CUMA
10
MART 1950
Başmuharriri: Mümtaz Faik Feniklj
Denizelle* Guddesi: T
Posta Kutıısn: 193 — ANKARA I
Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara )
Başmuharrir tel:.......... 15619 |
Yazı işleri, idare ....... 15315 İl
Fiyatı her yerde 16 kuruştur, |
Eskişehirlilerle İnönü
arasında
Eskişehir felâketinin iç yüzünü anlatan D.P.Iiler
şiddet ve asabiyetle mukabele gördüler
Aziz Zeytinoğlu İnönüye hitaben : Siz 40 senede bir defa teşrif ediyorsunuz.. Halbuki Eskişehir 12 senedenberibu felâkete maruzdur» dedi. İnönü masaya vurarak "Bu iş politika mevzuu olmasın diye bağırdı Eskişehir, 9 (Telefonla) — Seylâp ağır hastaları hastahanelere sevket-mmtakasını ve felâketzedelerin du- mektir.
rumunu görmek üzere Cumhurbaş- j Vaziyet günden güne iyiye git-kanı İnönü bugün saat 10 da hususî mektedir. trenleriyle, refakatlerinde İçişleri ] " ~ •
ve Bayındırlık Bakanları olduğu halde Eskişehire gelmiştir. İstasyonda Sağlık Bakanı, Vali, Garnizon Komutanı ve dört yüze yakın, istasyon civarındaki felâketzedeler ııafından karşılanmıştır. |
İnönü, trenden inerek otomobille '.onan yanındaki geçide gelmiş ve manzaranın küçük bir kısmını buradan gördükten sonra, diğer seylâp mıntakalarını gezmeden doğruca felâketzedelerin iskân edildikleri Halkevine gitmiştir.
Bundan sonra Cumhurbaşkanı sıra ile Halk Partisine ve büyüklere gösteriş için hazırlanan Yunus Emre lise ve kız orta okul binalarını gezmiştir.
İnönü aşağı kısma inerken Demokrat Partiye uğrayarak burada iskân edilen 150 vatandaşı ziyaret etmiştir. Buradan doğruca vilâyete gidilmiştir.
Vilâyette umumî meclis salonunda yapılan toplantıda vali, bugüne kadar yapılan işler ve çalışma ekipleri hakında izahat vermiş ve su baskını vaziyetini harita üzerinde anlatmıştır.
Valinin izahatına göre 2674 ev)yı-kılmış, bu evlerden 18,870 nüfus a-çıkta kalmıştın» 12.600 nüfus da mec burı tahliyeye tâbi tutulmuştur.
Valinin izahatımdan sonra İnönü
Eskişehir D. P. Milletvekilleri facia mahallinde tetkiklerde bulunuyor
İyi niyetin iki
im vesikası
Muhip DIRANAS
Sağlık Bakanının izahatından sonra Demokrat Parti il idare kurulu ikinci başkanı Dr. Ekrem Bay ★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Su baskınından ne yapacağını şaşı ran bir kedi, kurtulmak için ağaçtan arabaya atlamayı tasarlarken
Eskişehir sel felâketine ait mühim bir sözlü soru
D.P. Eskişehir Milletvekillerinden Kemal Zeytinoğlu, Abidin Potuoğlu ve Haşan Polatkan Başbakandan beş sorunun cevaplandırılmasını talep ettiler
Demokrat Parti
den Abidin Potuoğlu, Kemal Zeytin-oğlu ve Haşan Polatkan dün Meclis Başkanlığına aşağıdaki sual takririni yermişlerdir.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
milletvekillerin-
Kom syonda
Af Tasarısı
müzakeresi
sona erdi
Maddeler ufak tadillerle aynen kabul edddi
Aftan istifade edecek olan bütün suçlu memurlar tekaüt maaşı alabilecekler
1946 senesini takip eden harp sonunda veya Cumhuriyetin 25 inci yılında yapılması beklendiği halde seçim arifesine rasgetirilen At Kanunu tasarısının müzakeresi Büyük Millet Meclisi adalet komisyonunda dün intaç edil * miş bulunmaktadır.
I Komisyon 3 üncü maddeyi aynen kabul etmiş, fakat 4 ün-
I cü madde üzerinde çok çetin . münakaşalar yapılmıştır. Aftan istifade eden suçluların
1 memui' oldukları takdirde evvelce hükümlülük dolayısiyle nezedilmiş bulunan haklarını talep edip edemiyecekleri münakaşa konusu olmuştur. Bir kısım hatipler affın cezayı bütün hukuki neticeleriyle kaldırdığını ileri sürerek aftan istifade edenlere memuriyetlerinin iadesinde ısrar etmişler, diğer bir kısım hatipler ise buna imkân olmadığını ileri sürmüşlerdir.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
emokrat Parti'nin Adana il ll. kongresinin toplanması mü-nasebetiyle Seyhan’a yaptığımız yolculuktan bugün dönmüş bulunuyoruz. Adana’da bu kongre münasebetiyle, Celâl Bayar’uı ol- 1 sun, Adnan Menders’in olsun, söy- . ledikleri nutuklar, muhalefetin seçimler arifesindeki durumunu ay- . dınlatma bakımından büyük bir ö-nem taşıyor. Bu nutuklar, her şeyden önce, bütün yaygaralara, demagojilere rağmen, Demokrat Partinin halisane niyetlerini, demokrasinin gerçekleştirilmesi için tuttuğu temkinli ve milli yolu bir kere daha vuzuha çıkarmıştır. İstanbul ve Ankara gazetelerine maalesef tam metinleriyle intikal edemiyen bu söylevlerde, bilhassa, belirtilmiş iki nokta üzerinde durmayı, biraz geç de kalmış olsak, zarurî ve lüzumlu bulmaktayız. Bunlardan biri şudur:
Celâl Bayar, konuşmasında, Demokrat Partinin milletin nabzını bizzat elinde tuttuğunu ve bütün parti teşekküllerinin her sınıftan vatandaşların kontrolü altmda bulunduğunu ifade ederken aynen şunları da söylüyor: »Eğer, diyor, büyük milletimizin bize göstereceği itimat ile iktidarı ele alırsak, bizim bir zümre ve klik halinde hareket etmemize asla imkân yoktur. Demokrat Parti saflarında yer alan bütünarkadaşlar, partimiz iktidara geldiği zaman onu kontrol etmek mevkiinde olacaklardır. Bu onlar için, bir namus ve şeref borcudur da».
Bu tez, Demokrat Parti saflarından ilk defa ortaya atılmıyor. Fakat ileri zihniyetinin ifadesi olarak bunun, seçimler arifesinde, Demokrat Partinin en salâhiyetti ağızlarından bir defa daha tekrarında, ve teyit edilmesinde hiç şüphesiz büyük fayda vardır.
Zümre ve klik halinde hareket et menin, bu kahrolası zihniyetin, idare mekanizmamızdan bir türlü sökülüp ahlamaması bu memleketin en büyük felâketi olmuştur. Mevki ihtiraslarının sistemleştirilmesinden başka bir şey olmıyan klik hâkimiyeti, son devir tarihimizin bütün kurtuluş ve kalkınma imkânlarını baltalamış; bir avuç adamın, koskoca bir kitleyi sömürmesine ve do-layısiyle bütün bir memleketin bugünkü perişanlığa sürüklenmesine sebep olmuştur. Bunca zamandır, halk hâkimiyetine dayanan bir i-dare tarzından mahrum yaşamamız, yirminci asır içinde hâlâ geri ve iptidai hayat şartlarına boyun eğmeğe mahkûm olmamız, âdetâ kendi vatanımızı yine kindi kendimizin sömürgesi haline sokmak gibi garip, dünyada eşi emsali olmıyan bir vaziyete düşmemiz hep bundandır. Demokrat Parti, «Biz zümre ve klik halinde hareket etme haline
son vereceğiz» derken, Garplı zih- Sağlık Bakanından da izahat iste-niyetinin örneği v
bu hastalığı, iktidara geçtiği gün, kendi nefsinde tedavi etmek ve kangren haline gelmiş bir uzuv ;
bi o eski illeti kesip atmak karar ve a tiyor.
ve önderi olarak, 1 miş ve Sağlık Bakanı da, Bakanlık b emrazı sariye şefi Razi Manerin başkanlığında kurulan sağlık teşkilâtını anlatmıştır. Buna göre: 11 gr yerde sağlık istasyonu- açılmıştır. -----------------*• --------rar . Bunların vazifesi; salgın hastalık-azminde olduğunu belirtmek is- , jarın çıkmasını önlemek için aşılar or. ir (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de) 'tatbik etmek, hastalara bakmak ve'
Antalya C. H. P. Namzetleri
Rasih Kaplan bu sefer açıkda kaldı
Ne genel kurul ne de Antalya teşkilâtı eski milletvekillerini tekrar aday göstermiyor
Antalya, 9 (Telefonla) — Antal-I yada seçim hazırlıkları hemen hemen bitmek üzeredir. İl ve ilçe seçim kurulları Ağır Ceza Başkanı Galip Öztürk ve Şerif Kırkağaç başkan
lığında teşekkül etmiştir. Kurullar yarın yemin edeceklerdir.
Kurullara giren belediye ve il genel meclisi üyelerinin her iki parti-★ (Devamı Sa:) 6 Sü: 2 de)
ZAFER,, Afganistan’da :3
i
Ayşe ME8RURE
Kabil sokakları, gece gündüz bu arabaların çıngırak sesleriyle çınlar ı
★ (Yazısı 2 nci sayfada)
——
R. Koraltan
Samsun’da
Korallan tülün müstohsi inin dertle: ini dinledi
Bafra, 9 (Hususî) — Evvelki gün Samsuna gelen Koraltan Demokrat Parti teşkilâtiyle ve köylülerle yaptığı temastan sonra bugün Bafrayı ve Alaçamı ziyaret etmiş ve burada bilhassa memleket meselelerine temasla tütün müstahsillerinin bugünkü elim durumlarına işaret ederek müstahsillerle geniş bir hasbi ■ halde bulunmuştur.
Filhakika tütün piyasası açılalı-danberi Samsun bölgesi tütüncüleri bir ümitsizlik içerisinde ıstırap çek mektedirler. Bugüne^kadar Tekelin mübayaa tarzı tütün fiyatlarını bal-1 talayıcı vaziyettedir. Piyasanın durgunluğu bütün memleket halkını yeis içinde bırakmıştır. Ekinciler lâzım gelen mercilere müracaat etmiş lerdir.
ir (Devamı Sa: 6 Sü: 3 de)
Muhtelif müesseselere mensup yetim çocuklar Amerika Altıncı Filosuna bağlı ağır kruvazur U. S. S. Nevvport News'i ziyaret etmişlerdi* Resimde, grupun Zeybek oynadığı görülmektedir.
Mümtaz Faik
Feniğe gelen
telgraflar
İstanbul Cezaevinde mahpus bul
lunan Mümtaz Faik Fenik’e her ta- ( .«yanı ııı çıne ııçesı n-urpuzıu raftan teessür telgrafları gelmek- Bucak müdürü Selim Sever ve jan-tedir. Bunlardan bazılarını aşağı ko- '_____________
yuyoruz:
Sayın Adviye Fenik B fl * * 1 I- a I
Zafer Gazetesi İUI11 ■ Ol L O İ 1/
Bir Bucak Müdürü ile bir Jandarma gediklisinin 12 yurttaşa işkence yapıp yapmadıklarına dair Senihi Yürüten dün Meclise bir sual takriri verdi
İstanbul milletvekili Senihi Yürü I darına gediklisi Mehmedin Abak kö-ten aşağıdaki sual takririni dün ....
Meclis Başkanlığına vefmiştÜr •Aydın ili Çine ilçesi Karpuzlu
yünde bir köylü damının kasten yakılması iddiasını tahkik vesilesiyle bu köy halkından 13 yurttaşı ev -ir (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de)
Ankara
Değerli arkadaşımız Mümtaz Faik Fenik’in haksız tevkifi Ordu De-ir (Devamı Sa: 2 de)
Konya'da 1317 kişi C.H.P.den istifa etti
Hukukî nizam davası!
Seçimlerin yaklaşması münasebetiyle Konya Demokratları hummalı bir faliyete geçmişlerdir. Bu me-yanda Konyanın en eski matbaası olan Babalık matbaasını kiralamak suretiyle -Meram- isminde yeni bir • gazete çıkarmağa başlamışlardır.
ir (Devamı Sa: 0 Sü: 2 de) I
Adalet Bakanı Meclis kürsüsündeki ifadesinde, Cezaevi verem koğuşunun yeniden alınan tahsisatla ıslah edildiğini beyan etti. Orada yatan diğer mahkûm vatandaşlar, neden şimdiye kadar sıhhî şartları müsait olmıyan bir yerde bırakılmışlardır. Onların canı can değil midir?
Yozan: A. Fenik
ümtaz Faik Fenik’in vaziyetini artık bu sütunlarda I münakaşa edip de okuyucu- mevzuda Büyük Millet Meclisine larımızı üzmek istemezdik. Fakat |
ne yapalım ki, Mümtazı mahkûm ettiren Muhittin Baha Pars bu
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
AKINTIYA KÜREK
YEOEKCİ |
tfOflûltijL&l
Vatandoş bağışları !
D unca senedir, bunca zelzele olur, kuraklık olur, Türkiye’de seylâp ta olur! Fakat büyüklerimiz, Bakanlarımız, Allah rızası olsun, hususî trenlerle durmadan giderler... Fakat bu hususî trenler insan yerine biraz da erzak taşısalar, ne olur?
Felâket gelmeyegörsün, teselli torbasının ağzı açıktır:
— Vah vah!.. Geçmiş olsun!.. Fakat bir de keseye davranan çıksa! Maldan zekât, günah mıdır? — Yedekçinin YEDEĞİ
[GÜN GEÇERKEN...
Küçük notlar
Me - De
dana’nın bir Kadirli ilçesi var. Bir hususiyetini söylersem şaşıp kalacaksınız. Bu Kadirli ilçesi, bir yıl içinde tam on üç kaymakam değiştirmiş. Elbette ağzınızdan ilk çıkacak soru şu o-lacak? Sebep?
Sebebi hem güzel, hem hazin! Güzel; çünkü Kadirli ilçesi, sayısı beşi oııu geçmlyeıı Halk Partili dışında topyekûn. Belediye Meclisi dahil topyekûn Demokrat! Bir de hazin; çünkü buraya tıvin olunan her kaymakam, pek kısa bir müddet kaldıktan sonra, iktidarın istediğince Lş göremediği için değiştiriliyor. İyi niyetle çalışanlar, iyi niyetli olmalarından, iyi niyeti bir yana bırakıp da, buna rağmen İş» görcmiyenlerse -çünkü buradaki tâbirle Kadirli kaya gibi Demokrat- beceriksizliklerinden suçlu.
★
Halk Partisinin Çukurovada yeni taktiği şuymuş: Toplantılarda, kongrelerde konuşan hatipleri, Meclise, hükümete, şuna ıbuna küfretti diye bir zapta bağlayıp mahkemeye scvketnıek. Demokrat Parti 11 kurulu bu tehlikeye karşı iyi bir tedbir bulmuş: Bir ses zaptetme makinesi satın almış. Kim ne konuşursa, makine sessiz sada-
sız zaptediyor. Mahkemeye verebi ■ lirsen ver. Plâk hazır. Buyurun dinleyin.
Hulâsa bir plâk modasıdır, aldı yürüdü.
★
Adanadaki- lüks otomobil bolluğunu Ankarada, hattâ İstanbulda göremezsiniz. Bu, sadece zenginliğin bir tabiî neticesi olmasa gerek; biraz da merak her halde. Bir seve daha dikkat ettim ı Adanadaki otomobiler, hususî olsun, takside çalışanlar olsun, insanlarla ve blrbirleriyle pek hoş, pek ahbapça geçiniyorlar. Yani demek İstediğim, Adanlı, şoförü veya a-raatörii, otomobili gayet rahat ve ustaca sürüyor. Çarpmak, çiğnemek tehlikesi hemen hemen yok. Üstelik, süratleri de sürat. Nitekim, şehir dahilinde kaza olmuyor gibiymiş.
Bir arkadaş, Celâl Bayar’ın geldiği gün şöyle bir hâdiseye şahit
— .Bir taksi, dedi, hayli sıirat-Şoför, birdenbire, geldiğini fakat
Köylerde okul inşaatı artacak
I-Iaber aldığımıza göre bu sene İlkokul hocası olarak öğretmen o-’’’ kullarından 1800 öğretmen ve 150 dc sağlık memuru mezun olmuştur. ! Genel bütçeden ayrılan sekiz milyonluk tahsisat tamamen ilk öğretime hasredilmiştir.
Bu arada kırk iki vilayetin okul ihtiyacını karşılamak için kereste, 1 doğrudan doğruya Milli Eğitim Ba- ' kanlığı tarafından temin edilmiştir. 1 Okul faaliyetinin bir an evvel baş laması için Dursunbeyden muhtelit vilâyetlere kereste nakliyatı başlamıştır. Gönderilmekte olan keresteler geçen yıllarda başlanmı
le gidiyordu, karşıdan Celâl Bayat'ın görünce giden otonıobiiiı yonuııu bıraktığı gibi, başladı B:ı yar’ı alkışlamağa! O alkışlıyor otomobil, kendi bildiğine, kuzu gibi, gidiyordu...
“ZAFER,, Afganistan’da
IİÇTİMAÎ BAHİSLERİ
Hayatı zehirliyen
korku
ORKU fertlerin peşinde koşan ruhî bir hastalıktır. Dün yada hiç bir fert yoktur kı bu manevî dertten masun bulunmuş olsun. Korkuyu yenmenin usul leıi yok değildir, Her zehire bir panzehir mevcut olduğu gibi, kor-ı kunun önünü alacak çareler ve u-, —-------..hş 167 liko su|jer (je vardır.
kulun tamamlanması için harcana- ...............
çaktır. Yeniden muhtelif tiplerde
I Kendimizi yani içimizi sathi bile ,e ( olsa yokladığımızda korktuğumuz 3’ | şüphelerin çoğu bize çocukluk ça-l'ğımızclan miras kaldığını görür ve I anlarız.
Gıdadan sonra çocukların haya-, ----- ' tında hüküm süren kuvvetin kor-
(00 den az nüfus- ku oIduğuna süphe yüktur
| Küçük çocuklardaki korkunur
[ lerini her türlü yüksek ve tiz s
[PULSUZ İSTİDA
z
açıklığı versin
E ski hikâyedir. Kitaba .’^îfur-ma siyasetini oldum olası duyar, dururuz. Fakat zamanla bu işin de adamakıllı geliştiğini ve modern bir hale sokulduğunu bilmiyorduk.
Döne döne, Sürûb oteline doğ ru yükselen yol, çok muhataralı, fakat şoförümüz de o derece usta ilk anlarda duyduğumuz korku. Amerikan markalı otobüsü, babasının a rabası imiş gibi kolay ve emniyetle i-dare eden bu genç adamın me-hareti karşısında siliniverdi. Bizim evvelâ korkup sonra ferahlandığımızı gören Afganlı yol arkadaşlarımız, gülerek, izahatta bulundular. Bu yollarda senelerden beri bir tek otobüs kazası olmamış. Sonradan ben de dikkat ettim: Afganlı şoförün, üstadane diyebileceğimiz bir mahareti var. Bunun sebebini cok araştırdım. Bu adamların motora bu derece hakimiyetleri nereden geliyor? Galiba işin aslı şu: Biz şarklılar refleksleri çok canlı insanlarız. Şarklı şoför bu hasleti sayesinde görünmez kaza lara mani olabiliyor. Bundan başka, Şarklı şoförün, makine denen şeye hiç bir zaman yüzde yüz itimadı yok. Bu ne idüğü bilinmez «haricî» nesnenin her an bir kalleşlik yapabileceğine kani. Bu kanaat, muhak kak ki bir çok felâketleri önlüyor Afganistan'da bindiğim motorlu va • sıtalarda hiç bir şoförün lüzumsuz sürat yaptığını, veya tehlikeli olabilecek her hangi bir fiyakaya teşebbüs ettiğini göremedim. Bu noktada da Şarkın o sonsuz Hikmeti müessir oluyor.
«Paşa.. 1ar Oteli
Karanlık büsbütün çökünce, otobüs, farlarını yaktı. Bununla beraber biz yolcular, hemen hiç bir şey göremiyoruz. Her kes hafiften kes-tirmiyc başladı. Bu garipler kerva- . —— -----------
nının tek bekçisi, oföı* uyanık. İn-. bizler, sofradan ancak diktatöı______
sanı meraklı eden bir soluk ışık al-J zoru ile kalktık. Diktatör, malûm... tında, bundan yirmi seneden fazla • •
bir zaman evvel, o devirde henüz’ açılmamış olan Samsun • Sivas lıat- ' lı üzerinde, bundan daha kötü bir otobüsle seyahat edişimizi hatırlıyorum. O otobüste sık ve kıvırcın saçları tozdan bembeyaz olmuş b'.r • şoför muavini vardı. Ben o zaman- _ lar çocuktum. O da yetikin bir de- ' -____
likanlı idi. Benimle alay edip du [ -Gadı» ________ _______ aıau.,
ıurdıı. Külüstür araba ne zaman fardan birine -kurulduk. Gadi, val bozulsa, -Yine bozdun işte koca kam nız rahat bir vasıta olmakla kal yonu bacı... İn bakalım aşağı da ta nııyor, aynı zamanda safalı da. mir edelim!, diye takılırdı bana. Ne mahsus bir çıngırakları vaı- ki, şeh rede şimdi acaba o şoföb muavini? . rin nabzını sayıyormuş gibi, hiç Hatırıma gelen bu sualle beraber j Çünkü, Bu arabaların kendilerine bir toz kokusu, bizim diyarlara mah eksilmiyor. Muttarit, muayyen bir sus bir garip koku duydum, ve yol-, çıngırak sesi, ........... ..........
culuğun meşakkati içinde unutur) ...................
gibi olduğum gariplik yüreğime bü*
tün acısı ve derdiyle çöküverdi. Yol culuğun bir enteresan tarafı da bu. Bir zaman, hayhuy içinde sürüklenip gidiyorsunuz. Sonra bir rnanza ıa, bir sima, hattâ çoktan unutulmuş olan bir yüzün tahattürü, vatandan ayrılmanın bütün hicranını yüreğinize dolduruveriyor.
Bununla beraber, genç şairimizin dediği gibi, yürek makine gürültüsü altında ezik, fakat gözler menzilde, ilerliyoruz. Afganlı arkadaşlarımız, uyandılar. Sürubi oteli, nefis bir yayla üstünde kurulmuş cana yakın bir bina. Yapılalı daha bir yıl bile olmamış. Elektrik henüz verilmemiş. Müstahdemin bizi kapıda ellerinde petrol lâmbaları ile karşıladılar. Odalarımıza çıktık. Bü tün tesisat, bir Avrupa otelini a-ratmıyacak derecede güzel ve müterakki. Her yatağın gayet temiz ve ince cibinlkleri var. Halbuki hava, her hangi bir haşerenin maceralarına müsaade etmiyecek kadar serin. Arkadaşımla biribirimizin yüzüne baktık ve sonra otel hademesine bu cibinliklere neden lüzum görüldüğünü sormak cesaretinde bulunduk. -Am^n, dedi, paşa var.... «Paşa, o-ranın lisanında -tatarcık- demek.
Pilâv ve kebap
Otelin mükemmel bir yemek salonu ve bu salonda gariplere ikram edilen mükemmel bir Afgan pilâvı ve tencere kebabı var. Afgan pilâvını hiç tatmamış olanlara bunu an-latmak zordur. Denebilir ki bu bir pilâv değil de, pilâv kılığında teb-, dili kıyafet etmiş bir şiir. Eti de ke-; za çok güzel pişirmişler. Günlerden beri böyle bir yemeğe hasret kalan
I I
712 köy okulu ve sağlık memurı vi yaptırılacaktır.
1950 programına göre 1000 den fazla nüfuslu hiç bir köy okulsuz bı-rakılmıyacaktn*. Yine alınan kararlara göre bu sene '
lu köylerde okul yapılmaması kararlaştırılmıştır.
1950 ders yılı başında 1000 den fazla köyün Öğretmenli okula kavuşması sağlanmıştır.
Bir üç kâğıtçı yakaıandı
Dün, Mümtaz isminde bir üç kâğıtçı yakalanmıştır. Mümtaz Nü-ınune lıastahanesi civarında memleketinden yeni gelmiş Celâl isminde bir köylüyü yakalamış ve üç tane iskambil göstererek karayı bulursa basmış olduğu kadar para alacağını söylemiştir.
Celâl evvelâ on lira basmış ve kaybedince parasını kurtarmak için ’ bir on lira daha basmıştır. |
Tabiî bu para da gidince Celâl üç kâğıtçının yakasına yapışmış ve etraftan da yardım istemiştir.
Neticede Mümtaz y~’ ’ savcılığa teslim edilmiş ve sorgusunu müteakip tevkif edilmiştir.
I Küçük çocuklardaki korkunun iz-[ lerini her türlü yüksek ve tiz sedalarda aramak gerektir. Bu ilk koı-I kuya vücut veren ikinci âmil ise düşmek korkusudur ki bu çocuğun ı birinci ile ikinci ayları arasında zü-hur eder ve ekseriyetle bir kaç haftadan fazla sürmez . Ondan sonra, çocuğun hayatında ikinci bir düşmek korkusu başlar ki, o da tecrübe neticesi vücut bulan korkudur, yani çocuk yere düşüp kendisini incittikten sonra başlıyan korkudur.
| Yavaş yavaş emeklemiye veya , ’ diğer vasıtalarla hareket etmiye baş
' lıyan çocuğun ocakta veya sobada | parlak yanmakta olan ateşteki renk ve hareketin cazibesine kapılarak , hiç bir korku hissi duymadan hırs | ve heyecan ile ona doğru gider ve
emiştir. ---- ------- . .. ..T,
yakalanarak kaS ile Boz arasında kuçuk eliyle iş ve ilk sor- «“ d°8ru saldırır.
Mümtaz Faik Feniğe gelen telgraflar
★ (Baş tarafı birinci de) ınokratlarını çok müteessir etmiştir. Mukaddes dâvamızın tahakkuku için maruz kalınan bu ağır muamele mücadele azmimizi arttırmaktadır* ve
Tabiidir ki böyle bir hareketin tevlit ettiği acı çocuğu ağlatır ve pek çok korkutur.
Her türlü âni, tiz ve canhıraş ses lerle korkutucu vaziyetler ve haller korku doğurur, uzvu gayrı tabiî hallere sokar.
Biliriz ki yavru kuşlar veya piliçler ve hattâ tavuklar atmasanın geldiğini hissettikleri zaman, derhal ’ yere, fundalıklara veyahut kümeslerine koşar ve tehlike geçince --d- sinerler.
Bir iki ve hattâ on yaşındaki bazı çocuklar yılanı, akrebi, ejderhayı, hortlağı, fili ve saireyi görmedikleri halde isimlerinin zikredilmesi onlara heyecan, kovjtu verir. Çocuklardaki bu türlü korkunun menbaını ve sebeplerini işittikleri
................r 7i y® k“dar OTada SİI . . tecelli edecek adalete -...............
güvenerek müteselli olmaktayız. I Teessürlerinize iştirak eder hürmet- | lerimizi arzederiz.
t)rdu Demokratları
Zafer Gazetesi
Ankara
Mukaddes demokrasi dâvası uğ- '
Mukaddes demokrasi davası uğ- masal VG hikâvelerde aramalıyız, runda maruz kaldığıma haksizi,ğa Bu gibr hayvaıllar hakkında söyle-Ordu merkez ilce Dpmntırat lavı m. ! .. . . . . , .
ifrotj varmış korku, çocuğu felce uğratır, benliğini harap eder, ahlâkını bozar, hayatını zehir eder.. Bu dereceyi bulmuş korkuların İlmî bir surette izalesine çalışmok, ana babaya ve cemiyete düşen ödevlerden biridir...
—) Yazan : ■■—■■■ ■ ■■■.............. ı ..............
Dr. H. Malik Evrenol samandın.-, 5öyic ki kU,
ku o nısbette çoğalır.
Bu türlü korkuyu doğuran âmillerin fonksiyonunu yaşı ilerlemiş fakat kafası tekâmül etmemiş fertlerde hüküm sürdüğünü görürüz. Geceleyin ıssız mezarlıktan geçmek zorunda kalan bir çok fertlerin ıslık çalarak geçtiklerini bili riz. Bunun sebebi çocukluk çağında verilen terbiyenin sonucudur.
Kısası, ifrata varmış korku, çocuğu felce uğratır, benliğini harap eder, ahlâkını bozar, hayatını zehir eder. Bu dereceyi bulmuş korkuların İlmî bir surette izalesine çalışmak ana, babaya ve cemiyete düşen ödevlerden biridir.
Bilinmiyen muhitler, tanınmamış | ve esrarengiz yerler insanlarda daima korku ve heyecan doğurur. Binaenaleyh karanlık bilhassa koyu zifiri karanlık ile kaplanmış yerler fertler için korkutucudur.
Şehirlerimizde, bilhassa kasabalarımızda ve köylerimizde kış geceleri ocak başında söylenen cin, peri, cadı, hortlak masallarını din-üyen çocuklar odadan dışarıya yalnız çıkmıya korkarlar. Bu duruma düşen bir çocuk korkunun ve kendi tahayyül kuvvetinin derecesine göre, bir çok eşyayı ve hayvanları
Bir katil 8 seneye mahkûm oldu
Bundan iki sene evvel Akköprii civarında Güdüllü Hüseyin isminde bir şahsı öldürmekten sanık Seyyar Akyüreğin duruşması sona ermiş ve karar bağlanmıştır.
Katil hâdisesi şöyle olmuştu:
___Hüseyin isminde bir genç, uzun zaman beraber kaldıkları Seyyarın bir hayli parası olduğuna kanaat getirerek bunları almak için arkadaşının başını taşla ezmek suretiyle öldürmüş ve maktülün 100 lirasını almıştır.
Hüseyin bunun üzerine kaçmış ve bir sene bulunamamıştır. Nihayet katil İzmirde ele geçmiş ve idam talebi ile birinci ağırceza mahkemesine sevkolunmuştur.
Mahkeme katili idama mahkûm etmişse de yaşının küçüklüğünü ve bazı tahfif edici sebepleri gözönü-ne alarak Güdüllü Hüseyinin sekiz sene ağır hapsine karar vermiştir.
Her halde hatırlıyacaksınız hani Sayıştaym, fuzûli yevmiye ver diği İçin Meclis vasıtaslyle ikazına karar verdiği Bayındırlık Bakan lığı yok mu? İşte bu meşhur Ba kanlğımrz, yurdun kalkındırılmasını bir kenara bırakmış, hatırlı, yüksek memurlarının terfihi işiııi ilk plânda ele almış.
Evvelâ can, sonra cânân düşün cesiyle hareket ettiği anlaşılan bu dairede memur kayırmanın şaheser numunelerine rastlanmak tadır.
Meselâ, yeni teşekkül eden Karayolları Umum Müdürlüğüne tayin edildiğini öğrendiğimiz Vecdi Diker, halen Bayındırlık Müşavirler Heyeti kadrosunda kayıtlı bulunmakladır. Bunun sebebi halen kendisinin seksen lira maaşlı olması dolayısiylc Umum Müdür maaşı olan 125 lirayı kanunen al masına imkân bulunamamasıdır. Kendisi bir müddet burada kaldıktan sonra 125 liralık kadroya , geçmek hakkını kazanacaktır.
Yani, şimdiki ünvanına mukabil, kadrodaki mevkii, bir atlama taşı makafnındadır.
Vahdi Doğruer istifa etmiş
Vahdi Doğrueı* imzasiyle aldığımız tekzip mektubunu aynen neşrediyoruz:
Zafer Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğüne
Gazetenizin 6/3/950 tarihli nüshasında Oğuz Ocağı Başkanlığı tara- . fından 5/3/950 tarihli ve altında benim ismimi taşıyan bir yazıda Demokrat Partiden istifa etmediğim yazılmıştır. Ben D. P. den istifa ettim. Gazetenize verilen bu yazı ne tarafımdan yazılmış ve ne de imza edilmiştir. Keyfiyetin Matbuat Kanunu gereğince tekzip edilmesini
1 saygı ile rica ederim.
9/3/950
V. Doğruer
Feyha Talay'ın Konserleri
Son günlerde şehrimiz mühim musiki hareketlerine sahne olmaktadır. Bir takım yabancı artistler gerek İstanbulda, gerek Ankarada konserler verdikleri gibi ıneııüeku-. tin yetiştirdiği güzide sanatkârlar da bedii ziyafetlerini vermek için bu mevsimi seçmşlerdr.
Meselâ bunların başında Ankarada yetişmiş ve ondan sonra İtalya ve Isviçreye giderek orada ihtisasını tamamlamış olan Bayan Feyha Talay gelmektedir.
Değerli Viyolonselistimiz, burada kalacağı bir hafta içinde birisi 13 Mart Pazartesi akşamı bir resital, birisi de 18 Mart Cumartesi akşamı Cumhurbaşkanlığı Filârmonik Or -kestrası ı-cfaketinde biı* konçerto olmak üzere Büyük Tiyatro (Opera) salonunda iki konser verecektir.
Bayan Feyha Talay bu konse -rinde, Garp bestecilerinin en güzide eserlerinden mürekkep bir programı dinliyecilerine sunacaktır.
Kimsesiz çocuklar yurdu
Millî Eğitim Bakanlığı Yozgat vilâyetine bağlı Saray köyünde 150 mevcutlu bir yetiştirme masına karar vermiştir. ! . ,
Ankara vilâyetinde görülen kim- I tatbik projesinin, yine firmaca ha-sesiz çocuklar bugünden itibaren ' zırlanmakta olduğunu ve binaena-Çankırıdaki yurtlarına gönderilme- j leyh (Sükûnet temin edilmedi) id-ğe başlanacaktır. Bu suretle faal diasının hiç bir esasa istinat etme-hale getirilen Yetiştirme Yurtları | diğini bildirir, bu tavzihin gazete-Saıay köyünde açılan yurtla bera- ' nizde, aynı sahife ve sütunda, aynı ber dörde çıkmış olacaktır. Bakan- ! puntolu harflerle neşrini rica ede-
Bundan başka, son tayinlerin, bu müşavirlik kadrosunu açmak sebebiyle yapıldığı da anlaşılmaktadır. Çünkü müşavirler heyeti âzasından Fehmi Toğay, Konya Bölge Müdürlüğüne tayin edilmiş ve açılan yerine Vecdi Diker getirilmiş fakat, iki gün sonra da Fehmi Toğay merkezde vazife görmek üzere çağırılmış ve burada çalışmağa başlamıştır.
Adamın birisi, elden düşme bir saat alacakmış. Saat pek o kadar ahım, şahım bir şey değilmiş. A-(lamcağız bir türlü saatin kaç olduğunu anlayamamış, sormuş.
Satıcı:
— Bunda anlamıyacak ne var? demiş. Saat üçü gösterdiği vakit yediyi çalarsa, saat dört buçuktur. Buna göre, ayarladın mı? Şıp diye vaktini bulursun!
Bayındırlık Bakanlığı memurlarının hangi vazifede cnbftlU* da, artık hu muu mKayesinffcoldu gu gibi anlamak mecburiyetindeyiz.
-4
Sellerin, vatandaşları silip purmesine, evleri yıkmasına, üç ı buçuk derenin akışına hâkim ola- I maması karşısında, bu Bakanlığın i ne yaptığını merak edenlere bildiriyoruz:
Kooperatifçiler Derneğinin toplantısı
Dün Dil - Tarih ve Coğrafy.-ı Fakültesi konferans salonunda Türk Kooperatifçiler Derneği bir toplantı yapmıştır. Bu arada bir müddet-tenberi memleketimizde bulunan kooperatifçilik mütehassısı Moris Colombian tarafından da kooperatifçilik mevzuunda bir konferans verilmiştir.
Ordu merkez ilçe Demokratları te- I ' essür duymaktadırlar. Hayatınız pahasına ifa ettiğiniz vazifeyi T"-'-mileti daima şükranla anacak ve ' takdir edecektir. Bu ideali aynı hız ve enerji ile tahakkuk ettirmek ü-zere sıhhatli ve azimli olarak aramıza katılmanızı sabırsızlıkla ve sonsuz sevgilerimizle beklemekteyiz. Demokrat Parti Merkez İlçe
Başkanı Şükrü Furtun Ankara, Anafartalar — Aramızdan ayrılmanız Demokrat idealinde çalışan Asil Türk Vatandaşlarını I müteessir etmiştir. Siz müsterih o-lunuz. Hürriyet için mücadele etmiş, ıstıraplar çekmiş, zindanlarda çürümüş Namık Kemaller, var. Yegâne tesellimiz onlardır. Âcil şifalar temenni eder, aramıza iltihakınızı sabırsızlıkla bekleriz.
nen masallar, o Icadar çoktur ki, ço-,,z . cuk hayatında öyle bir hayvana szıfeyı Türk I rastiamadığı halde bile, hayvanın anacak ve adl çocuğu dehşetengiz bir duruma sokar.
İki kardeş Şoförle biletçiyi dövmüşler
Evvelki gün Keçiören - Ulus arasında işleyen Belediye otobüslerinde biletçi ve şoförün döğülmesi ile neticelenen bir hâdise olmuştur.
Hüseyin Başpınar isminde bir biletçi Teoman Özdemirtırak ile Engin Özdemirtırak isimlerinde iki kardeş pasolarını sorması üzerine iki kardeş, bunu izzeti nefis meselesi addederek biletçinin üzerine hücum etmişler ve bir hayli dövmüş-___________________ | terdir. Talebeler şoförü de döğmek Demokrat Parti Anafartal.-ır istemişlerse de şoför Halil Koçak o-Ocağı
★
Diyarbakır — Kanun, cezalı vatandaşların ı^..
na almışken demokrasi dâvasında 1 göstermiş olduğunuz celâdet ve müktesep hakkınızdan sizi mahrum etmesi bütün Diyarbakırlı demokratları müteessir etmiştir. Sıhhati-i niz mukabilinde olsun demokrasi tarihine şerefli bir sayfa daha ilâve
I-...— • -...... buyurmuş olduğunuzdan dolayı sizi
tebrik eder, ilimiz çevresindeki demokratların sevgi saygılarını suna rız. Diyarbakır D. Parti Başkanı
Nazım Önen
Şoförümüz. Çiinkü, ertesi sabah saat dörtte yola çıkacaktık. Nitekim çıkıldı. Afganistanın ilk yemeğini ve ilk yatağın-, Sürubi'de bulduk ve bu bizde, gayet müsbet bir intiba bıraktı.
i Kabil'e geldiğimiz zaman, gümrük muamelesi pek uzun sürmedi. Şehrin başlıca nakil vasıtası olan ve tabir olunan tek atlı araba
I tobüsten atlıyarak kaççırııştır.
| Biletçi Hüseyin hâdiseyi jandar-
_____________, ____ maya bildirmiş ve bir taksi ile şo-sıhhatini teminatı biti- för Halili aramışlardır.
.................... ’ 1 Neticede şoförle beraber sanıklar da ele geçmiş ve savcılığa teslim e-dilmişlerdir.
Zonguldak Limanı
Mahdut Mes’uliyetli Ereğli Kömürleri İşletmesinden dün aşağıdaki mektubu aldık:
♦ Gazetenizin 27 Şubat 950 tarih ve 304 No. lu nüshasının 1 inci sahifesi nin 4. üncü sütununda (Zonguldak limanında sükût temin edilemedi) başlığı altında verilen malûmatın hakikatle alâkası bulunmadığını, mukavele icabı firma tarafından ________ muhtelif şekillerde yaptırılan lâbo-yurdu açıl- ratuvar tecrübeleri neticesinde varılan en iyi şekli halle göre kat’î
— Memurlarının, maaşlarım hale yola koymak için, gece gündüz çalışıp kadrolar yapmaktadır. Ne diyelim, Allah zihin açıklığı versin!
Hikmet YAZICIOĞIU '
Nâzım Hikmet ve
Kiralık Daire
Anıtkabir civarında Sümer-bank evlerinden 29 numaralı evin üst katı möbleli ve telefonlu olarak kiralıktır. Müracaat: Tel.: 23884. 4 1 7
lık ihtiyaç görülen yerlere yeni yurtlar açmak suretiyle kimsesiz çocukların korunma işlerini plânlamış olacaktır.
Saygılarımızı ı, Mahdut Mes’uliyetli Ereğli Kömürleri İşletmesi
ES2E3H3
LÜZUMLU TELEFONLAŞ
LÜZUMLUTELEFONLAR Yangın ....
Sıhhi imdat .
Trenler . . .
Hava Yolları .. . Yataklı vagonlar Su ârıza .?...
Elektrik ....
Havagazı .. . Başkent taksi . Yeni Güven Taksi Sizin Taksi .. .
Merkez Taksi Ersan Taksi
00
91 12028 14881 11566 21575 24846 24846 I 22222 22333 22333 11111 21111
*
SİNEMALAR
EĞLENCE YERLERİ
(15031) î Günah Çocuğu (23432) : Renkli Sürprizler (222M) : Ümitsiz sek (14040) : Bunifhaylı kadın (11131) : Ormanlar Kralı (14072) : Sahte KaatlI - Dok tor Model iyor
(14071) : Ormanlar Kralı (1884(9 .1 Kara bahtım
★
NÖBETÇİ ECZANELEF
Halk, Sağlık, Hayat
Büyük
Ulu» Yeni
Park Sümer
v M
komutanlığı o geceden itibaren bir ay müddetle Kuşlara geçmişti.) Ötekiler, Amerikan, İngiliz, Fransız askerleri arkaya bindiler. Üçüncü bardak viskinin dumanı Martins’in beynini sarmıya. Jıaşlamıştı. Aklından geçen şeyler hep, ya Amsterdam’daki kadın, yahut Parisleki bir kızdı. Cadde boyunca, kalabalık içinde, kendisiyle birlikte yürüyen bir tenhalık vardı. Sacher otelinin bu lunduğu köşeyi döndü ve yoluna devam etti. Şimdi adımlara Rallo kumanda ediyor, onları Viyana-da tek tanıdığı kadına doğru sü-rüklüyordu.
Kızın oturduğu evin yerini nasıl bulduğunu sordum.
Ha! dedi. Gece yatığında şehir plânını tetkik etmiş. Kızın ken dişine verdiği adresin, harita ii zerindeki yerini bulmuş. O civara çıkan bütün sokak isimlerini, dönemeçleri iyice ezberlenil ti, Çüııkü bir yolu, iki adımda bir durarak yürüyordu.
— İki adımda bir durarak mı?
— Evet, yani bir kadına, yahut başka birine rastlayınca...
Aıına’yı evde bulup bulaınıya cağı malûm değildi tabii, eğer ti yatro afişlerini de tetkik edip
Yazan : Groham Greene
temsil olan ve olmıyan geceleri ezbçrlemediyse. Her ne halse, fakat Aıına o gece tiyatroda değil evindeydi; eğer yatağı bir divan dan ibaret soğuk bir odada bacakları sallanan bir masa başında yeni bir rolün daktilo ile yazılmış stxy!jala(rnıı k’ııriştırmfakkı meşgul fakat düşüncesi tamamen başka yerlere saplanmış yalnız, kimsesiz bir kıza, bu durumda, evinde veya yuvasında demek caiz idiyse o da filvaki evindeydi.
Martins sıkılgan bir halle?
— Geçerken size bir merhaba edeyim, dedim, dedi.
— Geçerken mi? Nereye gidi yordunuz?
İç kaleden buraya gelene kadar yarım saatten fazla yürümüştü. Burası İngiliz işgal bölgesinin sr nırmdaydı. Martins, gen kıza hazırından bir cevap verdi:
— Cooler'de çok viski içmişim.
— 21 —
Biraz açılmak için yürüdüm, hiç farkında olmadan buraya kadar gelmişim.
— Evde içki yok maalesef. Yal jıız çay var. Şu pakette bir parça
Martins:
— İçmem, mersi, dedi. Sonra daktilo le yazılmış kâğıtlara bakarak, meşgulsünüz galiba, diye ilâve etti.
— Hâlâ ilk cümle üzeriııdeyim, çalışamıyorum.
Martins kâğıtlardan birini ala rak okudu: -Louise girer. Loıı-ise — -Bir çocuk mu ağlıyordu?» Rollo’dan çok Martiııs’den gelen bir tatlılıkla:
— Bir dakika oturabilir miyim?
— Rica ederim.
Martins, kendini divanın üze
rine adeta bıraktı. Sonradan bana anlattığına göre, (çünkü âşıklar, kendilerini dinletecek birini buldular mı, en küçük teferruata kadar her şeyi hatırlar ve anla tıkır) genç kıza asıl bu ikinci görüşünde. iyice bakmıtı. Anna karşısında ayakta duruyordu. Ayağında flanel kumaştan eski bir erkek pantaloııu vardı. O da ken dişi kadar sıkılgan duruyordu. İki bacağını açarak yere sımsıkı basmış, bir düşmana mukavemete azmetmiş gibi, dSklliytfrdu. Martins:
— iyi bir gününüzde değilsiniz her halde, dedi.
— Bu saatlerde hep böyle olu rum, diye cevap verdi, kız. Onun geline saati bu saatlerdi. Hattâ siz kapıyı çalınca bir an...
Bir tahta sandalyaya çıkıp o
— Konuşun, rica ederim, dedi.
arkadaşmızdı, ne olursa alsun bir şeyler anlatın.
Martins konuşmıya başladı. O konuştukça pencereler arkasındaki gök te karardı, gece oldu. Bir ara elinin genç kızın eliyle birleşmiş olduğunu farketti.
— Harry’nin sevgilisine âşık olmayı asla aklımdan geçinne-
— Ne zaman oldu bu, ellerinizin birleşmesi.
Oda çok soğuktu. Bir ara perdeleri kapamak için doğrulayım ; dedim. İşte o zaman farkettim ki elini tutmuşum. Ayağa kalktığım [ zaman, bana doğru çevirdiği yüzünü tetkik ettim. İşin felâketi, güzel değildi, iler zaman rastgeli ııcn bir yüzdü. İnsan birlikte ya şıyabilir, işte o kadar. Dilinden anlamadığım yeni bir ülkeye girmiş gibiydim. Ben daima, bir ka dında sevilen şeyin sadece güzellik olduğunu sanırdım. Orda pencerenin önünde, perdeleri kapamayı akıl etmeksizin durmuş, dışarı bakıyordum. Cama vuran hayalim içeri dönüktü ve Anna’ya bakıyordu. Kadın:
— Sonra Harry ne yaptı? dedi. İçinden:
(Devamı var)
Adalet Bakanı
Avukat İrfan Emin Kösemihaloğ-lu gönderdiği mektupta şunları demektedir?
,5/3/1950 günkü gazetenizin ikinci sayfasına basılan (KAMUFLAJ) başlıklı yazıya adımın karıştırıldı-' ğını gördüğüm cihetle aşağdaki noktaların tashih ve tavzihini zarurî bulmaktayım.
1— Cumhurbaşkanımızın huzurlarına çıkmadım; sadece yazı ileı maruzatta bulundum.
2— Vasisi bulunduğum Şair Nazım Hikmet Ran'ın uğradığı adli; hatanın düzeltilmesi için diğer devlet büyükleri arasında Sayın Ada-'et Bakanını tenvire çalıştım. Ancak aramızda: (Nazım Hikmete se-l lâm söyleyin, kısa bir zamanda halledeceğiz, müsterih olsun) ta. zında bir söz geçmedi. Verilen cevap, işin etrafbca tetkik edileceğinden ibaret kaldı. Bu vakur ve I metin devlet adamının ağzından! başka bir söz çıkamıyacağını kendilerini yakından tanımak şerefine) mazhar olanlar pek iyi biürler.
3— Adlî bir hata yapıldığı neti cesine varıldıktan sonra bunu huşu si bir kanunla düzeltmeğe kadir o-lan yaşama ve yürütme kuvvetlerinin, dolambaçlı yollardan yürümeğe tenezzül etmiyecek kadar aç)* yürekle hareket edeceğinden kin1) şüphe edebilir?
4— Kanundan âdil veya şedit oH mak caiz bulunmadığına göre de-] hâsı dünyaca müsellem olan değen li bir vatan evlâdının adelete Mı vuşmasmda samimî bir müzaheret göstereceğinize inanmak isterlin menfi propagandalara yol açabil^ cek halleri önlemek, hepimiz içi| vatanî ve millî bir borç sayılm’I mı?
Matbuat Kanunu hükümleri^ göre bu tavzihi aynen basmak $v' retiyle hak ve hakikate hizmet bı yurmanızı saygılarımla rica ed^l rim.» L
Avukat
İrfan. Emin Kösemihaloii
- 3 ■ 1950
ZAFER
Sayfa: 3
ADYO* TELEFON -TELGRAF HABERLERİ
Amerikan Dışişleri Bakanına göre
Acheson'un
nutku etrafında
AL merikan Dışişleri Bakanı Acheson, dün beyanatta bu lımarak, dünyayı ilgilendiren meselelerin tamamı karşısında Amerika hükümetinin durumunu aydınlattı. Acheson’un oldukça müphem bir ifade kullandığını kabul etmek lâzımdır. Zira, Bakan, her şeyden evvel beklenen üç büyükler konferansından asla bahsetmedi. Sadece üç Batılı devlet Dışişleri Bakanının mümkün ve muhtemel toplantısından söz açtı ve bu mevzuda da tarih tesbit etmedi.
Bilindiği kibi, bu üçlü konferans bahsma Bruxelles âkitleri, Avrupa konseyi mümessillerinin toplantısı gibi daha geniş öL’ÇÜlü Milletlerarası müzakerelerin ismi katılmak bir zamandır âdet olmuş bulunuyor. Nitekim, Londra’da da cereyan e-den müzakerelerde de bilvasıta da olsa İngiliz’lerle Fransız’lar, bu mevzua hemen muvazi olarak, Batı Almanyanın Avrupa Konseyi çerçevesindeki durumunu incelemeğe koyulmuşlardır. Almanlar, Fransa ile aralarında hadis olan Sarre ihtilâfı bahsinde müşkül duruma düşmüş bulunmaktadırlar. Batı Almanya, muhalefet partisi şefi, Sarre konseye alınacak olursa, Almanların girmiyeceğini bildirmiştir. Buna mukabil, Almanların ortaya attıkları sıkı işbirliği teklifi de Paris tarafından soğuk karşılanmıştır.
Londrada cereyan eden görüşmelerin daha ziyade Avrupa meselelerine taallûk ettiği, dün Acheson’un beyanatından da anlaşılmıştır. Zira, Amerika Dışişleri Bakanı, Avru-payı hattâ uzaktan ilgilendiren bahis lerde çok ihtiyatlı bir lisan kullanmıştır. Bütün bunlar, başta Alman-yanın işgalinden doğan meseleler olmak üzere, bu kıt’a işlerinde bir anlaşmazlığın başgöstermiş olduğuna ve İngiltere ile Fransanm iyi kötü bir Avrupa siyaseti hazırlamağa çalıştıklarına delil sayılabilir.
Şu kadar ki, AvrupalIlara has ve AvrupalIların malı bir siyasetin hazırlanmasına /ol açan sebepler sadece Avrupa işleri değildir. Orta Doğu ve hassaten Uzakdoğu işlerinin de bu karışık durumda yeri ve TfflTO vardır. Zira, nihayet dün Acheson’un u.-. “îgâret etmiş olduğu gibi, Amerika, komünist Çin deic-•sini Güvenlik Konseyine kabul memek hususunda ısrar etmekte • bu hal Konseyde ele alınmaz bir uurum yaratmaktadır. Çünkü nihayet, komünist Çini tanımış olan İngiltere de Konseyin daimî üyelerindendir.
Üçler konferansı daha belli değil
Acheson kaçamaklı ve mütereddit bir konuşma yaptı
Paris Radyosu, 9 (Basın - Yayın) — Amerika Dışişleri Bakanı Dean Acheson, dün Vaşington’da topladığı basın konferansında, Batılı 3 Dışişleri Bakanının yapacakları mahdut konferans için olduğu gibi, Kuzey Atlantik Paktını imzalıyan dev letler arasında yapılacak konferans gündeminin de, bir tarih tesbit e-dilmeden önce ilgili hükümetler tarafından hazırlanması lâzım geldiğini söylemiştir.
Acheson, Dışişleri Bakanları konferansının nerede toplanacağını bil mediğini ilâve etmiştir.
Çin meselesine de temas eden A-merikan Dışişleri Bakanı, Amerikan hükümetinin, komünist Çin de legesinin Birleşmiş Milletlere kabul edilmesi aleyhinde oy vereceğini, çünkü Amerika’nın hâlâ Milliyetçi Çin hükümetini tanımakta olduğunu söylemiştir. Dean Acheson, her memleketin, istediği gibi hareket
etmekte serbest olduğuna işaret et miş, fakat her ne olursa olsun A-merikan hükümetinin almış olduğu karara uygun olarak hareket edeceğini belirtmiştir.
Japonya ile yapılacak barış anlaşmasına gelince, Acheson’a göre Sovyetler Birliği her ne kadar alenen, Japon barış anlaşmasının bir an evvel imzalanması arzusunu izhar etmişse de 4 senedenberi takınmış olduğu tavırda herhangi bir de ğişiklik yapmamıştır.
Amerikan Dışişleri Bakanı, Rusların Komünist Çin, İngiltere, Amerika, Fransa ve kendilerini içine alacak olan beşli bir konferans toplanması lehinde olduklarını hatırlatmış, fakat Batılı müttefiklerin, komisyona dahil bulunan 11 devlet, barış konferansına iştirak ettirilmi-yecek olurlarsa en ufak bir muvaffakiyet sağlamanın imkânsız olduğu kanaatinde bulunduklarına ret etmiştir.
işa-
50 bin seçmen
bîr mebus seçecek!
T abiat kuvvetleri bir defa
" daha İktidara meydan o-kudu!
Fakat Porsuk barajının da baskıya tahammül edemeyip coşup taşmasının sırası mıydı? Halk gibi, uslu uslu oturamaz mıydı?..
Emin Sazak’ın kulakları çınlasın! Halk Partisiyle de nikâhını yeni tazelemişti! Kim bilir 50 bin seylâpzade, kendisini seçmek ve teşekkür borcunu ödemek için nasıl bekliyordur! —
A. F.
Meclis köşesi;
DAVET
I
HER GÜN BİR HÂDİSE:
On bin kilometre
toban tepmişim...
Çin Komünist lideri, Stalini fena halde sarhoş etmiş....
Amerikanın Yakın
Doğu siyaseti
Almanyanın yeni talepleri
Adalet Komisyonu:
Bugün saat 10 da;
Millî Eğitim Komisyonu
1 — Niğde milletvekili Rıfat Gür-soy ve Hüseyin Ulusoyun köy enstitüsü mezunu öğretmenlerle köy sağlık memurlarının geçimlerini dü-zertlemek üzere 3803, 4274 ve 4459 sayılı kanunlara ek 5129 sayılı kanunda değişiklik yapılması hakkında kanun teklifini;
2 — Fikir eserleri kanunu tasan sini görüşmek üzere bugün saat 15 de;
Millî Savunma komisyonu:
Urfa milletvekili Vasfi Gergerin subaylar heyetine mahsus terfi kanununun 8 inci maddesinin değiştirilmesi hakkında kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 10 da; toplanacaklardır.
Bütün bu Uzakdoğu işleri, Avru-padaki büyük devletlerin durumunu karışık bir hale getirmiştir. Evvelâ, Uzakdoğuda önlenmesi mutasavver komünist tazyiki hangi şartlar ve usullerle önlenecek ve bu a-rada bilhassa İngiltere ile Fransa, denizaşırı topraklardaki menfaatle rinden ne dereceye kadar fedakârlık yapmağa davet olunacaklardır? Bundan başka, Amerikanın pek mütemayil göründüğü üçlü toplantı nedir? Üç büyükler arasmda bir konferans aktedilirse, karşılıklı tavizler Avrupayı ne hale sokacaktır? Zaten, bütün izahlar ve tefsirlere rağmen, bu üçler toplantısının Batılı müttefikler Dışişleri Bakanları arasında ıbir toplantı mı, yoksa Sovyet Rusya ile doğrudan doğruya müzakereyi hedef tutan bir konferans mı olduğu henüz sarahaten anlaşılmamıştır. Fakat her ne olursa olsun, İngiltere ve Fransa haklı veya. haksız menfaatlerini her türlü «Üçlere» karşı müdafaa etmeğe karar vermiş görünüyorlar. Bu arada çok kesif bir siyasî faliyetin cereyan ettiği de muhakkaktır. Ve bu faaliyet mümkün mertebe gizli tutulmakta, Londrada bir taraftan Fransız Cuhumrbaşkanı Auriol ile İngiliz Kralı arasındaki görüşmelerin, diğer taraftan iki memleket Dışişleri Bakanlan arasındaki müzakerelerin mevzuu birbirine karıştırılmak isteniyormuş gibi bir tavır takmıLmaktadır.
Bu bölge siyaseti kot î olarak tayin edilecek Nevyork Radyosu 9 — (Basın Yayın) — Yakın - Doğu memleketlerindeki Amerikan mümessilleri Kahiıe’deki konferanslarında Orta Doğu memleketlerinin şimdiki ve gelecekteki durumunu gözden geçirmektedirler.
Amerikanın Mısır’daki Büyükelçisi Jafferson Caffrey, başkanlık ettiği konferansı açarken. Yakın Do-ğu’daki Amerikan siyasetinin, barışa ve refaha yardımı dokunacak her şeyi desteklemek olduğunu söylemiş ve Amerikanın Yakın - Doğu ile alâkalanmaktan vazgeçmediğine işaret etmiştir.
Açılış oturumunda elçilerin hepsi, bulundukları memleketlerdeki durumu hülâsa etmişlerdir.
Caffrey, Kahire konferansında varılan kararların Amerikanın Ya-kın-Doğu hakkında takip edeceği si yasetin esasını teşkil edeceğini bil-dirmşitir.
Amerikan Ordu Kurmay Başkanının seyahati Nevyork Radyosu, 9 (Basın - Yayın) — Amerika Ordu Kurmaybaş-kanı General Lawton Collins Mart ayının sonlarına doğru Orta-Doğu-da bir seyahate çıkacaktır. Ziyaret edeceği memleketler arasında Türkiye, Yunanistan ve İran da vardır. General Collins’in seyahat programı henüz tesbit edilmemiştir.
Amerikan silâh yardımı fiilen boşladı Nevyork Radyosu, (Basın - Yayın) — Dün bir Fransız uçak gemisine Virginia’daki Norfolk limanında yüklenen uçaklarla, Amerikanın Atlantik Paktı çerçevesi dahilinde1 Avrupa’ya yapacağı askerî yardım resmen başlamıştır. Uçakların gemiye yüklenişinde Amerikan ve Fransız makamlarının iştirakiyle bir merasim yapılmıştır. Uçak ge- | misi daha on gün Norfolk’ta kala- , cak ondan sonra Avrupa'ya Ame- , rika’dan ilk silâh hamulesini getirecektir.
Bonn hükümeti her adımda bocalıyor Paris Radyosu, 9 (Basın - Yayın)
— Batı Almanya Başbakanı Dr. A-denauer, dün bir Amerikan ajansı muhabirine verdiği mülâkatta, Sarre meselesinin hallini ve ayni zamanda Birleşmiş Avrupa Devleti fikrini gerçekleştirmek için tek çarenin, Batı Almanya ile Fransa a-rasında tam bir birlik kurmak olduğunu söylemişti.
Paris'in yetkili çevreleri müşterek bir parlamentoya dayanan bir Fransız - Alman birliği fikrini ciddiye almamaktadır. Bu çevrelerde, Almanya başbakanının, daha ziyade muhatabı tarafından ileri sürülen bir fikre müphem bir şekilde cevap vermiş olduğu kanaati hakimdir. Bundan başka, Almanya, bu birlik için gereken şartlara malik bulunmamaktadır.
Paris’te, Fransa - Almanya arasındaki meselelerden hiç birinin da ha kuvvetli bir birlik ile hallede-miyeceği ilâve edilmektedir. Bu işbirliğinin çerçeveleri, halen mevcut Avrupa müesseseleri ile temin e-dilmiş olup, Fransa bu çerçeveler içinde kalmayı istemektedir.
Amerikanın Doğu hududu
Nevyork Radyosu (Basın - Yayın)
— Amerikan Genelkurmay başkanı General Omar Bradley dün verdiği bir demeçte Amerikan emniyetinin Batı Avrupa müdafaasına dayandığını söylemiştir. General, A* merika’nhn Rusya ile silâhlanma yarışında başa baş gidemiyeceğini a-çıklamış fakat Amerika’nın Rusların bir taarruzunu durdurabilecek büyüklükte ve icabında karşı taarruz yapabilecek kabiliyette bir kuvvet elde bulundurabileceğini bil-
. dirmiştir.
Zayi
1946 yılında İstanbul Üniversitesi | Fen Fakültesinden aldığım mezuniyet belgemi zayi ettim. Yenisini çıkartacağımdan eskisinin hükmü kalmadığı ilân olunur.
7. Semahat Özbaş
Serbest Fıkra:
Dünya Basınından
Hulâsalar
_ 9/3/950 —_
Fransız basuıı:
Bugünkü Fransız basını, milletlerarası meseleler alanında, Almanya Başbakan Dr. Adenauer’in bir A-merikan ajansı muhabirine Fransız Alman birliği lehinde vermiş olduğu demeci ele almaktadır.
L’Aurore France - Libre gazetesi bu demeci yorumlıyarak şöyle demektedir:
-Eğer günün birinde Almanya ile daha samimi bir birlik kurulacaksa, bu ancak, Avrupa 'birliği tasarısı çerçevesi içinde mümkün olacaktır. Halbuki, Almanya idarecilerinden en mühimlerinden biri, Ba tı Almanya Cumhuriyetinin, muhtar bir Sarre ile yanyana bulunacaksa Strasburg teşkilâtına girmeyi kabul edemiyeceğini beyan etmiştir. Adenauer’in bu teklifinin hakiki sebebini^ Sarre meselesinin son ge üşmesinde aramak lâzımdır. Alman lar, hiç şüphesiz, bir Fransa - Almanya birliğinin Sarre’in nihai surette Almanya’ya dönmesini sağlı-yacağına inanmaktadırlar. Fakat belki de Batı Almanya başbakanı sadece, Fransız Sarre anlaşmasının memleketinde uyandırmış olduğu memnuniyetsizliği gidermek için, Fransa ile Almanya arasında nihai bir uzlaşma sağlamak istemektedir..
Les Echos gazetesi ise şunları yazıyor:
• Fransa ile Almanya arasında bir birlik kurulması için Başbakan Ade nauer başlıca şart olarak Sarre’in Almanya’ya iadesini ileri sürmesi çok can sıkıcı bir olaydır. Diğer taraftan Adenauer, İngiltere ve Be--nelüks devletlerinin de iştirak edecekleri bir birliğe taraftar olduğu nu da belirtmiştir. Fakat bu birlik halen mevcuttur, adı Avrupa Konseyidir ve merkezi de Strasburg’da-dır. Adenauer için yapılacak şey, memleketinin bu birliğe dahil edil meşini bir an evvel sağlamaktır. Fakat Sarre meselesini buna bir engel olarak ortaya atmak, hakiki bir Avrupalı zihniyetine hiç te uygun değildir.
Kim Mes’uldür!
Bu karışık durumun aydınlanmasına intizaren Amerikanın bir nevi sükûtu, dün Acheson’un müphem ve kaçamaklı beyanatiyle ifade edilmiştir .
Mücahit TOPALAK
Akdenizin dibinde
araştırma yapılacak
Londra, 9 (Nafen) — Akdenizin dibinde araştırmalar yapmak üzere bir ilmi heyet Mayıs ayında Malta adasından hareket edecektir.. Bu he yet İngiliz kıraliyet coğrafya cemi yeti ile İngiliz bahriyesinin himayesi altında bulunmaktadır.
Gayet hassas olan aletlerin kul-1 lanılması için bir deniz altı bu heyetin emrine verilmiştir. Suyun üstünde hareket eden bir gemi ile bu kadar hassas aletleri kullanmak güç olacaktır. Heyet Akdenizin derinliklerinin plânlarını tespit edecek-
Eskişehir’den gelen seylâp fe-" lâketinin resimleri bütün memleketi yeniden mateme sürüklemiştir. Bu resimler ve haberler en görmez gözlere ve en duymaz kulaklara facianın büyüklüğünü anlatmağa kâfidir.
Bohçasını kapıp kaçan yan çıldırmış ihtiyar kadınlar... Çamura ve sele karnındaki canlı yavrsunu ölü olarak bırakan lohusalar... Boğulmuş atının başımla ağlayan fakirler... Dizlerine kadar batağa girip de can ve mal kurtarmağa uğraşan kahramanlar... Ne bitmez, ne tükenmez taksiratınız varmuş ki, felek sizi tekrar bu hale getirdi
Fakat kabahat felekte mi, diyeceksiniz?.
Evet, küçük bir çocuk kazara bir yangın çıkarsa, annesini ve babasını kanun mes’ul tutar. Binlerce vatandaşın felâketine sebep olanlara sual sorulmıyacak mıdır? Onların Meclis kürsüle-
Yazan:
Sarıçizmeli I
rinde yaptıkları beylik açıklamalar, hakikate uysun uymasın, mcs’uliyetlerini silecek midir? Yine küçük çocuklar, ’ ' yalnız oldukları vakit veya boru patladığı zaman, etrafı su basınca, bağırıp kabahatlerinden korkarlar... Güçlü ve kuvvetli genç bir aile reisinden beklenen, boşuna lâf etmek değil, a-ııa musluğu kapatmak ve sonra da kazanın sebebini bulup onıın derhal tamirini yaptırmaktır.
Bir memleket halkı işte böyle küçük çocuklardır. Ana musluğu kapatacak, onu tamir ve ıslah e-dip tedbir alacak olan güçlü kuvvetli büyüklerse, Hükümet ve Devlet adamlarıdır.
Fakat nerede bu zevat? İşte, senelerdir yurdun uğradığı seylâp
bir evde musluk
felâketlerine karşı elleri böğrün-del, sade direktif, sade avutma ve göz boyama İle vakit geçirirler!
Fakir yurdumuzun uğradığı seylâp faciaları ilk defa dün Es-kişehirde olmamıştır. Tokad’ın yaşlı temelleri, ıslak bağlan ve bahçeleri henüz kurumamıştır. Çukurovanın beyaz pamukları hâlâ çamur ve sel ile kirli ve ıslaktır. Bursayı Sonbaharda kaplayan ve haftalarca trenleri felce uğratan su baskını hâlâ hırsını dindirmiş değildir.
Bakanlar, direktif vermeğe gi-diyorlarmı! Soruyoruz, kaçıncı seylâp ve kaçıncı direktif?
Fakat kendilerine haber verelim; beyhude zahmet etttlniz! Bu sele ve bu çamura sizin otomobilleriniz giremez! Siz de sandallarda veyahut dizlerine kadar çamura batmış talihsizlerin sırtında felâketi seyredemezsiniz!
O halde gidersiniz de ne görürsünüz?
Şerefe içelim... Anlaşma nasıl imza edildi! Ben onbin kilometre yürümüş bir adamım. Bİr kadeh doha.... ve son rovund...
Çin’i, baştan başa istilâ eden komünist lider, bilindiği gibi, geçen ayın on dördünde, Moskova ile bir anlaşma yaparak memleketine döndü. Anlaşmanın i-lân edilen kısımları, hepimizin bildiği gibi bir dostluk anlaşması çer çevesini aşmıyor. Fakat, gizli maddelerin mevcudiyetinden ’ ancak Kremlin ve Mao Çe Tung’un en yakınları habetrdardır. Bu işte Çin mi kaybetti, Rusya mı, şimdilik bilinemez. Yoksa sadece Batılı Devletler mi ziyana uğradılar? Onu da istikbal gösterecektir. Muhakkak o-lan bir şey varsa, o da, Amerikalı bir gazetecinin iddia ettiği gibi, Çin Komünist Liderinin, Stalin’ masaların altına sokmuş olmasıdır.
★
Şerefe içelim.
Stalin, ilerlemiş yaşına rağmen, çok sağlam ve çok mukavim bir a-damdır. İsterse sabahlara kadar i-çer ye şarkı söyleyebilirmiş. İçkiye karşı bu mukavemeti sayesinde, Yalta Konferansında Churchill’i bile pes ettirmiş olduğunu söyliyen-ler vardır. Gûya, Stalin, şerefine içilecek hiç bir şey kalmayınca, sua renin musiki zevkini sağlamıya çalışan müzisyenler şerefine içmiye kalkmış da, Churchill’in tahammülü kalmamış ve hususi dostlarının kollarında yatak odasına sevkedilmiş. Anlatanın boynuna günahı sarılsın... Ve işte şimdi de bir Amerikalı gazeteci, Rus kaynaklarına atfen, Stalin ile Mao arasında cereyan eden bir sahneyi anlatıyor.
★
Ben on bin kilometre yürümüş bir adamım.
Moskova’da, Çin - Sovyet an -İaşmasının imzalandığı gün, bu • mesut. hâdiseyi kutlamak üzere, Kremlin Sarayı bü -yük bir ziyafet verdi. Tahmin edileceği gibi, ziyafette Batılı müttefiklerin siyasi mümessilleri hazır bulunmuyorlardı.
Mao, Çinli olmasına rağmen, bir yetmiş sekiz boyunda iri bir adam dır. Stalin o kadar uzun boylu değilse de cüsselidir.
Günahı yine Amerikalı gazetecinin boynuna olsun, içilmeğe başlandı. Volga havyarı, Rus votkası ve Fransız şampanyası. Hatırlardadır: 1934 de Çankayşek, Mao’yu kovalarken, komünist Çin lideri çok içerdi. O kadar çok içerdi ki, bir ara, sıhhatinin bozulduğunu ken dişi bile anladı ve içkiden vaz geçti. Fakat, Mao Çetung, bu hale gelinceye kadar, On bin kilometre yol katetmiş ve yollarda en sevgili karısını bırakmak zorunda kalmıştı.
Kabul etmek lâzımdır ki, Stalin de ondan aşağı kalan bir adam değildir. O da, Bakû bankasını soyup kaçarken yakalandığı zaman, sıfırın altında otuz derecede yüz kamçı yediği zaman, ikinci kamçıdan sonrasını duymadığını söylemiştir.
On bin kilometre yürümüş bir adamla, hesapsız kamçı yemiş bir adamın, bilhassa bir içki sofrasında karşılaşmaları, pek tatlı bir tesir bırakmamıştır. Mao, Çinlilerin bir nevi rakı denebilecek içkilerine müputelâdır. Stalin ise votka içmektedir. İki lider arasında bir rekabet başlamıştır. Biri, çok dayanabileceğini, diğeri, içkiye kimsenin, haddinden fazla tahammül eae-miyeceğini iddia etmektedir.
¥
Mao Çe Tung, bütün Çinin en çok ve en güzel içen adamı sayılır
Mao’nun cevabı şu:
•Ben buraya
hoşuna gidebileceği mülâhazasiyle Çinli bir musiki heyeti angaje edilmişti.
Saatler ilerliyordu. Bütün Asya-nın mukadderatını tayin edecek o-lan iki lider, hem konuşuyor, hem içiyorlardı.
Nihayet, Stalin, kendisini biraz fena hissetmiş olmalı ki: .Daha başka neyin şerefine içelim» diye
kadar gelebilmek için tam on bin kilometre yürüdüm. İstersen sen
de gel...
Bu lâf üzerine, Sovyet diktatörü, kadehi ağzına götüremedi.
Mao, on bin kilometre yürümüş olmanın tadını ve üstünlüğün tattı.
Kim bilir, belki de, anlaşma, bu anlaşmazlık üzerine imza edildi.
■ "
T. C. Ziraat Bankası
Vadesiz Tasarruf Hesaplarının
10 Mart ikramiye çekilişi
Bugün saat 10 da Bankamızda noter huzuriyle yapılacaktır.
Arzu eden hesap sahiplerinin _ teşrifleri ric» **'■- '
TÂKSİTLE
az/JH CflX YAZ/ A PİK A LİNGUAFON ( YABANCI DİL
ÖĞRETİCİ
PLAKLAR )
H. FERİDUN DURGUN
Dnafarta/ar Zincirli Cam (
Karşısı- Zafer 5o. No. 1
Taşraya taksit için Ankaradan kefil gösterilmesi rica olunur.
— REKABET YEĞEN —
SUCUK Deposunda
Nefis Kayseri PASTIRMASI
200 KURUŞTUR
Yeni Hal No: 21 Tel. 14299
, NOT: Toptan satışlar için ayrıca tenzilât yapılır. (426)
I
Son ravund
Bununla beraber, iki diktatör, sa baha yakın saatlere kadar İçmiye devam ettiler. Rus ve Çin musikisi işi kızıştırıyordu. Çünkü, Mao’nun,
BAHÇELİEVLER BÜYÜK FİDANLIĞA NAZIR SATILIK ARSA
Çiftlik asfaltı üzerinde Bü -yük Fidanlığa karşı cephe 22, derinlik 38, elektrik, su, telefon, havagazı ve kanalizasyon tesisleri bulunan 2617 ada 11 parselde 852 nici re arsa. Müracaat Tel: 14067 Eğe Bir liği Ticaretevi. Adliye civarı Sekerliler sokak No. 24.
Meteoroloji İşleri Umum Müdürlüğünden
1 — Taşradaki Meteoroloji istasyonlarımızda ve 20 lira aslî maaşlı memurluklarda çalıştırılmak üzere askerliğini yapmış, Lise mezunlarından müsabaka imtihanı ile erkek memur alınacaktır.
2 — Bu imtihana iştirak etmek için; Memurin Kanununun 4 üncü maddesindeki evsafı haiz bulunmak ve yurdumuzun her tarafında vazife görebileceğine dair tam teşekküllü hastahane sağlık kurulu raporu almak şarttır. (Sağlık kurulu raporunda; vüedunda ve bilhassa gözlerinde hiç bir suretle arıza bulunmadığı tebarüz ettirilecektir.)
3 — İmtihan: Fizik, Matematik ve Fizikî-Coğrafyadan 17 Nisan 1950 Pazartesi günü saat 14 de Umum Müdürlük binasında yapılacaktır.
4 — İsteklilerin sağlık kurulu raporu, diploma, nüfus ve askerlik-ten terhis teskeresi asıl veya tasdikli suretiyle Cumhuriyet Savcılığından alacakları doğruluk kâğıtlarını dilekçelerine bağlıyarak 30 Mart 1950 gününe kadar Umum Müdürlüğümüze müracaatları ilân olunur.
(1394) • (141)
Sayfa: 2
Sayfa: 4
a Ar e b
10 3 - 1950
r
Kostantin birdenbire şüpheli bir tavır aldı:
— Yoksa kızın Tamar bir başkasına mı gönül verdi
Franzes ?
Franzes bu garip sual karşısında irkildi:
— 113 —
— Kâfi gelmez haşmetpenah... kıymettar eşya vardır. Altın ve
— O halde... Bir tek çare kalıyor. Kiliseler ve manastırlarda gümüş eşya vardır. Onları bir makbuz mukabilinde hazine namına zaptediniz. o
____ Haşmetpenah... Bu mümkün değildir.
— Mümkündür Notaras..
— Kilise mensuplarını gücendiririz...
____Bizans sukut ederse daha mı iyi?!— , ., ...
__Bunu anlatmak güçtür.
— Anlatmağa lüzum yok... imparatorun emri...
■ — Çok tehlikeli...
— Her şeyi göze almak lazım.. ■ • Yarın imparatorluk meclisi toplansın... Bir kere daha vazıyeti gözden geçirelim..
Birini iğfal etmek istiyorlar
____ Bunu ancak Notarasın kızı yapabilir haşmetpenah...
imparator, mabeyihci Franze-sin yüzüne dik dik bakarak:
— Neden senin kızın yapmasın Franzes?!...
Dedi. Franzes kıpkırmızı kesildi. Çocukluk arkadaşı olan ve halen imparatoru bulunan Kostan-tinin yüzüne yalvarır gibi baktı:
— Haşmetpenah...
Diye inledi.
____ Bir vatan meselesi mevzuu-bahs olduğu vakit de yapamaz mı?
Franzes bir daha yalvardı:
— Haşmetpenah... Beni af buyursunlar... Tamar bunu yapa-
— Yapması lâzım Franzes...
— Çok küçük.
— Notarasın kızı ondan büyük değil ki...
— Hakkınız var. Fakat... Kostantin birdenbire şüpheli bir tavır aldı?
— Yoksa kızın Tamar bir başkasına mı gönül vardi Franzes?
Franzes bu garip sual karşısında irkildi:
— Bir şey anlamıyorum Haşmetpenah...
— Tamar, Sultana hediyeler götürmüştü değil mi?
— Evet haşmetpenah... Emriniz üzerine...
— Tamar Bizansın ebedî düşmanı olan Sultana gönül vermiş olmasın!...
Franzes bu darbe karşısında e-zildi:
— Haşmetpenah!!...
Kostantin daha fazla ısrar etmedi.
â Franzes, dediğin gibi bu vazifeyi • yolsun.. bacaktı.
sa kumandanı Leon şaşkınlıktan bir an afallıyarak:
— Sizi zannetmiştim Margarit. Diye saçmaladı. Margarit fettan bir kahkaha attı:
— Ben sizin gözlerinizin çok iyi gördüğünü sanıyorum.
— Yine de öyledir.
-- O halde bu yanlışlığın sebr-bi nedir kumandan?
— Bir yanlışlık yok ki... Bütün kadınlar esasen birbirine benzer.
— Hakkınız var. Hassa kumandanı olmak ne iyi bir şey...
Leon bunun mânâsım anlayamamıştı.
— Her halde fena bir şey değildir.
— Ben de o kanaatteyim. De -mek bütün kadınlar birbirine benzerler!...
— Eh... Aşağı yukarı öyle...
— Mes’ut bir adamsınız.
— Değilim.
— Mümkün değil, eğer bu dünyada siz de mes’ut değilseniz.
— Vallahi değilim.
— Sebebi nedir kumandanım?
— Çünkü... Birisini seviyorum.
— Sahi mi? Asla inanmam... Siz asla birisini sevemezsiniz.
— Ben insan değil miyim? Bu Bizansta herkçs birisini sevmiyor mu?
— Ama siz onlardan farklısınız. Siz herkesi seviyorsunuz.
— Bu dediğiniz vasıf, daha mı değerlidir?
— Adamına göre... Her ne ise... O sevdiğiniz kimdir?
— Allah aşkına bilmemezliğe gelmeyiniz.
— Ne güzel ilânı aşk ediyorsunuz kumandan... Cidden nüktedan bir adamsınız.
— Bazan imparator da bana böyle söyler.
— Demek imparator lâtifeden fazla hoşlanıyor.
— Tabiî değil mi ya...
Margarit billûr bir kahkaha daha attı. Leon kızardı. Bu kız acaba kendisine iltifat mı ediyordu, yoksa alay mı?... Bununla beraber yaklaştı.
Margarit yatağından kalkmıştı. Şahane vücudünün bütün hatları hafif bir karanlıkta seziliyordu. Lekesiz ve şeffaf teninin üzerinde ince bir muslin vardı. Açık omuzlarının şehvet dolu inhinası karşısında Leon kendinden geçmişti.
Gayrıihtiyarî iki dizi üzerine çöktü. Meryem heykeli karşısında huşûa varan bir keşiş gibi bütün mevcudiyetini bir titreme kapladı.
ÜLKÜ Mağazasından
Sayın Müşterilerimize
■)
Ankara Valiliğinden
Ankarada yalnız ve yalnız sermayesinden aşağı büyük satış ÜLKÜ Mağazasında
Olduğunu herkes bilmektedir. Kanuni satış müddetimiz pek yakında biteceğinden bu büyük fırsatı kaçırmamanızı hatırlatırız.
Bugünkü çeşitlerimiz dahi büyük üstünlük teinin etmektedir Fiyatlar baş döndürür. Telefon) 15186
ÜLKÜ Mağazası
1 — 5545 sayılı Milletvekilleri Seçimi Kanununa göre hazırlanan seçmen kütükleri 9/3/1950 Perşembe günü saat sekizden itibaren mahal lelere ve bütün il çevresinde kasaba ve köylere asılmıştır.
2 — Yedi gün askıda kalacak olan bu kütükler 15/3/1950 Çarşaırr ba günü saat 17 de askıdan indirilecektir.
3 — Vatandaşlar seçmen kütüklerinde rastlıyacakları hataları bu müddet zarfında köyü veya mahallesi muhtar ve ihtiyar kurullarına itiraz etmek suretile düzeltebileceklerdir.
4 — Ankara şehrinde seçmen kütüklerinin mahallelerde asılı bulunduğu yerler aşağıda gösterilmiştir.
ukafeö^sarayında.
timale karşı Tamar da Notarasın kızı muvaffak
— Evet... Katı... Yalnız bize birisi daha yardım edebilir.
— ■öunu sen bilmesen de olur, teon bu işi halleder. Ben de bu toplantıda bulunmak isterim.
— Resmen mi?
— Hayır. Yalnız sahnenin nasıl cereyan ettiğini göreceğim. Gizli bir yerden seyredebilirim. Sen bununla meşgul olma... Yalnız, her şey, zevk ve eğlenceye ait her şey tamam olmalıdır.
— Emriniz tamamen ifa edilecektir haşmetpenah...
Falcı kızı Margarit esniyerek yatağından kalktı. Önünde diz çöken genç bir kıza:
— Bu vakitte beni acaba kim görmek istiyor?
Diye sordu. Daha belki on iki on üç yaşında olan Bizanslı kız:
— Bilmiyorum hanımcığım... Fakat sizi görmesi muhakkak lâzım imiş.
Dedi. Margarit, küçük kıza tatlı bir bakışla bakarak?
— Seni yanımda tutmak benim için tehlikeli ama, ne yapalım ki hoşuma gidiyorsun, hem de bana lâzımsın...
Dedi. Sonra onun güzel yanaklarım okşadı:
— Senin için her şeyini feda e-decek o kadar çok adam vardır ki bu-Bizansta... Nerede ise bana birinci derecede bir rakip olacaksın...
Küçük kız, bu iltifatlar karşısında göğsü kabararak başını ö-nüne eğdi. Her Bizanslı gibi o da ırkının bütün hususiyetlerini göğsünde taşıyordu. Margarit ona:
— Git, kapıyı aç... Fakat erkekse yüzünü gösterme. İçeriye al...
Dedi. Küçük kız bir kuş gibi uçtu. Biraz sonra Margaritin odasına iriyarı bir adam girdi. Bu giren adam, daha Margariti görmemişti. Küçük kızın arkasından hasretle bakıyordu. Margarit güldü:
— Yaşınıza göre değil asilzadem...
Dedi. O vakit, imparatorun has
(Devamı var)
— Altı aydır kendini bıraktı.. Hor görmediğim daha istifadeli arkadaşlarla gitmek için eski dostlarını terketti. Bu yeni ahbapları ihtimal ki memleketlerinde iyi insanlardır, fakat Paris’te, Pierre onlara refakat ettiği zaman, tasavvur edilebilecek en adi insanlardır. Geçen ilk bahardan, bilhassa son bahardan beri, Pierre’in tesadüfen bulunduğu bir lokantaya girecek olsam, dostlarını tanıştırır endişesi ile orasını hemen terke-derdim.. beni anlıyormusunuz?.. bütün mesele kocanızın samimi nedameti, kalkınmak arzusunun karşısında, onu tekrardan, ikrah ettiği bir hayata, kirli bir muhite atmak merhametsizliğinde bulunmaya hakkınız olup olmadığıdır.. Şimdi bu hususta fikrimi söyliyeceğim: Eğer ona karşı artık muhabbetiniz, aşk demiyo -rum, muhabbetiniz, ona ve müşterek hatıralarınıza sevginiz, bağlılığınız kalmadı ise, onu red ediniz.
— Ben mevzuubahis değilim Philippe... bahsettiğiniz ahbab-laıı...
— Açık söyliyeyim mi? Paris, uzak diyarlarda fazla çalışıp yorulmuş, en düşük ahlâklı zannettikleri bu şehre, orada zevki, en adi ve basit zevkleri bulmak ümidi ile gelip, Paris’te de diğer şehirlerde olduğu gibi, istedikleri şekilde eğlenmenin zor olduğunu sonradan anlıyan bir sürü ihtiyar ve genç yabancılarla doludur. Memleketlerinde ta-hayül ettikleri bu muhite girebilmek için bir teşrifatçıya ihtiyaçları vardır. Kocanız bu vazifeyi görmüştür, size ondan beh-setmeyişimin sebebi budur. JJu vazifeyi artık yapmak istemiyor, işte onun için...
— Fakat Philippe, ona tekrar evimi açtığımı kabul etsek, burada avare nasıl yaşayacak?
— Sevgili dostum, çalışmakta bu kadar fazilet mi görüyorsu-' nuz ki, bir insanın kalkınması için bunu elzem buluyorsunuz? Pierre burada ailesi ile yaşayacaktır ve ailesinin yanında tekrar doğru yolu bulacaktır. Katerin, müdafaa edilecek, hürmet edilecek, sevilecek bir aileden mahrum olmanın ııe olduğunu nefsimde denedim. Evlenmiş olsaydım, sizin kadar karım da azap
Çeviren : NUSAT
Yazan : B. Valmer
Basıldığı yer: Güne, Matbaam
■i Sürpriz Marka Bir Gömlek ™
BİR VİLLA KAZANDIRIR
Ayrıca bol ve zengin hediyeler 7.5 - 23.50 lira arasında ber keseye elverişli 20 çeşidi vardır.
Ankarada satışîyerleri
KAMELYA
Anafartalar Cad. No. 34
ERKUT
Anafartalar Cad. No. 234
ERGİ
Bankalar Cad
Sahibi: A. FENİK
İ. ERLER
Ulus Meydanı ORTAÇ ANAFARTALAR CAD. No. 224 Gömlekle beraber kuponları ısrarla isteyiniz.
BALCILAR
Hikmet Balcı, Anafartalar
Cad. No. 90
MEHMET ERLER Ulus Meydanı
Yazı işlerini fiilen idare eden: HİKMET yazicioğlü
çekmeğe mahkûm olurdu. Fakat, bugün sizin bana yavaşça demin teklif ettiğiniz gibi, ancak o beni iyi ederdi., bir aile mühiti, bir insanın kalkınmasına çalışmaktan daha faydalıdır.
— Elli bin frank göndereceğimi ve beni bırakmasını söyleyin.
— Onu kurtarmanız için ben yalvarırken, siz onu mahvetmeği teklif ediyordunuz.
Yüzünü ellerinin araşma saklıyordu.
— Pihilppe! benim dostum susunuz, söyleyin ona gitsin, söyleyin... Ah! altı senedir boşanmayı neden teklif etmedim? Kolay idi, bunu tavsiye ettiler ve red ettim, serbest olmak istemiyordum, korkuyordum... ve.. ümit ediyordum, bekliyordum...
— Katerin, işte takrar geldi..
— Fakat ben unutmadım! Bu evde Philippe, burada, yanımızdaki odada... unutmadım, odanın eşyasına bile dokunmadım, ikisini orada tekrar görmek, unutmamak için bu odaya çok defa lar girdim!.. Ona gitmesini söyleyin, beni hâlâ seviyorsa, kendini feda edip gitmesini söyleyin!.. Hayır! Hayır! bunu ona söylemeyin.. dinelyin! neden nedamet ediyor? Bunun bir sebebi vardır?... Ona artık sükûn bulduğumu, bunu bulmak için de çok zorluk çektiğimi söyleyin.. Istemezmisiniz?.. Bunu yapamazsınız: çünkü o hayatınızı kurtarmıştır.
— Sizi sevmişti Katerin, saadetiniz, yeğâne saadetiniz o i-di.. hatırladığım gibi siz de hatır-
— Hayır! bu olamaz., bu bitmiştir .ölmüştür, kirlenmiştir!. Düşüneceğim.. Derhal karar vereceğimi ümit etmiyordunuz elbette.. Değil mi? Ümit etmiyordunuz!.. Düşüneceğim, hatırlamaya, onda cesaret olduğunu hatırlamaya çalışacağım. Ve sonra
artık genç de değildir... Çok değişti mi?
— Şakakları kırlaşmıştır, fakat çehresi ve vücudu gençliğini muhafaza etmiştir.
— Yapamıyacağım Philippe, yapamıyacağım!. Ona Armajon şatosunu vereceğim, orada yaşasın.
— Katerin o sadaka istemiyor, varlığınızı, sizi istiyor.
— Düşüneceğimi ona söyleyin, düşüneceğimi, fakat size yazmadan buraya gelmesin. Ve şimdi Philippe gidiniz... Ah! zavallı e-vim, zavallı bahçem, zavallı Doude’um.. Hayır bu imkânsız!
— Katerin!.
— Gidiniz Philippe! yarın size yazacağım, evet, yarın, size vaad ediyorum... Fakat gitsenize, artık tahammülümün kalmadığını görmyormusunuz?
VII
Odasının nihayetindeki koltuğa yaklaşan Katerin, elbisesinin kopçalarını zorlukla açarak, geceyi Nice’te geçirmesi için hizmetçisine izin verdiğine pişman
Katerin soyunurken yardım e-dilmesindcn hoşlanırdı; ve kopçaları açarken hatırlıyordu: «O, ne kadar maharetle onları çö-zerdi; yavaşça yaklaşırdı ve he men onu soyardı.»
Mavi elbisesini çıkararak koltuğun üzerine attı ve uzun bacakları ile vücudunu saran sıkı kombinezonun içinde kendisini serbest hisederek, çıplaklığını örtmüş olan elbisesine baktı. Sui yeni göğsünü dikleştiriyordu, kolları ile geniş omuzları, onları okşayan saçları altında, çıplaktı.. Elbisesinin yamamda halı-
nın üzerinde, lâmbanın ışığı Ka terin’in gölgesini aksettiriyordu... Kumsaldan denizin hışırtısı yükseliyordu.. Philippe niçin konuşmuştu? Konuşmamış olsaydı Katerin sutyenini, çoraplarını, kombinezonunu gecenin ılıklığında
çıkarırken, mes’ut ve vücudu serbest olacaktı. Onu ihtimam ile tetkik edecekti, çünkü onda bir kusur olup olmadığını daima a-raştırırdı. Ayaklarının tırnaklarını parlatacaktı, kıl eldiven ile ayak bileklerini, baldırlarını, kalçalarını, karnını ve göğsünü ovalıyacaktı; kan derisinin altında hareket ederek teninin beyazlığını canlandıracaktı ve odada daha hafiflemiş yürüyecek, aynalarda vücudunun hatlarını takip edebilecekti. Hiç bir zaman, çıplak olduğu bu anlarda ki kadar iffetli değildi.
Kaç defa, Miss Jackson, ufak bir tuvalet dairesi ile ayrılmış olan odasından, Katerin’in kendi kendine, güldüğünü işitmişti...
Sutyenini çözüp, çoraplarını, kombinezonunu çıkarırken Katerin’in düşündüğü Mary idi; vaktiyle kederli anlarında Mary-yi uyandırır ve:
— Bedbahtım., derdi.
Bu Miss Jackson’a söylendiğinde, yaşlı kadının tabiatındaki bütün, gülünç ve sıkıcı tarafları kaybolurdu. Sevenlerle, acı çekenlerin bulunmaz dostu idi.
Çoktan beri iyileşmek ve unutmak azminin Mary’yc garip göründüğünü anladığı için bu akşama kadar, Katerîh yanlızlığın-dan iftihar ettiği için onu ça-ğırmamıştı. Bu yalnızlık tamdi: Doude! bir çocuk, Raymond Bar-dane! tatlı, hoş bir genç, Philippe! itimat etmek ile bareber tecrübe etmediği bir erkek, Dumez-ler! komşu bir aile ve aylardır Papaz Morand’a yazmak için ihmalkârlık ediyordu.
Son mektubunda Papaz Mo-raııd Katerin’i, ona öğrettiği iddiasında bulunduğu, Hıristiyanlığın faziletlerine teşvik etmişti. İzam ediyordu. Ona yalnız af etmenin faziletini öğretmişti. Hakikatte Katerin ötekilerden olduğu gibi Papaz’dan da uzaklaşmamış olsaydı, o da ona hak vermiş olurdu. Fakat onu iyi e-den, neş’e, güneş, deniz idi, dualar değildi. İman ile dua ettiğini hatırlamıyordu. Armajon şatosunda iman ile değil, mantık ile dua edilirdi ve hayat Katerin’e yeminini bozmasını teklif ettiği zaman, dualar Katerin’i müdafaa edememişti ve hayatı adil (Devamı var)
Akalar
Akköprü Aktaş (1) Aktaş (2) Altındağ (1) Altındağ (2) Altındağ (3) Altındağ (4) Altındağ (5) Altındağ (6)
Altındağ (7) Altındağ (8) Altındağ (9) Altındağ (10) Altıntaş Anafartalar Atıfbey (1) Atıfbey (2) Atıfbey (3) Atıfbey (4) Atıfbey (5)
Atıfbey (6) Başkır Bendderesi Baraj
Bozkurt
Çeşme Çimentepe Demirfırka
Demirtaş Doğanbey Duatepe Dumlupınar Erzurum
Etlik (1) Etlik (2) Etimesgut Feyzipaşa Gündoğdu îçkale
Inkilâp
İstiklâl
İsmetpaşa
Keçiören (1) Keçiören (2) Keçiören (3) Kıhçarslan Kırgız Kızılelma Köprübaşı ’ Koyunpazarı
Kurtuluş
Meydan Misakı Millî Nâzımbey Necatibey
Oğuz Özbekler Öztürk
Özgen Pazar
Sakalar Sakarya Sutepe Sümer Şenyurt
Şükriye Tabakhane
Turan Tepebaşı
Ülkü Yalçınkaya Yeğenbey Yenice
Yenidoğan (1) Yenidoğan (2) Yenidoğan (3)
Yenidoğan (4) Yenidoğan (5) Yenidoğan (6) Yenihayat (1) Yenihayat (2)
Temizlik İşleri evi önü
Ulucanlar 102 No. lu evin karşısında Celâl Kalıpçıların evi önünde
Kanarya sokak No. 14 Marangoz Fabrikası önünde Aktaş Polis Noktası yanma
42 No. lu Bakkal Rıza Baygör dükkânı önüne
41 No. lu Feyzi Korğan evi önüne
725 No. lu Bakkal Ahmet Bozak dükkânı önü
378 sayılı Bakkal dükkânı önüne 3/B Bakkal dükkânı önüne 172 No. lu ev önü
Yenidoğan asfatlı Sebzeci Süleyman Sezer dükkânı önü jftjj
672 No. lu Kalaycı dükkânı önü Tan Halk Odası önü 1268/2 Yurtseven Bakkaliyesi önü Yeniyol Bakkal Nurettin dükkânı önü Balaban Camii kapısı önü
Polis Noktası önü
Yeniyol 68 No. lu Üretem Bakkalı önünde 202/253 No. lu Muhtarlık evi önündeki direğe 277 No. lu evin önündeki Bakkal dükkânı önü 547 No. lu Muhtarlık evi önüne
Mermer Çeşme altında Ekmekçi Süleyman Koman dükkânı yanına
Bendderesi Caddesi 1013 No. lu evin yanı çeşme karşısı Saraç Sinan Camii önüne
6/20 No. lu Muhtarlık ev kapısına Karakol önü
Çankırı Caddesi İdeal Matbaası önü Kızılay Aşevi önü
Dibek önü çeşmesi duvarına
8 No. lu Muhtarın evi önüne
Küçük Gelin sokak No. 10 Muhtar evi önüne Birinci Erkek Sanat Okulu Enstitüsü önüae Hacettepe Camii önü
Karacabey Camii önü
İnkılâp Okulu karşısı Rıfkı Kalaycı Yufkacı dükkânı önü
Otobüs durağı Bakkal Osman Çolak dükkânı önü Aşağı Eğlence Otobüs durağı
24 No. lu çarşı ilân tahtası İstanbul Caddesi Ömer Battım Kahvesi önüne Dördüncü Ortaokul önü
Alâeddin Camii avlusuna
Bozkurt Çankırı Caddesi İdeal matbaası önü Çiçekoğlu Camii önüne
Denizciler Caddesi Leblebici Cami Y. S. D. dikiş atölyesi
Uzunyol eski Polis Noktası önü Kasap dükkânı Keçiören Otobüs durağı
Kuyubaşı durağı direğine
Halk Odası önüne Kıhçarslan Camii kapısına Hacı İlyas Camiisi kapısına Atatürk İlkokulu kapısına
Uzunyol eski Polis Noktası önü kasap dükkânı Samanpazarı Otobüs durağı duvarına
Kurtuluş Camiisi duvarına
Sarıkadın sokak No. 12 Terzi Recep dükkânı önü Çerkez sokak No. 86 Muhtarlık odası önü Cumhuriyet ilkokulu önü
Firuzağa sokak Sevim Bakkaliyem' Ahmet Yükse) dükkânı önü
Ulucanlar Caddesi Marangoz Mehmet dükkânı önü Mimar Sinan Camii (Yeni Cami) kapısına Hacıbayrak Camii önüne
Kağnı Pazarı Camii kapısına Arslanhane Camii önüne
Havra karşısı Bakkal Osman Moğal dükkânı önüne Adapazarı Çayevi önüne
Ali Elvan Camii önüne Sümer Camiisi kapısı önüne
Işıklar Caddesi Konya Sokak Trakya Apartmanı ka pısına
Çankırı sokak Bakkal Tahsin dükkânı önüne
Ali Nazmi Apartımanı önüne öksüzler sokak 45 No. lu Ekmekçi dükkânı önü Otobüs durağı
Nümune Hastahanesi önüne
Mustafa Tez Bakkalı dükkânı önüne Dibek sokak No. 5 muhtarlık evi önü Muhtarlık Nevşehir Hanı kapısı Sakalar Noktası önüne
İkinci Çeşmebaşı yanma
Yenidoğan İlkokulu arkasında 501 No. lu Güngör bakkalı önüne
Yenidoğan İlkokulu önüne
746 No. lu İsa Çavuş Yılmazın Sebzeci dükkânı önüne C. H. P. Bucak binası önündeki direğe
Atillâ sokak Muhtar Asker Özdemirhan evi No. 69 Köprübaşı 1 No. lu Bakkal önü (143)
TAŞOVA
Elektrik tesisatı yaptırılacak
İller Bankasından:
1 _Tokat iline bağlı Taşova kasabası elektrik santralına tesis edil-
mek üzere 30 - 35 beygirlik iki adet dizel grupu satın alınacak ve alçak tevettür şehir şebekesi yaptırılacaktır.
2 — İşin keşif bedeli 81.981.13 liradır.
3 — Geçici •teminat 5.345.— liradır.
4 — Kapalı teklif zarfları 21 Nisan 1950 Cuma günü saat 15 de Bankamız Satınalma Komisyonu tarafından açılacaktır.
5 — Zarflar makbuz mukabilinde en geç 20 Nisan 1950 Perşembe günü saat 17 ye kadar Bankamıza teslim edilmelidir.
6 — Postada vaki gecikmeler nazarı itibare almmıyacaktır.
7 — Bu işe ait şartname (5.—) lira mukabilinde Bankamız Muhasebe Müdürlüğünden temin edilebilir.
8 — Bu işe ait bilcümle Devlet ve Belediye vergi ve resimleri, noter ve harç masrafları ve bunların zamları işi alana ait olacaktır.
9 — Tesisat bedeline mahsuben,Banka garanti mektubu mukabilinde avans verilmez.
10 — Banka ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir. (1281)-(131)
10 ■ 3 1950
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca: jkramiyelere
.ı ı ı Her satın alacağınız gömlek için numaralı bir kart verilecektir.
Bir GÖMLEK ile sahip Olacaksınız. SÜRpRİZ Poplin gömlek «lallarımızı takdim ediyoruz
s.ooo Liralık ORTA- Müessesesinden alacağınız Sürpriz Marka OzramivPİPrA ’ — ™ Pijamalar:
1050 Kr.
750, 780. 840, 190, 1075, 1200, 1300, 1380, 1440
Anafartalar Cad. No. 224, Adliye karşısı köşe mağaza, Telefon» 11135 •
Ankara Ticaret Odasından
No. 3064
Merkezi İstanbulda Galata ■ Per-şembe pazarı, Arslan Hanı 5 inci katta bulunan Türk - İngiliz ithalât ve ihracat şirketi, Haydar Dündar D. Wittall - Rr. Vafi ve Ortağı- şirketi tarafından Ankarada Anafartalar caddesi No. 268 de aynı unvanı taşımak üzere bir şube açılmış olduğu adı-geçen şirket vekilinin odaya vaki müracaatından ve tevdi ettiği vesaikten anlaşılmakla işbu şirketin Ankara şubesinin ticaret unvanının ve şube muamelâtını ifa için yetki verilen Cananı E-V-oçakun haiz olduğu salâhiyet derecesini gösterir noterlikçe mu -saddak vekâletnamenin, dairede sak lı belgelere dayanılarak 9/3/1950 tarihinde tescil edildiği ve şirkete ait esas ve zeyil mukavelenamelerle vekâletname örneklerinin aşağıda aynen yayınlanmakta olduğu duyurulur. (447)
Örnek Y. No. 13504
«jirket Mukavelenamesi:
1 — İstanbul, Beyoğlu. Taksim Telifhane Meydanı Baylan apartmanı 3 üncü kat 8 numarada oturan Edward Gout.
2 — İstanbul, Ortaköy. Divanyolu 105 numarada oturan Rüstem Vafi.
3 — İzmir, Kültür mahallesi, Iz -mir fuarı karşısında doktor Ramih apartmanı 6 numarada oturan Doug-las G. Whitall.
4 — İzmir, Kültür mahallesi Vasıf Çınar Bulvarı Çarçar apartmanı 4 numarada oturan Haydar Dündar arasında aşağıda yazılı şartlar dairesinde Komandit Bir Şirket kurulmuştur.
Madde: 1 — Şirketin merkezi Galata, Perşembe pazarı Arslan Hanı 5 inci kat 3 numaralı dairedir.
Madde: 2 — Şirketin unvanı: (Türk - İngiliz İthalât ve İhracat Şirketi Haydar Dündar - D. Whit-tall - R. Vafi ve Ortağı) dır.
Madde: 3 — Şirketin sermayesi: 80.000 seksen bin T. lirası olup;
10.000 lirası Edwart Goud. 10.000 lirası Rüstem Vafi.
30.000 lirası Douglas G. Whittall. 30.000 lirası Haydar Dündar tarafından vaz edilmiştir.
Madde: 4 — Ortaklardan Edward Goud bu şirketin Komanditer — Yani mahdut mesuliyeti Rüstem ■mw~TTı.)c q _ Whi*«ali: ve Hay-
dar Dündar Komandite yani mahdut mesuliyetli ortaklardır
Madde: 5 — Şirketin iştigal mev-Fzuu, ecnebi firmalar mümassilliği ile, ithalât ve ihracat ve alelumum emtea ticareti ve komisyonculuğu -dur.
Madde: 6 — Komandite ortakların her biri, şirket unvanı altında kendi imzaları ile münferiden şir-
Bu örnek dairede saklı 14/12/1946 Tarih 13504 sayılı nüshasına uygun olduğunu tasdik ederim.
Beyoğlu Altıncı Noteri Ferir Yasa
60 kuruşluk damga pulu üzerinde 6 Mart 1950 tarihi ile resmi mühür yardır.
Müstenet
Vekâleti veren: Douglas G. Whit-tall.
Vekil' Haydar Dündar.
Tasdik eden noter: 9/12/1946 İzmir Üçüncü Noterliği tarih ve No. su: 9/12/1946 tarih ve 23809 No. ile işe taallûk eden kısım.
Gerek kendisi ile yani vekilimle gerekse başka hakiki ve hükmi şahıslarla iştirak ederek her nevi ve mahiyette ticari veya adli şirketler tesis etmeğe sermaye vaz ve taahhüt etmeğe mukavelelerini yapmağa ve imzalamağa bunların temdit tecdit tadil veya feshine kurulmuş ve kurulacak şirketlerdeki hukuk ve hisselerimi almağa hesap görmeğe ve kati surette teşekkülleri icap eden hale göre makamlardan müsaade ve istihsal etmeğe ve tescillerini yaptırmağa.
Resmi mühür
Beyoğlu Altıncı Noteri Ferit Yasa
T. C.
Beyoğlu Altıncı Noterliği 6 Mart 1950
20 kuruşluk Tayyare pulu.
Üzerinde resmi mühür ve tarih damgası.
(25301)
T. C.
İstanbul
2 inci Noter Bahçekapı
Tahir Han 1 inci kat Zeyil Mukavele
Bir taraftan:
İstanbul sicilli ticaretinde 36399 numara ve (Türk - İngiliz ithalât ve ihracat şirketi Haydar Dündar, D. Whittall, R. Vafi ve ortağı) ünvanı ticaibetile kayıtlı şirketin ortaklarından.
Haydar Dündar: İzmirde Celâl Ba-yar Bulvarı 9 No. da mukim.
Douglas G. Whittal: İzmirde Celâl Bayar Bulvarı 9 No. da mukim.
Diğer taraftan:
Victor Whittall: İstanbul Modada Meşrutiyet sokağı 18. numarada mukim ve aynı şirket ortaklarından,
ve yanımda imzalamış olduklarını tasdik ederim. Bin dokuz yüz kırk dokuz senesi Aralık ayımı) birinci Perşembe günü. 1/12/1949.
İst. İkinci Noteri Kenann Örer Resmi mühür ve imza Bu suretin dairede dosyasında sak lı 1/12/1949 tarih ve 25301 numaralı aslına uygun olduğunu tasdik ederim. 1/12/1949.
İstanbul İkinci Noteri Kenann Örer , Resmi mühür T. C.
İstanbul kinci Noterliği İmza
60 kuruşluk damga pulu ve 20 kuruşluk tayyare pulu ile üzerinde 1 Aralık 1949 tarihi ile resmi mühür vardır.
Vekâletname
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından
31 Aralık 1949 tarihinde biten onsehizinci hesap yılı bilânçosu
A K TİF
PASİF
Altın: Safi Kg. Banknot Ufaklık
Dahildeki Muhabirler:
Hariçteki Muhabirler:
Altın: Safî Kg.
Döviz Borçluları:
45.504,34
keti ilzam edebilir.
67.278.634,—
Sermaye:
İhtiyat Akçesi:
Adî
Fevkalâde
Hususî
Hususî (Bankamız kanunu mad -de 19)'
Tedavüldeki Banknotlar:
18.303.390,94
5.516.327,37
6.000.000,—
743.085,53
15.000.000,—
30.562.803,84
Ankarada Anafartalar caddesinde 268 numarada Türk - İngiliz ithalât ve ihracat şirketinin şubesi muamelâtını tedvire adliye sicilli ticaret memurluğunda ve ticaret odasında şirketimiz namına ve şubesini ilgilendiren her türlü muamelâtı takip ve intaç ve tescile mütedair evrakı imzaya maliye ve diğer devlet mües-seselerinde şirketimizi temsile şubece yapılacak satıştan mütevellit paraları ahzu kabza ve makbuz imza ve itasına şubenin hesaplarını tutmağa ve merkeze göndermeğe salahiyetli olmak üzere Ankara İs -metpaşa mahallesinde yeni sokakta 2 numarada mukim Canani Erko -çak’ı vekil tayin eyledik.
İstanbul Galata, Perşembe pazarı Arslan Han 5/3 de Türk - Ingiliz ithalât ve ihracat şirketi.
Üç lira damga pulu üzerinde imza
Dairede okunup anlatılan bu vekâletname altındaki imza kim olduğu dairece şahıs ve hüviyeti malûm bulunan Rüstem Vafi'nin olup (Türk - İngiliz ithalât ve ihracat şirketi Haydar Dündar - D. Whitoallr, R. Vafi ve Ortağı) namına münferiden harekete mezun olduğu ilişik şirkülerden anlaşılmış ve yanımda imzalamış olduğunu tasdik ederim.
6/3/1950
Resmi mühür T. S. Beyoğlu
a) 3133 sayılı kanuna göre alınan: Hariçteki Muhabirler Muhtelif
b) 5256 sayılı kanuna göre alınan: Hariçteki Muhabirler Muhtelif
c) Kliring borçluları
Hazine Tahviller:'
Senetler Cüzdanı:
Ticarî senetleıer
Tahviller Cüzdanı:
Deruhte edilen evrakı nakdiye karşılığı
Banka malı
15.499.170,—
16.263.163,31
Avanslar:
Gayrimenkullcr: (*)
Demirbaş: (")
Hissedarlar:
Muhtelif:
Toplam
(*) 1.858.400,— liraya sigortalıdır. (“) 650.900,—
İstanbul: Ortaköy Divanyolu 105
numarada mukim Rüstem Vafi arasında aşağıdaki şartlarla Jnt- anlaşma aktedilmiştir.
1 — Haydar Dündar şirkette sahip olduğu 30.000 liralık sermayesini Rüstem Vafiye ve Douglas G. Wlıit-tali da keza 30.000 liralık sermayesini kardeşi Victor V/hittall’a devru temlik ederek şirketle alâkalarım
Madde: 7 — Her sene nihayetinde, hasıl olacak safi kâr veya za-1ar ortaklar arasında şu şekilde tak sim edilecektir:
Edtvard Gout: Yüzde 10 - on Rüstem Vafi: Yüzde 30 - otuz. Douglas G. Whittall: Yüzde 30 -otuz.
Haydar Dündar: Yüzde 30 - otuz.
Madde: 8 — Şirket 15 Ocak 1947 tarihinden başlamak üzere 31/12/949 tarihine kadar devam edecektir. Bu müddetin bitmesinden üç ay evvel ortaklardan her hangi biri tarafından şirketin feshi yazı ile diğer or-taklara ihbar olunmadığı takdirde , şirket bir sefıe müddetle temdit e-dilmiş olacak ve müteakip seneler- j de de temdit için bu usul takip edi-1 lecektir.
Madde: 9 - Oıtaklaran Edwart Gout, Douglas Whittall, Haydar Dündar sene zarfında şirketten hiç biri para çekmemeği kabul ederler ortaklardan Rüstem Vafi, ev ihtiyacı için ayda en fazla beş yüz lira çe kebilecektir.
Madde; 10 — Bu mukavelenin tatbik, ve tefşirinde ortaklar arasında hasıl olabilecek: İhtilâflar tahkim usulu ile halledilecektir.
Madde: 11 — Bu mukavelename İstanbulda 14 Aralık 1946 tarihinde tanzim ve imza edilmiştir.
Pullar ve tarih ve 14 Aralık 1946
Dairede okunup anlatılan bu sözleşme. altındaki imzaların şahıs ve hüviyetleri dairece malûm bulunan Edward Gout ve Beşiktaş Nüfus Memurluğundan 27/12/1939 tarihin de verilme resimli nüfus hüviyet cüzdanında 'İstanbul Beşiktaş Arna-vutköy Kuruçeşme ve caddesi 22 hane 47 cilt 23 sahifede kayıtlı olduğu ve 318 yılında Giritte Ali Vafi ile Adileden doğduğu anlaşılan Rüstem Vafi ve İzmir Nüfus Memurlu ğundan 12/11/1934 tarihinde verilme resimli nüfus hüviyet cüzdanında İzmir Hacı Mehmet 132/57 ve 23 sahifede kayıtlı olduğu ve 324 yılında İzmir'de doğma Haşan oğlu Mustafa Jiaydar Dündar kendi namlarına asaleten ye bunlardan Haydar Dündar İzmir Üçüncü Noterliğinden 9/12/1940 tarihinde 23809 sayı ile tasdik edilen vekâletname mucibince müvekkili Douglas G. Whittall namına da vekâleten yanımda imzalamış olduklarını tastik ederim.
Bin dokuz yüz kırk altı senesi Aralık ayının on dördüncü Cumartesi günü 14/12/1946.
Resmî mühür ve imza
kesmişlerdir.
2 — Şirketin Komanditer — Yani mahdut mesuliyetli ortağı olan Edvvard Gout, bir örneği bu anlaşmaya bağlı ve İzmir üçüncü noterliğinde 25/1/1949 tarih bc 2602 -4/142 numara ile müseccel hibe senedi mucibi, şirket nezdindeki 10.000 liralık sermayesini İzmirde Cumhuriyet bulvarı 108 numarada mukim kardeşi James Gout'ya hibe etmiş ve bu para, şirket ortaklarının muvafakati ile, bir örneği bu mukaveleye ilişik 25/10/1949 tarihli makbuz mukabilinde kendisine ö -denmiştir.
3 — Birinci maddede gösterilen devrü temlik neticesinde, (Türk - İngiliz ithalât ve ihracat şirketi ; Hay dar Dündar, D. Whittall, R. Vafi ve Ortağı) ticarethanesi, bilcümle hukuk ve teâhhüt ve unvanı ticaretle birlikte Rüstem Vafi ve Victor Whit tall’a intikal etmiş olup bunlar, sözü geçere firmayı kollektif şirket halinde idare edeceklerdir. Taraflar bu husustaki mutabakat ve muva-fakatlannı teyit- ederler.
4 — Devrü temlik neticesinde, ev velce mevdu sermayesile beraber, Rüstem Vafinin şirket nezdindeki sermayesi 40.000 liraya baliğ olmuştur. Victor Whittall’da daha 10.000 lira vazetmek suretile sermayesini 40.000 liraya iblağ etmeği taahhüt eder.
5 — İki ortaktan her biri şirket namına münferiden imza koymağa salâhiyetli bulunacaktır.
6 — Kâr ve zarar iki ortak arasın da mütesaviyen taksim edilecektir.
7 — Esas mukavelenamenin diğer maddeleri aynen baki kalmaktadır.
8 — Bu anlaşma bir Aralık 1949 tarihinde İstanbulda bir nüsha ola rak tanzim edilmiş olmakla bera -ber 1/1/1949 tarihinden itibaren muteberdir, Yani 1949 senesi faaliyeti neticesi eski ortakları alâkadar etmeyip yalnız bugünkü iki ortağı a-lâkadar edecektir.
Tarih ve imzalar
Dairede okunup anlatılan bu sözleşme altındaki imzplar sahıs ve hüviyetleri dairece malûm bulunan Haydar Dündar, Victor Whittal ve Rüstem Vafinin olup bunlardan Hay dar Dündar kendi namına asaleten ve Douglas G. Whittall namına da Vekâleten harekete salâhiyetli olduğu ibraz edilen ve bir örneği bu anlaşmaya iliştirilen İzmir üçüncü noterliğinden tasdikli 9/12/1946 tarih ve 23809/42/32 No. sile tasdik e-dilen vekâletnamesinden anlaşılmış
130.046.332,52
14.943.782,—
31.762.333,31
16.672.014,98
222.793,89
4.500.000,—
96.948.075,5
1.572.072.386,18
Altın.'i Noterliği F. Yasa imzası Daireme ibraz edilen ve bir sureti dairede alıkonularak altı tasdikli
sureti mübrizine verilen bu suretin
aslına uygun olduğunu tasdik ede-
AKTİF
Her bakımdan tercih ettiğiniz
Peugeot
TENTELİ KAMYONET idir.
Bir defa görmekle emsaline üstün lüğünü takdir buyuracaksınız
AKIN KOLLEKTİF ŞİRKETİ
Posta C. No. 21 — Tel: 12435 ve 13255
Ojeni Özşohin (Esenyel)
KADIN TERZİSİ
Mevsimlik modelleri ile her yer den ucuz bir şekilde işine devam etmektedir.
Adres: Kooperatif civarı Kutlu sokak No. 3.
Deruhte edilen evrakı nakdiye Altın mukabili
Reeskont mukabili
Döviz mukabili:
a) 3133 sayılı kanuna göre
b) 5256 sayılı kanuna göre
Mevduat:
Altın: Hazine
Safi Kg.
146.385.397,64
Amortisman sandığı
Türk Lirası
Döviz Taahhütleri:
a) 3133 sayılı kanuna
nandan:.
Hariçteki Muhabirler 39.200.000,—
Mevduat 2.563.225,46
Muhtelif
b) 5256 sayılı kanuna göre alı -nandan:
Hariçteki muhabirler 1.421.824,28
Mevduat 4.071.242,64
Muhtelif
c) Kliring alacaklıları
Muhtelif:
Muvakkat alacaklılar, depozitolar, havaleler v.s.
Diğer alacaklı hesaplar
Kıır:
göre alı-
Toplam
TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI
Umum Müdürlüğü
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
4 Mart 1950 vazıyeti
PASİF
YENİ İTHALAT DOLAYISİYLE
Ucuz fiyatlarla emrinize amadedir
AKIN KOLLEKTİF ŞİRKETİ
Posta cad. 21 Tel : 12435
AZ MASRAFLA ÇOK İŞ
Görecek bir servis arabasına ihtiyacı olanlar için en elverişlisi
Kasaı Lira Lira
Altın: Safi Klg. 69.738,248 219.729.179,84
Banknot 2.400.273,—
Ufaklık 2.670.623,60 224.800.076,44
Dahildeki muhabirler:
Altın: Safî Klg. Türk Lirası 221.215,08 221.215,08
Hariçteki Muhabirler:'
Altın: Safî Klg. 67.278,634 Döviz Borçluları: 211.979.501,11
a) 3133 sayılı Kanuna göre alınan: Hariçteki muhabirler 16.607.763,04
Muhtelif 1.020.530,92
b) 5256 sayılı Kanuna göre alman:
Hariçteki Muhabirler 127.630.988,82
Muhtelif 13.589.468,01
c) Kliring Borçluları: 2.478.987,04 161.327.737,83
Hazine Tahvilleri:
Deruhte edilen evrakı naktiye karşılığı 158.748.563,—
Kanunun 6 8 inci maddelerine tevfikan Hazine tarafından vaki ödemeler 143.804.781,— 14.943.782,—
Senetler Cüzdanı:
Ticarî senetler 818.041.509,36
Tahviller Cüzdanı:
Deruhte edilen evrakı naktiye a) karşılığı esham ve tahvilât (itibarî kıymetle) 15.381.310,—
b) Banka malı tahviller 15.075.492,93 30.456.802,93
Avanslar:
Altın ve döviz üzerine avans 2.821.166,17
Tahviller üzerine avans 10.820.907,11
Hâzineye kısa vadeli avans 17.114.000,— 30.756.073,28
Hissedarlar: 4.500.000,—
Muhtelif; 43.539.708,52
Toplam 1.540.566.406,55
Ankara Ticaret ve Sonayi Odasından
Unvan:- Abdullah Yaşa
Sicil No. 3065
Ankarada Yeğenbey semtinde Denizciler caddesinde, 14/16 numaralı evde oturan, İstasyon semtinde Top tancı hâl 46 No. lu mahallî ticarî ikametgâh ittihaz ve Sebze ve mey va ticaretiyle iştigal eden, Ticaret Odasının 13/64 numarasında kayıtlı T. C. tebaasından Abdullah Yaşanın yukarda yazılı ticaret unvaniy-le noterlikten tasdikli imzası şeklinin Ticaret Kanununun ahkâmına uyularak 9/3/1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur. (446)
Sermaye: Lira Lira 15.000.000,—
ihtiyat akçesi:
Âdi ve Fevkalâde Hususî Hususî (Bankamız kanunu mad - de 19) 23.819.718,31 6.000.000,— 928.778,53 30.743.496,84
Tedavüldeki Banknotlar:
Deruhte edilen evrakı naktiye Kanunun 6-8 inci maddelerine tevfikan Hazine tarafından vaki ödemeler Deruhte edilen evrakı naktiye bakiyesi Karşılığı tamamen altın olarak emisyona konulan Karşılığı döviz olarak emisyona konulan: a) 3133 sayılı kanuna göre b) 5256 sayılı kanuna göre Reeskont mukabili emisyona konulan 158.748.563,— 143.804.781,— 14.943.782,— 220.232.980,— 681.519.730,— 916.696.492 —
Mevduat:
Altın: Hazine Safî Klg. 46.460,198,— Amortisman sandığı 2.11.985,— Türk Lirası 146.385.397,64 6.654.379,77 207.658.821,11 360.698.598,52
Döviz Taahhütleri:
a) 3133 sayılı kanuna göre alınandan: Hariçteki muhabirler 19.600.000,— Mevduat 2.493.652,21 Muhtelif 22.093.652,21 7.113.628,62
b) 5256 sayılı kanuna göre alınandan: Hariçteki muhabirler 6.222.376,35 Mevduat 4^896.652,52 Muhtelif c) Kliring alacaklıları 11.119.028,87 42.671.595,81 14.849.595,47 97.847.500,98
Muhtelif? 119.575.318,21
Toplam 1.540.566.406,55
1 Temmuz 1938 tarihinden itibaren: Iskonto haddi % 4 Altın üzerine avans % 3
Denizli İli Okutma ve
Yardımlaşma Derneğinden
Yeni kurulan demeğimizin ilk genel kurulu, 12/3/1950 Pazar gü nü saat 10 da Ankara Halkevind* toplanacaktır.
Ankarada bulunan sayın Denizlililerin bu toplantıya iştirakleri rica olunur.
Gündemi
1 — Genel Kurul toplantısına geçici başkan ve kâtiplerin seçimi.
2 — Dilekler.
3 t- Himaye kumlu seçimi.
4 — Yeni Yönetim Kurulu seçimi. (442)
Iş sahipleri ile İnşaat Müteahhitlerine 1
İnşaat işleriniz için gereken kalfa ve ustalarınızı Posta Cad. Alımet Erknıcn Hanı, No. 24 deki (İnşaat Kalfa ve Ustaları) demeğinden temin edebilirsiniz. (413)
Kayıp
Ankara Defterdarlığından almış olduğum As. 4998 sıra No. lu emekli maaş cüzdanımı ve buna ait resmî
Acele ediniz
40 dönüm bostan, yoncalık, ahır I hayvancılığına, arıcılık, kümes, kaz, 1 ördek yetiştirmeye çok elverişli. Bir kısım yeri kır kahvesine elve-| rişli. Ortak da arıyor.
★
Hepsi yüz dönüm olup Luna Park, kışlık sporlar yeri, yazlık eğlence yerlerine, bir şirketin Kooperatif Evlerine çok elverişli arazi satılık-I tır.
Mesai saatleri dışında
I Telefon: 23075 (448)
senedimi kaybettim. Yenisini alaca ğınıdan hükümsüzdür.
Ali Osman oğlu Kemalettin
Algan
Sayfa: 4
ZAFER
Eskişehirlilerle İnönü arasında
★ (Baş tarafı birinci de) sal söz alarak: Sarı suyun vaziyetini ve alınan tedbirlerin kâfi olmadığını anlatmış .felâkete maruz kalan mahallerin şehir plânı olmayışından, Sansu mecrasının üzerine fabrikalar ve bahçeler kurulmasından ileri geldiğini ve bu suretle eski mecranın kapatıldığım, sonradan açılan Sansu kanalının çok zayıf olduğunu, izah etmiştir.
Bu şifada İnönü büyük bir asabiyetle birden bire elini masaya vurmuştur.
Vali söz alarak, Demokrat Parti Başkanının mütaleasının doğru olduğunu Sansu kanalının gelen suyu istiap edemediğini belirtmiştir.
Bu sırada kaymakamlıktan istifa eden ve halen avukatlık stajı yapan bir genç heyecanlı bir ifade ile Cumhurbaşkanına hitaben şöyle demiştir:
— «Teşkilâttaki ahenksiz çalışma yüzünden bu felâket vaki olmuştur. Sıtma savaş teşkilâtı Bayındırlık Bakanı ile temas etmeden San-su mecrasını şehre çevirmiştir. Bu felâketin sebebi hesapsız hareketlerdir.»
Bundan sonra, Bayındırlık Bakanı izahat vermiş ve ezcümle şöyle demiştir:
— «Islâh âmeliyesi yapılamazdı, bu durum bir âfettir, kırk yılda bir olur, bunlar arızî feyezan ardır..
İnönü bundan sonra konuşarak:
— «Geçmiş olsun Eskişehirliler. Gördüğünüz zararlar ve halkın çektiği ıstırap hakikaten üzüntü vericidir. Böyle su baskınları ve diğer tabiat arızalan memleketin her tarafında olabiliyor. Felâket içinde bulunanlar ıstırap çektiklerinden vaziyeti izam ederler. Vatandaşlar ıstıraplı haldedir. Yakından bakıl -mıya, alâkaya ve korunmaya ihtiyaçları vardır. Bir hafta on gün sonra, sular çekildikten sonra hara- , beler daha çok meydana çıkacaktır. Bugün daha hakikî vaziyeti bildi-yaruz. Gazetecilerden rica ediyorum: Eskişehirin uğradığı kayıplar, : ıstıraplar bütün memleketi müteessir etmiştir, bunları bildirsinler,.
İnönü’nün bu kısa konuşmasını , müteakip yine Demokrat Parti il ] idare kurulundan Aziz Zeytinoğlu , söz alarak:
— «Siz kırk senede bir teşrif edi-
yorsunuz, bu da bir felâket zamanı- i na rastlamıştır. Her sene yüz bin- ı lerce dönüm arazi su altındadır. Gelecek, gidecek, diye her sene bek- ı liyoruz. Ne gelen oluyor, ne de giden ve ne de yapılan işi görüyo- i ruz.» '
Bayındırlık Bakanı tekrar Cum- r hurbaşkanının yanına gelerek «E-tüd yapacağız, demiştir.
Bunun üzerine biraz evvel oraya gelmiş bulunan Eskişehir Miletve-kili Kemal Zeytinoğlu:
— «Etüdler çoktan hazırlanmış-
tır, fakat yapacak insan yoktur, j yapmak lâzımdır. Yalnız barajın c yapılması bir mânâ ifade ♦
bunu kül halinde mütalea lâzımdır. Ben bunu Mecliste de söyledik, baraj yaptık, dediler, feyezanı önliyecektir, dediler. Görüyorsunuz ki, feyezan bütün şiddetiyle devam etmektedir. Havzanın ıslahı bir bütün halinde mütalea edilmelidir» demiştir.
İnönü de:
— «Böyle mülâhazaları her yerde işitiyorum. Teesür anlarında türlü maksatla vatandaşların tercümanı olan sebepler türlü şekilde aksettiriliyor. Bununla beraber dertlerinizi mebus arkadaşlarınıza söylersiniz orada Meclis kürsüsünde söyler ve yaparlar.»
Bu sırada Aziz Zeytinoğluda: «Söy leneneleri yapmak lâzımdır. Nihat Erim, geçen sene kürsüde feyezan felâketinin ortadan kalktığını beyan etmişti. Halbuki bunun aksine olarak bugün bir felâket içindeyiz, demiştir.
Tam bu sırada İnönü çok sinirlenmiş bir halde elini mütemadiyen ö-nündeki masaya vurarak:
— «Memleketin her köşesinde böyle felâket mıntakaları vardır. Bu iş politika mevzuu yapılmasın şeklinde tavsiyelerde bulunmuştur.
Bu sırada Halk Partisinden biı milletvekili bir tezkere yazarak u-sulca Halk Partililerden birine gön dermiş ve Halk Partili iki âza -Avukat Yaşar Ekin ve Avukat İhsan İncekara- ayağa kalkarak:
— «Çok Sayın Şefimiz, biz sizi buraya çağırmakla yüksek huzurunuzdan âcil şifalar bekledik ve bulduk. Halbuki bunlar politika yapıyorlar, huzurunuzu kaçırıyorlar, diye bağırmağa başlamışlardır. Bunun üzerine Demokrat Parti ikinci başkam Doktor Ekrem Baysal:
— «Biz politika yapmıyoruz. Bunu yapan sizsiniz, biz memleketin istikbalini istiyoruz. Biz her sene su altında kalan dört beş yüz dönüm araziyi kurtarmak istiyoruz ve bu suretle vatandaşın hayatım korumak istiyoruz. Eğer biz politika yapıyorsak ve hakikatleri konuşuyorsak, siz de bundan rahatsız oluyorsanız buyurunuz başbaşa kalınız ve istediğiniz gibi konuşunuz, diyerek salonu terketmiştir.
İnönü, tekrar bu meseleyi politika mevzuu yapmamak lâzımdır, demiş ve etraftan «Politika mevzuu yapıyorlar paşam, nidaları ile desteklenmiştir.
Bunun üzerine Ali Rıza Ilıcalı söz alarak demiştir ki:
— «Sizden bütün hakikatleri saklıyorlar, si?i aldatıyorlar, hakikatleri göstermekten niçin kaçınıyorlar. Vaziyeti iyi görmediniz, göster-
etmez, etmek
mediler. Biz sadece burada konu- I tün mülâhazaları!
şan Milletvekillerimiz ve arkadaş- . _ ...2___„_____
larımızla hakikatleri bütün açıklığı dereceye bırakarak ilk dı.._ _
ve acılığı ile huzurunuzda arzettik. içinde oturan aile efradı gibi bütüı Fakat bütün bunlar görüyoruz ki, ■ ■ • .......
iyi karşılanmıyor, demiştir.
İnönü: «Aranızdaki münakaşaları
3 - 5 gün için unutun, bana, birbirinizin yüzüne gülün de öyle gideyim. demiştir.
Buradan Devlet Demiryolları, Kurs binası, Cer atölyesi, yol atölyesi içine yerleştirilmiş olan felâketzedeler ziyaret edilmiş ve İnönü şehrin etrafını dolaşmıştır.
Saat 13.30 da istasyona gelmiş olan ________ ____..., __________________
İnönü vagonlarına gazetecileri da- da ahenkli ve birbirine yardım, bir-vet etmiştir. ( birinin eksiğini tamamlama duy-
«Muhtelif yerlerde söylediğim söz gularını kuvvetlendirmenizdir.
leri size tekrar edeyim. Eskişehirde ’ Eskişehirin bu tamir devresinde gördüğüm kazadan ve vatandaşla- fırsat buldukça tekrar gelirimve varın uğradığı elem ve ıstıraptan çok tandaşlarıma faydalı olmağa çalışı-müteessir oldum. Eskiıehirliler bü- rım.
tün memleketin kendi acılarına yü- Eskişehirlilere muhabbetlerimi ve rekten iştirak ettiğine emin olabi- yürekten, samimî dileklerimi lütfen lirler. Hükümetin ve Eskişehirde iblâğ edersiniz.» kazadan masun kalan vatandaşları- Celâl Bayann telgrafı
mın felâkete uğrayanlara ilk yardım Demokrat Parti Başkanı Celâl Baları yapmak için gösterdikleri gay- yar dün Eski şehirlilere şu telgrafı retten müteşekkirim, minnettarım, göndermiştir.
Henüz kurtarma tedbirleriyle ve I “ ' - -
kurtulanların sıhhatlarını ve ilk barınmalarını temin tedbirleriyle çok meşgul bir haldeyiz. Çok şükür, nüfusça hemen hiç zayiata uğramamı-şızdır. Bu bir tesellidir.
Eskişehirin uğradığı tahribatın derecesi henüz malûm değildir. Zannediyorum ki bir hafta on gün için de sular kamilen çekilecek, binaca uğradığımız zayiat ondan sonra mey dana çıkacaktır. İki üç bin mesken kaybettiğimiz şimdiden görülüyor. Hiç oturulamıyacak hale gelmiş ya-hut esaslı surette sarsılmış binalar --------. oen-
keşif neticesinde anlaşılacaktır. Es- dikası Lokalinde bir toplantı yapmış kisdhirliter tahl-ihatın cıivatla ı-,- c«________ . «
____ ______________ üstünde tutarak ve politika münakaşalarını ikinci I dcrccc/c bırakarak ilk önce bir ev
vatandaşların birbirine muhabbetle yardım için gayret etmelerini isterim. Hükümetin etrafında, yardım teşkilâtlarının içinde ıstırapları ber taraf etmek için bütün partilere mensup olan vatandaşların, hiç bir partiye mensup olmayan vatandaşların can ciğer kardeş olarak birbirlerine yardım etmelerini, hükümetin çalışmalarını kolaylaştırmalarını rica ederim.
Sizden ricam, vatandaşlar arasın
ı. Eskiıehirliler bü- rım.
kendi acılarına yii-| Eskişehirlilere muhabbetlerimi
Demokrat Parti 11 Başkanlığına Eskişehir «Eskişehirin. uğradığı sel felâketinden büyük elem duymaktayız Hepinize ve çok sayın Eskişehirlilere geçmiş olsun der ve bu felâkete karşı bizim için de ifası lâzım gelen vazifenin bildirilmesini rica ede -rim.»
Demokrat Part Başkanı Celâl Bayar Ankara Matbaacılarının Eskişehirlilere yardımı Ankara matbaacıları dün _________
16.30 da Matbuat Teknisyenleri Sen-
saat
»... ........uiaom 4-tunaıuıuc uıı lupıcıııu yapmış
kışenırlıler tahribatın süratle ta- lardır. Sendikayı temsilen de Sendi-mir olunması için hükümetle ciddî ' - ” ’ ” * ’ ..............
olarak tedbirler alınacağına emir labilirler. , juiuj yapuan uu lupıunıının gayesi
Eskişehirli vatandaşlarım büyük ı Eskişehirde sel âfetine uğrıyan vatan mikyasta, çok sanatkârımız bulu - I daşlarımıza bir yardım sağlamak a-nan bir muhitimizdedir. Eğer hükû- [ maciyle yapılmıştır.. Bu toplantıda met yardımlarını halkın geniş ça- 5 kişilik bir komite seçilmiştir. Ko-lısmasivle ahenkli bir surette Unvv, a i__
ka Başkanı Hakkı Sincil iştirak et-r | miştir. Hakkı Sincil’in başkanlı-I ğında yapılan bu toplantının gayesi
lışmasiyle ahenkli bir surette mez-cedebilirsek bu yaz büyük işler yapabileceğimize hakkiyle güvenebili-
Hükûmet salonunda söylediğim gi bi uzun vadeli, büyük mikyaslı tedbirler avrıca keşfedilecek ve biı nizama konulacaktır.
Eskişehir gazetecilerinden ricalarım şunlardır:
Halkın nefislerine ve birbirlerine itimatlarını muhafaza edecekleri ■ ve elbirliğiyle çalışacakları zaman- I dayız. Şehrin hayatî meselesini bü- I
Antalya C.H.
★ (Baş tarafı birincide) ye mensup kimselerle tarafsızlardan olmaları memnuniyetle karşılanmış tır.
Şehrimizin seçim kütüklerinin tan zimi işi de bitmiş, kütükler bugün mahallerine asılmıştır.
Diğer taraftan C. H. Partisi Antalya mebus namzetleri de hemen hemen tesbit edilmiş olduğundan eskilerle yeniler arasında ihtilâf baş göstermiştir. Antalya teşkilâtı yedi milletvekilinden kendisinin tesbite mecbur olduğu beş kişi arasında şim diki milletvekillerinden hiç biri yok tur. Bu yüzden müfritlerden Rasih Kaplan ile taraftarları büyük bir telâşa düşmüşler ve Rasih Kaplan bugün alelâcele Ankaradan Antal-
Konyada 1317 kişi
C.H.P. den istifa etti
Başmakaleden devam r
iyi niyetin iki
mühim vesikası
İkinci mühim noktayı Adnan Menderes açıklamıştır. Adnan Menderes, 1950 seçimlerinin, bu memleketin tarihi ve sosyal hayatında en büyük dönüm noktalarından biri olacağını anlattıktan sonra: • Biz
devri sabık zihniyetini yaşatmıya-
cağız, dedi. Biz iktidarın bir partiden diğer bir partiye normal olarak geçmesini istiyoruz. Ancak bu sayede Türkiyede demokrasinin hakikaten kurulmuş olduğuna bütün dünyayı inandıracağız... Yine aynı şekilde zümre ve klik zihniyetini reddeden bu anlayışın dayandığı temelin, sadece halk hâkimiyeti realitesi olduğunda şüphe mi var? Fakat bunun tahtında müstetir bir başka
Mümtaz Faik dâvası değil Hukuki nizam dâvası!
★ (Baş tarafı birinci de) I Eğer iyileşmişse onu Basil saçan bir sözlü soru vermiş ve buna mu- ' veremliler koğuşuna atmak hangi
kabil Adalet Bakanı da hâlâ, yapı- j insafla telif edilebilir? Eğer hastalan muamelenin kanunî olduğunu lığı artmışsa, kanunun maddeleri
10-3 1950
miteye Hakkı Sincil, Hâmit Alpas, Halis Mühürdaroğlu, Fahri Arı ve Nevzat ayrılmışlardır. İlk yardım olarak Matbuat Teknisyenleri Sendikası 100, Çankaya Matbaası 100, Ankara Matbaası 50, Akın Matbaası 25, Doğuş Matbaası 50, Güney Matbaası 50, Kanaat Matbaası 50. Biricik Matbaası 50. Güneş Matbaası 50, Yeni Matbaa 50, İdeal Matbaası 25, Zaman Matbaası 20 şer lira yardım yapmışlardır. Yardım devam etmektedir. Komite bugün de faaliyetine devam edecektir.
yaya gelmiştir. Çünkü Rasih Kaplan bu defa Antalya için genel kurul tarafından da namzet gösterilmemiştir. Zira genel kurul, Antal-yadan göstereceği iki namzet için Sivas Milletvekili Nazif Ergin ile, İstanbuldan seçim kabiliyetini kaybetmiş olan Gl. Gemil Toydemir’i tesbit etmiştir. Yeni namzetler de Salı günü şehrimize gelerek propagandalarına başlamışlardır.
Nazif Ergin köylere gidebilmek için bir jeep otomobili getirdiği gibi yine sızan haberlere göre Rasih Kaplanın «Horozlar, diye isimlendir diği, köy ağalarına dağıtılmak üzere külliyetli miktarda da para getir miştir.
★ (Baş tarafı birinci de)
Gerek ilçelerde ve gerekse bucak ve ocaklarda kitle halinde vatandaşlar C. H. P. den istifa ederek Demokrat Partiye kaydolunmaktadırlar.
Bunlar arasında Çiğilden 1200, Tö-mekten 17, ve merkez ilçeden 100 kişi istifa ederek Demokrat Partiye kaydolunmuşlardır. Bundan başka memleket çapında mühim şahsiyetler de yine C. H. P. den istifa ederek D. P, ye kaydolunmaktadırlar.
Seçim Kanunu tatbikini öğrenmek için Konya merkezinde bir seçim kursu açılmıştır. Halk kitle halinde bu kursa iştirak etmektedir. 1
Samsun’da
* (Baş tarafı birinci de)
Koraltan yaptığı hasbıhaller sırasında bilhassa müstahsile hitaben: «— Görüyorsunuz ya dertlerimiz
ANKARA RADYOSU
10 MART 1950 CUMA
iddia edecek kadar hakikatlerden uzaklaşmıştır. Üstelik Meclis kürsüsünde yapılan bu beyanat radyo ve ajanslarla da yayınlanmıştır. Bu itibarla, Fuat Sirmen’in sözleri, doğrudan doğruya kendi şahsı ile kaim olan Adlî baskının yeni bir tezahürüdür. Onun için bu mevzua avdet etmek, Mümtazı değil, fakat dolayısiyle adaleti müdafaa için bir zarurettir.
Bir memlekette, hukuki devlet nizamının teessüs etmesi için evvelemirde adaletin emin şartlar içinde bulunması lâzımdır. Her şeyin başı adalettir. Şurasını büyük bir elemle ifade edelim ki bizzat Adalet Bakanının Büyük Millet Meclisinde Mümtaz Faik hâdisesine dair verdiği izahat adalet mefhumiyle kabili telif değildir. Ama Fuat Sirmenin «beşer» olarak hakkı vardır. Çünkü gazetemiz, kendisini bir çok meselelerde ciddî şekilde tenkit etmiştir. Bu bakımdan, Mümtazın hapishaneye girmesinden dolayı Muhittin Baha Pars’Ia birlikte onun da yüreği yağ bağlamış olması lâzımdır. Fakat, hınç başka şeydir. Adalet Bakanlığı mevkii yine başka şeydir. Bir Adalet Bakanının asgarî sözlerini tartarak söylemesi, ve müfritlere yaranayım derken, kendi siyasî durumunu ve adalet mefhumunu düşünmesi lâzımdır. Maalesef Fuat Sirmen bu ince noktayı hiç düşünmemiş ve uluorta konuşmaktan âdetâ zevk duymuştur.
Hâdise şudur: Mümtaz Faik hastadır. Bu vaziyette hapse girerse hayatı için tehlike vardır, diye savcının sevkettiği tam teşekküllü bir hastahane rapor vermiştir. Daha sonra Adlî Tıp müessesesi aynı şekilde raporu teyit etmiştir. Bir mahkûmu ipten dahi alabilen Adli Tıb müesseselsinin kararına ve raporuna rağmen Mümtaz tekrar aynı müesseseye sevkedilmiştir. Fakat Adli Tıb, eski kararında ısrar etmiş, «müddetin hitamında tekrar muayenesi icra edilmek» kaydiyle kendisine rapor vermiştir.
Son defa müddetin hitamına on beş gün kala, Mümtaz Ankara savcılığına başvurmuş ve muayenesini istemiştir. Savcılık kendisini bir memur refakatinde Ankara Numune hastahanesine sevketmiştir. Mümtaz Faik, raporu Adalet Bakanının söylediği gibi bizzat getirmemiştir. Savcılık istemiş ve rapor hastahaııeden doğrudan doğruya savcılığa gönderilmiştir. Adalet Bakanının bu raporları lalettayin raporlar gibi göstererek, bir hastahane heyeti sıhhiyesinin kararını küçümser gibi davranması garip ve yakışıksızdır.
Bunun dışında mühim olan taraf şudur: Kanunun 399 uncu maddesi gayet sarihtir: Kanun, hapis, mahkûmun hayatı için kat’i bir tehlike teşkil ederse cezasının infazı tehir edilir, der. Kanunda mahkûmun yakalanıp behemehal tedavi edileceğine dair hiç bir kayıt yoktur.
İşin garip tarafı şudur: Adalet Bakanı, Mecliste aynen şöyle demiştir:
«Bugün mahkûmiyetinin infazına başlanmadan ve mahkûmiyeti ilâmı infaz edilmek için davet edildiği zaman Mümtaz Fanik Fenik’in ibraz ettiği mahiyette rapor ibraz e-dip de Cezaevine konmuş bir tek mahkûm yoktur.»
O halde Mümtazın vaziyeti nedir? Neden tevkif edilmiş ve Cezaevine gönderilmiştir? Demek, bu gibi hallerde Cezaevine sokulmuş sadece bir tek mahkûm vardır: O da Mümtaz’dır.
Fuat Sirmen, kanunsuz hareketi bizzat bu sözleriyle itiraf etmiştir. Niçin, Mümtaz Faik Cezaevindedir? Çünkü seçim zamanı dışarıda bırakılmak istenmemiştir. Eğer bir mahkûmun farzımuhal, kanunda madde olsa da Cezaevindeki veremliler koğuşuna sevkedilmesi lâzımgelse dahi, onun yeniden muayenesi icap eder. Çünkü raporu aldığı müddet-tenberi üç ay geçmiştir. Belki hastalığı vehamet kesbetmiş, belki de tamamiyle iyileşmiştir. Sıhhi bir heyetin raporunu hiçe saymak han- dırlar? gi kanun memleketinde, hangi hu- I kuk devletinde görülmüştür?
r—"
mânâ, hattâ bir teminat var ki, o da şudur: Demokrat Parti iktidara gel diği zaman, asla eski hesaplar, eski defterler, geçmiş günler üzerinde durmıyacaktır. Yeni bir dünya ve nizam anlayışına varırken, yeni bir rejimin temellerini atarken; geçmiş zamanın üstüne bir sünger çekmek, tarihin bir zamana mahsus şartları ve İmkânları içinde geçmiş bir parçasının kapısını sessizce kapamak, elbette yapılacak hare-
ketlerin en doğrusudur.
Bambaşka bir zihniyet ve idare tarzı içinde akıp geçmiş bir intikal devresinin hesaplarını istemeğe kalkışmanın, demokrasiyi doğduğu yer-
de boğmak demek olacağını, Demokrat Parti, büyük bir millî hassasiyetle, bilmemezlik edemezdi. Nitekim; 194G seçimlerini mevzuu-bahs ederken: -Biz maziyi, istikbal
için elde edilecek iylikler adına, u-nutmağa hazırız.» demekle de Celâl Bayar, bu memlekette normal bir demokratik hayatın kurulmasını ne kadar candan, ne kadar millî ve insanı yollardan arzu ettiklerini, Adana gibi, en hayatî vilâyetlerimizden birinden, bütün Türkiyeye ilân etmiş oluyor.
Hastasını öldüren Doktor Scnders beraat etti
Manchester, New Hampshire, İngiltere, 9 (Ap) — Kanserden mustarip hastalarından birini, ıstıraptan kurtarmak için damarlarına hava zerkederek öldüren Dr. Herınan San ders bugün beraet etmiştir. Jüri heyeti, sanığı suçlu bulmamıştır.
Hükmü dinleyen Dr. Sanders, hiç bir heyecan alâmeti göstermemiştir. Salondaki kadın dinleyiciler, hayret ifade eden sesler çıkartmışlardır.
Celse tatil edilince sanık avukatı Louis Wyman, yârı inler yarı ağlar bir halde Dr. Sanders’in yanına gitmiş ve müekkiline sarılmıştır. Halk, Dr. Sanders’in etrafını almış ve Sanders ile karısının ellerini sıkmıştır. Mrs. Sanders, uzun zaman-danberi ilk defa olarak mesut görünüyordu.
Hükmü veren jüri heyeti, tamamen erkek âzalardan mürekkepti.
Af Tasarısı müzakeresi
nasıl çiğnenir de hapse konur?
Şimdi Adalet Bakanından biz so ralım: Bir kaç hastahane heyeti sıhhiyesince raporu olan mahkûmlar arasında Mümtaz Faik Fenikten başka, bu şekilde şiddetle takip edilen ve hapse veremliler koğuşuna tıkılan başka vatandaş var mıdır?
İşin daha mühim tarafı şudur: Hastahane heyeti sıhhiyesi, -ilk rapordan sonra, yapılan ısrar üzerine ••İstanbul Cezaevindeki veremliler koğuşu sıhhî şartları haizse orada ya tabilir» diye ek bir rapor vermeğe mecbur bırakılmıştır. Bakanın izahlarına göre, bundan sonra tahsisat alınmış, İstanbula para gönderilmiş ve Mümtazın cezasını infaz i-çin bilhassa bu verem koğuşunun ıslahına çalışılmıştır!
Şimdi tekrar sorarız: Veremliler koğuşu, neden Mümtaz yatsın diye ıslah edilmiştir? Orada yatan diğer mahkûm vatandaşlar neden şimdiye kadar sıhhî şartları müsait olmıyan bir yerde bırakılmışlardır? Onların canı can değil midir?
Mümtaz için yapılan bu hususi itinanın sebebini karilerimiz pek iyi takdir ederler. Fakat biz yalnız Mümtazın istirahatini, sıhhatini değil, o durumda bulunan bütün vatandaşların sıhhatini ve istirahatini istiyoruz. Dâvanın esası budur. Hukukî devlet mefhumunun esası budur. Vatandaşlar arasında eşit muamele olacaktır. Kaldı ki, Cezaevindeki koğuşun bugün dahi ıslah edilmiş olduğunu iddia etmek müşküldür.
Gıda vaziyeti nedir? İlâç vaziyeti nedir? Röntgen dairesi var mıdır? Lâboratuvarı var mıdır? Verem koğuşuna güneş girer mi? İstirahat için bahçesi var mıdır? Yani bir veremlinin kurtarılması için bütün sıhhî şartlan haiz midir? Bunların hiç birisi ama hiç birisi mevcut değildir. Yalnız duvarlar badanalanmış ve boyanmıştır, işte o kadar.
Fakat Mümtaz Faik’in hapiste yatması için alman karar kat’îdir!
Mümtazın vaziyetini burada tekrar bahis mevzuu ettiğimiz için karilerimizden tekrar tekrar özür dileriz. Bu bir şahsî iş olsaydı, sükût eder ve neticelerine katlanırdık. Fakat gayet vazih bir şekilde görülüyor ki, Mümtazın hapsi, muhalefete karşı tatbik edilen baskının yeni ve hazin bir delilidir.
Bunun hesabını sormak elbette ki hakkımızdır. Ziyanı yok, sayılı günler çabuk geçer. Allah ömür verirse, 78 gün sonra Mümtaz aramızdadır. Dâva Mümtaz dâvası değil, hukukî devlet nizamı dâvasıdır.
Muhittin Baha Pars adındaki Miletvekiline gelince, ona si cek son sözümüz şudur:
Düşmanın dahi biraz merd kur olması gerektir. Çünkü ikinci defadır ki, şahsî dâvalarını Büyük Millet Mecfisinin yüksek huzuruna getirmiş oluyor.
Allah ıslah etsin!
Adviye FENİK
İSTANBUL RADYOSU
10 MART 1950 CUMA
19,16 Hafif
)9:20 Rady
ne kadar çoktur. Hükümet müesse-sesi müstahsili ve Karadeniz tütün 1 müstahsillerini korumak, mallarını ■ almak mecburiyetinde iken maalesef bu vazifeyi şimdiye kadar lâyı-j kile ele almamış bugünkü durum da böylece meydana gelmiştir. Biz de- | t mokratlar esaslı memleket dâvala-| rını dört yıldanberi çeşitli zorluk- I j 1ar karşısında durmadan müdafaaya ' | devam ederken Türk köyülüsünü ve ' I onun emeklerini kıymetlendirerek ı refaha kavuşturmayı esas tutuyoruz. 1
Yakışan o idi ki; toprağı az, geçim '
, — *—«s»..—- reıana k;
II kongresi & Mays Cumartesi gü- Yaklsan „ idi ki , j, im ■
nu yapılacaktır. Bu kongreye başta va81tasl dar olan bu böl halklkn |
Celal Bayar olmak üzere parti üen bhScik g lm va51tasl olan tülün k selenlerinden bir cok mııhım sahıs- I____•_ . •■«... ■ , .
gelenlerinden bir çok mühim şahıs- | larla, gazeteciler, ve civar vilâyet Demokratları davet edilmişlerdir.
Bu kongreyi müteakip Konyada seçim kampanyası başlıyacaktır. Celâl Bayar tarihî nutuklarından birini daha bu kongrede irat edecektir.
Konya Demokratları Konya C. H. P. kongresinde kendilerine söylenilen sözlerin cevaplarını vereceklerdir. Konyada Demokrat Parti yoktur diyenler o gün C. H. P. nin yokluğunu öğreneceklerdir.
Seydişehir ilçe kongresi 16 Martta yapılacak ve civar ilçe Demokratları bu kongreye iştirak edeceklerdir.
metlensin, müşteri bulsun. Ne yazık ki, bu iş de sahipsiz kaldı, demiştir.
"HAYÂL İSİM,,
Cengizhan’m yazdığı Şiir Kiüıbı yakında çıkıyor
Temiz masum bir aşkın şiirlerini bu kitapta bulacaksınız.
★ (Baştarafı 1 incide) Neticede aftan istifade edenleri eski memuriyetlerini talep edememeleri hususunu müdafaa edenlerin fikri galip gelmiş; fakat buna mukabil aftan istifade eden memurların devlet hizmetinde geçirdiği müd dete göre ikramiye veya tekaüdiy-yeye istihkak kesbetmiş ise bu hakkın kendisine tanınması prensibi kabul edilmiştir. Bu maddenin redaksiyonu komisyon sözcüsü tarafından yapılacak ve komisyonda bir kere daha okunduktan sonra kabul edilecektir.
Bundan sonra gelen «Suçlular 3 ay içinde gelip ilgili makama teslim olacaklardır, hükmü 2 inci mad deye matuf olmak ve birinci maddeye şamil bulunmamak kaydıyla kabul ediliştir.
Müteakip maddeler şekle ait küçük tadillerle kabul olunmuştur.
Komisyon mesaisini bitîriniş olup sözcü tarafından redaksiyonu yapılacak olan 4 üncü madde bir here okunup kabul edlidikten sonra tasarı tab edilmek üzere matbaaya verilecektir.
Aydın köylerinde
jlc (Baş tarafı birinci de) velâ köy odasında gündüz ayrı ayrı sonra bucak erat koğuşunda toptan gece ve sonra bucak ve erbaş odasında ayrı ayrı yüzlerine ve ellerine falaka takılmak ve ayaklarına dayak atılmak suretiyle işkence yapıldığına muttali oldum. Anın için içişleri Bakanlığı tarafından aşağıdaki hususatın sözlü olarak cevaplandırılmasını arzu ederim.
1 — Böyle bir hâdise olmuş mudur?
2 — Suçu ve suçluyu zahire çıkar mak ve her hangi bir maksatla sanıklara işkence yaparak kanun dışı hareket eden âmirler ve memurlar hakkında ne gibi muamele yapıl maktadır? Ve bu işkence failleri hak kında ne yapılmıştır.
3 — Yapılması muhtemel' bu gibi hâdiseleri önleyici tedbirler alınmış mıdır?
4 — Suç vesilesiyle işkenceye maruz kalanlar muhalefet safında mı-
Eskişehir felâketine ait sözlü soru
Ispanya’ya yardım teşebbüsü
İstanbul Milletvekili Senihi Yürüten
Londra, 9 a.a. — Financial Times gazetesinin Madrid Muhabiri İspanya başşehrinde ısrarla dolaşan bir takım şayiaları aksettirmektedir. Söylentiler Chase National Bank di rektörü ile Ispanya hükümeti arasında bir prensip anlaşması olduğunu belirtmektedir.
Paris Radyosu, 9 (Basın - Yayın) — İngiliz Dışişleri Bakan Ve-1 kili Lord Henderson, dün Lordlar Kamafasında verdiği bir demeçte, Avrupa Birliğine karşı çekimser ha reket etmekle itham edilmiş olan în giliz kabinesinin, Batılı devletler a- j rasında işbirliğinin gelişmesi yolun da teşebbüse geçmiş olduğunu söy-I lemigtir. Lord Henderson’a göre, I Batı Almanyanın Avrupa Konseyine dahil edilmesi her ne kadar şayanı aızu ise de, Bonn hükümeti, ! bu konseye kabulünü mümkün kılacak şartlardan hiç birini henüz yerine getirmemiştir.
I
J TAKVİM |
Hicri: 1369 — C. Evvel: 21
Rumî: 1365 — Şubat? 25
10 MART 1950 CUMA
öftle İkindi
imsak
Vasat!
6.20
12.24
15.41
18.10
19.39
4.42
Büyük Tarihi Roman
DELİ HÜSEYİN PAŞA
ÇIKTI
Yazan: Zuhuri DANIŞMAN
Bütün kitapçılarda bulurdunuz
|Cep Yayınevi P. Kutusu 417 Ankara]
—e. C. G. Verem Aşısı
Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Demeği 1 No. lu Dispanserinde devam edilmektedir.
Aşı yaptırmak istiyenlerin her gün saat 9 - 13 arasında müracaat etmeleri rica olunur.
Memurlar Kooperatifi arkasında Adres: Ankara Veremle Savaş Derneği merkez binası
* (Baş tarafı birinci de)
«Eskişehirde vukuagelen sel ve fan felâketi neticesinde binlerce yıkılmış on binlerce Eskişehirli çıkta kalmıştır. Aynı şekilde yüz binlerce dönüm arazi de sular al -tında bulunmaktadır. Bu yürekler acısı facia ile ilgili olarak aşağıdaki şorulann Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını rica ederiz.
1 — Felâketi tevlit eden su taşkınının sebep ve âmilleri nelerdir?
2 — Eskişehir mmtakasının he • men her yıl feyezanlar yüzünden maruz kaldığı bu kabil büyük zararları bertaraf edici esaslı tedbirlerin ne zaman alınacağı hakkında ve Porsuk havzasının ıslahı hususunda hükümet ne düşünmektedir?
3 — Yıkılan ve içinde oturulamı yacak derecede harap olan evlerin sayısı ne kadardır?
4 — Felâketzedelere bugüne kadar nasıl ve ne gibi yardımlar yapılmıştır.
5 — Büyük bir kısmı çok fakir vatandaşlardan ibaret olan felâketzedelerden evsiz barksız kalan vatandaşlarımızın yeniden birer eve kavuşmaları için hükümet ne miktar yardım yapmayı düşünmekte ■ dir?
Bu yardım ne zaman ne şekilde ve hangi menbalardan yapılabile -çektir?
Abidin Potuoğlu, Kemal Zeytinoğlu Haşan Polatkan
Comments (0)