes-biti ile iskân sahası haricinde arsaları bulunan yapı kooperatifleri hak kındaki bayındırlık komisyonu raporunun okunması» nı müteakip bazı tartışmalar olmuş ve bayındır lık komisyonu sözcüsü Celâl Uzel bu mevzuda geniş bir açıklamada bulunmuştur.
Müteakiben gündemdeki diğer maddeler müzakere edilmiş ve toplantıya son verilmiştir.
BİR KAÇAKÇI ŞEBEKESİ
YAKALANDI
Şehrimizde seyyar satıcılık yapan Mehmet Altıparmak, Selim Halil, M. Ali Çelik, Mehmet Duran Şen yurt ve kunduracı Yusuf Polatın evlerinde ve üzerlerinde yapılan ani araştırma neticesinde ele geçirilerf kaçak eşyalar arasında 351 adet çakmak, 1421 adet, çakmak taşı. 349 a-det dolma kalem ile bazı İpekli ve yünlü kumaşlarla bir miktar kolye elde edilmiştir. Sanıklar C. Savcılığına sevkolunarak bunlardan Yusuf Palat, Mehmet Altıparmak ve Selim Haliloğlu tevkif edilmişlerdir.
D. P. Çankaya ilçe idare Kurulundan:
İlçemize bağlı ocak ve bucak idare kurullarlyle üyelerinin, 1/3/1950 Çarşamba günü saat 19 da Yeşilırmak (Sarar ilkokulu arkası- numara 8/3 deki Çankaya ilçe binasında yapılacak olan karma toplantıya gelmeleri rica olunur.
Yozan : Groham Greene
mıyaıı bazı şeyler ortaya çıkan-verirsenlz! bunu hiç düşünroiyor
— Bu tehlikeyi de göze aldım.
— Zaman lâzım, para lâzım.
— Zamanım var. Paraya gelince, siz bana para verebileceğinizi söylemediniz miydi?
— Ben zengin bir adam eğilim, dedi Kurtz, Ben Ilarry’ye sadece sizinle meşgul olacağıma, Londra’ya dönerken de uçak biletinizi temin edeceğime söz verdini.
Martins ı
— Tasa etmeyin, ne paraydı, ııc uçaktı... dedi, fakat iki yüz şiline karşı beş İngiliz lirası bah se girerim ki, Harry’nin ölümün de karanlık bir taraf var.
Körlemeden atmıştı. Gerçi bir önsezi ile, Ilarry’nin ölümünde karanlık, şüpheli bir taraf bulunduğuna emindi, fakat bunun bir cinayet olup olmadığında kesin
— 12 —
Çeviren : Kırdanoğlu
bir kanaata varmış değildi. Kurtz elindeki kahve fincanını ağzına götürdü, dudaklarını hafifçe ıslatıp çekti. Martins buna dikkat etti. Attığına hedefi buldurama* mış görünüyordu. Kurtz hiç te bo zulıııamıştı. Kahve fincanını tek rar dudaklarına götürdü ve bu sefer, höpürtü ile büyük bir yudum çekti. Eli hiç titremiyordu. Sonra, fincanı yerine koyarak:
— «Karanlık bir taraf., dan ne kastediyorsunuz? diye sordu.
—Bir ceset ele geçirmek Polisin işine elverdi, ama asıl kaçakçılara da aynı derecede işine elvermez mi?
Bunları dedikten sonra, şöyle bir düşündü ve kanaat getirdi ki, herşeye rağmen, rastgele orta ya attığı bu ihtimal Kurtz'u hiç te kayıtsız bırakmamıştı: ihtiyat
ve soğukkanlılık onu inadına kaskatı ediyordu. Bir kaatilin elleri ille titriyecek değildi. Elinden fin canı düşürüp te heyecanını dışa vurmak, olsa olsa romantik işlerdendi. Hesaplı jestler çoğu zaman tevettürü daha iyi belli eder. Kurtz sükûnetle kahvesini içip bitirdi. Son yudumu aldıktan son
— Nihayet, diye mırıldandı, ba ııa düşen, ne bulup çıkaracaksınız onu bilmem ama, size talihiniz a-çık olsun demekten ibarettir. Bir yardımıma ihtiyacınız olursa bana haber salarsınız.
— Cooler’in adresini serecektiniz.
— Hayhay, yazayım. İşte. A rnerikan işgal bölgesinde.
— Sizin ki?
— Onu da yazdım, altına. Rus bölgesindedir.
Viyanalılara has, ölçülü bir te-
Sonra, herhangi bir sebep kâfi değil, bunun tamamiyle millî ve va tanî bir mahiyet arzetmesi de şarttır. Kaideyi bırakıp istisnaya gitmenin meşruiyeti, bu husustaki lüzumun umumi ve millî bir zaruret ve mazeret mahiyeti almasındadır. Meselâ, bir harp hali veya büyük bir kargaşalık tehlikesj Meclis müd detiAin uzatılması için millî bir zaruret ve meşru bir sebeptir. Bunun gibi, Meclisle hükümet arasında devamlı bir anlaşmazlık hüküm sürmesi; hükümet için Meclis içinde dayanacak bir ekseriyetin kalmaması yahut bizzat Meclisin kendi içinde kopan devamlı anlaşmazlıklar sebebiyle kanun vapıp kaıar almanın imk^iS'z hır hale gel mesi Meclisin infisah kararı vererek dağılması ve seçimlerin derhal yenilenmesi için ayni mahiyette bir sebep teşkil eder. Dikkat edelim ki, böyle bir halde vaktinen evvel seçim yapmanın derin bir manası var dır ki, o da son sözü memlekete bırakmak ve hâkimiyetin sahibi olan milleti anlaşmazlıkta hakem kılmaktır.

Bunu anladıktan sonra, okuyucumun samimiyetle düşünmesini rica ediyorum: Bugün Türkiyemizde A-nayasa kaidesinden ayrılmak ve se çimleri vaktinden evvele almak için umumî, millî ve gayrişahsî ne gibi bir sebep ve mazeret vardır? Hükümetle Meclis arasında hangi bir anlaşmazlığa şahit olduk? Yüzde doksan beşi hükümet partisine men sup olan bir Meclisin bu kahir ekseriyeti içinde hangi bir anlaşmazlık yüzünden hangi bir kanun çıkmadı ve hangi bir karar geri kaldı? Eğer Anlaşmazlıklar ve kaynaşmalar var da bunlar halktan gizli tutuluyorsa, af dilerim ama, şef sistemi devam ediyor demektir. Çünkü gizli lik bu sistemin illeti, açıklık da demokrasinin hususiyetidir. Bu rejimde yaraların kanı içeriye değil, dışarıya akar. Tâ ki kan görülüp de yaralının tedavisine koşulsun.
Seçim kanununda değişiklik yapılmış olması, Anayasa kaidesinin bertaraf edilerek yeni seçimlere gidilmesi için hukukî bir sebep teşkil etmez. Zira yeni kanun gelecek i-çindir. Eskiye şamil olmaz. Mevcut Meclisin seçildiği zamandaki kanuna uygun olarak teşekkül ettiği ka bul olunduğuna göre, eski seçim kanunu dairesinde Anayasanın u-mumî kaidesine tâbi kalır ve, infisahı için millî bir sebep ve lüzum tahakkuk edinceye kadar, devam e-der, müddetini bitirir. Yeni seçim , kanununa gelince, bu 950 ve daha sonraki seçimler içindir. Bu seçimlerin zamanına ise, normal kaidesin-ce, henüz avlar var.
İlâve edelim ki, tâ birinci Büyük Millet Meclisindenberi, devre içinde Meclisin dağılması ve seçimlerin normalden evvele alınması devlet hukukumuzda bir teamül vücuda ge tiımiştir. Teamül de bir hukuk kaynağı olduğuna göre; buna dayanarak, bu defa da, bundan sonra da . seçimleri dilediğimiz zaman öne a-I lııız, denilemez. Çünkü kanunun sarahatine aykırı kukukan teamül te-ı şekkül edemez. Böyle bir teamül bâ-I tıldır. Bâtıl üzerine hüküm bina e-d ilemez.
| Cumhuriyet rejimi, fazilet rejimidir. Devlet işlerinde asgarî fazû , let, kanuna hürmettir.
bessümlc gülerek yerinden kalktı. İncecik bir fırça dudaklarının ve gözlerinin kenar çizgilerini özenle işlemişti.
— Beni vaziyetten haberdar edin, dedi, şayet yardımıma da ihtiyacınız olursa... Ama size bir şey söyleyim mi, girişmek istediğiniz işden vazgeçseniz daha iyi edersiniz; pek tavsiye etmem.
«Münzevî süvari» yi masanın üstünden aldı.
—Sizinle tanışmaktan büyük bir şeref duydum üstat, dedi.
Bir eliyle takma saçının kâküllerini düzeltti, öteki elini de tebessümü silmek istiyormuş gibi dudaklarında gezdirdi; şimdi yüzü hiç o gülümsememiş yüz değildi.
V
Martins, Josefstadt Tiyatrosunda, artistlerin girip çıktığı antrede, talıta bir, iskemleye oturmuş bekliyordu. Gündüz temsili bitince, üstüne «Harry’nin bir arkadaşı- kalimelerini yazarak, Anna Schmith’c kartını göndermişti. Dantela perdelerle bezeli, küçük küçük bir pencereler galerisine, oyuncuların giyinip soyunduğu odalara karşı oturuyordu. Pen-(Devamı var)
ünün ehemmiyetli mevzuu, I
pek tabiî olarak seçimle
rln yaklaşmasıdır. Gün geçtik j
çe, mesafe daralmakta âdet i herkesi gayrllhtiyari bir heyecan
kaplamaktadır.
Bu hava içinde, her iki parti de ellerinden geleni yapmakta ve seçimlerde rey toplamak İçin sempati kazanmağa bakmakladırlar.
Tabiî olarak, her parti mensubu, kendi akıl ve fetanetlne göre tedbirlere başvurmakta ve o şekilde çalışmaktadır.
Bunlar arasında, çok güzel o-Jaııları varsa da, insanı güldürecek gibileri ekseriyeti teşkil etmektedir.
Bu arada, Zonguldaktan gelen haberler, bu propagandaların gülünç taraflarını bildirmektedir.
Haberde şöyle denilmektedir?
«İlimiz C. H. P. teşkilâtı tam 1 bir şaşkınlık içindedir. Sinnî rüş-de vâsıl olmamış çocukları, ölmüş i kimseleri mevhum istifa listeleri- j
ne dahil ederek, şehrimizde çıkan ]
ve C. H. P. organı bulunan Türk- I sesi ile, Ulus ceridesinde neşret- I mek cür’etini gösteren Zonguldak L | C. II. P. dirijanlan bu uydurma ha- i vadis rekorunu kıran propaganda j faaliyetlerine bu hafta bir yenisini 1 |
daha ilâve etmişlerdir.
Hafta tatilinden istifade eden C. H. P. li E. K. İ. Kilimli bölgesi Başmühendisi Talât Tan, C. H. P^g-il idare kurulu üyelerinden Zeki . Tur ve Üstmühendis Ruhi Alkor r beraberlerinde yarımşar kiloluk kâğıtlar içinde akide şekeri havi paketlerle Zonguldak’a civar Gö-bü köyüne giderek, köy kahvesinde şekerleri köylü vatandaşla- I ra dağıtmak arzusunu izhar et- ! mişler.
Göbü köylülerinden hatırı sayılır bir ihtiyar, bu yersiz ve mev- ' simsiz iltifatların altında gizli maksadı deşifre eden şu mişilsiz cevabı vermiştir:
• Şeker yemek, insanın ağzına tat verir ama, bizim ağzımı- ‘ zın tadı bozulalı yirmi beş yıl var. 1 Yarım kiloluk şekerle, yirmi'ı beş ' yıllık ağız acısı giderilmez!...» 1
Türk köylüsünün çarpışık meseleleri basite irca eden dehâsı- 1 nın veciz ifadesine karşı bir cevap 1 veremiyen sayın propagandacılar 1 ters yüzü yerlerine avdet etmiş- ' lerdir.
Şimdi bu hâdise, bütün Zongul- f daklıların dilinde, günün mevzuu u-olmuştur.»
Evet, ZonguldaklI C. H. P. liler de, reyleri şekerle avlamak istemişler. Fakat bizim köyfii dayı ' da, geç kaldıklarını veciz bir şeklide bildrimiştir.
Artık, yanm kilo şekere, olur olmaz vâidlere aldanacak va₺i«- j daşlann kalmadığını, herkesin gözünün açıldığını, bütün milletin söz değil, müsbet iş beklediğini anlamaları lâzımdır.
Hakikaten, yirmi beş senedir bozulan ağzımızın tadı, öyle yanm ■ kilo şekerle filân tatlanacak gibi1 değildir. »
Bu gibi, gülünç hallere başvurmak mecburiyetinde kalan C. H. P. İllerin, bu vesile ile sıkıya düştükleri anlaşılmaktadır.
Allah, kolaylık versin!
Hikmet YAZICIOGLU

r
ÜCRETLt ORTA OKUL ÖĞRETMENLERİ KADROYA ALINACAK
Kadrosuzluk dolayısiyle 2919 sayılı kanuna göre ücretle çalıştırıl • makta olan 400 ü mütecaviz orta öğretim öğretmeninin yeni bütçe ile alınan kadrolara geçirilmesi kabil olacaktır.
y ■■ ■■■■■ ■ ı
Vefat
Genelkurmay Muhabere Dairesi Teknik Şube Müdürü Yüksek Mühendis Albay RAİK ÜSTÜN kırk sekiz saatlik kısa bir hastalıktan sonra Allah'ın rahmetine kavuşmuştur.
Merhum, yüksek ahlâk ve karakterile, geniş kültürile orduda şerefli ve kıymetli hizmetler görmüş, bütün komutan ve arkadaşlarının yüksek' teveccüh ve muhabbetlerini kazanmış, Horpokulu ve Fen Tatbikat Okulundaki* hocalığı esnasında binlerce talebe yetiştirmiştir.
Otuza yakın eserile kendisini bütün ordu mensuplarına ve memleket münevverlerine tanıtmış, hizmet etmiş ve sevdirmiştir.
Daha genç denecek yaşta, kendisinden büyük hizmet beklendiği sırada ufûlü, ordu için olduğu kadar memleket için de büyük bir ziyadır.
Cenazesi, bugün ikindi namazını müteakip Hacı Bayram Camiinden kaldırılacaktır.
Merhuma Tanrıdan rahmet ve kederli ailesine başsağlığı dileriz.

15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca: 5.000 Liralık ikramiyelere ortaç Müessesesinden alacağınız Sürpriz Markı
Bir Gömlek ile sahip olacaksınız.
Her satın alacağınız gömlek için numaralı bir kart verilecektir.
SÜRPRİZ Poplin gömlek Hatlarımızı takdim ediyoruz
750, 780, 840, 090, 1075,
1200, 1300, 1880, 1440
Pijamalar: 1050 Kr. ,
I

Yalnız resme bakarak
Meclis köşesi;
mevzu hakkında karar ver-
D tVET
Çi-
Mücahil TOPALAK
M. T.
linç, Halim Gökalp, İhsan Gökalp, Hakime Gökalp, Şükrü Kaya, Ana-kız Kaya, Adil Demir, Adeviye Demir, Mustafa Demir, Emine Demir.
I
sütü ile büyütülmüş. Çünki doktor- . Hatice Şahin, Arif Kuş, Ata Kuş , ---- Mehmet Kılıç, Bostan Kılıç, Ibra-
1 him Kılır Ali Kılıç. Şedit Koçak.
ADYO*TELEFON-TELGRAF HABERLER
HERGUN BİR HADİSE

Atom sırrı etrafında
Verem savaşı !
Yarınki siyaset^
ünümüz gün değildir. Bombalar, türlü çeşitleriyle bir ta-
raftan, devletler, çeşitli renkleri ve temayülleriyle bir taraftan, rejimler ve devlet adamları, kendi ölçülerinde. dünyayı birbirine katmak için ne lâzımsa yapıyorlar. Bütün bu gürültü ve anlaşmazlık içinde ne o-lursa kitlelere oluyor, diyenler vardır. Halbuki bunu böyle kabul etmemek lâzımdır. Bir insan grupu-nun hangi sayıya vardığı zaman kitle sayılabileceğini şimdilik hiç kimse tayin edememiştir. Bir hareketin ne zaman kitleleri alâkadar ettiği de, keza malûm değildir. Bir insanın ve bir şefin kitlelere emri verme ve nüfuz etme kabiliyeti de meçhulâttandır. Ve işte bütün bu meçhullerin ortaya çıkardığı malûm ve müşahhas nesneye tarih adı verilmiştir.
Tarih bugüne kadar, onu imal edenlerin daima kara bahtına doğru yürümüştür Tarihi yaptıkları iddia olunanlar, daima tarihin gazabına uğramışlardır. Bu da tarihî bir hakikattir.
İşte bugün de, sessiz sadasız bir tarih hazırlanıyor. Yalnız bu seferki. herhangi bir tarihî devri aşmış bulunuyor. Bu sefer hazırlanan tarih. fertlerin ve şeflerin iktidarını hiçe sayarak miletleri ve kitleleri doğrudan doğruya alâkadar edecek meselelerle hazırlanma yoluna giriyor. Yani, artık kitleler de tarihin -imaline» bizzat iştirak edecekler ve bu imalâtın gerektirdiği harcın içine gireceklerdir. O kitleler ki, geçmişte, kan aldırma kabilinden ufak tefek yaralarla, en büyük badirelerden kurtulmuş ve yaşamaya devam etmişlerdir.
Şimdi durum öyle değildir. Atom bombası, idrojen bombası, artık hükümetlere, devletlere, miletlere) değil, bütün insaniyete hitap eden silâhlardır. Belki bunlardan da kuvvetli silâhlar, insanlığı yeni bir imtihana tâbi tutmaktadır. Artık bu imtihanı geçirmek için bir şefe, bir peygambere inanmanın zamanı geçmiştir. İnsanlar, kitle halinde kendi başlarının çaresine bakmağa çalışmak zorundadırlar.
Artık, iğri büğrü sistemlerle iktidara gelmiş hükümetlerin, iğri büğrü yollardan yürüyerek kitlele-xi ve miletleri satmaları veya hibe etmeleri zammı geçmiştir. Buna müsaade edilse bile btı usul, matlûp ve muvafık neticeyi vermiye-cektir. Kitleler, hükümetleriyle beraber mahvolmağa mahkûm bir duruma düşeceklerdir. Asır, kahramanlar asn değildir. Asır, insanla-
Her zaman söylerler: Teknik terakki, ahlâkı ve mânevi kıymetleri aşdı .diye... Yalan, ancak teknik terakki ve bu teknik terakkinin en korkunç ve öldürücü safhası insanlara belki de birleşmek şansını bahşetmiş bulunuyor. Zira silâhlar ne kadar korkunç bir hal alırsa kitlelerin hayatı da o nisbette büyük tehlikelere giriyor. Tehlike büyüdüğü nisbette de birleşmek imkânları daha yakından inceleniyor.
Bilinemez, belki bir meczup , lap, en kuvvetli sandığı silâhı denemeğe kalkacaktır. Fakat bu, insanların ancak bir kısmını öldürecek ve geri kalan olursa, hattâ iki kişi bile olsa, dünya durdukça, üzerinde yaşama imkân ve şartlarını büsbütün başka ölçüler dahilinde tayin edecektir.
Büyük, müthiş silâhların icadı insanlığın lehinedir. İnsan ancak, içinde, yüreğinde yeretmiş bulunan «tahrip duygusu, nun mahiyet, şümul ve avakıbını anlayarak in -san olacaktır.
Büyük, daha büyük, daha korkunç silâhların icat ve imalini sabırsızlıkla bekliyoruz. Ümidimiz bundadır.
Düzeltme:
Ingiliz-Amerikan temasları durdu
Evvelâ casusluğa karşı güvenlik tedbirleri alınması bekleniyor
Vaşhington, 28 a.a. — Dün akşam Vaşhington'dan öğrenildiğine göre. İngiliz - Kanada - Amerikan atom görüşmeleri kesilmiştir.
İyi haber alan çevreler, bu durumun Fuchs meselesi yüzünden ortaya çıktığını söylemektedirler. İngiliz tabiiyetindeki bu Alman,
Dünkü yazım zm başlığı bir tertip hatası olarak. «Afı'ka komedyası» yerine -Amerika komedyası, marak çıkmıştır. Mevzudan da anlaşılacağı gibi, tertip ve tashihten i'c-ri gelen bu hatayı özür diliyerek düzeltirim.
Lorenzo Konferansı başladı
Lokdra Radyosu, 28/2 (Basın - Yayın) — Amerikan’ın Afrika’daki 40 diplomatik temsilcisi, dün, Portekiz Doğu Afrikası merkezi Loren-zo’da dört gün devam edecek olan mahalli konferanslarıne başlamışlardır.
Konferansa başkanlık eden A-meıika’nın Yakın Doğu ve Afrika işleri dışişleri bakanı muavinlerinden Mc Gee, Amerika'nın Afrika’da cereyan eden hadiseler etrafında daha fazla malûmat sahibi olması icabettiğini söylemiştir.
Mc Gee, ayrıca bu maksatla A-merika'nın en mühim üniversitelerinden birinde, Afriya'ya dair bilgiler öğretecek bir şube açılacağını bildirmiştir. Mc Gee, bu konferansın Amerika'nın Afrika'da tatbik edeceği siyasetin tâyininde çok yardımı bulunacağını sözlerine ilâve etmiştir.
Amerika - Çin münasebetleri
şimdi İngiltere’de atom sırlarını Sovyet Rusya’ya vermekten sanık olarak muhakeme edilmektedir.
Ayni çevreler, Amerikalı idarecilerin kongreye bir anlaşma tasarısı vermeden önce bazı güvenlik meselelerini gerçekleştirmek arzusunda olduklarını bildirmektedirler.
Amerika milliyetçilerden kurtulma çaresini arıyor Vaşhington, 28 a.a. — İki Amerikan ticaret gemisi dün komünistlerin elindeki Çing-Tao limanında bir hava hücumuna uğramıştır. Dışişleri bakanlığı bu haksız tecavüzleri milliyetçi Çinliler nezdinde protesto ettiğini açıklamıştır.
Bu mevzuda alınan ilk haberlerde Amerikan gemilerini bombalamış olan uçakların hüviyeti açıklanmıyordu, fakat Vaşhington’da bunların komünist hakimiyeti altındaki bölgelere karşı tatbik edilen ablukayı desteklemeğe çalışan milliyetçi uçaklar oldukları tahmin edilmektedir.
Dışişleri bakanlığının protestosu, bu son hücumlar hakkında olmayıp, 1 Ocakta milliyetçi harp gemileri tarafından borbardıman edilen Amerikan «uçan ok- adlı ticaret gemisi hakkındadır Protesto notası milliyetçi hükümete 3 Şubatta verilmiştir.
Dışişleri bakanlığnın bu notayı yayınlamak için bugüne kadar beklemesinin sebebi hakkında hiçbir resmî izahatta bulunulmamıştır. Fakat bu notanın açıklanması ile Çing - Tao’da Amerikan gemilerinin yeni hücumlara maruz kalması arasında bir münasebet olduğu da a-çıktır- Birleşik Amerika tarafından milliyetçi hükümete verilen notada uçan ok'un milliyetçi harp gemiairtin tecavüzüne uğradığı zaman açık denizde bulunduğu bildirilmektedir.
Notada şunlar ilâve edilmektedir:
Birleşik Amerika hükümeti, milliyetçi Çin hükümetini açık denizde Amerikan haklarının ihlâl edilmesinden tamamile sorumlu saymakta ve milliyetçi hükümetin mümkün olduğu kadar çabuk böyle haksız hücumların tekerrür etmiyeceği hususunda teminat vermesini beklemektedir.
Dışişleri bakanlığı sözcüsü milliyetçilerin henüz cevap vermediklerini söylemiştir.
Bu protesto notasında Birleşik Amerika'nın milliyetçilerin bu taarruzlarına karşı sonsuz bir sabır gösterdiği söylenmektedir. Fakat nota Birleşik Amerika’nın sabrının tükendiğini de hissettirmektedir.
Bu nota zımni bir ihtarı ihtiva etmektedir. Filhakika nota, Birleşik Amerika’nın evvelce böyle tecavüzlerin tekerrürünün iki hükümet arasındaki münasebetler üzerinde yapacağı kötü tesire işaret ettiğini hatırlatmaktadır.
Dışişleri bakanlığı uçakların milliyeti hakkında resmî raporların gelmesini beklediğinden Çing - Tao daki son hücumlar hakkında hiçbir tefsirde bulunmamıştır.
Bulgar - Yugoılav hâdiseleri
İsviçre Radyosu, 28 (Basın - Yayın) — Bulgar hükümeti, Yugoslav sınır nöbetçilerinin iki Bulgar erini, Bulgar arazisi içinde tuzağa düşürerek katlettiklerini açıklamıştır.
Bu münasebetle Sofya’daki Yugoslav elçiliğine tevdi edilmiş bir notada, Bulgar hükümeti, ölen Bulgar erlerinin ailelerine tazminat vermesini ve sorumluların cezalandırılmasını istemektedir.
Yugoslavya blöfe devam ediyor
Be’g'ad hiçbir tedbirden vozgeçmiyecekmiş
Paris Radyosu, 28 (Basın - Yayın- — Yugoslavya başbakan muavini ve dışişleri bakanı Kardelj dün verdiği bir söylevde, Yugoslav dış siyasetinden bahsederek Yugoslavya'nın her hangi bir y) bancı memleketin hâkimiyeti altına girmeyi reddettiğini ve beş senelik plânı olduğu gibi sonuçlandırmıya çalışacağını beyan etmiştir. Kardelj, bundan sonra Belgrad hükümetinin Trieste meselesinde Slo-venler tarafından işgal edilen topraklardan en ufak bir kısmının İtalya’ya verilmesine asla müsaade etmiyeceğini sözlerine ilâve etmiştir.
Atom fabrikaları üzerinde güvenlik
Vaşhington, 28 a.a. — Birleşik A-merika, büyjik atom laboratuarının bulunduğu Yeni Meksikada Los Alamos bölgesi ve atlantik sahili boyunca yeni hava korunma ted birleri almıştır.
Sivil havacılık idaresi şefi Rent-zal, altı Marttan itibaren, Maine eyaletinde Limestone ile Virjinya-daki Norfolk arasında bulunan bölge üzerinde uçacak pilotların uçuş plânlarını bildirmeleri lâzım geldiğini ilâve etmiştir.
Bu tedbir, denizden gelen veya sahilden 20 mil yani 32 kilometreden fazla mesafede kıyı uçuşu yapan uçaklarla tatbik edilecektir. 15 Marttan itibaren, Los Alamos etrafında 172 mil yani 275 kilometre kutrundaki bölge üzerinden 3.000 metreden fazla yükseklikte uçmak tasavvurunda bulunan uçaklar dada önce sivil havacılık idaresini haberdar etmek mecburiyetindedirler. Los Alamos civarı üzerinden uçmak yasağı devam etmektedir.
bir hayır işi ami, çeşme, hastahane yaptıramaz. Namını ilâ için kolay kolay heykel ve â-bide diktiremez!
Doğrusu, dört ay evvel süratle inşası bitirilen ve bazı siyasî mahkûm veremliler için yaptırıldığı söylenen verem koğuşuna çok ihtiyaç vardı! Vakıa yapılan yerin sıhhî şartları ve teçhizatı olmadığı söylen! yor. Fakat ne de olsa, atılmış bir temel var!.. İsmini teklif e-diyorum:
— Fuat Sirmen, Sanatoryo-
Daha münasip bir isim bulan teklifini yapsın! — A. F.
Adalet Komisyonu:
1— Bingöl Milletvekili Feridun Fikri Düşünsel'in Avukatlık Kanununun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifini,
2— Memurların görevleriyle ilgili suçlarından dolayı yargılanmaları hakkında kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Dilekçe Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
Dışişleri Komisyonu:
Bugün saat 15.30 da;
İçişleri Komisyonu:
1— Bolu milletvekilleri Haşan Şük rü Adal ve İhsan Yalçm’ın Abant Gölü ve çevresinin Bolu Özel İdaresine temlikine dair kanun teklifi*
2— Belediye Kanununun bazı maddeleriyle 4573 ve 4617 sayılı kanunların kaldırılması hakkında kanun tasarısını,
3— Seyhan milletvekili Sinan Te-kelioğlu’nun, Hafta Tatili Kanununun 5 inci maddesini tadil eden 936 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin değiştirilmesi hakkmdaki 3062 sayılı kanunun 1 inci maddesinin değiştirilmesine dair kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 16 da;
Tanm Komisyonu:
Çiftçi mallarını koruma kanunu teklifini görüşmek üzere bugün saat 15 te;
Yunan seçimleri için hazırlık boşladı
Atina Radyosu, 28 (Basın - Yayın) — Yunanistanda 5 Martta yapılacak olan genel seçimlere 26 siyasî parti katılacaktır. Bağımsızlar da dahil olduğu halde 35 üste halinde seçimlere girecek olan adayların sayısı 2702 dir.
Diğer taraftan baş komutan Mareşal Papagos dün yayınladığı bir tebliğde, siyasî partilerden hiç bi-rile ilgisi bulunmadığını ve hiç bir siyasî zümrenin kendisini temsil etmediğini bildi
Çocuklara yardım teşkilâtı faaliyette
Paris Radyosu, 28/2 (Basın - Yayın) — Milletlerarası çocuklara yardım fonu, Fransız hükümetinin dünya sağlık teşkilâtı ve milletlerarası fon'un, Paris’te milletlerarası bir çocuk himaye merkezinin kurulması için aralarında bir anlaşmaya varmış olduk! irini bildirmektedir-. Ayni zamanda UNESCO’nun himayesi altında milletlerarası çocuk himaye birliğinin teşvikiyle Cenevre’de toplanmış olan uzmanlar konferansı, bu konferansa iştirak eden 17 memlekette sakat çocukların himayesi için kurulmuş olan özel ve resmi teşekküllerin gelişmesinin mümkün kılacak bir çok kararlar alarak çalışmalarını bitirmiştir.
Kalemi oynatırsa etekler düşer...
Büyük bir terzi, kadınları istediği gibi
giydirebileceğini iddia ediyor
meyiniz. Bugün sizinle haftanın hâdiselerini şöyle bir yoklayacağız. Büyük terzinin sözünü, kad nlara her zaman göstermeğe mecbur olduğumuz saygı dolayısile başa a dik. Çünkü moda ve kadın, hiç de haksız ol-mıyarak, devrimizde bütün mevzuların başına geçmiş ' bulunmaktadır. 1
Ticaret Komisyonu:
Türkiyedeki düşman menfaatleriyle ticarî ve ekonomik işlemlerine, menkul ve gayrimenkul mallarına el koyprak onları idare etmek üzere bir Sekestr İdaresi kurulması hakkında kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Toplanacaklardır.
işleri konuşuluyor
Nevyork Radyosu, (Basın - Yayın) — Hem senatonun dış münasebetler komitesi ve hem de ayan dışişleri komitesi bu hafta içinde bilhassa Amerikan iktisadi yardım idaresi meselesini tetkik etmektedir. Her iki komite Amerikan İktisadî yardım idaresi azalarının şahadetini dinleyecektir. Bu arada Ingiltere, Fransa, İtalya ve Batı Almanya'daki iktisadi işbirliği idarelerinin başkanları dinlenecektir. Ayan dışişleri yardımcı komitesi dün 1952 de Marshall plânı sona erdikten sonra Avrupa’ya İktisadî yardım yapılmasının yol ve imkânlarını tetkik etmiştir. Komite Avrupa'ya iktisadi yardımın 1952’den sonra da devam etmesini mümkün kılmak için bir plân hazırlanmasını ve bunun için şimdiden bir komite kurulmasını teklif etmiştir.
Amerikan eğitim sistemi hakkında
Nevyork Radyosu, (Basın - Yayın) — Vaşhington'da yayınlanan bir raporda 28 eğitimci ve ilim adamı Amerikan eğitim sisteminin, askerliğin tesiri altında kalmasına itiraz etmişlerdir. Beyanatı imzalayanlar arasında 14 kolej müdürü, dünyaca meşhur fizikçi Albert Einstein, tanınmış muharrir Pearl Buck da bulunuyordu.
RESİMDE görülen bu kadın, ekoltesinin üzerine bir rahi-
be serpuşunu hatırlatan garip bir şapka oturtmuş. Hasırdan mamul olan bu başlık ancak geceleri tuvalet üstüne giyilebiliyor. Bu sevimli şeyi icat eden de Fath namında en ünlü bir terzi.
Fatih bu marifetinden sonra, şimdi, ilkbahar renklerini ve şekillerini hazırlamakla meşguldür. Stüdyo un etrafı, resmî ve hususî polislerden müteşekkil bir koruyucu kor don ile çevrilmiştir. Çünkü, çalına-bilecek, yahut kopya edilebilecek en küçük hat veya motif, Fath’a, bir prenses, bir kraliçe veya bir milyarder karısının müşteriliğini kay-bettirebilir.
Tuvalet üstüne giyilen bu şapkayı beğendiniz
Dünya Basınından
Hulâsalar
___ 28 - 2 - 1950 _—
İngiliz basını:
Bu sabahki İngiliz gazetelerinden ekserisi işçi partisi ile muhafa zakârların memleketi ilgilendiren bir çok meselelerde işbirliği yap maları lâzım geldiğini kaydetmektedirler.
Yorkshire Post gazetesi, bilhassa İngiltere'nin dış siyasetini ele almakta ve bu siyasetin ağırlık merkezini Amerika ile sıkı münesebet-leri niamesi teşkil ettiğini önemle kaydetmektedir. Gazete, sıkı işbirliği siyasetinin her şeyi tasvip manasına gelemiyeceğini de kaydettikten sonra, Sovyetler Birliğinin halen takip etmekte olduğu siyasete temas etmekte ve bunun 4 gayeyi istihdaf eylediğini belirtmektedir.
Gazeteye göre bu gayeler şu şekilde sıralanabilir:
1 — Rusya, Doğu Almanya ve Doğu Avrupa’daki komşusu olan memleketlere karşı büyük bir alâka göstermektedir. Rusya bu memleketlerin kendisine karşı ileride bir sıçrama tahtası haline gelmelerinden korkmaktadır.
2 — Rus siyasîleri hâdiseleri büyük bir ihtiyatla takip etmektedir.
3 — Takip edilen siyaset şimdiki halde tedafüi bir mahiyet taşımaktadır.
4 — Sovyetler, takibettikleri siyaset neticesinde bir gayeye ulaşmak için bütün siyasî oyunlara müracaat etmektedirler.
Gazeteye göre, Sovyetler Birliğinin takibetmekte olduğu siyaset, dünyaya hâkim olmak maksadını gütmüyorsa, Moskova ile anlaşmak mümkündür. İngiltere dış siyasetinde Almanya, bir muamma teşkil eylemektedir. Bu bakımdan Amerika ile aynı siyaseti takibetmek. İngiltere için iyi olacaktır. Şimdi ki halde temkin ve açık düşünmeğe ihtiyaç vardır.
Financial Times ile Manchester Guardian gazeteleri ise, yeni hükümetin İktisadî siyasetini ele almakta ve üç parti arasında iktisadi meselelerde meydana getirilecek bir işbirliğinin bütçe ve daha bir çok mühim meselelerin hallini kolaylaştıracağını yazmaktadırlar. Financial Times, bu arada Fransa-daki grevlere temasla bunların siyasi bir mahiyet tadşımamalarına rağmen, komünistlerin işine yaraığı nı ve Fransa'nın aleyhine neticeler vereceğini kaydetmektedir.

Bir başka müstebit dahavar
O da Dior namındaki Fransız terzisidir. Denebilir ki bu iki artist, ka dınların etekleri üzerinde müsabakaya girişmişlerdir. Biri etekleri indirince öteki yükseltiyor. Öteki berikine uyunca, rakibi yeni bir moda buluyor. Kadın fantezisine hudut yok. Yalnız şunu ilâve etmek lâzımdır ki, bu fantezi, milyonlara maloluyor ve sadece bu iki mües-sesenin, senede memurlarına verdiği para, (kapayın gözlerinizi) bizim paramızla: tam elli milyon lira...

Aman monşer...
İngiliz kadınlarının Fransız terzilerde milyonlar sarfettikleri hakkında yayılan haberler üzerine bir gazeteci akıl etmiş, kadınlar hakkında hiç de müsamahakâr fikirlere sahip bulunmıyan ünlü Ingiliz edibi Bernard Shav’a müracaat ederek bu rezalet hakkında ne.düşündüğünü sormuş, ihtiyar adam, derhal cevabı yapıştırmış: ■Aman monşer, işi uzatma, biz erkekler binlerce senedir o kadar çok delilik ettik ki, kadınların hakkı kaldı. Bırak-ne yaparlarsa yapsınlar!....

Kadın - Erkek dedik de...
Ingrid Bergman'ın son durumunu biliyor musunuz? Kadıncağız, sevdiği Italyan rejisörü Rossellini’den gayrimeşru bir erkek çocuk doğurun ca, kıyamet koptu. Bilindiği gibi, bütün Amerikan Stüdyoları Berg-man’a boykot ettiler. Filimlerinin bir çok eyaletlerde gösterilmesi yasak edildi. Bilhassa, hayatlarının so nuna kadar koca bulamıyacakların dan emin bulunan ihtiyar kızlardan müteşekkil .ahlâk koruma cemiyeti. İngrid'e kaı-şı harekete geçti. Bununla beraber, İngrid'in -Strom boli. filmi, epey kesilip biçilmek suretiyle de olsa Amerikan perdelerine aksetti.
Bu arada, tngrid’i koruyan tek bir ses yükseldi. O da muharrir Hemmingvvey'in sesiydi. Muharrir, romanından alınmış olan filmin muhteşem kahramanına «aferin, dayan... diyordu, ne derlerse desinler, aldırış etme...
İngrid, Robeı-to adını vermiş olduğu oğlunu kendi memesiyle besliyor.
da, gûya Dük bu işde kendisinin kabahati olmadığım söylemiş.
Doğrüsu da budur. Nihayet Filip, Ingiliz tahtına varis yetiştirmekle tavzif edilmiştir. Prensesin süt vermesini temin etmek vazifsi haricinedir. Ya maazallah o da...

Mao Çe Tung’un hadımları gibi olsaydı
Meseleyi duydunuz mu? Çin'i baş tan başa istilâ eden komünist lider Mao Çe Tung’un çok mühim bir der di var. Hayır, Moskova ile münasebet faslı değil. Sadece Pekin sarayındaki harem ağalan. Mao Pekin’e girdiği zaman, her şeyden evvel eski saraya gitti. Milliyetçiler kaçarken sarayın değerli nesi varsa götürmüşlerdi. Yalnız kırk adet hadımı (Sülâle yetiştiremiyecekleri için olsa gerek) sarayda bırakmışlardı. Bunlar, eski imparatorların ve diktatörlerin zevkini ayarlıyan kuru adamlardı. Derhal yeni efendinin önünde diz çöktüler. Mao, böyle şey lere alışık bir adam değildi. Hadımlara ne iş yaptıklarını sordu. «İmparatorun yatacağı kadınları seçeriz ve koruruz, dediler. Ayrıca da esaslı teferruatı sayıp döktüler. Mao
ve adamları bu işten bir şey anlamadılar. Düşünüp taşınıldı ve nihayet, hiç bir işe yaramıyan bu zevata münasip bir iş bulundu. Komünist kuvvetlerinin girdikleri şehirlerde, halka saldırmamaları içi açılan umumhanelerde idare m» murluğu.
Bu suretle imparator Sarayının hadım ağaları, eski işlerine az çok benzer bir vazife ile hayatlarını ka* zanmıya başladılar. E... Dünya kötü dünya... Güler misin ağlar

Beygir, gülerim diyor
Ve gülüyor da... Sahifelerimiz sait olsa idi, buraya, bu cenuplu beygirin resmini koyacaktık. Fakat, siyasetten, hükümdarlardan, İktisadî plânlardan, harpten ve sulhten bahsedildikçe kahkahalar atan bu beygirin hüviyeti bizce mahfuzdur. Sahibi olan hayvanını teşhir ederek milyonlar kazanmakla meşguldür.
Diğer beygirlerin de bu ahvali â-leme, belki için için güldüklerine dair bahsa girmemek elden gelmiyor.
Daha çok dedikodu var, fakat, yer yok. Bunlar hoşunuza gidiyor
Haymana D. P Ocağına akın halinde kayıtlar
Demokrat Parti Haymana ilçesi Karasüleymanlı ocağına akın halinde kaydolunan vatandaşlardan bir kısmı Halk Partisinden istifa edenlerden ve bir kısmı da tarafsızlar dan teşekkül etmektedir. Son liste aşağıdadır:
Ziya Gökalp, Azime Gökalp, Ayşe Gökalp, Süleyman Korkmaz, Hatice Korkmaz, Zarife Korkmaz, Nevruz Korkmaz, Kavas Aytaç, Abdullah Aytaç, Dedekız Aytaç, A-siye Aytaç, Ganime Aytaç, Fatuş Aytaç, İsmail Yeşil, Zeynep Yeşil, Arif Sünbül, Zeliha Sünbül, Hatice Sünbül, Rasim Karadeniz, Kamer Karadeniz, Halil Karadeniz, Kocabey Güneç, Necibe Güneç, Ra-şit Güneç, Bayram Güneç, Himmet Güngör, Keziban Güngör, Bekir Ka radeniz, Elife Karadeniz, Adem Şa-
nir, Mustafa Demir, Emine Demir. s
D. P. Elâzığ Merkez
Süt meselesine gelince...
Günahı bizden gitsin, İngiliz ve-liahtı Prenses Elizabeth'in sütü yokmuş. Prens Charles, öteden beri------------------------------------ .
den toplanma emzikli kadınların hin, Dilber Şahin, Mustafa Şahin,
Arif Kuş, Ata Kuş
lar, müstakbel Kralın mutlaka insan Mehmet Kılıç, Bostan Kılıç, İbra-sütü ile büyümesi lâzım geldiğin , him Kılıç, Ali Kılıç, Şedit Koçak, de karar kılmışlar. (Her halde, nik- Asiye Koçak, Ali Kaymaz Mehmet bin bir muhakeme tarzı ile, genç • Karakaş, Zeri Karakaş, Halil Ye-prensin ileride ecdadı gibi, insanları idare edeceğini düşünmüşler). Her ne hal ise, fakat Prenses, bu halden çok müteessirmiş. Hattâ geçenlerde, Malta'da Ingiliz Kralının gemi terinden birinde hizmet görmekte olan zevci Edimburg dükünü ziyarete gidişinde bu meseleyi açmış
ter, Meryem Yeter, Gülsüm Yeter, Abdulah Saraç, Zemzem Saraç, Os man Saraç, Kâmile Saraç, Bilâl Güçlü, Zeynep Güçlü, Kadir Güçlü, Kasım Güçlü, Mahi Güçlü, Ahmet Gezer, Sultan Gezer, Şeyhu Kutlu, Zahire Kutlu, Osman Korkmaz, Rayiha Sünbül, Fadime Kı-
İlçe kongresi
Elâzığ (hususi) — Mevsimin kış olmasına rağmen, bucak teşkilâtlarından gelen yüze mütecaviz delegelerin iştirakiyle D. P. Merkez ilçe kongresi, Adliye Kırahathanesin de yapıldı. Toplantıya yüzlerce par tili de iştirak etmek suretiyle salonda büyük bir kalabalık kitlesi hazır bulundu.
İl başkan vekili tarafından açılan kqf^re engin bir heyecan havası içinde intizamla cereyan etti. Kongre başkanlığına Molla kendi bucak başkanı Sait, ikinci başkanlığa Çöteli ocak başkanı Mehmet ve kâtipliklere Şeref Demircan ile Nuri Kazancı seçildiler. İlçe başkanı Gani Öztürk tarafından okunan yıllık çalışma raporu alkışlarla kabul olundu.
Dilekler sırasında, ağır hasta o-lan il başkanı Avukat Ömer Sa-naç tarafından kongre başkanlığına gönderilen saygı ve başarı yolundaki mektup okundu ve üç kişilik bir heyetin il başkanına şifa-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
ZAFER
1-3
mui
zumürTdanişman
r—• DİLEKLER
Macar Urben, Mühendis Muslihiddin ve Saroca beyler topun yanında idiler.
Bir saatlik bir çalışmadan sonra top ağzından dolduruldu.
— 105 —
(Ah sahtekâr alçaklar... Alı rezil köpekler!.. Size inanmamalıy-dım!.. Sizi denizin dibindeki balıklara yem yapmalıydım!. Fakat bu ilk tecrübedir. Allah şahidim olsun ki, bundan sonra bir tek gemi bu Boğazdan sağ salim geç-miyecektir!.. Günah benden gitti artık!..)
Firuz ağa, bir dakika bile Hisarın tepesinden ayrılmıyor, ve yeni bir geminin gelmesini gözlüyordu.
Nihayet istediği oldu. Aynı ayın yirmi altıncı günü İstanbul için yüklediği arpaları hamilen Kara-denizden gelen büyük bir gemi göründü. Bu gemi Venedikli Anto-niyorizo’nun kumandasında idi.
Kaptan, Rumelihisarının önüne gelince:
siyle şehre ilân edilsin. Yakınlarda bulunanların, sademenin şid-
detinden konuşma kabiliyetlerini kaybetmeleri, hamile kadınların çocuklarını düşürmeleri muhte-
meldir. Herkes ona göre hazırlansın!..
Bu emir, bir çok tellâllar vası-tasiyle şehrin bütün sokaklarında ilân edildi. Büyük sarayın etra -fındaki halk, çok uzaklara çekildi. Ve nihayet infilâk zamanı geldi.
Sultan Mehmet, neticeyi büyük bir merakla bekliyordu.
(Kaptan yelkenleri indir!..)
Emriyle karşılaştı. Fakat bu da diğeri gibi bu emre/ddırmadı. Fa-at bû defa hâdise başka türlü cereyan etti. Firuz ağa, büyük topun yanında idi. Asabi bir halde topçuya bağırdı:
— Arkadaş iyi nişan al... Göreyim seni... Geminin tam ortasına isabet ettireceksin.
Topçu bütün meharetini topladı, fitiline ateş verirken:
— Allah ratsgetire!...
Diye dua etti. Bütün Boğazı sarsan müthiş bir gürültü işitildi. Topun ağzından muazzam bir a lev parçası çıktı. Duman, bütün Hisarı kapladı. Ve üç yüz kilo a-ğırlığmdaki yekpare mermer gülle, havada bir kavis çevirerek geminin ortasına düştü.
Asla beklenilmiyen bu müthiş sadme, koca gemiyi bir anda iki ye böldü. Beş dakika içinde gemi, Boğazın mavi sularına gömüldü.
Kaptan ve otuz kadar tayfası bir sandala atlayabilmişlerdi. Kurtulmalarına imkân yoktu. Mecburen kıyıya geldiler. Sahilde onları bekleyen Türk muhafızları derhal hepsini yakalıyarak bağladılar.
Yakalananların hepsini Firuz Bey Edirneye padişaha gönderdi.
Boğaz, Türk hâkimiyetine girmişti. Bundan sonra artık Karadeniz tarafından Bizansa yarım gelemezdi. Çenber sıkışıyordu.
Nihayet Urben ve diğer Türk mühendisler, itina ve merakla barut fitilini ateşlediler. O zamana kadar hiç bir insanın işitmediği korkunç bir patlama.Edime semalarını kapladı. Çıkan duman o kadar fazla idi ki, bir müddet, etrafı dolduran halk dumandan hiç bir şey göremez oldu. Baştan başa Edirne şehri siyah dumanlar kapladı.
Patlamanın şiddetinden pek çok kimseler bayıldı.
Sultan Mehmet biraz sonra Macar Urben'i, Muslihiddin ve Saroca beyleri huzuruna çağırarak her birine samur gürkler giydirdi:
— Sâyiniz meşkûr olsun. Hizmetiniz unutulmıyacaktır. Göreyim sizi, daha nice çalışırsınız. Bahara kadar bütün kuvvetinizle çalışınız. Her istediğiniz verilecektir.
Bundan sonra, bütün devlet a-damlariyle birlikte, askerleri de topladı. Belki de elli bin kişiden fazla bir kalabalık toplanmıştı. Yüksek bir yere çıkarak, ilk defa İstanbulun muhasara edileceği i-lân edildi. O zamana kadar, herkes bu hazırlığım İstanbul için olduğunu tahmin etmekle beraber bunu padişahın ağzından duymamıştı.
Bu meşhur nutuk, Fatih zamanında, Türk sarayında yaşamamış olan Kntovolos tarafından aynen zaptedilmiştir.
Bu uzun nutkun bir parçasını aynen alıyoruz:
Muhasara başlıyor
Edimede akıllara durgunluk verecek derecede hummalı bir faaliyet devam ediyordu. Top ve silâh imalâthanesinin bacalann-nan çıkan simsiyah bulutlar Meriç nehrinin üzerine kalın bir perde gibi yayılıyordo.
Sultan Mehmedin emriyle inşasına başlanılan ve çok yüksek ol-duğo için (Cıhannüma) adı verilen büyük saray sona ermiş, Edirnelilerin gözü önüne muhteşem bir bina yükselmişti.
Bis gün, bütün asker, zabitan ve ümeranın, vezirlerin, şeyhlerin toplandığı görüldü. Bütün bu muh teşem kavuklu, samur kürklü, kılıç ve kalkardı kalabalık, büyük sarayın önüne toplanıyordu.
Sultan Mehmet, sarayın balkonundan Edirne ovasını seyrediyor, bir tek emriyle toplanan kalabalığı gözden geçiriyordu.
Vakit öğle üzeri olmuştu. Sarayın önü mahşere dönmüş, kadınlı erkekli bütün Edirneliler de geniş sahaya toplanmıştı. Herkes merak ve heyecan içinde idi.
Nihayet Sultan Mehmet, murassa hançerini beline takmış olarak ağır ağır meydana geldi. Halil paşa, Zağanos paşa, şeyhler, mühendisler de arkasından yürüyorlardı.
Sultan Mehmet:
(Gaziler!.. Beyler, vezirlerim'. Sevgili milletim!.. Beni iyi dinleyiniz. İki yildanberi geceli gündüzlü yapılan hazırlıkların mahiyetini artık açıklıyabilirim. Ecdadımdan miras olarak kalan toprakların hıfzı için çalıştım. İki kıta üzerindeki ülkemizin selâmetini temin için her çareye başvur-dum.-
(Devamj var)
— Topu getiriniz!...
Emrini verdi. On iki el ayası muhitinde ve on iki kantar ağırlığında gülle atan büyük top gelecekti. İmalâthanenin önünde büyük bir kalabalık vardı. Dünya tarihinin en büyük topu meydana çıkarılmıştı. Bu büyük topu yerinden oynatabilmek için elli çift manda koşulmuş ve yedi yüz yeniçeri neferi yardım etmişti.
Top, ağır ağır ve neş’eli bağırışlar, hay huylarla büyük sarayın önüne getirildi.
Sultan Mehmedin hakkiyle göğsü kabarmakta idi. Kendi himmeti ve azmi eseri olan topu, gurur ve sevinçle seyretti. Halk sevincinden, hayret ve heyecandan çılgınca bağırıyor, padişaha dua ediyordu.
Macar Urben, mühendis Mus-lihittin ve Saroca beyler topun yanında idiler. Bir saatlik bir çalışmadan sonra top, ağzından dolduruldu. Karadeniz kıyılarından getirilen ve yuvarlak bir şekle sokulmuş olan mermer gülle, müşkülâtla topun namlusundan yerleştirildi.
Sultan Mehmet, topun ne müthiş. bir gürültü çıkaracağını bildiği için yanında bulunanlara şu emri evrdi:
— Topun atılacağı saat, daki-kasiyle birlikte tellâller vasıta-
Ş. Karaağaç Akşehir yolu
Şarkîkaraağaçdan yazılıyor:
Kış mevsiminin başlangıcından beri Şarkikaraağac'ı Akşehir'e bağlıyan kara yolunun kapandığı ve bu iki ilçe arasında taşıtların işliyemedi-di malûmdur. Askerden dönüp de izinleri biten ve kıtalarına dönmek zorunda bulunan kimselerle, gerek ticaret ve gerekse diğer zarurî saiklerle ilçemizden ayrılmak mecburiyetinde bulunan bir çok vatandaşımız bu yüzden yollarda perişan bir duruma düşmektedirler.
Akşehir - Ş. Karaağaç yolunun ötedenberi ihmal edilen bu durumu dolayısiyle, geçen yıl bir kaç vatandaşın bu yolda suya düşerek ölmelerinden ötürü aramızda sefil ve nankör hayat şartları içinde yaşıyan çoluk çocukları bile, bu yolla ilgili, kimseleri müsbet bir faaliyet için tahrik edememiştir.
Bundan başka, yolun kapanması fırsatını ganimet bilen çeşitli esnaflar, mal yokluğu bahanesiyle, halkı fahiş fiyatlarla avlamaktadırlar. Bu yüzden meselâ şekerin kilosunun 210 kuruşa kadar fırladığı esefle müşahede edilmiştir.
İlgili makamların, gerek yolun derhal işletmiye açılması ve gerekse esnafın bu tip hareketleri mevzuunda neden hiç faaliyet göstermemiş olmaları da sorulması gerekli bir sualdir.
Bunun sebebini şu şekilde i-zah etmek mümkündür. Seçimler yaklaşmıştır. Halk Partisi üyeleri olan esnafın böyle bü tedbirden muğber olarak parti aleyhine donüvereceğin-den korkulmakta ve bu yüzden kalkın sıkıntı içinde bunalması tercih edilmektedir.
Fakat herkes artık güneşin ne taraftan . doğacağını anla- ' iniştir. Ve kendisini rahat ve huzura kavuşturacak olan gün l leri beklemektedir.
Şarkîkaraağaç: Kemal Yüksel
Amerikan hava kuvvetleri gelişiyor
Vaşhington, 28 a.a. — Birleşik A-merikanın stratejik hava kuvvetlerinin gelişmesi hakkında savunma bakanlığınca dün şu malûmat verilmiştir
B. 29 ve B. 50 uçaklarından mürekkep olan 9 hava grupu bundan böyle 30 yerine 45 er uçaktan mürekkep olacaktır.
Bundan başka her grupta 20 tane B. 29 sarnıç uçağı bulunacaktır.
Pierre de Vinzel’in çok cazip olduğu muhakkaktı ve Madam Dumez güzelliğini övmekten kendini alamadı. Onu, Katerin ile izdivacından evvel tanımıştı, dokuz, on sene oluyordu. İsminin Kont de Vinzel olması onun kabahati değildi, mademki babası bu unvanı satın almak münasebetsizliğinde bulunmuştu, o da bunu gülerek kullanmaya devam ediyordu. Vinzel hakikaten çok hoştu ve çok da müsrifi; esasen Katerin’le evlendiği zaman pek parası kalmamıştı. Katerin d’Armajon ona delicesine aşık olmuştu, buna şaşmamak lâzımdı, zira İsviçre’de, Geneve gölüne nazir bir şatoda çok münzevi bir hayat geçirmekteydi...
Madam Dumez o şatoyu da görmüştü, zaten onun görüp bilmediği var mıydı?
Madam Dumez, siyasî hayatına yardım etmek isterken daha ziyade rahatsız ettiği eski ıbir bakanın karısıydı.
dan savabilmek için onun seyahat iptilâsından istifade e-derek onu her tarafa gönder -mişti ve çalışkan Mösyö Dumez, en feci hastalıklardan olan tedrici bir felce tutulduktan sonra, iş hayatından uzak tuttuğu eşini hasta yatağının yanına tekrar çağırmıştı.
Mösyö Plouviers:
— Fakat aziz Madam, Arma-jon şatosu o kadar kasvetli değildir, dedi, meselâ manzarası fevkalâdedir...
FAYDALI BAHİSLER:
En yeni san’at şeklinin muhtelif cepheleri
IIE İL IE\V II7Z YON»
Amerikalılar İngiliz Televizyonunu, Ingilizler de Amerikanınkini beğenmiyor
İR eğlence vasıtası olan tele-1 dekorunda seyredilmesi dramatik vizvnnn cinnmıı tivatrn xrc- ecrginliöi arttırmaktadır
ANKARA RADYOSU
1 MART 1950 ÇARŞAMBA
BİR eğlen vizyona, sinema, tiyatro ve radyonun hususiyetlerini bir araya topladığı cihetle yeni bir «sanat şekli, denilebilir. Hakikatte diğer üç eğlence vasıtasından her biri televizyonla ayrı ayrı mukayese e-dilecek olursa, televizyonun bâriz üstünlükleri bulunduğu haklı olarak iddia edilebilir. Meselâ televizyon, seyirciye, bir olayı yerinden, derhal ve canlı bir şekilde nakletmek suretiyle sinema filmine üstün dür. Aynı şekilde bir sahne il mah dut bulunduğu ve seyirci topluluğundaki herkese eşit bir görüş zaviyesi sağladığı cihetle tiyatroya ve rüyeti sese ilâve ettiği cihetle radyo yayınına da faiktir.
Fakat, belki de radyo hariç münazaranın seyri aksi istikamette veya televizyon aleyhine aynı kolaylıkla çevrilebilir. Meselâ şöyle bir iddia yürütmek mümkündür: Sinema filmi canlı realiteden mahrum ve girift bir rejisörlüğe tâbi olmakla beraber, ekrana akseden resimler net ve bütün eser «bitmişlik. hissi yaratmaktadır. Filmin ifade tarzı üstün olup, resimler ekranın ebadı ile mahdut değildir. Aynı tarzda tiyatro meraklıları da, sahnenin hayat ve renginin yanında, küçük ev ekranının üzerinde beliren televizyon eşhasının sadece gölgeler gibi göründüklerini ileri sürebilirler.
Fakat televizyonun büyük kudreti, diğer her 3 eğlence vasıtasından iktibaslar yapabilmesidir. Filhakika televizyonda gösterilen e-serlerin fikri ve sahneye konuş tar zı el'an oldukça muğlâktır. Fakat tedricî bir istihale yolu ile, ergeç beyaz perde veya sahneye üstün o-lacak bir sanat şekli gelişmektedir.
Televizyon ekranının küçüklüğü veya stüdyolardaki karışık şartlar sadece geçici müşküllerdir. BBC televizyon rejisörlerinin şimdiden elde etmiş oldukları balşarılar gelecekteki televizyon sanatı hakkında fikir vermeğe kâfidir. Meselâ, BBC’ nin televizyonla yayınladığı başarılı bir eseri, bir dramı seyredenlerin, küçük ekranda canlanan hayallere tamamiyle dalmış, nasıl koltukların da kımıldamadan oturduklarına bak mak ve o anda çektikleri heyecana şahit olmak kâfidir. Televizyon artık, seyircinin heyecandan boğazını kurutmak veya kalbini hoplatmak hususundaki kudretini ispat etmiştir. Hattâ denilebilir ki, televizyonun, evinizin o derecede alıştığınız
gerginliği arttırmaktadır.
BBC’nin Londra'da, Alexandra Pa las televizyon istasyonunda harpten beri birçok teknik gelişmeler yer almıştır. Bu gelişmelerden en ö-nemlisi iki yeni «telesine, projektörünün montajı olmuştur. Şimdiye kadar filmlerin televizyonla nakli için, stüdyolarda kullanılanlara müşabih kameralar kullanılırdı. Yeni «telesine. projektörlerle, resimler çok daha net, parlak ve hatlar bakımından keskin bir şekilde akset-tirilebilmektedir.
Bu projektörlerden her biri 20 dakika müddetle takriben 700 metre uzunluğunda filmi aksettiıebil-mekte olup, bir arada çalıştırıldıkları zaman her hangi uzunluktaki film leri nakletmek iktidarındadır. Beher cihaz tek bir makinist tarafından işletilmektedir. Makine üze-rnde bulunan bir kintrol ekranı sayesinde, makinist, akseden resimlerin evsafını hassas bir şekilde ayar-lıyabilmektedir. Aynı zamanda yeni tip projektörler sayesinde, evvelce televizyon resimlerinin kenarlarında beliren gri veya beyaz parıltılar ve fluluk izale edilmiş ve siyahtan beyaza kadar bütün ara renklere tam kıymetleri verilmiştir.
Şimdi Londralı televizyon seyircilerinden birçokları, BBC’nin film ya yınlarının dünyanın en mükemmel film nâkilleri olduğu kanaatında-dırlar. Bu his, ekranlarda akseden resimlerin kusursuzluğundan doğmaktadır. Tabiatiyle resimlerdeki bu netlik bilhassa sinema filmlerinin naklinde barizdir. Buna kıyasen «canlı, televizyon veya olayların mahallinden televizyonla naklinde-ri resimler aynı derecede net değil dir.
BBC şimdi bütün gayretlerini ide al stüdyolar inşasına temerküz ettirmiştir. White City'de 90 milyon lira sarfiyle muazzam ve yepyeni bir radyo ve televizyon sitesi kurulacaktır. Şimdiden Alexandra Palasta bu alanda bir çok yeni denemelere girişilmiştir.
Evlerdeki alıcı âletlerin ekranlarında görüldüğü şekilde, televizyon resmi, mütehavvil entansıteli ve ekran üzerinde muvazi hatlar veya bandlar şeklinde dolaşan uçucu ı-şıklardan ibarettir. Şimdiki halde BBC tarafından kullanılmakta olan 405 hat sistemi, eski 30 hat sistemine kıyasen muazzam bir ilerleme teşkil etmektedir. Eski sistemdeki
resimler, kaba saba ve güçlükle seçilebilen şekillerden ibaretti.
Bununla beraber, televizyon resimlerinin netliğine, Einstein’dan ev vel «esir, tâbiriyle anılan hava boş luğunda yayının genişlik huzmesi tesir etmektedir. Buna band genişliği adı verilmekte olup, megasikle ölçülmektedir. BBC’nin 405 hat sisteminin band genişliği 2,7 megasikl-dir.
Aynı zamanda band genişliğinin de arttırılmaması halinde, sadece hatların sayısını fazlalaştırmak suretiyle resimlerin netliği ıslah edilemez. Bu itibarla meselâ 625 hat için 4,5 megasiklik bir band genişliği lâzımdır. Bandın genişliğini arttırmak ise yeni müşküller meydana çıkarmakta olup, bu takdirde, İngil-terede gayet yüksek frekanslar denilen dalga uzunluklarını kısaltmak icabetmektedir.
Bundan başka hatlar sayısının his sedilir şekilde arttırılması yeni teknik meseleler doğuracak mahiyette olup, alıcı aletlerin maliyetlerini de yükseltmesi melhuzdur. Alıcı aletlerin seri halinde imali neticesinde fiyatların ergeç düşmesi melhuz ise de, şimdiki halde bu satış, daha u-cuz âletler yolundaki terakkiyi mu vakkaten durduracak mahiyettedir.
Uzmanlar arasında «daha fazla hatların, fazileti hararetle münakaşa edilmektedir. Fakat kanaatimizce insan gözü en iyi bir kılavuzdur. Me selâ BBC’nin 405 hattiyle Amerika-da carî 525 hatlı sistem arasındaki fark o derecede hafiftir ki, sıhhatli bir mukayese yapmak imkânsızdır. İngiltere’deki Amerikalılar, BBC televizyon yayınlarının kendi yayınlarından daha iyi olduğunu beyan etmişlerdir. Birleşik Amerika’dan dönen İngilizlerden bazıları ise, bu nun aksini iddia etmişlerdir. Bununla beraber, İngiliz televizyonunun, göz için son derecede tatminkâr olduğunda şüphe yoktur.
Amme hizmeti için kurulan her hangi bir televizyon sisteminde, iktisadi elverişlilikle teorik kusursuzluğun imtizaç ettirilmesi elzemdir. Fakat hatlar hakkındaki münakaşalardan da daha önemli bir cihet, Av rupa için müşterek bir standart üzerinde mutabık kalınması lüzumudur. Böylece Avrupa memleketleri arasında program teatileri imkân da hiline girecek ve televizyon alanındaki ticaret engelleri ortadan kalkacaktır.
7.31 Müzik: Neşeli parçalar (Pl).
7.45 Haberler ve hava raporu.
8.00 Müzik: Film yıldızları söylüyor (Pl)
8.15 Müzik: On dakika Vlolonsel (Pl).
8.25 Günün programı.
8.30 Müzik: Beethoven - Krayçer «onat (Pl).
9.00 Kapama.
12.28 Acılıg ve program.
12.30 M. S. Ayarı.
12.30 Müzik: Şarkılar.
13.00 Haberler.
13.15 Uvertürler (Pl).
13.30 öğle gazetesi.
13.45 Müzik: Havai müzikleri (Pl).
14.00 Aksam programı, hava raporu ve
17.58 Açılış ve program.
18.00 M. S. Ayarı.
18.00 Müzik: Şarkılar.
18.15 Müzik: Halk türküleri.
18.30 Konuşma (Çiftçilerle basbasa)
18.45 Müzik: Caz orkestralarından: Ho-race Heldt (Pl).
19.00 M, S. Ayarı ve haberler.
19.15 Geçmişte bugün.
19.20 Müzik: Rachmaninof - Fa Diyez Minör Piano konçertosu (Pl).
19.45 Konuşma (Maliye Bakanlığı adına) 20.00 Müzik: Şarkılar.
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Serbest saat.
20.35 Tarihi Türk mUzi£l
21.15 Konuşma.
21.30 Müzik: Piano soloları.
22.00 Konuşma: B. M. M. Saati.
22.15 Müzik: Şen parçalar (Pl).
22.30 Saz eserleri.
22.45 M. S. Ayarı ve haberler.
23.00 Program ve kapanış.
İSTANBUL RADYOSU 1 MART 1950 ÇARŞAMBA
12.57 Açılış ve programlar
13.00 Haberler
13.15 Şarkı ve türküler (Pl).
13.30 Hafif orkestralardan melodiler (Pl) 13.50 Şarkı ve türküler
14.30 Serbest saat.
(Konuşma veya müzik).
14.45 Dans müziği (Pl).
15.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılış ve programlar
18.00 Gitar kuarteti konseri.
18.20 Serbest saat
(Konuşma veya müzik)
18.30 Dans müziil (Pl).
18.45 Saz eserleri.
19.00 Haberler.
19.15 Hafif ara müziği (Pl).
19.20 İstanbul konservatuvan Türk Musikisi İcra Heyeti Konseri
20.00 Piyano soloları (Pl).
20.15 Radyo Salon orkestrası konseri.
1. Franz Schubert. «Rosnmundc»
2. Rachmaninof. «Elegles
3. Saint Saens. »Le Deluge»
20.45 Dinleyici istekleri
(Hafif batı müziği)
21.15 Şarkı ve türküler
21.45 Operada bir saat.
Giacomo Puccint... Turandot.
22.45 Haberler
23.00 Dans müziği (Pl).
23.30 Programlar ve kapanış.
Şatoyu ziyaret etmiş olan e-mekli elçi, bunun eski din harplerinden kalma bir kale olduğunu anlattıktan sonra, Arma-jon ailesinin iki kısma ayrıldığını, katolik olanların teşkil ettiği kısmın 14 cü Louis zamanında düklük unvanını aldığını, Hugu-enot akidelerine bağlanan diğer kısmı ise hicret ettiğini ve Katerin de Vinzel’in bu zümrenin son varisi olduğunu izah etti.
Mösyö Bellocq söze karışarak:
— Bay elçi, fakat Katerin de Vinzel’in babasının bir hemşeri-si olacaktı, Hedwidge ve Her-mann de Rishbach’ın anneleri Baronne de Rishbach?...
Madam Dumez haykırdı:
— Aman! Hedvvidge’den bahsetmeyin, utanıyorum. Tasavvur edin, Folies - Bergere’de çıplak olarak sahneye çıkıyor.
Yazan : B. Valmer
Çeviren : NUSAT
Mösyö Vaurs tecessüsle:
— Ya! acaba namı müstearı nedir?
Madam Dumez kaşlarını çattı: .Bunu bilmiyeceksiniz» ve sonra devamla: ne de olsa Kate-rin’in babası... ve tekrar bahsi Armajon 'baronuna intikal ettirdi.
Madam Dumez müteassıp olmakla Iberaber, ömrünü ahret korkusunu düşünmekle geçirmenin doğru olmadığını kabul edenlerdendi. İşte Baron d’ Armajon bütün etrafındakilerine de zehir ettiği hayatı bu düşüncelerle geçirmişti. Çok sevimli bir İrlandalI olan karısı, bu dertten ölmüştü ve Katerin el’an yanında bulunan mürebbiyesi Mis Jakson ile, Madam Dumez -in korkunç diye vasıflandırdığı, Morand ismindeki bir papaza iman eden babasının arasında büyümüştü.
Mösyö Plouviers:
— Fakat Madam, hatırladığıma göre, kızı Pierre de Vinzel ile evlendiği zaman Baron d’ Armajon ölmüştü!
— Evet ölmüştü, esasen öyle olmamış olsaydı evlenemezlerdi, çünkü Baron bu izdivaca razı değildi. Lâkin atlatılacak papaz Morand ile Rislıibach’Iar varili'. Bunlardan kurtulmanın çaresini Katerin, örtüne çıkan erkeğe tutulmakta buldu. İşte bu böyle oldu. Sonradan cereyan edenleri bilmiyorum, fakat itiraf edebilirim ki üç sene evvel evimi yaptırdığım zaman bu genç kadınla komşu olduğuma Ibiraz sıkılmıştım... Epey dedikodular duymuştum... ve işte... mamafih çok sevimli kadındır.
Mösyö Bellocq:
— Sevimli ve ayni zamanda çok namuslu, diye ilâve etti.
Madam Dumez:
— Bu hususta hemen hüküm vermeyin, ben hiç bir şey bilmediğimi söylemekle iktifa etmeği
tercih ederim, diye itiraz etti.
— Cidden güzel kadın mukabelesinde bulunan Mösyö Vaurs’a Madam Dumez sesini alçalta-
— Ona çok tutkun birini tanıyorum, dedi.
Mösyö Bellocq yüzünü ekşiterek:
— Kim ibu?.. genç Bardane
Mösyö Plouviers sözü keserek:
— Susun! işte karısı geliyor... Filhakika, kış bahçesile villânın salonlarını ayıran camlı kapının eşiğinde, şık elbiseli, zarif şapkalı bir şekil belirdi, fakat görünen şeklin içeri girmesinden evvel, Madam Dumez muhavereyi şu sözlerle bağladı:
— Çok uğraştı, fakat muvaffak olamadı.
li ve memnundu.
— Oh! dedi Katerin, muhabbet kuşlarımın kuluçkaya yattığını bilmiyor musunuz?
Katerin, bahçesinde yaptırdığı ve içerisinde çeşitli Avustralya ve cenup adalarından getirtilmiş nadide kuşlar bulunan*, kuşluğa çok kiymetli olan bunlardan bir çift ilâve etmişti.
Onları Raymond’a göstermeği teklif ederken, onu kumsala doğru, sabahleyin kızgın kumlarda yattığı yere doğru götürdü.
Ve ilerde, kayalıklı ufak yarım adada, fundalar arasında gizlen miş, Doude’u görmediler.
Katerin:
— Bu sabah yüzdüm ... |
Lâkin Raymond atılarak:
— Bana neden haber verme-

Türkiye İş Bankası
Tasarruf Hesapları 1950 İkramiyelerinden faydalanınız 6 ÇEKİLİŞ 6 EV 6 DÜKKÂN
Ve Çeşitli Para ikramiyeleri...
Önümüzdeki Çekilişler:
Güneşin
ve denizin cazibesine
kapılarak, yaşlıları terketmiş -ler ve şimdi yaııyana, birbirlerine çok yakın, bahçenin denize giden yolunu iniyorlardı.
Katerin, bir aydan beri büyümüş ve yolun kenarını süsleyen çiçekleri ezmemek için Ray-moııd’a yaklaşmıştı.
Sahile vardıklarında Katerin Raymond'dan uzaklaştı, o da genç kadına tekrar yaklaşmaya cesaret edemedi...
İki dost gibi hasbıhâl ediyorlardı. Katerin konuşurken genç ahbabına bakmaktan hoşlanıyordu, yüzü temiz ve samimiydi. Raymoııd o kadar genç görünüyordu ki, onu ilk defa görenler evli olduğuna inanmazlardı.
Katerin kadar sarışındı ve ayni zamanda boyları bir olduğu gibi ikisi de sihhatli ve canlı idi.
Konuştuklarında aşka dair sözler yoktu, dostça birbirîlerini görmiyeli olup bitenleri anlatı yorlardı.
Raymoııd yeni bir otomobil satın almış, golf oynamış, Monte - Carlo’da kazanmıştı, neş’e-
diniz? Size refakat ederdim, demesi üzerine lâfı değiştirdi.
Evin bahçesi önüne gelmişlerdi. Burada da, çeşitli ve gelişi güzel 'büyüyüp serpilmiş çiçeklerle, mütenevvi nebatlar meb-, zuldü ve adeta güneşi görebil-1 mek için birbirlerini ezen, bunlara dokunulmasına, Katerin kat’iı yen* müsaade etmezdi.
Tek katlı olan villânın cephe-1 sini kaplıyan kırmızı sarmaşıklar pençereleri çevreleyerek da-i ma kadar yükseliyordu. Zemin' katta, salon doğrudan doğruya, ı yollu biranda storların güneşten muhafaza ettiği terasa açı- • Iıyordu. (
Otların içinden yürüyen Kate-rin’in saçları ağaçların gölgesinde dalıa da güzeldi ve ona hayranlıkla bakan Raymond:
— Kendi muhitinizde daha ne-kadar çok güzelsiniz, dedi.
— Kendi muhitimde mi?
ve yine, Raymond’un konuşma-, sına meydan vermemek için kuşluğun anahtarını istemek üzere çimleri sulayan bahçıvana seslendi.
Büyük kuş kafesi, şimal rüzgârından masun, evin sağ. tarafında, Madam Dumez’in bahçesini hududlıyan duvara dayalı olarak kurulmuştu.
Katerin kafesin kapısını açtıktan ve ikisi de içeri girdikten sonra, bir kaç saniye şaşkın bir uçuşma oldu...
(Devamı var)
21 Nisan (Çocuk hesapları için), 1 Haziran. 25 Ağustos, 31 Ekim, 29 Aralık
1 Haziran çekilişinde büyük İkramiyeler
Biiyükada’da Köşk- Ankara’da Dükkân..
Dikkat:
EV ve DÜKKÂNLARIN İntikal ve Veraset Vergileri Bankamız tarafından ödenmektedir
(278)
Süt alınacak
Ç. E. K. Ankara Merkezinden:
1 — Sütevimizin bir senelik ih-tiyacı olan azı 14.000, çoğu 36.000 kilo inek sütü kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur.
2 — Şartnamesi her gün Ankara Merkezi Müdürlüğünden görüle-bilir.
3 — İsteklilerin usulüne göre hazırlıyacakları teklif zarflarını ihale günü olan 15 Mart 1950 Çarşamba günü saat 14 e kadar Ankara Merkezi Müdürlüğüne vermeleri.
Sahibi ve Bajrnuharlrl ı İdare eden Hikmet YAZICIOĞLU
MÜMTAZ FAİK FENİK Basıldığı yer:
Bu nüshada yazıişlerinl fiilen | GÜNEŞ MATBAASI

Denizli İli Okutma ve Yardımlaşma
Derneği Tüzüğüdür
1 — Cemiyetin adı: Denizli İli Okutma ve Yardımlaşma Derneğidir. Merkezi Ankara'dadır.
2 — Cemiyetin gayeleri şunlardır:
a) Denizli İli halkından olup, Ankara. İstanbul ve İzmirde tahsilde bulunan ve bulunacak olanları tanıtmak, tanıştırmak ve bunlardan gerekenlere mümkün olan her türlü yardımda ve hizmette bulun-
b) Denizli İli öğrencileri için Ankarada ve imkân olunca Istan-bulda ve İzmirde talebe yurdu kurup idare etmek ve malî durumu okumaya müsait olmayan öğrencilere yardımda bulunmak;
c) Dernek üyelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için kitaplıklar kurmak, kitap, dergi, gazete ve broşürler yayınlamak, konferanslar tertip etmek;
d) Millî Eğitime ve öğrencilere hizmet için kurulmuş ve kurulacak derneklerle karşılıklı yardımlaşma larda bulunmak;
e) Zaman zaman toplantılar, eğlenceler ve geziler tertip etmek;
f) Denizli ili içinde ve dışında De nizli ili öğrencileri için kurulmuş ve kurulacak hayır dernekleriyle işbirliği yapmak,
3 — Derneğe tiye olma şartları: Denizli ve mülhakatından olan,
Denizli İsmet İnönü Lisesinden yetişen ve Denizliyi seven medenî haklan kullanma ehliyetini haiz 18 yaşını bitirmiş ve senede en az 6 lira aidat vermeyi taahhüt eden her vatandaş derneğe üye olabilir.
4 — Dernekten çıkarılma şartlan:
a) Her ne suretle olursa olsun kanunî şartları haiz olmıyarak derneğe girmiş veya sonradan bu şartları kaybetmiş olan üye kanunî mahzurları tasrih edilerek yönetim kurulunun kararı ile demekten çıkarılır;
b) Derneğin gayesine uygun olmayan faaliyette bulunan üyeler yazılı müdafaaları tatminkâr görülmezse yönetim kurulu kararı ile üyelikten çıkarılır. İlgililer bu karara, tebliğinden itibaren 15 gün içinde yazılı olarak itiraz edebilirler. Bu itirazlar ilk genel kurul toplantısında tetkik ile kesin karara varılır. Müddeti içinde itiraza uğramayan kararlar kesinleşir.
c) Yıllık taahhüdünü bir yıl içln--de ödemiyen üye müteakip yıl ba-
şındn Tlvolfkten çıkmış sayılır ve bu hal ilgiliye yönefîîn kurulunca tebliğ edilir.
5 — Derneğin şubesi yoktur. Anacak Denizli, İstanbul ve İsmir illerinde temsilci bulundurabilir. Temsilcilerin sayılariyle görev ve yetkilerini yönetim kurulu belirtir ve adlariyle birlikte gerek dernek merkezindeki gerekse temsilcilerin vazife görecekleri yerlerdeki en büyük mülkiye amirine yazı ile bildirir ve gazete ile ilân eder. Bunların değiştirilmelerinde veya temsilciliğin kaldırılmasında da ayni suretle işlem yapılır. Temsilcilerin dernekte üye olmaları şart-değildir.
6 — Derneğin organları, genel kurul, yönetim kurulu ve denetleme kurulundan ibarettir.
7 — Genel kurul, her yıl Aralık ayının ilk haftasında alelâde ola-raktoplanır. Birinci toplantıda ekseriyet hasıl olmazsa bir hafta sonra yapılacak ikinci toplantıda nisap aranmaksızın kararlar alınır.
Yönetim kurulunun kararı veya üyelerden beşte birinin isteği yahut da denetleme kurulunun genel kurula arzetmeği lüzumlu gördüğü mühim işler için denetçilerin arzusu ile genel kurul olağanüstü toplantıya çağrılır.
Genel kurulun toplantı günü, saati ve yeri ve gündemi tonlantı gününden en az 3 gün evvel gazete ile ilân edilir. Ve mahallî hükümete haber verilir. Toplantı gerek nisap gerekse cemiyetler kanunun 20 inci maddesinde tasrih edilen sebepler dolayısiyle geri bırakıldığı takdirde genel kurul ikinci defa o-larak ve ilk defasında yapılan esaslar dairesinde taplantıya davet edilir. Ancak genel kurul tonlantıları bir defadan fazla geri bırakılmaz.
Genel kurul kararları ekseriyetle verilir. Tüzükte yapılacak değişikliklerle fesih hakkındaki kararlar, cemiyetler kanununun 27 inci maddesindeki hükme göre verilir.
8 — Genel kurul toplantıları, yönetim kurulu başkanı veya başkan vekili tarafından açılır. Toplantı nisabı mevcut olduğu görülürse genel kurul bir başkan ve iki kâtip seçerek gündemde yazılı hususları müzakereye başlar. Toplantının bir günde bitmesi mümkün olmazsa ge nel kuTul müteakip toplantıların günlerini karara bağlar. Genel kurulca ittihaz edilen kararlar dernek merkezinde asılı bulundurulmak suretiyle üyelere tebliğ olunacağı gibi diğer ilgililerin de adreslerine yazı ile vaya gazete ile bildirilir. Mahallin en büyük mülkiye amirliğine bu kararlar yönetim kurulunca bir hafta içerisinde bildirilir. Müzakere tutanaklariyle kararlar başkan ve kâtipler tarafın, dan imzalanır.
9 — Gene! kurulun vazife ve se-lâhiy etleri:
a) Yönetim ve denetleme kurulu
raporlarını incelemek, _____ ......
b) Bir sene evvelki kesin hesap- laştırmağa
lan tetkik ederek yönetim ve denetleme kurullarını ibra etmek,
c) Kesin hesapların tetkiki için icabında bir komisyon seçmek (bu komisyona yönetim ve denetleme kurulu üyeleri giremezler.)
d) Yönetim kurulunca düzenlenen yeni yıl bütçesini ve iş programını kabul etmek ve istikbâldeki çalışmalar hakkında yönetim kuruluna direktifler vermek,
e) Tüzükte değişiklikler yapmak,
f) Derneğin fesih ve tasfiyesine karar vermek,
g) Üyelikten çıkarılmasına yönetim kurulunca karar verilenlerin itirazlarını inceleyip karara bağlamak,
h) Yönetim ve denetleme kurulu asil ve yedek üyelerini seçmek,
i) En az on üye" tarafından imzalı teklif ile gündeme madde ilâve etmek ve kararlaştırmak,
j) Yönetim kurulu hakkında takip kararı vermek,
k) Demeğin gayelerine manen ve maddeten büyük hizmetlerde bulunmuş olanlar şükran defterine kayıt ve tescil kararı almak,
10 — Yönetim kurulu, dernek üyeleri arasından genel kurulca bir sene için seçilen (dokuz) üyeden müteşekkildir. Bunlardan sonra en fazla rey alanlardan beş tanesi yedek üyeliğe ayrılır,
Asil üyeliklerde herhangi bir se-seple vuku bulacak inhilâlde, yedek üyeler aldıkları rey sırasına göre yönetim kurulunca asil üyliğe davet edilir,
Yönetim kurulu asil üye sayısı beşten aşağıya düştüğü takdirde genel kurul olağanüstü toplantıya çağrılır.
Yönetim kuruluna seçilen üyelerin Denizli ve mülhakatından olması şarttır.
Yönetim kurulu en az beş üye ile toplanır. Ve kararlar mevcudun çokluguyle verilir. Oylar eşit olursa başkanın bulunduğu taraf üstün sayılır.
Meşru mazeretini bildirmeden üç defa üst üste toplantıya gelmi-yen yönetim kurulu üyesi istifa etmiş addedilir.
Yönetim kurulu ilk toplantısında üyeleri arasından bir başkan, bir başkan vekili, bir sekreter ve bir muhasip seçmek suretiyle vazife taksimi yapar.
11 — Yönetim kurulu kararları tarih sırasiyle karar defterine kaydedilir. Gelir ve gider usulüne uygun şekilde bir deftere kaydolunur. Her türlü giderler yönetim kurulu kararı ile ve bütçeye göre yapılır. Hesaplardan birinci derecede muhasip ile başkan mütesel-silen mes’uldur. Bununla beraber yönetim kurulu üyeleri topyekûn genel kurula karşı sorumludurlar.
Derneği, dışarda başkan veya mazereti halinde başkan vekili tem sil eder. Demek, ancak başkan veya yokluğunda vekil ile muhasibin veya üyelerden birinin müşterek imzası tahtında yüken altına sokulur. Muhasibin yokluğunda iıp-zaya yetkili olacak üyeyi yönetim kurulu tayin eder.
Yönetim kurullarının birbirine yapacakları devir ve teslimlerin bir tutanakla .tesbiti lâzımdır.
12 — Yönetim kurulu vazife ve selâhiyetleri:
a) Dernek işlerini, tüzük gereğince ve genel kuruldan alınacak direktifler dairesinde yürütmek,
b) Genel kurulu adi veya olağanüstü toplantıya çağırmak,
c) Temsilcileri tayin, tebdil ve işten el çektirmek ve onların görev ve yetkilerini belirtmek,
d) Bütçe tasarısını hazırlamak,
e) Zamanına ait kesin hesapla çalışma raporunu genel kurula sunmak;
f) Yüksek himaye kurulu tarafından vaki olan tebliğ ve talepleri inceleyip tatbik şekillerini tayin
13 — Denetleme kurulu ve ödevleri:
Genel kurulca üyeler arasından bir yıl için üç denetçi ile iki yedek seçilir. Denetçiler münferiden veya müştereken demeğin bilumum malî ve sair muamelelerini tetkik ve teftş ederler ve gördükleri aksaklıklardan yönetim kurulunu ve genel kurulu haberdar ederler. Fevkalâde önemli olaylar vukuunda genel kurul toplantıya çağrılır. Kontrol neticelerini bir raporla genel kurula arzederler. Yönetim kurulu tonlantılannda reye iştirak etmemek şartiyle hazır bulunabilirler.
14 — Yüksek himaye kurulu:
Demek gayelerinin gerçekleşmesini ve gelişmesini desteklemek, yönetim kurulunca istenecek himaye yardımları teminine çalışmak ve çalışmaların verimli olmasını sağlıyacak tedbirleri tetkik ve telkin etmek, öğrencileri himaye tarzlarına ait esaslar üzerinde faydalı
konferanslar ve hasbihaller tertip etmek,
Velhasıl derneğin yüksek men-faatlarını himayesi altında bulun -durmak için dernek genel kurulu tarafından 30 zatı aşmamak üzere münasip miktarda ve durumları itibariyle Denizli ili öğrencilerini yüksek^ himayesi altında bulundurabilecek olanlardan yüksek himaye kurulu kurulur. Yüksek himaye heyeti üyeleri bir yıl içinde seçilir. Denizli Milletvekilleri bu heyetin tabiî ve daimi üyesidir. Yüksek himaye kurulu her normal genel kurul toplantısında bir genel görüş raporu hazırlar. Bu raporun örneği genel kurul toplantısından en az on gün evvel yönetim kuruluna verilmiş olmak lâzımdır.
Yüksek himaye kurulu, talebi halinde yönetim kurulu ile müştereken toplantı yapar ve gereken müşterek toplantıya yüksek himaye hususları müzakerp ederler. Bu kurulu başkanı başkanlık eder mazereti halinde yönetim kurulu başkanı başkanlık eder.
Yüksek himaye kurulu aralarından bir başkan bir başkan vekili seçerler.
Yüksek himaye kurulu toplantılarını demek merkezinde yapar ve Kasım ayında mecburî olarak toplanır. Bundan başka en az üç ayda bir olmak üzere yönetim kurulunun veya yüksek himaye heyeti başkanının davetleri üzerine toplanırlar. Yüksek himaye kuruluna dahil olanlar yönetim kuruluna giremezler.
15 — Himaye heyetleri:
Her temsilcilik merkezinde yönetim kurulu tarafından himaye heyetleri kurulabilir. Bu heyetler dernek gayelerinin tahakkuku uğrunda demeğin mahallî faaliyetlerini desteklemek ve himaye etmek vazifesi kendilerine emanet edile-bilinecek olanlardan seçilir. Bunların görevleriyle sayılan ve temsilciliklerle olan münasebetleri yönetim kurulunca belirtilir.
16 — Demeğin gelirleri:
Dernek gayelerini gerçekleştirmek için muhtaç olduğu maddî imkânları şu kaynaklardan temin eder:
a) Üyelerin taahhütleri,
b) Özel ve tüzel kişiler tarafından demeğe yapılacak maddî ve ayni yardımlar, bağışlar, para, menkul ve gayrî menkul, şartlı ve şartsız hibeler, vasiyetler.
c) Kayıt esnasında her üyeden alınacak bir lira giriş aidatı,
d) Eşya piyangosu, müsamere ve mümasil işlerden alınacak gelir,
e) yayınlanacak kitap, broşür, gazete ve mecmualar ve idare edeceği yurtlardan elde edilecek gelir,
f) Müteferrik gelirler,
17 — Demek aldığı nakde ve ayniyata karşılık müteselsil numaralı makbuz vermeğe mecburdur. Bu makbuzlar demek yönetim kurulunca yetkili kılınanlar tarafından imzalanır.
18 — Derneğin bütçe yılı bir yıldır. Ve takvim yılma göre yürütülür.
Yalnız ilk yıl Aralık 1950 yılı sonunda biter.
19 — Fesih ve tasfiye:
Derneğin herhangi bir surette fesih ve tasfiyesi halinde emval ve kuyudatı bütün hukuk ve vecai-biyle Denizli ili özel idaresine intikal eder.
20 — Demeğe girecek olan üyeler iş bu tüzüğün bütün hükümlerini aynen ve tamamen kabul etmiş olurlar.
21 — Demeğin kurucu üyeleri:
Rifat Çalgüner, Zirai Kombinalar Dairesi Muhasebe Müdürü, Kurtuluş, Samur Sokak, Ülgen Ap. No. 15.
Saffet Olgaç, Avukat, Denizciler caddesi Çocuk Esirgeme Kurumu A-partmanı^ No. 5.
A. Fuat Dağdeviren, Ekonomi ve Ticaret B. Teşkilâtlandırma Genel Müdür Mümeyyizi. Kurtuluş Misafir sçkak, İncesu Halkodası arkası No. 38/38.
Enver Bostancı, Yüksek Eğitim Enstitüsünde Öğretmen, Yüksek E-ğitim Enstitüsü.
Raşit Ayhan, Ankara Belediyesi zabıta memuru. Kurtuluş, Misafir sokak, tncesu Halkodası yanında.
Necdet Akşit, İşçi Sigortalar Kurumu Ankara Şubesi memuru, Kurtuluş Misafir Sok. İncesu Halkodası arkası No. 38/38.
Lâmi Akşit, Ankara Tıp Fakültesi öğrencisi Kurtuluş, Misafir Sokak tncesu Halkodası arkası No: 38/38.
Mustafa Tarakçı, Ankara Tıp Fakültesi öğrencisi, Kurtuluş Misafir Sokak, İncesu Halkodası arkası No. 38/35.
Ali Rıza Ener Ankara Hukuk Fa. öğrencisi, Kurtuluş Misafir sokak, İncesu Halkodası arkası no. 38/35
Geçici madde:
Derneğin İkâmetgâhı: Demek şimdilik Denizciler caddesi No. 23 ü ikâmetgâh ittihaz etmiştir, ika-
Ankarada ilk defa
3 Mart Cuma akşamı 21,30 da
BÜYÜK SİNEMADA
Mümtaz Ses Sanatkârı
Necmi Rıza Ahıskan Konseri
t
Değerli Ses Sanatkârı
SABİTE TUR
iştirakiyle
Konser arasında Saime Arcıman, Kudriye Tuna, Reşat Altay ve arkadaşları tarafından
SKEÇ YANLIŞ HESAP
Konser bir gecedir. Başka hiç bir yerde konser verilmlyecektlr. Biletler, sinema gişesinde satılmaktadır.
5 Mart 1950
RİZE KURTULUŞ
GECESİ
Rize ve Çoruh Yüksek Tahsil Öğrencilerine Yardım Derneği Rizenin kurtuluş yıldönümü münasebetiyle tertiplediği zengin müsamere saat 20 de Halkevi sa-lonlanndadır. I
Tanınmış ses ve radyo sanat -kârlariyle özel ekiplerin iştirakiyle müstesna bir eğlence gecesidir.
Davetiyeler :
İstanbul Palas oteli Tel: 10600, Karadeniz Lokantası Tel: 14184, Güzel Karadeniz Lokantası Tel: 13678, İstanbul Pasta Salonundan temin edilebilir.
Tertip Heyeti
(378)
(264)
^m^Sürpriz Marka Bir Gömlek
BİR VİLLA KAZANDIRIR
Ayrıca bol ve zengin hediyeler 7.5 - 23.50 lira arasında her keseye elverişli 20 çeşidi vardır.
Ankarada satış yerleri:
ERKUT KAMELYA
Anafartalar Cad. No. 234 Anafartalar Cad. No. 34
ERGİ
Bankalar Cad.
İ. ERLER Ulus Meydanı
O t î * ç
ANAFARTALAR CAD. No. 224
BALCILAR
Hikmet Balcı, Anafartalar
Cad. No. 90 MEHMET ERLER Ulus Meydanı
Gömlekle beraber kuponları ısrarla lateyinlz.
(337)
İlân
Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığından
Gümrük Muhafaza Birlikleri Jeep otolarında çalıştırılmak üzere 15 lir^ maaşlı şoför muhafaza memuru alınacaktır.
Müsabaka imtihanı 15 Mart 1950 Çarşamba günü saat (14) de Ankarada Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığında yapılacaktır. Aşağıda yazılı şartları haiz olanların müsabakanın yapılacağı günden evvel nüfus kâğıtları, şoför ehliyetleri, iki vesikalık fotoğraf, tahsil belgesi ve dilekelerile Genel Komutanlığa başvurmak-
A — Memurlar Kanununun 4. maddesinde yazılı şartları haiz olmak,
B — 30 yaşından yukarı bulunmamak,
C — Boyu 1.04 den aşağı olmamak. (1239) - (128)
^■■ıınıııı» 3. C. G. Verem Aşısı —«
■ Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Derneği 1 No. lu Dlspanse-
■ rinde devam edilmektedir.
Aşı yaptırmak lstlyenlerln her gün saat 9 - 13 arasında müra-
■ caat etmeleri rica olunur.
Memurlar Kooperatifi arkasında Adres: Ankara Veremle Savaş Derneği
Ankara Ticaret Odasından
Ticaret sicillinin 2304 numarasında müseccel olan İsmail Hakkı Bak-kaloğlunun 27/2/1950 tarihinden i-tibaren terki ticaret ettiği odaya vaki müracaatından anlaşılmakla işbu keyfiyetin 28/2/1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur. (379)
Ankara Şoförler ve Otomobilciler
Demeği Başkanlığından
25 Şubat 1950 tarihinde keşide e deceğimlz İAŞE PİYANGOMUZU
bir defaya mahsus olmak üzere 8 NİSAN 1950 tarihine tehir ettiği-
mizi bildirir, biletlerimizi almış bu
lunan aziz

vatandaş! arımızdan
Zayi
Ürgübün Ortahisar'İlk Okulundan aldığım şahadetnamemi kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. . (380)
Hasanoğ. Halil Koksal
DİŞ TABİBİ
HALİD SUNGUR
Anafartalar Vakıf İş Hanı kat 1. No. 115 - Tel: 16245.
(337)
Dikkat
UCUZ SATIŞ
Mevcut bütün mallarımda
Adres: Samanpazannda Seyhan Kundura Ma.
Eski Güneş
(381)
—— DOKTOR ——
Aziz Tevfik Yeginsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karşında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
Türkiye Garanti Bankası A. O.
Yönetim Kurulundan
Bankamız Ana Sözleşmesinin «56. inci maddesi gereğince, Ortaklar Genel Kurulu alelâde toplantısını, 20 Mart 1950 Pazartesi günü saat • 15. de, Ankarada, Anafartalar caddesi No. 97 deki Umum Müdürlük binasında yapacaktır.
Bu toplantıya, asaleten veya vekâleten, katılacak olan ortaklarımızın, sahip oldukları geçici hisse se-nedi makbuzlarını, toplantı gününden bir hafta evveline kadar, Ankarada Umum Müdürlük özel bürosuna, diğer şehirlerde de mahallî şubelerimize ibraz ve tevdi ederek birer giriş kartı almalarını, belli gün ve saatte toplantıya gelmelerini rica ederiz.
GÜNDEM
iarına alt esaslar üzerinde faydalı u mcuneıgun nunaz etmiştir, ikb-bulduğu hususları tavsiye etmek nıetgâh değiştirildikçe hükümete demeği öğrencilere ve vatandaşla- | bildirilecektir, ra tanıtmak ve sevdirmek, öğrenci-lerle toplu ve münferit temaslarda I bulunup onlan irşat ve tenvir etmek,
Gerek Denizli ili içinde gerekse Ankara, İstanbul ve tzmirde hemşehrileri demek faaliyeti etrafında toplamağa teşvik edecek ve öğrencileri birbirine daha derinden yak-Icçtnr.cğa yanyacak mahiyette
Kiralık
2 oda bir hol ve müştemilâtı Cebeci, Dikimevi üstü Harita Nirengi noktası karşısı Taylanlar apartmanı,
3. daireye müracaat. (341)
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünden:
Harp Malûlleri Yurdu Hakkında:
Harp malûllerinden, kimsesiz ve âciz bir halde bulunanlar 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 65 ve 108 inci maddelerinde belirtildiği üzere:
a) Kimsesizlikleri hakkında kendileri tarafından tanzim ve imzaları ihtiyar heyetlerince tasdik edilmiş bulunan beyan kâğıtları üzerine daimi olarak oturdukları yerlerin bağlı bulundukları il veya ilçe idare heyetleri tarafından verilecek mazbataları aldıkları.
b) Yaşamak için gerekli hareketleri kendi kendilerine yapmaktan fi-ciz bulundukları Sandığın Sağlık Kurulunca tasdik olunduğu, takdirde, açılacak Yurtta parasız olarak yatırılacaklar ve parasız olarak tedavi edileceklerdir. Yalnız yedirilmeleri için harcanacak paralar, aylıklarından keıdlecektir.
İstekli olanların muayeneleri sonradan yaptırılmak üzere (a) fıkrasında yazılı olan mazbataları Nisan 1950 sonuna kadar Sandık Genel .Müdürlüğüne göndermeleri rica olunur. (1220) • (127)
1 — Yönetim Kurulu ve Denetçiler raporlarının okunması
2 — 1949 yılı bilânçosu ile kâr ve zarar hesaplarının tetkik ve tasdikinden sonra, Yönetim Kurulu üyelerinin bu yıl hesaplarından dolayı ibrası,
3 — 1949 yılında elde edilmiş olan kârın dağıtma şekli ile dağıtma gününün tesbiti,
4 — Banka sermayesinin tamamı tahsil edilmiş olduğundan, Ticaret Kanunu hükümlerine göre hisse senetlerinden 1/3 ne tekabül eden 832.500,— liralık kısmının hamiline yazılı olmak üzere tertip ve tabe-dilmesi hususunda karar İttihazı,
5 — Kur’a ile ayrılacak Yönetim Kurulu üyeleri yerine yenilerinin intihabı,
0 — Denetçilerin intihabı,
7 — Yönetim Kurulu üyeleri huzur hakkının tesbiti,
8 — Denetçilerin 1950 yılı ücretlerinin tesbiti. (370)
İlân
Ankara Belediye Başkanlığından
1 — 1 Mart 1950 malî yılbaşından itibaren şehrimizde mevcut sinemalarda belediyemizce tap olunan giçiş biletleri satılacaktır.
2 — Bu biletlerin üzerinde (Ankara Belediyesi Reisliği) ibaresini taşıyan resmî mühür kırmızı renkte ve tam olarak biletler üzerinde tap olunmuş ve her bilet üzerinde sinemanın ismi, yerli veya ecnebi film olduju, biletin seri numarası ile alınan paranın miktarı ve mevkileri gösterilmiştir.
3 — Sayın halkımızın sinemalarda bilet aldıklarında bu hususlara
dikkat etmeleri ve başka bilet almamaları menfaatleri icabı bulunduğu ilân olunur. (1267)
ZAFER
- 3 - 1950
Mümtaz Faik Fenik’in haksız tevkifinin ilk akisleri
Başmakaleden devam ■
Ingiliz Kralı rey veremiyor!
Valilere verilen Ankara Valisinin
★ (Baş tarafı birinci de) saatlerinde İstanbula gelmesine rağmen haberi gazetede okuyan meslek daşları ve dostları kendisini karşılamak için Haydarpaşaya gitmişler ve yetişemiyenler de Mümtaz Faik’i adliyede karşılamışlardır. Resmî muamele tekemmül ettikten sonra Sultan Ahmetteki tevkifhaneye sev-kedilen Mümtaz Faik'e arkadaşları refakat etmişler, öğleden sonra da bütün gazeteciler grup grup kendisini ziyaret ederek teessürlerini bildirmişlerdir.
Gazeteciler Cemiyeti idare heyeti de bugün fevkalâde bir toplantı yaparak hâdiseyi tetkik etmiş ve eldeki resmî rapora rağmen tatbik edilen bu muamelenin gayrı kanuni olduğu neticesine vararak, B. M. Meclisi Başkanı Şükrü Saraçoğlu ve Başbakan Şemsettin Günaltaya dşağıdald telgrafı çekjneğc karar vermiştir:
.— Gazeteci arkadaşlarımızdan Zafer gazetesi Başmuharriri Mümtaz Faik Fenik’in, hayatı için tehlike teşkil edecek derecede, hasta bulunduğu bir sırada, bir matbuat suçundan tevellüd eden mahkûmiyetini çektirmek için tevkif edildiğini teessürle öğrendik! Mahkûm vatandaşların da hayatını düşünen vazıı kanun, Ceza Usulü Muhakemeleri Kanununun 399 uncu maddesini sev-kederek bu kabil hasta mahkûmlar hakkında hüriyeti bağlayıcı cezaların infazını, sıhhatlerinin düzelmesi şartına talik etmiştir. Bu madde hük -müne uyan tam teşkilâtlı resmî has-tahanelerimiz Mümtaz Faik Fenik’e bir defa altı ay, ikinci defa da dört aylık iki rapor vermişlerdir. Cezasının infazı da bugüne kadar, bu sebeple tecil edilmiştir. İkinci raporun bitmesine henüz bir ay bulunduğu halde, tekrar muayeneye bile lüzum görülmeden kendisinin tevkif edilmesi ve İstanbul cezaevine gönderilmesi kanunun âmir hükümlerine, a-dalet ve hakkaniyet duygularına uygun değildir. Çünkü, hükmü sarih olan bu maddede hasta mahkûmun
cezaevinde tedavi edileceği değil, cezasının iyileştikten sonra infaz olu nacağı emredilmektedir. Yine kanunu temsil eden makamlar tarafından yapılan bu muamele ile Mümtaz Faik Fenik’in şahsında haksız bir infaz kararı ile, hayatı tehlikeye konmuş hasta ve mazlum bir arkadaşımızı görüyoruz.
Matbuat mensuplarını teessüre düşüren onun hakkındaki bu haksız infaz kararının kaldırılmasını kanu nî ve hukukî devletimizin mümessili olan yüksek şahsiyetinizden ehemmiyetle rica ediyoruz. Saygılarımızla..
Gazeteciler Cemiyeti Reisi Burhan Felek
Tarsus Demokratlarının telgrafı
Tarsus, 28 (Telefonla) — Bugün •gelen Zafer gazetesinde sayın Mümtaz Faik Fenik’in tevkif edilerek İstanbul cezaevine gönderilmiş olduğunu teessürle okuyan Tarsus Demokratları çok üzülmüşlerdir.
Bu üzüntü ve teessürlerini belirten şu telgrafı kendisine çekmişlerdir:
Haksız tevkifiniz memlekette bir atom bombası tesiri yapmıştır. Demokrasi uğrunda cezaevine girişiniz sizin için daima bir iftihar levhası olacaktır.
Sizlere sıhhat ve âfiyetler temenni ederken Tarsus Demokratlarının teessürleriyle beraber selâm ve sev gilerini yollarım.
Tarsus Demokratları namına İlçe Başkanı Mustafa Buru
Kudret Gazetesi Başmuharriri A-vukat Nureddin Ardıçoğlu da Mümtaz Faik Fenik’e dün şu telgrafı çekmiştir:
Istırabınızı candan paylaşırını. Hapse koymakla bizi gûya mağlûp ettiklerini zannedebilirler. Oysa ki biz bu yolda her zaman galibiz. Sevgiler, selâmlar.
Kudret Başyazarı Nureddin Ardıçoğlu
sebep ve hikmeti, İngiltere’de Kralın seçimlerde rey kullanmamasını intaç eden sebeplerin aynıdır. Çünkü Cumhur Başkanının münakaşalara iştirak etmesi demek, her hangi bir meselede filân veya falan tezi tutması demektir. Bu takdirde
elbette muarızları kendisine cevap verecekler ve böylece Cumhur Başkanı ile Milletvekilleri arasında belki de çok ciddî tartışmalar olacaktır. Bu da devleti temsil eden zatın şahsını umumî efkâr önünde yıpratacak neticeler doğurabilecektir.
Oy vermesine gelince; açık oyda, yine müzakerelere iştirak etmek gibi mahzurlar bakidir. Kapalı oyda ise, ittifakla verilecek kararlarda kendisini belli edecektir. Bunun dışındaki kararlara gelince, Anayasa, Cumhurbaşkanını kendisine karşı nefsi muhasebesinde mânevi bir sorum altında yıpratmamak için, her türlü oya iştiraki mahzurlu görmüştür.
Anayasaya göre Cumhurbaşka-
nının salâhiyetleri bu kadar azken Parti Genel Başkanının salâhiyetleri fevkalâde geniştir. Çünkü parti-
nin sevk ve idaresi tamamiyle onun elindedir. Parti Miletvekili namzetlerini tesbit etmek aşağı yukarı kendi arzusu dahilindedir.
Bu gün, Büyük Millet Meclisi â-zalarının çoğunluğu Cumhuriyet 1
Halk Partisi mensuplarından olduğu için, Parti Başkanı idarede hemen hemen tek söz sahibidir. Ve
yeni talimat
it (Baş tarafı birinci de) valilerinin Ankaraya çağırılmış olmaları da C. H. P. için muhtemel her hangi bir muvaffakiyetsizliği önlemek için yegâne tedbri sayılmaktadır.
Verilen malûmata göre, valilerin Ankarada kaldıkları müddet zarfında geç te olsa halkın teveccühünün nasıl kazanılacağının çareleri aranmış ve neticede bazı kararlar alınmıştır.
Valilere verilen direktiflere göre her vali kendi hudutları dahilinde halkla sıkı temasta bulunacak ve halkın ihtiyacı olup ta şimdiye kadar yerine getirilmeyen yol, su, köprü ve cami gibi inşaat için vâ-idlerde bulunulacak ve icabederse halkı inandırmak için de mevzii teşebbüslerde bulunacaklardır.
Bu arada Valiler Bakanlıktan aldıkları direktifleri aynen kaymakamlara bildirecekler ve kaymakamlar da aynı şekilde halkın kalbini kazanmağa çalışacaklardır.
dolayısiyle mutlak hâkimdir. Gerçi Anayasada kuvvetleri Büyük Millet Meclisinde birleştirilmiştir. Fakat Meclis dışında ondan ayrı olarak ' parti diye bir kuvvet daha vardır. Hele Halk Partisi Başkanı ayrıca Cumhurbaşkanı da olur) sa -ki bugüne kadar daima böyle olmuştur- o zaman kuvvetler birliği lâfızda kalır. Ve eğer kuvvet birliği varsa bu daha çok partidedir.
Şimdiki Cumhurbaşkanı zaman ve şartların icabı olarak Genel ,
Başkanlık salâhiyetlerini resmen kullanmamakta ve bu işi Parti Genel Başkanvekiline bırakmış bulunmaktadır. Fakat hakikatte vekilin Devlet Başkanı sıfatını da taşıyan asıl Parti Başkanının direktiflerinden dışarı çıkabileceğini ve bunlara aykırı hareket edebileceğini tahmin etmek çok güçtür.
Fakat muhalefet ve umumi efkâr, . Cumhurbaşkanlığından Parti Başkanlığının ayrılmasını ısrarla istemektedir; çünkü, fiiliyatta Cumhur başkanı Parti Başkanlığı sıfatını aslâ kütlanmasa bile, her türlü tereci diidü silmek için dahi böyle bir ayrılığı istemekte efkârı umumıyenin yerden göğe kadar hakkı vardır. Devlet Başkanı, Türkiye Devletinin Başıdır; Türkiye Devleti ise, yalnız Halk Partili vatandaşlardan terekküp etmemektedir.
Temenni edelim ki, önümüzde toplanacak Parti Kurultayı bu işi artık kat’î surette halletsin, ve böylelikle Devlet Başkanlığını hakikaten Parti münakaşalarının dışında bıraksın.
işçilerle görüşmesi
ir (Baş tarafı birinci de) ünde, yani günde 8 saat çalışmaları hususunda, işverenlerle müzakere halinde bulunduğunu, bunu da en geç 8 Mart’a kadar neticelendireceğini, işçilerin bu hususta hiçbir tereddüde düşmemelerini, kendilerine itimat etmelerini beyan etmiştir.
Müteakiben konuşan, Çalışma Genel Müdürü Sezai Erkut ve İşçi Şigortaları Genel Müdürü ile İş ve İşçi Bulma Kurumu Müdürü, işçi sigortaları ile sosyal sigortalardan, İş Kanununda tâdil edilen maddelerin işçiye ilerde sağlayacağı menfaatlerden ve işçiyi ilgilendirecek diğer hususlardan uzun uzun bahsetmişlerdir.
Bundan sonra söz alan bir işçi, kanunun kendilerine bahşettiği hakların, işverenler tarafından verilmiş bir lütuf olmadığından bahisle senelerdenberi bu işin sürüncemede bırakıldığını,’ -ha bugün, ha yarın, diye atlatılmakta olduklarını, kanunla kendilerine verilen hakların hiç birisine işverenler tarafından riayet edilmemekte olduğunu, artık hiç kimsenin söz ve teminatlarına itimatları kalmadığını beyan ederek 8 saat mesainin tahakkuk ettirilmesi için artık her şeyi göze almış olduklarını söyle miştir.
Manisa kongresi
-Ar (Baş tarafı birincide) rüşlerini belirtmiştir.
Samet Ağaoğlundan sonra Muammer Alakant, Mehmet Aldemir, Sıtkı Yırcalı, kısa birer konuşma yaparak günün ehemmiyetini belirtmişler ve seçim hakkında görüşlerini söylemişlerdir.
Partilerde:
D. P Elâz'ğ Merkez ilçe kongresi
lar temennisinin
rar verildi.
★ (Baştarafı 3 üncüde)
bidirilmesine
ka-
savaş
Ingiliz hükümeti
İT (Baş tarafı birinci de) wards, Çalışma: Richard Stokes, Müstemleke işleri için Devlet Ba -kanı: John Dugdalc Devlet Bakanı: Kenneth Younger, Maaş tediye işleri: Lord Mc Donald, of Gwaenya gor, Genel Savcı: Sir Hartley Shaw eross Lord Avukat: John Wheat-ley, Baş Savcı: Sir Frank Soskice, Iskoçya Genel Savcısı Douglas Johns ton, Özel Mühür Lordu: Vikont Ad-dison, Lancaster Dukalığı Şanşöl-yesi: Vikont Alexander of Hillsbo-rough, Lord Şansölyesi Vikont Jo-witt, Millî Hizmetler Bakanı: Geor ge İsaacs.
★ (Baş tarafı birinci de) bir çok ileri gelen zevat hazır bulunmaktaydılar.
1949 yılı çalışma raporunun okunmasını müteakip, Atatürk’ün mânevi huzurunda iki dakikalık bir saygı duruşu yapılmış ve rapor hakkında mütalealara geçilmiştir. Söz alan Kırıkkale delegesi Fuat Sey-hun ve bir profesör bina meselesi ile pastörizasyon mevzuu üzerinde durmuşlar ve hayvan tüberkülözü-nün insanlara sirayeti hususunda alınmış veya alınacak bir tedbire, çalışma raporunda tesadüf edilmediğini, halbuki bunun çok önemli bir nokta olduğunu belirtmişlerdir. Müteakiben, Veremle Savaş Derneği İkinci Başkanı Nusret Karasu, bu mevzuda geçen senedenberi e-tüdler yapılmakta olduğunu, fakat henüz bir netice alınamamış bulunduğunu söyleyerek, kedi ve köpek tüberkülözü ile mücadele hususunda veterinerler arasında yapacakları bir anketin sonucuna mun-tazır bulunduklarını ifade etmiştir.
Gündem gereğince 35 kişilik yeni Merkez Kurulu üyeleriyle iki asîl ve yedek denetçinin seçimi yapılarak toplantıya son verilmiştir.
Bu arada partililerden Abit Sadıklar, Avukat Hilmi Soyasalan, Süleyman Onur, Nuri Kazancı, Bedri. Kulu, İbrahim Öncü ve D. P. Şark vilâyetleri müfettişi Kental Obüs tarafından D. P. nin gaye ve inkişaf tarzı ve yeni seçim kanununun kabulü sebebiyle duyulan memnuniyet ve yeni seçimde hakiki milli iradenin tahakkuk ve tezahürü ve D. P. nin zafere ulaşacağı yolun daki imanını belirten heyecanlı ve veciz birer konuşma yapmışlardır.
güreş şampiyonası
★ (Baştarafı 1 incide)
Aşağıdaki milletler müsabakalara kaÇdacaklardır:.
Türkiye (8 güreşçi ile), Belçika (4 güreşçi ile), Çekoslovakya (8 güreşçi ile), Danimarka (6 güreşçi ile), Finlandiya (6), Fransa (4), Yunanis-tan (3), Hollanda (4), Macaristan | (3), Iran (3), İtalya (8), Lübnan (5), Norveç (8), Polonya (4), Ruman-ya (8), İsviçre (8), İsveç (8) ve Yugoslavya.
Ziraat Bankası Genel
Nikâh
Kadıköylü Rıfat Paşa torunu. Harita Yarbaylarından emekli Ziyaet-tin Öztunç kerimesi Gülen Öztunç ile. Donanma Komutanı Tümamiral Sadık Altıncan yeğeni, Belediye Gaz hane Müdürü Hakkı Bostancı mahdumu A. Haydar Bostancının nikâhları 27/2/1950 günü Halkevinde yapılmıştır.
Gönç evlilere saadetler dileriz.
Müdürü tejekür ediyor
10 milyon liralık Banka Tahvili tamamen satılmıştır
Ziraat Bankası Genel Müdürü Hamit Pekcan gazetecilere şu beya natta bulunmuştur:
• Şubatın 15 inde başlamak ve 28 inci günü akşamı nihayet verilmek üzere 14 gün müddetle satışa arze-dilen on milyon liralık birinci tertip bankamız tahvili yurdun hemen her yerinde bulunan şube ajanslarımız eliyle tamamen satılmış bulun maktadır. Muhterem halkımızın tah
villerimize karşı gösterdiği bu rağbet ve alâkaya teşekkürü bir borç biliriz

Comments (0)