idare yeri
UtAAbol NMrwoamaajy ’ei|
CUMA
f 12 t
an ve Italyan Mlsakı
Yazan: Hü»eyin Cahid YALÇIN
Alman Hariciye Nazırı ile
İtalyan Hariciye Nazırı a-₺ rasında cereyan eden müzakereler neticesinde İki devletin askeri bir misak ile birbirine bağlanması bu son günlerin en mühim siyasî hâdisesi olarak telâkki ediliyor. Bu mi-saka muhtelif memleketler kendi noktainazarlarına göre mana vermektedirler.
Alman ve İtalyan mehafili mihverin iki rüknü arasındaki bu son vesikayı kendileri İçin büyük bir muvaffakiyet olarak göstermek istiyorlar. İngiliz ve Fransız memba-ları da bunda hayret edilmeğe değer fevkalâde bir vasıf görmediklerini söylüyorlar.
Filhakika, Berlinle Romanın bu kararlaşan askerî misak İle bu kadar iftihar etmeleri ve bunu bir muvaffakiyet şeklinde telâkki etmeleri pek akıl erecek bir hâdise teşkil etmez. Hattâ biraz derin'd’??jnülürse, bu vesile ile yapılan memnuniyet nümayişleri biraz İtalyanların aleyhinde bile çıkar.
Çünkü cihan biliyor ki Berlin ile Roma birlikte yürüyorlar. Aralarında görüş farkları, menfaat ihtilâfları olabilir. Fakat daha büyük mülâhazalar ve endişeler karşısında bu iki devlet ikinci derecedeki meseleleri bir tarafa atarak birleşmeyi ve demokrasi devletlerine karşı müttehit bir cephe almayı münasip görmüşlerdir. Aralarında karşılıklı yardımlar vukua geldi ve bunlar karşılıklı teşekkürler, minnettarlıklar ve dostluk hislerinin izharı için bir vesile teşkil etti. Bunları hatırlatmaktan maksadımız Berlin ile Roma a-rasında mevcut dostluk rabıtalarının bilhassa son zamanlarda gayet sıkı, kuvvetli ve sarsılmaz bir şekil arzettiğini göstermekten ibarettir.
îşte Roma ile Berlin arasındaki bu sıkı tesanüde ve görüş birliğine nazaran onlarla günün birinde silâhlı bir ihtilâf vaziyetine girebilmeyi düşünenler Alman ve İtalyan ordularının bir arada mücadeleye atılacaklarım tabiî olarak hesaba ithal etmişlerdir.
Şimdi anlaşılıyor ki İtalyanların mecburiyet ve lüzum hasıl olursa, Almanların yanı sıra harbe iştirak edeceklerinden herkes emin bulunduğu halde bundan yalnız Almanlar emin değil İmişler! Emin olsalardı zaten mevcut, tahakkuk etmiş bir vaziyetin şimdi tekrar bir senet altına alınmasından dolayı memnuniyet göstermeğe lüzum hissederler miydi? Bizim uzaktan görüşümüze nazaran, Alman ve İtalyan askerî muahedenamesi hiç bir yeni vaziyet ihdas etmemiştir. Çoktanberi zaten mevcut, mektup surette mevcut olmasa da tabiî olarak hesaba katılan bir vaziyeti yine eski halinde ipka etmiştir.
Denilebilir kİ, eğer yeni imza o-lunan misak hiç bir yenilik teşkil etmiyorsa, zaten mevcut taahhütleri tekrar ve kopye etmekten başka bir şey yapmıyorsa bunun için *ahmet ihtiyar etmeğe ne Tuzum vardı? Bu sual ile psikoloji, politikacılık ve siyasî manevra sahaâına girmiş oluyoruz. Bir memleketin politikasını gayet cevval ve hareketli bir vaziyete sokmak ve bunu sun'î surette arttırmak bazı ahvalde bir üstünlük zavahlri temin edebilirse de büyük bir mahzuru vardır ki o da daimî surette İşin bu sürat ile, bu canlılık he gidemiyeceğidir.
Her gece bir memleket çiğnene-“ez. hergün bir sahil istilâ edilemez, her dakika bir ültimatom gönderi-lemez. Halbuki halk, boyuna heye-ve halta mim hislerine istinat ederek kendilerine kuvvet temin edenler 0 ocağı hiç söndürmeden ona muttasıl gıda ye. tlçtlrmek mecburiyetinde kalırlar.
Hüseyin Cabid YALÇIN .ISonıı 3 iincü sayfamızda)
İtalyan Kralı Emanuel
YENİ SABAH
GÜNLÜK 8İYASİ HALK GAZETESİ
------------=1
ABONE ŞARTLARI
TttrMye Kenabl
900 Kr. Seneliği İ400 kr.
500 Kr. 6 aylığı 1250 Kr.
260 Kr. 5 aylığı 650 Kr.
90 Kr. I aylığı 550 Kr.
Potta ittihadına girmemi, memleketler İçip 26, 14, 7.B ve 4 Hra
HER YERDE
KURUŞ
Y ugoslavyaya Roma- Fransız Başvekili-da Yapılan Teklifler nin Mühim Nutku
Yugoslavya, Rumanya Olmadan Macarlarla Anlaşmıya Yanaşmadı
Dün Prens Polün Önünde deniz tezahüratı yapıldı
Napoli, 11 (A. A) — Kral Vıktor Emanuel ve Yugoslav Naibi Prens Paul, büyük deniz geçidinde hazır bulunmak üzere saat 9,45 te buraya gelmişlerdir. Mussolini, Marko-vlç, Ciano ile saat 8,50 de gelmiş ve derhal limana gitmiştir.
Kral ve Prens Paul, halk tarafından hararetle alkışlanmış, top ses-lerlle selâmlanmışlardır. Kıtaat tazim merasimi yapmıştır.
Müteakiben sekiz otomobil halinde teşekkül eden alay, halkın alkışlan arasında limana gelmiş, Musso-lini tarafından karşılanmıştır. Kral ve Prens Paul, geçidi seyretmek ü-zere Tiryeste vapuruna binmişler» dir.
Bir müddet sonra 112 cüzütamıu (Sonu 3 üncü tayfada)
Yeni Tefrikamız:
ÇAKIRCALI EFE
Hayatının her sahifesi harikulade vak'a-larla dolu bu meşhur Zeybeğin ismini duymıyan kalmamıştır.
MURAD SERTOĞLU
Uzun müddet davam eden tetkikleri neticesinde bu namdır adamın hayatını haklkt vak alara dayanan bir roman şeklinde yazdı İlli tefrikasını okuduktan sonra bırakamı-yacağınız bu fevkalâde tefrikamızı
Birkaç Güne Kadar Neşredeceğiz.
Prens Pol
Bulgar Komitecileri Dobrlcada
Yakalanan 32 komiteciden 20 si kaçarlarken Rumenler tarafından ö'dürüldü
Bükreş, 11 (A. A.) — Öğrendiğine göre 23 Bulgar komitecisi, Romanya hududunu geçerek Dobrica-daki büyük arazi sahiplerinin çiftliklerine taarruz etmişlerdir.
Bu komiteciler, tevkif edilmişlerdir. Bu komiteciler, Köstenceye gö-; türülürlerken kaçmıya teşebbüs et-' mişlerdir. Bunun üzerine jandarmalar, ateş açarak 20 komiteciyi öl -dürmüşlerdir. 3 komiteci, ortadan kaybolmuştur.
Bu hâdisenin mıni'akadaki Komiteci hareketlerine nihayet vereceği ümit edilmektedir. Bu hareketler Bulgar hududunda bulunan Rumanya eşrafının mülklerine ve bilhassa Rumanyalı tayyare fabrikatörü Zamfiresku’nun mülküne ve şahsma karşı müteveccih bulunuyordu.
ilk Mekteplerde Kızamık Salgını
Galatasaray Lisesinin Ortaköyde-ki ilk mektep kısmının, görülen kızamık vak’aları yüzünden bir hafta thtil edilmesinin sebebi ve kızamık hâdiselerinin miktarı hakkında Maarif Müdür vekili Rüştünün verdiği
(Sonu 3 üncü sayfada)
İnönü Neşriyat Sergisini Gezdi
Ankara 11 (Hususî) — Cümhur-reisi İsmet İnönü bu gün öğleden evvel neşriyat sergisini gezmiştir. Cümhurreisi sergide bir saat kalmıştır.
Dahiliye Vekili teftiş seyahatine çıkıyor
Ankara, 11 (Hususî) — Dahilye Vekili Faik öztrak bu günlerde yurt içinde ve bilhassa Ege ve Konya havalisinde bir tetkik seyahati yapacaktır. j
Daladier Fransız Parlamentosunda Söylediği Nutukta Türk - Fransız Dostluğunu BilhassaTebarüz Ettirdi
Sovyetler Ve Ingiliz Teklifleri
Paris, 11 (A. A.) — Havas bildiriyor :
Başvekil Daladier, parlâmentoda söylediği nutukta, evvelâ silâh altında bulunan gençlere hitap etmiş ve Fransayı ve Fransız imparatorluğunu bütün tehditlere karşı muhafaza eden genç Fransızlarâ Cumhuriyetin selâmını bildirmiştir.
B. Daladier, bundan sonra, umumî siyaset meselesine geçerek de-
19 Mayıs Bayramı için Hazırlık
Gençlik Bayramı Bu Sene Fevkalâde Bir Şekilde Kutlanacak
19 Mayış bayramı çin dün Valinin riyasetinde yapılan toplantı
Dün Vilâyette Vali ve Belediye Reisi Doktor Lûtfi Kırdarın riyaseti altında ve Maarif Müdürünün iştirakıle toplanan bir komisyon, 19 mayıs Gençlik ve Spor bayramı programını tesbit etmiştir.
Toplantıda evvelâ beden terbiyesi genel Direktörlüğü tarafından gönderilen ve bayrdma verilecek ehemmiyeti tebarüz ettiren bir tamim okunmuştur. Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü bu tamimiie bayrama her vilâyette çok büyük ehemmiyet verilmesini tebarüz ettirerek bilhassa bayramdan birkaç gün evvel bayramın büyüklüğünü
HER SABAH
Ucuz Köylü Elbiseleri
Cümhurreisimizin dertlerini dinlerken bilhassa üzerin-1 de durdukları «Köylüye ucuz elbise temini» işini artık halledilmiş bir mesele sayabiliriz.
Millî Şef realiteleri ve Türk köylüsünün mütevazi bütçesini gözö-nünde bulundurarak onurt kazancına uygun bir ucuzlukta giyecek teminini emir buyurmuşlardı.
Feragatin, fedakârlığın canlanmış bir timsali olan mübarek Türk köylüsü artık (400) kuruşa varmı-yan küçük bir para ile giyinebüe-cektir.
Ancak büyük hüsnüniyetlerle başlanılmış işlerden beklenen verim-lerin lâyıklle elde edilebilmesi için bu işde bütün alâkadarların azamî hassasiyetle hareket etmeleri meş-
yurttaşlarnı

miştir ki:j.
Bu gün Âvrupada hâkim olan yegâne dava şudur:
Tahakküm mü, yoksa iş birliği mi?
Bilinmesi icap eden nokta, milletleri birbirindenay ırabileıı men faat tezatlarının sulhperver işbirliği usulleri ile mi yoksa cebir ve kuv-(Sonu 3 üncü sayfada)
tebarüz ettiren vecizelerin, şehrin her tarafına asılmasını . anıtlara çelenkler konulmasını, muhtelif meydanlarda merasimler yapılmasını ve genç sporcuların ihtiyar sporcuları ziyaret etmelerini, bilhassa sporcuların bir resmî ve bir askerî hastahaneye giderek hasta vatan -daşları ziyaretlerini, şehrin gündüz süslenmesini ve gece de tenvir edilmesini istemektedir.
Bu tamim okunduktan sonra, bayramın İstanbula ait teferruatının kararlaştırılmasına geçilmiş ve bayramın bir tek stadda ve Fener sta-(Sonu 3 üncü sayfamızda)
ruttur. \ .
Meselâ ucuz köylü elbiselerinin satışına memur edilen Ziraat Bankası şubelerine bu işde ehemmiyetli vazifeler terettüp ediyor. Millî Şefimizin bir baba şefkatile kendilerini uzun uzadiye dinleyip giyinme ihtiyaçlarını temin buyurdukları köylüye ucuz elbiseler satılırken kolaylık, nezaket hattâ irşat kaidelerine azamî derecede riayet şarttır.
Bu işi bir angarya saymayıp, me-saî ve sayı bakımından bu yurdun hakikî efendisi olaD köylüye çoktanberi borçlu olduğumuz bîr vazifenin yapıldığını düşünerek hareket eden bir satış memuru yalnız köylü vatandaşa karşı değü rejime de en kıymetli hizmet! ifa etmiş olur.
A. CEMALEDDÎN SARAÇOĞLU
P MAYIS W
Tefrik. No 88
HATIRA v. İTİRAFLARI
Ingiliz Muhipleri Cemiyetinde
Hocadan Aldığımız Vesikaları Ceplerimize Yerleştirmiştik
Demiş ve bu sözü ile bilhassa söylerken aldığı gerçekten inandırıcı tavrile, hocanın hakkımızdaki tereddüt ve şüphelerini silip süpii-rüvermişti Kara oğlan. Memiş hoca artık keyiflenmişti. Bize kahvele*, çaylar ikram etmiş ve nihayet:
— Yarın öğleden evvel birer vesika fotoğrafı çıkartın da gelin bana.
Demiş ve bizi, yoktan bir bahşişe konmuş kadar sevindirmişti. Ertesi gün birer resimle biz hocanın huzurunda boyun eğmiş, elini öpüp diz çökmüştük. Fotoğraflar pembe renkte ve baş tarafında Osmanlı san cağile Ingiliz bandırası basılı bulunan bir vesikaya yapıştırılmıştı. U-zatırken:
— Vesikaların umumî merkezden mühürlenip gelmesi bir kaç gün sürer. Siz alın bunları da gidin merkezi umumî kâtibi Muzaffer beye. Ben şimdi telefonla da söylerim. Sait Molla hazretlerine elden tezce mühürletir verir size.
— Hocam bu merkezi umumî nerede ?..
Bu sualime kızan Memiş hoca gözlerini açmış, gazapla yüzüme bak mıştı ve:
— Hüh meretler, demişti. Siz de adam diye kaldırım çiğniyorsunuz değil mi?.. Ülen, İngiliz Muhipleri Cemiyeti diye yer yerinden oynuyor da haberiniz yok sizin. Doğru BabIâli yokuşundan çıkın da Kapalıfırm-da sorun. Gösterirler size. Sakın o-rada da böyle dangalak gibi konuşmayın.
Vesikaları ihtimamla cüzdanıma yerleştirmiş, hocanın almamak lût-funda bulunduğu bir kaimeyi kardeşlerinin yanma tekrar yatırdıktan sonra yola düşülmüştük.
Mipavrili, Beyazıda çıkıp Yusuf beyi görmemizi ve vaziyeti haber vermemizi söylüyordu. Fakat, ben bunu, Memiş hocanın bizi biri ile takip ettirmesi ihtimalini düşünerek muvafık bulmamıştım. Sirkecide bir kahvede biraz vakit geçirdikten son ra, iki arkadaş, zaten bildiğimiz, her vakit önünden geçerken nefretle baş çevirdiğimiz İngiliz muh ipler cemiyeti binasına damlamıştık. Kapıcıdan öğrendiğimiz umumî kâtibin o-dasına dalmış, fakat, Muzaffer beyin yerine Sait Mollanın uğursuz yü-zile karşılaşmıştık. Kurnaz herif bizi görünce ve tereddüdümüzü hisse dince, asık suratımı biraz güldürmüş ve:
— Ne o ağalar, demişti. Bir hâ-cetiniz mi var?..
Ne dersiniz aziz dinleyicilerim, hikmeti hüda bütün tutukluğum geç miş, kafesten kaçan bir saka ku«v gibi, o anda dillenivermiştim. Hemen öper gibi eteğine doğru uzanmış ve:
- Evet Molla Beyefendi Haz retleri, demiştim. Muhterem cemiye tinize biz de girdik te. Hüviyet vesikamızı mühürletmeğe ve hem mübarek elinizi öpmeğe geldik erendim.
Bu sarıklılar ne de tuhaf adamlardı. Hiç koltuklanmağa, pohpohlanmağa dayanamazlardı. Hemen gevşerler ve yılışırlardı. Sait Molla da aynen böyle olmuştu. Herkesçe malûm olan azametini, gururunu bırakıvermişti. Koca göbeğini tit-rete titrete gülmüş ve, çok uzun bir Yaaaaa çektikten sonra:
— Aferin ağalar, demişti. Memnun oldum. Veriniz bakayım vesikalarınızı.
Edep ve nezaketle vesikaları u-zatnıış ve yine eteklemek suretile bir hulûs daha çakmıştım. Bir vesikalardaki resimlerimize, birer de yü zilmüze bakmış ve:
— isimleriniz Haşan oğlu Mehmet ve Ali oğlu İbrahim öyle mi?..
Pekâlâ... Ne iş yapıyorsunuz bakayım siz?.
Bütün şeytanlarımı toplamıştım başıma. Hemen o anda uzun kuyruklu ve o nisbette de iri boylu bir yalan gelivermişti aklıma. Halime a-cındıracak, hüzünlü ve gamlı bir tavır takınmıştım. Sıkıla, zorlıya gözümü de biraz yaşlandırmış, söze şöylece başlamıştım:
— Kimsesizlik işte Molla bey. Eskiden Rüsumat muhafazasında kayıkçılık ederdik. Bir yol sılaya gi dip geldik. Bir daha yerimize giremedik. Şimdi işsiz ve ekmeksiziz e-fendim.
Acıklı yalanım Molla beyin gözlerini yaşartmış değil de faltaşı gibi açmıştı. Birbiri ardınca yutkunarak telâşla sormuştu:
— Deniz işlerinden anlar mısınız siz?..
— Ne gibi efendim?..
— Meselâ, kaçakçılığın nasıl ya pıldığını, Umanda... ,
Saf bir atılganlık ve bilgiçlik göstermek fikrile hemen Mollanın sözünü kesmiş ve:
— Biz vaktile kaçakçı yanında çalışmış, sonra da kaçakçı peşinde yıllarca kürek çalmış adamlarız. Hiç bilmez miyiz a efendim.
Molla, yuvaları içinde birer zıpzıp taşı gibi fırıl fırıl dönen gözlerini yüzlerimize dikmiş, bizi uzun u-zun süzerek ölçüp biçmişti ve:
— Demek siz, demişti. Kaçakçı lık ta yaptınız öyle mi?..
Bu sualin cevabını mahsus biraz geciktirmiştim. Suçumu itiraftan nedamet hissetmiş gibi çekingen bir tavır takınmıştım. Gözlerimi yere dikerek, hafif bir sesle de cevap ver miştim:
— Hoş görün efendim, işte o za manlar cahilliğimize uyuvermiştik. Fakat şimdi, Allah korusun yaptığımız yok:
Molla, gösterdiğim çekingen tav nma inanmış, gülerek:
— Yo, yok, darılacak değilim, demişti. Doğrusunu söyleyin bakayım. Bana bu işten anlıyan bir kaç adam lâzım da, onun için soruyorum. Ne kaçakçılığı yaptınızsa olduğu gibi anlat bana.
Mollanın kan alınacak damarını bulmuş ve kabartmıştım. Eski zamanlara ait maceralarımdan bir i-kisini üstü kapalı anlatmış ve İsrarı üzerine de biraz işi ballandırmıştım. Beni bir çeyrek saattan fazla ve gerçekten bir alâka ile dinliyen Molla sırıtarak gülmüş ve elile Mipav-rili tbrahimi göstererek sormuştu:
— Bu da senin gibi mi?..
— Elbette, hattâ o, benden daha ustadır efendim.
Demiş ve bir kaç vaka da Mipav rilinin hesabına dinletmiştim. Molla bey beni memnunlukla dinlemiş, hem de vesikalarımızı mühürleyip imzalamıştı ve:
— iki gün sonra, yine bu vakit gelip beni görünüz.
Tenbihi ile vesikalarımızı uzatmıştı. Tabiî ayrılırken ikimiz de Molla beyi eteklemeyi unutmamıştık.
Yüzbaşı Yusuf bey, bu muvaffakiyetimizi gerçekten sevinçle karşılamış, alkışlamıştı. Gülerek:
(Devamı var)
SAMSUN YERLİ MALLAR SERGİSİ
19 Mayıs 939 da başlıyacak beşinci Samsun yerli mallar sergisine iştirak sanayicilerimizin vazifesidir
Ulusal Ekonomi
ve
Arttırma Kurumu
Valinin Üsküdardaki Tetkikleri
Vali bilhassa Çamlıcada yapılacak turistik yollarla meşgul (llu
Vali ve Belediye Reisi Doktor Lûtfi Kırdarın Üsküdara giderek yeni yapılan Maliye tahsil şubesinin temel atma merasiminde hazır bulunduğunu ve orada bir nutuk söylediğini yazmıştık. Tahsil şubesinin temelini attıktan sonra Lûtfi Kırdar yanında eski Üsküdar Kaymakamı ve şimdiki Belediye Reis muavini Lûtfi Aksoy ve birkaç mütehassıs mimar bulunduğu halde Üsküdar ve civarında mühim tetkikler yapmıştır.
Vali ve Belediye Reisi Kadıköy İtfaiyesini, Halk Parti binası ve Kız Sanat mektebini gezmiş ve Paşaka-pısında yeni inşa olunan Adliye binasının inşaatını gözden geçirmiştir.
Lûtfi Kırdar, bundan sonra Çam-lıca’ya yapılacak turistik yolların güzergâhını tetkik etmiş ve bununla alâkadar olmuştur.
Beylerbeyi tarikile Küçüksuya i-nen Lûtfi Kırdar orada Şirketi Hayriye tarafından yaptırılan asri plajı gezmiş ve Göksu kasrile alâkadar olmuştur.
Bu arada Çubukluda Belediyenin sabık Hidiv Abbas Hilmi Paşadan 60 bin liraya satın aldığı köşkü gözden geçirmiştir.
Vali ve Belediye reisi tetkikleri sırasında Beykoz’daki fidanlığı da ziyaret etmiştir.
MAARIFTE :
Zam görecek öğretmenler
Şehrimizdeki ilk tedrisat öğretmenlerinden bu yıl kidem zammı a-lacaklann listesi Kültür Direktör-lüğünce tesbit edilmiş ve tasdik e-dilmek üzere yar direktör Mustafa j Uyanık tarafından Ankara’ya gön- LûtfJ Kırdar Cerrahpaşa derilmiştî. Vekâlet, bu listeyi tet- ■ • ■
kik etmiş ve kabul etmiştir. Bu yıl ı zam görecek öğretmenlerin sayısı diğer yıllara nazaran daha fazladır.; Bundan başka muvaffak olan öğret-j men de diğer yıllardan çoktur. Zam görecek öğretmenlerin 900 olacağı anlaşılmaktadır.
Tüı kçe öğrenmiyor profesörler
Maarif Vekâleti önümüzdeki ders yılı başından itibaren Üniversiteye yeni ilâve edeceği profesörleri tesbit etmiye başlamıştır.
Kadroya ayni zamanda yeni, doçent' ve asistanlar da ilâve edilecektir. Üniversite profesör kadrosu ö-nümüzdeki ders yılı başında yeni bir şekil alacak ve mevcut profesörler arasında değişmeler yapılacaktır. Türkçe öğrenmiyen profesörler kadroya alınmıyacaklardır.
Kıymetli bir erer
Maarif Vekâleti, Üniversite Talim taburu yüzbaşılarından Bay İhsan Kocamanın çıkardığı Bayrak, Sancak, Millî marş isimli eseri gençlik için çok istifadeli görerek bütün orta mektep ve liselerde okutulmasını alâkadarlara tavsiye etmiştir.
GÜMRÜKLERDE :
Sığır vebası hastalığı
Fransız Hindi Çinîsile İngiliz -Mısır Sudanında sığır vebası hastalığı hüküm sürmekte olduğundan bu memleketlerden gelecek olan çift tırnaklı hayvanlar ile bu hayvanlara mahsus maddelerin yeni bir tebliğe kadar memlekete sokulmaması alâkadarlara bildirilmiştir.
MAHKEMELERDE :
MAHKEMELERDE :
cezası
Dilenciliğin
Safa isminde bir adam dilenirken
yakalanmış ve Sultanahmet Birinci Sulh Ceza mahkemesine verilerek bir hafta Belediye hizmetinde çalış-mıya mahkûm edilmiştir.
Rizede su derdi
Şehrimizde vaktile Hacı Eşref namında bir sahibihayir gayet iyi ve ihtiyaca kâfi bir su getirdi ve bunun tamiri için de mühim miktarda bir vakıf yaptı. Daha iyi idare edilir diye kanunu mahsusla sular bilcümle vecaibile beraber belediyelere devredildi. Maalesef bizim belediye bu suyun tamirine hiç bakmamış ve su şimdiden kesilmiştir. Yaz mevsiminde şehir tamamen susuz kalacağında şüphe yoktur.
Şehir içinde helâ yoktur. Orta cami civarında ve şehrin tam ortasında tâ eskiden mevcut ve tamamen harap bir hâle gelen helâlar öyle bir koku neşretmektedir ki o civardan geçmek bile imkân haricindedir. Dükkâncılar o civan-terketmek mecburiyetindedir. Helâ-sızlık sebebile şehir berbat ve perişan bil’ haldedir. Belediye bu helâ işini de su işi gibi nazara almamaktadır. Bu şikâyetlerim sıhhiye müdüriyeti kayıtlarile sabittir.
Bu işlere bakacak merci neresi ise âcil ve seri bir himmet göstermesini ve bir hastalık tehilkesi mevcut olduğundan tedbir ittihaz edilmesini rica ederim.
Alâkadarların nazarı dikkatini celp için bu şikâyetnamemin gazetenizle neşredilmesini dilerim.
Rize - Mehmet V'ardai
BELEDİYEDE :
Şehir Meclisinin son toplantısında Va'i nutuk söyiiyecık
18 mayısta Şehir Meclisinin uzatılan nisan devresi toplantısı sona erecektir. Vali ve Belediye Reisi yaz tatili devresine girecek olan Şehir Meclisinin 18 mayıs günkü toplantısında bir nutuk söyliyecektir. Bu nutku müteakip meclis kapanacak ve vali Şehir Meclisi azasına bir çay verecektir.
Toprak Mahsulleri
Ofisinin toplantısı
Afyoncular ofis aleyhinde dava açmağa karar verdiler
Dört senedenberi Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından satın alınmamış olan mahsullerin son verilen bir kararla fiatlan tesbit edilmiş ve a-lınacak olan bu afyonların bedellerinin beş sene müddetle ve taksitle verilmesi kararlaştırılmıştı. Fakat Ofisin verdiği bu karar ellerinde mal bulunan birçok tüccarı zarara sokacak mahiyette olduğundan Ofisin tayin ettiği müddet zarfında müracaatla malını satmak istiyenlerin adedi pek az olmuş ve alâkadar tüccarlar bu kararı değiştirmek için aralarından heyetler seçerek Ticaret Vekâleti nezdinde teşebbüslerde bulunmak üzere Ankara’ya göndermişlerdi Söylendiğine göre afyon mübayaasına dair olan kanunun hükümleri ile Ofisin mübayaa şartları arasında da uygunluk olmadığından ellerinde afyon bulunan tüccarlar Şûrayi Devlete müracaatla Toprak Mahsulleri ofisi aleyhine dava aç-mıva karar vermişler ve bu işi şehrimizin tanınmış iki dava vekiline havale etmişlerdir. Dün Ofisin tesbit ettiği fiatlar ve tüccarlar itirazlarını tetkik ederek yeni bir hal çaresi bulunmak üzere Toprak Mahsulleri Ofisinde bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantı geç vakte kadar devam etmiş ve bazı tüccarlarla Afyon Mebusu Hamza Osman Arkan ve Servet Berkin de hazır bulunmuşlardır.
İKTİSAT İŞLERİ :
hastanesinde
Vali ve Belediye Reisi Doktor Lûtfi Kırdar dün Cerrahpaşa hastanesine giderek tetkiklerde bulunmuştur.
Mahalle aralarındaki mezarlıklar
Mahalle aralarındaki müslüman mezarlıklarında, mezarlar ve mezar taşları tasnif edilerek numr rutaj yapılmaktadır. Bu işlerle bir belediye memuru ve muhtelif belediye hademeleri uğraşmaktadır.
Alemdağındakl metrûk saray
Alemdağındaki metrûk sarayın Belediye tarafından tamir edilerek otel olarak kullanılması düşünülmektedir.
Plâjlar çoğaltılacak
Belediye, halkın denizden lâyiki veçhile istifade edememesinin mühim bir sebebinin de plajların kifayetsizliği olduğunu düşünerek bu j sene İstanbul sahillerinde mümkün j olduğu kadar fazla plâj yapmıya karar vermiştir.
Belediye yeni memur almayacak
Belediye 939 bütçesinin tasdikin-den sonra açıkta kalacak 80 memur belediye münhallerine tayin olunacaktır. Bunun için Belediyede mün--hal bulunan memuriyetlere şimdilik hariçten kimsenin alınmaması alâ-
Baltık Siyaseti
Almanya, merkezî Avrupada siyasî mevkiini kuvvetlendirir, İtalya vasıtasile Akdeniz politikasına da el uzatırken, Baltık denizinde de faaliyetlerde bulunmakta ve buradaki devletlerle, daha ziyade karşılıklı muahedelerle bağlanmaktadır.
M. Hitlerin Rayhştagdaki nutku nu müteakip Berlinle Letonyanın mü tekabiliyet esasına müstenit bir a-demi teca’ûz misakı akdi teklifi ortaya çıkmış ve müteakiben işe Es-tonya da karışmıştı. Almanya, bu yukarıdaki devletlerle birlikte İskan dinav devletlerine yaptığı teklifleri, Litvanyaya da yapmamıştı. Zira Me mele müteallik 22 mart tarihli Lit-vanya - Alman muahedesi 4 üncü maddesinde bir .'ilenil tecavüz mi-sakı akdini gösteriyordu.
Almanya, bu suretle Letonya ve Estonya ile bu gün anlaştıktan sonra nazarlarını Baltıkta faal bir siyaset takibi meselesine çevirmiştir. Varşova, Dantzig meselesinde bu siyaset noktasını gözönünde tutmuş, Almanyanın kendini Baltıkta önüne geçilemiyecek derecede zâfa uğratacağından ürkmüştür. Almanya, Ballıkta faaliyette bulunmak ve her hangi bir taarruzu karşılamak için, buralara hâkim mevkiler aramak gayesile harekete geçmiş ve ilk nazarda Alan adaları ortaya çıkmıştır.
Fakat, Baltık denizinin diğer sa-hildar devletleri de bu adalar mecmuasının sevkulceyşî ehemmiyetini bilmiyor değillerdir. Bu sebepten İsveç ile Finlandiya imzaladıkları A-land adalarına müteallik mukavelename ile Baltık denizindeki askerî vaziyette derin bir değişiklik vücu-de getirmektedirler. Filhakika Finlandiya körfezi ile Botni körfezine kumanda eden bu adalar, birinci plânda bir sevkulceyş mevzi teşkil eder. Alandlar hemen Botni körfezini Baltığın mütebaki kısmından ayırırlar. Adaların garp ucu ile İsveç sahili arasında 30 KilomeTre kadar bir genişlik olması nazarda tutulursa bu coğrafî vaziyet, ezcümle İsveç Laponyasında kâin demir madenlerindeki cevherlerin ihraç yolunun buradan geçmesini intaç eder. Halbuki Almanya harp malzemesi i-çin zaruri madenleri buradan almak, tadır.
Finlandiya, Sovyet Rusya veya İsveç tarafından her hangi bir taarruzda ideal bir hava ve deniz üssü vazifesini görebilecek olan bu adalar şimdiye kadar bir müdafaa tertibatına malik değillerdi.
Zira Paris muahedesi Rusyayı Aland adalarının tahkimi için inşaatta bulunmaktan menetmiş ve 1921 de bu hüküm İsveç ve Finlandiya a-rasında bir muahede ile tekrarlan-mıştı. Ve bunu teminen de Fransa, İngiltere ve İtalya taahhütte bulunmuş, bu mukavelename ile adalar tam amile gayri askeri hale ifrağ e-dilmişti.
Fakat 1938 eylûlündenberi teakup eden hâdiseler, İsveç ve Finlan-diyayı, Aland adalarını tahkime karar verdirmiş, Fin hükümeti top bataryaları vaz’mı, adaların cenubunda mayın tarlaları tesisi ve Finlan-diyanm garp sahili ile adalar arasındaki kanalların muhafazası işini üze rine almış, İsveç te Alandları, Iskan dinavya sahilinden ayıran boğazı mürakabe işini deruhde etmiştir. Bu suretle, mutasavver tedabir ve inşaat hitam bulunca, harp takdirinde Botni körfezi kapanacak ve Almanya, maden cevheri ithalâtına girişe-miyecektir.
işte Almanyanın karşısında bu günlerde böyle bir faaliyet müşahede edilirken bu tedabire girişen Fin hükümetinin Berline müzahir olduğu ve ordusunun esas kuvvetlerinin Alman mütehassıslar tarafından ye tiştirildiğinin unutulmaması lâzun-dır.
Her halde Almanya Baltık denizindeki mevkiini kuvvetlendirmek i-çin büyük bir gayret sarfetmekte ve Avrupanın diğer kısmında gösterdiği siyasî faaliyetin derecesini, buralarda daiıa mutedil şekilde iraeye çalışmaktadır.
Dr. Reşad SAGAY
Trakyays giden hey’et
Yerli büyük fabrikalarımızın eksper ve mübayaa memurlarından mü rekkep bir heyet bu sene istihsal e-dilen yeni kırkım yapağı mahsulünden mübayaa etmek için dün Trak-yava gitmişlerdir. Geçen sene de bu mevsimde bu şekilde bir heyet Trak-yanın muhtelif mıntakalannda u-zun bir seyahat yapmışlardı.
Yeni kırkım Trakya yapaklarından dün 50,000 kilo 65 kuruştan yerli fabrikalarımıza satılmıştır. Bu satışlar peyderpey teslim edilecektir.
Mayısın İlk haftasında İhracatımızdaki f-zlalık
Mayısın ilk haftası içinde ihracatımızda mahsûs bir yükselme kaydedilmiştir. Amerika ile meriyete giren ticaret anlaşmasından sonra bu memlekete de ihracatımız fazlalaşmıştır. Mayısın ilk haftası içinde satılmış ve İstanbul gümrüklerinden geçerek muamele görmüş olan mallar arasında Almanya’ya, kuru fasulye, yaprak tütün, mısır, deri kırıntıları, kuzu derileri gönderilmiştir. Bu malların kıymet itibarile tutan 155 bin liravı bulmuştur. İngil-tereye kepek, tiftik gönderilmiştir. Bunun da kıymeti 90 bin liradır. İ-talvava da 40 bin lira kıymetinde barsak, kepek, tiftik, yumurta, arpa, kuş yemi ve çavdar gönderilmiştir. Amerika’ya ise 16 bin lira kıymetinde kuzu derisi, beyaz peynir, iç fındık ihraç edilmiştir.
Deri Hatları mütemadiyen yUkseüyor
Sovyetlerin piyasamızdan oğlak derileri üzerine mütemadiyen mü-talebatta bulunmaları fiatların yükselmesine sebep olmuştur. Alivre muameleler devam ettnektedir. Derilerin çifti sıkletlerine göre 130 kuruşa kadar yükselmiştir. Satışlara ayni hararetle İzmir piyasalarında da devam edilmektedir.
Letonya sergisi
Evvelki gün Denizbankın Yolcu salonunda açılan Letonya hükümeti ihracat maddeleri sergisi dün akşam kapanmıştır. Sergiye şehrimizdeki ticaret erbabı büyük bir alâka göstermişlerdir. İki gün içinde sergiyi on bin kişi kadar meraklı gezmiştir. Sergi buradan evvel Yugoslavya, Yunanistan ve Bulgaristan-da açıldığı için buradan doğru Kumanyaya gidecek, orada da birkaç gün kaldıktan sonra Letonya’ya dönecektir.
12 MAYIS II
YENtSABAH
' ««Hat 3
SON HABERLER
Mareşal Balbonun Kahireyi Ziyareti
Mareşalin Kral Faruk’a Italyan Kralının bir mektubunu getirdiği doğru değil
Kahire, 11 (A. A.) — Mareşal
Balbo'nun kendisini ziyareti münasebetile Mısır Başvekili, şu baya -natta bulunmuştur:
— Bu ziyaret, İtalyanın birinci plânda gelmekte olan bir simasını Mısır makamatının tanımasına ve Mareşalle dostluk ve samimiyet ifa-, delerinin teati edilmesine medar ol-1 muş olan hususî bir ziyarettir.
Mukattam gazetesi, Meraşle Bal-bo’nun Kral Faruk’a, İtalya Kralının bir mektubunu tevdi etmiş olduğu haberinin asıl ve esastan âri bulunduğunu yazmaktadır.
Mareşal Balbo’nun beyanatı
Kahire, 11 (A. A.) — Elihram gazetesi, bu sabah muharrirlerinden
Y ugoslavyaya Romada Yapılan Teklifler
(Baştarafı I inci sayfamızda) iştirakile bahrî manevralar yapılmıştır.
Yapılan temaslar
Roma, 11 (A. A.) — Dün öğleden sonra Venedik sarayında Duçe ile Yugoslavya Kral Naibi arasında yapılmış olan uzun ve dostane görüşmenin üç çeyrek saat devam etmiş olduğu tasrih edilmektedir.
• Yeni Alman - İtalyan muahedesi
Paris, 11 (A. A.) — Buraya gelen bazı haberlere göre halihazırda tanzim edilmekte olan İtalyan - Alman muahedenamesi, iki taraftan birinin yapacağı herhangi bir hareketin diğer tarafla istişare mevzu-u teşkil edeceğini nâtık bir maddeyi ihtiva edecektir. Filvaki, Milano görüşmeleri esnasında İtalya hükümetinin esaslı kaygusu, bu olmuştur.
Dostane nutuklar
Roma, 11 (A. A.) — Kral - imparator, Quirinal sarayında Prens Paul şerefine verilmiş olan ziyafet münasebetile bir nutuk söyhyerek İtalya ile Yugoslavya arasındaki münasebetlere daha ziyade samimi-yet bahşetmek ve iki memleketin tesanüdü esbabını daha ziyade derinleştirmek için İtalya ve Yugoslavya hükümetleri tarafından sarfe-dilmekte olan mesai dnlayiRil? memnuniyetini beyan etmiş ve şöyle demiştir:
—«Mîlletlerin terakkisi için elzem olan nizam ve istikranı muhafaza ve müdafaadan ibaret olan müşterek hedeflerinde elbirliği etmiş o-lan Yugoslavya ile İtalya, yalnız kendi mîlletlerinin refahını temrne çalışmakta, belki komfu ve dost devletlerle olan münasebetlerini muhafaza ve takviye ederek Avru-panın sulbüne ve asudeliğine çok büyük bir yardımda bulunmaktadırlar.»
Prens Paul, şu sureti» cevap vermiştir:
«Majestenizin bize karşı gös -termiş olduğu sempatide Yugoslavya Kralı sa majeste ikinci Pierre’e re bütün Yugoslav milletine karşı )ir dostluk nişanesi görüyorum. 1-alyan milletinin hararetli sempati tızahürleri, beni son derecede sa-ndmî olarak mütehassis etmiştir. B mim Italyan devlet adamları ve he.MÎnden evvel İtalya hükümet rel,d okselâns B. Mussolini il» buluştuğum esnada müşahede etmiş ğum bu içten gelen ve kendili-rndrn ^terilen dostluk nişaneleri, eni bilhassa memnun etmiştir.
Ma Ertenizi temin edebilirim ki, Yugn.i»vy.y, „ yngoolav miDeH_ “ ki» «itaUrilen bu .«npeti „ 4o.tlull tezahürleri, llllyan l.tln. ra Jerefli Sevoie hanMauuu karşı dirin bir hayranlık hissi bcs-lenümekte olan' Adrlyaiiğin 8t«ki Aylamda derin bir akla tevlit ede-«kttn Esasen bu mütekabil tem. -Patı ve doetluk Meleri, Yugoslavya
birisini Libya Valisi Mareşal Balbo ile yapmış olduğu miilâkatı neşretmektedir.
Mareşal, İtalyanın Libya’da silâh-lanmakta olduğuna ıdir maksadı mahsusa müstenit olarak neşredilen bütün haberlere İtalyanın Mısıra karşı tecavüzde bulunacağı havadislerini açıkça tekzip etmiştir. Mumalileyh, İtalya aleyhindeki bu hücumların gün geçtikçe bizzat Mısırın menfaatleri için tehlikeli bir vaziyet ihdas edeceğini ilâve etmiştir. Lıbyaya ana vatandan kolonlar gönderilmesi meselesine gelince, Mareşal Balbo, bu işin müs-Iüman yerlilerin dinî istıklâlerini ve iktisadi menfaatlerini ihlâl et -memekte olduğunu söylemiştir.
nün en âcil ve en tehlikeli meselesi gibi görünen Lehistan ihtilâfı üzerinde ne iyi, he fena hiçbir tesir ya-pamıyacaktır. Lehistan, zateu, eğer istenmiyen netice husule gelirse, yalnız Alman kuvvetlerde çarpışacaktır. Bunlara İtalyanların inzimam edip etmemeleri vaziyeti değiştirmez. Görünüşe nazaran böyle bir şeye hiç lüzum hissedilmiyecektir.
Hüseyin ' v ’JN
Otobüs Davasının Şahitleri Dinlendi
Otobüs yolsuzluğundan dolayı eski Vali ve Belediye Reisi Muhittin Üstündağ ile arkadaşları aleyhine açılmış ve Temyiz 4 üncü cezada görülmekte olan davanın şehrimizde bulunan şahitlerinden dördünün daha istinabe suretile ifa -delerinin alınmaları Müddeiumumîliğe bildirilmiştir.
Bunun üzerine bu şahitlerden Razi, Mes’ut ve Baki, dün Asliye birinci ceza mahkemesinde dinlenmişlerdir.
Bunlardan ikisi, B. Muhittin Üs-tündağın vazifesini suiistimal etmediği yolunda şehadette bulun -muşlar, üçüncü şahit ise otobüs hâdisesinde asıl kabahatin eski Belediye Reis muavini B. Ekrem Se -vencsn’da olduğunu İddia etmiştir. Bundan sonra mahkeme; buluna-mryan dördüncü şahidin tekrar a -Tattırılarak dinlenmesini kararlaştırmıştır.
19 Mayıs Bayramı
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) dında yapılmasa kararlaştırılmıştır. Hazırlanan programa göre Fener stadında merasime tam saat 10 da başlanacaktır. Ve merasimi Vali ve Belediye Reisi bir nutku ile açacaktır. Bunu müteakip talebe ve sporcular birer nutuk söyliyecekler ve Atatürk büstüne bir çelenk konacaktır. Bundan sonra resmigeçit yapılacak ve bunu, memleketin idman hareketleri takip edecektir.
Bayram münasebetile (10) bin kişiye davetiye gönderilecektir. Şirketi Hayriye ve Aıkay vapurları sabahın çok erken saatlerinden itibaren Istanbuldan Kadıköye halkı ve mekteplileri taşıyacaktır.
Merasimde herhangi bir karışıklığa mahal vermemek üzere tedbirler alınacaktır.
ile İtalya arasında tahtim edilmiş olan itilâfın sağlamlığının zamanıdır.
Hükümetlerimiz, nizam ve istikrar fikirlerinden ilham alarak bu faydalı ve devamlı işte tam bir â-henk içinde mesai birliği yapmaktadırlar. Hükümetlerimiz, bu sahada faaliyet sarfederken daima komşu ve dost devletlerle iyi münase -betleri derinleştirmeğe ve Avrupa-da sulh ve sükûnun muhafazasını gözönünde tutmuşlardır. Prenses ve ben, Italyadaki ikametimizi silinmez bir hatıra olarak muhafaza e-deceğiz.
Dünkü müzakereler
Roma, 11 (AA.) — Havas muhabiri bildiriyor:
Bugün İtalya Kralı, Yugoslavya Kral Naibi, B. Mussolini, B. Mar- j koviç ve Kont Cîano, Trieste krüva-’ zöründe bahriye geçid resmini seyretmişler ve bu arada görüşmelere devam eylemişlerdir
Sanıldığına göer. İtalya, Macaris-tanla Yugoslavya arasmda bir yaklaşma lehinde faaliyet sarfında devam eylemektedir Buna Yugoslavya da muhalif değildir. Fakat Yugoslavya, bu yaklaşmanın, Romanya - Macaristan münasebetlerıııde bazı salâh eseril e vukua gelirse daha ziyade müessir olacağını ileri sürmektedir.
Diğer tarşftan tahmin edildiğine göre bilhassa Arnavutluğun işgalinden sonra meydana çıkan bazı komşuluk meseleleri de müzakere edilmiştir.
Fakat temin olunduğuna göre, yapılmakta olan görüşmeler, her hangi bir siyasî anlaşmanın akdi ile netice! enmlyec ektir.
Italyanlarr, Prens Paulun ziyaretine büyük bir siyasî ehemmiyet atfetmektedir. Bununla beraber şurası, şayanı kayıttır kİ Belgrad’m Antikomintern paktına iltihakı İhtimalleri etrafında artık hiç bir i-mada bulunulmamaktadır.
Korslkayı terkecfen İta (yanlar
Bostia, 11 (A. A.) — Dün da 550 I-lalyan, îtafyaya dönmek üzere Korsfkadan ayrılmışlardır. Bu I-talyanlar, dün akşam Livourne’da karaya çıkmışlardır.
Çanakkale ve Urfa belediye seçimi feshedildi
Ankara, 11 (Hususî) — Devlet Şûrası Çanakkale ve Ur fa belediye seçimini feshetmiştir. Dahiliye Vekâleti yeniden belediye seçimi yapılmasını emretmiştir.
Yeni Valiler
Ankara, 11 (Hususî) — Valilerinin mebus seçilmeleri üzerine açık kalan valiliklere tayin edile pekler hakkında Heyeti Vekile bu günlerde karar vererek İzmir de dahil olduğu halde yeni valiler tayin edilmiş olacaktır.
Ziraat Vekâleti Hukuk Müşavirliği
Ankara, 11 (Hususî) — Ziraat Vekâleti Orman Umum Müdürlüğünde Hukuk Müşavirliği kurulması hakkında bir kanun hazırlanmak-tadır. Vilâyetlerde de davalar için avukat tutulacaktı*
Alman ve Italyan Misakı
(Baş tarafı 1 ind sayfada)
Lehistan tehdit edüdT, Dantzig limanı ve koridoru istendi; askerî kuvvetlerin harekete geçtiklerine dair şayialar çıkarıldı. Fakat Lehistan da cevap verdi ve olmaz dedi. Bunun karşısında sükût edilemezdi. Fakat vakayün mantıkî seyrine göre cevap vermek muhakkak bir harp çıkarmaktı. Buriîı yapmak tehlikeli görülünce, ortalıkta bir muvaffakiyet zavahiri vücude getirmek ve efkârıumumiyeyi başka taraflara çevirmek için böyle bir mi-sak bir dereceye kadar işe yarıyabi-lirdi. Mihver yine bir muvaffakiyet kazanmış gibi gösterilebilirdi
Binaenaleyh, biz, daha ziyade, bu son askerî mukavelenin daha ziyade siyasî bir mahiyeti haiz olduğuna ve vakaların cereyanı üzerinde hiç bir tesir yapamayacağına i-nanmağa meylediyoruz, ttalyada bir takım mühim Alman kuvvetlerinin bulunduğu kuvvetli bir şayia suretinde ortada dolaşıyor. Alman kumandanlarının İtalyan kuvvetlerini teftiş için Afrikaya kadar gittiklerini biliyoruz. Bu misaktan sonra da herkesin çoktan tahmin etmiş ve hükmünü vermiş ve mukabil tedbirini almış olduğu vaziyetten başka bir vaziyet hasıl olacak değildir.
Almanya ile İtalya arasnıda ak-tedilen askerî misak bilhassa bu gü-
Fransız Başvekilinin Mühim Nutku
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) vet usulleri ile mi Halledileceğidir.
Hatip, bundan sonra çîghenen taahhütleri, resmen verilen taahhütlere rağmen bu esnada alman gizli kararlar neticesi ortadan kaldırılan veyahut esarete mahkûm edilen milletleri, bir tutan sulh teraneleri ileri sürülürken yeniden ellerinde silâh taşımakta olan milyonlarca insanı hatırlatmıştır.
Fakat, demiştir. Bu gün milletlerde sulh aşkı o derece derindir ki, hattâ cebir ve şiddet hareketlerini setretmek için dahi yine sulhun ismi üeri sürülüyor.
Yalnız acaba sulh, diğer devletlerin arazisini istilâ etmek, her daim bir anlaşmazlıkla neticelenebilecek yeni yeni talepler ileri sürmek midir? Sulh, acaba yalnız, gittikçe fazlalaştırılan silâhlanmaları a milletleri sefalete mahkûm etmek midir? öyle silahlanmalarla bir işbirliği bunları lüzumsuz hale getirecektir.
Bundan dolayı, bütün vatanlara hürmet eden serbest bir işbirliği u-sulüne en ziyade bağlı bulunan milletler lüzumu takdirinde, tehditlere i karşı, azimkar ve kat’î davranmak ! suretile cevap vermeyi kararlaştırmış olmalıdır. Fransanır. azim ve karan işte budur. Fransa, bütün milletlere karşı samimî bir sempati hissetmektedir. Fransa biliyor ki, bir harp, hâlen mevcut meselelerin hiç birini hallefmiyeceTlakat bilâkis bunların hallini daha ziyade zorlaştıracaktır.
B. Daladier, burada, Rumanya ve ve Yunanist’ana verilen garantilerle jolonya ve Ingiltere arasındaki karşılıklı garanti taahhütlerini hatırlatmış ve sözlerine şöyle devam etmiştir:
— Fransa ile Polonya ise, mutabakat halinde olarak aralarındaki ittifak muahedesinin derhal ve doğrudan doğruya tatbiki için lüzumlu tedbirleri almış bulunmaktadır.
Fransız hükümeti, Türkiye ile, Şarkî Akdenizde sulbün idamesine matuf bir garanti anlaşması müzakeresine devam eylemektedir. Hükümet, Türkiye ile, iki memleket a-rasında uzun zamandanberi muallâkta bulunan bir meseleyi de en dostane bir zihniyetle halletmek arzusundadır. General Weygand’ın Türkiyeyi ziyareti, iki milleti biri-birine bağlıyan hürmetin ne derece derin olduğunu ispat etmiştir.
Fransız hükümeti, karşılıklı yardım müşterek eserine Sovyetler Birliğinin iştirakini kat’î surette arzu edilir bir keyfiyet olarak telâkki eylemektedir. 1935 Fransız -Sovyet paktı daima mer’ıdir.
Bu anlaşmanın bazı şeraiti üzerinde Ingiltere, Sovyetler Birliği ve Fransa hükümetleri arasında hâlen bazı fikir ayrılıkları mevcut bulunsa dahi, müzakerelerin daha ilk başlangıcında, sulhun yüksek menfaatlerini müşl'erek bir hareketle muhafaza lüzumu üzerinde bir antant kendisini göstermiştir.
Bu suretle, Orta Avrupa’da ve Yakın Şarkda ilk defa olarak, sulhun İdamesi için elzem olan bir şart, Fransa ve Ingilteernin taahhüt birliği vücude gelmiş bulunmaktadır. Bu diplomatik eserin, bütün milletlerin hürriyet ve istiklâlllerini teminden başka hedefi yoktur.
Fransız hükümeti, bütün haklara hürmet eden bir sulh İstiyor ve şe-refile yaşamak arzusunda bulunan bütün devletlerle mutabakat halinde, cebir ve tehdide karşı şahlanmaya azmetmiştir.
B. Daladier, bundan sonra dahilî siyasete geçmiştir.
Moskova ile Londranın arasındaki ihtilâf
Moskova, 11 (A. A.) — Diplomasi mahafilinde İngiliz - Sovyet müzakerelerine müteallik suitefehhüm hakkında aşağıdaki izahat verilmektedir:
Ingiltere hükümeti, Moskovadan Ingiltere ve Fransanın Polonya ve Rumanyaya yardımda bulunmak 11-zere bir hareket icra etmeleri halinde ve kendisinden bir ricada bulunulduğu takdirde bu harekete müzahir olmasını istemekle iktifa etmiştir.
Sovyetlerin, Fransa, Ingiltere ve |
Neşriyat Kongresinin Kararları Kanunlaşıyor
Ankara, 11 (A.A.) — Türk neşriyat hayatında kuvvetli bir hamle ve inkişaf yaratacağı muhakkak bulunan birinci Türk Neşriyat Kongresinin kararlan Maarif Vekilimiz tarafından dikkatle İncelenmeğe ve tatbikat sahasına konulmak üzere tedbirler alınmağa başlanmıştır.
Telif hakkı kanununun bu günkü ihtiyaçlanmızı karşılamadığı anlaşıldığından, bu husustaki kongre kararlarının hukuk fakültesinde a-lâkadar profesörler ve doçentlerden müteşekkil bir komisyon tarafından incelenmesi İstanbul Üniversitesi rektörlüğüne bildirilmiştir.
Bu komisyon esbabı mucibesila birlikte yeni ve tam birer telif hakkı kanunu projesi hazırlıyacaklar-dır.
Bu projelerde, müellifin hakları ve kitabın haysiyeti ile müellifin meslekî şerefinin korunması kadar âmmenin istifadesi ve kanunim tatbiki kabiliyeti ile müeyyideleri de e-hemnıîyetle gözönünde bulundurulacaktır.
Tercüme Ijakkı mahfuz kalmak suretile beynelmilel konvansiyona iltihakımız da düşünülecektir.
Ayni mesele hakkmda miltalea ve tekliflerini bildirmesi için. Ankara hukuk fakültesi dekanlığından da ricada bulunulmuştur.
Bu proje hazırlandıktan sonra alâkadar resmî dairelerle hususî teşekküllerin de tetkik ve mütaleası-na arzedilecektir
Sovyet Rusyanın arasmda mütekabil taahhütlere girişmelerini istemiş oldukları söylenmektedir.
İngiliz gazetelerinin neşriyatı
Londra, 11 (A.A.) — Iimes gazetesi Sovyet projesinin bir takım müşkülâta yol açtığını ve işte İngil-terenin asıl bu müşkülâtı önlemek için, uğraştığını yazıyor ve diyor ki:
«İngiltere ne komünistlik, ne de faşistlik için mücadele etmiyor. İngiltere, bidayetteki tekliflerini biraz tadil etmekle beraber işte bu ciheti gayet açıkça Sovyetler hükümetine bildirdi.»
Daily Telegraph, İngilterenin Sovyetlerden bizzat Ingiltere ve Fransa harbe girişmeden evvel Rumanya ve Polonyaya yardım etmesini istemediğini yazıyor ve diyor ki:
«Eğer Chamberlain hakikî bir ittifak hakkında Sovyetler tarafından yapılan teklifi reddettiyse bunun sebebi meselâ İspanya ve Japonya ile siyasî müşkülât çıkaracak mahiyette bir teklif olmasıdır.»
Daily Herald gazetesi, Sovyetlerin İngiliz teklifini reddeceğine kat’î nazarile bakıyor ve Sovyetlerin pek tabiî olarak İngilterenin hattı hareketini şüpheli gördüğünü yazıyor.
News Chronicle, dün Chamberlain tarafından Avam Kamarasında ya-1 pılan beyanatın Sovyet itirazlarını bertaraf edeceği ümidinde bulunuyor.
Daily Mail, İngiliz - Fransız - Sovyet paktının birkaç güne kadar Cenevre’de aktedilebileceğini zannediyor.
Fransada mütalealar
Figaro gazetesi de şöyle diyor:
«Londradan haber alındığına göre, eğer Sovyetler Birliği İngiliz tekliflerini kabul ederse İngiltere de Moskova ile mahdut genel kurmay temaslarına girişebilecektir.
Epoque gazetesi de şöyle yazıyor:
«Sovyet Birliği Hariciye komiser muavini Potemkin Ankaradan Sof-yaya ve oradan da Bükreş ve Varşo-vaya bir seyahat yaptı. Dün Beck*le yaptığı mülakat çok samimî oldu. Polonya, Almanyayı gücendirmemek için uzun müddet Moskova ile yakınlaşmakta tereddüt gösterdi. Al-' manyanın son talepleri üzerine şimdi anladı ki. Rusyanın yardımını temin için artık kaybedilecek hiç bir zaman kalmamıştır, işte bunun i-çindir ki, Varşova ile Moskova arasındaki yakınlaşma gitgide daha sıkı bir mahiyet alıyor. Bunun bir ittifak halini alması için Franas, Ingiltere ve Rusyanın sadece anlaşması kâfidir.»
Edlrnekapı mezarlığında Pakete Sarılmış Bir Kız Çocuğu Cesedi Bulundu
Henüz 6 aylık olan bu zavallı yavruyu kim öidürdü ?
Dün Edirnekapı mezarlığında o-yun oynıyan çocuklar, mezarlardan birinin arasında gazete kâğıtlarına sanlı ve içinden pis kokular gelen bir paket bulmuşlardır.
Küçükler; bu paketi açtıkları vakit, içinden bir kız çocuğu cesedi -nin çıktığını dehşetle görmüşler ve vak’ayı hemen zabıtaya haber vermişlerdir.
Henüz 6 aylık kadar olduğu tahmin edilen bu ceset bir kız çocuğuna aittir.
Ceset morga kaldırılmıştır. Zabıta, yavrucuğun katillerini faaliyetle aramaktadır.
ilk Mekteplerde Kızamık Salgını (Başlara'ı 1 inci
cevabı birkaç gün evvel yazmıştık. Bay Rüştü bu cevabında kızamık vak’asının bir tek olduğunu ve bir buçuk ay evvel görüldüğünü ve telâşa mahal olmadığını söylüyordu. Halbuki dün çıkan bir akşam gazetesi ayni hâdise hakkında İstanbul Sıhhat Müdürünün beyanatı» neşretmektedir.
Maarif Müdürlüğü ile İstanbul Sıhhat Müdürlüğünün ayni bir hâdise etrafında verdikleri biribirine zıd iki cevabı gösteren bu beyanatında sıhhat müdürü diyor ki:
«— Nisanın 15 inden bugüne kadar Galatasaraym Ortaköy şubesinde hakikî kızamık vak’ası olarak 3 vak’a vardır.
Nisanın on beşindenberi bu hastalık sık sık görülmiye başlanmıştır. Burası mekteptir, tabiî çocukların sıhhatini vikaye etmek için sıkı temasta bulunduk, tedbirler aldık. Her vak’a çıkftkça çocuğun bulunduğu koğuşu tathir ettirdik. Bu böy-lece mayıs bidayetlerine kadar devam etti. Her hastalık zuhurunda mektep kapanmaz. Her yerde bir iki kızamık, tifo, difteri vukuatı görülebilir. Hemen kapamak icabetse, a-çık mektep, müessese kalmaz.
Mayıs iptidalarında hastalık durgunluk gösterdi. Biz de hastalığın nihayetini aldık zannettik. Fakat mayısın 8 inci günü beş altı vak’a birden haber verildi. Bunun üzerine anladık ki, bu mektebi tatil edip yukarıdan aşağı tathir etmek, daha cezrî ve yerinde bir tedbir olacaktır.
Bu sıralarda Sıhhiye Vekâleti müsteşarı îstanbula gelmişlerdi. Kendilerile görüştüm. Tatil etmenin faydalı olacağını söyledim, muvafakat ettiler. Derhal mektebi kapattırarak ta-thirafa başladık. Yoksa bir gazetenin yazdığı gibi kırtasiyecilik mevzubahis değildir.»
Hâdisenin hakikî mahiyetini anlamak ve biribirine uymıyan bu iki haberden sonra kızamık vak’asının miktarını tayin etmek İçin dün tekrar Maarif Müdürlüğüne müracaat ettik. Hâdise etrafında salâhiyettaı bir zat bize, hâdise hakkında bugüne kadar Maarif Müdürlüğünün malumatlar olmadığını, çünkü mevcut talimatnameye ve kanunlara rağmen hâdiseye dair Maarif Müdürlüğünün haberdar edilmesi lâ zımgeldiği halde müdüriyetin bundan haberdar edilmediğini, ancak dün hâdise etrafında kat’î malûmat aldığını söylemiş ve Galatasaray lisesi ihzari kısmında yeni kızamık hâdiselerinin Sıhhat Müdürlüğü nün iddiası gibi değil 70 i tecavÜ2 ettiğini söylemiştir.
Ayrıca öğrendiğimize göre Istan-bulun birçok ilk mekteplerinde boğmaca hastalığı baş göstermiştir Alâkadar makamlar hâdise üzerin de tedbirler almakt'adrrlar. ilk mekteplerin hâdise yüzünden kapanır kapanmıyacağı henüz mal; m değil dir.
Yeniköy kanunu
Ankara, 11 (Hususî) — Dahiliye Vekâleti köy salmalarının tahdit ve bir usule bağlanması hakkmda ve ayn ikan un a yeni maddeler ilâve e-dcn bir kanun projesi haarlamıstr-
Sayfa ı(*^
Yİ N I ! A I * K
12 MAYIS 1939
Eroin Kurbanı Bir Banka Memuru
Kahvelerden palto çalmağa kadardllşen Kemalin mahkemece acı İtirafı
Beyaz zehirin yaptığı tahribatı ve hayat söndürmedeki büyük rolünü gösteren bir hâdisenin muhakemesi; dün Sultanahmet Birinci Sulh Cezada yapılmıştır:
Muhakeme edilen bu eroin kurbanının adı Kemal’dir.
25-30 yaşlarında bulunan ve bundan evvel uzun müddet muhtelif ticarethane ve bankalarda memurluk etmiş olan Kemal, dün mahkemenin huzuruna hırsızlık ve gazinolarla kahvelerden palto çalmak gibi ikinci ve ağır bir suçla çıkarılmıştır.
Sararmış benzine, feri uçmuş gözlerine ve darmadağınık saçları, perişan kıyafetine rağmen yine yüzünde asil bir aile çocuğu olduğunun izleri okunan zavallı genç mahkemede, hiç yerden kaldırmadığı nazarlarile sakin ve sessiz dururken bitkin ve hıçkıran bir sesle cürmü-nü şöyle itiraf etmiştir:
«— Hırsızlığı, palto çalmayı kabul ediyorum. Evet, çaldım. Çünkü eroinsizdim ve eroinim olmadığı zaman ne yaptığımı, ne yapacağımı bilmiyor, düşünemiyor, yalnız, bana bir paket eroin temin edebilecek o-lan her şeyi ve her hareketi yapmak ve ona bir an evvel kavuşmak için tereddüt bile etmiyordum, tşte, çaldığım paltolar da bu kriz ve iztırap anlarında bir paket eroine bedel gitmişlerdir. Nasıl ki, bütün hayatım ve istikalim de hep bu beyaz paketler uğruna kurban gittiyse...»
Kemal, bundan sonra, kaybettiği1 eski temiz mazisini, saf, mes’ut aile yuvasını ve mahvolan bütün genç-liğile istikmalini acı acı anlatmış ve bütün bir tahassürle demiştir ki:
— Evimden, yuvamdan hep eroin •için kovuldum. Çalıştığım yerlerden. bankamdan eroin sebebile çıktım. Sıhhatimi, istikbalimi de beraber çürüten bu beyaz zehirden ne yaptımsa kurtulmadım. En nihayet hırsız da oldum. Bu benim mukadder taliim ve cezamdır. Onun 1-çin vereceğiniz cezaya da razıyım. Ve onu bekliyorum!..»
Hâkim, zavallı gencin hazin ve ibretengiz ifadesini zapta geçirmiş ve muhakemeyi şahit celbi için talik ederek Kemali tevkifhaneye göndermiştir.
Haşanla Benli Hatun
Hasun Artık Kendisini Benli Hatuna Tanıtmanın Sırası Geldiğine Kani Olmuştu
Haşanla Benli Hatunun kaçışlarının resmidir
— 35 —
Bu sülün gibi uzun boylu levend delikanlı bir türlü Benli hanımın gözlerinden gitmiyordu. Geceleri sahalılara kadar uyuyamıyor, hep bu delikanlıyı düşünüyordu.
O gece de yine uyuyamamış ve sabahlara kadar bu delikanlıyı düşünmüştü. Babasının ve kardeşlerinin ne kadar zalim ve merhametsiz olduklarını bildiği için bu sülün gibi delikanlıya kısmet olmayacağını biliyor, bu yüzden kalbi kan ağlıyordu. Sabaha kadar gözü uyku tutmayınca, erkenden kalkmış, o-dasının penceresini açarak şehri temaşaya dalmıştı. Tam bu sırada bir gencin gözleri ke-fli penceresinde olduğu halde oralarda dolaştığını gördü. Biraz dikkat edince kalbi kopacakmış gibi atmağa başladı. Bu delikanlıyı tanımıştı. İhtiyar adamın rüyasında kendisine gösterdiği gencin tâ kendisi idi. Benli hanım kendisine perdeyi siper yapmış olduğu için delikanlı onu göremiyordu. Benli hatun acaba kendimi nasd belli edeyim diye düşünürken akima bir kaç beyit okumak gelldi:
Benli Hatun da her şeyi anlamıştı. Filhakika kendisine rüyada görünen delikanlı karşısında duruyordu. Daha fazla tahammül edemiyeceğini anladı. Ve kendisini tanıtmak için aldı Benli Hatun bakalım ne söyledi:
Ey benim sevgili canım)
Efendim, beyim, sultanın
Rüyada gördüğüm yarim.
Aşık olduğun benim.
Böyle deyip pencerenin tül perdelerini kaldıraı Ve Kendisini Haşana gösterdi. Haşan, Vezir kızının arzıcemal ettiğini görünce aklı başından gideyazdı, Hemen sazını eline alıp bakalım ne «öylo'U:-
Şükrolsun gördüm cemalin,
Gitti kalbimden hayalin,
Gel gidelim Benli Hatun,
Duymadan Vezir pederij
Benli Hatun cevap verdi:
Haşan cefanın aslı ne?
Bas kademin yüz üstün^
Güzel Kamelyayı Neden Vurdular?
Kamelyanın Dostu Berber Yanko Bildiklerini Anlatıyor
— 2 —
nglllz mümessilleri tiftik piyasamızda tetklkat yapıyor
Birkaç gün evvel piyasamızdan tiftik almak üzere şehrimize gelmiş o-lan mümessil nehrimizdeki firmalarla temaslarda bulunarak bir şartname vermiştir. Mümessil, bir kaç gün daha şehrimizde kalarak tetkiklerine devam edecektir.
Bugün piyasada 200 balya miktarında tiftik satılmıştır. Bu satışların Bolu cinsi 100, oğlak cinsi olanları da 130 kuruştan muamele görmüştür.
Dün pamuk üzerine de piyasada bazı satışlar yapılmıştır. îstanbula gelen kırk harar miktarında Maydos havalisi cinslerinden pamuk kilosu 40-42 kuruştan satılmıştır.
Cenevredekl afyon kongresi
Cenevrede yapılacak olan Afyon yetiştiren memleketler kongresine memleketimiz namına iştiraki kararlaştırılan Afyon Mebusu Hamza Osman ile İktisat Vekâleti Teşkilâtlandırma Müdürü Servet Berkin bugün ve bir ihtimale göre yarın Cenevreye hareket edeceklerdir. Cenevre’deki kongre önümüzdeki hafta içinde toplanacaktır.
Aldı Benli Hatun:
’■ Pencereye ne bakarsın
Kendini nara yakarsın
Şimdi görürlerse seni,
Gider zindanlarda yatarsn».
Haşan, kulağına bir ilkbahar rüzgân gibi tatlı gelen bu sesi duyunca kalbinin şiddetle çarptığını duydu ve onun Benli Hatun olduğunu anladı. Aldı Haşan:
Uzak çöllerden gelınişiı Serim sevdaya salmışır^ Şükür murada ermişim Kölen geldi Vezir kızy Aldı Benli Hatun: '
Oğlan nasıl geldin bun Seyret başa gelen lıal( Seni korlar kara yere, 'Vurun kızlar şu oğlanı, 'Aldı Haşan: /
| Askerlik İşleri |
DAVET
Fatih Kaymakamlığından: Şubenin 4/101/23 sırasında kayıtlı emek li deniz çarkçı makine yüzbaşısı 305 Aydın Mehmet Rasim Kara Ayanın askerlik şubesine müracaat etmesi lâzım gelmektedir.
Herkes sevdiğini alsın,
Düşmanın gözü kör ol»
Kanım sana helâl olsun, Kölen geldi Vezir kızı.
lenli Hatun, hâlâ şüphe ediyordu? Bu delikanlının rüyada gördüğü genç olup olmadığını bir türlü kestiremiyordu. Yine tecrübesine devam etti:'
Çocuk bu vezir sarayı,
Gitme sen böyle havai,
Sonunda pişman olursun,
Terket gel sen bu sevdaj
Haşan da artık kendisini belli etmeğe karar vermişti. Her halde onu kendisine rüyasında gösteren kuvvet kendisini de ona rüyasında gösterebilirdi. Sonra, bütün hiddetine rağmen genç kızın sesi cok tatlı idi. Bu Haşana cesaret verdi.
Aldı Haşan:
Gece gündüz sensin tasam, İkrar ver ki ben de susan] Rüyada gördüğüm Haşan, Benim, geldim Vezir kızı.
Can feda kıldım dostuma, Efendim, bejim, sultanım,
Haşanla Benli Hatun birbirlerinin cemaline bayarak karşılıklı daha bir çok beyitler okudular. Birbirleri için besledikleri büyük sevgi ve hasreti söyleştiler. Fakat yekdiğerlerine kavuşabilmek için arada aşılması çok güç, belki de imkânsız bir uçurum olduğunu çok iyi takdir ediyorlardı. Bununla beraber, ne yapıp yapıp bütün müşkülâtı yenmeğe ahdü-peyman ettiler.
Şimdi iki âşık hemen her gece buluşuyorlardı. Haşan gündüzleri indiği handan dışarı çıkmıyor, geceleri çok geç vakitler sokağa fırhyarak soluğu doğruca Kara Vezirin sarayının önünde alıyordu. Orada bir fırsatını bulup nöbetçiler görmeden bahçe duvarım aşıyor ve Benli Hatunun penceresinin altına geliyordu. Orada tâ horozlar ötüşmeğe başlayıncaya kadar konuşuyorlardı.
Nihayet bir gün ikisi de daha fazla tahammülleri kalmadığını hissettiler ve kaçmağa karar verdiler. Yalnız Benli Hatunu tereddüde düşüren bir nokta, Haşanın çok genç oluşu idi. Ona bir türlü gü-venemiyordu. Haşan, Benli Hatunun izhar ettiği bu tereddüt karşısında isyan ediyor, binbir teminat veriyordu. Bütün bunların soDunda Benli Hatun nihayet Haşanla beraber kaçmağa razı oldu:
— Yarın akşam iki güzel at hazırla ve beni bahçe kapısında bekle. Gece yarısından sonra gelirim. Seninle beraber kaçıp gideriz.
Haşan, bu vâd üzerine hemen hana dönüp hanemin hesabını kesti. Bir de güzel at aldı ve gece yarısı Benli Hatunun tarif ettiği yere giderek kendisini beklemeğe başladı.
Benli Hatun kendisini çok bekletmedi. Tam vaktinde erkek kardeşinin elbisesini giymiş ve silâhını kuşanmış olarak bahçe kapısından çıktı.
Haşan, kaç gündür devam eden yorgunluğu neticesinde Benli Hatunu beklerken uyuyakalmıştı. Benli Hatun bah .e kapısının dışında Haşanın uyumakta olduğunu görerek yaptığına pişman oldu:
— Ne akıl ettim de bu çocuğa kapıldım. En mühim dakikada uyumuş kalmış tyisi mi kimse duymadan geri döneyim, dedi. ,
' (Devamı var)
Beyoğlu mutasarrıf muavini İsmail Bey, derhal Beyoğlu müddeiumumisi Mihalâki, doktor binbaşı Tercüman bey, Beyoğlu polis meclisi azasından hacı Salih bey, Beyoğlu müfettişi Mösyö Bonen, Be yoğlu jandarma kumandanı Hüseyin paşa ve muavini Hafız beyi beraber alıp mahalli vakaya geldiler. Maktulleri muayeneden sonra, bu esrarengiz cinayet karşısında h°p şaşırmış, zabıta doktorunun vereceği raporu hepsi merakla beklemiş? lerdi. Doktor cesetleri muayene etti, fakat buldukları hakkında şiddetli bir ketumiyet muhafaza ederek gitti. Hepimiz doktorun vereceği izahatı, tahminleri öğrenmek istedik. Bu izahat Mehmet beye tetkikat için kıymetli izler verebilecekti.
Doktor hiç bir şey söylemeyince, Mehmet bey bu esrar perdesini yırt mak vazifesinin kendi omuzlarına tahmil edildiğini gördü. Vakur bir zabıta memuru sıfatile, sakin ve sa-kit, plânlarını evvelden yaparak ta-harriyata başladı. İlk elde ettiğimiz malûmat neticesinde Kamclyanm anasıl Tatavlalı olup, henüz otuz ya | şmda bulunduğunu ve bundan tam sekiz gün evvel katledildiğini öğren | dik. Kamelyanın annesi Despina 55 yaşında vardı. Kızile beraber yaşıyordu. Uşak Kirkor yirmi beş yaşında ErzincanlI bir gençti. Madam Despinamn yanında senelerdenberi uşaklık ediyordu. Bu ilk malûmat bize yürüyeceğimiz yolda şüphesiz ilk merdiven hizmetini görecekti. Ben Mehmet beyir, vakayı ne suretle meydana çıkaracağım derin bir merakla takip ediyordum. Tetkikat i-lerledikçe Kamelyaya ait yeni bir çok şeyler öğrendik. Kamelyanın Orteköy sakinlerinden berber (Yanko) isminde otuz yaşlarında, kumral bıyıkiı, bir dostu vardı. Kamelya güzelliğile etrafına bir çok gençler toplıyabildiği için bu haneye taşındıktan sonra çok kimselerle münasebette- bulunuyor, hattâ bu meseleden dolayı dost’le aralarında sık sık kıskançlık kavgaları oluyordu. Bu izahat bize olduğu gibi, herkese Kamelyanın bir kıskançlık neticesinde Yanko tarafından öldürüldüğü zehabını verdi Mehmet bey derhal Yankoyu tevkif ettirdi. Yanko, aldığımız malûmatı teyit etti:
— Evet, dedi, Kamelya benim dostundu. Onunla uzun zamanlar Alman hastanesinin yanında tuttuğum küçük evde beraber yaşadık. Kamelyayı ben çılgın bir aşkla severdim. Ona malik olmak için her fedakârlığa razıydım. Onu mesut etmek için, vücudümün tahammülünden çok fazla çalışır, onun arzularını yerine getirmekle kendimi me sut addederdim. Fakat Kamelya güzeldi. Bütün Beyoğlunda güzellik kraliçesi diye anılırdı. Şüphesiz bu kadar güzel bir kadım istiyenler çok olur. Kamelya her zaman güzel giyinmeğe, darat ve saltanata hevesliydi. Ben küçük kazancımla onun bu arzularım tatmin edemiyordum. Bana bir gün Taksimde bir ev tutacağını, ve güzelliğinden istifade ederek rahat bir hayat yaşıyacağını, be ni haftada bir glin kabul edeceğini söyledi. Ben, elinden sevgilisi giden her adam gibi, ona yalvardım, aşkımın kuvvetine onu inandırmak istedim, fakat o aşk değil para istiyordu. Halbuki ben ona bunu verecek halde değildim. Ona para bulmak için ya çalmak veya adam öldürmek lâzımdı. Bu ise benim elimden gelmiyordu. İster istemez teklifini kabul ettim. Kamelya Taksimdeki bu evine taşındı. Onu her hafta salı günü akşamı, bazan da hafta arasında gündüzleri gider görürdüm. O, bu yeni evinde, bu yeni hayatında Be-yoğlunun en kibar adamları, birçok paşalar, ve yüksek mevkilerde adam larla görüşmeğe başladı. Okadar müreffeh bir hayat yaşıyordu ki parasız kaldığım zamanlar bana "bile
•o muavenet ediyordu. Bütün Şişlide, Beyoğlunda onun güzelliği dillere destan olmuştu. Kamelya geçerken bütün dükkânlardan başlar uzanır, kadınlar kıskanç nazarlarla onu takip ederdi. Kamelya bol para ile öyle güzel giyiniyordu ki onu bir defa görenin ikinci defa görmek istememesi imkânsızdı. Ben elimden kaçırdığım bu hâzineyi büsbütün kaçırmamak emelile sükût eder, fakat aşkım kalbimden beni için için yerdi.»
Hepimiz Yankonun hikâyesini derin bir sükûtla dinliyorduk. Bu kadar derin bir aşka sahip bir adamın sevgilisini bir kıskançlık neticesinde öldürmesi pek mümkün bir şeydi. Mehmet bey sözünü daha bitirmeden sordu:
— Hiç kavga etmez miydiniz?..
— Bazan kıskançlık yüzünden kavga ettiğimiz de olurdu. Ben her şeye/azı olmakla beraber, bazan o-rada bulunduğum zamanlar, gelen yeui âşıklarına kollarını açtığını gördüğüm zaman kendime sahip o-lamaz, mesele çıkarırdım. Kamelya da. beni ancak sükût şartile evine kabul ettiğini başıma kakar, beni çok sefil bir mevkie düşürürdü. Fakat bu âni hırsla yaptığım hareketin cezasını yine ben çekerdim. Ona ken dimi affettirmek, haftada bir ak-şamcık onu gelip görebilmek için günlerce ağlar, yalvarır, yine nihayet mazhar olduğumdan bir zerre fazlaşma mazhar olamazdım.
— Kamelyayı kimin öldürdüğünü zannediyorsun?.
— Kamelya yaşadığı hayatın es rar mı bana açmazdı. O îstanbulun en yüksek mevkideki adamlarile görüşürdü. Bu sevdiki adamların bir kıskançlık meselesinden onu öldürttüklerini zannediyorum.
Yanko şüphelendiği hiç bir şahıs göstermedi. Bu sükûtu ve Kamelya ile şimdiye kadar aralarmda geçen vekayi, kıskançlıklar, katilin Yanko olduğu zehabını kuvvetlendirdi, ve orada bulunan umum polislerin kanaati de bu merkezde idi. Artık şüpheye mahal kalmıyordu. Katil Yanko idi.
Ertesi günü gazeteler Taksim cinayeti serlevhasile vakayı yazdılar, ve katilin Kamelyanın sevgilisi berber Yanko olduğunu ve kendisinin tevkif edildiğini ilân ettiler.
Evde yaptığımız taharriyat es-nasında cidden en büyük devlet a-damlarınm kartvizitleri bulunmuştu. Mutasarrıf Enver bey bu kartları mabeyne götürmüştü. Bu kartlar mabeynde hıfzedilmiş, bizim için birer ip ucu olacak olan bu vesaik te elimizden kaçmıştı. Komiser Mehmet bey katili meydana çıkarmak i-çin azamî faaliyet sarfediyordu, fakat tahkikatın doğrudan doğruya Beyoğlu mutasarrıflığı tarafından yapılacağı bildirilmiş ve kendisi işi takipten menedilmişti.
Beyoğlu mutasarrıflığında tahkikat mutasarrıf Enver bey, polis müfettişi Bonen, müddeiumumi Mihalâki efendüer tarafından sureti mahremanede icra edilmekte idi. Bir kaç gün sonra Taksim cinayeti hakkında gazetelerde şöyle bir havadis intişar etti:
«Üç gün evvel vukuunu bildirdiğimiz Taksim cinayeti tahkikatı hi tam bulmuş, Rum güzeli Kamelyayı, annesi Despinayı ve köpeği, uşak Kir korun kendisi öldürerek İntihar ettiği anlaşılmıştır.»
Bu havadis herkesten ziyade bi zim hayretimizi mucip olmuştu. Ve ertesi gün de zabıta doktorunun ver diği raporu neşrettiler. Bu raporda doktor, uşak Kirkorun yarasının Kamelya ve Despinadan iki saat son ra vukubulduğunu tıbben tasdik :-diyor, ve cinayetin Kirkor tarafından yapıldığım iddia ve teyit ediyordu.
(Devamı var)
rr MAYIS 1935-' .
•yTTT i s a b a h
Sayfa: B
Erdekte
Erzurumun Tarihi
Gürcüler Tarafından Erzurum
Kalesine Yapılan Hücumlar
1527 de Erzurumda İki Sene Üstüste Kıtlık
Olmuş, Şehirde Kimse Kalmamıştı
Alaca avlu (eski kumandanların resmi d i varı)
Osmanlı ordusu Alaca ve Ilıcayı birer günlük yürüyüş konağı olarak tutmuştur. Ilıcada birkaç gün istirahat verilerek Erzurum ve daha gerilerdeki İran kuvvetleri hakkmda malûmat alınmıştır. Tutulan Acem esirlerinden Şah Ismailin daha uzaklarda bulunduğu öğrenilmiş ve ona tehdit mektubu gönderilmiştir. Erzurumdaki İran kuvvetleri mukavemet et-miyerek çekilmişlerdir. Osmanlı ordusu da 1514 Ağustos ayında Erzurumu. işgal ederek konaklara yerleşmiştir. Ordunun ihtiyaçlarını temin için bir müddet istirahatten sonra Çaldıran hareketi yapılmıştır.
Çaldıran zaferinden sonra da Yavuz ordusile Erzurumda bir müddet istirahat etmiştir. Bayburt kalesi bu esnada Acemlerden zaptolunduğu gibi ls-tanbula dönüşte de -uzun müddet muhasarada bulunan- Kemah kalesi zaptolunmuştur.
1527 de (934 hicri) Erzurumda iki yıl üstüste müthiş bir kış olduğundan ahali etrafa dağılmış, bir çoğu da ölmüş. Kasaba da mahvolmuş. Celâlilerden Ali bey on bin kişi ile gelip şimdiki şehri bina etmiş. Bunu Erzurumlulardan işittim.
Erzurum sonraları yine Gürcü ve İran ordula-nnm istilâsına uğramış:
1548 yılında Gürcüler bir baskınla Erzurumu zaptetmişler. Bir ordu gönderilerek kurtarılmış. 1552 de İranlIlar Ahlat, Erciş, Adilcavaz kalelerini zapt ve Erzurumdan gelen Türk kuvvetlerini mağlûp etmişlerse de Istanbuldan gelen bu ordunun önünde tutunamıyarak savuşmuşlardır. Bundag sonra da İranlIlar vakit vakit Van havalisine sarkıntılıklarda bulunmuşlarsa da her defasında tardolunmuşlardır.
Nihayet sahneye Rus kuvvetleri çıkmıştır. Kafkas dağlan cenubuna inen Çar ordulan; gerek adet-ve gerekse teşkilâtça Osmanlı ordularına üstün bir hale geldiklerinden Balkanlarda olduğu gibi Anadolu cihetinden de istilâlara başlamışlardır:
1827-29 harbinde Ruslar, Karsı zaptettikten sonra Erzurum yolunu tutmuşlar ve Bayburt ovasına kadar da inmişlerdir. Bu istilâ hareketlerinde eski kaleleri de yıkmışlardır. Bu seferde Balkanlardaki Rus orduları, Kırklareli, Edimeyi de zaptetmişlerdi.
1853 - 55 harbinde Ruslar Karsı ele geçirmişler, Erzurumu tehdide başlamışlardı.
1877-78 harbinde kale halinde bulunan Kars ve Ardahanı zaptettikten sonra Erzuruma kadar geldiler. Erzurum kadınlarının dahi bu muharebede gösterdikleri kahramanlıklar dillere destan olmuştur.
1914-18 cihan harbinde Sarıkamışta iki kolordumuzun mahvolması faciası şarkı pek fena sarsmış ve Erzurumun, ümit olunan müdafaasına imkân bırakmamıştır. Hele Çar ordularının inhilâlinden sonra Taşnak çetelerinin katliâmları altında bütün şark ve hususile Erzincan, Erzurum, Van gibi Ermeni kuvvetlerinin toplandıkları yerler pek ziyade hırpalanmıştır.
Fakat mütarekede muzaffer bir şark ordusunu bağrında taşımak mazhariyetine kavuşmuş bulunduğundan onun yardımile mümkün olabildiği kadar yaralarını sarmış ve kimsesiz yavrularını onun himayesinde kurtarmıştır. Cihan harbi felâketini müteakip galip deyletler milletimizin istiklâline son vermek ve vatanımızı paylaşmak kararını vermişlerdi. Düşman kuvvetlerine râm olan ve bu karara mtitavaat gösteren padişah hükümetine rağmen: «Tek dağbaşı mezar oluncaya kadar istiklâl harbine devam etmek» üzere millî bir hükümet kurmak kararmı veren kongreyi her türlü tehlikelerden koruyabilen bir ana kucağı Erzurum olmuştur:
ilk millî hükümet nüvesi Erzurumda doğmuş ve buradan hız almıştır.
-SON-
Ceviz fındık stoklarının hepsi İhraç edildi
Son hafta içinde muhtelif ceviz istihsal mıntakalarından ardiye tes-■ İlmi şartiie fazla miktarda ceviz içi | gelmiştir. Bunların iyilerinin fiatı 70 kuruştan, çürüklüler 33 kuruştan olmak üzere 17052 kilo iç ceviz satılmıştır. Piyasamıza 1910 kilo ceviz getirilmiştir. Hamburg’a 2500 Almanyaya 15140 kilo iç ceviz ihraç edilmiştir. Piyasamıza ayrıca 14480 kilo iç fındık getirilmiştir. Kopenha-ga 7540, Nevyorka 5040 Buenos Ay-rese 1000 kilo iç fındık ihraç edilmiştir. Piyasamızda hâlen stok olarak ceviz ve fındık kalmamış, hepsi satılmıştır. —-
Belediye Yolları üç senelik program tesblt olundu
Belediye tarafından hazırlanan üç senelik yol programının Belediye yollarına ait kısmı hazırlanmıştır.
Belediye, bu sene kendi kazalarına mevcut yolların tamiri ve yenilerinin inşası için 600 bin lira verecektir. 300 bin lira da umumî ve büyük caddelere sarfolunmak üzere Belediye Heyeti Fenniye Müdürlüğüne verilecektir. Heyeti Fenniye bu para ile bilhassa mühim caddeleri asfaltlıyacaktır. -
POLİSTE i ’
Acıklı bir kaza
Dün akşam saat 20 de Çarşıkapı-daki bir otelde acıklı bir kaza olmuştur.
Hüseyin isminde bir adam otelin üst' katındaki odasında pencereyi 1 açarken her nasılsa kazaen aşağı düşmüştür. Bu sukut beyin üstü olduğundan zavallı adamın beyni patlamıştır.
Zavallı yaralı, hemen imdadı sıhhî ile hastaneye kaldırılmışsa da yolda ölmüştür.
v
Hıdırellez günü vuku bulan bir hakaret davası neticelendi
Erdek, (Hususî) — Hıdırellez bayramı bu sene Erdek halkı, devair ve mekteplerin tatiline rast-lıyan pazar günü havanın tatlı bir serinlik ve coşkunluk veren güzelliği içinde geçirilmiştir.
Yalnız Limlili Feyzi kaptanla halk tarafından çok sevilen belediye reisimiz Hamdi Yücel arasmda çıkan ve cürmümeşhut mahkemesine intikal eden darp ve hakaret hâdisesi balkın neşesini kılınıştır.
Bu hâdiseden dolayı Limlili Feyzi kaptan aleyhine belediye reisimizin kayın biraderleri Ali ve Halk Partisi başkanı Fehmi Ertek tarafından açılan sövme ve hakaret davası cürmümeşhut mahkemesine in-I tikal etmiştir.
Duruşmada Feyzi kaptanın belediye reisi Hamdi Yücelle kayınbiraderleri Ali, Fehmi Erteğin baba, kayınpederleri ölü Hahl Panayuda sövme hakareti sabit olduğundan Feyzi kaptan ölüye hürmetsizliğinden bir hafta hapis ve bir lira hafif para cezasına mahkûm edilmiştir.
Feyzi kaptan tarafından belediye reisi Hamdi Yücel aleyhine açılan mukabil darp ve hakaret davasında belediye reisi Hamdi Yücel 3 gün hapis ve 25 lira nakdî para cezasına mahkûm olmuş ise de hapis karan nm kaldırılmasile 25 lira nakdî para cezası 16 liraya indirilmiştir. Kayadibî Nahiyesinde Çalışma
Sivas, (Hususî) — Sivasa bağlı merkez nahiyelerinin en zengin ve güzel olanlarından birisi de Kaya-diği nahiyesidir. Sivasa mesafesi 45 kilometre, nüfusu 14445 tir. Nahiyeye merbut 44 köyü vardır. Bugünkü halde 39 köyde Köy kanunu bütün çerçeveli dahilinde tanzim edilerek köy kalkınması e-saslarına göre tatbik ediliyor. Bundan da köylü lâyıkı veçhile İstifade lenmektedir. Nahiyenin oldukça eski bir tarihi vardır. Nahiyeye bu ismin verilmesi Hanönü denen bir mevkide ve köyün kaya eteği kenarında kurulmasından bu isim verilmiştir. Nahiyenin Sivas - Kayseri demiryoluna mesafesi 7 kilometre dir. Köylü düne nazaran demir hattından çok istifade etmektedir.
Nahiyede hayvancılık ve ziraat işleri her yıl artan bir faaliyetle inkişaf halindedir. Ayrıca nahiye ve köylerinde halı ve kilimcilik işleri de ilerlemektedir. Bunlar da ancak küçük mikyastaki el tezgâhlarında yapılmaktadır. Nahiye arazisi her türlü ziraate elverişlidir.
Nahiyenin genç ve çalışkan müdürü Mahmut Bircan köy işleri ve Köy kanunu üzerinde ve köylünün ihtiyaçları ile çok yakından alâkadar olarak büyük bir mesai sarfetmekredir.
Köylerin telefon, su, yol, mektep, her türlü ihtiyaçları halledilmiştir. Diğerleri üzerinde de çalışmalar devam etmektedir. Köylünün kültüre karşı da büyük bir alâkası mevcuttur. Nahiyede bugün beş mektep ile bir eğitmen vardır. Bu yıl içerisinde iki köyün mektep inşaatı başlıyacak ve Hanlar köyündeki yarım kalan mektep inşaatı da ikmal edilecektir. Ayrıca üç köyden su ihtiyacı halledilmiş olacaktır. Bu yıl da köy bütçesinden köylere damızlık boğa getirilmek suretlle hayvancılığın ıslahı yoluna gidilecektir.
Bugün nahiye ve köylerinde bütün canlılığı ile faaliyetli çalışmalar her sahada göze çarpmaktadır. Bu da Cümhuriyet köylüsünün refahlı çalışmalarım arttırdığı gibi bizi haklı olarak sevindirmektedir.
Neş’et Nafiz
TOPLANTnjVR j
GÜLHANE MÜSAMERELERÎ
Gülhane tatblkart Mp. ve kliniğinin senelik müsamerelerinden doku zuncusu 12/5/939 cuma günü saat 17.30 da Gülhane konferans salonunda yapılacaktır. Arzu eden mes-lekdaşların teşrifleri rica olunur.
Tahrandaki Düğünden Bazı İntibalar
Prenses Fesziye geçit resmini seyrederken (Fo o A A.,
İran Şebinşahı geçit resmine gelirken (Foto A. A./
Ali Rana Tarhan budutda kıta kumandanının elini sıkıyor
(Foto A. A.)
Tayyarecilerimizin Tahranda karşılanışı (Foto A.A.)
~ «ayfy »
îtNtSABAH
iTMAnsnm

r------------------
Sultan Aziz Devri
SON İŞKENCE
Çeviren : T. Güloğlu
Ceyhanda Okuma Merakı Artıyor
r Sakın bir akşamdı. Ufkun tatlı renkleri beyaz bulutlarla donanmıştı. Köyün dışarısındaki ovada, ihtiyar Alferdo, kurumuş san ve cansız topraği kazmakla meşguldü. Evvelden çuvallarla mahsul veren tar lasında, şimdi bir iki kök fasulye ye tiştirmeğe çabalıyordu.
Toprağın bütün yaratmak kabiliyeti, sanki top ateşile cayır cayır yanmıştı. Malûl ve şehitlerin kam bile toprağın kaybolun canlılığını ve besleyiciliğini iade edemiyordu. O ovadan harp, ölüm geçmişti.
İhtiyar Alferdo göğe doğru baktı ve yine toprağa doğru iki büklüm eğildi; nasırlarla tomurcuklanmış ellerile bütün gün kazma sallıya -çağma, gölgede oturup eş dost ile hoş beşler ederek son günlerini ge-çimeli idi. Yerine tarlayı oğlu kaz-huş olacaktı. Fakat oğlu son harpte ölmüştü. Arkasında da genç karısı Joanna ile dört yaşında bir kız çocuğu bırakmıştı. Artık ikindi ol-tauş, Alferdo Joannamn her gün olduğu gibi, bir desti su ve bir dilim ekmek getirmesini bekliyordu; yola baktı: kimsecikler yoktu. Kuruyan iudaklarmı dili ile ısladı ve yine lapanın sapma sarıldı.
Biraz sonra Alferdo tekrar yo-.a bir göz attı. Yolun tâ ucunda kırmızı bir nokta seçti. Joanna idi; ona kırmızı önlüğü ile işaret ediyordu. Alferdonun daha .çok kazacağı yer Vardı. Eğilip işine koyuldu. Birazdan tekrar başını kaldırdı. Bu sefer onu meşgul eden Joanna değil, gökten gelen bir homurtu olmuştu. Köye baktı; köyün üzerinde karabulutlar patlıyordu. Çok geçmeden bir bombardıman tayyaresini adamakıllı seçmeğe başladı. Evvelâ bir kuş gibi kara bir nokta iken birdenbire .büyüdü ve bütün göğü bir ölüm iniltisi ile doldurup titretti. Kendi ta-‘rafına doğru gelmekte olan tayyare, tam Joannanm yürümekte olduğu yerin üzerine gelince bir bomba «salıverdi. Gökte parlıyan bir alev görüldü, sonra kara bir duman ve kulakları patlatan bir infilâk. Ovanın yüzünü bir rüzgâr yaladı ve ö-nüne sürdüğü tozu, dumanı, her tarafa savurdu. İhtiyar dizüstü düşmüştü. Sendeledi, gözlerinden tozu sildi ve Joannanm taraf ma baktı. Ka dm ile çocuğu gördü, rahat bir nefes aldı; ne ise dokunulmamışlardı. Kadm çocuğu eline almış, kendisine doğru koşuyordu. İhtiyar boğuk bir sesle «Yere yat, yere yat» diye hay kırdı, fakat bağırmakta olduğu ke-
Gûlnarda Ayılarla Heyecanlı Bir Boğuşma
Büyük Bir Mücadeleden Sonra Üç Ayı Nasıl Öldürüldü ?
Gülnar, (Hususî) — Mut ve Gül-ı nar arasında Kılıçkesiği adile maruf I mevkide yol yapan ameleyi o civar-' da koyun gütmekte olan bir çoban, yakında bulunan bir ini göstererek ı
— Burada ayı vardır, haydi çıkaralım.
Diye teşvik etmiştir. Bunun üzerine Gülnann Konur köyünden olan bu amelelerden bir kaçı ellerinde bıçak ve tüfekler olduğu halde çıra yakarak zifirî karanlık içinde olan İne dalmışlar. 25 metre kadar gittiC-ten sonra gittikçe çukurlaşan başka bir ine inmeğe başlarlar!.. Dört beş metre yürüdükten sonra diğer bir in ağzile karşılaşırlar. Ve içerisine girerek sağ ve solunu iyice aradıkları halde ayı namına birşey göremezler. .Ve bu arama esnasında başka bir İn kapışma rastlarlar. Oraya girerek araştırmalarına devam etmekteler iken sütun halinde bir kaya parçacının arkasına saklanmış üç ayıya tesadüf ederler.
Başlarına gelecek felâketi hisse
limeyi ikinci bir infilâk boğazına tıkadı. Joanna ile çocuk siyah dumanın içinde tekrar kayboldu.
Tayyarenin çılğın çığlığı, izince bıraktığı tarakaları yeniyor, deü-yordu. Alferdo Joannanm sesini duydu:
«Dede., dede, nerdesin?» diye çağı rıyordu. Dumanın inceleyen boğusu-nun içinden, korkudan değişen sesi bir ses heyülâsına benziyordu. İhtiyar gırtlağını patlatırcasma yine «Yere yat!.. Yere yat!.. Yere yat!» diye haykırıyordu. Hakkı da vardı, çünkü bombardıman tayyaresinin pilotu çarketmiş ve son bombasını da salıvermişti. Yer yüzü zangır zan gır sarsıldı^ sendeledi.
Alferdonun sabahtanberi kazıl-mıyacak diye, kenarına varıp ta küfür savurmuş olduğu bir eski bomba deliği vardı. Alferdo yere kapanayım derken, baş aşağıya deliğe düştü. Fakat bir yeri kırılmadı. Hemen ayağa kalktı. Dışarı tırmandı, infilâktan sonra dinamitin sağanağı le üflenen tozların fısıltısı susunca, yer yüzüne bir ölüm sükûtu çöktü.
Alferdo hâlâ elindeki çapayı taşıyarak, Joannanm evvelce kendisini çağırmış bulunduğu cihete doğru koştu.
Bacakları karıncalanmış, uyuşmuştu. Fakat upuzun yüzünde okunan o inadı ile, adam bacaklarına hükmediyor, onları titriye titriye zar zor yürütüyordu.
Bombanın düşmüş olduğu o tüten volkan ağzına varıncaya kadar sanki asırlar geçmişti. Tırnaklarını topraklara takıp sökercesine, etini, derisini toprakta sürüp sıvarcasına, toprakları tırmaklıyor, yırtıyor, ve arıyordu. Tâ neden sonra eli yumuşak bir şeye değdi. Yüreği heyecan ve meraktan sanki kopacaktı. Yumuşak şeyin sağını, solunu aradı. O cismin boyu, bosu bir karıştan kısa idi. Onu topraktan çıkardı ve gözlerine yanaştırdı. Bu paçavralardan yapılmış kaba saba bir kukla idi. Fıkara yavruların eski gömlekle ve kınnapla yapıp ta, siyah mürekkeple kaş ve göz ilâve etikleri kuklalardandı. Fakat kuklanın kara gözlerinin bulunduğu yer şimdi ancak kırmızı kanlarla boyalı idi. Alferdo kanlı kuklayı göğsüne koyarak, toprakları eşelemekte devam etti. Torununun güneşte altınlar gibi parlıyan saçlarından bir tutamı eline geçti. İhtiyar olduğu yerde yavaş yavaş yere doğru eğildi; düştü. Boğazından acı bir hırıltı çıktı; bu hırıltı onun son nefesine karışmıştı.
den hayvanlar kendilerine bir melce aramak üzere kaçmağa başlarlarken Abdullah oğlu Mustafa adındaki amele elindeki tüfeğile ayının birisini vurur. Diğer ikisi de kaçarlar. Bunların kaçıp kurtulmalarına meydan vermemek için arayıcılar! hemen inin kapışma koşarlar. Birisini de kapıya yakın bir yerde öldürürler. Her nasılsa daha önce dışarıya çıkmağa muvaffak olan üçüncü ayı in ağzında beklemekte olan Halil oğlu Mustafaya saldırır, her ikisi de musaraaya başlarlar.
Yarım saat kadar alt alta üst üste yuvarlandıktan sonra biçare Mustafa baoağmdan yaralanır. Bu facianın bitmesine az bir şey kalmışken indeki arkadaşları dışarıya çıkarak arkadaşlarının imdadına yetişirler ve aramakta oldukları üçün oü aymm arkadaşları Ue boğuşmakta olduğunu görmelerile üçüncü ayıyı da orada öldürerek Mustafayı muhakkak bir ölümden kurtarırlar.
Muştalanın vurulan ayının poa-
Ceyhanda 23 Nisan bayramı tezahüratı
Ceyhan (Hususî) — Ceyhanda ktL :ür faaliyeti merkezdedir ve mekan, zma ndKil çalışıyor? Biraz da bu mevzua temas edelim:
Ck»yharıdaki kültür faaliyeti cidden memnuniyeti mucip ve iyi bir şekilde yürümektedir, ikisi merkezde ve beşi do köylerde olmak üzere yedi tane beş devreli ve 14 te köylerde üç devrelik ilk okul vardır.
50 küsur bin nüfuslu ve 99 köyü bulunan böyle büyük bir kaza çevresinde 21 ilk okul, pek tabiidir ki ihtiyaca cevap verememektedir.
99 köyün ancak 19 unda birer ilk mektep bulunduğuna göre, her beş köye bir mektep isabet etmektedir. Hiç şüphesizdir ki, bu beş köyün okuma çağındaki çocuklarını bir mektebin istiap etmesine imkân yoktur. Fakat diğer taraftan havalimizde okuma, yazma öğrenenlerin sayısı da seneden seneye artıyor, zira mektebe giden talebeler, gide-miyen diğer arkadaşlarına mektep haricinde mükemmelen okuma, yazma öğretiyorlar.
Bu arada bir çok köylerde de ulus dershaneleri açılarak okuma, yazma bilmiyen kadm ve erkeklere, bu işle tavzif edilmiş muallimler tarafından tedrisatta bulunulmuştur.
UIub dershanelerine devam eden Ierin ekserisini kadm teşkil etmekte dir. Bu da gösteriyor ki, Çukurova kadını her işde olduğu gibi bu kültür işinde de kocasına rakip olmaktadır.
Bir orta mektebe şiddetle ı ihtiyaç vardır
Mıntakamızdaki bu yedi, beş devreli mektepten her yıl yüzlerce talebe mezun olmakta ise de, Ceyhanda bir orta mektebin bulunmaması dolayısile fakir talebeler yük-
Korkunç Bir Cinayet
Bir Adam Sopa ile Karısını Ve Arkadaşını Öldürdü
riyeden kıskanmağa başlıyor ve bu kıskançlığı o derece ileri gidiyor ki gerek karısmdan ve gerek misafirinden kurtulmak çarelerini düşünüyor. Bir müddet sonra da eline geçirdiği kaim bir sopa ile ökkeşin ve Hurlyenin üzerlerine saldıryor. Neye uğradıklarını şaşıran misafir ve Huriye kendilerini müdafaa etmeğe uğraşıyorlarsa da her ikisi de sopa derbeleri altında can veri-riyorlar.
Hâdiseye derhal jandarma el koymuş ve katil Ahmet yakalanmış tır.
Adana, (Hususî) — Osmaniye-nin Ceidetiye köyüne alt Palalı çiftliğinde çok feci bir cinayet olmuştur. Bu korkunç hâdise etrafmda yaptığım tahkikatta şu malûmatı elde ettim:
Palalı çiftliğinde Bahçe kazasının Arıklıkaşı köyünde Mehmet oğlu Ahmet admda bir adam oturmak tadır. Ayni çiftlikte oturan ve fakat çeltik sakabaşılığı yapan Maraşlı ökkeş admda bir adam yakından tanıdığı Ahmedin evine misafirliğe geliyor. Fakat Ahmet misafir diye evine aldığı ökkeşi kendi karısı Hu-tunu satmak üzere kaza merkezine geldiğini haber alarak kendisini bulup görüştüm.
Yarasının pek hafif olduğunu söyliyen Mustafa, ayı ile tuttuğu gü reş hakkmdaki sorguma da son de-reoe şen bir dille gülerekten cevap vererek anlattı.
Her hususta gözlerini daldan, budaktan sakmmıyan köylülerimizin bu gibi tehlikeli oyunları âdeta bir eğlence addederek gösterdikleri korkmaklık hakikaten hayret edilmeğe değer bir cesaretti^
sek tahsillerine devam edemiyerek ilk tahsiUerüe Ue kalmaktadırlar.
Şu halde Ceyhanda bir orta mek tebe şiddetle ihtiyaç vardır. Gönderdiğim resim Ceyhan Cümhuriyet Uk okuluna aittir. Bu bina orta mek tep için biçilmiş kaftandır. Binaenaleyh önümüzdeki ders yılında olsun Ceyhanda bir orta mektep açılmasını halk temenni etmektedir.
Eğitmen kursu
Bu yıl bazı vilâyetlerimizde olduğu gibi Adanada da bir eğitmen kursu açılması alâkadar Vekâletçe kararlaştırılmış ve nihayet nisan ip tidasmda açılarak tedrisata başlanmıştır. Henüz kurs açılmamıştı ki, müracaat edenlerin sayısı bir iki yüzü geçiyordu.
Fakat, bu yıl ancak 100 eğitmen yetiştirileceği için vaktinde müracaat edemiyenlerin dilekleri yerine getirilememiştir. Bu kursa devam edenlerin 50 si Adana, 25 i Mersin ve 25 i de Gaziantep havalisinden alınmıştır.
Bu itibarla kursu muvaffakiyetle ikmal eden eğitmenlerden 50 si Ceyhan köylerine gönderilecektir.
Şu halde Ceyhan köylerinde yeniden 50 mektep daha açılarak köylüye bilhassa ziraat üzerinde de tedrisatta bulunulacak ve köylülerimiz, de bu eğitmenlerden fazlaslle müstefit olacaklardır.
Mehmet SELÇUK
şg gg gg
Yeni Çorlu kaymakamı İşe başladı
Çorlu, (Hususî) — Kaymakamımız Necmettin Ergin gelmiş ve işine başlamıştır. Eski kaymakamımız Niyazi Ülkü de Yalova kaymakamlığına gitmiştir.
Çocuğu çingeneler mi kaçırmış?
İzmir, (Hususî) — Torbalının Kayas köyünde garip bir hâdise olmuştur:
Bu köyde iskân olunan Kumanya göçmenlerinden Ali oğlu iki yaşında Muazzez, ev kapısı önünde o-yun oynadığı sırada tegayyiip etmiştir.
Çocuğu, bir iddiaya göre oradan geçen seyyar çingenelerden biri alıp götürmüştür.. Hâdise ehemmiyetle tahkik ediliyor.
Başpehlivanları
-Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir-
- 39 - YAZAN : SAMİ KARAYEL
Hüseyin 25 Altını Yere
Fırlatıp Attı
** Al Bu Paraları Sıvaslıya Götür De Hamam Parası Yapsın,,!
— Çok rica ederim usta, anlatır mısın bu güreşleri?..
— Burası çok uzun... Başka bir glin hatırlat bana... Bol bol naklederim...
Ben, kurtlanıp duruyordum. Rah metli ihtiyar elimden kurtulamıya-cağını anlayınca:
— Dur sana, gayet meraklı bir
hikâye anlatayım, diyerek başladı: |
______ Şumnu güreşi biter, bitmez ben olduğum yerden ayrılmamıştım. Kazıkçı parsasını topladıktan sonra; ustası Araboğlunun yanma geldi. Paraları ustasının önüne döktü.
Araboğlu, paraları saydı, yansını ayırdı. Benim elime tutuşturdu, ve şunları söyledi:
— Murat oğlum, al bunları Hü-seyine götür...
Ben, paralan aldan, Hüseyinin çadırına gittim. Hüseyin giyiniyordu. Bir yandan da söyleniyordu:
— Ben ona Kazıkçı ne demektir gösterirdim amma?.. Ne yapayım ki, yorgundum..
Kara Sülo, bir köşeye uzanmış, müteessir bir halde ses çıkarmadan oturuyordu.
İÜseyine yaklaştım. Elimdek’ paraları vermek üzere davrandığım sırada elinin tersile elime vurdu ve paraları darmadağın etti. Üste de şu yolda bağırdı:
— Ülen susak ağızlı... Götür o-nu Sıvaslıya, hamam parası yapsın!. dedi.
Doğrusu, Hüseyinin bu haline fena halde içerlemiştim. Nihayet; ben bir çocuktum... Sonra; elçi idim
Fakat; o zamanın terbiyesi iktizası büyüklere karşı koymak ayıptı. Ses çıkarmadım. Tersyüz ederek çadırdan çıktım... Araboğlunun yanına geldim ve, vakayı olduğu gibi anlattım:
Kazıkçı Kara Bekir, yalnız güldü ve bir şey söylemedi. Lâkin, Araboğlu, bağırarak:
— Ah kahpe naili!.. Yorgun olmamış olsa ne yapacakmış sanki?., dedi.
Araboğlunun bu sözleri üzerine Kazıkçı bana dönerek:
— Git ona söyle, yalnız o değil ben de yorgundum. Ben de güreş yapmıştım.. Fakat; içinde dert kalmasın... isterse yorgunsuz bir güreş yaparız... Haydi git söyle, dedi.
Araboğlu da; Kazıkçının sözlerini teyit ederek:
— Haydi Murat, durma git söyle...
— Usta; ya beni tersler ve azarlarsa?..
— Ne hakla?.. Mademki; tekrar bir güreş istiyor, işte biz de cevap veriyoruz... dedi.
Zaten; Hüseyine kızmıştım. Olduğum yerden fırladım, âdeta ko
şar gibi çadırına vardım, içeri girdim. Karşısına dikildim ve:
— Usta; Kazıkçı diyor ki: Bir de yorgu olmadığı zaman güreşelim.
Hüseyin; bu sözlerim üzerine olduğu yerden sıçradı ve hiddetli, hid detti bağırdı:
— Ben, her vakit hazırım... Ne
vakit isterse yapalım... Haydi git) söyle ve haber getir., dedi.
Bu cevabı alır almaz sevine, sevine Kazıkçının çadırına geldim. Vaziyeti anlattım.
Derhal; Araboğlu cevap verdi:
— Gelecek hafta Pelli köyünde.
Tekrar Hüseyinin çadırına giderek Kazıkçının cevabını ve teklifini aynile söyledim.
Hüseyin, teklifi kabul etti. Kara Süloya dikkat ettim. Hiç bir şeye karışmıyordu.
Halbuki; Kara Sülo, hem Hüse-/ yinden ve hem de Araboğlundan çok pehlivan bir adamdı. Araboğlundan biraz güreş geçmişti. Lâkin, Kara Sülo ve Hüseyin daha genç ve diri pehlivanlardı.
Hüseyinle Kazıkçı arasında cereyan eden müzakere çok geçmeden ortalığa yayıldı. Herkes gelecek hafta Pelli köyünde yapılacak güreşten bahsediyordu.
Uzatmıyayım Sami bey... Haftayı iple çektim..: Pelli köyünün yolunu tuttum. Günlerden cuma idi.
Cuma namazından sonra; akşam serinliğine doğru güreş başlıyacak-tı. Bütün meraklılar ve civardan gelen pehlivanlarla Pelli köyü âdeta düğün yerine dönmüştü.
O zamanlar ortalık boldu. Hiç bir şey para ile değildi. Köylerde ekmek, bal, peynir, üzüm, et, yumurta dolu idi. Ambarlar üç senelik zahire ile ağız, ağıza idi.
Pelli köyü gelen yüzlerce misafirini sinilerle yemek çıkararak doyurdu. Üzüm yiyebildiğin kadar gani idi.
Ben, nedense Kazıkçıya çok ı-sinmiştim. Adeta onu tapar gibi seviyordum. Yanından ayrılmıyordum.
Araboğlu, benim pehlivan olduğumu, desteye güreştiğimi ona söylemişti. Ahbap olmuştuk.
ikide birde ensemi çekerek:
— Söyle bakalım, sen de başpehlivan olacan mı?
Diyordu ve bana, şu nasihatleri veriyordu:
— Bak!.. Sakın yaygaracı olma., Hasmını hor görme... Temkinli ve ağır ol... Hasmına güreş uydurmağa çalışma.y Hasmına ters gelmeğe çalış...
.(Devamı vaH
13 MAYIS 1*39
YENİSABAH
I»H«| i
Spor İnkılâbımız
Türk Gençliği En Sonunda Kendi Bünyesine Uygun Spora Kavuştu
(Tesalya) zaferini müteakip mecruhların taltifleri ve kahraman şehit ailelerinin terfihleri gayesile Yıl-dız’da (Evlâdı şüheda ve malûlini gazatı Osmaniye iane sergisi) nami-le bir eşya meşheri açılmıştı.
Bu şefkat sergisine ehemmiyet verilmiş ve lâzımgelen teşvik propagandaları da yapılmış olduğundan bütün hariçten ve dahilden nakdî teberrüler ve hediyeler yağmıya başlamıştı.
Zenginlerimizin; Anadolu, ve Rumeli eşrafının ianeleri bu yekûnu hayli kabartmıştı ve memleketimizin her köşesinden kadınlarımızın ve mektepli kızlarımızın çirei desti maharetleri el işleri ve sanayi mektebinin müzeyyen ve oymalı takımları ve sanayii nefise mensubininin ihda ettikleri tablolar sergiyi rengin ve zengin bir şekilde süslemişti.
Askerî mekteplerimizin de bu yardıma iştirakleri düşünülerek iane lergisinin geniş bahçesinde jimnastik oyunları tertip ve sergiyi ziyaret eden halka gösterilmesi tensip kılınmıştı. Sergi duhuliyesi (bir mecidiye) olup bilet hamili jimnastik mahalline de duhul hakkını haiz idi.
O zamana kadar mekteplerimizde beden terbiyesi derslerine resmî bir hız verilmemişti. O zamanki tabirle tebliğ edilen irade üzerine Musikii hümayuna mensup efendilerle (Har biye - Kuleli; Mühendishane - Hen-desei mülkiye ve bahriye) mektep İdareleri hevesli ve bünyeleri en fazla kabiliyetli talebeleri hemen seçmişlerdi. Ben de bu meyanda ayrılmıştım. 1313 senesi topçu idadisi üçüncü sınıf baş çavuşu idim.
Jimnastik oyunlarına tahsis edilen sergi bahçesinin organizatörleri başında süvari mirlivası İsmail paşa ve Harbiye mektebi muallimlerinden Miralay Sadık Beyle o vakit Yıldız manejinde jimnastik muallimi meşhur Halil Beyi zikretmek kadirşinaslık icabmdandır.
(Yıldız maneji) Halit Beyin riyasetinde Musikii hümayuna mensup efendilerden mürekkep değerli bir takım idi.
Geceleri süferaya verilen büyük ziyafetlerde merasim köşkünün ö-nünde sureti mahsusada tenvir edi-
len dekorlu (Kurma manej» meydanında calibi hayret ve takdir oyunlar ve atlar üzerinde muhtelif vol-tijler icra ederlerdi. Buradaki alât ve edevatın ve oyunların ve göze çarpan hareketlerin başlıcaları muallim Halidin üçlü barfiksler, volanlı trapezlerdeki cidden hayretbahş maharetleri; üçlü trapezler üzerindeki muvazene = (Equilibre) merdivenleri; belde direk ve tavanda baş aşağı yürümek gibi heyecanlı oyunlardır.
îşte bu Yıldız manejinin bütün mükemmel ve zengin takımları da sergi bahçesine getirilmiş ve mekteplilerin emrine tahsis edilmişti. Bahçe ortasına (Portique) = altı metre yüksekliğinde bütün teçhiza-tile bir (Çardak) dahi kurulmuştu.
Harbiye ve topçuların eskrimcilerine ve jimnastik bölüklerine ve manej takımlarına sureti mahsusada ketenden kemerli elbise diktiril-
miş ve uzun konçlu keten ayakkab-ları yaptırılmıştı. Beşiktaş - Ihlamurda soyunma mahalleri ve yemekhaneler tesis edilmişti.
Serginin resmi küşadile beraber büyük bando müzikanın terennüma-tı arasında sergi bahçesinde nöbet ve gün sırasile askerî mekteplilerin jimnastik oyunları da başlamıştı.
Harbiyelilere Sadık, manej efendilerine Halit, topçulara Sami; bahriyelilere Osman ve Vasıf Beyler kumanda ve nezaret ediyorlardı.
Çok muntazam ve disiplinli cere-yan eden oyunların en heyecanlısı, anzara itibarıle en hoşa gideni; lâ-en tehükelUİ ,ç, hü /unuma.,,.. tesku ediyordu.
Hücum emrini a|an çevlk atlet mangaları ok gibi yerlerinden fırl,. garak her biri evvelce müretlep ve muayyen vasıtalardan, yani çardağa **)611 düz İplerden, ip merdivenler. J'n; jakuB sırıklardan, trape. ve halka İplerinden ve yan merdivenlerden bir kale bedenin. ç,kan cesur
muharipler gibi tırmanarak altı metre havada bir metre genişliğindeki çardak sahanlığında gûya bir meydanda imiş gibi canlı ehramlar =Pyramides’ler vücude getirmek şanlı sancağımızı havada dalgalandırarak etrafı selâmlamak hayli cesaret ve maharete ve büyük soğuk kanlılığa mütevakkıf idi . Çünkü çardak irtifaına inzimam eden üst-üste üç insan boylarile beraber on metreyi geçen yükseklikte insan bedenlerinden kuleler yapılırken ufak bir hata ve heyecandan mütevellit muvazenesizlik biribirine tutunan vücutlerin kâffesinin bir anda yıkılmasını ve zemine serilmesini intaç ederdi.
Altı ay bu suretle devam edege-len bu oyunlara halk dahi her gün daha fazla artan bir alâka; rağbet ve muhabbet bağlamış ve genç mekteplileri alkışlara müstağrak eylemişti.
îşte bizde canlı, ruhlu jimnastik, bu iane sergisile uyanmış denilse hata edilmemiş olur.
Bu sayede hız alarak bütün mekteplerde şevk ve sevgi ile taammüm eden spor hareketlerinin beden terbiyesi üzerinde tesiratı hasenesi görülmesinden bütün askeri teşkilâtımızda muntazam ve bilhassa disiplinli bir program tahtında tatbikine devam edilmiş ve mekteplere tevzi edilmek üzere muktazi jimnastik a-lât ve takımları da Tophanei Âmire-ce imal edilmekte bulunmuştu.
Askerî teşkilâtımızda beden terbiyesi tensikatına o zaman harbiye mektebinden Bak paşa ve tercümanı Naci Bey (Elyevm General Naci) ve merhum Miralay Sadık Bey salâhiyetle devam etmişlerdir. Ve bilâhare Musikii Hymayundan muallim atlet Halit Beyin Kuleli mektebinde esaslı jimnastik teşkilâtına memur edilmesi ve muallim Yüzbaşı Mazhar Bey (Bugün Beden Terbiyesi azasından Yarbay Mazhar) ve arkadaşlarının bükülmez azimlerile ve meslekî vukuflarile tatbikata kermi vermeleri çok semereli ve az bir zamanda büyük inkişafa mazhar olmuş ve bu uğraşmalar neticesinde Kulelinin yetiştirdiği talebeler temayüz etmiye başlamıştır. Topçu mektebinde de Binbaşı Sami ve eskrimci Remzi ve bilâhare yüzbaşı Kıbrıslı Ahmet Beylerin beden terbiyesine ve doğru hedefile orduya hizmetleri bugün dahi kemali şükranla tezkâra şayandır. Bu meyanda Galatasaray Sultanisindeki muallim Faik Beyin İlmî tedrisatı ve bilâhare yetişen Bay Sami Karayel’in spora masruf büyük gayretleri unutulmamalıdır. Ve bu uğurda çalışan bütün arkadaşları da tebrik etmelidir.
Bütün resmî ve hususî mekteplerimize sirayet eden bu heves; gençlerimizin şevk ve gayretlerile ve sergiden alınan muhassalanın nü-mune ittihazile yurdumuzda teşkilâtlı sporun uzun müddet devam ve yaşamasına bais olmuştur.
Bir müddet sonra îsveç usulünün basit ve kolay taammümüne mebni eski Maarif nezaretince bu tarzı tedrisin mektep programlarına ithal ve kabul edilmiş olmasından ru-bu asır denecek kadar uzun seneler memleket gençliği hayatında, sahasında artık bu canlı jimnastik hareketleri görülmemiştir. Bu yüzden kıymetli gençler ve çok müstait u-zuvlar ne inkişaf ve ne de dahilde ve bahusus hariçte temayüz edebilmişlerdir.
Ve AvrupalIların ihya ettikleri O-limpiyatlara da Türk gençliğinin maalesef bugüne kadar muvaffakiyetli iştirakleri kabil olamamıştır. Ve şanlı bayrağımızın şeref direklerinde dalgalanması gibi millî gururumuzdan mahrum kalmışken, yine disiplinli askerî teşkilâtımızın büyük himmetile intizamlı ve programlı ve metoda müstenit hareketlere başlandığı ve iftihara şayan misali olarak yiğit süvarilerimizin Avrupa at yarışlarında *= Concours Hippiques’lerindeki bu kadar tevakkufumuza rağmen tebarüz eden muvaffakiyetleri ve millî kümemize d mensup pehlivanlarımızın ileridf I daha riyede kabiliyet göstermele i J
Bankadan ihtilas Edilen 17 Bin Lira Müşfik ve Nejdet dün 3 er •ena hapsa mahkûm edildiler
Bundan bir müddet evvel İş Bankası Beyoğlu şubesinde vukua gelen 17 bin küsur liralık ihtilâs hâdisesinin muhakeemsi, dün neticelenmiştir:
Mezkûr şubede hesabı cari memuru Müşfik’in Necdet isminde bir arkadaşile uyuşarak ve onu hesabı cari cüzdanı sahibi bir müşteri gibi gösterip muhtelif tarihlerde vezneden para çekmek, kayıtlarda tahrifat yapmak suretile vukua gelen bu hâdise, esasen suçluların itiraflarile de sabit olmuştur.
Mahkeme heyeti, hâdiseyi dikkatle tahkik etmiş ve suçluların i-fsdelerile müfettişlerin, ehli vukufun raporlarını karşılaştırdıktan sonra dün akşam saat on doku2 buçukta kararını vermiştir.
Bu karara göre suçluların mevzu-bahs parayı dört defada bankadan çektikleri anlaşılarak her birine beher çekiş için birer sene hapis cezası verilmiş; ancak, bu suretle cürüm ve cezalar içtima ettiğinden ceza; Müşfik için üç, Necdet' için de üç sene hapse indirilmiştir. Ayrıca suçluların üzerlerinde bulunan 1500 liranın alınarak bankaya iadesi, 19 lira muhakeme masrafile 356 liraj harcın ödenmesi ve ihtiâs ettikleri paranın da yine kendilerinden tahsili kararlaştırılmıştır.
ihtiyar Borçlu
Adllyede anî bir kriz geçirdiğinden hapis cezası tecil olundu
Adliyede dün bir hâdise olmuştur:
Salih isminde 65 yaşında bir kasap; Belediye cezasından dolayı mahkûm olduğu 12,5 lirayı vermediğinden dolayı bir ay hapse mahkûm olmuş ve dün yakalanarak Adj liyede Ilâmat dairesine getirilmiştir.
Lâkin, eşaşen kalp hastalığı olan fakat bu hastalığını evvelce söyle-miyen ihtiyar borçlu, hemen hapse götürüleceğini işitince teessüre düşmüş ve anî bir kriz geçirmiştir.
Tabibi adlî B. Enver Karan, hemen Salihe enjeksiyon yapmış ve hasta bu suretle kendine gelebilmiştir.
Hastalığından dolayı ihtiyar borçlunun cezası bir ay müddetle tecil olunmuştur.
jiletle sevgilisinin yüzünü kesen aşık
Mehmet isminde bir adam Galata-da sevdiği Beyzade isminde bir kadının sol ayağını jiletle kesmiştir. Mehmet yakalanarak mahkemeye verilmiş ve tevkif olunmuştur.
beklenmekle beraber halihazırda n-limpiyatlarda Türk çehrelerini ve yurdun her tarafında heyecanla çarpan kalpleri arasıra beşuş ve memnun etmeleri de bir varlık teşkil eder.
Bu hakikati gören bugünkü Cüm-huriyet idaremiz; bir arslan hamle-sile umumî beden terbiyesinin lâyık olduğu ehemmiyeti yepyeni bir çelik programla tevşih ve büyük maddî fedakârlıklara mal olsa bile ihya için vakur iradeli başlara ve metin ellere tevdiine lüzum görmüştür.
Bilhassa Umumî sıhhat bakımından ve ehemmiyetle muhtaç olduğumuz nüfus siyasetinden ve vatanın müdafaa ve selâmetinin nigeh-banı ordularımızı teşkil eden erlerin millî fikirlerinin ve hislerinin ve cismanî terbiyelerinin inkişafı ve bugünkü harp tarzlarının istilzam ettiği çevikliğin temini cihetlerinden bu büyük teşkilâtın hizmet ve faydalan gayri kabili inkârdır.
Ayni zamanda sporla iştigal eden gençlerin bugünkü çetin hayat mücadelesine daha müsait şartlarla hazır ve dahil bulunacakları gibi bu sağlam vücularda irade ölçüsü ve vazifeye kuvvetle sarılmak azmi de daha faik olacağı muhakkaktır.
Böyle varlığa bir an evvel giden ışıklı yolu gösterenlere bütün millet candan minnettardır.
H. BAHRÎ ÖZDENİZ
Eski Topçu Harbiyesi Beden Terbiyesi ve Fransızca muallimi
Tayyare Piyangosu
27 inci tertibin birinci keşidesine dûn başlanmıştır. Dünkü keşidede kazanan numaraları karilerimiz aşağıdaki sütunlarda bulacaklardır.
Dünkü keşidede en büyük ikramiye olan 40 bin lirayı kazanan biletin bahtiyar hamili bir kadındır:
Tophanede Boğazkesende Pehli-vanzade apartmanı 2 numarada oturan ve Bayan Kevser Muzaffer isminde bulunan bu talili bayan; biletini Nimet gişesinden almıştır.
Bayan Kevser, bundan 15 gün ev-velj bir arkadaşile beraber Nimet gişesinin önünden geçerken dükkânın büyük tabelâsını görünce arkadaşına radyoda geceleri reklâmını işittiği bu gişeden bir bilet almak için günlerdir içinde garip bir hissi kablelvuku duyduğunu söylemiş ve gişe sahibesi Nimet Ablaya kendi e-lile bir bilet seçmesini rica etmiştir. İşte Bayan Nimetin verdiği bu bilet de dün 40 bin lira kazanmıştır.
Fakat/Bayan Kevser bileti alırken adresini müphem verdiği için dün Bayan Nimet, talili müşterisini bulup büyük müjdeyi vermek için hemen hemen bütün Tophaneyi dolaşmıştır. Apartman bulunup ta Bayan Kevser’in dairesine gidildiği vakit, kendisinin bavullarını hazırlayıp Zonguldağa gitmek üzere Galataya , indiği öğrenilmiştir.
Bayan Nimet! apartımandan doğru rıhtıma gelmiş ve vapura binmek üzere olan müşterisini bulup paralarını oracıkta teslim etmiştir. Sonra; Bayan Kevsem, hissi kablel-vukuunun ve tahinin bu lûtfuna memnun, ceyahatine çıkmıştır.
40,000
Lira kazanan
19603
Sonları (03) rakamlarile nihayet bulan bütün biletler 20 şer lira, onda bir hesabile 2 şer lira amorti kazanmışlardır.
15,000
Lira kazanan
39017
Sonlan (”■) rakamlarile Bibiye t bulan bütün biletler 20 şer lira amorti kazanmışlardır.
12,000
Lira kazanan
32026
2,000 lira kazananlar
23654 13677
1,000 lira kazananlar
2657S 500 lira 8211 kazananlar
10703 26081 23382 19200 14857
150 lira kazananlar
2038 33853 12570 45-11 5157
2874 38985 14203 983 31013
28489 39689 24370 37256 18007
20613 3382 14361 23260 16482
7321 39465 16488 38766
100 lira kazananlar
3420 7495 32919 23493 26760
21134 15555 22696 38582 30141
27868 28765 22949 38015 25210
39685 21347 2444 8959 14697
9638 23051 10589 23395 31716
5637 32746 14578 5971
50 lira kazananlar
20400 16503 754 977 38663
12750 30828 12878 3667 37211
35301 8851 11582 10161 34351
9035 12026 15908 25265 33
737 7312 33042 37026 25029
36061 34141 35624 16870 35524
33027 76 18427 10621 12031
18062 2260 30602 31871 27194
2387 12271 39437 5700 2041
14037 17621 27246 13010 28367
38105 37925 31428 33640 34993
15244 29927 30348 27585 20603
29339 7728 38226 39337 6928
14133 38365 34004 28727 32927
3466 15186 36540 34867 13721
2093 21765 23515 6077 2817
19512 6478 23750 38577 18145
17535 41 32260 26134 39154
' 9194 24430 27822 34986 15281
37697 38743 31366 13403 8591
997 35680 3351 1715 3859
30274 16308 34210 38041 16416
27483 4195 7373 29678 39435
36124 39588 28511 12166 34896
5762 28080 23704 21121 3074
10204 12776 9770 10537 19277
2317 30921 30076 5125 9532
14031 27709
30 lira kazananlar
3268 2094 23407 30430 14241
5436 21365 4640 331 1028
18373 37812 8022 39178 33143
11056 30964 1563 16209 17683
31059 23565 29391 19739 10561
24420 7192 35956 29926 10526
24473 23717 23396 35224 27459
37077 11263 10164 11343 22058
27192 9128 9639 5875 30382
42 24280 20810 16878 19210
17387 25668 15208 34348 23996
25655 13983 37879 19703 32459
38351 33893 34604 37105 8431
16831 39246 23176 3360 26423
29881 9820 28802 1536 28969
23232 1817 21902 14852 7402
31017 22201 14560 23631 39819
9672 21715 5907 33098 31070
24701 29846 8984 9723 34184
19124 2132 17359 15473 35781
21432 3422 27953 6679 33796
31833 12164 12291 11102 7560
30693 6233 19560 16629 11417
17432 34131 10319 28967 17371
17475 14378 35759 28822 38581
4815 37001 20028 13055 25199
17834 3824 19830 10474 33157
917 26963 18764 1632 32374
11534 18992 20251 26110 34477
30535 38028 7115 1482 8876
Karışık Memba Suyu Satan Sucu Yakalanarak ceza mahkemesine verildi
Yusuf ismindg. bir sucu Sırmakeş suyu namile sattığı suyun içine Ter-kos suyu karıştırıp saf suyun nefasetini bozduğundan dolayı yakalanmış ve Sultanahmet Birinci Sulh Ceza Mahkemesine verilmiştir.
Yusuf, dünkü muhakemesinde:
«— Benim sattığım su halis Sırmakeştir. Tahlil raporu yanlıştır.»
Demiştir.
Muhakeme, tetkikat için başka bir güne talik olunmuştur.
TUrklUk
Bu milliyetçi kültür mecmuasının (2) nci sayısı Özlü ve zengin münde-recatla intişar etmiştir. Abdülhak Hâmid hakkında kıymetli tetkikleri, tarih ve musiki hakkında vâkıfane ; yazıları ihtiva eden bu güzel ilim I mecmuasını okuyucularımıza tavsi-, ye ederiz.
| ad y o ~l
Cuma; 12/5/939
12.30 Program.
12.35 Türk müziği - Pl.
13,00 Memleket saat ayan, a-jans ve meteoroloji haberleri.
13,15-14 Müzik (Karışık program - Pl.)
17,3Q İnkılâp tarihi dersleri-Hal-kev inden nâklen
18.30 Program.
18.35 Müzik (Neşeli müzik-Pl.) 19,00 Konuşma.
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti)
Celâl Tokses ve arkadaşları.
20,00 Memleket saat ayarı, a-jens ve meteoroloji haberleri.
20.15 Türk müziği
Çalanlar: Zühtü Bardakoğlu, Cevdet Çağla, Refik Fersan, Kemal Niyazi Seyhun.
Okuyan: Müzeyyen Senar.
1 — Hicazı Hümayun peşrevi
2 — Arif beyin Hicaz şarkı: (Tasdi edeyim7
3 — Sadettin Kaynağın Hicaz şarkı: (Hazan ile geçti)
4 — Şükrünün Hicaz şarkı J (Sevdamı dilim anlatmaz)
5 — Kemal Niyazi Seyhun: Kemence taksimi. ı
6 — Arif beyin HTcaziâr şarkı: (Bir halet ile süzdü)
7 — Osman Nihadm Hicazkâr şarkı: tEllere uzaktan bak)
8 — Hicazkâr saz semaisi
9 — Dedenin Gülizar şarkı: (Bi vefa bi çeşmi bidat)
10 — Dedenin Gülizar şarkı: (Nazlı nazlı sekip gider)
21,00 Konuşma.
21.15 Esham, tahvilât, kambiyo-nukut ve ziraat borsası (fiyat)
21,25 Neşeli plâklar - R.
21.30 Müzik (Riyaseti Cümhur Filarmoni orkestrası - Şef: Haşan Ferit A.)
1 — Kurt Von Wolfurt: Serenat orkestra için Op. 28
a) Marş.
b) Romance.
c) Capriccio - Final
2 — Salvatore îndovino: Süit «Allantice»
a) Sinfonietta
b) Sarabanda
c) Gavotta
ç) Villofta
3 — Joh. Brahms: 3 üncü senfoni Fa majör. Op. 90
a) Allegro con brıö
b) Andante
c) Poco Allegretto
ç) Allegro
22.30 Müzik (Opera
Pl.) I
23,00 Son ajans haberleri ve yaı nnki program.
23,15-24 Müzik (CazBand - Pl.)
ZAYİ
Beşiktaş nüfus memurluğundan aldığım nüfusumu kaybeTtim. Yenisini alacağımdan hükmü yokfur.
Lâleli Mimarsinan Mesih paşa Numara 81, İbrahim Güvenç
Güzelliğiniz İçin
İstanbul Asliye Altıcı Hukuk Mahkemesinden:
Davacı: Makbule.
Dava olunan: Mehmet Eyüp. Zi-liftar ağa Filköprü karşısı Marika-nın evinde No. 55
Davacı Makbule tarafından davalı Mehmet aleyhine açılan boşanma davasına ait arzuhal sureti davalıya tebliğ edilmek üzere yazılı adresine gönderilmiş ise de mumaileyhin mezkûr ikametgâhım terkle semti meçhule gittiğinin beyanı ’le iade kılınması üzerine H. U. M. K. 141, 142, 143 ve 183 üncü maddelerine tevfikan iade kılman bu bu arzuhalle tahkikaf gününü gösterir davetiye varakasının mahkeme divanhanesine asılihâsîna ve 939 '575 No. da kayıtlı işbu davaj'a davalının on beş gün içinde cevap vermesine karar verilmiş ve bermu-cibi karar arzuhalle davetiye varakası divanhaneye asılmış olmakla mumaileyhimin yukarıda yazılı müd det zarfında davaya cevap vererek tahkikat için tayin kılınan 22/8/939
m Balsam İn Kanzuk
Bütün dünyaca takdir edilmiş sıhhî güzellik kremleridir. Gece için yağlı, gündüz için yağsız halis acıbadem çeşidleri hususî vazo ve tüplerde aatılır. J
İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ
İSTANBUL - BEYOĞLU
perşembe günü saat 15 u mahkememizde hazır bulunmam veya kanunî bir vekil göndermeni lüzumu tebliğ yerine geçmek üzere İlân olunur.
12 MÂVTET1M5
Poker Traş
8 Gün Zarfında Nasıl
Avrupada en çok kullanılan
POKER
Traş bıçak arı memleketimizde dahi en çok sevilen
Bıçağıdır.
İstanbul Sıhhî Müesseseler Arttırma ve Eksiltme Komisyonundan:
Doğum ve Çocuk Bakımevleri için 2000 kilo birinci nevi tıbbî pamuk açık eksiltmeye konulmuştur.
1 — Eksiltme 13/5/939 cumartesi günü saat 11,30 da Ca'ğâToğlunda Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Müdürlüğü binasında kurulu kamisyonda^ya-pılacaktır.
2 — Muhammen fiyat: Kilosu 110 kuruştur*
3 — Muvakkat garanti: 159 liradır.
4 — istekliler şartnameyi her gün komisyondan alabilirler.
5 — istekliler 1939 yılı Ticaret Odası vesikasile 2490 sayılı kanunda yazılı vesikalar ve bu işe yeter muvakkat garanti makbuz veya banka mektubu ile birlikte belli gün ve saatte komisyona gelmeleri. (2931)
- İYİ BİR HAZIM, -
Rahat Bir Uyku Temin Eder.
Her yemekten sonra alınacak 2-3 tane
PERTEV KARBONAT KOMPRİMESİ
Her türlü hazımsızlığı ve mide ekşiliğini giderir. Pertev Karbonat Komprimesini her eczaneden arayınız.
İstanbul Belediyesi ilânları
Sirkecide Hocapaşa camii sokağındaki 49, 50 metre murabbaı sahalı çeşme ve su hâzinesi arsası (Çeşme ve hâzinenin gösterilecek yere nakil ve yeniden inşası alıcıya ait olmak üzere) beher metresi 15 lira tahmin bedelile açık arttırmaya konulmuştur. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir, istekliler 55 lira 69 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 15/5/939 pazartesi günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (B) (2926)
*
1 — İstanbul Ziraat Bankasından aylık alan Belediye ve Hususî idareden müteşekkil mahallî idare emekli ve öksüzlerinin 939 yılı birinci altı aylık yoklamaları 12 Mayıs 939 dan itibaren başlamıştır.
2 — Maaş sahiplerinin yoklama ilmühaberlerini oturmakta oldukları nahiye müdürlüklerine tasdik ettirdi kten sonra resmî senet, aylık cüzdanı ve nüfus tezkerelerile birlikte mayıs 939 sonuna kadar ait oldukları belediye şubelerine müracaatla yoklam alarmı yaptırmaları ilân olunur.
(3220)
DEVLET DEMİR YOLLARI İLÂNLARI
Derince Tahmil ve Tahliye Ameliyesinin Tasnif ve Fiatı
Beher Kok Beheı Muhtelif Beher
. maden Kömürü tonu kömürü tonu malzeme tonu
^Cneıycnm nevi ; krom ve emsali Briket eşya ve
dökme cevher emtia
Ton Ku. Ton Ku. Ton. Ku.
L — Ambar dahilinde supalana hazırlamak ve Maden kömürü ve
zapur dahilinde vinçle supalan yapmak veya emsali dökme cevher 10
hab veyahut istif yapmak bu ameliyede rıhtım Krom 15
veya silo iskelesine veya vapur güvertesine vermek ve bırakmak da dahildir ve mütekabüen 46407 23 23
2 — Supalandan açık vagona tahmil ve müte-kabilende vagondan supalan ve idare vinci ile vagondan denize vermek veya mütekabilen denizden almak. 26189 4,5 4992 9 — 9
3 — Vinç iştiraki olmaksızın rıhtım veya silo iskelesine veya güverteden alarak vagona tahmil etmek veya mütekabilen 44993 17 5526 22 11776 14
4 — Supalandan alınıp açık araziye nakil ve istif etmek ve mütekabilen 12325 23 — 23 975 18
5 — Silo iskelesine yanaşmış vapur güvertesinden veya silo iskelesinden nakil ve yerleştirmek — 5 i— 9 — 16
6 — Vinç iştiraki olmaksızın vagondan tahliye ve açık araziye mağazalara nakil ve istif ve mü-nekabüen. 25140 8 i' 2103 24 8904 23
7 — Vagondan idare vincile açık araziye tahliye istif ve mütekabilen — 7 — 5 475 14
8 — Vinçsiz merakibi bahriyeden küfelerle veya arkalık ile ve el ile çıkarılarak vagona tahmil açık araziye mağazalara nakil ve istif etmek ve mütekabilen. 269 20 195 24 277 18
9 — Vagondan olukla tahliye 20411 5 — T •— 9
10 — Saatle müteahhitten alınacak amele 268 18 —
11 — Yevmiye ile alınacak amele 18 120 —
(25595) lira 9 kuruş muhammen bedelli bulunan 17/4/939 da münakaşası icra edileceği evvelce İlân edilen ve bilâhare görülen lüzuma mebni fesholunan Derince limanı tahmil ve tahliye işi bu kere kapak zarf usulile tekrar eksiltmeye konmuştur. Eksiltme 15/5/939 tarihine müsadif Pazartesi günü saat 11 de Haydarpaşa gar binası dahilinde 1 inci işletme komisyonu tarafından yapılacaktır. Taliple lu (1312) lira (63) kuruş muvakkat teminat ile ayni gün saat 10 a kadar komisyon kalemine teklif mektuplarını vermeleri lâzımdır. Bu işe ait şartname Haydarpaşa Liman başmüfettişliğinden parasız olarak alınabilip (2807)
Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı İstanbul Satınalma Komisyonundan:
1 — Mevcut nümunelerine göre deniz eratı için 1250 metre beyaz şapkalık bez 1200 adet' 1000 yarda lık zincirli beyaz makara ipliği ve 60,000 adet beyaz kemik düğmenin pazarlığı 15/5/939 pazartesi günü saat 11 de yapılacaktır.
2 — Bunların tahminî bedeli 1269 lira 50 kuruş ve ilk teminatı da 90 liradır.
3 — İsteklilerin gün ve saatinde teminat makbuzlarile birlikte Galata
eski ithalât gümrüğü binasındaki komisyona gelmeleri. (3294)
KUVVET‘ŞURUBU
Zâfıumumî, Kansızlık, Romatizma, Sıraca ,Kemik, Sinir hastalıklarına, cılız yavrular, yürüyamlyen, diş çıkaramıyan çocuklar, dermansız ihtiyarlar, solgun kızlar, vereme İstidadı olanlar HAŞAN KUVVET ŞURUBU'ndan Içmelldlr. Kanı arttırır, Içtlha verir, şlfai tesirleri çoktur. Fenni surette İmal edilmiş, İçilmesi kolay ve lezzetli bir şuruptur. KUçllk büyük her yaşta İstimal edl'eblllr.
Z1
ACELE SATILIK

APARTMAN
Beş katlı. İstanbulun en iyi mevkiinde, betonarme, uygun fiat. Müracaat Tel: 22524
Halk tiyatrosu
KENAN GÜLER ve arkadaşları
Bu akşam Üsküdar inşirah bahçesinde
DEDE
TÜRKİYE İŞBANKASI


Bu kadar Değişebildim?
Bayan Anjel; 8 gün zarfında gayet cazib bir tarzda güzelleşti. Buna nasıl muvaffak olduğunu ve her kadının da onun gibi yapabileceğini izah eden aşağıdaki mektubunu okuyunuz.
8-10 gün kadar evvel çektirdiğim iki fotoğrafıma baktıkça âdeta gözlerime inanamıyorum. Alnımda ve gözlerle ağzımın etrafında buruşukluklarım vardı. Tenim esmer ve sertti. Bugün ise, cildim kadife gibi yumuşak, beyaz ve bütün dostlarımın gıpta nazarile baktıkları buruşuksuz ve nermindir. Hepsine, gece için cildin unsuru olan pembe renkteki ve gündüz için beyaz renkteki Tokalon kremini kullanmalarını tavsiye ettim. Onlardan birçoklan bana gülüyorlardı. Fakat onlar da tecrübe ederek memnuniyetbahş semeresini gördükçe hak verdiler ve cidden hayrette kaldılar.
Pembe renkteki Tokalon kreminin terkibinde Viyana Üniversitesinin meşhur bir profesörü tarafından keşif ve «Biocel» tâbir edilen cazip ve kıymetli gençlik cevheri vardır. Akşamları yatmazdan evvel pembe
renkteki Tokalon kremini kullanınız.
Siz uyurken besleyici ve güzelleştirici tesirini yapan, cilt buruşuksuz ve nermin bir hal kesbeder. Gündüzleri de beyaz renkteki Tokalon kremini kullanınız. Cildinizi beyazlaştırıp tazeleştirir. Siyah ben-leri giderir ve açık mesameleri sıklaştırır.
Paranın ladesi teminatı:
Bu basit usulü bilen her kadın «günde 3 dakika) bir genç kızdaki gibi yumuşak ve sevimli bir cild temin edebilir. Binlerce tercübenin memnuniyetbahş semereleri size bir teminat olabilir. Hemen bugün her iki kremden birer vazo veya birer tüp satın alınız. Onları on gün zarfında tarif edildiği şekilde kullanınız. Semeresinden memnun kalmadığınız takdirde vazo veya tüpleri yarım da olsa bile, iade ediniz ve paranızı geri alınız.
Zührevî ve cilt hastalıkları tl
Df, Hayri Ömer I Öğleden sonra Beyoğlu Ağacamti karşısında No. 33 Telefon_41358^^
Sahibi: A. Comaleddln Saraçoğlu
Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN
Basıldığı yer: Matbaa! Ebüzziya