Yıl: 2 — No. 367 * Teigrof adresi: Zafer Gazetesi - Ankara
SALI 2 MAYIS 1950 ★_FiyatıJıer yerde 10 kuruş.

£111

BÜYÜK İKRAMİYELER: N&. 254
Çıktı OTOMOBİL — BUZ DOLABI — RADYO 110 jç,.
Telefon 115619 ve 15315 * Denizciler Cad. 2 ★ Posta kutusu: 193
Samsundaki büyük miting bugün
Boyar Samsun'a vardı
D. P. Başkanı Gerzede de
bir konuşma yaptı
toplantıya ufak bir grupun iştirak ettiğini bil uımuşlerdir. Yukardaki resim bu biz, bu resmi hakikatleri bu derece tahrif edenler görsünler diye tekrar sütunlarımıza geçiri-
İktidar mahfilleri. Pazar günü An karada yapılan Demokrat Parti mitingini küçümsemiş ve
iddianın ne dereceye kadar doğru olduğunu isbat bakımından mühimdir! ve t~_, I_____________!___________ „„
yoruz. Sade hâdiseler değil, resimler bile İktidan tekzip
Bayar dedi ki: "Biz şu, veya bu zatın lûtufdidesifllarak onaıfekâpû edecek insanlar değiliz !„
Gerze, 1 (Arkadaşımız Fatin. Fuad bildiriyor) — Geçtiği yollarda büyük tezahüratla karşılanan ve u-ğurlanan Celâl Bayar dün gece saat 23 de Boyabata geldi.
Boyabatlı demokratlar Bayar’ı şehrin kapısında davullarla karşıladılar. Gece yarısı olmasına rağmen herkes ayakta idi. Gece Boya-batta geçirildi.
Bu sabah saat 11 de bir miting yapıldı. Köylerden de gelen büyük bir kalabalık huzurunda hükümet






X-
lât ine ara ek-un le-ını
)
k
İl
nel
cara-
ıki
r.
en bir ati air er-tıs
fü-p- I
âb» ve-
■er
I
D. P. Seçim beyannamesi
ı, meydanında yapılan mitingi Sinop ı
a milletvekili adayı Muhip DıranaSj
- kısa bir konuşma ile açtı. Dıranas ' t muvazaa isnatlarına cevap verdi ve
sözü Bayar’ bırktı. Bayar Demokrat I
ı Partinin kuruluşundaki gayeyi an-1
- lattı. Kuruluşu müteakip geçen saf namesi mütehassıs bir heyet tara-
- baları izah etti. Bayar bu arada - ■ g—’—
. şöyle dedi: |
« —Biz şu veya bu zatın lütuf- _
; didesi olarak ona tekâpu edecek in- ”
; sanlar değiliz. Milletimiz de bu ha-.
★ (Devamı S-. Z 3Ü. ' ' ‘
; r j
Beyanname hazırlandı - Parti Başkanı Celâi Bayar gelir gelmez yayınlanacak
Demokrat Partinin Seçim Beyan-
1 fından hazırlanmıştır. Seçim be-' yannamesinde D.P. nin programı izah edilmekte ve iktidarın dört se-timiz de bu na-. nedenberi tatbik ettiği- mali, iktı-Sa. 6 Sü: 4 de) I sadî politika vâkıalara dayanarak
r -1 rrı: ■


)1

W


,,L
Demokrat Par ti Başkanı son seyahatinde Düzce iller arasnda
Hayali hakikatten ayırmak lâzım !
Adviye FENİK
sini bilememişizdir. Halk partisi iktidarı, yalnız kendisine arzı hu-ye ehil olmadığı kanaatında- lûs edenlerle iş görmüştür. Bu arada akraba ve ahbap kayırma gayreti, aşın particilik ve tahakküm zihniyeti, bâzı kıymetli hükümet adamlarının da harcanmasına sebep olmuştur. Bütün bunlar, lâyık olduğumuz hayat seviyesine bir türlü ulaşamamamızın âmilleri olmuştur. Yoksa, C.H.P. eskiden ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de) I

Bahar
Bayramı
1 Mayıs Bahar
ve misaller zikredilerek tenkid edil- . inektedir.
Demokrat Parti beyannamesi yeni bir çığırın müjdecisi olarak zikredilmektedir. Beyannamenin hazırlanması için 3 kişilik mütehassıs bir heyet, gelen raporları birleştirmiş ve Türkiyenin İktisadî, zi- I raî ve malî sahada yapacağı kalkınmaların nelere istinat edeceğini I izah etmiştir. Beyannamenin neşri ' için D.P. Başkanı Celâl Bayarm Ankaraya gelmesi beklenmektedir.
Celâl Bayar, bugün Samsundan hareket edeceğine göre yarın An-karada beklenmektedir.
Celâl Bayar Ankaraya gelir gel- '1 mez beyanname gözden geçirilecek ; ve Perşembeye Türk umumî efkârına sunulacaktır. Alâkalıların söylediğine göre, beyanname iktidar j partisinde bir panik yaratacak ka- ■ dar kuvvetlidir.
Diğer taraftan, Ankara Demokrat Parti Milletvekilleri adayları her taTafta seçim propagandalarına devam etmektedirler. Yalnız dün müessif bir kaza olmuş ve Ankara adaylarından kıymetli kurmay subaylardan Seyfi Kurbek’in otomo-★ (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
etmektedirler.
Celal Bayar tarihi nutuklarından birini söylüyor
TURHAL’DA
Erzurum’da yakalanan
komünistler
BASKI
Seçimlerden
evvel silâh
■gM ugünkü iktidar, kendisinden I Ll başkasının memleketi idare-ye ehil olmadığı ’.mnzatuıda . dır; senelerdenberi dinlediğimiz nutuklar ve yapılan propagandalar hep bu fikir etrafındadır. Son günlerde de halkevlerinde sergiler açıyorlar, grafikler gösteriyorlar; önümüzdeki seçim için de rey derlemeğe bakıyorlar...
Sayın Hüseyin Cahit Yalçm’a bakarsanız; bu memleket sanki eskiden baştan başa demiryolları ile döşeliydi de, Cumhuriyet halk partisi mi banlan söktü? Madenler, tıkır tıkır işliyordu da, halk partisi mi banlan tıkadı? Ticaretimiz mükemmeldi de, bugünkü iktidar mı onu dardarda. Hayır, C.H.P. daima ileri bir hamle yaptı. Memleketi bu günkü refaha ancak o ulaştırdı.
Grafikler, sergiler, makaleler, tıepsi güzel... Fakat bizim de bunlara karşı söyliyecek bir kaç sözümüz vardır:
Eğer, memlekette plânlı ve rasyonel bir hareket tarzı tatbik edilseydi, daha çok işten anlayan kimseler iş başına gelmiş olsaydı, bu vatan ve bu millet daha çok refaha ve saadete kavuşmaz mıydı?
Nasıl inkâr edebiliriz; memleket, senelerce mahdut bazı kimselerin elinde bir tecrübe tahtası halinde kalm^tır. En müsait zamanımızda par^siyasetimizde 7 Eylül kararları gibi en yanlış bir ameliyeye girmişizdir. Bunun neticesi olarak, sade frl6 - 948 e kadar ithal mallarının bedeline fazla olarak 791 milyon lira vermişizdir. Sade mali sahada değil her sahada hakiki kıymetlerden ve cevherlerden istifade etme-
Boyramı neş'e içinde kutlandı
1 Mayıs Bahar Baj'ramı dün neşe içinde kutlanmıştır. Havanın güzel olmasından istifade eden AnkaralIlar kırlara çıkmışlar ve çiçekler arasında bir bahar günü yaşamış lardır. Mekteplerin tatilinden istifade eden talebeler de gruplar halinde gezintiler yapmışlardır.
İzmit’in Yonmcasırda C. H. P. liler gene silâh kullandılar
İzmit, 1 (Hususî) — İzmit’e bağlı Yarımca köyünde 14 saat içinde, başta Cumhuriyet Halk Partisi ocak başkanı olduğu halde bir kaç arkadaşı ve köy korucusu üç hâdise çıkarmışlar ve silâh atmışlardır.
Verilen haberlere göre hâdiseler şöyle olmuştur:
Nisanın 29 unda köyde yapılmakta olan bir düğünde kız evi olan Ömer Üzümcü’nün evine gece saat bir sıralarında, evde misafirler çen giler ile eğlenirken köy korucusu İbrahim Tunç vazifede kullandığı silâhı ile kapıyı kırarak içeri dalmış ve silâhını misafirlere çevirip:
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
Bazı kimselerin evinde aramalar yapıldı. Nezaret altına alınanlar oldu
Erzurum 1 (Telefonla) — Şehrimizde emniyet makamlarınca bazı kimselerin evinde geniş mikyasta aramalar yapılmıştır. Kuvvetle ve ısrarla söylendiğine göre hâdise bir komünizm tahrikçiliğidir. Henüz isimlerini tesbit edemediğim birkaç kişi nezaret altına alınmıştır. Arama yapılan sanıkların evlerinde sosyalizme ve komünizme ait bir çok kitaplar, broşürler ve mektuplar bu arada da henüz mahiyeti tesbit edilemiyen birtakım kitaplar bulunmuştur. İlgililer bu hususta sıkı bir ketûmiyet muhafaza etmektedirler.
Bunlar 1 Mayıs münasebetiyle tahrikler yapmak istiyorlardı.
Tahkikat genişledikçe çok mühim ipuçları elde edileceği söyleniyor. Yakalananlar bugün adalete teslim edileceklerdir.
Berlin'de 1 Mayıs hâdisesiz geçti
Batı ve Doğu bölgesindeki nümayişlerde korkulan hâdiseler olmadı
Berlin, 1 (a.a.) (Afp) — Dünya yüzünde karşı karşıya bulunan iki siyasî akide taraftarları bugün Ber ünde 1 Mayısı ayrı ayrı kutlamaktadırlar. Şehrin Doğu ve Batı kısımlarını ayıran sınırın iki tarafında
D. P. Ankara adayları : 6
Şfcker fabrikasında çalışan bazı işçiler S:msunna sürüldü

D. P. nin Uşak mitingi çok heyecanlı oldu
Abdullah Gedikoğlu ve
da gösteriler cereyan etmiştir.
Yarım milyondan fazla Batılının iştirak ettiği Cumhuriyet meyda -nındaki merasim esnasında 1 Mayısın beynelmilel mahiyetini belirt mek amaciyle Marshall plânına dahil 19 memleketin bayrakları da direklere çekilmiştir.
I-Iür sendikalar milletlerarası birliği temsilcisi Irving Brovn’un konuşmasından sonra sözü Almanya-nın İttihatçı Bakanı Jacob Kaiser almıştır.
Daha sonra konuşan Berlin belediye başkanı Reuter ezcümle demiştir ki:
•Önümüzdeki Hamsin yortusunda Doğunun anlıyacağı tek lisan kuvvetin dilidir. Bütün Almariyanın, hattâ bütün Avrupanın kalbi Ber-linde çarpmaktadır. Doğu Alman-* (Devamı Sa. 6 Sü: 2 de)
Turhal, 1 (Hususi) — Turhal şeker fabrikasında iktidar baskısı başlamıştır. Seçim yaklaştıkça telâşın artmakta olduğu görülmektedir. 4 gün evvel fabrikayı ziyaret eden genel müdür işçi mensubun demok rasiye olan sevgi ve alâkalarını ya-kinen görmüş, fabrika direktörlüğüne talimat vererek gitmiştir. Bu talimat iki gün sonra fabrika direktörlüğü tarafından tatbik mevkiine konarak genç fabrika elemanları ani bir emirle Samsuna gönderilmişlerdir. Bu gönderilenler âdeta sürgün ve serpiştirme mahiyetinde oldu. Serpiştirmeye tâbi tutulan bu arkadaşların arasında aile durumları feci denecek derecee fena olan -lan da vardır. Bazı işçilere de demokrasiye meyyal oldukları müddetçe kendilerine hariçten iş bulmaları tehdidinde bulunulduğu öğrenilmiştir. Aldıklan emir üzerine Samsuna hareket etmek mecburiyetinde olan işçi gençleri halk tezahüratla uğurlamıştır. C. H. P. iktidarının 1946 metodlarına başladığının bir delili olarak yapılan bu hareketi halk nefretle karşılamış -tır.
AKINTIYA---1
L____KÜREK
Kütahya Milletvekili Hakkı Gedik ve diğer hatipler iktidarı tenkidettıler
Uşak, 1 (Telefonla) — Bugün ı Sabahtan itibaren şehri Uşakta Demokrat Parti tarafından na günlerinden birini tertip edilen açık meydan toplantı-1 makta olduğu görülü sı, demokrasinin bir zaferi, Demok-1 bil, kamyon, araba rat Partinin yüce varlığının parlak sılaları ile ve bir örneği olmuştur. Demokrasi dâ 1 dökülen ve den vasına gönül veren binlerce köylütılmak şerefini ye şehirlinin katıldığı bu meydan J terin sayısı binleri aşıyordu, bemol; toplantısı bir fikir ve kanaat' rat Parti ilce merkezi dol mahşeri halini almış, ortaya atılan boşalıyor, milli havalar ç fikirler ve müdafaa edilen tezler ' dinleyiciler üzerinde derin ve müs j bet akisler yaratmıştır.
bin liradır. Di-- henüz tesbıı
Cevdet Soydan
(Yazısı 2 ncı sayfada) I edilememiştir.
İslahiye'de do?u âfeti
mahvoldu sel götürdü
) — Tılh. Geçil: ilçesine bir buçuk yüklüğünde dolu kasaba dahi-
kamyonların korneleri, zurnalar heyecanı büsbütün arttın-|
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 5 de)
YEDEKCi
f/aflZotudA.
Sen geleceksin diyerek yollara halılar serdirdim!
A manın, dostlar müjde!
Ninctte de Valois geliyormuş!
Kim diye, sormayın? Meşhur bir profesör mü? Yoksa bir ulaştırma uzmanı nu? Maden kömürlerimizi rasyonel şekilde işletecek mütehassıs mı?
Hayır, bilemediniz!
Ninette, bir bale mütehassısıdır!
Belki bazıları bale do nedir? diye sorarlar. Balo alafranga çengidir! Marifeti de tek ayağının, tek parmağı üzerinde fırr dönmektir!
Bu sıralarda böyle bir mütehassısa ihtiyaç hissedilir değil mi? — Yedckçinin YEDEĞİ.
Bayta; 2

ZAFER
D. P. Ankara adayları: 6
Otomobille kadın
2 - 6 - 195Ü
D. Partinin tahrikler
İş muhasebeye kaldı ise...
I ktidar Partisi organları, her
• işi bitirmişler gibi şimdi de, muhasebeciliğe başlamışlardır. Partili, partisiz vatandaş kütlele- | rinln ne fikirde olduğunu hiç nazara almadan uluorta yaptıkları neşriyatın, kendi âzalarını bile müteessir ettiğini düşünmeden, Demokrat Parti hatiplerinin nefret topladıkları hülyasına kapıl, mış ve bunları hesaplamakla meşgul olmaya başlamışlardır.
Bundan başka, söz düello. sunda yaya kaldıklarından ve edilecek valt bulamadıkların -dan, ortaya başarılmış müs -bet bir iş koyamadıklarından artık işi, Demokrat Parti ve ona alt her şeyi, sözü, yazıyı, hareketi, nutku vesaireyl kötülemeğe dökmüşlerdir.
Hele, propaganda nutku esnasında, hayata gözlerini yuman bir vatandaş hakkında kullandıkları lisanın, her türlü nezaket ve ip-sanlık kaideleriyle kabili telif olmaması, ufacık psikolojik meselelerde bile, kendilerinin ne kadar yavan bulunduklarını göstermişlerdir.
•Yirmi beş sene» vecizesinln mucitleri, her türlü iyilikleri kendilerine, buna mukabil her • türlü kötülükleri muhalefete mal edince, her şeyin olup bittiğini, halkın artık kendilerine İnandığını farzedecek kadar ambale ol muşlardır.
Bir zamanlar, İşler hakikaten iyi gidiyordu. Lâkin bir buğday meselesi ile bir şeker meselesi her şeyi karıştırdı. Hepimizce malûmdur kİ, bir tarihte hükümet bir tamim çıkarmış ve köylünün buğdayını filân ayın bilmem kaçıncı gününe kadar, geçmiş gün tam rakamını lıatırlıyamıyacağız, galiba on bir kuruşa alacağını, o tarihten sonra buğdayın dokuz kuruşa ineceğini bildirmiş ve herkesin elindeki buğdayını getirip satmasının menfaati iktizası olduğunu İlân etmişti. Bunun üzerine bir çok kişiler buğdayını getirip parasını almış idi. Bahsedilen tarih gelmiş çatmış fakat, buğday 9 kuruşa düşeceği yerde, birden, bire on üç kuruşa yükseltilmişti Şekerde de ayni taktik tekrarlanmış, beyanatlar verilmiş, resmi sözler edilmişti. Buna nazaran şekerin fiyatına en ufak bir zam dahi yapılmıyacaktı. Fakat resmî te minalların intişarından hemen bir . gün sonra şeker beşyüz bilmem kaç kuruşa çıkarılmıştı. O tarihten beri bu gibi hâdiseler zaman zaman tekrar edüegeldiği için artık umumî efkâr, İktidar partisi organlarının neşriyatını tamamen ters mânada mütılâa etmek mecburiyetinde kalmışlardır.
Bugün de vaziyet değişmemiştir.
O sebeple, son günlerde şiddetlenen ve kendilerinden olmıyan her şeyi kötüleyen neşriyatın da ak&i mânada nazan itibare alınacağını düşünmeleri ve karşı tarafı küçük göstererek değil, kendi ba-şardıklan memleket meselelerini ortaya koyarak sempati toplamağa çalışmaları daha doğru olurdu.
Hikmet YAZICIOGLU
kaçırmaya teşebbüs
Dün sabah Ulus Meydanında başlayan ve Asri Mezarlık önüne kadar devam eden heyecanlı bir takip ve tecavüz hâdisesi olmuştur.
Hüsamettin Güvenç. Haşan Kutlu-bulut isminde iki deniz eri ile Hipodrom bekçisi Ali ve boşta gezen I Dursun bir taksi ile Ulus Meydenın ■ dan geçerken taksi ile giden ve yanında üç erkek bulunan bir kadın ; görmüşlerdir.
Bir müddettenberi kaçak olan iki
1 asker ve arkadaşları, Önde giden taksinin peşine takılarak Asrî Mezarlık önüne kadar takip etmişler ve Zehra isimli kadının bulunduğu 1 taksiyi durdurmuşlardır. Hüsamettin ve arkadaşları Zehrayı erkeklerin elinden almak istemişlerse de kadının yanındakiler karşı koymuş lar, iki taraf arasından uzun bir boğuşma olmuş, bu sırada kadının elbiseleri parçalanmıştır.
Zehra askerlere sandıklan
1 gibi kadın olmadığını, çocuğunu ziyaret ederek hastahaneden döndüğünü, yanındaki erkeklerden birisinin eniştesi, diğerinin de ak -rakaşı olduğunu söylemiş ise de mütecavizleri inandıramamıştır.
Bu sırada zabıta memurları mütecavizleri yakalamak istemiş iseler de muvaffak olamamışlar an -oak şoförü ele geçirebilmişlerdir.
Aradan bir kaç saat1 geçtikten sonra diğer sanıklar da yakalanmış ve savcılığa teslim edilerek tahkikata başlanmıştır.
Bileyici ile müşterisi arasında kavga
Dün Maltepe semtinde oturan bir Amerikalı üsteğmen ile bıçak bileyicisi arasında kavga çıkmış ve ne. ticede Amerikalı subay tabanca ile, bileyici de bıçakla birbirlerine hücum etmişlerdir.
Amerikalı subay bıçağını bilet -mek için kapının önünden geçen bileyiciyi çağırmış ve uzun bir pazarlıktan sonra anlaşmaya varamadan işi kavgaya dökmüşlerdir.
Bileyici bilemek üzere aldığı bıçağa sarılmış, Amerikalı da tabancasını çıkararak mukabelede bulunmuştur.
Her hangi bir hâdiseye meydan ' verilmeden kavganın önüne geçilmiş, her iki taraf hakkında da tahkikata başlanmıştır.
Esrar kaçakçısı bir karı koca
Haklarında tevkif müzekkeresi kesilen ve bir müddetten beri esrar kaçakçılığı suçundan aranmakta o-lan Mehmet Temel ve Nadide Te- ’ mel isminde bir karıkoca Küçükesat ta bir evde yakalnmışlardır.
Aynı evde âlem yapmak üzere gelmiş bulunan üç umumi kadın bulunmuş ve bütün ev halkı yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
Bir çoban Kızdırmakta boğuldu
Kırıkkalenin Sarıköyünde oturan bir çobanın boğulmasiyle neticelenen bir hâdise olmuştur.
Sarıköyünde oturan ve Keskin kazasının köylerinde çobanlık yapan Ramazan Demir isminde 23 yaşlarında bir genç yıkanmak için Kızılırmak nehrine girmiştir. Ramazan fazla yüzme bilmediği için akıntıya i kapılmış ve bir müddet sonra boğu-I tarak ölmüştür.
Ramazanın cesedi suya girdiği yer den üç kilometre ilerde bulunmuş I ve mahallî jandarma teşkilâtı tara I fından tahkikata başlanmıştır.
Bir işçi otomobil altında kaldı
Dün şehrimizde bir taşıt olmuş ve şoför Halil Kuzukıran ida resindeki 3491 plâka numaralı taksi, uuuu Miuıaooa «ıvj.u, »94r* .v dar ge- kömür deposu civarından geçerken lirliler hisetmektedir. Kanaatımca Haşan Aygün isminde bir ameleye hayat şartlarını daha normale irca edebilmek için
i kabiliyetini yükseltmek lâzımdır kİ Fransızların dediği gibi mümkün ol tedavi altına alınmış, şoför hakkın mıyan hiç bir şey yoktur. NÜSAT da da tahkikata başlanmıştır.
Abdullah Gedikoğlu ve
Cevdet Soydan
1318 senesinde Çamlıdeıede doğmuş olan Cevdet Soydan, maişetini çiftçilikle temin eden bir aAenin çocuğudur. Hayatta kendi kendine çalışmış ve yetişmiş olan Cevdet Soydan'ın birinci memuriyeti, ilk okul öğretmenliğidir. Maarif ailesindeki çalışmaları kademeli olmuş tur. Bilâhare Ankara Atatürk ilk okulu müdürü iken Hukuk Fakültesine devamla, Fakültenin imtihan larını mvaffakiyetle verdikten son ra, adliye mesleğine intisap etmiştir. 1929 yılındanberi adliyenin muh telif vazifelerinde bulunmuş olan Cevdet Soydan’ın son memuriyeti İzmit Asliye Ceza Hâkimliğidir.
Cevdet Soydan kendisine sorduğum muhtelif sualleri şöyle cevaplandırmıştır:
Yeni Seçim Kanununun koyduğu sistemler her türlü dedi koduyu ve hoşnutsuzluğu önliyebilecek derecededir. İl ve ilçe seçim kurulları ile sandık kurulları ayrı ayrı ve birbirinden kısmen müstakil organ, lar olarak ihdas edilmiş demokratik teşekküllerdir. Bu teşekküllerin başına gerek tayin gerekse kura u-sulü ile getirilen kimselerin dürüst ve haysiyetli insanlar olması, seçimin selâmeti namına kâfi bir temi-
nat sayılabilir kanaatindeyim.
İktisadî kalkınmayı temin için, akla, hesaba, mantığa dayanarak tedbirler almak zorundayız. Bu tedbirler iktisadi hayatın kendi kanunlarına aykırı olmamalıdır. Ve iyi netice alabilmek için evvelâ halk çoğunluğunu teşkil eden köylü züm resinin servetini arttırmak, iştira ; kabiliyetini yükseltmek ve sıhhati sağlamakla işe girişilmesi lüzumuna kaniim.
Memlekette bir hayat pahalılığı vardır. Bu da tamamile sunîdir. Bence bu sunilik daha ziyade devlet müdahalelerinin çeşitliğinden ve iktisadi devlet teşekküllerinin keyfî hareketlerinden doğmaktadır. Sunî pahalılığı mucip olan sunî tedbirleri izale etmek suretile işe başlamakta faide görüyorum. Dev-letçiliğin kudutlandjrılması da İktisadî kalkınmayı temin edecek âmillerden biri olarak sayılabilir.
A
Abdullah Gedikoğlu
Demokrat Parti Ankara İl Kurulu ve İl Genel Meclisi Üyesi Abdullah Gedikoğlu, Demokrasinin tahakkuku mücadelesinde ilk vazife alanlardandır.
1327 de Ankaıada doğmuş olan Gedikoğlu, lise tahsilini İstanbul-da yaptıktan sonra Fransaya gitmiş, İktisat ve Âli Ticaret Fakültelerinden mezun olmuş ve Organizasyon şubesinden Lisans almıştır. Bu arada henüz intişar etmemiş. Türlüye İktisadiyatı hakkında bir eser yazmıştır. Ticaret Vekâleti Teşkilâtlandırma Umum Müdürlüğünde raportör iken, Demokrat Par tinin kuruluşunda bu vazifesinden istifa ederek Demokrat Partinin saflarında yer almıştır.
Abdullah Gedikoğlu sorduğumuz sualleri şöyle cevaplandırdı:
— Demokrat Parti dâvasının doğruluğuna ve Türk Milletinin siyasî olgunluğuna güvenerek seçim mücadelesine katılmış bulunmaktadır. Bu mücadelede D.P. nin milletin iradesiyle muzaffer olacağına kaniim. Çünkü Demokrat Parti, kuvveti hak olarak değil, fakat hakkı en büyük kuvvet olarak kendisine şiar edinmiştir.
— Yeni seçim kanunu oldukça tatminkârdıre, fakat 1946 seçimlerini gördükten sonra yeni kanunun nasıl tatbik edileceği meselesi orta-| ya çıkıyor. Bu sebeple 950 seçimle-
Atıfbey mahallesinde oturan Bah- rjnin dürüst olabileceğine inanmak riye Dağıstan isminde bir kadın mer- j jçjn Hükümet ve idare Amirlerinin divenden inerken düşmüş ve vücu- ■ dunun mühtelif yerlerinden ağır surette yaralanmıştır.
Yaralı kadın tedavi edilmek üzere
hastaneye kaldırılmıştır.
Takside tabanca atan sabıkalı
Dün Askeri Dikimevi civarında bir sarhoş taksi ile giderken etrafa üç el tabanca ile ateş etmiştir.
Eski sabıkalılardan olan Ahmet isminde bir genç, arkadaşları ile birlikte içki âlenunden dönerken üzerinde taşıdığı tabanca ile rastgele ateş etmeye başlamıştır.
Ahmet zabıta memurları tarafından yakalanmış ve ilk ifadesinde hakiki tabanca değil mantar tabancası kullandığını söylemiştir.
Güpegündüz sokak ortasında tabanca atan Ahmet ve arkadaşları kakkında tahkikata başlanmıştır.
Bıçaklı çekirdekçi
Ali Kamil Kuru isminde bir seyyar çekirdekçi sarhoş bir vaziyette Yenihayat mahallesinde giderken ' düşmüş ve bu sırada koltuğunun altındaki bıçak göğsüne batarak yaralanmasına sebep olmuştur.
Yaralı çekirdekçi hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Merdivenden düşerek yaralandı
kanun ve millet hâkimiyetine samimiyetle sadık kalmak asaletini göstermelerine bağlıdır diyeceğim. Vatandaş hak ve nürriyetini tahdit eden kanunları bertaraf etmek ve onların yerine milletin bünyesine uygun kanunlar çıkartmak baş-«------ - - | lıca gayemizdir. Köylüyü kalkın-
manının kapıcısı Arslan aynı Apartı- dırma dâvası da ele alınması lâ-mana dilenmek üzere giren Fatma • Açı ismindeki bir kadını yaralamıştır. , „„ _______
Kapıcı yakalanarak tahkikata baş fakat ciddî lanmıştır.
Dilenciyi dövmüş
Çankırı caddesi Tavşanlı Apartı-
D.P. Çankaya Bucak Başkanlığından:
Çankaya. Yenişehir, Maltepe, Dikmen, Bahçelievler ocaklarımızın seçim sandıklarında vazife almış bulunan arkadaşların ikinci toplantısını 2.5.1950 Salı günü saat 20.30 da İzmir Caddesi 20 numaralı Bucak merkezinde yapılacağından alâkalıların gel meleri rica olunur.
zım gelen işlerdendir. Bunu şimdi-döverek ye kadar olduğu gibi bir propagan-I da vasıtası olarak ele almak değil
2_‘__1 .1221 ve samimî tedbirlerle işe girişmek lâzımdır. Fakat mevzular ve dertler o kadar çok ki bugünden bunların arasında isabetli bir tasnif yapmak mümkün olsa bile çok uzun sürer. Vatandaşın içinde kıvrandığı ve senelerdir halle-dilemiyen yaşama şartlarının yükseltilmesi de, Demokrat Parti iktidara geldiği takdirde ele alacağı en mühim mevzulardan biridir.
Memlekette hayat çek pahalıdır. Bunu bilhassa köylü, işçi ve c
Türk imâli olan
Bitmez mürekkepli kalemleri bir defa görmeniz menfaatiniz icabıdır.
Mürekkepleri bir sene bitmez
Bittiğinde 50 kuruşa dolusu temin edilir.
Uçları bilyalıdır, bastırılmakla bozulmaz ve düştüğünde kırılmaz.
Fiatı 150 kuruştur
Toptan - Perakende satış yeri Aslan Ankara Kuyumcusu PARÜNAK ASLIGÜL
Aııafartalar Cad. No. 204 Tel: 11876 (Sark Kundura Pazarının vanıuda)
Kiralık Daire
Sağlık Bakanlığı Cihan sokak No: 31 daire 7. İki oda bir hol. Kapıcıya müracaat. Görüşmek için, Necatibey mah. Firuzağa Sokak, Gezi Apartmanı No: 1. Müracaat saati: 18 den itibaren.
Kiralık oda
ı
Bayan İçin bir veya İki oda möbleli. Bakanlıklar karşısı, 8 - 12 arası Telefon; 21434,
karşısında durumu
D.P. lideri tahrikler karşısında Hühûmete nıüzaheret edeceğini açıklamakla, ki ndi partisinin bir prensip partisi olduğunu isbat etmiştir. Mükâfatını halkın itimadını kazanarak görecektir _____
hm:
Cihad öaban
kazası
____ ______„_____ çarpmış ve muhtelif yerlerinden vatandaşın iştirâ yaralanmasına sebep olmuştur. ____ Yaralı hastahaneye kaldırılarak
îlâl Bayar’ın, seçimler arifesinde, matbuata Demokrat Parti .adına verdiği demeç, muhtelif bakımlardan dikkate şayan bir mahiyet arzetmektedir.
Seçim günleri yaklaştıkça, ortada kızgın ve sert bir havanın esmeğe başladığını hisseder gibi olmuştuk. Demokrat Parti, memleketin tarihinde ilk defa vukua gelecek büyük millî bir hareket karşısında, memleketin mutlak bir sükûnet içinde kalmasını temin için elinden geleni yapıyor ve ortalığı kızıştırmak maksadı ile, çeşitli fedakârlıklara katlandığı görülüyor.
Kendi seçim taktiği ve stratejisi bakımından da buna lüzum vardır.. Zira biliyordu ki, memleketin yüzde sekseni muhaliftir, elverir ki bu muhalefet unsurlarını sandık başına getirmek mümkün olsun.. Ortada ’şuriş, kavga, itimatsızlık havası eserse, sandığa korkarak gelmeyen her rey sahibi, Demokrat Parti için bir kayıptır. Onun için, muhalefet pertimiz sükûn ve nizam mevzuu üzerinde Hazreti Eyyûbun sabrı ile İsrar etti ve Halk Partisine hiç bir fırsat vermemiş olmanın çarelerini aradı. Halk Partisi bu durgun havayı bulandırmak istemedi değil?.. Muhalefetin şiddet politikasına baş vuracağı hakkındaki parola en se-lâhiyetli ağızlardan ortaya atıldı, fakat, bu sözler, umumî efkârda hiç mesken bulamadan söndü... Çün ki oynanmak istenen oyunlar, artık halka ayan olmuştu.
Halk Partisi bu taktikle de iktifa etmedi., kendisine rey kazandırması muhtemel olan her cereyanı körükledi. Pilâvoğlu hadisesi, İktidarın, rey hırsı dolayısiyle inkilâp gayelerinden ne kadar uzaklaşmış olduğunu göstermek bakımından ehemmiyetlidir.. Şarkta, şehleri, aşiret reislerini elde etmek için, bir takım gayrî meşru yollara saptı ve bu yolda en ufak tetbirleri bile ihmal etmedi.. Ezcümle yirmi beş senedir kapalı tuttuğu türbeleri açarken bile mutaassıp halkın dikkat nazarım eelbetmek içinj İstanbulun ufacık, tefecik Valisine resmî merasim yaptırdı. Bütün bunlar yetmemiş gibi, Mareşal vefat edince buna karşı gösterilmesi icap eden asgarî saygıyı da göstermeği ihmal etti^.. halk bu hadise karşısında o kadar büyük bir nefret duydu ki, hükümete mukabele için, yollara döküldü.. Ortada Fahrettin Kerimin takdirname almış olmasına rağmen devlet diye bir şey kalmadı... Tabiî yüz binlerce insanın arasına, bir takım tahrikçiler de katılarak nahoş hâdiselerin vukuuna meydan verdiler.
İş bununla da bitmedi. Millet Par tisi, Kırşehir mitinginde durup dururken bir (Kürt - Türk) meselesini ortaya attı. Bundan istifade ederek, memleketteki zümrelere taallûk eden bir çok söz söylemesine imkân verdi. Ve Boyarın Şark harekâtında Kürtleri imha ettirdiğini ima ederek sözde Demokrat Parti | aleyhinde propaganda yapmış oldu.
Millet Partisi, bu iddiaları ortaya atarken asıl Şark harekâtını fiilen idare edenin merhum Mareşal olduğunu unutmuş göründü. O harekât esnasında bu gün Millet Partisinin liderleri meyanında bulunan Aldoğan da vafize almış bulunuyordu. Bu itibarla, eğer ortada böyle bir mesuliyet varsa, ve bu mesuli-
lar, yahutda kanuna çarpılacaklardır.
Halk Partisine gelince o da şimdi takip etmiş olduğu yanlış politikanın cezasıpı çekmektedir. Muhalefeti parçalamak, ondan istifade etmek için girişilen tertipler, Demokrat Parti aleyhinde olmaktan ziyade memleket aleyhinde bir cereyan almış bulunuyor. Milletçiler, Demokratlara söverlerken Halkçıların yürekleri yağ bağlıyor, du.. Şimdi etekleri tutuştuğu zaman, millî menfaatlerimizin kurtarılması bakımından onların daima minnettar kalmaları lâzım gelen bir hizmette bulunmaktan Demokratlar çekinmediler. İktidarın gözü o kadar kararmıştı ki, bu hizmetin cesametini ölçebilmek kudretinde dahi değildir. Onun için Celâl Bayarın bu mevzudaki demecini, Ulus refikimiz ufak bir havadis gibi neşrederken diğer sütunlarda da yıkıcı hareketlerine israr-| la devam etmekten vaz geçmiyordu. —y — - ...... »u4 Demokrat Parti lideri, tahrikler
işlemek isteyenlerin arzularını ön- karşısında, Hükümete müzaheret Jeyemez amma,, suç bir kere işlen- edeceğini açıklamakla, kendi par-™1... tecrim etmesini tisinin bir
prensip partisi olduğunu | medenî bir seviyede dolaştığını ve herşeyden fazla vatanperver bir teşekkül olduğunu ispat etmiş oluyor. O yaptığı bu tarihî vazifenin mükâfatını, halkın itimadını kazanarak görecektir.
yet, 1946 dan sonra çıkan partilerin eteğine yapışacak ise Millet Partisi kendisini töhmetten hiç bir suretle kurtaramamak lâzım gelirdi,
Fakat biz, işin burasında değiliz.. Zihniyeti ve metodlan beğenmiyoruz. Millet Partisi, Demokratik gelişmenin, kanunî mücadele çerçevesi içinde cereyan edeceğine kani değildir. O halkı ayaklandırmak istiyor. Bunun için de her vasıtayı mübah görüyor. İrticai alenen körüklüyor. Anasır arasına fitne sokacak. nutuklar verdiriyor. Sokak tecavüzlerine kendi zihniyeti içinde cevap verebiliyor. Küfürle şeref ve haysiyet yıkıcılığı onlar için kolayca tatbik edilir bir üşül olarak kullanılıyor. Nitekim Sayın Sadık Aldoğan, adliye koridorlarında, gazetecilere verdiği bir demeçte (Yi-I ne de hakaret edeceğim diye İsrar ıa UCVUIII eııucnvc„ vaz. t ediyor.) Kanunlarımız mutlaka suç Demokrat Parti lideri.
dikten sonra, onları de bilir.
Anlaşılıyor ki, bu arkadaşların devlet nizamı hakkındaki fikirleri çok eksiktir. Bu itibarla. devlet kurma mesaisine iştirak hususundaki iddialarında henüz çok naeehildir-ler. Ya kanun ve nizama uyacak-
Cihat BABAN
r

'•i Ankara Belediye Başkanlığından Milletvekilleri Seçimi Kanununun 53 üncü maddesi gereğince propaganda için duvar ilâhlarına muktezi yerleri, belediyemizce a-şağıda isimleri yazılı mahaller olarak tesbit edilmiştir.
Afiş suretile seçim propagandası yapmak arzusunda olan siyasî partilerle bağımsız adayların belediyemize müracaatları lüzumu ilân olunur.
Kapalı otobüs duraklarında
1 — Çankırı caddesi, Etlik - Keçiören durağı,
2 — Sağlık Bakanlığı durağı (Ulusa gidiş istikametindeki),
3 — Bahçelievler (Karakol durağı),
4 — , » (İş Bankası durağı),
5 — » (Son durak),
6 — Maltepe son durak,
7 — Kurtuluş durağı,
8 — Cebeci Dikimevi durağı,
9 — Samaııpazan durağı,
10 — Keçiören, (Gazino karşısındaki durak),
11 — Kızılay.
Dıvarlarda ayrılan afiş yerleri:
1 — Gazi Mustafa Kemal Bulvarı (Nokta durağında benzin de-
posunun yanında)
2 — Kızılay . Kâzım Özalp caddesinde Sular İdaresinin istinat
duvarı,
4 — Samanpazarı (Hamamönü istikametinde) Sokoni Benzin istasyonu karşısındaki duvar. (2828)
I
~ ' ...............................
Devlet Denizyolları ve Limanları İşletme Müdürlüğünden
1 — Yolcu vapurlarının hareket gün ve saatleri Ankarada aşağıdaki yerlerden öğrenilebilir:
ctMıvtîrt]
13137)
11565)
11572)
D. Denizyolları Ankara bürosu Şf. liği
Yataklı Vagonlar Bürosu
12025)
12045)
2 — Yabancı memleketlere sefer yapan vapurların bilet ücretleri 13137 No. dan sorulabilir. (2833)-(5519)
D. Demiryolları Danışma Bürosu
LÜZÜMLÜ TELEFONLAŞ Yangın ........
Sıhhi imdat Trenler .......
Hava Yollan....
Yataklı vagonlar Su ârıza ......
Elektrik ......
Havagazı ......
Başkent Taksi Yem Güven Tak» Merkez Takıl ...
Tnıan Taka .....
Muhabbet tellallarının hiç bir zaman unutmadıkları bütün kayıtlar vardı bu kâğıtta: Müşterinin konsomasyonundan yüzde on... Ve bunun gibi daha bir çok iğrenç şeyler. Kâğıdı geri verdim. Edith:
— Ne dersiniz? diye sordu...
— Hiç... Diyebildim. Fakat herhalde yüzümün İfadesi bu hiçten daha fazla şeyler anlatı yordu.
— lmzalıyayım mı?
— Hayır.
Boer’e dönerek:
— Ne dedi, duydunuz mu?
— Duydum.
— İmzalamıyorum.
Boer kâğıdı cebine soktu. Sonra beni yeni görüyormuş gibi u-zun uzun yüzüme bakarak:
— Kim bu adam? dedi.
Edith:
— O sizi alâkadar etmez, diye cevap verdi.
Bunun üzerine Boer kada bir eda ile doğrudan doğruya bana hitap etti:
— Siz kimsiniz?
Adımı ve en son çalıştığım gazetenin adını verdim.
Petroviç kötü kötü sırıtarak:
— E... Bundan ne çıkar? dedi. Edith hiddetle bağırdı:
— O benim nişanlım.
Bu sözler üzerine İki adam kahkahalarla gülerek uzaklaştı-
Çeviren: M.T.
Yazan: FERENC MOLNAR
lar. Onların gülüşü, bana ilk defa, sürgünde, İşsiz bir gazeteci olmanın hicap ve acısını duyurdu. Budaneştede Petroviç ile Boer, polisten çok benim gazetemden korkarlardı.
Boer bir ara dönerek:
— Nişanlı mı dedinizdi? şanlı ha... diye güldü.
— Evet nişanlım.
— Mösyö Tomka gibi, Albay Keery gibi bir nişanlı, öyle mi?
Ben bu isimleri ilk defa duyuyordum. Edith, kıpkırmızı oldn.
— Gel, gidelim buradan, dedi.
Hiç bir hareket yapmadau dikilip kaldım. Bu adamlardan birinden birini mutlaka tepelemem lâzımdı. Eğer bu budalaca hareketi yapmadımsa, Bay Petro-viç’i mi yoksa Bay Boer'i mi döveyim diye vakit geçirmem buna sebep olmuştur. Aynı zamanda başka bir yumruğu da hatırladım. Bu vapurda Edith içiıı bir başka adama atmış olduğum yumruk da hatırıma geldi Şimdi yine böyle bir işe giriş
Ni-
, bu, hakikaten biraz aşırı kaçacaktı..
Boer, benim tereddüdümden istifade ederek:
— Demek nişanlın... dedi... Pekâlâ, pekâlâ biz bekleriz E-dlth.
Petrovlç de bir yandan arkadaşının kolundan tutmuş sürüklerken bir yandan da lâf yetiştiriyordu:
— Çok sürmez yavrucağım, çok sürmez... Bir gün alur baba Petro^in dükkânına düşersin.
Hiddetimden titriyerek;
— Kâfi artık, diye bağırdım. Bu tarz konuşmak kâfi...
Öteki:
— Gel Boer, gel, dedi. Bilirsin ki, ben kocalı kızlan hiç bir -zaman angaje etmem. Nişanlı denen şeyden hazzetmem zaten... İçim bulanır...
Sonra yine çırpınarak Edith’e döndü:
— Bir gün olur yine baba Petrovlç’e gelirsin yavrucağım. Gözlerin yaşlı, çorapların parça
parça... Meteliksiz ve aç olarak baba Petroviç’ln dükkânına düşersin.
Boer kızmıştı:
— Lâkin sakın bana geleyim, deme, dedi.
Edith, soğukkanlılığını toplamıştı. Alaycı bir eda- ile:
— Asla... dedi... Senin dükkânına ayak basacak değilim .. Umumhane müdürü sen de... I-kiniz de kerhane patronusunuz. İşte bu kadar.
Boer birdenbire döndü:
— Ama senin de yerin orası evlâdım, dedi. Bir gün gelecek bunu anlıyacaksınız ama, o zaman çok geç olacak.
Elimi kaldırdım... Fakat E-dith araya girdi. Neyse, bir şey olmadı. Bay Petroviç’le Bay Boer, konuşarak, gülüşerek gittiler.
Edith:
— Gel gidelim, dedi.
Elimden tuttu. -Patronların» bulunmadıkları tarafa doğru yürüdük. Kendi kendimi bu rolde gülünç hissediyordum. Don
Quiclıotte’luk oynamanın mânası var mıydı sanki? Bu zamana kadar Edith, bu gibi adamların a-rasmda yaşamış ve başına bir kaza gelmemişti. Benim kaba ' saba şövalyeliğim belki de ona mesleğini kaybettiriyordu...
Otuz metre kadar yürüdükten sonra, Edith:
— Teşekkür ederim, canım, dedi. Çok teşekkür ederim.
— Tomka, dedikleri kim oluyor? 1
— Yalandan ibaret
— Peki Albay Keery?
— O da bir başka yalan.
— Demek herkes yalan söylüyor?
— Evet
— Yalnız sen müstesna?
— Evet ben müstesna...
Güvertede bir aşağı bir yukarı dolaşıp durduk. Ve bir daha ne ben, ne o bu bahsi açmadık.
Biz dolaşırken, öbür taraftan bir adam koşa koşa geldi. Heyecan içinde olduğu belliydi. Bizim biraz ötemizde dolaşan dostlarını etrafına toplayarak, tek kelimesini dahi anlayamadığım yabancı bir dille çabuk çabuk konuşamağa başladı. Bizim yanımızdakiler de o tarafa doğru koşuştular. Acaba yangın mı çıktı? Yoksa biri denize mi düştü? diyordum. Biz de ötekiler-
A (Devamı var)
Büyük
Ankara
11109
Yeni Park

Sus
¥
00
91 1
14881 11566 21575 ı 24846 24846 ' 22222 22333 11111 Silil
SİNEMALAR VE
EĞLENCE YERLERİ
(15931) Paylanılmayan güzel «t SevgUL
(23432) Gangastvr Hafiye. (22294) : Kıskanç kadın. Tanı. • plka.
(14048) Oonç kız kalbi. (11131) ; Alavden pdnıWw
Zehir kaçakçıları (14672) : Paraşüt taburu. Ha.
plshaııede İsyan (14071) ; Bir fakir delikanlının hikâyesi. Günahkâr kalbler (18846) : ButalobJl. Bey
Yıldıran.
ECZAHANELER
Yeni, Derman, Çankaya,
Cebeoi
J TAKVİM I
Rumî) 1366 — Nisan 19
Hicrî: 1369 — Recep
2 Mayıs 1950 Salı

ADYD»TELEFON-TELGRAF HABERLERİ

Ruslara karşı sabotaj hareketi
Komünist Çin ve
güvenlik konseyi
Birleşmiş Milletler teşkilâtı Genel Sekreteri Trygve Lic-nin Avrupa seyahati büyük alâka toplamakta devam ediyor. Genel Sekreter. Londradaki temaslarını bitirerek Paris’e geçmiştir. Burada yapacağı temaslar sonunda Lie, Moskovaya da gidip gitmemek kararını verecektir.
Genel Sekreterin ihtiyar ettiği bu seyahate başlıca saik, Güvenlik Konseyinin bugünkü muattal durumudur. Hatırlarda olduğu gibi, Sovyet murahhası, milliyetçi Çin delegesi -amfin mevcudiyetinden ötürü toplantıyı terketnıiş ve milliyetçi Çin temsil olundukça Konseye girnıi-yoceğini bildirmiştir.
* Birleşmiş Milletler Aanayasası gereğince, Güvenlik Konseyinin beş daimî üyesi arasında oybirliği esas olduğundan, Sovyet Rnsyanın gaybubeti her hangi bir karar almayı imkânsız kılmaktadır. Şimdi, yapılacak iş Sovyet Rusyanın tekrar Konseye avdetini temin, yani komünist Çin hükümetinin Konseyde temsil edilmesini sağlamaktır. Halbuki bugüne kadar Mao Çe Tuııg idaresi ancak İngiltere ve Sovyet Rusya tarafından tanınmıştır. Amerika henüz komünist Çin rejimini tanımamıştır.. Bu durum ortaya siyasî olduğu kadar hukuki mahiyeti de bulunan bir mesele atmaktadır. Trygve Lie, Amerikan şahsiyetleriyle görüştükten sonra, Londra ve Pariste, hu meselenin nasıl halledilmesi gerektiğine dair sorumlu kimselerle konuşmuş ve hükümetlerin bu hususta neler düşündüklerini anlamağa çalışmıştır. Genel Sekreter, gerekirse Moskovaya da gidecektir.
Bu sütunlarda daha evvel de belirtmeğe çalıştığımız veçhile, komünist Çinin tanınması ve dolayı-siyle Güvenlik Konseyinde temsil oulnması bir emrivakidir. Zira or tada inkâr edilemiyecek fiilî bir durum vardır: Komünist hükümet, Çinin kıt’a üzerindeki bütün topraklarını idaresi altına almıştır. Milliyetçilerin elinde Hainan ve Formoza adalarından başka toprak kalmamıştır. Hainan’m da . komünistler tarafından tamamen işgal ’ edilmek üzere olduğu bugünkü ha-berlerdan anlaşılıyor. Bu vaziyet dahilinde Amerikanın izzeti nefis mülâhazasını daha ileri götürmemesi beklenebilir. İzzeti nefis meselesi diyoruz, zira, açıkça söylemek gerekirse, Amerikanın, komünist zaferine kadar Çiııde takip ettiği siyaset milyarlara mal olmuş ve tam başarısızlıkla neticelenmiştir. Bir yandan bu muvaffakiyetsiz-liği alenen itiraf ederek komünist Çini tanımak, diğer taraftan, Güney Doğu Asya'da komünizmi önlemek için kararlar alınırken ayni bölgede esas itibariyle mücadelenin hedefi olan bir hükümetle yeniden siyasî münasebetler tesisi mecburiyetinde kalmak, bir hükümet için umumî efkâra kolaylıkla arzedile-cek hususattan değildir. Bununla beraber, hâdisat artık tercih hakkı-r- ortadan kaldırmış bulunuyor. İL..ndan başka. Amerikanın, komünist Çini tanıması halinde herkese karşı dermeyan edebileceği büyük su götürmez bir mucib sebep de dır: Birleşmiş - Milletleri yıkmamak. Bu yolda Amerika şimdiye kadar daima başta gelmiştir. Ve bugün de Trygve Lie’ııin seyahatine muvazi olarak girişilen yeni bir teşebbüsle yine başta gelmektedir. Amerika Dışişleri Bakanı Acheson’a müşavir olarak tayin edilen Cumhuriyetçi Foster Dulles, Anayasanın tadili meselesini ortaya atmış bulunuyor. Dulles'e göre, Güvenlik Konseyinde beş büyük devletin oybirliği esası kaldırılmalıdır. Umumî olarak Veto hakkı tabiriyle ifade olunan bu esas, filhakika, konseyi çok kere meflüç bir vaziyette bırakmıştır.
Foster Dulles bundan başka komünist Çinin temsil edilmesine taraftar olduğunu da belirtiyor ki, bu, Amerikada, yukarıda zikrettiğimiz tanıma temayüllerinin kuvvetlendiğini göstermek bakımından enteresan olduğu kadar Dulles’in realist görüşüne de bir delildir. Zira, konseyde Veto hakkı hâki kaldığı müddetçe, Sovyet Rusya'nın herhangi bir kararı durdurmak için komünist Çinin oyuna zaten ihtiyacı yoktur. Anayasa değiştirilip oybirliği esası kaldırıldığı takdirde ise Batılı demokrasilerin her zaman çoğunluğu sağlayacakları muhakkaktır. O halde, komünist Çin murahhasının Güvenlik Konseyinde Sovyet Rusyaya pratik bir yardımı olmıyacakhr, denebilir.
^■fitün bu mülâhaza ve hâdiselerin ışığında, Londra’daki Üçler Konferansı yepyeni esaslara varmazsa, komünist Çinin pek yakında Güvenlik Konseyinde temsil ()-lunmasına intizar etmek doğru olur.
Konseyde
Dr. Çl-
Mücahit TOPALAK

HER GÜN BİR HÂDİSE
Baltıkta çete hareketi büyüyor
Çeteciler Rus polisi ile müsademeyi kabul edecek kadar kuvvetli
(a.a.) — Stokholm ğını ve 200 Rus askerinin öldüğü-
Stokholm, 1 —— -
Tidningen gazetesinin dün bildirdiğine göre Sovyet işgali altında bulunan Baltık memleketlerindeki çeteciler Rus askerî trenlerine karşı baltalama hareketine girişmiş ve , Sovyet polisi ile açık mücadeleye girişmiştir.
Kaynaklarını açığa vurmıyan gazete, Letonyada geçenlerde inşa e-dilen bir demiryoluna karşı yapılan baltalama hareketinde Letonyanın Menti ve Levaci kasabaları arasında askerî katarın yoldan çıkartıldı-
nii yazmaktadır.
Letonya ve Litvanya çetecilerinden biaret bir grup Rusların M.V.D. birlikleri ile şiddetli bir çarpışma yapmışta'.
Gazete, çetecilerin sığındıkları samanlığı Rusların ateşe vermesi üzerine öldüklerini bildirmiş ve misilleme hareketi olarak aralarında 16 yaşında bir kız ve iki mek-tebli çocuk da bulunan 20 sivil Rus-lar tarafından öldürülmüştür.
Yeni bir meslek !
/^Gazetelerde görüyoruz; ora-
da, burada bir çok toplantılar oluyor. Yalnız İstan-bulda, bir günde 12 yerde Demokrat Parti toplantısı var...
Ocaklarda, bucaklarda, ilçelerde yapılan hususî toplantılar da caba! Hepsinde asgarî beşer kişi konuşsa, yekûna vur dunuz mu, şu kadar kişi eder!
Şimdi düşünüyorum; bu kadar toplantıda söylenenleri zaptetmek için ne kadar gizli memura ihtiyaç var. Bari alâkadarlar, bir de Steno kursları açsalar!... — A. F.
Dünya Basınından
Hulâsalar
.... 1/5/950
İNGİLİZ BASINI
Atlantik Birliği deniz manevraları
Arnavutluk zor
durumda kaldı
Yopılacak olon m^nevrol ra büfen üy lir ifirak edectk Londra, 1 (Nafen) — Geçen sene Mayıs aymda olduğu gibi bu sene de -aynı ay Batı Birliğine mensup memleketlerin donanma birlikleri ınühim manevralara iştirak edeceklerdir. Bu Mayıs ayında yapılacak olan deniz manevralarının birincisine «Activity» ismi verilmiştir. Geçen sene Mayıs aymda yapılan ilk manevraların ismi «Varity» manevraları idi.
Muhabirlerin bildirdiklerine gö- _ . ----------------
re, bu manevralara uçak gemileri edindiğini belirterek Arnavutluğun destroyerler, kruvazörler ve deniz- ' stratejik ehemmiyeti üzerine dur-altılar iştirak edeceklerdir. Bu deniz manevralarının bir Holanda A-nıiralı tarafından idare edileceği' de açıklanmaktadır.
Diğer taraftan İngiliz Amirali Lord Frazer’in de İskoçyadaki bir limandan hareket ederek Norveç, Danimarka ve Hollandayı ziyaret edeceği bildirilmektedir. Lord Frazer bu ziyareti esnasında Norveç Daniamrka ve Holanda Genel kurmay başkanlar! ile temas edecek ve Mayıs aymda Batı birliğinin yapacağı manevralar hakkında da görüşmelerde bulunacaktır.
Bir Endonezya heyeti Moskcvcd ı
Sovyet Rusya bu memleketi mukadderatı, a terketnrvş
Vaşington, 1 (a.a.) — Baltimore Sun gazetesi siyasî yazarına göre Rusya, kaybolmuş telâkki ettiği Arnavutluğu artık mukadderatım terketmiş ve böylece Akdeniz üzerinde kalan son mahrecinden vazgeçmiştir Muharrir, bu karara son iki sene zarfında Yunanistan ve Yugoslavyadaki siyasî durumun gelişmesi neticesi varıldığını söylemekte. bu malûmatı Vaşington-daki inanılır yabancı kaynaklardan
maktadır.
Muharrir, bu memlektin Sovyet Birliği atarafmdan terkedilmesi keyfiyetinin muhtemel bir neticesi olarak komünist olmıyan veya hiç olmazsa Stalin aleyhtarı unsurların burada iktidarı ele geçirmelerini mümkün görmektedir.
Ing'liz Ha(Liy? Bckcnı iomünis’lere hücım
etti
Londra, 1 (a.a.) — Mahalli bir heyet tarafından .atom bombasının im basma ait alman bir karar suretini imzalamağı reddeden Harbiye Bakanı Strachey gece Dundee’de yapılan münakaşalı bir toplantıda demiştir ki:
«Atom silâhlarının kullanılmasına tamamiyle aleyhtar olmakla beraber bu katar suretini imzalıya-mam. Çünkü diğer meselelerde olduğu gibi bu meselede de komü nist partisinin iyi niyetinden şüpheliyim.»
Bakan demecine şöyle son vermiştir:
«Bu harp ve sulh meselesinde, komünist partisi barışın ve çalışan sınıfların menfaati dahilinde değil, fakat sadece Sovyetler Birliğinin Milletlerarası menfaatlerine bağlı olan kendi menfaatleri çerçevesi dahilinde konuşup hareket etmektedirler.»
Son zamanlarda sağcı bir gazete, komünizme müzahir eski yazılarını herkes önünde reddetmediği i-çin Strachey’e hücum etmiştir.
Arcp bi I ği t pl anlısı sonraya tı akıl iı
Londra Radyosu, (Basın - Yayın)
Genç tayyarecinin emsalsiz fedakârlığı
Karısı, üç aydanberi feci bir hastalığın ızdırabiyle kıvranıyordu
Tayyare saatte 3000 kilometre hızla gidiyordu. 3000
metre yükseklik, karısının
Manchester Guardian gazetesi bu sabahki başyazısında Pakistan Başbakanı Liyakat Ali Hanın Londra se yahati üzerinde durmakta ve Pa-kistanın içinde bulunduğu vaziyeâ gözden geçirmektedir. Gazete Liyakat Ali Han’ın Vaşingtonda kalacağı esnada Amerikan Devlet a-damları ile yapacağı görüşmelere de temasla şunları yazmaktadır:
«Hindistan Başbakanı Nehru ile bir anlaşmaya varmak suretiyle Liyakat Ali Han 3 senedenberi başında bulunduğu devlete en büyük hizmeti yapmıştır. Pakistan, Hin-distana nazaran iktisadi alanda daha iyi neticeler almıştır. Bugünkü başarıların başlıca önderi Liyakat Ali Han’dır.»
Manchester Guardian gazetesi bundun sonra Pakistanın iktisadi vaziye‘1 üzerinde durmakta ve ik-: tisadî alanda ) e bütçe muvazenesi bakımcıdan da I akistanın IlınJis-I tana nlsbeü.n daha müsait bir du-| rumlu buiur.drğunu yazmakta ve bütün meselenin sermaye tedarikinden ibaret olduğunu yazmaktadır. Gazeteye göıe liyakat Ali Han bu meseleyi Vaşingtonda halledebilirse, memleketine en büyük hizmetlerden birini daha yapmış olacaktır.
News Chronıcle, gazetesi Yakın Doğudaki vaziyeti ele almakta ve bu bu vaziyetin ideal olmadığını, halledilmesi gereken bir çok meselelerin halen askıda bulunduğunu kaydetmekte ve Arap Birliği ile srail Devleti arasındaki münasebetlerin mutlaka halledilmesi gerektiğine işaret etmektedir.
sıhhati İçin tehlikeliydi.
İngiltere hava kuvvetlerine mensup olan genç bir tayyareci, kahramanlıkla tavsif edilebilecek kadar büyük bir iş başarmıştır. Son günlerde, onun bu başarısı dillere destan olmuştur. Genç, neş’eli ve cesur tayyareci M. Patriek, karisiyle beraber Mısırda oturuyorlardı. Kendisi ekseriyetle İngilterede kalmakla beraber, tayyaresiyle sık sık gidip karısının yanında bir iki gün kalıyor ve tekrar İngiltereye dönüyordu.
Patriek ne yapacağını şaşırmıştı. Fakat ne olursa olsun, mademki tehlike vardı, aşayıa inmesi lâzımdı. 600 meyreye kadar alçaldı, Fırtına hâlâ bütün şiddetiyle devam ediyordu. Fakat, Patriek cesaretini takınmış ve her şeyi göze almıştı.
Şimdi, yağmurla karışık bir dolu yağmaya başlamıştı. Genç pilot, tayyaresini sağ salim yere indire-siye kadar fırtına ile müedele etti.
Nihayet Londra üzerine gelmişlerdi. Artık, tehlikp geçmiş sayılırdı. Tayyare meydana iner inmez içinde büyük bir ferahlık duydu, sıhhi imdat arabası, karısını çabu-
cak hastahaneye götürdü.
Halen hastahanede yatmakta olan karısı tehlikeyi atlatmış bulunuyor. Tekrar sıhhatine kavuşmuş sayılabilir. Yakında hastahanedon çıkınca, hemen Mısıra, eski evlerine gidip gene o güzel günlere dönmeği arzu ediyor.
Bu 'işte en çok sevinen kocası Patrick’tir. Zira, hem karısının hayatını kurtarmış ve hem de büyük bir iş başarmıştır. Arkadaşları ona, bu cesaret ve metanetinden dolayı bir kahraman nazariyle bakmakta ve bu hadiseden dolayı kendisinden sitayişle bahsetmektedirler.
Uzun süren uçuşlar yaptığı zaman,
Mısırda biraz mola veriyordu.
Patriek, gene bir gün Mısıra gelmişti. Henüz 22 yaşında bulunan karısı, üç aydanberi feci bir hastalığın ızdıı-abı ile kıvranıyordu. Müptelâ olduğu hastalık bir nev’i felç idi. Kadıncağız evvelâ evinde tedavi ediliyordu. Fakat gittikçe hastalığı vdhimleşn^ekte olduğundan, kadını tedavi etmekte bulunan doktorlar Patrick’i çağırdılar
Bingölrfe D. P. müfettişi aleyhinde bir tertip
Hainan’ın işgali tamamlanıyor
Hongkong, 1 (A.A.) — «Afp»:
Hongkong gazetelerinin Kantondan gelen bir telgrafa istinaden bildirdiklerine göre Hainan Güneyinde bulunan Sulin, dün komünistlerin eline düşmüştür.
Böylece Hainanın işgali tamamlanmış olacaktır.
Gazetelerin ilâve ettiğine göre milliyetçi birliklerin merkezi bir kaç güne kadar tamamen tahrip e-dilecektir.
Moskova, 1 (a.a.) — (Afp) — Birleşmiş milletlerdeki Endonezya heyeti başkanı Polar’ın idaresindeki Endonezya heyeti Prag’dan Moskovaya gelmiştir. Heyet, Sovyet Rusya ile Endonezya arasında siyasî münasebetleri tesisi meselesini incel iyecektir.
Siniye S vu'mo
Bokonnın ist.fosi k ıbul edilmedi
Londra Radyosu, (Basın - Yayın) — Dün Şomda Suriye bakanlar kon. meyinin toplantısından sonra konse-seyin, savunma bakanının istifasını kabul etmemeye karar verdiği bildirilmiştir.
American Pasifik komu'anı müsterih
Melbaurne, 1 (a.a.) — Birleşik Amerika Pasifik filosu Başkomutanı Amiral Arthur Radford yakın istikbalde pasifikte haıp tehlikesi görmediğini dün bildirmiştir. _______ )______
Amiral Radford harbin ileride da- ' — Arap birliğinin siyasî komitesi-* hi muhakkak olduğuna kani bu- I nin toplantısı 7 Mayısa tehir edil-lunmadığını belirtmiş ve Pasifikte iniştir. İrak, Arap birliği genel sek- zeltmek arzusunda bulunduğu yo-olağanüstü bir Rus faaliyeti gös- reterliğine tekbf edilen tarihte si- ı lundaki beyanatına getirerek bunun teren hiç bir şey olmadığım ilâve yası komitenin toplantısına iştirak memnunlukla karşılandığını beyan etmiştir. edemeyeceğini bildirmiştir. | etmiştir.
ko-
Avusfuryada komünizm t h ikâtı
Londra Radyosu, (Basın - Yayın) ' — Avusturya cumhurbaşkanı Dr. Giga dün Sovyet bölgesinde verdiği söylevde, memleketteki münist faaliyetlerine temas
rek Avusturya komünist partisinin faşist metodları kullanarak huzursuzluk yapmaktan geri kalmadığını söylemiştir.
Dr. Figl, komünistlerin barış teminatları ile haddinden fazla teçhiz edilmiş kuvvetleri arasındaki uygunsuzluğa işaret ettikten sonra sözü mareşal Titonun Yugoslavyanın Avusturya ile münasebetlerini dü-I zeltmek arzusunda bulunduğu yo-
— Karınızın bir an evvel iyi olmasını istiyorsanız en kısa bir zamanda İngiltereye götürmeniz icab ediyor. Zira, vaziyeti çok tehlikelidir, dediler.
Patriek bu haberi alınca çok ü-züldü; zira, karısını çok seviyordu. Hemen sefarete koştu ve durumu olduğu gibi arzetti. Fakat, orada bir çok zorluklarla karşılaştı. Nihayet müsaadeyi koparabildi.
Karısını tedavi etmekte olan iki doktora, kendilerine İngiltereye kadar refeket etmelerini rica etti. Hemen, karısını tayyareye naklettiler. İki doktor da hastanın bâşu-cuna yerleştiler. Patriek pilot mahalline geçti.
Biraz sonra tayyare havalanmıştı. Aklı fikri hasta karısında olan Patriek, vaktinde yetişememe korkusu ile tayyareye hız verdi. İlk dakikalarda tayyare saatte 3000 kilometre hızla uçuyordu.
Fakat, aksilikler çıkmaya başlamıştı. Hava birdenbire karıştı. Büyük bir fırtına kopmak ihtimali Patrick’i korkutuyordu. Nitekim, korktuğu başına geldi. Fırtına patladı. Tayyare büyük bir güçlük içinde fırtına ile mücadele ediyordu. Halbuki, Patriek bir an evvel hedefine ulaşmak istiyordu. Daha fazla fırtına ile müsadele edemiyece-ğini anlayınca, yükselmek zorunda kaldı. Daha yukarılarda sakin bir hava bulacağını tahmin ediyordu. Nihayet, 3000 metreye kadar yükseltti. Fakat, karısının yanında bulunan doktorlar, bu kadar yükseğe çıkmanın,, kjıl4ısının sıhhati bakıl-mından tehlikeli olacağını söylediler.
Serbest Fıkra t
Balıklardan medet!
cçenlerde, Ticaret Bakanımız Vedat Dicleli, Türkiye-nin en ucuz memleketlerden biri olduğunu söylüyordu. Ona göre, meselâ Yunanistanda hayat 193# e nazaran yüzde 22 bin küsura çıkmışken, Türkiyede ancak yüzde 375 filân gibi bir şey
Söyler elbette! Onun, evde su böreği açmaktan, Cemil Sait Barlas gibi limon almak İçin o-tomobille manava gittiği yok ki!...
Derken arkasından Oksford Üniversitesi İktisat Profesörlerinden bir zat, Türklyeye geldi; ve gazetecilere şunları söyledi:
— Hindistan, Suriye, Amerika, lıcr yeri grzdiın. Fakat Türklye-
————- Yazan —
Sarıçizmli
deki kadar hayatın pahalı olduğunu görmedim! İngiliz Profesör, sonra bunun sebebini izah edecek, Türkiye’nin İktisadî mukadderatını Marshall plânı gibi geçici bir tedbire bağlamış olduğunu ileri
Şimdi benim şaştığım bir nokta var; Ticaret Bakanımız Sayın Dicleliye mi İnanalım; yoksa Oksford'lu Profesöre ml? Biri yerli mütehassıı, diğeri ecnebi mütehassısı!
Biri yerinde oturuyor, diğeri dünyayı dolaşmış! Biri Bakan,
politika yapabilir. Öteki Profesör hakikati şirank diye olduğu gibi söyler...
Ama, işimize geldiği zaman yabancı mütehassıs, işi fnize geldiği zamaıı yerli Bakan değil mİ?
Fakat aziz kariler! !8ize yine ne Vedat Dicleliye, ne de Oks-ford’Iu Profesöre bakmayınız! En doğrusunu size, bize yine köşebaşındaki bakkal Ali e-fendi, Veli efondl, kasap Ziya e-fendl, manav Ömer efendi söyler!...
Sakın balıkçıya, kulak asmayın! O bugünlerde İktidarla birdir; hamsiyi 25 e, uskumruyu 50 yo indirdi!
Denizde balık mı ararsınız, Jk« tidarda da şans!...
Rus ordusunda firarlar çoğalıyor Berlin, 1 (a.a.) — (United Press): Komünist aleyhtarı Berliner An-zeiger gazetesinin dün bildirdiğine göre, Sovyet askerlerinin gittikçe artan sayıda batıya kaçmalarını önlemek üzere Almanyadaki Sovyet işgal birlikleri günde ancak i-ki saat kadar serbest kalabilmektedirler.
Gazeteye göre, Sovyet gizli polisi, Sovyet işgal birliklerinin yüzde sekseninin silâhlarını almış, yalnız kasaturalarını bırakmıştır. Bu birliklere sadece ihtiyaç görüldüğü vakit silâh, verilmektedir.
Marshall yardımı için uzman yetiştirilecek
Vaşington, 1 (a.a.) — Avrupa iktisadi işbirliği idaresinden bildirildiğine göre, Marshall yardımından faydalanan memleketlere mensup 223 uzman Nisan ayı içinde Birleşik Amerikaya gelerek teknik eğitim kurslarını takip etmiştir. Marshall plânının 3 üncü tatbik senesinde Avrupa İktisadî işbirliği İdaresi, Avrupa memleketlerinden 4 binden fazla uzman celbederek ' teknolojik istihsal ve inkişafta A-merikan usuleri hakkında kendilerine bilgi vermeği tasarlamaktadır. , u
Bingöl, (Hususî) — D.P. açık hava toplantısı, ilçe ve ocaklardan ge len binlerce vatandaşın iştirakiyle spor sahasında yapılmıştır. Mıtingte bir çok hatipler iktidar partisini tenkit, baskı ve tehditlerin devamından şikâyet etmişlerdir. En son konuşan Demokrat Parti müfettişi Kemal Obüs Demokrat Parti programı ve tüzüğünün tahlilini yaparak parti umdelerini bir daha belirtmiş ve demokratik hayatının ondan istifade etmesini bilen milletlere bahşettiği feyiz ve ikbali, tarihi misallerle izah etmiştir.
Miting sonunda tuhaf bir hadise olmuştur. Parti müfettişi bundan evvelki gelişinde gûya orman hususunda kendisine akıl danışan bir şahsa «hakkınızı vermiyorlarsa siz de ormanları ateşe verirsiniz» şeklinde konuştu diye bir ihbar yaptır-mıştır.Bu ihbar üzerine Kemal Obüs savcılıkça çağırtılmış ve ifadesine müracaat edilmişti. Bu mürettep ha. dişe memleketin millî servetlerinden ormanlarımız hakkında hiç bir Türk vatandaşının bu şekilde değil fdarei kelâm etmek, zihninden dahi geçirmesi mevzubahs olmıyaca-ğına göre bu ihbar Bingöllüler arasında hayret ve teessür uyandırmıştır.
Şefik Soyer gene sahnede
Seydişehir, 29 (Hususî) — Seydişehir Demokratları Cumhuriyet Meydanında bugün ilk açık propaganda toplantılarını yapmışlardır.
Beyşehir ve^Bozkırdan ve Seydi-şehire bağlı köylerden binlerce köy lü ve kasabalı vatandaşın iştirak ettiği bu toplantıyı ilce başkanı Ömer Tiryaki açmış, bunu müteakip Konya D.P. Milletvekili adaylarından Ziya Barlas, Himpıet Ölçmen, Kemal Ataman heyecanlı hitabelerde bulunarak bilhassa son senelerde Halk partisinin Türk köylüsüne çektirtiği binbir türlü ıstırapları saymışlarda1.
Bozkır ve Seydişehir havalisinde bazı köylü vatandaşların âdeta toprak yığınları altında yaşadıklarını, Ahlat armudundan ve meşe kabuğundan ekmek yediklerini söyleme leri üzerine bir çok köylüler göz yaşlarını tutamamışlar ve hep bir
ağızdan .Allah bizi kurtarsın!» diye bağırmışlardır. Vali Şefik Soye-rin yüzde doksanı Demokrat olan bu havalide seçime iştirâk nisbeti-ni küçültmek için yol vergisi mü-1 kelleflerini 12 Mayısta vazifeye dâ-vete hazırlanması protesto edilmiştir.
Toplantı esnasında müessif bir hâdise olmuş, ilce jandarma komutanı toplantı mahallinin gûya 15 metre daha geride olması lâzımgel-diğini gayri nazikâne bir emirle ve yükse.: sesi ile halka tebliğ etmesi de infiali ve asabiyeti mucip olmuş tur.
Bu hareket bir gün evvel ilçeye gelen vali Şefik Soyerin mahrem olarak verdiği emirlerin bir tatbikatı olduğu zehabını uyandırmıştır.
Toplantı büyük bir heyecan ve asabiyet havası içinde sona ermiştir. Halk partisinin toplantıya işti-râki azaltmak gayesiyle tertip ettir diği pehlivan güreşi akim kalmış ve pek az kimse iştirâk etmiştir.
Nlğdede C.H.P. den istifalar
Nevşehir, (Hususî) — C. H. P. den istifalar devam etmektedir.
Sabık milletvekili Şükrü Süet her neka dar buradaki Halk Partili arkadaşlarına partiden ayrılma maları hakkında direktif, vermişse de Niğde Halk partisinin namzet yoklamalarında yaptıkları tarafgirliğe bir mukabelei bilmisil olmak üzere Halk Partililer toptan istifa ederek Demokrat Partiye geçmiş-
Genç’te D. P. Mitingi
Genç, (Hususî) — Geçen Pazar günü Genç ilçesinde bir miting tertip edilmiş, mitinge başta il idare kurulu başkanı avukat Zilini Taş-kıran, üyelerden Faik Atabay ve kalabalık Demokrat vatandaşlar parti bayraklariyle süslü otomobil ve kamyonlarla iştirak etmişlerdir.
Söz alan hatipler iktidar partisini ve memuriyet nüfuzunu suiistimal eden idare âmirlerini tenkit etmişler ve çirkin bir iftira ve isnadın kurbanı olarak cezaevinden üç gün evvel tahliye edilmiş olan Genç Demokrat Parti ilçe başkanı Mustafa 1 Ağaoğlunun haksız tevkifini takbih ve protesto etmişlerdir.
Miting büyük bir intizamla sona ermiş ve vatandaşlar sükûnetle dağılmışlardır.
Üç günlük açılış tarihi olan
Ünal Kundura Sergisi
Mevsimlik çeşitlerile ucuz satışa devam etmektedir
FİYATLAR:
Muhtelif renk ve modellerde kadın kunduraları
500 Krş.
750 » 1000 » 1250 . 1500 »
FtATLAR:
Erkek kundura ve 1500 Krş. muhtelif mokassenler 1750 »
2000 )
1050
Fantazi kadın terlikleri 350 den 750 Krş.
Erkek terlikleri
450 den 750 Krş. kadar

Her renk çocuk ayyakkabılan 4 liradan başlar.
Satış yeri :
Anafartalar, Bursa Pazarı Susam sokak No. 52 — Telefon: 10900
SAFİR
I
yıldönümü dolayısiyle
Bu adamın kadınlara sonsuz bir zaafı
Bu adamın kadınlara sonsuz bir zaafı vardı. Adeta çocuk gibi titremeğe başladı
vardı. Adeta çocuk gibi titremeğe başladı
— 153 —
Margarit sustu. Leon, hayretler içinde kalmış dinliyordu.
Devam etti:
(Bilhassa kiliselerde Meryem ve İsa heykellerine dikkat etsinler...-
(Onların nelerine dikkat ede -çekler?..)
(Bu kadar söylemeyiniz kâfi... İnsanlar terler ama, heykeller terlemez...)
(Allah Allah... Şimdi heykeller terliyor mu?)
(Siz bu kadar söyleyiniz. Bunların mâjıâsı üzerinde dursunlar. Anlatabildim mi muhterem kumandan?). (1).
Leon derin derin içini çekti. Bir şeyler anlamıştı. Fakat bu güzel kızın tesirinden kendini asla kurtaramıyordu.
Margarit onun geçirdiği buhranı anlıyor, hattâ bu zavallı hassa kumandanına acıyordu. İleride bu adam belki kendisine lâzım olurdu. Onu büsbütün ümitsizliğe düşürmek doğru olamazdı. Ağır a-ğır ona yaklaştı. Sıcak ve yumuşak eliyle onun iri ve nasırlı elini tuttu. Leon sanki bir haya â-leminde yaşıyordu. Bu adamın kadınlara karşı sonsuz bir zaafı vardı. Adetâ çocuk gibi titremeğe başladı.
Margarit onu kapıya doğru götürürken tatlı ve ahenkli sesi ile fısıldadı:
(Siz hakikaten saf ve temiz bir insansınız. Beni seviyorsunuz değil mi?)
Leon kendi kendini kaybetmişti:
(Ben mi? Aman Allnhım...)
(Bunu sizin ağzınızdan işitmek istiyorum.)
(Evet... Seviyorum. Hem o şekilde ki...)
(Anlamıyorum. Daha fazla söylemeyiniz. Ben de sizi seviyorum).
Leon yıldırımla vurulmuşa dön dü. Bu güzel kızın kendisini sevebileceğini belki hiç hatırına getirmemişti.
(Sahi mi? Aman Allahım... Sahi mi? Şimdi sevincimden sokaklara çıkıp danalar gibi bağırırım...)
Margarit güldü. Adetâ ona acıyordu.
Yok yok, bağırmayınız. Çocukları korkutmuş olursunuz. Eğer siz de beni seviyorsanız benim sözlerime dikkat ediniz.)
(Başüstüne... Emrediniz...)
(Şimdi değil. Zamanı gelecek... Kısa bir müddet sonra size ihtiyacım olacak.)
( Ah o gün bir gelse...)
(Ne isteısem yapar mısınız?) (Buna asla şüphe etmeyiniz) (Meselâ desem ki sokaktan geçen tanımadığınız bir adamı öldürünüz desem...)
Leon hemen kılıcım çekti:
(Bir hamlede başım uçururum.)
Margarit güldü:
(Şimdi kılıcınızı yerine koyunuz. Meselâ deseler ki mabeyinci Franzesı yakalayıp hapsedıniz..-
(Gırtlağını bile sıkarım.) (Notarası denize atınız desem.) (Isa şahidim olsun ki atarım.) Bak bu sadakatinizi beğendim. Fakat sızın sevginizi anlamak için bir şey daha soracağım..)
(Eğer imparatorun kollarım bağlayıp önüme getireceksiniz dersem...)
Leon sapsarı kesildi. Tereddüt ettiği aşikardı. Bunu hiç bekle-mıyoıUu. Alnından iri ter danele-rı döküldü. Müthiş bir buhran geçırıyorau. Falcı kızı da onun bu nalınj merak ve hayretle seyretmekle idi.
Leon biraz daha sarsıldıktan sonra oıraenbire silkindi:
(Evet... Onu da yaparım... Hatta... Eğer sen benim olursan Isayı Dile eııme geçersem...)
Margarit gülerek sözünü kesti, (o Kaaar Kaiı... Şimdi beni sevdiğinizi anladım. Demek size güvenebilirim?)
(Tamamen...)
(Bunu biliyordum. O halde size ihtiyacım olduğu vakit..)
(Emrinizdeyim.)
(O halde şimdi hemen gidiniz. Size ben haber vereceğim.
Leon perişan bir hal aldı. A-deta yalvarır gibi Ma-rgariün yüzüne baktı. Margarit bu bakışların mânâsım anlıyordu.
— Biraz sabırlı olunuz.
Dedi. Fakat Leonun sabra tahammülü kalmamıştı.
— Sabredemiyeceğim.
— Sizin sade sadakatinizi değil sabrınızı da tecrübe ediyorum. Bu içıtiham da verirseniz...
— Bu imtihanı veremiyeceğim.
— Vereceksiniz. Siz çok zeki ve değerli bir insansınız,
— İmparator da bana her vaki söyler.
— Tabiî... Bu dakikada İşim var. Yalnız beni öpebilirsiniz, Şimdilik bu kadarı kâfi mi?
Leon tirtir titriyordu. Margari-tin ayakları önünde diz çöktü. Sonra onun çıplak ve narin omuzlarından yakaladı. Kendisinin de söylediği gibi danalar gibi soluyordu. Margarit yanağını uzattı. Derhal geri çekildi.
— Bu kadar... Şimdi artık gidiniz.
— Margarit... Margarit... Ne o-lur...
— Hayır kâfi...
— Şimdi ten ne yapacağım?
— İmparator ne emir verdiyse?.
— Bu dakikada hepsini unuttum.
Ne
— Hatırlamağa çalışınız, emir vermişti?
— Demişti ki... Şehzade hanın ne âlemde olduğunu...
— Ya... Ona söyleyiniz, şehzade Orhan hiç sarayından çıkmıyor. . Sakin sakin oturuyor deyiniz.
— Öyle söyliyeceğim.
— Sonra?
— Notarası, Franzesi, Jan Jüstini yaniyi çağırdı.
— Sebep ne imiş?
— Vallahi bilmiyorum. Yalnız her birisini yarımşar saat fasıla ile çağırdı.
Margarit düşündü.
— O halde imparatorun dediğini yapınız.
Leon hâlâ perişandı. Beyninin içi ağrıyordu. Kapıya geldikleri vakit geriye döndü.
— Margarit... Bir kere daha... Ne olur?
Margarit hafifçe tebessüm ederek...
— Hizmetinizi pek pahalıya satmak istiyorsunuz kumandan...
Leon kıpkırmızı oldu. Başını önüne eğdi. Falcı kızı onun yanağını okşadı.
Ve Leon kendini sokakta buldu.
Beyninin içinde sanki bir dünya dönüyordu. Bir sarhoş gibi sal-lana sallana gitti.
(Devamı var)
(1) Hammer, Şlomberje.
MÜJDE
İNŞAAT SAHİPLERİNE
Or-
DOĞRAMACI ve MGBILYACILARA
Shakespeare’in San’at Dünyası
3üyük Alman şait’i Goethe di- ( yor ki: «Şekspirden okudu- I ğum ilk sözler beni ömrüm oldukça kendisine bağlamıştır. Bir | piyesini bitirdiğim zaman, sihirli ' bir elin, gözlerini açmış olduğu bir kör gibiyim».
Şekspir’in eserlerine «Sanat Tev- ■ rafı» diyorlar. Tevrat, ilk semavî din’i yeryüzüne indirdiği gibi, Şeks-pir'in sanatı da Batı'nın sanat dünyasına ilk defa olarak «Romantizm»i getirdi.
Şekspir ile temas, Antik devrin fikir ve sanat dünyası ile teması kadar verimlidir. Şekspir’in dünyasına girdiğimiz zaman, onda, donmuş, katılaşmış olanı kırmak, sınırları aşmak, mucizeye gebe varlığın içinde kaynamak, kısaca kendimize ulaşmak cehdini buluruz. İnsanın erişebileceği en yüksek mer. tebe, kendi kendisini tanımasıdır. Bu tanıma, insan’a yabancı ruh haletlerini içten kavraması iç n de bir rehber verir. Bu hususta tabiî bir istidada sahip olarak doğmuş ve bu istidatlarını tecrübe sayesinde amelî gayeler için inkişaf ettirmiş insanlar vardır. Şair de bu istidatla dünyaya gelir ve yüksek, manevî bir gaye güder. Şekspir’in en büyük şairlerden biri olması, iç görüşünden bizleri haberdar etmesidir. O, hayatı kafanın vuzuhu içinde değil, ruhun sisleri arasında ifade etmiş-tir.
Anti devri tanıyan Batı, nasıl Orta Çağın katılaşmış ölçü ve an- , layışlarının dışına taştı ise, Şekspir’de de donmuş hayat şekillerinin ( kırıldığını ve bizi kavrayan hayatı ( görürüz. Şekspir, bütün bir hayatı verir; bu hayat, insan’in ta kendi- ( sidir. Şekspir’in eskimemesi de, her ■ zaman ayni olan insan hayatının 1 kaynaklarında dolaşmış olmasıdır.
Yunan ragedya'sında Tanrı ile insan’ı karşı karşıya, yahut yan ya- , na görmeye imkân yoktur. Oidipus, ' bu mânâda, hilkat ile başlamış iki 1 zıttın savaşıdır. Biri kudret sahibi tanrı, bbürü yetişmeyen kudretine ve cılızlığına rağmen tanrı ile sava, şan insan’dır.
Halbuki, Batı’da, geçen yüzyılın idealist yazarlarının tragedyala-1 rında Tanrı, insan ile mücadele eden bir kuvvet olmaktan çıkar; onun ' yerine İde gelir. Trajik vakıa iki
Şekspir’in eserlerinde bu mücadeleler yoktur. Şekspir’de, Tanrı ile ihtilâfa düşmeyen, fikrin mes’uliyetini taşımayan, fakat bütün çıplaklığı ve en basit vasıflariyle İnsan taraflı bir elem yolu halini alır.1 vardır. Şekspir için birinci dere-• cede mühim olan İnsan’dır. Bu su-
surette Şekspir, tragedya’ya bir üçüncü şekil getirmiştir.
Şekspir, büyüklüğüne varlığın her türlü cilvesini sığdırmıştır. Bu nun için insanlıktan gelen hiçbir hareketi çatık kaşla karşılamaz.
Alexandre Dumas onun için «Allahtan sonra en çok Şekspir yarattı.» Demiştir. Şekspir’de muazzam bir insan kaynaşması görülür. Fakat bu insanlar Dante’de olduğu gibi semavî bir âlemin insanları değil, yer yüzünün, yaşadığımız dünyanın insanlardır.
Alelâde fâniler vakaların yalnız dış yüzü ile meşgul iken, Şekspir, bu vakaların iç yüzünü tahlil eder. O, insanların tabiatını en ince noktalarına kadar anlamış ve onların neş'elerini, kederlerini, ihtiraslarını tasvir etmiştir.
Hiçbir sanat adamı insan’ı Şekspir kadar kudretle yaşatamamıştır.
Hiç şüphe yok ki, o, bütün devirlerin en büyük şairi olarak kalacaktır.
I
Yana:
Füruzan HUSREV
Facianın kahramanı İstırap içinde bir fikrin tahakkuku mes’uliyetini taşır. Bu fikrin, bu İde’nin şekilleş-miş yolu, ayni zamanda kahra-man’ın İstırap yoludur. Bir fikir için savaşan ve bunun uğrunda kendini feda eden insan, bu fikrin tahakkuk edememesinde İlâhî olanı bütün sâfiyeti ile bulur.
DİLEKLER
Gece kondu sakinleri çeşme istiyor
Dün altında müteaddit imzalar bulunan bir mektup aldık. Mektubun metni aşağıdadır:
«Hayat şartları, bizi Küçük Esat Bağları civarındaki gece kondu mahallesinde oturmağa mecbur etmektedir. Ankara-nın bir çok yerlerinde bulunan . eşit mahallelere, çeşme ve elektrik yapıldığı halde, biz burada susuzluktan perişan bir halde bulunmaktayız.
Çok şükür mütemadi teşeb- 1 büsler sayesinde elektriğe kavuşmuş bulunmakta isek de, su derdimiz bir türlü halledilememiştir. Mahallemiz sakin lerinden paralı olanlar kuyular kazdırmış ve fakat yaz sıcaklarının bastırmasiyle bun 1 ların da suyu çekilmiştir. Şe- 1 hir suyunun ana borusu hemen mahallemizin içinden geçmek- I tedir. Lütfen alâkadarların dikkat nazarını çekerek, bir çeşmenin de bizim mahalleye ihsan ettirilmesinin teminini , muhterem gazetenizden rica ederiz.»
Küçük Esat Gece kondu mahallesi sakinleri
Bellamy Cinayeti
ZAFERİN POİJS TEFRİKASI
Yazan: Frances Noye» Harf
Çevireni S. Yazıcıofilı
— 18 —
Prese edilmiş, su geçmez, kabarmaz, her türlü cilâya fevkalâde el-erişli KAPI, TAVAN, DÖŞEME. !ÖLME, LAMBRİ, MASA, DOLAP, aricî reklâm tabelâlarile her türlü nalâtta kullanılan-
DÜRO
Bir îzah
Zafer Gazetesi Yazı işleri Müdürlüğüne
27/4/1950 tarihli gazetenizin 2 nci sahifesinde «Kalas hırsızı» başlığı altındaki haberde gösterildiği gibi bir çalma hâdisesi olmayıp, kana-| lizasyon şirket idaresinin malûma-I tı tahtında emaneten alınmış kalas-
Marka kontrplâklarımız gelmiştir fiyatı tahtadan ucuzdur. ,
Alman malı taze Portlant ithalât lann müsaade keyfiyetinin değiş-i miş olan kanalizasyon bekçisine u-laşmamasından iş zabıtaya intikal etmiş ve tahkikat sonunda iddia-' mız sabit olarak mesele aydınlan -| mıştır. İçtimai durumumu sarsmış olan müessif haberin tavzihini rica ederim.
I
ÇİMENTO
u satışımız serbesttir. Her çeşit İn- ' aat malzememiz mevcuttur.
"el: 12789 İNAN TİCARETHANESİ
Fosta Caddesi No. 12
Nâzım Oğnztüık
Mad-n’daa bir tavzih
«Elâzığ’ın Maden ilçesi D.
P. idare kurulu üyelerinde-nim. Partim için yaptığım çalışmaların faydalı olduğunu ı gören bazı Halk partitiler çok çirkin bir tabiye kullanarak, bana değil, babama hücuma başladılar ve Belediye başka-nının Demokrat Partilileri tuttuğunu dedikodu şeklinde yaptılar. Halbuki babam tarafsızdır ve hiç bir partiye mensup değildir. Belediye reisliğinde ne kadar muvaffak olduğunun delili işe başladığı zaman belediye kasasında mev cut para ile şimdiki para mev- 1 cududur.
Babama haksız yere hücum ederek beni vurmak istiyen-lere, gayemden dönmiyece-ğimi gazeteniz vasıtasiyle duyurmanızı rica ederim.»
Ruhi Bakır
Tavzih
Zafer Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğüne:
Gazetenizin 26/4/950 tarihli nüshasının ikinci sayfasındaki (Hayat Gazoz Fabrikasındaki Hadise) başlıklı yazıda:
(Yaptığımız tamamlayıcı tahkikata göre hadise şöyle olmuştur: Erzurumlu Ömer oğlu Şehamettin Kınalı, Ankaralı Mehmet Oğlu 934 doğumlu Nurettin Parlaksıva, Kırşehirli Nuri oğlu 933 doğumlu Hilmi Bayram ve Gümüşhaneli Mehmet oğl 934 doğumlu Kemal Baştuğ, Gümüşhaneli Dursun oğlu Kemal Baştuğ isimlerinde beş çocuk bayi bulundukları Hayat Gazoz fabrikasına, sattıkları gazozun % 5 ini almak maksadile giderek alacaklarını istemişlerdir. Bu meseleden müessese sahibi ile aralarında münakaşa çıkmış, fabrika işçileri de müdahale etmişlerdir. Müstahdemlerden Kayserili Mustafa oğlu Şevket Ökmen, Keskinli Ahmet oğlu 926 doğumlu Cevat Ökmen, Kayserili Haydar oğlu 329 doğumlu Ahmet ile Diyan-bakırlı Kurban oğlu Mustafa Uçarın da işe karışmasile münakaşa kav ga haline gelmiş) denilmektedir. Bu yazımz yanlıştır.
Fabrikaya gelenlerin, perakende gazoz satan insanlar olmadığı ve her hangi bir alâka ve münasebetleri de bulunmadığı cihetle, (yazınızdaki yüzde beşlerini almıya geldikleri ve bunların verilmemesinden dolayı kavga çıktığı) yolundaki havadisin hakikate uygun olmadığı ve mahkeme dosyasında olmayan bir işin nasıl yazıldığına şaşmamak mümkün değildir. Keyfiyetin matbuat kanunu hükümleri dairesinde ayni sütunda ve ayni pnto ile neşrini isterim.
Hayat Gazoz Fabrikası Sahibi Mustafa Ökmen
Lambcrt’in sesi başlı başına bir itiraz halinde,
— İtiraz istiyorum, diye yükseldi.
— Şimdi Bay Conroy, bu manzarayı görür görmez ne gibi bir harekete geçtiğinizi anlatır mısı-
— Müşterime dönüp, burada kötü bir iş yapılmış; gidip polise haber vermeliyiz, dedim.
— Ne söylediğinizi sormıyorum, lütfen ne yaptığınızı söyler misiniz?
— Müşterimle beraber otomobile döndük. Paspasın altında bulduğum anahtar halkasının içindeki anahtarlardan biriyle kapıyı kilitleyip bütün süratimizle Rose-mont polis merkezine gittik, ve gördüklerimizi haber verdiki.
— Lütfen ne suretle haber verdiğinizi anlatır mısınız.
— Thorne malikânesinin bahçıvan köşkünde Stephen Bellamy’-nin cesedini bulduğumuzu ve kendisinin katledilmiş olduğunu tahmin ettiğimizi anlattım.
— Demek Bayan Bellamy’yı tanıdınız?
— Tabiî. Kendisi Rosemont’da oturan yengemin dostu İdi,, bir kaç defa rastgelmiştim.
— Sonra ne yaptınız?
— Artık bir vazifem kalmadığına hükmederek, Bay Douglas Thorne’a telefon edip haber vermeğe çalıştım; fakat telefona cevap alamadım, ve derhal Nev-york’a döndüm.
— Müşteriniz köşkü görmekten vaz mı geçti?
Conray ilk defa olarak müphem, soluk bir tebessümle gülümser gibi oldu:
— Evet efendim. Bu şartlar altında işden vazgeçmeği münasip gördü. Hâdiseyi, nasıl izah edeyim bilmem, pek müsait bir alâmet addetmedi.
— Evet, hakkı var. Oraya girdiğiniz zaman Bayan Bellamy-■ nin üzerinde mücevher var mıydı, farkında mısınız 2
— Hatırımda kaldığına göre yoktu efendim.
— Emin misiniz?
— Yemin edecek kadar emin değilim; fakat pek sarih olarak hatırlıyorum ki üzerinde mücevher yoktu. Zaten orada ancak bir dakika kadar durdum; fakat hafızamda o kadar canlı bir hatıra kaldı ki... Fevkalâde canlı bir hatıra.
Conray bitkin elini alnından geçirdi; ve bir anda o canlı hatıra mahkeme salonundaki
km gözlerinin önünde canlanmış gibi oldu.
— Gözünüze bir silâh çarptı mı?
— Hayır. Tabiî, ortada bir silâh mevcut olmadığına dair yemin edemem, fakat kafiyen gördüklerimden eminim.
— Halkanın üzerindeki anahtarlardan biriyle kapıyı kilitlediğinizi söylemiştiniz, acaba halkanın üzerinde kaç anahtar vardı?
— Zannedersem, altı veya yedi. Kapıcı dairesinin, kapının karşısındaki garajın, bahçıvan köşkünün, çiftçi evinin, büyük köşkün, evin ve arka kapılarının, bodrum katının anahtarları... Belki başka anahtarlar da vardır, bilmiyorum.
— Anahtarların bu kadar apaçık bir yerde bırakılmasını biraz' ihtiyatsızca bir hareket addetme -
— Anahtarları bıraktığımız yeri apaçık telâkki etmiyorduk, efendim. Bahçıvan köşkü epeyce içerlektir; kimsenin aklına gelip de oralarda anahtar arayabileceğini düşünmedik.
— Biz derken kimleri kastetti ğinizi söyler misiniz?
Conray sabırsızca bir hareket yapar gibi oldu:
— Bay Douglas Thorne ile kendimden bahsediyorum efendim.
— Demek Bay Thorne de a-nahtarlann orada bulunduğundan haberdardı.
— Tabiî o da haberdardı efendim.
— Neden tabii dediğinizi izah eder misiniz?
— Tabiî dediğimin sebebi var efendim. Anahtarları oraya koyan Bay Thorne kendisidir.
— Öyle mi? Acaba Bay Thor-ne’in anahtarları oraya ne vakit koyduğunuzu biliyor musunuz?
— Bir akşam evvel koymuştu , efendim.
— Eir akşam evvel mi?
Savcının sesi birdenbire şaşırdığını ifade eder bir mânâ almıştı.
Salonda bulunan diğer zatlar, teşrifat kaidelerine tam bir surette riayet ederek bitaraf vaziyette duruyorlar ve Kralın konuşmasını bekliyorlardı.
Kral, Dük’ü, aralarında zuhura gelen bu ihtilâftanberi ona göstermekte olduğu o asık, ciddî çehresiyle dinledi... ve ancak, Dük, itaat ettiğini belirten sözlerini bitirdiği zaman gülümsemeğe tenezzül etti. Sonra, nazikâne ve zari-fane bir tavır ve eda ile cevap
— Bay amcam, sözleriniz, beni son derece sevindirdi. Aramızda bir anlaşmazlık husule gelmesi beni pek ziyade üzmüştü. Bu birincidir ve sonuncu olmasını dile-
Bu, bir uzlaşma başlangıcı idi. Giz’ler biraz ferahladılar ama tamamiyle emin değildiler, memu-lün haricinde olarak hükümdarlık nüfuz ve kudretini kullanan Kral acaba iktidarı yine onlara bırakmağa razı olacak mıydı?... Ve onlar bu salâhiyeti, o güne k-adar olduğu gibi tam olarak kullanabilecekler miydi?... İşte bilinmesi lâzım olan şeyler bunlardı.
Lâkin buna da hemen emin oldular ve orada bulunanların hepsi de emin oldu; zira, Dük’ün Kra lın fimabad memleketi bizzat idare etmesinin artık bir emrivâki olduğunu ihsas eden mahirane bir cevabı üzerine Fransua:
— Daha vakti var onun... daha sonra... İşlerimizin idaresini elinizden almağı aklımdan bile geçirmedim... Devlet işleri çok* muktedir ve iyi ellerdedir ve o elleri imkân nisbetinde uzun müd det muhafaza edeceğim... sözlerini söylemişti.
Bu defa, artık tamamdı. Giz’lel rin bir an kadar artık ebediyyen batacağı zannolunan talih yıldızı
) GÜZEL FIYORENDA
-«J
Yazan, Ml$El ZEVAKO
Çeviren, RAGIP RIFKI
— ıs —
bu buhranı da kazasız belâsız geçirmişti.
İki kardeş bir an kadar Kral ile hususî surette konuştular. Bu konuşma esnasında, o zamana kadar —beyhude yere— Protestan-lara müsamaha gösterilmesini tav siye eden Saray Nazın da bulunmuştu ve çok sevinçli idi.
Giz’lerin muhalefeti artık —hiç olmazsa muvakkat bir zaman için— bahis mevzuu değildi... Kral ile üç bakan, derhal alınması lâzım gelen tedbirler hakkında çabucak mutabık kaldılar.
Giz'ler bu görüşmeyi müteakip Kraldan müsaade aldılar. Krala tasdik ettireceklerine emin olarak evvelce vermiş oldukları emirleri iptal etmek ve aldıkları kararlara uygun yeni emirler vermek için kaybedilecek bir saniyeleri bile yoktu... Bu yeni emirlerin, kendi salâhiyet ve nüfuzlarına dayanarak evvelce vermiş oldukları emirlerin tamamiyle aksi olacaklarına şüphe yoktu.
Kapıya doğru yürüdüler... Kralın tekrar teveccühünü kazanarak devletin işlerini görmeğe eskisi gibi devam edecekleri tahakkuk edince kendilerine kur yapan nedimler onları geçerken selâmlama ğa şitap etmişlerdi. Maahaza, bu iki kardeşin içini kemiren: Kapıların Janlls’in kumandasındaki Saray Muhafız askerleri tarafından tutulmuş olmalarından doğan
gizli bir korku vardı. Fakat, korktukları şeye uğramadıklarını görerek ferahladılar; Kapıda bekli-yen askerler, kenara çekilmişler ve onlara yol vermişlerdi.
Bununla beraber, ancak sarayın iner - kalkar köprüsünden geç tikten sonra rahat nefes almışlardı. Şunu da söyliyelim ki, onlar pek büyük bir korku ve tehlike geçirmişlerdi.
Giz’lerin başına gelen bu korkulu hâdisenin neticesi olarak, bir kaç dakika sonra, Kralın maiyet askerî birlikleri başkentin bütün sokaklarını dolaşarak toplanan halkı merhametsizce bir muamele ile dağıttılar. Pek kısa bir müddet zarfında, evvelce zikrettiğimiz o kaynaşma sükûn bulmuş, sokaklarda dolaşan yaygaracı güruhlar ortadan bir anda kayboluvermiş-lerdi. Bunun için de. onlar meya-nında askerlere kafa tutan birka çının yakasından tutulup hemen, —Allaha şükür— sık sık göze çar pan darağaçlanna asılmaları kâfi gelmişti.
Paris yeniden sükûn, asayişe kavuşmuş, halk da rahat etmişti Acaba bu asayiş uzun müddet devam edecek miydi?... Bu da ayrı bir mesele idi.
vın
BORÖVER, SEN-JERMEN VİDAMIN IN KONAĞINDA
İşte yine, mahut o Cumartesi akşamına dönüyoruz. O gün, Vi-
kont dÖ Ferriyerin güzel Falcı kızı Fiyorenda’nın parmağına, _Trahuar Haçının uzanmış kollan altında, nişan yüzüğünü taktığı; hemen o akşam babasından, müsaade etmediği takdirde yaşamı-yacağı bir izdivaca muvafakat etmesini rica etmeğe katî surette karar vererek kızı saat sekizi çeyrek geçe Pötişan’daki küçük evin kapısında bıraktığı; Fiyoren-da'nın da, nişanlısının gitmesini müteakip, Katerin’in emri mucibince Baron dö Rospinyak tarafından kaçırıldığı; kızın feryadı üzerine alelâcele küçük evden dışarı fırlayan Boröverin her tarafı araştırdığı ve bir saniye bile kaybetmeksizin Luvr rıhtımına doğru giderek Sen nehrini geçmek üzere bir kayığa atladığı; bu hareketi de, kayıkla nehri geçen Rospinyak’tan bir kaç dakika sonra yaptığı unutulmamış olsa gerektir.
Keza, okuyucularımızın: Yine evvelce saat dokuzda Dük dö Gizle Kardinal dö Loren’in Sen-Jer-men Vidamının konağına giderek, onunla, pek büyük bir ehemmiyet atfettikleri gizli bîr konuşma yapacaklarını unutmamış olduklarını ümit ederiz. Eğer okuyucumuz unutmuşsa —ki bunda da biraz haklıdır— bizim vazifemiz, onun namına bunu hatırlamak ve bu muhtelif vakıaları ona hazırlatmaktır. İşte bu vazifemizi de ifa ettik. Şimdi, saat tam sekiz buçuğu çalarken Luvr rıhtımından kayığa binip uzaklaşan Boröver’i takip edeceğiz.
O, bir kaç dakika sonra, Rave d’Anduy (1) sokağında bir kaç adım uzağında, Ogüstenler rıhtımına ayak basmıştı. Koşarak, lâ Rondel sokağına doğru gitti ve Vidamın konağı önünde durdu.
li) Segiiye sokağı.
7
13
45
Müzik: K
Programı. Hav
Tertibedeı
: Ferdi Statz
Müzik.
ı: Yuau[ Ziya Demir-
"ACEM AŞIRAN" Ey lebleri
Haberleri.
Orkest
ANKARA RADYOSD
SALI — 2/5/1950
M. S. Ayarı.
Müzik: Vals, Polka ve Pn le’ler (Pl.) Haberler.
Müzik: Sarkıl Müzik: H Günün Pr
Müzik: Hafif Ork lodiler (Pl.)
18.30 Mtlzlk: R
(Sef: Halil Onayman.)
1. Adam: Kral Olsaydım Op sından Uv
2. Meyerb Operasınc
3. L(5har:
4. Ellenin
19.00 M. S. Ay
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: (Yurt
19.45 Müzik: Rady
20.00 Müzlk:2Plaı
20.15 Radyo Gazet
20.30 Müzik: îııce Saz (Yegfllı Faslı
21.00 Temsil: (Zorla Evlenmo.) re'den Çeviren: A. Obay.
21 45 Serbest Saat.
22.00 Konuşma:
22.15 Müzik: Dans Müziği (Pl.) 23.455 M. S. Ayar» V 33 00 Kapanış.
İSTANBUL
SALI ■— 2/5/1950
— Evet efendim.
— Saat kaçta, acaba?
— Saat kaçta olduğunu kat’î olarak bilmiyorum.
—Takriben olsun söylemez siniz?
— O kadar da söyleyebilecek vaziyette değilim efendim.
— Acaba akşam saat yediden evvel mi?
— Tahmin etmiyorum, efendim. (Devamı var)
RADYO


U8S, Çaykovskl ve Büyük Valslar (Pl.)
1
Sayfa: 5
ZAFER
Mimoza Emprimeler Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime iual Keten Emprime Emprime Çamaşırlık ORTAÇ
375 krş.
290 krş.
260 krş.
450 krş.
18 Renk hakiki İrlanda Keteni 900 krş. Gandi 340 krş.
MÜJDE
YENİ
1
Operatör
875
Anafartalar Cad. Adliye karşısı Köşe Mağazası, No. 224.
Tel: 11135 Ankara
iştirâk edeceksiniz.
10.000 Ton çimento alınacaktır
İller Bankasından
IHI
Ankara-Istanbui ve İstanbul-Ankara
Yolcularının Nazarı Dikkatine
BUZ DOLABI
RADYO ve DİĞER
BOL ve ZENGİN HEDİYELER
Kiralık
Keçiören, Tepebaşında üç oda bir hol, mutfak, banyo, elektrik ve su vardır.
Müracaat? Tel: 11875.
ORTAÇ’ta
Mevsimin Kuma} Flatları
BiR sürprİz gömleği
Ankara Telefon
SON MODEL ER
LÜKS İSÇİLİK GÜZEL DESENLER . GÖRÜLMEMİŞ UCUZLUK’.
Müdürlüğünden
1 — Kendi telefonlarından başkalarını konuşturan aboneler, yaptıracakları her şehir içi konuşması için konuşanlardan «Tarife gereğince, ancak (15) kuruş alabilirler.
2 — Bu kabil konuşmalar için fazla ücret akınlar hakkında,
aboneler ile yapılan sözleşmenin (20) nci maddesinin uygulanacağı ilân olunur. (2710)
1 — Banka ihtiyaçları için 10.000 ton Türk normlarına uygun port-lund çimentosu alınacaktır.
2 — Bu çimentonun teslim müddetleri, teknik evsafı, fiatları ve bu ihale ile ilgili diğer esaslar hak kındaki şartnameler Ankara’da tiler Bankasından ve İstanbul’da (Tünel pasajı Dervişzade hanında 11-bank ve Temel Sondaj ve Artezyen Limited ortaklığı) nclan bedelsiz o-larak tedarik olunabilir.
3 — Şartnameye uygun teklifler kapalı zarfla en geç 6 Mayıs 950 Cumartesi günü saat 13 e kadar Bankamıza tevdi edilmiş olacaktır.
Postada vaki olacak gecikmeler ve telgrafla yapılacak teklifler kabul edilmez.
4 — Kapalı zarflara 30.000 liralık teminat mektubu veya makbuzu konulacaktır.
5 — Kapalı zarflar 8 Mayıs 950 Pazartesi günü saat 10 da Banka Satın Alma Komisyonunda açılacak ve Banka İdare Meclisinin kararından sonra ihale neticelendirilecektir.
6 — Banka bu İhaleyi yapıp yap mamakta veya işi dilediği müessese-
vermekte tamamen serbesttir. (2308)-(253)
Belediye Başkanlığından
14/4/950 gün ve 2174 snyılı komisyon kararı gereğince, saat 22 den sonra bilûmum motorlu taşıtlarda korna çalınması menedilmiştir.
Bu karar, 24/4/950 günü akşamından itibaren tatbik edilecektir, Her hangi bir kazaya meydan verm emek İçin hemşehrilerimizin de şoförlere yardım eder.k yolda yürür ken yaya yollan takip etmelerini kendilerinden rlae adarız. tlAn olunur (2548)
BİR VİLLA BİR CÖMİİL KAZANDIRIR
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığından
Bakanlığımız Maden İşleri Genel Müdürlüğünde açık bulunan Mühendislik kadrolarına Maden Mühendisi alınacaktır. Bunların 3656 sayılı kanunun 18 inci maddesin den istifadeleri de mümkündür. Taliplerin gerekli belgeleriyle birlikte Bakanlık Özlüklşleri üdilrlü-ğüne müracaatları lüzumu ilân olu nur. (2819)
Taksim Hamam
Kadın erkek sıhhatini ve rahatını sevenlerin emirlerine her gün açıktır.
Dışkapı, trolleybüs durağı (834)
Her gün karşılıklı Ankaradan lstanbula ve İstanbuldan An karaya Emniyet Koç Otobtia Beterleri 15 Nisan 1950 Cumartesi sabahından itibaren bağlıyacaktır.. Sayın yolcuların fazla tafsilât için aşağıdaki yazıhanelerimize müracaatlarını rica ederiz.
Ankara: 11 Jandarma Komutanlığı yanında Emniyet Otolar» Yazıhanesi, Tel: 12909.
İstanbul: Sirkeci. Orhaniye Caddesi Aşmalı Kahve bitişiğin de Çorlu - Ankara Yazıhanesi Tek 25705.
Basıldığı yar:
GÜNEŞ MATBAASI
ikramiyelerin çekilişi 31 Mayıs 950 de Noter huzurunda yapılacaktır. Bu çekilişte kazanamı-yanlar aynı kuponlarla, ilerde yapılacak 2. nci çekilişe iştirâk edeceklerdir.
Yazlık çeşitler çıkmıştır mutlaka görünüz ve alınız #
Alacağınız Gömlek ve Pijamaların
Kuponları ile her iki Keşideye de
|( Kuponları ısrarla isteyiniz) |
ORTAÇ: Anafartalar Cad. No. 224 V. ALMAÇ: Anafartalar Cad. No. 126.
BALCILAR: Hikmet Balcı - Anafartalar Cad. No. 90 YILDIZ: Ulus Meydanı
ERGİ: Bankalar Cad. No. 13 KAMELYA: Anafartalar No. 34
M. ERKUT: Anafartalar No. 234 İSTANBUL Bonmarşesi: H. N. Darıverenli - Anafartalar 316


HER AKŞAM
Tanınmış Paris Revü Heyeti BALLET KELLENROC Harikulade İranlı Akrobatlar
Trio Itaaffi
Ve görülmemiş bir rağbete mazhar olan
Meşhur virtüöz ADOLFO VENTAS idaresinde atraksion tipik orkestrası
İler Pazar saat 17 de matine bütün program iştirakile Pak yakında hayretle seyredeceğiniz büyük akrobatik etraksionu
5 aKEE (Türkiyede ilk defa)
f Doçent Dr. Orhan Toygar
Muayenehanesini ve evini Adliye Sarayı karşısında, Sakarya
Apartmanı daire 5 e nakletmiştik Telefon: 11441., (837)
*-
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğünden
Merkez ve Taşra teşkilâtımız için imtihanla daktilo alınacaktır.
İmtihanda gösterilecek muvaffakiyet derecesine göre ücret verilecektir. İmtihan 2 Mayıs 1950 Salı günü saat 10 da Genel Müdürlükte yapılacaktır. *
İsteklilerin bu tarihe kadar birer dll.kçe il. G.nel Müdürlüğe müracaatları. (2635)
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs İşletme Müessesesinden
1 — Yaz mevsiminin hulûlü münasebetiyle Belediye Zabıta Talimatnamesinin 115 inci maddesine tevfikan trolleybüs ve otobüslerin yalnız sağ taraf pencereleri açık bulundurulacağından aol taraf pencerelerini açmamalan,
2 — Verilen bilet ücreti karşılığında biletçilerden mutlak surette bilet talep etmeleri,
3 — Duraklarda zaman kaybetmemek ve seferlerin gecikmeelne meydan vermemek üzere yanlarında bozuk para bulundurmaları, sayın
Sahibi
Adviye FENİK
Bu nüshada yazılşlerlnl fiilen İdare eden: HİKMET YAZ1CIOÖLI’
yolculardan bilhassa rica olunur. (2808)

Dr. Osman Nuri Soydaş Anafartalar caddesi Vakıf İş Hanı 301 No. da hastalarını Pazardan maada her gün 9 dan 17 ye kader kabul eder. Telefon: 16151. Ev: 21970 Cumartesi günleri öğleye kadar olan muayeneler parasızdır. JAziz Tevfik Yeginsoy DAHİLİYE MÜTEHASSISI Hastalarını her gün saat 18 den İtibaren kabul eder. ' Hamamönü Halk Eczanesi kaı jmdı, Nızameddln apartman No. 2 — Tel: 15343. ;
Sayfa: 8
ZAFER
C ikk tler r'
Vatandaşla hasbıhal
— 3 —
Aziz yurtdaş;
Seçim kanununun tanıdığı haklar dahihnde, siyasi partililerle bağımsız adaylar, seçimden evvel sana kendi matbu oy pusulalarını yetebileceklerdir. Sen o oy pusulalarından hangisini istersen kullanabileceksin. Sandık Başkanından oy zarfım aldiKtan ve gizli oy verme yerine girdikten sonra, sende mevcut oy pusulalarından birini yahut, daha evvel oy pusulası al-madınsa, gizli oy verme yerinde bulunan, muhtelif partilere ait oy pusulalarından birini veyahut yine, eğer kendin bir oy pu-Isulası tanzim etmek istiyodsan, oy verme yerinde bulundurulacak olan beyaz kâğıtlardan birine istediğin adayların isimlerini yazarak, o pusulayı Sandık Baş-kanından aldığın zarfa koyacak ve zarfı kendi elinle yapıştırdıktan sonra, gizli oy verme yerinden çizip yine kendi elinle zarfı seçim sandığına atacaksın.
Her partinin oy pusulasında, o partinin kendi özel işareti bulunabilecektir. Oyunu vermek istediğin partinin oy pusulasını bu işaretten tanıyabileceksin. Oy pusulaları renkli de olabilir ve her parti veya bağımsız adayın oy pusulası başka renkte olacaktır, ilerde, hangi renkteki oy pusulasının zime ait olacağını sana bildireceğim.
Oy pusulasına, seçilecek aday adedindenf meselâ 18 Milletvekili çıkaracak Ankara için) fazla aday ismi, yani 18 yerine 19 veya daha fazla isim yazacak o-lursan, baştan itibaren 18 isim sayılacak ve üst tarafı sayılmı-yacaktır.
Oy pusulasına istediğin adayları yazabileceğin gibi, matbu oy pusulasında yazılı isimlerden istediğini silebilir ve yerlerine başka adayların isimlerini yazabilirsin.
Gelecek defa, oy pusulaları hak unda sana bazı malûmatlaı daha vereceğim, aziz yurtda-Şim.
NUSAT
Seçimlerden evvel silâh patırtısı
★ (Baştarafı 1 incide) I da tabancalarını çekip havaya kal-
«-Kıpırdamayın» emrini verdikten sonra çengileri alıp götürmüştür.
| Vakayı şikâyet maksadiyle Ömer I Üzümcü ve yeni damat o gece köy- ' ' de bulunan jandarma karakol ku-| mandanına giderlerken karakol ku-1 ı mandanı ile C.H.P. ocak başkanı ve köy korucusunun yolda geldiklerini görmüşler, köy korucusu yaklaşmakta olan Ömerle damada silâhını doğrultarak bir el ateş etmiştir. Mermi Ömerle damadının arasından geçip gitmiş, hiç birine bir şey
I olmamıştır.
İkinci vaka -da şudur:
O gece köyün eski C.H.P. başka-| nı olup o muhitte çok sevilen ve , nüfuzu bulunan, evvelki gün istifa edip Demokrat Partiye geçen Hü-I şeyin Öztürk’ün evinde misafir De-' mokrat Parti adaylarından ve D.P. İl Başkanı Halis Kalecioğlu ile İl üyesi Avukat Lûtfi Tokoğlunu sa-I bahleyin köyde kalabalık bir halk j kütlesi uğurlarken köy muhtarının oğlu olan C.H.P. ocak başkanı Kemal Şirin ile Raşit Temel ve küfeci Fuat D.P. li misafirlerin yanından geçerken Kemal Şirin bir küfür savurduktan sonra Temel ile Fuat
dırmışlar ve «Bunlara meram anlatın» tehdidini savurmuşlardır. Bütün bu hâdiseleri D.P. liler soğukkanlılıkla karşılayıp büyümesine meydan verrfıemişlerdir.
Ayni günün akşamı Hüseyin Öz-türk kendi kahvesinde otururken Kemal Şirin bir kaç arkadaşı ile sar hoş taklidi yaparak kahveye girip oturmuşlar, ocakçıya bir kahve ısmarlayan Kemal yanındaki arkadaşına «Bağırsana» emrini vermiş, arkadaşı da nâra atmaya başlamıştır. Ocakçı Cemal kahvedekilerin rahatsız olmaması için nâra atılmamasını söyleyince Kemal Şirin kamasını sıyırarak «Yaşasın C.H.P.!» diye bağırmış ve Cemalin üzerine yürümüştür.
Kahvedekilerin müdahalesi ile bu üçüncü hâdise de kansız önlenmiştir.
Bu üç vaka da savcılığa şikâyet edilmiş bulunuyor.
Bütün bu hâdiselere Hüseyin Üzümcü’nün ve 140 C.H..P linin istifa ederek Demokrat Partiye geçme leri dolayısiyle Halk Partililerde uyandırdığı asabiyetin sebep olduğu tahmin ediliyor.
Başmakaleden devam
D. P. seçim b y nnamesi
♦ (Baştarafı 1 incide) bili Şereflikoçhisar yolunda devrilmiş ve içinde bulunanlar yaralanmışlardır. Bu arada Kurmay Albay Seyfi Kurbek de hafifçe yaralanmış ve hastahaneye kaldırılmıştır.
Bütün Parti adayları seçim bölgelerinde faaliyette bulunmaktadır lar. Yalnız, demokrasi uğruna mücadele ettiği bir sırada, hapise giren .Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik bu faaliyete iştirak edememektedir.
Memlekette demokrasi mücadelesinin kurulduğu ilk gündenberi bu uğurda çalışan ve bu yüzden hapise giren Mümtaz Faik Fenik her toplantıda anılmakta ve köylerde o-nun mücadelesi misal olarak zikredilmektedir.
İlân
Bâlâ Nüfus memurluğundan aldığım ve 8 inci cildin 109 uncu sahife-sinde Suyugüzel köyü 25 No.lu hane ile kayıtlı nüfus kâğıdımı 23/24 - Nisan - 1950 günü Karamürsel ile İznik arasında Yalakdere köyünün Şe-kerdeğirmeni mevkiinde kayettim.
Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. (835)
Suyugüzel Köyünden Tahsin Oğlu Turan Erdem.
Başbakan dün Ankaraya döndü Başbakan Şemsettin Günaltaj’ dün sabah ekspresle İstanbuldan şen rimize dönmüştür.
Başbakan Garda Devlet Bakam ve Başbakan Yardımcısı Nihat E-ı im, bakanlar, Millî Savunma ve Genelkurmay erkânı, An,kara valisi, belediye başkanı, Garnizon ve mer kez komutanları, emniyet müdürü tarafından karşılanmıştır.
Cumhurbaşkanı adına Cumhurbaşkanlığı genel kâtibi Cemal Yeşil ve Cumhurbaşkanlığı yaveri binbaşı Hüsnü Heper Başbakana «hoş geldiniz» demişlerdir.
D = mokrı.t bir gazel» c b r et elti
Karadeniz Ereğlisi, 1 (Hususî) — «Demokrat Ereğli» Gazetesi yazarlarından Namık Kemal Yaşlıoğlu beraet etmiştir.
«Demokrat Ereğli» Gazetesinde neşrettiği bir makale üzerine ilçe kaymakamı Yaşlıoğlu’yu mahkemeye vermiş, sanık tevkif edilmişti.
Muharririn savunmasını yapan avukat Abdülkadir Karadeniz, iddia ve isnatların yersiz ve mesnet-sı zolduğunu söyliyerek Namık Kemal Yaşlıoğlunun beraetini istemiş tir.
Muhakemeyi takip eden kalabalık bir demokrat kitlesi mahkeme-n.n beraet kararını şiddetli alkış ve tezahüratla karşılamış ve «Yaşasın adalet! Yaşasın Türk yargıçları!» diye hâkimleri alkışlamışlar, dır,
Seydiş^hirde bir cinayet
İki kayınbirader birbirlerini öldürdü
Konya, 1 (Telefonla) — Seydişehir ilçesine bağlı Rumdüğün köyün den Mevlût Aydoğdu kayınbiraderi Mehmet Cihanbeyli ile bir bağ meselesinden kavgaya tutuşmuşlar ve tabancalarını çekerek birbirlerini ağır surette yaralamışlardır. Bunlardan Mehmet hemen hâdise yerinde, Mevlûd da kaldırdığı Konya memleket hastahanesinde ifade veremeden ölmüştür.
Berlin’de 1 Mayıs hâdises’z geçti
★ (Baştarafı 1 incide) yayı hürriyete kavuşturacağız. Ber-
| 1in yeniden hürriyete kavuşan Al-manyanın baş şehri olacak ve biz de hür ve Birleşik Avrupaya katılacağız.»
Reuter sözlerine son verirken Sov yet bölgesi halkını bütün şehirde ser best seçimler yapılmasını istemeğe davet etmiştir.
1 Mayıs münasebetiyle Berlinin batı bölgelerine polislerin takviye edilerek hazırol vaziyetinde bulun, maları yolundaki emir saat 14 de kaldırılmıştır. Bununla beraber mo-törlü özel komandolar icabında müdahale etmek üzere hazır bulun -maktadırlar.
Sarr’da
Sarrebruch, 1 (a.a.) (Afp) — Bugün 1 Mayıs münasebetiyle tanzim edilen geçit resminde hâdiseler olmuştur.
Komünist unsurların sosyalistlerin tertip ettikleri geçit resmine mü dahale etmeleri ve levhaları taşıyan ların ellerinden almaya ve hatiplerin konuşmasına mani olmaya teşeb büs etmeleri üzerine bir çok kimse hafif surette yaralanmıştır.
Polis, nizamı tesis etmek için müdahale etmek mecburiyetinde kal
a varoşta bir hâdise
Geçenlerde Avanos’un Çalış köyünde bir toplantı tertip eden Millet Partisi büyük bir hezimete uğramış, Osman Bölükbaşı kötü bir durumda kalarak konuşma imkânım bulamamıştır.
Bu arada Osman Bölükbaşı’nın yanında bulunan Osman Demirin ve köy muhtan Muhsin Solmaz’ın tahrik ve tertibi ile Demokrat Parti köy Ocak İdare Kurulu üyelerinden Osman Arslanla Yahya Altan mahkemeye tevdi olunmuşlarsa da yapılan yargılamada hiç bir kusurları görülmiyen bu iki Demokrat hakkında Avanos Ceza Mahkemesi beraet kararı vermiş ve bu netice Avanos çevresindeki köylerde mem nuniyet uyandırmıştır.
Hayali hakikatten ayırmak lâzım
çok daha iyi işleyen madenleri tı-kamamıştır, eski rayları sökmemiş-tir; fakat mevcut madenler de hiç bir zaman verimli bir şekilde işlememiştir. Başka memleketlerde büyük bir döviz kaynağı olan maden kömürlerimiz, bugün zararla işliyor, Cenabı Hakkın bize ihsan ettiği bu nimeti kullanmasını bilmiyoruz; ve senede bu madenler için 19 - 20 milyon lira açık ödüyoruz.
Şimendiferlerimizin hali meydan dadır; yol ücretleri pahalı ve ıstıraplıdır. Ankara - İstanbul hattı hariç, koridorlar, eski kırk kişilik vagonlardan daha fecî bir haldedir. Vapurlarımızda hâlâ anbarlarda koyunlarla yolcular, beraber seyahat etmektedir. Fabrikalarımızın hemen hemen hiç birisi İktisadî mânada «Gelir getirir, mahiyette değildir. Sulama işlerimiz tanzim edilmemiştir. Büyük şehirlerimiz bile ilkbahar ve sonbaharda sel tehditleri altındadır.
En verimli sıtma mücadeleleri bile D.D.T. nin icadiyle yüzümüzü güldürmüştür. Fakat Cenupta trahom vaziyeti nedir? Her sene veremden kaç kişi ölü yor? Bunan hakiki ve korkunç miktarını İyice biliyor, ve hastahane açmaktan daha koruyucu çarelere, hayat pahasını indirmeğe başvurup muvaffak olabiliyor muyuz?
Evet biz, harbe girmedik; fakat harbe girip de memleketleri türlü istilâ felâketleri görenler de kısa bir zaman içinde kalkınmasını bilmişlerdir. Bugün. Almanya’dan daha çok ezilmiş bîr memleket tasavvur edilebilir mİ? Hâlâ bir taraftan Ruslar, öbür taraftan müttefikler tarafından işgal altındadır. Harpte fabrikaları yiJulmış veya sökülmüş, başka yerlere nakledilmiştir. Fakat bugün bize bîr çok sanayi mamulleri, hattâ matbaa makineleri satan memleketlerin başında Almanya gelmektedi r. Geçenlerde Ulus gazetesinde 'Okumuştuk. Hatayın elektriğe kavuşması için bir Alman fir-masiyle anılaşma yapılmıştır!
İşgal edilen Fransa’dan, bugün memleketimize yünlü ve ipekli kumaşlar, çoraplar gelmektedir. Buna mukabil Bursada bir çok ipek tezgâhları kapılarını kapamışlardır. Alımsızlık yüzünden kozacıların inallarını ayaklarının altında çiğn ediklerini gazetelerde okumadık mı?
r£ek ümidimiz Marshall plânmda-dır. Bu plân olmasaydı acaba ne yapacaktık? Fakat unutmayalım ki, bu da borçtur. Alman paralan er-geç bu Türk köylüsü ve siz, ben o ödeyeceğiz!!
Biz, her şeye rağmen ümitsiz ve bedbin değiliz. Bu memleketin çok kısa bir zamanda i'âyık olduğu saadet ve refah seviyesine ulaşacağına inanıyoruz. İFakat bugünkü iktidardan fazla bir şey beklemenin de beyhude olduığuna iman ediyoruz. Milletin ta an temsilcisi yeni bir iktidar iş başı tna gelirse, hiç değilse «iş göremeyeceklere iktidar yok!» geleneği yerleşirse, bu memleket; süratle ka Ikınacaktır.
Onun için rey ferimizi kullanırken bizi iyiliklere' kavuşturacak insanları büyük bir titizlikle seçme--miz memleket v. ızifemiz olacaktır. Yokssi bugünkü iktidar, daha kırk yıl ûj başında ka ılsa yine Marshall plânıyla geleni erden başkasının yapılacağı yoktuı t.
Adviye FENİK
Demokrat Partinin Uşak mitingi
★ (Baştarafı 1 incide) 1 yrdu. Bu ulvi manzara karşısında gözlerden gayri ihtiyarî yaşlar boşanıyor, heyecan ve hareketin mânası kolaylıkla seziliyordu.
Seçim kampanyasının bu muhteşem toplantısı bütün şehirde müstesna bir alâka toplamış, herkes top lantı saatinin yaklaşmasını ve konuş maların başlamasını sabırsızlıkla bekliyordu.
Saat 15.30 da davul zurna önde olmak üzere binlerce vatandaş sıra halinde çarşı yolundan toplantı ma. halline gidiyordu. İktidar partisi be lediyesinin muhalefetin tertipleyece ği toplantılara az miktarda dinleyici iştirak etsin, diye şehrin kenarında bulunan memleket hastahanesi ö-nündeki meydanı seçmiş olmasına rağmen bir insan selinin bütün yollarda akmakta olduğu görülüyordu. Bu hareket 14 Mayıs seçimlerinin ilk beşareti idi.
Saat tam 16 da meydanın binlerce vatandaş tarafından doldurulduğu görülüyordu. Hoparlörler gür sesleriyle toplantı saatinin gelmek üzere olduğunu bildiriyordu. Program tesbit edilmişti. Kütahya ilinin dört milletvekili adayı bu açık mey dan toplantısında konuşacaktı. Tam saat 16 da Demokrat Parti ilce baş kanı ve Kütahya milletvekili adayı Yusuf Aysalın kürsüde görünüşü sevgi tezahürlerine vesile oldu. Top lantıyı açan Yusuf Aysal yaptığı heyecanlı bir konuşmada Demokrat Partinin takip edeceği siyaseti ve muhalefet cephesinde yaptığı hizmetleri saymış, demokrasi dâva ve mücadelesinde büyük hizmetler ifa eden Uşak ilçesi halkını hararetle övmüş, Demokrat Parti saflarında ve etrafında toplanan binlerce vatandaşın sarfettikleri gayretleri a-zim ve iradenin en güzel bir misali olarak belirtmiştir. Sık sık alkışlanan ve büyük bir alâka toplayan bu konuşmadan sonra Kütahya milletvekili adaylarından İktisat Doktoru Mecdet Alkin’in bir saat bir çeyrek devam eden ve çok mühim esasları ihtiva eden konuşması vatandaşlar üzerinde çok güzel intibalar yaratmış, bilhassa ticari ve İktisadî mevzulara ait bölümler alâka ve heyecanla tajcip olunmuş ve sık sık alkışlanmak suretiyle umumî bir tasvibe mazhar olmuştur. Dr. Alkin’in mukni ve müdellel esaslara dayanan konuşması bütün muhitte derin bir takdir ve hayranlık uyandırmıştır.
Kütahya Milletvekili Hakkı Ge-dik’in büyük bir dikkat ve alâka ile dinlenen konuşması içinde bulunduğumuz İktisadî ve ticarî bocalamayı beliğ ve canlı misallerle belirtmiş ve zaman zaman coşkun alkış ve gösterilere vesile olmuştur.
Dün Millet Partisi tarafınsan tertiplenen açık meydan toplantısında ileri sürülen fikirlere ve mahut mu
vazaa isnatlarına verilen çok heyecanlı ve inandırıcı izahat dikkat ve ibretle dinlenmiş ve Demokrat Par tinin mümtaz haslet ve karakteri bir defa daha takdir olunmuştur.
En son konuşmayı yapan adaylardan sayın Gl. Besim millet ve memleket dâvalarında vatandaşlara düşen mühim hizmetleri saymış, bugün vatandaşların çekmekte oldukları ıstırapları belirtmiş, özlü ve canlı misaller vererek hayat pahalılığının bir âfet halinde millî bünyeyi sarsmakta olduğu noktası- 1 na işaret eylemiştir. Bütün dert ve ıstırapların dinmesine, müreffeh ve mesut bir Türkiyenin doğmasına ça lışacak bir varlık olarak milyon- | larca insanın Demokrat Parti iktidarına bel bağlamış olduğunu söylediği zaman sevinç ve heyecan son haddini bulmuştur.
Vatandaşların gösterdikleri yakın ve sıcak alâkadan dolayı Uşak Partisi adına Başkan Yusuf Aysalın teşekkür duygularını bildiren kısa konuşma ile açık meydan toplantı- 1 sı son bulmuştur.
Bu toplantının yarattığı alâka ve bıraktığı müsbet ve güzel intibalar her yerde sitayişle bahis konusu olmaktadır.
II içindeki toplantılara program gereğince devam edilecektir.
f'
cı bir k»vıp
Değerli genç tayyarecilerimizden ve Ankara 11 Daimi Encümeni Baş Kâtibi Harun Ergin'in oğlu tayyare Teğmeni NECDET ERGİN, 26-27 Nisan 1950 gecesi vazife uçuşu yaparken fena hava şartları yüzünden tayyaresi ile düşerek şehit olmuş ve Allahın rahmetine kavuşmuştur. Henüz yirmi beş yaşında iken şehit olan Teğmen Necdet Erginin kederli ailesine, dostlarına ve silâh arkadaşlarına baş sağlığı dileriz. Allah rahmet eylesin.
J)l
İzmir’de bir döğüş
Liman amelelerde Italyan gemicileri döğüştüler
İzmir, 1 (Telefonla) — Bugün limanımızda bulunan Lido adlı İtalyan gemisinde 17 İtalyan gemicisi ile 30 liman amelesi arasında büyük bir kavga çıkmış ve yaralananlar olmuştur.
Yaptığım tahkikata göre hâdise şöyle olmuştur:
İzmirden bakla yüklemekte olan Lido gemisinin zabitanı, çalışmakta olan bir Türk işçisinin karşısına geçip İtalyanca bazı kelimeler söy liyerek gülmeğe başlamışlardır. Bunun üzerine Türk amelesi sinirlenmiş ve gülen adamı kovalamağa baş lamıştır. Kovalanan gemici va -ziyeti arkadaşlarına bildirmiş ve gemiciler ellerine geçirdikleri sopa larla Türk amelesinin üzerine yürümüşlerdir. Bundan sonra diğer Türk ameleleri de İtalyan gemici- *-lerine hücum etmiş, her iki grup a-rasında uzun bir müddet boğuşma olmuştur. Neticede bir Türk amelesi ve 4 İtalyan gemicisi ağırca yaralanmış ve kavga emniyet kuvvetleri tarafından bastırılmıştır.
Öğleden sonra suç üstü mahkemesine akseden kavgada hâdisenin sebebi bir türlü anlaşılamamıştır. Fa kat bazılarının ifade ettiğine göre İtalyan gemicilerinin Türk amelesine: -Bugün 1 Mayıs, siz nasıl çalışıyorsunuz?» şeklinde İtalyanca söyledikleri iddia edilmektedir.
Adliye ve polis hâdise üzerinde ehemmiyetle durmaktadır.
U us’un gor p bir yozısı
Demokrat Parti Genel Merkezinden tebliğ edilmiştir;
28/4/1950 tarihli Ulus Gazetesin de (D. P.) merkezinin direktifi, idareyi yıldırmak için tertipler hazırlanıyor başlıkları altında gûya (seçime bir hafta on gün kala muhtelif il ve ilçelerden partimiz genel merkezine ve İstanbul gazetelerine haberler ulaştırılarak idarenin baskı yaptığını ve seçim üzerine müessir olduğuna dair uydurma şikâyetler ulaştırılması ve bu suretle idareyi yıldırma politikası takip edilmesi) hakkında bir metodun partimiz tarafından tatbikine karar verildiği yolunda çok garip bir yazı yayınlanmıştır.
Nasıl bîr maksatla yazıldığım anlamak müşkül olmayan bu yazının tekzibe dahi değeri olmadığım umumî efkârımızın takdirine arze-deriz.
Zayi
30/4/1950 Pazar günü öğleden son ra Çiftlik İstasyonu ile Marmara Gazinosu arasında bir elmas iğne gaip olmuştur. Bulanlar memnun edile-
ADRES:
Resmî İlânlar Şirketi, ilân memuru. Tel: 13148.
ZAFERTN Küçük İlânlar
Bundan böyle gazetemizde Küçük İlânlar başlığı altında hafr-
tada iki kere Pazertesi ve Perşembe günleri bir sütün açılma, . tır. Bu sütüna kiralık, satılık, zayi, aranıyor ve tescil ilânltr n kabul edilecektir. Bu ilânların maktu fiatı satılık, kiralık, ( ra-
nıyor ve zayi ilânlarında 2 santimi geçmemek şartiy’4* 1,5 lira, tescil ilânlarında ise 7,5 liradır. Sayın okuyucular niza bildiririz.
ÜLKÜ MAGaZASINDON
3 Aydanberi hazırladığı MUAZZAM M 'NlFATUftA, Erkek kumışları bıyan konfek-iyonu ve çocuk elbise çeşitlerini Yepyeni fi atlar la sayın müşterilerine takdim eder
Ülkü Mağazası Snhibi
Baha ettin Er es
Srmsun’dlaki büyük mitin g bugün
★ (Baş tarafı 2 ncide) kikatı anlamış/tır. Bunun içindir ki dâvayı başkal arına bırakmamış, biz zat eline almı ştır.»
Halkın bü: fük tezahüratı arasında saat 1 d»» Sinop istikametinde hareket edi’ldi. Gerze’liler Bayar’ı kamyonlarla yarı yola karşıladılar ve Gerzeye kadar devam eden yol Gerzelilerinı «yaşa, varol» sedaları altında inhtdi. Gerzeye girildiği zaman herktesin hattâ, kadınların ve çocukların, yollara dökülmüş olduğu görülüyordu. Davul zurnalar çalıyor ve halkın coşkun avazeleri kuvvetli bir Şimaî rüzgârı ile kaynaşarak muhteşem ve heybetli uğul tularla Gerzeyi dolduruyordu. Ba-yar parti lokalinde kısa bir konuşma yaptı.
Saat 18 de Samsuna hareket edil di. Bu gece Samsuna varılacak vo yarın Samsunda bütün Karadeniz bölgelerindi en gelen demokratların iştirakiyle muazzam bir miting yapılacaktır.
Celâl Ba;/ar, Çorum yolu üzerin den süratle Ankaraya dönecektir.
Öğrendiğ, me göre Demokrat Par tinin seçim beyannamesi hazırlanmıştır ve Celâl Bayar'ın Ankara’ya dönüşünü nnüteakip neşrolunacak -tır.
//
AZ SARFİYAT /Z X
ASMA en a/z
en "ecn zjzn zn/'uzen znıa/ edz/n zzjûs*.
Aenvt/'', ^esrezÂz)e z/zz nız/f an/.
A5KA
ORTAÇ’ta
Ikramiyeli Sü priz M ’rko gömleklerîf 1 )por Açık yakalı Yeni ve yazlık çeşitleri gelm şiir PANAMA ŞAPKALAR 12,75 Krş.
Fiatlanmız çok ucuzdur
750 Kr.
990 Kr.
1200 Kr.
1450 Kr.
780 Kr.
840 Kr.
1075 Kr.
1260 Kr.
1950 Kr.
900 Kr.
1100 Kr.
1300 Kr.
2350 Kr.
Pijamalar:
1050 Kr. 1390 Kr. 1680 Kr. 2950 Kr.
NOT: İkramiyelerin çekiliş tarihi
81 Mayıs 1050 dedir.
Ortaç:
Anafartalar Cad. Adliye karşısı Köşe Mağazası, No. 224.
Tel; 11135 Ankara

Comments (0)