YENİ SABAH
GÜNDELİK SİYASİ HALK GAZETESİ
Ttirkly*
Ecnebi
»00 Kr. Seneliği 2400 Kr. 800 Kr. 8 aylığı 1200 Kr.
260 Kr. 3 aylığı 600 Kr. »0 Kr. 1 aylığı 300 Kr.
Potta ittihadına girmemiş memleketler için 26, 14, 7.5 re 4 lira
HER YERDE
3
KURUŞ
İtalya Arnavutluğu Dün İşgale Başladı
Bütün Gün Cereyan Eden Şiddetli Muharebelerden
Sonra ltalyanlar Dört Noktadan Arnavutluğa Girdi
Arnavutluk Faciası ARNAVUTLUCA SALDIRAN KUVVET;
Balkanlar şimdiye kadar kendi memleketlerinde nlsbetle emin ve tehlikeden uzaktılar. Şimdi bahçelerinin kenarına kuvvetten başka bir hak tanımıyan bir muciz komşu yerleşlyorl Yazan: Hüseyin Cahid YALÇIN
Çekoslovakyadan sonra Arnavutluk... doğrusu, iki “partner” biribirine lâyik bir pervasızlıkla kü-Çük milletleri yutuyorlar. Ses çıkaran olmadıktan sonra, niçin yutmayacaklar? Yalnız bu defa Arnavutluk istiklâl ve hayatını değilse de hiç olmazsa şeref ve namusunu kurtaracağa benziyor. Tiran radyosunun neşriyatına bakılırsa Arnavutluk müstevli düşmana karşı elinden geldiği mukavemeti göstermekten geri kalmıyacaktır.
îtalyanın arnavutluğa hususî bir alâkası olduğu malûm idi; Arnavutlukta faik bir nüfuz ve kudret elde etmişti. Bunu bir dereceye kadar mazur görmemek kabil değildi. Çünkü Arnavutluk sahili düşman bir elde olursa İtalya için bir harp takdirinde büyük bir tehlike melhuz idi. Fakat İtalya böyle 'bir ihtimali bertaraf etmiş bulunuyordu. Arnavutluk cihetinden ona hiç bir zarar gelemezdi. Böyle olduğu halde Arnavutluğu istilâya kalkması hiç bir surette mazur görülemıyecek bir tecavüz ve haksızlıktır.
Bu gibi taarruzlarda mutad olan nakaratı yine rastlıyoruz. Arnavutlukta çeteler yahut galeyana gelen ahali oradaki İtalyanların hayatını tehlikeye sokmuş ve İtalya hükümeti onun için nümayiş yapmağa ve asker 3evketmeğe mecburiyet görmüş. Meselenin ahlâk ve beşeriyet bakımından ar-zettiği fecaat ve ciddiyet karşısında dünyada hiç kimseyi aldatmı-yacak bu çocukça sözlere neden lüzum görülüyor, bir türlü anlıya-madım. İnsan kolunun kuvvetine güvenerek bir galibane harekete kalktığı zaman, hiç olmazsa, hare-(ktinin oütün mesuliyetini açıkça kabul etmek mertliğini göstermelidir.
îtalyanın Arnavutluğa adım atmasını biz iki bakımdan esefle karşılarız. Biri Arnavut milletinin istiklâl ve hayat hakkından mahrum bırakılması karşısında pek fecî bir İnsanî ve medenî hissin telkin ettiği teessür ve galeyandır. Diğeri îtalyanın Arnavutluğa protestosunu az çok yakın umumî bir harbin ilk patlıyan kurşunu addetmemizden tevellüd eden teessüftür. Çünkü şimdiye kadar mevcut Arnavutluk rejimi îtalyanın emniye-ftini her bakımdan garanti altında tuttuğuna rağmen, Duce’nin bununla iktifa etmiyerek Balkan yarım adasının bir kenarına İtalyan bayrağını dikmesi ancak tecavü-zî bir maksadla tefsir edilebilir.
Daimî Berlin - Roma mihverinden yalnız birinin nadiren büyük ve şaşaalı muvaffakiyetleri ihtimal ki dünyanın hasedini tahrik etmiş idi. Belki Duce de şerefli nfüttefiki Führerden geri kalmadığını göstererek alkış toplamak isterdi. Fakat İtalyan faciası yalnız böyle bir gösteriş hırsiyle izah edilemez.
îtalyanın Balkanlara adım atmasını iki suretle tefsir edebiliriz. Bu ya müttefiki Almanyanın yo-
lunu kesmek arzusundan ileri gelebilir yahut kendi hesabına Balkanları nüfus ve tesiri veya doğrudan doğruya hâkimiyeti altına almak hülyasının mahsulü olabilir. Günün birinde belki Yugoslav çeteleri, belki rum çeteleri münasebetsiz hareketlere kalkarak İtalyan tebasmın hayatlarını tehlikeye sokarlarsa sabık Arnavutluk topraklarındaki İtalyan kuvvetleri çarçabuk inıdado koşarlar da Balkanların bir parçasını daha karşısında medeniyetin nimetlerinden istifade ettirirler!
Bazı telgraflar îtalyanın Arnavutluğu işgaline Yugoslavyanın hiç bir itirazı olmadığını haber verdiler. Buna ne dereceye kadar inanmak lâzım geldiğini bilemeyiz. İtalya Yugoslavyaya ne gibi teminat verebilir ki onun pek tabiî olan itirazlarını telkine muvaffak olsun? Teminatın değil, mukavele ve muahedelerin bile her an vaziyete göre yırtıldığı bir devrede söze, hattâ yazıya ehemmiyet vermiyerek mantıkin i-cablarını düşünmek çok daha doğru olur. Mantık ise bize Arnavutluktaki bir îtalyanın bütün Balkan bedenine saplanmış diken olduğunu söyler. Balkanlar şimdiye kadar kendi memleketlerinde nisbeten emin ve tehlikeden uzaktılar. Şimdi bahçelerinin kenarına kuvvetten başka bir hak tanımayan Mûciz bir komşu yerleşiyor. Artık Balkanlılar tarlalarını, çoluk çocuklarını, aile ocak- . larını muhafaza eden çetelerin selâmet" ve huzuruna geceli gündüzlü dikkat etmek mecburiyetindedirler. Fğer bu dikkatin bir faydası olursa!
Böyle bir ihtimal, hem de çok kuvvetli bir ihtimal karşısında Yugoslavyanın nasıl muvafakat göstermiş olacağına hayret ederiz. İngiliz Başvekilinin Arnavutluk - | ta îngilterenin hiç bir menfaati olmadığı yolundaki sözlerine de a-kıl erdiremediğimizi itiraf etmek zaruretindeyiz. îngilterenin “menfaati” demek “göz diktiği yerler,, demek midir? İngiltere Arnavutluğu zabtetmek fikrinde değilse Arnavutluk mevzuubahis olduğu zaman adalet, hak, milletlerin muhtariyet ve istiklâJi gibi mefhûmlar ortadan kalkarlar! ve nihayet Arnavutluğun zabtı bir cihan harbine yol açması zarurî olunca İngiltere buna nasıl alâkasızlık gösterebilir ki Balkanlarda par-lıyacak alevlerin Britanya adalarına kadar uzamaması imkân hari-1 cindedir?
Hüseyin Cahid YALÇIN |
4 Sovyet muhribi
DUn limanımızdan geçerek Akdenlze gitti
Sovyet donanmasına mensup dört harp muhribi dün sabah Ka-radenizden gelerek Akdenize müteveccihen limanımızdan geçmiş -lerdır.
100,000 Asker, 400 Tayyare ve
170 Harp Gemisinden Mürekkeptir
Merkezi Hükümet Tiranadan Elbasan’a Nakledildi, Lohusa olan Kraliçe Yunanistana iltica Etti. Kral Zogo Mukavemet Eden Ordusunun Başında. Sulh için Bir Teşebbüş
Arnavutluğa bedbaht Kralı Zogo ile Kraliçe Jeraldin
İşgal; Dünyada Nasıl Karşılandı?
(Yazısı 3 UncU sayfamızda)
KÖROĞLU
Büyük Halk Destanı
Yazan: MURAD SERTOGLU
Bugün Başladık Sayfamızda Casus Mustafa Sagir
Yakında Başlıy acağız...
Arnavut kıtaları
İtalyanları 3 defa Geri püskürttüler
İtalyan harp gemilerinin Draça hareket ettiklerine dair evvelki gece alman telgraflardan sonra, Arnavutlukta başlıyan hareketler hakkında ilk haber, Paristen gelmiştir.
Bunda; İtalya tarafından ileri sü rülen taleblerin, Arnavutluk hükümeti tarafından reddolunduğu ve î-talyanın red cevabına, (askerî hareketler) ve (Deniz nümayişi) ile mukabele ettiği bildiribnekte ve telgraf şu cümleler ile nihayet bulmaktadır:
(İtalyanların Arnavutluk sahillerine asker ihraç ettiklerine dair (Sonu 3 üncü sayfada)
E. Arnavut
Başvekilinin Mııssoliniye mesajı
Tiran: 7 (A. A. — Arnavutluk Ajansı bildiriyor:
Sabık Başvekil Mehdi Fra-şeri, Mussoliniye aşağıdaki mesajı telgrafla göndermiştir:
Benito Mussolini,
Biz biliyoruz ki »izin toplarınız, tayareleriniz ve gazla-(Sonu 3 üncü sayfada)
Rumen Hariciye Nazırı Bu Sabah lstanbulda
B. Gafenko Hariciye Vekilimizle Mühim Bir Mülakat Yapacak Şiikrii Saraçoğlu da Istanbula Hareket Etti
Ankara: 7 (A. A.) — Anadolu Ajansının haber aldığına göre, Romanyanm hariciye nazırı B. Gafenco hariciye vekilimiz Şükrü Saraçoğlu ile görüşmek üzere yarın îstanbula gelecektir.
BÜKREŞTEN VERİLEN MALÛMAT
Bükreş: 7 (A. A.) — Romanya hariciye nazırı B. Gafenco bı:
akşam bir Rumen harb gemisiyle Köstenceden tstanbula hareket etmiştir. Orada Türk devlet adam-lariyle görüşecektir. Nazır, bir kaç gün içinde Bükreşe dönecek ve müteakiben Berline gidecek -tir. Nazırın İstanbul seyahatinin uzun müddet evvel hazırlandığı ve son hâdiselerle bir münasebeti olmadığ’ haber alınmıştır.
HER SABAH
Avrupada Yeni Bir Harp
İspanya dahilî harbi sona erdi diye sevinirken Avrupa dündenberi yeni bir kanlı buğuşmaya sahne olmaktadır. Filvaki bir İtalyan- Arnavutluk harbi bugün artık bir emrivakidir.
Dün sabahtanberi (Tirana) radyosu beşer dakika fasıla ile durup dinlenmeden feryad ediyor, topa tutulan, tayyare bombalar! yağmura altında lıarabezara dönen Arnavutluk şehir ve kasabalarını sayıp döküyordu.
Arnavutların yurdlarını müdafaaya karar vermiş olmaları ve istilayı silâhla karşılamaları şaşdaoak bir şey değildir. Çünkü istiklâline
bağlı ve hürriyetine âşık bir millet için, istiklâl veya esaretin mevzuıı-balıls olduğu böyle bir çetin imtihan geçidi le, silâhı elinde ölmek mukadder bir ûkibettir. Arnavutların ise istildâJ ve hürriyetlerine ne derece bağlı olduklarını, uzun asırlar borabor yaşamamız ve bizzat kendimiz istiklâl ve hürriyetin ezelî â-şıkları bulunmaklığımız itlbarile, lıerkesden fazla biz Türkler biHriz.
Müteveffa Vllson başını kaldırsın da ortaya attığı prensiplerin dünkü müttefikleri tarafından nasıl tatbik edildiğini görsün.
A. Cemaleddin SARAÇOĞLU
T E NI S A B AH
8 NİSAN 1939
Sayfa»
KA f?A MfHME DİMİ HATIRA v* İTİRAFLARI
Tefrika No 54
Yazan ı M. SIFIR
Biz Ölümü Beklerken
Hürriyete Kavuştuk
Salih Reis Onar Liralıkları Leon Efendiye Sayıyordu
— İyi bildin Kadri çavuş. Seni a-sar da bizim yüzümüze bakar , değil mi?.. Yüreğini ferah tut-oğlum. Kalırsak te, asılırsak ta beraber Pek yazık oldu, Salih reis gibi varlıklı bir arkadaşı kaybettik alıiret yolunda. Güle oynaya hep beraber gidecektik işte.
Diyor, Deli deli söyleniyor, Salih reis için bana yakışıklı ve haklı kinayeler savuruyordu. Biraz sonra, kapıya indirilmiş, her tarafı kapalı geniş bir kamyonete istif edilmiştik. Oturduğumuz yerden ne şoförü, ne de bizi divanı harbe götüreni gö remiyorduk. Kamyonet hareket etmiş ve artık beslediğimiz bütün ü mitler kopmuş, kırılmıştı. Ben Şali: reisin bizi unuttuğuna bir türlü ina-namıyordum, çırpınıp çırpındığımız halde bizi kurtaramadığına hükmediyordum. Yalnız ellerimize kelepçe vurulmaması, hele yanımıza bir tanecik olsun polis katılmaması biraz tuhafıma gitmişti. Bir türlü bunun manasını kavnyamıyor, düşmanların bu kadar da gözü kapalı hareket etmelerine ihtimal veremiyordum.
Kendi kendime, acaba?., diyordum. Bu tedbirsizliği bizi kaçmağa teşvik için mi gösterdiler. Zihnimde dolaşan şüpheleri, sağ tarafımda o-turan Hoca Bekire fısıldamıştım. O da bunu düşünüyormuş meğer, iki kafadar kararı vermiştik. Kararımızı da Nuri ile Kadriye söylemiştik. Birer birer atılıp kaçacak ve nerelerde saklandığımız haberini, birbirimize bildirmek için Galata kalafat yerinde kahveci Top Ömere haber yol-lıyacaktık. Ben sol tarafımda bulunan kapının mandalına elimi uzatırken, kamyonetimiz biraz yavaşlamış ve ansızın durmuştu. Ben bu duruşu yolun kalabalığına ve atlama zamanının geldiğine hükmetmiştim. Arkadaşlara göz işaretile de hazır bulunmalarını anlatmıştım. Sinirli bir hareketle mandalını büktüğüm kapı birden açılıvermişti.
Nerede olduğumuzu ve kiminle karşılaştığımızı tahmin edemezsiniz sevgili dinleyicilerim. İstanbul Balık pazarında, hammallar cemiyeti binasının bulunduğu Helvacı sokağının ağzında ve Salih reisin karşısında idik. İki dakika sonra da, Haci Eyüp hanının ikinci katında, cemiyetin toplantı salonunda bulunuyorduk.
Salonun bir köşesinde avukat Müsyü (Leon) oturuyor, haklı bir gurur ve azametle güllimsiyerek bize bakıyordu. Cemiyetin idare meclisi azasından İstanbul rıhtımı hammallar başısı Ahmet, ve Hasır iskelesi hammalları kesedarı Rüstem a-ğalar da, ayrı ayrı boynumuza sarı-hyor, bizi öpüp kokluyorlardı. Halimizi hiç sormayın, sevindiğimizi bile anhyamamış, şaşırıp kalmıştık. Biz böyle afal afal etrafımıza bakınırken, Salih reis Müsyü Leonun yanına yaşlaşmış koynundan çıkardığı Şişkin bir zarfı masanın Üzerine fırlatmıştı. Vet
- Leon efendi. Bu iyiliğin, hi(. bir «aman unutmıyacağıa. Heplmiair, sönmek üzere olan ocaklarımızı kur-tardm. Ne diyeyim, bilmem kİ »İlah Î’V?* nasip etsin sana Geçendc Uçyds llm vermbjUm. Aha, bu zarf.n içinde de bajyth var. Onlar da, bunlar da anamızın ak sütü gibi helâl olsun.
Diyor, zarftan çıkardığı onar H-ralıkları Müsyü Leonun önüne eayı-er İkram olunmuj, diğer odada bu-unan tercüman!* şoförün de gönül-'»n alınmıştı. Onluk kaymemi oüz-danma yerlegUrea Müsyü Leon bir aralık güluıasemis ve bize dönerek memnun ve fakat ciddi bir yüzle;
— Çocuklar, kulak verin bana. Bir kaç gün ortalıkta görünmeyin sakın. Arabyan kanındaki polisler, gardiyanlar sizin Mustafa paşa divanı harbine verildiğinizi biliyorlar. İşi bu şekle sokuncaya kadar göbeğim çatlamıştır. Haydi hoşça kaim. Bir daha böyle ters türs işler edip te yakanızı yine kaptırmayın.
Demiş, ayrı ayn ellerimizi sıkmıştı. Bir iş adamı gururile, yalnız cüzdanını değil, göğsünü de şişire şişire odadan çıkmıştı.
Salih reisin yaptığı bu fedakârlık karşısında söyliyecek söz bulamamıştık. Bu öz yüreklilik karşısında sanki donmuştuk. Fakat yüreklerimizi minnet ile doldurmuştuk.
Reis, başçavuş Kadrinin vaziyetini de düşünmüş, onu maddî yardımları ile de sevindirerek bir kaç gün sonra Samsuna göndermişti.
Aradan on beş gün geçmişti. Sin dişimiz kovuklar, kurşunlu medrese hücreleri bize yine dar gelmeğe başlamış, içimizde meydana atılmak arzuları uyanmıştı. Fakat tutacağım u iş hususunda Hoca Bekirle bir türlü anlaşamıyor, uyuşamıyorduk. Ben, artık dillenip damgalandığımız içi.ı Istanbulda barınabileceğimiz! şüpheli görüyor, bir hafta, on gün son • ra Samsuna gidip Topal Osman müf rezelerinden birine katılmayı ilen sürüyordum. O da:
— Hayır, diyordu. Ahdimi yerine getirmeyince şuradan şuraya kımıldamam.
Ahdi ne miydi dediniz, sevgili dinleyicilerim? Söyliyeyim. Sığındığımız Fatihin kurşunlu medresesine, eksik olmasın, eş dost sık sık geliyor ve gözlüyorlardı. Bizi birgün Hemşinli Nuriyi ziyarete gelen Hem şinli Mehmet, söz arasında, bizi Sirkecide tutturan adamın Sait Molla olduğunu ve bu havadisi de polis birinci şube taharri memurlanndan ErzincanlI Şakirden duyduğunu söy leyivermişti. Doğru veya yanlış olması ihtimali olan bu habere bizim Hoca Bekir inanmış, hemen abdest alıp medresenin bahçesindeki dut a-ğacının altında iki rekât namaz kıldıktan sonra, Sait Mollanın vücudunu ortadan kaldırmağa and içmişti. İşte, anlaşamadığımız nokta bu idi. O, bir iman şeklinde kalbine yerleştirdiği bu arzuyu el birliğile yapmak ve milleti bu şerir Mollanın şer ve fesadından kurtardıktan sonra Anadoluya kaçmak istiyor, çok da ısrar ediyordu. Bize nazaran çok genç olan, böyle kanlı sergüzeştlere atılmak için çırpman Hemşinli Nuri de Hoca Bekire uymuş, ondan yana olmuştu. O da:
— Ne ölacak ki, diyordu. Gösterin bana bu molla dediğiniz adamı ve karışmayın işin ötesine. Ben, ken dimizin de, milletin de intikamını a-lıvereyim ondan. Gideriz bu işden sonra istediğiniz yerlere.
(Devamı var)
T AK VİM
8 Nisan 1939 Cumartesi
Hicri. 18 Sefer 1358 Rıuılı 26 Mart 1355
Kaan. 152
Kırlangıç fırtınası Defe saati: 5,31
I 6*1. ■ 12,16 — tkledl , 15,56
I Ak(») 18,41 — Y.t.ı ı 20,15 iauak : 3,46
Belediye; otobüs İşi için 1 milyon Lira Harcayacak
Bu münasebetle yarım milyon liralık bir selâ-hlyet daha almak lâzım
İstanbul belediyesi otobüs işletme imtiyazını bizzat kullanmak kararını verdikten sonra komisyon memur ettiğini yazmıştık. Belediye reisi muavini Lûtfi Aksoyun riyaseti altındaki bu komisyon otobüs işine gayet ince bir tedkike tabi tutmuş ve bu husustaki hazırladıığ raporun tanzimi birkaç güne kadar tamamlanacak ve rapor riyasete tevdi olunacaktır. Haber aldığımıza göre İstanbul belediyesi otobüs işi için bir milyon lira sarfedecektir. Fakat paranın sarfı için evvelâ Şehir meclisinden salâhiyet almak lâzım gelmektedir. Esasen meclisde evvelce alınmış 500,009 liralık bir salâhiyet olduğundan şimdi daha 500,000 lirabk bir salâhiyet almak lâzımgelmektedir.
Komisyon raporunu hazırlarken İstanbul Belediyesine otobüs satmak için müracaat eden ve mikdarı otuzu tecavüz eden firmaların tekliflerini de uzun bir tedkikten geçirmiştir.
İstanbul için tesbit edilen otobüs tobüsü derhal almak için lâzımgelen mikdarı 200 dır. Belediye bu 200 o-tobüsü derhal almak için lâzımgelen paraya sahip olmadığından otobüsleri yavaş yavaş çoğaltacaktır. İlk alınacak otobüs mikdarı 30 dır.
Otobüsleri idare edecek şoför ihtiyacını önlemek için tatbikata başlar başlamaz, derhal bir şoför kursu ihdas olunacaktır. Hazırlanan projede lüzumlu olan tamir atölyeleri ve garajların mikdarı da tesbit olunmuştur. İstanbul belediyesinin salâhiyettar bir rüknü otobüs meselesinin 1939 senesi içinde muhakkak hallolacağını temin etmiştir!
Antrepolardaki Hırsızlık
Tahkikatı Bitti
Hâd.sede bazı gümrük memurlarının da rolü var mı?
Denizbankın bir iki numaralı birleşik ambarlarında yapılan hırsızlık etrafındaki tahkikat neticelenmiştir.
Dilber zade müessesesinin Ingil-teredeki bir fabrikadan hususî su rette getirterek monopolü kendisine ait bulunan piramit mendillerinin bir takım eşhas elinde düzinesinin esas fiatinden bir iki lira düşük bir fiatle satıldığından meydana çıkan hâdisede gümrük ve muhafaza, Emniyet ve Denizbank üç cepheden tahkikata devam etmekte idi.
Emniyet teşkilâtı depodan çalınan malların sariklerini yakalıyarak satılan yerleri de tamamen meydana çıkarmıştır.
Diğer taraftan devam eden tahkikat neticesinde bu işte bazı gümrük memurlarının da parmağı olduğu anlaşılmış bulunduğundan buradaki tahkikat derinleştirilmektedir.
Mes’uller hakkında kanunî takibat yapılacaktır.
MAARİFTE :
Misafir talebeler gittiler
Birkaç gündenberi şehrimizde bulunan Yugoslavyanm mimarî, mektebi talebesinden bir grup dün saat onda Galata rıhtımından hareket eden vapurla memleketlerine avdet etmişlerdir.
Misafir talebe diin gitmeden evvel SUleymaniyedeki Mimar Sinan türbesini ve Üniversiteyi ziyaret etmişlerdir.
Kimya talebelerinin ziyareti
Kimya Fakültesi talebelerinden bir grup diin (Topkapı sarayı) nı ziyaret etmişlerdir.
r-----------------------------
Okuyucuiarımız Diyor kİ ı
Biganın umumî
Halâ derdi
•’Çok kalabalık kaza merkezi o-lan Bigada bir adet umumî halâ vardır. Bu halâ eski tarzda yapılmış ve içinde teşkilâtlı su dahi bulunduğu halde muslukların bozuk ve bakımsızlığı yüzünden çok vakit susuz kalır. Kapıları kırılmış, duvarları pislikten görülmez bir hale gelmiştir ve kalın örümcek yığınları halada insanın başına düşmektedir.
Sokak lâmbalarına bağlı bulunan hâlânın elektrik lâmbası da akşam ezanından bir saat sonra yanmakta olduğundan karanlıkta kaldığı akşamın ilk saatleri esnasında halaya giren köylü ve kasabalı halk karanlıkta kibrit yakmak mecburiyetindedirler. Ayni zamanda bir kilometre uzunluğunda olup çok-kalabalık bulunan ve bilhassa (80) bin nüfusu bulnan köylülerimiz de pazar günü kasabaya geldiklerinde bu ufak olan umumî halâ ihtiyaca gayri kâfi gelmektedir. Meselâ ben köyümden geldiğimde umumî balâda pislikten, susuzluktan, ihtiyaca gayri kâfi geldiği için nöbet beklemekten çekindiğim ve bıktığım için hanlara gidiyorum ve köyümüzdeki halâ Biganın halâsından daha te mizdir.
Vaziyet böyle olduğu halde maalesef sayın belediyeciler ve saygı değer belediye tabibi bu ve buna benzer kasabanın bir çok sıhhî dertlerini göremiyorlar. Nazarı dik katlerinin celbini dilerim.
Biga, Demetoka nahiyesi halkından H. Ferah
Yeni Sahalı — Bigalı okuyucumuzun yukarki şikâyeti çok şayanı dikkattir. Kalabalık bir kasaba ve civar köyler halkını tek ve hem de pis bir halâya gitmeğe mecbur etmek, ne temizlik, ne sıhhat ve ne de belediyecilikle kabili teliftir. A-lâk'idarların ehemmiyetle nazarı dikkatini celbederiz.
Belediye Makine Şubesi Miidiirü
Muhakeme edilmek üzere ı nel Cezaya verildi Belediye makine şubesi müdürü
B. Nusret hakkında yapılmakta olan tahkikatın bittiğini yazmıştık.
Bu husustaki dosya müddeiumumilik tarafından mahkemeye verilmiştir.
B. Nusretin muhakemesine Asliye birinci ceza mahkemesinde bakılacaktır.
Mumaileyh, belediyeye aid benzinleri hususî surette istimalden maznundur!..
Şehir meclisi
Dünkü Içtlmada neler görüşüldü
İstanbul Şehir Meclisi dün öğleden sonra toplanarak ruznamedeki işleri görüşmüştür.
Ruznamede mevcut İstanbul belediyesi Sular idaresi 1938 senesi
muafiyet raporu ve bilançosu ted-kik ve hesap encümenine ve hamamlara verilecek terkos suyunun tenzilâtlı fiatı hakkmdaki teklif bütçe encümenine havale olunmuştur.
Dahiliye Vekâleti tarafından değiştirilmesi talep olunan Istanbul-daki dört çiftliğin isimleri hakkın-daki teklif kabul olunmuştur. Yeni-kabul olunan şekle göre eskiKotra-manya, Papas köy, Pandepinçya ve Kapanarya çiftlikleri sıra ile Res-ne, Güneşli, Uğurlu ve Kutlular i-simlerini almışlardır. Bundan sonra Şehir meclisi önümüzdeki sah günü toplanmak üzere dağılmıştır.
Bir Hırsız Dayaktan mı öldürülmüş?
Ağırcezada şayanıdlkkat bir muhakemeye başlandı
Ağır ceza mahkemesi, dün Siliv-ride cereyan etmiş şayanı dikkat bir hâdisenin muhakemesine başlamıştır:
iddiaya göre Silivride karakol kumandanı Mustafa çavuş ile bekçi İbrahim ve bekçi Yıısuf, Ramazan isminde bir adamı döverek öldürmüşlerdir.
Bunlar; ayrıca, Ramazanın kardeşi Saidi de fena halde dövmüşlerdir!.
Dünkü muhakemede maznunlar, vakayı şu şekilde anlatmışlardır:
(— Yakup isminde birinin çadırından bir gün bir tabanca çalındığı karakola şikâyet olundu!.
Bir kaç kişi Ramazanla Saidin. mevzuubahis çadır civarından geçtiklerini gördüklerini söylediler. Keı dilerini yakaladık. Karakola getirdik. Cürümlerini itiraf ettiler. Ve tabancayı, Vitali isminde birine sattıklarını söylediler!. Mahkeme başkâtibi Pertev kefil oldu. Vitaliyi bıraktık. Ramazan o gece karakolda kaldı. Ertesi sabah kendiliğinden karakoldan kaçmış!.. Yoksa katiyen dövmedik-...)
Bundan sonra dinlenen şahitlerden bir tanesi şu şayanı dikkat ifadede bulunmuştur:
(— Karakolun nezarethanesinde Ramazanla kardeşi Saidi gördük. Ramazanın yüzü şişmişti!. Hasta idi Kardeşine: (— Ben bu gece burada kalırsam beni öldürürler!..) diyordu.
Mahkeme; diğer bazı şahitlerin celbi için talik olunmuştur!. -
Belediyede Teftişler
İktisat müdürlüğü dosyaları tetkik o jnuyor
Mülkiye müfettişleri, belediyedeki tedkikleıine devam etmektedirler. Müfettişler şimdiden mesailerini İstanbul belediyesi iktisat müdürlüğü dosyaları üzerinde teksif etmiş lerdir. Müfettişler bilhassa ekmek meseleleri üzerinde meşgul olmaktadırlar-..
BELEDİYEDE :
Masraf bütçesi tamamlandı
İstanbul belediyesi daimi encümeni 1939 senesi masarif bütçesi üzerindeki tedkikatını tamamlamıştır. Bütçe salı günü Şehir Meclisine sevkolunacaktır.
Belediye; Yeşilaya yard.m edemiyor!
Yeşil ay Kurumu İstanbul belediyesine müracaat ederek yardım istemiştir. İstanbul belediyesi yardım faslında mevcut tahsisat bittiğinden bu müracaat is’af olunamıyacağını bildirilmiştir.
Yeni çöp kutuları Bağlam değil I
İstanbul belediyesi tarafından tramvay durak yerlerine konulan 60 çöp kutusunun yeri iyi tesbit e-dilememsi yüzünden sallandıkları görülmüştür. Kutular sökülerek tekrar yerleştirilecektir. Ayni zaman -
da daha 30 tane çöp kutusu hazırlanmış ve yerlerine konulmağa başlanmıştır.
MÜTEFERRİK J
Iran Veliahdına düğün hediyesi
İran veliahdı ile Mısır kralı Farukun hemşiresi Prenses Nuriye-nin düğünleri münasebeti le Reisi-cümhur İsmet İnönü kendilerine düğün hediyesi olarak gayet kıymettar altın bir tuvalet takımı takdim edecektir. Bu hediyeyi Tahrana gidecek olan heyetimiz beraberinde götürecektir.
llaıyanın Adlryatikfekl siyaseti ve Arnavutluk üzerindeki emelleri M ARİCİ siyasette Almanya-
nın, değişmez arkadaşı olduğunu katî lisanla söyliyen îtal-yanın bir fki gündenberi Adiryatiğin şark sahilinde bulunan Arnavutluğa asker hraç ederek askerî bir vaziyet elde etmek istediği ileri sürülmektedir. Faşizmin iktidar mevkiine gelmesindenberi Romanın, umumî mânada olarak, şimale doğru derin surette giren ve şimal îtalyanın şark ve cenubu şarkî Avrupasiyle iltisakmı temin eden deniz parçasında yani Adir-yatikte faal bir siyaset takip ettiği malûmdur. Burası, hali hazırda, îtalyanın siyasî tevessü kuvvetlerinin en ziyade temerküz ettiği bir mmtakadır. Ve bu arada İtalyanların nazarları gayri ihtiyarî karşı sahildeki Dalmaçya sahillerine ve bir taraftan da Arnavutluk üzerine çevrilmektedir.
Zaten İtalya tâ umumî harpten evvel, Balkanlarda, tâ Tuna havzasına kadar uzayacak ve himayesi altında bulunacak bir Sırp devleti tesis ettirerek büyük bir İktisadî blok ortaya çıkarmak emelinde i-di. Bugün de bunu daha değişik şekillerde tahakkuk ettirmek için Adiryatiğin karşı sahillerindeki devletler nezdinde sıkı bir faal siyaset takip etmek kendisini gösteren bir hakikattir.
Şimdiki halde Roma, Adiryati-ği çok kolaylıkla kapatabilir. Filhakika 73 kilometre genişliğinde olan bu deniz kolun, sahillerde hâkim bir devlet tarafından kapatılması zor bir iş değildir. Bunu temin zımnında, İtalya Adiryatiğin garb sahiline malik olduğu gibi Arnavutluğun önündeki Saseno adasiyle de şark sahilinde kuvveti! bir istinad noktasını elinde tutmaktadır.
Bu rebebten İtalya, faik do-nanmasiyle Otrant boğazını her zaman Yugoslavlara karşı kapa -mak mevkiindedir. Hele Arnavutluğa fîlen çıkıp da Balkan yarım adasında Yunanistan ve Yugoslavya ile komşu olunca Roma - Berlin mihveri esaslı bir kazanç elde etmiş oluyor. Bu suretle Yugoslavya, şimalden, Alman nüfuzuna giren Macaristan, Avusturyaya sahib olan Almanya, ve şimali garbiye de doğrudan Fiyoma ve Tris-te tarafındaki hududlarla ve şimdi de Arnavutluğa duhul halinde İtalya ile çevrilerek mahsur bir vaziyette kalacaktır ve kalmıştır da. İtalya, böyle bir çenber altına alınarak siyasî bir takibe maruz kalmağa asla müsamaha etmeyeceğini söylerken Berlin - Roma mihveri, Yugoslavyayı bu şekle sokmak için uğraşmaktadır. Bu siyaset için de Arnavutluk İtalya için dayanması lâzım gelen bil’ noktadır.
Bu suretle Tuna havzası ve Balkanlardaki İtalyan siyaseti, Yugoslavyaya müteveccih siyaset ile birleşiyor. Son hâdiselerle şimal ve şimali garbî ve deniz yolu da kapanan Yugoslavyanm etrafındaki çenber, Arnavutluğun da fîlen İtalyanların eline geçmesi halinde, bamamiyle mahsur bir hal alacaktır.
Roma, Arnavutlukta şimdiyi kadar tesir siyaseti ile idare yolunu tutmuştur. Arnavutluk bugün ezcümle, askerî bir nokta ve bir de iktisadi surette istismar edilecek bir toprak parçası mahiyetini haizdir.
İtalya, 22 teşrinisani 1927 h kinci Tirana muahedesi ile, Arnavutluğun ordusuna, petrol kuyularına, velhasıl İktisadî hayata hâ -kim olmuştu.
Fakat ne de olsa bu gizli nüfuz her hangi bir ihtilâf vukuunda ortadan kalkabilir.
Bu sebebten İtalya şimdiden oralarda faal bir siyaset takip etmeğe ve Adiryatiğin diğer sahiline ayak basmağa temayül ediyor.
Dr. Reşad SAGAY
Çocuk insanların çiçeğidir Seviniz, okşayınız fakat öpmeyiniz.
Çocuk Esirgeme Kurumu
Genel Merkezi
8 NİSAN 193»
TİN I) AlA H
S(yf.ı 3
SON HABERLER
Son Ingiliz - Leh İtilâfından Sonra
İngiltere; Romanya, Yunanistan Ve Hükümetimizle de Anlaşmalar Aktedecekmiş !..
Italyanın Arnavutluğu İşgali
Londra: 7 (A. A.) — Alman-: yanın taarruzuna karşı hazırla -nan Ingiliz - Leh mütekabil yar -dım muahedesinin Beck’in Varşo-vaya avdetinden ve Polonya hü -kûmeti ile nazırın yapacağı istişarelerden sonra kaleme alınacağı aalâhiyetıar mahfillerde söylendi-mektedir. Ingiliz - Leh muahedeni katı surette Aktedildikten sonra Ingiltere ile Romanya arasında Ingiliz . Leh müzakerelerine benzer iki taraflı müzakerelere başlanacaktır.
Ingiliz - Leh muahedesinde bu muahedenin ne zaman tatbik edilmesi lazım geleceği tasrih edilecektir. öğrenildiğine göre Polon-yaya verilen garanti Almanya ta-
Bütün orta ve şarkî Avrupa için
Almanya Bir Monreo Prensibi ilân Edecek
Londra: 7 (A. A.) — Daily Maily gazetesi, Berlin muhabirinden ald.ğı aşağıdaki haberi neşrediyor:
Almanya, bütün orta ve şarkî Avrupa için muteber bir Monroe prensibini ilân etmek niyetindedir.
Almanya, bu suretle, hariç devletlerin buraya her türlü müdaha-
işgal dünyada nasıl karşılandı ?
Londrada:
fng İtere protesto etti
Londra 7. (Hususî) — Ingiliz sefiri Lord Perth, bu sabah Kont Cia-noyu ziyaret ederek Ingiltere hükümeti namına Italyanın Arnavutluğa karşı yaptığı hareket hakkında izahat istemiş ve protestoda bulunmuştur.
Yugoslavyada:
Müdafaa tedbirleri alınıyor
Belgrad: 7. (A.A) — Siyasî mahfillerde söylendiğine göre Italyanın Arnavutluğa karşı hareketi, İtalya ile Yugoslavya arasında imza edilen taahhüdleri geride bırakmaktadır.
Yugoslav hükümeti hattı hare ketini ve Adriyatikteki Yugoslav menfaatlerinin müdafaası için alınması lâzımgelen tedbirleri bugüne bırakmıştır.
Roma ile Belgrad, devamlı surette temas halindedirler.
Fransa İhtilâlinin Bütün Feci büyüklüğünü' Zaferin Hakiki Filmi Taksim Sinemasının
Bugün Takdim Ettiği
Fransa İhtilâli
Muazzam; Muhteşem ve Tarihi Mizansen Film Baş Rollerde :
LİSE DELAMARRE - LOU1S JOUVET - PIERRE RENOI! 40000 Figüran, 600 Top, 3 Süvari alayı Müthiş bir Mizansen.,.
’La Marseillaise
ilâveten EKLER JURNAL Son dünya haberleri
Bugün saat 1 ve 2.30 da tenzilâtlı matineler
— Bu?ün SAKAR YA Sinemasında
Sporun Zaferine hasredilen şayanı hayret Film OLİMPİYAT GENÇLERİ (Olimpiyat II) f...
Bugün saat 1 ve 2.30 da tenzilâth matineler.
rafından Hollanda, İsviçre ve Fran saya karşı vukubulacak bir taarruza d
iyi haber alan mahfelerde söylen.. o.... ıııgiltere hükümeti d'iha sonra Yunanistan ve Türkiye ile de bu şekilde anlaş -malar akdi için müzakerelere girişmek, hattâ Macaristana bir taraflı bir garanti vermek tasav-vuruııdadır.
Polonya Hariciye Nazırı Pariae gidecek
Londra: 7 (Hususî) — B. Beck bu sabah Polonyaya hareket etmiştir. Polonya hariciye nazırının Mayısta Parise giderek orada da görüşmelerde bulunacağı anlaşılmaktadır. x
lesinin karşısına geçecektir. Al -manya, garbda Siegfried hattından Sovyetler Birliği ve Karade -niz hudutlarına kadar uzanan sahada hürdür. Nasıl Amerika reisicumhuru Monroe Amerika A-merikal'larındır dediği gibi Hitle -rin hükümeti de orta Avrupa orta Avrupai? 1 arındır-
Vekiller Heyeti Geç vakfa kadar müzakerelerde bulundu
Ankara( Telefonla) — Vekiller heyeti saat 16 da toplanarak geç vakte kadar müzakerelerde bulundu.
İtalya - Alman Askerî görüşmesi Çek harp malzemeleri İtalya ve Almanya arasında taksim olunacak!
Vatikan: 7 (A. A.) — Osserva-ter Romano gazetesinin bildirdiğine göre Mareşal Pietri Badoglio înnsbriick’te yapılan İtalyan - Alman askerî görüşmelerine iştirak etmektedir.
Berl.n; 7 (A. A.) — Emin bir membadan bldirildiğine göre tn-nsbrück görüşmeleri esnasında Çek harp malzemesinin İtalya ile Almanya arasında taksimi ve Skoda fabrikalarından Italyaya harp malzemesi gönderilmesi meseleleri mevzuu bahis olmaktadır.
(Başta rafı 1 inci sayfamızda) verilen haberler teeyyüd etmemiştir!..)
Saat 9.
Bu haberi, Paristeki Arnavut elçiliğinin bir beyanname neşrederek Arnavutluğun istiklâline veya mülkî tamamiyetine yapılacak her türlü teşebbüse karşı koymağa ve ecnebi kıtalarının karaya çıkmasına müsaade etmemeğe karar verdiği hakkın-daki ilk heyecanlı telgraf takip etmiştir.
Arnavutluğun işgale boyun eğ-miyeceğini ve istiklâlini müdafaa i-çin silâhla mukavemete azmettiğini bildiren bu haberden biraz sonra da Komadan Stefani ajansının birinci heyecanlı telgrafı alınmıştır:
Roma: Arnavutluktaki İtalyan hareketi hakkında Stefani ajansı şu tebliği neşrediyor:
(Son birkaç gün içinde yeni bir muahede akdi için İtalya hükümeti ile Kral Zogo arasındaki görüşmeler inkişaf ederken Tiranda ve başka yerlerde silâhlı çeteler ciddî nümayişler tertip ederek Arnavutlukta bulunan İtalyanların emniyetini tehlikeye sokmuşlardır. Dün sabah harp gemilerimiz Draç ve Avlonya-da kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere yüzlerce vatandaşımızı alarak Italyaya nakletmişlerdir. Dün akşam İtalyan kıtaları Arnavutluğa gitmek üzere Bari ve Brin-disiden hareket etmişlerdir. Ayni zamanda öğleden evvel Saint- jean de Modua ile Sante- Quarente arasında bir cevelan yapmakta olan birinci deniz filomuz Arnavutluğa doğru yol almağa başlamıştır. Bir hava filosu da seferber edilmiştir.
Saat 10
Bu sıralarda; 38 metre uzunluğunda ve 7750 kilo siklede çalışan Tiran radyosu, şefakla beraber harbin başladığını şu cümlelerle ilân etmiştir:
Ayarandi, Avlonya ve Draç limanlarını, 170 harp gemisi ve tayyare filoları, şefaktanberi bombardıman etmektedirler.
Arnavutlar cansiparane bir surette Italyan hücumlarına mukavemet eylemektedirler!..
Bu aralık Tiran radyosu şu haberi neşretmiştir:
Aya - Saranda’nın önünde 75, Avlonya önünde 40, Dra önünde 38. Saint _ Jean - de - Medna ö-nünde 28 ve bistipals önünde de 10 kadar harp gemisi vardır.
Draç limanı 4 kere bombardıman edilmiştir.
Sair,t - Jean - de - Medna ta-mamiyle harab olmuştur. Italyan lar üç kere Draç’ta karaya çık -mağa teşebbüs etmişlerse de geri püskürtülmüşlerdir. îtalyanlar Saint . Jean - de Menda’da geri püskürtülmüşlerdir.
Saat: 11
Tiran radyosu, bu haberini takiben, Fransızca, İngilizce, Almanca, Rumca, vcsair lisanlarla medenî milletlere bir hitap ve kral Ahmed Zo-gonun bir beyannamesini neşretmiş-tir.
Anadolu Ajansı da bu hususta gu haberi vermiştir:
Ankara: 7. (A.A.) — 38 metre uzunlukta ve 7750 kilosiklde Ti-
Arnavutluğun tarihi
Eski Osmanlı imparatorluğunun bir parçasını teşkil eden Arnavutluk Balkan harbinden sonra yani 1912 senesindenbe-ri istiklâlini kazanmış bulunuyordu. Büyük harp esnasında birçok karışıklıklara sahne o-lan Arnavutluk nihayet 1925 senes;nde bir cumhuriyet olarak meydana çıkmış ve Ahmet Zogo reisicumhur seçilmişti. Bilâhare 1928 de krallık rejimine avdet edilmiş ve reisicüm-hur olan Ahmet Zogo Kral i-lân edilmiştir.
Arnavutluğun mesahai sat-hiyesi 27,000 kilometre murab-baı olup nüfusu bir milyonu mütecavizdir. Merkezi olan Tirana gitgide modernleşen güzel bir şehirdir. Ahalisinin büyük kısmı çiftçidir.
Arnavutluk kralı Ahmet Zogo 1895 de doğmuş olduğuna göre 44 yaşındadır. Geçen sene Macar asilzadelerinden Prenses Jeroldin ile evlçnmiş ve üç gün evvel bir erkek çocuğu doğmuştur.
rana radyosu, bu sabahtanberi, muhtelif lisanlarla kral Zogonun beyannamesini vermekte ve yine muhtelif lisanlarla medenî milletlere bir hitap neşretmektedir.
Gerek kralın beyannamesi, gerek medenî milletlere kendi dillerinde yapılan hitaplar, fakir surette silâhlı, donanmasız, ve bir tek tayya-resiz bir milyon Amavudun mutlak surette haksız ve sebepsiz bir teca vüze maruz kaldığını tebarüz ettirmektedir. Kralın beyannamesi, erkek, kadın ve çocuk bütün Arnavutların son nefeslerine kadar bir tek insan gibi memleketlerinin ve milletlerinin istiklâlini muhafaza edeceklerini ve îtalyanlar hücuma geçer geçmez, derhal bütün kuvvetlerde vatanı müdafaa eyleyeceklerini bildirmektedir.
Diğer taraftan medenî milletlere kendi dillerinde yapılan hitaplar, Arnavutların, düşmanın faikıyetine rağmen, İtalyan hücumlarını, sabahtanberi üç defa geri püskürttüğünü kaydetmektedir.
Tiran radyosunun bildirdiğine göre, Ayasarandi, Avlonya, ve Draç limanlarını 170 kadar İtalyan harp gemisi tayyare filoları ile birlikte bombardıman etmekte ve Arnavutlar cansiparane bir surette Italyan hücumlarına hâlâ mukavemet etmektedir
Saat: 11.30
Her beş dakikada bir muhtelif lisanlarla harp vaziyetinden bahseden ve bütün Arnavut milleti, vatanlarının istilâsı karşısında tek bir kalp tek bir vücud gibi birleşip cansiparane müdafaaya davet eden Tiran radyosu on bir buçukta aşağıdaki haberi vermiştir:
(îtalyanlar sabah saat beş buçuktan itibaren Pişti, Pollas, Kad, Draç ve Ayasarandiye bir biri arkasına bir seri ihraç hareketi teşebbüsü yapmışlardır. Fakat bu saata kadar hiçbir Italyan askeri, Arnavutluk arazisine çıkıp tutunamamış tır!
Arnavut kıtaları, ve Arnavut milleti kahramanca mukavemet etmektedirler. Adedçe az olmalarına rağmen, Arnavut kıtalarının ve Ar navut gönüllülerinin maneviyatı çok mükemmel ve sağlamdır-..) Saat: 13
Harbin bütün şiddetile devam etmekte ve Arnavutların kahramanca müdafaada bulunduklarını bildiren şu heyecanlı haberler birbirini takip etmeğe başlamıştır:
Tiran: Avlonya bütün gece şiddetle bombardıman edilmiştir. Askerlerle gönüllüler ve Avlonyada bulunan İtalyan kıtaları arasında şiddetli bir muharebe cereyan etmektedir.
Draç mütemadiyen bombardıman edilmektedir.
Draça çıkan Italyan kıtaları denize doğru geri püskürtülmüştür.
Ashingjinide kanlı bir muharebe cereyan etmektedir. Nazırlar, bilâ-fasıla müzakere etmektedirler.
Tiran: Dün saat 4/45 de, me-busan meclisi, millet ve hükümet tarafından müttefik surette reddedilmiş olan İtalyan ültimatomu hak
kında katî vaziyetini almak üzere içtima etmiş bulunan hükümet üzerinde müessir olmak maksadile, iki Italyan hava filosu Arnavutluk arazisi üzerinde uçmuştur.
Bugün de İtalyan bombardıman tayyareleri Arnavutluk arazisi üzerinde uçmuşlar ve yere beyannameler atmışlardır. Bu beyannamelerde, İtalyan kıtalarının Arnavutluğa ihraç edileceği bildirilmekte, Arnavut milleti mukavemet etmeğe davet e-dilmekte, aksi takdirde çok ağır askerî tedbirler alınacağı ihtar edilmektedir. Beyannameler, Arnavut milletini, sulh getiren İtalyan kralı ve Habeş imparatoruna inkıyat etmeğe davet etmektedir.
Avlonya bütün gece dinmiyen bombardıman altında kalmıştır. Avlonyada bulunan askerler, jandarma lar ve gönüllü kıtalarla Italyan kıtaları arasındaki mücadele bütüu şiddetile devam etmektedir.
Draç limanı da daimî bombardıman altındadır. Draç sahiline çıkartılan İtalyan kıtaları iki defa Adriyatik denizine dökülmüştür.
Şingin’de de şiddetli mukavemet edilmekte ve kan gövdeyi götürmektedir.
Nazırlar meclisi daimî surette sarayda içtima halindedirler.
İtalyan oltinıaturmınu red!
Tiran: 7. (A.A.) —Arnavutluk matbuat bürosu, Arnavutluk mebu san meclisinin İtalyan Ültimatomunu reddetmiş olduğunu bildirmektedir.
Dün saat. 4.30 üe 4.45 arasında iki İtalyan hava filosu arnavutluk üzerinde uçmuştur. Bu sırada Arnavutluk hükümeti, gerek meclis ve gerek hükümet tarafından reddedilmiş olan İtalyan ültimatomu hakkında müzakerelerde bulunmakta i-di.
Saat 17
Gerek Tiran radyosunun bu saa te kadar yaptığı mütemadi neşriyat ve gerek diğer bazı yerlerden alman haberler, Arnavut halkının işgale bütün kuvvetile mukavemet ederek hiçbir İtalyan askerinin Arnavutluk toprağına ayak basmağa muvaffak olamadığını iş’ar ederken Stefani ajansının Roma mahreçli şu telgrafı vaziyette vukua gelen inkişafı İtalyan askerlerinin Arnavutluk dahilinde yürümeğe başlamış olduklarını bildirmiştir:
Saat 19
Gece münasebetile 49 metre üzerinden neşriyatına başlıyan Tiran radyosunun spikeri hazin ve ağlt-yan bir sesle muhtelif lisanlarda milletlere hitapda devamla bütün Arnavutların vatanlarını kahramanca müdafaa ile uğraşmakta olduklarını bildirmiştir.
Saat 24
Dünya radyoları; işgal hâdisesini tu saate kadar muhtelif havadis servislerinde cihana bil -dirm'işler ve müteaddit hükümet mefkezierinden alınan telgraflar hâdisenin tevlit ettiği akisler yaymıştır.
Tiran radyosu da neşriyatını kesmiştir.
Stefani Ajansı şu haberleri neş-retmiştir:
Rom-ı: 7 —Avlanyo, Draç, Santi Karanta ve Jan Medua şehirleri Italyan kıtaatı tarafından tama -men işgal edilmiştir.
HÜKÜMET TİRANDAN ÇEKİLDİ
Romi! 7 (A. A.) — Stefani Ajansı saat 23 de tebliğ ediyor:
Dramdan bildirildiğine göre, Arnavutluk hükümeti Tiranayı terkederek Albasana çekilmiştir.
GECE YARISINDAN SONRA..
Romandan alınan son haberler Arnavutluk hi^kûmeti tarafından yapılan tekliflerin M. Mussolini tarafından kabul olunduğunu bildirmiştir.
Bu husustaki son haber ve telgraflar berveçhi âtidir:
Roma : 7 (A. A.) — Resmî tebliğe göre, Kral Zogo tarafından gönderden ve Italyan ataşemilite-rinin refakatiyle ekonomi nazırı B. Gera ve yüksek rütbeli bir Arnavut zabitinden müteşekkil bulunan heyet Italyan kıtaatının başkumandanı general Guzzoniyi ziyaret ederek Kral Zogonun bazı teklifler .. bildirmiştir. Bu teklifler Romaya gönderilmiştir. SULH TEKLİFİ KABUL EDİLDt
Roma: 7 — M. Mussolini, Ital-
Balkanlılar
Ve İtalya
Avrupa haritasından bir memleket daha silinmek üzere.. Şu dakikada Arnavutluk topraklarında bir millet hayatını kurtarmak için müstevli ile boğuşuyor.
Ben burada tabiri mahsusiyle “edebiyat” yapacak değilim.! Ne Italyan toplarının nasıl gürlediğini, bombalarının nasıl patla -dığını anlatacağım, ne de Arnavutların nüfusu bakımından fevkalâde az olmalarına rağmen vatanlarını müdafaa etmek için gösterdikleri kahramanlığı öveceğim. Mükemmel surette müsellâh 7 milyonluk Çekoslovakya, istilâ edilirken tek tüfek patlamadı. Halbuki 1 milyonluk Arnavutluk kendisinden 40 defa daha kalabalık bir millete bugün karşı koyuyor. Bu hareket şüphe yok ki büyük bir kahramanlık ifade eder. Ben bunu da tahlil edecek değilim. Sadece birçok kişinin bilmediği bir hakikati söyliyeceğim. O da şudur:
Arnavutluk, aradaki baş döndürücü nüfusu ve teknik farkına rağmen Italyanlara inanılmıyacak kadar mukavemet edecektir. Zira İtalyanların bu sefer çarpıştıkları millet, Habeşistan gibi rüşvetle satın alınabilen bil millet değil, mertlikleri, kahramanlıkları dünya tarihinde yer almış olan Balkanlı bir millettir. Balkanlılar, çok çetin, ölümden yılmıyan, düşmanın bütün hilelerini sezecek kadar zekî insanlardır. Yaşadıkları sarp ve yalçın dağlar, içlerindeki ateşin iman, onlara her zaman kemmiyetlerinin çok fevkinde bir kıymet verdirmektedir. Esasen Çek hâdisesiyle mukayese edildiği zaman arada görünen fark da bu yüzden doğuyor.
Şimdilik hâdisatın inkişafını bekliyelim!
MURAD SERTOĞLU
Mussoliniye Mesaj
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) rınız var ve bizim ise yalnız cesaretimiz ve zulme kurban vaziyette bulunanların kırılmaz ruhumuz var. Siz, asil İtalyan milleti namına, 20 inci asrın ortasında ilk çağların barbarlığını mı temsil edeceksiniz? Tamiri kabil olmaz hâdiselerin vukuundan evvel, Arnavutluk istiklâlini tanıyınız.
Benito Mussolini bu hailevi . dakikada Yorgi Kastriota’nın “İskender Beyin” ruhu yeniden uyanıyor. Ben, bu dakikada bütün miittehid Arnavut milletinin hisisyatma tercüman olduğuma eminim. Memleketi işgal edebilirsiniz, fakat yalnız Arnavut erkeklerinin değil fakat ayni zamanda Arnavut kadınlarının da cesetleri üzerinden geçerek.
Mussolini cevabınızı bekliyorum.
... 1 ~ ■ " j— Emniyet Sandığı Muhtelif yerlerde şubeler açacek
Ankara: 7 (Telefonla) — İstanbul Emniyet Sandığı için hazırlanan nizamnameye göre halkın ihtiyacını karşılamak üzere rehin mukabilinde ikrazlara devam edilecektir. Sandık îstan-bulun muhtelif semtlerinde ve memleket dahilinde şubeler aça -bilecektir. Yeni nizamname yarın mer’iyete girecektir.
yan kralı tarafından yapılan son teklifleri kabul etmiştir.
KRALİÇE FLORİNADA
Selânik: 7 (A. A.) — Anadolu Ajansının hususî muhabiri bildiriyor:
Arnavutluk kraliçesi iki gün evvel dünyaya gelen Veliaht ve maiyeti ile birlikte bu sabah saat yedidenberi Yunanistanın Florine şehrinde bulunmaktadır.
ŞİR''İ^IIS^.
| 8 HAYVANLAR ÂLEMİNDE
Üç Elma Beyin Masalı
— 1
Bana bu masalı, tamam yüz yirmi yaşında bir akbaba anlatmıştı. Eğer bu masalda inanmıyacağmız şeylere tesadüf ederseniz günahı akbabanın boynuna...
Belki yüzlerce sene evvel ihtiyar bir kadın, bir de bunun kocacı vardı. Bunlar bir ormanın ortasındaki evlerinde rahat rahat yaşıyorlardı. Ancak komşuları olmadığı için çok kere bir yalnızlık duyuyorlardı. Fa-liat buna alışmışlardı. Bunların genç bir kızları vardı. Onu evlendirmişler, uzak bir köye yollamışlardı. Bir gün hiç beklemedikleri bir haber aldılar. Zavallı kızları ölmüş, küçük bir çocuk bırakmıştı. Bir kaç gün bu çocuğa balıan eski bir dostları bir hafta sonra küçüğü kendilerine getirip teslim edeceğini bildiriyordu.
İki ihtiyar kızlarını kaybettikleri İçin çok üzüldüler. Acaba küçük torunları onları teselli mi edecekti, yoksa senelerdenberi yalnız başına sürdükleri hayatlarının şeklini değiş tirerek rahatlarım altüst mü edecekti ?
Nihayet ağustos ayının güzel bir gününde torunları geldi. Daha bir kaç gün içinde bu mini mini yavru onların kalbinde büyük bir yer tutmuştu. Bu yavrunun pembe bir yüzü, ipek gibi sarı saçları, başında da kırmızı bir külâhı vardı. Yalnız bir şeye çok üzülüyordu. Boyu çok kısa idi. O zamana kadar bunun gibi kısa bir çocuk asla görülmemişti.
Büyük annesi: — Senin adın ne yavrum?
Diye sordu.
Küçük: — Efendim, beni herkes
(Üç Elma bey) diye çağırır.
Cevabını verdi. Büyük annesi gülmeğe başladı.
Hakikaten de ancak üç elma boyundasın. Sana bundan güzel bir isim olamaz dedi. Artık dedesile ninesi de bunu (Üç elma bey) diye çağırıyorlardı.
Üç elmacık burasım o kadar çok sevmişti ki... Her gördüğü şeyden istifadeye çalışıyor, her şeye dikkat ediyor, her şeyi öğrenmek istiyordu.
Bir gün bahçede dolaşıyordu. Gü zel pamuk, tulumbanın koluna oturmuş koşları gözlüyordu. Tavşan kar deş ise bir demir kafes içinde lâhana kabuklarını geveliyordu. Derken küçük bir saksağan sıçnya sıçrıya Üç Elma bayin ayaklan üstüne çıktı. Yaramaz, alaycı bir hal ile yüzüne bakmağa başladı. İki dakikada ikisi de can ciğer arkadaş olmuşlardı. Evin bahçesinde onun hoşuna giden bu kadar güzel şeyler vardı. Fakat acaba ormanın biraz daha ilerisinde daha güzel şeyler yok mu idi?.
Bunları öğrenmek için öyle şiddetli arzular duyuyordu ki..
Büyük annesi bir gün onu bir saman yığını üzerine oturtmuş, dalgın dalgın uzaklara bakarken ve bir şeyler düşünürken gördü. Ne düşündüğünü sordu:
Üç Elma bey: — Evimizin.etra-fmı kaphyan şu ormanda neler olduğunu öğrenmek için çıldırıyorum. Ah bir kere gidip öğrensem...
Büyük annesi: — Sakın oralara gitmeyi aklına getirme yavrum; orman, yırtıcı, vahşi hayvanlarla doludur. Sonra kurtlar, tilkiler, yılanlar sana hücum ederler. Eğer uslu durursan bir kaç gün sonra kuru odun toplamağa giderken seni de beraber götürürüm, dedi.
Büyük annesinin bu sözleri onun merakını büsbütün arttırdı.Ormana gidecekleri günü sabırsızlıkla bekliyordu. Nihayet Üç elma beyin dört gözle beklediği bu gün geldi. Fakat artık sonbahar olmuştu. Ağaçlar boyımumı bükmüş, yapraklar sara-hp solmuştu.
Üç elmacık büyük annesinin izinden ayrılmıyordu. Büyük anne kuru odunları toplıyor, bunlardan demet yapıyordu. Derken Üç elma beyin canı sıkıldı. Çalıdan çalıya sıçrıyan bir sincap gördü. Bunu kovalamaktan kendini alamadı. Sincabın arkasından koşmak onu çok eğlendirdi. Fakat geri dönmek istediği zaman da yolunu bulamadı. Büyük anne sıralarda değildi. Zavallı Üç elmacık kaybolmuştu.
Birdenbire: — Gün aydın Üç Elma bey!
Diye arkasından bir ses işitti. Başını çevirdiği zaman kibar biı
Ayılarda Ana Şefkati
Dişi kedilerin yavrularım ağlılarına alarak öteye, beriye taşıdıklarını tabiî görmüşsünüzdür.
Bundan anlarız ki kedi şefkatli bir anadır ve küçüklerin emniyetli bir yerde bulunmaları için onları icabında ağzma alır ve hiç bir yerlerini incitmeden gizli yerlere götürür. Köpekler de, tıpkı kediler gibi yavrularını ağızlarına alarak öteye beriye taşırlar ve her hangi bir tehlikeden korumak isterler,
Fakat şimdiye kadar kutuplarda yaşıyan ayıların tıpkı kediler ve köpekler gibi yavrularını ağızlarına a-lıp köşeye, bucağa taşıdıkları görülmemişti. Son zamanlarda Hollanda-
dakl ”Rhenen„ hayvanlar bahçesinde dişi bir kutup ayısı yavrulamış ve ayıların yavrularına çok düşkün bir hayvan olduğu anlaşılmıştır. Hayvanlar bahçesindeki bu iri ayı ana olduktan sonra yavrularım seyircilerin gözlerinden uzak bir yere saklamağa çalışıyor ve şayet mini mini ayıcıklar köşelerinden çıkarak öteye beriye koşuşurlarsa anneleri hemen onları ağzına alıp büyük bir dikkat ve ihtimamla yine bir köşeye gizliyormuş. Yukarıdaki resim dişi ayının yavrularından birisini ağzma almış seyircilerden kaçırırken çekilmiştir.
— Benim demir dişlerim var, yerken daima bağırırım, ve ekseriya bana yiyecek verenleri de ısırırım. Ben neyim?
— Destere.

— Yengeç canlı iken siyah, ölü iken kırmızıdır. Ben bilâkis kırmızı iken bana dokunmayınız, sonra canınızı yakarım. Ben neyim?
— Kömür.
¥
— Ben suların üzerinden en ağır cisimleri geçiririm. Fakat hiç hareket etmem; ben neyim?
— Köprü.
V
— Hava aydınlık iken karanlığım. Soğukken ben sıcağım, sıcakken ben soğuğum, ben neyim?
— Mahzen.
Keskin Sirkenin Zararı Kûpünedir
tavşan
kendisine bakıyordu.
— Gün aydın tavşan kardeş! Fa kat benim ismimi nereden biliyorsunuz?
Tavşan kardeş: — Sizin isminizi bilmek için sizi görmek yetişir küçük dostum; fakat sizde garip, şaş kın bir hal görüyorum. Bunun sebebi nedir?
— Ah, büyük annemi kaybettim, yahut ta büyük annem beni kay betti. Artık siz nasıl derseniz deyiniz.
gördü. Tavşan alaylı alaylı
Cici anne (Devamı var)
— Bay Enişteyi bir gün azgın bir keçi kovalamaya başladı. 2_
- - - o- -------uafiauı. X. ------------------
Bay Enişte can havliyle kendini bir ağaca dar attı ve ağaca tırmandı. 3 — Hızını alamıyan keçi de var kuvvetiyle kafasını ağaca çarptı ve cansız yere serildi. Görüyorsunuzya çocuklar, keçi inadının ve düşüncesizliğinin cezasını caniyle ödedi. Hiç bir zaman unutmayın ki: “Keskin sirkenin zararı küpüne d ir.,,
f~ÇOCl/K HİKÂYESİ^
Çorap Deliği
Topu kim attı?
Bu oyun büyükçe bir lâstik topla oynanır. Oyuncular karşı karşıya iki sıra ünerine dizilirler. Aralarında 15, 20 adım bir mesafe bırakırlar. Daha mevkilerini almadan içlerinden birisi ebe olur. Eb ıralardan birisine arkasını döner ve o sıradan bir oyuncu topu ebeye atar. Top kendisine değdikten sonra ebe arkasına dönüp tavırlarından, vaziyetlerinden, bakışlarından topu kendisine kimin atmış olduğunu bilmeğe ça lışır. Bilirse topu atan ebe olur. Bilmezse bu sefer sırtını diğer sıraya çevirip o sıradan bir oyuncu topu atar ve bu suretle oyun devam eder.
Topu atmamış olan oyuncular kendilerine topu atmış süsü vererek ebeyi şaşırtırlar ve bu şaşırtmalarda ne kadar muvaffak olurlarsa o-yun da o derece zevkli ve kahkahalı olur.
[ Faydalı Bilgiler 1
Belli belirsiz bir delikti. Delik I bile denmezdi. Felâket şu ki, Füsun, çorabının arkasındaki bu deliği gör-1 memişti. Fakat çorap siyah ipekten olduğu için göze batıyordu.
Füsun bir çocuk ziyafetine gidiyordu. Kendisi çok güzel giyindiğini zannediyordu. Hakikaten ayakkabıları şıktı, pelerini güzeldi, sarı, ipek saçlarını itina ile taramıştı.
Ziyafete Fahir de gelecekti. Fahir ilk tahsilini henüz bitirmiş olduğundan kendisine oldukça ehemmiyet verirdi. Fahirle Füsunun arası çok iyi idi. Fahir, herkesten fazlı onunla oynardı. Çocuk danslarında daima onu davet ederdi. Füsun ziyafete gidiyorken orada iyi eğleneceğini, Fahirle dansedeceğini düşünerek neşeleniyordu.
Kendini küçük bir genç tanıya*-, şık, kibar Fahir, hemşiresi Ferhan-la Füsuna yetişmek için acele ediyordu. Fakat Füsuna yaklaştığı sırada çorabındaki deliği gördü. Füsun yürürken, çorabındaki delik, bir yıldız gibi pırıldıyor, gözleri kendine çekiyordu!
Çorabında bir delik bulünan bir insan iyi giyinmiş sayılamaz. Hele bir kızın çorabında bir delik bulunursa o kıza dikkatli denilemez. Bu mini mini kusur, çocuğun zarafetini ihlâl ediyordu. Füsun birdenbire Fa-hirin gözünden düştü. Fahir bütün elbisesine, bilhassa çoraplarına dikkat ederdi, ömründe delik bir çoraplı gezmemişti. Onun için Füsunun bu halinden utanmıştı. Onu ziyafette dansa davet etmemeğe karar vermişti. Çünkü davet edecek olursa herkes onun çorabındaki deliği görecekti.
Fahir Füsunun çorabındaki deliği gördükten sonra ona yetişmekten vaz geçmişti. Fakat çocuk kapının zilini çalarken arkadaşları da o na yetişmişlerdi. Ferhan: — Füsun ne kadar güzelsiniz, ne kadar mükemmelsiniz- dedi. Ferhan Füsunun en sevgili arkadaşlarındandı. Fakat içinden onu kıskanırdı. Onun için hemen şu sözleri ilâve etti: "Çok mükemmelsiniz! Fakat...,, sonra sözünü bitirmeden kulağına iğilerek: "Çorabınızda bir delik var. Göze çar pıyor,, dedi.
Füsunun nefesi durdu, yüzü sarardı, bütün neşesi bir anda kaybol-
du. Yer açılsa da kendini yutsa, razı idi. Füsun, çorabının deliğine bak mağa cesaret edemedi. Onu çok büyük sandı. Çocuk, hiddetinden çıldıracaktı. "Ben çoraplarımın delikli olmasını severim!,, diyecek oldu, çünkü biraz da kibirli bir kızdı. Çorabının delikli olması gururunu ezmişti. Hemen evine dönmeyi düşündü. Fakat kapı açılmıştı. Artık dönmek ihtimali yoktu.
O gün, her şey, Füsunun gözüne fena göründü. Bütün çocukların i-çinde en güzel danseden o idi. Fakac herkesin, çorabındaki deliğe bakacağını düşünürken nasıl dansedebi-lirdi!.. Çok kibar, çok zarif bir çocuk olan Füsun bu gün her şeyi kaybetmişti. Bir aralık ev sahibi hanımla konuşuyordu. Zavallı çocuk çorabındaki felâket görünmesin diye diz çöker gibi durmuştu. Fahir ogün hep, Nazan ile oynadı. Zavallı Füsun kenarda tek başına kalmıştı. Fa kat ev sahibinin oğlu ”Can„ onun imdadına yetişti.
”Can„ henüz ana mektebine gidiyordu. Kısacık boyu vardı. Ancak kendi yaşındaki küçük kızlarla oy-nıyabilirdi. Fakat bir kaç kere nezaket göstermiş olmak için Füsun onunla oynamıştı. Can, Füsunu dansa davet etti. Füsun özür diledi. Başının ağrıdığını söyledi ki bu hakikatti.
Küçük Can: — öyle ise, dışarı çıkalım, biraz hava alırız, dedi.
Dışarı çıkınca Füsunu bir kenara çekti, gel, senin çorabını tamir edeyim! Haydi kütüphaneye gidelim! dedi.. Doğru yukarı kata koştular. Can babasının hokkasını aldı; sonra nalbandlar atların ayaklarını nasıl tutarlarsa Füsunun ayağını öylece tuttu. Parmağını mürekkebe daldırdı. Çorap deliğinden görünen yeri boyadı.
Can: — Artık çorabınızın deliğini kimse göremez, dedi. Ve yaptığı işe iftiharla baktı.
Sonra tekrar aşağıya indiler. Birinci oyun bittikten sonra Ferhan Füsuna yaklaştı: — Çorabınızı değiştirmekle çok iyi ettiniz, dedi.
Ferhanın bu sözü Füsunu sevindirdi. Ondan sonra Füsun yine bütün oyunlarda herkesten üstün geldi !
Hikâyeci Baba
Nisan Ayı Bulmacamız
Nisan balığı âdeti nereden çıktı?
Frenklerin “Nisan balığı,, dedikleri bir âdelteri vardır: Nisanın birinci günü yalan yanlış bir haberle karşısındakini aldatmak. Hattâ gazeteler bile ogün saçma sapan bir havadis verirler, okuyucularını aldatırlardı. Tabiî ferdası günü o yalan havadis tekzip olunurdu.
Bu âdet artık yavaş yavaş unutuluyor amma, aslının ne olduğunu, bu tuhaf âdetin nereden geldiğini öğrenmek faydadan hali değildir. "Nisan balığı,, nın menşei hakkmda iki üç rivayet vardır. Fakat en makulü şudur:
(1584)) yılma kadar Fransızlar-da yeni yıl nisanın ük günile başlardı. O zaman Fransa kralı olan Dokuzuncu Şarl bir irade çıkardı ve yılbaşı gününü son kânunun birinci günü olarak tayin etti. Bu değişme üzerine yılbaşı hediyeleri son kânunun ilk günü dağıtılmıya başladı ve eski yılbaşı günü olan 1 nisanda da halk birbirine muziplik yapmak, birbirini şaşırtıp aldatmak yolunu tuttu.
Sultan Aziz devri Baş Pehlivanları
6 ncı sayfamızdadır
Kötü yürekli kraliçe Karbeyazı tutup bir zinadana hapsetmiş. Bu zindana karmakarışık ve şaşırtıcı toprakaltı yollardan gidiliyor. Zavallı Karbeyaz zindanda ağlayıp gözyaşı döküyor. Siz de beş cüce İle elbirliği edip Karbeyazı karanlık ve korkunç zindandan bir an evvel kurtarmak isterseniz zindana giden karmakarışık yolları bulup zavallıyı kurtarın. Zindanın giriş ve çıkış kapısını soldaki cüce size parma-ğiyle göstermektedir.
Siz bu resmi kçiip Karbeyazın zindanına giden dolambaçlı yolu, renkli kalemle çiziniz ve zarfların üzerine “Yeni Sabah gazetesi Bilmece memurluğuna’’ yazarak gönderiniz. Bilmece mektuplarınızı posta ile açık gönderirseniz (30) paralık posta pulu kâfi gelir.
Zarfların üzerine “Bilmece memurluğuna’’ kaydini ilâve etmeyi unutmayın. Bulmacayı doğru çözerseniz Nisan ayı sonunda çekilecek kur’ada hoşunuza gidecek bir hediye kazanabilirsiniz
r NİSAN 1UI
TKRİIA 1 A N

Bu Mühim 7efrikamızın İkinci Kısmını Teşkil Eden “ Erzurumun Kurtuluşu „ Bahsini
Bolu Beyi Köpürüyordu:
Yarın Neşre Devam Edeceğiz
Bir İngiliz - Italyan Harbi Kopacak Olursa ...
HANG[ TARAF KAZANIR?.
Ingiltere ile Italyanlar Arasındaki Harp Birinci Derecede Akdenizde Olacaktır YAZAN : GENERAL KAZIM KARABEKİR
İngilterenin 101 model bir tayyare gemisi
Artık îngilizlerin neye karar verdiğini anlamakta kimse güçlük çekmez. Yani bir İngiltere - İtalya harbi için lâzımı kadar sebeb-ler var demektir.
îngilizler daha ilk günden belki harbe de kalkarlar ve kanaldan eylülde geçen 170.000 kişilik Italyan ordusunun yalnız 600.000 altın resmini değil, kendileri ile de •bir ahiret hesabı görürlerdi. Fakat Fransızların cevabı kendilerini daha temkinli harekete mecbur etti. Fransız cevabı şu idi:
“Bir Alman taarruzu takdirinde ingilterenin Franeaya yardım vaadi verilmedikçe ltalyanlara karşı Fransa ingiltereye yardım et-miyecektir.”
îngilizler ise Almanları şimdiye kadar bugünkü durum için hoş tutmuşlar ve arzularına karşı durmamışlardı. Bu nazik günlerde onları kırmak istemiyorlar ve onlara karşı bir işe yanaşmıyorlar.

Ha'beşler muvafafkıyeti devam ettiği müddetçe Ingilizleri harbe girişmesini beklememelidir. Fa -kat İtalyanların Tana gölü h'av-zasına inecekleri anlaşılırsa îngilizlerin işe girişmeleri zarurî olacaktır. ilk önce Akdenizde çar -pışma başlamasa bile yani harp İlânı için siyasî durumu müsait görmezlerse Îngilizlerin en az yapacakları Habeş ilindeki durumu Habeşler lehine düzeltmek olacaktır ki bu da şimal cephede Gallabad mıntakasmdan Gondar üzerine yürüyerek İtalyanların •ağ yanların üzerinde görülmektedir.
Cenup cihetten yürüyecek İtalyanların da Harrar mıntakasını tehdide başladıkları bir sırada Ingiliz Somalisinden Djigdjiığa üzerinden yanlarına Ingiliz kuvvetlerinin yürümesi beklenir. Eğer İtalyanların Harrar üzerine tehlikeli bir hareketleri görülmez de İş yalnız Tana gölü havzası tehli-ksini önlemiye kalırsa bunu Mısır
hükümeti yapıyormuş gibi siyasal 'bir perde ile yapmaları da muhtemeldir.
Bu Tana gölü ve Harrann tarihleri ve ekonomi kıymetleri bilinince îngilizlerin bu hareketleri tabiî görülür.
Bu tarzdaki hareketlerle ya İtalyanları durdururlar ve yahut da iş Ingiltere - İtalya harbine döner.

Eğer açıkça îngilizlerin hareketine şahit olursak Habeş ilinde^ ki hareketlerinde Kassala mınta-kasından (Eritre) ye girerek İtalya ordusunun gerilerini (Keren -Asmara - Massaua) istikametinde vurarak işi daha kısa kesmek isterler. Sahillerden de donanma-lariyle abluka ve bombardımanla Italyan ordusunun ana vatanla bağlarını keserek tesir yaparlar.

İtalyanların Habeş içlerine a-labildiklerine inmelerine engel o-lacak şeyler yalnız Habeş ordusu veya Habeşin sarp arazisi değildir. İşin içinde Somali ve Sudandaki İngiliz ordusu da mühim 'bir meseledir.
Eritreye karşı taarruz veya müdafaa için icabeden demiryolları ve şoseleri mükemmeldir. Port - Sudandan iki demiryolu çıkar. Biri Eritre hududu boyunca Kassa-laya gelir ve buradan Sennara gider, ikinci bir hat yine buraya, daha batı cihetten geçerek Nil boyuna gelir ve Sudanın meşhur şehirleri olan Berber ve Hartumdan geçer. Bu demiryollarından Eritre hududuna doğru 6 tane güzel cadde vardır.

AKDENİZ HAVZASI
Ingiltere ile îtalyanlar arasındaki harp birinci derecede Akdenizde olacaktır. Akdenizdeki harbin alacağı şekle göre Mısır veya Trablusgarbin de hareketlere sahne olması tabiî olacaktır.
işte bu 'birinci derecedeki mın-taka her iki tarafın kaderini gös
tereceğinden buraları hakkında mütalealanmı ve her iki tarafın kuvvetleri hakkındaki mukayesemi söyliyeceğim. ikinci derecedeki harp sahnesi Kırmızıdeniz ve Hind geniş denizi, Habeş ve yakınları yani Eritre, Sûdan ve Somali-ler olacaktır. Bu sahneler hakkında lâzımı kadar bilgiliyiz. Dış denizlerinde denizaltı gemilerinin veya kruvazörlerin münferit akın hareketlerini gördükçe iğreniriz. (Şmdiden bununla fazla uğraşmı-yalım:
Şimdi Akdeniz haritasını açalım ve burada iki tarafın ellerindeki yerleri ve kendilerine aid olmadığı halde ortada kaldığından 'bitaraflığına hürmet edilmemesi veya herhangi bir sebeble harbe girmesi muhtemel olan memleketleri dolaşalım:
Akdenizin ortasına uzanan I-talya ve TraHlusgarb sömürgesi bu denizi ortasından ikiye bölmüştür. Şu halde Akdenizi üç parça halinde gözden geçirmelidir:
Akdenizin şarkında Kırış, Filistin ve Mısır îngilizlerin elindedir. Gerçi buraların halkı Ingiliz olmadığından İtalya ile ana yurdunun müdafaa kudretini haiz olmazsa da her birerlerinde harp limanları, deniz ve hava üsleri yani her türlü fabrikalar, tezgâhlar tamir yerleri, müdafaa tertibatı, yiyecek, kömür, cephane, malzeme depoları, gemilerin muhafazalı limanları, uçakların muhafazalı uçuş meydanları gibi varlıkları kuvvetlidir.
Bu suretle Akdeniz şarkı îngilizlerin elinde ve eğemenliğinde -dir. Bu mıııtakada kanalın ehemmiyetini herkes 'bilir. (İtalya _ Habeş) eserimde bunun siyasal, ekonomik ve süel tarihini ve bugünkü halini ve ilerisi için yapacağı tesirleri uzun uzadıya yazmıştım.
İBurada îngilizlerin elindeki Akdeniz şark kısmındaki yerler -den ve hususiyle son yıllarda büyük ehemmiyet kazanan Hayfa ve Akabe limanlarından bahsedeceğim :
Kıbrıs (Chypre) 1878 de îngilizler tarafından işgal olundu. 9.300 kilometre terbiinde 354.000 nüfuslu. Bunun 64.000 ni Türktür.
Mısır (Egypte) 1882 de Ingi-lizler tarafından işgal olundu. 1.000.000 kilometre terbiinde 15.000.000 nı aşkın nüfusu vardır. Diğer büyük şehirleri: îskenderi -ye 350.000, Tanta 54.000, Portsa-id 54.000, Süveyş 35.000 nüfusludur.
Filistin 26.300 kilometre terbiinde 1.171.000 nüfusludur. Yüzde 71,4 Arab, 18,9 Yahudi, 9,7 AvrupalI ve Suriyelidir. Cihan har -binden sonra İngiliz mandası altına girmiştir. Baş şehri Kudüs (JĞrusalem) 100.000, diğer bü -yük şehirleri Hayfa, 6Ş.000, Yafa 60.000, Telaviv 95.000 nüfusludur.
(Devamı var)
“ Ben Seni Şimdi Ne Yapayım ? Derini Yüzdürüp içine Saman mı Doldursam, Yoksa Kemiklerini Ayrı Ayrı Kırıp Seni Aç Köpeklere mi Yedirsem ?
'eli Yusuf nihayet bir
— 1 —
Raviyanı ahbar ve nakılânı asar ve muhdisanı ruzigâr şöyle rivayet eder ki zamanı sabıkta Bolu şehrinde bir derebeyi var idi. Bu derebeyi bütün Bolu iline hükmeder, istediğini keser, istediğini asar idi. Zulmü, şiddeti, şirretliği, aksiliği dillere destan idi.
Bolu beyinin sarayları, ahırları, vezirleri, hayvanları, çiftlikleri, çayırları ve askerleri he-sabsız idi. Astığını astık, kestiğini kestik olan bu derebeyi, bir türlü doymak- bilmezdi. Ve her vesileden istifade ederek kan dolu bir mahzeni andıran kızıl altınlarla lebaleb hâzinesini taşırmağa çalışırdı,.
Küçük çiftlik sahihleri, her sene atlarını, Bolu Beyinin çayırlarında otlatırlar, buna mukabil kendisine istediği atı verirlerdi. Onun için, Bolu Beyi, atlar çayırlarına yayılınca, en usta seyislerini gönderir, bu atların arasından en iyilerini seçtirir ve kendi harasına çekerdi.
Bolu Beyinin bir seyisi vardı ki, attan gayet anlardı. Türkistandan gelmiş olan bu adamın ismine “Deli Yusuf” derlerdi. Deli Yusuf bir ata “iyidir!” dedi mi, bu at mutlaka emsali içinde eşsiz olurdu. Çok lâf etmeyen, fakat her söylediği doğru çıkan bu yaman adam, büyük bir şöhret kazanmıştı.
Bir sabah erken erken Bolu Beyine haber geldi:
— Sultan çayırına 200 at gelmiş, paşamız lütfen birini göndersin. Hangi atı münasib bulursa hediyemiz olsun!
Bolu Beyi bu haberi alınca, hemen Deli Yusuf u çağırttı:
— Yusuf, dedi. Bak Sultan çayırına 200 yeni at gelmiş. Bizim ahırlardaki hayvanlar kötürümleşti, yürümez oldular. Var, git, bu hayvanları gör. Beğenirsen bize haber ilet, hemen askerle etrafı sarup bütün hayvanları esir edelim. Yok, hayvanlar iyi değilse, sahibini buraya getir kafasını keselim.
Deli Yusuf, Bolu Beyinin suratına tuhaf tuhaf baktı:
— Fakat, Paşam diye söylendi. Bizim kanunumuz, ancak adamdan bir at almaktır.
Bu söze Bolu Beyi çok kızdı:
— Behey lâftan anlamaz. Kanunu bana sen mi öğreteceksin? Ben sana ne diyorsam, sen onu yap! Haydi, koş git! Tez söylediklerimi yerine getir. Yoksa senin de kafanı uçururum.
Deli Yusuf baktı ki iş sarpa sarıyor. Hiç ses çıkarmadı. Temenna edip odadan çıktı. Bir ata atlayup doğruca Sultan çayırına vardı. Atların sahibi, Bolu Beyinin seyisini görünce hemen koştu:
— Beğen, beğendiğini seç ağaç! dedi. Deli Yusuf hiç cevap vermedi. Atların arasında dolaşmağa başladı. Her ata şöyle bir göz atıyor, elile ötesini, berisini yoklıyor, sonra suratını buruşturup yürüyüp gidiyordu.
Böylece yüz ata mı baktı, yüz elli ata mı baktı; hiç birini beğenmedi. Bu sırada bir kaç atla bir kaç tay çeşmenin başında su içiyorlardı. Bunların arasında hafif kır bir tay gözüne ilişti. Bu tay, suyu başka türlü içiyordu. Yanına yaklaştı. Boynunu okşadı. Sonra atların sahibine sord«*
kır tayın önünde durdu
— Bu tay m anası nerededir? '
— Anası doğururken öldü. Bu da ölecekti ya, zor kurtuldu. Ondan gördüğün gibi zayıftır. Fakat Beyimiz için onu almayı düşünüyorsan hata ediyorsun. Bu tay Beye değil, bir ağaya bile lâyık değildir. Beyimiz için güzel bir kısrak veya sağlam bir at seçemedin mi?
Deli Yusuf, atların sahibinin lâflarına hiç kulak asmadan bu zayıf kır tayı muayene etmekte devam etti. Sonra sordu:
— Ben bu tayı, senin bütün atlarına değişmem. İstersen bir tecrübe yapalım. En çok güvendiğin atlardan ikisini getir. Üçünü birden Tuz gölünden geçirelim. Bakalım hangisi karşı tarafa geçebilecek.
Adam bu sözlere çok hayret etti. Fakat hemen iki tane yaman at bulup getirdi. Tuz gölünün yanına vardılar. Üçünü birden kamçılayıp ileri sürdüler. Atların sahibi o zaman hayretle gördü ki kendi atları Tuz gölünün yarısına bile varmadan öldükleri halde zayıf kırtay rahatça karşıdan karşıya geçti.
Deli Yusuf bunun üzerine kırtaya bindi. Ve atların sahibine Bolu beyinin sözlerini aynen tek-rarlıyarak hemen buradan savuşup gitmesini ilâve etti. Adamcağız deli Yusufun sözlerini işidince divaneye döndü. Her ne kadar bu hizmetinden dolayı kendisine bir hediye vermek istediyse de Yusuf kabul etmedi. Ve deli Yusuf zayıf kırtayın sırtında Bolunun yolunu tuttuğu anda o da hemen atlarını toplayıy Sultan çayırından aksi istikamete hareket etti.
Deli Yusuf böylece Bolu şehrine vardı. Ve he-man sarayın önüne geldi. Bolu beyi ne vakit ki sarayın penceresinden Deli Yusufu merkebe ben-ziyen zayıf kır bir tayın üstünde gördü, hemen kendisini huzuruna çağırdı:
— Atlar nerede?
— Hiç birini beğenmedim Paşaml.
— O halde sahibi nerede ki kafasını açtıralım.
— Onu da getirmedim Paşam..
Bu sözler üzerine Bolu beyinin kan kafasına hücum etti:
— Vay bednam, vay cür’etkâr! ne atları ne de sahibini getirdin öyle mi? O halde orada ne yaptın ?
— İyi bir tay buldum. Bir kaç sene bakılacak olursa eşsiz bir hayvan olacaktır. Onu getirdim.
— Bahsettiğin tay, sakın üzerinde geldiğin merkebe benziyen o zayıf kırtay olmasın?
— Odur paşam!
— Vay mel’un! demek benimle alay ediyorsun, bana karşı koyuyorsun ha? Ben seni şimdi ne yapayım? derini yüzdürüp içine saman mı doldursam, yoksa kemiklerinin her birini ayrı ayrı kırıp seni aç köpeklere mi yedirsem. Yahut, kulaklarına erimiş kurşun akıtıp kafatasına temel çivileri mi çaktırsam. Söyle, söylesene? Sana ne yapayım?
Her ne kadar, çavallı seyis kendisini müdafaa yollu bir iki lâf söylemek istedi ise de kâr etmedi. Zalim bey hiç bir şey dinlemiyordu. Gözlerini kan bürümüştü:
(D«tibii ru)
YENİSABAH
8 NİSAN IS39


Beklenilmeyen Netice
Yazan: M. ŞEREF OKTÜRK
Belma, genç doktorun aralarından ayrılmasile kendisinde bir boşluk hissediyordu. Eskisi gibi neşeli değildi. Güler yüzü asık, pembe çehresi sararmıştı. Acaba Saffeti seviyor mıydı? Düşündü; etraflıca aradı, içinden bir kelime ile cevap verdi: ”Evet„...
Saffeti seviyor, onunla beraber geçirdikleri güzel saatlerden şimdi mahrum olduğu için mahzun duruyordu. Fakat, Saffetin sözleri doğru mu? Yazdıkları hakikat mi? Şüphesiz ki seviyor. Acaba bu sevgisi sonuna kadar devam edip mesut olabilecekler mi?
Onu, son bir defa denemek istedi. Mektubu aldığının ertesi günü şöyle bir cevap yazarak gönderdi:
B. Saffet-
Gönderdiğiniz mektubu aldım. Hayret ettim. Neler yazmışsınız? Ne kadar edebiyatçılık bul. Yazılarından büsbütün edebiyatçı olduğunu anladım 1. Benden aldığın ilk mek tuptan kuvvet alarak mı bu şekilde cevap yazdın?.. Sana, samimi bir arkadaş muamelesi gösterdim. Fakat, nasıl bir netice ile karşılaştım!..
Mektubumun samimî ohışunu a a tanıyacak kadar çocuk değilsin. Şu halde bunu bilerek yapıp, beni, emrivaki vaziyetine koymak istedin!.. Bilmem, mektubundaki fikirlerin ne dereceye kadar doğru?.
O sözleri, şimdiye kadar kaç kıza yazdm; yazacaksın da!. Beni bu hususta mazur gör. istikbalimi kurtardıktan sonra kendime bir hayat arkadaşı seçmek niyetindeyim. Daha da bir senem var...
Canımı çok sıktın. Beni, methedeyim derken aday ediyorsun-. Senin samimî bir arkadaşınım. Bu şekilde hareketin üzerine selâmı kesip mektup göndermemek lâzımdı. Fakat, bunu doğru bulmıyarak seyrek göndenniye karar verdim.
Selâmlar...
BELMA
Kızıltepe Tütüncüleri
r------------------'
Sultan Aziz Devri
İnhisarlar Vekâletinin Yar dimini ve Himayesini Bekliyorlar
lıyoıdu. Saffet, şimdiye kadar bir çok kimselerle tanışmış, fakat onlara daima kardeş muamelesi yapmıştı. Bunlaruı içinde birini sevmiş, kısa bir sevişmeden sonra onu toprağa vermiş, ondan da ayrılmış, yalnız kalmışt’. Belmayi ikinci olarak sevdi. Fakat bu sevgisi, evvelkini gölgede bırakacak derecede ateşli, kuvvetliydi..
Derhal cevap yazıp ertesi gün postaya vermek istiyordu. Elindeki kalem yazmıyor, kelimeleri, cümleleri düşünemiyor, ne yazacağını bilemiyordu.
Saatler, ne çabuk geçti. Demek gece olmuş, saat ikiye gelmişti. Uykusu yoktu. Masanın gaşmdan kalkıp ağır adımlarla odada dolaşmağa başladı. Yürürken bacakları vücudunu zor tutuyor, gözleri kararıyordu.. Ayakta duramıyacağını anlıya -rak duvara yaslandı. Derin bir nefes aldıktan sonra etrafa fersiz gözleri-le, soluk nazarlar gezdirmeğe başladı.
Gözü masası karşısında, duvarda asılı bir tabloya ilişti. Gözlerini hiç kırpmamış, bir kaç adım atarak karşısına gelip durmuştu. Bunda ne kadar tatlı hatıralar okuyor, ne kadar şirinlik hissediyordu. îstanbul-dan ayrılırken ailesi ve Saim beylerle gurup çektirdikleri bu hakikat, şimdi karşısında hayal şeklinde duruyordu. Uzun müddet resme baktıktan sonra yavaş yavaş gözlerini ıpadı. Artık Belmanm hayalini canlanmış, hakikat şeklinde görür gibi oluyordu.
Şimdi sevgilisi rahatça istirahat ederken, kendisinin en azaplı bir gece geçirdiğini düşünen, zavallı Saffet, aradaki bu derece tezada hayret ediyordu.
Her türlü sıkıntılara, bütün ıstıraplara tahammül edebilecekti. Yeter ki Belma kendisinin olsun. Onun yakıcı gözlerine sahip olarak bakış-larile erisin..
(Sonu yarın)
Mektubu titriyen elleri ile oku- j yan Saffet, o anda, kendisini tuta- ! mıyarak masasının üzerine kapan- ! dı, Dünya, bütün ağırlığı ile üzerine yıkılmış, o ağırlığın tazyiki altında eziliyor gibiydi. Kulakları, uğultularla doluyor.. Gözleri, etrafım göremiyor, avucu içinde gelen mektubu bütün kuvvetile sıkıyordu. Dişleri kenetlendi, nefesi yavaşladı, kendinden geçer gibi oldu...
Uzun zaman bu şekilde kaldıktan sonra kederi, göz yaşı şeklinde göründü. Belmanm bu hareketi ile kar şılaşacak mıydı?
Temiz sevgisine böyle mi mukabele görecekti?..
O anda, derhal yola çıkıp Istan-bula gitmiye karar verdi; Fakat dizleri, vücudunu tutamıyor, sendeliyordu.
Gitse., Istanbula gidebilse.. Bu mektubu yazan Bel mayı görüp bütün nefretini, gür sesile yüzüne hay-kırsa.. Bir kaç mermi ile bu meseleyi temizliyebilse..
Bir müddet durdu. Kısa bir zaman sonra verdiği bu karardan ce-yıyordu. Belmayi öldürse, kendisi, onsuz nasıl yaşıyabilecek; dünyadan nasıl zevk alacaktı?..
Sevgilisini, kendini öldürmemiy*, aşkını sonuna kadar yaşatmak için yaşamaları lâzım geldiğine kuvvetle inanarak hareketlerini doğru bulmadı. Sönmek bilmiyen aşkını yaşat mak için hayatının sonuna kadar o-lanca kuvvetile çalışacaktı.
Biraz açılır gibi olmuştu. Elindeki mektubun kırışıklarını kısme/ı düzelterek masanın üzerine koydu. Okudu, okudu..
Yaşlı gözleri, o kâattan ayrılaşmıyor, bunu yazan ellerin sahibini arıyordu.
Belmanm "edebiyatçı,, demesi; •’o sözleri şimdiye kadar kaç kıza yazdın, yazacaksın da„ diye iftirada bulunması, mektubun esas fena tesirini unutturacak derecede acı geliyor, sevgilisinin ne zamandan beri kendisini tanımadığı için kalbi sız-
Askerlik İçleri
I
İlân
Kadıköy Askerlik Şubesinden:
Mutad Nisan celbi için:
Kadıköy As. Ş. sinde kayıtlı ve aşağıda doğum ve sınıfları yazılı erler askere gideceklerdir.
1 — Hiç askerlik yapmamış o-lan 316 - 333 (dahil) doğumlu Deniz.
2 — Hiç Askere gitmemiş olan 316 - 333 (dahil) doğumluya kadar gümrük; harp sanayi sınıfı.
3 — Hiç askerlik etmemiş 316-331 (dahil) doğumlu gayri İslâm piyadeler.
4 — Deniz erleri için şubede toplanma günü 15 nisan 939 cumartesi sabah saat 9 dur.
Deniz erlerinin bedeli 14 ni -san 939 cuma günü akşamına kadar kabul edilcektir.
5 — Gümrük harp sanayii sınıfından olan İslâm ve piyade gayri İslâm erler için şubede toplanma günü 26 nisan 939 çarşamba sabah saat 9 dur.
6 — Gümrük, harp sanayii ve gayri İslâm piyadelerin bedelleri 25 Nisan 939 salı günü akşamına kadar kabul edilecektir.
7 — Yoklamaları yapılmak üzere alâkadarların bugünden itibaren Şubeye gelmeleri ilân olu -nur.

Fatih Askerlik Şubesinden:
1 — 316 - 33 (dahil) doğumlulardan ve bunlarla muameleye tabi yoklama kaçağı bakaya ve saklılarla hiç askerlik etmemiş gümrük ve harp sanayii sınıfına mensup erat ve gayri müslimlerden 316 ilâ 331 (dahil) ve 332, 333 doğumlulardan cezalı olanları bu kere sevkedileceklerdir.
2 — Şubede içtima günü Nisan 989 çarşamba sabahıdır.
8 — Bunlardan bedel vermek
Kızıltepe (Hususî) — Üst Mezo-potamyada milâtta asırlarca evvel kurulup çok geniş bir hudut ve bir milyon nüfusa malik bulunan Kızıltepe artık oğullan zamanında yeni bir alâka görmüş ve oldukça mühim inkişaflar da arzetmişken bu ailenin inkırazı üzerine gene bakımsız bir haıe düşmüş ve bu hal Cümhuriyete kadar devam etmiştir. Hattâ 3-4 yıl öncesine kadar Kızıltepe nihayet büyükçe bir köy manzarası taşımak | ta idi.
Son senelerde sarfedilen mesaî kasabayı terakkiye doğru götürmek tedir. Genç ve değerli kaymakam B. Kâmuran Tuğmanm çalışmaları ile bazı güzel eserler vücude getirilmiş, hükümet binası, jandarma dairesi, ( nümune karakolu, yol tesviyesi, kal • dirim inşası, çarşının tanzimi, ana caddenin genişletilmesi, temizlik ve ışık işleri yoluna girmiş, köylerde kanun tatbiki sayesinde güzel neticeler alınmıştır.
Kızıltepenin en mühim mıntaka-sı 12 köyden müteşekkil olan Orta Gurstur. Dar bir vadi boyunca teessüs eden bu köyler halkının yegâne meşguliyetlerini tütüncülük teşkil eder. Çünkü, sair ziraata elverişli | toprak yoktur. Aahali de bizzarur bahçecilik ve tütüncülükle hayatını geçirmek mecburiyetindedir.
Fakat Gurs tütünleri fevkalâde nefistir. Samsun ayarında tütün el-
çorlu orta okulunda faaliyet
Çorlu (Hususî) — Çorlu orta o-kulundaki muhtelif teşekküller başta müdür Hüseyin Temuçin olmak üzere her teşekkül bir öğretmenin nezaretinde muntazaman çalışmaktadır. Bunlardan bütün talebenin a-za bulunduğu ve kimsesiz çocuklara her türlü yardımı esirgemeyen kooperatifi çok çalışmaktadır.
Spor kolu da canlı ve hareketlidir. Spor sahalarında beden terbiye : si mualliminin nezaretinde yapılmakta ve Tekirdağ orta mektebinin ziyaretini iade için hazırlanılmakta-dır.
Temsil kolu da iyi çalışmış ve yıllık müsamerelerini mükemmelen vermişlerdir. Mektepte büyük bir musiki merakı da vardır. Keman, mandolin ve ağız çalgıları olarak çalışılmakta ve yakında bir konsere hazırlanmaktadırlar.
Bunlardan başka mevcut kitaplarının azlığına rağmen talebenin çok faydalandığı kütüphane vardır. Mektep idaresi kütüphaneyi zenginleştirmek ve talebenin okuma ihtiyacına cevap verebilecek kitap ihtiyaç listesini vekâlete yollamış bulunmaktadır.
Mektep idare ve talim heyeti talebeye muaşeret kaidelerini yaşatarak öğretmek gayesile muayyen günlerde talebe toplantıları yapmak ta, bu münasebetle de edebî, İçtimaî mevzularda konferanslar verilmektedir.
Çorlu köylülerinin kredi İhtiyaçları teırin edildi
Çorlu (Husus) — Saray ka?R-sı da dahil olmak üzere mıntakanın bütün köylülerine yazlık ve kışlık zeriyat için muhtaç oldukları ist’h-sal kredileri temin edilerek hiç bir müstahsilin murabahacı eline düşmesine meydan verilmemiştir. ,
Kooperatifleşen bölgelerde do ayni faaliyet devam ediyor. Banka iyi bir düşünce ile yaptığı nakdî yar dimi memurlarını köy köy dolaştırarak tevziatını köylüye köyünde yap • maktadır.
de edilen bu mıntakanın senelik tütün rekoltesi bir tarihte yüz tonu mütecavizken idarenin iyi para vermemesi ve yetiştirme usullerinin bilinmemesi yüzünden geçen yıl otuz tona kadar düşmüştür. İnhisarlar idaresinin 938 de muvafık fiyat ver nıesi, sönmek tehlikesi gösteren tütüncülüğe yeni bir hayat bahşetmiş ve bu yıl ekenler üç misli fazlalaşmıştır.
Yalnız, bundan daha mühim o-larak, tütün ekimini, kurutmasını, idrakini gösterecek bir ekispere ihtiyaç vardır. Halk gayet basit ve iptidaî usullerle çalıştığı cihetle matlup kalite ve randıman temin edilemiyor. Halbuki, gönderilecek bir ekisper bütün bu mahzurları ortadan kaldıracak, ahaliye fennî tütün yetiştirme usullerini öğretecek ve senelik rekolte kısa zamanda iki yüz j tonun fevkine çıkacak ve üç bin vatandaş refaha kavuşacaktır.
Orta Gurs ahalisi sayın gümrük ve İnhisarlar Vekilimiz bay Rana Tarhandan muvakkat bir müddet için bir ekisper gönderilmesini rica ediyorlar. Bu takdirde edilecek istifade sarfolunacak meblağın kat kat fevkinde olacak ve Gurslular Vekâlete müteşekkir ve minnettar kalacaklardır.
Keyfiyeti Sayın Veküin yüksek ve dikkatli nazarlarına arzetmeyi vazife sayıyoruz.
Yedirilan ve giydirilecek yavrular
Çorlu (Hususî) — Çoılu Şüca-eddin okulu himaye heyeti iyi çalışmaları sayesinde, 25 kimsesiz yavruya muhtelif şekilde yardım ettiği gibi, 23 nisan içinde ayrıca 40 kadar yavruyu sevindirmeğe karar vermiş bulunmaktadır.
Küçükler 1 mayısta büyüklerini memnun edebilmek için zengin programlı bir müsamerenin provalarile meşguldür.
I TİYATROLAR |
Bugün saat 15 de talebeye
20,30 da umuma.
Ertuğrul Sadi Tek ve arkadaşları Gündüz: KARANLIKLAR İÇİNDE Büyük aile faciası
Gece: BEŞTE GELEN vodvil 3 P. (Se) Atila revüsü. Miçe Pençef VARYETESİ
)
HALK OPERETİ
Bu akşam 9 da:
(Enailer)
Zozo Dahnas
Konferans ve temsil
Beşiktaş Halkevinden:
Beşiktaş Halkevinde 8 nisan 939 cumartesi günü akşamı edebiyat fakültesi kalem şefi bay Sıtkı Ako-zan tarafından (Şair Nef’î, hayatı ve eserleri) hakkında bir konferans verilecek, konferansı temsil grubumuzun millî bir temsili takip edecektir.
26
istiyenlerin bedelleri 25 nisan 939 salı akşamına kadar kabul edilir.
4 — Yukarıda doğum ve sınıflan yazılı eratın tayin edilen günde şubede bulunmaları, gelmiyen -ler hakkında kanunî takibat yapılacağı ilân olunur
Başpehlivanları
Akkoyunlu Kazıkçı Kara Bekir -
YAZAN : SAMİ KARAYEL a
7
r) •• •• ı •• •• ••
ouyuk Güreş Gunu Gitgide Yaklaşıyordu
Tashih
11 Mart 939 günlü nüshamızda nüfus kâğıdını kaybettiğinden yenisini alacağını bildiren Hüseyin Atatürk imzalı bir ilân çıkmıştı. Açılar sokağında 29 numarada o-turan ilân sahibi Mehmet oğlu Hüseyinin soyadının Atatürk değil Atakul olduğu nüfus kaydının tetkikinden anlaşılmıştır. Tashihi keyfiyet olunur.
Güreş Amasya Ovasında Bir Su Başında Yapılacaktı
masyanm bamyacıları ta; Türküu en büyük kumandanlarından olan Yıldırım Bayezit han zamanından-beri şan ve şöhret almış babayiğitlerin torunları idi. Adetâ; bir sınıfı mahsus halinde bulunuyorlardı. Bu sipahilerin de dedeleri Ankara önünde yine büyük Türk kumandanlarından Timurlenkle Yıldırım Bayezidin yaptığı harbe iştirak etmişlerdi.
Bamyacılar; Çelebi Mehmet Sul tanın devri firatta Ankara ve Bursa üzerine yürüdüğü zaman yanında ahzı mevki eylemiş en babayiğit sipahilerden ve ciritçilerden idi.
AmasyalIlar, hem pehlivanlarına; ve hem de ciritçilerine güveniyorlardı. Zaten: Ayıboğan da bam-yacılar sülâlesinden idi.
Sıvaslılar; Akkoyunlu Bekiri j güzel bir al kısrağa bindirmişler; hayvanı bahar çiçeklerile süslemişlerdi. Pehlivanlarının elinde yay, belinde ok mahfazası vardı.
Davul zurna çalarak, millî rakıs lar oynıyarak, Amasyanm önünden ve bir yüksek kayanın dibinden akan Kızılırmağm yaladığı sahili çiğniye-rek şehire girmişlerdi.
AmasyalIlar, can ve kan kardeşi olan ırkdaşlannı davul ve zurnalarla karşılamışlardı.
Hep birden binlerce atlı, çala oy* nıya Amasyanm yeşil ve zümrüt o-vasına konmuşlardı.
Kızılırmağm yaladığı bu ova; yi ğîtlerin atlarına cenk heyecanı veriyordu.
Söğüt ağaçlarının altı sıravari keçi kılından yapılmış Türkmen/azi, çadırlarla sıralanmıştı.
Tokat bakırından yapılmış büyük kulplu kazanlar kurulmuş, koyunlar kesilmiş, babayiğitler kavurma kavuruyorlardı.
SivaslIlarla AmasyalIlar arasındaki bahadırlık ve pehlivanlık şenlikleri bir cuma namazından diğer cuma namazına kadar devam edecekti.
Esasen; âdetten olduğu veçhile şenliklere iştirak eden beyler, ağalar, paşalar yüzlerce maiyetleri bir kervan halinde sefere giden ordular gibi her türlü levazımı havi bulunuyordu. Sürülerle koyunlar kervanları takip ediyordu. Bu kafilelerin taşıdığı yiyecek binlerce kişiyi göa lerce doyurabilecek varlıkta idi.
Hülâsa; Amasyanm yeşil ovasını civar vilâyetlerin halkı doldurmuştu. Gelenler hep atlı idi. Kafileler davul zurnaları önlerinde, at oynatarak ovaya dahil oluyorlardı.
Amasya ovasına akın eden kafilelerin toplanışı bir hafta sürdü. Ta; Kastamonunun Taş köprüsünden gelen beyler ve ağalar bile vardı.
On binlerce kişi bir cuma namazından sonra; bahadırlık ve pehlivanlık şenliklerine başladılar. Evvelâ; önde Sıvaslüar olmak üzere kafileler at oynatarak bir resmi geçit yaptılar... Geçit resmine hilâfsız boş bin kadar atlı iştirak etmişti. Delikanlılar, ihtiyar gaziler en yeni elbiselerini giymişlerdi.
(Devamı var)
Amasya âyan ve eşrafı Ayıboğanın bu sözleri üzerine sükût • dip yanından ayrılmışlardı.
Fakat; Avıbo^nr haberi olma-. Sıvaslılan el altından körükle-yorlardı. Her ge.c.ı oeçcıı yolcuya:
— Sizin Akkoyunlu kaç para e-der.. Tokatlıyı yenmek para etmez. Ayıboğana geliniz bakalım...
AmasyalIların bu lâfları, büyüye büyüye dalga haline geldi. SivaslIlar arasında dedikodu mevzuu )ldu. Ayan »e eşraf odalarında söylenir hale geldi.
Nihayet bir gün dedikodu büyüdü. Sivas eşraf ve ayanı bir araya gelerek:
— Nedir bu AmasyalIların gururu
Diye münakaşaya başlamışlardı. Karar verdiler... AmasyalIlara şu yolda haber yolladılar.
— İsterseniz; pehlivanımız Akkoyunlu hazırdır...
Bu haber ve meydan okuyuştan hız alan AmasyalIlar hemen Ayıboğanın yanına koştular. SivaslIların meydan okuyuşlarım anlattılar:
Ayıboğan, bunun üzerine şu cevabı verdi:
— Biz, her vakit hazırız boy ölçüşmeye... Buyursunlar. Amasya o-valan er döğüşüne açıktır...
AmasyalIlar, pehlivanlarının bu sözleri üzerine derhal SivaslIlara haber yolladılar.
Artık iş kızışmıştı, tkitaraf elcileri güreşin nerede olacağını ve başa ne hediye konacağını, ne vakit yapılacağını müzakereye koyulmuşlardı.
Nihayet; güreşin Amasya ovasında bir su başında olmasına karar verildi. Hediye olmak üzere de ortaya biri SivaslIlardan, diğeri A-masyalılardan olmak üzere iki nadide kısrak konacaktı. Galip gelen peh livana da ayrıca elli Mahmudiye al-tunu hediye edilecekti.
Çok sürmedi. Güreş gününden bir hafta evvel, SivaslIlar Amasya ovasına doğru davul zuma ile yürü yüşe başlamışlardı.
SivaslIlar, âdeta bir cenge gider gibi o vaktin âdeti hükmünce hep silâhlı idiler... Çadırları... haftalarca kifayet edecek yıecekleri, mekkâri hayvanlarına yüklenmişti.
Adetten olduğu veçhile, nereye konaklıyacak iseler orada çadırlarını kuracaklardı. Kazanlarım kuracaklardı. Kimseye muhtaç olmadan yiyip içeceklerdi.
Maamafih, gittikleri yerlerde Türk âdeti mucibince tarafeyn birbirlerine durmadan ziyafetler tertip ederlerdi.
SivaslIların yanlarında tirendazlar, ciritçiler de vardı. Bu babayiğit pehlivanlar da Amasya ovasında kan kardeşi olan AmasyalIlarla yarış yapacak ve çarpışacaklardı.
Eskiden Anadoluda pehlivanı spor yanşlan âdeta bir düğün ve bayram gibi durmadan yapılırdı.
Amasya erleri de SivaslIlara karşı hazırlanmışlardı. Hem bunların ciritçileri Sıvashlarmkinden de yamandı. Ve hem de namlı idiler. A-
Çocuğu refaha kavuşturmak istiyorsanız Çocuk Esirgeme Kuruntuna yılda bir lira verip üye olunuz.
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi

Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser ■■ ■■ icabında günde a kaşe alınabilir. ■■
-T
NİSAN 1B3b
Sayfa» 7
Beden Terbiyesi U.
Müdürünün İzahatı
General Cemil Taner klüp başkadan ve gazetelerin spor muharrirleri ile dün mühim bir görüşme yaptı
Parti merkezinde General Cemil Tanerin başkanlığında yapılan dönkü toplantı
Hki gündenberi îstanbulda müstakil spor işleri üzerinde tet -kiklerde bulunan Beden Terbiyesi Umum Müdürü General Cemil Taner dün Cümhuriyet Hark Partisine İstanbul klüp başkanlariyle .gazetecileri davet ederek bir görüşme yapmıştır. Evvelâ klüp murahhaslarını selâmlıyan davete icabetlerinden dolayı teşekkür e-den General spor işleri etrafında şu hasbıhalde bulunmuştur.
“Kanunun altınca madesi teş-llâtınd âmiri olduğumu söylüyor. Bu tarif dairesinde bir kumandan ile kendisine bağlı kıtaların kumandanlarının karşı, karşıya bulunması şeklinde bulunuyoruz. Hepimiz gençlik ordusunun kumandanlarıyız. Bu ordunun kuvvetlenmesi bakımından bugün müsahabe edeceğiz.
Klüplerin mesaisinde değişiklik lâzım:
Arkadaşlarım kanunun bugün »bizden istediği vazifeye göre klüpler mesaisinde biraz değişiklik yap mak lâzım geliyor. Şimdiye kadar belki zevk için kurduğumuz klüpler bundan sonra yurd bakımından mesaisini temin etmek mec buriyetinde kalıyoruz.
Şimdiye kadar kendi arzula-riyle elinize gelen gençler yerine şimdiden sonra devlet eliyle verilecek gençlerin maddî ve manevî mesuliyetini üzerinize alacaksınız.
Devletin yurddaştan beklediği:
Devlet yurddaştan fizik ve moral kabiliyetlerinin yükselmesini bekliyor. Moral kelimesinin içerisinde terbiye, moral kelimesinin içerisinde yurdseverlik vardır.
Ebedi Şef Atatürk yurdun korunmasını gençliğe emanet etti. Bunun için gençliğin bedenen ruhan yüksek olması lâzımdır.
Yüksek vazife emanet edilen gençlik sîzlere emanet edilmiştir.
Klüplerimiz:
Klüplerimiz yalnız küçük spor zevkini tatmin edecek birer müessese değil, İçtimaî bir müessese fizik moral kabiliyeti yükselten terbiyei bedeniye mektepleridir.
Memleket içerisinde yayılmış terbiye ocaklarıdır.
Bu terbiye ocaklarının sağlam temiz disiplini olması lâzımdır. Disiplin sade askerlikte değil her İşte lâzımdır.
Klüplerin müşkülâtı:
Bugün klüplerin karşılaştıkları müşkülâtı takdir ediyorum.
1 — Vasıtasızlık, 2 — Mual-MmsizHk vasıta olmayınca beklenileni elde etmeğe imkân yoktur. Klüpleri azâmi vesaitle teçhiz etmeği mesleğinin ehli muallimler yetiştirerek takviye etmeği en büyük borç bilirim.
Bu düşündüklerimizin tatbikatı zaman ve ütçe meselesidir. 0-pun için el birliğiyle yürüyeceğiz. td*r«ol arkadaşların klüplerinde yapacakları birçok içler vardır.
Devletin vaziyeti:
Bugün devlet azâmî yardımda bulunaaaJrtır. Vilâyet idarei hu-lusiyeleri varidatının yüzde iki Be
lediyeler 4 nü spor işlerine tahsis edeceklerdir. Elde edileck paranın yüzde 80 i tesisata 20 i diğer işlere sarfolunacaktır. Bundan başka devlet umumî 'bütçesinden şimdiliık bu işe para ayırmıyacak-tır.
General bundan sonra klüple -rin ölçülmesi lüzumunu spor seferberliğinde klüp ve idarecilerin el-birliğiyle hareket etmeleri lâzım geldiğini işaret etmiş mekteb talebelerinin klüplerden ayrılmaları üzerine klüplerin zayıfladığı kabul ettiğini lâkin zayıf olan kısımları takviye için müsabaka eder -cesine çalışmak icabettiğini işaret eden general: klüplerimizin içerisine girilmiyecek birer ocak değil birer meziyyete malik müessese olduğu ikinci geldiğinde tekmil klüpleri gerek ihtiyaçlarını din-liyerek elden gelen yardımı yapacağını söyliyerek toplantıya ge-lenelere teşekkür etmiş temsil etlikleri gençlere selâmlar gönder -miştir.
Şehir Stadyomu için yapılan Toplantı:
Dolmabahçede yapılması takarrür eden şehir stadyomu mahallinin tesfoiti ileride alacağı şekil üzerinde tetkikat yapmak üzere Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü mimarı Şinasi Reşid, Ankara stadı müdürü Kerim Bükey, Belediye Nafia mümessilerinin iştirakiyle bir komisyon kurulmuştur.
Komisyon ilk toplantısını dün Cümhuriyet Halk Partisinde yaparak esasatı tesbit etmiştir.
Stadyomun şehir ihtiyacını kar şılıyacak büyüklükte olması za -manla da olsa gazhanenin de kaldırılması esas itibariyle kabul e-dilmiştir
AtleSzm Federasyonu reis vekilinin gazetemize beyanatı:
Dün kendisiyle görüştüğümüz Atletizm Federasyonu reis vekili ve teşkilât mimarı Şinasi Reşid stadyom işleri ve atletizm faaliyeti hakkında şunları söylemiştir:
“Bugün ilk toplantıyı yaptık. Esasları tesbit ettik. Toplantılara devam edeceğiz. Gazhanenin kalk -ması lâzımdır.
yalnız saha kazanmak bakımın -dan değil, sıhhat bakımından da orada gazhanenin bulunması mah-zurludur Kaldırılacaktır.
Atletler Mısıra gidecek:
Atletlerimizden iyi derece yapan üç kişi önümüzdeki mevsim Mısırda yapılacak müsabakalara gönderilecektir.
Türkiye birincilikleri:
Türkiye birinciliklerinin bu sene yeniden yapılması düşünülmek, tedir. Ayrıca 28 bölge arasında şehirler arası müsabakalar yapılacaktır.
Mevsim için esaslı bir program hazırladık. Beynelmilel müsaba -kalara da ehemmiyet verecğiz.
Beşiktaş Stadına pist.
Evet söylediğiniz gibi Beşiktaşlılar atletizm sahasında iyi çalışıyorlar Sahalarını da günden güne iyi bir şekle sokuyorlar. Ben de futbol sahası kenarında güzel bir
VİLAYETTE j
Vali Terkos gölünde
Vali ve Belediye Reisi Doktor Lûtfi Kırdar dün yanında sular idaresi müdürü Bay. Yusuf Ziya olduğu halde otomobille terkos gölüne giderek Sular idaresi tesisatını ted-klk etmiştir.
İKTİSAT İŞLERİ 1
M.Cemiyeti afyon bürosu Müdürü gitti
Bir müddet evvel memleketimize gelerek Afyon mmtakalarındaki afyon vaziyetlerini tedkik etmekte olan Mületler Cemiyeti Afyon büro-au müdürü Müsyü Ekstrant ile muavini dün şehrimizden Avrupaya müteveccihan ayrılmışlardır.
İNHİSARLARDA : inhisarların hariç piyasalardaki satışları İnhisarlar Umum Müdürlüğü bu sene inhisar maddelerimizden tütün içki vesairenin hariç memleketlerde sürümünü fazlalaştırmak için geniş mikyasda propaganda yapmağa karar vermiştir. Propaganda bilhassa İngiltere ve şimal memleketlerinde fazla mikdarda yapılacaktır.
POLİSTE :
Borç senedini yırtmış
Beyoğlunda istiklâl caddesinde oturan Dimitrinin vekili Manok isminde biri, dün Rus apartımanma giderek Dimitrinin mezkûr aparti-man kapıcısı Kasım Aliden alacağı olan 200 lirayı istemiştir!
Bu sırada Manok; 200 liraya ait borç senedini çıkarmış, lâkin bir a-ralık Kasım Alinin arkadaşı Şerif Ali, senedi kapıp yırtmağa koyulmuştur!..
Şikâyet üzerine kendisi yakalanmıştır- .
Otobüs çarptı
Şoför Abdullahm idaresindeki otobüs, dün Fatihten geçerken Ziya oğlu Yılmaz isminde birisine çarparak başından yaralamıştır!..
Bir krz yaralandı
Pangaltıda B. Sungur sokağında oturan Istelyonun kızı Marika, dün Tokatlıyan önünde tramvaya binmek isterken düşmüş ve yaralanmıştır.
Balta limanında İki amele kazaen yaralandı
Balta limanında belediye tarafından yaptırılmakta olan yol üzerindeki köprü kızaklarında çalışan amelelerden Hüseyin vinç ile bacağından, Muhiddin de kolundan -yaralanmışlardır. Yaralılar tedavi altına alınmışlardır! .
Otelde ölü bulundu
Siverekten tedavi olunmak üzere şehrimize gelen ve Sirkecide Meserret oteline inen İbrahim isminde bir adam, kalp sektesinden ölmüş ve odasında ölü bulunmuştur.
TOPLANTILAR j
Çocuk bakımı derslarl
Eminönü Halkevinden:
Sosyal Yardım Şubemiz tarafından beş hafta her çarşamba Evimizin Cağaloğlundaki salonunda (Çocuk Bakımı) dersleri açılacaktır. Bu dersleri Dr. Naci Somersan verecek ve Çocuk Haftasına rastlıyan 26/ni-san/939 Çarşamba günü saat (14) de başhyacak ve diğer haftalar saat (11) de verilecektir. Devam etmek isteyenler Evimiz Bürosuna müracaatla yazılmaları rica olunur.
23 Nisan Millî Hâkimiyetin başlangıcıdır. Bunun için Çocuk Bayramı olarak tesid e-dilmektedir.
Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Merkezi
pisti Beşiktaş stadına lâyik görürüm. Beşiktaşlılar bize resmen müracaat ederler bir pist yaptırılmasını isterlerse tetkikat yapar ve her halde bir pist yapabiliriz.
Fenerbahçe pistinin tamirine bugünnlerde başlanacak en kısa bir zamanda ikmâl edilecektir.
Aliçetin Kayanın Tamimi
Muhabere ve münakale vekâletine bağlanan müesseseler hangileridir
Münakale Vekâletine bağlanan mü-esseselere Vekil Ali Çetinkaya dün bir tamim göndererek bu teşekküllerin vekâlete bağlandığım resmen bildirmiştir. Gelen tamimde şunlar yazılıdır:
(— Yeniden teşekkül edilmiş o-lan Muhabere ve Münakale Vekâleti uhdeme tevdi buyurulmuş olduğundan bugünden itibaren vazifeye banşladım.
Vekâletim teşkilâtına dahil müesseseler aşağıdaki listede yazılıdır. Mevzu vazifelerinize taallûk eden muhaberenin bundan böyle vekâletime şevkini ve müşterek mesainizin ahenk ve şuurlu bir disiplin dahilinde devamını diler hepinize başarılar dilerim.
Muhabere veMünakale Vekili Ali ÇETİNKAYA
Vekâlete bağlanan müesseseler şunlardır.:
Elektrik, Tramvay, Tünel, şirketleri, Denizbank, Deniz Ticaret müdürlüğü, Deniz Tarife Heyeti Hava yolları, Devlet Demiryolları, Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğüdür.
| radyo |
CUMARTESİ: 8/4/939
13.30 Program.
13.35 Müzik (Solistler - Pl.)
14,00 Memleket saat ayarı, a-jans ve meteoroloji haberleri.
14,10 Türk müziği (Halk türküleri ve oyun havaları)
Çalanlar: Hakkı Derman, Eşref Kadri, Haşan Gür, Hamdi Tokay.
Okuyan: Mahmut Karındaş. 14,10-15,30 Müzik (Cazband -Pl.)
17.30 Program.
17.35 Müzik (Dans saati - Pl.)
18.15 Türk müziği (Fasıl heyeti - Kanşık program)
Çalanlar: Hakkı Derman, Eşref Kadri, Haşan Gür, Hamdi Tokay, Basri Üfler.
Okuyanlar: Celâl Tokses, Mahmut Karakuş.
19,00 Konuşma (Dış politika hâdiseleri)
19.15 Türk müziği (Halk musikisi - Aşık Veysel ve İbrahim)
19.30 Türk müziği
Çalanlar: Veclhe, Reşat Erer, Zühtü Bardakoğlu, Ruşen Kam, Refik Fersan.
Okuyan: Muzaffer İlker.
1 - Numan ağanın - Şevkefza peşrevi.
2 - Dedenin - Şevkefza beste -Hüsnü zatın gibi bir dilber simin endam.
3 - Suphi Ziyanın - Şevkefza şarkısı - Şimdi ay bir servü simin dir suda.
4 - Leminin - Şevkefza şarkısı-Şikâyet etme cananım.
5 - Ruşen Ferit Kam - Kemen-çe taksimi.
6 - II. Mahmut - Şevkefza şarkı - Ey servü güizan vefa.
7 - Dedenin - Şevkefza yürük semaisi - Seri zülfü anberinin.
8 - Sait dedenin - Şevkefza saz semaisi.
20,00 Ajans, meteoroloji haberleri, ziraat borsası (fiyat)
20.15 Temsil (Kral eğleniyor! Rigoletto)
Yazan - Victor Hugo
Tercüme ve radyofonik montaj-Ekrem Reşad.
Temsile küçük orkestra Necip Aşkının idaresinde Verdinin Rigoletto isimli operasından parçalar çalarak iştirak edecektir.
21,15 Memleket saat ayarı.
21,15 Esham, tahvilât, kambiyonu kut borsası (fiyat)
21,25 Neşeli plâklar - R.
21.30 Konuşma (Su sporları hak kında)
21,45 Müzik (opera aryalan-Pl)
22,00 Haftalık posta kutusu.
22.30 Müzik (Operetler - Pl.)
23,00 Müzik (Cazband - Pl.)
23,45-24 Son ajans haberleri ve yarınki program
İstanbul Belediyesi ilânları
Eminönü kazası:
Tahrir Cinsi: Metre: Kıymeti:
Mahallesi No. Sokağı
Yavuz Sinan 38 Y. Ersnan Araa 86 438.00
Hacı Kadın 20 imaret sabunhane „ '' 300 1200.00
H. Gıyaseddin 14 San Beyazıd Camii „ 272 1974.00
ihbarnamenin İhbarnamelerin
Niabeti Vergisi Cild Varak Sahibit asılacağı yer.
Lîra K.
% 5 2 24 2 22 Hayn Üç mihraplı cami
»» 6 00 2 83 Miralay Ahmet Hacıkadın „
9 87 2 55 Şahende, Rıza H. Gıyaseddin „
2901 sayılı arazi tahrir kanunu mucibince yapılan tahrirde kaza, mahalle, sokak ve kapı numara’arı yukarıda yazılı arsalar yine yukarıda gösterildiği şekilde tahrir edilmiş ve kıymetlendirilmişlerdir. Bu yazım ve kıymetlere bir diyecekleri olduğu takdirde ilân tarihinden itibaren bir ay zarfında 2901 sayılı arazi tahrir kanununun 8 inci maddesi mucibince kaza idare heyeti nezdinde itirazda bulunabilecekleri hizalarında yazılı sahiplerine adreslerinin öğrenilememiş olmalarına binaen ilânen tebliğ olunur. (B) (2381)
İstanbul Maarif Müdürlüğünden:
Kasımpaşada Yahya Kethüda mahallesinin Uzun yol caddesinde 10 No.lu ve Faik Yüksekbilgi’ye aid olup Kasımpaşa 9 uncu ilk okula ilhak edilmek üzere istimlâkine umumî menfaat kararı verilen arsanın beher metresine Belediye Daimî Encümeninden seçilen komisyon tarafından takdir olunan Yedi lira kıymete itiraz eden malsahibinin bu itirazının şehir meclisine niyabetle Belediye Daimî Encümende tetkiki neticesinde kanunî müddet geçtikten sonra verildiği anlaşılmış olmakla kabulüne imkân bulunmadığına karar verilmiş olduğu 1295 tarihli kararnamesinin 13 üncü maddesine tevfikan ilân olunur.
(2394)
İstanbul Berberler cemiyatinden:
11—4—939 salı günü saat 10 dan 14 e kadar idare heyeti intihabı yapılacağını ve kayıtlı azanın cüzdanlariyle cemiyet merkezine gelmeleri ilân olunur.
İstanbul Sıhhî Müesseseler Arttırma ve Eksiltme Komisyonundan :
Heybeliada Verem Sanatoryomu için 1500 metre sofra örtüsü açık eksiltmeye konulmuştur.
Eksiltme 19—4—939 çarşamba günü saat 15 de Cağaloğlunda Sıhhat ve İçtimaî muavenet müdürlüğü binasında kurulu komisyonda yapılacaktır.
Muhammen fiyat: beher metresi: 125 kuruştur.
Muvakkat garanti: 140 lira 63 kuruştur, istekliler şartnameyi her gün komisyonda görebilirler, istekliler carî seneye aid Ticaret Odası vesikasiyle 2490 sayın kanunda yazılı vesikalar ve bu işe yeter muvakkat garanti makbuz veya banka mektubu ile birlikte belli gün ve saatte komisyona gelmeleri. (2247)
P. T. T. Fabrikası Müdürlüğünden :
4050 kilo 15.9X200 m/m “25,4 m/m re de on bir diş,, eıvata maa somun 20000 „ 6,5X32 m/m lâma demiri
2500 „ Diş üstü 13,50, diş dibi 15.90 m/m “25,4 m/m
rede on bir diş somun
15000 „ 16 m/m yuvarlak demir
1500 „ 1,5X1000X2000 m/m demir say
450 „ 10X25 m/m yuvarlık başlı demir perçfrı şivisİ.
1285 „ 0,5X20 m/m demir çember
200 „ 60 m/m boyunda ambalâj çivisi
12000 adet 12,5X100 m/m 4 köşe beşli ağaç vidası
Fabrika ihtiyacı için kapalı zarf usuliyle cins, eb’ad ve mikdarı yukarıda yazılı dokuz kalem eşya satın alınacaktır.
Muhammen bedeli 7239 L. 15 kuruş, muvakkat teminatı 542 lira 94 kuruştur.
Eksiltme 14—4—939 tarihine rastlıyan Cuma günü saat 15 de yapılacağından taliplerin şartname ve teferruatını görmek için her gün Fabrika kalemine müracaat, eksiltmeye girmek için de kanunun tayin ettiği vesaik ile birlikte teminat makbuzlarını ve teklif mektuplarını havi kapalı zarflarını saat 14 e kadar komisyon reisliğine makbuz mukabilinde teslim eylemeleri, daha sonra getirilecek zarfların kabul olun-mıyacağı. (3000)
Bağçekapuda Talıir hanında 1.2.
No. da İskendor Kazakyaya:
İstanbul İkinci İcra dairesin -den:
Raşid Sevil’in zimmetinizde alacağı olan 1421 lira 37 kuruşun temini tahsili için İstanbul Asliye ikinci Ticaret mahkemesinden 16/11/938 tarih ve 938/196 sayı ile İstihsal e-dilen haciz karan mucibince icra-en üç düzine pudra, on üç düzine kolonya, yirmi bir düzine sabun bir adet erinator, beş adet tahlil tübü, on bir şişe kolonya, bin aded boş kaül tenekesi, yüz elli yedi aded dolu kaül tenekesi, İki adedkavanoz, şişe ve Selânik Bankasında mevcut 116 lira 91 kuruş alacak tahtı hacze alınmıştır. Hudut haricine çıka-
Dr. Ihsan Sami
İSTAFİLOKOK AŞISI îstafilokoklardan mütevellid (ergenlik, kan çıbanı, koltuk altı çıbanı, arpacık) ve bütün cild hastalıklarına karşı pek tesirli bir aşıdır ■■ Divanyolu No. 113 ■■■
rıldığınız bildirilmesi üzerine icra hâklmliğiııce işbu ihtiyatî haciz kararının bir ay müddetle İlânen tebliğine karar verilmiş olduğundan bir gûna itiraz ve diyeceğiniz olduğu takdirde tarihi ilândan İtibaren bir ay zarfında aid olduğu makama bildirmeniz. Lüzumu icra İflâs K. nuu 262 ve 265 inci maddelerine tevfikan tebliğ makamına kaim olmak üzere ilân olunur, (16755)
8 NİSAN 1939
|l
Z'
MERKEZİ: ANKARA
Bursa
Eskişehir
Gemlik
İzmit Safranbola Tekirdağ
Adapazarı Bandırma Bartın Bolu
ANKARA:
ŞUBELER:
İSTANBUL:
Telefon : 24477-8
TÜRK TİCARET BANKASI A.Ş
Her Nevi Banka Muamelâtı
Her ay faizleri ödenen:
KUPONLU VADELİ MEVDUAT
REMtf ıUL . f|i| .
Telefon : 2316
Türkiyenin
T E
Umum Müdürlük:
her tarafında
L G R A F A
TÜRKBANK
İNKIBAZI defeder, MiDE ve BARSAKLARI Kolaylıkla ve mülâyim bir şekilde boşaltarak rahatlık ve ferahlık verir Hazımsızlık, şişkinlik, bulantı, gaz, sancı, mide bozukluğu, barsak ataleti, inkıbaz, sarılık, safra karaciğer, mide ekşilik ve yanmalarında ve bütün mide ve barsak bozukluklarında kullanınız. MAZON mey va tuzu
Son derece teksif edilmiş bir tuz olup yerini tutamıyan mümasil müstahzarlaı dan daha çabuk, daha kolay ve daha kati bir tesir icra eder.
YENİ EVLENECEKLERE:
Sandalyalar, Karyolalar, Portmantolar vesalr her nevi ve şık mobilyalar FABRİKA FİATINA SATILIYOR Asri Mobilya Mağazası Ahmet Feyzi
İstanbul, Rızapaşa yokuşu No. 66. Tel. 23407

) ANKARA RADYOSUNDA
TUNA GECESİ dolayıslle okunan ve
ı uma utvtoı uoıayısııe uf
jg . .»SAFİYE
lâklarına
tarafından
"(*OıC «OTλ COLUMBiA Plâklarına imlâ edilen
091 CC TUNA SESİ
Z2İJJ İyO. ikide Turnam Gelir
—■ Satışa çıkarılmıştır. »—
İktisat Vekâleti iç Ticaret umjım müdürlüğünden:
Türkiye yangın ve nakliyat sigorta işleriyle meşgul olmak üzere kanunî hükümler dairesinde tescil edilerek bugün faaliyet halinde bulunan La Konkord sigorta şirketi bu kere müj ’aatla İstanbul Acenteliğine şirket namına nakliyat sigorta işleriyle meşgul olmak ve bu İşlerden doğacak davalarda müddei, müddealeyh ve üçüncü şahıs sı-fatlariyle hazır bulunmak üzere Moiz J. Ergas’ı tayin eylediğini bildirmiştir. Keyfiyet sigorta şirketlerinin teftiş ve murakabesi haklındaki 25 haziran 1927 tarihli kanunun hükümlerine muvafık görülmüş olmakla ilân olunur.

Yüksek kudretinin beste halindeki şaheseri olan
FERYAT
Bizzat
kendi&i tarafından
ODEON
plâklarına okunmuştur. Yepyeni bir tarzda bulunan bu eseri müteaddid konserlerinde okumuş ve mümtaz halkın takdir ve alkışlarına mazhar olmuştur.
mnnu m FERYAT Birinci kısım
270911 No. pERYAT jkinc. kısım
Muvaffakiyetle plâka kaydedilmiş, sayın ve takdirkâr halkımız için ideal bir plâk olarak satışa çıkarılmıştır.
muhabirleri vardır.
D R E S I
Şubeler; TİCARET
Yeni çıktı
Meşhur çocuk romanları; 1 Vatan SUrgünU Fi 10 Kr.
R. G. ARKIN
Canlı Tarih
1 — Perde, 2 — tablo
23 Nisan için yazılmış okul piyesi
Fi. j0 Kr.
Her yerde kitapçılardan ve gazete bayilerinden arayınız. BALIKESİR AKIN KİTAPEVİ

Satılık Ev
Kabataşta Dolmabahçe caddesinde (177) sayılı ev altındaki kârgir ev iki mağaza ile satılıktır. İsteklilerin Galata-da Bahtiyar hanında mübadele komisyonunda Bay Macide müracaatları.
ZAYÎ- 335 senesinde Davutpa-şa Sultanisinin Beşinci sınıfından aldığım tasdiknameyi kaybettim. Hük mü yoktur.
206 No. Hüsnü oğlu Ahmet Hulusi
)' t
Dariittalim Musiki ve NEZİYE UYAR
Bu Akşam yarın ve yarın Akşam Sümer Kıraathanesinde
MM Konserler verecektir.
Fatih Sulh 3 üncü Hukuk kimliğinden:
Vefat tarihi Adı
8— 7—938 İsmail Haşan.
9— 7—938 Reşad Niyazi
1 5—7—938
18— 7—938
19— 7—938
19—7—938
14— 7—938
4—8—938
15— 8—938
13— 8—938
14— 8—938
Hâ-
Ertuğrul Ahmet
Kemal Riza.
İbrahim Etem Nuri Halil Mustafa.
Ahmet Mustafa.
Ali Mehmet. Mustafa Ömer
Şerif fysal Mustafa Abaurrahman Şem -şeddin
Ahmet Naci Ömer
Sultan Ahmet 3 üncü sulh hukuk hâkimliğinden
Davacı Ali Zühtü vekili avukat Ahmet Sabri tarafından İS. Sirkecide Musul otelinde Emlâk komisyoncusu Kadrinin karısı Fatma Suat, aleyhine açılan fekki haciz davasının yapılmakta olan muhakemesinde müddei aleyhin ikametgâhının meçhul olmasına binaen ilânen yapılan tebliğata rağmen mahkemeye gelmemiş olduğundan müddei tarafından dava teşrih ve tapu kaydı celp olunduğundan bahisle 20 gün müddetle muameleli gıyap kararının ilânen tebliğine ve muhakemenin 8/5/939 tarihine müsadif Pazartesi günü saat 14 de talikına mahkemece karar verilmiş olduğun dan tarihi ilândan itibaren 5 gün zarfında itiraz edilmediği takdirde gıyaben hüküm ve karar verileceği ilânen tebliğ olunur.
Parisin En Son Model kadın şapkaları Beyoğlunda BAKER Mağazalarının yeni
Kadın Şapkaları
Dairesinde teşhir edilmektedir. Geliniz; İntihap ediniz.

22— 8—938
2—10—938 Vehmet Kadir *
6— 10—938 Maksud Vartan
7— 10—938 İbrahim Haşan
8— 10—938 Kâzım İsmail
24— 10—938 Adem Salih
25— 10—938 Aziz Mahmut
26— 10—938 Sadık Abidin 28—10—938 Kerim Hüseyin 31—10—938 Ayşe Hüseyin
2— 11—938 Şerif Ali
3— 11—938 Emine Haşan
9— 11—938 Ömer Yakup 21—11—938 Ömer Abbas 21—11—938 Fatma Şerif
23— 11—938 Fatma Yusuf
28— 11—938 Durmuş Emin 23—11—938 Ahmet İsmail
1—12—938 Rıza Mustafa Nuri
1— 12—938 Mehmet Halil
2— 12—938 Akif Abdullah 5—12—938 Ali İbrahim.
7—12—938 Kerim İskender 12—12—938 Hüseyin Mehmet 16—12—938 Ahmet Mustafa 18—12—938 Mehmet Osman 21—12—938 Mehmet Murat
29— 12—938 Ömer Haşan 29—12—938 Ali Mustafa.
Berveçhi balâ Cerrahpaşa has-tahanesinde vefat edenlerin tarihi ilândan itibaren alacak ve borç-l lularınııı bir ay ve iddiayı veraset edenlerinin üç ay içinde mahkememize müracaatları aksi halde ölülerinin terekelerinin hâzineye I devrolunacağı ilân olunur. j
ım.. ıı u
RADYO Li^
En büyüle sergilerde 18 dipiomc
48 madalya kazanmıştır. Böyle güzel dişler yalnız
M Radyolin
kullananların
J dişleridir.
' Diş tabipleri diyor ki: "Şişlerin ve ağzın sıhhati sabah, öğle ve akşam her yemekten sonra günde 3 defa dişleri temizlemekle kabildir,,
İstanbul Belediyesi Merkez Hâl müdürlüğünden;
Hâl 37 No.da icrayı ticaret eden İsmail Hakkı Gümüşeri buradaki muamelesine nihayet vermiş olduğundan idaremizdeki teminatı iade edilerek ilişiği kesileceğinden mezkûr yazıhanede alacaklı müstahsil varsa evrakı müsbiteleriyle birlikte nihayet 8 mayıs 939 tarihine kadar idaremize müracaatları lüzumu ilân olunur. (2370)
%
Sütçüler âleminde Bir hâdise...
SÜT MAKİNELERİ 1939 modelleri gelmiştir Dünyanın en sağlam ve en ucuz MİELE SÜT MAKİNELERİ
Paslanmaz, lekelenmez ve bozulmaz. Yedek akşamı daima mevcuttur. Anadoluda acente aranmaktadır.
TAŞRA SATIŞ YERLERİ-Konyada Kaşıkçı Necati, Erzurum-da Neş’et Solakoğlu.
Türkiye umum deposu Jak Dekalo ve Şsı. İstanbul Tahtakale No. 51 Ankara acentemiz: Yusuf Eaendemir ve oğulları
Adana „ Ömer Başeğmez
Konya „ Mehmet, Şükrü, Necati Kaşıkçı
Ceyhan „ Said Akman
Gazianteb „ Mustafa oğlu M. Şakır özşeker
Erzurum „, Neş’et Solakoğlu
PolatlI Süleyman Uzgeneci
Üniversite Rektörlüğünden :
Tıb Fakültesi Çocuk hastalıkları ve bakımı kliniği asistanlığı açıktır. Asistanlık talimatnamesinde gösterilen şartlan haiz olanların Tıb Fakültesi Dekanlığına müracaatları. (2369)
İnhisarlar IJ. Müdürlüğünden:
I — Matluba muvafık çıkmadığından dolayı reddedilen ve yerine 'eaşkaca mübayaa edilmiş oban 48 adet Dekovil arabası ve tekerleği farkı fiatın tahsilini teminen müteahhid hesabına ve pazarlıkla satılacaktır.
H — Muhammen bedeli 120 lira ve yüzde 15 teminatı 18 liradır.
, . - m —- İPâzarlık 13—4—939 tarihinde saat 14 de Kabataşta levazım ve mübayaat şubesindeki satış komisyonunda yapılacaktır.
IV — Mallar her gün yukarıda sözü geçen şubede görülebilir, isteklilerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte yüzde 15 teminat paralariyle mezkûr komisyona gelmeleri. (2067)
insani ve Totaliter Devlet
, Richard Condinhove - Kollegi’nin seneler süren tetkikinden sonra meydana getirdiği bu eser eski Moskova sefiri Gali'b Kemâli Söylemez ı ğlu tarafından dilimize tercüme edilmiştir.
Totaliter ve demokrat devletlerin yekdiğerile tesadüm ettiği noktai nazarlarının en hararetli bir anında yaşıyoruz.
Tu itibarla bu eserin mütaleası her münevver için lüzumlu olacaktır.
Kanaat Kitabevi tarafından neşredilmektedir. Eserlerin Ankara kütüphanesi serisine dahil olarak eser 50 kuruş fiatla satılmaktadır.
Devlet Demiryolları İlânları
Eskişehir deposuna bir sene zarfında gelecek olan tahminen 30000 ton kömürün vagonlardan yere boşaltılması ve yerden makine ve vagonlara yükletilme işleri 20—4—939 tarihine müsadif perşembe günü saat 15 de H. Paşa gar binası dahilinde 1 ci işletme komisyonu tarafından kapalı zarf usuliyle ihalesi yapılacaktır.
Beher ton kömürün tahliyesi 15 ve tahmili için de 20 kuruş muhammen bedel konmuştur.
İsteklilerin 787 lira 50 kuruşluk rrtuvakkat teminat makbuziyle teklif mektuplarını muhtevi zarfları ihale günü saat 14 e kadar komisyon reisliğine verilmesi lâzımdır.
Bu işe ait şartnameler Eskişehir deposiyle H. Paşada 1 ci işletme komisyon reisliği tarafından parasız verilir. (2006)
Sahibi: Ahmet Cemaleddin SARAÇOĞLU
Neşriyat müdürü: Macit ÇETİN Basıldığı yer Matbaai E büz ziya