II
Muharebede yağan mermi yağmuru o yağmurdan ürkmeyenleri ürkenlerden daha az ıslatır.
ATATÜRK
Millî yasın
12 nci yılı
Yıl: 2 — No. 556
Telgraf adresi: Zafer Gazetesi ■— Ankara *
10/KASIM/1950 CUMA Fiyatı Her Yerde 10 Kuruş
Telefon: 15619, 15315 ve 16882 * Denizciler Caddesi 2 ★ Posta Kutusu : 193

• •
• •
• •
EN BUYUK YAS GUNUMUZ
Bugün yapılacak olan anma töreni
Tören 9.05 de bir ihtiram
vakfesi ile başlayacak
Bugün Büyük Atatürk’ün ölümünün 12 nci yıldönümüdür. Büyük kaybımızın yıldönümü münasebetiyle yurdun her köşesinde olduğu gibi şehrimizde de bir anma töreni yapılacak ve Türk milleti aziz Atasını anacaktır.
Bu münasebetle Ankara Valiliği bir program hazırlamıştır. Bugün saat 9.05 den itibaren yapılacak anma töreninin programını yayınlıyoruz:
1 — 10 Kasım 1950 cuma günü Atatürk'ün ölümünün 12nci yıldönümü münasebetiyle Akara Üniversitesi Dil ve Tarih -Coğrafya Fakültesi konferans salonunda anma töreni yapılacaktır-
2 — Anma töreni ölüm saatine rastlıyan 9.05 de başlıyacağın* dan saat 9 a kadar, törene iştirak edeceklerin yerlerini almış olmaları lâzımdır.
3 — Salonun hazırlanması Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Dekanlığı ile Vilâyet Millî Eğitim müdürlüğünce müştereken temin edilecektir.
4 — Atatürk'ün fani hayata
gözlerini yumduğu 9.05 de ihtiram duruşu ile törene başlanacaktır. — *----— • '
5 — Bandonun çalacağı İstiklâl Marşından sonra:
la) Atatürk’ün hayat ve eserleri hakkında Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Profesörlerinden Necati Akter tarafından bir konuşma yapılacaktır-
b) Konuşmayı müteakip bir heyet tarafından Atatürk'ün muvakkat kabrine il adına bir çe lenk konacaktır.
(Sonu Sa; 4 Sö. 8 de)
Ebedi
esen...
Mümtaz Faik FENİK
Bugün, bütün Türk milleti, millî kahraman Atatürk'ün hâtırasını minnet ve şükranla anıyor; onu gönüllerde ve kalbler-do bir defa daha azizleştiriyor..
Ölümünden beri on iki yıl geçti; fakaı o, bütün canlılığîy-le, zekâsiyle daima aramızda, daima içimizdedir. Eseri böyle müstakil ve hür bir millet olan bir adamın, fani olabileceğine inanır mısınız? O, bu vatan gibi ebedîdir.
Ne tarafa baksak, onu duyuyor, onu görüyor, onu hissediyoruz. Ciğerlerimize dolan hava, onun havasıdır. Gök onun gözlerinin mavisidir; güneş, onun saçarının sarısıdır; ve toprak, onun sert çehresinin’ifade-
Nemiz varsa ondan geliyor; hürriyetimiz, istiklâlimiz, zaferimiz, ve bugün kayıtsız Ve şartsız milletin olan hâkimiyet, hepsi, hepsi onun eseridir. Evet nemiz varsa, ondan geliyor; çünkü o milletten gelmiştir. Ve millî şuurun bir muhassalası halinde zekâ ile, et kemik ve canla şahıslaşmıştır.
Ona büyük adam demeğe dilimiz varmıyor. Çünkü o büyük adam değil, büyük milletin ta kendisi idi; millete inanmıtı; milletten kuvvet alıyordu; ve millete dayanarak yürüyordu.
Yoksa bütün irademizi, bir mihrak halinde kendisinde top-lıyan kuvvet nedir? Büyük sihir nereden geliyor? Onda insan üstü bir kudret mi vardı? O. bizim gibi düşünen, düşündüğünü tatbik eden bir vatandaş değil miydi?
Hayır, Atatürk. Türk milletinin bir muhassalası idi. Onun timsali idi; o bir lider değil, sadece bir bayrak olmuştu. Bundan dolayıdır ki, vatanını seven her Türk o büyük insanda kendisinden bir parça bulur. Çünkü o, her şeyin üstünde büyük inkılâpların üstünde en büyük eserini «milli hâkimiyet» düsiuriyle bize vermişti. İşte bugün Türkiye'ye feyizli ufuklar açan, bizi muasır medeniyet seviyesine çıkaran tılsımlı a-nahtar budur.
Onun seneler boyunca söylediği sözlere bakınız! En büyük fikri bu millete olan imanında bulursunuz. Her nutkunda, her ifadesinde, büyük Türk milletinin kudreti daima bir ışık gibi parlar. Atatürk'le millet arasında böylece birbirine bağlı kab-lordaki su gibi, bir feyiz ve nur hizası kurulmuştur.
Onun içindir ki, Atatürk'ün (Sonu Sa- 4 Sü. 4 te)
Atatürk köşkü bugün ziyarete açık bulunacak
Çankaya’daki Atatürk köşkü, ölüm yıldönümü münasebetiyle bugün sabahleyin saat dokuzdan akşama kadar ^çık bulundurulacak, isteyen vatandaşlar ziyaret edebileceklerdir.
Basının
teşekkürü
Cumhurbaşkanı İstanbul gazeteciler heyetini kabul etti
İstanbul’dan şehrimize gelen «Gazeteciler Cemiyeti» reisi Burhan Felek ile idare heyeti âzalarından Bedii Faik, Hayri Alpar, Kemal Onan ve Şevket Rado’dan müteşekkil cemiyet mümessilleri dün saat 18 de Cumhur Başkanı Çelâl Bayar’ı ziyaret etmişlerdi^.
Cemiyet mümessilleri, Cumhur Başkanına, Büyük Millet (Sonu Sa- 4 Sü. 5 te)
~Mustafa Kemal Atatürk —
Günü geldi sunaldı yüceldi karşısında durdu saati sordu dedim zamanın durduğu saat dokuzu beş geçedir yüreğimin başı pençe pençedir.
A
Bir kayanın alnına durmuş dineliyordu dörtbir yanında deniz göneniyordu rüzgâr rüzgâr dalga dağa köpük köpük canlıydı dinçti gençti güzeldi canım Atatürk.
A
Eliyle bir bulutu itti bulut gitti geride saf futtu devinen denize bir göz attı deniz suyunu sağdı yol etti Atatür-
küm yürümek dilerdi toprak ayaklarına seğirtti.
A
Güneş teninden içre rüzgâr eğninden içere kuşu kurdu ondan içere bulut yıldız ay gün insan tümü evrenden içre bir var idi balkıyordu bir yok idi yine balkıyordu.
A
Elime kalem aldım yazmaz fırça tuttum çizmez şavkından gözlerim çevremi seçemez size ben nice anlatırım ölüm günü Mustafa Kemal’i
Ahmet Muhip DIRANAS
Kore Birliğimiz halen
Taegu'dadır
M. S. Bakanlığı bir tebliğ neşretti
Başkan Truman'ın C. Bayar’a telgrafı
Cumhur Başkanı Celâl Ba-yar'ın, Birleşik Amerika devletleri Başkanı Truman’a, müşarünileyhin maruz kaldığı suikast dolpyısiyle çektiği telgra-(Sonu So. 4 Sü. 6 da)
Millî Savunma Bakanlığından tebliğ edilmiştir:
3 No.lı resmî tebliğ:
Kore savaş birliğimiz halen Taegu’dadır.
İkinci Güney Kore kolordusu sözcüsü komünist kuvvetlerinin Kunuri-Tockchon kesiminde Güney Kore kuvvetleriyle teması kestiğini bildirmiştir.
9 uncu Amerikan kolordusu sözcüsü de Kuzey Kore ve Çin komünist kuvvetlerinin belki de Amerikan ve Güney Korelilerin mevzilerini tahkim etmeye çalıştıkları merkez cephesini yarmak teşebbüsüne girişmek için do-
ğuya doğru kaydıklarını ilâve etmiştir.
Kuzey batı cephesinde ikinci Güney Kore kolordusuna mensup keşif kolları, düşmanın ricat ettiğini haber vermiştir. Güney Kore kuvvetleri Tokchon ve Wonni şehirlerinin kenar mahal lelerine varmışlar ve dün oldukça şiddetli biı- mukavemetle karşılaşmışlardır.
(Sonu Sa. 4 Sü- 3 de)
Bayar’m mesajı
«Atatürk'ün 12 senelik hicranı, hergün artan hürmet duygularımızla beraber kalbimizde yaşamaktadır. Emanetlerini mukaddes vesika halinde muhafaza etmeği vazife biliyoruz »
Ankara, 9 a.a. — Cumhur Başkanı Celâl Bayar, Atatürk-ün ölüm yıldönümü vesilesiyle kendilerinden ihtisaslarını isti-yen Millî Türk Talebe Birliğine, muhtelif gazete ve mecmualara aşağıdaki mesajın bildirilmesine Anadolu Ajansını memur etmişlerdir:
«Bir kaç defa tekrarladım. Sevgili Atatürk için benden • hâtıra» istenildiği zaman âdeta müfekkiremin durduğunu hisseder, bu azametli varlık karşısında ne söylemek lâzım geleceğini tâyin etmekte büyük müşkilâta uğrarım.
Düşünürüm:
Bu dâhi askerin zaferlerinden misal mi vereyim?
Bu büyük devlet adamının, yeni bir devlet kurmaktaki kudretini mi izah edeyim?
Bu emsalsiz diplomatın, siyasî kaide haline gelen vecizele-rinden, «Millî Misak» ından mı bahsedeyim?
Asîl muhitinde bulunan mesai arkadaşlarının her dem çalışma heyecanını, azmini arttıran telkinlerini mi anlatayım?
Memleket meselelerini ele a-lış tarzını ve bu yoldaki örnek (Sonu Sa. 4 Sü. 6 da)
ATATÜRK ve
Türk milleti
Celâl Bayarm Atatürkün ölümünü müteakip Mecliste yaptığı konuşma
Cumhurbaşkanımız Sayın Celâl Bayar, Atatürk’ün ölümünü müteakip, hem o zamanın Başvekili, hem de Atatürk’ün en yakini ve en sevgilisi olmak şıfatiyle Meclis kürsüsünden şu tarihî konuşmayı yapmıştır:
Milletlerin tarihi, acı, tatlı, birçok hâtıralarla doludur. Bugün biz inkılâp tarihimizin, en acı ve fakat en önemli bir devrini yaşıyoruz. Aziz varlığını her kuv-
S. Ağaoğlu Mr.
Lucelegörüştü
Dün Ankara köylerini gezen “ Life „ sahibi
Devlet Bakam, Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu dün saat 18 de Amerikan «Life», «Time» ve «Fortune» mcmuaları sahibi Mr. Henry Luce’u kabul etmiştir.
Bu kabulde Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürü Dr. Halim Alyot da hazır bulunmuştur.
Henry Luce dün, Ankara'nın ci var köylerini ziyaret etmiştir. Akşama kadar süren gezintisi sırasında köylülerle konuşmuş,
Başbakan Yardımcısı Samet Ağ aoğlu Mr. II. Luce ( soldu ) ve Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürü Dr. Halim Alyot’la
bugün gidiyor gezmiştir. Mr- Luce bugün şehrimizden ayrılacaktır.
AKINTIYA---1
I____KÜREK
Ebedi hicranımız
Seneler boyunca, hazin yıl dönümi
Seneler boyunca, bu hazin yıl dönümünde aşağı yukarı aynı fıkrayı yazarım:
Ne oldu bu Anıt - Kabir? Neden hâlâ Atatürk’ü mermer mahfazada topraksız bırakıyoruz? Amma no yaparsınız ki inşaata böyle başlamışlar—
Evet, Ebedî Şefe ebedî inşaat !—
Halbuki ona bir ehram değil, vücut boyu bir vatan toprağı gerekti.. Rahmet gören bir vatan toprağı ki, üzerinde bayrak rengi bir gül açsın!..
Ne yazık ki ebedî inşaatı ebedî hicranımız yaptılar!
YEDEKÇİ
Sayfa: 2
ZAFER
10/11/1950
em
Gözyaşı pınarı
k;..hip Jıranas öldüğünü duyduğumuz yahut unladığımız andan itibaren bir zaman için, hayatta olmadığımız muhakkaktır. Yavaş yavaş dirileceğiz. Belki yaşa-ınıya başladığını hissedince, ötesine berisine dokunup kendi varlığından emin olmayı deneyenler bile vardır. Fakat kısa bir ölümden sonraki bu dirilişle her zamnnki normal hayata değil, o güne kadar bilmediğimiz bambaşka, çok şiddetli ve mütekâsif bir hayata avdet edeceğiz. Ve yaşamanın ilk tabiî hali ağlamakmış gibi, gözlerimizden birden bire yaşlar fışkıracak. Öyle ki, o giin ve günlerce bütün insanlurı ağlıyor göreceğiz. Bütün İstanbul ağlıyor. Bütün Türkiye do ağlıyormuş. Bu, başka bir devirde, başka bir memlekette, başka hiç bir zaman görülmüş ve görülür şey değil.
TOPRAK
TEVZİATI
İstanbul'dayım. Dolmabalıçe sarayına bitişik veliaht dairesindeki resim ve heykel müzesinde çalışıyorum. Atatürk'le aynı çatı altında yaşamaktan bahtiyarım. Fakat Ata son günlerini yaşıyor, iler sabah i-çim ürpererek binr.dan içeri giriyorum. Akşam, ayrıldığım zaman aynı hal. Bütün gece, tedirgin uykularımla, kabuslu rüyalarımla birlikte yüreğimin ateşi devam ediyor. Gazetelerde sağlık vaziyeti hakkında tebliğler çıkıyor. Artık gün vo belki saat meselesi. Fakat konduranı iyoruz. Daha doğrusu böyle bir şey «olur şey değildir» gibi geliyor hepimize. Buna rağmen olmasına imkân olmıyan tabiat üstü bir hâdiseyi bekli yen bir halimiz de var; dünyanın sonunu bekler gibi bir hal. İkide bir b. hçeye fırlıyorum ve Dolmabahçe’nin üstünde garip bir yalnızlıkla dalgalanan forsa bakıyorum. Direğin ucunda. Oh: Yaşıyor.
Nihayet şeametli gün geldi. Atatürk’ün ölmesine bir türlü bir mâna veremedim; kavrayamıyordum. Fakat her gün di reğin yücesinde dalgalanırken, birdenbire yarıya inivermiş o-lan bayrağın garip, boynu bükük hali ergeç kavrayacağım acı gerçeği bana bir anda telkin etti. Birdenbire, çok üşüdüğümü hatırlıyorum; bir de, forsu aşağı doğru çekmiş olan her kimse onu düşündüğümü.
Bir müddet göz yaşı döke-miyeccğiz. Realite duygumuzu kaybetmişizdir. Atatürk’ün
Atatürk’ün ölünıiyle bu memlekette dökülen göz yaşlarını bir araya getirmek kabil olsaydı, yıllarca akacak bir göz yaşı pınarı meydana gelirdi. O vefayı, o istirabı ebedileştirmek kabil değil midir diye düşünüyorum. Eski Türkler suyu çok severlerdi. Acaba Anıt-Kabir’e, ölüm günü akmış o müthiş göz yaşı selini ebedileştirmek için bir «Göz yaşı pınarı» yapamaz mıyız?
Şırıltısında hem Ata’nın ruhu serinler, hem ziyaretçinin susuzluğu giderdi. Ayrıca, bir çeşmenin her tas suyunda bir fatiha vardır.
M. M.de ihtisas
komisyonları
Büyük Millet Meclisinin pazartesi günkü toplantısında ihtisas komisyonları seçimi yapıldığını yazmıştık. Bu komisyonların İçimlerden tevekkül et-
tiğini okuyucularımıza

Adalet Komisyonu:
İsmet Olgaç (Amasya), Osman Şevki Çiçekdağ (Ankara), Osman Talât İltekin (Ankara), Hâmit Şevket İnce (Ankara), Vacit Asena (Balıkçfiir), Müfit Erkuyumcu (Balıkesir), Feridun Fikri Düşünsel (Bingöl), Celâl Boynuk (Çankırı), Mesut Güney (Çoruh), Hüseyin Ortakcıoğlu (Çorum), Mehmet Enginün (Edirne), Hâmit Ali Yöney (Elâzığ), Enver Karan (Erzurum), Galip Kinoğlu (Gaziantep), Ahilya Moshos (İstanbul), Muhittin Erener (İzmir), Lâtif Aküzüm (Kars), Sırrı Atalay (Kars), Abbas Çetin (Kars), Muammer Obuz (Konya), S. Sururi Nasuhoğlu (Kütahya), Şefik Tugay (Malatya), Abdullah Aytemiz (Ma-raş), Mehmet Kâmil Boran (Mardin), Ferit Tüzel (Samsun), Salim Serçe (Seyhan), Niyazi Ünal Alçılı (Yozgat).
Anayasa Komisyonu:
Kemal Özçoban (Afyon K.), Celâl Yardımcı (Ağrı), Ramiz Eren (Ankara), Feridun Fikri Düşünsel (Bingöl), Ferit Alpis-kender (Diyarbakır), Şemsettin Günaltay (Erzincan), Sabit Sağıroğlu (Erzincan), Memiş Yazıcı (Erzurum), Hüseyin Fırat (İçel), Reşit Turgut (İsparta), Mithat Benker (İstanbul), Fuat Hulûsi Demirelli (İstanbul), Rifat Alabay (Konya), Tarık Kozbek (Konya), Muhlis Tümay (Manisa), Ercüment Damalı (Sivas), İlhan Dizdar (Sivas), İsmail Hakkı Akyüz (Tekirdağ), Halûk Ökeren (Tokat), Faik Ahmet Barutçu, (Trabzon), Yunus Muammer Alakant (Zonguldak).
Muhlis Bayramoğlu (Ankara), Akif Sarıoğlu (Antalya), Et-bem Menderes (Aydın), Esat Budakoğlu (Balıkesir), Mahmut Güçbilmez (Bolu), Fethi Çelik-baş (Burdur), Halûk Şaman (Bursa), Kenan Akmanlar (Çanakkale), Emin Kalafat (Çanakkale), Mustafa Ekinci (Diyarbakır), Ömer Faruk Sanaç (Elâzığ), Nahit Pekcan (Erzincan), Abidin Potuoğlu (Eskişehir), Mazhar Şener (Giresun), Kemal Yörükoğlu (Gümüşane), Celâl Sait Siren (Hatay), Enver Adakan (İstanbul), Ahmet Hamdi Başar (İstanbul), Fahrettin Sayımer (İstanbul), Celâl Türkgeldi (İstanbul), Beh-zat Bilgin (İzmir), Tahsin Coş-kan (Kasatmonu), Hamdi Türe (Kastamonu), Şefik Bakay (Kırklareli), Osman Bölükba-şı (Kırşehir), Remzi Birand (Konya), Murat Âli Ülgen (Konya), Mehmet Sadık Eti (Malatya), Nedim ökmen (Ma-raş), Rıza Erten (Mardin), Kemal Türkoğlu (Mardin), Re-fet Aksoy (Ordu), Osman Kav-rakoğlu (Rize), Sedat Barı (Sey han), Halil İmre (Sivas), Sıtkı Atanç (Tokat), Cemal Reşit Eyüboğlu (Trabzon), S. Fehmi Kalaycıoğlu (Trabzon), Feridun Ergin (Urfa), Ferit Melen (Van).
(Devamı Yarın)
Seviliyordu.. Kendisiyle evlenmek istiyen biri vardı.. Bu ne harikulâde, ne inanılmaz şeydi. Masallardaki gibi fevkalâde bir maceraydı bu... Osman kendisine kalbini, gençliğini, hayatını veriyordu. Gül-şen bu hediyenin kıymetini idrâk edecek vaziyette idi. Çünkü kendisi de aynı şeyleri Selime hediye ediyordu.
Genç kız Osman’ı düşündükçe Selimi hatırlıyordu. O-nun indinde sevgi demek Selim demekti..
Son günlerde yeniden
136.332 dönüm arazi dağıtıldı
Muhtaç köylüye toprak tevziatına devam olunmaktadır
Son günlerde Niğde, Balıkesir ve Urfa köylerinde 278 aileye 136 bin 332 dönüm arazi dağıtılmış 17 bin dönüm mer'a bira-
Din dersleri mevzuunda hükümetin
Asrın Büyöğünün Ardından
Demokrat Atatürk
Ölümünün yıldönümünü, boynumuz bükük, gözlerimiz yaşlı olarak andığımız Büyük Atatürk, kelimenin tam mânasile halk çocuğu ve halkçı bir devlet adamı idi.
Onun bütün siyasî hayatını tetkik edecek olursak görürüz ki Atatürk halk adamı vasıf-
larını nefsinde toplamış eşsiz bir insandır.
Türk milleti Atatürk’ü her za-
karar
Hükümetin din dersleinin mecburi olması yolunda aldığı karar yurdun her yerinde büyük bir memnuniyet uyandırmıştır.
Bu arada Malatya Ismetpaşa bucak idare kurulu üyeleri bu karardan duydukları memnuniyeti belirtmek makadiyle Başbakanlığa aşağıdaki telgrafı göndermişlerdir:
«Okullarda din derslerinin mec. buri oluşu yolundaki hükümetin isabetli kararım iftiharla karşıladık. Eski iktidarın mütemadiyen yıkmaya çalştığı dinimizi ihyaya matuf bu icraatınız içtimai bünyemizin ana dâvasıdır.
Derin memnuniyet ve teşekkürlerimizi hürmetle arzederiz.» D.P- Malatya Ismetpaşa Bucak İdare Kurulu
Deniz Kuvvetleri komutanı kokteylparti verdi
Kararım!?
man ve her yerde kendi arasında bulmuş ve görmüştür. Atatürk Selânikte, Trablusta, Bal
kanlarda, Çanakkalede, Suri-yede, Şişlide ve nihayet 19 Ma yısta başlayıp 10 Kasımda ni- j hayet bulan yaratıcı ve yapıcı hayatında daima halk arasında ve daima halk için yaşamıştır.
Atatürk halkı saydığı ve sev diği için. Atatürk halktan oldu ğu ve halk uğruna çalıştığı i-çin ve nihayet halkın ucu bulunmaz, esrarengiz bir kuvvet
olduğuna inandığı için Sivas ve
Erzurum kongrelerini toplamak
lüzumunu hissetmiştir.
Yine Atatürk halkın kuvvet
ve müzaharetinden mahrum ola rak hiç bir şeyin yapılamıyaca-ğını anladığı içindir ki Anka-raya gelir gelmez Büyük Millet Meclisini toplamış ve millî hâkimiyetin ilânına ön ayak olmuştur. Atatürk'ün akla hayret veren inkılâplarına göz a-tacak olursak görürüz ki, o Türk milletinin arzusu, Türk
Deniz kuvvetleri komutam Tüm amiral Sadık Altıncan dün saat
18-30 do, Ankara Palasta memleketimizi terk etmekte olan A-
merîkan yardım heyeti deniz grupu eski başkam Amiral Gin-ger ve refikasını uğurlamak ve yeni başkan Amiral Rees’e hoş geldiniz demek için bir kokteyl parti vermiştir.
Bu toplantıda, Başbakan Yardımcısı, Bakanlar, Milletvekilleri,
Genelkurmay Başkam, Dışişleri Bakanlığı umumî kâtibi, Basın -Yayın ve Turizm Genel Müdürü, Milî Savunma ve Genelkurmay erkânı ile büyükelçiler, yabancı

hava ataşeleri
ve seçkin zevatla refikaları ha-
zır bulunmuştur-
Ne mutlu ona ki, kurtardığı yurtta demokrasi ağacı kökleşmiştir. Bir gün gelecek b;ı feyizli ağacın çiçeklerini onun ebedî istirahatgâhına, ayaklarının ucuna serpeceğiz. ——™—- YAZAN ------------------— ——-------------------—
Sofoeddîn Karcınakçı
hususlarda itidale, müsamahaya sevketmiştir. Tarihi ve ezeli sa nılan Türk - Yunan ihtilâf veya düşmanlığı yerine tarihi ve e-zeli ve aynı zamanda reel olarak ikame olunan Türk - Yu-
nan dostluğu Atatürk'ün eseri değil inidir?
Atatürk her kuvvetin halktan geldiğine kani idi. Bunun içindir ki o ancak Büyük Millet Meclisinin karar ve tasvibi ile
Atatürk'ten vecizeler
Millî Hâkimiyeti
nasıl anlardı?
Benim için dünyada en büyük mükâfat milletimin en ufak bir takdir ve iltifatıdır. — 1920

Ben bu vatana ve bu millete ne medyun olduğum vazifeden, ne de diğer millettaşlarımdan fazla bir şey yapmış değilim. Eğer zahir olan bir muhassala varsa, bunu yine milletin bana müteveccih olaniiimat nazarlarına medyunum. Ve millet esas olduktan sonra her ferdinin âzami muhassalsından istifade edilmek pek tabiîdir.
milletinin iradesi hilâfına hiç bir şeyi Türk milletine kabul ettirmemiş, kabul ettirmeyi de düşünmemiştir. Atatürk Cumhuriyetin ilânında muvaffak ol du ise bunu, halkın kendisine karşı olan güvenine, kendisinin halkın esrarengiz bir kuvvet olduğuna inanışına borçludur. Atatürk şapka inkılâbını, şapkayı Türk milletine beğendirdikten ve bu hususta Türk'mil letinin muvafakatini aldıktan sonra yapmıştır. Yine hiç şüphesiz ki, Atatürk harf inkılâbındaki, diğer İçtimaî ve siyasî inkılâplardaki muvaffakiyetini ancak ve ancak Türk milletinin sağ duygusuna^-VS^mü^ zaharetine medyundur.
Eşsiz kahraman ve büyük insan Atatürk için en büyük zevk halkla temas etmek, halkla ko-
Toplantı samimi bir hava içeri-
sinde cereyan etmiştir.
Londra Belediyecilik kongresinde Türk delegesi
Mersin Belediye Başkanı Bayan Müfide İlhan evvelki gün şehrimize gelmiştir. Bayan Müfide İlhan bir kaç gün sonra Londra'da toplanucak olan Belediyecilik Kongresine; Türk delegesi olarak iştirak edecektir. Mersin Belediye Başkanı dün şehrimizde muhtelif temaslar yaptıktan sonra, trenle İstanbul'a hareket etmiştir. Müfide İlhan İstanbul’dan, tayyare ile Londra’ya hareket edecektir.
İlk kadın belediye reisimize hayırlı yolculuk ve başarılar di-
nuşmaktı. O, bu zevkin heyecanını tatmak için hiç bir fırsatı kaçırmaz, bilâkis imkânlar yaratırdı.
Atatürk halkla konuştuğu,
*
Bütün dünyanın milletlerini tanırım, ve bu muarefem harp sahalar nda olmuştur. Ateş altında olmuştur. Ölüm karşısında olmuştur. Yemin ile temin ederim ki bizim milletimizin kuv-vei mâneviyesi bütün milletlerin kuvvei mâneviyesinin çok fevkindedir.

Bir millet ve memleket için necat ve selâmet ve muvaffakiyet istiyorsak, bunu yalnız bir şahıstan hiç bir vakit talep etmemeliyiz.

Bende fazla bir teşebbüs görüldüyse, bu, benim değil, milletin muhassalasından çıkan bir teşebbüstür.

Büyük şeyleri yalnız büyük milletler yapar.

Bizim milletimiz esasen demokrattır. Harsının, ananelerinin en derin maziye ait safhaları bunu teyideder. Bizim yapabileceğimiz bir şey varsa, bu fıtrî hassanm icaplarını gayri tabiî bir surette menetmek istiyenleri bertaraf etmektir.

Bir insan memleket ve millete nafi bir iş yaparken nazardan bir an uzak bulundurmamağa mecbur olduğu düstur milletin hakikî temayülüdür.
BİZE GELEN MEKTUPLAR
halkı konuşturduğu zaman
mutlaka günün mevzuunu seçer, kendi fikirlerini bildirir, halkın fikirler/ıi öğrenirdi. r
Bir gün Türkiyeyi' -ziyarete gelen bir Rumen Nazırı ile An
kara Palasta halkın önünde ve
arasında konuşurken şöyle söylemişti:
•Ben düşündüklerimi daim/ halkın huzurunda söylemeli -yim.. Yanlışım varsa, halk beni tekzip' etsin...» Bütün tarihe ve dünyaya sığmayan büyük zaferlerinin ve eşsiz inkılâplarının vermiş olduğu haklı gurur vc iftiharına rağmen Atatürk münakaşalarda tesamüh gösterecek bir fazilet sahibi idi. Atatürk'ün bu asil tesamüh ve fa zilet hissidir ki bizi de bir çok
Eğitmenlerin malî durumu
■ Subaşı köyü Eğitmeni Ömer Erman’dan aldığım
) mektubu aşağıda neşrediyoruz:
«Ben 4 çocuk babası, 6 nüfuslu bir aile reisiyim. Va-; zife ve mesleğim eğitmenliktir. Aylık ücretim 41 lira olup ’ kesintiden sonra elime 32,86 kuruş geçmektedir.
1 Bu 32,86 kuruş ile 6 nüfuslu ailemi geçindirmek zo-
( rundayım. 2 çocuğum ilkokula devam etmektedir. Daha henüz kitaplarını alamadım. Nasıl alabilirim? İaşelerini
; teminden aciz kalıyorum. Ben aylığımın artmasından geçtim, diğer memurlar gibi bizim çocuklarımıza d-’ çocuk zammı verilse idi vaziyetimiz biraz selâha yüz tu
■ tardı.
Ne çare ki biz eğitmenler gadre uğradık. Şimdi ise ; demokrasi hükümetinin bu yanlışlığı ortadan kaldıraca-; ğına iman ediyorum.
’ Senelerdenberi köylerde cehaletle mücadele eden v
• okullarının harcı bizim alnımızın teri ile yuğrulan '
■ eğitmerilerin bu acıklı durumlarının 1951 bütçesi yapılır-ken göz önünde tutulacağına iman ediyoruz. Saygılar.»
Başkomutan Gazi ve Atatürk olmuştur.
ı Aradan yıllar geçti, daha bir çok yıllar geçecek.. Hâlâ şanlı ve vakur hali ile halk arasında onun dolaştığını, yıldırım gibi giden otomobilini durdurup dağda bir çobanı sevdiğini, her hangi bir eğlence yerinde bjr Türk vatandaşının çocuğunu masasına çağırıp kucağına aldığını, okşadığını görüyor gibiyiz...
Atatürk, bir memleketin bir den fazla parti ile daha iyi idare olunacağına kani idi.
tik Büyük Millet Meclisinde bir çok grup ve hizipler oldu -ğunu biliyoruz. Terakki Per -ver fırka Meclisten doğmuştu. Eğer inkılâbın başında ve ya -pılması icabeden mühim işlerin arifesinde olmasaydı Terak ki Perver fırka muvaffak ola bilirdi. Serbest fırka Atatürk’ün arzu ve işareti üzerine kurulmuştu. Eğer Serbest Fırka hedefini kaybetmeseydi, Türk mil itti birden fazla partinin zevk ve heyecanını çoktan tatmış o-lurdu.
Atatürk yalnız bu vatanı kur tardığı ve bu vatana lâyık ve müstahak olduğu idareyi temin ettiği için sevilmiş bir insan değildir. O, her şeyden evvel bir halk çocuğu, Türk tarihinin çocuğu, bu milletin cocuğu o-larak kalmasını bildiği ve bizden uzaklaşmadığı için sevil-mi bir insandır. Onun bu halkçılık hüviyeti, olgun insanlık vasfının en mühim bir remzidir.
Atatürk maddi şeylere, şana, şöhrete itibar etmiyen asil bir insandı. O, bütün bunların mu vakkat olduğuna kani idi.
Atatürke sağlığınde bir, çok teklifler yapılmıştır. Bu teklifler arasında padişah ve hattâ halife olmasını temenni edenler de vardı. Fakat o bütün bun ları reddetmiştir. Atctürke padişah olmasını temenni eden teklif, o zamanki bir kısım mil-1 letvekilleri arasında da revaç bulmuştu. Ancak Atatürk’ün ga ; yesi, Türk vatanını kurtarmak ; ve ona lâyık olduğu idare şek-1 lini vermekti. Bu idaı e şeklinin • Cumhuriyet olduğunu bize ta-rih göstermiştir. Atatürk Türk : milletine Cumhuriyeti vermek-le ona, bünyesine en ıygun hü-; kûmet şeklini temin etmiştir. Bütün Türk milleti ona borçludur.
Ne mutlu ona ki kurtardığı . yurtta demokrasi ağacı kökleş i miştir. Bir gün gelecek bu fe -yizli ağacın çiçeklerini onun e-’ bedi istirahatgâhına, ayakları-1 nın ucuna serpeceğiz.
Ehveni şer, şerlerin en mıızi-

En yüksek askerlik budur: Muhtelif ihtimalleri çok iyi hesap etmeli, eı*. iyi görüneni cür’-et ve kat’iyetle tatbik etmeli.
ber karşı karşıya, öyle, sessiz vc hareketsiz otur.na’yı çok severdi. O zamanlar Selimin do yanı başında, kendileri gibi,
ayni sükût içinde oturduğunu

sanır.. Onun bakışlarını, kapalı göz kapaklarının üzerinde
I yice niyet ettim. Bugün sakıt hanedandan bahseimiyeceğiml Sakıt hanedan tâbirinden yalr.ış bir şey anlamayınız. Sakıt hanedan, düşmüş yüksek kral ailesi demektir. Onlar başka. Onlar altı yüz yıldan fazla bu memlekete buyurdular. Sonra birkaç asır cıvıttılar. Ve düşüp gittiler. Tarih; başarılarını takdir vo falsolarını affetsin.
Benim bugün bahsetmeıpe-ye niyetlendiğim Sakıt hanedan, doğrudan doğruya beş yıllık bir gayret ve heyamoladan sonra tepetakla olan Sakıt iktidardır.
Öyledir de neye iktidar demiyorum da hanedan diyorum? Evet biliyorum, sabık hanedan taslağı demek daha yerinde olur. Fakat «Taslak» kelimesi tâbiri uzatıyor, ka-kofonik bir hale getiriyor. O-nun için hanedan taslağının, taslağını minha edip kısaltıyorum. Anlayan anlar, bilen bilir.
Ötekilerin tarihi altı bin yıldan eskidir. Unutulalı yirmi sekiz, otuz yıl oldu. Berikilerin geçmişi de topu topu oniki yıllıktır. Fakat yaptıkları on
iki bin yıl unutulacak değil! Onun için bahse
mez. Benim
dan dolayı.
gibi değ-
niyetim de bun-
Evet, adamakıllı niyetliyim. Onlardan bahsetmemek kararım kesindir. Oniki senede
oniki asırlık saltanat süren.
hanedan taslağı lardan ne diye
bahsedecek
mişim? Bir gün olsun yan
geçivereyim, ne çıkar? Unutulduklarını sanıp çokça se-
vinirler bile—
Sabık hanedan taslaklarının her biri bir prens, bir kral, bir imparator, bir Hit-ler, bir Mussolini idi. Öyle hareket ettiler. İstediklerini yaptılar, gak! deyince pastırma yerine devlet kuşunun kebabını yediler. Guk! deyince terkos yerine halkın yüreğinden sicim sicim sızan kam - kızılcık hoşafı yerine -içtiler.
Bir gün olsun onlardan bahsetmemek kararımı sanırım ki sîzler de insaflı bulacaksınız. Ama diyeceksiniz ki: her cephede Atatürk düşmanlığı ettikleri halde işlerine geldiği zaman Atatürk'ün a-dma sığınıp kalkan edinenlerden bahsedilmez olur mu? Olur, olur, işte ben bugün bahsetmiyorum. İsterlerse gücensinler! Keyif ve merhamet benim değil mi? Bahsetmıye-ceğim vesselam!
Ama onlar boyunlarını büküp yalvaracaklarmış:
— Aman! bizleri tahtımızdan düşürdünüz, bari dilinizden düşürmeyiniz! bakınız bizler, sîzleri gün yirmi dört saat lisan-ı şükrandan düşürüyor muyuz?
Ne olursa olsun niyetim niyet, kaıarım karar. Bugün onlardan bahsetmiyeceğim. Canım öyle istiyor!
Aka GÜNDÜZ
Bayındırlık Komisvonu:
Ahmet Tokuş (Antalya), Be-di Enüstün (Çanakkale), Şevki Yazman (Elâzığ); Ziya Soylu (Erzincan), Kemal Zeytinoğ-lu (Eskişehir), Süleyman Ku-ranel (Gaziantep), Hamdi Boz-bağ (Giresun), Mehmet Bahadır (Kars), Hayri Tosunoğlu (Kastamonu), Hidayet Aydıner (Konya), Salâhattin Hüdayioğ-lu (Maraş), Mazhar Özsoy (Ma-raş), Asım’ Doğanay (Niğde), Mehmet Fahri Mete (Rize), Naci Berkman (Samsun). Muhittin Özkefeli (Samsun), Reşat Güçlü (Seyhan), Cevdet Kerim İncedayı (Sinop), Hırlır Aydın (Tunceli), Necdet Aça nal (Urfa), Haşan Oral (Urfa).
Bütço Komisyonu:
Ahmet Veziroğlu (Afyon K.),
Evet Selim’in, Gülüz’ü sevdiğini, bütün varlığiyle, sonsuz bir aşkla onu sevdiğini biliyordu. Günün birinde onların muhakkak evleneceklerini, bir daha ayrılmamak üzere bütün bü tün birbirlerinin olacaklarını
da biliyordu. Bu neticenin önüne hiç bir kuvvet geçemezdi.. Fakat tesadüfler onları birbir-leriyle karşılaştırmamış olsaydı belki de... Evet belki de o
zaman her şey, şimdikinden bambaşka olurdu.. Güllü kızın büyüyüp serpildiği hallerine ayrı bir parlaklık, bakışlarına bir derinlik geldiği Selimin Ijelki gözünden kaçmaz ve belki de, o zaman, onun kendisi için çarpan kalbini de keşfederdi. Selim, Gülüz’ü sevdiği gibi kendisini sevmez miydi
acaba?...
Bu ihtimalleri düşünmek bile Gülşen’i mesut etmiye kâfi geliyordu. Bu fikir şimdiye kadar hiç bu kadar vuzuhla zihninde inkişaf etmemişti. Bugünkü halde böyle bir şeyin im kân dahilinde olmadığnı bilmekle beraber «Eğer mümkün olabilseydi» diye tatlı hayaller kurmaktan da bir türlü kendini alamıyordu.
Selim’in Gülüz’ü sevdiği gibi kendisini sevmesi.. Sevgiden değişen sesiyle sevgisini anlatması, biraz kısılan ve bebekleri daha koyulaşan gözleriyle gözlerine bakması.. Dudaklarının... Fakat öyle imkânsız, öyle erişilmez bir saadetti ki bu...
Anıma yine de o saadete ermiş gibi bir hisse kapıldığı o-luyordu. Hayali ile kalbi arasına bir köprü kurmuş ve bu köprünün üzerinde dolaşıp gez mekten eşsiz bir zevk almağa
Nakleden: Ş. TAYLAN
başlamıştı. Kendisine güzel bir 1
eğlence bulmuştu. Çocukken l
oynadığı masum oyunlara ben- ı
zetiyordu bunu. O zaman: «l’e- I
ri padişahının kızı ben ola- ı
yını...» Yahut: «Sanki ben pe- 1
ri kızı imiğim..» diye nasıl kon dini oyulayacak oyunlar icat (
ediyor idiyse şimdi de kendini 1
Selimin nişanlısı, onun sevgi- ı
lîsi imiş farzederek tatlı vakit (
geçiriyordu. (
Asıl gündelik hayatının ya-nı sıra bir de içinden ayrı bir J hayat kurmuştu kendine...
Harice karşı, kendini bir ,
işo kaptırmış yalnız onünla ı
meşgulmüş gibi görünerek ha- |
yalleriyle başbaşa kalmanın j
yolunu bulmuştu. Kendi ken- ?
dine, durmadan, bu olmamış c
Ve olnııyacak olan aşk hikâye- i
sini tekrarlıyordu. c
Her sabah kalkınca kendini
Selime beğendirmek hevesiyle \
giyiniyor, süsleniyor, saçını 1.
J Tefrika No.
tararken her zamandan daha fazla itiııa ediyor, sonra aynanın karşısına geçerek bir ya-bancıyı seyredermiş gibi kusur arayan gözlerle kendisini tetkik ediyordu.
Sokağa çıktığı zaman çiçekçiye rastlarsa, daima bir gül, bir karanfil, veya bir demet menekşe satın alıyor, sonra o çiçeği Selim kendisine hediye etti farzederek yüzüne gözüne sürüyor, içine çekerek kokluyor ve saklıyordu.
Selim ortun sevgilisi İdi. Ama şimdi vazifesi yüzünden uzakta bulunuyordu. Her gün pencereden postacının yolunu gözlüyor, o geçtikten sonra zihninden kendisi için tertip ettiği sevgi dolu mektubu için için ve tekrar tekrar okuyor-
dıı.
Hattâ bir seferinde oııa cevap yazmağa bile kalkışşmış, kâğıdı, kalemi alarak uzıın u-
21
zun düşünmüş ve «Sevgili canım..» diye mektuba başlamıştı.. Fakat sonradan vazgeçmişti. Kendisine, sanki birisi üzerine geliverecek, mektubunu görecek vo hakikî Selim, Gülüz’ü seven Selim de yazdıklarını okuyacakmış gibi gel miş, içi korku ve utançla ürpererek kâğıdı da, kalemi de bir yana fırlatmıştı.
Evin içinde mütemadiyen içli şarkılar söylüyordu. Fakat şarkı söylediğinin farkında değildi. Kalbinin sesi idi bu.. Selime olan âevgisini haykırıyordu.. Tabiî bunun kimse farkında olamazdı. Ama kendisi bu şekilde içini dökmekten tatlı bir zevk duyuyor, â-deta içinin ferahladığını hissediyordu.
Akşam vakitleri, ışıklar yanıp da odaya dolan o esrarlı kuytuluğu sürüp dağıtmadan evvel Gülşen teyzesiyle bera-
cansız gibi bırakıverdiği elleri nin üzerinde Selimin avuçlarının temasını âdeta hissederdi. Bazan genç adamın eğilerek usul usul kulağına birşeyler fısıldadığı da olurdu. Tıpkı Osman gibi:
«Seni seviyorum Gülşen.. Seni ötedenberi öylesine seviyorum ki...» derdi. Ve böyle derken sesi, Gülşenin o her ihtizazını ayrı ayrı o kadar yakından bildiği, candan kopup geliyormuş gibi biraz boğuk olan sesi olurdu. Selimin o heyecandan kısıhnş olan sevinildin var nıı idi?.. Onu, her duyar gibi oluşunda, tıpkı o ilk duyduğu zamanki gibi ta içine kadar sarsılır, ayni zamanda hcnı kızgın bir demirle darlanıyormuş gibi yandığını, hem do vücudunun buz gibi kesilerek içinin titrediğini hissederdi..
(Devam edecek)
İmtihan şekli değiştirilecek
Millî Eğilim Bakanlığı okullardaki imtihan şeklini yeniden düzenlemek üzere hazırlıklara baş lanuşhr. Bakanlık, imtihanlarda şans faktörünü ortadan kaldıracak tedbirler üzerinde durmak-
tadır-
Bu bir
günlerde çaktır.
mevkuu tetkik etmek komisyon önümüzdeki çalışmalara başlıya-
Verilen malûmata göre, yeni imtihan usulü bu ders yıl) sonuna kadar yetiştirilebilecektir. Tetkik edilen usuller arasında kolleilerde tatbik edilen puvan usulü de bulunmaktadır. (T.H.A.)
- TAKVİM -
( 10,11,1950 — Cuma
Rumî: 1366 — Ekim 28
Hicrî: 1370 — Muharrem 29
Vasati Ezani
Öftle'’ 17.43 7.01
İkindi 14.35 9.42
Akşam 1G.42 12.00
Yatsı 1S.15 1.34
NÖBETÇİ ECZAIIANELER
Derman, Çankaya, Ulus
i
10/11/1950
ZAFER
Sayfa: 3
Aziz Atatürk
Tevali (eden mağlûbiyetler karşısında
DısPolitika
Hindicini kumanda
■ I
Danimarkoya iki
uçak satıyo ux
Senin ebediyete göçtüğünü takdir etmekle beraber, aradan on iki sene geçmesine rağmen hâlâ bu haki-
!; kati kabul etmek istemiyor ve bir gün olup da, seni kar-;: şımda, o her zaman alıştığımız arslan gibi halinle görece-; i ğimi ümidedlyorum.
■ Seni unutmak, seni hatırdan çıkarmak zaman denilen ; i o muttarit aşındırıcı mefhumun bile kudreti haricindedir. ! ■ Çünkü sen bir iane idin ve bizim her şeyimizdin. Dirlik, ;; düzenliğimizin âmili, saadetimizin müsebbibi, evimizin di-: reği idini Sen bize, efendi gibi yaşamasını Türküm diye ; övünmesini öğretmiş ve dünyanın hayretle açılan gözleri
;; önünde dev adımlarla ilerlememizi sağlamıştın!
! ■ Bütün bunlara karşı, daima sana lâyık olmağa çalış-
; tık ise de, kusurlarımız da olmuştur. Sana şapına yakışır bir yer bile yapamadığımız için bizi affet! Bununla bera-i; ber, milletin elbirliği ederek yaptığı gayret sonunda yeni ;) yerin çok kısa bir zamanda bitecek, ancak o zaman, yani ;i sen rahat etliğin zaman biz de mesut olacağız!
(; Daima senin izinde, senin yolunda yürüyeceğimi
; ’ emin olmanı diler, aziz hatıran önünde hürmetle eğilirim. I Hikmet YAZICIOĞLU (
v*******************************^************************ *
Bonn parlâmentosunda
Batı Almanya Parlâmentosu, dünden itibaren dış siyaset müzakerelerine başlamış bulunu-jr. Müzakerelerin en mühim addesini Almanya'nın silâhlanası meselesinin teşkil edeceği anlaşılmaktadır. Bu konuda, bir yanda Başbakan Adenauer, diğer tarafta muhalefet mevkiinde olan Sosyal - Demokratlar olmak üzere, çetin bir mücadelenin cereyan ettiğine dair — şimdilik aydınlatıcı ve sarih haberler gelmemekle beraber — alâka çeken alâmetler mevcut-
Müzakerelerin nasıl bir hava içinde cereyan ettiğini anlatabilmek için bir kaç vakayı hatırlamak lâzım geliyor.
Komünizm tehlikesine karşı Avrupa'nın kollektif savunması i! '.i plânlar hazırlanırken, L...u.şterek savunmaya Alman-
yanın da iştiraki bahis mevzuu o’muş ve Amerikan makamları, Almanya'nın bu maksatla silâhlanmasını prensip itibariyle kabul etmişlerdir. Yalnız, bu mesele hakkında, şimdiye kadar. Batı Almanya Federal hükümetline resmî bir talepte bulunulmamış, sadece Almanya’daki tmerikan Yüksek Komiseri Mc Cloy vasıtasiyle bazı yoklamalarda bulunulmuştur. Amerikanın bu tasan ile takibettiği maksat, iki yıl zarfında 10 tümen kadar bir Alman kuvveti tensik ederek, muhtemel komünist tecavüzünü Elbe kıyılarında karşılamaktı.
Bu tasan, bundan evvelki yazılarımızda belirtmeye çalıştığımız veçhile, Fransa’nın muhalefetine uğramış ve Fransız hükümeti Amerikan tezine karşı malûm (Avrupa ordusu) plânını ileri sürmüştür. Bu plâna göre. Alman birlikleri, tümene yük-selmiyen ve kurmay heyeti bu-lunmıyaıı kuvvetler halinde, daha evvel-teşkil edilecek bir Avrupa ordusunda -boğulacak, tır. "Transa, bu suretle, Alman militarizminin arzettiği tehlikeleri önlemek arzusundadır.
Bu konuda, Fransa ile Amerika arasında Vaşington’da müzakereler cereyan ederken, Al-manyada da çeşitli reaksiyonlar kaydedilmiştir. Bunlardan en mühimmi, muhalefet mevkiinde bulunan Sosyal - Demokratların itirazlarında aramak mümkündür. Filhakika, bu partinin başkanı olan Dr. Schumacher, Almanya'nın silâhlanmasına karşı itirazlarını iki noktada hülâsa etmiştir:
a) Almanya'nın silâhlanması, komünist istilâsına karşı yeter derecede kuvvetli ve ilk hamlede muharebeyi Vistül kıyılarına nakledebilecek kudrette batılı kuvvetlerin ademi mevcudiyeti halinde, Sovyet Rusya’yı tahrikten başka bir şeye yaramaz,
b) Almanya, «müsavi haklar ve şartlar, cari olmaksızın, Avrupalı veya Amerikalı generallerin emrine, Alman kumandasından mahrum çini çıplak asker ve-
Sosyalist Schumacher bu görüşü, şartların yarattığı bir tesadüf eseri olarak Alman militaristlerinin noktai nazarına uymuş ve bazı Alman generalleri, millî bir Alman ordusunun teşkili hakkında teşebbüste bulunmuşlardır. Bu tehlike karşısında batıkların reaksiyonunu tahmin eden başbakan Adenauer, bu hususta fazla ileri giden ve asker toplama bahsinde hükümetin muhafaza etmek istediği siyasete aykırı beyanatta bulanan Kont Schvverin'in vazifesine son vermiştir. Bugün alınan, ve parlâmento müzakereleriyle ilgili olduğu zannedilen bir haberde de işbu Kont Schvverin’in teşkil etmiş olduğu kurmay heyetinin dağıtıldığı bildirilmektedir.
Silâhlanma bahsinde Başbakan Adenauer'in karşılaştığı diğer bir muhalefet de, kökü Doğu Almanya’da bulunan Protestan camiasından gelmektedir.
Fransız kuvvetleri yer yer teşebbüsü ele alıyorlar





i
Hastalığı tedavi


B t
İmparator Baodai bir kıtayı teftiş ederken
Saygon, 9 (a.a.) (United Press) — Fransız askerî sözcüsü, bundan 3 gün evvel Laoha'nm güney batısındaki dağlarda kaybolan 300 lâ 400 kişilik keşif mangasından hiçbir haber alınmadığım bildirmiştir.
Geçen hafta Laohay'dan çekilen Fransız kuvvetleri güney batı istikametinde ilerlemeğe devam etmektedir.
Son 24 saat içinde Hindiçini-nin diğer bölgelerinde Fransız kuvvetleri 62 asiyi öldürmüşler ve 79 çeteciyi esir almışlardır.
Sözcünün ilâve ettiğine göre havan topu ve makineli tüfenkle mücehhez bir komünist çetesi, Saygon'un 65 mil güney batısın-
da Vinhlong yakınında iki köye hücum etmişse de geri püskür-tülmüştür. Komünistler ağır kayıplar vermiştir-
İdarede değişiklik
Paris, (a-a.) — Hindiçini’nin ku zey eyaleti Tonkin'de komünistler karşısında Fransızların uğradığı mağlûbiyetler üzerine Fransız hükümeti askerî idarede bazı değişiklikler yapmıştır.
Kabine toplantısını müteakip yayınlanan remî tebliğde Tenkin cephesi komutanlığına General Marcel Alpxandr'in yerine cihan harbine iştirak etmiş bulunan General Pierre de a Tour du Moulin’irı tayin edildiği bildirilmektedir.
! Son hastalığı esnasında,
• Fransız profesörlerinden I Dr. Fisenjer ile aralarında ! şöyle bir muhavere cere-; yan etmişti:
[ — Doktor, hastalığım,
• nedir ?
! — Başkan, size bir mi-
) salle izah edeyim: Mernle-; ketiniz güzel, ordunuz mü-! kemmel, silâhlarınız kâfi
) ve modern. Harptesiniz! ; Fakat erzak deponuzda is-! tihsal makinesi bozulmuş-
) tur. Siz bu vaziyette ne ; karar verebilirsiniz?
! — Gayet basit, düşmana
’ taarruz eder, levazimatını ) alır, millete, orduya tevzi ! ederim!.
• Atatürk kendisini tehdit ( eden büyük tehlike karşı-I . sında bile, hamle kabiliye-
• tini bir defa daha göster-
Açlık ve
D. Afrika müdafaası
Bir şirket Etimesğut fabrikasın la yapılan sıhhiye uçn’-la-ınJan satın almak üzere Ankaıaya bir mümesil gö-.Jjrdi
-Âcheson iaşe teşkilâtının rolünü anlattı
Vaşington, (a.a.) — Birleşmiş Milletler iaşe ve tarım teşkilâtının kuruluşunun beşinci yıldönümü münasebetiyle yapılan melesimde söz olan dışişleri bakanı Acheson ezcümle şunları söy
Müthiş bir imtihan geçiren Birleşmiş Milletlerin müteakiben da. Sa da kuvvetli bir teşkilât hainde ortaya çıkacağından ve insanların bu teşekküle olan itimadının artacağından emin bulunuyorum-
Barışçı bir dünyanın kuruluşunda iaşe ve tarım teşkilâtının oy--iıyacağı rol çok mühimdir
Filhakika kâfi miktarda beslenmeyen milyonlarca insan bulunduğu müddetçe harp tehlikesi daima baki olacaktır. Hakikî ve devamlı bir barışın kurulması ancak açlık tehlikesinin bertaraf edilmesile kabildir.
Başkan Truman, bu teşkilâtın şimdiye kadar başardığı işlerden çok memnundur-
Bundan böyle merkezi Roma-da olmok üzere çalışacak olan bu teşkilâta Truman, en iyi muvaffakiyet temennilerini gönderiyor.
İki Almanya arasında
Berlin, 9 (a.a.) — Batı Almanya ticarî mahafilinden öğrenildiğine göre batı ile doğu Almanya arasında ticarî mübadelenin tekrar başlaması maksa dîyfe bugün müzakerelere glrr ilecektir. i
Fransız ve İngiliz askerî şefleri bir toplantı yaptılar
Nairobi, 9 (a.a.) — Hint Okyanusu ve doğu Afrika’nın sa yunmasından sorumlu Fransız ve Ingiliz ( çekeri şeflerinin Nairobi-de yaptıkları ve üç gün devam eden konferans sona ermiştir.
Yayınlanan resmî tebliğe göre, müzakereler bütün bölgenin denizden, karadan ve havadan müştereken müdafaasına ait plânlar üzerinde cereyan etmiş ve teknik bakımdan irtibatı temin için «erekli tedbirler alınmıştır. Askerî şefler
Serbest dolarlı ithalât
Ekonomi ve Ticaret Bakanlığından bildirilmiştir:
Serbest dolarlı ithalâtımızın ancak disponibilite imkânlarile ayarlı olarak yürütülmesi gerektiğinden dolar sahasından "kredi yeya konsinyasyon suretile ithal taleplerinin kabulüne imkân gö-rülmentektedirt Daha ziyade kliring anlaşmaları çerçevesi dahilindeki ithalâta matuf olan dış ticaret rejimimizin tatbikine ait talimatın 13 üncü maddesinde tasrih olunan kredili veya kon-sjnye ithal talepleri dolar sahasına şamil değildir.
Alâkalıların müsaadesiz olarak bu nevi siparişlere tevessül etmemeleri görülen lüzum üzerine ilân olunur.
ADALET KOMİSYONU: Bugün saat 10 da
1 — Ikhsadî Devlet Teşekkülleri Genel Kuruluna üye seçi-
2 — Kahve ve Çay İnhisarı Kanununun geçici ikinci madde inin «B» fıkrasındaki (veya fi-yalart fahiş görülenler) ibaresinin yorumlanmasına dair Başbakanlık tezkeresini,
3 — Konya Milletvekili ümran Nazif Yiğiter’in, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 388 inci maddesinin değiştirilmesine dair kanun teklifini,
4 — Konya Milletvekili ümran Nazif Yiğiter’in Türk Ceza Kanununun 12 nci maddesinin değiştirilmesine dair kanun teklifi m görüşpıek üzere.
ÇALIŞMA KOMİSYONU: Bu-gü saat 14.30 da başkan, sözcü ve kâtip seçmek üzere Maliye Komisyonunda,
DİLEKÇE KOMİSYONU: Bugün saat 9,30 da,
SAYIŞTAY KOMİSYONU: Bu gün saat 14,30 da başkan, sözcü ve kâtip seçmek üzere.
TARIM KOMİSYONU: Bugün saat 14.Ş0 da başkan, sözcü ve kâtip seçmek üzere,
ULAŞTIRMA KOMİSYONU: 11/11/1950 Cumartesi günü saat 10 da,
1 — Miletlerarası telekomünikasyon sözleşmesiyle buna bağlı protokollann onanması hak-kındaki 5450 sayılı kanuna ek kanun tasarısını,
2 — Posta Telgraf ve Telefon İşletme Genel Müdürlüğü teşkilât ve vazifeleri ve memurları hakkındaki 4454 sayılı kanunun 36 ncı maddesinin yorumlanma sına dair Başbakanlık tezkeresini görüşmek üzere.
Toplanacaklardır.
Mecliste
Sıhhi yardım işlerinde çalışan bir Danimarka Şirketinin satın almak istediği T.H.K. ye ve turizm uçağı
Geçen yıl Pariste tertiplenen Beynelmilel Havacılık sergisinde Etimesgut Uçak Fabrikası mamu-lâhndan çift motörlü «T.H.K. 5» tipinde bir sıhhiye ve turizm u-çağının da bir maketile plânlan teşhir edilmiş ve sergide büyük bir ilgi uyandıran bu uçak için, bir çok memleketlerden ve bu arada Danimarka'dan teknik evsafı ve fiyatı hakkında bilgi istiyen mektuplar alınmıştı.
Haber aldığımıza göre, Avrupa'da sıhhî yardım işlerinde mühim bir yeri olan ve bu tip uçaklardan satın almak istiyen bir şirket, Itanbul’daki sivil havacılık konferansına delege olarak katılan Danimarka sivil havacılık umum müdürlüğü teknik şube şeflerinden Möller Han-sen’i bu maksatla Ankara’ya gön. dermiştir-
Uçak Fabrikasında (THK. 5» in aerodinamik vasıfları ile mukavemet hesaplarım tetkik eden DanimarkalI mütehassıs, yapılan uçuş tecrübelerinde de bulunduktan sonra çok iyi intibalarla Ankara’dan ayrılmıştır.
İlgililerden öğrendiğimize göre «THK. 5» ile Danmiarka şartlarına göre daha bir kaç performans uçuşu yapılacak ve netice bir raporla kendikrinc bil
dirilecektir. Bu tecrübeler arzu edilen evsafı verdiği takdirde DanimarkalI şirket, şimdilik bu tipten iki tayyare satın alacak-
THK. 5 in evsafı:
Mürettebatı iki kişidir, 4 yolcu veya iki hasta bir doktor taşır. Tam sıkleti 2 tondur, takriben 1000 kilometre menzili vardın Motörleri, Motor Fabrikamızın yapmakta olduğu «Gipsy - Ma-
jor» tipindedir. Havada tutunuş karakteristikleri fevkalâde olan bu uçağın azamî hızı 220 kilo-
Hava sanayiimiı manda zekâ le başarılı güzel bir dırmış olan Türk Uçak ve Motor genç ve bilgili tebrik eder ve ha büyük başarılar dileriz
ve bilgileriyle böy-eser kazan-Hava Kurumu fabrikalarının teknisyenlerini kendilerine da-
ka Kızıl denizin güney kısmı ile doğu Afrika ve civarım ihtiva eden bu bölgenin savunması i-çin birbirlerine malûmat vermeyi
byndgp baş- kararlaştırmışlardır.
İnsanları islediği gibi kullanan kuvvet, fikirlerdir. Ve bu fikirleri teşahhus ettirerek tamim eyliyen yine insandır.

Hakikati konuşmaktan

Yardımsevenler Derneğinin güzel bir teşebbüsü
Yardımsevenler Derneği Genel Merkez Başkanlığından:
Derneğimiz en kısa bir zamanda en yeni usullerle İngilizce öğrenmek istiyen vatandaşlarımıza kolaylık sağlayabilmek için Evkaf Apartmanında üçüncü kattaki Yardımsevenler Derneği Genel Merkez binasında bir Ingiizce kursu açmağı düşünmüştür. Dersler haftada üç defa olmak üzere ayda on lira ücret ı ıukabilinde verilecektir. Kursa de/am etmek isteğinde bulunanlar 16013 numaralı telefonla isim ve adreslerini yazdırmaları riı
Atatiirkiin keşfettiği maden !
Yazan : Adviye FENİK
İmtiyaz Sahibi:
Güneş Matbaacılık T.A.O. adına Başmuharrir MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu muhalefetin başında bulunan rahip Niemoeller'in, hükümetle de yakın bağları olduğu, geçen ay Bonn kabinesinden, içişleri bakanı Dr. Heinemann ın, silâhlanma meselesinden ötürü istifa etmesiyle anlaşılmıştır. Heine-sahipleriyle yakı
Dr. I.ohr'i
Bu nüshada yazı işlerini f ilen idare eden Fatin Fııad Basıldığı yer:
--«*5 Matbaası —
in edildiği
Mücahit TOPALAK
Atatürk, Türk milletini muasır medeniyete ulaştırmak değil, onun üstüne çıkarmak isteyen bir idealistti. Bu ideale, ancak münevver zümreyi arttırmakla ulaşmak mümkündü. Halbuki memleketimiz, ardı arası kesilmiyen harplerle erkek nüfusunun mühim bir kısmını kaybetmiş bulunuyordu. Memleketi kalkındıracak erkek münevver ordusu, ne olsa zayıf bir kadro içinde kalacaktı. Fakat memlekete kısa bir zamanda bir misli daha münevver katmak için kestirme bir çare daha vardı: Türk kadınının haklarını tanımak!
Böylece, memlekette münevver erkek yekûnu kadar, belki daha fazla bir münevver kadın kadrosuna malik olmak mümkündü. İşte Türk kadınının haklarını tanıyan Atatürk dehâ dolu keşiflerinden birini böylece tahakkuk ve devam ettirmişti...
Eski devrin kadını neydi?
Şüphe yok ki, faziletin, fedakârlığın ve insanlığın müşahhas bir nümunesiydi. Fakat bu cevher, asırlarca mahfaza içinde kalmıştı; sımsıkı siyah örtüsiyle ve örümcekti bir kafes ardındaki gölgesiyle medeniyet âleminden saklanmış, cemiyet içinde unutulmuştu.
Ailedeki yeri kadar, cemiyet içinde de adı sanı yoktu. Ne ana olduğu için iftihar edebilir, ne zevce olduğu için övünüp kendine güvenebilirdi...
En kıymetli ziyneti, kadınlık gururu mu vardı?
Haysiyeti ve kendine güvenebilmek için cesareti ve şahsiyeti mi kalmıştı?
Onun anadan görme ve babadan kalma tek bir vazifesi dı:
— Şartsız ve kayıtsız itaat!
Bütün mukadderatı efondir.inin ağzından çıkacak iki kelimeye bağlı değil miydi? Analarımız, büyük annelerimiz, ev icindo dirlik ve düzenliğin tılsımını bir kelimede bulmuşlardı:
— İtaat!
-Fakat Atatürk, Türk milletini muasır medeniyetin seviyesine vo hattâ üzerine çıkarmak için Türk kadınının ne
kıymetli ve faziletli bir hazine olduğunu bilmiş, onu asırlarca gizlendiği mahfazasından çıkarmıştı. O, Türk kadınına, mı sır medeniyetin tanıdığı bütün hakları bir anda vermişti.
Artık Türk kadını esir değildi; malına ve hayatına hipii. Doktor olabilir, hâkim, avukat olabilir, isterse mimar ve tüccar olabilirdi. Hayatını ve hukukunu her cepheden kazanabilirdi. Bütün bunların arasında siyasî haklarını elde edebilir, devlet ve memleket idaresinde seçerek ve seçilerek söz ve hak sahibi olduğunu isbat edebilirdi. Ve böylece memleket bir misli daha münevver kazanır, muasır medeniyet seviyesine kolaylıkla ve hızla ulaşabilirdi.
Türk kadınının Türk erkeğinden eksiği neydi?
Zekâsı mı yoktu?
Sebatı ve azmi mi yoktu?
Cesareti mi yoktu?
O halde Türk kadını pilotluktan milletvekilliğine kadar, üzerine ald'ğı her vazifeyi hakkiyle ifa edebilirdi. İşte Atatürk, Türk kadınının haklarını tanımakla az zaman içinde memlekete bir misli daha fazla münevver katmış oldu:
Bugünkü Türk münevver erkeği kadar, Türk münevver kadınının memlekete yaptığı hizmetleri, Atatürk'e borçlu değil miyiz?
Fakat Atatürk. Türk kadınına tanıdığı bu hakla ve Türk milletine kazandırdığı bu hazine ile, onun asıl vazifesini ihmal etmiş değildi. Bilâkis ona şu güzel sözleriyle asıl vazifesini işaret etmişti.
O da analıktı: Faziletin ta kendisi olan analık...
Atiiirk şöyle diyordu:
— Kadınlar mız erkeklerimizden çok münevver, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmağa mecburdurlar. Eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa...
Bu sözler, kadınlarımız için ilk hedef olduğu kadar, gayenin de ancak fazilet ve analık olduğunu isbat etmez mi?
Analık ve fazilet, bu iki kelimeyi birbirinden ayırmağa imkân var mıdır?
Bir genç kardeşini vurdu
Elmadağın Karahasan köyünde bir kişinin yaralanması ile neticelenen bir kardeş kavgası olmuştur. Mehmet San isminde birisi ötebenderi arası açık bulunan kardeşi İbrahim Sarının evine gidip onu dışarı çağırmıştır- Biraz sonra dışarı çıkan İbrahim kardeşinin elinde av tüfeğini görünce evvelâ şaşırmış ve ne istediğini sormuştur. Bunun üzerine Mehmet Sarı bağırarak av tüfeğini kardeşinine üzerine çevirmiş ve kurşunlan boşaltmıştır.
Etraftan yetişenler Mehmet Sarıyı yakalıyarak jandarmaya tes lim etmişler ve yaralı İbrahim de tedavi edilmek üzere hastaha-neye kaldırılmıştır.
Kılınç ve saban: bu iki fatihten birincisi, İkincisine daima mağlûp oldu.
■k
Yaşamak demek, faaliyet demektir.
*****************************
D.P. Ocak kongreleri Demokrat Parti 1 No- lu Bucak Başkanlığından:
Bucağımıza isimleri yazılı kongre gün ve miştir- Sayın i rica olunur.
Çinçin ocağı 12'11/1950 saat 13 te ocağında,
Yenidoğan 2 No. ocağı 12/11/ 1950 saat 15 te Sark Çay evinde Yenidoğan,
Güneş Ocağı 12/11/1950 saat 20 de Ocak binasında,
Atıfbey ocağı 11 11/1950 saat 18 de Tahir Olgaz Kıraathanesinde.
bağlı aşağıda ocakların yıllık » saatleri belirtil* üyelerin teşrifleri
Sağlık Bakanlığının yeni bir kararı
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından:
Evvelce ajans ve gazetelerle tebliğ edilmiş olan ve eczane açmak için yapılacak müraca-alalrm kabul edilmiyeceği belirtilen tebliğ hükmü kaldırılmıştır.
23.00 — îstiklAl
İSTANBUL RADYOSU
CUMA — 10/11/1950
ANKARA RADYOSU
CUMA — 10/11/1950
8.30 — tptlklAl Marnı
8.35 —
Sükûtu.
1. 13.G .15 — öftlo Gaz
TÜı'kçU ve ede timiz 2 — Bir İsim, iskambilde birli 3 KllnU (İki kelime) 4 sİ: rakıyı ofik içen. • Tersi: dola, duman 6 — Büyüklük, gös
ZATER
10/11/1950
Sayfa; 4
Başmakaleden devam:
Ebedi eseri.
Cumhurbaşkanı dün saat 16.3 O da itimatnamesini
Paul Hoffmeyer’i Çankaya’da mutad merasim ile
Bakanlığı Umumî Kâtibi Büyü* Elçi Faik Zihni Akdur hazır bulunmuştur. Resimde Elçi Millî ' Marşı dinlerken görülüyor.
Beden terbiyesi ve Devlet
İstişarî Kongre dün sona erdi
Millî Eğitim bakanı nutkunda devletin spor tesisleri yapmıyacağını bildirdi
Beden Terbiyesi İstişare Kon-oresi, dün saat 9 da Miilî Eğitim Bakam Tevfik İlerinin başkanlığında toplanarak ara vermeden 16.15 e kadar çalışmış ve Bakanın kapanış nutku ile da-ğılmışfır.
jçtimada, ilk olarak Güreş Federasyonu başkam Vehbi Emre söz almış ve Federasyonunu ilgilendiren geniş malûmat ver dikten sonra dünya şampiyonu güreşçimiz Gazanfer'in Amerikalılara karşı çıkacak Türk takımında yer alacağım ümit ettiğini söylemiştir.
İzmir bölgesinden Reşat, valilerin bölge başkam olmasmn fena neticeler verdiğini beyan etmiş ve seçimle işbaşına gelecek federasyon başkanları meselesine de temas eylemişir.
Hatibin, burada üç İstanbul kulübünün menfaatlerinin nazarı itibare alındığım öylemesi İstanbul kulüpleri idarecilerinin müdahale etmelerine sebep olmuştur.
Diğer taraftan yine İzmir bölgesinden ve beden terbiyesi is-' tişare heyeti üyesi olan Suat, devletin müdahalesine taraftar^ olduğunu, İzmir bölgesinin devlet idareyi eline aldıktan sonra sahaya ve kulüp binasına kavuştuğunu söylemiştir.
Davetlilerden son olarak konuşan Firuzan Tekil, Anadolu kulüplerine, tesisler bakımından yar dım yapılması lâzımgeldiğini, beden terbiyesi için esas meselenin mekteplerde spor terbiyesi vermek olduğunu söylemiş, «Spor kampanyamız mevzu olarak memleket çocuğunu ele almalıdır» demiştir.
Kongrenin kapanışı münasebetiyle Millî Eğitim Bakam Tevfik İleri bir nutuk söyliyerek ezcümle demiştir ki:
«— Kıymetli arkadaşlarım,
Bir delege, bakanlığın vazifesini (eğitim) kelimesi ile izah ettiler. Bakanlığımız memlekete bu, şekilde hizmet, etmektedir.
Bizim kanaatimizce, moral terbiye ile beden terbiyesi atba-şı gitmelidir.
Mekteplerde talebeye iyi bir beden terbiyesi veren Millî Eği-tipı Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığının beşiği olacaktır.
Beden terbiyesini izcilik içinde halledeceğimizi zannediyorum. İzoiliğin hakikatine kitle halinde varacağız. Okullarda beden terbiyesi mefhumunu jimnastik ğin üstünde, sporu da içine alan bir.bütün olarak kabul edeceğiz.
Bu hususta ilk çalışmalarımız için, Ankara’da millî eğitim jnii dürleriyle bir toplantı yapacağız.
Sporu, Beden Terbiyesinirl' bir şahikası olarak kabul ediyo
Devlet, mahdut miktarda dahi olsa spora elini uzatacaktır. Yardımlarımız, fakir millttin-bütçesinden ayırabileceği miktarda olacaktır.
Yalnız, sporcu gençlik bizden tesis istemesin, tesisi kendisi yapsın.
Hazırlanacak kanunun üzerinde titizlikle duracağımızdan ve bunun çok demokratik bi£ kanun olacağından hiçbir arkadaş şüphe etmemelidir.
Dört gün süren bu konferans ta, bütün davayı öğrenmiş bulunuyoruz.
Hepinizi hürmetle selâmlarım. Hayırlı yolculuklar dile-
Eğer milletimizin azim ekseriyeti çiftçi olmasaydı, biz bugün dünya yüzünde bulunmıya-caktık.
14 Mayıs Gençlik Kulübü
Öğrendiğimize göre Samön-pazarında 14 mayıs gençlik ve spor kulübü kurulmak üzere teşebbüse girişilmiştir. Forması kırmızı beyaz olacak bu takım için bugün vilâyete gerekli müracaat yapılmıştır. Aza kaydına ve faaliyete gereken müsaade alındıktan sonra derhal başlanacaktır.
Müteşebbisler şunlardır: Abdullah Uraz, Mehdi Mıhçıoğlu, Ahmet Eryarar, Şerif Yolgöste* ren, Zafer Gökçer ve Mahir Mavioğludur.

Kiralık möbleli 2 oda
Yenişehir Ataç okak No. 113 Telefon: 22565
Kore birliğimiz
(Başı 1 inci sayfada)
Tokyo, 9 a.a. — (United Press): General Mac Arthur'ün karargâhından bildirildiğine göre, bir Amerikan üstün uçanka-lesi Kore üzerinde kendilerine hücum eden iki tepkili uçaktan birini düşürmüştür. Bu uçakların Rusya'da imal edilen (Mig 15) tipinde oldukları ilâve edilmektedir. Bu şimdiye kadar Kore üzerinde düşürülen üçüncü Rus tepkili uçağı olmuştur.
Mançuri'de Çin tahşidatı
Tokyo, 9 a.a. — (United Prdss): Mac Arthur’ün genel ka rargûh sütçüsüne göre komünist Çin. ordusu Kore’de çarpışmaktadır ve tahminlere göre Man-çıırya'da tahşit edilmiş 50 Çin tümeni vardır.
Bıı suretle ilk defa olarak
resmî bir sözcü, komünist orduları tâpîriııi kullanmaktadır.
Kore’de 60 bin kızıl Çinli var
Tokyo, 9 a.a. — (United Press) fAİmcrikan, İngiliz ve Güney jîore birlikleri bugün cep he hattının iki cenahında ilerlemişlerdir. Bu arada 1000 kadar müttefik uçağı da komünistlerin j ejindo bulunan arazideki stratejik önemi haiz mahalleri bombathm ıştır. General Mac Arthur’ün karargâhının sözcüsü
komünist Çin’in Kore'ye 00.000 seçme asker göndermiş olduğunu ve İOO.OOO- kişilik bir kuvveti de Mançurya'da topladığını bildirmiştir. Bununla beraber müttefik kuvvetleri bugünkü ilerleyişlerinde önemli bir mukavemetle karşılaşmamışlardır. Komünistlerin harekâtı cephenin merkezinde keşif kollan arasındaki çarpışmalara ve müttefik uçaklarına karşı tesirsiz hücumlara münhasır kalmıştır.
Körler eğitimi müşavirinin ziyaretleri
Dün Unesco körler eğitimi müşaviri Sir Clıitha Mackcnzie dün Belediye Başkanı Atıf Ben-derlioğlu’nu, Ankara Valisi Necati İlter’i makamında ziyaret etmiştir. •
Saat 11 de Sir Clutha Mac-kenzie Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri ve 11.30, da da Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Dr. Ekrem Hayri Üstündağ tarafından kabul edilmiştir.
İngiltere Büyükelçisi Sir Noel Charles, Sir Clutha Mackenzie şerefine saat 13,30 da bir öğle yemeği vermiştir.
Misafirimiz bir basın toplantısı yapmış, saat 17,30 da Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinde bir konferans vermiştir.
koyduğu düstur gereğince «hâkimiyeti milletin uhdesinde tutmak domok, bir zerresini, sınıfı ismi ne olursa olsun, hiç bir makama verdirmemek demek-
1923 yılında, annesinin taze mezarında yaptığı yemin hâlâ hatıramızdadır. Milli hâkimiyet mutlaka kurulacaktır. Gazi Mustafa Kemal buna ahdü pey-man eylemiştir. Vo ondan sonra yapılanların hepsi bu büyük ahdin yerine getirilmesine matuf olmuştur.
Atatürk'ün en büyük kaynağı, bu asil Türk milleti idi: cephede onunla beraber, dirsek dirseğo savaştı. İnkılâplarda onunla beraber tek bir fikir halinde yürüdü. Çalışmalarında onunla birlikti: millet Atatürke ve Atatürk millete kaynaşmıştı.
Ben bit şey yapmadım, hepsini bu millet yaptı, dediği za -man hakikati tam mânâsiyle i-fado ediyordu.
Fakat Atatürk, artık bu vatan toprağında müsterih olarak uyuyabilirsin. Cumhuriyeti e-manet etliğin gençlik, büyük eserin tamamlayıcısıdır. Millet, senin 1923 te annenin mezarında millî hâkimiyet için yaptığın yemini aynen yerine getirmiştir: Milli hâkimiyoii kayıtsız ve şartsız kurmuştur. Ve onu her tehlikeye karşı korumak için ahdü peyman etmiştir.
Kim ne derse desin, kim ne söyerse söylesin, millî İrade daima muzaffer olacaktır. Bütün millet, senin çizdiğin yoldadır. Sana geçen sene de bu sütunlarda bir defa daha tekrar verdiğimiz söz yerine gelmiş ve dâva, kazanılmıştır. Eğer bunun önüne çıkmak isiiyenler, bizi yolumuzdan alakoymağa kalkanlar olursa bunlar elbette bertaraf edileceklerdir.
Bu hazin yıdönümünde seni anarken sözlerimizi senin bir ifadenle bitirelim: «Bizim milletimiz esasen demokrattır: harsının, ananelerinin en derin maziye ait safhaları bunu te-yideder. Bizim yapabileceğimiz bir şey varsa, bu fıtrî hassanın icaplarını gayri tabiî bir surette menetmek istiyenleri bertaraf etmektir.»
Bu söz yerine gelmiş, ve bu fıtri hassanın icaplarım 21 temmuz 1946 da gayri tabiî bir surette menetmek isteyenler 14 mayıs 1950 de bertaraf edilmişlerdir. g
Eğer hâlâ bu hakikati anla-miyanlar varsa, onlar sert kayalara çarpan dalgalar gibi ne kadar köpürseler, yine parçalanarak geri geri çekilmeğe mahkum olduklarını bilmelidirler.
Senin gibi biz de aynı şeyi bugün göğsümüz iftiharla dolarak tekrar ediyoruz:
«Bizim kuvvetimiz milletin itimadıdır»
Mümtaz Faik FENİK
Bulgaristan) takbih kararı
Bradley’nin makalesi
Kalaba yolu, eski Ziraat mekt ebi semtinde bir arteziyen kuyu su açılmıştır. Kuyudan saniyede 36 litre su akmaktadır. Resimde Ankara su kuyularının en veri mlisi olan bu kuyu başında An-kara Belediye Başkanı Atıf Ben derlioğlu ye Belediye azalan görülüyor.
Avrupa Konseyi bakanlar komitesinin 4 kasım 1950 de Roma-da yaptığı 6 ncı oturumda tasdik edilen ve Bulgaristan'daki Türk azınlığından 250.000 kişinin Türk toprağına nakline ait olan karar sureti metni aşağıdadır:
«Türk Dışişleri Bakanım dinleyip Türk ve Bulgar hükümetleri arasında teati edilen notalardan malûmattar olan Avrupa Konseyi bakanlar komitesi, yetkisine dahil olmayan her türlü hukukî mülâhazaları bir tarafa bırakarak, iki memleket arasında ihtilâf mevzuu olan ve kendi kanaatin-ce karşılıklı bir anlaşma veyahut icabında bir hakem kararı ile en doğru bir şekilde hallini mümkün gördüğü akdi hükümler ne olursa olsun, 250.000 kişinin 3 ay zarfında Türk toprağına naklini mecbur eden Bulgarista-nm ileri sürdüğü iddiaya muhaliftir. Bahusus ki bu vaka diğer bazı hükümetler tarafından tatbik edilen ve insanlık bakımından uyandırdığı fecî akislerden başka Avrupa'daki hür memleketlerin ekonomik hayatnda sefalet ve huzursuzluk doğurmağa çalışan siyasete dahildir- Avrupa Konseyi bakanlar komitesi, bu halkın menfaatine olarak, onların yuvalarından tehciri için Bulgaristan tarafından hiçbir ted bir alınmaması ve muhaceret her iki memleket arasında âdilâne bir hal çaresine mevzu teşkil etmeden önce mallarının tasfiye edilmemesi lâzım geldiği kanaatindedir.»
Basının Bayar’a teşekkürü
(Başı 1 İnci sayfada) Meclisini açış nutuklarında: «Matbuat mensuplarının çalışma şartlarını ve sosyal sigortalardan faydalanma şekillerini tanzim etmek üzere, ayrı bir kanun tasarısı hazırlanmakta-dır» demek suretiyle gösterdiği yakın alâkadan dolayı arkadaşlarının duydukları memnuniyeti bildirerek teşekkür etmişlerdir.
Celâl Bayar, matbuatın mem leket hizmetindeki rolü üzerinde durarak bu hususta gereken teminatın verilmesinin tabiî olduğunu belirtmiştir. Uzun müd det devam eden bu hasbıhalde Cumhur Başkanı Cemiyet mümessillerinden matbuatı alâkadar eden muhtelif meseleler hakkında izahat almıştır. Matbuat Kanununun tatbikatta verdiği neticelere de temas e-den Celâl Bayar, Cemiyet mümessilleri, buna muvazi olarak tadili lâzım gelen Türk Ceza Kanunundaki matbuatı ilgilendiren hükümleri belirtmiş ve evvelce verilen vait üzerine Hü kûmetin bu yoldaki çalışmala-ehemmiyetle takibettikle-bildirmişlerdir. Cumhur
Başkanı, bu temenniye iştirak ederek yapılan hazırlıklara dair izahat vermiştir. Cemiyet mümessilleri bu teyitkâr iza -hat karşısında memnunluklarını ifade etmişlerdir.
Cumhur Başkanı Celâl Bayar bu ziyaret vesilesiyle Cemiyet mümessillerine Atatürk'e ait apartımanı gezdirmiş, rahmetlinin hastalığına dair hâtıralarını anlatarak demiştir ki:
«— Atatürk’ün apartmanını restore ettirdim. Rahmetli iş hayatında gayet ciddî olduğu için burada kimseyi kabul etmezdi. Ben ancak hastalığı do-layısiyle bir iki defa bu daireye girmiştim. O zamanki vaziye tini daha iyi bilenlere de sormak suretiyle, mümkün olduğu kadar eski haline getirebildik. Diyebilirim ki, yüzde yüz değilse bile, yüzde doksan muvaffak olmuş bulunuyoruz. Şimdi bu apartımanı olduğu gibi ve eşyaları ile birlikte muhafaza e-diyoruz. Noksan bazı eşyalarını da tedarike çalışıyoruz.»
Cumhur Başkanı eşyaları teker teker göstererek Atatürkün hususiyetlerini anlatmıştır.
Cemiyet mümessilleri, Büyük Ata’nın ölüm yıldönümüne tekaüdüm eden bugünde kendilerine verilen imkândan dolayı Cumhur Başkanına ayrıca şükranlarını bildlrmişlerdiv.
Ömer İnönü yargılanıyor
İstanbul, 9 (T-H.A.) — Muzaffer Kayalıbay’ın ölümüne sebep olduğu iddiasiyle savcılık tarafından hakkında takibata girişi* len Ömer İnönü’nün yargılanma-
sına 15 kasım saat 9.30 da mahkemesinde
çarşamba günü İkinci ağır ceza başlanacaktır.
Sarhoşlukla mücadele
İkinci şube memurlarının ekipler halinde, şehrin muhtelif semt lerinde sarkıntlık yapanlara karşı açtkları mücadele devam etmektedir. Bu meyanda, Çankırı caddesinde dün akşam genç kız ve kadınlara lâf atan Durak Güney ile Muharrem Alkan isimlerinde iki kişi yakalanmış, haklarında takibata geçilmiştir.
Bir kömür hırsızı hüküm giydi Yenişehirdeki kömür depo-suhda bekçilik yapan İsmail Hin iminde birisi, müesseseye ait bu*

önünde açık duran
istasyon eşya ambarı
vagondan
40 kilo kömürü başkalarına sa-
tarken yakalanmıştır. Suçüstü mahkemesine sevkedilen İsmail
Hin’in suçu sabit görüldüğünden 6 ay hapsine karar verilerek ce-
za evine gönderilmiştir.
Yugoslavya Birleşmiş Milletler emrine kuvvet verecek
Belgrad, 9 a.a. — (United Press): Mareşal Tito, üç gün ev vel (Nevyork Times) gazetesinin muhabirine verdiği bir mülâkat-ta, Yugoslavya’nın yakında, mütecavizlere karşı kullanılmak ü-zere Birleşmiş Milletlere silâhlı kuvvet yardımı yapacağını açık-lamuştşır.
Gayri resmî tevzih kâfi görülmüyor
General Omar Bradley’nin «Ar me Forces Journal» mecmuasında çıkan yazısı Türk basınında olduğu gibi istisnasız bütün Türk muhitlerinde büyük bir akis u-yandırmıştır. Türkiye de dahil oduğu halde bazı memleketlerde çıkabilecek harp için Birleşik Amerika'nın kuvvetlerini dağıtmaması lâzımgeldiği mütalâası bütün bu muhitlerde pek fena karşılanmıştır. Türk Haberler A-jansınm edindiği intiba, France Press Ajansı muhabirinin Amerikan askeri ve siyasî çevrelerinden elde ettiği kanaati muhtevi olarak dün Vaşington’dan yayınladığı ve Türkiye'ye karşı girişilecek bir tecavüzün Birleşik Amerika'yı mütecavizin kalpgâ-hma hücumu derpiş etmeğe mecbur kılacağına dair olan telgrafı, esasen bugünkü siyasî münasebetlerin ve askerî ve 'coğrafî durumun mantıkî ve tabiî bir neticesi olarak telâkki edilmekle beraber. General Omar Brad-ley tarafından yazılan bir maka lenin Türkiye'nin bütün çevrelerinde haklı olarak doğurduğu fena tesiri izale edemiyeceği merkezindedir. (T H.A.)
Bayarın mesajı
(Başı 1 inci sayfada) fedakârlıklarını mı nakledeyim?
Arkadaşlık hayatına ait İnsanî duygularını, vasfını mı öve-
Ve nihayet, cihanı hayrete düşüren İçtimaî inkılâplarını mı tafsil edeyim?
işte bütün bunlar, benim i-çin birer umman halini alır, bu harika Türkün hayatını heı cephesinde bahis konusu etmek o ummanları aşmak kadar zorlaşır.
Fakat burada, kendisini, kısmen olsun, bizzat kendisinder dinleyebiliriz:
«Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir. Ben milletimir ve büyük ççdadımın en kıymet li mevrusatmdan olan aşkı- istiklâl ile maftur bir adamım.
Bence bir millette şerefin haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o devletin hürriyel ve istiklâline sahip olması ile kaimdir.
Ben şahsen, bu saydığım evsafa çok ehemmiyet veririm, bu evsafın kendimde mevcudiyetini iddia edebilmek için milletin de aynı evsaf ile muttasıl olmasını şartı-esasî bilirim.
Ben yaşayabilmek için mutlaka müstakil bir milletin evlâdı kalmalıyım. Bu sebeple Milli İstiklâl bence bir hayat meselesidir.»
Atatürk’ün bu sözlerini, en büyük eseri olarak tebcil ettiği Büyük Millet Meclisinin birinci yıldönümü münasebetiyle işitmiş bulunuyoruz. O Meclis ki ruhunda «hâkimiyet, kayıtsız şartsız milletindir» düsturu mündemiçtir.
Aradan bir kaç sene geçiyor. Bu büyük adam, müstevli kuvveti «vatanın harimi ismetinde» boğduktan sonra başındaki zafer iklili ile Ankara’ya, döndüğü vakit, bazı kimselerin «Halifemiz olunuz, sultanımız olunuz.» tekliflerine arka çevirmesini biliyor. Bütün şerefi müstakil milletinin imtiyazsız ev -lâdı kalmakta buluyor.
Atatürk’ün 12 senelik hicranı, her gün artan hürmet duygularımızla beraber kalbimizde yaşamaktadır. Emanetlerini mu kaddes vedia halinde muhafaza etmeği, eserlerini çok sevdiği milletinin' iradesiyle tekâmül ettirmeği vazife biliyoruz.
Tanrı rahmet eylesin.»
Celâl Bayar
Truman’ın
Kemikleri kırılsa da
Atatürk Sakarya muharebesinde idi. Karadağ denilen bir tepeyi atiyle tımûndıktan sonra, sigarasını yakmak için bir kibrit çaktı.
At ürkmüştü.
Evvelâ geriye çekildikten sonra bir hamle yapması, Atatürk’ün kollarına geçirdiği dizginlerin kurtulmasına sol kaburgası üzerine taşlara düşmesine sebep oldu.
Müthiş bir İstırap içinde idi. Fakat derhal yine süratle atına atladı. Karargâha geldiği zaman, doktorlar, kaburga kemiğinin kırılmış olduğunu ve muharebeye katiyen bu haliyle iş-tirâk edemiyeceğini söylediler.
O, baş parmağını dudaklarının üzerine koydu:
— Sus! dedi; ben muharebeden sonra iyi olacağım.
Ve tekrar atına atlayıp, yirmi iki gün harp sahasında uğraşırken, millî duygulan bu şiddetli vücut ağnsını unutturmuştu.

Bu hâdiseye ait intihalarını Türkiye’de bir yıl kalmış olan Amerikan Büyük Elçisi 'General Charles Shetrill, «Gazi Mustafa Kemal nezdinde bir yıl elçilik» isimli kitabında şöyle anlatır:
Tehlikeli bir kazadan sonra, MuBtafa Kemal, doktorlann hareketsiz kalmadığı takdirde öleceğini söylemiş olmalanna rağmen yirmi iki günlük bir muharebenin devamınca en müthiş ıstıraplar içinde kıvrandı. Eğer Mustafa Kemal orada muharebeden çekilmeyi kabul etmiş olsaydı, katî neticeli Sakarya muharehesini kazanmıya-caktı.
Milletin
serveti
Ankara’da, mukaddes topraklarımızı her taraftan sarmış ve fiilen işgal etmiş düşman ordularını bu mukaddes topraklardan atmak imkânından bahsettiğim zaman en şuurlu ve durendiş oldukları iddia olunan zevat bütün bu teşebbüsatın paraya mütevakkıf olduğundan bahsettiler ve:
— Ne kadar paran vardır?
Veya:
(— Nereden para bulabiliı--
Gibi sualler tevcih ettiler. Be-
nim verdiğim cevap şu idi: «Türk milleti -kendi hayat ve
selâmetine müteveccih olduğuna
kanaat edeceği teşebbüsleri ba-
şarabilecek kadar servete ma
İlktir. Ve teşebbüsün ciddiyetine kanaati halinde onun iltizam e-deceği kadar servet mcnbaını
müteşebbislerin emrine âmade kılar. — 1926
Atatürk ve Türk
t
Göçmenler yararına bir müsamere hazırlanıyor «Göçmenler Yardım Demeği» Ankara şubesi, geliri göçmenlere tahsis edilmek üzere bir rvüsa-mere tertip etmeği kararlaştırmıştır.
Küçük Tiyatroda verilecek olan müsamerenin mükemmel olması için hummalı bir şekilde çalışılmakladır
Bayar’a telgrafı (Baş tarafı 1 inci de) fa, Başkan Truman şu cevabı vermiştir:
Ekselâns Celâl Bayar,
Türkiye Cumhur Başkanı Ankara Ekselansınızın geçenlerde Blair House’da vuku bulan müessif hâdise üzerine bana gönderdikleri- nazikâne mesajdan dolayı samimî teşekkürlerimi kabul buyurmanızı rica ederim. İzhar ettiğiniz dostane hissiyat ve bilhassa, mesajınızın mülhem olduğu necip duygu benim için ifade edebileceğim -den çok daha değerli olmuştur.
Harry S. Trurpan
(Bap 1 inci sayfada) velin fevkinde telâkki ettiğimiz ve öyle olduğuna da inandığımla Şefimizi kaybettik. Şefin hayatında Türk Milleti nasıl yek vücut olarak, tek bir kalb gibi onun sevgisinde birleşmişse, matemini de pym surette, tek bir kalb halinde tutuyor vo ıstırabıyla ağlıyor.
Denilebilir ki şimdiye kadar hiçbir jcjmse bu kadar vatanşümul,j)ju kadar âlemşümul bir acı duymamıştır. Kendi ruhumuzda bil acıyı hissediyor ve kalbimişin kanadığını duyuyoruz. Türk Milleti ğlbi fedakâr, büyük bir milletin. kendisine blnbir mahrumiyet içersinde, en büyük muvaffakiyetleri İemin etmiş olan büyük bir evlâdı hakkında başka türlü hareket etmesine esaseq imkân yoktur.
Atatürk, bize yaralı bir vatan kurtardı. Atatürk, bu yaralı vatanı içerisine asırlardan beri sinmiş olan hurafelerden, efsanelerden, birtakım vâhi fikirlerden tamamen temizliye-rek, kuvvetli bir rejim kurarak, mesut ve müreffeh bir halde, bize bağışladı.
Türk'ün ebedî bir tehlikeye düşüyor sandığı bir zamanda, imdadına koşarak felâketten bizi kurtardı. Zeval bulmaz istiklâlimizi ve ebed müddet vatanımızı, Türk ra-yeti istiklâli altında yaşatmak imkânını buldu ve verdi. Atatürk'ü sadece bize vatanî hizmetler ifa ettiği İçin sevmiyoruz. Aynı zamanda, tam mânâsiyle kâmil bir insan olduğu için de seviyoruz.
Atatürk, vefakârdı, mütevazı idi. Herkesin hakkını yerinde verirdi.
Arkadaşlar,
Atatürk'ün hayatı ve mazisi hakkında söz söylemeyi kısa bir celseye sığdırmak en müşkül olan bir iştir. Yalnız müsaadenizle çok sevdiği ve çok güvendiği, büyük milletinin iradesini temsil eden bu kürsüden O'nun maneviyeii-ne hitap ederek diyorum ki: Atatürk.
Seni sevmek, tebcil etmek her Türk vatanseverinin milli ödevi, ve namus borcudur.
neşriyat
Marşlarımız
İstiklâl Marşımızdan başlıya-rak askerî ve sivil bütün marşlarımızı ihtiva eden bu eser Haşan Fehmi Süerdem tarafından renkli ve resimli'bir kapak dahilinde neşredilmiştir.
Kitapta, marşların mânalan-dıkları olayların izahı yapılmıştır. Okuyucularımıza tavsiye c-
y
Bugün yopılacak tören
(Baş tarafı 1 inci sayfada)
6 — Resmî dairelerde bayraklar yarıya indirilmek suretiyle bu matem gününe katılacaklardır.
7 — Sinema, tiyatro ve çalgılı yerlerle sair eğlence yerlerinin bugün için faaliyette bulunmamaları bu matemin çok yerin- x de bir ifadesi olacaktır. Anma töreni için davetiye dağıtılmamıştır.
MUVAKKAT KABRİN ZİYARETİ PROGRAMI
Ebedî Atatürk'ün ölümünün 12 nci yıldönümü münsebetiyle Muvakkat Kabir bugün halkın ziyaretine açık bulunacaktır.
İlk ziyaret Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu üyeleri ve Genel Kurmay Başkam tarafından yapılacak ve saat tam 9 u 5 geçe muvakkat kabirde bulunarak Atanın ölüm dakikasında ziyareti yapmış olacaklardır. Bu esnada şehirdeki fabrikaların dü-daşlar ayakta Atatürk’ün aziz dükleri çalınacak ve bütün vatan, hatırasına 5 dakika saygı duruşu yapacaktır.
Bundan sonra saat 9.20 - 9-35 arasında Kordiplomatik, 935 -9.50 siyasi partiler, 9.50 - 10 Türk Dil ve Tarih Kurumu üyeleri, 10 - 10-30 Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesindeki ihtifalde bulunanlar, 10.30 - 11.15 Ankara üniversitesi, 11.15 - 12 Yüksek okullar, liseler, orta okullar, teknik okullar temsilcileri, 12 - 13 ilk okullar temsilcileri, 13 - 14 fen tatbikat, doktor tatbikat. Harp ve Yedek Subay Okulları temsilcileri, 14 ten itibaren 17 ye kadar da hürmet ziyaretinde bulunmak istiyen bütün vatandaşlar Amt-Kabri ziyaret edeceklerdir.
Pakistan radyosunun hususî
Karaşi, 9 a.a. — Yarın, Pakistan saatiyle 22,15 ve Türkiye sa- , ati ile 18,45 de Pakistan radyosu zı Atatürk için hususi bir program ' yayınlıyacaktır.
Pamuk fiyatları neden ?
Pamuklu fiyatlarının yükselmesi hakkındaki neşriyat üzerine tetkik ve temaslar yapan Türk Haberler Ajansı, arz ve talep kanununa tamamiyle uygun bulunan bu yükselmenin normal olduğu kanaatine varmıştır. Fiyatların yükselmesinden müstahsilin faydalanmadığı, daha ziyade bazı spekülâsyoncu-lann faydalandıkları hakkındaki iddiaların doğru olmadığı, piyasayı tüccar kadar müstahsilin de takip ettiği ve esasen müs-tahillerin doğrudan doğruya kooperatiflere satış yaptıkları bilhassa belirtilmektedir. (T.H.A.)
Emekli subayların hükümetten dileği
Genel emekli subaylar derneğinin fevkalâde kongresi Istan-bulda toplanmış ve emekli subaylar maaşlarında görülen e-şitsizlikleri hükümete arzetmek maksadiyle Tümgeneral Sabri Beşe başkanlığında, Suat Ener, Hakkı Tunga, İzzet Arda’dan müteşekkil heyet şehrimize gelmiştir.
İsveç Sefaretinde dünkü dinî merasim
İsveç Kıralı müteveffa Besinci Güstav'ın tedfini münasebetiyle dün İsveç büyük elçiliğinde bir dinî merasim yapılmış, bu münasebetle şehrimizde bayraklar yarıya indirilmiştir
10/11/1950
Kardeş gözü ile
En Büyük Türk
ıııııı
Anlatan : Bn. Makbule
Nakleden: Yaşar Yula
Atatürk Murat köprüsünde
Celâl Bayar'ın yaşları
Gözlerinin içi yaşla dolmuştu. Vücudu hafifçe öne eğilmiş, çehresi yorgun yavaş yavaş ağlıyarak yürüyordu.. Bu Celâl Bayardı... ______________________________Yazan : _______,
Reşat Nuri Güntekin
Alayı Fındıklı taraflarında bir sokak ağzmda, kucaklatma çocuklarını yüklenmiş fakir kıyafetli bir kaç kadın ve erkek, konuşmalarından onun eski' silâh arkadaşları olduğunu anladığım iki yaşlı mütekait ve temiz elbiseleri olmadığı için mek teplerinin taburuna girememiş, dört beş çocukla beraber seyrediyordum. Top arabasını takip eden kesif gruplar arasındaki yedişer sekizer metrelik muntazam boşluklardan birinin ortasında bir aralık tek bir insan görüldü.
Üzerinde her halde resmî kıyafet, frak ve silindir bulunması lâzımdı. Fakat nedense bu farkedilmiyordu. O Cihangir ve Fındıklı tepelerinden inen dizi sokakları doldurmuş kalabalıkların içinden dalgınlıkla bu boşluğa yürüyüvermiş, rastgele bir insana benziyordu.
Gözlerinin içi yaşla dolmuştu. Vücudu hafifçe öne eğilmiş, çeh resi yorgun yavaş yavaş ağlı-yarak yürüyordu. Bu, Başvekilimiz Celâl Bayardı: Bugünkü Türk Hükümetinin en büyüğü asırlarca saltanat arabalarının içinde aynı caddeden akıp gitmiş muhteşem büyük vezirlerin İnç birine nasip olmamış harikulade kudreti taşıyan insan...
Böyle olduğu halde o yanındaki kucağı çocuklu fakir insanların, yırtık gömlekli küçük mekteplilerin gözyaşlariyle, arkamdaki iki ihtiyar askerin kurumuş göz pınarlarının belki
son olan yaşlarıyla ağlıyor.
İçimdeki acının, hayatta bir daha erişilemiyecek olan son şöh ret noktasına vardığını duyduğum an onun sokak ortasında bir halk adamı sadeliği ile ağlı-yarak yürüdüğünü gördüğüm an olmuştu.
Hükümet basit halk gözünde bir tılsım, hayat ve ölüme hâkim manevra kuvvetlerinin te-
cessüm etmiş bir parçasıdır.
O her zaman mavi ve
muhte-
şem görünülmeye alışılmıştır. Daima korkulur, bazan takdir edilir, fakat hiç bir zaman yanına yaklaşılamaz bir kuvvet...
Bir başvekil, önünde seremoni ile eğililen bir insandır. 0-nunla konuşulurken sesi her za-
manki
konuşmalarda göğüsten ses değildir. Elini uzat-
mak lûtfundu bulunulduğu zaman tutulan elin bir vehim ol-
madığına kanaat edilemez.
Halbuki o halkla beraber ağlamaktan çekinmiyor.
Tılsım bozulmuş, aradaki mesafe artık yok olmuştur.
Karşısında seromoni ile eğili-necek bir insan bir müsavi insan olarak kollarımızda tutuyor ve göz yaşından ıslanmış yanağını öpmeye cesaret ediyor muşsunuz gibi bir şey hissediyorsunuz.
Göz yaşı, insanları her şeyden ziyade birleştirir. Bu öteden
Büyük Ata’nın çocukluğuna ve gençliğine ait hâtıralar:
Sayın hemşireleri Bn. Makbule, anlatmıya başlıyor:
(Ağabeyimin çocukluğu o kadar sakin bir şekilde geçmedi. Annem, oğluna olan büyük sevgisini, bizlere gıpta ettirecek bir şekilde belli ederdi.
Atatürk, ders ve mütalâa ile o kadar kafasını yormazdı. Daima bizlerden ayrı bir odada o-turur ve kimse onun odasına giremezdi. Kitaplarına ve siyasi kâğıtlarına çok ehemmiyet ve-
li yaşında iken bir gün yemek esnasında, sanki cemiyet içinde mevcut olan o zamanki bâriz sınıf farkına işaret eder gibi, bir mahalle çöpçüsünü ele aldı.
— Bu çöpçü, niçin yaşıyor? diye bir sual sordu. Aramızda c-lan kısa bir sükût anından sonra, bu sualin cevabını yine kendi
— Hayatını devam ettirmek
Daima yalnız olarak bujundu-ğu odasına, kendisini görmek ve konuşmak için gittiğim zamanlar, ayağa kalkar ve beni karşı-lıyarak köşeye oturturdu. Okuduklarına ve gördüklerine dair uzun tafsilât vermezdi. Bazan manâlı bir sükûtu tercih ettiğini görürdüm. Bazanda, gel kardeşim sana tarih okuyayım, der ve heyecanlı bir sesle devam ederdi. O anlar, dikkat içinde kendisini dinlediğimden, bugün o kadar iyi hatırlıyorum ki, Atatürk, padişahların evlât öldürmelerine kızar ve bahsedilirken dişlerini hiddetle sıkmasından açıkça belli ederdi. Bu mevzua ait olan fikrimi bana sorduğu zaman: «Ağabey dedim, insanlar, kendi milliyetinden olanlarla evlenme-li, yoksa böyle olur». Buna karşı cevabı da, Uzun bir sükût öl-
Atatürk’de, hepimizden fazla annesini severdi. Annemizi kara toprağa verdikten sonra, bir gece Atatürk, rüaysında onu görmüş ve derhal benim yanıma gelerek: — Kardeşim, ne olur, biraz konuş, sen söylerken annemle görüşüyormuşum gibi oluyorum — demesi, kendisinin ne kadar hassas ve ne kadar aile sevgisine düşkün olduğunu bizlere açıkça ispat etmişti.
Atatürk'ün sevdiği şarkı
Atatürk'ün hayatında en çok sevdiği şarkı, (Âsim) beyin uşşak faslından ve curcuna usulünden şu şarkısıdır: «Cana rakibi handan edersin, Ben bî nevayı giryan edersin. Bigânelerle ünBİyet etme. Bana cihanı zindan edersin...*
Emin olun, bu şarkıda ben her şeyimi, hâtıralarımı, ve bir kelime ile, kardeşimi bulurum. Unutulur mu bu?.. Ne güzel, ne unutulmaz günlerdi onlar. Şimdi, tatlı ve unutulması artık mümkün olmıyan birer hayal, ebedî bir hâtıra oldular...

Büyük Ata’nın hayatına ve hususiyetine ait fıkralar:
Şu anda sayın Makbule Hf. den önce, biz ifade edelim ki, bazı dostça düşünmiyenlerin söyledikleri gibi, Atatürk, asla bir diktatör değildi.
«— Sen Türk milletine her şeyi yaptırabilirsin?
— Her şeyi yaptırabilirim, yalnız bir şartla; severek, sevi-
Zekâ oyunu yapan dost Amu-rikalı bayan yazar, sorusuna aldığı bu çok mânah cevapla, tereddüt ve şüphelerle karışık olan gülüşlerini halletmiş; büyük Türkün bir diktatör olmadığını kayıtsız ve şartsız kabul etmişti...
Şu küçük fıkrayı, (bir ferdi (Sonu 6 ncı sayfada)
beri malûmdur. Fakat bir kûmetle bir halkı bu kadar
cak kucağa ve tek bir vücut
üne getirsin. Bu benim
•r
ZAFER
Sayfa: 5
Anıt Kabir inşaatından bir görünüş
ut*-
Anıt Kabir inşaatı elde edilen ilerlemeler
Dün bayrak direği dikildi
İnşaatın gelecek seneye bitirilmesi için h ç bir gayret esirgenmiyecek
Anıt Kabir inşaatının son durumunu dün yerinde tetkik eden bir arkadaşımızın intihalarını aşağıda bildiriyoruz:
İnşaat bugün artık nihai seklini almış bulunmaktadır-
Son iki sene zarfında azzam işler yapıldığım rinde görmeden anlamak
Anıt Kabri teşkil eden surlardan aile ve giriş kuleleri tamamlanmış, hattâ yeşillikleri bile temin edilmiştir-
Şeref meydanı ve onu ihata eden müştemilât, binaların çatıların atılmış ve meydan çer-çevelenmşitir. Esas mozole şerefi salonu seviyesine kadar yükselmiştir.
İyi bir takdir eseri olarak Amerikadan gelen bayrak direği de dün yerine dikilmiştir.
Bugün Amerikalı olan eski
bir vatandaşımızın hediye ettiği 33 M. tulündeki ve 4.5 ton ağırlığındaki bu bayrak direği Türk mühendis ve mimarları nezaretinde ağır ağır yükselerek nihaî şeklini almış ve Atamıza hürmeten yarın bayrağın yarıya indirilebilmesi de bu suretle temin olunmuş bulunmaktadır.
Daha bundan kısa bir müddet evvele kadar çok batı bir şekilde devam eden inşaatın, ilgililer tarafından alınan yerinde tetbirlerle birdenbire süratlenmiş olması ve hattâ gelecek seneye kadar bitirilebilmesi için de bazı teşebbüslere Geçilmiş bulunulması, muhakkak ki her Türk vatandaşı tarafından şükranla karşılanacak ve bu suretle Ata da bir an evvel ebedî istirahatgâhına kavuşmuş olacaktır.
Anıt Kabir için
Atatürk nedir?...
Her kaibin nefesi, her ailenin babası, Türk milletinin en büyük vatanperverlik âbidesi olan Atatürk ! Müsterih uyu. Yetiştirdiğin millet çizdiğin program içinde yükselecek, ebediyyen yaşıyacaktır.
1920 nisanında idi, Rara günlerin insana yalnız ümitsizlik veren o dakikalarında bir (Mustafa Kemal) isminin ışığı etrafında toplanan Tütkiye Büyük Millet Meclisi âzaları arasında ben de vardım. O vakit yaşım 35 idi. Mektebimi bitirmiş, Balkan harbına, umumî harba iştirak etmiş, mütarekenin acı hatıralarına şahit olmuş, nihayet İzmir’den başlıyan Yunan işga-l!nin verdiği ıstırap içinde ailece muhacerete maruz kalmış-tim. İşte mebusluğum, bu muhaceret zamanında olmuştu. Hayatta bilgi, görgü, tecrübe ve bilhassa devlet idaresi hakkında tebellür etmiş bir kanaat hasıl edecek ne bir devre görmüş, ne de bir fırsat bulmuştum. Fakat yüreklerimizde, mütemadiyen kanıyan derin bir yarahın kanı dolaşıp duruyordu. Yalnız ve yalnız bir teselli ile, Mustafa Kemal’in (ben vatanı, millete dayanarak her halde kurtaracağım!) yolundaki sesine koşmak suretiyle inşirah buluyordum... Bir tarafta harabiye doğru giden bir vatan gürültüsü, diğer taraftan bu vatanı kurtarmayı vad ve ta-ahhüd eden İlâhî bir şada!..
rını, neşesini beraber yaşadım. Ben onun Adliye Vekilliğini, Parti reis vekilliğini yaptım. Ondaki zekâ, ihata, iktidar, görüş ve kavrayış kabiliyet ve de recesini hiç bir zaman hiç bir kimsede tasavvur edemedim.
O, ne çetin meseleleri kolay bir yoldan en doğru bir surette halletmenin müstesna timsali idi. Size ufak bir misal ile tarihî bir hatıra bırakmak isti-
Koştuk, 23 nisanda Ankara-da Mustafa Kemal’e kavuştuk!. O güne kadar simasını hiç görmemiş olduğum o vakur endamın, kürsüye çıkıp ta içinde bulunduğumuz millî felâketi bütün çıplaklığiyle bildiren ve bunlara çareler gösteren beyanatını dinlerken gönlümün yeis
yorum:
Yunanlıların bizi mağlûp ede rek Sakarya’ya kadar geldikleri tarihlerde bir taraftan da Türkler ve Yunanlılar arasında bir sulh yapmak teşebbüsü eksik olmuyordu. Bu teşebbüslerden birinin yapıldığı zamanlarda Atatürk ordu başında idi. Bize gönderdiği haberde müzakerelerimizi yapıp yapılan teklife bir cevap hazırlamamız bildiriliyordu. Biz bir hafta uğraştık, sualler sorduk, cevaplar aldık ve nihayet çok iyi olduğuna kani bulunduğumuz bir formül hazırladık.
Atatürk geldi, bize heyeti vekile halinde riyaset etti ve bizden hazırladığımız şeyi sordu. Biz izahatını verdik, o bir dakika tevakkuf etti, sağ elinin baş parmağını, mutadı olduğu üzere üst dişlerine dayadı ve söze başladı. Bize vaziyeti o kadal güzel anlattı ve öyle bir hal çaresi buldu ki, biz derhal bir haftalık emeklerimiz üzerinde
ve nevmididen kararmış ufuklarında, güneş gibi feyyaz bir nimetin parladığını görüyor, sevincimden ağlıyordum. Ta-
hassüsatımı, kanaatimi o
zaman
hü-ku-ha-
mahsus bir duygumdur.
Viran kubbenin altında köy-
lünün efendi olduğunu jjk defa
söylemiş sesin
yalnız asil bir
ideal değil, tahakkuka bağlamış
bir realiteyi ifade ettiğini ben Celâl Bayarın gözyaşlannda
gördüm.
• Reşat Nuri Güntekin'in —Celâl Bnyarın Yaşları— isimli makalesinden»
cephede bulunan kardeşim Ha-mid Şevket’e bildiren mektu-
bumda aynen şöyle demiştim: — Ben ömrümde bu kadar
kuvvetli, bu kadar canlı ve bu kadar kendisine bel bağlanacak ne bir asker, ne bir sivil, adam görmedim. Müsterih olalım, âti muhakkak bizimdir!.. Ve Türklük bu büyük adamın alemdarlığiyle mutlaka kurtulacaktır.
Ben (Atatürk) ile üç sene millî mücadele devrinin bütün
buhranlarını,
elemleri
luklarını, zaferlerini,
varlıkla-
en ufak bir tesahup kaygusu göstermeden kendisine iltihak ettik, emeklerimizin bir su
damlası bile olmadığını gör-
[ Refik Ş. İnce ı
| «11 Sontcşrin 1938. I
tin kendisine hasım olduğu günlerde dimdik kafasiyle ve her tehlikeyi bertaraf eder azmiyle, millet namına hareket eden ve millete mensup olan her fertten istifadeyi temin etmek dirayetiyle gösterdiği müs tesna varlıkta tecelli etmiş görürüm. Azası (360) ı geçen Büyük Millet Meclisinde imparatorluk devrinin meclis reisleri, âzaları, nazırları, sefirleri, milli mücadele devrinin hocaları, hacıları, ağaları, şeyhleri, çiftçileri, mekteplileri, mektepsiz-leri vardı. Bunların hepsi ile görüşür ve kendisi bütün bu kalabalık içinde ihtirasları, endişeleri susturarak bir «mihrak» halinde dururdu.
Meclise hürmeti ilk gününden son gününe kadar zerre kadar eksilmemiş idi. Her hizmetini kendisine medyun olduğu milletini, mecliste hakikî surette temsil edilmiş görür, ona milleti kadar hürmet ederdi.
Atatürk, bütün dâvasında her ferdi millet kazanı içinde kaynatarak mütesallip bir kütle vücuda getirmek için her şeyde benliğini daima millete izafe etmekten geri kalmadı. Onun düsturunda (ben) yok (biz ve millet) vardı. Esasen eski zihniyet ile yeni zihniyetin farkı-
nı bu teşkil ettiğini o bizlere öğretmedi mi? O değil miydi ki, hayatın en büyük saadetini görmek ve tatmak istiyenlere, bunun ancak millete hizmetle kabil olduğunu göstermişti?
Bir gün, Sakarya harbına tekaüdüm eden günlerde attan düşmüş ve göğüs kemiği çatlamıştı. Haber aldık ki, cepheden Ankara askeri hastanesine gelmiş tedavi olunuyordu. Ziyaretine gittim. Yüzü sapsarı idi. Kemiklerini sardırmıştı. Belli idi ki, ıstırabı vardı. Kendilerinden istirahat etmelerini ri-caladım. Cevaplarında:
— Olamaz, istirahat ve tedavi vazife ile beraber cephede! Ben behemehal orada bulunmalıyım!
Fedakârlığın böyle necip misallerinden O'nun hayatında kaç binlercesi var!
Biz o tarihlerde kendisine Başkumandanlık salâhiyeti ver miştik. O, ordunun hayat ve idaresine taallûk eden bahisler de Büyük Millet Meclisi salâhiyetini haiz olacaktı. Bu kadar büyük bir kuvvete, bir an en ufak bir hudut tecavüzü ilâve etmedi. Her üç ayda bir yenileştirdiğimiz bu salâhiyeti is-tihlâstan sonra tekrer yenilemek istiyorduk. O bize:
— Efendiler! Size teşekkürler ederim. Memleket artık benim başkumandanlığımın devamına lüzum göstermiyecek bir vaziyete gelmiştir. Bu ka-
nunu yenilemeyiniz!..
Biz O’na kuvvet veriyorduk, O bize fazilet ve tevazu ve za-
manında koşulmaması
dersini
veriyordu. O günün heyecanını her zaman hatırlıyarak aldığım bu yüksek dersin intibahını ve
faydasını taşırım.
Hukuka hürmet O’nun esaslı
şiarı idi. Millet hukukuna tecavüz edildiği için mileti ayaklandıran Atatürk, kadın ve erkek hukuku arasında müsavat
temin etti. Amme hukukuna yeni hükümler ilâve etti. İlim ve irfana bağlılığı ve çalışkanlığı
bizlere ve
tarihe nümune ola -
cak derecede fazla idi.
Atatürk, her mânasıyle büyük bir adamdır. O’nun büyük lüğünün şulesi, Türk için ve beşeriyet için ebedî bir rehber olacaktır.
Bizler, onunla beraber milli dâvada çalışmak bahtiyarlığı i-çindeyiz, bugünkü nesil ise O-nun açtığı zafer, muvaffakiyet, önderlik yolunun takibi saadeti içindedir.
Her kalbin nefesi, her ailenin babası, Türk milletinin en büyük fazilet ve vatanperverlik âbidesi olan Atatürk! Müsterih uyu, temin ederiz ki, yetiştirdiğin millen ne (Ata’yı) ne (Türkü), ne de (Atatürk’ü) unutmı-yacak, onu, istediğinden daha iyi muhafaza edecek, ve Türk milletini çizdiğin program içinde yükseltecek, yaşatacak ve ebediyen yaşatacaktır!..
mekten azap bile duymadık, bilâkis halledilmesi zor bir dâ-
vanın içinden çıkmış olmanın saadetine kavuştuk. Hiç unutamam, celsemize nihayet verildiği zaman Şeriye Vekili olan Mustafa Fehmi ile beraber aynı
zamanda başbaşa gelerek:
— Allah bu büyük adamı başımızdan eksik etmesin, diye dua ettik ve beraberce ağlaştık.
dar tamam 18 sene geçti, hep o faaliyet, hep o zekâ, hep o alâka ve hep o kuvvet ve idrak hükmünü sürdü. Nihayet yeni biı Türkiye meydana geldi.
Ben Atatürk'ün dehasını, mil letin her türlü vasıtadan mah-
rum bir zamanda, her

Sayfa: 6
ZAFER
10/11/1950
Atatürk
(Başı 5 inci sayfada) millet) olduğunu her an ifade e-den bu eşsiz dâhinin; yaşadığı devir içinde ve ondan sonraki zamanlarda en çok tenkit edilen bir yönünü, sayın okuyuculara açıkça gösterebilmek gayesiyle buraya aldık..
Şimdi sözü, sayın Bn. Makbu-le’ye bırakalım:
«Evet, Atatürk, memleketini ve mileltini çok severdi. Halk kütlelerini uyandırmak için e-linden gelen her şeyi yaptı. Bir gün, yemek esnasında kendisine sordum: — Diğer büyük adamlar da memleket için çalışsalardı, yurdumuz için bu daha iyi olmaz mıydı?
Bana, cevabı şu olmuştu:
«— Onlar da, bu sevgili vatan için çalıştılar.. Fakat, talih bana daha çok yardım etti.. Bana bu, Tanrının bir lûtfudur kardeşim...»
Şu anda, Atatürk’ün hayatında bir dönüm noktası telâkki o-lunabilecek bir mahiyet gösteren Lâtife hanımla tanışma ve evlenmesinin kısaca hikâyesini anlatmak istiyorum: Lâtife hanım, İzmir’e ilk girecek olan bir subayla evleneceğini, yakınlarına ve tanıdıklarına söylemiş.. Atatürk’ün İzmir’e girdiği günlerde, annemiz son derece hasta bir vaziyette bulunuyordu. Ağabeyimi İzmir’de kaışılıyanlar arasında Lâtife hanım da vardı. Atatürk’ü lâyık olduğu şekilde istikbal ettiler ve nihayet bu konuşmalar, evlenme ile sona
Biraz evvel Atatürk’ün musikiye olan yakın ilgisinden bahsetmiştim. Ağabeyim, alaturka musikiyi iyi bilirBve her şarkıyı severdi.
Şimdi sizlere, Atatürk’le birlikte aramızda geçen neşeli bir hâtırayı anlatacağım: İş Bankasının, şu anda hatırlıyamıyorum, yıl dönümlerinden birini kutlu-yorduk. Deniz üzerinde sandallar, motörler arasında bir vapurda bulunuyorduk. Halk, araların da gördüğü Atatürk’ü çılgınca alkışlıyordu. Fakat, vapur çok kalabalık olduğundan, herkes iskemle veya yerlere oturmuştular. Bir aralık kulağıma eğilen Atatürk:
— Ne olur şişman olmasaydın, biz de yere otururduk., dedi. 0-nun kınlnfasını istemediğimden, bu arzusunu yerine getirebilmek
— Ne duruyorsun, derhal oturalım. dedim.
Bir çocuk gibi sevindi ve beraberce yere, halkın arasına o-turduk.
ANKARA
Şoför Okulu nda
Yeni devre için kayıtlara başlandı
1 - - C i.jiun müddeti iki aydır,
2 — Okulun ücreti 132,50
Bu ücrete motor ve arıza derslerile direksiyon talim masrafları dahildir.
3 — Amatörler için yalnız direksiyon dersi verilir, ücreti elli liradır.
Okul yeni binada yeni imkânlarla ve yeni esaslarla öğretimi daha pratik bir şek-
le koymuştur.
Yeni adresimiz:
Mebus ev-
leri önü, Teknik üniversite karşısı OTONAM garajı altı telefon: 32649- 6007
Ticaret ve Sanayi Odasından
Nefis lilmlerı ile butun dünya sinema severlerinin kalbini fetheden

Unvan: Turgut Hanoymak
Sicil No: 3328
Ankarada Cebeci semtinde Yar
gıç sokağında
evde oturan ve
11 4 numaralı aynı mahalli ti-
carî ikametgâh ittihaz ve resmî

resmî inşaat müteahhitliği
ticaretiyle iştigal eden Ticaret Odasının 2 709 numarasında ka-
yıtlı T. C- tebasmdan Turgut Hanoymakın yukarıda yazılı ticaret unvaniyle noterlikten tasdikli imzası şeklinin Ticaret Ka-
nununun
911.1950
diği duyurulur.
ahkâmına uyularak tarihinde tescil edil-
(8410)—2460
D. P’ SOKRİYE OCAĞI BAŞKANLIĞINDA:
12/11 1950 pazar günü saat 14 te ocağımızın yıllık kongresi yapılacağından kayıtlı arkadaş-
ların yukarıda saatte ocak bi
bildirilen gün ve namıza gelmeleri-
ni saygılarımızla rica ederiz. Adres: Nazımbey mahallesi
Sergi sokak No: 1 Ankara-
Atatürk’ün öiüm yıldönümü münasebetiyle
Bugün saat 10 dan itibaren devamlı Ma'. nelcr
Ulus ve Cebeci
Sinemalarında
Bütün hasılat Kızılay yararına Büyük ATAMIZ’: ı hayatı, inkılâpları, 10 uncu yılda söylediği büyük nutku ve büyük cenaze töreni.
Salon: 25 kuruş Balkon: 50 kuruş
Fırsat
Yeni Halde son model, Astra gan, Lutr, Maskrat Arjante kürkler acele satılıktır. 10 - 15 arası Atatürk Bulvarı 281 - 4 e müracaat. (6003)
Bu vaziyette etrafımızdakilerle gayet neşeli konuşmalar yaptık ve ayağa kalkmak zamanı geldiği an, ben daha hazırlıklı davranarak, kendisinden evvel kalkmış bulundum. Bu hareketi, benim vücudümün kabiliyetinden beklemediği için, kendisine bir sürpriz olmuş; hatırladığımız zaman hep birlikte buna gülmüştük...
Sözlerime son vermeden evvel şunu da söyleyeyim: Bir gün Atatürk bana şöyle söylemişti:
«— Ne senin ve ne benim paramız olacak... Her şeyimiz, yalnız ve yalnız, bize bunları veren milletin olacaktır...»

Tay satışı
12 kasım pazar günü saat 13 te aşağıda isim ve menşeleri yazılı otlar hipodromda müzayede ile satılacaktır.
Doru dişi tay 17.4.42 Figalfare - Diano Mimi 4y. al kısrak Dvens-town - Scraplet Hovarda 7y. al at Cocıp de Rio - Mir. Atkins Maşuka 4y. kır kısrak Saklavî • Subeyhî.
Büyük Dâhi,
Ölümünün on ikinci yılında, milletçe bir daha tekrarlıyo-
Istirahatgâhmda, rahat ye müsterih olarak, uyu!
Ankara Belediye Başkanlığından
10/11/1950 cuma gününden itibaren koyun etinin perakende satış fiyatının 185 kuruş olarak tesbit edildiği sayın hemşehrilere ilân olunur. 2465
Kiralık iki müstakil ev
Ulucanlar çarşısı hitamında su elektrik yağlı boya ve muşambalı iki müstakil daireli 14 No lu ha-
ne kiralıktır- Taliplerin iş saatlerinde 22924 No. lu telefona müracaatları. 6006
Çiçekdağı Asliye Hukuk Yargıçlığından:
Çiçekdağınm Küçük Teflek köyü 30 hanesinde kayıtlı Hüseyin oğlu Mustafa Büyükergunun nüfusta kayıtlı bulunan Büyükergun soyadının iptali ile Ağaoğlu olarak tashihine 20 9/1950 gün ve esas 1069 karar 89 sayılı ilâmla karar verilmiş olduğu ilân olunur. 2911
Esther Villiams’ın
En son çevirdiği
DENİZLERİN SEVGİLİSİ
Bütün filmlerinden çok üstün hakikî bir şaheser. DENİZLERİN SEVGİLİSİ
Zevk... Güzellik... Dans... Neşe ve renk kaynağıdır"''"’
DENİZLERİN SEVGİLİSİ
Samba Kralı Xavier Cugat'm orkestrası ile süslenen ve canlanan, gönüllere ferahlık veren nefis zevk hâzinesidir-
DENİZLERİN SEVGİLİSİ
İstanbul’da ATLAS ve MELEK sinemalarında 3 hafta gösteri-u sinema sezonunun müs-bir şaheseridir.
(asım Cumartesi matinelerden itibaren Büyük Sinema mü-sameresi olarak başlıyor...
NOTı Yalnız bir hafta gösteri lecek olan bu filmin suvare ve 18.30 seansları biletleri fazla izdihamı önlemek bakımından şimdiden satışa arzedilmiştir-
Numaralı yerlerinizi aldırınız. . Cuma günü gişelerimiz açıktır [Tel Gişe: 15031 Müd. 24075
Dikkat
Uzun müddet kiralık ve satılıktır
Çankırı caddesinde asfalt üzerinde köşe başında Ulusa yakın 55 odalı 28 banyolu otelidir. Resmî dairelere de elverişlidir.
Talipleri aynı yere 44 No. ya müracaatları ilân olunur. Telefon: 11505. 5990
Acele satılık dükkân
Fatura mucibince devredilecek tir. İçindekilere müracaat-
Adres: Anafartalar cad: Kıno-cı Han No- 39 Kâmuran Özel.
ZAYİ — Çankırı nüfusundan aldığım nüfus hüviyet cüzdanımı zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur.
1341 Doğumlu Yahya oğlu Süleyman Aslan

Teessürle bayılanlara. Çarpıntıya, Sinir buhranlarına NEVROL CEM/1L 20DAMLASI DERHAL FERAHLANDIRIR^EVLERİNİZDE MU1LAKA BULUNDURUNUZ
Kongreler
Demokrat Parti Diyarbakır merkez ilçesiyle merkeze bağlı ilçelerin ve Diyarbakır ilinin senelik kongre gün ve saatlerini bildirir listedir.
îleenin adı Kongrenin yapılacağı gün ve saat
Kulp ilçesi Silvan ilçesi Bismil ilçesi Çınar jlcesi Lice ilçesi Eğil ilçesi Ergani ilçesi Çermik ilçesi
Diyarbakır merkez
ilce kongresi
T. C. ZİRAAT BANKASI
Vadesiz Tasarruf Hesabı İkramiyeleri
30 Aralık 1950 Çekilişinde :
1 EV
I
9/11/1950 10/11/1950 11/11/1950 12/11/1950 13/11/1950 14/11/1950 15/11/1950 16/11/1950
18/11/1950
Diyarbakır İl Kongresi:
(Ankara’da, Kavaklıdere'de, 3 oda, 1 hol)
1 tane 10.00.0, 15 tane 1.000 lira
Bu çekilişe katılmak isterseniz 10 Kasım 1950 tarihine kadar Bankalarımızda 150 liralık bir hesap açtırmanız ve bu parayı 30 Aralık 1950 akşamına kadar çekmemeniz lâzımdır. Her 150 liraya ayrı bir iştirak hakkı verilir.
(8258) 2421
I
1 — Çatacık bölgesinin 18 numaralı Çırçır istif yerinde mevcut 162 adete denk 99, 750, 19 numaralı istifte mevcut 120 adede denk 70,365 metreküp çam tomrukları iki parti halinde 5/Kasım/1950 tarihinden itibaren 15 gün müddetle açık artırma suretiyle satışa konulmuştur.
Devlet Orman İşletmesi Eskişehir Müdürlüğünden
Perşembe günü saat 14 te Cuma günü saat 14 te Cumartesi günü saat 14 te Pazar günü saat 13 te Salı günü saat 15 te Salı günü saat 14 te Çarşamba günü saat 14 te Perşembe günü saat 14 te
Cumartesi günü saat 14 te
19/11/1950 pazar günü saat 14 te (Hava açık olduğu takdirde Parkotel bahçesinde, yağışlı olduğu takdirde Parkotel gazi noşunda yapılacaktır.)
? Gündem:
1 — Yoklama,
2 — Kongre Başkan, Başkan vekili ve yazman seçimi,
3 — Yıllık mesai raporunun okunması,
4 — Yıllık kesin hesap müzakeresi,
5 — Yıllık bütçe müzakeresi,
6 — Dilekler,
7 — İdare Kurulu seçimi,
8 — Haysiyet Divanı seçimi,
9 — Büyük kongreye delege seçimi.
Yukarıda yazılı gün ve saatlerde Demokrat Parti Diyarbakır merkez ilçesiyle merkeze bağlı ilçeler ve il kongreleri yapılacağından sayın partililerin ve delegelerin muayyen gün ve saatlerde kongrelerimize teşrifleri rica olunur.
Demokrat Parti Diyarbakır İl İdare Kurulu Başkanı Emin Topalan
Arazi malzeme mühendisi alınacaktır
Karayolları Genel Müdürlüğünden:
1) Yol malzeme araştırma ve taban etüdleri yapmak üzere morfoloji, jeoloji ve toprak ilim kollarında tecrübesi olan Y. Mühendis, Mühendis, Jeolog ve mümasili teknik eleman alınacaktır.
2) Taliplerin arazi işlerinde tecrübe sahibi olması, İngilizce, almanca ve fransızca dillerinden birini bilmesi şarttır.
3) Talipler ihtiyaçtan fazla olduğu takdirde imtihana tabı tutulacaklardır. Muvaffak olanlara liykat ve tecrübe derecesine göre ücret verilecektir.
4) Alâkalıların Karayolları Genel Müdürlüğü Araştırma Fen Heyetine lüzumlu vesikaları ile birlikte 15/11/1950 tarihi ne kadar müracaat etmeleri.
Aranan vesikalar:
a) Tahsil vesikası,
b) Hangi işlerde çalıştığını gösterir belgeler,
c) Askerlik terhis vesikası,
d) Doğruluk kâğıdı,
e) Sağlık raporu,
f) Nüfus cüzdanı sureti,
g) 2 adet 4, 5X6 vesikalık resim. (8381)—2463
Ankara merkez İlçe Seçim Kurulu Başkanlığından
Solfasol, Fethiye köyleri muhtarları istifa etmiş ve Saray-cık köyü muhtar ve İhtiyar Heyeti seçimi de İl Adalet Kurulunca iptal edilmiş olduğundan 26/11/1950 tarihinde bu üç köyden Solfasol ve Fethiye köylerinde yalnız Muhtar, Saraycık köyünde de Muhtar ve İhtiyar Heyeti seçiminin yeniden yapılacağı 5672 sayılı kanunun 1 inci maddesi gereğince ilân olunur (8400)—2464
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
4 Kasım 1950 vaziyeti
AKTİF PASİF
2 — Açık artırma 20/Kasım/1950 pazartesi günü saat 15 de Orman İşletme Müdürlüğü binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır. Tomrukların beher metreküpünün muhammen bedeli 55 lira 15 kuruştur. Her parti için %-7,5 hesabiyle geçici teminat alınır.
3 — Bu işe ait artnameler Ankara Orman Genel Müdürlüğünde, İstanbul, Afyon, Kütahya ve Bilecik orman işletme müdürlüklerinde görülebilir.
4 — İsteklilerin belirli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk
teminatlariyle komisyona müracaatları. (8319) 2458
Devlet Orman İşletmesi Karabük Müdürlüğünden:
1 — İşletmemizin Karakaya Genedüz orman içi istif yerinde mevcut 574.— 541 M3. 30. kuturdan yukarı köknar tomrukları on bir parti halinde ve 39.336.— M3. 30. Kuturdan “aşağı köknar tomrukları da bir parti halinde olmak üzere ceman 613.877 M3. köknar tomrukları 6/11/1950 tarihinden itibaren 19 on dokuz gün müd letle açık arttırma suretiyle satışa çıkarıl-
2 — Açık arttırma 25 Kasım 1950 cumartesi günü saat 10 da Karabük Orman İşletmesi Müdürlüğünde toplanacak komisyon önünde yapılacaktır.
Beher metre küpün muhammen bedeli 30. Kuturdan aşağı tomruklar için 27. l^ra 30. kuturdan yukarı tomruklar için de 30 liradır.
Her parti için ayrı, ayrı, yüzde 7.5 hesabiyle geçici teminat
3 — Bu işe ait şartname Ankara Orman Genel Müdürlüğünde, Bartın, Gerede, Devrek, İstanbul İşletmeleriyle İşletmemizde ve Karakaya bölge şefliğinde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte komisyona müracaatla-(8403)—2461
Devlet Orman İşletmesi Dursunhey Müdürlüğünden:
1 — İşletmemizin orman dışı istif yerinde mevcut (1) partide (60) adede denk (128.075) M3. kalın çam tomruğu 7/11/1950 tarihinden itibaren 10 gün müddetle açık arttırma suretiyle satışa konmuştur.
2 — Arttırma 22/11/1950 çarşamba günü saat 15 de İşletme Müdürlüğü binasında toplanacak komisyon önünde yapılacaktır. Beher metreküpünün tahminî bedeli (68) liradır.
3 — Bu işe ait şartname Ankara’da Orman Genel Müdürlüğünde, İzmir, İstanbul, Balıkesir, Bursa, Bandırma, Eskişehir İşletme Müdürlüklerimde görülebilir.
4 — İsteklilerin belli gün ve saatte müsbit evrak ve ilk teminatları ile komisyona müracaatları. (8316)—2439
DOKTOR
Abidin Şakır Ara
Mevki Hastaha.nesi Göz Hastalıkları mütehassısı
Anafartalar Cad. Adliye karsısı Sakarya Apt. No. 7
Her gün saat
hasta kabul eder.
15 ten sonra
Dr. Bahattin Kökdemir
Dahiliye Mütehassısı
Seyahatten her saatinde Anafartalar
dönmüştür. Günün hasta kabul eder. Caddesi No: 202
Köklü Ap. Kat 3 14544 veya
31208 No. lu telefonlara müracaat. 5998
J^ınco »
İSVİÇRENİN I
Meşbu, LAfiCd | kastlarından | Zengin çeşitli yeni bir parti gelmiştir. Gayet uygun fiatlar $ Toptan satış, S Şahçekagı Anadolu HanlO J

10/11/1950
ZAFER
Savfa: 7
BÜYÜK Mağazada
Taksitle Satış Başladı
Subay ve Memurlara Kolaylık
Adres: Anafarialar Adliye Sarayı, yGiû ar kar;::1
BÜYÜK Mağazanın
ZENGİN Kadın, Erkek, Çocuk. Bebe Tekmil GıYıM EŞYA Çeşitlerini ______________ Mutlaka görünüz
«, yeni mağazalar karşısı No. 300 — Tel: 15149 — Hikmet Ünal ve Ortağı Kollektif Şirketi Ankara Şubesi
BÜYÜK Mağazanın
İthal Ettiği Avrupa Kumaş
ve yerli kostümlükleri müşterilerini numnun edecek vasıftadır;
Garantili elbise diklir
f'

Almanyanın en büyük sanayi grupu olan


!
I
Klöckner-Humboldt-Deutz
i i

c
DÜNYAYA YENİ BiR
HARİKA SUNUYOR
(5) Tonluk Dizel kamyonları
Magirus ve Deutz Traktorları

ılS

r
!ı|



f ıiı

BÜ1ÜK Mağazanın
Zengin Avrupa ve yerli kürk çeşitleri gelmiştir. Kürkçü Abdülkadir usta sipariş kabul etmektedir
DEVAKİN
Yerköy Kaymakamlığından
1 — Yerköy ilcesine bağlı Sarayköyü Yetiştirme Yurdunun: a) 6734,15 lira (altı bin yedi yüz otuz dört lira, on beş kuruş) keşif bedelli su tesisatı ile,
b — 3074.00 lira (üç bin yetmiş dört lira) keşif bedelli hidro elektrik tesisatı: 4 Kasım 1950 tarihinden itibaren 15 (on beş) gün müddetle ayrı ayrı açık eksiltmeye konulmuştur.
2 — Eksiltme: 18 Kasım 1950 cumartesi günü Yerköy Millî. Eğitim Memurluğunda toplanacak inşaat komisyonu huzurunda saat 10 da yapılacaktır.
3 — Eksiltme şartnamesi, mukavele, fennî ve hususî şartname ile bağlantıları, her gün Millî Eğitim Memurluğunda, Yozgat Millî Eğitim Müdürlüğünde ve Sarayköyü Yetiştirme Yurdu Müdürlüğünde görülebilir.
4 — Muvakkat teminat miktarı: Su tesisatı için: 495.06 ljrşı, elektrik tesisatı için de: 230.55 liradır.
5 — Taliplerin: bu iş için teknik önemde bir su tesisatı ve elektrik tesisatı işini başardığına dair belgeleriyle birlikte ihale gününden (3) gün evvel yazı ile Yerköy Kaymakamlığına müracaat ederek eksiltmeye girmek için ehliyet belgeleri almaları. ;
6 — Taliplerin getirecekleri teminat makbuzlarını: İhale saatinden bir saat evvel alındı karşılığında inşaat komisyonuna votmeleri lâzımdır.
, 7 — Postada vaki olacak gecikmeler nazarı itibara alınmaz. (8361)—2445
Alman tekniğinin bir hârikası olan MAGİRUS Dizel kamyonları bilhassa Anadolumuzun sarp ve dağlık yollarında rakipsiz bir kudretle çalışacak yegâne taşıt vasıtasıdır.
Herkesin kolaylıkla sevk ve idare edebileceği MAGt-RUS kamyonları dünyanın en iktisatlı ve sarfiyatsız yegâne hava ile soğuyan DEUTZ motoruna sahiptir.
Bu kamyonlar, en sarp yollarda bile 14 litre mazotla 100 kilometre yapmaktadır.
MAGİRUS kamyonlarını taşıyan Dizel DEUTZ motorları kudret bakımından hârika ve yapı bakımından ise çok pratik olduğu kadar 60 derece sıcağa ve 40 derece soğuğa karşı tahammül etmektedir.
Fennin bir hârikası olan DEUTZ Dizel motorlarına sahip bulunan MAGİRUS kamyonları her bakımdan hâri-
ka olduğu kadar fiyat bakımından da emsaline nazaran daha ehvendir.
Bu kamyonların harikulâde emniyetini ispat için şimdiye kadar hiç bir acentanın yapamadığı bir usulü müessesemiz tatbik ederek bu kamyonların motor, şanjıman ve diferansiyellerinin yapacağı herhangi bir ânza için bir senelik garanti teminat mektubu verilecektir.
Sayın alıcılarımıza bir fikir verebilmek için bu kamyonların ehemmiyetli yedek akşamının fiyatlarını bildiriyoruz:
Komple piston sekman 100
Komple ana yataklar 64
Ayna mahruti 180
Silindir 200
Yolda bulunan bu kamyonlar alıcılarına sıra numara-
liradır, liradır, liradır, liradır.
sı verilmektedir.
Türkiye Umumî Mümessili
Fen Ticaret T. A. O.
MERKEZİ: Halâskâr Gazi Caddesi No. 305/307 Şişli - İstanbul.
ŞUBESİ: Ankara Posta Cad. Cündoğlu Han No. 24/25. ŞUBESİ: Gümrük Alanı No. 8-9 — Mersin. ACENTALARI:
Diyarbakır Dağ Kapısı Emin Genç.
PEK YAKINDA:
İzmir, Bursa, Eskişehir, Konya, Balıkesir, Bolu, Zonguldak, Samsun, Trabzon, Erzurum, Elâzığ, Malatya, Adana, Kayseri, Gaziantep, Antalya, Edirne.

f'
Mağazamızda yapılacak umumi tadilât ve tevsiat münasebetiyle
Görülmemiş UCUZLUK başladı

i
ı
i
Sayın Yolcu;
GÜVEN SAMSUN
Yolcu Nakliyat Anbarmı bir def'a görmek menfaatiniz icabıdır Otomobillerimiz son model ve lükstür.
Ankara’dan Hopa’ya
kadar yolcu ve eşya alınır.
Hareket saati her gün muniazaman 8.30 dur.
Her yolculuk ve nakliye işlerinizde yegâne emniyr ve rahatlığın «GÜVEN SAMSUN» Anbarında olacağını unutma.
Adres: Sanayi Cad. Konfor Palas altında No.17. Tel: 16990
Yeni fiyatlarımızı sunuyoruz İpekli kumaşlar
Lira Kr.
Sire Saten
Anver Saten Fantazi Sambalar
Ankara Belediye Başkanlığından
1 — Hisar’da Alitaşı mevkiinde yaptırılacak mecra işi açık eksiltmeye konulmuştur.
2 — Muhammen bedeli (6450) liradır.
3 — Teminatı (483) lira (75) kuruştur.
4 — Teminat Belediye veznesine yatırılacaktır.
5 — Şartnamesi her gün Belediye Tutanak Müdürlüğü kaleminde görülebilir.
6 — İhalesi 20/11/1950 pazartesi günü saat 16 da Belediyede toplanan komisyonda yapılacaktır.
7 — Bu işe girmek istiyenlerin ticaret odasına kayıtlı bulunması yüksek mühend' veya mühendis olması veya böyle bir fen adamı ile teşriki mesai ederek sözleşmeyi birlikte imza etmeleri ve bu gibi (5000) liralık bir işi yapmış olduğuna dair vesika ibraz ile Fen İşleri Müdürlüğünden yeterlik belgesi alarak ibrazı şarttır.
Mardin - Derik İlçesi Belediye başkanlığından
1 — 16093.27 lira keşif bedelli ilçemiz çarşısının Arnavut kaldırımı inşaatı kapalı zarf usulü ile yaptırılacaktır.
2 — Bu işe ait şartname bedel mukabilinde belediyemizden
alınır. _ __
3 — İhalesi 20/11/1950 pazartesi günü saat 14 de Belediye dairesinde yapılacaktır.
4 — Muvakkat teminatı 1207 liradır.
5 — Teklif mektupları ihale saatinden en az bir saat evveline kadar makbuz mukabilinde komisyon başkanına verilir. Postada vuku bulacak gecikmeler kabul edilmez. (8332)—2449
Yünlü kumaşlar
Lira Kr.
Erkek kumaşları
♦ ı ♦ ♦ ♦ ♦ ♦ ♦
♦ ♦ ♦
♦ ♦ ♦

Mantoluk Avrupa ipliği Amerikan Ağır duvitin Ipekiş Fantazi
Tuit kit Avrupa Astaragan »
16.50
15—
23.50
9.90
11.75
32—
43—
Ayrıca UCUZ parça sergisini görünüz
4.50
5.75
11.80
14—
12.50
375
Robluk
Ipekiş - Amoroza Çamaşırlık jorjet
Kurombi paltoluk Hereke Mulineler Merinos Mulineler Ingiliz ipliği mulineler Ingiliz Kuponları Kaseler Paltoluk yerli
130 -
64.—
20— 22 — 18.50 160—
10:50
23—
İpekişi - Yünişr
Bankalar C. 23-25 TeI:12180
-------------J
Memur alınacak
fabrikaları miiessesesinden
(Karabük)
Müessesemiz Ticaret servisine bir mütercim daktilo alınacaktır.
Emeklilik hakkı tanınmış daimî kadrolu olan bu göreve alınacak kimseye barem dışı 300 liraya kadar ücret verilir. Ayrıca sair memurlarımızın istifade ettirilmekte oldukları hak ve menfaatlerden faydalandırılır.
İsteklilerin lüzumlu belgelerini ekliyecekleri dilekçeleriyle en geç 20.11.1950 gününe kadar müessesemize müracaatları ilân olunur. (8195) —2397
Hv. Kuvvetlerinin muhtelif birliklerinde istihdam edilmek üzere 15 - 35 liralık memur alınacaktır.
Taliplerin Memurin Kanununun (4) maddesindeki şartları haiz olması ve imtihanı kazandıkları takdirde Komutanlıkça gösterilecek yerlerde 5 sene müddetle çalışacaklarına dair taahhüt senedi vermeleri lâzımdır.
İmtihan 20/Kasım/1950 pazartesi günü saat 10 da Komutanlık binasında yapılacaktır.
İsteklilerin vesikaları ile beraber dilekçelerini 17/Kasım/950 akşamına kadar Ankara’da Komutanlık Personel Şubesinde bulundurmaları lâzımdır.
İlân olunur.
(8250) 24r
Parke yol yaptırılacak
Adana Belediyesi Başkanlığından:
1 — Ordu caddesinin parke olarak yaptırılması işi ■ kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur.
2 — İşin keşif bedeli 45354.00 lira olup geçici teminatı 3401.55 liradır.
3 — İhale 28 Kasım 1950 Salı günü saat 16 da (on altı) Adana belediye binasında ihale komisyonunca yapılacaktır.
4 — Teklif mektuplarının ihale günü saat 15 e kadar komisyona makbuz mukabilinde verilmesi şarttır. Postada vesair surette vukubulacak gecikmeler kabul edilmez.
5 — İhale ve sözleşme evrakı mesai saatleri dahilinde görülebileceği gibi isteyenlere 2,50 lira mukabilinde verilir.
6 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin:
a) Geçici teminat vermeleri.
b) 1950 yılı Ticaret Odası belgesi.
c) Bu işe girebileceklerine dair il makamından almış oldukları yeterlik belgesini usulüne tevfikan ibraz etmeleri şarttır. Yeterlik belgesi almak için tatil günleri hariç en az ihaleden üç gün evvel bir dilekçe ile (isteklilerin bu işin tek nik öneminde bir işi iyi bir surette başardığını resmî bir belge ile tevsik ederek) il makamına baş vurmaları lâzımdır.
(8300)—(2443)
8 — İsteklilerin belli gün ve saatte Belediye Komisyonuna başvurmaları. (8215) 2413
TANINMIŞ
Pirinç - Temiz pirinç - Pilâvlık pirinç
MEŞHUR
KARGI KIZILIRMAK
Fabrikamızın ekstra ekstra
Pirinci 115 kuruştur
Toptan alanlara tenzilât yapılır
Meşhur Kargı peynir ve bamyası ve pembe göbek pirincimiz gelmiştir.
Müjde ?
Pek yakında temiz undan yufka, kadayıf % 25 tenzilâtla Dikkat: Kızılırmak mührüne dikkat ediniz. Tel: 12708. Belediye karşısı Hal ağzı Kargı Kızılırmak Pazarı
Ata'nın hayatından intibalar
Yukardan aşağıya doğru: Büyük Ata, inandığı ve güvendiği Başbakanı Celâl Bayar ile (ortada) bir merasimde. Sağda. Ata ve Bayar Sivas'ta — Büyük Ata'nın Diyarbakır'da çekilmiş bir resmi. Altta sonda. Eşsiz Atatür-son Başbakanı Bayat'la diğer bir müşave-— Üstte: Murat köprüsünde bir istirahat.
da köprünün a ’ asimi
izahatın dinlenmesi.

Comments (0)