SALI
28
ŞUBAT 1950
T"-’
[Allaha
.
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2
Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ....... 15619
Yazı işleri, idare ..... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Bugün 2 nci sayfada
İKTİBASLAR
“Bereitschaften,,
Tecil müddetinin bitmesine daha bir ay varken

ti Rl £ apl
«te

ısmarladık!..
Mümtaz Faik Fenik
■» u satırlar gazetede intişar
■ »ettiği sırada ben mevkuf olarak Istanbula sevkedil-miş bulunacağını. Üç aylık malı-.kûmiyeti olduğu halde neden Mümtaz Faik Fenik hapishaneye atılmıyor, diye Büyük Millet Meclisine takrirler veren Kırşç-dir Milletvekili Sahir Kurutluoğ lu ile, Bursa Milletvekili Muhid din Baha Parsın içleri rahat etsin! Cezamı çekmeğe başladım.
Şimdiye kadar neden bu mahkumiyetin infaz edilmediğini, Sahir Kurutluoğlunun Meclisteki su al takriri üzerine gazetemizde izah etmiştim. Bunu bir defa daha kısaca burada tekrarlıyayım :
Ceza Usulü Muhakemeleri Kanununun 399 uncu maddesi, -Altı aydan al olan cezalarda, eğer hapis mahkûmun hayatı için kati bir tehlikeyi mucip ise, cezanın infazı tecil edilir* şeklindedir.
Ben hasta olduğumdan Istan-bulda tam teşekküllü bir hasta-haneden muayene edilerek cezamı altı ay tecil eden rapor aldım. Ve bu raporum Adlî Tıb Müessesesinde yapılan muayene sonunda da tevid edildi. Yakacık Saııatoryomu da ayni mealde bir rapor verdi. Ankara Savcılığı, bütün bunları kâfi görmeyip tekrar beni Adlî Tıb Müessese-sine gönderdi. .İhtibarat’ı adli-yede» en yüksek merci olan bu müessese kararında ısrar etti. Yani benim için bu vaziyette hapse giremez. Girerse hayatı için kati tehlike vardır, dedi.
Bunun üzerine cezam altı ay
i geri bırakıldı.
Raporu 1 Haziranda al -i mıştım; Kasım ayının sonunda bitiyordu. Tekrar savcı-r-lrga müracaat ettim. Ve yeniden lam teşekküllü bîr hastahanede 1 muayenemin icrasiyle,neUcpnin bana bildirilmesini istedim.
Ankara Savcılığı beni Ankara , Numune Hastahanesine gönder di. Mütehassısı doktor tarafın* | dan muayene edildim ve cezamın dört ay daha geri bırakıl-| ması lâzım geldiği hakkında bir [ rapor verildi.
) Muhterem okuyucularımı şah-. si işlerim için yormak istemez-) dim. Fakat ne yapayım ki, bu iş ı şahsi mesele olmaktan çıkmış, ve doğrudan doğruya bir muha-| lif gazeteciye yapılan bir tazyik . halini almıştır.
) Tazyik diyorum, çünkü Kasım . ayının sonunda Ankara Numune ' Haslahanesindeki sıhhi heyet ta-I rafından mevkufiyetin, hayatım ' için kati tehlike teşkil ettiğine ı ve cezamın dört ay tecil edilmesine dair bir rapor veril -
| mişti. Bu müddet, önümüzdeki Martın sonunda nihayet bula-) çaktı.
Hal böyle iken, bana rapor ) verildikten sonra bir çok defa-. Iar Savcılığa çağınldım. Sabah I akşam mütemadi bir şekilde bir ı sinir mücadelesi ile karşı karşı-I ya bırakıldım.
i Istanbula gitmem, oradaki ha-
pishanedeki verem kovuşunda \ yatmam istendi. Yatak var, den- ( di; yok dendi. Hülâsa huzur ve ) rahat istiyen bir hastalığı artır- ( inak için ne lâzımsa hepsi ya- ) pildi. \
Bundan iki ay kadar evvel / Savcılığa bir istida verdim: Ne \ yapacaksanız, yapın dedim. Ve- / rem huzur ve rahat istiyen bir \ hastalıktır. İsterseniz beni tevkif i edin. Eğer kanun sarahatına 1 rağmen muhakkak benim hapis ( yatmam matlup ise, verem has . talığını tedavi edecek bir mües- \ sesede, ücreti tarafımdan tediye , edilmek şartiyle mevkuf yatma- \ ğa âmâdeyim; fakat bu hususta / kesin karar verin, çünkü ben üç ' ay hapse mahkûmum, idama / mahkûm değilim; dedim. Ve derhal katı bir cevap istedim... ( O zamandan beri bu istidam cevapsız kaldı. Fakat bu arada ( benim hapse girmem için alâka- . lıların fevkalâde ibir gayret sar- I, fettiğini, ve hattâ bazı mühim ) kimselerin bizzat Nümune Has- j tahanesine kadar gönderildiğini ' işitiyordum. /
Evvelki akşam, yani Cumarte ' si akşamı saat 18 de matbaaya / bir sivil komiser geldi. Ve bana Savcılığın bir davetnamesini teb- ( liğ etti. Bu davetnameye göre iki gün zarfında üç aylık mahkûmi- ( yetimi çekmek üzere Savcılığa . müracaatım bildiriliyordu. '
Ne yapabilirdim? Savcılığın / tebliği ve iki günlük mühleti Cu martesi Pazar günlerine isabet ( ettirilmişti hiç bir kanunî te şebbüs yapmama imkân yoktu. ( Hem neden dokuz aydan beri, rapora göre serbest bırakıldığım ‘ halde, şimdi beni tevkif etmeğe kalkmışlardı?
Sebep açıktı : Yeni seçimler, . gelmiş çatmıştır. İktidar partisi bu arada benîm dışanda bulun- ( mamı uygun görmemiştir.' Ve’ her türlü kanuni mesuliyeti üze- ( rine alarak tevkifime gitmiştir. Bunu kanunlarla, nizamlarla te- I lif etmeğe imkân yoktur.
Artık kanuni yollardan da hak. aramak gibi bir yol kalmamıştır. 1 Tazyik, her hakkını kolaylıkla müdafaa edebilecek bir durumda olan bir gazeteciye bile yapılmaktadır.
Bu vaziyette kanunî hiç bir mâni olmadığı halde yazı yaz mama veyahut yazdıklarımın dışarı gönderilmesine de mâni olabilirler. Bu ihtimal karşısında ideal sahibi arkadaşlarım ve dostlarım benim vazifeme devam edecekler ve aynı yolda yü diyeceklerdir.
Bana bu nevi tazyiki yapmak istiyenlere şunu hatırlatayım ki bugün olmazsa, yarın, yarın olmazsa öbür gün muhakkak hakkımı arayacağım. Hiç bir baskı ve tazyik, beni tuttuğum yoldan geri döndürmiyecektir.
Eğer ölmez sağ kalırsam, üç ay sonra bu sütunlarda tekrar buluşmak üzere Allahaısmarladık.
Mümtaz Faik FENİK
Mümtaz Faik Fenik
Dün Tevkif Olundu
Başmuharririmiz M. Faik Fenik dün akşam mahfuzen İstanbul ceza evine sevkedildi
Cezasının, ailesinin burada bulunması dolayısiyle Ankara’da çektirilmesi hususunda verdiği istidamda nazarı itibara alınmadı
Gazetemiz sahip ve başmuharriri Mümtaz Faik Fenik evvelce Ankara İkinci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen üç aylık hapis cezasını çekmek üzere dün tevkif edil-
Mahkûmiyet Mümtaz Faik Fe* nik’in Vatan gazetesinde çıkan, «Yedekçi» imzasiyle yazdığı bir yazı dolayısiyle ve Bursa Milletvekili Muhittin Baha Pars tarafından açılan bir dâva münasebetiyle verilmiş ve katiyet kesbetmişti. Mümtaz Faik Fenik hasta olduğu için Ceza Usul Muhakemeleri Kanununun 399 uncu maddesi gere ğince cezasının tecili için mi racaat etmiş ve hapsi, hayatı içi kati tehlike teşkil ettiği ve mahkumiyeti altı aydan az olduğu için cezası tecil edilmişti. İlk tecil İstanbul’da tam teşekküllü bir hastahane tarafından verilmiş ve cezanın infazı, mühletin hitamında tekrar muayene edilmek kaydiyle altı ay geri bırakılmıştır. Bu husus, Adlî Tıb Müessesesi tarafından da teyıd edilmiş ve bu müessesede hastaha-nenin kararını teyid etmiştir.
-M . •atsg.
kın Mümtaz Faik Fenik tekrar savcılığa başvurarak yeniden muayenesini istemiştir. Savcılık kendisini bu defa Ankara Nümune Hastaha-nesi Sıhhî Heyetine şevketmiş ve bu heyet de ceza infaz edildiği tak-■ir (Devamı Sa: 6 Sü? 5 de)
kuruldu
Mümtaz Faik Fenik tevkifini müteakip polis nezaretinde Adliyeden çıkarken
I Celâl Bayardan tahsiline karar ver mistir.
işin şayanı dikkat tarafı şudur ki, dün mahkemeye gelerek verdi-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
kinmemiştir.
Bunun üzerine mahkeme bahis mevzuu 2288 lira 52 kuruşun dâvâlı i
mahfuzen Istanbula sevkedilen Mumuz Faik Fenik istasyonda Celâl Bayar ve Nuri Özsan ile beraber
Ingiliz
Kabinesi
Attlee listeyi dün akşam Krala sundu
İşçi Partisinin ekseriyeti
7 mebusa kadar düştü
Londra, 27 a.a. (Afp.) — Kral bu akşam Buckingham sarayında Başbakan Attlee'yi kabul etmiştir. Başbakan kendisine yeni kabinenin listesini sunmuştur.
Londra, 27 (AP.) — Kral Al-ftncı George bugün Buckingham Sarayında Başbakan Attlee’yi kabul etmiştir.
Hafta sonunu ve Pazartesi gününü, yeni kabineyi teşkil için faaliyette bulunmakla geçiren Attlee, Türkiye saatiyle 20 de sa-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Yaşar Doğu’nun yeni zaferi
Yaşar Doğu Pakistan şampiyonunu iki dakikada yendi
Dünya ve insanlık mahva sürükleniyor
M’f/ I Dünya Şampiyonumuz kıymetli güreşçi : Yaşar Doğu ı — Yazısı 6 ncı sayfada —
ınÇ I
Hidrojen bombası insanlık neslini yok edecek!..
Nevyetfc, 27 (a.a.) — Tanınmış 4 atom bilgini, Chicago üniversitesi tarafından yayınlanan münakaşaları sırasında hidrojen bombasının infilâk ettiği takdirde yer yüzündeki bütün canlı mahlûkları imha ve insan neslini yok edebileceğini bildirmişlerdir.
Biri kimyacı, üçü de fizikçi olan bu 4 bilgin nazariyelerini şöyle izah
ediyorlar: |
Bir bombanın ihtiva ettiği 500 ton ağır hidrojen infilâk sırasında 50 ton nötron çıkarır. Bunlar da yer yüzünü kaplıyacak ve beş sene müd detle öldürücü mahiyetini kaybet-miyecek rakyoaktif bir toz husule getirirler. İnsan nesli de bir kaç ay veya bir kaç saat arasında değişen bir zaman içinde ölür.
Bilginlerin söylediklerine göre bombanın tahrib bölgesi ya kontrol edilebilir veya edilemez. Bugün bulunduğu safhada hidrojen bombasının bilinmiyen noktası budur ve gene bilginlere göre iki ümit belirmek
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Milletvekilliği ödenek zâmlarını Celâl Bayara verdiğini iddia ve bunun için yemin eden Ahmed Oğuz, 18 Şubat 948 tarihinde, bu parayı Genel İdare Kuruluna teslim ettiğine dair imzaladığı vesikayı ne çabuk unuttu ?..
Demokrat Parti Başkanı Celâl Ba olduğuma Allahım ve namusum ü-yarla Eskişehir milletvekili Ahmet zerinş yemin ederim» demekten çe-Oğuz arasındaki alacak dâvasına ■ ■ *•-
dün de 3 üncü sulh hukuk mahkemesinde devam edilmiş ve karara bağlanmıştır.
Dâvâlı vekili, şayet bu parayı Celâl Bayaı’a vermişse Ahmet Oğuzun yemin etmesi lâzım geldiğini ileri sürmüştür.
Müteakiben dâvacı Ahmet Oğuza yemin tevcih edilmiştir. Ahmet O ğuz: .Dâvâlıdan dâva ettiğim millet vekili ödeneği olan dört çek tutarı 2288 lira 52 kuruşu dâvâlı Celâl Bayara parti başkanı sıfatiyle vermeyip çekin tahsili bilâhare tarafımdan tesbit ve tayin edilmek üzere şahsan ve yediemin sıfatiyle vermiş
Günün Mevzuları
Pakistanda bulunan talebelerimiz bir kabul resminde PakistanlI genç kızlarla yanyana görülmektedir.
Seçimlerin evvele alınması Anayasa ya uygun mudur?
Yazan:
| Ali Fuad Başgil |
Günlerdenberi ortalıkta 1950 seçimlerinin vaktinden evvel yapılacağı şayiası dolaşıyor. Gazeteler her gün iktidarın bu yoldaki hazırlıklarına dair türlü haberler neşrediyor. Rivayete göre, seçim mevzuunda iktidar çok sinirlenip sabıısızlanıyor-muş. Seneler boyunca yarattığı anayasa dışı teamüle uyarak, yine Meclisteki adamlarını harekete getirecek ve Meclisi dağıtarak yeni seçimleri çarçabuk yapıp bitirecekmiş. Seçimlerin en kısa bir zamanda yapılıp bitirilmesi iktidarın partisi için hayatî mesele teşkil ediyormuş. Sayıları ücretleri arttırılan otomobilli par müfettişleri, köyleri ve kentleri ırı gibi dolaşacaklarmış. Devlet kad rosunun idare âmirleri, şehir, kasa-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 2 de)
AK İHTİVA KÜREK
Gidiş şarkısı
Mahpushane çeşmesi, yandan akıyor yandan!
Mahpusluk Ibir şey değil, kanunlar var bir yandan!
Ben verem oldum
yar yoluna!...

Hey Müstantik. Müstantik tabancayı ver bana!
Bir hayırsız yar için üç ay verdiler bana!
Ben verem oldum
yar yoluna... Heeeyyyyy!.... Aslının aynidir. — YEDEKÇİ
ZAFER
28-2-1950
Yeni istinaf
İKTİBASLAR
PULSUZ İSTİDA
Adalet yerini bulur
Muhip DIRANAS
rudur : Adaletin kestiği parmak acımaz. Adalet ister haklı tecelli etsin, İsterse haksız; dalma adalettir. O, haklı icraatının âbidesi üzerinde yükseldiği kadar, haksızlıklarının beşerillği içinden de yücelecektir. Kimse, adaletin mutlak olduğunu savunamaz. Adaleti tayin eden, İnsan olduğuna göre, ebeddeıı ezele kadar dal ma aldanmaya ve hata etmeğe de mahkûmdur. Fakat haksız bir kararın, mahkûmun üzcrnide derhal uyandıracağı tepkinin, o hükmü veren adalet mümessilinin üzerinde, ileride bir gün, haksızlığı anladığı zaman, yaratacağı vicdan azabından çok daha az mâna İfade edeceğini, adaletin selâmeti ve kurtuluşu adına, memnunlukla bilmeliyiz
Kimin ve neyin peşinde oldu ğıımu ne diye sormalı artık!
ÂÂ ümtaz Faik Fenik dun ıııahkû ■’"mlyetini çekmek üzre tstanbu-ia sevkediidi. Onun, adalete teslim olduğu andan, trene bindiği dakikaya kadar, yanında bulundum. Arkadaşım, ilk anda, yani kurbanlık bir koyun gibi adalete boynunu uzattığı sırada, biraz heyecanlı ve şaşkındı; sonra, yavaş yavaş rahat oldu; en sonun da da yüzünde tebessüm denen tatlı rüzgârın esintisiyle tabiî bir hal aldı. Bütün bu ruh haletini ve-değişmeleri gördükten sonra biran düşündüm : Kimin ve neyin peşindeyiz?
Dünyanın en namuslu endişeleri, en ahlâkî kaygılan içinde, yalnız vatan için, yalnız memleket meseleleri için çırpınan, sıhhatini bu uğurda hiçe sayan, belki de heba eden bir vatan çocuğu, memleket meselelerinden, vatandaş dertlerinden, bu yurdun geleceği için hayal ettiği ideallerinden bahsetmemek, susmak ve bütün bir vatana karşı çaresiz ve imkânsız kalmak üzere bir garip inzivaya götürülüyor. Öyle bir gidiş kİ bu, en basit yolculuklarında ona bir «güle giile» demek için daima yanında bulunan refikası, ister gözyaşlarını göstermemek için olsun, ister, tutuk durumunda bulunan kocasının adalet huzuruna saygısını bozmamak için oİ9un, bu sefer semtine uğramıyor.
Hep düşündüm : Adaletin kestiği parmak acımaz derler. Doğ-
NOT : Dünkü yazımda bana ıstırap veren, şaşılacak dizgi yanlışları olmuştur. Bunların bir kısmını tashihe lüzum görmüyorum, fakat şunlar ehemmiyetlidir, düzeltirim: 1) «Kendisinin de gocunacağı bir (hakşinaslık değil) haknaşinaslık...» olacaktır. 2) .Hiç bir zaman aklından geçirmemek hakşinaslığını (göstermemiştir değil) göstermiştir.» olacaktır. 3) «Götenbergi çiğneyip şeref holünde yer alması ikinci bir (hakşinaslık değil) haknaşi-naslık...» olacaktır. Üzülerek ö-zür dilerim.
Her fikir bir zaman vesilesi oluyor
Son Posta’da Selim Ragıp Emeç, «Her Fikir Bir Zaman Meselesi oluyor» başlığı altında diyor ki:
«Bizde alınmış veya alınacak hiç bir tedbir yoktur kİ, dönüp dolaşıp, ucu vatandasın kesesine dokunmasın.
Filvaki Amerika’da, parasız İs gören bir tek İnsanın mevcut olmaması gibi, dünya yüzünde de masrafsız ig yapmalım İmkânsızlığı bedihldir.
Fakat para; bir netice almak İçin sar-fedliir. Havaya harcanmaz. Halbuki bizde. çok defa, bunun aksi yapılmaktadır.
Nitekim; umumi yolsuz vaziyetimiz; o-telsizllğlmlz ve buna benzer bir alay nok sanımız mevcutken bir turizm teranesi(J|r tutturmuş bulunuyoruz.»
Bundan sonra yazar Türkiye’ye Davet edilen Amerikalı Yulen’den istifade edemeyişimizi, bu fırsatı kaçırmayıp Yulen’i çağırarak Atina Maraton barajını Yunanlıların nasıl yaptırd’k’,”-nı anlatıyor ve şu sözlerle yazısını bitiriyor:
«Fakat bir memleketin turizm dâvasını başarmak; nihayet mahdud bir teknik tesisten İbaret bulunan bir su barajını inşa ettirmekten pek çok farklıdır. Turizm meselesi: bir bakıma, bir nesiller meselesidir. Her şeyden evvel, onu tahakkuk ettirmek lstiyen memleketin sosyal seviyesi ile yakın alâkası vardır. An kara vapuru personelinin lisan bilmemesinden dolayı yabancıların bu vapura ,pek iltifat göstermek istemedikleri düşünülür ve Usan bilir bir vapur personelinin tedarikindeki zorluklar gözönüne getirilirse; koskoca bir memleketi; bir alay oteli: birçok bin kilometreyi bulan yolları; misafirhanelerinin temizlik ve iyi Bihhat şartlan ile; ayni şartların ve İmkânlarının kendi memleketlerinde daha üstününe malik bulunan insanlara ziyaret edilmek İstenecek kadar cazip hale getirilmesinin müşkülâtı daha İyi anlaşılır, sanıyoruz. Bu sebeple biz; ortada ne fol, ne de yumurta yokken, yol paralarına, yeniden yeniye turizm hissesi diye birkaç lira daha ilâve etmeyi, çayı gör meden paçaları sıvamaktan da İleri bir hareket; halktan birkaç lira dalıa fazla almak için bir fırsat telâkki edilmiş olduğuna inanıyoruz.»
İşte bir örnek seçim
Yeni Sabah’ta «İşte bir örnek seçim» başlığı altında son İngiliz seçimlerinin:
«Evvelki günkü seçimlerin iki büyük mağlûbu vardır: Komünistler ve Liberaller. Komünistler bir sandalye dahi ka zanamamıalardır. Halbuki son mecliste İki koltug-a malik bulunuyorlardı. İngiliz milleti isçileri, sosyalizmi, sosyal adalet kanunlarını istemiş, tutmuş fakat komünizmi benimsemekten uzak olduğunu kati olarak açıklamıştır.
Liberal parti de tam bir hezimete uğra raıştır. 8eçim mücadelesinin başlangıcında Muhafazakârlar kendileriyle anlaşmak ve müşterek listeler yapmak İstemişlerdi. Buna İltifat etmiyen Liberaller sonraları işçilere meyleder gibi oldularsa da sonunda müstakil olarak cidali tercih ettiler, dört yüz namzet gösterdiler ve hey hat ancak sekiz sandalye elde edebildiler.
İngiliz halkı, sürekli bir geleneğe tâbi olarak, daima İki büyük parti peşinde ko şuyor. Üçüncü bir parti ile Parlâmento oyunun girift bir hal almasını istemiyor. Ingiliz demokrasisi iki partili ve münavebeli bir sİBtemdlr. Evvelce Muhafazakârlarla İşçiler bu iki rolü üzerlerine almışlardır. Liberalizm muazzam kasırgada canını kurtaramamıştır.
İsçilerin galebesi tam olmakla beraber «odunlukları, Mecliste azalmıştır. Bina- I •naleyh devletleştirme programlarına cb-ki azim ve kudretle devam edebilip ede njlyeceklerl ciddoıı sorulmağa defcer. Bil
bassa çelik ve seker endüstrilerini millete mal etmek lstiyen İsçiler, şimdiki netice karşısında, kararlarını tatbik edebi lecekler mİ? Vaziyet şüphelidir. Hattâ bazı Ingiliz yorumcular, daha dün akşamdan. meclisin tekrar feshinden ve yeni İntihaba müracaat İhtimalinden bahsediyorlardı.
Bu İntihabat uetlcesl şüphesiz, ne Amerika'da ve ne de Rusya'da memnunluk uyandıracaktır. Ama Ingiliz milleti kendi İç İşlerini dışarının ne diyeceğini gözö-1 nünde bulundurarak düzenlemiyor. O bil I dl&l yolda yürüyor. Hariç memnun veya gayrı memnun, hattâ o hariç Amerika | bile olsa, bu cihet İngiliz seçimini pek az İlgilendiriyor.
Evvelki günkü mandara kargısında, demokrasiye hevesli milletlerin ağızlarının suyu aksa fazla mı payılmalıdır »
Seçim arifesinde
AKşam’akl köşesinde «Sözün Gelişi» fıkralar yazan Şevket Rado, «Seçim Arifesi» nde diyor ki:
«Yüzümüzü demokrasi dünyasına çevirmeden önce naıı zet tesbitinde fazla güç lük yoktu. Nihayet meşele bir liste hazırlamaktan ibaretti. Bu listeler namzet olarak ilân edildiği zaman yüzde doksan dokuz ihtimalle Meclise seçilecekleri için ihtisas ve liyakat bakımından Meclisin Şahsiyetini seçimlerden Önce görmek mllm kündü. Bugün Ankara’da blllnmiyen şey iste budur. Acaba vilâyetlerden gösterilen namzetler hangi evsafta olacaktır? Merkezden kimleri namzet göstermelidir? Bunlardan kimlerin mutlak seçilmesi lazımdır? Seçilmezlerse vaziyet ne olacak
Kaldı kİ partiler şimdiden adaylık lstiyen bir kalabalığın hücumu altındadır. Milletvekilliğini sırf bir geçim vasıtası ' telâkki eden ve bu gayeye (rit*r»'»ı* ı»tn parti farkı dahi gözetmeden her tarafa ' başvuran İnsanlar pek çoktur. Arzuları I yerine gelmlyenlerln eeçimlerde kırgın I vatandaş rolünde görüneceklerinden şüphe edilemez. Eunlarla da uğraşmak ayrı bir meseledir.
Herhalde seçim arifesinde parti ileri gelenleri omuzlarında en büyük mesuliyetin ağırlığını şiddetle hissetmektedirler. Bosuna demokrasi mesuliyet rejimidir, dememişler.»
Mahkemeleri
Adalet Bakanlığı bütçesinin müzakereleri sırasında, Mecbs'te beyanatta bulunan Adalet Bakanı Fuat Sirmen, İstanbul Üniversitesinin İstinaf Mahkemeleri kurulması fikrine muarız olduğunu, kendi düşüncesini takviye maksadiyle söylemiştir.
Haber aldığımıza göre, İstanbul Üniversitesi, bu hususta kendi fikirlerine müracaat edilmediğini, Ba -kanın bu sözlerinin hakikatle bir ilişiği olmadığını ve şayet kendilerine böyle bir şey sorulmuş bulunsaydı, bunu Üniversite Senatosunda müzakere ederek elde ettikleri neticeyi şimdiye kadar bildirmiş olacaklarını, Bakanın bu sözlerini protesto mahiyetinde ve 23/2/1950 gün ve İstanbul Üniversitesi 8-14 sayılı bir yazı ile Adalet Bakanlığına bildir-. mişlerdir.
ŞAKA YAPARKEN ARKADAŞINI YARALAMIŞ
Yenidoğan mahallesine oturan 10 schaften.in büyük sayıda mevcut yaşında Ramazan Kızılkaya 10 yaşın- olduğu zannını tevlid etmiştir, daki Utekin Sereri okul önünde şaka-! Hakikatte, «Bereitschaften» teş-laşma neticesi tas atmak suretiyle killeri, 30,000 hudud polisi, 30,000 nl-başından yaralamıştır. 1 ♦“•ma*”" -»“
Yaralı çocuk tedavi altına alınmıştır.
BİR ÖLÜMLE TEHDİT
HADİSESİ
Düp şehrimizde bir ölümle tehdit . . ,------„------ ---------
hadisesinin tahkikatına geçilmiştir, seler olurlardı. Halbuki bu teşkiller
İddiaya göre İtfaiye meydanında çok ince tetkiklerden sonra tedricen ki bir büsküvl imalathanesinin sahi- , vücüde getirilmiştir. 1948 Eylülün-bi olan Mehmet Salih Sam Maltepe '«") '*
de oturan muhasebeci Nesim Altun-tavayı ölümle tehdit etmiştir. Tehdit edilen Nesim bir dilekçe ile hadiseyi ilgili makamlara şikayet etmiştir.
İSKARPİN HIRSIZI
HAMALLAR
Öztürk mahallesinde oturan Hayriye Genç isminde bir kadın evine kömür taşıyan Mustafa Aydoğan ve Ali Güneri isimlerinde iki hamalın bir çift iskarpin‘ni çaldıklarını polise müracaat he şAayet etmiştir.
Araştır na neticesinde çalınan iskarpin elde edilmi§ v“ yakalanan sanıklaş hakk.nda gereken kanuni muamele yapıln.ştu’.
KÖY ENSTİTÜSÜ ÖĞRETMEN LEBİ KADRO TASARISI GÜNDEME ALINDI
Bugüne kadar 115 lira ücret almakta olan veya buna hak kazanmış bulunan Köy Enstitüsü mezunu . öğretmenler bundan böyle Mart a-I yından itibaren aylıklarını 20 lira | aslî maaş üzerinden alacaklardır.
Bu husustaki kadro kanunu Bü-' yük Millet Meclisinin yarınki gündemine alınmış bulunmaktadır.
Mezkûr kanun gereğince 950 yılı içinde aslî maaşa geçecek olan öğretmenlerin sayısı beş bini aşmaktadır.
EKMEK İŞÇİLERİ SENDİKASININ TOPLANTISI
Son çıkan kanunlar hakkında fırın işçilerine çalışma genel müdürü, İşçi Sigortaları Kurumu genel müdürü tarafından ve yine fırın işçilerinin ehliyetlendirilmesi konusu ü-zerinde Ankara îş ve İşçi Bulma Kurumu Ankara şubesi müdürü ve belediye iktisat işleri müdürü tarafından bilgi verilmek üzere bugün saat 14 de Ekmek, Simit ve Unlu 1 Maddeler İşçi Sendikası tarafından “büyük bir toplantı tertip edilmiştir.
İMAM HATİP KURSUNDAN
MEZUN OLANLARIN TAYİNLERİ YAPILACAK İmam hatip kurslarının mezunlarının şehir ve kasaba imamlık ve | hatipliklere kolaylıkla tayinlerini ı kolaylaştırmak maksadı ile gerek ngmek için bütçe müzakerelerinde gerekse ha-hsr tnrnf» jjemei hayat nizamnamesinin ilgili maddelerinde gereken tâdilatın ya-I I pılması için hazırlıklara başlanmış-I tır.
Diğer taraftan imam hatip kurs-' larını bitirenlerin diplomaları hazırlanmış ve ait olduğu valiliklere gön derilmiştir.
Diplomaları valiler tarafından dol durulduktan sonra mezun olan talebelere tevzi edilecektir.
Bereitschaften
Almanya Rus bölgesindeki gizli ordu Vchrmacht generallerinin idare sindedir
ve seyrüsefer polisine) ve diğer taraftan talim ve eğitim »________ teşkilâtına ( yani, Bereitschaften »e-
teşkillerin büyük bir süriatle ge- , ulaşır. Yurt polisi hakkındakl ra-lişmekte olduğu rivayet edilmek- porlannı Fischer içişleri bakanına teyse de bunun haddizatinde bü- bildirir. Talim ve eğitim dairesile yük bir ehemmiyeti olamaz, zira ilgili raporlarını ise doğu Alman-200.00, hatta 100,000 kişilik cidden ya politbürosunun hâkim şehsiyeti müessir bir vurucu kuvvet hiçten- 1ur““‘ ’J' i,_'
başlayarak bir sene zarfında teşkil olunamaz. «Volkspolizei» (halk polisi) tâbirinin yanlış ve gelişi güzel kullanılmasıdır ki, «Bereit-
ı
hülâsa kendisiyle uğraşılmış, rneş gul olunmuş yüzlerden biriydi. Romantik mektep kızlarına kendini beğendirmek için adetâ yüzünü yeniden, suni olarak yapmış denebilirdi.
Aramızdaki bu konuşma, hadiseden bir kaç gün sonra oluyordu. Olup bitenleri bana anlatmı-ya geldiği, caddelerin insanla kay naştığı bir saatti. Tam «romantik mektep kızlan, cümlesini söylediği sırada, gözlerini, ürkmüş bir av hayvanı bakışile birdenbire bir noktaya diktiğini gördüm. Büromun penceresi hizasında genç bir kız, tipi içinde hızlı hızlı gidiyordu. Hiç bir fevkalâdeliği yoktu, fakat, dikkat ettim, Mar-tlns ona bakıyordu.
— Filiz gibi, değil mi? dedim.
— Adam siz de dedi, ben çoktan o oyunlara son verdim. Bile siniz, Callovvay, insan hayatta bir gün geliyor, bu şeylerden vazge-çiveriyor.
— Pencerenin önünden geçen kıza bakıyorsunuz gibi gelmişti de
— Doğru, dedi, ona baktım. An-naya benzetir gibi oldum da; An na Schmlth’e.
— O ne o? O da genç bir kız
Ooğu Almanya polisinin yarı dut, cinai askerî mahiyette olan ye •"* *”* ‘
«Bereitschaften» diye anılan
I
zami polis, cinaî polis teşkilâtım ve yeni kadın seyrüsefer polislerini ihtiva eden «Volkspolizie» in bir kısmıdır. «Bereitschaften. mensupları «Volkspolizei» kadar çok olsaydı, kötü teçhiz edilmiş, iyi yetiştirilmiş ve fazla güvenilmeyen kim-
denberi -beheri 1200 mevcutlu 35 «Bereitschaften. teşkil olunmuştur. Bunların sayısının 1950 yazına kadar 50 ye çıkacağı, böylece, iyi talim görmüş, yüksek bir savaş değerini haiz 60.000 askeri ihtiva edecekleri tahman olunmaktadır.
1935 de bilindiği gibi, «Reichs-fuehrer SS» sıfatını haiz olan Hein-rich Himler, «Leibsrandarte Adolf Hitler. ile gayri müsellâh «Allge-meine.ye (umum SS kıtalarına) ek olarak askerî teşkiller vücüde getirmekteydi. Bunlara «SS Veruegun-struppen» adı verilmekteydi. Yurt içinde karışıklık çıktığı takdirde oynayacakları mühim rol bir tarafa bırakılırsa, Himmelr’in bunları başka işler için ne şekilde kullanacağını önceden kestirmiş olması şüphelidir. Hâdiseler geliştiği ve istikbâl dalıa earih bir şekilde belirdiği vakit, bu teşkillerin adı değiştirildi ve bunların oynayacağı rol hiçbir şüphe bırakmayan «Waf-fen - SS.in korkunç tümenleri halinde gruplandırıldı.
Bugünkü Doğu Almanya’da da buna benzer bir şey yapılmaktadır.
Hükmettiği iö milyon insanın ancak bir ekalliyeti tarafından des-te.denen, lakın nüfuzunu Hibe nehrinin otş tarafındaki 45. milyon Almana da teşmil etmek hırsını taşıyan totaliter bir hükümet baş göstermesi muhakkak olan lâkin teıerruatını henüz kestirilmeyen sergüzeştler için ihtimamla hazırlanmadadır. «Vol.tspölizei» in «Bereitschaften» i Alman komünistlerinin «Verfuegungstruppen.idır ve bunlar Almanya nm her hangi bir tarafında dürüst veya gayrı dürüst bir siyasî-havada güvenilecek kuvvetli ve tecrübeli teşkillerdir.
Halen, «Bereıtschaften.in erleri kendi kışlalarında talim görmekte, mutad polis vazifelerine iştirak etmedikleri gibi teker teker başka birliklere de vazıfeten verilmektedirler. Bütün gayretler, tam bir eğitim ve talim üzerinde toplanmaktadır.
Komuta Wehrmaeht generallerinin elindedir:
Zahiren, doğu Almanya’daki tekmil Alman polisi içişleri bakanı Kar Steinhoff’un kontrolundadır. Başbakan vekili ve Almanya'nın en nüfüzlu koministi Walter Ul-bricht, hakikî kudreti kendi elinde : tutmak için bu silik şahsiyetin bu . mevkie getirilmesdine âmil olmuştur. Steinheff’un emrinde içişleri bakanlığı polis müdürü Kurt Fisc-her vardır; bu zat, 1933 de gizlice ı Rusya'ya kaçan ve kızıl ordu peşinde 1915 de Almanya’ya dönen Alman komünistlerinden biridir. Fischer’in verdiği emirler bir ta-I raftan Yurt polis teşkilatına (hu-
olup Moskova’da yetişip Rusların itimadını haiz bulunan Walter'e tevdi eder.
Talim ve eğitim dairesinin başında eski bir komünist olan umumî müfettiş Wilhelm Zaisser vardır. İspanya sivil harbinde «general Go-mez» müstear ismiyle Thaelman tugayına komuta etmiş olan Zaisser «Bereitschaften.e doğrudan doğruya nezaret eder. İkinci dünya harbinde Ruslar onu Alman esirleri için açılan bir mektebin başına getirmişlerdi ve o da kendisine halen yardım etmekte olan birçok tecrübeli Wehmact subayını dikkatle seçip ayırmıştı. Bunlar arasında general Von Weech, Wulz, Fratag, Ulex ve Heinemann vardır.
Bu muktedir profesyonel askerler ise bunların siyasî ortakları bir senedenberi sıkı çalışmışlardır. Talim ve eğitim daireleri dört grupa ayrılır: Teknik eğitim, siyasî propaganda «Politkültür» genelkurmay vezifeleri ve levazım. Kurulmuş olan 35 «Bereitschaften» doğu Almanya’nın büyü.c şehirlerinde ve başlıca stratejik noktalarında bulunmaktadır. Bunların altısı Berlin’den 50 millik mesafede - Pots-dam, Eiche, Luckenıvalde, Falken, see, Kyritz ve Brandenburg’dadır.
Piyade silâhlan talimi:
Her «Bereitschat» teşkili beheri 250 kişilik dört bölük ile bölük dışı vazifeler gören 200 kişiyi ihtiva e-der. Her bölük dört takıma, her takım dört mangaya ayrılır. Mangalar, mevcut silâhlar üzerinde ihtisas kesbederler. Bu silâhlar meya-
EKALLİYET OKULLARINDAKİ ÖĞRETMENLERE ZAM
Haber aldığımıza göre ekalliyet o-kullarına da Türkçe ve kültür derslerini okutan öğretmenlerin ücretleri artırılmak hususunda gereken teşebbüslere girişilmiştir.
Buna göre şimdiye kadar ders başına l#O"kuruş alşn öğretmenler bundan sonra 150 kuruş alacaklardır.
Bu cihet Millî Eğitim Bakanlığı tarafından ödenecektir. Bu seneki millî eğitim bütçesinden bu husus için dört yüz yirmi bin lira ödenek ayrılmıştır.
İKİ KÖMÜR HIRSIZLIĞI
Dün şehrimizde iki kömür hırsızlığı vakası olmuştur. Ahmet Özden ve Bekir Sağlam isimlerinde iki şahıs İstasyon civarındaki kömür ardiyelerine giderek sabah saat beş sıralarında 45 kilo kadar kömür çalarken bekçi tarafından yakalanmışlardır.
Sanıklar adliyeye teslim edilmişler ve ilk sorgularını müteakip tevkif edilmişlerdir.
Bundan başka Harpokulu kömür depolarında 15 yaşlarında Mustafa Yüksel ve Yılmaz Erdinç isimlerinde iki küçük çocuk kömür çalarlarken yakalanmışlar ve adalete teslim edilmişlerdir
Ankara Şoförler ve Otomobilciler Derneği Başkanlığından
25 Şubat 1950 talihinde keşide e-deceğlmiz İAŞE PİYANGOMUZU bir defaya mahsus olmak üzere 8 NİSAN 1950 tarihine tehir ettiğimizi bildirir, biletlerimizi almış bu lunan aziz vatandaşlarımızdan ö-zür dileriz.
nında piyade topları, ağır ve hafif makineli tüfekler, makineli tabancalar ve tüfekler vardır. Bu teçhizat bidayette Çek, Leh ve Rus menşeli di. Son aylarda ise umumî müfettiş Eaisser ile mesai arkadaşları teçhizatı standardlaştırmak İçin büyük miktarda Alman silâhları elde etmeğe muvaffak olmuşlardı. Bazı haberlere göre, Gros-senhain’de bulunan «Emst Thael-mann Bereistchat» teşkili tank savma tüfeklerile teçhiz edilmiştir ve diğer teşkillere de Rus T 34 tankları verilecektir. Bu haberler henüz güvenilir bir şekilde teyid olunmamıştır.
Bir müddet evvel otomobille batı Almanya’dan Sovyet bölgesi içinden Berlin'e giderken bir «Valkspo-lizei» subayına benzeyen biri otomobilimi durdurup kendisini de almamı rica etti. Konuşma esnasında öğrendim İri bu zat birkaç günlü.: izin almış ve Saksonya’da Tor-gau’dan hareket ederek evine gitmek için hep yolda muhtelif vasıtalar durdurarak buraya kadar gelebilmiş. Eskiden bir Warmacht hapishanesi olan Torgua hâlen «Be-reistchafta, yani polis mektebine bina vazifesini görmektedir. He nüz 19 yaşında olan genç babasının doğu Prusya’da însterburg’-dan iltica eden bir ormancı olduğunu söyledi. Torgau’daki arkadaşlarından çoğunun aksine olarak, kendisi eski bir harp esiri değildi. Kendisi de babasının mesleğini takip edip ormancı olmak istemiş, lâkin Ruslar zaten çok ormancı olduğunu ilerir sürerek polis teşkilâtına yazılmasını «tavsiye» etmişler. Böylece, Torgau’a gitmiş, 1950 Mayısına kadar orada kalıp eğitim görecekmiş.
«Bereitschaften»den nesil istifade edilecektir?
İlk 35 teşkilin talimi Mayıs 1950 de tamamlandığı vakit, «Bereitschaften» ne olacaktır? Bu sualin cevabı, doğu Almanya komünist politburosunun, Walter Ulbricht'in ve Sovyetlerin elindedir. Sovyet ordusunun Almanya’dan çekilip çekilmiyeceğinin kararlaştırılmasına kadar, bu teşkillerin talim müddetleri uzatılabilir. «Bereitschaften», Sovyet bölgesinin belin dışında değil, lâkin her halde içerisinde asayişi muhafaza edecek kadar kuvvetlidir. Batı Almanya yola getirilmediği takdirde, «Bere-ischaften»ln birinci sınıf bir komünist mektebi haline sokulması muhtemeldir ve o zaman buradan mezun olan subaylar ve gedikliler «Volkspolize» in muhtelif teşkillerine muntazaman tayin olunacaklardır. Lâkin o teşkiller dahilinde dahi daima müstakilen hareket eden kuvvetli birlikler halinde kalacaklardır.
Bu vaziyet tahtında, üç batılı dışişleri bakanının Vişinski'yi sorguya çekmemiş olmaları şayanı hayrettir, zira «Bereitschaftan»ln talim ve teçhizi Potsdam anlaşmasını ihlâl etmektedir. Bu bakanlar, Berlin’in Ruslar tarafından tedricen abloka edlimesine müsaade etmişler ve sonra da büyük masraflara katlanarak Berlin’in iaşesini havadan temin etmek zorunda kalmışlardır. Bugün «Bereitschaften.e itiraz etmeyenler yarın kim bilir hangi müdafaa vasıtalarına başvurmak zorunda kalacaklardır.
Mecmu nüfusu 18 milyonu geç-miyen doğu Almanya 200,000 kişilik bir polis kuvvetine maliktir ve bunun yüzde 20 ini yan askerî birlikler teşkil etmektedir. 45 milyon nüfuslu batı Almanya’da ise yalnız 100,000 polis vardır ve bunların yegâne silâhları icabında dağıtılacak olan tüfek ve tabancalardır.
(«Economist» dergisinden)
Fatih ile patrik
ugûn bir mevzu kıtlığıdır, bizi sardı. Bir şeyler bulup da yazmak, İstidamızı sekteye uğratmamak için çabaladık dürdük. Fakat maalesef bulamadık, yahut aklımız karışık olduğundan topar layamadık. Sevgili okurlarımın müsaadelerini alarak bugün de kendilerine tarihî bir hikâye anlatıp vazifemizi yapmağa çalışacağız :
«Fatih Sultan Mehmet İstanbu-lu zaptettikten iki gün sonra, Rum Patriği ile muavininin, huzuruna getirilmesini emretmiş. Aramışlar, taramışlar, bulamamışlar. Nihayet uzun talıarriyattan sonra, korkudan bir mahzene saklanmış olan papazları, yakalayıp getirmişler.
İki papaz, Fatihin huzuruna geldikleri vakit heyecan ve korkudan değil konuşmak, ayakta (bile duramıyacak kadar bitkin imişler. Bu, büyük adam, papazların türküsünü anlar anlamaz, kendilerine oturmalarını söylemiş ve bir iki teskin edici lâftan sonra, korkma malarını anlatmış ve demiş ki ;
— Sîzleri, buraya çağırmaktan maksadım şudur : Bu kadar se; nedir, ele geçmiyen, dünyanın en muazzam şehrini zapteden, yurdunu bu kadar genişleten ve olmı-yacak İşleri başaran iben, aklımda düğümlenmiş kalmış olan bir sualin cevabını bulmakta müşkülâta uğradım. Onu size soracağım :
— Osmanlı Devletinin İstikbali ’ ne olacaktır? İyi mİ, fena mi?
Patrik ve muavini; bu sözler karşısında ezilip büzülmüşler, bu mühim suale derhal cevap vermenin müşkülâtını belirtmişler ve bir hafta mühlet istemişler. Fatih bunu kabul etmiş ve kendilerini tetkikatta serbest bırakmış, papazlar, şehirde gezmeğe başlamışlar ve yollan Edlrnekapıdaki bir mahkemeye düşmüş. O sırada kadı bir alacak dâvasını rüyet edi yormuş, dâvacı, aldığı bir atın bir iki saat sonra ölmesi üzerine, atın sakat olarak kendisine satıldığını iddia etmekte -ve ödediği parayı atı satandan istemekte imiş. Atı satan da bunu kabul etmiyor ve atın gördüğü zorluk yüzünden öldüğünü, binaenaleyh mesuliyetin müşteride olduğunu iddia ediyormuş, Kadı bu karışık işin içinden yalnız başına çıkamıya-cağını anladığından Nalbantbaşı-yı ehlivukuf olarak davet etmiş ve atın ne sebepten öldüğünün bildirilmesi İşini ona vermiş. Nai-bantbaşı gitmiş atı muayene etmiş ve Kadı’nın huzuruna gelerek, maalesef bu hususta bir şey söyliy emlyeceğlni, çünkü muayene zamanının geçtiğini, eğer bir saat kadar evvel bakılsa idi, bütün hakikatin meydana çıkacağı m bildirmiş.
Bunun üzerine Kadı:
«— Ben, bugün ilk defa olarak mahkemeye bir saat geç geldim. Eğer ben erken gelse idim, bu iş meydana çıkacaktı. O halde kabahat benimdir. Kendimi, atın bedelini ödemeğe mahkûm ediyorum!» demiş atın parasını ödeyerek, dâvayı bitirmiş.
İki papaz, hu ibret verici manzara karşısında derhal saraya koşmuşlar, Fatihin huzuruna çıkmışlar ve demişler kİ .-
— Sultanım, senin yurdunda a-dalet bu şekilde tevzi edildikçe, Osmaniı Devleti ilelebet payidar olacaktır!
Hikmet YAZICIOCLU
CEMİYETTJE
CÜZUMİÜTBLEFONI.AB
dangın ........................ 00
iıhhî imdat ................... m
frenler .................... 12028
lava Yollan 14881
/ataklı vagonlar .......... 1150/
Su ârıza ....................21573
□ektrik 2484d
iavagazı 24840
laşkent Taksi ............. 222^1
/eni Güven Taksi ........... 22333
îizln Taksi ................ 22333
Merkez Taksi ............... 11111
ihsan Taksi ................ 21111
Yazan : Graham Greene
değll ini?
— Öyle sayarsanız öyle.
— Öyle sayarsanız ne demek?
— Harry’nin arkadaşıydı.
— Harry’nin halefi mi oluyorsunuz yoksa?
— O tarz bir kadın değil bu Calloway. Cenaze günü görmediniz mi? Hem artık -içkimi karış-tırmamıya. karar verdim.
— Kurtz’dan bahsediyordunuz, dedim.
Kurtz'u
yapmacık ______________________
Fe’nin münzevî Süvarisi» ni o kurken bulmuştu. Martlns bir iskemle çekip yanma oturunca Kurtz sahteliği besbelli bir coşkunlukla:
— Fevkalâde, fevkalâle; kari leriniz heyecandım nefes nefese kalıyor.
— Nefes nefese mİ?
— Evet. Sonra ne olacak diye.
bir masaya oturmuş bir dikkatle «Santa
— 11 —
Çeviren : Kırdanoğlu
üstatsınız. Her faslın sonunda insan bir defa daha tasdik ediyor, üstatsınız.
Martinsı
— Demek, Harry’nin arkadaşı idiniz! dedi.
Kurtz:
— Hem de encaııciğer arkadaşı, dedi, fakat birden beyni kendisine bir hatâ işlediğini ihtar etmiş olacak ki, kısa bir tereddüt geçirdi ve hemen arkasından:
— Sizden sonra, şüphesiz, diye ilâve etti.
—Ne şekilde öldüğünü anlatın bana, lütfen.
— Ben yanındaydım. Evinden beraber çıkmıştık. Daha iki adım attık atmadıktı, Harry karşı kaldırımda giden bir ahbabını gördü... Cooler adında bir Amerikalı. Eliyle Cooler’e işaret etti ve he
men ona doğru yürüdü. İşte tam bu sırada bir cip yıldırım hıziyle köşeden çıktı; ne oldu demiye vakit kalmadan... Doğrusunu ararsanız, kabahat Harry’de idi, şoförde değil.
— Bana Harry’nin derhal öldüğünü söyledilerdi.
— Keşki dedikleri gibi olsaydı. Ne olursa oİ9Un. İmdadı sıhhî gelmeden bir kaç dakika evvel öldü.
— Konuşabildi mi?
— Evet, hem de o can acısı içlıı de, hep sizi sayıkladı.
— Neler dedi?
— Ne dediklerini şimdi bir bir hatırlıyamıyacağım Rollo. Size Rollo diye hltabetmeme müsaade edersiniz değil mİ? Bilhassa, geldiğinizde sizinle yalandan meşgul olmam İçin İsrar etti: Burada kaldığınız müdetçe ne ihtiyacınız olursa bakmamı, giderken
dönüş biletinizi temin etmemi... hep tenbih etti durdu.
(Martlns bunları naklederken:
— Görüyorsunuz ya dedi, dönüş biletleri koleksiyonu yapıyordum, bir o kadar da para.)
— Fakat neden bir telgrafla vaziyeti bana bildirmediniz?
— Onu düşündük, fakat telin ellniıe varmasına İmkân yoktu. Bu işgal bölgeleri İle sansör yüzünden bir telgraf beş gündn a-şağı gidemiyor.
— Sorgu açtılar mı?
— Tabiî.
— Polfsln, Harry’nin kaçakçılık yaptığına dair gülünç bir fikre saplanmış olduğundan haberiniz var mıydı?
— Hayır. Vlyana’da karaborsacılık etmiyen kim var? Hepimiz cigara satıyor, hepimiz şilinle İşgal parası değiştokuşıı yapıp duruyoruz.
— Polis dalıa ağır, büyük kaçakçılıklardan bahsetti.
Kurtz ihtiyatla
— Bu adamlar, dedi, pireyi deve yaparlar.
— Aldandıklarını lsbat edlnci-ye kadar burada kalmak niyetindeyim.
*
8 1 N E M A LA B VB EĞLENCE YERLERİ
Büyük (15031) : Tuba
inkara (23432) : Çiftçinin kız.
Ulus (22294) : Krlrtof Kolomb
Yeni (14040) : Agk oyunları
Park (11131) : Kara ok
Sümer (14072) : Cansu taran
Sus (14071) : Kara ok
CEBECİ G8846) : Krtstof Kolomb
*
NÖBETÇİ ECZANKLiK
Sağlık, Üniversite. Yeni
(Devamı var)
r TAKVİM
Hlcriı 1369 — Cemazlyel’evvel; II Rumî; 1365 — Şubat: 15
28 ŞUBAT 1950 SALI Vasctl Ezani
Sabah 6.37 12 40
Öğle tf-27 3.39
ikindi 10.33 ».33
Altsam 17.58 13.00
Yatsı 19.27 1.31
imsak 4.69 ' 11.01
28 - 2 - 1950
Sayfa : 3
ADY0-TELEFON«TELGRAF HABERLERİ

İdrojen bombasının tesiri
Meclis köşesi:
DAVET
Millî Eğitim Komisyonu :
Amerika
Bir tek bomba ile
‘HERGÜN BİR HÂDİSE
komedyası
ün, asker, malzeme ve memur dolu ikinci bir İtalyan gemisi de Somali’ye müteveccihen yola çıktı. İtalyanlar, Afrikadaki bu eski sömürgelerinin idaresini ele almak üzere hazırlık yapıyorlar. Hatırlardadır : Birleşmiş - Milletler teşkilâtı Genel Kurulu, eski İtalyan sömürgelerinin geleceği bahsinde müzakerede bulunmuş ve 21 Kasım 1949 da aldığı bir kararla, Sonıalinin İtalyan vesayeti altına verilmesini ve bu yolda bir vesayet anlaşması aktedilmesini kararlaştırmıştı. Bu karara takaddüm eden hâdiseleri, ezcümle bu yolda takarrür edip de Kurul tarafından reddedilen Sforza-Bevin plânını, bundan evvelki yazılarımızda müteaddit defalar izaha çalışmış olduğumuz cihetle, burada zikretmeğe lüzum görmüyoruz.
dünya yıkılabilir
Bazı bilginlere göre bu infilâk mevsimleri değiştirecektir
Genel Kurulun karan üzerine, Cenevrede, 19 Ocak 1950 de altıncı o-turumunu yapan Vesayet Konseyi, bu meseleyi gündeminin birinci maddesine aldı ve, Somalinin 10 yıl sonra istiklâle kavuşması şartiyle şimdilik İtalyan vesayeti altına verilmesi kararlaştırıldı. İtalyanlar, mevsimin müsait olmayışına bakmadan derhal sevkıyata giriştiler. Çünkü bu, iktisadi olmaktan ziyade itibari diyebileceğimiz bir durumun sağlanması idi. Bununla beraber, son haberlerden anlaşıldığına göre, İtalyanların bu eski sömürgeye gönderdikleri asker ve memur, idareyi tam mânasiyle ele alabilmek için kâfi değildir ve harpten beri ,bu topraklarda bulunan İngiliz kuvvetlerinin çekileceklerini gösteren bir alâmet yoktur. O halde, daha bir müddet, Somali. İngiliz ve İtalyanlar tarafından müştereken idare edilecektir. Bu ise, bir çok müşahitlerin kanaatine göre, Bevin’in Ko-lombo Konferansından dönerken Romaya uğramış ve orada bazı müs-bet müzakerelerde bulunmuş olmasının bir neticesidir.
Filhakika, İngilterenin, gerek Vesayet Konseyinde, gerekse diğer milletlerarası temaslarda, İtalyanın Somali üzerindeki vesayet hakkını lıer zaman desteklemiş olduğu görülmüştür. Halbuki Somali, İtalya ’Hn iktisadi bir yükten ve külfetten başka bir şey değildir. Hint Denizi kenarında bir şerit halinde u zanan bu diyar, İtalyanları ancak masrafa garkedebilir. Netekim bu husus İtalyan parlâmentosunda bahis mevzuu edilmiş ve hükümet bu yüzden ağır tenkid ve tehditlerle karşüaşmıştır. Bu meyanda, meselâ, niçin daha evvel Eritre veya Libya-nın değil de, hiç bir iktisadi kıymeti olmıyan Somali’nin ele alındığı suali de varid olmuştur.
Bu meselenin İngilizler ve İtalyanlar bakımından çeşitli veçheleri ve cevaplan vardır. Evvelâ İtalyanlar, mağlûp bir devlet sıfatiyle, Af-rikada sömürge sahibi, yani yeni tabiriyle vesayete sahip bir devlet olmak statüsünü ne pahasına olursa olsun tekrar kazanmak azmiyle, teklif edilen bu lezzetsiz parçayı kabul etmişlerdir. Zira Birleşmiş Milletler teşkilâtının başlıca organlarından biri olan vesayet konseyinin Italyaya bu eski sömürgesini iade etmesi, İtalyanın Birleşmiş - Milletlere girmesi lüzumu üzerinde bir karine teşkil edebilecektir.
Paris Radyosu, 27 (Basın - Yayın) — Şikago Üniversitesinde dün yapılan bir konferansta 4 Amerikan atom birliğini, tek bir idrojen bombasının insan neslini ve dünya üzerindeki bütün hayat izini yokede-bileceğini teyit etmişlerdir. Bu bilginlere göre, tek bir bombanın ihtiva ettiği beş santenlik ağır hidrojen, infilâktan sonra 50 ton netron çıkaracaktır. Bu netronlar da dünyayı beş sene saracak olan Radyo-âktiv bir toz husule getirecektir.
Bilginler bundan sonra, hidrojen bombasının imalinin belki de mümkün olamıyacağına ve bombanın nakli meselesinin belki de halledi-lemiyeceğine işaret etmişlerdir.
Bu açıklamayı yaparken | büyük Amerikan bilgini, halkı korkuya vermek istemediklerini sadece kendilerini aydınlatmak maksadiyle bu açıklamayı yapmış oluklarını beyan etmişlerdir.
Diğer taraftan Harp sırasında a-tom çalışmalarına iştirak etmiş o-lan Amerikan bilgini Paul Eliot, dün Nevyork’da verdiği bir demeçte, kanaatimce aynı zamanda infliâk e-decek olan birçok hidrojen bombasının mevsimlerin seyrini değiştireceğini ve hattâ günlerin sayısını arttıracağını söylemiştir.
Eliot’un teorisi, güneş tarafından her saniye arza nakledilen enerjinin. 4 okka hidrojenin infilâkından hasıl olan enerjiye tekabül etmesine
dayanmaktadır.
Nihayet Montreal Üniversitesi pro fesörlerinden biri de, Hidrojen bom basının halen teori halinde olduğunu ve bu bombanın imalinin ne zaman ele alınabileceğinin şimdiden kestirilemiyeceğini söylemiş ve «ü-mit edelim ki hiç bir zaman olmasın. demiştir.
KORKUNÇ İHTİMALLER
Nevyork, 27 (a.a.) — Borçok atom bombasının ayni zamanda patlaması, arzın hareketine tesir ederek mev simlerin ahengini değiştirebilir, gün lerin sayısını arttırabilir.
Atom çalışmalarına iştirak etmiş olan Amerikalı bilgin Paul El-liot, bu kanaattedir.
Elliot’un nazariyesi, güneşin her saniye toprağa verdiği enerjinin iki kilo hidrojenin patlaması neticesin de elde edilen enerjiye eşit olması keyfiyetine dayanmaktadır.
Elliott’a göre böylece muayyen kudrette bir hidrojen bombasının infilâkı arzın hareketinde değişiklik yapabilecektir.
Bundan başka Boston'da konuşan Hanvari Üniversitesi profesörlerinden ve Amerikan fen terakki derneği başkanı Kirtley Mather, Hidrojen bombasının şimdilik ancak nazariye halinde mevcut bulunduğunu ve bu bombanın imalinin ne zaman gerçekleştirilebileceği hakkında hiç bir şey sövlenilemiyeceği-ni bildirmiştir.
Millî Eğitim Komisyonu : Millî ( Kütüphane kuruluşu halikındaki kanun tasarısını görüşmek üzere | ı bugün saat 15 de;
Ticaret Komisyonu : Türkiyede-ki düşman menfaatleriyle ticarî ve ekonomik işlemlerine, menkul ve gayri menkul mallarına el koyarak onları idare etmek üzere bir Se-kestr İdaresi kurulması hakkında kanun tasarısını görüşmek üzere 1.III.1950 Çarşamba günü saat 10 da;
Tarım Komisyonu : Çiftçi mallarını koruma kanunu teklifini görüşmek üzere 1/3/1950-Çarşamba günü saat 15 te;
Toplanacaklardır.
Bulgaristan tehlikede
Amerika’da grev

Enflasyon derdi yine baş gösterdi
Londra halkını bir
kaplan koruyor
Geceleri hayvanat bahçesinde kafesleri açan esrarlı şahıs kimdir?
İngilizlere gelince; onlar, Afrika-da evvelâ, Dolar - Sterling mücadelesi için bir tampon aramakla meşguldürler, ki bu işi italyanın becerebileceği zannolunmuştur.
L İngilizlerin diğer taraftan mühim bir dertleri de Mısırın tesahüp etmek istedğii Sudan ile, son zamanlarda büyük tasarılar hazırlamakta olduğu halber verilen Habeşistan imparatoru arasındaki ihtilâfı, Ha-beşistanın doğu hududuna İtalyanları yerleştirmek suretiyle tahfif etmektir. Bu suretle İngilizler, hem Habeşistana, hem Mısıra, ayni zamanda ve ayni derecede tazyikte bulunabilecekler ve esasen güneyde hâkim bulundukları Kenya, Tanga-nika, Rodezya ve nihayet dominyon statüsünü muhafaza eden güney Afrika birliği ile bütün Doğu Afrikaya hâkim olacaklardır.
Uzloştırma komisyonu vaziyetten ümitsiz değil Paris Radyosu, 27 (Basın - Yayın) — 370 bin Amerikan maden işçisinin grevi üçüncü haftasına girmektedir. Yakıt kıtlığı Amerika’da günden güne artmakta ve bir çok eyalette kömür, vesika ile verilmektedir. Halen yarım milyondan fazla amele işsizlik tehlikesine maruz kalmaktadır.
Vaşington, 27 (a.a.) — Kömür işçileri grevi hakkında tahkikata memur Cumhurbaşkanlığı komisyonu başkanı David Cole Pazar akşamı, ■ hükümetin aracı olarak iştirak ettiği işçilerle maden sahipleri temsilcileri arasındaki görüşmeler dün yapılmış ve memnunluk verici olmuştur.» demiştir.
Cole, iki taraf arasında derhal değilse bile yakında bir anlaşmıya varılacağını ihsas etmiştir.
Marsholl yardımı faaliyeti
Vaşington, 27 (a.a.) — Temsilciler Meclisi Dışişleri Tâli Komisyonu, geçen Kasım ve Aralık aylarında Avrupa’yı dolaşmış olan dört ü-yesinin raporunu inceledikten sonra Fransa, İtalya ve Ingiltereye Marşa! Plânı yardımının devam etmesi lehinde karar vermiştir.
Cumhuriyet temsilci Jacob Ja-vits de. Birleşik Amerika hükümetinden, Marşal Plânı 1952 de sona erdikten sonra takip edeceği politikayı daha şimdiden tetkike başlamasını istemiş, Birleşik Amerika, hür milletlerin komünizmle mücadelesi çerçevesi dahilinde başlıca me suliyeti üzerine almakta devam etmelidir, demiştir.
48 milletin Tehlikede bulunduğu belirtildi
Londra Radyosu, 27 (Basın - Yayın) — Milletlerarası Banka tarafından dün Vaşington’dan açıklandığına göre, bir çok memleketin enflâsyona maruz kalması muhtemeldir.
48 milletin üye bulunduğu bankanın iktisat uzmanının hazırlanmış olduğu rapora yalnız kontrolle enflâsyon önlemenin mümkün olamı-yacâğı, hükümetlerin masraflarının istihsalleriyle mütenasip olması lâ-zı geldiği belirtilmektedir.
Amerikan Manevraları başladı
Paris Radyosu, 27 (Basın - Yayın) — Kara, deniz ve hava birlikleri, zırhlı birlikler, bir piyade tümeni ve bir çok paraşütçü alayı refakatinde önemli bir deniz kafilesi, Atlantik Filosu Başkomutanının Forsu altında dün Virjiniya’da Norfolk üssünden hareket etmiştir.
Bu deniz kafilesi, Antiller denizinde, Porto - Rikodan 20 mil açıkta bulunan bir adaya yapılacak olan çıkarma manevralarına iştirak ede-
Hediye filler
Vaşington, 27 (a.a.) — Resmi Hint şahsiyetleri. Başbakan Pandit Neh-ru'nun Birleşik Amerika çocuklarına hediye ettiği iki fil yavrusunun martın 3 üncü haftasında Vaşington hayvanat bahçesine ulaşmış olacağını bildirmiştir.
Birleşik Amerikadaki Hint Büyük elçisi bayan Vijayalakshmi Pandit, filleri kardeşi Nehru namına hayvanat bahçesine hediye edecektir.
Sovyefler orduyu ele almak üzereler
Londra, 27 (a.a.) — Londra'da
bulunan yüksek bir Yugoslav şahsiyetinin bildirdiğine göre, harbi müteakip kızılordunun başkomutanı olan Sovyet Mareşali îvan Konief'in yakında Bulgar askeri kuvvetlerinin idaresini ele alması muhtemeldir.
Birkaç gün evvel Belgrad'dan Lon dra'ya dönen bu şahsiyetin bildirdiği gibi Sofyadan Belgrad’a gelen haberlerden, Konief’in çok yakın bir gelecekte Bulgaristan'da vazifesi başına geçeceği anlaşılmaktadır.
Rokosovski'nin geçen sene Polonya'da savunma bakanı olmasını müteakip diğer Avrupa başkentlerinden alınan haberler, bahis mevzuu Yugoslav şahsiyetinin verdiği habere benzemektedir.
Bulgar ordusunda isyan çıktığı yolundaki haberler hakkında malûmat sahibi olmadığını söyliyen Yu goslav şahsiyeti. Bulgar halkı arasında derin bir memnuniyetsizlik mevcut olduğunu ilâve etmiştir.
Diğer taraftan İngiliz kontrolü altında çıkan Alman «Die Welt. gazetesi de Konief’in Bulgar Savunma Bakanı Domianof’un yerine geçeceğini bildirmektedir.
Gazetenin ilâve ettiğine göre geçen yaz ileri gelen ordu mensuplarının Bulgar rejimini devirmeğe te şebbüs etmelerini müteakip Sovyet lerin bu memlekette işbaşına getirilmesi Bulgar ordu mensuplarında hoşnudsuzluk yaratmıştır.
Macar kabinesinde değişiklik
Londra Radyosu, 27 (Basın - Yayın) — Dün istifa eden iki Macar başkanmın yerine tâyin olunan diğer iki baknın isimleri bu sabah a-çıklanmıştır. Kabinedeki Milli Çiftçi Partisine mensup tek bakan Dalvaş, eğitim bakanı, komünist partisinden Olt ise, maliye bakanı olmuştur. İstifa eden bakanların ne sebeple kabineden ayrıldıkları açıklanmamıştır.
Bir kadının telâşı bir baloda facia yarattı
Paris, 27 (Nafen) — Paris'te baloda bulunan kadınlardan birisi • yangın var!» diye bağırması üzen ne halk arasında müthiş bir panik olmuştur.
Halktan bir çoğunun kaçarken yaralanmış, bir çoğu da kolunu veya bacaklarını kırmıştır. Yine bir tesadüf eseri olarak bu kargaşalıkta yalnız bir kişi ölmüştür. Ağır yaralılardan üç çocuğun vaziyeti tehlikelidir. Balo maskeli olduğundan kimin bağırdığı tespit edilememiştir.
Yunanistan’da saçim hazırlığı
Atina Radyosu, 27 (Basın - Yayın) — Başkomutanlık tarafından bu sabah yayınlanan resmi tebliğde, Yunanistan’da genel seçimlerin önümüzdeki Pazar günü yapılacağı gözönünde tutularak bütün Yunan silâhlı kuvvetlerinin Perşembe sabahından itibaren hazır vaziyette bulunacağı bildirilmektedir.
Londra halkı, idrojen bombasından ve hükümet
Serbest Fıkra
Bir eldeki kılınç...
Cenevrede, elan müzakerelerine /evam etlen vesayet konseyinin almış okluğu kararların bir neticesi de bııdur, denebilir.
MûcahH TOPALAK
Tavukçuluk Dergisi
Belli başlı birer servet ve refah vasıtası olan an ve kümes hayvanlarının teknik usullerle bakımı ve üretilmesi ve veriminin artırılması hususunda mütehassıs bilginlerin yazılariyle her ay yayınlanmakta o-lan Tavukçuluk Dergisinin 21-23 üncü sayıları bir arada çıkmıştır.
Senelik abone bedeli 3 liradır.
[ Perakende satış yerleri:
; Ankara Yeni Sinema yanında u-: mumî bayii Tütüncü Ali Tümen .eliyle Ulus, Karaoğlan, Samanpa-izarı, ve Halkevi semtlerindeki ga-Izete bayileri. (345)
dliye tarihine ve edebiyatına girmiş pek çok vak’a-Iar ve fıkralar vardır; çoğu adlî hatalara dairdir ve her yerde bol bol mevcuttur.
Belçikada suçsuz olarak idam edilmiş bir masumun ölümün deıı sonradır ki adalet kurbanı olduğu anlaşılmıştır. Fakat bu facia, vicdanlarda o kadar büyük bir tepki yaratmıştır ki, Belçikada idam cezası, o tarihten sonra külliyen kaldırılmıştır. Hattâ Brüksel'deki muazzam A-dalet Sarayının karşısındaki boynu bükük âbidenin bu adli hata kurbanı için dikildiği halk arasında meşhurdur...
Yine Adliye literatürüne girmiş çok hazin bir vak’adan bahsederler:
Vaktiyle sanığın biri, hiç de adalete uymıyan bir hükümle karşılaşmıştı.
Her zaman hâkimlerin ve ta-biatiyle insanların âdil, kin
r— îıiM : — —■
Sarıçizmeli I
ve intikam hislerinden uzak olduklarını iddia edebilir miyiz? Bilhassa, hükmün infaz veya ademi infazı, tek bir savcının eline bırakıldığı zamanlarda bu savcının son dakikada asabi bir buhran geçirmesi neden kabili tasavur olmasın? Mademki insandır; böyle bir savcı veya hâkimin de, kanunun kendisine verdiği hudut ve salâhiyetlerden çıkması neden mümkün olmasın?.
İşte bizim mahkûm da böyle bir savcıya değil de bu çeşit bir hâkime düşmüştü. Aynca, bu haksız cezayı tebliğ eden hâkim, mahkûmla alay da edebi lccek bir yaradılıştaydı. Mahkûma şöyle söyledi:
— Ne o, sarardın? Adalet karşısında korktun değil mi?
t
buhranından belki daha çok "Hayvanat bahçesinin es-
• Igilenmektedir . Gece karanlığından bilistifade, bahçeye girerek, vahşi hayvanları azad eden
VOf\u
polisin müda-hal&s’ni icap ettirecek kador büyümüş bulunmoktadır.
BÜYÜK sır geçen Kasım ayında baş gösterdi. Londra hayvanat bahçesinin gardiyanları, bir sabah, mutad teftişlerini yaparlarken, pek nadir iki baykuşun, kafeslerini terketmiş olduğunu müşa-hade ettiler. Bu hadise evvelâ basit bir hırsızlık vakasile izah edildi, fakat sonradan kafesler muayene e-dilince anlaşıldı ki, bu iş kuşları çal mak için değil, sadece kuşları serbest bırakmak için yapılmıştır.
Bu vaziyet karşısında alakâdar-lar, şöyle düşündüler:
— Bu, her halde bir enayinin işi olacak. Hayvan sevgisini çok ileri götürmüş, ve, hayvanları hürriyete IkavMştuj-mak istemıiş. Lâkin işe baykuşlardan başlaması, zaten kendisinin de ne mal olduğunu gösteriyor. Bir daha gelirse ayaklarını kırarız...
Bununla beraber, 'hadise bir suç teşkil ettiği için polis, tahkikata baş ladı. Ve, tahkikat devam ederken,
yine esrarlı ziyaretçinin yardımı ile, hayvanat bahçesindeki kafeslerinden iki atmaca, bir de ancak And dağlarında nadiren rastlanan bir ak baba havalanıp gitti. İş vehamet kesbetmişti. Çünkü, mesele hayvan ların kaçıp gitmesinden ibaret kalmayıp, kaçırılma tarzı da hayli meraklı bir mahiyet arzetmekteydi. Kuşların bulunduğu kafeslerin daima en göze görünen tarafları kesiliyor, ve, hayvanın yaralanmadan geçmesine imkân verecek büyüklükte bir delik, demirler kanırtılmak suretiyle açılıyordu.
Polis işi ciddiye almıya başlamış-
Mesele
bir
Mahkûm cevap verdi:
— Kendim için korku? Asla... Fakat bu kararı verebilen bir hâkim için korku duydu ğumu neden saklıyayım?
Mahkûm, bu sözleri yüksek sesle söyledi ve sonra mahkeme salonunda gürül gürül yanan ocağın yanma yaklaştı. Herkes onu, uzaktan gözleriyle takip ediyordu. O, bir anda elini ve kolunu ocağın ateşten kütükleri içine soktu; gözünü kırpmadı Bağırmadı... İnlemedi Lâkin, etraftan koşanlamı yardımlyle ocağın önünden geri geri çekildi... Fakat... Bir aııda havaya kaldırdığı kolu, artık et ve kemik değil, alev alev yanan bir meşaleydi...
Bir rivayete göre, o zaman dan beri Adaleti temsil eden heykellerin elindeki kılıç bu hâkimin sert sözleri, öbür elindeki meşalede bu mahkûmun alev alev yanan et ve kemiğidir ...
Barşa, geceleri gelen esrarlı
girmek cesaretini gösterebilir mi? Bu fikir münasip görüldü. Bahçe personelinin Barşa’ya güvenleri vardı. Bu iki metre boyundaki muhteşem «öldürücü» nün esrarengiz misafiri bahçeden ya çok uzak tutacağını, yahut çok yakına, yani pençelerinin arasına alacağını biliyorlardı.

Yılanları da koyuverirse...
Geceleri, hayvanat bahçesinde bu marifetleri başaran adamın, bir gün, yırtıcı hayvanları, bilhassa yılanları salıvermesi ihtimali bütün şehirde bir huzursuzluk uyandırdı. Zira, Londranın göbeğinde bulunan hayvanat bahçesi, en çok, zehirli yı tanlarının çeşidiyle iftihar etmektedir. Bunlar arasında, Kara Mamba, Şahane Kobra, Yeşil Nana gibi insanı bir kaç dakika içinde öldürebilecek zehirli yılanlar da vardır. Bundan başka, bu zehirli ırk, diğer hayvanlar gibi demir kafesler içinde değil, camekânlar ardında yaşamaktadır ve şüphesiz ki, camın her hangi bir âletle kesilmesi, demir çubukları bükmekten daha kolaydır.

Kaplan nöbete çıkıyor
Hayvanat bahçesine musallat olan esrarengiz şahıs sayesinde, Bar şa, hürriyetine kavuştu. Vaktile, bakir ormanlarda, gölgelerin dev-rilmesile beraber ava çıkar gibi, şimdi de bahçeden son ziyaretçi çık tıktan sonra, kafesinin açılan kapısından, yeşil otlar üstüne atlıyor. Geriniyor ve vazifesine, yani normal hayatına başlıyor. Barşa, Ganj kıyılarında yakalandığı günden beri, av merakını bırakmıştır. Buna ihtiyaç duymamaktadır. Zira, hayvanat bahçesi müdüriyeti, sayın pan siyonerinin istihkakı olan bir yarım beygiri her gün «ikametgâh, a bırakmaktadır. Buna mukabil de Bar şa, kendisinden beklenen hizmeti an lamış gibi, geceleri sabaha kadar gö zünü kırpmadan bütün bahçeyi do-
ziyaretçiyi bekliyor.
laşıyor. Onun ayak sesini ve kokusunu duyan diğer hayvanlar, kafesleri içinde bile titriyorlar. Sabah olunca. Barsa, kafesinin içinde bir yarım beygir bulup, «Eh... Bu gün de yiyeceğimizi hak ettik» der gibi mütevazi ve mütevekkil bir eda ile yerine giriyor.

Esrarlı ziyaretçiye geilnce....
Esrarlı ziyaretçiden şimdilik ses seda yok. Hayvanat bahçesinin pan siyonerleri, Barşa’nın nöbeti der-ruhte ettiği gündenberi firar etmek huyundan vazgeçtiler. Esasen, geceleri bahçeye her hangi bir kimsenin girmesi, bu sevimli bekçinin mevcudiyetinden ötüzû imkânsız bir hal almış bulunuyor.
Bununla beraber bir noktaya işaret etmek lâzımdır.
Barşa, fil, geyik, arslan, yaban ö-küzü gibi bilyük mahlûkların kafeslerinden ziyade, kuşların ve yılanların kafesleri civarında dolaşıyormuş. Çünkü, büyük hayvanları sindirmiş olduğundan emin, uçana, kaçana mukayyet olmak istiyormuş.
Londra belediyesinin, Barşa’ya hizmet ve himmetinden ötürü bir nişan vermesi bekleniyor.

Londra telâş içinde
Bütün bu ihtimalleri gözönünde tutan polis, faaliyetini arttırdı. Res mî ve sivil, bir takım memur, hay vanat bahçesinin muhafazasına memur edildi. Parmak izleri araştırıldı. Fakat, bu bahçeye girip çıkan o kadar çoktu ki, çalışmalardan hiç bir netice elde edilemedi. Bahçenin gece nöbetçilerini takviye etmekten başka çare kalmayınca, nöbetçileri ikişer ikişer gezdirmek kararlaştırıldı. Aynı zamanda, Londra'nın her yerinden gönüllüler gece nöbetçiliğine talip oldular. Bunların arasında, esrarengiz gece misafirini bulsa bir sıkışta canını çıkarabilecek cüsse ve kuvvette pehlivanlar ve boksörler de vardı. Bütün bu tedbirlere rağmen, hayvanat bahçesini misafirleri her gece. kırık kafeslerden firar etmekte berdevamdılar. Bu hal karşısında, bahçenin memurlarından birinin aklına bir hal çaresi geldi
■k
Barşa ne Büne duruyor?
Evet, Barşa ne güne duruyor. Ge mektedir. çeleri, hayvanat bahçesinde kimse —
bulunmaz. Barsa, ani, neslinin en giizel, en şahane müemessillerinden biri olan Bengale kaplanı parkın içine salıverilse, acaba her hangi bir kimec. bahçeye müsaadesiz
yeni istifalar oldu
Mahut kitabın
Ordu, 21 (Hususî) — Ordu ve mülhakatından birçok istifalar olmuş ve sebep olarak da C. H. P. nin dini politikaya âlet etmesi ve milletin ıstırabının farkında olmaması, bilhassa Parti müfettişi Niyazi Aksu’nun tekzibini bu suretle tekzip ettiklerini ve Cemil Said Bar-las’la Cevdet Kerim tncedayı’nın son Karadeniz konuşmalarındaki in sicamsız ve insafsız cümleler gösterilmiştir.
Toptan istifa edenler arasında bilhassa Bilâl Felek, Ahmet Kulaç. Hakkı Gencel, Osman Atik ve Feyzi Tiryaki gibi mühim şahsiyetler de bulunmaktadır. Bunlardan başka dalı, bir çok istifalar olacağı söy lenmekte ve halkın sempatisini çek

Demokratların
Silvan toplantısı
Diyarbakır, (Hususi) — 24 Şubat ;ıinü Demokratların Silvan ilçesin
yarattığı infial
de binlerce halkın iştirakiyle yaptıkları toplantıda Parti İlçe Başkanı Ahmet Akülken, Belediye Başkanı Dr. Azizoğlu, Dr. Kâmil Tay-şi, Avukat Remzi Bucak, çiftçilerden Mustafa Ekinci, muhtelif mevzularda konuşmalar yapmışlardır. İdarecilerin şimdiden yapmakta oldukları müdahalelerin nefreti mucip olduğu hususlarını tebarüz ettiren ve tenkit yollu yapılan konuşmalar halkın hassasiyetini ve memnuniyet ve takdirlerini celbetmiş ve uzun alkışlarla karşılanmıştır. Hele Basnik Bucak müdürünün Halk Partisi başkanını yanma alarak köy köy dolaşması keyfiyeti teessürle anılmış ve bu hususta tutulan tutanak Savcılığa tevdi edilmiştir.
Taraf taraf Demokrat Parti'ye kaydolan vatandaşların sayısı günden güne artmaktadır. Bilhassa ida re âmirlerinin lüzumsuz müdahaleleri halkın Demokrat Partiye tevec cüh ve sempatisini çeken birer unsur olmaktadır.
0
ZAFER
Ifaıa/ni ZUHURİ DANIŞMAN*
Bir anda bütün hisar tepeden tırnağa kadar silâhlandı. İki buçuk aydır miskin miskin oturan muhafızlar âdeta bayram yapıyorlardı. Kadirgalar, yeni bir hisar yapıldığının fark nda değillerdi her halde ...
— 104 —
Halil paşa dudaklarını ısırdı. Padişahın hakkı vardı.
— Hakkınız var şevketlû hünkârım.
— Biz İstanbul muhasarası ile meşgulken, en sıkışık zamanda bunlar arkadan vunnak istiyebi-lirler. Vakıa büyük bir iş yapa-masalar bile askerimizin mânevi-yatını bozalbilirler. Bir taraftan muhasara hazırlıkları yaparken, diğer taraftan Mora işini düşünmek doğru olmaz mı?
— Çok yerinde olur hünkârım.
— O halde Mora’ya Beylerbeyi Turhan ile iki oğlu Ahmet ve Ö-meri tayin ediyorum. Derhal hareket edecekler, Mora despotlarını hareketsiz bir hale getireceklerdir.
Turhan Bey üç gün içinde hazırlıklarını tamamlayarak yola çıktı. Bütün bir kış devam eden kanlı bir mücadele başladı. Kısa bir zamanda Türk orduları Ko-rent zerbahını aştı, Mora Yarımadası baştan başa istilâ edildi. Müthiş Türk hücumlarından kaçan Rumlar, Arkatya kayalıklarına sığındılar.
Bir kış mevsiminde Mora Yarımadası o kadar müthiş bir istilâya uğradı ki, İstanbula yardım etmek değil, nefes almaktan korkacak hale geldi.
Cirolamo Marozini
Antoniorizo...
1452 yılının İkinciteşrin ayının onuncu günü..
Rumeli Hisarı kumandanı Firuz ağa, padişahından aldığı emir mucibince bütün dikkatiyle Boğazı gözlüyordu.
Firuz ağa, Boğaza en hâkim yerele yapılmış olan Halil paşa kulesinin üzerinden ayrılmıyor, bir çok gecelerini orada geçiriyordu. Hisann muhtelif kulelerinde, mazgallar arkasında dört yüz kadar Türk yiğiti vardı. Bunlar nöbetleşe sabahlara kadar Boğazın karanlık sularını gözlüyorlardı.
Firuz ağanın yatıp kalktığı yer Hali] paşa burcunun hemen içinde idi. Daracık odada ikamet edi-yordû.
İkinciteşrinin onuncu günü sabahı Firuz ağa erkenden burcun üzerine çıktı. Açık ve lekesiz bir gökyüzü, Boğazın suları üzerine serilmişti. Uzakta Anadoluhisarı, tatlı bir sis içinde kayboluyordu. Firuz ağa üzüntülü idi. Yanındaki çavuşa dert yanıyordu:
— Ağa... Ne talihsiz kimseleriz değil mi?
— Bilâkisi... Hiç de talihsiz değiliz.
— Öyle değil. İki buçuk aydır : şu kulenin muhafazasiyle tavzif edilmiş bulunuyoruz. Elimizde yepyeni ve korkunç bir âlet var ki, daha bir kere olsun bir düş- 1 man gemisi üzerinde tecrübe e- , dilmedi. Neden aceb Boğazdan ı hiç bir yabancı gemi geçmez? Bu ı talihsizlik değil midir?
— Bu cihetten hakkınız var kumandan. \
İkisi de sustu. Mavi Boğaz sularının Hisar önünden akışını seyre daldılar. Tatlı bir Sonbahar havası ciğerlerini dolduruyordu.
Firuz ağa, Halil Paşa burcunun tepesine oturarak derin bir hülyaya daldı.
Kuşluk vakti çoktan gelmişti. , Ortalık tamamen aydınlanmıştı. , Bir aralık yerinden kalkan Firuz ağa, esneyerek gezinirken irkildi. Adeta olduğu yerde sıçramıştı. Gözlerine inanamıyordu.
Tâ uzaklarda, iradeniz tarafında iki büyük kadırganın yelkenleri görünmüştü. Şimalden e-sen kuvvetli bir rüzgâr, kadırgaların yelkenlerini tamamen şişirmişti. Kadırgalar büyük bir sü- ., ratle Hisara doğru geliyorlardı.
Firuz ağa sevincinden ne yapa- ı cağını şaşırdı. Gırtlağım yırtarca-sına haykırdı:
— Top başına... Arkebozcular, okçular mazgallara!... Herkes hazır olsun!.
Bir anda bütün Hisar tepeden i tırnağa kadar silâhlandı. İki buçuk aydır miskin miskin oturan muhafızlar âdetâ bayram yapıyor- , lar di.
Kadırgalar, yeni bir Hisar yapıldığının farkında değillerdi her halde... Çünkü Hisara pek yakın mesafeden geçiyorlardı.
Tam Hisar karşısına gelince, sahildeki bir kulede nöbet bekleyen Türk askeri, gür ve kalın bir sesle haykırdı)
(Kaptan!.. Yelkenleri topla!..)
Firuz ağa topun başında idi.
Kadırga kaptanı Venedikli Cirolamo Marozini idi. Ne Hisardan, ne de Hisardaki toptan haberi yoktu. Buralarını Bizansın arazisi sanıyordu. Kendisine böyle emir veren kim olabilirdi?
Mağrur bir eda ile cevap verdi:
— Bize bu emri veren İrimdir?
— Türk padişahı adına söylüyorum. Yelkenleri indiriniz!..
— Bu topraklar Bizansa ait değil mi?..
Rüzgârla şişen kadırgaların yelkenleri, gemileri süratle Cenuba doğru sürüklüyordu. Nöbetçi daha hırçın ve tehditkâr bağırdı:
— Yelkenleri aşağı indir kaptan!...
Marozini kahkaha ile gülerek cevap verdi:
— Kuvvetin varsa sen indir. Biz denizciyiz... Karadakilerin bize sözü geçmez.
Tam sözünü bitirmişti ki müthiş bir infilâk oldu. Dünya tarihinde hiç bir canlı o güne kadar daha böyle korkunç bir patlama işitmemişti.
Firuz ağanın:
(Ateş!...-
Emriyle, bombarda denilen büyük top ateş almış ve bir kaç kiloluk taş mermi, kadırgaların biraz ötesine düşmüştü.
Bu nifilâkla beraber yüzlerce karabina ve ok, kadırgaların üzerine boşaldı. Kaptan Marozini bir an şaşırdı. Kadırga neferleri de şaşkına dönmüşlerdi. Bu cehennemi gürültüyü çıkaran ne idi?
Kaptan derhal emrini verdi:
— Çabuk yelkenleri indiriniz!...
Bu sırada atılan karabinaların ve okların tesiriyle kadırgaların güvertesinde gezinen tayfalardan yirmi kadarı yere serildi. Bu müthiş bir şeydi. Yelkenler indirildikten sonra kadırgaların sürati kesildi. Firuz ağa da bombardımanı durdurdu. Gemileri, içindekilerle beraber esir etmek daha kârlı idi. Vakıa top mermisi isabet . etmemişti. Fakat yarattığı korku I maksadı temin etmişti.
Bombardıman durduğu sırada 1 kadırgalar Hisara yakın gelmiş bulunuyorlardı. Fakat suların ce-reyaniyle ağır ağır burnu kıvrılıyorlardı. Morozini, vaziyeti müsait gördü. Tam bu sırada şiddetli bir rüzgâr da çıkmıştı.
Neticesi ne olursa olsun diyerek şu emri verdi:
— Bir anda yelkenleri çekiniz!.
Gemilerin teslim olmak üzere bulunduğunu hesaplayarak bombardımanı kesen Firuz ağa yanıldığım anlamakta müşkülât çekmedi. Çünkü, o da (ateş!.) emrini vermek üzere iken kadırgalar büyük bir süratle cenuba doğru denize açıldı. (1).
Firuz ağa avı kaçırmıştı. Hiddetinden ne yapacağım şaşırdı. Bizansa doğru süzülüp giden iki Venedik gemisinin arkasında yum ruklarını sıkarak haykırıyor, yırtmıyordu:
(Devamı var)
(1) Barbaro...
Küçük Eduard güzel değildi; kollan ve bacakları zayıf, göğsü dardı ve okadar çilli ki, yüzü nün hatları sakilleşmiş gibiydi. Mahcubiyetle kalçalannı elleriyle ovuyor, getirdiği tahta parçasını önüne atan ve kısa kuyruğunu sallayarak okşanmasını bekleyen Stony’ye bile aldınş fetmiyordu.
İstemiyerck denizi (erkeden Katerin, hafifçe yürüyerek, a-yaklarının altında kuru kumu hissedince, kendini yere bıraktı. Başındaki kapüşonu çıkararak, sırtını kızgın kuma verdi ve u-zandı; saçlarını etrafına dağıttı: saçları sarı fakat seyrek ve kül-renginde sarı idi.
Küçük Eduard kıpırdamadan hâlâ onu hayranlıkla seyrediyordu... Şimdi annesinin yüzünün yukarı kısmını da görebiliyordu ve bu, artık kuvvet ifade eden bir çehre değil, tatlı, çok müşfik bir yüzdü. Bundan daha güzel bir şey tasavvur edemiyordu. Yanına diz çökerek, onu okşamak arzusunu duyuyordu.
Katerin’in teni çok ıbeyazdı, lâkin gözü ile burnu arasmda gayet hafif morumtrak bir hale vardı ki Doude burasını hayatında iki defa ancak öpebilmişti.
Doude ekseriyetle annesinin bakışlarına dayanamazdı, bakışları haşin olduğu için değil, mavi nazarlar haşin olamaz, lâkin bu, insanın cesaretini kıran, ıı-zun zaman, sanki anlıyamıyaca-ğınız, cevap veremiyeceğiniz bir sual soracak gibi üzerinizde duran bir bakıştı.
Bir gün annesi hasta iken, Doude cesaretlenerek ufak ellerinin arasına onun yüzünü almış, şakaklarından çenesine kadar okşamış hattâ öpmüştü bile ve Katerin de parmaklarının uçlarını öpmekle mukabelede bulunmuştu.
Küçük Eduard bunu hatırlıya-rak onu ne çok sevdiğini düşü-
Kum sıcaktı ve çamların gölgesinde açmış güllerin kuvvetli rayihası, denizin kokusu ile karışmıştı.
Etrafın güzelliğine ve sessizliğine dalmış olan Katerin, eskiden Bretagne’de olduğu gibi kuma gömülmesini istedi...
Bu bir oyundu! Kollarını açıp onları ona doğru uzatıncaya ka-
—■—Biliyor musunuz?—**'
Kuyruklu yıldızlar!
Çeviren: Nihad ülkekul
Astronomi bakımından kuyruklu yıldızlar şayanı dikkat bir manzara arzederler.
Bu gök cisimlerinde umumî olarak üç ayn kışı mgörülür: Çekirdek (Nüve), Bürçiik ve kuyruk.
Çekirdek parlak bir nokta ha ünde görünür ve bazaıı en parlak yıldızlardan daha ışık lıdır. Bürçük yaygın bir ışık halinde çekirdeği kaplar. Çekirdek ve bürçük kuyruklu yıldızın başını teşkil ederler. Kuyruk, daima hareket yönü nün aksine doğru uzamıştır.
Büyük kuyruklu yıldızların kuyruklarının uzunlukları dün ya ile güneş arasındaki meşaleden daha uzundur. 1910 senesinde IIALLEY kuyruklu yıl ı dizinin kuyruğunun uzunlüğü hemen hemen, görünen gök- I yüzünü bir ufuktan öteki ufka katediyordu.
Görülebilen büyük kuyruklu yıldızların sayısı azdır. Buna mukabil her sene dürbünle görülebilen veya fotoğrafları | alınabilen bir çok küçük kuy- ( ı-uklu yıldızlar vardır.
Bu son seneler zarfında vasati olarak, senede 5 kuyruklu yıldız rasatlanabilmiştir.
Şimdiye kadar 500 den fazla kuyruklu yıldızın mahrekleri (yörüngeleri) scrahatla tayin edilmiştir.
Bunların takriben % 25 inde bu mahreklerin elips (beyzi) olduğu, diğerlerinde ise parabol vya istisnai olarak hiperbol olduğu tesbit edilmiştir. Bütün bu mahrekler güneşi odak noktası olarak kabul ederler.
Mahrkleri parabolik veya hiperbolik olan kuyruklu yıldız lar kat’iyyen kaybolurlar. Diğerleri ise muntazam fasılalarla tekrar görünürler, bunlar periyodik (devirli) kuyruk lıı yıldızlardır.
Bugün, 100 den fazla periyodik kuyruklu yıldız bilinmektedir. Bunların periyodları (devirleri) 3.3 sene ile 10.000 sene arasında değişir. Meselâ) Halley kuyruklu yıldızı milâttan önce 240 senesinden beri (yani 2190 senedeııberi) en azdan 26 defa görünmüştür ve tekrar 1985 senesinde görünecektir.
Periyodik kuyruklu yıldızların ekserisinin mahrekleri gezegenlerin yörüngelerinden çok farklı ve çok uzun birer elipstirler.
Kuyruklu yıldızların ve kuy ruklarnun parlaklık ve büyüklüğü güneşe olan uzaklıklarına göre değişir. Bu uzaklık asgarî olduğu zaman parlaklık ve bü yüklük âzamidir.
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 1 de)
Yazan : B. Valmer
Dünyanın en gayrı İnsanî ve cinai
Devlet sistemi!..
Sovyetler bugüne kadar dört milyon inşam idam ve yirmi
milyon kişiyi de tedrici ölüme mahkûm etmişlerdir
omünizmin devlet memurları üzerindeki nüfuz ve tesiri nedir? Komünizm, kendi tahakkümü altına giren memleketlerin devlet adamları üzerinde nasıl bir tesir icra etmektedir?
Yeni bir devlet memuru sınıfı:
Komünist devletlerinde devlet memurları zahiren imtiyazlı mevkiler işgal etmektedir. Meselâ, Rusya’da, ziraat ve sanayi üzerinde şümullü bir kontrolün tesisi muazzam bir devlet memuru sınıfının ihdasını icab etmiştir ve bunlar köylü ve işçi kütlelerine nazaran daha iyi maaş alırlar ve bazı imtiyazlara sahiptirler. Bu hâl, komünizmin tehdidi altında bulunan memleketlerdeki hükümet memurlarına cazip görünebilirse de hakikat bambaşkadır.
«Hakikî Sovyet Rusya» adlı eserinde Rus muharriri David J. Dal-lin Rus ihtilâlinden sonra eski devlet memuru sınıfının âdeta tamamen ortadan kaybolduğunu isbat ' etmektedir. Bunların bazıları sivil harpte ölmüş, pek çokları hapsedilmiş veya idam olunmuş, bazıları da işçi veya köylü seviyesine inmiştir.
Rusya’da bugünki «imtiyazlı» devlet memurları yeni ihdas edilmiş bir sınftır ve cemiyetin muhtelif tabakalarından toplanmıştır. Aralarında eski devlet memurlarından veya ailelerinden pek az kişi vardır. Böylece, komünist olmayan bir memlekette bir devlet memuru komünist memleketlerdeki devlet memurlarının durumuna bakarak kendi memleketinde komünizmi teşvik etmek suretile bazı menfaatler sağlıyabileceğini düşünebilir. Memleketi komünizme mağlûp olduğu takdirde, imtiyazlı bir devlet memuru sınıfının doğacağı muhakkaktır, lâkin bu sınıfa eski rejimin devlet memurları dahil olmayacaktır.
Dış temaslar teşvik olunmamak-tadır.
Komünist tahakkümü altına giren memleketlerdeki devlet adamlarının durumu daha şayanı dikkattir. Söylemeğe lüzum yok ki u-zak bir geçmişte dahi olsa komünizme karşı cephe almış olan bir devlet adamı komünistlerin iktidara gelmesi halinde ağır surette cezalandırılır. Komünist idareciler, bilhassa yabancı bir memlekette tahsil etmiş olan veya yabancı bir dil bilen politikacılardan ziyadesile
— 2 —

şüphelenirler. Böyle bir politikacı sonradan komünistlerle ne kadar işbirliği yaparsa yapsın, bu «lekeden kurtulmaz ve ergeç tasfiye olunur. Zira komünist olmayan dış dünya ile her hangi bir temas, veya temas ihtimali, komünist kontrolünün icab ettirdiği tahakküm, tazyik ve sansür için bir tehlike teşkil eder.
Komünistler tehlikeli düşmanlardır. Lâkin müttefik oldukları vakit, çok daha tehlikelidirler. Komünistlerle işbirliği yapmak sureti le kendi milletinin kanının dökülmesine mani olabileceğini düşünecek her hangi bir devlet adamı ihtilâlden sonra Rusya’da ve halen komünistler tarafından esir edilen memleketlerde yapılmakta olan katliamları hatırlarsa iyi eder.
Rus sivil harbinde ölenler bir tarafa bırakılırsa, tahmin edildiğine göre, Rusyada 4.000.000 dan fazla insan idam edilmiş ve 20.000.000 dan fazla insan da mecburî iş kamplarına tedrici bir ölüme mahkûm olunmuştur. Son senelerde komünistlerin tahakkümü altına geçen Avrupa memleketlerinde kanlı tasfiyeler yapılmaktadır. Kurbanların sayısı sır olarak saklanmakta olmakla beraber hür memleketlere kaçabilen şahitlerin ifadelerinden anlaşıldığına göre asıl yekûn pek büyüktür.
İşbirliği teminat değildir:
Bazı politikacılar komünistlerle işbirliği yapmak suretile kendilerine komünist bir rejimde iyi bir
mevki sağlayabileceklerini ümid edebilirler. Bunda feci surette yanılırlar. Komünizmin ne şekilde çalıştığını bilen hiçbir politikacı buna kanmamalıdır. Komünistler her hangi bir memelkette her hangi bir grupa mensup politikacılardan muvakkaten istifade etmeğe daima hazırdırlar. Lâkin bu gibi hizmetler için onlardan daimî bir fedakârlık beklemek yanlıştır. Komünistlerin devamlı surette itimad ettikleri ve yüksek mevkilere getirdikleri yegâne kimseler ötedenberi komünist pertisinde âzâ olan, Rusya veya Çin’deki hususî mekteplerde 3 veya 5 senelik bir eğitim gören, ve kendi memleketlerine döndükten sonra komünist enternasyonalinin emri altında senelerce gizli olarak çalışmış olanlardır.
Binaenaleyh, komünist idaresine geçen her hangi bir Asya memleketinin yeni liderleri gereken eğitimi görmüş ve komünizme olan sadakatlarını lâyikile isbat etmiş kimseler arasında seçilecektir. Yeni liderlerin yetiştirilmesine kadar memleketi idare etmek için komünistler ötedenberi komünist olmayan istekli devlet adamlarından muvakkaten istifade edebilirlerse de onları ancak madun mevkilere getirirler ve onları zamanı gelince derhal bir yana atarlar.
Bundan başka, komünist rejiminin bir ilk safhasında az çik ehemmiyetli bir mevki işgal ettiler ve komünistlerin bazı sırlarına vakıf oldularsa, ergeç «tasfiye» edilirler.
Amerikan askerî
yardımı
Vaşington, 27 (a.a.) — Dışişleri
Bakanlığı askerî yardım programı
müdürü James Bruce, dün radyoda
verdiği beyanatta: «askerî yardım programı gereğince yakında Batı
Avrupaya gönderilecek olan malzemenin yüzde 70 i kara ordusuna tahsis edilecek, yüzde 30 u da deniz ve hava ordularına verilecektir.» de miş ve sözlerine şöyle devam et-
Birleşik Amerika’nın kendi ordu kvvetleri masraflarını kısması ve hiç bir zaman muhtemel her mütecavize karşı «hür dünyayı» tek başına koruyabileceği zehabına kapamaması lâzımdır.
Viyanada Ruslara karşı sabotaj
Viyana, 27 (Nafen) — Viyananın Sovyet Kontrolü altında bulunan mıntakasındaki Stadlau’da bir deri
fabrikasında büyük bir yangın çık
Bu yangın amelenin grev ilân et
meşinden tan? bir saat sonra çık-
mış olması üzerine Rus makamları tahkikat yapmaktadırlar.
Tahmin edildiğine göre yangın iş çiler Avusturya hakkında Rus nok-tainazrını öğrendikten sonr protesto mahiyetinde kasten yapılmıştır.
ANKARA RADYOSU 28 ŞUBAT 1950 SALI
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik; Marslar (Pl).
7.45 Haberler ve hava raporu.
8.00 Müzik: Şarkılar (Pl).
8.15 Müzik: Tangolar (Pl).
8.25 Günün programı.
8.30 Müzik: Hafif müzik (Pl),
9.00 Kapama.
12.28 Açılıg ve program.
12.30 M. S. Ayarı.
12.30 Müzik: Karmık şarkılar.
13.00 Haberler.
13.15 Müzik: Melodiler (Pl).
13.30 öğle gazetesi.
13.45 Müzik: Plano ile caz parçaları (Pl) 14.00 Hava raporu. Aksam programı ve
kapama.
18.00 M. S. Ayarı.
18.00 Müzik: Şarkılar.
18.30 Müzik: Radyo Salon Orkestrası:
1. Franz Lehar: Mavi Mazurka o-peretlnden potpuri;
2. Wllly Engel - Berger: Nanon valsi;
3. Oskar: Nedbal: Süvari Valsi;
4. Oskar Klosc: Macar serenadı. 19.00 M. S. Ayarı ve haberler.
19.15 Geçmişte bugün.
19.20 Müzik: (Yurttan sesler)
20.00 Müzik: Bestekâr simaları (Pl).
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Müzik: İnce saz (Suzidil faslı) 21.00 Temsil. •
21.45 Serbest saat.
22.00 Konuşma. (B. M. M. ■ Saati)
22.15 Müzik: Caz orkestraları geçidi (Pl)
22.45 M. S. Ayarı ve haberler. 23.00 Program ve kapanış.
İSTANBUL RADYOSU 28 ŞUBAT 1950 SALI
12.57 Açılış ve programlar
13.00 Haberler
13.15 Şarkı ve türküler (Pl).
13.30 Çeşitli hafif müzik (Pl).
13.50 Şarkı ve türküler.
11.30 Ev kadım saati — Lekcctllk.
Konuşan: Mediha Güven.
14.40 Dans müzitl (Pl).
15.00 Programlar ve kapanın.
17.57 Açılış ve programlar 18.00 Caz müziği (Pl).
18.30 Sadi Yaver Ataman memleket havaları ses ve saz birll&i k&nserl.
19.00 Haberler.
19.15 Hafif ara müziği (Pl).
19.20 Radyo Senfoni orkestrası konseri Ludwlg van Beethoven... Senfoni No. 4 «si bemol»
Takdim eden: Fikri ÇiçckoÇlu.
20.00 Memleket türküleri.
20.15 Operalardan sahneler ve orkestra eserleri (Pl).
20.50 Serbest saat
(Konuşma veya müzik).
21.00 Şarkı ve türküler (Pl).
21.15 Fasıl Heyeti Konseri 22.00 Oda müziği (Pl).
Franz Schubcrt... Kentet la majör.- op. 154. «Alabalık» ■ Çalanlar: Piyanist Arthur Schna bel ve Pro Arte. yaylı sazlar ku arteti.
22.35 Dans MÜzlil (Pl).
22.45 Haberler
23.00 Çeşitli hafif müzik (Pl).
23.30 Programlar ve kapanış.
dar, kızgın kumla örtülmesine izin verirdi ve sonra, o, öne doğru eğilerek onu kucaklardı... Hayır! bunu hatırlamamalıydı, artık hiç bir şeyi düşünmemesi lâzımdı... ve Katerin uyuşturucu bir arzunun tesiri altında kendisini yine güneşe terketti.
O sırada, yemek saati geçtiğinden sabırsızlanan Miss Jack-son, villânın salonundan çıktı, dar ve uzun etekliğinin müsaade ettiği kadar çabuk yürüyerek terası geçti ve parmaklığa yaklaştı.
Yarı çıplak ve bu kadar güzel bu kadına mahcubiyetle bakan küçük çocuğun teşkil ettiği manzaraya o da hissiz kalamadı;
Gök yüzünü, parlayan bir ayna gibi aksettiren deniz maviydi, etraf sessizdi ve yarı soluk ıtırların arasında Eduard’ın hareketsiz gölgesi görünüyordu...
— Katerin çıldırdınız mı? saat bir oldu, çocuk hasta olacak, diye bağıran Miss Jackson’un sesini duyan Doude, suç işlemiş gibi sessizce eve koştu.
Katerin bir kolu üzerine doğruldu, başını ihtiyar kadına kal dırdı ve :
— Geliyorum Mary, geliyo-
Kateriıı son çay fincanını ve son limonatayı dağıttıktan ve ah babı Raymoııd Bardaııe’ın refa-katında kış bahçesini terkettik-ten sonra, yaşlılar, fazla ısıtılmış büyük salonda kendi başlarına kaldılar.
Palmiyelerin yanında, dört ma sa etrafında briç oynuyorlardı. Memnundular; zarar edebilecekleri para cüz’i olduğu gibi hırsları da yoktu. Fena oynuyor ve bunu bildikleri halde aldırış etmiyor, yarı ılık, ikindi ışığı ile aydınlanmış bu odada, kendilerini rahat ve her türlü sıkıntıdan uzak hissediyorlardı.
Yaşlıların daima endişe ettikleri, bu havalideki ani sıcaklık
Çeviren : NUSAT
farklarının tehlikeli mevsimini artık atlatmışlardı; son bahara kadar beraber kalacaklarına e-min, birbirlerine karşı daha samimiydiler. Madam Dumez bile daha sabırlı olmuştu.
Sırtı teraslara ve denize dönük, başı bol bukleli beyaz saçlarla örtülü, gövdesi kısa, elleri kuru, sinirli ve hareketli Madam Dumez, eski sefir Mösyö Plouviers ve sabık noter Mösyö Bellocq’un arasına oturmuş kazanıyordu.
Mösyö Plouviers zarif, taze tenli, pembe enseli, canlı gözlü bir adamdı ve kır sakalının arasında görünen ağzı daima müstehzi idi.
Mösyö Bellocq ise, kendine o-kadar itina etmezdi. Eskiden giyildiği gibi, yüksek ve geniş bir yakalığı vardı ve tıraşlı çenesi yakalığına dayandıkça, yanakları buruşarak yukarı kalkıyordu. Mösyö Bellocq (.ben ki u-zun meslek hayatımda çok tecrübeler edindim.... diye söze baş-
lıyarak kendisini methetmekten hoşlanırdı.
Mösyö Plouviers de tecrübe sa hibi ve bilgili olmasına rağmen, daha ziyade hafiflikten ve lâti-feden hoşlanırdı.
Madam Dumez’e gelince susmasını bilmezdi, ulu orta, oyun hasımlarile ve şimdi briç ortağı Enstitü Profesörü Vaurs ile konuşuyordu.
Mösyö Vaurs, Katerin de Vinzel odayı terkedeliberi Madam Dumez’in sözlerini dinlemiyor, masanın üstünden kendisini teraslardan ayıran pencerelere doğ ru başını uzatıyordu.
Mösyö Plouviers ve Mösyö Bellocq de başlarını pencereye çevirmiş, gözleriyle sahile doğru inen Katerin ile Raymond Bar-dane’ı takip ediyorlardı. Genç erkeğe imrendikleri belli idi; Katerin onunla konuşuyor ve genç adam, memnun bir insan
hali ile yürüyordu.
Demin Kaierin’in şapkasız çıktığını gören yaşlılar: ..Aman ne tedbirsizlik» diye haykırmalarına genç kadın tebessüm etmekle mukabelede bulunmuştu; ve şimdi bu tebessümlün güzelliğini hatırlıyorlardı...
Mösyö Vaurs mırıldanarak:
— Aziz Madam Dumez, bu kontes de Vinzel kimdir?
Mösyö Vaurs o havalinin sakinlerinden değildi. Yirmi senedir beraber yaşadığı metresiyle, Paskalya, yortularını geçirmek için Nice’e gelen Mösyö Vaurs, sevgilisi yanında olduğu müddetçe ziyaret yapmaktan kaçınmıştı ve metresini tekrar Paris’e gönderdikten sonra, asrilik icabı olarak (bazı ahbablar-la görüşmek üzere ikametini u-zatmıştı. Sırf şahsi nezaketi sayesinde, salonların anlaşılması pek kolay olmiyan meselelerile alâkalandığını itiraf etmekten çekinmezdi.
Salon muhitlerine bu alâkasını ise çok mühim sayardı, zira güzel kadınlardan hoşlanırdı.
Madam Dumez onu parmağı ile tehdit ederek:
— Oh! siz hiç değişmemişiniz! dedi.
Mösyö Plouviers suratını astı. Mösvö Bcllocq ne oynıyacağı-nı şaşırdı, yanlış attığı kâğıdı geri almak isterken Madam Dumez mani oklu ve «rubber»i kazandı ve sonra koltuğuna yaslanarak, fettan bir eda ile:
— Vinzel kontesi...
Ve Katerin’in hikâyesini anlattı. Evvelâ söylenecek bütün iyi şey leri anlattı ve öyle salâhiyetle anlattı ki, kocasından ayrı yaşayan ıbu genç kadını müdafaa etmek vazifesi sanki ona verilmişti.
Vinzel kontu — Hakikatte ismi Pierre Dupuis olan bu adam— Jııra’lı bir elmacının oğlu idi. Piere de Vinzel kadın macerası peşinde koşmaktan, baba servetini tüketen ve şimdi parasız olmasına rağmen, eskisinden daha çok kadınların hoşuna giden bir erkekti.
Mösyö Vaurs merakla:
— Eh! Eh! sonra?...
Madam Dumez omuzlanın silkti ve:
— Fazla bir şey (bilmiyorum dedi. (Devamı var)

AMERİKA'DA KIŞ SPORLARI
1
Kadınlar arasında tertip edilen 47 kazanan Mis Jeaııette Altw
Son 25 yıl zarfında Birleşik A-merikada kı§ sporlarına karşı günden güne artan bir rağbet görülmektedir. Kış sporları arasında bilhassa kayak, buz üzerinde ska ting, kızaklar, buz hokeyine rağbet fazladır. Fakat bu sporlar arasında en çok heveskâr toplıyanı kayaktır. Halen Amerika’da kayak sporu yapanların sayısı 5 milyon kişiyi aşmaktadır.
nci beynelmilel kayak birinciliğini egg’in güzel bir numarası
Amerika’da yeni ve en cazip kayak yerlerinden birini Colorado'da yer alan Aspen teşkil etmektedir. Rocky dağlarının batı yamaçlarında bulunan ve irtifaı 2400 metreyi bulan Aspen, Şimali Amerika’nın en fevkalâde manzaralı ve kayak sporuna tam manasiyle elverişli olan kısmını teşkil etmektedir. ’ Aspen’de dünyanın en uzun ve en yüksek ★ (Devamı Sa: 5 Sü: 2 de)
»r
I
İl
Büyük babamın borcu
«1)

ÜS;



Ihı.
i

Amerika sivil harbine binbaşı olarak katılan büyük babam ordudaki vazifesi bitip te Yeni Jersey'deki evine dündükten sonra evvelce kıtasında teğmen olarak askerlik hizmetini yapan ha- arkadaşı ile bir ortaklık kurarak kömür ve kereste işi üzerine ticarete başlamışlardı..
Uzun boylu, sağlam yapılı ve açık mavi gözlü bulunan büyük babam, bir Iskoçyalı’ya benziyordu.. Muhitte bil- çok candan dostlan vardı. Ve bunların çoğu, böyle bir işe teşebbüs ettiğini duydukları zaman kendisine başvurarak sermaye koymak suretiyle şirkete ortak alınmalarını istemişlerdi.. O, ciddî, | işini bilir bir adamdı da. İşe başladıktan az zaman sonra piyasa âleminde kendini çabucak tanıtmış ve deposuna doldurduğu sağlam ve iyi kerestelerle etrafa hemen faydalı olmağa başlamıştı. Bundan . dolayı kendisi de mesuttu.
Dindar ve iyilik sever bir adam olan büyükbabam, deposundan kömür ve kereste ihtiyaçlarını temin etmek istiyen müşterilere azamî derecede kolaylık gösteriyor ve peşin para verecek durumda olmayanlara da, ortağının muhalefetine ^•«ğmen, veresiye mal veriyordu. Hattâ New York da inşaat müteahhitliği yapan eski bir silâh arkadaşına, parası sonraden verilmek -üzere, külliyetli mikdarda kereste de göndermişti.. Bu iş, ortakla büsbütün aralarını açmıştı.. Fakat o, her zamanki gibi vakur ve iyilik • yapmak taraf darı idi.
Bir gün duyduk ki. büyük babamın iş ortağı, şehirden evli ve güzel bir İcadını kaçırmış ve şirketin kasasındaki 78 bin dolarlık bir serveti de alarak ortadan kaybolmuştur. Büyük babam, bu çirkin hadiseye üzüldü ve bunu, ortağının din ve ahlâk kaide ve esaslarına olan alâkasızlığına verdi. Ne yaptıysa yaptı, kendi servetinden bu parayı yerine koydu.. Şirkete kredi açmış bulunan ve büyük babanım da eski bir dostu olan banka müdürü, dedemi, bu fedakârlığından dolayı, tebrik etmekten kendini alamamıştı.. Hattâ bu kötü hadise, onları birbirlerine daha çok yakalştırmıştı..
Yıllarca sonra ortalığı büyük bir
i para buhranı kapladı ve borçlula-« rın çoğu borçlarını ödiyemiyecek ‘■'imh? düştüler. Bu da, büyük babamı
maddeten ve manen pek sarstı; elde, avuçta ne varsa hepsini şirkete
iyi yatırdı ve böylece borçluların para-.. ’l'^Unm kendisi ödemiş oldu.. Yal-....................................
| mıştı.
II
.Sz 17 bin dolar kadar bir açık kalmıştı. Bu sırada banka müdürü arkadaşı da ölmüş ve yerine oğlu geçmişti... Buhran da gittikçe umumileşiyordu.
Büyük babamı en çok üzen, borçlu kaldığı 17 bin doların, azamî 3 gün içinde, ödemesi lüzumu hakkında bankadan aldığı mektup oldu. Bu para ödenmediği takdirde bütün keresteleriyle beraber ardiyesinin de bankaya mal edileceği ayrıca tasrih ediliyordu.. Bunu duyan herkes hayret etti ve üzüldü. Çünkü büyük babamı borçluları
Çeviren:
Abdullah Coşkunözer
dahi çok severlerdi.. Bu acı haber ' karşısında onlar da harekete geç- j tiler ve ne bulabilirlerse, borçlan- | na karşılık getirip verdiler. Fakat bu paralar, pek az bir yekin tutuyor ve asıl borca nazaran denizden bir damla teşkil ediyordu.. Dedem, bu sefer zengin dostlarına müracaat etti ve onlardan yardım istedi. Lâkin kimsenin elinde para yoktu ki, ona bir fedakârlıkta, yardımda bulunsunlar..
Bankanın verdiği müddetin son günü saat 1 de büyük babam, son bir harekete ve teşebbüse geçti: güvendiği zengin bir kaç arkadaşına daha baş vurdu ve:
| — Biliyorsunuz dedi.. Çok müş-
kül bir durumda olmasam sizi böyle rahatsız etmem.. Bankanın verdiği mühlet, bugün akşam saat 6 da bitecektir. Eğer bir çare bulamazsak mallarımla beraber şerefim de mahvolacaktır.
Ondan sonra da oturup Incil’ini açtı ve okumağa başladı.. Kederini biraz unutmuş gibi idi..
İki saat sonra, büyük babamın bürosuna yakın olan istasyona bir tren geldi, durdu.. Az sonra da New York’taki borçlusu, inşaat müteahhidi, elinde bir çanta olduğu halde bürodan içeri girdi ve İncil okumakta olan büyük babamın o-muzlarına ellerini koyup:
— Kardeşim Henry, seni pek düşünceli görüyorum, dedi.. Sana vaktiyle gel, beraber New York’a gidelim ve birlikte iş yapalım, mu-•hakkak çok para kazanacağız demiştim.. Bak, şimdi ne kadar zenginim..
Büyük babam, ümitlenmemiş değildi.. Fakat dostunu yalnız dinliyordu.. Arkadaşı ve borçlusu, acaba şimdi derdine bir deva bulabilecek bir haldemi idi?.. Bunlar aklından geçti.. Misafir söylemeğe devam etti:
— Başına gelenleri duydum ve çok üzüldüm. Bir vakitler senden veresiye olarak mal aldığımı hatırlıyor gibi idim.. Hemen borç senetlerimi karıştırdrım ve neticede düşüncem doğru çıktı., işte şimdi dostuma yardım etmenin tam zamanıdır dedim ve borcum olan 20 bin doları sana getirdim.. Biliyorum ki, uzun zamandır beni bekliyordun.. Kusura bakma..
Büyük babam evvelâ elindeki İncil’e ve sonra dostuna ve yerdeki çantaya baktı, " gözleri nemlen-mişti.. Dudakları arasından şunlar döküldü:
— Hayır Jim, uzun zaman değil bu gün saat 2 denberi bekliyordum
Ankarada ilk defa
BÜYÜK SİNEMADA
Mümtaz Ses Sanatkârı
Necmi Rıza Ahıskan
Konseri
Değerli Ses Sanatkâ'i
SABİTE TUR
iştirakiyle
Halkevinde ——
T. E. D YENİŞEHİR LİSESİNİ BİTİRENLER »EKNEÖt’nln
Temsilleri
Doveryolu
(PİYES 3 PERDE)
Yazan: A. A. MİLNE Türkçesl? M. BURİAN
Ve Yalnız (Komedi 1 Perde)
Yazan: H. DUVERNOİ8 Türkçesl: S. Eyûboğlu
j Temsil günleri:
1 Mart Çarşamba saat 20.30 da — 2 Mart Perşembe saat 15.30 da — 2 Mart Perşembe saat 20.30 da — 3 Mart Cuma saat 20.30 da.
Davetiyeler: Foto Naim Gören’den ve temsil gün ve akşamları Halkevinden temin edilir. Otobüs temin edilmiştir. (342)
k-
KuyrukluYıldızlar!
★ (Baştarafı 4 üncüde) (
Bir kuyruklu yıldız, karşı- ı hklı cazibeleri dolayısiyle bir arada duran çok küçük katı I cisim parçacıklarından ibaret , bir kümeden meydana gelir. ; Bu küme güneşe yaklaşırsa gazlar ve to2 zerreleri bu kümeden ayrılır ve ışıklı hale geçerek bürçük’ü ve kuyruğu teş kil ederler. Kuyruğu güneşin aksine bir istikamete iten kuvveti, muhtemelen güneş mey- ' dana getirir.
Kuyruklu yıldızların en az kesafetti olanları bir çok mü- 1 şahedelerle bilhassa parlak yıl | i dızlan, kuyruklu yıldızların ' başı arkasından görebilmekle I tayin edilebilmiştir. Bazan bu 1 nev’l kuyruklu yıldızlar parçalanır yahut gözden kaybolur ve «şahap yağmurlan» na se- 1 bep olabilirler.
En meşhur parçalanma misal, Biela periyodik kuyruklu yıldızınıukldir. Bu yıldız 1846 da tekrar görüldüğünde iki kuyruklu yıldıza ayrılmıştır. Bu iki yeni kuyruklu yıldız 1852 de, herbiri takriben 2 mil yon km. uzunluğunda olarak tekrar görülmüşler ve bugüne kadar bir daha görünmemiş-lerdir. Fakat 1872 de ve daha sonra 1885 de muazzam iki şa hap yağmuru görülmüştür.
Bazı kuyruklu yıldızların parçalanmalarına sebep güne-şln veya büyük seyyarelerin cazibesidir.
Arzın, bir kuyruklu yıldızın başı İle çarpışması son derece zayıf bir İhtimaldir. Kuyruğun 1 veya bürçük’ün dünyaya rast-! laması önemli bir şey değildir. . Meselâ 1910 da Halley’in kuy-1 ruğuiıun dünyaya temas etme | si gibi. Zira, kuyruk veya bür-çük kesafeti son derece az olan gazlardan meydana gelmiştir. (Selence et Vle) den Çeviren: Nihat ÜLKEKUL
Amerika’da kış sporları
★ (Baştarafı 4 üncüde) sandalya asansörünün hareket sahası 4620 metre uzunluğundadır. A-sansör, Ajax Tepesinde nihayet bul maktadır. Bu noktanın irtifaı 3.900 metredir. Bu ay içinde, yâni Şubatta 1000 nüfuslu Aspen köyü milletlera rası kayak federasyonuna dahil mem leketlerin sporcularını ağırlıyacak ve dünyanın en mahir amatör ka-kayçıları müsabakalar yapacaklar-I dır.
I Hava, karı kâfi derinlikte dondu-, ^rabilecek kadar soğuk olduğu zamanlarda kayak sahaları çoğalmak-ı tadır. Bu gibi durumlarda dereler ve diğer oyun sahaları kayağa elverişli olacak bir durum arzetmekte-dir. Fakat, umumiyet itibariyle iklimi sıcak olan mıntakalarda «Buz Sarayları» ndan istifade edilmektedir. Sun’î bir şekilde dondurulan buz saraylarında erkek, kadın ve çocuklar neşeli bir şekile ve müziğin nağmelerine ayak uydurmak ' suretiyle kayak yapmaktadırlar.
I Amerikada kolejler arasında bir çok buz gösterileri yapılmaktadır, ı Fakat bunların arasında en çok rağ , bet göreni her sene Ocak ve Şubat 1 aylarında Hanover’de yapılan Dart-mouth kış karnavalıdır. Dartmouth, Birleşik Amerikanın en eski erkek kolejlerinden biridir. Kolejin takri-' ben 1500 öğrencisi, diğer Amerikan kolejlerinden müsavi sayıda kız öğrenci davet etmektedir. Böylece, Dartmouth öğrencilerinin misafiri olarak Hanover’i ziyarete gelen kız öğrenciler, kolej öğrencileri arasında tertip edilen kayak müsabakalarını seyretmektedirler. Diğer buz müsabakaları meyanında buz üzerinde skating, buz hokeyi, ve kapalı salonda yapılan yüzmeler ve basketbol maçları vardır.
Karnaval gösterileri esnasında ko lej arazisi yer yer kar heykelleriyle süslenmektedir. Delikanlılar kayak müsabakalarından sonra iyi ısıtılmış bir odada istirahat edip kolej arazisi dahilindeki evlerde tertip e-dilen danslı eğlencelere katılırlar. A-merikanın Olirnpiyad oyunlarına gönderdiği ski takımlarında yer alan üyelerin büyük bir kısmı umumiyet itibariyle Dartmouth kolejine mensuptur. İkinci dünya savaşı esnasın da, Birleşik Amerika ordusunun kar lı mıntakalarda savaşmak üzere ye tiştirdiğ biricik kolu teşkil eden 10 uncu dağ bölüğünde Dartmouth Kolejine mensup 300 öğrenci ve mezun üniformalı olarak ' hizmet görmüşlerdir
Konser arasında
Saime Arcıman, Kadriye Tuna, Reşat Altay ve arkadaşları tarafından
SKEÇ YANLIŞ HESAP
(264)
■n
Biricik saz şairi
ÂŞIK VEYSEL
GECESİ
Bu akşam 20.30 da
Halkevinde
Konser bir gecedir, »aşka hiç bir yerde konser verllmiyecektir. inema gişesinde satılmaktadır.
Ayrıca
Değerli sız şairlerimiz ilen
ÂŞIK DURSUN CEVLÂNÎ ÂŞIK AHMET BAŞER ve
Sayın Müşterilerimizin Bankamızdaki
Ankara İcra Gayrimenkul Satış Memurluğundan Mahcuz olup satılmasına karar verilen Ankara’nın Yenihayat mahallesinde 815 ada, 21 parsel numaralı 45,75 metrekare miktarındaki ahşap evin üç hissede iki hissesi aşağıda yazılı şartlar içinde açık artılan? he satışa çıkarılmıştır. I
Durumu i
Çay kenarında sığınak civarında 459 kapı numaralı iki katlı kerpiç, çatısı eski teneke örtülü evdir. Alt katında tabanı kısmen çimento ve kısmen tahta ve tavam kaplamasız bir oda ve bu odadan geçilen bir kömürlük ve halen methali 5 numa-ıaıl parselde olan tabanı toprak bir mutfak vardır. Üst katına 5 numaralı parsel üzerinde bulunan açık ve ahşap bir merdivenle çıkılarak uzunlamalığma yarısı 5 numaralı parsel üzerine rastlayan tabanı eskimiş çimento açık bir balkona kapıları olan iki oda vardır. Odalardan birinin tabam tahta diğerinin toprak ve tavanları kaplamasızdır. Evin arkasında kerpiç ve üzeri teneke ve tabanları toprak; tavanları kaplamasız evin alt katından bir aralık ve bir odanın ve üst katından bir odanın birer buçuk metre genişliğinde bulunan kısımları bu I parsel üzerindedir. Elektrik te- 1 sisatı varsa da halen cereyan yoktur. Ev haraptır. Tamamına üç bin lira ve satılacak üçte iki hisseye iki bin lira kıymet takdir edilmiştir. 1, Satış Şartlan
1 — Satış 22.3.1950 Çarşamba günü saat 10 dan 11,30 a kadar dairemizde tahmin edilen değerin yüzde yetmiş beşini bulmak şartiyle yapılacaktır. . O gün istek bu değeri bulmazsa son isteklinin yüklenmesi yerinde kalmak şartiyle 1.4.1950 Cumartesi günü saat 10 dan 11,30 a kadar yapılacak ikinci artırmada en çok artırana satılacaktır.
2 — Artırmaya girenler tahmin edilen değerin yüzde yedi buçuğunu güven akçası olarak vereceklerdir. Satış peşin para iledir, istenildiğinde yirmi gün kadar süre verilebilir. Dellâliye ve birikmiş vergiler satış parasından ödenecek ve tapu harç glderlsini alıcı verecektir. ı
3 — Satış parası zamanında öden- ı mezse icra kanununun 133 ncü mad- I desl gereği yapılacak ve alıcı fiyat eksikliğinden sorumlu bulunacaktır.
4 — ipotek sahibi alacaklılarla ilgililerin bu mal üzerindeki haklarını faiz ve gideri hakkında İleri sürdüklerini belgeleriyle birlikte 15 gün içinde daireye bildirmeleri gereklidir. Bildirmezlerse satış parasının üleştirilmesine glrerniyecekler-dir.
5 — Şartlaşma bugünden başlıya-
rak dairemizin 950/25 numaralı dosyasında görülebilir, istekliler daha evvel satış şartlarını görmüş ve kabul etmiş sayılacaklardır. İlân olunur. (351)
Sahibi ve Başrnuharirl
MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerinl fiilen İdare eden Hikmet YAZICIOGLU
Basıldığı yer:
UÜN19 MATBAASI
RUHİ SU
niın İştirakleriyle büyük saz ve halk şiiri gecesi Davetiyeler: Anafartalar, Erler Tuhafiye, Foto Basın ve Burha Çakır'da, ve Halkevinden olunur.
Gerek Küçük Ccrî
ve gerek diğer alacaklı carî hesaplarının
1950 yılında yürürlüğe giren
Gelir Vergisi
Kanunu gereğince ödenecek mevduat faizlerine
ait
1950 Yılı vergileri
Bankamızca Karşılanacaktır.
Türkiye Garanti Bankası A. 0.
(189)
[
8. C. G. Verem Aşısı
Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Derneği 1 No. lu Dispanserinde devam edilmektedir.
Aşı yaptırmak istlyenlerln her gün saat 9-13 arasında müracaat etmeleri rica olunur.
Memurlar Kooperatifi arkasında Adres: Ankara Veremle Savaş Derneği merkez binası
KÜÇÜK TİYATRO’da
Çocuk Bölümü tarafından -Oğuz Bora’nm iştirakiyle
KELOĞLAN
(Müzikli danslı masal 5 tablo)
Yazan: Ziya Demirel Müzik: İlhan Usmanbaş Sahneye koyan: Agâh Hün 1 Mart Çarşamba 14 de (Velilerle Çocuklara)
YILDIZECE
(Masal S Tablo) Yazan: Mümtaz Zeki Taşkın (Son Temsiller)
Ehliyet alacaklara
MÜJDE
Sizleri ehliyet imtihanına ha-zırlıyacak olan: «Soru ve Cevaplı Oto Tekniği, Seyrüsefer, Semtler ve Yol İşaretleri» kitabı çıktı.
Ktlpçılardaıı arayınız
Yazan: İbrahim Orga
KİRALIK EVLER
Ureğil’de İstasyona bir dakika me safede bahçe içinde yaz ve kış oturulabilecek üçer odalı, hollü, banyolu ve sair müştemilâtı havi evler ucuz kiralıktır.
Saat 0-19 arasında 15785 No. lu telefona müracaat edilmesi. (343)
I
Kiralık
2 oda bir hol ve müştemilâtı Cebeci, Dikimevi üstü Harita Nirengi noktası karşısı Taylanlar apartmanı,
3. daireye müracaat (341)
Süt alınacak
Ç. E. K. Ankara Merkezinden:
1 — Sütevimizin bir senelik ih-tiyacı olan azı 14.000, çoğu 36.000 kilo inek sütü kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur.
2 — Şartnamesi her gün Ankara Merkezi Müdürlüğünden görülebilir.
3 — İsteklilerin usulüne göre hazırlıyacakları teklif zarflarım ihale günü olan 15 Mart 1950 Çarşamba günü saat 14 e kadar Ankara Merkezi Müdürlüğüne vermeleri.
Gümrük Memurları Yardımlaşma
Cemiyeti Başkanlığından:
Gümrük memumlan yardımlaşma ken tâdillerin yapılmasına oy birli-cemiyeti tüzüğüne göre senelik ge- ği ile karar vermişlerdir.
' nel kurul toplantısını 20/2/1950 ta-, İdare heyeti üyeleri:
! rihinde saat 16.30 da Gümrük ve Hulûşi Aykent: Gümrük ve Tekel I Tekel Bakanlığındaki toplantı sa-1 Bakanlığı Müsteşarı. Celâdet Bar-! lonunda yapmıştır. | barosoğlu: Gümrük ve Tekel Bakan
Toplantı başkanlığına açık oyla lığı Gümrükler Genel Müdürü. Peı--Bakanlık Muhafaza Genel Komu -, tev Duru: Gümrük ve Tekel Bakan-tanlığı şube müdürlerinden Kâmil 1-x-Olgun ve kâtipliklere de tetkik mü dürlüğü kısım âmirlerinden Enver
■ Üngörle aynı Md. memurlarından ı Enver Acar seçilmişlerdir.
Gündemde yazılı hususları görü-I şen genel kurul 1949 yılına ait çalışma raporundaki hesaplan 10670 ; lira 86 kuruz gelir ve 12146 lira 78 kuruş gider olarak ve murakiplerin hesaplarla blânçonun cemiyet tü-ı züğüne ve kayıtlara uygunluğu hak kındaki raporunu tasvip ederek 1950 bütçesini 14900 lira gelir ve I 14900 lira gider olarak kabul etmiş ve idare heyeti ile murakipleri ibra-ile aşağıda adları yazılı olan zevatı idare heyeti ile yedek üyeliklere' ve murakipliklere açık oyla seç - I mekle beraber cemiyet tüzüğünde aşağıda yazılı olduğu üzere gere-1
Gümrük Memurları Yardımlaş ma
Yürürlükte olan maddeler:
Cemiyetin merkez ve adı: Madde: 1 — Gümrük ve Tekeli
Bakanlığı teşkilâtına dahil memur ve müstahdemlere şamil olmak üzere (Gümrük Memurları Yardımlaşma Cemiyeti) adile bir cemiyet kurulmuştur. Cemiyetin merkezi Ankarada Bakanlık binasında olup şubeleri yoktur.
lığı Teftiş Heyeti Başkanı. Ralf Yurdakul: Gümrük ve Tekel Bakanlığı Tetkik Şubesi Müdürü. Kâmil Olgun: Gümrük ve Tekel Bakanlığı Gmr. Mh. Gn. K. 10. Ş. Müdürü Enver Üngör: Tetkik Md. Tetkik Âmiri. Cemal Soysaltürk: Gümrük ve Tekel Bakanlığı Tetkik Md Tetkik Âmiri.
Yedek İdare Heyeti Üyeleri:
Feridun Tokay: Gümrük ve Tekel Bakanlığı Zat ve Sicil İşleri Müdürü. Rüknettin Berce: Gümrük ve Tekel j Bakanlığı Ekonomik işleri Müdürü.
Muraklpler?
Nâzım Tanıl: Gümrük ve Tekel I Bakanlığı Tarife Şubesi 2. Müdürü. I Asaf Oytun: Gümrük ve Tekel Bakanlığı Tarife Şubesi Müdür Mua-
Madde: 6 — Cemiyetin gelirleri:
a) Giriş parasından,
b) Üyelerin her ay vereceği 50 kuruş aidattan,
i c) Bakanlıklar, Belediyeler ve her türlü resmî ve hususî teşekküller veya diğer hakikî ve hükmî şahıslarca yapılacak teberrülerden ibarettir.
I Birinci fıkra:
Umumî heyet toplantısı:
Madde: 8 — Umumi heyet ceml-I yete kayıtlı ve Ankarada mevcut âzanın İştirakiyle her takvim senesinin ilk ayında Ankarada Vekâlet I binasında, idare heyeti tarafından en az 10 gün evvel iki gazete ile ve | ruznamesile birlikte lifin edilecek gün ve saatte toplamr ve bu toplan-ı tıdan evvel mahallî hükümette haberdar edilir.
Anadolu Ajansı T A. Şirketi İdare Meclisi Başkanlığından;
Şirketimiz hissedarlar Genel Kurulu Alelâde toplantısı 17 Mart 1950 j Cuma günü saat 10 da Ankarada istiklâl caddesinde 24 numaralı merkez binasında yapılacaktır.
Hissedarların teşrifleri rica olu-
Gündem :
1 — 10-19 yılı hesapları hakkında İdare Meclisi ve Murakıp raporlarının okunması.
2 — 1949 yılı bilfinço ve kâruza-rar hesabının incelenerek İdare Meclisi ve murakıbın ibrası,
3 — idare Meclisine yeni seçilen Üyenin tasdiki ve idare Meclisi üyelerinin seçimi,
4 — 1950 yılı İçin bir murakıp seçimi,
5 — İdare Meclisi üyeleri ve murakıp ücretlerinin tayini. (348) I
Bu maddenin devamında değişiklik yoktur.
Madde: 11 — Umumî heyet müzakerelerine ait zabıt hulâsaları ile kararlar reis ve kâtipler tarafından İmza olunarak yeni idare heyetine tevdi olunur.
İdare heyeti bunları bir ay müddetle cemiyet merkezinde talik etmek, Ankara ve İstanbul gazetelerin den ikisinde ilân etmek suretiyle bütün âzanın ve başkalarının bunlardan haberdar olmasını temin e-der. Ve ertesi yıl toplanacak umumî heyette zabıt hulâsaları ve kararlan okunur.
Madde: 14 — Cemiyet her takvim senesinin ilk ayı içerisinde yapılacak umumî heyetin toplantısında seçilecek 7 kişilik bir idare heyeti tarafından İdare edilir.
Cemiyeti Nizamnamesi
Değiştirilen şekil:
Cemiyetin merkezi ve adı
Madde: 1 — Gümrük ve Tekel Bakanlığı teşkilâtına dahil memur ve hizmetlilere şamil olmak üzere (Gümrük Memurları Yardımlaşma Cemiyeti) adile bir cemiyet kurulmuştur. Cemiyetin merkezi Ankarada Bakanlık binasındadır.
Yönetim kurulu gerekli bulduğu mahallerde şubeler açabilir.
Cemiyetin şubeleri ve bu şubelerin yetkileri yönetim kurulu kara-rile tesbit olunr.
Şubelere ait işler idare heyetince seçilecek müdürler elile yürütülür.
Şube müdürleri cemiyet hesaplarından yönetim kuruluna karşı sorumludur. Şube açılan yerlerdeki işlemlerden dolayı cemiyeti resmî makamlar, mahkemeler, hakiki ve hükmî şahıslar karşısında yönetim kurulu başkam adına şube müdürü temsil edgr.
Şubeler her ayın son günü bir aylık muamelesini hesap cetvellerile merkeze bildirir.
Madde 6 — Cemiyetin gelirleri:
a) Giriş parasından,
b) Üyelerin her ay vereceği ve 50 kuruştan aşağı olmamak *üzeı-e taahhüt edecekleri aidattan,
c) Bakanlıklar, Belediyeler ve her türlü resmî ve hususî teşekküller veya diğer hakikî ve hükmî şahıslarca yapılacak teberrülerden.
e) Çay, balo, müsamere, gezi ve benzeri toplantılardan elde edilecek gelirlerden ibarettir.
Umumî heyet toplantısı:
Madde: 8 — Cemiyetin hesapları her takvim senesinin 12 inci ayı sonunda kapatılır.
Umumî heyet cemiyete kayıtlı ve Ankarada mevcut âzanın ve şubelerce aralarından seçecekleri bir temsilcinin iştirakiyle her takvim senesinin 3 üncü ayı içerisinde Ankarada Vekâlet binasında idare heyeti tarafından en az 10 gün evvel iki gazete ile ve ruznamesiyle bir-ljfcte ilân edilecek gün ve saatte toplamr ve toplantıdan evvel mahalli hükümet de haberdar edilir.
Madde: 11 — Umumî heyet müzakerelerine ait zabıt hulâsaları ile kararlar reis ve kâtipler tarafından imza olunarak yeni idare heyetine tevdi olunur.
îdare heyeti bunlan bir ay müddetle cemiyet merkez ve şubelerinde talik etmek, Ankara ve İstanbul gazetelerinden ikisinde ilân etmek suretiyle bütün âzanın ve başkalarının bunlardan haberdar olmasını temin eder. Ve ertesi yıl toplanacak umumî heyette bu zabıt hulâsaları ve kararları okunul-.
MoJ-1— m — Cemiyet yapılacak senelik umumî heyet toplantısında seçilecek 7 kişilik bir İdare heyeti tarafından idare edilir.
Madde: 19 — Cemiyetin parası idare heyetinin karar vereceği bankada muhafaza olunur. Ve kasada
Bu maddenin devamında bir değişiklik yoktur.
Madde: 19 — Cemiyetin parası ida-
re heyetinin karar vereceği banka-_______________________ . _ ______
da muhaza olunur. Ve kasada 500 500 liradan fazla para bulundurulmaz liradan fazla para bulundurulmaz. Bankadan yönetim kurulunun tes-Bankadan ancak reis ve muhase- bit edeceği yetkililerden birisi ve beelnin Imzasiyle para alınabilir: muhasibin imzasiyle alınabllr.
I (349)
ZAFER
Sayfa : 4.
28 - 2 - 1950
t
Rum Patriği
Atenagorasa
bir tecavüz
la
hi
Pt

İstanbul, (AP.) — İstanbul’daki Rum kaynaklardan öğrenildiğine göre bir mütecaviz, ustura ile Rum Ortodoks Patriği Athenegoras’a hücum etmiştir. Athenagoras bu tecavüzden, yaralanmadan kurtulmuştur. Hâdise, Pazar günü Patrik Athenagoras Haliç’teki kilisede dünyadaki bütün Ortodoksların daha yakın hislerle birbirlerine bağlanmaları lüzumuna dair bir mesaj okuduktan sonra evine giderken vuku-bulmuştur.
58 yaşında bir Rum, polis tarafından tevkif edilmiştir; mevkuf Rum’ un aleyhindeki ithamlar henüz malûm değildir.
İstanbulda Rumca olarak neşredilen -Apoyevmatini» gazetesinin verdiği malûmata göre mütecaviz, kiliseden çıkan Patriğe yaklaşmış ve, ucuna keskin bir ustura bağlanmış bir sopa ile kendisine hücum etmiş, fakat isabet ettirememiştir. Bunun üzerine Patriğin yanında bulunanlar mütecavizin üzerine hücum etmişler ve kendisini fena halde dövmüşlerdir. Polis derhal müdahale etmiş ve mütecavizi tevkif etmiştir.
Apoyevmatini gazetesine göre Patrik Athenagoras hâdise hakkında şunları söylemiştir :
«Mütecaviz her halde benim sakalımı kesmek istiyordu.»
Adanada Seçim Kurulu üyelikleri için seçim
Kurul başkanı yargıç Orhan Babaoğlu çok veciz ve bitaraf bir konuşma yaptı ve kanun dışına çıkmıyacağına söz verdi
Adana, 27 (Yusuf Ayhan bildiriyor) — Adana seçim kurulu başkanı hukuk doktoru yargıç Orhan Babaoğlu kurul üyelikleri seçimi için alâkadarları bugün saat 11 de adalet sarayına davet etmiştir. Bu iş için tahsis edilen üçüncü asliye hukuk mahkemesi salonu tamamen dolmuş, samiin kapı önlerine ve koridorlara kadar taşmışdı.
Dakikası dakikasına saat tam 11 de kürsüye gelen Orhan Babaoğlu şunları söylemiştir:
«— Burada hep birlikte ve hepimizin gözleri önünde yapacağımız iş, seçimlerin teminat ve nizamının yargıçların sorumluluğu altına konulması esası üzerinde çıkmış olan, yeni Seçim Kanununun yeni hükümleri dairesinde tam bir adalet işi olacaktır. Bir Adana yargıcı olmak itibariyle her gördüğümüz dâvada doğ ruluk ve kanun adamı olmak imtiha nını her gün vermiş olmanın halk
çişine yardımcı olmasını dilerim.
Bana gelince vazife emrini yalnız kanundan almak terbiyesi ile ve bir adalet adamı sıfatiyle kanunun bir yargıca yüklediği görevi sonuna kadar kanun dairesinde yapacağıma hepinizin önünde söz veriyorum.»
Muhalif partiler temsilcileriyle samiin arasında derin ve müsbet intibalar husule getiren kurul başka-nının bu veciz ve samimî sözlerin -den sonra kura ile seçime geçilmış-tiı. Adanaaa mevcut üç partinin birt” asli üyesinin de iştirakiyle A-dana seçim kurulu şöyle teşekkül el miştır:
Millet Partisinden Talip Taşçı, Millet Partisinden İbrahim Günay, Demokrat Partiden Kemal Pekun, Halk artisinden Bekir Akata, Şehir Meclisinden bayan Aliye Yerdelen, İl Genel Meclisinden Vehbi Necib Savaşan.
Şehir Meclisiyle 11 Genel Meclisi
inancını eksiltici değil arttırıcı ola-1 üyeleri Halk Partisine mensup ol-rak çalışacağımıza inanmakla bera-1 duklarından seçim kurulu üçü muha
Adana’da menfur!
bir cinayet işlendi
tat)
Fir
.av
ieğ
jilı
■n
ru
İ8t
tl.
Fi 'ğı na

B. ■n; k uh cd K dı İd
MI Ti w: n k
(F Fi Fd laı
CU
w
Garanti Bankasının ikramiye keşidesi
Türkiye Garanti Bankasının her ay çekilmekte olan ikramiyelerinden Şubat 1950 ikramiye keşidesi dün İkinci Noter «Şakir Baran» hu-zuriyle yapılmış ve hesap numaraları aşağıda yazılı talihlilere muhtelif ikramiyeler isabet etmiştir:
Kazanılan
İkramiye TL.
ber, öte fandan yeni vazifenin önemini her bakımdan bihakkın kav -uyarak işe başladığımı beyan ey -ler, sadece bir millet ve halk işi olan bu çalışma her vatandaşın ve her vazifelinin adalete ve onun temsil-1
lif üçü de muvafık üyeden teşekkül etmiştir. Seçim kurulunun teşekkülü şekli ve zabtın da keza aleni tan zim edilmesi samiin ve muhalif parti temsilcileri arasında büyük bir memnunluk hasıl etmiştir.
D. P. ye iğrenç küfürler savuran bir cani, hırsını yenemiyerek bıçakla müdafaasız bir partiliyi öldürdü
Adana, 27 (Hususî) — Adananın Karşıyaka semtinde bir düğün evinde dâvetlilerden Halk Partili Cumalı Özkara, kafayı tütsüledikten sonra Demokrat Partiye ve Demokrat Partililere atıp tutmağa başlamıştır. Bunun üzerine Cumalı Özkaırayı Demokrat Partililerden Zeki Sargmdağ, teskin etmek istemiştir. Cumalı Özkaranın ileri derecede atıp tutmaya devam etmesi karşısında Demokratlar düğün evini terketmişlerdir. Buna rağmen yatışmayan Cumalı Özkara bıçağını çekerek Demokrat Partili Zeki Sar-gındağı öldürmüştür.
Cinayet bütün Adanada derin bir nefretle karşılanmıştır.
Zeki Sargındağın cesedi bugün saat 13 de Memleket Hastahanesin-den alınarak Demokrat Partiye getirilmiş ve burada tertip edilen muazzam bir merasimle mezarlığa götürülmüştür. Cenazeyi beş binden fazla tahmin edilen büyük bir Demokrat kafilesi takip etmiştir. Demokrat Parti daha evvelden çok sıkı tedbirler alarak cenaze merasimi esnasında her hangi bir hâdisenin vukuuna meydan verilmemiştir.
Zeki Sargındağın mezarına müteaddit çelenkler konulmuştur. Katil Savcılığa teslim edilmiştir.
Mümtaz Faik Fenik 2 nci Şubeye girerken

Mahalli Hesap No.
İzmir İstanbul İstanbul Kemeraltı Ankara
Ankara
Ankara Beykoz Ankara Zonguldak 1058 Sarıyer 191 Şadırvanaltıl70
95
5303
4490
2786 17663
5963
7544
1599 14801
Bundan başka muhtelif şube ve ajanslarımızda kayıtlı (33) müşteri de 100 lira ile 25 lira arasında değişen çeşitli para ikramiyeleri kazanmıştır.
Ödenek mes’lesi
★ (Baş tarafı birinci de)
ği ödenek farkını Demokrat Partiye izafetle değil, şahsan Celâl Ba-yar’a vermiş olduğuna kalabalık bir dinleyici kütlesi önünde yemin eden ayni Ahmet Oğuz, 18 Şubat 1948 tarihi ile ve diğer üç arkadaşı ile birlikte Eskişehir Demokrat Parti İl İdare Heyetine yazdığı mektupta bu paraları Demokrat Parti Genel İdare Kuruluna tevdi etmiş olduğunu imzası altında beyan etmekte idi. Bu mektubun suretini aynen aşağıya dercediyoruz. İcabında fotoğrafını cft neşredeceğiz.
Ankara, 18/2/948
Demokrat Parti İl İdare Kurulu Başkanlığına - Eskişehir
Eskişehir milletvekilleri arkadaşlarınız milletvekilleri ödeneklerine yapılacak zam hakkındaki ka -nun tasarısını, bütçe komisyonundaki müzakereler sırasında muhalefet şerhi vermek, umumî heyetteki müzakereler sırasında kırmızı oy ver mek suretiyle tamamen muhalif kalmışlar ve bu zamları kendilerine tahsis etmeği düşünmemişlerdir.
Fakat, alınmayacak olan bu zamların hangi hayır işlerine tahsisi gerektiği daima münakaşa mevzuu o-la bilir.
1 — Demokrat Partili milletvekillerinden hangilerinin çeklerini genel idare kuruluna teslim ettikleri, hangilerinin teslimden istinkâf ettikleri Genel Başkan Celâl Bayar tarafından açıklanmış ve bu açıklama 15/2/1948 tarihli 'İstanbul gazetelerinde intişar etmiştir. Eskişehir il idare kuruluna dahil olan arkadaşlarımız gazetelerde, Eskişehir millet vekillerinin çeklerini teslim eden milletvekilleri arasında bulunduklarını görmüş olacaklardır.
2 — Esasen ödenek ve yolluk zamlarının genel idare kuruluna iade e-dilmesi hakkında grupa bir takrir de verilmiş değildir.
3 — Milletvekillerinizin parti ve meclis çalışmalarında, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da hiç bir ikaz ve irşada lüzum hissetmeden aynı feragat ve fedakârlık duygulan içinde çalışmaktan geri kal-mıyacaklarına ederiz.
İmza Emin Sazak İmza Ahmet Oğuz
emin olmanızı rica
Abidin Potuoğlu
İmza
Haşan Polatkan
Dünya Basınından
Hulâsalar
27/2/1950 __ I
Dünya ve insanlık mahva sürükleniyor
Seçimlerin evvel yapılması Anayasa'ya uygun mudur?
★ (Baş tarafı birinci de) ba ve köylerin menfaat politikası kodamanları hepsli iktid,âr!ın açacağı seçim (savaşı) için hazır vaziyette imiş. Muhalefet cephesindeki çatlak lardan fışkıran zıddiyetler devam etmekte iken; ağların karı, ovaların çamuru henüz eriyip kurumamış -ken seçimlerin bir olup bitti halini alması muhakkak lâzımmış...
Hepsi olabilir, fakat bu hususta kanun ne diyor, bir de onu dinliye-lim. Durmadan kanun yol, kanun yolu diye bağıranlar, şayia doğru i-se, seçimler gibi en mühim bir memleket dâvasında acaba kendileri kanun yolunda mıdırlar? Eğer değilseler, onları, başkalarına tavsiye ettikleri, kanun yoluna dâvet etmek ve bu suretle bir kötülüğü vukuundan evvel önlemek, zannediyorum, ki, hernesten çok hukuk focalarına ve kanun adamlarına düşen vatanî bir borçtur.
Ben kendi âcizane hesabıma bugün.bu borcu ödüyor ve, eski bir hukuk ye kanun hizmetken sıfatile, i-lân ediyorum ki; 1950 seçimlerinin, bugünkü şartlar altında, vaktinden evvele alınması Anayasanın ruhuna aykırıdır. İktidardan hırslarına hâkim olup kanuna hürmet etmesini ve dolambaçlı yollara başvurrpak suretile memleketin demokrasi uğrundaki hamlelerini boğmaya kalkış marriasıpı istemek bizler için bir vazifedir.
Eğer «varakı mihri vefayı kim o-lur, kim dinler» denir ve seçimler vaktinden evvele alınır da muhalif partiler bu seçimlere girerlerse, yine ilân ediyorum ki, bunlar da büyük bir kanunsuzluğu tacvip ve buna iştirak etmiş olurlar.
Esasen muhaliflerin 46 seçimlerile teşekkül eden Meclise girip burada kalmaları, kendi dâvalarile hareket tarzları arasında izalesi kabil olmı-yan bir tenakuz yaratmış ve demokrasi tarihimizde söz götürmez bir gaf olmuştur. Bu hareket tarzı hem muhalefet cephesindeki malûm gediklerin açılmasına ilk bir psikolojik sebep teşkil etmiş; hem de eski zihniyet ve mahiyeti asla değişmemiş bir Meclise, demokrat dünya nazarında, muhalefetli bir demokratik parlâmento manzarası kazandırmış; hulâsa, iktidara göklerden umduğunu yerde buldurmuştur. Muhaliflerin 1950 de vaktinden evvel yapı-laak seçimlere girmeleri ise, ikinii bir gaf olacak ve korkarım ki muhalefeti kökünden devirip mahvedecektir.
Şunu iyice bilmelidir ki, yirmi beş senelik iktidar, kuvvetin ve devamının imkânlarını Anayasaya aykırı gitmekte ve işine geldiği gibi kanun yapıp zorla icra etmekte buldu. Muhalefetin kuvveti ve varlığının hikmeti Anayasanın muhafızlığı rolünü almasında ve kanun üstü hakkaniyet prensiplerine sanlmasında-dır. Dâva, iktidar elinden beş on san-dalya aparmak değildir. Beş on, hattâ elli, yüz sandalye derde deva olmaz; belki derdi daha çok müzminleştirir ve dâvayı sürüncemede bırakır. Asıl dâva, seneler içinde tahakküm ve tehdit ile kurulan ve bugün bile hâlâ ayakta duran antidemokratik bir idare sistemini cezri bir tasfiyeden geçirmek ve yeniden tensik edilmiş bir usul ve idare ile bu mem leketin muhtaç olduğu yalansız ve maskesiz hürriyet devrini açmak -tır. Ciddî bir muhalefet için gaye budur. Ve bundan başka bir gaye
güden muhalefetin, memleket realiteleri karşısında yeri ve tutunacak dalı yoktur. Bu gayeye gitmek için ise, bir yol vardır. Bu da, ruhu ve mnasile, Anayasanın gösterdiği yoldur. Seçimlerin vaktinden evvele alınması, diyorum, bu yola aykırıdır. Niçin mi? Anlatayım.

Anayasamız Meclisin teşekkülü, müddeti, seçim devresinin başlangıcı ve sonu, seçimlerin vaktinden evvel yapılması, vaktinden sonraya bırakılması noktalarında tereddüde meydan vermiyecek surette sarihtir. Bu sarahat karşısında kanunun ruhunu anlamak için derin bir hukukçu olmağa lüzum yoktur; sadece temiz yürekli insan olmak kâfidir.
Bizde seçim devresi tam dört senedir. Yani «Büyük Millet Meclisinin seçimi dört senede bir yapılır» (Madde 13) bu dört senelik devrenin başlangıcı ise, ikinci Teşrinin birinci günüdür Meclis ister yeni seçim leren sonra ilsun, ister seçim devresi içinde olsun daima «her senenin ikinci Teşrini başında davetsiz» "olarak kendiliğinden toplanır (Anayasa, madde 14) ve «İikinci Teşrinden evvel» her hangi bir sebeple yaptığı toplantıların gün ve aylan, dört senelik seçim devresi müddetinden tenzil edilmez; bilâkis, bu toplantılar «fevkalâde toplantı» sayılır. (Madde, 25).
işte Anayasanın bu bahisteki kaidesi budur. Yalnız Anayasamız, vukuu muhtemel zaruretleri gözönün-de tutarak, bu kaideden aşaaıdaki halleri istisna etmiştir:
a) Meclisin dört seneden ibaret olan seçim devresi sona erdiği halde, millî ve vatanî bazı zaruretler karşısında «yeni seçimin yapılmasına imkân görülmediği takdirde, içtima devresinin bir sene uzatılması caizdir.» (Madde 13, fıkra 4).
b) Yukarıdaki vazı’yeytin aksine olarak;, seçim devresi içinde ve seçim devresinin bitmesin -den evvel Meclis» millî vatanî lüzum ve zaruretler önünde azasının «tam sayısının mutlak ekseriyetile» yeniden seçim yapılmasına karar verip dağılabilir. Bu takdirde «yeni toplanan Meclisin seçim devresi» toplandığı gün ve aydan değil; bunu takip eden «ikinci Teşrinden başlar.» Ve bu iki tarih arasındaki toplantılar, dört senelik normal devreye mahsup edilmiyerek, fevkalâdeden içtima sayılır. (Madde 25).
Anayasanın kaideye koyduğu iştis nalar bundan ibarettir. Şimdi bu kaie ve istisnalar karşısında düşünelim: Mademki devre dışında her hangi bir sebeple yapılan toplantılar fevkalâdeden ijtima sayılır; o halde fevkalâdelik yoluna gidebilmek kaideyi bırakıp istisnaya baş vurabilmek için evvelâ ortada bir sebep ve lüzum bulunmalıdır. Sonra da, bu sebep ve lüzum her hangi bir gizli politika manevrasını ve bir parti işini meşrulaştırmağa yarıyan bir bahaneden ibaret olmamalı, millî ve vatanî mahiyette bir zaruret ve bir mazeret teşkil etmelidir. Demokrasi hukukunda şahıs ve zümre işi, millet işi demek olmadığı gibi; parti işi ve politikası da, vatan işi ve millet politikası, demek değildir. Şahıs ile âmmeyi, parti ile milleti birbirine karıştırmamak lâzım geldiği hukuk talebesinin daha birinci sınıfta iken öğrendiği hakikatler-terdendir.
(Sonu yarınki sayımızda)
★ (Baş tarafı birinci de)
1 — Hidrojen bombası imali, belki de mümkün olamıyacaktır.
2 — Bomba çok ağır olacağından uçakla veya radyo ile idare edilir bir mermi ile taşınıp taşınamıyacağı meselesi halledilmiş değildir.
Bilginler halkı asla korkutmak istemediklerini bunun aksine hidrojen bombası hususunda demokratik bir karara daha iyi varılabilmesi için halkı aydınlatmak istediklerini söylemişler ve sözlerini şöyle bitirmişlerdir:
İzah edilen vakıaları Sovyet â-limleri tamamiyle bilmektedirler.
★ (Baş tarafı birinci de) dirde mahkûmun hayatı için katî tehlike bulunacağına dair dört aylık bir rapor vermiştir. Bu raporun müddeti Mart’ın sonunda bitecekti. Fakat daha henüz rapor müddeti bitmesine bir aydan fazla bir zaman varken Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik cezasını çekmek üzere Savcılığa dâvet edilmiş ve derhal tevkif olunarak İstanbul'a sevke-dilmiştir. Ailesinin burada bulunması dolayısiyle cezasının Ankarada çektirilmesi hususunda verdiği sitida nazarı itibara alınmamıştır.
Dün akşam mevkufen İstanbula sevkolunan Mümtaz Faik Feniği istasyonda geçirenler arasında Celâl Bayar, Nuri Özsan, Ahmet İhsan Gürsoy, Hamit Şekvet İnce, basın
mensupları ve yakın dosları hazır bulunmuşlardır.
İstanbula gönderilmek üzere istasyona getirilen arkadaşımız Mümtaz Faik, gazeteci arkadaşlarına şunları söylemiştir:
«Beni İstanbulda Cezaevinin verem koğuşunda yatıracaklarmış. 399 uncu madde sarihtir. Kanun savcıya böyle bir yetki vermemşitir. Eğer benim tedavi maksadıyla muhakkak hapsedilmem icabediyorsa beni ailemin bulunduğu Ankarada bir sıhhat müessesesine niye yatırmıyorlar. Üç aydan beri tedavi gören hastalığım belki artmış, belki durmuştur. Beni bu vaziyette 9 yataklı bir verem koğuşuna sevketmek hem kendim hem de diğer mahkûmlar için tehlikeli olabilir.»
İngiliz basını:
Bu sabahki İngiliz gazeteleri başyazılarında yeni kabinenin rulması hakkında Atllee tarafından yapılan demeci yorumlamaktadırlar.
İşçi Daily Herald, muhafazakâr Daily Telegraph ve Liberal Manc-hester Guardian gazeteleri Atlee'-nin yeniden kabineyi kurmak hususunda vermiş olduğu karan tasvip etmektedirler.
Daily Telegraph gazetesi, parlamentodaki cüzî ekseriyet karşısında işçi hükümetinin durumuna temasla, işçi partisinin sağ ve sol cenah elemanları arasında çıkacak bir anlaşmazlık halinde hükümetin müşkül vaziyette kalabileceğini ve partinin cenahları arasındaki görüş farkının ergeç işçi partisini yeni bir seçime götüreceği kanaatini izhar etmektedir.
Muhafazakâr gazete, bu sene için de İngiltere’nin katılacağı milletlerarası konferanslarda zayıf bir duruma düşeceği hususunda imparatorluk camiasının dahil memleketlerde herhângi yanlış bir fikir uyanmaması için partilerin müşterek çalışmaları lâzım geldiğini belirtmektedir.
Bağımsız Times gazetesi de, işçi partisinin iki cenahı arasındaki mücadele üzerinde durmakta ve bunlardan sağ cenah taraftarlarının galip geleceklerini yazmaktadır.
Times, başka bir yazısında, Moskova’ya giden Doğu Avrupa devletleri idarecilerinin seyahatlarının ne gibi maksatlar güttüğüne, temasla, şimdi sıra Doğu Almanya i-darecilerine geldiğini kaydetmekte ve komünist Almanların Moskova'dan yeni talimat ve direktiflerle memleketlerine döndüklerini hatırlatmaktadır.
Gazete, Doğu Avrupa memleketleri liderleri arasında adeta bir salgın halinde Moskova’ya yapılan seyahatler neticesinde, bu memleketlerde sonradan bazı esaslı değişiklikler meydana geldiğine işaret etmektedir.
Ingiliz Kabinesi
•fc (Baş tarafı birincide) raya gitmiştir.
Partisinin seçimlerde zaferi kazanmış olması sebebiyle Başbakanın Kralı ziyaret etmesi için bir anayasa mecburiyeti yoktur, dolayısiyle bu ziyaret, durumu krala arzetmeğe matuf bir nezaket ziyareti olarak vasıflandınlmakta-dır.
Diğer taraftan bir şayiaya göre Attlee ile Churchill bir «Centilmen anlaşması» yapmışlar ve, Perşembe günü yapılan seçimlerde ekseriyet farkının pek az olması sebebiyle yeniden yapılması düşünülen seçimleri sonbahara tehir etmişlerdir.
Londra, 27 (a.a.) (Reuter) — İs-koçyadaki üç seçim dairesinde muhafazakâr ve liberallerin kazanmaları neticesinde işçi partsinin yeni avam kamarasındaki zayıf ekseriyeti 7 ye inmiştir.
Partilerin vaziyeti şu merkezdedir:
İşçiler 315, muhafazakârlar 296, liberaller 9, İrlanda milliyetçileri 2, müstakil liberaller 1.
Lahore, 27 (a.a.) (Özel Muhabirimiz bildiriyor) — Dün yapılan güreşlerde Yaşar Doğu, PakistanlI şampiyon Khala’yı iki dakikada tuşla yenmiştir.
Ankara İl Seçim Kurulu Başkanlığından
Milletvekilleri Seçimi Kanununun 64 üncü maddesi gereğince belediye ve il genel meclislerinden il seçim kuruluna alınması gereken ikişer asli ve birer yedek üye için 2/3/950 Perşembe günü saat 15 de Ankara 1 inci ağır ceza mahkemesi salonunda aleni kur’a çekileceği ilân olunur.
Bir izah
Dünkü sayımızda Ziraat Okulu öğretmenleriyle Tarım Bakanı arasında bir hâdise olduğunu ve bunun üzerine Tarım Bakanının salonu terkettiği yazılmıştı.
Tarım Bakanı Cavit Oral’ın bize verdiği izahata göre, böyle bir hâdise olmamış, yalnız Bakan ayrılıp da gideceği sırada bazı talebeler yanma yaklaşmışlar ve kendisiyle konuşmak istemişlerdir.
Bunun üzerine Cavit Oral kendilerine Bakanlığa gelmelerini ve orada konuşmalarını bildirmiş ve o-radan ayrılmıştır.
Antalya Demokrat Parti il Kongresi dün yapıldı
Toplantı çok muvaffakiyetli oldu
Antalya, 27 (Telefonla) — Demok | Delegelerin bu konuşmalarını mü-rak Parti Antalya il kongresi dün şe- ’—1 °-
hir sinemasında büyük bir muvaffakiyet içerisinde yapılmıştır.
Kongrenin C. H. Partisi kongrelerine nazaran en mühim hususiyeti 1300 kişilik sinema salon ve localarının tamamen doldurulmuş olması ve C. H. Partisi kongresinde demokrat gazetecilerin kovulmuş olmasına mukabil Demokrat Parti kongresinde C. H. Partili gazetecilerin toplantıyı kendilerine ayrılan hususî mahalden kolayca takip edebilmeleri idi.
Kongre başkanlığına Dr. Burhanettin Unat seçildikten sonra, il başkam Ahmet Tekelioğlu senelik faaliyet raporunu okumuş ve söz alan delegeler rapor üzerinde tahlil, tenkit ve temennilerini yapmışlardır.
Rapor üzerinde çok esaslı tenkitlerde bulunan bir delege, dilek faslında: «iktidarsız bir iktidardan dilekte bulunmak boşu boşuna vakit geçirmek olacaktır. İstek ve dileklerimizi yerine getirecek olan ik-dıların hakiki sahibi Demokrat Parti iktidara geçtiği zaman yapalım» demiş ve bu sözler büyük tezahürata sebep olmuştur.
Delegelerden Fenike ilçe başkanı Faiz Sarılar bazı C. H. Partililerin •idare âmirleri, ordu ve para bizde» diye söylemelerine karşı şu cevabı vermiştir:
«— Bunlardan birincileri kanunları tatbik ile mükelleftir. Ordu i-se, ancak düşmana karşı silâhını kul lanabilir. Paraya gelince; hiç bir Türk vatandaşı namusu olan reyini para ile satmaz. Biz Demokrat vatandaşlar, buna Allaha inandığımız gibi inanıyoruz. Onlar aûcak bir kaç horoza para yedirebilirler» demiştir.
Faiz Sarılar, kendileri de acizlerini itirafa başladılar, dîye sözlerine devam ederek Fenikeye gelen bir milletvekilinin C. H. Partili yakınlarına karşı: «Nereye gitsem karşıma demokratlar çıkıyor, Halk Partisinde kimse kalmamış, böyle giderse biz seçimleri kazanamayız, yukarıya karşı beni müşkül duruma soktunuz, hükümete karşı çok mahcup duruma düştüm, idare heyetlerini değiştirelim, belki bir şey yaparlar» dediğini anlatmıştır.
Kongrenin devamı müddetince Antalyanın 10 kazasından gelen delegelerin ekserisi çok yerinde olan birer konuşma yapmışlar ve Seçim Kanununun tatbikinde bütün vatandaşların kendilerine düşen vazifeyi başaracaklarına iman ettiklerini belirtmişlerdir.
teakip Demokrat Parti- ana dâvalar komisyonu reisi Akif Sarıoğlu, umumî memleket meseleleri üzerinde kongreyi takip edenleri heyecandan heyecana sürükliyen bir konuşma yapmış ve Karadeniz halkının çektiği açlık ve ıstırapları gözlerinden yaşlar akarak analtırken bütün din liyenlerin de gözlerini yaşartmıştır.
Bu konuşmalardan sonra geç vakit seçimlere geçilmiş ve:
Ahmet ekelioğlu, Âkif Sarıoğlu, Dr. Burhanettin Unat, Salih Özalp, Seyid Ali Pamir (Antalyanın De -mokrat Belediye Başkanı), Atilla Konuk, Şadi Cebecili, Hüseyin Turgay ve Faiz Sarılar, il idare heyeti asil üyeliklerine seçilmişlerdir.
Kongre seçimlerden sonra üç defa ayakta tekrarlanan:, «Hâkimiyet milletindir, sözü ile nihayete ermiştir.
GARANTİ BANKASI İKRAMİYESİ
Türkiye Garanti Bankasının 27 Şubat 1950 günü çekilmesi mukarrer aylık ikramiye keşidesi dün Ankara ikinci Noteri Şakir Baran tarafından çekilmiş ve muhtelif şehirlerdeki hesap sahiplerine şu miktar ikramiyeler isabet etmiştir.
İzmire 250, istanbula 100 ve 150, Kemeraltma 250, Ankarâya 250, 500, 500, Beykoza 100, Ankaraya 150, Zonguldak, 150, Sarıyer, 500, Şa-dırvanaltı 150 lira ikramiye kazanmışlardır.
Yunan tütün fiyatları
Atina Radyosu, 27 (Basın - Yayın) — Yüksek ekonomi konseyi Yunan tütünleri için ortalama fiat olarak okka başına 14,500 drahmi tayin etmiştir.
Mâruf tarihçi ve edip
Feridun Fazıl Tülbentçi nin, Osmanlı devletinin kuruluş devrini, bütün maceraları, heyecanlan, aşklan ve kahramanlıklariyle anlatan bü yük tarihî rmanı
OSMANOĞVLLARI
adiyle neşredilmiştir. Yüzlerce yerli ve yabancı vesikanın ışığı altında yazılan bu romanda aynı zamanda Osman Gazinin hayatini, göğsünüzü iftiharla kabartan muzaffer savaşlarını, aşkını, ıstırabım merak ve heyecanla okuyacaksı-
Basan: İnkılâp Kitabevi 700 sayfa 500 kuruş
J Zevk Sohiplerinin J
NAZARI DİKKATİNE (j
Amerikadan gelmekte olan A en son «
\ -GENTLEMAN. modelleri 9
ne göre birinci sınıf işçilikle n elbise giymek istiyenler 4
Centilmen TERZİHANESİ J NE KOŞUNUZ j
/ Fiyatlarımız uygundur. (( J Samanpazarı, Arat Kitabevi (f , yanında Basamaklı sokak No. 1 )1 CENTİLMEN TERZİHANESİ “ZİYA GÜRPINAR,, ((
V
DOKTOR
Aziz Tevfik Yeginsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karşında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket İçi
13 aylık
6 )
12 aylıi
Memleket dışı
Toplantı
Ankara Esnaf Dükkânları Yapı Kooperatifinden:
Kooperatifimizin 19/Mart/950 Pazar günü saat 13 te Halkevinde 950 yılı adi umumi heyet toplantısı yapılacağından ortakların teşrifi rica olunur.
GÜNDEM:
1 — idare heyeti ve murakıp raporlarının müzakeresi, ‘
2 — 1949 bilânço ve kâr zarar hesaplarının tetkiki,
3 — Ortak dilekleri ve ihtiyaç fazlası parseller hakkındaki geçen kongre kararının görüşülmesi.
4 — Yeni idare Heyeti ve murakıp üyelerin seçimi. (334)
8
ZAFER’in ilân Şartlan
Baslık .................... 15 Lira
2. ve 3 üncü sayfada Sm. .... 4 )
cü sayfada Sm........... 3 )
5. ve 6. cı sayfada Sm..... 2 »
Doğum. Nlkûh, Nlaan, ölüm ve Mevlût İlanları 5 «ntlml geçmemek Sartlyle 15 lira.
4.
6.
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
Gazeteye gönderilen evrak ve yazılar neşredilsin edilmesin iade edilme». İlânlardan mesuliyet kabul edilmez.
A

Comments (0)