CUMA
31
MART 1950
Yıl: 1 —No. 336
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2 Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ....... 15619
Yazı işleri, İdare:..... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Kadın mecmuasının 352 ncı sayısı geldi. NETKİTABEVİ
ili
İstanbul D. P
İl Kongresi başladı
j
e-; cif
i-
1
t
İktidar partisinin ümidi hilâfına
Kongre tam anlayış havası içinde yapıldı
II idare Kurulu Raporuna göre esasen mevzii mahiyette olan ihtilâf halledildi
Bundan evvelki İstanbul D. P. II kongresinden bir görünüş
C. Öayâr bugiin çok mühim bir nutuk verecek
Devlet Hava Yollarının C—47.tipindeki uçaklarından bı
Yeni seçimler ve idare amirleri
A. FENİK
Çhurchill, seçimlerde ekseriyeti kazanamadığı halde, seçimlerin cereyan tarzından asla şikâyet etmemişti. Aksine olarak iktidarın takip ettiği dürüst hareketi belirtmişti. Hattâ bununla da kalmıyarak, seçimler bahsinde dünyaya ders vermeği bile ihmal etmemişti. Sçimlerin neticesi üzerine Churchill’in ilk mesajı şöy-
ğunu hangi vatandaş açıkça ilân edebilir?
Fikrimizce; seçimin huzur ve sükûn içinde açılıp kapanması, şüphe ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
çe
ıi-______________________ __________
ıiş leydi:
ne — Seçimi idare edenlerin dürüst-la- lüğü, hakkaniyet ve doğrulukla hareket etmiyen Avrupa memleketleri yri İçin bir örnek teşkil etmektedir.
na Kanaatimizce, bu güzel sözler, ik-;io tidar partisi kadar, mağlûp Chus) ine chill partisine de zafer sağlamlar.
Acaba 1950 seçimleri neticesinde :en Türkiyemizde, her hangi bir parti Jy.........................
ıio îh-l
»y-
başkanı, bu şekilde konuşacak bir duruma gelebilecek midir? Çünkü hakikaten kaybetiğine inanmanın da, kazanmak kadar şerefli ve inşirah verici olduğuna bu memlekette herkes inanmalıdır. Şüphe yok ki, ancak o zaman demokrasi tam bir şekilde muvaffak ve muzaffer
h-le
11 olmuş demektir.
Maktul Profesör Feyyaz
İstanbul, 30 (Telefonla) — Demokrat Parti İstanbul il kongresi biç sabah saat 10 da Ses Tiyatrosu salonunda delegelerden büyük bir ekseriyetin iştirakiyle açıldı.
Salonda Demokrat Parti Milletvekillerinden Fuat Hulusi Demir-elli, Abidin Potuoğlu, Salamon A-dato, Faruk Nafiz Çamlıbel, Kemal Zeytinoğlu, İsmail Hakkı Çevik, Adnan Menderes, Kemal Özçoban, Genel İdare Kurulu âzasından Sıtkı Yırcalı, Hulusi Köymen, Feyzi Lûtfi Karaosmanoğlu ve Samet A-ğaoğlu hazır bulunuyorlardı.
Salonun alt kısmı delegelere tahsis edilmişti. Bütün localar, balkon ve galeri samiin ile lebalep dolmuştu.
Yoklama yapıldıktan soı riyet olduğu anlaşıldı ve idare Kurulu Başkanı Sani Yaver Ataman kongreyi açtı. Riyaset Divanı için birinci reisliğe Feyzi Lûtfi Karaosmanoğlu ve Sıtkı Yırcalı namzet gösterildiler. Bir rey farkla, yanı 42 oyla Sıtkı Yırcalı başkanlığa seçildi.
İkinci başkanlığa Bülent Daniş-mend intihap olundu. Altı kâtibin seçimini müteakip riyaset makamı-iütabede Ylrcah ,veciz bit
rı söyledi: . • -—mi» sunla-
— «Demokrasi, dünün ve geç hâdiselerin şahsî mütalealarla inatla münakaşadan çok uzak birleştirici bir karara varılmasını yaratmaktır. Demokrasi bu kararı, yukarıdan emir almadan gönül rızası ile bir disiplin içinde yaratmaktadır. Bütün Demokrat Parti-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Amerikalı mütehassısların raporu
»Türkiye hava seferlerinde kaza olmuyorsa bu tesadüf eseridir»
Aflt.© kıbinesi iık mağlûbiyetin reisini tattı
Paris Radyosu, 30 (Basın -ayın) — İşçi hükümeti dün
Avam Kamarasında yakıt mad delerinin tevzii işi etnafın-da oy verildiği zaman azınlıkta kalmıştır. 283 saylav Muhafazakârlar taraf ından kanun ı tasarısının geri bırakılması hususunda verilen önergeyi kabul etmiştir. 255 saylav da aleyhde oy vermiştir. Mağlûp edilmiş olmasına rağmen hü-, kûmet, gelenek icabı istifasını 1 verırüyecektir, zira hükümet güvenoyu istemek için meseleyi önemli görüp görmemekte karar vermek hakkını haizdir.
Londra, 30 (AP) — İngiliz Başbakanı Attlee bugün A-ir (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
Tuncelide C. H. P.
Rapor fenni vasıtaların eksik olduğundan, piloları mızında kurslara işirak etmediklerinden şikâyet ediyor
15 kişinin hayatına mal olan feci uçak kazası üzerinden geçen günlere rağmen, hâdise hakkındaki rivayet
. ve dedikodular devam etmektedir. çUn. vaıtuıuos ucun roııumucu , Bu hususta salâhiyet sahibi zevatın istifa ederek Demokrat Partiye gir-vermiş olduğu beyanatların kimseyi tatmin etmediği bu vesile ile anlaşılmış bulunmaktadır.
Diğer taraftan hava seferlerimiz hakkındaki Amerikalı mütehassıslar
★ (Devanıı Sa: 6 Sü: 4 de)
Ahmet Şukru Esmer dün izahat verirken
Seçim propagandasına
ait demeçler ve radyo
D
r-
ki r az iti
fin
1346 seçimlerinin cereyan tarzındaki büyük hataları evvelâ toptan inkâr eden iktidar partisi, sonraları kısmen olsun itiraf yoluna girmiştir. Genel Başkanlan ile beraber bir çokları v® Ulus gazetesi başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın, kusur ve hataları teslim eden sözler söylemişler, yazılar yazmışlardır.
Demokrat Partiye gelince, o, 1946 seçimlerinin bütün acı facialarını büvük bir sabır ve tahammülle sinesine çekip bir intikal zarureti diye kabul ederek yeni seçimlere girmeğe karar vermiştir. Güvendiği tek şey yeni Seçim Kanunu ve onun dürüst tatbikatıdır.
Fakat tek başına, iyi bir kanun kâfi midir?.
İktidar partisi zaman zaman, hükümetin ve idare âmirlerinin yeni kanunda seçime hiç bir müdahaleleri olamıyacağını söylemektedir.
Bununla beraber, her şeyden evvel •seçimi idare edenlerin dürüstlüğü» mevzuubahistir. Bu unsurun kıymetini Ciıurchill gibi bir muhalif lider yukarıya aldığımız sözlerinde kat’î olarak belirtmiştir; şu halde seçimi idare edecek olanların dürüstlüğü şarttır.
Önümüzde açılan yeni seçim dev-tam bir inşirah ve emniyet duydu-
Profesörün katlinin akisleri
Hukuk Fakültesi öğrenci derneğinin telgrafı
İstanbul Teknik Üniversitesi Profesörlerinden Feyyaz Gürsan’ın ölümüyle neticelenen fecî cinayet hâdisesi üzerine Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenci Der-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
İş Bankası ortaklar genel kurulu dün
den istifalar
Tunçeli, 30 (Hususî muhabirimizden) — İlçede Demokrat Partinin inkişafı süratle artmaktadır. Pek çok vatandaş Halk Partisinden
inektedirler.
Nazimiye Halk Partisi İlçe Başkanı Mirza Hıdır da istifa etmiş ve Demokrat Partiye kaydölunmuş-tur. Daha bir çok istifaların vuku-bulacağı tahmin edilmektedir.
Seçim Kanununun ilk dâvası
Zonguldak D. P. kongresi
dâva mevzuu oldu
ri ) vuuuıuzae açılan yem se '•&, resi ufkuna baktığımız ğl tam bir İnşirah ve »mnive
toplandı
Türkiye İş Bankasının ortaklar Genel Kurulu dün saat 15 de banka genel merkezinde ve idare meclisi ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 6 da)
Basın Yayın Genel Müdürü tenkidlere cevaben bütün partilere müsavi muamele edildiğini ileri sürüyor
Müdürü Ahmet" Sükrü*Eh\ Genel I büllfnlerinde bu mevzula ilgili de- I müteallik hülAmlerine aykırı ol— demece b^nmu^ur 5“ I verilmek- | ğuna dair yazılar ç,km.5t,r.
«Yeni seçimlerin yaklaşması
nasebetiyle, radyoldFımız
müteallik hükümlerine aykırı oldu-
- ~---» —»—e vcııuııtK- ı ğuna dair yazılar çıkmıştır,
te olmasından dolayı bazı gazete- Gerek umumî efkâra ve gerek •erimizde, bu hareketin seçim ka- meslektaşlarıma evvelâ şunu belirt-nununun radyo ile propaganday * (Devamı Sa: 6 Sü:
Samed Ağaoğlu ve Abdürrahman Boyacıgiller aleyhinde açılan duruşmaya Zonguldakta
Zonguldak, 30 (Hususî muhabirimiz Etingü bildiriyor- — Seçim kampanyasının ilk dâvası bugün Zonguldakta açılmıştır. Demokrat Parti Zonguldak İİ kongresi kapalı bir toplantı sayılarak dâva zuu olmuştur.
Cemiyetler Kanununa ve mokrat Parti tijzüğüne göre 25 26 tarihlerinde yapıldığını bildirdiğim kongre Seçim Kanununun yürürlüğe girmesinden dolayı suç sayılmış ve bu Kanunun 43 ve 44 üncü maddeleri delâletiyle ve 130 uncu maddesi gereğince üç kişilik heyetin teşkil edilmiyerek bu toplantının en yakın emniyet teşkilâtına da bildirilmeden yapılması dolayı-şiyle toplantıda konuşan Genel İdare Kurulundan Avukat Samet Ağaoğlu ve Zonguldak İl Kurulundan Avukat Boyacıgiller aleyhinde meşhut suçlar kanununa göre bugün dâva açılmıştır.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 6 da)
başlandı
Muammer Alakant
AKINTIYA—! İ___.KÜREK
Kırıkkalede
de bir seçim duruşması
Kanada elçiliği 3 jj vermiştir. Yukarıd; Amerika Basın Ataşesi
Bir muhtar 10 gün hapse hüküm giydi
Kırıkkale, 30 (Hususi muhabirimizden) — Seçim kütüklerini as-mıyan muhtar on gün hapis cezası aldı.
15 gündenberi büyük bir alâka ile takip edilen Hacılar köyü muhtarı Abdullah Gülerin muhakemesi bugün karara bağlandı. Demokrat Parti İlçe Başkanlığı tarafından seçim kütüklerini asmamak, seçime ehliyetli olmıyan 32 vatandaşı ve ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 6 da)
Tasfiye dolayısile açılan vazife !
ııkara Savcısı, bu sütun-da çıkan bir yazı dolayı-siyle eksik olmasın, hatırımı sormayı münasip görmüş!
Belki bu arada, «Yedekçi» mi de göreceğim gelmiştir diye hesap etmiştir! Olur a...
Ben de, bugünkü işi yarına bırakmamak hayırlıdır, diyerek başımın çaresini düşündüm; şu ilânı yazmağı ihtiyata uygun buluyorum:
Yedekçinin Yedeği, haline münasip bir «Yedek» aramaktadır. Taliplerin vakit geçirmeden müracatları. Tel: 15.619.
Yedekçinin Yedeği
Kereste deposu yangını zda0Tanüreleri tahkikatı dün neticelendive var9,çlar
savcı
PULSUZ İSTİDA
"Bana bir harf
Nesebi gayri sahih
öğretenin ben kölesi olurum..,, rofesör Feyyaz Gürsaııın bir
■ talebe tarafından fecî şekilde öldürülmesi hâdisesi pek tabiî olarak bütün yurtta biiyük bir teessür uyandırmış ve nefretle karşılanmıştır.
Bütün dünyada olduğu gibi bizde de, tâ göçebelik zamanımızda olsun, imparatorluk devrinde olsun, bugüne kadar, hocalar ve ilim adamlarına, daima mukaddes nazariyle bakılmış, herkes tarafından, elleri öpülerek hürmet e-dilmiştir.
En ehemmiyetsiz bir mü lale a beyan eden Sadrazamın kellesini uçurmakta tereddüt göstermiyen, Yavuz Sultan Selim bile, kendilerine karşı hürmette kusur etmemiştir.
Bir gün Suriye yolunda Kazasker Kemal Paşazade Şemsettin Efendinin beceriksizliği yüzünden üstü başı çamur içinde kalan padişahın gazebinden herkes,,korkmuştu. Fakat, padişah, gayet sakin bir sesle:
..— Bana, başka bir cübbe verin! Bu cübbe de böylece hâzinede saklansın! Ülemayi dininin ir-şadatı padişahlara lâzımdır. Atlarının ayaklarından sıçnyan çamurun bile makbul olduğuna haleflerimize ibret olsun!- demiş ve herkesi hayrete düşürmüştü.
Hal böyle iken, vatana çok lüzumlu elemanları feragatle yetiştirmek vazifesine ömürlerini vakfeden bu kıymetli ilim adamının lıazin akıbeti hiç şüphesiz en katı kallıli olanların bile gözlerini yaşartmıştır.
Hazreti Alinin; bana bir harf öğretenin ben kölesi olurum! Buyurması, ne güzel, ne ibret alınacak bir sözdür.
Fakat, maalesef, eli kanlı bir dejenere, bütün bu güzel an’ane-leri bir kenara bırakmış, telâfi e-dilenıiyecek bir adım atarak koskoca bir ilim âbidesini yıkmıştır.
Kendisi, şimdi adaletin pençesine düşmüştür. Elbette* ki cezasını görecektir. O cihetten müsterihiz, lâkin bu vak’adan ibret alıp çocuklarımıza, hocaların üzerimizde ne kadar hakları olduğunu anlatmanın ve Tıer şeye rağmen hürmete borçlu ve mecbur olduklarını telkin etmenin lüzumuna inanıyoruz. Bunun için de hepimizin çalışması, elbirliği yaparak çocuklarına bıı terbiyeyi
kanunla değiştirilen maddeleri ge- i reğince yargıçlık ve savcılığa 100 li ............................ lan ara-
maaşta 2 yıllık süreyi bitiren yargıç ve savcılara ait listeler Hâkimler Ka | nununun 29. maddesi gereğince hor 1 (meslek sınıfları için ayrı ayrı ol-1 jstabaşısı mak üzere hazırlanmıştır. Bunlar - ] ‘ yangı dan yalnız Ankarada bulunanlar
1- şunlardır:
1-1 Avni Benli Kemal Satır Abdul-1
■ ____ iegıııce yurgıçıoc ve nivihibu
»» -■ I ra aylık konulmuş olduğunda
Savcılık ustabaşı ve çırağı suçlu hk ,949»»»n.» görerek haklarında dava açtı
çocukların tescili
Bundan bir müddet evvel Akköp-rü civarında İstanbul caddesinde bir kereste fabrikasının yanmasiyle neticelenen büyük bir yangın olmuştur.
Savcılık yangın hâdisesi üzerinde uzun müddet araştırmalar yaptıktan
sonra dün tahkikatını sona erdirmiş ve neticeye varmıştır.
Buna göre, fabrikanın ust» Necdet ile çıraklardan Ferit'in . na sebebiyet verdiği neticesine varılmış ve sanıklar hakkında dâva a-çılınıştır.
Eskişehirin Sesi
Avni Benli Kemal Şatır Abdul lalı Cevdet Nuhrad, Nezahat Göreli. I Necati Erdoğan, Atillâ Yurdakul. Me lâhat Ruacan, Hadi Tan ve Ankara savcısı Rüştü Kâyıkçıöğlu.
B11 İçtimaî yaranın, muvakkat ve palyatif tedbirlerle değil kanunu medenî cephesinden ele alınarak kökünden halledilmesi çaresinin aranması, ilk iş olmalıdır ____________________Yazan I R. T. ________________________
Şiddet politikası
il. P., seçimler arifesinde bulunduğumuz şu günlerde yeni ve müthiş (!) bir kelime daha icadotti: (Şiddet politikası.)
C. II. P. nin zaman zaman yeni kelimeler bularak D. P. ye hücum etmek için vesileler aradığı hep malûmumuzdur. Fakat C. 11. P. | liler daima bu yersiz, hücumlarına büyük bir serin kanlılıkla mukabele eden olgun bir muhalefetle karşılaşmışlardır. Hücum ve iftiraları boşlukta bir aksiseda yaparak yine kendi kafalarına çarpmıştır.
Bütün bunlardan netice alamı-yanlar şimdi seçim kampanyasına çıkarlarken dağarcıklarını yine bir sürü kelime oyunları ve 'iftiralarla dolduracak ve gûya haksızlığa uğramış bir insan tavrını takınarak vatandaşları kendilerine acmdırmı-ya çalışıyorlar.
Bu hale bakınca insan gülmek mi, yoksa ağlamak mı lâzım geldiğine şaşıyor. Çünkü yine elçabuk-luğu ile bir yer değiştirme siyasetine şahit oluyoruz.
Sanki senelerdir suçsuz, vatan daşları karakollarda çürütenler, De mokrat vatandaşları işlerinden almalar, Komünist damgası ile temiz alınları lekeliyenler, sorusuz ve mahkemesiz 32 vatandaşı kurşu na dizenler, dayaktan vatandaşların
Behçet Uz siyasî hayattan çekiliyor
İzmir, 30 (Telefonla) — İzmir Belediye Başkam Reşat Leblebicioğlu-nun istifa etmesi üzerine boşalan belediye başkanlığı için Dr. Behçet Uz ile C. H. P. İzmir il başkanı arasında müzakereler başlamış ve bu akşam yapılan gizli bir toplantıda Behçet Uzdun şartlarım bildirmesi is tenmiştir.
Sızan lıuberlere göre, Behçet Uz siyasî hayattan çekilmeyi ve İzmir belediye başkanı olmayı prensip o-larak kabul etmiş bulunmakta ve fakat C. H. P. nin belediye reisi değil halkın sevgisini kazanmış bir belediye reisi olmayı ve salâhiyetle-, rinin arttırılmasını makam maaşının yükseltilmesini şart olarak ileri sürmüştür.
Bir taşıt kazası
Dün şehrimizde bir otomobil kazası olmuş ve bir genç hafif surette yanı inmiştir.
Şoför Ünal Erginin idaresindeki 3455 numaralı taksi, Çankırı caddesinden Dlışklapıya doğalı giderken
n II I/"' A I i i liınfU?n ,.U(ış Kapıya. aog?U gıaciKt-n
Ali KfZÜ İLİÇ ALI | Hakkı Ünay isminde bir gence çarp ; mıştır. İyi bir tesadüf eseri olarak hale .etken 1 kaza ‘=hkkK’z suretet allal.lm.s ve
! * m emlekçtimizde tescil edilmi
j f vb)Gn birleşmelerden doğan ço cukların mevcudiyetini muhakkak sayarak, tescillerini temin , edip, isimsiz kalmak gibi acı bir a-| kıbetten onları kurtarmayı bir vazife bildiğimiz için bu yazımızda son çıkan «Tescil edilmiyen birleşmelerle bunlardan doğan çocukların tesciline ve gizli kalmış nüfus vak’alarının cezasız olarak kaydına dair kanun» u ele almış bulunu-
Bir cemiyetin, hakikî bir topluluk olabilmesi için hiç şüphe yok ki, o memleketin nüfus işinin çok muntazam olması, fertlerini teşkil eden bütün insanların nüfus defterine kayıtlı bulunması ve elinde vatandaş olduğunu gösteren bir bel genin vücudu şarttır. Bu cüzdana sahip olmak, cemiyetin fertlerinin ferden ferda ef’âl ve harekâtını takip etmek, hatâ ve sevaplarını yaz mak, cemiyet içinde nasıl bir vatandaş olduğunu belirtmek bakımından çok mühim olduğu kadar, vatandaşın da bütün medeni ihtiyaçları için yaşadığı müddetçe yanında taşımaya, on kıymetli bir ha zine gibi muhafaza etmiye mecbur olduğu bir şeyi varsa, o da hiç şüphe yok ki, nüfus cüzdanıdır.
Fakat bizde her nedense şimdiye kddar en fazla 'ihmale uğrıyan iş, nüfus işi c' ı — T)" ---’* ‘
kımızın bilgisizliği kadar, Medenî . sır cemi Kanunumuzda bünyemize uymı- I fikre yc
şünmek bile en büyük günah olur, işte yukarıda bahsettiğimiz kanun, bütün bu insanı düşüncelerin malı sulu olarak ve cemiyetin içinde daima kanıyan İçtimaî bir yarayı muvakkat bir zaman için dahi olsa tedavi etmesi bakımından cidden öğülmiye değer.
Bu kısa mütalâamızı yazdıktan sonra şimdi biraz da, kanunun tatbikatı üzerinde durmayı faydalı buluyoruz. Kanunun iyi işleyebilmesi için muhakkak ki .halkımıza iyice duyurulması ve bilhassa nüfus işinin kıymet ve ehemmiyetinin çok esaslı şekilde anlatılması şarttır. Ölüm, doğum vukuatının, evlenme muamelelerinin dahi asıl nü fus kayıtlarına intikal etirilemedi-ği nazara alınırsa bu işin tatbikatına ne derece ehemmiyet verilmesi icabedeceği kendiliğinden meydana çıkar. Kanunda evlenme me murlannı, muhtarları ve daha bir çok alâkalı memurları ceza müeyyidesi altında tutan çok yerinde ve diğer bir çok kanunların boşluklarım doldurucu hükümler de kon-, muş bulunmaktadır. Fakat herşey-de olduğu gibi nüfus memurlarına, muhtarlara bu tescil işinin ne şekilde yapılacağını gösteren bir talimatnamenin alâkalı bakanlıkça ha zırlanması hakikaten çok liizmlu olduğu kanaatindeyiz.
Kanunun tatbikatı bakımından tenevvür etmek üzere malumatına müracaat ettiğim Ankara Nüfus Müdürlüğünü, davanın ehemmiyetini kavramış, bu kanunî vecibeyi şuurla yerine getirmek yolunda buldum. Geçen kanundan kalan be yannameleri bana gösterdi, henüz yeni beyannamelerin gelmediğini, fakat şimdilik bunlarla hizmeti ifa edebildiklerini anlattı. Ankara Nü fus Müdürlüğünün bu hareketini ve dâvaya sarılışını takdirle kar-
_y4ı'ıv kanonun ıtesr, tarihinden bu güne kadar bir ay geçtiği halde he r-üktpTîufu' Muauriuk ve memur-inı.ı-.ı mu gönderilemiyen bu beyannameler için cidden üzüntü duy-
yan bazı tarafların mevcut oluşunun sebep olduğunu da hesaba kat mak, hiç de yanlış bir hareket sayılmaz. İşte yukarıda bahsettiğimiz kanun, Medeni Kanunumuzun bünyemize uymıyan taraflarının bir tepkisi olarak, kanun dışı bir olayı kanunî şekline uydurmak ba kanından çok şayanı dikkattir. Bundan evvel çıkarılmış olan 4727 numaralı kanun da, yine bu bünyeye aykırılığın bir tezahürü olmuş o zaman düzeltilen, tedavi e-dilen bu içtimai yara yeniden ka-namıya başlamış, çok kısa bir müd det sonra yeni bir operasyonu ica-betilecek kadar vehamet kesbet-miştir. Bunun manası açıkça şudur: Bazı emrivakileri kanun içine almak, yani kanunu, hâdiselere değil, hadiseleri kanuna hakim kılmaktır. Bu kadarcılc birşey dahi gayrı tabiî vaziyeti izah ve isbat için kâfidir sanırız.
Yalnız şunu da itiraf etmek lâzımdır ki, hayatta isimsiz, kalmak, yüzünü görmediği babasının ismini de taşıyamamak, mahallede, mektepte, hor cemiyet topluluğunda*al nında kara bir leke taşımak kadar acı hiç bir şey tasavvur edilemez. Bir anlık^zcvk ve heyecan uğrunda peydalı- ediliveren zavallı bir masum yavrucağı, hiç günahı olmadığı halde isimsiz, şerefsiz, ve cemiyet içinde yersiz bırakmıya ki min hakkı vardır? Bugünkü mua-r cemiyet nizamı içinde böyle bir yer vermek değil, bunu dil-
yüzlerini tanınmıyacak hale getiren ler, milletin parasını miras yedi gibi har vurııp harman savuranlar hep D. Pertililer!...
Bütün bıı hâdiselere vakıf olanlar, milletin hakkını müdafaa edenlere, hakikati haykıranlara, kanun- j suzluklara son vermek istiyenlere \ derhal yeni damgalarını vuruyorlar: Şiddet Politikacıları!...
C. H. P. ileîâ gelenlerinin malarından öğreniyoruz ki, şiddet politikasının en yeni misal:.-.: E= ' kişehil’ vermiş!... •
Evet, Eskişehir Demokrasi anlayışında hakikaten örnek olarak gös teıilebilir ve Eskişehirliler bununla i ne kadar övünseler azdır. Hiç şüphe , i tmiyoruz ki, yarın tarih Eskişehirlileri Demokrasi öncülerinin ya-nibaşmda gösterecektir. |
Eskişehir'de C.H.P. lilerle yapılan ] bir toplantıda hakikati haykırmak, 1 doğruyu göstermek ve dertlere der ) man aramak bir suç addediliyor ve milletini seven, mazileri tertemiz olan bu insanların adı Şiddet Politikacıları oluyor... Neden? Doğru söylediler diye mi?...
Fakat şaşmamalı... 25 senedir hakikatten kaçanlar, daima etrafı toz penbe görmiye ve yerlere kadar eğilenlerin (Evet efendim) ine alış mış olanların haksızlığa karşı baş lan eğilmez insanlar karşısında korkmaları ve çekinmeleri tabiidir.
Bu milleti senelerdir iztirap içinde kıvrandıran hep bu hakikati gör me korkusu değil midir?
Ö. H. P. bugüne kadar sabır göstermiş ve zaten vazifeleri de sabır göstermekmiş, Sovpyoruz neye ve kime karşı sabır göstermişler? Mil letin hürriyet aşlardı mı, Kanun diye haykıranlara mı, yolsuzluklara »artık yeter» diyenlere mi?...
Eğer sabır göstermişlerse hemen hatırlatalım ki, zaten bu sabrı gös terrhiye mecburdurlar...
Sabır göstermeyip de ne yapacaklardı? Ellerindeki bütün vasıtaları seferber ederek, kalpleri hürriyet aşkı, göğüsleri vatan sevgisi ile dopdolu bu imanlı hürriyet ordusuna karşı mı geleceklerdi?...
C. H. P. liler dört senedir yaptıklarını sayarlarken memlekette can ve mal emniyetini teinin ettiklerini ileri sürüyorlar.
D. P. nin, vatandaşları öldüren, mallarını yağma eden bir haydut tzmiri yatağı olmadığını herkesle beraber 1 ^ir.
• 1 . i- . • hususta şimdiden bazı hazırI
lıklara başlanmış bulunmaktadır.
İzmir C. H. P. Müfetişi Kırdar vazifesine başlıyamamış İzmir, 30 (Telefonla) — İzmir C. II. P.' Müfettişliğine tayin edilmiş bulunan eski İstanbul valisi Lûtfi Kırdar böbreklerinden rahatsız ol-, duğu için hâlâ vazifesi başına gelememiştir.
Dr. Kırdarın sıhhi vaziyeti böyle devam ederse İzmir teşkilâtı için C. II. P. Genel Merkeıltfden yeni bir müfettiş gönderilmesi istenecektir.
Hakkı hafif surette yaralanmıştır. ( j Yaralı tedavi altına alınmış ve R şoför hakkında takibata başlanmış- k tır.
Sütten vücudü yanmış
Yenidoğan mahallesinde oturan ı- Hayrettin Erkaya ismindeki bir şah | sın 3 yaşındaki oğlu Mehmet Erka-konuş- ya maltız üstünde kaynamakta olan . ,'J‘‘ süt kabının üzerine devrilmesiyle ıisalini Es- ’ vücudiinun muhtelif yerlerinden yanarak yaralanmıştır.
| Yaralı çocuk tedavi altına alınmış ve hâdisede ihmali görlonler hakkın • da tahkikata başlanmıştır.
I
Süpürge hırsızı çocuk
Bozkuı-t mahallesinde oturan yaşlarında Orhan A.vtan isminde bir çocuk bakkal İbrahim Bülbülün dük kânı önünden çaldığı süprgeleri satarken suçüstü yakalanmıştır.
Süpürge hırsızı çocuk hakkında tahkikata başlanmıştır.
15
olmuştur. Bu ihmale hol- mir bilgisizliği kadar, Medenî sır

Bir Amerikan filosu Izmiri ziyaret edecek
İzmir, 30 (Telefonla) — 8-10 Nisan arasında altı parçadjan mürekkep kuvvetli bir Amerikan filosu İzmir limanını ziyaret edecektir.
Millî Talebe Federasyonunun kongresi
İzmir, 30 (Telefonla) — Pazartesi günündenberi Izmirde toplantı halinde bulunan Millî Talebe Federasyonunun boşinci büyük kongresi komisyon çalışmalarını bitirmiş ve genel kurul halinde çalışmaya başlamıştır.
Sabah saat 9 da toplantısına başlayan kongre Türk yüksek tahsil gençleri için hastalık ve kaza sigortası esaslarını görüşmüş ve kabul etmiştir.
Müteakiben yüksek mektep idare Çilerinin talebe cemiyetlerine ve buralarda vazife alanlara yaptıkları baskı misallerle izah edilerek bu şekilde hareket eden idarecilerle mücadeleye karar verilmştir.
En son olarak Way komitesinin raporunun müzakeresine başlanmış ve gecenin geç saatine kadar bu komitenin raporu konuşulmuştur.
Prof. Dr. Burhan URUS
Deri ve Tenasül Hastalıkları Mütehassısı
Hastalarını Anafartalar Toygar Apartmanı 1 inci Noter üstündeki muayenehanesinde her gün saat (16 - 19) arasında kabul etmektedir. TeL 15151
Gazdan zehirlenmiş
Dışkapı İstiklâl fırınında çalışan Hüsamettin Yolar isminde bir işçi fırında banyo yaparken maltızdan intişar eden gazla zehirlenmiştir. |
Gazdan zehirlenen işçi hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Ai gemi çalmış
Kazıkiçi bostanlarında Sahbet Koçak isnünde bir şahıs Mehmet Kuş jspıinde bir şahsa ait at gemini ahırdan çalarken yakalanmıştır. | Sanık Sahbet savcılığa teslim edii-miştir.
ı
Elini kapıya sıkıştırmış
Zeki Kınyan isminde bir gazete bayii "Ulus matbaasından gazete a-1 lirken her nasılsa parmağını kapıya sıkıştırmış ve hafif surette • sulanmıştır.
yaralı çocuk tedavi altına alınmışta-.
I nönü’nün Ege seyahati
İzmir, 30 (Telefonla) — C. H. P. mahfillerinde dolaşan haberlere göre Cumhurbaşkanı İsmet İnöriünün pek yakında Balıkesir, Manisa ve ri ziyaret etmesi beklenmekte-
bunu söyliyonler de pek âlâ bilir- I ler. Bilmeleri lâzımdır ki, D. Parti Türk milletinin bağrından kopmuş bir partidir ve Türk milletinin tâ kendisidir. Bu sözleri söyleyenler D. P. den evvel asıl Türk milletine hakaret eliklerinin farkında değil midirler?...
Bir kaç gün evvel Büyük Millet Meclisindeki konuşmalarda, Kemal Zeytinoğlu'na karşı yapılan hakaret ve sarfedilen çirkin söz ve küfürleri okuyan vatandaşlar, şiddet politikasını hangi tarafın takip ettiğini çok iyi anlamışlar ve hükümlerini. de çoktan vermişlerdir.
Anna çok fena oynuyordu... En iyi hareketlerinde bile fena bir artist olduğu belliydi. Onu locasında görmeğe gittim. Onu... orada çok heyecanlı buldum Öyle zannediyorum ki, o, ona bazı teklifler yapacağımı zannediyordu ve böyle bir şeyi hiç arzu etmiyordu. Ona Harry’ııin hayatta olduğunu söyledim. Bundan memnun olacağını zannetim. E-ğer memnun olsaydı çok kılacaktım. Sesizce ınakiyaj masasının önüne oturdu, gözyaşları ya Haklarından süzülüyordu. O zaman, memnun olmayışından e-sef duymıya başladım. Korkunç bir yüzü vardı ve ben bu yüzü seviyordum. Harry ile yaptığım mülakatı anlattım, fakat o beni pek dinlemiyordu, zira, sözlerimi bitirdiğim zaman bana:
— Onun ölmüş olmasını tercih ederdim.
— Yaşamıya lâyıktı.
— Sunu söylemeliyim ki, ölüm bir sığınaktır. Bütün dünya için bir sığmaktır.
Marlins’e sordum: «Sana verdiğim, çocukların fotoğrafını o-na gösterdin mİ?-
— Evet, müessir ilâçların testilerinin iyi olacağını düşündüm.
TAŞOVA
Elektrik tesisatı yaptırılacak
İller Bankasından
1 — Tokat iline bağlı Taşova kasabası elektrik santralına tesis edil mek üzere 30 - 35 beygirdik iki adet dizel grupu satın alınacak ve alçak tevettür şehit şebfekesl yaptırılacaktır.
2— İşin keşif bedeli 81.981.13 liradır.
3 — Geçici teminat 5.345.— liradır.
4 — Kapalı teklif zarfları 21 Nisan 1950 Cuma günü saat 15 dr Bankamız Satmalına Komisyonu tarafından açılacaktır.
5 — Zarflar makbuz mukabilinde en ge(? 20 ■■■ ıaaO Perşembe
günü saat 17 ye kadar Bankamıza t. edilmelidir.
g __Postada vnki r.r- ;ı«*«cier nazarı itibare alınmıyacaktır.
7 _ Ro iye ait şartname (5.—) lira mukabilinde Bankamız Muha ebe Müdürlüğünden temin edilebilir.
8 — Bu işe ait bilcümle Devlet ve Belediye vergi ve resimleri, no ter ve harç masrafları ve bunların zamları işi alana ait olacaktır.
9 — Tesisat bedeline mahsuben,Banka garanti mektubu mukabilin de avans verilmez,
10 — Banka ihaleyi yanıp yanmamakta serbesttir. (1281 )•( 1311
H.FERİDUN DURGUN
Anafartalar Zincirli Cami Karşısı- Zafer So.No.l ~lv.H022 ANKARA
BİSİKLET GRAMOFON YAZ/ BAKINESİ PİKAP* x LLHGUAFON I( 1H&ANCI DİL
ÖĞRETİCİ PLÂKLAR )
Köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşarak bu mühim davayı halkımıza anlatmak, oralardaki nüfus memurlarmı tenvir etmek, şüphesiz ki, çok yerinde bir iş olacaktır. İçtimaî bünyemiz bakımından hakikaten çok lüzumlu olan bu ı kanunun tatbikatının iyi şekilde sağlanmasını temenni ederken bu İçtimaî yaranın muvakkat palya-tif tedbirlerle değil, Kanunu Medeni cephesinden ele alınarak işin kökünden halledilme çaresinin a-ranmasmı da can ve gönülden dilemekteyiz.
Taşraya taksit için Ankaradan kefil gösterilmesi rica olunur.
Yazan : Graham Greone
Çeviren : Kırdanoğlu
Çv^^onündc hürmetle eğiln),\ geride bıraktıklarına başsağı di-
Hikmet YAZICIOĞIU
Teşekkür
Eşim pilot Remzi Gökçen ile mini mini yavrum Gür-kan Gökçen’in vuku bulaiı uçak kazasında aramızdan şelıit olarak ayrılmaları do-layısiyle Telefon, Telgraf ve (bizzat gelerek acılarımızı candan paylaşan büyüklerimize, dostlarımıza kederimizin büyüklüğünden ötürü ay’’ rı, ayrı cevap vermek imkânını bulamadığımızdan sayın gazeteniz delâletiyle yakın a-iâkalarma şükranlarımın iblâğını rica ve meslekdaşları-na başsağlığı dileğiyle başarı lar temenni ederim.
Gökçen Ailesi

(gazetemizin yazıişleri ailesinden ve idare memurlarımızdan Hüseyin Avni Soysal’ın bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir.
Güzin tesmiye edilen nevza-da uzun ömürler diler, arkadaşımız Hüseyin Avniyi ve eşini tebrik ederiz.
CEMİYETTE
HıtlTy'nin bu işe kattığı zehir! ortadan kaldırmak lâzımdı. Fotoğrafları makyaj kutusuuun ü zerine diklemesine koydum. Onlara ıbakmıya du. Ona dedim mıntakada, polis bulamazsa onu
Ve buııuıı için polise yardım etmemiz lâzımdır.»
— Zannedersem o sizin arkadaşınızda değil mi? dedi.
— Evet arkadaşımdı, diye, ce vap verdim.
O zaman, Jıana dedi ki «Size hiç bir zaman Harry’ııjn tevkifi için yardım edemiyeceğim. Artık onu görmek istemiyorum, ar tık onun sesini işitmek ve bana dokunmasını istemiyorum, fakat ona fenalık yapmayı asla istemem.»
İçimde bir burkulma hissettim. Neden olduğunu bilmlyo-
cesaret edenıiyor-ki: -Eğer bu Ilarrv’nin izini tevkif edemez.
—10 —
rum, zira oııuiı için hiç bir şey yapamamıştım.
— Geri gelmesni arzu ediyor musunuz? dedim.
Cevap verdi: «Onun gelmesini arzu etmiyorum, fakat o, daima benim kalblmdedir. Bu öyle bir şey ki... Dostluktan başka bir şey. Hayalimde yaşattığım aşkların erkeği daima odur.»
Martins tereddüd ediyordu. O-11u konuşmaya mecbur ettim,
— O halde?
— Oh! Anlıyorum. Onu terket mem lâzım. Şimdi, işi idare etmek sırası senin. Ne yapmamı istiyorsunuz?
— Acele etmeliyim. Tabuttaki cesed pekâlâ Ilarbin'inkiydi, şu Kurtz, şoför kılığında şu anda hududu aşmıştır. Kuşlara bir subay gönderip Kurtz ve Lime'i
tevkif etmek için müsaade isteyelim; yapacağımız en iyi iş bu-dur. Sizi bir yem gibi kullanırsak, mesajınızı doğrudan doğruya Lim’e göndermelisiniz. Ben şöyle bir şey düşünüyorum: Mer kezi hükümete gelişinizden beri ahçılık yapıyorsunuz. Ilarbin’in bulunduğunu size söylüyorum; Birkaç kişi ile anlaşıyorsunuz.ve Coouler’i serbest bırakıyoruz ve esas mücrimi yakalamak için pe şini takibediyorıız. Onun penisilin işine iştirak ettiğine dair hiç bir delilimiz yok. O, ikinci malı kemede, Kurtz'u bulmak için ya kayı kurtaracak. Böylece, Lime, sizin oyun oynadığınızı anlıya-cak. Üç saat sonra ona, polislerin peşinizde olduğunu söyliyecek-sin bunun için saklanmak ve böy lece onu da görmek zorunda kalacaksınız.
— Fakat o gelmiyecek.
— Pek emin değilim. Saklanacağınız yeri çok dikkatle seçeceğiz; tehlikenin çok az olduğunu sandığı bir yeri seçmeliyiz. Bu zor bir şey olacak. Sizi işten alıkoymak ve bunun için sizi susturmak istiyecek.
Martins:
— Beni yapacağım işten men edemiyecek.
Şurası muhakkak ki, bütün hayatı tecrübelerle geçmişti ve o da bundan çok istifade etmişti.
— Siz pek öyle müşkiiât çekmediniz ve o da hisseyi kapacağınızdan korkmuyordu.
— Ben Harry’ye bana itimat et memesini söyledim fakat sözlerimi işitmedi, dedi.
— Mutabık mıyız?
— Evet, mutabıkız.
LÜZÜMLUTELEFONLAB
Yangın Sıhhî imdat Trenler .
Hava Yolları Yataklı vagonlar Su ânxa Elektrik Havagau Başkent taksi ...
SİNEMALAR
EĞLENCE ----
(1MS1) | Sev
(MM) *•* (SBM) (İMM) (11111) (14«73) I Kara
bu
XVI
Başlangıçta her şey kararlaştır mış olduğumuz gibi yolunda gitti. Cooler'in haber verdiğine göre 2 nci m 111 takaya gelmiş olan VVinkler’in tevkifini bekledik. Martins, ikinci defa olarak Cooler’i gördüğü zaman bir tuhaf oldu. Cooler, onu lıamiyane bir tavırla gayet iyi karşıladı.
(Devamı var)
YERLERİ ren kalble
• Altına hücum
I Z(=vk kurbanları
• eytan kudreti ; Bir fırtına gcccsl
cinayet, moto haydutlar
(14«11) : Bir fırtma geceal (1M4«) 1 Cehennem zindanı

ECZAHANELER
Derman, Yenişehir, İsmelpaşa
Biytk
Ankara üleı Yeni
Park SfcJBBT
8u Cebeci
| TAKVİM I.
llicri.. 1369 — C. âlur: 12
Itumi. 1366 — Mart: 18
31 MART 1950 CUMA
Sabah öftJe İkindi Aksam Yatsı
Vasat!
ZAFER
WF—
S.ıhlfe : 3
Sİ - 3 ■ 195«
PADYO*TELEFON-TELGRAF HABERLER]
HER GÜN BİR HÂDİSE:
Bengaldeki • hâdiseler
“Ecomonist,, dergisinin
bu hususta bir yazısı
Yabancı memleketlere Amerikan yardımı
Yeni Delhi, 30/3 (G.H.H.) — în-gilterenin dürüstlüğü ile tanınmış Londrada çıkan «Economist» mecmuası Bengal cemaat kargaşalıkla-
rını ele alarak neşrettiği bir yazıda ezcümle şöyle demektedir:
«Doğu Pakistandaki, vaziyet Batı Bengal’dekine nazaran çok daha vahimdir. Pakistan dinî esaslar ü-
Amerikan Saylavları Ingiltereye verilen sermayenin kesilmesini istedi
zerine kurulan bir devlet olması do-
layısiyle gayri müslim unsurlara kötü muamele edilmektedir. Hatta
son zamanlarda Pakistan Anayasasının tamamiyle Müslüman dini e-saslarına göre ayarlanması cereyanı gitikçe kuvvetlenmektedir. Diğer taraftan Hindistan Anayasasl tamamiyle lâik esaslar üzerine hazırlanmış ve orada her vatandaş din ve mezhep farkı gözetmeksizin aynı haklara malik olmaktadır. Binaen-
Paris Radyosu, 30 (Basın - Yayın) — 1951 yılı için yabancı memleketlere yapılacak yardım kanunu dün Temsilciler Meclisi tarafından tâdil edilmiştir.Amerikan saylavları 66 ya karşı 99 oyla İngiltere'nin, îrlanda-2. karşı siyaseti değişinceye kadar giltereye verilen sermayenin kesilmesini istemişlerdir. Tâdil tasa-
rısı, Ingilizlerin, İrlanda milletine arzu etikleri hükümeti seçmek için hür seçimlere iştirak fırsatını sağlamak için 24 saat bahşetmelerini derpiş etmektedir. Fiiliyatta ise ba his konusu tâdil, sadece bir şekilden ibaret olup, meslis oybirliğiyle istediği zaman bunu hükümsüz kılabilir.
aleyh, bugün azınlık kargaşalıklarından doğan vahim hâdiseler Pa-kistanda daha fecî neticeler ver-
mektedir.»
Dörtlü görüşmeler ihtimali
Londra, 30 (Nafen) — Mayıs a-yının ilk haftasında Londra’da top lanacak olan üç dışişleri bakanının Rusya ile görüşmelere girişilip girişilmiyeceği meselesine temas edip etmiyeceği bilinmemektedir.
Resmî çevrelerde hakim olan ka naat, Rusya'nın böyle görüşmelerin yapılmasını arzu ettiği takdir de fiilî hareketlere girişmesi ve böylelikle ilk adımı atmasıdır. Bu nun için de dörtlü görüşmelerin batıklar tarafından tanzimi bahis mevzuu değildir.
Belirtildiğine göre, son olarak Birleşik Amerika Dışişleri Bakanı Acheson tarafından yapılmış olan makul tekliflere Pravda gazetesinin «Ağır sözler kullanan muharriri diye tanınan» Vicrotov’un verdiği menfi cevap şimdiki halde üçlerin böyle bir toplantı meselesi etrafında görüşerek vakitlerini kaybetmek niyetinde olmıyacaklarmı göstermektedir.
Yeni bulunmuş altın madenleri ayanın Viktoria ve Yem letlerinde yeni bulunmuş olan altın madenleri hakkında gazetelerin her hangi bir malûmatı yazmalarını a vustralya hükümeti yasak etmiştir bilhassa hükümetini bu tarzda bir harekete sevkeden âmil bu mınta-kalara yakın olan elektrik santra-kndeki ameleler ile diğer amelelerin altın madenlerine hücum etmelerine mani olmaktadır.
Yeni inşa edilmekte olan elektrik santralinde çalışan mühendis şu beyanatta bulunmuştur:
«Bu yeni hal fecî bir durum yaratabilir. Bulunan altın nehfr suyundan çıkarılmaktadır. Ameleler î yeni madenlere hücum ederlerse
I hem elektrik santralinin çalışması
sekteye uğrıyacak ve hem de belki I de suyun mecrasını değiştirecklr-' dir.»
Kanodada bir sinema şehri
IToranto, 30 (Nafen) — Kanada hükümeti hudutları dahilinde ilk defa bir sinema şehri kurmıya karar vermiştir. Toronto şehrinden 74 kilometre uzakta olan 3 bin hektar lık bir arazi bu yeni tesisler için tahsis edilmiştir.
Müdürler, artistler ve teknik kısımlarda çalışanların kendileri ve aileler için 600 ev inşa edilmiştir. İşin ilk zamanlarında çalışanların ekseriyetini İngilizler teşkil edeceklerse de bilâhare bunların yer-x lerini Kanadalıalr alacaktır. Yapı-lacak filmler Hollywood tipini tak lidden ziyade İngiliz tipinde olacak tır.
Ingiltere ve komünizm
Vansittard lâkayd davramldığından şikâyet ediyor
Londra, 30 (a.a.) — Lord Vansit-tard, İngiliz Devlet Teşekküllerinin ve B.B.C. radyosunun komünistlerle dolu olduğunu dün teyid ve bun ların temizlenmesini talep etmiştir.
Lordlar Kamarasına hitap eden Vansittard, İngiliz milletinin komünizme karşı lakayt davrandığını ve durumun Hitler zamanındaki ha leti ruhiyeyi tehlikeli derecede ha fırlatır mahiyette sürüp gitmekte olduğunu belirtmiştir.
Lordlar kamarası başkanı Vikont Jowitt cevap vermiş ve komünist Paıtif.'Kiıı üyesi buıur.an, veya itimada şayan olduğu hakkında şüphe uyandıracak bir şekilde komünist partisi ile ilgili olan hiç bir memurun, devlet güvenliği bakımından hayatî ehemmiyeti haiz bu lunan bir vazifede kullanılmadığını belirtmişti!.
Rus çocuklarına bile baskı yapılıyor
Londra, 30 (Nafen) — Sovyetler Birliği muharrirler teşkilâtı sekreter yardımcısı Constantin Simonov’un bir kararnamesi gereğince bundan h'İ-'-'J'' Rus çocukları Batı memleket lerue yatuı»^ olan çpcuk hikâye ve masal kitaplarını okuyamıyacak 1 ardır.
çocukları ^„hey(lna‘'naı »» rini belirten eserleri okun^,.ldeIe' buriyetindedirler. Elde mevcut Rus yazıları dahi bir süzgeçten geçirile cek ve komünist akidesini tam ifade etmiyenlerin okunması yasak edilecektir.
Cenubî Afrika'da kızıllarla mücadela
Captown, 30 (Nafen) — Öğrenildiğine göre Güney Afrika Birliği hükümeti adalet bakanlığı komünizm ile mücadele etmek üzere yeni kanunları teklif etmek niyetindedir.
Müşahitlerin tahmin ettiklerine nazaran bu kanun İngiliz Milletler Camiasına mensup milletlerin müş tereken komünizm ile açmak tasav vurunda oldukları mücadelenin bir başlangıcıdır.
Diğer taraftan Avusturalya hükü meti memleket dahilindeki amele teşekküllerinde komünistlerin nafiz mevkiler işgal etmesini menedecek kanunlar hazırlamaktadır.
Bu kanunların tanziminde gerek Avusturalya hükümeti ve gerekse Güney Afrika Birliği hükümetleri tam bir müşavere halindedirler.
Uzak Doğu ve Amerika
Senato Dış komisyonu Achesonu ve Elçi Jessup'ı dinledi
Paris Radyosu, 30 (Basın - Yayın)
— Amerikan Senatosu Dışişleri Ko misyonu dün yaptığı gizli bir toplantıda, Dışişleri Bakanı Achesonu, Uzak-Doğu Fevkalâde Büyükelçisi Philipp Jessupu ve Dışişleri Bakan Muavini Eaht’i- dinlemiştir.
Acheson ile Jessup, Uzak-Doğu meselelerinin yarı taraftar bir siyasetin ışığı altında, yâni demokratlarla Cumhuriyetçiler arasında bir uzlaşma zaviyesinden incelen -mesi taraftarı olduklarını belirtmiş lerdir. Asya’yı büyük bir tehlike bölgesi olarak vasıflandıran Acheson ve Jessup, aynı zamanda Japonya ile barış anlaşmasının imzalanmasını tavsiye etmişler ve Uzak Doğu memleketlerinin ihtiyaçlarını karşılamak için muayyen bir miktar paranın elde ebulundurul-ması lüzumunu belirtmişlerdir.
Aynı toplantıda Dışişleri Bakan Muavini de Truman’ın 4 üncü nok tasının biran evvel tatbiki lüzumu üzerinde İsrar etmiştir. Bilindiği gi bi 4 üncü nokta, İktisadî gelişmeleri geri kalmış memleketlere yardımı ihtiva etmektedir.
Bu arada Hindiçinî’ye yardım me selesi de görüşülmüştür. Bildirildiğine göre, Amerikanın Hindiçinî’ye ilk yardım olarak açacağı kredilerin miktarı 15 milyon dolar kadar olacaktır. Diğer taraftan Siyam’a da 10 milyon dolar verilecektir. Bu edilmiştir.teyid ve ne de tekziP
Stolin Nehruyu Moskovaya mı çağırdı
Yenidelhi, 30 (a.a.) — Amkunited Pres) — Stalin’in Hindistan başba kanı Nehru’yu Moskova’ya çağırdığı yolundaki basın haberleri hak-kındaki Hindistan hükümetinin hiç bir mal5matı bulunmadığı Dışişleri Bakanlığı tarafından dün bildirilmiştir.
Yugoslavya Ifalyoyı itham ediyor
Londra Radyosu (Basın - Yayın-
— Yugoslav Dışişleri Bakanlığı dün Belgrad’taki İtalyan heyetine tevdi ettiği bir notada İtalya’yı barış andlaşmasını ihlâl etmekle itham etmiştir. Yugoslavya bu notasiyle, Trieste serbest bölgesi ile kendi memleketi arasında gümrük hudud larını kaldırmıya karar vermesini protesto eden İtalyanlara cevab vermiştir.
Bu balık başka balık !
Yarın) 1 Nisan!... Sakın si-
■ zi, aldatacağım sanmayın!
Bakın göreceksiniz; yarın beyaz ekmek yiyeceğiz!...
Nasıl oldu da, böyle 'birdenbire beyaz ekmeğe kavuştuk? Kışın mahsul mü idrak ettik? Yoksa kar fırtınalarında harman mı savurduk?
Bana kalırsa, pek o kadar ince eleyip sık dokumağa hacet yok!
Beyaz ekmek = Beyaz oy me-
Fakat, ne derseniz deyiniz! Şu bir kaç aydır, bir hayli haram yedik gibi geliyor bana! Ne kadar inek, at, sözümona merkep varsa, hepsinin kepek haklarına tecavüz etmedik mi? Hiç değilse; bir yakınlık, bir akrabalık kurmadık mı?
İşte bu düşünceyle, bilcümle inek, at ve emsali kardeşlerden rica ediyorum 1
— Hakkınızı helâl edin! —
A. F.
Dünya Basınından Hulâsalar
30 - 3 - 1950
Müthiş bir ayyaştım,
artık içkiyi bıraktım!
Yüzüm kızarmış, gözlerimden yaş akıyordu, nefes alamıyordum; ve...
Yeni, mucizevi bir [ilâç olan Antabuse sayesinde

içki iptilâsından kurtulan bir alkolik, geçirdiği tecrübeyi ve yeni tedavi usulünün tesirlerini anlatıyor.
Rusya harp edemez
Roma Radyosu, 30 (Basın-Yeyin) — Dün akşam Vaşington'da demeçte bulunan General Eisenhower, Rusların bu gün bir harbe atılmak istemediklerini, çünkü Rusların i-kinci dünya savaşında çok büyük kayıplara uğradığını, demir ve çelik istihsallerinin ise Amerikanın-kine nazaran çok düşük olduğunu hatırlatmıştır .
Diyarbakır Gecesi
1 Nisan 1950 Cumartesi günü Dışkapı Yurdunda saat 21.30 da kıymetli ses sanatkârlarımızdan NERİMAN ALTINDAĞ ve ALİ CAN’la özel surette Diyarbakır-dan getirilen millî Saz ve Oyun Ekıpleri'nin iştirakiyle Caz ve Sürprizlerle dolu zengin bir gece.
Davetiyeler:
Bankalar Caddesi, Millî Pi -yango gişesinde ve gece günü akşamı kapıda da temin edilebi-Ur. (576)
Serbest Fıkra :
Yalan
neymiş
A man efendim; nasıl olur? kendilerini nasıl tanımayız? Şeklinden, şemailinden, daktilo kâğıdından, postacı şoföründen. ve hattâ zekâsından yana Şüphe mi var?
Fakat o, nedense hüviyetini gizler, omuzundaki şalla yüzünü sıkı sıkı peçeler; bir taraftan da ağzından kaçırır!
— Yazılarıma hasret çekiyorlarsa, çaresi kolay! der...
Ve hemen ertesi gün, Ulus gazetesinde uzun çerçevelerde boy gösterir ! Fakat ekseriya çeşma-nma altın gözlüklerini takmaz! Bunun için de yakınını görmez, önündeki çukurlara düşü düşü-verir! Ondan sonra... İşin yoksa uğraş dur!...
Fakat, Ulus’un endam aynasında görünüşü hep odur, aynı dir, değişmez!
Yandan bakarsanız; bütün iktidar partisinin azamet ve şevke-
Yazan:
| Sarıçizmeli |
ti ondadır! sade hükümet gibi değil; devlet gibi konuşur:
— Düğme bizde, kuvvet bizde, para bizde! Nasıl kazanırlar? der...
Önden bakarsanız; Büyük Millet Meclisi gibi kuvvetlenir:
— Refik Koraltan seçimlerin yenilenmesini istedi de, Meclisi onun için feshettik! der...
Hele düpedüz yazdıklarını bir söylesem gülersiniz alimallah! Bakın hele:
— Ali Fuat Paşanın istifasına ait beyanatı, Zafer gazetesi tahrif etmişmiş! Ve Generali müş-kil bir duruma koymuşmuş!
Nasıl demedim mi, güleceksiniz diye! Hani neredeyse bu hii-viyetslz kalem:
İngiliz basını:
Bu sabahki İngiliz basını Avrupa İstişare Meclisi ile meşgul olmaktadır.
Bağımsız Times şunları yazıyor:
«İstişare Meclisine dahil Dışişleri Bakanları, şimdiye kadar türlü sebeplerle askıda kalan meselelerin halli ile uğraşmak durumundadırlar. Bu meselelerin başında Alman yanın konseye üye olarak kabulü gelmektedir. Almanya halen demok. ratik kudretini isbat etmiş değildir ve işgal altında bulunmaktadır. Ka naatimizce Almanlara, kendi dış politikalarını idare hakkı teslim e-dilmeden bu meseleyi halletmek mümkün olamayacaktır.
Bağımsız Manchester Guardian da şöyle yazıyor:
«Batı Avrupa Birliği, İstişare Meclisi veya buna benzer teşekkül ler arasında esasta birçok müşterek noktalar bulunmakla beraber, henüz halledilmemiş meseleler mev cuttur. Avrupa Birliği, Doğu Avrupa memleketlerini içine almayı kati şekilde ifade etmiş değildir. Bu memlekelterin sempatisini kazanmak, büyük ölçüde Almanyaya karşı takınılacak tavra bağlıdır.»
en bir alkolikim, ömrüm bo-£] yunca da öyle kalmağa mahfil kûmdum, fakat Danimarka'da keşfedilen bir ilâç sayesinde şimdi kontrol altında bir alkolikim. Bu da, şimdi artık hiç, hatta bir bardak bira bile içmiyorum.
Tam 10 sene islâh kabul etmez bir ayyaştım. Çeşitli kliniklerde, boş yere beni bu fena huyumdan vazgeçirmek için uğraştılar. Kendi irademe başvurduğum zaman uğradığım hezimet çok daha acı oldu.
Uzun alkolizm yıllarından sonra irade kuvveti ciddî surette baltalanmış oluyor. Aklım başımda olduğu saatlerde bütün mevcudiyetim le içkiden kurtulmak istiyordum. Fakat müoadeleye girişmem icap ettiğini düşündüğüm anda bütün cesaretim kırılıyordu. Kendimi önceden mağlûp olmuş hissediyordum ve bu neticenin bende uyandırdığı ihtilâç, bundan kurtulmak için beni daha ziyade içmeğe sev-kediyordu. Diğer başka usuller de işitmiştim ki bunların çoğunun da başarılması imkânsızdır. Onlardan da kurtulmak için yine kendimi iç-
kiye veriyordum.
Antabuse ile yegâne irade kuvveti, sabahlan uyanınca bir tek hap yutmağa inhisar ediyordu. Antabuse tozunu aldıktan sonra bir ka-
Rusyanın Yugoslavyaya
karşı yem taktiği
Londra, 30 (Nafen) — Sovyet Rus ya’nın Yugoslavya’ya karşı yeni
v "ronaganda savaşına girişmiş olduğu ve arifesinde bu
savaşı şiddetlendirdiği
tedir. Moskova’nın, Yugoslavya'da pazar günü yapılan seçimlerin neticelerine uygun bir propaganda yo
lu tutturduğu ve şimdi de yalnız MakedonyalIlara değil, fakat hır-
vatlara da «hür bir devlet» vaadin-
de bulunmaya başladığı kayde -dilmektedir.
Moskova radyosu ite peyk radyo ları yalnız bu nokta üzerinde ısrarla durmakta ve Tito’yu devirmek için tahriklerini arttırmaktadırlar. İlgili çevrelerde belirtildiğine göre, son ay zarfında Kominform memleketleri ile Yugoslav hüküme ti arasında teati edilmiş olan notaların sayısı her vakitkinden yüksek olmuştur. Evvelsi gün Rumen askerlerinin Yugoslav topraklarına a teş açtıklarını ileri süren Tito hükümeti Bükreş’e şiddetli bir nota gönderiyordu. Bugün, Yugoslavya, Prag'da elçisine karşı yapılan muameleyi ve diplomatik valizinin a-lınmasını şiddetle protesto etmiştir.
deh bile içmek, tamamiyle imkânsızdır. İlk bira bardağından beş dakika sonra insan kendini fena halde hasta hissediyor ve yatağa girmek ihtiyacını duyuyor. Yatar yatmaz derhal uyuyor ve ertesi sabah normal bir şekilde uyanıyor, ne baş ağrısı, ne bulantı.
Bana, kendimi Antabuse rejimine tabi tutmak kararında neyin en zor geldiğini sordular. Acaba, en zoru, kendimi artık içmek istemediğime inandırmak mı olmuştu? Tecrübem bana, her ayyaşın, bu dertten, samimi şekilde artık kur-tuırn^K ietediği zamanlar olduğunu göstermişti. ıı^ denilse günde bir kere bu fikir zihnini kurcalar, fakat bunun tecrübeye değmeyeceğini bilir. Hayır, benim için yenilmesi en mühim şey Antabuse’le alkolü karıştırdıktan sonra, bunun bende yapacağı bedeni rahatsızlığın uyandırdığı korku oldu. Tedaviye tabi tutulanların duydukları rahatsızlık hakkında pek çok şeyler yazdılar. Bu yazılan işkenceleri çekmiş olanlar, fazla miktarda An-tebüse, alkol veya her ikisinden de almak suretiyle kendilerini beyhude vere ızdırap çektirmiş olanlardır
rimden yaşlar akıyordu. Sonra kalbim imdat işareti vermeğe başladı, nefes almam zorlaştı. Bunun arkasından mide bulantıları geldi, -Antabuse’ün intaç ettiği mide bulantılarını bilmedikçe bu tabirin ha kiki manasım anlayamazsınız. Beni evime götüren taksi de ürpermeler geçirdim, odamda bir kere daha çıkardım. Fakat yatağa girince derhal derin bir uykuya daldım. Ertesi sabah tamamiyle aklım başımda ve sıhhatle olarak uyandım.
Bugün içmek istemediğimin sebebi, sadece Antabuse’un bunu benim için fizikî bakımdan imkânsız kılmasından^ değil, fakftt ayni zamanda içmek arzusunu da yok etmiş olmasından ileri gelmektedir.
Bira veya her hangi bir içki kokusuna tahammül edemiyorum. Doktorum bunu tahteşşuurumda, otomatik bir şekilde içki kokusu ile çekmiş olduğum rahatsızlık arasında bir birleşme yaptığım şeklinde izah ediyor.
Antabuse’ün bir başka avantaj] daha var. Şayet sabahleyin hapınızı almağı unutacak veya «adam sende bugün bir kaç kadeh içerim, tedaviye yarın tekrar başlarım, diyecek olursanız derhal hayal kırıklığına uğrarsınız. Filhakika, son
hapınızı aldığınız andan itibaren beş gün içinde tek bir kadeh bile içki içmenin imkânsız olduğunu anlarsınız.
Antabuse’un fevkalâde bir ilâç olduğuna artık kani oldum. Fakat ayni zamanda da şuurla hareket e-dilmesi gerektiğini de anladım. Meselâ, ayılmak için Antebuse almağa kalkışmayınız. Bu haplar bu iş için yapılmamıştır ve tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Ve zevcelere, kocalarının haberi olmadan kahvelerine Antabuse karıştırmalarını asla tavsiye etmem. Zira kolları arasında ölü bir adam bulabilirler.
Şimdiye kadar Antabuse kullanmaktan bir tek kişi ölmüştür. Bu kazaya da, o adamın Antabuse’e karşı bünyesinin tahammülü olmadığından başka, tatmin edici bir izah bulunamadı.
Antabuse sayesinde alkolizmi yenen binlerce kimse yalnız Skandi-navya’da 3.000 den fazla - nazarı iti-bare alınacak olursa bu tedaviye girişmekle göze alınan tehlike cidden çok ehemmiyetsizdir. Her ne kadar kalp ve şeker hastalığından muztarip olanlara tavsiye edilmemek te ise de bu tedavinin sıhhat üzerinde hiç bir devamlı kötü tesiri yoktur.
gör!..
— General misk gibi saflarımızda!
Diyerek bize, bir de onun ağzından tekzip gönderecek!
Çünkü efendim; Zafer gazetesi ( bu beyanatı tıpı tıpına Ulusun naklettiği gibi yazmamış!
Görüyor musunuz hele! Fakat iş bukadarla kalsa, bu gayrete diyecek sözümüz yok! Bakın ne diyor:
— İşte, Demokrat Parti organının Zafer’i budur! Fakat merak etmez misiniz, ac-aba demokrasi yalan mı demektir?
Doğrusu bu kadarına pes! Biz şimdi bütün günahımız,ı kabulleniyoruz. Ve gönüllerinden geçirdikleri şekilde yazmağa söz veriyoruz:
— Ali Fuat Cebesoy Halk Partisinden istifa etmemiştir! Bütün gazetelerin Ulus da dahil yazdıkları yalandır!
Nasıl oldu mu Bayını! Memnun edebildik mi dersiniz?
Antabuse kelimesi «sui istimale karşı» manasına gelir. Bu ilâç ilk defa olarak tesadüfen, Danimarka'da barsak solucanlarına karşı bir ilâç hazırlamakla meşgul olan Dr. Jaconson ve Dr. Hald tarafından keşfolundu. Bu ilâçtan bir kaç damla içtikten sonra bir kokteyl partiye gittiler. İlk bardakta, kendilerini çok fena hissetmeğe başladılar, diğer davetlilere hiç bir şey olmamıştı. Bu rahatsızlığa içtikleri ilâcın sebep olduğunu düşündüler ve giriştikleri tecrübeler bu tezlerini teyid etti.
Danimarka’lı doktorlar ayni zamanda, vücutta Antabtıse ile olko-lün karışmasından doğan reaksiyonun kontrol imkânlarını da buldular. Nefes alırken duyulan zorluk ve kan tazyikinin azalması, önlenmesi gereken tehlikeli tesirleri teşkil ediyordu. Bu doktorlar, tedavi altında bulunan hastaya, % 95 oksijen ile yüzde 5 nisbetim oksld
dö karbon karıştırarak elue edilen maddeyi koklatmak sureti kendisini rahata kavuşturmanın mümkün olduğunu gördüler. Eğer bu kâfi gelmezse, hastaya tuz mahlû-lü zeıkedilebilir. Elde bu iki ku-farına çaresi bulundukça her türlü tehlike uzaklaştırılmış oluyor.
Hiç ızdırap çekmeden beklenilen neticenin elde edilip edilemyeceği-ni kendi kendime denemeğe karar verdim. İlk günü üç hap aldım, akşamı da mahdut miktarda bira içtim. Adresimi garsona vererek, son ra lan bana geçirdiğim safhaları en-latıııasmı tenbih ettim. Bir kaç gün-denberi hiç bir şey içmemiştim ve başlangıçta kendimi çok iyi hissediyordum.
İki bardak biradan sonra bir garson beni tuvalete götürdü. Yüzüm pançar gibi kızarmıştı, gözle-
Uşak köylerinde D. Partiye bağlılık;
Uşak, (Hususi) — D. Partinin ter-tibettiği bucak ve köy gezileri son haftalarda daha geniş bir mahiyet almış, otuza yakın köy gezilerek bu ralarda köylü vatandaşlarla samimî hasbihaller yapılmıştır.Geçen Cumar tesi günü Ulubey bucağında Demokratların canlı' ve özlü bir toplantıları olmuştur. İlçe başkanı Yusuf Aysal, Kuruldan Sadık Sofuoğlu ve Mustafa Kaskı bu toplantıya iştirak etmişler, Eşme ve civar kaza ve köylerden de birçok partililer toplantıya katılmışlardır.
Toplantının bütün konuşmaları hoparlörlerle yayılmış, demokrasi, hürriyet mücadelesi ve millet iradesinin mutlak tezahürü ve hakimiyeti mevzuunda heyecanlı konuşmalar yapılmıştır. Sıra ile Yusuf Aysal, Nevzat Alpagut, Kâmil Kut-luay, Mustafa Karahan yaptıkları konuşmalarda Demokrat Parti çalışmalarını anlatmışlar, Demokrat Partinin davasında muzaffer olacağı kanaatini bir defa daha İzhar eylemişlerdir’
Bu konuşmalar muhitte geniş a-kisler yapmış ve yeniden D. P. ye iltihaklar vaki olmuştur. Ulubey bu cağının büyük köylerinden birisi olan Omurca köyüne de gidilmiş ve burada bulunan kesif bir topluluğa hitabedilerek, dâvanın esas ve ana hatları belirtilmiştir. Bucağa bağlı köyler gezisi fasılasız üç gün devam
jetmiş ve Sülmenli, Bekimiş, Kafircik, Hanyeri, Mildi, Kurudere, Küçük Kayallı, Büyük Kayallı köylerine uğrandıktan sonra Hasköy’e va rılmıştır. Bu büyük köyde D. P. li-leıe karşı gösterilen heyecanlı tezahür davaya inancın pek beliğ bir ifadesi olmuştur. Burada geceliyen heyet yaptığı konuşmaları bütün kö ye hoparlörlerle yaymış ve burasının sağlam ve muhkem bir demokra si kalesi olduğu belirmiştir.
Geziye devam eden heyet, Emekse, Avgan, Şükraniye, ve Sususvi-ran köylerinde yapılan bütün konuşmalarda büyük çoğunluğun D. P. saflarında yer aldıklarını ve büyük imtihan gününü sabırsızlıkla beklediklerini anlamıştır.
Dün merkez ilçeye bağlı Susuzvi-ran köyünde, D. P. İllerin konuşmaları hoparlörlerle bütün köye yayıl mış, bu toplantıda D. P. nin takibet tiği yol, deliller ve misaller zikretmek suretiyle açıkanmış, Yusuf Aysal, Ali Aypazaroğlu ve Mustafa Kas kının çeşitli millet ve memleket me sele ve davaları üzerindeki konuşmaları çok iyi karşılanmış ve konuşmalardan sonra partiye yeni kayıtlar yapılmıştır.
Ötedenberi Hür fakirleriyle, muhitin sevgi ve saygısını toplamış o-lan ve bağımsız durumda bulunan tüccardan Ali Aypazaroğlunun D. Partiye intisabı ve bu partide aktif rol alışı Kütahya muhitinde derin bir memnuniyet uyandırmıştır.
SI - S - 1954
zafer
Sâhife 2
Sahlfe i 4
ZAFER
DİLEKLER

7.30
7.31
Sonra, içinden gelen bir boşanma ile
Heyyy!... Kim varsa bu evde çıksın bakalım ..
bağudi:
meydana
Biraz bekledi ses seda yok...
— 131 —
(Şiddetli bir zaruret dolayısiy-le Venedikli gemilerin İstanbul-da kalmaları zaruridir. Bu zaruret, Venedik cumhuriyetine bildirilecek, ayrıca yeni yardım kuvvetleri istenecektir. Bizansta alıkonulan Venedik askeri için imparator dört yüz duka maaş tayin edecektir. Limandan gemisi i-le savuşmak istiyecek olan kaptanlar üç bin duka ceza vereceklerdir.)
Gece yarısı bu heyecanlı sahne sona erdiği vakit, kiliseden herkes kan ter içinde çıkmıştır. Halbuki dışarısı soğuktu. Soğuk olmasına rağmen sokaklarda hâlâ semavî âfetlerin yarattığı heyecan devam etmekte idi.
Beline kılıcını
Birisi söyleniyor
Vakit akşam üzeridir. Hava oldukça soğuk...
İstanbula yakın bir köy odasın-dayız. Bu köy, Bizansa hicret e-den ve bomboş bırakılan bir Rum evidir.
Uzunca boylu, levent bir delikanlı olduğu tahmin edilen bir adam ağır ağır bu köy odasına doğru geliyor. Etrafta kimsecikler yok... Her taraf sessizlik, kimsesizlik içinde... Fakat bu tek başına harabeler arasında dolaşan delikanlı korkmuyor. Korku aklına gelmiyor her halde...
Delikanlı kendi kendine söyleniyor:
(Vallahi tuhaf... Serseri olduk-veselâm... Benim şimdi buralarda ne işim var acaba? Sanki bir büyücü beni çekiyormuş gibi... Tu... Allah belâsını versin... Peki... Şu harap eve girecekmisiş... Girelim bakalım. Sonra ne olacak? Galiba birisi benimle alay ediyor. Benim budalanın birisi olduğumu anladı, yuları boynuma taktı, çekip sürüklüyor...)
Delikanlı yine yürüyor. Tam kapının önüne geldiği vakit durdu, dinledi.
(Vakıa kabadayılık bize babadan mirastır ama... Böyle gece yarısı da tanımadığım bir köy o-dasına elimi kolumu sallıyarak giremem her halde..■ Ya beni öldürmek için bir pusu kurmuşlarsa... Vay canına... Sahi öyle bir şey varsa ne olur acaba?.. Kaç kişi olduklarını bilsem... Eğer beş on kişi ise mesele yok... Evvel Allah postu kurtarırız... Ya daha fazla ise... Hadi canım sen de... olsa olsa ölürüm... Daha ötesi yok ya... Ölüm de zaten şöyle bir kocaman bir uykumsu gibi bir şeydir. Bugün gelmezse yarın başımıza gelecek... Destur diyip girelim...)
Ve kapıyı itti. Kapı derhal a-çıldı. İçerisini görmek için başım uzattı. Fakat bir şey görmeğe imkân yoktu. Çünkü zifiri karanlıktı.
Delikanlı yine tereddüt etti:
(İşin içinden çıkamıyorum. Gireyim mi, girmiyeyim mi? Evin merdiveni filân var mı acaba? A-yağım takılmasa bir şey değil...)
Girdi... El yordamiyle duvarları sıralıyarak ilerliyordu. Bir kapı tokmağı eline geçti. Çevirdi.
Hayret... Girdiği odada bir kandil yanıyordu.
(Hani bu köyde adam yoktu. Hani Rumlar burasını terkedip gitmişlerdi. Benim bildiğim bir kandil, ancak bir adam tarafından yakılabilir. Demek bu evde adam var. Ama nerede?. Hadi bakalım, işin yoksa körebe oyna...)
Sonra, içinden gelen bir boşanma ile bağırdı:
(Heyyy!... Kim varsa bu evde çıksın meydana bakalım...)
Biraz bekledi, ses şada yok...
(Demek peri masalı oynuyoruz. Göze görünmez mahlûklarla uğraşacağız... Şu başıma gelene bak. Ben bu hale gelecek adam mıydım!.. Budala gibi buralara düştüm. Ben yine dönmeliyim!...)
Böyle söylenerek odanın içinde dolaşmağa başladı. Kandilin yanma geldi, orada bir şey nazan dikkatini celbetti. Kandilin altında bir kâğıt vardı.
Onu aldı, açtı ve okudu...
(Vay canına... diye mırıldandı. İşler büsbütün karışıyor. Bu mektubu yazan kim ise akıllı bir şey... Beni buraya kadar sürükledi ya... Şimdi de daha belâlı işlere sokmak istiyor. Yağma yok... Benim budalalığım buraya kadardır...)
Sonra tekrar kâğıdı okudu.
(Ne günlere kaldık... Görünmez bir el sanki beni oynatıp duruyor. Şu elbiseleri bir görelim bakalım...)
Bir dolap açtı. Orada bir bohça vardı. Bohçayı çözdü. İçinden süslü bir zabit elbisesi çıktı.
(Vay canına, diye söylendi. Bu bir kumandan elbisesi... Demek şimdi bu elbiseyi giyeceğiz. Mükemmel bir Bizans zabiti olacağa..)
Başını sallıyarak güldü.
(İşler çorbaya döndü. Hazır eli-I mize geçmişken bir de Bizans zabiti olalım bakalım.)
Elbiseleri giydi. Fevkalâde yakışıklı bir imparator muhafızı
kılığına girmişti.
da takdı. Odanın içinde bir aşağı bir yukarı gezindi.
(Yok canım... Bana birisi o-yun ediyor muhakkak... Başıma bir çorap ören var ama kimdir a-caba?. Yahu bu maskaralık be... Neden bir Bizans zabiti kıyafetine girecekmişim?... Hem de can düşmanımız olan Bizansa girmem icap ediyormuş... Nasıl gireceğiz? O koca duvarları nasıl aşacağız?. Adam sen de, sonu hayırdır inşa-allah.)
Sonra kâğıdı bir daha okudu.
(Ne yapsak acaba?... Gidelim mi? Bu kağıt ta ne güzel kokuyor? Eh... Ne olacak, gidelim daha iyi... Akacak kan başta durmaz derler... Kaderde ne yazılı ise o olur...)
Mektubu koynuna koydu. Evden çıktı. Ağır ağır Bizansın meşhur surlarına doğru ilerlemeğe başladı.
Uzaktan heybetli surlar görünmüştü. Surların üzerinde uzun mızraklı muhafızların dolaştığı görülüyordu.
Şimdi surların içindeyiz. Sent Apotre denilen kapının önünde beş on tane muhafız nöbet bekliyor. Gece oldukça ilerlemişti. Gecenin kimsesiz bir zamanında bu kapıya doğru bir kadın gelmektedir.
Muhafızlardan biri:
(Dikkat!...)
Diye fısıldadı. Hepsi birden mızraklarını hazırladılar. Fakat ince bir ses onları ikaz etti:
(Ayıp değil mi asilzadelerim... Yalnız başına gelen bir zavallı kadına karşı on kişi silâha sarılır mı?)
(Devamı var.)
C. H. P. Bingöl’de de çözülüyor
Bingöl, (Hususi) —Seçimlerin yak laşması dolayısiyle son günlerde il Demokratları gayretli bir çalışma devresi içinde bulunmaktadırlar. I Bu faaliyetleri neticesinde Merkezde halkça tanınmış ve sevilmiş şahıslardan Zümrü Aydoğdu ve 110 va tandaş C.H.P. sinden istifa ederek D. P. ye kaydolunmuştur.
Diğer taraftan köyle.re giden D. Parti mensupları 18 köyde yeniden ocaklar kurmuş ve bu arada 518 va tandaş partiye kaydedilmiştir. İl merkezine bağlı bir çok köylerde C.H.P. teşkilâtı çözülerek D. P. ye katılmaktadır. Halkın her gün daha fazla Demokrat Partiye akın etmesi karşısında C.H.P si âdeta istikametini şaşırmış durumdadır
için işsiz kalan vatandaş
Elmadağı bucağının Yeni-şıh köyünden Halil oğlu Mustafa Günden yazıyor:
«Elmadağı bucağının Yeni-şıh köyündenim. Evliyim, dokuz çocuğum var. Sanatımla geçinmek zorundayız. Başkaca bir geçim menbaım yoktur. Köyde marangozluk yapmakta idim. Köyün nüfuz sahibi olan ağaları, Demokrat Partiye ka yıtlı olduğum için şikâyet e-dince bu işi bırakmak mecburiyetinde kaldım.
Bu sefer Elmadağında Rıza beye ait değirmenlerde çalış-mıya başladım. Bu çalışmam sırasında bu sefer değirmen sahibi Rıza bey: «Ya Demokrat Partiden çıkarsın, yahut değir mende iş vermiyeceğim.» dedi. Bu tazyik karşısında kanaatimi değiştirmiyerek değirmeninden çekildim. Başka değirmenlere girmek istedimse de tazyikler yüzünden iş bulamadım. Şimdi işsizim.
Dokuz çocukla geçinmekten âciz bir durumdayım. Bu dev letin kanunları adîl olduğu ve bütün vatandaşlar kanun na- ı zarında bir olduğu halde ayrı- ı lığın sebebi nedir?»
Güreşc ler yarın İstanbula geliyorlar
Stokholmda yapılan Greko - Romen dünya şampiyonasında ikinciliği kazanan güreşçilerimizin dün yurda dönmesi bekleniyordu. Fakat son dakikada İsveçten alman bir telgrafta güreşçilerimizin bugün Stokholmdan hareket ederek yarın sabah İstanbula varmış olacakaları bildirilmektedir.
Atletizm yorıjmoları
B. T. Ankara Bölgesi Atletizm Ajanlığından:
2 Nisan 1950 Pazar günü 19 Mayıs Stadyumunda tertip edilecek altın çivili atletizm yarışmaları saat 12.30 a alınmıştır.
Atletizm hakemlerinin ve atletlerin yarışma saatinden evvel stadyumda bulunmaları lâzımdır.
Satılık Arsa
Kavaklıdere, İsveç Sefareti karcısında, Asfalt üzerinde 1024 M’. Tel: 21169 a müracaat
Emlâk Alım Satımı
Ankara’nın her köşesinde bol gelirli ev, apartman, arsa almak ve satmak istiyen sayın müşterilerin müracaatları rica olunur.
Ulus Meydanı, Mühendis Hanı No. 5, Musa Yılmaz. Tel? Büro: 16668,
— Bana vaad etmeniz lâzım..
Başını sallıyarak müteessir ve yorgun bir tebessümle Pierre:
— Şu halde mes’ut değilsiniz?.. dedi.
Katerin’in de bir tebessümü oldu fakat endişeli ve zor tebessüm ve tekrar kapanan lin içinde eli titredi:
— Benim zavallı Kathleen’im..
Pierre eğildi ve beyaz elbiseden çıkan kolu tutarak Kate-rin'in elini dudaklarına götürerek öptü ve sonra onun olan o yeri, avucunun içine, dudaklarını dayadı ve doğruldu.
Elini şiddetle çeken Katerin’in, o anda, onun istediğini anlıyamaması mümkün değildi. Katerin yüzünü ondan sakladı ve Pierre arzusuna cevap verdi.
Bununla beraber bir an bekledi, mütereddit, ızdırap ve heyecan dolu bu neticeyi tarttı. Mademki bir gün her şey niha-yetlencekti ve hem de yakında, neden bu yanm kalmış ve yok olduktan sonra bile hatırasını yaşayacak olan safer de ni-hayetlenmesin? Denizin tatlı hışırtısının duyulduğu teras kapısına baktı. Fakat Katerin:
— Gidiniz, Ibana bunu neden yaptınız? dedi ve bu ses Pierre’in arzusunu tamamlıyordu.
Pierre, yarın şafakta, Kate-rin'e hakikaten sahip olduktan, onunla beraber tekrar hülya ve sevişme ile aşklarının seyahatini tamamladıktan sonra, buna nihayet verilmesi lâzım geleceğini düşündü..
Acele etmeden, divana yaklaştı ve müdafaa eden kolları ya-kalıyarak iki bileği bîr elinde birleştirdi.
— Katerin! dedi.
Genç kadın onu çağıran sesi tanıdı, kendini vermeden evvel ismini, daima yanlız ismini söyleyen sesi tanıdı ve eskiden olduğu gibi onu fethetmeğe mecbur olması için geriledi, onu itmeğe çalıştı, onu kucaklamaya hazır olan kollarını germek istedi; lâkin o yaklaşıyordu, ona geliyordu.
Mukavemetsiz, imdat istemeğe takati kalmamıştı. Hayalini kovmak, mücadele etmek başka idi. Şimdi ise, karşısındaki, Pi-
Havagüçleri turnuasi
Bu hafta yapılıyor
Harp Okulu da Pazar günü Ordu karmasile karşılaşacak
Ankara, Bursa, Balıkesir ve Eskişehir Lfeıvagücü futbol takımları arasında Cumartesi ve Pazar günleri devam etmek üzere Hava Kuv vetleri tarafından ortaya konan bir kupa maçı oynanacaktır.
Cumartesi günü ilk karşılaşma Eskişehir — Bursa, ikinci karşılaşma da Ankara — Balıkesir Ha-vagüçleri arasında yapılacaktır.
Paz«r günü de yine 19 Mayıs sta-
Gündüz ve Cemale ceza verildi
İstanbul — Ankara şild maçı do-layıslyle Aralık ayında şehrimizde oynanan Galatasaray — Gençler-birliği maçında hakem Sait Atakol ile GalatasaraylI Gündüz arasında çıkan bir hâdiseden dolayı Merkez Ceza heyeti Gündüze bir hafta müsabaka boykotu vermiştir.
Ayrıca Pazar günü İstanbulda oynanan Fenerbahçe — Altay maçında Fenerli Cemalin yerde yatan Altaylı bir futbolcuya tekme vurması üzerine İstanbul bölgesince Cemale de bir aylık müsabaka boykotu verilmiştir.
Her iki futbolcuya tebliğat yapıldığından, bu haftaki maçlarda nıyamıyacaklardır.
oy-
dı dış sahasında mağlûplar, iç sahasında da galipler karşılaşacaklardır.
Turnuvanın birincisine Hava Kuvvetleri Komutanı tarafından törenle bir kupa verilecektir.
Bu turnuvaya katılan Ankara Ha vagücü takımının kuvveti malûm olduğu için fazla bir şey söylemeğe mahal yoktur..
Eskişehir takımı da bölge şampiyonudur. Turnuvanın favorileri arasındadır. Balıkesir Havagücü i-se bölgenin en kuvvvetli bir takımı olup, bölge ile aralarında olan bir anlaşmazlık dolayısiyle liglerden çekilmiştir. Bursa takımı da lig maçlarında üçüncü durumda bulunmaktadır
Bu itibarla, kuvvetli birer kadroya sahip olan Havagüçleri arasında cereyan edecek olan maçlar ■şehrimizde hayli alâka uyandırmıştır.
Turnuvanın şampiyonluğu için Ankara ile Eskişehir takımları arasında çetin bir mücadele olacağı tahmin edilmektedir.
Ayrıca Pazar günü 19 Mayıs stadında takviyeli Harpokulu ile Ordu Karması arasında hususî bir karşılaşma yapılacaktır.
İran Ordu Karma takımlarına karşı çıkacak olan Ordu Karmamı zı tespit için hazırlanan bu haftaki program vesilesiyle diğer bölgeler-
den gelen güçlerde de bulunan kabiliyetli oyuncuları görmek fırsatı elde edilmiş placaktır.
Bu bakımdan, bu haftaki maçların önemi büyüktür. Zira, Ordu karmasında Fenerbahçeli Murat, Salâhattin, Fikret, GalatasaraylI Bülent ile imtihan dolayısiyle Gençleıjbirliğinden Halim ve İzmir Kayagücünden Sahir de yer alacaktır.

Ankaragücü dün Adanaya gitti
Lig maçları sona erdikten sonra Anadoluda bir turneye çıkan Anka ragücü futbol takımı dün de cenup illerimizde muhtelif maçlar yapmak üzere trenle Adanaya hareket etmiştir.
Ankaragücü Cumartesi ve Pazar günleri Adanada Demirspor ve To-rossporla birer karşılaşma yaptıktan sonra tskenderunda da 4 ve 5 Nisan tarihlerinde iki maç yapacaktır.
Yeni Futbol Hokem namzetlerinin sınavı
B. T. Ankara Bölgesi Hakem Komitesi Başkanlığından:
Bu yıl bölgemizde açılmış bulunan futbol hakem kursunuz yazılı sınavına giren namzetlerin sözlü sınavları 3 Nisan 1950 Pazartesi günü saat 17.30 da yapılacağından, ilgili lerin mezkûr gün ve saatte, bölge merkezinde hazır bulunmaları gerekmektedir.
İlgililere tebliğ olunur.
Çeviren: NUSAT
Yazan ı B. Valmer
0-
erre kendisi idi, onun sıcaklığı, onun kokusu, mukavemet edilmesi imkânsız kuvveti, arzusu idi. Artık kendi arzusu değildi ve başını çevirdiği için erkeğin nefesini duydu ve sonra vaktiyle teslim etmekten korktuğu ense çukurunda, ağzının ağır okşayışını, ısırmasını hissetti.. Eskiden, onu uyandıran ilk buseyi, kondurduğu bu ense çukurunu kurtarmak için kendini divanın yastıklarının arasına attı, fakat farkına varmasına meydan kalmadan kendisini onu ku-caklıyan kolun arasında ıbuldu. Onu sevgiyle kendine doğru çeken Pierre'in göğsünde büzüldü, yaslandı..
— Benim küçük Kathleen’im..
Bu, nişanlılık devresindeki sesin ahengi idi.. Pierre kendisi İçin konuşmuştu Kollarının halkasında yatan Katerin’in muzlarını iki eliyle sardı.
Pierre divana oturmuştu ve geniş paltosu Katerin’in beyaz elbisesinin üzerine dökülmüştü.
Genç kadın dirseklerini kaldırdı ve elleriyle saçlarını sıkarak yanlız ensesini müdafaaya çalışıyordu. Pierre onu tehdit etmiyor; o ki hücumlarında daima o kadar basitti, Katerin’in heyecanını tatmak için onu bekletiyor ve nişanlıya hürmet ederek atiyi düşünüyordu. Yaşamaya değer hayatını, namuslu ve temiz olarak nihayete erdirmek gayesinin verdiği azim kuvvetleniyordu. Son gecesine haşladığını düşünmekten zevk alıyordu. Onun her saniyesini daha mükemmel tadacaktı., ve şuurunun ötesinde, zaman mefhumu olmadığı gibi, aşkın bütün fevkalâdeliğinin, kısalığında olduğu fikri beliriyordu.
Bu en derin şuur, Katerin'de de mevcuttu. Aralarında teessüs eden ahenk orada vücut bul-
istnnbul Enlernosyonol Basketbol turnuvasına
Suriye ve Lübnan katılıyor
Nisan ayının 6 ile 10 u arasında İs-tanbulda yapılması kararlaştfılrılan Enternasyonal basketbol turnuvasına davet edilen on kadar milletten bugüne kadar yalnız Suriye ile Lüb nan, bu turnuvaya katılabileceklerini bildirmişlerdir. Diğer milletler muhtelif mazeretlerle turnuvaya girmekten imtina etmişlerdir.
İlk defa böyle beynelmilel bir tur nuvanın memleketimizde yapılmasının Türk basketboluna kazancı cid den çok büyük olacaktı. Fakat iki milletin iştiraki ile yapılacak olan şimdiki müsabakalar eski heyecanını kaybetmiştir.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre, 10 ile 15 Mayıs tarihleri İrasında Romada yapılacak olan Avrupa basketbol şampiyonasına millî basketbol takımımızın da iştirak etmesi kararlaştırılmıştır.
muştu. Katerin «zaman mefhumu yoktur, bu gecenin sonu yok tur. Dün unutulmuştur, dün 'bir dehşetti, artık dayanamıyorum, yarın yoktur» diye düşünüyordu. Saçlarında onu himaye eden eli hissetti ve himaye edilmeği kabul etti. Pierre:
— İkimiz... diyordu.
Ensesini müdafaa etmekten vazgeçti ve Katerin, onu saran sıcak parmaklara terk etti.
Pierre yine:
— Eskiden olduğu gibi... diyordu.
Katerin itaat etmedi. Rüyayı hayal ile değiştirmekte o kadar çok tehlike vardı ki.. Ağzını a-raladı. Pierre’i kendisine çekiyordu fakat o mukavemet ediyordu:
— Hayır! eskiden olduğu gibi!
Bu, galibiyetin emin oluşundan doğan histi. Pierre’in istediği: öpüşürken ifadesi değişen gözlerdi, evvelâ berak ve saf sonra korkmuş mavi satıhları buruşmuş gibi koyulaşarak sönen ve tekrar sönmek üzere aydınlanan, bulanan ve gözbebeklerin parçaladığı, gözkapakların altında sonsuzluğu arar gibi yükselerek kaybolan, ilk defa öpülen genç kızın gözleri idi.
Ve Katerin itaat etmiyordu. Yakınında duyduğu ağzı, arzu ettiği ağzı, kurumuş dudaklarında nemli dudakları istediği bu an, bir daha geri gelmiyecek-ti, onu bir daha yaşayamıyacak-tı.
O zaman, Pierre parmaklarının ucu ile göz kapaklarına dokundu ve onları araladı.
Açıldılar. Fakat gördüğü onun beklediği gözler değildi. Bunlar hatıralarla ve ihtirasla fazla dolu gözlerdi, Pierre’i saran kollar, nişanlılık devresindeki mütereddit ve beceriksiz kollar değildi. Bu aralanan ağız, o utanganç ve
taze ağız değildi fakat dokunulur dokunmaz hocasının derslerini hatırlıyarak dudaklarını saran, dişlerini dişlerine birleştiren ağızdı.
İkinci aşklarında, bir çoklarının arasında en güzeli olan metresi bulmuştu, lâkin ötekisi.. Ö-tekisi kaybolmuştu..
Pierre bu kızgın busenin tesiri ile öyle derin bir hüzüne düştü ki, bunu farkeden Katerin hissiyatının haricinde, daha ilerisinde bir tessür duydu ve geri-liyerek, ellerinin araşma, açılmış elbisenin içindeki kurdelâ-lı geceliğe doğru eğilmiş başı alarak onu kendisine doğru kaldırdı ve:
— Hayır! böyle kalalım, eskiden olduğu gibi, dedi.
Katerin, dirsekleri onun göğsünde dayalı, yüzünü parmakla-riyle çevrelediği Pierre'in, kolları beline sanlı, birbirlerine derin derin bakarak karşı karşıya durdular.
Ve tekrar o devamlı hışırtı, eskiden olduğu gibi, hatıralar taşıyan hışırtı, denizin hışırtısı kalblerini tabiî nağmesi gibi etraflarını sardı.
Pierre’in aradığı artık mazideki nişanlısı değildi; Katerin’in artık gördüğü suçlu sevgilisi değildi.. Onlar senelerce evvel, sahil kenarındaki eve ilk defa gelmiş olanlardı.
Yavaş yavaş mevcut heyecan, mazinin hatıralarına kanştr, Pierre ve Katerin, uykuya dalmış evde, zaman mefhumundan uzaklaştılar.
Dünün, yarının ne ehemmiyeti vardı? Ahenkli hayatların fevkalâde saatler varken, ötekilerin kıymeti olamazdı, bekledikleri saat tekrar geliyordu.
Zevk, Katerin,in ve Pierre’in yüzünde idi, tıpkı eski sabahların neş’eü güneşi gibi.
İkisi de hareketsiz birbirlerini temaşa ediyordu; dudakları hareketsiz, İliç bir titreme çehrelerini kımıldatmıyordu. Fakat ruhları birbirlerine gülüyor ve vücutları, vaad edilmiş büyük zevki beklerken, manevî denecek kadar derin bir şehvet hissediyordu.
Ka terinin, elleri tuttuğu şakaklardan kaydı ve Pierre'e:
______ _____ (Devamı var.)
Bu hafta yopılacak Kupa vs lig maçları
B. T. Ankara Bölgesi Futbol A-j anlığından:
Bu hafta 19 Mayıs Stadyumunda yapılacak olan üçüncü küme lig maç lan ile Eskişehir, Bursa, Balıkesir ve Ankara havagüçleri arasında yapılacak olan komutanlık kupası maçlarının gün saat ve hakemleri aşağıya yazılmıştır.
İilgililere tebliğ olunur.
Cumartesi 1 Nisan 1950:
Saat:, 13.45 de Eskişehir Havagücü-Bursa Havagücü (İç sahada). Hakemler: Mehmet Güngör, Naci Bay-dar, Kemal Aydınay.
Saat 15.30 da Balıkesir Havagücü-Ankara Havagücü (İç sahada). Hakemler: Muzaffer Ertuğ, Nazif İyi-men, Veli Necdet Arığ.
Pazar 2 Nisan 1950:
Saat 13.45 de Birinci günün mağlûpları (Toprak sahada). Hakemler: Sait Atakol, Osman Erengil, Kenan Sertyel.
Saat 13.45 de birinci günün galip-lipleri (İç sahada). Hakemler: Ziya Ozan, Refik Güven, Ekrem E-miroğlu.
Saat 15.30 da takviyeli Harpokulu gücü - Ordu karması (İç sahada). Ha kemler: Reşat Önen, Rahim Kotan, Hayri Dericioğlu.
Lig maçları
Cumartesi 1 Nisan 1950u
Saat 13.45 de Mamakspor - Etlik-spor (Toprak sahada). Hakemler: Salâhattin Dipçin, Reşit Şentanıl, Tarık Gürgâp.
Saat 13.45 de Yıldırımspor - Beşiktaş (3 No. lu çim sahada). Hakemler: Nusret Açkurt, Ensari Tepedelenli-oğlu, Galip Ertürk.
Saat 15.30 da Jandarmagücü -, Egespor (Toprak sahada). Hakem-1 ler: Rasim Boğaç, Necdet Oralalp, Emin Bezirgânoğlu.
Pazar 2 Nisan 1950:
Saat 13.45 de Mamakspor - Beşiktaş (3 No. lu çim sahada). Hakem ler: Talha Ertuğ, Sait Şentürk, Recep Het.
Saat 15.30 da Pınarspor - Doğan-spor (Toprak sahada). Hakemler: Kadri Erdemli, Asaf Öztan, Mahir Yetik.
ANKARA RADYOSU 31 MART 1950 CUMA
M. S. Ayarı.
Müzik: Ilarry Ilorlich orkestrası çalıyor (Pl).
Haberler ve hava raporu.
Müzik: Şarkılar (Pl).
Müzik: Hafif sololar (Pl). Günün programı. MüzikıBeetlıoven: Sİ bemol Trio (Pl).
Çalan: Münih Oda müziği birliği. Kapama.
Açılış ve program.
M. S. Ayan.
Müzik: Şarkılar.
Haberler.
Müzik: Hormon Cloutler Orkestrası çalıyor (Pl).
öğle gazetesi.
Müzik: Film müzikleri (Pl).
kapama.
Açılış ve program.
M. S. Ayarı.
Müzik: İnce saz (Beyati Araban faslı)
Konuşma: Çalışanların saati Müzik: Sinema orguyla melodiler (Pl).
M. S. Ayan ve haberler.
Geçmişte bugün
Müzik: Tarihi Türk Müziği Müzik: Varyete müzikleri (Pl). Radyo gazetesi.
Müzik: Öper" /»•»
Müzik: Ankara Devlet Konserva-tuvan orkestrası,
Müzik: Hafif şarkılar (Pl). Konuşma.
Müzik: Dans müziği (Pl). Müzik: Dans müziği (Pl). M. S. Ayarı ve haberler. Program ve kapanış.
İSTANBUL RADYOSU
31 MART 1950 CUMA
Açılış ve programlar Haberler
Şarkı ve türküler (Pl) Hafif öğle müziği (Pl).
Şarkı ve türküler
Serbest saat
(Konuşma veya müzik) Louise Carlyle'dan şarkılar (Pl) Programlar ve kapanış.
Açılış ve programlar Dans müziği (Pl). eman soloları (Pl). Memleket türküleri
30
00
30
45
1.00
1.15
1.20
1.00
1.15
1.30
1.35
.00
.15
.50
!.00
1.15
5.45
pern aryaları (Pl).
(Türkiyede Marşal plânı) —«
22.00
Gelir vergisi saati Dinleyici istekleri (Türle müziği) İktisat bahisleri
Hatif ara mUzi Fasıl Heyeti K «MUHAYYER» 1 — Peşrev i — Sana gül konca 3 — Feryada ne hacet — Uyandıbahtımö — Niçin mahzun G — Taksim 7 — Saki içelim 8 — Ay doğdu, 9 —Söğüdün yaprağı 10 — Kim kapılmaz 11 — Saz semaisi.
Konserto (Pl).
W. A. Mozart... Piyano konsertosu «Si bemol majör» Çalanlar: Piyanist Lili Kraus ve Walter Goehr idaresinde Viyana Filârmonik ork. Dans müziği (Pl).
Öaberler
Dans müziği (Pl). Programlar ve kapama.
İstanbul Manzaraları
İstanbul ve Ankara
nın kapalı çarşıları
Emel Derya
Geçenlerde Ankara’da iken bir işi camileri, abideleri, tarihî eser-
----ı..u;—leri, müzeleri ve Kapalıçarşı’yı gez mek olacak değildi ya?...
Zaten âdettir, insan elindeki, ye dindeki hakkı tasarrufundaki nimet- ' ,* lerin hiç bir zaman kıymetini bilemez.
Dostum, Pasajdaki mücevhercide bir küpeyi seyrederken, ben de dal m işim.
Ankara’nın Kapalıçarşısı, bu parlak vitrin, ışık saçan mücevherler, beni bir anda Kuyumcular Çarşısına götürüvermiş, gözümün önünde şimdi o pırıl pırıl beton yol, kangal, kangal, salkım salkım vitrinlerde göz alan altın bilezik kümeleri canlanıyor.
Çarşının kendine has uğultusu!... Kuyumcular Çarşısı deyip geçmeyin! Kapalıçarşı’nın yalnız bu kısmı, sizin çarşınız gibi yirmi tanesini içine alır.
Kuyumcuların sadekârlar kısmı, hakkâklar kısmı, çakıcılar, cilâcılar, oymacılar, kakmacılar, elmas-çılar, markacılar kısmı başlı başı* na birer san’at şubesidir.
Kapalıçarşı’nın, kuyumcular kısmı, çarşının bütünü yanında bir hiç tir bile.
Ya başlıbaşına bir âlemi olan, Mobilyacılar, halıcılar, elbiseciler, yaz macılar, basmacılar, kürkçüler, o- i yuncakçılar, terlikçiler, pabuççu-lar, hırdavatçılar, ağızlıkçılar, bıçakçılar, sazcılar, antikacılar, ve da ha hatırıma duman gibi, sis gibi ge lip çöküveren, müphem görünüşlü
★ (Devamı Sa: • Sö: 7 de)
dostum, — İsatnbul'a meclubîyeti-mi bilen bir dostum —;
(— Gel de,- dedi, «Seni bizim Ka palıçarşı’ya götüreyim...»
«— Kapalıçarşı mı?»
•— Ha Yaaa!»
Allah Allah! Sizin şehire en az on, onbeş defa geldiğim halde böy-1 le bir yerin mevcudiyetini ne duymuş, ne de haberdar olmuştum.
Nihayet kalktık, Denizciler Caddesine giderken, postahaneyi geçin ce yeni yapılmış olan bir apartıma-nın önünde durduk.
.— Haydi yürüsene!»
«— Nereye?...»
«— Geldik işte!...»
«— Nereye?...»
•— Kapalıçarşı’ya!»
«— Haaaa???!!!»
Bizim Elhamra, Suriye, Haçopo-lo, Aynalı Pasaj gibi bir minik geçide girdik.
İncik boncuk satan bir iki dükkân, halı, mobilya satan tacir, elmas, pılanta satan bir kaç mücevherci, iki üç tuhafiyeci, bir zücca-ciyeci bu muazzam çarşının (!) muhtevasını teşkil ediyordu.
Ahbabımı kırmış olmamak için şöyle bir tebessüm ettm.
— Pek güzel! Pek mükemmel!»
Onu mazur görmiye mecburdum. Kendisi şimdiye kadar ancak bir defa İstanbul’a gelmiş ve ancak on gün kalabilmişti.
Bu memleketin, bu vatanın öz evlâdı olduğu için, on gün zarfında elbette ecnebi seyyahlar gibi ilk
ZAFER
Sahlfe : 5
1950

Manzum Hikâye
Efenin Aşkı
| }»zan : Mehmet Ali Türksever
Muhsin cin nam vermişti, ün almıştı her yeı-dı Yanılıp biri çatsa sokup faşını derde, Artık ömrü boyunca korku ile yaşardı, Muhsin vuracak diye diyar diyar kaçardı.. Heybetini kim görse titrerdi zangır zangır. Muhsin efe korkusuz, pervasız bir adamdır. Nasıl korkmasınlar ki, nasıl kaçmasınlar ki, İnsana benzemiyen bir dev adamdır sanki. Haraca kesilmişti memleket baştan başa; Hançerini çeklimi keserdi vursa taşa.
Gün geldi (Dev Muhsin)e bilinmez bir şey oldu, O kırmızı yanaklar sanki gül gibi soldu. Kalmamıştı neş’esi hep dalgın duruyordu, Onu kim böyle görse durmadan soruyordu: Efemize ne oldu?
I

Neden sararıp soldu? O civan efe sanki mum gibi eriyordu... Soranlara sormayın derdim büyük diyordu. İçin için kanıyor sanki onun yarası, Çok uzun’sürmemişti az geçmişti arası Oturmuştu (Çınarlı kahve)ye bir yaz günü. Derin derin düşünüp hatırlıyordu dünii. Bu sırada yaklaştı bir Yörük ihtiyarı Muhsin efemiz gibi o da çok iriyarı. Çok kızmış dönüyordu fırıl fırıl gözleri; Efe dedi kulağıruı küpe et bu sözleri:
— Yaptığın kepazelik yaylayı, dağı sardı Bu işi gizli yapmak için ne sebep vardı? Efeye yaraşırını gancıklık, düzenbazlık Eğer sahte bir efe deyilsen meydana çık.
Deme ci ihtiyardır, deme çıkamaz başa, Binbir yiğit devirdim öyle geldim bu yaşa. Yürükler şehirliye sanmak! kıZ verirler Bilemezsin bu yolda ne azılı şerirler Dize gelip nihayet bu işten vazgeçtiler. Sîzlerden kolaycacık avrat alınır sanma, Efe daha çok gençsin sende bu yolda yanma. Gel rüf anla, söz dinle, ateş ile oyûama; Bu genç yaşta boşyere mezarlığı boylama! Fırladı birdenbire Muhsin efe yerinden Yıkılacak gibiydi hüznünden, kederinden. Çatmak istemiyordu efe bu ihtiyara Git dedi sen belânı başka bir yerde ara! Efeyi susmuş gören ihtiyar kükrüyordu, Cevap versene ulan! kancık, kalleş diyordu. Çare yoktu susamaz nihayet ihtiyara Başladı çıkışmaya düşünce böyle dara: •
— İhtiyar ne diyorsun canınamı susadın? Söyle kimsin nereden geldin ve nedir adın , — Bilirimki efenin sözü bir, özü birdir, Yalancılık, gancıklık arınmıv an bir kirdir. De.-AaV.1?? hu korkunç, bu dehşetli oyunu Adım Yörük ağası Güllü benim kızımdır Vaylamdn ışıl ,5ü yanan lek yıldınmd'.r Dün akşam çadırıma yakın oi.„. \..,or(r. Çobanlara sormuşsun: Acep Güllü nerene. Efelik burnudur ki? yakışırını şanına! Güllümde gözün varmış kıyacağım oenına.
— İhtiyar çok kanuştun var git artık başımdar Sor beni memleketin toprağından taşından Kurtulamaz elimden göz diktiğim dilberler. Bana adı sanıyla (Korkusuz Muhsin) derler. Uzatma ağam sözü kısa kes baş ağrıtma. Biz Güllüyle anlaştık pişmiş aşa su katma.
— Ne dedin İvahpe dölü susamışsın kanına Er isen çek kamanı kıyacağım canma. Yörük pek çok kızmıştı, gözleri kan dolmuştu O kıpkırmızı yüzü Hamencecik solmuştu. Sanki inme inecek tutulacaktı kolu. Başı uğulduyordu, görmedi sağı solu. Muhsinin, ihtiyarın gözünü kan bürüdü Kavga bir an içinde büyüdükçe büyüdü Koşuşup dört bir yandan kavgayı ayırdılar, Sağdan soldan ağaya şöylece bağırdılar: Lâf ettirmezdi sana Muhsin efe bu kadar Bizim bilmediğimiz bu işin bir sim var. YoJ^sa size bakarken böyle yar ile ağytır
Muhsin sussun, kızmasın bunun imkânımı var? Ne istersin kızını alıyorda bu yiğit Anlaşta kendisiyle yaylana öylece git!
— Anlaşmak, kız vermekmi? Böyle şeyler ne gezer Askerden gelip oğlum sonra kellemi ezer. Hem ben kızmı veririm bu başıboş adama Onun gösterisine Muhtar sende aldanma! Eğer dediğin gibi tam bir efe olsaydı Sözü yarım bırakıp uzaklaşmazdı buradan O kadar kem söz ettim dönerdi yarı yoldan. Nasıl olsa Tosunum pek yakında gelecek Onlar evlâdımın ciğergâhın delecek Duyacak kaçırılmış kardeşi Güllü dağa Bulmak için Muhsini koşaçak sola sağa Vuruşacak zorbayla alsın diye öcünü Öğretecek ne demek ona yörülc gücünü. Söyleyinde Güllümü hemen geri döndürsün İntikam yangınını büyütmesin söndürsün. Güllüden ümidini kesince dinç ihtiyar Son söz şûnu söyledi: Bu işin yarını var. Muhsin ile Güllünün keyfine yoktu değer Askerden gelir ise Tosun yakında eğer Bu çifte kumruların huzurları kaçacak İş bitmişken başına yeniden iş açacak kıyamazdı Güllünün kardeşidir ne osla, Bir çare varj Terketmek diy-aı ı olsa olsa Zaten Muhsin o şehrin yerlisinden değildi Sevgisinin önünde mağrur başı eğildi Güllüsünü alarak bir meçhul semte gitti Sandıki macerası son buldu artık bitti. Hem Muhsin hemde Güllü son derece mes’uttu Fakat Yörük ağası aylar boyu yas tuttu. Nihayet bir gün Tosun ansızın çıkageldi, Gördüki her yakını şimdi ona bir eldi!... Gençler tuhaf bakıyor artık şimdi Tosuna, Bacını Muhsin efe kaçırdı diyor ona. Kahretti talihine köye köylüye küstü. Kapınca silâhını bir akşam yola düştü. Her yerde kardeşinin izini arıyordu, İler gün yeni bir yere, bir köye varıyordu. Dereler, dağlar aştı ve bir hayli dolaştı. Bu gün de geç vakitte (Kurt İni)ne ulaştı Kimi gördüyse sordu kardeşini, Muhsini, Cevap alamayınsa arttıkça arttı kini. Diyordu: Artık böyle ben nasıl dolaşırın, Elbet birgün Muhsinc, Güllüye ulaşırım. Netekim sıcak bir gün Muhsinle karşılaştı, Bu hali gören Muhsin hayret etti ve şaş ti. Tosun nasıl bulmuştu bilinmeyen izini, Kükredi ve haykırıdı yere vurup dizini:
— Biriniz babasıydı, biriniz de kardeşi, Vurulmalıyım diye kaçağa verdim işi. Anfiısaîım yapmayın bir maraza çıkmasın, Taassup evimizi yuvamızı yıkmasın. Tosun karşılık verdi: Niçin kaçırdın söyle, yayladan kardeşimi’.' Nibcj^ama!t 1Çİn terket'tiln her işimi. Efe!’var mı hen'î,!ste dere bWun'J". Birlere yaylaların kartal.^??01" SOyund“ Hiç olmazsa Muhsini bir Yörük vurdu derici. Bekliyorum çek hemen belinden silâhını Senden almak isteyim mazlumların ahım! Devam etti bir saat bu korkunç.elim savaş Ve Tosun yorulmaya başladı yavaş yavaş Tosun son kurşunu da ne yazık boşa attı. Ve kendini bir taşın arkasına'fırlattı. Muhsin şöyle gürledi:
— -Efeler efesiyim bana bak, Tosun bana! Güllüye söz vermiştim kıymamak için şano. Tosun yaptıklarından çoktan pişman olmuştu. Heyecandan, korkudan beti benzi solmuştu. Muhsindcn uzun uzun geldi özür diledi, Efelerin efelsi merdoğlu merdsin dedi. • Muhsin öptü sevinçle Tosunun gözlerinden, Mütehassis olmuştu gencin son sözlerinden. Tosun hemen koşarak yayla yolunu tuttu, Muhsine karşı ol(an hırsı kini unuttu.
BALLET KELLENROC
ılkında beynelmilel şöhretli Çinli akrobat!;
SERT SAKALA: O.IO
KVllANIHlZ
DOKTOR
Her Pazar Saat 17 den Matine
Hastalarını her gün saat 15 den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi kargında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel: 15343.
Aziz Tevfik Yeginsoy DAHİLİYE MÜTEHASSISI
SOLERA ESPANOL
JOSE CASTRO iştirakile
. 19180
Tel : 12803
3792 No. lu Bikislet numaramı kay bettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. (591)
Raıııiz Şener
Satılık Lokanta
Kalabalık hir semttedir.
Samanpazarında Benzinci Nazım Gedik’e müracaat. (565)
Fevkalâde İranlı akrobatlar
TRİO MAFFİ
Atraksion tixik orkestrası
Yeni programını takdim eder
Ankarada ilk defa olarak
FRENÇ KANKAN
Endülüs Bülbülü
PAÜUITA SERRANO
Çabuk Ol !„
DEVRİMİZİN PAROLASI BUDUR
Otomobilciliği öğrenmek için hazırlanan imkândan faydalanınız Ankara Şoför Okulunda
Yeni devre derslerine Mart sonunda başlanıyor
Müracaat saati: 14 - 18. Ismetpaşa Cad. No. 4 - Tel: 21649
(536)
DİŞ TABİBİ HALİI) SUNGUR
Anafartalay Vakıf İa Hanı kat
L. No. 115 - Tel: 14245.
(877)
r
Yusuf Ayhan’ın açık teşekkürü Adana’da Millî Mensucat Hasta-hânesinde apandisit ameliyatı ve halen evine kaldırılmış bulunan Çukurova bölgesi muhabirimiz Yusuf Ayhan’dan aşağıdaki teşekkür mektubunu aldık:
Zafer gazetesi yazı işleri müdürlüğüne
On beş senedir zaman zaman a-ğır aancılannı çektiğim, müzmin ve baştan başa iltisaklı çıkan a-pandisitten fevkalâde bir ameliyatla beni kurtaran Adanada güzide Operatör Dr. İhsan Önala, bu başarılı ve kritik ameliyatta asistanlık yapan Dr. Sakip Önala, en buhranlı anında müzaharetini esir-gemiyen Ömer Başeğmeze minnetlerimi açıkça sunar nazik alâkalarını gördüğüm D. P. Adana İl Başkanı Dr. Hilmi Yalçına, D. P. Adana merkez iİçe başkanı Mahmut Kibaroğluna, D. P. Adana merkez bucak başkanı Dr. Numan Güreliye, D. P. Adana merkez Hürriyet bucağı başkanı Sait Aksupa ' teşekkür ederim. I ka
Yusuf Ayhan I
Makina ve Kimya
Endüstrisi Kurumu
Sermayesi: 400.000.000 TL.
Merkezi: ANKARA
Tel: MAKK/M
Askeri fabrikalar; 5591 saydı kanunla 31 Mart 1950 tarihinden itibaren iktisadi devlet teşekkülü statüsünü iktisap etmiştir.
KURUM:
Çelik sanayiinin sağlayabileceği en yüksek evsaftaki bilumum Si-mens - Martin ve elektrik ocakları Çelikleri, Pik ve Çelik dökümleri, çeşitli hadde mamûlleri.
Pirinç, bakırdan muhtelif profilde hadde mamûlleri, Saraçlar, Borular, Telleri.
En yüksek hassasiyette Ziraat, Dokuma, Sulama makine ve tezgâhları, geniş ölçüde avadanlıklar, en yüksek evsafta yedek parça, dişli ve emsali mamûlleri.
Saf ve istenilen kesafette Asit Nitrik, Asit Sülfirik, Avrupa Stan «artlarında Akkti asitleri, Eter, Endüstriyel aktif kömür, Sodyum, Sülfat, Bisulfat, çeşitli sanayi maskeleri, Yangın söndürme cihazları.
En iyi tarzda fırınlanmış kerestelerden her nevi doğrama işleri ve a-rabaları ve çok geniş imalât yapacak fabrikalardan teşekkül etmektedir,
KURUM, milli sanayiimizin asırlık tecrübelerini taşıyan bünyesinde kuvvetli Mühendis, Usta ve San'atkârları toplamıştır.
KURUM, sayın halkımızın, Tüccar, Müteahhit, Devlet Daire, Ban ve hususî müesseselerin her ân emir ve siparişlerine amadedir.
_______________. (1968)
DİKKAT ORTAÇ*«
"■ NyJon Çorap Fiatları:
Ankara ticaret odasından
Ticaret sicillinin 2288 numarasında müseccel olan Celâl Çarhoğlu'-nun tcı ki ticaret ettiği odaya vaki 29/3/950 günlü müracaulındnn anlatmakla keyfiyetin 30/3/950 tarihin-n.ı;.-; duyurulur. (592)
Ankara icra gayrimenkul satış memurluğundan
İpotek olup satılmasına karar verilen Ankara’nın Akbaş mahallesinin Hacımehrnet sokağında 413 ada, 2 parsel numaralı 192. metrekare mikdarındaki ahşap evin üç hissede bir hissesi aşağıda yazılı şartlar-içinde açık artırma ile satışa çıka-
D uru mu
Eylül ve Akide sokaklarında iki kapısı vardır. Eylül sokağında 3 ka pı numaralı kısım zemini çimento, tavanı tahta, bir sofa üzerinde taban ve tavanı tahta bir oda, bir mut fak, bir depo ve helâ vardır. Sofadan 12 ayak merdivenle çıkılan ikin ci katta tavan ve tabanı tahta iki oda bir sofa vardır. Bu kısmın üze rinde bir kat daha varsa da natamam ve metruk bir vâBiyette olup çatıya kadar açıktır. Bu kısım ile aynı çatı altında ve arkada Akide sokağından 36 numaralı kapı ile girilen büyükçe bir avlunun solunda alt katta zemini topnak üç kömürlük ve bunun üzerinde avludan dört ayak merdivenle çıkılan ve Eylül sokağındaki kısmın ikinci ka tından bölme bir aralık ve taban ve tavanı tahta iki oda ve bu kısın üzerinde ve Eylül sokağındaki evin'üzerinde bulunan çatı arasındaki boşluğun devamı vardır. Avlunun karşısında ayrı bir çatı altında tabanı tuğla, tavanı kaplama-sız bir sofadan geçilen tavan ve tabanı tahta bir oda ve üzerinde yük sekçe geniş bir çatı arası başluğu vardır. Çatıları yerli kiremidi ile örtülüdür. Elektirik ve su tesisleri vardır. Avluda bir helâ vardır. Ta marnına on beş bin lira ve satılacak üçte bir hisseye beş bin lira kıymet takdir edilmiştir.
• Staış şartları
ı — Satış 26/4/950 Çarşamba güpü sat 10 dan 11.30 a kadar dairemizde tahmin edilen değerin yüzde yetmiş beşini bulmak şartiyle yapılacaktır. O gün istek bu değeri bulmazsa son isteklinin yüklenmesi yerinde kalmak şaı-tile 0/5/950 Cumartesi günü . saat 10 dan 11.30 a kadar yapılacak ikinci artırmada en çok artırana satılacaktır.
2 — Artırmaya girenler tahmin edilen değerin yüzde yedi buçuğunu güven akçası olarak vereceklerdir. Satış peşin para iledir, istenildiğinde yirmi gün süre verilebilir. Dellâliye ve birikmiş vergiler satış parasından ödenecek ve tapu harç giderisini alıcı verecektir.
3 — Satı% parası zamanında öden ! mezse icra kanununun 133 üncü mad
desi gereği yapılacak ve alıcı fiyat eksikliğinden sorumlu bulunacaktır.
4 — İpotek sahibi alacaklılarla ilgililerin bu mal üzerindeki haklarını faiz ve gideri hakkında ileri sürdüklerini belgeleriyle birlikte 15 gün içinde daireye bildirmeleri gereklidir. Bildirmezlerse satış parasının üleştirilmesine giremiyecekler-dir.
5 — Şartlaşma bugündn bağlıyarak dairemizin 949/81 numanalı dosyasında görülebilir. İstekliler daha evvel satış şartlarını görmüş ve ka bul etmiş sayılacaklardır. İlân olu-
Sahibi
Adviye FENİK
Yüzüşlerini fiîlan idare eden: HİKMET YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
Güneş Matbaası
İNGİLİZCE ve FRANSIZCA
Dersleri
Telefon: 15315

Sermaye:
İhtiyat akçesi:
Ticari senetler Tahviller Cüzdanı:
Altın: Safi Klg.
Döviz Borçluları:
Altın: Safi Klg. Türk Lirası
Hariçteki Muhabirler:
14.459.782,—
Karsılıfn tam
n.ılıU , ı-
Avanslar:
Hissedarlar:
Mulı telif.
Toplam
1 Temmuz 1938 tarihinden itibaren: Iskonto haddi % 4 Altın üzerine avans % 3
edilen evrakı nakliye G - 8 İnci maddelerine rafından vaki ödemel ktlyc bakiye
b—5256 sayılı ka
Reeskont mukabili emisyona
Mevduat:
l (Bankamız kan
Te d a viil d eki Banknotlar:
Hariçteki M Muhtelif c—Kliring borçluları nazine Tahvilleri:
Deruhto edilen evrakı nakdiye kareılı&ı Kanunun 6-8 İnci nıaddole Hazine tarafından
Senetler Cüzdanı:
25 Mart 1950 vaziyeti
PASİF
Deruhto edil
Türkiye Gümhuriyeti Merkez Bankası
Baii Marka Hakiki Minyon
535 krş. 550 krş.
220.232.980.—
Amortisman sandığı Türk Lirası
Döviz Taahhütleri:
a—3133 sayılı kanuna göre alınandan: Hariçteki muhabirler 14.132.688,8 Mevduat 1.673.691.7
Muhtelif
—5256 sayılı kanuna göre ah Hariçteki muhabl
Gül Marka
525 krş.
ORTAÇ :
Anafartalar Caddesi No. 224 Adliye karşısı Köşe Mağaza Ankara
Tel: 11135 Ankara
ZAFER
31 - 31
lilerir iridir, luriyc ni ya
Sahife : 6
İstanbul Demokrat Parti İl Kongresi başladı
I Başmakaleden devam:
________ ________rını çoktan anlamış I ve kararını vermiştir. Vfe millet, oy-1' larını katiyen kaptırmıyacaktır. (Al-1 kışlar).
İstanbul, taşıdığı hususiyetler itibariyle büyük ölçüde işçi kitlesini barındırmakta olan bir vilâyettir. İşçi meselesi bu itibarla- Istanbulun ana dertlerinden biri halindedir. İnsan haklarının bir çoğundan mahrum bulunmakta olan Türk işçisinin, geriden idare edilen ve mahiyetini yalnız ismen ifade eden bir takım sözde sendikalardan medet umması boş hayal peşinde koşmaktan farksızdır. Ve işçimiz böyle boş hayallerin peşinden koşmıyacak kadar iz’an sahibidir. (Alkışlar).
Bütün işçi meselelerinin halli ve meşru grev hakkının en tabii insan haklarından madut olarak Türk işçisine, vatanperver, Türk milletine tanınması ne kadar tabii ve caiz ise. partimizin bu yolda giriştiği taah-hüdata sadık kalmak azmi de o ka? dar kuvvetlidir.» (Alkışlar)
Rapor alkışlarla karşılandı ve hesaplan tetkik için beş kişilik bir komisyon seçildi. Saat 12.30 a geldiğinden öğle tatili için kongreye ara verildi.
İkinci celse
[İkinci celse saat 14 de açıldı. Bu sırada Adalar ilçesi kongresi ihtilâfını tetkik için seçilen komisyon mesaisini bitirmiş bulunuyordu. O-kunan komisyon raporunda bu kongrenin meşru olduğu izah ediliyordu. Rapor ittifakla kabul olundu.
İlk söz alan hatip
Daha sonra, geçici dare kurulunun raporunun tenkidine başlandı.
İlk sözü olan Kadıköy delegesi Avukat Muzaffer Erel, bütün delegelerin alkışları ile karşılanan veciz bir hitabede bulunarak dedi ki:
«— Rapor kısa bir devrenin ifadesini ihtiva etmekle beraber mevcut zihniyetlere karşı birleştirici ve yapıcı hareketlerle bu millî dâvada bize efendice bir ferahlık vermektedir. Bilhassa iktidar partisinin «Kuzu postuna» bürünerek ortaya çık- , masını gayet iyi izah etmesi bakımın dan şayanı dikkat ve ibret vericidir. İktidar partisi senelerdir yapmadığı ve vurdum duymamazlıktan geldiği en esaslı dâvaları bir kaç sene i-çerisine sıkıştırmak gayretiyle ha- ■ reket ederek milletin gönlünü kazanma yoluna gitmesi, ancak yaraladığı insana tentürdiyot sürmeye kalkan bir insanın hareketinden ileri bir mahiyet arzedemez. Nef -sinde bu memlekete hizmet etmek gururunu duyan insanlar olarak biz, İstanbul demokratları, aziz vatanın : demokrat vatandaşlarına şunu söylemek ve ulaştırmak isteriz ki; İstan bul demokratları birbirine en samimî ve sıkı bağlarla bağlıyız. Bu küçük aile münakaşasını yanlış telâk- : ki etmeyiniz. Bizler sevgi ve saygı bağları ile kenetleşmiş vaziyetteyiz. Bize karşı cephe alan insanlara da şunu söylemek isteriz ki, İstanbul demokratları, birdir, beraberdir ve fethedilmez bir kale gibidir.»
Hayri Özcan’m da hitabesinden j
) de ve hakikatlerin ışığı altında bü- | hizmet duyguları ■ yük vazifelerimizi unutmamaya va-ı beste idi. Bu düşüncenin şevki ile geçici idare kurulumuz vazife ve
• düşüncelerini belirten bir beyanna-
• meyi teşkilâta tamim etmiştir, ı İdare Kurulumuz reel bir düşün-ı ce ile ümit ve temenni ettiğini tahakkuk etmiş göstermekle büyük bir bahtiyarlık duymuş ve kongreyi nizamî bir şekilde ve bir an önce toplamak ve günden güne daha bii-
, yük bir ehemiyet kazanmakta olan cari işleri karşılayıp rüyet etmek hususunda kendisinde büyük bir şevk ve gayret hissetmiştir.
Geçici îdaıe Kurulumuz bu arada Eminönü ilçesinin gösterdiği hassasiyet ve almak istediği elzem tedbirleri tam bir anlayışla karşılayarak ilçe idare kurlunu desteklemiş ve bilhassa bu ilçe çevrelerinde başgöstermekte olan tahrik ve bozgunculuk teşebbüslerini, bu maksadı taşıyan unsurları ayıklamak düşüncesi ile hareket ederek akim bırakmıştır.
Bu cümleden olmak üzere ilçe »da re kurulunun vaki işten el çektirme tekliflerinin kabul edilmesi kararı verilmiş ve bilhasa Kumkapı çevresindeki bazı ocaklar heyetlerinin yeniden teşkilini temin etmek suretiyle o mıntakanın huzur içinde çalışmasını sağlamıştır. Pek tabiidir ki, yukarda tahrik ve kasıt erbabı olarak zikrettiğimiz bir kaç şahıs hakkında kesin kararlar alınması hususunda gerekli muamelenin yap]ma sı icabetmekte idi. Bu bedihi icapları yerine getirmek üzere idare kurulu bunları derhal haysiyet divanı na sevketmeyi kararlaştırdı, ancak haysiyet divanı sayın başkanımızın kurulumuza verdiği izahattan, adı geçen divanın sabık il idare kurulunun vazifeden ayrılmasını takiben tatili faaliyet ettiği öğrenilmiştir. Bnunla beraber idare kurulumuz gerekli muamelenin yapılmasını faaliyete geçecek olan yeni haysiyet divanından yazı ile istemiş bulunmaktadır.
Memlekette daha iyi hizmet göre bilecek, vatandaşın insan haklarından olan .her türlü hürriyetine asla engel olmıyacak bir parti olduğumuza dair samimî iddiamızı tahakkuk yoluna koyacağımız sırada türlü hata ve kusur içinde bocalayan iktidarın buna aynı derecede bir samimiyetle mukabele etmiyeceğini bi- ' liyorduk. Bunu bildiğimiz için müşahedelerimiz kolay oldu.
1946 da tecrübe edilmiş bazı idare adamlarının o tarihte iktidar parti- : sinde almış oldukları notlara tabi j olmak durumunda kaldıklarını kuv ‘ vetli bir müşahede hassası ile tesbit ' etmekteyiz. Hükümetle parti gerek ' mahiyet ve gerek fonksiyonları itibariyle tamamen ayrı teşkiller ol- • dukları halde bu zarurî ayırmadan ' tegafül edilerek parti çalışmaları ile elde edilmesi gereken neticeleri ic- 1 ra vasıtalarının telkin, tesir ve propagandası yollarından faydalanmak ! suretiyle sağlamak meşru politika 1 çalışmalarından sayılmas gerektir. Bu cümleden olmak üzere 11 sene müddetle Istanbulda vali ve belediye : reisi olarak istihdam edilmiş olan i bir zatın 1950 seçimlerine yaklaşıl- • dığı bir sırada değiştirileceği halkı- • mız nezdinde umumî bir tahmin ( mevzuu idi. Hâdiseler bu tahm’’-•»» ta 1 mamen varit kılmış ve 1946 da oy ı larını kaptırmamış olan Istanbulda • yeni seçimler yaklaşırken birdenbire bütün kaymakamların ve onla- ı ı-ı takiben 11 senelik vali ve belediye ( başkanının değişmesi ve yerini da- ( ha önce bir Bakanın hissiyat mahsu- : lü söylediği «İstanbul valiliğini 63 vilâyette vazife gören valilerden her hangi biri yapabilir, şeklindeki beyanatına rağmen meslek erbabı , dururken üniversiteden bir profesörün getirilmesi hayret ve ibretle müşahede edilmiştir. (Alkışlar).
Halkın ve partimizin müşahedeleri bu kadarla kalmamıştır. Bahsedilen- vazifeyi deruhte etmeden önce iktidar partisi içinde il başkanlığına getirilecek derecede mutaassıp unsurlardan biri olarak tanılan lâhik ve sayın İstanbul valisinin işe başladığı gündenberi en küçük teferruata kadar bizzat meşgul ol -
★ (Baş tarafı 1 incide) liler tarafından benimsenen bu mesele. yurt tarafından benimsenen bir dâva demektir. Bu itibarla kongremizde muvaffakiyetli kararlar almanızın hayatî ehemmiyeti aşikârdır. Görüyoruz ki bu, imtihan karşısında ve mümeyyiz huzurunda değil, daha evvel hazırlanılarak şahsî fedakârlık ve feragat göstererek kazanılır.»
Kongre başkanının sürekli alkışlarla karşılanan bu konuşmasından sonra Eminönü ilçe kongresinde vukubulduğu iddia olunan ihtilâf hakında bir teklif üzerinde duruldu. Tüzüğün 41 inci maddesine göre bu ihtilâf için İl kongresinin toplanmasından en az üç gün evvel İ-dare Kuruluna itiraz edilmesi ica-bettiğinden bu yolda bir müracaat yapılıp yapılmadığı ve İl İdare kurulunun durumu tetkik edip etmediğinin araştırılmasına lüzum görüldü ve geçici İl İdare Kurulu namına vaziyet hulâsaten şu şekilde izah edildi.
«İdare heyeti durumu tetkik etti. Keyfiyet Genel Kurula arzedil-di. Genel Kurul bütün mes’uliyeti üzerine alarak kongrenin meşru bir kongre olduğuna karar verdi ve keyfiyet alâkadarlara tebliğ edildi. Genel Kurulun bu kararını İl kongresinde münakaşa etmek Genel Kurul mukarreratmı İl kongresinde münakaşa etmek demektir. Halbuki. Genel Kurul kararları ancak Büyük Kongrede mevzuu münakaşa olabilir. Binaenaleyh İdare kurulunuz bu mevzuu İl kongresine getirmekten içtinap etmiştir.»
Söz alan Eminönü ilçesi eski i-kincî başkanı Dr. Orhan Arsal, ikinci başkanlıktan çekilmesindeki sebepleri kısaca izah ettikten sonra dedi ki:
— «Arkadaşlar İstanbul vilâyeti teşkilâtını başsız bırakmaya hiç birimizin hakkı ve salâhiyeti yoktur. ( Eğer bizim Eminönü ilçesindeki ih- ,
• tilflardan dolayı bir suçumuz varsa ( lâyık olduğumuz cezaya çarptııılı-z, mesele kalmaz. Fakat Allah şkına partimizi parçalamayın.» j Alkışlarla karşılanan bu konuş- ( mayı müteakip başkan, mevzuun gündeme alınıp alınmaması hususunu reye koydu. Kongre büyük bir ekseriyetle bu mevzuun gündeme • konulmamasına karar verdi.
Adalet ilçesi kongresine vaki itirazı tetkik için beş kişilik bir ko- ' misyon seçildikten sonra Atatürk'ün ve demokrasi dâvası uğrun- 1 da ölen demokratların iştirahati ruhu için birer dakika sükût edil- ‘ mesi hakkında verilen takrirler it- £ tifakla kabul edildi. Matbuatın a- c vakta alkışlanması teklifi de ka- ' bul olunarak Tür.; Basını uzun u- c zun alkışlandı. 1
Bu esnada saat 11.30 a gelmişti. î Demokrat Parti Başkanı Celâl Ba- ( yar İl İdare Kurulu üyelerinin bu- t lunduğu locaya geldi ve salonu 6 doldurmuş olan delegeler ve dinle- 1 yiciler tarafından sürekli olarak I şiddetle alkışlandı. s
Müteakiben geçici il idare kuru- ( lu raporu okundu. Raporda ezcümle şöyle deniliyordu: r
— «Sabık idare kurulu hakkında 1
tüzüğümüzün 20 ve 58 inci madde- l lerinin tatbik edilmiş bulunması gı- c bi basit bir muamele, masum dü- 1 şünce, iyi niyet ve temiz hisleri- r mizden istifade edilmek suretiyle 1 topluluğumuz arasına sokulmuş bu- 1 lunan bir kaç tahrik ve kasit erba- j bı tarafından istismar edilmek ve t bu suretle milletin hak ve hürri- 1 yelleri dâvasının şerefli bir başarı- l ya doğru koşmakta olan partimiz t saflarında nâhoş hâdiselere sebebi- 1 yet verip, millet nazarındaki haklı , itibarımızı düşürmek istemiştir. Su j var ki, İstanbul Parti Merkezimize [ her akşam lüzum ve ihtiyaç yok- ( ken devamda ısrar ve inat gösteren j bu bir kaç bozguncuyu kısa bir j müşahede sonunda teşhis eden İdare kurulumuz bunlar hakkında gerekli tedbirlere tevessül ve aramız- , da her zaman ve pek tabiî olarak ■ hadis olabilecek münazaraları kav- : ga şeklinde göstermek istiyen'ere , mâni olmuş ve bu yolda ilk tedbiı olarak il kongresini tehir etmekte fayda mülâhaza eylemiştir. _______________ ______
Bu suretle devamlı telkin ve ıs- mak cihetini tercih etmesi halkımız rarlarla 10 Martta akdi istenilen II , tarafından dikkatle mütalea edilmiş kongresinin tehirinde isabet olduğu ve bunun seçim arifesinde Halk Par-anlaşılmıştır. | tisine ne olursa olsun bir muvaf-
Eski İl İdare Kurulunun vazife- ■ fakiyet sağlanmasına matuf olduğu lerinden uzaklaştırılması sonunda I keyfiyeti üzerinde ittifak edilmiştir, yapılan tek taraflı neşriyat bazı : yme, Istanbulda fevkalâde husu-mahfilerde bir takım kanaatler ha- satia muvazzaf olduğu beliren sayın sil etmek istidadını gösteriyordu. 1 vau ve belediye başkanının son ay-Bu istidatlara işaret olarak beliren : lar zarfında büyük bir süratle bir nahoş ve elektrikli bir hava ne ka- çok dertlerde, fevkalâde tedbirler-dar ârızî olursa olsun vaktinde gi- I flen bahsile vead yoluna gitmesi, derilmek ve ^sadece, bir^ai,)e ^üna- | iktidarca şimdiye kadar ihmal edil-istismar etmek istiyenlere zamanın- ; da mâni olmak icabetmekte idi. 1 Bunca senedir uğrunda feragat ve fedakârlıkla çalışmış olan millet hak ve hürriyetleri dâvasının tam tahakkuku sırasında İstanbul gibi her hareketi sari bir çevrede tek taraflı anlayış hissiyat mahsulü neşriyat ve bundan istifade eden malûm kimselerin maksatlı hareketleri, dâvanın tahak :uku yolunda bir takım engeller koymak neticesini tevlit edebilirdi. Bunu gidermek her şeyden önce İl kongremizi mutat olgunluğunda aktedebil-meyi sağlayacak olan siz sayın delege arkadaşlarımız ve teşkilât vazifelileri ile temas etmek ve haddi zatında pek küçük, fakat n._ll..., . — . - . — ------------------- --------
maksatlar itibariyle ehemmiyetli o- 1 dırlar. Zira millet artık bundan da-1 pimiz bildiğimiz için bunu raporda lan bu meseleleri aramızda olduğu ha kifayetsizi olamıyacağını ve De-[ uzun uzadıya anlatmıya lüzum gör-, gibi konuşarak dâva müvacehesin- | mokret Partinin samimî ve azimli medik.
IKarayavuz İstanbula ait meselelerin ele alınmasını istiyor. Bu memlekette 25 senedir, asla tatmin etmiyen bir çalışma«tatbik etmiş olan bir iktidarın düştüğü hataları raporumuzda saymaya kalkarsak bunun sonunu getirmeğe imkân yoktur.
Otuz günlük mesaimizin şayanı dikkat bir hususiyel. taşıdığını da! göz önünde tutmak icabeder.»
Bundan sonra rapor reye kondu ve ittifakla kabul olundu.
Geçici il idare kuruluna teşekkür edilmesi hakkındaki bir teklif de yine heyeti umumiyece kabul edildikten sonra, hesapları tetkik heyeti raporunun müzakeresine geçildi.
Söz alan hatiplerden eksersi propaganda için ayrılan 30.000 lirayı az bulduklarını ifade ettiler ve gene kurulun yardım tahsisatını arttırması talebinde bulundular.
Kongreyi dikkatle takip etmekte olan Başkan Bayar kongre reisinden müsaade alarak dedi ki:
«— Demokrat Parti, fakir bir partidir. Fakat manevi cihetten de en büyük hâzinelere sahiptir ve zengindir. Kanatimizce, para ile parti olmaz, fakat parasız da parti olmaz. Biz bütün bunları düşündük ve piyango tertip ettik. Bunun yüzde kırkı mahalline kalıyor, yüzde altmışı masrafla beraber Genel Kurula veriliyordu. Genel İdare Kurulu aldığı son bir kararla ne kadar bilet satılırsa o biletlerin bedelini tamamen mahalline bırakmıştır.
Şimdi İstanbul teşkilâtına hitap ediyorum: 100 bin liralık satış yapın, 300 bin liralık sğtış yapın, bir milyon liralık satış yapın hepsi sizin olsun. Programlarınızı ve bütçelerinizi de ona göre tanzim ediniz.»
Başkanın bu sözleri uzun ve sürekli alkışlarla karşılandı. Neticede bütçenin bazı fasıllarının arttırılması için tetkik yapmak üzere beş kişilik bir heyet teşkiline karar verilerek sa?t 18 de kongrenin ilk günü alışmalarına nihayet verildi.
Yarın sabah saat 10 dan itibaren çalışmalara devam olunacak ve yeni ıl idare kurulu seçimi yapılacaktır. Daha önce veya seçimden sonra Baş kan Celâl Bayar mühim bir hitabede bulunacaktır. ___________
sonra Veysel Güven geçici idare ku- mas ruluna teşekkürlerini bildirdi. İşçi .um ve çiftçi dâvasına temas pHr*ı.raUİi esnî
işçi partisi tehlikede
•fa (Baş tarafı 1 incide) vam Kamarasına, dün İşçi Partisinin uğradığı 20 oy farklı- mağlûbiyete rağmen, hükümetin istifa etmiyeceğini bildirmiş ve «Bu, bir tehir meselesi üzerinde verilmiş oydu; tenkit oyu olarak kabul etmek niyetinde değilim» demiştir.
Londra, 30 (A.A.) — «Afp»: Kabine bugün Başbakanlıkta Attlee-nin başkanlığında toplanarak tehh. teklifi üzerine çoğunluk sağlıyamı-yan hükümetin uğradığı «teknik» mağlûbiyetin ertesinde vaziyeti in-celiyecektir.
Siyasî çevrelerde, kabinenin istifasını icap ettirmemekle beraber bu mağlûbiyetin parlâmento W)-lininde _yeni bir ’\ 0
ası ver’’- ■ «*KŞam muhalefet ta-. cundan ansızın istenilen öy verme esnasında Avam Kamarasında hazır bulunmıyan 40 işçi mebusun bu gaybubetlerinin sebebini izah etmek üzere davet edilmesi beklenmektedir.
Evvelki akşam Seretse Khama hakkında yapılan müzâkere esnasında hükümet aleyhine oy veren 7 İşçi Mebusun da yakında izahat vermek üzere çağırılmaları muhtemeldir.
Attlee’nin bugün öğleden sonra dün akşamki durum hakkında hükümetin görüşünü belirtmek üzere söz alması mümkündr.
Iş Bankası genel kurulu toplantı.-
Yeni seçimler ve idare amirleri ve itimatsızlık zehrinin vicdanları ürkütmemesi için tek çare, dürüstlüktür. Bu sahada ilk mes'uliyet bilhassa Vali, Kaymakam, Bucak müdürleri, muhtarlar, hulâsa ellerinde devlet otoritesinden büyük veya küçük bir hisse bulunduranlara düşmektedir. Bunlar, önümüzdeki günlerde, vatandaşlar üzerinde baskı yapmağa tenezzül etmezler, hile ve fesat yollarına sapmayıp kanunu hâkim kılmağa gayret e-derlerse, partiler arasında emniyet ve güven yaratmak, sandık başına gelen vatandaşın sayısını arttırmak pek kolaydır. Halk, bu konuda o kadar hassas ve âdildir ki, vicdaniyle başbaşa verdiği kararlarda asla yanıl maz; derhal iyi ve kötü idare âmirini tefrik ve takdir eder. Gerek Istan bulda ve gerek taşrada seçim sırasında dürüstlük ve bitaraflığiyle tanınmış bir çok idare âmirlerine gönlünü nasıl verdiğini o, bir çok misalleriyle isbat etmiştir. Lûtfi Kırdar’a olan sevgi ve alâkanın bütün hissesini, eski İstanbul Valisinin seçim sırasındaki dürüstlüğü olduğunu kim inkâr edebilir?
Fakat burada da idare âmirlerinden evvel, en büyük vazife ve me’uliyet, iktidarı ellerinde tutanlara düşmektedir. Dost, düşman bütün ecnebi efkârı 1950 seçimlerinin cereyan tarzını şimdiden büyük bir bitaraflıkla takip etmektedir. İktidar partisi sade Türk mif-letine değil, cihan efkârına karşı da büyük bir imtihan verecektir. Bu tarihî günlerini hesapla ve (büyük bir dikkat ve basiretle geçireceğine inanmak isteriz. İdare cihazında kademe ile yer almış bütün âmir ve memurlara ve bütün vatandaşlara bu memlekette şiddet yapan muhaliflerdir, tahammül gösteren iktidardır, gibi tefrik yaratıcı telkinler devam etmemelidir. Artık, her türlü siyasî kanaat taşıyan vatandaşların kanun nazarında eşit haklara malik olduğu anlaşılmalıdır.
Diğer taraftan bazı idare âmirlerinin iktidar erkânı hakkmda bugün için hoşa gidebilecek vaziyetleri, hakikatte ne kendileri ve ne de övdükleri zevat için dostluk nişanesi sayılmaktan uzaktır. İktidar partisine mensup bazı vatandaşların memleketi harpten koruduğu, selâmet yolunun bu parti tarafında olduğu yolundaki telkinler, tarafsız olması beklenen idare âmirlerimize, yüksek makamlarca emniyet ve şeref sağlayabilir. Fakat bu ve buna benzer telkinler sonunda vatandaşların idare âmirlerine karşı duydukları emniyet ve güveni arttımuş_olamaz. ------"
Biz, artık Halk Partisi Valisi olduğunu iftiharla ilân edecek zihniyette valilerin iş başında olsalar bile, eski kanaatlerini edeceklerine inanmak istem İktidar «U»— '
^•9r, rTcia muhtarlardan silah zo-riyİe mühür almağa kalkan idare âmirlerini tecziye edeceğini bekliyo ruz. Hiç bir vakit hakikatleri örtbas etmekle, emniyet ve güven yaratılacağı iddia olunamaz.
Demokrat Parti, her zaman ve her vesile ile hüsnüniyetini açıklamış, kanuna hürmetkar ve riayet-kâr olduğunu isbat etmiştir. Son is-tişarî kongresinde memleketin huzur ve sükûnu pahasına icabeder-se seçimlere bile girmemeği göze almıştı. Burada güdülen yüksek ve ulvî gaye şudur:
Memlekette huzur ve sükûnun ihlâl edilmiş olmasına kendisi tarafından sebebiyet verilmemiş olmak.
Filhakika şimdiye kadar Demokrat Parti en çetin şartlar altında bile dâvasını müdafaa ederken bir tek vatandaşın burnunun kanamasına sebebiyet vermemiştir. Artık onu şiddet taraftarlığı ile itham etmenin yeri ve mânası yoktur. Vatandaşlar arasında huzur ve sükûn istiyenler, ellerinde devlet ve hükümet otoritesi taşıyanlar idare âmirlerine teveccüh etmelidirler. Demokrat Partinin daima eşit haklarla çalışmak istediğini ve kanuna hürmetkar olduğunu hesap etmelidirler.
1950 seçimleri önümüze gelmiş son bir imtihandır. Bu defa da kanun dairesinde hakkına nza göster miyenler, artık hiç bir zaman ne halkın ve ne de demokrasi dünyasının güvenine mazhar olamıyacaklar, bir dahaki, devrede sandık başına çağıracak vatandaş bulaınıyacak-lardır.
Tsrn- riyie
ve çiftçi dâvasına temas pdo-v ratın delegesi, işçi ' vatandaşın
uemokrat Partinin teşekkülünden sonra mikrofon başında konuşmak imkânını bulduğunu ifade etti. Sigortalar hakkındaki kanunları ele alan Veysel Güven, Türk işçisinin ihtiyarlık sigortasından ancak öteki dünyada istifade edebileceğini, .haykırdı. Ve umumî sağlık sigortasının da kifayetsizliğine işaret etti.
Turgut Bayar, bir telefon muhaveresinde Aya Kiryaki kilisesinde ayin yapıldığı sırada baş papazın hal ka C. H. P. sine oy vermeleri etrafında seçim propagandası yaptığını duyduğunu, vali Fahrettin Kerimin de aynı mevzu üzerinde hocaları toplayıp görüştüğünün söylenmekte olduğunu, bildirdi. Ve 1946 hâdiselerini hatırlatması bakımından bu hâdiselerin üzerinde durulması fikrinde olduğunu ifade etti.
On beş dakikalık bir dinlenmeden sonra, kongre başkanı Sıtkı Yırcalı hapishanede bulunan başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik’e telgrafla ------------------------
kongrenin sevgisinin bildirilmesi ve de enteresan olduğu söylenmekte, beş kişilik bir heyet seçilerek kendi- vesaitin fenni âlet ve edevatın nok-6ine kongrenin selâmının arzedilme sanlığını belirten kısmının ibret ve-si hakkındaki teklifleri heyeti u-mumiyeye bildirdi. Konyre bu teklif leri ittifakla ve alkışlarla kabul etti ve ziyaret edecek heyete Cahide Evliya, Veysel Güven, Ali Çekiç, Mahmut Özkan ve Adnan Tüfekçioğlu seçildiler.
Bundan sonra geçici il idare ku-
rulu namına Fürüzan Tekil tenkit-
1 İere cevap vererek ezcümle dedi ki:
(— Raporumuz hakkında söz al-
mış olan kıymetli arkadaşlarımızı un uuna»u uou»uuıgıuc »«= »«»«*«« «. dinlerken ve cevap salâhiyeti ben-1 dildiğine göre bugünkü mevcut ve denize verilmişken, nasıl teşekkür kifayetsiz fenni şartlar altında ha-; edeceğimi şaşırmış bir vaziyetteyim j va seferleri tamamiyle tehlikeye ' Bu tenkitleri görmekle çok memnu- maruz bulunmakta ve kaza olmu-1 nunuz. Raporumuzun mükemmel ol yorsa bunun mesut tesadüflere mal ’ duğunu iddia etmedik. Elbette bir edilmesi lâzım gelmektedir. Bu me-
■ idare kurulu olgun bir zümrenin ten- ’ yanda rapor pilotlarımızın durumun
' kidine uğrayacaktır. Bunu şükranla dan da şikâyet etmektedir. Bu hu-' karşılarız. | (susta pilotlarımızın kurslaıfa işti-
Raporda matbuata yer vermedi- rak etmedikleri ve bu suretle de her
■ ğimiz iddia olunuyor. Biz raporu- | gün yeni inkişaflar kaydeden hava-( muzda faaliyetimizden bahsederken cılığın katettiği son merhalelerden
memleketteki hak ve söz hürriyeti haberdar bulunmadıkları bildirilmek yanında yazı hürriyetini fiilen gös- tedir.
Amerikalı
raporu
(Baş tarafı birinci de) tarafından tanzim ve halen tercüme edilmekte olan raporun fevkalâ-
rici olduğu ilâve edilmektedir.
Bundan başka, Yeşilköy hava mey danının büyütülmesi işinde iki sene kadar çalışmış bulnan Westhinhause şirketi tarafından kaza münasebetile gönderilen bir mektubun mevcudiyetinden bahsedilmekte ve bu mek tupta «bazı hususata dikkat edilmiş bulunulsaydı, pekâlâ kazanın önüne geçilebilecekti» denilmektedir.
Diğer taraftan rapor muhteviyatın da bilhasa belirtildiğine ve iddia e-
- ............— ~ . ÇOK ueıueıuc, ıcvMiıauc vcum»»«c» j
îî olursa olsun vaktinde gi- I jen bahsile vaad yoluna gitmesi,
ibaret olan bu kararlan ; Qİan meS-eieierin kendiliğinden i a»n^nın- j bilânçosunu yapmak netlceı tabii-
I yesini de tevlit etmektedir. (Alkış- r lar). c
Hasılı bir kelime ile bütün bun- c ların normal seyri içinde vazife c görmek değil, bilâkis bu vazifele- j re takaddüm edercesine seçimin mu ( vafakiyeti esbabını temin etmek ga- ( yesiyle yapıldığı anlaşılmaktadır ki, j . yukarda belirttiğimiz gibi maksa- | . din; idare âmirlerini normal ve ta- | . rafsız surette çalıştırmayıp parti ne-. fine olarak kullanmaktan ibaret ol- , . duğu inkâr edilmez şekilde görülmek 1 . tedir. Ancak, bütün bu tedbir ve ic-. raat karşısında milletin oylarını ken _______________________ _ ___ _______
i dilerine tevcih edeceğini sanmakla termek yollarında matbuatın nasıl Gerek rapor, gerek mektup alâka-
İş Bankası Genel Kurul toplantısında hazır bulunanlar
ir (Baş tarafı birinci de) lasiyle 23.191.800 lira gel: Ali Rana Tarhan’ın başkan miştir. Tevzie esas tutulan : lığında toplanmıştır. J ço kârı 3.461.987 liradır. 1
Toplantıda müessesenin 26 inci mevduatı 1949 yılı s o hesap yılı çalışmalarını anlatan ida- 234.639.457 liraya varmıştı! re meclisi raporu ile denetçiler ra-1 j 17.325.245 lirası tasarruf ı poru okunarak kabul edildikten geriye kalanı da diğer mc sonra 1949 bilânçosu, kâr ve zarar ' 1949 bilânçosunda plasm? hesabı incelenerek onanmış idare meclisi ile denetçileı bu yıl hesaplarından dolayı ibra edilmişlerdir.
Ortaklar tarafından ileriye sürü len ve çeşitli dilelker görüşüldük -ten sonra 1950 yılı denetçiliklerine eski denetçiler tekrar seçilmişler ve toplantıya idare meclisi başkanı-. nın kısa bir hitabesiyle son verilmiştir.
Türkiye İş Bankası 1949 yılında 1948 yılma kıyasla 1.812.000 lira faz |
Seçim kanununun
' milyon 400.000 liraya varmj kanın ihtiyat akçesi 1950 yıl 20.122.300 liraya ve ka 18.9000.000 liraya yükselmiş Ortaklar Genel Kurulunu ! olduğu kararâ göre on liı I hisseye 25 numaralı kuponl; bilinde net 150 kuruş ve b sis hissesine de brüt yüz lir cek ve tevziata 3 Nisan 1 hinde başlanacaktır.
İstanbul ve Ani
★ (Baş tarafı 1 incide)
Yapılan duruşmadan önce Samet Ağaoğlu burada bulunmadığından evrakı ayrılarak umumî hükümlere göre kovuşturma yapılmasına karar verilmiş, Abdurrahman Boyacılar ise Zonguldak 2 nci Asliye mahkemesine mevcuden sevke-dilmiş ve sorgusunda kongrede konuşmanın Seçim Kanuniyle' ilgisi olmadığını, kongre için usulen ve kanunen mülkiye âmirliğine önceden haber verildiğini bildirmiştir.
Şahit gösterilen Muammer Ala-kant ve hem şahit, hem sanık olan Samet Ağaoğlunun dinlenmesi için duruşma 18/4/950 tarihinetalil^Hih miştir
înıeyec
la takip edilmektedir.
nın kapalı çar:
ir (Baş taralı 4 kısımları, Bitpazarı, küçük bedestenler, Sandal Bedes lâhçılar, okçular çarşısı!...
Hergün, binbir geleni geı mütemadiyen dolup taşan, falt, kâh parke, kâh arnavı rımı, kâh toprak yolları İ caclı, girintili çıkıntılı, her rer labirenti andıran o mahsus, hiçbİT şarklının garplının şarkta göremiyece jeneris, nev’i şahsına münl 1 a r k... ı - -iıi-iıııiTil
ırıkkalede de bir seçim duruşması ir (Baş tarafı 1 incide) bu meyanda iki ölüyü kütüğe yazmak suretiyle Seçim Kanununa aykırı hareket eden Kırıkkaleye bağlı Hacılar köyü muhtarı Abdullah^ hakkında savcılığa ihbar yapılmıştı ve her iki suç sabit görülmekle beraber iddia makamı yalnız kütüklerin aşılmaması dolayısiyle tecziyesini istemiş olduğundan mahkeme karar safhasında 32 vatandaşın muhtar tarafından seçmen ehliyetini haiz olmadan kütüğe yazılmış olma keyfiyetini nazarı dikkate almadı. Demokrat Parti tarafından verilen müdahale talebi de reddedildi. Duruşma sonunda, kütüklerin asılmamasında muhtarın ihmali ve Seçim Kanununun tatbikindeki acemiliğine kanaat getirilerek Hacılar köyü muhtarı Abdullah Gülere (10) gün müddetle hapis kararı verildi.
Umumî efkâr, Demokrat Parti, savcılığın her nedense iddiada eksik bırakmış olduğu kışımları yeniden ihbar suretiyle mahkemeye intikalini istemektedir. Çünkü kütükte yazılanlar arasında 12 yaşında olanlarla ölülerin mukayyet bulunması hayretle karşılanmaktadır.
Nasıl beğendin mi?
Buna rağmen hâlâ, kendi o tuhaf kokulu, tuhaf uğuli şım, benim bir parçam, yah bir parçası olan ben kendiı lememiştik.
.— Aaah! Ne diyorsun? mezmiyim hiç?»...
Sanki şu sırada kuyum» nın önüne çıkacak, güler ; bizi içeriye, mallarına bakr vet edecek, bir limonata günlüğümüzü dindirecek, zü, nükteli konuşması ile b yet oradan bir şeyler alm edecekti.
Fakat nerede?
Karşımda vitrinin çiğ ışı beynimde, daha henüz aj şehrimin buruk hasreti, dü hissin kekremsi lezzeti vaı
.— Hele şükür! Sana bii sun, kendi şehrinden başkc ri de beğendirebildik!...»
«— A tabiî! Tabiî! Bı Hem de çok beğendim!»
Nazik dostum, benim neı kıp, neleri düşünüp, neyi ğimi bir an için farkedebils zannetmem bu kadar men duymazdı!...
Evet, hakkınız var! Sizin de güzel, — zaten kuzgun? su güzel gözükür — sizin de mükemmel, iyi ama!...
Kimbilir? İstanbul gibi mi? Bilmem ki?...
Leon Blu
A. FENİK
Profesörün katlinin
akisleri
Seçime ait demeçler
dün öldı
ve
e haddi dilerine tevcih edeceğim sanmakla termek yollarında matbuatın nasıl Gerek rapor, gerek mektup alaka-malûm I büyük bir gaflet içinde bulunmakta- bir fedakârlıkla hareket ettiğini he- darlar tarafından büyük bir dikkat ~ | dırlar. Zira millet artık bundan da- pimiz bildiğimiz için bunu raporda ve titizlikle saklandığından daha fazla malûmat elde etmeye bulunamamıştır.
★ (Bas tarafı birinci de) neği aşağıdaki telgrafı çekmiştir: Teknik Üniversite Rektörlüğüne Gümüşsüyü - İstanbul Üniversiteniz profesörlerinden Feyyaz Gürsanın bir talebesi tarafından fecî şekilde öldürülmesi biz-leri ziyadesiyle müteessir etmiştir. Acınıza bütün kalbimizle iştirak e-deriz.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğrenci Derneği
Diğer taraftan 3 kişilik bir heyet de Ankara Üniversitesini temsilen ------cenaze töreninde bulunmak üzere imkân dün akşam İstanbula hareket et-I miştir.
ir (Baş tarafı birinci de) mek isterim ki, radyolarımızla yayınlanan haber bültenlerinin her hangi bir gazeteden farkı yoktur. Bir gazete sekreteri, önüne akan havadisler arasında bir ayırma yapmak mecburiyetinde kaldığı zaman nasıl bunların havadis önemlerine^ menşelerinin derecelerine, umumî ilgi çekme kabiliyetlerine ba -karsa, radyo haber bültenlerinin hazırlanmasında da aynı âmillerle I hareket edilmektedir.
Son günlerde bazı nutukları ya- [ yınlamış olmanın seçim kanununa aykırılığı iddiasına gelince; gerek | seçtm kanununun bu konu ile ilgili , maddeleri ve gerek 5392 sayılı ka- . nunun yine aynı mevzua temas e- ; den 23 üncü maddesi, siyasî partilere, programlarını izah için, seçim gününe 10 gün kala, başlamak ve 3 gün kala bitmek üzere, radyolarımızda, muayyen haber yayınları dışında, propaganda konuşmaları yapmak hakkını tanımıştır. Bu demek değildir ki, kanunların pro-
Paris, 30 (AP) — Frans; yalist lideri Leon Blum bt müştür. Mumaileyh 78 yaşıı
Fransanın en ziyade hürı yan ve siyasî hayata en fa icra etmiş liderlerinden 1 Leon Blum, hükümet bı görevini deruhte etmiş ilk liderdi; Blum, 1936yılında: olmuşut
pağanda neşriyatı iiçin siy İere radyoda ayrılmasını gün ve saatlerden önce, hı tiye mensup şahsiyetler t; olursa olsun, söylenecek verilecek demeçler, yay: beyannameler ve gösterili liyetler, radyolarımızda h tenlerinde bahis mevzuu Eğer umumî efkârı ilgili mahiyette havadis kıymet larsa, bunların, bültenleri ve o günkü haberlerin ur vasi ve çerçevesi dahilini meleri kadar tabiî bir şey
Binaenaleyh, kanunun r duıa ve ne de ruhuna a hareket yapılmamıştır, da düşünülemez.

Comments (0)