PAZAR
ARALIK 1950
TAKSİ
Yıl: 2 — No. 586
Bagmuharrın:
Mümtaz Faik FENİK
Denizciler Caddesi: 3 Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir........... 16882
Yazı İşleri............15315
İdare ve İlân..........15619
Fiyatı Her Yerde 10 Kuruştur.
AFER
1TELEFON .
Rintti

Gençliğin dünkü büyük mitingi
6 düşman tümenini
durduran Türktugayı
Amerikan 8 inci ordu komutanı şanlı; itugayımıza bir tebrik mesaji gönderdi;
Türkiye Ortadoğunun kalesidir
Tokyo, 9 (a.a.) (Afp) — 8 nci ordu komutam General VValton Walker, bugün, sayıca üstün komünist Çin sürülerine karşı giriştiği son hareketi için Türk savaş birliğine bir tebrik mesajı göndermiştir.
Mesajda şöyle denilmektedir:
«İkinci fümenle birlikte harekat eden Türk savaş gösterdiği kahramanca retiyle dört gün deva gec'ktirme savaşları de ordunun sarsılm parçalanmasına mani olmuştur.
28 kasım gecesi Türk birliği, bir tümen tahmi len kuvvetler
Wonsan
goğus goğuse uharebelerde komünistlere hücum etmişler veı yalnız süngü ile en az 200 düşman öl-
dürmüşlerdir. (
İki günlük savaştan sonra ( düşmanın bu kesimdeki kuv- ( etleri 6 tümeni bulduğu halde ( atlarımıza girmeğe muvaffak ( olamamıştır. J
Türk savaş birliği, ikinci • tümenle birlikte, bütün 8 nci ( ordunun çevrilmesini önlemek ( için lâzımgelen zamanı temin ; etmiştir.»
Bir Amerikan gazetesinin makalesi
Amerikanın Sesi Radyosu, 9 . - Yayın) — Vaşing- ; belli başlı gazetelerinden biri olan Daily News Türk ordusu ve bu ordunun son yıllarda Amerika Birleşik Devla'leriyle olan münasebetlerine dair uzun bir makale . yayınlamıştır. Bu makale, «Yi- ; (Sonu Sa. 4 Sü. 3 te)
Binlerce genç dün
Kore şehitlerini andı
Mitingde Türklüğün aleyhinde bulunmaya kalkışan küstah bir talebe az daha
Barış için alınan kararlar
Ankara
dün toplandı

Başkan Truman'la, İngiliz Başbakanı Attlce arasında yapılan konuşmalardan sonra bir tebliğ neşredilmiştir.
Bu tebliğin esas karakteri, her iki devletin de dünya barışını Birleşmiş Milletler çerçevesi içinde korumağa devam edeceklerini bir defa daha tebarüz ettirilmeleridir. Çünkü bunda en ufak bir tereddüt, en küçük bir taviz. San Fransisko* da kurulmuş olan dünya barış mekanizmasını kökünden baltalamak ve tehlikeye maruz her devleti, kendi mukadderatı ile başbaşa bırakmak olacaktır. Mütecaviz ise, av olarak seçtiği memleketleri birer birer yediğinden, bunun sonu, bütün dünyayı komünist ejderinin ağzına atmak demektir. Bunun içindir ki. Truman'la Aitlee teskin siyasetine asla taraftar olmadıklarını, ve Birleşmiş Milletlerin dünya sulhunu, bir tecavüze karşı kuvvetle karşı koyarak ve bu mukavemeti des-tekliyerck idame edeceklerini bir kere daha tesbit etmişlerdir. Bu bakımdan her şeyden evvel Birleşmiş Milletler Anayasasının hükümran olmasına çalışılacaktır.
Şurasını söylemek lâzımdır ki, bu tebliğde Birleşmiş Milletler idealinin üzerinde bu kadar ısrarla durulmasının sebeplerini anlamak biraz zor gibi görünür. Bu teşkilâta dahil olan devletlerin hiç birisi - tabii Rusya ve peykleri hariç -Birleşmiş Milletlerin barışı korumak kararından asla şüphe etmemişlerdir ki, iki devlet adamı, bunu Vaşingion'da bir defa daha ieyidetmek lüzumunu his setmiş olsunlar!.. O halde. Birleşmiş Milletler mekanizması üzerinde bu kadar ısrarla durmalarının bir sebebi olsa gerektir. Bu ısrar, kanaatimizce. Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin, Kore’den çarpışa çarpışa Çckilmelori ihtimali karşısında, dünya umumi efkârına şimdiden lâzım gelen teminatı vermek endişesinden doğmuştur. Çünkü tebliğde de tebarüz ei-
Mümtaz Faik FENİK
iirildiği gibi, Kore'de Birleşmiş Milletlerin kara kuvvetleri büyük Çin saldırışı karşısında mukavemet edecek derecede üstün değildir. Eğer kızılların bu tarzda muazzam kütlelerle tecavüzü devam edecek olursa, bir gün buradan çekilmek mukadder olacaktır. Fakat buna rağmen Birleşmiş Milletler her imkâna başvurarak barışı koru-(Sonu Sa. 4 Sü- 4 te)
İdare Kurulu Başkanlığı seçimini Saim Dora kazandı
Kızılay faaliyeti
Y eni Yönetim Kurulu bir çok hayırlı işler üzerinde mühim kararlar aldı
Ali ^Rana Turhan, İstanbul^Mil-
(Sonu Sa. 2 Sü. 1 dc) Dr. Etlıeın Vassaf
,(ûta)E:45OO
8URADA.2I-
linç ediliyordu
Ankara Yüksek Tahsil Gençliği dün saat 11 deıbüyük bir miting yapmıştır. Op binlerce gen-citı katıldığı bu mitingde komünizm Jatrjkere daha tefin edilmiş ve a^nı.çömatyla Kore’de ölen a-ziz şehitlerimiz anılmıştır.
Ankara Üniversitesine ve liselerine mensup gençler mitingin başlıyacağı saatten çok evvel Zafer anıtı etrafında toplanmışlardı. (Dağ başını duman almış) ve (Kore Marşı) nı söyliyen gençler ellerinde kızıl emperya-(Sonu Sa. 4 Sü. 1 de)
Bir millet vekilinin
müracaatı
Amiral Özdeş Kore’de savaşmak istiyor
Öğrendiğimize göre, Kırşehir Milletvekili emekli Amiral Ri-fat Özdeş Kore’de çarpışan kahramanlarımız arasına katılmak ve her hangi bir rütbe ile fah-ren çalışmak üzere Kore’ye gönderilmesi için Milli Savunma Bakanlığına ve bu hususta Büyük Meclisin ve seçmenlerinin müsaadesinin istihsali zımnında gereken formalitelerin ikmali ricasiyle de Büyük Millet Meclisi Başkanlığına resmen müracaat etmiştir.
Plevne ihtifali
Dün Gazi Osman Paşanın hatırası anıldı
Gazi Osman Paşa ve Plevne kahramanlarını anmak için Türk Kültür Derneği tarafından tertip edilen toplantı dün Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi konferans (Sonu Sa. 4 Sü. 2 dc)
Göçmenlere dair asılsız bir haber
Ankara Ajansının 1951 yılında Bulgaristandan seksen bin göç-mc(n geleceği hakkında verdiği haberin asil ve esası bulunmadığım bildirmeğe Anadolu A-jansı mezundur. (A.A.)
İşi tevillerle örtbas
C.H.P
tahsisatı kabul etmedi
Bize tavzih gönderenler C. H. P. li gazetelerin de vaziyeti bizim gibi göstermelerine ne buyururlar?
KadınlaıvBirliği
Yeni üyelere kongrede söz ve oy hakkı tanınmak istememesi münakaşalara sebep oldu
Türkiye Kadınlar Birliği kongresi dün saat 15 de Halke-vinde yapılmıştır.
Henüz 18 Vilâyetimizde kurulan bu teşkilâtın toplantısına 50 ye yakın Türk kanıdnı iştirak
- Büyük Millet Meclisinin çarşamba günü yaptığı toplantıda, Kore’de savaşan birliğimize verilecek tahsisata Ve birliğin türlü masraflarına dair kanun tasarısının müzakeresinde, Halk Partisi Gı-upunun tuttuğu hareket hattı umumî efkârda o kadar nahoş bir tesir uyandırmıştır ki, bunu bizzat Halk Partisi erkânı da nihayet faıketmiş ve i-şi teviller, tavzihler ve gûya tekziplerle maskelemek lüzumunu duyarak teşebbüse geçmişlerdir. Perşembe günkü ve dünkü sa-
yılarımızda yazdığımız gibi, bahis mevzuu kanun tasarısı Kore-dd bulunan birliğimizin munzam tajısisatiyle ye diğer masrafla-
(Sonu Sa. 4 Sü. 2 de)
I____KÜREK
Türk - Hind münasebetleri
Bir Hind profesörü Boğazköyde tetkikler yapacak
Kalküta üniversitesi Profesörlerinden Dr. Kalidas Nag dün Hindistan Büyük Elçiliğinde Türk basın temsilcilferi ile bir tanışma toplantısı yapmış ve Türkiyeyi ziyaretinin sebebini anlatmıştır. Profesör bu sabah otomobillo (Sonu Sa. 4 Sü. 3 te)
Bir ihtimâl daha var!
Büyük Millet Meclisinde konuşulduğuna göre, geçen seçim zamanlarında bazı Halk Partililer Zonguldağa gitmişler, orada yemişler, içmişler, hattâ iki şarkı sanatkârına 3500 lira dağıtıp Zonguldak İşçileri hesabına türkü çağırtmışlar!
— Çile bülbülüm çilel Hepsi iyi hoş; fakat ben, ziyan olmasın diye sonunda başlarını rakı ile yıkayanlar olduğuna pek inanamıyorum. Eğer öyle olsaydı -hiç değilse alkol başlarındaki mikropları temizler ve ortada hâlâ bu zihniyet kalır mı idi? — YEDEKÇİ
Sayfa: 2
ZAFER
Yalnızlık
Muhip Dıraııas
mahallesi
Dâvalarımız |
10/12/1950
Yalnızlık üzerine yazı yazmak nerden aklıma geldi? Bir sebebi olmalı, ama düşünüyorum, bulamıyorum. Yalnızlık neye derler! Yalnızlık kim. yahut ne içindir? Ne kolay bir de edebiyatı var: Gerçek yalnızlık, kalabalık ortasında duyulan yalnızlıktır. İki kere iki, dört. Fakat dünyada hiç bir problem bu kadar basit değildir. Tarifi üzerinde çok düşündüm. Yalnızlığın şekilleri, çeşitleri, içyüzü üzerinde hayli denemelerimi göz önüne getirdikten sonra, şöyle bir tarife vardım: Alıştığımız bir şeyi kaybetme hali.
Alıştığımız bir şey. Nedir? Bir insan mı? Bir manzara mı? Bir ev mi, bir hayvan mı? Bir kalem, bir çakmak mı? Hepsi! Hattâ yaşamak. Cahit Sıtkı'ya sorarsanız: «Alıştığımız bir şeydi yaşamak» diyor. Öyleyse, ölüm, yalnızlıkların en büyüğü olacak. Belki duyulmıyan, duyulmayınca da var olmaması lâzım gelen, fakat aslında yine de yalnızlık demek olan bir yalnızlık.
Yalnızlık! Yıllarca oturduğunuz bir evden taşındığınız zaman yalnız kalmışsınızdır. Hayatınızın bir çok parçalarını doldurmakta olan bir insan, ya ölümle, ya yolculukla, ya kırgınlıkla, ya vefasızlıkla, ya ihanetle, sizi terkedip gittiği zaman, yalnız kalmışsı-nızdır. İsterse yerini sayılar-ca insan doldurmak istesin. Onun bir gölgelik yerini yine kapatamazlar.
Alıştığınız bir manzara göz-terinizin önünden silinmeye
görsün. Yalnız kalmışsınızdır. Bir çok tablolarım vardır. Evimin duvarlarında vakit vakit yenileriyle değiştiririm. Fakat, salonumda bir değişiklik, yenilik olsun diye kaldırdığım manzaranın içimde bıraktığı boşluğu ve bu yüzden günlerce duyduğum yalnızlığı tasavvur edemezsiniz. Kediyi çok severim. Çocukluğumdan bugüne, evimden kimbilir kaç kedi geldi geçti Ne yazık ki. onların ömürleri bizimkine denk değil. Ölen veya kaybolan kedilerimin evimde bıraktıkları boşlukları birbirine ekleyince bütün hayatımda bir garip, bir ince yalnızlığın devam edip gittiğini görüyorum.
Ya kaybolan, kırılan, eskiyen, eşyalarımız? O eşyalar ki, şairler onların ruhlarına kadar inerler, bizim nasıl ne yakın, ne sıcak dostlarımızdır. Bizden birer birer ayrıldıkları zaman, bize verdikleri yalnızlık hissi, giden bir sevgilinin, bir dostun verdiği yalnızlık duygusundan daha mı azdır?
Dünyada münasebette bulunduğumuz, beraber olduğumuz her şey, insan, hayvan, eşya, her şey bizden kolayca koparılıp alınan şeyler değildir. Yalnızlık, aşina bir dinlediğiniz daha bulunmamacasına, nizden düşüp kırılmasına ben-
Kedisinden, kadar, her gün kadar çok şey kaybettiğimize göre, bu dünyada, çoğunu farkeimediğimiz ne müthiş, nc devamlı, ne birbiri içinde bi. ebedî yalnızlık içindeyiz!
lek plâğın, bir
eli-
manzarasına durmadan o
Kızılay faaliyeti
(Bajı 1 inci sayfada) şitli meseleleri görüşerek aşağıdaki kararlara varmıştır:
Bigadiç zelzele felâketzedelerine 3.500 lira ve 168 çadır göıı-delrilerek yapılmış olan yardımdan başka, bu bölgedeki yer sarsıntıları devam ettiğinden açıkta kalan halkın barındırılması rçıak-sadiyle yaptırılacak barakalar için muktazi 50.000 liranın şartlı bağışlarla temin olunamıyan kısmının Kızılayca tamamlan-
Tıabzon'daki muhtaç halka 5.000 liraya kadar mahrukat yaı dimi yapılması;
Tunceli yasak bölgesine dönen halktan muhtaç durumda bulunan 1339 vatandaşa nüfus başına 50 şer kilo buğday dağıtıl mak suretile kışlık yiyecek yardımı sağlanması;
Kararlaştırılmıştır.
Bulgaristan’dan gelmekte olan muhacir kardeşlerimize yardım mevzuu üzerinde ehemmiyet ve hassasiyetle durulmuştur. Şimdiye kadar yapılmış olan yardım lar gözden geçirildikten sonra, kitle halindeki bu muhaceretin çok şumullü bir memleket meselesi ve dâvası olduğu belirtilerek yardım toplama ve dağıt ma işlerinin bir merkezî komite tarafından tanzim ve idare edilmesi ve bu komitede Kızılayır, faal bir yer alması lüzumuna - tam bir kanaat hasıl edilerek bu hususun temini için Hükümet ve Devlet Erkânı nezdinde Başkan veya lüzum görülürse toplı/ olarak bütün Yönetim Kurulu tarafından teşebbüste bulunul masına karar verilmiştir.
Ayrıca, göçmenlerin sıhhatini kontrol etmek ye korumak, aralarında bulaşıcı hastalıkların yayılmasını ve yurda sirayet etmesini önlemek maksadiyle, Çor lu'da 50 yataklı bir hastanenin Kızılay tarafından teçhizi muvafık görülmüştür.
İzmir Buca’da Kızılay Gençlik kampı ve transit ambarları binalarına muhacir yerleştirilmek suretile de mümkün olan yardımın yapılmasına çalışılacaktır.
Edirne, İstanbul (Sirkeci), Tekirdağ ve Tuzla misafirhanelerinde göçmenlerin Toprak ve İskân İdaresi hesabına iaşelerine ihtimamla devam edilmekle beraber, muhacirlerin İstanbul şehri içindeki eşya nakliyatı masraflarının da yine bu idare adına ödenmesi kabul edilmiştir.
İran’daki son deprem ve sel afetleri sırasında Kızılayca yapılan yardımlar dolayısiyle Şirü Huısit Cemiyetinden İran Büyük Elçiliği vasıtasile alınan teşekkür mektubu okundu ve matbu- ı at delâletiyle neşredilmesi münasip görülmüştür.
Millî Savunma Bakanlığınca I
askerî hastaneler ihtiyacı için istenen 100 takım kuru kan plazmasının bedeli mukabilinde verilmesi muvafık görülmüştür.!
P.u münasebetle memleketimizde yurt çapında bir kan tıansfüzyonu teşkilâtı vücuda getirmek için beliren teşebbüsler memnuniyetle kaydedildikten sonra, teşkilâtın kurulması tamamlanıncaya kadar memleketin âcil ihtiyaçlarını karşılamağa yardım olmak üzere Amerikan Kızılhaçından kan plazması istenmesi kararlaştırılmıştır. •
Kızılay Genel Merkez binasındaki kongre salonunda, siyasi mahiyeti haiz olmıyan meslekî teşekküllerin ve tercihan Hayır cemiyetlerinin cumartesi öğleden sonra ve pazar günleri toplanmalarına müsaade edilmesi ve bu suretle İçtimaî tesanüdüıı yurdumuzda inkişafına yardım ve hizmet edilmesi uygun görül-
15 milyona mal olan apartımanlar Emlâk Banka ına devredilecek
Gazi Antep den Süleyman arkadajı, halen turmakta olduğu Saraçoğlu Mahallesinin satıj suretile tasfiyesi hakkında Büyük Millet Meclisine bir kanun teklif etmişlerdi.
Bu kanun teklifi Bayındırlık Komisyonunda görüşülmüş, evlerin satı$ı prensip olarak' kabul edilmiş ve maddelerin müzakeresine girişilmiştir.
Öğrendiğimize göre; bu binaların satıs bedelinin Emlâk ve Kredi Bankasına sermaye olarak verilmesi uygun görülmüştür.
Saraçoğlu Mahallesinin inşasına 1946 yılında başlanmış, o zaman bu evlerin az gelirli memurlara tahsis edilmesi düşünülmüş ve bihassa evlerin inşaatı bitince, yüksek maaşlı memurlar yerleştirilmiştir.
Bu mahallenin işgal ettiği saha, 326.528 metre karedir. Bu saha üzerinde 44 blok; 75 a-partman, 434 daire bulunmaktadır.
Son yapılan kat’î hesaplara göre; Saraçoğlu arsasının istimlâkine 2.326.811 lira, kalorifer ve diğer bazı tesisata 3.092.188 lira, bahçelerinin tanzimine 241 bin lira, proje bedeli, teknik e-leman ücretti Siliği olarak da, Emlâk di Bankasına bince, umumî 16 s.
2.5 milyon
Netice olarak bütün mahallenin kurulusuna asgarî 15.858.180 lira sarfedilmistir.
Bundan başka, mahallenin ısıtılması sekiz santralla idare o-lunmaktadır ki; santrallar senenin 180 gününde faal bulunduğuna göre; beher daire, ortalama yılda 10 ton, bütün mahalle takriben, Eskişehir'in bir yıllık kömür sarfiyatına tekabül edecek kadar kömür yakmkaktadır.
Isı masrafı olarak daire basına amortisman dahil, bin lira düşmektedir.
Ypıldığı günden beri evlerin geliri hiç bir raman giderini' karşılamamış, üstelik, amortisman dahil, her yıl deflet bütçesine 1.5 hıilyon lira kadar bir zarar vermektedir.
Bu zarar yine ortalama daire başına 3.500 liradır.
Milletvekillerin-Kuranel ve 23 mamurların o-
ve komisyon kar-ve Kre-mukavele muci-masrafın yüzde harcanmıştır ki; takriben, liraya yakındır.
Millî Havacılığımız
177 Numaralı zavallı araba !
Orta Öğretim Genel Müdürlüğü
Millî Eğitim Bakanlığında açık bulunan 100 lira maaşlı Orta Öğretim Genel Müdürlüğüne, Talim ve Terbiye Dairesi üyelerinden Mehmet Doğan Do-ğanay naklen ve terfian tayi edilmiştir.
Yapı Kredi'nin afiş müsabakası
Yapı ve Kredi Bankasının 951 ikramiye plânı için açtığı afiş müsabakasına 32 Dekoratör -Ressam iştirak etmiş ve bunlardan Beyoğlu Kız Olgunlaşma Enstitüsü öğretmenlerinden Mazhar Resmor birinci gelerek İtalya’ya gidip gelme uçak biletini ve oradaki sanat şehirlerini ziyaret etmek için de 1.000 liralık mükâfatı kazanmıştır.
Eseri çok beğenilen Vedat Sargın da 500 liralık 2 inci mükâfatı kazanmıştır.
Ayrıca Namık Bayık, Fikret Akgün 100 er liralık, Rebii Ba-raz, Hafize N. Baban, Vedat Erbil, H. Cahit Ayaskanlı da )r liralık teselli mükâfatla-kazanmışlardır.
Eski Ingiliz hava bakanlarından ve Churchill’in yakın ar-; kartuşlarından Lord Brabazon ' of Tara’yı, bilmem hatırlar * mısınız?
İki yıl önce memleketimize ' de gelmiş Ve dünyanın en bü-i yük taşıt uçaklarından bîrine ' ismini de vermiş olan Lordlar Kamarasının bu sempatik üye-' si, kendisiyle konuşmak isti-yen gazeteci arkadaşlardan birine bakınız ne diyor:
— önce ben size bir sual sorayım:
— Tayyare ile uçuş bröve- I niz var mı?
Bilindiği üzere, bröve; pilotlara verilen bir nevi uçuş eh- |■ liyetnamesi demektir. Tayyare-ye ancak bir kere bindim diye cevap vermenin garip bir şey olacağını düşünen muhabir, sonra, gidip «Üniversiteliler Havacılık Derneği ' ne üye yazıldı mı bilmiyorum. Fakat, bu arkadaş yerine böyle bir sual bana sorulmuş olsaydı, sayın Lorda şu cevabı verirdim:
«— Uzun zamandanberi havacılıkla meşgul olduğunuza göre (Hartley Kemball Cook) un «Havacılık Tarihi» ni siz de okumuş olacaksınız elbet. Orada, Chester başpapazı ve iyi bir riyaziyeci olan John Wilkins; Busbequius’tan (x) naklen İstanbul’da bir Türkün, vücuduna kanatlar bağlıyarak uçtuğunu söyler.
XVII inci asır başlarında göklere yükselen bu Türk; bizim Evliya Çelebi'nin de haber verdiği gibi, Galata Kulesinin tâ zirve-i âlâsından lodos rüzgârı ile uçarak, Üsküdar’da Doğancılar Meydanına inen Hezarfen Ahmet Çelebi'dir. Ve biz, yüz yıllarca önce uçmanın mümkün olacağını, zekâsı, bilgisiyle göstermiş cesur bir milletin çocuklarıyız.
Şimdi, benim elimde bir bröve yoksa bu, uçmağı öğrenmek istemediğimden değil, uçuş kamplarını dolduran yüzlerce genç arasında bana sıra gelmemiş olmasındandır.»
Gerçekten bu sualin cevabı, .böyle olmak gerektir.

Tarih sayfalarını bir tarafa b.rakır, hâtıramızı daha yakınlara, tayyarelerin, yavru kuşlar gibi sıçramağa başladığı günlere getirirsek, karşımızda şu acıklı levhanın canlandığını görürüz:
Tayyareler henüz icadedil* rr.işti. Biz de her millet gibi ondan insanlık âleminin yararına bir şeyler bekliyorduk. Fakat o acemi çaylak, ’ yırtıcı pençeleriyle evvelâ bize saldırdı. Kendimizi müdafaa için elimizde bir tek tayyare ve tayyarecimiz yokken, fikrî cengâverliğimizin yardımiyle Trab lusgarp harbinden «tarihte tayyareyi ilk esir alan bir millet» olarak çıktık.
Tayyarenin ilk defa büyük ve tarihî bir rol oynamağa sev-kedildiği o harpte, kanatlanan insanlığın, nasıl bir yırtıcı kuş olacağını bize tavanı ateşle dolu Trablus ufukları göstermiştir. Nitekim bu ateş, oradan Balkanlara ve daha sonra bütün dünyaya sıçramıştır.
I Cephe boylarının sönen kızıl alevi, şimdi, tekniğin sihirli ; potasında tutuş iyor ve milletler, gök tavanında da ( birbirlerile yarışıyorlar. Ata'mızın o kendine has ileri :[ görüşü daha o zamanlar bunu görmüş ve bize bildirmiştir )
Orhan AYDAR " °
Cephe boylarının sönen kızıl alevi, şimdi, tekniğin sihirli potasında tutuşuyor ve milletler, gök tavanında da birbir-leriyle yarışıyorlar. Ata’mızın o kendine has ileri görüşü ve keskin sezişi daha o zamanlar bunu görmüş ve bize bildirmiş-
«— Bundan sonrası için, bütün tayyarelerimizin ve motör-ltrimizin memleketimizde yapılması ve harp hava sanayiimizin de bu esasa göre inkişaf ettirilmesi iktiza eder.' (xxx).
Türk Hava Kurumu tüzüğünün en başında gelen amaçlardan biri de bu Ata direktifidir. Bugün Türk işçi ve mühendislerinin bilgili ellerinde güzel örnekler vermeğe başlıyan u-çak've motor fabrikaları, havacı çocuklarımızın ve amatör gençlerimizin muhtaç oldukları uçaklar kadar, memleket mü dafaasının yarınını da sağlıyan kaynaklar olmuştur. Fakat bunları yeter bulmıyalım ve millî havacılığımızı daha mesut ve ileri bir seviyeye ulaştırmak için o büyük adamın şu büyük sözlerini de bir ana çerçeve olarak zihinlerimize nakşedelim:
«— Türk; yurdun dağlarında, ormanlarında, ovalarında, denizlerinde, her bucağında, nasıl bir bilgi ve kendine güvenle yürüyor, yurdun âsumanında da suretle dolaşabilmelidir.
Bu ise Türkü, çocukluğundan, vatan kuşlariyle, vatan havası içinde yarışa alıştırmakla başlar.
Türk çocuğu,
Her işte olduğu gibi, havacılıkta da, en yüksek düzeyde gökte seni bekliyen yerini az zamanda dolduracaksın. ' (xxxx)
Olayların fırtınalı ve ufukların uğultulu olduğu bugünlerde, Ata’mızın bu sesine:
— Kanad başına!
Emrini almış havacılar gibi koşmak, biz, yirmi bir milyonun vazifesidir.
Görülüyor ki ilk gününden- ı beri bir kartal olmak azmiyle havalara yükselen tayyare ile, fikri uyanıygr ve milletimizin bir geldi geçtisi vardır. O kara günlerimizden [sonra onu hi,ç unutmadık ve hattâ hava ordusunu ilk kuranlardan biri de biz olduk. İlk tayyarecimizin brövesi altında 1911 - 12 yıllarının tarihi yazılıdır. Manş ve Akdenizi ilk defa tayyare ile geçerek İstanbul üzerinden Mısır'a u-çan Fransız tayyarecileri kadar, bizim de Marmara denizini ve Torosların karlı şâhika-larını aşarak Suriye, Filistin ve Mısır çöllerinde şehit ve muzaffer olmuş kahramanlarımız vardır.
Bütün dünya ufuklarını ve bu arada bizi de sarmış olan havacılığın memleketimizde he nüz muasırları derecesinde gelişememiş olmasındaki sebepleri araştırmak bu yazının konusu değildir.
Yurtseverliği dillere destan olan ve havacılık sevgisi, hiç münakaşa götürmiyen aziz milletimizin Girit ve Trablus-garp gibi iki güzel ve stratejik yerinin yalnız ve yalpiz donanma ve tayyaresizlik yüzünden elden çıkmış bulunduğunu derin bir esefle hatırlıyoruz. Umumî infial ve galeyan, (Donanma Cemiyeti) ni doğurmuş ve bu cemiyet az zamanda, millî kuvvet ve güvenliği temsil eden bir sembol olmuştu. Kalkınma için millî ianeye gösterilen şevk ve heyecanın ise hududu yoktu.
O günlerde merhum Dr. Abdullah Cevdet tarafından yayınlanan (Fenn-i ruh) adlı kitabın önsözü? şu sdtırlarta başlıyordu:
«— Vâlilerimize ve milletin velileri ve vâlileri olan muharrirlerimize ve bilhassa ayrı ayrı her vatandaşa kemal-i su-ziş ve ihlâs ile rica ederim. Bütün matmah-ı nazarınız, zira-atimizi, ticaretimizi ıslah ve ihya etmek, ilim müesseseleri-mizi, berriyemizi, bahriyemizi, havaiyemizi, asrın terakkiya-tiyle mütenasip bir hale koymak olsun.»
Bir yıl sonra aynı muharririn (Hak) gazetesinde ve (tç-tihad) dergisinde (Tayyare donanması) başlığiyle çıkan bir yazısında «Deniz donanmamız için gayret ve sehavet göstermekten çekinmiyen halkımızın, hava donanması için de fedakârlığından şüphe edilmiyor ve kuvay-ı berriye ve bahriyemi-ze zahir olmak maksadiyle, her biri bin lira raddesinde bir meblâğla (25) adet tayyareden müteşekkil bir kuvve-i hava-iyye vücuda getirilmesi» teklif ediliyordu.
Bu makalenin (Hak) da intişarı günü, tayyare için iane ’ . , merhum, bel-
ki de ilk tayyare ianesi olarak gazete idarehanesine bir altın tevdi ediyordu.
Doktor Abdullah Cevdet’in öncülüğünü yaptığı bu güzel teşebbüs, yurdun her köşesinde ve hattâ dışında canlı akisler buluyor ve bir yıl içinde tayyareye yapılan bağışların tutarı (50.000) altın liraya yaklaşıyordu.
Millî iane, denizlerimize (Reşadiye, Sultan Osman ve Fa-t'h) gibi devrin en kuvvetli muharebe kruvazörlerini ve göklerimize de sıra sıra ayyıl-d'Zİı uçaklar sağlıyordu. Bunlar arasında bilhassa Celâlet-tin bey ve eski harbiye nazırla-r.ndan Rıza Paşa (sayın Süreyya İlmen’in babası) gibi hamiyetli ve uyanık zatlar tarafından temin edilmiş tayyareler de bulunuyordu.
Faaliyet her taraftan başlamıştı. Bir çok belediyeler, iane listelerine isimlerini yazdırmağı şeref addediyorlardı. Fakat zenginlerin cömertliğinden ziyade, memleketin hava müdafaasına lüzumlu olan vasıtaları temin için rekabete girişen yoksulların, feragat- i nefisleri takdire şayandı.
Aziz ve cömert milletimiz, mülga Donanma Cemiyeti tarafından göklere doğru çizilmiş olan bu yollarda, çeyrek asırdı nberi Türk Hava Kurumunu bçğrına basmış bulunuyor.
Şimdiye kadar hiç uçak yüzü görmemiş her yaşta genç ve ihtiyar nice vatandaşlar, bu sayede uçmak fırsatına kavuştular. Kuş u$mqz, kervan geçmez sandığımız bu kendi halindeki yurt köşelerinin, en verimsiz ve ıssız bucaklarında bile, motörün ve kanadın sesine, ışığa koşan pervaneler gibi ko-şulduğunu gördük.
Uçağı bir sevgili hasretiyle bağrına basan ve ona gönülden bağlanarak tıpkı atının yelesi-n: okşuyormuş gibi kanatlarr n- sıvazlıyan yurttaşların bu sevgi tezahürleri elbette sebepsiz değildir. Milletini herkesten iyi bilen ve tanıyan Büyük Ata, bakınız bu sevgi ve temayülü ne güzel ifade etmiştir:
«— Türk milleti, her güzel şeyi, her medenî şeyi, her yüksek şeyi sever, takdir eder, fakat muhakkaktır ki her şeyin fevkinde tapındığı bir şey varsa, o da yüksek kahramanlıktır.» (xx)
Atı ve oku ile ufuklar silen Türk, nasıl Asya içerlerinden Tuna’ya kopan bir çığ olmuş ve kalyonları üstünde enginlere baş eğdirmişse, bu hava ça-iyi uçanlardan biri
kendine dolaşıyorsa, aynı
(x) Kanunî devrinde İstanbul'da Nemçe elçisi olarak bulunan Busbegue. Mektuplariy-lc meşhurdur.
(xx) Yalova, 1/8/1931.
(xxx) 1937 nutkundan.
(XXXX) Kemal Atatürk. Ankara, 3 mayıs 1935,
Gülşen uzun zaman, Seviy Teyzenin kurban kestirdiği v sonra da hâtıralarına gömül düğü bu bir Mayıs gününün Turgut Eniştenin ölüm tarihi olduğunu sanmıştı. Fakat radan bunun, Teyzesinin gut Enişte ile nişanlandığı günün, Teyze annenin mesut bi gününün yıldönümü olduğun öğrendi.
Fatma Nine:
— Seninle bugün Kısıklıya kadar gidelim istersen...
Diye tekrarlıyordu.
Fakat Gülşen hâlâ Teyze anneyi düşünüyordu. Onun eski bir fildişi gibi, zamanla örselenmiş, bozulmuş tertemiz yüzü gözünün önünde canlandı.. Hıçkırır gibi bir sesle:
— Ah Fatma Nine... diye söylendi.. Teyze annenin bütün hayatı boyunca ne kadar ıstırap çektiğini şimdi anlıyorum... Kimbilir neler çekti zavallı... Neler çektiğini bilemeyiz ki...
Fatma Nine işini yarıda bırakarak biran durdu. Sonra genç kıza dönerek ağır ağır:
— Onun neler çektiğini ben bilirim., dedi. Küçücükken elime geldi.. Yetişkin bir kız olduğu zamanları bilirim.. Gözlerinin içi gülerdi o zaman.. Turgntçuğuııu dn öylesine se-
«31E&IC IKII7Z IKAMLIBİı
Millî Eğitim Müsteşarlığı
Yaş haddini doldurması do-layısiyle emekliye ayrılan Millî Eğitim Bakanlığı müsteşarı emekli Besim Kadırgan’dan açılan müsteşarlığa Gazi Eğitim Enstitüsü Müdürü ve Kimya öğretmeni Reşat Tardu naklen ve terfian tayin edilmiştir.
verdi ki... İsteseydi Turgut Beyden daha iyisini, daha yakışıklısını da bulurdu belki.. Ama bir kere onu benimsemişti. Kimseyi gözü görmüyordu. Sanki dünyalar onunmuş gibi mesuttu... Ama işte kadere ne denilir?.. Kızın aklını çeldiler. Durmadan ona «Bu adam sana lâyık değil.. Beş parasız... diyorlardı. O da bir türlü ağzını açıp: «Parasızsa size ne.. Sıkıntısını ben çekeceğim., ben onu olduğu gibi seviyorum. Her haline razıyım...» diyemedi. Kocası olacak adamı herkesin takdir etmesini, herkesin oııu beğenmesini, onda hiç bir eksiğin bulunmamasını istiyordu. Herkes de kendisi gibi ona hayran olmalı idi. Onun için Turgut Beyin gönüllü yazılmasına sesini çıkarmadı. O-nıın zaferlerle geri döneceğini umuyordu.. Ama işte dediğim gibi, kader.... Çekecek çilesi
Nakleden : Ş. TAYLAN
vıırmış zavallı kızın...
Fatma Ninenin böyle uzun uzun konuştuğunu Gülşen şimdiye kadar hiç duymamıştı. Genç kızın kendisini can kula-ğiyle dinlediğini gören Nine:
— İşte böyle kızım... diye devam etti.. Hayatta insan kanaatkar olmalı.. Olanı olduğu gibi kabul etmeli... Ne yaparsın hayat bu.. Saadet insanın her zaman ayağına gelmez ki.. Elinde iken onu kaçırmamağa bakmalı... Yoksa....
ihtiyarcık, eliyle müphem bir işaret yaparak sözünü tamamladı.. Ağır bir kederin altında ezilmiş gibi idi. Gülşen şimdi de onu düşünüyor. Durgun, sakin görünüşiyle bu evin havasına o kadar uyan bu kendi halindeki kadıncağızın, kalbinde de kimbilir ne gizli elemler vardı?. Saadet denen şey acaba onuıı ayağına hjç gelmiş mi idi?.. Gelmiş olsay-
dı, her halde böyle konuşmazdı. -İnsan hayatta biraz kanaatkar olmalı.. Ayağına kadar gelen saadeti olduğu gibi kabul ederek onu elinden kaçırmamalı... diyordu...... Evet
haklı idi. Bu dünyada saadeti uzaktan bile görmiyenler vardı.. Fatma Nine de belki onlardan biri idi. Biraz kızıyor-
öyle ama saadeti bulmak da kolay değildi ki... Onun, nereden, ne zaman geleceğini bilmek mümkün olsaydı...
Bütün tarlalarda, bütün kırlarda, bütün tepelerde bahar bütün şaşaasiyle hiiküm sürüyordu.. Çimen ve yaprak baharı hükmünü yaşamış ve yerini çiçek baharına terketmiş-ti..
Ekinler adamakıllı boy salmıştı. Tarlalardaki yeşillik, artık, (oprağın üzerine yeşil
Tefrika No. 49
pudra serpilmiş gibi, değildi, alabildiğine her tarafı kaplı-
Eriklerle bademler çoktan yapraklanmışlardı.. Kirazlarda çiçekle yaprağın boğuştuğu görülüyordu. Şeftaliler gelin gibi donaıınıışt..
Salkımlarla, menekşe gülleri bahçe duvarlarına tırmanarak, yaramaz çocuklar gibi sokağa sarkıyor. Leylâklar onların peşlerinden koşarak eteklerinden tutmağa çalışıyorlardı...
Kış boyunca fakir gibi boynu bükük duran ve göze çirkin gibi görünen ne varsa şimdi harikulade renklerle süslenerek ve ışıklara sarınarak, azametle dikelmiş.. Hayat usa resiyle dolu vücutlarını gererek ve etrafa baygın kokular saçarâk, zevke eriyor.. Neşe dağıtıyordu..
Gülşen:
— Ne olur yürüyelim biraz
Şu toprağa basmak.. Şu ot-■ı çiğnemek arzusu gelmişti içinden. Sertçe bir rüzgâr saçını dağıttı.. Dudaklarında genzinde kokusunu bıraka-ak geçti gitti.. Gelen, giden lisanların üzerinde bugün, yorgun hem de neşeli bir hal
— Şu çimenlerin üzerine o-turalım biraz Fatma Nine... İkimiz de yorulduk..
Gülşen, Kipling’in «Cangıl’-ın Kitabı» adlı bir eserini o-kumuştu. Onun bir yerini hatırladı. Mowgli adındaki insan yavrusu, Cangıl’m içinde dolaşır durur. Baharın ne olduğunu bildiği yoktur. Fakat günlerin birdenbire bir sihire büründüklerini farketmiştir. Kokular bile değişmiş, hayvan lar aralarında yepyeni bir dille konuşmağa başlanışlardır. Ve insan yavrusunun biçare kalbine ilk defa olarak, bir yulnızlık hissi dolarak içini karanlıklara boğar. Tabiati saran neşeyi artık duyabilmesine imkân yoktur. Kuytu a-ğaçlıkların arasında, âvâre dolaşır durur. Kalbini buran o garip hissi üzerinden atmak,
(Devam edecek)
tobüs İdaresinin İşletmeler Müdiriyet-i Çelilesi emrinde bulunan arabalardan (177) numaralı Troleybüs nam araba; emekdaşları arasında en zavallısı, en talihsizidir. Bu (177) böğür numaralıya çok acırım.
Yaban diyarından gelip de daha ilk servise başladığı gün Bank - Otomanın önündeki meydancıkta bir eşek tepiği yedi! Karşıdan gelip —namı diğer— Opera meydanına geçmek isteyen üç, dört eşekten bir tanesi sinirli imiş meğer. Direndi. Bay 177 de çiğnememek için yamacında duruverdi. Sahibi sopayı hızlıca vurmuş olacak ki, eşek bir çifte atlı. Tepik 177 nin kıravatına geldi. Bir zararı dokunmadı, çünkü nalsızmış. Zararı dokunmadı ama 177 nin haysiyetine fena halde dokundu, küstü, ellerini tellerden çekiverin-ce yürümedi. Zar zor gönlünü
Bir akşam, Ulus meydanında kıvırırken serilip kaldı. Günde kırk defa meydanı dolanmaktan başı dönmüş. Bir son sefer yaparken sallanarak gelip binen bir müşterinin şarap tecavüzüne uğrayarak göğsü, bağrı berbat oldu. Garajda 1-100 teneke su ile ancak temizlenebilmiş. Bir kaç defa da müşteri - müfettiş kavgaları esnasında epeyce ağız hakaretine uğradı. Bunlar neyse-ne. Fakat en çok gücüne giden şerefi ile asla mütenasip gör-. nıediği hakaret; pek nadan —ve galiba iltimaslı olduğu için— pek kabadayı edalı ve pek şık bir şoförün eline düşmesidir. Bu yüzden bana şikâyet etti ve (müşterilerime karşı çok mahcup oluyorum) dedi. Şikâyetini doğru buldum: Geçen Perşembe günü saat 14,20 de bindim. Kızılaya gidiyordum. Çok kalabalıktı. En öndeydim. Sağımda 382 veya 283 numaralı bir zabıta memuru, solumda ve kabadayı durumlu şoförün arkasında da epey yaşlı, gözlüklü, biraz da hasta görünen bir adam. Araba mâ-hr.şerallah, biletçi ta dipte. Çan ipine yetişilemiyor. İhtiyar şoföre eğilerek terbiyeli bir konuşma yaptı:
— Oğlum! Üniversite durağında duruver rica ederim.
— Neye zili çalmıyorsun?
— Yetişemedim yavrum. Affedersin.
— Dururum ama, arka ka-p.dan çıkarsın! Buradan bırakmam! Anladın mı?
— Anladım yavrum. Zati ben buradan çıkılmıyacağını bilirim. Öte kapıdan ineceğim. Bundan önceki duraklarda indiklerini gördüklerin gibi usulsüzlük yapmıyacağım.
— Yaptırmam ki! Arkadan ineceksin, o kadar! Nizanı böyle anladın mı?
İhtiyar zar zor sinirlenir gibi oldu:
— Peki, peki ama, rica ederim sen de ukalâlık etme!
Vay sen misin bunu söyli-yen?! Vay efendim vay! (Sözlerini sana iade ederim) den b şladı, avaz avaz, homur homur, anır anır söylenmeğe devam etti. Yolcu ses çıkarmadı. Durunca müthiş kalabalığı rahatsız ede ede, fakat hiç kimseden kaba bir söz işitmeden indi, gitti. Baktım, sayın bay 177, utancından kıpkırmızı kesilmiş! Şoförü göstererek hafifçe de mırıldanıyordu:
— Yâ İşletme müdir-i âlîsi! Beni bunun ve bunun gibilerin ellerinden kurtar....
Aka GÜNDÜZ
Te
Kaymakamlar arasında tayinler
Beykoz Kaymakamı Ertuğ-rul Süer, Safranbolu kaymakamlığına, Gündoğmuş kaymakamı Feramuz Berkal Yalvaç kaymakamlığına, Tirebolu kaymakamı Niyazi Araz Karaburun kaymakamlığına, Kiğı kaymakamı Haşan Basa Hilvan kaymakamlığına tayin edilmiş-
TAKVİM
10 12/1950 — Pazar
Rumî: 1366 — Kasım 27
Hicrî: 1370 — Saf er 28
Vnsntl Ezan
Sabah öftle İkindi
Yatsı
Vasi
2.81
7.26
Nöbetçi Eczaneler Ankara, Çankaya, Ulus
Sayfa!
I Attlee - Truman görüşmeleri sonunda
DısPolitika
Truman - Attlee
durumdan memnun
Amerikada muhalefet
At yarışları
noktada
I runıan ara-etnıek-bulmıış ta ilgili. tebliğ ya-
Cumhuriyetçiler İnyilterenin Çin siyasetini tenhid ediyorlar
Londra Radyosu, (Basın--Yayın) — Amerikan kongresindeki demokrat liderlerin ek-■cıisi Truman - Attlee görüş-.neleri hakkında neşredilen tebliği tasvip etmektedirler. Bazı Cumhuriyetçi liderler ise bilhassa İngiltere’nin komünist Çin'i tanımakta devam etmesi
hususupda duydukları inkisarı ifade etmişlerdir. Vâşington -dtkj siyasî müşahitlerin fikrin-ce, ham maddelerin Atlantik Paktı gereğince tevzi edilmesi üzerinde varılan anlaşma ve Başkan Truınan’ın atom bombasına dair verdiği teminat cesaret vericidir.
Komünistlerle müzakere kabul edilecek.
Tebliğ, umumî hatlariyle mütalâa edildikte, Vaşington müzakerelerinde hemen hiç bir müs-bet esasa Yanlamadığı, sadece emrivakilerin kabuliyle iktifa edildiği intibaını uyandırmaktadır. Zira, Kore’de bugünkü şartlar dahilinde tutunmaya imkân kalmadığı ve hâdiselere yeni unsurlar ve kuvvetler katılmazsa. Yarım Adanın Birleşmiş -Milletler kuvvetleri tarafından tahliye edileceği aşikâr gibidir.
Kore ihtilâfını müzakere yeliyle halletmek ümidine gelince; sanırız ki bunun için de vakit çok geçtir. Bu iş, 21 Kasımdan evvel, yâni Mac Arthur o «Tedbirsiz» taarruza başlayıp bütün cepheyi tehlikeye düşürmesinden önce mümkün görülebilirdi. Şimdi, perişan bir cephe ile, düşmandan müzakere talebinde elbette ki bulunamaz. Zira, bilindiği gibi, Mac Arthur’ün, askerlerine: «Sizi Noel Yortusunda evlerinize göndereceğim» dediği günden üç gün sonra, ve Birleşmiş - Milletlere davet o-lıınan Komünist Çin Murahhas Heyeti Başkanı Wu, Güvenlik Konseyinde ateş püskürürken — yani 27 kasım tarihinde — Çinliler 800.000 kişi ile desteklendiği bildirilen 200.000 muharibi ateş hattına sürmüşler ve bugünkü durumu yaratmışlar-
Bu vaziyet dahilinde gerek dır.
komünist Çinle, gerekse Sovyet Rusya ile başlı başına Kore işini müzakereye ve sulh yoliy’.e halle imkân görülemez.
Truman - Attlee tebliğinin ikinci esasından anlaşıldığına göre. Batıklar, Uzak Doğu hâdiselerinin vahim inkişafı karşısında, Avrupada sıkı durmağa karar vermişlerdir. Fakat ne ile? Zira, Atlantik müdafaa sistemine kabul edilsin mi, edilmesin mi? diye bunca zaman savsaklandıktan sonra nihayet kabulü kararlaştırılan Almanya şimdi bu işe girmek hususunda naz etmektedir. Hesse, Wur-temberg - Bade ve nihayet Bav-yera seçimlerinde Sosyalistlerin sağladıkları zafer. Başbakan Adcnauer'e kolaylıkla karar verebilmek imkânlarını kaybettir-
Avrupa müdafaasının geri kakın kısmını da şimdilik, işgal bölgelerinde polis vaziyetinde bulunan kıtalar ve Fransanın, yarısı Hindi Çiniye gittiği için tensik edilemiyen bir i teşkil etmektedir.
ı görüşmcle-
iinistlerle i
Kuzey Kore’de
İstikbal
durum
henüz karanlıktır
Yeni bir kurban rmj!
Günlerden beri ilânı yapılıyor ve Otello Bersellini is- ) mindeki genç baritonun pek yakında yurda gelerek ) Rigoleiio Operasında rol alacağı söyleniyordu.
Bu gibi hareketlerin, çokianberi âdet haline gelmiş ol ' ı dolayısiyle buna da sevinmiş ve kıymetli rejisör Aydın ( 'ün ortaya çıkarmağa muvaffak olduğu, dünya çapın , daki sanatkârımız Ferhan Onat'la mukayese imkânını bula- J cağımızdan dolayı memnun olmuştuk,
Fakat küçük bir haber, bize Ferhan'ın İtalyan artisti ile 1 birlikte oynaiılmamasma karar verildiğini anlatmış olduğun ( dan, bu sevincimiz yarıda kalmıştır. Eğer kulağımıza gelen ( haber doğru ise senelerdenberi, kabiliyeti, sesi ve sahneye ! intibak hasletinin malûm olmasına mukabil ne şekilde bir J tereddütle çıkabilmiş olduğu herkes tarafından bilinen bi J ricik sanatkârımızın bu vesile ile basit bir çekememezliğe « kurban edildiği aşikârdır.
Devlet tiyatrosunu idare edenlerin taşıdıkları hâleii ru- ( hiyeye vâkıf bulunmamız dolayısiyle, Ferhan Onat gibi bir ( kabiliyetin söndürülmek isteneceğini pek güzel tahmin et ' mekieyiz. Çünkü, kendisi, unutturulan, söndürülen ilk ka- ■ biliyei değildir. '* l^f’|WWW(
Dünya çapındaki bir sanatkârın yetişmesini çekemiye- I cek kadar egoist düşüncelerin hâkim olduğu tiyatromuzu, ) kurtarmak ve sanata hakkını vermek zamanının artık ve J nihayet anlaşılmış olacağını ümidetmek isteriz.
Hikmet YAZICIOĞLU •
Koşulara iiç hafta
ilâvesi hatâdır
Kar fırtınası içinde mücadele devam ediyor
Londra Radyosu, 9 (Başın -Yayın) — Kuzey Doğu Kore'deki İngiliz ve Amerikan kuvvetleri şiddetli kâr fırtınasına rağmen, etraflarını saran Çin orduları ile çarpışarak kendilerine yol açmıya devam etmektedirler. Yardımlarına koşmakta olan bir Amerikan kuvvetinin de bu kıtaların 10 kilometre ya-k-nına vardığı bildirilmektedir.
Gizli bir anlaşma yoktur
Vaşington, a.a. — İyi haber alan kaynakların bildirdiğine göre, ileride yapılacak hareketler hususunda, iki devlet arasında hiç bir gizli anlaşmaya varılmamış ve Çin komünistleri Birleşik Milletler kuvvetlerini, Kore’den dışarıya atmağa muvaffak oldukları takdirde ne yapılacağı da henüz kararlaştırıl mamıştır.
Aynı kaynaklar, komünist Çin'in Birleşmiş Milletlere kabul edilmesi hususunda Birle-şik Amerika ile İngiltere arasındaki noktai nazar ayrılıklarından başka, günden güne, böylesine süratle değişen askerî durum muvacehesinde, lerdeki hareketler için kati bir politika tayin etmenin güç olduğuna işaret etmektedirler.
Çalınmış eşyalar
Yenidoğan karakoluna men-)up zabıta memurları dün büyük bir hırsızlık hadisesinin ip uçla-■ m ela geçirmişlerdir.
Yaptığımız tahkikata göre Rüstemağa sokağında bulunan Mustafa ismindeki bir bakkal dükkânında şüphe üzerine dün bir arama yapılmış ve neticede dükkânda 40 çuval sabun, 6 çuval şeker ve 6 çuval da pirinç bulunmuştur. Askeri bir birliğe ait olduqu tesbit edilen şeker, sabun ve pirinç çuvallarının nereden nasıl ve ne şekilde getirildiği hakkında tahkikata başlan-
Marshall durumun çok müphem olduğunu söylüyor
New - York, (a.a.) Amerikan kabinesindeki yerini ajmak için lıaşkanlığından çekildiği New - York Kızılhaç teşkilâtının şerefine verdiği .bir ziyafette süz alan Savunma Bakanı Grorge Marshall, durumun vahim olduğunu söylemiş, bundan başka kan toplama ve kıZılhaç üyelerinin talimi zaruretini’ bilhassa belirtmiştir.
General sözlerine şöyle devam etmiştir:
• Hiç kimse istikbali keşfede mez, fakat durum daha vahim bir mahiyet arzetmektedir. Güçlüklerin artması her zamandan fazla muhtemeldir.
Ayni yemekte hazır bulunan General Eisenhovver, kendisine hissettirdiği veçhile kuzey Atlantik silâhlı kuvvetleri başkomutanlığına getirilmesi ihtimaline imada bulunmuş ve Avrupa’daki müttefik kuvvetleri başkomutanlığı hatıralarını yâdede ıek demiştir kî:
Eğer gazetelere inanmak lâzım gelirse, bazı tehlikeler mevcuttur ve eskisine müşabih mesuliyetler yüklenilmesi ve yeniden binlerce Amerikalının ayni bölgeye gönderilmesi lâzım ge-
Attlee hesap verecek
Londra, a.a. — Parlâmento tş çı partisi saylavları, Vaşington-da Truman ile yapmış olduğu atom bombası müzakereleri hakkında daha etraflı malûmat .vermesi için Attlee’ye sualler sormağa hazırlanmaktadırlar.
Amerika’ya seyahati arifesinde Başbakana sorulan ve atom bombası işi ile alâkalı mektupta imzası bulunan saylavlardan biri bu gece demiştir ki:
«İki büyüklerin yayınladığı tebliğ, Birleşik Amerika’nın a-tom bombasını, hâlâ ancak mutlak surette atılması zaruri olduğu takdirde kullanılacak bir silâh olarak saydığını meydana koymaktadır.
Bu tebliğ, hiç değilse Amerika’nın atom bombasını atmayı düşündüğü vakit, İngiltere’ye danışmağa razı olduğunu gösteren bir vesikadır.
Bu mevzuda İngiltere ne derece bir oy sahibidir? İşte Baş-bakan’dan bunu öğrenmek istiyoruz.»
Mac Neice'in konferansları
Şehrimizde bulunan maruf Ingiliz sair ve piyes yazan Louis Mac Neice aşağıdaki konferansları verecektir.
12 aralık salı günü saat 17 de Devlet Konservatuvannda «Radyo Temsillerim mevzulu bir konferans verecek ve konferansı türkçeye tercüme edilecektir.
13 aralık çarşamba günü saal 17.30 da Millî Kütüphanede «Harpten Evvel ve Harpten Sonra Ingiliz Edebiyatındaki Değişik likler» başlığı altında vereceği konferansda bazı şiirlerden parçalar okunacak ve Türkçeye ter cüme edilecektir.
Bir konferans iptal edildi
İngiliz Kültür Heyeitnin aylık faaliyet programında ilân edilmiş olan 14 aralık perşembe günü 18.30 da Ingiliz Kültür Heyeti Kütüphanesinde vereceği kon ferons iptal edilmiştir.
DEKORASYON
PERDELİK TÜLLERİMİZ
BEygĞUj-İŞTAtlBUL
Bu hafta, senelik programa nazaran, mevsimin son koşuları yapılacaktır. Haber aldığımıza göre koşulara üç hafta daha ilâve edilmiştir. Bu habere muh-tdlif bakımlardan sevinenler çpktur. Halbuki bu komedinin veya facianın bir an evvel bitmesi, hem yarışların hem de halkın selâmeti bakımından çok i daha hayırlı olurdu.
Çünkü yarışlar gün geçtikçe daha fenaya doğru gitmektedir. Arlık hile, anlaşma, doping, ge» ri ilâcı gibi kelimeleri duymaktan iğrençlik geldi. Maalesef ko suların idaresini üzerine almış olan Muvakkat Heyet ise bunları önleyici hiç bir tedbir alalamaktadır.
Yarışlarımıza hangi taraftan bakılsa aksaklıktan başka bir şey görülmüyor.
Favori atların koşu kaybetmesi , moda haline gelmiştir. Komiserler kimseye bunun sualini sormak’ lüzumunu bile hissetmiyorlar. Çünkü atların kuvvetlerini yakinen bilmiyorlar, daha doğrusu bu sporu bilmiyorlar.
Atlan en iyi tanıması icobe-den handikapörler, belki tesadüf eseri, senede bir iki düzgün handikap veriyorlarsa mütebakisinde gülünç olacak kadar halaya düşüyorlar.
Salya alma işi bir süs haline geldi. Her hafta muhtelif atlara ilâç verildiği katiyetle söylendiği halde, hiç bir atın salyasında doping eseri bulunmaması, tahlil yapılıp yapılmadığı hususunda şüpheye sebep olu-
Baştan aşağı bozuk düzen isleyen yarış mekanizmasının bütün aksayan taraflarım burada saymağa lüzum görmüyoruz. Bugün için bunları ıslah çaresi yoksa, hiç olmazsa koşulan u-za makk suretile devamına müsaade etmemeliyiz. Yapılacak koşular belki idareye menfaat temin edecek, fakat yine bir sürü yolsuzlukların meydana çıkmasına ve halkm zarara sürüklenmesine sebebiyet verecektir.
Bundan başka Mart ayından beri mütemadiyen koşan atlar artık yorgun düşmüştür. Memler ketimizle aym iklimde olan bü-lün memleketlerde kış mevsimi dolayısiyle koşular tatil edildiği halde bizim ilâve yarışlar yapmamız atların büsbütün yıpranmalarına ve ayak arızalanılın artmasına sebep olacaktır.
Bu itibarla, bugünkü şartlar
içinde, ilâva koşu tamamen yersiz bilhassa tebarüz
Bu hafta yapılacak koşular hokkındaki tahminlerimizi, koşuların normal cereyan etmesi ihtimaline göre, aşağı yazıyoruz.
Birinci koşu İngiliz atlarına mahsustur, mesafesi 1400 metredir.
1 — Rozito (H. Sait) 62,5 k.
2 — Belle Rose (Nikolaidi) 58,5
3 — Yiğit (F. Avşar) 58 k,
4 — Amber (F. Yüzatlı) 53,5 k.
Çok çabuk bir kısrak olan Rozita bu yarışın favorisidir. Her ne kadar tam formunda değil ise de bu koşudaki rakiplerini geçeceğini tahmin ediyoruz. Plâse için- diğer üç atın şansları müsavidir. Pist ağır o-lursa Yiğit diğerlerine tercih e-dilebilir.
İkinci koşu Arap taylarına mahsustur, mesafesi 1400 metredir.
1 — Prenses (I. Akol) 60 k.
2 — V - I (Akpmarcılar) 59 k.
3 — Kapitan (S. Özkan) 49 k.
Bu koşunun favorisi Prensestir. V - I kendisine rakip olabilir.
üçüncü koşu İngiliz atlarına mahsus handikaptır. Mesafesi 2000 metredir.
1 — Pullu (E. Ozsoy) 65 k.
2 — San (A. Apayık) 64 k.
3 — Şiveli (O. Atman) 55,5 k.
4 — Rozita (H. Sait) 51,5 k.
5 — Çimenova (O. Sentürk) 49 Bu handikapta Şiveli ile Rozita
hafif kiloları dolayısiyle şanslı görülmektedir. Esasen Pulluya San'dan fazla siklet veren handikapörler hataya düşmüşlerdir. Çünkü son yaptıkları 1600 metrelik yonşı rakiplerinden 2 kilo fazla sikletle San kazanmıştı. Bu koşuda mesafenin 400 metre daha uzun oluşu da buna sebep olarak gösterilemez. Çünkü aynı handikapörler geçen haftaki 2400 metrelik handikapta San a 64, Pulluya ise 63 kilo vermişlerdi. Her ikisi de o koşuya girmediklerine göre sikletlerinin alt üst edilmesi hatadan başka bir şey değildir.
Dördüncü rap atlarına
yapılmasını I kapörler heyeti için yüz kızar-, bulduğumuzu | tıçıdır diyebiliriz.
ettirmek iste- j Bir hafta evvel 50 kilo verdik-’ leri Akkentin sıkletini 60 kiloya çıkartmaları hayret edilecek bir şeydir. Akkentin kuvvetli bir at olduğunu biliyorlar idi ise neden geçen hafta 50 kilo verdiler? Bunun sebebini bulmak imkânsızdır. Hele Maşallaha 51 kilo verilmesi gafın büyüğüdür.
Arap atlarının kazanç listesinde altıncı vaziyette olan Ma-şgllah Çöl koşusunu da kolaylıkla kazanmıştı. Halbuki bu koşuda B. grupunda geçtiği atlardan noksan sıklet verilmiştir.
Bu vaziyette Maşallahın koşucun favorisi olarak tutulacağı şüphesizdir. Kendisine rakip o-labilecek atlar Hatıra ve Bu-raktır.
’ Beşinci koşu B. grupu Arap atlarına mahsus handikaptır, mesafesi 1800 metredir.
1 — Cicim (Kemal Tamer) 62 k.
2 — Kanuni (E. Oğuz) 57 k.
3 — Azize (Nikolaidi) 57 k.
4 — Murat (K. Yapar) 56,5 k.
5 — Canan (K. Tamer) 56 k.
6 — Keramet (E. Cumali) 53 k.
7 — Ceylân (M. Kozanlı) 52 k.
8 — Nonoş (R. Karaköse) 51,5 k.
9 — Hilâl ($. Hardal) 50,5 k.
10 — Banş (Nikolaidi) 50 k.
11 — Akıncı (H. Cağın) 49 k.
12 — Serap (A. Bostancı) 48 k.
13 — Yıldırım (M. Tüzün) 48 k. Bu handikapın favorileri olan
Cicim ile Azize'nin diğer atlara geçilmeleri uzak bir ihtimaldir.
Çifte bahis 3 - 4 üncü koşular arasında, ikili bahis 3 üncü ko-
ATÇI
Istanbulda bir hafta
içinde neler oldu ?
geçir-
olarak, üç büyük Batılı Devletin, Sovyet Rusya tarafından vâki toplantı teklifini kabul ettiklerine dair haberler gelmiş-
imin Birleşmiş - Milleti lâtının gücünü aşaraî ile yakından ilgili devletlerin anlaşmasına bağlandığını; sonra da, bütiin dörtlü veya beşli toplantılarda vâki olduğu gibi, iki tarafın da başkaları hesabı ııa bedavadan birtakım tavizle-
İmtiyaz Sahibi:
Güneş Matbaacılık T.A.O. adına Başmuharrir
MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu Nüshada Yazı İşlerini Fiilen İdare Eden Fatin Fuad Basıldığı Yer: Güneş Matbaası — Ankara
Bu hafta içerisinde Ankara'ya kar yağmış dediler. İstanbul'da gökyüzü arada bir somurtuyor ise de güleçliğini umumiyetle muhafaza etti. Günün bazı saatlerinde pardösüyü giymesek de olacak. Valimiz acaba böyle bir kabadayılık mı etti? Her halde zorluca üşümüş olacak ki bir kaç gündenberidir hasta yatıyor. Sarhoşlar: «Bizim âhımız tuttu..» diyorlarmış. Lâkin birtakım ahlar Nasrettin Hoca’nın göle attığı yoğurt mayası gibidir: Ya tutar, ya tutmaz.
İstanbul'un ekseriyetle neşesi yok. Herkesin aklı, fikri, düşüncesi Kore'de, orada yiğitçe çarpışarak şehit düşen kardeşlerimizde. Bunların hâtırasını anmak, ruhlarını şâdetmek için toplantılar yapılıyor, mevlûiler okunuyor, dualar ediliyor. Fakat bunlar daha ziyade hattâ münhasıran İstanbul tarafında. Kar-şiyaka her vakiiki gibi böyle şeylere daha az hassas. Yahut ki duyuyor amma belli etmek istemiyor. Haydi, bunu böyle kabul edelim, olsun bitsin!
Üçüncü Dünya Harbi endişesi piyasaya tesir etmeğe başladı. Karaborsa yılanı kımıldanıyor. Bazı eşyanın fiyatları azar azar yükselmiye başladı, bazıları ortadan yok oluyor. Hükümet, belediyeler şimdiden tedbir düşün-
Yazan
[ Ercümend Ekrem TALU
mez ve almazlarsa, harp patlak vermese dahi ortalıkta pek fena bir durum hasıl olacak. Orta halli ve fakir İstanbullumu üzen diğer bir tasa
Belki de duymuşsunuzdur: Burada yeni ve gayet lüks bir eğlence yeri açıldı. Ben gidip de görmedim amma uzun kulaktan işittiğime göre içerisi ziynet bakımından fevkalâde zengin imiş. Tabiî yiyecek, içecek fiyatları da o nisbeiie yüksek. Buraya ancak milyonerlerle gösteriş meraklıları devam edecek. Yüz binlerce liraya baliğ olduğu rivayet edilen tesis masraflarının nasıl çıkarılacağına kimse akıl erdiremi-
«Han Duvarları» şairinin bir kaç yıl ve hattâ bir kaç ay sonra bu kervansaraya yolu düşerse bunun da duvarlarını iyice tetkik etsin. Bir köşesinde belki de şöyle bir mısraa rastlıyacaktır: «Maç-kalı garibim, soyulmuşum
Meşhur Fransız şarkıcı Ti-no Rossi nihayet İstanbul'a geldi. Böyle fırsatları kaçırmak isiemiyen. topluluğumuzun kalburüstü bayanları
onu hem dinlemeğe hem de yakından görmeğe koşuyorlar. Bir kısmı da yakında beklenen yüz elli mevcutlu İspanyol dans ve ses sanatkârlarının verecekleri bir iki temsil için tehalükle yer ka-patmadalar.
Buna rağmen halkın çoğunluğu spor gösterilerine daha ziyade ehemmiyet veriyor. Türkiye - İsrail maçları ile Spor Sarayında yapılan güreşler her zamanki gibi büyük rağbet gördü. Hattâ bu olağanüstü rağbet yüzün-dendir ki bilet karaborsası bir türlü önlenemiyor. Meraklılar kaça olursa olsun mutlaka bilet alıyorlar ve birtakım hin oğulları da bundan faydalanıyor.
Bütün bu olayların arasında İstanbul gazetecileri kongrelerini, bu sefer gürültüsüz patırdısız topladılar, iki gün içerisinde de, gündemdeki maddeleri görüşüp, karara bağlayıp, güzel güzel dağıl-
Bir efendilik havası içerisinde cereyan eden bu kongrede, üzerinde en çok durulan mesele gelir vergisinin müellifle muharrir arasında yarattığı ikilik oldu. Kanunun mü-
ellife beş bin liraya kadar vergi muafiyeti tanıdığı halde, gazetenin devamlı muharririni ecir sayarak, kazancı ne olursa olsun vergiye tabi turnasından, meslekdaşlar bihakkın şikâyet ettiler ve karaya bu adaletsizliğin hihini yetkili makamlardan dilemek üzere bir heyet göndermeğe karar verdiler. İnşallah bu heyet muvaffak o-lur da bilhassa mütevazı kazançlı arkadaşlarımız feraha kavuşurlar!
Hindistanın, Türk çocuklarına hediye ettiği Mihini a-dındaki Fil yavrusu yola çıkmış, geliyormuş. Geçen akşam Yapı ve Kredi Bankasının Park otelde tertip ettiği Basın toplantısında bunu mii) delediler. Konya milletvekili Saffet Gürol arkadaşımız da bu münasebetle, Mihini'-nin Japonya'daki kardeşinden güya gelmiş bir mektubu bize okudu. Mektubun üslûbuna ve ifadesine bakılırsa bu fillerin ailece münevver olduklarına hükmeden bir zat:
— Aman öyle ise göndermesinler! Zira bize, münevver filleri doyurmaktan gına geldi. Diye sesleniverdi..
Bugün efkârı umumiye Baş bakanın Çarşamba günkü Meclisde muhalefetin iddialarına vermiş olduğu veciz ve su götürmez karşılığın tefsi-(Sonu 4 üncü sayfada)
Söytlyclim (Yurtt
ANKARA RADYOSU PAZAR
AMERİKANIN SESİ RADYOSUNUN NEŞRİYATI Amerika nın Seal Radyosu yayı
koşu A. grupu A-mahsus handikap--ıesafesi 2000 metredir.
1 — Akkent (A. C. Sümer) 60 k.
2 — Burak (K. Ati.) 57 k.
3 — Hatıra (R. Akdağ) 56 k.
4 — Dabi II (O. L. Ozsoy) 53 k.
5 — Maşuka (O. Atman) 52 k.
6 — Çınar (N. Temizer) 51,5 k.
7 — Maşallah (O. Eğinli) 51 k.
8 — Seyhan (M. Yücehan) 50 k.
9 — Verdan (M. Yetiştirici) 48 k. Bu handikap maalesef handi-
kadınına Güzel bir hediye Diki$, nakıs, örgü isleri yapan elektrikli portatif ELNA dikiş makineleridir.
YENİ BİRKE Mağazasından altı 'e on ay taksitle temin edebilirsiniz-
12 ı?
Sayfa: 4
ZAFER
10/12/1950
Dünkü
Miting
Istanbuldan bir
Başmakaleden devam:
(Başı 1 inci sayfada lizmi tel’in eden dövizler taşımakta idiler. Bu sırada bir grup Atatürk’ün muvakkat kabrini zi yaret ederek muvakkat kabre biı çelenk koydular.
Zafer anıt meydanı ellerinde dövizler ve bayraklar bulunan gençlerle tamamiyle dolmuş ve geniş caddeler geçilmez bir hal alınıştı. Muhtelif fakültelere mensup : gençler aynı şekilde Atatürk a-nıtının etrafında toplanmış bulunan gruplara iltihak ediyor ve kalabalık gittikçe artıyordu.
miting sona erdi.
İstanbul'daki miting
İstanbul, 9 (Telefonla) — Kore’de insanlık ideali ve hür dünya için çarpışan Türk askerlerinin büyük zaferlerini kutlamak maksadiyle, Millî Türk Talebe Birliğinin tertip ettiği miting bugün yapılmıştır.
Saat 11 e geldiği zaman kalabalık son haddini bulmuştu. Törene, aziz şehitlerimiz için ihtiram duruşunu müteakip İstiklâl Marşı ile başlandı. On binlerce genç hep bir ağızdan ve tek vücut gibi İstiklâl Marşını söylüyor ve Ankara ufuklarını çınla-
Bmıdan sonra Milli Türk Talebe Federasyonu tarafından ge- i leıı bir telgraf okundu. Bu telgrafta Ankara gençliğinin bu a-sil jesti övülüyor ve Millî Türk Talebe Federasyonun da mitinge candan iştirak ettiği bildiriliyordu.
Telgrafın okunmasından sonra sııa ile mikrofon başına gelen gençler kahraman birliğimizin Kore'deki muvaffakiyetlerini överek komünizmin bir kere daha yere serildiğini, kızıl emperyalizme yeni bir ders daha verildiğini, 21 milyon Türkün burada hazır bulunduğunu ifade e-derek 4500 Türk erinin Kore cep besinde gösterdiği başarıları ö-vüyorlaı-dı.
Gençlerin aynı heyecanla günün ehemmiyetini belirten konuşmalarından sonra kitle halinde ve millî marşlar söyliyeıek Ulus meydanı istikametine hareket edildi.
Yollarda resmî, hususî binalar bayraklarla donatılıyor ve böylelikle gençliğin heyecanına İştirak ediliyordu.
C.H.P. Grupu
(Başı 1 inci sayfada) ıiyle alâkalı malî bir kanundan ibarettir. Bu tahsisat da Birleşmiş Milletlerden alınacak, masrafla her devletin ödediği senelik aidattan mahsup edilecektir. İşte bu tasarının müzakeresinde Halk Partisi Grupu işi politi-ka oyununa dökmüş, politika is- , tismarclığı yapmak için böyle bir vesileden istifade etmekten bile çekinmemiştir. Neticede Halk Partili milletvekilleri tasarıya oy vermemiş, müstenkif kalmışlardır. böyle olduğuna göre .de tasarıyı kabul etmemiş, dola-yısiyle aleyhinde bulunmuşlardır. Dün de yazdığımız gibi fiilî vaziyet bundan ibarettir. Nitekim bütün İstanbul gazeteleri bunu böylece bildirmişlerdir. Bu arada, Halk Partili gazetelerden (Vakit) gazetesi de 7 Aralık tarihli sayısında, henüz C. II.P. Grupunun hareket hattının umumî efkârda uyandıracağı tesir sezilcmediği ve buna göre parti merkezinden bir direktif verilmediği için, Meclis müzakereleri tafsilâtını şu başlık altında vermiştir:
(Muhalefet, Kore'ye askerî birlik gönderme kararı Meclisten geçmeden tahsisat hakkında bir kanun kabul edilemiyeceğini ileri sürdü)
Gazetenin bu başlık altında verdiği haberin sonunda şu cümle vardır: «C.H.P. liler kanunun kabulünde müstenkif kaldılar.»
mektup geldi
(Başı 3 üncü sayfada) ri ile meşgul. Bir hükümet başkanınm ağzından çıkan sözler bu derece beliğ olabilir. Şüphesiz belagat ile mantık birbirinden ayrılmaz şeylerdir. Adnan beyin bu beyanatından sonra Kore harekâtına iştirakimizin meşruiyeti artık hiçbir itiraz kabul etmiyecek-tir.
Bizim bu merice hareketimiz Türkün tarihine şanlı bir fasıl daha katmıştır. Ve kuvvetle umarız ki Korede dökülen kanlar heder olmayacak, dünyanın sulh dâvâsınıp gerçekleşmesine hizmet cdecek-
Aksi tebeyyün edinceye kadar. Ulu Tanrıya mütevek-kilen nikbin olmalıyız.
Ercüment Ekrem TALU
Türk - Hint
(Başı 1 inci sayfada) Yozga’a ve oradan da Hititlerin payitahtı olan Bogazköye gidecektir .
Profesör Hindistanla Türkiye arasındaki münasebetlerin Milâttan evvel 14 üncü asırdan be-
ri devam ettiği mutalâasmdadır
Boğazköydeki tarihî eserlerde bu tezini isbaf edecek deliller
bulacağı ümidindedir.
Profesör basın mensuplarına büyük Atatürk’ü övmüş ve aynı şekilde Büyük Hint lideri Gan-di'nin de Hindisfanda çalıştığım ve muvaffak olduğunu tebarüz ettirmiştir.
Profesör Kalidas yarın Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinde
«Atatürk
mevzulu
Bir hâdise
Gençler, yolda rastladıkları asker ve subayları havaya kaldırıyor ve onları yol boyunca omuzlarında taşıyorlardı. Heyecan son haddini bulmuştu. Bu sırada on binleri aşan gençlik Radyo evi binası önüne gelmişti ki burada beklenmedik bir hâdise cereyan etti ve Ulus meydanına doğru ilerliyen grupun ö-nünde bir karışıldık oldu. Gençler, Gazi Lisesi son sınf talebelerinden Fikret Göktan isminde bir gencin Türklüğü tahkir eder mahiyette sözler saıfettiğini i-şitmiş ve kendine bu küstahlığını ödetmeye hazırlanırken muhakkak bir hâdisenin önüne ğe çilmişti. Emniyet Birinci Şubp Müdürü Ekrem Anıtın anî ve yerinde bir hareketiyle bu genç linç edilmekten kurtarılarak emniyet memurlarının .bulunduğu otobüse alınmış ve gençler taralından linç edilmekten kur-
Gençlik yürüyüşüne tekrar devam etti ve aynı heyecanla Dışişleri Bakanlığı binası önüne gel di. Bakanlık binasına bayrak çekilmemişti. Gençliğin ikazı ile Bakanlık binasına bayrak çekildi ve bu sırada Dışişleri Bakanı Prof. Fuat Köprülü Bakanlık binasının balkonuna çıkarak Anka ra gençliğini selâmladı ve onla ıın bu heyecanına katıldığını i-şaıet etti. Gençlik hep birlikte Dışişleri Bakanını alkışladı ve bundan sonra tekrar yoluna de-
Ankaıa gençliği Ulus meydanına gelmişti. Meydan tamamiy-le dolmuş, Atatürk heykelinin etrafı dövizlerle ve bayraklarla donatılmıştı.
Şimdi hakikat böyle apaçık ortada ikan C.H.P. Meclis Gıupu Başkan Vekili, Trabzon Milletvekili Faik Ahmet Barutçu im-zasiyle ve «Basın Kanunu gereğince neşrin ricasiyle» bize gönderilen mektuba bakınız. Bir kanun emrini yerine getirmek için olduğu kadar, hakikatleri ne kadar tahrif ettiklerini göstermek için de aynen koyuyoruz. Umumî efkâr hükmünü zaten vermiş bu
Gönderdikleri yazı şudur:
«Halk Partisi Grupu 7.12.1950 tarihli Zafer gazetesinin birinci sayfasındaki manşete (Cumhuriyet Halk Partisi dünkü Meclis toplantısında Kore birliğimize tahsisat verilmesi hakkındaki tasarının aleyhinde bulundu ve mezkûr tasarının kabulüne de taraflar olmadığım resmen bildirdi) fıkrasiyle yine aynı nüshada intişar eden başmakalenin hususî maksatlarla ileriye sürdüğü yalan iddiaları şiddetle takbih ederejk aşağıdaki hususları memleket efkârına bir de-ia daha arzetmeyi lüzumlu görmüştür:
1 — Halk Partisi Koreye giden birliğimizin maaş, tazminat ve sair bilûmum masraflarının kabulünü pek yerinde bulmuş ve bunu Meclis kürsüsünden ifade etmiştir ve kanunun bu maddesinin ittifakla kabulü Başkanlıkça tebliğ edilmiştir. Ayrıca, Ko-redeki birliğimizin subay ve erlerine diğer milletlerin orduları mensuplarına verilen paradan daha az tahsisat verilmemesi için Hükümetin dikkatini çekmiştir.
Gençlik Burada da günün e-hemmiyetini tebarüz ettiren heyecanlı konuşmalar yaptılar ve Kore şehitlerimize ithaf ettikleri şiirler okudular. Bu sırada İstiklâl Harbi kahramanlarından Haşan çavuş gençlerin omuzunda taşınıyordu. 70 yaşındaki asker Haşan çavuş da gençlerin heyecanına katılıyordu.
Saat 13 sıralarında Ankara gençliği Ulus meydanından ayrıldı ve Samanpazarı istikametine hareket etti.
Yollarda kadın erkek, genç ihtiyar sel halinde caddeyi dolduran gençliği alkışlıyor ve onların bu heyecanına katılıyorlardı. Gençlik, kendine has vekar ile Samanpazarı meydanına geldi ve burada da aynı heyecanla şehitlerimizi andı ve komünizmi tel’in etti.
Muhtelif fakültelere mensup gençlerin burada da yaptığı heyecanlı konuşmalardan sonra» miting herhangi bir hâdiseye meydan verilmeden sona erdi ve Samanpazarı meydanını doldu-* ran Ankara gençliği sükûnetle meydanı teıketti ve böylelikle tur.
2 — Halk Partisi (Büyük Millet Meclisinin karan bancı ülkelere gönderilmesini) ve bu cihete muhalif kalmıştır
alınmadan ya-askerî birlikler tasvip etmemiş
Plevne ihtifali
tir.
Devrinde Hindistan» bir konferans verecek-
Şanlı tugayımız
(Başı 1 inci sayfada) git Türkiye Orta Doğu'nun Kalesidir* başlığım taşımaktadır.
Bu makalede ezcümle şöyle denilmektedir:
«Koıe savaşlarında 4500 mevcutlu Türk tugayının göstermiş olduğu yiğitlik ve kahramanlık, Anavatanda bu kahramanlar gibi daha yüz-binlerce aıslanın mevcut olduğu fikri ile, hür dünya mille. x-ıi için bir huzur kaynağı olmuştur.
Ağır Sovyet tazyiki karşısında Türkiye'nin azim ve kararı Türkiye'ye hür milletler saflarında yüksek bir mevki kazandırmıştır. Çok muhtemeldir ki, Amerikan mükellefi İkinci Dünya Harbinden beri yabancı memleketlere yapılan malî yardımları gözden geçirirken Amerikan askerî mütehassıslarından bir çoklarının vermiş oldukları aynı hükme varacaktır: -Sarf edilen dolarlar hiç bir yerde Oıtadoğunun bekçisi bulunan Türkiye'deki kadar akıllıca ve yerine harcanmamıştır.»
Kadınlar birliği
(Baş tarafı 1 incide) hakkı olmadığını söyliyen Birlik Başkanı Mebrure Aksoley aleyhinde kongrede büyük bir infial uyanmıştır. Saadet Akı-şık söz alarak bu usulün yersizliğini belirtmiştir. Saadet Akışık esasen başta bulunanların dasitimle başa geçmediklerini, bu sebeple yeni girenlerin konuşmalara, reye iştirak edebileceklerini ileri sürmüştür. Teklif çoğunlukla kabul edilmiştir.
(Baş tarafı 1 incide) salonunda yapılmıştır. Toplantıda, Milli Eğitim Bakam Tevfik İleri, Afyon Milletvekili Ali Ihsan Sâbis ve güzide bir topluluk hazır bulunmuştur. Toplantı dernek adına Mehmet Ateşoğlu-nun bir konuşmasiyle açılmıştır. Bundan sonra sırasiyle tarihçi Enver Behnan Sapolyo, kurmay Yarbay Yahya Okçu, Sadık Erdem ve Fethi Tevetoğlu birer ko nuşma yapmışlardır.
Şair Ali Rıza Özer, Halil So-yuer ve Kemâl Özalp da Plev-neyc( dair muhtelif şiirler oku-
Son olarak, Kültür Derneği tarafından kürsüye davet edilen Ali Ihsan Sabisin konuşmasını takiben Milli Eğitim Bakam Tev-fik İleri sık sık alkışlarla kesilen heyecanlı bir hitabede bulunmuş
Bundan sonra tüzük ve hesap işleri komisyonları seçimi yapılmıştır. Tüzük komisyonuna Mebrure Aksoley, Esma Noy-man, Müveccet Arseven, Rü-beyde Elli, Muammer Tezcan, Mualla Anıl ve Nebile Ciritli; Hesap işleri komisyonuna da Saadet Akışık, Neriman Bilge;
Suzan Yeşim, Firuzan Oğuztan seçilmişlerdir.
Bundan sonra Birlik Başkanı Mebrure Aksoley üyeleri Pazartesi günü Anadolu Kulübünde bir çay ziyafetine dâvet etmiş-
tir. Bir delege ziyafet parasının nereden ödeneceğini sorması ü-zerine Mebrure Aksoley Birlikten verileceğini söylemiştir. Hatice Anıl, çay ziyafetine sarfedi-
lecek paranın göçmenlere tahsis edilmesini teklif etmişse de çay günü üyelerden teberru alınabileceği düşünülerek ziyafet teklifi kabul edilmiştir.
Kadınlar Birliği üyeleri yarın Atatürkün muvakkat kabrini zi
yaret edeceklerdir.
Barış için alınan kararlar mak vazifesine devam edeceklerdir. Nitekim İkinci Cihem Harbinde de müttefiklerin Dunkergue'ien çekilmeğe mec bur kalmaları harbin neticesini değiştirmemiştir. Her halde Başkan Truman'la, Attlee Kore'den çekilmek meselesini esaslı suretle gözden geçirmişler, fakat burada çarpışan kuvvetler Birleşmiş Milletlerin kararı ile Kore'ye* gönderildiğinden, aksi bir karar olmadan elbette vazifelerini başarmağa de vam edeceklerini bildirmişlerdir.
İki devlet adamı, Vaşington-da daha çok, bir Üçüncü Dünya Harbi ihtimaline karşı istikbale muzaf dünya stratejisi hakkında kararlar almışlardır.
Bu stratejide, İngiltere ilo. Birleşik Amerika'nın ânı menfaatleri birbirine pek uymamasına rağmen iki görüşü telif edecek neticelere varılmıştır.
Herkesin gayet iyi bildiği gibi, Amerika, bir taraftan pasi-fik Okyanosu ile Asya ile, öbür taraftan Atlantik Okyanusu ile Avrupa ile alâkadardır. Asya-dan Japon adalarına sıçraya cak bir tehlike Birleşik Amerika'nın Batı kıyılan için de âni bir tehlike teşkil eder. Halbuki, İngiltere’nin vaziyeti öyle değildir. Gerçi dominyonlar dola-yısiyle İngilizlor Pasifik Okyanusu ile de yakından ilgili iseler de, ana vatan, Asya'dan mütevellit bir tehlikeden âni surette zarar görmiyecekiir.
İşte iki devlet adamı, bu stra tejik durumu telif etmek imkânlarını bulmuşlar ve Asya savunmasının Avrupa'nın korunmasına tesir yapmaması için tedbirler almışlardır.
Fakat iki devletin anlaşamadığı noktalar da yok değildir:
Kızıl Çin'i tanıyan İngiltere bu devletin Birleşmiş Milletlere alınmasına da taraftardır. Fakat Birleşik Amerika komünist Çin'i ne tanımak, ne de Birleşmiş Milletlere almak niyetinde değildir. Bu görüş farkı, yukarda izah ettiğimiz ânî menfaatler ve bir tehlike karşısında ânî savunma imkânları endişesinden doğmaktadır. Fakat bu husustaki ayrılık dünya barışını koruma tedbirlerine tesir etmiyecektir.
Tebliğden çıkardığımız mânaya göre bir anlaşmaya müncer olmıyan ikinci nokta atom bombasının kullanılıp kullnılma-
Tebliğe göre her iki memleket bütün hür milletler tarafından kolaylıkla kullanılabilecek silâh istihsalini ariiıracaklar-lardır. Bu silâhlar her halde atom bombası olmamak gerektir. Çünkü atomun her memlekette kolaylıkla kullanılacağı temin olunamaz. Buna rağmen Başkan Truman atom bombasına hiç bir zaman müracaat etmemenin en büyük ümidi olduğunu bildirmiştir. Ümit, daima hakikatlerin ifadesi olamı-yacağına göre Başkan Truma-nın atom üzerinde esaslı bir surette durduğu ve hâdiselerin inkişafına göre, bu hususta hareket serbestisini muhafaza ettiği anlaşılmaktadır. Tebliğin en mühim taraflarından biri de şüphesiz bu noktadır.
Bunlar dışında varılan esaslı anlaşmalar, bilhassa uzun vâ-deli fakat kısa bir zamanda alı-ancak askerî tedbirlerdir.
Öyle anlaşılıyor ki. Birleşik Amerika, ve İngiltere İkinci Cihan Harbinden sonra gevşettikleri silâh istihsalini vaziyetin icabeitirdiği şekilde arttıracak-
Diğer taraftan, Avrupa müdafaası için müşterek bir başkumandan tayin edilecektir.
Komünist devletlere karşı ham madde şevki durdurulacaktır. Şimal Atlantik Paktına dahil devletlerin savunma tedbirleri arttırılacaktır.
Tebliğin dikkate değer olan tarafı, Sovyeiler Birliğinden sarih olarak dahi olsa bahsedil-rr.emesidir. Fakat her halde Başkan Truman Moskova'nın bundan bir buçuk ay kadar evvel teklif ettiği dörtler konferansına taraftar görünmemiştir ki, bu husus tebliğde iyma ile dahi olsa zikrolunmamıştır.
Şunu söyliyelim ki, tebliğ, iki devletin, artık her şeye rağmen hakikî mütecavizi sarahatle tayin ettiklerini, ve bundan böyle hiç bir savsaklama oyununa gelmiyeceklerini göstermektedir.
Bu bakımdan Vaşingion konuşmaları, dünya barışı için ha kikatlere dayanan çok müspet neticeler vermiştir.
Mümtaz Faik FENİK
Ankara
Barosu
(Başı 1 inci sayfada) kara Barosunun yardım yapmasını ve Koredeki Türk tuğayına Millî Savunma Bakanlığı vası-tasiyle bir telgraf iletilmesini tek lif etmiştir. Teklif ittifakla kabul edilmiştir.
Bundan sonra eski Baro Yönetim Kurulu raporunu okumuştur. Rapor hakkında söz alan Ankara Milletvekillerinden Ha-mit Şevket İnce eski Baro mensuplarının başarısından bahsetmiş ve Ankara Barosunun ilerlediğini, bir zamanlor esnaf cemiyetinin yamada yer aldığı halde şimdi protokolde Adalet Bakanlığının yanında yer aldığını izah etlikten sonra sözlerine şu şekilde son vermiştir:
«Bir avukat Korede harp eden bir asker gibi üzerine adalet vazifesi almış adalet ordusunun içinde başta gelen bir unsurdur. Bir avukat hiç bir zaman bir hakimden aşağı değildir.» »
Yönetim Kurulu raporu hakkında konuşmalara cevap veren Oaro başkan vekillerinden Asım Ruacan iki hatibin bahsettiği mütalâalara temas ettiği halde Bedri Arslanm taleplerine cevap
vermemiştir. Bu hal genç avukatları müteessir etmiştir.
Son olarak seçimlere ğeçilmiş, neticede, Saim Dora 114 reyle Ankara Barosu başkanlığına getirilmiştir. Asım Ruacan da 79 rey almıştır.
Yönetim Kurulu ve Haysiyet Divanı seçimi vaklkin ilerlemesi
dolayrsiyle önümüzdeki çumar-tqsiye bırakılmıştır.
1 «mir limanında
kaldırılan yasak
Millî Savunma Bakanlığından bildirilmiştir:
Türk ve yabancı ticaret gemi-
hakkında evvelce konan zaman
takyidatı kaldırılmıştır. Bundan böyle bu gibi gemiler İzmir limanına gaeeleri d? girebilirler.
İngiliz. Başbakanı Kaı-.ııda’da
Ottawa, 9 (a.a.) - (Reuter) — Başbakan Attlee parlak bir tö-,renle Kanada Başbakanı Saint Laurent tarafından karşılanmış tır. Attlee uçaktan inerken 19 pare top ateşile selâmlanmış ve kara, hava kuvvetleri askerî selâm resmini ifa etmişlerdir.
BÜYÜK SİNEMA
ŞEHRİMİZİN BÜTÜN SPOR SEVERLERİNE MÜJDE: Cumartesi ve pazar günleri İstanbul Spor sarayında yapılan GREKO -ROMEN VE SERBEST DÜNYA GÜRE/Jİ Rcvanş müsabakası ile pazar günü İstanbul'da İnönü stadyomunda oynanan
Türk - İsrail Millî futbol maçı
1000 metrelik Hürriyet gazetesinin mahallinde sesli olarak filme aldığı eşsiz spor filmi
11 ARALIK PAZARTESİ SAAT 11 dc BÜYÜK Sinemada Hususî bir matine olarak cumaya kadar her gün 11 de gösterilecektir.
Salon her yer 50 kuruş. Balkon 65 kuruş

Aranıyor
İngilizce biien bir telefoncu ile bir kapıcı aranıyor. Cihan Palas Oteline müracaat. 6240
ZAYİ — Kömür tevzi müesse- ( sesine 9.11.1950 tarih ve 13825 numara ile yatırdığım bir ton- * luk kömür bedelini ihtiva eden ordinomu zayi ettim. Yenisini a-lacağımdan eskisinin hükmü
27559 No. lu beyanname sahibi Tahir Gür Tepe 176
Ankara Ticaret ve Sanayi O-dasından:
Unvan: Kâzım Alpar. Sicil No: 3352.
Ankarada İzzettin mahallesinde Yokuş sokağında 1 numaralı evde oturan, Anafartalar semtinde Zafer sokağında 8 2 No. lu mahallî ticarî ikametgâh ittihaz ve Tüccar terzilik ticaretiyle iştigal eden. Ticaret Odasının 17/320 numarasında kayıtlı T. C. tebaasından Kâzım Al-par’ın yukarda yazılı ticaret unvaniyle noterlikten tasdikli im zası şeklinin ticaret kanununun ahkâmına uyularak 9.12.1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur. 6234
Yozgat Yüksek öğrenim öğrenci derneği başkanlığından
Dernek Genel Kurulunun 23.11. 950 Cumartesi günü saat 15.30 da Halkevi salonunda olağan üstü toplantıya çağrılması karar
Toplantıya üyelerin, hemşehrilerimizin ve yüksek öğrenim öğrencilerinin teşrifleri rica olunur.
Dernek Başkam İsmail Hakkı Akdoğan Gündem:
1 — Başkan tarafından toplantının açılması ve dernek genel kurulunun olağan üstü toplantıya çağrılarak seçimlerin yenilenmesi cihetine gidilmesini zaruri kılan hukukî ve İdarî sebeplerin izahı ve bu hususta gerekli kararların alınması;
2 — Seçimlerin yenilenmesi hakkındaki başkanlık teklifinin müzakere ve oya konulması.
3 — Seçimlerin yenilenmesine karar verildiği takdirde;
A) Genel kurula muvakkat bir başkan ve iki kâtip seçimi;
B) Dernek başkanınm seçimi; C Yönotîm kurulunun seçimi;
C) Denetçilerin seçimi.
4 — üye dileklerinin dinlenmesi ve genel kurul ekseriyetinca müzakereye konulması istenilen dileklerin müzakere ve bir karara bağlanması.
Ankara Ticaret ve Sanayi O-dasından:
Unvan.- Zahit Turnagil; Sicil1 No. 3351
Ankarada İtfaiye Meydanı semtinde Yenice mahallesinde Çalıkuşu sokağında 4 numaralı evde oturan, İtfaiye meydanı semtinde Azat sokağında 7 No. lu mahalli ticarî ikametgâh itti, haz ve Giyim eşyası ticaretiyle iştigal eden, Ticaret Odasının 6 215 numarasında kayıtlı T.C. tebaasından Zahit Turnagil in yukarda yazılı ticaret unvaniyle noterlikten tasdikli imzası şeklinin ticaret kanununun ahkâmına uyularakk 9/12, 1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur.
r
Teşekkür
On sekiz yaşındaki biricik oğlumuz Altan’ın vefatından duyduğumuz derin acıyı telgrafla, telefonla, mektupla ve şahsan ziyaret suretiyle paylaşan dostlarımıza şükran ve minnetlerinizin aızı için sayın gazetenizin tavassutunu rica ederiz.
Dr. Mecdet Alkin İffet Alkin

ZAYİ — Otobüs İdaresinden almış olduğumuz pasolarımızı kaybettik. Yenilerini alacağımız dan askilerinin hükmü yoktur.
Mehmet Kuranel, Mete Kura-nel. 6237
Kiralık daire
4 oda, 1 hol ve 1 teras. Görmek isliycnlerin Maltepe Uludağ sokak No.- 2, Kat III e müracaatları. Tel: 22929. (6224)
F1
Ankara 3 üncü Sulh Hukuk Mahkemesinden:
Olü Halil” Nihat Boztepeye ail eşyalar 1 1 1951 günü tatil olması itibarile satışın 2/1 1951 de yapılacağı ilân olunur.
Kore de Selıit Düşen Kardeşlerimiz İçin
Mevlût
A
Alâka kesme
Şirketimizin sabık tahsildarı Vedat Dalayın şirketimizle hiç bir alâkası olmadığım Bayın müştekilerimize bildiririz.
Elâzığ Umum Nakliyat Şirketi Ltd. Sanayi Caddesi Telefon: 12232 6239
M.K.E. Kurumu Ankara Silâh Fabrikası memur ve işçileri tarafından bugün ikindi namazını müteakip Hacıbayraın Camiinde seç kin hafızlar tarafından hatmi şerifi ve mevlût o-kutturulacakhr. Kahramanlarımızın daima muzaffer olmaları için yapılacak duaya sayın dindaşlarımızın teşrifleri rica olunur.
POLIFLOR
muşamba, parke ve mobilya cilasının SATIŞ YERLERİ: ; Bakkaliye mağazalariyle boya ve hırdavat mağazaları.
NUGGET
ayakkabı boyalı cilaların SATIŞ YERLERİ: Kundura leva-ı zımatı, bakkaliye mağazalarıle boya ve hırdavat mağazaları THE NUGGET POLİSH Ltd. LONDON. ENGLAND. k—-______________J
Ankara Yollar 4 Bölge Müdürlüğünden
12/12/1950 sair günü kapalı zarfla arttırması yapılacak olan
33 adet muhtelif marka Yol Silindiri Satışı ikinci ilânımıza kadar arttırmadan kaldırılmıştır. (9067)—2675
KADIN - ERKEK ve ÇOCUK İÇİN
PALTO — PARDÖSÜ — MANTO — Bilûmum TUHAFİYE
BAVUL — ÇANTA ve
MAHİR
ŞAPKA ihtiyacınızı ELBİSE ve TUHAFİYE
Evinden temin etmek
menfaatiniz icabıdır.
ADRES: Anafartalar, Alsancak sokak No. 27
(1 inci Noter karşısı - Yeni Belediye binası altında) Tel: 16475
M. S. Bakanlığından (1314)
Japonya’da Askerî Hastanelerde Birleşmiş Milletler Türk silâhlı kuvvetleri yaralılarının tedavilerinde istihdam edilmek üzere İngilizce bilen üç hemşire alınacaktu1. Bu gibilere maaşlarından ayrı olarak diğer ordu mensupları gibi tazminat verilecektir. İsteklilerin Memurin Kanununa uygun belgelerini hamil olarak M. S. Bakanlığı Kore Bürosuna müracaat etmeleri ilân olunur. (9095) 2676
££|ı dile çevrilen şaheseri
Üç Silâhşörler
«The Thrcc Muskcieers»
(Renkli)
11 Aralık Pazartesinden itibaren 1950 yılının muazzam filmi ALEXANDRE DUMAS'nın dile çevrilen şaheseri
Lana Turner - Gene Kelly - June Allyson - Van Heflin Angela Lansbury
gibi büyük sanatkârlar yaratmıştır.
Dikkat: Haftanın biletleri fazla izdihamı önlemek için bütün seanslar numaralı olarak satılmaktadır. Yerlorinizi şimdiden aldırınız.
10/12/1950
ZAFER
Sayfa: 5
Sanata Edebiyat
Ölümü dolayısiyle ■ H E II
Orhan veli Resim sanatında çıplak
. MııııoffnL Camı OklAT
Yazan : Muvaffak Sami ONAT
Orhan Veli, adından en çok bahsedilen genç sairdi. Vakitsiz ölümü edebiyatımız için kayıptır. Şiirimizin son yıllarda inkâr kabul atmez derecede değişmesinde. büyük hissesi vardı. Edebiyat tarihimiz kendisini belki büyük bir sair saymıyacak, ama ondan çok bahsedecektir. Yaşasaydı ; yerine koymayı düşündüğü yeni anlayışı da kendisi getirecekti. Olmadı.
Orhan Valinin ilk şiirini 935 da Varlık mecmuasında görüyoruz. Dört şiiri birden çıkmıştı: Oarys-tis, Düşüncelerimin baş ucunda, Ebâbil, Eldorado şiirleri. Fakat bu alışılmamış şiirler, mecmuanın bir takdim yazısına rağmen, alâka uyandırmadı. Hattâ meşhur (Yazık oldu Süleyman efendiye) mısraın havi (Kitabei senki mezar) şiiri 1938 de İnsan mecmuasında çıktığı halde yine beklenilen alâkayı görmedi. Bu alâka , ancak 1941 de (Garib)in çıkışına rastlar. (Garib) de Orhan Veli, yepyeni bir şiir anlayışından bah sediyor, bizim şiirimiz için hakikaten yepyeni olan düşüncelerini (Şiir hakkında düşünceler) başlıklı bir yazı ile kitabında anlatıyordu. Bu bir tahrip manîfesti idi. Alışılmış şiire, beğenilmiş’e karşı bir beyanname. Gerçi buradaki fikirlerin bir çoğu bilinen ve daho önce söylenmiş olan şeylerdi. Fakat Orhan Veli bu fikirleri cesaretle kabullenip bir (yıkış) beyannamesi olarak ortaya almıştı. Ve asıl yenilik ve yıkıcılık bu beyannameden ziyade, misâl olarak verilen şiirlerde idi. (Garib)in garib olmadığım, fakat asıl garibin eski şiirdeki şâirâne-likte olduğunu söylüyor; eski şiirde bulunan vezne, kafiyeye, ■ tasvire, kelime seçilişindeki titiz- 1 liğe, teşbih ve istiareye ve ni- 1 hoyet toplu olarak (şâirâneliğe) düşman olduğunu ilân ediyor, (eskiye olan horşeyin, herşeyden 1 evvel de şâirânenin aleyhinde 1 bulunmak lâzımdır diyordu. ' Hiç şüphesiz bu bir cesaret, bu ' bir riskdi. Yapılacak aksülâmel- * lere önceden bir cevap hazırla- 1 mok, bunun için de; sanatkârın ( ve şiirin yeniden tarifini yapmak. ■ ve bu yıkış beyannamesinin bir • snobTuk veya paradoks has a- c lığından değil, bir ihtiyaçtan doğ duğunu ilâve etmek Lâzımdı. r (Sjir hakkında düşünceler) e bu ( hususları koymayı unutmadı. Ona *■ göre sanatkâr; (Elde edilmiş bir ( melekeyi rüya ve saire cinsinden c holler haricinde kullanabilen a- c damdır). Bu suretle ilhamı redde-diyor, zekâ ile hüner’i ön plâna alıyordu. Şiiri ise kısaca; (Şiiri ' şiir yapan sadece edâsındaki { hususiyettir vc manâya aittir) di- 5 yerek tarif ediyordu. Nihayet I bu tahrip işinin bir zaruretten 3 ileri geldiğini ikna için de ken- r dişini önceden şöyle müdafca 1 ediyordu: (Sanatın senelerce çilesini çekmiş ve namü cnohi merhalelerden geçmiş bir şairi ' günün birinde acemi bir cdâ ile s karşınıza çıkmış görürseniz, bir- r denbire menfî hükümler verme c
Türk karikatürünün maz üstadı (CEMAL NADİR) in hayranlan onu bütün cepheleriyle karşılarında bulacaklardır. Muharrir, şair, ressam yüzlerce Türk meşhurunun Cemal Nadir hakkındaki düşünceleri ve hâtıraları ile üstadın iki yüzden fazla seçme karikatürü bir arada...
Hilmi Yücebaş’ın hazırladığı bu eser 132 büyük sayfa 150 kuruş...
(6105) İNKILAP KİTABEYİ
yiniz. Böyle bir şair «acemiliği taklid»dq güzellik bulmuş olabilir. Bu takdirde o, acemiliğin ustası olmuş demektir.)
Hiç şüphesiz bu son satırlar kötü ve muvaffakiyetiz şiirler işin önceden ve ustaca alınmış bir müdafâa taktiği idi. Çünkü Orhan Veli düşüncelerinin doğruluğuna samimiyetle inanıyor, fakat aynı inanışa göre başarılı örnekler verebileceğinde kendisine itimat edemiyordu. Hakikaten yazdığı şiirlerin pek çoğu, nc kendi inanışına göre, ne de alışılmış veya alışılmamış başka inanışlara göre şiir olmamıştı. (Garib) den sonra çıkardığı ( (Vazgeçemediğim) de, (Destan Gigi) de, ikinci defa basılan (Garib) deki ilâve şiirlerde, (Yenisi' kitabında ve nihayet son kitabı olan (Karşı) da, çok güzel şiirlere az rastlanır. Şiir diye yazdıklarının pek çoğu nükte veya hoş olmaktan ileri gidemiyen şeylerdir. Ama Orhan Veli, yeni bir şiir anlayışının öncülüğünü vc eski şiir anlayışının yıkıcılığını yapmış olmakla kazandığı (ilk olma) nın rakipsizliği yanında, çok mahir bir mısra mimarı olduğunu da göstermiştir. Şiirde bütün u, geştald’i kabul ettiği halde; bir çok şiirlerinde bütün güzelliğinden çok mısra güzelliğine ermişti. Harikulâde suples ve rahat, edalı mısraları vardır. (İstanbul türkvsk) nde, (Yolculuk) 1 da, (Sere serpe) de, (Tahattür) de, (Güzel havalar) da tek başına güzel, müstakil mısralar çok bulunur.
Orhan Veli, kendi tabiri iie ( sanatın sonelerce çilesini çekmiş, ( dramım yaşamış bir şair, fakat daha çok bir bohemdi. Sanatı sanat için yapıyor, hattâ kendisi- j ni sanatına feda ediyordu. Alaya alınmaktan, hicvedilmekten korkmuyor, bilâkis sakal bırakmak, ( (Bir de raki şişesinde balık ol- | sam) gibi gülünç şeyler yazmak- | tan çekinmiyordu. Ve bunları bile , bile yapıyordu. Bir gün kendisi- , ne: (B:r de raki şişesinde balı kl olsam) ı hakikaten şiir diye ina- | narak mf yazdığım sormuştum. t (Hayır tabiî, dedi. Ama ne yapa- ) yım, görüyorsunuz «yazık oldu r Süleyman efendi» yi yazmasay-dım asıl şiirlerim okunrmyacak, kendimi anlatamıyacaktım. «Garib»!, o malûm ve meşhur satır okuttu. «Vazgeçemediğim» in o-kunması için de kitabın sonunda deli saçmasını koymıya mecbur oldum. Baksamzo «Destan gibi» okunuyor böyle bir Bu hareketi ve sözleriyle Orha Veli, sakal bırakışındaki mânayı da anlatmış oluyordu: Alâkayı çekmek, kendini okutobilmek. Orhan Veli alay edilmek, delilikle, züppelikle itham olunmak riskini göze alarak kendisini okutmayı bildi.
Şüphesiz edebiyat
• nda kuvvetli bilgisi vardı. Hat-'â genç şairler arasında Türk yabancı şiirlere dair bilgisi çok olanlardandı. Türkçeıyi en iyi bilen şairdi. Lâfonten Nasreddin Hoca tercümeleri Türk dilindeki hakimiyeti gösterir.
Bütün bunlar ve bu mülâhazalar Orhan Velinin (Yaprak) dergisini çıkardığı güne kadar kİ, şiirleri ve şiir anlayışı içindir. Çünkü Orhan Veli (Yaprak) ila kendisini baştan başa inkâr ( sanatla ve şiirle alâkası ıişti. (Yaprak) ta şiir ve lojisi kalmamış, politika hakim olmuştu. Ve elbette Orhan Veliyi (Yaprak) dergisinden itibaren edebiyat tarihimiz değil, eğer bir ayrı hususiyeti varsa, tefekkür tarihimiz ele alacaktır. Biz esasen Orhan Velin'n sanatkâr tarafım (Yaprak) dor-gisi ile kapatıp bitirdiğini kabul ediyor, fakat belki yeniden edebiyata döneceğini ümit ediyorduk. Vo yukarda (Yaşasaydı, yerine koymayı düşündüğü yeni anlayışı da kendisi getirecekti) deyişimizin sebebi de bu ümitten doğuyordu. Buna ölüm imkân vermedi. En ciddî mgnasiylc hakikaten yazık oldu Orhan Veli-
bir hayli müze resim seven ar-biriyle kııtasi-
gezmiş, kadaşlarımdan r yeci dükkânının önünden geçi-r yorduk. Vitrinde yaldız çeıçe-
• veli bir resim gözlerimize iliş-1 ti: Dudakları boyalı, kirpikleri ’ rimelli, göğsü kabarmış çıplak ' bir kadın resmi idi bu. Arka-‘ daşı.m bir kaç dakika bu resmi
• seyrettikten sonra bana -Yahu ’ bu tabloya bakınca insan kötü ) şeyler düşünüyor. Halbuki niçin s Renoir’in bir çıplağı karşısında 1 böyle aeaib arzular duymuyo-
• ruz?) dedi.
ı O akşam bu mesele beni uzun uzun düşündürdü. Bir anda ha-yalcn müzelerde, gerçek birer sanat eseri olan çıplak kadın tabloları arasında dolaştım.
Resim sanatında Rönesansa kadar çıplak kadın resmine tesadüf edemeyiz. Eski Yunan heykeltıaşları çıplak insan vücutlarından ilâhlar yarattılar. Hıristiyan medeniyeti bu şaheserleri yok etti. On ikinci yüzyıla kadar hıristiyan mabetlerine heykel girmedi. Orta çağda yapılan heykel ve tablolarda insan çıplak olarak gösterilmiyordu. Bu devre ait resim ve heykellerde insan vücudunun nisbet ölçüleri —Yunan heykellerinin aksine— sıska, kısa forslu göğüs yüksekte, bacaklar uzun olarak resmedilmişti. İsa heykellerinde bile, vücut Yunanlıların anladığı mânada güzelliğe yaklaşmamıştır. Aksine olarak, deforme bir vücut, aeaib birer motif halinde göğüs kemikleri gözüken, sıska İsalar tasvir edilmişti.
Rönesansın sanat anlayışına getirdiği yeniliklere rağmen, Lconard de Vinci’leıin, Refael ve Mikelanjların devri olan on altıncı yüzyıla kadar insan vücudu —form ve"nisbet ölçüsü bakımından— orta çağın tesirlerinden tamamiylc kurtulamamıştır. Alman sanatında Durer ve Cranach’da bu tesir daha çok hissedilir. Bu eserlerde vücutlar tüylerine kadar inceden inceye çalışılmış oldukları halde hiç bir zaman seyirci üzerinde müstehcen bir tesir bırakmaz.
Çıplak kadın, Titene’in, Ten-toretto’nun, Mikelanjın sanatiy- , le eski Yunan heykellerindeki ı ideal form nisbet ölçüsü kavuştu.
Ingres — Menba
Titene’in Yutan Venüs’ü, Ten-toretto’nun Banyo Yapan, Suzanne Ciorcione’nin Uyuyan Ve-nüsü, bütün çıplaklıklarına rağmen bize en ufak bir şehvet duygusu telkin etmezler.
Şimalde, Fleman sanatında Çıplak, İtalyan üstadlarınm teshindedir. Neşeli, sıhhatli insanlar olan Fleman’ların sanatında bu neşe, bir ışık ve renk cümbüşü halinde belirir. Burada çıplak kadın vücutları eski Yunan kalıplarından taşıp biraz fazla tombullaşır. Rubcns’in
Ankara Kalesi
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
I — ANKARA KALESİ ACILI
Gecede kara,
Kara gecede beyaz.
Uyur bozkır,
Ankara Kalesi uyumaz.
Öyle uzun ki,
Zamanlar, havalar, bayraklar az.
Bir darlığı var vaktin,
Ankara Kalesi sığmaz.
Varmışını acı soluğuııadek,
Kırılmış burçlarındaki saz.
Neler söylerim taşına, neler,
Ankara kalesi konuşmaz.
II -- ANKARA KALESİNDE İSTEK
Kaleler Ankara Kalesinde birikmiş, Afyon'un, Erzurumun, Tokadın.
Katmış ağartısını nice nice kaleler Arikara kalesine, Ağ aylcmişlcr akını,
Ağ ağ.
Duymuşlar kim yürümüş felek göklerde,
Geri kalmişık.
Örtmüşük bir anın çevresini yüzlerce yıl,
Duymuşlar kim aşma gerek.
Çağ çağ.
Gelmiş kaleler masmavi doruklardan, Burç olmuşlar Ankara Kalesine. Uzanmışlar, sonsuz ve genç, Bütün ıraklara, bütün yeniliklere. Dağ dağ.
III — ANKARA KALESİLE RÜZGAR
Dünya yetmez çalımına,
Bir hoş eser.
Bakamazsın ki.
Büyük,
Aydınlık,
Yetişmez nefesin.
Kapılırsın alınıına.
Bütün yönlere «birden hükmeder;
Kuvvetli,
Hür,
Yüce,
Gün neylesin yalımına, Parlar da parlar.
Yıldız netsin,
Işıldar, ışıldar da.
Ankara Kalesi, hey,
Ankara Kalesi rüzgârsız olmaz.
IV — ANKARA KALESİNİN KALKIŞI
Bir gündü, Ankara Kalesi şahlandı,
Batıların üstüne,
Asyanın seherinden;
Tanrı yazısı gibi.
Dağılıyordu, karanlığı devirlerin, dev ayaklarıyla, Açılıyordu surlar bir sabaha kemerinden. Sınırsız sevgiler doğuyordu. Milletlerle, ağaçlarla derinden;
Aklın güzelliği kadar!
Yeni bir yaratılış demeydi bu,
Sıyrılıyordu heykeller, mermerinden.
Yeni bir hak, yeni bir gerçek sarıyordu yeryüzünü, İnsan seslerinden,
Yazan : Arif KAPTAN bette olan bir mevzudur. On sekizinci yüzyılda Watteau, Bou-eher, Fregonard gibi ressamların, çıplak kadınları, o devire has olan bir bahçe mimarisi içinde, bir tiyatro dekorunu andıran ağaçlar arasında dolaşırlar. Bu çıplaklar, o devre ait bir fantezi içinde hafifleşmekte, rüyalaşmaktadırlar.
Yutakta istirahat eden çıplak genç kız resimleri yapan Bou-cheı’nin çağdaşlarına nazaran daha çapkın bir üslûbu vardır. Fakat buna rağmen onun resim leıi edep vc nezahetin dışına çıkmadan anlatılan çapkınlık hikâyelerini andırır.
On sekizinci yüzyılın ikinci yarısında tngre’in (Menba) adlı tablosu ile (Odalık) adlı eseri \VatteauTarin, Bouçher’lerin çıp laklarına benzemiyor. İngre’le Yunan heykellerinin form güzelliği tekrar resim sanatına hâkim olmağa başlıyor. Daha sonraları sanat anlayışına yer leşmeğe başlayan Realizm, Courbet ve Corot’nun Açık Havada Uyuyan Çıplak Kadınlarına hiç bir zaman müstehcen bir ifade vermemiştir. Bu vücutlar —bütün çıplaklıklarına rağmen— saf vc ciddî kalabilmişlerdir.
Manet’nin, Renoir’in Çıplakları çeşitli renklerin ahengi içinde bizi hayran bırakır. 0-limpia vc Yıkanan Kadın tabloları birer şaheserdir.
Resim sanatında Çıplak hiç bir devirde, on dokuzuncu yüzyılda başlıyan ve Akademizm denilen fotoğrafik bir sanat anlayışı içinde yapılan resimler kadar talihsiz bir devir yaşamamıştır. Realizmde hâkim o-lan unsur —tabiate rağmen— sanatkârın şuurudur. Akadc-mizmde ise, sanatkârın şuuruna rağmen tabiat ve onu tam ınânasiytt taklid etmek gayretidir! îşte bu devrin objektif o-lan gerçeği, şahsiyet sahibi o-lamıyan ressamlar elinde büsbütün kuru ve sahte kaldı. Çıplağın sanat tarafı olmayınca, tablonun seyirciye etinden başka verecek bir şeyi kalmıyordu. Bu et yığını ancak bir fotoğraf sadakatiyle seyircilerin arzularını kamçılayabiliyordu.
Fotoğrafın, sinemanın baş dön dürücü gelişmesi karşısında ta-biati bir köle gibi kullanan ve şuura dayanan büsbütün sübjektif bir yolda yürüyen ressam lar, yirminci yüzyılda insan vücudunun ölçüleri ve şekilleri ü-zerinde yeni bir ihtilâl yaptılar. Bu tıpkı Paganiznıa heykelleri- | ne karşı hıristiyan sanatının, I bir tepki olarak doğmasına ben- | Çıplak kadın vücudundan tarihte, geleneğin tesirle-inkâr etmeden bunlardan faydalanmış son ressam olarak Rcnoir’i gösterebiliyoruz.
Artık bugün, insan vücudu ressam için yeni bir sanat anlayışı içindedir. Bu anlayışın es-‘ etiği yapılmıştır. Bugünün topluluklarında insanlar, çıplak kadını Geometrik şekiller içinde niş bir halde görmeğe ya-yavâş alışmaktadırlar. (Ni-Renoiı’in bir çıplağı bizi ran bırakıyor da, Picasso’-unkinden ürpeıiyoruz ? ) diye tanlara; bugün hayran oldu-ımıız o çıplakların Rcnoir dev rinde, Picasso kadar yadırgandığını hatırlatmak isterim. Sanatta her yenilik birdenbire sevilip kabul edilemiyor. Bugün modern sayılan bir anlayış yarın eskiyor ve klâsik oluyor.
Buna rağmen, bugün hâlâ yüz
tombul ve neşeli çıplakları —açık saçık pozlarına rağmen— seyirciyi kötü düşüncelere götürmezler. Aksine, bu tabii büyüklükteki çıplak kadın figürleri insanı derin bir heyecana sürükler, hayranlık duyguları içinde düşündürür. Büyük üstad ların bu eserleri karşısında, vücudun rengini, cildin şeffaflığını bu derece başarı ile bize sunan o sihirli fırçalar
Rönesanstan sonra essam için dai
İlhan TARUS
un
en kuvvetli hikâyelerini bir araya toplayan kitabı
Aparfıman
çıkmıştır. Kitapçılardan arayınız.
yıl önceki objektif bir çalışma
tarzı ile çıplak kadın tablosu döktürmeme devam eden ressamlar dünyanın her tarafında eksik değildir.
Benim vitrinde gördüğüm bu çeşit bir resimdi. Bu tablonun harfendazlık eden, davetkâr tavrı, bir saat içinde, bana bü-
tün bunları düşündürdü. Sonunda bir kere daha anladım ki; bir çıplak kadın resmi insana
şehvet dııygluarı telkin ettiği unda, onun sanat değerinden şüphe etmek hakkımızdır.
Tıntorello — Suzanne banyoda
Kar ve kış üzerine şiirler
Gclccck Sanat Sayfamızdan birini kar vo kış üzerine zilmiş şiirlero tahsis etmeyi düşündük. Bu sayfaya katılmak is-tiyen şairlerimizin eserlerini on çok on güne kadar «Zafer Sa nat Sayfası Sekreterliğine göndermelerini rica ederiz. Şiirlcrir daha önce başka bir yerde neşredilmemiş olması şarttır.
Caranach — Bir manzara içinde Venüs
Sayfa: 6
ZAFER
rswjwr»ni(V'f®
EMLAK,]
DÖŞELİ YALI
... __ 9 . — 9

Bayan Daktilo alınacaktır
Karayolları 4. Bölge Müdürlüğünden:
Müdürlüğümüz ihtiyacı için İngilizce erlik işlerini tedvir edebilecek kabiliyette illi bir bayana ihtiyaç vardır.
bilen büro ve sekçe-tercihan yüksek tah
Şartları görüşmek üzere Etlik yolu üzerindeki Karayolları
1. Bölge Müdürlüğüne müracaatları ilân olunur. (8991)—2644
HESAPLARINDA EN AZ 200 LİRASI BULUNANLAR VE : 20-1-1951 TARİHİNE KADAR ÇEKMEYENLER İŞTİRAK
EDERLER. TESELLİ İKRAMİYELERİNDEN DE AYRICA FAYDALANIRLAR.
HESAPLARINDA DAHA ÇOK DADASI OL AN LADA FAZLA KÜDA NUMARASI YEDİLİR.
BU AKSAM SAAT 21.15 TE
BUYUK SİNEMADA
HİSAR KULÜBÜ YARARINA
Mevsimin en biiyiik müsameresi


r Maliye Bakanlığı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından
% 7 faizli 1934 Sivas - Erzurum Demiryolu İstikrazı Bi-■nei Tertip Tahvilleri hâmillerine:
Özel kanunu gereğince tedavüle çıkarılan % 7 faizli 1931 Sivas - Erzurum Demiryolu İstikrazı Birinci Tertip Tahville ■’rtdeh bu sene itfa edilecek tahvillerin numaraları kur'a kesilesi suretiyle tesbit olunacaktır.
Kur’a keşidesi ll/Aralık/1950 pazartesi günü saat 9 dan ’tiba,ren Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Umum Müdür-üğünde noter huzuru ile yapılacak ve arzu edenler bulunabi-’ecektir.
Bu suretle numarâlan tesbit edilecek olan tahvillere 16 ıcak 1951 tarihinden itibaren faiz yürütülmiyecek ve on sene arf nda tahvil bedellerini almıyanların hakları zarpan aşımına ığrıyacaktır.
Binenajeyh, keşide neticesini gösteren ilânda numaraları yazılı tahvil hâmillerinin 10 Ocak 1951 tarihinden itibaren tc-l .ye gişelerine müracaatla tahvil bedellerini almaları Ijân olu nur. (9063) 2674
Tekel Genel Müdürlüğü Satınalma komisyonu başkanlığından
1 — Mevcut şartnamesine göre Samsun Tütün Fabrikası kalorifer kazanları yenilenmesi işi açık eksiltmeye konmuştur.
2 — Muhammen bedel (23917.68) lira olup geçici teminatı (1793.38) liradır.
3 — Pazarlık 29/12/1950 cuma günü saat 11 de Kabataş Genel Müdürlük Satınalma Komisyonunda yapılacaktır.
Taklit Kıralı
ŞTüccar, yazıhane ve esnafın nazarı dikkatine
« Senenin hitam bulması ile önümüzdeki sene için bu ]
) ay içinde tasdik ettirilmesi icabeden ticarî defterlerimiz 1 ! bol çeşitli ve ucuzdur. (
J Bu meyanda büro malzemelerimizin de eksiksiz oldu- ( ’ ğunu sayın müşterilerimize arzederiz.
[ Bir defa görmek menfaatiniz icabıdır. (
M. NACİ AKSEKİ HİLÂL KIRTASİYE MAĞAZASI I Anafaı-talar Caddesi No. 324. (Çocuk Sarayı Sus Si- 1
1 neması yanı). Tel: 13266. 6217 *
• Koku ve Süs
• eşyaları
En güzel Avrupa Parfüm [ve tuvalet müstahzaratı ile ; zarif ve şık fospiiüteriler gel-; miştir. Mağazamızın iç vit-’ rinlerinde görebilirsiniz. I YENİ BİRKE MAĞAZASI
ULUS Meydanı Troleybüs
4 — Şartname ve keşif hülâsası her gün sözü geçen komis-
yonda, Ankara
ve Samsun Başmüdürlüklerinde 'görülebilir.
5 — İsteklilerin belirli gün ve saatte güvenme paraları vesair kanunî vesaikiyle birlikte adı geçen komisyonda bulunmaları ilân olunur. (9041) 2673
yıldızı
ZEHRA BİLİR
, ve Saz Heyeti
(Yeni ve
Üstad Münir Nurettin Selçuk zengin programiyle) REFAKAT
Cevat Kurtuluş
tarafından İmitasyon Müzikal EDENLER
Sadi Işılay - İzzettin Ökte - Feyzi Aslangil
Biletleri Büyük Sinema gişesinde ve Ulus Meydanı Elcktrofen mağazasında satılmaktadır
Localar: 30, 37.5 liradır. Fiyatlar: 10, 7.5, 5, 2.5 liradır, 6157
:kzb:
BESLER

Bisküvi ve Çikolatalarını tecrübe edenler üstün nefasetini mutlaka tasdik ederler
Halk Pasta salon ve diğer pasta ve şekercilerle büyük bakkaliyelerden ısrarla BESLER mamullerini arayınız.

Yükleme ve boşaltma yaptırılacak
Toprak Mahsulleri Ofisi Ankara Bölge Müdürlüğünden:
1 — Çılbah ambarımıza gelecek veya buradan diğer mahallere sevkedilecek Ofisimize ait hububat, bakliyat vesair maddelerin altı ay süre ile yükletme ve boşaltma işleri açık eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme 11/12/1950 tarihine rastlıyan pazartesi günü saat 15.30 da Ankara Bölge Müdürlüğü binasında teşekkül edecek hususî komisyon önünde yapılacaktır.
3 — îsteklilerin (1000) lira geçici teminatlarını eksiltme saatinden bir saat öncesine kadar silo yanındaki Ankara İşletme Şefliği veznesine yatırmaları ve alacakları makbuzla komisyona baş vurmaları lâzımdır.
4 — Bu işe ait şartlaşma ve sözleşme tasarıları 5 lira kar-
şılığında Müdürlüğümüzün ticaret servisi ile Çılbah ambar şefliğinden temin edilir. (8927) 2631
BÜYÜK Mağazada
Taksitle Satış Başladı
Subay ve Memurlara Kolaylık
Kristal
Çekoslovak malı krislal vazo, şekerlik, içki takımları, vaporizalörlerle zarif tuvalet takımları, bibloları.
YENİ BİRKE Marazasından temin edebilirsiniz.
Satılık
Bir Ingiliz ailesine ait yemek, yalak, oturma odaları eşyaları ile bir adet buz dolabı, hdvagazı fırını ve mutfak eşyası.
Bahçelievler 1 inci cadde
3 numarada görülebilir.
(6210)
Kiralık yeni daire!
Selanik caddesi sonunda ( ■ Kızılırmak sokak No. 32 J ) beş oda, bir hollü, konforlu ' ve manzaralı bir daire ki- ( I rallidir. Tel: 26440. (6211) I
Bafra Kaymakamlığından
5639 sayılı kanunun şümulü haricinde kalıp devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan Bafra Kızılırmak ağzının üç yıllık avlanma hakkı 2490 sayılı kanun hükümleri dairesinde 27/11/1950 tarihinden itbiaren 15 gün müddetle açık artırmaya çıkarılmıştır.
1 — Kızılırmak ağzının üç yıllık avlanma hakkının muhammen bedeli 24 bin lira olup geçici teminatı 1800 liradır.
2 — Açık artırma 11/12/1950 tarihine rastlıyan pazartes günü saat 15 de Bafra Malmüdürlüğünde müteşekkil komisyon huzurunda yapılacaktır.
3 — Açık artırmaya iştirak edeceklerin artırma saatinden bir saat evvel geçici teminatlarını vezneye yatırmaları veya teminat olarak gösterecekleri banka mektuplariyle şayanı kabul sair kıymetli kâğıtlarını komisyona ibraz etmek üzere hazıı bulundurmaları.
4 — Mezkûr işe ait şartname Samsun, İstanbul, Ankara ve İzmir defterdarlıklariyle Bafra Malmüdürlüğünde isteklilerin tetkikine âmade bulunduğunu.
5 — Talip olanların yukarda açıklanan belgeleriyle belli
gün ve saatte komisyon nezdinde hazır bulunmaları lüzumu ilân olunur. (8946)
Teessürle bayılanlara, Çarpıntıya. Sinir buhranlarına
NEVROZ CEMJ1Z
20 DAMLASI DERHAL FERAHLANDIRIR. EYLERİNİZDE MUTLAKA BULUNDURUNUZ
3~ TERTİP StfAFff/ZGÖMLEKLERİNİN PİYANCOSU
I FK. 2 OTOMOBİL. 2 AVRUPA SEYAHATİ, A RADYO, t BUZ DOLABI VE 5000 DEH FAZLA EŞYA DAĞITACAKTIR ( ________________
SATIŞ MAĞAZALARI
ORTAÇ Mağazası: Anafaı-talar cad. No. 224 — II. BALCI Mağazası: Anafaı-talar Cad. No. 90 ALMAÇ Mağazası: Anafaı-talar cad. No. 118 — SEMİM Mağa zası: Anafaı-talar cad. No. 356
ÖMER KABAK: Anafaı-talar cad. No. 210 — KAMELYA Mağazası: Anafaı-talar cad. No. 31 M. ALİ ERKUT : ANAFAR TALAR — İSTANBUL Bonm arşesi, Anafaı-talar Cad. No. 31(5
BÜYÜK Mağazanın |
ZENGİN Kadın, Erkek, Çocuk, Bebe î
Tekmil G1Y1IYI EŞYA Çeşitlerini j
Mutlaka görünüz 5
Adres: Anafarialar Adliye Sarayı, yeni mağazalar karşısı No. 300 — Tel: 15149 — Hikmet Ünal ve Ortağı Kolloktif Şirketi Ankara Şubesi
I BÜYÜK Mağazanın |
ş İthal Ettiği Avrupa Kumaş I
ive yerli kostümlükleri müşterilerini memnun edecek vasıftadır^ t Garantili elbise dildir (
BÜYÜK Mağazanın
Zengin Avrupa ve yerli kürk çeşitleri gelmiştir. Kürkçü Abdülkadir usta sipariş kabul etmektedir
i

r
iştirakiyle
bayta:
ANKARA BERBERLERİ DERNEĞİ YAKARINA
BÜYÜK MÜSAMERE
Nusret Ersöz
Ahmet Üstün
Demirdöğen
Gar Gazinosu
BU GÜN SAAT 17 DE
da
7 BRYMANS
REVÜSÜ İSTİRAKİLE
M 3 tine
COCUKIAR O.\ GELEBİLİR
‘ Devlet Orman İşletmesi :
w m ® Bugün saa! 3 l,en i,ibarcn Tam Ka(lr°
BhCfOOC 3IM I I Kışlık Salonunda ile ve kara böcekler
® TUr Fevkalâde İçkisiz Aile Matinesi

13 Aralık Çarşamba günü akşamı saat 21.30 da Büyük Sinemada dört kıymetli ses sanatkârları tarafından
EMSALSİZ MÜZİK GECESİ
Necati Tokyay, İsmail Tezolli ve arkadaşları tarafından zengin saz heyetinin
Kıy metli Sanatkâr
HAMİYET YÜCESES
Ayrıca Kadriye Tunalı ve arkadaşları tarafından yeni program
Bilet satışları sinema gişesinde ve Bankalar cad. Osman Karatop Bak. Atatürk Bulvarı. Birlik Berberi.
Bilet fiyatları: 7.50 — 5.00 — 3.00 — 2.50 — 200 Localar: 25 - 20 lira.
«nTTO——1
For Sale
Chevrolet 1949 — Four door Sedan at 15.000 kilo-metres.
Refrigerator — General Electric - 7 cubic feet.
Radio - Phonograph — General Elecrtic, 9 tubes; automalic record player. Especially built for export.
Two kerosene stoves — 1950 Coleman models Un-packed.
Miscellameaus piece electric iıiçidontai
Safurday affernoons, 10 at Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, No. 4 second floor. Telephone: 25785.
Satılık Amerikan
132 set of plate silver; c heater; hot plate; ı’s elothing; and 'household i-
and Sunday Dbcember 9
eşyası
1949 model Chevroiet otomobili — Dört kapik. 15.000 kilometrede.
Buz dolabı — General Electric marka, 7 ayak.
Radyo - Pikap — General Electric marka, 9 lâmbalı ve otomatik pîkaplı. İhraç için hususi yapılmıştır.
Gaz sobası — 2 adef, 1950 model Coleman marka. Henüz ambalciı a-çılmamış.
Muhtelif — 132 Parçadan mürekkep gümüş çata) 'bıçak takımı, elektrik sobası, elektrik yemek pişirme sehpası, divan, erkek elbiseleri, ve muhtejif ev eşyaları.
Cumartesi ve pazar öğleden sonra, 9 ve 10 aralık, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, No. 4, ikinci kat, Bahçe içinden. Telefon: 25785 6226
300S
Ankara Belediyesinden
1 — Belediye Meclisi 12 aralık 1960 sah günü saat 10 Ticaret ve Sanayi Odası salonunda toplanacaktır.
Sayın üyelerin teşrifleri rica olunıir.1 Belediye Başkam Avukat
Atıf Benderlioğlu
GÜNDEM:
1 — Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs İşletme Mües sesesi 1951 yılı bütçesi.
2 — Belediyenin 1950 yılı bütçesinde yapılacak aktarma hakknda Belediye Komisyonu kararı.
3 — Çınçın bağlarına çeşme verilmesi hakkında Beledıyt Komisyonu karan.
4 Sular idaresi İnşaat Kontrolörleri için yevmiye ile ve sürveyan istihdamı hakkında Belediye Korniş
ııühendis
yonu kararı. . : , j ~
5 Simitçiler hakkında Sağlık Komisyonu raporu.
G — Petrol istihlâk resmi hakkında Belediye Komisyo-
7 — Belediye Meclisi üyesi Muammer Kıraner’in istifası H " ~ Tepebaşı, Çoraklık Cemiyeti İdare Heyetinin Beledi-ve Meclisine teşekkür mektubu.
9 — Ankara Sular İdaresi 1950 yılı bütçesi bölümleri ara sındı yapılacak aktarma hakkın da Belediye Komisyonu kararı.
10 — Eelediyenin 1950 yılı bütçesi bölümleri arasında yap? lacak aktarma hakkında Belediye Komisyonu kararı.
11— Belediye Meclisi üyesi Muhittin Algın’ın Kore Sev«ı Bi’l ımızc Başkent Belediyesi ve hemşehriler adına Başkanlık ça şükran ve sevgi duygularının bildirilmesi H. önergesi.
1? — Belediyenin 1950 yılı bütçesinden yapılacak aktarmr 'Ik. Belediye Komisyonu kararı, karan ~~ Ankara’mn imarı hakkında Belediye Komisyonu
14 — Ankara Elektrik, Havagazı ve Otobüs İşletme Mües sesesı^ 1950 yılı bütçesine yapılacak aktaftna hakkında.
15 — Belediyeden iş alan 2 müteahhit H. Tarife ve Ka nunlar Komisyonu raporu.
10~ Ankara Sular İdaresi memurlarına verilecek fazl-•nesaı~ ücreti hakkında Belediye Komisyonu raporu.
! ( — Hariçten gelen Komedi Franseî’den alınması ‘ gere -en eğlence resmi hakkında Belediye Komisyonu kararı.
13 — Çocuk Sineması hakkında Belediye Komisyonu kararı,
19 — Ankara Çimento Fabrikası hokkmda Ksrma Ko nisy.ın raporu,
İnsan Hakları Beyannamesinin yıldönümünü kutlamak ü-zere Ankara üniversitesinde yapılacak merasim
İstanbul Asliye üçüncü Ticaret Mahkemesinden: 950/478.
Devlet Orman İşletmesi Düzce Müdürlüğünden:
1 _ İşletmemiz Kereste Fabrikası istif yerinde mevcut 38074 adet karşılığı 598,088 metreküp normal köknar kerestes' 7. parti, 5232 adet karşılığı 26,975 metreküp anormal köknar ke restesi 1 parti ve 32750 adet karşılığı 17.964 metreküp köknar bağdadiyesi 1 parti olmak üzere 9 parti halinde açık artırma ya konulmuştur.
2 — Acık artırma 25/12/1950 pazartesi günü saat 15 de İşletmemiz binasında toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır.
3 — Metreküp muhammen bedelleri: Normallerin 108 li ra, anormalin 60 lira ve bağdadiyelerin ise 80 lira olup he: parti için % 7,5 hesabiyle teminat alınır.
4 — Bu satışa ait şartname ve ebat listeleri Orman Genel Müdürlüğü ile Ankara, İstanbul, Bolu, Adapazarı ve İşletmemiz müdürlüklerinde görülebilir.
5 — İsteklilerinin belli gün ve saatte geçici teminat akça lariyle birlikte mezkûr komisyona müracaatları. (9076) 2671
Devlet Orman İşletmesi Karabük Müdürlüğünden:
1 — İşletmemizin Karatene bölgesi emvalinden oIud Cildi kısık istif yetinde mevcut İD 50 yılı’istîhsalâtından 363 adede denk 157.310 M; çam tomrukları 5/12/1950 tarihinden itibaren İG gün müddetle bir parti halinde ve açık arttırma suretiyle satışa çıkarılmıştır.
i
2 — Açık arttırma 21/12/1950 tarihine rastlıyan perşembe günü saat 10 da Karabük İşletme Müdürlüğü binasında topla nacak komisyon önünde yapılacaktır.
Beher metreküpünün muhammen bedeli 49.55 liradır. % 7,5 hesabiyle geçici teminat alınır.
3 — Bu işe ait şartname Ankara Orman Genel Müdürlü günde, Bartın, Gerede, Devrek, İstanbul işletmeleriyle İşlet memizde ve Karatepe Bölge Şefliğinde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte komisyona müracaatları. 0075) 2672
çakmakları pipo, sigara ve'
para çantaları makbule geçer hodiyel-kleri mağazamızdan temin edebilirsiniz. YENİ BİRKE MAĞAZASI ULUS Meydanı Troleybüs durağı
Doktor
Ferid Şahenk
D. D. Yolları Hastanesi Dahiliye Mütehassısı ve Başhekimi
Hastalarından öğleden son» ra saat 18.30 o kadar muaye-hanesinden ve ondan sonrû da evinden aramalarım rica
Muayenehane: Anafortalc^ Cad. $an sokak No. 7. Telefon; 14255 — Ev: Yenişehil NecalîBey’Cad. No. 6 Telefon: 24844.
Oncebecide bahçeli iki katlı ev, beş teslim, 15 bin liraya şahlıktır.
Müracaat: Yenişehir ismetpaşa cad. No. 46 (6232)
; Saat alacaklara :
NaziHî Belediyesinden
Muhammen kıymeti emenin cinsi Lira Kuruş
150 beygir takatındo 3 silindirli kundesalı buhar makinası.
3. su tulumbası tı asmisyon boru bütün teferruatı
• le birlikte
1 • -n n. kutrunda beş yataklı ve üzerinde muhte-iı kuturda dört kasnağı ile komple trasmısyon k: yataklı ınakinaya ait müstamel halatlar '.ar koster silindirli Tiont iki ocaklı kazan
4500
1200
1500
6500
00
00
00
00
00
13700
Birinci Grup Yekûnu 1
İKİNCİ GRUP
’hzel motor müstamel 50 beygirlik su tulumbası hava «loposiyle birlikte
10/160 volt, 667/500 amper, 80 Kv. az müstamel "ilko marka daimî cereyan dinamosu
Komple tablo 120/160 Sm. mermer üzerinde bü-’ün cihazlariyle birlikte
Az müstamel kayış 18 metre tulünde 20 Sm.
Müstamel kayış 16 metre tulünde 16 Sm. eninde Marclli marka 230 volt, 187 amper, 43 Kv. dinamo Mnrelli marka 230 volt, 93 amper, 21 Kv. dinamo ,(!imens marka 230 volt, 78 amper, 21 Kv. dinamo
1 "0 Sm. kutrunda 50 Sm. genişliğinde kasnak ”'0 ve 60 Sm. kutrunda iki halat kasnağı kilosu 15 kuruş
2500
00
2500
00
! Mağazamızın yeni açtığı j (saat reyonunda kadın, erkek j •altın bilezikli kol saaNan ile J ■ cep, duvar, masa, büfe sa- J 'allarını almadan ovvel nia- 4 (ğuzanuzm iç vitrinlerini bir ] (kete gÖıerök mütehassıs sâ- J (alçımızdan izahat elmanızı (
• tavsiye ederiz. *
• YENİ BİRKE MAĞAZASI 1 ! ULUS Meydanı Troleybüs *
Devlet Orman İşletmesi Karabük Müdürlüğünden:
1 _ İşletmemizin Eskipazar kereste fabrikası istif yerinde mevcut 1950 yılı imali yeni normal 69.974 M3 çam kerestesi
.4/12/1950 talihinden itibaren bir parti halinde ve açık arttırma süretile ’ satışa çıkarılmıştır.
2 Açık artı ima 20/12/1950 tarihine ruslayan çarşamba günü saat'10 da Eskipazar bülgn şefliği binasında toplanacak ko misyon önünde yapılacaktır.
Beher metrekübünün muhammen bedeli 130 liradır.
Yüzde 7,5 hesabiyle geçici teminat alınır.
3 — Bu işe ait şartname Ankarada Orman Genel Müdürlüğünde, Bartın, Gerede, Devrek, stanbul işletmeleriyle Işletmemiz-
e Eskipazar bölge şefliğinde görülebilir.
4 — İsteklilerin
400
180
50
750
400
400
200
150
00
00
00
00
00
00
00
00
15585 Etilen Müessescsi
Watherprooî
iay ve Bayan trençkotlan
ucuz fiyatlarla
00 yazılan n malzeme 1/12/1950 tarihinden jün müddetle açık artırmaya
ve yünlü çeşitlerimiz
delmiştir.
i bekliyor.
dostudur.
sisin kesenisin
saatte komisyona müıacaat-(9078)—2666
uğrayınız.
yünlülerin en sengln ve renkleri mevcuttur. Fantezi faylar
Yeni oyuncaklar
Çocuğunuzu sevindirmek isterseniz mağazamızın yeni açtığı oyuncak reyonundan | eşi görülmemiş çocuk oyun- ,' çoklarından almayı tercih e-
YENİ BİRKE MAĞAZASI Ulus Meydanı Troleybüs
İnsan Hakan Beyannamesinin Birleşmiş Milletler tarafından kabulü gününün yıldönümünü kutlamak üzere 10 Aralık 1950 Pazar günü saat 11 de Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Hamit Dershanesinde bir merasim yapılacaktır.
Toplantıyı Rektör, Profesör Hik met Birand açacak ve Prof. Zeki Mesut Alsan, devletlerarası münasebetler va İnsan Haklan; Prof. Bülend Esen, İnsan Haklan Be-yannomesi ve Hürriyet Telâkkisi; Prof. Orhan Alisbah, İnsan • lakları ilim mevzuları üzerinde onusacaklardır. Giriş serbesttir.
Ankarada Ramazan Çakara a-it borç senedi bedelinin tahsili dolayısiyle Ziraat Bankası Tahmis Bürosunca namına tanzim edilen 260 lira 99 kuruşu nafık 15 3 1950 tarih veı 7661 sayılı çeki zayi ettiğinden bahsile iptaline karar verilmesi Arif Cerit terafmdan istenilmiş olmakla-.
Zıyaı iddia olunarak iptali istenilen yukarıda tarih ve numarası yazılı çekin, resmî gazetenin son ilân tarihinden itibaren 45 gün içinde mahkememize tevdii, tevdi olunmadığı takdirde iptaline karar verileceği Ticaret Kanununun 638 inci maddesi hükmüne tevfikan ilân olunur.
Dünya sinema ve film âlemininl iki büyük yıldızı
İNGRİD BERGMAN -GREGORY PECK
ÖLDÜREN HATIRALAR
(Spellbound) Gibi hatırası y Harca tulmıyacak yeni bir dünya şaheseri yarattılar Saat 10 - 12 do ucuz Seanslar: 14 - 16,15 .
21 Konser
İkinci Grup Yekûnu 7530
Belediyemize ait yukarıda cinsleri ve hizalarına muhammen kıymetli 14 kalen 15/12/1950 tarihine kadar 15 gün müddetle açık artırmaya çıkarılmıştır. ihalesi 15/12/1950 cuma günü saat 14 de Belediye Encümeninde yapılacaktır. Birinci vc ikinci gruplarda yazılı taliplerin istediği şekilde ya grup halinde veyahut atılacaktır. İstekliler ihale saatinden bir saat ev-
7,5 nisbetinde geçici teminatlarını Belediye vez-olmalıdır. İhale bedelinin ihaleyi müteakip derhal öznesine yatırılması mecburidir. Malzemeleri görmek lm.it almak istiyonler her gün mesai saatlerinde Memurluğuna müracaat etmeleri ilân olunur.
a ıslanmadan, sojukta üşümeden, elbiselerinizi ■ temizletmek için otomobil servisimizden istifade edin. ■
Servis Telefonu
Mantoluk
yünlü ropluklarm güıel çeşitleri
Borsalıno
Robdeşambr
Ortaçta
bulabilirsiniz.
38 liradan 100 liraya
Çocuklar için zengin çeşitler Telefon:
Sızın için getiriyor izi almazdan
ORTAÇ’a
apka çeşitlen zengin renkleri ile yeni modelleri gelmiştir.
ORTAÇ
Robdeşamhr, Gömlek, Kra-
Eşarp, Kazak, Çorap
i® ORTAÇ
Caddesi No. 224
Adliye karşısı, köşe mağaza.

Sayfa: 8 *
ZAFER
"z/ıysu
FRANSIZ "B„ MİLLÎ TAKIMİLE
BUGÜN KARŞILAŞIYORUZ
Naci
(G.s.)
Sc'âhatlin
(F.B.)
Türk (B) Millî takımı
Abdülkadir
(D.S.)
Vedi'i
(B.J.K.)
Muzaffer (G.S.) Lefter (F.B.)
Zekeriya, Şevket
Bugünkü maç ne
netice verebilir?
YERDEN OYUN ÇIKARDIĞIMIZ TAKDİRDE MUVAFFAKİYET İHTİMALİ ÇOK FAZLADIR
Türk - Fransız (B) millî takımları bugün saat 14 de 19 Mayıs stadında karşılaşacaklardır.
İki gündenbari şehrimizde misafir bulunan Fransız futbolcuları 19 Mayıs stadında bir de antrenman yapmak fırsatım bulmuş lOrdır. Bu antrenmanlarda yakın görmek imkânım bulduğumuz Fransız futbolcularının uzun boylu ve atletik yapıh$lı oluşları ile topa hakimiyetleri ve $utör olmaları ilk anda nazarı dikkati çekiyordu.
Profesyonel olan bu Fransız futbolcularının üzerimizde bıraktığı bu müspet intibaın n© derece isabetli olduğunu ancak bugün 19 Mayıs stadında göreceğiz. Ayrıca Fransa futbolunun Avrupadaki mevki'ini ve profesyonel oluşunu da hatırdan çıkarmamak lâzımdır.
Her ne kadar Fransa i;e futbol temasımız hemen hem©n yok gibi ise de, futbolda bizden ileri oldukları su götürmez bir hakikattir. Nitekim gelen 17 futbol-cjjfun hepsinin da profesyonel cjçşiarı herhaldo buna kâfi bir ddlil olsa gerektir.
oyunun da insiyalifini ele aldık. Bugün de Fransızlara karşı muvaffak olabilmemiz için, millî takımın yerden bir oyun çıkarmasının lüzumlu olduğuna kaniiz. Aksi halde açık bir mağlûbiyete uğramamız ihtimali fazla mev-çutur.
Havadar
runu
çen İsrail dük. nadığımu uzun boylu forvetimiz Gündüz bile ancak bir iki defa havada topa hakim olabildi. Çünkü u-zun boylu İsrail müdafaası, kısa boylu forvetimiz karşısında topa her zaman kolaylıkla hâkim olabiliyordu. Nitekim 2 nci ve 3 ncü gollerimiz de yerden yapılan a-kınlar neticesinde oldu.
Cuma günü Kahire'de Mısır Genç Millî Takımı ile karşılaşma yapan Genç Millî Takım futbolcularımız dün öğleden sonra u-I çakla şehrimize gelmişlerdir.
Mısır seyahati hakkında kendisiyle görüştüğümüz kafile başkanı Ulvi Ycnal, bir arkadaşımıza şu beyanatta bulunmuştur:
— Bu uçak seyahatimiz, Türk pilotlarının iyi sevk ve idaresi sayesinde rahat ve güzel bir şekilde geçti. Mısır'da büyük bir hüsnü kabul gördük. F.I.F.A.'nın reisi M. Jples Rimet ile umumî kâtibi Dr. Schrinker bu maç vesilesiyle Mısır'a davet edilmiş-
Kaışılaşmayı bundan 24 yıl önce oynadığımız Elnadi’ülchli sahasında yaptık. Garip, bir tesadüf olarak 24 yıl önce de aynı sahada yine 3-0 mağlûp olmuştuk. Takımımız Ankara'daki T ü r k - M ı s ı r maçının aksine olarak iyi oy , nadı. Buna mukabil Mısırlılar i-. se, dağınık, bir oyun çıkardılar. I Mısır idarecileri müdafâaya son et-1 derece ehemmiyet veıdikleıin-sistemi- den, haf hattını tamamen yaşlı karşı hiç te yabancı değiliz, oyunculardan teşkil etmişlerdi. Bilhassa Ankara'da görmediğimiz Hanefi sol hafbek mevkiinde yer almıştı. Mısırlıların gayesi her şeyden evvel oyunumuzu bozmaktı. Bu sebepten oyunun başından sonuna kadar akın larımızı favulle durduıduklarm-den, sayısız firikik çektik. Nitekim oyunun ekseriyetinde hâkim oynadık. Bilhassa topu yere indirdiğimiz zaman oyuna tama- . men hâkim oluyorduk.
İlk golü birinci devrenin dür-1
Ölüğün Fransız millî takımında Afrrupada şöhrot yapmış, Salem, j|pquet, CourleauX, Vandoo- , rjp, Roüviere gibi futbolcular ypr almaktadır. Bu usta ve profesyonel kurdlarm oyunlarım sey r^tmek her zaman ele geçmiye-cjk olan fırsatlardandır.
’^keoba, Fransız (Dİ millî takı- I rrtına karşı bugün nasıl bir nebice alabiriz? Bugün (B) millî takımımızın muvaffakiyet şüphesiz ki, iyi tertiplenmesine bağlıdır. Mevsimin en faal bir zamanına tesadüf eden bu karşılaşmada futbolcularımız tam formunda bulunmaktadırlar. Artık millî kadromuzun iyi hazırlanmadığı ve futbolcuların da formunda olmadıkları bahis mevzuu ola maz. Millî takımımızın tertibinde sakat oyunculara yer vermek futbolcuların da asıl yerlerinden başka mevkilerde oynatılması gibi hatalara düşülürse mağ- 1 lûpiyetimiz çok ağır olabilir
Fransızların halen tatbik mekfe olduğu «W. M.
(Jünkü biz de aynı sistemi tatbik ekmekteyiz. Bunun içinde müdafaamızın rakip forvetini iyi mar-ke etmesi şarttır. Ayrıca hücum ijdlhmızın da uzun boylu Frensiz müdafilcrinc karşı muvaffak d|abilmesi için yerden bir oyun Çıkarmaları lâzımdır.
'»Geçen defo M'S)rldara karşı havadan oynadığımız müddet zarfında topa hep Mısır müda-1 fcvısı hâkim olmuştu. Ne zaman k|^ topu yere indirdik, o zaman
Fransız (B) Millî takımı
Dakoski
(2)
Gianessi
(2)
Firoud (D
Vandooren
(4)
Salem
(1)
Petit Fils
(D
Jonquet
(8) .•
Louis
(1)
Courteaux Rouvierre Levandovvski
(2) (3) (1)
Not: İsimlerin altlarındaki rakamlar kaç defa millî olduklarını göstermektedir.
Abdülkadir Arun (D. S.)
Muzaffer (G.S.)
Muammer (Emniyet)
Bugün çıkacak Fransız takımı
HEPSİ PROFESYONEL OLAN
V6 “A„
ALAN ONYEDİ FUTBOLCU
MİLLÎ TAKIMINDA YER
Bugün (B) millî takımımızla karşılaşacak ve hepsi profesyonel olan Fransız (B) millî takımının 17 futbolcusunu okuyucularımıza tanıtıyoruz.-
Kaleciler:
Dakoski (Nimes), 2 defa olmuş ve 30 yaşındadır.
milli yaptığı maçlarda çok muvaffak olmuş bir futbolcudur. Ruminski (Le Havre), 2 defa millî olmuş ve 23 yasındadır. Fransa şampiyonu olan bir takımda oynamaktadır. Ekseriya takımının kazandığı penaltıları çekerek gole tahvil etmektedir.
Bekler:
Gianessi (Roubaix), 2 defa millî olmuş ve 23 yaşındadır. Bu bekin yetişmesinde Da Rui'nin büyük hissesi olduğu söylenmektedir. Salem (Marseille), 1 defa millî olmuş ve 27 yasındadır.' Arap ve Faslı olan bu oyuncu akrobatik hareketlerle seyircilerin alâkasını üzerine çekmektedir.
Albonesi (Le Havre), 1 defa millî olmuş ve 27 yasındadır. Bu sezon parlıyan oyunculardandır.
Hatlar:
Bcsse (Le Havre), I defa millî oirrius ve 27 yasındadır. Ayağına çok hakim olan bir futbolcudur.
Petit Fils (Reims), 1 defa millî olmuş ve 28 yasındadır. İki ayağına çok hakim olup müdafaaya ve muhacim hattına çok faydası dokunmaktadır.
Cuma günü Kahire'de oynanan Türk - Mısır maçında Mısır kalecisi Bülent'in bir hücumu nu keserken
düncü dakikasında yedik. Misildi I topu göıemiyen Naei’nin göğsü- Mısıı- hücumunda sağiç Dizvinin ı riııe Şükrü girdi, solaçığın çektiği ve kalecimizin ne çarparak kaleye girdi. ayaklarına yattı ve sırtından sa- ikinci devrenin 20 inci daki-
eline gelecek bir şut güneşten1 28 inci dakikada Turgay bir ' katlanarak oyunu terketti. Ye-I kasında müdafaamız topu kfpah
Mısırlı oyuncunun ofsayt olduğunu zannederek bir tereddüt a-nı geçirdiler. Mısırlılar da bundan istifade ederek 2 nci gollerini yaptılar.
28 inci dakikada soldan gelen bir topu kalecimiz yumrukla u-zaklaştıımak istedi. Top sağa-çığın ayağına geldi ve bu şekilde 3 üncü golü yedik.
Buna mukabil Bülendin bir ka fa vuruşu, Nacinin bir firikiki kale direğine çarptı. Muzafferin güzel bir şutü direği sıyırarak avuta çıktı. Böylccc üç mühim fırsat kaçırdık.
Bu maçta genç millî takımımız sahada şu kadro ile yer aldı:
Turgay (Şükrü), Naci, Rahmi, A. İhsan, Kâmil, Muzaffer, Lef-ter, Erol, Bülent, Fahrettin, Kâ-1 zım (Salim).
Takımımızda Rahmi ve Muzaffer beklenen gijZcl oyunlarını çı-. kardılar. I
Maçtan sonra Kahiıe’nin Le] Progreş Egyptien gazetesine be-| yanakta bulunan F.İ.F.A. nın rc-l isi Jules Rimet şunları söylemiş-l
— Mükemmel olan bu maçı son derece sür’atli oynandı. Mısır oyuncularının bu derece serî ve müdafaanın kuvvetli olduklarını bilmiyordum. Mısırlı Hanefi (bu futbolcu zencidir) tam bir futbolcu olarak doğmuş, futbol sahalarında bu kadar harikulade bir oyuncuya pek az te-, sadüf ettim.
Türk takımı da güzel bir oyun çıkardı. En fazla Muzafferin o-yununu beğendim.
Jonquet, (Reims), 8 defa millî olmuş ve 25 yasındadır. (A) milli taklnrjındo daimî olarak santr-haf oynamak'adır. Fransanm en., nfkshur yıldızlarından olup, geçen yıl cCoupe de France» ku pasını kazanmıştır.
Gajjlon (Red Star), 2 defa milli offtıus ve 23 yasındadır. Se-negallı zencidir. Sol haf oyna-moklc^.t.
Firoûd (Nimes), 1 defa millî olmusive 30 yasındadır. Takımın en ^aşlı oyuncularındandı. Hem haflık ve hem de açık oyna maktadır. Araptır.
Forvet:
Courteaux (Nice), 2 defa millî otmuş ve 23 yasındadır. Açık oynamaktadır. Racing kulübünde yelîsmis olup, Nic© kulübü bu dVuncuyu 40,000 Türk lirasına satın almıştır. Bu sezonda maçlardg en fazla gol atan o-yuncudur.
Bonîfaci (Nice), 19 yaşında-va 2 defa millî olmuştur. Fran-sada en genç yasta millî olan bir futbolcudur. İdareciler çok beğenmektedirler
Vgndooren (Roubaix), 4 defa millî'olmuş vq 27 yaşındadır. (A) . millî takımının daimî oyuncula-Hafbek veya sağiç 'l oynamaktadır. Dünya kupası I maçında Brezilyada oynamış-I tır.
I Roüviere (Nimes), 3 defa mil-I lî olmuş ve 29 yasındadır. Sant-rafor ... oynamakla ve sol ayağı ile de çok kuvvetli şut çekmektedir.
Stricanne (Le Havre), 1 defa millî ■ olmuş 28 yaşındadır. Gözlükle futbol oynamaktadır.
Louis (Lens), 1 defa milli olmuş ve 25 yasındadır. Teknik bir o-yuncu olup, Martinikli bir melezdir,'
Lew‘andowski (Lens), 1 defa millî olmuş ve 25 yaşındadır. Takımında solaçık oynamaktadır. İyi bir futbolcudur.

Comments (0)