u$ı [ Cumartesi |
İİH * 1O
Başmuharriri: Mumfaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2
HER GON BİR HÂDİSE
4
ri
ir.
s
üt
r
I
■
1O
HAZİRAN 1950
Yıl: 2 — No. 405
Posta Kutusu: 193 — ANKARA
Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara
Başmuharrir tel: ........ 15619
Yazı işleri, idare: ..... 15315
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
Mi
M
Dünkü kakteylde Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik, Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut ve Ziraat Bakanı Nihal Eğribozla beraber
Mümtaz Faik Fenik tarafından dün saat 18.30 da Şehir lokantasında bir kokteyl parti verilmiştir.
Kokteyl partide Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan,
Memleketimizden ayrılmakta o-lan İktisadi İşbirliği Türkiye İcra Komitesi Neşriyat Bürosu Şefi Leo Hochstetter şerefine Zafer gazetesi Başyazarı ve Ankara Milletvekili
Meclis Başkanvekillerinden Sıtkı Yırcalı Milli Savunma Bakanı Refik Şevket İnce, Maliye Bakanı Halil Ayan, Millî Eğitim Bakanı ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 3 de)
Ulaştırma Bakanının mühim bir tamimi
Halka fena muamele yaptığı sabit olan Demir ve Denizyolları personeli derhal işinden çıkartılacak
malûmata göre, Ulaş- Denizyojlarındaki seyahatleri üzü-“ ” ......... cü bir durum arzetmektedir. Bu ha-
alınacak acil tedbirlerle dahi hemen önüne geçilmesinin maddi imkânların müsaadesizliği sebebile ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 3 de)
Aldığımız ----------------- —
tırma Bakanı Tevfik İleri teşkilâtı- __ na bir tamim göndermiştir. Tamim lir de aynen şöyle denilmektedir
Elimizdeki vasıtaların kifayetsiz oluşundan vatandaşların Demir ve
p—--------—
iktisadi hayatta
normale [ doğru
Mümtaz FaiklFENlK
il
4
i
Küçük bir kızın kalbı 11 dakika durduktan sonra tekrar işledi
— Yazısı 3 üncü sayfada —
CUMHURBAŞKANI CELAL BAYA' 'İN YERİNE
D. P. Genel Başkanlığına
Adnan Menderes seçildi
D. P. Genel idare Kurulu diin gece toplandı ve seçim gizli oyla yapıldı
Demokrat Parti Başkanı Celâl Bayar, Cumhurbaşkanlığına seçilmesi üzerine tüzük mucibince D. P. Başkanlığından ayrılmış ve bu yüzden başkanlık 22 Mayıstanberi açık kalmıştı.
Demokrat Parti Genel İdare Kurulu dün gece saat 22 de Parti Genel merkezinde toplanarak başkanlık için seçim yapmıştır. .
Gizli oyla yapılan seçim sonunda Başbakan Adnan Menderes, aynı zamanda da Demokrat Parti Genel Başkanlığına intihap olunmuştur.
Fransız ve Ingiliz harp gemilerinin İzmir’i ziyareti
Dâirelere asılacak resimler
kabulleri
( umhurbaşkan
Bakanlar Kurulu da bu arzuyu yerinde görerek karar altına aldı
Başbakanlıktan bildirilmiş tir:
Yeni Cumhurbaşkanı, resim lerinin devlet dairelerine asılması meselesinin bütçeye mun zam ve oldukça ehemmiyetli Imasraflar yükliyeceği sebe -Ibiyle bu teamüle devam edil-ı| memesi, ancak Türkiye Cum Ihuriyetinin kurucusu sıfatiyle Ibüyük Atatürk’ün portresinin Iresmî daire ve müesseselerde (şimdiye kadar olduğu gibi (bulundurulması arzusunu iz-Ihar etmişlerdir.
Meseleyi tefekkür eden Balkanlar Kurulu, sayın Cumhur başkanının bu teklif ve arzularını yerinde görerek karar I altına almıştır.
Yozgat Milletvekilleri ile beraber Yozgat Demokrat Parti İl idare kurulu yeleri ve Yerköy İlçe idare kurulu üyeleri Cumhurbaşkanı Celâl Bayar'ı Çankayada ziyaret etmişler ve kendileriyle görüşmelerde bulunmuşlardır. Resim bu ziyaret
esnasında alınmıştır.
Fransa’nın Akdeıjiz filosu kumandanı Visamiral Lam bertin İzmir’de
75 kişilik Kastamonu heyetini, Kon ya milletvekili Remzi Birant ile beraber 7 kişilik Ereğli ilçesi idare kurulu heyetini, Hamdi Potuoğlu başkanlığında 6 kişilik Sivrihisar
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 3 de)
Ankara, 9 (a.a.) — Cumhurbaş kanı Celâl Bayar bugün Çankaya-da, Kastamonu milletvekilleri Gen eral Galip Deniz, Said Kantarel, Hayri Tosunoğlu, Bölge Müfettişi Doktor Reşat Tunçer ile beraber
Ulaştırma Bakanı Tevfik İlcı-i
İzmir, 9 (Telefonla) — Fransanın Akdeniz filosu komutanı Vis Amiral Lambertin’in forsunu taşıyan Montcalm kruvazörü bu sabah saat 9 da limanımıza gelmiş ve 21 pare top atımı ile şehri selâmladık tan sonra aynı suretle mukabelede bulunulmuştur.
Bir Fransız harp gemisinin İzmi-ri ziyafeti ikfnici cihan harbinden -beri ilk defa vaki olmaktadır.
Fransa'nın İzmir Başkonsolosu, müteakiben garnizon komutanı general Cihangir Berk beraberinde Akdeniz üsler komutanı Albay Nedim Ülseven olduğu halde gemiye giderek Vis Amirali selâmlamışlar-dır.
Doğu - Batı
medeniyeti
Türk-Yunan
müşterek tebliği
___ .ji-----
, . Yunan gazetelerinin neşriyatı
Atina, 9 (a.a.) — (Atina ajansı): Yunan basıhı, Türkiye Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü ile Yunan Başbakanı Plastiras arasında Paris’te yapılan görüşmeden sonra müştereken yayınlanan tebliğ metnini yorumlamaktadır.
Katimerini gazetesi, tebliğin iki memleket arasındaki siyasî ve İktisadî münasebetleri takviye hususundaki arzuyu teyit ettiğini işaret eylemekte ve şöyle demektedir:
«Gerek tebliğ, gerek geçenlerde yapılan demeçler, mazide iki memleket arasında gayri vazıh dostluğun bir manfaat ortaklığı haline inkılâbını tahakkuk ettirme yoluna girdiğimiz intibaını vermektedir.»
Vima gazetesi ise mazide yayınlanan tebliğlerin şaşaalı sözlerle dolu ve uzun olmasına mukabil bu tebliğin kısalığı itibariyle mes’ut bir yenilik taşıdığını ifade etmekte
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
ve Türkiye
ürkiye’de ilk defa sanayileşme hareketine başlandığı zaman takip edilen gaye, ihtiyaçlarımızın mühim bir kısmını içeriden tedarik etmek, ham maddesi bizde bulunan, bazı ma -muller için dışarı döviz vermemek, el emeğimizi kıymetlendirmek, ve nihayet, bir harp tehlikesi olursa, vatandaşları dahilde sıkıntıda bırakmamaktı. Bir çok fabrikalarımız bunun için kuruldu. Yoksa hiç bir zaman ziraî karakterimizi kökünden nıkar edip Turkıyeyc tamamıyle bir ^anayi memleketi haline koy-ıinak bahis mevzuu değildi.
» Birinci Cihan Harbinde hakikaten büyük ıstıraplar çekmiştik. İur kiye şekersiz kalmıştı; giyeceksiz kalmıştı. Hattâ, cenazelerimizi kefenlemek için bile patiska bulamamıştık. Cumhuriyetin ilk yıllarında o karanlık devirlerin acılarını hatır-lıyarak, birinci derecedeki ihtiyaç maddelerimiz için yeni fabrikalaı kurmağa karar verdik. Bu sayede pancar ziraatimiz gelişecekti. Pamuk mahsulümüz kıymelleneccktl. Ve böylece hem işçimize iş bulacak, hem dövizlerimizi tasarruf edecek, hem de aradığımızı memleket içinde tedarik edebilecektik.
Fakat, kurduğumuz bu fabrikalar zamanla ve ihmalle hedeflerini kaybettiler; bizim ihtiyacımızı karşılamaktan daha ziyade devlete irat temin etmekle mükellef birer-mekanizma haline geldiler. Sanki bu fabrikaları vatandaşa değil de bütçeye yardım etsin diye kurmuştuk!... Hele son bir kaç sene İçinde, bu sanayiin mühim bir kısmı, vatandaşların başına ayrıca bir dert olmağa başladı; bu fabrikalar elimizde bulunmasa idi ihtiyaçlarımızı dışarıdan daha ucuza tedarik edebilecek, belki yine de gümrük resimleriyle, bütçenin gelir faslına ayni yardımlarda bulunabilecektik. Fakat yerli sanayii himaye diye gümrük duvarları yükseldi; ne içerideki bize fayda verdi; ne dışarıdan bir vefa gördük... Çünkü sanayicilik bir nevi memuriyet halini ..................... -■( bir defa —sonra artık fiyat politikasiyle meşgul olan yoktu; bir yerde açık mı var: Zam edin yeril mamullerin üstüne!... Vatandaş, İşi gücü yoksa, kesesi müsaitse, ödesin dursun! Ama, bir an geldi kİ bu pahalı fiyatlar karşısında vatandaş da bir şey alamaz oldu, ile- I le köylülerimiz yama üstüne yama
, vurarak günlerini gün etmeğe baktılar. Bu vaziyette stoklar artıyordu. Fakat fabrikalarımız da müte-davil sermaye bulmakta zorluk çe kiyordu. Çünkü piyasada hareket kalmamıştı!
İşte böylece bazı fabrikalarımıza Kırtasiyecilik demlen ifrit ârız oldu. Bu fabrikalar artık işten dalıa çok lüks yapıyordu. Kendilerini ta mamıyle mesleğe vermiş teknisl-yenlerimiz bile, olan biten hâdlse-★ (Devamı Sa. C Sü: 4 de)
Meclis Başkanını elçilerin ziyareti
Ankara, 9 (a.a.) — Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan, bugün öğleden evvel makamında İsrail elçisi M Eli ahu Sasson, Danikarma elçisi M. Frank Le Sage de Fontenay ile İran maslahatgüzarı Cemşid Ga. rlb’in ziyaretlerini kabul etmiştir.
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)
N ıı inan M enemencioğlu’ıı ıı u bu husustaki sözleri
II
jjTruınau son (kesiflerin mahiyetine ve tecavüz! Sovyet
emellerine temas eden mühim bir nutuk söyledi
Columbia (Missuri), 9 (a.a.) — (United Press): Başkan Truman Missuri Üniversitesinde verdiği nu tu^kta Birleşik Amprikanın kabul ettiği barış ve hürriyete müteallik beş noktalık programı izah etmiştir.
Truman’a göre program ezcümle şu beş noktayı derpiş etmektedir:
1 — Dahilde yıkıcı bir faaliyet veya dışardan taarruz şJJ gelecek komünist tecavüzüne mu-★ (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
Paris, 9 (a.a.) (Afp) — Türkiye büyükelçisi Numan Menemencioğ-lu dün öğleden sonra elçilik binasının salon ve bahçelerinde «Paris -teki Avrupalı çocuklar kulübü» ile sulhsever kadınlar federalist birliği üyesi bulunan her milletten bir çok çocuk kabul etmiştir.
Federalist birliği başkanı madam Kellerson, kırmızı beyaz sembolik balonlar uçurduktan sonra kısa bir hitabe ile bir harp korkusundan nihayet kurtulmuş bir Avrupaya kavuşmak isteyenlerin bu istekten
: laoııyeı
şeklinde başka hiç bir menfaat gözetmeyen üne mu- * gayretlerini kısaca anlatmıştır.
^-•^•loııştı. Aşırı devletçilik [K İnhisarı ele aldıktan sonra
ı
i;
80 EV SOYAN AĞZI
BIÇAKLI GECE HIRSIZI
Diin ayrıca sahte altın sürücüsü bir aile ilel28 sabıkası olan ve 8 ayrı isim taşıyan bir kaldırımcı yakalandı
Millet pişman mı?
— Peyami Safa dostuma cevap —
„ Yuu: _____„
Cihad BABAN
Menemencioğlu hatibin bu çok samimi sözlerle, doğuda batı mede. niyetinin ileri kalesi olan Türkiye-nin, batı demokrasileri ile müştereken sahibi bulunduğu gaye ve i-dealleri müdafaa uğrunda durmadan gayret sarfedeceğini bir kere daha teyid etmiş olduğunu söyle-
Acheson şiddetle
Dun şehrimiz zabıtası tarafından yakalanan sahte altın sürücülerinde
Vesile, oğlu Ferhat ortada korsan mukallidi Alımet Kulubey, solda da sabıkalılar kralı 8 isimli kaldırımcı görülmektedir. (Yazısı 6 ncı sayfada)
Milvaukee, (United
Press) — Ayandan cumhuriyetçi Mac Carthy bugün, Amerika Dış- ' işleri Bakanı Acheson’a tekrar ithamlar tevcih etmiş ve Başkan •’ Trumandan Acheson’un işine der- ] hal son vermesini istiyerek şunları söylemiştir:
«Başkan, Amerikalı olmak sıfa-tiyle Acheson'u Amerika dış siya seti idarecisi vazifesinden uzaklaş- ' armalıdır.
• Bize başka prensipleri benimset ıııek isteyen insanların vakti geçmiştir.» Mc Carthy, Acheâonu Lat-mor’la müştereken Rusyanın Pa-sıfiği istilâ etmesine yardım edecek bir plân hazırlamakla ve Polonya-ya, bu memlekette bir polis devle-
Halk Partisi basınında, sebe- . bini bir türlü anlayamadığımız bir sinirlilik müşahede ediyoruz. Sebebini anlayamadık derken, hatırımıza gelen sebepleri arkadaşlarımıza yakıştıramadığımızı söylemek, belki daha doğru ve yerinde bir izah tarzı olur. Hemen bir haftadanberi, muhterem muhalif arkadaşlarımız, her meseleyi tağyir ederek, her iyi niyetli kararı anlamaz görünerek, şiddetli bir yaylım ateşine geçmişlerdir.
Seçimi takip eden ilk günlerde ken di imzaları altında, muhalefeti, objektif esaslara, dürüst ve faziletli ölçülere göre ayar edeceKİerini, yazan muharrir arkadaşlarımızı, bu kararlarından çok çabuk olarak dönmüş görüyoruz.
Bizi bu satırları yazmağa sevke-den âmil, muhterem Peyami Safa-nın 8 Haziran tarihinde Ulus’ta neşretmiş olduğu fıkra oldu. Herhangi bir fikir iltibasına meydan vermemiş olmak için, o fıkrayı aynen neşrederek cevabımızı vermek istiyoruz..
.MİLLET PİŞMAN.
«Mukabelei bilmisil. mi yapmışlar? ) )Devamı Sa. 6 Sü; 2 de)
AKINTICA,---1
Ku’RfK
Hâlâ baskı
yapan idare âmirleri var İzmir„ 9 (Hususî) — Seçimler biteli bir aya yakın bir zaman olmasına rağmen ilimizde bazı idare â-mirleri tarafından muhtelif vesilelerle Demokratlara yapılan baskıların arkası el'an alınamamıştır. Bu hususta D. P. İzmir İl merkezi- ■ ___________________ - r___________ ne gelen zabıt ve şikâyet evrakının tnin kurulmasına yarıyacak bir ' adedi bir hayli artmıştır.
kredinin verilmesine müsaade et- Bu hâdiseler karşısında D. P. İl I mekle suçlandırmıştır. A (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
I
Çocuk doktorunun kâğıt kayık ihtisası !
imlerce radyolarda ilân edildi:
Muhteşem bir sürpriz!.. Tarsus vapuru, Nevyorka gidiyor. Emsalsiz mutbağı ile, mükemmel servisi ile, lüks kaınarala-riyle, güzel orkestrasiyle, yolcuların her türlü istirahatı temin edilmiştir.
Hamdolsun gitti geldi!..
Geldi ama ne geliş!... 100.000 lira zararla!...
İlâhi Kemal Satır, gider ayak lııı işi bize yapacak miydin?...
Hakikaten hakları varmış! 100 I bin lira bir zarar, muhteşem bir sürprizdir. — YEDEKÇİ
salimen
Sayfa» 2
ZAFER
10 - 6 -1950
a: 4
Eo
Hal
ıluf n oktı
(K udr elil
ün
tl
C. H. P. Tebliği münasebetile
Halk Partisinin efkârı umumiye karşısında ki bu jestinin hakikî değer ve mânası gelecek günlerin ışığında daha iyi anlaşılacaktır
la»
Ali Rlza Oktay
—, on bir kaç yazımızın muha-§ lefet çevrelerinde hoş karşılan mamış olduğunua nlıyoruz, biz yazılarımızı yazarken ne kimse nin hoşuna gitmek için yazar ne de
darılacaklar diye endişe ederiz, bi- . tlrdiği bir düzensizliğin belirtilme-zim görüşümüzün miyarı. Memle- §idir. Ve böyle bir idarede ise her ket ve millet sevgisi ve vicdanımı- devirde her türlü suç ve suiistimal-zın sesidir. Ve yine bu göıüş zavi- ıeı. almış yürümüştür, yesinden tenkidlerimizi yaparken şahsen hiç bir kimseye tarizi hatırımızdan geçirmeyiz.
Şimdiye kadar bütün yazılarımda buna çok dikkat ettim, bir defa olsun Halk Partisi sayın Genel Baş-kan-na ve ileri gelenlerine iyma ile olsun tariz ve sitemde bulunmadım, buna mukabil ancak Halk Partisinin kötü idare zihniyetini ve bunun tabiî neticelerini tenkid ettim. Bunu yaparken de vatandaşlarımın kanaatlerini belirttiğime emindim.
Daima iyi bir niyetle yazı ve sözle Halk Partisini ikaza çalıştık. Yirmi beş sene evveldenberi çok partili demokratik bîr idarenin lüzumuna işaret ettik. On beş sene evvel, o zaman Halk Partisi Genel Sekreteri olan merhum Recep Pek-er’e uzun bir yazı ile Halk Partisi idaresinin kötü bir yola gittiğini, parti müfettişlerine ve parti baş-kanlarına sonsuz bir salâhiyet verilerek şımartıldıklarını, ölçüsüz ve keyfi bir idare tarzı kurulduğunu, münevverlere ve yetişen kıymetli gençlere değer verilmediğini anlatmağa çalıştık.
İşte bu fikir ve kanaatlerle beslenmiş, murakabâdan mahrum tek parti sisteme isyan etmiş bir adamın ayni zihniyete düşmesine ve hizmet etmesine imkân var mıdır; ben ve benim mensup olduğum parti, diğer partilerin ve bilhassa HaİK Partisinin deokratik bir zihniyet içinde gelişip lâik olduğu yeri alıp murakaba vazifesini yapmasını isteriz.
Yirmi beş Aralık 1949 da Adnan Menderes’in Kütahya Demokrat Parti İl Kongresindeki sözleri bu görüşün açık bir ifadesidir. O günün muhalif milletvekili ve bugünün başvekil Adnan Menderes -Biz Halk Partisini değil, onu temel olarak kullanan zihniyeti yıkmak istiyoruz» demişti. Demokrat Parti Devlet ve Hükümet idaresini eline almakla bu zihniyete bilfiil son verdi. Gönlümüzün isteği, Halk Partisinin geçmişteki hatalarını görüp bu zihniyeti kendi bünyesinden de söküp atmasıdır. Biz Halk Partisini değil, idaresini beğenmiyorduk. Bu gün maziye ait olan h/ialarım sırası düştükçe yazılarımızı belirtmekle bundan sonra memleketi idare edecek partilerin de ayni hatalara düşmesini önlemek istiyoruz.
Sekiz Haziran tarihli Ulus gazetesinde, Halk Partisi Meclis Grupu-nun hü.iûmetten, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar eğer vaısa, takipsiz ve cezasız kalmış suç ve suiistimallerin meydana çıkarılmasını isteyen bir beyannamesini okuduk.
Biz Halk Partisi teşkilâtı içinde bir çok namuslu vatanperver ve fazilet sahibi zevat bulunduğunu biliyoruz. Ve bunların iç’nde de çok yakından tanıdığımız ve sevdiğimiz dostlarımız da vardır. Halk Partisinin içinde hiç şüphesiz her toplulukta olduğu gibi kötü ruhlu ve yaradılışlı insanlar da vardır, Halk Partisinin yirmi küsur senelik idaresi devrinde bu tıynetteki adamların da zaman zaman, büyük küçük makam ve mevkileri işgâl ettikleri ve bu fırsatlardan azamî istifade, e ea« .«unlarına da hiç şüp he yoktur.
Bu şahsî ve münferit suçlar, irti- • şalar o devrin beğenmediğimizi söylediğimiz tek parti sistemi içinde mükemmel bir vasat buluştur. Bir suiistimal, herkes bilir ki yukarıdan aşağıya veya aşağıdan yukarıya bir anlaşma silsilesi içinde formalitelere uygun düşürülen ve ipucu bırakılmıyacak şekilde ve o gün iş başındaki namuslu adamın, körü körüne bir particilik zihniyeti içinde adamlarına gösterdiği itimat hissine dayanılarak yapılır. Münferit suçlara göre bunların meydana çıkarılması daha güçtür.
Bugünkü şikâyetler; topyekûn birsui istimalin ifadesi değildir. Bu, o devirdeki Halk Partisi idaresinin bozukluğunun, idare cihazlarının murakabasız, verimsiz ve bilgisiz çalışmasının doğru, yanlış kendi görüşüne inanmanın meydana ge-
I TAKVİM. |
Rumî: 1366 — Mayıs 28
Hicri: 1369 —- Şaban 24 10 Haziran 1950 Cumartesi
Ad a ncs'da
esrarlı bir
vak'a
Komutanlıkta ilim
ve tecrübe
1
USUZ İSTİDA
Seyfi Kurtbek
Adana, — İkilen 19 yaşında olduğu söylenen K. adında güzel bir kız kanına giriği Diyarbakırlı iki delikanlının evvelâ tenasül uzuvlarını kesmiş, sonra da zavallıları Dicle nehrine atmıştır. Bir müddet evvel Adann’da daktiloluk yapmış olan bu genç ve güzel kız, ayrıca bir kişiyi de zehirliyerek altınlarını çalmak suçundan Gaziantente tevkif edilmiş bulunmaktadır.
Başka bir habere ve eldeki lillerin verdiği kanaata göre, iki ölü doğrudan doğruya K.
eliyle değil, adamları tarafından canlarına kıyılanak Dicleye atılmışlardır. Maktullerin öldürüldükten sonra tenasül uzuvlarının kesilmiş olması da muhtemel addedilmektedir. Bir zaman gizli kalan bu cinayet, Dicle kırında iki erkek tenasül nun görülmesiyle meydana mış, katilin de 1" ? ’
sa zamanda anlaşılmıştır.
Bir rivayete göre da (K.) küçük bir eşkiya grupunun reisi bulunmaktadır. Bu korkunç cinayeti de adamlariyle birlikte-işlemiştir.
(K.) bir gün kıyafet değiştirerek Gaziantebe girmiş ve mahalle aralarında çerçilik yapmı-| ya başlamıştır. Bu sınada Makbule adında zeng’n bir kadınla tanışmış, kendisine baklava ik-ı ram etmiştir. Lâkin baklavalar zehirli olduğundan Makbule hemen kendinden geçmiş, bunu fırsat bilen (K.) derhal Makbule-yi sd^arak bileklerindeki, boynundaki altınları alıp kaçmıştır. Makbule ölmemişse de altınları çaçlınmıştır.
I Eğer Halk Partisinin mânevi şahsiyeti milletçe topyekûn suçlu görülse idi, bugün milleti temsil eden Büyük Millet Meclisinde tek sandalye verilmez hattâ bu partinin mânevî şahsiyeti aleyhine hükümetçe çoktan takibata geçilmiş bulunulurdu.
Partilerin hataları —hıyanet şeklinde olmadıkça— İdarelerinin hesabı, millî irade ile iş başından ü-zaklaştırmakla mânen görülmüş o-lur, ve netekim de öyle olmuştur. Şahsî suçlar ve suiistimaller ise kanun yoliyla cezalandırılır ve bundan dolayı da vicdanlarından ve yaptığı işlerden emin olanların telâş etmelerine hiç lüzum yoktur.
Biz Halk Partisi Meclis Grupu-nunu mumî efkâr karşısında hükümetten talebim iyi niyetle karşılamak ister. - Eğer satırlar orasında sıkıştırılmış imal: ve tahrik edici cümleler olmasa - bunu lüzumsuz ve yerinde olmıyan bir asabiyet telâkki ederdik.
Bu beyannamenin satırları arasındaki bir cümlede «Bu tecavüz ve isnatlarda bulunanlardan birçoğunun o zamanlar Cumhuriyet Halk Partisine mensup olmaları ve belki de bunlardan bazılarının iddia ve isnat edilen yolsuz işlerle ve israflarla alâkalı bulunmaları ihtimali olanlardan....» bahsedilmektedir ki biz bunu hiç de samimî ve ağırbaşlı bulmadık. Hattâ daha ileri giderek bu sözlerde bir nevi tehdit ve gammazlık sezdik. Müsterih o- | Talebe Federasyonu’na resmen mü-lunsun eğer- dünkü suçlardan bu- racaat ederek Federasyon bünüesi-gün Demokrat Parti saflarına geç- ne girmeyi talep etmiştir.
miş olanlar varsa, (ki biz bunu | Bu müracaa, Federasyon tara-varM , ,1,. fmdan büyük ₺,r memnunlukla
karşılanmış ve icabeden formalitelerin tamamlanması için halen Brüksel'de bulunan Federasyon temsilcisi Mükerrem Taşçıoğlu’na gerekli talimat verilmiştir.
İmar Bankası mümessilleri
(K.) olduğu kı-
Türkiye Millî Talebe Federasyonuna yeni bir iştirak
Lozan’da tahsil eden Türk lebeleri tarafından 1912 sinde kurulan ve bugüne 1 bilhassa mütareke .11-----------
geniş faaliyetlerde bulunan Türk Talebe Cemiyeti; Türkiye Millî
ta-
kadar, yıllarında,
varid görmüyoruz) onlar da mesul olmaktan kurtulamazlar. Artık tek parti sisteminin himayekâr devri kapanmıştır. Kanun bütün jnâna ve şümuliyle işlemeğe başlamıştır, siz, biz, yoktur, bütün partiler de vatandaşlar gibi kanun karşısında hak ve mesuliyetlerde müsavidir. Halk Partisinin efkârı umumiye karşısındaki bu jestinin hakikî değer ve mânası gelecek günlerin ışığında daha iyi anlaşılacaktır.
Son seçimlerde millet, Halk Partisinde tabiî bir tasfiye yapmış oldu, kendileri de. Dolayısiyle yakalarını kaptırdıkları bazı şahıslardan kurtulmuş oldular, belki arada kay bertiklerine üzüldükleri faziletli uzuvları da vardı. Ne yapalım ki, millî irade bu tabiî tasfiyeyi yaparken şu veya bu diyeayıramazdı. .......... j __________________*
Biz Halk Partisinin mânevî şah- . mıyan bir zamana tehir etmiştir, sietinin, memlekette şuurlu ve kuv vetli olmasını, muhalefetin lüzum- | luluğu bakımından da her türlü zan ve şüpheden kurtulmuş olarak mu-rakaba gibi ulvî ve vatanî bir vazifeyi ifada devamını görmek istiyoruz.
Bütün tenkidlerimiz şahıslara ve aralarında bu memlekete hizmet etmiş sayğı değer insanlara değil millet ve memleket menfaatlerdi | ihmal etmiş, hatalar işlemiş mura-kabadan mahrum tek parti sisteminin doğurduğu bencil zihniyete karşı olmuştur.
Milletlerarası imar ve kalkınma bankasından Mr. Stwart Mason ile Mr. Eugene Troy dün sabah şehrimize gelmişlerdir.
İNGİLİZ TEPKİLİ UÇAĞININ PİLOTU HASTALANDI
Ankara, 9 (a.a.) — Dün şehrimize gelmesi beklenen İngiliz tepkili uçağı, pilotunun Bağdad’ta hastalanması yüzünden gelişini belli ol-
Kiralık Dükkân
Samanpazan Kurşunlu Cami karşısında kârgir dükkân. Müracaat Atpaz&rı No. 313 Tiftikçi Ahmet Yazıcı. (2202)
İlân
Bir Betoniyer, bir de Beton düğme makinesi satın veya kiralanacaktır. Vermek istiyenlerin aşağıdaki adrese müracaatları.
Sanayi Caddesi, Yüzbaşıoğlu Ap. Kat- 2 No: 6. Telefon: 17923. (2253)
I
I
OTEL — GAZİNO ve LOKANTALARA
TAKSİTLE
Osman Şaplakoğlu Sandalya-lanndan almak isterseniz, FAHRETTİN YAKAR Ticaret evinden temin edebilirsiniz. Perakende satış da yapılmaktadır.
Adres: Bankalar caddesi İnebolu sokak (Karpiç altında)
No. 13 Telefon: 15715 (2162)
omutanlık ayni zamanda bir ilim ve sanattır. Komutanlık ilminin de, bütün ilimler gibi, hususî metodları vardır ve belli
bir bilgi kategorisini etüd eder. Komutanlık sanatı ise, bilgiye dayanılarak komuta metod ve tekniklerinin tatbiki şekilde kullanılmasiy-Je alışma, deneme ve gelişmelerle öğrenilir. Komutanlıkta ilim ve tecrübenin yerlerini ve ehemmiyet derecelerini çok iyi ve açık olarak tesbit etmek lâzımdır. Çünkü bir devletin askerî politikası, bir ordunun komutanlık doktrini ancak buna bağlıdır.
I
Tecrübeye birinci derecede kıymet veren devletlerin komutanlık politikalarında yaş ve sıra önde gelir; ilmi öne alan devletlerde ise şahsî enerji, bilgi, istidat ve kabiliyet birinci mevkii alır.
Tecrübe, komutanlık sanatını fiilen yaparak mümarese edinmektir. Harp metodları, şartları ve teknik- a „ e leri çabuk değişmelere uğramadığı tanlar be]irdi-zamanlarda tecrübeli komutanlar 1 büyük bir kıymeti haizdi. Cengiz, Batı seferine hazırlanırken yaptığı harp meclisinde eski komutanların artık ihtiyarladıklarından bahsetmesi üzerine ihtiyar Subutay ve Kurtcebe ayağa kalkarak verilecek emirlerin tamamiyle ifasına hazır olduklarını söylemişlerdi. Hakikatten bu iki ihtiyar komutan tekrar oruların başında olarak tecrübelerini kullandılar ve büyük seferler yaptılar, zaferler kazandılar. Çünkü bu komutanların ihtiyarlık zamanlarındaki harp usulleri, gençlikleri zamanındaki usul ve prensip lerdenf arldı değildi.
Bir harp içinde tecrübe edinen komutan, ayni harbîn devamı esnasında başka bir cepheye gidince o-rada evvelki tecrübelerinden istifade edebilir. Çünkü harp şartlan umumiyetle aynidir. Fakat harp tecrübelerinin çoğu, bir harpten diğerine geçmez. Harp metodları, ilim ve tekniği öyle hızlı bir tekâmül takip ediyor kİ İkinci Dünya Harbinin tecrübeleri artık Üçüncü Dünya harbi için büyük bir kıymet göstermiyecektir. Bu böyle olunca şüphesiz ki birinci dünya harbinin ve bizim İstiklâl Harbimizin -tecrübeleri de ancak tarihî kıymetleri haizdirler.
İkinci Dünya Harbi başladığı zaman İngilizler evvelâ tecrübeli komutanlarını bir daha denediler ve başarısızlıklar üzerine o zamana kadar adları pek bilinmiyen askerleri iş başına getirdiler. Amerikalılar 1914 harbinin bütün tecrübe li komutanlarını bir tarafa bırakarak yarbay ve albaylardan tümen kolordu, ordu komutanı ve başko mutan yaptılar. Fransızlar, harpten önce Albay De Gaull’ün ihtarlarım ve tenkidlerini dinlemediler. Flan-dres bozgunundan sonra ordunun başına getirdikleri diğer bir tecrü beli general de, 35 generali emekliye ayırmış olmakla beraber vaziyeti düzeltemedi.
Rusların da tecrübeli generalleri harbin ilk aylarında ve hezimetle: içinde tasfiyeye uğradı ve harbin ateşleri içinde yeni ve genç komu-
JJki büyük zaferlerin çoğu en yaşlı lir ve en tecrübeli değil en genç ve en If kabiliyetli askerler tarafından ka-| âzamlmıştır. Tarihin muzaffer komu ■Atanlarının yaşlarına bir göz atmakla bu hakikati daha iyi anlamış o-uruz: İskender, Arbela muharebesinde 25 yaşında idi; Pyrrhus, Ascu-'.um muharebesini idare ederken 39; Anibal, Kan muharebesinde 33; Se-;ar, Lyons muharebesinde 44; Theo-ioric, Sontius • muharebesinde 35; Charles Martel, Tours muharebesinde 44; Charlmagne, Pavia'da 32, Salâhaddin Eyyubî Suriyeyi fethe-lerken 36; İsevçli XII. Şarl 26; Büyüle Frederik, Rossbach da 45; Va-nngton başkomutanlıkta 49; Masse-na, Riveli muharebesinde 41; Napol-yon, Yena’da 37 yaşında idiler. Bun-'ara daha yüzlerce misal eklenebilir. Eski Türk hakanları, Osman!ı Padişahları ordularının başlarına 10 - 30 yaşlarında geçerlerdi. Gazi Osman Paşa Pilevnede 45 yaşında di. Atatürk Anafertalarda 34, Başko •nutanlık muharebesinde 41; İnönü Kolordu komutanı olduğu zaman 31, Garp cephesi komutanı iken 37 yaşında idi. Tarih etüdünden anlaşılıyor ki en verimli komutanlık ya-;i ortalama olarak 30 - 49 yaşlan arasındadır. Demek oluyor ki değerli komutan olmak için mutlaka çok yaşlanmak zarureti yoktur. Corneille der ki : «Değer, senelerin sayısını beklemez.». Tecrübenin değeri müşahedeye tâbidir. Müşahede ise doğru ve tam bilgi kazanıldıktan sonradır ki ancak bir kıymet ifade eder. Bu sebeple okumamış, okumayan, tetkik ve tetebbü yap-mıyan eski ve tecrübeli komutanlar gelecek bir harpte, faydalı olmak şöyle dursun tehlikeli surette zararlı olurlar. Bunun içindir ki bütün dünya ordularında bilgiye, şahsî kudret ve kabiliyete tecrübeden daha üstün değer verilmektedir.
Gelecek yazımızda komutanlıkta
| Harpten sonra Amerikalılar, muzaffer başkomutanlarım ancak üç yıl ordu başında tuttuktan sonra emekliye ayırdılar. Amerikada yüksek komutanlık âzami müddetleri üç - dört yıl olarak tahdit edilmiştir. Orada, bizde olduğu gibi l 10 . 15 yıl kolordu ve ordu komutanlığı 22 yıl genelkurmay başkanlığı yapmak kanunen yasaktır. Barış zamanında yüksek komuta mevkilerinde uzun müddet kalmak faydalı değil zararlıdır.
Tecrübeler ancak ilmin devamlı haddesinden geçmek suretiyle hayatiyetlerini devam ettirebilirler. Yeni teknik, yeni icatlar, eski tecrübelerin değerini büsbütün ortadan kaldırabilir.
Tecrübe teoriye ve ilme üstün olsaydı en eski askerlerin en iyi ko-1 ,„„ıuıua ttumuu
mutan olması lâzımgelirdi. Halbu- ilim konusunu inceliyeceğiz.
So lîılc ofst
Bahçeli Evler civarı Tasarruf Evler Kooperatifi birinci caddede 2646 ada 7 parsel 771 metre arsa metresi on liradan a-c^le satılıktır. Su, gaz, elektrik, telefon tesisatı arsanın yanındadır. 14033 No. lu telefona müracaat edilmesi rica olunur.
(2262)
ZAYİ — Eskişehir belediyesinden 12-6-942 gününde 553 No. lu şoför ehliyetimi kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisi hükümsüzdür.
Niyazi Unsal (2261)
Muh rn f )sot
kıymetli bir arsa
Acele olarak satılıktır. Ana-fartalar civarı Işıklar caddesinde köşe başı 11 ve 23 metre cepheli 292 metre imar parselli arsa. Metresi 80 liradan satılıktır.
Arzu edenlerin 14033 telefona müracaatları rica olunur
Mustafakemalpaşa Belediye Başkanlığından
1 — İlçemizde yaptırılacak olan soğuk hava deposunun inşaatı kapalı zarf usulile eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 —İşin muhammen bedeli (29 732) lira 1 kuruş olup geçici güvenliği (2229) lira (90) kuruştur.
3 — Tahhüt işinin yapılmış esas larını tesbit eden özel şartname Belediye Fen İşleri dairesinde bedelsiz olarak görülebilir.
4 — Eksiltmeye girmek için ka nunî ehliyeti haiz olmak şarttır.
5 — Talip olanların 20/6/950 tarihine rastlayan Salı günü saat
15 te Beled;ye Encümeninde bulun maları lâzımdır.
6 — Teklif mektupları ihale vak tinden bir saat evvel Başkanlığa verilmiş olacaktır.
7 — İhaleyi yapıp yapmamağa Belediye muhtardır.
f
Şoför namzAtlerire müjde
Ehliyet sınavında muvaffak olmak istersiniz değil mi?
O halde imtihan soru ve cğ vaplarını taşıyan (soru ve cevaplı oto tekniği, semtler, seyrüsefer ve yol işaretleri) kitabını mutlaka okuyunuz.
Yazanı İbrahim Orga
Satış yerleri: Akba, Akay, Berkalp, Çankaya ve Haşet Ki-tapevleri. Tel: 15315
Türk Eğitim Derneği Ankara- Yenişehir
Lisesi Müdürlüğünden:
Halkı düşünen belediye g elediye, deyince insanın aklına, bir şehrin halkının hizmetine koşan, onun yolunu, elektriğim, suyunu, ısınmasını temine uğradan ve bu mesaîden dolayı hiç bir zaman kâr gayesi gülmeyen bir müessese gelmektedir.
Hakikaten, bu gibi müesseselerin birinci vazifesi umumun menfaatini gözetmesi ve vatandaşların (saadetine çalışmasıdır. Belediye, uğraşacak, halka bol su temin e-decek, yolların düzgün ve rahat gidilebilecek bir hale gelmesine uğraşacak, otobüs, tramvay, taksi gibi vasıtaların intizamını ve u-cuziuğunu sağlıyacaktır.
Bütün bu vazifelerin sırtında olmasına göre, bu müesseselerin tamamen feragatla çalışması ve ticarî bir şirket gibi sene sununda bilançosunu kârla göstermemesi lâzımdır.
Senelerce, katlanmak mecburiyetinde kaldığımız eski iktidarın, küçük mikyasta bir niimunesf^nâ lan bugünkü belediyemizin, maalesef, şehir halkının hiç bir ihtiyacına kâfi derecede faydalı olamadığı meydandadır.
Bugüne kadar olan mesaisine baktığımız zaman, belediye çalışmalarının hiç de halk lehinde olmadığını görmekle üzüntü duy -maktayız. En birinci sıhhat vasıtamız olan su, tam kendisine lüzum hissedilen yaz aylarında muntazam gelmemekte, elektrik, ha-vakazı gibi, medenî bayatın, en lüzumlu maddeleri için avuç dolusu para vermekteyiz.
Otobüs işine gelince, onun derdini de çok şükür hepimiz bilmekteyiz. Fevkalâde az elektrik sarfeden trolleyibüslerde fahiş fiatlarla seyahat etmekteyiz. Buna mukab I miadını doldurmuş, hurdalaşmış, her tarafı ayn ses
çıkaran ecel beşikleri içinde tecelli ‘ ücreti ödememiz dolayısiyle, bir parça müteselli oluyorsak da, sonunda verilen paranın acısı içimize çökmemesine mani olamıyoruz. ,
Bu nakil vasıtalarına bu kadar çok para vermemize mukabil, i-darenin buna kanaat etmediğini i de hayretle öğrenmiş bulunuyo- | ruz.
Meselâ, her sene şehrimizi neş’eye garkeden Muammer Karaca tiyatrosunun, temsillerine gi- ’ den halkın, geç vakit evlerine dönmesini temin eden sura sıra o- . tobüslerin oraya nasıl geldikleri- I ni bilmem, bilir" misiniz?
Biz ,kendi hesabımıza, bunuı*.. belediye tarafından düşünülerek ■ temin edildiğini zannediyorduk, ı halbuki, her binen yolcunun bilet ücretini vermesine rağmen, i-dare oraya otobüs göndermek için ( her akşam tiyatro idaresinden elli küsur lira almakta imiş!
Bunun için de mazeret olarak, «mesai harici» diye bir kulp takıyormuş. Şehir işlerinde âmme hizmetinde çalışmanın, bir fera- | gat meselesi olduğunu yukarıda j da söylemiştik. Bu sebeple- mesai ! dahili, mesai harici diye Çir meselenin,bu gibi işlerde mevzuu-bahs olamıyacağını belediyenin, her saat, her zaman ve her yerde I vatandaşa hizmetle mükellef bulunduğunu bildirmek isteriz.
Sırf sanat aşkiyle, büyük fe- i dakârlıklarla bizleri neş’eye garkeden artisleri belediyenin kedere boğmasını, biz kendi hesabımı- I za doğru bulmuyoruz.
Bununla beraber yakında yapılacak olan yeni belediye seçimlerinde artık, bu zihniyette olav ve vatandaş lehine hareket evirmemek düşüncesinde bulunanların seçüeceğini zannetmiyor, her şeyin ancak o zaman düzeleceğine inanıyoruz.
__________Hikme) YAZICIOĞLU
r
Okulumuzun daimî öğretmen lik kadrosuna; Ortaokul ve Liselerde öğretmenlik salâhiyetini haiz bir kadın ve bir erkek iki beden eğitimi, bir müzik ve bir de resim - iş öğretmeni alınacaktır.
İsteklilerin şartlan öğrenmek üzere Okul Müdürlüğüne başvurma-(3860)
CEMİYETTE
Knopfler hiddetle dönüp Fer nande’i azarladı. Fransızca konuştuğu ve şivesi çok bozuk olduğu için ne söylediğini anlaya madım.
Hastahanede, beni küçük bir odaya götürdüler. Yüksek bir yatağa yatırdılar. Tavanda, yatağın hizasından, duvann ren-glyle bir örnek üç büyük boru geçiyordu. Edith yanıma oturarak elimi tuttu. Fernande gitti, çünkü sabah olmuş, iş saati gelmişti. Fakat giderken akşam altıdan sonra yine geleceğini ve o zaman Madam Glicksman’a ait olan yastığı alıp götüreceğini söyledi. Edith’le bir müddet kapının önünde alçak sesle koııuş. tular. Bir kelime anlamadığım halde ne konuştuklarını biliyordum. Nihayet Doktor Knopfler yanlarına gitti. O zaman «Hayır. Katiyen olmaz- dediğini duydum.
Olup bitenden karımı haberdar edip etmemek meselesini münakaşa ediyorlardı. Doktor Knopfler’in buna mâni olması beni çok sevindirdi. Ona karşı âdeta bir minnet hissi duydum. Şimdi artık ben de hastalığımın icaplarını kâfi derecede bili/or ve şiddetli bir heyecanın hiç de
rozan . FEREhO MOLNAI
iyi gelmlyeceğitıl düşünüyordum. Nihayet Fernande gitti. Edith’ le Doktor Knopfler de odadan çıktılar. Hastabakıcı ile yalnız kaldım. Kadın, pençerenin yanında bir koltuğa oturmuş dışarıyı seyrediyordu. Koridorda sesler vardı. Dirileri konuşuyorlardı, fakat kimler olduğunu an-lıyamıyordum. Neden sonra, bunların yine Edith’le Knopfler olduğunu ve hâlâ kanma haber verip vermemek meselesini münakaşa ettiklerini anladım. Bu sefer münakaşaya hastahanenin doktoriyle sesini tanıyamadığım bir adanı da karışmıştı. Anlaşılan Doktor Knopfler, yavaş yavaş kızmağa başlıyordu. Çünkü bağırıyordu. Hastahane doktorlarının, hakkımda hiç bir şeyi bilmediklerini hastalığımın nc gibi şartlar altında başladığına dair fikirleri olmadığını söylüyordu. Karımın buraya gelme-
siyle, bende, meş’um olabilecek bir heyecanı dâvet edeceklerini, buna asla müsaade etmiyeceği-ni haykırıyordu.
Hastahane doktoru:
— Fakat buna mecburuz, kaide budur, diye ısrar ediyordu.
O zaman Doktor Knopfler â-deta yalvarıyordu:
— Vaziyeti anlamağa çalışın lütfen, diyordu. Hastam evli bir adamdır. Kriz, sabaha karşı, metresiyle yatarken geldi. Karısı onun metresinin evinde olduğunu hattâ bir metresi olduğunu bilmiyor. Bir skandal olursa, karısı buraya gelirse, hattâ hiç bir şey söylemese bile, hastam vaziyeti anlıyacak olursa, işin avakıbinden ben mesul değilim. Ve şimdiden şunu söyll-yeyim ki, bu pek büyük bir tıbbı hata olacaktır.
Öteki sesler: «Kaide... nizam... kanun...* diye tekrarlıyorlardı
Doktor Knopfler İse:
— Muarızım... Buna katiyen muarızım diye haykırıyordu.
O- halimde bile, Doktor Knop-fler’in ıbentlen ziyade Edith’i himaye etmek istediğini düşündüm. Kızı rezaletten kurtarmanın çaresini arıyordu. Nihayet Hastahane hekimi de kızdı. Doktor Knopfler’in hastahaneye girmeğe. bele burada emir vermeğe hakkı olmadığını söyledi. Doktor Knopfler için yapılacak en iyi iş derhal çıkıp gitmekti. Kavga kızıştı. Öteki doktorların, Doktor Knopfler’den «yabancı», «mülteci* diye bahsettiklerini duydum. Doktor Knopfleı bağırıyordu. Nihayet ötekilerden biri :
— Bağır ma be adam... dedi. Ne oluyorsun?...
— Bağırırsam ne olurmuş?...
— Şimdi seni kapı dışarı ettiririm.
Ne İse ki morfinin tesiriyle sızıyordum. Kavganın sonuna İşitemedim.
♦
ON YEDİNCİ FASIL
Yazabiliyorum. Her gün bir iki saat, bu sayfaları karalıyorum. Yataktan çıkmama izin yok. Doktorlar, bidayette, hayatımın bana heyecan verebilecek sahnelerini yazmama müsaade etmemişlerdi. Beni arzum üzerine Edith ısrar etti. Tekrar muayeneden geçtikten sonra, yazmak müsaadesi verildi. Bu bana, annemin her zaman anlattığı bir hikâyeyi hatırlattı. Ölmek üzere olan bir dostun hikâyesi... Bu adama alkolü katı surette yasak etmişlerdi. Günün birinde hasta adam etrafındakilerden bir bardak bira istedi. Yakınları hayret içinde kaldılar ve tabiî birayı vermediler. Doktor geldi. Hastayı gözden geçirdikten sonra: «Verin...» dedi. «Ne kadar verelim doktor?» dediler, kadar isterse verin....»
Benim hikâyem de böyle. Bana da verilen müsaadenin manası bu. Fakat her ne olursa olsun, yatakta istediklerimi yazabiliyorum ya...
★ (Devamı var)
LÜZVMLV TKLKFONLA»
Yangın ......
Sıhhi İmdat ... rreni er ....
Hava Yollan .
Yataklı Vagonlar Elektrik .....
Su Ama .......
Havagaaı .....
eüyük Ankara Ulua
Yen)
Fart
8wn«
•1 12021 14881 11064 248 44 21071
US44
★ IİRII ALAI VI «Ğl-ENCy T5RÎ.JRS3
(15421): Kadm atlsmaa. (2343?.)- Bttvey» yıiduu (222M): Çiçeklen Nrn.
cUitrc •evril!
14444); Kırnıı»ı ftner, pay»» filruıyaı: ovalli 21131): Mutu® katil, kar» rünea
(1(W?2): Ucan kaplanlar, cer lak hafiye canils» n yuvMinda
(14871): Denizler hâkimi ' 13346): Trablua kahı-araa*».
Lorel Herdi ah»
«Ne
A
SUSAHANKLCA
Sakarya, Ankara, Yenişehir_
Sonra kumandanlara birer rer hitabetti. Evvelâ Hersek oğlu Ahmet Paşaya döndü: .
(Sen. Hersek oftlu.. Bürıkamdan
. . I U₺7abit* hürmetle eğilereK neme»
1 müsllkane bir tavırla-
Sahibi:
Adviye Fenik
Bu nüshada yazıişlerini fiilen idare eden: HİKMET YAZICIOĞLU Pası İri iği yer: GÜNEŞ MATBAASI
tine silâhla karşı’ aefeX, halit ta tereddüt gc
10-6-1*5*
ZAFII
Sayfa: 3
Bitaraflık fikri
RADYO•TELEFON»TELGRAF HABERLERİ)
Harriman önemli bir demeç verdi
A vrupanın silâhlanması bahis
• " konusu edildiğindenberi, bununla ilgili olarak ortaya atılan türlü mülâhazalar arasında, bugün hâlâ taraftar ve müdafileri bulunan bir bitaraflık fikri de vardı. Bu kanaati müdafaa edenlere göre, Avrupa ne Doğu, ne Batı blokuna iltihak etmeli, iki büyük kuvvet arasında bir «üçüncü kuvvet» olarak kalmalıdır. Yine bunlara göre, Avrupa, Doğunun totalitarizminden olduğu kadar Batı’nın İktisadî taz-y i kından da mâsun kalmalıdır. Av-rupanın Avrupa alarak yaşayabilmesi, hayat ve medeniyetini muhafaza edebilmesi için bitaraf kalması lâzımdır. Ancak bu suretle bir Avrupa medeniyetinin bekası ve belki de iki dünya görüşü arasında şiddetli bir müsademenin önlenmesi mümkün olacaktır.
Soğuk harbin ve silâhlanma faaliyetinin hay ve huy’u arasında u-falanıp giden ve muayyen bir siyasî görüşten ziyade az çok müphem arzu ve kanaatler halinde ya-şıyan bu fikir, son günlerde Times gazetesinin Fransız gazetelerinde de akisler yaratan bir makalesiyle yeniden tazelenmiş bulunuyor. Times, bazı Fransızlara atfettği bu tarafsızlık arzusunun ne kadar beyhude ve ne kadar tehlikeli olduğunu kaydettikten sonra, bu fikri serdedenlerin başlıca delillerine hücum etmektedir.
Tarafsızlara göre, silâhlanmak, komünizm istilâsından kurtulmak için müessir bir çare değildir, çünkü silâhlanma masrafları Avrupa memleketlerinde komünistler için müsait şartlar hazırlamaktadır. O halde silâhsız bir tarafsızlık mı i-dame etmek lâzımdır? Bu takdirde, komünist blok bu tarafsızlığa ne dereceye kadar riayet edecektir? Böyle bir tarafsızlığın yaşayabilmesi için bunu Amerikanın garanti etmesi lâzımdır ki, Amerikan kongresinin bundan ne gibi fayda mü lâhaza edeceği asla belli olmamakla beraber, bir an için böyle bir tarafsızlığın sağlandığı farzolunsa dahi, Avrupa bu tarafsızlığı ile nesini müdafaa edecektir? Zira Avrupa ve Avrupa medeniyeti denen şey, sadece kıt’a üzerinde büzül-ı» müş bir topluluk değildir. Bugün Avrupa medeniyetini temsil ettik-lerini iddia eden başlıca memle-1 ketler bu medeniyeti Akdeniz, Yakın ve nihayet Uzak Doğu sayesinde kurmuşlardır. Halbuki bugün bu ı bölgeler de tehdit altında bulunmaktadır. Hindiçinî'de Amerikan silâhlariyle komünistlere karşı mücadele edilirken Pariste tarafsızlıktan bahsetmenin; Malezyada komünist «haydut» lara cihad eçılır- 1 ' ken Londra’da bir ada ve milletler ; camiası siyasetinden dem vurmanın i
I abesliği ortadadır.
Tarafsızlık fikrini müdafa edeııle-! rin, bu tarafsızlıkla evvelâ neyi,
1 kime karşı müdafaa etmek istedik-
leri pek iyi anlaşılamıyor. Kurdukları medeniyet ortadadır ve nüfuz ve istilâsından kurtulmak istedikleri iki kuvvet de yani totaliter komünizm ile liberal kapitalizmin I ikisi de bir bakıma yine bu «medeniyet» in eseridir. Bu itibarla,
I Avrupanın tarafsız kalmıyına, bünyesi itibariyle imkân yoktur,
II denebilir. Tarafsız bir Avrupa, büs-I bütün başka tarihli şartlar altında, ( -teşekkül edebilir miydi sualine de V - ^r yoktur, zira o şartlar tahakkuk
etseydi, taraf tutma veya tarafsız kalma mülâhazalarına zaten lüzum ve mahal bırakmayabilirdi. Bugün, artık tercih hakkını kullanmak i-çin vakit çok geç görünüyor. Avrupa, mecburen, kendisine en yakın kültüre, iktisadi sistemine en çok müsamaha eden sisteme bağlanmak zorundadır. Bu kültür ve sistemin Avrupanın bünyesinde ne gibi tesirler yapacağı meselesi başka bir bahistir.
Mücahit Topalak
I
*
I
(■
5
Dünya tülün istihsal durumu
Nevyork Radyosu, (Basın - Yayın) — Amerika tarım bakanlığının bildirdiğine göre, Haziran 1950 de biten 12 aylık devre içindeki dünya tütün haşatı miktarı 3.240,000 ton olanak tahmin edilmiştir. Bakanlık muntazaman neşrettiği «Harici Piyasa ve Mahsulât» dergisinde Türk tipi tütünün dünya piyasasında hâlâ mühim bir yer işgal ettiğini bildirmektedir. Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya’daki mahsulün evvelkilerden fazla olduğu bildirilmektedir. Güney Afrika’da da Doğu tipi tütün ekimi artmıştır. 1949 -50 ekim yılında Türkiye, İran ve Hindistan’da vukua gelen artış Çin’deki fazla azalışı karşılamakta-
İlân
Tahminen üç milyon kilo sebze 100 kilometre mesafeli Beypazann-dan Ankaraya naklettfrileceğin-den, ehven fiatla çekecek müteahhide verilecektir.
Şerait Beypczarında Bahçıvanlar Birliğinde öğrenilebilir. (2205)
Avrupa tediye Birliğine doğru
Birliğin ilk sermayesi Avrupaya yaı dım fonundan ayrılacak
Vaşington, (a.a.) — Averell Harriman, yaptığı bir basın toplanışında şu demeçte bulunmuştur:
İngilizler, Schuman plânına iştiraki ısrarla reddetseler dahi bu plânın Avrupa birliğine çok büyük bir yardımı dokunacaktır.
Mamafih İngiliz hükümetinin de Schuman plânına dahil olması çok arzu edilir.
Marshall plânı fevkalâde büyükelçisi, Avrupa çelik ve kömür kaynaklarının birleştirilmesi işine, İngiltere’nin yakında katılacağına emin olduğunu söylemiştir.
Harriman, Avrupa İktisadî işbirliği çerçevesi dahilinde sarfe-dılmek ezere ayrılan 600 milyon doların bir kısmının Schuman plânını tatbik için kullanılabileceğini ileri sürmüştür.
Harriman'ın ayrıca işaret ettiğine göre bu 600 milyon doların bir Ikısmı gayet yakına tatbik sahasına girecek olan Avrupa tediye ■ sil edilmesi lâzımgeldiğini sözlerine birliğine ayrılacaktır. Ayni zaman- I ilâve etmiştir.
da Avrupa çelik ve kömür kaynaklarının birleştirilmesine lâzım olacak krediler için halen hiçbir resmî teklif yapılmamıştır.
Harriman, sözlerine devamla demiştir ki:
Schuman plânı, geçen Nisan ayından beri Avrupa’da teşebbüs zihniyetinin yeniden canlandığına işaret etmiş ve demiştir ki:
Bu plân hiçbir zaman kartellerin ihdası için ele alınmamıştır. Bilâkis Schuman plânı, jstdhsalî arttırmağa ve daha geniş ve serbest pazarlar yaratmaya yarıyacaktır.
Harriman, Avrupa kömür ve çelik kaynaklarının birleştirilmesi işini idare edecek olan yüksek makamın teşebbüs zihniyetini elden bırakmamak mecburiyetinde öldüğünü, bu makamda Avrupa menfaatlerini koruyacak kudreti haiz devletlerin ve ayni zamanda kartellerin bitaraf şahsiyetlerinin tem-
Hindistan önemli
bir karar aldı
Doğu Aimanyanın tek taraflı hareketi
Libyanın istiklâli tasarısı etrafında
Bingazi, (a.a.) — Emir Muham-med îdris El Sunusi, yarın ilk defa olarak Bingazi’nin istikbali ve Libya’nın birliğine dair plânlar hakkında müzakerelerde bulunmak için Birleşmiş Milletler müşavere konseyindeki Fransız, İtalya ve A-merikan murahhaslarıyla görüşe-
Birleşmiş Milletlerin geçen Kasım ayında aldığı bir karara göre, üç eski İtalya müstemlekesi olan Trablus, Bingazi ve Fizan'ı içine alan Libya'ya 1952 Ocağına kadar istiklâl verilecektir.
I
Yeni tip bir uçak savar topu
Vaşington, (a.a.) — Evening
Star gazetesinin yazdığına göre, A-merikalı askerî uzmanlar radarla işleyen ve bir kişi tarafından kullanılabilen yeni bir uçaksavar topu yapmağa muvaffak olmuşlardır.
Bu toplarla teşkil edilen bir batarya 20.000 metre yükseklikte ve saatte 1600 kilometre süratle de hareket etse ayar edilebilen patlayıcı füzelerden mürekkep hakikî bir mermi perdesi germektedir.
Öte yandan gene Evening Star gazetesi, aşağıdaki yeni silâhların mevcudiyetini açıklamaktadır:
1 — Çok süratli bir atış kabiliyeti olan yeni bir uçaksavar topu;
2 — İkinci dünya harbinin sonlarına doğru kullanılan «Bazzoka» tipi silâhların yeni bir modeli;
Bu silâhlar delici tesiri yüksek olan mermiler atmaktadır.
3 — Mıknatıslı olmayan ve bundan dolayı gayet güç keşfedilen yeni bir kara mayni.
HER GÜN BİR HÂDİSE
Marie-Therese öbür dünyaya dair
hiç bir şey hatırlamıyor
Giden geri gelmez derler. Ölümün eşiğinden adım atanlardan birinin olsun geri geldiği görülmemiştir. LSjdn, hayat nerede biter? Ölüm nerede başlar? Çaresiz ve kat’i ademin başlangıcı neresidir? İnsan hakikaten ne zaman ölür? Tıbbın, ve cerrahinin müdahaleleri muhakkak ki bu sınırı hayli müphem bir hale getirmiştir.
Kalb durunca insan ölür mü? Bu inkıta ne kadar sürebilir? Kalbi tekrar harekete getirmek ne zaman ve hangi şartlar altında mümkündür? Bu küçük kızın başından geçenler size bu hususta bir fikir verebilecektir.
★
Güney Afrika yuvarlak masa konferansına iştirak edilmeyecek
Yeni Delhi, (OHH) — Güney Al-rikada bulunan Hintli ve PakistanlIların vaziyetlerini görüşmek üzere yakında toplanması kararlaştırılmış olan Yuvarlak Masa konferansına, Hindistan iştirak etmiye-ceğini Güney Afrika hükümetine bildirmiştir. Buna sebep konferansta hakim olması lâzım gelen anlaşma ruhuna tamamiyle zıt olarak telakki edilen Afrikadaki renkli ırka mensup insanların ayrı ayrı sahalarda yaşamaları mecburiyetini ortaya koyan bir kanun lâyihasının acele olarak Güney Afrika parlamentosunda kabulüdür. Bu yeni kanuna göre, Afrikada oturan renkli ırka meDsup halk beyazlardan ayrı yerler ve mıntakalarda oturmak zorunda kalacaklardır. Hindistan hükümeti bu konferansa katılmayacağını Güney Afrika hükümetine resmen bildirmiştir.
Japon komünist j azor ları haKkında tedbir
Londra Radyosu, (Besin _ Yayın) — Japonya’daki müttefik işgal kuvvetleri başkomutanı general Mc Arthur, Japon hükümetine, bir Japon komünist gazetesinin yazarlarının yazı yazmaktan men edilmesini emretmiştir. Bu gazetenin 17 yazan bundan böyle Japonya'nın İçtimaî hayatında herhangi bir rol oynamaktan da menedilmiştir.
Polonya hududu hakkında varılan arlaş ma “protesto,, edilecek Frankfurt, (a.a.) — Doğu Almanya başkanı Wilhelm Pieck, Polonya başkam Boleslav Bierut’a yolladığı bir mektupta, Öder - Ndisse hattını Almanya ile Polonya arasında daimî hudut olarak tesbit eden Varşova anlaşması, Almanya ile Polonya arasındaki münasebetlerin asırlarca müddet zehirlendiği tarihin karanlık bir sahifesini kapamaktadır, demektedir.
Mektupda, «anlaşma memleketlerimiz arasında yeni ve sıkı bir işbirliği için lüzumlu şartlan yaratmıştır.. Diye ilâve edilmektedir.
Bonn, hükümeti protesto edecek
Bonn, (a.a.) — Doğu Almanya hükümetinin Öder - Neisse hattını hudut olarak tanıması, Bonn’un müttefik ve Alman siyasî çevrelerinde hemen hemen ayni tepkileri uyandırmıştır.
İşaret edildiğine göre, Doğu Almanya hudutlarına yapılacak herhangi bir değişikliğin, galip devletler ve temsilî Alman hükümeti arasında sulh andlaşması, imzalanırken ileri sürülmesi lâzımgelirdi.
Bonn parlâmentosunun toplantısı 13 Hazirana talik edilmesine rağmen, parlâmentonun Polonya hükümeti ile Doğu Almanya hükümeti arasında varılan anlaşmaları resmen protesto etmesi ihtimal dahilindedir.
Fransaya silâh teslimatı
Vaşington, (a.a.) — Askerî yardım programı çerçeveci dahilinde Fransız askerî kuvvetlerine bir nevi füze ve geçen harpten kalan A-merikan stoklarında mevcut olan orta büyüklükte tanklar verilecektir.
Bu açıklamalar savunma bakanlığına mensup bir şahsiyet tarafından yapılmıştır.
Ayni açıklamalarda ilâve edildiğine göre, bu silâhlar Avrupa harp sahalarında gayet müessir bir rol oynamışlardır.
Ayni şahsiyetin ilâve ettiğine göre, Atlantik’in müdafaasında Fransa ön alanda rol oynamak durumun-
Nehru Endonezya parlementosunda konuştu -Yeni Delhi, (GHH) — Hindistan başbakanı Pandit Nehru Endonez-yanın başkenti olan Jakaryada Endo nezya parlamentosunda bir hitabede bulunmuş ve iki memleket arasındaki dostluk bağlarından bahisle iki memleket halkının el ele vererek işbirliği yapmalarının, hem iki memleket halkının refahı ve hem-de Asya ve dünya sulhü için çok önemli olduğunu söylemiştir. îki memleket arasındaki eski dostluk ve kültür bağlarından bahisle Baş bakan, artık Asya’dan müstemlekeciliğin el ayak çektiği cihetle şimdi bu memleketlerin iktisaden kalkınarak halkın hayat seviyesinin yükseltilmesine çalışmaları icabe-der.
Hindistan Eğitim Bakanı Türkiyeye geliyor
Yeni Delhi, (GHH) — Bugün resmen bildirildiğine göre, Hindistan Millî Eğitim Bakam Mevlana Ebul-kelam Azad İran ve Türkiye’yi ziyaret edecektir. Bu dostluk ziyaretinde Mevlana Ebulkelam Azad’a Hindistan Dışişleri Bakan yardımcısı Dr. B. V. Kesker refaket edecektir.
Amerikan orc'usur.da süvari sınıfı kalkıyor
Vaşington, (a.a.) — Birleşik A-merika temsilciler meclisi dün A-merikan ordusundaki süvari birliklerinin kaldırılmasına karar vermiştir. Bu tedbir yeni tasdik edilen bir kanun gereğince Amerikan ordusunun yeniden teşkilatlandırılması programı çerçevesi dahilindedir. Süvari yerine tank birlikleri takviye edilecektir.
Amerikan gazozları birayı andırıyor
Berlin, (Nafen) — Almanyada eskisi gibi bina içilmediğinden bira istihsali azalmıştır. Amerikadan gelen çeşitli gazozlar Almanların anane halini almış olan biraya meyil leri yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır. -1
Amerikan gazozlarına düşkün olan müşterileri cezbedebilmek üzere Alman birahaneleri şimdi de soğuk süt satmaktadırlar.
Bira ve şarap fabrikatörleri Alman hükümetine müracaat ederek Amerikan gazozlarının men edilmesi için tedbir alınmasını rica etmişlerdir.
eçen Aralık ayının dördünde on üç yaşında bir kız tam on bir dakika ölü kaldı.
Marie - Therese Gaile adını taşıyan bu küçük kız, bu tarihten bir ay evvel hastahaneye girmişti. Ba-yeux’ye 16 kilometre mesafede Cal-vades’da bir köyde oturan bu kızcağız doğruca köyünden geliyordu. Marie - Therese, hastahanede Plro-fesör Donzelot'nun servisine kabul olunmuştur. Köyünün eşrafından bir prenses, küçük kızı çok sevdiği için onu bizzat profesöre takdim etmişti. Küçük hasta ehemmiyetli bir ameliyat geçirecekti. 4 Aralık saat 9,30 da ameliyat başladı. Her şey normal olarak ilerliyordu. A-meliyat bitmek üzere idi. Sıra dikişe gelmişti. Fakat tam bu sırada hasta syncope'a düştü. Kalb on bir dakika müddetle hareketsiz kaldı. Cerrahlar, ellerindeki âletleri bırakmışlardı. İçlerinden biri:
— Kaybettik, diye mırıldandı.
Bununla beraber, ameliyatta hazır bulunan asistanlardan biri, «ölmüş» hastanın kalbine masaj yapmayı tecrübe etti. Dokuz dakika sonra bir mucize olmuş ve kalb yeniden çarpmağa başlamıştı.
Marie - Therese yeniden yaşıyordu.
Bugün, ölümden dönen küçük kız, annesine, babasına kavuşmuş bulunmaktadır.
Balleroy köyünde Galle’lerin evi, köyün kenarında, çamlık bir yerdedir. Babası dam aktarıcısıdır, köyde, iyi kalbli, kendi halinde insanlar olarak tanınırlar. Bu yüzden, küçük Galle’e musallat olan hastalık, köyde duyulan teessürü bir kat daha arttırmıştır.
Marie - Therese, muvakkat ölümden kurtulduktan sonra bir müddet hastahanede kaldı. Profesör Danzelot onu bir müddet daha yatırmak istiyordu, fakat küçük kız o kadar çok yalvardı ve ağladı ki, doktor taburcu kâğıdım imzalama» zorunda kaldı.
28 Ocak’ta Marie - Thereıîe evinde idi. Bir hafta sonra da köyde ilk gezintisini yaptı. Bu münasebetle küçük köy gazetecilerle dolmuştu. Gazeteciler derhal Marie -Therese’in yanına sokularak sordular:
— Evvelâ nereye gitmek istiyorsun?
— Papaza...
Köyün papazı zaten bu ziyareti bekliyordu. Küçük mutekidi görünce gözleri dolu dolu oldu. Fakat papaz, bunu bir mucize olarak ka-
Marie - Therese şimdi
bebeklerine kavuşmuştur.
bul etmiyordu.
— Allaha inandığım biliyorum, diyordu, fakat kalbi durduktan sonra neler olduğunu yine ancak Allah bilir...
Marie - Therese, başından geçen büyük macerayı küçümseyen bir hafiflikle fotoğrafçıların karşısında poz veriyor. Bütün korkusu tekrar Profesör Danzelot’nun eline düşmekten ibaret, çünkü profesör, hastahaneye hücum eden bütün gazetecileri kovalamış. Halbuki, küçük kız, fotoğraf çektirmeğe bayı-lıyordu.
Marie - Therese, bir müddet mektebe de gitmiyecek. Hiç bir rejime tâbi değil. İstediği gibi gezip oy-myacak.
Doktorlar:
— Mümkün meretebe serbest ol ması lâzım, diyorlar.
Marie - Therese'e «muvakkat ö-lüm» ü sırasında her hangi bir şeyi hatırlayıp hatırlamadığım soranlara şu cevabı veriyor:
— Hiç bir şeyi hatırlamıyorum.
Sade, hastabakıcı, abdestin var mı? dedi, yok dedim. O zaman yüzüme bir maske taktı. Çok tuhaf bir şey kokuyordu... Uyumuşum...
9.30 da başlayan âmeliyat öğle vakti bitmişti. Bununla beraber Marie - Therese öğleden sonra saat beşe kadar uyanmamıştır. Üç gün müddetle de kimseyi tanımamıştır.
Bü hususta yegâne resmî beyanat, ameliyatta hazır bulunan doktorlar dan Bayan Pithon tarafından yapılmıştır. Dokor Pithon remiştir ki:
— aKlb on dakika müddet hareket etmedi. Normal teneffüs ancak 42 dakika sonra başladı. Aramızda hiç kimse, şimdiye kadar böyle bir şey görmemişti.
Bugün, anne ve babası Marie -Therese’i bağırlarına basmışlardır.
Annesi arasıra meraklanıyor:
— Bu kızın teneffüsü muntazam değil gibi, diyor.
Baba daha filozof:
— Aldırma hanım, diye cevap veriyor, bırak uyusun... O neler görmedi ki...
Serbest Fıkra
Mehmet, çamaşırları yıka!
İktidar değişeli üç hafta ya oldu, ya olmadı. Bu kısa zamanda ise henüz büyük işlere başlanıp neticeleri alınmadı. Doğrusunu isterseniz, ne açlar doydu, ne de çıplaklar giyindi... Fakat buna rağmen herkeste bir rahatlık,gelecek günlere karşı bü yük bir emniyet var. Sanki herkesin karnı tok, sırtı pek gibi!...
Neden diyeceksiniz?
Birinci sebep şu: Millet kendi reyiyle iş başına gelen hükümete kendisi imiş gibi güveniyor. Onun tutumunu, gidişini, İsrafla mücadele zihniyetini beğeniyor; gelecek günlerde muhakkak hayırlı işler başarılacağına İnanıyor.
Hükümet de Allah tuttuğunu asan etsin! Onun bu gönül ferahlığını arttıracak tedbirleri bulmakta gecikmiyor. Hele son günlerde Savunma Bakanlığının aldığı kararları acaba beğcnmlye-cek kimse var mıdır, dersiniz?
— »■■■
Sar içiz ineli
Yurdumuzun müdafaa sistemini hiç bir suretle aksatmadan, kuvvetten düşürmeden tasarruf çarelerini bulmak, yabana atılacak bir iş midir? Milli Savunmada 6ö - 70 milyon liralık bir tasarruf imkânı azımsanacak bir yekûn mudur? Vakıa bu memle kette herkes, düşmana karşı savunmamızda her fedakârlığa ve her masrafa seve seve katlanır. Fakat ayni maksat, daha az bir masrafla yapılabilirse bunu da her fert, canü gönülden alkışlar.
Hadi, parayı masrafı bir tarafa bırakınız! Fakat ayrıca vatan hizmeti olarak askerlik devresinin 3 seneden iki seneye indirilmesini insan enerjisinin masrafı bakımından büyük bir kazanç değil midir? Şüphe yok kİ, en mukad-
des vatan hizmeti askerliktir; fakat bu arada binlerce yiğit ve çalışkan vatan evlâdının 3 sene müddetle tamamen müstehlik bir hale gelişi, hele bunların içinde birçoklarının emir eri olarak ev işlerinde kullanılması yazık israf ve günah değil midir?
Hükümetin aldığı bir çok kararlar arasında her vatandaşın sevinme payı başka başkadır. Kimi ezana sevinir, kimisi ucuzluk tedbirine!...
Fakat beni en çok sevindiren bu Mehmetçiklerin evlerden terhis olacağıdır! Ne yalan söyliye-yim; düşmana karşı savaşın, mukaddes bir vatanborcu olduğuna inanıyorum. Fakat, evlerde bulaşık hattâ çamaşır yıkayıp subayın bayanına hizmet etmenin de vatan borcu olacağına inanamıyorum!
Hele bu arada, bir de hor muamele ve zehir zembelek komutlar olursa!...
Vaşington Elçimiz
Ankaraya geliyor
Nevyork Radyosu, (Basın - Yayın) — Türkiyenin Vaşington bü -yükelçisi Feridun Cemal Erkin, Ankarada hükümetiyle istişarelerde bulunmak üzere 10 güne kadar Vaşingtondan hareket edecektir.
Feridun Cemal Erkin dün, Amerika Dışişleri Bakanlığına gederek Orta Doğu işleri bakan yardımcısı vekili ile 45 dakika süren bir görüşme yapmıştır.
Büyükelçi Eerkin senelik iznini kullanacak ve muhtemelen Ağustos sanlarına doğru vazifesi başına dönecektir.
Üç bin senelik b ir şehir harabesi
Bagdad, (Nafea) — Milâttan 1.000 sene evveline ait Nimrod şehri, İngiliz arkelogları tarafından yapılmakta olan kazılar neticesinde şehrin eski hususiyetlerini gösteren müsbet neticeler elde edilmiştir.
Kazıyı idare e den Ingiliz arkeologı profesörü Mallavva’run başkanlığın, da bir seneden beri devam eden kazı neticesinde Birnrod .sarayına ait salonlar, su yollan ve bir çok kanatlı muazzam heykeller meydana çıkarılmıştır.
Profesör Mı'Aİlouran’l n bildirdiğine göre, hafriyatın laman ıLanması için 50 sene gibi mühim bir müddet icap
r1
" ■
Hokıki Avrupa esanslarından imal ettiğimiz
ANBER Losyonu
Kolonya meraklılarının kullan dığı en nezih ve nadide bir kokudur. Bir tecrübe kâfidir. (Litresi 800 K.) diğer bütün çeşit (7* - 8» derece kolonyalarımızın fiyatı da (7W) kuruştan (6H) kuruşa indirilmiştir.
KOKULAR SABİT VE MUHAYYERDİR. ADRES : Anafartalar Cad. No. 56. Zincirlicami karşısı RIZA ÖZKAY Parfümerisi. Tel: 147M
ba
)4
Bafra Malmüdürliiğünden
5639 sayılı kanunun şümulü dışında kalıp devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan Kızılırmak ağzının üç yıllık avlanma hakkı 5/6/950 tarihinden itibaren 15 gün müddetle açık arttırmaya konulmuştur.
1 — Muhammen bedel 21 bin lira olup geçici teminatı 1575 lira dır.
2 — Arttırma 20.6.950 tarihin e rastlayan Salı günü saat 15 te Bafra hükümet konağında ve mal müdürlüğü odasında teşekkül edecek heyet huzuriyle yapılacaktır.
3 — Avlanma mahallî Kızılırmak ağzının tamamı ile beraber ırmağın denizle birleştiği yerden itiba ren denize doğru sağ ve sol taraflara şamil olmak üzere birer millik mesafe dahilindedir.
4 — Arttırmaya iştirak edeceklerin arttırma saatinden bir saat evvel muvakkat teminatlarını yatırmış olmaları lâzımdır.
5 — Bu işe ait şartname Samsun, tzmir ve Ankara Defterdarlıklariy-le İstanbul Defterdarlığında ve Bafra Mal müdürlüğünde mevcut olup isteklilerin her zaman tetkikine amade bulundurulmaktadır.
Taliplerin
Sayfa: 4
ZAFER
10 - 6 -1950
10 HAZİRAN 1950 den İtibaren
s a
Sûrlar üzerinde, iki sûr arasında müthiş . bir kanşıklık vardı
— 176 —
(Sen, Haydar Paşa!. Silivri Kapısı tarafına hücum edeceksin. Karşında değerli Venedik kumandanları vardır. Tam Silivri Kapısı kısmı Moris Kattaone ile Nikola Godelis tarafından müdafaa edilmektedir. Yaldızlı Kapıya doğru da bilhassa Venediklilerce nedense çok hürmet edilen Kataren
leriniı
yulup içn ı yoktu _______ _______
(Kî Kontarini ile Andronik Katakuzun kudre ‘ ......... ‘ "
çelil edece
Ha
şüphi
tün (
sûrları müdafaa etmektedir.
Maiyetlerindeki asker miktarı fazla değildir. Umarım ki onlara asla göz açtırmazsın..)
Hükümdar bir kere daha sustuktan sonra Karamanı Mehmet Paşaya hitabetti:
(Paşa.. Seni Topkapı Serdar, tayin ediyorum. En büyük kuvvetler maiyetindedir. Hücum ve müdafaanın belkemiği olan noktadasın. Büyük toplar yerlerine konulmuştur. Karşında, bu askerin en şayanı dikkat cesur ve mahir bir kumandanı vardır.
Bu kumandan, hiç umulmadık bir zamanda ve kendi arzusuyla, yanına aldığı bir alay macerape rest serseri ile birdenbire çıkıp geliveren Cinevizli Jan Jüstinya-ni’dir.
Bizzat İmparator Kostantin de bu noktada onunla beraber olacaktır. Ben dahi bu kapıya en büyük raJ ehemmiyeti vermekteyim ve ekseriya seninle bile olacağım.
ed
ta.
İşte
Bu
h
1
İmparator sülâlesinden Jan Kantakuzun’un da onların yanın-da yer alacağına dair malûmat âldım.
Görüyorsun ki Paşa!.. Hücumun en tehlikeli ve en mühim noktası uhdene tefviz olunmuştur. Görelim nice mülkü millete hizmet edersin.. Asakiri mensuremi nice sahili selâmete eriştirir ve mansur ve muzaffer eylersin..
Bir dakika ihmal ve terazi istemem. Geceli gündüzlü nefsini bu işe hasredesin..,(1)
Bundan sonra Sultan Mehmet birer birer diğer kumandanlara da hitabettik Ve, sanki Bizansın içinde imiş gibi, sûrun her noktası ve müdafaa tertibatı hakkında en ince tefe ruata kadar izah etti.
Onu dinleyen ve devrin en de ğerli kumandanları olan şahsiyetler, bu genç hükümdarın bu kadar geniş bilgisine takdir ve hayranlıkla bakıyorlardı. Şimdi Hükümdar, herkesin gözünde bir misli daha büyümüştü. Âdeta bir dev olmuştu. Bütün başlar önünde eğiliyordu.
Sultan Mehmet, kumandanlarına en şiddetli bir şekilde başlamak üzere olan İstanbul muhasarası ve takip edilecek yol hakkında emirler verirken kuddüm, def, dünbelek seslerinden doğan mahşerî bir harp muzikasının gürültüleri de karadan denize kadar her tarafı dolduruyordu.
Bu müthiş gürültüyü tarif et meğe imkân yoktur. Sûrları aşarak Bizansın içine dolan bu neşeli, çılgınca sesler, bir tarafta sonsuz bir şevk ve iman yaratırken, sûrların içinde bulunan BizanslIları, ümitsizliğin son haddine ulaş tırıyordu.
Bu gürültüler, bir devir değiş tirecek olan büyük bir keşfin etrafında yapılıyordu. Genç bir Türk Hükümdarının, Sultan Meh-medin ve dehâsiyle meydana gelen büyük topların etrafında...
O toplar ki orta zamanı kapayacak, yeni zamanları açafcaktır. En kalın şato ve kale duvarlarını yıkacak kadar ağır taş gülleler atan bu topların bütün plânları, 22 yaşındaki genç Türk Hükümdarının kafasında hazırlanmıştı.
Bu müthiş toplardan üçü, İmparatorun sarayı karşısına yerleştirildi. Binlerce asker ve amele son suz bir şevk içinde, bu topları çeker ve yerleştirirken yağız çehrelerinde damarlar şişiyor, bazular geriliyordu.
Diğer toplar Silivri ve Sen Romen kapıları önüne yerleştirildi. Büyük topların yerleştirilmesi, o gün akşama kadar devam etti. Bu müddet zarfında Türk tiran-dazları, Bizans sûrlarının üzerindeki nöbetçilere, mazgallardan bu müthiş faaliyeti seyreden Bizans askerlerine durmadan ok atıyorlar, onlara göz açtırmıyorlardı.
Gece, sabahlara kadar İlâhiler, def, kudüm sesleri, şevk ve si^rur narâlariyle geçti.
Bu müthiş velvele, o güne kadar hiç görülmemişti. Bizansta âdeta pan(k husule gelmişti. Bir taraftan İmparatorun emriyle eli silâh tutabilen herkesin sûrlara yerleştirilmesi için zabıta memur lan kırbaçla halkı sürüyor, diğer taraftan, surların dışındaki zafeı âvâzalerini işitebilen bazı kale muhafızları bile ye ilerini terkedip kaçıyordu.
Sûrlar üzerinde, iki sûr arasında müthiş bir kanşıklık vardı.
İmparator asabî, kumandanlar şaşkın, millet perişandı. Bütün Bizans umumî hücumun yakın ol
duğunu anlamış ve kurtuluş imkânı olmadığına inanmıştı.
Yeis ve ümitsizlik..
Sabaha kadar Bizans uykusuz kaldı.
Güneş doğarken İmparator da, kumandanlar da, asker de bitkin ve perişandı. Hiç kimse uyuma-mıştı. Bir gece hücumu vehimi hepsini kaplamıştı.
Nihayet sabah oldu.
Türk ordusunda ayni mahşerî kalabalık, hareket ve gürültü devam ediyordu. Biraz uzakta kır mızı ipekten ve altından işlenmiş Otağı Hümâyûn parıl parıl yanmakta idi.
İmparator, kararsız, perişan bir halde, bir mazgalın içinden bu muhteşem sahneyi içi kan ağlayarak seyrediyor ve yanında bulunan Cinevizli kumandan Jan Jüs-tiniyani’ye soruyordu:
— Muhterem kumandan!.. sabah oldu.
— Evet Haşmetpenah...
— Hücum etmediler.
— Bendeniz söylemiştim, bir gösteriştir, diye..
— Ama hücum etmeleri muhtemeldi.
— Biz de ihtiyatlı davrandık.
— Peki, şimdi ne olacak?
— Yine hazır bulunacağız. Bu şeytan Türkün ne yapmak istediğini anlamak çok zor.
— Toplar yerleştirildi.
İmparator biraz sustu, sonra içini çekerek:
— Korkuyorum Kumhndan!.. Müthiş Türkün bu yeni şeytan icadından korkuyorum. Acaba tesiri ne derecede olacaktır? Bin yıl Bizansı koruyan şu kalın duvarlar bir anda çökecek mi? Eğer Öyle olursa...
İmparator bir daha içini çekti. Jüstinyani İmparatoru teselli etmek lüzumunu hissetti:
— Zannetmem Haşmetpenah.. Belki sûrları zedeliyecektir. Fakat bu kalın duvarları bir hamlede yıkacak bir âlet zannetmiyo-
— Sen onu bilmezsin kumandan.. Bütün hayatımda iki hata işledim. Biri, onu, bu genç Türk hükümdarım hiçe saydım. Genç ve tecrübesizdir zannettim. Onun gözünü korkutursam muvaffak o-lacağıma hükmettim. Onunla iyi geçineceğime, ona kafa tuttum. Şimdi bunun cezasını çekiyorum. Onu küçük görmemeli imişim.
— Düşmanı küçük görmemek lâzımdır. Haşmetpenah..
— Bir kere öyle oldu.
— İkinci hata dediğiniz hangi-
(Devamı w)
AÇIK KONUŞMAı
İmzasız mektup gönderen okuyucuya:
Tefrika ettiğimiz roman hakkında yüzlerce mektup almaktayım. Fakat hepsi imzalı ve adreslidir. Kendilerine, sorulanına, müş küllerine uzun uzun cevap vermekte ve bundan zevk duymaktayım. Mütalâalarınıza, gazete sütunlarında cevap vermek mümkün değil.. Keşki adresinizi bil-dirseydiniz.. Sizi tatmin edecek cevabı herhalde verebilirdim. Say gılar..
(1) Fethi celil-j Kostantiniye.
di. i
Sonra kumandanlara birer bi- 1 rer hitabetti. Evvelâ Hersek oğlu I Ahmet Paşaya döndü: I
(Sen, Hersek ofilu.. Bankamdan
Her Akşam
Görülmemiş ATRAKSİYON GINA = GİNOTTİ
Virtüöz ADOLFO VENTAS
İdaresinde
İSPANYOL TİPİK ORKESTRASI
Bahçemiz açılmıştır
NOT: Lokantamız günün, her saatında açıktır.
Tek 15190 - 12603
'Jl
ZAFML'tN POLİS TEFRİKASI
Yazgg» Frances Noye* Hort
ÇerîrernS.Yazicsofiiu
— 51 —
İnşaat Sahipleri ve Müteahhitlere
Dünyanın en tanınmış ITALYAN PORTLAND çimentosu ve serbest çimento ŞARK I İNŞAİYE TİCARETHANESİNDE satılmaktadır. Bilûmnm inşaat malzemeleri
Avrupa Çimento Hatlarımız Her yerden Ucuzdur
MALZEMEl mevcuttur.
Şekerciler Sokak No. 9 Süleyman Sırrı Taşkın Tel: 13611
V.
Şark Sabunlarını Tercih etmeniz mutlak istifadeniz icabıdır
(2189)
Devlet Hava Yolları Genel Müdürlüğünden
Dört adet otobüs alınacak
NEFİS
BESLEYİCİ
Cinsi
Miktarı
adet
Muhammen fiyatı Lira Kr.
Tutan Lira Kr.
Teminatı Lira Kr.
LEZZETLİ
Yolcu otobüsü
4
50.000
200.000
11250
miktarı yukarda yazılı yolcü otobüsü kapalı zarf u-
1 — Cins ve , _ . _____________________
suli ile satın alınacaktır.
2 — Eksiltme ve ihalesi 14/7/1950 tarihine rastlıyan Cuma güuü saat 11 de D. H. Y. Genel Müdürlüğünde müteşekkil alım satım komisyonunda yapılacaktır.
3 — Muvakkat teminat 11250 liradır.
4 — Vasıf ve şartlar her gür adı geçen Genel Müdürlükte v» Yeşilköy Meydan Müdürlüğünde görülebilir.
5 — İsteklilerin muayyen gün ve saatte kapalı zarflarını İ3tenj1er vesikalarile birlikte ihaleden bir saat evveline kadar komisyona rrer mi§ olmaları şarttır.
6 — Postada vaki gecikmeler kabul edilmez
r
v
(3487)
Meşhur Alman Saba Radyoları
gelmiştir.
B. Atatuğ, T. Eştaş
Anafartalar caddesi, Adliye üstü No. 273 — Telefon: 14761
.............
Arsa Satılacak
Türk Hava Kurumu Genel Merkezinden:
1— Ankara’da Yenituran mahallesinin Akköprü mevkiinde, İmarın (1540) ada (13) parsel ve Kadastronun (540) ada (22) parselinde kayıtlı (2.163) metrekare miktarındaki arsa, açık arttırma ile satılacaktır.
2— Muhammen bedeli (16.244) lira (13), muvakkat teminatı (1.218) lira (30) kuruştur. Arttırması, 17/6/ 950 tarihine rastlıyan Cumartesi günü saat (10) da Genelmerkez binası nda Levazım Müdürlüğü odasında yapılacaktır.
3— İstekliler, belirtilen gün ve saatte teminatlariyle birlikte arttırmada hazır bulunmalıdırlar. Kur umum uz ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir.
Her ikisi de kıpkırmızı kesilen Fiyorenda ile Ferriyer, gözleriyle birbirlerine gizli bir işaret verdiler. Filhakika, zaman onlarca pek çabuk geçmişti ve buna kendileri de hayret ediyorlardı.
Katerin, onların bu şaşkınlıklarını, heyecanlarını görmemezlikten gelerek sözlerine devam etti:
— Sizin için Krala böyle fena bir tavsiyede bulunduğumdan dolayı beni muahaze edeceğinizi sanıyorum; ama şunu iyi biliniz ki, ben sırf sizin menfaatiniz için böyle yapmak mecburiyetinde kaldım... Onu da size isbat edeceğim.
Her vakitten ziyade müteyakkız davranan Ferriyer, hürmetkâ-rane bir tavırla:
— Sizi dinliyorum, Madam, dedi.
Bu teyakkuzu, Kaderinden şüphe etmekte bulunmasından değildi: Onun büyük bir maharetle oynadığı komedyaya aldanmakta idi hâlâ... Fakat, müthiş bir maceraya soktuğu babasının bahis mevzuu olacağını anlamıştı da ondan böyle göz kulak kesilmişti.
Katerin, bir defa daha ciddî bir tavır takındı; yüzünde yeis ve teessür eseri belirdi.
— Bu iki saat içinde Kral, o zamana kadar bilmediği pek mühim ve bilhassa Sen-Jermen Vidamını itham edecek şeylerden haberdar olmuştu. Tesadüfen ben de tam o anda onun odasına gitmiş bulunuyordum; tabiî o müthiş şeyleri ben de öğrendim ve onu, pek haklı öfke ve gazabı saikasiyle yapmak istediği akıbeti pek korkunç bir hareketten menetmeğe muvaf fak oldum. Bizim öğrendiklerimizi, zannedersem, siz de biliyorsunuz; binaenaleyh, onları size söy-ffHrmiivnrum.
Zabit, hürmetle eıjuuv.. ---odadan çıktı ve kapıyı kapadn
GÜZELflYORENirfl]
Yazanı MİŞEL ZEVAKO
— 49 —
C^Iren* RAGIP WFKI
ESKİ GEMLİK ZEYTİNİ Her yerden ucu)
Toptan kilosu Perakende »
Ulucanlar No. 87 - Telefon: 16221 Gemlikli VEDAT ÇIRPAN
99 kuruş : 119 kuruş
M A II İR
Hazır - Ismarlama Elbise ve tuhafiye
Anafartalar Cad. Alsancak so-(ak No. 27 (Yeni Belediye bi-nac. Alt.) Ter 16475
Yeni Mobilya P z rı
HAYRİ GENCER
Her cins hazır ve ısmarlama mobilya, koltuk, perde, roz, korniş Yatak ve yemek odası takımları satılır. Görmeniz menfaatiniz icabıdır. Aynca Marangozlara kontrpilâk. kaplama, satışları yapılır. Anafartalar Cad. Belediye karşısı Hekimler so. Mermerci hanı yanında Telefon: 16006
— Odada kimler vardı?
— Burgoyne vardı, Nevyorktan Martin ile bir iki arkadaşım daha gelmişlerdi. Hafta sonunu bizde geçireceklerdi.
— Bay İves o sırada odada, değil miydi?
Aydınlık yüzünde birdenbire endişeli bir gölge beliren Dallas:
— Hayır, o yoktu, diye cevap verdi.
— Acaba saat kaçta geldiğini hatırlamıyor musunuz?
— Kim, İves mi?
— Evet.
Pencerenin yanındaki köşede o-turan solgun yüzlü gölgeye doğru Dallas ümitsizcesine bir bakış fırlattı. Patrick İves bu bakışa hiç titremiyen, kayıtsız bir tavırla mukabele etti.
— İves... Hiç gelmedi.
Lambert gözleri yerinden oynayacakmış gibi olduğu yere mıhlanmış gibi kaldı.
— Yâni o akşam saat ona çeyrek kala Bay İves de gelmemiş miydi?.
— Hayır, gelmemişti.
Dâvanın ilk açıldığı andanberi hiç kıpırdamayan Sue ves ilk defa olarak oturduğu yerde kımıldadı. Şaşkın avukatına doğru musir ve mütehakkim bakışlarla bakarak ileri doğru eğildi. Birdenbire bir maksatla aydınlanmış o-lan yüzünü yukarıya doğru uzattı, ayni zamanda konuşmaktan çok daha beliğ bir ifade ile elini havaya doğru kaldırdı. Fakat Lambert’in hiç bir ihtara aldırış ettiği yoktu.
— Saat kaçta geldi?
— O mu?.. Yâni... O *hkşam hiç gelmedi.
Dallas, köşedeki arkadaşına yine yalvarır gibi baktı. O ise, biraz daha müsamahakâr, biraz daha kayıtsız, hattâ biraz daha zevk duyar, eğlenir gibi bir tavır almıştı.
— Neden gelmediğini size bildirmiş mi idi?
— Hayır.. Dallas perişan, ıstırap içinde, yâni., şey... haber vermemişti, dedi.
— Yâni, hiç haber vermeğee lüzum görmeden gelmeyiverdi, de ğil mi?
— Evet Sadece gelmeyiverdi. Dallas’ın sesinde, bu gibi bir hareketin aralarında zerre kadar ehemmiyeti olamıyacağını ifade etmek istiyormuş gibi bir gayret seziliyordu. Lambert hâlâ şaşkın-
lığından kurtulamıyarak, Sue İ-ves’in ciddî surette itham eden bakışlarından kaçınmağa çalışarak müphem bir surette omuzlarını silkti.
— Soracak başka sualimiz yok, dedi.
Dallas alelâcele harekete geldi, samimî bakışlariyle, bir şeyler ü-mit eder gibi savcıya bakıyordu.
Savcının klâsik hatlı çehresindeki ifade en ümitli, en iyimser kimseleri dahi tatmin edecek gibi değildi. Son dinlediği şahidin tatlı yüzüne hiç de hoşlanmıyan bir tavırla bakıyordu. Kapıya doğru ilerlerken Dallas da muti bir çocuk gibi arkasından yürüdü.
Bellamy dâvasının üçüncü günü de sona ermişti.
DÖRDÜNCÜ GÜN
Muhabir tasvipkâr bir bakışla karşısındakini süzerek:
— İşte buna söz yok, bu şapkayı ben de beğendim, dedi. Sonra, kurşun kalem lâzım mı? diye sordu.
— Kurşun kalem her zaman lâzım. Hem kalem mi dayanır. Ben buraya sabahın altısında geliyorum. Doğrusu dışarıdaki tımarhane kaçkınlarının arasından tekrar geçmeği göze alamıyorum. Hem de diin gece hiç uyuyamadım. O-nun için erkenden geldim. Kuzum, söylesenize, bu işi yapan kim? Fanvell mi, İves mi?
— Hangi işi yapan kim?
— Yâni Mimy Bellamy’yi öldüren kim?
Muhabir:
— Aman Yarabbi! Diye homurdandı. Acaba nedendir, bir cinayet dâvasında, hazır bulunanların hepsi cinayeti herkese yakıştırırlar da maznun olarak muhakeme edilen adama yakıştırmazlar. Zaten jüri dedin mi...
— Jüri demedim ki. Ben Far-weH’le İves’ten bahsediyorum. O gün Farwell’in orada bulunuşa tuhaf değil mi?
— Tuhaflığına tuhaf! Fakat herifin doğru söylediğine eminim. Zavallının yalan söylediği yok..
— Nereden biliyorsunuz?
— İnsan bu işlerin içinde uzun zaman bulunursa az çok birşeyler talimin edebiliyor.
— Ne güzel şey. İves hakkında tahminde bulunabiliyor musunuz?
— Pat İves mi? Daha onu dinlemedik ki.
(Devamı var)
i
anladığını simasından asla belli etmiyen Ferriyer, metin bir sesle: Bilâkis, Madam, dedi. Majes telerinin ima buyurdukları şeyden malûmatım yok. Namus ve dürüstlüğün timsali olan babamın Kral hazretlerinnin gazabına uğramasına bir sebep göremiyorum ben. Bu vesile ile, babama ve bana isnat olunan şeyin ne olduğunu bana lütfen bildirmelerini Majestelerinden bekliyorum.
— Pekâlâ... Her hususta, sizden ümit ettiğim tarzda konuştuğunuza pek memnunum. Bir evlâdın, gerek istemiyerek ve gerek beceriksizlik neticesi babasına ihanet etmesi, onu ele vermesi kadar korkunç bir hareket olamaz... İşte söylemeğe başlıyorum.
Katerin, meş’um bir ağırlıkla ve gözlerini Vikonttan ayırmıyarak söylemeğe başladı:
— Cumartesi günü akşamı, Vidam hazretlerine misafir sıfatiyle Dük dö Giz'le biraderi Kardinal ve Dük dö Nömur gizlice gelmişler. Konağın kapıcısına önce izin verildiğinden, hainliğine ihtimal vermediğim Baron dö Rospinyak bu misafirleri karşılamış. Konferans uzun sürmüş... Ama siz orada değilmişsiniz. Bu zamanda para ile her şey elde edilir, hattâ sadakat bile satın alınır. Vidam hazretleri, Dük dö Giz’i Fransa Kralı olarak millete tanıtmak için
udadan çimi ve ■---
Katerin, Fiyorenda’ya dönerek müşfikane bir tavırla:
irine silâhla Karşı
^Ferriyer. haM Mr tereddüt Cc-
13.0
Satılık Lrigidaire
Frigidaire havuz, buz dolabı ve şerbetçiler için lüzumlu teferruat satılıktır.
Kemal Dedeoğlu Tel: 16027.
Yüzsüzlük 9
ıdan Avağı:
Kas, oturnı
Programı.
Programlar
Haberler.
bul Haberleri.
Warren ve June Christy'd Şarkıları (Pl.) . ve TürkUler.
Dinleyici İstekleri.
(Hafif Batı Müzlfil).
ANKARA. RADYOSU CUMARTESİ — 10/6/1950
.30 M. S. Ayarı.
.31 Müzik: Vali Çalıyor (Pl.
.45 Haberler.
.00 Müzik: Saz Es
.15 Müzik: Film Melodileri (Pl.)
.25 Günün Programı ve Hava Raporu .30 Müzik: Beethoven - Re Majör Pia-nolu Trio (Pl.) Çalan Bern Triosu.
.28 Acil ıs ve Program.
.30 M. S. Ayarı.
.30 AÎÜzlk: Rady
(Sef: Sed
1. IZhar:
2. Moszkowsky: 1
3. Smeta Uvertür;
4. Georg ler;
6. JosefSt
5. Boulanger: Afrika (Melodi): 1.00 Haberler.
13.15 Müzik: Klâsik Saz Eserleri.
13.30 öğle Gazet
13.45 Müzik: Şaı 14.00 Müzik: Cu
ııi mızıkas
14.40 Müzik: Şen
14.55 Konuşma: Spor Haberleri.
15.00 Kayıp Mektupları, Aksa ramı. Hava Rapo
16.55 Açılış ve Pr
17.00 Çocuk Saati.
18.00 Müzik: Dans
18.30 Müzik: Karısı
19.00 M. S. Ayarı v
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: Yu
19.45 Radyo İle 20.00 Müzik: Seı
20.15 Radyo Gaz
20.30 Serbest Saat.
20.35 Müzik: İncesaz (Hicaz Faslı.)
21.15 Müzik: Millza Söylüy
(Pl.)
21.35 Müzik: Hafif Pı
22.00 Koııugma.
Satılık otomobil?
948 model dört kapılı, yeni durumda Studobacker marka. Görmek, görüşmek üzere Bankalar caddesi Yurd sokak No. 28 veya telefon 13215 ve 13707 (2229)
bul etmiş. Onun bu hizmetine mukabil size, anlıyor musunuz Vikont size, müteveffa Dük’ün meşru kızı Madam Klod dö Giz’i vereceklermiş; yâni sizi onunla evlendireceklermiş.
Katerin yine sustu.
Ferriyer hâlâ ayni metaneti muhafaza ediyor, gerek haliyle ve gerek simasiyle hiç bir heyecan, telâş göstermiyordu. Maaha-za, babası için üzülmüyor değildi. Artık anlamıştı; Katerin ile Kral, en ufak teferruatına kadar her şeyi biliyorlardı; buna hiç şüphe yoktu.
Fiyorenda’ya gelince o da, bütün bu sözleri büyük bir dikkatle dinliyor ve gizli teessürlerini keşfetmek maksadiyle sevdiği adamın simasını üzüntü ile tetkik ediyordu. İnsanların yüzlerinden içlerinden geçeni anlamakta büyük bir mahareti olan Katerinin bu maharetine rağmen öğreneme-diği şeyi Fiyorenda, aşkının verdiği ilham kudretiyle keşfetmişti: Ferriyer, babası için üzülüyordu; demek ki, Katerinin söylediği şey ler doğru idi.
Katerin tekrar söze başladı:
— Bütün bunları haber veren; salona girip gizlenmeğe muvaffak olarak her şeyi gören, işiten Kralın bir hafiyesidir. O adamın kay bolması suikastçıları son derece telâş ve heyecana düşürdüğünü içilmiş olmanız melhuz kılmış oısayüuıü
bulunan bir vesikayı bile ele geçirmiştir. Suikastçıları mahvetmeğe kâfi bir delil olan bu pek kıymetli vesika şimdi oğlumun elindedir ve buna dayanarak istediği zaman mücrimlerin kafasını uçurabilir.
Katerinin bu son sözleri yalan idi ve o, bu yalanı bilerek söylemişti. Bunu da, belki Ferriyer’i korkutarak ağzından bazı şeyler öğrenmek maksadiyle yapmıştı. Zaten, Kralın elinde bulunduğunu söylediği bu bir çok başları uçurtabilecek vesikanın metnini kendisi de bilmediği cihetle ondan hiç bahsetmemişti. Bu da, Papanın fetvasının metnine dair Ros-pinyak’m Kraliçeye tçm ve doğru bir malûmat vermemiş olduğuna delâlet ediyordu:
— Ben, doğru olması muhtemel olmıyan bu vakayı bilmiyorum. Babama gelince, son derece eminim, o da bu budalaca uydurma ithamlardan kolayca tebriyei zimmet edecektir. Naçiz şahsıma taallûk eden hususa gelince, Majestelerine şunu da arzedeyim ki, tevkifim için Krala tavsiyede bulunmasının bu uydurma mesele ile ne gibi bir alâkası olabileceğini bir türlü anlıyamıyorum... Deminden, benim hareketlerimden babamın mesul tutulacağını söylemiştiniz... Yoksa, babamın harekâtından beni mi mesul etmek istiyorlar?...
Yine iyiliksever bir kadın tavrını takınan Katerin:
— Evet, pek iyi anladınız; sebep budur. Söylediğiniz sözleri ben de aynen Krala söyledim. •Vidam Hazretleri, kolaylıkla tebriyei zimmet edecektir» dedim. Fakat, Kral gazapla bağırdı, çağırdı... Derhal Vidamı tevkif ettirmek istiyordu. Bunun üzerine, ★ (Devamı var)
İSTANBUL RADYOSU CUMARTESİ — 10/6/1950
15.00
10 6 1950
ZAFER
Sayfa: 5
Büyük K'jmaş fiaiiarmda son derece ucuzluk Emprime Vistra Valencia Gandi ORTAÇ'ta )' Danpink ORTAÇ’ta 350 kr. 195 kr. 340 kr.
Emprime çamaşırlık Keten emprime Jorjet emprime Anversaten Total Mimoza emprime
350 kr. 290 kr. 260 kr. 650 kr. 375 kr. 875 kr.
18 Renk hakikî İrlanda keteni 900 kr. Panama erkek şapkaları 12,75 ve 17,00 Lira
1,1........ "•*
.1
Büyük ikramiyeler: 356 çıktı
950 Modeli sıcak ve soğuk hava tertibatı
Fiat marka bir otomobil
buz dolabı ve radyo
Veteriner Fakültesine
asistan alınacak
Ankara üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanlığından ;
Fakültemiz (Anatomi), (Fizyoloji), (Patoloji), (Parazitoloji), ((Zootekni), (Farmakoloji - Toksikoloj i). (Sağlık koruma, Bakteriyoloji, Besin Kontrolü), Veteriner Tarihi), (İç Hastalıklar) ve (Şirurji) Enstitüleri için birer asistan alı nacaktır.
isteklilerin 24 Haziran 1950 Cumartesi günü öğleye kadar Fakülte Dekanlığına bir dilekçe ile müracaat etmeleri ve dilekçlerine:
1 — Memurlar Kanununun 4 üncü maddesinin a, b, c, h, v, z. fık ralarında yazılı şartları haiz olduklarını bildirir belgeleri,
2 — Veteriner Fakültesinden mezun olduklarını gösteren diplomalarını eklemeleri gerekmektedir.
İsteklilerin 33 yaşını geçmemiş olmaları icabetmekte ve yabancı bilim dillerinden (İngilizce, Fransızca, Almanca) birini, çalışacağı dalda gerekli bilimsel araştırmaları yapacak derecede bilmeleri ve dilekçelerinde hangi yabancı dilden imtihana gireceklerini açıklamaları lâzım gelmektedir. |
Yabancı dil imtihanı 26 Haziran 1950 Pazartesi günü saat 1» da Dekanlıkta yapılacaktır. Yabancı dilden muvaffak olanlar Asistanlığına talip oldukları bilim şubelerinden ayrıca imtihan edileceklerdir. İlgi-"^erin buna göre hareket etmeleri rica olunur. (3854)
f—■ ■
Şık Avizeler
NADİDE PORSELEN SOFRA TAKIMLARI
English Electric Buz lapları
AVRÜPADAN GETİRDİĞİMİZ GÖRÜLMEMİŞ HEDİYE LİKLER
AMERİKAN GAZ OCAKLARI ÇAMAŞIR MAKİNELERİ
Bilumum mutfak ve salon eşyalarile süslü salonlarımızı ziyaret ediniz.
Hiç bir yerde şubemiz yoktur. Telefon: 14671
Kontrol Mühendisi alınacak
İller Bankasından
1 — Anadolunun muhtelif kasabalarında yaptırılmakta olan içme au ve hidro - elektrik inşaatlarında kontrol mühendisi olarak çalıştın! mak üzere Y. Mühendis, mühendis veya fen memuru alınacaktır.
2 — Ücretler taliplerin durumuna ve çalıştırılacakları işlere göre tayin edilecektir.
3 — İsteklilerin tahsil derecelerini ve şimdiye kadar çalıştıkları
işleri gösterir belgelerle birlikte iller Bankası Su İşleri Müdürlüğüne Haziran 1950 sonuna kadar müracaatları. (3434)
İLÂN
Belediye başkanlığından
Belediye Mezbahası İçin kesici alınacaktır. Keşicilikten anlayan ve kesiciliği meslek ittihaz ederek çalışmak istiyenlerln Belediye Mezbaha Müdürlüğüne başvurmaları üân olunur. (3788)
AGA-RADIO Radyoların Ağası AGA Otomatik 10 plaklı Pikaplar MIELE Marka Çamaşır makineleri
Bütün bunlan, Anafartaiar
HAZİRAN SİPARİŞ
TESLİMİ «ÇIN KABULÜNE BAŞLANDI
PANHARD
OTOMOBİL SANAYİNDE BÜYÜK,
4 SİSE BENZİNLE 320 KİLOMETRE
PANHARD
Otomobilleri en zarif, en dayanıklı, en ucuz ve en ekonomik arabalardır. ı
ORTA ŞARK TİCARET T.A.$.
Beyoğlu Meşrutiyet cad. no: 40 Tel. 43610
Ankarada müracaat yeri:
Denizciler Caddesi No. 2
Posta kutusu 193 Tel: 15315
,— dikka.t- dikkat —,
Ucuz ayakkabı satışı başladı. Mevcut malların tasfiyesi dola-yısiyle 15 gün devam edecek olan bu ucuzluktan istifade ediniz.
Beyan isk. 7,5-10-12,5-14-16 T.L. I Çocuk isk. dolgu şaplı 750-900 Kr. Erken isk. şaplı 12,5-15 T.L. Çocuk isk. sandalet, şaplı 450-500-Erkek isk. Mokasen 16-18-22 T.L. 550-600 Kr.
I Bayan dolgu terlikler 650-750 Kir.
Adrese dikkat:
ŞABAN KULAK — Güven Kundura Mağazası. Çıkrıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çarşısı No. 107 — Telefon: 11919 (2214)
Bafra Malmüdürlüğünden
5639 sayılı konunun şuınülu he ricinde kalıp devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve balık tutulmasına elverişli olan Bafra Balık göllerinin üç senelik avlama hakkın 5/6/950 tarihinden itiba ren 15 gün müddetle açık arttırma ya konulmuştur.
1 — Üç yıllık muhammen bedeli 37500 lira olup geçici teminatı 2812 lira 50 kuruştur.
2 — Arttırma 20/6/950 tarihine rastlayan Salı günü saat 15 te Befra hükümet konağında mal mü dürlüğü odasında teşekkül edecek komisyon huzurile yapılacaktır.
3 — Arttırmaya işrtirak edeceklerin arttırma saatinden bir saat evvel muvakkat teminatlarını yatırmış olmaları lâzımdır.
4 — Bu işe ait şartname Sam sun, İzmir, Ankara ve İstanbul Def-terdarlıklariyle Bafra »nal müdür lüğünde mevcut olup iteklilerin her zaman tetkikine amade bulundurulmuştur.
Taliplerin muayyen gün ve saatte komisyonda hazır bulunmaları ilân olunur. (3795) (480)
SIERA Marka Radyolar
GARRARD Marka Ingiliz pikaplar MI ELE Marka Elektrik Süpürgeleri Kooperatif arkaaı Ali Nazmı Apt altonda No: 3/5 de Yıldırım Elektrik Par»
Kayseri Ticaret ve Sanayi Odası inşaat ilânı
1 — Kayseri Ticaret ve Sanayi Odası birim fiyatı esasile ve kapalı zarf usylile eksiltmeye konulmuştur.
2 — Yapılacak işin keşif tutan 57.224 lira olup geçici teminat miktarı 4. 281 lira 80 kuruştur.
3 — Eksiltme 26/Haziran/1950 Pazartesi günü saat 15 te Kayseri Ticaret ve Sanayi Odasında toplanan Yönetim Kurulunca yapılacaktır.
4 — Eksiltme şartnamesi ve bu na bağlı evrakı müsbitç Kayseri Ticaret ve Sanayi Odasında görülebilir.
5 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin usulüne göre geçici teminatı ve Ticaret Odası belgesi, şimdiye kadar yapmış oldukları ta-ahhüdatta 50.000 liralık veya benzeri inşaatı ikmâl ederek kabullerini yaptırmış olmaları şarttır.
6 — Ticaret ve Sanayi Odası ihaleyi yapıp yapmamakta ve dilediği gibi icraatta serbesttir.
ZAYİ — 4164 Ehliyet ve 943/122 D. 8 sicilli şoför ehliyetimi zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. 2836 Güzel Doğan Ak tas (2259)
FRİGiDAiRE Marka Buz dolapları COLLEMAN Marka Petrol ocakları HİRON Marka Fransız bisikletleri
n R. PAKER den elverişli ödeme şartlariyle temin edebilirsiniz.
Her keseye uygun
Avizeler
I
yf
Sayfa: 6
ZAFER
Amerikanın barış
li
n
k
İl
e
:1
a
İ! il
ti
i
e
1. . »i .
u
■c
f
programı
it (Baştarafı 1 incide) kavemet edebilecek hür milletlerden mürekkep kuvvetli bir komite kurulması.
2 — Bütün insanların ve bütün milletlerin mütekabil itimat zihniyeti dairesinde karşılıklı menfaat lei'ı için çalışmalarını sağlayacak lüzumlu şartlan tahakkuk ettirmek.
3 — Hür milletleri bilhassa Birleşmiş M lletler vasıtası ile müşterek bıı hareketle birleştirmek.
4 — Kendi gayretimiz ve hür m lletler.n gayreti ile münhasıran askeri savunma ve güvenlik tedbirleri almak.
5 — Milletlere emniyet içinde yaşamalarını sağlıyaoak iktisadi tedbirler almak.
Biı leşmiş Milletlere bağlı Milletlerarası kuvvetlerin barışı koruyacakları günü bekliyoruz.
Bugünlerde, dünyanın tehlikeler le dolu olduğundan ve medeniyetimizin doğrudan doğruj’a bir felâ kete sürüklendiğinden çok bahsedilmektedir.
Dünyanın tehlike ile dolu olduğu muhakkaktır, tarihin her devresinde ve her memlekette milletler için dünya tehlike ile dolu olmuştur.
insanların İlmî bilgileri arttığı nisbette, bunlar kötüye kullanıldığı takdirde tevlit edecekleri tehlikeler de muvazi olarak çoğalır, fakat bu arada insanlar için terakki imkânları da artmıştır, ilmi sahada tahakkuk ettirdiğimiz işler mak bul gayelerde kullanılabilir. Bunların fena yolda kullanılması za -ruri değildir. Medeniyetimizin mut lak bir felâketle inkıraz bulacağı iddia edilemez. Ümitsiz ve endişel. olanlar ilmi terakkilerin insanlık saadetine yararlı olacağına inanmayanlardır. Bunlar yeryüzünde imkânları değil daima tehlikeleri görmektedirler.
Marshall plânı son iki yıl içinde Batı Avrupa- istihsalatının yüzde 30 nisbetinde artmasına yardım et
Marshall plânı Batı Avrupa memleketlerinin istikbalde ümit ve hürriyet havası içinde yeniden doğacağı yolundaki imanını ihya etmiştir. Batı Avrupada komünist nüfuzu gün geçtikçe azalmıştır. Bu bölgede komünistler gitgide daha az oy almaktadırlar.
Sağlam bir dünya iktisadına bağladığımız hayatî önemde millî menfaat 1952 yılında sona ermiye-cektir. Dünya barışı için o zaman da bugünkü kadar sağlam bir iktisadi temel zaruri olacaktır.
Truman nutkuyla son verirken Amerikan sermayesinin yabancı ] memleketlere yatırılması ve Asya,. Afrika ve Lâtin Amerikasında ik-tısaden geri kalmış memleketlere yapılacak teknik yardıma dair ' dördüncü nokta programının tatbik mevkiine konulması lüzumun- ' dan bahsetmiştir.
Yabancı memleketlere verilecek silâhlar ve yapılacak İktisadî yardım dolayısiyle ağır masraflarla ı karşılaşacağını Başkan Truman Birleşik Amerika halkına bildir -miş ve bu masrafların, dünya ba- ( rışının muhafazası için girişilen ı uzun ve çetin mücadeleye dahil olduğunu belirtmiştir.
Truman şunları ilâve etmiştir:
•Şurası muhakak ki, diğer mem- 1 leketlere yaptığımız fevkalâde ma- 1 lî yardımı gerektirdiğinden daha uzun müddet devam ettirmek ta- ! savvurunda değiliz. Fakat bu yardımı şimdi kesmek felâket olur.»
Missuri Üniversitesi, Başkan Tınmana fahrî edebiyat doktoru ün- 1 Vanını vermiştir.
Millet pişman mı?
ir (Baştarafı 1 incide)
Sekizinci Devrede bu çeşit bir Meclis tahakkümünün misli var mı?
Belki 12 Temmuz Beyannamesinden evvel benzeri var, fakat misli yok.
Var diyelim, 12 Temmuzdan evvel.
llani Recep I’eker müfritti? Onu örnek almak, 12 Temmuz Beyannamesiyle tarihe karışan bir zihniye-, ti mezarından çıkarmaktan başka nedir?
Mukabelei bilmisile gelelim. Demokrasi bir intikam rejimi midir?
Bu çürük müdafaaları neresinden tutsanız parçası elinizde kalıyor.
Demokrat Parti yıkmak istediği tek - particilik ruhunu hortlatmak için iktidara gelmemiştir. Vazifesi, her şeyden evvel Mecliste kuvvetli bir muhalefetin kurulmasına ve çalışmasına ket vurmamaktı. 69 rakamlı cılız bir nisbetle Meclise giren C. H. P. azınlığını susturması değil, onun kemiyete ait noksanını keyfiyetle telâfi etmesine meydan bırakması Lâzımdı. 400 kişilik mutlak bir çoğunluğa dayandığı halde neden korktu ve 3 muhalif mebustan başkasına ağız açtırmadı?
Tenkide tahammülü yok.
Ne demektir bu? Demokrasiye paydos.
Dört yüzü Meclise sokan millettir, şüphesiz; fakat muhalefetin gözöniinde boğulması için mi?
Önümüzdeki pazara bir genel seçim daha yapsalar da görseler, Meclise kırk D. P. li sokabilirler mi?
Millet pişman..
Eğer dikkat edilecek olursa, biz, bugünkü iktidar cephesinin ya?pr-lan ve milletvekilleri büyük bir dikkat ve titizlikle, eski olaylar ü-zerine avdet etmemeğe çok gayret ediyoruz. Seçimin akabinde hemen 14 Mayısı takip eden ilk günü, sanki aynı merkezden ilham almış gibi, birbirleriyle hiç irtibatı olmı-yan Demokrat Milletvekilleri, Demokrat Partinin mes’ulleri, her toplantıda hep şu sözleri söylüyorlardı:
«Arkadaşlar, büyük bir zafer kazandınız. Bu zaferi kazanmak çok zor oldu, fakat, o zaferi hazmedebilmek elbet kazanmaktan da zordur. Allah bizleri şaşırtmasın. Halkçı arkadaşlar, mağlûbiyetin yüreklerinde ve izzetinefislerinde açtığı yaralarla muztariptirler. Onlara güler yüz gösteriniz, başlan öne doğru eğilmişse, onlara dostça sokulunuz, tanışıklığınız yoksa, el veriniz!... Ve siyasî hayatta parti mağlûbiyetinin hiç bir mânası olmadığını, kendilerini küçük görmemeleri lâzımgeldiğini hatırlatınız! Ve onlara hatırlatınız ki, muhalefette hizmet etmekte muvafa-katta hizmet etmek kadar şereflidir. Bizler nasıl muhalefet saflarında iken hiç bir küçüklük duygusuna kapılmadıysak, sîzler de öylece küçüklük duygusuna kapılma-
I ğümüz bir yola sürüklendiler.
Halkçı arkadaşlarımız, muvafakat ta da böyle hareket ediyorlardı. Bir I taraftan, muhalefete emniyet içinde yaşamak imkânını vermekten bahsederlerken, diğer taraftan bir Başbakan İstiklâl Mahkemelerinden dem vuruyor, bir taraftan dürüst seçimlerin fazileti hakkında nutuklar verilirken 1946 da reyler • çalınıyor. Ve bu yetmemiş gibi, b r de Örfi İdare baskısı ile vicdanlara tazyik yapılıyordu.
Bir taraftan Demokrat Partinin hayatına kastedecek tertipler hatırlanır, tezvir ve iftiraya alabildiğine geniş imkânlar verilirken, diğer taraftan, omuzlar sıvazlanıyor ve gazetler, şahsiyat ile türlü çirkin neşriyata sütunlarında alabildiğine geniş yer veriyorlardı. Bizzat partinin içinde diviser et reig-ner yani, (birbirine düşürerek idare) sistemi tatbik ediliyordu.
★
Biz bu hastalıkları Halk Partisi içinde hâkim bir sevk ve idare yoksulluğuna ve şahsî nüfuzun kusurlarına atfediyorduk. Ve ü-mit ediyorduk ki, Halk Partisi muhalefete geçince, eski geleneklerin ve tek parti sisteminin icabı olan bu hastalıklar kendiliğinden tedavi edilecek... Malesef yanıldığımızı, veya hiç değilse, bu ana kadar yanıldığımızı anladık. Ve bu ana ka dar aynı hastalık bu sefer muhalefeti temsil eden Halk Partisinin bünyesi içinde sürüp gitti. Bu dertlerini teşhis ve tedavi elbet kendilerinin bilecekleri bir şeydir. Biz ise, gerçek demokrasiye partiler üstü mülâhazalarla bağlı olduğumuz ve bu sistemin şurulu ve namuslu olarak işlemesini ar -zu ettiğimiz için, çok samimî olarak Halk Partisinin bu hastalıktan kurtulmasını memleket nam ve he ■ sabına cidden arzu ediyoruz.
★
Muhterem Peyami Safa’nın fıkrası dolayısiyle ele aldığımız bu mevzu bu sütunlara bugünlük sığmadığı için, bu husustaki düşüncelerimizi yarın da neşre devam e-deceğiz.
Cihat BABAN
Cumhurbaşkanının kabulleri
★ (Baş tarafı 1 incide) heyetini, Kemal Özbucak başkanlığındaki Türk Millî Ahlâk Kurumu Derneği adına 3 kişilik bir heyeti, Arif Bayku başkanlığında Ördek köyü heyetini ve Nuri Çetinkaya başkanlığındaki 20 kişilik Çubuk Kızılhisar heyetini kabuj etmiş -lerdîr.
'I
Türk - Yunan
n
3
e
c
İt r il
müşterek tebliği
★ (Baştarafı 1 incide) ve şöyle demektedir:
«Yeni Türk _ Yunan tebliği, iki millet arasındaki yaratıcı dostluğun, bilhassa İktisadî sahada sözle değil fiilen tahakkuk ettirilmesi prensibinden mülhemdir.»
Embros gazetesinin yazdığına göre, müşterek tebliğ iki memleket a-rasındaki münasebetlerin yeni bir safhaya girdiğini ve İktisadî sahada bu memleketlerin işbirliği yapmaları sayesinde mucizeler yaratı labileceğini teyit etmektedir.
Atina 9 (a.a.) — (Atina ajansı); Batı Trakyada yaptıkları seyahatten donen Kral ve Kraliçe bu sabah Selânik’e gelmişlerdir.
Batı Trakyadaki bu seyahatleri esnasında, Türk - Yunan hududu üzerinde bulunan Pythion’a uğrayarak bir kaç dakika tevakkuf eden Kral ve Kraliçe Türk subaylarını kabul etmiş ve kendileriyle görüşmüşlerdir.
Hâlâ Baskı yapan idare âmirleri
5
1
erkek
Bafmckaleden devam ı
İktisadî hayatta normale doğru... ler karşısında hakikaten yeise düşmüşlerdi: Çünkü fabrikalarda rasyonel çalışma yerine bir nevi ahbap kayırına gayreti hâkim olmağa baş İnmişti. Hepsinin idare heyetlerini şöyle bir gözden geçiriniz, buralara hiç işten anlamıyan bazı kimselerin sırf himaye edilmek maksadiylc getirilmiş olduğunu görürsünüz İçlerinde eski mütekaitler, eski pa salar, neler ve neler vardır. Ney miş, filancanın dostu, falancaııın yakını imiş!... İşsiz kalmış da se-beplcnsinmiş!
Bunun gibi bir çok sebepler yıl z ünden, maliyet fiyatları yükseldi. Satış imkânları azaldı. Ve vaktiyle, bizim ihtiyaçlarımızı temin için kurulan fabrikaların çoğu yalnız devlete para basan bir makine haline geldi!..
Geçenlerde Sümer Bank tesislerine ait bir rapor okumuştuk. Hatırımızda kaldığına göre 200 milyon lira sermayenin yalnız 95 milyonu yatırılmış buna mukabil 10(J milyon lira kâr edilmiştir. Kâr güzel şeydir; ama, biz bu tesisleri vaktiyle donumuz, gömleğimizden de vergi vermek için mi kurmuştuk?... Hayır! Halbuki hem kâr etmek, hem de mamulleri ucuza satmak kabildi. Devirden kazanmak mümkündü; ama bu nokta maalesef seneler-denberi ihmal edildi; durdu.
Memnunlukla öğrendiğimize göre, genç İşletmeler Bakanımız Profesör Muhlis Ete, ilk iş olarak mensucat sanayii mamullerinde yüzde 10 kadar bir ucuzlama temin etmiştir. Daha'dün bir, bugün iki! Elbette bunun arkası gelecektir. Demek fabrikalarımıza rasyonel çalışmayı soktuğumuz ve maliyeti düşürdü ğümûz zaman mamulleri ucuzlatmak pekâlâ kabildir. Yalnız bu iş için, bilgi lâzımdır. Bir işletmenin nasıl iktisadı hareket edebileceğini tayin etmek lâzımdır. Kırtasiyeciliğin, israfın defedilmesi lâzımdır.
Şüphe yok ki işe vukufla el atılacak olursa, bunun halledilmiye-cek tarafı yoktur. Mamullerde yüzde on ucuzlama mühim bir şeydir. Bunun bütün ticarî hayatımız üzerinde de en kısa zamanda tesirleri olacağı muhakkaktır.
İşte hayatı ucuzlatmak yolunda ilk adım .atılmıştır. Demek biraz hüsnüniyetle bu iş yapılabiliyor, muş!. Bunun arkasından şeker gelecek, onun arkasından devlet elindeki diğer sanayi mamulleri gelecek, ve yavaş yavaş İktisadî hayatımız elbette bir düzene girecektir.
Mümtaz Faik FENİK
80 ev soyan ağzı bıçaklı hırsız
» 3
Auıl Da ricali
★
Bu sözler ve telkinler tesirlerim derhal gösterdi, Ulus gazetesinin başmakalelerinde de haklı olarak işaret edildiği veçhiyle, memleket çetin mücadelelerin son gününü bir dostluk ve kardeşlik havası içinde bitirdi. Hükümet resmî beyanında bir devri sabık yaratmıyacağını i-fade etti. Eski iktidarın sayın erkânı, emniyetli bir muhalefet mevzuu üzerinde ısrarla durdulaT, kendilerine resmî ve hususî olarak bu hususta çeşitli teminat verildL
Cumhuriyet Halk Partisinin millî menfaatlere uygun, mütekâmil bir muhalefet yapabilmesi için hem lehte şansı ve hem de aleyhte bazı talihsizlikleri vardı. İktidarı terkeden bir parti olarak, elinde rakamlar, projeler mevcuttu, memleket işlerinde neler yapılabileceğini, iş üzerinde elbet tetkik etmiş ve düşünmüş olması lâzımgelirdi, yapılması lâzımgelen ile yapılan arasındaki mesafeleri en iyi olarak o tesbit etmek mevkiinde idi. Bu itibarla objektif esaslara dayanan ve icraata tallûk eden meselelerde Demokrat Partinin muhalefet saflarında iken malik olduğu imkânlardan çok iyisine malik olmak gibi bir şansa sahipti.
Diğer taraftan ise, seçimden mağlûp çıkmış olmak, bugün tenkit e-deceği icraatın siyasî mes’ulü olmak gibi, bir takım yüklerin altında menfi cihetten bağlı bulunuyordu. Halk Partisi bu suretle iki yol ağzında kendisine bir istikamet çezmeliydi. Bize öyle geliyor ki, iktidarda iken nasıl kendisine bir istikamet çizmediyse, ve nasıl bu istikametsizlik kendisini hırpala-dıysa, muhalefette de aynı illetten kendisini kurtarabilmiş değildir. Gerçi kendisi için maalesef bazı genç unsurları kaybetmiş olması, büyük bir zarardı. Fakat, muhalefet safında yer alır almaz, Meclis içi ve Meclis dışı faaliyetine, neşir vasıtalarına bir istikamet verebilir ve evvelâ eski devrin siyasî mes’u-liyetine yakasını kaptırmamış genç ve yeni unsurlarını ortaya sürerek, ilk beyannamelerinde ifade ettikleri gibi objektif bir mücadele metodu içine girebilirlerdi.
Öyle yapmadılar, resmî ağızlar başka türlü konuştu, gazeteleri başka türlü konuşmağa başladılar.
Ulaştırma
Bakanının tamimi
★ (Baştarafı 1 incide) müşkül olduğu ve zamana mütevak kıf bulunduğu takdir edilmektedir. Hal böyle iken gerek Devlet Deniz ve gerek Devlet Demiryolları vasıta larında vazife almış personelin yolculara karşı yer yer ve zaman za -man reva gördükleri ağır ve dürüşt muameleler mevcut ıstırabı kat kat arttırmaktadır.
Hiç bir malî külfet tahmil etmeyen bu ikinci çeşit ıstırapları kesin olarak önlemek hepimize düşen bir vazifedir. Bu itibarla gerek vapurlarda ve trenlerde gerekse ulaştırma camiasının diğer teşkillerinde vazife almış bütün personelin va -tandaşlara hilm ve şefkat ile ve tatlılıkla muamele etmeleri ve bilhassa vapurlarımızda güverte ve ambar yolcularına sık sik yapıldığına bizzat şahit olduğum ağır ve kötü muamelelere, itip kakmalara kati olarak son verilmesi icabeder.
Bunun hilâfına hareket edecek personelin işlerine son verileceğinin ayrı ayrı kendilerine duyurulmasını ve bu mevzu üzerinde salâhiyetli arkadaşlarımın hassaslıkla durmasını ve yapılacak şikâyetlerin en kısa yoldan, derhal tahkik edilerek neticelendirilmesini önemle rica ederim.
Fransız ve İngiliz harp gemileri
Vis Amiral Lambertin, Fransız Konsolosunun ziyaretini iade ettikten sonra vilâyeti, komutanlığı ve belediyeyi ziyaret etmiştir. Vis A-miral bu ziyaretini yapmak üzere karaya çıkış ve ayrılışında askeri törenle karşılanmış ve uğurlan-mıştır.
Diğer taraftan İngilterenin Akdeniz donanmasına mensup N. A Copemon komutasındaki 4 mayn tarama gemisinden mürekkep bir filotilla bu sabah limanımıza gelmiş ve Atatürk heykelinin karşısında demirledikten sinra bir irtibat subayımız filo komutanının bulunduğu gemiye giderek komutanın şahsında dost ve müttefik
Dün şehrimizde, üç kişiden rekkep bir aile sahte altın sürücülüğü yaparken Emniyet ikinci Şube memurları tarafından yakalanmış-
Yaptığımız tahkikata göre ailece yapılan bu sahtekârlık hâdisesi şöyle olmuştur:
Yenihayat mahallesinde oturan İlyas Kaplan isminde bir genç, metresi Vesile ve 10 yaşındaki oğlu Ferhat ile birlikte bir müddet evvel Ankaraya gelerek yerleşmiştir
İlyas, kolay para k“” eline geçirdiği gümüş çeyrekleri karısı vasıt-" suyuna batırtmış ve o_ sahte altınları vererek piyasayı çıkarmağa başlamıştır.
Küçük sahtekâr, babasının sanatını büyük bir ustalıkla öğrendiği için dün de sokakta gözüne kestirdiği bir hamalın yanma yaklaşım.} ve evden ziynet aşyası çalmış, yahut çocuk rolünü takınarak her şeyden bihaber olan hamala elindeki altınlardan hakikisini göstermiştir. Hamal 40 liralık altın liranın 11 liraya satıldığını işitince hemen almak istemiş, fakat bu sırada hir yabancı gibi pazarlığa giren çocıı ğun babası İlyas hemen 11 liralı vererek hakikî altını almıştır. Br nun üzerine Ferhat, hamala döne rek evde daha çok altın bulunduğu nu ve onları da çalıp kendisine u-cuzca satabileceğini vadetmiştir Komplodan haberi olmayan ve u-cuz altın almak sevdasına düşen hamal, bu vaitten memnun olmuş ve çocuğun biraz sonra getirdiği 15 parça altını 340 liraya almıştır.
Hamal çok ucuza aldığı altınları koşa koşa evine götürmüş, fakat karışma gösterdiği zaman sahte olduğunu anlayarak. soluğu İkinci Şubede almıştır.
Bunun üzerine kinci Şube me murları sahte altın sürücülerini a-ramağa başlamışlar ve bu sırada bir kuyumcu telefon ederek biı kadının gümüş mecidiyeleri altın suyuna batırmak istediğini bildirmiştir. Memurlar bu kadını takip etmişler ve Ankara Kalesi yakınlarında yakalamışlardır.
Kadın İkinci Şubeye getirilince suçunu inkâr etmiş ve adresini r
ıcuııu ^onsuma uosc ve muııeıiK denizcilere «Hoş geldiniz» demiştir. I ^||
Dünkü kokteyl
partisi
it (Baş tarafı 1 incide) Avni Başman, Bayındırlık Bakanı Fahri Belen, Ekonomi ve Ticaret Bakanı Zühtü Velibeşe, Tarım Balta nı Nihat Eğriboz, Ulaştırma Bakanı Tevfik İleri, Çalışma Bakanı Haşan Polatkan, İşletmeler Bakanı Profesör Muhlis Ete, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut, D. P. Meclis Grup Başkanvekili Abi-din Potuoğlu, bazı milletvekilleri, İktisadî İşbirliği Türkiye İcra Komitesi Başkanı ve Bayan Dorr, icra Komitesi ileri gelenleri, Basın, Y--yın ve Turizm Genel Müdürü, yerli ve yabancı basın mensuplan hazır bulunmuşlardır, (a.a.).
Kokteyl çok samimi bir hava i-çinde cereyan etmiş ve sonra Başmuharririmiz ve Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mümtaz Fa-
★ (Bxş tarafı 1 incide) teşkilâtı İzmir valisi nezdinde teşebbüse geçerek kaymakam ve nahiye müdürlerinin sebep oldukları bu nahoş hâdiselere artık bir son verilmesini istemiştir. ...........
Vâki şikâyet üzerine İzmir valisi Tıpkı iktidarda kendilerini yıpra- I ik Fenik Leo Hochstetter’i Ankarı şikâyet edilen kaymakam ve nahi- tan taktik ile yeniden, ayni illetle- garında uğurlayarak kendisine En-ye müdürleri hakkında takibata | rin ârazını ortaya koyarak muho- 1 donezyada aldığı yeni vazifesinde başlamıştır. | lefette kendileri için, yanliş gördü- 1 başarılar dilemiştir.
I Zabit, hürmetle’cgııeıch. ..y»
, odadan çıktı ve kapıyı kapadı.
Katerin, Flyorenda'ya dönerek müşfikane bir tavırla:
takibata |
I
di.
Sonra kumandanlara birer birer hitabetti. Evvelâ Hersek oğlu Ahmet Paşaya döndü:
(Sen. Hersek oğlu.. Bankamdan
mzıa ııırsızuK v I olduğu anlaşılan
elebaşısı olan ağ2
kolaylık
söylememiş, fakat memurlar biı kurnazlıkla kendilerini kadınla anlaşmış şeklinde göstermişler ve bu suretle evi öğrenerek İzzet ile oğlu Ferhat’ı yakalamılardır.
Sahte altın sürücüsü aile dün adliyeye teslim edilmiş ve tahkikata başlanmıştır.
Ağzı bıçaklı gece hırsızı
iki senedenberi Ankaranın bilhassa Yenişehir semtini kasıp kavuran ve şimdiye kadar da 80 den [ fazla hırsızlık vak’asının failleri - - : . i a.uajuaû ve bu şebekenin
kazanmak için elebaşısı olan ağzı bıçaklı gece hır-nüş mecidiye, sızı Ahmet Kulubey isminde ya-cıtasivlp altın . „„ ı_.-_ i______ r»_-_ ■ (■ .
ıtasiyle altın | man bir hırsız, İkinci Şube me-oğluna da bu 1 murları tarafından yakalanmıştır.
Tıpkı polis romanlarında olduğu gibi geceleri dişlerinin, arasına sıkıştırdığı bir bıçakla ev ev dolaşan ve kendisini yakalamak isteyen ev sahiplerini ağzındaki bıçakla korkutan bu korsan taklidi hırsız çaldığı mallardan elde ettiği 75 Reşat altını ile Konya - Ulubey yolunda ikinci şube memurları tarafından yakalanmıştır.
Ahmet Kulubey, dün memurlar nezaretinde Yenişehir semtine gitmiş ve şimdiye kadar soyduğu ev- j leri göstermiştir.
Bu şebekeye mensup olan diğer hırsızlar da önümüzdeki günlerde halen bulundukları yerlerden An-karaya getirileceklerdir.
Sabıkalılar Kralı
Dün şehrimiz Hamamönü sem -tinde şimdiye kadar 28 defa mahkûm olan 48 maznuniyeti bulunan bir kaldırımcı suçüstü yakalan -mıştır.
Sabıkalı kaldırımcının üzerinde Haydar, Bohattiln, Vahap, V./ıit), Faik, Vaham, Vahi ve Ferhat isim lerini taşıyan 8 hüviyet bulunduğu için asıl ismini öğrenmek müm -kün olamamıştır.
Hamaönünde dün de para çalarak eski sabıkalarına bir yenisini daha ilâve eden kaldırımcı hakkında t--Aıkikaıta başlanmıştır.
Bütün bu hâdiselerin faillerini meydana çıkarmakta büyük bir başarı gösteren Emniyet ikinci Şu be Müdürü Adil Derıcalı ve diğer ikinci şube memurlarını tebrik e-
Ankara Elektrik; Havagazı ve
Ototobüs İşletme Müessesesinden
Şebekede yapılacak bir tamir dolayısiyle 11/6/1950 Pazar günü Akköprü, Ardıç, Rüzgârlı sokaklariyle Gümrük ve Askerî Cezaevi civarında saat 8 den 15 e kadar elektrik kesileceğini sayın abonelerimize bildiririz. (3868)
Boğaziçlnin en büyük ve en güzel mahallesiyle Ziraat istihsal Kooperatifini kuran:
Çengelköy Bahçelievler Yapı Kooperatifi
Ortak kaydına devam ediyor
Ortaklarım hem güzel ve ucuz bir ev sahibi yapmak, hem de evlerinin yanında ve yakınındaki geniş ziraat sahasından faydalana rak
Tavukçuluk; Sütçülük; Arıcılık; Meyvacılık
ile meşgul olmalarını sağlamak suretiyle aile geçimini kolaylaştıracak olan
Çengelköy Bahçelievler
Yapı Kooperatifi
Bu yeni teşebbüsü ile memleketin münevverleri arasında büyük bir alâka ve rağbet toplamaktadır.
Şimdilik ortak adedi 150 yi geçmiyecektir
Fazla malûmat ve Broşür için aşağıdaki adreslere müracaat edilmesi.
İSTANBUL’da ; Beyoğlu İstiklâl caddesi 471 No.lu ARDA HANI 4 ncü kat. ANKARA'da : Türkiye İş Bankası Merkez Müdürlüğü.
ANKARA’da : Eti Bank Meı kez Muamelât Müdürlüğü.
NOT: Kooperatifin İdare Meclisi âzaları şu zevattan nıüreb keptir :
1 — II AMİT F.SENİŞ : "......—’ * ""
2 — OSMAN NURİ GÖVER
3 — HAMİT BAYllUN
4 — Mühendis SAİM GÖGEN
5 — HAMZA OSMAN ERKAN
tine slîffila kaTS) ------
hafif «r tereddüt
I Son günlerde bütün bakanlıklara bir çok vatandaşlar ;; tarafından gerek iş ve gerekse şikâyet için müracaatlar ya-; Ipılmakta ve bu ziyaretler Ba. i ı kanların hemen hemen bütün i • çalışma saatlerini işgal etmek-I; tedir.
Bu vaziyet karşısında Ulaş ; Itırına Bakanı Tevfik İleri mü-; Iracaat ve şikâyetleri dinlemek Süzere ve vatandaşların işini i ^kolaylaştırmak maksadiylc bi S büro kurulmasına karar vı ;; miştir.
;; Bugünlerde kurulacak ol S bu şikâyet bürosuna Ulaştır-I ma Bakanlığı Hukuk Müşavir 1 ilerinden Ihsan Arar reislik’e-Sdecek ve bazı memurlar da , ’ bv büro hizmetinde çalıştı-I rılacaklardır.
I ’ Şikâyet bürosu pek yakında ; ^faaliyete geçecek, şikâyet ve ;| müracaatları dinliyerek vatan ;; daşların işini kolaylaştırmaya ;I çalışacaktır.
4^**************W*******V**
KİRALIK ÇATI KATI
Geniş balkonlu üç oda bir hol/ Çocuksuz bir aileye kiralıktır. Havai gazı otomatı ve hava gazı furunu I vardır. Kocatepe Adakale No. 70 (2266) I
r'
Ölüm
Trabzonlu Kavaklı oğlu Ha- . cı Süleyman Efendinin oğlu, ve Devlet Demir Yolları Zat I İşleri Başkanı Sadi Seçmeer'in bacanağı, Demir Yollan Mü - I fettişj Hulusi Kakıcı ve Nadir Nail Keçilinin enişteleri, Konya Özden Teknik Ziraat Okulu Mü- ı dürü Salih Öztunc ile Halise, Fahriye Rakım Öztunc’un am- , I çaları Ordu vilâyeti sabık be- ’ lediye Başkanı Zonguldak E- , reğli Kömür işletmeleri Sağ- | lık Teşkilâtı Doktoru
İBRAHİM NAMIK ÖZTUNC l mübtelâ olduğu hastalıktan kurtulamıyarak tedavi olmak- | I* ta bulunduğu DemiryollanA' Hastahanesinde 9/6/1950 günİA hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi bugün öğle namazını müteakip Hacı Bayram Camii Şerifinden kaldırılacaktır. Merhuma tanndan rahmet diler, kederdide ailesine baş sağlığı dileriz. (2259)
Mes’ut bir nikâh
Devlet Tiyatrosu sanatkârlarından Bn. Türkân Akıncı ile Oğuz Bora'nın nikâhları dün öğleden son.! ra Halkevi Evlenme Salonunda kıyılmıştır.
Bu törende, Tiyatro sanatkârlarından, Şahap Akalın, Jale Ayata, Suat Toşer, Yıldız Kanter, Ahmet Evintan, Ümran Uzman, Cengiz Han Koıaltan, Haldûn Marplı ve' seçkin bir davetli kütlesi hazır bulunmuştur.
Ders verilir
Yüksek İktisat ve Ticaret me»M-l nu bir bayan tarafından orta.£î)*J öğrencilerine matematik ve Al- f manca dersleri ehven fiyatla veril-i mektedir.
Müracaat: Saat 9.30 - 12 Kocate-pe Adakale sokağı sonu No. 54 Halide Apt. Daire 1 (2268)
SATILIK
Alman pianosu
Telefon: 23728
(2267)
Acele Satılık
Bir buçuk metre eninde, iki metre boyunda yekpare kristal, etrafı mahon üzerine altın yaldız çerçeveli ayna WEBER Alman marka piyano, Alman marka çini soba, Stil dikiş masası (içi döşemeli), çocuk bahçe ve sepeti, odun ve kömür sobaları vesair ev eşyası.
Her gün: Sabah 8.30—9.30, akşam 18—20 arası görülebilir.
ADRES: Sağlık Bakanlığı, Yeni-, şehir pazarı karşısı, Halk sokak No.2 camlı ev. (2265)
50000 Ünite
Penrcillin Sülfan
POMADI
Yara, çıban, ergenlik, kadın, çocuk ve göz hastalıklarının tedavisinde kullanılır. m
Penicillîn Sülfan
Pomadının her evde bulunması lâzım.
Umumi satış yeri: NUMUNE Ec-zahanesi, Numune Hastahanesi karşısı — ANKARA Eczahanelerden isteyiniz (2260)
/ i f
1 « ı
İ
d ı a
t t
c
6i
'I.
b
u
di
«iı
lu
—
ETİ BANK ESKİ İDARE MECLİSİ REİSİ.
SÜMER BANK ESKİ UMUM MÜDÜR MUAVİNİ. ANKARA İŞ BANKASI MERKEZ MÜDÜRÜ.
ETİ BANK İDARE MECLİSİ ÂZASI.
TÜTÜN LİMİTED İDARE MECLİSİ ÂZASI.
Comments (0)