KURUŞ
yemi 'l
MAY
19
N«r*o«maniye No M Yeaûabah
U L
— 207
yıl — No. 362
:nî sabah
GÜNLÜK 8İYA3İ HALK 9AZETE3İ
Sovyet Dostluğu Ve .emniyetin Muhafazası
Ankarada yapılan temasa dair ■
smî Tebliğ Neşredildi
“ Bütün Meseleler Hakkında Tam Bir Görüş Bera bertiği Mevcut Olduğunu Bir Kere Daha Gören iki Dost Hükümet; Aradaki Sağlam Rabıtaları daha Ziyade Takviyeye azmetmiş Bulunmaktadırlar
İki dost memleket devamlı bir temas halinde
ABONE 5ARTLARI
Tûrkly Ecnebi
Dün Ankaradan gelerek Sofyaya hareket eden Sovyet hariciye Komiseri Muavini M. Potemkin Haydarpaşa istasyonunda
bulunacaklar
Sovyet Hariciye Komiser muavini Potemkin, dün sabah Ankaradan 8.30 da şehrimize gelmiş ve istas -yonda Vali Lûtfi Kırdar ve Emniyet Müdürü ile Sovyet konsolosluğu erkânı tarafından karşılanmıştır. Potemkin yoldaş gece aaat 22 de Avrupa ekspresile İstanbuldan Sofyaya hareket etmiştir.
Muhterem misafirimiz hareketinde de merasimle teşyi olunmuş, bir müfreze asker selâm resmini ifa etmiştir.
(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Majeste Altıncı Corç
Ingiliz Hükümdarları
Dün Kanadaya hareket ettiler
Londra, 6 (A.A.) — Hükümdarlar, yanlarında küçük prensesler de bulunduğu halde saat 12.18 de otomobille Buckingham sarayından ayrılmışlar ve saat 12.45 te trenle Ports-mouth’a hareket etmişlerdir. Hükümdarlar saat 14.25 te «Empress of Australia» vapurile Kanada’ya müteveccihen yola çıkmışlardır.
Londra’da olduğu gibi Ports-mouth’da da hükümdarlar halk tarafından hararetle alkışlanmışlardır.
Kansız Zaferler
Almanya, Çekoslovakya taarruzundan sonra, sulha bağlılık haklarından kendisini maatteessüf mahrum bırakmıştır. Bu-glln Almanya İçin artık silâh patlatmadan ve kan dökmeden bir avdç yabancı toprağı İlhak etmek İmkânı ortadan kalkmıştır.
__ Hliw» C*kid YALÇIN —
Kırkpmar Güreşlerinin İkinci Parlak Günü
Bu «ene de başı kurtaracak gibi görünen Tekir Dağlı SUleymanı Yendi. ( Büyük orta ve küçük orta güreşlerinde alınan neticeler
ve harici hakkında
—--------------------
Vekiller Heyeti DUn dahili meseleler
müzakerelerde bulundu
Ankar.a, 6 (A.A.) — Vekiller heyeti bugün Başvekil Refik Saydamın başkanlığında toplanmış ve ruznamesine d-ahil bulunan dahili ve haricî meseleler hakkında müzakerelerde bulunmuştur.
Bek’in Nutku Berlinde Asabiyetle Karşılandı Ekseriyeti Alman Olan Danziğin Almanyaya iadesinde İsrar ediliyor
Alman Hariciye nazırı Von Ribbentrop (Sağda) Yugoslav hariciye nazırı Markoviç ile gfirüyürken
(Yazısı 3 ünefl »ayfamızda)
Divrikte Bir Tren Kazası Oldu
Yük Vagonlar ile Marşandiz Çarpıştı
Führer, nutuklarından birinde, şimdiye kadar ihraz ettiği muzaffe-riyetlerin «kansız» olduğunu söyli-yerek iftihar ediyordu. Bu sözle -rinden dolayı kendisini gerçekten tebrik etmek iktiza eder. Çünkü bu sözler Alman milletinin mukadderatını idare eden şefin kan dökülmesini nefret ile karşıladığını gösterir. Bugün, bir harp ihtimalini ' düşünerek hattâ Almanyada bile dehşet ve ıztırap içinde kalan anaların endişesi Ftihrerin kalbinde bir aksisada buluyorsa bu beşeriyet i-çin büyük bir teminat sayılabilir.
Herhalde, bir devlet adamı için iftihar edilebilecek muvaffakiyetlerin kan dökülmeden kazanılacak zaferler olduğunu idrak ve böyle ilân etmek bunu yapan şef için iyi bir şahadet teşkil ettiğinde zerre kadar şüphe edilemez.
Ancak, Hitlerin hissiyatı ve dü -şünüşü hakkında böyle bir kanaatin gerçekten sağlam temellere istinad edebilmesi için ona delâlet eden vakıaların biraz daha sağlam olması lâzımgeleceğini ilâve etmekten kendimizi menedemiyeceğiz.
Hitler gerek Sarre havzasını is-tirdad ederken ve gerek Avustur-yayı ilhak ederken kan dökülmedi. Bunda bir şeref varsa - ki var ol -dugunu teslim ediyoruz - bu şerefin yalnız Alman şefine münhasır kala-mıyacağını da unutmamalıdır. Al -manya karşısında bir mukavemete maruz kalmadıktan, istediğini bir askerî nümayiş neticesinde elde e -debildlkten sonra kan dökülmez kl bu muvaffakiyetin kansız temin e-
HÜMyin Cahld YALÇIN (Sonu 3 üncü sayfada)
Kırkpınarda Toplanan güreşçilerden bir gurup
Beşiktaş A nkara Gücünü 4-1 Mağlûp Etti
Mektepliler Arası Müsabakaların-da Haydarpaşa Boğaziçini Yendi
Beşiktaş Ankara Göçü Maçından Bir sahne
(Yazıları s İnci sayfamızda)
Tayyare Sahtekârlığı Muhakemesi bitti
Maznun Ruhinin Suça iştiraki Sabit Görülmedi
Ancak vazifesini ihmalden 3 ay hapse mahkûm oldu
Ankara, 6 (Telefonla) — Tayyare kaçakçılığı suçlusu Ekrem Koniğe yardım etmekten suçlu Ruhî Bozcalının muhakemesine Ağır Cezada devam olundu.
Evvelâ suçlunun vekili Avukat B. Hâmit Şevket müdafaasını yaptı ve ezcümle, müekkilinin fiil ve hareketinin, Ekrem Koniğin işlemiş olduğu «sahtekârlık» suçuna hiç bir cihetle iştiraki tazammun etmediğini ve bu hususta idda makamı tarafından ileri sürülen mütaleanın kanunî delil sayılamıyau'. /, .cağını beyan etti ve olsa olsa «Memuriyet vazifesini suiistimal» suçile umumî ve hususî zarar kanununun 240 ncı maddesine göre cezalandırılabileceğini, eski mahkûmiyeti olmadığı cihetle de bu cezanın da affı lâzımgelece-ğini ilâve etti.
(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Kont Ciyano ve Von Ribbentrop dûn buluştular
Alman - İtalyan - Japon askerî ittifakıda tetkik edilecek
Milâno, 6 (A.A.) — Ciano - Rib-bentorp mülâkjatı hakkında aşağıdaki tebliğ neşredilmiştir:
İlk ciano - Ribbentrop görüşme saati 16.45 de başlıyarak 19.10 da bitmiştir. İki nazır derhal hükümet dairesinden ayrılarak otele gitmişlerdir. Hükümet dairesi önünde görüşmenin bitmesini bekliyen halk, iki nazırı haarretle alkışlamıştır.
2 Kişi Yaralandı. Lokomatif Parça lanıp Vagonlar Hasara Uğradı
Divrik istasyonundaki kazadan sonra vagonların vaziyeti
Divrik, (Hususî Muhabirimizden) — Ayın 2 nci gecesi burada bir facia ile nihayetlenmesine ramak kalan bir tren kazası olmuştur. O gece saat 20/20 de Divrik istasyonunda maden cevheri yüklü olan dğrt vagon, manevra yaparken Erzincan ciheti yolunun biraz aşağı olması i-tibarile -kaçırılmış ve rampa olan
tarafta icabeden tedbirler alınmışss da Erzincan cihetinden gelen marşandiz katarına çarpmıştır. Müsa-demee idki kişi hafif yaralanmıştır 4 vagon da raydan çıkarak ayrıca devrilmiş ve lokomotif muhtelif yerlerinden parçalanmıştır. Bu münasebetle Erzincan - Malatya arası postası bir müddet gecikmiştir.
Rıza Arslan
HER SABAH
Alman Hariciye Nezareti gazetesinin yazısından bahsederken, makalenin, hak ve kudretlerimizi teyit e-den kısımlarından başka noktalarına pek ehemmiyet vermemiştik. îki kıt’a ortasındaki siyasî ehemmiyetimiz ve Boğazlar itibarile, bizi kazanmak için âdeta rekabete girişmiş biribirine zıt bloklarla muhat bulunduğumuz ortadadır. Hattâ, daha açık olmak İçin; bu uğurda bize ta-vizat vermiye dahi razı olanlar bulunduğu söylenebilir.
Alman gazetesinin, izzeti nefsimizi tırnaklamak veya bir âkibete işaret etmek nevinden ukalâlığı ise
bütün dünya matbuatının zaman zaman kendi propagandaları için düştükleri gaflet tezahürlerindendir ki, üzerinde fazla durmak bir vehme bile delâlet edebilir.
Bizce asıl mühim olan nokta, bu rekabet çerçevesi içinde tebellür e-den kıymet ve mevklinıizdedir. Türkün kendini ve Boğazları müdafaaya kadir olduğu -şimdi daha çok kuvvet kazanan- bir hakikattir. Kendimize, menfaat ve haklarımıza hâkimiz... Alt tarafında, isteyen dilediğini söylesin; zerrece ehemmiyeti olamaz.
A. CEMALEDDtN SARAÇOĞLU
T ENİ 8 A B A H
■’MAVİS 1939
L HATIRA. v'ITIRAFL ARI
(Tefrik. No 83 Yazan ı M. SIFIR
Vatan Hay ini Süley-manla Ahbaplık
Şimdi Bu Nankörün Cehenneme Gönderilmesi Zamanı Gelmişti
— Kara Mehmet, ne dersin?.. demişti. Benim aklıma bir şey geldi. Bu iti boğup Gülhane hastahu-nesinin altmdaki bostanın kuyusuna atıvereyim. Kim görecek ki?.
— Olmaz Nuri. Pis ederiz kuyunun suyunu.
— Denize atmağa da bir diyeceğin yok a.
— Ben de öyle düşünüyorum zaten.
— Mademki öyle, sen ne zahmet ediyorsun, gidip ben yapıvereyim.
— Güpegündüz mü yapacaksın bu işi Nuri?.
— Olmaz mı ki?.
— Olmasına olur. Yalnız bu işi yapabileceğin yere nasıl götüreceksin onu?..
— Pek kolayj Kara Mehmet. Evvelki gün, yarım lirasına zar atmak için, Ahırkapı fenerinin İlerisindeki kale duvarlarının üzerine götürdü beni.
— Yine yutuldun, bir sürü para kaybettin değil mi?..
— Hayır ağa, pata geldik o gün.
— Bu akşam üzeri kandırıp getirebilir misin oraya?..
— Kandırmağa lüzum yok ki. Bu sabah yine teklif etti bana. U-marım ki gelir.
Kadirgaya yaklaşmış, birbirimizden ayrılmıştık.
Vakit ikindiyi geçmişti. Hemşinli Nuri ile Süleyman kolkola kahveden çıkmışlar, Ahırkapı bostanları-nın yolunu tutmuşlardı. Biraz sonra, Yedekçilerkapısı ile Ahırkapı feneri arasındaki kale duvarları ü-zerinde oturmuşlar, karşılıklı zar atmağa başlamışlardı. Ben de bir kuytuluğa sokulmuş, ortalığın kararmasını beklemeğe koyulmuştum. Aradan ne kadar zaman geçtiğini şimdi pek tahmin edemiyorum. O-turduğum yerde, köpüre köpüre a-kan denize bakarak dalmış, kendimi bir hülyaya salmıştım. Ansızın omuzuma dokunan bir elin temasi-le birden sıçramış ve sarsılmıştım.
Hemşinli Nuri, sıçrayışımdan ürkmüş gibi şaşkın şaşkın yüzüme bakakalmıştı. Bir kaçdefa yutkunduktan sonra gülmüş ve:
— Nerdesin ağam, yarım saattir, seni arıyorum, demişti. Bulamayınca gittiğine hükmederek yollanıyordum.
Nurinin sözü tuhafıma gitmiş ve telâşla sormuştum:
— Yoksa Süleymanı kaçırdın mı Nuri?..
(Devamı var) Hapishanenin Tahliyesi
Dün 100 mahkûm Üs-küdara 10 mahkûm da imralı adasına gönderildi îsta!\nul Hapishane binasının boşaltılmasına dün de devam olunmuştur.
Dün mahkûmlardan yüz tanesi Üsküdara, on tanesi de imralı adasına gönderilmişlerdir.
Hastanede bulunan dört yüz elli mahkûmun yüz tanesi daha Üsküdar hapishanesine sevk olunacaklardır.
öğrendiğimize göre hastanede bulunan mahkûmlarla borçtan mahkûm olanlar, şimdilik; yine hapis-hane binasında kalacaklardır.
Bunlar; bilâhare, yani hapishane yıkılmıya başladığı vakit; başka yerlere gönderileceklerdir.
Fakat, ben bunu kat’î olarak anlamak ve eğer doğru ise bu habisi çok ağır bir surette cezalandırmak isterim. Haydi bakayım, göreyim seni.
Sözlerde beni vazifeye şevket-inişti.
O gün akşam üzeri Süleymanı bulmuş, peşine takılarak gözlemeğe, izlemeğe koyulmuştum. O zamanlar, Arasta mahallesinde bekâr çamaşırı yıkamakla geçinen Hatice adında bir kadının oğlu olduğunu öğrendiğim Süleyman, mahallesinde kumarcılık, sarhoşluk, türlü türlü ahlâksızlıklarile tanınmış kötü şöh-retü bir serseri idi. Anasından kopardığı üç, beş kuruşla geçindiği söylenilen bu külhanbeyinin son gün lerde kalıbını, kıyafetini düzeltmesi, eskisine nazaran çok para sar-fetmesi komşularının da gözünden kaçmamıştı. Fakat, bu değişikliği hepsi de kumarda kazanmış olmasına hamletmişler ve tabiî vazifeleri olmadığı için işin üzerine daha fazla düşmemişlerdi.
Bu serserinin geceleri çıktığı, Ku dirga meydanındaki Tosunlar kahve ine Hemşinli Nuri ile ben de ve fakat birbirimizi tanımaz gibi görünerek devama başlamıştık. Kurnaz Hemşinli, ikinci günü bir yolunu bulmuş, ve bu serseri ile içli, dışlı bir ahbap olmuştu ve yüz kuruşluk kaimesine oynadıkları kâğıt oyunlarında bir kaç defa yenil i vermekle ahbaplığını iyice koyultmuştu. Nurinin yakından ve benim de uzaktan göz altına aldığımız bu sokak sürtüğü külhanbeyinin bir haftada bütün esrarını anlamıştık. Bu soysuz, gündüzleri Ahırkapı kayıkhanesindeki kahveye gidiyor, yapılan hazırlıkları görüp, yahut ta birinden işitip öğreniyordu. O zamanlar Kadirga çarşısında bakkallık yapan Karamanlı Yorgi-nin dükkânına soluk soluğa koşuyor, öğrendiğini oradaki telefonla düşmanlara bildiriyordu.
Peşine düştüğümün sekizinci günü akşamı idi. Yine telefona koşmuş, ispiyonculuğunu yapmıştı.
Bakkal dükkânından sevinçle çıkmış ve Sultanahmet, eski zaptiye yolile İran sefarethanesi önünden geçmiş, Cümhuriyet gazetesinin şimdiki binasında bulunan düşman karargâhına girmişti. Artık işin an-laşılmıyacak yeri kalmamıştı. Bu rezil, düşmana casusluk ediyordu. Bir kenara çekilmiş ve gözlerimi binanın kapısına dikmiştim. Orialık iyice kararmıştı. Ben hâlâ bekliyor bekledikçe sinirleniyor ve kendi ken dıme söyleniyordum. Yatsı ezanı ° Un“rken SüleJ™“ kapma görün ““’ B‘,r“ sonra' «binden ç,kar-
dığı kuçuk bir para demetini sayarak önümden geçmiş, beni de büsbütün sinirlendirmişti. O anda ilk akbma gelen şu olmuştu. Hemen ü-«enne atılmak, sokağın ortasında kinim . Fakf,t' h'ra,rai kmımı sızhyan yüreğime gömüp o-radan ayrılmıştım.
d. E.rte"l..gUnU' bu vatansız hakkın aahid ng."na’naIÛmatl ve klsm«) eahıdı bulunduğum son hareketi dâ İzahat kar5|sm-
o3a^yddetındenkl"k™!
-~ Kara Mehmet, demişti. Bu sefil İle meşgul olan diğer arkadaşların getirdiği haberler de tıpkı se ninki gibi. Vatana, mibete ihaned anlaşdd! bu rezilin. Benim haberim olmasm. Bu yezit yavrusuna yapı-laeak cezayı san. bırakıyorum
Kumandanın odasından çıkarken yapaoagım işin kararım vermiştim. Kapı önünde beni bekliyen Nuriye de İŞİ anlatmıştım. Kumkapi yokuşundan hem iniyor, hem de düşünü, florduk. Bir aralık, Nuri elnirli ba-teketlerle bıyıklarım yolarak ı
Belediyenin YeniÇ İktisat Müdürü
Dün geldi vazifesine başladı
İstanbul Belediyesinin yeni tkti-sat Müdürü Saffet, dün Ankaradan gelmiş ve derhal vazifesine başlamıştır. Bay Saffet, valiyi ziyaret etmiş ve vali bilhassa şehrin İktisadî meselelerinin ehemmiyetini kendisine tebarüz ettirmiştir. Yeni müdür dünden itibaren dairesinde tetkikata başlamıştır. Kendisine vazifesinde muvaffakiyet dileriz.
Valinin Mühim Tamimi
Halka düriist muamele edilmesi kat'I bir emirle bildirildi
Vali ve Belediye Reisi Doktor Lûtfi Kırdar, bütün Belediye şubelerine bir tamim göndererek şubelere veya müdüriyetlere işleri icabı müracaat eden eshabı müracaatin bilhassa dürüşt muamele gördüklerini kaydederek bu çok şayanı teessüf halin a-yni zamanda kanunî mesuliyeti de mucip olduğunu kaydetmektedir. Vali ve Belediye reisi tamimini, halka karşı memurların iyi muamele yapmak şeklinde kat’î bir emirle bitirmektedir.
BELEDİYEDE :
Sinemalar önündeki tehacümün önüne geçiliyor
Belediye, sinemaların önünde, bilhassa cumartesi ve pazar günleri halkın çok fazla miktarda tehacüm ettiğini nazarı itibara alarak bir yangın veya felâketin zuhurunda mühim hâdiselerin zuhuruna sebep olabilecek bu halin süratle önüne geçilmesini alâkadarlara bir tamimle tebliğ etmiştir.
Kurbağa'ı dere köprl'sü
Kurbağalıdere halkı bir mazbata yaparak Belediyeye müracaat etmişlerdir. Bu mazbatada kurbağa-lıdere köprüsünün çok bozuk olduğunu ileri sürerek tamirini istemektedirler.
MAHKEMELERDE :
Galata poatahanesl veznedarı kaÇHnln yeni bir marifeti
Galata Postanesi vezneadn B. Ab-dulahın katili Abdullah ile Maksut isminde bir arkadaşı; hapishanede kapatıldıkları hücrenin dar olduğu iddiasile bir camı kırdıklarından dolayı muhakemeye verilmişlerdir.
Sultanahmet Birinci Sulh Ceza mahkemesi; dün bu davaya bakınmış ve iki çifte kabahatliyi üçer ay müddetle hapse mahkûm etmiştir.
Fakat her ikisinin diğer mahkûmiyetleri nazarı itibara alınarak bu cezaları eski mahkûmiyetlerine 20 şer gün hapis ilâvesile neticelenmiştir.
POLİSTE :
Kâğıtla mahalleyi tutuşma tah'ike-sine maruz bırakan çocuklar
Şehremininde oturan Osman kızı Bayan Ayşe, dün Fatih polis merkezine müracaat ederek; evlerinin önünde; komşu çocuklarının kâğıtları toplayıp yaktıklarını bildirmiş ve muhtemel bir yangına sebep olması çok melhuz olan bu halin önlenmesini istemiştir. Bu şikâyet ü-zerine; polis memurları; çocukların hepsini suç üstü yakalamışlardır. Bunların babalarına tebligat yapılacaktır.
Bir ustabaşının İki eli birden yaralandı
Eminönünde Lâstik fabrikasında çalışan ustabaşı Rıza Diç dün fabrikada traş makinesini ayar ederken âni olarak makine harekete geçmiş ve zavallı işçinin iki eli birden yaralanmıştır.
Mumaileyh, derhal Beyoğlu hastanesine kaldırılmıştır.
Okuyucularımız
Diyor kİ ı
Lâğamlar sokağa mı akıyor?
Selimiye’de oturan Lûtfi adında bir kariimiz yazıyor:
Selimiye Kavak iskelesi caddesindeki evlerin lâğamları tamamen sokağa akmaktadır. Eskiden ufak bazı tamirler gören bu cadde son zamanlarda tamamen ihmal e-dilmiştir. Bu yüzden evlerden a-kan sular cadde ortasında yer .yer birikintiler, lâğam çukurları husule getirmiştir. Yaz mevsiminde bu birikintilerin meydana getireceği sivrisinek ve envai hastalıklardan civar halkının sıhhati tehlikeye düşecektir. Gazeteniz vasıtasile vaziyetten Belediyemizin nazarı dikkatini celbetmenizi rica ederim.
YENİ SABAH — Biz, çalışkan Belediyemizin bu vaziyeti derhal ortadan kaldıracağını ümit ederiz.
Üç Senelik Fevkalâde Yol Programı
Belediyece hazırlanan yeni programa göre yollar yapılacak
İstanbul Vilâyeti tarafından üç senelik yol programına nazaran yapılması mukarrer yolların programı tesbit olunmuştur. Hazırlanan programa nazaran yeniden yapılacak yolların miktarı pek azdır. Programda bilhassa senelerdenberi tamir ve inşa yüzü görmemiş yolların tamiri, inşası, bilhassa bir kısmı yapılmış ve mühim bir kısmı da henüz yapılmamış yolların ikmali ve yolların biribirine bağlanması işi ikmal olunacaktır.
Prgram şudur:
Topkapı - Silivri - Tekirdağ, Edir-nekapı - Yedikule, Bakırköy - Top-kapı - Silivri iltisak yolu, Yeniköy -Büyükdere, Üsküdar - Şile, Üsküdar - Beykoz, Topkapı - Maltepe -Halkalı - Yeşilköy iltisak yolu, Mezbaha - Silihtarağa - Küçükköy - Rami iltisak yolu, Edimekapı - Rami -Arnavutköy - Dayakadm, Erenköy-İç Erenköy - Bostancı, Kadıköy -Acıbadem - îbrahimağa - Prevan-toryom Kurbağalıdere, Göztepe -Erenköy iltisakı, Caddebostanı - iskele, Yeşilköy - Topkapı - Silivri il-tisakı, Erenköy - İstansyon - Şaşkın-bakkal, Kartal - Yakacık - Şamandıra, Üsküadr - Şile iltisakı, Maltepe - Topkapı - Küçük Çekmece, Kazlıçeşme - Bakırköy. Büyük Çekmece - Hadımköy - Terkos - Karaburun, îbrahimağa - Prevantoryom-Kısıklı, Bebek - îstinye yoluna devam, Topçu Atış okulu - Davutpa-şa, Çatalca - Sinekli - Çerkesköy yolları.
Ayrıca vilâyet yollan ve köprülerinin tamiri için (40) bin liralık tahsisat da ayrılmıştır.
Menzul bir ihtiyar
Kanaı ve oğlu II» diri diri yakıyor
Şehremininde Melekhatun mahallesinde oturan Sefer isminde menzul bir adamcağız, dün önündeki büyük ve fazla ateş dolu mangala kazaen düşüp vücudü yanmıya başlamıştır. Zavallının sesi de çıkmadığından karısı Peruze ile oğlu Cemal kendisini kurtarmak üzere, biraz sonra kokuyu işiterek koşuşmuşlar, fakat bu sırada her ikisi de ellerinden yanmışlardır.
Polis, yaralıları tedavi için Gure-ba hastanesine göndermiştir.
Afyon Heyeti Döndü
Toprak Mahsulleri Ofisinde dünkü toplantı
Toprak Mahsulleri Ofisi Umum Müdürü Şakir Rifat dün şehrimize gelmiştir. Ofisin tayin ettiği eski afyon fiatlarının değiştirilmesi için Ankara’da vekâletle temaslarda bulunmak üzere hükümet merkezimi-I ze giden afyonculardan mürekkep heyet te ayni trenle şehrimize dönmüşlerdir.
Dün öğleden evvel Toprak Mahsulleri Ofisinde bir toplantı yapılmış ve afyon bedellerinin daha kısa bir müddet zarfında ödenebilmesi için icabeden tedbirlerin alınması yolunda müzakereler cereyan etmiştir.
DENİZLERDE 1
Bir Rumen mektep gemisi limanımızdan geçti
Mirsea isminde bir Rumen mektep gemisi, dün Akdenizden limanımıza gelmiştir. Gemi limanımızda kısa bir müddet tevakkuf ettikten sonra Karadenize açılmak üzere Boğazdan geçmiştir.
Rumen mektep gemisi bir mavnayı parçaladı
Dün, limanda bir kaza olmuş ve bir mavna parçalanmıştır.
Namazgâh isminde bur motor arkasına taktığı üç mavna ile Saray-bumundan geçmekte iken kaptanın yanlış bir manevrası yüzünden o sırada oradan geçmekte olan Mirsea ismindeki Rumen mektep gemisinin üstüne düşmüş ve gemi de en arkada bulunan 292 numaralı mavnanın sancak baş omuzluğuna bindirerek seren direğini ve ön kısmını tamamen parçalamıştı^. Mavna tamir e-dilmek üzere derhal yedekte sahile getirilmiştir.
Lodos yüzünden Araba vapurları çalışamadı Evvelki gün limanda başlıyan lodos fırtınası dün de devam etmiştir. Bu sebeple limandaki nakliye işleri hayli aksamıştır. Kabataş, Üsküdar ve Sirkeci - Üsküdar arasında işli-yen araba vapurları bazı seferlerini yapamamışlardır.
Sandık İçinden çıkan yangın
Şişlide Tavukçu Fethi sokağında Sayır apartımanında oturan Sait kızı Bayan Şaibenin odasında bulunan bir sandık; dün ansızın tutuşmuş ve alevler etrafı sarmıya başlamıştır.
Yapılan çalışma sayesinde yangın hemen söndürülmüştür. Tahkikat neticesinde de; mezkûr sandığın içine bir yanar sigara düştüğü ve bu yüzden tutuşan içindeki eşyaların alev aldığı anlaşılmıştır.
Görünmez kaza buna derler
Kargman isminde bir şoförün idare ettiği kamyon dün Eyüpten geçerken, tekerleklerden biri yerinden çıkarak fırlamış ve kaldırımdan yürümekte olan Ahmet kızı İsmet isminde bir bayana çarparak yaralamıştır.
Becağını makineye kaptıran amole
Fenerde çini fabrikasında çalışan îlyas isminde bir amele, dün kazaen bacağını makineve kaptırmış ve Cerrahpaşa hastanesine kaldırılmıştım |
POLİTİKA
Tuna havzası ve Avrupa siyaseti
Avrupanın merkez ve cenubu şarkî kısımlarının İktisadî olduğu kadar da siyası hayatında büyük bir rol oynıyan Tuna, bugünkü beynelmilel âlemde mühim bir ileri siyasetin mevzuu olmakta, Berlin - Roma mihveri devletlerini bu devletler arası yoluna büyük bir ehemmiyet atfına sevketmektedir.
Tuna, Ren nehri ile birlikte üzerinde en fazla beynelmilel anlaşmalar aktedilen bir coğrafî unsurdur. Ve bu da kabili izahtır. Zira 2855 kilometre uzunluğunda olan ve birçok memleketler arasından süzülerek geçen bu büyük nehir, eskiden mühim roller ifa etmiş olduğu gibi halihazır ve istikbal Avrupasının siyasetinde belki daha esaslı roller oynamıya müstaittir. Bu sebepten tarihin akışında, Tuna üzerindeki seyrüseferin tanzimi için birçok faaliyetler sarfedilmiş, aşağı yukarı o devirlerde kuvvetli olan milletlerin arzulan tahakkuk etmiştir. Bu noktadan 1778 ve 1774 te Venedik ve Rusya ile Osmanlı İmparatorluğunun ve bilâhare Avusturya ve Rusya ile 25 temmuz 1840 muahedeleri göze çarpar. Nihayet 30 mart 1858 Paris muahedesi kat’î bir rejim tesis edememiş olmasına rağmen nehrin seyrinde umumî bir nizam ihdas edebilmiştir. Bunu müteakip yine bir sürü muahedeler kendisini göstermiş ve 13 temmuz 1878 de Berlin muahedesi, 10 mart 1883 de Londra muahedesi ve daha bir çok anlaşmalar aktedilmiştir. Bütün bu siyasî vesikalar neticesinde Umumî Harpten evvel oldukça muğlâk bir rejim ortaya çıkmıştı: Seyrüsefer serbestîsi nehrin bütün seyrinde kabul edilmemiş ve hattâ İdarî bakımdan muhtelif otoriteler tarafından 1-dare edilen dört mıntaka vücude getirilmişti. Ayrıca Paris muahedesi iki komisyon tesis etmiş ve bunlardan Avrupa Komisyonu muntazaman işlemiş, teşri, icra ve adlî sahalarda geniş bir salâhiyete malik hakikî bir beynelmilel şahsiyet mevkiine girmiştir.
Umumî Harp’te bu hükümlerin hiç birisine riayet edilmemiştir. Fakat harp sonunda itilâf devletlerinin sulh siyaseti, yani Versay muahedesi ve ezcümle 23 temmuz 1921 mukavelenamesi, bu nehrin rejimini sadeleştirerek değiştirmiştir. Tu-nanın sefere salih olan kısmında, yani Ulm’den denize kadar olan sahasında bütün milletler için seyrüsefer serbestîsi vardır. îdare kısmından Tuna iki kısma ayrılmıştır: 1 — Deniz Tunası, denizden Braila-ya kadar itimad der. Burasının idaresi Avrupa Komisyonuna, yani Rumanya, Büyük Britanya, Fransa ve İtalya’ya aittir. 2 — Nehir Tuna-sı — Braila’dan Ulme kadardır. Ve burası da beynelmilel bir komisyona tâbidir.
Şimdi, uzun zamanlardanberi yalnız sahildar devletlerin alâkasını değil, fakat üzerinde büyük seyrü-sefain hatlar ma malik devletleri, meselâ İngiltere ile Fransayı alâkadar eden Tuna, gittikçe artan bir faaliyet neticesinde Almanya tarafından mürakabe edilen bir nehir haline girmektedir. Almanya Tu-nanın idaresi bakımından beynelmilel komisyonda yer tutuyordu. Fakat 14 teşrinisani 1936 da bir beyanname ile Versay muahedesinin nehirlere ait hükümlerinin Alman topraklarına taallûk eden hükümlerini feshederek Tuna Beynelmilel komisyonundaki azalarmı çekti. Bu hareket 1938 de Avusturyanın Ber-line ilhakı ile daha büyük bir ehemmiyet kesbetti. Şarka doğru ilerleyiş siyasetinin ve iptidaî maddeler, ziraî mahsuller elde etmiye mahsus faaliyetlerinde Tuna’yı kontrol mecburiyetini hisseden Berlin, 1938 de sahilder devletlere, sahildar olmı-yan devletlerin İştirakini Tuna’nın idaresinden hariç tutan bir teşriki mesai formülü verdi. Burada da, siyaset âleminin diğer cephesinde duyulan endişeler, yani kuvvetli bir devlet karşısında yalnız kalmak endişesi baş gösterdi ve devletler arası temaslar başladı. Son günlerde, Rumanya’ya Avrupa Komisyonunun salâhiyetlerinden ekserisini bahşeden Sinaia itilâfının tasdiki 1939 şubat nihayetinde Almanya’nın bu ko-
7 MAYIS 193r
YEN İSABAK
S
SON HABERLER
Şecaat Arzederken...
İtalyan Müsteşarı: Balcolordok hava kuvvetlerinin İspanya da 943 düşm tayyaresi tahrip ettiğini söylüyor
Roma, 6 (A.A.) — Dün akşam söylediği bir nutukta hava müsteşarı, bilhassa demiştir ki:
— Duçe’nin her gün bütün müsel-lâh kuvvetlerin sessiz yolunu muayyen bir hedefe doğru tevcih ettiğinin İtalya’da ve imparatorluk hudutlarının haricinde bilinmesi faydalıdır. Hava kuvvetlerine gelince bu kuvvetler, bilhassa durmadan bu hedefe yaklaşmaktadır. Faşist îtal-şist İtalya’nın hava ordusu kat’iyet-le ve kuvvetinden emin olarak azamî fedakârlıkla memleketin semasını müdafaa edecektir.
Müsteşar, İtalyan hava endüstrisinin tam bir otarşiye kavuştuğunu kaydetmiştir. Benzin meselesien gelince, İtalyan endüstrisi tayyarelere uçuş için ideal bir karburan bulmuştur ve harp zuhurunda ihtiyat stoklan birinci kânundanberi ecnebi memleketlerinde naldığı benzinlere ait konturatları kendi arzusile feshetmiştir. Şimalî Amerika’dan gönderilen son benzin tenekeleri ikinci-kânun başlangıcında gelmiştir. Patlayıcı maddelere gelince; hava teşkilâtı tamamile millî olmak şartile pek kuvvetli bom lalara maliktir. *
Türk-Rus Dostluğu
(Baştarafı 1 inci sayfamızda)
Ankara, 6 (AA.) — Tebliğ:
Sovyet Sosyalist Cümhuriyetleri Birliği Hariciye Komiser muavini . V. Potemkin Türkiye Hükûme -İle umumî görüş teatisinde bulunmak üzere 28 Nisan 1939 da At karaya gelmiş ve 5 Mayıs 1939 a ka -dar kalmıştır.
B. V. Potemkin, Türkiye Cüm -hurreisi tarafından kabul edilmiş ve Başvekil Doktor Refik Saydam ve Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu ile birbirini takip eden görüşmeler yapmıştır.
Türk ve Sovyet devlet adamlarının bu temas esnasında iki dost memleketin hükümetleri arasın3a beynelmilel meseleler ve Türk - Sov-
Ağrıdaki Dünkü Hazin Merasim
Ağn, 6 (A.A.) — İran topraklarınla şehit düşen iki tayyarecimizin cenazesi bir heyeti mahsusa tarafından 5.5.939 cuma günü saat 19 da buraya getirilmiştir. Beyazıt yolu ve fabrika önünde karşılanan cenaze otobüsten alınarak top arabasına konulmuş ve memleket hastanesine getirilmiştir. Merasim bugün saat 9
misyona kabulü, Rumanya Hariciye Nazın M. Gafenco’nun Polonya ile Yunanistan’ın komisyona yakın-'da iştirak edeceği hakkındaki nutuk-lan müteakip, geçenlerde vukua gelen Alman-Fumen ticaret muahedemi büyük bir ehemmiyet kesbetmek-te ve Tuna’nm atisi hakkındaki işaretleri göstermektedir.
Filhakika Almanların Rumanya (Le yaptıkları iktisadi anlaşma ile Tuna kenarlarında ve Karadeniz sahillerinde Almanya tarafından vü-cude getirilecek tesisat merkezleri veya antrepolar tesisine yanyacak serbest mmtakalar meydana konacaktır. Bu serbest mmtakalar harici ez memleket imtiyazını haiz oldukları gün, hakikî birer askerî kıymet gösterecektir kİ, Almanların Tuna Üzerinde ve m em bada ne kadar kuvvetli bir mevkie sahip olabilecekleri görülür. Zira Tuannın yukarı kısmına malik bulunan Almanya, doğ-Kdan doğruya veya bilvasıta sey-sefer hususunda mürakabe imkânını ele almak üzeredir. Harpten ev-Vel Avusturya - Macar monopoluna mukabil şimdi Alman mürakabesi başlıyor. Bu keyfiyet dolayısile beynelmilel siyaset Aleminde yeni İhtilaflar vukua gelmesinden korkulu-
Dr. Rejad SAGAY
Müsteşar, İtalyan tayyarelerinin j Ispanya’daki faaliyetinden bahset-, miştir.
Müstakil sevkülceyş hareketlerinde hava ordusunun ve kadar mühim bir rol oynadığı İspanya harekâtında görülmüştür.
Balear adalarında bulunan 30 tayyare, birkaç ay içinde Barselon limanını atıl bir hale getirmişler ve -attıkları bombalarla 52 gemiyi yaralamışlar ve 31 gemiyi batırmışlardır. Bu tayyareler, bu suretle Kata-lonyıa müdafaasının yıkılmasına geniş mikyasta yardım etmişlerdir. Balear adalarındaki bu tayyare gru-pu, Ispanya’nın şark sahillerindeki limanlarda 162 vapur, 5 harp gemisi ve 1 tayyare gemisi batırmış, hasara uğratmış veya hizmet harici bırakmıştır.
Beş bin metreden fazla bir yükseklikten yapılan bombardımanlar, neticesinde vapurlara vaki isabetlerin lisetsi havacılığın tekemmül ettiğine bir delil addedilebilir. Faik kuvvetler karşısında İtalyan avcı tayyarelerinden 86 sı düşürülmüş i-se de bu tayyareler 943 düşman tayyaresini tahrip etmişlerdir.
yet münasebetlerini alâkadar eden hususî meseleler hakkında görüş beraberliği mevcut olduğu bir kerre daha müşahede ve tesbit edilmiştir.
İki komşu ve dost memleket, kendilerini birleştiren ve kuvvetle bağlı bulundukları sulh davası için kıy -metli bir zıman teşkil eden sağlam rabıtaları daha ziyade takviyeye azmetmiş bulunmaktadırlar.
Türk ve Sovyet hükümetleri barışın ve emniyetin muhafazası hu -susundaki mütekabil ve müvazi gay retlerine devam edecekler ve B. Po-temkinin Ankara ziyareti esnasında da olduğu gibi müşterek menfaatlerini alâkadar eden s(yasî mahiyetteki bütün malûmatı teati edebil -mek üzere devamlı bir temas halinde bulunacaklardır.
da başlamıştır. Şehitler, subayların omuzlarında hastaneden çıkarılarak iki top arabasına konmuştur. En önde süvari alayı, muzika ve birçok çelenkleri takiben top arabaları, daha arkada subaylar, hükümet erkânı, mektepler ve kesif bir halk kütlesi muntazam yürüyüş halinde tayyare anıtına kadar gelinmiş ve hazin bir ihtifalle kıymetli tayyarecilerimiz ebedî istirahatgâhlanna konulmuştur. Cenaze merasimine iştirak için gelen tayyarâer, bir çelenk atarak Diyarbakıra müteveccihen hareket etmiştir. Tayyare â-bidesindeki kabirler İrandan gelen dost devleltere ait çelenklerle Kara-köseden muhtelif teşekküller tarafından gönderilmiş bulunan çiçeklerle süslenmiştir.
Yunanlstanda 40 komll nlst tutuldu
Atina, 6 (A.A.) — Emniyeti umumiye tanınmış 40 komünist tevkif etmiştir. Bunların arasında en nüfuzlu komünist liderlerden eski mebus Konstantin Teos da vardır. Bu komünist liderin menfi olarak bulunduğu Anafi adasından geçenlerde 7 arkadaşı birlikte kaçmıştı. j
Alman Donanması Llzbondda
Lizbon, 6 (A.A.) — 12 cüzütam-dan mürekkep bir Alman filosu bu-arya gelmiştir. Gelen gemiler arsamda «Oraf Spee» ve «Köln» de bulunmaktadır. —...... —
Kansız Zaferler
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) dilmesi büyük bir meziyet teşkil edebilsin. Hattâ denebilir ki Hitler kan dökülmesi için elinden gelen herşeyi yapmıştır. Çünkü mevcut bir düzeni bir taraflı olarak boz -muştur. Olsa olsa, mevcut düzenin devamında menfaati olanlar buna i-tiraz edebilirler ve silâhla mukavemete kalkarlardı. Binaenaleyh, kan dökülmemesinin şerefi daha ziyade ilk kurşunu patlatmıyanlann hissesine düşmek tabiîdir.
Hitler Südet Alınanlarını ilhak için Çekoslovakyaya ültimatom verdi. Bu ültimatoma red cevabı al -saydı kurşun patlatmıyacak ve kan dökmiyecek miydi? Buna hayır cevabını vermeğe imkân yoktur. Fakat vaziyetin bu şekli alacağını gören Chamberlain, ihtiyarlığına rağmen,derhal tayyareye atlıyarak Hitlerin ayağma koşacak kadar sulhe bağlılık gösterdi. İngiltere i-le Fransa Çekoslovakyanın parçalanmasına muvafakat ederken siyasî bir hata yaptıkları kadar çok acı fedakârlık ta gösterdiler. Sii -det meselesinde kan dökülmemesi sırf bu sayede vukua gelmiştir. Binaenaleyh, İngiliz ve Fransız devlet adamlarına sulbün muhafazası şe -refini inhisar ettirmiyerek buna Führeri de memnuniyetle iştirak et-tirsek de onu bütün bütün Fülıre-rin malı addetmek imkânım göre -meyiz. Südet Alınanlarını ilhaktan sonra, Hitler Çekoslovakyanın kendisini mahvetti. Bunda da silâh patlamadı. Umumî bir harp çıkmaması bakımından bu neticeye memnun olmamak elimizden gel -meşe de milliyet hissini ruhunda her zaman bütün canlılığile duyan bir milletin ferdi sıfatile Çekoslo vakların bu hareketini «meskenet» addettiğimizi de saklıyamayız. Çe-koslovakyanın imhasını ellerile imzalayan Çek devlet adamları bizde daima nefret hissi uyandıracaklar -dır. Bu meselede Almanlar için bir iftihar hissesi bulunmaktan ziyade Çekler için bir hacalet damgası vardır. Memel de âciz bir küçük hükümetin bizzarure yaptığı bir fedakârlığı gösterir.
Herhalde, Führerin kalbindeki hissiyatı bilmeyiz. Fakat şimdiye kadar kazandığı zaferlerin kan dökülmeden temin edilmiş olması ile haklı surette iftihar edip edemiye-ceği bunlarla sabit olmuş değildir. Hitler için gerçekten iftihar olunabilecek muvaffakiyetler çoktur. Mağlûp Almanyayı hakkı olan şan ve şevkete eriştiren odur. Vata -nını kurtarmak şerefi ona bütün tarihin devamı müddetince yetişir. Hitler bu icraatın vâd ve delâlet ettiği derecede gerçekten büyük bir adamsa onu ancak sulhe, hakka, adalete, insafa riayet etmek sayesinde tahkim ve tetviç ede -bilir. Ortaya müphem bir hayat sahası tabiri atarak etrafındaki kuvvetsiz milletlere hayat hakkı tanımamak ve yalnız seksen milyon Alman için hayat hakkı bulunduğunu iddia etmek ve bunu da müthiş askerî hazırlıklara istinad ettirmek belki bir devlet şefine maddî bir zafer hazırlıyabilir, fakat süite bağlılık dolayısile iftihar için hak veremez.
Almanya Çekoslovakya taarru -zundan sonra bu tilrlü haklardan kendisini maatteessüf mahrum bı -rakmıştır. Bugün Almanya için artık silâh patlatmadan ve kan dökmeden bir avuç yabancı millet toprağı ilhak etmek imkânı orta -dan kalkmıştır. Almanya bu realite ile karşılaştıktan sonra, yavaş ya -vaş sükûnet bularak müthiş bir feyezan halinden çıkarak tabiî mecrasına girecek ve dünyanın rahat etmesine imkân bırakacak mıdır, yoksa istilâ siyasetine devam etmek isteyecek midir? Bu suallere sarih bir cevap vermek imkânı hasıl ol -dükten sonradır kİ Führerin iftihara hakkı olup olmadığını katiyyetle halledebiliriz.
Hüseyin Cahid YALÇIN
Akşam gazetesi kapatıldı
Ankara, 6 (A.A.) — Akşam gazetesi İcra Vekileri heyeti kararile kapatılmıştır.
Ve yarından itibaren çıkmıyacak-
Bekin Nutku Almanya-daasabiyetlekarşılandı
Varşova, 6 (Hususî) — M. Bek’in nutku Mecliste büyük heyecanla din lenmiştir. Diplomatlar locasında, a-ralarınad Türkiye Büyük Elçisi de olmak üzere bütün sefirler hazır bulunuyordu. M. Bek, çok alkışlandı. Baltıkla Polonya’nın münasebetleri kesilemiyeceğini, kürsiye bir yumruk darbesile beraber söyliyen Bek, çok alkışlanmış ve meclis reisi kendisini tebrik etmiştir. Beyanat, İngiltere, Fransa ve Amerika tarafından tasvip olunmuştur.
Meclis, Reisicümhura kararnameler isdan hakkını veren tam salâhiyetler lâyihasını ilk kıraatinde encümene havale etmiştir.
Varşova’da ve diğer şehirlerde h/lk, Beck’in beyanatının dinlenebilmesi için sokaklara konan mikrofonların önüne birikmiştir.
Gazeteler, hususî nüshalar çıkararak nutkun tam metnini vermişler ve Polonya’nın Baltıktan ayrılmamak hususunda verdiği sarsılmaz kararı, bilhassa tebarüz ettirmişlerdir.
Dobry Wieezor gazetesi, şu başlıkları koymuştur:
«Alman iddialarına karşı Polonya'nın cevabı», «Her ne pahasına n-lursa olsun sulh formülü Polonya i-çin mevcut değildir.». «Almanya hüsnüniyetini ispat etmelidir.»
Akşam, Hariciye Nezareti binasının önünde Beck’in şerefine büyük bir tezahürat yapılmıştır. Nezaretin avlusunda birkaç bin kişi nazın hararetle alkışlamıştır.
Fransız Kabinesinde
Boınet İngilterenin Sovyetlere yaptığı ytni teklifleri izah e i
Paris, 6 (A.A.) — Nazırlar Meclisinden sonra elde edilen malûmata göre, Bonnet bilhassa İngilterenin bazı memleketlerle yapmakta olduğu müzakereler hakkında izahat vermiş ve bu hususta Litvinofun istifasından da bahsetmiştir.
Ancak bu hususta Moskova’da sa- i lâhiyetli hiç bir kaynaktan malûmat alınamamıştır.
Zannedildiğine göre, Bonnet Papalık makamının barış lehindeki gayretlerine de temas eylemiştir. Malûmdur ki, Papanın Paris ve Berimdeki vekilleri iki memleket hâriciyesine ziyarette bulunmuştur.
Toplantıdan sonra Bonnet Corbi-ni kabul etmiştir. Sefirin İngiltere tarafından Sovyetler Birliğine yapılan yeni teklifleri hakkında malûmat verdiği zannedilmektedir.
Gafenko Diyor ki Balkan Antantının İstiklâlini Müdafaa Ettim
Belgrad, 6 (A_A.) Gafenco ile Yugoslav zimamdarları arasında vu -kubulan görüşmelerden sonra neş -redilen resmî tebliğde Yugoslavya ve Rumen devlet adamlarının iki memleketi alâkadar eden meseleler ve Avrupa devletlerinin zimamdarları ile mütekabilen yaptıkları müzakereler hakkında fikir teatisinde bulundukları kaydedilmektedir. Gafenco ile Markoviç, Rumanya ile. Yugoslavya ve bunların dostlarile müttefikleri tarafından tam bir teşriki mesai zihniyetile takip edilen sulh siyasetinin haklı olarak takdir edildiğini ve bütün devletler tarafından tem bir anlayışla karşılandığını müşalıade etmişlerdir.
Gafenco, matbuata beyanatta bulunarak demiştir ki:
«— Avrupamn hükümet merk îz -lerinde yaptığım seyahat esnasında yalnız memleketimin davasını de -ğil, ayni zamanda Yugoslavya ile Rumanyayı müşterek bir ga f :ye doğru birleştiren bütün Balkan antantının istiklâl ve sulh siyasetini de müdafaa ettim.»
Geniş bir Döviz kaçakçı şebekesi Meydana çıktı
Aralarında Borsa âzası da bulunan şebeke hakkında tahkikat geniş’eyor
Muhafaza teşkilâtı memurları memleketimizde kurnazca yapılan mühim bir döviz kaçakçılığı meydana çıkarmış ve bu işler alâkadar o-lan kaçakçı şebekesi azalarının bir kısmını yakalamıştır. Kaçakçıların içinde Ankara Borsasında aza olan bazı mühim şahsiyetler olduğu için hâdise şimdiye kadar h/ç bir suretle etrafa sızmayıp uzun müddetten-beri devam ettiği anlaşılmıştır. Bazı gazetelerin yazdığı gibi bu şebeke altı kişiden ibaret olmayıp daha geniş bir yekûn tuttuğu zannedil* mektedir. Bunlar arasında birçok muteber tüccarlar ve Türk olmıyan bazı şahsiyetler de bulunmaktadır. Bu tacirlerin borsa acentelerinde alâkaları vardır. Hâdise meydana çıktıktan sonra bu işle alâkası olanların yazıhaneleri aranmış, bundan başka şebekenin îstanbulda da bir şubesi olduğu haber alınarak orası da basılmış, ve taharriyat neticesinde birçok ipuçları bulunmuştur. Şebekenin bankalarda mevcut olan kasaları taharri edilerek mühürlenmiştir.
Verilen haberlere göre şebeke yalnız Yunanistan ile değil, Avru-panın birçok hükümetlerde muamele yapmaktadır. Tahkikat ehemmiyetle devam etmektedir. Şebekenin ümit edildiğinden daha geniş oldp-ğu tahmin olunuyor.
Tayyare Kaçakçılığı (Baş tarafı 1 inci sayfada)
Müddeiumumi buna cevap vererek eski tecziye isteğinde ısrar etti. Ruhi de yazıh müdafaaname okudu. Ve muhakeme heyeti yarım saatlik bir müzakereden sonra kararını tebliğ etti:
Bu kararda, maznun Ruhi’nm Ekrem König’in tayyare kaçakçılığı yaptığını ve imzaları taklit ettiğini bile bile mevzubahs telgrafı Koniğe verdiğine dair kanunî deliller bulunamadığından buna kanaat getirile-mediği ve müddeiumuminin iddiasının gayri varit görüldüğü bildiriliyor, ancak, bu telgrafı; kayda tâbi tutmadan Koniğe vermesi «vazifesini suiistimal» olduğundan bu suçtan dolayı ceza kanununun 240 ncı maddesine nazaran üç ay müddetle hapis ve üç ay da memuriyetten men’i tensip ediliyordu.
Ancak mumaileyhin bir daha suç işlemiyeceği hakkında hâkimlere bir kanaat gelmediğinden bu cezanın tecil olunmadığı da kararda ilâve e-diliyordu.
Ceza, tevkif tarihinden başladığından ve bu müddet de geçtiğinden Ruhi; hemen serbest bırakıldı.
İrandaki Heyetimiz Dün Adanaya vardı
Adana, 6 (A.A.) — R-ana Tarha-nın riyasetinde Tahran’dan dönen heyetimiz, 20.10 da Adana’ya gelmiş vali Rıza Çevik, kurnandan, belediye reisi, emniyet Müdürü, askerî kıtalar ve kalabalık bir halk kütlesi ■tarafından karşılanmış ve uğurlan-mıştır.
Katarın yarım saat kadar tevakkufu müddetince Rana Tarhan garda vali ve kumandanla görüşmüştür. Heyetimizi hamil hususî katar 20.40 da hareket etmiştir.
Piyasaya gelen buğdaylar
Bu hafta içinde Toprak Mahsulleri Ofisine 470 ton, piyasaya 200 ton limanlardan 425 Trakya’dan 490 ton buğday gelmiştir. Trakyadan da ayrıca 330 ton çavdar Anadoludan, 45 Trakya’dan, 75 limanlardan, 25 ton arpa ve ayrıca 212 ton da un gelmiştir. Toprak Ofisi fiatlarında değişiklik olmamıştır. Ofis, her gün piyasaya 300 ton buğday arzetmektedir.
Beck, halkın İsrarı karşısında balkondan görünerek birkaç kelime ile teşekkür etmiştir.
Tezahürata iştirak edenlerden bir heyet, Beck’e halkı hürme't ve minnettarlığını ifade etmiştir.
Almanya matbuatında aksülâmeller
Berlin, 6 (A.A.) — Siyasî mahfel-lerde Beck tarafından Dantzig hakkında ileri sürülen tezin kabule şayan olmadığı, çünkü bu tezde milletlerin mukadderatlarına hâkim olmak haklarının nazarı itibara a-lmmadığı beyan edilmektedir.
Bizzat Beck’in itiraf ettiği veçhile mühim bir ekseriyeti Alman olan Dantzig şehri bu hakkından vazgeçemez.
Dantzig şehrinin bir Leh nehrinin munsabında bulunması d^layı-sile PolonyalIların bu şehir ^zerinde haklan bulunduğunu iddia eden Leh tezi de kabule şayan görülmemektedir. Çünkü bu tez, her yerde •tatbik edilecek olursa, bütün Avrupa’yı altüst edebilir.
Amerika, yine Mussolinirrn müdahalesini istiyor!..
New-York, 6 (A.A.) — New-York gazeteleri, Alman - Leh gerginliğinin vahametini tebarüz ettirmekte ve Beck’in oldukça mutedil bir lisanla beyanatta bulunduğunu yazmaktadır.
Gazeteler, Mussolini’nin Münih-te yaptığı gibi bn se(r«*' **....‘
ederek sulhu kurtarmasını teklif etmektedirler
Moskovadaki Resmi Kabul
Scvyet ordusu vatanı için ilk işarette mücadeleye h zır
Moskova, 6 (A.A.) — 1 Mayıs geçit resmine iştirak etmiş olan Kızıl-ordu mensupları, kumandanlar, komiserler şerefine Kremlin sarayında dün bir krbul resmi yapılmıştır.
Mareşal Voroşilof, yenilmez Kızıl -ordudan, büyük Sovyet milletinden 1 ve onun şefi Stalin'den bahsetmiştir.
Stalin, tayyareci Kokinaki ve Gor-dienko’nun şerefine bir nutuk söylemiştir.
Molotof, Kızılordunun şefi Voroşilof şerefine bardağını kaldırmıştır.
Bütün bu nutuklara cevap veren Beliakof, Kızılordunun ve donanmanın Komünist Partisi ve Sovyet hükümeti tarafından yapılacak ilk işarette vatanı müdafaa için mücadeleye atlımıya hazır bulunduklarını söylemiştir.
Resmi kabul büyük bir konserle nihayet bulmuştur.
Inglllzler D an İz İşçisi
Irtiyorlar •
Londra, 6 (A.A.) — İngiliz gemicileri cemiyetinin fahrî muhasibi General Sykes, İngiliz deniz ticaretinin tefevvukunu kaybetmek tehlikesine maruz bulunduğunu, çünkü İngiltere ihtiyacı olan 100.000 ton yiyeceği nakletmek için lâzımgelen vapurları inşa etse bile bunlara kâfi miktarda mürettebat bulunamı-yacağını söylemiştir. Filhakika harpten sonra İngiltere’nin nüfusu 4 milyon kadar artmış ise de deniz ticareti işlerinde çalışanların miktarı €0.000 kişi kadar azalmıştır.
TUrk lâborantları kongresi
Eminönü Halkevinde yıllık Kongresini yapan Türk lâborantlar kurumu, başkanlığına Doktor Necaat-tin Atasağun, yar başkanlığa Habib Man, sekreterliğe Recai Ayhan, muhasebeciliğe Mehmet Seyhan, aza-lığa Şükrü Önceli seçmiştir.
Kongre kararile sayın Millî Şefe, sayın Başvekile, Sıhhat ve Dahiliye vekilliklerine fıürmet ve tazimlerini iblâğ etmiştir.
Reisicumhurdan Kurum başkanı-na şu cevap gelmiştir:
«Kurumun temiz duygularından dolayı Reisicumhur İsmet İnönünün teşekk*1-1—arzederim.
Umumî Kâtip K. Gedeleç»
TINİSAIAH
*: MAYIS 1939
Sayfat 4
HERKESİN
ANLADIĞI GİBİ
Kongremiz kapandıktan sonra
İran edebiyatından, kongre gibi umumî içtimaları tehzil eden «Toplandılar, birşeyler konuktular ve dağıldılar» mealinde nefîs bir şiir i-şitmiştim. Garpte ise bu fikir pazarlan -son Münih misali de dahil- tebessümle karşılanır: «Kongre eğleniyor!». Filhakika çeneler daha çok ziyafet sofrasında işler, şakrak sohbetler yapılır ve kapıdan çıkıldığı zaman herkesin kanaati, girerken ne ise yine odur.
Cihana, düşündüğünü kararlaştırmış ve kararını azimle tatbik etmiş kongre nümunelerini, Ebedî Şefe iman halesi olarak Erzurum, Sivas ve Parti kongrelerile yine Türkiye vermiştir.
Dün dağılan bizim kongreye de ayni umudu bağladık; başımızda millet babası Millî Şefimiz, maarifin her janrına emek vermiş bir Maarif Vekili bulunduğu için...
Şimdilik harcanan sadece sözdür, binaenaleyh, muvakkaten de olsa, «Toplandılar, birşeyler konuştular ve dağıldılar» demek hata sayılmaz. Ancak Ebedî ve Millî Şeflerin yetiştirdiği nesil, eski tabirle «Tulü e-mel» sahibi değildir. Neticeleri uzat-mıya veya onların uzatılmasına alış-mamıştır. Bütün meslek mensupları ve gençlik; içtima kapanırken şaheser bir nutuk söyliyen azimkar Yü-celle beraberdir. Fakat unutmıyalım ki, kongrede memleket irfanı için girişilmiş büyük taahhütler vardır, ju kadar enerji tezahürlerinden .onra onlar kongre zabıtları halinde «alırsa hazin olur. Yaşıyan görecektir.
Feridun Osman
Şaka niyetine: Genel Jetaif
Kongrede telif ve tercüme işleri de oldukça elenmiş. Birinciye pek itibar eden yok. Zaar buna lüzum görmediğimiz ve kendimize güvene-mediğimiz için olacak! Zaten karie meselâ Maurice Dekobra, meselâ Mahmut Yesari’den daha cazip ve kıymetli gösterilmiye alıştırılmıştır. Tercümeninse külfeti yoktur. [Üstelik beynelmilel telif hakkı vermemek gibi sudan ucuzluğu da vardır] Kaldı ki, ben kendi hesabıma -kari ve gazete sekreteri olarak- sade tercüme edilmiş gibi altına Türk imzaları konmuş eserler, hikâyeler, hattâ gazete fıkraları bilirim! Bunları kim ve nasıl kontrol edecek?
Bir kongre azasının dediği gibi 'tercümeden evvel bir dil davası mevcuttur. Misal olarak meşhur La Dam O Kamelya romanının tercümeleri hatıra gelebilir. Bu eserin 30-40 sene evvel terkipli lisanla yapılmış bir tercümesi vardır ki, monşer yerine manşur gibi tuhaflıklarına rağmen güzeldir, romanın en müessir tarafı olan hüzünlü tahkiyesi ve üslûbu muhafaza edilmiştir, kabında haber verilmemiş ve isimler yabancı olmamış olsa yerli bir eser zannedersiniz. Ayni kitabın geçen sene iki tercümesi birden çıktı. Birisi insana, eski kitabı sadece terkipleri düzeltilmişi hissini veriyordu. Muhterem bir şairimizin kalemihden çıkan diğerini ise, gülmekten okumıya fırsat bulmak bir hayli güçtü. Meselâ; «Mar-garit Gotye gidiyordu. O arabasile Şanzelize bulvarından; öne biraz sonra genişliyerek çıkardı Etuval meydanına» gibi cümlelerle türkçe-ye çevrilmişti. Her lisandan kendi hususiyetile, kendi cümle teşekküllerde tercümeler yaparsak o vakit te ortaya «Acaba, adı türkçe olan bir dil ve İçtimaî müessese var mıdır?» davası çıkacaktır. Onu da mı tercüme edelim?
Son celsede epeyce çekişmeler de olmuş. Meselâ bizim mütevazı üs-tad Halit Fahri’ye nedense çatmışlar. Cevap vermek istemiş, söz ve-‘rllmemiş. Şair bir ara ortalığı boş »bulup:
»«— Kısaoa bir hakarete maruz kal-
rAURAÜ PERTOgLU
Köroğlu İle Bezirgânbaşı
Köroğluna Kafa Tutmak Istiyen Bezirgan. Nihayet YolRaçını Vermeğe Mecbur Oldu
- 30 —
Tam yarı yola gelmişti ki karşıdan bir kalabalık göründü. Biraz dikkat ettiği zaman bunların kendi adamları olduğunu tanıdı. Hoylu beyle Ayvaz en önde idiler. Bunlar da Köroğlunu gördüler. Kendisini tanıyınca atlarını mahmuzladılar.
Köroğlu ile adamlarının karşılaşması çok hazin oldu. Dakikalarca sarmaş dolaş olup ağlaştılar. Sonra anlattılar. Meğer kendisinden bukadar zaman haber alamayınca ümitlerini kesmişler ve Bolu beyinin sarayına baskın yapmak, ya kendisini kurtarmağa, yahut ta bu yolda ölmeğe karar vermişler. Bu niyetle yola çıkmışlar.
Köroğlu ve arkadaşlarının hep bir arada Çamh-bele dönmeleri büyük bir bayram şeklinde kutlulan-dı. Kurbanlar kesildi. Ziyafetler verildi. Eğlence günlerce devam etti, öylece Çamlıbelde eski hareketli hayat yeniden canlandı.
Aradan günler geçti. Bir gün yine otururlarken uzaktan bir kervan göründü. Çok kalabalık olan kervan doğruca Çamlı bele geliyordu.
Köroğlu yolun ehemmiyetini bildiği için Çamlı-beli baştan başa katetmek üzere mükemmel bir yol yaptırmıştı. İstaııbulla Anadolu arasında işliyen kervanlar hep bu yolu tercih ederlerdi. Çünkü hem yol çok rahat, hem de çok kısa ve emniyetli idi. Köroğlu bu yolu yapmış olmağa ve daima muhafaza altında tutmağa mukabil, gelen geçen kervanlardan baç alırdı. Bu paralar, yaptığı masraflara başlıca karşılık teşkil ederdi.
Fakat bu kervan doğruca geleceği yerde durdu. Uzaktan atlardan, develerden yüklerin indirildiği, birçok adamların silâhlarını aldıkları görüldü. Kervanın zorla baç vermemek için Köroğlu ile çarpışmayı göze aldığı görülüyordu.
Az sonra, kervandan ayrılan bir kişinin kendilerine doğru geldiği görüldü. Bir elçi gönderiyorlardı. Elçi doğruca Köroğluııun önüne geldi. Kervanın İstanbula gitmek üzere Konyadan gelmekte olduğunu ve baç vermeden geçmek niyetinde olduklarım, kendilerine yol verilmesini, aksi halde çarpışmağa mecbur olacaklarını söyledi. Gelenlerin Köroğlunu tanımadıkları anlaşılıyordu. Köroğlu sordu
— Bu kervanın sahibi kimdir?
— Bir bezirgandır.
Bunun üzerine aldı Köroğlu, bakalım ne söyledi:
Tedarik görün ağalar,
Gelende Konya kervanı.
• Müjdeciye bahşiş verin, Gelende Konya kervanı
A
Yiğit olun, serden geçin, Dolu badelerden için, Her koldan bir yiğit seçin, Gelende Konya kervanı.
Köroğluyum adım belli, Gürz atarım sağlı sollu,' Mağrur olma Koç Köroğh Gelende Konya kervanı.
Elçinin suratı birdenbire bembeyaz kesildi. Diz üstü düştü ve kekelemeğe başladı:
— Siz, siz, Köroğlu musunuz? ,
— Evet! X
— Affedersiniz. Yuz defa, bin defa atfınızı rica ederim. Biz, sizin Köroğlu olduğunuzu biliniyorduk.
Elçinin vaziyeti okadar gülünç idi ki herkes kahkahadan kırılıyordu. Köroğluııun kaşlarını çatması herkesi susturdu:
— Bana bak elçi! dedi. Git, bezirgana söyle, baç göndersin ve uslu uslu yoluna devam etsin. Aksi halde biz de istediğimizi yapmakta serbest olacağız.
Elçi, sendeliye sendeliye kendisini merakla bek-liyen bezirganın yanına döndü. Ona vaziyeti anlattı. Fakat bezirgân parayı çok seviyordu. Köroğlıınun Bolu beyini sindirdiğini bildiği halde yine bir tecrübe yapmayı düşündü. Bu sefer başka bir adam göndererek fakirliğinden ve parası olmadığından bahisle baçtan affedilmesini diledi.
Köroğlu, bu müraiyane lâflara çok kızd^Baka-’ım ne söyledi: ~~
Ey bezirgânbaşı, bu sözün yüce, Tatlı söyleşelim, gitmesin güce, Şimdi el salarsam eğri kılıca, Dedim ya, güzelce yol baçın gönde»,
‘ Köroğlunun ne yaman bir adam olduğuau'hileu kervan lıalkı bezirgâmn etrafını aldılar. Ateşle oynamakta olduğunu, Köroğlunun kızarsa kendilerini mahvedeceğini söylediler. Bezirgân da vaziyetin kötülüğünü kavramıştı. Başka çare olmadığını anladıktan sonra esasen evvelce hazırlamış olduğu beş bin altını Köroğluna gönderdi.
Fakat gösterdiği bu çingenelik ve söylediği yadlan, Köroğlunu adamakıllı kızdırmıştı. Aldı Köroğlu: Tokat kervanından aldım bakırı, incitmezem fıkarayı, fakiri, Dinle söz bezirgân gitme aykırı, Döndü beş bin altın saydı, bezirgân

Bin dahi göndersen ata nal olmaz.
Bin dahi göndersen, çizme, çul olmat Bin dahi göndersen yadigâr olmaz, Bu gün yeminliyim, kavga olmasın.

Kişi halin bilse ne olur naçar, llgünde gönlünde şahinin seçer, Hilınetü kavgayı görünce kaçar, Gider tenhalarda kahraman olur

Gel bezirgânbaşı dinle sözümü,
Bilmiş ol alırım ben de bacımı, Daha sen görmedin benim gücümü, Bugün yeminliyim, dövüş olmasın.
(Devamı
Meşhur Centilnen Hırsız: ARS£N LUPEN
Bu hafta saray sinemasında
Fransızca sözlü
ARŞEN LUPENİN DÖNÜŞÜ
Filminde kadınları teshir ve erkekleri kıskanç ediyor. Baş rollerde MELVYN DOUGLAS ve VIRGINİA BRUCE Hareketli.. Eğlenceli... Es arengiz ve hâdiselerle dolu bir film. İlâveten;
FOKS JURNAL en son dünya haberleri
Senenin eşsiz Film Pırlantası
KADINLAR HAPİSHANESİ
VİVİAN ROMANCE - RENE SAİNT CYR
Bir yakan saz gibi inleten... Bir yıkan kasırga gibi titreten... bir hayat fırtınası gibi esen VaVİAN ROMANCE’ın Şaheseri...
Bugün LÂLE, de. 11 ve 1 ds ucuz halk matineleri. Telefon : 43595
dım, cevap vermeliyim» diyebilince:
— Mesele hallolunmuştur!. Seslerde karşılanmış, Üzüntüden kurtulduğu için H-alit Fahriye geçmiş olsun. Fakat acaba bütün mesele üstada «kısaca» hakaret etmekten ibaret mi imiş ki, bu yapılınca mesele kalmamış?
F. O.

■■■.■■fMeŞHUR CASUS
MUSTAFA SAGİR
/VAS/L. TUTULDU. NASIL ASILDI?
— 7 —
Yazan: R. KARAOĞUZ
İngiliz Casuslarının
İstanbulda Faaliyetleri
işgal Günlerinde Ingilizler Istan bulda Nasd Çalışıyorlardı
Bursa şehri lisesinden 250 talebe geldi
Bugün Taksimde yapılacak olan Askeri liseler spor bayramında bulunmak üzere Bursa Askerî lisesinden 250 kişilik bir talebe kafilesi muallimlerde birlikte şehrimize gelmiştir. Talebe alâkadarlar tarafından hararetle karşılanmıştır.
Fakat... Sarayın vaziyetindeki, Vahdettinin muamelesindeki tehı-lüf ve bürudet derhal lngilizleri şaşırtmıştı. General (Franşe Despire)-nin padişah nezdinde ihraz ettiği nü fuz ve muhabbet, padişahın generale izhar ettiği iltifat ve itimat, bire bin katılarak, Londraya iş’ar edilmiştir. îşte o zaman, (Entellicens Servis) in merkezi umumisi, İstanbul işlerini Kahireden idare ettirmek hususunda yaptığı gaflet ve ka bahati derhal anlamıştı. O zamana kadar Kahirede bulundurulmakta olan (Yakmşark işleri) şubesini ls-tanbula nakli kararını vermişti.
Nelson, Istanbula geldiği ve vazifeye başladığı zaman, İstanbul İngiliz siyasî mümessilliği ile saray a-rasında, hissedilir derecede, bir bürudet mevcut olduğunu görmüştü. Fakat ne müteessir ve ne de meyus olmuştu. Bir hafta kadar imtidad eden tetkikatı, tahkikatı ona icrası lüzumlu bulunan bütün tedbirleri göstermişti.
Nelson, işe memleketin yegâne siyasî fırkası olan Hürriyet ve İtilâf Fırkasının ekâbirini, birbirinden gizli olarak ve her birerlerine muhtelif ve cazip vâdlerde bulunarak elde etmekle başladı. Saçtığı sehhar ma-denpareler, İngiliz sefarethanesini tıpkı bir arı kovanına benzetmişti. Sefarethane dahilinde bulunan kolo-nelin dairesine düşünerek girenler hep gülerek ve memnuniyetle çıkıyorlardı.
Nelson bunu yaparken bir taraftan da papas (Fro) He Sait Mollayı Istanbulda, bir İngiliz Muhipleri cemiyeti teşkiline memur etmişti. Taraf taraf gezen propagandacıların sarfettikleri mesai ve bilhassa avuçlara kıstırılan liraların füsunkâr tesirleri derhal beklenilen neticeyi ver miş, arzu olunan tesiri yapmıştı. Sait Molla bir gün kolonele, çok kıymetli bir hediye getirmişti. Bu hediye, Istanbulda İngiliz Muhipleri cemiyetinin teşkiline taraftar olanların isim ve adreslerini iş’ar eden metrelerce uzunluğunda mazbatalardan teşkil edilmiş büyük bir dosya idi (•). îşte bu dosyadır ki, hem Hünkârı korkutmuş ve Ingilizlere tekrar yaklaştırmış ve hem de In-
(*) Bu mazbatalar şirinde bulunan imzalardan yüzde altmışının salıte olduğu ve Sait Mollanın lıer imza için yirmi kuruş verileceği hakkındaki vadi üzerine, propagan-ile Molladan bir hayli para çektikleri dacılann mazbataların z irin i imza anlaşılmıştı.
giltere hariciye nezaretinde uyan» telâş ve heyecanı bastırmıştı.
İşte Mister Nelson, böyle becerikli bir centilmen idi.
Kolonel Nelson, misafirini büyük yazı masasının başmda ve ayakta kabul etmişti. Ayni teşkilâtın bu birbirinden yaman ve biaman fesat ve entrika üstadlan, yekdiğerlerile bir kardeş şefkat ve samimiyetile kucaklaşmışlar, müsafaha etmişlerdi. İkisi de gülüyor, uzun bir hasretin her si üzerinde hasıl ettiği azim bir işcîyakla bakışıyorlardı.
Söze Nelson gülümsiyerek başlamıştı:
— Mister Linkis (1), birbirimiz den ayrılalı tam iki sene oluyor değil mi?..
— Evet kolonelim. Sizden ayrı ve acı geçen ve işte bu günkü mesut günümle nihayetlenen iki uzun sene...
/— ..
Bugün SÜMER Sinemasında
2 Büyük ve güzel film birden ;
1 - TAVSİYE MEKTUBU
ADOLPHE MENJOU ve ANOREA LEEOS tarafından oynanmı, Fransızca sözlü Bûy.k Aşk Filmi
2 - SON SİPER
Altın sesli Ko boy BOB BAKEK’in Zafari, Zengin ve alâka-bahş bir p ogram. Bugün saat 11 ve 1 de tenli lâtlı matineler
■ Bugiin İPEK Sinemasında 2 filim -
1 - Kadın ve Deniz F,=“
DOROTHY L A M O UR henrI fonda - akIm tamIrof
2 - Üç Ahbap Çavuşlar Harbe Gidiyor (Türkçe)
A
— Teşekkür ederim Mister. Hissiyatımızın karşılıklı olduğunu büyük bir memnuniyetle görüyorum. Biraz geciktiniz değil mi?..
— Evet kolonel. Berattan gelirken İskenderun, Mersin ve Adanayı görmek ve o havalinin vaziyetini de gözden geçirmek arzusuna kapılmış tim. Fakat, Iskendcrandaki ajanımız Mister (Hamüton) bu arzumun is’afına taraftar olmamış, ve birçok mahzurlar beyanı suretile, beni, pek faydalı olacağını zannettiğim bu seyahatten menetmiştir.
Kolonel Nelson, muhatabının esmer çehresine bir müddet büyük bir dikkat ve alâka ile baktıktan sonra:
— Hükümeti kraliyenin emri ile sizi Isfanbula davetimdeki esbap hakkmda yarın sizinle görüşeceğim. Hiç şüphe yok ki, General Haring-ton ile tanışmak ve görüşmek isti-yeceksiniz. Biraz evvel Telefonla namınıza randevü istedim. Bir saat sonra, General bizi umumî karargâhında kabul edecektir. Ümit ediyorum ki, Istanbulda hem çok tatlı bir hayat yaşıyacağız, hem de hükümeti kraliyemizin bazı menafii âli-yesini temin ve istihsale çalışacağız. Refakatiniz bende, emin olunuz Mister Linkis, büyük bîr memnuniyet ve hele maslahat hususunda kuvvetli bir üriîît uyandırmıştır. Üç çeyrek saat sonra, hareketimizi size ihbar edeceğim. Gudbay Mister.
Demiş, Mustafa Sagirin uzanan elini, hakikaten hürmeî ve muhabbetle sıkmış ve bir kaç defa de silkinişti.
İstanbul Kuvvayi işgaliyesi kumandanı general Harington, Mustafa Sagir ile kolonel Nelsonu, kumandanlık karargâhındaki mesai odasına kabul etmişti. O güne kadar tanımadığı Mustafa Sagire, bir Hint ifriti görmüş gibi, âdeta tevahhuşla bakmıştı. Fakat biraz sonra alışmıştı. Bir çok ve birbirinden daha çok hayretengiz sergüzeştleri, muvaffakiyetleri ile Entellicens Ser vis teşkilâtının namlı ve sayılı büyük elemanların arasında tefer-rüt eden bu Hint şeytanım, takdir ve tahsin ifade eden parlak sözler ve muhatabını gurur ve iftihara gaı kedecek iltifatlarla alkışlamıştı ve:
— Tam vaktinde geldiniz Mister Linkis, demişti. Size okadar ihtiyacımız var ki... Hükümeti kraliyemiz-den aldığım bir emirle size, yüksek zekânızla, fevkalbeşer kabiliyetinizle cidden mütenasip bir vazife tevdi edeceğim. (Devamı var)
Ayrıca : Ankarada Çocuk bayramı - Millî Şefimizin Miniminilere iltifatları'. Bugün ■■■■■■■BKai saat 11 ve 1 de tenzilâtlı matineler
(1) Mustafa Sagirin Suriyede I-ken taşıdığı müstear ismi.
7 MAYIS 1939
YENISAB AH

- ea - İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
Erzurumda Panik
Andranik At Üstünde Kılıçla Firarileri Geri Çevirmeğe Çalışıyordu
Kırkpınar güreşlerinden iki görünOy
Kırkpınar Güreşleri
Rus Zabitlerinin Cebren Bulunduruldukları Kıtaat İse Ufak Çp'der Haline Gelmişti
fakat nereye gittikleri bilinemedi. Uzak köyler de silâhla kendilerini müdafaaya başladılar. Şehirde ki yam korkusu bahanesile tevkifler çoğaldı. Tevkii olunanların ne halde bulundukları, Erzlncandaki gibi boğazlanmaları tehlikesi ve hayatları hakkında miralay Morele sorduğum imalı suale mevkuflar emni-yetli karakol vasıtasile sevk ve muhafaza edilmekte ve kısmen Tifüse gönderilmekte olduğu, bir kısmı da rehin makamında Erzurumda alıkonulmakta olduğu cevabını vermiştir. İaşe hususunda yolsuzluklar baş-gösterdi. Topçu alayı için yağ istenüince ambar memuru Ermeni vermez. Halbuki elektrik denilen Ermeni bölükleri için başçavuşları gidince Andranik ile eskiden muarefesi olması dolayısile hemen yağ verilir. Şeker isterler, bizzat Andranik şekeri kendi nezdinde cemedip tevziini umuma seyanen icra edeceğinden bahisle verilmez hale geldiğini aldığım raporlardan anlamağa başladım. Menzil hatlarını takiben gelen Rus zabitleri çektikleri sıkıntıdan bahisle şikâyet ettikleri halde Ermeni zabitanı her yerdv sıcak yer ve yemek bulurlardı. Şubat ortalarındı topçu zabitlerine iki vagonet verilerek bununla kısmen eşya ve kısmen ailelerini geriye sevkede-ceklerdi.
Daha üç vagonet verilmesi hakkmdaki müraca-ate erkânıharbiye henüz Erzurumdan infikâk etmeden evvel muvafakat cevabı vermişti. Erkânıharbiye hareket ettikten sonra vagonet verilmesi uzadı. Bunun üzerine miralay Zinkiyeviç’e tahriren müracaat etmekle buna memur olan Ermeni iki günden evvel cevap veremiyeceğini söylediği halde bütün zabitleriû gözü önünde firari Ermenilere her türlü vesaiti nakliye tedarik olunmakta idi. Yollarda ise müsellâh firari Ermeniler sürülerle kaçarken tesadüf ettikleri her şahıstan korkularından veyahut paralarına ta-maan gizlice öldürüp soydukları daima vaki olan ahvalden bulunduğundan eşya ve ailelerin muhafazasızca şevki pek ziyade tehlikeli idi.' Geriden ikmal efradı gönderilmediği gibi elde bulunan cüz’î miktaı piyade efradı da hiç kimsenin emrine itaat etmemekte idi. Andranik gelmeden evvel piyade bölükleri cepheye gitmekten imtina ediyorlardı. Andranik geldikten sonra gerçi cepheye sevkolunabilmişlerse de son derece rezaletle firar etmekte idiler.
Andranik bizzat at üstünde olduğu halde kılıçla veyahut yumrukla firarileri toplayıp cepheye şevket-meğe uğraşıyordu. Rus zabitlerinin cebren bulundurdukları kıtaat ise ufak çeteler haline geldi. Andranik askerleri idare hususunda belki meharet sahibi olabilir. Ancak miralay Doluhanof vasıtasile alınan e-mirler saçmalık, kıymetsizlik itibarile beni hayrete düşürdü. Başta Andranik olduğu halde bütün Erme-nllerin biricik ümidi Rus topçusunda idi. Halbuki mevkii müstahkemdeki toplardan istifade edebilmek muallim efrada ve kâfi miktarda muti ve muallim piyadeye malik olmakla mümkün olacağını hiç düşünmüyorlardı. Asıl maksat pek âşikârdı: Firar ederken topların himayesine sığınmak, ki netice tama-(men böyle çıktı.
Trabzonda sulh müzakeresinin bidayeti her gün başka tarihe talik olunmakta idi. Evvelâ 17 şubat, sonra 20, daha sonra 25 şubatta başlanacağını Erzurum kıtaatı erkânıharbiyesinden öğreniyorduk. Karargâhımın her ikisi de şehrin muhtelif cihetlerinde idi. Mevkii müstahkem karargâhındaki telefon hemen hiç işlemez derecede fena olmakla bizzat günde iki defa oraya gitmek mecburiyetinde idim. Miralay Morel ile onun erkânıharbiyesinden aldığım malûmatta Erzurum civarında muntazam Osmanlı kıtaatı mevcut olmayıp Kürt çetelenle aralarında OsmanlI ordusunun Erzurumdan çekildiği, 1916 tarihinden kalma muallim efrat bulunan silâhh civar köylüleri ile muharebe edildiği anlaşılıyordu. Gerek çeteler ve gerek aralarında asker bulunan köylü kitlelerinin bu civara gelen bazı Osmanlı zabitanının bilhassa müs İdmanların müdafaai nefis için yaptıklan teşkilâttan ibaret olduğu farzediliyordu. Mütearrızın da ancak Ermenilerin Erzincanda terkettikleri iki cebel topu vardı. Bunlar Erzincan, Olti, Fem istikametlerinden taarruz edebilirlerdi. Geriden Kars ve Palandöğen taraflarından dahi gelmeleri muhtemeldi. Miralay Morel, nedense yalnız Olti tarafından hücum edilecek zannında idi. Keşif hidematı Ermeniler tarafından pek cahilane bir surette yapılmakta idi. Süvariler Ve yağma ue “^guldü. Keşif ye-rine köylü erin hayvanlarını aürilp götürmekle vakit geçirirlerdi. Raporları ise kâmllen uydurma idi. Keşif müfrezesine taarruz eden düşman kuvveti iki bin gösteriliyorsa hakikatte mutlaka ikiyüz kişiden az çıkardı, üçyllz, dörtyllz kişi tarafından ihata edildikleri vo kurtulmağa muvaffak olduklarını söyledik-ı halde ancak bir yaralı, bir telef verdiklerini de
Beyazıt kalesinde Alaca avlunun selâmlık cihetindeki kapısı
ilâve etmekten sıkılmazlardı. Bir gün Ermeni zabitlerden birisi kumanda ettiği mıntakaya dörtyüz kişilik bir müfrezenin taarruz etmeğe başladığını telefonla bildirmiş ve hakikatte ise karşı köyden iki silâhsız adamın çıkıp sonra geri dönmesinden başka bir şey olmadığı tezahür etmişti. Ermeniler Erzin-canı terkettikleri zamandan Osmanlı kıtaatının Er-zurumu işgali tarihine kadar geçen müddet zarfında Ermeni keşif kolları tarafından Türk ordusundan yalnız bir süvari yakalanmıştı. Tahminime göre bu biçarenin ya ayaktan donmuş olacak yahut bir diğerinin muaveneti olmaksızın yürümeğe mecaü bu lunmıyacaktır. İkinci zabitler içtimamdan sonra bazı zabitler diğer kıtaata nakillerini istida etmişlerdi. Bunlann istidalarını miralay Morele götürdüğüm sırada pek ziyade köpürüp divanıharp kararile bunlann ayrılmasına kuvvetle mümaneat edeceğini söylemiştir.
Halbuki toplar henüz Rus zabitlerinin elinde bulunmakta cebir ve şiddete karşı top ateşile mukabele edebileceklerini bildirdim ve zabitan kendi kendilerine terki mevki etmeyip kanun mucibince tebdillerini talep eylediklerinden arzularının is’afı zarurî olacağını atlattım ise de aynlmak arzu eden bütün zabitan yüzbaşı vekih Yermolof’a verilen vesika gibi kendilerini lekehyecek vesikalar vereceğinden arzu edenin tecrübe etmesini söyledi. Miralay Doluhanof Tifliste ve Batumda söylediği gibi arzu etmiyen zabi-tanın iş başında kalmasında fayda ohnıyacağmı ileri sürdüğüm zaman zaten bunun için alınmış Ingüiz topçu zabitanın Erzuruma gönderilmesini talep edip vâd aldığını bildirdi. Erzurum istasyon başmemurlu-ğu vazifesinde bulunan bir Rus veyahut Polonez neferi hizmette kalmak istemediğinden dolayı tevkif olunup cebren ifayi hizmete sevkedildiğini bu sırada işitmiştim. O emrin hüsnü ifasında sürat husulü ba-hanesile ve hakikatte her ihtimale karşı bütün zabitlerin birbirine lüzumunda muavenet edebilecek suretle yakın yerlerde ikamet etmeleri hakkında lâ-zımgelen emirleri verdim. Yüzbaşı vekili Yermulof şubatın 25 inde hareket etmişti. Giderken yolda Sa-rıkamışa uğrayıp orada bulunan erkânıharbiye reisi General Vişinski ile topçu kumandanı general Gera-simof’a Ermeniler arasındaki fena vaziyetimiz hakkında gördüğünü ve bildiğini söylemesini ve mümkün olduğu kadar süratle şu halden kurtulmaklığımızı ri-oa eylemesini tavsiye ettim. (Devamı var)
Edime, 6 (Hususî surette gönderdiğimiz arkadaşımızdan) — Büyük Karapınar güreşlerinin ikinci günü de fevkalâde bir şekilde geçti. Bugün yapılacak güreşlerde Trakya Umumî Müfettişi General Kâzım Dirik, mebuslardan Fuat, Fuat Balkan, Şevket ve Kırklarelinden gelen Orgeneral Fahrettin Altay, Hor-genearl Salih Omurtaş, Beden Terbiyesi Genel Direktörü General Cemil Taner, Edirne valisi Niyazi Mergen ve kesif bi rhalk tabakası hazır bulundular.
Baş pehlivanlık için güreşen pehlivanlar şu neticeleri aldılar:
Tekirdağlı Hüseyin, Afyonlu Sü-leymanı şak kündesile 10 dakikada yendi. Kırkkiliseli Hayati, ManisalI Halille, Ali Ahmet, Molla Meh-mefle, Arif, Pehlivanköylü Mustafa ile berabere kaldılar.
Büyük ortada Pomak Süleyman -Arap Haşan güreşinde Pomak Süleyman çekildi.. Deli Bekir yarım sarım saat güreşten sonra Rumanyalı Ahmede pes etti. Uzunköprülü Murat Babaeskili îbrahime beş dakika dayanabildi. Galipler yarın çalışacak.
Küçük ortada 18 çift güreşti. Çiftler içinde Karamürselli Hilmi ile Subaşılı Mehmet Nazarı dikkati celbettiler. Neticede Hilmi galip geldi.
Güreşler hakkında Edirne valisi Bay Niyazi «Yeni Sabah» a şu beya-Kızlar arasında koşu
Bayanların 60 metre sürat ve ayni mesafede yapılan manialı sürat müsabakaları neticeleri müsabakası (3) grup üzerine yapılmıştır.
Birinci grup: Boğaziçi, Erenköy, Yüce Ülkü, Selçuk.
Yüce Ülkü ve Selçuk okulları gelmediği için iki lise arasında yapılmıştır. Çok güzel çalıştırılmış bir takım olan Erenköy kız lisesi mühim bir farkla galip geldi. Koşuda muvaffakiyet gösteren Şaibe Öncü, . Süheylâ Okay, Güzin Işık, Nebahat Tunç, Seniha Gürfırat, Ferizat Er-güven muvaffakiyet kazanmışlardır. Kız okullarında atletizmin yeni başlamasına rağmen ileride ümit' verici bir kabiliyet gösterdiklerinden şayanı takdirdirler. Nitekim bu takım manialı sürat koşusunda da yine hatasız olarak kazandılar. Bu muvaffakiyette büyük bir hissesi olan jimnastik öğretmeni Bayan Hidayeti tebrik ederiz.
İkinci grupta İstiklâl, Çamlıca, Kandilli, Öğretmen okulu, bütün liseler arasında nazarı dikkati celbeden siyahî (Ovens) gibi bir muvaffakiyetle bir koş uyaptığından alkışlandı. Birinciliği Kız Öğretmen okulu aldı.
Üçüncü grup — Şişli Terakki, Cümhuriyet, İstanbul Kız, İnönü bu grupta da Bayan Mübeccelin iyi çalıştırdığı İstanbul Kız lisesi birinci oldu. 19 mayısta bu üç grup birincisi olan Erenköy, öğretmen okulu, İstanbul Kız lisesi arasında final ya-1 pılâcaktır. Cidden bu üç okulp da bilgili çalıştırılmış takımlar olduğu için bu müsabaka çok heyecanlı ol-lacaktır.
Manialı sürat müsabakaları galipleri de ayni günde yapılacaktır.
Beşiktaş ve İstanbul Kız lisesinde yapılacağı ilân edilen müsabakalar Taksim’de futbol ve atletizm dola-yısile tehir edilmiştir. Futbol maçlarında Federasyon hakemleri müsabakaları idare ettiği için munta-
Beden Terbiyesi Genel Direktörü General Cemil Taner ve Edi.-nenin kıymetli polis müdürü Hadi müsabakaları şeyrederlerken
natta bulundu:
«— Pehlivanlar kuvvetli ve kudretli. Halk alâka ile takip etti. Kurt-dereliler, Adalı Haliller cihana nasıl nam salmışlarsa şimdiki pehlivanların da ayni şerefi getireceğinden şüphem yoktur.»
Gündüzleri güreşlerden sonra E-dirne bir bayram yerine dönüyor. Kahvelere, lokantalara dolan pehlivanlar arasında çok tatlı sohbetler yapılıyor. Yaşlı pehlivanlar halka halka toplanan genç pehlivanlara ve halka eski büyük güreş menki-
Beşiktaş Ankara gücünü 4-1 Mağlup Etti
Dün Şeref sahası müstesna günlerinden birini yaşadı. Millî küme şampiyonasının en önünde bulunan Ankaragücünün Beşiktaş ile yapacağı maç merakta bekleniyordu Bilhassa Beşiktaşın Ankarada mağlûp olması sahaya oldukça büyük bir kalabalığın toplanmasına vesile olmuştu.
Hakem Suphi Baturun idaresinde iki takım şu şekilde dizildiler:
Ankaragücü: Natık - Salih, En -ver - Abdül, Semih, İsmail - Ham-di, Fikret, Vahap, Fahri, Hamdi.
- Beşiktaş: M. Ali - Tâci, Hüsnü -Hüseyin, Bedi, İbrahim - Hayati, Hakkı, Nâzım, Şeref, Eşref.
Beşiktaşlılar rüzgâr ve güneşi arkalarına atarak oyuna başladılar. İkinci dakikada Eşrefin müsait bir pasını Nâzım, Hakkı ve Şeref birbirlerine bırakmaları yüzünden muhakkak bir sayıyı kaçırdı.
Ankaragücünün mukabil bir hücumunda Vahabln attığı çok âni bir şüt avut oldu.
AnkaralIlar bundan sonra rüzgâra karşı oynamalarına rağmen yerden ve kısa paslarla Beşiktaş kalesini sıkıştırmağa başladılar. Bu arada Hamdlnin çektiği sıkı bir şü-tü Mehmet Ali güzel kurtardı.
17 inci dakikada Ankaragüçlü Fikretin 30 metreden çektiği şüt üst köşeden avut oldu. 22 inci dakikada Beşiktaşın Şeref vasıtasi-le yaptığı bir akında Ankaragücü zam cereyan etmektedir. Voleybolda ise kız ve erkekler arasında yapılan maçlar da biraz üzüntülü ve zevksiz olmaktadır.
Hiç olmazsa final maçlarını bu sporda hakemlik hususunda müma-resesi fazla olan hakemlere idare ettirilerek bazı haklı itirazları önlemek doğru olacağından heyetin bu hususta nazarı dikkatini celbederiz.
belerini anlatıyorlar.
Rumanya’dan gelen meşhur Osman pehlivan dedi ki:
«— Bugün 47 yaşındayım. Beni on sene evvel buraya getirseydiniz, a-damlar yenilirdi gösterirdim. Maa-mafih yarın yapacağım güeşrte de kendimi göstereceğim.
Bu akşam Orduevi tarafından kumandanlara ve mebuslara 30 kişilik bir ziyafet verilecektir. Öğle vakti Edirne mebuslarile misafir gazetecilere bir ziyafet verilmiştir.
ATLET
müdafüeri topu uzaklaştıramadılar. Îbrahime gelen top kuvvetli bir şüt-le avut oldu.
27 inci dakikada Beşiktaş bir korneı kazandı ise de bundan istifade edemedi.
Beşiktaşın çok fena oynayan iki açığı bütün hücumları öldürmekte devam ediyorlar.
37 inci dakikada sağhaf Hüseyin-den Hakkıya gelen topu, Hakkı çok müsait bir vaziyette c/an Şerefe verdi. Şeref topu istop ederek yakın bir mesafeden Beşiktaşın ilk sayısını yaptı.
AnkaralIlar yaptıkları bir akında, kurtardı.
41 inci dakikadan sonra AnkaralIlar oyunu Beşiktaş sahasına intikal ettirmeğe muvaffak oldularsa da yaptıkları akmlar müessir ota -madı ve devre 1 - 0 Beşiktaşın galebesi ile neticelendi.
ikinci devre
AnkaralIlar rüzgârı ve güneşi lehlerine alarak oyuna başladılar. Ve ilk dakikalarda yaptıkları hii -cumları atlatan Siyah - Beyazlılar mukabil bir akın esnasmda 4 üncü dakikada ceza sahası yakınında kazandıkları bir firikiki Hakkı şüt a-tacak gibi bir vaziyet atarak topu aradan Şerefe geçirdi. Ve Şeref de bu pası gayet güzel kullanarak bekle kaleci arasından topu Ankara kalesine ikinci defa soktu.
6 mcı dakikada Nâzımın yerinde bir ara pasını Ankara müdafaası durdurdu isede yetişen Hakkı topu bekten söktü ve kuvvetli bir şüt çekerek üçüncü defa Ankaragücü kalesine soktu.
Oyunun bundan sonrası Ankara ■ gücünün hâkimiyeti altında geçmeğe başladı. 12 inci dakikada Ankaragücü bir firiklk kazandı. Vahabın çektiği firikik Fahrinin ayağı İle ilk ve son olarak Beşiktaş kalesine (irdi. 15 inci dakikada Nâzım of -(Sonu 7 inci sayfada)
Sayf*1 ---------
TENISABÂH
7 MAYIS ı»39
Kalb Hırsızı
Yazan : Ilhaml Bozok
Geçenlerde amcazadem Mahmut-Jara gitmiştim. Ben gittikten sonra Mahmudun yeni tanıştığı Necmi isminde bir genç te geldi. Şuradan buradan konuşurken, Necmi:
— Size geçen sene ilkbaharda ba başımdan geçen bir vak’ayı anlatayım, dedi.
Sirkecide oturduğum pansiyo -nun penceresinden boğaza seyredi -yordum. Hava okadar güzel ve sakin ki ortalıkta çıt yok. Güneş bütün sıcaklığile etrafı kucaklamış, en kuytu, yerlere bile nüfuz ediyor. Gökyüzü masmavi ve parlak deniz, sema sanki yere inmiş gibi sakin ve durgun, tam manasile güzel bir bahar havası.
Gözüm Adalara giden bir vapura takılmış, muttasıl bakıyorum. Vapurun iki tarafa ayırdığı sular, sanki öfkelenmiş gibi zıplaşıyorlar. Bu sulann kendime ne kadar benzediğini düşünüyorum. Talihsizlik beni küçüktenberi yakalamış ve bütün sevdiklerimi benden ayırmıştı. Hayatta okadar yalnızdım ki dertleşecek bir ahbabım bile yoktu. En samimî olduğum kimselerle ancak se-lâmlaşırdım. Yalnızlığımı okuyarak ve gezerek unutmağa çalışırdım. Benim sulardan farkım talihsizliğin bütün fenalıklarına boyun eğmem-di. Sularsa, vapurun kendilerine sakin denizin koynundan ayırdığı için İsyan ediyor gibiydiler.
Kendi kendime düşünmekten canım sıkılmış olacak ki yalnızlıktan biraz olsun kurtulmak için Adalara kadar gitmek üzere içimden gelen bir hisle sokağa fırladım. Hiç düşünmeden yürüyordum. Eminönüne geldiğim zaman saatime baktım:
Adalara kalkacak vapurun hareketine on beş dakika vardı. Hızlı hızlı giderek biletimi alıp açık mevkie çıktım. Vapurun üstü benim gibi gezen heveslilerle dolmuştu. Kendime güçbelâ bir yer bularak oturdum. Karşımda üç genç kız bana bakarak:
— Dünya güzeline bak diyerek gülüyorlardı.
Niçin güldüklerini merak etmeyin, nereye gitsem benimle alay e-decek bir kaç insan bulunurdu. Gördüğünüz gibi beyaza yakın mavi gözlerimle kızıl saçlarımla, çiçek bozuğu yüzüm-1 ve upuzun boyumla dünyada bir çirkinlik müsabakası açılsa muhakkak birinci gelirim. Bu kızlara da kızmadım. Daha daha ne söyliyeceklerini duymamak için tenha olur diye lüks mevkie gittim. Hakikaten burası tenha idi. Ayrı, ayrı oturmuş beşaltı erkek karşılıklı iki kadın ve bir genç kızdan başka kim-se yoktu. Ben de mevkiin en arka tarafına oturdum. Vapur yeni kalkıyordu. Etrafıma bakınırken gözlerim genç kızın gözlerine takıldı. Tebessüm ediyordu. Alay ediyor diye düşünerek başımı hızla denize çevirdim. Tekrar nazarlarımız birleştiği zaman bana darılmış gibi bakıyordu. Hiç dikkat etmediğim kızı tetkike başladım. Orta boylu, şişmanca amma çok değil, bir kadma yakışacak kadar. Saç ve gözleri kapkara, ağzı burnu ufacık, okadar güzel denemezdi. Fakat çok şen olduğu içi gülen gözlerinden belli idi. O da beni tetkik ediyor olacaktı. Gözle konuşarak Heybeliadaya geldik. Burada inmek için hazırlanınca hemen kalktım. O önde ben arkada vapurdan çıktık, iskeleyi geçtik. Düz yolda yanma yaklaşarak:
— Nereye emredersiniz? dedim. Gülerek:
— Çamlimanına gitsek.
Dedi. Okadar heyecanlı idim ki kalbim dışarı fırlıyacak gibi çarpıyordu. Bu ana kadar hiç bir kadma en ufak bir lâf söyliyemediğim halde bugünkü cüretime kendim de şaşmıştım. Hiç konuşmadan Çamlima-nma geldik, bir çamın dibine parde-sümü yaydım, yanyana oturduk, ismimi söyledim, o da söyledi. Neclâ imiş. Babasmm büyük bir tüccar olduğunu söyledi; fakat ismini söylemedi. Uzun, uzun konuşarak yalnızlığımdan, hususî hayatımdan bahsettim. Okadar cana yakın duruyor
du ki evlenme teklif ettim. Bu teklifim karşısında:
— Bunu sonra düşünürüz, dedi. Ortalık loşlaşmış, akşam oluyordu. Okadar dalmıştık ki vaktin nasıl geçtiğini anlamadık.
— Artık gidelim, dedi.
Oturduğumuz yerden kalkarak ağır ağır iskeleye doğru yürüyor, şuradan buradan konuşuyorduk. İskeleye geldik. Neclâ bir arkadaşında kalacakmış, vapura binmedi. Muhakkak mektup yazması için İsrar ettim ve adresimi verdim.
Vapur akşamın kızıllığı içinde tatlı hışıltılarla ilerliyordu. Neclâ, gözle görülmez oluncaya kadar sahilde durarak mendil salladı. Pansiyona döndükten sonra birçok günler mektup bekledim.
Bu bekleyiş çıldırtıyordu beni. Bu beklemeğe dayanamıyarak bir kaç kere Adaya gittim. Yanyana geçtiğimiz yollan bu sefer yalnız geçtim. Beraber oturduğumuz çamın dibinde yalnız oturdum. Geri dönerken çamlardan utanıyordum. Bana çamlar insanlanmış, benim bu halime gülüyorlarraış gibi geliyordu Adanın bütün cadde ve sokaklarını Neclâya rastlamak ümidile dolaştım. Bütün aramalarım inkisarı hayal ile neticelendi.
Bir akşam işimden dönmüştüm. Odanın kapısını açtığım zaman yerde bir mektup gördüm. O anda nasıl kalb sektesi ile ölmediğime hâlâ şaşarım. Zarfı parçalamasına açtım, mektup Neclâdandı.
Necminin gözleri yaşarmıştı. Bir kaç kere yutkunduktan sonra iç cebinden bir mektup çıkararak okumağa başladı:
«Azizim Necmi bey;
Sana bu mektubu yazmıyacak-tım. Fakat hakikati anla diye yazıyorum. Ben âdi bir bar kızı olduğumdan kimseyi sevemem zannediyordum. Seni de sevmedim. Halbuki ben de insanım. Geçenlerde başka bir erkeğe sana oynadığım komediyi oynamak istedim. Onu delicesine sevdim. Seni aldattığım gibi o da beni aldattı. Sakın bana darılma. Çünkü ben bir zavallıyım. O gün A-dada sana anlattıklarımın hepsi yalan. İsmim bile Neclâ değil. Bana kızmaman için yalvararak mektubuma nihayet veriyorum.»
Necmi mektubu katlayıp tekrar cebine koyarak:
— Dünya başımın üzerinde dönüyor, sanki başıma yıkılıyordu. A-dalara giden vapurun ikiye ayırdığı sular yüzüme çarpıyor gibiydi. Nec-lânın hayalini kaynaşan sulann içinde görüyordum. Kahkaha üe yüzüme gülerek «Ben bir kalb hırsızıyım!» diyordu.
Kastamonuda Eğitmen Kursu Faaliyeti
Kastamonu, (Hususî) — Kastamonu’ya sekiz kilometre mesafede Göl vadisinde kurulan eğitmen kursu çavuş t ve onbaşılık yapanlar arasında fazla al£ka uyandırmıştır. Ders yılı başladığı halde hâlâ müracaat vukubulmaktadır.
Türklyede mevcut kursların arasında Kastamonu birinciliği kazanmıştır. Ve kursta bu sene iki yüz talebe tedrisata başlamıştır. Bu sene elli hektarlık bir arazi istimlâk e-dilerek muallim evleri ve lüzumlu dershaneler yaptırılacaktır. Şimdi güzel bir çiçek bahçesi ve bir havuz yapılmaktadır. Bugüne kadar da 100 kişilik bir yatakhane binası, 200 kişilik yemekhane ve 20 şer muslukla temizlenme yerleri inşa olunmuştur. Bu suretle; geçen sene boş olan bu arazi bir mamureye çevrilmiştir.
Sayın direktör Bay İsmail Edip te Köye Doğr uisimli kıymetli bir kitap yazmıştır.
■ Sdlâhattin Çelebi
Midyatta Bu Sene Mahsul Çok Bereketli Değerli İdareci Kocamanoğlu;
EsteldeDe Güzel Eserler Vücude Getiriyor
~ Midyatta Belndiye Sarayı
Midyat, (Hususî) — Midyat tayım. Komuk Türklerinin Ma.tiyana adile Isadan yıllarca evve» kurdukları tarihî kasaba 1070 rakımında bir yaylanın az meyilli sırtlarına yaslanmış. Dört yana hafif ârıza-larla yayılan ova yemyeşü. Gözlerim, ne kadar aradığı halde boş ve kır bir yer göremiyor Hemen hükmümü veriyorum: Bu yıl Midyat i-çin bereket yılıdır.
Sonradan anlıyorum ki, tahminimde hiç te yanılmış değilim. Halk 939 un verimli olmasından çok sevinçli. Buralıların % 95 i ziraatle meşguldür. Buğday, arpa, dan, pirinç, pamuk, nohut, mercimek meb-zulen yetişir ve külliyetli miktarda ihracat yapılır. Üzümcülük çok ileri gitmiştir. Senede vasati kırk mil -yon kilo yaş üzüm istihsal edilmekte, kuru ve yaş olarak mühim mikyasta memlekete sevkolunmaktadır. Diyarbakır İnhisarlar Rakı fabrikası ihtiyacının mühim bir kısmını buradan temin eder. încircilik te bu nisbette müterakkidir.
Midyatta 130 bin kara hayvanatı beslenmektedir. Canlı hayvan ve mahsulâtı ihracatından kaza büyük istifade görür. Sanayiden dokumacılık hükümetimizin gösterdiği alâka ve himaye sayesinde terakki eylemiştir. Hâlen 400 dokuma tezgâhı çalışmakta ve mamulâtı şark vilâyetlerimizde büyük bir rağbete mazhar olmaktadır. Midyatın ihracatı ithalâtından her yıl vasatı yüz bin lira fazla tutmaktadır.
Maarif hareketleri sönüktür. Bu nun yegâne sebebi mektepsizliktir. Nüfus kayıtlarına göre Midyatta on bir bin, kazada 48 bin nüfus vardır. Fakat, bir bu kadar da mektum bulunduğuna muhakkak nazarüe bakılıyor. Bunun bir misalini verelim: Kütükte elli nüfuslu gösterilen bir köye gidiniz. Behemehal bir bu kadar da nüfus harici üe karşılaşacaksınız. Sayın idareci Kaymakam Kocamanoğlu 2 senede binlerce insanı yeniden nüfusa kaydettirmiştir. Bu kadar geniş ve kalabalık bir kazada yalnız dört mektep olduğunu söy lersem okurlarımız elbette hayrete düşeceklerdir.
Noksan teşkilâtlı yalnız dört ilk mektep vardır. Halbuki, bir hamlede en aşağı kırk mektebe ihtiyaç vardır. Maamafih, zamanla bu noksanların telâfi edileceğinde şüphe yoktur. Nitekim bu sene üç köyde daha okul açümaktadır.
Kocamanoğlunun himmetüe vü-cüde gelen binada Halkevi azalan faaliyete geçmiştir. Yine muhterem kaymakamın eseri olan Akın İdman yurdu dağılarak Halkevine intisap etmiş ve gençler müsait binadan istifade üe çalışmağa başlamışlardır. Başlarında Akif Rahmi Kocamanoğ lu gibi enerjik ve güzide bir şahsiyet bulunan Midyat Halkevi mensuplarının mahsûs boşluğu tamamen dolduracaklarından şüphe edilmemektedir.
Mıntakada beldi hastalık yok -tur. Fakat, Mardin - Cizre . îrak umumî güzergâhı ve Suriye - Nusaybin - Siirt yolu üzerinde bulunan
ve doğu Anadolunun işlek bir ticaret merkezi olan Midyatta umumî sağlığı koruyucu müessesata ihtiyaç vardır. Ko(xmanoğlu her türlü mad dî imkânlardan mahrum bulunmasına rağmen iki yataklı bir tedavi e-vi açmak muvaffakiyetini göstermiş ve fakat ne yazık ki, Midyat çok zamanlar doktorsuz kalmıştır.
Dahiliye mekanizmamızın en faal ve değerli uzuvlarından birisi o-lan ve kısa zamanda bütün Midyat muhitinde derin bir saygı uyandırmağa muvaffak olan üçebay bay Âkif Rahmi Kocamanoğlu, riyaseti ni deruhde eylediği belediye bütçesinde iki yüda on iki bin lira fazlalık temin etmiş, kasâbsCÜ, bir çok yeni, güzel ve modern tesisat vücude getirmiş, asırlardanberi bu bin bir ihmal ve lâkaydiye kurban gitmiş olan Midyata medeni bir çehre vermeğe muvaffak olmuştur.
939 bidayetindenberi imar faa -liyeti Estelde tekâsüf eylemiştir. 935 yılına kadar köy halinde idare edümekte iken görülen lüzum ve kat’î zaruret üzerine belediye inti-habatı yüzünden mahalle vaziyetine kalbedilerek Midyata bağlanan Es-tel dört kilometre mesafededir. 938 de kaza merkezinin Midyat kasabasından buraya nakli tekarrür etmiş ve sonbaharda kırk odalı büyük ve modern bir hükümet konağının temeli atılmıştır.
Hükümet konağının inşaatı derlemiştir. Bu inşaat mevsiminde bitmiş olacaktır. 939 yılı zarfında Kocamanoğlunun himmetüe Estelde bir belediye dairesi, belediye reis evi, jandarma bölük komutanlık binası inşa edilecek, yekdiğerini katey üyen iki geniş cadde açılacak ve bir park tesis olunacaktır. Estellilerin içme suyuna kavuşturulmaları meselesi de ön plâna alınmıştır.
Gerburan mıntakasında devam e-den petrol sondajları iyi neticeler vermiş ve mühendislerimizde kuvvetli ümitler hasıl eylemiştir. İktisadî petrole tesadüf olunduğu tak-dirde bu havalinin süratle terakki ve inkişaf eyliyeceğinde şüphe yoktur.
- TOKSOY
Evlâtlarını kurtarmak için kendini kuyuya atan fedakâr anne
Valdelik hislerine ve evlât sevgisine misal teşkü eden bir hâdise evvelki gün tzmirde cereyan etmiştir:
Eşref paşada oturan Şükriye is minde bir kadının biri 1, diğeri 3 yaşında olan Ali ve Güler isminde iki çocuğu her nasılsa evlerinin bahçesindeki kuyuya düşmüşlerdiı.
Bunu gören valde, hemen kendini kuyuya atarak yavrularını kurtarmağa çalışmıştır.
Kuyunun dibinde üç saat imdat bekliyen fedakâr anne ile çocukları sağ ve salim kurtarılmışlardır.
Yalnız, kadıncağız üç saat sular içinde, yavruları kucağında ayakta beklediğinden hastalanmıştır. Kendisi tedavi altına alınmıştı^
Sultan Aziz Devri Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir-
- 3« - YAZAN : SAMİ KARAYEL
Arap oğlu Hüseyine Birdenbire Yenildi
Bu Yeniliş Okadar Ani Olmuş-tuki Herkes Hayrette Kalmıştı
— Biliyorsun ki; çaprazda has-mı sürmek lâzımdır. Daha çabuk çengele getirmek için...
— İyi ya; Kazıkçı sanki; has-mına yardım eder gibi inadına daha hızlı olarak geri, geri uçuyordu.
— İşte; kurnaz ve çok mahir o-lan Kazıkçı bu hareketini mahsustan ve hasmını tongaya düşürmek için yapmış... Süloyu büsbütün hıza getirerek yanbaş oyunile uçurmak istemiş olduğu anlaşıldı.
— Vay kurnaz vay...
— Doğrusu, ben büe sonradan anladım bu kurnazlığım Kazıkçının! Ne güzel bir yanbaş attı? Çok pehlivan bu adam.. Yazık oldu Süloya!..
— Yenecek mi dersin?
— Vaüah, şüpheli bu iş...
— Peki usta, kurt kapanından nasü kurtuldu Sülo?..
— Bunu anlıyabüirsin?.. Fakat, tatbiki güçtür.
— Nasü?
— Kapanda iken, eüerinle kendi paçalarını içten tutacaksın?.. Şüphe yok ki, bu hareketinle kendi kendini büzmüş ve toparlamış olursun?. Büzülür büzülmez, üsttekinin kapanı kurtulmuş olur.
— Çok güç bu...
— Ee!.. Yalnız oyunları bilmek kâfi değildir. Pehlivanlıkta şart, has ma güreşi uydurmak ve iki dir-hemlik yerini bulmak lâzımdır. O-yunlar bir şey öğretmez adama... Pehüvan da yapmaz adamı?.. Asıl hüner tatbikte...
— Kimin galip gelmesini istiyorsun?
— Stilonun..
— Neden?
— Benim akrabam o... dedi.
Halbuki; Allahın bildiğini kuldan ne saklıyayım... Ben de kalben Kazıkçının galip gelmesini istiyordum.
Ben, ihtiyar Cazgırın tarif ettiği yanbaş oyunundan hiç bir şey anlamamıştım. Krut kapanından kurtulma oyununa biraz akıl erdirmiştim. Lâkin, bu oyun ihtiyarın dediği gibi kolay kolay tatbik edilemezdi.
Fakat; hayret edilecek şeydi. Demek biz hep sallapati güreşiyorduk. Kafamızla güreşmiyorduk...
Biz küçük bir güreşçi olduğumuz halde bir hasmı çapraza vurduğumuz zaman elimizden gelse dört nala sürmeğe çalışırdık...
Bak, herifçi oğlu senin hızına hız hatmağa çalışıyor, üste de iki hızdan istifade ederek adamın teneşirliğini yere vuruyor.
Doğrusunu söylemek lâzımgelir-se Kazıkçının ilk seyrettiğim güreşi bana, pehlivanlık nedir öğretmişti?
Bütün pehlivanlık hayatımda daima hasmı zorla ve kendi oyunumdan ziyade hasmın oyunile mağlûp etmeğe çalıştım. Oyun içinden oyun çıkarmak...
Ne ise; güreş ayakta devam ediyordu. Birbirlerile öyle elense ve tırpan çekiyorlardı ki; her ikisinin de baldırları morarmış, enseleri kıpkırmızı olmuştu.
Güreş... iki saati geçmişti. Ara-boğlu ile Hüseyinin güreşleri de hızlı idi.
Fakat; hiç kimse o tarafa bakmıyordu. Hepimizin gözü Kazıkçıda idi.
Bir aralık; Araboğlunun Hüseyin! kündeye aldığını gördüm. Hüseyin yeniliyordu.
Araboğlu güzel bir oturak kün-desi vurmuş hasının a yavaş, yavaş havalandırıyordu.
Tam^ havalandırıp yeneceği za
man Hüseyin, bir sayvant aşırmasın mı?..
Zavallı Araboğlu, hasmını mağlûp ederken, Hüseyinin ustalıklı bir oyunile bedava mağlûp olmuştu.
Yağ güreşinde sayvant oyunu o-turak kündesine mukabil kullanılır...
Fakat; sayvant aşırmak her babayiğit pehlivanın kân değildir. Çok usta olmak lâzımdır.
Araboğlu; üstte iken hasrımın altında kalıp yenik düşmüştü. Biçare adam, bembeyaz oldu. Ağhyacak dereceye geldi. Lâkin, olan olmuştu. Talih, mukadder bu idi.
Meydanı terkedip giden Araboğlu parsa toplamağa bile çıkmadı.
Kazıkçı ustasının mağlûp olduğunu görmüştü. Onun da canının sıkıldığı seziliyordu. Bir an evvel güreşi bitirmek istediği halinden anlaşılıyordu.
Şaka değil, meydan şimdi Kazıkçıdan ziyade hasımlarında kalmıştı. Kazıkçı Süloyu mağlûp dahi etse; karşısına dinlenmiş, az güreş yapmış olan Hüseyin çıkacaktı.
Yani, senin anlıyacağın Kazıkçının vaziyeti kötü idi. Yanımda bulunan ihtiyar Cazgır da Araboğlu mağlûp olur olmaz güldü ve bana dönerek:
— Kızan! Gördün mü sayvan-tı ?..
— Gördüm usta!..
— Vay canına Araboğlunu yendi Hüseyin be!
— Şimdi iş fena değil mi usta?
— Evet; Kazıkçının hali yamandır... Çünkü; ne de olsa Hüseyin Sülo ile beraberdir. Eğer, Sülo Kazıkçıyı mağlûp ederse Hüseyin; Süloya yanm saat güreşten sonra, pes eder ve başı paylaşırlar... Yok eğer, Sülo mağlûp olursa; Kazıkçı Hüse-yinle tekrar zorlu bir güreş atması lâzımdır. Dur bakalım ne olacak bu iş ?
— Usta; sen Hüseyinin Araboğlunu yenebileceğine kani değil miydin?.. z
— Hemen, hemen.. ’
— Neden?
— Çünkü; Hüseyinin Araboğlu ile üç güreşi var... Üçünde de mağlûp olmuştu.
— Ya!..
— Bu sefer şeytan karıştı işe... Gördün mü?.. Hiç güvenmeğe gelmez... Araboğlu şüphe etmeden, has-mma ehemmiyet vermeden güreşiyordu. Hattâ; oturak kündesmi bile yüzde yüz yeniyorum diye aşırmıştı. Fakat; pehlivanlık bu... Tam mağ lûp olacağı bir zamanda bir manevra ve ustalıkla galip geliverir insan’..
Kazıkçı tamamile ve var kuvveti le hücuma geçmişti. Güreşi bir an evvel bitirmek, daha fazla yorulmadan, Hüseyin pehlivanla taze olarak tutuşmak istiyordu.
Sülo, Araboğlunun mağlûp olduğunu görünce hücumlarını kesmişti. Tedafüi vaziyet almıştı.
Maksadı çok âşikârdı. Vakti geciktirmek, güreşi berabere bıraktırmak. Esasen bir olduğu Hüseyinle başı paylaşmaktı.
Çünkü; Sülo İle, Kazıkçı berabere kalınca, ortada tek galip olacak kalan Hüseyin, kese içinde bulunan altıncağızlara kavuşacaktı.
Stilonun tedafüi vaziyete goçti-ğini hisseden Karıkçı, hücumlarını şiddetlendirdi. Hasmını hiç rahat bırakmıyordu.
(Devamı var)
•) TbtAYtS 19»
jfyfr; 7
1 Konser,, Şairi Osman İsmet Ulukut’a Acık Mektup
Memleketin omuzlarına yükledi-, ği çok ağır ve çok mühim vazifenle • Türklüğün hak ve adalet nimetleri-’ ni dağıtmağa çakşırken, burada türeyen bir «Kanser» den haberin yok. ■ Yine de olmasın! Babıâlide kırıntı •' ile geçinmeğe çalışan bir takım mikroplar var, bunlar, senin bulunduğun yüksekliğe erişemezler. Ne oid-diyetçe, ne seviyece, ne de ahlâk ve bilgice sana yetişecek kudrette de-ğüler.
«Kişiyi nasıl bilirsin? Kendin gibi!» demişler. Tırnağını alelâde kesmekten, saçını olduğu gibi taramaktan başka itinası olmıyan, eline sigara almamış; babasının, büyük babasının yolunda giderek ağzına her ne şekil ve isimde olursa olsun bir katra ispirto koymamış; gününü, gecesini ilme, istirahat zamanlarını kemanına hasretmiş; her görüştüğü kimsenin hürmet ve muhabbetini kazanmış bir genci «Kanser» le malûl bir beyin, nasıl tehayyül e-■der, bilir misin?
Çok iyi bildiğin psikoloji sana, bunu, benim anlatacağımdan daha pek güzel göstermiştir.
— Ne var, ne oluyor?
Diyeceksin, Bahse bile değmez. Şu bildiğin «Tan» gazetesi yok mu? Hani, her zaman, her büyük, her ciddî başlara çatmağa, bir vakitler piıtlan kırmakla, son günlerde Mehmet Âkifi -aklı sıra- yerden yere çarpmakla, Avrupada okuyan Türk gençlerine iftira etmekle, bir mülâ-kat yapıyorum, diyerek Türkün göz bebeğine dokunmakla tanınmış olan şu gazetede, senin «Konser» e birisi •seviye ve tahsil derecelerini çok iyi bildiğin kendi kendine yetişme yazıcılar yok mu? işte onlardan biri-Çatmış. Hayır, şiirlere değil, buna pek cesaret edememiş, birer has i-sim oldukları için tercüme etmek istemediğin ve esasen anlıyanlara karşı yazdığın serlevhalara... Sonra da musiki parçalarından ibaret demek olan bir esere «Konser» dedik diye ağlanacak haline gülmüş... Zavallı!
Belki de unuttun bile artık! Hani (Fikir Hareketleri) nde büyük üstadın tenkit ve takdirine mazhar olan son kitabın yok mu? Ha, işte o! Sonra da, ne buluşu var görsen: Konser - Kanser. Hani senin o beğenmediğin züppe şaircikler yok mu? Onların saçmalarına karşı •«Amma ne söz, ha, amma ne söz» derdik. İşte bu da onun gibi.
Biliyorum.
— Benim böylelerile uğraşmağa tenezzül edecek ne vaktim var, ne de seviyem! diyeceksin. Ben de bu fikirdeyim. İstersen sen de Tevfik Fikret bey gibi dudaklarını büz, o-muzlarını kaldır «öyle, evet!» de.
Abdi ismet Ulukut
Hamiş — Belki kim olduğunu Şöyle bir öğrenmek istersin, ben de bilmiyorum, adı, sanı olmıyan biri.
Gizli Define Arayan katil ve teli Os manla kız kardeşinin mahkemesi
Bundan bir müddet evvel Bakır-•köy civarında bir genci boğazından ■keserek öldüren Osman ile karedşi .Ayşe; Aksaraydaki evlerinde izinsiz define aradıklarından dolayı mahkemeye verilmişlerdir.
Dün Asliye Üçüncü Ceza mahkemesinde bakılan bu davada Ayşe:
«— Ben define aramadım. Kardeşim Osman ile arkadaşı Süleyman aradılar. Fakat; birşey bulamadılar!»
Demiştir.
Bunu takiben, mevkuf bulunan Osmanın «Deli» olduğunu bildiren bir rapor okunmuştur.
Mahkeme şahit celbi için başka bir güne talik olunmuştur.
Yeni tiftik ve yapaklar piyasaya geldi
, " klrk‘m »»paklar piyasaya galmlye başlamıştır, tik parti olarak Çanakkale havalisinden gelen (3 balya miktarında yapak kilosu 00 kuruştan »atılmıştır. Yeni tiftik partileri de piyasaya gelmiş ve 370 bal-y« 108-110 kuruş arasında satılmıştır. Bu tiftikler Almanya’ya gönderilmek üzere ihracatçılar tarafından satm alınmıştır.
Mekteplerarası karşılaşmaları
Haydarpaşa Lisesi Boğaziçilileri yendi
Haydrapaşa ve Boğaziçi takımları Bir Arada
Dömifinal maçlarından biri olan Işık lisesi - Pertevniyal maçı dün dün Taksim sahasında yapıldı. Hakem Şazi Tezcanın idaresinde iki takım şu şekilde dizildiler:
Işık — Adnan; Necmi, Salim; Yavuz, Rif-at, Ay tekin; Niyazi, Adnan, Şeref, Hüseyin, Nizamettin.
Pertevniyal — Manoel; İbrahim, Namık/Fehim, Adil, Vedat; Haydar, Selâhaittin, Ekrem, Fdthi, ö-mer.
Oyunun ilk dakikaları iki takımın biribirini denemelerile geçiyordu.
5 nci dakikada Pertevniyal, 8 nci dakikada Işık kalesi birer gol tehlikesi atlattı.
Bundan sonra oyun mütevazin bir şekilde devam etti.
21 nci dakikada Işıklılar sağdan yaptıkları bir akınla Pertevniyal kalecisinin bariz hatası yüzünden sağ-iç vasıtasile ilk sayılarını yaptılar ve birinci devre Işık lisesinin 0-1 ga-) lebesile bitti.
İkinci devre Pertevniyalliler rakiplerinden daha cüssesiz oldukları için Işıklıların sert oyunlarına mukavemet edemiyorlardı. Fakat buna rağmen mağlûbiyetten kurtulmak için canla, başla çalışıyorlardı.
8 nci dakikada Işık lisesi yüzde yüz bir gol tehlikesi atlattı. Bunu müteakip Işıklılar yaptıkları bir a-kında Hüsnünün ayağile ikinci golü yaptı.
Bundan sonra oyun kamilen Per-tevniyalin hâkimiyeti altında cereyan etti. Fakat hasımlarından daha üstün bir oyun çıkaran Pertevniyal-lilerin şansı yoktu.
28 nci dakikada Ömerin attığı frikik tam kalenin göbeğine düştü. Kaleci çıkış yaptı ve geri gelen top sağ iç Salâhattinin kafasile Işık ağlarına yerleşti ye oyun Işık lisesinin 2-1 lehine bitti.
HAYDARPAŞA: 1 — BOĞAZİÇİ: 0
Mektepler şampiyonasının en ü-mitli takımları olan Haydarpaşa ve Boğaziçi liseleri birçok tanınmış o-yunculardan teşekkül etmişti.
Hakem Feridun Kılıcın idaresinde iki takım şu şekilde sahaya dizildiler:
Haydarpaşa — Sabri; Cemal, Süleyman; Kadri, İsmail, Şinasi; Fikret, İsmail, Şinasi, Hidayet, Gazanfer.
Boğaziçi — Cihat; Süreyya, Bü.-lend; Enis, Osman, Necdet; Sabri, Abdullah, Niyazi, Mustafa, Bilgi.
Oyunun İlk dakikaları Boğaziçi'nin hâkimiyeti altında geçiyordu. Fakat Haydarpaşa müdafilerinin ve kalecilerinin iyi oyunu karşısında bütün akınlar neticesiz kalıyordu. İlk devre her iki takımın mütekabi-len biribirlerini sıkıştırmasile geçti. Ve devre 0-0 beraberlikle nihayet buldu.
İkinci devre Haydarpaşalıların a-km ille başladı. Hpr iki takımda kuvvetli olduklarından oyun çok güzel ve heyecanlı oluyordu ve her iki takım da biribirlerini sıkıştın-yorlar ve mütemadi gol tehlikeleri atlatıyorlardı.
İkinci devre de 0-0 berabere bittiği için oyun onar dakikadan iki devre daha uzatıldı.
Uzatılan ilk on dakikanın 7 nci dakikasında Haydarpaşa sağaçığı
YENISABAH
Aydın Halkevinin Hoparlör Neşriyatı Münasebetile Bir Kaç Söz
Fikrete gelen top Fikretin bekleri atlatarak Cihatla karşı karşıya kalması ve topu Cihattan da sökerek kaleye sokması Hayaarpaşanın şampiyonluk emsalini fazlalaştırıd. Ve oyun da bu golle ve Haydarpaşalı-ların 1-0 galebesi!® bitti.
Gelecek hafta Haydarpaşa ile İstanbul lisesi oynıyacak, bu iki takımın galibi de Işık lisesile oynıyarak mektepler şampiyonunu tayin edecektir.
tszrtıı GUcU «"nasınaa buğlln yapıl ca t maçlar
Barutgücü sahasında bugün yapılacak maçlar şunlardır:
1 — Bakırköy Halkevinin tertip ettiği kupa maçının üçüncü haftası: Şehremini - Şişli Halkevleri arasında saat 16.30 da.
2 — Sirkeci idman Yurdu - Barutgücü A. takımları saat 14.30 da.
3 — Sirkeci idman Yurdu - Ba -rutgücü B. takımları arasında^saat 13 de.
gg ■
Beşiktaş Ankara Gücü
(Baştarafı 5 inci sayfamızda) sayddenbir gol yaptı ise de sayılmadı.
Oyun bundan sonra büyük bir sürat kazandı. Ve 25 inci dakika -dan itibaren de oyun tekrar Anka-ragücü hâkimiyeti altına girdi ise de Ankarıl muhacimlerinin fazla çalım yapmaları ve ayaklarında topu fazla tutmaları yüzünden o -yunun neticesi bir türlü değişmi -yordu.
32 inci dakikada İbrahimin bir kafasından istifade eden Ankaragü-cü sağaçığı Hamdinin ortaladığı topu Vahap güzel bir şütle kaleye havale ettiyse detop ikinci defa o -larak Beşikta direklerine çarparak kurtuldu.
Ankaragücü hâkimiyetini idame ettiği sıralarda çok yakından iki fi-rikik kazandı ise de bundan istifade edemediler, oyunun bitmesine bir dakika kala Hakkıdan Şerefi bulan topu Şeref Ankara müdafiini geç -tikten sonra müsait vaziyette olan Hayatiye geçirdi. Ve Hayati Beşik -taşın dördüncü golünü yaptı. Ve o -yun da yarım dakika sonra Beşik -taşın 4 - 1 galebesile bitti.
NASIL OYNADILAR?
Beşiktaş: Galip gelmesine rağmen tatmin edici bir oyun oynayamadı.
Ankara Gücü — Beşiktaşa nazaran daha iyi oynadıl-arsa da müdafaalarının bozuk oynaması neticenin böyle olmasını intaç etti. Ali Rı-za’nın yokluğu her vakit hissediliyordu.
Kaleci Natık ve iki bek volelerde hatalı idiler. Orta haf Semih beklenen oyunu göstermedi. Yan haflar muvaffak oldular. Muhacimlerden Vahap ağırdı. Sol açık Hamdi muvaffak oldu ise de diğer arkadaşlarının fazla çalım yapmaları ve şahsî oynaamları yüzünden hâkim oynadıkları anlarda sayı yapamamalarına sebep oldu.
Hakem — Subhi Batur çoktanbe-ri maç idare etmemesinden olacak bazı kararlarında müteredditti. Mamafih oyunun sertleşmesine mani oldu
Aydın, (Hususî) — Aydın Halkevi son zamanlarda hoparlör neşriyatına başlamış ve büyük bir alâka ile her gün muayyen saatlerde ajans haberlerini, halk için Halke-vimizin faydalı teşebbüslerini bildirmektedir. Ayrıca memleketimiz musikî erbabının bazılarını bir araya toplıyarak güzel parçalar çaldırtıp halkımızın musikiye olan ihtiyacına cevap vermek hususunu da temin etmeğe ehemmiyet vermektedir. Bilhassa Çocuk haftasına mahsus olmak üzere her gün başka bir ilkokulun minimini yavrularının iştirakile teşkil edilen bir grup tarafından da millî manzumeler, monologlar ve mektep şarkıları söyletilmiş ve hakikaten çok muvaffak olunmuştur.
Bu meyanda orta ve şarkî Anadolu halkının mahallî türkülerini muhtevi plâklar da çalmıyordu. Halkımız bilhassa bu plâkları dinlemekten çok haz ve zevk duymuş olacak ki bu plâklar çalınırken her semtteki hoparlörün altında kalabalık bir dinleyici kitlesi göze çarpmaktadır.
Bu yazımda, maksadım faydası pek çok olan bu, Halkevimizin radyo neşriyatının geçmiş veya geçecek olan günlük vaziyetini izah etmek değil, hemen hemen iki aydan-beri devam edip giden bu neşriyat arasında büyük bir noksanı hatırlatmaktır.
Her millette olduğu gibi bizim de Halkevine ait, yani Halkevinin gay-retile meydana getirilen hoparlörlerle neşriyat yapılan bazı şehirlerimiz-
Bu sene yapılacak Yaş Meyva İhracatı
Kavun ve çilek ihracatı için yeni tedbirler almıyor
Trakya’da tecrübesine başlanmış olan ihracat mahsullerinin yetiştirme, ihzar, sevkiyat ve ambalâj işlerinden iyi neticeler alınmıya başlanmıştır.
Geçen sene Almanya’ya ihraç e-dilen kavunlarımız bu memleket piyasalarında iyi bir mevki kazanmıştır. Bunun için bu sene kavun ihracatı daha geniş mikyasta yapılacaktır. Nafıa Vekâletinin Frigorofik tesisatı havi vagonları fazlalaştırmış olması ve nakliye fiatları üzerinde de değişiklik yapması bu seneki ihracatın daha sühuletle yapılması imkânlarını verecektir. Geçen sene Almanya’ya 26 vagon kavun gönderilmişti. Bu vagonların beheri 275 lira üzerinden muamele görmüştü. Fakat bu kavunların mühim bir kısmı arzu edildiği veçhile tuzla yemek için keleklerden seçilmişti. Bir, bir buçuk kilo ağırlığında ve herkesin alıp yiyebileceği tatlı kavunlardan da sevkedilmişti. Bu sene daha ziyade tatlı kavun ihraç edilecektir.
Diğer taraftan. Bulgaristandan gelerek Trakya’ya iskân edilen göçmenlerden bir kısmı Bulgaristanın mühim bir ihraç maddesi olan nane tohumlarından getirerek Trakya’da yetiştirmiye başlamışlardır. General Kâzım Dirik’in himmetile yapılan gayretler neticesinde bu kısım zira-atte mühim muvaffakiyetler elde e-dilmektedir. Bu naneler mente içki fabrikaları tarafından aranmaktadır. Bu sene çilek ihracatına da e-hemmiyet verilecek ve tecrübe mahiyetinde olmak üzere hususî am-balâjlar içinde çilek ihraç edilecektir.
Y ENÎ NEŞRİYAT
ÇOCUK
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi tarafından çıkarılmakta o-lan (Çocuk) adlı derginin (136) nci sayısı çıkmıştır.
Yurt yavrularının sağlık, sosyal kültürel durumlarının inkişafına hizmet eden bu kıymetli dergiyi çocuklara, çocuklu ana ve balara tavsiye ederiz.
de her şeyden evvel istiklâl marşımızın bu vasıtalarla söylenilmesi cihetine büyük bir ehemmiyet verilmiştir. Bu şehirlerimizde her gün değilse bile haftada bir kaç gün olsun güzel sesli mektep talebelerinden mürekkep bir grup tarafında» söyletilmektedir. Hattâ en lâzım o-lan cihet şu ki kıymetli marşımızın mana ve maksadı, daha çalmmaz-dan evvel bir hatip tarafından kısa ve fakat çok şümullü bir mukaddeme ile izah edilmektedir.
Yirminci asrın en büyük adamı olan Ebedî Şefimizin bize hediyesi ve emaneti olan bu büyük sesin ifa de ettiği manayı her Türk vatandaşının bilmesi lâzımdır ve her nerede olursa olsun bu sesi işitir işitmez ona olan saygı ve sevgisini bir ihtiram vaziyeti alarak ifa etmesi lâzım gelmez mi?
Aydın halkının bu kıymetli marşımıza karşı (telkinsiz olması hase-bile) lakayt kalışına, daha son günlerdeki Millet Vekillerimizin seçimi ânından evvel, Ankara radyosunun İstiklâl marşını çaldığı halde kahvelerdeki lâubaliliklerin, tavla gürültülerinin, sokaklardaki hareketin devam etmekte olduğunu bizzat görmekle şahit oldum.
Yıllarca âmme hizmetlerinde olduğu gibi uzun senelerdenberi de Halkevimiz başkanlığında ve daima halkın menfaatini temin için yılmadan ve yorulmadan çalışan değerli ve müteşebbis başkanımızm bu cihete de ehemmiyet vermelerini saygılarımızla dileriz. Cemal Azmi
MÜTEFERRİK »
Sıhhiye müsteşarı geldi
Sıhhiye Vekâleti müsteşarı Bay Asım dün sabahki trenle Ankara’dan şehrimize gelmiştir. Müsteşar şehrimizde bir müddet kalarak Yalova-ya gidecek ve oradaki müesseseler-de tetkikatta bulunacaktır. Yalova kaplıcalarının Sıhhiye Vekâletine devri hakkındaki kanun lâyihası bugünlerde Büyük Millet Meclisine sevkedilecektir. Müsteşarın tetkikleri Yalova’nın Sıhhiye Vekâletine devri münasebetile alâkadardır.
Ayasofya müzesindeki tablolar
Bundan bir müddet evvel Ayasofya Müzesinin tavanından indirilen Osmanlı tarihinin hattatlığa ait en kıymetli şaheserlerinden olan tabloların alâkadarların itirazı üzerine tekrar yerlerine asılmasına karar verilmişti. Tablolar birkaç güne kadar yerine konulacak ve esasen Ayasofya Osmanlı ve Bizans Müzesi olarak kabul edildiği için badema Osmanlı devri san’at eserlerine hiç bir veçhile dokunulmıyacaktır.
Beden terbiyesi umumî kâtibi şehrimizde
Beden Terbiyesi Umumî Kâtibi Bay Cemal, dün sabah Ankara’dan şehrimize gelmiştir. Bay Cemal burada bulunduğu müddet zarfında askerî mektepler Beden Terbiyesi işleri etrafında tetkikatta bulunacaktır.
Kimya enstitüsü talebesinin tenezzühü
Kimya Enstitüsü talebesinden 500 kişilik bir grup, bugün Şirketi Hay-riyenin bir vapuru ile Yalovaya bir gezi yapacaklardır. Vapur Köprüden saat 8^15 te kalkacak ve gece saat 22 de şehrimize dönecektir.
100,000lerce
KADININ
nazarı dikkatini celbeden
KREM P E R TE V ince bir zerkin, titiz bir itinanın,
derin bir tecrübenin mahsulüdür.
RADYO |
PAZAR: 7/5/939
12,30 Program.
12.35 Müzik (Küçük orkestra -Şef: Necip Aşkm)
1 — Paul Lincke - Olimpiyatlarda - Marş
2 — Freid Walter - Rüya - keman solo ve orkestra için
3 — J. Strauss - Neşeli Vals o-peretinden - Buseler valsı.
4 — Becker - İlkbahar (Melodi) 13.00 Memleket saat ayan, ajans
ve meteoroloji haberleri.
13.15 Müzik (Küçük orkestra -şef: Necip aşkm) devamı
5 — Volgraf - kalbim aşkla doldu - Ağır vals.
6 — Dohnanyi - Düğün valsi.
7 — Fischer - tatil günleri süiti?
A) işte dağlar
B) Beklenilmeyen bir tesadüf
C) Suların sükûneti
D) Avdet
13.50 Türk müziği
Çalanlar: Vecihe, Reşat F.rer, Ruşen Kam, Cevdet Kozan
Okuyan: Mustafa Çağlar^
1 - Ferahnak peşrevi
2 - Meleksetin ferahnak şarkısı: Titrer yüreğim
3 - Ferahnak şarkı: Ruhumda bahar açtı
4 - îshak Varonun eviç şarkısı: Kalbimde açılmış
5 - Halk türküsü: Çıkayım gide-yim be kuzum
6 - Halk türküsü: Sabah olsun ben bu yerden gideyim.
7 - Halk türküsü: Senin yazın kışa benzer
14.20 - 14.30 Konuşma (Kadın saati - Çocuk terbiyesine dair)
17.30 Program.
17.35 Müzik (Pazar çayı) Pl.
18.15 Konuşma (Çocuk saati)
18.45 Müzik (Şen oda müziği -İbrahim Özgür ve ateş böcekleri)
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti) Çalanlar: Hakkı Derman, Haşan
Gür, Eşref Kadri, Hamdi Tokay, Basri Ülfer.
Okuyan: Celâl Toksoy ve arka • daşlan.
20.00 Memleket saat ayarı, ajans ve meteoroloji haberleri.
20.15 Türk müziği
Çalanlar: Vecihe, Reşat Erer, Ru-şen Kam, Cevdet Kozan.
Okuyanlar: Necmi Rıza Akıshan, Safiye Tokay.
1 - Bestenigâr peşrevi
2 - Haşim beyin bestenigâr şax kışı: Kaçma mecburundan
3 - Mustafa izzet efendinin bestenigâr şarkı: Gayrıdan bulmaz teselli.
4 - Hafız Yusufun bestenigâı şarkı - Çok sürmedi geçti.
5 - Ruşen Kam: Kemenç* taksimi
6 - Arif beyin rast şarkı - zahiri hale bakıp.
7 - Bimenin hüzzam şarkısı - Sükûnla geçer ömrüm.
8 - Naşibin Mehmedin hüzzam şarkı - Açamam açamam söyleyemem.
9 - Udi Ahmedin karcığar şark» - Varken gönülde bin türlü yara
10 - Karcığar saz semaisi.
21.00 Neşeli plâklar - R.
21.10 Müzik (Riyaseti Cümhur bandosu - şef: Ihsan Künçer)
1 - G.Pares - Marş
2 - A.Corbin - Santiago (Ispanyol valsi)
3 - Borodine - 2 nci senfoninin birinci parçası
4 - E. Clarke - Samimiyet (kornet solo için parça)
5 - B. Smetana - Ultava (senfonik parça)
22.00 Anadolu ajansı (Spor servisi)
22.10 Müzik (Cazband - Pl.)
22.45-23 Son ajans haberleri ve yarınki program.
YENİS AB AH
1 MAYIS 1939
SAĞLIĞINIZI
lOGt mini
Çocuk Hekimi
Dr. Ahmcd Akkoyunlu
Takaim - Talimhane Palaa No. 4
Paıardan mada her gön
Saat 15 ten aonra
kAN ve DERMAN
nffAr’FMİMP . Terkibinde bulunan kinin, çelik, arsenik ve DİC/CjlirM JIN t,: aQ1 neijatat hülâsalarile tababetin fevkalâde
ehemmiyet verdiği şayanı hayret muvaffakiyetler temin ettiği bir devadır.
cmIKIC Uzun ve kısa ateşli ve ateşsiz süren hastalık-OİUvJİlINlINll 2 lardan sonra görülen zafiyet, halsizlik, kansızlık hallerini mucize gibi pek kısa bir zamanda izale eder. Kandaki kırmızı yuvarladıkları tazeler ve çoğaltır. Iştihayı açar, dermansızlığı giderir, vücude daima gençlik, dinçlik verir, cildin soluk rengini canlandırarak pembeleştirir.
E’MİNTC Sinirlerin kıymetli ve sadık bir arkadaşıdır. Dİ 11 INI İNE î Sinirlere kuvvet verir. Hastayı ve muhitini
usandıran bir çok asabî buhranları en çabuk bir zamanda şifalandırır. Hiç bir sinir ilâcı: Nevrasteni ve isteriye müptelâ olanlara (BlOGENİNE) kadar istifade temin edemez.
PÎ/'V’EMİME* . Gençlerde görülen ve çok defa nevrasteni -
DİCKjEINllNE . den mütevellit olan iktidarsızlık ve bel
gevşekliğinde pek mühim rol oynar.
Sıtmaya karşı fevkalâde koruyucu tesiri olduğu gibi sıtma nekahatlerinde de pek müessirdir.
. Şekerli hap şeklindedir. Büyük ve küçükler kolaylıkla alabilirler. Sıhhat Vekâletinin müsaadesini haizdir. Her eczanede bulunur.
BlOGENİNE
Pazarlık Usulile Eksiltme İlânı
Nafıa Vekâleti Samsun Su İşleri Sekizinci Şube Mühendisliğinden :
Pazarlığa konulan iş:
1 — Hamzalı bataklıkları İslahı Kanalları ile Aptal ırmağı ıslah kanalı üzerinde yaptırılacak altı adet betonarme köy yolu köprüsünün inşasıdır. Keşif bedeli 35544 lira 77 kuruş olan bu iş 25/4/939 tarihinden itibaren bir ay müddetle pazarlık suretile eksiltmeye konulmuştur.
2 — Eksiltme vahidi fiat üzerinden ve pazarlık usulile yapılacaktır.
3 — Pazarlık 25 Mayıs 939 tarihine rastlıyan perşenbe günü saat 15 de Samsunda Su işleri sekizinci şube mühendisliği binasında eksiltme komisyonu odasmda icra edilecektir.
4 — istekliler: Eksiltme şartnamesi, mukavele projesi, Bayındırlık işleri genel şartnamesi, umum su işleri fennî şartnamesi, hususî fennî şartname ve projeleri 180 kuruş mukabilinde Samsunda Su işleri Sekizinci şube mühendisliğinden alabilirler.
5 — Pazarlığa girebilmek için isteklilerin 2665 lira 86 kuruşluk mu-
vakkat teminat vermesi ve mümasil işleri yaptığını gösterir vesika ibraz etmesi ve eksiltmenin yapılacağı günden en az sekiz gün evvel ellerinde bulunan bütün vesikalarla birlikte bir istida ile idareye müracaat ederek bu işe mahsus olmak üzere vesika almaları ve bu vesikayı ibraz etmeleri şarttır. Bu müddet içinde vesika talebinde bulunmıyanlar pazarlığa iştirak edemezler. (2951)
İLAN
Söğüt Balaban mahallesi 15 nu -maralı hanede kayıtlı Memiş oğlu Halilin Tıngır soyadını Ertürk olarak tashihine Asliye Beşinci Hu -kuk Hâkimliğinin 5/4/939 tarihinde Kanunu Medeninin 26 inci mad-
TÜRKİYE
İS BANKASI
• ^■ıThHırırı.^...^..
BAKER Ayakkaplan
Rahat ve sağlamdırlar.
Bu ayakkapları almakla iktısad etmiş olacaksınız. Halihazırda yerli ve ecnebi malı 7engin çeşitlerimiz vardır. Geliniz, görünüz ve intihap ediniz.
KORUYUNUZ'
KANZUK
MEYVA TUZU
En hoş ve tabiî meyva usarelerinden yapılmıştır.
Taklid edilmesi kabil olma yan bir fen harikasıdır. İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ BEYOĞLU - İSTANBUL

Yeni Çıktı
Meşhur çocuk romanları; 1 Vatan SUrgllnU R. G. ÂRKIN
Canlı Tarih
1 — Perde, 2 — Tablo
23 Nisan için yazılmış okul piyesi
Fiat! 10 Kr.
Her yerde kitapçılard n ve gazete bayilerinden arayınız BALIKESİR
AKIN KİTAPEVİ
İstanbul Vakıflar Direktörlüğü İlânları
Semti ve mahallesi Muhammen
Cadde veya sokağı No. su Cinsi aylığı
Lira Kr.
Vezneciler, Camcı Ali Tramvay 95 - 97 Mektep yeri 12 00
Eyüp, Kızılmescit Kalenderhane 47 Sokullu Türbe meşrutası 10 00 ,
Vefa, Mollahüsrev Kâtip Çelebi 98 Sinekli mescidi 4 50
Mahmutpaşa, Sururî Sultan odalan î Dükkân 5 00
Mahmutpaşa, Surun Sıra odalar' 21 Dükkân 3 00
hanı
Çarşıda Çuhacı hanı üst kat 5 - ( Odanın nısıf his-
sesi 3 00
Dayahatun Hamam 7-9 Depo 1 00
Aksaray, Çakırağa Tramvay 12 - 14 Arsa 75
Yukarıda yazılı mahaller 940 senesi Mayıs sonuna kadar kiraya ve-
rilmek üzere açık arttırmaya çıkarılmıştır. istekliler 9 Mayıs 939 Salı
günü saat on beşe kadar Çemberli taşta İstanbul Vakıflar Başmüdür-
lüğünde Vakıf Akarlar Kalemine gelmeleri. (2939)
desi mucibince karar altına alınmış olduğu ilân olunur.

DEVLET DEMİR YOLLARI İLÂNLARI |
Derine-- Takmîl ve Tahliye Ameliyesinin Tasnif ve Fiatı
Beher Kok Beheı Muhtelif Beher
Maden kömürü tonu kömürü tonu malzeme tonu
; Ameliyenln Nev’A krom ve emsali Briket egya ve
dökme cevher emtia
Ton Ku. Ton Ku. Ton. Ku.
1 — Ambar dahilinde supalana hazırlamak ve Maden kömürü ve
vapur dahilinde vinçle supalan yapmak veya emsali dökme cevher 10
hab veyahut istif yapmak bu ameliyede rıhtım Krom 15
veya silo iskelesine veya vapur güvertesine vermek ve bırakmak da dahildir ve mütekabilen 46407 — 23 — 23 .
2 — Supalandan açık vagona tahmil ve müte-kabilende vagondan supalan ve idare vinci ile vagondan denize vermek veya mütekabilen denizden almak. 26189 V*5 4992 9 — 9

3 — Vinç iştiraki olmaksızın rıhtım veya silo iskelesine veya güverteden alarak vagona tahmil etmek veya mütekabilen 44993 17 5526 22 11776 14
4 — Supalandan alınıp açık araziye nakil ve istif etmek ve mütekabilen 12325 23 — 23 975 18
5 — Silo iskelesine yanaşmış vapur güverte-
sinden veya silo iskelesinden nakil ve yerleştirmek —: 5 — 9 — 16
6 — Vinç iştiraki olmaksızın vagondan tahliye ve açık araziye mağazalara nakil ve istif ve mü-nekabilen. 25140 8 2103 24 8904 23
7 — Vagondan idare vincile açık araziye tahliye istif ve mütekabilen — 7 — 5 475 14
8 — Vinçsiz merakibi bahriyeden küfelerle veya arkalık ile ve el ile çıkarılarak vagona tahmil açık araziye mağazalara nakil ve istif etmek ve mütekabilen. 269 20 195 24 277 18
9 — Vagondan olukla tahliye 20411 5 — 7 — 9
10 — Saatle müteahhitten alınacak amele 268 18 —
11 — Yevmiye ile alınacak amele 18 120 —
(25595) lira 9 kuruş muhammen bedelli bulunan 17/4/939 da münakaşası icra edileceği evvelce ilân edi( len ve bilâhare görülen lüzuma mcbni fesholunan Derince limanı tahmil ve tahliye işi bu kere kapalı zari usulile tekrar eksiltmeye konmuştur. Eksiltme 15/5/939 tarihine müsadif Pazartesi günü saat 11 de Haydar-paşa gar binası dahilinde 1 inci işletme komisyonu tarafından yapılacaktır. Taliplerin (1919) lira (63) kuruş muvakkat teminat ile aynı gün saat 10 a kadar komisyon kalemine teklif mektuplarım. vermeleri lâzımdır. Du işe ait şartname Haydarpaşa Liman başmüfettişliğinden parasız olarak alınabilir. " (2807)
Şehir hatları vapurları kahve ocakları
1 Haziran 1939 dan itibaren bir sene müddetle açık arttırma ile kiraya verilecektir. Arttırma 18/5/939 saat 14 te Denizbank Kamara Servisinde yapılacaktır. (1500) liralık teminat lâzımdır. Şartlan öğrenmek için her gün mezkûr servise müracaat edilebilir.
iç hatlar güverte kahve ocakları
1 Haziran 939 dan itibaren sene sonuna kadar açık arttırma ile «İraya verilecektir. Arttırma 13 Mayıs 939 saat 14 te Denizbank Kamara Servisinde yapılacaktır.
Karadeniz hattı için 400, Mersin 150, İzmir 100, İzmit 50, Bartın, Ayvalık, İmroz,Karabiga, Bandırma, Mudanya hatlarının beheri için (75) liralık teminat lâzımdır. Şartlan öğrenmek üzere her gün mezkûr servise müracaat edilebilir.

TÜRK HAVA KURUMU
nci TERTİP
Büyük Piyangosu
Birinci Keşide: 11-Mayıs-939 dadır.
Büyük İkramiye: 40.000 Liradır.
Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle ( 20.000 ve 10.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır...
Yeni tertipten bir bilet alarak İştirak etmeyi İhmal etmeyiniz. Siz de piyangonun mes'ud ve bahtiyarları arasına girmiş olursunuz...
Zührevî ve cilt hastalıkları
Df, Hayri Ömer
Öğleden sonra Beyoğlu Ağacamü karşısında No. 33 Telefon 41358
Sahibi: A. Cemaleddin Saraçoğlu Neşriyat müdürü: Macid ÇETİN Basıldığı yer: Matbaa! Ebüzziya