YENİ SABAH
Avrupa Balkan
Cklıid YALÇIN
Antantına
yazı-larıiın Almanyada pek iyi karşılanmadığını hissettim. Filhakika Alman gazetelerinde Türkiye aleyhinde yazı hemen hiç görülmez. Türklerden takdir ile bahsederler. Hattâ Fiihrer ellinci yıldönümü mü-nasebetile Derline davet ettiği Türk heyetinin şeflerine büyük Atatiirke karşı beslediği hayranlık hislerini derin bir samimiyet ile ifade etmiş ve onları pek çok mütehassis bırakmıştır. Bunlara mukabil Türk matbuatından da Almanya lehinde sita-yişkâr yazılar değilse de hiç olmazsa onlan müteessir etmiyecek yazılar beklemeğe kendilerini haldi gördükleri anlaşılıyor.
Yalnız, burada bir yanlış anlaşmaya meydan vermemek için, «dostluk» kelimesinin manasını ve siyasetteki şümulünü biraz tahlil etmek lâzımdır. Her hangi ecnebi bir milletin gerek şeflerine, gerek heyeti umumiyesile kendisine, yahut mües seselerine uluorta, yakışıksız tâbirlerle tecavüz etmek medenî bir insana, medenî matbuata hiç yakış-mıyacak bir harekettir. Türk matbuatı ne Almanlara, ne sair milletlere karşı böyle bir lisan kullanmamayı kendisi için umumî bir âdabımuaşeret vazifesi bilir. Nasyo-nal-sosyalizm prensiplerine taraftar Olmamamıza rağmen, Führerin, milletini yükseltmek yolundaki mesaisi, hayat tarzı, şahsî meziyetleri her zaman Türk matbuatının hürmet ve takdir ile yadettiği mevzular olmuştur. Versay muahedena-mesinin haksızlıklarının tamiri hususunda Almanyanın sarfettiği mesai ve ihraz ettiği muvaffakiyetler Türkiyede, umumî surette, sempati uyandırmışlardır. Binaenaleyh Al-manyada Türk matbuatını dikkat.e takip eden mahfeller Türk matbuatının Almanyaya karşı beslediği, hisleri muhakeme ederken bu noktalan gözden kaçırmamalan iktiza eder.
Ancak, Çekoslovakya hâdisesinden, Rumanya üzerindeki tazyikten ve bunlan müteakip mihverin diğer ucunun Arnavutluğu ezerek Balkan-lan kuşatma ve çevirme hareketini teressüm ettirmesinden sonradır ki Tiirk matbuatı meseleye daha yalandan alâkadar olmuş ve bilhassa Almanyanın istediği «Hayat sahası» üzerinde derin derin düşünmek ı lüzumunu hissetmiştir
Bu münasebetle Türk matbuatı- i nm serdettiği mütalealar ancak Türk noktai nazarına göre Türk hukukunun, Türk hürriyet ve istiklâlinin muhafazam endişesinden mülhem olmuşlardır. Burada «dostluk» I mefhumu işe karışınca, bu dostluğun zerresini anlamak bir vazife teşkil eder.
Bir şahsa karşı dostluğu pekâlâ takdir ederiz. Bu dostluk Alman, İngiliz, Rus, ilh.. her millete mensup fertlerle Türk fertleri arasında mevcut olabilir ve mevcuttur. Fakat filân veya falan Almana, İngiliz, ve Fransızdan birşey beslediğimiz dostluğum haricinde Almanyaya, Ingü-tereye, ve ilh.. karşı «dostluk »kelimesini kullanırsak bundan ne mâna anhyabiliriz ve bir devletten: «size dostuz» sözlerini işitirsek bununla ne dereceye kadar müsterih olabiliriz ? ltalyanlar Arnavutlara ve Arnavutluğa karşı dostluklarından bahsedip duruyorlardı. Fakat iptida dostlarının vücudünü ortadan kaldırmakta tereddüt etmediler. Bu-nu yaptıktan sonra da Arnavutluğa karşı dostluklarını lâfla teminden geri kalmadılar. Südetlerin ilhakın-dan sonra Almanlar Çekler* karşı dçatfuk besliyorlardı. Fakat bir ge-oe İçinde Çek İstiklâlini mahvetti. Rumanya ile Almanya arasında dostluk n^asebetUrinln bozulduğunu bilmiyoruz, Fakat dost Almanya Kumanyaya Öyle bir iktisadi muahedename imza ettirmiştir kİ Almanya dost iken böyle yaparsa Hüseyin Cahid YALÇIN (Sonu 3 Üncü sayfamızda)
İnönü Hatayı ZiyareÇEdecek Hatay Devlet Reisi Tayfur Sökmenin Hataylılara Müjdesi
Orta Mektep Muallim liği İmtihanları
Ankara — Maarif Vekâleti orta tedrisat muallimliği için ilk mektep muallimleri arasında bir imtihan yapacaktır. Vekâlet bu imtihanlara gireeck ilk mektep muallimlerinin hangi derslerden imtihana tâbi tutulacağını da tesbit etmiştir.
Türkçe grupu muallimliği için yapılacak yazılı ve sözlü imtihanlarda liselerin son sınıflarının edebiyat kolu Türk edebiyatı tarihi müfredatı, türkçe modern bir edebî metnin izahı, türkçe bir kompozis-
\ Deniz Harp Okulundaki Merasim 1 Amerika İle Ticaret
mezonlar Hamidtyenin güvertesinde
D»nix Lisesini bu yıl bitirerek harp okulu sınıfına geçen 33 genç denizcimizin diploma tevzii ve kılıç takma merasimi dün Heybeli adadaki Deniz Lisesinde binden fazla davetli kütlesi huzurunda icra edildi.
Merasime şehirden iştirak eden davetlileri saat 14,15 de Köprüden kalkan bir vapur 15,30 da Heybeli rıhtımına çıkardı.
îskenderunda çıkan Hatay gazetesi, Antakya’dan aldığı şu haberi neşretmektedir:
Evvelki gün Ankara’dan şehrimize dönen Devlet Reisi Tayfur Sökmen, Partide mebuslar ve halk mümessillerde hasbihal ederlerken Millî Şef İsmet İnönü’nün Hatay’ı ziyaret etmeyi vâd buyurduklarını tebşir eyli-jrerek herkesi sevindirmiştir.
Bu ziyaretin tarihi henüz tesbit olunmuş değilse de her halde çok uzak değildir.
Bundan sonra Devlet Reisimiz kendisine karşı gösterilen candan tezahürden dolayı duydukları şükran hislerinin halka tebliğini emretmişlerdir.
Açılacak imtihanlar için Hazır lanan Program
yon sorulacaktır. Bundan başka imtihana girecek muallim, orta mektepte bir türkçe dersini talebeye verecek veya dersi için hazırlıyacağı plânı imtihan heyeti önünde izah e-decektir.
Tarih ve coğrafya grupu muallimliği için yapılacak yazılı ve sözlü imtihanlarda, orta mekteplerle liselerin ikinci devresinde okutulan tarih ve coğrafya müfredatı, harita resmi, orta mekteplerin yurt bilgisi (Sonu 3 üncü sayfamızda)
Bu sene mezun *lan talebeler, temiz kıyafetlerıle mektebin bahçesinde dizilmişler, diğer talebeler, bir takım bando muzika yan cephede yer almışlardı. Amiral Şükrü Okan saat 15,40 da motörle mektebin sahiline gelerek hazır bulunan mektep müdürü ve vrkânile talebeler tarafından karşılandı. Müteakiben saat 16 da merasime başlandı. İlk ola-
ABONE ŞARTLARI Türkiya Ecnsbl *00 Kr. ••■•lifi 1400 Kr. S00 Kr. « aylığı 1200 Kr. Z60 Kr. 3 aylığı 800 Kr. 00 Kr. 1 aylığı 300 Kr. Poıta ittihadına girmamif ma», leketlar için 26, 14, 7.5 4 lira HER YERDE’ 3 KURUŞ
Bir Ingiliz Gazetesi Türkiyenin Balkanlardaki Büyük Rolünü Tebarüz Ettiriyor
Potemkin Varşovada
Londra, 9 (A.A.) — Dünkü diplomatik hâdiseler ve bilhassa Mos-kovada Molotov ile İngiltere büyük ellçisinin yaptığı mülâkat ve İngiliz notasının Sovyet hükümetine tevdii, Varşovaya bir Sovyet elçisinin tayini ve nihayet diğer bazı anlaşmaların neticelenmek üzere olduğuna dair verilen haberler, gazeteleri nikbinliğe sevkeylemektedir.
Matbuat bütün bunlara istinat ederek Litvinov’un çekilmesile Sovyet siyasetinin değişmiyeceğine ve
İnönü Şehitleri
Hürmetle Anıldı
Kral Naibi Prens Pol
Yugoslav Kral Naibi Bugün Romada Olacak
Belgrad, 9 (A.A.) — Naib Prens Paul ve Prenses Olga, İtalya kral ve kraliçesini resmen ziyaret etmek Ü-zere Romaya hareket etmişlerdir.
(Sonu 3 üncü sayfada)
rak bando muzika ile genç denizcilerin söylediği istiklâl marşı dinlendi. Bunu müteakip Amiral Şükrü O-kan hazır bir vaziyette bulunan diplomaları mezun talebeyi isimlerde çağırarak tevzi etti. Bütün talebe diplomalarını alarak meçlerini tak-tiktan sonra Amiral yarının kudretli denizcilerine hitaben bir nutuk
(Sonu 3 üncü sayfada)
Molotof Yoldaş
Moskova hükümetinin garp devletlerde teşriki mesai edeceğine hükmetmektedirler.
Times gazetesi, başmakalesinde bilhassa Balkanların vaziyetini tetkik ederek Türkiye diplomatik ma-hafilinin cenubu şarkî Avrupası dev letlerine tam bir görüş birliğinin kıymetini anlatacağı ümidinde bulunuyor ve diyor ki:
«Balkan antantına Avrupa minnettardır. Balkan antantı Avrupanın (Sonu 3 üncü sayfamızda) TT ı T--------------, , ı
inör finde her sene mübarek şehitlerimi*) anma günü olarak kabul edilen 8 Mayıs, bu yıl da bfiyfik merasimle kut kılanmış tır. Yukarıdaki resimde İnönfinde Şüheda âbidesi Önünde geçen •ene yapılan merasimi göstermektedir.
Anlaşması
Meriyete Giren Yeni Anlaşmanın Esaslarını Neşrediyoruz
Ankara, 9 (A. A.) — Amerika Birleşik Devletlerde 5 mayıs 1939 tarihinde meriyet mevkiine girmek üzere 1 Nisan 1939 da imzalanmış olan ticaret anlaşması tatbikatına
HER SABAH
Hâkimiyet Hangi Tarafta ?
Tayyarenin ve denizaltı gemisinin son terakkilerine gazete sayfalarındaki iddialı haritalardan radyo müsahabelerine kadar genişliyen hummalı propaganda faaliyeti de katılacak olursa Akdeniz hâkimiyeti hakkında, zavahire aldanan-lar arasında, göze çarpan tereddüdün hikmeti anlaşılır.
Akdenlze kimler hâkimdir? Demokrasiler mi, yoksa totaliter devletler mi?..
Tereddütsüz iddia olunabilir ki, demokrasiler hâkimdir. Çünkü evvelâ: Çuşima, Falkland, Koronel ve Jutland deniz harplerini denizaltılar değil, saffıharp gemileri kazandı ve
başlanılmıştır.
Mezkûr anlaşma hakkında evvel ce iki muhteliti vesile ile vermiş olduğumuz izahatı daha etraflı bir şe-(Sonu 3 üncü sayfada)
bütün dedikodulara rağmen bir deniz savaşının mukadderatını sinsi torpil değil âli feveranlı obüs tayin ediyor. Bu, mazide böyle olageldi, İstikbalde de böyle olacaktır.
Sonra da «Taymla» gazetesinin şöhretli deniz muharririnin dediği gibi :
«Akdenizin sevkulceyşî vaziyetine, demokrasilerin hayatî ticaret yollarına İtalyanların muhtemel tehditleri değil, dağınık müstemlekeleri ve denizaşırı ülkelerdeki büyük orduları yüzünden ltalyanın pek ziyade vurulmağa müstait olması keyfiyeti hâkimdir.»
A. CEMALEDDlN SARAÇOĞLU
HATIRA v« İTİRAFLARI
Yazan t M- SIFIR
Tefrika No 86
Hoca Bekir Nöbetçiyi Omuzlayıp Getirmişti
Vali Ve
Belediye Reisi
TTMAYIS 1937
Hepimiz Hoca Bekirin Bu Hareketini Kahkahalarla Karşılamıştık
İşimizi bitirip ayağa kalktığımız zaman Yusuf beyi sırtında küçük bir çuval olduğu halde sahile koşarken görmüştük, öyleya.. dakikanın kıymeti vardı. Çalışkan ve fedakâr yüzbaşı bu kadar hesapçı idi işte... Mipavrili ile, çuvalların köşe kulaklarına yapışmış, kumluğa taşımağa başlamıştık. Yusuf beyin, Ingiliz ber güzarı kuvvetli elektrik cep fenen-le kumluktan verdiği işareti alan, motörlü mavna da, tıpkı kara bir balina balığı gibi sahile doğru sokuluyordu. Tam kırk üç da/ikada işimizi bitirmiştik. Yirmi dokuz çuval mekanizmayı sahile ve sahilden san flal ile mavnaya taşımıştık.
Yardımcı arkadaşlar da mavnaca çıkmışlar, kumlukta ben, Hoca Bekir ve yüzbaşı Yusuf bey kalmıştık. Mipavrilinm getireceği sandalı bekliyorduk. O sırada Hoca Bekir. Lirden ortadan kaybolmuştu. Biz Yusuf bey ile sandala girmiş, Hoca B »kirin tabiî bir zaruret dolayısile bh ■ yere sokulduğunu sanıyor, avdetin’. bekliyorduk. Bir dakika sonra, ne försek beğenirsiniz. Bizim Hoca Bei ir, kendi kadar iri yapılı, koca göbîkli nöbetçiyi omuzuna vurmuş, kanımızda durmuştu. O, nöbetçinin götürüleceğini sanmışmış. Hepimiz gülmekten katılıyor, Yusuf bey de bağırıyordu:
— Götür şunu aldığın yere be adam. Onu da yük mü edeceğiz kendimize?
Hoca Bekir de yalvarıyordu:
— Kuzum yüzbaşım götürelim. Ne olur, eğleniriz motörde! Ağır ge lirse sıpıtırız denize.
Diyor, kumların üzerinde tepiniyordu.
Biraz sonra, nöbetçiyi yerine bıraktırmış, kara mavnamızla, Mar «aranın karanlık sinesine atılmıştık.
O gün, yanma girdiğim zaman kumandanımız her günkünden daha ‘ziyade neşeli görünüyordu. Yalnız lyüzü değil, tesirli gözlerinin içleri bile gülüyordu. Beni görünce: • — Gel bakalım Kara Mehmet,
demişti. Otur şöyle karşıma bakayım. Böyle birbirinden güzel hizmetlerinizle beni daima memnun ettikçe ne sana ve ne de arkadaşlarına rahat, huzur yok. Size bu gün yine e-hemmiyetli bir iş vereceğim. Fakat, bu işde cesaret ve silâhınızı değil, kabiliyet ve zekânızı kullanacaksınız. Hiç şüphe etmiyorum ki, bu vazifeyi de, hem de istediğim gibi, başaracaksınız. Başka bir işiniz yok değil mi?..
Nazikliğinin, tatlı dilliliğinin meftunu olduğum kumandanın güler yü züne bakmış ve yavaşça:
— Bizim başka ne işimiz olur ki a beyim, demiştim.
— O halde dikkatle dinle sözlerimi. Polis müdür muavini Kemalin adamları, Yenicami avlusunda ve kuşçu dükkânlarının bulunduğu sokaktaki kahvelerden birinde, gizli bir çete için adam kaydediyorlar-mış, Duydun mu sen bunu?..
— Hayır efendim.
— O halde bunu sana ben haber veriyor ve bir kaç arkadaş ile birlikte bu çeteye girmenizi istiyorum. Nasıl yapabilecek misin?.. Biraz güççe bir iş amma bu. Hainleri aldatmak kolay, fakat inandırmak zordur.
— Çalışırız efendim.
— Teşekkür ederim elmasım, bu nu beklerim sizden. Bu kahveye her gün birer ikişer gider, çeteye girmeğe ve mümkün olduğu kadar yapılacak İşi anlamağa çalışırsınız.
— Kahvede kime başvuracağız efendim?..
— Bir çok isimlerden bahsediliyor ve hattâ Kemalin müdüriyetteki
odasında da müracaat kabul ettiği söyleniyor, Fakat siz kahveye devama başladıktan ve kahvedekilerinj emniyet ve itimadmı kazandıktan sonra, bu işle asıl meşgul olan adamı veya adamları kendiliğinizden öğreneceksiniz. Bunun için bildiğim isimleri şimdi size söylemiyeceğim. Fikrimi anladın değil mi?..
— Anladım efendim. Bu çeteye kaç kişi girelim biz beyim?.. Arzunuzu öğrenebilir miyim?..
— Eğer alırlarsa bütün arkadaş ların ve tanıdıkların ile beraber girebilirsiniz.
Demiş, ayrıca gösterdiği teveccüh ve iltifatile göğsümü , tnr miktar harçlıkla da cebimi şişirmişti.
Daha o gün, Mipavrili ile beraber kahveye düşmüş, bir kenara çekilmiştik. Kendi halinde ve işsiz insanlar gibi, iki arkadaş karşılıklı domino oynuyor, fırsat buldukça ge leni, gideni kolluyorduk. Bu gözcü-1 lük tam on gün devam etmiş ve biz de kahvenin alışkın müşterileri a-rasına girmiştik. Fakat kumandanın dediklerine benzer ne birşey görmüş ve ne de işitmiştik. Yanlış bir kahveye geldiğimizden bile şüphelen miş, beyhude yere geçirdiğimiz on gün için acı acı hayıflanmıştık.
O gün tam on birinci günümüz ve günlerden de cuma idi. Kahveye yine gelmiş, bir köşeye çekilmiştik, îbrahimle dertleşiyorduk. Soruyordu o:
— Daha devam edecek miyiz bu kahveye?.. Yok işte bir şey, Kara Mehmet.
— Ne diyeyim bilmem ki... Diîn akşam Yusuf beye işi açtım. Bekleyiniz ve aman gözcülüğü gevşenmeyiniz, dedi.
— iyi, bekliyelim amma, kimi ve neyi?.. Bu kadar gündür şurada o-turduk, durduk. Şüphe edilecek ne gördük ki. işte şu köşede oturan ve arzuhalcilik yaptığı söylenilen şişman ve sakallı adamdan başka kimsenin geleni, gideni yok. Üst tarafı kendi âlem ve kendi işlerinde. Söylemedin mi bu vaziyeti Yusuf beye?.
— Söyledim be kardeş dün yine. O hâlâ sakallıya dikkat erlin. Arzuhalcilik ettiğine inanmayın sakın. ismi Saittir. Poliste de kısmı siyasî baş memurudur o, dedi.
____________________(PevMm) var» Şehir İçin 12 Milyon Lira
Şehir işleri için büdçeden ba«=ka 12 milyon lira harcanac*'-* İstanbul Belediyesi, bu sene şehir işlerine Belediyenin normal ı bütçesi haricinde 12 milyon lira1 sarfedeceküir. Bunun 5 milyon lirası Belediyeler Bankasından yapılacak istikraz ve 7 milyon lirası da fevkalâde bütçe ile temin olunacaktır. Belediye, bu para ile derhal faaliyete geçmek ve taahhütlerde bulunmak salâhiyetini Şehir Meclisinden almıştır.
Bu hafta sonunda An-karaya gidiyor
Vali ve Belediye Reisi Dr. Lûtfi Kırdar, bu hafta sonunda Ankara-ya gidecektir. Vali ve Belediye Reisi bu hafta Şehir Meclisinden çıkacak olan bütçeyi de Ankara’ya götürerek tasdiki işıle meşgul olacaktır. Ayrıca Belediyeler Bankasından alınacak (5) milyon liralık istikrazı da Dahiliye Vekâletine tasdik ettirecektir.
Haber aldığımıza göre Belediye bankadan yapacağı istikrazı birdenbire almak niyetinde değildir. Belediye, evvelâ parayı harcıyacağı yerleri tesbit edecek, bu husustaki programı hazırlıyacak ve apcak kullanacağı zaman parayı alacak. Bu suretle faizden istifade edecektir. Çünkü paranın faizi mukavelenin aktedildiği tarihten değil, paranın alındığı tarihten itibaren işliyecek-tir.
VİLAYETTE :
Dahiliye Vekâletinin mühim bir tamimi
Muhabere Vekâletinin müracaati üzerine Dahiliye Vekâleti tren hattı güzergâhında bulunan bütün vilâyet, kaza, nahiye ve köylere bir tamim göndererek; hatlardan geçen trenlerin çobanlar ve bilhassa çocuklar tarafından taşa tutulduğunu ve bu işin seyrüsefer işini sekteye uğratabieceği gibi vahim neticeler de tevlit edebileceğini kaydetmiş ve bunun süratle önüne geçilmesini emretmiştir.
19 Mayıs bayramına hazırlık
11 mayısta vilâyette 19 mayıs spor ve gençlik bayramının programını tesbit etmek üzere mühim bir toplantı yapılacaktır. Bu seneki 19 mayıs bayramına Üniversite de 120 kişilik bir kadro ile iştirak edecektir. Bayramın yeri kat’î olarak tesbit o-lunmuştur, Bu yer, Fenerbahçe stadıdır.
MAARİFTE :
Galatasaray lisesi ilk kısmında kızamık
Galatasaray Lisesi ilk kısmında bir talebe kızamığa yakalanmıştır. Mektep; ihtiyatî bir tedbir olarak bir hafta kapanmıştır.
İNHİSARLARDA î
İnhisarlar Umum Müdürü Ankaraya gitti
İnhisa^Jar Umum Müdürü Adnan Halet Taşpınar dün Ankara’ya gitmiştir. Umum Müdür İran’dan dönen inhisarlar Vekili Ali Rana ile görüştükten sonra İnhisarlar bütçesinin Mecliste müzakeresi müd-detince hükümet merkezimizde kalacaktır.
İnhisarlar kolonyası
inhisarlar İdaresinin piyasaya çı-karmıya karar verdiği kolonya nevileri bu ayın sonlarına doğru satılığa çıkarılacaktır. Bu kolonyaların fiatları derecelerine göre tesbit edilecektir. Kolonyaların muhtelif e-sanslı olması düşünüldüğünden halk arasında rağbet bulacağı tahmin e-dilmektedir.
Okuyucularımız Diyoriti Muhterem Belediye Reisimizin azan dikkatine : Belediye kooperatif borçlan bu tarzda kesilm amelidir
Adres ve ismi idarehanemizde mahfuz bir belediye memuru dün bize yana yakıla şu şikâyette bulundu:
— «Belediye memurlarına u-cuz erzak ve malzeme temin etmek ve ayni zamanda paraya ihtiyacı olan meslekdaşları sıkıntılı vaziyetlerden kurtarmak üzere teşekkül ettiğini zannettiğimiz «Belediye kooperatifi» nin azasıyım. ve her ay eline 46 lira alan 15 senelik emek-dar bir memurum. !
Çocuğumun hastalandığı bir sırada kooperatiften -her ay maaşımdan 6 da biri kesilmek üzere-75 lira para aldım. Ve bu parayı muntazaman ödüyordum. Lâkin bu ay maaşımı olmak için vezneye gittiğim zaman bu borcum için ben den 37,5 lira kesilmesinin tebliğ e-dildiğini hayretle gördüm. Ve bütün bir ay didinerek ve geceli gündüzlü uğraşmama mukabil elime geçecek olan 46 lira paradan 37,5 lirası -bütün rica ve istifhwnları-ma rağmen- defaten keşildi. Üstelik, mütebaki 37,5 liranm da bu ay başı kesileceği ilâve olundu.
Esasen 46 lira maaşımın 5 lirası her ay icar bedeli borcu olarak malmüdürlüğünce kesilmekte old" ı ğundan maaş olarak elime 3,5 lira aldım. Üç çocuk babası, ayrıca başında iaşesile mükellef olduğum iki alil ihtiyar bulunan ve borç içinde yüzen ben; bu 3,5 lira ile nasıl bir ay idare edeyim? Çcı klarımı bes-liyeyim ve çalışma kudretini, enerjiyi bulacak kadar gıdayı nereden, hangi para ile alayım ?.
Felâketin büyüğü, bütün bir mahrumiyetle geçirmekte olduğum bu aydan başka, ayrıca gelecek ay başında da yine elime 3,5 lira geçecek olmasıdır.
Şimdi size ve muhterem belediye reisimize naçizane soruyorum:
46 lira para alan bir küçük memurdan 37,5 lira defaten nasıl kesilir? icra borçlan için bile hükümet maaşın dörtte birini kabul etmiştir. Üstelik parayı alırken imzaladığımız taahhütnamede borcumuzun küçük taksitlerle ödeneceği yazılı idi. Halbuki şimdi, benim gibi diğer borçluların da ayni bu hatalı muameleyle muhatap tutulduklarını işitiyorum.
Belediye kooperatifinde yolsuzluklar yapılmış. Onun için borçlar defaten tahsil olunuyor diyorlar. Yolsuzluk yapanların hareketlerinin cezasını biz mi* çekeceğiz ? iki ay ne ile geçineceğiz?.
Muhterem vali ve belediye reisimizin bu usulsüz işten haberdar olmadıklarını zannettiğimi de ilâve ederek yapılan hatanın düzeltilmesini şefkatlerinden hürmetle rica ve istirham ederim.»
Yeni Sabah — Karimizin bu çok haklı şikâyetini muhterem vali ve belediye reisimizin nazan dikkatine koyuyor ve hatanın tashih edileceğini kuvvetle ümit ediyoruz.
On Doktorumuza Jübile Yapılacak
Türk Hekimleri Dostluk ve Yardım Cemiyetinin yarım asır tababet hayatını yaşamış meslektaşlarının şerefine önümüzdeki cumartesi günü saat 16 da Tokatlıyan salonunda bir jübile tertip etmiştir.
Bu jübileye memleketin bütün doktorları ailelerile birlikte davetlidir. Doktorların haricinde hükümet1 ve matbuat erkânı hazır çaktır.
Hazırlanan programa merasime istiklâl marşile çaktır.
Cemiyet reisi Dr. Neşet Usman merasimi açtıktan sonra Umumî Kâtip Fethi Erden jübilesi yapılacak, doktorların tercümei hallerini söyliyecektir. Jübilesi yapılacak doktorların mecmuu ondur. Mektepten çıkış sırasile en başta Gl. Dr. Hazım Bellisan, Dr. Salih Konoralp, Gl. Prof. Dr. Besim Ömer Akalın, GI. Prof. Dr. Cemil Topuzlu, Dr. Kemal Çulha, Gl. Prof. Dr. Şükrü Pelit, Dr. Ömer Fuat Keskin, Dr. Esat Şerefeddin, Dr. Hüseyin Maz-lûm Yez, Dr. Tahsin özmutlu.
Büyük bir meslek toplantısı olan bu jübileye Başvekil Refik Saydam, Sıhhat Vekili ve müsteşarı, ayni zamanda Askerî Sıhhat işleri Reisi Gl. Dr. Mazlûm Baysan da davet e-dilmiştâr. Merasimden sonra Konservatuarın orkestrası senfonik bir konser verecek, bilâhare geç vakitlere kadar tertip edilen danslı çayda eğlenilecektir.
müteferrik i
DENİZLERDE t
buluna-
nazaran
başlana-
F,!Wf!i h|r kaza ne'icssMe Ölen Nedir Ankanın cenazesi geliyor
İstanbul Mühendis Mektebinden pe kiyi derece ile mezun olduktan sonra Almanya’ya giderek tahsile dev?m eden kıymetli gençlerimizden Nedim Ankan orada müessif bir otomobil kazası neticesinde ölmüştür. Cenazesi bugün Andriya vapurile Marsilya’dan şehrimize gelecektir. Cenaze Mühendis Mektebi talebelerinin iştiraki ile ve merasimle kaldırılacaktır.
Nedim Ankan, Mühendis mektebinin yetiştirdiği çok kıymetli bir gencimizdi. Ailesine beyanı taziyet ederiz.
Buğday fiyatları
Toprak Mahsulleri Ofisi piyasaya her gün 300 ton buğday sevketmek-tedir. Un gelişata da devam etmekte olduğundan Ofis buğday fiatlannı yükseltmiye lüzum görmemektedir. Tüccar mevrudatı bugünlerde durmuştur.
Yapağ satışları hararetlendi
Yeni kırkım dağlıç ve kıvırcık yapak satışları piyasada başlamıştır. Dün 22,000 kilo yapak 60-65 kuruş fiatla satılmıştır. Yapaklar harice gönderilmek üzere ihracatçılar tarafından satın alınmıştır.
Küçük Haber Isr7
Alman • İtalyan
Letonya ihracat maddeleri sergisi
Denizbank’ın yolcu salonunda bugün Letonya Hükümeti ihracat maddeleri nümune sergisi açılacaktır. Sergi ziyaretçilere saat 10 da bulundurulacaktır.
500 seyyah geldi
Alman bandıralı General Stoben vapurile dün muhtelif
letlere mensup 500 seyyah gelmiştir. Seyyahlar, dün şehrin şayanı temaşa bazı mahallerini gezmiştir, dlr. Bugün de müzeleri, camileri ve Kapalı çarşıyı gezerek akşama Marmara’ya müteveccihen ayrılacaklardır.
açık
Von mil-
Bir Ceset
Bu’undu
Evvelki gece saat 20 de Haliçte Sebze Hali açıklarında bir ceset bu-lunmuştur.
Uzun müddet denizde kalarak çürüdüğü görülen ceset hemen mor ga kaldırılmıştır.
Cesedin kime ait olduğu ve bir cinayet veya kaza neticesinde ölüp ölmediği ehemmiyetle tahkik olunmaktadır.
şehrimizden
Yeni İçtimaî ahlâk yerli malı kullanmağı emrediyor. Yurttaş;
Daima yerli malı kullan.
Ulusal Ekonomi ve Arttırma Kurumu
Maarif Vekâleti, hariçten orta mektep ve lise imtihanına girecek kızların da askerlik imtihanına tâbi tutulmasını kararlaştırmıştır.
A Etüd kitapları olarak kullanılması için eski harflerle yazılmış kitapların mektep kütüphanelerinde bulundurulmasının «Türk harfleri» kanununa mugayir bulunmadığı Maarif Encümeni tarafından kabul olunmuştur.
jk Araş nehrinin taşması yüzünden İğdır’ın Başköy nahiyesine bağlı Çiftlik ve Artan köyleri su altında kalmıştır.
★ Maarif Vekâleti Trabzonda bir Ticaret Mektebi açmayı kararlaştırmıştır.
★ Evkaf, Fatih camlinin tamiri işine 20 bin lira harcıyacaktır. Bu sene Fatihten başka Beyazıt» camii de esaslı şekilde tamir olunacaktır.
★ Ecnebi ekalliyet mekteplerinde yapılacak imtihanlar için mümeyyizlerin seçilmesine başlanmıştır.
★ Millî Sanayi Birliği tarafından açılan Galatasaray Sergisinin 11 inci yılı olan bu seneki serginin geçen senelere nazaran daha iyi olması i-çin şimdiden faallvete geçilmiştir.
askerî ittifakı
Kont Cıano’nun İtalya’da Alman Hariciye Nazırı Von Ribbentrop ile yaptığı konuşma ve neticede Atman - İtalyan askerî ittifakının hazırlanması, beynelmilel siyasete yeni bir sürpriz hediye etmemiştir.
General Von Brauchitsch’in İtalya ve Trablustaki seyahatini müteakip bu ziyaretin vukuu keyfiyetinden, Berlin ile Romanın herkesin bildiği kuvvetli siyasî rabıtaları mad dî bir şekilde, yanı hakikî bir muahede ile tevsik ederek, garp demokrasilerinin kendi aleyhlerine vücu-de getirdiklerini beyan ettikleri çember siyasetine bir mukabele o-larak istifade edileceği manası çıkarılabilirdi. Nitekim de vaziyet bu merkezdedir. Diğer taraftan Alman Hariciye Nazırının ziyareti sırasında, son günlerde vukua gelen ve I-talyan - Alman diplomatlarının Merkezî Avrupa’da ve Tuna havzasındaki faaliyetlerinin tesbıti zımnında konuşmalar olacağı muhakkak idi. Hele Danzig ve koridor meselesinin bu temaslarda en esaslı mevzuu teşkil edeceği de şüphe götürmez bir hakikat halinde kendisini gösteriyordu.
işte Kont Ciano ile Alman Hariciye Nazırı, son hâdiselerin akislerini gözonünde tutarak, mihverin diplomatik siyasetinin seyrini temin vasıtasını araştırmışlardır.
Şüphe yok ki, Roma, M. Hitler’in Ravhştag’daki nutkunda Polonyaya karşı aldığı tavır ve Danzig ile koridoru kat’î olarak istemesi halinde mihver siyasetinin Varşova’ya karşı ittihaz edeceği nihaî hattı hareket ile, Polonya lehinde gösterdiği dostluğun ihlâli keyfiyeti arasında kalmıştır.
Bu münasebetle Roma, Varşova-ya mutedil bir hareket tavsiye etmek gayesile Roma’daki Polonya Büyük Elçisi nezdinde tavassutta bulunmuşsa da PolonyalIları şimdiki halde noktai nazarlarından döndür-miye muvaffak olamamıştır.
Bugünkü vaziyette, son akseden haberlere göre. Alman Hariciye Nazırı Von Ribbentrop, İtalya İle askerî ittifak aktederek, aralarındaki fiilî teşriki mesaiyi bu sefer, hukukî bir çimento ile de kuvvetlendirmeyi düşünen mihver siyesetini tem-silen cihan efkârı umumiyesine kuvvetli bir cephe teşkil ettiklerini ilân etmiştir. İtalya bu suretle, artıl. Almanya’nın girişeceği bir ihtilâfta bitaraf kalamamak vaziyetire de girmiş ve bu arada Japonyanm da böyle bir askerî ittifaka iştirakini temine çalışmıya, Berlin ile birlikte uğraşmıya koyulmuştur.
Bu ittifakın resmen akdinden sonra İtalya’nın Danzig ve Polonya meselesindeki hattı hareketin tesbi-ti hususunda alınacak intiba, daha ziyade, Almanyaya karşı her türlü ve her cephede tam bir müzaherette bulunacağı ve fakat ihtilâfta fiilen rol almıyacağı merkezindedir, Fakat bu kanaat de, Almanya ile Polonya’nın karşı karşıya kalabilmeleri keyfiyetile mukayyettir. Daha umumî mikyasta bir sarsıntı takdirinde, ittifak dolayısile Roma, Berlin’in yanında olacaktır. İtalya, Berlin. Danzig ile uğraşırken, Merkezî Avrupada faaliyete girişmek özeredir. Almanya ile müştereken Macaristanı kendi taraflarına çek-miye ve bunun için de Slovakya’yı parçalamak veya Rumanya’dan mü-talebatta bulunmıya sevk için çalışmaktadır. Fakat Polonya bu vaziyeti anlamış, Rumanya ile anlaşma temini için Macarlar nezdinde faal bir siyaset takibine başlamıştır.
Berlin - Roma mihveri, kuvvetlerinin fiilî iştiraklerine bir hukuk kaşesi yapıştırırken mütemadiyen kendi cephelerini takviye uğrunda büyük bir mesai sarfetmektedirler.
Dr. Reşad SAGAY
GÜMRÜKLERDE:
Türk - Amerikan ticaret anlaşmasının tesirleri
Amerika ile ticaret anlaşmasının meriyete girmesi üzerine gümrük muamelelerindeki varidat artmıştır. Bu ayın ilk haftası içinde alınan varidat, elde edilen malûmata göre geçen haftalara nazaran 600 bin liralık fazla olduğu anlaşılmıştır.
' W KTAYTST93J
Sarfaı 3
SON HABERLER
Romada Tazahürat
Ordu Ve Müstemleke Gününde Mussolini Bir Nutuk Söyledi
Roma, 9 (A.A.) — Via tmpero’da yapılan muazzam askerî çeçit resminden sonra geçitte hazır bulunmuş olan 30 bin ihtiyat zabiti Venedik meydanına giderek Venedik sarayı önünde toplanmışlar ve Düçe-yialkışlamışlardır. Muazzam bir halk kitlesi de Venedik meydanına taha-cüm etmiş ve alkışlarını ihtiyat zabitlerinin alkışlarına karıştırmıştır.
AvruDa Balkan An tantına Minnettar
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) bu kısmında dost milletlerden mürekkep iyi bir grup teşkil etti. Fakat bu istikrar ve birlik eseri orada haklı olarak yeri olan Bulgaristanın da girmesi ile tamamlanacaktır. E-ğer Balkan memleketleri daha sıkı bir birlik vücude getirebilirlerse ecnebi hululünden katiyen masun kalacaklar ve istiklâllerini muhafaza da hiç bir zorluğa uğramıyacaklar-dır.»
Sovyetlerin cevabı
Moskova, 9 (A.A.) — İngiltere büyük ellçiliğinde Seeds tarafından dün Molotofa verilen İngiliz mukabil tekliflerine iki üç gün içinde cevap alınacağı ümit edilmektedir.
Verilen malûmata göre, Sovyet hükümeti Sovyetler Birliği dış politikasında değişiklik olmadığı ve Sovyet hükümetinin, kendisince kabul edilebilir bir esas bulunduğu tak dirde, barışın müdafaası ve mutaar-rıza karşı müdafaa için İngiltere ile iş beraberliğine âmade kalmakta olduğu hakkında Seedse teminat vermiştir.
Bu suretle Litvinofun çekilmesinin sebebinin bazı tetkik hataları olduğu yoksa politikasının artık hoş gitmemesinden mütevellit olmadığı anlaşümaktadır.
Varşovadaki kanaat
Varşova, 9 (A.A.) — Inğiliz sefiri Sir Kennard’ın dün B. Beck’i ziyareti esnasında mumaileyhe In-gilterenin Moskovaya yapmış olduğu mukabil teklifler hakkında malûmat verdiği zannolunmaktadır.
Sovyet Rusyanın komşuları o-lan memleketlere Fransa ile Alman yanın müzaheret etmeleri halinde Sovyetlerin bu memleketlerin istiklâllerini müdafaa taahhüdünde bulunmasını natık olan İngiliz teklifleri Varşovada müsait bir surette karşılanmıştır. Binnetice bu geceki Potemkin - Beck mülâkatı hususî bir ehemmiyeti haiz olacak gibi görünmektedir.
Potemklnln Varşovada yapacağı temaslar
Varşova, 9 (A.A.)— Potemkinin bu gece saat 23,30 da buraya gell-mesl beklenmektedir. Mumaileyhin derhal Beck ile görüşmesi ihtimali vardır.
Sovyetler Birliğinin Varşova maslahatgüzarı Llstopad, Potemkin-Beck örüşmelerini hazırlamak üzere dün Beck tarafından kabul edilmiştir.
Sovyet maslahatgüzarı, Potem-kine Varşovaya kadar refakat etmek üzere Leh - Rumen hududuna gitmiştir.
Danzlg meselesi
Varşova, 9 (A.A.) — Gazeteler, geceki tabılarında Dantzig meselesinin İktisadî safhasından uzun u-zadiye bahsetmekte ve beliğ istatistik rakkamlarlle Dantzig’ln hikmeti vücudünün ve refahının samimî surette Polonya ile sıkı bir birlik halinde bulunmaslle meşrut olduğunu ve Polonyanm cenup mıntakalarının Dantzig limanının gerek ihracat, gerek ithalât itibarile hemen hemen bütün ticaretini temin etmekte bulunduğunu isbata çalışmaktadırlar.
Papanın tavassut plânı
Londra, 9 (A. A.) — Hariciye Nezaretine yakın olan mahfellerde Papanın Londra vekili Monsenyor
Düçe, Venedik sarayının balkonundan bir iki söz söylemiş ve ezcümle demiştir ki:
«Silâhlarımızın kuvveti şüphesizdir ki, muazzamdır, fakat kalplerimizin vermiş olduğu karar daha muazzamdır. Vakti gelince bunu ispat edeceğiz.»
Bu sözler, ihtiyat zabitlerinin ve halkın şiddetli alkışlarile karşılanmıştır.
Godfrey geçenlerde Lord Halifax’ı ziyaret ettiği teyid edilmektedir. Mumaileyh, söylendiğine göre Dantzig meselesinin halli için Almanya, Polonya, Fransa, İngiltere ve Ital-yanın mümessillerinden mürekkep bir konferansın topanmasmı Papa namına teklif etmiştir.
Macarların bir ihtarı
Budapeşte, 9 (A. A.) — Pester Llosd gazetesi «Polonyadan bir sual» başlığı altında neşrettiği başmakalesinde bir müddettenberi Polonya matbuatının «Macaristanı tahkir eden ve Macaristana hücum eden yazılarından şikâyet ederek diyor ki :
Bu matbuatın hattı hareketi değişmezse, bizim de zarurî olarak bu değişikliğe göre hareket etmekliğimiz icap edecektir.
Yugoslav Kral Naibi Bugün Romada Olacak
(Bitarafı 1 inci »ayfam(zda' Hariciye Nazırı Maı koviç, Naibe refakat etmektedir.
Hiç bir siyasî vesika inızalan-nnyacak
Belgrad, 9 (A. A.) — Belgrad
mahafilinde beyan olunduğuna göre, Naib Prens Paul’un Italyayı ziyareti bundan daha bir kaç ay evvel takarrür etmişti.
Naib’e refakat etmekte olan Hariciye Nazırı Markoviç, bittabi İtalyan devlet adamlarile görüşecektir. Fakat yeni hiç bir siyasî vesikanın imzası mevzuu bahis değildir, iki memleket arasındaki münasebetler 1937 Belgrad anlaşm)’.larile dostluk ve iyi komşuluk esasları üzerinde kat’î olarak istikrar bulmuştur.
Prens Paul Berline de gidecek
Belgrad, 9 (A.A.) — Belgrad siyasî mahafilinde beyan olunduğuna göre, Naib Prens Paul haziran başlarında Berlini de resmen ziyaret e-decektir.
Sırp - Hırvat meselesi
Zagreb, 9 (A.A.) — Millî Hırvat mümessilleri heyeti tarafından kabul edilen bir karar suretinde:
1 — Avrupanın umumî vaziyetinin, Hırvat meselesinin mümkünse iki alâkadar millet arasında doğrudan doğruya aktedilecek bir itilâfla süratle hallini istilzam ettiği müşa-hade edilmekte,
2 — Hırvat mümessillerde Belgrad hükümet mahfelleri arasındaki görüşmeleri kolaylaştıran büyük devletlerin tarzı hareketlerini memnuniyetle karşılamakta,
3 — Sırp milletinin Hırvatlarla anlaşma hususunda gösterdiği arzu memnuniyetle kaydedilmekte,
4 — Mevcut hüsnüniyete rağmen bir itilâfa vanlamadığı ve Hırvat milletinin hâlâ beynellmilel teşriki mesaiden uzak tutulduğu henüz müşahede edilmektedir.
Millî Hırvat mümessilleri heyeti Maçek tarafından takip edilen siyaseti tamamile tasvip etiğini ve mumaileyhe, Hırvat milletinin mevcudiyet ve hürriyet prensipini her şeyden üstün tutması şartile, lâzımge-en kararlan ittihaz etmek hususunda tam sallâhiyet verdiğini beyan etmektedir.
Siyasette Dostluk
(Baş tarafı 1 inci sayfada) acaba düşman olduğu zaman ne yapacak diye düşünmek mecburiyeti hasıl oluyor.
«Dostluk» kelimesi diplomatların ağzında öyle bir hale gelmiştir ki onun manasını fertler arasındaki münasebetlerde anladığımız dost luk ile ayni şey addedersek ve buna imkân olduğuna inanırsak affedilmez bir hataya düşmüş oluruz. Biz İkinci Wilhelm’in Almanyası ile de «dost» idik. Fakat Kayserin Alman-yası, Türkiyeyi bir müstemleke gibi kullanma siyasetini dostluğa mugayir görmüyordu.
Binaenaleyh, siyasette, devletler arasında «dostluk» sözü çok elâstik, çok mühim ve çok garip tefsirlere müsait bir kelimedir. Devletler arasındaki münasebetlerde bir memlekete karşı kendimizde dostluk hissi bulunduğundan bahsedebilmek için ondan hiç bir tehlikeye maruz kal-nuyacağımıza emin olmamız icap e-der. Dostluğun manası budur. Halbuki Almanyanm son takip ettiği hattı hareket bütün dünya ile beraber bizim de dikkatimizi uyandırmıştır. Almanya merkezî Avrupada yerleştikten sonra, Balkanlara sarkmak isterse, mihverin diğer rüknü, Balkanlara yerleşirse, biz kendimizi emniyet altında göremeyiz. Almanyanm ırk hudutlarını temin ettikten sonra ortaya «Hayat sahası» gibi müphem ve elâstik bir tâbir atarak küçük devletleri kendisine vasal hale sokmak istidadını göstermesi veya tek icraatının mu-kaddemesi olarak Rumanyada İktisadî bir hâkimiyet kurması millî hürriyet ve istiklâl mefhumuna malik her devlette olduğu gibi Türki-yede de bir tereddüt uyandırmıştır. Buna karşı: «Size dostuz, şimdiye kadar sizin aleyhinizde gazetelerimiz bir şey yazmadı» demek endişeleri tatmin edemez.
Çünkü «dostluk» çerçevesi içine dostluk mefhumu ile telif kabul etin iyecek bir çok hareketler girdiğini görüyoruz. Alman matbuatı ve Alman devlet, adamları «Hayat sahası» tâbirinin uyandırdığı şüphe ve endişeleri İzale edecek bir söz sar-fetmedikleri gibi Balkanlar üzerindeki tasavvurları hakkında da kanaat verici beyanat ve teminatta bu lunmağa lüzum görmemişlerdir. Balkanlarda ,bir Almanya biz Türk-ler için ancak ve ancak bir tehlike olabilir. Çünkü Balkanlar Almanya için bir «Son hedef» olamıyacak kadar küçüktür, Almanya Balkanlara sarkarsa bu onun nazarında ancak bir «Merhale» teşkil edebilir.
Hüseyin Cah'd YALÇIN
Parti Meclis Grupunun içtimai
Ankara, 5 (A.A.) — C. H. Partisi Meclis Grupu, bugün (9.5.939) saat on beşte reis vekili Haşan Sakanın başkanlığında toplandı.
Ruznameye dahil mesele, Muğla Mebusu Hüsnü Kitapçı tarafından îktisat Vekâletine tevcih edilmiş üç maddelik bir sual takriri idi.
îlk defa sual sahibi Hüsnü Kitapçı bu sual takriri ile sanayie müteallik hangi meseleler hakkında izahat verilmesini istediğini bildirdi.
Müteakiben İktisat Vekili Hüsnü Çakır sual takririnin ihtiva ettiği muhtelif meseleler üzerinde ve her meselenin bugün ne safhada bulunduğuna dair uzun izahat verdiler.
Ayni mevzu üzerine söz alan bir çok hatipler sıra İle fikir ve müta-lealarını beyan ettiler.
Bu izahat arasında îktisat Vekâletine yeniden tevcih edilen bir çok suallere son defa söz alarak kürsiye gelen îktisat Vekili lcabeden cevapları verdi.
Ruznamede başka bir madde ol-madığmadn saat 20 de müzakere nihayet buldu.
Gefe ikonun Türkiye seyahati
Bükreş, 9 (A.A.) — Rador Ajansı bildiriyor:
Türk hükûmetile mutabakat halinde, B. Oafenco’nun Ankara seyahatinin haziran ayının son on beş günü zarfında yapılması kararlaştırılmıştır. "
Deniz Harp Okulunda Dünkü Merasim
Diploma tevziinden bir intiba
Meşrebe veda ederek Hamidiyeye gidiş
(Baş tarafı 1 inci sayfada) söyledi ve Türk denizciliğinin tarihinden ve eski satvetli günlerinden bahsederek lise tahsilini bitirip donanmaya iltihak eden gençlere bu asîl ve yüksek denizci millete lâyık I olmıya çalışmalarını söyledi ve bun-| dan sonraki mesailerinde de muvaffakiyetler diledi.
Amiralin nutku orada haıır bulunan davetliler ve denizciler tarafından şiddetle alkışlandı ve bundan sonra hazırlanan mükellef büfeye geçildi. Burada Bahriye bandosu ve mektebin müzik kolu gayet güzel parçalar çalarak davetlileri eğlendirdi ve dans edildi. Büfeden sonra Amiral sahile yanaşan bir motörle mektepten ayrıldı ve orada hazır bulunan mektep erkânı ve taleb® tarafından uğurlandı. Bundan sonra mektep müdürü de mezun talebeye hitaben kısa bir nutuk söyliyerek muvaffakiyetler temenni etti. Müteakiben mezun talebe arkadaşları-
Amerika Ticaret
Anlaşması
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) kilde bir kere daha alâkadarların nazarı dikkatine vazetmeyi faydalı buluyoruz.
Yeni Türk - Amerikan ticaret anlaşmasına nazaran? tarafeyn men şeli mallar gerek ithalât ve ihracatta ve gerek sair bilcümle hususatta en ziyade müsaadeye mazhar millet muamelesi kaydından istifade edecektir. Fazla olarak anlaşma, iki taraf ülkesine hini ithalde tenzilâtlı gümrük resmine tâbi tutulacak mal lara ait iki liste de ihtiva etmektedir.
Anlaşmaya bağlı 1 sayılı liste Türkiye tarafından hangi nevi mallara ne nisbette gümrük resmi tenzilâtı yapılacağını göstermektedir. Buna nazaran bücümle binek otomobilleri, her nevi otomobillerin şasisi, karoseri ve şasi akşamı, tekerlekler yüzde 60, radyo ahize cihazları yüzde 75, radyo için birleştirilmemiş müteferrik parçalar yüzde 88, her nevi elektrikli tecrit makine ve cihazları yüzde 12, yazı, hesap, kayıt, tadat, tefrik ve tasnif makineleri yüzde 12, beher desimetre murabbaı 4,5 gramdan yukarı olan keçi glâseleri yüzde 40, dosya tasnifine mahsus bazı dolaplar da yüzde 20 nisbetindeki gümrük resmi tenzilâtından istifade edeceklerdir.
Bu belli başlı maddeler yanında diğer bir takım mallara da muhtelif nisbetlerde tenzilât verilmiş bulunmaktadır.
Ticaret anlaşmasına bağlı 2 sayılı listede ise Amerika Birleşik Dev
nın yaşa nidaları arasında sahile yanaşan teknelerle donanmaya uğur landı.
Bu sene donanmaya iştirak eden 33 talebenin isimleri şunlardır:
611 Vâhit Bayramoğlu, 621 Orhan Özaltan, 707 Sabahattin Kalyonca, 711 Nejat Esengün, 713 Cehdi De-nizok, 717 Şerafettin Özkan, 719 Namık Saatçi, 725 Baha Eğitmen, 729 Kadri Kalkan, 735 Vecdi Demirkol, 741 Celâl Özgöz, 743 Orhan Akyüz, 755 Faruk Yener, 761 Fikret Saraçoğlu 763 Rasim öçal, 604 Esat Kula, 702 Melih Gökal. 704 Baha Durukan, 706 Hüsnü Çubukçu, 710 Haşan Göze, 712 Burhan Yalçın, 714 Necmettin Sönmez, 716 Nusret Akgün, 722 Mehmet Gölalgın, 732 Cafer Aksoy, 736 Ali Rıza Çevik, 746 Nahit Öz-arar, 748 Kenan Ünsayar, 754 Tayyar Hepgül, "56 İhsan önduygu, 758 Nâzım Anar, 760 Avni Volkan, 764 İsmail Özkırar.
letlerine hangi mallarımızın ne surette tenzilâtlı bir tarife üzerinden ithal edileceği görülmektedir. Bu listenin tetkikinden anlaşılacağı ü-zere Amerikalılar, muhtelif mühim ihraç mallarımız için mer’î gümrük resimlerinde tenzilât yapmışlar ve tenzilâtlı resimleri anlaşmanın meriyet müddeti zarfında arttırmıya-caklarını da kabul etmişlerdir. Diğer taraftan, Amerikaya halen güm rük resminden muaf olarak ithal o-lunan bazı mallarımızın da yine anlaşma devresi zarfında muaf en, ithal edilmekte devam edeceğini taahhüt eylemişlerdir.
Yeni anlaşmaya nazaran Amerika Birleşik Devletlerine hini ithallerince tenzilâtlı gümrük resminden istifade edecek olan mühim mallarımız ve bunlardan alınacak gümrük resmi mikdarı aşağıya yazılmıştır:
Sigaralık yaprak tütün, libıesin-sinden 30 sent, aslı çekirdeksiz olan kuru üzüm libresinden 1,1/2 sent, libresinin kıymeti 7 sent veya daha yukarı olan incir, libresinden 3 sent, kabuksuz fındık, libresinden 8 sent, muhtelif halı, kilim ve yol kilimleri, kıymeti üzerinden yüzde 45 ten a-şağı olmamak üzere ayak murabba-ından 30 sent, Kabuklu fıstık, libresinden 1,1/4 sent, kabuksuz fıstık, libresinden 2,1/2 sent, palamut hülâsası, «ispirto ihtiva etmiyen» kıymeti üzerinden yüzde 7,5, meyan kökü hülâsası, kıymeti üzerinden yüzde 45, kuşyemi, libresinden 3/4 sent, haşhaş tohumu, 100 libresin-
Kral Zogo Taksim âbidesine Çelenk Koydu
Bir müddettenberi şehrimizde bulunmakta olan Arnavutluk Kralı Zogo ve Kraliçe Jeraldin beraberlerinde bulunan zevatla beraber dün Taksim Abidesine büyük bir çelenk koymuşlardır.
Kral ve Kraliçe, saat tam onda â-bideye gelmişler ve maiyetlerindeki zevatla birlikte ihtiram makamında bir dakika sükût ederek kır-mızı-siyah kordelâlarla bağlanmış çelengi âbideye yerleştirmişlerdir. Müteakiben Kral ve Kraliçe otomobillerle Perapalas oteline avdet etmişlerdir.
Orta Mektep Muallimlik imtihanı
(Baştarafı 1 inci sayfamıza» f müfredatı sorulacaktır. Bundan başka imtihana girecek muallim, orta mektep tarih, coğrafya ve yurt bilgisi mevzuları hakkında talebeye üç ders verecek veya bu dersler için hazırhyacağı plânları imtihan heyeti önünde izah edecektir.
Matematik grupu muallimliği için yapılacak yazılı ve sözlü imtihanlarda orta mektep matematik müfredatı, lise ikinci devre üçüncü sınıfın edebiyat kolunda okutulan cebir ve kozmoğrafya müfredatı, lise İkinci devre birinci ve ikinci sınıflarında okutulan cebir ve geometri müfredatı sorulacaktır. Bundan başka imtihana girecek' muallim, orta mektep aritmetik ve geometri mevzuları hakkında talebeye iki ders verecek veya bu dersler için hazırlıyacağı plânları imtihan heyeti önünde izah edecektir.
Fizik, kimya ve tabiî ilimler grupu muallimliği için yapılacak yazılı ve sözlü imtihanlarda lise ikinci devre birinci ve ikinic sınıflarında okutulan fizik, kimya müfredatı ile üçüncü sınıfın edebiyat kolunda gösterilen fizik, kimya müfredatı, lise ikinci devrede okutulan tabiî i-limler müfredatı sorulacaktır. Bundan başka imtihana girecek muallim orta mektep fizik ve tabiî ilimler, mevzuları hakkında iki ders verecek, bu derslere ait tecrübeleri yapacak, veya bu dersler için hazırlı-yacağı plânları imtihan heyeti önünde izah edecek ve bu derslere ait tecrübeler yapacaktır.
Yazılı ve sözlü imtihanlara girenlerin imtihanlarında, namzetlerin orta mekteplerde muvaffakiyetle ders verecek derecede olgun olup olmadıkları dikkate alınacaktır.
Göılng General Franko İle görüşecek
Berlin, 9 ( A.A. ) — « Havas » Berlin siyasî mahfillerinden alman malûmata göre Goring Valansiyada General Franco ile görüşecektir. Resmî mahfillerin bu hususta kat’î bir gizlilik muhafaza etmektedirler, den 16 sent, Lületaşı, kıymeti üzerinde yüzde 10.
Amerikaya muafen ithalleri kon solide edilmiş olan mallarımız da şunlardır:
Krom, boraks, sucukluk bağırsak vesaire, tavşan ve sansar derisi, palamut, meyan kökü.
Anlaşmada tediye bakımından mevcut hükümler de gu gekilde telhis olunabilir: Amerika Birleşik Devletlerine ihraç olunan mallarımızın bedelleri serbest dövizle ödenecektir. Türkiyeye ithal olunacak Amerika Birleşik Devletleri menşeli n\allara da tarafımızdan muayyen bir hadde kadar serbest döviz tediye edilecektir.
Bu had senelik umumî ithalâtımızdan kredi anlaşmalarına mahsuben ithal edilmiş olup ta senesi zarfında ödenmemiş olan malların baliği çıkarıldıktan sonra kalan kısmın yüzde 10,91 ine müsavidir.
Ancak ihracatımız mevsimlere tâbi olduğundan, tediyede mevsimlik taahhütlerin de nazan itibara a-linnıası lâzımgelecektir.
Esaslarını yukarda yazdığımız ticaret anlaşmasının, Lki memleket arasında hali inkişafta bulunan ticarî münasebetin daha ziyade genişlemesine yardım edeceği muhakkak görülmektedir.
t t N I S A B AH
JTT'M.YIS 1939
Haşan Kendisini Tanıtıyor
Kör oğlu Kendisine Pervasızca Kafa Tutan Bu Cüretkâr Ve Lâf Anlamaz Genci Dikkatle Süzdü
r | MEŞHUR CASUS
MUSTAFA SAGİR
m NASIL TUTULDU. NASIL ASILDI ?vm
— 1O — Yazan: R. KARAOĞUZ
Kapiten Benet’in Evinde Gizli Bir Konuşma
B. Acemoviç
Eski Yugoslav Elçisi Gidiyor
Yugoslavya’nın Kahire Elçiliğine tayin edilen eski Ankara Elçisi B. Acemoviç bu / «akşam memleketimizi terketmektedir.
B. Acemoviç, iki senedenberi Yugoslavya’yı Ankara’da muvaffakiyetle temsil etmiştir. Bu müddet zarfında iki dost ve müttefik devletin münasebetlerinin daha ziyade iyileşmesi için mütemadi bir gayre sarfetmiştir. B. Acemoviç, Türkiyg-de vazife gördüğü esnada hiç bir zaman sadece resmî bir memur gibi kalmamıştır. Bilâkis, muhitine yaydığı sempati sayesinde kendisini çok çabuk sevdirmiş ve kendisine samimî bir muhit yaratmıştır. Bu itibarla onun müfarakati bizde bir teessür uyandırmaktadır.
Ayni şekilde kendisini bütün tanıdıklarına çok sevdirmiş olan Bayan Acemoviç’in de müfarakati teessürümüzü taz’if etmektedir.
Memleketimize karşı her zaman büyük dostluk ve sevgilerini göstermiş olan Bayan ve Bay Acemaviç’e iyi yolculuklar ve yeni vazifelerinde büyük muvaffakiyetler temenni ederiz.
Şehir Meclisinin Dünkü toplantısı
Askere gidenlerin ailelerine yapılacak yardımların tahakkuk jekilleri münakaşalara sebep oldu
İstanbul Şehir Meclisi, dün toplanarak ruznamedeki meseleleri görüşmüştür. Bilhassa askere giden vatandaşların ailelerine yapılacak yardım için tahsil olunan paraların 'dört taksite bağlanması hakkmdaki Mülkiye Sncümeni kararı münakaşaya sebep olmuştur.
Azadan Sırrı Enver, tahakkuk teklinin çok berbat olduğunu söy-liyerek dedi ki:
«— Biz, Parti bakımından bu iş hakkında birçok şikâyetlere maruz kalıyoruz. Kendilerine para tahakkuk ettirilen kimselere ihbar edilmiyor ve bir gün haciz memuru ka-ıpıya dayanıyor. Tahakkuk işini ma-.halle mümessilleri yapıyorlar. Hal-■buki mahallelerde mümessil denen ‘şey yoktur. Sonra mahalle mümessillerine sordum: îhbar işini nasıl ^yapıyorsunuz?
; Bana şöyle cevap verdiler:
‘ «— Tahakkuk cetvellerini ya ca-,mi veya karakol kapılarına asıyo-Tuz. Bence bu kâfi değildir. Tahakkuk işine ciddî bir şekil verelim. Kendimizi aldatmıyalım.
Fuat Fazlı Belediye Muhasebe Müdürüne, askere gidenlerin ailelerine verilmek üzere toplanan paranın miktarını ve bir aileye yapılan vasatî yardımın miktarını sorudu
Muhasebe Müdürü, bunun kat’î ’miktannı tayin edemiyeceğini, yapılan yardımın pek cüz’î olduğunu söyledi. Fuat Fazlı:
— Bu işi ıslah etmek lâzımdır, de-aı.
Nihayet müzakereler kâfi görülerek mazbata kabul olundu.
’ Ruzname nihayetinde riyasetten gelen bir takrir okundu: Riyaset, takrirde Konservatuar binası için evvelce ayrılmış 500 bin liranın bu defa fevkalâde tahsisatla bu iş için
Haşanla Ayvazın at üstünde karşılıklı sazla meydan okuyuşlarının resmidir
— 33 —
Vaziyet tavazzuh etmişti. Çocuk, hayatı pahasına olsun, altındaki atı vermeğe taraftar görünmüyordu. Artık başka yapacak şey kalmamıştı. Etrafı bir daire şeklinde çeviren adamlar, Köroğlunun ufak bir işaretini bekliyorlardı. Derhal bu yabancı kabadayının üzerine atılacaklar, kendisini kollarını, bacaklarını bağlayıp esir edecekler, atı da alacaklardı.
Köroğlu son bir defa iyilikle atı almayı düsii»,J'M
Çocuk gel sen inat etme, Sözüm dinle güce gitme, Gel canına kıyıp gitme, Gönder bize al idişi.
?akat yabancı bir türlü yola gelmiyordu^
Dinle beni behey adam, Geçerim candan ben bu den At baya canımdan akdem, Vermem sana al idişi.
»rtöroğlu artık lâf m para etmediğini görünce dağlan titreten sesile şu beyit! okudu:
Köroğluyum keserim,
^ocuk kanın dökerim/ Avuç avuç içerim, Öldürürüm çocuk serk
. Köroğlunun sesi okadar mertçe, okadar kuvvetli çıkıyordu ki, yanındaki adamlar bile istemiye iste-miye titrediler. Şimdi herkes yabancıya merhametle bakıyordu. Fakat, hayret, bu gök gürlemesi gibi çın-byan ses yabancı delikanlının kılını bile kıpırdatma-ır.ştı.
GeleL’.ı Haşanı:
Haşan bu çelik bakışlı adamın Köroğlu, yani babası olduğunu öğrenince sonsuz bir sevince düştü. Demek adı dillere destan olan ve zalim Bolu beyinin kediden ürken fare gibi korktuğu kahraman babası bu adamdı. Artık kendisini tanıtmalı idi.
Aldı Haşan:
Aslan oğluna aslan derler,s
Kaplan oğluna kaplan deıh^
Sana Köroğlu derse Ayvaz,
Bana da Dağıstanlı derler. *
Haşanın son sözleri birdenbire ortadaki gergin havayı altüst etti. Köroğlu hayatında ilk defa olarak derin bir şaşkınlığa düşmüştü. Vaziyeti anlıyamıyor-du. Şaşkın şaşkın Ayvaza baktı:
— Ne diyor Ayvaz? diye sordu.
Ayvaz da vaziyeti bir türlü kavrıyamıyordu.
— Bana Dağıstanlı derler diyor. Hem benim de ■smirni, Ayvaz olduğumu bildi, bizi tanıyor galiba?
O zaman Köroğlu kendisine pervasızca kafa tutan bu genci dikkatle süzdü. Gözleri evvel yüzünde, sonra belindeki kılıçta, daha sonra da kolundaki pa-zubentte dolaştı. Sonra gözleri parladı. Kollarını açtı. ve ileriye doğru iki adım atarak:
— Oğlum Haşan! diye haykırdı.
Haşan, bu vaziyet karşıs;z3a kendisini attan yere attı ve koşarak Köroğkînun kollarına atıldı:
— Babacığım!
Baba ile oğulun buluşmasını herkes gözleri yaşararak seyretti. Köroğlu ile Haşan kaleye çıktılar ve yekdiğerlerine karşı besledikleri uzun hasret yıllarını teskine daldılar.
Böylece aradan bir müddet geçti. Bir gün Haşan rüyasında ihtiyar beyaz sakallı bir adam gördü. Beyaz sakallı adam elinde ayın on dördü gibi güzel, kar gibi beyaz bir kız tutuyordu. Genç kız ışıl ışıl yanan gözlerde Haşana bakıyor ve gülümsüyordu.
Beyaz sakallı ihtiyar adam da tebessüm etti:
— Oğlum Haşan! dedi. Bu inci gibi güzel kız senin kısmetindir. Adı Benli hanımdır. Erzurum Derebeyi Kara Vezirin kızıdır.
Tam bu esnada Haşan uyandı. Fakat gördüğü güzel kızın hayali bir türlü gözlerinden gitmiyordu. Nekaılar çalıştı ise de fayda vermedi. Bu inci gibi güzel kızı bir türlü unutamıyordu. Bu yüzden zavallı genç gitgide sararıp solmağa başladı. Bu hal babasının da gözünden kaçmadı. Köroğlu, oğlunun böyle gül gibi günden güne soluşunu büyük bir acı ve teessürle seyrediyordu. Nihayet bir gün dayanamadı. Onu yanma çağırdı:
(Devamı var)
Deri İhracatımız
Deri satışları piyasada hararetle devam etmektedir. Keçi, oğlak deri
lerde yarım işlenmiş meşin üzerine Almanya’dan yâpılan istekler devam etmektedir. Şimdiye kadar memleketimizden ihraç edilen bu derilerin mühim bir kısmını Çekoslovakya çekmekte idi. Bu memleketin Almanya’ya ilhakından sonra istekler Almanya tarafından yapıl-mıya başlanmıştır. Deriler Çekoslovakya’daki fabrikalarda işlenmektedir.
ayrılan 1 milyon 50 bin liraya ilâvesi ve bu suretle tahsisatın 1 milyon 500 bin liraya iblâğile bu işlorin tahsisi kabul olundu. , -
B
■ M. Meclisinde görüşülecek meseleler
Ankara, ( Hususî ) — Büyük Millet Meclisi cuma günü toplanacaktır. Ruznamede bulunan maddeler arasında şunlar da bulunmaktadır :
Çoruh mebusu B. Asım Us, İçel mebusu B. Ferit Celâl Güven, Muğla mebusu B. Yunus Nadi, Sivas mebusu B. Necmettin Sadıkın teşriî masuniyetlerinin kaldırılması için herbiri hakkında ayrı ayrı yazılmış olan Başvekâlet tezkereleri ve b’ hususlarda Adliye ve Teşkilâtı F. , sasiye encümenlerinden mürekkep
Halı İhracatımız
Almanya ile yapmakta olduğumuz halı ticareti son zamanlarda fevkalâde inkişaf etmiş ve Alman firmaları memleketimizde mevcut halı stoklarının mühim bir kısmını çekmiştir.
Alman firmaları bizden çektikleri halıları müsait fiyatlarla Ame-rikaya satmakta idiler. Türk-Ame-rikan ticaret anlaşmasından sonra Almanya ile yapılan halı ticaretinin a* ai hararetle devam edeceği şüphelidir.
muhte lit encümen mazbataları ve Bafranın Demşek köyünden Hüseyin oğlu Lûtfi Tanrıver hakkmdaki idam cezasının tasdiki.
Mustafa Sagir Seyyid Abdülva-habülgeylâni ile ideler Görüştü?
Bundan başka daire dahilinde tavan ve duvarlarda yaptırılan ayna tertibatile, kapiten Be-net, kapıları açık bulundurulmak şartile, diğer odalarda bulunanları ve ne iş ile meşgul olduklarını görebiliyor, ve diğer bir tesisat ile de söylenilenleri işitebiliyordu. Komşuları şöyle dursun, apartımanın cii ğer katlarında oturanlar bile, bu esrarlı dairenin esrarlı müstecirini ve müstahdemlerini görememişler ve burada olup biten işleri anlıyama-mışlardı. Daire dahilinde iki şehir telefonu bulunduğu ve o zamanlar, umumiyetle îstanbulda mevcut bütün telefonlar şirket merkezindeki, karanlık oda tabir edilen bir yerden îngilizler tarafından dinlenilmek suretile kontrol' edildiği halde bu daire ayrıca gizli hatlarla sefarethane ile kumandanlık karargâhına da merbut bulunuyordu.
O akşam Mustafa Sagir bu dairenin küçücük odalarından birinde, görüşmek istediği Şeydi Abdülveh-habülkeylânî ile karşılıklı oturmuş ve meslekî bir hasbihale koyulmuşlardı. Mustafa Sagir, muhatabını ha kikaten beğenmişti. Bilhassa İstanbul halkını ayrı ayrı sınıflara taksim ederek haklarmda verdiği malûmatı çok enteresan bulmuştu. Buna rağmen muhatabına şahsiyeti ve vazifesi hakkında hiç bir malumat vermemişti. Ancak ketumiyeti Kapiten Benet tarafından temin ed? diği için açılmakta hiç bîr mahzur görmemiş ve öğrenmeğe lüzum gördüğü hususlar hakkında istizahata başlamıştı.
— îstanbulda, Mustafa Kemal paşaya karşı umumî bir muhabbet ve hürmet beslenildiğinden emin misin?..
— Hem de katiyetle. Çünkü, bidayette alelade bir âsi telâkki ve ilân edildiği halde az bir zaman son ra, teşkil ettiği Büyük Millet Meclisi hükümetinin müttefikler tarafından tanınması ve hattâ münase-batı siyasiyeye bile girişilmesi, hiç şüphesiz ki, beslenilen kanaati değiş tirmiştir. Halkta bir halâs fikir ve ümidi uyandırmış ve bu hâdiseler Mustafa Kemal Paşayı halka bir ha-lâskâr olarak tanıtmıştır.
— Güzel. İstanbul halkı üzerinde bir sempati uyandırmak itibarile, müttefikler arasında bir fark görüyor musun?.
— Tabiî. îtalyanlar halka kendilerini daha ziyade sevdirebilmiş-lerdir.
— Sebep?..
— Pek basit Mister. Çünkü onlar, bilâistisna halka tazyik yapmak tan daima içtinap etmişlerdir. Hattâ ben, temasa girdiğim halk üzerinde kendi lehime daha müsait bir tesir uyandırmak için İtalya tâbiiyetinde bir Arap olduğumu söylemek mecburiyetini hissediyorum.
— Olabilir. İstanbul halkının Hintliler hakkmdaki tasavvur ve telâkkileri nedir acaba?.. Hiç bu ciheti tetkik ettin mi?.
— Evet Mister. Hintlileri tama-mile bir esir vaziyetinde görüyor ve çok ta acıyorlar. Halkta, Hint kıtaatı askeriyesine mensup efrat ile gö rüşmek arzusu vardır ve emin olunuz ki bu arzuları da pek samimî ve hakikîdir. Hattâ, buna muttali olan General, Bostancıda bulunan Hintli efradın îstanbula geçirilmelerini ve müslüman Türklerle temas ettirilmelerini menetmiştir. Bu sebeple Müslüman Hintliler, Bostancıda tamamile ayrı ve münzevî bir kamp hayatı geçiriyorlar ve muhafaza altında bulunuyorlar. Bu sıkı tedbirlere ve bilhassa Hintli asker
lerle temas halinde tutulanlara pek şiddetli cezalar tatbik edilmesine rağmen islâmların Hintliler hakkın* da besledikleri hürmet ve muhabbet daima artmakta, ve yine her gün görüşme teşebbüsü suçile bir çok a-damlar tutulmaktadır.
— Acaba Generalin bunu menetmesindeki kasdı ne idi? İstanbul Müslümanları üzerinde, Hintli müslüman askerler vasıtasile, pekâlâ İngiltere hükümetine karşı bir sempati uyandırmak mümkün olabilirdi.
— Böyle bir teşebbüs yapılmadı değil, Mister. Fakat îstanbulda gizlice çalışan millici gruplar da bu vaziyetten istifade ile, Hint askerlerini îngiltereye karşı isyana teşvik etmek için fırsat buldukça kendilerine ordu lisanile matbu beyannameler tevzi ettirmek ve hattâ onlarda bir istiklâl fikri ve hareketi uyandırmak gibi çok tehlikeli teşebbüslere geçtiler. Hattâ müteşebbislerden olduğu zannile bir kaç Tiirk te bu yüzden kurşuna dizdirildi.
Mustafa Sagir, bu izahat karşısında alnını kırıştırdı. Gözlerini, bulundukları odanın duvarında asılı bulunan İngiltere kralının büyük kıtadaki resmine dikerek bir müddet düşündü, düşündü ve mevzuu değiştirdi. Tesirli gözlerini muhatabına tevcihle:
— İstanbul müslümanlarmın, de di. Din hakkmdaki fikir ve telâkkileri ve dine merbutiyetlerine dair tetkikatınız var mı?..
— Sizi tenvir edebilecek kadar var Mister.
— Lütfen?..
— Halkm ekseriyetinde din fikir ve telâkkileri zâf kesbetmiştir. Mutaassıp bir kitle de yok değildir. Fakat bunlar akalliyette kalırlar. U-mumiyet itibarile gençlikte, göze çarpacak derecede bariz menfi telâkkiler gördüm.
— Gençlerdeki siyasî fikir ve kanaatlar?..
— O ciheti pek tetkik etmedim. Yalnız umumiyet itibarile Mustafa Kemal Paşaya karşı sönmez ve kal-bî bir muhabbet ve hürmet beslenil-diği muhakkaktır. Fakat, bu günkü vaziyette, tabiidir ki, izhar etmekten içtinap ediyorlar.
— Mutaassıp islâmlar hakkında ben de biraz tetkikler yapmak İsterim. Bunlarla ve toplu olarak temas kabil midir acaba?..
— Affedersiniz Mister, pek iyi anlıyamadım bu ciheti. Tabiî, adetleri yüzlere baliğ olan camileri...
Mustafa Sagir muhatabının sözünü kesmiş ve ciddî bir tavırla:
— Hayır hayır, demişti. Maksadım camiler değil... Topluca oturdukları mahalleleri ve gündüzleri bulundukları, toplandıkları semtleri öğrenmek istiyorum.
— Muayyendir, Mister. Aradığınız koyu ve mutaassıp sofular, hocalar, hemen hemen Eyüpsultan, Fatih, Sultan Selim, Aksaray, Sultanahmet, Beşiktaş semtleri ile Üsküdar tarafındaki mahallelerde bilhassa mıitekâsif bir vaziyette ikamet ederler. Gündüz toplantı yerlerine gelince, Eyüpsultan, Fatih ve Beyazıt camileri civarında bulunan meydanlardaki kahvehaneleri size tavsiye edebilirim. Bilhassa namaz vakitlerinden sonra, buralarda pek çoklarma tesadüf edilebilir.
Mustafa Sagir, bahsettiğimiz mevzular üzerinde, Şeydi Abdülveh-habülkeylânî ile bir saatten fazla görüştükten ve bir hayli malûmat edindikten sinra, tekrar görüşmek arzusunu izhar ile:
iDevanu var)
10 MAYIS 1939'
Yİ N ! S A B
EniKAonuRUiU'
|K U R T U LUXUT. „ , , . U
r'-(i--—---1 Kâzım Karabektr -
Yazan: General
- 65 - İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
Erzurumun Tarihi
Tarihin Muhtelif Devirlerinde
İstilâya Maruz Kalan Bir Şehir
Benim arabamdaki hayvanları da sökmek istedikleri zaman seyisim mümaneat edince üzerine ateş etmişler, hayvanlarımdan birisi yaralanmış; fakat alıp götürememişler.
Elli arabadan ibaret olan bütün nakliyeden ancak iki üç araba ele geçirebildik. Bu arabalardan ancak bir kaç zabit istifade edebilip acele ile eşyaların yükletip gittiler. Bir kaç arabadan daha istifade im kânı vardıysa da sokaklarda gelişi güzel öteye beriye şiddetli tüfek ateşi icra eden korkak Ermeni firarilerinin kör kurşunlarından muhafaza kaydile evlere girmeğe mecbur olmuştuk. Türk ahali gerek bizi ve gerek ailelerimizi Kürtlerin tasallûtundan muhafaza edeceklerini temin ettiler. Ermenilerin sersemce ateşine bakmıyarak sokaklardan geçmeğe çalışsayd ı bile Kars kapısını Türkler tutmuş olmakla buradan geçmek mümkün olamıyacakmış.
Yüzbaşı vekili Mitrofan o civara yakın olduğu halde bile bu kapıdan geçmeğe muvaffak olamıyarak avdet etmişti. Biraz zaman sonra Osmanlı kıtaatının şehre girdiğini haber almca mütaarrızinin yalniz Kürtlerden ibaret olmayıp muntazam kıtaatın mevcut bulunduğunu da u6renmiş bulunduk. Cesur xurm :-ni piyadeleri(!) geceden istifade üe fırtına süratile Erzurum - Kars şosesinde firara başlamışlar. Eğerçi. sahihten fırtına olsaydı bu kadar az zamanda Erzıı-rumu Ermeni levsinden tathir edemezdi.
Gerek siperlerde ve gerek şehirde hiç bir yaral veyahut maktul Ermeni kalmamıştır. Nekadar mu-annidane müdafaada bulundukları bununla da sabittir!!. Erzurumda esir olan bilhassa Rus zabitleri olmakla bu dahi Ermenilerin ne kadar büyük fedakârdık ettiklerine bir şahiti âdildir! Osmanlı kıtaatının Erzurumu işgalini öğrenince yaverimle birlikte müracaat ederek mevcudiyetimize dair malûmat verdim. Rusyanın Türkiye ile sulh akdetmiş olduğunu ancak bu dakikada öğrendim. Yollarda gidip gelirken bana rasgelen Türk ahali ellerime sarılarak hayatlarım kurtardığımdan dolayı teşekkür etmekte idiler. Diğer Rus zabitleri hakkında dahi ayni veçhile müteşekkir idiler. Çünkü eğerçi Rus zabitleri bulun-masaydı Osmanlı kıtaatı Erzurumu işgali zamanında hiç bir canlı Türk bulamıyacaktı.
29 Nisan 1918 Erzurum^.
. Erzurum Deveboynu mevkii müstahkemi kumandan vekili ve ikinci Erzurum kale topçu alayı kumandanı esiri harp kaymakam
Erzurumun tarihi hakkında bir kaç söz
Erzurum; Anadolunun belkemiğini teşkil eden (Ankara - Sivas - Erzincan - Erzurum - Sarıkamış -Kars) anayolu üzerinde Anadolunun muhkem bir kapısıdır. Askerî ve İktisadî ehemmiyetinden burada uzun uzadiye bahsetmeğe lüzum görmüyorum. Haritaya bir göz atmak onun hal ve istikbali hakkında kâfi bir fikir verebilir.
Erzurumun tarihi de gözden geçirilirse görülür ki, şarktan garba veya garptan şarka istilâlar, Er-curuma çarpmakta ve oraya hâkim olmakla emniyet altına alınabilmektedir.
★
Erzurum şehrinin askeri tarihi milâdın 450 inci yılından başlar. Ankarada, Istanbulda, Diyarbakırda ve daha bazı şehirlerimizin etraflarında görülen taştan surlar ve iç kaleler devrinin eserlerinden son terakkilere kadar her çeşit tahkimat sistemi Erzurumda görülür. Orası tabiî mikyasta bir «Tahkimat meşheri» dir.
BizanslIlar ve Selçuklar Erzurumda iç kalesile birlikte surlar da yapmışlardır. 1853-1855 Kırım harbinde Ruslar Karsı zaptetmiş olduklarından tehdide maruz kalan Erzurumda o zamana göre yeni bir sistem sayılan tabyalar ve şehrin etrafına muttasıl bir muhit inşası lüzumlu görüldü. Harp bittikten sonra dahi gerek Erzurumun ve gerekse Kars, Ardahan, Batumun ve Rumeli cihetinde dahi bazı mevkilerin tahkimi sırasında Erzuruma en şok ehemmiyet vermiş ve o zamanın Paris şehri tahkimatmı andırır şekilde takviye olunmuştur. Şehrin etrafındaki mut-^kLkU,hHin ,kaf,llarI’ kazamatlan. hendekleri, yüksek toprak siperleri (harita) ve şimal, şark ve cenup sırtlar ve dağlarındaki münferit tabyaları Î bt y?ı»;/^"U5İerinl muhafaza Bu
tahkimat 1877-78 (1292-93) Rus harbine kadar devam etmiş ve harp bu vaziyette karşılanmıştır
CHıan harbi sıralarında Erzurumun bilhassa şark tahkimatına ehemmiyet verilerek burası Rus larla kati muharebeyi kabule müsait bir mevkii müs tahsar haline kondu. Ruslar burayı zaptedlnce son tecrübelere göre kat kat avcı hendekleri ve tel ör-gülerile gayet kuvvetli bir mevkii müstahkem haline
Beyazıt kalesi kapısı (Harbiumumide)
getirdiler. Tabiî onlar da garp ve şimal cepheye daha ziyade ehemmiyet verdiler.
İşte bu suretle şehrin iç kalesi ve etrafındaki üç devrin icaplarına göre ortaya çıkan tahkimat sistemi vücut bulmuştur. Orta devir tahkimat sistemine uygun olan şehir etrafmdaki muttasıl muhitte dört heybetli kapı vardır. Bunların müdafileri için mahfuz kışlalar, depolar, cephanelikler Erzurum Şehrine bir hususiyet vermektedir. Şehrin garbindeki kapıların ismi İstanbul (bazıları Erzincan da derler), Harput, şarktakinin ismi Kars, şimaldekinin de Gürcü kapısıdır. Şehrin şimal ve garbı ovadır. Cenup tarafı 3000 rakımını aşan Palandöven dağları, şarkı da Deveboynu ile çevrilmiştir. Fırat Erzurumun şimalindeki Dumlu dağından çıkar ve Karasu adını alır. Bu Karasu, Erzurumun şimalini bataklık bir hale sokmuştur.
Mütareke yıllarında buraya gelen İngiliz askeri heyeti; bilhassa Rusların yaptıkları tahkimatı da haritalarına tesbit ettikten sonra: «Karşımızda bir Verdun vardır» diye Kafkasyadaki İngiliz ordusu kumandanlığına ve İstanbul İngiliz ordusu kumandanlığına raporlar yazmışlardı. Bir aralık Türk milletinin ve Türk ordusunun kudret ve kabiliyetini ve düşüncelerini gözlerile görmek üzere gelen Amerikalı general Harburt askerî heyeti de bilhassa Türk-lerin yaptıkları tabyaları ve dağ başlarındaki kışla ve kazamatları görünce hayretlere düşmüşlerdi. Bunlar:
— Eğer bunlara verdiğiniz para ile mektep ve fabrika yapsaydınız en müterakl devletlerden biri olurdunuz! demekten de çekinmediler. Ben de cevap olarak şöyle dedim:
Haris Çar hükümetine karşı Anadoluyu emniyet altında tutabilmek için babalarımız bunları yapmış, bizler de bu günün galip medenî Avrupa devletlerinin memleketimizi paylaşma kararına karşı da bu kalelere dayanarak kendimizi müdafaa zaruretinde bulunuyoruz. Acaba sîzler de böyle ağır şartlar altında kalsaydınız, ne yapardınız?
Heyet azası özür dilediler ve memleket müdafaasının birinci plânda düşünülmesi lâzımgeldiğini, ahvali bilemediklerinden takdirsiz bir söz sarfettikleri-ni itirafla meseleyi kapattılar.
¥
Erzurum, şarka hâkim olan BizanslIlar tarafın
0 milât yılında Türklere ve îranlılara karşı askerî bir hudut kalesi olarak kurulmuştur. Bu tarih Atilâ’nın Avrupaya hâkim olduğu zamanlara tesadüf eder.
502 yılında Erzurum îranlılar tarafından zapt-olunuyorsa da galip kanlılara Ermenistandan bir miktar arazi vererek BizanslIlar Erzurumu geri alıyorlar.
638 de -Halife Ömer zamanında- Araplar 18 bin kişilik bir ordu ile Erzurumu muhasara ve Bizanslı-lardan zaptetmelerdir. Fakat az zaman sonra yine BizanslIlar geri almışlardır.
Halife Ömer zamanında 651 yılında bir Arap ordusu denizden donanma İle Rodos adaeşnı zaptederek Istanbula kadar geldiği gibi 6000 kişilik bir ordu da Erzurumu zaptetmiştlr. Btzanslılar Hazar Türklerüe Gürcülerden İmdat istemişlerdir. Gelen muhtelit or! du Arapları mağlûp ederek şehre girmişler ve Er-zurumu daha ziyade tahkim etmişlerdir.
(Devamı var).
Berlinde Güzel San’at Haftaları
Berlin, ( Hususî ) — Berlinde «Güzel Sanat Haftaları» namı altında tanılan ve her sene payitahtın eğlenceler programmda büyük bir rol oynıyan büyük festivaller bu sene de başlamıştır. Bu eğlenceler, 1936 senesinde «Ludvig Von Beethoven» e, 1937 de Alman romantizm üstadlarına, geçen sene Max Reger’e tahsis edilmişti. Bu sene ise, büyük Alman üstadı Johan nes Brahms’a tahsis edilmiştir.
Her sene, bu haftalar esnasında işittiğimiz ve seve seve dinlediğimiz terennümler, Almanyanın cihanşümul bir ehemmiyeti haiz olan musikî teşkilâtını takdir etmemize yardım ediyor. Bir büyük üstadın dehasını tecessüm ettirmek, hatırlatmak için, bütün musikî meharet ve liyakatlerini ortaya döken, sarfede ı Almanyanın en namdar artistlerini, en iyi orkestralarını, en meşhur korolarını bu vesile ile işitmek fırsatı hasıl oluyor.
Bu sene, Brahms festivali. Brahms Alman cemiyeti ve payitahtın himayesi altında olarak Berlin Konserler cemiyeti tarafından idare edilecektir. Orada, ilk defa olarak, bütün Almanyanın en parlak âleti musikisi ile ses musikisinin heyeti mecmuası dinlenilecektir. «Leipzig» in meşhur Genvandhaus orkestrası, Hamburg, Münih, Dresden orkestra-larile, Aachen’in ses musikisine daic belediye cemiyeti orkestrası, ve daha bir çok meşhur solistler, Alma a güzel sanatının kıymet ve ehemmiyetini meydana koymak için, bi ■ birlerde rekabet edercesine gayret sarf edecekler, ve huzurlar ile, payitaht haricinde de, daha bir çok Alman şehirlerinin, cihanşümul bir kıymeti haiz olan hakikî kültür merkezlerinin mevcut olduklarını da isbata çalışacaklardır.
Almanyada, operalar, tiyatrolar, konser ve plâstik güzel sanat sergi salonları, ecnebi, güzel sanat eseflerine karşı necip bir misafirperverlik sunarlar. Yabancı milletlerin cidden millî olan sanati Almanyada daima hürmet görmüş ve alâka uyandırmıştır. Bu vaziyet, millî sosyalist Almanyasının, millî âmillere, milletin ruhundan doğmuş olan haki kî güzel sanate ne kadar büyük bir ehemmiyet atfettiğini isbata kâfidir.
Berlinde «Güzel Sanat Haftaları» esnasında, Almanya dahi, kendi Alman ırkının en asil ve en saf fikrinden tevellüt etmiş olan güzel sa-natlere müteallik eserlerini göstermek niyetindedir. Bu festivali tertip eden payitaht, «Brahms» m eserlerini dinlemek üzere ecnebi memleketlerden gelecek olan binlerce misafirlerini büyük bir meserretle kar-şılıyacak ve selâmlıyacaktır.
12 mayısa kadar, büyük Hamburg, üstad ım eserini tesit etmek için 17 konser verilecektir. Bu konserler, «Berlin Filarmoni» si tarafından idare edilecektir. Musiki dost ve heveskârları, gelecek ay zarfında, Berlinde yüksek ve asil eğlencelerle karşılanacak ve vakit geçirecektir.
B. Z.
Çin-Japon Harbinin 15 Günlük Bilançosu
Şungking, 9 (A.A.) — Resmen bildirildiğine göre, nisan ayının son on beş günü zarfında Çin’in muhtelif cephelerinde 504 çarpışma vukua gelmiş ve bu çarpışmalarda 31,665 Japon subayı ve eri ölmüş, 512 kişi de esir edilmiştir. Çinliler tarafından elde edilen harp malzemesi ise, 275 at, 1456 tüfek, 56 makinelitüfek, 21 otp ve 5,757,691 mermidir.
Diğer taraftan Çinliler, 96 Japon tankını ve zırhlı otomobilini tahrip etmişler, 3 Japon harp gemisini batırmışlar, 10 kadar tayyareyi düşürmüşler, 56 kilometre demiryolu ile 76 kilometre kara yolunu bozmuşlardır.
Balbo Kahlredo
Kahire, 9 (A.A.) — îtalyanm Trablus umumî valisi Mareşal Balbo buraya gelmiş ve Başvekil Meh-Med Mahmud Paşayı ziyaret ederek 25 dakika görüşmüştür
IİTT - 8
Yılan Kızartmaları, Yılan Dolmaları!
Yazan : Osman Cemal KAYGILI
Alâ kuzu kızartmasını ve nefis hindi dolmasını senin baban da yer; marifet yılan kızartmasını, yılan dolmasını yemektir.
Ne o, bakıyorum, fena halde tik sinir gibi oluyor; kötü kötü yüzünüzü buruşturuyorsunuz! Fakat siz, bu tiksinmenin, bu yüz buruşturmanın katmerlisini, o gün gelip te bende görmeliydiniz. Zaten ne vakittir hastayım, sıkıca bir perhizdeyim. Hele et cinsinden şeyler bana katiyen yasak.. Haftalar var ki tuzsuz çorba, süt, yoğurt ve biraz da hamur işile midemi avutmağa çalışıyorum. Arasıra et filân burnumda tütmüyor değil; fakat ıztı-rap korkusu beni (Gandi) den daha ziyade oruca bağlıyor.
Geçen gün yine öğle vakti tuzsuz çorbamı içmiş, yoğurda ekmek batırarak bu pek hafif çorbanın biraz üstünü bastırmış, sonra da arka üstü yatağa uzanıp yattığım yer de, günü geçmiş bir gazetenin acayip tefrikalarına göz gezdirmeğe başlamıştım. Derken gözüm bu tefrikalardan birinin bir yerindeki (Enfes yılan kızartmaları) na ilişmesin mi? Ben ki ne zamandır, körpecik bir kuzu kızartmasından bile ürkerken gazete sütununda gördüğüm bu enfes yılan kızartmaları beni hayli meraklandırdı ve okumağa başladım. Meğerse yatakta göz gezdirdiğim bu acayip tefrika Avustralya vahşilerine dair bir AvrupalInın yazdığı bir tefrika imiş... Mübarek adam, bu vahşilerin yılan e-tine ne kadar düşkün olduklarını amma da ballandıra ballandıra anlatıyordu ha! Oraya mahsus ve hepsi de gayet zehirli olan çeşit çeşit yılanların kızartmasını mı istersiniz, dolmasını mı, yahnisini mi, pi-lâkisini mi, sövüşünü mü, salamurasını mı? Artık bunları birer birer sayıp döküyor ve bütün bunları ballandırarak sayıp dökerken adamcağızın ağzmın suları da akıyordu. Hele oralı kabile reislerinden birinin, bir ziyafette yaman bir çıngıraklı yılanın, nar gibi kızarmış kafasını nasıl bir iştahla ve sömüre sömüre yediğini, sonra da keyfinden parmaklarını nasıl şapır şupur yaladığını anlatıyordu ki az kalsın ürküntü ve tiksintiden yüreğim ağzıma gelecekti. Bazı Afrika, Amerika yabanilerde Avustralya vahşilerinin yılan yediklerini zaten eskidenberi işitir, dururuz. Bunda tabiî yeni bir fevkalâdelik yok. Fakat nedir ki, bu AvrupalI, medenî seyyahın anlattığı bu seferki yılan yiyiş tarzı büsbütün başka idi. Hani bizim en meşhur bir oburumuz, kendinin Karakulak suyu başmda kuzu dolması ile irmik helvası yiyişini bile bu kadar canlı ve ballı anlatamaz.
İşin asıl garibi, tuhafı neresiydi biliyor musunuz? Müsaadenizle, onu da anlatayım:
Avustralya vahşileri arasında bir hayli dolaşıp gezmiş olan o AvrupalI, medenî seyyah, onların bu yılan yemelerini uzun uzadiye anlattıktan sonra diyordu ki:
Onların bu plan yiyişleri, doğrusu beni kendilerine çok imrendirdi. Hattâ bir gün dayanamayıp pişmiş bir yılandan bir lokma da ben aldım ve ne yalan söyliyeyim, mübareğin tadına pek bayıldım. Doğrusu yılan etinin lezzeti yanında koyun ve sığır eti kaç para eder acaba?
Ne yazık ki biz medeni AvrupalIlar hâlâ yılan eti denilen bu çok lezzetli, çok besleyici gıdayı, hâlâ bir türlü benimsiyemiyor, ondan bir türlü istifade edemiyoruz. Yılan salt Avustralyada yahut Afrikada değil, bizim Avrupada da oldukça mebzuldür.
Lâkin, AvustraJyadaldlerden, her halde daha lezzetli ve daha hafif olduğuna İliç şüphe olmıyan bizim Avrupa yılanların kırlarda, dağlarda, ormanlarda hep ziyan zebil o-lup gidiyor. Kızartması dolmasından, dolması sövüşünden, sövüşü salamından daha lezzetli olan tabiatin bu enfes mahlûkları, Allahın bu tabiî ve caııh sucuklarım n lezzet ve kuvvetleri, bizce ne vakit anlaşılacak acaba? Avrupa yılan etine kar
şı gösterdiği bu duygusuzlukla gıda cihetinden çok ziyan ediyor. Bazı şimal memleketleri bugün kurbağayı, kaplumbağayı nasıl seve seve, bapla bapla yiyorlarsa temenni e-derim ki pek yakında bütün AvrupalIlar yılan etine de ayni düşkünlükle sarılsınlar ve böylelikle tabiatin en mühim bir gıda maddesi, dağlarda, bayırlarda, ormanlarda ziyan zebil'olmaktan kurtulsun!
Nasıl, buna ne buyurursunuz? Herife:
— Hay gözünü toprak doyursun!
Diyelim mi, demiyelim mi? Ba-zan ağız değiştirmek için nadide şeyler yenilir amma yılan, çiyan da sofraların daimî nimetleri arasına girdi miydi artık tamamdır dünyanın keyfi! Yılan etini pek metheden bu AvrupalI seyyah, hem onu ağız değiştirmek için değil, tabiatin insanlara en tabiî ve en güzel bir gıdası olarak tavsiye ediyor. Şu halde koyun, kuzu, sığır, manda, tavuk, hindi gibi o canım dünya nimetleri, galiba yavaş yavaş dünya yüzünden sularını çekmeğe başladılar ki şimdi sıra planlara, çiyanlara geliyor!
Bu işde, benim bir türlü aklımın yatamadığı bir şey varsa o da medenî bir AvrupalInın, hemşerilerine Avustralya vahşilerinin yediklerini tavsiye etmesidir. İyi amma medeniyet nasıl külse vahşet te öyle değil midir?
Eğer bu seyyahın tavsiyesi yerine getirilip Avrupada da yılan, çiyan yenilmeğe başlanacak olursa korkarım ki iş yalnız onunla kalmaz; sıra ile arkası gelir ve bir gün de bakarız ki...
Onu da söyliyeyim mi?
Haydi onu da söyleyivereyim:
Yılan, çiyan filân derken, ayni vahşilerin, adlarına yamyam denı-lenleri gibi bu günkü medeniler de yavaş yavaş birbirlerini yemeğe baş larAr. Amma diyeceksiniz ki:
— Sanki şimdi birbirlerini yemiyorlar mı?
Evet amma bu yiyiş başka, kızartma, dolma, çorba, pilâki, döner kebap şeklinde yemek başka!
İdamı İstenen Çitte Katil
Karısını ve kayın babasını öldürüp usta ını yaralıyan Mehmet Emin dün müdafaasını y»p'«
Sultanahmette Dizdariyedeki evlerinde bir gece vakti; karısı Makbule Zehra ile kainpederi Haşan Çavuşu bıçakla vurmak suretile öldürmekten ve ustası Mehmedi de öldürmek kastile yaralamaktan suçlu aşçı Mehmet Emin.in muhakemesine Ağır Ceza’da dün devam olunmuştur.
Dünkü celsede, hakkında idam cezası istiyen müddeiumumi muavini B. Feridun Bagata’nm iddia-nemesine karşı maznun Emin, mü-dafaanamesini okumuştur.
Maznun, bu müdafaasında genç karısının Mehmet usta ile zina yaptığını ve bundan dolayı beslediği infial ile bir gece vakti erik ağacı ü-zerinden karısını gözetlediğini ve sonra içeri girerek karanlıkta sofada tesadüf ettiği adamı Mehmet usta zannile vurduğunu, fakat bunun kainpederi Haşan Çavuş olduğunu sonradan anladığını; o vakit de işin bitmiş olduğunu ve yine sonardan karısını da vurduğunu söylemiştir.
Muhakeme, karar için ayın otuz birine talik olunmuştur.
SAMSUN YERLİ MALLAR
SERGİSİ
19 Mayıs 939 da başlıyacak beşinci Samsun yerli mallar sergisine iştirak sanayicilerimizin vazifesidir
Ulusal Ekonomi ve
Arttırma Kurumu
Sayfa» t
X
t m ) K I A H
10 MAYIS 1939
İyilik Yapayım Derken
Yazan t M. ŞEREF OKTÜRK
Şehrin gürültüsünden, kalabalık sokaklarından uzak bir semtte oturuyorlardı. Gündüzün güneş ziyasını bile pek az gören dar, çamurlu, rütubet kokan sokaklar, yıkılmağa yüz tutmuş, eski ve harap evler, u-fak pencereli, basık tavanlı odalarda çocukluk, gençlik senelerini geçiren Emine, bütün meşguhyetini harap evi temizlemeğe, çocuklarının, kocasının eskilerini dikmeğe sarfediyerdu. İrfan efendi ile evle-neli altı sene olmuştu. Bu müddet içinde hiç bir gün kocasının dediklerinden dışarı çıkmamıştı. Kocası da karısı, çocukları için çalışır, her gün aldığı malı satıp aza kanaat ederek daima akşam ezanı ile evine dönerdi. Mezarlığın duvan içine gömülmüş babadan kalma kırık dökük bir evleri vardı.
Emine, işini erken bitirdiği günler, iki yavrusu ile mezarlığa çıkarlar, evlerinde mahrum oldukları güneşten istifade edip soluk çehrelerine renk vermeğe çalışırlardı. Toprağa devrilmiş yosunlu mermer kavuklar, fesli mezar taşları, çürümüş, sünger manzarasını almış insan kemikleri, yılların akıcılığını seyretmiş ihtiyar selviler, yıkık duvarlar, paslanmış eğri parmaklıklar ve bütün bunların meydana getirdiği hazin manzaraya alışan genç kadın, bir yere oturur, elinde bir şeyle meşgul olurdu. Bu mezarlıktan bütün semt, park gibi istifade eder, havaların müsait olduğu zamanlar hazan burada toplanarak yemeklerini de yerlerdi.
Gündüzün ezan sesleri, geceleri, baykuşların ötüşleri şehrin gürültüsünden, uğultusundan uzakta kalan, ahretle dünya arasında bir merhale vazifesini gören bu mahallelerin, derin sessizliğini bozarlardı. Bazan dar sokaklardan gelen kalabalık a-yak sesleri, herkesi pencereye, kapıya koşturur, geçen tabutun arkasından dualar okuturdu. Her geçen günle ölüme biraz daha yaklaştıklarını daima akıllarında tutan bu zavallılar, ölüm korkusu ile günâh işlememeğe büyük bir itina ile gayret ederlerdi.
işte, diğerleri gibi bu hayata, ço-cukluğundanberi ahşan Emine, genç liğine rağmen bu an’anelerden kurtulamıyor, daha doğrusu bu eski yaşayıştan ufak bir ayrılışı günahların en büyüğü sayıyordu.
Hayatında kocasından başka hiç bir erkekle karşı karşıya gelip konuşmamış, camide, m ezin ve imamdan başka kimsenin sözlerini dinlememişti.
Bu vaziyette, senelerdenberi bu şekilde yaşamağa alışan Emine, gençliğin ve muhitin tesirine kapılarak yavaş yavaş değişmeğe başladı. Kocasına da telkinlerde tesir yaparak fikirlerini kabul ettirmişti. Artık çarşaf, yemeni kaldırılıp atılarak yerine manto, başörtü gelmişti.
Emine, bir gün mahallenin yeni yetişen genç kızlarile birlikte sinemaya da gitmiş, ömründe hiç görmediği sinemayı pek sevmişti. O günden sonra arasıra kimseye sezdirmeden, gizüce biriktirdiği para ile sinemaya gidiyor, akşam üzeri kocası gelmeden dönüyor, komşuya bıraktığı yavrularını alıyordu.
Yine bir gün, çocukları komşuya bırakıp bir iş bahane ederek sinemaya gitmiş ve her zamanki saati geciktirmişti. Hızlı hızlı yürürken elinde salladığı çantanın sapı koparak içindekiler yere serpildi. Paralar, kırık dişU tarak, ayna, bir kaç renk makara ve daha birçok şeyler, hepsi ayrı bir istikamette yayılmıştı. Genç kadm, acele ile bunları toplamağa uğraşırken temiz giyinmiş, orta yaşh dinç bir erkeğin kendine yardım ettiğini gördü. Hayatında bu şekilde bir erkekle ük defa karşılaşan Emine, ne yapacağım şaşırmıştı. Yere dökülenleri topladıktan son ra, karşısındaki güler yüzlü adama:
— Teşekkür ederim efendim, diyerek tekrar hızlı hızlı yoluna devam etmeğe başladı.
Biraz ilerledikten sonra omuzuna hafif hafif bir elin dokunduğunu hissederek durdu. Başını o tarafa çevirdiği zaman omuzuna vuranın polis olduğunu görünce hayretle ı
— Ne var; ne istiyorsunuz? dedi.
— Benimle merkeze geleceksiniz.
— Niçin?
— Bilmem, o kadar söylüyorum.
— Ayol ben evime gidiyorum. Geç kaldım. Çoluk, çocuk evde merak edecekler...
— Ben lâf dinlemem hanım!.. Onları merkezde söylersiniz!..
Genç kadın, söylenerek polis ile karakola kadar gelmiş, gösterilen odadan içeri girmişti.
Büyük bir masanın başında oturan komiser, kadını görünce ayağa kalkıp odada hızlı hızlı dolaşan asabi adama dönerek:
— Dediğiniz kadın bu mu?
— Evet..
Genç kadm, bu sözlerden bir şey anlamıyarak:
— Beni buraya niçin getirttiniz komiser bey?
— Cevabı ben değil sen vermelisin.
— Ne demek istiyorsunuz, anlamadım.
— Şimdi işi uzatmıyalım. Bu e-fendiyi tanıyor musunuz?
— Evet. Demin yolda çantam açılmıştı, yere düşenleri toplamak için bana yardım etti.
— Bu iyiliğe mukabil efendinin altın saatini çalmağa utanmadın mı ?
Emine, duyduklarına inanamı-yarak hayretle karşısında dik duran adama bakarak:
— Hayırdır inşallah! Alla’ı kuru iftiradan esirgesin. Ben, saat filân çalmadım. Bunu da kim uydurdu? Allah esirgesin, Sizin bildiğiniz kadınlardan değilim..
— Doğru söyle saat nerede?
— Vallahi almadım a... İnsanı çileden çıkaracaksınız.
Komiser, ayaktaki efendiye dönerek :
— Beyefendi!. İnkâr ediyor, gör dünüz. Uğraştıracak. Siz adresinizi verirseniz biz, tahkikatı yapar, neticeden haberdar ederiz. Boşuna bek lemeyin!.
— Hayır. Zararı yok. Yalnız şu saatte otele bir arkadaşımı çağırmıştım, gelmiştir. Otele bir telefon edeyim, diyerek telefona sarıldı.
Uzun bir konuşmadan sonra telefonu kapayacağı sırada yüksek sesle:
— Ne dediniz ? Masanın üzerinde mi unutmuşum? Peki teşekkür ederim.
Telefonu kapayıp kızardı ve komisere dönerek:
— Affedersiniz komiser bey!. Saat bulundu. Otelden ayrılırken masanın üzerinde unutmuşum. Telefonda şimdi söylediler..
Karşısında elleri titriyen, dudak ■ lan kı pırdı yan, san yüzü biraz daha sararmış genç kadına dönerek:
— Hanımefendi, beni affedin. Size iftira etmişim!. Yolunuzdan a-lakoydum, izzetinefsinizle oynadım. Demin sizden ayrılınca saate bakmak istedim. Ceplerimi aradım, yok! Sizin ürkek hareketlerinizden şüphelenerek bu vaziyete düştük.
Ne Büyüyeceğini, nasıl özür di-liyeceğini şaşıran adamcağız, cebinden çıkardığı bir kaç tane on lira a-yırarak Emineye uzattı.
Genç kadın kendisine uzatılan paralan görünce gözleri kamaşmış-tı. Bu vaziyet karşısında mezarlığa gömülen kulübesi, kocası, yavrula-zünün önünde bir anda belirdi
Liralara elini uzatırken kalbi heyecanla çarpıyordu^
Giresun, (Hususî) — Halkevi tem sil kolu Hissei Şayiayı üç defa iistüs-te temsi etti ve halk ekseriyetle gördü. Köylü »cin de ayrıca gösterilmiştir
«• 88 a
Altın Yağmuru Müstahsiller son yağmur İçin böyle diyorlar
İzmir, (Hususî) — Evvelki gece şehrimize ve civara çok faydalı yağmurlar düşmüştür. Aydm ve Manisa havalisinden alınan haberlere göre yağmur, o havaliye de düş müştür. Müstahsiller bu yağmurların bereketini telmihan:
— Altın yağdı, demektedirler. Dinarda
İş bankacının har halde bir şube açması İsteniyor
Dinar (Yeni Sabah) — Dinarda Ziraat Bankasından maada banka yoktur. Memleket iş hacmi bakımından birinci sınıf kazalar arasında yer almaktadır. 50,000 nüfusu ve geniş hinterlândiyle beraber orta Anadolu’nun Ege havzasına uzattığı yolların merkezinde ve intikalin-dedir.
Her türlü banka muamelesi iki bankayı da mükemmel idare edecek vaziyettedir. Tüccarlarımızın pek çoğu tş Bankasile iş yapmaktadırlar. Fakat Dinar’da şubesi olmadığından İsparta veya Afyona gitmek mecburiyetinde kalıyorlar. Umumî sevgi ve tezahürler arasında İş Bankasının Dinarda açacağı şubeden hem memleket, he mde banka büyük istifadeler temin edecektir. Keyfiyeti alâkadarlara arzederken meseleyi süratle ele almalarını rica ediyoruz, önümüz yaz ve canlılık zamanıdır.
M. A. A.
Çorluda köycülük teşkilâtı
Çorlu, (Hususî) — Köy muhtarlarına köy ve köycülüğe ait muamelâtı öğretmek ve bügilerini genişletmek maksadile ayın sekizinden itibaren Halkevinde bir kurs açıldı. Bu kursta hususî muhasebe memuru Osman Mutlu, ve Köyler bürosu kâtibi Ahmet Taylan usulü muhasebe ve köy kanunu çemberi dahilinde, adliyeden, mâliyeden, nüfustan ve ziraattan birer zat kurs de-vamınca branşlarile alâkalı dersleri takrirle vazifelendirilmişlerdir.
Çorluda kadastro faaliyeti
Çorlu, (Hususî) — 936 yılından beri Çorlu ve köyleri kadastrosile meşgul bulunan kadastfo teşküâtı dört posta halinde kasaba ve köylerinde faaliyettedir.
Merkezin hukukî işleri bitmiş, mesahasının da bir an evvel ikmaline çalışılmaktadır.
Şimdiye kadar Kara Mehmetli, Maksutlu, Ballı Cüce, Aşağı Sevin-dikü köylerinin kadastrosu bitmiş, bunlardan bir kısmının plânları iskân idaresine diğer bir kısmı da plân ve kütüklerde birlikte muameleleri tamamlanarak tapuya devredilmiştir. Tekirdağ vakıflar müdürü Avni Sayın Çorluya gelmiş ve vakıflar memurluğunun bir senelik muamelâtım teftişe başlamıştır.
Malkara tapu memuru Sefer Yapan terfian Çorlu tapu sicil muhafız muavinliğine gelmiş, Çorlu tapu me-
Giresun Halkevi Çalışıyor
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir--37 - YAZAN : SAMİ KARAYEL Kazıkçı İle Hüseyinin Güreşi Kızışmıştı
Hüseyin Mütemadiyen Hücum Ediyor, Kazıkçı ise Aldırmıyordı
Gönderdiğim resim, temsilde vazife alan gönçleri gösteriyor. X işaretli zat Halkevi başkan» '——'«M Ihsan Ali Gürkandır.
88 38
Bektaşi âyini Davası görüldü
İzmir, 8 (Hususî) — Bektaşi â-yini yapmak suçundan ashye birinci ceza mahkemesine verilmiş olan mev kuf Haşan baba ile Rıza ve Etem, gayri mevkuf Fahriye, Melek Zehra, Hava, Elif, diğer Melek ve eski Urla kaymakamı bay Hilminin muhakemelerine devam edilrtıiştir.
Muhakeme, son safhaya gelmiş olduğundan, bu celsede üç şahit a-rasında müvacehe yapılmıştır. Mü-vacehenin sebebi şahitlerden polis memuru B. Hüseyinin verdiği ifadede, diğer şahitlerin ifadelerine aykırı bazı noktalar bulunmasıdır. Mü-vacehede B. Hüseyin, şu ifadeyi ver miştir:
— Haşan babanın, Bozyakada Kavaklıpınar caddesindeki evine gir diğim vakit evin alt kısmındaki odada bazı kadınlar ve iki erkek oturmakta idi. Bunların önünde bir masa duruyordu, âyin yaptıklarını gör medim, fakat masa üzerinde bir mermer taş duruyordu. Bu taşın ü-zerinde bektaşiliğin rümuzlanndan kılıç ve kalkan resimleri vardı.
Müvacehede bulunan komiser B. Osman ve komiser B. Nedime, hâkim sordu:
— Siz, odaya girince böyle bir şey görmediğinizi söylemiştiniz. Şahit Hüseyin gördüğünü söylüyor.
Komiser B. Osman şu izahatı vermiştir:
— Haşan babanın erine evvelâ biz girdik. Üzerinde bektaşilik rü muzları bulunan bu taşı masa üzerinde görmedik, onu yukarıki odada bulunan halılar arasına sarılmış o-larak bulduk, aşağıki odaya indirdik ve masanın üzerine koyduk. Polis mempru Hüseyin, eve bizimle beraber girmedi, sonradan geldi, onun için bu işaretli mermer taşını da ma sa üzerinde gördü.
Komiser B. Nedim de ayni ifadede bulundu.
iddia makamını işgal eden müddeiumumi muavini B. Sabri Atama-ner, iddiasını serdetti, evde âyin yapıldığı hakkında delil mevcut olmadığına göre suçun işlendiğine dair ortada kanunî unsur bulunmadığını söylemiş ve maznunların beraetleri-ne karar verilmesini istemiştir. Maznunlara son diyecekleri sorulmuş, hepsi de suçsuz olduklarını, âyin yapmadıklarını söylemişlerdir. Muhakeme karar için kalmıştır.
Bursada bir adam öldürüldü
Bursa, (Hususî) — Setbaşında Savacıbey sokağında bir cinayet olmuştur: Havlucu Zakir adında 60 yaşlarında birile manifaturacı Adi! isminde ve yine 60 yaşlarında bir arkaşı yolda beraberce yürürlerken bir bah^e meselesi üzerine münakaşaya başlamışlardır. Münakaşa kavgaya dönmüş ve Adil Zakiri öldürmüştür.
muru Haşan Küzerde"terfian~Mâl-kara tapu sicil memurluğuna gitmiştir.
Tekirdağ memurlarından Mehmet Ali, Çorlu posta telgraf muhabere memurluğuna tayinen gelmiş ve işe «niştir.
Azmi Selât
Hüseyin de, yağlanıp meydana çıktıktan sonra canlanmıştı. Bekir gibi; kuvvetli ve neşeü bir peşrev yapıyordu. İki pehüvanın da keyfi yerinde olduğu görülüyordu.
Seyircilerin kanaati Kazıkçının Kündeci Hüseyini mağlûp edeceği yolunda idi.
Fakat; bir çoklan da Kündeci Hüseyinin hasmını bir çalımına getirip yenmesi ihtimali olduğu düşün cesini taşıyorlardı.
Uzatmıyayım, iki pehhvan bir-birlerile kapıştılar... Bekirin müdafaa güreşi yaptığı görülüyordu.
Kurnaz Bekir; hasmının yorgun olduğunu bildiği için güreş tab;ye-sini müdafaada bulmuştu. Ve doğrusu da bu idi. Çünkü; yarım saatlik ağır bir müdafaa güreşinden sonra, Hüseyini tamamile bitkin bir hale getirdikten sonra kolaylıkla yenmek daha münasip olurdu.
Hüseyin; güreş tabiyesini hücum olarak kabul etmişti. Durmadan has mına saldırıyordu.
Kündecinin hücum plânı yerinde bir düşünüştü. Çünkü; güreşi müdafaa olarak alacak olursa kesilip mağlûp olması yüzde, yüz mukadderdi.
Binaenaleyh; herçebadâbâd has-mma hücum ederek tez elden galibi yet elde etmek daha ustalıklı bir hareket olurdu.
Kazıkçı; Hüseyinin hücumlarına hiç acele etmeden temkinli bir surette mukabelede bulunuyordu.
Kündecinin yağ güreşinde birçok açmazları vardı. Hattâ; Kazıkçıdan daha ziyade usta ve kıvrak bir pehlivandı. En ufak bir açığı görürdü gö zü olduğu gibi. Hasmının yapacağı oyunlara mukabil oyunlarla karşı koyarak galip gelmesi de melhuzdu.
Nitekim; Araboğlu gibi usta bir pehlivanın galip oyununa mukabil yaptığı bir hareketle mağlûp etmişti.
Güreş on beş dakika kadar ayakta bir tarafın müdafaası, diğer tarafın hücumile devam edip durdu.
Hattâ; Kazıkçı müteaddit kereler hasmına çapraza, girdiği halde sürmedi ve boşalttı.
Ne olur, ne olmaz diye düşünüyordu. Hüseyin belki çaprazda bir yanbaş oyunile veyahut ta ters dönüp bir çömelme ile kendisini hata-lıyabiürdi.
Araboğlu; oturduğu yerden, çırağının güreş tabiyesini takdir etmiş bir tavırla ikide birde başını sal layıp duruyordu.
Ben, yine kazan dibinde oturuyordum. İhtiyar Cazgır da yanımda idi. Bir aralık Cazgır mırıldanır gibi söylendi:
— Susak ağızlı... Hepten pehlivan be!..
Cazgırın bu lâflarından bir şey anlamadım.. Bu takdir dolu sözleri acaba Kündeci Hüseyin için miydi ? Yoksa; Kazıkçıyı mı yükseltiyordu. Sordum:
— Usta; bu takdirin kime ait...
Elini sallıyarak cevap verdi:
— Kime ait olacak kızan be!.. Görmüyor musun nasıl güreş tutuyor Kazıkçı?
Ben; doğrusu Kazıkçının güreşini beğenmemiştim. Hüseyinden korktuğuna zahip olmuştum. Çünkü; hasmının hiç üzerine varmıyordu. İhtiyar Cazgıra düşüncelerime uygun bir tarzda mukabele ettim:
— Evet; görüyorum... Hüseyinden korkuyor... Ustası gibi bir hataya gelmemek için çekingen güreşiyor...
İhtiyar, bu sözlerim üzerine ba
şını iki tarafa salladı ve:
— Amma! anlamışsın be?.. Siz de pehlivanım diye ortaya çıkar boğuşursunuz ?.. Pehlivan olmaz sizden be kızan!..
— Neden?
— Neden olacak?.. Hepten ha mal gibi düşünürsünüz be!.
— Affedersin ustam?.. Biz da ha çocuğuz belki; bu işin anlamadı ğımız tarafları vardır.. Lütfet te ö$ ret..
— Kazıkçı; Hüseyinin yorğufl olduğunu bildiği için güreşi müdafaa olarak yapıyor... Fakat; bir yan dan da hasmını yoruyor... Kurnaz Sıvaslı iyiden iyiye hasmını ezecek ve ondan sonra leşini yere serecek. Anladın mı?.
— İyi amma; öyle ise Hüseyin pehlivan neden durmadan hücum e-diyor?
— Ne yapsın oğlum... Zaten bir atımlık barutu kalmıştır. Yarım saat içinde hasmına bir şeyler yapabilirse ne âlâ, yapamazsa mukadder olan âkibetine erişecektir. Vaziyeti iyi kavnyan Bekir, hasmının deli dolu hücumlarına mukabil hücumlarla kalkışmıyarak kendisini kollaması en birinci usfalıktır. E!.. Ola-, bilir ya!.. Boşu boşuna hatalanabi-lir..
Dedi
ihtiyar güreş pirinin söylediklerini iyice kavramıştım. Hakikaten;. Bekir ustalıklı hareket ediyordu. Hasmını hücumlarla yoruyor ve son ra da bütün güreşin ağırlığını Hüseyinin sırtına yükletmiş taşıtıyordu.
Güreş yirmi dakikayı bulmuştu. Daha hâlâ iki pehlivan ayakta boğu şuyordu.
Bekir; mütemadiyen hasmına elense, tırpan, boyunduruk çekiyordu. Zavallı Hüseyin de paça kapacağım, çapraz gireceğim diye didişip duruyordu.
Bir aralık olduğum yerden fırladım. Araboğlunun fikrini almak için yanına gittim. Araboğlu memle ketümiz olduğu için beni tanırdı. Yanma gider gitmez elini öptüm, ve dizinin dibine oturdum.
Araboğlu; gayet sevimli ve müte vazi bir adamdı. Gurur nedir bilmezdi. Güler yüzlü, temiz kalpü bir insandı. Dizinin dibine oturduğumu görünce:
— Hoş geldin koca pehlivan be!. Diye iltifat etti ve sözlerine devamla:
— Nasıl buluyorsun güreşi bakalım?.. dedi.
Ben; ihtiyar Cazgırdan aldığım fikirlerle mücehhez olduğum için., gururlanarak şunları söyledim:
— Usta; Bekir Hüseyini yenecek...
— Neden anladın?..
— Güreşi müdafaa yapıyor... Hasmını yoruyor... Zaten Hüseyin kesik bir vaziyette.. Zannederim on beş dakika sonra Kazıklı hücuma geçerek işi bitirecek...
Araboğlu; sözlerimi dikkatle din. ledikten sonra:
(Devamı var)
Khtahyada spor hareketleri
Kütakya, (Hususî) — Dün şehrimize Eskişehirin Mavi Yıldırım futbol takımı gelmiş ve Kütahya futbol takımile bir müsabaka yapmıştır. Eskişehirliler birinci devrede bir gol çıkarmışlar, fakat Kütah yalılar buna ikinci devrede yaptıkları iki golle mukabele ederek Mavi Yıldınmhlara galip gellmişlerdir.
ÇARŞAMBA: 10/5/939
12.30 Program.
12,35 Türk müziği.
Çalanlar: Zühtü Bardakoğlu, Refik Fersan, Kemal Niyazi Şeyhtin, Cevdet Çağla.
Okuyan: Necmi Rıza Ahıskan.
1 — Sultanî Yegâh peşrevi.
2 — Leminin Sultanî Yegâh şar kışı: (Andıkça geçen günleri)
3 — Leminin Ferahfeza şarkısı: (Dinlendi başım dün gece)
4 — Zühtü Bardakoğlu: Santut taksimi.
5 — Yesari Asımın Sultanîye-gâh şarkısı: (Biz Heybelide her gece)
6 — Halk türküsü: (Mecnunam Leylâmı gördüm)
7 — Halk türküsü: (Şu dağları delmeli)
13,00 Memleket saat ayan, a-jans ve meteoroloji haberleri.
13,15-14 Müzik (Riyaseti Cüm-hur Bandosu - Şef: İhsan Künçerj
1 — Blankenburg - Marş.
2 — Leo Fail - Dolar prenslerinin valsleri.
3 — Auber - Yemin operasının uvertürü.
4 — E. Launay - Bülbül ve Çalıkuşu (2 piston için parça)
5 — Offenbach - Güzel lavantacı kız operetinden potpuri.
18.30 Program.
1835 Müzik (Aryalar - Pl.)
19,00 Konuşma.
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti)
Celâl Tokses ve Safiye Tokaym iştirakile.
20,00 Memleket saat ayan, a-jans ve meteoroloji haberleri.
20.15 Türk müziği.
Çalanlar: Fahri Fersan, Refik Fersan, Zühtü Bardakoğlu, Cevdet Çağla.
Okuyanlar: Sadi Hoşses, Melek Tokgöz.
1 — Rast peşrevi.
2 — Şükrünün Rast şarkısı: (Uyusam göğsüne koysam)
3 — Faik Beyin Rast şarkısı: (Nihansın dideden)
4 — Cevdet Çağla: Viyola taksimi.
5 — S. Kambaym Nihavent şar kışı: (Gönlümün ebedî bir yaresi)
6 — Rast türkü: (Çalıma bak efede)
7 — Rast türkü: (Yemenimde hare var)
8 — Haşim beyin Hicazkâr şarkı: (Şeb tâ seher akar)
9 — Lâtif ağanın Hicazkâr şarkı: (Yoktur zaman gel)
10 — Osman Nihadm Hicazkâr şarkı: (Şu zarif göğsün içinde)
21,00 Haftalık posta kutuşu.
21,15 Esham, tahvilât, kambiyo-nukut ve ziraat borsası (fiyat)
21,25 Neşeli plâklar - R.
21,30 Müzik ( Mandolinata ) -Şef: Sadık Talu idaresinde.
22,00 Müzik (Küçük orkestra -Necip Aşkm)
1 — Hanschmann - Andalusia -İspanyol valsi.
2 — Benatzky - Grinzinge bir daha gitmeliyim.
3 — Paul Lincke - Kapri (Sere-nad)
4 — Ziehrer - Der Schatzmeister operetinden valsler.
5 — Gounde - Ave Maria.
6 — Ganglberger - Aşk Çanları - şarkı.
7 — Fritz Recktenwald - Grin-zingde (Potpuri)
23,00 Son ajans haberleri ve yarınki program.
23,15-24 Müzik (Cazband - Pl.)
Yüksek Ziraat talebeleri
Edimede
Edirne, ü (A.A.) — Yüksek Ziraat Mektebinden bir sınıf muallimlerde birlikte otobüslerle Edirneye gelmSş ve tetkiklerine başlamıştır. Tarım başı kursunda yemişler ve büyük mekteplerde yatmışlardır. Yarın Trakya’nın başka yerlerini ve Al-pullu ile Devlet çiftliklerini ve bir çok fidanlıkları görmek üzere hareket» edeceklerdir.
Yugoslav gazetecilerinden mürekkep bir heyet İtalya’ya hareket etmiştir.
Karaya oturan Alman vapuru
Evvelki gün Şarköy civarında karaya oturan Alman bandıralı Mital-mer petrol gemisi dün bütün çalışmalara rağmen kendi vesaitile kurtulamadığı için Gemi Kurtarmıya müracaat etmiş ve vapurun tahllsi için Alemdar tahlisiyesi kaza mahalline hareket etmiştir.
| Devlet Demiryolları İlânları
Muhammen bedeli 8395 lira 45 kuruş olan muhtelif şekil ve eb’atta
civata ile somun 15/5/939 Pazartesi günü saat (15) on beşte Haydarpa-şada gar binası dahilindeki komisyon tarafından kapalı zarf usulü fle Batın alınacaktır.
Bu işe girmek istiyenlerin 629 hra 66 kuruşluk muvakkat teminat ve canunun tayin ettiği vesikalarla tekliflerini muhtevi zarflarını aynı gün •*^t (14) on dörde kadar komisyon reisliğine vermeleri lâzımdır.
Bu işe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır. (2845)
★
Karabük istasyonunda yapılacak kömür deposu ve yolları ile makine deposu inşaatı kapalı zarf usulile ve vahidi fiat üzerinden eksiltmeye çıkarılmıştır.
1 — Bu işin muhammen bedeli 120,000 liradır.
2 — Etekliler bu işe ait şartname veeair evrak! Devlet Demiryollarının Ankara ve Sirkeci veznelerinden (6) Ura mukabilinde alabilirler.
3 — Eksiltme 22/5/939 tarihinde, pazartesi günü saat 15 de Anlta-rada D. D. yolları yol dairesinde toplanacak merkez 1 inci komisyonunca yapılacaktır.
4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin teklif mektupları ile birlikte aşağıda yazık teminat ve vesaiki ayni gün saat T4 e kadar korniş-yona tevdi etmiş olmaları lâzımdır.
A — 2490 sayılı kanun ahkâmına uygun olarak 7250 liralık muvak-kat teminat.
B — Bu kanunun tayin ettiği vesikalar.
C — Muhabere ve Münakale Vekâletinden musaddak ehliyet vesikası (ehliyet vesikası için ihale tarihinden en az sekiz gün evvel bir istida ile müracaat edilmesi ve bu vesikanın verilmesine esas olacak belge ve bonservislerin istidaya raptı lâzımdır.) (1595) (3000)
Muhammen bedeli 891 lira olan Komodin, resim sandalyesi (döner), tabura, iki gözlil Btorlu dolap, döner yatar koltuk ve 4 metrelik çift tahta merdiven gibi ahSap eşya 26/5/1939 ouma günü saat (10,30) on buçukta ay rpaga gar binası dahilindeki komisyon tarafından açık eksiltme usulile satın alınacaktır.
Bu lee girmek istiyenlerin 66 lira 83 kuruşluk muvakkat teminat ve kanunun tayin etUJİ vesikalarla birlikte eksiltme günü saatine kadar komisyona müracaatları lâzımdır.
Bu işe alt şartnameler komisyonda» —olarak dağıtılmaktadır.
(2898) (3232)
Sizin bu yoldaki mücadelenizde kendisine itimad edilebilen en kuvvetli vasıtadır.
Siirt Belediyesinden:
1 — Usulü dairesinde ilân edilmiş ve Siirt Belediye Encümeninde ihalesi yapılacağı tesbit edilmiş olan Siirt şehrine isale edilecek suya ait eksiltmeye nisanın yirminci günü saat, 11 re kadar talip zuhur etmediğinden ihale bir ay sonraya tehir edilmiştir.
2 — Keşif bedeli yüz yirmi bin lira olup 2490 sayılı kanunun 16:17 inci maddelerine uygun yedi bin iki yüz elli liralık muvakkat teminat.
3 — Bu müddet zarfında teklif edilecek bedeller haddi lâyık bulunduğu takdirde ihale 20/5/939 gününe raslayan cumartesi günü saat 11 de Siirt Belediye Encümeninde yapılacaktır. Şartnameler altı lira mukabilinde verilir.
4 — Bu husus hakkında fazla izahat almak istiyenlerin Belediyeler İmar Heyeti Fen şefliğine Siirt belediyesine müracaat etmeleri ilân olu-
Dünyada mevcut bütün şeylerden üstündür.
Onu koruyunuz
nur. (3056)
POKER
traş bıçaklan en sert sa alı bile yener ve cildi yumuşatır.
Her yerde POKER
DEMİR KÖPRÜ İNŞAATI
Nafıa Vekâletinden:
1 — Balıkesir vilâyetinde Balıkesir - Kepsut yolundaki “Simav” ve “kille” köprülerinin kenar ayakları kâgir orta ayak ve kirişleri demir ve döşemesi betonarme olarak yeniden inşaatı (92 500) lira keşif bedeli üzerinden kapalı zarf usuliyle eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Eksiltme 2—6—939 tarihine müsadif cuma günü saat (16) da Nafia Vekâletinde şose ve köprüler reisliği odasında yapılacaktır.
3 — Eksiltme şartnamesi ve buna müteferri diğer evrak (463) kuruş mukabilinde adı geçen reislikten alınabilir.
4 — İsteklilerin eksiltme tarihinden en az sekiz gün evvel 'bir istida ile Nafıa Vekâletine müracaatla bu gibi inşaat yapabileceklerine dair müteahhidlik vesikası abmalan lâzımdır.
5 — Eksiltmeye gireceklerin 4 üncü maddede bahsedilen vesika ile Ticaret Odası vesikasını ve (5875) liralık muvakkat teminatlarını havi olarak 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırhyacakları kapalı zarflarını ikinci maddede yazılı vakitten bir saat evveline kadar komisyon reisliğine makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır.
(1365) (2567)
AĞARAN SAÇLARA
1 KUMRAL ve SİYAH I
renkte sıhhî saç boyatandır. S NGİLtZ KANZUK ECZANESİ! I
Beyoğlu — letanbul I
■H9B Dr. İhsan Sami
Öksürük Şurubu
Öksürük ve nefes darlığı, E boğmaca ve kızamık öksü- I rükleri için pek tesirli ilâç- I ■■ tır. Herkes kullanabilir.
İstanbul Asliye Altıncı Hukuk Mahkemesinden:
Davacı: Hamdi.
Dava olunan: Zehra: Trabzon Ak-çaâbat PolatlI marangoz Osman e-vinde.
Davacı Hamdi tarafından davalı Zehra aleyhine açılan talâkın tescili davası için davalının 4/5/939 perşembe günü saat 10 da mahkememizde hazır bulunması lüzumu ilâ-nen tebliğ edilmesi üzerine mumaileyhin o gün gelmemesi veya bir vekil göndermemesine mebni hakkında gıyap karan ittihaz olunmuş ve imlâ kılman bu karara ait ihbarnamenin bir nüshası da mahkeme divanhanesine asılmış ve keyfiyetin on beş giin müddetle ilânı için tahkikatın 22/6/939 perşembe günü saat 10 a bırakılmış olduğu tebliğ yerine geçmek üzere ilân olunur.
Sahibi: A. Cemaleddln Saraçoğlu Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN Basıklığı yer: Matbaai Ebiizziya
İnhisarlar IJ. Müdürlüğünden:
I — Çamaltı tuzlası için şartnamesi mucibince 160.000 Kğ. ağır dizel yağı kapalı zarf usulile eksiltmeye konmuştur.
II — Muhammen bedeli 11200, muvakkat teminatı 840 liradır.
III — Eksiltme 25/5/939 perşenbe günü saat 14 te Kabataşta Levazım şubesi müdüriyetindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şubeden parasız alınabilir.
V — İsteklilerin kanunî vesaikle % 7,5 güvenme parası makbuz veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek kapalı zarfların ihale saatinden bir saat evveline kadar mezkûr komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır.
ÇAPA
BAHARATI
Karabiber Beyazblber Kırmızıbiber Tarçın Yenlbahaç Kimyon Karanfil Zencefil Sahlep
Yemeklerinize Lezzet; Nefaset verir. Ve Sıhhstinizi korur.
Her yerde ıs gramlık paketleri
Kuruştur
Eskişehir Nafıa Müdürlüğünden:
24/4/939 tarihinde kapalı zarf usulile eksiltmeye çıkarılıp talibi zuhur etmiyen Eskişehir - Sivrihisar yolunun 27 + 000—30 + 700 kilometreleri arasında (14779.44) lira keşif bedelli şose esaslı tamiratı 2490 sayıh kanunun 40 inci maddesine tevfikan ve evvelce ilân edilen şerait dairesinde bir ay müddetle pazarlığa çıkarılmıştır. İsteklilerin şartnamede yazık vesikaları hâınilen Vilâyet Daimî Encümenine müracaattan. (2969) | İstanbul Belediyesi ilânları
Senelik muhammen kirası 36 lira olan Zeyrekte Zeyrek mahallesinde ibadethane sokağında 64 numaralı Zenbilli Ali efendi mektebi 940 senesi Mayıs sonuna kadar pazarlıkla kiraya verilecektir. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir, istekli olanlar 2 lira 70 kuruşluk İlk teminat makbuz veya mektubile beraber 26/5/939 ouma günü saat 14,30 da Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (3245)
Eskişehir Nafıa Müdürlüğünden:
24/4/939 tarihinde kapalı zarf usulile eksiltmeye çıkarılıp talibi zuhur etmiyen Eskişehir - Sivrihisar yolunun 13 + 000—21 + 920 kilometreleri arasmda 19094.60 Lira keşif bedelli şose esaslı tamiratı 2490 sayılı kanunun 40 inci maddesine tevfikan ve evvelce ilân edilen şerait dairesinde bir ay müddetle pazarlığa çıkarılmıştır, isteklilerin şartnamede yazılı vesikaları hamilen Vilâyet Daimî Encümenine müracaatları (2968)
YBNİSABAH
10 MAYIS 1939
• ÎICA 95 Model
• UCA Niagara modeli
Q UCA 912 modeli
foblıyeiı
Radyogramotoo
O Mâ 911 UmAM
30
BOURLA BİRADERLEP
' S T A N B U L — ANKARA — İZMİR-