Pazartesi
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik!
Denizciler Caddesi: 2
MAYIS 1950
Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel:......... 15G19
Yazı işleri, idare: ..... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Bayar'ın Kastamonudaki nutku
C. Bayar dün yaptığı konuşmada
D. P. nin içvedış politikaya ait görüşlerini açıkladı
D. P Başkanı nutkunda, din meselesine, lâikliğe, maıî ve İktisadî dâvâlara temas etmiş ve insan hürriyetini tehdid eden Rus politikasına şiddetle hücum etmiştir
Celâl Bayar ve arkadaşları Düzceden ayrılırken
Seçmenlerin sağ duyusuna hürmet!
Adviye FENİK
s
tabii bir haklarıdır. Fakat oyunu istediğimiz seçmenin akli ve mantığına, muhakeme ve şuuruna bir parça ehemmiyet veriyorsak, onun sağduyusuna da hürmet etmeğe mecburuz. Aksi takdirde, bir parti nin veyahut adayının niçin sözle ve yaziyle propaganda yapmak zahmetini duyduğunu anlamağa imkân yoktur. Şu halde, halkın itimadını kazanmak ve bu suretle o-yunu elde etmek için yapılacak va-id ve propagandalarda itidal ölçüsünü daima gözönünde tutmak zaruridir. Çünkü seçmen denilen o şuurlu hakem, sessiz sadasız söyle-•genleri ve yazılanları okuyup din
/ese de partilerin eski ve yeni taahhütleri üzerinde kendi kendine bir muhasebe yapmaktan hali kalmamaktadır.
Cumhuriyet Halk Partisinin 946 senesinde Genel Başkan Sayın İnönü nün imzalariyle yayınlanan 18 Temmuz tarihli seçim beyannamesini açı nız; ve C.H.P.nin son yayınlanan yeni seçim beyannamesiyle karşılaştırınız: Orman, okul, toprak, hayat pahası, yol, su, hulâsa memleket ihtiyaç ve ıztıraplannı teşkil eden her mesele ile ilk plânda meşgul olunacağı vadedilmiştir. Fakat geçen dört yıl zarfında bunların hepsi veyahut hangi biri tahakkuk etmiştir?
Bilfarz Sayın İnönünün 18 Temmuz 946 tarihli seçim beyannamesinde aynen şöyle denilmektedir:
«Yeni hayatımızda hükümetin ilk ele alacağı ve mütemadiyen uğraşacağı işlerden biri, umumiyetle memurların geçim seviyelerini düzeltmeğe çalışmak olacaktır.»
iyasî partilerin seçmenlere ' Dört sene evvel Halk Partisinin karşı sözle ve yaziyle pro- ’ en yüksek bir şahsiyetinin ağzın-paganda yapmaları gayet dan bu güzel vaidleri dinlemiş, a-■ - - - • - ■ ■ - ilesj babalık, ev kirası yüksek,
hayat pahası karşısında beli bükülmüş namuslu ve vatansever küçük memurları düşününüz; her biri, 1946 da önüne serilen vaidlerin pek yakında tahakkuk edeceğine emin ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)
Kastamonu, 30 (Hususî surette giden arkadaşımız Fatin Fuat bildiriyor) — Dün gece sabaha karşı Kastamonuya geldik. Boludan hareketimizden itibaren Celâl Bayar her tarafta coşkun tezahüratla karşılanıyordu. Geredede, Çerkeşte her yerde binlerce kişi yollarda Demokrat Parti Başkanını alkışlıyor du.
Geredede en büyük tezahüratı gördük. Halk, içinde 8 kişi bulunan Cip otomobilini bir hamlede havaya kaldırdı.
Kastamonuda Parti Başkanını o-' tomobiller, kamyonlar ve otobüslerle yüzlerce Demokrat karşıladı.
Vaktin sabaha karşı olmasına ve şiddetle yağan yağmura rağmen herkes ayakta idi.
Celâl Bayar. Kastamonuluların al kışları arasında parti binasına geldi. Ve öğleden sonra nutuklarının en mühimmini binlerce Kastamonulunun iştirak ettiği mitingde söyledi. Mitingi, son günlerde istifa eden Cide kaymakamı Hamdi Balaban aç tı ve sözü Celâl Bayar’a bıraktı.
Celâl Bayar, yaptığı konuşmada dedi ki:
Aziz vatandaşlarım;
Evvelâ şu hakikati tebarüz 'ettirmek isterim. Seçimlere yaklaşıldığı zaman D. P. Başkanınm Kastamo-nuy-a giderek seçim nutku vermesi ni hayretle karşılayanlar olabilir. Fakat ben, sadece bir seçim propagandası yapma kiçin gelmiş deği- i lim! Ben buraya arkadaşlarımın | mesaisini görmek için geldim ve burada göreceklerimden feyiz al- , mak istedim. Geldikten sonra da ' konuşmamaklığım bir hata teşkil ederdi. Onun için huzurunuza çık mış bulunuyorum. Mevzu ne olabilir? Hiç şüphe yok ki günün en mühim mevzuu, seçim dâvasıdır.
★ (Devamı 2 incide)
D.
P. Başkanı C. Bayar Bolu'daki nutkunu söylerken... (Resimler Bayar’a refakat eden foto muhabirimiz M. Sürenkök tarafından yollanmıştır)
Demokrat Partinin Ankara Mitingi
Dünkü toplantı çok heyecanlı oldu. Ankara adayları iktidar partisini şiddetle tenkit ettiler
Demokrat Parti Ankara il kurulunun Cebeci meydanında tertiplediği açık hava toplantısı dün binleri aşan bir halk kütlesi önünde yapılmıştır. Toplantı çok evvel şehrin muhtelif istikametlerinden gelen kalabalık vatan daş kafileleri göze çarıyordu. Ce -beci meydanına konan iki oparlör, bir kamyon üzerinde bulunan mikro fonda konuşacak muhtelif Demokrat adayların sözlerini halka duyuracaktı. Toplantıya yarım saat kala. yani 14.30 da meydan yarı yarıya dolmuştu. Saat tam 15 de- kalabalık mahşeri bir hal almıştı. Apartman pencere ve balkonları insan kürnele'-rile dolmuştu; damlara ve duvarlara ■fa (Devamı Sa. 6 Sü: 7 de)
1 MAYIS
Bahar bayramı okuyucularımıza kutlu olsun
Bubün 1 Mayıs Bahar Bayramıdır. Bu münasebetle resmî daireler ve okullar tatildir. Okuyucularımızın bayramını tebrik eder, neş’eli bir bayram geçirmelerini dileriz.
ZONGULDAK
"Bana itimad eder, beni seçerseniz, milletin hizmetkârı
Eskişehir, 30 (Telefonla) — Demokrat Parti, bugün saat 10 da O-dun pazarı meydanında Eskişehi-rin bugüne kadar görmediği muazzam bir miting yapmıştır.
Odun pazarı meydanı on binlerce kişi tarafından dolmuş ve halk meydana giren bütün cadde ve sokakları taşırmıştır. Dün akşam Es-kişehire gelen ve büyük bir tezahüratla karşılanan Demokrat Parti Eskişehir Milletvekili adayı Gl. A-
olarak çalışacağım,,
li Fuad Cebesoy toplantı meydanına geldiği zaman mahşerî kalabalık birden coşmuş ve alkış tufanı göklere yükselmiştir.
Tam saat 10 da toplantıyı, il idare kurulu ikinci başkanı Dr. Ekrem Baysal kısa ve heyecanlı bir konuşma ile açmış ve sözü İl başkanı ve Milletvekili adayı Muhtar Baş-kurt'a vermiştir.
Başkurt'dan sonra Gl. Ali Fuat A (Devamı Sa. 6 Sü: 2 dc)
Zonguldak, 30 (Telefonla) — Bugün Zonguldak Demokrat Parti teş kilâtı Kozlu’da büyük bir açık hava toplantısı yapmıştır.
Binlerce maden işçisinin hazır bu lunduğu bu toplantıda sırasiyle D. P. Zonguldak adaylarından Rıfat Sivişoğlu, Abdurrahman Boyacıgil. ler, Ali Haydar Seymen, Hüseyin Balık ve Muammer Alakant söz almışlardır.
Bilhassa Muammer Alakant, Demokrat Parti iktidara geçtiği takdir
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 2 de)
Okuyucularımıza Teşekkür
• ZAFER» in birinci yıldönümü münasebetiyle okuyucularımızdan bir çok tebrik telgrafları aldık. Bazı okuyucularımız da telefon ederek yeni yılımızı kutladılar.
’ Dâvamızda bize yardım eden | okuyucularımıza bu tebrikler dolayısiyie tekrar teşekkür e-der ve teşviklerinin bizim için Ç°k kıymetli olduğunu, demokrasi dâvasında yılmadan çalışacağımızı bildiririz.
Celâl Bayar Düzce’dcki mitingle konu şuyı
Ankara milletvekili adayı Gl. Salâhaddin Adil Ceb ecide konuşurken
D. P. Ankara adayları: 5
Dr. Talât Vasfı Öz
Hususi teşebbüse imkân sağlamak ve hususi sermayelerin de kıymet kazanmasına yol açmak elzemdir
Ankara D. P. teşkilâtının Ankara adayı olarak seçtiği Dr. Talât Vasfi Öz’ü gazetemiz namına ziyaret etmeğe gittiğim zaman, o güne kadar yalnız tıp âlemindeki şöhretini duyduğum doktorun, memleket işlerinde de bu kadar derin vukufu olan bir insan olarak tasavvur etmemiştim.
Muayenehanesinde bulduğum Dr. Talât Vasfi'nin insana verdiği ilk intiba şöyle ifade edilebilir: Canlı, hareketli, zeki bakışlı ve derin bir yurt sevgisine sahip temiz bir Türk çocuğu...
Doktorun hal tercümesini kendi ağzından dinliyelim:
«— 1902 de Ankarada doğdum. Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra Tokat hükümet tabibi oldum. İhtisasımı Hıfzıssıhha Enstitüsünde yaptım. Bir müddet sonra tetkiklerde bulunmak üzere, MacariSfana ve Danimarkaya gittim. Kopenhag-; da Tababet Enstitüsünde uzun müd ■ det çalıştım. Bilâhare yurda dönüp Trakya havalisinde tetebbülerde bulunduktan sonra Kudüs'e gittim ve tifüs mikrobu üzerinde çalışmalarda bulundum. Oradan avdetimde Hıfzıssıhha Enstitüsü müdür mua- 1 vinliğine tayin edildim. 1943 de Enstitüden ayrılarak Hukuk Fakül tesi Adlî Tıp Hocalığına geçtim.» 1947 de Kopenhag'daki Microbiolo gie Kongresine iştirak eden ve 1949 da Milletlerarası 7 inci Romatizma . 1 Kongresine katılan Doktor Vasfi ı Öz 30 a yakın travayın ve üç lisan da neşredilmiş muhtelif İlmî eser- ; lerin müellifidir.
SAMSUN
MİTİNGİ
Samsun, (Telefonla) — Cumhuriyet meydanında yapılan D. P. mitinginde binleri aşan bir ka -, Labalık iştirak etmiştir. Milletvekili adayları toplantıda birer birer söz almış ve iktidar partisine çok ağır şekilde hücumlar yapmışlardır. Sam sunlular şimdi Celâl Bayan beklemektedirler.
Celâl Bayarın iştirakile Samsunda ikinci ve muazzam bir miting daha yapılacaktır.
AKINTIYA---1
I____.KÜREK
! Konuşmamız sırasında, şunu anlamış oldum ki doktor Talât Vasfi-nin dış memleketlerdeki büyük şöhreti ve bilgisi maalesef memleketimizde layik olduğu veçhile tak dir edilememiştir. İtiraf etmeliyim ki konuşmamız bir ara o kadar zevk li bir şekil almıştı ki, gazeteciliğimi unutarak, sual bile sormaya vakit bulamaz oldum.
Önümüzdeki seçimler hakkında düşündüklerini Talât Vasfi Öz, şu sözlerle hulûsa etti.
• — Seçimlerin emniyetli ve hilesiz olması vatanın menfaati icabıdır.
■k (Devamı Sa. 6 Sü: 2 de)
Hangisi doğru !
M| çara kaçara atan Sağlık Bakanımız, son seçim turnesinde, verdiği nutuklarda, verem yatağı adedinin, 6 bin daha arttırılacağını söylüyor.
— Arttıranın üstünde kalsın! diyemeyiz. Çünkü arttıran Sağlık Bakanıdır! Nasıl olsa üstüne kalacak demektir.
Fakat iktidar partisi, seçim beyannamesinde, hastahaneler-deki vereni yatağı mevcudu - I nun, 3500 den 110.000 e çıkarılacağını bildirmektedir. Demek partiye göre, 6000 değil, 6500 arttırılacak! Arada 500 fark fazla var.
Verem yataklarını da galiba hallaç pamuğu zannedip, boyuna atıyorlar!
Ne diyelim, bugün peşin, yarın veresiye!—
Yedekçinin YEDEĞİ
Sayfa: 2
ZAFER
1-5- 195u
Bayar’ın Kastamonudaki nutku Ue"z1 araalar'la
* v^nılnpaL nvlnr
★ (Baştarafı 1 incide) Arkadaşlar, 1946 seçimlerinde hâkim olan zihniyeti ve aynı zamanda o seçimlere tatbik olunan kanunu burada tekrar ifade etmekte fayda görmüyorum. Yalnız, bu defa kabul edilen kanun eskisine rağmen mil letin hakkım kullanmak hususunda emniyet vericidir. Bu bakımdan arkadaşlarımın müsterih olması lâ-zımgelir.
Bir muhalif parti başkanının bu şekilde konuşması bazıları için garip görünebilir. Fakat biz, memlekette iyi olan şeyleri bilâperva söylemek haksızlıklarla da hiç kimsenin tesiri altında kalmadan ve kimseden perva etmeden mücadele etmek durumundayız. Şu halde ’ Seçim Kanununun cihazlandırdığı i-darenin ve tatbik şeklinin lehinde bulunurken onun etrafında idare mekanizmasının aynı iyi niyetle işlemesini temenni* etmek bir vazifedir. Aacaba 946 zihniyeti yerinde durmakta mıdır? Bu zihniyet yıkılmıştır vatandaşlarım. yıpranmıştır. Bazı ler istisna edilirse kanizmasında vazife alanlar milletin hakkına dört elle sarıldığını görerek, onlar da zihniyet fedakârlığında bulunmalıdırlar. Şunu bil hassa söylemek isterim:
1946 tahakkümü asla olmıyacak-tır. Bunu bize resmen de ifade etmektedirler. Temenni edelim ki bu vaid tahakkuk etmiş olsun! İktidarda bulunan partinin mümessillerinin bitaraf kalması bir zarurettir. Devlet idaresinde vatandaşlar arasında fark gözetmemek, idare â-mirlerinin vazifesi ve bunu bilhassa tatbik etmek yine bu gayenin icabıdır. Vazifesini suiistimal eden memurlara adet -leri mahdut da olsa yer yer tesadüf etmekteyiz. Fakat bu seçimlerin istikrarını bozacak mahiyette değildir. Şu halde her hangi tesir le olursa olsun kendisine tevdi e-dilen vazifeyi ifa ederken nisyana sapanlar için ilerde konuşmak hakkını muhafaza ettiğimizi de söylemek isteriz. D. P. hiç bir zaman haksızlık etmemiştir. Kendisine yapılan hücumları selâbetle ve müdafaayı meşrua ile karşılamıştır. Tür-kiyede sükûn ve huzurun âmili o-larak kendimizi göstermek suretiyle memleket menfaatlerine ne kadar bağlı bulunduğumuzu bundan sonra isbat edeceğiz. Biz seçime emniyet ve huzur içinde girmek istiyoruz. Şu halde bize atfolunan, isnat olunan bir takım mânâsız hareketlerin yersiz olduğunu isim ve vak’a tasrihinden bigâne kalarak ifade etmiş bulunuyorum. Biliyorum ki D. P. bu memleketin âlî menfaatlerinin bekçisidir. Bir nizam ve intizam partisidir. Buna göre memlekette her zaman için huzur ve sükûnu muhafazaya herkesten çok çalışacaktır.
Arkadaşlar, dört senedenberi müteaddit parti hayatına girmiş bulunuyoruz. Kâfi tecrübelerimiz var. Fa.cat bundan evvel de müteaddit partiler halinde yaşanmıştır. Yabancı memleketler siyasî tarihlerine de bakıyoruz. Siyasî mücadeleler ne zaman şahsiyat kavgası, kardeş kavgası haline dökülmüşse millî bünye bundan fazlasiyle muz-tarip olmuş ve sarsılmıştır. Demokrasiden beklenen nimetler elde edilememiştir. Biz biribirini seven ve sayan partilerle memleketli idare edeceğiz. Ve bu düstur tatbik edil diği zaman da bu memleket huzura, refaha, sadete kavuşacaktır. İğrenç mânâsız dedikodulardan, isnatlardan beri olarak terakki hamleleri kaydedecektir. İşte size D. P. nin bu husustaki düşüncesini tekrarlıyorum. «İyilik kimden gelirse gelsin iyidir.» Tereddüt etmiyeceğiz. Fakat siyasî ihtiraslarına millet menfaatlerini kullanmak üşüyenlerin karşısına da büyük bir cesaretle durmaktan geri kalmıyacağız. Şiarlarımızdan birisi de budur: «Haksızlık etmiyeceğiz, fakat hak sizlik edenlere karşı sükûtu da bir haksızlık olarak kabul edeceğiz.»
Size bu mukaddemeden sonra günün bir aktüalitesinden bahsetmek istiyorum. Akşam yolda gelirken arabamızın radyosu Istanbul. da Başbakanın bir basın toplantısında söylediklerini yayınladı. A-tatürk inkılâbını korumak için Ba-yar’la mutabık kaldık. Diğer bir yerinde de rejime ait meselelerin muhafazası meselesinde iki ana partinin aynı prensipleri benimsediğim dini irticaa sapmıyaoaklarını, sap-tırmıyacaklarını söylüyor. Başbakanın bu sözleriyle biz tamamen mutabıkız. Esas fikri tamamen ifade etmezden evvel ufak bir istihraç yapmak mecburiyetindeyim. D. P. kuruluşundan şu dakikaya kadar iki zıd tesir altında kalmıştır.
Kurulduğumuz zaman baskı ile' bizi dağıtmak istediler. 46 seçimlerinde haklarımız gaspolundu. Biz hakkımızı ararken aynı zamanda da memleketin huzur ve sükûn içinde kalmasına dikkati bir borç bilirken muvazaa isnadijle karşılaştık. Bu iki zıd isnat karşısında yolumuzdan şaşmadık. Biz artık kokmuş o-lan, tefessüh etmiş olan bu kelimeyi ifade etmemeğe karar vermiştik. Fakat burada son defa söylüyorum. D. Parti muvazaa ya -pacak bir parti olsaydı, eğer mes’u-liyet alan insanlar bu kadar küçük ruhlu insanlar olsaydık, biz Demokrat Partiyi kurmaz, iktidarın nüfuzu altında kalır; kendimize ikbal yolları teminine çalışırdık. Bunun muvazaa neresindedir? Kıyasıya tenkitte muvazaanın mânası
yapılacak evler
Belediyenin dağıttığı ucuz arsalar da bugüne kadar ev inşasına başlan mamış olanların sahipleri bugün , saat 15 de Halkevinde son ve nihai bir toplantı yapacaklardır.
j Bundan evvel Yapı - Yuva Kooperatifinin tertiplediği bir toplantıda bir müteşebbis heyet seçildiği ma-
I lûmdur. Bugünkü toplantıda bu müteşebbis heyetin kredi hususunda bugüne kadar yaptığı teşebbüsler i gözden geçirilecek ve inşaata bu
ı. Hiç olmazsa profesyonel s devlet me-
nasıl yer bulabilir? Kendi hesabı ma söylüyorum, ben Atatürk’ün en son Başvekili olarak, o Büyük A-dam ruhunu kucağımda Allahına teslim etmiştir. Bunun üstünde bana kim ne menfaat teinin edebilir di ki, muvazaaya sapayım? Bu, ya cinnettir, ya hiyanettir! Şu halde ! D. P. kendisine hücumlardan perva etmediği gibi memleketin âlî menfaatleri üzerinde de durmaktadır ' Başvekille konuşmamız da bu şekil de vukubulmuştur. Başvekil yine bir hakikat ifadesi olarak söyleyirn I „----- „ ...
ki, din ve ilahiyat adamıdır. O teli- yıl veya gelecek yıl başlanıp baş-like gördüğü zaman D. P. inkılâbı lanmaması hakkında bir kanara va-muhafaza için dini siyasete âlet et- ı ılacaktır.
memek hususunda kendileriyle be- | Bir müddettenberi tstanbulda bu-raber olmakta tereddüt etmez. Bu- jupan kooperatif başkanı yüksek mi. nu bu sözler ifade ettikten sonra mar Seyfi Aşuroğlu yapılacak top-huzurunuzda lâiklik hakkında bir lantlda bulunmak üzere bugün An-kaç söz söyliyeceğim. Lâiklik, bilirsi karaya gelecektir, niz din ile devlete ait dünya işlerinin ayrılması demektir. Ve biz bunu bu mânâda anlıyoruz. Muhakkak ki, lâikliğin diğer mânası da bütün din leri ve vicdanları muhafaza etmek esasına matuftur. Kimsenin vicda nına Allahla kul münasebetine ka rışmamak suretiyle vazifesini ya- ■ Hipodromunda başlanacaktır, pan bir nevi müeyyidedir. Bize vaki olan yersiz isnatlara cevap vermiş olmak için son k?“g"--_±J' kabul edilen maddeleri gösterebili riz. Her meselenin mütehassısı vardır. Dinî tedrisatın ne suretle yapılacağının siyasilerin bilgisine terki hatalı olur. Ciddî ve İlmî netice ,
At yarışları haftaya başlıyor
I
■I _ _
I 1950 yılı Ankara İlkbahar At Ya-
1 rışlarına 7 Mayıs Pazar günü şehir
Yarışların handikap kayıtları koşuya takaddüm eden haftanın Pa-
kongremizde zartesj günleri saat 14 den 16 ya ... oncioreh, i ^adar, açık koşuların kayıtları ise r" Çarşamba günleri saat 9 dan 12 ye kadar Hipodrom Müdürlüğünde ya • pılacaktır.
naıaıı oıur. uıaaı ve ıımı netice elde etmek için mütehassılara başvurmak suretnyld D. P. iktidara geldiği zaman harekete geçecektir. Bu suretle ve kısaca bu meseleye temas ettikten sonra Başbakanın söylediği kısma geliyorum. İster ( benimle konuşsun, ister konuşma- j memleket tarihini ilân etmiş olan « Büyük Zatın inkılâplarını ne paha- j sına olursa olsun muhafaza edeceğiz. Memleketi kurtarmak iddiasiy- | le tek başlarına ileriye atılanlar ve milletle inanmıyarak, her şeyi ken dilerinden bilenler diktatör ruhlu kimselerdir. Bunlar, bazan ilk a-dımlarda muvaffakiyetler gösterebilirler. Fakat sonradan hüsran mutlaktır. Atatürk bütün hareketlerinde .Ben Türk Milletine dayanıyorum. dem’işti. Ve muvaffakiyet sırlarından biri de bu idi. Atatürk inkılâbını hiç kimse ile konuşmaya hacet görmeden D.P.nin büyük bir kitle halinde şahsiyeti mâneviye si namına katiyetle söylüyorum ki, I
★ (Devamı Sa. 6 Sü: l.de) 1
Kanaat notlarına dair 'biı* karar
Milli Eğitim Bakanlığı, lise ve orta okullarla öğretmen okullarına parasız yatılı olarak girmek üzere mü-u.ue «muşsun, .s,er «unuşn.u- . racaa‘ eden ve sonuçlar belli olun. Biz Atatürk inkılâbının ve bu cayi todar ba?ka b,r °kula dEvanl ' etmemiş ve birinci kanaat notu döneminde not almamış olan öğrencileri bu yıl için devam kaydından istisna edilmelerini ve iki kanaat notu ile geçmelerini kararlaştırmış, ilgililere bildirmiştir.
I
Yeni posta pullan
P. T. T. idaresi, posta ücreti yüksek olan uçak müraselâtında kullanılmak üzere tek değerde bir u-çak pulu bastırmıştır. 19 Mayısta tedavüle çıkarılması kararlaştırılan bu pul 2,5 lira değerindedir.
Boğaziçinin bir kısmını ve uçan bir uçağın resmini taşıyan ve 41X52 milimetre ebadında olan bu pul heliyogravür usuliyle îsviçrede basılmıştır.
Hükümdar tayin ve işaret ediyor-
Tedkikler
HJMZEILİKLERİNİ KOYUN
MEMURLARIN KABAHATİ
eni Seçim kanunuhun, umumî görünüşü bakımından, ar-zettiği teminat karşısında; milletvekili namzetleri, üzerine enine, boyuna düşünmenin zamanı geldiği anlaşılmakta idi. Netekim, partile- , rin gerek merkezleri ve gerekse ma ; hallî teşkilâtı, uzun zamandanberi bu hassas noktayı tayini için, hayli ter döktüler.
Namzet listelerinin değeri hakkında, evvelce de bu sütunlarda kısa bir tahlilde bulunmuş; artık vatandaşın, gerçek hizmet arzusu taşıyan, feragat ve gayret sahibi kim seleri seçecek mevkide olduğunu; milletvekilliğinin, katmerli tekaü-diye temin eden veya baştan sona kadar geçim kapısı olan mahiyeti kaybettiği mütalâasında bulunmuştuk.
Meclis kürsüsüne, şayet demokratik seçim yolundan gidilecek ise, bundan da tabiî bir şey olamaz. Su halde listelerin tanziminde, her | türlü mülâhazaların dışında rey sahiplerine bu kanaati hakkı ile ver mek icabeder.
İlân edilen namzetlerin tesbitin-de, en fazla güçlük çeken, hiç şüphe yok ki Halk Partisi oldu. Bir yandan Meclisteki koltukların çoğunu işgal eden eski milletvekillerinin durumları bu kıstasa vurulur ken, öbür taraftan da teşkilâtın, seçimi kazanma yolundaki arzularına dikkat etmek mecburiyeti vardı. Her ne kadar yüzde otuz merkezin kendi hakkı ise de, bu yüzde
11 Yasa*: ™"-nı« -
Hayrı ALP AR
kalâde gayret göstermeleri hakları-ı dır.
| 1946 seçimlerine, gayri müsait şart
lar altında, ânî bir emrivaki halinde giren muhalefet kendisine çeki düzen vermeden ortaya atılmıştı. Aradan dört sene geçtikten sonra, çok parti fikri memlekette yaşar görününce, elbette ki vatandaşta nisbî bir itminan hasıl oldu. Kendinde kabiliyet gören bir kısım 1
I kimselerin, ana muhalefet parti o-lan Demokrat Parti saflarına geçtikleri ve namzet listelerinde de yer aldıkları görüldü. Çoğu münevver olan bu vatandaşlar arasında hâlâ şu veya bu resmî dairede memuriyet, veya üniversitelerimizde hocalık yapanlar bulunmaktadır. Büyük Millet Meclisi gibi, memleketin mukaderatında hâkim rol oynayan bir teşriî organın çeşitli sahada bilgin ve olgun şahsiyetlerden meydana gelmesi, ancak biz-lere memnunluk ve güven verir.
Kanunî evsafı haiz bulunan her vatandaşın, ister serbest iş sahibi ister resmî memur olsun milletvekili seçilmek istemesi, her halde aykırı bir hareket sayılamaz. Hele bizim gibi, mekteplerini jnemur yetiştirme esasına göre düzenlenen; iş ve çalışma hayatı devlete şu veya bu surette bağlı olan bir memlekette münevver kütlenin çoğunluğunun geçim bakımından devlet-
I
. . ' ı tuğunun geçim bakımından devlet-
de yer alacak ısımlenn de, vilayet- | le alakasl büyüktür Bütün bu vâ. lerde eevg. ve itimat kazanmaları klalara rajmen memurlardan mil-
ve netice itibariyle rey toplayacak iktidarı haiz bulunmaları fikri, mantıki ve makul bir düşüncenin mahsulüdür.
14 Mayısta halkın reyini vereceği listeleri tartarken, kalite ağırlığına dikkat edeceği muhakkaktır. Binaenaleyh partilerin de vaktiyle bu üstünlüğü temin etmek için fev-

ar -i
Türkiye GARANTİ BANKASI’nın
29 - Mayıs -1950 keşidesi
2 Adet 1000 Liralık
2 500 „
3 250 „
4 „ 150
Ayrıca ] 00 Lira ile 25 Liro arasında değişen
34 adet çeşitli PARA ikramiyeleri.
Her 1OO liraya bir kur’a umarası
i- J
Yazan: FERENC MOINAR
Çeviren: M.T.
ıstıyemezdı
Gurultu müthişti. Biıyuk d ilgalar vapurun teknesini şiddetle dövüyor, sallantıda kadehler kınlıyor, kadınlar feryat ediyorlardı. Fakat dans devam ediyordu.
Su’ing'in şamatasından kulaklarım sağır olmuştu. O aıı aklıma bir şey geldi: Ben, kafasını trene kestiren bu Mor Ehreıı-feld’i tanıyorum. Operatördü..
Edith hâlâ içiyordu. Bir ara yine kulağıma eğilerek:
— Allo... diye bağırdı, Allo... Ben»Editlı Gal... Ben seııiıı kaderin değilim, anladın mı?...
— Hayır. Sen benim kaderinr
— Olmaz... Metresin olurum... Karın olurum, hizmetçin olurum fakat kaderin olamam.. Üçünden birini seç.
— Sen seç, dedim...
— Ben üçünü de istiyorum. Hem de hemen şimdi.
— Benimle mi?
— Yalnız seninle. Başka kimseyi istemem.
İki yüksek tabure üzerinde yanyana oturuyorduk. Her halde çok içmişim ki, kafasını trene kestiren doktorun hayalini bir türlü defedemivordum. Rayların üzerine yatıp başını bir rayın üzerine kovuşu bütün tefer ruatlyle gözümün önüne geliyordu.
Edith, kolunu omuzuma asmış salonu seyrediyordu.
— Neye bakıyorsun? dedim.
— Danseden erkeklere bakıyorum, dedi. Onların hepsi benim için çok genç... Hiç birini istemem. Ben seni isterim. Yalnız seni.
Beni Edith’in babası zanneden ihtiyar zat dansederek yanımızdan geçti. Bakışlarında bir tuhaflık sezer gibi oldum. Edith’in elini omuzumdan indirdim.

Yatmağa giderken, eczalıane-nin pencereleri aydınlıktı. Durdum. Bir an tereddütten sonra gidip broınür istedim.
Eczacı:
— Reçeteniz var mı? dedi.
— Hayır.
— Maalesef, reçetesiz vere-
Çıktım. Demek artık teskin edici ilâcın âşıklar üzerindeki tesirini tecrübe etmek imkânı kalmamıştı. Nihayet, gece yarısı doktoru uyandırıp böyle bir
Şunun şurasında ne kaldı ki ?!
insafla düşünmek yerinde olmaz mı? Beş altı yüz bin olduğu söylenen memur kütlesi içinden bir kaç yüz kişi siyasî hayata atılmak isterse kıyamet mi kopar?
Halbuki devlet makinesini sekteye uğratan başka saikler vardır. Binlerce lira sarfedilerek Avrupa-da, Amerikada yetiştirilen kıymetli mütehassıslar, ya yerlerinde kul lanılmamak veya lâzımgeldiği gibi itibar görmemek yüzünden devlet makinesinden ayrılmıyorlar mı?
Hele filân veya falan bakanlığa gelen bir zatın, uzun zamandır tecrübe kazanan ihtisas sandalyelerinde oturanları yerlerinden tedirgin etmesi makinenin çalışmasını aksat mıyor mu?
Fâni bayatta terakki ve tefeyyüz herkesin hakkıdır. «Duımıyalım düşeriz. vecizesini tek taraflı alırsaü inhisarcılık zihniyetine sapmış oluruz. Samimî olarak ve güvenerek âmme hizmetinin herhangi bir sahasında ilerleyip, yükselen bir kimseye çelme takmak değil, itibar gös termek lâzımdır.
Kaldı ki, münevver olarak herkesin prensip sahibi olduğu kabul edilirse, memleket hizmetinin her sahasında şeref vardır. Çalışma bakımından farklı olmakla beraber, milletvekilliği kadar memuriyet yapanlar da, serbest işlerde çalışanlar da vatanî hizmet ifa etmektedirler. Aksini düşünmek, bugüne kadar, kendileri de dahil oldukları halde, memuriyetten Meclise giden leri gayri vatanî hizmetle itham etmek olmaz mı?
Açıktan açığa siyaset hayatına talip olanlardan ziyade, memur hüviyetini taşıdıkları halde siyasî â-male hizmet edenler suçludurlar.
Bu izahattan sonra, biz Başbakanın sözlerini bir önleyici tedbir o-larak kabul ediyoruz. Zira bugün dahi seçilen Halk Partili namzetleri arasında yer alanlardan ne kadarının memur olduğunu herkes görüyor. Fakat Başbakan dilinin altındaki baklayı saklamakla beraber, mahiyetini anlamakta geçik-miyoruz. Tamamiyle iktidara bağlı olduklarını zannettikleri memur kütlesinden böyle muhalif par -tilerde namzetliğini koyanların ortaya çıkması, bu mekanizmayı ellerinde tutanların hislerini açığa vurmalarına delil teşkil ediyor ve işte bunun hüsranı içinde, kapalı da olsa bu hitabeye lüzum görülüyor!
Evet, Başbakanla beraberiz: Vatandaşlar milletvekilliğini geçim ve itilâ vasıtası olarak kabul edenlere rey vermemelidirler...
letvekili seçilmek arzusunu taşıyan lan muahaze etmek bilmiyoruz, doğru mudur?
Bize bu satırları yazdırmağa sev-keden saik, Başbakan Şemsettin Günaltayın son seyahatlerinde söylediği nutuktaki şayanı dikkat hitabe oldu. Başbakan diyor ki:
•— Bugün devlet memurluğundan ayrılarak milletvekilliği isti-yenler ve böyle yükseleceğini uman lar görüyoruz. Milletvekilliği ne geçim vasıtası ve ne de itilâ vasıtasıdır. Milletvekillikleri, muay -yen prensiplere sahip, esas kendi işi ile meşgul olan ve milletvekilliğini vatanî bir vazife olarak kabul eden insanlar olmalıdır. Memurlar vazifelerinde temelli olarak
Namzetliklerini koyan memur 2 kalmalı ve böylece devlet makinesi sekteden korunmalıdır.»
Bu hitabın son cümlesinden baş-lıyarak cevap vermek icabederse; yukarıda işaret ettiğimiz sebeplerden dolayı, «'eğer memurlar vazifelerinde temelli olarak kalsalardı, bugüne kadar nasıl bir meclis kurulacağım her halde izaha lüzum yoktur. Bizzat Şemsettin Günaltay da dahil olduğu halde, kabinesini teşkil eden zeval arasında memuriyet yapmıyan ve o kanaldan bu makama gelmiyen bir kişi var mıdır? Hattâ bütün meclislerde yer alan muhterem âzanın sicillerini tetkik edecek olursak her tahsil kademesindeki mektep hocalıklarından, ordudan, muhtelif bakanlıklardan gelenlerin sayısının, nerede ise meclis heyeti umumiyesini dol- ! renler namına Ticaret durduğu anlaşılır. J J v:_ ’L.
O halde mademki milletvekilliği kûmeti temsilen de gine birer de-bir «geçim ve itilâ» vasıtası değildi, I lege iştirak edeektir.
neden bir çok kıymetli profesörle- j Konferansın bu yılki gündeminde fimiz gibi kendileri de, memleketin -----------------1---------- J’“’-------
öğreticiye en muhtaç olduğu bir zamanda, kürsülerini bırakarak bu vasıtadan istifade etme yoluna saptılar? Devlet makinesinin sekteye uğramasını kimse istemez. Fakat
Düııya Mesai Konferansında ________delegelerimiz
Çalışma Bakanlığı, Ticaret ve Sanayi Odalarına gönderdiği bir yazıda beynelmilel iş mevzuatında a-henk temini maksadiyle Cenevrede toplanması mutad olan Dünya Mesai Konferansına iştirak edecek bir mümessilin seçilmesini bildirmiş -tir.
Bu konferansa Türkiye adına iştirak edecek üç kişilik heyete işve-! renler namına Ticaret ve Sanayi O-dasından bir delege, işçileri ve hükümeti temsilen de sine bi:— J~
Kamaraya gelince yatağa nıp gözlerimi kapadım.
Havada, hemen üzerimde bi tren raylar üzerinde homurdanıyordu. Bir ara, ayaklarıma doğru doktor Mor Ehrenfeldin başı yuvarlanıyor gibi geldi. Mahzun gözleriyle sanki bana şöyle demek istiyordu:
»Artık bromiire ihtiyacını kal
Ölesiye sarhoştum.

SEKİZİNCİ FASIL
Nevyork’a muvasalatımızdan bir gün evveldi. Edith’le beraber güvertede bir aşağı bir yukarı dolaşıyorduk. Amerika’ya yaklaştıkça bu gezintilerimiz, daha sessiz ve sakin oluyordu. Konuşmıyorduk; sanki ikimizde de bir hissi kablelvuku vardı. Bu kızınkine nisbetle benim mukadderatım daha çabuk taayyün edecekti. Onu pek yakında ter-ketmek fikrinin verdiği heyecan la mı, yoksa ondan ayrılmak is-
temediğimi kendi kendime nasıl itiraf edeceğimi bilemediğim için mi, bir türlü konuşamıyor-dum. Kararın irademe bağlı olmadığını, lıükmü benim dışımda, benden üstün bir kuvvetin vereceğini hissediyor ve bunu günlerden beri tevekkülle bekliyordum.
Petroviç ile Boer, Napoli’den binen iki yolcu, Elysee ve Mo-naco barlarının bu iki hortlağı bize doğru geliyorlardı. Aramızda konuşurken onlara «Umum hane gülleri» diyorduk.
Boer, neşeli bir tavırla:
— Bu son gün, dedi, yarın Ngyyork’tayız.
Sonra Edith’e döndü:
— Yalnız konuşabilir miyiz, diye sordu.
Kızı kolundan tutarak bir kaç metre öteye götürdü. Alçak sesle konuşuyorlardı. Kendimi gayet müşkül bir durumda hissettim. Bir ara Boer gülmeğe başladı ve vapura bindiği gün yapmış olduğu gibi, Edithin arkasına bir tokat attı.
Sanki seçimlerin gayrimeşru şekli olurmuş gibi, ilân gazetesi, Halk Partisinin meşru seçim propagandası yapmasına rağmen, muhalefetin yaygara kopardığından bahsetmektedir. Hani meşhur hikâyede olduğu gibi, -Acaba bu ilân gazetesinin bir bildiği mi var?, diye, insanın soracağı geliyor.
Her halde, öyle olacak, çünkü seçimlerin iyi ve dürüst yapılacağına dair ortalıkta, madem ki deliller vardır, o halde yaygara koparmak için ne sebep bulunabilir?
Fakat, içi beni yakar, dışı seni, denildiği gibi, muvafakat organlarının neşrettikleri haberlerin de, derece derece bu yüksek perdeden ve mütecavizane bir hal a-lışı, içlerinde duydukları acıdan ileri gelmektedir.
Çünkü, kendileri yiğitlik taslamakta ve aynen, ringde döğüş?n bir boksör gibi, canevlerinden yaralanmış olmalarına rağmen etrafa tebessümler saçarak, maluliyetlerini belli etmemeğe çalışmaktadırlar. Bu îşde tecrübe sahibi olan umumî efkâr, iktidar partisinin hal ve vaziyetini pen-be göstermeğe çalışmasına rağmen, son ravundun gelip çattığını ve bu gidişle artık tutunmasına imkân olmadığını anlamış ve hükmünü de vermiştir. O sebeple, muvafakat basınının, Demokrat Parti mensupları köy köy gezip tezvirat yanıyor, yollu gayri nazik neşriyatına karşı bıyık altından gülümsemektedir.
Bütün bu hâdiseler, bazı neşriyat, propaganda vesaire, zamanla o kadar acemice bir hal almış, o kadar yeknasak olmuştur kİ, kendi taraftarları dahi, içinde vatan, millet, cemiyet vesaire gibi büyük lâflar olan nutuklara bile dudak bükmektedirler.
Bir propaganda işini de becere-miyecek kadar düşkünleşen iktidar partisi, hâlâ kendini methetmekte ve bir kaç parti değiştirerek, siyasî karakterini belli etmiş Emin Sazak gibi evvelce yerden yere çaldıklarının, iki satn lâfını, mal bulmuş gibi mühim beyanat başlığı altında göklere çıkarmaktadır.
Yaz bakalım, Tatar ağası şunun şurasında tamam on beş günümüz kaldı, yine 1946 model seçimlere meyletmediğin takdirde, bakalım o zaman ne yazacaksın?
Hikmel YAZICIOGIU
Tarus’un Hikâyeleri
Kâzım Özalp caddesi Sencar Apartmanı 15 No. ya bir lira gönderene yollanır.
Satılık Çadır
İki odalı, astarlı lüks çadırdır. Aband için bulunmaz bir ziynettir. Şantiye olarak da kullanılabilir.
Her gün çalışma saatinden l sonra ve Pazar günü Atıfbey mahallesi 144/1 de görülebilir.
grev hakkının tanınması, kadınların gece mesaisi ve müstemlekelerde bulunan yerli işçilerin medenî haklara sahip olmaları ve aynı ücrete tâbi tutulmaları mevzuları bulun -maktadır.
Petroviç aklı sıra beni lâfa tutuyordu:
— Bu çocuk Amerikada dehşetli nara kazanacak zannediyorum... Ne dersiniz?
— Dansederken görmedim.
— Tıpkı Pavlova gibi... Fakat bu daha kıvrak, daha şehvetli Maamaiih sade dans ederek ka-zannuyacak ki...
Pek sert bakmış olmalıyım ki, Petroviç izahat vermek lüzumunu hissetti:
— Anlatamadım galiba. Demek istiyorum ki bu - kızın çok garip bir hususiyeti var. Hiç kimse ile yatmıyor, lâkin yatağa giren kadınlardan daha çok para kazanıyor. Onun için zaten yaşlı adamları tercih eder.
Sayın Petroviç’e kuvvetli biı tokat atmağa hazırlanıyordum. Fakat ucuz kurtuldu. Edith’le Boer yanımıza gelmişlerdi.
Edith, Petroviç’iıı elinde tuttuğu bir kâğıdı göstererek:
— Ver okusun, dedi.
— Bu kâğıdı imzalamasını istiyorum, diyordu.
Edith, adamın elinden kâğıdı alarak bana uzattı:
— Okuyun şıınıı lütfen, dedi.
Kâğıda bir göz atınca, bunun, Bay Petroviç ve Bav Boer tarafından açılacak olan umumhane ile bir. kontrat olduğunu anladım. (Devamı var)
CEMİYETTE
LÜZUMLU TELEFONLAŞ
Yangın ...................... 00
Sıhhî imdat ................. 91
Trenler .................. 12028
Hava Yollan............... 14881
Yataklı vagonlar ......... 11566
Su ânza .................. 21573
Elektrik ................. 24846
Havagazı ................. 24846
Başkent Taksi ............ 22222
Yeni Güven Taksi ......... 22333
Merkez Taksi ............. 11111
Ersan Tak» ............... 21111
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
.,üyûk (15931) Paylaşılmayan güzel Sevgili.
’nkara (23432) Gongastcr Hafiye.
UİUS (22294) S Kıskanç kadın. Tam.
pika.
I Yeni (14046) Genç kız kalbi.
• ark (11131) î Alevden aönilller
Zehir kaçakçıları
| Sümer (14072) : Paraşüt taburu. Ha.
Sus (14071) : Bir fakir delikanlının lılkûyesl. Gll-nahkûr kalbler.
'Jebeei (18846) : Bufalobll. Beyaz Yıldırım.
ECZAHANELER
Sebat. Cebeci, Bayer
l I TAKVİM
Rumi: 1366 — Nisan 18
Hicrî: 1369 — Recep 13
1 Mayıs 1950 Pazartesi
Sabah öğle İkindi Akganı Yatsı İmsak
5.58
13.11
17.02
20.05
21.49
4.04

ZAFER
Sayfa: J
1 - 5 - 1950
pÂDYO • TELEFON»TELGRAF HABERLER
Niçin yavaş gidiyorlar?
vrupanın henüz kızıl nüfuzuna tâbi olmamış kısımları-
nı istilâdan korumak için gerek Amerika, eerekse AvrupalIlar her sahada gayret ve faaliyet sartettik-leri halde, silâhlanma ve tertiplen mc işinin gayet ağır yürümesinden iki taraf da şikâyetçidir. AvrupalIlar, silâhlanma işine kendi kaynaklarını hasredemiyeceklerini, bunun iktisadı kalkınmaya zarar vereceğini ileri sürüyorlar. Avrupaya silâh vermeyi taahhüt etmiş olan Amerikanın da bu hususta tereddüt ve şüpheleri var.
Filhakika, harp hasarını Iıenuz tamamen telâfi edememiş bulunan yarı harap bir Avrupaya, bugünün -*• icaplarına göre silâhlanma külfetini tahmil etmek, Avrupanın iflâs ve sefaletini dâvet etmek olur. Bu husus son Bruselles konferansında tasdik ve teyid edilerek Amerikaya bildirilmiştir.
Bu müşkül duruma çare olarak AvrupalIlar tarafından ileri sürülen teklifler arasında, Fransız Dışişleri Bakanı Bidault’nun bir yüksek Atlantik konseyi kurulması lıakkmdaki teklifi en çok alâkayı çekmiş bulunmaktadır. Bidault bu tasarısında Amerikaya, yalnız silâh lan değil iktisadi kaynaklan da müşterek kılmak, bir Atlantik ca miası vücuda getirmek teklifinde bulunmuştur.
Bu tasarının Amerika tarafından pek büyük bir hararetle karşılan-mıyacağı aşikârdı. Zira, Amerikanın, iktisadi durumunu bugün Av-rupadaki seviyeye düşürmeğe ne dereceye kadar razı olacağını ve yine birlik lehine olarak milli hükümranlığından ne ölçüde vazgeçebileceğini kestirmek güçtür. Amerika, daha «şimdiden, bugünkü haliyle Avrupaya fazla angaje olduğu kanaatindedir; öyle bir Avrupa ki, halen, muhtemel mütecavizin ITO tümenine karşı ancak 15 tümen kuv vete sahiptir. Bir istilâ halinde bu kuvvetin çok kısa bir zamanda yok olacağını Amerikalılar pekiyi biliyorlar. Yine biliyorlar ki, Avrupa bir kere istilâ edilirse, istirdadı hemen hemen muhal olacaktır. Çünkü geçen harpte olduğu gibi bir Nor-mandia çıkarmasının modası geç--w'mlştir. Yeni silâhlar bunu imkânsız kılmaktadır. O takdirde Avrupaya kütle halinde silâh sevkiyatına devam etmekten başka çare yok gibi görünüyor; fakat bu noktada da Amerikayı düşündüren bir ihtimal vardır. O da bu silâhların, Cinde olduğu gibi, ânî bir istilâ neticesinde hasmın eline geçmesidir.
Bütün bu mülâhazaların ve ter-reddütlerrin betaetiyle, 949 - 50 için ayrılan bir milyar dolarlık silâh sevkedilmektedir. Tahsisat 950 - 51 için 3 milyara çıkarılacak, bu suretle, derece derece ilerlenerek 953 de Avrupa 36 tümene sahip olacaktır. Stratejik hava bombardımanı Amerikalılar, donanması İngiliz ve Amerikalılar tarafından temin edilecek olan bu kuvvet, hasma nazaran daha yüksek ateş kudretiyle her hangi bir sademeye muvaffakiyetle karşı koyabilecektir. En azdan, askeri uzmanların fikri budur, fakat, milyarları verecek olan askerler değil, Kongredir. Halbuki şimdiye kadar 950 . 51 devresi tahsisatı olan 3 milyarlık kredi, kongreye sunul-mamıştır, çünkü kongre Marshall ' K Plânının üçüncü kesimine ait tahsisatın müzakeresiyle meşguldür. Ve nihayet önümüzdeki Ekimde Amerikada seçimler yapılacaktır. Yeniden seçilecek olan mesullerin, Avrupayı silâhlandırma bahsin -de dalıa cömert veya daha cesur davranacaklarını şimdiden kimse iddia edemez.
Avrupanın silâhlanmasında askeri uzmanları düşündüren diğer bir mesele de zaman ve terakki meselesidir. Bugün silâhlar o derece süratle tekâmül etmektedir ki, meselâ bugün teslim edilen bir* silâh 953 e kadar demode olabilir ve 953 modellerinin yanında kıymetsiz kalabilir.
Bundan başka işin iktisadı tarafı bugün olduğu kadar gelecekte de şüpheli ve karanlıktır. 952 de Marshall plânı esas itibariyle son bulmaktadır. Bütün tahmin ve ü-mitler hilâfına, Avrupanın o tarihe kadar kendi kendine yeter bir hale gelemiyeceği en salâhiyetti kimseler tarafından itiraf edilmiştir. A-merika 952 den sonra da İktisadî yardıma devam etmezse, Avrupa bugünkü durumu içinde muazzam sayılabilecek olan bir orduyu nasıl ayakta tutacaktır?
Avrupanın silâhlanmasını ağır yürüten bütün bu karşılıklı mülâhaza ve endirler 8 Mayısta Lon-drada üç dışişleri bakanı tarafından incelenecektir. Bir neticeye va nlacak mı? Temenni olunur. Fakat öyle görünüyor ki, Avrupada şim-diye kadar alman silâhlanma tedbirleri her bakımdan eksiktir ve bunun tek çaresi belki de yine Bidault’nun plânını tatbik mevkiine k°ymak, yâni Atlantik camiasının silâhlarını olduğu kadar iktisadiya tını da birleştirmektir.
Şimdi söz Amerikada gibi görünüyor
Amerika'da Komünizm tatbikatı
Eski Bakanların
fikri soruldu
Mc Carthy’nin Komünistlik ittihamları reddediliyor
Vaşington, 30 (a.a.) — Üç eski I George Marshall bu ithamların, dışişleri bakanı George Marshall, Birleşik Amerikanın siyesetine zarar Cordel Hull ve James Burns’le şim- verdiğini söylemiş, Burns ise de-diki dışişleri bakanı Dean Acheson , miştir ki: profesör Owen Lattimore’un hiç I -Aramızda ciddî bir görüş farkı bir zaman Birleşik Amerikanın si- [ olduğu intibaını bırakmamak baş-yasetinde nafiz olmadığını kati ola- lıca meselelerden birini teşkil et-rak söylemişlerdir. mektedir. Cordel Hull ise, Latti-
Mc Carthy’nin ithamları hakkında ! more’la hiç bir zaman temasta ol. , -_madiğini söylemiş, Dean Acheson
kendilerinden ftk.rlenm soran ayan | |ckrar Laüim’re.un Bjrleşik A. üyesi Tydings’in mektubuna cevap merikanın Asya siyasetinin istikâ-veren bu dört şahsiyet bu ithamları metinde hiç bir zaman nafiz olma-tekzip etmişlerdir. dınığı takrarlamıştır.
Haniya Keskin !
O ani vapurlarda satarlar:
• 1 — Mide için, sancı için, öksürük için, nezle için, keskin nane şekeri! Hasiyetli nane şekeri!
Bizim iktidar partisinin seçim beyannamesi de ona benziyor! Maşaallah yedi derde deva!... Petrol kuyusundan tutunuz da, özel idarelere kadar her şey düzelecek, ortalık toz peııbe olacak!
Nihat Erim’in küçük Ameri-kası bir şey mi? Bu seçim beyannamesine bakarsak, Amerika bile küçük kalır!. Memleket Cennete dönecek Cennete!
Onun için iktidar, vaidlerle göklerde uçuyor! — A. F.
! HER GÜN BİR HÂDİSE
Ölüm halinde bulunan bir tüberkülozlu iyileşti
Doktorların ümidi kesmelerine rağmen Dr. Villanova hastayi iyi etti
Ingiliz Kabinesine yeni hücumlar
Komünizmle savaş
hızlandırılıyor
Muhalefet ısrcrla yeni seçim istiyor
Londra Radyosu, (Basın - Yayın)
— İngiliz muhafazakâr partisinden Lord Wolton bugün yaptığı bir demeçte muhafazakâr ve liberal par-tiilerinin fikir ayrılıklarına sahip olduklarını iki partinin aslında şimdi ayni gaye için çalıştıklarını söyleyerek İngiltere’de yakında yeni bir seçim yapılmasının zarureti ü-zerinde ve memleketin kuvvetli bir hükümet istediğini belirtilmiştir. Wolton devamla İngiltere halkının umumiyet itibariyle sosyalizme aleyhtar olduğunu ve siyasetle meşgul olan kimselerin halkın bu isteklerini yerine getirmeye mecbur bulunduklarını söylemiştir.
Savunma Bakanının demeci
Londra Radyosu, (Basın . Yayın)
— İngiliz savunma bakanı Shinwell bugün bir demeç vererek, muhalefet partisi lideri ChurchilTin son nutkunu tenkit etmiş ve bu nutku düşüncesiz olarak vasıflandırmıştır.
Shinvvell’e göre, işçi hükümetinin icraatı İngiltere'nin iktisadiya. tını tamamiyle kurtarmamış olmak, la beraber iyiye götürmektedir. Shinwelle Chuchill’in liberal partiyi kendi tarafına celbederek savaşın sonundanberi devam ettiği siyasetinde daha kuvvetli olarak devem etmek istediğinden endişelendiğini açıklamıştır.
Joliot Curie’nin ozll efrofıoda
Paris, 30 a.a. (Jmakefp) — İtalyan sosyalist partisi genel sekreter, leri Pietro Nenni, dünya barış taraftarları komitesi genel sekreterliğine şu telgrafı çekmiştir:
Hükümetin, Joliot Curie’yi vazifesinden mahrum etme kararına karşı sizinle bareberim.
Buna benzer başka protestolar da İtalya Cumhurbaşkanının oğlu Ei-naudi, barış taraftarları İsveç komi, tesi, Belçika barışı koruma birliği, Finlândiya barış komitesi, İtalya barış taraftarları millî komitesi tarafından gönderilmiştir.
Liyakat Ali Han Lond'ada
Londra Radyosu, (Basın - Yayın)
— Pakistan başbakanı Liyakat Ali Han bu akşam uçakla Londra’ya varmıştır. Başbakan Londra’da üç gün kalarak Amerika’ya doğru yoluna devam edecektir. Liyakat Ali Han başbakan Truman tarafından resmen davet edilmiş bulunmaktadır.
Bir çok memlekeilsr yeni tedbir alıyorlar Panama, 30 (a.a.) — Panama hükümeti Birleşik Amerika tarafında yer alarak «soğuk harp.te mevkiini resmen tesbit etmiştir. Filhakika cumhurbaşkanı ve bütün kabine üyeleri Cumartesi günü imzala-d’.kları bir takrirde komünizmin kanun dışı edilmesini istemişlerdir. Takrirde, Panama’nın Birleşik Amerika ile birlikte müşterek bir mesuliyeti olduğu, bunun da Panama kanalının müdafasından ibaret bulunduğu bildirilmektedir.
Arop Birliği toplantısı geri bırakılıyor
Kahire, 30 (a.a.) — İrak hükümeti, Arap birliği siyasî komitesi toplantısının 10 Mayısa kadar tehirini istemiştir. Buna sebep olarak da iç durumu göstermiştir. Şimdiye kadar toplantı için tesbit edilmiş olan 2 Mayıs tarihine Suriye, Suudi A-rabistan, Ürdüjı iltihak etmiş, Lübnan cevap vermemiştir.
Birlik genel sekreteri Azzam paşa, çoğunluk rızasını gösterdiğine göre toplantının tayin edilen tarihte yapılacağını bildirmiştir.
Haydarabad nizcmı’nın serveti
Bombay, 30 a.a. (Afp) — Dünyanın en zengin adamı olarak telakki edilen Haydarabad Nizamı, bizzat kendisi ve birçok mali müşavirleriyle beraber yaptığı inceleme sonunda, servetinin, olduğundan fazla kıymetlendirildiği neticesine varmıştır.
Filhakika Nizamın, altın, gümüş ve yabancı para olarak serveti ancak 350 milyon rupi,, yani 25 milyar Fransız frangı civarındadır. (100 Fransız frangı 80 kuruştur) fakat Nizamın Hind bankasındaki hesabı 165 milyon rupiye yaklaşmaktadır. Mücevherat ve tacı yüz milyon rupi kıymetindedir.
Bombay’daki bir kuyumcu mücevher yığınları karşısında şaşkına döndüğünü söylemiştir. Bir başka kuyumcu Nizamın hâzinesini yakından tetkik edebilmek için 25 bin rupi teklif etmiştir. Zira bu hazine içerisinde, Nizama babasının vermiş olduğu 182 kratlık elmaslar da bulunmaktadır. Fakat dünyanın bu en zingin adamı en az para sarfeden-lerden biridir. Günlük masrafının 5 rupi «yani 365 frank olduğu ve Hin-distanın en ucuz inhisar sigaralarından içtiği öğrenilmiştir.
Kardinal Spelmon komünistleri tokbih etti
Lawrence. 30 (a.a.) — Kardinal
Spelman, komünistlerle taraftarlarını, «bizim hürriyetimizi gasbet-mek için kendi hürriyetlerinden istifade eden hainler ve itikatsızlar. olarak tavsif etmiştir.
Kansas üniversitesinde vali Wed-ring’in başkanlığında 700 kişlik bir taplantıda konuşan Spelmen, komünist tehlikesine karşı birleşmeyi tavsiye etmiş ve demiştir ki:
îmanı kuvvetli hür insanlardan müteşekkil milletler olarak yaşamak istiyorsak bunu yapmalıyız.
B- Milletler genel sekreteri Parise geldi
Brazaville Radyosu, (Basın - Ya-
yın) — Birleşmiş Milletler Genel
Sekreteri Trigvie Lie
dra’dan Parise

bugün Lon-ve hükümet
adamları tarafından karşılanmıştır. Gazeteciler tarafından sorulan sual.
lere Fransız hükümet makamlariyle görüşmeden cevap verem iyeceğini ve birkaç gün sonra bir basın konferansı toplayacağını söylemiştir.
Rusya’ya gidip gitmîyeceği hakkında soruya da şimdilik cevap veremem demiştir.
İtalya Tito’nun
görüşünü reddediyor
Roma, 30 (a.a.) — Başbakan dün gece dışişleri bakanı Kont Sfroza ile uzun bir konuşma yapmıştır.
Konuşmadan sonra mareşal Tifonun son beyenatı hakkmdaki fikrini soran gazetecilere Sforza demiştir ki:
Mareşal Tito’nun öne sürdüğü noktai nazar İtalyan hükümeti tarafından kabul edilemez.
Öte yandan başbakan da Trieste meselesinin hallinin zamana muhtaç olduğunu ve mareşal Tito’nun beyanatının taktik hareketlerden ibaret bulunduğunu belirtmiştir.
MOeohil TOPALAK
Serbest Fıkra;
"Artık, eskisinden daha sıhhatli ve kuvvetliyim.,,
Dr. Villanova, hastalarına tatbik ettiği metodu izah etmekte biraz kıskançlık gösteriyor.
aktiyle, bu adamı tedavi
* eden Hauteville sanatoryo-munun doktoru B..., şimdi onu görseydi . muhakkak ki tanıyamazdı. Zira, o zamanlar kolunu kanadını oynatamıyacak vaziyette olan a-dam, şimdi yapılmakta olan bir binanın elektrik tesisatını bitirmek
için, merdivenle binanın üçüncü katına çıkıyor. 5 Ekim 1948 de Dr. B..., artık ümidini kestiği hastasına şunları söylemişti:
— Dostum, on aydanberi burada ■ siniz. Şimdi, geldiğinizden daha fazla hastasınız. Evinize gitseniz daha iyi edersiniz. Sizin için yapılacak bir şey yok artık!
Bu sözlerin açıkça ifade ettiği mâna şuydu:
— Gidip evinizde ölün. Sizi

den kurtaracak bir şansınız yok.
Baş vurduğu diğer bütün pratis-
— Bununla beraber, doktor bey, muhtelif muayenelerden sonra ce sareti kırıldı. Sizin sözlerinizle ken dine biraz daha itimat kazanacak-

tecrübeler neticesinde ben
bir çok misaller elde edebildim.
SANA’ya baş vurmak lüzumu var
tır.
— Pekâlâ! Söyliyeceklerim pek kısadır, hemen hemen iki kelime: Bugün için, tüberkülozun tedavisi için lâzım olan şeyler pek kifayetsizdir. Çünkü, bu sinsi bir hastalık tır. Uzun müddet kendisini belli etmez. Sonra birdenbire alıp götü- ; rür. Bundan dolayı, hastalığın yerleştiği sahayı bulmak ve oraya karşı hücuma geçmek lâzımdır. Aksi takdirde, tedavi boş bir hayalden ibaret kalır. Halbuki tecrübe- , ler göstermiştir ki, bazı haller ve i bazı müzmin hastalıklar tüberkülo- I zun gelişmesine kuvvetle karşı koy maktadır. Su halde bu sahayı tâdil etmek icabedecektir. Yani hastalığın inkişafında, çok tesirli biyolojik reaksiyonlar meydana getirmek lâzımdır. Üç dört senedenberi edin-
— Hayır Ben sadece, tıbbî şartlara göre bir yiyecek rejimi takibini ve ilk aylarda tam bir istirahat yapılmasını istiyorum. Organizmadaki zayıflamaya mâni olamk için bunu tercih ediyorum. Böylece Akciğeri takviye ediliyor.
Doktor Villanova, tıbbî olarak kendi metodunu biraz izah ediyor, fakat yukarıda da zikrettiğimiz gibi daima kaçamak yollara saparak. Fakat, hakikat şudur ki, veremli hastalarını yüzde doksan beşini katî olarak iyileştirmiştir. Hem de bunların arasında son devreye girmiş ve hayatlarından ümit kesilmiş bir çok hastalar da vardı.
İşte, şu son günler içinde tekrar sıhhatine hattâ hayatına kavuşan Louis Bertin, onun yarattığı mucizelere bir misaldir.
Maraş'ta seçmen
Amerika’nın Deniz aşırı kuvvetleri
Vaşington, 30 a.a. (United Press) — Savunma bakanlığı dün Birleşik Amerika’nın Batı Almanyada 146.540 askeri olduğunu ilk defa olarak açıklamıştır. Şimdiye kadar bu malûmat ve denizaşırı kuvvetler sayısı gizli tutulmakta idi.
Bakanlık, bundan başka 123.500 askerin Uzak Doğuda bulunduğunu bildirmiştir. Bunların büyük bir kısmı Japonyada’dır, diğerleri Oki-nawa, Kore ve bazı Japon adalarında bulunmaktadırlar.
Ordu sözcüsünün verdiği beyanata göre, Almanya’daki birliklerden 85.500 ü Berlin’de bulunmaktadır. Buradaki Amerikan resmî şahsiyetleri 28 Mayısta yapılacağı bildirilen komünlist gençlik yürüyüşü esnasında vukua gelmesi muhtemel karışıklıkları karşılamak için hazırlıklı bulunmaktadırlar.
Bunlardan başka 10.000 kişi Avusturya’da bulunmaktadır. Kore ve Avusturya’daki Amerikan kuvvetleri mühim miktarda azaltılmıştır, 1946 da bir iki memlekette 100.000 asker ve sivil mevcut bulunmakta idi. ,
Bataktan oy!
M araktaki Gâvurgölü bataklığı kurutulacakmış! Nihayet bataklık da Müslüman olacak desenize...
Iranlı Prenses Fatmanın kocası ihtida eder de, Rita Hay-vorth’un kızı, Yascmen diye İslâm dinine göre kaydedilir de, Mara-ştaki Gâvurgölü bataklığı neden imana gelmez?
Ama, bu ihtida için Dr. Kemali Bayczit gibi bir mürşid ve seçim devresi gibi bir eşrefi saat lâzımmış! İşte her ikisi bir araya geldi; ve Sıhhat Bakanımız, Ma-raşa gidip, Gâvurgölü bataklığı kurutma tesislerini elceğzilc açtı!...
Kendileri mühendis mi? Yoksa doktor mu? diyeceksiniz!. Affedersiniz, Kemali Bayczit, doktor ama, seçimin hendesesini, açısını, dikeyini hesap eden bir doktor-
Sarıçizmli
dur! Onun için bu işi üzerine almış, daha doğrusu işi öyle şavul-Iamıştır!
Ya Bayındırlık Bakanı? Bu gibi kurutma ameliyelerini o yapmaz mı? Yapar ama, Bayındırlık Bakanı Mara.ştan Milletvekili değildir ki!.. Hele Ege bölgesinde tifo aşısı merkezi kurulsun, sayın Adalan da elbette onun küşa-
dını yapar! Hem
eş, dosta bugün
yardım etmiyecek de ahrette mi şefaat edecek?
O halde kesilsin kurbanlar! Çalsın davullar! Gâvurgölü bataklığı kuruyor! Acaba bu işde kurutma kâğıdı mı kullanılacak? Hayır, bilemediniz! Oy kâğıdı!
İktidarın suyu mu çıktı, demeyi-
Evet, senelerdenberi Maraşlı-lan harap etlen bu Gâvurgölünün kurutulması kadar, iyi bir şey yoktur. Fakat, bu işin bekletilip, bekletilip tim seçim zamanına rastgetirilmesi aynı keramettir! Senelerce bu batak, halka ıstırap ve hastalık olarak terkedilmiş, seçim zamanı gelince, halk değil, ancak ve ancak kendi şahısları düşünülmüştür!
Dahası var? Bayındır Doktor, bakın neler vaadediyor:
Bataklık kuruyacak, buradan kazanılacak arazi de, topraksız köylüye dağıtılacakmış!
Maraştaki 32 Bayczit ailesine gün doğdu demektir!
Kırk yıllık Gâvurgölü nasıl Müslüman olacak? diye düşünmeyin! Kırk yıllık Yani, olacak
yen doktorlardan da ümidini kesen Louis Bertin, ölümü her zaman ya-nıbaşında hissederek Nice’e gitti. Harap olmuş, iskelet haline gelmişti. Artık iyileşmek çarelerini aramadı. Evine kapandı ve ümitsiz bir vaziyette' ölümünü beklemeye başladı. Bütün hayatını gözönüne getirdi. Henüz otuz iki yaşındaydı. Bu yaşta ölmek hakikaten çok feci bir şeydi.
Ümitsizlik içinde bir kaç gün daha geçti. Bir gün. kendisine çok acıyan arkadaşlarından biri ziyaretine gelmişti. Ona dedi ki:
— Nice’de genç bir doktor tanıyorum. Mesleğinin erbabıdır. Öyle sanıyorum ki o seni iyi edecektir. Onu bir görsen fena olmaz.
Louis Bertin teessürle başım kaldırdı ve hayır makamında başını salladı. Arkadaşı çok ısrar etti. Nihayet hastayı ikna edebildi. Ertesi gün doktoru buldular. Muayeneden sonra tedavi başladı. İki ay sonra, hasta tam dokuz kilo aldı. Hayata karşı ümidi yenilendi.
Aradan on sekiz ay geçti. Bugün tamamen iyileşmiş ve eski mesleği olan elektrikçiliğe başlamıştır.
— Ben çok uzaklardan geliyorum! diyor. Fakat, artık kendimde hiç bir şey hissetmiyorum. Artık ateşim yok, yorgun ve halsiz değilim. Akşamları iştaham yerinde; hasta olmadan evvel kendimi nasıl sapasağlam hissediyordumsa şimdi de eskisinden daha sağlam olduğuma inanıyorum. Doktor Villanova, beni ilk olarak muayene ettiği zaman, bana şunları söylemişti: «Benim metod ve direktiflerimi takip ediniz, sizi kurtaracağım.! Söylediklerini aynen tatbik ettim. Bu çok uzun sürdü. Fakat bir kere söz vermiştim. Vaadettiğimi yerine getirdim. Bugün, ben hayatımı ona borçluyum. Verem hastalıkları mütehassısı doktor Pascal Villanova, 6 senedenberi, Nice’de, Victor - Hugo caddesinde oturur. Gürültüsüz patırdısız, sâkin bir hayat sürer. Fakat, mütevazı olmasına rağmen, iyi ettiği bir çok verem . tilerin, kendisinden sitayişle bahset melerine asla mâni olmaz. Saumur-de yaptığı uzun staj devresi esnasında edindiği metodlarla, âdeta mucizeler yaratmıştır.
Onun, Fransanm yegâne pratisyen doktoru olduğu hususu asla münakaşa götürmez. Kendisine bu metodların ne olduğu sorulduğu zaman katiyyen cevap vermiyor. Sonra, hastalığa göre metod değiştiriyor.
— Bana karınızı gönderiniz, onu kurtarak için ne mümkünse yapacağım! diye teminat veriyordu.
Maraş (Hususî) — Burada partilerin faaliyeti hızlanmış bulunmak tadır. Halk Partisi açık alanlarda iki defa sözlü propaganda yapmağa teşebbüs etmiş ise de muvaffak olamamış ve her ikisinde de toplantı yarıda bırakılmıştır. Bunun üzerine Halk Partisinin propaganda nutukları vermekten vazgeçtiği haber verilmektedir.
Demokrat Parti tayin edilen alan larda haftada iki gün muntazaman propaganda mitingleri yapmağa devam etmektedir. Bu toplantılara binlerce köylü ve şehirli vatandaş katılmakta ve hatipler tarafından iktidarın kötü icraatı tenkid edilmektedir. Halk toplantı günlerini sabırsızlıkla beklemekte, toplantılarda coşkun tezahürat yapılmaktadır.
Burada seçmen kartlan hazırlanmış ve halka tevzi edilmek üzere muhtarlara verilmiştir. Fakat kart ların tevziinde muhtarlar gayet yavaş hareket etmekte, aradan bir hafta geçtiği halde hâlâ bir mahallenin kartları tamamen tevzi edilip bitirilememiş bulunmaktadır.
Bu yavaş tevziden ve kartlardaki seçmen numaralarının kütükler deki numaraları tutmadıklarından, isim .ve soyadlarınm yanlış yazılmış olduğundan, tayin edilen sandık alanlarının da uygunsuz olduğundan, bir sandık yanındaki va-I tandaşın öbür sandığa ve öbür sandık civarında oturanın da beriki sandığa gitmeğe mecbur edildiğinden şikâyet edilmektedir. Halk bu i türlü yanlışlıkları gördükçe şüphelenmekte ve heyecan göstermektedir.
Bu hususlar için Demokrat Parti Başkanlığının vilâyet ve seçim kurulu nezdinde teşebbüse geçeceği haber verilmektedir. Görülen aksaklıklar C.H.P. nin açık bir kapı aramak gayretinden ibaret telâkki edilmektedir.
Halk Partisi Çal'da da çöküyor
Çal, (Hususî) — Seçim yaklaştıkça burada da parti faaliyeti artmıştır. Demokrat Parti ilçe idare kurulu köylüyle temas etmekte, sandı.: kurulu üyelerine vazifelerini anlatmaktadır. İlçe D.P. Başkanı Ahmet Yükseltürk’le Denizli D. P. Milletvekili adayı Emekli Tümgeneral Fikret Karabudak köylü vatandaşlarla temas etmekte, onla-
İL.
Ankara Elektrik ı
İşletme Mı
N
aaazı ve Otobüs
ra demokrasinin faydalarını izah etmektedirler.
Bu izahatı dinleyen vatandaşlar vaktiyle yazdırıldıktan C.H.P. den ayrılarak Demokrat Partiye kaydolunmaktadırlar.
Son günlerde C.H.P. den ayrılarak Demokrat Partiye yazılanların isimlerini bildiriyorum:
On sene C.H.P. nin ilçe başkanlığını yapan dâva vekili . İbrahim Cankorur, Belediye üyesi Ali Avcı, manifaturacı Yusuf Başçı, Ahmet Dikmen, Emin Demiral, Ali Ma-1 cunlu, Hakkı Macunlu, Hüseyin Seven, Mustafa Kavlak, Muhip Öz-can, Osman Avşar, Halit Çiftçi, Osman Seven, Hüseyin Karakuş, Osman Karakuş, Sevim Vesile, Huriye Doğramacı. Ahmet Doğramacı, Ahmet Pehlivan, Emin Kocabı-yık, Süleyman Atalay, Ali Yıldırım, Abdurrahman Yanar, Halil Tosun, Haşan Kayalı, Muharrem Süren, Mehmet Emir, Bekir Sağlam, Mehmet Karagülle, Süleyman Sarılar.
İsabey Bucağından: Osman Orhan, Hüseyin Muhan, Haşan Voyvoda, Hüseyin Ekiti, Halil Bulut, Haşan Sırma, Ömer Mumcu, Ömer Eriş, Ali Gündüz, Ali Yılmaz, İbrahim Çalıta, Abdullah Piyan, Mehmet Çallıoğlu, Mustafa Voyvoda, Yusuf Kaçan, Hüseyin Çalışa, Rahim Bozkurt, Adil Yılmaz, Osman Gü-ner, Faik Gürhan, Mehmet Can, Sadık Kuzu, Ahmet Şenbak, Ahmet Koparan, Mehmet Kaçan, Haşan Kümüş, Bekir Sert, Ali Oktay, Süleyman Erez, Ahmet Semerci, Hüseyin Ermiş, Ali Erki, Mustafa Öken, Süleyman Erme, Dönmez Mete, Hüseyin Aydın, Ömer Ars-lan, Emin Köse, Mustafa Kocaka-fa, Ömer Sepetçi.
Yukarı Seyit Ocağından: Ahmet Hasçelik, Mustafa Hasçelik, Emin Gülal, Mehmet Tosun. İbrahim Kayış, Haşan Cinkilt, İbrahim Geleş, Haşan Çömbek, Ali Bozkurt, Osman Sivrikaya, Mehmet Ali Aşıt, Ali Omca, Mehmet Dangal, Remzi Tok, Ramazan Ağan, Emin Hasçelik. Süleyman Demirci, Halil Bü-ber, Mehmet Kumdede, Mustafa Lahnacı.
• Şapçılar Ocağından: Mustafa Sarı, Mehmet Mısırlı, Yusuf Kara. Kon yada C.H P. den bir istifa
Konya, (Hususî) — Konya İl genel meclisi Kadınhan üyesi En ver Yörükoğlu Cumhuriyet Halk Partisinden istifa etmiştir. Müda-faii Hukuk devrinden beri Enver Yörükoğlu, Halk Partisi mensubuydu. İstifasına sebep olarak, milletvekili aday listesinde delegeleri üzerinde yapılan baskıyı, yoklama-' ların nazarı itibare alınmıyarak halk tarafından tanınmıyan kimselerin aday seçtirilmesini göstermek-
1 — Yaz mevsiminin hululü mü nasebetiiyle Belediye Zabıta Talimatnamesinin 115 inci maddesine tevfikan trolleybüs ve otobüslerin yalnız sağ taraf pencereleri açık bulundurulacağından sol taraf pencerelerini açmamaları,
2 — Verilen bilet ücreti karşılığında biletçilerden mutlak surette bilet talep etmeleri,
3 — Duraklarda zaman kaybetmemek ve seferlerin gecikmesine
meydan vermemek üzere yanlarında bozuk para bulundurmaları, sayın yolculardan bilhassa rica olunur. (2808)
Kocaeli köylerinde istifalar
İzmit, (Hususî) — Derbent buca-jl ğın.a bağlı ve Kocaelinin baştan a-şağı C. I-î. P. li tek köyü olan Balaban köyü C. H. P. den toptan ia tifa ederek 179 seçmeni ile birlikte
! D. P. ye geçmişlerdir.
1 C. H. P. de ancak 10 kişi kalmış-.
I tır.
Sayfa: 4
ZAFER
1-5- 1954
sauiförtıaıfâGTİ
|—^tozan; ZUHURİ DANIŞMAN )nııı«rflmW
Tam dudaklarına temas edeceği sırada birdenbire Margarit sıçradı
— 152 —
Leon bir an afalladı. Sonra on- | ların arkasından gitmek için bir hamle yaptı. j
(Vay canına.. İmparator bana Şehzadeyi de sormuştu. Onun burada ne işi var acaba?)
Diye düşündü. Fakat Şehzadeyi takipten vazgeçti. İçeriye girdi.
Falcı kızı Margarit Leon’u sakin bir tavırla karşıladı:
— Yine neye geldiniz kumandan?
— Hiç., şey., yâni sizi göreceğim geldi de.
— Demek böyle zamanlarda da beni hatırlamağa vakit buluyorsunuz ha?..
— Zamanda ne varmış güzel ! falcı kızı?
— Haberiniz olmadığına göre.. Ne bahtiyar adamsınız.
Leon’un koltukları kabardı:
— İşte ikinci defadır ki bugün bu sözü bana söylüyorlar.
— Daha evvel kim söyledi?
— İmparator da benim bahtiyar bir adam olduğumu söylüyor.
— Hakkı var. Şimdi maksadınızı söyleyiniz.
— Canım, benim maksadım malûm.
— Ben biraz güç anlarım.
— Halbuki ben de inadına çabuk anlar ve anlatırım.
— Doğrudur.
— Sizi görmeğe geldim. Artık tahammülüm kalmadı. Gece gündüz sizi düşünüyorum.
— Bu kadar iş ve tehlike arasında demek buna da vakit buluyorsunuz ha..
— Canım tehlike dediğiniz ne oluyor?
Bunu söyledikten sonra Leon bir iki adım attı. Yüreği çarpa çarpa Margaritin yarı çıplak omu zuna elini koydu. Margarit derin bir düşünceye dalmıştı. Belki de Leon'un bu hareketinin farkında bile değildi. Leon mesuttu.. Gözleri dönmüştü. Çünkü Margarit mâni olmıyordu.
Heyecandan titreyerek öteki eliyle Margaritin ince ve narin belinden yakaladı, kendine doğru çekti.
Hayret!.. Margarit hiç ses çıkarmıyordu.
Bir dana gibi soluyarak Leon onun ince dudaklarına dudaklarını yaklaştırdı. Tam dudaklarına temas edeceği sırada birdenbire Margarit sıçradı. Bir ceylân gibi onun adaleli kolları arasından sıyrılıvermişti.
(Ne yapıyorsunuz kumandan?.. Size bu müsaadeyi kim verdi?)
Leon, avı kaçırdığı için perişandı. Saçmalamağa başladı.
(Siz müsaade etmediniz mi? Siz.. Aman Allahım.. Siz... siz..)
(Saçmalıyorsunuz. Ben böyle bir müsaadede bulunmadım.)
(Bana.. Vaadetmiştiniz.)
(Size hiç bir şey vaadetme-dim.)
Leon bir yardan atılıyormuş gibi kendini bomboş buldu. Başını önüne eğdi. Ne diyeceğini bilmiyordu. Belki de ağlıyordu.
Bir müddet böyle geçti. Sonra Leon anlattı:
— Sizi İmparator istiyor.
— Ya., bunu biliyordum esasen.. Neden vazifenizi doğru dürüst görmüyorsunuz.
— Hakkınız var. Ama ben.. Zan netmiştim ki.. Yâni tahmin etmiştim ki..
— Kâfi.. Şimdi beni iyi dinleyiniz kumandan.. İmparatorunuza gidiniz. Bugün çok meşgulüm. Söz verdiğim yerler var. Gelemi-yeceğim.
— Ama..
— İtiraz yok. Gelemiyeceğim. Buna mukabil imparatorun istediklerini yapacağım.
Leon şaşırdı:
— İmparator başka bir şey istememişti.
— Sizin haberiniz yok.. Şimdi iyi dinleyiniz. Ve benden işittiğiniz sözleri aynen İmparatora naklediniz.
— Başüstüne..
— İmparator Hazretleri yeri i-yı dinlesinler. Yer altından gelen homurtulara dikkat etsinler. Hayvanların feryadına kulak versinler. Sık sık görünen yıldız yağmurlarına ehemmiyet versinler. Bilhassa..
(Devamı var)
DİKKAT
Üç günlük açılış tarihi olan
Ünal Kundura Sergisi
Mevsimlik çeşitlerile ucuz satışa devam etmektedir
FİYATLAR: FİATLAR:
Muhtelif renk ve 500 Krş. Erkek kundura ve 1500 Krş.
modellerde kadın 750 » muhtelif mokassenler 1750 »
kunduraları 1000 » 2000 »
1250 » _
1500 »
1650 »
Fantazi kadın terlikleri 350 den 750 Krş. kadar
Erkek terlikleri 450 den 750 Krş. kadar
Her renk çocuk ayyakkabılan 4 liradan başlar.
Sutş yet i :
Anafartalar, Bursa Pazarı Susam sokak No. 52 — Telefon: 10900
4ıı
İSPARTA
İli Kültür Derneği yararına 4 Mayıs 1950 Perşembe günü saat 20.30 da Halkevinde
Müsamere
Tertiplenmiştir. Kıymetli halk türküleri okuyucularından
Neriman Altındağ ve Ali Can
Saz sanatkârlarından San Recep, Ahmet Yamacı, Osman Özdenkçi Temsil, Matrak Kardeşler zengin program ve sürprizler Biletler müsamere gecesi Halkevinden temin edilebilir. Yerler numaralı ve fiyatlar 2, 1.5, 1 liradır. (800)
Küçük Tiyatroda
Eskişehir Öğrenci Demeğinin teşebbüsiyle hazırlanan
Piğmanyol
Piyes 3 perde
Yazan: Bernard Shaw Çeviren: Orhan Tahsin 1 Mayıs 1950 Pazartesi saat: 21.00 de
Biletler: Küçük Tiyatro Gişesinden temin edilebilir.
Hükümdar tayin ve işaret eaıyor-
İKTİBASLARI
Sovyet Ukraynasında isyan
Rusyanın her tarafında anti komünist çetelerin faaliyeti genişlemiş bulunuyor
Moskovanın bütün Batı mem-I leri, kızıl ordu' erleri bulunmakta-leketlerinde teşkil etmiş ol- dır. Alman subay ve gediklileri duğu «beşinci kollara karşı, | bu çeteleri yetiştirmektedirler. Bütün bu insanlar, milliyetlerine bakmadan ayni düşmana karşı savaşmaktadırlar. Bu mücadelenin sebepleri de muhteliftir. Ayaklananların büyük bir kısmı, şiddetli bir vatanseverlik ve MVD nin terrörün-den dolayı silâha sarılmıştır. Bir kısmı Rus korkusundan, diğerleri de sırf maiera hevesinden dolayı partizan olmuşlardır. Bugün Ukraynadaki isyan halinde bulunan çetelerin miktarı gittikçe artmaktadır. Emin kaynaklardan alınan haberlere göre bunların mevcudu 60 bini bulmuştur.
Ukrayna köylüsü U P A giz -li teşkilâtına karşı elinden ?elen bütün yardımı yapmaktadır. Ukrayna köylüsü evvel denberi Kolhoz ve kollektif sistemlerden nefret etmekte ve bundan dolayı daha ilk günden itibaren çetelere sempati beslemektedir. Köylülerin hepsi Bandera’nın askerlerini beslemekte, onları saklamakta ve onlara haber getirmektedir. UPA nın savaş metodu çok merhametsizdir. Sovyet kıtlarının bulundukları köyler kâmilen yakılmaktadır. Bugün Ukraynada cereyan eden savaş, 17 inci asırda Bogdan Chmjelnic-ki’nin idaresindeki istiklâl savaşma benzemektedir. Bugün de o günkü gibi «Ateş ve kılınç» askerlerin parolası olmuştur.
UkraynalI çetelerin parolası «Düş. manın eline canlı düşmemek» tir. Bunun için her partizan kendisini daima hazırlıklı tutar. Üzerlerinde, Nazi şefleri gibi zehir taşımazlar. Hepsinin küçük bir bombası vardır. Bu bomba ağıza girer. Ümitsiz anlarda çeteci bu bombayı dudakları arasına alır ve orada patlatır. Böylece kafası parçalanır ve düşman, bu çetecinin kim olduğunu öğrenemez. Çetecilerin mücadelesi çok vahşiyane bir hâl almlştır. Umumiyetle yer altında çalışırlar. Rus askerlerin bulundukları mevkilere lâğımlar açarak oraları uçururlar. Kendi hususî matbaaları ve broşür dağıtma cihazları vardır. Propagandaya çok kıymet vermişlerdir. Diğer taraftan verici radyo istasyonuna da sahiptirler. «Sa-mostina Ukreina» ve «Radio Mal-nik» isimli iki istasyon mütemadiyen bolşevik aleyhtarı neşriyat yapmaktadırlar. Bu iki radyo, peyk devletlerde bulunan Sovyet aleyhtarı, radyolarla anlaşmıştır. Açıktan açığa Yugoslav radyosu ile beraber çalışır. Bulgaristandaki milliyetçilerin gizli radyosu «Radio Stambu-lisky», Çekoslovakyada yine vatanperverlerin radyosu olan «Radio Tatra» ve Radio Vihorlat» ile, diğer taraftan Macaristan ve Polonyadaki mukavemet radyolariyle daima temas halindedir.
Ukrayna çetelerinin askerî faaliyetleri umumiyetle, sınır bölgelerinden idare edilir. Rus boyunduruğundan kurtulmak için açılan bu «Hürriyet savaşı.nın sahası çok genişle-
bu memleketlerin bir savunma sistemleri kurmuş olduğu molum-duri Kremlinin ve kominformun, ta devlet dairelerine kadar sokulmuş bulunan bu ahtapot ordusunun kolları, yalnız ekonomik ve sanayi gelişmeye değil, o memleketin millî savunmasına karşı da bir çok engeller çıkarmaktadır. Bununla beraber Sovyet Rusyanın Batı memleketlerinde yaratmış olduğu by zorluklara mukabil bizzat kendi içinde de ayni benzer güçlüklerle mücadele etmek zorunda kalmıştır. Rus radyolarının, gazetelirinin iddia ettikleri gibi, Sovyetler Birliği bugün çatlaksız, kuvvetli bir birliğe sahip, bir kudret manzumesi göstermekten uzak bulunuyor. Rus-lar kendi içlerinde bir çat -lağın dışarıya çıkmaması t için ellerinden geleni yapmaktadırlar; ancak, son zamanlarda tekrar ehemmiyet kasbeden bir ayaklanmayı, dünya efkârından saklıyamamışlar-dır. Bu da Ukrayna’daki çetelerle savaştır.
Ukraynadaki ayaklanmalar hakkında Batı kaynaklarına pek çok haberler gelmektedir. Yukarı Ukrayna nın ormanlarında ve bataklıklarında halen bir hürriyet mücadelesi devam ediyor. Sovyet deilreleri bu bölgelerde büyük güçlüklerle karşılaştıklarını itiraf etmektedirler. Yine Batı kaynaklarına gelen haberlere göre, Ukrayna mücahidleri çok iyi Silâhlanmışlardır ve mükemmel bir organizasyona sahiptirler. Zaman zaman Sovyet gazetelerinde, «Ukrayna asilerinin, Batılı devletlerden yardım gördüklerine dair» yazılara rastlanmaktadır. Ukrayna çetelerinin şefi Stephan Ban-dera’dır. Almanlar 1939 Sonbaharında Polonyayı işgal ettikleri zaman bir Polonya hapishanesinde bulunan bu UkraynalI vatanperveri serbest bırakmışlardı. Bandera, Uk-raynadaki gizli ordusunu teşkilan-landırarak Almanlarla birlikte Ruslara karşı taarruza geçeceğine inanmıştı. Böylece Ukrayna de istiklâline kavuşacaktı. Hakikaten ilk önceleri, Almanların yardımıyla, Ukraynada «Ukrayna isyan ordusunu» meydana getirdi.Lâkin sonradan Almanlar, UkraynalIları da köle ve esir olarak görmeye başladılar. Bunun üzerine Bandera, Alınanlara karşı da savaşa başladı, fakat bir müddet sonra Almanlar tarafından yakalanarak Doğu Prusyadaki bir toplama kampına sokuldu. Bununla beraber Bandera’nın adamları, şeflerine sadık kalmışlardı. Ukraynadaki çete harpleri, hem Ruslara, hem de Almanlara karşı bütün şiddetiyle devam ediyordu. Almanlar mağlûp olduktan sonra Bandera takrar vatanına döndü. Ruslara karşı mücadeleyi tekrar organize etti.
Ukrayna çeteleri içinde muhtelif unsurlar vardır. Bunların arasında harp içinde Almanlair tarafında çarpışan Wlassov\ın kazakları, Rusyadan kaçan Alman harp esir-
muhafız askerlere ve bilhassa, talebe ve dilenci kıyafetine sokulmuş olmalarına rağmen hüviyetlerini saklayamıyan ipten, ka zıktan kurtulmuş bazı adamlara emirler gönderdiği Busi sokağındaki malûm bir evin çatı katında neler yapmış olduğunu anlatması lâzımdır. 1
Boröver son derece sakin görünüyordu. Sözlerini, doğruluğuna emin bir âmir vekariyle söylüyordu.
Fakat, onun bu sakinliği zahirî idi. Hakikatte son derece endişe içinde bulunuyordu; çünkü, koy-nunda bulunduğunu söylediği Giz lerin canına okyacak o deliller sadece onun hayalinde mevcuttu. Elinde hiç bir şey yoktu. Böyle büyük bir katiyetle ileri sürdüğü ithamlar kendisi için sadece fara-ziyelerden ibaretti.
Bütün kozlarını katı neticeyi elde etmek için oynamıştı; fakat, Giz’lerin kendisinden daha cüret-kârane bir tavır takınarak, cebinde bulunduğunu söylemekle böbürlendiği o delilleri meydana çıkarmasını istemeleri ihtimali onu büyük bir endişeye düşürüyordu.
Boröver, ithamname mahiyetindeki sözlerini bitirince sustu. Sa-
dece, yana çekildi, Giz'lere geçme leri için yer bıraktı. Maksadı da
onlara, meselenin etlenen münaka-
şa ve müzakeresini istiyorlarsa bunu yapmakta serbest oldukları-
nı anlatmak idi.
Fakat, Giz’lerin yerlerinden kımıldamadıklarını görünce pek ziyade sevindi. Çünkü, o cüretkâra-ne manevrası muvaffakiyetle neticelenmişti.
İlk evvel Kardinal söze başladı.
— Efendi, dedi, Giz hanedanına karşı savurmaktan korkmadığınız müthiş ithamları sizinle münakaşa etmek yeri burası değildir. Bana öyle geliyor ki. siz de bu itham
Yazan: Ml$EL ZEVAKO
Çevireni RAGIP RIFKI
— 17
ların büyük bir kıymeti olduğuna kani değilsiniz. E^er kani bulunmuş olaydınız, bunları herkesin ö-nünde açıkça söylemekte tereddüt etmezdiniz.
Boröver huşunetle cevap verdi:
— Eğer öyle dediğiniz gibi hareket etmiş olaydım sizi darağa-cına göndermiş olurdum... Ama, efendi, cellât müteahhidi değilim ben! Bunu anlamayışınıza şaşıyorum doğrusu.
Mağlûp olan Kardinal, dişlerinin arasından:
— Pekâlâ, dedi, şartlarınızı söyleyiniz.
Boröver memnuniyet âsarı göstermedi. Soğuk ve fakat gayet sade bir tavırla:
— O şartları size bildirmiştim. İlâve edilecek başka bir şey yok.
Kardinal:
— Demek, bizim Protestanlarla barışmamızı istiyorsunuz öyle mi? diye tekrar sordu.
— Evet, bunu katî surette istiyorum... Dinleyiniz: Kral, size bu barışı kabul ettirmekle, başından kapmak üzere elinizi uzattığınız krallık tacını sizden uzaklaştırıyor... Entrikalar çevirmeğe tekrar başlıyacağınıza şüphe etmiyorum... O vakit, biz de düşünür, çareler ararız... Efendiler, beni daima yolunuzun üzerinde bulaca ğınızı hiç aklınızdan çıkarmayınız.
— Pekâlâ, haydi kralın yanına gidelim simdi.
Bellamy Cinayeti
—n.m M ıwa ZAFERİN POLİS TEFRİKASI -
Yazan: Frarıces Noyes Hart Çevireni S. Yazıcıoğlv
miştir. Briansk, Kursk ve Desna’dan - ki buraları Avrupa Rusyasının kal-1 bidir- peyk devletler hududlarına kadar uzanan ormanlık sahalar, çetelerin faaliyet merkezini teşkil e- [ der. Şimalde Pripet bataklıkları, Rowno, Luck, Kowel'den Brest - Li-towsk, Telechany ve Lunineck'e kadar uzanan mıntıkalarda Ukrayna mücahitleri savaşmaktadırlar. Bu | mıntıkalarda çeteler, Polonya ve beyaz Rus mukavemetçileriyle birlikte çalışmakta ve faaliyet merkezlerini bilhassa Wj]na ve Minsk arasında teksif etmektedirler. Çetecilerin üçncü bir kısmı da Ukrayna Karpatlarında, Oujgorod, Uschgo-rod ve Oujok, Uschok sahalarında bulunmaktadır. Bu sahanın çok büyük bir ehemmiyeti vardır. Zira • Hudud ülkesi!» manasına gelen -Ukrayna» ismi işte buradan gelir ve bu bölge Romanya, Polonya, Çekoslovakya ve Macaristana huduttur. Bu peyk devletlerinin çeteleri de bu hudud yollarından Ukrayna çeteleriyle münasebet kurarlar. Keza bunlardan, çetelerin siyasî şef lerinin bulunduğu Avusturya ve Bavyera ile irtibat temin edilir. Bu hudut boylarındaki Kızılordunun aldığı şiddetli tedbirlere rağden Polonya ve herşeyden evvel Çekoslovak partizanları UPA'ya yardım ederler.
UPA’nın savaş zamanları mevsimlere bölünmüştür. Yazın çeteler, büyük ormanlara ve bataklıklarin arasına çekilirler ve oralarda saklanırlar. Kışın da fazla kar yüzünden pek hareket olmaz. Ancak İlkbaharda UkraynalI çeteler ki, bunlara şeflerinin isminden kinaye olarak «Banderovtsi» de denilir, kadın, erkek, modern silâhlarla teçhiz edilmiş olarak taarruz geçerler. Köprüler, istasyonlar, depolar, kışlalar, polis daireleri ve hattâ küçük şehirleri uçurulur, yakılır, içerisindeki insanlar merhametsizce boğazlanır. Son aylar içinde Ukrayna çetelerinin faaliyetleri daha çok artmıştır. Bizzat Moskova, Smolensk, Minsk şehirlerinde bile (baltalama hareketleri başlamıştır. Polonyada da bu çeteler daimi faaliyet halinde dirler. Doğu Almanyadaki Rus işgal makamları zaman zaman UkraynalI çetecilerin baskınlarına uğramaktadırlar. Hatta Baltık denizinde, çetecilere karşı emniyet tedbirleri sıklaştırılmıştır.
Bununla beraber, bu isyan hareketlerinin neticelerine şimdiden ö-mit bağlamak yersiz olur. Zaten gerek Rus ve gerekse peyk devletler makamları çetecileri sindirmek için çok şiddetli tedbirler almışlardır. Bilhassa Ukraynada MVD nin korkunç bir baskı yapmakta olduğu gelen haberlerden anlaşılıyor. Rus-lar her şeyden evvel Partizanların silâhlanmasına mani olmaya çalışmaktadırlar. Ukrayna vatanperverlerinin bu hürriyet savaşı, ne olursa olsun, şimdilik Kremlini uzun u_ zadıya düşünmeye mecbur bırakmaktadır. Sovyet makamları bu yüzden güç duruma düşmektedirler. (Die Weltwoche)den
— Vallahi pek bilemiyeceğim. Ama, galiba öyle olacak. Her halde balo tuvaleti değildi. Fakat ince, dantelden yapılmış, yakası a-çık, kollan kjısa bir elbiseydi. Bunu çok iyi hatırlıyorum, çünkü kadının kolları çıplaktı.
Ufak, idört köşe (bir mukavva kutu içindeki bazı kâğıtları kayıtsızca karıştırmakta olan savcı birdenbire kâğıtlan bir tarafa itip kutunun içinden başka bir şey çıkardı.
— Elbise bu muydu, Bay Con-roy?
Conroy’un şiddetle arkaya doğru ittiği sandalyesinden çıkan ses sanki hazır bulunanlann yüreğin den fırlayan bir feryat gibi ortalıkta çınladı. Savcı, simsarın yerinden oynamış gözlerinin önünde buruşuk bir nesneyi fütursuzca sallayordu. Bu nesne insan gözünün en meş'um addettiği renk teydi, korkunç bir nevi pas kırmızısı.. Kurumuş kan rengi.
— Evet.
Conroy’un sesi hemen hemen fısıltı denecek kadar hafifti,
— Evet, evet.. Elbise buydu.
Dinleyicilerin büyülenmiş bakışları elbiseden ayrılıp iki maznuna doğru çevrildiler.-
Susan İves oraya bakmıyordu. Başı her zamanki gibi yüksekteydi; dudakları yine her zamanki gibi katiyyen titremiyordu; fakat gözleri eldivenli parmaklarının arasında tuttuğu ufak bir kâğıt parçasına dikilmişti.
Anlaşılan kâğıdın muhteviya-tiyle pek alâkadardı. Stephen Bellamy ise okumayordu; camit ve sabit nazarlarla tahammül edil mez bir şeye bakıyormuş gibi ıstırap içinde o bir avuç dantelâ parçasına dalmıştı. Onun da çehresi Susaıı’ınki kadar sakindi; yal nız sımsıkı kilitlenmiş dudaklarının yan tarafından çenesine doğru gayet keskin bir kıvrım görülüyordu; sanki insan kulağının tahammül edemiyeceği bir feryadı salıvermemek için müthiş bir kuvvet sarfiyle çenesini sıkıyor-muş gibi bir hali vardı. Bu tek kırışıktan başka yüzünde hiç bir hareket görülmüyordu, hattâ sa çının tek teli dahi oynamıyordu.
— Bu elbiseyi ilk gördüğünüz zaman üzerindeki kan kurumuş muydu, Bay Conroy?
— Hayır efendim, daha kuramamıştı.
— Elinizle tuttunuz mu?
Conroy’un nahif vücudu kendi
içine çekilecekmiş gibi büsbütün büzüldü.
— Hayır, tutmadım efendim. Tutmağa hacet yoktu.. Sırsıklam
olduğu açıkça görülüyordu.
— Peki, sayın hâkim, edilebilmesi için elbiseye
konulmasını rica ediyorum.
Hâkim Carver önündeki lara avdet etmezden evvel
teşhis işaret
kâğıt-bir an
için elbiseye sakin fakat dikkatli
nazarlarla bakarak,
— Konulsun, dedi.
Savcı, zabıt kâtibine dönerek,
— Anlaşıldı mı? Bu elbiseyi delil olmak üzere teklif ediyorum, dedi.
Hâkim Carver,
— Herhangi bir itirazınız var mı? diye sordu.
LanıbeH:
— Affedersiniz efendim, bunuD lüzumunu anlayamadım..
Hâkim birdenbire sözü keserek,
— Bu hususta hüküm vermek
size ait değildir, Bay Lambert.
Zannedersem, iddia makamı sizin
müzaheretiniz olmadan
dâvaları-
nı teşrih etmektedir. Şayet bir
itirazınız varsa,
hangi sebebe
mebni olduğunu söylersiniz.
Lambert’in kırmızı yüzü bir kat daha kızardı. Ağzını açtı, sonra
vazgeçip, sadece,
— itirazım yok, demekle iktifa eta
— Bay Conroy iskarpinlerin lekeli olup olmadıklarının farkında oldunuz mu?
— Evet. Evet, onlar da bir hayli lekelenmişlerdi.
— İskarpinleri tarif eder misiniz?
— Parlak, sivri ökçeli, taşlı, pırıltılı birer de tokaları olan ince bir çift iskarpindi.
— Bunlar gibi mi?
En hafif, en zarif kadın ayağına bile giremiyecek kadar küçük, açık bir erkek elinin avucuna sığacak kadar ufak, fevkalâde zarif, taşlı tokalı, bir çift gümüş yaldızlı iskarpin. Bölmenin kara tah tasının kenarına şık, fakat abes bir tavırla kondular. Tokalan, kendilerini hoş ve şirin bir çift oyuncak halinden çıkarıp birer fecaat alâmeti haline sokan kara ve meş’um lekelerin üzerinde kah ramanca parlamakta devam ediyordu.
Conroy’un titreyen sesi, hemen hemen işitilmez bir fısıltı halinde:
— Evet, bu iskarpinler, dedi.
— Delil olarak teklif ediyorum. (Devamı var)
RADYO - BULMACA
Kardinal, itaatini böylece gösterdikten sonra elini perdeye u-zattı.
Bu anda, yüzü kin ve gayzla büzülmüş olan Dük, Boröver’in önünde durarak, ateş fışkıran göz lerini ona dikti ve homurdanır gibi:
— Mel’unane hile ve desisenle bugün muvaffak oldun. Pekâlâ... Fakat, sıra bana da gelecek. Kendini iyi kolla Boröver, aramızda, ancak ikimizden birinin ölümüyle bitecek bir mübareze başlamıştır. Allaha yemin ederim ki seni sağ bırakmıyacağım... sözlerini söyledi..
Boröver, gülümsiyerek:
— Buna hiç şüphem yok, dedi. Fakat, siz ne kadar kudretli ve nüfuzlu Dük dö Giz olursanız olunuz, beni korkutamazsınız.
Dük, sert adımlarla salona girdi. Kardinal da onu takip etti.
Boröver, gelip Kralın önünde eğilerek sakin bir tavırla:
— Şevketmeab, dedi, Giz Efendilerle görüşmemiz tasavvur ettiğinizden daha fazla uzadı. Fakat, düşündüğüm şekilde neticelendi. Kendilerine izah ettiğim sebeplerin itiraz götürmez değerlerini takdir ve tasdik eden bu efendiler, şimdi tamamiyle Majestelerinin rey ve fikrindedirler.
Salonda, sessizlik içinde açık bir sesle söylediği bu sözleri müteakip Boröver tekrar Kralın önünde eglld! ve vazifesinin bittiğini
anlatmak için de onun oturduğu koltuğun arkasındaki yerine geçti.
Kral Boröver’e gülümsedi ve Dük’e de Şövalyenin söylediği sözlerin katî surette tasdik edilme sini açıkça istiyen ciddî bir nazarla baktı.
Dük, bu bakışın mânasını sezdi ve o isteği yerine getirmek lâ-zımgeldiğini anladı. Nefsine hâkim olarak, bu suretle hareketinin bir tazyik ve mecburiyet neticesi olduğunu herkesten gizlemeğe kendisini muktedir kılan güler yüzle ve heyecansız olarak konuştu.
— Şevketmeab, dedi, bizi er gibi sadık ve samimî bendeleriniz, kendilerine gösterilen debilerin kuvvetini tanımamak cüretini gös termezler. Bundan böyle bizim için mutavaattan, baş eğmekten gayri yapılacak bir iş yoktur. Biz de, yalnız Majestelerinin şan ve şeref ve azametini gözönünde bulundurarak sevinçle iradelerinize mutavaat edeceğiz.
Herkesten daha büyük bir dikkatle bu sözleri dinlemiş olan Ka-terin, içinden: «Bundan daha tam, daha mükemmel bir ricat mümkün oicınaz! Zavallı Dükün dudaklarındaki tebessüm bana biraz acı göründü ama, öyle yumuşak ve mutî bir hali vardı ki!.. Ah! Ben zaten anlamıştım, Boröver o-nu yola yatıracaktı... İşte —velev bu defalık olsun— mat oldu..» diye söylendi.
Ama, onun yorulmaz zihni biran bile âtıl duramıyacağından:
— Şu Boröver, her şeyi gören, bilen yaman bir adan! vesselâm; onun bu hakkını teslim etmek lâzımdır... Giz'leri mağlûp etmek için Kralı Protestanların müzaheretini kabule ikna etmek cidden pek mahirane bir iştir. Ben bu dersten istifade edeceğim... diye düşündü. (Devamı var)
ANKARA RADYOSU
■ PAZARTESİ — 1/5/1950
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik: Neşeli Parçalar (Pl.)
7.45 Haberler.
8.00 Müzik: Film Melodileri (Pl.)
8.25 Günün Programı ve Hava Raporu.
8.30 Müzik: Hafif Müzik: (Pl.)
9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve Program.
12.30 M. S. Ayan.
12.30 Müzik: Şarkılar.
13.00 Haberler.
13.15 Müzik: Melodiler (Pl.)
13.30 öğle Gazetesi.
13.45 Müzik: Dağ Havaları (Pl.)
11.00 Hava Raporu, Akşam Programı ve Kapanış.
17.5S Açılış ve Program.
18.00 M. S. Ayan.
18.00 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
18.30 Konuşma: (Kitap Saati). Adnan ötüken.
18.45 Müzik: Sinema Orguyla Melodi, ler (Pl.)
19.00 M. S. Ayarı ve Haberler.
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Konuşma: Seyahat İntibaları:
Kasım Gülek.
19.45 Müzik: Tarihi Türk Müziği.
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Müzik: Radyo Senfoni Orkestra
21.15 Konuşma: Kanun Konulan.
21.30 Müzik: Dans Müzikleri (Pl.) 22.00 Konuşma:
22.15 Müzik: Şarkılar.
22.-45 M. S. Ayarı ve Haberler. 23.00 Program ve Kapanış-
İSTANBUL RADYOSU
PAZARTESİ — 1/5/1950
12.57 Açılış ve Programlar.
13.00 Haberler.
13.15 Türkçe Tangolar (Pl.) 13.30. Hafif öğle Müziği.
Salon: Adalar Orkestrası.
14.00 Şarkı ve Türküler (Pl.)
14.30 Serbest Saat.
(Konuşma voya Müzik.)
14.40 Orkestra Eserleri (Pl.)
Claude Debussy... "Petlte Süite"
Çalan: Piero Coppola idaresinde Senfonik Orkestra.
Soldan S ar) a ve Yukarıdan Aşağıya:
1— Arıların bal yaptıkları yer 2 — Bir nakil vasıtası yapan veya kullanan 3 — Nota, havai, güzel sanatlar 4 — Seciye, mükemmel, anne 5 — Baş. şapşal 6 — Köylü, sinirli 7 — Olay, tersi: Siyah 8 — Tatlı değil, deynek, tersi: Bir kİ. tap 9 — Ni, başıboş, mah 10 — Bizi dünyaya getirenler (iki kelime) 11 — bir
Tertip Eden N. Ü. DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLİ:
1 — Sinema. İfa 2 — Sabıka, ehil 3 — İbare, âvâre, nlrû, itanam 5 — Eke, üremek 6 — Ma. iracit 7 — Alecer, ba 8 — Evamir, sil 9 — İhanet, site 10 — Firak, bitab 11 — Alem, talebe.
20.10
20.30
21.00
21.15
22.00
,15.00 Programlar ve Kapanış. 17.57 Açılış ve Programlar.
18.00 Fasıl Heyeti Konseri.
•‘NİŞABUREK" 1 — Peşrev 2 — Yar küşade sinesi 3 — Bir kere yüzün görmeye 4 — Görmesem bir lâhza 5 — Varsın gönül aşkınla fi — Taksim 7 — Meyle-
dip bir gülizara 8 — Fincanı taştan oyarlar 9 — Ey gül 10 - Saz semaisi.
Dans Müziği (Pl.)
Haberler.
İstanbul Haberleri.
Caz Müziği (Pl.)
Çift Mandolin Kuarteti Konse
Serbest Saat.
(Konuşma veya Müzik.)
Küçük Orkestradan Melodiler. Şarkı ve Türküler.
Gleen Miller Orkestrasından DanB
Müziği (Pl.)
Dinleyici İstekleri.
(Türk Müziği). (
Senfonik Müzik (Pl.)
Johann Sebastlan Baclı Programı. "Sol tel üzerinde arya"
Çalan: Sir Malcolm Sargen id. Iiverpool Filârmonik Orkestrası. "Brandenburg KonsertosJ No. 4" Çalanlar: Adolf Busch (Keman) Marcel Mosye (1. Olüt) Louis Mos ye (2. Flüt.)
"Süite No. 4" Çalan: Adolf Busch İdaresinde Oda Orkestrası. Haberler.
Dans Müziği (Pl.)
Programlar ve Kapanış.

Sayfa: 5
DRTAÇ’ta
Mevsimin Kunoş Fiatları
Mimoza Emprimeler Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime Tual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık ORTAÇ:
450 krş.
260 krş.
290 krş.
875 krş.
(ÖT 18 Renk hakiki İrlanda Keteni 900 krş. Gandi 340 krş.
375 krş.
Anafartalar Cad. Adliye karşısı Köje Mağazası, No. 224.
Tel: 11135 Ankara


HER AKŞAM Tanınmış Paris Revü Heyeti ballet keilenroc Harikulade İraniı Akrobatlar Trio Uflattı
Ve görülmemiş bir rağbete mazhar olan
Meşhur virtüöz AOOLFO VENTAS idaresinde atraksion tipik orkestrası
Her Pazar saat 17 de matine bütün program iştirakile Pek yakında hayretle seyredeceğiniz büyük akrobatik atraksionu 5 aKEF
(Türkiyede ilk defa)
BESLER, NEŞELENDİRİR
İstanbul - rizapaşa yokuşu şarkhan tll-24766
PELİKAN ÇEŞİTLERİMİZ GELDİ
PELİKAN
PELİKAN
PELİKAN
PELİKAN
Mürekkepli kalem Vidalı kurşun kalem Karbunlar
t
NEVRDZİN
^GRiP. NEZLE, vE SOĞUK]
ALGINLIKLARINA KARŞI KULLANILIR
Plili Köy Radyosundan eu büyük Lüks Süpere kadar yeni
BLAUPUNKT
Kumlu kâğıtlar muhtelif başlıklı
Pek yakında diğer çeşitleri de geliyor
NORVEÇ BORREGAARD Fabrikasından getirdiğimiz birinci hamur matbaa kâğıtları, yazı kâğıtları. SİMİLİ, İKİNCİ HAMUR, KİTAPLIK, MECMUALIK ve Gazete kâğıtlan
Her nevi ombolcj kâğıtları
Avrupa ve yerli taze Naftalin
AVERY Baskül
Ankara acentesi bulunduğumuz OSTERTAG para kasalarımız da yakında gelecektir.
Çeşitlerimizi doğrudan fabrikalarından getirdiğimiz için FİYATLARIMIZ müşterilerimizi her halde memnun edecektir. Her gün ucuzluğa doğru gidildiğinden sık sık yeni fiyatlarımızı lütfen sorunuz.
Wl. Nedim İRENGÜN
Hal No. 1 — Telefon: 12699
MÜJDE
İNŞAAT SAHİPLERİNE
DOĞRAMACI ve MGBİLYACILARA
Prese edilmiş, su geçmez, kabarmaz, her tüllü cilaya fevkalâde elverişli KAPI, TAVAN, DÖŞEME, BÖLME, LAMBRİ, MASA, DOLAP, haricî reklâm tabelâlarile her türlü , imalâtta kullanılan:
D Ü RO
Marka kontrplâklarımız gelmiştir. Fiyatı tahtadan ucuzdur.
Alman malı taze Portlant ithalât
ÇİMENTO
su satışımız serbesttir. Her çeşit inşaat malzememiz mevcuttur. j
Tel: 12789 İNAN TİCARETHANESİ
Posta Caddesi No. 12
Ankara Radyosu Müdürlüğünden:
Bina tamir ettirilecek
1 — Ankara Radyosu Stüdyo binasiyle Etimesgut verici istasyonu binalarında yaptırılacak onarım işleri kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
2 — Bu işlerin keşif bedeli 17847,05 lira ve muvakkat teminatı 1340.55 liradır.
3 — İhale, 18/5/1950 tarihine tesadüf eden Perşembe günü saat 11 de Ankara Radyo Müdürlüğü odasında toplanacak komisyonca yapı -lacaktır.
4.— Daha fazla izahat ve parasız şartname almak istiyenlerin Ankara Radyosu İdarî İşler Şefliğine müracaatları, talip olanların Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliğinden alacakları yeterlik belgeleriyle Ticaret ve Sanayi Odasına kayıtlı bulunduklarına dair belgelerinde ihtiva edecek olan ve 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırlanmış bulunan kapalı zarflarını, muayyen gün ve saatin den bir saat evveline kadar makbuz mukabilinde Müdürlüğümüz Sa -tınalma Komisyonu Başkanlığına vermeleri ilân olunur. (2720)
RADYOLARI
Ankara umumî satış yeri
RETIŞ IVıÜESsE-ESİ
Anafartalar: Vakıf İş Hanı kat 1, No. 110 Telefon: 16121
r 111 —
Ankara Belediye Başkanlığından
Milletvekilleri Seçimi Kanununun 53 üncü maddesi gereğince propaganda için duvar ilânlarına muktezi yerleri, belçdiyemizce a-şağıda isimleri yazılı mahaller olarak tesbit edilmiştir.
Afiş suretile seçim propagandası yapmak arzusunda olan siyası partilerle bağımsız adayların belediyemize müracaatları lüzumu ilân olunur.
_Kapalı otobüs duraklarında
1 — Çankırı caddesi, Etlik - Keçiören durağı,
2 — Sağlık Bakanlığı durağı (Ulusa gidiş istikametindeki),
3 — Bahçelievler (Karakol durağı),
4 — . (İş Bankası durağı),
5 — . (Son durak),
6 — Maltepe son durak,
7 — Kurtuluş durağı,
8 — Cebeci Dikimevi durağı,
9 — Samanpazarı durağı,
10 — Keçiören, (Gazino karşısındaki durak),
11 — Kızılay.
Dıvarlarda ayrılan afiş yerleri:
' Gazi Mustafa Kemal Bulvarı (Nokta durağında benzin deposunun yanında)
2 Kızılay . Kâzım Özalp caddesinde Sular İdaresinin istinat duvarı,
— Samanpazarı (Hamamönü istikametinde) Sokoni Benzin istasyonu karşısındaki duvar (2828)
Dikkat! Dikkat!
1 May:s Pazartesiden (ibaren yalnız on gün için SERMAYESİNE SATIŞ
Bütün mallarda görülmemiş ucuzluk ve fevkalâde tenzilât. Litresi 700 kuruşa satılan açık kolonyaların fiatı 500 kuruşa indirilmiştir. Kokular sabit ve muhayyerdir. Bilûmum berber ta -kımları ve tıraş takımları sermayesine satış yapılacaktır. Sayın müşterilerimizin bu fırsatı kaçırmamaları menfaatleri iktizasındandır.
Adres: RIZA ÖZKAY Parfümeri Mağazası. Anafartalar Cad. No. 56 Zincirli Cami karşısı köşe başı. — Tel: 14794.
r-------
ORTAÇ’ta
Klimatizasyon tesisatı tâdil ve ilâve işleri
MÜJDE
Emre Kıraathanesinin nefis çay ve kahvelerini bir defa tecrübeniz kâfidir.
Dikkat:
Koşu meraklılarına
7 Mayısta bavlıyacak olan At Yarışları tafsilâtı her Cumartesi Emre Kıraathanesinde verilir.
ADRES: Denizciler Cad. No. 7
1 — Ankara Radyosu Stüdyo binasındaki klimatizasyon tesisatı tâdil ve ilâve işleri kapalı zarf usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
2 — Bu işin keşif bedeli 10.760 lira ve muvakkat teminatı 807 liradır.
3 — İhale, 18/5/1950 tarihine rastlıyan Perşembe günü saat 10 da
Ankara Radyosu Müdürlüğü odasında toplanacak komisyon tarafından yapılacaktır. |
4 — Daha fazla izahat ve parasız şartname istiyenlefrin Ankara
Radyosu İdarî İşler Şefliğine müracaatları, talip olanların Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Reisliğinden alacakları belgeleriyle Ticaret ve Sanayi Odasına kayıtlı bulunduklarına dair olan 'belgelerini de ihtiva edecek olan ve 2490 sayılı kanunun tarifine göre hazırlanmış bulunan kapalı zarflarını muayyen gün ve saatten bir saat evveline kadar makbuz mukabilinde Müdürlüğümüz Satınalma Komisyonu Başkanlığına vermeleri ilân olunur. (2721)
7 mayıs Pazar ahşamı 2130 j.
YENİ SİNEMADA
PINAP SPOA
anPa'aeJo '/A (/e/a Mymeffi Ses Sanaff-ân
Uîua//â /ftuiachler
Tor/h/ fıya/ef/er/e-
ORTAOYUNU
hSMRiL DUMBüLLu
VE ŞEVKİ ŞfiKPPK
_______ TeAm// Afadros/fe
Bu Müsamereye iki meşhur Ses yıldızımızda iştirâk edecektırl
PERİHAN ALTINDAĞ SÖZERİ SABİTE TUR I
Biletler Sebat Eczanesi, Şark Kundura pazarı, Sinema gişesinde satılmaktadır I * 8
Ikramiyeli Sürpriz Marka gömleklerin
Spor Açık yakalı
Yeni ve yazlık çeşitleri gelmiştir
Fiatlarımız çok ucuzdur
750 Kr. 780 Kr. 840 Kr. 900 Kr.
990 Kr.
1200 Kr.
1450 Kr.
1075 Kr.
1260 Kr.
1950 Kr.
1100 Kr.
1300 Kr.
2350 Kr.
Sahibi
Adviye FENİK
Bu nüshada yazıışlerini fiilen İdare eden: HİKMET YAZICIOĞLU Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
DİŞ TABİBİ HALIT SUNGUR
Anafartalar Vakıf İş Han kat
1 No. 115 - Tel: 16345.
Pijamalar:
1050 Kr. 1390 Kr. 1680 Kr. 2950 Kr.
NOT: İkramiyelerin çekiliş tarihi
31 Mayıs 1950 dedir.
Ortaç:
Anafartalar Cad. Adliye karşısı Köğe Mağazası, No. 224.
Tel: 11135 Ankara
Sayfa: 6
ZAFER
Bayar’ın Kastamonudaki nutku
★ (Baş tarafı 2 ncide) inkılâp her hal ve şartta mahfuz tutulacaktır. Türk milleti o sayede şerefi kazanmıştır. İnkılâbın muhafazasında memleketini seven hiç bir Türk’ün tereddüt edeceğine ihtimal vermiyorum. Din mukaddes bir mefhumdur! Onun hususî menfaatlere, siyasî ihtiraslara âlet edilmesi bizzat.bu kudsî înefhuma hür-
metsizliktir. Onun için programımızda şu kayıt ta vardır: «Dinin siyaset âleti olarak kullanılmasına, yurtdaşlar arasında sevgi ve tesa-nüdii bozacak şekilde propaganda yapılmasına serbest tefekküre karşı taassup duygularını harekete getirmesine müsamaha olunmıyacak-
tır.»
Allahla kul arasına girmeğe kimsenin hakkı yoktur. D. P. programında da görüldüğü veçhile dini insanların vicdanında mukaddes bir mefhum olarak yaşatmak ve dinî tedrisatı din mütehassıslarına bırakmak kararındadır. Şimdi bu yukarıda söylediğim esaslar dahilinde Başbakanın dediği gibi kendisiyle mutabıkız!
Vatandaşlar, bir noktaya daha temas edelim! Muharebe bitmiştir. Fakat sulh olmamıştır. Dünya iki manzumeye ayrılmış bulunaktadır. Bir tarafta Rusya ve peykleri, diğer tıj-afta hürriyet ve ^demokrasinin mümessilleri Anglo . Saksonlar. Bunlar henüz mücadele halindedir. Beşeriyet sulha kavuşmamıştır. Yurdumuzun coğrafî vaziyeti çok naziktir. Taraflardan birisini tutmak, mukadderatımızı onlara bağlamak mecburiyetindeyiz. Şu halde karşımızdaki iki manzumenin vaziyetini, memleketin selâmeti namına mukayese mecburiyetindeyiz!
Bir taraf hürriyeti tehdit ediyor ve kendi nüfuzu altına alıyor. Memleketimiz hakkında bazı siyasî e-melleri olduğunu da açıkçş ifade ediyor.
Diğer taraf, hürriyet ve demokrasiyi temsil ediyor. Sorarım size hangi tarafı tutmalıyız? Elbette ki İkincisini! Hükümet D. P. kurulmazdan önce Anglo - Saksan politikasını tutmağa başlamıştır. Biz hasımlarımızın ak dediğine kara diyecek kadar kısır düşünceli insanlar değiliz. Madem ki hükümet milletin menfaati hesabına, bizim de kanaatimize göre iyi yolu tutmuştur, kendisiyle beraber olmak tan hiç bir zaman çekinmiyeceğiz. Buna da eğer muvazaa diyecek varsa, o bedbahtları kendi düşünceleriyle başbaşa bırakır, geçer gide-
I itibaren münakaşa devam etmek- i mektedir. Memleketimizde Ortaçağa mahsus olmak üzere ileri bir sanayi mevcuttu. Şimdi el sanayiine lüzum ve ihtiyaç var mıdır? Bütün dünyaya mamûl mal satan memleketler el sanayiine de ayrıca kıymet vermektedirler. Bizim memleketimizin bir çok bölgelerinde, bilirsiniz, kış bastığı zaman halkımızın büyük bir kısmı işsiz kalır. Altı yedi ay eli kolu boş bekleyenler vardır. Şu halde her memlekete nazaran el sanayiini en çok ileri götürmek mecburiyetindeyiz. El sanayiini vatandaşlara iş bulmak, ço-luğuna çocuğuna nafaka temin etmek bakımından İktisadî ve İçtimaî bir zaruret olarak ele almak zorundayız. Bunun halli basittir. Tezgâh sahiplerine en iyi ipliği, en iyi boyayı temin etmek ve istihsallerini piyasada onların menfaatlerine göre kıymetlendirmek bu mem lekette milyonlarca insanı refaha kavuşturacaktır.
(Tam bu sırada büyük bir korna sesi ile müsellâh jandarma bölüğü bir kamyon kalabalığın içine girmiş ve Bayarın biraz ilerisinde durmuştur. Jandarmalar silâhlarını

oynatarak ayağa kalkmışlar ve şoför Bayanı bakaıak korna çalmıştır. Bayar, sözünü kesmiş ve etrafındakilere: -Ne var? Ne oluyor?, diye sormuştur. «Bir şey yoktur, demeleri üzerine konuşmasına devam etmiş ve kamyon da çekip gitmiştir.)
Bayar, sözlerine şöyle devam etmiştir:
— Demokrat Parti bu husustaki görüşlerini tesbit etmiş bulunmaktadır. Sırası gelince bu dâvayı da lâyık olduğu ehemmiyette ortaya atacaktır.
Şu hakikati söyliyerek sözlerime son vermek istiyorum:
Türkiye 14 Mayısta yeni bir hayata girecektir. Dört yıldanberi geçirdiğimiz safha millî hayatımızda çok mühimdir. Yarınki devletin temellerini atacak sîzlerin 14 Mayısta vereceğiniz reylerdir. Ben A-tatıirk’ten aldığım ilham ile bu büyük milletin kudretine, akliselimi-ne inanıyorum. Büyük medeniyete ler, büyük imparatorluklar kurmuş olan bu milletin yarınki devletin de temelini atacağından şüp-
1-5- 1959
Arkadaşlar, şimdi biraz da iktidar partisinden ayrıldığımız noktalar üzerinde konuşmak istiyorum. Bizim iktidar partisinin, devleti bu şekilde idaresinin devamından fayda geleceğini asla ummuyoruz. Hükümet makinesi iyi işlemiyor. Mem leketin malî sistemi bozuktur. Bir müddettenberi ısrarla takip edilen malî politika eğer bundan süratle ricat etmezlerse bizi mutlak bir iflâsa götürecektir. Çok iyi bir hareket olan Marshall plânı yardımı, kısmen olsun imdada yetişmemiş olsaydı bu iflâs şimdiden tahakkuk etmiş olacaktı. Fakat taşıma su ile değirmen dönmez!
Biz kendi membalarımıza dayanarak malî politikamızı yürütmeli-yiz. İktisadî vaziyetimize gelince, . bir kelime ile söyliyelim ki, memlekette İktisadî istikrar yoktur. Üç ay evvel alınmış bir karar üç ay sonra bozulmaktadır. Para politikası yanlış bir istikamete sürüklenmiştir. 7 Eylül kararı milyonlar ve milyonlarca zarar vermiştir. Dünya kontonktörü yanlış görülmüş. yanlış karar alınmış ve yine yanlış tatbik edilmiştir. Bütün bunların dokümanları elimizdedir
Tabiat insanlara yer yer ve çeşitli geçim vasıtaları vermiştir. Bazı yerler ziraî istihsalden, bazı bölgeler madenden, bazı yerler de ormandan faydalanırlar. Bir kanun çıkmıştır. O kanunun iddiasına göre ormanlar muhafaza olunacaktır. Aynı zamanda sırf geçimlerini, evlât ve ayalinin nafakasım ormanlardan temin eden köylüler de sefalete sürüklenmiyecektir.
Halbu ki tatbikatı gördük. Soruyoruz: Beklenen şeyler tahakkuk mu etmiştir? Yoksa orman meseleleri bu memleketin başında bir belâ haline mi gelmiştir? Dört se-nedenberi bu dâvanın peşindeyiz Zaman zaman bu meseleyi halledeceklerini söylüyorlar. Fakat ortada yapılacak hiçbir şey yoktur. Anlayış lar ve zihniyetler yama kanun tadilleriyle değiştirilemez. Bütün bu hakikatleri cesaretle ele almak, o-na göre hareket etmek lâzımgelir. Bu orman servestinden memleket ekonomisi kül halinde faydalanabilir. Bu arada köylülerin intifa hakkı gözetilebilir. Bu meseleleri telif etmek belki müşküldür. Fakat asla gayri mümkün değildir.
Vatandaşlarım, medeniyetle sanayi at başı beraber gider. Biz iptidai maddeleri kıymetlendirmek için bilhassa harp zamanında muhtaç olduklarımızı istihsal suretiyle sanayie vermek mecburiyetindeyiz. Memlekette bizzat Atatürk'ün e-hemmiyet verdiği bu mesele üzerinde çalışılmıştır. Fakat umulan neticeye vasıl olunamamıştır. Bizden yüz sene evvel bizim şimdi başladığımız sanayi politikası üzerinde diğer memleketlerde münakaşalar olmuştur. t Sanayie ihtiyaç yoktur diyenler mağlûp olmuşlardır, hüsrana uğramışlardır. Bizde de sanayi hareketi başladığı andan
lem yoktur. Hepiniz var olun, sağ olun.
Konya mitingi
Konya, 30 (Telefonla) — Demokrat Partinin bugün saat 15 de tertip ettiği açık hava mitinginde güneşin amansız sıcağına rağmen sekiz bine yakın demokrat huzurunda milletvekili adayları ve parti mensupları söz almışlardır.
Toplantıyı İl idare kurulu başkanı Avukat Fahri Ağaoğlu. veciz bir hitabe ile açmış sırasiyle Hasarı Ulupmar, Naci Uluşahin, Dr. İsmail Işık, Avukat Ümran Nazif Yiğiter, Ziya Barlas ve yüksek mühendis Himmet Ölçmen söz al-
Ölüm haberi duyulan Demokrat ' Parti Konya milletvekili adayların dan Dr. Kâmil Şakir İlhan’ın ruhu için bir dakika ihtiram sükûtu yapıldıktan sonra konuşan hatipler ezcümle şunları belirtmişlerdir:
Demokrasiyi ve bu uğurda Demokrat Partinin bütün baskılara rağmen amansız çalışmasını, Halk Partisinin ileri gelenlerinin rey a-labilmek gayesiyle halk arasına ancak şimdi girdiklerini, Halk Partisinin halkın arzusu hilâfına vazife
gördüğünü. Halk Partisinin olduğu kadar, Demokrat Partinin de milliyetçi, devletçi ve halkçı olduğunu, fakat bunun mânâ ve tatbikine Demokrat Partinin daha samimî bağlı olduğunu, lâiklikte Demokrat Partinin görüşünün tüzüğünde daha müsait ve geniş yer aldığını, Demokrat Partinin milletin göğsünden fışkırdığını, bazı Halk Partililerin iğrenç propagandalarının nefretle karşılandığını, yeni seçim kanununda vali İzzettin Çağporların ve Şefik Soyer’lerin baskıları olamı-yacağını, Halk Partisinin rey toplamak için akıttığı milyonlara vicdanlı vatandaşların tenezzül etmi-yeceklerini ve hiç bir zaman vicdanlarını satmıyacaklarını, bu paraları alanlar bulunursa çocuklarına yedirdikleri takdirde zehir olacağım, bu muazzam topluluğun ve milletin itimadı sayesinde 14 Mayısta zafer güneşinin Demokrat Par tinin üzerinde doğacağım izah etmişler ve sürekli alkışlarla karşılanmışlardır.
Miting, büyük bir vakar ve cid-, diyetle saat 17 de sona ermiştir.
61. Ali Fııad Cebesoy
★ (Baştarafı 1 incide)
Cebesoy on binlerce Eskişehirlinin içden gelen saygı tezahüratı ve yaşa var ol sesleri arasında kürsüye gelmiştir. Gür ve heyecanlı bir sesle sık sık alkışlanan konuşmasında Ali Fuat Cebesoy dün akşam Eski-şehire gelişindenberi heyecan içinde bulunduğunu söyliyerek söze başlamış ve 31 yıl önce Eskişehirde ilk millî müfrezeler teşekkül ettiği zaman Eskişehir müfrezesinin Al-bayrak müfrezesi adım taşıdığım ve bu müfrezenin her tarafta Eski-şehirin namını dalgalandırdığını demokrasi mücadelesinde de Eski-şehirin Demokrat Parti saflarında yer almak üzere önderlik ettiğini tebarüz ettirerek demiştir ki:
— «Tarihe geçen insanlar sadece milletlerine ve memleketlerine hizmet etmiş sayılırlar. Bu gibi insanların vazifesi yaptıkları hizmetten sonra mütemadiyen öğünmek veya kendisini öğdürmek değil, ölünceye kadar milletin hizmetkârı olarak kalmak, kendileri hakkmdaki hükmü milletimizin ve tarihin kadirşinaslığına bırakmaktır.
Bir milletin iyi idare olunabilme-si murakabalı meclislerin kurul-
ması ile mümkündür. Cumhuriyetin ilânındanberi vazife gören sekiz devre Meclisin içerisinde müraka-balı olarak çalışan ve muvaffak olan Meclis yalnız Birinci B. M. Meclisi olmuştur. Çünkü, Birinci B. M. M. si feragat sahibi insanlarla dolu idi, muhalefet kuvvetli idi, muraka. ba tamdı.
İkinci B. M. Meclisinde de Terakki Perver fırkası hükümet tarafından kapatılmaya kadar bir yıl müddetle murakabalı Meclis devam etmiş, sonra artık tek parti devrine girilmiştir.
Sekizinci B. M. Meclisinde de Demokrat Parti murakaba vazifesini Milletvekili adedinin azlığına rağmen bütün kuvvet ve kudretiyle yapmağa çalışmıştır.
9 uncu B. M. Meclisinin şehresi bambaşka olacaktır.
Muhterem Eskişehirliler, bana i-timat eder ve beni seçerlerse milletimizin bir hizmetkârı olarak vazife yapacağım ve bu vazifeyi şerefle kabul edeceğim.»
Cebesoydan sonra Abidin Potu-oğlu ve Haşan Polatkan konuşmuşlardır.
! Başmakaleden devam:
Seçmenlerin sağ duyusuna hürmet olarak oyunu Halk Partisi lehine kullanmıştır. Fakat geçen dört sene zarfında, -geçim seviyesinin gittikçe düştüğünü görmüş, hâlâ «F» fıkrasından 4 sene sonra eline geçecek 10 liralık bir terfii beklemiştir. Bu gibi memurlardan, yeni yapılan vaidlere nasıl bir güven ve mukabele bekleyebiliriz?
Bu sözlerimize mukabil belki de . Memurların geçim seviyelerini düzeltmek için» hâzinenin gücü müsaade etmemiştir, denilecektir. Fakat hâzinenin takatına büyük yük olmıyacak başka vaidlerde de aynı verimsizlik ve muvaffakiyct-sizlik ile karşılaşmışadır. Bilfarz, adalet mekanizması hakkında yapılan vaidler, bu zümredendir. Yine 18 Temmuz 946 tarihli seçim beyannamesinde aynen:
• Yargıtayı hesapsız teferruattan kurtaracak İstinaf Mahkemelerinin hemen kurulması, gibi kat’î bir taahhüt yapılmıştır. Halbuki geçen dört sene zarfında ne İstinaf mahkemeleri kurulmuş ve ne de Yargıtay, hesapsız teferüattan kurtarılmıştır. Bilâkis adalet mekanizmasının işleyişindeki huzursuzluk, bir çok vatanseverleri endişeye düşürecek bir hal almıştır.
946 seçim beyannamesinde, seçimin ve demokrasinin zâmini olan şu taahhütler de dikkate şayandır:
•Seçimi idare edecek memurlarımız, kanunların hükümlerini her vatandaş ve her parti hakkında gözlerini kırpmadan tatbik için cesur ve kendilerine güvenir olacaklardır. Her vatandaşın serbest oylarının meydana çıkması kanunî ve vicdanî borcumuzdur, denilmiştir. Fakat 18 Temmuz 916 seçim beyannamesinin ihtiva ettiği bu taahhüdün de yerine getirilmediği muhalif ve muvafık bütün vatandaşların malûmu olmamış mıdır?
Buna mukabil Halk Partisinin 1950 seçim beyannamesi memleketin kalkınması hususunda yine bir çok vaidlerle doludur. Fakat daha geçenlerde Başbakan, henüz bir kalkınma plânı hazırlanmadığını, bunun için Amerikalı bir mütehassısa tetkikler yaptırılacağını, ondan sonra böyle bir plân meydana getirileceğini söylememiş miydi? O halde yeni seçim beyannamesinde ortaya atılan plân nedir? Memleketin İktisadî, ticarî, sınaî bünyesini ve imarını alâkadar eden bir plân, bir kaç gün içinde hazırlanarak ortaya konulabilir mi? Konulursa bunların tatbik edileceğine seçmenler inanabilir mi?
Bu vaziyette, iktidar partisinin, ezelî ve ebedî vaidlerine inanmakta mazur olan seçmen çoğunluğuna gücenmesi değil, onların şuur ve muhakemesine hürmet etmesi ve hareket tarzını ona göre ayarlaması beklenmelidir.
Adviye FENİK

İstanbul’da Fenerbahçe
ve Vefa galip geldiler
İstanbul, 30 (Hususî) — Millî E- I ğitim kupası deplâsman maçlarına bugün Fenerbahçe stadında devam ' edildi. !
ilk maçı Vefa ile Demirspor ara-sında oynandı. Takımlar şu kadrolarla sahaya çıktıları
Vefa: Şükrü, Mustafa, Rahmi, Emel, Melih, Salâhattin, Aziz, Galip, Suphi, İsmet, Bülent.
Demirspor: Emin, İskender, İsmet, Mehmet, Süleyman, Muzaffer, , Zekeriya, Kadri, Mustafa, Rıdvan, İsmail.
Hakem: İzmirden Mustafa Tümer.
Devre karşılıklı hücumlarla devam etti. 20 inci dakikada Vefalılar penaltıdan bir gol kazandılar.
Devre 1—0 Vefa lehine sona erdi. İkinci devrenin ilk dakikalarından itibaren Vefalılar Demirspor kalesini zorlamağa başladılar. Bu devre tamamen Vefanın üstün oyunu ile devam etti. Fakat gol çıkaramadılar ve neticede maçı 1—0 galip bitirdiler.
Fenerbahçe - Gençlerbirliği
İkinci maç Fenerbahçe ile Genç-
lerbirliği arasında idi.
Devrenin başlamaşiyle hücuma geçen Fenerbahçeliler, Gençlerbirliği kalesini çember içine aldılar ve .yedinci dakikada Halit vasıtasiylc ilk gollerini yaptılar. Lefter şahsî bir hücumla 28 inci dakikada ikinci golü yaptı.
40 mcı dakikada yine Lefter bir hücumda Gençlerbirliği kalecisini de atlattıktan sonra Fenerbahçenin üçüncü golünü yaptı.
Birinci devre 3/o sona erdi.
İkinci devre ortadan yaptıkları bir hücumla başlayan Fenerbahçeliler 10 uncu dakikada Ahmedin çektiği şütle dördüncü gollerini kazandılar.
Bu golden sonra Sarı - Lâciverttiler biraz duraklar gibi oldularsa da 31 inci dakikada Erol 20 metreden çektiği bir firikikle beşinci golü yaptı, üç dakika sonra bir fa-vul atışından topu yakalıyan Lefter rahat bir vuruşla Fenere altıncı gölü kazandırdı.
Maç bu suretle 6—0 Fenerbahçenin galibiyetiyle neticelendi.
Beşiktaş 4-1, Galatasaray
2-0 galip geldiler
İzmir, 30 (Hususî muhabirimizden, telefonla) — Millî Eğitim mükâfatı deplâsman maçlarına bugün devam edilid. İlk karşılaşma Muzaffer Ertuğun idaresinde Beşik-taşla Altay arasında yapıldı. İzmirli takımın hâkimiyeti altında geçen birinci devrenin 29 uncu dakikasında Altaylı Bayramın çektiği şütü Vedii’nin kendi kalesine havale etmesiyle birinci devre 1—-0 Altayın lehine sona erdi.
İkinci devrede Beşiktaş, takımında bazı değişiklikler yapmıştı. Bunun tesiri görüldü. 20 inci dakikada Faruk, 30 uncu da Bülent, 36
ncı da Hüseyin ve son dakikada Fahrettin birer gol yaptılar ve maçı 4—1 Beşiktaş kazandı.
Galatasaray — Göztepe
İkinci maçı Ankaradan hakem Reşat Önenin idaresinde Galata-sarayla Göztepe yaptılar. Dördüncü dakikada Gündüz ilk golü yaptı. 28 inci dakikada Garbis'in ortaladığı topu Reha güzel bir kafa vuruşuyla Göztepe kalesine soktu.
İkinci devrede Göztepe açıldıy-sa da gol çıkaramadı ve maç 2—0 Galatasaraym galibiyeti ile sona erdi.
Türkiye boks birinciliği
Zonguldak mitingi
★ (Baştarafı 1 incide) de; işçi kitlesinin iş hukukunu, iş em niyetini garanti edecek ve bu mevzuat ile ilgili çok esaslı kanun tasarılarını Meclise arzedeceğini söyle I miş, işçinin bugünkü hayat şart -larına uygun bir geçim tarzının mu hakkak tahakkuk ettirileceği hususunu anlatmış ve istisnasız bütün maden işçilerinin çok hararetli te-1
, zahüratına vesile teşkil etmiştir. ı
Muammer Alakant Zonguldakta | Zonguldak, 30 (Telefonla) — Ma-1 nisa milletvekili Muammer Alakant Cumartesi günü Zonguldak’a gelmiş tir. Malum olduğu üzere Muammer Alakant geçen devre Mianisa millet vekili olarak Meclise girmiş bulun masına rağmen bu defa bilhassa ZonguldaklIların vaki ısrarları üzerine Zonguldak milletvekili adaylığını kabul etmiştir. Sayın Muammer Alakant’ın Zonguldak aday listesinde yer alması Demokrat ZonguldaklIları çok memnun etmiştir. I
Baskı altında yapılan belediye . seçimi
Konya, 27 (Telefonla) — Akşehir’in Tuzlukçu bucağında baskı altında yapılan usulsüz belediye seçimi ve bazı vatandaşların yaralanma ve dövülme hâdiselerini ma hallinde tetkik etmek üzere İçişleri Bakanlığının gönderdiği Mülkiye müfettişi Nail, evvelki akşam doğruca Bucak Müdürüne misafir olmuş ve geceyi Tuzlukçu'da geçirdikten sonra hiç bir şikâyetçi ile
. ilgilenmeden dönmüştür.
Istanbulda’ki toplantılar
İstanbul, 30 (Telefonla) — Demokrat Parti bugün şehrin bir çok yerlerinde siyasî toplatılar yapmıştır. Bu toplantılarda konuşan D. P. Milletvekili adayları C. H. P. nin seçim beyannamesi hakkında esaslı tenkitlerde bulunmuşlar, bu arada işçi, köylü, maarif, sağlık vesaire gibi mühim memleket dâvalarına temas etmişlerdir.
İlk toplantı Çarşambada yapılmış, burada milletvekili adaylarından Firuzan Tekil ve Mükerrem Sarol konuşmuşlardır.
Saat 10 da Fatih Camii meydanında yapılan toplantıda İstanbul Milletvekili Faruk Nafiz Çamlıbel, Demokrat Partinin bir mürakabe partisi olarak yaptığı hizmetlerden bahisle demiştir ki:
«— Murakabe partisi olduğu halde bu kadar faydalı işler başaran Demokrat Partinin iktidara geldiği zaman ne kadar muvaffak olacağını takdir edersiniz. Memleketin şu perişan haline bakınız, bir tarafta muztarip bir halk, diğer tarafta müreffeh idareciler var. Bir tarafta büyük ve konforlu apartımanlar, diğer tarafta gecekondular ve fakir klübeleri. Halbuki, bu idareciler iktidarlarını halka borçludur..,
Sultanselim ve Edirnekapı’daki toplantılar
Buradaki toplantıda da işçi, köylü ve diğer dâvalara temas edilmiş I Firuzan Tekil, Faruk Nafiz Çamlı-
Dr. Talât Vasfı Öz
★ (Baştarafı 1 incide) Aksini düşünmeğe, şahsım için küçüklük addederim. Memleketin demokrasi yolunda yürüyebilmesi için seçim emniyeti birinci şarttır. Kanaatimce adil ve baskıdan azade bir seçim yapıldığı takdirde, halk için ve halk arasında yıllarca emeği geçen bir insan sıfatile, muhalefetin muvaffak olacağında ve D. P. nin ik tidara geleceğine, şüphem yoktur.» Memleketi iktısaden kalkındırmak için ne gibi tedbirlerin alınması ge rektiğini doktora sordum. Daha ziyade bir tıp adamı olan Talât Vas-finin, yalnız kendi branşında değil, diğer İlmî îmevzularda da salâhiyet sahibi olduğunu anlamak güç olmadı.
«— Memleketi, bulunduğu bugün kü güç durumdan kurtarmak, iktisadi istikrarı iade etmek ve vatan daşa daha normal hayat şartları temin etmek için, evvelemirde, şim diye kadar bakir olarak kalan tabiî kaynaklraımızı değerlendirmekle mümkün olacaktır, kanaatindeyim. Ticaretin gelişmesi ve piyasaya ferah lık vermek için devletçiliği hudut-landırmak, hususî teşebbüse imkân lar sağlamak ve hususî îsermayele-rin değerlendirilmesine yol açmak elzemdir.
Devlet icap ettiği yerde hususî teşebbüs ile müşterek bir mesai sar fetmek suretile, memleketin kalkınmasına çalışmalıdır. Esasen İktisadî istikrardır ki, hayat şartlarını ve vatandaşın yükünü hafiletecek-tir. Hayat pahalılığı tedricen giderilmelidir, zira ani föat sükûtları kötü akisler doğurabilir.»
Avrupayı ve Amerikayı yakından tanıması dolayısiyle Talât Vas_ fi Öz’den bizdeki hayat pahalılığı nı diğer memleketlerinkine nazaran mukayese etmesini rica ettim. Dok tor tereddüd etmeden:
.— Bizde hayat diğer ve hattâ harpten çıkmış memleketlerinkine nazaran daha çok pahalıdır..., demiştir. Konuşmayı yapan: NUSAT
bel ve diğer partililer konuşmuşlardır.
Firuzan Tekil demiştir ki:
•— En büyük inkılâbı yaratacağımız o bayram gününde vicdanınıza dayanarak vereceğiniz oylarla istikbalinizi tayin edeceksiniz.»
1950 yılı Türkiye Boks Birinciliğinin son karşılaşması dün de 19 Mayıs Stadında yapıldı. İki gündenberi devam eden karşılaşmalar boks sevenlere güzel maçlar seyretmek imkânım verdi. Bilhassa Garbis-Saim, Muammer - Suphi, Cevdet - İlyas karşılaşmaları çok çetin olduğu gibi, çok da heyecanlı geçti. İki günde 11 saat devam eden bu müsabakalarda alınan teknik neticeler şun lardır;
51 kiloda:
1 — Recep Özkutlu (İstanbul),
2 — Saim Börbük (İzmir).
54 kiloda:
1 — Doğan Karaca (Ankara ferdi)
2 — İrfan Demirkan (Bursa).
58 kiloda:
1 — Hüsnü Özarı (İstanbul),
2 — Turgut Sarper (Kocaeli).
62 kiloda:
1 — Mustafa İnci (Ankara),
2 — Sahir Ölçer (Kocaeli).
67 kiloda:
1 — Garbis (İstanbul),
2 — Saim Saygılı (Ankara).
73 kiloda:
1 — Ayhan Eryılmaz (İstanbul),
2 —Abdullah Tonba (Ferdi Ank.) 80 kiloda:
1 — Muammer Dumlu (İstanbul),
2 — Suphi Okur (Ankara). Ağırda:
1 — Cevdet Özçentek (İstanbul),
2 — İlyas Sakarya (Mersin). Takım tasnifinde;
1 — İstanbul,
2 — Ankara,
3— Kocaeli.
Müsabakalardan sonra derece alan boksörlere mükâfatları Orgeneral Nuri Yamut tarafından verildi.
H. Ö.
At Yarışları
İzmir
At Yarışları
ZAYİ — Seçmen kartımı, talebe hüviyet cüzdanımı ve otobüs pasomu kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisi hükümsüzdür.
Mustafa Polatoğlu
(786) T. M. Y. U. O. No. 291
KİRALIK DÜKKÂN — Modern şekilde yapılmış iki dükkâr. su, ve elektriği içinde. Erzahane, kuru yemiş, kuru kahve, bakkal ve türlü işe elverişli kiralıktır. Müracaat: Yarandaki 936/2 No. lu evde Haşan Karahan’a. Altındağ mahallesi asfalt yol üzeri Yüksel Sineması kar. şısı. (787)
ZAYİ _ No. 10258 bisiklet ehliyetimle, otobüs pasomu kaybettim. Yenilerini alacağımdan eskilerinin hükmü yoktur.
Atatürk Lisesi 5-C No. 2142
(784) Akın Finci
İzmir, 30 (Telefonla) — Dün İzmir yarışlarının altıncısı Kızılçullu Hipodromunda yapıldı. Koşuların neticelerini aşağıya yazıyoruz.
Birinci koşu: 3 yaşlı İngilizler, 2000 M.
1 — Duc 57
2 — Artık 63
3 — Fanfare 50
Ganyan 190. Plâse 100, 150 Kr.
İkinci koşu: Arap tayları 1200 M.
1 — Akıncı 58
2 — Nihavent 52,5
3 — V. I. 58
Ganyan 160 Plâse 130, 170 Kr.
Üçüncü koşu: B. Grupu Arap atları 2000 M.
1 — Çınar 50
2 — Maşallah 63
3 — 1 Nisan 51,5
Ganyan 270, Plâse 135, 200 Kr. Dördüncü koşu: A. Grupu Arap-
lar 2000 M.
1 — Tufan 56
2 — Nadide 50
3 — Havari 61
Ganyan 230, Plâse 125, 115 Kr.
Beşinci koşu: İngiliz atları 2000 M.
1 — Derebeyi 49
2 — Prenses 57
3 — Pullu
Ganyan 305, Plâse 120, 100 Kr.
Üçüncü koşuda Buket, dördüncü koşuda Kovboy koşturulmadı.
Çifte bahis: Akıncı - Çınar 525.
İkili bahis: Tufan - Nadide 425
kuruş verdi.
Türk Hava Kurumu Motor Fabrikasına aşağıda meslekleri yazılı personel alınacak
1 İngilizce ve daktilo bilen mütercim memur.
1 Kefalet verebilecek, mubayaa işlerinden anlar satınalma memuru. *'v
Birinci sınıf ve San’at Enstitüsü mezunu 1 Ressam, 2 Modelci. 1 Elektrikçi, 1 Tesviyeci, 1 Frezeci, 1 Sucu ve Boyacı.
Yapılacak imtihanda kazananlara liyakatlarına göre ücret verilecektir. İsteklilerin dilekçeleriyle birlikte 5/5/950 Cuma günü saat 10.— da imtihan olmak üzere Gazi Orman Çiftliğindeki Motor Fabrikasında hazır bulunmaları ilân olunur.
Demokrat Partinin Ankara mitingi
★ (Baştarafı 1 İncide) çıkmış gruplar gitikçe artıyordu.Mey dan tam bir bayram gününü hatırlatıyordu: Demokrasinin Zafer Bay ramı... Tam saat 15 de müthiş bir alkış tufanı ve yaşa, varol nidaları arasında Ankara D. P. adayları geldi. Bin müşkilâtla kamyona varabilen ve bu mütevazi kürsünün üstüne çıkabilen adaylar toplu olarak görününce tezahürat son haddini bul du. Öyle ki toplantı bir türlü açıla mıyordu. Nihayet il kurulu başkam Osman Şevki Çiçekdağ sık sık alkışlarla kesilen konuşmasını yaptı •ve dedi ki:
• Aziz hemşehrilerim;
Seçimlerin arifesi olan bugün -lerde bütün partiler hareket ve fâaliyet içindedirler. Her biri ayrı ayrı konuşarak vatandaşlarla hasbi hal etmektedirle. Her biri seçimler de zaferi elde etmek istemektedir, fakat 14 Mayıs günü asıl Türk mil letinin zafer günü olacaktır, çünkü o gün, millet vicdanı ile baş başa kalarak millî iradenin tecellisini »ağ Uyacaktır.» ■*
Hatip, Demokrat Partinin kuruluşunu kısa sözlerle ifade ederek, hürriyetsizlikten bunalmış olan milletin 14 Mayısta hürriyet ve haklarını kendi eline alacağını ve o gün yeni bir hürriyet güneşinin doğacağını söyliyerek: İktidar milletin asil ve heyecanlı hareketi karşısın da şaşırmıştır ve milletin hürriyet aşkını öldürmeğe çalışmıştır ve hâlâ çalışıyor fakat Demokrat Parti milletin hakiki varlığını ve hürriyetini sağlamak için çalışmış ve hâlâ çalışmaktadır. 1946 seçimlerine temas eden Osman Şevki, milletin o zaman da korkamadan ve tesir altında kalmadan bütün baskı ve şiddetlere rağmen sandık başına koştuğunu fakat herkes tarafından ma lum olan netice üzerinde bu güzel günde durmayı istemediğini söylemiş ve iktidarın başarısızlıklarım saymış ve 14 Mayısta elinizi vicdanınıza koyarak ve yalnız onun sesini dinliyerek oyunuzu verin, demiştir.
Müteakiben mikrofon başına gelen Profesör Sadrı Maksudi; varol ve yaşa sesleri arasında konuşmuş tur.
General Salâhattin Adil, İstiklâl Harbini kazanmış olan Türk milletinin hürriyeti de kazandığım da zannettiğini fakat biraz sonra ve bilhassa son senelerde iktidar partisinin şahsî emel ve ihtiraslarına kapılarak milleti unuttuğunu söylemiştir. C. H. P. nin seçim beyannamesini ele alan hatip bunun bir beyanname ve program olmadığına senelerdir tekrar edilen vaidlerin bir tekerrürü olduğunu ve bunun iktidarın bir itirafı zülupu olduğunu söylemiştir.
Harbe girmiş milletlerin yanında harbe girmediğimiz halde perişan duruma gelindiğini ve bir çok fırsatlar kaçırıldığını ifade ederek «Türk dilleıine yazık değil midir? O buna layık mi?) demiştir.
Bundan sonra söz alan Talât Vasfi Öz memleketin perişan haline temasla, Demokrat Parti iktüdara geldiği takdirde ancak yapabileceklerini ve olmıyacak vaitlerde bulun mıyacağım ve bu imtihandan milletin huzuruna yüz akı ile çıkacağını söylemiştir.
Son sözü Hamit Şevket İnce almıştır. Atatürkün memlekete istiklâl, hürriyet ve refah verdiğini fakat onun ölümünden sonra memleketin perişan bir duruma girdiğini, vatandaş hak ve hürriyetinin çiğ nendiğini söylemiştir. Millet Partisinin muvazaa isnatlarına da temas eden Hamit Şevket bunu şiddeti? reddetmiş ve ezcümle demiştir ki: «Onlar Celâl Bayan Rana Terhan ve meşhur grupu mu zannediyorlar?, Bu sözler çok alkışlanmış ve büyük tezahürata vesile olmuştur.
Konyada şantiye binası ve çimento anbaıı yaptırılacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğündan:
1 — T. M. Ofisinin Konyada yaptıracağı Et Kombinasına ait şantiye binası ve çimento anbarı inşaatı açık eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme 4/5/1950 Perşembe günü saat 15.00 de Ankarada Ge nel Müdürlük binası içinde toplanacak komisyonda yapılacaktır.
3 — Eksiltmeye gireceklerin, tatil günleri hariç olmak üzere, ek -siltme gününden 1 gün evveline kadar Genel Müdürlüğe yaziyle müracaat ederek yeterlik belgesi elmaları lâzımdır. Bu tarihten sonraki müracaatlar nazara alınmıyacaktır.
4 — Eksiltmeye gireceklerin, en ez 12000,— liralık bu ayarda bir inşaatı bir defada yapmış ve katî kabulünü yaptırmış olduklarına dair belge göstermeleri lâzımdır. Yeterlik belgesi verip vermemekte Ofis yetkilidir.
5 — Geçici güvenlik akçesi 1.350 liradır.
6 — Eksiltme evrakı Genel Müdürlük Malzeme Müdürlüğünde görülebilir.
7 — Ofis 2490 sayılı kanuna tâbi
olmadığından bu ihaleyi kısmen veya tamamen yapıp yapmamakta ser besttir. (2731)
V
I
4
Fi bı ğı
28
şe la
bs
ys bi

1
(
d ti h l. y
t
k d d t t r
I
c i
I ı I
İ
I ı
1

Comments (0)