Perşembe Başmuharriri; Mümtaz Faik Fenik Denizciler Caddesi: 2
*1 h 2 Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
MART 1950 Başmuharrir tel: 15619 Yazı işleri, idare 15315 j
Yılı 1 — No. 307 Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
r
Ruyiin 2 nci sayfada
MESELELER:
Özel teşebbüsün beklediği teminat
Mümtaz Faik’in Haksız Tevkifi
Harnit Şevket ince infaz
kararının ref’i için
Büyük Bir Amerikan Filosu bugün İstanbul’da
J
mahkemeyebaşvurdu
İstanbul gazeteciler cemiyetinin çektiği protesto telgrafı da Dilekçe Komisyonuna havale edildi
İstanbul Cezaevine gönderilen Mümtaz Faik Galata rıhtımında
Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik'in kanuna aykırı bir şekilde tevkifi hâdisesi üzerine dün avukat Hâmit Şevket İnce, infaz kararının kaldırılması zımnında asliye 2 nci ceza mahkemesine bir istida ile müracaatta bulunmuştur.
Asliye ceza yargıcı dilekçeyi tetkik edecek ve iki gün zarfında kararını verecektir. Mezkûr dilekçenin tam metni aşağıdadır:
• Müvekkilim, Ankara’da münteşir (ZAFER) gazetesi sahip ve başmuharriri Mümtaz Faik Fenik, muhterem mahkemenizden sadır o-lan bir hükümle 3 ay hapse mahkûm edilmişti. Bu mahkûmiyet kararı, kesinleşince infazına teşebbüs olundu. Fakat müptelâ olduğu (verem hastalığı) münasebetiyle yapılan tıbbı muayeneleri neticesinde Mümtaz Faik’in, sıhhî durumuna göre:
-Cezasının infazı halinde kendi
Haksız tevkif kararının
akisleri devam ediyor
hayatı ve muhiti için hayati tehlike mevcut olmasına binaen müddetinin hitamında tekrar muayene e-dilmek»
Ar (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
M. Faik Fenik'in avukatı

Seçim
‘endişeleri
Muhip DIRANAS
C. Bayar Bu hafta Adanaya gidiyor
"Savcılığın
Nihat Akpınar, hareketi kanunsuzdur„diyor
Resimde, bu sabah diğer sekiz Amerikan gemisile birlikte İstanbula gelecek olan büyük filo uçak taşıt gemisi U. S. S. Midway görülmek tedir. Geminin uzunluğu 290 metreyi aşmaktadır. Genişliği su seviyesinde takriben 34, uçuş pistinde de 40 metreden fazladır. Midway’m 45.000 tonluk su kesimi vardır
İstanbul, 1 — Birleşik Amerikanın Akdeniz donanmasına mensup A-miral John G. Ballentine komutasında bulunan Midway uçak gemisi ile Nevvport News kruvazörü, Larson, Glennon, Goodrich, Vogelgesang, Elli son, Ware muhriplerinin ve Ameb yardımcı gemisinin yarın sabah saat 8.30 da limanımıza gelmeleri beklenmektedir.
SEÇİM AREFESİNDE
Yurtta İdarî baskı
azetemizde dün ve evvelki gün Sayın Ordinaryüs Profesör Ali Fuat Başgil'in I»Seçimlerin evvel alınması Anaya-isaya uygun mudur?» adlı bir yazısı (çıktı. Daha önce Vatan gazetesinde (yayınlanan bu cidden mühim ya-Kıyı gerek Vatan, gerekse Zafer o-uyucularının lâyık olduğu dikkatle okuduklarında şüphe yoktur. Kayın Profesörün ortaya attığı A-nayasa meselesi, bugüne kadar itiraf etmeli ki, hemen hepimizin gölünden kaçmış bulunmaktadır. O-(kuyuculanmıza hatırlatmış olmak İçin, Profesörün etüdüne temel teşkil eden meseleyi, hulâsa edelim: Bilindğii gibi Anayasa, 13 üncü naddesinde, Büyük Millet Mecli-iinin seçimi dört senede bir yapılır» der ve devre başlangıcını Kasının ilk günü olarak kabul eder. Mec is ister başlangıçta, ister devre çinde olsun, Kasım bir dendi mi, iavetsiz olarak, kendiliğinden toplanacaktır. Anayasa bunu kaide o-arak kabul temiş, fakat bir mil-et hayatında vukuu daima melhuz ' evkalâde halleri dikkat nazarına ılarak, kaideye iki istisna ilâve tmeği de unutmamıştır. 13 üncü iadde: Seçim devresi sona erdiği aide, millî ve vatanî bazı zaruret-»r karşısında -yeni seçimin yapıl -fasına imkân görülmediği takdir-e içtima devresinin bir sene uza-ılması caizdir» diyen bir fıkra da ıtiva eder. İmdi, bir parantez aça-ak, bu istisnanın şimdiye kadar ic tatbik edilmemiş olduğunu avdettikten sonra, bilâkis, tatbiki îamül haline getirilmiş ikinci is-isnayı ele alalım. Bu. tahmin edi-iceği gibi, teşrii devre tamam oltadan evvel, Meclisin mutlak ço-unlukla kendi kendisini feshedip —* “çimleri evvele alması keyfiyetidir, fakat vazıı kanun, tıpkı birinci is-Isnada olduğu gibi bunda da, kalenin dışına çıkabilmeği, milli ve —numi bir mazeretin, bir zarure-jn. bir fevkalâdeliğin mevcut bu iınması şartına bağlamıştır; yani »rmal ahvalde kaide asla ihlâl Dilemez ve asla istisnaya gidilemez demek sitemiştir. Bunun aksi, Inayasanın sarahatine yüzde yüz | Lkırı bir hareket sayılmasa bile, fer halde, baş kanunumuzun ruhu-h bir sadakatsizlik ifadesi olduğu luhakkaktır.
i iktidarın. Meclisi feshedip seçim iri vaktinden evvele alma tea-ülüne bu devre için de başvuralı ve daha şimdiden bunun hazır Klarma girişmiş bulunduğu kimse ı gözünden kaçmamaktadır. Bü-In belirtileri meydandadır. İkti-rnn resmî çevreleri, bunu açıkça f.van etmemişlerse de henüz, ak-pi de asla iddia etmemişlerdir ve İemezler.
t/iğer taraftan, seçimlerin evvele ınması keyfiyeti karşısında Delk (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
4 “Çimi fakat E-
Bayar 1950 seçim kampanyasının ilk nutkunu Adanada söyliyecek
Kâmil Gündeş ve Fikri Apaydın
Adana, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Beş Martta yapılacak olan Demokrat Parti Adana il kongresinde Celâl Bayar’ın bulunacağı anlaşılmıştır. Sayın Bayar'a kuruculardan Adnan Menderes’in de refakat etmesi muhtemeldir.
Bayar 1950 seçim kampanyasının ilk nutkunu Adanada verecek, mir teakibeln Hatay ve İçel bölgelerinde de birer nutuk söyliyerek tetkiklerde bulunacaktır.
Bayar’ın Adana nutkuna daha şimdiden büyük bir ehemmiyet verilmektedir.
Nevşehir, 1 (Hususi) — Demokrat Parti genel kurul üyesi Kayseri Milletvekillerinden Kâmil Gündeş ve Fikri Apaydının şehrimizi ziyaretleri büyük bir sevinçle karşılanmıştır.
Misafirleri karşılamak üzere binlerce Demokrat yollara dökülmüş ve saat 15 de otomobiller görüldüğü zaman heyecan son haddini bulmuştur. Bu coşkun kitlenin arasına
Nevşehirde tezahüratla karşılandı karışan Milletvekilleri ve beraberlerindeki zevat alkışlar ve .Yaşasın Millet, yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Demokrat Parti, avazeleri a-rasında şehre girildiği zaman kala-Ar (Devamı S;ı: 6 Sü: 7 de)
Atletlerimizin hepsi Pokistanda birinci
İstanbul, 27 (a.a.) — İlgili makamlardan aldığımız malûmata göre Lahora 40.000 seyirci önünde 600 atletin iştirakiyle yapılan müsabakalarda atletlerimiz sevgi tezahürleriyle karşılanmışlar ve iştirak et -tikleri müsabakalarda şu dereceleri almışlardır:
800 metre: Cahit Önel 1.57 6/10 la birinci.
3000 metre engelli: Cahit Önel 9.42 5/10 la birinci.
10.000 metre: Osman Coşgül 34.41 5/10 la birinci.
Çekiç atmada:, Balcı Tamer 48 m. 24 ile birinci olmuşlardır.
Fransa'daki işçi
grevleri ve son durum
Kızıl birlikler haricinde kalan işçi teşkilâtları anlaşmıya meyyal Londra Radyosu, 1/3 (Basın - Yayın) — Fransada grevler yayılmaya devam etmekle beraber, muhabirler işçiler arasında grevlere karşı artan bir lâkaydi görüldüğünü haber vermektedirler. Komünist kontrolü altındaki işçi birliğinden gayri diğer işçi teşkilâtları, tavassuta doğru mey letmektedirler.
Paris otobüs ve yeraltı tren servislerinde muhtar birlikler bir greve başlanmadan önce hükümet ile müzakereler yapılması hususunda ısrar etmektedirler.
Fransız hükümeti bugün amme hizmetlerindeki grevlere karşı alı nacak tedbirleri tesbit edecektir.
Marsilya liman işçileri dün işleri başına dönmüşlerdir. Hindiçiniye harp malzemesi götürecek gemilerin yüklenmesi arızasız devam etmek tedir. Fransanın kuzeyinde ise bazı büyük çelik fabrikalarında işçilerin bugün greve başlaması muhtemel dir.
İktidara geldiği gündenberi çeşitli güçlüklerle karşılaşan Başbakan Bidault
Mümtaz Faik’in avukatlarından Nihat Akpuıar
Dün bir arkadaşımız Mümtaz Faik Feniğin, avukatı Nihat Ak-pfiaan ziyaret’ etmiş ve kertdlsi-şu suali sormuştur:
«—-' Gazetemizin sahip ve baş zarı ve sizin de müekkiliniz bulunan Mümtaz Faik Fenik; 27/2/1950 günü hapsedilmek ü-zere İstanbula sevkedilirken gazetecilere verdiği beyanatta: (Tevkifinin 399 uncu maddeye muhalif olduğunu) söylemektedir. Bu husustaki hukukî nok-tai nazarınızı söyler misiniz?»
Nihat Akpınarın cevabı aşağı-
«— Bir hukukçu olarak adli işlerin siyasî gazete sütunla -rmda münakaşasına esas itiba-rile muarızım. Fakat müekkilim olan bir vatandaş kanuna aykırı olarak hapishaneye sevkedilmiş + (Devamı Sa: fi Sü: 2 de)
şiddetini arttırıyor
Samsundan, Aydından ve Urfadan alınan üç ibretamiz haber
Demokrat Parti merkezine muhtelif bölgelerden gelen haberlere göre 1950 seçim devresine girmeden evvel, İdare âmirleri C. H. P. hesabına şiddetle harekete geçmiş bulunmaktadırlar. Tazyik her tarafta arttırılmış, Demokratlar köylerde ve bucaklarda döğülmeğe işkence edilmeğe ve bu suretle Demokrat Partiden ayrılarak C. H. P. ye geçmeğe mecbur tutulmağa başlanmıştır.
Bugün üç vak’a veriyoruz: Biri Karadeniz sahillerinden, diğeri Şark
tan, üçüncüsü de Ege mıntakasın-dan.
Samsundaki vak’a şudur.
Samsun’un Çarşamba ilçesinin
★ (Devamı Sa? 6 Sü: 2 de)
Türbelerin
Bundan bir müddet evvel Soğukkuyu semtinde oturan (bir ustaya ait ineğin iki başlı, altı gözlü, üç dilli bir hilkat garibesi dünyaya getirdiğini yazmıştık. Yukarıdaki resimde doğumundan bir kaç saat sonra ölen bu acaip hayvan görülmektedir.
Günün yazısı:
İnkılâp esaslarında ittifak lâzım değilmi?
Gazete havadislerinden Öğreniyoruz ki, bir aralık Orduda, sonra Niğde ve lçelde dağıtılan mahut bro gür, şimdi de Ağrı vilâyetinde dağı tıljyormuş.
Anlaşılıyor kj, Halk Partisi bu irtica vesikasını bir taraftan kendi
sine maletmemek için Ulusta resmî tebliğler neşrederken, diğer taraftan da halkın dini hissiyatını körük lemek ve muhalefet aleyhinde istismar etmek için elinden geleni yapmaktadır.
Halk Partisi seçimlerin arifesinde
Cihad Baban
siyasî mücadelelerine böyle bir şekil ve ahenk verirken, muhalefetin, inkılâp esasları üzerinde pazarlığa girışmiyeceğini bir kere hatırlatmayı lüzumlu ve faydalı buluruz. Eğer ınkilâp esaslarına sadakat göster -
A (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
açtırılması
Mecliste dün alınan karar
Türk büyüklerine ait san'at değeri olan türbeler açtırılacak
Büyük Millet Meclisinin dünkü toplantısında bütçe ile alâkalı tasarılarla, iglili Bakanları tarafından müstaceliyetle görüşülmesi istenen tasarılar müzakere edilerek kanunlaştı.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
Bol keseden I
I I lus gazetesi 5 senedir, her gün yazar:
Demokrat Partiden 9999 kişi istifa etti!
Allah Allah! Bizim bildiğimize göre, Demokrat Partinin gönüllü üyesi denizde kum gibidir ama, kayıtlı üyesi 2 milyonu geç-
Eh. Her gün böyle binlerce istifa olduğuna göre 5 senedir Demokrat Partide, artık dört kurucu bile kalmaması lâzımge-lir! Öyle İse iktidarın telâşı ve korkusu neden?
Fakat ne yapsınlar, onlar da biliyorlar ki denizin kumu ne sayılır, ne de biter! —
Yedekçinin YEDEĞİ
1
i-
ı-k
ın
ZAFER
2 - 3 ■ 1950
Sayfa: 2
GÜN GEÇERKEN..!
Sarhoş bir MES/ELELER
1 ehhhees
Karınca duası
Me De
Halk partili
$u İngiliz seçimlerine «varolsun» dlyesiın geliyor. Dünyaya verdiği tarafsızlık örneği, o güzel düzen, hattâ tertibinde ve yapılışındaki, âdeta estetik diyeceğim ahenk.. Bütün bunlardan başka, bizün iktidara da belki bir insaf ve ibret vermeğe -ümit bu ya- yaramıştır, yahut yarayabilir.
Beni ümide düşüren -boş ya-Ulus’un dünkü baş yazısı oldu. Bildiğiniz Hüseyin Cahit Yalçın var ya, hani diyar diyar gezer de, demokratlara yakası açılmadık kelimelerle çatmak gerektiğinde, cehennemin öbür ucunda da olsa, ne yapar ne eder, tâ İttihat ve Terakki devrinden kalma uslûplu makalelerini Ulus’a yetiştirir; işte o, evet bizim Hüseyin Cahit Yalçın; yine kimbilir hangi uzak diyardan yazıp yolladığı bu baş yazısında tutmuş Demokrat Parti yerine, İngiliz seçimlerinden bahsediyor!.. Ama, öyle mucize sayılacak bir ıısiûp ve edeple ki, insanın hangi dağda kurt öldü diye de soracağı geliyor. Şu ifadeye bakın:
«Bizim yaklaşan seçimlerde, ka-
zanamıyacak parti liderinin ağzından da Churchill’inkine benzer beyanat çıkmasını görmek isterim. Telgraf ajansları yalnız bir yolsuzluk -İngiltere’de yalnız bir tane olmuş, o da ferdî- hâdisesinden başka haber verecek bir muamele bulamazlarsa ona da çok sevineceğim».
. Teşekkür ederiz iiskıt. Daha doğrusu size değil de, İngiltere seçimlerine teşekkür ederiz. Velev bir gün ve bir tek makalenizde de olsa, sizi bile, bayağı hizaya getirmiş.
Aman yarından tezi yok, yukarıya aldığım cümlelerinizi ayrı bir kâğıda, teksir mi edersiniz, yeniden mi bastırırsınız, bir şey yapın da, şu temenni ettiğiniz ve sevinecek olduğunuz seçim tarzını Türkiyede de tatbik etmeleri için iktidar partisi büyüklerine gönderiniz.
Dediklerinize kulak asmasalar bile, emeğiniz boşa gitmez: Hiç değilse, karınca duası yerine ge • çer.
GAZETELERDEN
Veba kadar korkulacak şey
Yeni Sabah’ta «Veba Kadar Kor kulacak Şey. başlığı altında deniliyor ki:
Gecen 1946 seçimlerinde sandık oyunları. jandarma ve vali baskıları, yine, ta-aliyet programında yer alır mı, almaz mı. bunu bize ancak 2anıan gösterecektir. Fakat daha o derecelere varmadan da. ya pılacak çok isler vardır. Bu gibi faaliyetlerin başında, muhalefet partileri nifak tohumu ekmek ve hattâ b partinin çeşitli şahsiyetlerini bile ne dUşürmek de vardır. Muhalefe budan korkar ve kaçar gibi, çekinm zım gelen bu seklide
Müteakiben yazar seçim sırasın-sıntla bilhassa muhalefetin sağlam bir bünye arzetmesi lüzumuna işaret ederek:
»Ceza kanunumuz, hiç bir demokratik memleketin kanunlarında yer bulamıya-cak hükümlerle doludur. Hattâ işin garibi. vaktiyle kendisinden tercüme ettiğimiz Faşist İtalya kanununu bizzat İtalya. şimdi tatbik etmemektedir. Matbu Kanunumuzun değiştirileceği. Jıa liberal mevzuatın tabak) ikide bir müjdeleniyor. Fakat herlere beş yıldır, tâ Saraçoğlu Şükrü' Başbakanı ığındanbcrl o kadar aralıkta bir Recep Peker kombi lııp matbuata alt hüküm) derken daha müşkllât ile i dedikten sonra yazısını şöyle biti-
Sebepsiz olarak bir vatandaşı öldüren C. H. P. li 20 yıl hapse mahkûm oldu
Özel teşebbüsün beklediği teminat
ILâzım olan yerde:
- - -
i
yokluk...
İKTİSADİ bünyenin daima sıh hatte bulunabilmesi için lâzım olan şartlardan biri de, nakit mevcudunun deveranıdır. Zira tedavülde bulunacak para miktarı bu bünyenin damarları içinde bulunması gereken kandır. Bu kanın deveranı o bünyenin sıhhatli o-larak işlemesini intaceden unsurlardan biridir.
Acaba. Türk iktisadi bünyesini besliyecek ve .onu her an biraz daha sıhhatli hale getirebilecek derecede, memleket ölçüsü itibariyle kâfi bir nakit mevcudumuz var mıdır?
Bu yolda bir fikir edinebilmek i-çin karşımızda duran bir kaç tabloya dikkat nazarlarımızı çevirmek 1 lâzımdır. Bu tablolardan birisi, is- | tanbul Esham ve Tahvilât Borsasr nın cedvelleridir. Bu cedvellere bakınca, dünyanın, faaliyet itibariyle en hareketsiz ve en fakir borsala-rından birinin İstanbul esham ve tahvilât borsası olduğunu müşahede ediyoruz.
Gerçekten bu borsada kote olup muamele görmekte olan esham ve 1 tahvilât mahdut olup, yüzde doksa-.1 nının Devlet istikrazlarına ait bulunduğu görülecektir. Geriye kalan bir kaç hususi teşebbüs senetleri de, zamanı evailde teşekkül etmiş şirketlere aittir.
Demek oluyor ki, aşağı yukarı bü tün faaliyet ve hareket Devlet is-‘ tikrazları tahvilâtı üzerindedir.
Dünyanın çeşitli borsalarına da şöyle bir göz atalım: sayısız hususî teşebbüsler demek olan şirketlerin esham ve tahvilâtı üzerinde, farklı grafikler yapan hareketlere; iniş çıkışlara rastgeliyoruz.
Bu iki tedkik sonunda vardığımız netice şudur: Türkiye’de bütün bü-■ I yük İşletmeler, hususî eller marife-
Çok zaman fuzulî ve yıpratıcı olmuş bir çeşit devletçilik tatbikatında, özel teşebbüsü daima ezip yok etmiş olan"keyfî ve itibarî// kararlara nihayet Amerikalı uzman da acı bir lisanla işaret etmiştir.
Füruzan Tekil
Adana, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — Evvelki gün Adanada j Demokrat Partiye ve Demokrat Par ; tllilerp bir yığın hakaret ettikten ı sonra Seyhan mahallesi D. P. ocak | idare heyetinden Zeki Sargındağı ; öldürdüğünü bildirdiğim Halk Par- : tisinden Cumali Özkara 20 yıl hapse , 5 bin lira da ağır para cezasına mahkûm edilmiştir.
Karar okunduktan sonra Adana : Ağırccza Mahkemesinin geniş salonu -Yaşasın Adalet» sesleri ve alkış larla dakikalarca çınlamıştır. Katil cürmümeşhut kanununa göre yargılanmıştır. Maktul vatandaşın ailesine D. P. maddî yardımda buluna -çaktır.
TAKSİ ŞOFÖRLERİNE YENİ KIYAFET
Haber aldığımıza göre şehrimizdeki taksi şoförleri muayyen bir kıyafette giyinmeye mecbur tutulacaktır.
Yeni karara göre Dördüncü Şube taksi şoförlerinin bilhassa numara j işlerini ele almış ve her şoförün bir ( kasket giymesini, bunların üzerine de birer numara konulmasını şoförlere bildirmiştir.
Diğer taraftan taksi şoförlerinin taksi içinde sigara içmemesi için de sıkı tenbihat yapılmış ve bu emir hilafına hareket eden şoförler hakkın da kanuni takibat yapılacağı ihtar edilmiştir.
ALMANLARDAN ALACAKLI OLAN TÜRK VATANDAŞLARI
Bundan iki sene evvel Alınanlardan alacaklı olan Türk vatandaşlarının alacaklarını karşılamak üzere
Millet, tasarruf edebildiği nakit mevcudunu, pek cüz’i banka faizleri 1 mukabilinde, dondurmayı tercih et-
Yar-
dadır. Bu hürriyetin kötüye kullanılmasından doğabilecek vaziyetleri ceza kanunu gözönünde bulundurmuştur. İktisadi bil- müessese olarak gazeteleri ilgilendirecek diğer hususları da borçlar veya ticaret kananlarında bulmak mümkündür.»
Bundan sonra Basın Kanununun eski devirlerine ve kaynaklarına temas eden yazar şunları söylüyor:
»Ankara'daki komisyon çalışmalarına
r nebze ben de katıldım. Bursa millet- _ #_________________
kili Atıf Akgücün başkanlığında Temyiz jçjn bir kanun tasarısı hazırlanmış- i nnın. hâkimlerin bulunduğu korniş- fır.
basta şiardan mü | Tasarı düne kadar komisyonlarda
intaç edilmemiş buna Almanya ile inkişaf eden ticari münasebetlerimiz âmil olmuştur.
Halen ticaret komisyonunda müzakere edilmekte olan tasarıyı seçimlerden sonra gelecek Meclisin ele alması muhtemeldir.
tiyct
Siklikleri dettiler.
Köstermelcrldlr. K mı buların
özlerimle gördüm ıl oldu, da bu övü rln yllrei’inl hoplatan
kı anlaşmazlık, bu aydınla gazeteciliği İyi gUclükl
yüncelere. ferdi tavehhümlere ayıran bir faaliyet alanı değildir. Bu h klkati her muhalif zihnine iyice yerle tlrmelidir.»


TASARI
Cumhuriyetteki yazısında Nadir Nadi, «Tasan» başlığı altında Basın Kanunundan bahsediyor:
«Meclis çalınmalarını bitirmek üzere, seçim ve bütçe kanunları çıktıktan sonra artık görünülecek pek az tasarı kalıyor.
Bunların en mühlmml güpheelz Basın Kanunu. Söz ve yazı hürriyetini burada yeni baçtan savunmıya kalkacak değilim. Bir memlekette haber ve düşüncelerin eerboBtçe yayınlanmasına engel tenkil e-decek mevzuat varsa, orada hürriyetten dem vurmanın imkânsızlığı da meydanda demektir. Bütün öteki müesseseler en mükemmel kanunlara duyansalar bile böyle bir idarenin demokratik temellere dayandığını kimse İspat edemlyecektir. Şu halde Anayasadan sonra ferde ve cemiyete aid hürriyetleri sağlayıcı kanunların basında Basın Kanununu, yohud da basınla İlgili mevzuatı saymak gerekiyor. (Yahud da) deyişimin sebebi, bir çok memleketlerde ayrıca bir basın kanununa şimdiye kadar lüzum görülmemesidir. Söz ve yazı hürriyeti Anayasanın garantisi altın-
, , , , , , ............ ' ıııuKduııınuf, oonuurmayı tercin et-
dedılecek hareket adeta kalmamış- , mektedir. Bu tercihte sebep arana-t,r' ...............cak olursa, Hükümetin sahsî teşeb-
Bu tablo bize ,k. İhtimal uzennde bilsfe üve„ sağl,yacok sekilde hare. tl„„m„n„ »dstermektodlr. i](et ctmemckte lsrar etmiş olmasl 1 gösterilecektir.
Buna misal bulmak icabederse, vaktiyle getirilmiş olan yabancı ser mayelerle kurulmuş şirketlerin satın alınması, bu şirketlerin Devlet elinde zarar kaydetmeleriyle, hâzineyi, evvelce kârlar üzerinden almakta olduğu vergi gelirinden mahrum etmiştir.
Fakat Şirketi Hayriye gibi, tek denilebilecek bir millî teşebbüsün bile, sahiplerinin arzularına rağmen devlet eline geçirilmiş olması, her türlü hususî işletme tasavvurlarını besliyecek olan itimatlı çalışma duy gularını kurutmuştur.
Halen herhangi bir mevzda kuru lacak olan başka bir millî işletmenin bir gün, Şirketi Hayriyenin akıbetine duçar olmıyacağını temin e-decek kanunî durum mevcut değildir. Bu kanunî durum biran için ihdas edilse dahi, bunun ilga eâilm.i-yeceğini temin edecek hakiki bir demokratik rejim henüz kurulma-
I Türkiyede bulunan Alman mallarına J '.yle 'değil fa^at DGV]et eliyle ku-el konulması ve alacaklarının idaresi ru]mUş ve hattâ şahıslar tarafından
tesis edilenler dahi sonradan, yine Devlet elinde çalıştırılmakta bulunmuştur. Hususî teşebbüs namına kay
durmak lüzumunu göstermektedir.
a — ya, bu memlekette, bir ara- f ya gelmek suretiyle, büyük çapta işletmeler kuracak servet sahibi in- 5 sanlar yoktur.
b — yahut bu çapta iş başarabi- ( lecek varlıklı kimseler vardır da, ( bunların çıkaracakları hisse senet- . lerine, halkın itibar edeceğine onla- ' rın güvenleri yoktur.
Birinci ihtimali varit göstermiyen sebepler çoktur. Bunları da bir tab ( lo halinde tetkik nazarlarımız ö- j nüne koyabiliriz:
Memlekette çok çok bir kaç mil- , yon lira sermaye İle iş gören işlet- | meler vardır. Fakat dikkat edilirse, ( bunlar anonim şirket halinde dahi olsalar, nihayet sayılı bir iki kişinin patronajı altındadırlar.
Demek ki, bu çapta sermayelerin bir kaçını bir araya getirip, hisse- , darları bol, daha büyük çapta hakikî anonim şirketler yapmak mümkündür. Ancak bu şirketlerin teşkil edilebilmesi için icabında halka arzedilecek esham ve tahvilâtın rağ bet görmesi lâzımdır ki, bu da halkta bu çeşit senetleri almak için mevcudiyeti elzem olan bu güven duygusuna dayanır.
Bu suretle, yukarıda vazettiğimiz iki ihtimalden İkincisi üzerinde durmak zarureti belirmektedir:
KARA YOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ FİİLEN
İŞE BAŞLADI
Büyük Millet Meclisinde Ikabul edilen bir kanun gereğince teşekkül eden kana yoljarugenel müdürlüğü teşkilâtı * dünden nibaı en fiilen işe başlamış bulunmaktadır.
Bu teşkilâtın genel müdürlüğüne vekâleten Bayındırlık Bakanlığı mü-
KÖMÜR HIRSIZLIĞI
Dün şehrimizde bir kömür hır • sizliği vakası olmuştur.
Ahpıet Güvenç isminde bir şahıs yirmi kilo kadar kok kömürünü ça- • ✓-------——- -*• - -
lıp götürürken bekçiler tarafından §avir erinden yüksek mühendis Vec-yakalanmış ve yapılan incelemede tl‘ Dlk®r_- yaP\m bakım Ahmedin kömürü Sağl.k Bakanlı- başkanlığına yüksek mühendis Az,z ..... . , , , - , /Prıvun malı vp idari isler başkan-
gındakı bir apartmandan aldığı an- .
laşılmıştır.
Sanık hakkında gereken tahkikat 1 yapılmaktadır.
BELEDİYE ZABITASI
KADROSU GENİŞLETİLİYOR
Belediye zabıta memurları için bu sene sonuna kadar bir intikal devresi kabul edilmiştir.
Bu hususta edindiğimiz malûmata göre üç ayda bir mevcuda ilâveten muayyen nisbette zabıta memuru alınacak ve bunlar hususî kurslardan geçirildikten sonra sene sonu na kadar bütün kadro tamamlanmış olacaktır. I
Her sınıf memur ayrı kurstan ge-1 —»-•--------------
çirildikten sonra neticede 175 kişi- ( de toplanmaları kararlaştırıldığın-
r i Torun, malî ve idari işler başkan -
1 lığına Bayındırlık Bakanlığı zat işleri müdürü Abdullah Parla tayin edilmişlerdir
Toplantı
İstanbul Liseliler Derneği Teşebbüs Heyetinden:
İstanbul Erkek Lisesi ile bunun nüvesi olan Şemsülmaarif Nümu-nei Terakki İstanbul İdadisi. İstanbul Sultanisinde hocalık veya talebelik yapmış olanların, bir demek kurmak üzere 4 - Mart - 950 Cumartesi saat 15 de Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Hamid Deısanesin-
KK olarak kabul ettikte kanunlarımızı demokratik mak artık bir mantık zarureti haline girer. Halkın olgunluğuna inanmadıkça da hürriyet bir özentiden ibaret kalır »
lik bir kadro teşkil edilecek,- bu su- ’ yn’ | retle sene sonuna kadar polis, belediye idaresinden tamamen ayrılmış lacaktır.
BEZİRHANE KÖYÜNDE D. P. OCAĞI AÇILDI
Bâlâ ilçesinin Bezirhane köyünde yeni bir Demokrat Parti ocağı açıl-
Ocak başkanlığına yüksel Arapşır, ikinci başkanlığa Ali Altınay, kâtipliğe Salâhattin Erbir üyeliklere de Hakkı Gökral ve Duran Özçelik seçilmişlerdir.
dan bütün İstanbul Liselilerin toplantıda hazır bulunmaları rica olu-
RUZNAME:
1— Toplantının açılışı.
2— Riyaset divanı -bir reis 2 kâtibin» seçilmesi.
3— Tüzüğün müzakere ve kabulü.
4— Asil ve yedek Yönetim Kurulu üyeleriniiı seçilmesi.
5— Asil ve yedek murakip seçil-
6— Bütçenin tasdiki.
7— Dilekler.
Satılık Bahçeli evler
Ankara’nın yakın Banliyösünde istasyona 1 dakika mesafede ve şehir hudutları içinde 5 dönüm bakım 11 meyva bahçesi ile 3 daireli 2 ev müsait fiyatla satılacaktır.
Müracaat için Işıklar Caddesi, Trakya aprt. 4 numaralı dairede terzi Eşref Özarman'a müracaat edilmesi. Telefop: 13663. (343)
cerelerdeki ışıklar birbiri peşinden sönüyordu. Oyuncular bir fin can sade kahve içmek, tereyağsız bir dilim ekmek yemek üzere teker teker evlerine doğru yollanıyorlardı. Sonra tekrar akşam temsiline döneceklerdi. Bu galeri, bir stüdyo içinde bir film dekorunu andırıyordu. Fakat bu söz de stüdyonun içi öyle soğuktu ki, insan kalın bir paltoyla da otursa yine üşüyordu. Nitekim Martins yerinden kalktı, mini mini pencereler altında bir aşağı bir yukarı dolaşmağa başladı. Sonradan banaı «Kendimi Juliette'in balkonunu bulacağı şüpheli bir Romeo’ya benzettim.» dedi.
Düşünmeye fırsat ve vakit bulduğu için sakindi. Martins Rol lo’yu bastırmışta. Pencerelerden birindeki ışık sönüp de, bir aktris, dolaştığı dehlize indiği zaman bile başını kaldırıp ..nenin nesidir., diye bakmıyordu. Kadın İşiyle bütün ilgisini kesmişti. Hem dolaşıyor, hem -Kurt haklı, diye düşünüyordu, hepsi haklı, hayalperest bir budala gibi hareket e-diyorum. Aıuıa Schmidt’e iki kelime, sadece iki çift taziye kelimesi söylemeli, ondan sonra tası tarağı toplayıp bu memleketten

Şahsî teşel^ıüs, demokratik bir re jime mutlak olarak bağlı hükümetler tarafından garanti edilebildiği vakit, Türkiye’deki nakit mevcudu, donmuş vaziyette kalmıyacak, mem leket İktisadî bünyesi içinde sıhhat ve kuvvet âmili bir kan gibi deveran edecektir.
Bu hakikati görememiş olan, gelmiş geçmiş hükümetler, maalesef millî sermayeyi millet lehine olarak istismar edememişler, bilâkis onun te ıeddüt sisleri altında kaybolmasını, intacetmişlerdir. Bu hakikati bir kere de Amerikalı bir mütehassıs ifade etmiştir.
Filhakika Amerikalı mütehassıs Mister Thomburg’un Türkiye’nin ik tisadî durumuna dair verdiği raporda, yukarıda belirtmeğe çalıştığımız mütalâalarımızı kuvvetle teyit eden, dikkate şayan şu paragrafları görüyoruz:
— Şu var ki, diyor Mister Thonı-burg, hususi teşebbüs, hükümetin
HAVA NAKLİYE
ALAYININ KURULUŞ
YILDÖNÜMÜ
Hava Kuvvetleri Komutanlığı hava nakliye alayının kuruluşunun yıldönümü dün Etimesğut hava alanımda hava kuvvetleri Jçomutanı Orgeneral Zeki Doğan adına hava Tüm generali İhsan Orgun, Etimesğut garnizon komutanı hava albayı Şevket Acar ve Etimesğut garnizonu, birlik komutanları müessese mü -dürleri ve diğer davetlilerin huzuru ve bütün nakliye alayının iştira-kile kutlanmıştır.
Törene bandonun çaldığı İstiklâl Marşile başlanmış müteakiben alay —„,------ ...----- ,
komutanı hava yarbayı Şakir Tüı- itibari veya keyfi kararlarına tabi sen alayın tarihçesini ve bugünün olmıyacağı, yahut meşru kazançla-mânasını belirten bir söylev ver - ‘ miştir. Daha sonra Tümgeneral Orgun, alaya başarı ve mutluluklar dilemiş müteakiben de alayın en genç hava teğmeni Ziya Kayhan tarafın-, _______„ —
dan alay yaş kütüğüne üçüncü yaş bunun başka bir hava içinde olması çivisi çakılarak saat 15 de alayca lâzım geldiğini anlamalıdırlar. Bu. hapılan hava ve yer resmi geçidi ile hususi teşebbüse imtiyaz tanımak törene son verilmiştir.
1 Dün gece de alay mensupları için bir suvare tertip edilmiştir.
SARHOŞLUK YÜZÜNDEN
BİR YARALAMA
Toprak Mahsullerinde çalışmakta olan Salâhattin Ergin ile Ziyafettin Altın Işık isminde iki arkadaş bir miktar içki içtikten sonra, Ziyafettin arkadaşı Salâhattine biraz daha içmek için bir meyhaneye gitmelerini teklif etmiştir.
Salâhattin arkadaşının bu teklifini reddedince kızılca kıyamet kopmuş ve Ziyafettin eline geçirdiği bir çivi ile Salâhattinin üzerine hücum ederek vücudüntin muhtelif yerlerin den .yaralamıştır.
Ziyafettin yakalanarak adalete teslim edilmiştir.
nnuı aşın vergiler veya başka şekillerle elinden alııımıyacağı husus larında temin edilmelidir.
Türkiye’yi idare edenler, hususî teşebbüsün gelişmesini istiyorlarsa,
manasına alınmamalıdır. Bilâkis ister Devlet eli, ister hususî el, rekabet esası üzerinde bulunmadıkça inkişaf etmek imkânına malik ola-mıyacaktır.
Devlet teşebbüsleri de, istihsal vadisinde yer alabilirler. Şu şartla ki Devlet teeşbbüsleri de hususî te şebbüs yanında her hangi bir imtiyazlı durum arzetmemclidlr. Böyle olursa her iki çeşit teşebbüs birbirine asla zarar vermeksizin aynı za manda yaşayabilecektir..
Bu hükümleri vermeden önce, muhtelif Sümerbank tesislerinin hu susî teşebbüse nasıl mâni olduğunu, Mister Thornburg uzun uzadıya anlatmaktadır.
A İlah selâmet versin, evvelce bir şirin Başbakan Yardımcımız Faik Ahmet Barutçu vardı. Kendileri İktisada, tasarrufa, rasyonel çalışmaya meraklı idi.
İşte bu zatın vaktiyle bu u-ğurda başladığı çalışmalar, yaptığı didinmelerin neticelerini şimdi alıyoruz. Bilmem gözünüze çarptı mı? Cumhuriyet refikimizin dünkü sayısında, rasyonel çalışma babında İstanbul Üniversitesi Ordinaryüs Profesörlerinden Dr. F. Neumark’ın hazırlayıp Başbakanlığa sunduğu rapora dair bir haber vardı.
Meğerse, eski Başbakan dımcısının hakkı varmış!
Efendim, memur adedi o kadar çokmuş ki, beherine günde bir evrak bile düşmüyormuş! Hayret değil ml?‘ Bu vaziyete göre İki kişi bir olup tek bir evrakın işini düzenine koyamıyorlarmış.
İşin garibi, çokluk küçük memurlar arasında değil, asıl kodamanlarda imiş. Vazifenin hacim ve ehemmiyetinde hissedilir değişiklikler olmamakla beraber, bazı şubeler müdürlüklere, müdürlükler umum müdürlüklere İnkılâp ettiriliyor, raportörlük, başmü-şavirllk, reislik gibi memurluklar _ meydana getirillyormuş.
Arada, fuzûlî memurluklar, münhasıran bunlara sahip kimselere tâli bir gelir sağlamak mak-sadiyle İhdas ediliyormuş. Yani vazifeslz memuriyetler meydana getlriliyormuş. Buna da güzel bir misal verilmiş: «Toprak Mahsul lerl Ofisi İdare Meclisi Âzalıkla-rı!«
Vaktiyle, padişahın biri, yakınlarından birisinin çok hoşlandığı bir işi yapması üzerine dile benden ne dilersin? demiş. Adam, a-kıllı İmiş hemen isteğini söylemiş:
— Sultanım, bendenizi vazife -siz bir memuriyete tayin buyur manızı rica ederim!
Padişah, şaşırmış:
— Vazifeslz memuriyet olur mu?
— Evet, Sultanım olur, meselâ Gâvur Haşan Paşanın, imametini lütuf buyursanız, olur! demiş.
Sırasında, halk diline girmiş bu meşhur hikâyenin demek hâlâ tatbik edildiği yerler varmış. Koskoca bir profesör, hem de iktisat ilminin profesörü bu hükme varırsa ve Toprak Ofisi İdare Meclisi âzalıklannın, lüzumsuzluğuna kani olursa, bizim de bu kadar» cık bir şey çızıktırmağa hakkımız olur.
Buna mukabil, sayın profesörün, bilhassa Adalet Bakanlığının taşra teşkilâtındaki memurların azlığından bahsetmesi, raporu o-kuyanlar üzerinde her halde derin tesirler uyandıracak, acı bir hakikattir.
Asıl lâzım olacak yerde yok-1 luk, lüzumsuz yerde çokluk... Bütün bunların üzerine de, yirmi beş senede başarılan işlerin hikâyesi... Lâfı bırakmanın, tasarrufa riayet ederek, iş başarmanın lüzumuna acaba ne zaman kani olacağız!
Hikmet YAZICIOĞIU
(Bu yazının ikinci kısmını gelecek nüshalarımızda bulacaksınız.)
r5 lül^lCCI A\IDA\M~]
Yazan •. Grcham Greene —--r Çeviren : Kırdanoğlu —
gitmeli... Halbuki işin içine bir de Mr. Grabbin karışmıştı. O anda onu külliyen unuttuğunu sonra dan bana söyledi.
Başının üstünden bir ses: -Mr. Martins» diye seslendi. Sesin gel diği tarafa doğru başını kaldırdı. Genç bir kadın yarı aralanmış bir perdeden kendisine bakıyordu. «Yine içkiyi karıştırdın» diye sitem ettiğim bir gün bana: güzel bir yüz değildi, diye anlattı; gü zel değil, dürüst bir yüzdü. Saçları siyahtı; gözleri, o ışık altında koyu renkli görünüyordu. Geniş bir alın; tahrik etmiye özen miyen iri bir ağız.»
Genç kız:
— Lütfen, yukan buyurun, dedi, sağdan ikinci kapıdan gire çeksiniz.
»Bazı kimseler vardır, diye sonradan bana izah etti Martins.' insan onlara karşı İlk görüşte bir
Çeviren : Kırdanoğlu
— 13 —
dostluk hissi duyar. Kendinizi onların yanında rahat, huzur i-çinde hissedersiniz, çünki bilirsiniz ki onlardan size hiçbir, ama hiçbir kötülük gelmez. Anna böy-leşi bir insandı...
Umumiyetle bir artistin hazır lanma odası gözönüne getirilince, bununkisi hemen hemen çıplak bir oda sayılırdı: ne elbiseyle tıklım tıklım bir dolap, ııe kar nıakanşık atılmış boya tüpleri, kremler, şu bu. Sadece bir rob dö şambır, kapının arkasına asılmış; bir rob yegâne koltuğun ü-zerine atılmış, bir de teneke bir kutu içinde kınk dökük makyaj malzemesi. Küçük bir gazocağı üzerinde bir ibrik ısınıyordu.
—Bir bardak çay içer misiniz-, diye sordu. Geçen lıafta, birisi bir paket göndermişti. Bura
da Amerikalılar ilk temsil akşamı, çiçek yerine bazan çay gön deriyorlar.
Martins:
— Memnuniyetle içerim bir bar dak, dedi. Bununla beraber nefret ettiği bir şey varsa, o da çaydı Çayı hazırladığı sırada Anna’yı tetkik etti. Hiç te iyi çay yapamıyordu: çaydanlığı ısıtmıyordu; su kaynamamıştı, sonra da pek az çay atmıştı.
—Hiç anlamam, dedi, ingiliz-ler neden çayı bu kadar çok se-
Martins, çayından bir yudum aldı, İlâç yutar gibi yuttu; bir taraftan da genç kızın zarif yudumlarla zevkli zevkli içişine bak tı.
— Sizinle Harry hakkında görüşmek istiyorum, dedi.
Korkulu dakika gelmişti. Genç kızıiı, dudaklarını kilidleyip
ne söyliyecek diye beklediğini gördü.
— Evet?
— Harry’yl yirmi senedir tanırdım. Arkadaşı, dostu idini. Tâ mektep sıralarından başlıyarak. Daha sonra da... hemen hemen birbirimizi görmeden geçirdiğimiz bir ay bile yoktu.
Genç kızı
— Kartınızı bana getirdikleri zaman, dedi, hayır diyemedim, ama doğrusu, birbirimizle konuşacak hiç bir şeyimiz yok bu hususta, değil mİ? Hiç bir şey...
— Anlamak istediğim...
— Öldü. Hepsi bu. Her şey sona erdi, bitti... Artık konuşaınk neye yarar?
— Onu seviyorduk, siz de, ben de.
— Bilmiyorum. Bu şeyler bilinemez, nihayet. Artık hiç bir şey bilmiyorum, sadece...
— Sadece?...
— Keşki ben de öleydim.
Martins bana şöyle anlattı:
• O anda, az kalsın kalkıp gidecektim. Delice bir fikri sabit yü zünden bu zavallı kızı muztarip etmenin ne manası vardı. Ama, kalkıp gidecek yerde, bir sual sordum.» (Devamı var)
Teşekkür
Oğlum Bekir Botlaklının hastalığını teşhis eden tedavisinde büyük bir anlayış ve bilgi göstererek yeniden hayata kavuşturan İzmit Askerî Hastahane Cerrahî Şefi kıymetli Operatör Hikmet Şahin’e âlenen teşekkür etmeği sayın gazetenizin tavassutunu rica ederim.
AnkaralI Hilmi Baban
Açık teşekkür
Aziz ve vefakâr dostumuz, askerî mevki hastahanesi röntgen mütehassısı İzzet Tosun-er’in, yadcın alâka ve müza-haretleri ile, aym hastahane-nin kulak, boğaz mütehassısı, -insaniyet, nezaket, şefkat timsali, sayın Albay Reşat Ali Uluğ’un cidden mahir ve hazık eleri İle yapılan ameliyat neticesinde, bize ailece korkunç günler yaşatan ve bazılarının kanser başlangıcı dahi dedikleri dil apsesinin verdiği ıstıraptan kurtuldum. Her iki aziz ve saym doktorla, kıymetli ve müşfik yardımcılarına minnet ve şükranlarımı ar-zeylerim. (388)
Nazım Akgüu
P. T. T. B. Başmüdürlük kalem" şefi
J TAKVİM [
Hicrî: 1369 — Cemazîyel’evvel? 11
Rumi: 1365 — Şubat? 16 1 MART 1950 ÇARŞAMBA Vasati
ZAFER
Sayfa: 3
2 - 3 -1950


Westerling
nereye ?
İstiklâlini yeni kazanan Endonezya federal devletinin başına iş açan Yüzbaşı Westerling, firar etmiş olduğu Singapur’da İngiliz makamları tarafından tevkif edildi. Bugün gelen haberlere göre, bu zat hakkında İngiliz’ler, Hollanda-lı’lar ve EndonezyalIlar arasında ihtilâfa benzer bir anlaşmazlık çıkmış olduğu anlaşılıyor. Wester-lingin yeni Endonezya hükümetine karşı meydan okuduğu ve bazı tet-hişçi Müslümanları peşine takarak, 'bir takını oyunlar çevirmek teşebbüsüne giriştiği malûmdur.
Adına bir de «Türk» lâkabını takan ve Müslüman olduğunu iddia eden bu zatın, Hollanda ajanı olduğunu, daha ilk günlerde biz, bu sütunlarda iddia ettiğimiz zaman, garip hayalâta dalmış bir yazar rolünde kalmıştık. Bugün hâdisat, iddiamızı teyit eder bir mahiyet göstermektedir.
Geçen ay, Cava’nın güneyinde mühim bir merkezi basan ve yeni hükümetin başına hikikî bir dert çıkaran sayın Yüzbaşı, eğer, bir çok müşahitlerin iddia etiği gibi, bir komünist ajanı olsaydı, Singapur’a giderek kendisini İngiliz’lere teslim etmezdi. Daha kestirme bir yoldan, Hindiçinî’deki komünist Ho Şi Minh’e iltica ederdi. Yine bıı zat, HollandalIların ajanı olmasaydı, ailesi, Hollanda subaylarının idare ettiği bir Hollanda harp gemisiyle meçhul bir semte sevkedil-mezdi. Nihayet lVesterling maskarası, yeni kurulmuş bir devletin emniyet temellerine vazedilmiş bir bomba olmasaydı, Endonezya işlerine lüzumundan fazla karışmış bulunan İngilizler, bu kanun harici haydudu yakaladıkları anda, suç işlemiş olduğu memlekete yani En-donezyaya iade ederlerdi. Halbuki, Endonezyanın talep ve şikâyetlerine rağmen, İngiliz makamları, hâlâ bu adamı iade etmemek hususunda ayak diremekte ve VVester-ling’in adı gizli tutulan bir toplama kampında muhafaza edileceğini bildirmektedirler. HollandalI deniz subaylariyle İngiliz makamlarının bu sergerde ile olan alâkalarının zh'TPcesi nedir? Mademki Wester-ling bir âsidir; niçin ailesi Hollanda gemileriyle tenezzühe çıkarılıyor? Mademki Westerling bir hayduttur, o halde niçin İngilizler tarafından, Milletlerarası kaidelere uygun olarak, derhal Endonezya makamlarına iade olunmuyor?
Daha evvel de belirttiğimiz gibi. lVesterling’in Güney - Doğu Asya-daki toprakları terketmek mecburiyetinde kalan kapitalist ve sömürgeci devletlerin bir kuklası olduğunu bir kere daha tekrarlamağı vazife biliriz. Bununla beraber, bir noktaya daha işaret etmek lâzımdır ki, o da, Batılılann, büyük ölçüde Amerikan yardım ve müzaheretiyle, hür milletleri korumak ve kurtarmak dâvaları böyle kirli işlerle tahakkuk edemez. Güney - Doğu Asya, bir yandan komünizm baskısı, bir yandan da eski sömürgecilerin VVesterling hâdisesi gibi, Machiavell varî ohunları arasında kurtulamaz, Komünizmden mes’ul olanları, buna benzer oyunlarla meşhur olanlarda aramak lâzımdır.
Bir bakıma, Amerikanın, gerek umumi efkâr, gerekse kongre mah-filerinde, eski sömürgeci milletlere karşı takınılan malûm soğuk durum bundandır. Amerika, sömürgecilerden o kadar yılmıştır ki, hattâ dün gelen haberlere göre, A-merikanın, Hindiçinî'de Fransızlara yapacağı yardımı doğrudan doğruya Fransız makamlarına teslim et-miyeceği, bunun yansını Vietnam makamlarına teslim edeceği anlaşılmaktadır.
Bütün bunlar, yazık ki, kuş uçtuktan sonra kafesin kapağını kapamak kabilinden tedbrilerdir.
Mücahit TOPALAK
Amerikada grev devam ediyor
İşsizler yarım milyonu geçti
Sendikalar ile işletmeler arasında müzakereler devam ediyor
Paris Radyosu, (Basın - Yayın) — Maden işçilerinin grevi yüzünden işsiz kalan Amerikan işçilerinin sayısı hergün artmaktadır. İşsizlerin sa yısı dün 572 bine yükselmiştir. Sendikalar ile kömür işletmeleri idareleri arasında müzakerelere bugün yeniden başlanacağı bildirilmektedir.
Vaşington, 1 (a.a.) — Federal hükümetin, adalete karşı koymak, mah kemenin, greve son verilmesi kara-
Amerikan yardımı
Çin'e ayrılan para Vietnama verilecek
Paris Radyosu, 1 (Basın - Yayın) — Amerikan başkentinin iyi haber alan çevrelerinde, Viyetna-ma yapılacak olan Amerikan askerî yardımının Fransız kuvvetleri ile Viyetnam ordusu arasında paylaşılacağı teyid edilmektedir. Bu hususta 10 Mart anlaşması çerçevesi içinde Fransa’nın Viyetnama bir orduya sahip olması hakkını tanımakla beraber, Hindiçini’nin müdafaasına iştirak edeceği hatırlatılmaktadır. Netice itibarile askerî yardım talebi hem Fransız ve hem de Viyetnam ordusu için istenmiştir. Ayni çevrelerde Birleşik Amerika’nın bu talebe müsbet bir şekilde cevap verdiği takdirde, kongre tarafından Çinin genel bölgeleri için ayrılmış olan 75 milyon dolarlık kredinin bir kısmının bu yardıma tahsis edilmesinin mümkün olduğu belirtilmektedir. Genel olarak Amerika’nın 50 milyon dolarlık bir yardımda bulunacağı ileri sürülmektedir.
HERGÜN BİR HÂDİSE:
rını kale almamaktan dolayı maden işçileri sendikası aleyhine açtığı dava devam ederken, maden sahipleri ile sendikalar arasındaki görüşmelerin bugün 'tekrar başlıyacağı bildirilmektedir.
Bu görüşmelere sendikalar başkanı John Lewis’in iştirak edeceği u-mulmakta ve konuşmalar neticesin den resmî çevreler iyimser görünmektedirler.
Rus parası düşürülüyor mu ?
Paris Radyosu, (Basın - Yayın) — Sovyet hükümeti tarafından Rublenin kıymetlendirilmesi için tedbirler alınacağı hakkındaki haberleri yorumlıyan Amerikan Maliye çev releri, bu tedbirin herşeyden önce Rusların, diğer dövizler devalüe e-dildiği halde Ruble’nin kıymetinin artmış olduğunu dünyaya göstermi-ye matuf bir propaganda oyunu olduğunu tebarüz ettirmektedirler.
İngiliz malî çevrelerinde ise bu hususta hiç bir yorumda bulunulmamaktadır. Paris yetkili çevrelerine gelince Rublenin altına bağlan masının haddi zatmda esaslı bir de ğişiklik teşkil etmediği zira önceden dolara bağlı olan rublenin dola-yısiyle altına bağlı bulunmakta olduğu belirtilmektedir. Yine bu çevrelerde, bilhassa Rubleye, milletlerarası bir kıymet vermek istenmesinin bahis mevzuu olduğu ve muhtemelen bundan böyle Rusya ile peyk Rusya’nın müttefiki olan mem leketler ârasındaki alış verişte sadece bu paranın kullanılacağına i-şaret edilmektedir.
Karısı ve ötesi...
Nevyork, 1 (Nafen) — Birleşik Amerika’da Illinois hakimleri karısına karşı cumartesi ve pazar günleri haşin davranan haftanın diğer günleri uslu duran bir adama şu cezayı vermişlerdir: (Afam pazartesin den cumaya kadar evinde cumartesi ve pazar da hapishanede kalacak ve bu hal bir ay devam edecektir.»
Serbest Fıkra
M.T.A. Genel Müdürü
tekrar istifa etti!
Maden Tetkik Arama Enstitüsü Genel Müdürü İhsan Ruhi Berent’in yeniden istifa ettiği haber verilmektedir.
İhsan Ruhi bundan bir müddet evvel de istifa etmiş ise de bu istifası kabul edilmemiş ve tekrar vazifesine başlamıştı.
İstifanın, Raman ve Adana petrol aramaları için M. T. A. Genel Müdürü tarafından istenip de verilmeyen tahsisat yüzünden olduğu söy lenmektedir.
Haberi veren kaynağa göre, bir müddettenberi İstanbulda mezun bu lunan ve istifa ettiğini bildiren İhsan Ruh Berentin bu defaki dördüncü istifası kabul edilmiştir.
Sahibi ve Başmuharlrl MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazılşlerinl fiilen İdare eden Hikmet YAZICIOĞLC
Basıldığı yer:
GÜNE0 MATBAASI
Berlin - Tokyo
Birlik değil ikilik
. H. P. erkânının bugün* lerde başını kaşıyacak vakti yoktur!
Hani kolay iş değil! Bir taraftan eski Milletvekillerinin hatırını kırmadan, diğer taraftan yenilerinin ümitlerini kesmeden, nasıl yapmalı etmeli de, aday seçmeli!
Şimdi bütün bunlar yetişmi-yormuş gibi, gazeteciler bir havadis daha ortaya attılar:
Bu sene C. H. P. kadın Milletvekili aday göstermiyecek-miş! Lâtife Çeyrekbaşılar, Meb-rure Aksoley’ler, Makbule Dıb-lan’lar Milletvekili olmıyacak-larmış!
Fakat benim anlamadığım bir nokta var? Şu karda kışta, 28 vilâyette teşkilât kuran Kadınlar Birliğini kime bağlıyacaklar!
Desenize... Pek yazık oldu nutuklara! — A. F.
Meclis köşesi;
DAVET
Niçin bir senaryo yazmıyorsunuz ?
Bir Ingiliz kadın,yazdığı senaryoyu, on milyon franka sattı, Fakat...

Botılılar Japonya ile uyuşurlarsa Rusya’da...
Londra, 1 (Nafen) — Berlin’in ba zı çevrelerinde belirtildiğine göre, Moskova’da Doğu Almanya'nın akıbeti jle ilgili mühim görüşmeler ya pılmaktadır. Doğu Almanya’da bazı çevrelerde yakın alâkaları bulunan .kimseler Sovyetlerin Doğu Al -manya ile ayrı bir sulh imzalamıya hazırlandığını belirtmektedirler. t-lâve edildiğine göre, Kremlin bu yolda bir karar vermek için Müttefiklerin Japonya ile ayrı bir sulh imza etmelerini beklemektedir.
Sovyetlerin Almanya’da çevirmi-ye başladıkları d.olap hakkında şu izahat da verilmektedir: Sovyetler doğu Almanya hükümeti ile ayrı bir sulh andlaşması imza edecekler ve bundan sonra da Kızılordu birliklerini Doğu Almanya’dan geri çe keceklerdir. Doğu Almanya’da Sov yetlerin yardımı ile teşkil edilmiş olan Alman polis birlikleri o derece kuvvetlendirilmiştir ki bunların Moskova’nın emirlerini harfiyen yerine getireceklerine şüphe edilmemektedir. Moskova da buna güvenerek bu topraklardan çekilecek ve bu hareketinden istifade ederek Ba tı Almanya’ya karşı bir propagandaya girişecektir. Moskova, bu hareketi ile Batı Almanya’yı işgal etmekte olan müttefikleri müşkül bir durumda bırakacağını düşünmektedir. Bu meseleler etrafında Moskova’da Doğu Almanya komünist liderleri ile Sovyet uzmanları arasında görüşmeler devam etmekte ve bunlar yeni bir -Alman - Sovyet işbirliğini» ilân etmiye hazırlan-maktaırlar.
Ruıyaya bir Ingiliz notası daha
Londra Radyosu (Basın - Yayın) — İngiltere, Alanya’nın Sovyet kesimindeki İngiliz hak ve emvalinin korunmasına mani olduğundan dolayı Rusya'ya bir protesto notası göndermiştir.
İngiliz notasında Almanya’nın Sov yet kesimindeki İngiliz emlâkinin sahiplerine iade olunması yahutta münasip bir tazminatın ödenmesi ta lep edilmektedir.
Adalet Komisyonu:
Bipgöl Milletvekili Feridun Fikri Düşünsel’in Avukatlık Kanunu -nun bazı maddelerinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Dilekçe Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
Millî Savunma Komisyonu:
Gedikli Erbaş Kanunu tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Tarım Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
VIII Numaralı Geçici Dilekçe Komisyonu:
Bugün saat 10 da toplanacaklardır.
Kaçak Pars yakalandı
Oklahoma, 1 (a.a.) — Oklahoma halkıpm bir kısmını üç gün heyecana düşüren kaçak pars, dün akşam kafesine girdikten birkaç saat sonra ölmüştür.
Hayvanın yakalanmasından önce yediği etlerde bulunan çok miktarda uyku ilâcından öldüğü sanılmaktadır.
Resmini güdüğünüz kadın, bütün kendi halinde hatunlar gioi, patates soymayı, çocuklarını doyurmayı ve nihayet işten yorgun gelen kocasına terliklerini uzatmayı hayatının başlıca gailesi olarak bilirdi. Meğerse senaryo yozobilirmiş. Bunu ancak otuz sekiz ya-
Westerlirg ih'ilâfa sebep oluyor
Brazzaville Radyosu, (Basın - Yayın) — Singapurdaki İngiliz ma -kamları dün neşrettikleri bâr beyannamede, Endonezya’da isyan çıkardıktan sonra Singapura kaçan HollandalI yüzbaşı Westerling’in şehirden çıkarılmasını emretmişlerdir.
Endonezya hükümeti ise İngiliz makamlarından yargılanmak üzere Westerling’in kendilerine teslim edilmesini istemişlerdi.
Almanya’nın birliğine doğru
Brazzaville Radyosu, (Basın - Ya yın) — Almanya’daki Amerikan yüksek komiseri Mc Cloy dün verdiği bir demeçte, Amerika'nın Almanya’daki siyasetinin tek gayesinin Almanya'nın birleştirilmesi ve serbest seçimlerin yapılması olduğunu söyelmiştir. Mc Cloy, bu senenin Ekimin 15 inde seçimlerin yapılmasına hiç bir mâni görmediğini sözlerine ilâve etmiştir. Bu tarih Doğu Almanya tarafından tayin edilmiş olan seçim tarihidir.
Toiland Vietnamı tanımıyor
Paris Radyosu 1 (Basın ■ Yayın) — Tailand hükümeti dün toplanarak Vietnam, Laos ve Gamboç’u tanımağa karar vermiştir. Büyük bir çoğunlukla alınmış olan bu karar so nunda Dışişleri Bakanı istifasını ver miştir.
Bakan, Bao Dai hükümetinin tanınmasının şiddetle aleyhtarıdır.
Kayakla atlama rekoru kırıldı
tnı^bruck, 1 (a.a.) — 124 metre atlıyan Tirol’lü genç Willy Gant sehnigg, kayakla atlama dünya rekorunu kırmıştır. Eski rekor 120 metre ile İsviçreli Tschanen’indi.
şında anladı.
İNGİLTERE’de Middlesex'de, Harrov’da her kesin bildiği gibi bir ev hanımı oturur. İşi gücü, çocuklarına bakmak, bir ticarethanede çalışan kocasının sevdiği yemekleri hazırlamaktır. Ba-zan komşu kadınlarla gevezelik ettiği de vakidir. Kendi ifadesine göre, kocasından evvel ve kocasından sonra hiç bir erkeği sevmemiş ve oynaşmamıştır. Aile, hafif tertip para sıkıntısı çekmektedir. (Kimin başında değil ki... Bu bir felâket sa yılmaz). Bayan muktesit ve alçak gönüllüdür. Fakat, aylardan beri yü reğine çöken bir yük vardır ki bir türlü bu iztirabı defedemiyor. Mesele şu: Ortanca oğlan bisiklet istiyor. Aile bütçesinden bu masrafı yapmak imkânsız. O halde?...

İlk fırsat.
Savcı vebal altındadır!
JkAümtaz Faik, tevkif edildik-■”ten sonra matbaadaki arkadaşlarına sıkı sıkıya şunu ten-bih etti:
— Bu hâdiseyi bir günden fazla gazetede bahis konusu yapmayın!.
Onun bu arzusunu yerine getirmek için hepimiz söz vermiştik...
Fakat en yakın bir arkadaşı olarak biliyorum ki, bugün kendisine tatbik edilen ceza sistemi, onun hastalığını arttıracak ve belki de hayatını tehdit edecek bir mahiyet1 almaktadır. Çünkü hâlen kendisi, hastahanede değil, cezaevinde bulunmaktadır.
Memlekette senelerdir kanunu hâkim kılmak için yapılan tenkitler ve mücadeleler bir tarafa! Fakat ortada ayrıca, insaniyeti ve tababeti inciten bir vâkıa vardır; Ankarada başlayan mev-kufiyetten itibaren, Mümtaza her gün yapılması zaruri olan sıhhi
C__ Yazan:
Sarıçizmeli I
tedavi ve istirahat rejimi tamamen baltalanmıştır. Ankara savcılığı, kanunsuz hareketinden maada, ayrıca bir de hastaya ve ailesine karşı vebal' altındadır:
Savcı, hasta mahkûmu tedavi-siz bırakmıştır. Çünkü 12 saat fasıla ile muayyen zamanlarda her gün kendisine Streplomicyne enjeksiyonu yapılmaktaydı. Üç gündür bu tedavi durmuştur. Halbuki hastalıkta değil günlerin, saatlerin ve dakikaların bile hayati tesirleri vardır.
Savcılık diğer bir noktadan da vebâli altındadır:
Verem gibi hastalıklarda herkes bilir ki en başta gelen unsur, mânevi huzur ve sükûndur; istirahattir. Ayrıca gıda ve hava da lâzımdır. İlâç, bünyenin mu-
kavemetini arttırmak için mühim bir yardımcı kuvvettir. Halbuki onun hastalığını arttırmak için bütün bunlar esirgendikten başka, envai türlü ıstırap ve huzursuzluk da verilmiştir. Hattâ savcılık, muhakkak Pazartesi akşamı kendisini İstanbula sevket-meğe karar verdiğniden ..Üçüncü mevkile.. gönderilmesine şifahî emir verecek kadar ileri gitmiştir! Neyse ki son dakikalarda, yatak buldurulmasına mâni olunamamıştır!.
Bu ve buna benzer maddî ve mânevi yorgunluk ve hırpalamalarla bir hasta mahkûmun sıhhatine hizmet edildiği, ve sebep olanlara ailesinin ve kendisinin teşekkür edeceği beklenemez!
Bilemiyorum, bir hukuk ve nizam devletinde adalet bu mudur? Eğer adalet, mahkûmun hayatına bedel de olsa, ceza çektirmek politikası ise, buna diyecek sözüm yoktur!
Ailenin bir dostu vardır. Uzaklardan bir amca oğlu. Muharirdir, fakat o da henüz kalemi sayesinde ihtiyaç ve zaruretten kurtulamamıştır. Arada sırada gelir, hoş beş e-der, gider. Bayan Hestings (ki bu isim, satılan senaryoya konulan müstear isimdir), amca oğlunun soh betinden haz duymaktadır. Filhakika, genç adam, geniş bir kültüre sahip olduğu gibi, dinlemesini ve tetkik etmesini de bilen bir yazardır. Bayan Hestings, söz kendisine düştüğü zaman, daima, çocukluğunda tammış olduğu bir rahibeden, o-nun hayatından söz açmaktadır. Bu rahibenin adı Baonaventure’dür.

Niçin bir kitap yazmıyorsunuz?
Yine bir gün, Bayan Hestings, mutfakta bir yandan iş görür bir yandan da, üç ayaklı bir iskemle ü-zerinde kendisini dinliyen amca oğluna her zamanki mevzuu, yani çocukluğunda tanımış olduğu rahibenin sözlerini naklederken, genç yazar birden bire ayağa kalktı ve yengesine:
.Niçin bir roman yazmıyorsunuz? dedi. Konuştuğunuz gibi yazabilirseniz, bu bir şaheser olur...»
Bayan Hestings 38 yaşında idi. Bu teklif onu, izdivaç teklifi ile kar şılaşan bir genç kızın heyecanına sürükledi. îki elini yüzüne kapamış, ağlamalı bir sesle:, «Hayır, hayır... diyordu, ben bu işi nasıl yaparım?.. Amca oğlu ısrar etti: »Tecrübe edin, yaparsınız, muvaffak olamadığınızı anladığım an size haber vereceğimi vadediyorum...»

Buhranlı geceler
Bayan Hestings, o günden itibaren, her akşam, kocasının ve çocuklarının kamını doyurup, bulaşığı da yıkadıktan sonra, küçük bir masanın başında hatıralarını kâğıt üstüne dökmiye başladı. Bazan iyi yaz dığma zahip olup seviniyor, bazan da bir kaç sahifelik yazıyı yırtıp a-tıyordu. Aile efradının bu işten haberleri yoktu. Yalnız Bay Hestings,
Hindisfanda grev
Bombay, 1 (a.a.) — Dört Amerikan ve İngiliz petrol şirketinin 5000 den fazla işçisi petrol işçileri birliği baş kanına işten elçektirilmesini protesto etmek üzere bugün grev ilân etmiştir. ,
Hırsızlık hastası kadınlar
Londra, 1 (Nafen) — Burada her sene büyük mağazlarda 700 e yakın kleptomanın yakalanmakta olduğu belirtilmektedir. .Hırsızlığı bir hastalık»’ haline getiren bu kleptomanların ekseriyeti kadınlardır. Bu klep tornan kadınların bilhassa büyük mağazlarda faaliyet gösterdikleri ve bilhassa Nylon çoraplar ve eldivenler aşırdıkları belirtilmektedir' Bu kleptomanların büyük bir kısmı halleri vakitleri yerinde olan kimselerdir.
Bayan Hegim, 38 yaşında kalemi eline aldı ve... 10 milyon kazanıverdi...
titreyen elleriyle eserinin ilk kısmını bu müthiş münekkide uzattı. Ve, (Gariptir, kadınları daha iyice anlamamışız galiba), bunlar Johan’a bir bisiklet almıya kâfi gelecek mi? diye sordu. Muharrir hiç bir şey söylemeden, ilk trenle Londra’ya ha reket etti. Orada, Amerikalı bir sinema sahne vazıına müsveddeleri verdi. Ne düşündüğünü sordu. Cevap şuydu: «Bu bir yıldırım darbesidir. Bunu yazanı hemen bana tanıtınız...»
¥
İlk telgraf
O akşam Hestings ailesi her zamanki gibi huzur içinde yemek yer ken, kapı çalındı ve postacı bir telgraf uzattı. Telgraf amca oğlun-dandı. «Eserinizin birinci kısmını senaryo olarak on milyon franka satabilmem için gerekli vekâletnameyi derhal gönderiniz!» diyordu. Bayan Hestings, bu müthiş haber karşısında hafif bir baygınlık geçirdi. Aile efradı biribirlerine baka kaldılar. Nihayet bütün bu ayılmalar bayılmalar içinde sabah oldu ve Hestings notere koşarak vekâletnameyi tanzim etti, Londra'ya gönderdi. Senaryo satıldı. Bir gün sonra da mahallin küçük bankası, Bayan Hestings'e paralan saydı.
Ortanca oğlana istediğinden âlâ bir bisiklet alınmıştı.

İkinci telgraf
Mesele bu suretle kapanmadı. A-merikan firması, romanın ikinci üçüncü, hattâ mümkünse dördüncü kısmım da istiyordu.Bu noktada, Ba yan Hestings'in, müthiş bir inadı tuttu: «Hayır dedi, ben sadece oğluma bir bisiklet almak istiyordum. Aldım, yeter. Hatıralarımı daha zi-I yade kurcalıyamam. Hem zaten i-şim var... Akşama kocam gelecek.
I Yemek hazır değil...»
Ankara ilçelerinden 286 vatandaş daha D. Partiye iltihak etti
Çamlıdere Yayalar köyü Halk Par tisi ocak başkanı Muharrem Demire-lin ve idare heyeti arkadaşlarının ve köy muhtarı Kemal Ünlünün ve idare heyeti arkadaşlarının Halk Partisinden toptan istifalarına binaen köy halkının daveti üzerine Çam-lıdere ilçe başkanı Kemal Zeybek ve idare heyetinden Osman Nuri, Bayram, îlyas Tığlı, Mustafa Sipahi den ibaret dört kişilik bir heyet Yayalar köyüne gitmiştir.
20/2/1950 de köy odasında halkın tam bir topluluğu huzurunda adları yazılı zevat asıl ve yedek olarak i-dare heyetine seçilmişlerdir. Başkan lığa Şükrü Demirel, ikinci başkanlığa Ali Yılmaz, yazmanlığa Hayri Ertunç ve asil üyeliklere Kemal Yur dagül ve Kemal Şen, Yedek üyeliklere de Turali Şahin, Ahmet Öz-soy, Hakkı Korkmaz, Osman Kaya, Halil Can seçilmilşerdir.
İdare heyeti seçiminden sonra üye kaydına geçilmiş ve 85 seç -meni olan köy halkı tamamen De -mokrat Partiye kaydedilmişlerdir.
Haymananın Ronkuş köyünden o-lup C. H. P. den istifa ederek Demokrat Partiye kaydolunan vatandaşların isimleri aşağıdadır:
1 — Ümmet Yılmaz. 2 — Hatice Yılmaz. 3 — Rafiye Açıkgöz. 4 — Ve sile Karahasan. 5 — Saffet Kara-haşan. 6 — Arif Singür. 7 — Kadir Karahasan. 8 — Halil Coşkun. 9 — Hüseyin Coşkun. 10 — Feride Coşkun. 11 — Binnaz Coşkun. 12 — Kemal Âvkan. 13 — Rıfkı Gül. 14 — Zeynep Ünal. 15 — Samiye Ünal. 16 — Ali Karaca. 17 — Türkan Karaca. 18 — Hafiza Karaca. 19 — İs-migül. 20 — Şükrü Öztürk. 21 — Rahmiye Öztürk. 22 — Şevket Öz-soy. 23 — Kadir Göksoy. 24 — Ürgüş Göksoy. 25 — Seyit Baysal. 26 — Hüsniye Yürük. 28 — Halil Gülersoy 29 — Halit Gülersoy. 30 — Hatice Gülersoy. 31 — Sıdıfta Gülersoy. 32 — Geznun Baysal. 33 — Vesile Baysal. 34 — Şeyhali Özkan. 35 — Halime Özkan. 36 — Tahir Bayrakçı. 37 — Emine Bayrakçı. 38 — Sami Tutsak. 39 — Arif Yılmaz. 40 — Ali Yaşar. 41 — Tahsin Uzun 42 — Hay-
rullah Açıkgöz. 43 — Ali Özkan. 44— Niyazi Balçık. 45 — Kadir Toklucu. 46 — Salih Karahasan. 47 — Rıfat Koksal. 48 — Ali Tetik. 49 — Ayşe Tetik. 50 — Satılmış Yiğit. 51 — Hacı Ali Yiğit. 52 — Satı Koksal. 53— Ahmet Ersoy. 54 — Cemile Balçık. 55 — Hüseyin Kurnaz. 56 — İsmail Kurnaz, 57 — Ayşe Kurnaz. 58 — Fatma Orak. 59 — İsmail Orak. 60— Mehmet Özkan. 61 — Hamit Özkan. 62 — Hatice Özkan. 63 — Ahmet Çiçek. 64 — Şaziye Çiçek. 65 — Sultan Yaşar. 66 — Sabiha Uzun. 67 — Mustafa Tetik. 68 — Zeynep Tetik. 68 — Yusuf Uzun. 70 — Fatma Uzun. 71 — Feride Toklucu. 72 — Abiş Yılmaz. 73 — Halit Çakır. 74 — Arif Beyaz. 75 — Galip Yürekli. 76 — Vahide Yürekli. 77 — Abdurrah -man Geçer. 78 — Hafize Geçer. 79— Ali Kaya. 80 — Şerif Kaya. 81 — Zekiye Avcı. 82 — Münevver Ersoy.
Haymananın İkizce bucağına bağlı Boyalık köyünden Halk Partisin -den istifa ederek Demokrat Partiye geçen vatandaşlar:
1 — Rıfat Gürbüz. 2 — Bahri Yıl maz. 3 — Mustafa Yılmaz. 4 — Mehmet Yılmaz. 5 — Haşan Kara. 6 — Mehmet Kara. 7 — İhsan Kara. 8 — Bahattin Özcan. 9 — Cemal Arslan-er. 10 — Mevlûd Öztürk. 11 — Mehmet Ünal.
Haymananın İkizce bucağına bağlı Oyaca köyünden Halk Partisinden istifa ederek Demokrat Partiyle geçen vatandaşlar.
1 — Mehmet Ersoy. 2 — Asım özcan. 3 — Mehmet TopaL 4 — Salih Akdağ. 5 — Hacı Ali Taşöz. 6 — tb-rahim Uzuner. 7 — Mehmet Çakır. 8 — Murat Odacı. 9 — Rıfat Erdoğan. 10 — Muharrem Gürbüz.
Haymananın Karacadağ bucağında Halk Partisinden istifa ederek Demokrat Partiye geçen vatandaşlar.
1 — Ahmet Avcı. 2 — Mustafa Toprak. 3 — Mehmet Deniz. 4 — Hacı Keçeci. 5 — Yakup Akgül. 6 — İsmail Karagedik. 7 — Osman Öz -kök. 8 — Haşan Bilici. 9 — Osman Akgül. ★ (Devamı Saı 6 Sû: 1 de)
ZAFER
2 - 3 -1950
Sayfa: 4
DİLEKLER
Bir sağlık
Müstakbel şöhretler:
Acaba hakikaten hükümdârım bana karşı muğber midir? Yoksa ona bir vahim mi arız olmuştur!.. Hayır... O, vahme itibar edecek kimse değildir. Fakat kindardır.
koruyucusu
dert yanıyor
Küçük Ressamın, küçük
— 106 —
Fakat buna rağmen, Türk birliğinin tamamlanması için bir engel daha vardır. Ecdadıma lâyık bir hükümdar olmak isterim. Bu engel, iki kıt’anın ve iki denizin birleştiği yerde Bizans şehridir. Bin yıllık tarihi olan bu köhne imparatorluk son günlerini yaşamaktadır. Asırlar boyunca nice milletler bu şehri almak için kuşatmış, fakat bu emri azim kimseye nasip olmamıştır. Cenabı Hak Inşaallah onun zaptını Türk milletine nasip eyliyecektir.
Askerlerim!. Şunu iyi biliniz ki imparatorun kudreti hemen bitmiş gibidir. Kostantin ile, haleflerinin tesis eyledikleri bu on asırlık imparatorluğua bir nihayet vermek için son bir mâni kalmıştır. O da şehirlerin kırali-çesi olan İstanbul beldesidir. Bu şehir, cebren alınacaktır. Buna muvaffakiyet, ordunun kuvveti ve mükemmeliyeti sayesinde şimdi mümkün ve hattâ kat’îdir. Bil-hasas, AvrupalIların ayaklanıp imparatorun emrine imdat filolarını göndermeden evvel istical ile hareket etmek lâzımdır. Bunun i-çindir ki büyük harbi ilân ediyo rum!..) (D
Padişah Halil paşadan şüpheleniyor mu?
Artık muhasara hazırlıkları filenen yapılıyordu. Anadolu v»' Rumelinin en uzak köşelerine ka dar padişahın arzusu ve emri i-lân edilmişti. Her tarafta sonsuz bir faaliyet, ihtiraslı bir hazırlık devam etmekte idi.
Kumandanlar, vezirler geceli gündüzlü harp hazırlıklariyle meşguldü. Ve padişah, bütün bu çalışmalarda herkese nümune olu -yordu.
Büyük saray, sabahlara kadar ışık içinde pırıl pırıl yanmakta i-dt
Gece saat 12... Yani gece yarısı... Hâlâ büyük sarayın ışıkları yanıyor. Fakat yavaş yavaş bütün pencereler karardı. Sükût her tarafı kapladı. Saray uykuya dalmıştı. Yalhız bir tek odada hâlâ ışık yanıyordu.
Birdenbire sarayın büyük kapısı açıldı. Uzun boylu bir adam a-ğır ağır merdivenlerden inerek bahçeye geçti. Bahçe kapısındaki muhafızlar her halde bu adamı tanıyorlardı. Ona hürmetle selâm verdiler.
Bu adam, saraydan uzaklaşırken kendi kendine söyleniyordu: (Acab padişah kani oldu mu?. Ona söylediğim sözler şüphesini tahrik etti mi? Şüphe etmesi lâzım... Hattâ harekete geçmesi i-cabeder. Vakıa ben de kat’î bir şey bilmiyorum. Fakat sadrazamın hareketleri şüphelidir. Asla Bizan-sa harp ilânına taraftar değildir. Nitekim Padişahın alenen ilânı harbi sırasında rengi sapsarı olmuştu. Ah, onun Bizansla gizliden gizliye muhabere ettiğine dair bir vesika elime geçirebilsem... Fakat... Çok kurnaz adam... Asla sır vermiyor. Bununla bera -ber bu vesikayı muhakkak elde etmeliyim. Bu gecelik padişahta kuvetli bir şüphe uyandırdık.. Şimdilik bu kadarı yeter...)
Bu iri boylu adam, Zağanos paşa idi!..
başka dolabı açarak orada bulunan ve göz kamaştıracak derecede güzel ve kıymettar olan mücevhe ratı gözden geçirdi. Bu dolap, bir hazine idi âdetâ... Her nevi kıymetli taşlarla dolu idi.
Halil Paşa bu paha biçilmez taşları birer birer gözden geçirdikten sonra en büyük, en parlak ve en güzel işlenmiş olanlarından iki avuç dolusu alarak altın tasa
— Nola gidelim.
Diyerek yola çıktı. Büyük bir korku, şüphe ve tereddüt içinde idi. Onu huzura götürmeğe me- I mur olan adam, imparatorluğun I bu en büyük şahsına karşı saygı göstererek bir kaç adım geriden geliyordu.
Gecenin karanlığında Halil Paşa ağır ağır yürürken, uzak bir maziyi düşünmekten kendini alamadı. Şu sözleri gayet hafif bir sesle kendi kendine söylendi:
Gece yarısı.. Buna ne sebep o-labilir? Ne harp halindeyiz, ne de düşman baskını var. Yanılıyorum. Her halde bir düşman baskını var. Çünkü Zağanos paşa padişahın mahremi ve mûsahibi bulundukça bizim emnü âmân içinde olmamıza şüphesiz imkân olmıya-. çaktır.
Fakat.. Zağanos paşanın bize o-lan kin ye garazını hoş görelim. Ondan ancak bu beklenir. Ya padişah?.. Onun bize karşı olan infialinin sebebi neden ola aceb?!.
Acaba hakikaten hükümdarım bana karşı muğber midir? Yoksa ona bir vehim mi arız olmuştur!...
Hayır... O, vehme itibar edecek kimse değildir. Fakat kindardır. Ve bu kin onun hudutsuz ihtirasından geliyor. Bu ihtirası körükli-yen Zağanos paşadır..
Ben, Devleti Osmaniyeye ne kötülük yaptım?... Ecdadım bir kötülük yaptı mı? Candar oğullarından bu millete hangi fenalık geldi. Acaba fenalık gelebilir mi? Allah şahidimdir ki, ben, bu milletin saadet ve selâmetinden başka bir şey düşünmedim. Fakat bu düşüncem, genç hükümdarımın muhakkak ki zararına oldu.
Büyük padişah Sultan Murat, Allah gani gani rahmet eylesin, bu dünyada yaşamış insanların en feragatlisi idi. Genç denecek bir yaşta, tahtı ve saltanatım bırakarak Manisaya çekilmişti. Böyle bir feragat tarihi âlemde görülmemişti. O vakit, şimdiki padişahım 14 yaşında idi.Tahtı saltanat kendisine verildi. (Devamı var)
(1) Şlomberije Sayfa 40.
Dün, ismi bizde mahfuz bir sağlık koruyucusu okuyucumuz elan aşağıdaki mektubu aldık:
• Aşağıda izah edeceğim derdimizin gazeteniz vasıtasiyle ligili makamlara duyurulmasını derin saygılarımızla rica ederiz.
Biz Sıtma Savaş Sağlık Koruyucusu ünvanı ile ücretle çalışmaktayız. 4871 sayılı Sıtma Savaş Kanununun 3 üncü maddesi gereğince bu vazifede 5 sene çalışan kimseler Bakanlıkta açılacak kursu müteakip Sıtma Savaş memuru unvanı ile maaşlı kadroya a-lınırlar. Biz de 5 senemizi doldurduk, kursa çağırılma-mızı beklerken Bakanlıktan gelen bir emirde bu yıl bütçede tasarruf maksadiyle kurstan sarfınazar edildiğini ve 5 şeneyi doldurmuş Sağlık Koruyucularının yine eskisi gibi yani ücretle çalışacaklarını öğrendik- Elimize ayda 84 liı-a gibi çok az bir para geçmektedir. Bu para ile ne şekilde bir geçim temin edilebileceğini izaha lüzum görmüyoruz. Her ne kadar 21/6/944 gün ve 4598 sayılı kanunun 7 inci maddesi ücretlilerin çocuk zammı ve doğum ikramiyesinden istifade edeceklerini âmir ise de bugüne kadar bu yardımdan da istifade edemedik. Bütün arzumuz istikbalimizi garanti altına almak ve memur ünvanını kazanarak devletin memurlara tanıdığı haklardan istifade etmektir. Bu g aye ile 5 sene az para ile bu yorucu ve meşakkatli işe tahammül ettik. Tam mükâfatını görüp sevineceğimiz sırada bu hal meydana çıktı.
Acaba bu kursa sarfedile-cek ve bizim artacak olan maaş farkımızdan tasarruf edilecek para ile hangi yaramız kapanacak? Bu o kadar küçük ve ehemmiyetsiz bir yekûn teşkil eder ki bunun için bizim gibi 5 - 10 memuru meyus ve bedbin etmeğe bile değmez. Eğer tasarruf yapmak cidden düşünülüyorsa fuzûlî masraf yapılan yerleri hükümet bizlerden daha iyi bilir. Yoksa 5 . 10 memurun kanunla müsellem haklarını tehir veya bertaraf etmekle yapılacağı iddia olunan tasarruf sözde kalır ve gülünç o-lur. Vaziyetimizin tetkikiyle hakkımızın iadesini ilgili makamlardan sonsuz saygılarımızla dileriz.»
münekkidi ne diyor?
ALTIN MI
7 yaşındaki harika çocuğun dün kapanan resim sergisi hakkında büyükler arası akisler devam ediyor. Biz bugün, bu sergi hakkında şimdiye kadar yazılan yazıların en orijinalini neşrediyoruz. Çünkü aşağıya koyacağımız intiba ve tenkit yazısını bize Atatürk Lisesi orta kısmından Ülkü Gökçe isminde bir küÇük okuyucumuz göndermiştir. Yazı aşağıdadır:

RESİMDE her sanatkârın ver diği eser onun ruhunu taşır. Hele resim sanatında bu daha çok belli olur. Deliren bir ressamın yaptığı resim insana hemen sırıtır. Resim Şudur: Müzisyen tabiatta gördüğünü notalarla belirtir. Ressam, kalemi ve fırçası ile anlatır. Bir müzisyen bir ninniyi nasıl uyuyanı bile uyandıracak şekilde yazamazsa, iyi bir ressam da insanı, kareleri, üçgenleri, birbirine ekliyerek yapamaz. Çünki böyle yaparsa tabiattan uzaklaşmış olur. Sağırlardan başkası gürültüde uyuyamaz. Ressam da bir robot yapmıyorsa üçgenden kareden insan olamaz. Üçgenlerden karelerden üç renkle insan yapan, kırık çizgiler ve sarı boyayla kalabalığı ifade e-den, güneşi toprak üzerinde yapanlar kimlerdir? Kübfstler... İşte bunlar resmi soysuzlaştırıyorlar. Kübizm eğer sanatsa ayrı bir sanattır. Belki geleceği büyüktür, bel ki korkunçtur. Fakat canım ne istiyorsunuz bu resimden?... Ona iliş meyin. Sizler kendi sahanızda gelişmeye bakın. Bizler ressamız demeyin. Kübistler asla ressam olamaz. Yaptıklarının resme benzer taraflarını göremiyoruz. Resim tabiatın aksidir. Bir tablonun altında yazıyla ifadesi olmadan ne olduğu anlaşılmalıdır. Tabloya bakan bir heyecan bir zevk duyar. Resim dillidir. Kübizm sanatı ise sağır ve dilsizdir. Onu anlamak için yapanın tercümanlık etmesi lâzımdır. Herbiri Kübistin sivri buluşları ile doludur. Bazan bir renk âlemidirler. Fakat tabiata uygun olmıyan şekiller içerisinde renk heyecan veremez.
Geçenlerde bir deha parladı. Haşan Kaptan. Bütün Ankara bu havadisle çalkalandı. Onun sergisini gezmeden muntazam şekiller ara-
YOKSA SİMSİYAH MI?..
çalık yapacak miniminiler çoktur. Fakat renkleri bu kadar güzel ter-tipliyecekler az bulunur. Babası ile konuşmadan I-Iasan’ın ilerde bir kü bist olacağını aklımdan geçirmezdim. Ona ilerde ne olacağını sorduğum zaman: -Kübist olmasını istiyorum. Haşan zamanla beraber akmılıdır. Esasen bir kimse bir tabloyu eline aldığı zaman onun ne zamanda .yapıldığın; anlıyabilıneh-dır, bunlar 1950 de yapıldı diyebil-1 melidir.» Dedi. Sonra ilâve etti: I
•— Bu tablolardan birini Paris-te’ki sanat mecmualarından birin de başka isimle bastırsak ne güzel diye resmi keser camlayıp evimi J ze asarız.
Şimdiye kadar Hasan’ın çocukça buluşları diye düşündüğüm tablolar birden değişti. Bir kübistin e-serleri olarak çıkıverdi. Adamların suratı renk uysun ve zevk olsun diye değil kasten yeşile boyanmış, kafaları armut gibi yapılmıştı. Babasının izahına göre: Çokça bir sarılık, birkaç dik kahverengi, biri-birinden siyah çizgilerle ayrılmış renk âlemi kutu 'gibi şekiller bir sonbaharı ifade ediyormuş.
Az ilerde Arif Kaptan'ı bir ressam subayla hararetli hararetli konuşurken gördüm. Yaklaştım, diyordu ki: »Eğer sizin dediğiniz gibi resim yoluna götürsem, bir fotog-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)

19 mayıs Stadından Toprak kirası talebi
Belediye Bölgeden 20 bin lira istiyor
ğrendiğimize göre, Belediye, Beden Tedbiyesi Ankara böl gesinden, halen Ankara bölgesinin malı olan 19 Mayıs Stadının arazisi için onar bin liradan iki yıllık toprak kirası olarak 20 bin lira istemiştir. Halbuki stadın tesisinden bölgeye intikaline kadar böyle bir vergi alınması düşünülmemiş, stad bölgeye geçince belediye yeni bir gelir kaynağı temin yolunu aramıştır.
İki sene evvel stadın kendine intikali sırasında 700 bin lirası bu tesise gitmiş olan bölge, bugün, borcunu ödemek için her sene bütçesinden ve gelirinden mühim miktarda bir meblâğı ayırmak zorunda bulunuyor. Bu da, dolayısiyle Ankara kulüplerinin sırtına yüklenmekte ve bölgeden gördükleri yardım asgariye inmektedir.
Ankara Belediyesinden, şimdiki halde şehir ihtiyacına kâfi gelmi-yen 19 Mayıs Stadına ilâveten Ce-
ANKARA
2 MART 1950 PERŞEMBE
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik: Ilarry Ilorlich orke»'
7.45 Haberler ve hava raporu.
8.00 Müzik: Şarkılar (Pl).
8.15 Müzik: Hafif sololar (Pl).
8.25 Günün programı.
8.30 Müzik: Bale müzikleri (Pl).
9.00 Kapanış.
3. Aya
00 M.
16
20
17.58 Açılış ve program.
18.00 M. S. Ayan.
18.00 Müzik: İnce saz (Segâh faslı 18.45 Müzik: Tango, Rumba, kong rubalar (Pil.
S. Ayarı ve haberler,
çrnlgte bugün.
Müzik: (Yurttan sesler) Müzik: Orkestralar çalıyor. Radyo Gazetesi.
1.30 Serbest saat.
1.35 Müzik: Karışık şarkılar.
.00 Unesko gazetesi.
.15 Müzik: Müzikseverin saati. .45 Konuşma (Sağlık saati) 1.00 Konuşma: B. M. M. Saati. :.15 Müzik: Dans müziği (Pl).
.45 M. S. Ayarı ve haberler.
.00 Program ve kapanış.
Gece yarısını bir saat geçiyor.
Halil paşa, yorucu işlerden sonra yatağına yatmıştır. Bir saat evvel gizli olarak mülâkat yaptığı iki adamı, konağının arka kapısından çıkarmış, kimsenin bir şey görmediğine kani olduktan sonra yatağına uzanmıştı.
Kafasında bin bir fikir çarpışıyordu. Nihayet Bizansa ilânı harp edilmişti. Nihayet bu muazzam ve tehlikeli işe başvurulmuştu.
Netice ne olacaktı? Ya Avrupa devletleri topyekûn birleşerek Bizansa yardıma gelirlerse... Bu çok mümkündü.
_ Halil paşa mütemadiyen yatağında dönüyor, bir türlü gözüne uyku girmiyordu. Nihayet yavaş yavaş uyku bastı. Göz kapakları ağırlaştı. Tatlı bir rehavet vücu- i dünü kapladı. |
Uyuyordu.
Birdenbire sarayın içindeki bir ' gürültü ile uyandı. İçine garip bir korku girmişti. Doğruldu, ne oluyor diye etrafı dinledi. Yattığı o-danın kapısı vuruluyordu.
— Ne aceb şeydir? Gece yarısından sonra kim ola aceb? Sakın yakalanmasınlar!...
Heyecan içinde ayağa kalktı ve hayretler içinde kaldı.
Çünkü, alelâcele padişah hazretleri onu istiyordu.
(Çok garip.. Çok garip..)
Diye söylendi. Gelen adama bir şey sormağa lüzum yoktu. Çünkü Sultan Mehmedin düşüncelerinden son dakikaya kadar kimseyi haberdar etmediğini bilirdi.
Giyindi. Sonra biraz düşündü. Dolabını açtı. Gayet müzeyyen, işlemeli altın bir tas aldı. Elinde evirip çevirdikten sonra: [
(Bu münasiptir.) *
Diye düşündü. Sonra, yine bir
— Sizi artık unutmuşlar, diye söze, başlayan Katerin’e Raymond, mevzu üçüncü defa olarak, yine ayni zemine intikal ettirmek maksadiyle:
— Kabahat bende mi?... ğer..
Ve şikâyetlerine tekrar başlamaya hazırlandı. Lâkin Katerin ilerliyerek, yemliklere bakıyor, düşen yeşillikleri topluyor, suları tazeliyordu.
Raymond tel örgülere dayandı, kuşlar sakinleşti.
Katerin avuçlarına aldığı yemleri etrafa serpmeye başlayın ca, kuşlar etrafında uçuşarak yavaş, yavaş omuzlarına ve nihayet parmaklarının uçlarına kadar kondular... ve Raymond ■nekadar cazip kadın., diye dü şünüyordu.
Onu sevmekten vazgeçeceğini vaad ettiğindenberi Katerin’i daha çok sevdiğini anlıyordu... Buna rağmen, Katerin onun sevgisinden daha temiz ve saf bir aşka, bütün erkekelerin sevgisinden daha üstün bir aşka lâ-yıktL
Ve genç kadın, Raymond’un aklından geçenleri anlamış gibi buna mani olmak üzere:
— Muhabbet kuşlarının nerede olduklarını bilmiyorum! onları görüyor musunuz?
Raymond aranarak:
— Yuvaları hangi tarafta?
Fakat yuvalarında değildiler; kafesin en yükseklerinde tünemişlerdi. Bunlar, çok uzun kuyruklu, canlı gözlü, küçücük kuşlardı. Dişisi kiremit renginde, erkeği ise kan kızıl renkte idi, yanyana, tüyleri karışmış, gaga-lariyle birbirlerini okşuyorlardı.
Katerin: ..Nekadar da sevişiyorlar..! dedi ve onları daha iyi seyredebilmek için ayaklarının uçlarına basıyordu. Raymond, boynunun ve belinin cazip bükülüşünü temaşa etti.
Katerin mahcup bir sesle:
— Onları bırakalım, artık gidelim, teklifinde bulundu.
Kuşluğun kapışma geldiklerinde, Dode'u alnını tel kafese dayamış onları seyreder buldular.
— içeri mi girmek istiyorsun? diye soran annesine, çocuk istemediğini başı ile işaret etti.
Raymond:
Yazan : B. Valmer
Çeviren : NUSAT
nasılsın
)’ut ve temiz kalamaz-
sında kaybolacağınızı zannettiğiniz beci'deki sahayı da tanzim ederek halde gidince bir renk âlemine da- ' spor yapılmasına elverişli bir hale
halde gidince bir renk âlemine da- J spor yapılmasına elverişli bir hale I larsıruz. Şekil bakımından ona ho- getirmesi beklenirken bölgeden üs-
— Merhaba Doude, bakalım?
— Merhaba! Ve suratı, asık, ellerini . nunun cebine sokan Doude bir adım geriledi.
Tel örgü küçük abımda pembe izler bırakmıştı. Katerin oğlunun saçlarını okşadı. Annesinin elleri onu okşaması için, küçük vücudunu ileriye uzatarak, onları takip etti ve başını onların altında hissetmeğe çalıştı.
O sırada evin kapısına çıkan Miss Jacksoıı seslendi:
— Doude artık eve dönmek zamanı geldi...
İtaat etmedi, mürebbiye sözlerini tekrar etti. Çocuk kaşlarını çattı, Raymond güldü ve Doude ona dik bakarak uzaklaştı.
Katerin:
— Madam Dumez’e dönsek, karınız herhalde artık gelmiştir, sizi belki merak eder...
— Oh! kanın kıskanç değildir!
— Buradan ne zaman gidiyorsunuz?
— Aman! bu gitmekten bana bahsetmeyin, bundan çok korkuyorum...
— Neden?
— Neden olacak! çünkü bundan sonra, varmak istemediğim bir gaye için, yaşamaya mecbur olacağım.
— Nekadar yanlış düşünüyorsunuz...
— Alay etmeyin, buna hakkınız yoktur.
— Lâkin sizi azarlamaya lıak kim vardır, Raymond. Uslandığınız şu bir aydan beri, yerinizin burası olmadığını söylemek istiyordum. Mademki karınız artık tamamile iyileşti, burada durmanıza sebep kalmamıştır. Artık işinizin başına dönün, İş hayatınızda haris olmanızı nekadar isterdim Raymond. Bu muhitte genç insanlar uzun za-
paııtalo-
— Demek siz mes’ut değilsiniz Katerin?
— Kendimden hiç bahsetmiye-ceğimi daha evvel de söylemiştim dostum. Size muhabbetim olduğu için arkadaşınızım, fakat şimdiye kadar sırdaşım olmadığı gibi 'bundan sonra da olmıya-caktır. Benden balısetmiyelim. Bir kaç sene sonra, türlü mesuliyetleri olan bir aileye reislik edecek bir adamın, yeni vazifesine kendisini şimdiden alıştırması lâzım geldiği kanaatindeyim.
Sizi ilk tanıdığım zaman, yalnız yakında amiri olacağınız işçilerle meşgûldünüz, bu sizi alâkadar ediyor, bundan hoşlanıyordunuz. Ve sonra size 'bu delice fikir arız oldu... Karınızı lüzumsuz üzmeğe hakkınız olmadığını anlatarak, aradığınız kadının ben olmadığımı isbat ettim. Karınız artık kıskanmıyor. Gitmeniz lâzım, eski hayatınıza dönmeniz lâzım. İnanın bana Raymond, gök mavi, deniz sakin, hava ılık, gölge ve çiçekler var diye mes’ut olduğunu zannetmek iyi değil, bu kâfi gelmez.
Bunları konuşurken, deniz kenarında, sahilin kumlarının pırıldadığı yere varmışlardı. Dağın tepesindeki güneş onları arkalarından aydınlatarak, önlerine doğru kendi gölgelerini resmediyordu. Hafif "bir meltem çamların dallarını okşuyordu.
— Katerin, gitmekten korkuyorum! Kendimden size okudur bahsetmiş olmama rağmen tekrar konuşacağım. Yanınızda oldu ğum zaman size hak veriyorum, lâkin sizden uzaklaşınca... kendime göre tahayyül ettiğim Ka terin’in, tanıdığım ve arkadaşım Katerin'in yerini almasından korkuyorum ve bunun içindir ki, sevdiğim, ihtirasla istediğim
ötekisinden korkuyorum...
— Ötekisi yoktur Raymond, o yalnız hayalinizde yaşıyordu. Bıı memleketi terk ettikten sonra, belki o içinizde tekrar canlanacaktır, çünkü gözden uzak olan her şey serabı ve yalanı doğurur... ve eğer o tekrar canlanırsa, onu hayalinizden silmenizi, beni hatırlamanızı, arkadaşınız olan beni, bahçemi, kuşlarımı, şenliğimi ve oğlumu hatırlamanızı istiyorum. Haydi! Raymond neş'eli olunuz.
Madam Bardane salona gir
Oturduğu yerden Madam Dilmez ona elini uzattı.
Ayağa, kalkan Mösyö Plouvi-ers'e hitaben Madam Bardane:
— Bonjur ibay elçi...
Mösyö Bellocq ve Mösyö Va-urs de kalkmışlardı. Madam Du-mez yeni bir briç partisi için yerlerini değiştirdiklerini zannetti.
— Mösyö Bellocq sizinle oy-nıyacağım, diyen Madam Barda ne, onun ve Mösyö Plouviers’in arasında oturdu... ve merak etmiş, özür diler bir tavırla:
— Kocam burada değil mi?
Madam Dumez lâkayt bir sesle cevap verdi:
— Madam de Vinzel ile dolaşmaya çıktı...
Madam Bardane sadece:
— Ah! Evet, demekle iktifa etti.
Madam Dumez gizliden gizliye genç kadını tetkik ediyor ve elindeki kâğıtlar zayıf ve ayni zamanda ruhunda fesat olduğu için, Kateriıı’den Madam Barda-ne’nin gülünç şekilde kıskandığı Katerin’den bahsetmeğe başladı ve Mösyö Vaurs’a dönerek:
— Görüyorsunuz ya sevgili dostum, kimse size mani değildir... ve Madam Bardane’e hitaben:
— Geldiğiniz zaman Madam de. Vinzel’den konuşuyorduk.
Madam Bardane:
— Ne kadar giizcl kadın ve ne kadar da iyi olduğunu bilseniz, dedi.
Madam Ditmez müdahale e-derek:
— Oh! İzam etmeyelim, meselâ kocasına karşı pek iyi davranmamıştır... ben bir kadının affetmesi taraftarıyım, siz de nc dersiniz Mösyö Vaurs?
(Devamı var)
İSTANBUL RADYOSU 2 MART 1950 PERŞEMBE
12.57 Açılış ve programlar
I. 3.00 Haberler
13.15 Şarkı ve türküler (Pl).
13.30 Çeşitli hafif müzik (Pl).
13.50 Ev kadını saati — Süt çocuğunda Eğitim.
Konuşan Cezmlye önen.
II. 00 Şarkı ve türküler
14.40 Dans müziği (Pl).
15.00 Programlar ve kapanış.
17.57 Açılıg ve programlar 18.00 Caz müziği (Pl).
18.15 Dans müziği
Çalanlar: Yavuz Eneren ve arkadaşları.
Söyliyen : Rulısar Eneren. .
18.30 Kabare sarkılan (Pl).
18.45 Saz eserleri.
çalanlar: Mustafa Sunar (Keman). Dürrü Turan (Tambur).
19.00 Haberler.
19.15 Çeşitli hafif müzik (Pl).
19.25 Piyano soloları.
19.45 Şarkı ve türküler
20.15 Boş Bealk Akkuş - Radyofonik tem sil «Yusuf Ziya Demirci’nin eserinden» Oynıyanlar: İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatkârları.
21.15 Fasıl Heyeti Konseri
22.00 Kilcük orkestradan melodiler.
22.20 Dans müziği (Pl).
22.45 Haberler
23.00 Çeşitli hafif müzik (Pl).
23.30 Programlar ve kapanış.
telik toprak kirası diye bir para istemesi hayret edilecek bir keyfiyettir.
Türkiye Basketbol Birincilikleri
1950 yılı Türkiye basketbol birincilikler 8, 9, 10, 11 ve 12 Mart tarihlerinde İstanbul’da Teknik Üniversite salonunda yapılacaktır.
Bu yıl birincilik müsabakalarına Ankara’da Mülkiyeliler Birliği, Harpokulu, İstanbul’dan Galatasaray, Beyoğluspor ile Federasyon kupası birincisi iştirak etmektedir.
946 yılından bugüne kadar yapılan Türkiye birinciliğini bir defa Beykoz, üç defa da Galatasaray kazanmıştır.
Bu defa yapılacak olan karşılaşmaların hayli çekişmeli olacağı tah min edilmektedir.
Ayrıca Federasyon Kupası basketbol şampiyonası da Edime, Kocaeli, İzmir ve Afyon Bölgeleri birincileri arasında 4 ve 5 Mart tarihlerinde lig usulile İstanbul’da yapılacaktır.
Bu karşılaşmanın şampiyonu Tür kiye birinciliklerine katılacaktır.
12 Mart tarihinde İran Kupası için İstanbul - Ankara karma takımları da bir karşılaşma yapacaklardır.
Bir Belçika takımı gelmek istiyor
Belçika’da son haftalarda lig maç larında büyük bir başarı göstererek şampiyonluğa namzet üç takım arasında bulunan La Gantoise takımı Haziranın ikinci haftasında 4 maç yapmak için Ankara Bölgesine müracaat etmiştir. İki taraf a-rasında malî hususta görüşmeler yapılmakta olup anlaşıldığı takdirde La Gantoise takımının şehri- I ya 5 kere aday göstermiye davetinizde iki, Istnabul da da iki maç edilmiş, fakat Federasyona hiç bir yapması muhtemeldir. cevap vermemiştir.
Yave
Amerika - Avrupa Boks karşılaşması
18 Nisan’da Şikago’da Birleşik A-merika takımiyle karşılaşacak olan Avrupa amatör boks takımı için 39 Boksörü aday göstermişlerdir. Avrupa takımı 4 Martta Londra’da se çilecek ve 7 Nisan’da uçakla Amerika’ya gidecektir. Avrupa memleketleri şu nisbette aday göstermişlerdir: Fransa 13, İspanya 5, İrlanda 4, Türkiye 4, İtalya 4, Finlandiya 3, Norveç ve Danimarka 2 şer, Hollanda ve Yugoslavya birer bütün Avrupa memleketleri aday göstermiye davet edilmişlerdi.
Milletlerarası amatör boks federasyonunun en yeni üyesi Rus-
İstanbul Manzaraları
Hakiki İstanbulun
Kenar Mahalleleri
Emel Derya
Hava kararmıştır. Mevsim yaza kudüm riihan olmak üzere!...
Mahallede sanki bir şenlik, şetaret meltemi esmektedir.
Kışın abus çehresinden kurtulup, ilkbaharın kararsız günlerini unut-mıya çalışan halk, en ufak bir hadiseden zevk neş'e payı çıkarmıya uğraşır.
Mahalleli, birbirine yakın kaldırımları, içiçe bakan pencere ve cam laıı ile bu sokakta, keenne efradı fazla kalabalık bir aile gibi yaşamaktadır.
Aile de nasıl, zaman zaman kavga dövüş, hır gür eksik olmaz, nasıl bazan neş’e ve saadet bulutları çatıyı kaplarsa burada da aynı hali sık sık görmek mümkündür.
Hatçe hanım, Fatma hanımlarda ne piştiğini, Berrak hanım, Alibe-yin gelininin haftada kaç kere sinemaya gittiğini muhakkak bilir!...
Akşamın alacasında tramvay ve otobüs güzergâhından uzak, pırtlak arnavut kaldırımlarının süslediği
bu sokakta, işlerini bitirip, yemeğini ateşten kotaranlar, arkalıksız birer iskemle, küçük seccade ve hasır parçalarını kaptılar mı soluğu kapılarının eşiklerinde alırlar!...
Eski mahalle kahvelerinin teatii efkârı ve havadis alış verişi sanki ar tık buralara aktarılmıştır.
Ve şahıslar cins değiştirmiş, abani sarığı, takkesi başında, sa -mur taklidi kürkü veya kaputu arkasında, entarisi sırtında mahalle kudeması, gediklisi, kethüdasının yerini şimdi kadınlar almıştır.
Eskinin mahalle kahvesi ve akşam sohbeti artık tarihe karışmıştır. Çünkü, evvelin kanaatkâr yaşayışını temine bugün için imkân yoktur. Az çalışıp iyi kazanmak, 5 ekmek 5 peynire kifafı nefsetmek devirleri tamamen hayal olmuştur.
7 Eylülün, aile reislerinin omuzlarına yüklediği ağırlık seneden seneye artmak suretiyle insanda iş dönüşü kahveye çıkmak için ne
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 3 de)
Esaret dönüşü
Yazan: Andre Maurois
ıl 1945... Bir tren, Fransız harp esirlerini Almanyadan yurtlarına götürüyordu.. Esirlerin hepsi perişan ve bitkin haldedir. Fakat beş yıllık bir ayrılık ve hasretten sonra şimdi kavuşmak üzere bulunduklarının, aile ve çocuklarının da heyecanlan içinde idiler.. Bunların çoğunun kalbinde birer kadın hayali yaşamakta idi: kimisi annesini, kız kardeşini; ki-, misi de karısını veya sevgilisini düşünüyordu.. Bazısı ümitli ve neşeli; bazısı da kederli ve müteredditti. Zihinleri bir sürü suallerle dolu idi:
— Acaba beni seviyor mu hâlâ?..
— Bilmem ki, ayrıldığımdanberi ne âlemdedir?..
— Ah, eski günlerimizi tekrar beraber yaşayabil sek...
Renaud Leymarie ve Satumin adlarındaki iki esir, ayni kompartımanda ve yanyana idiler. Birincisi uzun boylu, zayıf yapılı idi. Teessürü, yüzünden okunacak kadar, aşikârdı.. Parlak gözlerinden, bir Fransızdan çok bir tspanyola benziyordu. Halbuki Chardeuil’in yerlisi idi.. Gecenin karanlığı içinde hareket eden trende bu esir, arka-►daşma sordu:
— Satumin, sen evli misin?..
— Neden sordun?. Evet, evliyim.. Harpten iki sene evvel evlenmiştik. Karımın adı da Marthe’dir.
Onu görmek ister misin?..
Yüzünde bir yara izi taşıyan bu ikinci esir, ufak boylu ve fakat şen bir adamdı.. Elini iç cebine attı, yağlı ve eski çantanın içinden yırtılmış bir fotoğraf çıkarıp arkadaşına uzattı.
— Çok güzel... Geri geldiğine üzgün değil jnisin?..
— Ben mi?.. Ben, ölümle pençeleşmekten kurtulmuş bir adamım.. Harpten eve dünüşüme neden üzü-
—-Çünkü karın güzeldir; çünkü senden sonra evde yalnız kalmıştır. Ve dünyada öyle fena insanlar var ki..
' — Beni güldürüyorsun Leyma- I
rie. Karım için dünyada benden | başka erkek yoktur. Ona itimadım tamdır.. Evleneliberi o kadar mesuttuk ki, tarif edemem.. Ondan ayrı kaldığım bu beş harp yılı için-ı de onun bana yazmış olduğu bir £qK mektuplar var bende.. Eğer 1| sana bunları gösterecek olursam....
— Mektup mu’. Bunlar bir şey I ) ifade etmez.. Ben de karımdan, sü-|Ç_zel yazılmış bir çok mektup almış "■^Bulunuyorum. Fakat buna rağmen, doğru söyliyeyim ki, içimde bir 1 üzüntü ve istifham vardır..
— Niçin?. Karına itimadın yok
Çeviren: Abdullah Coşkunözer
ı çalışacağım.. Ben, böyle hareket ı etmeyi senin dediğine tercih ede-■ rim..
Burada iki arkadaş sustular. Ve ! kulak tırmalayıcı gürültüler sa-’■ çan tekerlek tıkırdılan gecenin ’ karanlığına hâkim oldu..
’ Charrdeuil belediye erişi, akıllı ’ ve baba bir adamdı. Renaud Ley-marie’nin serbest bırakılarak yolda bulunduğu ve 20 Ağustosta köye ; varacağı hakkındaki resmî haberi ’ aldığı zaman onun karısına gidip bizzat müjde vermeğe karar verdi..
1 Kadını bahçede çalışırken bulmuştu:
— Madam Leymarie, kacanızın dönüşünü size haber vermekle pek , bahtiyarım.. Her halde onu iyi bir şekilde karşılamak istersiniz.. Biz de elimizden geleni yapacağız ta-baiî.. O gece ona güzel bir ziyafet . hazırlarsın..
— Doğru reis bey.. Ben, onu çok iyi bir şekilde ağırlıyacağım.. Ne kadar sevindim, bilseniz.. Acaba o gün saat kaçta gelecek?..
— Zannedersem öğleden sonra , ve erken saatlerde..
— inanınız, ona güzel bir akşam yemeği hazırlıyacağım.. Bu iyi haberi vermek üzere buraya zahmet ettiğinizden dolayı size çok teşekkür ederim, reis bey..
20 Ağustos yaklaştıkta Helene'in heyecan ve sabırsızlığı artıyordu. O gün de sabah erken, saat altıda kalktı. Zaten hiç uyumamıştı.. Bir gün evvelden evi temizlemiş ve pençerelere yeni perdeler takmıştı.. Üstünü, başını da düzeltti ve kocasının ayrılışındanberi hiç kullanmadığı ipek çamaşırlarını san ■ diktan çıkarıp giydi.. O'nun çok hoşlandığı mavi - beyaz elbisesini de şöyle bir denedi; fakat vücuduna pek bol geldiğini gördü ve üzüldü.. Demek ki, kocası gittiğinden-beri epey zayıflamıştı. Sonra, yakın zamanlarda kendisinin diktiği siyah ve güzel, renkli ayrı bir kumaştan kemeri bulunan bir elbisesi vardı, en uygun bunu buldu.. | Bu elbise, kendisine pek de yaraş-ı mamıştı.. Ondan sonra, berbere gitti ve saçlarını dalga dalga yaptır-
dı.
Helene, kocasını iyi bir şekilde ağırlamak fikrinde idi. Ona güzel ve sevdiği yemekler pişirecekti..
■ir (Devamı yarın)
— Var.. Hem de çok.. Biz de harpten altı sene önce evlendik. Bu zaman içinde de pek iyi geçindik ve bir gün dahi birbirimizi incitmedik.
— Şu halde?...
— Düşünüyorum.. İnsan bu ya.. Biz, saadetimize doymadan ayrıldık. Vakıa Helene terbiyelidir, güzeldir ve çok iyi bir ev kadınıdır.. Sonra tahsilli bir kadın.. Elinden her iş gelir.. Eline bir parça kumaş alır ve ondan bir elbise yapar.. O kadar marifetlidir.. Ev tanzimi hususundaki mehareti de fevkalâdedir.. Lâkin bu beş yıllık harp zamanında bizim oralardan bir çok muhacirler ve insanlar gelip geçmiştir. Karım da diyebilirim ki, köyün en güzel kadimdir.. Olabilir ki, birisinin gözü ve kalbi ona takılmış ve ona sahip olmak fikrine düşmüştür.. İşte bu düşüncelerim benim içimi kemiriyor ve beni rahatsız ediyor.
— Güzel.. Fakat mademki seni seviyor..
— Muhakkak.. Ama düşün bir kere.. Beş yıllık ayrılık az bir zaman değildir. Sonra, Chardeuil’de onun akrabası falan yok. Bu kimsesizlik bize pek pahalıya mal olabilir..
— Bence yanlış düşünüyorsun. Her insan gibi onun da hayatında ufak hadiseler geçmiş olabilir.. Fakat mademki onların unutulması mümkündür ve dediğin gibi, ona İtimadım var ve şimdi onun kalbinde yalnız sen varsın.. Bakın, ben eve gittiğimde karım Marthe hakkında belki bana da fena söz söy-liyecekler bulunabilir. Ama ben onları susturmasını bilirim.. Fasılaya uğrayan aile hayatımızı bundan sonra tekrar birleştireceğiz ve yeni baştan beraberce yaşıyacağız...
— Ben ise böyle düşünmüyorum.. Bana söylenecek her fena söz, beni sarsacak ve içime azap dolduracaktır. Bunun tesiriyle belki başka şeyler de yaparım..
— Ne yapacaksın?. Karını öldürecek misin?...
— Hayır... Böyle tehlikeli şey yapmam.. Ancak evimi ve köyümü terkederek oradan uzaklaşacağım. Evimi, paramı ve her şeyimi ona bırakacağım.. Başka bir yere gideceğim ve başka bir isimle yaşayarak hayatımı yeniden kazanmağa
Demirkavak Tarım Kooperatifi Adi Genel Kurul Toplantısı
Demirkavak Tarım Kooperatifi Ortaklan Ticaret Kanununun 361 inci maddesi gereğince 18/3/1950 Cumartesi günü saat 15.00 de Kayseri-de D. Demiryolları Lokalinde adî Genel Kurul toplantısına çağırılmışlardır.
Sayın ortakların belirli gün ve saatte teşrifleri rica olunur.
Yönetim Kurulu
Gündem:
1— Yönetim Kurulu ve Murakıp raporlarının okunması.
2— 1950 yılı masraf bütçesinin müzakeresi ve kabulü.
3— Tüzükte yapılması düşünülen değişiklikler.
4— Dilekler.
(385)
Ankara Şoförler Dernığinin bir açıklaması
Derneğimizin tertip ettiği İaşe Piyangosu hakkında 1/3/1950 tarihli Kudret Gazetesinin 758 sayılı nüshasının baş sayfasının üçüncü sütununda mezkûr gazetenin kendine mahsus tabiyesiyle bir yazı çıkmıştır.
Gayesi meşru işleri kara görmek olan bu gazete Piyangomuzun 8 Nisan 1950 tarihine tehir edilmesini ve bunun sebebini Demeğimizden sorup anlıyacağına yabancılara müracaat ederek aklı sıra bizi muhterem umumî efkâr muvacehesinde kötülemiye ve tehir hakkında Kudret gazetesine bir çok şikâyetler yapıldığım belirtmeye çalışmaktadır. Yazı muhteviyatını gören ve okuyan her aklıselim sahibi vatandaş bunun böyle olduğunu kolayca anlamıştır. Bu sebeple Demeğimiz-ce fazla bir şey söylemek zait olmakla beraber gazetecilik adabına yakışmıyacak bu halinden dolayı Derneğimiz bu gazeteye yalnız teessüflerini bildirir. (336)
Ankarada ilk defa
3 Mart Cuma akşamı 21,30 da
Mümtaz Ses Sanatkârı
BÜYÜK SİNEMADA
SABİTE TUR
iştirakiyle
Konser bir gecedir. Başka hiç bir yerde konser verilmiyecektir. Biletler, sinema gişesinde satı İmik tadır.
Necmi Rıza Ahıskan
"t
Değerli Ses Sonotkö,,
LÜZUMLU TELEFONLAR
Sıhhi imdat ......
Trenler ..........
Hava Yolları......
Yutakla vagonlar Su Arıza .........
Elektrik .........
Havagazı .........
Başkent Taksi ... Yeni Güven Taksi Sizin Taksi ......
Merkez Taksi .....
Rrsan Taksi ......

Konser arasında
Saıme Arcıman, Kadriye Tuna, Reşat Altay ve arkadaşları tarafından
SKEÇ YANLIŞ HESAP
■MI
Ankara Ticaret T’
Odasından
No. 304.
Merkezi Ankarada Zafer sokak No. 66/1 de olmak üzere kurulan «İzldor îzrall Le-vl ve Suphi Can Matbaa Levazımatı Kol-lektlf Ortaklığının» ticaret unvaniyle Ankara 3 üncü noterliğinden musaddak mukavelenamesinin ve ortaklık adına İmzaya yetkili İzldor İzrail Levi ve Suphi Çan’ın İmza »eklilerini havi olup adı geçen noterlikçe tasdikli Bİrkülerln, dairede saklı asıllarına dayanılarak 1/3/1950 tarihinde tescil edildiği ve mukavelenamenin bir suretinin aşağıda aynen yayınlanmakta olduğu .duyurulur.
Şoförler Derneğinin iaşe piyangosu
Bir kaç ay evvel Şoförler Demeği tarafından tertip edilip ilân edildiği zamanda çekilmediği anlaşılan İaşe Piyangosu biletleri sahipleri Ankara Umumi Otomobilciler ve Şoförler Cemiyetine şikâyet yollu müracaat yapmaktadırlar.
Ankarada 24 senedenberi faaliyet te bulunan cemiyetimizin böyle bir piyango ile hiç bir alâkası olmadığını muhterem Ankara halkına arz ederiz. (388)
Ankara Şoförler Cemiyeti İdare Kurulu
Ortaklık Mukavelesi
Bir taraftan Ankara Keçiören DeUkfaş mahallesi 35 numarada oturan Suphi Can İle diğer taraftan Yenişehir Sümer sokak Platin Apartman 2/4 de mukim bir kelime çizildi İzldor îzrall Levl aşağıdaki şartlar dairesinde ortaklık akdetmişlerdir.
Söyle kİ:
1 - Bu ortaklık unvanı (izldor izrail Levl vo Suphi Can Matbaa Levazımatı Kollektlf Ortaklığıdır).
İstanbul Manzaraları:
Türkiye İş Bankası
Tasarruf Hesapları 1950
İkramiyelerinden faydalanınız
6 ÇEKİLİŞ 6 EV 6 DÜKKÂN
Ve Çeşitli Para İkramiyeleri...
Önümüzdeki Çekilişler

21 Nisan (Çocuk hesaphrı için), 1 Hoziron, 25 Ağustos, 31 Ekim, 29 Aralık
I Haziran çekilişinde büyük Ikramiyeleı
Büyükada’da Köşk, Ankara’da Dükkân,
00
01 12028 1488) 11Ö6' 21573 24846 24846 2222
22333 22333 11111
21111
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
Büyük Ankara Ulus Yeni
Park Sümer
Sus CEBECİ
(15031) : Tulsa
(23432) : Çiftçinin kızı (22294) : Krlstof Kolomb (14040) : Aşk oyunları (11131) î Kara ok
(14072) : Cansız kıran (14071) : Kara ok
(18846) : Krlstof Kolomb

NÖBETÇİ ECZANELER
Ulus, Halk, Bayer,
DOKTOR
Aziz Tevf k Yegînsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karşında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
Ankara Ticaret ve Sanayi Odasından
Unvan: Celâl Tezer.
Sicil No. 3038
Ankarada Samanpazan semtinde Koyunpazan mahallesinde Kurşunlu cami sokağında 4/1 numaralı evde oturan, Samanpazan semtinde Aydınlık sokağında 4/2 No. lu mahalli ticarî ikametgâh ittihaz ve Züccaciye ve Hırdavat ticaretiyle iştigal eden, Ticaret Odasının 5/100 numarasında kayıtlı T. C. tebaasından Celâl Tezer’in yukarda yazılı ticaret unvaniyle noterlikten tasdikli imzası şeklinin Ticaret Kanununun ahkâmına uyularak 1/3/1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur.
(383)
★ (Baştarafı 4 üncüde) zevk bırakmıştır, ne de takat!
Sönen, eriyen, yokolan kahve zev ki şimi böyle mahalle aralarına, ev kapılarına, ev kapılarındaki sohbet lere inhisar etmiştir. O da tabiî kadınlar arasında!..
Tavada balık kızarmasından mütevellit çıkan cızırtı ile yayılan koku mahalle sekenesine beyin eve avdet zamanının yakınlaştığını hatırlatırken, sohbet de en kıvamlı zamanına gelmiş demektir.
Sokaktaki mahdut, çimento tro-tuvarda, karanlığa lânet ederek kay dırak oynıyan, örgülerine kurdele takılı kızlar, en basit vesileden çığlığı basarken, köşe başındaki grup lanmış, mahallenin henüz horozlan-mıya başlıyan, sesi çatallaşmış çocukları ıslıkla o zamanın en tutunmuş türkü ve şarkılarını çağırırlar. Arada sırada hep birden kopardıkları koşuşma ve manasız itiş kakışları bu ahengi bir an için olsun bulandırır.
Kapılarda sohbete koyulan büyük ler bazan, nizamı temin sâdedinden olmak üzere haytalara ikazlarda bulunurlar.
«— Halduuuun! Haldun! Azma genel...*
— Blrşey yapmıyorum anne oynuyoruz!...*
«— Hadi artık eve gel! Nerde ise şimdi baban da gözükür!.
Valde; oğlanın bu ikaza bir seferde kulak asmayacağını bildiği i-çin dönüp tekrar komşuları ile lâk-lâkiyata devam eder.
•— Yaaa kardeş Sen de şaş, ben de şakayım! Terbiyeli görünen o koca papaz, gül gibi evlâtlığı iğfâl et, kamını şişir, sonra da kıza namussuzluk damgası vurarak evden at-mıya kalk! olur iş mi bu?.
«— Peki, Lâtife hanım buna ne diyor?»
•— Ah ne desin zavallı fakir! Kocası olacak aznavur azılı mı azılı. Hiç o herifle başa çıkılır mı? Zaten mahallemize taşındıkları zaman ben onun sağlma ayakkabı olmadığını anlamıştım ama ne çare, babamın arazisi değil ki, herifi tuttuynan kolundan okso edeyim.»
•— E. şimdi ne olacakmış peki?*
«— Kimbilir? Karıcağız utancından mahalleye çıkamaz oldu. Zavallı garip!.
*— Aman kardeş, o da pek aptalmış doğrusu! Dayansın mahkemeye, ayrılsın heriften, bir de nafaka bağlatsın otursun keyfine baksın!*
•— Aaaah deme Huriyeciğim deme elinde olsa yapmaz mı fakir. A-ma gel gör, »e haltetsin ki nikâhları imam nikâh»... Azgın papas! Her işini evvelden tasımlamış.»
• Lâtife hanım gibi ehli namus, gül gibi, üstelik uğrunda saçını süpürge eden1 kadım elinden kaçırır mı hiç!...*
«—-Aaaah! Ah! Erkek değil mi? To punun birden boynu altında kalsın kardeş, başka bir şeycikler demem!.
Bu sırada kapı komşu öteki g»up-tan biri seslenir.
•— Melihamın, sizinki geliyor galiba!*
Haldun’un anası hemen toplanır, dikkatle yolu» başına bakar.
Elinde körüklü çantası, yorgunluğu daha silintinden belli olan kocasını görünçe komşusuna:
«—Ya ya! Tamam! Bizimki.»
Sonra oğluna seslenir.
— Halduuun! Nerdesin yine! Hadi çabuk koş Bak beyban da geldi.»
Oğlan, pata pata; tehlike işareti üzerine davete icabet ederken, annesi de, deminden beri, kaynattığı komşusuna döner.
•— Hadi kardeş, kusura bakma ben içeri giriyorum. Yemekten sonra bizimkini uyutur yine çıkarım.»
•— A estağflrullah! Kusur da ne demekmiş? Hay hay! Zaten nerede ise benim kjz da işinden döner. Yemekten sonra Sadberk hanımlara gidecektik, gitmezsek şayet yine burada buluşuruz!*
Zaten vakit tamamdır. İşten dönen erkekler sokak başında göründükçe kapıların önü de yegân yegân tenhalaşır.
Şimdi artık evlerin arka kısımlarında, mutfakların bulunduğu bahçe taraflarına erkek kadın sesleri ve tencere tabak gürültüleri du-yulmıya başlamıştır.
İstanbul’un, hakiki İstanbullu ile meskûn, tramvay, otobüs, otomobil, araba gürültüsünden uzak hangi sokağına girseniz, göreceğiniz manzara, aynen bu değilse bile az çok bunun eşidir işte!...
İspatını isterseniz, buyrun teşrif edin! Sokaklarımız bütün hakiki ve zahirî görünüşleri ile emrinize amadedirler!...
3 — Ortaklığın sermayesi (7500) yedi bin beş yüz Türk lirası olup bu sermayenin (5000) beş bin Türk lirasını da ortak iardan İzldor İzrail Levi tarafından akd mukavele tarihinde verecek ve geri kalan (2500) İki bin beş yüz Türk lirasını da ortaklardan Suphi Can mukavele tarihinden itibaren iki ay zarfında verecektir.
4 — Ortaklıktan mütevellit kûr % 60 şı ortaklardan İzldor İzrail Levi ve % 40 ı ortaklardan Suphi Can alacaklardır. Bu ticarethanenin yaptığı zarar ve ziyanı ortaklar orasında yarı yarıya taksim edilecektir. Otaklardan Suphi Can sermaye olarak koyduğu iki bin beş yllz lirayı beş bin liraya iblftğ ettiği tarihten itibaren otomatlkman suretiyle kârin % 50 sini alacaktır.
5 — Bu ticarethanenin plânçosu her alt ı ayda bir defa yapılacaktır.
6 — Bu ortaklık mukavelesi tarihinden itibaren beş sone İçin muteberdir. Bu müddet hitamına altı ay kala ortaklar blrbirlyle anlaştığı takdirde beş sene daha uzatılacaktır.
7 — Ortaklar kurduğu müesesc (Unvanının) şerefini muhafaza edeceği gibi ve bundan mütevellit doğacak her hangi bir mesuliyette her iki ortağa racl olacaktır.
8 — Ortaklık ticaretinin günlük hasılatı günü gününe besab carimiz bulunan Bankaya yatırılacaktır. Ortaklık ticarethanesinin kasasında dalma nakit olarak (500) boa yüz liraya kadar bulunabilir. Ortaklığa alt her hangi bir ihtiyaç İçin ortaklar gerek resmi ve gerekse husus! müesseselerden para çekeceği zaman tanzim edilecek, bono, çek ve senetleri her İki ortak lmzalıyacaktır.
9 — Ortaklardan her hangi birisi tarafından gerek resmi dairelerde vo gerekse hususi müCBBoselerde yapılacak İhale vo pazarlıklara girmeğe, pey akçesi İle teklif mektubu İmzalayıp vermeğe, ve bu hususta tanzim edilecek sözleşmeleri do İmzalamağa, velhasıl bu şirket namına yapılacak bütün resmi ve hususi muameleleri son dereceye kadar takip ve İntaca, ahzukabze her iki ortak da Balûhiycttar-dır.
10 — Ortaklığın merkezi Ankara Anafar-talar caddesi Zafer sokak No. 66/1 dlr.
Yukarıda yazılı on maddeyi havi ortaklık mukavelesi tarafımızdan tanzim edilerek altını İmza ettik.
Bu ortaklık mukavelesi altındaki İmzaların şahı» ve hüvlyeUeri dairemizce ta-1 nınmış bulunan İzldor îzrall Levl İle Suphi Can olup yanımda İmzaladıklarını tasdik ederim. Bin dokuz ytlz elli yılı Şubat ayının yirmi sekizinci Salı günü. 28/2/950.
İmzalar Resmi Mühür ve İmza
T. C. Ankara Üçüncü Noteri
Bu suretin dairede dosyasında saklı bı iunan 28/2/1950 tarih ve 2834 sayılı aslın uygunluğunu tasdik ederim (387)
Dikkat
EV ve DÜKKÂNLARIN İntikal ve
Veraset Vergileri Bankamız tarafından ödenmektedir
Dikkat
UCUZ SATIŞ
Mevcut bütün mallarımda
Adres: Samanpazarında Seyhan Kundura Ma. Eski Güneş (381)

(278)

Süt alınacak
Ç. E. K. Ankara Merkezinden:
1 — Sütevimizin bir senelik ih-tiyacı olan azı 14.000, çoğu 36.000 kilo inek sütü kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur.
2 — Şartnamesi her gün Ankara Merkezi Müdürlüğünden görülebilir.
3 — İsteklilerin usulüne göre hazırlıyacakları teklif zarflarını ihale günü olan 15 Mart 1950 Çarşamba günü saat 14 e kadar Ankara Merkezi Müdürlüğüne vermeleri.

C.G. Verem Aşısı-—
Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Derneği 1 No. lu Dlspanse- ■ rinde devam edilmektedir.
Aşı yaptırmak istiyenlerin her gün saat 9-13 arasında müra- ■ caat etmeleri rica olunur.
Memurlar Kooperatifi arkasında I Adres: Ankara Veremle Savaş Derneği ■ merkez binası _________________|
Ankara Merkez İlçe Seçim
Kurulu Başkanlığından:
İlçe seçim kurulunun teşkili İçin 11 genel meclisi ile belediye meclisi üyeleri ve partiler arasında yapılması gereken kur'anın Martın 3 üncü Cuma günü saat 1? de Ankara î.dnci Agırceza mahkemesi Başkanlık odasında Alenî olarak çekileceği ilân olunur.
Haşiyell
Milletvekiller Seçimi Kanunu
Hazırlayanlar:
İHSAN OLGUN ~ ------------
Yozgat Milletvekili
İçinde kiler:
Haşiyeli kanun metni, Hükümetin ön tasarısı, ilim hey’eti-nln hazırladığı rapor ve kanun metni, hükümetin Meclise sunduğu tasan, geçici komisyon raporu. Demokrat ve Millet Partilerinin İlim heyetine sunduğu raporu ihtiva etmektedir.
Ayrıca; idare âmirleri, yargıçlar, zabıta âmir ve memurlarını, köy muhtar ve ihtiyar hey’etleriyle her kademe seçim kurullarını İlgilendiren maddeler ay rı, ayrı gösterilmiştir. Seçim mevzuunu aydınlatan mükemmel bir eserdir.
Fiatı (3) liradır. Satış ve tevzi yeri: Ankara A K B A Kitab evidir.
SAİT KOKSAL
İsparta Milletvekili

-s
Zevk Sohiplerinin NAZARI DİKKATİNE » Amerikadan gelmekte olan ! .GENTLEMAN. modelleri ne göre birinci sınıf işçilikle i elbise giymek istiyenler Cent.lmen TERZİHANESİ 1 NE KOŞUNUZ
I Fiyatlarımız uygundur.
\ Samanpazan, Arat Kitabevi ( yanında Basamaklı sokak No. 1 1 CENTİLMEN TERZİHANESİ I “ZİYA GÜRPINAR,,
t.

KİRALIK EVLER
Üreğil'de istasyona bir dakika me safede bahçe içinde yaz ve kış oturulabilecek üçer odalı, hollü, banyolu ve sair müştemilâtı havi evler ucuz kiralıktır.
Saat 9-19 arasında 15785 No. lu telefona müracaat edilmesi. (343)
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
U aylık ..............
6
8
Memleket dışı
12 aylık ..............
6 » ..................
8 »
15
8
Lira
ZAFER’in ilân Şartlan Bağlık ..................... U Lira
2. ve 8 üncü sayfada Sm. ...... 4 »
4. cü sayfada Sm.......... 3 »
5. ve 6. cı sayfada Sm..... 3 »
Doğum, Nikâh. Nişan, ölüm ve Mevlût ilânları 6 santimi göçmemek sortiyle 15-Ura.
Devamlı ilânlar için hususi tarife tatbik edilir.
Gaseteye gönderilen evrak ve gamlar neşredilsin edilmesin iade edilme*. îlftnlardan mesuliyet kabul edilmez.
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca: 5.000 Liralık ikramiyelere ortaç Müessesesinden alacağınız Sürpriz Marka
Bir GÖMLEK ile sahip olacaksınız.
Her satın alacağınız gömlek İçin numaralı bir kart verilecektir.
SÜRPRİZ Poplin gömlek Hatlarımızı takdim ediyoruz
750. 780. 840, 990, 1075, 12u0, 1300, 1380, 1440
Pijamalar: 1050 Kr.
ZAFER
2 - 3 - 1950
Mümtaz Faik’in Haksız Tevkifi
I Başmakaleden devam ı
[Günün Yazısı
3
co be
•Ş*
. ta ıha ık u
ik iği illi ato ıdıı ler i. i
1
:eri (ip! i 8
ırl
ştı ila
ff; ük
■fa (Baş tarafı birinci de) kadiyle 30 Kasım «9 tarihinden itibaren 31 Mart »50 tarihine kadar mahkûmiyetinin infaz edilmemesi, Ankara Memleket Hastahanesi Heyeti Sıhlılyesince verilen son 5142/942 sayılı raporla bildirilmiş idi. Bu müddetin henüz üç ayını bitirmeden, Ankara Savcılığınca, adı geçen hastahaneye yazılan müzekkere ü-zerine müvekkilimin gıyabında a-lman ikinci bir rapora ve İstanbul Savcılığından gelen bir tezkereye dayanılarak müvekkilim Mümtaz Faik, 27/2/950 tarihinde tevkif ve o gün bir polis refakatinde İstanbul Cezaevine sevkedilmiştlr.
İşte bu sevk muamelesini biz, kanuna külliyen mugayir bulduğumuz için huzurunuza gelmiş bulunuyoruz. Filhakika 27/2/950 tarihli istidasiyle Ankara Savcılığına kanunî durumunu açıklayan Mümtaz Faik’e karşı, adı geçen makamın mezkûr istida zahrına yazdığı ve o dakikada tefhim ettiği cevabı da mevzuata uygun görmemekteyiz, j Çünkü, C. M. U. K. nun 399 uncu maddesinin ikinci fıkrasının, birinci fıkraya matuf en ifade ettiği mânâ, hürriyeti bağlayıcı bir ceza ile mahkûm olan bir hastanın, iyileşmesine kadar mahkûmiyetinin infaz edile-miyeceğini âmir bulunmaktadır. Nitekim bir akıl hastasının, iyileşmeden cezası infaz edilemiyeceğine
tehlike-i kafiyeye ilka eden hastalıklarda, tehiri icra, mahkûm için bir hak teşkil edeceğinden, cezanın sonraya bırakılması hakkındaki talep, Müddeiumumilikçe nazarı itibara alınmadığı takdirde mahkûm tarafından mahkemeye müracaat edebileceğine dair olan hüküm aynen kabul edilmiştir.»
Görülüyor ki kanun yapan, müvekkilim vaziyetinde bir hasta için, tehiri icrayı, bir hakkı müktesep olarak kabul etmektedir. Halbuki
Ankara Savcılığı, müvekkilimi ceb-
ren cezaevi hastahanesine
gönder-
miş ve onu zorla tedaviye sevket-miştir. Malûmu âlinizdir ki cezaevleri hastahanesinde tedavi altında
geçen müddet, mahkûmiyete mahsup edilir. O halde açıkça söyliye-biliriz ki Mümtaz Faik Fenik’in,
bir tedaviye tâbi tutulmak suretiyle mahkûmiyeti filhal infaz olun-
makta
ve binnetice
mumaileyh
Seçim endişeleri
İnkılâp esaslarında ittifak
Öğretmene sarkıntılık
hasta halinde haksız yere hürriye-
tinden mahrum bırakılmış bulun-
maktadır.
Evvel ve ahir arzedeyim: Hastalığı raporla sabit olan bir mahkûm, cezaevine ilka edilemez. Tâ ki son rapor, hastanın şifayap olduğunu ifade etmiş ola...
Binaenaleyh C. M. U. K. nun 399/2 nci maddesi delâletiyle 402 inci maddenin 2, 3 ve 4 üncü fıkraları ve 405 inci madde gereğince keyfiyetin tetkiki kanunsuzluğu zahir olan infaz emrinin kaldırılmasına ve müvekkilimin hürriyetine kavuşmasına karar verilmesini bilve-kâle talep ve rica ederim.»
Hâmid Şevket İnce
Haksız tevkif kararının akisleri
d re
1(
8 u y a
4
göre bir müteverrimin cezasının çektirilmesine de bittabi imkân tasavvur olunamaz.
Müvekkilimin o dilekçede serdet-tiği mütaleaları, işbu arzuhalde aynen münderiç telâkki ederek burada fazla izahata geçmek istemem. Fakat o maruzata şu ciheti ilâveten arzetmekten fariğ olamıyacağım ki: Salahiyetli bir Hey’eti Sıhhiye-nin verdiği rapor hükmünü, hiç bir idari merci -ve bittabi Savcılık makamları- hükümden ıskat etmeğe yetkili değildir. Binaenaleyh Ankara Savcılığı, hasta bulunan ve tekrar muayene edilmesi zarurî olan müvekKilime karşı:
«Gel, seni ben, sıhhî şartlan havi hastahanemde yatıracağım ve o-rada tedavi ettirirken aynı zamanda cezanı da çektireceğim!» diyemez. 399 uncu maddenin mutlak hükmü, hastanın iyileşmesine kadar intizarı emretmekte ve başka
türlü bir düşünceye manal bıraa.-mıyacak şeanue vazıh bulunmaktadır.
«Hasta ne vakit iyi olacak ve a-caba hiç iyiliğe yuz tutmıyarak bilâkis ağırlaşacak mı? Yoksa sıhhi şartlara riayet etmiyerek ve kendisini tedavi ettirmiyerek hayatını intihara doğru sürükliyecek mi?»
Diye düşünmeğe hiç kimsenin ve hiç bir merciin hakkı yoktur.
Savcılık, rapor müddetinin biti-
mini beklemeğe ve ondan sonra yaptıracağı i&inci, üçüncü, hatta beşinci veya on beşinci muayene neticesinin ifadesini teşkil edecek olan tıbbî beyanları dinlemeğe mec-
burdur. Mecburdur çünkü, kanunun hükmü buduır. Ve Ceza Usulü
Kanunları, ancak natık oldukları yerde tatbik olunur. Bunun tefsiren
ve tadilen uygulanmasına cevaz
yoktur.
Akıl hastalığına uğrayan bir kimsenin -velev ki saldırgan bir halde bulunabilse- cezasının infazına baş-
lanmasından evvel Savcılıkça tutulup hastahaneye (timarhaneye) yatırılmasını tecviz etmiyen kanun vazii, verem hastalığına müptelâ
olan bir şahsı, evleviyetle rızası hilâfına cezaevi hastahanesine yatıra-maz. Cezaevi hastahaneleri, ancak cezası infaz edilmekte olan hasta mahkûmlara mahsus bir tedavi e-
vidir. (MADDE 404) yoksa o has-tahane: (cezasının infazı halinde hayatı ve muhiti için hayatî tehlike) arzeden ve fakat henüz hakkında infaz muamelesi başlamamış olan müvekkilim gibi mahkûmlar için hazırlanmış bir müessese değildir.
Görülüyor ki Ankara Savcılığı, Mümtaz Faik’i cebren ve mahfu-zen İstanbul Cezaevi hastahanesine
göndermekle, cezadan gözetilen maksat haricine çıkmış, yani mumaileyhin hayatî tehlike gösteren sıhhî durumuna tamamen lakayt
kalarak, çok ağır bir zararı müed-dî olacak surette kanunsuz bir ha-
rekete geçmiştir.
Bizce, Ankara Savcılığının bu muamelesi, tamamen Türk Ceza
Kanununun 181 inci maddesine uy-
gun bir fiili memnudur.
İzah ettiğim şu kanunî sebepler karşısında Ankara Cumhuriyet Sav cılığı, Ankara Nümune Hastahanesi Hey’eti Sıhhiyesinden aldığı ek rapordaki:
•■Cezaevi hastahanesinin tüberkü-lozlulara mahsus koğuşunda gerekli sıhhi şartlar mevcut ise ceza müddetini geçirebileceğini» belirten cümleden müstefit olarak müvekkilim aleyhine işlenen kanunsuz muameleye, bir sütre-i meşruiyet örtemez. Zira, doktorlar, yalnız sıhhî tedaviden bâhis mütalea-lar verebilip, ceza kanununa tallûk eden kanunlardaki hükümleri bilmeğe memur sayılamazlar. Ceza kanunları ve onların ifade ettikleri mânâ ve mefhumları derpiş ve tatbik eylemeğe, ancak, onu yürütmekle mükellef olanlar mecburdurlar. Size bu maruzatımı teyiden Adalet Bakanlığı tarafından 1937 senesinde neşredilen C. M. U. K. nun esbabı mucibesini muhtevi kitabın 153 üncü sahifesinde bu bahse taallûk eden gerekçeyi de bir doktrin olarak gösterebilirim
»Halbuki mahkûmun sıhhatini
★ (Baş tarafı birinci de) ve bu keyfiyet umumî efkârda tepkiler yaratmış, muhtelif mahal ve teşekküllerden telgraflar gelmeğe başlamıştır. Düşüncelerimi söylemekte bu bakımdan bir mahzur görmüyorum.
Filhakika Mümtaz Faik Fenikin tevkifi Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 399 ve 404 üncü maddeleri sarahatine muhaliftir. Bu keyfiyeti izah için evvelâ bu maddelerin hâdisemizi ilgilendiren fıkralarını şöylece tesbit edelim:
Madde: 399 — Akıl hastalığına tutulan mahkûmlar hakkında hürriyeti bağlayıcı bir cezanın infazı, iyileş-tikteıj sonraya bırakılır. Diğer bir hastalık dahi hürriyeti bağlayıcı bir cezanın infazı halinde mahkûmun hayatı için katî bir tehlike teşkil e-diyorsa, bu hastalıkta dahi aynı hüküm tatbik olunur.
Madde: 404 — Cezanın infazına başlandıktan sonra hastalık müna-sebetile mahkûmun hapishane hastanesinden başka bir hastaneye kaldırılması halinde, hastanede geçirdiği müddet, cezadan indirilir.
Şu iki maddeyi dikkatle okuyanlar görürler ki bunlardan 399 uncu mad de, hapishaneye girmeden evvel hastalanmış bulunanlar hakkında ne muamele yapılacağını açıkça ifade etmekte ve cezanın infazının (İyileştikten sonraya bırakılacağı) âmir hükmünü koymaktadır. Mümtaz Faikin hapishaneye girmesinin hayatı için katî bir tehlike teşkil edeceği ve bu itibarla dört ay sanra tekrar muayene edilmek kaydiyle infazın tehiri lâzım geleceği hakkında 30/11/1949 tarihli heyeti sıhhiye raporu mevcuttur. Bu raporun müddeti Mart 1950 sonunda bitmektedir. Şu hale göre müddet bitmeden ve tekrar muayenesi yapılmadan hapishaneye şevki 399 uncu maddenin sa-rahatına muhaliftir.
Her ne kadar bu .vaziyette 404 üncü maddedeki hastane kaydına istinaden tevkifinin yapılabileceği söylenebilirse, de bunu kabul etmeğe im kân yoktur. Bir defa Türkiye hapishanelerinin hiç birisinde (Hastane) vasfına lâyık bir tesis mevcut değildir. Müekkilimin İstanbul hapishanesinde sevkedildiği yer (Hastane) değil (Revir) dir. Herkesçe malûm olan bir hakikattir ki (Revir, dispanser, hastane, prevantoryum, sana -toryom) yekdiğerinden tamamen ay n sıhhi tesislerdir.
Kaldı ki müekkilimin hastalığı verem olduğuna göre onu bir hastaneye değil ancak bir sanatoryoma gön dermek düşünülebilirdi. Bununla beraber 404 üncü madde (Cezanın infazına başlandıktan sonra) vücuda gelen bir hastalık halini derpiş ettiğine göre savcılığın bu maddeye istinat edebilmesine de hukukan im-
kân yoktur ve binaenaleyh Mümtaz Faik Fenik hakkında tatbik edilen muamele usul kanununa sarahaten aykırıdır.»
Mümtaz Faik’e çekilen telgraflar
•Demokrasi uğrunda tevkif edilişinizi acı ile öğrendik. Dâva uğrunda hayatını tehlikeye koyan sîzler gibi mücahitlerle iftihar ediyoruz. Allah ve biz sizinleyiz.»
Çubuk Demokrat Partilileri adına Muhittin Erer

Sayuı Mümtaz Faik Fenik:
Gazetenizde «Allahaısmarladık» yazınızı teessürle okuduk. Vatan, mil let dâvası uğrunda uğradığınız mahkûmiyete bizler kadar bütün Türk demokratları da inanmışlardır. Kötü zihniyetten kurtulamıyan bedbahtlığa acımamak elden gelmiyor. Siz-ler sağ Türk milleti de var olsun.
Kızılcahamam Demokrat Parti İlçe İdare Kurulu Y. îsmaim Sezen

Mümtaz Faik Fenik
Cezaevi üçüncü koğuş Sultanahmet * İstanbul Gazeteciler Cemiyetinin telgrafı Dilekçe Komisyonuna havale edildi
Diğer taraftan Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik hakkındaki cezanın infaz şeklinin kanunsuzlu -ğu hakkında İstanbul Gazeteciler Cemiyeti tarafından Meclis Başkanlığına gönderilen telgraf, Dilekçe Komisyonuna havale edilmiştir.
Dilekçe Komisyonu kısa bir zamanda, bu telgrafı tetkik edecek ve Adalet Bakanının da bu husustaki fikrini alacaktır. Komisyonun pek yakında bir karara varacağı ve büyük bir ihtimal ile Meclis Heyeti Umumiyesine arzedeceği söylenmektedir.
Demokrasi dâvasındaki hizmetlerinizin bahtsız tecellisini teşkilâtımız teessürle karşıladı. Ceza müddetinizi huzur içinde geçirmenizi dilemekte sıhhat ve enerji ile aramıza dönmenizi beklemekteyiz.
Demokrat Parti Çankaya İlçe İdare Kurulu

Mukaddes dâva uğrunda karşılaştığınız haksızlığa sabır ve metanetle göğüs germenizi iftiharla karşılar, s,iğlik temennilerimizle tez günde kurtulmanızı candan dileriz.
Demokrat Parti Çankaya Bucağı Başkanlığı

Başınıza gelenin çabuk geçmesini ve uğrunda mücadele ettiğimiz ve sizi belkiyen temiz dâvamıza bir an evvel sağlıkla dönmenizi en yüksek mahkemeden dileriz.
Demokrat Parti Çankaya Ocağı İdare Kurulu
Seçim arefesinde
mokrat Parti’nin tamamen hususî ve apayrı bir durumu vardır. Demokrat Parti, bilindiği gibi, tâ devre başlangıcındanberi meclisin feshedilmesini ve en kısa bir zamanda yeni seçimlere gidilmesini ısrarla talep edip durmuştur. Bunun için gösterdiği mucip sebepler, Anayasanın yukarıda izah ettiğimiz «istisna» sına başvurulmak için gerekli şartlanıl tâ kendisiydi: 1946 seçimlerinin malûm tarzı cereyanı, memleket efkârında uyandırdığı a-normal ve gergin hava,, meşruiyet, gayrimeşruiyet iddiaları; hulâsa, şimdi burada bir daha tazelemekten bir fayda ummadığımız bir sürü düzensizlikler Ve gayritabiilikler, Meclisin derhal feshedilip seçimlerin yenilenmesi için, Anayasanın istediği fevkalâde ahvalden başka bir şey değildi. Bununla beraber iktidar, Anayasa ruhuna uygun bütün bu istek ve ısrarları, inatla reddetti ve devreyi herçebbadbât, üç buçuk yılın hemen hemen sonuna kadar getirdi. Ve ancak bugündür ki, fakat, ortada artık hiç bir fevkalâdelik kalmamışken; hiç bir mucip sebep yokken, sakat ve aşağı yukan gayrimeşru olduğu anlaşılan bir teamüle gûya uyma bahanesiyle, fakat sırf kendi seçim taktiği bakımından gerekli saydığı için, Meclisi feshedip yeni seçimlere gitmekte âdeta telâş etmeğe başladı.
Devrenin bitmesine dört beş ay kala yapılacak bir fesihle, Demokrat Partinin üç buçuk yıldanberi istediği fesih arasında buğun artık hiç bir münasebet kalmamıştır. Hem o kadar ki, Demokrat Partinin talebi ne kadar Anayasaya uygun idiyse, iktidarın bugünkü em-rivakinin aynı kanuna o derece aykırı olması bir tarafa, hattâ, şimdi Demokrat Parti başka iki mühim sebepten ötürü, Meclisin derhal feshedilmesi fikrine muanz bulunabilir; bir defa, iktidarın daha şimdiden tesbit ettiği anlaşılan seçim tarihi, seçimin selâmetle yapılabilmesi bakımından ne bu memleketin iklim ve coğrafya şartlarına, ne ulaştırma imkanlarına, hattâ ne de bu bu seneki şiddetli hava durumuna uygundur. Fakat iktidar, elindeki vasıtalariyle bu imkânsızlıkları yeneceği ve muhalefeti yaya bırakacağı kanaatindedir. Muhalefeti yaya bırakacağı kanaatinde de o yaya kaladursun, fakat bilcümle vasıtaları, bu arada devlet ve âmme vasıtalarını kendi emrine koşarak, muhalefete nazaran daha müsait bir hareket serbestisine sahip olacağında şüphe yoktur. Bu halde de, partiler, müsavi şartlarla seçime giremiyorlar demektir.
Seçimlerin zamansız yapılmasından muhalefetin duyduğu bu seferki gerçekten endişedir- bir endişe de, bu şartlar altında yapılacak ve iştirak nisbeti pek düşük olması mümkün bir seçimden sonra gelecek olan Meclisin, tıpkı bu devrede olduğu gibi, bir huzursuzluk, rahatsızlık ve gayritabiilik atmosferi içinde kalması ihtimalidir ve en kötü, en kritik olan da budur.
Bununla beraber, iyi niyetimizi bozmadan, Seçim Kanununun hazırlanış ve kabul edilişinde memnunluk verici bir anlayış göstermiş bulunan iktidarın, kanunun sıhhatli bir şekilde tatbikine engel olabilecek hususları da gözönünde bulundurup bertaraf etmek istiyeceğini ■ umalım ve bekliydim. Fakat unutmamalıdır ki iyi niyet ilânihaye değildir ve bir hududa gelince da- ; yanır kalır. Çünkü her şeyden evvel vatandaş, memleketin ve de -mokrasinin selâmetini istiyor.
Muhip DIRANAS
lâzım değil mi ?
★ (Baş tarafı birinci de) mek seçimlerde muhalefetin aley -hine tecelli edecekse, muhalefet peşin olarak bu zararı sinesine çekme yi kabul etmiştir ve muhalefette de kalsa, iktidara da gelse, bu memleketi şarklılıktan sıyırarak garplili-ğe doğru yönelten inkilâp esaslarını sadakatle müdafa etmek azmindedir.
Muhalefet, vicdan hürriyetinin ve lâiklik prensibinin dinsizlik olmadığını ve vicdan hürriyeti için de vatandaşların hür ve serbest olduğunu, onların dîhi hissiyatına hiç bir baskı yapılmaması lâzım geldiğini i-fade etmiş ve lâikliği, bazı Halk Partisi çevrelerinin bir zamanlar anladıkları gibi, din düşmanlığı şeklinde tecelli etmiyeceğini açıkça ifade etmiştir.
Halbuki, esefle müşahede ediyo -ruz ki, iktidar partisi el altından dinî tahrikat yapan eserleri memle -kette dağıtmaktadır. Bu mevzu üzerinde siyasî partilerin birbirleriyle yaptıkları mücadeleler ve yarınki demokratik hayatımızın inkişafı bakımından ehemmiyetle durmak zaruretini duyuyoruz.
Demokrasiyi memlekette geliştirmenin ve yerleştirmenin, tek çaresi, mevcut büyük prensipler üzerinde tarafların gıllıgışsız olarak ittifak edebilmelerinde vatanın bütünlüğü, seçimlerin dürüstlüğü, meseleleri nasıl münakaşa götürmezse, inkilâp esasları mevzuu da öylece münakaşa götürmez işlerdendir. Demokrasi mü cadelelerinde tarafların sadakatla riayet edecekleri kaideler vardır. Bu kaidelere riayet edilmediği takdirde, demokrasi bir curcuna havası içinde tereddi eerö Ekalliyetin ekseriyete tabi olması keyfiyeti, nasıl, bu mücadele kaidelerinin esaslarından birisi ise, bugünkü ahval ve şartlar içinde de inkilâp prensiplerine sadakat öyle esaslı şartlardan -dır.
Biz memleketin siyasî ve İçtimaî hayatında rey ve söz sahibi olacak ve kitleleri arkalarından sürükliyecek kimseler üzerinde irticai destek-liyen bu gibi kitapların bilâkis fena tesirler yaratacağına kaniiz. Yani ı demek istiyoruz k, irticai desteklemek ve körüklemekle, Atatürk hak kında fena hükümler veren eserlerle, Halk Partisi, halkı kendi lehine çevirme yoluna gitmek gibi bir mü-

lâzaya yer vermemelidir. Bir an için, bunun faydası olacağına kani dahi olsa, buna tenezzül etmiyecek bir dürüstlük göstermek mecburi -yetindedir.
Halbuki, bir taraftan, tekzipler yaparken diğer taraftan da, memleketin dört bir ucuna bu kitaplar yayılmaktadır. Bir an için böyle bir işi, muhalif partilerden biri yapmış olsaydı, Halk Partisinin nasıl şahlanacağını nasıl devlet cihazını ayak-landıçacağını tahmin etmek zor değildir. Bu hareketi başkası yaptığı takdirde tedip edeceği bir işe bizzat kendisinin sarılması, en aşağı samimiyetsizlik ile izah edilebilir.
Haydi, diyelim ki Halk Partisi muhalefete karşı samimî değildir, fakat, hiç değilse, kendisine karşı samimî olmak mevkiinde olmamalı mıdır? Unutmamalıdır ki, ikilâpla-rı yaratan Atatürk, Halk Partisinin kurucusudur. Belki H. Partisine rağmen fakat, hiç şüphe yok ki ona izafeten bu inkilâpları başarmıştır. Bu itibarla Halk Partisi, muhalefete kar şı olmasa bile; kendisine karşı samimî olmak için onun çizdiği yoldan ayrılmamak zorunda değil midir?
Seçimlerin arifesindeyiz... Bu mücadele ne kadar dürüst ve ne kadar temiz yapılırsa, memleketin yarını bakımından o kadar muvaffak bir e-ser meydana getirmiş olacağız. Beş senelik parti hayatı, vatandaşların gözünü açmış, demagojinin yalanın, kuru vaadin mahiyetini ona öğretmiştir. Memleketin faydasına olmı-yan propagandalar halk tabakalar) arasında erimekte ve bu propagandaları çıkaranları da beraber eritmektedir. Bundan başka yine unutmamak lâzımdır ki, bütün müacele-ler memleket içindir, memleketin âli menfaatlerini harcıyarak koltuk avına çıkanlar, bir an için o koltuklara kavuşsalar bile, yerlerinde rahat edemiyeceklerdir. Ve hepimiz, muvafık, muhalif her vatandaş, bu vatanda ancak ve ancak, hürriyet havası içinde inkilâp prensiplerine sadakatle huzura kavuşmanın mümkün olacağına kaniiz, irticai körük -lemekle, Halk Partisi yalancı mu -vaffakiyetler elde etse bile unutmamalıdır ki, elde ettiği muvaffakiyete rağmen tarih onu bir gün mahkûm edecektir.
Cihad Baban
PARTİLERDE
Ankara İlçesinden 286 vatandaş
daha D. Partiye iltihak etti
eden bir orta
okul talebesi
Dün Keçiörenden Ankaraya gelirlerken bir Ortaokul talebesi ile İlkokul öğretmenlerinden bir ba- j yana sarkıntılık yapılmıştır.
Hâdise şöyle cereyan etmiştir:
Keçiören ilkokul öğretmenlerinden Güzin Ürgün ders mesaisi bit- | tikten sonra küçük kızı ile birlikte ' dörde on kala otobüsüne binerek Ankaraya hareket etmişler. Aynı saatlerde Keçiören Ortaokulu da dağıldığından bazı talebeler, Ankaraya gelmek için otobüse binmişlerdir.
Otobüs bir hayli yol aldıktan sonra arkadan bir el pencere kenarında oturan öğretmenin saçlarını evvelâ okşamıya sonra da çekmeye başlamıştır. Bu sırada öğretmen Güzin arkasına dönerek oturan üç küçük ortaokul talebesini haşlamış ve orada bulunan fizik öğretmenine bu talebelerin saçını çektiğini ( ileri sürerek numaralarının alınmasını rica etmiştir.
Talebeler saç çekenin kendileri olmadığını elin bir arka sıradan geldiğini söylemişlerdir. İki sıra arkada oturan aynı ortaokulun talebelerinden 19 yaşlarındaki Nedret Yavuzun öğretmenin saçını çektiği anlaşılmış ve yakalanarak zabıtaya" k teslim edilmiştir.
Dünkü duruşmada sanık Nedret öğretmenin saçını çekmediğini ileri sürmüşse de sanığın bundan evvel Ankara Ağırceza mahkemesince ırza geçmekten altı ay mahkûmiyeti olduğu gözönüne alınarak ve sarkıntılık hâdisesi de dinlenen tanıklarca varit olduğundan sanığın 24 gün hapsine karar verilmiş ve cezaevine gönderilmiştiı
★ (Baş tarafı birinci de) Dipbıyık bucağı müdürü Nafj Ona, Cumhuriyet -Halk Partisi propagandası için çıktığı köylerde Demokrat Parti aleyhine söylemedik söz bırakmadıktan sonra bucak merkezine döner dönmez, Demok ratların ileri gelenlerini jandarma-larlar, bekçilerle ve korucularla hükümet konağına toplatmış bunları tehdit ve tazyik altına alarak Halk Partisine yazılmağa zorlamış...
Bu yersiz hareketi duyan Çarşamba Demokrat Parti teşkilâtı derhal faaliyete geçerek Müdürün şahsiyeti mâneviyesine ve Başka-nına karşı yaptığı hareketleri ve Demokratlara tehditlerini tesbit etmiş bulunmaktadır.
Dikbıyık bucak müdürü hakkında adlî takibata tevessül olunacaktır.
Aydındaki hâdise de şudur:
Çinenin Karpuzlu bucak müdürü Süleyman Sever; Ayak köyü Demokrat Parti Başkanı Mustafa A-kalanı arkadaşlariyle beraber Demokrat Partiden sitifa ederek Ulus gazetesi ile ilân etmeleri için tazyik etmiş, fakat bunda muvaffak olamayınca bir yangın tahkikatını bahane tutarak Abak ve Aley-han köylerinde on iki Demokratı çocukları ile beraber 26 Şubat 950 pazar gecesi bucak merkezine götürerek siz Demokratsınız ha... diye karakolda bir hayli dayak attıktan sonra hepsinin parmaklarını bir a-raya getirmek suretiyle tırnaklarının uçlarına değnek ile işgence yaparcasına vurmağa başlamıştır. Bununla da kalmıyan Bucak Müdü-
rü Falakaya koymak suretiyle Demokratların ayaklarım sopalatmışlar.
Hâdiseyi haber edan Demokrat Parti ilçe teşkilâtı, vak’a mahalline derhal nakil vasıtası göndermiş ve yürüyemiyecek halde döğülen vatandaşları il merkezine naklettir-miştir.
Dün Urfadan gelen bir yıldırım telgrafında ise aynen şöyle denilmektedir.
İlimizin her tarafında baskının şiddetle tekrar başladığı bildirilmektedir. Merkezde aynı şekilde tezahürler başgösetrmiş bulunuyor. Emniyet H. Partisi ile birlikte bir takım asılsız tertiplerle elemanlarımızı Savcılığa sevketmiye başlamışlardır.
Nobel mükâfotı listesine dört Hindli de dahil
Yeni Delhi, 1/3 (GHH) — Oslo-dan bildirildiğine göre bu yılın Nobel mükâfatı listesine dahil 28 kişi meyanında Hindistan Başbakanı Pan dit Nehıu ve daha 3 Hintli bulunmaktadır. Bunlardan birisi Hindis-tanın bugünkü Moskova Büyükelçisi ve meşhur âlim ve filozof Badha Krishnandır.
Küçük ressamın küçük münekkidi
★ (Baştarafı 4 üncüde) raf makinası alır filmleri buraya i asardık.
Sergiden çıkarken düşünüyor- | dum: Bir tabloyu eline aldığı za- [ man ne zamanda yapıldığını anlı- i yabilmeliymiş... Sanki köşesine ta rih atamaz gibi... Ftograf makine- ' si ile elindeyse Ademle Havva'nın Fatih’in, Pilevne’nin resimlerini çek sin de assın bakalım sergisine. Madem ki bu çocukta deha var niçin bir Michelangelo olmasın da bir Picasso olsun! Picasso için ki daha 1947 de Resimlerine bakarken bedii bir zevk ve heyecan duyuyor mu-
★ (Baştarafı 3 üncüde)
Not: Aynı gün elliyi mütecaviz tarafsız vatandaş D. P. ye yeniden kay dolunmuşlardır.
Diğer bir liste
Demokrat Parti merkez ocağına akın halinde kaydolunan vatandaşların listesi aşağıdadır:
1 — Muzaffer Kutlu. 2 — Veliye Alacan ve Sacide Alacan. 3 — İbrahim Aygün. 4 — Halime Aygün. 5 — Necati Erel. 6 — Necip Kubat. 7 — Emine Kubat. 8 — Mehmet Can. 9 -s Fatma Can. 10 — İzzet Balaban. 11 — Zekiye Balaban. 12 — Yaşar Balaban. 13 — Abdullah Yazar. 14 — Şemsi Yazar. 15 — Turan Yazar. 16 — Refika Yazar. 17 — Ali Çelik. 18 — Lâtif Yıldırım. 19 — Kamer Yıldırım. 20 — Makbule Yazar. 21— Hacı Yazar. 22 — Mahir Aydoğdu. 23 — Fatma Aydoğdu. 24 Şahin Öz-kaya. 25 — Hikmet Özkaya. 26 — Fevziye özkaya. 27 — Remzi Kılınç 28 — Fethiye Kılınç. 29 — Emine Kılınç. 30 — Seyit Demir. 31 — Ad-viye Demir. 31 — Sultan Demir. 33 — Bostan Sezer. 34 — Yete Aydemir. 35 — Gülizar Ayhan. 36 — Ömer Ayhan. 37 — İsmail Çalıkuşu. 38 — Ayşe Çalıkuşu. 39 — Mehmet Çalıkuşu. 40 — Seyide Çalıkuşu. 41 — Musa Kutlu. 42 — Hıdır Kutlu. 43 — Şehide Gülyurt. 44 — Necip Altuntaş. 45 — Makbule Al-tuntaş. 46 — Ahmet Gülyurt. 47 — | 'aniye Gülyurt. 48 — Lûtfiye Koçer.
49 — Mehmet Koçer. 50 — Haşan Yavuz. 51 — Sadık Yavuz. 52 — Ayşe Yavuz. 53 — Nazlı Yavuz. 54 — j Salim Kozan. 55 — Davut Kozan.
56 — Fatma Kozan. 57 — Emine Kozan. 58 — Şefika Kozan. 59 — Salim Özçelik. 60 — Hatice Özçelik. 61 —
Acar. 72 — Hulûsi Özçelik. 73 — Mehmet Demircan. 74 — Emine De-mircan. 75 — Emin Şanlı. 76 — Hayriye Şanlı. 77 — Feride Yorulmaz. 78 — Ayşe Gök. 79 — Mehmet Gök. 80 — Güllü Gök. 81 — Hadi Gök. 82 — Ali Kılıç. 83 — Sabahattin Kılıç. 84 — Sıdkiye Kılıç. 85 — Hayri Polat. 86 — Fatma Yazar. 87 — Meh met Karakaya. 88 — Lûtfiye Kara-kaya. 89 — Tahir Büyükbaşaran.
Türbelerin açılması
"HAYÂL İSİM,,
Cengizhan’ın yazdığı Şiir Kitabı yakında çıkıyor
Temiz masum bir aşkın şiirlerini bu kitapta bulacaksınız.
sunuz?) Sorusuna Halide Edip A- | Hacı Mehmet Kılınç. 62 — Ali Kı-dıvar — Resimleri insandan başka hnç. 63 — Muttalip Özalp. 64 — Ze-her şeye benziyor.) Necmettin Sa- | Hha Özalp. 65 — Mustafa Seçer. 66— dak — (Maalesef hiçbirşey duy- Haşan Seçer. 67 — Mahmut Bakkal, muyorum). Mustafa Şekip Tunç — 68 — Talip Boyat. 69 —Şehzade Ül-(... Şekil olarak rahatsız ediyor.) . ker. 70 — Emine Ülker. 71 — Fehmi Refik Halit Karay — (Zerre kadar duymuyorum.) Vedat Nedim Tör — (Bediî heyecan mı? ne münasebet!...). İsmail Galip Arcan — (E-vet ters tarafından). Edip Hakkı — (Bunlardan bediî bir haz duyulamaz.) Selma Emiroğlu — (... Onları acemi karikatürist eserlerine benzettiğim için güleceğim geliyor.) demişlerdi.
Evet, bir doğan güneş var ama, rengi altın sarısı mı, simsiyah mı, belli değil.
•fc (Baş tarafı birinci-de)
Bu arada tekke ve zaviyelerle türbelerin şeddine ve türbedarlıklarla bir takım ünvanların men ve ilgasına dair olan 677 sayılı kanunun birinci maddesine bir fıkra eklenmesine dair olan tasarı da kanunlaştı.
Hükümet tarafından ilâvesi teklif edilen fıkraya göre, Türk büyüklerine ait san’at değeri olan türbeler hükümet tarafından açılabilir.
Söz alan Hulûsi Ural, bütün Selâtin türbelerinin fıkraya ithalini ve «açılabilir» kelimesinin «açılır» şeklinde düzeltilmesini istedi ve bu hususta bir de önerge verdi.
Yalnız Türk büyüklerine ait bulun duğunu, bütün türbelerin açılmasının içinde bulunduğumuz şartlar icabı mümkün olmadığını belirttikten sonra fıkranın «açılabilir» şeklinde kalmasının zarurî olduğunu, hükümetin lüzum gördüğü zaman bu yerleri kapatabilmek salâhiyetinin baki kalması için fıkranın bu tarzda tanzim edildiğini söyledi.
Hulûsi Uralın önergesinin reddini müteakip hükümet teklifi aynen kabul edilerek kanunlaştı.
Meclis yarından itibaren Cumartesi Pazar hariç her gün öğleden sonra toplanarak eldeki kanun tasarılarını müzakere edecektir.
DELİ HÜSEYİN PAŞA
Tarihi Roman
Yazan ■. Zuhuri DANIŞMAN
ÜlküGÖKÇE
Not: Sondaki anket «Aile Dergisi» nin 1947 yaz nüshasından alınmıştır.
V
3 - Martta şatışa çıkıyor
|Cep Yayınevi P. Kutusu 417 Ankara|
Tevfik Kol baş
C. Bayar bu hafta Adanaya gidiyor
★ (Baş tarafı birinci de) balık bir kaç mislini bulmuş ve bu suretle parti merkezine gelinmiştir. Vatandaşların arzusu üzerine alkışlar arasında balkona gelen Kâmil Gündeş, özlü bir konuşma irat etmiş ve: «Eğer biz de iktidara geldiğimiz zaman sîzleri unutacak ve sözlerimizi yerine getirmiyecek o-lursak Allah önce Kâmil Gündeşin canını alsın. Hepinizi saygı ve sevgi ile selâmlarım aziz Nevşehirliler» diyerek sözlerine son vermiştir.
Müteakiben akşam da partililer-,f“-le samimî ve tenvir edici hasbihal-lerde bulunan misafirler sabahleyin beraberlerindeki zevatla Göl-şehre gitmişlerdir. Kendileri oradan Ankaraya müteveccihen hareket etmişlerdir.
Dünya Basınından
Hulâsalar
__ 1 - 3-' 1950 —
İngiliz basını:
İngiliz gazetelerinin hemen hepsi bu sabahki başyazılarında kurulan yeni kabine hakkında yorumlarda bulunmakta ve kabine üyeleri arasında yapılan değişikliğin zannedildiğinden çok daha az olduğunu kaydetmektedirler.
Daily Mail gazetesi, memleketin yüksek menfaati bakımından yeni kabineye başarılar dilemekte ancak kabine üyelerinin vazifelerinde uzun müddet kalacakları düşüncesine kapılarak iş görmemeleri lâzım geldiğini ileri sürmektedir.
Manchester Guardian ve Times gazeteleri yeni kabinenin ele alacağı işlerin başında İktisadî ve ma lî meselelerin bulunduğunu bilhassa -kaydettikten sonra, hükümetin bu yolda azimle çalışması lâzım geleceğini yazmaktadırlar.
Daily Herald gazetesi yeni kabinenin kurulması münasebetiyle İngiltere’nin dış siyasetini bir kere daha gözden geçirirken bu siyasette herhangi bir değişiklik vuku bul masının imkânsız olduğunu kaydetmektedir. Gazete, Bevin’in takip ettiği sisaysette tereddüdle hareket ettiği yolundaki bazı imalâ rın yersiz olduğunu bu vesile ile bir kere daha hatırlattıktan sonra, geçen 5 senenin bu bakımdan kâfi bir tecrübe sayılacağını yazmaktadır.
Daily Herald şunları ilâve ediyor:
«İngiltere’nin dış siyaseti en ufak bir değişikliğe maruz kalmıyacak-tır. Dış siyaset eskisi gibi kalacak ve vaziyete göre istikâmet alacaktır. Dışişleri bakanı işçi partisi namına değil, İngiltere namına ha reket etmektedir.»
Gazete yazısına son verirken, İngiliz dış siyasetindeki istikrarlı durumu bir kere daha belirtmektedir.
Demokrat Parti Ankara İl
İdare Kurulu Başkanlığından
İl*, kongresi 12/3/1950 Pazar günü saat 9 da Gar gazinosunda yapılacaktır. Sayın delegelerin teşrifleri rica olunur.
1
(
r
h
ti
b

g n ç; le ti g( m
le te la le fu te h; bi ca n: la la ki ed bı I ve t»

Comments (0)