MART 1950
)Yıl: 1 —No. 314
Başmuharriri. Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: t Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gaıetesl Ankara Başmuharrir tel: ...... . 15611
Yazı işleri, idare ..... 15315
Fiyatı her yerde 18 kuruştur.
Bayındırlık Bakanının Meclisteki ifadesine rağmen
Vatandaş:
Demokrat Partinin 7/Mayııv JM6U de «eKtlecek büyük • „.va piyangosunun bir bileti için vereceğin bir lira ile I ir onıııı bu zengin ikramiye ileteninde «ansını denemle ve hem de asil Türk milletinin vc üyelerinin yardımından bıujka muddt kaynağı oimıyan DEMOKRAT PARTt'nln. ünümüzdeki secim
Eskişehir felaketzedeleri aç!
I
muhobirimizin dün geceki tetkikleri
Durum vahametini muhafaza ediyor
iki okul müstesna bütün okul ve camilerde bulunan felâketzedelere dün gece yarısına kadar bir kap dahi sıcak yemek verilmemişti
kişehir 8 (Hususî muhabirimiz; olmamıza rağmen nedense buraya duıumunu bütün dehşeti}le a^set ='₺) - Şehri™, i gehpjjden "âh.‘
linde bulunan halkı daha fazla telâşa vermemek için hâdiselerin ve-hametini mümkün olduğu kadar küçültmeğe çalıştık. Kim ne derse desin vaziyet tam bir facia halindedir.
Eskişehir Milletvekillerinden Kemal Zeytinoğlu ve Haşan Polatkan bu facialara bizimle beraber şahittirler. Milletvekilleri felâkete uğrayan vatandaşlarla devamlı surette temas halindedirler.
■ir (Devamı Sa: 6 Sü: 6 de)
Eskişehir, 8 (Hususî muhabirimiz
Rıza Iiıcaiı bildiriyor) — Şehrimiz- j --------- - -
deki felâketin heran yeni yeni fa- j arasında oldukça asabiyet uyandırmalara doğru gittiğini anlatırken en --
küçük bir mübalâğaya sapmamış
mıştır.
Halbuki halk bizi facianın hakiki
Akdeniz paktına
Deryalaşan caddelerde sandal harla yapılan eşya naklinden bir g orunuş
Adalet Bakanı Sirmenîn düştüğü tezatlar!
Muhittin Baha Pars’ın arkadaşımız Mümtaz Faik Fenik hakkın verdiği sual takririni, Adalet Bakanı Fuat Sirmen Meclis kürsüsünden cevaplandırdı. Bakanın, baştanbaşa tezatlarla dolu olan bu izahatını okuyanlar, kabahati sırf muhalefet safında bulun -maktan ibaret olan bir vatandaşa reva görülen haksızlığı daha iyi idrak ederek acı acı düşünmüşlerdir!...
Yurdun teminatını ifade eden adaletin mutlak ve tek ölçüsünün siyaset adamlarının elinde nasıl parçalandığını gösteren bu misali, eminiz yarın adalet tarihimizde okuyanlar ibretle tetkik edeceklerdir!
.Şahısların şeref ve haysiyetleri ihmal edilmemelidir, diye bağıranların, aynı derecede kanunların himayesinde bulunan insanların, ne pahasına olursa olşun, imhalarını ister görünmeleri karşısında ancak tüylerimiz ürpermektedir. Bu bakımdan tak rir sahibi Muhittin Baha Parsa, mizacı hakkında söyliyecek sözümüz yoktur.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 2 de)
Komisyon Hükümeti de gölgede bıraktı
rülmüyordu. Esasen Atlantik Pak-
ıu, »«..o __ tından sonra bir Akdeniz Paktı
uğrayarak, İtalya ile Rusya’yı kuşkullandırabilirdi. Bir-
O içişleri Bakanı Necmettin
Sadak’ın, Paris dönüşü Ro-bir dostluk paktı imzalayacağı ha ter verilmektedir. Bu haber şüphesiz, bütün Türkiye umumi efkâ-bir memnunluk uyandırmıştı, Mr rtosUuk paktının as-
ken bir mahiyeti .vokh/r. Rir harp vukuunda karşılıklı bir yardım ya-
jnlraası bahis mevzuu değildir. )^)besiz ki bu pakt, Akdenizin ba-
! tısında komünizme karşı çok ileri I bir tedbir, bir baraj hizmeti göre-I çektir. Fakat her halde, ilk bakışta | zannedildiği gibi, bir Akdeniz an-Ijaşmasına doğru inkişaf edemiyc*
I Hatırlarda olduğu üzere Türkiye, siyasîlerimizin pek faal bir rol oynı-yamamaları yüzünden Atlantik paktının dışında kalmıştı. İskandinav i ve bilhassa Norveç o sıralarda Vaşington’da, bizden daha ağır basmışlar, Cenuba müteveccih bir Rus tehdidi karşısında kendilerini tehlikeye sokmamak için, bizim bu paktın haricinde kalmamızı temin etmişlerdi. Buna mukabil bir IAkdeniz Paktından bahsedildi. Fakat bu da tahakkuk edemiyecek bir şeydi. Yunanistan kendi iç meseleleri yüzünden kendi derdine düşmüştü. İtalya, harpten mağlûp çıkmıştı. Arap devletlerine gelince, jıtt» bunlar birbirleriyle bağdaşamıyor-rtli:!ardı; ve üstelik FilLstinde kurulan j Yahudi devleti dolayısiyle daimî lî*nbir huzursuzluk içindeydiler. Yani
leşmiş Amerika da böyle bir Pakta taraftar değildi. Yalnız, Atlantik Paktı çerçevesi içinde Akdeniz devletleri arasında karşılıklı anlaşmaları terviç ediyordu.
Şimdi, İtalya ile yapılacak Dostluk Paktı dolayısiyle, bir Akdeniz Paktına doğru esaslı bir adım atıldığı hakkında bir hava yaratlma-ğa başlanmıştır. Kanaatimizce, bu nevi neşriyatın ve propagandaların hiç bir mesnedi yoktur. Çünkü Atlantik Paktının aktedildiği zaman-danberi, Akdenizdc değişmiş yeni ★ (Devamı Sa: G Sü: 4 de)
Felâketzedelere yapılan yardım Eskişehirdeki büyük sel felâketinin yurdun her tarafında büyük teessür uyandırdığı muhakkaktır. Bu arada, şehrimizin Bahçelievler semtinde oturan vatandaşlarımız, dün akşam toplanarak Eskişehirli felâketzedelere yaıdım etmek üzere-4ja-zı tedbirler almışlardır.
Bu karara göre, bugün vazifeli ekipler. Bahçelievler semtinde bulunan evleri birer birer ziyaret e-derek nakdî veya aynî olarak verilecek yardımları toplayacaklardır.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Garabet ve tezadlarla dolu
Af Tasarısı tasvibediliyor!
Esasında gayri kâfi olan bu Af Tasarısı, Komisyon genişletileceğine daha da tahdide tâbi tutuldu
uııııı uışın devletleri ’j *. ralarda V;
Bayar’ın Istanbulda yaptığı temaslar
■■ Akdenizde her kafadan bir ses çı-lâ^kıyor ve bütün bu devletleri bir-birleriyle bağdaştırmak imkânı gö-
İstanbul’da bir kaç kişiye münhasır kalan ihtilâf tamamile bertaraf edildi, Bayar Basına izahat verecek İstanbul, 8 (Telefonla) — Bir kaç Bundan sonra geçici il idare ku-günden beri şehrimizde bulunan rulunun yaptığı toplantıda Celâl Demokrat Parti Genel Başkanı Ce-' Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köp-lâl Bayar bugün öğleden sonra par- ' ti merkezinde hususî ziyaretler ka- 1 bul etmiş, bu arada Tekirdağından gelen D.P. İl başkanı Dr. Zeki Era-taman’la uzun bir görüşme yapmıştır.
"ZAFER,, Afganistan’da :2
i
5
Hem mimler, hem yatak hem tabut!
Develeriyle, çayhaneleriyle, cihar paryeleriyle, kırık çanaklariyle Celâl Âbadiie Afganistan'ın gariplikleri ve garip tarafları...
Ayşe MEBRURE
rülü ve genel merkezden Hulûsi Köymen, Kâmil Gündeş, hazır bulunmuşlardır. Bu toplantıda İstanbul il idare kongresi hakkında görüşmeler olmuştur.
Şehrimizde Demokrat Parti mensupları son istifa hâdiselerine lâ-kayd kalmakta bu işe ehemmiyet vermemektedirler. Partililer ortaya atılan ihtilâf hâdisesine mevcut değilmiş nazariyle bakarak, intacı ica-beden çok daha mühim işlerle meşgul olmaktadırlar.
Parti içinde olup bitenlerin ve Demokrat Partinin memleket meseleleri hakkındaki kat'i görüşünün Celâl Bayar tarafından bugünlerde yapılacak bir basın toplantısında aydınlatılacağı anlaşılmıştır.
Nitekim Demokrat Parti Genel Başkanı da, bugün gazetecilere İstanbul teşkilâtının işleriyle meşgul olduğunu ve bir kaç gün içinde yapacağı bir basın toplantısında geniş izahlarda bulunacağını söylemiştir.
Urfada baskı
Pakistan muhabirimiz Murat Kani) uroğlu’ndan dün aldığı Türk talebelerini Peşaven ziya-
retleri sırasında Şimaligarbi eyaletler Başvekili Abdülkayyum Han i le beraber göstermektedir.

Cenuptaki ' Doğu bölgesinde açlık başgösterdi
narenciye müstahsili
Af Kanunu tasarısının müzakeresine adalet komisyonunda dün de devam edilmiştir. Konuşma ikinci madde üzerinde olmuştur.
Kâmil Boran. Siyasi mahiyetteki suçların devletin temelini sarsacak mahiyette suçlar olduğunu, çok a-ğır ve şeni bulunduğunu bu kabil suçların affının doğru olamıyacağı-belirtmiştir.
★ (Devamı Sa: G Sü: 1 de)
Urfa Valisi
olmadığım haber veriyor
Urfa Valisinden dün gelen bir telgrafta şöyle denilmektedir:
•Gazetenizin 2 Mart 950 tarihli nüshasının birinci ve altıncı sayfalarında Seçim arifesinde yurtta mutat baskı şiddetini arttırıyor başlığı
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
AK/KÎM---1
I____KÜREK
Afgan topraklarında bizi ilk karşılıyanlar develer oldu. U-zun kafileler halinde geçip gidiyorlar. İnsan, bu kervanların karşısında hayal etmek, hayalinde esrarlı ve muhteşem diyarlar kurmak ihtiyacını hissediyor. Evet, nereye gider böyle bu kervanlar? Bir çoban kızına âşık olan muhteşem şehzadenin düğününe ipekli, gül yağ, mis-küanbe mi taşırlar? Yoksa Sultan Süleymanın hâzinelerini mi naklediyorlar?...
Fakat, Afganı daha evvel ta nımış olan arkadaşım, bir sözle bütün bu hayallerimi mahvediyor: Yiyecek taşıyorlar... Kuru fasülye, mercimek...
Evet, artık, kervanlar, kervansaraylar devri geçmiş. Bakıyo-A (Devamı Sa. 2 Sü. 5 de)
İşte bir çayhane
Mümtaz Faik
) Meclise bir sözlü 1 J) soru verildi ;{
Demokrat Parti İçel milletvekili Salih înankur Meclis Başkanlığına dün aşağıdaki sözlü soru takririni vermiştir:
Yıllardanberi tabii felâketlerden azade kalamıyan memleketimizin ce nup sahillerini teşkil eden Hatay, Seyhan, İçel ve Antalya illerinde görülmemiş soğuklar yüzünden na-renceye meyvelerinin tamamen mah völduğu cümlenin malûmudur.
Soğuk rneyvaları mahvetmekle kal mamış takriben % 40 - 7o 50 nisbe-tinde ağaçları da kasıp kavurmuş-tur.
Maddî zarar milyonlarla ifade e-dilemlyecek kadar büyüktür. Mai-1 şetmi sırf bu ziraat şubesi ile temin
Feniğe gelen telgraflar
İstanbul Cezaevinde mahpus bulunan Mümtaz Faik Fenik’e her taraftan teessür telgrafları gelmektedir. Bunlardan bazılarını aşağı koyuyoruz;
Bursa — Tevkifinizi duyan Bur-
sa Demokratlarının teessürlerini u- ________ . ........
laştırmaktan derin bir heyecan du- eden binlerce vatandaşın zararının yarım. Sevgi ve saygılar. | telâfisi yıllara vabeste bulunmakta
Demokrat Parti İl Başkanı I dır.
Sadettin Karacabey Binaenaleyh aşağıdaki hususatın
İzmir — Uğradığınız haksız mu- I Tarım ve Ticaret Bakanlıkları tara-ameleden solayı son derece teessür t ından sözlü olarak cevaplandırılma* duymaktayız. Adaletin en yakın | sini arz ve rica ederim.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de) h (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)

Kar yüzünden Vilâyetlerle irtibatı kesilen kaza ve köyler çok müşkül durumda Bütün kış devamlı surette yağan kar yüzünden yurdun bir çok yerlerinde münakale tamamiyle kesilmiş ve civar vilayetlerle irtibatı kesilen kaza ve köyler iaşelerini temin edemiyecek duruma düştükleri için açlıkla umumi mücadeleye girişmişlerdir.
Şehrimize gelen haberlere göre Çoruh Ç.H.P. İl İdare Kurulu Başkanı Bayındırlık Bakanlığına müracaat ederek vilayete bağlı köylerin yiyeceği kalmadığını açlık ve ıstıraplarının gittikçe arttığını Hopa Artvin yolunun açılmadığı taktirde de Murgul halkının açlıktan tama-mlylc kırılacağını bildirmiştir.
Bundan başka Şarkikarahisar Veremle Savaş Derneğinden İçişlerine yapılan müracaatta da aynen şöyle denilmektedir.
«Kuraklık yüzünden esasen geçim darlığı içinde bulunan ilçemiz halkı kışın ağır geçmekte olmasile daha i çok perişan duruma düşmüştür. Der , neğimizden bugüne kadar yardım

isteyen vatandaşların sayısi 900 ü aşmakta müracaatlar tevali etmektedir. İlçe adına yapılan müracaat-
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
Diyarbakır C.H.P. Başkanı Partiden istifa etmemiş
Dün Diyarbakır C. H. P. Başka-nından aşağıdaki telgrafı aldık:
«6 tarihli nüshanızda Halk Partisinden istifa ettiğime dair çıkan haber yalan ve uydurmadır. İnanımla bağlı bulunduğum C. H. P. den istifa şöyle dursun onun safından ayrılmayı bile memleket hizmetinden uzaklaşmak telâkki edenin. Keyfiyetin bu suretle tavzihini rica ederim.»
D. Bakır C. II. P. İl İdare Kurulu Bşk. Cahit Çubukçu
YEDEKÇİ uafiZatutzA.
Stop !
T icaret filomuzda çalışan
" gemiciler İngiliz kıyafetine gireceklermiş! Desenize... Artık Kadıköy vapurunda bile kaptanlar, kamarotlar, biletçiler hepsi birer Mister Cooni olacaklar!
Hem havacılarımız, polislerimiz Amerikan kılığına girmişken, gemicilerimiz neden şimdiye kadar geri kaldılar acaba? Havada ve karada Amerikan sak, hiç olmazsa denizde İngiliz olmamız dostluk nişanesi değil midir?
Fakat Türk kılığını kimler muhafaza edecek dersiniz?
Bana kalırsa şu seçim sırasında jandarma ile bekçilerin kıyafetine dokunmasalar iyi o-lur! Ne olsa, bunca yıllık göz âşinalığı var! — Yedekçinin YEDEĞİ
ZAT ER
9 ■ 3 - 1950
GÜN GEÇERKEN.
Bir dergi ve bir Şair
A daua'ııın, şiir ve edebiyata ilgi duyanların pek iyi tanıdığı bir Arif Nihat Asyası vardı. Adana'da tek başına bir fikir ve san’at varlığı yaratır, muhitinin gençlerine temiz heyecanlar aşı lirdi. Uslûplu nesirleri, heysiyetli makaleleri, duygulu şiirleri ile e* debiyatımızda kendine göre bir yer yapmış olan bu meslekdaşı a ramak, Adana’ya gelen benim, şüphesiz ilk İşim olacaktı. .Dağlar» adındaki şiiri Türkiye’nin u-ııutmadığını sayılı güzelliklerinden ve coşkunluklarından biridir.
Arif Nihat- Asya’yı Adana’da bulamadım. 18 - 20 yıldanberi yerleştiği, ev bark edindiği, artık yerlisi olduğu Arif Nihat Asyayı Adana’dan sürgün etmişler. Hem de tâ uzaklara... Edirneye. Simdi oradan, burada çıkan Kalem der gisine hasretli, sıla kokulu şiirler gönderiyor:
■ Hazır oldu bizim yükler Gö çünde gerek Yürükler - Kiiçülsüıı bacım küçülsün Bizi hor gören büyükler. Yaylası bildim inanın -Edirneyi Adana’nın - Damarlarımda buluştu - Suyu Tunca ile Sey-hanın».
Arif Nihat Asya, yazılarından ötürü muhalif sayılmış. Adananın iktidarını elinde tutanlardan şunun veya bunun, veya cümlesinin hoşuna gitmemiş. Tasını, tarağını toplatmışlar, zaten bir fakir öğretmen şairin nesi ola. Çeyrek aşıra yakın bir zaman oba, o-
“ZAFER,, Afganistan’da
i olduğunu sonraki yazılarımda anlatmaya çalışacağım.
Celâl Âbad
Aheste beste, çaylar içilip sohbet* ' 1er edilerek devam ettiğimiz oto-; büs yolculuğunun bizi pek yakında Âu.^a ulaştıracağını söyledi
) (Baş tarafı birinci de) rum da, develerin muttarit bir surette baş sallayışlarında bile sanki bu eski ve muhteşem devrin geçip ğitmiç olmasına bir ahuvph ediş
Arkadaşımla oldukça garip bir Celâl Âbad’a ulaştıracağım söyledi münakaşaya giriyoruz | ler. Bu şehir, yazı sıcak, kışı mute*
«Peki, o devir geçip gitti de, bu . dil geçen bir diyar. Çür&ü, şimal develer neden kaldı? diyorum. «Se- j rüzgârlarına karşı, sırtını, dünyanın nin gibilere hayal kaynağı olsun ( en büksek yaylâsı olan Pamir’e da-diye. diyor ve gülerek ilâve ediyor. I yamış. Belde, bol miktarda limon ve Her muhteşem denen devrin mutla- ; portakal yetiştiriyor. Çiçek hemen ka veresiye yediği bir şey vardır. ( hiç eksik değil. Kışın dizlere ’ "
Bu zimmet, gelecek nesillerin hesa*1 bina geçer...»
Develer, bu sefer de sanki -Doğru... Doğru...- der gibi başlarını sallıyorlar.
. --------------------_ kadar
kar içinde, gerek Başkent sokaklarında gerekse Celâl Abad’da satıcılar,' başlarında taşıdıkları sepetlerde zerren satıyorlar. Afganlılar çiçeğe çok meraklı. Tabiatın bu müstesna süsünü her mevsim temin e-debilmek için âdeta mücadele ediyorlar. Büyük şehirlerin manavlarında, meyvalar ve sebzelerle çiçekler koyun koyuna yatar. Maııav mıdır, yoksa çiçekçi dükkânı mıdır, farkedebilmek güçleşir. Burada, eski şarkın en güzel hususiyeti olarak, çiçek ve çiçek sevgisi var.
Celâl Âbad, yalnız büyük bir şe* ' hir olmak ve başkentin meyva ve sebzesini temin etmekle kalmıyor,
Çayhane, Afganlılann kahveha-1 in^isarıncJa bulundur
nesidir. Z.J_______ ____ğ. " nP 1Q K”‘ T"mr"a •1“
veçhile, burada çay içilir. Vaktile, Japonyaya dair okumuş olduğum bir kitapta da çayhane tâbiri çok geçiyordu. Bu iki ayrı âdet arasında bir münasebet olup olmayacağını tahkik etmek maksadile, Afganlı dostlarımızdan en âlimine yanaştım. Adamcağız gülümsedi ve «Zannetmiyorum, dedi... Zannetmiyorum, çünkü, Japonlar yeşil çay içiyorlar, halbuki biz...» ve elindeki kırınızı çay dolu bardağı kaldırıp hö-pür detti.
Bu delilin kuvveti karşısında pes etmek zorunda kaldım.
Çayhane bana çok enteresan bir şeyi tanıttı: Çıhar paye, ki mânası dört ayaklıya gelebilir. Bu, “bir nevi karyola., sedir gibi bir şey. İki bilek kalınlığında, bir buçuk metre kadar yükseklikte, halka halka yeşile kırmızıya boyanmış dört ayak ve içine iplerle gerilmiş bir hasır. Zevke göre, bir kişiliğinden üçü kişi alabilecek cesamette olanlarına kadar var. Yalnız, ortadaki hasır, ayaklara temelli raptedilmemiş de, iplerle tutturulmuş hasır esnedikçe, İpler sıkıştırılıyor. Bu suretle, gayet kullanış bir eşya bulunmuş Afganlılar bu çıharpayeler üzerinde oturuyor, yatıyor ve mezara götürülüyorlar. Çünkü cenazeler de bu kullanışlı eşya ile taşmıyor.

Otobüs arkadaşlarımız, nerede çay hane görürlerse inip bir keyif ediyorlar. Herkese hususî bir çaydan lık veriliyor. Usul, ilk fincanı şekerli, ondan sonrakileri şekersiz içmek. Tabiî bütün bu merasimi tamamlayabilmek için, gayet ağır yol alıyoruz. Bununla beraber, hayatımızdan şikâyetimiz yok. Zira bu tek katlı kahvehanelerde görülecek o kadar çok ve enteresan şey var ki, elimizdeki küçük amatör makineleri ile hepsinin fotoğrafını alabil -mek için çırpınıyoruz. Fakat, de -diğim gibi, amatörüz. Bu işi beceremiyoruz. Raflarda, sıra sıra dizil-Hjiş, çiçekli, allı morlu yüzlerce çaydanlık var. Fakat hemen hepsi sakat, çatlak. Hepsi buharalı sanat -karların tamirinden geçmiş. Afga-nistanda hâlâ yaşamakta olan müreffeh biı- sanat şubesi de bu Bu-haralıların ihya etmiş oldukları tabak tamiri işidir. Hiç kimse, kırılan tabak veya çanağını atmıyor. Tamir ettiriyor. Ve tamir de üsta* dane yapılıyor. Bunun neden böyle

Hava dayanılmıyacak kadar sı- ' cak, buna rağmen dağlar çiçek dolu. Bu nasıl iklim, bu nasıl tabiat? İnsanlar sıcaktan kuruma reddele-ı-ine gelirken, çiçeçkler oralı değil.
Küçük köylere uğruyoruz. Halk, otobüsün hemen her gün gelip geçmesine alışık. Teklifsiz ve korkusuz '' yaklaşıyor. Biz de mümkün olan 1 yakınlığı göstermeye çalışıyoruz. Ve çayhanelerde mola veriliyor.
e, «.ıganıııarııı «.anvena - ' ........... —
Adından da anlaşılacağı1 “,uğu nefl® bir meyva ile miiftehir:
■ Narenç adı verilen bu meyva, por-
takalla limon arası nefis bir lezzet te. Bunu bazı kimseler limon olarak, bazıları da portakal gibi kullanıyor lar.
Burada yalnız insanlar değil, tabiat da sonsuz bir müsamahaya ve anlayışa sahip.
Kâbil kapılarımla
Otobüs arkadaşlarımız olan AfganlIlar rahata çok düşkün insan -lar. Geceyi geçirmek için Celâl Â-bad’da kalmaya bir türlü razı olmadılar. Sebep de şu: İleride Sûru-bi oteli varmış. Lüks bir otelmiş. İlle oraya gidelim diye tutturdular. Bundan evvelki yazımda bahsettiğim Sürubi, hakikatin çok modern bir otele sahip, yalnız oraya giden yol korkulu. Celâl Âbad ile Kâbil arasındaki yolun tam ortasında bulunan bu yere ulaşabilmek için, vadide birbirine karışan bir kaç çayın uğultusunu bırakarak tepelere tırmanmak lâzım geliyor. Arabamız müthiş virajlar almakta. Bir taraf dağ, bir taraf uçurum. Yüzler-
yapılacak
Ankara Tıp Fakültesinin ananevi tıp bayramı 14 Martta yapılacaktır 14 Mart günü Dil - Tarih ve Coğraf ■ ya Fakültesinde büyük bir tören ya | j. I pılacak ve Fakülte dekanı Nusret ' j. Şakir Dirisu bir konuşma yapacak- I tır. Dekanın konuşmasını müteakip faülte dernek başkanı Hayri Kula- | : balık da öğrenciler adına bir söylev verecektir.
O günün akşamı Ankara Palas salonlarında ananevi bayram münasebetiyle bir balo verilecektir.
Kadın müptelâsı oğluna büyü yaptırmış
Mehmet Okur isminde bir hoca ü-__ ___..... ,--- füıükçülük etmekten sanık olarak yuılandığı Kalem dergisini bura yakalanıp adalete teslim edilmiş o-da İş Bankası memurlarından bir fadan da yapılan ilk tahkikatı mü-genç çıkanyormuş. Fakat günün teakip tutuklar evine gönderil rniş-birlnde banka, masum bir fikir ve ‘ “
san’at dergisi yayınlamak hürriyetini, tâ Aııkarada Genel Müdürlüğünde idare heyeti toplayarak aldığı bir kararla bu memurun e-liııden almış. Hiç bir kanunî müeyyidesi, hiç bir hakkı yok. Ama nasıl anlatırsınız, hattâ nedir, ne diyebilirsiniz?
iste size bu memleketteki söz de hürlyete ait bir küçük, Adanalı misal. Adana’nın .biricik fikir ve saıı'at dergisine banka vasıtasiylc baskı yapılıyor. Esasen, yazıcılarından biri, emektar bir öğretmen ve değerli bir şair de o dergiye şiirlerini bir çeşit . Soğıık sürgünden göndermektedir. Vann, siz buna :Hürriyet, deyin...
Me • De
cak edindiği Adanadan Aarif Nihayet Asya'yı götürmüşler.
Bu memleketin lıer karış toprağı vatanını sevene hangi kıyı bucakta olursa olsun aynı tadı verir. Mesele o değil. İnsanın gücüne giden şey uamuskâr, fikir ve kalem erbabına hâlâ çektirilmek-te devam edilen çileler, yapılmakta olan mânevi İşkencelerdir. Sonra da bunun adı «memlekette fikir hürriyeti var» oluyor.
Oysa kİ, garip, için için işleyen bir baskı mekanizması meselâ bir banka çarkına değin nüfuz etmiş tir. Arif Nihat Asya’nın yukarıya iki kıt’asını aldığım şiirinin ya-
— Tahkikat esnasında bunu sjjy İtmemiş mi?
— İşe karışmaktan çekindiği için şahitliğe gitmemiş.
— Bu AvrupalIlar hiç bir zaman iyi bir vatandaş olamıya-caklar. Gidip bildiklerini söylemek vazLfesiydi.
Cooler başını kadehine doğru hüzünle eğdi.
— Bu kaza denen şey, tuhaf bir şey Mr. Martins, dedi, iki ifade birbirini tutsun imkânı yok. Bakın, meselâ, Mr. Kurtz’la ben de bazı noktalarda mutabık kalamadık. Hadise öyle bir şimşek süratiyle oldu ki, bütün teferru-atlyle görmeğe imkân yok; ansızın bir: güm, trak. Sonra sizden iğne ipliğe kadar soruyorlar. Kaa-bil mİ? Bana öyle geliyor ki, sizin adamcağız da önce görebildikleriyle, sonra gördüklerini bir birine karıştırıyor. Dört kişinin birini ötekinden ayırt edemiyecek durumda her lıalde.
— Nasıl dört kişi?
— Yani Harry dahil. Başka ne görmüş, Mr. Martins?
— Mühim bir şey yok. Yalnız Harry’nin eve kaldırılmadan evvel öldüğünü söyledi.
— Yanlış. Can çekişir vaziyette
Tıb Bayramı
14 Martta
MES’ELELER
Seçimlerin arifesinde
i
lir. Sanığa isnat edilen suç şudur: Hüsniye isminde bir kadının Ali ismindeki oğlu kadınlara müptelâ ■ olduğundan bundaıı kurtulması için annesi, Mehmet Okur ismindeki bu hocayı bulmuş ve oğlunun bu hare* ıa . ketlerinden vazgeçmesi için büyü le ' yapmasını istemiştir. Mehmet Okur kadının bu arzusunu yapmış ve karşılığında 15 lira almıştır. Üfürükçünün muhakemesine yakında başlana çaktır.
Kaynar su ile haşlanmış
İsmetpaşa mahallesinde oturan seyyar posta memuru Mehmet Otlunun sekiz aylık oğlu Ömer evin sedirinde oynarken düşerek sobaya çarpma neticesinde kaynar suyun dökülmesi üzerine bacaklarından yanmış ve hastaneye kaldırılmıştır.
İlkokullarda B. C. G. Verem aşısı tatbik edilecek
Ankara Veremle Savaş Derneği 7 Mart 1950 tarihinden itibaren Ankara İlkokullarında B. C. G. Verem aşısı tatbikatına hazırlım olmak ü-zere tüberkülin (Pirquet) taamülü yapmağa başlamıştır.
Her sabah. saat 9 dan itibaren on beş ekip evvelce hazırlanan prog ram gereğince İlkokullarda aşıya devam edecektir.
Dernek tarafından verilen bilgiye göre tüberkülin aşı tatbik edile* ce.deri, edilmiyeceklerden tefrike yarayan bir muayene metodudur. Bu muayene neticesi müspet zuhur edenlere aşı tatbik edilmiyecektir. Bu muayene sonucu menfi çıkanlar içerisinde velilerince aşı tatbikine muvafakat edilmiş bulunanlara aşı tatbik edilecektir.
Memnuniyetle anlaşıldığına göre Ankara ilkokullarında bu aşının tatbikine muvafakat eden velilerin yekûnu % 80 nin üstündedir.
Derneğin şimdiye kadar yaptığı taramalar sonunda Ankara İlkokullarında faal tüberküloz miktarı % 2 — 4 arasında olduğu görülmüştür. Aşının bütün dünyadaki tatbikatından alınan sonuçlara göre a- . şısı tutanlarda verem vukuatı çok azalmakta, verem ölümleri de görül memektedir. |
Yapılan aşıların tutup tutmadığının aşıdan sekiz hafta sonra yeniden tüberkülin reaksiyonu ile kontrol edilmesi lâzımdır.
Ankara Hıfzıssıhha Enstitüsü, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ı Verem Mücadele Dispanseri, Ankara Veremle Savaş Derneği Merkez Dispanserinde de müracaat edenlere aşı tatbikatına devam edilmektedir. |
Doğumevi Nisaiye ve Çocuk Kli-nıklerinde de münferit olarak aşı yapılmaktadır.
Ankara’da şimdiye kadar bu şekilde iki bin kadar vatandım aşıları yapılmıştır.
ce metre derinliklerde akan suların sesi ve nihayet yavaş yavaş basmaya başlayan karanlık insana kasvet veriyor. .
Şoför, sarığını çıkarmış, onun yerine bir garip başlık giymiş. Arada sırada içeriye sesleniyor. Ne dedi-1 ğini anlıyamıyoruz. Anladığımız bir şey varsa, havanın buz kesilmiş olmasıdır. 1
idi. Neyse, ha öyle olmuş, ha boy le; arada büyük bir değişiklik yok. Bardağınızı bir daha doldu rayım Mr. Martins!
— Hayır, mersi. Kâfi ereeede içtim.
— Siz bilirsiniz. Beu bir iki yudum daha içerim. Arkadaşınızı çok severdim, Mr Martins, onun için şimdi bahsini tazelemek ba »a .pek acı geliyor.
Martins:
— O halde, bir parça koyun, sizi yalnız bırakmayın, dedi, sonra: Anııa Schmidt’i tanıyor musunuz, diye sordu ve viskisinden bir yu dum aldı.
— Harry’nin ahbabı? Evet, bir dafa rastladım, o kadar. Bir nüfus tezkeresi işi vardı; Harry benden rica etmişti. Gerçi bu işleri size anlatmam doğru değil, bir yabancısınız nihayet, değil mİ? fakat bazı prensipler İster iste-
C eçimlere çok yaklaşmış bulunuyoruz. Bir kaç ay sonraki büyük günün muhtemel neticeleri memleket umumî efkârını şiddetle meşgul etmekte, iktidar ve muhalefet saflarında hararetli hazırlıklar yapımlaktadır.
Mu.cadele zahiren bir çok parti arasında olacaktır. Fakat hakikatte karşı karşıya bulunan C. H. P. ile millet çoğunluğunun arzu ve temayüllerine tercüman olduğunda hiç şüphe bulunmıyan Demokrat Par-ti’dir.
Seçim neticelerini isabetli bir şekilde tahmin edebilmek İçin bu iki partinin bugünkü durumlarını kısa-
21 Nisan
İkramiye çekilişi Çocuk Hesaplarına tahsis edilmiştir.
31 Mart
akşamına kadar Bankamızda açılacak en az 50 lira bakiydi Çocuk Hesapları bu çekilişten faydalanırlar.
150 Hra bakiyeli Çocuk Hesapları diğer ikramiye çekilişlerine de katılırlar.
Türkiye İş Bankası
(390)
Mükemmel olması için hiç bir fedakârlıktan kaçınılmıyan..
Fenerliler Balosu
Eskişehir sel felâket, doloyısile 25 Mart 1950 ye bırakı'mışfıı
«Pavyon Baloya aittir»
Davetiyeler: Klüp lokalinden, Süreyya pavyonu, Ankara Palas ve Yeni Birke'den temin olunabilir.
Ankarada yalnız ve yalnız sermayesinden aşağı büyük satış ÜLKÜ Mağazasında
Olduğunu herkes bilmektedir. Kanuni satış müddetimiz pek yakında biteceğinden bu büyük fırsatı kaçırmamanızı hatırlatırız.
Bugünkü çeşitlerimiz dahi büyük üstünlük temin etmektedir f T I 12 İT IVİ 54-Fiyatlar baş döndürür. Telefon) 15186 iLftı mağazası
Ürgüp Nüfus Memurluğundan al-1 dığım Nüfus Cüzdanımı ve harp sanayi kıtasından aldığım askerlik tezkeremi kaybettim. Yenisini a-lacağımdan eskilerinin hükmü yoktur.
Ordonatı» ana tamirhanesinde
. Mustafa Erdoğan
r—— ÜLKÜ Mağazasından
Sayın Müşterilerimize
— 20 —
mez zorlanır. İnsanlık ta bir vazifedir.
— Neydi mesele?
— Kız Macar. Rivayete göre, babası Nazi imiş. Rusların kendisini yakalayıp götürmesinden deh şetli surette korkuyordu.
— Niçin götürüyorlar?...
— Hüviyet vesikası muntazam olmadığı için.
— Harry tarafından kendisine para götürmüşsünüz, öyle mi?
— Evet, evet, balısetmiyclim bundan. Kendisi mi söyledi.
Bu esnada telefon çaldı. Cooler, içkisini son yudumuna kadar içtikten sonra telefonu açtı:
— Allo, dedi. Evet, Cooler.
Ahize kulağında, yüzünde izti-raplı bir sabır İfadesiyle oturdu. Telefonun öbür ucundaki ses, ince bir yankı halinde salona ka-
J—"1 1 Yazan. ... ■
I Samed Ağaoğlu |
ca gözden geçirmekte fayda var- ' dır. Yalnız bundan evvel çok esaslı bir noktaya işaret etmek icabe-der: )
940 seçimlerinde Halk Partisi ile- ' tidarının gösterdiği zihniyet, kullandığı metod ve takip ettiği pollti- I ka yapacağımız bu karşılaştırmanın tamamen dışında kalacaktır. O kanaatteyiz ki Halk Partisi, samimî I olsun veya olmasın, artık 21 Temmuz seçimlerindeki şartlaıiyle se- I çim mücadelesine atılamaz. Ara-dan geçen dört sene Türk milleti için çok kıymetli tecrübelerle, çok esaslı derslerle doludur. Bu tecrübeler, bu dersler bizzat Halk Partisi için de faydalı olmuştur; Halk Partisi de cebir, tahakküm, fesat yollariyle’vatandaş reylerine hâkim olma imkânının kalmadığını her halde çok iyi anlamış bulunuyor! | Bunun aksi, akıl, vicdan, basiret ve ' vatanseverlikle izah edilemez. I
Bu noktaya böylece işaret ettikten sonra iki partinin karşılıklı durumlarını tesbit etmeğe çalışalım) |
Demokrat Partinin birinci büyük kuvvetini temsil ettiği ana fikir teşkil etmektedir. Bu, memlekette hür vatandaş reyine dayanan, vatadaş hak ve hürriyetlerini muhafaza etmekle mükellef, Demokratik bir i- ı dare kurulması fikridir.
Sebep ve zaruretleri üzerinde münakaşa etmeden itiraf etmek lâ-zımgelir ki, Halk Partisi iktidarının devamı müddetince, bu fikir daima sönük kalmış, bütün hakların ınenbaı olan, mutlak ve kayıtsız şartsız bir devlet otoritesi fikri millî hayatın her cephesine hâkim olmuştur.
Bir zamanlar Halk Partisi programında yer alan bu devlet telâkkisi, Demokrat Parti kurulduktan sonra programdan çıkarıldı. Fakat bu değişmenin dimağ ve kalplere kadar nüfuz ettiğini iddia etmek güçtür. Uzun zaman hüküm sürmüş bir zihniyetin kolay kolay
"mbB. c. G. Verem Aşısı
Tatbikatına Ankara Veremle Savaş Derneği 1 No. lu Dispanserinde devam edilmektedir. .
Aşı yaptırmak istiyenlerln her "gün saat 9-13 arasında müracaat etmeleri rica olunur.
Memurlar Kooperatifi arkasında Adres: Ankara Veremle Savaş Derneği merkez binası
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
Evvelce ilân edildiği veçhile, bazı müsabıklar tarafından sorulan sualler cevaplandırılarak bütün müsabıklar için hazırlanmıştır.
Arzu edenler bu ek izahları Ankara merkezimizle İstanbul ve İzmir şubelerimizden alabilirler. (1364) - (138)
dar süzülüyordu. Sonra Cooler: • Evet, dedi. Evet»
Gözleri Martins’in yüzüne takıldı, fakat, ziyaretçisinden çok ötelerde bir yere bakar gibiydi, sanki düz, yorgun, merhamet do lu bakışları bir ummanın sonsuz luğu üzerinden namütenahilikle re aşıyordu.
Bir tebrik tonuyla ilkin: «çok, çok iyi etmişsiniz» dedi, sonra biraz sinirli bir tavır takındı: «E, evet, anlaşıldı, bırakılacak, söz verdim, güle güle» dedi.
Ahizeyi yerine koydu, elini yor gun bir hareketle alnından geçirdi. Yapacak bir İşini hatırlanır ya çaçlışır gibiydi. Martins:
— Polis’in bahsettiği o İş hak-kmda biı- bildiğiniz var mı? diye sordu.
— Hangi iş, affedersiniz?
— Emniyet, Harry’nin karaborsa kaçakçılığı yaptığmı iddia
bırakılamıyacagı aşikâr bir keyfiyettir.
Demokrat Partinin ikinci büyük kuvvetini memleketin en uzak kö-
şelerine kadar teşkilâtını tamamlamış. kadrolarını sıklaştırmış olması teşkil etmektedir. Bu teşkilât dört senedenberi, maruz kaldığı çeşitli tazyiklere rağmen, durmadan inkişaf etmiş ve sayısı bir kaç milyonu geçen kayıtlı üye ile seçim mücadelesine hazırlanmış bulunuyor.
Halk Partisi teşkilâtına gelince, her yerde nihayet, menfaatlerini iktidara bağlamış mahdut ibr kaç kişinin vücude getirdikleri küçük topluluklardan ibaret kalmştir.
Demokrat Partinin üçüncü büyük kuvveti, milletin sinesinden doğmuş bir teşekkül olmasındadır. Kurulduğu günden daha altı ay sonra memleketin her tarafında on
□inlerce vatandaşın saflarına katıl-
dığı Demokrat Parti bütün fikir ilhamını milletin arzularından, ihti-
yaçlarından ve şartlarından almıştır.
Halbuki Halk Partisi, bir avuç insanın eseri olarak meydana gelmiş, bir parti olarak değil, bir hükümet uzvu olarak kurulmuştur.
Bunun içindir ki, iktidarsız bir Halk Partisi tasavvuru, bu parti idarecilerinden ve mensuplarından bir kısmının havsalalarına tam olarak
sığmaktan henüz hayli uzaktır.
Nihayet, Demokrat Partinin dördüncü büyük kuvvetini, büyük kısmı yeni adamlardan, memleket için yeni simalardan mürekBbp bir siyasî taazzuv olmasında aramalıyız!
Yepyeni ve kuvvetli vatandaşlar bu parti saflarında, memleket, devlet ve millet meseleleri ile alâkalanmışlar, millî mukadderatı yürütmek mes’uliyetini deriuhte etmeğe hazırlanmışlardır.
Bunun içindir ki Demokrat Parti istikbali kavrayan bir teşekkül olmuştur.
İşte sadece bu saydığımız şartlara bakarak, önümüzdeki seçimleri Demokrat Partinin kazanmasını
beklemek kadar tabiî bir şey olmadığını söylemekle hata etmiş olmayız!
ediyor.
— Ooo, katiyen, dedi Cooler, hayır. İmkânı yok. Harry, vazife ve ahlâk duygusu gelişken bir adamdı.
— Fakat Kurtz buna ihtimal verir gibi bir tavır takındı.
Cooler:
— Kurtz, bir Anglo-Sakson haleti ruhiyesinden anlıyabiiecek adam değildir. Diye oevnp verdi.
IX
Martins, kanal boyunca uza nan bir yola çıktığı zaman orta lık kararıyordu. Karşı kıyıda yarı harabe halinde Diyana banyolarının bulunduğu yerler görü nüyordu. Daha Ötelerde yıkık dö kük evlerin üzerinden doğru Pra ter’in Büyük Çarkı göze çarpıyordu. Orası, boz renkli nehrin ö biir tarafı, ikinci Rus işgal bölgesi içindeydi. Saint-Etienne klişesinin sivri külahı, iç kalenin üzerinden doğru göğe fışkırmıştı. Martins, Kartnerstasse'ye doğ ru çıkarken kapısı ışıklar içinde bir askerî karakol önünden geçti; dört kişilik karma devrlye-lerden biri cin arabalarına biniyordu. Rus askeri şoförün yanında yer aldı. (Demek kİ devriye (Devamı var)
PULSUZ İSTİDA
Kimi aldatıyoruz?
£ cefakeş Türk milleti, yeni bir felâketi» karşılaşmış bulun maktadır. Şimdiden binlerce ev yıkılmış ve buralarda oturan Eşklşe-hirli vatandaşlarımız, hemen hemen çırılçıplak ortalıkta kalmışlardır. Resmî haberlere bakılacak olursa, bilhassa Bayındırlık Bakanının sözleri, dinlenecek olursa, her şey olmuş, bitmiştir. Ve karnı aç, sırtı ç-ıplak kimse kalmamıştır.
Bizde zaten beyledir. Her işin resmi tarafı gayet düzgün ve pürüzsüzdür. Fakat, bizimkilerin yani, gazeteci arkadaşların, müttefi-kan bildirdiklerine göre, elde para, yiyecek olduğu halde teşkilât sizlik yüzünden, açıkla kalan vatandaşlar, dün akşamdanberi yüzer gram ekmekten gayri bir şey ylyememlşler ve felâketlerinin üs-tüne, açlık, tuz biber ekmiştir.
Muhterem Bayındırlık Bakanı, Şevket Adalan, dün Mecliste, böy-| le konuşmuş ve her şeyin düzgün I olduğunu’ bildirmiş ve bu gibi fe-| iâketleri propaganda vesilesi yapmanın doğru olmadığını anlatmış...
Anlatır ya... Diyeceksiniz, Bakanlarımız yalnız, devletten har-clarh alıp şehirlerde, kazalarda parti propagandası yapacak de-ğiler ya... Biraz da Meclis kürsüsünden yapsınlar... Fakat, Muhterem Bakanımıza, maalesef hatır latalım ki, bu felâket, iktidarın^ su işlerinde takip etmekte olduğu* yanlış ve sakat politikanın, hazin bir neticesidir.
Uzun senelerdenberi, hep reklâm faslından inşaata kıymet verilmiş, memleketin huzurunu kaçıracağı, halkı perişanlığa sürükleyeceği muhakkak olan, işler İhmal edilmiştir.
Porsuk barajı yapılmış, çeşitli, bol lügati! uzun nutuklarla her şeyin olun bittiği anlaşılmış fakat, bu barajın kıymetini meydana koyacak, yani vazifesini görebilecek hale getirilmesi için lüzumlu olan, kanalların yapılması, civardaki San su ve diğer dere ve ırmakların düzeltilmesi sonraya bırakılmıştır. Çünkü, elde bütün tahsisat, Eskişehire harcanır ve bitirilirse sempati toplamak ve seçmenlerin gözüne girebilmek için diğer vilâyetlere bir şey kalmıyacağı düşünülmüştür.
İşte bu düşünceler saikasiyle ve elde para nisbetinde bölüm, pürçük işlere girişilmiş, hem bir şey yapılmamış, hem de .v.-»p»m^İ-* İşe yaramamışfar. --
jvutuk, beyanat, tekzip her şey çok .şükür yolunda, fakat hakikatler ve hâdiesler de ıneydar-*1^ dır. -
İçimiz yana yana, söylüyoruz, bu felâket sebebiyle iktidar tenkit edilmezse, ne zaman edilecektir? Dizleri rakamlar, beyanat, değil, ancak müsbet işler tekzip ede bilir.
_ O da meydanda olmayınca, gerisini vann kendiniz düşünün!
Nasrettin Hocanın dediği gibi:1 Gören Allah için söylesin!
Hikmet YAZICIOĞLU
Korkutmak için tabanca ile ateş etmiş ismetpaşa mahallesinde oturan mimar Akif Koparan adındaki bir şahıs saat 23.30 da eve gelen eşi Pakize Koparanla aralarında çıkan münakagada karısını korkutmak kasti ile havaya beş el silâh atmış ve hamile bulunan eşi silâh seslerinden çok korktuğundan hastalanmış ve derhal hastaneye kaldırıl • maştır.
Akif Koparanın kullanmış olduğu tabanca ve boş kovanlar ele geçirde ıek adalete teslim edilmiştir.
Değirmen Son ihalesi
Etimesğuttaki Büyük değirmenin yan hissesi 11 Mart 950 günü saat 10 da Ankara icra satıj
memurluğunda
artırma sure-
tiyle son İhalesi yapılacağı ilân
olunur.
(«6)
BAHÇELİEYTER BÜYÜK FİDANLIĞA NAZIR
SATILIK ARSA
Çiftlik asfaltı üzerinde Bü yük Fidanlığa karşı cephe 22, derinlik 38, elektrik, su, telefon, havagazı ve kanalizasyon tesisleri bu lunan 2617 ada 11 parselde 852 met re arsa. Müracaat Tel: 14067 Eğe Bir liği Ticaretevi, Adliye civarı Şeker çiler sokak No. 24
J TAKVİM |__
Hicri 1369 — C. Evvel: 20
Rumiı 1365 — Şubat: 24
9 MART 1950 PERŞEMBE
Vasati Ezani
Sabah öfcle İkindi Akaanı Yatsı imsak
6.22
12.25
15.41
18.00
19.38
9.81
12.00
1.30
10.35
1950
•Ya J | | K W|| i n hJ S pJ ■ Y 1 I S ■ • 1 ■] ■ 1 3H *4 * J

General Groves'e göre
Ne konuşacaklar? Rusya 1970 den
İ I Çler toplantısı fikri, ortaya a-| W tıldığı gündenberi, türlü renk değiştirerek bugüne kadar zihinleri işgale devam etmektedir. Atom e-nerjisinin kontrolü ve umumiyetle dünya meselelerini konuşmak üzere üç büyük devletin Başkanla» yahut Dışişleri Bakanları buluşacaklar mıdır? Ne zaman? Ne şartlar dahilinde? Mister Churchill’in seçim gayretiyle ortaya atmış olduğu bu fikir, maalesef Amerikada beklendiğinden büyük akisler uyandırmış ve Rusya ile başbaşa müzakerede bulunma temayülleri, muhtelif beyanlarla epey kuvvetlenmiştir. Bugün de, Londra’da Fransız Dışişleri Bakanı Schuman ile İngiliz Dışişleri Bakanı Bevin aynı meseleyi incelemekte, daha doğrusu böyle bir toplantıya zemin hazırlamaktadırlar. Konuşmaların umumî seyrinden şimdiye kadar anlaşıldığına göre, evvelâ Bruxelles anlaşmasını imzalamış olan devletlerin ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin toplantısından sonra, üçlü konferans aktedilecektir. Bidayette düpedüz bir üçlü konferans halinde ortaya atılan teşebbüsün, şimdi şu veya bu pakta dahil memleketlerin mümessilleri tarafından yapılacak veya yapılması muhtemel toplanmalarla iyi kötü Miletlerarası bir kisveye büründürülmek istendiği anlaşılıyor.
Bu arada, Londra görüşmelerinin başka hedefler de takip ettiğini i-şaretlemek lâzımdır. Londra, tıpkı bundan elli yıl kadar evvel Almanya ile darılıp Fransa ile «samimî anlaşma., vı aktettiği zamanlardaki gibi, bugün de Avrupa kıt'ası üzerindeki komşusuna yanaşmaktadır. Fakat, bu sefer ortaya yepyeni bir unsur girmiştir. O da Amerikadır. Bevin ile Schuman’ın, Fransız -Sarre anlaşmasını ve Almanyanın Avrupa konseyi muvacehesindeki durumunu da incelemiş olmalan bunu göstermektedir. Zira, Londra müzakereleri cereyan ederken, Almanya, Sarre’da konseye dahil ol -duğu takdirde Almanya’nın iştirakten istinkâf edeceğini tehdit yollu bil dirmiştir.
Bundan başka, İngiltere ile Fran-sanın diğer müşterek meseleleri de vardır. Bunların başında Güney Doğu Asya’da komünizmi durdurabilmek ve bilhassa Hindiçînideki durumu tayin ötmek de vardır. Çünkü, komüiyst Çini tanıyan İngiltere ile, komünist Çin tarafından tanınmış Ho Şi Minh hükümetine savaş açmış bulunan Fransa, bu bölgede hayli garip münasebetler idame etmektedirler.
Bütün bunlar gözönünde tutulacak olursa, Londra müzakerelerinde üçlü toplantının en son plânda bahis mevzuu edileceği ve bunun, zahirî bir sebep olduğu kanaatine varılabilir. Zira İngiltere ve Fransa-nın kıt’a üzerinde o kadar çok işleri vardır ve Sovyetlerle Amerikalılar arasında cereyan etmesi mümkün görülen müzakerelerin mevzu-iyle o kadar az alâkalılardır ki, meselenin kendilerini asla ilgilendir-miyeceği düşünülebilir. Hususiyle ki, Amerika ile Sovyet Rusyanın, lâf olsun diye İngilterenin de kabul edileceği müzakerelerinde, varılacak kararlar Fransızlarla İngilizle-rin bir çok menfaatlerini haleldar edebilir.
Binaenaleyh, biz, eğer bir üçlü toplantı olacaksa, bunun Londrada hazırlanabileceğine kani bulunmuyoruz. Aksine, diyebiliriz ki, Londra konuşmaları, Birleşmiş - Milletler çerçevesi dışında vaki olabilecek ve şimdiden bilinmiyen neticeler doğurabilecek olan böyle bir anlaşmayı önlemeğe matuftur.
Mücahit TOPALAK
evel harbedemez
Bununla beraber Amerikalılar hazırlığa devam ediyor
Clevland, 8 (a.a.) — Harb içinde bombanın imal edilip edilemiyece-atom bombası imal eden tesislerin s-*' güvenliğini teminle vazifeli olan general Leslie Groves dün akşam beyanatta bulunarak demiştir ki:
Sovyet Rusy.a 1970 senesinden evvel harb açamıyacaktır. Eğer Rusya’nın 1960 dan önce harbedebile-ceğine inansaydım Amerikan ordusundaki en genç general olduğum halde 1948 senesinde istifamı vermez dim.
Bundan sonra hidrojen bombasından bahseden general, böyle bir
I
ğiıii bilmediğini söylemiştir. I
Brüksel, 8 (a.a.) — Belçika Dış' İşleri Bakanı Paul Van Zeeland’ın' dün bildirdiğine göre Vaşingtonda görüşmeler yapılırken Belçika Kon ', gosundan Birleşik Amerika fabrika- i larına uranium cevheri gönderilme- (! sine fasılasız devam edilmektedir, i Moskova, 8 (a.a.) — Minsh seçim ; bölgesinde verdiği seçim nutkunda Mareşal Voroşilof, Rusya’nın atom bombasına malik bulunduğunu yeniden teyid etmiştir.
Msclis köşesi;
DAVET

İstim arkadon gelecek I
E skişehirdc Porsuk çayı ■■ yine taştı. Binlerce aile perişan!.. Milyonlarca servet, hâk ile yeksan! Nedense başka memleketlerde feyiz ve bereket o-lan akar sular, bizde felâket kaynağıdır! Allaha şükür! Başımızda Nil gibi bir belâ yok!
Ama üzülmeyin! Artık Mar-şal yardımiyle Ibu kırk yıllık derdin de çaresi bulunacakmış!
Halbuki, şimdiye kadar Kızılay’ın her seylâba sarfettiği yüz binler bir araya getirilseydi bu iş çoktan halledilirdi!
Fakat o zaman da Kızılay, yardım elini kimlere uzatacaktı? — A. F.
Dünya Basınından Hulâsalar
_„ 8/3/950 __
Fransız basını :
HER GÜN BİR HÂDİSE:
Atom kokteyli ile nasıl iyi oldum?..
Genç bir bayan, elinde parafinli
bir çanakla beni bekliyordu
Almanyada karışıklık tehlikesi
Almanlar fabrikaların sökülmesine mani oluyorlar
Londra Radyosu 8/3 (Basın - Yayın) — Alman işçileri dün de, Harman Göring Çelik fabrikalarının sö külmesine karşı gösterilerde bulun muşlardır. Bu işçiler dün, kargaşalıklara mani olmak için fabrikalara gönderilen İngiliz zırhlı arabalarını taşlamışlardır.
İngiltere’nin sek Komiseri --------
Almanyanın, Herman Göring fabrikalarının sökülmesine karşı şiddetli ve nizamsız protestolarda bulunmakla sadece kendilerine zarar getirdiklerini söylemiştir.
Robertson, sökülecek aletlerin listesine dahil bazı makinelerin yerinde bırakılması için Almanların yaptıkları teklifleri müsait karşılı-yacağını bildirmiş, fakat halk sükûnetle hareket etmediği takdirde her hangi bir uzlaşmıya yanaşmı-yacağını ilâve etmiştir.
Diğer -Taraftan General Robertson Polonya hükümetinin 400 bin Alman’ı memleketten çıkarmıya başladığını söylemiş ve bu hareketi, Batı Almanya’nın iktisadiyatını baltalamak için yapılmış bir teşebbüs olarak vasıflandırmıştır.
Almanya’daki Yük-General Robertson,
Yine Diplomot kovmak modan
Ajdalet Komisyonu:
Af Kanunu tasarısını görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Dilekçe Komisyonu?
Bugün saat 10 da;
İçişleri Komisyonu:
Devlet memurları aylıklarının tevhit ve teadülüne dair olan 3656 sayılı kanuna bağlı (1) sayılı cetvelin Emniyet Genel Müdürlüğü kısmında değişiklik yapılmasına ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilât Kanununun 14 üncü maddesinin kaldırıl masına dair kanun tasarısını görüşmek üzere bugün saat 15 de;
Millî Savunma Komisyonu:
Urfa milletvekili Vasfi Gerger’in subaylar heyetine mahsus Terfi Kanununun 8 inci maddesinin değiştirilmesi hakkındaki kanun teklifini görüşmek üzere 10/3/1950 Cuma günü saat 10 da;
I ve IV numaralı geçici dilekçe komisyonları:
Bugün saat 10 da geçici dilekçe komisyonunda;
VII numaralı geçici dilekçe komisyonu ı
Bugün saat 10 da kitaplık iç salonunda;
VIII numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün saat 10 da Maliye Komisyonunda toplanacaklardır.
ARTIK yataktan çıkamıyor ve çektiğim azaptan kurtulmayı yalnız ölümden bekliyordum. Şimdi ise, ancak bir buçuk yıl sonra, kendimi eskisinden daha iyi his sediyorum. Mesleğimde tam enerji ile çalışıyor, yaşama gücümle şevkimin atom kuvvetiyle arttığını seziyorum. Halbuki atom bombası icat edilmemiş olsaydı şimdi çoktan toprak altında olacaktım. O kadar radioaktif ilâç yuttum ki, ömrüm oldukça ışın enerjisi saçacağım! Sanki küçük bir evde değil de, muazzam bir Zyklotron içinde oturu yormuş gibiyim... Bazı kere radyoak tifliğim büsbütün artıyor. Geceleri fosfor misali parlamıyorum ama, bir atom kokteyli içtiğimde «Geiger» sayacını çatırdatıyorum. içtikten 'birkaç gün sonra bile genç insanlar için tehlikeliyim, çünkü yanıma sokulurlarsa onları kısırlaştırabil! rim!
Hastalığım başladığında 55 yaşında ve görünüşe göre sağlam bir adamdım. Kucağımda birşeyle kilere inerken ayağım kaydı ve merdivenden aşağı yuvarlandım. Sırtımı sivri • bir yere çarpmış olmalıyım ki, bel kemiğimde şiddetli bir ağrı hissettim ve ertesi gün yatağımdan kalkamadım. Karımın, sonra da çağırdığımız doktorun masajla ve sıcakla yaptıkları tedaviden hayır gelmiyordu. Halim gittikçe berbatlaştığından röntgen fotoğrafları çekildi. Cama bakan doktor hayretten donakaldı: «On ikinci fıkra tuz-buz olmuş azizim!» dedi. Beni çelik ve deriden yapılmış bir nevi zırh içine koydular, fakat ıstırabım arttı, eksilmedi.
Meşhur bir ortopedi doktoru ront gen tedavisi tavsiye etti; fakat iki hafta geçmeden röntgen kliniğinden geri yollandım. Anlaşılan halim ü-mitsiz sayılıyordu.
aktif tehlike, yazılı bir odada beş şerli olduğu anlaşılmıştı. İkinci a-gün yalnız bıraktılar. Yanıma yal- meliyat geç kalmış olduğu için kan nız en yaşlı hemşireler girip çıka* ser vücuduma yayılmış; hastalıklı biliyor, onlar da işlerini bitirir bi- hücreler kandan geçerek söz konu-tirmez dışarı fırlıyorlardı. Bu kok-' su olan on ikinci fıkraya toplan-teyli içen bazı hastalar dehşetli su-' mış imiş. İşte bu hal 1947 noelin-şarlar, korkunç boğaz ağrısı duyar-' de merdivenden düştüğüm zaman lar, yahut başka türlü kötü ağrılar) kemiğin ufalanmasına kâfi gelmiş-çekerlermiş. Ben bu çeşit acılar ti. duymadıktan başka, kendi ağrılarım ]______________
da şaşılacak bir hızla azalıyordu, olması birkaç ____________ _________
Çok geçmeden parçalanmış belke- bağlı idi. Tükrük bezi hücreleri i-miği fıkrasına metelik vermez ve „ _2_, ,__________________
tekerlekli sandalyamla koridorları duğu kadar düşkündür. İyodun rad-arşınlar oldum. Kasım ayında üçün 1 yoaktif olup olmadığı da hücrelerin cü kokteylimi aldığımda artık hiç! umurunda değilir. Fakat iyod kuv-acı duymuyor, hattâ biraz yüriiye- ................*
biliyordum. Ay sonunda ise kardeşimle «Thankswing Day. oyunu oynamama bile müsaade edildi. Ancak 15 yaşındaki yeğenimi yanıma yaklaştırmamam tenbih edildi. A-ralık ayının ortasında içtiğim dördüncü kokteylden sonra noel bayramını ailemin yanında kutlamama bile izin çıktı.
Ocak ayında içtiğim beşinci kokteylden sonra sakınmadan yürüdüğüm gibi, ağırlığım da on kilo artmıştı. Nihayet sıkıcı alçı korsasın-dan da kurtuldum ve sadece gündüzleri kullandığım geniş bir meşin kuşak aldım.
Sonradan öğrendim ki, benim a* tom kokteyllerim Tennessee devletindeki Oak Ridge meşhur Atom bombası müessesesinden, hem de uçakla taze taze geliyormuş.

Meğer bende kanser varmış!
Doktorum bana radyoaktif iyodun kanser vak’alarında, hele ü-mitsiz sayılan hançere kanserinde başarıyla kullanıldığını söyleyince, güç inanılır ama, benim de kanserden ıstırap çekmiş olduğum ansızın aklıma geldi.
Benim hastalığımın başlangıcı tâ 1930 a kadar geri gidiyordu. 1933 de boğaz urundan ameliyat olmuştum._______,______
O zaman başlıca âraz, tükrüğümü kadar çok miktarda radyoaktif iyot yutmakta çektiğim zorlukla boyun alamyıor. Bendeki fena hücrelerin şişliğinden ibaretti ki, bu da yaka iyodu yüzde 80 içmiş olması nadir düğmemi iliklerken duyduğum acı- bir hal imiş. Amma ne de olsa, ben dan başka rahatsızlık vermiyordu, nefsimde yaptığım tecrübe ile ka-İlk ameliyat başarıyla bitmiş, fa- naat getirmiş bulunuyorum ki, a-kat 1936 da yeniden bir ur teşek- tom tedavisi çok geçmeden yalnız kül etmiye başladığından ikinci bir kanseri yok etmekle kalmıyacak, ameliyata lüzum görülmüştü. Bu i- daha pek cok hastalıkların da hak-kinci ameliyat sırasında tükrük bez kından gelecektir.
leryn muayene edilince, onların kan (Weltwoche) den
Bugünkü Fransız basını, başlıca konu olarak Cumhurbaşkanı Vin-cent - Auriol'un Londra seyahatini ele almaktadır. Gazeteler bu mü nasebetle Fransa ile İngiltere arasındaki bağların sağlamlığını belirtmekte ve Londra’nın Vincent - Au-riol ile eşini candan ve çok samimi bir şekilde karşılamış olduğunu belirtmektedirler.
Sosyalist Populaire gazetesi şöyle diyor:
İngiltere Kralı ile Fransız Cumhurbaşkanı, iki demokrat memleketin arasındaki kardeşçe dostluğun bir ittifaktan çok daha üstün olduğunu belirtmişlerdir.»
Figaro gazetesi ise, bu ziyaretin siyasî önemine işaretle şunları yazıyor:
«Fransa ile Ingiltere arasındaki anlaşma sadece samimi olmakla kal mamış daha ileri giderek bir nevi his ve menfaat birliği haline gelmiş tir. Bu dostluk artık Avrupa barı-toplandığı zaman oya geçilmişse de şının en belli başlı unsurlarından Komünist saylavların itirazları ü- l':-: 17
zerine Meclis başkanı Herriot müdahale zorunda kalmış Halk oyunun bu uzun meclis tartışmalarından usanmış olduğunu belirterek Meclisin çalışmalarına mani olmak istiyenlerin beyhude yorulduklarını, ne Fransa’nın ve ne de Cumhuriyetin yıkılmasına müsaade edilmi-yeceğini beyan etmiştir. Bunun üze rine Komünist saylavlardan biri kürsüye gelerek, Komünistlerin, savaşa devam edeceklerini bildirmiştir. Bunun üzerine yeniden çıkan | karışıklık yüzünden Başkan Herriot' oturumu kapamak zorunda kalmıştır. Nihayet saat 6 ya doğru kürsüye gelen Başbakan, hükümeti meclisten güven oyu istemiye sevke-den sebepleri izah etmiş ve Meclisten, vatanı müdafaa bahis mevzuu olduğu zaman birliği sağlamanın daima mümkün olduğunu isbat etmesini istemiştir. Bunun üzerine derhal oya geçilmiş ve saat yedide Meclis, 180 e karşı 396 oyla bıdault 1 kabinesine güvenini bildirmiştir.
Ruslara göre Fuchs sır vermemiş Londra Radyosu 8 (Basın - Yayın) — Sovyet Tass Ajansı dün akşam yayınladığı bir tebliğde, atom sırlarını yabancı bir devlete verdi-1 bu memleketi
Fransız kabinesi
güven oyu aldı
Sabaha kadar süren müzakereler çelin oldu
Paris Radyosu, 8 (Basın - Yayın) — Fransız Millî Meclisi dün gece ve bu sabahın erken saatlerine kadar çalışmalarına devam etmiştir. Komünist saylavların çıkardıkları müş külât yüzünden, Başbakan tarafından ileri sürülen güvenoyu meselesi sabahın ikisinde henüz ele alınamamıştı. Bir ara oturuma ara verilmiş, saat 3.10 da Meclis yeniden
Londra Radyosu 8 t (Basın - Yayın) — Çekoslovak hükümeti, Hollanda maslahatgüzarına 8 gün zarfında memleketi terketmesini bildirmiştir. Hollanda askerî ataşesile elçilik müsteşarı da Çekoslovakya-dan çıkmak için emir almışlardır.
Maslahatgüzarın ve Hollanda elçiliğine mensup diğer memurların adları, HollandalI bir iş adamının casusluk suçundan yargılanması sı rasında geçmişti, ithamnamede bu memurların para işlerinde yolsuzluklar yaptıkları ve bazı kimselerin Çekoslovakya’dan kaçmasına yardım ettikleri iddia edilmekte i-di; Hollanda diplomatları bu ithamları reddetmişlerdir.
Diğer taraftan Hollanda radyosunun bildirdiğine göre, Hollanda hükümeti Laheydeki Çekoslovak elçiliğine mensup 3 memurun geri çağrılmasını istiyecektir.
VVesterling bir ay hapsedilecek
Londra Radyosu 8/3 (Basın - Yayın) — Endonezyadaki isyan hareketinin elebaşısı Westerling Singapur’a gayri kanunî girmek suçundan dün bir ay hapis cezasına çarp tırılmıştır.
Serbest Fıkra
Benim atom tedavimin başarılı enteresan tesadüfe
jyoda, çocukların şekere düşkün ol-
biri olmuştur. . Fransa ile İngiltere arasındaki münasebetlerde yeni bir safha teşkil eden bu ziyaretin ilk gününde İngiltere halkının Cumhurbaşkanı Vincent - Auriol ve e-şine karşı göstermiş oldukları çok candan hüsnü kabulün mânâsı işte budar.»
İngiliz Basını:
İngiliz gazetelerinden Daily Tele-graph, bu sabahki başyazısında, hükümetin çelik sanayiini devletleştirmek ve diğer mühim bazı işleri tamamlamak için evvelce vermiş ol ' duğu kararı yerine getirmek- azminde olduğunu belirtiyor. Muhafazakârların bu işlerin geri bırakılması için her hangi bir teklifte blunma-dıklarını kaydeden gazete, hükümetin bugünkü durumunu pek tehlikeli görmemekte, ancak İktisadî du rum karşısında fazla bir şeyler yapabileceğine de ihtimal vermemektedir.
Muhafazakâr Financial Times ile bağımsız Times gazeteleri hükümetin iktisadı işlerde kontrolü elinden kaçırdığı kanaatindedirler.
Bağımsız Manchester Guardian Batı Almanya’daki durumu öle alarak şöyle demektedir:
«Batı Almanya'da memnuniyetsizliği mucip olan hâdiseler, Saar meselesinde olduğu gibi, birbiri peşi sıra gelenektedir. Batı Devletleri, ____.... „________________ ____ - bu memleketi birçok noktalardan ği için geçen hafta Londra’da 14 yıl, tutacakları yerde, âdeta aleyhine hapse mahkûm edilmiş olan Dr. harekete geçmişlerdir. Öyle ki, în-Fuchs’un Rusyaya atom malûmatı1 giltere ve Amerika, Fransa nın Saar verdiğini yalanlamıştır.
Afganistan Kralı
Mısırda
ı.
| bölgesi hakkındaki isteklerini des-teklemekte olduklarını muhtelif ve-
Londra Radyosu 8/3 (Basın - Yayın) — Afganistan Kralı Muham-med Zahir Han Mısır’a bir haftalık resmî bir ziyarette bulunmak üzere dün Kahire’ye varmış ve törenle karşılanmıştır. Afgan Kralı Mısırdan sonra Kral Ibnissuut ile görüş mek üzere uçakla Suudî Arabistana gidecektir.
şilelerle izhar etmekten geri durmamışlardır..
Elizabcth'in ikinci çocuğu
Nevyork, 8 (a.a.) — Dün Lon-dradan alınan haberlere göre prensese Elizabcth’in yaz sonu veya son baharda 2 inci bir çocuğu olacaktır.
Buchingham sarayı, usulen bu ha beri tekzib etmiştir.
En lüzumlu ders!

İçtiğim ilk atom kokteyli
Benimle ilgilenen genç ve kabiliyetli bir doktor karımdan bir gün cephede hizmetim olup olmadığım soruyor. Karımın tasdik etmesi ü-zerine, « O halde kocanız Bronzdaki askerî hastahaneye yatabilir, orada atom enerjisi ile mucizeler yaratıyorlar!. diyor.
Üç hafta sonra, 28 Haziran 1948, Bronx’daki Kingsbridge hastahane sinde idim. Orada beni tepeden tırnağa alçı korsasına soktular. Yeni doktorumun söylediğine göre, böyle yapılmazsa, çürük belkemiğimden dolayı küçük ihtiyatsız hareketler bile vücudumun alt tarafını felce uğratabilirmiş.
Şimdi benimle bir sürü doktor uğ Taşıyordu. Tepeden tırnağa muayene ediyorlar ve sordukları ahret sualleriyle bende hiç te güven duygusu yaratmıyorlardı. Üç haftada 151 röntgen filmi çektiklerini saydım. Bir gün beni ameliyat odasına götürerek, tam 15 yıl önce al-1 dırdığım bir boğaz urunun yerini açtılar. O sıralarda iyileşmek ümidini büsbütün kaybetmiştim, gittikçe daha çok zayıflıyordum.
Bir gün beni alıp başka bir odaya götürdüler. Orada genç bir bayan, elinde parafinli kartondan bir çanakla beni bekliyordu. Kalın lâstik eldivenlerle kabı mümkün olduğu kadar uzak tutuyordu. Yanındaki doktor «mükemmel bir atom kokteyli, yani radyoaktif iyod. dedi. İçkiyi hemen diktim, hiç tadı olmıyan bir su idi. Atom enerjisi üzerine meşhur bir doktor olduğunu sonradan öğrendiğim genç bayan, vücudumun göstereceği tepkiyi anlamak maksadiyle, bu ilk kokteyle pek hafif bir doz karıştırılmış olduğunu söyledi.
vetli radyoaktif ışınlar çıkardığından hücreler oburluklarının cezasını çeker . ve böylece adeta intihar etmiş olurlar. Bu sayede de ilâç azmış hücrelerle nesiçleri yok et-miye imkân bulur.
Benim halimde asıl meraklı olan nokta şu idi: acaba bel kemiğime musallat olan habis hücreler tük-rük bezi hücreleri gibi iyoda düşkün mü idiler? İlk tecrübe işte bunu anlamak için yapılmış ve muvaffak olmuştu.
Yukarda dediğim gibi, imdi ben kendimi her zamandan daha genç ve kuvvetli hissediyorum; fakat doktorlar beni hâlâ sıhhatli saymak istemiyorlar. Onlara göre fenalık sadece -durdurulmuş, imiş. Ölümden kurtulmuş olduğumu düşündük çe bu «durdurulmuş, olmak bana vız geliyor! Bir kaç ay, belki hattâ birkaç yıl korsa taşıyacakmışım, arasıra da şifalı kokteyllerimden bir tane yuvarlıyacakmışım. Bundan ne çıkar!
Yukarda işaret ettiğim gibi, atom tedavisinin en büyük mahzuru da, .kısırlaştırma huyundan dolayı genç insanlara uygulanamamaktadır. İkinci mahzuru da, bende olduğu gibi yalnız tükrük bezi kanserine iyi gelmesidir. Şu halde bu mahzurları önliyecek metodların bulunmasını beklemek lâzım. Sonra her hasta şifa bulmak için benim
r
İLK TÜRK İCADI
Portakal Şarabı
GİREYFURT - MANDARİN - PORTAKAL

sularından vitaminine, nefasetine, kokusuna halel gelmeden imâl edilmiş
Derecesi 15, hastalara DEVA, Romatizma, Karaciğer, Şeker hastalıklarına şifadır.
TOPTAN SATIŞ YERİ: fö*'
Yenihal, Yeni Pazar. - Tel:
Perakende satış yerleri:
Uludağ Bakkaliyesi, Yenişehir. Tel: 21799.

Külliyetli miktarda çelik kanape yayı satılacaktır
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs
İşletme Müessesesinden
İstanbulda bir gazetecilik Enstitüsü açılıyormuş... Öyle ya, tavukçuluk, arıcılık enstitüsü var da neden gazetecilik enstitüsü olmasın?
Böyle enstitüler açılmalı efendim, açılmalı ki gazetecilik mesleğine girenler de artık mektepli olsunlar, Hanya’yı, Konya’yı, dünyayı öğrensinler!
Hem artık gazetecilik de bir ihtisas meselesi oldu; gazetecilikten insan nasıl, bir partinin grup başkan vekili olur? Nasıl Yahudi'lerle Arap’lar arasındaki Uzlaştırma Komisyonuna gidebilir? Nasıl ömrünü çift maaşla Avrupa’da ve Amerika’da geçirebilir? Bunların hepsini etüt etme li, öğrenmeli hepsini bir hale yola koymalıdır!
Yazan :
Sarıçizmeli I
Onun için Enstitü lâzımdır; hem de çok lâzımdır!
Fakat bu Enstitüde ne ders o-kutulacak? İşte mesele şimdi programda! Arayıp tarıyorlar, bir türlü nasıl bir program tanzim edeceklerini bulamıyorlar-mış! Sosyoloji? Güzel... Ekonomi politik? Âlâ! Bâlâ! Müstesna!... Siyasi tarih? Eh... Siyasî tarih bilmiyen, Hünkâr iskelesi muahedesini batırlamıyan gazeteci o-lur mu?.
Bir gazeteci dediğin Tanzima-tı bilmeli, Koca Reşit Paşayı bilmeli, İstibdadı, Meşrutiyeti, Cumhuriyeti bilmeli!... Fransız ihti-
tâlinden çakmak! Viyana kongresini, Versay’ı, Trianon’u ezberlemen...
Hele Mâliyede, diksiz kile boş anbarla nasıl denk bütçe yapıldığına vakıf olmalı!
Fakat bence, bunların dışında öğrenilecek daiıa çok mühim dersler vardır; şimdi söylersem tuhafınıza gidecek, gidecek ama hadi söyliyeyim:
Bence Gazetecilik Enstitüsün -de, Mâliyeden, İktisattan, Hukuktan, Sosyolojiden, sayfa tertibinden filân evvel, en mühim ders olarak aşçılık ve ev işleri öğretil melidir!..
Neden mi diyeceksiniz?Hiç sahanda yumurta pişirmesini, çay demlemesini, düğme dikmesini, bulaşık yıkamasını bilmiyen gazeteci olur mu?
Sonra hapishanede ne yapar?

Ağrılar azalıyor
24 saat geçmeden ağrılarım azal-mıya başladı. Nasıl oldu bilmem a-
ma, o andan itibaren içime bir iyileşmek ümidi geldi. Üç gün sonra bir Geiger sayacı ile muayene edildim. Bu, radyoaktif ışınların varlığı ile şiddetini ölçen çok hassas bir âlettir. Sayacı vücudumun türlü yer lerine koydular; bazı yerlerde sessiz kalıyor, bazı yerlerde ise hafifçe çıtırdıyordu. Fakat ufalanmış bel kemiği fıkrasına sıra gelince, alet ■kaynar yağa atılmış patates gibi cızırdamıya başladı. Doktorlar mem nunlukla gülümsediler. Anlaşılan radyoaktif iyot tam istediklere yere gitmişti.
Eylül başında yüksek dozda ilk hakiki atom kokteylini içtim. Bunun tadı da birincisi gibi idi. Fakat doktorların benden hayli uzak- | ta olduklarını görerek biraz korktum. Sonra beni kapısında «radyo-
1 — Takriben 7 - 10 ton ağırlığında Avrupa malı çelik kanape yayı açık artırma yolu ile satılacaktır.
2 — Geçici teminat 500.— lira olup, müessesemiz veznesine yatırılacaktır.
3 — Açık artırma, 23/3/1950 tarihine rastlayan Perşembe günü saat 14 de Otobüs 'İşletmesi Anbarında yapılacaktır.
4 — İlgililerin yayları arttırma gününden evvel yerinde görmele-
ri, geçici teminat makbuzu ile birlikte belli gün ve saatte arttırma yerinde hazır bulunmaları ilân olunur. (1400)-(142)
REKABET YEĞEN
SUCUK Deposunda
Nefis
Kayseri PASTIRMASI
200 KURUŞTUR
Yeni Hal No: 21 Tel. 14299
NOT: Toptan satışlar için ayrıca tenzilât yapılır. (426)
ZAFER
9 - 3 - 1950
Her bakımdan tercih ettiğiniz
.-—GAR GAZİNOSUNDA—•)
Her akşam tanınmış İngiliz Caz Yıldızı
Kostantin süratle geri döndü. Leon, hâlâ falcı kıza hayran hayran bakıyordu. İmparatorun gitmek istemesi onu müteessir etti. Şimdi o her şeyi öğrenmiş, yalnız falcı kızını seyre dalmıştı.
— 112 —
— Ne biliyorsunuz?
— Ben falcıyım.
— Bu kelimeyi sormağa geldiğimi ne biliyorsunuz?
— Ben falcıyım...
— Falcılar her şeyi bilirler mi?
— Cevap veriniz.
— Bilmemiz mümkün olan şeyleri biliriz.
— Bana bu kelimeyi ilk defa söyliyen kadını tanıyor musunuz?
— Böyle birisini tanımıyorum.
— O halde...
Kostantin biraz düşündükten sonra:
— Yoksa... Siz miydiniz? Bana ayazmanın önünde bu kelimeyi söyleyen siz miydiniz?
— Mümkün mü acaba?
— Ben de öyle düşünüyorum. Biz buraya son süratle geldik. Siz bizden daha evvel gelemezdiniz. O halde...
Kostantin tekrar bir buhrana yakalandı, artık aklı bir şeye ermiyordu. Beyni altüst olmuştu. Bu mânâsız kelime onu çılgına çevirmişti. Mânâsını anlamadığı halde bu kelimeden ürküyordu.
Adeta yalvararak sordu:
— O halde bunun ne demek olduğunu siz söyleyiniz.
— Ben de bilmiyorum.
— Yalan söylüyorsunuz.
— O halde bir yalancıdan ne bekliyorsunuz. Vereceğim cevap da yalan olacaktır..
— Ne söylediğimi bilemiyorum. Bu kelimenin mânâsını öğrenmek istiyorum.
— Öğrenebilirsem söylerim haşmetpenah...
— Siz bunu öğrenebilirsiniz.
— Zannederim.
— Sarayım size açıktır. En kısa zamanda bekliyorum.
Ve Kostantin süratle geri döndü. Leon, hâlâ falcı kıza hayran hayran bakıyordu. İmparatorun gitmek istemesi onu müteessir etti. Şimdi o her şeyi öğrenmiş, yalnız falcı kızını seyre dalmıştı.
Falcı kız Margarit, Leona yaklaşarak onu kapıya doğru itti:
— Bir gün bana lâzım olacak-
Leon neredeyse kendini kaybedecekti:
— Sahi mi?
Diye inledi. Margarit, onu ka- , pıdan dışarıya çıkarırken:
— Şimdi gidiniz artık...
Dedi.
•1,111 1 ......1 *
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi ikinci Tertip Kıymetli Eşya Piyango Listesi
Piyango 23 Nisan 1950 tarihinde, Pazar günü saat 15 te Kurum Salonunda İkinci Noter ve temsilciler huzurunda çekilecektir.
ANKARA
Şoför Okulunun kurslarına bir an evvel katılarak otomobilciliği
Müracaat: Her gün saat 14 - 18 arası İsmetpaşa Cad. No. 4 - Telefon: 21649. (403)
Biletler bir lira fiyatla Kurum Merkez ve şubelerinde, bayilerde satılır-
Adedi Cinsi Kıymeti
1 Ev 30000
2 Kamyon 25.000
2 Taksi 17.000
2 Traktör (pulluksuz) 12.300
2 Motosiklet 5.600
2 Buz dolabı 2.600
10 Oda takımı (2 koltuk. 1 kan
10 Dikiş makinesi 4.500
10 Filips radyo (5 lâmbalı) 3.300
10 Yazı makinesi 3.335
10 Taban halısı (4.50 m2) 2000
10 Halı seccade (2.50 m2) 1.115
10 Sofra takımı (6 kişilik) 1.000
10 Elektrik ütüsü 150
10 Pulluk 850
i 10 Kol saati (10 taşlı) 450
10 Cep saati (15 taşlı) 450
1 ıo Duvar saati (15 günlük) 800
10 Kadife masa örtüsü 1.000
10 Battaniye 400
10 400
10 Kadın ropluk kumaş 600
10 Kadın mantoluk kumaş 1.170
10 Erkek kostümlük kumaş 1.800
10 Erkek paltoluk kumaş 1.170
100 Kadın çantası 2.200
i 100 Para çantası 350
| ıoo Erkek çorabı 200
100 Kadın çorabı 500
100 Kravat 500
100 İpek mendil 500
100 Dolma kalem 1.000
100 Traş makinesi 400
100 Cep feneri 500
100 Masa saati 1.500
100 Kadın eldiveni 700
100 Erkek eldiveni 700
100 Keten masa örtüsü 850
100 Erkek gömleği 1 250
100 Erkek pijaması 2.000
100 Altı kişilik, çay takımı 2.300
2.000 Keten mendil 2.010
I 2.000 Küçük çakı 4.000
2.000 Resim albümü 4.000
2.000 Not defteri 1.200
2.000 Kurşun kalem 1.000
5 3.000 Çocuk kitabı 1.350
14801 150.000
(140)
3 DİKKAT
Fiyatlarımızda hiç bir değişiklik olmadığı ve uzun zaman devam edeceğini bildirmeyi Gayret
Terzievi
! VAZİFE SAYAR
Batladres — 35 —
Sivil, Subay elbise, palto par-"! desü — 45 — liraya
Ayrıca taksitle muamelemiz
GAYRET TERZİEVİ İzzet Köroğlu Anafartalar Evkaf İşhanı No. 410 - kat 4
Tel. 16041 — Ankara
(405)
Denizli İli Okutma ve Yardımlaşma Derneğinden
Yeni kurulan derneğimizin ilk genel kurulu, 12/3/1950 Pazar günü saat 10 da Ankara Halkevinde toplanacaktır.
Ankarada bulunan sayın Denizlililerin bu toplantıya iştirakleri rica olunur.
Gündemi
1 — Genel Kurul toplantısına geçici başkan ve kâtiplerin seçimi.
2 — Dilekler.
3 — Himaye kurulu seçimi.
4 — Yeni Yönetim Kurulu seçimi. (442)
Kuyumcu, Saatçi ve işçilerinin nazarı dikkatine
12/3/1950 Pazar günü saat 14 de umumî heyet toplantısı yapılacaktır. Teşrifinizi rica ederim.
Başkan Zeynel Ozyaşar
Telâş ve korku
Kostantin, hurafelerin tesiri altında bunalarak sarayına geldi.
— Franzes, Notaras...
Diye bağırdı. İmparatorluğun bu iki büyük adamı derhal saraya geldiler. Notaras, hakikaten Bizansta büyük bir nüfuza malikti. Kendi tarafında olanların sayısı çoktu. Franzese gelince, imparatorun çocukluk arkadaşı idi. Beraber büyümüşlerdi. İmparatorun ona karşı çok samimî bir teveccühü, itimadı vardı. Gece gündüz, onu yanından ayırmaz, onun fikirlerine kıymet verirdi.
Kostantinı
— Surlar ne âlemde?..
Diye sordu. Notaras cevap verdi:
— Haşmetpenah... Bütün tebaa son gayretleriyle çalışıyorlar. Yalnız taş bulmak güç oluyor.
— Bizansta taş yok mu?.
— Var, fakat kâfi değil... Dışarıdan getirmek mümkün olsa...
Kostantin içini çekti:
— Bu mümkün değildir Muhterem Başvekilimiz... O müthiş Türk’ün süvarileri surların önlerinde dolaşıyor.
— Evet haşmetpenah... Şimdi ne yapabiliriz!
— Bütün mezarlıklardaki taşlar nakledilsin...
— Kâfi gelmez haşmetpenah...
— Mukaddes şehrimizin kurtulması için...
Teessürden kendini güç zapte-diyordu. Gözleri yaşardı ve:
— Şehrimizin kurtulması için lâzımsa kiliseleri yıkınız, taşlarını surların tamirinde kullanınız.
— Bu... Müthiş bir şey*...
— îcabederse Ayasofyayı bile... Sonra, herkes seferber olsun... Kadınlar ve çocuklar ok, sapan ve diğer silâhların yapılmasında kullanılsın... Muhasara belki çok uzun sürebilir...
— İnşaallah...
— Bu takdirde şehir halkı aç kalabilir. Avrupa ve Asyadan, ister deniz, ister kara yoliyle hububat, zeytinyağı ve diğer yiyecek eşya depo edilsin...
— Ne kadar mümkün olursa yapılacaktır. Fakat...
— Daha ne kadar Notaras?.
— Paramız yok.. Hazine iflâs halinde...
Kostantin teessüründen çıldırmak derecesine gelmişti:
— Her birimiz şahsî servetlerimizi verelim Notaras.
(Devamı var)
YENİ İTHALAT DOLAYISİYLE
Ucuz fiyatlarla emrinize amadedir
AKIN KOLLEKTİF ŞİRKETİ
Posta cad. 21 Tel:
AZ MASRAFLA ÇOK İŞ
Görecek bir servis arabasına ihtiyacı olanlar için en elverişlisi
Peugeot
TENTELİ KAMYONET idir.
Bir defa görmekle emsaline üstünlüğünü takdir buyuracaksınız
AKIN KOLLEKTİF ŞİRKETİ
Posta C. No. 21 — Tel: 12435 ve 13255
SÎZİNDE Büyük noksanınız Otomobil bilgisidir
Dinamik şantöz SUNNY LESTER
FEVKALÂDE AKROBATLAR
TRİO M A F F i
Tipik Atraksioıı Orkestrası
Solera Espagnol
PAdlliTA SERRANO VE JOSE EASTRO
Iştiraklle
Her Pazar matine saat 17 den
18 Mart Cumartesi akşamından itibaren meşhur Paris Revü Heyeti
(418) BALLETS KELLEROC Tel : 15190
^—^^Siirpjriz Marka Bir Gömlek uanaaM BİR VİLLA KAZANDIRIR
Ayrıca bol vc zengin hediyeler 7.5 - 23.50 lira arasında her keseye elverişli 20 çeşidi vardır.
Ankarada”satış yerleri
ERKUT
Anafartalar Cad. No. 234
İ. ERLER
Ulus Meydanı ORTAÇ ANAFARTALAR CAD. No. 224 Gömlek Ie beraber kuponları ısrarla isteyiniz.
»Ev kazanan isterse bedelini alabilir
10 Mart, 15 Mayıs çekilişlerinde yalnız para ikrmiyeleri; 30 Haziran, 31 Temmuz, 29 Ağustos, 30 Eylül, 28 Ekim, 30 Aralık, çekilişlerinde ise, bazılarında ikişer ev olmak üzere, hem ev hem para ikramiyeleri vardır.
Acele 150 liralık vadesiz bir tasarruf hesabı açtırınız.. Her 150 lira için ayrı bir kur’a numarası verilecektir (141)

SİNEMA LA B VI
EĞLENCE YERLERİ
Zayi
242.10 sayılı beyannameye ait o-lup İstanbul giriş gümrüğünden almış olduğum 120751 sayı ve 10/1/ 1940 günlü makbuzunu zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hük mü yoktur.
Abdülkadir Debbağ
KAMELYA
Anafartalar Cad. No. 34
DIŞ TABİBİ HALİD SUNGUR
Anafartalar Vakıf İş Hanı kat
1. No. 115 - Tel: 16245.
(377)
Ojeni Özşahin (Esenyel)
KADIN TERZİSİ
Mevsimlik modelleri île her yer den ucuz bir şekilde işine devam etmektedir.
Adres: Kooperatif civan Kutlu sokak No. 3.
17.68 Acı]ış ve program.
18.00 M. S. Ayarı.
18.00 Müzik: İnce saz (Hüseyni faslı»
18.-15 Müzik: Hafif melodiler (Pl)
19.00 M. S. Ayarı ve haberler.
19.15 Geçmişte bugün.
19.20 Müzik: (Yurttan s(
19.45 Müzik: Badı - 5 numaralı Brnn-derburg konçertosu (Re majör) (Pl).
Alois Melichar idaresinde Berlin Filârmonl Orkestrası.
20.15 Radyo gazetesi.
20.30 Serbest saat.
20.35 Müzik: Şarkılar.
21.00 Unesko gazetesi.
21.15 Müzik: Dans müziği (PL).
21.45 Konuşma
22.00 Müzik: ^Müzikseverin saati.
22.45 M. S. Ayarı ve haberler
23.00 Program ve kapanış.
İSTANBUL RADYOSU 9 MART 1950 PERŞEMBE
12.57 Açılış ve programlar
13.00 Haberler
13.15 Şarkı ve türküler (Pl).
13.30 Çeşitli hafif müzik (Pl).

; Günah Çocuğu Renkli sürprizler Ümitsiz aşk Sanghaylı kadın Ormanlar Kralı Sahte Kaatll - Doktor Model Arıyor.
(14071) : Ormanlar Kralı (18848) ı Kara bahtım

NÖBETÇİ ECZANELER
Ege, Yeni, Güray
Sahibi: A. FENİK
Bu nüshada Yazılşlerini fiilen idare eden: HİKMET YAZIÇIOĞLU Basıldrfı yer: Güneş Matbaası
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca: fXıXk ORTAÇ Müess^T“l “fUrpPX“arka
Rir GÖMLEK ilp şahin alacaksınız Her satın flömlek lçln "" bir k!,rt ver"ecektir' 12'o. 1800, 138o, 1440 1050 Kr.
Dil WVJV1LCI\ ne ödllip UldUdhollllZ- SÜRPRİZ Poplin gömlek fiaflarımızı takdim ediyoruz Anafartalar Cad, No. 224, Adliye karşısı köşe mağaza, Telefon) 11135
Pijamalar: 1050 Kr.
......-rr-r..
Ekonomik, Sağlam, Konforlu ve Her Arazide Kullanışa Elverişli STUDEBAKER
OTO ve Komyonları
Ankara ve Havalisi Mümessili
RECEP GÜLLÜ
Ankara Çankırı Caddesi No. 97/99
Telefon : 11137 (440)
flresfone
RAYON (ipek bezli) TRANSPORT T İ F) Kamyon ve Otobüs Lâstikleri
ANKARA VE HAVALİSİ MÜMESSİLİ RECEP GÜLLÜ. Telefon: 11137 Ankara Çankırı Cad. No. 97/99.
(439)
T. H. Kurumu Etimesgut Uçak Fabrikası Müdürlüğünden Birinci sınıf freze ve tornacı alınacaktır İsteklilerin tahsil durumları ile şimdiye kadar çalıştıklar, yarleri bildirir bir dilekçe ile Fabrika Müdürlüğüne müracaatları.
Ankara Valiliğinden
1 , ,.5J?.İ5, sayı11 Milletvekilleri Seçimi Kanununa göre hazırlanan
seçmen kütükleri 9/3/1950 Perşembe günü saat sekizden itibaren mahallelere ve bütün il çevresinde kasaba ve köylere asılmıştır.
2. ~ Yedl 8ün askıda kalacak olan bu kütükler 15/3/1950 Çarsam ba gunu saat 17 de askıdan indirilecektir.
3 — Vatandaşlar seçmen kütüklerinde ' rastlıyacaldan hataları bu müddet zarfında köyü veya mahallesi muhtar ve ihtiyar kurullarına itiraz etmek suretile düzeltebileceklerdir.
, , 4 /I şehrinde seçmen kütüklerinin mahallelerde asılı
bulunduğu yerler aşağıda gösterilmiştir.
NAZİK CİLDE: 006
Meteoroloji İşleri Umum Müdürlüğünden
1 — Taşradaki Meteoroloji istasyonlarımızda ve 20 lira aslî maaşlı memurluklarda çalıştırılmak üzere askerliğini yapmış, Lise mezunlarından müsabaka imtihanı ile erkek memur alınacaktır.
2 ■— Bu imtihana iştirak etmek için; Memurin Kanununun 4 üncü maddesindeki evsafı haiz bulunmak ve yurdumuzun her tarafında vazife görebileceğine dair tam teşekküllü hastahane sağlık kurulu raporu almak şarttır. (Sağlık kurulu raporunda; vücdunda ve bilhassa gözlerinde hiç bir suretle arıza bulunmadığı tebarüz ettirilecektir.)
3 — İmtihan: Fizik, Matematik ve Fizikî-Coğrafyadan 17 Nisan 1950 Pazartesi günü saat 14 de Umum Müdürlük binasında yapılacaktır.
4 — isteklilerin sağlık kurulu raporu, diploma, nüfus ve askerlikten terhis teskeresi asıl veya tasdikli suretiyle Cumhuriyet Savcılığından alacakları doğruluk kâğıtlarını dilekçelerine bağlıyarak 30 Mart 1950 gününe kadar Umum Müdürlüğümüze müracaatları ilân olunur.
(1394) ■ (141)
r
Hakikî Kayseri Pastırması

240 Krş
Hakikî Kayseri Pastırmasının İnek Etinden olması evsaf ve nefasetini bir kat daha arttırır
NOT: Kayseri Belediye ve Veterinerinin mührüne dikkat e dilmesi iddialarımızın doğruluğuna kâfi olduğu kadar sayın halkımızın sıhhatleri bakımından da faydalı buluruz.
Pastırmacı ŞABAN ÇINGILLIOĞLU Doğanbey Çerkeş sokak No. 75 (Eski Sulu Han civan) Teli 15788
(436)

Büyük Tarihi Roman
DELİ HÜSEYİN PAŞA
ÇIKTI
Yazan: Zuhuri DANIŞMAN
Bütün kitapçılarda buhursunuz
|Cep Yayınevi P. Kutusu 417 Ankaraj
Ankara Vefa Geçlik Kulübü yararına Özel Müsamere
Kıymetli ses sanatkârı Hamiyet Yüceses, Hakkı Derman, Şerif İçli ve Şükrü Tunar refakatinde
22 Mart Çarşamba gecesi saat 21 de Büyük Sinemada Fevkalâde zengin sürprizler ? ? ?
Biletler, Ulusla; ı loryaspor ve Ycnlşelıirde: Büyük sinemada satılmaktadır.
_NOT^ Numaralı olan yerlerin biı jın önce alınnum -ayın müzik sevenlerin menfaati icabıdır. (443)
Çankaya Kaymakamlığından
1— 5545 sayılı Milletvekilleri Seçim Kanununun 15.-ci maddesi uyarınca düzenlenen Seçmen kütükleri 9 Mart 950 Perşembe günü aşağıda gösterilen yerlerde asılmıştır.
2— Seçmen kütüklerinin asılı kalacağı 7 günlük süre içinde Seçmenlerin her hangi bir husustaki itirazlarını yazılı veya sözlü olarak muhtar vasıtasiyle ihtiyar heyet ve meclislerine yapmaları gereklidir.
3— İhtiyar heyetlerinin ve meclislerinin vereceği kararlarla yetinmeyen veya dileğine i.ci gün içinde cevap verilmiyem seçmenler Çankaya Sulh Yargıçlığı na beş gün içinde başvurabilirler.
4— Sözü geçen kanunun 19 . cu maddesi gereğin ce sayın seçmenlere duyurulur.
Mahallenin adı
Cumhuriyet Mh. 1 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mh. 2 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mlı. 3 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mlı. 4 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mh. 5 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mh. 6 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mh. 7 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mlı. 8 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mlı. 9 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mh. 10 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mh. 11 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mh. 12 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mh. 13 No. lu Muhtarlık
Cumhuriyet Mh. 14 No. lu Muhtarlık
Saraçoğlu Mh. Muhtarlığı
Devlet Mh. Muhtarlığı
Çankaya Mahallesi Muhtarlığı Kavaklıdere Mahallesi 1 No. lu Muhtarlık Kavaklıdere Mh. 2 No. lu Muhtarlık Kavaklıdere Mh. 3 No. lu Muhtarlık Kavaklıdere Mh. 4 No. lu Muhtarlık Cebeci Mh. 1 No. lu Muhtarlık Cebeci Mh. 2 No. lu Muhtarlık Cebeci Mh. 3 No. lu Muhtarlık Cebeci Mh. 4 No. lu Muhtarlık Cebeci Mh. 5 No. lu Muhtarlık Cebeci Mh. 6 No. lu Muhtarlık Cebeci Mh. 8 No. lu Muhtarlık Balkehrlz Mh. Muhtarlığı Saymakadın Mh. Muhtarlığı Mamak Mh. 1 No. lu Muhtarlık Mamak Mh. 2 No. lu Muhtarlık Mamak Mh. 3 No. lu Muhtarlık Kayaş Mahallesi Muhtarlığı Araplar Mahallesi Muhtarlığı Karaağaç Mahallesi Muhtarlığı üreğll Mahallesi Muhtarlığı Üreğll İstasyon Mh. Muhtarlığı Balgat Mahallesi Muhtarlığı tmrahor Mahallesi Muhtarlığı Orman Çiftliği Mahallesi
Gazi Eğitim Enstitüsü ve yanındaki diğer okullar
Seçmen kütük defterinin asılacağı yer
Sağlık*ve Sosyal Yardım Bakanlığı binası Yenişehir Lisesi binası
Cumhuriyet Mh. 3 No. lu muhtarlık yeri
Ziraî Kombinalar Reisliği binası Mimarkemâl İlkokulu binası Orman Genel Md. eski binası Gar Gazinosu
Maltepe Sokak No. 4 deki dükkân önü Bahçelievler P. T. T. binası
Bahçelievler Bucak Md. lüğü binası
Sarar İlkokulu binası
Kızılay Genel Müdürlüğü binası
Dikmen İlkokulu binası
Dikmen İlkokulu binası
Millî Kütüphane binası
(Eski Tarım) Millî Eğitim Bakanlığı sağ taraftaki kapı
Çan.caya İlkokul binası
Çankaya P. T. T. binası
Orta Ayrancı’dakl Çifte Bakkallar önü
Küçük Esat son otobüs durağı
Delilertepesi’ndekl düzlük.
Demirlibahçe İstasyon bekleme salonu
Sevil soka.-.taki muhtar Ahmet Pot oğlunun evi önü Siyasal Bilgiler Okulu binası
Hukuk Fakültesi binası
Kurtuluş İlkokulu binası
'Tuz Nazırı evi önü
İncesu Naipoğlu Değirmeni önü
Kayseri Cd. Bakkal Mehmedin evi önii Saymakadın İstasyon binası
Mamak Camii
Mamak İstasyon binası
Mamak 3 No. lu muhtarlık evi önü
Kayaş Yenlcamll
Araplar İlkokulu
Karaağaç İlkokulu
Üreğil İlkokulu
Üreğll İstasyonu
Balgat İlkokulu
Muhtarlık odası
Onuncu Yıl İlkokulu binası
Gazi Eğitim Enstitüsü binası (140) (1387)
Akalar
AkkÖprü Aktaş (1) Aktaş (2) Altındağ (1) Altındağ (2) Altındağ (3) Altındağ (4) Altındağ (5) Altındağ (6)
Altındağ (7) Altındağ (8) Altındağ (9) Altındağ (10) Altıntaş Anafartalar Atıfbey (1) Atıfbey (2) Atıfbey (3) Atıfbey (4) Atıfbey (5)
Atıfbey (6) Başkır Benddaresi Baraj Bozktfrt Çeşme Çimentepe Demirfırka Demirtaş Doğanbey Duatepe Dumlupınar Erzurum
Etlik (1) Etlik (2) Etimesgut Feyzipaşa Gündoğdu içkale İnkilâp İnönü İstiklâl
İsmetpaşa Keçiören (1) Keçiören (2) Keçiören (3) Kılıçarslan Kırgız Kızıl elma Köprübaşı Koyunpazarı Kurtuluş Meydan Misakı Millî Nâzımbey Necatlbey
Oğuz özbekler Öztürk Özgen Pazar
Sakalar Sakarya Sutepe Sümer Şenyurt
Şükriye Tabakhane Turan Tepebaşı Ülkü Yalçınkaya Yeğenbey Yenice Yenidoğan (1) Yenidoğan (2) Yenidoğan (3)
Yenidoğan (4) Yenidoğan (5) Yenidoğan (6) Yenihayat (1) Yenihayat (2)
Temizlik İşleri evi önü
Ulucanlar 102 No. lu evin karşısında Celâl Kalıpçıların evi önünde
Kanarya sokak No. M Marangoz Fabrikası önünde Aktaş Polis Noktası yanına
42 No. lu Bakkal Rıza Baygör dükkânı önüne
41 No. lu Feyzi Korğan evi önüne
725 No. lu Bakkal Alımet Bozak dükkânı önü
378 sayılı Bakkal dükkânı önüne 3/B Bakkal dükkânı önüne
172 No. lu ev önü
Yenidoğan asfatlı Sebzeci Süleyman Sezer dükkânı ö,nü
672 No. lu Kalaycı dükkânı önü
Tan Halk Odası önü 1268/2 Yurtseven Bakkaliyesi önü Yeniyol Bakkal Nurettin dükkânı önü Balaban Camii kapısı önü
Polis Noktası önü
Yeniyol 68 No. lu Üreteni Bakkalı önünde 202/253 No. lu Muhtarlık evi önündeki direğe 277 No. lu evin önündeki Bakkal dükkânı önü 547 No. lu Muhtarlık evi-önüne
Mermer Çeşme altında Ekmekçi Süleyman Koman dükkânı yanına
Bendderesi Caddesi 1013 No. lu evin yanı çeşme karşısı Saraç Sinan Camii önüne
6/20 No. lu Muhtarlık ev kapısına
Karakol önü
Çankırı Caddesi İdeal Matbaası önli Kızılay Aşevi önü
Dibek önü çeşmesi duvarına
8 No. lu Muhtarın evi önüne
Küçük Gelin sokak No. 10 Muhtar evi önüne Birinci Erkek Sanat Okulu Enstitüsü önüne Hacettepe Camiî önü
Karacabey Camii önü
İnkılâp Okulu karşısı Rıfkı Kalaycı Yufkacı dükkân: önü
Otobüs durağı Bakkal Osman Çolak dükkânı önü Aşağı Eğlence Otobüs durağı
24 No. lu çarşı ilân tahtası
İstanbul Caddesi Ömer Batum Kahvesi önüne Dördüncü Ortaokul önü
Alâeddin Camii avlusuna
Bozkurt Çankırı Caddesi İdeal matbaası önü Çiçekoğlu Camii önüne
Denizciler Caddeni Leblebici Cami Y. S. D. dikiş atölyesi
Uzunyol eski Polis Noktası önü Kasap dükkânı Keçiören Otobüs durağı
Kuyubaşı durağı direğine
Halk Odası önüne
Kılıçarslan Camii kapısına Hacı Ilyas Camiisi kapısına Atatürk İlkokulu kapısına
Uzunyol eski Polis Noktası önü kasap dükkânı Samanpazan Otobüs durağı duvarına
Kurtuluş Camiisi duvarına
Sarıkadın so.ıak No. 12 Terzi Recep dükkânı önü Çerkez sokak No. 86 Muhtarlık odası önü Cumhuriyet İlkokulu önü
Firuzağa sokak Sevim Bakkaliyesi Ahmet Yüksel dükkânı önü
Ulucanlar Caddesi Marangoz Mehmet dükkânı önü Mimar Sinan Camii (Yeni Cami) kapısına Hacıbayrak Camii önüne
Kağnı Pazarı Camii kapışma
Arslanhane Camii önüne
Havra karşısı Bakkal Osman Moğal dükkânı önüne Adapazarı Çayevi önüne
Ali Elvan Camii önüne
Sümer Camiisi kapısı önüne
Işıklar Caddesi Konya Sokak Trakya Apartmanı kapısına
Çankırı sokak Bakkal Tahsin dükkânı önüne
Ali Nazml Apartınıanı önüne
Öksüzler sokak 45 No. lu Ekmekçi dükkânı önü Otobüs durağı
Nümune Hastahanesi önüne
Mustafa Tez Bakkalı dükkânı önüne Dibek sokak No. 5 muhtarlık evi önü Muhtarlık Nevşehir Ham kapısı Sakalar Noktası önüne İkinci Çeşmebaşı yanına
Yenidoğan İlkokulu arkasında 501 No. lu Güngör bakkalı önüne
Yenidoğan İlkokulu önüne
74ö No. lu İsa Çavuş Yılmazın Sebzeci dükkânı önüne C. H. P. Bucak binası önündeki direğe
Atillâ sokak Muhtar Asker Özdemirhan evi No. 69 Köprübaşı 1 No. lu Bakkal Önü (143)
ZAFER
Sayfa: 6
9 - 3 - 1950
Felâket Sahasından Son Resimler
Zafer Objektifi facia sahasında

Af Tasarısı tasvibediliyor!
Başmakaleden devam ı
Felâketzedelere
★ (Baş tarafı birinci de)
Emin Halim Ergun: Bu suçlar i-çin af mebdeinin 29 Ekim 1948 olarak kabul edilmeyip 19 Mayıs 1946 olarak alınması teklifinde bulunmuş tur.
Denizli milletvekili Naili Küçü-ka; Vatan hıyaneti, komünistlik gi-gi çok ağır suçlar affedildiği halde, redaeti ahlâkiyesi olmıyan suçla -rın affedilmemesinin doğru olmadığını, bunların bir tezat teşkil edeceğini açıklamıştır.
Fuat Hulûsi Demirelli: Teklif e-dilen maddede tadat edilen suçlardan askerî ceza kanununun birinci faslında, Türk Ceza Kanununun i-kinci kitabının birinci faslında bulunan suçların aftan istisna ettirilmesini. bunların yerine siyasî suçlularla, âdi suçluların cezalarının muayyen bir nisbette indirilmesini teklif etmiştir.
Şükrü Sökmensüer: Tasarının birinci günü yapılan müzakeresinde esas aldığı hususları tekrar etmiş a-şırı cereyanlara karşı geçen sene ceza kanununa ağır cezai müeyyideler konulduğunu hükümetin bu kararlardan sonra nasıl olup da daha bir sene geçmeden komünistleri affetmek için bir tasarı hazırladığını sormuştur. Komünist faaliyetinin şimdilik Uzak Şarkta mevcut olduğunu Oıla Şarkta da baş gösterebileceğini sözlerine ilâve eden Şükrü Sökmensüer bu aftan Dr. Şefik Hüsnü başta olmak üzere diğer bazı komüriistlerin faydalacaklarını ve Şefik Hüsnünün de geçenlerde ölen Bulgar Başbakanı Dimitrofuri çok yakın bir dostu olduğunu ve ondan çok hürmet gördüğünü ifade etmiş ve sözlerine devam ederk: «Komisyon bu gibileri affa taraftar ise adi suçların affının evleviyetic yapıl -ması lâzım gelir» demiştir.
Daha sonra Adalet Bakanı söz almış sorulan sualleri cevaplandırmıştır. Siyasî suçların affına hükümetin
neden taraftar olduğunu anlatan Bakan daha sonra adi suçların affına neden taraftar olmadığını ifade etmiş matbuat suçlarının affına da taraftar olmadıklarını adi suçla mat buat suçları arasında esas itibariyle bir fark bulunmadığını söylemiştir.
Bakanın bu izahatını müteakip verilen teklifler reye konmuş aftan adi suçların ve matbuat suçlarının faydalanmaları için verilen teklif ler reddolunmuştur.
Atıf Akgüç tarafından Matbuat Kanununun 30 uncu maddesi hükmüne göre mahkûm olanların affedilmesi için yapılan teklif kabul e-dilmiştir.
Cezalarının üçte birini çekmiş o-
lan siyasî suçluların affı teklifi de reddedilmiştir.
29 Ekim 1948 tarihi yerine 19 Mayıs 1945 tarihinin konması teklifi de reddedilmiş ve bunun akabinde 29 Ekim 1946 tarihinin esas tutulması yolunda yapılan teklif kabul o-lunmuştur. Bu karara göre 1946 dan 1948 e akadar geçen iki sene içinde suç işlemiş olan siyasî mahkûmlar da aftan faydalanamıyacaklar de -mektir. Bu suretle affın şümulü daha da çok daraltılmış buulnmakta-dır. ı
Komisyon mesaisine bugün de devam edecektir. Bugünkü oturumda tasarının müzakeresinin tamamlanması kuvvetle muhtemeldir.
Akdeniz Paktına
Urfa Valisi
★ (Baş tarafı birinci de) altında Urfadan gelen bir yıldırım telgrafa atfen ilimizin her tarafında baskının şiddetini arttırdığını ve emniyetin Halk Partisiyle birlikte bir takı mesassız tertiplerle ele -inanlarımızı Savcılığa sevketmeğe başladığı şeklinde bildirilen haberin asıl ve esası yoktur. Hâdise bir kahvecinin çarşı ortasında alenen Cumhurteisi hakkında hakaret ve tefevvuhatta bulunması üzerine bu şahıs hakkında C. Savcılığınca kanunî takibata başlanılmasından ibarettir. Haberi tekzip eder ve Matbuat Kanunu gereğince keyfiyetin ilk çıkacak nüshanızın aynı sayfa ve sütununda neşrini rica ederim.»
Vali
Halis Biiâloğlu
★ (Baş tarafı birinci de)
Burada üzerinde duracağ/mız mesele günlerdenberi vatandaşların içine bir ukde halinde yerleşen bir infaz hâdisesinin kanuna uygun o-lup olmadığı etrafındaki idari ve siyasî muameledir. O muamele her ne kadar bir arkadaşımız hakkında cereyan etmişse de, mahiyeti itibariyle şahısların üstünde bir vakıa halini almıştır.
Evvelâ şuna işaret edelim ki, Mümtza Faik Fenik’de aldığı raporla cezadan kurtulma yolunu bulmuş • gayrı mesul» bir vatandaş tipi yoktur. Bu kanaati bir an olsun taşıyan ların, en az memleketin resmen tanıdığı heyeti sıhhiyelerden şüphe ettiklerine inanmamız icabeder. A-dalet müesseselerimizle beraber ka nunun muteber kıldığı bu teşekkülleri her türlü şüphe ve şaibeden tenzih etmek mecburiyetindeyiz.
Bu ciheti böylece belirttikten sonra Adalet Bakanının izahatındaki kısımlara gelelim. Bakanın izahatını iki kısma ayırmak mümkündür.
Birisi: Hasta mahkûmların, tedavileri yapılmak şartiyle de olsa, Cezaevlerine konulup konulmıyaca-ğıdır. Diğeri de hasta olan Mümtaz Faik Fenik hakkında cereyan eden muameledir.
Eğer bugün tatbik mevkiinde bulunan Ceza Usulü Muhakemeleri Kanununun bu husustaki maddesi ile ihticac olunuyorsa, sayın Bakanın aflarına sığınarak söyliyelim ki, 399 uncu maddenin hükmü sarihtir ve mutlaktır. Hayatı için kat’î tehlike teşkil edecek rapor verilen mahkûmların cezalan, şifa buluncaya kadar infaz olunamaz. Maddede «Cezaevlerinde tedavileri mümkün olduğu takdirde infaz olunur» diye bir kelimeye biz tesadüf edemedik, maddenin âmir hükmünden böyle bir mânâ çıkarmak ta mümkün değildir.
Ankara Nümune hastahanesinden bu mealde rapor verildiği Adalet ı Bakanlığının ikrarı ile sabit olmuş-
doğrumu? Hayır!
bir vaziyet yoktur. Yunanistanda . iç sükûn avdet etmemiştir. Arap devletleri gerçi Filistinle mütareke halindedirler. Fakat henüz bir uzlaş t maya varılamamıştır. Üstelik bu x devletler arasında esaslı ihtilâflar ( başgöstermlştir. Helç büyük Suriye c dâvası bunların üzerine tuz biber ekmiştir. Suriye ile Ürdün’ün arası j bu yüzden açıktır. Suriye - Lübnan | münasebetleri bozuktur. Mısır, Şi-malindekf Arap memleketlerinde o- ; lup bitenleri büyük bir alâka ile ta- ( kip etmekte ve hiç bir zaman baş- ( ka bir devletin idaresindeki büyük Suriye dâvasını terviç etmemekte- . dir.
Afrikanın Şimalindeki Sunûsilere j gelince, onlar da kendi istiklâlleri . peşindedirler. Bingazi, Trablusgarp, hâlâ bir sömürge olmaktan kurtula- j mamışlardır. Bunun dışında yalnız , bir Fransa vardır; biz de ona 1939 it-tifakiyle bağlı bulunmaktayız. Onun dşnda bir harp ve tecavüz ihtimaline karşı askeri bir anlaşma yapacağımız bir Akdeniz devleti mevcut değildir. i
Yukarıda söylediğimiz gibi, İtalya ile bir dostluk anlaşması akte* dilmesi şüphesiz çok iyi bir şeydir. Bu suretle iki devlet arasında Mus-. solini İtalyası zamanında hasıl olan brudetin izlerin -eğer hâlâ kalmışsa- ortadan kalkacaktır. Ancak İ-talya ile yapılacak bu dostluk anlaşmasını bir Akdeniz Baktma esas telâkki etmek ve işi seçimler arifesinde iktidar partisinin bir muvaffakiyeti gibi göstermek asla doğru değldir.
Her şeyden evvel şunu tebarüz-ettirelim ki, italyanın askeri ittifaklara girmesi, barış anlaşması gereğince yasaktır; İkincisi, İtalya-nın askeri anlaşma yapabilmesi için hakikaten askeri bir kuvveti olması lâzımdır. Halbuki bilindiği gibi bu devlet, yalnız dahilî inzibatını temin eden kuvvetler dışında asker bulundurmak hakkından mahrumdur.
Bütün bunlar gözönünde bulun durulacak olursa, İtalya ile yapılacak olan dostluk anlaşmasının, bir Akdeniz Paktına esas olması şöyle dursun, şimdilik askeri bir istika- I met alması dahi beklenemez. Bu —o- bakımdan Atlantik Paktında atla-
getirmiş değildir; bilâkis savcılıkça ' yan siyasilerimizin Türkiye - İtal-Nümune hastanesine sevkedilerek I ya dostluk anlaşınasiyle ' ' ’
niuayene ettirilmiştir. İkinci dört i,pri lhîr 9,1,m ni-tıkiarm, aylık sarih olan ve kati tehlike ifade eden raporu bitmeden daha bir ay evvelinden tefsir yoluna gidilmek suretiyle cezaevine sevkedilmiştir.
Netice olarak Adalet Bakanı Fuat Sirmen'in Meclisteki bu birbirine zıt beyanatiyle tavazzuh eden meşe- [ le hakkında artık katî kararını umu-I mî efkârın verdiğine inanıyoruz.
tur. Hal böyle iken savcılığın, kendisinin tensip ettiği hastahanenin heyeti sıhhiyesinden verilen raporu kabul edip etmemek elinde olmasa gerektir. Bu salâhiyeti tanıyan başka bir hüküm de bulamadık. Şu halde Bakanın «Savcılık bu rapor üzerine tekrar tehir için bir karar almamıştır» demesini yerinde görmüyoruz. Mademki iş savcılık kararma bağlı idi, o halde böyle bir rapor veren heyeti sıhhiyenin de muayenesine hiç lüzum yoktu. Vazıı kanun savcılığın takdirini tanısaydı, her halde başka bir hüküm vazederdi.
Diğer taraftan bu koğuşlar mevkuflar içindir. Daha hüküm giymeyen ve neticede belki de beraet edecek olan mevkuflar, delilleri toplanmak maksadiyle salıverilmiyecek-lerine göre bunlardan hasta olanların ayrı bir tedavihaneye yatırılmaları elbette lâzımdır. Halbuki 399 uncu madde mahkûmlara aittir.
Adalet Bakanı da bu hükmü kabul ettiği için tekrar kürsüye gelerek «davet edildiği zaman Mümtaz Faik Fenik’in ibraz ettiği vesaiki ibraz eden tek bir mahkûm yoktur» diyor. Fakat bu vesikayı ibraz ettiği halde hapishaneye atılan tek mahkûmun Mümtaz Faik Fenik ol-duğusu itiraf ettiğinin farkına varmıyor!
Bir de Adalet Bakanının ne gibi bir kasıdla şu hakikati açıklamaktan çekindiğini anlıyamadık
Mümtaz Faik Fenik Bakanın dediği gibi her hangi bir rapor alıp
yapılan yardım
★ (Baş tarafı birinci de)
Bu hareketin, iyi bir misal olması ve genişlemesini temenni ederiz. Türk Yüksel Tahsil Gençliği bilfiil yardım yapmak istiyor
Eskişehirde vukubulan sel felâketi Türk Yüksek Tahsil Gençliği a-rasında da derin bir teessür yaratmıştır. Felâketzedelere bilfiil yar dım yapmak isteyen yüksek tahsil gençliği adına Türkiye Millî Talebe Federasyonu, aşağıdaki telgrafı Eskişehir valiliğine yollamıştır.
«Eskişehirli vatandaşlarımızın uğradıkları sel felâketi Türk yüksek tahsil gençliği arasında derin bir teessür uyandırmıştır.
Ankara, İstanbul ve İzmirde bulunan yüksek tahsil müesseselerin -deki talebe arkadaşlarımız Eskişehirlilere bilfiil yardım yapmak arzusundadır.
Bu husustaki emirlerinizi bekler Eskişehirlilerin acılarına candan iştirak ederiz.»
Türkiye Milli Talebe Federasyonu Başkanı Can Kıraç
Cenuptaki narenciye müstahsili
* (Baş tarafı birinci de)
1 — Bu felâketzede vatandaşların ziraat ve diğer millî bankalara olan borçlan tecil edilecek midir? Ve ne kadar müddetle tecil olunacaktır?
2 — Bu ziraat erbabına geniş mik darda zararı temine tevessül oluna cak mıdır?
3 — Kuruyan ağaçların yerine derhal dikmek için fidan tedarik ve temin olunacak mıdır?
îçel Milletvekili Salih İnankur
M. Faik Fenik’e
_____________________„_e bu kadar ileri ıbir adım attıklarını asla söyli-yemeyiz.
Yalnız İtalya ile dostluk münasebetleri kurulmasının mânevi bir kıymeti olduğunu ve komünizmin Akdeniz bölgesinde önlenmesinde mühim bir âmil olduğunu inkâr etmek de haksızlık olur.
Bu Dostluk Paktı daha çok kültürel ve iktisadi münasebetlerin in-
gelen telgraflar
★ (Baş tarafı birinci de) bir zamanda tecelli etmesi temennisi ile sıhhatler dileriz.
Karşıyaka, D. P. İskele Ocağı Başkanı: Esat Sayın
Mut — Haksız olarak hapse atılmanız hürriyet pistinde koşan bizleri kırbaçlamıştır. İktidar partisine insaf, size de sıhhatler dileriz.
Mut Demokratlar adına ilçe Başkanı Rıza Özcan
kişafına hizmet edecektir. Bu da güzel bir merhaledir. Bunun haricinde serdedilen iddialar, kuru bir propagandadan başka bir şey değildir.
A. FENİK
* taralı birinci de)
Bayındırlık Bakanına açlık bölgesinde ziyafet
Bayındırlık Bakanı gelmiş, gezmiş ve ziyafette bulunmuş, avdet etmiştir. Fakat hakikati görememiştir. Yahut görmek istememiştir. Ziyafet haberi şehirde zaten yayılmış bulunmakta idi. Bir de gazetelerde bu havadisin çıkması halk arasında büsbütün teessürü arttırmıştır.
Bayındırlık Bakanı felâketzedeleri gördükten sonra: «Bunlar zaten çadırda oturabilecek kimselerdir. Çadırlara nakledilselerdi daha iyi olurdu» demiştir.
Başbakana bir telefon
Sıhhat bakımı, iaşe ve iskân durumu hâlâ hercümerç içindedir. Dün gece bir vatandaş Başbakana tele- fel fon ederek: «Sizin doktorlarınız ■ sıc yok mu? Sağlık Bakanınız yok mu? j diye bağırmıştır.
Bu telefon üzerine olacak ki bu- ' gün Sağlık Bakanı tayyare ile şeh- ' rimize gelmiştir. Sağlık Bakanı is- ' kân mıntakalarını gezerken 220 vatandaşın barındığı Demokrat Parti ' merkez binasına da uğramış ve partide bulunan idarecilere: «Demokrat kardeşlerim» diye hitap ederek ezcümle demiştir ki:
•Haricî tehlike karşısında nasıl bırieşiyorsak bu tehlike karşısında da birleşclim. Yardımlarınızı bekliyorum.»
Eskişehir Kızılay teşkilâtı
Bu arada il idare kurulundan biri Bakana demiştir ki:
• Biz Kızılay Eskişehir teşkilâtının yardımlarına itimat etmiyoruz, Çünkü bu teşkilât daha evvelce de gördük ki bu gibi felâketleri bir parti propagandası mevzuu yapmaktadır. Onun için bütün yardımların vilâyet kanaliyle yapılmasını istiyoruz.»
Bakan, kendisinin de bir Kızılay mensubu olduğunu ve bu hayır cemiyetinin her hangi bir siyasete â-let olıpıyacağını söylemişse de, ö-nüne Eskişehirde çıkan bir gazete konularak Kızılayın kimlere yardım ettiğine dair yazının okunması rica edilmiştir.
Vilâyet makamına davet.
Bakan saat 2 de bu partili arkadaşı ve gazeteciyi vilâyet makamına çağırtmıştır.
Gazeteci, Bakana bu mevzuda gazete sütunları haricinde konuşa-mıyacağını •bildirmiştir.
Son vaziyet şudur: 3 binden fazla ev yıkılmış bulunmaktadır. Bayındırlık Bakanlığından gönderilen mütehassısın söylediğine göre daha 1500 evin yıkılması muhtemeldir. Sular umumî caddelerden çekilmiş olmakla beraber sokaklar hâlâ su içindedir.
Çöküntü devam ediyor
Ev çöküntüleri devam etmektedir. Seylâp m ıntakasına tamamen sokulmağa imkân yoktur. Eşya ve
insan naklinde askerî birliklerin büyük bir gayret sarf ettiğini da zikretmek bir vazife oluyor. A
Vaziyet vehametini muhafaza etmektedir. Buna rağmen resmî makamlar hâlâ birbirini oyalamakta devam etmektedirler. Yarın saat 10 da Cumhurbaşkanı İnönü Eskişehirde bulunacaktır.
Mugalâtayı yapan kimdir?.
Bayındırlık Bakanının bugün Meclisteki sözlerine ve bu sözlerde gazetemizi mugalâta ve parti propagandası yapmakla itham etmesi üzerine bütün iskân mıntakalarını i bu akşam tekrar dolaştım. Yalnız • Bakanlara gösterilen Lise ve Yunus Emre okulu müstesna diğeT bütün okullar ve camilerde bulunan felâketzedelere şu dakikaya kadar . sıcak yemek verilmiş değildir.
| Varlık içinde yokluk
Diğer taraftan bir çok yerlerden , parti parti ekmek gelmekte olması-■ na rağmen ekiplerin muntazam ça-I lışmaması yüzünden bir tarafta bu ı ! ekmekler çürümekte, diğer tarafta . bir çok felâketzede ekmeksiz, aç kalmağa mahkûm bırakılmaktadır. I Vagonlarda bulunan felâketzedele- I re şimdiye kadar kuru ekmekten başka hiç bir şey verilmemiştir.
Bayındırlık Bakanının Meclisteki , sözleri
Eskişehir muhabirimizin bildir- | diği tekmil bu hakikatler karşısın- , da Bayındırlık Bakanı Meclisin I dünkü toplantısında bazı gazetele-
ri ve bu arada «Zafer» i parti propagandası yapmakla itham etmiştir. Bakanın aşağıya aldığımız bu sözlerini okuduktan sonra hakikatleri kimin gizlemeye çalıştığı ve kimin parti propagandası yaptığı hakkın-daki hükmü umumî efkâra bırakıyoruz. İşte Adalan'm sözleri:
«Bazı gazetelerde felâket görmüş vatandaşların kendi mukadderatları ile başbaşa bırakıldıkları ve aç, susuz bekledikleri yolunda görülen yayınlar hakikate uygun değildir. Felâket görmüş vatandaşların ıstı-taplarınm bir politika mevzuu yapılarak istismar edilmesi cidden esef edilecek bir şeydir. (Doğru, doğru sesleri).

Doğu bölgesinde açlık başgösterdi
★ (Baştarafı 1 incide)
lara müsbet bir cevap alınamamış- : tir. İlimizdeki cüzi • parayı muhtaç | ların bir kısmına verdik, çok müs-1 kül durumdayız, ya derneğimiz adi-; na veya ilçemiz kızılayı adına gere-ken tatmin edici yardımın acilen \ yapılması için delaletlerinizi saygı- f larımızla dileriz.

Comments (0)