PAZARTESİ
NİSAN
O
İDARE YERİ
İstanbul Nuruoama»^^» NojjH TelgrafJj^flSftib gazeteci
20795
tacili No. 335
ît!
Sf Y^arC Httwyt» Cahld YALÇIN
Hem elde bıçak, vatanınız» öldürmeğe, sizi de haysiyetsiz ve namussuz bir esaret hayatına sokmağa geliyorlar, hem de sesinizi çıkartmamak için tehdid ediyorlar; bu tehdidi Berlin - Roma mihverine aleyhtar propaganda merkezleri fikirleri teşviş etmek için kasden icad etmiyorlar. I Bizzat Alman telgraf ajansı Berimden çektiği bir telgrafta bir Al-, man gazetesinin ağzından bunu4 bîperva bütün cihana ilân ediyor ve diyor ki: italyanın Arnavutluğu zabtetmesi neticesinde başka memleketlerin ve bilhassa İngiltere ile Fransanın menfaatlerine halel gelmemiştir. İtalyanın, hareketlerini tebrike lâyık gören Almanya başka bir devletin bu işe müdahalesine akıl erdiremez ve bu müdahaleye müsaade gösteremez. Alman gazetesi lütfen “ihtar,, adını verdiği bu tehdidi yalnız İngiltere ile Fransaya tevcih etmiyor, “bütün Avrupa memleketlerine racî,, olduğunu tasrih ve ilâve ederek Balkanlılara akıllarını başlarına almalarını tavsiye eyliyor.
Bu vaziyette aklını başına almak ise kollarını kavuşturup cellâdı beklemekten başka bir manayı ifade etmez. Çünkü Almanyada pek takdir ve hayranlık hisleri u-yandıran son Italyan kahramanlığına müdahale tâbiri altında bunun teşkil ettiği tehlikeye karşı başlarının selâmetini düşünen memleketlerin vatan müdafaası uğrunda münasib görecekleri tedbirlerin kasdedildiği şüphesizdir. Çünkü Fransa ve Ingiltereden maada “bütün Avrupa,, devletleri i-çinde Arnavutluk istilâsına müdahaleye kalkabilecek hiç bir devlet yoktur. Diğerleri olsa olsa ancak kendi istiklâl, hürriyet ve namuslarını muhafaza için müdafaa tedbirleri aramaktan başka bir şey düşünemezler. Fakat görülüyor ki Roma - Berlin mihveri başka milletlere hayat hakkı değil müdafaa hakkı bile tanımak istemiyorlar.
Alman tehdidinin ne dereceye kadar müessir olacağını bilemezsek de her halde ortada tam ma-nasile bir “müdahale,, ihtimalinden bahsetmeğe mahal yoktur. Fransız gazeteleri bermu ad güzel lâf söyliyorlar, ince tahliller yapıyorlar ve meselenin dünya siyaseti için arz ettiği ehemmiyet ve tehlikeyi tebarüz ettiriyorlar.
Ingiliz devlet adamları tatil günlerinden vazgeçmek fedakârlığını gösterdikleri gibi İngiliz gazeteleri de İtalyan tecavüzünü şe-did kelimelerle ahlâk bakımından takbih ediyorlar.
Amerikan gazeteleri ve devlet adamları müdafaadan âciz küçük bir milletin kurban gitmesine merhametli ve teessürlü bir lisan ile mersiye okuyorlar.
Topun ağzında bulunan Balkanlar ise sâkin ve memnun! Telgrafların verdikleri haberler doğru ise Belgrad Romayı tatmin ve tebrik ediyor; Roma Belgradın gösterdiği dostluğa teşekkürler e-derek Arnavutlukta mevcut vaziyete halel gelmiyeceğini temin eyliyor. Yalnız, Yunanlstandan pek ballı bir endişe sesi aksetmekte, Korfo adasının bir tehlikeye maruz olması ihtimali düşünülmektedir.
Görülüyor ki kös dinlemiş bir tavır takman ihtiyar Avrupa davul sesine kulak vermiyor. Türk-çede ufak bir fıkra ve hikâye var ki buraya gayet yakıştığı için, kabalığından dolayı okuyucularım-dan af dileyerek, hatırlatmaktan kendimi men’edemiyorum. Eşeğe sopa atıyorlarmış. O, lâkayd, yolunda devam ediyor ve: komşuda kavga var galiba, diyormuş. Sopa-ların biri ancak başına rastgeldiği zamandır ki: kavga bizim eve de
HUaeyin Cahid YALÇIN (Sonu 3 üncü sayfada)
YENİ
GÜNDELİK SİYASİ HALK GAZETESİ
ABONE 9ARTLARI Türkiye Ecnebi »00 Kr. Seneliği 1400 Kr. 800 Kr. 6 aylığı 1200 Kr. 260 Kr. 3 aylığı 600 Kr. 90 Kr. 1 ayhfı 300 Kr. Poeta ittihadına girmemif mem- leketler İçin 26, 14, 7.8 ’« 4 lira HER YERDE 3 KURUŞ

italyanın Hazırlığı Türk - Rumen
İtalya Radosta Ve On İki Adalarda Temasları Bitti
Hummalı Hazırlıklar Yapıyormuş
Italyanlar Elbasanıda Aldılar
Ingiltere İtalyaya Nota Verdi. Tirana Giden Italyan Hariciye Nazırı Kont Ciano Tayyare ile Romaya Döndü
italyanın deniz kuvvetlerinden bir cüzutan.
GafenkoBükreşeSaraç oğlu Ankaraya döndü
Roma: 9 (A. A.) — Stefani Ajansı neşrettiği bir tebliğde, Arnavutluk üzerinde uçuşlar yapmak ta olan İtalyan hava kuvvetlerinin bu sabah tekrar faaliyete geçtiklerini ve İtalyan kıtaatının El-basan’a girdiklerini bildirmekte -dir.
Bu tebliğde İtalya hariciye nazırı Kont Ciano’nun tayyare ile Tirandan Romaya döndüğü de bildirilmektedir.
İNGİLTERENÎN NOTASI
Roma: 9 (A. A.) — Ingiltere büyük elçisi bugün hariciye nezaretine gelerek hükümetinin notasını 'bırakmıştır.
FRANSIZ GAZETELERİNİN YAZILARI
Paris: 9 (A. A.) — Journal gazetesinin Roma muhabiri bildiriyor :
“İtalyanın hakiki maksadları nedir? Bunun burada henüz malûm olmadığı ve Arnavutluktaki kurulacak olan rejimin henüz tes-bit edilmediği muhakkaktır. Fa -(Sonu 3 ilncü sayfamızda)
iki Gün Devam Eden Konuşmalar Sonunda Resmî Tebliğ Neşredildi
Ruitı^ nariciye nazırı dûn gazetecilere beyanatta bulunurken
Memleketimizi ziyaret eden dost Romen hariciye nazın ile Hariciye Vekilimiz arasında evvelki gün baş-lıyan görüşmeler dün de devam etmiş ve akşam üstü iki vekil de biri-birine veda ederek şehrimizden ayrılmışlardır.
Evvelki gün dört saat süren u-
zun görüşmeden sonra, Hariciye Vekilimiz ve Romen hariciye nazın B’ Gafenko, dün de öğleden evvel yine Perapalasta her iki memleketi ve Balkanlan alâkadar eden meseleler etrafında hususî surette konuşmuşlardır. Bu konuşmalarda Bükreş
(Sonu 3 üncü sayfada) ::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
Göbels Çarşamba günü İstanbula Geliyor
Alman Propaganda Nazırı
Ankarayı da Ziyaret Edecek
Rodosta ve Mısırda tayyare ile bir gezinti yapan Almanya propaganda nazırı Göbbels’in çarşamba günü şehrimize geleceği öğrenilmiştir. Göbbels’in Ankarayı da ziyaret etmesi muhtemeldir.
ALMANYANIN PLÂNI
Berlin: 9 (A. A.) — Havas:
Hitlerin Wilhelmshaven’de söy lediği nutukta Nasyonal Sosyalist partisinin Nurembergde yapacağı kongrenin bir “Sulh kongresi” ola-
cağına dair geçen sözler hakkın -da Alman siyasî mahefilinde beyan olunduğuna göre, “Eylüle kadar her şey bitmş olacaktır.,,
Müşahidlerin kanaati kanaati şudur ki, bütün etrafiyle düşünülerek söylenmiş olan bu nutuk, Cermen sulhunu katî olarak tesisine mâni olan bütün meseleleri Al-manyanın eylülden evvel halledip btirmek azminde bulunduğunu gös terir.
Vedat Nedim Tör Nevyorka Vardı
Nevyork: 31 (A. A.) — Gecikmiştir.
Anadolu Ajansı hususî muhabirinden :
Nevyork sergisi Türk heyeti reisi Vedad Nedim Tör ve arkadaşları geçen perşembe günü Gueen Mary vapuru ile Nevyorka gelmişler ve Nevyorkta bulunan Türkler tarafından karşılanmışlardır.
Sergi haricî şubesi şeflerinden B. Conson, sergi idaresi adına Türk heyeti reisi Vedad Nedim Töre hoş geldiniz demiştir.
Vedad Nedim Tör vapurdan çıkar çıkmaz doğruca sergiye gitmiş ve Türk pavyonlarını gözden geçirmiştir.
Şimdi artık orijinal hatlariyle bamamiyle meydana çıkmış bulu-tSonu 3 üncü sayfamızda)
Mimar Sinanın
351 cî Yıl Dönümü
Dün Süleymaniyede Büyük Merasimle Kutlulandı
Beşiktaş Fenerbahçeyi 3-O Yendi

Dünkü merasimde söz söyliyen bir hatip
kul talebeleri ile kalabalık bir halk kitlesi hazır bulunmuştur.
Evvelâ saat 13.30 da Evkaf mimarlarından Mustafa, Süleymaniyede yüce mimarın hayatı ve eserlerinin kıymeti etrafında bir kon-(Sonu 3 üncü sayfada)
Büyük Türk mimarı Sınanın ö-lümünün 851 inci yıldönümü münasebetiyle dün Süleymaniye ca -mii yanındaki türbesinde bir ihtifal yapılmıştır.
Merasimde Üniversite, Yüksek Mühendis Mektebi, lise ve orta o-
HER SABAH
Kurtla Kuzu Hikâyesi
Dün yapılan Millî küme maçlarında Beşiktaş Fener Bahçeyi 3-0 A. Gücü Doğan Sporu 4-1 yenmiş Hilâl Vefa ile 1-1 berabere kalmıştır. Ayrıca Atletizm Güreş Bisiklet müsabakaları yapılmıştır. Yukardeki resimler Dün güreşen Tekir-dağlı ve Halille B.J.K. F.B. maçından bir safhadır. (Devamı Spor Sayfamızda)
Kurtla kuzu hikâyesi malûmdur. Dünya kurulalıdanberi tekerrür eden ve kuvvetlinin zayıfa karşı daima ileri süre geldiği sudan bir özrün ifadesi olan bu hakikat son Arnavutluk faciasında da acıklı bir tatbik saho«ı buldu.
Arnavutluğa İtalyan hücumunun saiki ne imiş biliyor musunuz?
Arnavutlar Kosovaya saldırarak Yugoslavya ile italyanın arasını a-çacaklarmışda İtalya buna mani ol mak için hücuma geçmiş ve Arna-
vutluğ.ı istilâya karar vermişmiş!..
Bu iddia hakkında ne söylenebilir? TTikâye meydanda. Yalnız kurtla kuzu hikâyesinde kuzu kendini müdafaa etmez, mukadderatına nıü-tevekkilâııe boyun eğerek kendini kurda teslim eder. Halbuki Arnavutluk macerasında kuzu kolay kolay teslim olacağa benzemiyor.
Arada fark sadece bundan ibaret.
A. Cemaleddin SARAÇOĞLU
8.yf.. »
T I N I S A I * H
10 NİSAN 1939
HATIRA v. İTİRAFLAR!
Tefrika No 56
Yazan : M- SIFIR
Beylerbeyi Açıklarına Kadar Rahatça Gittik
Tam Burada Bir Düşman Devriye Motörile Borda Bordaya Geldik
Beklemekten dizlerimin bağı çözülmüş, yutkunmaktan ağzım kurumuştu. Nöbetçiler bir türlü nhtımıu kenarına gelmiyor, sundurmanın altından ayrılmıyorlardı. Böylece iki saat geçmiş, nöbetçiler değişmişti. Yeni gelenlerin her halde başlan biraz dumanlı ve ihtimaldir sevdalı olacaktı ki, ikisi de sigaraları yakmış, sandık yığınlarının üzerine çıkıp yanyana, sülüstü yatmışlardı. Sesli sesli görüşüyor, tatlı tatlı gülüşüyorlardı. Daha fazla beklemeğe ne vakit vardı, ne de bizde hal kalmıştı. Başımın üzerindeki kapağı kaldıra, kaydıra yavaşça açtım. A-sılarak kendimi baş üstüne attım. İki dakika 3onra, nöbetçilerin yattığı yığının yanında ve tam başları hizasında idik. Yanlarına sokulduğumuzun farkında bile olamamışlardı dalgın kopiller. Uzatmıyayım sevgili dinleyicilerim. Heyecandan nasıl yap tığımızı, nasıl sıçrayıp üzerlerine a-tıldığımızı, inanınız bana, biz de far-kedememiştik. Kendimizi üzerlerine çullanmış bulduk. Mipavrili İbrahim ile Hoca Bekirin nasırlı ve kalın parmaklan altında ses ve solukları kesilen neferlerin, Hemşinli ile ben de üzerlerine çökmüş kol ve ayaklarını sımsıkı bağlamıştık. Gık bile diyememişler, o anda kendilerinden geçmişlerdi bizim ahbaplar. Bize eziyet etmedikleri için biz de onları fazla didiklememiş, canlannı yakmadan mavnalardan birinin baş altına indirmiştik.
Salih reis ile arkadaşları kollan sıvamışlar, sandıklara atılmışlardı Sanki akıyor gibi sandıklar birbiri ardınca mavnalara iniyor, istifleniyordu. Saat tutmak şartile yetmiş üç kişi tam on seldz dakikada sundurmanın altını düm düz edivermiş-lerdi. Hem de çıt bile çıkarmadan. Hepimizin yüzleri gülüyor, yüreklerimizden sanki sevinç taşıyordu. A-çıkta bekliyen motörlerin yanımıza sokulması, çımaların atılıp bağlanması da kolaylıkla olup bitmiş, açılıp Üsküdara doğru da yol vermiştik. Talih o gece ve o ana kadar gerçekten bize yarlık göstermiş, gönlümüzü hoş etmişti. Neye yarar ki, bu yarlığı uzun sürmemiş, rastıklı bir kahbeninkine benziyen kaşlarını ansızın çatmış, boyalı yüzünü asıver-miştL
Hava lodos olduğu için sular yukarı idi. Düşman gemilerinin arasın Ban tehlikesizce geçmiş, Paşa limanı açıklarım bile tutmuştuk. Sahile hemen hemen üçyüz metre kadar bir açıklıkta, Beylerbeyine doğru baş vermiştik. Fakat, tam o sırada taliin kahbeliği tutmuş, bizi bir Ingiliz devriye motörile borda bordaya getirmişti.
O sıralarda, diğer düşman gemileri gibi, limanımızda bulunan şimdiki dostumuz Yunanhların Averof ■ırhlısı İle Kılkiş kruvazörünü torpillemek için bir teşebbüs yapılmak üzere olduğu işitilmişti. Müteşebbislerin Paşa limanında Hüseyin Avni paşa yalısının gerisindeki koru içinde bulunan bir köşkte oturdukları ve müsait bir fırsat kolladıkları söyleniyordu. Bu habri alan müttefikler limanın bu kısmını sıkı bir kontrol altına almışlar, bir çok devriye mo-törlerl çıkarmışlardı. Yunanlılar da, geceleri Paşa limanı değirmeni ö-nündeki iskeleye bir torpito yanaştırmayı âdet edinmişlerdi. İşte Tasladığımız motör bunlardan biri idi.
Devriye motörünün mağafon ile Verdiği Dur!., emri, bayağı sert bir •ille gibi suratımızda çatlamıştı, burmamak, emre İtaat etmemek im kânı yoktu. Aksi takdirde, motörde-Ici polislerin, bizi durmağa mecbur 'ğtmçk için, silâh kullanmaları ve ol-yardft demirli bulunan zırhlı ve tor»
pitolardan yardım istemeleri ihtimali de tabiî çok kuvvetli idi. Bulunduğum mavnadan, bizi çeken motörlerin kaptanlarına bağırarak yol kes melerini, mavnaların dümenlerini kullanan Hoca Bekirle Mipavrili 1b-rahime de yan yana rampa ederek iki motörün arasına girmelerini söy ledim.
Dediğim yapılmıştı. Mavnalarla motörlerin arasına sokulmuştuk. Devriye motörü de yetmiş, seksen metre kadar sağımızdan, yarım yolla bize doğru ilerliyordu. Selâmet ve âkibetimiz tamamile şansın eline kalfhıştı. Fakat ben şansın yaptığı şu kahbelikten sonra, dönüp bize teli rar yar ve yaver olmasından, üzerimize çullanmak üzere bulunan kara tehlikeden bizi kurtarmak gibi, gerçekten bir mucize addedilecek şekilde müsait bir fırsat bağışlamasından ümidimi kesmiştim. Foyamızın çıkması ihtimalini kat’î addederek, motör kaptanlarına, ilk işarette, hemen çımaları bırakıp kaçmalarını söylemiştim.
İki dakika sonra, devriye motörü bize yanlamış, iki polis ile bir tercüman da sağımızda bulunan "İhsanı Hûda,, motörüne atlamışlardı. Ne yazık ki, gelen tercüman, anlaşma ümitlerimi kıracak kadar ters ve nemrut suratlı herifin biri çıkmıştı. Elindeki elektrik fenerinin ışığını yüzüme tutmuş, çok kaba bir edA ile:
— Nereye gidiyorsunuz ulan. Ne yüklü mavnalarda?., demiş, mavnanın ambarına inmişti. Sandıkların üzerinde çekili muşambanın kenarını kaldırmış, elektrik fenerinin ışığı ile, sandıkların üzerlerinde bulunan Rumca yazı ve markalan tetkike başlamıştı. Tercüman ermeni olduğu için bu yazılardan bir şey anlıya-mamış, kendi motörünün makinisti olan rumu mavnaya çağırmıştı. Benim cevap vermediğimi de görünce sualini tekrarlamıştı:
— Söylesene ulan kazdağh. Nereye götürüyorsunuz bunları?..
— Çubukluya.
— Çubukluya mı... Ne var san, dıklarda?..
— Bilmiyorum tercüman efendi.
— Sahibi nerede bunların?..
— Vapurla gitti Çubukluya.
— Kime teslim edeceksiniz orada bunları?.
— Yunan kumandanına.
— Yunan kumandanına mı?.
Cevap vermeme meydan kalmamış, devriye motörü kıç taraftan iki mavnanın arasına girmişti. Çımasının ucunu bulunduğumuz mavnaya baghyan makinist, tercümanın yanına atlamış, sandıkları yoklamağa, yazılan, markalan okumağa başlamıştı. îki ahbap çömeldlkleri sandığın üzerinde görüşüyorlar, ara sıra da dik dik yüzüme bakıyorlardı.
Bu esnada sağımda bulunan Hemşinli Nuri bfr keklik gibi sekerek Ingiliz polislerinin bulunduğu ihsanı Hûda,, motörüne geçiver-mişti. Hoca Bekir de yanıma sokulmuş ve kulağıma eğilerek yavaşça:
— Rumca söylüyorlarmış ağa. Bizi Baznavala götüreceklermiş bu herifler. Biz Nuri ile polislere gidiyoruz. Çımalan bırakıp kaçacağız. Demiş ve bir çekirge «çrayışile yanımdan uzaklaşmıştı. V» o anda da motörün içi karışmıştı. Karanlıkta nasıl olduğunu pek iyi göremedim amma bizim afacanlar fki düşman polisini, silâhlanna el uzatmalarına meydan vermeden kıskaçlamışiar. bizim bulunduğumun mavnaya bağlı olan çımayı bırakıp kıı kulesi istikametine, tam yolla açılmışlardı.
Polisleri boğuk boğuk çıkan feryatlarını işiten tercüman ile maki-
POLİTİKA
Abanozu Altüst Eden îki Sarhoş!.
Kendilerini karakola davet eden polis memurunun apoletlerini de sökmeğe kalkmışlar
Mustafa ve Bilâl isminde iki kafadar dün Galatasaraydaki balık pazarında biraz çakır keyif olmak i-çin birkaç tek rakı içmek istemişlerdir. Fakat şişede durduğu gibi durmadığı için birkaç kadeh attıktan sonra arkası gelmiş ve iki ah-pap meyhanede burunlarını görmi-yecek derecede aşırı gitmişler ve biraz sonra da hesap görerek Abanozun yolunu tutmuşlardır.
Bu mahud sokağa girdikten sonra Mustafanm birden bire bütün erkekliği ayaklanarak sermayelere hitaben ulu orta, ana avrat küfretmeğe başlamıştır. Bu işde arkadaşından aşağı kalmak istemiyen Bilal işi daha azıtarak öteye beriye sarkıntılık etmeğe başlamış ve yüz bulamadığı ■ sermayelere de tekme ve tokat sallamağa başlamıştır. Bu vaziyet Abanozun bir ucundan öteki ucuna kadar devam etmiş ve bütün evler hercümerç olduğu bir sırada zabıta memurları gelerek azılı ah-Trak Vapuru Karaya Oturdu
Hora tahlisiyesi hâdise mahalline gönderildi
Denizbankın Trak vapuru evvelki gün Mudanya gidiş seferini yaparken Mudanya ile Trilye arasında karaya oturmuştur. Trak vapuru îstanbuldan hareket ettikten sonra Adalara kadar nisbeten hafif olan sisde ârızasız ilerlemiştir. Fakat bundan sonra git gide kesafet peyda eden sis yüzünden vapur Trilye yakınlarına geldiği vakit şiddetli bir surette burun tarafından karaya bindir iniştir. Vapurun birdenbire karaya vurması yolcular üzerinde büyük bir tesir husule getirmiştir. Bunun üzerine yolcular Mudanya müddeiumumiliğinin gönderdiği bir motörle karaya çıkarılmışlardır. Sis saat 14 de çekildiğinden Sus vapuru yolcuların bir kısmını alarak Tsian-bula getirmiştir. Hâdiseyi müteakip Deııizbank yolcuların bir kısmını almak üzere Konya vapurunu de göndermiştir. Bundan başka Sus vapurunun bütün gayretlerine rağmen kurtanlamıyan Trakı tahlis etmek üzere gemi kurtarmanın Hara tahlisiye gemisi gönderilmiştir. Yolcuları alan Konya vapuru dün öğleden sonra şehrimize gelmiştir. Hara tah lisiyesi gece geç vakte kadar tahlis işlerile uğraşmıştır. Trakın bugün kurtarılarak Horanın yedeğinde limanımıza gelmesi beklenmektedir. Trak îstanbula geldikten sonra der hal muayeneden geçirilerek Istinye-de kızağa çekilecektir. Bu vapurun mutad Mudanya seferlerini bu sabahtan itibaren Konya vapuru yapmağa başlıyacaktır.
nist te vazıyeti derhal kavramışlar, sıçrayıp bulunduğum kıç üstüne fır lamak istemişlerdi. Fakat Mipavrili ile çevirdiğimiz tabancaların nam-luları karşısında afallamışlardı. Vaziyete hâkimdik artık. Tutulmak korkusu katmamıştı bizde. Hemen Mipavrili bu ahbapların yunma atlamıştı. Her ikisini de sırt sırta verip sımsıkı bağlamış ve muşambanın altına saklamıştı.
Düşmanlana tehlikesinden, şerrinden kurtulmuştuk gerçi. Fakat, biz de o sırada yola devam etmek, boğazdan çıkabilmek ümit ve kuvvetini kaybetmiştik doğrusu. Çünkü, gimdi ne motörünün ve ne de kaptanının ismini söylemeyi uygun bulmadığım, arkadaşımız da, yok yere telâşlanmış, daha açıkçası korkmuş ve yanımızdaki mavnaya bağlı olan çımasını bırakınca savunmuştu. Biz de mavnalarım ı mb arasında bağlı duran devriye motörile denizin üzerinde yap* yalnız kalmıştık.
(Devamı var)
paplara ne istediklerini sormuştur Ne istediklerini kendileri de bilmiyen sarhoşlar, (vay siz misiniz soran?) diye bu defa ulu orta söylenmeğe ve hakaret etmeğe başhyarak etrafı bütün bütün velveleye vermişlerdir. Bunun üzerine zabıta memurları kendilerini karakola davet edince sarhoşların asâbı daha çok bozulmuş ve hiddetleri artmış olacak ki, ikisi birden memurun üzerine atılarak apoletlerini sökmüşlerdir. Az sonra hâdise mahalline yetişen diğer polis ve bekçilerin yardı mile karakola getirilen kafadarların mahkemesine dün meşhut Asliye dördüncü cezada bakılmıştır. Yapılan duruşmada şahitler dinlenmiş ve her iki sarhoşun da suçlan tesbit edilmiştir. Ancak Mustafanm ve Bilalm kendilerini bilmiyecek derecede sarhoş oldukları esbabı muhaffefeden addedildiği için her ikisi de birer ay hapse ve 30 lira para cezasına mahkûm edilmişlerdir.
POLİSTE (
Hırsızlıkmı, hastalıkmı Pastahaneden bardakla tabla çalan bir genç İstiklâl caddesinde Möskova pastahanesinde idare memuru Bekir Azar zabıtaya müracaat ederek pas-tahaneye gelen AksaraylI Mehmed Naminin iki su bardağı ile bir sigara tablası çaldığını söylemiş, suçlu . yakalanarak tahkikata başlanmıştır.
120 lira paranın sahibi aranıyor
Osmanbeyde oturan Ohannes kızı Berubi Haçaduryan dün saat 11 de Osmanbeyde çiçek satan Necati-; nin sergisi önünde, yaya kaldırımı! üzerinde 120 lira para bularak poli-1 se teslim etmiştir. Polis paranın sahibini aramaktadır.
çaldığı bisikletle birlikte yakalandı
Fikret isminde bir çocuk Kadı-köyünde Süğütlü çeşme caddesinde 312 numaralı dükkânda bisikletçi Necatinin bir bisikletini çalarak kaçmıştır. Dükkân sahibinin müracaatı üzerine zabıta bir müddet son-
ra küçük hırsızı bisikletle birlikte yakalamıştır.
Kamyona blndlrnn tramvay
Şişliye gitmekte olan vatman A-demin idaresindeki 14 numaralı Şişli- Tünel tramvayı şöför Haçik’in idaresindeki 3450 numaralı kam-yona çarpmış hasara uğratmıştır. Zabıta tahkikata başlamıştır. Pardesü hırsızı yakayı ele verdi
Göztepede Bağdad caddesinde 254 numaralı odun deposu bekçisi Yusufun kulübesinden pardesü a-yakkabı vesair eşyasını çalan sabıkalılardan Edirneli Niyazi yakalanarak Adtiyeye verilmiştir. ,
Baldıran otundan zehirlendi
Şehremininde oturan dört yaşında Recep kızı Sevim arsada oyun oynarken eline geçirdiği baldıran ot-1 larrnı yemiş ve zehirlenme alâimi göstererek hastahaneye kaldırılmıştır.
İçeriden ateş alan otomobil
Şöför Muhsinin kullandığı 1843 j numaralı otomobil Tepebaşında bek | lerken birdenbire içerdeki minder ateş almış ve İtfaiye tarafından sön . dürulmüştür. Tahkikat neticesinde j ateşin müşteriler tarafından atılan! sigaradan çıktığı anlaşılmıştır.
Baldan zehirlenme
Üsküdarda Hacı Cafer mahalle-1 sinde bostan sokağında oturan AI1| oğlu Allahverdi Üsküdar iskelesinde | bir kutu bal bulmuş ve balı yedikten bir müddet sonra zehirlenme ar I lâimi göstermiş ve Haydarpaşa Nü-mune hastahanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır *
------------------A
Okuyucularımız Diyor kİ ı
Sokaktan akan lâğımlar
Feriköy de oturan Haşan isminde bir kariimiz yazıyor:
“Ferköyün Rum küsesi ile Ayaz ma caddesi, kışın çamurdan bir derya halini almakta ve buradan gelip geçmek imkânsız bir şekij almaktadır. Esasen şehrin birçok semtlerinde bu gibi yerler mevcut olduğu için bu muhitteki halk da buna katlanıyordu Fakat yaz mevsimi yaklaş tığı halde burda bulunan lâğımlar meydanda aktığı için husule gelen çamur ve kokudan bütün halk bizar olmaktadır. Bundan başka burada herkesin önünü görecek bir tek fener de olmaması yüzünden geceleyin buradan geçmek gafletine düşenler çamurdan bir banyo yapmak tadırlar. Feriköy halkı bu derdten ne vakit kurtulacak?..,,
Yeni Sabah: Biz kariimizin bu söylediklerine bir kelime ilâve etmi-yerek aynen muhterem Belediye reisimizin nazarı dikkatine koyuyoruz
İKTİSAT İŞLERİ : iktisat vekili Ankaraya gitti
Birkaç gün evvel şehrimize gelerek bazı tedkiklerde bulunan İktisat Vekilimiz Hüsnü Çakır dün akşamki ekspresle Ankaraya gitmiştir. Ve kili istasyonda vali muavini ve vekâlete bağlı bulunan müesseseler erkânı uğurlamışlardır.
MÜTEFERRİK )
Suriye fevkalâde komiseri Parise gitti
Fransanın Suriye fevkalâde komiseri Puaux evvelki akşamki ekspresle saat 20 de şehrimize gelmiş ve ayni akşamki ekspresle Sirkeciden Parise gitmiştir. Komiser Fransız hariciye nezareti ile temas edecek Suriye vaziyetile Hataya ait işleri görüştükten sonra tekrar Suri-yeye dönecektir.
Yurdda hava vazîyetî
Yeşilköy Meteoroloji istasyonundan alınan malûmata göre yurdda havanın orta ve cenubî Anadolu bölgelerinde az bulutlu ve yer yer açık doğu ve cenubi şarkî Anadolu bölgelerinde çok bulutlu ve pek mevziî yağışlı, diğer bölgelerde de bulutlu geçmiştir. Rüzgârlar Kocaeli. Ege bölgelerinde orta, Anadolunun şark kısımlarında şarkî, diğer bölgelerde umumiyetle şimali şarkîden orta kuvvette, Ege denizinde kuvvetlice esmiştir. Dün Istanbulda hava bulutlu geçmiş ve rüzgâr şimali şarkîden saniyede 4-2 metre hızla esmiştir. Saat 14 de hava tazyiki 1009mi-libar suhunet en yüksek 17,04 en düşük 5,0 santigrad kaydedilmiştir.
Nefesdarhğı basınca yere uzanmış
Samatyada Sandık burnu gazinosu üstünde bir adamın yerde yattığı görülmüş, yapılan muyenede bu adamm Topkapı Havuzlu hamam so kağmda 5 numaralı evde oturan Ar-tin olduğu anlaşılmış kendisinde nefes darlığı mevcut olduğu görüldüğünden tedavi için Cerrah paşa hastahanesine kaldırılmıştır.
Motordan düşerek sakatlandı
Fener caddesinde Bedrosun 236 numaralı kereste deposunda çalışan Osman oğlu Bekir, deponun rıhtımına yanaşmış olan motordan kereste taşırken ayağı kayarak iskeleden düşmüş, baygın bir halde Cerrahpaşa hastahanesine kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Köpek ısırdı
Samatyada oturan Kâmil oğlu Refiki Hulusinin köpeği ansızın sağ kalçasından ısırmıştır. Çocuk kuduz ihtimaline karşı derhal hastahaneye kaldırılmış ve köpek de müşahede altına alınmıştır
Baca tutuştu
Dün gece yansı Bahkpazannda Lazarinin 10 numaralı kahvesinin bacası tutuşmuş ve itfaiye tarafından söndürülmüştür-
Müşterek emniyet prensibine Berlin - Roma mihverinin mukabelesi
Berlin- Roma mihverinin Avru-padakl faaliyeti ve bilhassa Alman-yanın siyaset haritasında vücude getirdiği değişiklikler İngiltere il© Fransanın hayatî menfaatlerini esas lı srette haleldar etmeğe başlamıştır. Londra ile Paris bloku, merkezî Avrupadan ve dolayısile şarkî Av-rupadan ellerinin tamamile çektirilerek, arzın bu kısmının Akdeni®-den Şimal denizine, Baltik denizine kadar ikiye ayrılacağını katî olarak anlamışlardır. Bu sebepden bu noktalarda, son kuvvetli bir devlet olan Polonyayı kendi taraflarına celbe uğraşmışlar ve Alman tehdidinin Varşovayı endişeye düşürmesinden istifade ile bu gayelerine de muvaffak olmuşlardır. M. Beck’in Londra-daki görüşmeleri, Polonyanın her hangi bir Alman taarruzuna karşı İngiliz yardımının temini, bunun yakın bir atide resmî olarak tesbit ve yine bu şekil yardım garantilerinin daha bazı devletlere teşmili neticesini vermiştir. Bu diplomasi faaliyet, Berlin ile Romayı mukabil bir harekette bulunmağa sevketmiştir.
Filhakika, Alman ve İtalyan erkânı harbiyelerinin İnsbruk’de görüşmeleri, Yugoslav ve hududu boyunda külliyetli Alman kuvvetlerinin toplanması, nihayet Arnavutluğun işgaline iptidar keyfiyeti bu hu* susda dikkate şayandır.
Artık, İtalya da, merkezî Avru-padaki komşusunun hareketine muvazi olarak Akdenizde faaliyete geçmiştir. Müşterek emniyet prensibi sistemine idhal için uğraşılan Yu-goslavyayı çenber altına almış, bu suretle, karadan ve denizden kendi ve Alman kuvvetleri sayesinde çevirerek ve ayni zamanda Yunanista-nın yanı başına yerleşerek Balkanlara ayak basmıştır.
Bu hareketin Akdenizde statükoyu ihlâl edebilecek mahiyet kes-bettiğini kestiren Roma, Yeni İspanya devletini de yanlarında cephe almağa sevketmektedir. Halihazırda Antikomintem pakta dahi! alarak Berlin- Roma mihveri siyasetine sarahaten temayül eden yeni İspanya devletinin müstakbel faaliyetinden büyük ümitler beslen mek-tedir. Burada Berlin- Roma mihverinin gayesi Akdenizin garp methalini, yani Cebelüttarık boğazım în. gilizlerin elinden kaçırtmak ve hiç olmazsa bu müstahkem mevkii garp demokrasüerine bir istinat noktası teşkil etmekten menetmek ve dola-yısile Atlantikten gelecek lngiliz-Fransız deniz kuvvetlerini Akdenize geçirtmemektır. Tabiî böyle bir hareket tarzı Akdenizdekı statükonun tamamen ihlâlini mucip olacak ve bu cihetten İngiliz- Fransız, siyaseti, her zamankinden ziyade nazik bir vaziyete düşmüş bulunacaklardır. İşte İtalya Akdenizdeki vaziyeti kendi lehine inkişaf ettirmeğe çalışırken, bmnisbe başına musallat ettirmek gayesindedir.
Şimdiye kadar merkezî Avrupa-ya inhisar eden siyasî karışıklık, bundan böyle Akdenize de sirayet istikametini gösteriyor. Fransız ve Ingiliz siyaseti artık katî bir harekete geçmeğe mecbur olacaklardır. Zira bu defa hayatî menfaatleri do-layısile değil, büâkls doğrudan doğruya her yandan tehlikeye düşmüş bulunmaktadır.
Dr. Reşad SAGAY
10 NİSAN 193)
Amerika Yeni İktisadî Tedbirler Düşünüyor
VVarmsprings. 9. (A.A.) — Beyaz- sarayın fikirlerine m ak es olan bir zat, bazı milletler tarafından mütemadiyen yapılan askerî taarruzların Amerikanın emniyet ve huzurunu zafa uğrattığını beyan etmiştir.
Ayni menbadan öğrenildiğine, göre mütecavizler tarafından kurbanlarına tahmil edilen müdahale usulünü Roosevelt, Ameri kayı aşağıdaki üç şekilden birini kabul etmek mecburiyetinde bırakan bir tehdid mahiyetinde telâkki etmektedir:
1. — Amerikanın etrafında ticarî bir (Çin şeddi) tesis ederek kendi menbalarile yaşamağa uğraşmak,
2. — Hayat standardını indirmek ve yevmiyeleri azaltıp iş saatlerini çoğaltarak bunları mübadele sistemi suretile dünya piyasalarında rekabet yapmağa çalışmak.
3. — Millî mahsulât için tahsisat ayırmak ve bu usulü sistematik bir şekilde tatbik etmek..
anın
(Baş tarafı 1 inci sayfada) şist hükümetinin şimdiki hedefi her şeyden evvel Adriyatiğın kapısı olan Otrente kanalına kati surette hâkim olmaktır. Roma hükümetinin Arnavtuluk sahillerine hinihacette İtalyan hareketinin yeni inkişaflarına hizmet edecek sağ lam bir köprübaşı kurmak istediğine şüphe yoktur.,,
Excelsior gazetesi, şöyle yazıyor:
“Alman - İtalyan plânı teres -süm ediyor. Fransa ve İngiltere-ye karşı azamî müşkülât çıkarmak, bu memleketleri azamî masrafa ve tehlikeye sokmak için kuvvetlerini akdeniz havzasına yay -mak vazifesini üstüne aldığı tahmin edilen İtalya için bu plân oldukça endişe vericidir. Çünkü merkezî olan vaziyetinden istifa -de eden Almanya hedefi Berimde gizli tutulan mühim bir darbe için kuvvetlerini toplamaktadır. İtalya milleti, bu tehlikeyi anladığı zaman ne suretle hareket edecektir?
O zaman herhangi bir teşeb -büste bulunmak için işişten geçmiş olmıyacak mıdır?,,
Matin gazetesi, Brindiside pek mühim askerî hazırlıklar yapıldığını haber verdikten sonra Arnavutluk meselesinin sona erdiği şu sırada “üç kilometre uzunluğunda ki şu kamyon koluna, bu trenlere, kıtalara, milislere ve yakında gelecekleri bildirilen vapurlara yükletilmek üzere vagonlarla taşınan bu tayyarelere, cephaneye ve mit-ratlyözlere neden dolayı ihtiyaç gördüğünü,, sormaktadır.
Petit Journal diyor ki:
“kalyanın yapmak istediği veya yapabileceği zihabmda bulunduğu şey, Yugoslavyayı parçalamak, Se/lânik’e doğru kendisine bir yol açmak ve Makedonya ile Dobrucayı istiyen Bulgaristana yaklaşmaktır.,,
Jour şöyle diyor:
“Mussolininin Hitler kadar şans •l yok. Hitler henüz kana bulanmamış bir el gösterebilir. Halbuki Mussolini kendi hesabına mukaddes bir günde yaptığı bir kasaplığı kaydetmiştir. İtalya Berlin tarafından kendine gösterilen mınta. . kada Balkanlarda yer almış bulunuyor. kalyanın yeni komşuları olan Yunanlılar ve Yugoslavlar üzerinde derhal şiddetli bir tazyike girişeceğine şüphe yoktur. Diğer taraftan İtalya Rodos ve 12 adalarda da hummalı hazırlıklarda bulunmaktadır.
P.rl. ve Londra,. alikadar e-den vaziyet, gelme., totaliter memleketler taraf,nda„ imz, edi|. miş olan bütün anlaşmalar, ya 8a-kit olmuş ve yahut da sakit olmakta bulunmuştur. Bizim vazifemiz, kuvvetli olmak ve öyle gözükmektir.,,
Figaro diyor ki j
Beynelmilel vaziyetin Amerikan milletine bildirilmesi lâzımgelen ilk safhası budur. Çünkü bu vaziyet Amerikan endüstrisini, amelesini ve çiftçilerini mutazarrır etmektedir.
Ayni zat, Arnavutluğun istilâ sının Avrupadaki askerî tecavüzle-; rin ikinci safhasını teşkil ettiğini, bu halin dünya ticaretinin vaziyetini dalıa vahim bir şekle soktuğunu ve Nazi ve Faşist milletler tarafından tatbik edilen mübadele usulünün nufuzunu arttırdığım ilâve etmiştir.
Bir itiraz
Vaşington. 9. (A.A.) — Bitaraflık kanununun tadili hakkında âyan meclisinin hariciye encümeninde cereyan eden müzakereler âyandan Borach’ın itirazım mucip olmuştur. Borach, Amerikan devlet adamlarını Avrupa münakaşalarına iştirâk ederek memleketi harbe sürüklemek tehlikesine maruz bırakmakla ittiham etmiştir.
Hazırlığı
Şehrimizdeki Arnavutluk konsoloshanesi
“İngiltere artık hakikate göz yummaz. Arnavutluğa indirilen darbe, 12 adalar ve Trablusta yapılan tahşidat ve İtalyan kuvvetlerinin ispanyada ipkası Akdeniz statükosunu tarsin edecek hareketler değildir. İngiltere Faşist devletlerden giriştikleri hareketlerin neyi istihdaf ettiğini artık açıkça sorabilir. Bunların göze batar sebebi şudur ve birdir: Askerî ve bahrî menfaatleri.,,
Populaire de şöyle yazıyor:
“Tek bir ümid kalmıştır, tek bir baraj mümkündür: sulhu korumak istiyen kurtarmağa azmet -miş olan bütün devletlerin derhal ve samimî olarak birleşmesi ve Polonya, Sovyetler Birliği ve Ingiltere arasındaki müşküllerin derhal halli. Diğer taraftan Ingiltere ve Fransadaki dahili meselele -rin de bir millî enerji kalkınması ile kesilip atılması icabeder.”
Genevieve Tabouıs “oeuvre” gazetesinde yazıyor:
“Romada dolaşan bazı haberlere göre, Arnavutluğun işgali ta -marnlanır tamamlanmaz Belgrad hükümeti Romadan ve Berlinden ayni zamanda birer ultimatum a-lacaktır. Yugoslavya tıpkı Macaristan gibi hiç değilse Almanya ve ltalyaya inkıyad ettirilecektir. E-ğer mukavemet gösterirse, mesul Faşist mahafilinde iddia olunduğu üzere, iki nüfuz mıntakasma ayrılacak ve belki de parçalanacaktır.
İsrarla dolaşan diğer bazı haberlere göre, Yunanistan da ciddî surette istihdaf edilmektedir. Birkaç güne kadar Arnavutluk sahillerinde bulunan Yunanistana a-îd Korfo adaıının da İtalyan kıtaatı tarafından işgali pek muhte -meldir.,,
Paris: 9. (A.A.) — Birçok gazeteler, Almanyanm askerî hazırlıkları hakkında endişelerini izhar edi-
Tehdit!
TINI
Rumen
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) geldi, demiş. Bugün Avrupayı bu ruhî hâlet içinde görüyoruz dersek çok hata etmemiş oluruz. Herkes,. rahatını bozmamak için, işi başından atmak ister bir tavırla, Arnavutluk işgalinin kendi menfaatine dokunmadığını söyliyerek kendisine bir teselli buluyor gibi görünmektedir. Fakat ahşap bir mahallede çıkan yangının nerede duracağı kestirilebilir mi? Ve bu yangının bugün bizim evimize u-zakça olması alevlerin bize kadar sıçramayacağını temin eder mi? Böyle bir hâdise karşısında, yangın uzaktadır diyerek uykuya mı dalarız, yoksa yangını söndürmeye mi yardım ederiz?
Bugün yangının ilk alevleri Balkanların bir köşesinden yükselmeye başlamıştır. Bu noktada İn-gilterenin, Fransanın, Rusyanın, Birleşik - devletlerin doğrudan doğruya 'bir menfaatleri olmıya-bilir. Fakat yarın Korfo adası işgal edildiği ve Yugoslavya ile balayı pek tabiî bir geçimsizliğe inkı-lâb ederek Yugoslavyadaki zulüm ve istibdada nihayet vermek faşizm medeniyeti için bir insaniyet vazifesi teşkil ettiği, Balkanlar tamamen Berlin _ Roma mihverinin emri altına girdiği zaman da İngilterelin, Fransanın, Rusyanın, hattâ Amerikanın aynı lâkaydlığı muhafaza edebilmeleri mümkün müdür?
Böyle bir ihtimal tahakkuk ettiği gün Rusyanın Garbî Avrupa ile, Garp medeniyeti ile alâka ve münakalesi tamamen kesilerek As-yanın içlerine doğru atılmağa ve sürülmeğe mahkûm bir Asyaî devlet vaziyetinde kalacağı muhakkaktır. Fransaya Şarkî Akdeniz ufuklarına gözlerini ebediyen ka-pıyarak, yalnz Tunusa değil, bütün Cenubî Akdeniz kıyılarına da veda ederek, hattâ Uzak Şark müstemlekelerim dünden kaçırai-rak Maginot hattı arkasında mukadderatını beklemekten ‘başka yapılacak bir iş kalmıyacaktır. İngiltere Hindistanı setr ve himaye için ileri ve en kuvvetli bir kale makamında istifade ettiği yakın şarktan mahrum olacaktır. Bugün-ki dünya vaziyetinin anahtarı Balkanlardır ve Balkanlar işte tehlikededir.
Hüwrin Cahid YALÇIN
Çemberlain Romaya Döndü Londra: 9. (A.A) — Chamber-lain, 10 dakika teehhürle Kingseross istasyonuna gelmiştir. Başvekil, yorgun görünmekte idi. Vaktin erken ve günlerden pazar olmasına rağmen oldukça kalabalık bir halk kütlesi tarafından alkışlanmıştır. Mumaileyh halkı bir tebessümle ve elinin bir hareketi ile selâmladıktan sonra otomobiline binmiştir.
Saat 10,da başvekâlet binasının önüne biriken halk başvekili tekra-alkışlamıştır. Chamberlain, şapkasını sallıyarak dostane bir selâmla mukabele etmiştir.
Hariciye nazırı başvekilin yanında
Londra: 9. (A.A.) — Lord Hali-faks, Chamberlain’ın muvasalatını müteakip Yunan elçisi Simopulos ile görüştükten sonra saat 11,30’da başvekâlete gitmiş ve Chamberlain-a mülâki olmuştur.
yorlar.
Figaro şu malûmatı vermektedir:
(Wippertal ve Oberfeld Alman
zırhlı fırkaları kısmen Rur vadisini terkederek Hollanda Limburguna doğru yaklaşmaktadır.
Alman erkânı harbiyesi Crefold-e gelmiştir. Bundan başka Stutt-gart.daki beşinci kolordu ile Muns-terdeki altıncı kolordu Francfurt-daki ikinci ordu kıtaatı ile takviye edilerek kara ormanda bazı harekâtta bulunmaktadır. Constansec gölü civarındaki yeraltı garajlarına son günlerde mühim mikdarda yeni kamyonlar gelmiştir.
îkinci ordunun bütün bu hareket leri, Münihteki yedinci kolordunun ve Salzburgdaki Alp kıtaatının seferber edilmesiyle tamamlanmıştır.
Asker sevkiyatı dolayısiyle dün Berlinin birçok mahalleri geçilmez bir hale gelmiştir.)
Temasları Bitti
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) büyük elçimiz ile Ankaradan şehrimize gelen Romen büyük elçisi de hazır bulunmuşlardır. Öğleden evvel yapılan görüşmeyi müteakip dost Romen hariciye nazırı otomobille şehirde bir gezinti yapmıştır. Bu a-rada ilk olarak Sultan Ahmet camii ve meydanını gezmiş, müteakiben Ayasofya müzesini dolaşarak otomobille Gülhane parkında bir tur yapmıştır. Buradan dönüşde müzeleri de gezerek otomobille doğru Park oteline gelmiştir. Hariciye Vekilimiz Şükrü Saraçoğlu burada misafir nazır şerefine bir öğle ziyafeti vermiş ve bu ziyafet çok samimî bir hava içinde cereyan etmiştir. Bundan sonra Romen hariciye nazırı otomobille Perapalasa gelmiş, Ha riciye Vekilimiz de Beşiktaş sahasın da oynıyan Fener- Beşiktaş maçına gitmişlerdir. Saat 17 de lıer iki vekil Perapalasta mülâki olarak bir saate yakın bir konuşma daha yapmışlardır.
Bu görüşmeleri müteakip kendilerini bekliyen gazetecilere Romen hariciye nazırı şunları ssöylemiştir.
“— Tebliği gördünüz. Buna ilâve edecek hiç bir şey yoktur. Amerikalı bir meslekdaşınıza da söylediğim gibi, Türkiye hariciye vekili ile benim aramda müzakereler olmamıştır. Çünkü müzakere, biribirine aykırı veya hiç değilse biribirine benzemiyen menfaatle. -rin telifi yolunda bir gayreti ta -zammun eder. Biz aramızda asla böyle bir aykırılık müşahede et -medik. Dostum Saraçoğlu ve ben karşılıklı malûmat almak ve istişarelerde bulunmak için buluşu -ruz. Ve tam fikir ve duygu mutabakatını müşahede ederek de bu antantı kuvvetle biribirimizin elini sıkarak mühürleriz. Sizi temin e-derim ki bu seferki el sıkışımız bilhassa kuvvetli olmuştur.
Hariciye Vekili Şükrü Saraçoğlu da şu beyanatta bulunmuştur:
(— Müttefik Romanyanm dost ve kıymetli hariciye nazırile memleketlerimizi ve Balkanları alâkadar eden meseleler etrafında çok faydalı
Pariste Miihim Vedet Nedim Tör
Bir içtima
Paris: 9. (A.A.) — Havas ajans; acele kaydile bildiriyor:
Millî müdafaa komitesi bu akşam saat 17’de ve Daladier’nin riyaseti altında harbiye nezaretinde toplan mıştır. Bu içtimadaki müzakerata bahriye nazırı Campinchi, hava nazırı La Chambre, genel kurmay başkanı general Gamlin, vis amiral Darlan, general Villemin ve müstemleke ordusu umum müfettişi general Bufrer iştirak etmişlerdir.
Hariciye nazırı B. Bonnet beraberinde hariciye nezareti umumî kâtibi B. Alexis Leger olduğu halde (açılışından birkaç dakika sonra) bu müzakerata iltihak etmiştir Yunan muhali terinin bir hareketi
Paris: 9. (A.A.) — Yunan elçiliği tebliğ ediyor:
Yunanistanın sabık siyaset a-damlarından Şiliman, Argiropulo ve Venizelos, Yunanistanın Paris elçisine müracaat ederek gerek kendi namlarına gerek general Plastiras namına enternasyonal vaziyet ve bu vaziyetten Yunanistan için çıkabilecek tehlikeler karşısında Yunan hükümetine karşı her türlü muhalefetten vaz geçmiş olduklarını bildirmişlerdir.
Bu deklarasyona sebep, hükümetin her türlü dahilî kaygulardan a-zade olarak haricî tehlikelere karşı koyabilmesi için takviyesidir.
Bulgaristan! berllnde temsil edecek heyet
Sofya: 9. (A.A.) — Hitlerin do-ğumunun 50 inci yıl dönümü müna-esbetile Berline gidecek olan Bulgar heyeti, şu zevattan mürekkeptir.:
Maliye nazın, iktisad nazın, erkânı harbiye reisi, hava kuvvetleri şefi, donanma şefi, Sofya belediye reisi.
görüşmeler yaptık. Bu görüşmeler bir kere daha gösterdi ki iki memleket ricalinin bu meseleler etrafındaki görüş birliği tam bir ahenkle devam etmektedir. Bu ahengi bir kere daha müşahede etmek fırsatım vermiş olan arkadaşım M. Gafenko ayrılırken bu ahengin devam edeceğine kanaat etmekte olduğumu söylemeliyim.)
Bundan sonra Hariciye Vekilimiz ile dost memleket hariciye nazın ve maiyetlerindeki zevat otomobü-lerle Galata rıhtımına gelmişlerdir Hariciye Vekilimiz burada kendisini bekliyen İstanbul motoruna binerek Ankaraya gitmek üzere misafir nazıra veda etmiştir. Hariciye Vekilimizle birlikte Romanyanın Ankara büyük elçisi de rıhtımdan ayrılmıştır. İstasyonda kendilerini hâriciyeye mensup erkân uğurlamıştır.
Dost memleket hariciye nazırı Mösyö Gafenko da beraberlerime Bükreş büyük elçimiz Hamdullah Suphi olduğu halde buradan doğruI Daçya vapuruna binmiştir. Vapur saat tam 20 de rıhtımdan ayrılmıştır. Misafir nazın rıhtımda Vali, Emniyet müdürü, Romanyanm İstanbul konsolosu gazeteciler ve kalabalık bir halk kütlesi uğurlamıs-tır.
Resmî tebliğ:
Türkiye hariciye vekili Şükrü Saraçoğlu ile Romanya hariciye nazırı Gafenco arasında yapılan mülâkat neticesinde aşağıdaki tebliğ neşredilmiştir:
“Türkiye ve Romanya hariciye nazırlan Istanbuldaki telâkilerinden istifade ederek son hâdiselerin ışığı altında, memleketlerinin Balkan Antantınnı çerçevesi içinde müşterek ve mütesanid menfaatlerini tetkik etmişlerdir.
İki hariciye nazırı, Baljcan Antantının, hedefi dost ve müttefik milletlerin emniyet ve istiklâlini takviye etmek ve komşu milletler-! le olan bağları Selânik paktı zihniyeti içinde sıklaştırmak olan sulh cu ve azimkâr siyasetinin azimle devamı lâzım geldiği hususunda mutabık kalmışlardır.,,
Nevyorka Vardı
(Ba*tararı 1 inci savfarmzda'*
nan pavyonlarımızın inşaatı pek' çocuklarından sonra işe giriştiği-j miz halde büyük bir hızla inkişaf ederek programa uygun bir safha-1 ya varmış bulunmaktadır. Bizim i önümüzde giderken geride kalan i memleketlerin sayısı yedi sekizi* 1 bulmaktadır. Türk sergsinin, 30 j Nisanda altmış millet arasında Nevi yorkta vukubulacak şeref müsaba-l kasında pavyonumuzun üstün bir yer alacağını ve umumun dikatiııi yer alacağını ve umumun dikkatini üzerine toplıyacağmı kuvvetle tahmin etmekteyiz.
Serginin haricî şjube reisleri B. Roozevelt ve B. Holmes Vedad Nedm Tör şerefine serginin klü-biinde çok samimî bir hava içinde geçen bir öğle ziyafeti vermişlerdir. R. Holmes senelerce İzmirde Amerikanın baş konsolosu olarak •bulunmuştur. Sergiye ait işlerimizde diğer arkadaşları B. Roozevelt ve Coııson le beraber dama büyük bir yakınlık ve alâka göstermektedir. I
Nevyorktaki bu ilk temaslar -I dan sonra Vedad Nedim Tör tay-j yare ile Vaşingtona giderek sefiri-' mizi ziyaret etmiş ve bu münasebetle sefarette verilen öğle yemeğinde kıymetli Türk dostu Amiral Bristol ile eşi hazır 'bulunmuşlar -dır.
Amiral Bristol, Nevyork sergisinden istifade ederek iki memle -keti biribirine bir kat daha tanıtacak ve yaklaştıracak mahiyette hareket ve faaliyetlerde faal bir rol almağı büyük bir memnuniyet-, le kabul etmiştir.
I
Çocuk bir cihandır. Çocuk Esirgeme Kurumu Binlerce cihanı kucağında taşıyan bir mabed-dir. Yılda Bir Lira verip Siz de Üye olunuz-
Sayfa» 3
Tiran
Radyosu
Dün matbaaya gelir gelmez iki gündenberi alışmış olduğum bir hareketle Tiran radyosunu açtım. Birdenbire odayı dolduran İtalyanca konuşan spikerin sesi, beni bir an içinde düştüğünf gafletten u-yandırdı. Tiran artık Arnavutların değil, İtalyanların elinde bulunuyordu.
Halbuki ‘bir gün evvel bu radyo spikeri, Arnavutluğu mücadele ve mukavemete davet ediyordu. Hele İngilizce konuşan ve dünyadan yardım istiyen kadın spikerin hıçkırır gibi duyulan sesi hâlâ kulağımda..
İşte boğazlanan Arnavutluğun sesini ve feryadını bütün dünyaya duyuran bu radyo da bugün İtalyanca konuşuluyor. Zehir gibi acı ve yalvarıcı bir tonla konuşan eski spiker, yerini sert ve kaba bir sesle konuşan yeni bir spikere bırakmış!
Bu hâdise, iki hudut ötemizde cereyan eden kanlı harbi ne kadar beliğ bir şekilde anlatıyor!
MUKAD SERTOÛLU
Sinan Günü
(Baştarafı 7 inci sayfada) ferans vermiştir. Bu konferans orta okullar, liseler, Yüksek Mühendis mektebi, Güzel Sanatlar Akademisi ile kalabalık bir halk kitlesi tarafından dinlenmiştir. Bunu müteakip toplu olarak başta mektepler olmak üzere Sinanın bulunduğu mahalle gidilmiştir.
Buradaki merasime saat tam 14,30 da İstiklâl marşiyle başlanmıştır.
Bunu müteakip Yüksek Mühen dis mektebi son sınıf talebesinden Fakih özlen tarafından bir söylev verilmiş ve bunu Üniversite Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünden Ekrem Üçyiğrtin nutku takip et -miştir.
Bütün halk ve okul talebeleri bu söylevleri büyük bir alâka ile dinlemişlerdir. Bundan sonra kür siye Mimar ve Mühendislerle teknik okulu namına Belediye sular idaresi direktörü Yusuf Ziya Erdem gelerek Sinanın eserleri, hayatı ve yarattığı şaheserler hakkında uzun bir nutuk söylemiştir. Müteakiben yine İstiklâl marşı ile merasim nihayet bulmuş ve yüce Türk mimarının türbesine ‘birçok teşekküller namına müteaddit çe-lenkler konulmuştur.
Gece saat 20,30 da Eminönü Halkevinde de bir merasim yapılmış ve bu merasimde müzeler mimarı Kemal Altan tarafından (Mimar Sinan ve eserleri) mevzulu uzun bir konferans verilmiştir.
Belçikada neşredilen emirname
Brüksel: 9. (A.A.) — Moniteur gazetesi, bugün kralın bir emirnamesini neşretmiytir. Bu emirnamede, sivil makarnamı vazı’yed hakkının derhal tesisini natık bulunmaktadır. Bu emirname, bu makamatm harp halinde seferberlik ve himaye tedbirlerini almalan için zarurî olan vazı’yed salâhiyetlerine malik olmalarının çok mühim olduğunu tasrih etmektedir.

KEŞİF ALAYI
Tarihten bir altın sayfa, en kudretli aşk, en büyük hareket kaynağıdır. Milyonların hazırladığı San’atın yarattığı 'bir şaheser, tarihde parlayan zafer destanı kalblerd» gizlenen bir aşk hasreti, yıldızların yarattığı bir san’at eseri-
Sayfaı 4
TIKİIA1AH
10 NİSAN 1939
Millî Küme Karşılaşmalarında
Beşiktaş-Fenerbahçeyi 3-0 Ankaragücû Doğansporu 4-1 Mağlûp Etti
“Beden Terbiyesi,,, İkinci Küme Kupa Maçlarına Hararetle Devam Edildi. Şilt Dömifinalinde Hilâl Vefa ile 1 -1 Berabere Kaldı
Mevsimin en mühim maçı dün Şeref sahasında Beşiktaş ile Fener bahçe arasında oldu.
Her iki takım, milli kümedeki mevkilerini sigortalayacak olan galibiyeti elde etmek için çalıştı -lar ve bu çalışmadan da Beşiktaşlılar üstün çıkmağa muvaffak oldular.
Dün €000 seyirci önünde yapılan 'bu maça iki takım şu kadro ile çıktılar:
BEŞİKTAŞ: M. Ali _ Hüsnü, İbrahim — Hüseyin, Bediî, Fey-zi — Hayatî Hakkı, Nazım, Şeref, Eşref.
FENERBAHÇE: Hüsameddin — Yaşar, Lebib — Ali Rıza, Ange-lidis, M. Reşad — Naci, Şaban, Yaşar, Esad, Basri.
HAKEM : Şazi Tezcan; yan hakemleri: Adnan Akın ve Ahmet Âdem.
Oyuna Beşiktaşlılar başladı. Rüzgârı lehlerine alan Fenerbahçelilerin ilk anlarda bocalamağa başladığı görülüyordu. Nitekim sarı lâcivert kalenin önüne yerle-san lâcivert kalenin önüne birleşen siyah beyazlılar üçüncü dakikada Hayatînin çektiği kornere güzel bir kafa vuran Nazım vası-tasiyle ilk gollerini attılar. Bu gol Fenerbahçelileri harekete getire -ceğine bilâkis bocalatmağa baş -ladı. Ve 'bu hal 15 inci dakikaya kadar devam etti. Bu arada Şeref ve Hakkı muhakkak iki gol ka -çırdılar.
16 inci dakikadan itibaren Fenerbahçelilerin kendilerini topla -mağa başladığı ve tehlikeli akınlar yaptığı görülüyordu.
Bozuk oynamakta İsrar eden Fenerbahçe for hattı birçok golleri beceriksizlik yüzünden kaçırmağa başladılar. Nitekim 25 inci dakikada Basri muhakkak bir gol fırsatını kaçırdı.
Oyunun bundan sonrası devre sonuna kadar mütevazin olarak devam etti ve devre de 1—0 Be -şiktaşın galibiyeti ile bitti.
ikinci devre Fenerbahçeliler Şabanı sağ açığa Naci'yi sağ içe geçirerek çıktılar. Oyun karşılıklı hücumlarla geçiyor ve her iki taraf da muhakkak goller kaçırıyorlardı.
10 uncu dakikaya kadar Hakkı ve Basri muhakak goller kaçırmakta birebirleriyle yarış ettiler.
11 inci dakikada Fenerbahçeliler Beşiktaş nısıf sahasında oynamağa başladılar. Haf hattının iyi oyunu for hattında bozuluyor ve 5 Fenerli forun ayağından top bir türlü kaleyi bulamıyordu.
18 inci dakikaya kadar devam eden bu sıkıştırmadan anî olarak kurtulan Beşiktaşlılar Nazım vası-tasiyle ikinci gollerini yapmağa muvaffak oldular.
Bu iki golden sonra Fenerbahçeliler mağlûbiyeti kabul etmiş gibi oynamağa başladılar.
20 inci dakikada Hakkının güzel bir kafasını Hüsam iyi kurtardı- 30 uncu dakikada Şereften Hakkıya gelen top Hakkının şü-•tiyle Hüsameddinln plonjonuna rağmen üçüncü defa Fenerbahçe ağlarına takıldı.
Bu golden sonra Fenerbahçe takımında değişiklik yaptı.
Ali Rıza sol içe, Esad santra -îhafa, Angelidis sağ hafa geçti.
I Bu üç golden sonra Fenerbah-çenin ca)!anabild‘ğini göremiyo -|ruz. Oyunun bundan sonrası Fenerbahçe hâkimiyeti altında ve fİBeşiktaş on sekizi içinde oynan-pıağa başlandı. Fakat Fenerbah-
çeli forlar biribirleriyle yarış eder| derecede fena oynamakta srar etmeleri gol yapmalarına mâni olu -yordu. Oyun da biraz sonra Beşik-taşın 3—0 galibiyetiyle bitti.
NASIL OYNADILAR:
Beşiktaş: M. Aliye iş düşmedi. Hüsnü iyi eski Güneşli İbrahim bozuktu. Hafta Bedi çok iyi idi. Zaten Beşiktaşlılar galibiyetlerini bu oyuncunun sayesinde kazandılar. Hüseyin ve Feyzi çalıştılar. For-da Hayatî, Hakkı ve Eşref çok bozuktular. For hattında çalışan ve iş gören Nazım ve Şeref idi.
Fenerbahçeye gelince: Hüsa-j meddin birinci ve ikinci golden ha-l tali idi, Lebib çalıştı Yaşar uğraşmasına rağmen muvaffak oia-l ma-dı. Takımın en iyi tarafı haf' hattı bilhassa iki yan haf Reşad ve Ali Rıza çok güzel oynadılar.
For hattı baştan aşağıya bocaladı. Topları kaçırmakta biribirleriyle yarış ettiler. Ve takımları-leriyle yarış ettiler ve takımlarının mağlûbiyetine bilhassa âmil oldular.
Hakem Şazi Tezcan maçı çok güzel idare etti.
Beden Terbiyesi kupa maçı
Şeref sahasında ilk maç Beylerbeyi ile Aııadohisarı arasında oynandı.
İlk devreyi golsüjz berabere bitiren iki takım güzel oynamak -ta biribirleriyle yarış ediyordu, ikinci devrenin ortasına doğru Beylerbeyi bir gol yaparak oyunu 1—0 kazanmağa muvaffak oldu.
Günün ikinci oyunu Kasımpaşa
- Galataspor muhteliti ile Topkapı
- Arnavutköy muhteliti arasında oynandı.
Oyunun ilk dakikalarında Kasımpaşa - Galataspor muhteliti rüzgâr lehlerinde karşı tarafı a-damakıllı çen'ber altına aldılar. Ve sol içleriyle santraforlarının attıkları iki golle ilk devreyi 2—0 galib bitirdiler.
İkinci devrede ise Topkapı -Arnavutköy muhteliti daha iyi oynadı onlar da santrafirlarınm attığı bir golle oyunu 1—2 mağlûp bitirdiler. Galip Kasımpaşa - Galataspor muhtelitinde müdafaa güzel oynadı. Mağlûp Topkapı - Arnavutköy muhtelitinde de bek hattı iyi çalıştılar.
Kasımpaşa - Galataspor muhteliti: Isak — Keç, RüştU, — Selim, Mümtaz, Cafer — Hamid, Petro, Sabri, Murtaza, Nino.
Arnavutköy - Topkapı muhteliti: Haralambo* — Sabahaddin, Mih al —- Mesadet, Maroli, Mihali,
- Hamdi, Istavro, Anasti, Yorgi, Ziya.
Fenerbahçe stadında :
Dün Şeref stadında millî küme ve Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü kupa maçları yapılırken Fe-nerbahçze stadında da Demirspor-la Kadıköyspor arasında ikinci küme kupa, Vefa ile Hilâl arasında şild maçı yapılmıştır.
DEMİRSPOR: 11 KADIKÖYSPOR: 1
Günün ilk maçı Demirspor ile Kadıköyspor arasında idi.
Çok hâkim bir oyun oynıyan Demirsporlular kendilerinden e -ııerji itibariyle pek aşağı olmıyan rakiplerine birinci devrede 4 ve ikinci devrede de 7 gol yaparak 11—1 gibi kahir bir sayı farkiyle galib geldiler.
VEFA: i HİLÂL: 1
Günün ikinci ve Fener stadında yapılan son karşılaşma. Vefa ile Hilâl arasında yapılan şild dömifi-nal maçı idi.
Her iki takım da karşı karşıya şu kadrolarla dizildiler:
HİLÂL TAKIMI: Murad — A-kif, Muammer — Cevdet, Zeynel, Suad — Lûtfi, Rüstem, Hakkı, Salim, Rauf.
VEFA TAKIMI: Azat — Süleyman, Safer — Abdüş, Lûtfi, Şükrü, Adnan, Namık, Sulhi, Muh teşem, Necib.
Oyuna tam saat 13 de hakem Refik Osman Top idaresinde baş -landı. Çok geçmeden oyun Hilâl hâkimiyeti altına girmeğe başla -dı. Hilâlliler yaptıkları sen hü -curalardan birinde ve üçüncü dakikada bir fiı-ikikten Raufun ayağile ilk sayılarını kazandılar. Bu golden sonra Vefalıların beraberliği temin, Hilâllilerin galibiyeti elden bırakmamak için canla başla çalışmağa başladığını görüyoruz.
Karşılıklı yapılan hücumlar a-rasında 'birinci devre 1—0 Hilâl lehine bitti.
İkinci devrenin ilk dakikala -nnda Vefalı Sulhi yaptığı güzel bir golle takımına beraberliği kazandırdı. Her iki tarafın bütün gayretine rağmen netice değişmeden maç 1—1 berabere bitti.
İzmi^de
ANKARAGÜCÜ: 4 DOĞANSPOR: 1
İzmir: 9 (Hususî) — Millî küme maçlarına bugün de devam olunmuştur. Ankaragücü bugün Dogansporla yaptığı ikinci maçını da bire karşı dört sayı ile kazanmıştır.
ÜÇOK:4 ALSANCAK: .
_ Bundan evvel Üçok ile’Alsan-cak arasında yapılan maçı, çok heyecanlı geçen bir çarpışmadan sonra, Üçoklular 4—1 kazandılar.
Beyiktaş muhacimleri Fenerbahçe kalesinde
Bana göre
İsveç Usulü Jimnastik
Türk sporu, imparatorluğun inhitat ve inkırazile mütenasip bir seyir takip ederek nihayet Abdülha-midi sâni devrinde husufa uğramıştı.
Meşrutiyet inkılâbı, her cephede maddî ve manevî varlığını kaybeden bu muhtelif camiaya veçhe vermeğe uğraşırken Türk sporunu da düşündü.
Fakat; bu düşünüş, millî müdafaanın ve millî bünyenin itilâ ve inkişafından ziyade kozmopolit bir zihniyet varlığını taşıyordu.
Çok geçmedi... Bu kozmopolit zihniyetin bayraktarları millî karak tere, millî tarihe, millî bünyeye, millî ruha aykırı bir lisan ve şada ile öt-meğe başladı.
İşte; bu yabancı ve kozmopolit şada, Türk sporunun felâket habercisi idi.
Bağırıyordu... Yazıyordu... Devlet maarifi ve ordusu içinde yerleşiyordu. İlmî muattaln da şu idi:
— İsveç jimnastikleri; terbiyevi-dir... İsveç jimnastikleri, tıbbidir.... İsveç jimnastikleri, sıhhîdir... İsveç jimnastikleri, içtimaidir... İsveç jim nastikleri askeridir... İsveç jimnastikleri, bediidir...
Daha, daha?..
İsveç jimnastikleri karakter yaratır... İsveç jimnastikleri cesaret ve cüret vücutlandırır... İsveç jimnastikleri ahlâk verir ilâh..;
İsveç jimnastiklerinin bayraktar ları nahoş ve öldürücü sadalarma şunları da ilâve ediyorlardı.
— Güreşmek hamallıktır, vücuda zarar verir. Boks yapmak bir rezalettir. Vücudu mahveden bir vasıtadır... Iskrim yapmak manasızlıktır.. Spor atletiklerin sıhhî ve tıbbî bakımdan zararları vasidir. Gülle, Barfiks, Paralel yapmak en tehlikeli hareketlerdir. Yüzmek, yelken kullanmak, dağlara tırmanmak muzir-dir. Mücadele sporları, bir milleti öldürür.. Hele, futbol, kepazelik bir spor oyunudur, ilâh..
İşte; meşrutiyet inkılâbını müteakip, bu sahte ilim çığırtkanları, Türk millî bünyesini, karakterini hiçe sayarak, kozmopolit ve müstevli şahsiyetlerde zehirliyorlardı.
Bu suretle Türk milletini atalete, meskenete, cidalsizliğe, sevketmek için ellerinden ne geldi ise mevkile-Jne istinat ederek yaptılar.
Ortaya; bir milleti öldürmeğe, ha reketsiz kılmağa, yaşıyan ölüler gibi kuru, kupkuru, marsak gibi yaşatmağa kâfi bir beden terbiyesi mekte bi fikri koydular.
Bu kozmopolitlerin yüzünden, Türk ordusu, Türk mektebi, Türk köylüsü, Türk cemiyeti, ecdatlarıma tarihte nam bırakan mücadele sporlarından da mahrum bırakılmıştı.
Tam, otuz sene; bir kişi, tek kişi, yalnız başına kalan ben; bir çok menkûbiyetlere, mahrumiyetlere mu kabil binlerce sayfa yazarak, ağzımı açarak bu kozmopolit şahsiyetlere yılmadan, kızmadan mekteplerine hücum ettim. Amma; bir pirk gibi hiç yılmadım.
Beni, hiçe sayan, beni bir deli söylüyor ve yazıyor diye Aristokrat-vari dellallık yapan bu müstevli şah siyetler, tek olduğum halde, bir olduğum halde, yine benden korktular.. otuz sene cevap yazmadılar...
Yalnız; mevkileri vasıtasile kuliz arkasından çalıştılar...
Fakat- nihayet otuz sene mücadeleden sonra; ben ve benim fikrim bugün Türk milletile beraber galebe çaldı. Onların sahte ilime istinat e-den mektepleri kayboldu. Ve şahısları öldü. Allah rahmet eylesin...
M. SAMİ KARAYEL
Tekirdağlı Hüseyin - Halil karşılaşmasından heyecanlı bir
Profesyonel Güreş Müsabakaları
Türkiye birincisi Tekirdağlı Hüseyin Halil'.e bir saatlik güreşten sonra berabere kaldı
Dün Taksim stadında mevsimin ilk profesyonel güreş müsabakaları yapılmıştır. (1500) e yakın seyirci önünde cereyan eden müsabakalarda şu neticeler elde edilmiştir:
Birinci müsabakada; Malkaralı Mustafa Çatalcalı Recebi 18 dakika da. ikinci müsabakada: Adapazarlı
Altın Çivili Atletizm Müsabakalarına Atma ve Atlamalarla Başlandı
Mevsimin ilk müsabakası Haydarpaşa lisesi sahasında yapılmıştır.
Altın Çivili müsabakası ismi verilen )bu müsabakada mevsimin başında olmamıza rağmen iyi dereceler alınmıştır. Dereceleri ve kazananlari.aşağıya ya. zıyoruz:
GÜLLE ATMT:
1 Arat Beşiktaş 13.10
2 Şerif B. H. E. 12.20
3 Bülend D. L. 11.62
4 Mehmet H. P. 11.61
Katagori III
1 Muammer R. 13.22
2 Necmi D. L. 12.50
3 Hayri O. O. 11.84
Katagori: IV.
1 Ihsan Ş. T. 12.86
2 Kemal İst. I 12.00
3 Stavro S. M. . 11.89
UZUN ATLAMA:;
Katagori: I.
1 Halid D. L. 6.31
2 Vedat Üniversite 5.95
Bisiklet ve Basketbol
Seri bisiklet yarışlarının ye -dincisi dün sabah saat dokuzda Topkapı ile Silivri arasında gidip gelme 125 kilometrelik bir yo! ü-zerinde yapılmıştır.
Topkapı stadı önünden hare -ket eden koşuculardan Harlambo ile Torkom beş, 10 kilometre sonra diğerlerinden ayrılmışlar ve yarış sonunda bu aralık 52 dakikaya kadar çıkmıştır.
Büyük Çekmece yokuşunu saatte 70 kilometrelik bir süratle i-nen iki güzide koşucu tutukları iyi 'bir tempo ile yollarına devam ederken büyük Çekmece köprüsünün biraz ilerisinde 35 inci kilometrede Torkomun bindiği bisiklet kadrosu çatlamış yarışı terk ^mecburiyetinde kalmıştır.
Oldukça heyecanlı geçen bu u-zun yarışın neticesinde Süleymani-yeden Haralambo 4 saat 20 dakikada birinci, Feneryılmazdan Niyazi ikinci, Halil üçüncü olmuş -tur.
BEYOĞLU HALKEVİNDE BASKETBOL
Dün Beyoğlu Halkevinin ter-tib etmiş olduğu Basketbol müsabakalarına devam edilmiş yapılan ikinci ve üçüncü katagori karşılaşmalarda şu neticeler alınmıştır:
Üçüncü katagoride:
Alman lisesi Rumelihisarı 7-69 Kabataş Kurtuluşu 21-27 Galatasaray Yılmazı 15-22
İkinci katagoride:
Galatasaray Mühendisi 24—31
Servet Pomak Mustafayı 6 dakikada, 3 cü müsabakada: Karamürselli Ahmet Tekirdeğlı, Bekin 12 ■dakikada tuşla yenmişlerdir.
Günün en mühim müsabakası o-lan Tekirdağlı Hüseyin- Halü karşılaşması bir saatlik bir didişmeden sonra berabere neticelenmiştir.
3 Üçtek Zografyop 5.78
Katagori: IV.
1 Yaşar D. L. 5.78.5
2 Şerif D. L. 5.62
3 Kemal H. P 5.31
Katagori: I.
DİSK ATMA:
1 Arat Beşiktaş £8.44
2 Bülend D. L. M.16
3 Tevfik K. P. h-07
Katagori: IV -
1 Fuad G. S. (Y. R.) 34.24
2 Ulvi H. P. /' 31.65
3 Kemal İst. L. 30.45
Cirit Katagori: III
1 Fuad G. S. J 41.72
2 Kemal İst. L. ' 41.61
3 Ihsan Ş. T. 41.53
ÜÇ ADIM:
Katagori: I.
1 Halid D. L. 13.36.5
2 Vedat Üniven. 12.67
3 Feyyaz B. H. E. 12.30
Katagori: III
1 Şerif D. L. 11.97
2 Yaşar D. L. 11.61
3 Şevki H. P. 11.57
Geçen senenin birincisi Kasırga İkincisi Barkohyayı 31 . 41 yenmiştir.
Ankarada
Beykoz Kurtuluş muhteliti: 4
Gençlerbirliği: 1
Ankara: 9 (Hususî) — İkinci karşılaşmasını, Ankaragücü sta -dında kalabalık bir ktle karşısında yine Gençlerbirliği ile yapan Istan-bulun Beykoz - Kurtuluş muhtelit takımı, büyük bir mücadeleden sonra 4—3 galip geldi.
Oyun heyeti umumiyesi itiba -riyle serî heyecanlı fakat çok fa-vullü olmuştur.
HUKUK:3
DÎL, TARİH: 1
Bugün, yüksek mektepler ara sında devam olunan İlk maçların da:
Hukuk F., Dil, Tarih F. sini 3—1, B. T. Enstitüsü, Ziraat mektebini 3—0 mağlûp etmiştir.
MEKTEPLER KIR KOŞUSU
Ankara: 9 (A. A.) — Mektepler arasında, 46 atletin iştirfikiyle ve 2.500 metre mesafede yapılan kır koşusu4 ■. iştirâk eden bütün atletler tarafından muvaffakiyetle bitirilmiştir.
Neticede:
Ferdî olarak yapılan tasnifte i
1 — Orhan (E. L.) 7 da. 15 sa.
2 — Osman „ 7 da. 22 sa,
3 — İsmail (Î.U.O.), 7 da. 29 ta.
YIRİİABAH
10 NİSAN IW»
İKTİBAS VE TERCÜME HAKKI MAHFUZDUR
ileri Harekâtta
Yiyecek Sıkıntısı
Ermeni Kuvvetleri Çekilirlerken
Erzak Anbarlarım Yakıyorlardı
Yol Haricinde Aykırı istikametlerdeki Anbarları da Ahali Yağma Etmekte idi
Bu gün Sansa müfrezesi kumandanı Halit beyden aldığım rapor hiç te hoşuma gitmedi. Raporun hülâsası şu: ”Bican ve Kargın işgal olundu. Kütür köprüsü de bu gün işgal olunacaktır. Ermeniler buralardaki ambarları yakarak Mama hatuna çekilmişlerdir. Dördüncü kolordu mıntakasmdan çekilen Ermeni kuvvetlerinin de Mamahatuna gittikleri haber alındı. Ermeniler ambarları yaktığından ve Dersim milisleri de uğradıkları köylere çekirge âfetine maruz kalmış bir tarla manzarasına koyduklarından iaşede müşkülât çekiliyordu..,,
Dersim milislerinden başka bir şey de beklemiyordum. Her taraftan aldığım haberlere göre de buna pek sıkılmadım:
Sırtına bir çuval erzak yüklenen Dersimli memleketine gidiyordu. Bu beklenebileıı bir şeydi. Fakat en fena havadis Ermenilerin ambarları yakması idi.
Bu vaziyet ilerideki müfrezenin de geriden iaşesini ve bunun da fırka tarafından tanzimini icap ettiriyordu. Bunun için Sansa müfrezesini lâğvettim. Kolordu pişdarı olarak 9 uncu fırka kumandanı Rüştü beyi 20 şubatta Bicana yola çıkardım ve Mamahatuna bir baskın yaptırarak boşa çıkmış olan erzak bulma ümitlerimi telâfi etmek istedim. Bunun için Rüştü beye verdiğim emirlerin hülâsası şudur:
1 — Kolordu avcı taburu, kudretli cebel takımı, 36 inci fırka süvari bölüğü, 28 inci alay ve kudretli cebel takımı... Kütür köprüsünü işgal edecektir.
2 — 9 uncu fırka süvari bölüğü ile bu fırkadan 17 inci alayın 51 inci taburu Kuşmaşat mıntakasın-dan Pirise yürüyecektir.
Bu iki kuvvet Kütür köprüsü - ikice arasındaki kara su geçitlerini setir ve tarassut ve icabında bu hattı müdafaa edecektir.
3 — 180 mevcudundaki -şarkî Dersim müfrezesi dördüncü kolordu ile irtibatı muhafaza ve Habek dağı şarkındaki Parsnik-Kozviran-Kızılca-Çakır kaya mıntakasını işgal ve Tuzla deresi geçitlerini tarassut edecek.
4 — 80 milis ve 140 nizamiye efradı mevcudundaki Halit beyin garbî Dersim milisleri fırka süvarilerde de takviye olunarak müsait bulursa Mamaha-tunu işgal edecektir.
Fırkanın Erzincanda kalan kısmı iaşa imkânsızlığından dolayı şimdilik yerlerinde kalacaklardır.
Dersim milisleri hakkında ikirfei ordu kumandanlığı vekâletim sırasmda defterime kaydettiğim şu rakkama hayretle baktım:
919 insan şarkî Dersimde, 2567 insan da garbî Dersimde besliyorduk. Erzincan hareketine pek zayıf mevcutlu bir nizamiye taburu da beraber olduğu halde garbî Dersimden 735 insan iştirâk etti ve Erzin
HALİDBEy
O
Erzuruma ooğru Ûerleyif yolu
cana gelince de 250 milis ve 30 nizamiyeye inmişti.
Şimdi ise bu milislerde elimize 80 kişi kalmıştı.

20 şubat akşamı 9 uncu fırka kaj.argâhı Surp-viraıı’da, 28 inci alay Savsa’da geceledi.
36 ncı fırka kumandanlığına tayin olunan Miralay Hacı Hamdi Bey Erzincana geldiğinden fırkasına vekâlet eden Cavid Bey kolordu erkânıhar-biye reisliği vazifesine geçti. Reis vekili Avni Bey de yedinci şube müdürlüğü vazifesine naklolundu.
22 şubata kadar müfrezeler vazifelerine devam ettiler: Bugün sabahleyin saat 10 da Halid Bey kendi müfrezesi ve 9 uncu ve 36 ncı fırka süvari bölükleriyle Mama Hatun’u işgal etti.
9 uncu fırka karargâhı Bican’a vardı. Dördüncü ve ikinci Kafkas kolordulariyle irtibat için kuvvetli keşif kolları da sevkolundu.
Sansa’da telefon merkezi açtırılarak bir rapor merkezi tesis olundu.
Kolordu telsiz istasyonunu da bugün Refa-hiyeden Erzincana yola çıkarttım.
9 uncu fırkanın 29 uncu alayı da Erzincanda 17 nci alayile birleşti.
36 ncı fırkanın 107 nci alay Kemahdan Erzincana yürüyüşte, buradaki (108) le birleşecek. Bu suretle her iki fırka kısmı küllîleri Erzincanda toplanmış oluyorlar.
Krokide görüldüğü üzere kolbaşınıız Mama-hatun’da. kol nihayetleri Refahiye, ve Kemah da olmak üzere 16 kilometrelik bir yürüyüş halindeyiz. Kısmı küllînin bulunduğu Erzincandan müdafaa hattımız 8Q kilometredir. Fakat bir Ermeni taarruzu vârid olmadığından mahzurlu bir vaziyette değiliz. Bir taraftan da katli âmlardan halkı kurtarmak açzu3U, diğer taraftan da iaşe kaygu-su bu vaziyeti almayı zarurî kıldı.
23 şubat 1334 (1918) de ordu emrile hattı fasıllar şöyle ayrıldı:
I. ve II. nci Kafkas kolorduları arasında keşif ve emniyet fasılı:
“Karadivan karyesinden sonra Kâgbeştan’ın tam şimalindeki dönek mahallinde Karasuyu kat’ ve Karabıyık cenubuna kadar Karasuyu takib eyler. Karasu müşterektir.
I. Kafkas ve IV kolordu arasındaki emniyet ve keşif hattı faslının Bağırpaşa dağı - Koşan dağı . Sercilek (Cemal) dağı - Beyaz dağı - Kerken-şeyh cenubunda tuzla deresini kat’eder. Tuzla ya-disi. I. Kafkas kolordusu, dağların hattı balâları, IV. kolordu da dahildir.,,
(Devamı var)
BAYBURT

Sayfaı'S
Yusuf Köyüne Dönüyordu
Yolda Gelirken Hep Zalim Bolu Beyinden Nasıl İntikam Alacağını Düşünüyordu
Deli Yuşuf oğlu Alinin bazılarını yokladı
Şimdi o, gözlerini kaybedince küçük Alisine kim bakacaktı. Kim ona kılıç oynatmasını, at üzerinde vuruşmanın İnceliklerini öğretecekti?
Ah ne olurdu, hiç olmazsa o, küçük Alisi burada olsaydı da onu «on defa olarak görebilseydi.
Oızzzzz....
Cızzzzz....
Evet, o, tam bunları düşünürken merhametsiz, İri yarı cellâtlar, kıpkızıl kesilen şişleri gözlerine soku vermişler di.
Bu manzara karşısında halk gözlerini yumdu, suratlarını buluşturdu. Daha yufka yürekli olanlar:
— Ay !
Diye bağırdılar.. Fakat hayret! o, Deli Yusuf, bağırmak şöyle dursun, dudaklarını bile kıpırdatmadı.
Yüzünde, en küçük bir çizginin oynadığı görülmedi. Sanki donmuştu. Taş gibi duryordu.
Cellâtlar şişleri gözlerinden çıkardılar. Şimdi yüzünün iki yanından iki kan deresi akıyordu. Birden, Bolu beyinin bedbaht seyisinin dudakları kıpırdadı. Herkes kulak kesildi. Bakalım ne söyledi:
Dinleyin ağalar, dinleyin beyler,
Sorarım bunları bir gün olur ki
İyi olup koç kır ata binersem
Kırarım belleri bir gün olur ki
Ben yolumu dağ başına çizersem
Sıra sıra koç yiğitler dizersem,
Yiğitler elinde bade süzersem, Aranm bunları bir gün olur kİ
Deli Yusuf un sesi çok boğuk ve acı çıkıyor ve Hnllyenleri ürpertiyordu:
Al yanağım kızıl kana bulandı
Akan kandan coşkun sular bulandı Düşman söyledi, paşam inandı. Soranm sîzlerden bir gün olur ki
Ben Yusuf bey idi mkendi başın?
Düşürürüm koç yiğidi peşime
Küçük Alim çıkar dağlar başına Ararım sîzleri bir gün olur ki
Sonra iki elini öne doğru uzattı. Düşmemeğe, yere kapaklanmamağa dikkat ederek ilerledi. Cellât başının bir işareti üzerine iki cellât yamağı kollarına girmek istediler. Falıat o, iki dirsek darbesile ikisini de yere yuvarladı. Böylece b‘r yanda duran ve iki gözünün kör olmasına sebebiyet veren zayıf kırtaya yaklaştı. Üzerine bindi ve taya:
— Ben artık gömüyorum. Haydi beni köyüme, küçük Alimin beni beklediği köye götür diye söyledi. Tay yürümeğe başladı. Halk dehşetle bu manzaraya bakıyor ve kendilerine yol açıyordu. Zavallı seyis, böylece Boludan çıktı. Tay sanki gideceği yolu biliyormuş gibi doğruca Deli Yusufun köyünün yolunu
tuttu. Yolda iiep küçük Alisini ve zalim Bolu beyinin kendisine oynadığı oyunu düşündü durdu. Aklından bir çok şeyler geçirdi ve intikam almak için bir plân hazırladı.
Köylüler bir gün Bolu beyinin yanma seyis giren Deli Yusufun gözleri oyulmuş, zayıf bir tayın üstünde çıkageldiğini görünce çok hayret ettüer. Hemen etrafını aldılar:
— Bu ne hal Deli Yusuf, geçmiş olsun!
Gözlerine ne oldu?
— Seni bu lıale kim kodu?
Sesleri yükseldi. Deli Yusuf bu sözlerden kendi köyüne gelmiş olduğunu anladı. Bu lûtfundan dolayı iki elini havaya kaldırıp cenabıhakka du a etti. Sonra görmiyen gözlerde, sanki görüyormuş gibi başını iki yana çevirerek başına gelen hâdiseyi köylüye anlattı.
Köylüler, Deli Yusufun, Bolu beyinin gazabına uğradığını öğrenince, korku ile yekdiğerlerine baktılar, dehşetle titrediler.
Çünkü bu zalim derebeyi, onlara Azraildcn daha müthiş ve daha korkunç geliyordu.
Deli Yusuf, sözlerini şöyle bitirdi:
— Yazılı ki artık gözlerim görmüyor, kör oldum. intikamımı kendi elimle alaınıyacağını. O zalim derebeyine müstahak olduğu cezayı kendi elimle ve-remiyecğim. Fakat allalıa çok şükür ki arslan gibi bir oğlum var. öyle bir oğul ki, babasına yapılan her fenalığın intikamını almağa muktedirdir. Beni onun yanma götürün.
Köylüler, tayın dizginlerini tuttular. Ve onu, küçük Alinin ihtiyar bir kocakarı ile beraber yalnız yaşadığı kulübeye götürdüler.
Ali, babasını senelerdenberi görmemişti. Onu birdenbire böyle perişan bir lıalde görünce yıldırımla vurulmuşa döndü. Fakat bunu hiç belli etmedi. Koşarak babasının yanına vardı. Elini öptü. Deli Yusuf da titriyen dudaklarile onun gözlerini öptü. Beraberce içeri girdiler. Köylüler, baba ile oğulu başbaşa bırakmak lâzım geldiğini düşünerek sessizce dışarı çıktılar. Baba ile oğul, odada yalnız kaldılar.
O zaman Deli Yusuf ellerini Alinin pazılarında, ve göğüs adalelerinin üzerinde gezdirdi. Sanki bu kollar, sanki bu göğüs tunçtan dökülmüştü. Okadar sert ve o kadar .sağlam idiler.
Ondan sonra başından geçen hâdiseleri birer birer anlattı ve sözlerini şöyle bitirdi:
- - Şimdi oğlum Ali! Sana düşen vazife babanın intikamını bu alçak Bolu beyinden almaktır. Bu zalim derebeyi, şimdiye kadar yüzlerce ocak söndürmüş ve binlerce bigünahın kanına girmiştir. Bu itibarla ondan intikam almakla binlerce masumun da ruhunu şad edecekain-
Sana şimdiye kadar, gücüm yettiği kadar kılıç kullanmak ve at oynatmak dersi verdim. Elinde sağlam bir kılıç ve altında iyi bir at olacak olursa, kimse seninle baş edemez. Kılıç olarak sana benimkini veriyorum. Bu kılıcı bana babanı, son nefesini verirken emanet etti. Ona da büyük babamdan kalmış. Bu ya man kılıç şimdiye kadar binlerce savaşa girmiş ve hepsini yüz akile bitirmiştir. Hiçbir düşmanın önünden yüz geri etmemiştir. Bundan sonra senin elinde de ayni şerefli işi başaracağına eminim.
(Devamı rar)
Sayfa t •
‘YENİSABAH
10 NİSAN 1939
Sultan Azız Devri
AA
Diyarıbakırda
Başpehlivanları

mı-
iki kadın konuşuyorlardı. Şaşın sordu:
— Bugün hiç neş’en yok.
Esmer gülmeğe çalıştı:
— Yoo..!
— Canım ben anlamaz
yım, lâkırdılarımı âdeta duymuyorsun öyle tuhafsın ki.. Yerinden kalktı sedirin üstünde yastıklara gömülmüş, sigarasının dumanına dalgın dalgın bakan esmer kadının yanına oturdu. Elini avuçlarına laldı:
— Bilirsin ki benden bir şey Baklanmaz, söyle Nesrinim nen var?
— Hiç bir şeyim yok. Belki hafif bir baş ağrısı.
— İnanmam, elin buz gibi sinirden, gözlerinde taşmak istiyen yaşların bulutu var. Hem dikkat ettim bugün Tuğruldan hiç bahsetmiyorsun.
Genç kadın asabî bir hareketle elini çekmek istedi. Fakat arkadaşı bırakmadı, daha ılık bir sesle yalvardı:
— Nesrin, söyle 'belki bir yardımım dokunabilir. Mesut değil mi 6İn, yoksa?
Esmer kadının yumuşak nazarları birdenbire keskinleşti. Soğuk fcir sesle:
— Ne diyorsun, ne vakit, neden?
Nesrin yine gülmeğe çalıştı:
— Bugün.
— Onu ne kadar fazla seviyordun, hattâ evlenmek ümidin de vardı.
— Evet seviyorum, fakat beni sevdiğine bir türlü inanamıyordum. Bana öyle geliyordu ki gözlerime •bakarken nazarlarında başka bir kadının hayali var. Sonra duldum, o benden gençti. En mühimi beni zengin biliyordu... Halbuki...
— Canım bunlar senin kuruntun, sende daima fazla hassasiyetinle hayatını karartırsın.
— Öyle deme Lâmia, bu sefer öyle nikbin olmağa çalıştım ki hattâ bazan haysiyetimi bile ayak altına aldım. Saadete yanaşabilmek için, fakat kader mi dersin tesadüf mü?
Bak nasıl oldu. Geçen hafta iyi ayrılmıştık. Adetâ sevişen iki nişanlı gibi. Ona bir resim vadet -miştim. Eski resimleri beğenmediğimden yeni bir tane çıkartmak icabetti. Cumartesi günü bir fotoğrafçı dükkânına girerken onun içerideki kızla konuştuğunu gördüm. Derhal geri döndüm. Beni görmedi. Bu tesadüfte hiç bir fevkalâdelik yok değil mi? Fakat kalbimde tuhaf bir his uyandı. Aklıma mânâsız mânâsız şüpheler hücum etti. Bu sabah 'bir şey almak -bahanesiyle dükkâna uğra -dım. Veznedeki kız pek güzel değildi. içimden kendi kendime güldüm. Kimbilir ne için gelmiştir, dedim. Kemal resim çıkarttı veya bir sipariş verdi. Akşam onu görecektim. Karşılaştığım zaman gülerek :
— Aman, dedim. Eğer resim çıkartmak isterseniz foto (S....) e gidin, cidden san’atkâr 'bir çocuk. Çıkardığı resimlerden gösterdi de.
Onun duraladığını farkettim. Rengi sarardı. Mânidar bir sesle •ordu:
— Tanıyor musunuz, bir de güzel kızcağız var veznede.
— Evet genci tanıyorum, siz?
— Evet, siparişlerimi hep veririm de propaganda yapıyorum.
Gülmeğe başladım. Bu gülüş
Ya
ona
NEVROZiN
Baş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bUtlln ağrılarınızı derhal keser BB H İcabında günde a kaşe alınabilir. m
onu daha ziyade sinirlendirdi, hemen sırrını söyletecek kadar şa- | şırttı:
— Yoksa dedi, benim için bir şey mi söyledi.
Onun bütün sakladıklarını biliyormuş gibi nazarlarımı gözlerine sapladım:
— Ne münasebet, sizin için ne söyliyebilir.
— Bir şey mi gösterdi?..
— Belki....
— Doğru söyleyin..
— Ne söylediğimi istiyorsunuz? Kendi san’atını takdir etmem için resimler gösterirken, sizinkileri de göremez miyim?
— Fakat ben ona ten'bıh etmiştim, kaç poz gördünüz?
Biraz tereddütten sonra:
— Üçtü galiba, dedim..
Fakat onun telâşı anlatıyordu ki bu resimler pek tek çekilmiş poz lara benzemiyor. Hiç şüphe yok ki bir kadınla beraber çıkartılmış, Soğuk kanlılıkla ilâve ettim:
— Pozlar harikulâde, ne uygun bir çift. İnanmak istemiyordu :
— Ne vakit gördünüz, dedi?
— Cumartesi günü.
— Saat kaçta?
— Dört buçukla beş arasın -da.
— Fakat o saatte ben orada idim.
— Şu halde daha evvel..
— öyle olacak.
Sustu ve bilmediğim rakibemi onunla başbaşa kimbilir belki de dudak dudağa görmeğe çalıştım.
Sonra hiç bir şey olmamış gibi, yine gülerek elimi uzattım:
— Allah ısmarladık Tuğrul I
Ancak:
— Güle, güle diyebildi.
Belki yalnız kül olan servetin hayali ile müteessirdi. Hal buki zengin olmadığımı bilse ihtimal sevincinden sıçrıyacaktı.
işte Lâmia küçük bir tesadüf mânâsız bir kuruntu hakikati ortaya çıkarıverdi. Kaderimi çizdi, desem yalan mı belki felâketimi hazırlıyor!
Sarışın kadın göğsünü geçirirken nazarları kurşunî semaya takılmış sayıklar gibi mırıldandı:
— Kimbilir belki de saadetimi:
Mehmed
bir
Kaçak Balık Avlıyanlar Yakalandılar
Seferihisarda, kara sularımızda Sisam limanında kayıtlı 11 tonluk Katina adlı bir Yunan motörü balık avladığı sırada yakalanmıştır. Mo-törde kaptan Yani oğlu Vasil Kara Yorgi, makinist Yorgi oğlu Panayot Yorgiyo, tayfa Vangel oğlu Hala-lambo, Manya oğlu Yorgi Ispilyo, Semitoklo oğlu Zeftiryanos, Kostan-tin oğlu Yorgi Marsela bulunuyordu. Suçlular, tuttukları balıklarla birlikte adliyeye verilmişlerdir.
Diyarbakır daha ziyade bir çiftçi memleketidir ve bu mevkiini Fevzi par- - T': •—hattının inşa-ı kadar muhafaza etmiştir. Belli başlı bir ihraç maddesi hemen hemen yoktu. Olanlar da vesaitsizlik yüzünden gönderilemiyor, yahut gön derilse maliyet fiyatı müşteri bula-mıyacak kadar yükseliyordu. Şimen düfer hattının inşasını müteakip ise vaziyet tamamen değişmiştir. Diyar bakır, bütün şark vilâyetlerinin yegâne transit merkezi haline geldiği gibi hububat ve saire yalnız buğday istihsalâtı süratle artmış, mühim bir ihraç istasyonu olmuş ve bir kısım endüstri şubeleri teessüs etmiştir. Yalnız buğday istihsalâtında yüzde doksan bir fazlalık kaydedilmiştir. Hâlen yüz bin ton buğday istihsal olunmakta ve eskiden bir ton büe ihraç edüememesine mukabil ihracat kırk bin tonu bulmuştur.
Cardı hayvan ihracatı da ayni şekilde artmıştır. Mazı, kitre, badem bilhassa canlı hayvan mamulâtı ve mahsulâtı her yıl daha fazla ihraç ediliyor. Yalnız tiren tarifelerinin yüksekliğinden pirinç ihracatı bir türlü artamıyor. Hâlen altı bin ton kadar pirinç istihsal edilmekte ve işaret eylediğimiz tarife yüksekliğinden ancak beşyüz ton ihracat yapılabilmektedir. Demiryolları idaresinin bu ciheti nazarı itibara alması bekleniyor.
Cümhuriyet devrinde bir kısıra sanayi şubesi de teessüs etmiştir. Ezcümle; ipekçiliğin ihyasına çalışılmış ve iki fabrika kurulmuştur. || Ayrıca 60 kadar dokuma tezgâhı
TİYATROLAR
TURAN TİYATROSU BU AKŞAM
HALK GECESİ Ertuğrul Sadi Tek ve arkadaşları
YALAN FABRİKASI Vodvil 3 Perde (Se) Atila revüsü. Miçe Pençef Varyetesi Localar 10D, her yer 20 Paradi 10
KURUŞ
Mühim Bir Tarih Hâzinesi ve Eski medeniyetler merkezi olan bu güzel Doğu Anadolunun baş şehri oluyor
Diyarbakırda liseye ve İnhisarlar mGessesatına giden yol
Doğu Anadoiuda tetkikat yapan arkadaşımız yazıyor:
Diyarbakır, yalnız Doğu Anado-lunun değil, ana vatanımızın en eski şehirlerinden birisidir. Milâttan yüz yıllarca evvel Komuk Türkleri ■ tarafından tesis edilen ve cihana ün salan Komuk medeniyetinin mühim bir parçasını temsil eyliyen Diyarbakır, Komuklann bir aralık Asur hâkimiyeti altına girmeleri üzerine yukan Mezopotamyayı Asuriler-den temizliyen madi Türkleri eline geçmiştir.
Diyarbakır bundan sonra hayli karışık günler yaşamış, sayısız işgal ve istilâlara uğramış, müteaddit defalar tahrip ve imar edilmiştir. Fakat, bütün bunlara, mütemadi saldırış ve istilâlara rağmen Türklüğünü büyük bir kıskançlıkla müdafaa ve muhafaza eylemiştir. Bunca gayretler, tehdit ve tazyikler, vait ve ahitler onun temiz ve asîl Türklüğü üzerinde en ufak bir değişme husule getirmek şöyle dursun bilâkis her defasında şiddetle karşılanmış, bu maksatla izhar olunan her arzu daha ânında kırılmıştır.
Onun için değilmidir ki, bu tarih hâzinesinde rastlanan eserlerin hemen tamamı Türklere aittir. Milliyetleri ve yurtları bahsinden tam bir hassasiyet sahibi olan DiyarbakIrlIlar, tıpkı Türklükleri gibi Türk eserlerini de ayni titizlikle muhafaza eylemişlerdir. Her birisi başhba-şına bir kıymet olan bu eserler Türk tarihi ve arkeolojik noktadan büyün ehemmiyet ve değeri haizdir.
vardır. Diyarbakır ipeklileri civar vilâyetlerde çok rağbet görmektedir. Çermik kazasında da mahallî ihtiyacı gideren dokuma tezgâhları mev cuttur.
Diyarbakırda faaliyet halinde 1300 dükkân ve mağaza vardır. Senelik ticarî muamele dört milyon lira ile beş milyon lira arasında ta-havvül eder. İktisadî hareketleri son yıllarda arttığına göre ticaret ve sanayide yer hıl daha büyük bir terak ki ve inkişaf müşahede olunacağına şüphesiz nazarile bakılıyor.
İMAR HAREKETLERİ
Bütün vilâyette kayda şayan bir imar hareketi vardır. Belediyece şehrin su ve elektrik ihtiyaçları yarım milyon lira sarfile ve en mükem mel şeküde giderilmiştir. 13 kilomet re mesafedeki İncirli mevkiinden fen nî surette akıtılan su ancak dokuz niseetinde kireci muhtevidir. Elektrik santırah da Avrupadaki emsali ayarında modern bir tesisata maliktir. Bu iki mühim davayı başaran belediye ayrıca kanalizasyon şebekesini tamamlamış, fennî mezbaha, kasap çarşısı, ekmek fabrikası, asri mezarlık, pazaryeri ve kimsesizlerin himaye edici bir müessese kurmuş, tamir etmiş, itfaiye kadrosunu teşkil eylemiştir. Şehir imar plânı vc istasyon caddesini açmış ve döşemiş, şehir yollarının ve kaldırımlarının haritası ikmâl olunmuş, bir park vücuda getirilmiştir.
Belediyenin gösterdiği bu muvaffakiyette en büyük hissenin, sayın birinci umumî müfettiş bay A-bidin özmenden direktif alan değerli Diyarbakır valisi Doktor Bay Mithat Üçoka isabet eylediğinde şüphe yoktur. İdare cihazımızın cidden en kıymetli erkânından birisi olan ve bütün DiyarbakIrlIların takdir, sev- ■' gi ve saygılarını kazanan güzide i-dareci merkezde hususî idare vari-datile bir çok yeni ve güzel eserler vücuda getirdiği gibi kaza ve nahiyelerde, hattâ bir çok köylerde ayni şekilde yeni ve güzel tesisat meydana getirilmesini temin etmiştir. Hususî muhasebece inşa olunan aygır deposu, nümune fidanlıkları, nümu-ne köyü, vali konağı, Halkevi binası, nafıa binaları, okul kurakları, sağlık yurdu, yüzlerce köprü ve men fez, şosalar, esaslı tamir gören yollar, resmî bir çok mebani Diyarba-kın süsliyen, büyük kıymette, güzel eserlerdir.
KÜLTÜR HAREKETLERİ
Diyarbakırda takdirle anılmağa şayan bir kültür cereyan ve hareketi mevcuttur. Lisenin mevcudu dokuz yüzü, sanatlar okulunun mevcu • du ise yüzü bulmuştur. Her iki irfan müessesesinden görülen istifade cid den büyüktür. Vilâyet merkezinde beş, kaza merkezlerinde birer, köylerde otuz ilk mektep vardır. Okuyanların sayısı her sene biraz daha artmakta ve mevcut müesseseler ihtiyacı karşılıyamamaktadır. Akşam kız sanat enstitüsü tahminlerin fevkinde rağbet görmüştür. Hususî a-na mektebinin talebe sayısı da hali tezayüttedir.
Halkevi bütün yurtta ileri bir
Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir -
- 9 — YAZAN: SAMİ KARAYEL j
Birdenbire Ak Koyunlu Alta Düşüverdi
Ayıboğan Hasmını Yenmek için Hemen Burgu Takıverdi

Birdenbire, Akkoyunlunun alta düştüğü görüldü. Ayıboğan, burgu dedikleri oyunla hasmını çalımına getirerek altına almıştı.
Burgu oyunu beşyüz okkalık bir mandayı bile yere vurabilirdi. Bu oyun karakucak güreşinin en yaman■ ve biaman oyunlarmdan biri idi.
Meselâ; hasmın sol veyahut sağ i ayağını önden ayakla birdenbire dolamak ve doladığı ayağile kuvvetle yere basarak yanma ve kıçının üze
rine oturmaktan ibaretti. Bu bur-1 gûya giren hasım isterse beşyüz okka olsun müvazenesini kaybederek ya, arka üstü veyahut yan üstü yere düşer...
Şuracıkta sırası gelmişken arze-deyim... Karakucak güreşteki oyun larin bir çoğu katiyen yağ güreşi o-jnjnlarına benzemez.
Ayni zamanda; karakucak güreşin oyunları serbest kuru güreşe de benzememektedir. Çünkü yağ gü reşi muvazene güreşidir. Oyunları büsbütün başkadır.
Fakat; yağ güreşindeki, paça kasnak oyunu ve şak kündesi, oturak ve ayak kündesi gibi oyunlar karakucak güreşinde de vardır.
Karakucak güreşi Amerikan ser best güreşine benzemekle beraber aralarında küllî farklar vardır. Meselâ; Türk karakucağında, köprü (Pon) oyuun dedikleri oyun yoktur. Bu sebeple; oyunların belkemiği bizzat oyunun kendisindedir.
Lâkin, Amerikan güreşte, alafranga güreşte olduğu gibi oyunların belkemiği (Pon) denilen oyunun üzerinde döner.. Yani, Amerikan serbest güreşte hemen, hemen bütün oyunlar döner dolaşır, köprüde bağlanır. Köprüyü geçemiyen bir pehlivan kolay, kolay hasmını.yenemez..
Evet; Amerikan serbest güreşte olsun, alafrangada olsun bütün o-yunlann neticesi köprüye bağlanır. Köprüyü bozmasmı bilmiyen bir peh livan bu güreşlerde kolay, kolay has minin iki sırtını yere getiremez.
Fakat; karakucak güreşte köprü falan yoktur. Oyunlar, kendi varlık -larile sırta doğru gider. Bir kere
İ kültür müessesesi haline gelmiştir.
I Köycülük faaliyeti mevcut Halkev-lerimize tavsiye kılınan evin dokuz kolu da büyük bir feragat ve fedakârlıkla çalışmakta ve yüksek muvaffakiyetler göstermektedir. Mülkiye müfettişlerinden Basri Konya-ra Diyarbakır tarihi yazdırılmış, Türk dili üzerinde takdir olunan mesai gösterilmiş, tarihî kıymeti haiz eserler, kitabe ve fotoğraflar müzede ’ toplanmış, yurt bilgisi ve lehçelerini 1 kuvvetlendirmek maksadile köylüler arasında mükâfatlı müsabakalar açmağa devam etmiş, bando, caz, orkestra ve saz kollarım kurmuş, müteaddit musiki kurslan açmış, müzik neşriyatına bilhassa ehemmiyet vermiş, halk türkülerini ve ma-
1 nileri toplıyarak kitap halinde tab eylemiş, umumî merkezce kabul edilen piyesleri oynamış ve tekrar etmiş, sahne tertibatına ve dekorasyo-1 na, tezyinata ehemmiyet vermiş, o-‘ kuyup yazmayı tamim için halk der-saneleri, muhtelif meslek ve sanat kurslan, ecnebi lisan şubeleri açmış, sporun her çeşidine mevki vermiş, futbol sahası ve tenis kordlan t tesis etmiş, nümune köylerinde bir . çok tesisat vücuda getirmiş, köy ge-. zilerini çoğaltarak köylüye her ci-i hctten faydalı olmuş, şehirde kimsesizler için muayene ve tedavi evi r açmış, fakir talebe ve kimsesiz va-
hasmın gözleri ters dönüp mavi gö-kü gördü mü tamamdır iş?..
Belki; bazı okuyucularım; Bu yazılarımla şöyle bir mülâhazaya düşmüş olabilirler:
— Cihan pehlivanlığını alan Kara Ahmet, meşhur cihan pehlivanı Koca Yusuf, alafranga ve Amerikan serbest güreşde bulunan köprü oyununu biliyorlar mıydı?
Hayır; ne allah rahmet eylesin Kara Ahmet ve ne de Koca Yusuf köprü denilen oyunu bilmezlerdi. Hattâ her ikisi değil, köprü oyununu alafranga güreşlere ait hiç bir oyun bilmezlerdi.
Evet; anlıyorum.. Bu yazılarımla yine mülâhazaya dalıp soracaksınız:
— Pekâlâ; yazdığınıza nazaran yağ güreşi, ve karakucak güreşi o-yunları alafranga ve serbest güreş oyunlarına benzemediği halde pehlivanlarımız nasıl muvaffak oldular?..
Fazla kuvvet ve enerji... Evet, pehlivanlarımızın fazla kuvvet ve enerjisi galibiyetlerine vesüe olmuştur.
Meselâ: Cihan pehlivanı Kara Alımetle meşhur Rus pehlivanı Ha-kinşmit’i mukayese edersek, pehlivanımızın bu dev cüsse Rus pehlivanının karşısında gerek okkaca ve gerek adale itibarile oldukça küçük olduğunu görürüz.
Hakinşmit, Pariste ”1900,, beynelmilel sergi münasebetile icra edilen cihan pehlivanlığı müsabakalarına iştirâk ttiği zaman şu ölçüde bir pehlivandı:
— Elli bir santim çevresinde adalî bir bazu, bir metre otuz beş santim çevresinde bir göğüs, yarım metre çevresinde bir ense ve buna mukabil ve denk oyluk ve haldır ... Yani hergül gibi bir vücut.. Boy, bo3 okka hepsi yerinde idi.
Üste de; alafranga güreşi teknik bakımdan en iyi bilen pehlivanlar arasında bulunuyordu. Bizim Kara Alıınede gelince:
— Belki; kırk santim bazu, bir metre kadar göğüs. Aşağıları ince bir pehlivandı.
(Devamı var)
tandaşlarla yakinen alâkalanmış, kitapsarayın mevcudunu artırmış, gazete ve hoparlörle radyo neşriyatını ön plâna almış, müteaddit kıymetli kitaplar neşretmiş, muhtelif sergüer açmıştır.
SIHHİ VAZİYET
Mevcut sıhhat müesseseleri genel sağlığı garanti edecek vaziyettedir. Geçen yıllarda bir yangın felâketine uğnyan 105 yataklı nümune hastahanesi yeni tesisatla modern bir hale sokulmuştur. Küçük sıhhi bürolar ve halka faydalı sağlık evleri gittikçe çoğalmaktadır.
PEÇE VE ÇARŞAF TAMAMİLE KALKTI!
Sosyal kalkınma büyük bir hızla devam ediyor. Peçe ve çarşaf hemen hiç kalmamış, yerli halk toplantılara memnuniyetle iştirak eylemekte ve umumî kıyafet gittikçe daha ge-denileşmekte bulunmuştur. Doğunun baş şehrinde her medenî insan hiç sıkılmadan ve bilcümle ihtiyaçlarını anında temin edebilerek yaşamaktadır.
Hayat nisbeten pahalıdır. Bunun sebebi, nüfusun gittikçe artması ve memur kalabalığıdır. Maamafih ittihaz olunmakta bulunan tedabirin bu müvazenesizliği de yakın bir âtide tamamen ortadan kaldıracağında şüphe yoktur.
Toksoy
3.0.! 7
10 NİSAN 1939
TKNİSABAM
Hitlerin “Mein Kampf Eseri Bir Bankadır
Alman Devlet Reisinin Müellif Hakkı Senede Kac Para Getirir
Hitlere ”Mein Kampf,, eserinin satışı dolayısile gelen müellif hakkı kaça baliğ olmaktadır?
Bu kitabın evlenen çiftlere düğün hediyesi olarak mecburî olarak verildiği malûmdur. Aynca, bir tahsil diploması alan her Alman talebeye de mükâfat olarak verilmektedir. Alman kütüphanelerinin hepsinde bu kitap mebzul miktarda bulunduğu gibi yabancı memleketlerde hususî tabılar çıkarılmaktadır. Alman-yada ”Mein Kampf,, 8 buçuk marka satılmakta ve bu fiat lüks tabılara ait bulunmamaktadır.
Bu hasılattan, İngiliz matbuatının verdiği izahata nazaran, M. Hitlere:
1936 senesinde 18 milyon frank.
1937 senesinde 24 milyon frank.
1938 senesinde 30 milyon frank gelmiştir.
Fakat bu hasılatın hepsini de M Hitler Partinin kasasına vermiştir. Bu sermaye, hususî bir iş adamı tarafından idare edilmekte ve Max A-man isminde olan bu zatın Alman-yadan başka, îsviçrede, Hollandada, Belçikada, Polonya, Macaristan, Yu goslavya ve hattâ Fransada, bankalarda mevduatı olduğu söylenmektedir.
Alp dağlarını fille geçmek Istlyen muharrir
Pasifikte bu günlerde bir dram vukubulmaktadır. Çinde büyük bir ava seyahati yapan “California Cly-per„ deniz tayyaresi bir radyogram almıştır. Burada şayanı hayret bir haber vardı: Garip seyahat serilerini takip eden Amerikalı muharrir Rişard Hallibuston Pasifik denizini yelkenle geçerek Sanfransisko, ya giderken bir tayfunun kurbanı olarak kaybolmak tehlikesine düşmüştür. California Clippe derhal ha valanarak araştırmalara iştirak etmiştir. Şimdiye kadar yelken bulunamamıştır.
39 yaşında olan Halliburton, eski zamanlardaki büyük seyahatlerin ve hattâ mitoloji efsanelerindeki seyahatlerin bir çoğunu yapmayı ak- *
İma koymuştu. Bu adam, Anibaliıı, yaptığı seferin tarihen inkâr edüe-miyeceğini İ6bat için fil sırtında Alp dağlarını geçmeğe teşebbüs etmekle şöhret kazanmıştı. 100 fil ile hareket eden Anibal Romaya tek bir hay van ile girer ve bu da soğuktan yan kör olmuş vaziyettedir. Halliburton, bilâkis dört hayvanı ile birlikte dağları geçmişti. Fakat bu dört iri cüsseli hayvan da soğuktan müteessir olmuşlar ve bir Italyan devriyesi tarafından açılan ateşle yaralanmışlardı.
Şimdi, tam Pasifik Okyanusunun ortasında müşkül bir vaziyette bul-lunan Amerikalı muharrir sayısız maceralar geçirmişti. Everst silsilesini tayyare ile aşmış ve Borneo adalarının, Arabistanın, Habeş diyarının keşfedilmemiş kıt’alarmda heyeti seferiyeler tertip etmişti.
Ve yine bu zat, 1918 de Atlan-tikten Pasifiğe Panama kanalmı yüzerek geçmişti. Şimdi müteaddit gemiler ve hattâ tayyareler bu tanın-1 z= mış muharriri ve garip seyyahı ara- i maktadırlar.
Yalnız bir tek tüp kullandıktan sonra aynaya bakınız
RADYOLİN
MAARİFTE :
19 Mayıs bayramı için program
Maarif Vekâleti önümüzdeki 19 Mayıs mektepler bayramında yapılacak şenliklerde erkek ve kız talebenin yapacağı jimnastik hareketlerini tesbit ederek maarif müdürlüklerine bildirmiştir. Vekâlet aynca şenliklerin sureti icrası hakkında bir talimatname hazırlamaktadır. Bu talimatname mayıs ayı bidayetinde bütün orta tedrisat müesseslerine bildirilecektir.
Neçriyıt kongresine gönderilecek rapor
Maarif Vekâleti tarafından mayısın birinde Ankarada içtimaa davet olunan neşriyat kogresine gönderilecek rapor hazırlanmak üzere İstanbul Basın Kurumunda bir toplantı yapılmıştır.
z-'
RADYO PROGRAMI
_________________________________
PAZARTESİ: 10/4 939
12.30 Program.
12,35 Türk müziği - Pl.
13,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteoroloji haberleri.
13,15-14 Müzik (Eğlenceli plâklar)
18.30 Proğram.
İ8,35 Müzik (Dans müziği-Pl)
19,00 Konuşma (Doktorun saati)
19.15 Türk müziği (Fasıl heyeti - Kanşık program)
Hakkı Derman, Eşref Kadri, Ha-Ban Gür, Basri Üfler, Hamdi Tokay.
19,45 Türk müziği (Bayan Fey-ha Talay - Tanbur solo)
1 - Tanburî Cemil - Hicazkâr peşrevi
2 - Tanburî Cemil . Hicazkâr Baz semaisi.
3 - Tanburî Cemil . Suzidilâra ■az semaisi.
20,00 Ajans, meteoroloji haberleri, ziraat borsası (fiyat)
20.15 Türk müziği (Klâsik pro-gram)
İdare eden: Mesut Cemil
Ankara radyosu küme heyeti
1 • Neyzen Osman dedenln-Mu-hayyer sünbtlle peşrevi.
2 - Varda Kosta Ahmet Ağamn-^luhayyer sünbtlle garkı - Ey nlhall İgve,
3 - LLL Selim . Muhayyer sün-büle şarkı - Ey goncal nazik.
4 ■ Nlkogos ağanın - Muhayyer kürdi şarkı • Var mı hacet.
5 • Rahmi beyin - Muhayyer kürdi şarkı • Yetme» mi sana.
6 - Reşat Erer • Keman taksimi t - Şevki beyin - Uşşak şarkı -
flülzara nazar kıl.
8 • Rahmi beyin - Bayati garkı-Ûül hazin sünbül perias**
I
9 - Mustafa çavuş - Bayati şarkı - Sebep ne bakmıyor.
10 - Divan - Ok gibi huplar beni 21,00 Memleket saat ayan. 21,00 Konuşma.
21,15 Esham, tahvilât, kambiyo-nukut borsası (fiyat)
21,25 Neşeli plâklar - R.
21,30 Folklor - Halil Bedi Yönetken.
21,45 Müzik (Keman resitali -Profesör Necdet Atak)
1 ■ Corelli - La folia (Varyasyonlar)
2 - Matheson - Arie
3 - Korsakow - Kreisler -1 ”Scheh6razade„ balesinden bir parça.
Piyanoda refakat eden: Ulvi Ce-1 mal Erkin.
22,05 Müzik (Küçük orkestra - i Şef: Necip Aşkın)
1 - Paul Lincke - Danlma (Fan-■ tezi)
2 - Brahams - Macar dansı No I 8
Nezle ve Baş ağrısı
Soğuk algınlığının
Bu ilk alâmetlerini
GRiPiN
ile bertaraf ediniz
GRiPiN
Bütün ağrı, sızı ve sancıl rı dindirir. Grip, romatizma, diş, sinir, adale ve bel ağrılarına müessirdir.
in eseri! Bugünden itibaren sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde üç defa
tın hattına
İzmit hattına
in
Mükemmeliyeti hakkında en son ve doğru sözü size o aöyliyecektir .
Bembeyaz pırıl pırıl parlıyan dişler, tatlı bir nefes, pembe, sıhhatli diş etleri, temiz bir dil, mikropsuz bir ağız... İşte.
Tecrübe ediniz.
ayınız. Rağbet gören her şeyin taklidi ve benzeri vardır. GRİPÎN yerme başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz
Kullanmıya Başlayınız!
100,000 lerce
Kadının
Nazarı dikkatini
KREM PERTEV
İnce bir Zevkin, Titiz bir itinanın, derin bir tecrübenin mahsulüdfir.
Devlet Basımevi Direktörlüğünden :
Cinsi Mikdarı Tahminî tutarı Muvak. teminat
% 7.5
12 Punto harf 150 Kg.
16 „ „ 250 Kg.
Açık eksiltmesi 31. 3. 1939 günü pılacak olan cins ve mikdarı yukarda
etmediğinden açık eksiltmenin 12. 4. 1939 Çarşamba günü saat 15 e bırakıldığı ilân olunur. (2187)
800 lira
60 lira
saat 15 de basamevimizde ya-' yazılı harfler için istekli zuhur
....." 4' ’ ' -
Traş olduktan sonra cildinize krem sürmeyiniz
Kfaın POKER
Traş bıçakları cildi yumuşatır ve yüzünüzü pamuk gibi yapar, traş bıçaklarını ısrarla isteyiniz.
Her yerde POKER


3 - Recktenwald - Viyana müzikleri - Potpuri
i - Gerhard VVinkler Donna çi-kita - İspanyol uvertürü
5 - Micheli - Çocuk oyunları
6 - Kutseh - Çigan fantezisi.
23,05 Müzik (Cazband - Pl.) 23,45-24 Son ajana haberleri vo yarınki program.
Satılık Ev
Kabataşta Dolma bahçe caddesinde (177) sayılı ev altındaki kârgü- ev Uci mataaa Ue •etıhktu-, isteklilerin Oaleta-da Bahtiyar hanında mübadele komisyonunda Bay Maofde müracaatları.

TÜRK HAVA KURUMU Büyük Piyangosu Altıncı Keşids; 11-Nisan-939 dadır. Bilyiik İkramiye: 200.000 Uradır, Bundan başka 40.000,25.000,20.000 15.000 10.000 liralık ikramiyelerle ( 200.000 ve 50.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır DİKKAT:
YENİ NEŞRİYAT

Gündüz- HİKAYELER
En güzel hikâyeleri bir a-raya toplıyan bu resimli mecmuanın Mart sayısı çok zengin bir şekilde ve resimli bir kapakla süslü olarak çıkmıştır.
sam Dr. Ihsan Sami hkhh
Öksürük Şurubu
Öksürük ve nefes darlığı, I boğmaca ve kızamık öksü- I rükleri için pek tesirli ilâç- | ■■ tır Herkes kullanabilir.
Vapurların Haftalık Hareket Tarifesi
10 nisandan 17 nisana kadar muhtelif hatlara kalkacak vapurların isimleri, kalkış gün ve saatleri ve kalkacakları rıhtımlar .deniz hattına — Salı 12 de (Ege), Perşembe 12 de (Cumhuriyet), Pazar 16 da (Aksu). Galata rıhtımından — feah 18 de (Antalya), Cumartesi 18 de (Ül-gen), Sirkeci rıhtımından.
— Salı, Perşembe ve Pazar 9.30 da (Uğur). Tophane rıhtımındap.
Mudanya hattına — Hergün saat 9 da (Sus) sistemi vapurlardan biri, ayrıca Cumartesi 13.30 da (Trak). Tophane rıhtımından. (15 Nisandan itibaren sabah postaları saat 8.45 de kalkacaklardır).
— Pazartesi, Çarşamba ve Cuma « 15 de (Trak), iyrıca Çarşamba saat 20 de (Ülgen), Cumar-! tesi saat 20 de (Antalya). Tophane rıhtımm-■ dan.
— Salı ve Cuma 19 da (Bursa). Tophane rıhtımından.
Pazar saat 9 da (Tayyar). Tophane rıhtımından.
— Çarşamba 15 de (Saadet), Cumartesi 15 de (Bartın). Sirkeci rıhtımından.
— Pazar 11 de (Ankara). Galata rıhtımından.
Bandırma hattına
Karabiga hattına
İmroz hattına
Ayvalık hattına
İzmir Sür’at hattına
Mersin hattına
1— Salı 10 da (Etrüsk), Cuma 10 da (Dumlupı-nar). Sirkeci rıhtımından.
Not: Vapur seferleri hakkında her türlü malûmat aşağıda Telefon numaraları yazılı acentelerden öğrenilir.
Karköy Acenteliği
Galata Acenteliği-
Sirkeci Acenteliği
— Karaköy, Köprübaşı
— Galata, Deniz Ticareti binası altında
•— Sirkeci, Yolcu salonu
42362 Müd.
40183
22740
------------- Kolinos’u KULLANMAKLA GÜLÜŞÜNÜZÜN PARLAKLIĞINI TEYZİD EDİNİZ. Güzellik ve cazibe, sağlam ve revnak dişlerle kaimdir. KOLİNOS KENDİNİZE cazib ze güzel öldüğünüzü hissettiren Kolinos’u tecrübe ediniz. Taze bir ağzın ve sehhar bir gülüşün saadetini hissedeceğinize mutmain olabilirsiniz.
Macun teksif ecfldiğlnde. ihtiyacınızı uzun müddet temin eder.
Üniversite Rektörlüğünden :
Tıb Fakültesi Çocuk hastalıkları ve bakımı kliniği asistanlığı 'açıktır. Asistanlık talimatnamesinde gösterilen şartları haiz olanların Tıb Fakültesi Dekanlığına müracaatları. “2369”
Devlet Demiryolları İlânları
Muhammen bedeli 4100 lira oflau muhtelif şekil ve «b’atta 6970 adet dinamo kömürü ile 2500 adet otomat kömürü 27. 4. 1989 perşembe günü saat (10.80) an buçukta Haydarpaşada gar hinaeı dahilindeki komisyon tarafından açık eksiltme usulü e satın alınaoaktır.
Bu işe girmek isteyenlerin 807 lira 50 kuruşluk muvakkat temi* »at ve kanunun tayin ettiği vesaikle birlikte eksiltme günü saatin^ kadar komisyona müracaatları lâzımdır.
Bu işe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmak* tadır -(48201
r layf», TtallAlAM - 10 NİSAN 1SSS
Tane Kuruş
Samsun 25 (Madenî kutu) 45
Samsun 20 30
Salon 20 35
Çeşit 100 145
Sipahi Sipahi Yaka Çeşit
Tane Kuruş
25 (Madenî kutu) 50
20 35
20 30
50 72,5
W.