Çarşamba
i
ŞUBAT 1950
No. 278
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizeller Caddesi 1
Posta Kutusu: 19 3 ANKARA Telgraf: Zafer Gaıeted Ankara Başmuharrir tel: ....... 15619
Yan işleri İdare ....... 15315
Fiyata her yerde 19 kuruştur.
Jta Şfamilia
Kadın mecmuasının ncı inr sayısı geldi. NET KİTABEYİ
Bütçede tasarruf için
Muamele
Komisyonda tartışmalar
Vergisi
Abidin Potuoğlu, tasarruf mevzuundaki eski fikrinden cayan Maliye Bakanını tenkidetti
Sanayii yıkan her vergiye ait
Meclis Başkanlığına bir sözlü soru
" Fikirlerini tatbik edemiyorsa Maliye
Potuoğlu
Bakanının sandalyesinden ayrılması icap eder„dedi
■ Bütçe komisyonu dün de müzakerelerine devam etmiştir.
Abidin Potuoğlu geçen yıl bütçeyi taramak ve tasarruf imkânları aramak üzere kurulmuş olan altı kişi-jJİk tâli bir komitenin içinde bulunan İsmail Rüştü Ak^al’ın, bu komitenin beş altı günlük bir çalışmasından sonra en az 50 milyonluk bir tasarruf imkânı bulunduğunu, fakat bugün Maliye Vekilinin hiç bir tasarruf yapmadığını, o günkü tasarruf düşüncelerinden vazgeçtiğini, bir insan, bir mes'uliyet makamına geldikten sonra eski fikir ve düşüncelerini tatbik etmesi gerektiğini, fikirlerini tatbik edemiyorsa Bakanlık sandalyasmdan ayrılması icabedece-ğini izah etmiştir.
Evvelce hususî bir kanunla Emlâk Kredi Bankasına her yıl beş milyon lira tahsisat verilmesi kabul edil-
D. P. Milletvekili Abidin potuoğlu
Maliye Bakanı İsmail Rüştü Aksal
Karadeniz’in Demokrasi
kalesi Ordu
Yazan: Mümtaz Faik FENİK
kında beyanda bulunduğunu sordular. Yine Başbakanın Halk Partisine iman partisi deyip de karşı partiyi imansızlıkla ittiham etmesinin ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
~z^^Krdu, 30 — Samsundan Or-»duya kadar olan mesafe dahilinde her uğradığım yer Çarşamba ’ da, Terme ’ de, Ünye -de, Fatsa’da Perşembe’de ve nihayet Ordu’da demokrasi dâ -vasini hakkile kavramış ve bunu behemehal tahakkuk ettirmeğe az metmiş imanlı vatandaşlarla karşılaştım. Diyebilirim ki bu bölge Ka-radenizin hakiki bir millî irade kalesidir. Hele Ordu baştan aşağı ismi üstünde bir demokrat ordusudur. En hücra köyden en büyük kasabaya kadar her yerde herkes hu güzel yurdun ancak millet elile kalkınabi Ieceğine inanmıştır. Onlara siz, mem leket dâvalarından bahsediniz saatlerce kıpırdamadan heyecanla dinler ve yurdun iyiliğine çalışanlarla, yalnız kendi menfaatlerine ve çıkarlarına bakanlan gayet kolaylıkla ayırabilirler.
Buradaki vatandaşlarla yakından temas ettikten sonra bir defa daha kani oldum ki bu dâva muvaffak olacak ve behemehal yürüyecektir. Halk bir takım insanların ve zümrelerin kendisine tahakküm etmesinden, başıma bir vasi kesilmesinden artık illallah demiştir. Hele bugün söylenenin yann inkâr edilmesi mevki, ikbal uğruna hakikatlerin feda olunması halkı cid -den usandırmıştır. Bazan bir nutuk içinde dahi düşülen tezatların her kes açıkça farkındadır. Çok yer -lerde vatandaşlar bana Başbaka -nın meselâ, şeflere ve şahıslara bağlanmanın bir milleti felâkete sü -diklediğini söylediği halde nasıl o-1 upta biraz sonra İnönünün arka -sından gitmemiz lâzım geldiği hak-
D.P. II Başkanı
O.Ş. Çiçekdağ cevap veriyor
Kaybolan müsvedde
İki mühim eser çok kıymetli siyasî hadiseleri ihtiva ediyordu
İstanbul, 31 (Hususî) — Eski Milletvekillerinden Ekrem Rizenin hazırladığı «Ölüme koşan insanlar, ve «Türkiye ne için düşmüştür, nasıl kalkar, sebepleri, mesulleri ve ça -releri, adlı iki eseri garip bir tarz' da çalınmıştır.
Yaptığımız tahkikata göre bu iki kitap müsvedde halinde ve 15 senelik bir emeğin mahsulü bulunmaktaydı. Tarihî ve siyasî pek kıymetli
★ (Devamı Sa? 6 Sü: 2 de)
-Doğrudan doğruya Kanun ve Bütçe işi olan bazı memleket meselelerinin hallinde İnönünün rolü mesuliyeti ne. olabilir?»
Bir kaç gün evvel Ulus gazetesinde Keskin mahreçli bir yazıda; bir hükümet konağı inşası için înönü-yü ziyaret etmek üzere gelmiş olan heyet arasındaki Demokrat üyelere terzi Hamdi, dükkânında ve onunla beraber tesir yaptığı ve onlan bu ziyaretten mahrum ettiği ileri sürülen Ankara Demokrat Parti il idare kurulu başkanı Avukat Osman Şevki Çiçekdağ'ı Parti binasındaki dairesinde ziyaret ederek kendisine bu meselenin içyüzünü sorduk. 11 idare kurulu üyeleri de hazır olduğu halde il başkanı şu izahatta bulundu:
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
mişken, bu yıl bütçede ancak bir milyon lira tahsisat ayrılmış olması ve Ziraat Bankasının hükümetten o-lan alacakları için kâfi derecede tahsisat konulmamış bulunması komisyonda şiddetli münakaşalara sebep olmuştur.
Maliye Bakanı teşrii kuvvetlerin kendilerinden sonra gelen teşrii kuvvetleri bağlamasının doğru ol-mıyacağını, Emlâk Kredi Bankasına her yıl kanunun beş milyon lira tah sisat konmasını âmir bulunmasına rağmen Bütçe Kanunu ile yalnız bir milyonluk tahsisat bulunduğunu söylemiştir. |
Haşan Polatkan; Maliye Bakanı- [ nın bu teklifinin komisyon ve Meclis çalışmalarını hiçe indirdiğini, program mefhumunu zedelediğini, zira bir kanunun komisyonlarda ve Meclsite uzun müzakere ve münakaşalardan sonra kabul olunduğunu fakat sonra gelen bir hükümetin bu kanun hükümleri lie kendisini mukayyet tutmak istemediğini, Emlâk Kredi Bankasına her yıl beş milyon liralık bir tahsisat konulması hak-kmdaki âmir hükmü dinlemek iste-miyen hükümetin sadece bir milyon liralık tahsisat ayırdığını, bu vaziyette düşünülen bir programın en kısa zamanda aksadığını, hükümetin bu düşüncesinin kanun mefhumu ile izah olunamıyacağını ileri sürmüştür.
Uzun münakaşalardan sonra Maliye Bakanı bu maddenin müzakeresinin tehirini istemiştir.
Müzakereler yarın da devam edecektir.
önergesi verildi
Ankara Milletvekili Hıfzı Oğuz Bekata B. M. M. Başkanlığına aşağıdaki sözlü soru önergesini vermiştir:
«Halen yürürlükte bulunan 1 Muamele Vergisi Kanunu ile mevzu vergi sisteminin uzun zamandır tatbikatından iyi neticeler alınmamıştır. Filhakika bugünkü haliyle Mua -mele Vergisi:
1 — Sanayi hayatımızın inkişafını önlediği gibi mevcut sanayiimizin de parçalanmasına ve dağılmasına âmil ol ■ muştur.
2 — Aradaki çok nisbetsiz vergi farkları dolayısiyle büyük ve küçük sanayi arasında; mahiyeti itibariyle de vergi kaçakçılıklarına meydan vermesi yüzünden, büyük sanayi müesseseleri arasında haksız rekabetlere yol açmıştır.
★ (Devamı Sa: 5 Sü: 3 de)
Reşat Aydınlı avukatı Emin Akyüz’le beraber dun Cezaevinin kapısından çıktıktan sonra
Reşat Aydınlı dün Cezaevinden çıktı
R. Aydınlının yakın dost ve arkadaşları kefalet ücreti 1000 lirayı temin ettiler
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Ingiltere civarında batan Edirne şilebi
Suikast ihbarı dolayısiyle tevkif edilmiş bulunan ve bir müddetten-beri de 1 inci Asliye Ceza Mahkemesinde muhakeme edilmekte olan De nizli milletvekili Reşat Aydınlanın evvelki gün mahkemece tahliyesine karar verilmiş fakat sanık kefalet ücreti olan 1000 lirayı o gün ödiye-mediği için serbest bırakılmamıştı.
Aydmlınm yakın dost ve arkadaş ları ve bu arada -Yeni Otel, sahibi Hüseyin derhâl faaliyete geçerek kefalet ücreti olan 1000 lirayı tedarik etmiş ve parayı defterdarlığa ya-
Yurtta son
Cenup Kutbunda mahsur kalan
âlimler kurtuldu
Londra, 31 (a.a.) (Lps) — Üç se-nedenberi güney kutup denizinde mahsur bulunan iki Ingiliz âlimi bir uçak tarafından kurtarılmıştır.
İngiltere civarında batan Edirne şilepininsjgortajneş’elesi
Denizyolları İdaresi şilebin, kendi bünyesinde vücuda getirdiği hususî bir sigortaya tâbi olduğunu bildirdi
Batan Edirne şilebi 1,5 milyon lira kıymetinde idi
Missouri zırhlısı
kurtarılamıyor
Çamurlara ve muhtemelen de kayalıklara saplanmış olan 57 bin tonilâtoluk Missouri harp gemisinin kurtarıl ması için büyük bir gayret sarfcdilmektedir. Yukarıdaki resimde harp gemisi etrafında diğer kurtarma gemileriyle birlikte görülmektedir. (Yazısı 6 mcıda)

İstanbul, 31 — Devlet Denizyolları idaresinden bildirilmiştir:
Londra merkez acentamızdan alınan 30 Ocak tarihli cevap telgrafında «Edrine» şilebinin 29 Ocak günü öğleden sonra yüzdürülerek çekildiği sırada ertesi günü «Alderney» kuzeyinde, fener kulesi yakınlarında battığı teyit olunmaktadır. İdaremiz Edirne şilebi subay ve mürettebatının 3 Şubat Cuma günü Marsilyadan hareket edecek olan Adana vapuruna yetiştirilip yurda iade edilmelerini acentalanna tebliğ etmiştir.
Edirne şilebinin sigortalı olup olmadığına gelince:
Denizyolları idaresi, gemilerin bir kısmını sigorta müesseselerine sigorta ettirmekte bir kısmını da kendi bünyesinde vücude getirdiği hususî bir sigortaya tâbi tutmaktadır.
Bugünkü tatbikata göre, büyük yeni gemiler umumiyetle harice sigortalıdır .Diğer gemiler ise idarenin dahili sigortasına tâbidirler.
Edime şliebi de bu meyandadır. İdarenin dahilî sigorta mekaniz-
) (Devamı Sa? fi Sü: 2 de) I
Izmiri sel basti Sıvasın köylerle İrtibatı kesildi
Sivas, 31 (Hususî) — Üç günden-beri fasılalarla yağan kar 44 santimi bulmuştur. Dün gece bu şiddet li fırtınadan sonra il ve ilçelerle münakalat kesilmiştir. Alınan malû mata göre Tokat şosesi karla örtülüdür. Kar hâlâ devam etmektedir.
İzmir’i sel bastı
İzmir, 31 (a.a.) — Dün gece baş-lıyan yağmurlar bugün öğle üzeri şiddetlenmiş ve bazı yerleri sular basmıştır Münhat yerlerde yer yer gölcükler olmuş, Kuruçay mahallesinde üç evi sular basmış, zabıta ve itfaiye ekipleri tarafından içindekiler kurtarılmıştır.
Tire - Torbalı arasında sağnak halinde dolu düşmüş 10 dakika ka -★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
hava durumu
Aydınlı Cezaevinden çıkarken
AKINTIYA KÜREK
Buda Sovyet
megalomanisi
Londra, 31 (a.a.) — (Lps) — İngiltere Devlet Bakanı Hector Mc Neil dün akşam Birminghamda söy lediği bir nutukfa, dünya üzerinde yapılan bütün terakki ve icatları Ruslara mal etmek için Sovyet propagandasının sarfettiği gayretleri gülünç olarak vasıflandırmıştır
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
C.H.P.nin işçiler üze r inde faal iy et i
Halk Partisi bilhassa İstanbul İlinde, çeşitli propagandalara baş vurarak işçileri kendi safına çekmiye çalışıyor
İstanbul, 31 (Telefonla) — C. H. P. şehrimizdeki işçi muhitinde giriştiği propaganda faaliyetini genişletmiştir. Bazı esnaf teşekküller üze -rinde olduğu gibi, işçi teşekküllerinde de bazı müesseseler vasıtasiyle
taraftar kazanmıya çalışmaktadır.
Genel Sekreter Tevfik Fikret Sı -lay, Istanbulda yaptığı tetkikler sı-| rasında yeni kurulan işçi hastanesi-1 ni ziyaret ettikten sonra, burada ge-
★ (Devamı Sa? 6 Sü: 2 de) I
Fırına giren kitaplar!
uydunuz mu bilmem? Es-ki Milletvekillerinden Ekrem Rizeniıı iki eserini, hizmetçisi pek merak etmiş de almış! Sonra, okuma yazma bilmediği için tutmuş, yakmış!
Şimdi tut bakalım, hizmetçinin perçeminden!
Herkes aklına geldiği gibi (bîr kulp buladursun, bence kabahat, bizim Basın Kanunuııdadır!
İntihar havadisleri, zayıf karakterli kimseleri intihara teşvik ediyor diye neşrini yasak eder de, demirperde arkasında nasıl evrak çalındığını sütun sütun tefrika eden yazılara ses çıkart-
Buyurun işte! Bir zayıf karakterli bu usule kurban gitti! — YEDEKÇİ
I
ZAFER
1 - 2- -1950
I
ı
/Lnıerlkan sanayii, inkişafını rpklnınn
i
I
Sayfa : 4
Savfa: 4
D-Parti Kızılcahamam
zabıta kursu
GÜNÜN MEVZULARI
PULSUZ İSTİDA
Reklâmcılık
1
l
c
t d
d
I
bi
bi
lu.
İçe Kongresi
Kemal Özçoban mühim bir konuşma yaptı
Belediye zabıta kadrosunun tak viye maksadiyle celbedilen eleman lara bu gün, 30 tane daha ilâve edil miş bulunacaktır.
Lise ve orta okul mezunları olarak alınan bu elemanların yekûnü 68 i bulmuş olup yeni alınan 30 kişi staj mahiyetinde iki aylık bir kursa ta bi tutulacaklardır. Bunlar, her gün, sabahtan öğleye kadar kursta bulunacaklar, öğleden sonraları da çc-güt/li belediye hizmetlerinde istihdam edileceklerdir.
Kursta daha ziyade, disiplin, yurt bilgisi, belediye teşkilâtı, memur hukuku, vesaire gibi mevzular tedris edilecektir.
Belediye trafik bürosunun son aldığı kararın tatbikini sağlamak üzere takviye edilen kadrodaki bu elemanlar, bugünden itibaren vazifeye bağlıyacaklardır.
Kursun devam ettiği iki ay zar ■ fında bir taraftan bu elemanların elbise vesair ihtiyaçları temin edilecek bilâhare de tamamen vazifeye sevkedileceklerdir.
Bunu müteakip de, 174 kişi olarak tesbit edilen tam kadronun ikmalini sağlamak maksadiyle keyfiyet yeniden ilân edildikten sonra imtihanla alınacak şahıslar aynı şekilde yetiştirilip hizmete hazır bir duruma getirilmiş olacaklardır.
Kurs emniyet 4 üncü şube müdür lüğü tarafından idare edilecektir
retlere göre, temin edilmesi icabet-tiğini Anayasa hükümlerine göre gayri mes'ul bir makam olan Devlet Başkanının, doğrudan doğruya mes’ul hükümetin plân ve programında yer alması lâzım gereken işler hakkında bir müdahalede bulunmasına kanunî ve hukukî imkân olmadığından bu gibi mahallî ihtiyaçlar ve dileklerin ancak Vali, Maliye Bakanlığı ve Başbakana ve ica-bederse Büyük Millet Meclisinin alâ kalı encümenleri nezdinde teşebbüse geçmelerinde hiç bir mahzur görmediklerini ve bu ziyarete gelen heyeti bu yolda teşvik ettiklerini ve bu makamlara yapılacak ziyarete Demokrat Partili arkadaşların da seve seve katılabileceklerini ve nitekim keyfiyetin bu yolda C. H. P. li arkadaşlara bildirilmesine rağmen C. H. P. vc Demokrat Partili arkadaşlardan mürekkep bir heyetin C. H. P. il başkanının başkanlığında Devlet Başkanına bir ziyaret yapılmasına ısrar etmelerinin, iktidar partisinin giriştiği zihniyetin ve propaganda metodunun mahiyetini a-çıkça ortaya koyduğunu ve bütün bunların ve geçenki Halk Partisi Kızılcahamam kongresindeki kaba sükûtun o kongrede Demokrat Partide sarsıntı olduğu yolundaki yersiz sözlerin açık bir tekzibi olduğunu ve gelecek imtihan günü kanunun ışığı altında ve milletin hakemliği ö- I nündeki er meydanında yapılacak pürüzsüz güreşte hakkın ve kuvvetin hangi tarafta olduğunun anlaşılacağını ve bunâ tereddütsüz güvendiğini belirterek sözlerine son vermiş ve içden gelen takdirle alkışlanmış tır.
Bundan sonra söz alan Afyon Mil letveklli Kemal Özçoban da sık sık alkışlanan konuşmasında ezcümle Büyk Millet Meclisindeki Demokrat Milletvekilleri çalışmalarını ve bu çalışmalarında Halk Partisi Milletvekillerinin daima dar ve mütehak- 1 ______________________ .„
kim zihniyetleriyle mücadele halin- rilmişti.
de bulunduklarını, Halk Partisi ik- I lddia edilen dolandınclIlk hâdise-tidarının ikinci büyük kongresinden si göyle olmuştur: sonra diline doladığı hükümet ka- j - - • - .............
rarının asla vatandaşlar arasına düşmanlık ruhunu sokmağa matuf bulunmadığını bu memlekette va-
Demokrat Parti Kızılcahamam kongresi, genel idare kurulundan Kemal Özçoban il idare kurulu başkanı Osman Şevki Çlçekdağ ve ü-yelerden Ramiz Eren, Hamdi Bulgurlu ve Abdullah Gedikoğlunun iştirakiyle pazar günü Kızılcahamam merkezinde hazırlanan kıraathanede havanın soğuk ve yağışlı olmasına rağmen, Merkez Güvem, Çeltikçi, Pazar bucaklarından gelen yüzlerce delegenin ve büyük bir dinleyici kitlesiyle karşı partiler idare kurullarının huzuriyle yapılmıştır.
İlçe idare kurulu başkanı İsmail Sezenin yaptığı yoklamadan sonra büyük bir çoğunluk mevcut olduğu anlaşılarak kısa bir hitabesiyle kongre açılmış ve gündem mucibince kongre riyaset divanı seçimine geçilmiş ve il idare kurulu üyelerinden Abdullah Gedikoğlu başkanlığa ve Çamlıdere Demokrat Parti başkanı Kemal Zeybek ikinci başkanlığa ve Yusuf Lâfçı da kâtipliğe seçilerek, Atatürkün Aziz hatırasını taziz için yapılan ihtiram vakfelsinden sonra ilçe idare kurulunun çalışma raporu okunmuştur.
Raporun okunmasını müteakip söz alan muhtelif delegeler bu husustaki tenkit ve takdirlerini bildirmişler ve ilçe idare kurulu başkanı İsmail Sezen de yapılan tenkitlere kurul namına cevap vermiş ve bilhassa:
Kızılcahamam Belediye seçiminin biı- çok seçmenlerin kasden listelere ithal edilmiyerek seçime katılma imkânını bulamamaları yüzünden, kaybedildiğini tebarüz ettirmiştir.
Bilâhare idare kurulunun İdarî ve malî çalışmalarına ait rapor okunarak ittifakla kabul edilmiştir. Müteakiben ocak ve bucaklardan gelen şikâyet ve belgelerin okunarak üst kademeye gönderilmesine karar verilmiş ve bunlardan başka da, Çeltikçi Bucağından Sailh Gürel söz a-larak:
Binbiı* meşakkatle yapmış oldukları mektebe halen öğretmen gönderilmediğini ve mektebin harabeye yüz tuttuğunu belirtmiş ve delege-yüz tututğunu belirtmiş ve delege-lerden Mustafa Özcan da büyük bir . . _ olr
ziraat ve bağcılık mıntakası olan tandaşlar arasında karşılıklı sevgi rada Muhiddin Bacacı Çeltikçiye kâfi miktar kükürt, göz- | ve saygıyı yaratmanın Demokrat Osmanın yanına taşı ve sun’î gübre gönderilmediğini Partinin en büyük kaygısı olduğu- ' etmeğe başlamış ve gönderilenlerin de ziraat memu- nu Demokrat Partinin bu memleket- 1 ru tarafından keyfî olarak istedik- te millet iradesinin tecellisi, huzur ve lerine verildiğ.ini yana yakıla şikâ- sükûnun kurulması için vatandaş re-yet etmiş ve muhtelif delegeler de yinin her türlü tesir ve müdahale-çeşitli mevzular hakkında söz alarak
FAKİR ÖĞRENCİLER YARARINA DANSLI ÇAY
Haber aldığımıza göre Albayrak ilkokulu aile birliği tarafındun geliri tamamen fakir öğrencilere ait olmak üzere 4 Şubat Cumartesi günü saat 14 de Halkevi salonlarında bir dans orkestrasının da iştiraki ile muhtelif sürprizler ihtiva eden bir toplantı tertip edilmiştir.
Biletler bugünden itibaren İnci Terlikevi ve Halil Naci Mıhçıoğlu mağazasında satışa arzedilmiştir.
İÇKİ VE KADIN ÂLEMİ SONUNDA PARALAR
NE OLMUŞ
Muhittin Bacacı isminde bir şahıs bir müteahhidi dolandırdığı iddia-siyle dün suçüstü mahkemesine ve-
Kızıl taarruz ve
Şarkî Türkistan

J^nıerikan sanayii, bugünkü inkişafını reklâma borçlu i-miş, orada reklâma avuç dolusu para verilir, bu hususta hiç bir masraftan kaçınılmazmış.
Hakikaten düşünülecek olursa, bir malın, güzel bir şekilde halka takdim edilmesi kadar tesirli bir 9 vasıta olmaması lâzımdır.
Fabrikaların, imalâthanelerin, ticarethanelerin mallarını tanıtmak için yaptıkları masraflar, büyük san’atkâr gruplarının yetiş-meşine de sebep olduğu İçin reklâmın ayrı bir faydası da vardır.
Bu sebeple, bu iş Amerikada en ) yüksek derecesine çıkmış; âdeta ‘ güzel san’atlann bir şubesi haline gelmiştir.
Yurdumuzda da, zaman zaman san’atkârane yapılmış reklâmlara ll rastlanmakta ve memnuniyetle karşılanmaktadır. Fakat ne de olsa, sanayiimiz pek ileri bir seviyede olmadığı için İlânlarımız da ona göre biraz sönük gitmektedir. Zamanla, her işimiz düzeldiği zaman bunun da terakkiye ayak uydurması elbette muhakkaktır. Bununla heraber, bizde reklâmcılık, yalnız fabrikalara, imalâthanelere, ticarethanelere ve dükkânlara inhisar |' etmemekte, her türlü İşlere karış- l; mış bulunmaktadır. |
Meselâ son günlerin muvafak.^J 1
ile istiklâl tekrar yokolmuştur.
Milliyetçi Çin Cumhuriyeti, her ne kadar ekalliyetlere hukukan yarı muhtar bir idare tanımayı Anayasasına koymuşsa da işbu hak ger çekleşmemiş ve Ruslar da 1932 senesinde Çin’in zaafından istifade e-derek Şarkî Türkistan’a girmişler ve Almanların taarruzu yüzünden sıkışınca burayı tahliye etmişlerdir. Bu işgal müddeti Ruslar Türklerin 16 yaşını bitirenlerden başlıyarak baylardan (Bay Zengin manasınadır) ve aydınlardan 88.000 kişiyi mu tad sistemle şehit etmişlerdir. Bunların küçük yaştaki çocuklarını da mekteplere devam etmekten mahrum etmişlerdir. Gel de buna Kuduz rejim deme!...
Gerek Ruslarla ve gerek bunlara -katılan devşirmelere karşı çarpışan Urumcunun Milyoner Bayi Mahmud Seycan’ın etrafında toplanan Türk-ler uzun bir mücadeleden sonra, Bay Mahmud Şeycan 1937 senesinde u-zaklaşmasiyle bu döğüş sona ermiş Bay Mahmud Paklstanın şimalinde Türk fatihlerinin geçidi olan Gelgit Boğazından Kara Yazılı Kişmjr’e geçmiş, İngiltere ve Türkiye’yi ziyaretten sonra Japonların Çin’deki savaşlarının inkişafını beklemek ü-zere Çin'e geçmiş ve orada ölmüştür. 23 Kasım 1949 da Çin Kızıl kuv vetlerinin bir kısmı Sinkiang'ın merkezi olan (Urumcu-Tihva) yı işgal etmiştir- Bu zavallı ülkenin ba şına kızıl belâ musallat olmuş bulunmaktadır.
Türkistan gazellerinden bir parça aklıma geldi:
•Ata, Ana, Kırıııdaşını izdisem tap-
kılıp suğarsam kanmaz Atalıkla, Analıkla deste deste gül, Atasızla, Anasızla yanmış sönmüş kül.-
Ey... Ulu Tanrı, Türkleri koruyacak bir Ata gönder demekten kendimi alamıyorum.

F'osfi ATAHAN
Avukat
Çinlilerin Sinkiang diye tesmiye ettikleri ülkenin nüfusu onüç milyondur. Bunun % 70 i asıl yerli, % 10 u Kazak Türkleri, % yarımı Kırgız, % çeyreği Mongol, biraz Dacik, Tatar, Özbekleıden mürekkep olup bunların hepsi suya su, ekmeğe ekmek veya çörek diyen Türklerdir. Bunlardan başka % 2,5 Tungan, yani Çinli müslü-man, % 6 sı Çinli ve bir parça beyaz Ruslar vardır. Buranın mesahası 550.000 mil karedir.
Kader, Büyük Türkistan'ı ikiye bölmüştür Moskof Emperyalizmi Semerkand, Taşkend, Buhara, Hi-veyi yani Garbı Türkistan'ı, Çin Emperyalizmi de Şarkî Türkistan'ı yutmuştur. Bu Anaç ülke İnsanlığın Anaç Medeniyetinin beşiğidir.
Şarkî Türkistan’ın merkezî Urum cudur. Çinliler buraya Tihva derler. Urumcu aynı zamanda bu vilâyetin de merkezidir. Bundan başka Gulca (yani Boğa), Kaşgar, Aksu, Hoten, Çevrek, Altay, Kommol, Karaşehir, Yerkend veya Yarkend vilâyetleri vardır ki bu on vilâyet Şarkî Türkistan'ı teşkil eder. Çin’de ayrıca Sarı Uygur Türkleri vardır ki nüfusları takriben elli bindir. Bun -lar İslâm olmamış, Budist kalmışlardır. Dilleri Türkçedir. Çinin Ken su vilâyetinde yaşarlar. Bazı atlaslarda Kansu diye anılan bu vilâyetin hakikî ismi Kansu olmayıp Türkistan lehçesinde Genişsu demek o-lan Kensu’dur. Bir de Çinhay (Gök Göl) arazisinde Müslüman Sala Türkleri vardır ki bunların nüfusları dörtyüzelli bin sularındadır. Bu son saydıklarımız şarkî Türkista -nın nüfusuna dahil değildir Umum Çin’de Türkistan’da ve diğer vilâyetlerde bulunan Türk müslüman-lar dahil olduğu halde Tunganlarla birlikte yetmiş milyon Müslüman vardır. Tungan - Çin müslümanla-rının takriben yirmi iki milyonu Çinhay (Gök Göl) de, on sekiz mil yonu da Ningşa, Bauto, Siüven’de, yirmi milyonu da Yünnen, Şensi, Pekin, Şe-Ön vilâyetlerinde yaşamaktadır. Bu Müslümanlar Komünistlere karşı milliyetçi ordularla birlikte harbetmişlerdir.
Çinhay Müslümanlanndan 200 bin kişilik ordunun başında vali ve ku mandan olan (Ma-Hung Kay) de Çin'i terketmeğe mecbur olmuştur. Çin'deki Müslümanlar hakkında bu kısaca malumattan sonra esas kandaşlarımız olan Şarkî Türkistan Türk dilinin bir lehçesini konuşan bu halk, Asil Irkın pek sevimli çeh resini temsil eder. Büyük Türkistan muhteşem azametli tarihi, ve şerefli medeniyetiyle dünyanın en müreffeh ve mesud ülkesi idi. Şarkî Tür kistan'ı ikiye ayıran (coğrafî bakımdan) Gökdağ (Tiyanşan) ın şimalinde ziraate elverişli geniş ovalar, ve sulak vadiler ve cenupta ise Tarım nehri havzası vardır. Bu nehir Şarka doğru Lopnur gölüne a-kar.
Şarkî Türkistan’ın haricî âlemle olan münasebatının teessüs ettiği eski zamandanberi Uzak-Batı, Bizans, Yunan, Roma ve Arap dünyası, Şarkta Çin, cenupta da Sind ve Hind’e giden ticaret yolları ü-zerinde olan bu ülke refah, saadet içinde yaşardı. Münakalenin emniyeti burada yaşıyan milletin muntazam idaresi ve komşu, uzak ülkelerle olan dürüst ve hukuka uygun olan münasebetile olabilirdi. Tarım
Nehri havzası büyük kuvvetli bir medeniyetin merkezi idi-
Milâttan evvel Çin Kumandanlarından Panchao Türkistan'ın içine dalmış ve buralara Budizmi sokmuş, milâttan 104 yıl önce (VO) namındaki Çin İmparatoru (LiKun-Li) kumandasında Şarkî Türkistana bir ordu göndererek, burayı ilk sefer Çin hakimiyeti altına almış, bir müddet sonra burası istiklâline kavuşmuş. İmparator Han zamanında istiklâlini bir daha kaybetmiş ve yine bir daha istiklâlini alabilmişse de yine kaybetmiş, ve yine bu tarz üzerine Çin ile devamlı uzun süren bir mücadeleler devri yaşamış ve nihayet 618 de Büyük Türkistan Birliğini kurabilmiştir.
Arap Emiri Kuteybe tbni Müslim Ordusu Çinlileri Çin’e sokmuş, Türkistan İslâm dinini kabul etmiş, A-teşgedelikten putperestlikten vazgeçilmiştir. 1206 Timoçin bütün Türk Kabailini idaresi altına toplamış ve Türkistan'ın Şarkta kalan parçasını Mülküne katmış ve Hin-distana ve garba dönmüştür. İslâm dini Çinde de revaç bulmuş 1644 te Maechus idareyi ele aldığı zaman Çin'in Şimal ve Şimalî garbisinde ahalinin ekseriyeti İslâm olduğundan Macheus'ın halefleri islâmlara hüsnü muamelede bulunmuş, imparator (Ch’ien-Lung) zamanında ise Kâşgar Yerkend ve Tarım nehri havzası 1755-1759 seneleri içinde tekrar Çinlilerin eline geçmiştir.
İmparator (Tau-Kuang — 1820 -1850) zamanında Türkleı-in Kazan kaldırmaları muvaffak olamamış 1864 de Millî Kahraman Yakup Beyin himmetiyle yapılan ayaklanmada muvaffak olunmuş ve fakat yazık ki 1877 de Yakup Beyin ölümü
Göz yaşını derya
erkânının söyledikleri nutuklara bir kulak asmak, reklâmcılığın bilhassa bu şubesinde ne kadar İlerlediğimizi anlamamıza vesile olacaktır.
O ne tatlı edalar, o ne şirin sözler, neler de, neler. . Hepsi de C. H. P. nin basıretkârlığına, memleket hizmetinde olduğuna, başaracağı yurt vazifelerine aittir.
İnsan düşünüyor da, bu ne emek, bu ne masraf, bu ne gayret, diye şaşıyor.
Mademki, bu parti yirmi beş senedir, halkın hizmetinde çalışıyor, ve herkesi memnun edebiliyordu, yer yer dolaşıp, bu kış kıyamette nefes tüketmeğe sebep ne?
Reklâmcılıkta da bir usul vardır. Bazı mallar, senelerin geçmesiyle ismini halkın zihnine nakşetmiş ve meşhur olmuştur. Onların reklâmlarını nadiren, meşhur bir mecmuada çok sade bir şekilde görebilmek imkânı vardır. Bu demektir ki, ben kendimi tanıttıy-sam, bu kadar senedir tanıttım, ara sıra hatırlansam, kâfidir!
Şimdi soruyoruz? -Yirmi ıbeş se-1er,
-5
e1
-0
Osman Dedeoğlu isminde bir şahıs yaptığı işlerden 2700 lira aldıktan sonra Parla Lokantasına giderek bir miktar içmek istemiştir. Bu sı-)adu lûulılddl» Davacı, müteahhit Osmanın yanına gelerek ahbaplık ---------------_ ---------------- *wutflu....ş ve dostluk ilerlediği nu Demokrat Partinin bu memleket- J jçin Muhiddin, Osmanı Bcnddere-mîiio»---------♦ar.oiıic; hnfrıır sindeki evine davet etmiş ve bunun
üzerine birlikte Muhiddinin evine gitmişlerdir.
Muhiddin bir aralık kurulan sof ranın kadınsız olnııyacağını hatırlatarak eve bir kadın bulup getir -
Müteakiben içilen içki miktarı da arttığı için Osman iyice sarhoş olmuştur.
Ertesi sabah Osman uyanınca I Muhiddini evinde görmemiş ve cebindeki paraların da alındığının far kına varmıştır.
ı Osman bir akşam evvel yemek yediği Parla Lokantasına gitmiş Mu-
yi
çeşitli mevzular hakkında söz alarak den u^ak, temiz ve samimî bir zih-fikirlerini belirtmişlerdir. Müteaki- I niyet içinde belirmesini mukaddes ben Çamlıdere başkanı Kemal Zey- ! bir vazife saydığını ve gelecek se- I bek, il idare kurulundan Ramiz E- çimlerde 946 seçimlerindeki metodla-ren, Hamdi Bulgurlu ve Abdullah ra başvurulduğu takdirde bunu va- I Gedikoğlu söz alarak Günün mev- panları zuları ve parti faaliyeti hakkında lacakla
başvurulduğu takdirde bunu ya--— —----- — i Ha.û«rın millet nefretine maruz ka-
zuıan vc parti faaliyeti hakkında ( lacaklarını belirtmiş ve ortaya dö-etraflı izahlarda bulunmuşlar ve külen bin bir deı t ve ıstırabın an-müteakiben söz alan il idare kurulu ■ £.a|t milletin iktidara gelmesiyle başkanı Çiçekdağ bir çok dertler ve dilekler üzerinde durarak bunların her yerde aynı olduğunu, bugün bunların giderilmesinin ancak millî iradenin tam ve pürüzsüz olarak tezahüriyle mümkün olabileceğini, 1 memlekette kanun hâkimiyetinin e-sas prensip olarak birleşmesini ve idare âmir ve memurlarının taraf- I sız hareketlerinin bu prensibin tahakkukunda birinci şart olduğunu ... ......
belirtmiş ve bu meyanda kanun 1 kazandıklar, görülmüş ve ayrıca
hükümlerine ayktrı olarak Ankara I kongrece 11 kongresine 19 delege de | --------------------,--------
Valisinin Kızılcahamamdaki C. H. P. seçilmiştir. Kongrenin kapanmasını raeaat ederek dolandırıldığını sö ihtilMlarmda aracı rol oynamasını 1 müteakip delegeler ve dinleyiciler lemiş ve m-sele mahkemeye intik teessürle karşıladikların. açıkbya- | konŞre ısalo™ı"dan büyük bir mem-—- sözü Keskin ilçesinde bir Hükû- T?'?' ayT,larak !'a8a,‘ kar alt,n-
Konağı yapılmasını sağlamak ' köylerinin yollarını tutmuşlar- (
Devlet Başkanına bu ilçeden bir dır)


mümkün olabileceğini ve Demokrat
Partinin hedefinin şu veya bu parti-
| den ziyade milletin iktidarı olduğunu
| ve sadece bunun tahakkukuna çalı- w
şıldığını anlatarak sözlerine son ver- hiddini orada görünce biraz müste-miştir. Müteakiben yapılan idare rih olmuş ve Muhiddin Osmanı güler ı heyeti seçiminde İsmail Sezen, Hüse- 1 yüzle karşılıyarak oturmasını söyle-e ı yin Cahit Yılmaz, Ahmet Önel, Ke- 1 miştir.
mal Sezen, İbrahim Kalender, Şev- | Osman parasını isteyince »ne pa-birinci şart olduğunu ket Kütükçü ve Abdullah Bayrağın ' rası istiyorsun ahbaplık bu kadar bu meyanda kanun ' kazandlkları görülmüş ve ayrıca olur» diye cevap vermiştir.
• • ı itnnororo il itnnorpcinn ıo doinoo | Bunun üzerine Osman polise mü-ıtika)
rak sözü _ ________,,__,____________
met Konağı yapılmasını sağlamak için Devlet Başkanına bu ilçeden bir heyetin müracaat etmesi meselesine ve bu konuda (Ulus) gazetesinin bugünkü neşriyatına temas ederek; normal bir devlet idaresinde Millet ve memleket ihtiyaçlarının kanunî çerçevesi içinde ilgili makamlar tarafından belirecek ihtiyaç ve zaru-
İSMAİL DÖRTER C. H. P DEN D. P. YE GEÇTİ
Eskidenberi C. H. P. Maltepe ocağı faal üyesi bulunmaktayım. Bu partinin tutmuş olduğu yolu beğen-miyerek 29 Ocak 1950 Pazar günü yukarda yazılı ocak başkanlığına istifamı bildirerek Demokrat Parti saflarına karıştığımı büyük bir sevinçle bildirdim. İstifamın değeri gazetenizle de efkârı umumiyeye bildirilmesini rica eder sevgilerimi sunarım.
VEFAT
Merhum Van Valisi Tahir Paşanın oğlu ve eski Valilerden Cevdet Belbez, Nevyork Başkonsolosu Fikret Belbez, ve Profesör Hikmet Belbez’in kardeşi Brüksel Elçiliğimiz Başkâtibi Necdet Belbez’in evvelki gece bir kalb krizi neticesinde ■ vefat ettiği teessürle öğrenilmiştir.
Merhumun naşı tahnit edilerek Tiirkiyeye getirilmesi için Dışişleri Bakanlığınca gereken tedbirler alınmıştır.
Kederli ailesine başsağlığı, müteveffaya Tanrıdan rahmet dileriz.
etmiştir.
. „ . Neticede mahkeme aleyhinde bir
yollarını tutmuşlar- j delil bulamadığı için beraatına ka rar vermiştiı.
TEVFİK FİKRET SILAY, I
SAHTE HÂKİME TAVASSUT ETMEMİŞ
• Sahte Hâkim, başlıklı bir haber üzerine C H. P. Genel Sekreteri Tevfik Fikret Sılaydan aldığımız bir mektubu Basın Kanununun hükümlerini yerine getirmek için aynen neşrediyoruz:
Gazetenizin .29/1/1950 gün ve 275 sayılı nüshasının birinci sahifesinin dördüncü sütununda (Sahte Hâkim) başlıklı yazının devamında (Halk Partisi Genel Sekreteri Tevfik Fikret Sılay’a giderek bir yere hâkim adayı olarak tayini hakkında tavas sut etmesini rica etmiştir) dive yazıldığı gibi devamında da (Tevfik Fikret Sılayın tavassutu üzerine Kaya Günalp’m yedi dakika içinde inhası yapılmış...) denilmekte ve bunu takip eden yazılarda da (Tevfik Fikret Sılay’a Verdiği sözleri yerine getirerek seçimlerin C. H. P. lehine kazanılmasına yardım etmiştir) denilmekte ve nihayet (Par ticilik zihniyeti ile kim ve neci olduğu tahkik edilmeden ve Halk Par tisi salâhiyetlerinin iltimasiyle va-zifa başına getirilen bu sahte hâkim hakkında dâvaya başlanacağı) bildirilmektedir.
Yukarıya geçirdiğim’ yazılarınız tamamen hakikat hilafıdır. Sözü geçene veya bir başkasının tayinine
| HUKUK TALEBELERİNE VFRİI FV İMTİMâM Illkl
VERİLEN İMTİHAN HAKKI
Oğrendiğmize göre, Hukuk Fakültesinin ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflarında bulunan talebeler her ne şekilde sınıfta kalırsa kalsınlar dilekçe "komisyonunun son verdiği bir karara göre 1951 yılına kadar Şubat imtihanlarına girebilecek ve başarı gösteren talebe aynı senenin Haziran imtihanlarına girmek hakkını da kazanacaklardır.
Komisyon kararının Şubat devresine yetişmesi için bazı milletvekilleri karar hakkında itirazda bulunacaklardır.
Diğer taraftan sözlü imtihanlara Fakülte açıldıktan sonra Mart ayı içinde öğleden sonraları devam edilecektir.
ı «ı
;• lâfını dillerinden düşlürmiyenı _r, bu kadar farfaralı reklâmla*^ ' neden başvurmak mecburiyet? " . . hissediyorlar? re
«I 'yok k Ştrdı hiir
fcd
BUttu
tavassut etmediğim gibi böyle bir kimseden seçimlerin C. H. P. si lehine kazanılmasına yardım da istemedim. Haldi ki yazınıza göre de o zaman şimdiki vazifemde de değildim.
Bu yalanlamanın gazetenizin ilk çıkacak nüshasının aynı sahife ve sütununda aynı punto ile dercini dile
Cevap basittir: Çünkü, kendileri de bu kadar senedir bir şey yaptıklarına kani değillerdir ve nutuk ile inandırma youlna sapmak lüzumunu son çare olarak ele almak mecburiyetini duymuşlardır. Hikâye budur; yoksa reklâmcılığımız ticaret âleminde eskisi gibi yerinde __ saymakta, buna mukabil siyasi rek- ?wju lâmcılığıraız dev adımlariyle iler- 1^ lemektedir. Bunu günlük havadis- •• jh lerden öğrenmek mümkündür. g tay.
Hikmet YA2ICIOÖLU m
NOTER MEMURLARININ ADALET BAKANLIĞINDAN DİLEKLERİ.-
Ne işçi sigortaları kanununa ve de memurin kanununa girmeyen ceza kanununa göre çıe-addedilen 1“
C. H. P. Genel Sekreteri Konya Milletvekili Tevfik Fikret Sılay
Sünnet çacukları gibi bacaklarını aça aça yürümelerini ben bile beğenmiyorum. Mazur görün...
— Canım fokstroda da söz yok ya?
— Maal’esef onu da bilmem.
— Çabuk çabuk yürüyeceksiniz, hepsi bundan ibaret
Ağır ağır yürümesini daha çok severim.
Peki, swing?
Allah Allah! Ben bilmiyorum dedikçe kızcağız boyuna sıralıyordu.
— O da nedir? diye sordum.
— Yeni çıkan bir dansın adı., dedi.
— Ben ekserilerini bilmiyorum. Nerede kaldı ki...
— Boston?
— Amerika Birleşik Devletlerin, de bir şehrin ismidir.
Bayan Ferhunde bu cevabıma katıla katıla güldü. «Ay., vallahi, çok hoş..) tu. Derken etrafımız birkaç zarif bay ve bayanla sarıldı. Sohbetimize onlar da kulak misafiri olmak tenezzülünde bulundular. Genç kız, bilgisizliğimi bağış lıyan bir hoş görürlükle maksadını açıkladı:
— Demek istediğim o değil.. Boston deyince akla, valse benziyen düz adımlı bir dans gelmelidir.
— Haklısınız, gelmelidir., dedim.
Kızcağız hem çok muzip, hem de çok inatçıydı. Yakamı kolay kolay bırakmadı.
— Bâri bizim yerli oyunlarımızdan bildiğiniz var mı? diye sordu?
—Var, dedim. Orta okulu bitirdiğimiz yıl, veda müsameresinde, hana harmandalı oynatmışlardı.
ZAFERİN TELİF ASK VE MACERA ROMANI
NUMARACI
•Yazan : N- A.
Tefrika No: 12
Bir de, Zonguldakta askerken, horon oynıyan maden işçilerini seyretmiştim.
— Nasıldı?
— Çok güzeldi. Ortada bir kişi kemençe çalıyor ve diğerleri, elli altmış kişi, etrafında halka olmuş ve hep birden yere vuruyorlardı. Yere vurdukça toprak sarsılıyordu. Erkekçe bir oyundu.
Bayan Ferhunde, ihtişamla pa-nldıyan güzel elâ gözlerini ceza yargıçlarına yakışır bir ciddiyetle üstümde dolaştırdı. Tanrının bildiğini kuldan ne saklamalı? O onda, bir cürüm yapmış gibi kendimi suçlu hissettim. Ayşenin Ayşe kadar zalim arkadaşı, seyircilerimizin ayaklanmış tecessüs insiyaklarını daha fazla keskinleştirmek için sesini yükseltti?
— Sözlerinize, doğrusu inanmak pek güç. Akıl almaz şeyler.. Bir İstanbul çocuğu nasıl olur da dansetmesini bilmez? Benimle şaka yapıyor olmalısınız. Peki, suallerimi değiştireyim: Kadın yıldızlardan en beğendiğiniz hangisidir?
Gökteki yıldızların dişisi erkeği yoktur amma, karıştırdığım sinema dergisinde bazı insanlara yıldız denildiğini öğrenmiştim. Mu-
hakkak onları soruyordu. Hafızamı yokladım. Bizim Enişte Bey, bir vakitler o artisti pek beğenir, adını dilinden düşürmezdi. Dur, dur bakalım! İsmi araştırdım, buldum ve kemali iftiharla sattım:
— Pina Manichelli! dedim.
Dedim amma tutmadı. Müsbet bir tesir yaratamadım. Beni si-gaya çeken bayancık, öğrencisinin yanlışını düzelten bir profesör gibi alnını buruşturdu:
— Öyle birisini tanımıyorum, dedi. Siz tanıyor musunuz çocuklar?
•Çocuklar, hep bir ağızdan:
— Hayır... diye bağırdılar.
Bu isim, onların benden daha genç dimağlarına hiçbir şey söylememiş demekti.
Amma ne çıkar? Demin karıştırdığım dergiden başka isimler de öğrenmiştim ve bu hususta sandıkları kadar echel olmadığımı onlara gösterdim:
— En fazla takdir ettiğim kadın yıldız Pina Menichelli olmakla beraber.. dedim. Bobe Hopel’la Alan Ladd da yabana atılmaz hani.
Kendime bir alkış bekliyorken kahkahaların yükselmesi canımı sıktı. Meğer bunların her ikisi de erkekmiş...
— Canım efendim, dedim, erkek oldukları ne malûm? Elinizde bu zevatın hüviyet cüzdanlarının tasdikli birer örneği yok ya..
Bayan Ferhunde beni eni konu
— Öyle şey mi olurmuş? Onların ikisi de erkektir. Yalanım var mı çocuklar?
Çocuklar gene hep bir ağızdan ■ Hayır!» bastılar. İşte felâket buna derler. Ben de kendimi azbu-çuk yetiştirdiğimi sanırdım. Ansiklopedik kültürüm sıfırın altında sıfırdı. Öğretmenimden yana da çok talihsizdim ki, en çetin sualini arkaya bırakmıştı:
— Her vakit blöf yapan bir o-yuncu üç kart alarak size rest çekerse, elinizdeki kare aşla kaçar mısınız?
— Şüphesiz, dedim.
Kız, ince kaşlarını yukarı doğru kaldırdı:
—■ Niçin?
— Her ihtimali düşünmeli, diye cevap verdim. Deveden büyük fil vardır. Ya, aksi tesadüf, dört papaz yakalamışsa?
Yerinde bir cevapla taşı gediğine koyduğuma o kadar inanıyorum ki, yeni baştan inceli kalınlı bir kahkaha sağanağına tutulmam
çok ağrıma gitti. Şaşkın şaşkın etrafıma bakındım. En başta Ayşe gülüyordu. Beni mahveden de bu
Sualler bitmişti. Amma ben de bitmiştim. Mendilimi çıkratıp ensemi, yüzümü kuruladım.
Pikap, Türkçesi «Her zaman kalbimdesin» anlamına gelen İngilizce bir havaya başlamıştı. Seyirciler öğrendiklerini öğrenmiş ve hakkımda sağlam bir kanaate erişmiş müsterih bir halde kıs kıs gülüp fısıldaşarak yanımızdan ayrıldılar. Ayşe'de onlarla beraber savuştu Amansız öğretmenimle baş-başa kaldık. Onun bakışalnnda merhamet, benimkilerde hicap olmalıydı. Bayan Ferhunde hafif bir kızıllık sürülmüş ince dudaklarını büke büke:
— Ay tuhaf, çok tuhaf., diye hayıflandı. Ayşe, bilirsiniz, ne kadar kültürlü bir kızdır. Sizi neden yetiştirmemiş? Saçınızı biraz daha inceltseniz, biliyor musunuz? Çok ortadan ayırsanız ve bıyıklarınızı yakışıklı olacaksınız. Bu kalın bıyıklar size yakışmıyor. Sizi çok yaşlı gösteriyor. Hem, biliyor musunuz? Siz şeye., durun bakayım, bana bakın., tıpkı tıpkısına Clark Gable’a benziyorsunuz!
— Kim, ben mi? Kime dediniz?
— Siz, tabiî siz. Size, gördüğüm lâhzadan itibaren bir yakınlık duydum. Sempati. Anlıyorsunuz değil mi? Ayşe iki kalplidir amma bencildir. Bakın, sizi benimle tanıştırmasını söyledim, hemen kabul etti. Amma sizi nasıl ihmal e-derek başıboş bırakıyor bilmem-ki?
-Bq ne de memurin kanununa girmeyen ve fakat ceza kanununa göre çıe- *Jr mur addedilen Noter memurları 5uîi Adalet Bakanlığına müracaat ederek haklarının korunmasını istemişlerdir.
1 — Noter Kanununun 20 ncî maddesinde sayılan ayrılmalarda
iti «i Jah» * h mauaesınue sayııuıı ayıımıaıaıua * 0. meslekî bilgisi mahkeme başkâtibin '«v den daha üştün olan ehliyetli Noter : memurlarının vekil olarak seçilme- j
2 — On sene başarı ile Noterlikte çalışmış olan memurların hukuk mezunlarından talip olmıyan yerlere imtihanla Noter muavinliğine tayin edilmelerini.
3 — Noterlikten her hangi bir
I
*1 anu ;•
------------------- .... »ki suretle çıkmaları veya çıkarılmaları ‘ Ma veya ölümleri halinde yardım sandığından kendilerine fazla yardım, yapılması hastalıkları halinde ücret siz tedavilerinin ve tedavi ve hastane masraflarının ve tedavi ve istirahat zamanındaki ücretlerinin ve emeklilik haklarının tanınması ve bir noter memurları baremi yapılması ve muhtaç olanlara teminaı karşılığında noter yardım sandığınca ikrazat yapılması ve yardım sandığındaki memurlar fonunun art -tırılması ve emanet teminat ve sandık hissesi cezalarının açıklanmasını ve hizmet sürelerinin bu mesleğe intisapları tarihinin mebde kabul edilerek hesaplanmasını ve aradaki farkın bankalarda olduğu gibi borç landınlmak suretile maaşlarından % 5 tevkifat yapılmasını veya noter memurlarının iktisadi devlet tevekküllerinde olduğu gibi devlet emekli sandığına bağlanması ve noterlikten devlet daire ve müessese-lerine geçmek istiyenlerin noter -likte geçen hizmetlerinin tanınması ve bunun için maaşlarından muayyen bir meblâğın tevkifine razı olduklarını bildiren işbu açık dilekçeyi aynen neşretmenizi talep ve rica etmişlerdir.-}
Ankaradaki Noter Memurları
namına Ömer Sökmen


(Devamı var)
I
ZAFER


r
ADYO • TELEFON »TELGRAF HABERLERİ

Amerika Savunma Bakanına göre
HERGÜN BİR HÂDİSE :
İtalyan Somalisi
eçen ayın 19 zunda Cenevrede altıncı oturumuna başlamış 0-lan Birleşmiş Milletler Vesayet Kon şeyi, daha evvel tanzim edilmiş olan gündeminin üç mühim maddesinin birincisi üzerinde cereyan eden müzakereleri tamamlamış ve İtalyan Somalisi meselesini halletmiştir.
Bütün kuvvetler
birleştirilmelidir
Johnson, sulhun kuvvete müstenit olduğunu ısrarla belirtti
Yaşasın Cumhuriyet !
I smi "G. ile başlayan bir o~
B kuyucum yazıyor:
Mısır’da seçimler yapıldı, bitti... Ne yolsuzluk duyuldu, ne de baskıdan şikâyet edildi.
Yunanistan keza... Şubatta 150 parti ile beraber seçimlere hazırlanıyor. Orada da, partiler a-rasında emniyetsizlik, güvensizlik diye bir şey yok! İdareleri de Krallık!
Ne modası geçmiş bir sistem değil mi?
Kocadan intikam için işlenen çifte cinayet
Bilindiği gibi, Konseyin günde-6 1 minde başlıca üç madde vardı. Bun-k(|; lardan biri Somali, diğeri Eritre ve k nihayet üçüncüsü de Kudüs’tü.
Ik
Gerek kendi bünyesinde esasen I mevcut olan, gerekse sonradan teşkil edilen komiteleriyle faaliyete geçen Vesayet Konseyi, daha evvel Genel Kurul tarafından tesbit edilmiş olan esaslar üzerinde durmuş ve müzakereler sonunda Somali’nin 10 yıl sonra istiklâl kazanması şar-tiyle, İtalyan idaresine verilmesi kararlaştırılmıştır.
Bunun böyle olacağı zaten biliniyordu. Yalnız, Konseyde, 13 ve 14 üncü madde üzerinde, yani Somali idaresinin on yıl müddetle emanet edileceği İtalya ile yapılması ge reken (Vesayet) anlaşması hüküm-ferinde İtalyan ve Irak murahhasları | arasında cereyan eden münakaşa
I hayli enteresan safhalar arzetmiştir.
Adı geçen maddeler, Somali’nin 1 yerli halkının haklan ve bu halkın korunmasuıa mütealliktir. Halbuki • bu hak gayet fakirdir. İtalyan
1 idaresinin tekrar teessüsü ile bu top
raklara büyük sermayelerin akacağı « muhakkaktır. Ve yine bu sermaye
hücumu karşısında Somali halkının I topraklarını elden çıkaracağı aşi-
| kârdır.
Irak murahhası Fazıl Cemali, bu meseleyi 14 üncü maddede münde-1 miç bir tarife, yani yerli halk tâbiri-1 ne hücum etmek suretiyle ele almış-1 tır.Zira bu yerli tâbirine, eskidenberi
& Somalide oturanlarla sonradan ge-
lecek Arap muhacirler de dahil olmaktadır ve idareci mes'uliyetini ü-zerine alan İtalyan hükümeti bu tarifi kendi çıkanna uygun bir tarzda tefsir etmek temayülünü göstermektedir. Nitekim, konseydeki İtalyan murahhası Cerulli, «Irak murahhası Arap mühaceretine mâni mi olmak istiyor?» diye haykırmış, buna karşılık Fazıl Cemali: «Hayır... I Fakat, Somaliye hicret etmek zo-j runda kalacak olan Arapların mal
I ve mülklerinin himayesini istiyo-
T**«$ım. . cevabını vermiştir.
Paris Radyosu, 31 (Basın - Yayın) — Birleşik Amerika’nın ve Batı Avrupa’nın müdafaası meselesi dün birçok toplantılara ve demeçlere ko nu teşkil etmiştir. Amerikan Savun ma Bakanı Louis Johnson, Başkan Trumana ve kongreye, Amerikan as kerî kuvvetlerinin birleştirilmesiyle teknik ve fennî gelişmelerden azamî derece faydalanılması lüzumu üzerinde İsrar ederek ezcümle demiştir ki: «Birleşik Amerika bugün, 1945 ten beri görülmemiş derecede kudretli bir mevki işgal etmektedir. Amerika, demokrasilerin silâh depo
su olarak kalmalıdır, zira kudretimiz arttığı nisbette harp tehlikesi azalmaktadır.»
Diğer taraftan, Parlâmento atom enerjisi başkanı ayan üyesi Mac Mahon basına verdiği bir demeçte idrojen bombasının imali meselesin den bahsetmiştir. Bu hususta adı geçen komisyon tarafından henüz hiç bir karara varılmamıştır- Ayan meclisi ordu komisyonu bu bombanın imali lehinde oy vermiştir. Va-şingtondaki müşahitlere göre kongre atom enerjisi komisyonu da u" fikre iştirak edecektir.
Meclis köşesi:
DAVET
"Ölünceye kadar ıstırap çekmen için oğlumuzu öldürüyorum! „
bu
i
1
f
r
Hindistan Pakistana
yanaşıyor
savaş için
Pandıt Nehru korku bulutundan bahsediyor
Londra Radyosu, 30 (Basın - Yayın) — Gandi’nin katlinin ikinci yıldönümü münasebetiyle Delhi’de bir nutuk veren Pandit Nehru, Pekis-tan ile Hindistan arasında müştereken bir harpsizlik beyannamesi yayınlanmasını ümit ettiğini söylemiştir. Hindistan’ın, iki memleketi saran korku bulutlarının dağılması ümidi ile teklifi yapmış olduğunu söyleyen Nehru, «Hindistan hiç bir zaman bir mütecaviz memleket rolünü oynamamalıdır. Fakat kendisi de tecavüze uğramamalıdır.» Demiştir. Son günlerde Kalkütada yer almış olan kargaşalıklardan bahisle Pandit Nehru «bazı kimseler Hindistan’da kargaşalık çıkarıp memleketi parçalamak istiyorlar. Bunların bastırılması lâzımdır.» demiştir.
Amerikada yeni bir teşkilât kuruluyor
Nevyork Radyosu, (Basın - Yayın) — 16 Amerikan cemiyeti ve kurulu dün Nevyork’ta yaptıkları bir toplantıda Amerika’da komünizmle mücadele etmek için daimi bir teşkilât kurmaya karar vermişlerdir. Bu toplantı, harp görmüş asker kurulla-rından Amerikan Lejyonu tarafından hazırlanmıştı. Toplantıya işti- i rak eden kurullar arasında endüstri kurulları kongresi, Amerikan işçi federasyonu, Amerikan tıp cemiyeti ve Amerikan ticaret odaları vardır. Kabul edilen müşterek karar, komünizmi, milletlerarası güvenliğin ve dünya barışının en büyük düşmanı ve yabancı bir devletten mülhem bir casusluk ve ihanet hareketi olarak vasırlandırılmaktadır.
Filhakika, manda idaresi altına giren ve çıkan, halen vesayet atlında bulunan veya böyle bir idare altına girmesi mukarrer ve mukadder olan muhacirlerin hayatî ve malî şartlan arasındaki farkı kaldırmak içindir ki Irak murahahsı adı geçen maddedeki tarifi ele almış ve bunun üzerinde durmuştur. Çünkü, Araplar, Filistin dâvasında İbu iş hakkında oldukça sarih bir ders almışlardır. Gerek beynelmilel bir idarenin, gerekse muayyen bir memleket idaresinin, nereye yer-leşse orada yerli halkı yavaş yavaş tasfiye ettiği görülmektedir. Filhakika Filistin bir takım siyasî me-selelerjn de kanştığı çetin bir dâvadır, fakat, meselâ Trieste’nin de yerli halkı az zamanda yerini yurdunu terketmek zorunda kalmıştır ve hatta Sarre ve Rhur’da da daha şimdiden aynı temayül görülmektedir.
Belçika borcunu tamamen ödedi
Nevyork Radyosu, (Basın - Yayın) — Vaşhington’dan bildirildiğine göre, Belçika, Milletlerarası para fonuna olan borcunu tamamen ödemiştir. Fonun direktörleri heyetinin bildirdiğine göre, Belçika, Ocak ayı içinde 20,600,000 dolar ödeyerek bunun karşılığı olan Belçika parasını geri almış bulunmaktadır. Belçika, borcunu ödeyen ilk Avrupa memleketidir.
Rusların naz etmesi dünyayı usandırdı
Londra Radyosu, 30 (Basın - Yayın) — Rııslar dün bir Çin delegesinin hazır bulunması yüzünden Birleşmiş Milletler komitesinden birini daha terketmişlerdıv. Ruslar şimdiye kadar onbir defa bu şekilde hareket etmişlerdir. Basın muha birleri Birleşmiş Milletler Genel sekreteri Trygve Lie'nin bu hale bir çare bulmak maksadı ile güvenlik konseyi üyeleri nezdinde teşebbüslerde bulunduğunu bildirmektedirler.
Irak murahhasının Vesayet Konseyinde siyasî bir mülâhaza ile ortaya atmış olduğu bu mesele hakikî bir dâvadır. Bir bölgeye beynelmilel idarenin veya Birleşmiş Miletle-rin nezareti altında bir devlet vesayetinin yerleşmesi, oraya yabancı sermayenin akması suretiyle yerli halkın firarını veya terkiyar ve terkidiyar etmek zorunda kalmasını mucip olursa^ Birleşmiş Miletler tarafından alınan karar ve tatbik edilen tedbirlerin müzmin ihtilâflar doğurmaktan başka bir neticeye va-ramıyacağı kanaati hasıl olur, ki ibu da, Birleşmiş Milletlerin tesiri ve meşruluğu üzerinde mülâhazaya sevkeden bir keyfiyettir.
Irak murahhası, Vesayet Konseyinde, vaziyeti, sadece anlaşma metni üzerinde kurtarmıştır. Fakat temas ettiği dert, daha derinden yakalanması ve incelenmesi gereken bir derttir.
Doğu Almanyada kızıl temizlik
Londra Radyosu, 31 (Basın - Yayın) — Doğu Almanya'da komünist olmıyan bazı parti liderlerinin istifaya mecbur edildikleri bildirilmek tedir.
Hıristiyan demokrat partisine mensup Ekonomi Bakanı da bu şahısların arasında bulunnıakcadır. Gene Hıristiyan Demokrat Parti-«sinden Çalışma Bakanının da istifa etmek üzere olduğu söylenmektedir. Bu mecburi istifalar, Hıristiyan demokrat birliği başkan vekili Hit-man'ın istifasını takip etmiştir. Mu habirler bu hareketi, hıristiyan de mokrat birliğinin başkanı ve Doğu Almanya Başbakan muavini Olto Nisehkeyi istifaya mecbur etmek te şebbüsünün başlangıcı addetmekte dirler. Sosyalist birliği partisinin gazeteleri dünkü sayılarında bu hu susta şiddetli tenkitler yayınlamışlardır.
Dörtlü ticaret anlaşması
Londra Radyosu, 31 (Basın - Yayın) — Paris'ten bildirildiğine göre, bugün İngiltere, Danimarka, İsveç ve Norveç arasında bir ticarî anlaşma imzalanmıştır- Bu anlaşma Paris’te bulunan Ingiliz Maliye Bakanı Cripps ile ilgili memleketlerin Paris’te bulunan Dışişleri Bakanları arasında imzalanmıştır. Anlaşma Marttan itibaren yürürlüğe girecek tir.
Fransız - Alman ticaret Anlaşması
Londra Radyosu, 31 (Basın • Yayın) — Fransa ile Batı Almanya ara sındaki yeni ticaret anlaşması dün Paris'te imzalanmıştır. Anlaşma bu yıl haziran ayının sonuna kadar mu teber olup devre sonunda müddeti uzatılabilecektir. Bir Fransız sözcüsü, Fransa'nın Almanyaya olan ihracatının 3 misli ve Almanyanın Fransaya yaptığı ihracatın ise üçte bir nisbetinde artacağını tahmin et miştir.
Adalet Komisyonu:
1 — Posta Kanunu tasarısı hak -kında mütalea;
2 — Muğla milletvekili Nuri Öz-sanın Hâkimler Kanununun 61 inci
i maddesinin yorumlanmasına dair önergesini;
3 — Kahve ve çay inhisarı kanu-
1 nunun geçici ikinci maddesinin B fıkrasındaki (veya fiatları fahiş görülenler) ibaresinin yorumlanması hakkında Başbakanlık tezkeresini;
4 — Orman Kanununun bazı mad delerinin değiştirilmesi hakkındaki kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Bayındırlık Komisyonu:
1 — Samsun milletvekili Yakup Kalgay ve beş arkadaşının Mühendis ler Odası Kanunu teklifini;
2 — Çorum milletvekili Necdet Yücenin Türkiye Enerji Kurumu Kanunu teklifini görüşmek üzere 2/11/1950 Perşembe günü saat 10 da;
Dilekçe Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
İçişleri Komisyonu)
1 — Samsun milletvekili Yakup Kalgayın Memurin Kanununun mü-zeyyel maddesine bir fıkra eklenmesine dair kanun teklifini;
2 — Çorum milletvekili Dr. Cemal Kazancıoğlu ve 4 arkadaşının, Yusufeli ilçesi merkezinin Öğdem-den Ahalt'a kaldırılması ve bu meı keze Yusufeli adı verilmesi hakkın da kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Gümrük vc Tekel Komisyonu:
1 — Tekirdağ milletvekili Ziya Ersin Cezaroğlunun tarım makineleri ve pulluklarla tarımda kullanılan her nevi âlelter, araçlar ve bunların yedek parçalarından gümrük resmi alınmaması hakkında kanur
( teklifini görüşmek üzere 2/11/195C . Perşembe günü saat 10 da;
Ulaştırma Komisyonu:
ı 1 — Milletlerarası denizde car I emniyeti konferansı nihai anlaşma-: sının B işaretli ekini teşkil eden : «Denizde çatışmayı önleme tüzüğü. - nün onanmasına dair kanun tasarı-
■ sini;
2 — Resmi makam sahiplerinin makam ve evlerine ücretli olarak
| konacak telefonlar hakkında kanun tasarısını;
3 — 2285 ve 2401 sayılı kanunlar la işletilmesi cenup demiryollar
’ Türk Anonim Ortaklığına verilmiş 1 olan demiryol işletmesinin Devle: 1 Demiryolları ve Limanları îşletmt Genel Müdürlüğüne devri hakkın 1 daki 5391 sayılı kanunun geçici ikin ci maddesindeki (Almakta olduk 1 ları aylıklar) tabirinin yorumlan ' masına dair Başbakanlık tezkeresin görüşmek üzere bugün saat 10 da
Ticaret Komisyonu:
Ticaret ve Sanayi Odaları Kanu nu tasarısını görüşmek üzere bugür . saat 10 da toplanacaklardır.
Akdeniz manevrası
Londra Radyosu, 31 (Basın - Ya yın) — Gelecek Mart ayında Akde niz’de Ingiliz Anavatan ve Akdeni; filolarının yapacağı manevralar: Fransız deniz kuvvetlerine mensur birlikler de katılacaktır. Bu birlik ler gelecek ay Maltaya giderek în giliz filosuna iltihak edeceklerdir
Mücahit TOPALAK
grevi devam ediyor
Dün Yunanistan’da gazete çıkmadı
Londra Radyosu. 31 (Basın - Yayın) — Yunanistanda gazete idare hanelerinde çalışan memurların ve mürettiplerin grevi yüzünden bugün Atina'da hiç gazete çıkmıya-caktır. Bu işçiler ücretlerine % 50 zam yapılması için dün akşam işlerini bırakmışlardır. Daha evvel baş lıyan posta memurları grevi hâlâ devam etmektedir. Polisler mektup-/ K ların dağıtılmasına yardım etmişler 1 dir.

I

Serbest Fıkra
Dünyada mekân •••
— Ev sahibinin ıbir evi varsa, kiracının bin evi var!
Bilirsiniz; eskiden kiracılar, ev sahiplerine böyle kafa tutarlardı!...
Hakikaten o devirlerde, iyi kötü, herkesin haline göre başını soktuğu bir yeri, bir barınağı vardı. Evi olmıyanın da kiralık ev bulması işden bile değildi; beğen beğendiğini tut!...
Fakat şimdi hemen her yerde, ekseriyet kiracı ve yüksek kiradan şikâyetçidir. Bir taraftan yangınlar, yıkılmalar, bu eski evleri bazan biner biner, bazan da birer ikişer sildi, süpürdü. Üstelik, memuriyet ve kazanç mecburiyetiyle büyük şehirlere akınlar fazlalaştı. Harp senelerinde malzeme kıtlığından inşat durdu; hulâsa, şu oldu, bu oldu. Bir ev buhranıdır, bir kira pahalılığıdır, başgösterdi.
Fakat, harp içinde bile yüksek kiralar, hiç bir zaman, memur ve dargelirli vatandaşları,
Yazan:
Sarıçizmeli
bugünkü kadar kasıp kavurmadı. Milli Korunma Kanunu, ev sahiplerinin aşırı kazanç isteklerini mümkün mertdbe önledi. Hava parasına, kiracıya yapılan türlü eziyete, bir dereceye kadar mâni
Lâkin, mal sahipleri ne yaptılar yaptılar, yüksek kiranın tadını, yolunu yine buldular. Yeni yapılan inşaat adı altında, iki üç torba çimento ve bir kaç badadi ile tadiller, ilâveler yaparak, mülklerinin kirasını arttırmanın yolunu tuttular. Üstelik ecnebi kiracıların yüksek kira ödeme kabiliyeti onları büsbütün cesaretlendirdi. Borç, harç ipotek, sür ipotek, harp sonrası bir inşaat bolluğu yarattılar. Böylece bugün
memur şehri Ankaraya bile dairesine 500 lira kira istiyen apartmanlar diktiler. Üç odalı apartı-nıana 150 lira kirayı ucuz dedirttiler! Kiracı bulsun, bulmasın, fiyattan indirmemeği karar aldılar...
Şimdi bu mesele, Büyük Millet Meclisine yeniden getirilmiş bulunuyor. Milli Korunma Kanunundaki tahditlerin kaldırılması ve kiraların serbest bırakılması isteniyor.
Şayet Milletvekilcrinıiz, muhalif muvafık, ne olurlarsa olsunlar, hu meselede gevşek davranırlarsa, ev sahiplerine tekrar gün doğdu demektir.
O zaman bütün memur, darge-lirli, ve küçük esnafa şu hakkı tanımalıdır:
— Gecekondu inşaatı serbesttir! Elbette, seçime kadar, Ankaraya bir Vali Fahrettin Kerim bulunur!...
Koca, tabutların başında yalnız oğlunu öptü.. Karısı ve oğlu öldüğü gün Othelo en parlak komedisini oynadı fakat herkes ağlıyordu
Kadın olsun, erkek olsun, bütün insan kalplerinde bir Othelo yatar. Mesut aşkların, huzurlu hayatın yahut şöhret ve servetin, bazan da sefaletin söndürdüğü bu duygu, zaman zaman, içtimai merdivenin en üst katlarında olduğu kadar en a-şağı basamaklarında da kendini gösterir. Cinayetler işlenir ve işlenen bu cinayetler çok kere geride kalanların yüreklerini parçaladığı halde, faillerinin soğukkanlılığı, bu nun, bu işlenen' cinayetin normal dışında bir ruh haletinin eseri olduğunu anlatır. Zaten, trajedinin en mühim unsurlarından biri de şahit veya seyircinin dehşet ve bunaltısına karşılık, fail veya aktörün son suz soğukkanlılığı ve bu tezaddan doğşn duygudur.
Bayan Othelo, Shakespearin kah ramanı değildir. Sadece Brezilyalı bir zenci aktörün karısıdır-
Bay Othelo içkiye ve kadınlara düşkündü
Othelo adını taşıyan bu zenci aktör, sahnede seyircilerini hasta e-decek derecede güldüren bir adamdır. Fakat, işini bitirdikten sonra, doğruca eve gitmekten de pek haz-zetmemekte, meyhane ve barları şöyle bir kolaçan etmekten zevk almaktadır. Bayan Othelo bu durumdan şikâyetçidir, fakat ne yapsın? O da bir çok kadınlar gibi çaresiz, o da bir çok kadınlar gibi yuvasının ömrünü uzatmakla kendisini hem ahlâkî, hem de İktisadî bakımdan mesul görmektedir. Bundan ba$ ka, ortada bir de çocuk vardır: Şu-visko... Bay Othelo’nun üzerine titrediği altı yaşındaki evlâdı... Biricik oğlu... Rio de Janeiro'nun en büyük komiği Othelo’nun ancak bu çocuk karşısında ciddileştiğini görenler, gülmekten bir an için vazgeçerlerdi. Çünkü bu büyük komiğin bu küçük çocuk karşısındaki hali o adar candan ve komediden o kadar uzaktı ki, bu komik ile bu ciddi ve güzel çocuğun arasındaki tezaddan zaten bir facia havası yükseliyordu, diyenler vardı.
Facia nasıl oldu?
Bay Othelo, numarasını bitirip j mutaden barları dolaştıktan son- ı ra sabahın yedisne doğru evi- ' ne dönüp yattı. Kadın, yani ka j rısı, bütün geceyi yine uykusuz ve sinir buhranları içinde geçirmişti. Kocasına hiç bir şey söylemedi. Yal nız, Othelo uyuduktan sonra, yavaşçacık kalktı. Ayaklarının ucuna basarak bitişik odaya, yani oğulları Şuvisko’nun uyumakta olduğu odaya gitti. Elinde bir tabanca vardı.
Bay Othelo yorgun ve perişan u-yuyor, oğlunun ve karısının başına gelecek olanlardan habersiz bulunuyordu
Kadın, kocası tarafından sevilmediğini biliyordu. Senelerce süren bu mahrumiyet, bir kadın kalbinde çözülmesi güç komplekslerden birini uyandırmıştı. Kendi ölümünün kocasına asla tesir etmiyeceğini biliyordu. O halde, Othelo’yu bütün hayatınca yandıracak bir büyük darbe lâzımdı. Bu, ancak onun oğlunun yani aynı zamanda kendi evlâdının ölümü olabilirdi. Othelo oğlunu deli gibi sevdiğine göre, bu çocuğun ortadan kaldırılmasiyle yine deli gibi bedbaht olabilirdi.
Tabanca sesleri...
Bay Othelo, tabanca sesleri ile değil de, bu sesleri duyup koşan komşuların kapıyı tekmelemeleri ile uyandı. Eve dolan komşular, yatak odasında Bayan Othelo ile altı yaşındaki oğlu Şuvisko’yıı, başlarında birer kurşun yarasiyle yere serilmiş vaziyette buldular. İkisi de ölmüştü. Bitmek üzere bulunan bir mumun ışığında Bayan Othelo’nun kocasına bıraktığı şu not görünüyordu: «Beni sevmediğini biliyorum. Oğlunu deli gibi sevdiğini de biliyorum. Bütün hayatınca ıstırap çekesin diye oğlunu öldürüyorum. • ■
Son temsil
Bu felâketin vukubulduğu günün gecesi, Othelo, tiyatro müdürünün ısrariyle sahneye çıktı Yalnız o ak şam, Othelo, adına yakışan bir sima olmuştu. Çünkü bütün şehir hal kı büyük komiğin başına gelenleri öğrenmiş olduğundan, en muvaffakiyetli bir temsil vermesine rağmen, büyük komik kahkaha değil sadece gözyaşı toplıyabildi. Bu tem sili görenler, bunun, komedi ile fa-
Dünyanın en büyük komiklerinden biri olan Othelo oğlunun tabutu başında... İlk faciasını oynuyor.
Othelo’nun karısı ve oğlunun tabutunu Rio de Janeiro halkı günlerce ziyaret ettiler.
cia arasında muhteşem bir eser olduğunu söylemektedirler. Othelo da temsilin sonunda göz yaşlarını zap-tedemedi ve komedi havası içinde
cereyan eden oyun bir büyük, bir
içli facia halini aldı.
Hangimizin komedilerinde bir fa-
cia gizli değildir? Cenaze merasiminde Bay Othelo,
(vasiyetine rağmen) karısını öpmedi, yalnız oğlunun tabutu başında ağladı. Bu belki onun tek ve son faciası idi. Çünkü Bay Othelo, bundan böyle sahne hayatını terkede-ceğini söylemiş ve demiştir ki:
«Hayatın komediye asla tahammülü yok. Bundan böyle biricik oğlumun mezarını bekliyeceğim...»
..-----7 --■- v '--
Diyarhakırda C.H.P. tam inhilâl halinde
Diyarbakır, (Hususi muhabirimiz-1 Ali Ateş, Yazman: Mehmet Ekin, Ü-den)’: — Halk Partisi Diyarbakır I ye: Nuri Ekin.
■ ’ " | 5 — Fidelan idare heyeti:
' Başkan; Halit Karakaş, 2 nci başkan: Sadık Oğul, Muhasip: Ahmet Yıldız, Yazman: Ali Ateş, Üye: Hüseyin Yıldız.
6 — Ayıntır İdare Heyeti: Başkan Ali Bozan, 2 nci Başkan:
Sait Çaçan, Muhasip: Mehmet Çevik, Yazman; Mehmet Doğan. Üye Mehmet Bozan, Üye: Abdülkadir Doğan, Üye: Hüseyin Akan, Üye: Haşan Şentürk.
7 — Rutan İdare Heyeti:
Başkan Mehmet Aygün, 2 nci baş kan: Adem Arslan, Muhasip: Resul Sekman, Yazman: Ahmet Bingöl, Üye:, İzzet Aygün-
8 — Sarıcık İdare Heyeti:
Başkan Mehmet Bingöl, 2. ci başkan: Mustafa Bora, Muhasip: Ahmet Güneş. Yazman- Şahin Bingöl, Ü‘ ye: Resul Bingöl.
9 — Siileymanan İdare Heyeti: Başkanı Mehmet Ayhan, 2 nci baş
kan: Mehmet Aytaş, Muhasip: Ahmet Aygün, Yazman: Zülfikar Po-lat, Üye: Reşit Melkoç.
10 — Merkez Çınar İlçesi Semt Bucağı, Muvakkat İdare Heyeti:
Başkan: Kâmil Göksü, 2 nci Başkan: Mahmut Şahin, Muhasip: Meh met Durmuş, Yazman Ali Sağır, Ü-ye Ömer Saraç, Üye: Ahmet Okat, Üye: Emin Göçmen.
merkez ilçesiyle il merkezine bağlı diğer ilçe bucak ve ocaklardan bu ay içerisinde 54 kişi istifa ederek D P. ye iltihak etmiştir. Bunların arasında Belediye Encümen azası, muhtar ve ihtiyar heyetleri de mev cuttur.
Yine bu ay içerisinde Demokrat Partinin aşağıda adları yazılı şube leri açılmıştır. :
1 — Tılham Muvakkat İdare heyeti:
Başkan: Bayram Karahan; İkinci başkan: Sait Konaksever, Muhasip: Fahri, Yazman: Zülfü İlhan, Üye: Ömer Tekin, Üye: Hüseyin Meşe.
2 — Peyaz Muvakkat idare heyeti?
Başkan Ali'Taban, 2. nci başkan: . Sadullah Savaş, Muhasip: Abdullah ' Arak, Yazman: Mehmet Özaltın. Üye: Şehmus Havan, Üye: Kudred-din Sari, Üye: Ali Bilgin.
3 — Beybuni İdare Heyeti:
Başkan: Mustafa Özer, 2. nci baş- , kan: Mustafa Avcı, Muhasip: Os- . man Tanrıkulu, Yazman: Hüseyin Güneş, Üye: Mehmet Kura, Üye: | Zülfü Ayınbaş. Üye; Mustafa Gir nay.
4 — Hacıdal idare heyeti: ,
Başkan: Ali Ateş. 2 nci başkan: ;
Ali Şeker, Muhasip Mehmet oğlu 1
Sultan Mehmet, garip bir ısrarla öndeki iki çocuğa bakıyordu. Bu kız inanılmayacak kadar güzeldi. Genç hükümdarın içinde tuhaf bir his belirdi. Birdenbire kıza sordu :
— 78
(İyi çalıştığınızı gördüm. Bu Hisarın yapılışında duvara bir taş yerleştiren bu memleketin en hayırlı adamıdır Sayiniz mezkûr olsun. Ben sizden memnunum, Cenabı Hak da size yardım edecektir. Hisar sona erdiği vakit hepinize dirlikler vereceğim. Göreyim sizi, din ve devlete hizmet nice olur!.) Hükümdarlarının bu tatlı ve teşvik eden sözleri karşısında bütün amele gözleri yaşararak ona dualar etti:
(Allah seni mansur ve muzaffer
eylesin!..)
Sonra Fatih soyundu ve umul-
madık bir tevazula:
(Bu Hisarın inşasında benim de sizin kadar emeğim olsun...)
Diyerek iri taşları taşımağa başladı. Bütün vezirler de onu taklit
ediyorlardı. Amelesi, beyleriğ vezir leri, padişahlariyle bütün bir millet çalışıyordu. Bu, tarihte misli görülmemiş bir şeydi.
Bu hummalı falivet ikindi zamanına kadar devam etti. Bir aralık hükümdar mola verdi. Otağına çekildi.
Bu sırada Bizanstan bir heyetin geldiği haber verildi. Sultan Mehmet kaşlarını çatarak:
— BizanslIlarla artık konuşacak şeyimiz kalmadı. Ne için gelirler?
Diye sordu. Gelenlerin ne için geldiklerini kimse bilmiyordu. Fakat bunlar tuhaf bir heyetti. Birçoğunun ellerinde altın ve gümüş tepsiler vardı. Bu tepsilerin üzeri ince ve renkli ipek tüllerle örtülmüştü. En öndeki iki tepsiyi tutan, genç bir kız ile genç bir erkek çocuğu idi. Onların arkasından diğer tepsi tutanlar ve nihayet Kostan-tinin mabeyincisi Franzes geliyordu.
Sultan Mehmet, heyeti kabul et ti.
Henüz on beş yaşında görünen kız, kibar ve zarif bir reveransla padişahın önünde diz çöktü. Erkek çocuk da aynı hareketi yaptı. Daha sonra Franzes Sultan Mehmedin
önünde yerlere kapandı.
Sultan Mehmet garip bir tavır almıştı. Öndeki iki genç onun nazarı dikkatini celbetmişti. Birdenbire Franzese hitap etti:
— Yine ne istersin Franzes?
Diye sordu. Franzes bir daha yer lere kapandıktan sonra:
— Ey Türklerin büyük sultanı... Size imparatorumun hediyelerini getirdim!.
— İmparatorunuz bizimle dost mu olmak ister?
— Hiç bir vakit düşman olmamıştı Haşmetlû Hükümdar.
Sultan Mehmet kaşlarım çattı:
— Öyle mi Franzes? Neden hâlâ Şehzade Orhanı elinde tutar öyle
Sonra bu mevzuu bıraktı:
— Nedir hediyeleri görelim.
Dedi. İki genç kız ve erkek ellerindeki altın tepsilerin üzerindeki ipek tülleri açtılar. Mutedil ve sıcak memleketlere mahsus en nefis meyvalardan mürekkep bir tablo göründü.
Sultan Mehmet hafifçe tebessüm etti ve:
— imparatorunuz bizi iyi tanımıyor Franzes... Çok zaman var ki biz, mülk ve milletimiz uğruna çalışmaktan, yeyip içmek işini unutmuş tuk-
— Kuvvetinizin nelere kadir olduğunu biliriz. İsterseniz daha nefis meyvalan elde etmek her an elinizdedir. Fakat İmparatorum düşündü ki, bu sıcak mevsimde Hisarı yaptırırken yorulmuş olacaksınız. Biraz serinlemeniz için bu meyva-ları lütfen kabul etmenizi rica etti.
Sultan Mehmet, garip bir ısrarla öndeki iki çocuğa bakıyordu. Bu kız inanılmıyacak kadar güzeldi. Genç hükümdarın içinde tuhaf bir his belirdi. Birdenbire kıza sordu:
— Adın ne senin?
Kız, şahane bir reverans yaparak ye penbeleşen yanaklarını öne e-ğerek, tatlı bir ahenkle:
— Tamar, haşmetpenah...
Dedi. Hükümdar gayri ihtiyarî
— Güzel bir isim....
Diye söylendi. Sonra erkek çocuğa sordu:
— Senin adı nedir?
—• «Tan...
— İki kardeş misiniz?
— Evet haşmetpenah...
Bu sırada Farnzes söze karıştı:
— Haşmetpenah... Tamar kızım, Jan oğlumdur (1).
Sultan Mehmet hayretle Franze-sin yüzüne baktı:
— Senin çocukların mıdır Franzes?
— Evet haşmetpenah...
Fatihin hal ve tavrı çok değişmişti. Bu kız, adının Tamar olduğunu söyliyen bu kız fevkalâde güzeldi. Onun karşısında Fatihin kalbinin şiddetle çaımtığı adetâ hissediliyordu. Hüküıhdarın kendisine dikkatle baktığını hisseden Tamar, mahcup bir vaziyette başını önüne eğmiş bulunuyordu. Şimdi, açık kumral saçları şakaklarından aşağıya dalgalı bir bulut gibi dökülüyordu. Yarı açık göğsünde, sanki.
sakin bir denizde yıkanan mehtap şeffaflığı vardı Kimbilir neden, onun göğsünde de garip bir çarpıntı vardı. İnce, ipek entarisinin altında ılık, şeffaf bir vücudün kıvrılışı hissediliyordu. Ve Sultan Mehmet, bu taze ve güzel vücude hayranlıkla bakıyordu.
Fakat...
Mülakat sona erdi. Hükümdar, heyetin bir müddet ordugâhta misafir edilmesini istedi.
Yalnız kalan Sultan Mehmet, tatlı bir hülyaya dalmıştı. Bu sırada Zağanos paşa, huzura girmek i-çin müsaade istedi.
— Ne var Zağanos?
Diye hükümdar sordu. Zağanos paşa, Sultan Mehmedin zaafını anlamıştı. Esasen onun bütün hareketlerini gözünden kaçırmazdı.
— Şevketlû hükümdarın, dedi, müsaade buyurursanız bir maruzatta bulunacağım.
— Çabuk söyle.
— Acaba Franzesin kızı ile oğlunu, berayi terbiye sarayı, hümayununuzda alıkoymak arzu buyurulur mu?
Sultan Mehmet bu zeki adamın yüzüne garip bir memnuniyetle baktı:
— İyi olurdu Zağanos... dedi. Fakat böyle bir teklif tuhaf olmaz
— Franzes BizanslIdır şevketlû...
— Yani ne demek istiyorsun?
— Bunu, ailesi için en büyük şeref telâkki eder.
— Belki haklısın.
— Emir buyurursanız...
— Hayır, acele etme... Franzes reddederse çok fena olur.
— Ne haddine şevketlû hünkâ-
— Hayır Zağanos... Onları fetih hakkı olarak almağı tecih ederim. Söyle onlara, artık gidebilirler. Bir tatlı bakışın, bizi yolumuzdan alı-koymıyacağını herkesin bilmesi lâzımdır. Gelen meyvalara ve meşrubata gelince, bir hediyenin reddi caiz değildir. Fakat onların soframa konulmasına razı değilim. Bir lokma dahi yemiyeceğim. Bir lokmanın dahi minneti altında kalmak istemiyorum.
Franzes ve heyeti, akşam üzeri Bizansa döndü. Franzes imparatoruna her şeyi anlattı. Yalnız kızı Tamar’a karşı Sultanın hissettiği meyli gizledi.
Bundan sonra her gün meyva ve meşrubat gönderilmeğe devam edildi. İkinci günü başka bir heyet götürmüştü. Sultan Mehmet, bu heyeti kabul etmedi. Ve Zaga-
— Neden Franzesin çocuklarını getirmiyorlar?
Diye sordu. Zağanos paşa için bu işaret kâfi idi. Derhal bunu gelen heyete hissettirdi. Bundan sonra, hemen gün aşırı Franzesin çocukları hediye getirmeğe başladı. Sultan Mehmet, gönlünü iyice bu kıza kaptırmışa benziyor, fakat i-radesine hâkim bulunuyordu.
Sultan Mehmet, her gün Edirne-de yapılmakta olan toplardan haber alıyor, kendisi de günde en az on dört, on beş saat Hisarın yapılmasına nezaret ediyordu.
(Devamı var)
(1) İstanbul muhasarası... Güs-tav Şlomberje...
Hepsini yakalamak!... emir vermek kolaydı, fakat, verilen emri yerine getirmenin öyle pek kolay bir şey olmadığını görmekte geçi kmiyeceklerdi .
Yemeğe davetli altı misafir a-rasında Navar Kiralının iki zabiti bulunuyordu. Bu iki subay, ken dilerini öyle aptalca tevkif ettirecek adamlardan değillerdi. Ve bunu da isbat ettiler.
Hemen kılıçlarını çektiler ve yakalarına yapışmak için ellerini uzatan iki okçunun vücutlarına sapladılar. İşin fenası şu ki, herifler hemen ölüvermişlerdi.
Bu hal, sadece zabıta mensuplan arasında bir şaşkınlık husule getirdi. Misafirlerden diğer dördü de, zabitlerin bu haekretinden cesaretlenerek onlara iltihak ettiler, kılıçlarını çektiler, odadan çıkmaya çalışan okçuların üzerlerine atıldılar.
Biran içinde dört yeni ceset yere, diğer iki maktülün yanına serildi. Şimdi, kızarmış tavuk yemenin cezasını zabıta‘mensupları çekiyordu.
Diğerleri de kendilerini topladılar, arkadaşlarının intikamını almaya kalktılar. Ortaklık karıştı. Masa devrildi; billûr takımları, tabaklar vesaire parça parça oldu. Çocuklar ve kadınlar korkudan çığlığı bastılar. Ev sahibi, kavgacı misafirlerini teskine çalışıyor ve fakat kendisini dinlemiyorlardı. Keza, kendisini tartaklıyan ok çuları da merhamete getirmeğe uğraştı; amma, bu gayreti de bosa çıktı. Protöstanlar : «Haydi! vurun! merhamet, aman yok!.
İKTİBASLAR:
Komünistseçim hileleri
Eski Naziler için bir melce - Seçim
hileleri-En büyük koz“ Vahdet,, tir
LJ okkabazın şapkasından çıkan B " tavşan gibi, bir yeni .halk cumhuriyeti. Rus şapkasından dışarı fırlamıştır : Sözde Alman Demokrat Camili! riyeti muvakkat hükümetinden bahsettiğimizi anlamış sınızdır. Bu hükümet, sadece doğu Almanya halkını değil, bütün Al-manyayı temsil etmek iddiasındadır.
Bu iddia, yersizdir, zira bu hükümet kendi efendilerinden gayri kim şeyi temsil etmemektedir. Bundan başka, herkesin kolayca takdir edeceği gibi, doğu Avrupa'daki Sovyet kukla rejimlerine yapılan bu en son ilâve her hangi bir kimse tarafından seçilmiş değildir. Bir sene sonra seçilmek ümidindedir. O mutlu güne kadar, bu doğu Alman Hükümeti namzetlerden ibaret kalacak, ve bazı ufak tefek ünvan farkları ile bu ufak Alman komünist ve yol daş grubu eski hizmetlerine devam edecektir.
Tahmin edeceğiniz gibi, Sovyet siyasetçileri, yeni bir rejimin tesisi faaliyetinin bir «demokrasi, komedyasına bürünmesine ısrar etmiş lerdir. Neden ve kimin için bu kadar zahmete katlanıldığı açıkça bilinmemektedir — belki Rusların şatafatlı bir zevahire olan muhabbetleri hatırı için yapılmıştır. Rusla rın emeli, her şeyi iyi ve meşru göstermektir.
Her ne olursa olsun, doğu Alman Hükümeti artık kurulmuştur. Cumhurbaşkanı 75 yaşındaki Alman Komünisti Wilhelm Pieck, Başbakan da komünist «Birlik Partisi. (SED) liderlerinden Otto Grotevvohl’dur. Bu iki mahlûk, Rusların orta ve doğu Avrupa’daki uşaklarının en zavallılarıdır.
Eski naziler için bir melce :
Doğu Almanyanm gayrı münte-hap hükümetinin terkibi aşağıdadır :
17 bakanlıktan sekizi komünisti SED Partisi âzaları, ikisi Demokrat Çiftçi Partisi ve Millî Demokrat Partisi mümessilleri — (bunlar «eski naziler ve eski Alman milliyetçileri için siyasî bir yuva sağlamak, maksadile komünistler tarafından bir müddet evvel kurulmuştur) — tarafından işgal olunmaktadır, ve geriye kalan yedi bakanlık da hıris-tiyan demokratlar (4) ve Liberal Demokratlar (3) arasında taksim edilmiştir. Bu bakanlıklara tecrübe edilmiş, sadakat ve itaatkârlıkları-na güvenilir kimselerin getirildiğini söylemeğe tabiatile lüzum yoktur.
Sovyet küislinglerniden mürekkep bu kukla hükümet iktidarı aldıktan sonra, Başbakan Grotewohl Ekim 1950 de «Demokratik, seçimlerin yapılacağını vaad etmiştir. Bir hükümetin evvelâ iş başına gelip seçimlerin sonradan yapılması modası geçmiş parlâmento usullerine alışık olanları şaşırtabilir, lâkin komünistlerin ve Sovyetlerin nazarında olayların bu alışılmadık sırayı takip etmesi için mükemmel sebepler vardır.
• Yeni» ve «Halk. Cumhuriyetle-nde umumî seçimler son derece muğlak ve nazik meselelerdir — bilhassa (Rusların âdeti veçhile) demokrat usul ve ameliyelere riayet edildiği komedyası oynanacaksa. Sözde «Hür», «gizli, ve «u
PAPAZ ÇAYIRI
——— Yazanı Mişel Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı 72 w
diye bağırıyorlardı. Okçular, imdat istiyorlardı... ve kan akıyordu.
Zabıta mensupları muvaffak o-lamıyorlardı: İçlerinden iki veya üçü döğüş dışı kalmıştır. Ve tehevvürle köpüren altı Protöstan mütemadiyen kılıç sallıyorlardı. Şimdi, çocukların çığlıklarına, yaralıların ve can çekişenlerin inlemeleri katılıyordu.
O vakit, hayatta kalan okçular, artık burada duramıyacaklarını anlıyarak korkudan ileri gelen bir isticâl ile kapıya koştular, merdivene çıktılar ve paldır küldür al aşağı indiler.
Kazandıkları muvaffakiyetten cesaretlenen protöstanlar onları takip etmek istediler.
Fakat, merdivenin alt başında, şikârlarının kaçmasından korkarak hücuma geçen Rospinyak’ın kana susamış hampalarını gördüler. Bu .sebeple hemen geri dönerek yukarı çıktılar.
Bu çıkış iknici kata kadar devam etti. Buradan sonra, tahta merdivenden çıkmak lâzım geliyordu ve tabii teker teker çıkılacaktı. Serseriler ise bağıra çağıra peşlerinden geliyorlardı... yukarıda ise, tek başına, kendilerine takip edenlerden daha müthiş ve
mumî. olan lâkin tatbikatta halk tarafından arzu edilen neticenin
zıddını doğuran bir seçime hazırlık işi komünistler tarafından ince bir sanat halinde geliştirilmiştir.
Seçim hileleri :
Binaenaleyh, hayatî an yaklaştığı vakit, Doğu Almanya nasıl, bir seçime kavuşacaktır? Neticenin ne olacağı önceden bilinmektedir. Neticeden ziyade ilgi uyandıran nokta, istenilen neticeyi sağlamak için tatbik edilecek usullerdir.
Bu hususta ibret teşkil edecek emsal ve tecrübeler mevcuttur. Me-
selâ, Almanyaîdaki Sovyet bölge-
sinin de bulunan hâlen doğu Alman
Hükümetinin birinci kamarasını
teşkil eden sözde «halk kongresi, için Mayıs 1949 da yapılan seçimleri ele alalım.
Bu seçimlerde 1500 mümessil «intihap. edilecekti. Bu iş nasıl başarıldı? Tabiatile, halka muhtelif partiler arasında bir tercih yapmak imkânı verilmedi. Müteaddit partiler mevcut olmakla beraber, bir ihtiyat tedbiri olarak resmî makamlar bütün namzetlerin tek bir liste halinde teklif edilmesini emretmişti, ve bu liste her partiye inceden ince-
Üsküp mahkemesi idam karan verdi
Nevyork, (.Basın - Yayın) — Üs-küp'te bir Yugoslav askerî mahkemesi, bugün iki Bulgar kominform lehine casusluk yapmak suçundan ölüme mahkûm etmiştir.
Mahkûmlar, Spasosvki ve Pandel Yorovsk’dir. Diğer dört Bulgar 8 ilâ 12 yıl ağır hapse diğer ikisi 5 yıl hapse mahkûm olmuşlardır.
Belgrad radyosu, sanıkların suçlarını itiraf ettiklerini bildirmektedir. Sanıklardan biri, mahkeme esnasında Bulgar gizli polisinin, bu baharda kominformun Yugoslavya’ya askerî kuvvetler göndereceğini söylediğini ve bu askerî birliklerin komşu devletler hudutlarından Yugoslavya’ya gideceğini ilâve ettiğini bildirmiştir.
ma 5 Şubat Pazar Akşamı Saat 21 de
YENİ SİNEMADA
Semahat E r g ö km e n
VEDA KONSERİ
Sadi Hoşses
İştirak edenler n . ...
Nevin Demırdoven
Cevdet Çağla-Vedia Tunççekiç Ça anlar Fahrj Kopuz - Ömer Altuğ
Halk Türküleri okuyan Ali Can
Sarı Recep - Osman Ozdenkçi Ahmet Yamacı
Biletler, Yeni. Sinema gişesinde, Yenişehir Gelincik Çiçek mağazasında satılmaktadır. (194)
korkunç görünen Boröver du -ruyordu.
Bereket versin ki Boröver işi anlamıştı. Sevinçle :
— Bakınız!... dedi, bize imdat geliyor. İsabet, tam vaktinde geldiler...
Kocaman ızgarayı yakaladı; başını çevirmeksizin :
— Arkamdan gel, Burakan, dedi.
Bir sıçrayışta .alt sahanlığa atladı. Buradan da arkasından oraya atlayıverdi. Protöstnlar şimdi
biran kadar tereddüt içinde kaldılar; amma, hemen müsterih oldular; çünkü, Boröver onlara :
— Efendiler, lütfen yukarı çıkı nız... amma çabuk olunuz, zira merdiven dardır... dedi.
Onlardan dördü derhal tahta merdivenden teker teker çıkmaya başladılar. Diğer ikisi —ki bunlar zabittiler— Boröverle Burakan'ın geniş taş merdivenin başında durduklarını görünce hemen işi kavradılar. Bu iki zabit, cesur adamlardı; hemen onların yanına gelerek yer aldılar.
Aşağıdan gelen kudurmuş serseriler de merdivenin üst başına vasıl olunca parıl parıl parlıyan dört kılıçla karşılandılar. Merdiven, dört kişinin yanyana yürü
ye hesaplanmış bir esasa göre
temsil hakkı veriliyordu, seçim, gizli oy, ve oyların sayılması gibi demokrat
Umumî alenrn usullere
riayet olunmakla beraber, seçmen, namzet listesi karşısında «evet» veya «hayır, dan gayri bir şey söyle-yememek durumundaydı.
Bu usulü daha yakından tetkik edelim. Meselâ, mühim Rostock se-
çim çevresinde seçmenlere verilen oy kâğıdı şöyle bir manzara arzet-mekteydi :
Parti adı ve namzet numaralan :
S.E.D. (Komünist Birlik Partisi) 15; NDP)/ Köylüler ve Naziler için kurulup komünist 3; DBP) Kontrolündü bulunan partiler 3.
Gayri siyasî teşekküller 1; Hıristiyan Demohrat Partisi 8; Liberal Demokrat Parti 4.
Bunlar da komünist tarafından kontrol edilen teşkilâtlardır :
F.D.G.B. (İşçi Birlikleri 4; F.D.J. (Komünist Gençlik) 2; Frauenbund (Kadınlar Birliği) 2; Kulturbund (Kültür Birliği) 2; V.V.N. 2; V.D.G. B. 1; Ko-operatifler 1.
olup topyekûn 48 namzettir.
Bu şu demektir ki Rostock’ta liberal temayüllü bir vatandaş meşe-
İngiliz seçimleri
hakkında yorumlar
Londra, 31 (a.a.) — Önemli iki İngiliz gazetesinin açtığı anketlerin ne ticesine göre, önümüzdeki seçimlerde işçi partisi kazanacaktır. Lord Beavorbrook'un gazetesi olan Daily Expressin yaptığı incelemeler, muhafazakâr parti taraftarları sayısının azaldığını göstermektedir. Bu ankete katılanların yüzde 62 si işçi partisinin seçimlerde kazanacağı kanaatini izhar etmiştir. Yüzde 26 ise muhafazakâr partinin kazanacağını sanmaktadır.
Diğer taraftan Liberal News Chronicle’in anketine göre, işçi partisine taraftar olan kimselerin sa-
yısı, sterlinin devalüe edilmesinden hemen sonra yüzde 37 iken şimdi bu nisbet yüzde 42.5 a çıkmıştır ve muhafazakârların sayısı da yüzde 53 den yüzde 47.5 a düşmüştür.
melerine müsaitti.
Boröver, ciddî bir tavırla :
— Başabaşız, dedi.
Aynı zamanda, kolu kuvvetli' bir yay gibi ileri uzandı ve anide: canhıraş bir feryat duyuldu.
Gittikçe kızışan Boröver :
— Varan bir!... dedi.
İki zabitten biri, şiddetli bir dürtüş yaparken :
— İşte yaman bîr adam!... diye mırıldandı.
Boröver, bu sözü işitmişti. Dudaklarında müthiş bir tebessüm belirdi ve ikinci bir feryat' daha koptu. Burakan, gök gürlemesini andıran sesi ile :
Varan iki!.., diye bağırdı.
Çapraz bir vuruşla bir adamı yere seren Boröver, akabinde :
— Varan üç! dedi.
Yukarıdaki sözü söyliyen zabit
— Varan dört!... bütün işleri size bırakacak değiliz ya, biz de tepeliyeceğiz.
Boröver bağırdı
— Sıra kimin? Haydi, yaklaşınız, kuzularım!... içinizde kanım akıtmak istiyen yok mu?
Ne münasebet!... sokulan yoktu; hepsi de merdivenden paldıı-küldüı- indiler... Amma kaçmalı-sersemletmiş, afallaştırmıştı. Şim
lâ Liberal Demokratları desteklemek isteseydi, ya bütün listeyi reddetmek, veya aynı zamanda sekiz muhafazakâr ve 36 komünist namzedi de desteklemek şıklarından birini seçmek zorundaydı.
Listeyi tamamen reddedebileceklerin sayısını da asgarî hadde indirmek için çok kolay bir hileye başvuruldu. Oy listesinin başında seçmenler büyük harflerle yazılı şu cümleleri gördüler :
«BEN ALMAN VAHDETİNE VE ADİL BİR SULHA TARAFTARIM. BİNAENALAEYH ÜÇÜNCÜ ALMAN HALK KONGRESİ İÇİN A-ŞAĞIDAKİ NAMZET LİSTESİNE OYUMU VERİYORUM..
En büyük koz «vahdet» tir :
İşte mesele, bunun kadar basitti. Pek az Alman, Alman vahdeti a-leyhinde oy kullanmağı, âdil bir sulha muhalif görünmeğe isterdi. Bununla beraber, seçimi idare e-denlerin doğu bölgesindeki komünist aleyhtarı hissiyatın şiddetini a-zımsamış olduğu anlaşıldı, zira oy-Ibt sayılırken büyük sayıda «hayır, ile karşılaşıldı.
Bunun üzerine, seçimleri idare e-den İçişleri Merkezi İdaresi 15 _ 16 Mayıs gecesi bütün bölge ve mahallî seçim kurullarına gönderdiği bir tamimde bütün boş oy kâğıtları ile üzerlerine mütalâalar yazılı olan veya gayri muteber sayılması gereken bütün oyların ..evet» grubuna dahil oylasın yekûnuna ilâve övülmesini bildirdi.
Bu usul derhal tatbik olundu, lâkin bu aşikâr hileyi dahi zahirî bir meşruiyet kisvesine bürümek lâzımdı. Meselâ, Anhalt - Saksonya bölgesi seçim kurulu İçişleri Bakanlığından aşağıdaki şayanı dikkat tamimi aldı :
(1) Oy sandığına işaretsiz olarak konulan oy kâğıtları «evet, olarak kabul edilecektir. Seçmen, oy kâğıdını işaretsiz olarak kutuya atmak suretile, kâğıdın üzerinde büyük harflerle yazılı «EVET, keli-kelimesini kendi iradesinin ifadesi diye kabul ettiğini göstermiştir.
(2) Matbu daireler dışında bir (X) işareti taşıyan kâğıtlar «Evet, grupuna dahil edilecektir. Bu işaretle seçmen, namzet listesini kabul ettiğini beyan etmiştir. Listeyi reddetmek isteseydi, ilgili dairenin içine «hayır, yazabilirdi.
(3) Eğer seçmen, «Hayır» daresi dışında her hangi başka bir işaret yapmışsa, gene «Evet» mânasına a-lınacaktır.
(4) Vahdet ve âdil bir sulh pren-sipini sarahaten inkâr etmiyen mütalâaların yazıldığı oy kâğıtları da • Evet» olarak sayılacaktır.
İmza : İçişleri Bakanlığı
Dördüncü paragrafta yürütülen mantık cidden dikkate şayandır. Meselâ, Çiftçi Şults, oy kâğıdı üzerine boydan boya «Bolşevik Domuzları. kelimelerini yazsaydı, bunun mânası ne olurdu? Gayet basit : ü-çüncü halk kongresini desteklemiş olacaktı! Zira hürriyetseverlikle ka bili telif olmayan bu ibarede çiftçi Şults Alman vahdeti ve âdil bir sulh prensiplerine muhalif olduğunu sarahaten bildirmemiştir, ve binaenaleyh namzetler listesi lehine oyunu kullanmış addedilecektir.
Görüldüğü gibi, seçim işlerinde komünistler dünyaya pes dedirtmektedir.
di, hep birden hücum etmek imkânını arıyorlardı.
Boröver, bu fasılanın pek kısa süreceğini anladı ve bundan istifade ederek :
— Efendiler, şimdi siz de lütfen yukarı çıkınız, dedi.
İki zabit, itiraz ettiler. Bunlardan, bir kişi olsun öldüremediğine pek kızan biri :
— Hiç birşey yapmadan meydandan çekilmek olur mu? dedi.
Diğeri de :
— Sizi terketmek öyle mi? dedi... yazıklar olsun size, Mösyö... bizi ne zannediyorsunuz?
Boröver :
— Dediğimi yapınız efendiler... Yoksa ensenizden tutup sizi bizzat yukarı sürüklemek zorunda kalacağım...
O, bu sözleri sakin bir tavır ve yavaş sesle söylemişti. Fakat öyle bir tavır takınmıştı ki, iki zabit fazla mukavemet edemediler, yalnız dar merdivene ayak basarken her ikisi de, bu tavrı hareket ve bu sözlerden pek müteessir o-larak :
— Acaip!... hiddetli, gazaplı a-dam imiş bu?...
— Hem bizi kurtarıyor, hem de boğmaya kalkıyor!...
Diye mırıldandılar.
Büyük merdivende hücum tekrar başlamıştı. Serseriler, talebeler, ev bark sahibi «.damlar ıı.u kemmel döğüşüyorlardı. Amma, bu mükemmel döğüşme de para etmedi; içlerinden dördü derhal yere yuvarlandı. Serseriler güruhu yine geriledi.
(Devamı var)
ıltı
ANKARA RADYOSU 1 ŞUBAT 1950 ÇARŞAMBA
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik: Marslar (Pl).
7.15 Haberler ve hava raporu.
8.00 Müzik: Hafif melodiler (Pl).
8.15 Müzik: Tangolar (Pl).
8.25 Günün programı.
8.30 Müzik: Hafif orkeı (Pl).
9.00 Kapanış.
12.28 Açılış ve program.
12.30 M. S. Ayan.
13.00 Haberler.
13.15 Müzik: Çeşitli Sololar (Pl)
13.30 öğle gazetesi.
13.45 Müzik: Sen parçalar (PJ).
14.00 Akşam programı, hava ra
ula
22.00 Konuşma: B. M. M. Saati.
22.15 Müzik: Çeşitli Müzik (Pli.
22.30 Müzik: Şarkılar.
22.45 *M. S. Ayan ve haberler.
23.00 Program ve kapama.
İSTANBUL RADYOSU
1 ŞUBAT 1950 ÇARŞAMBA
12.57 — --------1
13.15
13.30
13.40
14.30
14.45
15.00
17.57
18.00
18.20
18.30
18.46
19.00
19.15
19.20
20.16
20.'
21.15
21.15
CEMİYETTE
LÜZ ü MLOTBLKFONLAB
Yangın ....................... 00
Sıhhi imdat .................. 91
Trenler ................... 12028
Hava Yollan ............... 14882
Yataklı vagonla; 11560
Su Ant» ................... 21570
Elektrik 24842
Havagazı .................. 24846
Başkent taksi ............. 22222
Yeni Güven Taksi 22333
Sizin Taksi ............... 23333
Merke» Tak»; 11111
Ersan taksi ............... 21111
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ
*
BÜYÜK (15031) : Damgalı doktor
ULUS YENÎ PARK
SÜMER
SUS CEBECİ
(23432) : Samba kralı (22294) : Yalnız gidenler (14040) : Gönülden sesler (11131) : Kanatlardan türbe (14072) : Kılıçların
gölgesind (14071) : Kanatlardan türbe (13846) : Yalnız gidenler
NÖBETÇİ ECZANELER
Yenişehir, Ankara. Yeni
T TAKVİM
Hicri: 1369 — Rebiâl’âhır; 13
Rumî: 1365 — Ocak: 19
1 ŞUBAT 1950 ÇARŞAMBA Vasati Ezanî
Sabah 7.12 1.18
öğle 12.27 7.02
İkindi 15.07 9.43
Akşam 17.25 12.00
Yatsı 18.57 1.34
İmsak 5.30 12.06
Sahibi ve Başmuhariri MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen İdare eden Hikmet YAZICIOĞLU Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI

ZAFER

F 1 • • H İ 1
A Y E
3
r
ucuz
'1
ı HATIRALARIN KOLYESİ
Manifatura satışı
Çeviren ■ MuhIIÛ GÖkhail
15.000 Liralık İstanbul’da
BİR VİHA
Ayrıca 5.000 Liralık ikramiyelere
ORTAÇ Mürxden SÜRPRİZ
Marka pAMI Tl/ ile sahip bir UUlTILLn olacaksınız
Her satın alacağınız gömlek için numaralı bir kart verilecektir. SÜRPRİZ Poplin Gömlek fiyatlarımızı takdim ediyoruz: 750, 780, 840, 990, 1075, 1200, 1300, 1380, 1440 PİJAMALAR : 1050 KURUŞTUR.
Fiatlarımızı görmeden ve mukayese etmeden Manifatura almağa karar vermeyiniz Çünki en ucuz fiatlar İlkbahar Manifatura Mağazasının FİATLARIDIR
Analarialar Cad. No. 221 - Tel: 13713
Gayet muktesidane yapıyorduk bu işi, her şeyden kırpıyor ve az yiyorduk. Ama gençtik. Ümitle yaşıyorduk. Her yemekteki patates tükenmez bir alay mevzuu olmuştu. Jean’ın kolları arasında mükâfat-landırıldığımı tahmin ederdim.
— Seni çok seviyorum, sevgilim fakat biraz bekle, seni mücevherlere gaıkedeceğim; ellerinde ayaklarında, boynunda her yerinde mücevher olacak.
Bu çılgınca vaidlerin karşısında uzun uzun gülerdim.
Evliliğimizin ilk sene-i devriye-sinde genç, zarif yüzü biraz hüzünlüydü. Sıkıntılı ve acaip bir tebessüm ile bana ufak bir kutu uzattı. Yüzünde güzel bir hediye almak için kumbarasını kıran, ne yazık ki ancak bir kaç kuruştan başka bir şey bulamıyan ufak bir çocuk ifadesi vardı.
— İşte istikbaldeki hâzinenin ilk parçası, fakat büyük bir şey değil, dedi.
Paketi çözdüm, muhafazasının kapağını kaldırdım... inci bir kolye yayılmıştı. Muhakkak ki taklit idi, Buna rağmen çok güzeldi. t
— Sevgilim, benim büyük sevgilim diye çırpmıyor, göz yaşlarımdan katılarak:
— Ne kadar da güzel, çabuk sevgilim, çabuk boynuma tak... O'nu daima saklıyacağım, diyordum.
Ensemde parmaklarının dolaştığını hissettim.
— Sana vaad ediyorum, hakiki inciden bir kolyen olacak, diye fısıldadı.
Sevgili Jean, acaba buna sahiden inanıyor mu idi. Fakat ben Jean’-ın bana o akşam verdiği kolyeden daha kıymetli bir kolye alamıya-cağını biliyordum. Elimden kayan incileri gülerek seyrederken Jean’-dan çaldığım bir bakış ile tek kaşımı kaldırarak aynaya göz attım.
Hakiki incinin alınacağı vaadine inanmadığımı göstermek istedim. O, mes’uttu, gülüyordu... Zaten bu nu nasıl yapabilirdi? Gerçi şimdi dükkânda daha iyi iş oluyor ve açtığı tamir atölyesinde üç de çırak çalıştırıyordu, fakat bu kazançla hakikî biç inci kolye almak imkânsızdı tabiî.
Ve artık bu inci hikâyesi ikimiz arasında bir şaka mevzuu olmuştu.
Pierre’in doğuşundan itibaren onunla bu mevzu için başka türlü bir şaka buldum:
— İşte sevgilim, kolyemin ilk incisi, senin düşündüğünden daha iri 1 ve daha güzel, diyordum.
— Bende gördüğü bu hale tatlı bir sesle:
— Michelle, benim küçük sevgilim!... Senin gibi bir kadına nasıl malik olabildim?...
— Ve böyle bir evlâda, diye gülerek ilâve ediyordu.
Andree kolyemin ikinci incisi idi, tatlı ve delişmen bir inci danesi. Zamanla Jean da bu oyuna alıştı ve bana:
— Kolyenin üçüncü incisi ne ola cak? diye sorardı. Ona:
— Sevgilim, senin işin, yahut e-vimiz veya Andree’nin balo elbisesi! olacak, derdim.
Eşikteki ayak sesi ile geri döndüm, pek fazla kızarmıştım.. Rüya gördüğümü zannettim, fakat ha yır, Jean kapının yanında duruyor j ve bana gülümsüyordu. Kocamın I
her zaman üzerime titriyen bakışları karşısında kalbim çılgınca çarp mağa başlamıştı.
Bütün ömrümce hissedecek olduğum irade harici bir hal idi bu. Ay nada onu, bakışlarımla sararak sey r ediyordum.
Evlendiğimiz zaman da olduğundan çok daha cazip idi şimdi, ince zarif, şakakları hafifçe ağarmıştı ve yüzünde, gülünce sevinç saçan küçük kırışıkları vardı.
Ayni, yirmi yaşındaki gülüşü i-di bu!
— Neşe ile seni almıya gelmiştim... Kendini hayran hayran seyreden ve davetlilerini hiç düşün-nıiyen güzel bir kadın... Bana doğ ru gelip ellerini omuzlarıma koydu. Saçlarımı okşıyarak:
— Çok iyi anlıyorum ki, altın nehir gibi süzülen sırma saçlarına hayran olmuşlar...
Ona kolyeyi uzattım:
— Takmak ister misin? Senin gelmeni bekliyordum sevgilim. Yir mi sene evvelki gibi tak.
Kolyeyi aldı, düşünceyle ona bak tı:
— Ben istiyordum ki, diye başladı, istiyordum ki...
Sonunu anlıyaı-ak hemen sözünü kestim ve:
— Pierre’in evlenişi diğer bir inci danesi sevgilim.
Telâşlı ayak sesleri duyuldu. Ve arkadamızda neşeli bir ses bağırarak:
— Anne ben hazırım, çabuk ol, arabalar geldi!... dedi.
— Geliyoruz.
Jeanın parmakları klipsi kapamıştı, ben kalktım ve ona yaklaştım.
— Şu anda ancak Pieı-re’i nette’i düşünüyorum, dedim.
O da ciddi bir tarzda:
— İkimiz birimizde bulduğumuz şeyi onlarda kendilerinde bulurlarsa her şey yolunda gider dedi. Kiliseye girerken düşüncem şuydu: ■ Hcrşey yolunda gider!- basit sözlerdi bunlar ama epeyce şey ihtira ediyordu.
Her şey yolunda gider; saadet ve takdir, sevgi ve ask, emniyet ve rahat ifade ediyordu. Ve yine bütün bunlar ayni zamanda yar dım ve himaye kötüye ve iyiye karşı birlik demekti. Bütün kalbim le temenni ettiğim şey onun bizim' gibi bahtiyar olmasıdır. Kolyemin en güzel inci danesi olan oğlumun evlenme töreni yapılıyordu. Merasimden çıkarken gözucu ile yanında gelen kocamın profiline baktım. Halâ kulaklarımda çan sesleri çınlıyordu. Kalbim yabancı, tuhaf bir heyecanla tatlı tatlı çarpıyordu. Bu esnada birçok defalar hissettiğim küçük bir ağrı arkamı hançerleyip, geldiği gibi çabucak gitti. .
Fakat ikinci ve müteakip darbede kendimi düşünmeksizin düğünün şen mesut ahengine bıraktım. Bununla beraber akşama doğru biraz, daha fazla yorgunluk hissediyordum.
Jean halimden anlamış olacak ki; yemekten sonra muhakkak çıkıp yatmamı tavsiye ediyordu.
— Bugünlerde kendini hiç düşün-ı müyorsun, yanakların içine çöktü..
(Devamı var)
Kızını Andree, dikkatle baktıktan sonra endişe ile:
' .— Söyle bana anne, boynuna bir
şey takmıyacak mısın?» dedi.
— Takacağım Andrâe.»
Ve mücevher kutusundan kolyeyi aldım.
•— Fakat anneciğim, bu boncuklar canı çok daha güzel şeylerin var, senin. Hem Pierre’in düğünü için daha ağır bir şey takabilirsin..
Sözlerinin sertliğini yumuşatmak için hafifçe gülümsedi ve tıpkı çocukluğunda yaptığı gibi yanına gelip boynuma sarıldı. Gülerek:
.— Ne kadar hassassın,, dedi.
.— Biliyorum, bugünün genç kız : lan pek duygulu değil, fakat ne yaparsın? Ben ihtiyar bir kadın olmaktan utanmıyorum..
I «— Sen ihtiyar mısın? Fakat bir
defa kendine bak; neredeyse kardeşler diyecekler bize!...»
Bu genç ve gülen yüze tuvalet aynanın içinde tebessüm ediyordum.
, — Ne ise, dedi, sadede gelelim, jjhbu kçlyeyi asırlar evvel babam hediye etti diye mi takmak istiyor-
— Elbette;' yalnız bunun için.
— Oh! Babam ve sen...
— Eski deliler değil mi?
Gülerek yaklaştı. Yanağını yanağıma sürttü:
— Ne de olsa hoş birşey. Öyle ise yapacak başka çare yok. Bu kolyeyi muhakkak takacaksın de-
—■Şimdilik hiç bir şey beni alıkoyamaz! Ve sert bir ses ile devam ettim.
— O! vakit gelmiş. Git giyin, hiç olmazsa hayatında bir defa saatinde hazır olmağa gayret et. Hay di, şimdiye kadar gitmiş olman lâ-
Sıçradı, devrilen sandalye, kapanan kapı gürültüsü ile odadan çı-! kıp gitti.
Andree başa çıkılması imkânsız, i küçük canlı bir kasırga idi. Şimdi ( o da sükûna kavuşmuştu. Parmaklarımın arasındaki incilerin sert, ı soğuk teması gözlerimin önünde I bir hatırayı dalgalandırdı.
Oğlum Pierre bugün evleniyordu... Buna rağmen benim senelerce evvelki o safiyane evlenmemden buyana daha bir gün bile geç İnmemişti. Sanki. O gün, kilisede me-£(tsim bile yapılmamıştı. Ne bir çiçek veren, ne de bir dost yüzü...
Hayır, aşkımızdan başka hiç bir şey yoktu. Fakat aşkımız bizi o kadar Sarmıştı ki, başka şeyler aramıyorduk bile...
Fakir idik, fakir ve küçük aparf inanımızda ikimiz başbaşa yaşıya-cağız düşüncesi ile kırallar gibi mesuttuk. Acayip bir kutuya benziyordu evimiz. Jean iki de bir çatı arası odadan mutfağa geçerken eğer dikkat etmezse muhakkak batını tavana çarpıyordu. A’tıneı kat ta havaya açılan büyük b.r pencere vardı. Her sabah Jean’ı bu pencereden uğurlar, akşamları da yine oradan karşılardım.
-Muhakkak ki biz deli idik!»
Herkesin bizim halimize bakıp:
— Beş parasız evleniş, bak ne de lilik! dedikleri gibi...
Onlar ne anlardı bundan... Bizim küçük dairemizi saran neş’eyi, saadeti, kahkahayı nasıl anlıyabi-lirlerdi ki. Eğer biz deli idiysek!
Allahım, yaşasın delilik!
Zira hayatım da hiç bukadar mesut olmamıştım.
O devre ait ilk sabahlardan birini hâlâ hatırlıyorum»
Kurt gibi acıkmıştık; fakat yiyecek bir lokma bir şey yoktu evde. Her zamanki gibi elele duruyor ve gözlerimizi birbirimizden ayırmıyorduk.
Jean beni kendisine çekip, saçlarımı okşıyarak garip bir tarzda ve hâkim bir eda ile:
— Madem ki sana bir gün güzel mücevherler alacağımı vadediyo-rum şimdi ki prasızlığımız bizi, üz memelidir, diye de ilâve ediyordu.
— Koca divane, seni seviyorum! Madem ki birbirimizi seviyoruz, şu halde fakir değiliz. Asıl fakirlik nedir?
Bunlar cesaretimizi mek için söylediğimiz ____________,
Fakat fakirliği tanımakta pek gecikmedim.
O zaman Jean bir bankada memurdu ve aldığı ücret kâfi gelmiyordu. Fakat Jean’ın radyoya karşı büyük bir merakı vardı. Bundan yirmi beş yıl önce, o zaman pek küçük olan T.S.F. nin sendeliyen iktidarsız ilk adımlarım attığı gün lerde Jean bir kahin gibi, bu yeniliğin inkişafım keşfetmiş ve bu o-yunda şansını denemek için radyo tamiri yapan mütevazı bir dükkân açmıya muvaffak olmuştu.

I
■k

kız
kaybetme-sözleri idi,
Arzettiğimiz çeiştleri
TAKSİTLE
Ankara’da yalnız

İnşaat Eksiltme İlânı
ETİBANk GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN
1— Divriği Demir İşletmemizin Cürek’de yeni sitede yapılacak lojman binası inşaatı kapalı zarf usulü ile vahit fiat esası ile eksiltmeye konulmuştur.
2— İnşaatın tahmini bedeli (121.174,84) ilra ve muvakkat teminatı (7.308,74) liradır.
3— Eksiltme dosyası Ankara'da Etibank İnşaat Şubesinde, Divriği Demir İşletmesinde görülebilir ve (20,—) lira bedeli karşılığında satın alınabilir.
4— İstekliler eksiltme şartnamesinin 8. inci maddesindeki vesikaları eksiltme gününden en geç (10) gün evvel Etibank İnşaat Şubesine vermeleri ve eksiltme tarihinden en geç (3) gün evvel oradan eksiltmeye girmeye mahsus bir fennî ehliyet vesikası almaları lâzımdır.
5— Eksiltme 16/2/1950 Perşembe günü saat (16) da Ankarada Etibank Genel Müdürlüğü binasında yapılacaktır. Teklif zarfları eksiltme şartnamesine göre tanzim edilmiş olarak ihale günü saat (15) e kadar makbuz mukabilinde Etibank İnşaat Şubesi Müdürlüğüne teslim edilmiş olacaktır.
Postada vaki olacak gecikmeler nazarı itibara alınmaz.
Banka ihaleyi yapmakta serbesttir.
İLÂN
Ankara Sular İdaresinden
1— İdare ihtiyacı için 60 adet yangın musluğu açık eksiltme usulü ile mübayaa edilecektir.
2— Muhammen bedeli 10800 Hra olup geçici teminatı 810 liradır.
3— Bunlara ait tipin plân ve fennî şartnamesi bir lira bedel mukabilinde idareden alınabilir.
4— İhalesi 15 Şubat 950 Çarşamba günü saat 15 de Yenişehir Kızılay karşısındaki idare binasında yapılacaktır. (610) (59)
1 1 ' ■1 I
Havuzlu Banyo
AÇILIYOR
ULUS MATBAASI KARŞISINDA YENİDEN İNŞA EDİLEN
Fevkalâde konforlu tek kabine halinde kurnalı Duş, Banyolu odalar, buharlı odalar
vardır. Müşterilerin istiralıati içiçn havuzlu salon. 1 Şubat 1950 den itibaren sayın müşterilerimizin emirlerine açılacak olan banyolarımıza bir defa teşrif etmeleri müşterilerimizin kendi zevklerine uygun olduğunu ispata kâfidir.
NOT: Giriş arka cephededir. (181N)

«I.
Nakliyat yaptırılacak
Tekel Başmüdürlüğünden:
Ankara
1 —• Kılıçlar Barut Deposu ile Kılıçlar istasyonu arası emtia nakliye işi^.1 Mart 1951 akşamına kadar bir sene müddetle açık eksiltmeye konulmuştur. Taşınacak emtianın muhammen miktarı (213853) kilo, tahmini bedeli (1283.12) lira, geçici temantı (93.23) liradır.
2 — Keza, Elmadağ Barut Deposu ile askeri fabrikalar rampası arası emtia nakliye işi, 1 Mart 1950 den 28 Şubat 1951 günü akşamına kadar bir sene müddetle açık eksiltmeye konulmuştur. Taşınacak emtianın muhammen miktarı (500000) kilo, tahmini bedeli (3500) lira ve geçici teminatı (262.50) liradır.
3 — Her iki eksiltme de, 13 Şubat 1950 Pazartesi günü saat 15 de Başmüdürlüğümüz komisyonunda yapılacaktır.
4 — % 7.5 üzerinden geçici teminatlarının ihale saatinden bir
saat evveline kadar Başmüdürlüğümüz veznesine yatırılması. Şartnameyi görmek veya fazla izahat almak için Başmüdürlüğümüz satış şubesine veya Kılıçlar, Elmadağ idaremiz memurluklarına müracaatları ilân olunur. (593) - (57)
Belediye Başkanlığından:
Ankara Belediyesi hudutları içerisine giren veya bu hudutlardan dışarıya çıkan, veyahut transit olarak geçmek istiyen bilûmum mo-töı-lü nakil vasıtalarını, Emniyet Dördüncü Şube Müdürülğüne müracaatla gerekli muayene ve kontrollerini yaptıracaklardır.
Bu suretle giriş ve çıkış vizesi almayan motörlü nakil vasıtaları sahip ve şoförlerinin cezalandırılmaları hususu 25/1/950 gün ve 390 sayılı komisyon karariyle Belediye tembih ve yasakları arasına alınmıştır. Keyfiyet ilân olunur. (598) (58)
...-
Ucuz Çizme Satışı Başladı
Otomobilciliği n öğrenmelimizse önemli bir
noksanınız var demektir
Delice nüfus memurluğundan almış olduğum nüfus cüzdanımı zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
Büyük Avşar köyünden Süleyman oğlu Haydar Çoçü
Vatandaş eğer menfaatini düşünüyorsan aşağıda gördüğün çizme fiyatlarını bir kere daha kontrol et Rekabetten doğan bu
ucuzluğun bir
hakikat olduğunu sen de takdir edeceksin.
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 29 No.ya kadar 700 Krş.
30 . 34 » » 800 .
34 » 35 » . 1100 )
36 ) 38 ) ) 1250 )
Quadrat çizmelerinin fiyatları
20 No.dan 26 No.ya kadar 500 Krş.
23 . 25 » . 750 .
26 29 . . 800 .
35 . 38 . . 1500 .
Dikkat Dikkat!
ÜLKÜDEN
• e •
SAYIN ANKARA HALKINA
Ankarada yalnız Ülkü’de Ticaret Odasının kararı ile
Sermayesinden aşağı büyük satışa devam edilmektedir
Hepinizin bildiği mağazamızdaki mevcut bütün mallar.-
1 - Sermayesinden aşağı
2 - Sermayesine ve tenzilâtlı Hatlarla satılmaktadır.
Fiallarımız boş döndürücüdür. Müddetimiz azalmaktadır.
Anafartalar caddesi No. 180, Ülkü Giylmevi, Telefon: 15186.
İstanbul Mağazası
Adrese dikkat! ŞABAN KULAK
Güven Kundura Mağazası Çıkrıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çarşısı No. 107 — Telefon: 11919.

Şoför Okıılun’da yeni devre derslerine 6 Şubatta başlanıyor. Kayıtlarımız kapanmak üzeredir.
Müracaat her gün saat 14 - 18 arası. Telef: 21149 İsmetpaşa Cad. No.
(1»5)
Toplantı
Türk Havacılık Derneğinin Yıllık Genel Kurul toplantısı 4/2/1950 Cumartesi günü Saat 14 de yapılacağından sayın üyelerin belirli gün ve saatte Halkevinde bulunmalarını ri-
I
Gündem:
1— Açılış, toplantı Başkanı ve Sekreterlerin seçilmesi.
2— İdare Kurulu ve denetçi raporlarının okunması.
3— Eski İdare Kurulu ve denetçilerin ibrası.
4— Yeni idare kurulu ve dentçi-lerin seçilmesi.
5— Dilekler.
nda bulabilirsiniz. Sizde bu öde ma kolaylığından İstifade edip güzel çeşitlere sahip olunuz.
(190)
ANKARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MEZUNLARI DERNEĞİNİN
HUKUK BALOSU
4 Şubot Cumartesi Günü
Miss Elain Shephard idaresinde
SÜRPRİZLER ÜÇ CAZ HUSUSİ SURETTE HAZIRLANMIŞ KOTYON VE PAVYON
,■ DAVETİYELER:
Yalnız Yenişehir, Atatürk Bulvarı, UUuçay apartmanındaki Cemiyet Lokalinden temin olunabilir. Tel: 23577 den saat 17.00 den sonra temin olunabilir.
------------------------J
DİŞ TABİBİ 1IALİD SUNGUR
Çankırıdaki muayenehanesini Anafartalar Vakıf İş Han kat 1. No 115 e nakletmlştir.
Ankara Ticaret Odasından
Sicilli ticaretin 1983 numarasında kayıtlı bulunan Kâmil Uçar’ın terki ticaret ettiği vaki müracaatından anlaşıldığından işbu keyfiyetin sicilli ticarete 31/1/1950 tarihinde tescil e-dildiği ilân olunur. (229)
1— Omcga, Tssot, Hislon, Arlon Lsviçreniıı tanınmış altın kaplama, çelik Bayan. Bay kol, cep, duvar, masa saatleri.
2— Elmas, Pırlanta, Broş, Yüzük, Kolyeler, Gümüş Pasta, Çay takımları, Tabaklar...
3— SİERA radyolarımızın zengin çeşitleri.
4— I,UXOR otomatik tekli mobilyalı, mobilyasız, Pikaplar.
Otomatik elektrik ütüleri, radyo pilleri, gramofonlar, alaturka, alafranga plâklar. Kuyumculuk ve saatçi atelyemiz emrinize amadedir.
ADRES Anafartalar Adliye Üstü Sus Sineması Karşısında No. 273 - Telefon : 14761, Bahattin Atatug - Tevfik Eştaş
Sayfa:)
ZAFER
İ - 2- -1950
İnönü'yü ziyaretler
| Başmakaleden devam
Karadenizin

I
★ (Baştarafı Birincide)
«Ulus gazetesine Keskin mahreçli yazdırılmış olan vc bir hükümet konağı için İnönü’nü ziyaret etmek ve onun yardımını sağlamak üzere Keskinden gelen heyet arasındaki Demokrat üyelere arkadaşım kumaş tüccarı Hamdi Bulgurlu ile birlikte tesir yaparak onları bu ziyaretten mahrum ettiğimizi manâlı bir eda ile anlatan o yazıyı memleket adına teessürle arzetmek lâzımdır ki; hem hayret ve hem de ibretle okumuş • bulunuyoruz.
Duyduğumuz hayretin sebebi şudur: Keskinden Ankaraya gelecek heyete Keskinli iki partili arkadaşımızın da katılması teklif edildiği zaman, bu heyetin Ankara Valisi ile Malij e Bakanı nezdinde teşebbüste bulunacakları bildirilmiş, bu arkadaşlarımız da bu heyete bu yönden memnuniyetle katılmışlardır. Fakat, buraya gelen heyetin Valiyi ve Maliye Bakanını bir tarafa bırakarak, sureta İnönü’yü ziyaret etmek ve tepeden inme tâbiriyle bu işi ona yaptırmak ve hakikatte ise bir emrivaki ile Ankara Halk Partisi Baş-kanının başkanlığı altında bir tâ-zim heyeti haline getirilmek istenildiği anlaşılınca hayretten donup kalmışlardır.
Hele arkadaşımızın asıl bu işle ilgili icra ve mes’uliyet makamları olan Bakanları, Başbakanı ve bilhassa AnKaranın diğer on altı Milletvekilini ve Büyük Millet Meclisi Bütçe Komisyonunu ziyaret etmek ve bunlar nezdinde teşebbüste bulunmak arzularına kulak asılmayınca ve kendilerinin bir tertip ile bir tazim heyeti için çağırıldıkları açıkça anlaşılınca bu heyete katılmaktan vazgeçmişlerdir. Parti binasında idare kurulumuza bu durumu böylece anlatan bu arkadaşların hareket hattını biz de tasvip ve takdir ettik. Kumaş mağazasındaki tesadüfi konuşuna sadece tekrar ve teyidinden ibarettir. İşte sorduğunuz meselenin esası budur.
Şimdi asıl işin ibret verici mahiyetine geçiyoruz: Yıllardanberidir ki; milletçe bu memlekette demokratik bir idare kurmak istiyor ve bu uğurda savaşıyoruz. Halbuki; bu nizamın ana vasfı, her şeyin ve her kudretin üstünde millet iradesinin işlemesi ve onun eseri olan kanun üstünlüğünün tanınmasıdır. Bu da takdir edersiniz ki; ancak devlet cihazında vazife almış ve mes 'uliyet
yüklenmiş olan herkesin kanuna ve nizama saygı göstermesiyle, kanunun çizdiği hak ve salâhiyet yolundan her türlü tesir ve müdahaleden uzak bir zihniyetle pürüzsüz, zığ-zaksız ve dosdoğru yürümesi ile, vatandaşlara büylece inan, güven ve örnek vermesi ile mümkündür.
İdarî ve siyasî hayatımızda bu prensibin dışına çıkmak, şimdiye kadar bir çok misallerini gördüğümüz gibi memlekette ancak bir buhran ve huzursuzluk yaratmak neticesini doğurur. Demokrat Partili vatandaş olarak buna meydan vermemek ve hele âlet olmamak da hem bir hak ve hem de bir vazifedir.
Bugün muhakkak ki; her Bakanlığın icra ve mes’uliyet sahasında yapılması gereken bir çok memleket meseleleri ve ihtiyaçları vardır. Bunları hepimiz görüyor ve bir an evvel hallini de özden diliyoruz. Bunların belirli ve düzenli bir plân ve programa göre sıra ile halline teşebüs etmek ise; bu icra ve mes’uliyet organlarının kanunen baş vazifeleridir. Halli ise, bir bütçe ve kanun işidir. Bu da ancak ve ancak Büyük Millet Meclisinin iktidarın-dadır. Bu bahiste Cumhurbaşkanının ne icraî ve kanunî bir rolü ve ne de mes’uliyeti vardır.
Bu hakikate rağmen Cumhurbaşkanı Sayın İnönü’nün, herhangi bir vatandaşın veya heyetin traktör, mektep, hastahane, hükümet konağı, yol, köprü vesaire gibi şahsî veya mahallî dileklerinin hal mercii olması ve bunları makamının otoritesine dayanarak terviçe delâlet ve teşebbüs etmesi, Anayasanın açık ve kat’î hükmünü bir tarafa bırakarak mes’ul Bakanlıkların işlerine tesir ve müdahale mânâsına gelir ki; bu da bir taraftan bu işlere ait hükümet plân ve prograınının bozulmasına, vazife ve mes’uliyet duygusunun sarsılmasına ve diğer taraftan da bir kısım vatandaşlar, kasaba ve şehirler arasında uyandıracağı şahsî ve mevziî memnuniyete karşılık bir çok vatandaşlar, kasaba ve şehirler arasında da hoşnutsuzluk ve huzursuzluk yaratılmasına meydan vermiş olacaktır.
Sonra, işin en kritik bir noktası da; İnönünün böylece bizzat her işi halledebileceği telâkkisinin uyanması ve yapılması da şahsî ve mahallî dilekler için vatandaşların bu kar ve kış mevsiminde bir çok masraf ve külfetler ihtiyar ederek her
taraftan Çankayaya akın etmelerini teşvik edecek ve fakat bu dileklerin bizzat İnönü tarafından yerine getirilmesine kanunen imkân mevcut
olmadığı için tatlı bir ümit ile gelenler, döndükten sonra bir hayal kırıklığına uğramış bulunacaklardır.
Bütün bu olayları ve neticelerini gözönünde tutarak, Devlet Başkanı-nın, kendisini ziyarete gelenlerin, mes’ul makamları bir tarafa bıraka-
rak ve hattâ onlara hiç de başvur-
mayarak tepeden inme bir emirle
böyle şahsî ve mahallî ihtiyaçları tatmin kasdini güttüklerinden ha-
berdar olmadıklarını, onların sadece bir saygı maksadiyle geldiklerine kani bulunduklarını zannediyoruz. Nitekim Ulus gazetesindeki resimler ve tebliğler de bunun böyle olduğunu anlatmaktadır. Fakat; fotoğrafı ve tebliği Ulus gazetesine aksettirilmiş olan Keskin heyetinin ziyaret sebebi bu işin içyüzünü böylece ortaya koyduktan sonra, Sayın İnönü’nün artık bu işe düzen vereceğini umuyoruz.
Bu arada şunu da işaret etmek isteriz ki; bütün bunlar, halk naza-
rında kaybettiği prestijini, büyük seçimin arifesinde iade edebilmek i-çin, didinen ve çırpınan iktidar partisinin, İnönünün eteğine yapışmak ve tutunmak üzere başvurduğu bir tertiptir. Yalnız bu parti, bununla Bakanlar Kurulunun, kendi Milletvekillerinin ve Meclis Grupunun memleket işlerinde alâkaları, nüfuz ve tesirleri olmadığını, her şeyin İnönü’nün emir ve işaretiyle mümkün olabileceğini ve yine lıer şeyin ve her kuvvetin üstünde İnönü kudretinin hâkim bulunduğunu yaydıklarından gaflet ediyor.
Yine memleket ve dünya umumî efkârına demokrasinin kurucusu olduğu teranesini dilinden düşürmi-yen Halk Partisi, bu tertipli ve ısrarlı hareketleriyle şeflik sisteminden hâlâ vazgeçmediğini ve hâlâ bu zihniyetin ardından sürüklendiğini açıkça ilân etmiş bulunuyor.
İşte iktidar partisinin bu hareket hattını ve bu zihniyetini demokratik ruh ve zihniyete uygun görmediğimiz içindir ki; milletçe bir ihtiram yeri olarak kabul ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı makamının Halk Partisi Genel Başkanlığı hüviyetinden tamamen ayrılmasını ve sıyrılmasını bir kere daha tekrar etmiş bulunuyoruz.
Demokrasi
kalesi Ordu
Reşat Aydınlı dün cezaevinden çıktı
★ (Baştarafı Birincide)
Aydınlı öğleden sonra serbest bırakılmış ve kendisiyle konuşan gazetecilere: Hakkında yapılan neşriyattan memnun kaldığını cezaevin de bulunduğu müddet zarfında hayatı çok daha iyi anladığını her şeyi pembe görebilmek için de bol bol Ulus gazetesi okuduğunu söylemiş-
Diğeı- taraftan Reşat Aydınlının C. H. P. ye geçeceği söylenmekte ve mahkemenin sonucunu müteakip Halk Partisinin propagandasını yapmak üzere seyahate çıkacağı rivayetleri dolaşmaktadır.
Bu da Sovyet megalomanisi
★ (Baştarafı 1 incide)
Mc Neil demiştir ki:
Moskova'ya göre uçak Ruslar tarafından icat edilmiştir, telefon ve radyo keza. Şu halde, Ruslara göre, ne Edison dünyaya gelmiştir ne de Markoni. Televizyon da bir Rus icadıdır. Kristof Kolomb ve Amiriko Despucci’ye gelince, bunalr da uy -durma isimlerdir. Bir Çekoslovak gazetenin geçenlerde yazdığı gibi, yolunu şaşıran bir Rus gemici kafilesi Amerikayı keşfetmiştir, tşte Sovyet propagandasının mahiyeti budur.
C.H.P.nin işçiler üzerinde faliyeti
★ (Baştarafı 1 incide) rek ayak tedavisi ve gerek yatan has talar üzerinde yapılmakta olan C. H- Partisi lehindeld propaganda bariz bir şekilde artmıştır. Esasen Halk Partisinin hararetli mensuplarından biri olan başhekimin Konya-dan önümüzdeki seçimlerde milletvekili adayı gösterileceği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, sendikalar birliği vasıtasiyle grev hakkı aleyhindeki çalışmalara hız verilmiş ve yer yer C. H. Partisi lokallerinde yapılan toplantılarda işçi topluluklarına bu hususta tesir edilmeye başlanmıştır. Yeniden teşekkül eden ikinci sendi-
kalar birliği Halk Partisinin ve o-nun organı haline gelen sendikala -rın bu yoldaki çalışmalarına cephe alarak yarın bir toplantı yapacakları öğrenilmiştir. Bu toplantıda grev hakkı üzerinde konuşulacaktır.
Halk Partisine mensup işçi mü-mesilleri Ankaraya bir telgraf çekerek işçilerin grevden nefretlerini bil dirmişlerdi. İşçileri temsil eden 11 sendikanın iştirak ettiği hür sendikalar birliğinin yarın yapacakları toplantı ehemmiyet kesbetmiştir. Cemal Nadir sokağındaki sendika merkezinin yarın hararetli münakaşalara sahne olacağı anlaşılmaktadır.
bir dostluk bir samimiyet ifadesi mi olduğunu öğrenmek istediler ve nihayet herkesin gözü önünde çere -yan etmiş hâdiselerin sonradan nasıl olup da yalanlandığım bir türlü anlıyamadıklarını bildirdiler.
İşte C.H.P. nin Ordu kongresinde açıkça dağıtılan mahut kitapta dün bildirdiğim gibi iktidar partisindeki basiretsizliğin, dirayetsizliğin açık bir delilidir Bu kitabın yazdırılma sı ayrı bir gaf, dağıtılması ayrı bir 1 gaf, dağıtıldıktan sonra, hayır biz dağıtmadık diye, tekzip edilmesi daha büyük bir gaftır. Vatandaş şimdi hakkile soruyor, acaba bugünkü iktidar frizleri okumaz, yazmaz, okusa bile okuduğun anlamaz insanlar mı zannediyor? Biz bu topraklar üzerinde olup biten hâdiselerin cahilimi -yiz ki, başka türlü hareket edip sonradan bu hareketlerini de tekzibe yelteniyorlar. Hâlâ mı bizi siyasî vesayet altında bulundurmak istiyor -lar? Bugün yaptığını yaruı tekzip e-deıı sonradan bu tekzibi de bizzat kendi valanlıyan iktidarın hangi sözüne inanalım?
Bugün uğradığım bir kahvehanedeki çırak bile, dün bana Ordu Belediye Reisi tarafından Gür-ses gazetesinde yazılan ve dünkü telgrafımda bahis mevzuu ettiğim makaleyi okuyup okumadığımı sordu. Sonra gülerek ilâve etti ..Bey artık bunların hangi sözüne inanalım, işte demokratlara düşman gözile bakan, Atatürk'e dil uzatan bir kitabın Halk Partisi kongresinde delegelere de dağıtıldığını Belediye Reisi dahi itiraf ediyor ve sonra da bunun memleket çapında bir eser olduğunu yazıyor. Memleket çapında bir eser bu mudur? Atatürk'e dil uzatmak mukaddes dinimizi politikaya âlet etmek memleket çapında bir eser midir.
Kahveci bundan sonra Be -lediye Reisinin makalesinde benim bile farketmediğim bir cümleyi gösterdi, cümle şudurtı
«Kanaatımca tekzibi yapan da tekzibin tekzibini yapmak için bunca külfete katlanan da beyhude zahmet etmişlerdir.»
Bu cümleyi okuduktan sonra, bırakınız dedi. Bunlar zaten birbirlerine düştüler kimin ne dediği kimin kimi teyid ettiği veya yalanladığı belli değil.
Bütün bunları dinledikten sonra şuna kani oldum ki bugünkü iktidarı, artık ondan menfaat görenler dahi müdafaadan âcizdirler.
Mümtaz Faik FENİK
Muhafızgücü Demir Spor maçındaki müessif hâdise
Hakem komitesi de bugün toplanarak tekerrür eden bu
Geçen Cumartesi günü oynanan Demirspor - Muhafızgücü maçından sonra üzüntü uyandıran bir hâdise olmuştur
Demirspor - Muhafızgücü maçında Demirsporun attığı birinci gole Muhafızgüçlüler ofsayt diye itiraz etmişlerdi. Bunun üzerine gol kararını veren orta hakemi Muzaffer Ertuğ, yan hakemi Nezihi İncilinin de fikrini alarak, kararını tatbik etmiştir. Yan hakemine bu yüzden muğber olan Muhafızgücü taraftarı bir subay maçtan sonra, zabıta memurlarına müracaat ederek Nezihi İncili hakkında yersiz bir ihbarda bulunmuştur. Bunun üzerine karakola götürülen Nezihi İncili suç sa-
hali tetkik edecek
yılabilecek bir hareketi olmadığı i-çin serbest bırakılmıştır.
Aynı subayın bundan önce de Gençlerbirliği - Muhafızgücü maçın dan sonra hakem odasında Muzaffer Ertuğa yapmış olduğu tecavüz, mües sif bir şekil almadan önlenmiştir. Hakem Muzaffer Ertuğ bunu raporunda açıkça belirtmiştir-
Muhafızgücü maçlarından sonra sık sık tekerrür eden bu gibi hâdiseler dolayısiyle futbol hakem derneği, durumu ilgili makamlar nezdinde protesto etmeye karar vermiş tir. Ayrıca bugün toplanacak olan bölge hakem komitesi de şikâyeti inceliyecektir.
Basri Aktaş Nişanlandı
Bornova Ziraat Mücadele İstasyonu Müdürü Nihat İğri-boz’un kerimesi Lâle İğriboz’la Demokrat Parti Genel Merkezi Umumî Kâtibi Basri Aktaş’ın nişanları evvelki gün İzmirde Bornovada Nihat Iğribozun e-vinde yapılmıştır. Nişanda Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar, İzmirde bulunan Parti Genel İdare Kurulu üyeleri, Milletvekilleri ve iki tarafın yakın akraba ve dostlan hazır bulunmuşlardır.
Genç nişanlıları tebrik eder, kendilerine mes’ut ve hayırlı bir istikbal dileriz.
Edirne şilebinin sigorta meselesi

DÜZELTME
Başmuharririmizin Ordu’dan bildirdiği (Karadenizde Açlık!) başlıklı haberin son paragrafının sondan bir evvelki satırında bir tertip hatası olmuştur.
Mezkûr cümleyi şu şekilde düzeltiriz:
Mahut kitap hakkında yaptığı mütenakız yalanlamalarla bu işi becermiştir.
Okuyucularımızdan bu mânânın tamamiyle aksini ifade eden hatadan dolayı özür dileriz.
Ingiltere Futbol Federasyonu
35,000 kulübün dahil bulunduğu bu Federasyon nasıl çalışmaktadır?
Futbol birliği faaliyetlerinin her cephesini incelemeğe imkân yoktur, ancak bunları kısaca izah etmek icabederse futbol federasyonu, İn -gilteredeki bütün profesyonel oyuncuların kaydını yapar ve sicillerini tutar, aynı zamanda oyuncuların menfaatlerini garanti altına almak için bir kulüpten diğerine nakillerine nezaret eder. Oyuncunun, hake min ve yan hakemlerinin nizamsız | hareketi halinde futbol federasyonunun tahkikata girişmeğe ve eğer hâdise ıcabettiriyorsa disiplin cezası vermeğe salâhiyeti vardır. Meselâ ‘ a ısrar e-
Futbol beşiği olan İngilterede, bu sporun doğuşu ve bugünkü şöhreti kazanmasının çok eski bir tarihi vardır.
Rivayete göre çok eski zamanlarda Britanyayı işgal eden Romalı askerler ilk defa futbolu andırır iptidaî bir oyunu oynamışlardır. Ortaçağda bu futbol taslağı oyun halk a-rasında pek revaç bulmuşsa da, çok sert oynandığından kanun dışı edilmiştir. Bu yasak 1666 senesi sonlarına I kadar devam etmiş, lâkin rağbetini 1 kaybetmemiş ve gizli gizli oynan-mıştır. İB inci yüzyılın inhitat devre- v„m«Be saıanıyeu varaır. sinde bu rağbet biraz gevşemişse de bir oyuncu sert oynamakta ısrar e İS uncu yüzyılda tekrar canlanmağa derse ve bu yüzden hakem tarafın-başlarmş ve bilhassa okullarda bü- | dan sohadan çıkarıhrsa, futbol fe-
TÜRK KOOPERATİFÇİLİĞİNİN ISLAHI
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı Türkiyede mevcut kooperatiflerin ıslahını ve gelişmesini göz önünde bulundurarak kooperatifçilik alanın daki bilgi ve ihtisasiyle maruf bir ekonomist olan M. Colombâ'yi Fran-sadan getirtmiş bulunmaktadır. M. ColombĞ memleketimize üç ay müd detle gelmiş ve çalışmalarına başlamıştır. Bu cümlecıen ve ilk olarak cenup illerimizde bir tetkik gezisine çıkan ekonomist incelemelerini bil-hassa istihsal bölgelerine teks!f etmiş ve istihsal kooperatifi 'linin memleket tarımındaki mühim rolü-rü tebarüz ettiren müşahadelerde bulunmuştur.
Bu üç aylık açlışma devresinden sonra kooperatifçiliğimizin ıslahı mevzuunda M. Colombâ’nin hazır-lıyacağı etüdler göz önünde bulundurulacak ve Türk kooperatifçiliğinin kati yönü bu etüdlere müsteniden tesbit edilecektir
★ (Baştarafı Birincide) masının şimdiye kadar birikmiş sermayesi takriben 8milyon liradır. Bir kaza vukua geldiği zaman idare tazminatı bu sermayeden karşılamaktadır.
idare, gemilerinin bugükü halleri ile sigorta kıymetleri 125 milyon lira civarında hesaplanmaktadır. Carî primlere göre, bu kıymetin harice sigortalanması takdirinde idarenin her yıl dört, dört buçuk milyon lira kadar prim ödemesi lâzım gedmektedir. İdare rizikoların dahilî ve haricî sigortalar arasında tevzi edilmesine göre her yılda bir buçuk milyon lira civarında bir prim ödemekte, dahilî sigorta mevzuuna aldığı
kıymetleri ise sigorta müesseseleri-nin primlere ithal ettiği idare masrafları karşılığı ve kâr hadlerini düşerek daha ucuz bir primle bizzat kendisi sigortalamakta, bu suretle hem malî bakımdan sigorta sermayesinin vücudundan faydalanmakta, hem de iş mahiyetlerinin ucuzlama-sini sağlamaktadır.
Edirne şilebinin bugünkü değeri azamî bir buçuk milyon liradır. Gemi tamamen ziyaa uğramış bulunduğundan amortismanları düşürüldükten sonraki maliyet değeri ne ise o miktar yukarıda bahsi geçen ve ayrılan sigorta primlerinden teraküm eden 8 milyonluk sermayeden ödenecektir.
Kaybolan müsvedde Muamele Vergisi
HUKUK FAKÜLTESİNDE
KIŞ SÖMESTİRİ
Bazı Ankara gazeteleri Ankara Hu kuk Fakültesinin Şubat sömestrinin 15 Marta kadar uzatıldığını yazmışlardı.
Haber aldığımıza göre kış sömestri 28 Şubat akşamına kadar devam edecektir.
★ (Baştarafı Birincide) vesikaları ihtiva eden bu müsveddelerin, eve hizmet için girip çıkan bir erkek hizmetçi tarafından çalındığı tesbit edilmiştir. Okumak yazmak bilmiyen bu hizmetkâr, bir kaç kişi önünde suçunu itiraf etmiş ve kitapları getireceğini vadetmiştir. Bunun üzerine polis ikinci şube-Müdürlüğüne celbedilen sanık, memurlar müvacehesinde de kitapları aldığını, bilâhare de yaktığını ifade etmiştir. Bu vaziyet karşısında Polis İkinci Şube memurları yapacak bir işleri olmadığını ifade ederek sanığı serbest bırakmışlardır.
Kuvvetle tahmin edildiğine göre, Ekrem Rizenin siyasî rakipleri hizmetçiyi kandırarak, kitapların bir takım gizli ellere geçmesine muvaffak olmuşlardır. Tarihî ve siyasî pek kıymetli vesikaları ihtiva eden bu eserlerin tekrar sahibinin eline geçmesinden ümit kesilmiş bulunmaktadır.
Diğer taraftan öğrendiğimize göre, her iki eserde yirmi beş senelik siyasî hayatımız gözden geçirilmekte, Atatürk ve İnönü'ye geniş fasıllar ayrılmış bulunmaktaydı.
★ (Baştarafı 1 incide)
3 — Kontrolünün güç olduğu ve formaliteleri bakımından da sanayiimizi tazyik ettiği anlaşılmıştır.
4 — İntikali mahiyet taşıması ve zarurî ihtiyaç maddelerini şümulü içinde bulundurması cihetile de geniş halk kitlelerinin hayat pahalı -lığı karşısındaki durumunu ağırlaş-tırmıştır.
5 — Muamele Vergisinden muaf olrrtfak için, müessesede çalışanların, sahibi dahil, beş kişiyi ve kullanılan muharrik beygir kuvvetinin de 2 beygiri geçmemesi şartı dolayı-siyle, işyerlerinin büyümelerine de imkân vermediğinden, yalnız vergiye tabi olanlar değil; vergiden muaf olanlar dahi yıllardanberi bu vergiden şikâyetçi bulunuyorlar.
Bütün bu sebeplerle artık esaslı bir şekilde ıslah edilmesi zarureti çoktan beliren Muamele vergisi mevzuu ve yukarda arzolunan hu -suslar hakkında hükümetçe halen ne gibi tedbirler düşünülmektedir ve bunların tatbikatına ne zaman geçilecektir?
Sorumun Maliye Bakanı tarafın -dan Kamutayda sözle cevaplandırılmasını saygılarımla rica ederim.»
Ankara Milletvekili Hıfzı Oğuz Bekata
Karobük fabrikalarında işçilerin hoşnutsuzluğu
Karabük, 30 (Telefonla) — 1950 yılı başında Demir - Çelik fabrikalarında çalışan ustabaşılardan çoğunun ücretleri maaştan yevmiyeye indirilmiş, 40 - 50 ustabaşı ise maaşta bırakılmıştır. Büyük bir hoşnutsuzluk yaratan bu keyfi hareket us-tabaşılar arasında infial uyandırmış buna mukabil bu güne kadar hakları verilmiyen işçileri ise memnun eder bir durum hasıl etmiştir. Bu gayrı tabiî vaziyeti düzeltmeğe uğraşan müessese müdürü her pazar bir toplantı yaparak tatlı sözlerle vait-lerde bulunmakta ve hoşnutsuzluğu gidermeğe çalışmaktadır. Bu toplantılar dünkü pazar günü de tekrarlanmıştır. Müfrit Halk Particiliği ile meşhur olan müessese müdürü toplantının sonunda grev meselesine temas etmiş, dört bin işçinin toplu bulunduğu Demir - Çelik Mües-sesesi camiasından Çalışma Bakanına bugüne kadar grev istemiyoruz, mealinde bir telgraf çekilmediğinden çok üzüntü duyduğunu ve müşkül vaziyette bulunduğunu söylemiş ve yarı niyazkâr, yarı tehditkâr cümleler sarfederek sözlerini bitirmiştir.
Bu sözler üzerine müessese müdü rünün adamı olarak tanınan bir kaç ustabaşının harekete geçtiği söylenmektedir.
yük bir hevesle oynanmağa başlanmıştır. Bu arada meraklıları da çoğalmış ve nihayet bunun bir nizama bağlanması lüzumu kendini göstermiştir.
İşte böylece 1863 de Londrada bir birahanede futbol federasyonu kurulmuştur. Öğünden bugüne itibar ve nüfuzu yavaş yavaş büyüyen bu federasyon bölge birliklerinden müteşekkil geniş bir teşkilât halini almıştır.
Federasyon gerek amatör, gerekse profesyonel klüp temsilcilerinden müteşekkildir. Bunlar futbolün nizamlarını hazırlarlar ve nezaret e-derler.
İngiltere ve İngiliz milletler topluluğunda bir üyesi bulunan Fuıbol Federasyonuna girebilmek i-çin her klübün bölge birliklerinde en aşağı beş sene üye olması lâzımdır.
Futbol federasyonunun vazifelerine geilnce, şimdiye kadar yanlış olarak bilinenin aksine Federasyon her hangi bir futbol ligi veya maçını idare ve tanzim etmez. Yalnız tertiplenen ligler, Federasyonca tasvip ve sayıları tasdik edilir. Gayet tabiî olarak bu ilğlerden en önemlisi 88 profesyonel klübün dahil bulunduğu liğdir.
derasyonu bu oyuncuyu diskalifiye edebilir. Buna muvazi olarak, her hangi bir kulübün taraftarları rakip kulübün taraftarlarına karşı ısrarla ha^/nane gösterilerde bulunur ve buna devam ederlerse futbol federasyonu o kulüp sahasının kapatılmasını dahi emredebilir.
Bundan başka futbol federasyonu, tertiplenecek liglerde maçların hakemlerini tayin eder, ayrıca Avru-pada yapılacak maçlar için de hakemler seçer. Yabancı iki memleket arasında yapılacak maçlar için hakem adayları gönderir.
Bundan başka futbpl federasyonunun, İngiliz kulüplerinin yabancı memleketler takuinlarile yapacakları bütün angajmanları tasvip et -mesi lâzımdır. Avrupadan veya baş ka yerlerden İngiltereye gelen takımlarla karşılaşacak Ingiliz takımlarını da federasyon seçer
İngiltere futbol federasyonunun başlıca vazifelerinden biri de istidatlı genç oyuncuları bulup yetiştirmek ve bunları öğretime tabi tut maktır.
Bugün, sayısı 35 bini aşan İngiliz kulüplerinin üye bulunduğu futbol federasyonu, tam manasile İngiliz futbolünün temsilcisi ve nâzımıdır.
Dünya Basınından
Hulâsalar
31/1/950 _ I
İngiliz Basını :
Hidrojen bombası adındaki korkunç silâh ne şekilde kontrol edilebilir? konusunu ele alan muhafazakâr Daily Mail gazetesi tek bir şahsiyetin bu bombanın imaline mani olamıyacağını, atom bombalarının imaline engel olmanın en iyi şeklinin bu bombaların imaline yarıyan ham maddeleri kontrol altına almak olduğunu yazmaktadır- Gazete Batılıların bu kontrola razı olduklarını fakat Rusların buna hiç bir man yanaşmadığını söylemektedir Atom merkezlerinin teftiş edilmesinin kâfi olmadığını yazan gazete, dünyadaki her uranium madenin beynelmilel bir kontrola tabi tutulmasını teklif etmektedir. Rusya’nın bunu kabul etmiyeceğini ileri süren Daily Mail, Rusya olmadan beynelmilel bir kontrolün kabil olmadığını ilâve etmekte ve bunun da hidrojen bombasının hattâ daha müthiş ve korkunç silâhların imalini teşvik manasına geldiğini yazmaktadır.
Çin komünistlerinin Tibet hak-kındaki isteklerini ele alan Daily Telegraph gazetesi Tibet'in bir taarruza karşı kendisini müdafaa ede cek ne siyasî ne de askerî kuvveti olmadığını ileri sürmekte ve Tibe-tin Çinliler .tarafından işgalinin Çin'in emperyalist niyetlerini açıkça göstereceğini ve Tibette kurulacak olan komünist ordugâhının daima Hindistan ve Pakistan’ı tehdit edeceğini belirtmektedir. Gazete son olarak bu güç durumda bulunan komşusu Hindistan’ı tehdit edeceğini belirtmektedir. Gazete son olarak bu güç durumda bulunan komşusunu Hindistan’ın ne surette des-tekliyebileceğini sormaktadır.
Fransız basını :
Bugünkü Fransız basını başlın-’ konu olarak iç meseleler üzerin-durmakta ve bilhassa bütçe tartışmaları sonunda Meclisten 5 defa gü ven oyu istemek zorunda kalmış o-lan, hükümetin durumunu incelemektedir. »A’Aube» gazetesi, görüşünü şöyle açıklamaktadır:
«Başbakan George Bidault memlekete lâzım olan muvazeneli bir bütçeyi sağlamak için 5 defa güven oyu istemek zorunda kalmıştır. Mec liste güven oyu meselesi üzerindeki görüşmelerin çok çetin olacağına, ve cumhuriyetçilerle hükümet arasında şiddetli tartışmaların cereyan edeceğine hiç şüphe yoktur: De Gaulle'cü «Ce Matin le Pay s» gazetesi ise, saylavların, yeni ağır vergilerle yüklü ve memleketi yeni İçtimaî ve İktisadî güçlüklere sürükleyecek olan bir bütçeyi kabul et-miyeceklerini, ileri sürmektedir.
Masa Tenis
Şampiyonası
Dünya masa tenis şampiyonasına 29 Ocakta Budapeştede başlanmıştır. Muhtelif memlekete mensup 200 kadar kadın ve erkek müsabıkın katıldığı bu şampiyonaya Amerikalılaı-iştirak etmemişlerdir. Zira Amerika hükümeti vatandaşlarının emniyetinin Macaristanda garanti edilmemesi karşısında oyuncularına vize vermemiştir. •
İlk karşılaşmalarda alınan neticeler şunlardır:
Erkekler arasındaki müsabakalarda İsveç Polonyayı 5—0, Avusturya Yeni Zelandayı 5—0, Çekoslovakya İngiltereyi 5—4, Fransa İtalyayı 5—0, Brezilya İrlandayı 5—1, Macaristan Hindistanı 5—0, İsviçre İzlan-dayı 5—1 yenmişlerdir.
Kadınlar arasında yapılan müsaba-
İngilterede Futbol Kupası
İngiltere futbol kuypasınm dördüncü tur maçları bu hafta oynan -mış ve şu takımlar, beklenildiği veç hile, beşinci tura yükselmişlerdir:
Arsenal, Blackbourn, Börnli, Li-verpool, Portsmout.
Chelsce, Nev - Castel’i 3 - 0 yenmiştir. Chalton Cardif ile berabere kalmıştır. Birinci kümenin 10 kuv vetli takımından Manchester Uni -ted ikinci kümeden bir takımı güçlükle yenmiştir. Geçen senenin kupa şampiyonu Vulverhampton yine i-kinci kümeden Shefield Unitedle ancak berabere kalabilmiştir.
kalarda İtalya Gal’ı 3—2, Çekoslovakya İsveç’i 3—0, Macaristan Fran-sayı 3—0, İngiltere İskoçyayı 3—2 yenmişlerdir.
Yurtta hava durumu
★ (Baştarafı 1 incide) dar şiddetle devam etmiş, bilâhare aralıklı devam etmiştir. Bu çevrede bulunan çaylar taşmış, bir kısım a-raziyi istilâ etmiştir. Diğer bazı yellere dolu yağmıştır.
Sürekli yağmurlar ve dolu yüzün den Küçük Menderese fazla su gelmeye başladığından nehir yatağın -da yükselme başlamıştır. İzmirle Bergama arasında münakale kesilmiştir.
Missouri zırhlısı kurtarılamıyor
Norfolk Bay, 31 (a.a.) Press) — 17 Ocaktanberi saplanmış olan Missouri zırhlısını kurtarmak için bahriyenin bugün de yaptığı gayretler boşa gitmiştir. Bu yeni teşebbüse 17 romörkör ve iki kurtarma gemisi iştirak etmiş ve devamlı olarak iki saat çalışılmıştır. Fakat zırhlı yerinden bile kı -mıldamamıştır.
Bahriye, bugünkü teşebbüsün, Perşembe günü, sular en yüksek seviyeyi bulduğu zaman, yapılacak asıl teşebbsün bir provası olduğunu bildirmiştir. Uzmanlar Perşembe günü kesin bir netice alınacağına kani bulunuyorlar.
(United çamura
Mücevher hırsızlığı
Dün şehrimiz İsmetpaşa mahallesinde bir evin kapısı kırılmak suretiyle muhtelif cins ve kıymette mücevherat çalınmıştır.
Güpegündüz ve cüretkârane yapılan bu hırsızlık şöyle olmuştur:
Henüz hüviyeti tesbit edilemiyen meçhur bir şahıs dün ismetpaşa U-zunyol 24 sayılı evde oturan şoför Hakkının evine kapıyı kırmak suretiyle girmiştir- Meçhul hırsız evde kimsenin bulunmamasından istifade ederek eline geçirdiği bilezik, kolye, altın para ve inci gibi muhtelif ziynet eşyalarını çalarak uzaklaşmıştır.
Meçhul hırsız şiddetle aranmak -tadır.
ESKİ REKTÖR AZİZ KANSU 500 LİRA TAZMİNAT ÖDEMEYE MAHKÛM OLDU Vatan gazatesinin eski Ankara muhabiri Afşin Oktay bundan bir müddet evvel Kıbrısta intişar eden Halkın Sesi gazetesi için eski Ankara Üniversitesi Rektörü Şevket Aziz Kansudan bir beyanat almıştı-
Bu beyanat rektörün gençliğinde komünist gazetelere yazı yazdığı ve sol temayüllü bir şahıs olarak tanındığı hususlar hakkında çıkan rivayetlerin tenviri idi.
Fakat Şevket Aziz Kansu hakkın da çıkan yanlış rivayetlerin tenviri hususunda verdiği bu beyanatı her nedense bazı gazetelere Afşin_Qk-tay ismindeki gazeteciye beyanat vermediğini söylemesi üzerine Afşin Oktay rektör aleyhine 1000 liralık bir tazminat dâvası açmıştı.
Neticede mahkeme beyenatm verildiğini sabit gördüğünden Şevket Aziz aleyhine 500 lira tazminat ver meşine karar vermişti.
Aynı karar temyizce de tasdik e-dildiğinden Şevket Aziz Kansu 500 lira tazminatı dün ödemiştir.
TAŞIT KAZALARINI ÖNLEMEK İÇİN TEDBİRLER ALINIYOR
Memleketimizde bilhasa otomo -
billerin artışından mütevellit taşıt kazalarını önlemek maksadiyle Bayındırlık Bakanlığı Trafik Şubesi tarafından yapılan çalışmalara hız
verilmiştir.
Bu arada Ankara şehir içi trafik etüdleri pek yakında sona erdiril -
miş bulunacak ve bu
neticelerden
istifad edilerek taşıt kazalarının asgarî hadde indirilmesi mümkün ola-
bilecektir.

Comments (0)