CUMA
muharririt Mümtaz Faik FcnBr.
Denizeller Caddeel: 3
HAZİRAN 1950
I
Po«ta Kutuıu: İM — ANKARA Telgraf: Zafer Gazeteci Ankara Başmuharrir tel: ........ 18619
Yan iğleri, İdare: ...... 18915
Fiyata her yerde 15 kuruştur.
ZAFER
Ucuzluk yolunda
alınan tedbirler
Sümerbank mamulleri yüzde 5-15 nisbetinde ucuzlatıldı, şeker fiyatı da haftaya indiriliyor
İşçi ücretleri indırilmiyecek, ucuzluk rasyonel çalışma ile sağlanacak
Celâl Bayar gazetecileri
yemeğe alıkoydular
Cumhurbaşkanı Sayın Celâl Bayar, dün akşam Çankayada İstanbul, İzmir gazetelerinin mümessillerini ve gazetemiz tahrir arkânını yemeğe alıkoymuşlardır. Bu yemekte Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan, Başbakan Adnan Menderes de bulunmuşlardır.
Yenmekte hazır bulunan gazeteciler heyeti, Vatan ve Son Posta refikimizin mümessili Sabahattin Sönmez. Cumhuriyet refikimizin mümessili Meki Sait Esen, Hürriyet refikimizin mümessili E-min Karakuş. Yeni Sabah refikimizin mümessilleri Bilâl Akba ve Âdil Akbay, Yeni İstanbul refikimizin mümessili Vedat Refioğlu, gazetemiz yazı işleri müdürü Fatin Fuad, gazetemiz tahrir erkânından Muhip Dıranas ve Başmuharririmiz Mümtaz Faik Fenik- ı ten mürekkepti. 1
Gazeteciler, Cumhurbaşka- I nımızla, Meclis Başkanımızla i ve Başbakanımızla muhtelif memleket meseleleri üzerinde geç vakte kadar konuşmuşlar, | ve kendilerine şükranlarını arzederek ayrılmışlardır.
İşletmeler Bakanı Dr. Muhlis Ete
Yaş meyve ihracı teşvik ediliyor
İhracat formaliteleri basitleştirildi
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı deblokaj yoliyle ve anlaşmamız bu-lunmıyan memleketlere takasla ihraç edilmekte olan yaş sebze ve meyvelerin, çabuk bozulmaya mü-★ (Devamı Sa. G Sü: 5 de)
Reşat Aydınlı
İşletmeler Bakanının beyanatı
İşletmeler Bakanı Muhlis Ete dün saat 17 de Bakanlık binasında gazetecilere beyanatta bulunmuş ve Sümerbank pamuklu dokuma fabrikaları mamûllerinin satış fiyatlarında yapılacak tenzilât_ve bazı devlet işletmelerinin özel sermayeye devri hakkında şunları söylemiştir
— Bakanlığımıza bağlı Sümer -bankın pamuklu dokuma fabrikaları mamullerinden olup halen stokta bulunan pamuklularla aynı fabrikalar tarafından bu yılın iş programlarına göre imal edilip satışa çıkarılacak türlü pamuklu çeşitlerinin ve 1947 yılında ithal edilmiş bulunan ve bugün cüzi bir kısmı elde kalmış olan İtalyan malı basmalarla Japon bezlerinin satış fiyatlarında, piyasalarımızda satışları serbest rekabet çerçevesi içinde canlandırmak ve yabancı memleketlere verilecek siparişlerin çok fazla artmasını mümkün mertebe önlemek maksadıyle, muhtelif nis-betlerde indirmelerin yapılması memleket iktisadiyatı bakımından uygun görülmüştür.
Bu tenzilât fabrikaların bu y.’lki imalâtı için basmada % 10 olmak ü-zere vasati % 9 nisbetindedir. Stoktaki mallarda ise tenzilât nisbeti de yerli basma ve kaput bezlerimizin bugünkü fiatları ile ayarlı olarak ve daha evvel yapılmış olan tenzilâta lâveten % 10 kadardır.
Bu münasebetle şu noktaya da işaret etmekte fayda vardır ki, bu indirmelerin neticesi olarak gerek devlet fabrikalarının, gerekse hususi dokuma fabrikalarımızın ma -fc (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
HER GÜN BİR HÂDİSE
Çocuksuz çiftler ümit kesmemelidirler
Konya Miletvekillerinden bir kısmı ile Konya Demokrat Parti ilçe teşkilâtına mensup partililerden bir grup Cumhurbaşkanını Çankayada ziyaret ederek tebriklerini bildirm işlerdir. Resimde Sayın Cumhurbaşkanı ziyaretçiler arasında görülüyor.
Vergi usullerimizde yapılacak ıslâhat
Maliye Bakanı hükümet proğramına göre hazırlanacak tasarıların Eylüle kadar Meclise verileceğini söylüyor
Maliye Bakanı Halil Ayan dün şu beyanatta bulunmuştur:
— Son günlerde Muamele Vergisi konusu ile ilgili olarak bakan lığa çeşitli müracaatlar yapılmakta ve matbuatta da bu mevzu ile a-lâkalı bir çok mütalea ve talepler görülmektedir.
Ingiliz Radyosunun şehrimizde bulunan -Radyo ile İngilizce şubesi-Müdürü Mr. S. F. Stevens şerefine İngiliz Büyükelçiliği Basın Ataşesi tarafından Çankayadaki evinde kokteyl verilmiştir. Toplantıda Millî Eğitim Bakanı Avni Başman, İngiliz Maslahatgüzarı, Ankara radyosu mensupları bulunmuşlardır. Resimde Milli Eğitim Bakanı ve davetlilerden bir g rup görülüyor.
Mühim bir mülâkat
Başbakan Mr. R. Dorr'la görüştü
Başbakan Adnan Menderes dün Amerikan yardım heyeti başkanı Mr. Russell Dorr’u kabul etmiş ve kendisile iki saat süren bir konuşma yapmışta.
Hesap sormada politika oyunu
dâvası
Mümtaz Faik FENİK
Cumhuriyet Halk Partisinde, bugünlerde fazla bir asabiyet bulunduğu görülmektedir. Grup Başkanlığının dün neşrettiği tebliğ, bu asabiyetin sarih bir ifadesidir. İşin içyüzü şudur:
Son zamanlarda Büyük Millet Meclisinde, veya bazı gazetelerde 27 senelik Cumhuriyet devrinde yapıldığı iddia edilen yolsuzluk, suiistimallerden Cumhuriyet Halk Partisi mensuplarının sorumlu tutulduğu görülüyormuş! Buna cevap vereceklermiş ama, ne yapsınlar ki, Mecliste bu imkân da kendilerinden selbedilmiş, onun için, şimdi açıkça ilân ediyorlar: Cezasız kalmış suç ve suiistimaller, israflar meydana çıkarılsın, Avrupa ve A-merikada bankalarda kimlere ait para veya emlâk ve çiftlik varsa tahkik edilip ortaya konsun! Takipsiz suçlar varsa, hattâ mevzuatın müruru zamana ait hükümleri bir kanunla kaldırılmak suretiyle takip edilsin. İkinci cihan harbi sırasında suiistimal ve vurgunculuk ve türlü ihtikâr yolu İle harp zen-zini olmuş kimseler mevcut ise, onların da hesaplan incelensin, ve hepsi millete tanıtılsın!...
İşte Halk Partisi Meclis Gnıpu hükümetten bunları istiyormuş!.
Bu tebliği okuduktan sonra insanın hayretten hayrete düşmemesi kabil değildir. Bir defa Büyük Millet Meclisinde kendilerinin hiç bir zaman söz hakkı kayıt altına alın- j ma m ıştır. Meclis hükümet progra-
veleli bir tarzda bir tebliğ neşrederek umumî efkâr önüne çıkmaları, ve etrafa meydan okumağa kalkışmaları, her halde, Halk Partisi siyasetinde yeni bir taktik olsa gerektir.
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)
Savarona'ya alıcı çıktı
İstanbul, 8 (a.a.) — Devlet Denizyollarından verilen malûmata göre, İngilterede bir firma -Savarona. yatının satış şartlarını ve fotoğraflarını istemiştir.
Yatın satılması, prensip itibarile kabul edilmiş bulunduğundan yapılan tekliflerin ehemmiyetle üzerin de durulacağı anlaşılmaktadır.
Şemsettin Günaltay'ın şahitlisine karar verildi
Reşat Aydınlı
Reşat Aydınlı dâvasına dün saat 15 de Birinci Asliye Ceza Mahkeme sinde devam edilmiştir.
Yargıç Çelil Cevherioğlu’nun i-zinli oluşu sebebiyle yargıçlık makamını Osman Selçuk almış bulunuyordu.
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 5 de)
Adliyede kaybolan dosya ne oldu ?
Şahitler hadise sabahı gördükleri adamın Kavur olmad ğını söylediler
Orhan Şadı Kavura ait dosyadaki bazı evrakın zaybolması hâdisesi yeni bir mecraya girmiş ve bu defa da esrarengiz ve meçhul bir şahıs ortaya çıkmıştır.
Dün saat 15 de Cezaevinden savcılığa getirilen Kavur da hazır bulunduğu halde bir keşif yapılmıştır.
Yeniden ortaya atılan bir iddiaya göre 22 Mayıs günü sabahleyin sa-
• üzerindeki müzakerelerini bitir-
■ çoğunluk yeniden müzakere a-
Çilmaması için karar verdiğinden bu husustaki konuşma, kâfi görülmüştür. Yoksa Halk Partisi mensuplarının alâkalı makamlara sözlü soru vermeleri, bu mevzularda konuşmaları, istediklerini söylemeleri her zaman kabildir. Bu usu- evıc - KUI1U »unıuueyjn sa-
Je müracaat etmeyip de böyle vel- at 8 de esrarengiz bir şahıs Birinci
Ağırceza mahkemesinin şimdi battal olan helalarının yanında peyda olmuş ve yine esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştur.
Tanıklardan Birinci İcra Dairesi memurlarından Orhan Üstün mübaşirlerden Seyit Kapkaç ve zet Şahin, dün Orhan Kavur yüzleştirilmişlerdir. Şahitlerden İzzet, tip, ses ve elbise itibariyle gördüğü şahsın Kavura benzediğini, ★ (Devamı Sa. G Sü: 5 de)
İz-
11e
Dışişleri Bakanımız dün akşam İstanbul’a döndü
Fuad Köprülü demokratik gelişmemizin bütün dünyada memleketimiz için mevcut alâkayı arttırdığını belirtti
İstanbul, 8 (a.a.) — Geçen Hafta Pariste Avrupa konseyi bakanlar kurulu ve Avrupa İktisadî işbirliği teşkilâtı toplantılarına memleketimizi temsilen iştirak eden Dışişleri Bakanımız Fuat Köprülü beraberinde özel kalem müdürü Necdet
Başbakanlık Hususî kalem
Müdürlüğü
I). P. GENEL MERKEZ SEKRETERİ BASRİ AKTAŞ TAYİN EDİLDİ
Kent olduğu halde bu akşam spat 19.45 de uçakla ve Cenevre yoliyle Patisten şehrimize gelmiştir.
Dışişleri Bakanı hava alanında vali ve belediye başkanı Dr. Fahrettin Kerim Gökay, veli muavini Fuat Alper, emniyet Müdürü Cemal Göktan, basın mensupları, dostları ve partililer tarafından karşılanmıştır.
Fuat Köprülü kendisile görüşen gazetecilere aşağıdaki beyanatta bulunmuştur:
•— Pariste Avrupa konseyi bakanlar kurulu ve iktisadı işbirliği teşkilâtı toplantılarına iştirak ettim. Teşekküller esasen daimî ve
muvakkat komisyon halinde çalışmaktadırlar. Bu fusattan istifade ederek bu teşekküllere dahil olan Avrupa memleketleri dışişleri ba-kanlarile ve Pariste bulunmamdan faydalanarak Fransız ricali ve Mr. Harriman ile tanıştım; kendileriyle muhtelif meseleler hakkında görüş teatisinde bulunmak fırsatını elde ettim.
Fransa Cumhurbaşkanı M. Vin-cent Auriol beni kabul etmek nezaketinde bulundu. Kendisile yarım saat kadar görüştüm. M. Auriol e-sasen gıyaben çok hürmet ettiğim , bir devlet adamıdır. Şahsî tema- I * )Devamı Sa. 6 Sü: 2 dc)
Cumhurbaşkanı Ulaştırma Bakanlığında
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan dün saat 18.30 da U-laştırma Bakanı Tevfik İleri’yi ma kamında ziyaret etmişlerdir.
Tamarniyle hususî mahiyette o-lan bu ziyarette Cumhurbaşkanı Celâl Bayar Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan ve Ulaştırma Bakanı Tevfik İleri bir müd det konuşmuşlardır.
Meclis Balkanını ziyaret edenler
Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan dün öğleden evvel Lübnan elçisi İbrahim El Ahdab, Hindistan maslahatgüzarı C. S. Jha ve İspanya elçisi Alfonso Fiscowich’in ziyaretlerini kabul etmiştir.
İşkenceden sanık
emniyet müdürü
Bir şahit İstanbul Emniyet
Müdürlüğündeki
I-Iikmet Tanyo ve arkadaşlarına işkence yapmaktan sanık eski Emniyet Müdürü Kâmüran Çuhruh ve polis memuru Muzaffer Us’un muhakemelerine dün Yargıtay 5 inci Ceza Dairesinde devam edilmiştir.
Celsede şahitlerin dinlenilmesine başlanıldı ve Hüseyin Namık Or-kun, işkence hâdisesi etrafında
(Yazısı 6 ncı sayfada) geniş ve tamamlayıcı malûmat ver-
tabutluk’u anlattı
di. İlk olarak Ankaradan Hikmet Tanyoya giyecek ve para götüren Cemal Çevikgen dinlendi. Şahit, götürdüğü eşyayı Hikmet Tanyoya verdiğini, İstanbul Emniyet binasında ancak bir insanın ayakta durabileceğin^ tahmin ettiğini gördüğü hücreler bulunduğunu ve sonradan Hikmete bu hücrelerin ne i
★ )Devam! Sa. G Sü: 2 de)
AKINTIYA---------------1
I KÜREK
Yıktın perdeyi eyledin viran !
Cevinıli san’atkânmız Muammer Karaca, üç akşamdır tenis kortu sahnesinde temsiller veriyor ve halkı gülmekten kırıp geçiriyor...
Karaca’nın her şeyi mükemmeldir: nüktesi, elbiseleri, müziği her şeyi, her şeyi!... Yalnız bir kusuru var: Perdesi iyi değil!...
Çünkü, Halk Partisi Muam-merciğe, kendisi hakkında nükte yapıyor diye perdeyi vermemiş!...
Her şey bitti; şimdi de nükteden intikam alıyorlar!... Ama korkmasınlar, Muammer, perdesiz de nükte yapabilir... Zaten hep perdesiz nükte yapmaktan bu hale geldi ya...
Anlaşılan nalk Partisi perdeyi, gizlenmek için kendisine saklıyor! — YEDEKÇİ
Sayfa: S
X A.İ A ü
Günün mevzular j
is alı edkctk
Gaflet üstüne
İktisadî durum ve
1
t
t
I
7.
!«
nj
y
h
w
O
n
H
W
v.
lı
n;
sa
il
m
M
ril
»c w
a
ie
is!
jej ja
7.
2
M
İZ| lil pl
Aynı zihniyet
Muhip DlRANAS
emokrai Partinin 14 Mayıstaki ezici zaferinin âmillerinden biri de, muhalefet safında bulunduğu dört beş sene içinde makul, sistemli bir şekilde hareket etmiş, ne İstediğini, ııe söylediğini bilmiş, isabetli ve müessir bir mürakaba mekanizması kurabilmiş olmasıdır. Buna karşılık, o zamanki iktidar partisi, her hareketiyle bir gerçekleri örtbas etme politikası gütmüş ve iktidarda tutunabilme şansını bit takını irili ufaklı hatiplerinin veya sözcülerinin, hattâ parlak da denenıiyecek, demagojilerine bağlamıştır. Unutmuş oldukları şey şudur: Demagoji, evet, görünüşte kalabalıkları eğlendirir, zevklendirir, alkışa rameder; amma aslında, büyük sağduyunun ciddî ve hayatî olmıyan hiç bir herekete, hiç bir işe tahammül ve iltifatı yoktur. Halkın ciddî olanı kös kös dinleyişinden ürkmeyiniz. Ciddî olmıyana tebessüm ve alkış bahşederken bile, elini uzatıp a-lacağı şey daima ağırbaşlı olan,
yalandan, riyadan uzak olan, hakikatlere temas edendir.
Bunları niçin yazıyorum? Muhalefet adına, halkın zihni üzerinden estirilen havayı görüyorsunuz! Farfara, şimdi iktidarda bulunduklarızamantlakine de rahmet okutturuyor. Ne ç-kacak? Bııular artık halka dehşet vermez; ıbelki hüzün verir, lıattâ belki tiksinti verir. Oysa ki, hâlâ hatırlanamıyan, bir köşede melûl mahzun bekletilen ağırbaşlılık, gerçek mürakaba vazifesi ve nihayet demokrasiye yaraşan efendilik var. Bu yolda yürüseler, dalma kazanırlardı.
Fakat olmuyor! Olamaz da. Çünkü, iliklere kadar işlemiş zihniyettir. ileni öyle zihniyettir, öyle hain biı- zihniyettir ki; A-tanııı on iki senedenberi ortada bırakılmış mübarek nâşını ıbir an önce ebedî istirahatgâhına tevdi için, Cumhurbaşkanından hükümet erkânına kadar bütün devletin harekete geçmiş bulunmasını dahi, insana, hey’hat, polemik mevzuu yaptırır.
Merkezi îstanbulda bulunan Türkiye sigorta prodü ktörleri cemiyeti namına Vedat Uras başkanlığında Hâmit Büke ve Avni Koruridan müteşekkil bir heyet Pazar günü şehrimize gelmiş, muhtelif temas- j j. larda bulunmuştur. Bugün Istanbu-' | la dönecek olan heyet Cumhurbaş-" | kanı Celâl Bayar, Büyük Millet " Meclisi Başkanı v
Başba.can A? _____ . ,
kan yardımcısı Samed Ağaoğlu ve Ticaret Bakanı Zühtü Velibeşe’yi ziyaret ettikten sonra alâkalılara ( sigorta nedüstrisinde yapılması te-
aşkanı Refik Koraltan, Adnan Menderes, Başba- j
düzensizlikler
enl hükümetin programında vadettiği ıslahatı fahakkuk ■■ ettirebilmesi mesul ve icra sı6u. ıa neuuamauauc «- mevkiinde bulunan zevata samimî
menni edilen reform hakkında iza- ’ bir surette yardım etmek ve şahsî hat vermişler, İç Ticaret Dairesinde bu mevzu üzerinde müzakerelerde bulunmuşlardır. Bakanlığın alâkalı dairesi heyetin getirdiği rapordaki noktai nazarla mutabık olduğunu bildirmiş, mükerrer sigorta inhisarı kanununun değiştirilmesi veya ıslahı mevzuu üzerinde tetkiklere başlanmıştır.
veya zümre menfaati tesirinden kurtularak memleket çapında düşünmek ve karar vermek, bu vazifede kendisinde kıymet ve salâhiyet gören her vatandaş için kudsî bir borçtur. Bendeniz de bu kana-atla düşündüklerimi ve anladıklarımı kısaza arzedeceğim.
Sayın Başbakan Adnan Mende-. res muhtelif meseleler arasında ti-Saöllk Bakanı aeldi carî ve iktisadı meselelere temas
İki gündenberi îstanbulda bulu- ederken hulâsa olarak şöyle demek-nan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Nihat Reşat Belger dün sabahki ekspresle şehrimize dönmüştür.
Bir resim seraisi
Ressam İhsan Cemal Karaburçak 15 Haziranda Dil ve Tarih - Coğ rafya Fakültesi salonlarında ’ resim sergisi açacaktır.
eskin zekâ, vatanperverlik, inkılâba bağlılık gibi meziyetlerin senelerdir C. H. P. nin inhisarında olduğunu bilmiyen yoktur.
Bu parti bilhassa son on İki sene İçinde bu gibi iyi telâkki edilen hasletlerin inhisarını elden kaçırmamak için, akla geldik, gelmedik her tedbire başvurmuş, j Nihayet, işi muhalefete dökmeğe : kadar vardırmıştır. Her gün söy- j leye söyleye dilimzde tüy bitti. | Millet olgundur, bu suretle idare! kelâm etmeniz hoş karşılanmıyor, herkes sizin ne kıratta olduğunuzu biliyor! dedik, dinletemedik!
Öyle ya, o kadar, âlim, fazıl, profesör arasında bLim gibi â-cizlerin lâfı mı olur? Her ne hal ise, bunlar yine, eski halin devam I ettiğini zannetmek gafletine düş- | müşler veya senelerdir devam e- | den gafletlerinden ayrılamamış-lar; hâlâ, dediğim dedik! diyerek | zihniyetlerinden bir dirhemi^* bile feda etmemek yolunu tutmuş- J f lar dır.
Her iş bitmiş da, iş ezana kalmış diye, Başbakına olur olmaz lâflar eden kendileri olduğu halde, günlerdenberi, başka yazacak sermayeleri kalmamış gibi her gün ezandan bahsetmekte ve a-kıliarına geleni söylemektedirler, İddia ettikleri tez, bugüne kadar olduğu gibi çok kuvvetli:
— İnkılâba hürmet lâzım imiş! Atatürk başını kaldırır da, ezanın Arapça okunduğunu görürse, ne yaparmış?.
Devletin, lâiklik prensibine sadık bulunduğunu gösteren bu hareketi karşısında, memnun kalacağından asla şüphe etmediğimiz, rahmetli büyük insan Atatürk, hakikaten başını kaldırırsa ezan meselesinden evvel çok şeylerin yerinde yeller estiğini ve bunların da, Atatürk ismini öne süren ve inkılâba bağlı olduğu iddia-siyle koltuk kabartanlar tarafından yapıldığını görecektir.
Evvel, yüz senelik yolu yılda alan milletinin, on ik de iki yüz sene geriye gittiğini anlıyacakbr.
Evet, Atatürk bir başını kaldır-sa, üstü başı teiniz vatandaşlarının, çıplak hallerini, açlıktan birbirine geçmiş kaburga kemiklerini, gürbüz Türk delikanlılarının veremin pençesinde inlediklerini ve idaresizlik yüzünden yurdun içine düştüğü iktisadi felâketi görecektir. ♦
Büyük Ata’mız, bütün bunlar, görecek ve üzülecektir. Fakat bütün bir milletin isteğine uyularak, ibadetin yegâne yasak cümlesi olan Arapça ezan hakkındaki memnu-i.vetin kaldırılmış olmasına nun olacaktır.
Hepimiz biliyoruz ki:
Hâk’nryet milletindir. C. H. P. nin değil!.
Hikmet YAZICIOĞLU
anlamak hakikaten güçtür. Binae- 1 . naleyh ticareti teshil ve teşci edecek ii h 1 İü f?rfipnpr I yerde ticarete engel ve ihtilâflara UKUVI | menşg olabilecfk bu kaydın bir an evvel kaldırılması lâzımdır.
Ayni şekilde akredetifle kontr doküman tediyeli muamelelerde kontr dokümanlara tercih ve teşvik hakkı verilmelidir. Bu gibi tedbirler ucuz ithalâtı ve ucuz ithalât da ucuz istihsali ve b’nnetice hayat ucuzluğunu temin eden faktörlerdir.
İthal rejim ne ait kontrolün sadece gümrükte yapılması ve tediye muamelâtının da kambiyo müdürlüklerince tescil edilmesi şeklinde ittihaz edilecek bir usul zaman ve masraf bakımından azîm iktisatlar bahşedeceği gibi ihtilâfı bakımdan da azîm faydalar temin edecektir.
Halbuki bugünkü kontrol sistemi iş sahiplerini hudutsuz bir masrafa ve atalete ve bunun tabiî neticesi olarak her türlü ahlâksızlığa başvurmağa icbar eden inhisarcı ve merkeziyetçi bir usuldür. Bu tarzda hayatın ucuzlamasına ve tabiî şartlarla mal ithaline maddeten imkân yoktur.
İktisadî teşebbüs ve tesislere gelince: Bugünkü düzensizliklerin başında yine devletin giriştiği teşebbüslerle vücuda getirdiği tesisleri görmekteyiz. En az normalden bir misli fazla kadro ile çalışan ve ihtisas yerine ancak himaye suretiyle bu makinelerin başına getirilmiş olan insanların gözleri -mesainin hitamını gösteren saatlerin yelkovanın ve kafa ve zekâları da âmirlerinin gözüne girmek için takip edecekleri yolu aramaktadır.
Vazifesinin mesuliyetiyle mütenasip salâhiyetlendirilmiş bir memura rastgeleceğiniz gibi böyle bir salâhiyet verildiği takdirde de bol suiistimallerin vukua geleceğini katiyetle hesaba katmak lâzımgel-mektedir. Bu da memuru bilgisi —idrayeti— ve mesuliyeti ile mütenasip bir şekilde taltif etmek de mevcut kanunla ve zihniyet ile mücadele mecburiyetinin doğmasın dan ileri gelmektedir. Şu halde hangi bakımdan bakarsanız ve tahlil ederseniz emanet şekliyle idare edilen İktisadî bir tesis ve teşebbüs payidar olmamıştır ve olamıyacak-tır.
Esasen Demokrat Partinin pren sip programı da teşebbüsle vazifeyi b'rbirinden ayırmak olduğuna göre işi iş adamlarına mürakaba vazifesini mesul idare makamlarına vererek randımanlı ve kanunî bir iş bölümü yapmak lâzımdır. Bu iş bölümünü kabul edersek işe nereden başlamak suali doğar. Bunda kanaatimiz şudur ki evvellâ mevcut i teşebbüslere yeni bir teşebbüs ilâve etmemek suretiyle irtikâp edilmiş ve tashihe muhtaç olan haıtıketleri limite ve lokalize etmek, sonra da bunları tasfiyeye tâbi tutmak lâzımdır. Tasfiye işi de zannedildiği kadar basit bir ameliye olmadığından bunu inceden inceye tetkik ederek bir zaman çerçevesi içine almak ve tahakkukuna yadımı olan birtakım yardımcı tedbirler ittihaz etmiş olmak lâzımdır.
Senelerce emek ve milyonlar sarfiyle vücuda getirilmiş olan bugünkü tesislerin kârlı olanlarını dahi halka devretmek sermaye ve teknik bakımından kolay bir hâdise değildir. Ve mümkün olsa bile zararlı ve vahim neticeler doğurabilir. Yıkılmak istenilen devlet ka-pitalistliği yerine fert ve zümre ka-pitalistliği meydana çıkar ki bu da diğerleri kadar fena ve masraflı bir harekettir. Dâvanın en mühim ★ (Devamı Sa. 6 Sü; 7 de)
Yazan :
esbap ve avamill bihakkın teşhis Ve tesbit etmiş bulunması lâzımdır. Bir dert bizzat hasta tarafından anlatılır ve dinleyen de mütehassıs bir doktor olursa o derdin çaresi hiç şüphesiz en kolay bulunur. Nazariyat ile tahminlere müstenit tecrübelere 27 sene devamdan sonra ayrılacak ne bir santim ve ne de bir saniye vakit kalmamıştır.
Şu halde yukarıdaki maruzatım bir an için isabetli bir mütalâa olarak kabul edilirse dış ticaret rejimimizde hemen hemen yeni alınacak bir tedbir kalmamiş demektir. Ancak bu sstermn islemesi için dahi muayyen kolaylıkların gösterilmesi ve muayyen formalitelerin iptal ve lâğvedilmesi lâzımdır. Buna muvazi olarak da kontr doküman celbedilecek mallarla fonsi-yasyon suretiyle ithal edilecek mallara tercihan ithal hakkı verilmelidir. Bu tarzdaki kolaylıklar hem kliring muamelâtının kolayca işlememesini ve hem de ithalâtın ekonomik şartlarla ve daha süratle yapılmasını mümkün kılar. Hele konsiasyon suretiyle mal ilhalini mümkün kılmak bir çok müessese-leri bugünkü ağır finansman yüklerinden kurtarmış olur.
Halbuki yeni çıkan Gelir Vergisinde dar mükellefler diye bir vergi unsuru icat edilmiş ve memlekete konsiasyon mal gönderen firmalar burada vergi mefhumu içine alınmıştır. Hem de verginin nisbeti ve usulü hakkında hiç bir ölçü ve şekil tesbit edilmemiştir. Ya tatbik edilmiyecek veya takdire göre tatbik ve tarh edilecek bu vergi hakikaten mânâsız bir harekettir. Ve çok kcrkarız ki mukabil memleketlerde Türk emtiasına karşı mukabil tedbirler ittihaz etmek zorunda kalacaklardır. Alman kanunlarında da buna muadil bir vergi ihdae edilmiş ise de ikinci bir kararla bu vergi tatbik mevkiine konmamış ve Alman iktisadiyatına müteveccih tedabire karşı bir misilleme tedbiri olmak üzere madde olduğu gibi bırakılmıştır. İhracatımızda transit suretiyle yapılan satışların Râr ve zarar hesabı tetkik ve vergi unsurunu tesbit etmeğe nasıl imkân yoksa ithalâtımızda da her firmanın imalâtının miktarını, masarifi umumiyesinin yekûnunu bilmeden ve bunları tetkik etmeden bir malın mahiyet’ni ve binnetice kârını tesbit etmeğe imkân yoktur. Şu halde maliyeti ve kâr haddi meçhul olan bir muamelei ticariye de vergiye esas ne olacaktır.
Kanun buralarını tamamiyle meskût geçmiştir. Bu gibi muğlâk ve takdire terkedilmiş olan vergi mevzularında vatandaş acı tecrübeler gördüğü için çok hassas ve çok dikkatli olmak mecburiyetindedir.
Bu hassas’yet senelerce dürüst ve temiz bir mesai ve işbirliği sonunda kazanılan mânevi itibarları bir hamlede yok etmek gibi kararlara müncer olmaktadır. Bir firmanın her hangi bir memlekette mümessil bulundurması o firmanın o memleketin vergi mükellefiyeti içine girmesini icabettirmiş olsa idi bütün dünya memleketlerinin yek-diğerleriyle bir vergi hesabı ve muamelesi açmış olmaları ve bunun bir tabiî neticesi olarak düşecekleri ihtilâfları halletmek için bir kazaî merci kurmuş olmaları icabederdi.
Bu kadar süzgeçten geçtiği halde bu madde ve gelir vergisine nasıl
tedir.
I Ticarî sahada maliyet fiyatlarını I' indirmeğe ve kaliteyi yü kselterek dünya piyasalarının serbest şartlarına intibak etmeğe müessir olacak tedbirleri almağa çalışacağız. Bu prensip kararı o kadar doğru ve o kadar isabetli bir görüştür ki bunun üzerinde tek bir söz söylemek bile zaittir. Deme': ki şimdi bahis mevzuu olan dâva bizi selâmete kavuşturacak gayeyi tayin ve tesbit etmekte değil onu tahakkuk ettirecek vasıtaları bulmakta ve bunları tatbik edebilme dedir. Hepimiz biliriz ki çok taraflı serbest bir ticaret rejimi bütün dünyanın arkasından koştuğu bir ideal olmakla beraber henüz tahakkuk etmemiş ve bütün dünya devletleri bu uğurda samimî bir işbirliği vücuda getirmedi cçe de halli mümkün olmıyan I komplesk bir mevzu halinde halen üzerinde çalışaktadır. Böyle bir ga-yen'n tahakkukunun, nelere vabeste olduğunu anlamak için Marşhall Yardım Plânını ve onun icabettir-diği astronomik mahiyetteki maddî fedakârlıkları bilmek ve anlamak kâfidir. Bu dâvanın bizim kadar bütün dünyayı alâkadar edişi ve Amerikanın da bu dâvanın müdahalesini deruhde etmiş bulunması dâvanın mutlak surette ve en kısa bir zamanda halledilmiş olacağına dair inançları takviye etmektedir. Ve şimdilik buna ayak uydurmaktan başka çare yoktur. İşittiniz, Avrupa ekonomik konseyinin verdiği karara göre Haziran sonlarında % M nisbetinde serbest ticaret rejiminin tatbikine başlanacaktır. Gümrük Tarife Kanununa göre ayarlanmış, vukuu muhtemel deplasmanlara karşı tedbirleri alınmış, ve en nihayet taraflar arasında dönmüş veya bir taraf lehine diğer taraf aleyhine tıkanıp işleme-mezlikten kurtarılmış organize biı kliring sisteminin tamamiyle ser-bes ticarete kıvasen birtakım mahzurları olmakla beraber bugünkü şartlar ve imkânlar altında bundan daha ileri gidilemiyeceği de bir hakikattir. Her memleketin bunu tatbik hususunda göstereceği bilgi ve anlayış bu sistemin fayda ve mahzurunu arttırıp eksiltmekte âmil o-lacaktır. Kanaatımca sayın Adnan Menderes’in işaret ettiği nokta da budur.
Yâni yapacağımız ithalâtın kontr partisini teşkil eden mahsulerimize endnrekt bîr yardım yapılması yüzünden maliyet ve kalitelerinde şimdiye kadar yapılan hesapsız hareketlere devam edersek hem bunun bir fayda temin etmediğine ve hem de müstahsil için bir felâket teşkil edeceğine pek çabuk şahit oluruz. Yegâne ödeme vasıtamızı teşkil eden mahsullerimizin kalitesini ıslah etmek ve fiyatlarımızı da dünya fiyat seviyelerine intibak ettirmek zorunda olduğumuzu. Başbakanın söylemesi kifayet etmez. Buna müs tehlik ve mutavassıtın da samimî olarak inanmış olması ve kendisini j _________ . - „___ ....»_____ ____
bu gayeye ulaşmaktan alıkoyan konulduğunu ve kabul edildiğini
bir
I
•I
Vefat
bazı
sokak Kayhan Apt. Nü. ı».
CEMİYETTE
Büyük .İnkara
ıcunı.r TKLrroMX*ı
Yangın ....
Sıhhi İmdat
Trenler ...
Hava Yolları
Yataklı Vag(-n)tu
Elektrik
Su irua
Havagazı
Orduda yapılan değişiklikler
Milliyetle Ali Naci Karacan -Orduda yapılan değişiklikler» başlığı altında son nakil ve tayinleri tahlil etmekte ve şöyle demektedir:
«Demokrat Parti Hükümetinin
■ Mecliste programım okuyarak güven oyu aldıktan sonra ordu komutanları arasında yaptığı değişi :-likler memlekette alâka ile karşılandı. Asırlardanberi asker ocağında yetişen bir cemiyet için ordu mü-
suçlann aftan istisna edileceklerini mevcut malûmattım anlaşılmakta olduğunu yazmaktadır. Emeç bu hususta şöyle diyor:
«Maamafih Af Kanunu tasarısı dediğimiz bugünkü lâyihayı tanzim edenlerin niçin böyle mahdut çer- : çeve içinde kalmıya meylettiklerini , anlamak da zor bir şey değildir. ■
Son zamanda memleketimizde ci- I «.««i» .......... nayet suçlan son derece artmıştır. !
essesesînin devlet hizmetlerinin ön Ufak bir ağjz münakaşasını takiben safında yer almış olması tabiî hâ- derhal bıçak veya tabancaya asılan-
— » — -----—ların sayısı her gün biraz daha faz-
; o suretle ki, elyevm Ce-zaevimizde bulunan katil suçlularının yekûnu bir rekor teşkil edecek sayıya yükselmiş ve sekiz bin rakamını aşmıştı;-.
Sovyetler Birliği devletinin, sosyal ve iktisadi bir görüşü, dünyayı istilâ ve yabancı memleketlere hulul edere : onların iç hayatlarında vasıtalı bir müdahale hakkı ka-zaıınuya matuf bir dayanak gibi kullanmalarda da; komünizme karsı duyulan ihtiraz duygusunu son had dine çıkarmıştır. Keza; bir cemiyetin içinde, gerek ferden, gerek çölü : çocuğuyle her suretle hür olarak yaşamak ve dolaşmak hakkına malik bulunan insanların; bir takım gafillerin. ırz ve namus düşmanlarıma; sadece kötü emellerini tatmin etmek istemeleri yüzünden, tecavüzlerine maruz kalmaları da, aklı başındaki insanların dehşetini mucip olmakta ve âmme vicdanı, bu gibiler hakkında, zaman zaman; en şiddetli cezaların tatbikini istemekte kendini haklı görmektedir.»
Selim Ragıp bundan sonra her şeye rağmen işlenen suçlarda bugün.;ü hayat şartlarının da büyük . tesiri olduğunu söylemekte ve affın I daha genişletilmesi temennisinde J bulunmaktadır.
* Ya prensip ?
Hürriyet’in «İğne İle Kuyu Kazan» sütununun muharriri aynen şöyle demektedir:
«Dizlerini döverek dert yanıyor- ' du: ,
— Vilâyette bizim partinin listesi kaybetti; tabiî, liste ile beraber, ben de kaybetmiş oldum... Neticeyi evvelinden kestireydim böyle mi davranırdım?...
Arkadaşı merak etti-.
— Ne yapardın?...
— Karşı parti ile anlaşmanın yo- masın!»
,. _4.isedir. Orduyu istiklâl ve emniye- - ,
tinin temel direği sayan böyle bir , lalaşıyor;
cemiyette ise o temel ile alâkalı her karar milleti bilhassa ilgilendi-
Hâdiseyi, günün siyasî şartlarına göre, şu şekilde muhakeme etmek, akla yakın gelmektedir:
Demokrat Parti hükümeti muayyen bir programı tatbik etmek ü-zere iktidara gelmiştir. Ordu masraflarının, ordu gücüne tesir etmi-yecek surette kısılması bu pergra-mın gerçekleştirilmesi için düşünülen zarurî bir tedbirdir. Günleıden-beri Millî Savunma Hakanlığında, devlet reisinin de iştirakiyle yanılan toplantılarda, askerlik müddeti yedek subaylık, tayın bedelleri ve Millî Savunmaya ve orduya ait daha diğer meselelerin görüşüldüğü açık keyfiyettir. Değişiklikler bu müzakereler esnasında çıkmış olması muhtemel fikir ve görüş ihtilâfları neticesinde yapılmış olabile-ceği gibi hükümetin ordu masraflarını kısmakla beraber Türk askerî gücünü daha da kuvvetlendirmek maksadiyle hazırladığı bir plânın tatbikatı cümlesinden de olabilir.
★
14 Mayıs seçimleriyle beraber yirmi beş yıllık bir iktidar, bütün kadrosiyle işbaşından çekilmiştir. Bu kadro devlet hizmetlerini topye-kûn yeni bir idareye ve yeni bir zihniyete devrettiğine göre Milli Savunma Bakanlığı kadrosunun bir dokunulmazlık an’anesiyle mevcut şartlar ve tesirler dışında Kalması imkânsızdı. Mümkün olsa bile tabiî olamazdı. Millet iradesiyle iktidara gelen bir hükümet, bir bütün olan programını gerçekleştirmek, istediği zaman hizmetlerin her parçası gibi M. Savunma parçasını da ele almak zorundaydı. Binaenaleyh yapılan değişiklikler ne kadar geniş olursa olsun onları bu zaviyeden görmek ve bu zaviyeden görünce de hâdisenin idari ve zaruıî karakterini kabul etmek gerekir.
Şu noktayı da işaret etmeliyiz ki, değil 14 Mayıs seçimleri gibi cezri değişiklikler neticesinde, fakat Halk Partisine ait, binaenaleyh aynı siyasi aile içinde kalan muhtelif hükümet tebeddüllerinde dahi, ordu mü-essesesinde, şimdi Demokratların belki biraz daha genişçe bir şekilde yaptıkları neviden değişiklikler çok görülegelmiştir. Yalnız o değişiklikler, belki zaman zaman ve parça parçaç yapıldıkları için, bu derece dikkati celbetmemişlerdir.
Türk istiklâl ve emniyetinin temel direği olan ordu, şerefli komutanlarının, subaylarının ve bütün erlerinin nöbetleşe hizmet ederel elbirliğiyle yükselttikleri bir müessesedir. Biz onu, tarih için de ve istikbal yolu üzerinde Mustafa Kemal de dahil, herhangi bir komutanın eseri değil, fakat Türk milletinin müşterek eseri olarak kabul ettiğimiz için iyi düşünülerek alınan her kararın onu ancak kuvvetlendireceğine, daha çok kuvvetlendireceğine kaniiz.»
ÜL
★
Affa Dair...
Son Postanın dünkü başmakalesinde Selim Ragıp Emeç, hazırlan-makta olan af tasarısını ele almakta ve yeni affın nevi cinsine münhasır bir hareket olmağım
Bir katil hapse mahkûm oldu
Atpazarında arkadaşını bıçakla vurmaktan yakalanara t mahkemeye verilen Aziz Özkan’ın 2 nci Ağır ceza mahkmesinde yapılan duruşma sonunda 17 sene 1 ay 17 gün hapsine karar verilmiştir.
Ankara Veremle Savaş
Derneği suvaresi
BARAJ GAZİNOSU
23 Haziran 1950 Cuma
NOT; 20.30 dan itibaren. Yemek arzu edenlere yemek servisi vardır.
Otobüs gidip gelme temin e-dilmiştir.
Davetiyeler: Gülhane, Yenişehir, Ankara, Çankaya eczahane-leri, Dernek merkezi Tel: 13079
Teşekkül
29/5/1950 gecesi Kütahya’dan ailemle binmiş olduğum Konya - Hay darpaşa trenindeki misli görülmi-yen kalabalığa rağmen bütün vagon yolcularına hüsnü muamele eden ve hepsine yer temin eden Konya Yedinci İşletme Kondüktörü 21665 Ahmet Doğan Tuna’ya şahsım ve tren yolcuları namına teşekkür etmeyi vazife bilirim.
Kütahya Cumhuriyet Oteli sahibi .ABDULLAH BALOĞLU
Zincirli Cami sabık imam ve hatibi HACI SALİM YAZICI-OGLU 8 Haziran 1950 Perşembe günü öğleden sonra fani hayata gözlerini kapamıştır. Cenazesi bugünkü Cuma günü Cuma namazını müteakip Hacı Bayram Camii Şerifinden kaldırılarak Asri Mezarlıktaki medfenine tevdi edilecektir. (2254)
Ev sahibi - kiracı kavgası
Özbeyler mahallesi Gelin sokakta oturan Ayşe Aydın ve kız kardeşi Nurten Aydın’ın oda içerisinde yıkanmalarına kızan ev sahibi Hulû-si Çulhagil sarhoş bir halde dâva-cıların oda kapısına tekme ile vurarak camlarını kırmış ve her iki kardeşe hakaret etmiş, sanık yakalanarak süçüstü mahkemesine sevkedilmiştir.
lunu arar, onun listesine girmiye ! çalışırdım...
Anlaşılan böyle talihsizler için, mesele milletve çili seçilmekten i-baret... Partinin, prensibin, prog-I ramın ehemmiyeti yok.
Aman, vatandaş; turnikeye dik-I kat et: İçeriye başı boş dalan ol-
Sonra susuyorduk. Sanki İkimiz de çan seslerine ve zifaf marşına kulak verir gibi bir hal alıyorduk. O kadar vazıh, o kadar yakından geliyordu kİ bu sesle.
Yalnız... Belki de... Fakat bütün bu saadeti, bu gözyaşlarına bulanan acı bahtiyarlığı anlatmak o kadar zor ki.
Edith:
— Daha güzeli var, diyordu. Yeniden dünyaya gelirsek birbirine âşık iki çift olarak değil, iki kardeş olarak gelmeliyiz. A-ramızda sadece sevgi olmalı. Bu geçirdiğimiz çetin imtihanlarla karşılaşmamalıyız. Izbrap çekmeden sevişmeliyiz.
Sonra Fernande’in atölyeden dönüş saatine doğru, yani akşam altı buçuğa doğru kalkıyorduk. Biz giyinirken Fernande geliyor, bize dükkâna kimlerin geldiğini, neler ısmarladıklarını anlatıyordu. Karım artık ona başka bir sual sormamıştı. Fernan-de’e her zamanki gibi muamele ediyordu. Harekâtında hiç bir değişiklik yoktu. Buna mukabil Fernande de karımı göz hapsine almıştı. En ehemmiyetsiz hareketini bile bize anlatmak istiyordu.
— Patron iıer zamanki gibi sakin diyordu, fakat olan biten-
Tozan . FERENO MOLNAl
den haberdar bulunduğuna emi-
— Nereden bilebilir? Nasıl e-min oluyorsun?
— Belli canım.
— Neden belli? Nasıl.
— Anlıyorum... Yemin edebilirim her şeyden haberdar oldu-
— Belki Doktor Knopfler’den öğrenmiştir, dedim.
— Olabilir.
Köşedeki lokantada, her akşam olduğu gibi, üçümüz birlikte yemeğimizi yedik. Sonra erkenden eve dönün konyak içmeğe başladık. Artık konyağın bana yasak olmadığına ve dokunmadığına inanan Edith de arka-daşiylc beraber içiyordu. Ölmekten korkmıyoTdum. Benden ölüm korkusunu uzaklaştıran, hem de bu kadar çabuk uzak-laştırab-'len şeyin ne olduğunu anlatabilsem belki dünyanın en meşhur romancısı olurdum. Kor kum silinmişti, yalnız ölüm korkusu değil, hayata verdiğim kıy met de •üinmlştl.
Edith’le birlikte eski bir kitabı okurken şöyle bir cümleye tesadüf etmiştik: «Düşün ki hayatım bir rüzgârdan ibarettir». Bu söz hoşumuza gitmişti, çünkü anlamıştık. Yaşamağa devam etmek, ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak arzusunu bende öldür müş olan şeyi anlatabilsem, eminim ki, bir çok insanın yaşamaktan ve ölüm korkusundan gelen telâş ve azabını yok edebilirdim. Yaşama arzusu birdenbire benden uzaklaşmıştı? Biı nasıl oldu bilmiyorum. Konyağın tesiriyle mi? Saadetten mi? Sebep nabızlarımın yüzden fazla atmasından mı? Yoksa kalbimin ara sıra durur gibi olmasından mı? Ölüme yaklaştığımı hissetmek mi beni ölüm korku sundan azadetnıişti, bilmiyorum.
İkinci kriz, Grindale otelinde geçirdiğimden çok daha fena ol du. Bu seferki âraz büsbütün başka türlü idi. Yalnız çarpıntı ve tıkanıklık değil, dayanılnııya cak kadar şiddetli ağrılar da duyuyordum- Bu krizin ne zaman,
t M. T.
hür yaşamağa başladığım günle rin hangisinde geldiğini tasrih etmek isterdim, fakat, saadet günlerimin sayısını şaşırmıştım. Bir hafta mı? On gün mü?.. Bei li değil. Gündüzler ve geceler birbirine karışıyordu. Bazan gündüzden uyuyor, gece dolaşmağa çıkıyorduk. Bazı kırk sekiz saat yataktan çıkmadığımız oluyordu.
Kriz biı sefer de sabaha kaışı geldi. Buhran içinde birinin telefon ettiğini duydum. Sonra Edith’le Fernande’in çehrelerini seçebildim. Neden sonra bu iki âşinâ çehre arasında Doktor Knopfler’in kırçıl sakallı yüzü de peyda oldu. Kollarıma, kalçalarıma İğne yapıldığını dııy dum. Fernande lııçkıra hıçkıra ağlıyordu. Diğerleri onu teskine çalışıyordu. Nihayet morfinİD tesiriyle bir rahavet geldi. Doktor Knopfler’in bana duyurmamağa çalışarak Edith’e söylediklerini işitiyordum. Bu tarz hayat tan sonra bunun gayet tabiî olduğunu, buhranın çok daha
veî gelmemesine hayret etmek iâzımgeldiğini söylüyordu. Edith mesuliyeti üzerine alıyordu. Bü tün kabahat onundu .. Doktor onu teselli ediyor, kabahatin tamamen bana ait olduğunu iddia ediyordu. Çünkü o benim için yasak olan şeyleri birer birer söylemişti. Nelere müsaade edil diği malûmdu.
Etrafımdaki dekor, ilk krizi geçirdiğim zamanki dekoru andırıyordu. Yalnız bu sefer oksi jen çadırı yoktu. Onun yerint tanımadığım iki adam gördüm. Bunlar, ellerinde muşamba sanlı direkler taşıyorlardı. Açılın ca, bu direkler bir sedye oldu Beui yataktan çıkararak üzerin* yatırdılar. Hastahaneye götürü! düğümü anlıyor, fakat itiraz el miyordum. Adamlar, başımın a’ tına bir yastık koydular. Üstü me de bir yorgan örttüler. Hare ket etmeden evvel, Fernande, gözleri ağlamaktan kızarmış biı halle yanıma sokuldu, kolonya ile ıslattığı bir mendille alnım* ve yanaklanmı sildi. O halde, başımın altına koydukları yastı ğın bizim olmadığını, Madam Glicksman’a ait bulunduğunu, ben hastahaneye gittikten sonra, yastığı iade etmelerini hatırlat tim. Fernande -peki» derken yi ağlamağa başladı. Doktor t- (Devamı var)
IIKIllL. 1 T .
«ötJtNcı nsLBKt
(15031): Kadın düamatn (23432): SOveyj yıldı» (22294): »s* doeklerl, tek( dlSlm »evril!
(14040): Kırmızı fener, peyi*-siinnyan aenriü
(11131): Maaum katil, kar. ffilnos
(14072); Dean kaplanlar, c lak hafiye canUeı yuvasında
114071): Denizler hâki (13846): Trablus kabr
Corel Hardl ıhtJ
MSI
* sciaaankl**
Sakarya, Ankara, Yenişehi
I TAKVİM I
erkeklerin en namuslusudur.
9 - 6 -1950
ZAFER
RADYO•TELEFON-TELGRAF HABERLER
Peykler - Tifo münasebetleri
Dünya Basınından Hulâsalar
a|
uy
A
Itt
Trygve Lie'nin
Ö irleşmiş Milletler Genel Sek-reteri Trygve Lie, soğuk harbe son vermek maksadiyle sarfetti-ği gayretlerin nıuhassalası olan !• maddelik plânını nihayet neşretti. Lie, bu plânı bütün Birleşmiş Mil-lelter üyelerine sunmuş bulunuyor.
Hatırlarda olduğu gibi, Genel Sekreter, son Londra konferansına tekaüdüm eden günlerde teşebbüse geçerek evvelâ mes’ul Amerikalılarla görüştükten sonra Avrupaya gitmiş ve Batı Avrupa başkentlerinde de ilgili devlet adamlariyle görüşmüştür. O zamanlar, yani üç büyük Batılı devlet Dışişleri Bakanlarının, soğuk harbe karşı ted-bir almak üzere Londrada toplandıkları günlere ve Atlantik Konseyi içtimalarına tesadüf eden bir tarihte Lie’nin, en iyi niyetlerle dc olsa, Moskovaya gitmesinin yerinde olup olmıyacağı suali hayli münakaşa mevzuu olmuştu. Fakat, nihayet bilindiği gibi Genel Sekreter Moskovaya da giderek başta Stalin olmak üzere ileri gelen Sovyet idarecileriyle temasa geçmiştir.
Trgyve Lie, yirmi senelik bir barış tasarısı ihtiva edeu programını sunarken, her şeye rağmen nikbin görünmekte ve gerek Batılı, gerekse Doğulu devletlerin, dış siyasetlerinde Birleşmiş Milletler esasını başlıca prensip olarak kabul etmiş olduklarım söylemektedir. Genel Sekreter, muhtırasını resmen Güvenlik Konseyine sunacak ve gerekirse Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun önümüzdeki Eylül toplantısının gündemine alınmasını istiye-cektir.
Trygve Lie’nin 10 maddelik plânına karşı Ingiliz ve Amerikalılar tarafından gösterilen reaksiyon, şimdilik bir hüküm vermeğe yetecek kadar sarih değildir. Lake Success’deki Amerikan ve İngiliz heyetleri, porgramın esasına dair hiç bir şey söylememişler, yalnız Güvenlik Konseyinin muntazam toplantılar yapması hükmünü ihtiva eden maddeye temasla, bunun mümkün olabilmesi için, Sovyet Rusya'nın Birleşmiş Milletler teşekkülleri muvacehesindeki duru-
Tito'ya karşı yeni tedbirler
Tito ile mücadele için Milletlerarası bir tugay kurulması tasarlanıyor Viyana, (a.e.) — Viyanada intişar eden Hungaria gazetesinin dün yazdığına göre, mareşal Tito ile mücadele etmek üzere Macaristan-da milletler anası bir tugay hazırlarım aktadır.
Gazete böyle bir kuvvet teşkil etmek hususundaki karara, geçen kasımda Macaristanda Matra dağlarında toplanan kominform askerli uzmanlarının konferansı esnasında varıldığını belirtmektedir.
Macaristan bahriye bakanı Farkas Rusya dışındaki komünist ordularının ne sayı, ne de silâh bakımından Yugoslavya ile çarpışacak kuvvette olmadıklarını söylemiştir.
Belgrad, (a. a.) — Yugoslavya
I dışişleri bakanı, Belgrattaki Sovyet elçiliğine bir nota vererek, yukarı Tunada 16 Mayısta başlayan ve hâlâ devam eden bir Sovyet harp nehir filotillasının manevralarını protesto etmiştir.
Verilen notada, Tuna nehrinin yukarı kısmında cereyan eden bu manevraların seyrüsefere mani olduğu belirtilmekte ve gemilerin derhal geri çağrılması istenmektedir.
Ayrıca ilâve edildiğine göre, Sov. yet askerî makamları bu gibi hareketlerle Tuna nehri üzerinde serbest seyrüseferi sağlayan 1948 Tuna sözleşmesine resmen karşı gelmektedirler.
Sovyetler niçin harp açmamışlar?
konferansı isteniyor
İngiliz basını:
İngiliz gazeteleri, Batı Avrupa ve İngilterenin iktisadi kalkınmasında Birleşik Amerikanın oynadığı rolü belirtmektedirler.
Times gazetesi Amerikanın yardımı sayesinde Batı Avrupenuı iktisadi refahının tahmin edildiğinden çok daha geniş ölçüde olduğunu kay ettikten sonra, iktisadi ve askerî yardımların çok iyi neticeler verdiğini ilâve etmektedir.
Gazete bundan sonra Amerikanın önderlik vazifesini lâyıkiyle başardığını ayrıca ilâve etmektedir. , Financiel Times gazetesi, İktisadî barometrenin iyiliğe doğru yük-sildiğini önemle işaret ettikten sonra, Batı Avrupada yeni bir itimat havasının hüküm sürdüğünü bilhassa kaydetmektedir. Gazete bu arada Ingiliz lirasının yeniden eski itibarını bulmağa bağladığını işaret ederek, Batı Almanya ve Japonyanın İngiliz endüstrisi için ciddî birer rakip olmağa hazırlandıklarını da belirtmektedir. Gazete: «ileride bu üç memleket arasındaki yarışmanın çok daha bariz bir hâl alması mümkündür, diyor.
Fransız Basını:
Fransız basını milletlerarası olaylar meyanında Japon komünist partisinin kanım dışı edilmesi bahsini incelemektedir. Les Echos dergisi şunları yazıyor:
Amerikalıların bu tedbirle
ponya’da Kremlin’in nüfuzuna karşı koymağı düşündükleri aşikârdır. Bu hareket hiç şüphesiz, Sovyetler Birliğinin pratik bakımdan terket-miş oldukları Japonya’daki müttefik konseyin yeniden faaliyete geçmesini kolaylaştıracak mahiyette değilse de, Japonya ile Batı arasında ayrı bir barış anlaşması imzalanmasını hazırlıyacaktır. Fakat, bir sene evvel Kremlin’in zannettiği gibi Japonya’da komünist nüfuzunun partiyi kazanmış olmasından çok uzak bulunuyoruz. Avustral-yada komünist partisinin bugün yarın kanun dışı edilmesi, Endonezya ve Bao Day’ın Ho Chi Min’e karşı tavırları, komünist tehlikesine maruz bulunan Güney Doğu Asya memleketlerine yapılacak olan A-merikan yardımı meselesinde kaydedilen terakkiler, komünist aleyhtarı mukavemetin sağlamlaştığına şahadet eder..
Ja-
HERjGÜN BİR HÂDİSE =
Çocuksuz çiftler ümit kesmemelidirler
Kısırlığın kat’î ve daimi bir kusur
Çocuksuz bir çift misiniz? Peki, istemediğiniz için mi çocuk yapmıyorsunuz, yoksa istediğiniz halde mi olmuyor? Bu nasıl sual? demeyiniz. Çok mühimdir. Çocuğa sahip olmağa muktedir bulunmadıklarını zanneden nice kimseler vardır ki, aslında pekâlâ buna muktedirdirler. Onlar diyecekler ki: -Biz bilmez miyiz? Olmuyor diyorsak elbette ki bir bildiğimiz vardır. Her çareye başvurduk, olmadı.. Size bu cevabı verenler arasında acaba kaç çift, hakikaten kısır olup olmadı ğını araştırmıştır? Bunu düşündünüz mü? Hem kadının hem erkeğin mi, yoksa yalnız birinin mi kısır olduğunu araştırmış olan çiftler pek azdır. Ve kabahat ekseriya erkektedir.
üsl
kİ .......----------------------___________
1 ■Jpi’nun halledilmesi lâzımgeldiğim M 've ancak bu nokta halledildikten sonradır ki diğer maddelerin tetkikine geçilebileceğini belirtmişlerdir. Zira bilindiği gibi, Ruslar başta güvenlik Konseyi olmak üzere bir çok teşekkülleri milliyetçi Çin delegesinin mevcudiyetini ileri sürerek terketmişlerdir . Sovyetlerin istediği, bu teşekküllerden milliyetçi Çin delegesinin çıkarılarak yerine komünist Çin idaresi mümessillerinin kabul edilmesi idi. Halbuki Amerikanın komünist Çini henüz tanımamış olduğu malûmdur. Ve bazı Amerikan ayan üyelerinin, komünist Çinin Güvenlik Konseyine kabulü lehinde tezahür eden kanaatlerine rağmen, bu konuda Amerika hükümetinin resmi noktai nazarı henüz değişme-
Ingilizlere gelince; onlar komünist Çin rejimini tammış oldukları cihetle, bu hükümet mümessillerinin Güvenlik Konseyine ve diğer teşekküllere kabul edilmelerine e-sas itibariyle taraftar olmakla berber, Amerika ile müşterek siyasetlerinin ahengine zahiren olsun halel getirmemek maksadiyle, böyle bir hal çaresinin henüz düşünülmemiş olduğunu ve binaenaleyh Lie'nin diğer dokuz maddesi üzerinde mütalea serdedilemiyeceğini söylemektedirler.
Bu vaziyet, Lie programının, cn az bugün için, dört büyük devlet ve Güvenlik Konseyi çerçevesi içinde çıkmaza girmiş olduğunu gösterir ve zaten bu ihtimali gözönünde tuttuğu içindir ki. Genel Sekreter, Güvenlik Konseyine müracaat etmekle beraber, programını Genel Kurulun gelecek toplantısı gündemine teklif etmek hakkım da muhafaza etmekte olduğunu söylemiştir. Birleşmiş Milletler teşkilâtının en yüksek mercii ve organı olan Genel Kurulun bu meseleyi ne türlü ele alacağı ve nasıl bir hal çaresine tevessül edeceği malûm olmamakla beraber, gelecek Genel Kurul toplantısına kadar Batı ile Doğu arasında umumi siyasetin a-lacağı seyrin karar üzerinde müessir olacağı şüphesizdir. Bu suretle Trygve Lie, 10 maddelik sulh programını sunarak, Birleşmiş Milletler teşkilâtını, mevcudiyetinin en çetin imtihanlarından birine tâbi tutmuş olacaktır. Zira bu imtihan neticesinde, teşkilât ya tekrar normal o-larak çalışmağa başlayacak; yahut Batılılar, Amerika eski başkanla-nndan Hoover’in teklifi veçhile ijür mlletlerden müteşekkil ayrı bir ^7^'eşmiş Milletler teşkilatı kurmağa teşebbüs edeceklerdir. Her halde, önümüzdeki Eylül, dünya teşkilâtının mukadderatını tayin edecek, ve dünya milletlerinin dostça olmasa bile, en az komşuluk münasebetleri idame ederek bir arada yaşayıp ysşayamıyacaklarını gösterecektir.
*
fl
3.”
p
Zj
Möcahit Topalak
Amerila Savunma Bakan muavini’nin d kkota değer beyanat
Vaşington, (a.a.) — (United Press) — Savunma bakanı yardımcısı Paul Griffith «harp kaçınılmaz bir vakıa mıdır?, mevzuunda radyoda yaptığı bir konuşmada, 1947 tarihinde başkan Truman’a, Sovyet Rusyaya bir atom bombası atılmasını teklif ettiğini açıklamıştır.
Griffith harbin kaçınılmaz olmadığını söylemiş, fakat işgal altında bulunan Almanyada vukubulacak herhangi bir hadise ile başlayabileceğini belirmiştir. Griffith, bir harp vukuunda atom bombasının ve imkân olduğu takdirde hidrojen bombasının kullanılması lehinedir.
Savunma bakanı yardımcısı, ka-naatince Sovyet Rusyanın gereken İktisadî ve sınaî imkânları haiz olmadığı için şu son iki sene içinde harbe girmediğini belirtmiştir.
Amerika hazine Bakanı malî durumdan
memnun
Vaşington, (a-a.) — Hazine baka, m John Snyder, 1950 malî yılı zarfında Birleşik Amerikanın beş milyor dolar açık vereceğini söylemiştir. Halbuki bütçe bürosu malî yıl içinde hükümetin 5 milyar 400 milyon dolar açık vereceğini söylemiş bulunuyordu.
Gazetecilere verdiği beyanatta John Snyder, 1950 yılında aktısadî vaziyeti gayet iyi gördüğünü açıkla-
Finlandiyada casus şebekeleri
Helsinki, (a.a.) — Dün Helsinki-den haber verildiğine göre, Finlandiya emniyet servisleri son günlerde birçok gizli radyo istasyonları keşfetmişlerdir. Finlandiya makamları bu mes’ele hakkında tafsilât vermekten ve bilhassa bu aletlerin ayni teşkilâta ait olup olmadığını tasrih etmekten çekinmişlerdir.
Mamafih casusluk yapan ayrı ayrı şebekelerin bahis mevzuu olduğu sanılmaktadır.
- Fin ticaret anlaşması
Helsinki, (a. a.) — Umumiyetle inanılır ticarî kaynakların dün bildirdiklerine göre, Rusya ile Finlandiya Moskovada 6 aydır cereyan eden görüşmelerden sonra 5 senelik bir ticaret paktı hususunda anlaşmaya varmışlardır.
Serbest Fıkra
Ayan ve mümessiller üyeleri müracaatta bulundular
Vaşington, (a.a.) — Ayandan ' kişi ve *--s’“’-----
si dün Birleşmiş Milletlerden acele bir silâhsızlanma konferansı toplanmasını istemişlerdir.
Bu kimseler bu isteklerine sebep olarak hidrojen bombasının insanlığın şimdiye kadar tahmin edemediği bir tehlikeyi temsil ettiğini ileri sürmüşlerdir.
Bahis mevzuu teklifi ileri süren ayan üyeleri arasında demokrat Mac Mahom, Magnusen, Fulbrifht ve Gilette de bulunmaktadır.
İngilterenin Schuman plânına iştiraki Londra Radyosu, (Basın . Yayın) — Marshall yardımı Avrupa idarecisi Harriman dün verdiği beyanatta İngilterenin ergeç, Batı Avrupa çelik ve kömür kaynaklarını birleştirmek hususundaki Schuman plânına dahil olacağı kanaatinde olduğunu bildirmiştir.
GUİLİANO’NUN BİR ARKADAŞI DAHA YAKALANDI
Palermo, (a.a.) — Adam kaçırmak tan, çeşitli katil ve silâhlı hırsızlık vak’alarından aranılan Guilianu’-nun müşaviri SicilyalI haydut Anto-nio Seotine tenkil kuvvetleri komutanı albay Luca’ya teslim olmuştur.
„ , , , ______7
temsilciler meclisinin 4 üye-
Amazonlar diyarında servet arapjyor
Nevyork, (Nafen) — Eski Amazonların yaşadıkları topraklarda gayet zengin altın ve elmas madenleri bulunduğu bildirilmektedir. Muhabirlerin öğrendiklerine göre, yüzlerce senedenberi jeologlar bu bölgede efsanevi zenginlikte maden, ler bulunduğunu tahmin etmektedirler. Bundan 120 sene evvel Ro-bertson isminde bir jeolog bunları bulmaya muvaffak olmuş fakat sonradan ani ölümü servetin yer yüzüne çıkarılmasına mani olmuştur. Şimdi bildirildiğine göre, 1947 senesinde Amazona gitmiş olan JamaikalI bir jeolog bu madenlerin yerlerini tesbite muvaffak olmuştur. Şimdi bu jeologun, bir hey’etle beraber Brezilya ormanlarında bu madenler üzerinde çalışmakta olduğu kaydedilmektedir.
Satılık otomobil
948 model dört kapılı, yeni durumda Studobacker marka. Görmek, görüşmek üzere Bankalar caddesi Yurd sokak No. 28 veya telefon: 13215 ve 13707 (2229)
ALMAN YAPISI ROTO
★
Kabahat te yersiz bir kelime. Bu söz, tıbbî bakımdan tam bir bilgisizlik içinde yaşanan devirlerden kalma garip bir geleneğin eseridir. O cehalet devirlerinde, kendisini kadına karşı çok kuvvetli ve yüksek bulan erkek, çocuğu olmadığı zaman kusuru daima kadında bulmuş, kusurun kendisinde olabileceğini hiç bir zaman düşünmemiş ve kabul etmemiştir.
Hakikatte, insanlar, bilinmesi lâ-zımgelen şeyleri hakkiyle bilmiş ve bunlara riayet etmiş olsalardı, çocuksuz çiftlerin sayısı çok azalırdı. Evvelâ şunu hiç bir zaman hatırdan çıkarmamak lâzımdır ki, kısırlık daima kat’î ve çaresiz değildir. Kadında olsun erkekte olsun kısırlık bir kaza veya bir hastalık neticesinde zuhur etmiş olabilir. Ve bu kaza ve hastalık her zaman utanılacak hastalık ve kazalardan olmıyabilir.
Sebep utanılacak bir şey olsun veya olmasın, bundan tamamen müstakil olarak, kısa veya uzun süren bir tedaviden sonra kısırlık zail olabilir.
Nihayet şunu da bilmek lâzımdır ki, insan bazan, hiç bir hastalık veya kaza geçirmeden de kısır olabilir.
Kısırlıkla mücadele
o
(o
TEKSİR MAKİN AL ARI.
TEKSİR KÂĞITLARI,
TEKSİR MÜREKKEPLERİ,
(gelmiştir.)
Aynca: Her marka yazı makina-ları için yedek parçalar, silindir lâstikleri ve yazı şeritleri ile,
Otel _ Esnaf - Tüccar beyanname defterleri müessesemizde satılmaktadır.
NURETTİN BUKAN: Yenişehir Sağlık Bakanlığı Benzinci karşısı Gölbaşı ap. altında (Ankara) Telefon: 11450 ( 2223)
Bu sahada, diğer bütün milletlerden ileri gitmiş bulunan İngilizler, kısırlık hakkında geniş tetkikler yapmışlardır. Bu tetkikattan anlaşıldığına göre, bugün genç evlilerden yüzde 5 ilâ yüzde 8 i çocuksuz kalmağa mahkûm gibidirler. Halbuki, bunların dörtte biri, salâhiyetti bir hekimin rehberliği sayesinde çocuk sahibi olabilirler.
İngilizler, bu mühim dâva ile uğraşmak için şimdiden memleketlerinde feyizlendire klinikleri, açmış lardır. Bu kliniklerin, ne işle uğraştıkları isimlerinden anlaşılmaktadır. Yalnız, bu müesseselerin sayısı resmî makamların istedikleri kadar yükselememiştir. Çünkü bu, her şeyden evvel personel meselesidir. Evvelâ yeter sayıda mütehassıs bulmak, bu mütehassısların da diğer doktorları yetiştirmelerine imkân sağlamak lâzımdır. Geniş teşkilât istemiyen bu dâva, her şeye rağmen ele alınmış, bu yolda hummalı bir faaltyet başlamış bu-lunaktadır.
Mevkiinde
Yenilmesi gereken zorluklar
Bu yolda rastlanan güçlüklerin en mühimi, çocuksuz çiftlerin garip bir hicap hissiyle doktora gitmekten çekinmeleridir. Ekseri erkek, kusurun kendisinde olduğunu kabul etmek ve hele bunu başkasına velev ki doktor olsun, itiraf etmek istemez. Bu itibarla, her şeyden evvel, yapılacak iş, çocuksuz çiftleri tenvir etmek, gerekirse onların
Faal bir kahve devren kiralıktır. Müracaat: 11597. (2242)
ayağına kadar giderek, onlara cesaret vermek lâzımdır, ki halen Iııgilterede bu usul tatbik edilmekte, gezginci mütehassıslar, be
lediye makamlarından
çocuksuz
çiftleri sorup öğrenerek, bu neş’e-sız yuvaların kapısına dayanmaktadırlar.
Kısmetli evlâtlar
Halk Partisinde bir nevi sinirlilik havası başladı: Kimmiş, bu haksız yere mal iktisap edenler?.. Kimlere gayri mübadil emlâkinden bol bol bedavadan tefvizler yapılmış?..
Öyle boş söze lüzum yok!.. Tahkikat yapmalı, ve hepsini birer birer meydana çıkarmalı!.. İşte tebliğ de neşrettiler. Bunu istiyorlar...
Nasreddin Hocanın hikâyesini bilirsiniz?- Hamamda eşyaları çalınmış da kendisine üzerinde zaten başka eşya olmadığını söy-liyen hamamcının önünde şöyle
ruıı : _____
Sarıçizmeli
bir peştemallı haline bakmış :
— İnsaf et, demiş. Ben hamama bu kıyafetle mi geldim?...
Şimdi biz de etrafımıza bakıyoruz: Apartımanlar, hanlar, villâlar, otomobiller, mücevherler, lüks. v.s.. v.s..
— Peki bunlar nereden çıktı?.. Hepsi alıntcri mahsulü mü? Hepsi maaşla mı oldu? Yoksa ana-
larının karnından hanla, apartı-manla beraber mi doğdular?...
işte hayırlı evlât dediğiniz böy le olur...
Peki ama, şimdi işi gücü bırakalım da kimin tapu dairesinde kayıtlı nesi var? Kimin bankada doları var? Kimin apartımanı, kimin serveti var diye tahkik memurluğu mu yapalım?..
Bu tahkik külfetini başkalarına yükleyeceklerine, kendileri mal beyannamesi vermeğe talip olsunlar!...
Ama, minareye kılıf bulanlar da yok değildir!
Yine bu mühim dâvaya hizmet etmek maksadiyle, İngilterede, belediye makamları, evlenenlere, evlenme cüzdaniyle birlikte, müştak
Satılık Ev
Dünyanın her yerinde milyonlarca çocuksuz çiftin tıbbın yeni bir hamlesi sayesinde çocuk sesi be
bel anne için bu hususta gerekli ma lûmatı ihtiva eden küçük bir bro- 1 şör de vermektedirler.
Mühim bir sual
Burada bir mesele bahis mevzuu oluyor: Bir çok çiftler, çocuk isterler, yaparlar, fakat muayyen bir sayıdan sonra, gebeliğe mâni o- | lacak bazı ilâçlar kullanarak çocuk i olmasını önlemektedirler. Acaba bu | ilâçlar da kısırlığı davet etmiyor ı mu? Yapılan tetkikata göre, bu maksatla doktorun verdiği ilâçların |
kısırlığı davet ettiğini gösteren ciddî bir alâmet tesbit edilememiştir. Fakat, bu incelemeleri yapan mütehassıslar, bu hususta kat’î bir şey söyleyemiyeceklerini ilâve etmektedirler. Yani, çocuk olmaması için kullanılan ilâçların zamanla kısırlık yapıp yapmadığı henüz kat’î surette bilinmemektedir.
Anne baba olmak istiyen çocuksuz çiftler!... Tamamen ümit kesmeden evvel, durumunuzu bir kere daha tetkik edin ve ettirin.
f'
Tek kat bahçe içinde üç oda mutbak, banyo, hava gazı, elektrik, su bahçesinde çamaşırlığı ile şuyusuz olarak.
Adres: Köprü Başı (ismet pa- I şa) mahallesi Ekmekçi sokak No. 20 İçindekilere saat 14 ten , 17 ye kadar müracaat edilir
(2240)
KİRALIK BODRUM KATI
3 oda, mutfak, banyo. Ismetpaşa cad. No. 6 Üst kata müracaat
(2234)
IF* ' — -
Ucuz ayakkabı satışı başladı. Mevcut mallann tasfiyesi dola-yısiyle 15 gün devam edecek olan bu ucuzluktan istifade ediniz.
«W
Çocuk İsk. dolgu şaplı 750-900 Kr. Çocuk isk. sandalet şaplı 450-500-650-600 Kr.
Bayan dolgu terlikler 650-750 Kr.
Beyan isk. 7,5-10-12,5-14-16 T.L.
Erkek isk. şaplı 12,5-15 T.L.
Erkek isk. Mokasen 16-18-22 T.L.
Adrese dikkat:
ŞABAN KULAK — Güven Kundura Mağazası. Çıkrıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çarşısı No. 107 — Telefon; 11919 (2214)
Belediye başkanlığmdan
1— Şehrimize gelen Akaryakıt maddelerini havi sahnnç vagonla nnın tahliye işlerinin Güvercinlikteki Gazhanede yapılması belediye komisyonunun 24/5/950 gün ve 2033/ 2967 sayılı karan ile uygun görülmüştür.
2— Şehirde mevcut bütün akaryakıt firmalarının bundan böyle Güvercinlikteki Gazhaneden başka yerlerde tahliye işlerini yapmaları yasak edilmiş bulunduğundan ke) fiyet ilgililere ilân olunur. (3763)
ZAFER
9 - 6 - 1950
Sayfa: 4
1(
r( O
y tl h
— 175 —
J
GRİPİN
Şark Sabunlarını Tercih etmeniz mutlak İstifadeniz icabıdır
—" (2189)
Eıı önde çatık kaşları ve muhteşem elbisesiyle Sultan Mehmet görünüyor
İnşaat Sahipleri ve Müteahhitlere
Diinyan tanınmış İTALYAN PORTLAND çimentosu ve serbest çimento ŞARK İNŞAİYE TİCARETHANESİNDE satılmaktadır. Bilûmum inşaat malzemeleri Avrupa Çimento Fiatlarımız Her yerden Ucuzdur
MALZEME! mevcuttur.
Şekerciler Sokak No. 9 Süleyman Sırrı Taşkın Tel: 13611
Bellamy Cinayeti
hm '«AFKB’tN POLİS TSFBİKAÇJ
Yazan: Frances Noyet Hart
— 50 —
Tl
Çeviren» S. Yazıcıoğlu
— Evet.
— İntihar etmeğe teşebbüs edişinizin sebebi bu değil miydi?
Uzunca bir sükût oldu. Sonra, yine o ağır, ıstırapla çınlayan ses duyuldu.
— Evet
— Çünkü sizin hesapsızca hareketinizden dolayı böyle bir felâketin zuhura geldiğini anlamış bulunuyordunuz, değil mi?
— Evet, dalıa evvel de söyledim, evet
— Teşekkür ederim, kâfi. Bay Dallas’ı çağırın.
— Bay George Dallas!..
George Dallas, lâcivert kostü-iü, şık fular kıravatı ile zarif ıbir damdı, kıvırcık san saçlan sey-ekleşmeğe başlamıştı. Çevik a-dımlarla ileriye doğru yürüdü. İyi insan olduğu halinden tama-miyle aşikârdı; hafif sesinde tatlı bir eda vardı; muntazam beyaz dişlerini meydana koyan cazip bir tebessümü, ancak sadık köpeklerde tesadüf edilecek kadar samimî ve dost bakışlan vardı. Sue İves’e doğru dostça bir tebessümle güldü; ve hafifçe ve ayni dost tebessümle mukabele gördü. Savcıya da belki daha derin bir dostlukla tebessüm ederek baktı, fakat savcı bu tebessümü kayıtsız bir bakışla karşıladı.
— Bay Dallas, Haziranın on dokuzuncu gecesi evinizde bir poker partisi tertip etmiştiniz, değil mi?
— Evet, etmiştim.
Dallas’ın sesinde, tertip edilen partinin pek muvaffak olduğunu, ve şayet savcı da hazır bulunsaydı, hiç kusursuz addedilebileceğini ifade eden bir mâna vardı.
— Bay Farwell, arkadaşınız Bay Burgoyne’e telefon ettiği zaman orada mıydınız?
— Evet, oradaydım.
— Telefon poker oynadığınız o-dada mıdır?
— Evet, oradadır.
— Telefon çaldığı zaman, saat takriben kaçtı.
— Bilmem, düşüneyim.
Dallas fevkalâde hüsnüniyetine rağmen şaşırmış gibiydi.
— Her halde ona çeyrek kala olacak. Çünkü her on beş dakikada bir tur yapıyorduk. Daha bir tur yapmıştık, tam İkincisini yapacağımız sırada telefon çaldı, o-yunu durdurduk.
— Bay Burgoyne’in telefonda
söylediklerini duydunuz mu?
— Pek hepsini duyamadım. Çünkü çok gürültü vardı. Herkes şakalaşıp gülüşüyordu. Fakat, Dick’in «Canım arkana bir şey tak da gel, istediğin kıdemi veririz, dediğini hatırlıyorum.
— Bay Burgoyne telefondan döndğü zaman hiç bir şey söyledi mi?
— Çocuklar, unutturmayın giderken kibrit götüreceğim. Evde kibrit yokmuş, Farwell istiyor, dedi.
— Burgoyne saat kaçta eve gitti.
— On biri çeyrek geçe, zannederim; her zamankinden erken dağıldık.
— Ertesi gün öğleye doğru Bay Fanvell’i görmeğe gittiniz mi?
Dallas’ın şakrak sesi birdenbire, ciddî ve ağır bir mâna aldı,
— Evet, gittim.
— Aranızda geçen muhavereyi hatırlıyabiliyor musunuz?
— Evet hatırlıyorum, telefona cevap verdiği zaman daha uyku sersemi idi, ne diye insanı bu saatte uyandırıyorsunuz, diye çıkıştı. Ben de, dinle, Elliot, feci bir şey olmuş; gazetede belki okumuş sundur diye telefon ediyorum. Meyva Bahçelerinin Bahçıvan köşkünde Mimy Bellamy’yi öl dürmüşler, dedim. Acaib bir ses çıkardı, yapma, George! Yapma; Yapma! Yapma! Diye haykırdı. Yapma dediğin de nedir? diyecek oldum, birdenbire telefonu kapadı. *
— Çok mu şaşırmışa benziyordu.
— Çok.. Tamamiyle kendini kaybetmiş gibiydi.
Dallas’ın sesi yan ıstırap, yarı merhametle çınlıyordu; bakışlarında birdenbire ayılmış bir adamın hali vardı.
— Pekâlâ Bay Dallas, teşekkür ederim. Buyurun siz de sorun..
Bu enteresan ve canlı muhavereden ayrılmaktan üzülerek, Dallas'ın manidar yüzünü savcıdan l.ambert'e doğru çevirdi.
— Bay Burgoyne’un sözlerini odada bulunanların hepsi duydular mı?
— Her halde hepsi duymuş olmalılar. Çünkü hepimiz birbirimize pek yakın oturuyorduk.
★ (Devamı var) :
Tekfûr Sarayına kadar olan sûrların önündeki askerlerin kumandanısın.. Düşmanı hakîr görme. Karşında sûrların bu kısmını n dafaa edenler, zamanımızın değerli kumandanlarıdır.
Mücadele edeceğin kumandan Venedikli ihtiyar bir tirendazdır-ki, cesaretiyle şöhret kazanmıştır. Bu ihtiyar Venedikli’nin adı Teodor de Karistus’dur. Karistus’ un yanında, yeraltında açacağın lâğımları keşfetmekte mahir ve Jan Grant adında bir Alman mühendis de vardır.
Lâğım açmakta ihtiyatlı ol. Kurnazca hareket et. Askerlerimin beyhude yere yer altlarında şehit düşmelerine meydan verme..)
Ahmet Paşa yerlere kadar eğildi.
Hükümdar, bundan sonra Da. mat İsfendiyaroğluna döndü:
(Sen, İsfendiyaroğlul. Cesaret ve kahramanlıkta senden aşağı olmıyan üç kardeşlerin karşısm-dasm. Edirnekapısı kısmını sana terkediyorum. Sûrların bu kısmını Bokşiyardi Kardeşler denilen Pol, Antuvan ve Trovalo adlı üç İtalyan müdafaa etmektedir. Maiyetlerindeki asker, maceraperest İtalvanlardır. Sık sik ve gayri mu ayyen zamanlarda huruç hareketleri yapmaları muhtemeldir. Ona göre mukayyet olmak gerektir.
Göreyim seni İsfendiyaroğlu.. Asakiri Şahanemin canına kıymadan sûrları aşabilir misin?..)
Hükümdar bir müddet durdu.. Sûrları yukarıdan aşağıya bir daha süzdü. Bu defa Sultan Mehmet Haydar Paşa’ya döndü:
Halil Paşa böyle düşündü. Sözlerinin başka birisi tarafından duyulup duyulmadığını anlamak i-içn etrafına bakındı. Kimseler yoktu.
(Kaderimize razı olmalıyız. Biz kudretimizin yettiği kadar fethiA çelil hususunda sarfı makderet edeceğiz.)
Halil Paşamn içinde garip bir şüphe uyanmıştı. Bir üzüntü bütün damarlarına yayılıyordu.
10 NİSAN 1453
Eyüp sahrasında muhteşem bir sahne.. Ilık bir hava.. Haliçten esen tatlı bir sabah rüzgârı gönüllere maveradan gelen bir ruhani-yet kokusu sindiriyor.
Geniş meydanda mütemadi bir gidip geliş var. Fakat bu gidip geliş gittikçe intizama giriyor. Rengârenk elbiselerin üzerinde acaib ve heybetli kavuklar garip bir şekilde dalgalanıyor.
Tanyeri ağarmak üzeredir.
Birdenbire binlerce kişiden mürekkep kalabalık ikiye ayrıldı. Hafifçe bir yoldan ağır, vakur bir kalabalık geliyor. Bütün gözler, binlerce göz şimdi bu vakur yürü-yüşlü kalabalığa takdir ve hayranlıkla bakıyor.
En önde çatık kaşları, mağrur edası ve muhteşem elbisesiyle Sultan Mehmet görünüyor.
Fakat onu kimse alkışlamıyor... Derin bir sükût, sonsuz bir sükûn.. Hükümdar, etrafını saran bu i-manlı kalabalığa neşe ve itimatla bakıyor.
Hükümdarın arkasında iri sarıkları, uzun cübbeleriyle başka bir alay gelmektedir. Bunlar, devrin en değerli ulemasıdır.
En önde meşhur Akşemseddin, hemen onun yanında Fatihin hocası Molla Gürani, daha sonra Si vaslı Kara Şemseddin, Molla Fe-nari, Emir Necari, Cebe Ali, En-sar Dede...
Yetmişten fazla ulemâ ve evliyayı kiram..
Yüzlerinde nuru İlâhinin parıltıları, ellerinde doksan dokuzluk teşbihleri ile, durmadan dudaklarında tekrarladıkları duanın etrafa yayılan fısıltılarını da beraber taşıyarak Hükümdarın arkasından yürüyorlar.
Meydan hmcahınç doldu. Kalabalık birbiri ardı sıra saflar halinde sıralandı.
Ak Şemseddin öne geçti.
Sabah namazı kılınacaktı. Yanık sesli bir hafız, hazin ve İlâhi bir makamla ezan okudu.
On binlerce kişilik kalabalıkta ses ve seda yoktu. Muhteşem bir sükût.. Vakur bir sessizlik..
Kamet getirildi. Bütün eller birden kalktı, kulaklar hizasına geldi. Ve sonra, gür ve dolgun bir sesin İlâhi nağmesi saflar arasında dolaştı:
Allahu Ekber!..
İmamlık mevkiinde bulunan Ak Şemseddin namaza durmuştu. Dal ga dalga gönüllere uhreviyetin esrarını sindiren âyetlerin yarattığı hûşû içinde namaz sona erdi.
Ve, Ak Şemseddin yüzünü cemaata dönerek ellerini göklere kaldırdı. Binlerce el birden göklere, Allaha doğru uzandı.
Ak Şemseddin dua ediyordu. Ve on binlerce ağızdan birden heyecandan insanı ürperten âhenkle:
(Âmîn!.. Âmîn..)
Sesleri yükseliyordu.
Namaz sona erdi. Dua bitti*. Hükümdar biraz yüksek yere çıktı. Gördüğü imanlı ordunun karşısında bir an ürperdi. Gayri ihtiyari gözleri .göğe kalktı. Allaha hamdetti.
Bundan sonra kısa bir nutuk iradetti:
(Avni İlâhi ile bugün fethi ce-lili Kostantiniyeye mübaşeret ediyoruz. Her müslüman dinî vazifesini müdriktir...)
Göğüsleri imanla dolu olan bu kalabalık, yine önlerinde mollalar, cüceler, hocalar, ulemâ ve evliyaullah olduğu halde Otağı Hümâyûnun bulunduğu yere, muhasara hattına geldi.
Muhasara hattında daha geceden başlıyan müthiş bir hazırlık vardı. Macar Urben ve Saruca Paşa tarafından dökülen meşhur ve korkunç toplar, sûrun en mühim noktalarına yerleştirilmişti.
Bu toplardan bir kısmı İmparator sarayının tam karşısına konuldu. On dört bataryadan diğerleri de Yedikuleye kadar olan sûrların önüne konulmuştu. En büyük ehemmiyet, sûrun nisbeten zayıf olduğu (Sen Romen) kapısına verilmişti.
Vakıa daha Nisanın altıncı gününden itibaren muhasara başlamış ve küçük toplar sûrları düğmeğe başlamıştı. Fakat asıl ciddî muhasara, en büyük toplarla on Nisanda başlıyordu.
Sultan Mehmet, bir kere daha Otağı Hümâyûnunun önünde kumandanlarını topladı. Onlara sûrlar hakkında geniş malûmat verdi.
Sonra kumandanlara birer birer hitabetti. Evvelâ Hersek oğlu Ahmet Paşaya döndü:
_■_______Sik Hersekjğlu.. Bğnkamdjn
erkeklerin en namuslusudur. sokak —
H
la
y(
tıi.
n(
sa
de
ha
isi
İş: ol( ke leı
Ye
BU ÇEKİLİŞE 9.6.1950 AKŞAMINA KADAR EN AZ 100 LİRA YATIRANLAR DAHİL OLURLAR
Gökçek Foto
Stüdyolarına yeni kartlar gelmiştir. Vesikalık ve diğer her ebatta fotoğraflar çok uygun fiyatla çekilmektedir.
Anafartalar Orman Çiftliği Karşısı Ticaret Han Kat: 1 (IMS)
Satılık Arsa
İncesu yolunda imârın 1543 ada 2 parselinde iyi mevkide 222,5 m!. arsa satılıktır. Mesai saatinde
11574 e telefon edilmesi rica olu-
Ehven Fiatla Mobilyalı kat
Bahçelievlerde son durağa iki dakika mesafede mobilyalı bir daire ehven fiatla kiralıktır.
2 yatak odası, 1 yemek odası,
1 büyük hol, banyo, ser, şömine, i radyo, (mutfak ve yemek ta-I kimi arı, yatak çamaşırları). I Hergün 9 -12 arası 21917 te-I lefon edilmesi. (2217)
bir
Kiralık ev
Yenişehirde 3 oda, 1 hol, mutfak, banyo, konforlu. Tuna caddesi Ataç sokak No. 29 Telefon 22692 ye müracaat (2236)
Zabit pı|t gibi duruyordu. Ama, karşısındakilerin hasmane tavırlarını ve davranışlarını da anlamıştı. Bunu görmemek ve anlamamak için insanın kör olması lâzııûdı. Bununla beraber, cevap vermeğe de vakit bulamadı.
Yapma bir tatlı ses, odanın iç tarafından cevap verdi:
— Sebebini size ben söyliyece-ğim, bay Ferriyer... sözlerini söyledi.
BAŞ.DİŞ. NEZLE.ADALE.SİNİR
ROMATİZMA ve bütün ağrılara karşı
GÜNDE 3 KAŞE ALINABİLİR. ■
Meşhur Alman Saba Radyoları
gelmiştir.
8. Atatuğ, T. Eştaş
Anafartalar caddesi, Adliye üstü No. 273 — Telefon: 14761
Dz. Kuvvetleri Komutanlığından
Birinci Bölge Etibba Odası Başkanlığından
Odamızın mûtat Genel Kurul toplantısı 17/Haziran/1950 Cumartesi günü saat 11 de Ankara Nümune Hastahanesi Konferans salonunda yapılacağından sayın meslekdaşları-mızın toplantımıza teşrifleri rica olunur. (2199)
RADYO
BULMACA
Dz. Birliklerinin ihtiyacı için aşağıdaki evsafta Plânte tipi akümülatör plâkalarile sair malzemesi alınacaktır. Vermeye istekli olanların temsil ettikleri yabancı fabrikaların erjinal tekliflerile şartlarımın en geç 15/6/950 gününe kadar komütanlığımıza göndermeleri
1 — Stasyoner batarya için Box tipi menfi tam plâk: 1600 adet resme göre boyu 365 m/m. Eni 168 m/mKalınlık 7.5 m/m;
2 — Box tipi menfi yarım plâk:250 adet resme göre Boyu 365 m/m. Eni 168 m/m, Kalınlık 7.15 m/m;
3 — Box tipi menfi yarım plâk: 250 adet resme göre, Boyu 365 m/m, Eni 168 m/m, Kalınlık 7.15 m/m;
4 — Plânte tipi müsbet plâk: 1800 adet resme göre Boyu 336 m/m Eni 168 m/m, Kalınlık 12 m/m;
5 — Ağaç seperatör: 38001 adet resme göre Boyu 400 m/m, Eni 208 m/m;
6 — Ebonit çubuk: 3800 adet resme göre Boyu 458 m/m, Çapı 9.5 m/m.
7 — Ebonit çubuk: 1800 adet resme göre boyu 400 m/m, Çapı 9
m/m. (S248)
Göğsümüzde senelerce yabancı gözlerin tenkitçi bakışları altında taşıyacağımız gömlek ancak DANIŞ’te diktirilirse zevkle, iftiharla giyilir.
Zengin Poplin ve İpekli çeşidi. Yaka yenilenir.
D A N 1 Ş
Anafartalar 222 Ortaça bitişik.
Acele satılık tuhafiye dükkânı
Kalabalık, işlek bir muhitte dört yol ağzında bir dükkân malı il® birlikte muazeret dolayısiyle devren satılgçaktır.
Müracaat: Abdurrahman Ünüvar , Doğan bey Çerke» sokak No. 48 da I Bakkal Tel- 1M»1 (İMİ)
r
Yazanı MİŞEL ZEVAKO
Çevireni RAGIP RIFKI
— 48 —
XXI
Katcrin’in ilk hile ve dalaveresi • Katerin’in dudaklarında tatlı, iyiliğe delâlet eden bir tebessüm vardı. Bu gülümseme Ferriyer’in içini ferahlattı. Kraliçe’nin önünde eğildi ve onun söyliyeceği sözleri bekledi.
Fakat, garip şey!... Ferriyer’in halinde derhal bir tebeddül hasıl olduğu halde Fiyorenda hiç değişmemişti. Akıldan, zekâdan daha kuvvetli bir sevkitabiî ona, habersizce odaya giren kadının, vücudu ortadan kalkması lâzım-gelen kudurmuş, müthiş bir can-düşmanı olduğunu söylüyordu.
Katerin, sezdirmeksizin, gözu-cuyla kıza bakıyordu... Ferriyer için iyiliğe delâlet eden tebessümü Fiyorenda için hiç de hayırlı olmıyan bir gülümsemeye tahav-vül etmişti ve bu da bir şimşek sürati kadar kısa bir zaman sürdü. Ama, FJyorenda bunun farkına varmıştı.
Katerin, hissizlik ve ciddiyetini muhafaza eden zabite:
— Efendi, dedi, lütfen dışarı çıkınız; zamanı gelince Bay Ferriyer sizi çağıracaktır. Ama, pek uzağa gitmeyiniz.
Zabit, hürmetle eğilerek hemen odadan çıktı ve kapıyı kapadı.
Katerin, Fiyorenda’ya dönerek müşfikane bir tavırla:
sokak Kayhan Apt. rro. ı». -
— Kızım, birazdan sizinle meşgul olacağım. Siz de burada kalınız. Vikontla görüşmek istediğim ailevî meseleler, onun zevcesi olacağınız cihetle sizi de bir dereceye kadar alâkadar eder.
Fiyorenda, bu sözlere karşı söy liyecek bir kelime bulamadığından bir reveransla mukabele eylemekle iktifa etti. Katerin, teşrifat usulüne riayetle yapılan ağır ve uzun reveranslara hiç de ben-zemiyen ve fıtratan, tab’an bir ruh asaletine malik olunmadığı takdirde ne kadar çalışılsa elde edilemiyecek kibarlık ve vakarın timsali olan bu reveransın o yapma reveranslara nisbetle son derece zarif ve nazikâne olduğunu gördü. Böyle zarafet ve inceliklerden pek anlayan ve mütehassis olan Ana Kraliçe içinden:
— Vay canınal Şu sokak kızı, sarayımın birçok kadınlarını imrendirecek, kıskandıracak n© büyük bir zarafet ve kibarlıkla selâm veriyor! diye takdir etti.
Sonra, azametle oturdu ve söy-liyeceği sözleri bekliyen Ferriyer’e dönerek nazikâne bir eda ile:
— Vikont, öyle zannediyorum ki, sizi delice bir hareketten menetmek için tam vaktinde müdahale ettim. Az kalsın, Kralın emrine silâhla karşı gelecektiniz, değil mi?
■Ferriyer, hafif bir tereddüt ge-
çirdi ve açıkça itirafta bulundu:
— Filvaki, öyle Madam. En ziyade serbestliğe muhtaç olduğum bir sırada hapsedilmeği arzu edemez ve nefsime yediremezdim.
Katerin, acıyan bir tavırla gü-lümsiyerek:
— Yavrucuğum! dedi. Zannediyor musunuz ki vazifesini yapan bu zabit tek başmadır? Onun deh lizde bıraktığı askerlerle kolayca başa çıkabileceğinizi mi umuyorsunuz? Lâzımgelen tedbirlerin evvelden alınmış bulunduğu bu saraydan sağ ve salim çıkabileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Pek müteessir ve mahzun olan Ferriyer:
— Hakkınız var, Madam ama, bu gibi şeyler ancak iş olup bittik ten sonra akla gelir, düşünülür. Mâniler büyük bir ihtimam ile ortadan kaldırılacak olursa, alelek-ser herkes büyük bir şaşkınlığa uğrar ve kimse yerinden kımıldamağa cesaret edemez.
Katerin ciddileşerek:
— Ben sizin, teemmülsüzce atılgan adamlardan olduğunuzu sezmiş bulunduğum için zuhuru muhakkak bir felâkete mâni olmak istedim. Vikont, sizi pek beğendiğimi, hoşuma gittiğinizi evvelce söylemiştim. Size karşı olan hareketim de bu hissimi isbat eder. Eğer yalnız kendinizi felâkete maruz kılmış olsaydınız belki size
oturan 10 — Bi
dedfrıi
9 — Tersi: Ezinefte n. ağzımızda bulu-
ANKARA RADYOSU
Cuma — 9/6/1950
* 7.2S Açılış ve Program.
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik: Marslar (Pl.)
7.45 Haberler.
8.00 Müzik: Saz Eserleri (Pl.)
8.15 Müzik: 10 Dakika Sal
rası (Pl.)
8.25 Günün Programı ve H
8.30 Müzik: Çeşitli Müzik (Pl.)
bu derece mâni olmazdım. Fakat, bu işte göstereceğiniz serkeşlik ve itaatsizlik, pederiniz Vidam’ın i-dama mahkûm olmasını intaç ederdi. İşte ben sizi bu korkunç cinayeti işlemekten menettim.
Şaşıran ve büyük bir endişeye duçar olan Ferriyer:
— Babam!... Diye haykırdı. Fakat, derhal kendini topladı, birdenbire ciddileşti ve sordu:
— Madam, size sorabilir miyim, sırf şahsıma ait hareketlerden dolayı, babam ne sebebe mehili böyle idama mahkûm olacak derecede mesul tutuluyor?
— İşte ben de size bunu söyleyeceğim. Buraya sırf bunun için geldim.
İşi acele olmıyan bir insan gibi koltuğa kuruldu ve söze başladı:
— Evvelâ, şunu biliniz, Vikont... Sizi tevkif etmesini Krala ben tavsiye ettin^.
— Siz ha, Madam!... Bana karşı fevkalâde lütuf ve teveccüh gösteren siz!... Biraz evvel, beni huzurunuza kabul etmek şerefine nail ettiğiniz zaman niçin bunu bana söylemediniz?
14.00 Hav
17.58 Açılış ve Prı
18.00 M. S. Ayarı.
18.00 Müzik: İncesaz (Acenıkürdl Faslı)
18.30 Konuşma: (Çalışanların Saati).
18.45 Müzik: Perry Conıo’dan Melodiler (Pl.)
19.00 M. S. Ayarı ve Haberler.
19.15 Geçmişte Bugün.
19.20 Müzik: Tarihi Türk Müziği.
1.00 Müzik: Tango ve Samba’lar (Pl.)
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Serbest Saat.
20.35 Müz
21.00
20. C
kına 2 — Gece
— Çünkü, o vakit Krala henüz bu tavsiyede bulunmamıştım. Hem, ona böyle bir tavsiyede bulunmağı aklımdan bile geçirme-miştim. Bir düşününüz, Vikont; şu güzel kızla burada iki saatten . fazla bir zaman başbaşa kaldınız... Eminim ki, bu müddet size pek kısa geldi; ama, hiç de öyle kısa değildir. İki saat zarfında pek çok şeyler yapılır, bir çok hâdiseler vukua gelir. İşte, maalesef, sizin için de böyle bir hal vukua geldi.
★ (Devamı var)
zlk: Opera Aryaları (Pl.) Konuşma: Türkiye’de Marshall Plftnı.
21.15 Müzik: Flüt Soloları: Çalan: Mükorrenı Berk, Planoda: Mithat Feıımen.
.35 Müzik: Plano Soloları (Pl.)
1.00 Konuşma.
1.15 Müzik: Dana Parçaları (Pl.)
1.45 M. S. Ayarı ve Haberler.
1.00 Program ve Kapama.
İSTANBUL RADYOSU Cuma — 9/6/1950
12.57 Açıl ıs ve Programlar.
13.15 Orkestra Eserleri (Pl.)
13 45 Şarkı ve Türküler.
14.20 Serbest Saat.
(Konuşma veya Müzik).
14.30 Şarkılar vc Türküler (Pl.)
14.50 Golden Gate Kuartetinden Şarkıları (Pl.)
15.00 Programlar ve Kapanış.
17.57 Açılış ve Programlar.
18.00 Dans Müziği (Pl.)
18.30 Yurdun Her Kösesinden Deylaleı ve Söyleyişler.
Tertip vo İdare Eden: Nedim Otyam.
19.00 Haberler.
19.16 İstanbul Haberleri.
19.20 Radyo Senfoni Orkestrası Kon seri. İdare Eden: Cemal lîeslt Rc ‘•Peer Gynt Silili No. 1" vc "Hol berg Süiti".
Takdim Eden: Fikri Çlçekoglu.
21.:
22.1
22.:
23.1
Caz
ol-
futbolda bl Kasap satar
3 — Sonur B değil ma-
nasına gelir 4 — Siyah bal 5 — Senli benli olmak 6 — Uzaklık gösterir, tersi: Asab 7 — Tersi: Et satar, cep lâmbasına akım verir 8 — Tersi: Sağlam 9 — Emredici 10 — Su, bayan değil, azat 11 — Balçık, siyah.
Dünkü Bulmacamın» Halli:
Soldan Sajja:
1 — derldlken 2 — Payek, kakao 3 — Av, ylç, in 4 — Tuzak, küllü 5 — Alel-usül, iç 7 — Ek. buztutaıı 8 — Salaş, akait 9 — Di, ara, DR 10 — İdeal, Aliye 11 — Eski anane.
Yukarıdan Aşağı:
— Patatesli 2 — Davul, kaide 3 — Ey. zer, as 4 — Reyal başak 5 — İki kuruş, 11 7 — tk, kurtaran 8 — Kakül, ukalâ 9 — Ek, ata, in 10 — Naili, aldye 11 — On üç, antre.
21.20
I
Saz Eserleri.
Karışık Hafif Müzik (Pl.) Şarkı ye Türküler.
İktisadi Bahisler. Konuşan: Hazini Atıf Kuyucak. Fasıl Heyeti Konseri.
■MAHUR" 1 — Peşrev 2 — Ey gonca dehon 3 — Etmedin asla te-rahlıüm 4 — Gösterip ağyara lütfün 5 — Saba tarfi vefadan 6 — Taksim 7 — Merhamet ey ahu S — Bu sevda ne tatlı no yalan 9 —$ıı güzele bir bakın 10 — Saz Semaisi.
İzahlı Opera.
Glacomol Pucclni.. Madame But-terfly Takdim eden: Feridun Al-
Haberler.
Çeşitli Hafif Müzik (Pl.)
Büyük Kum$Marmdastn derece ucuzluk Emprime Vistra Valencia
Gandi
* Danpink ORTAÇ’tfl 350 kr. 195 kr. 340 kr.
ORTAÇ'to
Anafartalar Cad. Adliye karşısı Köşe Mağazası, No. 324.
Tel: 11135 Anhara
Emprime çamaşırlık Keten emprime Jorjet emprime
260 kr.
350 kr.
290 kr.
18 Renk hakiki İrlanda keteni 900 kr.
Hân
Ankara Sular İdaresinden:
1 — Aktaş motor evi ihtiyacı o lan 70 - 75 P. S. takatinde bir adet elektrik motor pom grupu ve teferruatı acele mubayaa edilecektir.
t— Alınacak elektro motor pom p grubunun fennî evsafı ve takati, ---.... su borularına raptı fennî şartnamede ayrı ayrı gösterilmiş-ame Ankara Sular Idares.nden 5 Beş l.ra mukabilinde alı-
K montaja ve su tir. Bu şartnaı
. (!Sibilir.
j 3 — İhale 20/6/950 tarihinde saat 16 da yapılacaktır. Fennî şartnamede yazılı şartlar tahtında ve ihaleden 60 gün sonra yerli veya ecne-I bi malı olmak üzere vermek ve getirmek isteyenlerin teklif edecekleri fiatların yüzde 75 teminat akçelerde birlikte belirli saatte Ankara Sular İdaresi b nasında toplanacak Komisyona baş vurmaları.
4 — jş’n ehemmiyet ve müstaceliyetine binaen hiç bir müddet temdit edilemez.
5 — idare ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (3761)
suretle
(473)
SÜMERBANK
Anversaten
650 kr.
Total
375 kr.
Mimoza emprime
875 kr.
Panama erkek şapkaları 12,75 ve 17,00 Lira
10 HAZİRAN 1950 den İtibaren
Vadeli vadesiz tasarruf mevduatı
Yeni ikramiye Plânı
2 Ağustos ikramiye çekilişine katılmak için
30 HaZRaN'A KADAR
Bankamızda 100 liralık bir hesap açtırmak kâfidir
Bu çekilişin ikramiyesi 1 8- 500 liradır
Her 100 lira için ayrı bir kuria numaran verilir, ikramiyeler.n vergisi Bankaya aittir En yüksek isabet ihtimali — En müsait faiz.
(3674) (462)
Orman Genel Müdürlüğünden
1 — Orman Amenajman harita ekipleri şefliğin'n işgalinde bulunan Ankara Bölge Orman Fidanlık binasının onarımı pazarlık suretiyle ek-JMtmeye çıkarılmıştır.
2—İşin muhammen bedeli 2996 lira 7 kuruş ve geçici teminatı 224 lira 71 kuruştur.
3 — Pazarl’k 16/6/950 Cuma günü saat 15 te Orman Genel Müdürlüğü Satınalma Komisyonunda yapıla çaktır.
4 — Pazarlığa girebilmek için Tioaret Odası ve yeterlik belgeleri izi şarttır.
5 — İsteklilerin şartname ve ke şif evrakını görmek üzere Zat işleri
Levazım Müdürlüğüne müracaatları (3787) (477)
Sümerbank Genel Müdürlüğünden
1 — Gemlik Sungipek ve vıskos mamûlleri sanayii müessese! su şebekesi inşaatı birim fietı esaaile ve kapalı zart usuliyle eksiltmeye konulmuştur.
2 — Yapılacak inşaatın keşf ■200.000.—) lira ve geçici teminatı (11.250,—) liradır.
3 — Eksiltme evrakı Aiıkarada Surnerbunk Genel Muamelât Müdürlüğünden (50,— liraya alına bilir.
4 — Eksiltme 19 Haziran 1950 Pazartesi günü saat 16 da Anka-Sümerbank Genel Müdürlüğünde toplanacak komisyon marifetle yapılacaktır.
5 — İstekliler teklif evrakı erasına; şimdiye kadar yapmış oldukları bu gibi işlere ve bunların bedellerine, firmanın teknik teşkilâtının kimlerden teşekkül ettiğine dair belgeler koyacaklardır.
6 — Bu eksiltmeye iştirak edeceklerin bir taahhütte (100.000,—) liralık benzeri inşaatı bizzat iamal ederek kabullerini yaptırmış olmaları şarttır.
7 — Banka işi dilediği şekilde yaptırmakta serbesttir.
(3572)-(447)
Ticaret ve Sanayi Odasır dar
Unvan: Ahmet Kıral
Sicil No. 3232
Ankara’da Öncebeci semtinde Ön-cebeci mahallesinde Erdem sokağında 35 numaralı evde oturan İtfaiye Meydanı semtinde Opera Meydanı Oteli altında Hazır elb seci 38 No. lu mahallî ticarî ikametgâh ittihaz ve Hazır elbise ticaretiyle iştigal eden, Ticaret Odasının 6/211 numarasında kayıtlı T. C. tebaasından Ahmet Kıral yukarda yazılı ticaret unvaniyle noterlikten tasdikli imzası şeklinin ticaret kanunun ahkâmına uyularak 8/6/1950 tarihin de tescil edildiği duyurulur. (2252)
Kuıtuluş'ta Satılık Arsa
ı Samsun sokağı asfaltta köşe 473 m’. Müracaat: Tel. 13632 Haşan Tansı (İtfaiye Meydanı Haymana o.
(2237)
5 dakika njpsafede
KİRALIK MÜSTAKİL 1 ODA
geniş bir oda, büfe, mutfak, tuvalet elektrik ve suyu vardır.
Müracaat: Tel. 16282 be 23553 e
(2253)
Kiralık Dükkân
Samanpazan Kurşunlu Cami karşısında kârglr dükkân. Müra-caat Atpazan No. 213 Tlftlkçi Ahmet Yazıcı. (2202)
İlân
Bir Betoniyer, bir de Beton düğme makinesi satın veya kiralanacaktır. Vermek istiyenlerin aşağıdaki adrese müracaatları.
Sanayi Caddesi, Yüzbaşıoğlu Ap. Kat: 2 No: 6, Telefon: 11923. (2253)
Kelepir
Ankaranın muhtelif yerlerinde tapulu ve tapusuz dükkânlar ve evler çok ucuza satılıktır. Bir kere müracaat kâfidir.
Satan: Bent deresi Çakırlar yokuşu No. 36 Şükrü Gündoğdu .
(2247)
Satılık Aısa'ar
Tasarruf Evleri, Maltepe ve Karanfil sokağında İstanbulda arsa ve emlâkla da değiştirilir. Müracaat: telefon 21517 (2241)
17 Haziran 950 Cumartesi sabaha kadar sürecek
D. P, Cebeci Ocağının hazırladığı bu toplantının
programında sahne hayatından çekilen
Safiye Ayla'nın
SON KONSERİ
İstanbul Radyosunun tanınmış ve sevilen ses sanatkârı
Her Akşam
Görülmemiş ATRAKSİYON GINA = GİNOTTİ
Virtüöz ADOLFO VENTAS
İdaresinde
hPANYOL TİPİK ORKESTRASI
Bahçemiz açılmıştır
NOT: Lokantamız günün her saatında açıktır.
Aranıyor
Türkçe, İngilizce ve Fransız-caya hakkiyle vakıf ve bu lisanların her hangi birinden diğerine tercüme yapmağa muktedir Türk mütercimler arıyoruz. Daktilo bilenler tercih olunur. Aylık ücret başlangıçta T. L. 350 lira olup her sene onbeşer lira zam yapılmak suretiyle 500 liraya kadar yükseltilecektir. Ayrıca ayda T. L. 150 Lira ödenek verilecektir. Verg'ler Sefaret tarafından ödenecektir. Sefaret ücretsiz sağlık yardımı da temin eder. Taliplerin tahsil derecelerini ve tecrübelerini gösterir vesikaların musaddak suretlerini istidalarına eklemeleri rica olunur. Müracaatlar Ankara’da Pakistan Sefaretine en geç 20 Haziran 1950 gününe kadar gelmiş olmalıdırlar. Taliplerin masrafları kendilerine ait olmak üzere göı üşmek için Sefarete çağrılab'lirler. Müracaatları kabul olunduğu takdirde derhal işe başlıyabilecek bir durumda olmalıdırlar. (2248)
Kiralık mobilyeli apartıman
Atatürk Bulvarında kalorifer, sıcak su, otomat, telefon, ğpijider ve her türlü konforu haiz mobilyeli 5 oda kiralıktır. Tel: 22261.
Nicely and completely furnished apartment in Atatürk Bulvar five rooms with Central heating, hot wa-ter, otomat, phone, frigidaire. Ask T. 22261. (2244)
YENİ NEŞRİYAT,
Büyük Sarhoşluk
1941—1945
Alman - Rus Savaşı
Çeviren:
Yazan: Albay
Ericlı Kem Şevket Dilmaç
Her Türkün okuması lâzım bir kitap I
Çünkü bu eseri yok etmek için komün-stler var kuvvetleriyle uğraşıyorlar.
Fiyatı: 250 kuruş
ZAFER’in Abone Şartlan
Memleket içi
12 aylık ........... 28 [
8
15
8
Lira
Teli 1S190 - 12603
Bomonti Bahçesinde
mevsimin eşsiz
Garden Partisi
r
V r
Maden direği tahmil ve nakil işi
Ereğli Kömürleri İşletmesi Genel Müdürlüğünden
Devlet orman işletmelerinden satın alınarak İşletmemizce İğneada, Midye, Podima ve civarları sahil stoklarına depo edilen ve edilecek olan tahminen,
20.500 Metreküp
maden direğinin bulundukları istif mahallerinden alınarak deniz vasıtalarına tahmille Zonguldak kömür havzası iskele ve ağızlarına (Kandilli, Kozlu, Kasapta rla, Inağzı, Kilimli, Büyükağız) nakli, müteahhide verilecektir.
1 — Talipleı-in, şartnamesindeki esaslar dahilinde muvakkat teminat mektup veya akçesini, ticaret odası vesikasını ve evvelce bu mevzua müteallik iş yaptıkları takdirde, vesikalarını teklif mektubile birlikte tevdi etmeleri.
2 — Bu işe ait şartname:
Ankarada: Eti Bank Genel Müdürlüğünden,
Istanbulda: Eti Bank İstanbul Şubesinden,
Zonguldakta: İşletmemiz Ticaret Grup Müdürlüğünden alınabilir.
3 — Bu işe ait ihale 23 Haziran 1950 Cuma günü saat 16 da yapılacağından, teklif ve teminatları havi kapalı zarfların aynı gün saat 15 e kadar işletmemiz baş kâtipliğine verilmesi lâzımdır.
Müddet bittikten sonra verilecek teklifler kabul edilmiyeceği gibi, postada vukubulacak teehhürler de nazarı itibara almmıya-caktır.
4 — işletme idaresi ihaleyi dilediğine icrada serbesttir. (3789)
Suzan Güven ve Sadi Işılay İsmail Şençalar ile Fevzi Aslangil
idaresindeki Saz topluluğu, Bomontinin ses sanatkârları, İtalyan atraksiyon orkestrası ve aynca bil’ dans’ orkestrası vardır. Bunlardan başka Varyete de ğişik eğlenceler ve Dans.
Davetiyeler: Adliyenin karşısında Foto Ar, İlkbahar manifatura mağazası, Bankalar caddesinde Mustafa Erkmen (Berber) mü-esseselerinden temin edilebilir.
Haziran ayının patronlu modelleri ve diğer aylarda eksik numaralar tamamlanmıştır. 8.000 numara da mevcuttur.
Sayın müşterilerimize arze derim. Tel: 22564 — ANKARA.
Adres: Aksoy Kitabevi, Atatürk Bulvarı, No. 215
SATILIK OTOMOBİLLER
1 — 950 model Mercury sandıkta 4 kapılı;
2 — 950 model Morris san dikta 4 kapılı;
3 — 950 model Hilriıan 4 kapılı;
4 — 948 model Hilman 4 kapılı;
5 — 949 model Chevrolet 4 kapılı;
6 — Bir tonluk Chevrolet kamyonu,
Müracaat; Ulus Sineması ka rşısında Gez - Benzin satış yeri Mehmet Reşit Yur Tel: 25 788 (2243)
*
r
ıV
AKTİF
Memleket dışı
12 aylık ..............
Lir
3
ZAFER’in Hân Şartlan
Baslık .................... 16 Lira
2. ve 3 üncü sayfada Sm. .. 4 )
4. ctl sayfada Sm.......... 3 »
6. ve 6. cı sayfada Sm..... 225 Kr.
Doğum. NlkAh, Nisan, ölüm ve Mevlût İlânları 5 santimi geçmemek oartiylo 16 lira.
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
Gazeteye oânderilen evrak ve yanlar neeredilein edilmeğin iade edilmen. İlanlardan mesuliyet kabul edilmez.
Sahibi:
Adviye Fenik
Bu nüshada yazıişlerinl fiilen idare eden: HİKMET YAZICIOĞLr Basıldığı yer: GÜNEŞ MATBAASI
Hakıkl Avrupj esar şiarından imal ett ğ mlz
ANBER Losyonu
Kolonya meraklılarının kullandığı en nezih ve nadide bir koka* dur. Bir tecrübe kâfidir. (Litresi 800 K.) diğer bütün çeşit (70 . 80 derece kolonyalarımızın fiyatı da (700) kuruştan (600) kuruşa indirilmiştir.
KOKULAR SABİT VE MUHAYYERDİR.
ADRES : Anafartalar Cad. No. 56. Zincirllcaml karşısı RIZA ÖZKAY Parfümerisi. Tel: 14794
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
3 Haziran 1950 vaziyeti
PASİF
69.795,851
Un
219.910.673,20
2.709.607,39
Lira
Sermay: thtiyat akçeri;
Âdi ve fevkalâde
Lira
Lira
15.000.000,
Hariçteki Muhabirler;
63,278,423
Altın: Safi Klg.
Döviz Borçlular».
«.—A-iaa wuı nanun* gör» »Una* Haristeki aıuhablr'sr
Muhtelif
-42M «ayıiı kanunu gör» alın*».
Haristeki Muhabiri*/ Muhtelif
c~-Kliring horoiaUr»
Haaine Tahvilleri:
Deruhte edilen evrakı nakdiye «*r»üı(-.
Kanunun 8-8 İnci maddelerine tevfikan
Hazine tarafından vâki ödemeler
Senetler Cüadacr
Ticari senetler
Tahviller Cfadam;
.t
199.375.756,62
16.951.241,64
3.351.691,02
57.111.402,01
3.751.703,25
3.018.897,80
84.184.935,72
158.748.563,
149.197.898,
9.550.665,—
936.516.158,65
ovkatdif »mtaynua konulan
13.045.850,—
28.351.719,77
53.023,55
17.972.932,87
17.592.000,—
35.617.956,42
4.500.000,—
72.986.734,57
Toplara
1^94.126.772,84
1 Temmuz 1938 tarihinden itibaren: Iskonto haddi % 4 Altın üzerine avans % 8
25.573.635,91
6.000.000,—
965.278,53
158.748.563,■
220.232.980,
146.385.397,64
6.835.934,51
197.711.763,35
1.810.726,67
12.094J43.29
Toplam
■i'
907.597.455,50
350.933.095,50
169.152.307,16
118.905.000,24
ZAFER
9 - 6 -1950
Sayfa: 6
4
Ucuzluk yolunda alınan tedbirler
I *a;makalad*n davam 1
id
' hangi ellere geçeceği hususu üzerinde ehemmiyetle durulacaktır.» Propaganda neşriyatına cevap Bakan son günlerde bu mevzu ü-zerinde bazı gazeteler tarafından yapılan neşriyatı ele almış vo .25 yılda kurulan fabrikalar 25 günde şu veya bu vatandaşa devredil-ıniyecektir.» diyerek alâkalı sanayi zümrelerine malûmat verildiğini, kimlere, ne şartlar altında bu fabrikaların devredilebileceğinin henüz etüd edilmekte olduğunu söylemiş tir.
Bundan sonra hangi fabrikaların hususî sermayeye devredileceği hak kındaki suale de bir misal olmak üzere Bünyan ve İsparta İplik ve Kütahya Keramik gibi fabrikaların devredilebileceği cevabını vermiştir.
Kâr veren ve kâr vermiyen fabrikalar diye bir tasnif yapılmadığı nı, devletin % 51 nisbetinde bir sermaye ile iştirak edeceğinin tama-miyle asılsız olduğunu söyliyerek
re
IL k; bi yi
e* t:
I I
1
ı
f
1
6
İl
5'-
I.
e
e. a
e
VI t
■ıl zı
İf )1
zd
3ı
te
1
A(
53 d.
ıı
* (Baştarafı 1 incide) mulâtile ithal malı manifatura satışlarında son günlerde görülen dur-günlük ve kararsızlığın ortadan kalkmasını da beklemek yerinde o-lacaktır.
Sümerbank pamuklu fabrikaların, dan belli başlı imalât çeşitleri bakımından hususî fabrikalarla rekabet halinde bulunanı bilhassa Kay seri farikasıdır. Bu fabrika mamûl-lerinin satış fiyatlarında yapılan tenzilât ise % 1,2 civarındadır.»
İşletmeler Bakanı Muhlis Ete birinci mevzu üzerinde sorulan sualleri de cevaplandırarak ilk müjdenin Sümerbank mamûlleri fiyatlarında bugünden itibaren yapılacak indirme olduğunu söyliyerek şeker de de gelecek haftadan itibaren ten zilât yapılacağını, İstanbul, Adana ve İzmir gibi büyük şehirlerimizdeki tüccarların toplantıya davet edilerek mallarını ucuzlatmaları hakkında kendilerine teklif yapıldığını, bir kısmının ucuzluğa taraf tar olduğunu, bir kısmının da he-nüe hazırlıksız olduklarını söylediklerini ifade etmiştir.
İşçi ücretleri indirilmiyecek
Bundan sonra fiyatlarda yapılacak indirmenin işçi ücretlerine tesir edip etmiyeceği sualini şöyle cevaplandırmıştır:
«Sümerbank mamûllerinin fiyatlarında indirme yapmakla işçi ücretleri azaltılmıyacak ve bilâkis ücretler yükseltilecektir. Aynı zamanda memur ve işçi arasında her hangi bir tensikat da bahis konusu değildir. Ucuzluğu rasyonel çalışma ile elde edeceğiz.»
Devlet işletmelerinin özel sermayeye devri
Muhlis Ete ikinci mevzua geçerek bazı devlet işletmelerinin özel sermayeye devri meselesi üzerinde şunla/1 söylemiştir:
«— Hükümet programındja, iktisadı siyasetimiz, hususî mülkiyete dayanan, ferdin İktisadî hürriyetlerini koruyan ve hususî teşebbüsü esas tutan bir sistem halinde tebellür etmektedir. Bu sistemde devletin başlıca vazifesi İktisadî hayatı tanzim ve İktisadî faaliyetleri teşvik ve mürakaba etmektir. Binaenaleyh İktisadî sahada tanzimci rolünü deruhte e-den devletin işletmecilik faaliyeti birinci derecede amme hizmetleri sayılan işlere inhisar edebilir ki, bunlar büyük halk kitlelerine hizmet eden ve müşterek ihtiyaçlarına cevap veren işletmelerle mühim iktisadi faaliyetleri besleyen ve düzenleyen tesislerden ibaret bulunmaktadır. Bunlara doğrudan doğruya askerî ihtiyaçları karşıla mağı hedef tutan fabrikaları ilâve etmek doğru olur. Bu faaliyetler dışındaki mevzular hususî teşebbüsün çalışacağı geniş sahayı teşkil eder
Yeni hükümetin İktisadî siyase. tine ait prensipler bu suretle kısaca belirtildikten sonra amme hizmetini haiz olmayan işletmelerin hususî teşebbüse devri esası kabul edildikten sonra, halen devletin elinde bulunan işletmelerden hangilerinin, ne şartlarla hususî şahıslara devri lâzım geleceği keyfiyeti üzerinde durmak icabeder. Bugün İktisadî devlet teşekkülleri adı altında idare ve murakabe edilen teşekküller arasında Ziraat Bankası, Sümerbank, Etâbank, Toprak Mahsulleri Ofisi, Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu, Makine ve Kimya EnsdüstTisi Kuirurnu gibi ana teşekküllerle bunlara bağlı ticarî sınaî ve ziraî mahiyette müteaddit müessese ve işletmeler mev cuttur. Memleketinizde sermaye pi yasasının darlığı ve hususî sermayenin büyük rizikolara katlanmak hususundaki çekingenliği gözönün de tutulursa, devletçe kurulan ve amme hizmeti mahiyetini haiz olmayan işletmelerin hususî şahıslara devri işinin tamamlanması için zamana ihtiyaç bulunduğu anlaşılır. Bu itibarla devir işine nisbe-ten küçük ve tesis masrafı az olan işletmelerden başlanarak, bunun tedricen ve sermaye piyasasının müsaadesi nisbetinde daha büyüklerine teşmil edilmesi zarureti ta-hassül edebileceği gibi bu işletmelerin mübayaasma ufak sermaye-yelerin iştirak ettirilmesi suretile küçük tasarrufa doğrudan doğruya envestisman imkânlarının verilmesi de üzerinde önemle durulmağa değer bir konu teşkil edebilir.
Bu iş zamana muhtaçtır
Bir kaç gündenberi gazetelerde, devlet işletmelerinin hususî serma yeye devri mevzuunda çeşitli neş riyat ve yorumlar görülmekte ve hatta bu hususta şu veya bu şekilde kesin kararlara varıldığı veya varılmak ü^ere bulunulduğu belirtilmektedir.
Halbuki yukarıda da işaret edildiği veçhile, bu kanunun zamana mütevakkıf bir tetkik ve plânlama işi olduğu düşünülürse, böyle âni kararlarla hemen halledileceğini sanmak, fikirleri yanlış yollara sevkedebilir.
Ancak bugünden şunu ifade etmek mümkündür ki. devletin büyük emekler ve binbir müşkülâtla kurduğu tesislerin her ne pahasına olursa olsun tasfiye edilmesi mevzuubahs değildir. Gerek satış şartları, gerekse takdiri kıymet meşe leleri esaslı bir tetkike tâbi tutulacak ve devlet işletmeleri yerine kurulacak teşebbüslerin şekli ve ..........................
şirketlere ait hisse senetlerinin ' hareket edecektir.
* (Baş tarafı 1 incide) şe yaradığını sorduğunu ve ■bizim jşkence hücrelerimiz» cevabını aldığını söyledi.
Şahit Kâmûran Çuhruhun işkencedeki rolü hakkında hiç bir şey bilmediğini bildirdi.
Müteakiben Hüseyin Namık Orkun dinlendi. Namık Orkun kendisinin de bu dâva ile alâkası görüldüğünden tevkif edildiğini, İstanbul Emniyetinde ancak bir karyola sığabilecek bir odada mevkuf tutulduğunu anlattı. Ve ezcüm-le şunları söyledi:
— Tabutluk denilen yeri gözümle gördüm.
Binada bir koridorun sağında ve solunda sıralanan bu tabutluklarda insan ancak ayakta durabilir. Türlü eziyetlere katlandık.
Yüzümüzü yıkamak için su vermiyorlardı. Ve sebep olarak şehirde suların kesik olduğunu söylüyorlardı. Halbuki tanıdığım bir komiser binanın başka bir tarafına götürerek yıkanmamı temin etti. Kasden su verilmediğini anladık. Polis Müdürü Ahmet Demirin emriyle, helâya gittiğimiz zaman, helâ kapılarını açık bıraktık. Arkadaşım Zeki Velidi kilitli bir odaya sokuldu. Necdet Soncan penceresi olmıyan karanlık bir odaya atıldı. Hüseyin Namık Orkun, işkenceyi kimin yaptırdığı sualini şu şekildt cevaplandırdı:
— Kâmuran Beyin işkence yaptırdığını bilmiyorum. Fakat bu işleri daha ziyade Örfi İdare hâkimi olan Kâzım Aluç idare ettiğini tahmin ediyorum. Çünkü bizi görmek istiyenler ondan izin alırdı. Hattâ okuyacatımız kitaplar dahi bu zatın tetkikinden geçerdi.
Tabutlukta 1000 mumluk lâmbalar olduğunu bilmiyorum. Esasen ben işkence görmedim. Ancak muhakememiz sırasında bin mumluk lâmba meselesi ortaya atıldı. Fakat zapta geçirilmedi. Kâzım Aluç bu celsede bizim için «vatan hainle-
bir fabrikanın 3.4 kişiye dahi dev-redilmeyip mümkün olduğu kadar dalıa kalabalık bir hissedar grupuna devredileceğini açıklamıştır.
Bakan, devir muamelesi yapılırken vatandaşlara gösterilecek kolaylıklardan bahsettikten sonra maden ve petrol kaynaklarımız hakkında sorulan sualleri cevaplandırmış ve Maden Arama Enstitüsü ile Petrol Ofisin birleştirilmesinin hiç bir zaman mevzuubahs olmadığını, her ikisinin de eskisi gibi çalışmaya devam edeceğini söyledikten sonra bugünlerde Maden Arama Enstitüsüne giderek alâkalılarla münakaşalı bir toplantı yapacağını, petrol kaynaklarının yabancı sermayeye verilmesi için alınmış l?ir karar olmadığını, çünkü bu kaynaklar hakkında kesin bir rakam alınmadığını, yabancı sermayeye devri için de bir teklif yapılmadığını ve böyle bir karar verilirken politik mevzuların gözönünde tutulacağını söylemiştir.
ridir, elbette böyle yapacağım» dedi.
Nihal Adsız, zemin altındaki hücrelerde bir hafta kadar kaldı. 10 aylık mevkufiyetim zamanında benim gördüğüm ve bildiğim bunlar dır.
Hüseyin Namığın ifadesinden sonra diğer şahitlerin gelmediği anlaşıldı ve duruşma başka güne bırakıldı.
Vergi usullerimizde
Dışişleri Bakanımız
★ (Baştarafı 1 incide) sımda da kendisinin yüksek kıymetlerini yakından takdir etmek imkânım buldum.
Fransada ikametim sırasında Başbakan M. Bidault ve dışişleri bakanı M. Schuman ile görüşmek benim için büyük bir zevk oldu her ikisinin dünya siyasetindeki mevkii malûmunuzdur.
Yunan Başbakanı General Plas-tiras, Avrupa konseyi bakanlar kurulu toplantısına iştirak etmek ü-zere Parise gelmişti. Kendisile görüşerek malûmunuz olan müşterek tebliği neşrettik.
Dışişleri Bakanımız General Plastiras’ın Türkiye’ye gelip gel-miyeceği sorusuna şü cevabı ver-
— Dost memleketler ricalinin memleketimize yapacakları z^/a-rCtleri memnuniyetle knrşılıyaca-ğımız tabiîdir.»
Fuat Köprülü, Harrimanla görüş tüğü mevzuların mahiyeti hakkın-daki soruyu şöyle cevaplanırmış-tır:
— Teferruata ait işler teknisyen ler arasında konuşulur. Ben kendisiyle bu münasebetle tanışmış ve görüşmüş oldum.
Dışişleri Bakam, Tiirkiyenin de mokratik gelişmesinin batı dünyasında hayranlıkla karşılandığına i-, şaretle «Türkiyenin bu son demokratik manzarası bütün dünyada memleketimiz için mevcut alâkayı ço'k kuvvetlendirmiş, Türk milletinin siyasî olgunluğu, basireti ve demokrasi dâvasında olan çok kuv vetli ve anlayışlı bağlılığı her yerde büyük bir takdir ve sevgi uyandırmıştır.» demiştir.
Fuat Köprülü Atinaya kadar General Plastiras’la beraber geldiğini, Atina hava meydanında kaldığı kısa müddet zarfında, gerek general Plastirasın ve gerek M. Politis’in kendisine .gösterdikleri alâka ve nezaketten çok mütehassis olduğunu sözlerine ilâve etmiştir.
Bakan, muhtemel olarak Cumartesi akşamı şehrimizden Ankaraya
★ (Baştarafı 1 incide)
Bilindiği üz£re hükümet programında Muamele Vergisi mev - ' zuuna, (geniş halk tabakalarını sıkan ve istihsâl hayatını baskı al tında tutan bir takım vergilerden tenzilât yapmak suretiyle kazancı dar olan vatandaşları ve istihsal hayatını ferahlığa kavuşturmak lü zumuna kaniiz. Ve bu maksatla Muamele Vergisi, Yol Vergisi, Hay vanlar Vergisi mevzularını yeniden elden geçirmeğe karar vermiş bulunuyoruz.) denilmek suretiyle temas edilmiştir. Görülüyor ki hükümet bu mevzuu tetkik etmeği ve mümkün olan ıslahatı yapmağı e-sasen derpiş etmiş bulunmaktadır.
Ancak ilgililerin de takdir edeceği veçhile bu tetkikatın mevzuu, bir taraftan bütçe muvazenesilg ver gi sistemini ve diğer taraftan mem leket sanayiini yakından alâkadar eder. Bu kadar mühim mevzular üzerinde alınacak karara esas olacak tetkikatın zamana ihtiyaç gös tereceği de izahtan varestedir.
Biz galiye Bakanlığı olarak bu tetkiklere vakit kaybetmeden baş lıyaqhğız. Fakat izah ettiğim sebepler dolayısiyle, bu baptaki kanunun, Büyük Millet Meclisinin yaz tatil devresine girmesinden önce istihsal edilmesini müşkül görmekteyiz. Bizim ümidimiz, bu tetkikat neticesinin önümüzdeki Sonbaharda Büyük Millet Meclisine intikal ettirilebileceği merkezindedir.
Şayet Büyük Millet Meclisi kış devresinde bu husustaki tasarının müzakeresini intaç ederek kanun laşmasını kabul ederse bunu bu mevzuda bir muvaffakiyet sayacağız.
Diğer taraftan Gelir Vergisile birlikte kabul edilmiş olan vergi usul kanunu da 1/1/1950 tarihin-denberi yürürlüğe girmiş bulun -maktadır. Muamele Vergisi mü -kellefleri bu kanunun usule müteallik mevzularda bahşettiği imkân ve kolaylıklardan ve cezalar da yapılan hafifletmelerden müstefit olmaktadırlar. Bu bakımdan da âcil tedbir alınmasını gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
Hesap sormada politika oyunu
Buraya böylece bir nokta duktan ye:
Herkes gayet iyi hatırlar ki, Sayın Başbakan, gayet açık bir surette «bir devri salbık. yaratılmıya-cağını söylemiştir. Bu, eski devirde iş başında bulunanlar asla toptan ve mesnetsiz kötülenmiyecektir demektir; fakat hiç şüphe yok ki, e-ğer vazifelerini suiistimal edenler varsa, akraba ve taallukatma, başkalarının zararına geyrimeşru para kazandıranlar varsa, memuriyetlerini ve nüfuzlarını geçer akça gibi, sermaye gibi kullananlar varsa, ve bu hareketleri de kanunen suç mahiyetinde ise elbette bunlar adaletin elinden yakalarını sıyıramıyacaklardır.
O halde, durup dururken hükümete, kanuna ve adalete bu şekilde ihtarın mânâsı nedir? Merak etmesinler adlî merciler uhdelerine düşen vazifeyi yapmakta devam edeceklerdir.
Onun için Halk Partisinin bt) tebliği sadece umumî efkâr avcılığından başka bir şey değildir, dersek ancak hakikati ifade etmiş o-luruz. Hem neden bahsediyorlar? Suiistimal yapan adam daima ortada deli! bırakır mı? Bu kadar ahmak mıdır? Gayrimeşru surette zengin olanlar, bunun vesikalarını imha etmesini bilmezler mi? Bir yerde ucuza arsa kapatıp sonra o nu imar plâıılariylc şereflendirenlerin hesaplarını kitaplarını, nasıl is-bat etmek kabildir?
Dünkü iktidar da pekâlâ bilir ki, bankalar, kendilerine mevdu olan paraların kimlere ait olduğunu asla ifşa etmezler. Bu meslekî bir sırdır. Amerikan bankalarında şu veya bu vatandaşın parası varsa, bunun bugünkü hükümetten tahkiki ve ortaya konması nasıl istenir?
Emniyet Sandığı bile, kendisine nıerhun olan meselâ bir çift Roza küpenin kime ait olduğunu söylemezken, Amerikadaki bankalarda nasıl bir tahkik yapmak imkânı vardır?
Dün açlıktan nefesleri kokan bir takım zevatın sırf sonradan büyük lere intisabı dolayısiyle han, hamam ve apartıman sahibi olduklarını millet görmüyor mu?...
Bu gibi işlerin çoğu, kanunen suç değildir ama, mânen suçtur; ahlâ-ken suçtur. Kanunun önüne çıkarıldığı zaman kimse bir şey söyli-yemez. Beraet etmeleri daima kabildir. Fakat âmme vicdanı karşısında yüzde yüz mahkûm olmaları kadar tabiî bir şey yoktur.
İsraftan bahsediyorlar: İsrafı nasıl isbat edebiliriz? Şuraya bir lüks için şu kadar para harcandıysa, bu paraları sarfedenleri hangi kanunla mahkemeye sürükleyebiliriz?
Vurgunculuk, ihtikâr yoliyle zengin olanların gayrimeşru kazançlarını, dalaverelerini, normal bir surette muhasebe defterlerine kaydettiklerini mi zannediyorlar?...
Ama şüphesiz ki bütün bunlara rağmen eğer suiistimaller, vurgunlar delilleriyle 'beraber bulu -nacak olursa, bunları yapanlar elbette kulaklarından tutulduğu gibi adalete teslim edileceklerdir.
Diyorlar ki, müruru zaman hükümlerini de kaldırsınlar, ve bu hususta bir kanun hazırlasınlar. Bu zevat bilmiyor mu ki, kanunlar makabline şamil değildir; müruru zaman hükümlerini kaldırmak belki bir çok suiistimalleri takip etmek imkânını verecektir; fakat aynı zamanda adaletsizliğe, ve kanunsuzluğa da yol açacaktır.
_____„___ koy-sonra, gelelim «ısıl mesele-
Reşat Aydınlı dâvası
★ (Baştarafı 1 incide)
Geçen celsede tevsii tahkikat talebinde bulunmuş olan sanık avukatı Emin Akyüz iddiasını 9 madde üzerinde toplayarak, plâkların tekrar dinlenmesini, eski Başbakan Şemsettin Günaltay ile Naci Per-kelin ifadelerindeki ayrılık sebebiyle bunların mahkemede tekrar dinlenilerek yüzleştirilmesin!, Başbakanın Meclisteki beyanatı ile meydana çıkan tezadların nazara alınmasını ve sorulmasını, geçen celsede ifadesi okunan Cumhurbaşkanı Celâl Bayarın ifadesinin o-kunulmamış farzedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Bu yazılı dileğinden sonra sanık vekili ayrıca savcılığa bu tahkikatı Adalet Bakanlığının şifahî veya tahrirî emirleri ile mi açtığını a-çıklamasını istemiştir. Emin Akyüz bu arada mahkemeye fotoğrafisi çekilmiş bir mektup vermiştir. Sabık Çanakkale yargıcı Kaya Gün-alp tarafından yazılmış olan mektupta aynen şöyle denilmektedir:
• Sayın Reşat Aydınlı, Denizli Milletvekilli
Eski Adalet Bakanı ve memleke-
Adliyede kaybolan
Mersindeki aşı hadisesi mesulleı i Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından tebliğ edilmiştir:
Mersin’in Burhan köyünde 30 Mayıs 1950 tarihinde köy sağlık memuru tarafından tatbik edilen tifo aşısmı müteakip 9 çocuğun ölümü, ve 11 kişinin de hastalanarak has-tahaneye kaldırılmış olduğu valilikçe Bakanlığa bildirilmesi üzerine, uçakla derhal vak’a mahalline teftiş kurulu başkanı ile iki müfettiş, Refik Saydam Merkez Hıf-zıssıhha Müessesesi Müdürü, Ankara Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji Doçenti ve bir patologdan mürekkep bir heyet gönderilmiş ve yapılan fennî ve İdarî inceleme ve soruştur malar ve bir ilim heyeti huzuru ile vak’a mahallinden getirilen mater-yeller üzerinde yapılan tahliller ne ticesinde müessesede hazırlanan a-şılarda hiçbir fennî hatanın bulunmadığı ve bu görülen müessif hâdisenin vukuunda aşının hiç bir veçhile tesiri olmadığı meydana çıkmış ve ölüm ve tesemmüm vak'ala-rının striknin’den ileri geldiği anlaşılmış ve mahallince, vak'aya sebep olanlar hakkında adlî takibat başlamıştır.
Adliyece tahkikatın sonu alınınca keyfiyet umumî efkâra ayrıca arzedllecektir.
Halk Partisi şimdi bir çıkış yapmıştır. Bu çıkışla demek istiyorlar ki: Hesap istiyenlerin karşısındayız! İstedikleri gibi hesap sorsunlar, soramazlarsa, veyahut iddialarını isbat edemezlerse, kabahat onların-dır...
Ama şunu söyliyelim ki, bu hesap sorma işi bir adalet işidir; bir mahkeme işidir; bir kanun işidir. Bunu politika mevzuu yapmağa kimsenin hakkı yoktur. Normal demokratik idarelerde hükümet hesap sormaz; mahkemeler hesap so rar. Biz halk mahkemeleri kuracak değiliz. Demokratik idarede normal adliye mekanizması elbette vazifesini görecektir. Bunun için Halk Partisiııiy meydan okumasına ve bunu bir politika mevzuu yapmasına hakkı yoktur. ’
Hele Adnan Menderes «devri sabık» yaratmıyacağız, dedikten sonra, bu şekilde çalımla ortaya çıkmak ve tahkikat açılmadığı takdirde başkalarını suçlandırmak ister gibi bir 'tavır takınmak İliç de kabadayılık sayılamaz.
İktidarda iken kudretle ayakta, duramıyaıılar, muhalefette aslâ o-yunla 'bellerini doğrultamazlar. Bu, böylece malûm olmalıdır.
Mümtaz Faik FENİK
ic (Baştarafı 1 incide) fakat karanlık olduğu için iyice farketmediğini, kat’iyetle budur diyemiyeceğini söylemiştir.
Şahit Orhan Üstün ise, gördüğü şahsın boyunun daha uzun, saçlarının daha düz ve daha parlak, elbisesinin daha açık ve yaş itibariyle daha genç olduğunu ve elinde çanta görmediğini, tanık Seyit ise, bu meçhul şahsı iyice görmediğini, ancak bir kırmızı çanta farkettiğini bildirmiştir.
Bunun üzerine Orhrfn Şadi Kavur sarı - kırmızı arası bir çantası olup evde bulunduğunu, sarı renkli diğer çantasının da cezaevinde yanında olduğunu, ayrıca 30 valizi olduğunu söylemiş, sandıklarının miktarının bilinmek istenip istenmediğini sormuştur.
Savcı yardımcısı Kâmil Okay esrarengiz şahıs sandık ile görülmediğine göre buna lüzum olmadığı cevabını vermiştir.
Kavur, nezarete gönderildikten sonra tekrar malûmatına müracaat edilmek üzere yeniden çağırılmış ve tanıkların ifadelerine karşı bir diyeceği olup olmadığı sorulmuştur. Bunun üzerine Kavur şöyle cevap vermiştir:
«— Ankaraya 21 Mayıs günü akşamı geldim ve tanıdık bir aileyi eşimle beraber ziyarete giderek e-ve döndük. Daima geç yatıp geç kalkmak itiyadındayım. Pazartesi günü saat 8 _ 8,30 arasında, ne evvel ne de sonra, adliyeye gelmedim. Bu şahıslan da tanımam. İfadeleri de esasen birbirini tutmadığı gibi kat’iyetle budur da demiyorlar. Yalnız bu şahısların nereden ve kimin tarafından ortaya atıldıklarını merak ediyfırum.
Eğer hakikaten dosya kaybolmuş ise ve bulunmak isteniyorsa yanıma polis veriniz^ bir ay zarfında dosyayı bulmaya çalışınm.»
Bu arada Hanife Er adındaki hademe kadın tanık olarak Kavurla yüzleştirilmiştir. 22 Mayıs Pazartesi günü saat 6 dan 9 a kadar umumi' kapıda nöbetçi olduğunu bildiren tanık, Kavuru evvelce görmediğini Pazartesi günü de kendisinin adliyeye girdiğini veya çıktığını görmediğini ifade etmiştir.
Kendisiyle görüştüğümüz Kavur; ■ Bu hâdise adliye tarihinde şimdiye kadar görülmemiş ve bundan sonra da görülmiyecektir. Dosyanın kaybından veya kaybı iddiasından sonra şimdi de ortaya esrarengiz bir şahıs çıkardılar. Gören veya tanıyan yok. Umumî efkâr hükmünü verecektir.» demiştir.
timin miletvekili olan babamın eski arkadaşı Ali Rıza Türel yanında iki milletvekili arkadaşı ile bir hafta evvel bir salı günü beni ziyarete geldiler. Söz arasında A. Rıza Türel sizin kimin yanında yattığınızı sordular. Ben de söyledim. Ve sizin dâvanız hakkındaki görüşlerini şu şekilde açıkladılar:
•Çelil bizimdir. Onu mahkûm ettirmek elimizde, tahliye talepleri de daima reddolunacaktır.» Sen o-nunla pek temas etme, sende parti ye ait ne vesika varsa bize ver, de dikten sonra kendisini mahvetmek mümkündür. Lüzumu halinde onu imha ederiz, dediler.
Acı bir şekilde içim daima sızladığı için size vaziyeti bildirir, ona göre hakkınızı aramanızı rica ederim. Sayın büyüğüm.
Sabık Çanakkale yargıcı î. Kaya İmaz»
Bilâhare söz alan savcı Hayrı Mumcuoğlu kendisinin C. H. P. nin tefçisi olmadığını söyliyerek daim* vazifesini büyük bir titizlikle ve dürüstlükle yapmakta olduğunu 1 fade etmiştir.
Bu arada münakaşaya müdahale etmek istiyen yargıca da dönerek:
«— Rica ederim, sözlerime mü dahale etmeyin. Ben de yıllarca yargıçlık yaptım., demiştir.
Bundan sonra söz alan sanık vekili savcının, sözlerini yanlış anla, yarak sert konuştuğunu ve kendi sinin bu şekilde söz söylemediğini belirtmiştir.
Bundan sonra söz alan sanık şun -ları söylemiştir:
•— Teşrii hayatımda daima suiistimallerle uğraştım. Büyük Mil let Meclisinde 57 ye yakın soru tak rirl vererek C. H. P. hükümetlerini müşkül durumlara soktum. Bu herkesçe malûmdur. Şu anda görülüyor ki, vekilim ile sayın savcı dâva mevzuu ile alâkası olmayan hususlarda birbirleriyle münakaşaya giriştiler ve mahkemeyi işgal ettiler Dâvanın mevzuu olan plâk, maale sef hiç bir ispat vasıtası olmayıp 2777 kelimelik, ne olduğu anlaşıla-mıyan mırıltılarla doldurulmuştur. Bu hususta adaletin tecellisini bekler Allahın takdiri ne ise o olur di yerek sözlerime son veririm» demiştir.
Bundan sonra duruşmaya ara verilerek tevsii tahkikat kararı hazırlanmış, bilâhare yargıç tarafından sanığa okunmuştur.
Verilen karara göre, bütün talep ler reddedilmiş, yalnız dâva ile a-lâkası olduğu için, eski Başbakan Şemsettin Günaltayın mahkemede dinlenmesine, duruşmanın 26 Hazi-ran pazartesi saat 15 e bırakılmasına karar verilmiştir.
Başbakanlık hususî kalem müdürlüğü
■ Memnuniyetle öğrendiğimize göre i Demokrat Parti Genel Merkez Sekreteri Basrı Aktaş Başbakanlık | hususî kalem müdürlüğüne tâyin 1 olunmuş ve dün görevine başlamış-
ZAFER: Arkadaşımıza bu yeni I vazifesinde de başarılar dileriz. |
Ankara Radyosunda İngilizce dersleri
Ankara Radyosu tarafından yayın I lanan -Radyo ile İngilizce, dersleri- : ! nin Türk dinleyicileri arasında gör- | düğü büyük rağbetten cesaret alan | rin metni ve plâklarını temin etmektedir— «Dinle ve Konuş» ismindeki I îngliz B. B. C. Radyosu —ki dersle- L yeni ve ileri ders metodunu Millî 11 Eğitim Bakanlığına sunmağı müna- 11 sip görmüştür. Bu yeni tedris usu- ■ lünün tatbikine bu senenin sonla- ■ rıha doğru başlanacaktır. 1
• Dinle ve Konuş» öğretim sistemi- 1» nin bir çok yeni veçheleri olduğu ||L gibi bu yeni sisteme hâkim olaalZ İV» lıca esas dinleyicileri mümkün ol-Tf duğu kadar çok «pratik» imkânlar I r vermekten ibarettir. Dinleyici bu i | usul sayesinde başlangıçtan cümle | K yapmak imkânına kavuşacaktır. i
Son derece basit olan «Dinle ve ■ Konuş» usulü, Londra Üniversitesi | t Eğitim Enstitüsü ve İngiliz Radyosu , «Radyo ile İngilizce Şubesi, mensup , ları tarafından müştereken hazırlan ; mıştır. Sistemin müellifleri bilhassa J öğretim vasıtası olarak radyodan is- J | tifade etmişlerdir. Halen Ankarada rJ bulunan İngiliz Radyosu «Radyo ile ‘ j İngilizce Müdürü S. F. Stevens J Millî Eğitim Bakanlığı ile «Dinle ve | Konuş» sisteminin tatbiki hakkın- ■ da temaslarda bulunmaktadır. Yeni !|. sistemin Türk dinleyicilerine gene |11 radyo program müdürü Hikmet ’j ‘ Münir ve İngiliz Kültür Heyetin- || den Profesör Gattenby takdim ede- il
İki
arkadoş arasındaki münakaşa
Dünkü sayımızda Yenişehir semtinde Adil isminde bir şahsın arkadaşı Yılmaz ile kavga ettiğini yazmıştık.
Ylaptığımız tahkikata göre hâdise bir ağız münakaşasından ibaret olup gazetemize yanlış aksettirilmiştir; özür dileyerek düzeltiriz.
I UtZabi{ hürmetle eğilereK °dKÎterS^ dönerek
ımeı ı-a^uya — * ,:,cfikane bir tavırla.
(Şen. Hersek oölu.. Bankamdan JJJıSa
di.. . . .. 1
Sonra kumandanlara birer birer hitabetti. Evvelâ Hersek oğlu Ahmet Paşaya döndü: ___
İTne sUâMa kar5, S«*~-.....r
defİUKr. ha«( bir tereddüt
D. Demiryolları Genel Müdürü kim olacak ?
Devlet Demiryolları Genel Müdürü Galip Güran’ın istifa ettiğini dün yazmıştık. Öğrendiğimize gö re, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünü vekâleten Genel Müdür yardımcılarından İrfan Kura-ner ifa edecektir.
Genel Müdürlüğe kimin tâyin edileceği katî olarak bilinmemekle beraber İrfan Kuraner, Şefik E-tensel ve Fuat Zincirkıranın isimleri üzerinde durulmaktadır.
Amerikan askerî ataşesi Memleketimizden ayrılmakta o- | lan Amerikan askerî ataşesi Albay Robenson şerefine Genelkurmay ha-ber alma başkanı Tümgeneral Naci I Aka tarafından dün saat 19 da Ankara Palasta bir kokteyl verilmiştir.
Kokteylde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Nuri Yamut, Amerikan j. büyükelçisi Mr. Wadsworth, kor? ” lomatik ve Milli Savunma Bakanı^ ile Genelkurmay ileri gelenleri ha-' zır bulunmuşlardır.
Birleşmiş Milletlerde bir tâyin
Hükümetimiz Birleşmiş Milletler özel servisler bölümü eğitim kısmı şefliğine Prof. İrfan Şahinbaş’ı aday göstermiştir.
Kızılay'ın Irak'a yardımı
Kızılay genel merkezi Bağdat'ta sel felâketine uğrayanlara on bin lira bağışta bulunmuştur.
Yaş meyve ihracı
★ (Baştarafı 1 incide) sait mahiyetini nazara alarak ihracatı teşvik ve teshil edici tedbirler almış ve ihraç formalitelerini daha basitleştirmiştir.
Yeni şekle göre, yaş meyve ve sebzeler konsomasyon suretiyle de sevkedilebilecek ve mukabilinde getirilecek mallar umumî ithal rejimine ait 343 sayılı sirkülerin A listesinde bulunan mallardan olduğu takdirde lisans mahallî Ekonomi ve Ticaret müdürlüklerinden alınabilecek ve ancak E ve C listelerindeki mallar için Bakanlıktan istimzaçta bulunulacaktır.
Başbakanın Üniversite
Gençlerine cevabı
Ankara Üniversitesi gençleri adına Başbakan Adnan Menderes’e A-rapça ezan meselesi dolayısiyle bir telgraf çekildiğini yazmıştık. Başbakan gençlerin telgrafına şu cevabı vermiştir:
«Ankara Üniversitesi gençleri, lâikliğin prensibini teyit mahiyetinde olan kararını hükümet, vatan daşlarımızın mânevi müzaheretine güvenerek vermiştir.
Münevver gençliğin bu hususta bizi teyit etmesinden mütehassis oldum. Cümlenize muhabbetle teşekkür ederim.
Başbakan Menderes»
Yeni Orman Genel Müdürü
Orman Genel Müdürlüğüne Fen Heyeti Başkanı Fuat Adalı tâyin e-dilmiştir.
Vekâleten Genel Müdürlük vazifesini ifa etmekte olan Faruk Şeker de Fuat Adalı’dan açılan vazifeye tâyin edilmiştir.
Fuat Adalı'yı tebrik eder, başarılar dileriz.
Bafra Malmüdürlüğünden
5639 sayılı konunun şumülu ha ricinde kalıp devletin hüküm tasarrufu altında bulunan ve balık tutulmasına elverişli olan Bafra Balık göllerinin üç senelik avlam a hakkın 5/6/950 tarihinden itiba ren 15 gün müddetle açık arttırmaya konulmuştur.
1 — Üç yıllık muhammen bed eli 37500 lira olup geçici teminatı 2812 lira 50 kuruştur.
2 — Arttırma 20/6/950 tarihine rastlayan Salı günü saat 15 te Bafra hükümet konağında mal mü dürlüğü odasında teşekkül edecek komisyon huzurile yapılacaktır.
3 — Arttırmaya iştirak edeceklerin arttırma saatinden bir saat evvel muvakkat teminatlarını yatırmış olmaları lâzımdır.
4 — Bu işe ait şartname Samsun, İzmir, Ankara ve İstanbul Def-terdarlıklariylç Bafra mal müdür lüğünde mevcut olup iteklilerin her raman tetkikine amade bulundurulmuştur.
Taliplerin muayyen gün ve saat te komisyonda hazır bulunmaları ilân olunur. (3795) (480)
İktisadî durum ve düzensizlikler
★ (Baştarafı 2 ncide) esası kanaatımızca şudur: Mevcut sanayiin hangilerinin ifa ve inkişafında umumî ve millî menfaat ba-| kımından fayda vardır. Evvelâ bun ; lar tesbit edilmelidir. Bunu mütea. | kip bu sanayii sadece bugünkü şe- ( kilde bırakmıyarak ilerletmek ve muhtaç olduğu inkişafa mazhar1 kılmak için finans ve teknik bakımından sağlam ellere tevdi etmek lâzımdır. Bu düşünceye muvazi o-larak da hususî ellere devredilecek olan bu tesis ve teşebbüslerin bünyelerinde mevcut ve istikbal için vaid ettikleri menfaatleri lâyıkı veçhile kıymetlendirerek umumun kesesinden çıkan paralarla vücuda I getirilmiş olan bu teessüsleri birta- II kim açık gözlerin eline ve değerle- I rinden dûn fiyatlarla geçmemesine sureti mahsusada itina etmek lâ- I kimdir.
Ecnebi sermaye ve tekniğinin bu işlere iştirâkini mümkün kılacak II tedbirlerin alınması ve imkânların I verilmesi bu zararlı hareketleri en | makul ve mağdur şekle sokacaktır. I Çünkü verilen nimetin karşılığını bidayeten temin etmek imkâm var- | dır. Sermaye ve tekniğinin memle- | kete akması bundan elde ettiği men I faat kadar memlekete de hayatiyet I ve kudret temin eden mütekabili- | yetesasına dayanan bir tavizdir. 1 Ayni zamanda da ciddî ve sıkı bir | murakabanın tam bir mevzuudur. I Gerek inkişafında ve gerekse tabiî ] seyrini değiştirmemekte bu mura-kaba ne kadar kendisini hissettirirse âmmenin o nisbette ve yerinde olarak memnunluğunu kazanır.
Muhlis ERDENEZ
X.
Para bulundu
Dün akşam saat 20 sıralarında Ço- f cuk Esirgeme Kurumu binası önün | de içinde bir miktar para bulunan bir kadın çantası bulunmuştur.
Nümune hastahanesinde Fizik Ser visinde Mustafa Ceylana müracaat.
1
1 I ı
i
erkekle
Comments (0)