nıartesi 1 Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik Denizciler Caddesi: 2 Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara ZAFER 1 & 9amilia
,AN 1950 i _ No. 337 Başmuharrir tel: 15619 Yazı işleri, idare: 15315 Fiyatı her yerde 10 kuruştur. [DEMOKRASİNİNDİR) Kadın mecmuasının 352 ncı ^25 iİF sayısı geldi. NETKİTABEVİ
Celâl Bayar'ın İstanbul D. P. Kongresindeki Konuşması
demokratlar Zafere Hazırlanınız
Kayseri Valisinden gelen mektup
C. A. teknik yardım faslından Amerika’ya gönderilmiş olan 2S tarım uzmanımız Amerika’nın çiftliklerde bir sene müddetle staj göreceklerdir..
kalacakları Ameri kan çiftliklerine gitmeden önce A merikan Tarım Bakanlığı ileri ge-görülmektedir.
iflik köyüne yapılan baskının mahiyeti
Âgseri Valisi Nâzım Günesen bütün tevil gayretlerine rağmen hâdiseyi teyid mecburiyetinde kaldı
ferinin Bünyan ilçesine bağlı E köyünde jandarmalar tara-• baskın yapıldığını, ateş a-|ı, bütün bunlara kanunsuz 5 işden el çektirilen fakat Folduğu mahkeme karariyle lan köy muhtarının elinden
mührünün alınmak istenmesinden ileri geldiğini 29 Mart tarihli sayımızda yazmıştık. Kayseri Valisi Nazım Günesen dün gazetemize bu mesele hakında bir mektup göndermiştir. Aşağıda okuyacağınız gibi, ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
eni seçimler ve dalet makamları
ünkü yazımızda seçimleri Fakat burada bir mesele var idare edenlerin dürüstlüğü ( Adalet makamlarımız, seçimlerle ’ jj^kak suçlarda her zaman kanu-
nun âmir ve sarih hükümlerine mi,
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
I
A. FENİK
Gönderdiği tekziple hâdiseyi tamamen teyit etmekte olan Kayseri Valisi Nazım Günesen
Bayar/ 4 senelik emeklerin neticeleri
14 Mayıs günü alınacaktır.. „ dedi
Kongre tanı bir birlik havası içinde sona erdi, yeni idare Kurulu seçildi
İstanbul, 31 (Telefonla) — Demokrat Parti İstanbul il kongresi bu sabah saat 10 da toplanarak mesaisine devam etti. Salonun her tarafı yine tamamen dolmuş, Başkan Celâl Bayar da Genel İdare Kurulu üyeleri arasında yer almış bulunuyordu.
Evvelâ muhtelif yerlerden gelen muvaffakiyet temennileri hakkın-daki telgraflar okundu. Müteakiben dünkü oturumda seçilen komisyonun hazırladığı 1950 bütçe tasarısı müzakere edildi. Delegeler umumiyetle muhtelif fasıllar üzerinde durdular ve bilhassa propagandaya ayrılan miktarların arttırılmasını istediler. Neticede bütçe tasarısı daha geniş bir şekilde kabul edildi. Bu sırada bir delegenin otomobilini seçim propagandası zamanında Parti emrine verdiği bildirildi. Bunu diğer delegelerin aynı şekildeki yardım vâidleri takip etti. Bu arada bir demokratın Parti emrine 20 otomobil birden tahsis ettiği ilân olundu. Bu haber uzun uzun alkışlandı. Üyeler bu zatın kim olduğunu öğrenmek istediler. Fakat bu demokrat, ısrarla adını gizli tuttu.
★ (Devamı Sa: 6 Süı 1 de)
Celal Bayar Büyük Kongrede nutkunu irat ederken
İnönü Diyarbakır’da dün iki saat kalabildi
CUMHURBAŞKANI KONUŞMA YAPMADI
bahsinde idare âmirlerinin ■Diyet ve vazifelerini belirtil çalışmıştık. Şüphe yok ki bu ■te, daha büyük bir vazife ve ■diyet, Adalet makamlarına i-Bet etmektedir.
■iz eminiz, hâkimlerimiz, seçimle görülecek bütün suçlarda ka-Sun kendilerine çizdiği yetki ve Ihiyetleri tam olarak kullana-j rdır. Onlar, Adalete intikal e-i her hâdiseyi, cesaret ve taraflılıkla ele almasını bilecekler, her '■it tesir ve tazyikten uzak olarak, ksek vicdanlarının âdil sesini Jliyeceklerdir. Yine hâkimleri-t, suçlu, kim olursa olsun, yal-ı| kanunun emrettiği şekilde, göz-Rni kırpmadan âdil kararlarını ireceklerdir.
[Aksi takdirde 1950 seçimlerinin ! büyük vebal ve günahı, yüksek 3alet müessesemiz üzerine çöke-c ve bundan memleket telâfisiz, yük zararlar görecektir.
Katil talebe suçüstü
şümulünden kurtuldu
Maktul profesörün cenazesi dün binlerce talebenin elleri üstünde ve göz yaşları arasında kaldırıldı
İstanbul, 31 (Hususî) — Teknik Üniversitede Prof. Feyyaz Gürsan’ı öldüren Mehmet Taşkesen’in duruşmasının suçüstü usullerine göre bugün yapılması bekleniyordu. Fakat hazırlık evrakı tamamlanamadığından muhakeme Suçüstü Kanu-
nunun şümulünden çıkmış ve u-mumî hükümlere göre yapılması kararlaştırılmıştır.
Cinayet kurbanının eczane ıperasiıni
Talebesi tarafından öldürülen
★ (Devamı Sa: • Sü: 7 de)
lelçika Kralı Leopold’un memlek ete dönmesi ve tekrar Kral olması ihtimalini protesto etmek üzere 21 Martta Belçikada işçiler grev ilân etmişler, işçiler ve talebeler nümayişler yapmışlardı. Yukarıdaki relimde Brükselde işçilerin grevi yüzünden işlemiyen tramvaylardan birinin etrafında toplanan Kral a leyhtan İşçi ve talebeler görülüyo r.
C. H. P. Genel Başkanı ayrılırken «Diyarbakır'da beni
erkeklerden ziyade kadınlar ağırladı» diyerek tarizde bulundu
Diyarbakır, 31 (Hususi muhabiri -mizden) — Bugün saat 9 da Diyar-bakıra gelen Cumhurbaşkanı İnönü istasyonda ekseriyetini memur hanımları teşkil eden bir kısım halk tarafından karşılanmıştır. Hemen orada belediye tarafından beş koyun kestirilmiştir.
İnönü vilâyeti, belediyeyi ve kolor duyu ziyaret ederek Orduevi bahçesinde kendilerini bekliyen bir grup hanımın yanında bir müddet istirahat buyurmuşlardır. İnönü bundan sonra halkevine gelmiş, kendisini bekleyen heyetleri kabul etmiştir.
Goering Hazînesi
Milyonlar değerinde olan bu hazi’ e şiddetle a -ar lyor
Münih, 31 (A.A.I — .Alp.: Mu-harebe sona ermeden evvel, Ka-rinhall’den Kuzey Bavyera'da Vel-destein şatosuna götürülen -Göring hâzinesi» halen Amerikan makamları tarafından aranmaktadır. Şatonun muhtelif gizli yerlerinde bir kaç milyon mark kıymetinde sanat eserleri bulunmaktadır.
Kaçakçılar si*âhlorı nereden aldılar ?
Şehrimizden Suriyeye silâh kaçıran bir şebeke yakalandığını 28 Mart tarihli sayımızda yazmış, kaçakçıların bu silâhları Kırıkkale askerî fabrikalarından tedarik ettik-■k (Devamı Sa: G Sü: 3 (le)
Evvelâ Mardin sonra Urfa heyetine | il başkanının yerlere kadar eğilip iltifatlarda bulunmuş sonunda da Di l İnönünün elini öpmesi etraftakile-yarbakır C. H. P. il idare heyetini rin nazarı dikkatini çekmiştir. Sıra kabul etmiştir. Bilhassa C. H. P. li ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 3 de)
Amerikan müdafaa
sistemi zayıf mı ?
Başkan TrumanGI. Eisenhovver'e cevap vererek endişeye mahal olmadığını söyledi
Başkan Truman spor kıyafetinde (Yazısı 6 ncıda)
fC.H.P.del panik.. I
) Yer yer istifalar ( j devam ediyor ı
f( Beypazarı Kaymakamı Bayın- )1 f/ dirlik otomobili ile propaganda \1 gezisine çıktı (|
Urfadan gelen haberlere göre, bu ilimizde Halk Partisi tam bir inhidam halindedir. Her gün yüzlerce Urfalı Halk Partisinden ayrılarak
★ (Devamı Sa: • Sü: 7 del
Sahte Hâkim Kaya Giinalp
Şimdi de hırsızlık suçu İle yargılanıyor
Sahte lıâkim Kaya Günalp dünkü duruşmasında
★ (Yazısı 6 ncıda)
AKINTIYA---1
I____KÜREK
YEDEKÇİ
UafiûrtbcÜA.
Büroya gel hemşeri!
D ilmem gazetelerde okudu-” nuz mu? Necmettin Sadak Roma’ya fahri hemşehri olmuş! Allah, insana yürü kulum dedi mi, işte böyle olur. Halbuki, Komaya gidip Papa’yı görmeyenler de çoktur!..
Evet, Necmettin Sadak Roma’ya fahrî hemşehri olmuş! Ama, ona Roma’dan çok Paris hemşehriliği yakışırdı!... Fakat ne bileceksiniz? Roma’dan Pari-se gittiğine göre belki oradan da gösterilir!
Fakat bana kalırsa, Roma’ya, Paris’e uğradığı kadar, Sıvasa da uğrasa belki seçim dairesinden de bir fahri hemşehrilik alabilir!
Kim bilir, belki de, Komadan veyahut Paris’ten Milletvekili şeçileceğini umuyordur! — Yedekçlnln YEDEĞİ
4
(-
ı 4
1 ■ İ ■
1
Aahlfe :
.1
ZAFER
DİŞ MESELELER :
Çinin hakikî çehresi nedir?
Kuzu etinin kilosu 23O’a indirildi
I t
Mediko - Sosyal Bahislerj
Allah söyletiyof^'
ÇİN'İ alâkadar ( larda garplılar, ( recede bir süı toplayıp kafalarının en köşelerine yığmışlardır. 1 kuruluşu kadar eski hikâyeler tem cit pilâvı gibi ortaya dökülür ve Çinde pek az kalmış seyyahların ge lirdikleri üstünkörü havadisler, ba- | yatlamış olanlara ilâve edilir. Bu yanlış malûmatları tamamiyle ata- I bilecek kudrette değiliz, fakat bazı | hayalî fikirleri elemek icap etmekledir.
Evvelâ, açlığın Çin'in ana derdi olduğunu aklımızdan çıkartalım. Bıı kolay bir iş değildir, çünkü Çin’in
eden husus- j Çin milliyetçi hükümeti daima as şaşılacak de kerî bir hükümet olarak kalmıştır, irii malûmat İyi niyetli bir çok adamlar, bazı e-ı karanlık ' saslı yeniliklerin yapılmasını Çan-Dünyanın kayşek'ten İsrarla istemişlerdir. Fa kat Mareşal buna yanaşmadı, çünkü iktidarı millet arzusu ile değil silâh kuvvetiyle elde tutuyordu. Bunun içindir ki kılıcını bırakıp, milletine hizmet etmek gibi daha çok güç biı* vazifeyi kabul edemedi.
Haddizatında kötü bir insan değildir. Fakat daima askerî işlerle meş gul olduğu için, askerlikten hariç hiç bir mevzu onu ilgilendirmez ve itimat telkin etmez. Unutnuyahm ki demokrasiyi de yalnız ismen bilmektedir.
Yanlış bir fikre daha saplanılmak I tadır, o da şudıır Çin komünizme mahkûmdur. Çin komünist şeflerinin hakiki komünist olmadıklarına alınanlardan değilim. Onlar bilıak-. komünisttirler, bunu müteaddit Icerrelor ispat etmişler ve Çin'i ko-uuı 61U«yo , münistleştirmek için ellerinden ge-
bahsı I jeni yapmaktadırlar Fakat bir mil-...............ı îoii idare etmek iddiasında olanlar, r milletin istediğini anlamazlarsa ?ç akamete uğrarlar. Eğer Çinli-. komünistlerin gelmesine razı olmuşlarsa bu, Çankayşek'ten ümidi kesmiş olduklarındandır.
Hoşlarına gitmiyen bir idareye karşı mukavemet etmesini ve teşkilâtlanmasını Çinliler mükemmelen bilirler. Kabileler arasında birlik vardır ve gizli teşkilâtlar binlerce seneden beri evcuttuı*. Ayni eyaletin halkı birbirini sıkı tutar ve kor . porasyonlarm içinde masonluk gibi birleşmeler mevuttur.
4 bin senelik tecrübeler, politikacılara karşı mütereddit olmayı Çinlilere öğretmiştir. Canlı hareketlere girişebilmek için Çin milleti fazla ihtiyardır. Diktatörlerin kendi kendine yıkılmalarını beklemesini bilirler. Bugün Komünist Partisinde müfrit Mao Tse Toung ile mutedil Chou En Lai arasında gittikçe artan ayrılığı tebessüm ile takip ediyorlar.
Ümmi olduklarından Çinlilerin cahil olması lâzım geldiği ileri Sürülmektedir. Fakat okumakla cahil ligin arasındaki az münasebet cidden hayret vericidir. Çin’de geçirdiğim -W sene zarfında bunu yakından müşahede edebildim.
Okumamış çok dostlarım vardı fakat hepsi akıllı, mantıklı ve bilgili idi. Amerika’ya dönüp okumasını bilen bir sürü cahil gördüğümde bu kanatlın daha ziyade kuvvetlendi. Zira okumasını bilmek, okumak ve düşünebilmek demek değildir. Sağduyu. medeniyetin esas temelidir ve sağduyuya gelince Cinlilerde bu, başkalarına satılabilece ; kadar meb zulen mevcuttur.
Bundan başka Çinlileri esrarengiz ve anlaşılmaz insanlar oldukları iddia edilir. Halbuki bu millet bunun tam aksidir. Medeniyetleri ve adetleriyle okadar sıkı sıkıya bağlıdırlar ki, Çin medeniyetine nüfuz edildiği takdirde onlarla nasıl- anlaşmak mümkün olabileceği hemen belli olur. Bir Çinlinin aksülâmeli-ııi tahmin etmek bir Aerikalı yahut AvrupalInın aksülâmelini talimin et inekten daha çok kolaydır. Garplının hareket sebepleri ferdîdir, bir Çinli için bu varid değildir. Çinlilerle olan münasebetlerimizde çok defalar muvaffakiyetsizliğe uğradık ve bunun başlıca sebebi onların örf ve adetlerini anlamıya çalışmamış olmamızdadır.
Bu son senelerde memleketimde seyahat ederken bir şeye hayret ettim. Modası geçti diye yeni inşa edilmiş binayı bile alelacele yıkan biz Amerikalılar, nasıl oluyor da bir sürü geçmiş ve eskimiş fikirlere takılıp saplanıyoruz? Ayni telâşı ve [ yenileme arzuşuııun millî sahadaki I fikirlerimize ve daha fazlasını mil- | letlerarası sahada tatbik edildiğini görmeyi çok arzu ederim. ■ i
Nakleden: S. Tekyeli-Ban
Aldığımız malûmata göre kilosu 250 kuruştan satılmakta olan kuzu etinin bugünden itibaren 230 kuru-I şa satılmasına karar verilmiştir. I ı Koyun ve kuzu fiyatlarının aynı olması üzerine lokantalarda turfanda fiyatı üzerinden satılmakta olan ve içinde kuzu eti bulunan yemekler de koyun etinin tâbi olduğu tarife üzerinden satılacaktır.
1 numaralı Bucağa bağlı Ocak Başkanları toplantısı Demokrat Parti 1 numaralı Bucak Başkanlığından:
Bucağımıza Bağlı Ocak Başkan-larımızın 2/4/950 Pazar günü saat 14 de Bucak binası!
olunur.
I
bütün dertlerinin açlıktan ileri gel-diğini izah etmek kolayımıza geli-
harpten evvel orada yaşamış
olanların hepsinin bildikleri şudur: | nır rejim değişikliği ve Çankayşek’in
- ve dahilî harbe j
askerî hükümetine . rağmen, Çinliler esasen eskiden beri olduğu gibi bol gıdaya maliktirler. Şüphesiz ki bal.s; çel;
geçmiş olan açlık devirleri de ol- ( muştur. Fakat bu açlık devirlerine eŞ( sebep olan gıda maddelerinin kili:- J nif ğı değil, fakat su baskınları veyahut kuraklıklardır.
Geniş arazisi sayesinde eğer münakale yollan mevcut olsaydı, Çin herhangi mevzii bir kıtlığı önlemek kudretindedir. Yol eksikliği ve irtibat imkânsızlığı eskiden beri Çin dâvasının esasını teşkil etmiştir. Ba zeri, Amerika’dan yahut Kanada’dan buğday getirmenin, 500 kilometrelik bir saha içine insan veya katır sırtında buğday nakletmekten daha kolay ve ucuz olduğunu bittecrübe biliyorum.
Kısacası, Çin’in esas davası, zirai mahsullerini arttırmaktan ziyade el de ettiği mahsulün nakledilip yeni satış pazarları bulınasındadır.
Çin’i gezmiş olan için en ücra köy lerdeki pazarlar bile unutulmıyacak bir hatıradır. AvrupalI ve Amerikalı ların bilmediği envai çeşit yeşl seb zeler, rengi, biçimi, lezzeti namütenahi olan kavunlar, taze etler ve 3G çeşit kurutulmuş etler, sebze pey nirleıi, kabuklu hayvanlar, deniz ve tatlı su balıkları, hamur işleri ve meyveler mevcuttur. Ya ekmeği!... Çin ekmeğinin türlüsü vardır: yağda kızartılmışı, fırında veya buharda pişirilmişi, baston ekmeği, tepsi ekmeği, fasulya ve şehriye ile domuz eti yahut ağdada ezilmiş hurma ile doldurulmuş ekmekler.
Çinlilerin açlıktan öldüklerine dair olan efsanenin yanında, Çı|ı topraklarının çoğunun bir kaç mü-tegallibe elinde olduğu efsanesi de vardır. Komünist cereyanının bu toprak davasından kuvvet aldığı iddia edilmektedir. Hakikatte ise, hiç bir memlekette Çin’deki kadar az, büyük toprak sahiplerine rastlamadım. 200 döneni arazisi olanlar nadirdir. Çin zirai işletmeleri iki dönümden biraz fazladır. Az taksim edilmiş iddiasının aksine, toprak faz Jasiyle taksim edilmiştir. Bir köylü SRünce toprağı çocukları arasında, her birini geçindirc-bilecek su -rette, taksim edilir. Topraksız kalan laı- da civarda 'rençberlik ederler. Toprakların bir çok ufak işletmelere taksimi komünizmin yayılması na bir manidir. Çinli, mülkiyet esasına çok bağlıdır, hele aile mülkiyetine. Kollektif çiftlik usulünün Çin'de muvaffak olacağını sanmıyo
Şimdi köhne bir efsaneyi daha ele alalım. Nasyonal Sosyalist Partisinin çürümüş olduğundan sık sık bahsedilir. Bu yanlıştır. Nasyonalistlerin saflarında, zengin, kıymetli ve karakterli bir çok güzide a-damlaı* vardır. Bunların Komünist tarruzunu zamanında karşılıyama-malarının sebeplerini garplılar pek âlâ anlıyabilirler. Demokrat milletler bile idareyi daima en mümtaz devlet adamlarına tc-vdi etmesini nıilmediklprine göre, demokratik ıı-sulleri bilmiyen Çin Milliyetçi Partisinin, bunda muvaffak olmamasına şaşmamak lâzımdır.
Kardeş katili genç 6 sene 3 ay hapse mahkûm oldu
Bundan bir müddet evvel Bâlânın Beynam köyünde fecî bir cinayet işlenmiş ve Hayati Kuyrukçu ir. minde bir genç kızkardeşî Bakireyi orman memurları ile münasebette bulunduğu şüphesiyle vücudünün muhtelif yerlerinden bıçaklamak suretiyle öldürmüştü.
Uzun zamandanberi ikinci ağır-ceza mahkemesinde devam eden cinayet dâvası dün sona ermiş ve sanık altı sene 3 ay hapse mahkûm olmuştur.
Acele satılık arsa
Deliler Tepesi 1807 ada 67 parsel fevkalâde manzaralı 6000 metre:
Müracaat Tel: 12154 (575)
KİRALIK
Mobilyalı üç oda, mutfak, banyo ehven fiyatla kiralıktır. Balı çelievler 32 inci sokak No. 9 Telefon: 31666.
Konuşma fonksiyonu
ve tekâmül
İNSANLARIN bir birleriyle daha .doğrusu elrafındakilcrle anlaşabilmelerini sağlıyan fonksiyonların topuna birden Lan-gagc - Dil yani konuşma diyoruz. Psiko-Sansoryo-motor bir mekazniz . ... manın ifadesi olan konuşma fonksi--------- günü saat yonunuh sembolü olarak da öteden la teşriileri rica ' beri (Dil) gösterilmektedir. Ncte-| kim Didaktik mahiyetteki meşhur Bııcak İdare Kurulu hikâyelerini daha çok hayvanların konuşmalarına istinad ettirpn (Eso-pe) hile; esiri bulunduğu sahibine dünyada en iyi şeyin Dil ve en fena şeyin gene Dil olduğunu — (Çarşı-Nisan ' dan alıp getirerek) anlatmak istenim her yön-xv..ucu iyi veya fena kullananların uğ-I uyacakları saadet ve felâketleri ge-
I
Dr. A. Asof Yörük |
Fen Fakültesi Genel Kurul toplantısı
Fen Fakültesi Öğlenci Derneği Genel Kurııl toplantısı '
Çarşamba günü saat 14 de Gazi E- ' ,niştir. Hakikaten lisanı gitim Enstitüsü konferans salonun- don iyi veya fona kullar
da yapılacaktır.
Dünkü hırsızlık vak'aları
Dün şehrimizin muhtelif semtlerinde beş hırsızlık vakası olmuş1 ve failleri yakalanarak haklarında tahkikata başlanmıştır.
Bunlardan Altındağ mahallesinde oturan 55 yaşlarında Elif isminde bir kadın otobüs biletçisi Esat Es-bark’ın bahçesindeki kümesten ta- ' vuk çalmıştır. I_________
Tavukların gürültüsüne yetişen harda acaba ev sahibi hırsız kadını yakalayarak hdır? zabıtaya teslim etmiştir. I sjt (|
Hidayet Tokalı isminde bir şahıs anlaş
ta Denizciler caddesinde Su işlerine I ait bir adet ızgarayı çalarken yakalanmıştır. I
Üçüncü hırsızlık vak’ası da Ziraat Fakültesinde olmuş ve Fakül- OUZ,M
tenin aşevinde çalışan bir işçi çal- mirleri büyi dıgı 13 kilo tereyağını evine götü- ' ■ rürken suçüstü yakalanmıştır. |
Halil Koç isminde bir amele de garda bulunan bir vagonun mühü- | rünü kırararak içerde bulunan ' 2 torba çimentoyu çalarken yakalan-
Kazıkiçi bosta ularında oturan Salih Koçak isminde bir şahıs ta aynı mahallede oturan arabacı Mehmet Kuşun evine girerek içerde bulunan çuval ve yular gibi eşyaları çaldıktan sonra' İtfaiye meydanında satarken yakalanmıştır.
Beş hırsızlık vak'asının failleri hakkında da tahkikata başlanmıştır.
Parmaklarını et makinesine kaptırmış
Dün 11 yaşlarında bir hizmetçinin dört, parmağının kopması ile neticelenen fecî bir kaza olmuştur.
Yenişehir semtinde oturan 11 yaşlarında Hüsniye isminde bir hizmetçi kasapta kıyma yaptırırken makinenin içinde et kalıp kalmadığını muayeneetmek için elini et makinesinin içine soktuğu sırada dört parmağı biranda kıyma haline gelmiştir.
Yaralı genç kız derhal hastaha-neye kaldırılarak tedavi altına filinmiş ve tahkikata başlanmıştır.
Domuz verine arkadaşını vuran avcılar mahkûm oldular
Kalecik kazasının Sarınbey köyünde iki arkadaş domuz avlarlarken domuz zanniyle aynı köyden Mehmet Güleç isminde bir genci öldürmüşlerdir.
Sanıkların duruşmasına dün i-kinci ağıreeza mahkemesinde devam olunmuş ve neticeye bağlanmıştır.
Karara göre sanıklardan Hikmet Şahin yedi sene 6 ay, Lâtif Çelik de dokuz sene ağır hapse mahkûm
Emlâk Alım Satımı
■. Ankara'nın her köşesinde bol gelirli ev, apartman, arsa almak ve satmak istiyen sayın müşterilerin müracaatları rica olunur.
. Ulus Meydanı, Mühendis Hanı No. I 5, Musa Yılmaz. Tel. Büro: 16068, ev: 15233
y(- .cumcunı gerek tarih boyunca ve gerekse gün-| lük hayatımızda her zaman görmek ( teyiz.
Bugün canlılar âlemi içinde çok eski kitaplarda bile (Hayvanı na-tık konuşan anlaşan hayvan) diye anılan insan; bütün fikir ve düşüncelerini anlayış ve sezişlerini yalnız kendine has bir vasıf imiş gibi» Dil dediğimiz vasıtalarla i£a-| do ederken duyduğu gurur ve ifti-1 acaba ne dereceye kadar hak Hayvanlar arasında daha bade olsa aaba hiç ini (konuşup ■ ışına) yoktur?
(em verilen bir horozdun bir takım sesler çıkararak tavuklarını sofraya davet etmesi, terbiye edilmiş bir köpeğin veya atın sahibini ı verdiği sözlü veya işaretli karışık e • ■•••L.l büyük bir anlayış ve isabetle yerine getirmesi, aralarındaki lıer hangi bir anlaşamamazlık yüzünden kartallara karşı ilânı harb eden leyleklerin, şaşılacak kadar kısa bir zamanda haberleşerek ve muhtelif bölgelerden seferberlikleri ni ikmal ederek yüzlerce kartalla havada kanlı bir muharebeye tutuşmaları, müşterek tehlikelere karşf bir çok hayvanların birbirlerini ha-beradar etmeleri veya müttefiken karşı koymaları ve daha bunun gibi bir çok objektif olaylar, hakikaten konuşma sayılamıyacak derecede basit - iptidaî birer hayati fonksiyon mudurlar? İnsan olarak yaratıldığımız cihetle hayvanların Dili hakkında kafi bir hüküm- verebil -ekten çmok uzağız. Kimbilir onlar da bizim için neler düşünüyorlar' ve birbirlerine neler söylüyorlardı!'?...
Söz götürmez bir gerçek olarak denilebilir ki; yeni doğmuş bir insan yavrusu ile bir hayvan yavrusu arasında konuşma fonksiyonları bakımından İliç bir fark yoktur. Çüıı kü her iki yavrunun dimağında mev cut motor-sansitif merkezler yanında konuşçpa merkezi henüz teşekkül etmemiştir ve insan yavrusu hayvanlar arasında büyümeğe terkedil diği takdirde de (kurt çocuk, ceylân çocuk, ayı çocuk) hiç bir zaman konuşma merkezi teşekkül ve tekemmül edemiyecektir. Bu bakım dan insan beynindeki langage merkezi (Inne) bir merkez değildir.
İlk insanlar âleminin teşekkülünden bugüne kadar diğer bütün hayatî fonksiyonlarında olduğu gibi, insan oğlunun konuşmasında da ted ricî bir tekâmülün mevcudiyetini kabul etmek icabeder. Bu tekâmül evvelâ basit sesler çıkarma ve jestlerle anlaşma kabiliyeti şeklinde başlamış, yavaş yavaş cemiyetler mükemmeLleştikçe tek heceden çok hecelilere ve müsavi hecelilerden uzun ve kısa hecelilere geçerek in-tonation'lu bir hale gelmiştir.
Bugün Pantomimi de dediğimiz zencilerin basit ifade vasıtalarından başka; sağır, kör ve dilsizlerin söz. jest, temas-parmak lisanlar yanında konuşma, yazı ve musiki dilleri de
Dilin bu tekâmülünde cemiyetlerin yaşadığı arazi hususiyetlerinin de büyük bir rolü bulunduğuna şüp
he yoktur. Dağlık yerlerde uzaktan uzağa birbirlerine bağırıp seslenmek suretiyle anlaşmıya çalışan cemiyetlerde — aşiretlerde, dil birbirine eşit daha çok keskin ve gürültülü hecelerden teşekkül ettiği hal do, olgunlaşmış bir cemiyetin konuş ması gayri müsavi heceleri, ince ve kalın intonationları ve muhtelif fa-sılalariyle bir musiki gamiyatoniği halini almıştır. Bu suretle her millet kendine has bir dile ve millî .dil ve kendi bünyesi dahilinde ayrı ayrı bölgelerde ufak tefek farklara yani Lehçelere sahip olmuştur.
Başka başka lisan kullanan millet lor ise; on önemli anlaşma vasıtası olarak konuşma ve yazı dilini kul-lanamıyacaklarına göre, gene de basit bir takım hareket, ses-jest ve mi inikler diliyle fikir, arzu, alâka, sevinç ve kederlerini birbirlerine ifa de edebilmektedirler.
Ne yazık ki beşerin sırf kendine has bi rözellik olarak telâkki ettiği bu konuşma müessesesini incelemekle, 18 inci asra kadar hiç kimse meşgul olmamış ve insan için yalnız (Hayvanı natık) sıfatını kullan makla iktifa etmiştir. Ancak 18. yüz yılın sonlarına doğru bütün psişik .fonksiyonları dimağda lokalize et-mıye çalışan .Phrenologie» ilminin inkişafa başlamasından sonradır ki konuşma fonksiyonu da ele alınmış bulunmaktadır.
Konumuzun baş kısmında da kısmen söz gelişi ettiğimiz gibi insanlar konuşma fonksiyon merkezlerinden mahrum olarak dünyaya geldik leri, lisan fonksiyonları bakımından da nevzat dimağ korteksi bir (tahılla ıssa) vasfını taşımakta olduğu halde, sansitivo-motor merkezler ve beş dııyu yollarına malik olarak do garlar. Beş duyu içinde en önce ha-, ricî elemle münasebete geçen işitme organlarıdır; ve fonetik stimu-luslar ilk günden itibaren dimağda impresiyon’a başlarlar. Bilâhare ço
Plânör kazası dâvasına
yeniden başlandı
Bundan bir müdet evvel Etimes-ut uçak alanında bir plânör gösterisi esnasında bir kişinin ölümü bir İçişinin de yaralanmasiyle neticelenen bir kaza olmuş ve pilot Necdet çolak, beşinci asliye ceza mahkemesi tarafından 8 ay hapse mahkûm olmuştu.
Yargıtay, mahkemenin verdiği bu karan esasından bozarak sanığın tekrar muhakeme edilmesi için mahkemeye göndermişti.
Dün bu durûşmaya beşinci asliye ceza mahkemesinde tekrar başlanmış ve davacı temyizin kararı hakkında esas hakkmdaki mütalaasını bildirmek için mehil istemiş ve duruşma başka bir güne bırakılmış-
— Ah! Mister Martins, sizi gör mekle ne kadar memnun oldum bilseniz! Oturunuz, (emeni ederim ki Callovvay ile işleriniz halledilmiş olsun, Calloway çok İyi bir adamdır.
Martins:
— İşlerin hiç biri yolunda değil, dedi.
—■ Koch’u gördüğünüzü ondan öğrendiğimi soracağınızı umuyorum. Bak ben bu işi nasıl hesapladım: Eğer siz masum olsaydınız, masum olduğunuzu İsnat etmek sizin için çok kolay olurdu; o halde suçlu olan pekâlâ sîzdiniz! Vallahi, sizin hoş bir insan olmanız, beni işe müdahaleden hıenedeınez: Bir vatandaşın kendine göre vazifeleri vardır...
— Meselâ, mahkemeye yalancı şahitler getirmek.
Cooler:
— Oh! dedi, bu eski'bir hikâye! Bana pek kızacağınızdan korku yorum, Mr. Martins. İşi şu şekilde mütaiea ediniz: Bir vatandaş olarak itaat etmiye mecbursu-
— Polis mezardan cesedi çıkar dı. Şimdi de, polis VVhıkler'in ve sizin peşinizde. Harry'ye haber vermenizi isterim.
Yazan : Graham Greene
—• Anlamıyorum...
— Ah! fakat siz öyle iyi anlı yorsunuz ki...
Şurası- besbelli idi ki, o gayet iyi anlıyordu. Martins, birdenbire çıktı. Bu yorgun, lûtufkâr ve ör nek vatandaşın suratını görmekten bıkmıştı. Şimdi, sadece tuzağı kurmak işi kalıyordu. Lâğımların plânını iyice tetkik ettikten sonra, Martinsin nahâk yere aldı ğı bir gazeteci barakası ile maliye binasının yanındaki bir kahve arasındaki muhitte, Lim’iıı muhakkak geleceği yerlerdi. O ancak bir defa yerin altından çıkabilmişti. Bütün kaçabilmek ihtimali olan yerler bizce gayet iyi bi İliliyordu: O, çok iyi biliyordu ki bir polis müfrezesi gece yarısına doğru, saat ikiye kadar polis, lâğımların civarında devriye geziyordu. Gece yarışı oldu. Martins, gazeteci barakasını görebilecek
41
şekilde bir kahveye oturdu Ve fin can, fincan üstüne kahve içti. Ona bir tabanca vermiştim. Barakanın yanma, miktarı kâfi a-(laın koydum; polisler de lâğımın etrafından hazırdılar. Saat ikiyi çaldığı zaman, (bütün yolların ağzını kapıyacaklar ve bütün kanalı, şelıirin etrafından tâ merkezine kadar karış karış anyaraklar dı. Fakat, Lime daha ipmeden o-nu tevkif etmem ihtimali kuvvetliydi. Bıı herkesin canını sıkacak ve fakat Martins için tehlikeli olacaktı. Şu halde, ona nasıl haber vermeliydi, Martins kü çük kahvede oturuyordu.
Rüzgâr hızını arttırmıştı. Fakat, kur yağacağa benzemiyordu.
Rüzgârın dondurucu soğuğu Tu na civarında ve kahvenin Önündeki otlarla kaplı bahçe içinde
I ktidarm ilân gazetesini bir telâş .ilmiş. Demokrat Parti ıçm, bakalım ne edecekler? diye hayıflanıp duruyor.
Meğerse, Demokrat par(i aday bulmakta müşkülât çekiyormuş. Çünkü memleket çoğunluğunu sinesinde toplamadığından, bu vaziyet normalmiş!
Gözüne penbe camlı gözlük takıp, lıer tarafı günlük güneşlik görerek «efkârını., unutmak Istiyen-lerin, esasen başka türiii yazma, larma imkân olmadığı aşikârdır.
Bu gibi yazıların iki türlü fiıy-dası vardır. Hem kendileri işin hakikaten böyle olduğunu zannederek, son dakikaya kadar rnes'ut yaşamalarına vesile verir, he 'kendilerine: -Söyle yor!»
He
lıuvveli n„de o,an vesaitinin seferber olmasına rağmen, isin maalesef «iiâncınm» düşündüğü gibi olmadığı meydandadır.
Demokrat Parti ile C. «. P, fasındaki büyük telâkki fark' ve hâdiseler bunu göstermekte
Bir kaç misal verelim:
Demokrat Parti fakirdir. Ancak asalarından toplayabildiği aı -dallarla ve tertip ettiği piyangolardan elde etikleriyle geçinmektedir. Halk Partisi ise Halkevlerine .vardnn namı altında hükümetten yardım görmekte, büyük tic.ı te.şekkiiierin hissedarı bulunma tadır.
D. P. ye mensup delegeler, ko grelere gelirken «keseye» davra malda, C. II. P. delegeleri i harcırahtan başka İngiliz kuma, şındaıı «diş kirası, dahi almaktadırlar.
Bir Demokrat Parti heri geleni her hangi bir vilâyete, kazaya hattâ köye gittiği vakit halk kendi kendine gelip denlini dökmek! ve bu gibilere kurtarıcı nazariyi bakmakta. C. H. P. ileri gelenle rine ise ücreti mukabilinde karşılayıcı tutulmaktadır. Bunun en canlı delilini eski Başbakan Recep Peker’in İzmir seyahatinde görmüş ve ibretle temaşa tik.
Vaziyet böyle oldukça, partinin milletinin ekseriyetini sinesinde topladığını anlamak kolaylaşmaktadır.
Bu kadareık bir şeyi anla ınazhktan gelip, bakalım ııe ( çekler? diye yarı ciddi yazılar yazmak düşündüğümüze göre ha» fifliktir. Bununla berabe/, bir bakıma çok doğru ta vardır; bakın bu ilân g4 diyor:
«Gel, seı.i Milletvekili göste ğinı!.. gibi bir davetle heri her lıaııgi bir fikir peşinden I. koşa geleceğini zannetmek dır!*
Evet, çok büyük bir Demokrat Parti içinde kilerden b şekilde hareket edecek kimsenin çıkacağını biz dı; talimin e
Bu çeşit kimse çıksa çıks; P. mensupları arasından çıkar! Başka yerde aramak beyiıudedir, O sebeple ilân gazetesini haklı bulmamak elden gelmiyor!...
Hikmet YAZICIOĞLU
J TAKVİM |
CEMİYETTE
Su Ceheel
LÖZÜMLÜTELEFONLAH Yangın Sıhhi imdat Trenler .
Hava Yolları Yataklı vagonlar Su İma Elektrik Havagau Bağken t takıl 8İNEMA LAK EĞLENCE YERLERİ (1M11) t 8even k»)b»er
; Altına hücum (IRM) 1 Zevk kurbanlı (14*49) : eytan kudreti (11181) t Bir fırtına (14971) ı Kara cin haydutla (14*71) : Bîr fırtı (18*40 l Cehenneı
♦
ECZAHANELER Üniversite, Bayer, Gülhane
eul: oditiv impressiyonlanna visuel intihalarını da eklemeğe çalışır. İşte bu zamandan itibaren işitme ve ,görme hayal merkezleri arasında çok sıkı bir assosiasyon teşekkül etmiş demektir. Bunlara diğer duyular da eklenerek çocuk yavaş yavaş ebeveynini taklit ederek sesler ve kelimeler çıkarmaya uğraşır. Burada evvelâ işitme sonra işittiklerini an lama ve daha sonra da kelimelerin motris hayallerini kendi diline intikal ettirerek basit şekildeki (repe-te konuşma) bahis konusudur.
Cemiyetin tek bir ferdinde olagelen bu lisan mekanizması gelişmesi bütün cemiyetlere teşmil edilbilir. ilk insan sözle konuşmada meselâ bir köpeği tarif ve tevsim etmek için dört ayak vaziyeti alıp havlama sesleri çıkarır, yazılı konuşmada da temsilî resimler yapardı.
O ilk devrelerden kalma her lisanda bazı »kelimeler hâlâ da mevcuttur. Bunlara ahengi taklidi diyoruz — (Miauen - miyavlamak, hauen - havlamak, vızıldamak, tıkırdamak v.s. gibi). Yazıdaki bu tem sili resimler zamanla sırasını evvelâ bir takım sembollere sonra da işaret ve harflere terkederelc bugüne kadar bir çok asırların mahsulü bir yazı lisanı doğmuştur. Nitekim Hieroglifde bu tekâmül bariz olarak görülmektedir.
Demek ki konuşma fonksiyonlarının gelinmesinde jest-mimik, fonetik ve grafik olmak üzere üç safha mevcuttur. Bu suretle tedrici bir tekâmüle ına/Jıar olmuş bulunan bütün lisan merkezlerinin hemen de daima sol yarıbeyinde lokalizasyona uğrama sebeplerini izaha çalışalım.
Normal insanlarda konuşma merkezinin sol beyinde olması sebepleri bir hayli tartışmalara mevzu olmuştur. Beyinde git gide artan merkezleşme neticesinde sol hemisfer hakimiyetini eline almıştır. Bu hususla sağ elin daha fazla kullanılmasının rolü olduğu muhakkaktır. Konuşma merkezi de bununla ilgilidir (tabii solaklarda aksi).
İlk çocukluk çağlarından beri konuşma merkeziyle el hareketleri a-rasındaki bağlantılar herkesin malumudur. Hattâ yalnız ellerle bile bir çok fikirler ifade edilmektedir, burada esas dava niçin yalnız' sağ elin soldan daha fazla kulamlmakta olması keyfiyetidir. Halen bu husus ta kafi bir hükme varılmış değildir.
Bazıları çocukların okula gelince sağ elden daha çok sol ellerini tercih etiklerini, fakat öğretmenler ve ana baba tarafından bunun önüne geçilerek sağ elin kullanılmasının sağlandığım ileri sürerler. Hattâ ço cuğun bu bocalama çağında( Begai-ment) — Kekemelik gösterdiğini bile iddia eden teoriler mevcuttur. Fa kat konuşma daha önceleri başlamış bulunduğuna göre şöyle bir izah yapmak akla daha yakın gelmektedir.
Sol tarafta hayat için çok önemli Lir organ kalp vardır. Kavga -e-derken her şeyden evvel bunun korunması elzemdir. İlk insanlar savaşlarında sol elleriyle kalplerini koruyup sağ elleriyle düşmanlarına hamleler yaparlar, kalkanı bile sol elle tutup sağda balta, kılınç, mızrak veya sopa olduğu halde hücuma geçerlerdi.
İşte bu kolun daha fazla kullanılması ve bii mucüdele sırasında çıkardıkları (kol hareketiyle senkron _____k' -îrckrı ve sesleri ko nuşma merkezinin sağ kola tekabül eden sol hemisferde yerleşerek tekâmül etmesine amil olmuştur.
Demek ki başka bir tarifle Lan-gage; insanın topluluk hayatının ted ricî bir tekâmülle doğurduğu ve do layısiyle Almanların Soziale Ein-richtung*. Fransızların da -İnstitu-tion sociale» adını verdikleri İçtimai bir müessesedir.
Bir Yunan ses san'atkârı geliyor
Yunan Devlet Operası sanatkârlarından mezo soprano, madam Kıtsa Damassioti Devlet Tiyatrosunun misafiri olarak ve Karmen Opera- .------------„-----------
sında baş rolü temsil etmek üzere J olarak) savaş naraları
şehrimize gelecektir. Madam Da-massioti, Yunan Devlet Operasının tanınmış sanatkârlarından biridir. Ve Kaimen operasındaki rolünü Ankara seyahatinden sonra, Paris-te Opera Komik tiyatrosunda cyna. mak üzere Fransaya davet edilmiş bulunmaktadır. Dost ve komşu san’atkârın yarın Ankaraya gelmesi beklenmektedir.
Çeviren » Kırdanoğlu
kendini daha çok hissettiriyor ve yerdeki karları, bir dalga köpüğü gibi etrafa savuruyordu. Sa lon çok soğuktu. Martins, ellerini oğuşturarak ve fincan fincan üstüne kahve içerek ısınmıya çalışıyordu. Adamlarımdan biri, kahvede onunla beraberdi. Fakat yir ini dakikada bir muntazaman ora da bekliyen adamımı değiştiriyordum. Tam bir saat geçti. Martins, çoktan ümitsizliğe düşmüştü. Ben de ümitsizdim. Biz Mar-tins’e nazaran daha şanslıydık, zira biz üşümüyorduk. Uyluğumuza kadar çıkan botlar giymiştik. Bir adamımızın göğsünde bü yük bir projektör lâmbası vardı ve diğer birinde bir çift fener vardı. Telefonun zili öttü. Bu Mar tins'ti.
Soğuktan ölüyorum, dedi, Saat biri çeyrek geçiyor. Şimdiden sonra beklemenin faydası var mı?
— Telefon etmemelisiniz. Siz şimdi etrafınızı gözetleyin.
— Bu pis kahvede şimdiye kadar yedi fincan kahve içtim. Midem de artık bundan fazlasını ka bul etmiyor.
— Eğer o gelecekse pek gecikmez. Saat ikide gelip te devriye-lerle karşılaşmak İ6temez her hal de. Üç çeyrek daha bekleyiniz, fakat sakın telefona yaklaşmayınız.
Birden bire Martins bağırdı:
«Ey. Allahım, işte», dedi ve son ra sesi işitilmez oldu. Yardımcıma: «bütün lâğıın ağızlarını muhafaza için işaret veriniz* dedim ve oradaki nöbetçi polislere: «I-nelim* diye emir verdim.
İşle olan olmuştu, llarry Lime kahveye girdiği zaman, Martins, lıâiâ bana telefon etmekle meşguldü. Lime'in bir şey duyup duy madiğim bilmiyorum. Polis tarafından aranan ve Viyana’da hiç arkadaşı olmıyan bir adamı yaka laıruık için, birisinin telefon etmesi bile yeterdi. Martins ahizeyi daim yerine koymadan Harry dışarı çıktı. Bu öyle bir zamanda oldu ki adamlarımdan hiç biri kahvede değildi. Biri henüz yola
(Devamı var)
Saymakadın Ocak binasının açılış töreni
Yarın saat 10 da Mamak caddesi 57/A sayılı binada yeni Ocak binasının açılış töreni yapılacaktır.
Arzu eden arkadaşlar bu tört davetlidir.
Saymakadın D. Prİclı Kurulu Başkanı Fehmi Özdeni ir
Hicri: 13G9 — C. âhır: 13
Rumi. 1366 — Mart: 19 1 NİSAN 1950 CUMARTESİ
Akını Yatnı
1 - 4 - 1950
Sahife : 3
»¥ ■ fcV" r; BRfc ■ at ■ «d ■ 11 ■ M ■ Ff ıf i I vl • 1 ■! w IH
Başkan Truman tenkitleri cevaplandırdı
Ingiliz işçi partisi
C oıı seçimleri ancak küçük bir ** farkla kazanarak iktidarda kalmış olan İşçi Partisi, Parlâmentoda her gün müşkül duruma düşüyor. Üstelik, işçi liderler, muhalefetin tenkitleıine karşı soğukkanlılık farını kaybetmiş görünüyorlar. Muhalefet tarafından vaki tenkitlerin müsbet mütalealara ve temennilere müstenit olmayıp sadece bir parlâmento oyunundan ibaret bulunduğu iddia olunuyor.
Hükümet, bu şartlar dahilinde bir iki sefer güven, oyunu bazan 14, hazan 25 oy gibi farklarla sağlayabil di. (Aradaki farkın zaman zaman değişmesi, liberallerin bazan hükümete, bazan da muhalefete oy ver ıv.elerindendir). Bu kadarcık bir çoğunluğu temin edebilmek için de şçiler ağır fedakârlıklara katlan ma&Iar. Hasta saylavlar yatakların dantÇkaldırılarak oy vermek üzere pırlâmentoya getirildi. Hattâ bun lnrdan biri meclise kadar hasta ara-basile geldi ve reyini verdikten son ra yiııc hastaneye gidip yattı.
Müzakerelerin bu dramatik havası içinde iş görmeye çalışan hükû -met, nihayet dün akşam ilk defa yakalandı. Yakıt maddeleri tevziine dair olan kanunun geri bırakılması için muhafazakârlar tarafından verilmiş olan takrir 255 oya karşı 283 ayla kabul olundu.
Alınan haberlerden anlaşıldığına göre, muthalefet; iktidarın .teknik mağlûbiyet» tâbirile vasıflandırdığı nı zaferini mahiranç bir parlâmento oyunu sayesinde kazanmıştır. Müzakere sırasında işçi saylavlardan urk kişinin salonda hazır bulunma lığını gören muhafazakârlar fırsatı ,:ı nimet bilerek derhal oya baş vurulmasını istemişler ve oy sonun la malûm muvaffakiyeti kazanmıs-aıdır.
Bu vaziyet dahilinde hükümet ik-idarda kalabilecek midir? Bunun evabını Başbakan Attlee müsbet o arak vermiş ve istifa etmek için ü kümelin takdir hakkım haiz bu nıduğunu, nihayet kanunun hayati ir bahis olmadığım, sadece bir te-ir kararile ilgili bulunduğunu, bi-acnaleyh, hükümetin iktidarda ka i cağım söylemiştir.
Bu mütalealarm isabet derecesi e olursa olsun, aşikâr olan bir şey .usa o da, işçi hükümetinin bugün ûn çok rakik bir muvazeneyi ida-ıe etmek mecburiyetinde bulunma* .1,, •
Yukarıda bahsettiğimiz mağlûbi-ct belki de hükümeti devirmeye âti gelmiyecektir, zira nihayet bu, şule müteallik diyebileceğimiz bir ■ usuştur. Fakalt. ileğide hükümeti ekleyen çok daha çetin imtihanlar u dır. Sosyalistlerin medarı iftj ırları olan iskân siyasetleri, mal - 1 *nıe fıkdanı yüzünden, ağır yürü ektedir. Halbuki bugün İngiltere- 1 *, programa göre 2 milyon ev tabi vardır. Muhalefet, bir yandan, a işin hususi teşebbüs elinde daha ( i başarılacağını iddia ederken, di ’ ?r yandan da, gerekirse dolar har-mak suretile malzeme ithal edil- 2 esini istemektedir. Buna bazı işçi İ akanların razı oldukları, fakat ‘ •emir elli» Maliye Bakanı kesenin ( gzını açmaya rıza göstermediği için abine dahilinde ufak tefek ihtilâf- I rın baş göstermiş olduğu, Crippsin c tifa tehditlerinden de bellidir. k Kabineden başka, meclis grubunda l ı anlaşmazlık olduğu görülüyor, zi- * dün gece verilen oyda 7 işçi say r vı Ijikûmet aleyhine oy vermiştir, ' Vihjyet çetin imtihanlardan birini
münzam tahsisat bahsi teşkil et- ' ektedir.Müstacel ahval müstesna ol 1 ak üzere hiçbir olağanüstü kredi is * nmiyeceğini söylemiş olan Cripps’e r ğmen hükümet bu yola başvurmak ■ çoğu sılıhat işlerine harcanmak ‘ (ere 150 milyon lira istemek zorun r 'dır. Bu mesele, partinin iki bü ■ ık rüknü olan Cripps ile Bevan’ı tşi karşıya koyabilir ve ancak o m işçi hükümet harici tazyik ve hili çöküntü neticesinde yıkılabi-. Fakat bu muhakkak değildir.
Mücahit TOPALAK
Amerika gerekli kuvvete sahiptir
Nuhun gemisi !
HER GÜN BİR HÂDİSE;
Başkan, yapılan hücumlar sabotaj ve "Kremline yardım,, dır, dedi
Londra Radyosu, 31 (Basın - Yayın) — Dün gece bir basın toplantısında demeçte bulunan Başkan Truman, General Eisenhover'in son zamanlarda yaptığı bir beyanatı ba his konusu ederek Amerikan savunmasının gerekli güvenlik seviyesinden aşağıda bulunduğuna en ufak bir inancı olmadığını söylemiştir.
Başkan Truman, askerî şahsiyetlerin savunma . için kâfi derecede para sarfedilmediği hissine daima kapıldıklarını ve bunun tabiî bir şey olduğunu belirterek Amerikan savunmasının fevkalâde bir durum da olmasını istediklerinden dolayı onları kabahatli bulmadığını açıkla mıştır.
Milletlerarası durumu gözden ge-
çiren Truman Amerika’nın bütün anlaşmalara riayet etmiş olduğu böl gelerde Ruslar’ın tamamen aksi şekilde hareket ettiklerini beyanla: «Ruslar sinir harbine başlamışlar ve Kremlin’in dünyayı kontrol etmek gayesini güttüğünü bariz olarak göstermişlerdir» demiştir. Truman, Sovyet Rusya’nın Hitler Al-manyası ve Franko İspanyası gibi totaliter bir devlet olduğunu söylemiştir. Truman Dışişleri Bakanı Ac-I cson ve Bakanlık memurlarına si 3 asî bakımdan güvenilemiyeceği hususunda bazı âyan üyeleri tarafından girişilen mücadeleden acı ile bahsetmiştir. Başkan, »bu şekil hücumlar sabotaj ve Kremlin’e yar dımdan başka bir şey değildir» de-
nek vereceğim amma şimdi güzelini Eğtira Bakam yapıyor: Ortamektep tahsili, paralı olacakmış!
Öyle ya, ver parayı, al dersi-
Ne diyeceksiniz? Hepsi de İçişleri Bakanı gibi cömert olmaz ki! Muhtarlara varıncaya kadar Ceep dağıtacağım, diyemez ki!
Fakat en hoşuma giden, Cemil Sait Barlas’ın hanımısının söyledikleri! Bu da mı propaganda acaba?
Bayan Barlas antikaya meraklı imiş! Eline geçeni toplar-
Baııa kalırsa, Başbakanımız da antika meraklısıdır; eski zamanlar tarihi profesörü değil mi? — A. F.
Dünyanın en büyük zümrütleri nerede?
Bir siyasî mücadeleye kurban giden zümrütlertekrararanmıya başlandı
Peykler hakkında Divan kararı
Bulgaristanda kıtlık tehlikesi
‘ Dinon kararı Adalet ’ divanı ihtilâfın mevcut 1 olduğuna kani
Londra Radyosu, 31 (Basın - Ya-1 yın) — Milletlerarası Adalet Divanı İngiltere, Fransa ve Amerika’nın eski düşman memleketler Macaristan, Bulgaristan ve Romanya-ya karşı açtıkları dâva üzerinde bir karara varmıştır. Adalet Divnı bu 1 memleketlerin Batı Müttefikleri ile olan ihtilâflarını halletmek hususunda barış andlaşmalarmdaki şart lara riayet etmiye kanunen mecbur bulunduklarını kabul etmiştir.
Hatırlanacağı veçhile Ingiltere, Amerika ve Fransa, Macaristan, Bulgaristan ve Romanya’yı din a-damlarmı hapsetmek ve siyasî mu-hasımlarını idam etmek suretiyle barış andlaşalarında insan hakları hakkındaki maddeyi ihlâl etmekle suçlandırmalardı. Buna mukabil bu memleketler Rusya’nın desteği ile hiçbir ihtilâfın mevcut olmadığını ve batı müttefiklerinin hakları olmadan kendi dahilî siyasetlerine müdahale etiğini iddia etmişlerdi. Şimdi milletlerarası adalet divanı ihtilâfın mevcut olduğuna ve 3 eski düşman memleketin 30 gün zarfında uzlaştırma komisyonuna mümessiller tâyin ederek ihtilâfı halle yardım etmeleri lâzım geldiğine ka rar vermiştir.
Ingilterenin Uzakdoğu siyaseti terkide uğrodı Londra Radyosu, 31 (Basın - Yayın) — Dün Lordlar Kamarasında, İngiliz hükümetinin Güney Doğu Asya'da takip ettiğj siyaset üzerinde görüşmeler olmuştur.
Muhalefet adına söz alan Lord Milberton, Hükümetten Kolombo-da yapılan İngiliz İmparatorluk konferansının açılmasından bir kaç gün evvel Komünist Çin Hükümetini niçin tanımış olduğunu sormuştur. Lord Milberton bu hareketin komünist çetecileri Malezya’da yem hücumlarda bulunmağa teşvik etmiş olduğunu kayıtla bunun Güney Doğu Asya'daki hükümetlerin istikrarını sarsmış olduğunu söylemiş ve şunları ilâve etmiştir: i..................______________
• Kolombo Konferansı gösterilen gede milliyeti meçhul bazı denizal-iyi niyetlere rağmen hiç bir amelî tıların müteaddit defalar görülmüş netice sağlıyamamıştır.. 1 olduğu belirtilmektedir.
Ekini kontrol eden şeflerin çoğu bu yüzden azledildi
Londra, 31 — (Nafen) — Bulgaristan'da ilkbahar ekiminin daha bidayette fena neticeler vermesi bir çok Bulgar bakanlarını ve bilhassa Tarım Bakanını müşkül bir durumda bırakmıştır. Öğrenildiğine göre, Bulgar köylüsünün bir kısmı ilkba har ekimine zamanında başlamamış, diğer bir kısmı da tohum verilmedi diye iş başı yapmamıştır. İlgili çevrelerde belirtildiğine göre, Bulgaristan ilkbahar ekiminde de vaziyetini doğrultamazsa gayet tehlikeli bir İktisadî uçuruma sürüklenmiş olacaktır.
Muhabirler, Filibe, Sofya ve daha başka bir çok şehirlerde ekimi kontrol şeflerinin azledilmiş olduklarını bildirmektedirler.
Doğu Almanya seçimleri
Londra Radyosu, 31 (Basın - Yayın) — Almanya'nın Sovyet Bölgesinde Liberal Demokrat Partisine mensup altı lider, yakında yapılacak seçimler için komünistlerin aldıkları kararları tasvip etmediklerinden istifa etmişlerdir. Tahmin edildiğine göre, Sovyet bölgesinde yapılacak olan seçimlerde, tek bir aday listesi olacaktır.
Ar p Birliği Franco’yu deifskliyecek
Kahire, 31 (a.a.) — Arap Birliği siyasi komitesi, Arap Birliğine dahil memleketlerin Birleşmiş Millet lerde üye bütün devletlerin İspanya ile tekrar normal diplomatik münasebetler tesisi lüzumunu desteklemelerine dair bir karar kabul et -miştir.
Diğer taraftan Arap Birliği genel sekreteri Azzam Paşa, istişarelerde bulunmak üzere Amman’a döndüğünden siyasî komitenin dünkü top lantısına iştirak etmiyen Ürdün müstesna olmak üzere bütün Arap memleketlerinin müşterek bir güvenlik paktı prensibi üzerinde mutabık olduklarını bildirmiştir.
Karar, Cumartesi günü birliğin konseyine sunulacaktır. Pakt tasarısının ortaya çıkardığı teknik meseleler için aynı gün askerî ve İktisadî mütehasıslar konsey tarafından dinlenecektir.
Çinde çarpışmalar oluyor
Hanoi, 31 (a.a.) — Hanoi’de iyi haber alan bir Çin kaynağından bil dirildiğine göre, 3 bin çin milliyetçi çetesi geçenlerde 5 bin kişilik Çin Komünist kuvvetlerine karşı, Ku-vansi, Kuvangtun ve Vietnam eyaletleri hududlarının birleştiği yerde büyük bir taarruza girişmişlerdir.
Ayni kaynak, milliyetçilerin For-mozadaki havayolu ile iaşe edindiklerini tasrih etmektedir.
Hindiçinî’de
Saygon, 31 (a.a.) — Askerî istihbarat servisi tebliğinin bildirdiğine göre, asi unsurlar 30 Martta hemen öğleden sonra, Bien Hoa ile Dalat arasındaki seyrüsefere 4 noktadan hücum etmişlerdir.
Bu tecavüzler hava kuvvetleri ta rafından desteklenen yardımcı kıtalar tarafından süratle bertaraf e-dilmiştiy. İlk haberlere göre, bir sivil yaralanmış, üç kamyon yakılmış, ve bir kamyon yağma edilmiştir.
Serbest Fıkra
u
Amerika sahilinde milliyeti meçhul denizaltı
Londra Radyosu, 31 (Basın - Yayın) — Kalifornia sahillerinde görülmüş olan milliyeti meçhul bir de nizaltıyı aramkta olan deniz uçaklarına yardım için bir Amerikan destroyeri yollanmıştır. Denizaltı evvelâ Çarşamba günü karakol gezen bir deniz uçağı tarafından görülmüş, daha sonra bir balıkçı gemisi de San Francisco'nun 200 mil açığında bir denizaltı gördüğünü bildirmiştir. Üç ay evvel de bu böl
insan ayağı basmamış bir dağa çıkılacak
Paris, 31 (a.a.) (United Press) — Şimdiye kadar ayak basılmamış olan Dhan Lagiri dağına çıkmağa teşebbüs edecek 8 kişiilik Fnansız heyeti Nepal’a gitmek üzere dün uçakla Paristen ayrılmıştır.
Bir kauçuk şirketinin Fransa kolunda mühendislik yapan 31 yaşındaki Maurice Herzog’un başkan lığında bulunan grup diğer bir mühendis, üç profesyonel dağ kılavu zu, bir sinema fotoğrafçısı ve bir doktoru ihtiva etmektedir.
8.177 metre yüksekliğinde olan Dhan Lagiri dağının kar kaplı zirvesine henüz insan ayağı basma -mıştır.
Dünyanın en fena giyinen erkekleri
Nevyork, 31 (Nafen) — Robert iark isminde Amerikalı bir gaze-?i İngiliz erkeklerinin dünyanın fena giyinen erkekleri olduklarr iddia etmektedir Bu Amerikalı zeteciye göre, İngiliz erkeklerinin ;ları bir bıçak ve bir çatalla kesil-ş hissini uyandırmaktadır.
Amerikalı gazeteci yazısının sonda dünyanın en iyi giyinen erklerinin Amerikan erkekleri olgunu, bunların ince zevkli oldu-nu kaydetmektedir.
Berlinde durum yine gerginleşti
Radyosu, 31 (Basın . Ya-Sovyetlerin koydukları " “ yüzünden Berlin ile batı geleri arüsındaki belJi bagh yQİ_ da seyrüsefer gene sekteye uğraştır. Dün gece yetmiş kamyon sı-ın kontrol noktasında sıralanmış iyette yollarına devam edebilmek ı Sovyetlerin müsaadesini bekli-du.
Esmerim, kıyma bana !„
İlahın bildiğini kuldan nasıl saklarız? Evet, iktidar partisi içinde teker teker ele alındıkları zaman kıymetli şahsiyetler yok değildir; vardır. Fakat nedense, bu ayrı ayrı kıymetler, bir araya geldikleri zaman şöyle-ce, bir silkinip bütün varlıklarını ortaya dökemezler. Aksine önce, birer ikişer, sonra da toptan sari bir hastalığa tutulmuş 'gibi nöbetler geçirirler.
Bilirsiniz su, ne aziz bir şeydir! Fakat bir kaynaktan fışkırmak için müsait arazi ve şartlar bekler. Yoksa, mübarek su, kum lu bir sahada akarsa ziyan olur, gider...
İktidar belki kumluk bir sahadır. Belki de kum gibi bir hastalıktır! Çünkü bir katre içen, mu-hakak tutulur!
Şimdi siz bana:
— Suyu, hastalığı bırak! Sözü nereye getireceksen oraya getir, diyeceksiniz!
Üzülerek söyliyeyim: Bizim Basın ve Yayın Umum Müdürlü-
— Yazın: —
I Sarıçizmeli
ne!... Sayın Şükrü Esmer’i, yirmi seneden fazla bir zamandan-beri tanırım. Cidden kıymetli bir meslektaştır; dürüstlüğüne, bilgisine, görgüsüne, dostluğuna hulâsa her bakımdan değerine Eşhedübillah! Elimi basarım!
Fakat ne yazık ki, o da iktidarın bu kanunlaşan hastalığına tutulmuştur; hepsinde ârâz şu dur:
— Aman gözden düşmiyeyim!
Sağ olsun! Buna hiç de ihtiyacı yoktur . Değil bir Umum Müdürlük, bir Bakanlığı mükemmelen evirip çevirecek kabiliyettedir. Fakat ne yaparsınız ki, bir kere bu çaresiz derde tutulmuştur; Radyoda memurlaş-mıştır. Büyüklerden birisi bir nutuk söyledi mi, onu bize üç dört öğün, ısıtıp ısıtıp ikram etmekten geri kalmaz. Hadi sa-
ir zamanlar ‘neyse... Karnımız tok, diyelim, geçelim... Fakat seçim zamanı, herkesin iştihasını kursağında bırakmağa hakkı var mıdır?
Lâkin şimdi kendisi, kanunun sarih hükümlerini de bir tarafa bırakıp, tefsir yoluna sapıyor-muş! Kanun, herkese göre değil, diyormuş! O, der! Ve kendisini istediği şekilde müdafaa eder. Fakat kimseyi ikna edemez.
Biz meslekten de, gazete havadisinin ne demek olduğundan d?, anlarız!
..Ehemini, miihimme takdim» den de çakarız! Fakat hangi gazete ci aynı havadisi, virgülüne dokunmadan üç gün arka arkaya gazeteye basar da, gazetecilik yaptığını iddia edebilir?
Nerede kaklı ki radyoda gazetecilik! Programları altüst etmek, dinleyicileri de, kanunları da bir tarafa bırakmak pahası na gazetecilik!
Yok, yok Esmerim, kıyma ba na! Ben Esmeri tefsirle beşliye-
Musolini ile Zogo arasındaki mücadele yüzünden kaybo-ı lan hazine - Elmassız kalan bir kraliçe - Açık göz köy-‘ lüler.........
fSM undan on iki yıl evvel, 30 ı Nisan 1938 de İtalya’da Ape-
l—nin dağları üzerinde bir u-çak kazası olmuş ve kaza netice-- sinde, uçakta bulunan on dokuz kişinin hepsi ölmüştü. Uçak Bren-dizi’den Roma’ya gitmekte idi. Ha va güzeldi, kazanın vuku bulmasını izah edecek hiç bir sebep mev , cut değildi.
O zamanlar, İtalyan basını hadiseyi örtbas edercesine kısa bir şekilde aksettirdi, çünkü Mussoli-ni böyle emretmişti. İtalyan sansürü, kazada ölenlerin isimlerinin bile ancak neden sonra, iş unutul duktan sonra ilân edilmesini min etti. Ölenler arasında
. hassa iki kişinin ismi dikkate şayandır ki, zaten bütün entrika bu iki şahsiyetin etrafında dönmüştü. Bunlardan birincisi, ünlü bir Italyân arkeologu olan Prof. Piero, İkincisi de son dakikada uçaktan inmesi lâzım gelirken her nedense inmiyen veya inememiş olan Cafer bey adında bir Arnavut dip lomatı idi.
Bundan başka, uçakta küçük bir kasa bulunuyordu. Bu kasada, Zogo’nun nişanlısının elmasları bunlar arasında dünyanın en yük zümrütleri vardı. Kazadan ra bu kutunun ne olduğu bir türlü bilinemedi. Bu gün hâlâ araştırılmakta olan bu hazine etrafında, mesele yavteış yavaş aydınlanmış ve on iki sene evvel vuku bulan kazanın iç yüzü anlaşılmıştır.
Mücadelenin başlangıcı
Kral Zogo, resmini gördüğünüz Jeraldine il evlenmeye karar verince nişanlısnna bir çok elmas ve zümrüt satın aldı. «Kuyumcuların Kralı ve kralların kuyumcusu ün vanını taşıyan Cartiorye ısmarlanan bu elmaslar arasında dünyanın en meşhur zümrütleri de vardı. Zo-go'nun nişanlandığını şe müstakbel karısına hediyeler almakta ol duğunu duyan Mussolini de «dostluk» eseri olarak Kraliçeye milyonlar değerinde bir kaç parça elmas hediye etti. Cartier, telâş içimde, iki hükümdarın siparişlerini tamamla-mıya çalışıyordu. Tam bu sırada, Mussolini, yukarıda adı geçen Prof. Piero’yu, bir heyetin başında Arnavutluğa gönderdi. Bu heyet Arnavutluk topraklarında gömülü kalmış eski eser ve hâzineleri meydana çıkarmak üzere hafriyat yapacaktı. Fakat, Arnavut girli servisleri asıl maksadın ne olduğunu keşfetmekte gecikmediler. Prof. Piero bütün Arnavutluk topraklarının ha ritasını almakla meşguldü.
Prof, ve arkadaşları, peşlerindeki gizli ajanlardan habersiz, harıl harıl çalışırlarken, Kraliçenin elmasları geldi. Kraliçe, bunların kendi çizmiş olduğu modellere göre monte edilmesi için Paris’e gönderilmesine karar verdi. Tiran’daki İtalyan casusları geceyi gündüze katarak, j elmasların ne zaman ve ne vasıta ile gönderileceğini öğrenmeğe çalı- ' şıyorlardı. Çünkü, Arnavutların, Prof. Piero’nun faafiyetinden şüphelenmekte olduklarını sezinlemiş-lerdi. Profesöre mutlaka yolda bir suikast yapılacağını biliyorlar i ve Pierro'nun beraberindeki evrak dolu büyük çantayı Kyaıliçenin elmasları ile sigortalamak istiyorlardı.
te-bıl-
Kraliçe Geraldine, ge nç kızlık elmasları ile iktifa etmek zorunda kalmıştı.
di. Romada aktolunan bir kongreye mutlaka yetişmesi lâzım geldiğini söylüyordu. Bu ricalar karşısında uçaktaki yolculardan biri yerini âlime terketmek nezaketini gösterdi, zira İtalyanlar da Arna-vutlar gibi tertiplenip, onlar da bir yer tutmuşlardı.
İtalyan Gizli Servisi, âlimi elmas ların bulunduğu uçağa bindirebil-mek -suretiyle Arnavutları yenmiş oluyordu. Şimdi artık Arnavutluğun bütün plân ve haritaları İtalyan Genelkurmay heyetinin e-linde demekti. Arnavut ajanlar, bi-ribirlerine bakıştılar. Bütün emek leri mahvolmuştu, fakat şeflerinin bir bakışı onları teskin etti: Kral Zogo emir vermişti. Hattâ Elmaslar pahasına sabotaj yapılacak, plân
lar İtalyanların eline geçmiyecekti. Çanta ve kasa
Uçağın Apeninler üzerinde sükût edip parçalanmasından sonra yapılan araştırmada bütün cesetler bulundu. Yalnız, Profesörün çantası ile elmas kasası bulunamadı. Avrupa ve Amerika’dan getirtilen müte-hasıslaı-, boş yere uğraştılar.
Sonra araya harp girdi. İtalya Arnavutluğa saldırdı- Araştırmalar durdu.
Şimdi en meşhur mütehassıslar, araştırmalara tekrar başlamış bulu nuyorlar. Eğer, açıkgöz İtalyan köy lüleri elmasları bulup parçalıyarak satmadılarsa, dünyanın en meşhur ve en «Maceraperest» denebilecek olan zümrütleri tekrar meydapa çıkacaklar demektir.
Ürgüpte D. Partiye yazılan vatandaşlar
Hocahasan köyünden: Miktat A-çıkgöz ve Hüseyin Kalem, Kapaklı
ı Ürgüp, (Hususi) — Mustafapaşa löutağına bağlı Cemil köyü ooağın- . -------„---------- —
dan .10 kişi C. H. P. den çekilerek köyünden: Şükrü Kayakıran, Mus-İDenu/forat Partiye yazılmışlardır. 1 «»«» A Sn-
IBu a-rtr&ı C. H. P. idare heyeti mu-Ihasibi Cnvdet Gümüşsoy, üye Sabit,
li
tafa Bozkurt ve Ahmet Çelik, Su-
r. Idld DOZKUll Vc rYlIlllCL
ı- mucak köyünden: Osman Esir, Ali ■nasım .un'.ucL t, Koç, Adil Çatalkaya, Yamukören
lHalkodosı .başkanı Faik Özdemir , köyünden: Sıtkı Demir, Haşan Ka *00 vardır. /Üıemokrat Partiye yazı- laycı. Köprülü köyünden: Yaver Hanların sayı».', hergün biraz daha Aydı" Arif Kerim Öztürk.
anlıyor. ' ■ ' |
Son bir kaç guA' içinde D. P. ye ' yakılanlardan bir kaçının isimleri- .
Ölüm yarışı
Nihayet iki taraf da seyahatin tarihini öğrenmişti. Gemi ile Brendi-zi’ye gidilecek, oradan uçağa bini-lecekti. Elmas kasası, normal yoldan Breradizi'ye kadar geldi. Fakat, uçağa yerleştirilmedi. Profesörün gelip gelmiyeceği meselesi vardı. Nihayet son dakikada kasayı uçağa koydular. Fakat bu .sırada, Profesörün, elinde çantası ile gizli bir yoldan uçağa yetişmiş olduğu görüldü. Lâkin Arnavutliiı- bu ihtma-li de düşünüp, uçakta büjtün yerleri tutmuşlardı. Piero, bir yer iste-
yanılanlardan bir kaçının isimleri-: ni İâldiriyorunı:
Kasan Gümilşsoy^ uumur
soy, Ahnoet Tunç, Cövdef Tunç, Ftv .\k Özdemir, Atıf AslAA» Aslan, Kemal Aslan, ;Aelitı» Aî!.ar Yakup Avcı Hidayet Uv*®» ’ Uzun, Hcsey.-n, Ahmet.
,kJdın, Ömer Arif, Kerim Öztürk. | Çiyni köyünden: K. Şahin, Ahmet Çe ' lik, I-Iacımuslu köyünden: Mevlüt ve Eşref Erdoğanlar, Bayramören Köyünden: Sabri Bal, Dolaşlardan: gtfail Gümüş- Yahya Çilesiz, Ali Özgün, Ahmet - • ~* ~ - Koca, Yılanlı’dan: Mevlût Yıldız,
9 karılı adam I
Nevyork, 31 (Nafen) — -Clarence Buchanan isminde 49 yaş|nc} a bir a-c’om birden fazla kadınta evlenmiş olmakla itham edilmiş ve», tevkif edilmiştir. Massachussets. eyaletinde tevkif edileni bu adamın dokuzdan fazla kartsa okluğu tahinim «edil mektedir.
t Muhittin Çama köyünden: Muhittin Mercan, A 'lan, Göynükören köyünden: Hamza Eriş, Japit E. Eriş, Muhtar Ahmet ve arkadaş-I ları, merkezden: M. Gülçer, Mustafa ^ktçi, I-Iasen Ceylân, Sadık Akın, Kurşunluda C H P [' 'K^®802, Atkaracalar bucağın-
den çekilen çekilene
Kurşunlu :Hususi) -- Son gı'in- | ma Kumkalo, ........
lerde D. P. teşkilülmdi büyük bir ' zi.vc K®r!;toP faaliyet göze çarpmakta ve 1946 se- * * a env
çimlerinde D P. nin mâfaa.’li bir ka leşi olduğunu isbat etmiç bulunan Kurşunlu D. P. teşkilâtı U Mayıs Pazar gününü büyük bir sa, hırsızlıkla beklemektedir. Bu tiini leden olma , üzere son günlerde ikin7 ve' kasaba tesk: lalımıza toplu hi-Me ' ret uumeıe, .... -■£-
»ün ü ,.dc„ ..Handanlar kenA'le ym Aklaş. Muştala Uzun Ah Oz-rin.n p.rlıve l(gedilmelerini kan. Alınsa Kuçukkullu Fatma
mr' (e lifler YiAksel, Nimet Kiraz, Ayşe Gul,
Son iki ■ün içinde istifa edip D HaıÛfe Güldere, Nazile Ozturk, Mü P V m'™" . Us m zeyyon Aktaş Elmas Uşun. Şerife
mm; | ç 3zkaıT,. Serıfe Ku(îukkutlu-
I ları, merkezden: M. Gülçer, Mustafa Çiftçi, T-Iason Ceylân, Sadık Akın, p J ^fı ,Karagöz, Atkaracalar bucağın-* ' I dap; Hüseyin Başal, Osman Kiraz, ı Mııh(u,ı,'ern Kumkale, Sçlver Kiraz, ' Gülden ^aşt|l, Ömer Altınön, Fat-' - — ,Tahir Karatop, Rem-
' Ömer Göksoy, Hanife GÖksoy, Ali Oflaz, Zehra Öztürk, Emine Elvan, 1Hü5eyin Öztürk, Ali Elvan Ayşe İpek.’ Melâhat Okursoy, İhsan ipek, Ali İhsan Okursoy, Emine Semerci Muzaffer Semerci, Tabir Yük-I sel Cafer Kiraz, Ali Emirgül, Eş-( ref Güldere, Cafer Öztürk, Hüşe-
durumu
puvan
İSTANBUL’da
Galatasaray - Vefa Fenerbahçe - Beşiktaş
İZMİR’de
Demirspor - Altay Gençlerbirliği - Göztepe
Sahne 5 4
DİLEKLER
Akveren
DANIŞMAN
camii imamı
— 132 —
[Radyo sal
hurbaak
Müzik: (Y
Galatasaray
Polonyada mahkemeye verilen eski bakanlar
00 M. S. Ayarı.
00 Çocuk saa
00 Müzik: D
Müzik: Türkü!
Müzik: 10 dakika I Günün progr Müzik: Çeşitli
RADYOSU
1 NİSAN 1950 CUMARTESİ
I
linin
tred. ıttalvc
15 Müzik: U
45 M. S. Ay
00 Müzik; D
1.30 Program \
İSTANBUL RADYOSU 1 NİSAN 1950 CUMARTESİ ve programlar
Hepside sapsarı kes’ldi. Yaptıkları terbiyesizliğin hesabı çok eğir olobilirdi Boşlarını önlerine eğdiler.
Kız : Üzülmeyiniz s'z haklısınız. Gece yarısı buraya gelen bir kadına sizin yaptığınız gibi hareket edilir.
Muhafızlardan biri:
(Hakkı var bu kadının...) dedi.
Silâhlarını indirdiler.
— Ne istiyorsunuz?
— Sizinle muhabbet etmek...
— Sahi mi?
— Tabii değil mi ya... Gecenin bu saatinde tek başına bir kadının buralarda başka ne işi olur?!
— Şu yüzünü aç ta bir görelim...
— Acele ediyorsunuz. Belki habeş bir köle isem.
— Bu ses pek habeş sesine benzemiyor.
— Görünüş her vakit insanı aldatabilir.
Muhafız iştiha ile kadına doğru ilerledi. Diğerleri de heyecanlanmışlardı. Bu ne talihti!... Gece yarısı bir kadın... Hem de yapayalnız...
Feneri yukarıya kaldırıp kızın yüzüne tuttular. Kız yüzünü açtı. Öndeki muhafız bir adım geri sıçradı:
— Aman Allahım diye haykırdı.... Meryem ...Meryem...
Ötekilerde de aynı hayret hasıl olmuştu.
— Evet... Bu muhakkak Mer-yemdir. Çünkü... Çünkü Merye-min resimlerini de gördük. Bundan daha güzel değildi...
Birisi haç çıkardı, uteki dizüs-tü çömeldi...
Heyecan sahnesi geçtikten sonra hepsinin de aklı başına geldi. Bu müthiş bir şanstı. Gece yarısı ellerine bu kadar lâtif, bu kadar nefis bir mahlûk geçer de fırsat . kaçırılır mıydı?
En öndeki muhafız, bir adım daha atarak, kızın kolundan tutu:
— Yaklaş bakalım güzel kız...
Diye sarkıntılık etti. Diğerleri de yaklaşmışlardı.
Fakat kızın şiddetli bir hareketi onları irkiltti:
— Size acele etmeyiniz dedim. Müdafaasız bir kadın muhafaza edilir, ona tecavüz edilmez.
Muhafızın biri yılıştı:
— Bırak şimdi bu ahlâk derslerini... Senin ne mal olduğun belli...
— Daha terbiyeli olunuz muhafız efendi.
— Nasihata ihtiyacımız yok. Şöyle içeri gel bakalım. Yoksa...
— Yoksa... Devam ediniz.
— İşte böyle olur...
Ve kızın belinden yakaladığı gibi havaya kaldırarak içeriye attı. Fakat kız asla telâş etmiyordu. Hücreye kapandığı vakit bir köşeye çekildi.
— Yanaşmamanızı tavsiye ederim...
Diye bağırdı. Muhafızlar buna kahkaha ile cevap verdiler. Fakat kız biranda çıkardığı hançerini tehlikeli bir surette sallıyarak:
— En az biriniz ölürsünüz.
Sonra diğer eliyle koynundan bir kâğıt çıkardı:
—Şunu okuyunuz... dedi.
Zabitlerden birisi kâğıdı aldı, daha kâğıdın şeklini görür görmez
Hazırol vaziyetini alarak:
— Emir buyurunuz...
Diye geri çekildi. Muhafızın bi-
— Neymiş o kâğıt?.
Öteki cevap verdi:
— İmparatorun emri...
Hepsi de sapsarı kesildi. Yaptıkları terbiyesizliğin hesabı çok ağır olabilirdi. Başlarını önlerine eğdiler.
Kız:
— Üzülmeyiniz. Siz haklısınız, gece yarısı buraya gelen -bir kadına ancak sizin yaptığınız gibi hareket edilebilir... Şimdi beni dinleyiniz... Bu kapıdan içeriye girmek yasaktır değil mi?
— Evet..
— İmparator hazretleri, bu gece birisinin içeri alınmasını istiyor.
Muhafızların başı irkildi:
— Bu, mümkün değildir. Çünkü kat'i emir aldık.
— Emri veren imparatordu, şimdi de imparator emrediyor.
— Fakat... İçeriye bir kimsenin alınmasından bahsetmiyor.
— Onu da ben söylüyorum, imparator her şeyi açıkça size söylemez...
Muhafızlar, birbirine bakıştılar. Ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Kızın elindeki kâğıt sahte değildi. İmparatorluk damgasını havi idi.
Muhafız sordu:
— Bu ileriye alınacak olan kimdir?
Kız güldü:
— Eğer bu alınacak adamın sizin tarafınızdan bilinmesi icap etseydi emirde adı yazılabilirdi sanırım.
— Hakkınız var.
— Bunu, yalı%z ben, biliyorum.
— Peki, biz ne yapacağız?
.— Bekliyeceğiz. Yarım saate kadar surların önüne gelmesi lâzım. Ben kendisini vereceği işaretten tanırım.
— O halde mesele yok.
— Şimdi beni surun üzeriyle çıkarınız.
Hep beraber surun lizetfne çtf j.
tılar. Arkada kalan iki muhafız konuşuyordu.
— Şu imparatorun emrini de Allah kahretsin... Ne de mükemmel bir avdı.
— Mükemmel de söz mü?
— Acaba bu bir Prenses falan mı?
— Her halde öyle bir şey.
— Çok güzel değil mi?
— Sana Meryem gibi bir şey dedimdi ya..
— Ben öyle zannediyorum ki, ben Meryemim diye ortaya çıksa
ben Meryemim diye ortaya çııtsa bütün Bizans ayaklarına kapanır. | — Hakkın var. Ben ömrümde bu kadar derin bakışlı gözler görmedim.
— Bir büyücü gibi...
(Devamı var.)
Demokrot'arın Genç'teki mitingi
Bingöl, (Hususi) — Demokrat Parti Genç mitingi, ilçe merkezinde hükümet konağı karşısındaki meydanda yapılmıştır. Mitingte il merkezinden gelen D. P. il başkanı A-vukat Zihni Taşkıran ile refakatindeki 50 demokrat da bulunmuşlardır
Miting D. P. ilçe başkanı Mustafa Aağoğlu tarafından açılmış, bu sırada C. H. P. lilerin bir manevrası ile karşılaşılmıştır. C. H. P. sözleri gürültüye boğmak için davul, zurna çaldırmışlar, topladığı birkaç kişi ile mitinge iştirak edenleri kor kutmak istemiştir.
Bu durum D. P. ilçe başkam tarafından yazı ile kaymakama bildirilmişse de kaymakam cevap bile vermemiştir.
Müdahalelere rağmen Demokratlar mitinge vakar içinde devam etmişler, il başkanı nutkunda, Eskişehir felâketzedeleri ıstırap içindeyken C. H. P. lilerin davul ve zurna ile eğlence yaptıklarını söyliyerek alkışlanmıştır.
Londra, 31 (a.a.) (Afp) — (Daily Graphic» gazetesinin yazdığın göre, eski Polonya Başbakan Yardımcısı Gomulka ve eski Savunma Bakanı Yardımcısı General Spy-challski yakında Varşova halk mahkemesine sevkedileceklerdir.
Bu iki şahsın Polonya politbüro-sundan ve komünist partisi merkez komitesinden atıldıkları hatırlatılmaktadır.
Mengen ilçesinin Akveren köyünde Zeki Yörük imzasiy-le aldığımız mektupta şöyle deniliyor:
«Kâyümüzün hayırsever köy lüleri, köyde bir tarlayı cami imamına terk ve tahsis etmişlerdi. Köyümüzden Hüseyin Yalçın İmamlıktan çıktığı ve camide namaz kıldırmadığı halde bir kaç seneden beri bu tarlayı malı imiş gibi tasarrufunda tutmakta ve iade etmemektedir. İlgililerin buna müdahale etmelerini rica ederiz.»
Hasfab^k cıların haki dilekleri
«Devlet Sağlık kurulları ve devlet hastahanelerinde çalışan biz hastabakıcılar, Çalışma saatlerine rağmen sabah saat altıdan, akşam saat 8 e kadar çalışmaktayız. İş kanununa göre diğer işçiler gibi biz işçilerin de mecburî 14 saat mesai saatinin normal bir şek le konulmasını Çalışma Bakanlığından beklemekteyiz. Bu hususta ilgililerin dikkatini çekmenizi bilhassa rica ederiz.»
Okuyucularınızdan G. M.
Millî Eğitim mükâfatı maçları
Ankara takımları bugün ve yarın Izmirde oynuyor
| 4 İstanbul takımının maçları ne netice verecek? |
Sofyada komünist usulü i itiraflar
Sofya, 31 (a.a.) (Afp) — Yugos-[ ■ lavya hesabına casusluk yapmaktan I sanık 26 Yugoslav ve Bulgarin dâ-! • vasına ait dünkü oturum, sorgusu ya- i pılmamış olan 14 sanığın dinlenmesi • ile sona ermiştir.
Bu sanıkların hepsi suçlu olduk- , larını kabul etmişlerdir.
YOL KAZALARINA SERSERİ KÖPEKLER SEBEP OLUYOR
Londra, 31 (Nafen) — Son olarak ' yapılan bir anket, yol kazalarından , büyük bir kısmına serseri köpekle- ! rin sebebiyet verdiklerini göstermiştir. Bu anketin neticelerine göre, yedi kazadan biri muhakkak ser seri bir köpek tarafından husule ge tirilen beklenilmedik bir durumdan doğmaktadır.
BECERİKLİ BİR KADIN MÜKÂFAT ALDI
Londra, 31 (Nafen) — Bayan Te-reza Traynor bir İngiliz mahkemesinden 3 İngliz lirası mükâfat almıştır. Muhabirlerin bildirdiklerine göre, çantasını kapıp kaçan hırsızların bindikleri. otomobile atlıyan bu kadın, bunların yakalanmasını kolaylaştırmış ve bu sebepden dolayı mahkeme cesaretini överek ken _ w . dişine 3 sterlin mükâfat vermiştir, için çalışacaktır.
Millî Eğitim mükâfatı üçüncü hafta karşılaşmaları bugün ve yarın İzmirde ve İstanbulda yapılacaktır. Ankara takımları İzmire gitmişlerdir. İstanbulun dört takımı da aralarında karşılaşacaklardır. Bu haftaki maçlarda alınack neticeler Millî Eğitim mükâftı turnuvasına yeni bir veçhe verecek ve şüphesiz ki turnuvayı daha alâka çekici bir safhaya getirecektir.
Ankara ve İzmir takımları
İzmirde bugün ilk 'karşılaşma Altay - Demirspor, ikinci karşılaşma da Göztepe - Gençlerbirliği arasındadır. Yarın da iki Ankara takımı rakip değiştirecektir.
Demirsporlular İstanbul takımlarına karşı gerek İstanbulda, gerekse Ankarada yaptıkları dört maçta farklı bir mağlûbiyete uğramışlardır. Bununla beraber henüz turnuvanın başında bulunduğumuz düşünülecek olursa Ankaranın Mavi - Lâcivertlileri için ümit kırıklığı verecek bir durum yoktur. Zira İstanbul takımlarının birbilre-rine karşı alacakları neticeler vaziyeti çok değiştirebilir. Demirspor-luların da bundan sonrası için işi sıkı tuttukları takdirde klâsmanda iyi bir yer alamamalarına sebep yoktur. İki Ankara takımı da İzmire tam kadrolariyle gitmişlerdir. Demirsporlular hazırlık kıt'asında bulunan Kaptanları ve soliçleri Mustafaya, Gençler de sol bekleri Saide izin almışlardır.
İzmir takımlarının İstanbulda Fener ve Vefa’ya karşı geçen hafta farklı mağlûbiyetleri, kuvvetleri hakkında kat’î bir ölçü olamaz. Bölgelerarası temaslarının azlığı İzmir takımlarını Millî Eğitim kupasının ilk haftasında müşkül duruma düşürmüştür. Bu hafta ise kendi sahalarında ve taraftarları önünde Ankara takımlarına karşı çıkacaklardır. Gerek Göztepe’nin gerekse Altay’ın, bugün ve yarın İstanbulda bıraktıkları menfi tesiri gidermek için çalışacakları bununla beraber sistemli birer o-yun tarzına sahip olan Ankara takımlarını kolay kolay atfedecekleri düşünülemez. Zira Demirsporlular kaybettikleri dört maçın acısını çıkarmak gayretile oynıyacaklardır. Gençlerbirliği de biri Beşiktaşa, diğeri Galatasaraya karşı çıkardığı muvaffakiyetli oyundan sonra elde ettiği puvanları kaybetmemek
Netice itibariyle her iki Ankara takımının da, bir sÜFpriz olmadığı takdirde, İzmirden puvan kaybetmeden dönmeleri beklenebilir.
İstanbul takımları arasındaki karşılaşmalar
Bu hafta Istanbulun başta gelen dört takımı arasında yapılacak karşılaşmalar cidden önemlidir. Bugün Vefa ile G. Saray, Beşiktaşla Fenerbahçe karşılaşıyor. Yarın da Fenerbahçe ile Vefa, G. Sarayla da Beşiktaş çarpışacaktır.
Şükrünün cezalı olması Siyah -Beyazlılara, daha kupa maçlarının başında iki puvana mal olmuştur. G. Saray da Ankarada bir puvan kaybetmiş bulunuyor. Buna mukabil Fener ve Vefa zayıf bir durum arzeden İzmir takımlarına karşı farklı ve kolay galibiyetler elde etmişlerdir. Bu vaziyette Fenerin ve Vefa’nın Beşiktaş ve G. Saraydan daha iyi bir durumda oldukları mânâsı çıkarılamaz. Bilâkis Fenerbahçe bir kısım oyuncularının Yedeksubay’da bulunması ve bunların askerî takımların bu hafta Ankarada yapacakları maçlar do-layısiyle İstanbula gidemiyecek olması bakımından, ayrıca geçen haftaki Altay maçındaki hareketi yüzünden bir ay ceza glmış olan Cemal de takımda yer alamıyacağına göre Fenerbahçenin kadrosu çok noksandır. Buna inzimam eden bir cihet de, Fener takımının son zamanlarda eski formunu bir hayli kaybetmiş olmasıdır. Buna en güzel misal de Beşiktaş ve G. Saraya karşı kaybetikleri son maçlarda Fenerlilerin verimsiz bir oyun çıkarmaları ve İsrail seyahatinde hiç de tatminkâr olmıyan neticeler almış olmalarıdır. Bununla beraber Sarı - Lâcivertliler ellerindeki mevcut elemanlarla iyi bir takım teşkili imkânına sahiptirler. Meselâ, bugün formunda bulunan Ahmet ve Müjdadın ileri alınma-siyle Erol, Müjdat, Ahmet, Lefter, Halit tertibindeki bir hücum hattı Fenerin pekâlâ netice almasını sağ-lıyabilir.
Beşiktaşlılar ise, Şükrünün olmamasına rağmen bugün için yine kuvvetli durumdadırlar. Fenere karşı avantajlı, G. Saraya karşı da müsavi durumad olduklarını söy-liyebiliriz.
G. Saraylılar, bu hafta, bir oyun için cezaa almış olan kaptanları Gündüz’den mahrum olarak Vefaya karşı çıkacaklardır. Bununla beraber İstanbul takımları arasında
şimdiki halde en formunda takım olarak gözüküyorlar. Bunu da, Bülent'ten mahrum olmalarına rağmen son zamanlarda almış oldukları neticelerle isbat etmişlerdir.
Vefalılara gelince, bu sene liglerde kendilerinden beklenen muvaffakiyeti gösteremimiş olmalarına rağmen Millî Eğitim mükâfatı maçlarında bunu telâfi edecek durumdadırlar. Bilhassa bu hafta kuv -vetli rakipleri karşısında netice almak için gayret etmeleri, hattâ bir sürpriz de yaratmaları beklenebilir.
— Bugünkü
spor hareketleri
19 MAYIS STADI Kupa maçı Saat: 13.45 Havagücü (Eskişehir) -
Havagücü (Bursa) Saat: 15.30 Havagücü (Ankara) - Havagücü (Balıkesir)
ÜÇÜNCÜ KÜME Lig maçı Saat: 13.45 Mamakspor - Etlikspor Beşiktaş - Yıldırımspor Saat: 15.30 Egespor - Jandarmagücü
Mo
program.
müziği (Pl.)
— Beni tekrar al!... dedi.
Belini büktü, Pierre’in kolları arasında vücudunu arkaya devirdi ve Pierre üzerine sinerken kaçındı:
— Hayır! burda değil..
Ve ayağa kalkarak,saçlarının çerçevelediği soluk yüzünde nihayetsiz nazarlarını ifadeli çehresini, şişmiş boynun sert hatlarını Pierre’in nazarlarına teslim ederek:
— Gel!., dedi.
Kapıya doğru yürüdü. Pierre ona yetişti, istiyordu ki.. Fakat Katerin geriye dönerek eskiden olduğu çibi:
— Pençereyi kapat., hırsızlardan dolayı... dedi.
XXI
Pierre sözlerine itaat ederken Katerin kapıyı açmış ve avlunun karanlığından birdenbire ürkmüş eşikte bekliyordu.
— Çabuk ol!..
Titriyordu, ona sokuldu. Pier-Te onu paltosuna sardı ve kol-lariyle omuzlarını kuşatarak:
— Haydi! dedi.
Lâmbaları söndürdü, eskiden söndürmüş olduğu gibi. Burası onundu. Kendi evinde idi. Katerin’e yolu gösterdi. Şevki tabiisi onu şaşırtmadan, Katerin birdenbire dehşetli yorgun, o ise onu yarı kucakta taşımaktan müttehit-, basamaklarını çıktıkları merdivene götürdü.
Basamaklar gıcırdadı. En küçük gürültüyü duymak için pusuda duran Miss Jackson, yarı açık, kapısının arkasında .ptrafı gözetlerken, aşkın zaferini anladı ve kıskanarak içini çekti.
Gürültüsüzce gidiyorlardı. Basamaklar gıcırdadığı zaman Katerin şöyle demişti:
— Dikkat! Doude’u uyandırmamak lâzım. Ve Pierre Katerin’in omuzlarını biraz daha fazla s.kmıştı. Bundan başka şunu da şöylemişti:
/— Senin eski odanda yatıyor.
Sonra susmuştu. Oğlunun mev e udlyeti onu müşfikleştireceği-ne rahatsız ediyordu.
Pierre oğlunu uyandırmamak için yavaş yürüyor ve düşünüyordu:
«Oğlum", onun için hiç bir mana ifade etmeyen bu söz hayretini mucip oluyordu.
Fakat Katerin acele ediyor-^
Yalan ı B. Valm»r
du. Utandırıcı tasvirler, ve ötekilerin hayalleri onu kovalarken, kendisini vererek hepsini unutmaya ihtiyaç duyuyor ve buna şimdiden alışabilmek için, Pierre’in kucaklayışına razı oluyordu. Lâkin bu kâfi gelmiyordu. Pierre, Katerin’in nedametlerini've vicdan mesuliyetlerini de yüklenerek ona sahip olması lâzımdı.
Pierre tualet odasının kapısında durdu.
Katerin:
— Çabuk!. Üşüyorum, dedi.
Aydınlık odaya girdiler ve Katerin sıyrılarak yatak odasına kaçtı.
Loş ve tatlı ışık, lâke paravanın, ufak yatak masasının, halıya sarkan yorganların üzerinde kayıyordu.
Katerin sabahlığını çözdü, ken dişini yatağa attı, lâmbayı söndürdü.
Yatak soğuktu ve Pierre hâlâ gelmiyordu.
Pierre ise, geçen her dakikanın tadını çıkarıyordu.
Odanın samimiyeti, koltuğun üzerindeki küçük elbise, gümüşi ayakkabılar, çoraplar, mayo, ız-dırap verdiği ve şimdi yatışmış olan bir hayatın izleri, eski günleri yad ettiren, o ince ve narin koku, Katerin’in huzur içinde kalabilmesi için gitmesinin en doğru ve en güzel bir hareket olacağını ona hatırlatıyordu. Karışık ve kötü bir fikir zihninde yerleşiyordu:
Yarın gidecekti. Bu gecenin bir maceradan farklı olması için, her şeye rağmen ona bir son verecekti, mademki sonunu getirmek lâzımdı..
Son gecenin, son mücadelenin hayali zihninde canlanıyor: sahip olacağı kadın karısı değildi, fakat son defa olarak saihp olacağı kadındı. Katerin’in heyecanına sabit olan aynalar şim-
Çeviren : NUSAT
di yavaşça soyunan Pierre’in şeklini aksettiriyordu.
Soğuk yatağın içinde Katerin sabırsızlanıyor ve bu halinden utanıyordu, hayaller artık onu kovalamıyor.. Yalnızdı ve kendin den utanıyordu. Onu Pierre-den ayıran geniş bir boşluk mevcuttu.. Pierre’i af ettiğinden e-min miydi? Onun burda olduğuna ve bir kaç saniye sonra esiri olacağına emin miydi? Vücudunun bu delice arzusu, hayale kar şi hissetmiş olduğu arzunun ayni değil miydi? Bacaklarını kavuşturuyor, göğsünü elleriyle müdafaa ediyer ve titriyordu. Ne olmuştu? Pierre neden el’an gelmiyordu? Kendisini yanlız hissetti., ve imdat ister gibi onu çağırmak istedi...
Pierre aynada tebessüm ediyordu.. Şakaklarındaki karlara rağmen genç kalmış yüzüne tebessüm ediyordu., söylediği sözleri hatırlarken tebessümü hüzünleniyordu: -Aldattığı kadınlardan dalıa fazla ıstırap çek -inişti...» Vazifesi daima zevki, saadeti vermekti, ona ise bunu getiren var mıydı? Vaktiyle bunu verecek olanın Katerin olacağını tahmin etmişti, halbuki o bile ona sahip olmasını, onu tutmasını bilememişti. Kabahat o-nun değildi.. Lâkin* şimdi onunla, evet onunla., ve Pierre odaya girdiği zaman, bekliyen kadına karşı arzudan ziyade muhabbet duyduğunu hissetti...
— Benim küçük Kathleen’iın.. Ufak bir çocuk gibi onu kollarının arasına aldı. Büzülerek, Katerin mukavemet etti. Fazla bekletmişti. Rüyalarında onu kin ile reddettiği gibi geri itti. Pierre’in sesi fazla tatlı idi, istediği bu değildi.. Lâkin, o vücudun sıcaklığı ve kokusu onu sardıktan ve Pierre kadının çağırışına dayanamıyarak değişik sesiyle «Katerin!» dediği zaman, artık
mukavemet etmedi ona sarılmış, ağzını ısırarak, onun olmıyan her şeyi unutarak, kurtulmuş, sürüklenmiş, muzaffer, kendini verdi ve korkunç bir sesle:
— Nihayet!., dedi.
O andan itibaren, doğdukları bu saat için yaşamaya başladılar.
Pierre, yanlız Katerin’in zev kini arttırmak için yaşıyordu v Katerin yanlız ona daha fazla zevk vermek için yaşıyordu. Pierre en harikûlâde anlarda temsil ettiği bütün güzelliği ve hicabı ile Katerin’e malik oluyordu. Katerin en temiz anlarında hayalleri ile süslediği Picrre'e malik oluyordu, çunku büyük bir zevk, insanlardaki havailerin membalarını tazeler, tekrar çağırdığı hayaller ancak ahengi tamamlamak içindir ve zevk, elde edilen aşkı hayali sek le götürecek olan bütün bunları çağırmadığı takdirde, bu artık aşk değildir, fakat ahlâksızlıktır.
Onlarınkisi ise aşktı.
Katerin’in sarıldığı, onu landıran ev benliğinin her resini hissettiren adam, biıtuıı gençliğinde tahayül ettiği adamdı.. Pierre’in bütün tecrübesiyle saadetin mükemmeliyetine götürdüğü kadın, onun kadını idi ve Pierre düşünüyordu:
— Kadının odıır..
Ve Katerin kendi kendine şöy le diyordu:
— Erkeğim odur..
Bazan uçurumun kenarında duruyor ve ikisi de ayni şeyi düşünüyordu:
— Bundan sonra yaşayamıya-cağız!...
Terasta iken Pierre’i korkutan deniz, fena gecelerin sabahında, Katerin’in kirlenmiş rüyalarını unutturan deniz, onları davet ediyordu ve Pierre saadetten uzaklaşarak asil fedakârlığı tahayyül ediyordu ve Katerin düşünüyordu:
— Sonradan yaşamaya değer miydi?
Kendilerini ölüm yolunda his-stmekle, arzuları daha fazla kuvvetleniyordu..
(Devamı var.)
İngiltere kupa maçları yarı Son safhasına girmiştir. *r ît Bu hafta Liverpool ile Evertoıı ve Arscnal ile Chelsea karşılaş caklardır. Bu sonuncu takımlarda n ikisi yani Arscnal ve Chelsea L( dra takımı olup aralarındaki reka bet Fenerbahçe - Galatasarayınkh benzer, iler iki takım geçen hafta ki karşılaşmalarında 2—2 berabe kaldıklarından bu hafta tekrar ka rşılaşacaklardır.
Resimde Chelsea kalecisinin Ar senal maçında bir frikiki kurtar görülmektedir.
I
4
) i
-
i
1-4-1950
ZAFER
Sahlfe : S
n2|f |f AT ORTAÇ'ta Bali Marka Hakiki Minyon Gül Marka ORTAÇ
8 Nylon Çorap Fiatları: 535 krş. 550 krş. 525 krş. '-/
Anafartalar Caddesi No. 224 Adliye karşısı Köşe. Mağaza Ankara
11135 Ankara
100.000 Lira
28 Nisan 1950 Çekilişinde:
T. C. ZİRAAT BANKASI
ı
AKAR YAKIT ALINACAKTIR
Bu çekilişte yalnız para ikramiyesi .
30 Haziran, 31 Temmuz, 29 Ağustos, 30 Eylül, 28 Ekiın, 30 Aralık çekilişlerinde ise, bazılarında İkişer ev olmak üzere, hem ev hem para ikramiyeleri vardır.
■
15 Mayıs 1950 Çekilişinde
Vadesiz Tasarruf Hesapları ikramiye Tutarı
40.000 Lira
Pek yakında beynelmilel şöhretli Cini
12 o" 3
J
Ankara Sular idaresinden:
Su işleri inşaatı
TOPLANTI
em programım takdim eder Ankarada ilk ılefa olarak FRENÇ KANKAN Endülüs Bülbülü
PAOUITA SERRANO
Her idareci meslek Mühendis Doktor geııç bayan bilediği öğrenmek ili ti; karşı karşıyadır YENİ DERS DEVRESİ 5 NİSANDA
BAŞLAMAKTA (H AN Ankara
Fevkalâde IranJı akrobatlar
TRİO MAFFİ
Alraksion tixik orkestrası
Türkiye GARANTİ BANKASI A.O
KÜÇÜK CARİ HESAPLARA MAHSUS
BALLET KELLENROC
1950 Yılı ikramiye Plânı
3 Apartman Dairesi
Büyük ikramiyeler: *10.000, İO.OOO Lira Ayrıca 5OO,25O, İOO liralık ÖO ikram ye Bu çekilişe katılabilmek için 10 Nisan 1950 de hesaplarda 150 lira bulunması ve bunun çekiliş tarihine kadar muhafazası lâzımdır. Her 150 lira için ayrı bir kura numarası verilir.
SOLERA ESPANOL
JOSE CASTItO IsUrakUe
Ve ayıicı 1OO hra ile 25 lira arasında
33 adet çeşitli para ikre m’yeleri
Her 1OO lirayaayrı bir kura numarası
Teklif İsteme İlanı
Türkiye Ziraî Donatım Kurumu Umum Müdürlüğünden
Bankanızda h
yoksa ^CELE EDNİZ.1
Sağlik ve Sosyal Yardım
Bakanlığından
Kurumumuz merkezi ile İstanbul Transit Müdürlüğümüzde ve İz-Depo Müdürlüğümüzde mevcut ticarî ve teknik şartnameler dahilinde 250 ton Potasa satın alınacaktır.
lip olanların, şartnamelerimize uygun olarak yapacakları teklif geç, 28/4/1950 tarihine kadar Umum Müdürlüğümüzde bulundur ve Kurumumuzn mubayaayı yapıp yapmamakta tamamen ser -acağı ve Ticarî ve Teknik şartnamelerimize uygun olarak yapıl-tok lifleri n hiç bir surette nazarı itibara alınmıyacağı ilân olunur (2007)-(222)
Türkiye Emlâk Kredi Bankasından
Evvelce Sıtma Savaş Kurullarında savaş memuru veya sağlık koruyucusu Unvanları ile bir müddet çalıştıktan sonra askerlik veya her hangi oir mazeretle (Bakanlıkça vazifelerine son verilenler hariç) zıfeleıinden ayrılmış bulunanlardan Bakanlıkça tayin edilecek yelde tekrar hizmete girmek isteyenlerin:
a) Son nynldıkları bölge ve şube adı ile ayrılış sebebi.
h) /fangi yılda hangi bölgede kurs gördüğü,
e) Sicil numarası ve bugünkü açık adresi,
d) Bakanlıkça tayin edileceği her hangi bir bölgede hizmete haz olduğu.
Zıkrolunmak ve askerlik terhis vesikasının ( bağlanmak suretile 15 Nisan 1950 tarihine kada kanlığa baş vurmaları ilân olunur
Ankara Sular İdaresinden
1 — İdaremiz için alınacak 100 ton mazot, 30 ton benzir . kine yağı ve 200 Kg. Gres yağı kapalı zarf usulü ile eksiltme} muştur.
2 -- Muhammen bedeli 52552 (elli ikj bin beş yüz e olup geçici teminatı 3877,60 (üç bin sekiz yüz yetmiş yedi lir juş) liradır.
3 — Teminat idare Veznesine yatırılacaktır.
4 — Şartnamesi her gün Sular idaresi Müdürlüğü L sinde görülebilir.
5* — ihalesi 7/4/1950 Cuma günü sat 16.00 da Vcnişoh karşısındaki idare binasında yapılacaktır.
6 — İsteklilerin kanuni usu) ve tarifat veçhile hazırlıyacakları teklif mektuplarım belli giinde saat 15.00 e kadar idarenin Alım Satım Kö misyonu Başkanlığına makhuz mukabilinde vermeleri lâzımdır.
7 - İdare ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir, (1962) (188)
....... 111 ..............................................
Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları Müessesesi Müdürlüğünden
ARI DEMİR
Tİ( ARETHANESİ
SCIRURİ SAYARI
Bankalar caddesi Yurt sokak No. 15 — Tel: 12682
Piyasanın EN TEMİZ PİK
BORU ve Parçaları
Sipariş Üzerine Çelik Saç, Mo-bılye, Betonarme Demiri, G 8 10 milimetre Demir Borı ve Proje Teksiri
Demir ve saç
fiatlarında tenzilât
Kayıp
Sungurlu ilçesinden ğum muameleli Nüfus Cüzdanımı zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. (595)
Müjde
ayet yüksek evsafta ağlı boya kulanmak imkân me girdi. Soeony Benzini, Socony Motorini, Soeony Mobil Vakum yağından sonra şimdi de Soeony Yağlı Boy -sı
Arzuya göre hem tabanca ve hem de fırça ile tatbik edilebilen tek tip muhtelif renk Amerikan malı. Socony yağlı boyalarını yalnız bir kere Tecrübe kâliılir.
Ankara toptan satış yeri:
Vehbi Koç ve Ortaklan Petrol isleri Kollektif Şirketi Koç Han kat; 2 Ulus meydanı
(628)
kredi alarak inşaat yapmak isteyenlerin, inşaata baş-kredi alıp alamıyocaklarını ve alabilecekleri kredi tekemmül etmiş evraklariyle birlikte Bankaya müracaat tesbit ettin e! inşaata girişmemelerinin kendi men-
iktizasınd halka ilân olunur. (1996)(221)
Arsa kur ası çekilişi Iştanhulda Ankaraevleri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanlığından
Olağanüstü son Genel Kurul toplatısında karar verildiğiveç-yaptırmamış olan ortaklarımızın ev yeri arsalarının kusan 1950 Çarşamba günü saat 17.30 da Ankara Halkevinde ızurunda çekilecektir. Arzu eden ortaklarımızın belirli giin-ıalannı rica ederiz.
Müessesemlzde imâl olunan her ebatta yuvarlak dört köşe, lama, köşebent ve profil demirlerinin 1 Nisan 1950 tarihinden itibaren 8ahamızda vagonda teslim tonunun —
0,5 ve 0,75 mm. saçların , 1—1,5—2—2,5—3 mm. saçların
3,5 ve 4 mm. saçların da ,uu
Satılacağı sayıtn müşterilerimize ilân olunur.
375 liraya, 590 .
500 )
450 .
ıd
Etibank Genel Müdürlüğünden:
Satılık Matbaa bıçak makinesi
Matbaamızda mevcut 50 em. lik bıçak makinesi hali hazır durumu !acakt?rJfl?° PûMrteSİ gÜnÜ Saat 15 de açlk artırma betiyle satı
Görmek ve izahat almak isteyenler mesai saatleri dahilinde her min ibaret Şubemize müracaat edebilirler. (İfi.T; .
ı. Ilı
3 Nisan Pazartesi saat 20 da
Halkevinde
BÜYÜK KONSER
Dmnlupınar ilkokulu Okul Aile Birliği Yararına
Okuyanlar:
Muzaffer «Kıvılcım., Akgün ve Ali Can,
Çalanlar:
Sarı Recep, Osman Özdenkçi, Ahmet Yamacı, Kura Böcekler,!
Nevzat Ekmekçi
Halkevi Temsil Kolu tarafından .PALAVRA..
Sürprizler
Biletler Okul 'İdaresinden, Konser gecesi Halkevinden temin
• edilir. (625)
Şoför Okuluna
Sizin de kaydınızı yaptırmanız imkânı henüz mevcuttur.
Ismetpaşa cad. No. 4 Müracaat saati 14—18 arası. Tel: 21649
Satılık Evli Bağ
Balkehriz bağlarında 2075 ada 6 parsel 3455 metre murabbaı bakili bir bağ satılıktır.
Müracaat: Başkıt mahallesi Pazar sokak No. 27. Tel: 13478 mektup T. B, Birliği Resmî İlânlarda Mehmet Lâleye mektupla müracaat.
Ankara Kalorifer, Havagazı ve Sıhhi Tesisatçılar Derneği Yönetim Kurulu başkanlığından :
15 Nisan 1950 Cumartesi günü saat 14 de Halkevi salonunda yapılacak olan adî ve fevkalâde Genel Kurul toplantısına sayın üyelerin teşrifleri rica olunur.
Gündem: *
İLÂN
iler cins Yazı ve Dikiş Makina-laıı iyi fiyatla alınır.
Anafartalar Cad. İsabey Ap. No, 282 Adliye karşısı Tel: 14066. I
1 — 1949 yılı bilânçosu denet ve idare kurulları raporlarının okunması ve ibrası.
2 — 1950 yılı bütçesinin müzakere
3 — Yeni 5373 numaralı Dernekler Kanununa göre tüzüğümüzün tâdili ve kabulü.
4 — Yeni idare kurulu, denetleme kurulu, haysiyet divanı üyeliklerinin seçimi.
5 — Üye dilekleri.
| ku
(627)
Aga her zaman âğadır
//
Aga Radyoları Radyoların Ağası olduğu gibi,z
1 — Cebecide Su Taksim Evinden Yenişehirde Kocatepedeki su deposuna çekilecek 400 M/m kuturlu isale borusunun döşenmesi ve buna ait tâli inşaat kapalı zarf usulü ve birim fiyatı esası üzerinden eksiltmeye konulmuştur.
2 - Bu işin idarece verilecek boru bedelleriyle birlikte tahmin edilen keşif miktarı 245090,24 (iki yiiz kırk beş bin doksan lira, yirmi dört kuruş )lira olup boru bedeli hariç olarak müteahhitçe yapılacak-iş miktarı 85539,32 (seksen beş bin beş yü2 otuz dokuz lira, otuz iki ku ruş) liradır.
3 — Geçici teminat miktarı 13504,55 (on üç bin beş yüz dört lira, elli beş kuruş) liradır.
4 — Eksiltme 10/4/1950 Pazartesi günü saat 16.00 da Ankarada Kızılay karşısındaki Sular İdaresi binasında yapılacaktır.
5 — İsteklilerin; şehir su ve kanalizasyon inşaatı, su terfi istasyonları, kuyu ve depo tesisleri ile diğer önemli su inşa ve tesislerinden en az yüz bin lira tutarındaki bir işi teahhüt etmiş ve bunu muvaffakiyetle başararak muvakkat kabulünü yaptırmış veya böyle bir işin fennî mesuliyetini deruhte etmiş oldukları hakkında haiz bulundukları vesikaları 8/4/1950 Cumartesi gününe kadar Sul^r İdaresine göstererek eksiltmeye girmek için yeterlik belgesi almaları şarttır.
6 _ Teklif zarfları eksiltmeden 1 snat evveline kadar makbuz mukabilinde eksiltme komisyonuna verilmiş olmalıdır. Postada geciken veya geç verilen teklifler kabul edilmez.
7 — Eksiltme evrakını görmek ve fazla İzahat almak isteyenlerin Ankara Sular İdaresi Müdürlüğüne müracaatları.
8 — İdare ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (1067)-(184)
En iyi gıda Yağ ve Zeytindir
Hem İyi, hem ucuz Pazarında bulursunuz.
Bir kilo hurma zeytin 110 Krş. Tuzlu Trabzon yağı f~“
Kahvaltılık tereyağı (
Diyarbakır, Urfa (
Bir buçuk asit Ayvalık zeytinyağı 220
Bu ucuzluğu anemik müessese-miz temin eder Yeni Hâl No. 15 T. I 12766
Yozgat
500
600
000
Kızılay Derneği Genel Merkezinden
1 — Mevcut şartnameye göre 40.000 cilt kıymetli makbuz bastırılacaktır.
2 — Geçici teminat 800,— liradır.
3 — Eksiltme 10 Nisan 1950 Pazar tesi günü sat 14 de Ankarada Kızılay Derneği Genel Merkez binasın da yapılacaktır.
’ 4 — Şartname ve örnekler, İstan-
j bulda Kızılay Derneği Deposunda, Ankarada Genel Merkezde görülebi-
I lir. (624)
R. Paker
Yıldırım Elektrik Pazarı
Anafartalar Kooperatif arkası
Ali Nazmi Ap. Altında No. 5 Telefon: 15189
Sahlfe
ZAFER
1 - 4 - 1954
Demokratlar Zafere hazırlanınız
Boşmakaleden devam;
(Baş tarafı birinci de) I
Bu esnada saat yarıma geldiğin- | den celse tatil edildi.
Öğleden sonra
Öğleden sonra saat 14 de tekrar toplanıldı. Kongreye muhtelif yerlerden yeniden telgraflar yağmıştı. Bunların bir kısmında muvaffakiyet temenni ediliyor, diğer bir kısmı ise lokantalarını ve nakil vasıtalarını seçim esnasında partiye tahsis ettiklerini bildiriyorlardı. Alkışlarla karşılanan bu telgrafların okunmasından sonra, Vali ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökaydan gelen bir tezkere okundu. Vali: Kongrede valilik vazifesine getirilmesi üzerindeki hayrete karşı, 30 Mart tarihli Vatan gazetesi başyazısında Üniversite Profesörleri hakkında verilen ve kendi tâ/birince güzel olan misali okumalarını Demokratlara tavsiye e-diyor ve aynı celsede Turgut Ba-yar’ın bir konuşmasına temas ederek: Kendisinin hocalarla seçim propagandası yapmadığını, mevzuu bahs, toplantıda her hangi siyasî bir parti ismi geçmediğini, yalnız Eskişehir felâketzedelerine yardım işleriyle bazı şehir meselelerinin konuşulduğunu bildiriyordu. Vali-hin bu yazısı üzerine söz alan Fü-ruzan Tekil dedi ki:
— «Eğer şehrin temizliği hususu vâizlerin himmetine kaldıysa Belediye Reisine ne lüzum var? Vali ve Belediye Reisinin İstanbul Belediyesi hakında verdiği bir sıfır nottan ibarettir.»
Ertuğrul Adalı, Valinin Adalar ilçesindeki bir konuşmasına temas ederek Fahrettin Kerim’in halka C. H. Partisini öğdüğünü hatırlattı.
Beykoz delegesi Salâhaddin Genç: «Sayın Doktor, bu reçeteyi kendi hastalarına versin» dedi.
Diğer bazı hatiplerin de mütale-alarından sonra bu mevzu üzerinde konuşmalar kâfi görüldü ve seçimlere geçildi.
Yapılan tasnif sonunda İl İdare Kuruluna: Dr. Nihat Reşat Belger, Mükerrem Sarol, Enver Adakan, Mithat Benker, Şükrü Şerifzade, Gl. Ali İhsan Sâbis, Gl. Ali Karadeniz, Füruzan Tekil, Salâhaddin Genç’in seçildikleri anlaşıldı.
Celâl BayarTn konuşması
Tasnif sırasında Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar, gösterilen u-mumi arzu üzerine büyük tezahürat ve alkışlar arasında mikrofon başına gelerek aşağıdaki hitabede bulundu:
— .Çok sevgili vatandaşlarım; bugün hayatımın kıymetli günlerinden birini daha yaşamış bulunuyorum. İstanbul kendine lâyık bir Surette kongresini başarı ile bitir-pi«
i Seçim devresinin tam içinde bulunuyoruz. Bu itibarla vatandaşlarım benden D. Parti namına nasıl bir hattı hareket takip edileceğini ^ğrenmek istiyeceklerdir. Genel I-dare Kurulu bunu bir beyanname ile sevgili milletimize münasip bir şekilde arzedecektir.
istismar mı etmek istiyorlar, rey av I Bu memlekette 'fikirlerin ve ide-cılığı mı yapmak istiyorlar?» Belki... ■ allerin hapsolunamıyacağı gün el-Fakat Demokrat Parti için, asla!... I bette gelecek ve sizler gibi vatan-—............................... 1 sever, feragatli ve imanlı arkadaş-
larımız ve Büyük Milletimiz var oldukça bu dâva elbette başarılacaktı^.
İstanbul gibi büyük bir kültür merkezini temsil eden yüksek kongrenizi bu dört duvar hürmetle selâmlar ve vaffakiyetler dileriz.
Vefakâr dostluğunuzun aziz hatırası daima kalblerimizdedir. Çok mütehassisiz, hepinizin sevgi ile gözlerinizden öperiz.»
Sultanahmet Cezaevinde 3 üncü koğuşta
M. Faik Feııik İhsan Yurdoğlu
Yeni seçimler ve
Adalet makamları
(Çok şiddetli ve sürekli alkışlar) ç Böyle, şüpheye düşmüş olan işçi 1 arkadaşlarımız varsa onlara hitabet c mek istiyorum: Demokrat Parti 1 kurulduktan sonra işçi meseleleri ile nasıl meşgul olduğunu tahattür et r sinler. Demokrat Parti iktidara geç * tikten sonradır ki; bu işçi meselelerinin ciddi surette hal şekillerine bağ ' lanması kabil olacaktır. Demokrat Parti sendikalar teşkilini programı- 1 na koymuştu. Sendikaların bu mem r leket için lâzım olduğunu izah et- * tiğimiz zaman bir yığın itirazla karşılaştık. Fakat sonra bu demokratik esası kabul etmek mecburiye- ’ tinde kaldılar. Biz işçi meselesini ya) nız işçileri alâkadar eden bir meseleden ziyade, aynı zamanda sosyal ve İktisadî bir memleket dâvaşı o-larak" kabul ediyoruz.
İbret verici bir misal
Mecliste geçen son bir hâdiseyi bu rada tebarüz ettirmek ihtiyacını duy maktayım. Hatırlarsınız bundan bir müddet evvel Mecliste Iş Kanunu c müzakere edilirken İstanbul Demok rat milletvekillerinden bir arkadaşı 1 mız «ücretli hafta tatili ve ücretli \ izin, meselesinin tâdil edilecek ka' ‘ nunda yer bulmasını istedi. Bize ve- ‘ rilen cevap -Geç kaldınız bu babda tâdiller daha evvel hazırlanmıştı ve şimdi komisyonlarda bulunmakta- j dıı Yakında Meclise gelecektir, şek r ünde olmuştu. Sevindik ve bekle-dik. Gelmedi çünkü Meclisi acele r kapattılar. Halbuki biz, hem böyle e- £ hemmiyetli kanunların ve bu arada j Basın Kanununun çıkarılmasına vakit bulabilmek ve hem de seçim lerin hava şartlarının daha müsait olduğu bir mevsimde yapılmasını temin etmek gibi ciddî sebeplerle Meclisin hiç olmazsa Nisan sonuna kadar çalışmakta devam etmesini istedik. Eğer hakikate nişçilerin bu haklarını korumak hususunda sa - j mimi olsalardı teklifimizden fayda- j lamı- ve ona uyarlardı. (
Ruhanilerin durumu j
Arkadaşlar, Istanbula mahsus me § selelerden birini de —Hakikî tabirini bulamıyarak ifade etmekte müş ‘ külât çekiyorum— Bunu eskiden e- J kaliyet ve cemaat tâbirleriyle ifade 1 ederlerdi. Eskiden diyorum, çünkü, t bir zamanlar cemaat veya ekalliyet £ tâbiri ile ifade olunan vatandaş top- 1 lulklarına mensup olanlar da bu memleketin hakiki mânasında öz ‘ evlâtları gibi hürriyet kanunlarından da istifade ederler. Hâl böyle olunca zihninizde bir istifham yer aldığını seziyorum. «Acaba bu vatandaşlar bazı Ruhanilerin tesiri altında bırakılmak isteniyor mu?» Ben bu yoldan bir baskı yapılabileceğine inanmak istemiyorum. Çünkü biliyorum ki, ruhaniler Allaha yakındırlar, onlar, yüksek kürsülerin s den politika zeminine indikleri za- : man asıl vazifelerini selâmetle yap- * makta müşkülâta uğrarlar. Nitekim 1 1946 seçimlerinde büyük bir ekseriyetle reylerini Demokrat Partiye 1 vermişlerdir. Önümüzdeki seçim -lerde de böyle olacağına şüphe yoktur.
Arkadaşlar, dört senedir partimizin sarfettiği bunca emeklerin neticeleri 14 Mayısta alınacaktır. Demokratlar hazır olunuz, o zafer gününe... (Sürekli ve şiddetli alkışlar) Benim reyimden ne çıkar, diyecek vatandaş tasavvur etmiyorum. Bütün memleket çocuklarının şevkle o günü bekledikleri muhakkaktır, Şimdiye kadar milletin iradesi ile hükümetin değiştiği görülmemiş tir, Bir kere bunu tahakkuk ettirelim, ondan sonra millet selâmet yolunu bulmakta güçlük çekmi^ecek-tir.
Diyorlar ki, Demokrat Parti henüz çocuktur. Beş yaşındaki çocu-: ğa devlet idaresi bırakılabilir mi? Bu görüş hatalıdır. Biz millet iradesini hâkim kılmaya uğraşmakta-ı yız. Binaenaleyh iktidarı, sahibi hakikisi olan millete bırakacaklardır. [ Bir de diyorlar ki; acaba Demok-• rat Parti iktidara gelirse huvaffak
- olacak mı?
Arkadaşlar, bugün dış politikayı :■ daha ziyade Milletlerarası büyük t cereyanlar tayin etmektedir. Biz ı Birleşmiş Milletler Anayasasına ı katılarak yolumuzu seçmiş bulu-s nuyoruz. Bu suretle sadeleşen dış
- politikada hiç olmazsa onlar kadar i liyakat göstereceğimizden neden ? şüphe edebilirler?
Dahilî işlere gelince: Bana s«ıe-
- lerdenberi yapılıp bozlmayan ve bozulup yapılmıyan bir iş göstersinler de biz liyakatlerini bunlar üzerinde münakaşa edelim.»
Celâl Bayar, nutkunu Demokrat Partinin milet emrinde olduğunu ve her zaman ona lâyık olmaya çalışacağını ifade ederek bitirmiş ve dakikalarca süren alkışlar, yaşa varol sesleri arasında kürsüden ayrılmıştır.
Mümtaz Faik’in telgrafı Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik bugün Demokrat Parti kongresine aşağıdaki telgrafı göndermiştir.
Kongrede sürekli ve şiddetli alkışlara ve candan tezahürata vesile olan telgraf aynen şudur:
• Büyük tarihi dâvamıza canla başla bağlı yüksek kongrenizin nâ-
1 • ’ ’ ıza ve basın hürriye-
arkasından candan mu.
Belediye Reisi Tüzün dün istifasını verdi
Ankara Belediye Reisi Dr. Ragıp Tüzün, dün istifa ve mesai arkadaşlarına veda etmiştir.
C. H. P. tarafından aday gösterilecek olan Dr. Tüzün Seçim Kanununun aday gösterilen yahut ta adaylığım koyan belediye reislerine ait madde hükümleri gereğince istifa etmiş bulunmaktadır.
Belediye reisinin istifası resmen vilâyete bildirilmiştir. Vilâyet de Belediye Meclisinin derhal toplanarak yeni bir Belediye Reisi seçimi yapılmasını istiyecek, bunun üzerine önümüzdeki günlerde toplanacak olan Belediye Meclisi seçim yapacaktır.
kaçakçılar silâhları nereden aldılar
★ (Baş tarafı 1 incide) leri hakkında verilen malûmatı da kaydetmiştik. Askerî fabrikalar Genel Müdürü Tümg. Ekrem Akpay imzasiyle aldığımız bir mektupta şöyle deniliyor:
• Bahsedilen kaçakçılık şebekesiyle fabrikalarımızın bir ilgisi yoktur. Ankara fabrikalarımızın birinde çalışan bir işçinin isminin tahkikatta yer alması mucibi teessürdür. Yakalanan fişeklerin ne suretle ve nereden temin edildiği kat'î olarak adlî tahkikat sonunda anlatılacaktır..
Amerikan müdafaa
sistemi zayıf mı ?
VJŞington, 31 (a.a.) CLps) — Başkan Truman verdiği demeçte Birleşik Amerika devletlerinin müdafaa sisteminin ihtiyat haddinden aşağı olduğunu zannetmediğini söylemiştir.
Truman, basın toplantısında geçen lerde general Eisenhower tarafından yapılan beyanattan bahsetmiştir. Eisenhower denizaltılara karşı müdafaa sisteminde ve havacılıkta yapılacak olan tasaruflardan endişe duyduğunu belirtmişti.
Truman miTdafa için lâzım geldiği kadar para sarfedilmediğinin dü -şünülebileceğini, fakat memlekette tasarruf sisteminin bir tüm olarak göz önünde tutulması lâzımgeldiğini ilâve etmiştir.
Başkan, general Eisenhower ile Amerika hükümeti arasında ciddî bir anlaşmazlık mevcut olmadığını açıklamıştır.
Milletlerarası durumdan bahseden M. Truman, Amerikalıların bütün taahhütlerine hürmet ettiklerini, buna mukabil Rusların bütün antlaşma ları feshettiklerini söylemiştir. Rus' lar soğuk harbi icad ederek Kremimin dünyaya hükmetmek arzusunda olduğunu göstermişlerdir. Sovyet Rusya, Hitler Almanyası ve Franco İspanyası gibi totaliter bir devlettir.
Truman, âyan meclisinde, Acheso-nun siyasetine ve dış siyasete karşı açılan kampanyadan esefle bahsetmiş ve böyle hücumların ancak sabotajdan. ibaret olduğunu ve Kremlin için bir fayda teşkil ettiğini hatırlatmıştır.
1 İstanbul, Türkiyenin en ileri bir kültür merkezidir. İstanbul aynı , zamanda beynelmilel ticaret mer- j kezleriyle münasebetlerimizi temin { eden bir ticaret merkezimizdir. İç ticaretimiz de kendisini bura ile gıdalandırmaktadır. Aynı zamanda 2 bir sanat merkezi olan İstanbulda c temiz mesaisi ile geçinen bir çok 1 işçi vatandaşlarımız vardır. Bu ba- 1 kımlardan İstanbula mahsus bazı 1 hayatî meselelere işaret etmek is-
1 — Mesken meselesi. I
2 — Gıda jneselesi. ’
Mesken meselesi diyorum, ‘ bugün )
şöylece etrafa baktığımız zaman gö- 1 rüyoruz ki, mesken sahipleri mülki- I yet hakkına malik olmak için çırpınmaktadırlar. Bunlar mülklerinden istifade edemediklerini iddia etmektedirler. Buna karşı bir çok kiracı vatandaşlar da, kazancın nok sanlığı ve hayat pahalılığı karşısında kira bedellerinden şikâyetçidirler. Açıkta kalmak endişesinde olan vatandaşlarımız da vardır. Bunlardan başka mesken bakrrundan apayrı ve yeni bir hususiyet arzeden bir sınıf vatandaşlarımız meydana gelmiştir ki; bunlar da gece kondu sahipleridir. Gecekondu meselesi acı bir ihtiyaçtan doğmuştur. Demokrat Parti kurulmadan evvel bir takım estetik düşüncelerle bu zavallıların haşlarım sokabilecek bir küçük mes ken dahi yapmasına müsaade edilmemişti. Kanunun bilmem hangi maddesinden istifade ederek ev yap mak düşüncesiyle hareket eden vatandaşların evlerinin başlarına yılkılığı da vaki olmuştur. Bu ihtiyacı cebir yolu ile halletmek ancak ıstırap yaratır. Fakat Demokrat Parti meydana çıktıktan sonra müsamahalı bir politika takip etmeyi zaruri görmüşlerdir. Bütün bu, ihtiyaç için de bulunan vatandaşların dertlerine deva bulmak, memleket İktisadî ve İçtimaî meselelerinin halline çalışmak Demokrat Parti için ön safta gelen meselelerdir.
İşçi dertleri
Sevgili arkadaşlarım, İstanbula her gelişimde ve tzmire her gidişim de, Adanayı her ziyaretimde, Anka-r»ada bulunduğum zamanlarda işçi ar kadaşlarım beni ortalarına alırlar ve dertleşirler. Şunu söyliyeyim ki, memleketimizde yaşayan işçiler ne istediklerini ve haklarını iyi bilen ..... „ .
kimselerdir. İşçilerimizin ruhunda çiz şahıslarımız- —......---------------.
yasayan br endişe sezmekteyim, tine karşı gösterdiği yakın alakaya , hayretle karşılandı. Halbuki halk, «Acaba siyasi partiler bizim ihtiyaç candan teşekkürlerimizi sunmayı ( Reisicumhurdan bir konuşma ve vaıt Jarımızı kendi menfaatleri hesabına I vazife biliriz. bekliyordu.
İnönü Diyarbakırda iki saat kalabildi
* (Baş tarafı birinci de) ile ilçe kaymakamlarının ve Silvan kaymakamının înönüye bağlılık larını sunmasından İnönü ve meşhur baskıcı vali Kemal Hadimli çok memnun olmuşlardır.
İnönü iki saat Diyarbakırda kalarak saat 11 de Ankaraya müteveccihen ayrılmıştır. İnönü tren hareket ederken bilhassa aşağıdaki cüm leyi söyliyerek mutad tebessümleriyle ayrılmışlardır.
•Erkekler duymasın, Diyarbakır-da beni erkeklerden ziyade kadınlar ağırladı!» Bu sözler, istasyondaki Diyarbakır milletvekilleri ve C. H. P. idare kurulu üyelerini çok müteessir etti, inönünün halkla konuşmadan ayrılıp gitmesi de halk arasında
yoksa bazı sanıklar lehine ve aley hine olarak, kanunun tefsir yoluna gidebilecekler midir?
Biz burada fikrimizi izah edebilmek için, üç taze hâdiseyi gözden geçireceğiz:
1— Kırıkkale’ muhabirimizin telefonla gazetemize bildirdiğine dünkü sayımızda yayınlandığı göre, Ilacılarköyü muhtarı bir çim suçu işlemiştir. Sanık aleyhine açılan dâva neticesinde, muhtar 10 gün hapse mahkûm olmuştur. İddia edilen suç, Şııdur:
Seçim kütüklerini asmamak, seçim ehliyeti olmıyan 32 vatandaş ve bu arada 12 yaşındaki çocukları kütüğe geçirmek, iki ölüyü de seçim kütüğünde berhayat göstermek...
Bir hukukçu olan Kırıkkale muhabirimizin bildirdiğine göre, her nedense savcı, yalnız seçim kütüklerinin aşılmaması dolayısiyle sanığın tecziyesini istemiştir. Mahkeme de, savcının iddiasına uyarak kararını vermiştir. Hâkim, 32 vatandaşın ve bu arada iki ölüyü seçim kütüğüne geçirmek suçunu, nazarı dikkate almamıştır. Verilen kararda, kütüklerin asılması sırasında muhtarın ihmali ve kanunun tatbikindeki acemiliğine kanaat getirildiği belirtilmiş ve kendisine 10 ç gün hapis cezası verilmiştir. 1
Biz bıı sütunlarda mahkemelerin 1 kararlarını münakaşa edecek deği- r liz.
Yalnız, ibazı savcıların kanunun sarih ve âmir hükümleri dururken, c tefsir yolunu tuttukları da malû- *• mumuzdur. Bu iddiamızı tevsik i- 1 çin, Başmuharririmizin uğradığı in- s faz muamelesini zikredebiliriz. Ceza Usul Muhakemelerinin 399 uncu i maddesi sarahatle infazı geri bırak- 2 tırmağı âmir iken, Savcılık, mah- I kûm aleyhine Ve tefsir yoluyla -hiç bir kanunî maddeye istinat etme- f_ den- infaz cezasını tatbik etmiştir. ]
2— Yine dünkü gazetelerde gör- c düğümüz seçimle alâkalı hâdise r
Evvelki günkü makalemizde, Ba- 1 sın - Yayın Umum Müdürlüğünün 1 radyo yayınlarında, Seçim Kanunu- ' nun 45, 46, 47, 48 inci maddelerini s ihlâl ettiğini yazmıştık. Umum Mü- ' dürlük, bu iddiamız karşısında ver- S diği beyanatta indi tefsirlerle hâ- ( diseleri izaha çalışmıştır. Kendile- 1 ri, müdafaa sadedinde bunları hak- ı Iı olarak pek güzel iddia edebilir- i ler. Buna diyecek hiç bir sözümüz l yoktur. (
Ancak, Seçim Kanununun ihlâl e-dildiğini iddia ettiğimiz bu hâdise 1 karşısında, adlî merciler, ne düşü- ’ nüyorlar? Onlar da, Basın - Yayın 1 Umum Müdürlüğünün tefsirine iş- 1 tirak ediyorlar mı? Kanunun ihlâl e- 1 dilmiş olduğuna kani midirler, değil I midirler? Bu hususta bir harekete -geçecekler midir, geçmiyecekler : midir? Bunları henüz bilmediğimiz için üzerinde fazla durmağı şimdilik münasip görmüyoruz.
3— Seçim Kanuniyle alâkalı son 1 hâdise de şudur:
Zonguldak D. P. il kongresinde Seçim Kanununun 43, 44 üncü maddeleri Demokratlar tarafından ihlâl edilmiştir iddiasiyle, cürmü-meşhut mahkemesi derhal harekete geçmiştir.
Mahkemeye intikal etmiş bir hâdise karşısında, Basın Kanunu, her hangi bir mütalea yürütmemize mânidir. Elbette, yakında Adalet tecelli edecektir.
Biz burada Seçim Kanununun yürürlüğe girmesiyle tatbikatta Adlî mercilere düşen büyük vazifeyi belirtirken bir noktaya işaret etmek isteriz:
Adalet Bakanı Fuat Sirmen, teminatsız hâkimler meselesinde iyi bir not almış sayılamaz. Dünkü gazeteler, Bakanın bir hâkime tatbik ettiği keyfi muamele neticesinde ve Danıştayca alınan bir kararla mahkûm olduğunu yazmışlardır. Keza, Fuat Sirmen’in savcılar üzerindeki nüfuz ve tesiri dolayısiyle de bazı suçlulara karşı haksız ve kanunsuz muameleler tatbik edildiği görülmüştür. Hiç değilse, gerek matbuatta ve gerek âmme vicda-, nında, Adliye Bakanının tarafsız olduğuna dair tam bir kanaat mevcut değildir.
Bununla beraber, yeni Seçim Kanununun tatbikatında adli mercilerin, bütün bu şüphe ve tereddütleri, yerli yersiz huzursuzlukları izale edecek mahiyette âdil kararlar alacağına şüphemiz yoktur.
Çünkü adaleti kaybetmek, her hangi bir partinin seçimi kaybetmesinin pek çok üstünde gelen ulvî bir mefhumdur. Seçimi kazanmak pahasına adaleti kaybetmeğe hiç bir vatanseverin vicdanı razı değildir ve olamaz da ...
Adviye FENİK
işçi Sendikalarının evvelki akşamki toplantısında bulunanlar Halk Bankası Genel Kurul toplantısından bir görünüş
Kayseri Valisinden gelen mektup
★ (Baş tarafı birinci de) rekete geçiyor. Muhtar mührü ver-Sayın Vali bu mektubunda, verdi- miyor, evrakı vermiyor, işten el çek ğimiz haberi teyit, muhtarın kaba- tirme kararını dinlemiyor. Eskiden hatli olmadığını da kabul etmek- , sevdiğim çalışkan bir adam olduğu te; ancak mesuliyeti kendisi de ü- için bizzat çağırdım. Benim nasiha-zerine almak istemiyerek meçhul tim de semeresiz kalıyor, bir takım mesuller göstermektedir. -
Mealinden -Halk Partisi taraftarlığını son h"JJ- )
Demokrat Partiyi de şiddetli bir itham sağnağına maruz bıraktığı a-
Bünyan müddeiumumiliği mah -kemeye veriyor, tecziyesini ve tev-
Söyleyene bokmo söyletene bc k !
İktidar partisi ne zaman zül-fiyara dokunan bahisler açıl- 1 sa, yabancı memleket parlö-manter usullerini v(- bilhassa İngiltereyi ballandıra Lallandıra misal diye ele alır.
C. H. P. saflarından sadıı olan kerametlerin kıymeti bugün bir daha -ortalığı nura boğmuştur. Evet, bizim bu baldırı çıplak, kasketli ve çatıklı muhalefetin yanında In-gilterenin olgunluğuna gıpta etmemek elbette elden gelmiyor.
Bakın 31 Mart tarihli Ulusun verdiği habere:
«Attlee, Muhalefet lideri Çörçil’i, Avam Kamarasında oya müracaat edildiği zaman, muhalefetin kabineyi bozguna uğratan taktiğinden dolayı tebrik etmek istemiş.»
Demek İngıltcrede muhalefet iktidarı bozguna uğratabiliyor! Ve muhalefet ihtilâlci, şiddet taraftarı damgasını yemek şöyle dursun, iktidar lideri tarafından tebrike lâyık görülüyor?
Cidden nümune olacak bir harekettir bu. Öyle değil mi? Ne yazık ki şu İngiltereye benzeyemedik vesselam.... —
Tekdemir
, ...... , tecziyesini ve tev
hadde kadar Bd ürtrken kifini istiyor. c„a hâkimi k . Partıvı np «şiddetli hır ıt- i______.______________ . .
kamlık kanunen yapmağa mecbur olduğu ilk ihtarı tahriren yapmı-
nam sagnagma maruz unanugı ^' olduğu ilk İhtan tahriren yapmı-çıkça anlaşılan mektubunda sözde yarak §ifahen apmakla iküfa etmi bdaraf Valilerimizden biri olan dive muhtann teczivesi cihetine (4-Nazım Gunesen aynen şöyle demektedir:
Kurulu Başkanı
, diye muhtarın tecziyesi cihetine git-miyor, beraetine karar veriyor. Tabiî mahkeme kararma hürmet ediliyor. Fakat temyiz yoluyla bozdur-• Yazının kimler tarafından yazıl- mağa çalışmak da savcılığın hakkı-u.ı^.dır MUhtar ve arkadaşları köyde nümayiş yapıyorlar. Silâhlar atılı -yor. Memnu silâhların atılması za bit varakasiy}e tesbit ediliyor. Sav cılık mahkemeden silâh arama emri alıyor. Daha evvel de alınmış bir emir var. Bucak müdürü, jandarma birlik komutanı silâh arama emrini infaza köye gidiyor. Eski muhtar köylüyü ayaklandırıyor, jandarma-suları j ]ar bastı, yetişin diye, bağırıyor. Er-lavran kek, ka^ın çoiu^ çocuktan mürek kep bir kalabalık jandarma erlerini taşa tutuyorlar. On başı elinden yaralanıyor, ayağında da nereden gel diği bilinmeyen bir bıçak yarası var. Jandarrı^e erjpri, korkutmak için havaya ateş ediyor. Nahiye müdürü ile jandarma komutanı muhtarlık odasına haysedilmek isteniyor, bin müşkilâtla kurtuluyorlar.
Hâdiseyi haber alınca müddeiumumilik derhal harekete geçip tahkikat için köye gittiği gibi, biz de vilâyet jandarma komutanının emrinde dört kamyonluk bir kuvveti köye gönderdik. Bizzat kendim de köye gittim, tabiî dutumdan müteessir oldum. Aklı başînda olanlar da müteessir. Görüştüğüm ihtiyarlar, köylüleri politikacıların teşvik ve tahrik ettiklerini isim tasrih ederek anlattılar. Müddeiumumilik tahkikata devam etti, ilk ağızda yedi kişiyi tevkif etti. Mahkeme de bu tevkifi tasdik etti. Tahkikat devam ediyor.
Şimdi müsadeenizle bir sual soracağım: Bu hal nedir? Bunda kabahatli kimdir, hükümet mi? Hayır. Muhtar mı? Hayır. Köylü mü? Katiyen hayır. Bütün kabahat havayı bulandırmaya çalışan bazı insafsız politikacılarda değil midir? Bun -dan müteessir olmamağa imkân var mıdır?» Kayseri Valisi
Nâzım Günesen
dığını bilmiyorum, fakat tamamen1 kasdımahsusla ve tamamen hakikat ’ tahrif edilerek yazılmıştır. Doğrusunu arzediyorum:
Çiftlik köyü, Keyserinin Bünyan ilçesine bağlı Sanoğlan bucağının 2500 nüfuslu bir köyüdür. Muhtarı Demokrat Partidendir.
Gazete sütunlarında dahi bir çok gürültüye ve tartışmalara mevzu o-lan Kayserinin köy yollan ve s”1-— dâvasına bu köy çok hassas davran mış, canla başla çalışmış, kendi par tilerinin menfi propagandalarına dahi âlet olmamıştır. Bunun için hem muhtarı vo hem de köylüyü çok severdim. Onlar da her çizdiğim yolda seve seve yürürlerdi. Sekiz ay evveline kadar bu böyle devam etti Sekiz ay var ki, muhtann durumu değişti. îşe politika karıştığı pek belli idi. Bu köyden geçen yol yirmiyi mütecaviz köyü yolsuzluktan kurtaran bir ana hattıdır. Köprülerine on binlerce liYa sarfettik. Fakat muhtarın yolun tamamlanması için köyün içindeki beş yüz metrelik kısmı yapmamakta, tavsiye, rica ve e-mirleri dinlememekte ısrar ettiği gö rülüyor. Köylünün azami bir günlük işi. Bu yüzden yol gelip gitmeğe a-çılamıyordu. Bünyan kaymakamı bizzat meşgul oldu. Bütün gayretini sarfediyor, hattâ bir gün köyde bizzat deftere kararı yazdırıyor, muhtara bunu tatbik et diye ihtar ediyor. Muhtarın cevabı şu oluyor: «İşten çıkarırsan memnun olurum» Yine çalışmıyor, muhtar harekete geç miyor. Bin müşkülâtla tedarik edilen on kamyon da diğer köylüler canla başla çalışıyor. Köyde kaymakam mhtarı çağırdığı halde gelmiyor, işi baltalamağa çalışıyor. Kaymakam, köy kanununun verdiği salâhiyetle muhtara işten el çektiriyor. O zaman particilik gayreti ha-
Katil talebe
ir (Baş tarafı birinci de) Prof. Gürsan’ın cenazesi bugün merasimle kaldırılmıştır.
Sabahleyin Teknik Üniversitede bir ihtifal yapılmış, Teknik Üni- r versite Rektörü ve iki Profesör, merhum Profesörün hayatını ve değerini anlatmışlardır. Bundan sonra Teknik Üniversite Talebe Birliğinden Faik Senli konuşarak hu müessif hâdise dolayısiyle arkadaşlarının duyduğu teessürü ifade etmiştir.
Teknik Üniversitedeki töreni müteakip merhumun Türk Bayrağına sarılı tabutu arkadaşlarının ve talebelerinin elleri ütsünde Gümüşsüyü yolunu takiben Taksim'e çıkarılmış ve buradan Bayezit camiine getirilmiştir. Bu esnada camiin avlusu ve Bayezit meydanı binlerce Ü-niversiteli genç ve kalabalık halk kütlesi tarafından doldurulmuştu.
Öğle namazından sonra cenaze talebelerin eleri üzerinde camiden kaldırılmış, Edirnekapıya götürülerek Şehitliğe defnedilmiştiT. Cenazeye elliye yakın çelenk gönderil-
C. H. P. de Panik..
Sahte hâkim Kaya Günalp
Sahte hâkimlik yapmaktan sanık I Ankaraya geldiği zaman evindeki
•_ u.. ar. 1000 lira değerindeki eşyaların yer-
Kaya Günalp, bu sefer de bir arkadaşındı evindeki eşyalar1 çaldığı iddiasiyle mahkemeye verilmiştir.
Bilindiği gibi Kaya Günalp, 70 küsur karar ile bir de idam hükmüne iştirak etmişti. Hukuk diploması bulunmadığı anlaşılarak bu yüzden hakkında dâva açılmıştı.
Sanığın arkadaşı davacı Saminın iddiasına göre hâdise şöyle olmuştur:
1946 yılında bir meseleden dolayı mahkûm edilen Sami, Ankara Cezaevinde Joprak Mahsulleri O-fisinde sahte fiş tanziminden mahkûm edilen İbrahim Kaya Günalp ile tanışmışlar, arkadaş olmuşlar ve bu arkadaşlık hapishane hayatlarını müteakip de devam etmiştir.
Sahibi
Adviye FENİK
Yazıişlcrini fiîlan idare eden: HİKMET YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
Güneş Matbaası
Hapishaneden çıktıktan sonra İbrahim Kaya Günalp, Siyasal Bilgiler okulu lokalini kiralamış, Sa-miyi de kendisine ortak etmiş ve bilhare 600 lira mukabilinde lokali Samiye devrederek ortaklıktan ayrılmıştır.
Bir müddet için ailesi ile Kızıl-cahamama gitmiş olan Sami, evinin anahtarını lokal kâtibi Sabri Tümere teslim etmiştir. •
Sami ile olan arkadaşlığına dayanan Kaya Günalp arkadaşının yokluğundn istifade ederek ve sık sık lokale uğramağa başlamış ve bir gün kâtip Sabriyi hırsızlık yaptığı iddiasiyle işinden uzaklaştırmağa muvaffak olarak çekmecede bulunan Saminin evine ait anahtarı ele geçirmiştir.
Kızılcahamamdan sonra İstanbu-la da uğrayan Sami iki ay sonra
1000 lira değerindeki eşyaların yerlerinde yeller estiğini görmüş ve keyfiyetten zabıtayı haberdar etmiştir. Dâvacı Sami, ilk defa kâtibi Sabriden şüphe etmiş ve kâtibini itiraf ettirebilmek için en yakın dostu Kaya Günalp ile birlikte bir kahvede buluşmağa karar vermişlerdir.
Her üçü de tespit ettikleri saatte kahvede buluşmuşlar ise de tam hâdise anlatılmağa başlar başlamaz I Kaya, bir iş bahanesiyle yanlarından ayrılmıştır.
Bu vaziyet karşısında şüphesini Kaya Günalp üzerinde teksif etmiş ve bir gece Günalp, evine misafir geldiği sırada evine girip çıktığını gören komşusu kadını da çağırarak Kaya Alp ile yüz'leştirmiştir. Kadın eve girip çıkanın Kaya Günalp olduğunu tekrarlayınca müşkül du-ı ruma düşen sanık uzun müddet Samiye görünmemiş, fakat aradan bir müddet geçtikten sonra Kaya ! Günalpın karısı Samiye ait eşyala-[ rı getirerek kusurlarına bakmama-. larını söylemiştir.
Sanık Kaya Günalp kendisine isnat olunan bütün suçları reddetmiştir. Ve tanıkların dinlenmesi i-çin duruşma başka güne bırakıl-1 mıştır. _______________
ir (Baş tarafı birinci de) Demokrat Parti saflarına geçmektedir. 20 senedenberi umumi meclis ve encümen âzası olan eski belediye reisi Celâl Nedim Kürkçüoğlu ile eski umumi meclis âzası Emin Oruç, 1946 da Urfa belediye seçimini etrafındaki müstakillerle kazanan eski belediye reisi Avukat Fadıl Edip Kürkçüoğlu ve 17 senelik «Yenilik» gazetesi sahibi Celâl Özbek, çiftçi Neşet Kürkçüoğlu, ilçe idare heye- . tinden Suphi Kürkçüoğlu, tüccar • Bekir İsmail, Ömer Kürkçüoğju son günlerde Halk Partisinden ayrılarak Demokrat Partiye girenler arasındadır.
Niğde’de Demokratlara baskı
Niğdeden alınan haberlere göre; bu ilimizde C. H. P. ile vilâyet elele vererek Demokrat Partililere karşı baskı yapmağa başlamışlardır. .
Niğdede Demokrat Partinin her gün biraz daha inkişaf etmekte ol^^ duğunu gören vali ile C. H. P. teş. kilâtı halkın bu temayülünü balta- J lamak için ellerinden gelen her ça- 1 reye başvurmaktadırlar. Bu cüm* ■ leden olanak son günlerde Demokrat 1 Partiye sempatisi olan muhtarlar 1 ele alınmıştır. Her vesile ile bunlara baskı yapılmağa başlamıştır.
Beypazarı kaymakamının faaliyeti'
Beypazarı, 30 (Hususî) — Bayındırlık Bakanlığı 4 üncü bölgeye ait 1451 numaralı otomobil şoförü ile ( birlikte Beypazarı kaymakamı em- ’ rine verilmiştir.
Kaymakam bu otomobille köy köy kapı kapı dolaşarak halkın C. H. P. ye oy vermesi için baskı yapmaktadır.
Diyarbakır
Gecesi
DOKTOR
Aziz Tevfik Yeginsoy
DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karlında, Nizam ed din apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
1 Nisan 1950 Cumartesi günü Dışkapı Yurdunda saat 21.30 da kıymetli ses sanatkârlarımızdan NERİMAN ALTINDAĞ ve ALİ CAN’la özel surette Diyarbakır-dan getirilen millî Saz ve Oyun Ekipleri’nin iştirakiyle Caz ve Sürprizlerle dolu zengin bir gece.
Davetiyeler: I
Bankalar Caddesi, Millî Pi yango gişesinde ve gece günü akşamı kapıda da temin edilebilir (576)
Şık Bayanlara p
En son mevsimlik Paris nıo- I dası Patron modeller gelmiştir. I (587) T«l-' »M5 |
Comments (0)