Çarşamba
11
EKİM 1950
Yıl: 2 — No. 526
Başmuharriri: Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 3
Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Balşmuhanir............. 16882
Yazı İşleri..............15315
İdare ve İlân............15619
Fiyatı Der Yerde 10 Kuruştur.
Denizciler Cad. No. 2 de
GÜNEŞ MATBAACILIK T. A. 0.
Güneş Matbaası
I her türlü oaskı ve dizgi işleri için sipariş kabulüne başlamıştır.
Temiz iş — Ehven fiat
Telefon : 15619
Cumhurreisi Ankaraya döndü
Başbakanın dün Sivasta söylediği çok mühim nutuk "Milletimiz, kimsenin vesayetine muhtaç olmaksızın kendini idare edeceğini dünyaya isbat etmiştir,,
«Dış politikada bugiin iki partinin beraber olmasını teklif ediyorlar; Kore kararının verildiği en nazik anda canımıza kıyarcasına hareket etmiş olduklarını kim unutur? Belediye seçimi neticesini merak edenlere cevaplar
Sivas’ta işçiler
Bayar’la Menderes’e büyük sevgi tezahürü gösterdiler
Cumhur Başkanı Celâl Ba-yar ve Başbakan Adnan Menderes, beraberlerinde U-laştırma Bakanı Seyfi Kurt-bek, İşletmeler Bakanı Profesör- Muhlis Ete, Ankara Milletvekili Mümtaz Faik Fenik,, Toprak ve İskân, Ziraat Bankası, Tapu, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürleri olduğu halde dün saat 17,10 da askerî uçakla Sivas'tan şehrimize dönmüş-
Cumhılr Başkanı ve Başbakan hava alanında Büyük Millet Meclisi Başkanı Refik Koraltan, Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu, Devlet Bakanı Fevzi Lutfi Karaosmanoğlu, Dışişleri Bakanı Profesör Dr. Fuat Köprülü, şehrimizde bulunan diğer bakanlar, (Sonu Sa. 7 Sü 3 de)
İstediğimiz
Gençlik
Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ile Başbakan Adnan Menderes Sivas’ta D. P. binasından çıkarlarken
Halk Partisinde
Cumhurbaşkanı ile Başbakan ve İşletmeler Bakanı Sivas’ta işçiler arasında
Sivas, 10 a.a. — Başbakan hâjk kitlesine hitaben bir. nutuk Adnan- Menderes, bugün saat söylemiştir.
14 te Sivas’ta Tan sipemasında Başbakan, Sivpslılar arasında toplanmış bulunan büyük bir (Sonu Sa. 4 Sü'. 5 te)
Millî Eğitim Bakanı bir iddiayı cevaplandırdı
Halk Partisi seçim propagandacılarından Cehıil Şaft Barlas dün akşam radyoda yaptığı bir konuşmada Millî Eğitim Bakanının tahrit edilmiş sözleri üzerine bir takım ahkâm çıkarmıya kalkmıştır. Bunun üzerine kendisine müracaat ettiğimiz Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri bize şunları söyledi:
(— Cemil Sait Barlas benim bilgili insan değil, vatansever insan yetiştirmek istediğimizi söylediğimi iddia' ediyor Ve ‘‘bilgisiz ihsanın vatansever olmasından ne çıkar?,, diyor?
Ben öyle.'blr şey hiç bir yerde (Sonu Sa. 4 Sü. 3 te)
S. Ağaoğlu’nun radyo konuşması
Türkiyede zihniyet ve ruh inkılâbı olmuştur
Ağaoğlu dedi ki: “Ortadaki mücadele bir iktidar ve muhalefet mücadelesi değil, bir inkılâp, bir yeni ve eski, bir hürriyet ve istibdat meselesidir. „
Genel meclisleri seçimleri
Mümtaz Faik FENİK
Geçen gün bir yazımızda, muh telif partilere mensup kimseler kc. .Y.„. arasında normal münasebetlerin ya rağr teessüs ettiğini görmekten doğan bazı sevincimizi belli etmiş, ve misal karıştır olarak, Zonguldak'ta, Ereğlide, lisanla Eskişehir'deki müşahedelerimizi | anlatmıştık. | bir
Ayni dostluğa, ayni anlayışa rın Erzurumda da, Erziııcanda da, ' !t]1 Diyarbakırda da şahit olmuş r bulunuyoruz. Buralarda da muhtelif partilere mensup kim- 1 seler; kendi aralarında mis gibi, 1 gül gibi geçinmektedirler. Kim- ! senin kimseye kaşınin altında ' gözün var; dediği yoktur. Göğsünde altıoklu rozet taşıyan bir vatandaş, D.P. li bir başka vatandaşla pekâlâ beraber oturuyor, konuşuyor, ve memleket meselelerini rahat rahat münakaşa edebiliyor. Baskıdan, sindirmeden şikâyet eden yoktur. ( Herkes normal siyasî hayatın Demokrat Parti ile beraber tecelli etmesinden dolayı memnunluk içindedir.
Biz, işte geçen günkü yazımızda buna işaret etmiş, ve ortalığı yalnız merkezde bulunan bir zümrenin karıştırdığını, bütün gürültü ve patırdının, tezvirin ve iftiranın oradan çıktığını söylemiştik.
Sayın Adnan Menderes dc, Etzurumda Belediyede yapılan bir toplantıda bilhassa ayni nok-
ta üzerinde durmuş ve memle-içinde teessüs eden bu havalen merkezdeki mahdut kimselerin nasıl ortalığı rmak istediğini veciz bir anlatmıştır.
Diyarbakırda elime geçen lir Ulus gazetesinde, bu fik-in tamamiyle ters mânaya tınarak, tefsir edildiğini ve bizim yazımızın bir gaf olarak vasıflandırıldığını gördüm.. Meğer, her yerde, Halk Partililer tarafından yapılan o tezahürler sayın Cumhur Başkanımıza karşı izhar edilen bir nezaket-(Sonu Sa. 4 Sü. 4 te)
P. Hoffman bugün Ankaraya geliyor
Bugün Dışişleri ve Devlet Bakanlarını ziyaret edecek, yarın Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından kabul edilecek
Amerika Birleşik Deyletleıi Başkanının hususî bir ricasi üzerine İktisadî işbirliği idaresinin müşaviri olarak _ Avrupa’daki Marshall plânı heyetlerini ziyaret etjnekte-,olan' eski-İktisadî iş-biliği idaresi Başkanı Mr. Paul Hoffman bugün 16.30’da uçakla Atina'dan Ankara’ya gelecektir.
(Sonu Sa. 4. Sü. 8 de)
Fesatçılığa karşı
Ankaranın 13
Ekim bayramı
Belediye Meclisi hazırlanan programı dün kabul etti
Ankara Belediye Meclisi dün saat 18 de Atıf Benderlioğlu’nun başkanlığında toplanarak gündemde bulunan mevzuları müzakere etmiş ye bazılarını karaıâ bağlamıştır.
Gündem gereğince Ankara’nın başkent oluşunun yıldönümü münasebetiyle hazırlanan program heyeti umumiyeye arzedilmiştir.
Programa .ğöf-e 13 İSkim günü saat 10 da belediye -öıiühde toplanılacak ve hep •'birlikçe Atatürk’ün muvakkat' kâbıfnin ziyaretine gidilecektir. O güjı bütün şehir • donatılacaktır. _■ Geceleyin de şehir aydınlatılacak ^e bir tören tertip edilecektir.
Belediye Meclisi programı e-(Sonu Sa. 4 Sü. 3 te)
Bir kanun teklifi yapılacağı söyleniyor Ankara, 10 (TH.A) — U-mumi Meclis intihabı dölayısi- , le partiler arası propaganda ( mücadelesinin pek yizade ha-1 raretlenmiş olduğu şu günlerde karşılıklı' bir çok şayialar çıkarılmaktadır ki, yüz ka dar Öemokrat Milletvekilinin I ı istifa ederek bağımsız kalma- | ya k-arâr verdiğine dair pro-1 | pagandalar da ' bu cümleden • sayılmaktadır. D. P- çevrele-1 , rinde belirlilen cihet, bu kabil haberlerin,. .sadece ortaya sürenleîn arzularını ifade el-
İl
münasebetiyle Başbakan Adnan Menderes Demokrat Parti Başkanı sıfatiyle bu akşam sa at 21,15 te Ankara radyosunda bir konuşma yapacaktır. Baş muharririmiz Mümtaz Faik Fenik de yine bu akşam saat 20.40 ta Ankara radyosunda konuşacaktır.
Devlet Bakanı Başbakan Yardımcısı ve Demokrat Parti Genel İdare Kurulu üyesi Samet Ağaoğlu da dün akşam rad yoda mühim bir konuşma yapmıştır. Samet Ağaoğlu demiştir ki:
«— Aziz vatandaşlar;
Umumî Meclis seçimleriyle Türk milleti iktidar değişmesini bütün halk müesseselerin-,de tamamlamış olacaktır. Umu mî Meclis seçimleri bu suretle tek pârti ve tek şef sisteminin, (Sonu Sa. 7 Sü. 1 de)
Başbakan Yardımcısı Samet Ağaoğlu bir konuşma yaparken
Güreşçilerimiz
8-0 kazandılar
AKINTIYA---1
I____KÜREK
Tasviri Efkâr!
Malatya Belediyesinin salonunda asılı bulunan, İsmet İnönü'nün resmini Halk Partililer kaldırmak istememişleri İyi ama, bu hususta Vekiller Heyeti kararı var.
Fakat her şeye rağmen Halk Partili belediye, resmi kaldırmamakta ısrar
Böyle bir belediyenin tanzifat işlerini nasıl tanzim edebileceğini siz hesap ediniz!... YEDEKÇİ
Nasuh, Tevfik Yüce, Yaşar Doğu ve İrfan Atak tuş yaptılar
İstanbul, 10 (ı
... , ... ...... ^_ ______.. ye - Almanya serbest güreş
tiğidir- Bu Çeşit propaganda-- millî' -karşılaşması bu gece nın dernokfât rriilletvekilleri Spor' ve Sergi Sarayında çok arasında inf alJe-r ' uyandırdı- kesif bir sdyirci kitlesi önün-ğmdah da bahsediliyor- İde yapıldı.
. Verilen malûmata göre? bir-1 Bu geceki müsabakaların güreşi,
Genç hekimler
yurd vazifesine
dâvet ediliyor
Sağlık Bakanlığından bildiril-
miştir:
1 — İhtisas yapan genç dok torların taşra hastahanelerine rağbet etmeleri ve kendilerini çok milletvekilleri, seçim çev- teknik neticeleri aşağıdadır, yetiştirmek için devlet ve mille-
(Sonu Sa. 7 Sii. 4 de)
ı ) — Türki- iniştir-
57 kilo: Nasuh Akar - Şpatz, Nasuh Akar 2 dakika 58 sa-; n yede tuşla galip gelmiştir.
62 Kilo: Bu kilodaki Alman I güreşçisi sakat olduğundan güreşi, Nurettin Zafer hük-
-------------...—., . ..............., ------ I men kazanmıştır-relerindeki tetkik ve müşahe-1 52 kilo: Ali Yücel - Weber, 67 Kilo: Tevfik Yüce - Erili.
(Sonu Sa. 7 Sü. 4 de) l‘ Ali Yücel ittifakla galip gel-| (Sonu Sa 4. Sü. 3 te)
Z A F E R
11/10/1950
Sayfa: 2
Bir bal fıkrası
Me - De
Vaktiyle bir çocuk durmadan bal yer, başka hiç bir şey yemezmiş. Sabah kahvaltısında baL öğle yemeğinde bal, ikindi üzeri bal, akşam yemeği bal, gece bal, gündüz bal. Bal bazı kimseleri zehirler.
malûm. Başlamış çocuğu da
zehirlemeğe. Bakmışlar ço-
cuğa gün günden bir hal olu-
yor: aman zaman, doktor, hacı, hoca... Fakat çocuğu bal
iptilâsından kurtarmanın yolu yok. Başka şey yemeni de yemem. Anada babada telâş.
Derken bir bildik, uzak bir
diyarda ünlü bir hocanın nefes kuvvetinden dem vurup, jtse ?J-se çocuğu o hocanın iyi edeceğim söyler. Ana baba hay Allah razı olsun cdüp pıtılarını pırtılarını topladıkları, çocuğu da bir merkebin sırtına attıkları gibi ver elini o diyar derler. Hocayı bulurlar, çocuğu gösterirler.
Hal ve keyfiyetin bal yemek olduğunu, çocuğun bu yüzden bir deri bir kemik kaldığını öğrenen hoca:
— Ağa, ben bu çocuğa oku
yamaml der.
Aman bire! Yalvar, yakar.
rica niyaz, aah, hoca okumam der de başka şey demez. Fakat ana baba da yakasını kolay kolay bırakırlar mı: Al canımızı şuracıkta
ama okul
Bakar ki hoca ellerinden kurtuluş yok, biraz düşündükten sonra lahavle çekip:
— Peki, der, yalnız bir ay sonra getirin!
— Aman hocam, bu çocuk bir aya çıkar mı? diye ana
baba niyaza devam ederlerse de, gayri hiç bir şey kâr etmez. Nâçar, çocuğu tekrar eşeğin sırtına vurup elleri böğründe, geldikleri yere dö-
Bir gün, iki gün, üç gün... Ha gayret, ha ölülere can veren Allahım... Derken çocuk bir ayı çıkarır.. Hemen yola düzülürler, varırlar hocanın kapısına.
— Hocam, çocuğu getirdik! Allahın inayetiyle yaşadı. Okuyacak mısın?
— Evet der. Çocuğu önüne oturtur:
— Bak bakayım gözüme yavrum. Sözlerimi de iyi dinle: Bugünden sonra bal ye-miyeceksin, anladın mı? Bal yemeden insan yaşar. Bal yemeden de pekâlâ olur. Bunun için sen de bugünden itibaren bal yemiyeceksin, anladın mı, bal yemiyeceksin.
Sonra anaya babaya dö-
— Alın götürünl der.
Fukaralar hayret içinde, ses de çıkaramadan, çocuğu alıp dönerler. Fakat bir de ne görsünler, sahiden çocuk o günden sonra bal yemiyor mu yemiyorl Gün günden sıhhatlenir, gelişir, eski halini alır. Fakat babada bir merak. Bu kadar basit bir şeyi hoca bir ay öncesi neden yapmadı? Ya çocuk bir ay içinde ölüp gitseydi ne olurdu? Bir gün, iki gün, merakını yenemez, atlar eşeğine, varır bir daha hocanın ya-(Sonu 7 nci sayfada)
GAZETELER:
Söz Türkiye ile Yunanistanın
Yeni İstanbul gazetesinde Selim Sabit «Söz Türkiye ile Yunanistannmdır» başlıklı yazısında Türkiye ve Yunanis-tanın Atlantik Paktı Çarşısındaki durumlarını bahis mevzuu ediyor, Yunan Başbakanı Ve-nizelos’un bir Türk - Yunan emniyet paktı hakkında söylediklerine dokunduktan sonra, bu iki memlekette Atlantik Paktına mensup milletler anasındaki durumu ve Akdeniz meselesini gözden geçiriyor ve şöyle diyor:
.Bugün Atlantik devletlerinin - bilhassa büyük kuvvetlerin - Türkiye ve Yunanistan’ın müdafaası ile alâkadar olmadıkları söylenilemez- Şu halde on ikilerin yakında yapacakları askerî konuşmalara iştirak edecek olan Türk ve Yunan delegeleri dâvalarını doğrudan doğruya müdafaa etme fırsatını elde ettikleri için neticede, Atlantik Pak-nı genişletmenin daha ihtiyatlı ve doğru bir hareket o lacağına inananları ikna etmeye muvaffak olacaklardır..
Bu ne istical
Yeni Sabah gazetesinde «Bu ne istical, bu ne istical, başlıklı ve Yeni Sabah izmalı makalede Halk Partisi organlarının yeni iktidarı ve Demokrat Partiyi iflâs etmiş gibi göstermeye çalıştıkları kaydediliyor. Bu yazıların ve fikirlerin insana hayret verdiği, Halk Partisinin iktidarda iken şu memleketi ve milleti hiç anlamak imkân ve zekâsına malik olmadığı gibi, düştükten sonra da idrakinde en küçük bir inkişaf görülmediği ileri sürülüyor ve Halk Partisi organlarının iddiaları reddedilerek, bu hareketler karşısında yakında toplanacak olan Büyük Millet Meclisinin ve kabinenin gözlerini açmaları ve eski devrin suiistimal ve fenalıklarına ait hesapların mutlaka görülmesi lüzumu tavsiye ediliyor.
retene huzur verecek ve pren sipleri hiç değişmiyen bir maarif sisteminin kurulması te-
mennisinde
bulunmaktadır.
Demokrasimizin talihsizliği
Demokrat İzmir gazetesinde Hürrem Kubat, «Demokrasimizin talihsizliği, başlıklı yazısında, il genel meclisi seçimi dolayısiyle Halk Partililerin yapmakta oldukları konuşmaları ele alıyor ve hepsi de birbirine benziyen bu konuşmalarda müşterek noktalardan birinin de iktidarı kaybetmenin ciğerlerine işliyen acısı
olduğunu kaydederek şöyle
«Konuşmalarının hepsine hâkim ol)an eda, bir haksızlığı, hattâ bir zulme uğradığını iddia eden bir suçlunun adalet eliyle gördüğü ceza karşısında kendini temize çıkarmak için sarfettiği beyhude gayret esnasında takındığı tavrı hatırlatmaktadır., '
Yeni bir maarif sistemi
Yeni Asır gazetesinde M Tuncer .Yeni bir maarif sis-
temi. başlıklı yazısında, millî eğitim dâvasını ele almakta ve uzun süren Halk Partisi ik-
tidarı zamanında maarifimizin
11 genel seçimi yaklaşırken
Vilâyetlerin ehemmiyeti
MARSHALL
YARDIMI
Pick-up arabaları köylere gönderilecek
Türkiyenin muhtelif ziraat bölgelerindeki ziraat memullarına verilecek olan Pick-Up arabalarının birinci kısmı A-merikadan gelmiş bulunmaktadır- Marshall Plânı vasıtasiy le getirtilen ve daha da getirtilecek olan bu otomobiller sayesinde yeni ziraî metodları ve bilgiyi en hücra köşelerdeki köylere ve oralardaki köylülerle çiftçilere kadar ulaştırmak mümkün olacaktır- Jeep-leri andıran ve gerilerinde malzeme konulacak yer bulunan bu otomobillerin dağıtımına yakında başlanacaktır-Bunlar vasıtasiyle ziraat memurları kontrol bölgelerinde bulunan bütün köyleri muntazam bir şekilde dolaşabilecekler, köylü ile yakından temas edebilecekler, tavsiyelerde bulunacaklar ve ayni zamanda son ziraî inkişaflardan köylüyü günü gününe haberdar edebileceklerdir-
İdarî makamlar bu sayede elde edilecek neticelerden yalnız köylünün ve çiftçinin değil fakat aynı zamanda millî gelirin de fayda temin edeceği ve istihsalin hissedilir bir şekilde artacağı kanaatindedirler-Tarım Bakanlığı uzmanları ile bunlarla işbirliği yapmakta cilan Mdrshall Plânı eksperleri memleketin ziraî istihsal kaynaklarını arttırabilmek için en ufak tedbirleri bile ihmal etmediklerini bu vesile ile bir kere daha göstermiş bulunmaktadırlar-
Bir memleketin her köyünde bir ziraat memurunun bulundurulması maddeten mümkün olamadığından bu Pick - Up arabaları bu boşluğu doldurabilecek ve aynı zamanda her hangi bir bölgede patlak verecek ve hayvanları veya mahsulü ilgilendirecek b-r hastalığa karşı da gereken tedbirlerin süratle alınması ve böylelikle yayılma tehlikesinin bertaraf edilmesi de mümkün olacaktır.
Eski bir hırsızlığın faili yakalandı
Bundan bir müddet önce Ana-fartalar caddesindeki İstanbul
Bonmarşesinden bir gece meçhul bir şahıs 3000 lira çalarak kaçmıştı. Muhtelif bar ve eğlen-
ce yerlerinde fazla para
yiyişi
sebebiyle polisin şüphesini üzerinde toplıyan Hüseyin Ökten
suçunu itirafla İstanbul Bonmaı
şeşindeki hırsızlığın faili oldu-
ğunu söylemiştir. Sorgusu yapılan hırsız Hüseyin Ökten’in muhakemesine yakında başlanacak-
tır.
— Paımağında ne var senin diye sordu.
Fatma:
— Yüzük, dedi. Bugün annen taktı onu. Çıkar ve onu parmağıma sen tak Enver a-ğabey.
Delikanlı yüzüğü çıkardı ve kızın parmağına tekrar geçirirken:
— Yarın parmağına' başka bir yüzük daha takacağım, dedi. İçinde benim adım o-laeak.
Kolunu uzattı- Avucuna sert ve yuvarlak bir göğüs yerleşti- Fatmaı
— Artık sana Enver ağabey demiyeceğim, Enver ağabey! dedi-
Daha fazla konuşamadı. Erkeğin sıcak dudakları ıslak gözlerinin nemini kurutarak yanaklarında dolaştı ve sonra dudaklarını örttü-
XXI
Fatma ancak bir ufak valizi dolduran çeyizini, başka bir deyişle; yükte hafif bahada ağır eşyasını Enver’in yanına taşıdı-
Babasiyle dargın ayrıldılar, elini öptürmedi- Annesi ise; saadeti yakaladığında ısrar eden kızma daha ihti-
değştirilen millî eğitim bakan- yatlı, daha uslu akıllı olması lan elinde bir oyuncak ha- , için öğüt verdi. Azıcık daha line getirildiğini anlatarak öğ-. bekliyebilirdi- Evet, bahu-
Öğretim âletleri müte hassısı Dr. Sattler
Dr. Sattler9in
konfer ansı
Alman bilgini, yeni teknik âletlerin öğretimdeki faydalarım anlatacak
Bir kaç günden beri şehrimizde bulunan Alman bilginlerinden Dr. Sattler, bugün, saat 18 de Erkek Teknik Öğretmen Okulu salonunda, tatbikî bir konferans verecektir.
Dr. Sattler, İzmir Fuarında
SADİ TEK
JÜBİLESİ
ve hukukî
Milli Eğitim Bakanı Jübile münasebetiyle bir konnşma yaptı
Evvelki akşam Millî Eğitim Bakanı Tevfik İlerinin himayeleri altında Ertuğrul Sadi Tek’in otuzuncu sanat yılı jübilesi Küçük Tiyatroda seçkin ve kalabalık bir seyirci kitlesi
önünde yapılmıştır- Ticaret ve Ekonomi Bakanı Zühtü Veli-beşe ile Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü’nün de bulunduğu bu müsamereyi Millî Eğitim Bakanı, Sadi Tek’in sanattaki üstün kıymetini belirten bir konuşma ile açmış ve «sanatkâra daha uzun ve başarılı bir
hayat dilerken okulun yanında tiyatronun mutlaka ver olmasına inanmış biır adam sıfa-tiyle bu geceyi açmaktan büyük bir haz duyuyorum, diyerek sözlerine son vermiştir.
Bunu 'İsmail, Hakkı Baltacı-
teşhir olunan, mekanik, optik, elektrik âletlerinin, miknatisiyet, elektrostatik takımların, öğretiminde kullanılış şekli hakkında izahlarda bulunacaktır.
Konferansa giriş serbesttir.
oğlunun tiyatronun sosyal hayattaki rolünü açıklayan ve Türk sahnesinde bir kıymet
olan Ertuğrul Sad.'nin s anlatından bahseden konuşması ta
kip etmiştir- Geç vakitlere kadar devam eden müsamere
çeşitli gösterilerle halk iyi bir gece geçirtmiştir.
Sağlık Bakanlığına I gönderilen ihbar mektupları
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığından:
Teşkilâtımıza bağlı bazı memurlar hakkında b i r takım suç isnatlarını ihtiva e-den imzasız ve müstear namla yazılmış mektupların gönderilmesine devam edilegelmek-te olduğu görülmektedir.
Münderecatı itibariyle hiç bir delile istinat etmiyen bu mektuplarla, iyi ahlâk ve dürüstlüğü ile tanınmış arkadaşların hedef ittihaz edildiği ve haklarında fena maksatlarla bir şüphe havası yaratılmak, istenildiği anlaşılmaktadır.
Suçları ihbar etmek her vatandaşın hakkı olmakla beraber bu ihbarın hüviyeti gizlememek suretiyle dürüst bir şekilde yapılması da insanlığın bir vazifesidir.
Evvelce yaptığımız açıklamada da işaret edildiği gibi imzasız ve müstear nam ile ya pılan ve bir delile istinat etmeyen ihbar mektupları hiç bir muameleye tâbi tutulmıya-
Bu itibarla vatandaşların suç ihbarında âzamî hassasiyetle hareket ve muttali oldukları fenalıkları dürüst bir şekilde ihbar etmeleri, imzasız ve müstear nam ile ihbardan veya mektup göndermekten sakınmaları tavsiye ve rica olu-
Cebeci'de bir ev yandı
Dün, Cebeci’de Sergenler sokağında, mühendis Mehmet Ali Gül’ün oturduğu evde yangın çıkmış ve evin üst kısmı tamamen yandıktan sonra itfaiye tarafından söndürülmüştür.
Yangın hakkında gerekli tahkikata başlanmıştır.
Ağız kavgası cinayetle neticelendi
Balâ kazasına bağlı Çatalviran
köyünden Ali' Seven ile Nuri
Torun’un
arasında
ötedenberi
devam eden ağız münakaşası
dün silleli tokatlı, kıyasıya bir
kavgaya dönmüş ve bir aralık tabancasını çeken Nuri, Ali’yi
öldürmüştür. Nuri Torun yakalanmış ve hakkında kanunî taki-
bata geçilmiştir.
BİZE GELEN MEKTUPLAR
Polis stajiyerleri
Sultanahmet'te okuyucumuz Ahmet Güldutma'dan aşağıdaki mektubu aldık f
«Ortaokullarda ve liselerde bir dersten sınıfta kalmış olan öğrenciler, Millî E-ğitim Bakanlığınca alman bir kararla bir üst sınıfa devam ediyor ve sene sonunda da kaldıkları dersten imtihana giriyorlar. Bu karar, Millî Eğitim müdürlükleri vasıtasiyle okullara bildirildiği halde sanat, ortaokul ve enstitüleriyle polis stajiyer-liği hakkında cereyan eden muamelenin ağır yürüdüğü ve bu yüzden bir çok vatandaşların mutazarrır olduğuna dair bize mektup yazan okuyucumuz, adını kaydetmediği için, şikâyetini neşre imkân bulamadık.
Ticaret ortaokul ve lisele-
ri bundan haberdar edilmedi, hepimiz üzüntü içindeyiz.»
Rifat Doğutan — Kayse-
Manzum yazınızı aldık. Çok beğendik, fakat esas itibariyle gazetemizde manzume neşretmemeyi kararlaştırmış bulunduğumuz için, arzunuzu yerine getirmek imkânı hasıl olamadı.
Sabahattin Nezir — Zonguldak:
Memleketimizde sanat o-kullaı-ı ve sanat hayatı hakkında alâka eçkici fikirlerle dolu olan yazınızı dikkatle okuduk; fakat ne yazık ki yazının uzunluğu neşrine mâni oldu. İlgili muharrir arkadaşlarımız fikirleriniz üzerinde sırası gelince duracaklardır. Teşekkür ede-
13/Mart/1329 tarihli Idare-i Umumiye-i Vilâyat Kanununa bazı maddeler eklenmesine ve bu ■ kanunun 111 inci maddesinn de- ' ğiştirilmesine ve 104 üncü maddesinin bazı hükümlerinin kaldırılmasına dair 5670 sayılı kanunun muvakkat maddesine göre İl Genel Meclisi seçimleri içinde bulunduğumuz Ekim ayının ü-çüncü pazarına rastlıyan 15/E-kim/1950 günü yapılacaktır.
Memleket vilâyet (il) adı verilen idari birliklerden teşekkül ettiğine göre, vilâyetlerimizin kalkınma ve refahlarında mühim birer karar ve icra unsuru olan İl Genel Meclislerinin yurt çapındaki ehemmiyetleri.; gün ka dar aşikârdır. Bu itibarla İl Genel Meclislerinin mâna ve ehemmiyetini anlatmayı lüzumsuz görmekteyiz.
Biz bu makalemizde, 11 Genel Seçimlerine temas etmeden evvel, vilâyetlerimizin memleket ölçüsündeki ehemmiyetleri ile hukuk, bakımından ifade etmiş oldukları mâna üzerinde durmak istiyoruz.
Cemiyet içinde yaşıyan insanların ihtiyaçları çok ve çeşitlidir. Gütı geçtikçe artan bu çeşitli ihtiyaçların tamamen devlet tarafından karşılanmasına imkân yoktur. Bu itibarladır ki, cemiyet’ menfaati, cemiyet nizamı ve vatandaş ihtiyacı ile ilgili bir çok âmme hizmetleri merkezin murakaba ve vesayeti altında mahallî vasıta ve idarelere tevdi olunmuştur.
Vatandaş menfaatleri ile alâkalı kurum ve hizmetlerin mahallî vasıta ve idarelere bırakılması keyfiyeti yeni değildir.
İnsanın, göçebe hayatını tetkik ve mütalâa edecek değiliz. Ancak şunu belirtmek isteriz ki, site hayatına giren insanlar a-sırlarca kendi kendilerini idare etmişlerdir. Eski Yunan ve Roma sitelerinde vatandaşların belli bir toprak üzerinde belli bir nizam ve usul altında kendilerini idare ettiklerini biliyoruz. Her sitenin kendisine mahsus toprağı, dini, merasimi, âdetleri, icraatı, vazife taksimi vardı.
Siteyi vücude getiren ailelerin, kendileri tarafından seçilmiş olan meclisleri, siteyi alâkadar eden işler hakkında karar verirler, bu meclislerin icra uzuvları da bu kararları tatbik ederlerdi.
Sitenin daha mütekâmil şeklini, tipik bir mahallî idare olan komünlerde görüyoruz.
Komün, muayyen bir toprak parçası içinde oturan insanların kendi kendilerini idare ve müdafaa etmek, maddî ve manevî ihtiyaçlarını sağlamak üzere kurulmuş özel kişiliği haiz bir âmme müessesesidir.
Komünlerde icra üyeleri halk tarafından seçilmektedir. 5/Ni-san 1884 sayılı kanunun 15 inci maddesine göre Fransa’da komünün icra bünyesini meydana getiren Conseil Municipal halk tarafından mürekkep 10-36 kişiden teşekkül etmişti.
Komünlerle, mahallî idare bakımından vilâyet arasında bir benzerlik vardır. Vilâyetlerde de
sus, başından nikâh geçmiş bir kızın tekrar koca bulması dama güçtü amma, ne de olsa arasını braz soğutmalıydı. Birincide başlangıç iyi git miş sonu kötü çıkmıştı. İkincisi ise, daha büyük bir tehlike arzediyordu- Zira iki tarafda fakirdi- Aşkın örtüsü kalkınca altından sefalet çıkacaktı-
Fakat, sevenlerin söz ve hareketlerinde mantık ara-mek, Okyanusun dibinden para çıkarmakla birdir- Kız, bir adım gerilemeden, tekmil hücumlara göğüs gerdi-
O gece sofradan bir tabağın eksildiğini farketmez görünen Bay Abdullah Tan-yol, lüzumsuz yere kaşlarını' çatarak çok kızgın görünmeğe gayret ediyordu. Sebepli sebepsiz çocuklarını haşladı-
Tomar tomar müsvedde kâ ğıtları, kitaplar, gazeteler, mutfak kap kaçağı ve giye-
ceklerle tıkabasa dolu odalarında, iki genç emsalsiz aşk geceleri geçirdiler. En ufak bir fırsatla eoşuyoralr-dı.
Enver Somer yazı masasında kulağının ardını kaşıyarak kelimelerin diyalektiğini yakalamağa çalışırken; genç kadın da işinden döner dönmez fuzuli ve sessiz bir telâşla, b‘r çeşit yaranma hevesiyle oradan oraya atlı-yarak dolaşırdı-
Böyle samimi ve sıcak bir yuva tahayyül etmişti ve a-radığını tıpatıp bulmakla bahtiyardı- Erkek, bir çocuğu okşar gibi onun sırtını ve saçlarını okşardı ve hiç azarlamazdı- Daha başlangıçta onun ilk sözü: «Birbirimize horozlanmağa kalkmıya-cağız.-. demek olmuştu- «Burası ikimizindir ve aynı haklara sahibiz-»
Epeyce sonra da, ilk gün-
lerdeki huşunetinin sebebini
gene kendisi izah etmişti:
— Ben aşktan ve senden
korkuyordum Fatma- ^Şeh-vet, bana, büyülü bir fanus gibi cazibesi nisbetinde kor-
kunç görünüyordu- Hürriye-t mi, enerjimi ve canlı bir halde ' tutmağa çalıştığım muhayyilemi kaybetmek korkusuyla ayak diriyordum. Sana yaklaşmak arzum, buna benzer bir takım endişelerle felce uğruyor ve bu muayyen engeli t)ir türlü a-şamıyordum. Senin yerinde başka bir kız olsaydı beni çoktan sepetlerdi-
Fatma, her zaman daha sevdalı:
— Benim boşanmış bir kadın olduğumu hiç düşündün mü? diye soruyordu- Benim tahsili kıt, görgüsü az bir kadın olduğum hiç aklına gelmedi mi?
— Hayır sevgil m, dedi-Hiç düşünmedim ve bunlar aklıma hiç gelmedi- Doksan dokuz kocadan boşansaydın bana gene vız gelirdi- Ben sadece hürriyetimi, müstakil b r hayat yaşamak hususundaki azmimi düşündüm- Şahıslara değil, fikirlere bağlanmak .ve Öyle kalmak-. Halbuki, görüyorsun, sen her çemberi teker teker kırdın; arzularında benden çok daha ateşli olduğunu isbat ettin-
Fatma'nın sevgili kocası ona hep böyle şeyler söylüyordu. Ama Fatma durmadan sızlanarak:
— Ah, mümkün olsa da mazimi unutuversem, senden önce tanıdığım insanı tanımamış olsam - diye çırpınıyordu- Ne zurnan aklıma gel se fena oluyorum Ben o zaman bir kadın değil, bir esirdim. O zavallıcık da çok geçmeden ölüverdi.
Enver elinden kalem, bırakıyor, karısının’ başını avuçlarının içine alarak, tane tane:
— Mümkün olsa da, sana her şeyimi verdiğim gibi kafamın içindekileri de versem, diyordu- Biliyorum ki, onlar senin elinde daha fazla değer kazanır. Sen elini neye süı-sen o şey mübarekleşir-Vücutlarımız gib^ kafalarımız da aynı ateşte eriyerek birbirine karışsaydı - Sen lâtif bir kadınsın, hoş bir çocuksun ve maz:yi unutmak isterken imkânsızın peş nde-sin- Seni benim değerlendiren senin ye sahip oluşundur.
Ve karısını kucağına çekerek ilk gecenin ihtirasiyle okşadı. Fatma, gözleri süzülmüş, hülyalı ve ağzı yan a-ralık:
— Ben asıl işmdi sana esirim, dedi- Etime ve ruhuma sen hâkimsin- — Başını omuzuna yaslamış sayıklar gibi konuşuyordu — Her sabah, evden çıkarken, akşam olsa da eve dönsem, diyorum- Her saniye aklimdasın. Şimdi yazı yazıyordun Şimdi gazetesini okuyor, şimdi güzel bir cümle buldu, gözlerinin içi gülüyor - diyorum-
(Devam edecek)
I muayyen bir toprak parçası ve burada oturan hemşehriler vardır. Vilâyet hudutları içerisinde oturan hemşehriler bazı hususlarda kendi kendilerini idare ve müdafaa etmek, maddî ve manevî ihtiyaçlarını sağlamak üzere birbirleriyle anlaşmışlardır. Tıpkı komünlerde olduğu gibi, vilâyetler de özel kişiliği haiz âmme müesseseleridir ve komünler gibi vilâyetler de merkezin vesayet ve murakabası altındadırlar.
Komünlerde olduğu gibi, vilâyetlerde de birer karar ve icra uzvu vardır. Bunların İl Genel Meclisi ve daimî komisyon (daimî encümen) olduğunu biliyo-
Çok eskiden beri fiilen mevcut olmakla beraber idare hukuku bakımından «vilâyet» bizim için yeni bir varlıktır.
Tanzimattan evvelki mevzuatımızı tetkik edecek olursak görürüz, ki vilâyet için özel kişilik, hemşehri için de bugünkü mânada kültürel, sosyal, ekonomik ve imara müteallik eserler yoktu. Eyaletlere ait bütün topraklar, devlet topraklarını idareye memur sipahiye aitti. Eyaletler, coğrafî ve İktisadî olmaktan ziyade, padişaha ve bir kısım paşa ve beylere maddî menfaatler sağlamak gayesine matuf bir tesis olan timar ve zeamet esaslarına göre kurulmuştu.
Tanzimata kadar, mülkî teşkilâtımızda bazı ıslâhat tecrübeleri yapıldığını hatırlıyoruz. Bu ıslâhat denemelerinde, Tanzima-tın diğer tecrübe ve teşebbüslerinde olduğu Fransız mevzuatından ilham aldık. Bu yenilikleri bütün memlekete şamil bir hareket olarak kabul ve tatbik etmek günün icaplarına uymadığı için sırasiyle bu yenilikler evvelâ Tuna, sonra Bosna valiliklerine tatbik olunmuştu. Bilâhare neşir ve ilân olunan 7 Ce-mazülâhir 1281 tarihli vilâyet nizamnamesi, idare hayatımıza birtakım ıslâhat getirmiye muvaffak olmuş ise de bu ıslâhatın Anayasa prensiplerine aykırı olarak, vilâyet mahkemelerinden sâdir olan hükümlerin bile infaz ve icrasını valilere bırakmak bir tecrübe teşkil etmekte olduğunu söylemekten çekinmiyeceğiz.
1870 tarihli İdare-i. Umumiye-i Vilâyat nizamnamesi ve bilâhare neşrolunan 1293 tarihli ilk kanunu Esasimiz, bugünkü Anayasamız ve İller idaresi Kanunumuz gibi, velev ki iptidaî mânada olsun, vilâyetlerimize ve valilerimize ilk hukukî mahiyet ve hüviyetlerini sağlamıştır.
lğl9-329 tarihli İdare-i Umumiye-i Vilâyat Kanunu, vilâyetin hukukî bir şahıs olduğunu, bu vasfı ile menkul ve gayri menkul mallara sahip olabileceğini belirterek yukarıda işaret ettiğimiz gibi, İl Genel Meclisinin mahallî hikmetler ve idare bakımından inisiyatif ve karar sahibi bulunduğunu teyid ve tasrih eylemiştir.
Aynı kanunun 75 inci maddesine göre vilâyet, menkul ve gay ıı menkul mallara mutasarrıf ve kanun ile tayin ve tahdid e-dilmiş hususî vazifeler ile mükellef bir şahsiyeti maneviyedir. Vilâyete ait bütün mallar masuniyet ve muhafazaları bakımından devlet malları gibidir.
Gelecek yazımızda İl Genel seçimleri üzerinde duracağız.
Yazan
Safaeddin Karanakçı
SİNEMALAR
RÜyUk Sinema : Kanım Kargısında Ulus » Sihirli A;-k
Ankara ) : Kanlı Göl
~ ’ iDenlz Kızının
Yeni
gözümde
Park ) : Londra Kalesi
Sus » : Londra K.ılosl
Cebeci ) : 1- Kanlı D'öftüg
Silmcr » : 1. Kumarhane ÇL
çeSI
2. Brodvayda Hort laklar
¥
NÖBETÇİ ECZAHANELER
İstanbul, Ege, Sağlık
TAKVİM
11/10/1950 — Çarşamba
Rumîı 1366 — Eylül 28
Hicrî: 1369 — Zilhicce 28
11/10/1950
ZAFER
Sayfa: 3
DışPolitika.
Tass a jansının bir haberine göre :
Rubikonu
Rusya Amerikayı
geçtiler
oro’de, General Mac Ar-thur’un emrinde savaşan
kuvvetler, Birleşmiş - Milletlerin zımnî müsaadesi üzerine, 38 inci arz dairesini aşarak mütecavizi silâhtan tecrid ve mukavemet e-denleri imha hareketine başlamış bulunuyorlar.
Uzun müzakere ve teemmül neticesinde verilen bu nazik karar, hakikaten Rubikon’u geçmek kadar mühim ve karışık aval doğurabilecek mahiyettedir. Zi Kuzey Koreliler mukavemette ısrar edecek olurlarsa Rusya ve Çin hududuna kadar kovalanacaklar demektir. Birleşmiş - Milletler kuvvetlerinin bu iki kızıl hudut üzerinde herhangi bir ih-tilâta mahal vermemek için çok dikkatli hareket etmeleri geri kecektir. Çin ve Rusya, dah şimdiden Amerikan uçaklarını sınırı aşarak bazı hasara sebe olduklarını iddia ettiklerine göre, kapı karşı komşu vaziyete girilince, münasebetlerin daha da çok nezaket kesbedeceği şüphesizdir. Fakat ne olursa olsun, artık Rubikon geçilmiştir.
Diğer taraftan, Rubikon’u geçenler, yalnız Kore’de savaşan Birleşmiş - Milletler kuvvetleri değildir. Amerikan demokratları da, yani bugün iktidarda bulunan Amerikan idarecileri de aldıkları mutad kararlarla cumhuriyetçilere karşı Rubikon’u geçmişlerdir denebilir. Filhakika Kore’den gelen zafer haberleri, Amerika'da önümüzdeki kasım ayında yapılacak seçimlerde, cumhuriyetçilerin, her iki mecliste de demokratları devirmek hususundaki ümitlerini bir hayli baltalamıştır. Zira, Amerikan u-mumî efkârı nazarında Kore zaferi, her şeyden evvel Amerikanın zaferidir. Bu, en az hissî bakımdan böyle olmak gerekir.
Mac Arthur kuvvetleri, Kore-de Fusan'dan denize dökülmek tehlikesine maruz bulundukları zaman, bu durumun başlı başına Kongreyi alt üst edeceği /e bir cumhuriyetçi çoğunluğunun iktidarı ele alacağı kanaati hâ-çiler tarafından türlü tenkid ve
protesto etti
Amerikan uçakları Kore-Rus hududunu aşarak büyük hasara sebep olmuşlar
Dün İngiliz Elçiliğine bir protes to notası tevdi eden Sovyet Dışişleri Bakan Yar dımcısı Gromiko
Londra Radyosu, 10 (Basın , hasar ika etmiştir- Notada bu - Yayın) — Bu sabah Mosko- hücumdan mesul olanların a-va’da Tass Ajansı tarafından ğıı- surette cezalandırılmaları 5 ayınlanan bir habere göre, i hususunda Rusya’nın ısrar et-Sovyetler Birliği, Amerikan u-j.tiği ilâve edilmekte ve ilerde çaklarının Rus - Kore hudu- buna benzer hadiselerin teker-c.unu ihlâl ett kleri iddiası ile J tüt etmemesi için Amerika’nın teminat vermesi istenmektedir-
Nota reddedildi
Geçen pazar günü iki Amerikan uçağının Rus hududundan 100 kilometre içeri girerek bir hava alanını mitralyöz a-teş'ne tutmuş olduğunu iddia eden Rus notası, bu uçakların Eirleşmiş Milletler uçakları olduğu ve Gromyko’nun bu
Amerika hükümeti nezdinde protesto’da bulunmuştur- Pro testo notası Sovyet Dışişleri Bakan yardımcısı Gromyko ta rafından dün Moskova'da A-merikan Büyük Elçiliği müsteşarına tevdi edilmiştir- Bu notada iddia edildiğine nazaran, pazar günü iki Amerikan uçağı Sovyet hududunu aşmış ve gayet alçak uçarak hududun j hususu nazarı itibara almamış 100 kilometre dahil nde bulu- bulunduğu mütalâası ile -Mos-r.an bir hava alanını makineli kova’daki Amerikan Büyükel-tüfek ateşine tutarak büyük ç si tarafından reddedilmişi r.
Merhametten maraz hâsıl olur!
Caddeleri kaplayan ve halkın serbestçe gelip geçmesine mani olan seyyar işportacılarla açılan mücadele, süratle muvaffakiyete doğru gitmektedir.
Eski iktidarın, «Aman, gayri memnun bir kütle bı-rakmıyalıml» düşüncesiyle geniş bir müsamahaya kavuşan ve bu sebeple her gün alabildiğine adetleri artan bu vatandaşların kanuna riayet etmeleri zamanı artık gel-
Bu çeşit ticaretle uğraşanlar bilmelidir ki, demokrasi demek her şeyden evvel kanun demektir. Mademki kanun yollar.'n serbest olmasını emretmektedir, her ne şekil ve surette olursa olsun oraları işgal etmek yasaktır.
Belediye zabıtasının aldığı emre imiisalen giriştiği temizleme hareketine şehrimiz hakkının da yardım etmelerini ve merhamet asarı göstererek, memurları müşkül vaziyete sokmamalarını bu vesile ile hatırlatmak istiyoruz. Belediye, her şeyi düşünmüş ve maişetlerini bu yolda kazanmak mecburiyetinde olanlara, muayyen yerler ayırmıştır.
Bundan sonra, halk da, satıcı da rahat edecek ve şehir, eskiden olduğu gibi şehir manzarasını alacaktır.
Hikmet YAZICIOGLU
itham yağdırıldığı malûmdur. Bu tenkidler bugün de devam etmekle beraber, hiç şüphesiz, Kore zaferi üzerine, psikolojik tesirlerini kaybedeceklerdir. Buna mukabil, Truman idaresi Kore moza yüzünden komünist Çin ile vermeden tamamlıyacak olursa, tini de bir bakıma ve kısmen temize çıkarmış olacaktır. Truman idaresini» bu konuda şansı büyüktür, kanaatindeyiz. Çünkü komünist Çin dışişleri bakanının şiddetli beyanatına rağmen, kızıl Çinlilerin Amerika veya diğer herhangi büyük bir devletle katiyen ihtilâfa düşmek istemedikleri bugüne kadar takibettik-da’iki defa, Çin’in toprak "bü"
Tito’ya
İngiliz yardımı
Yugoslavya İngiltere-den ikinci bir yardım istedi Londra Radyosu (Basın -Yayın) — Yugoslavyanın In-’ilteıeden yeni bir kredi müracaatında bulunduğu dün Londrada teyit edilmiştir. Bu nüracaatı tetkik etmekte olan İngiliz hükümeti geçenlerdeki ticaret anlaşması gereğince I Yugoslavyaya sekiz milyon sterlinlik bir kredi vermiş bu-unmaktadır-
cumhuriyetçi-iktisadî politi-tmeleri de bahis çünkü iktisadi linde iki mühim macaktır. Bilin-lünist temayüllü olanları iş başından uzaklaştır-mıya matuf kanuna karşı vetosunu kullanmıştır. Başkanın bu sembolik hareketi büyük bir mc-
üzerine alınmışı bil Truman’ın ( silâh vardır ki.
İmtiyaz Sahibi:
Güneş Matbaacılık T.A.O. adına Başmuharrir
Mümtaz Faik FENİK
Bu nüshada yazı işlerini fiilen idare eden Fatin FUAD Basıldığı yer: Güneş Matbaası — Ankara
Barış plânı bahsinde
Dünya nın aynası
halini alabildi: fakat
28 yıl ızdırap çeken bir ananın akıbet?
f28 ayda 30 defa ameliyat olan oğlu eski
Otuz ameliyattan sekiz ay ruhi v ıstırap çektikten sonra Georges Levrard'ın acıları sona erdi. Bir otomobil kazasında yüzü parça parça olan genç adamın yüzü, bir et ve kemik yığınından başka bir şey değildi.
— Korkunç ve aebyip şeydim diyor. Bugün belki, güzel değilim, fakat hiç değilse bir insan yüzüne sahibim. Artık, dostlarımı ağlatmıyacağım. Tekrar çalışmaya başlıyabilece-ğim.
Bu, estetik cerrahini mucizesidir. Facia, 17 1948 de oldu. O gün, genç bir ressam ve dekoratör olan Lev rard, dört arkadaşı ile birlikte, Quiberond3n bir arkadaşının evlenme merasiminden dönü -yordu. Yol çok güzeldi. Denizden esen rüzgâr, yosun kokuyordu. Hava gayet berraktı.
Birdenbire virajda bir araba göründü. Cip arabası şöyle bir sıçradı. Yarış başlamıştı. Bir ’ '
an ikisi de bir hizaya geldiler: Derken cip, öteki arabayı bir hayli geçti. Üç yüz, beş yüz, altı yüz metre geçti.
Araba tepetaklak oldu. Lev-rard, hendeğe yuvarlanmıştı. Başı, arabanın enkazı arasında sıkışmış kalmıştır. Yaralı neler anlatıyor?
— Sıkışmış kalmış olan başımda büyük bir sancı hissettim. Fakat kendimi kaybetmemiştim. Ayaklarımı, kollarımı kıpırdatabiliyordum. Kendi gay retimle enkazın altından kalktım.
Yüzü tamamen ezilmişti, gözünün biri patlamış, diğeri ise
• |; fıı4ıılıiMni' I bir salyangoz gibi, yanağının yiZlı lUlUlUyOr üzerine akmıştı, kıkırdaklı kı-
Londra, 10 (Nafen) — İngil-, sımlar içeri gömülmüş, burun terede yedi milletin de iştiraki. harabolmuştu. ile cereyan etmekte olan hava Şöyle devam ediyor: manevraları gayet gizli tutul- | — Fakat kurtulacağımı bilı-
makta ve tatbik edilmekte olan yordum. Bundan emindim, yeni savunma metodları hak-1 Bir araba ile Auray hastaha-kında hiç bir malûmatın sız-, nesine nakledilirken, oturuyor mamasına dikkat edilmektedir.
Marshall plânı ve silâhlanma
Plânın parolası “ top ve ekmek ,, tir; fakat top ekmekten önce gelmektedir Par s,(a-a.) — İkinci dünya’ ” - ..............
harbinden sonra Avrupa ekonomisini hemen hemen harp-1 _
ten önceki seviyesine yüksel- silâhlanma için Avrupa ten Marshall Plânı, şimdi, Sov yet tecavüzünden evvel batı müdafaa kuvvetlerinin ihdası için Avrupanın yeniden silahlandırılmasına sarfedilen gayreti bütün kuvvetiyle desteklemektedir. . ___„_____
Marshall Plânı resmî Ame- hitaben söylediği veda nutkun ‘ da şimdiki Avrupa kalkınmasını bir mucize olarak vasıf-
1 landırmış ve şimdi de daha sıkı bir işbirliği teminine çah-
rikan şahsiyetlerinin dün bildirdiklerine göre, programın en mühim faaliyeti, yeniden
yiine yardım olacaktır-
Plânın parolası «top ve ekmek» tir- Fakat top ekmekten önce gelmektedir-
Marshall Plânı eski idare-c.si Paul Hoffman geçen hafta ı 18 memleketin delegelerine
Churclıill Danimarka kralının misafiri ...
Londra Radyosu, (Basın - Ya ' sarak'&u mucizeyi tamamlıya-yın) — İngiliz muhalefet lideri llm demi§tir'
Churchill dün Kopenhaga var -
mış dava meydanında Danimar Batı hava manevraları ka Dışişleri Bakanı, Veliaht ve İngiliz elçisi tarafından karşılandıktan sonra yollarda 100 bin kişi tahmin edilen bir halk kitlesi tarafından alkışlanmıştır. Churchill, Danimarka Kra linin üç gün misafiri kalacaktır. Churchill dün akşam verdiği bir demeçte harp zamanında DanimarkalIların oynadık lan rolü methettikten sonra, za inanımızda herkesin vazifesinin hangi taraftan gelirse gelsin,
Levrard'ın annesi ağlıyor
Ailesi, Pariste ameliyat edilmesini düşündüler. Suresnes’te o zamanlar, askeriyeye ait bir hastahaneye yatırdılar. Ambulans yoktu. Gara kadar, Lev-rard’ı polis motosikletinin sepetinde götürdüler. Bir kuzeniyle beraber trene bindi.
Yolculuk bitmiyecek gibi uzun sürdü.
Şimdi burun meselesi kalrfflşlf.''F7 Burun için yedi ameliyat
— Bana uygun bir buttnf'"'’ yapmak için tam yedi defâR#2 meliyat oldum, diye, anlatıyte-051 Nihayet insan burnuna berffc&^üb bir buruna sahip olabildim/*
Uzun müddet bu ameliyfitlâ-202 rın verdiği acı ile kıvrandı/ —
Nihayet, otuzuncu ameli/âtfa :'-diğer eksikler de tamamlandı.
Levrard şöyle diyor:
— Asla güzel bir delŞgaifİ^ o olamıyacağım ve değilim.—Fa-----------
kat hiç değilse, bir insan çeh resine sahibim. Bu kadarı yeter bana.
Artık, görüyor, hissediyor, konuşuyor, yaşıyor. Morali, gitgide iyileşiyor. Fakat içinde bir acı- Kalmıştır. Annesi. Zaval h ana, oğlunun başına felâketten sonra harab tu. Günlerce, aylarca ağlacfı. Yğ ,l9?‘ medi, içmedi: Allaha dua'ettir"'‘ Aha! Tekrar, oğlunu eski'y£zT,îs‘x yetinde bir görebilseydi. Fakat"
(Sonu 7. nci sayf^d(QlVj£).J
Ameliyat masasında
On dört saat sonra, ameliyat masasına yatırılmıştı. Dr. Gi -neste ve yardımcısı, dokuz saat uğraştılar. Anestezi yapılmamıştı. Zavallı genç, bağırıp duruyordu.
Bu, sadece bir başlangıçtı. Al çıdan bir miğfer yapıldı. Altı ay öylece kaldı. Patlamış olan göz çıkarıldı. Akmış olan göz ise, itina ile yerine koyuldu. A-meliyatlar gayet başarılı oluyordu. Üç ay zarfında bir göz tamamen kör olmuştu: Kurtulan gözün, göz kapağı dikildi. Nihayet bir gözü olsun ışığa kavuşmuştu. Fakat iş bitmedi.
du:
— Eğer yatsaydım, kan beni boğabilirdi.
Netekim, öyle olduğu halde, iki litre kan kaybetmişti. Has-tahaneye gelince annesine mek tup yazdı. Hastabakıcıların, hiç bir surette yardımlarını istemi-halen GÛ-j _ ________
I
hangi lisanı konuşursa konuş- | KlllîlH [İÖRlÜİBîl sun, hangi üniformayı giyerse . *;
giysin vahşete ve dünya sulhü- 1 ne yapılacak tecavüze karşı gel mek olduğunu söylemiştir.
Yeraltı Şehrinde
LSS: »■)
(Sonu 7.
ANKARA RADYOSU
Çarşamba — 11/10/1950
— ıy.oo m. s. Aya
— 19.15 Tarll 19.30 Konusm Müzik: Opera
diplomatik mu-Yugoslavyanın kredi ile neler
Türkiye Amerikan tezini destekliyecek
Londra Radyosu, (Basın -Yayın) — Birleşmiş Milletler siyaset komitesi dün geceki toplantısında Genel Kurulun tecavüze karşı kuvvetini takviye etmek amaciyle Amerika j Dışişleri Bakanı Acheson ta (Sonu 7 nci sayfada) dır.
B-B.C. nin habirine göre bu munzam mubayaa etmek niyetinde ol- | duğuna dair resmî bir demeç' yapılmamıştır. Yugoslavyanın yiyecek vesair müstehlik mad- , deleriyle beş senelik Yugo- 1 r’r.v plânı için makinalara ihtiyacı olduğu bilinmektedir Zira Yugoslavya kominform ab-lukasiyle bu seneki fecî ku- 1 ı aklığın tesirlerini gidermek 'orundadır-
mur kütlesinin oyunu demokratlara çekecektir.
Bundan başka, grevlere karşı zecrî tedbirler ihtiva eden Taft-llartley kanununu, her şeye rağmen tatbik etmemiş olması da Truman için, amele cephesinin mühim bir kısmının fethi demektir. O kadar ki, daha şimdiden, kanuna adını vermiş olan cumhuriyetçi Taft’ın seçilme şansları pek zayıf görülmektedir.
Kore harekâtının ve bundan doğan meselelerin bugünkü Ame- | rikan hükümetine sağladığı 1 şanslar bir bakıma böyle de mütalâa edilebilir
bilir. |
Mücahit TOPALAK I
Sovyet paraşütçülerinin yeni bir rekoru Moskova, (a.a.) — Sovyet pa raşütçüleri 5 kişilik bir grup halinde serbest atlamada yeni bir rekor tesis etmişlerdir. Filhakika paraşütçüler 6200 met reden atlıyarak 5400 metreye kadar serbest iniş yapmışlar-
İngiliz silâhları
Londra, (Nafen) — Dünyanın en büyük hazine avı halen Güney Afrikada yapılmaktadır.
Harp bittikten sonra Afrika çöllerinde gömülü kalmış olan 20.000.000 İngiliz lirası kıy metinde harp malzemesi çıkarılmak için faaliyete geçilmiş- ____________
tir. Mısırlı bir tüccarın teşeb- İki gün sonra uyandı. Kız kar-büsü ile yapıl.-.n bu araştırma 1 deşi başının uçundaydı, için 250.000 İngiliz lirası sarfe- | — Ne olursa olsun, ölüme
dilecektir. Bu araştırmanın 5 itaat, etmiyeceğim diyor, sene kadar süreceği tahmin Bu inat, ailesine biraz ümit edilmektedir. ve itimat verdi:
Papaz, yanına geldi:
— Çocuğum, karşı tarafa (!) geçmeye hazır mısın?
— Hazırım, fakat ben ölmi-yeceğim...
İlk ameliyat için uyutuldu.
Kazalardan sonra, kuyuların ağzında biriken kalabalık
Mühendis Saim Yurdakoş:
— İşte, diyerek durdu; sımsıkı direklerle örülen dar yolumuz tekrar bitmiş, önümüz yine kapanmıştı. Tepemizdeki lâmbalarla bu çıkmaza biraz daha yaklaşınca, muazzam ve yekpare bir kaya ile burun buruna geldik... Bir işçi, büyük bir makkapla, sanki duvara çivi çakıyormuş gibi ayakta çalışıyordu.
Madenci arkadaşlarım izah ettiler:
— Lâğım sürülürken her zaman kömüre değil, böylo muazzam kayalara da rastlanır. O zaman, kayanın derinliğine doğru sıra ile delikler açılır ve içlerine dinamit doldurulup ateşlenir. Bu dinamit dipte patlayınca kaya, bıçakla kesilmiş tahin helvası gibi dilim dilim parçalar halinde düşer. Şimdi görüyorsunuz, bir makkhp ile, tek delik açıyorlar. Önümüzdeki senelerde, üç delik birden açan makineler kullanılacak, bu suretle el emeği tasarruf edilip, maliyet düşürülecektir...
Ben, ne yalan söyliyeyim, yeryüzünde, yol inşaatında böyle usullerle dinamit atıldığını biliyor, fakat yer altında da dinamit patlatıldığmı bilmiyordum. Onun için büyük bir hayret içinde idim.
— Peki dedim. Bu kaya böyle delindikten sonra sağını
solunu, üstünü direklerle desteklemek lâzım değil midir?
— Her zaman değil, diye cevap verdiler. Şayet kaya çok büyük ve çok sağlamsa, kendimize lâzım olan genişlikte bir yol açar öyle bırakırız.
Hakikaten, şimdiye kadar geçtiğimiz yolların bazısı böyleydi; tavan ve duvarlar ağaç direk yerine, tabiî ve yekpare bir taştandı.
Zihnime takılan bir suali sormaktan kendimi alamadım:
— Kömürde çalışan amelenin mesaisini, çıkarttığı kö mür ile ölçüyorsunuz. Ya dinamit ile tünel açanlarınkini?
— Onun hesabı da metre üzerinedir.
— Bu en tehlikeli işte çalışanlar, fazla iş görürlerse prim almazlar mı?
— Alırlar, fakat muayyen bir kaya parçasını delmek için muayyen miktarda bir dinamit kâfidir. Dinamiti bol harcayan işçi prim alâmaz.
Zihnimi demindenberi kurcalayan bir suali sormanın vakti gelmişti:
— Bu kayanın veyahut kömürün arkasında ne gibi tehli keler saklandığını bilebilir misiniz? Ya yeraltındaki sular, veyahut zehirli gazlar birdenbire ocağı istilâ ederse?
Şöyle cevap verdiler:
İSTANBUL RADYOSU
Çarşamba — 11/10/1950
Sayfa: 4
ZAFER
11/10/1950
Başmakaleden devam :
Halk Partisinde
I
Başbakanın mühim nutkıı
Sefir, İbrahim paşanın önünde
haddindenfazlaeğilereközürdiledi
Rahip birden düşündü, Snü):
— Kabul ediyorum.
koymak üzere
götürdü.
Çocukların
kürk giydirildi. Fakat
(Devam e
İki çocuk, heyecan
ve telâştan sapsarı idiler. İbrahim Paşa onlara iltifat etti. Ve sonra onları beraberine a-larak bizzat Padişahın huzu-
Divan’daki Ziyafet
Topkapı Sarayının ikine luag£ merasim elbiselerini giymiş- saray adamlariyle do idî. İkinci kapıdan, kubbe altı; gideîı yolun iki tarafında sır lanmış olan selâm taşların aldızb elbiseleri,
Sadrazamın gelöîösini bekliyorlardı. Fran-:-3‘sefiri, maiyeti erkiniyle biflikte daha evvel gelmiş, Kubhfc altının bir odasında in-tizir, etmekte idi.
Nihayet Sadrazam İbrahim Pı^İKpür azamet göründü. Elbisesinin ihtişamı, parmakları:^^ yüzüklerin p .rılt ıla.ı g-öjiTûri kamaştırıyordu. Selâm çavuşları onu mutad merasimle karşılıyor ve OsmanlI İmparatorluğunun Cn büyük devlet adimi, etrafındakilere iltifat-lâ^jgığdırarak Kubbe altına do^rtt gidiyordu.
Nihayet Çavuşbaşı, elindeki altın işlemeli ve tuğlu asayı yukarı kaldırdı, Kubbe altında | intizarda bulunan vezirlere hitabe j:
(Devi
IÜKjştl
jgjye Baştan başa
sapıur kürklere müstağrak o-lun"-’" Vüzcray’ı Devlet, derhal ı.yftğâ kalkıp kapı önünde Sadrazamı karşıladılar. İbrahim Pasaj' makamına geçip oturdu.
Kısa bir müddet sonra, geniş Kubbealtı salonunun yanındaki odâîÜa ziyafet sofrası kuruldu.
Fransız Sefiri, ziyafet sofıa-. eın-^i davetli idi. Sadrazam
- ı iltifat etti i-rVfi te a bir an sonra hafifçe ^Jcâşlaçım çatarak etrafı göz-geçirmeğe başladı.
«Sadrazam, Sefirin çocuklarını arıyordu. Fakat görünürde çocuk yoktu. Bu defa hayretle :üne baktı:
— Muhterem çocuklarınızı göremiyorum Sefir Cenapları.
Dedi. Sefir dö Bonnak sap-, sarı kesildi. Böyle bir sual karşısında bulunacağını zaten bek leraesine rağmen, o.muhteşem Osmanlı divanında şaşırdı. İbrahim Paşanın önünde haddinden bile fazla eğilerek özür diledi:
... (Dev)etlû Paşa Hazretleri!.. -'Ö&.derece debdebe ve saltanatı
hammil değildir diye Madam, onların yerine kardeşi Rahip Biıon’u gönderdi..)
Bu sırada Rahip Biron, belki ömründe görmediği bu müh teşem sahnenin azameti ve İbrahim Paşanın şahane gururu karşısında kendini kaybetmiş gibi idi. Ne Katolik, ne Fransız gururu kalmamıştı. Türk Sadrazamının iltifatına maz-har olabilmek için, daha beş on adını uzakta iken yerlere kadar eğildi.
İbrahim Paşa, bu keçi sakallı Katoliği bir an süzdükten sonra, onun huzuruna gelmesine lüzum görmeden Sefire hitabetti:
(Rahip dö Biron’un haberimiz olmadan arzı ubudiyete gelişinden memnun oldum. Fa-■ kat Rahip dö Biron, nihayet l.,n I: ıhip dö Biron’duı-, Markiz Cenaplarının çocukları değildir. Biz ise, Şevketlû Padi-şa,1umın necil-i necibleıi Şeh-•zadeler Hazeratına, çocuklarınızın geleceğini haber vermiştik. Derhal haber gönderiniz, îc^bcderse Divanı iki saat tehir edebilirim...)
Rahip dö Biron hâlâ yerlere 'kddar (''ilmiş bekliyor, kulak-lârı üğulduyordu. Osmanlı Sad Taşanımın ihtişamı karşısında afallamış kalmıştı.
gefir dö Bonnak, bir kere daha yerlere kadar eğildi:
(Zatı Sadareti Penahilerinin Îlîftckınıızda gösterdikleri ‘ iltifattan dolayı çok minnettarız. Derhal çocuklarımızı getirte-ılbteğiz..)
uy"I. Ve, acele saraydan gönderi-len bir araba ile çocuklar getir tildi.
Truman
Ankaranın 13
Honululu ’ya
Kore hakkında Mac Arthur’le görüşecek
Tokyo, 10 a.a. — (United Press): Güney Kore kuvvetleri bugün doğu sahili üzerinde bulunan büyük komünist liman şehri Wonsan’ı işgal ve Kuzey Kore garnizonunu batı ve kuzey istikametlerinde geri çekilmiye mecbur etmişlerdir. Düşmanın geri kuvvetleri şehrin kuzey yarısında çarpışmaya devam ediyorlarsa da mukavemetleri azal-
Güney Kore üçüncü tümenine mensup kuvvetler Kore'nin en büyük hava alanlarından biri o-lan Wonsan hava meydanına da ulaşmışlarda*.
Kuzey Kore elan General Mac Arthur’un son teslim emrine boyun eğmemiştiı*. Halbuki resmî bir sözcüye göre komünistler şimdiye kadar ölü, yaralı ve kayıp olmak üzere 226,500 kişilik zayiat vermişlerdir.
Mac Arthur’un genel karargâhından bildirildiğine göre, Kuzey Kore merkezi Pyongyang’a iki koldan ilerliyen Amerikan birinci süvari tümeni kuvvetli bir mukavemetle karşılaşmıştır.
ekim bayramı
(Baş tarafı 1 incide) sas itibariyte kabul etmiş, fakat gece yapılacak törenin nerede yapılacağı hususunda bir karara varamıyarak bunun tayinini başkanlık divanına bırakmıştır.
Bundan sonra gündeme devam edilerek teklifler ait oldukları komisyonlara havale edilmiştir. Balgat, Balkehriz ve Ayrancı bağlarına otobüs işletilmesine dair teklif, başkanlığın otobüs i-daresi ile istişaresine bırakılmıştır.
Hikıhet Yazicıoğlu’nun basın kartlarına Otobüs İdaresi tarafından yapılacak vizenin lüzumsuz olduğu hususundaki önergesi konuşulmuş ve vr.enin lüzumsuzluğu kabul edilerek sarı ve mavi basın kartlarının yarından itibaren belediye otobüslerinde paso yerine geçmesi kararına varılmıştır.
Belediye Meclisi 18 Ekimde toplanacaktır.
i
Truman Mac Arthur'İa görüşecek
Vaşiııgton, 10 a.a. — (AFP): Başkan Truman’m General Mac Archur ile görüşmek için yapacağı seyahatte kendisine Ame-rikı.n müşterek kuvvetleri Genelkurmay başkanı General Ornar Bradlcy, cumhurbaşkanlığı dış siy;;set hususi müşaviri A vereli Harrimaıı, dışişleri bakanlığı fev kalâde büyük elçisi Philipp Jes-sup ve Uzakdoğu meselelerine memuı* dışişleri bakan yardımcısı Dean Ruek bulunmaktadır.
Başkan Truman ile maiyetindeki şahsiyetler, perşembe günü akşamı Başkanın dört motörlü hususî uçağiyle Kaliforniya’da Fail* Field hava üssünden hareketle Havai adasında Honolulu-ya gideceklerdir. Cuma günü mahallî saat 7,30 da bu adaya varacaklardır.
Başkan Truman, 18 ekim çarşamba günü Vaşington’a döne- '
İstediğimiz gençlik
(Başı 1 nci sayfada) söylemedim. Bu iddia tamamen yalandır. Söylediğim şey her yer de yalnız şu olmuştur: Sadece bilgili olmak, vatanperver olmamak şartiyle, bu memleketin istediği insan olmıya kâfi değildir. Biz, bilgili olduğu kadar vatanperver gençlik yetiştirmek yolundayız^
Pamuk ih)acatı tahdit edilmeyecek
Adana gazetelerinden birinin mahallî fabrikatörlerin Ankara-ya gitmelerini vesile ederek pamuk ihracının tahdid olunacağı yolunda yersiz neşriyatta bulunduğu öğrenilmiştir.
Ekoııuni ve Ticaret Bakanlığı bu haberin tamamen hayal mahsulü olduğunu ve fabrikatörlerin Ankara seyahatlerinden maksadın fabrikaları mamûllerinin satışına müteallik bulunduğunu bildirmeye ve bu haberi kesin surette tekzibe Anadolu Ajansını memur etmiştir. (A.A.)
iki kutup
ten başka bir şey değilmiş!.. Halk Partililer Devlet Reisine karşı yalnız vazifelerini ifa ediyorlarmış!..
Ama, bizim bahsettiğimiz nokta, sade bir nezaket meselesinden nıi ibarettir? Yazımızı dikkatle okuyanlar, bu muhtelif partililer arasında teessüs eden dostluğun Cumhur Bnşkanına gösterilen resmî nezaketten çok ileri bir mahiyet taşıdığını gayet açık bir surette görürler.
Zonguldakta, Ereğlide, Eski-şehirde, Erzurumda, Erzincanda ve Diyarbakırda, muhalif partilere ve C.H.P. sine mensup vatandaşlarla konuşurken, kendilerinden duyduklarımız şu oldu: Muhtelif .partililer birbirle-riyle gayet kardeşçe geçinmekte, ve kimse kimsenin gözünü oymayı aklından bile geçirmemektedir.
O temas ettiğimiz insanlar, Ulus’un bahsettiği gibi «Ummanda bir katre» değildir. Çünkü hepsi altı biiyük şehrimizde Halk Partisinin ileri gelenleri ve genel idare kurulu üyeleri, ve nihayet parti işleriyle yakından alâkadar olan kimselerdir. Demek ki, bunlar, temsil ettikleri partililer topluluğunun fikirlerine tercüman olarak konuşmuşlardır.
Eğer baskıdan, zordan,istikrarsızlıktan ve huzursuzluktan bir şikâyetleri olsa i-
di. Cumhur Başkanı Celâl
Bayar ve Başbakan Adnan
Menderesi karşılarında bulur bulmaz, hemen içlerindeki dertlerini açıkça ortaya dökmezler miydi? Şurada bir baskı var; burada vatandaşlar rahat nefes alamıyor; muhalefet emniyette değildir; diye avaz avaz bağırmazlar mıydı?.. Hayır, bunların hiç birisi olmamıştır. Bilâkis Halk Partililer, büyük bir huzur ve sükûn içinde, demokrat vatandaşlarla çok iyi geçindiklerini söylemişler, yalnız, su işi, yol işi, köylü borçlarının tecili gibi umumî memleket meselelerinden bahsetmişlerdir.
Muhalefetin muhtelif yerlerde atan nabzı gösteriyor ki, merkezdeki lider, ve onun etrafındaki peykler, baskıdan ve emniyetsizlikten şikâyet ettikleri zaman asla doğru konuşmamakta, bilâkis hakikati tahrif ederek sırf kendi ihtirasları için kışkırtıcılık yapmaktadırlar!
Şimdi memlekette bizzat şahit olduğumuz manzaraya bakınız; bir de Ulusta Nihat Erimin şu cümlesini okuyunuz!
«İktidar Partisi başındakiler, işi o hale getirmiş bulunuyorlar ki, bugünkü durumun bir adım ötesi, demir perde arkasındaki gibi Halk Mahkemelerini kurup, hoşa gitmiyen muhalifleri tasfiye etmektir!»
Sırf bu cümle dahi, merkezdeki birkaç muhterisin ne kadar korkunç ve ne kadar meş’um bir şekilde çalışmak gayretini gütmekto olduğunu isbat eder sanırız!
Hâdise meydandadır: Muhtelif şehirlerdeki ve kasabalardaki Halk Partili vatandaşlar, merkezdeki liderlerinden ve o-nun etrafındaki peyklerden ta-mamiyle ayrılmışlar, ve her türlü fiil ve hareketleriyle onları yalanlamışlardır!
Bizim müşahedemiz budur. Ve eğer bu muhteris ve kinci zümre, bu şekilde harekete devam edecek olurlarsa, onları biz değil, bizzat kendi partilileri tasfiye edecektir! İş bu yola girmiştir! Kendilerini ikaz ederiz! Mümtaz Faik FENİK
(Başı 1 nci sayfada) bulunmaktan duyduğu zevki belirttikten ve tevsi ve ikmaline ka rar verilen çimento fabrikasında bu kararın tatbikına yarın sabahtan itibaren başlanacağını tebşir ettikten sonra memleketin umumî durumunu bahis mevzuu etmiş ve demiştir ki :
«— 14 Mayıstan sonra, memleketin bir kaç bölgesini gezmiş bulunuyorum. Burada, Sivas'ta olduğu gibi, Bolu’da, Zonguldak’ta, Erzurum’da, 'Erzincanda, Diyarbakır’da, Elâzığ'da ve Eğede de vatandaşların, tıpkı sizleı* gibi, memleketin âtisinden emin ve huzur içinde bulunduklarını görmekle bahtiyarız. Hiç biriniz, memleketin daha kötüye gideceğine, zora dayanan bir idarenin bu memlekette bir kere daha teessüs edeceğine zerre kadar ihtimal vermemektesiniz. Eğer Demokrat Parti iktidarı, dört ay içinde vatandaş vicdanında bu kanaati hasıl edebilmişse, vazifelerinin cn müsbe-tini başarmış demektir.
Demokrat Parti, memleket tarihinde misli görülmemiş bir inkılâbın önderliğini etmiş ve o inkılâbı başarmıştır. 14 Mayıs seçimleri, bu büyük inkılâbın yalnız bir safhasını teşkil eder. Demokrat Parti iktidarı, dört ay içinde, alınan neticeleri takviye etmek yolunda devam etmiştir.
Yeni rejini takviye edilmiştir
Memleketin siyasî ve İdarî durumu bugün 14 Mayısa nazaran daha emniyet içinde ve çok daha kuvvetlidir. 14 Mayısta Mecliste ekseriyeti kazanmamıza rağmen memleket idaresine tek parti zihniyeti hâlâ kuvvetle hâkimdi. Muhtarlıkların yüzde doksan dokuzu, belediyelerin yüzde doksan dokuzu, il idare meclisi âzalıkla-rının yüzde doksan dokuzu eski iktidarın elinde idi. Memleketteki bankalar, idare meclisleri, ha yır cemiyetleri, İktisadî teşekküller, ziraat odaları ve esnaf cemiyetlerine kadar bu memlekette resmî gayri resmî teşekkül namına ne varsa istisnasız hepsi, tek parti zihniyetinin devamı o-laıak mevcuttular.
Millî takıma Ankaralı
oyuncular alınmıyacak!
Lig maçlarının vaktinde başlamamış olması buna sebep gösteriliyor
Ekim ayı sonunda (A) ve genç millî takımlarımızın İsrail, Mısır millî takımlariyle yapacakları karşılaşmalarda, millî takım kad rosuna Ankara'dan az oyuncu çağrılacağı, millî takımda AnkaralI futbolculara yer verilmemesi ihtimali günün başlıca mevzuu olmuştur.
Bu haberin sıhhati üzerin • şimdilik kat'î bir hüküm vermek ne kadar erken ise, doğru olmas ihtimali de o derece fazladır.
Çünkü, Futbol Federasyonu nun bir günde iki millî maç yapmak hususunda aldığı prensip kararında, daha ziyade Ankara ve İzmir bölgelerinden millî takıma fazla oyuncu almak gayesini düşünmüştür. Fakat Federasyonun bu yerinde kararından, Ankara Bölgesi, lig maçlarına zamanında başlamamış olmasından dolayı pek faydalanamıyaca-ğı anlaşılmaktır. Zira, Ankaralı futbolcuların formunda olup olmadığı Federasyonca meçhul bulunmaktadır. Bu sebepten Federasyon, millî takıma bu defa da Ankara’dan fazla oyuncu çağırtmamak mecburiyetinde bulunmaktadır.
Böyle bir durum karşısında, yine Federasyonu mu, yoksa Ankara Ankara Bölgesi, do-
layısiyle Tertip Komitesi mi hafta maç yapmak mümkün de-kabahatlidiı*. Bu iki halde, Fe- ğildir. Vaziyet böyle olduğu hal-derasyon zamanından çok evvel , ' ........
1950 yılı içerisinde yapılacak millî maçların tarihlerini ilân et-miş, hattâ Ankara’da oynanacak maçlar için de Bölge ile bir anlaşmaya dahi varmış olduğuna i göre, demek ki Bölge ve dolayı-s'.yle Tertip Komitesi bu durumdan haberdar bulunuyordu. Bu vaziyete göre, Futbol Federasyonunu tenkid etmek cidden insaf-
Millî maç tarihleri evvelden aalûm olduğu halde, Bölge lig maçlarına neden zamanında başlanmadı suali hatıra gelmektedir.
Bu suale şu şekilde çevap verenler bulunabilir:
Terfi müsabakalarının geç bitmesi dolayısiyle lig maçlarına zamanında başlanamamıştır. Hal buki 14 Eylül tarihinde nihayet-lenen terfi müsabakalarından sonra 1950-1951 sezonunda vazife görecek olan yeni Tertip komitesi 16 Eylül tarihinde seçildi. Bu tarihten eylül sonuna kadar 15 günlük bir zaman olma sına rağmen, ekim ayında atletizm karşılaşmaları, seçim ve nüfuz sayımı dolayısiyle, tam bir
de, ne yazık ki lig maçlarına bir an önce başlanması için, Tertip komitesinde hiç bir faaliyet görülmedi. Bilâkis maçlarıp geri bırakılması çareleri araştırıldı. Zira, Tertip komitesinin evvel ce aldığı bir kararda lig maçlarına 7 Ekimde başlanması kabul edilmişti.
Fakat bu tarihte 19 Mayıs stadının Türk - Belçika atletizm karşılaşmasına tahsis e-dildiği evvelce malûmdu. Buna rağmen maçların bir hafta önce başlaması da mümkün iken tertip komitesi nedense bu kararı almayı pek arzu etmedi.
Böylece, lig maçlarının geri bırakılması ile, futbol federasyonu, Ankaralı futbolcuların form vaziyetlerini görmek imkânını elde edemedi.
Bunun neticesi olarak, iki millî takım için Ankara’dan çağırılacak oyuncuları seçmek Federasyonca cidden müşkül olmaktadır.
Şimdi Ankaralı futbolcular millî formayı giymek şerefinden, bu sebepten mahrum kalmak ihtimali ile karşı karşıya bulunuyorlar.
Haydar Özakman
Bonn hükümetinde
Güreşçilerimiz
(Baş tarafı 1 incide)
Tevfik Yüce 4 dakika 32 san yede tuşla galip gelmiştir.
73 Kilo: Celâl At;k - Net-tPsheim, Celâl Atik ittifakla galip gelmiştir-
ilk istifa
Londra Radyosu, (Basın - Ya - -
vın) — Federal Alman hükü- ( Kilo: Haydar Zafer - Ko-ı İçişleri Bakanı istifa et ke- Haydar Zafer ıtt fakla1 ga-Başbakan Adenauer is- ‘ P gelmiştir-
' 87 Kilo: Yaşar Doğu - Henze.
Yaşar Doğu 8 dakika 28 saniyede tulşa galip gelmiştir-Ağır: İı-fak Atak - Liebern. İrfan Atak 2 dak ka 50 saniyede tuşla galin gelmiştir.
Bu surelte serbest güreş millî karşılaşmaları 8-0 galibiyetimizle sona ermiştir-
miş ve 1 tifayı kabul etmiştir. Bu, Alman hükümetinin kuruluşundan beri ilk istifadır. İçişleri Bakanı, Avrupanın savunmasında Batı Almanyanın önemi bakımın -dan Başbakan Adenauerin takip ettiği siyaseti tasvip etmediğini ve bu yüzden istifa ettiğini beyan etmiştir.
Sağlık Bakanının dünkü tetkikleri
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Dr. Ekrem Hayri Üstündağ dün Ankara Yenişehir Sağlık Yurdu ile hususî hastahane ve Doğumevini ziyaret ederek bu hastanelerin durumlarını incelemiş ve müdürleriyle muhtelif konular üzerinde hasbıhallerde bulunmuştur.
Kıymetli ellerde gayet titizlik ve hassasiyetle idare edilen bu kuıumların yurtta adedinin çoğalmasının ve bu suretle varlıklı vatandaşların daha fazla sayıda bu müesseselerden istifade etmek suretiyle devletin tedavi bakımından yükü lıafifliyerek daha ziyade koruyucu tababete önem verilmesinin yerinde olacağını belirterek mevzuat ve talimata uygun bir tarzda ve mutedil ve makul bir fiyatla çalışan hususî hastanelerin daima devletin himaye "e müzaheretine maz har olacaklarını ilâve ederek yurt ve yurttaş sağlığı bakımından kendilerine muvaffakiyetler temennisinde bulunmuştur.
Biı* propaganda mesai i
Bu manzarayı ifade ve tasvir eden bir Halk Partisi propagandasını sîzlere hatırlatacağım. E'.Ik Partisi propagandacıları o zaman her yerde taraftarlarını teşci vb demokratlan yıldırmak iç n «değ şen merkezde bakanlardan ibarettir, onun alt tarafı bütün devlet teşkilâtı, belediyeler ve herşey bizim elimizdedir, bi-z m vaz felendirdiğimiz, bizim ekmek verdiğimiz insanlardan teşkil olunmuştur- İktidar onlarda ise idare bizde dir» diyorlardı. Fakat ş:md-artık böyle söyliyemezler- Çüıı kü 14 mayıstan beri, yeni ku rulan rejim, her bakımdan takviye edilmiştir. Bu cümleden olarak meselâ muhtar seçimler nde, Halk Part si, evvelki 40.000 muhtarlık yerine 13 000 muhtarlığa düşmüştür-Eskiden ancak 1000 muhtarlığı elinde tutan Demokrat Parti ise, seçimler sonunda, 18.000 muhtarlık kazanmıştır- Böylece, muhtarlıklarda iktidaıo mesned olacak mühim bir ek serlyet elde ed lmiştir. Belediye seçimlerinde ise neticeler çok daha lehimizedir- Muhaliflerimiz, sank! büyük b:ı- suç işlemişiz gibi, belediye seçimi net'celer ni henüz ilân etme dik diye bize hücum ediyoı-laı*. İlânını bu kadar arzu ettikleri zaferlerini işte bildiri vorum:
Belediye seçimlerinin neticesi
Seçimlerden önce Halk Partisin n elinde 630 küsur belediye bulunuyordu Demokrat Parti ise, yanılmıyorsam, ancak 2 veya 3 küçük beled ye-ye sahipti- Bugün Demokrat Parti 48 i bütün mülfın vilâyet merkezleri olmak üzere 357 belediye kaz«annıiş bulunuyor- Hark Partisi ise, elinde mevcut 630 küsur beled yeden, 6. 7 si mühim olıhıyan vilâyef merkezleri ve ekserisi küçül-Küçük nahiye ve köy belediyeleri olmak üzre 230 küsur be lediye muhafaza edebihnişt r Bunların çoğu da mazideki cebir ve şiddet zihniyetinin henüz teshinden kurtulamıyan u-zak ve hücre- yerlerdedir- Kendileri için büyük bir zafermiş gibi ilânını ısrarla isted klerı belediye seçimleri neticeleri işte bundan ibarettir. Şu ver-d ğim rakamlar arasındaki nıa-bet meydandadır- Ama- netice-
den evvel belediyeleri yüzde dok.'ı n dokuz elinde bulunduran II. Partis nin yüzde seksen, yüzde doksan t sf ye edim iş olduğunu iddia etmek anca!, bir hakikatin ifadesi olur.
İl Genel Meclisi seçimleri arefesindc
Üç dört gün sonra da İl Genel Meclisleri seçimleri vam.
ıjıemleket batar diyorlardı. Bütün bu efsaneleri bu hurafeleri Türk milleti artık kökünden . yıkıp atmış ve bu suretle haki-: kî iç istiklâle kavuşmuş bulunuyor.»
Başbakan, 4 ay zarfında hükümetin vaidlerini yerine getirmediği tenkidlerini de bahis (mevzuu ederek «hangi vaidle-'' »*in vadesi hulul etmiş de De-.—.. . u. ), uuııd yapmamı.,»
yüzde dîye sormuş mütemadiyen bize T»,.. UK--------bu suali sor_
şöyle devam etmiştir: Samimî değildirler
«Biliyorsunuz ki, hükûmetle-| rin bir yıl içinde yapacakları
nel Meclisleri seçimleri yapı- rin vadesi hulul et lacaktır. Bugün, bütün illeri-1 ıpokrat Parti bunu mizde bu meclislerin yüzde J dîye sormuş mütem doksan dokuz buçuğu Halk Par [ hücum edenlere tisinindir. Seçim neticesinde malc icabeder demiş aynı vaziyetin devamı imkân-1 ne " ' sızdır. Başa baş kalsak dahi, İl' Genel Meclislerinin yansını kaybetmiş olacaklardır. Hal-|....______
buki biz eminiz ki, İl Genel bütün işler, küçük teferruatla-Meclislerini yüzde doksan do- rina kadar bütçe denilen vesi-kuz elinde bulundyran Halk ( kada önceden tesbit edilmiş o-Partisi, önümüzdeki seçimler lur. Bu seneki bütçe, Halk Paı*-neticesinde, bunların ancak çok' tisi iktidannea hazırlanmıştır, küçük bir nisbetini belki mu- Çünkü biz iktidarı bütçenin hafaza edebileceklerdir.» dördüncü ayında aldık. Bu ba-
Başbakan, bu suretle, 14 ma- kımdan, icraat programı de-yısta alınan neticenin, birbiri- mek olan eldeki bütçeye göre ni takip eden seçimlerle, adım nelerin yapılması lâzım geldi adıma teyidedilmekte ve per— ğini kendileri bizim kadar bil-çinlenmekte olduğunu belirt- dikleri için nelerin yapılması miş ve sözlerine şöyle devam l^zım idi de yapmamışız, işte etmiştir: | bunu söylesinler. Fakat söyle-
«14 mayısta Tüı*k milletinin mezler) Çünkü samimî değildir-aldanmış olduğunu söylüyorlar. ^er- Bütün niyetleri, sadece ef-Halbuki hakikat şudur ki, Türk i kârV bulandırmaktan ibaret-milleti, çoktan verdiği ve 14 t*r-) mayısta tatbik ettiği büyük ve' ” ’ ’
azimli kararını, ondan sonra yapılan seçimlerle teyidetmiş-tir. İşte bu suretle ve Demokrat Parti iktidarının her yönden aldığı müspet tedbirlerle demokrasi hayatı bu memleket te tabiî mecrasına girmektedir.
' Başbakan, memleketin ne halde yeni iktidara devredilmiş olduğunun tesbit edilmesinin umumî efkârı aydınlatma bakımından çok mühim olduğunu anlatmış ve bu yolda hükümetin açıklamalarda lunacağını söylemiştir.
Türk milleti, gayet derin' Kore karari
bir basiretle, milletvekilleri Başbakan Adnan Menderes seçiminde, Demokrat Partiye bundan sonra, Kore kararma kahir bir ekseriyet vermiş bu- da temas etm ş ve demiştir ki: lunmaktadır. Şayet az bir ek- «Daha dün, Kore meselesi seriyetle iktidara gelinmiş ol- etrafında yaptıkları zehirli saydı ve milletin bu kararı propagandalar meydandadır-müteakip seçimlerle teyit edil- Bu propagandaların en ufak memiş bulunsaydı iktidar köylere kadar uzandığı da ma-düşkünlerinin, haris politi- lûmdur. “Kore memleketin ba ka hastalarının, bu memleketin gına yeni bir Yemen olmuştur, huzurunu kaçırabilecek hare- Kore’de ölenler dînen şehid ketlere cüret etmeleri beklene- sayılmaz, Kore’ye gönderilen bilirdi. Memleket baştan başa 4500 kişi değ 1 8000 kişidir-huzursuzluk içindedir, Demok- 80-000 kişi olacaktır”, dediler rat Parti iktidarı memleketi Daha ne demediler ki, bütün harbe götürmektedir, 4 sene bu bu meş’um propagandaları ile iktidara nasıl tahammül olgna- dış politikada ve en naz k bilir şeklindeki gayet açık tah- mevzularda hükümetin aldığı rikleı* bu iddiamızı ispat et- kargrlan ve giriştiği taahhüt-mektedir. Son büyük tecrübe- leri bozacak, devlet itibarını lerle ortaya çıkan hakikat şu- kıracak, millî birliği paıçalı-duı* ki, milletimiz, kendi işle- yacak bir tarzda hareket etti-rini kendi eline almış, tarihî, 1er. Fükat şimdi, artık Kore'-gayri tarihî, şef mef, hiç bir den hiç bahsedilmiyor- Genel kimsenin vesayetine muhtaç ol başkanları, dün söylediği nu-maksızın kendi kendisini ida- tukta, Kore meselesi şöyle re edebileceğini bütün dünya- dursun, haricî politikayı bile ya ispat etmiştir. Memlekette ağzına almamıştır, birtakım efsaneler, .hurafeler Ne gaript ir ki dış politika.1 — ,—......... —-.w- yaratılmıştı ve bunlar devam din mevzuunda, muhacirler
ler, kazanılan yerlerin ehem-(ediyordu. Bunların atılması meseles nde, bugün iki parti- mansa miyet ve keyfiyeti bakımından ' lâzımdı. Falan zat olmazsa, fi- nin beraber olmasını tekl.'f e- bakanı ele alındığı takdirde seçimler- lân parti iktidarda kalmazsa, diyorlar- Dış politikada, Kore ır.ıştır-
bu-
. Hoffman geliyor
1 (Ba3ı 1 inci sayfada)
Mı*. Hoffman bu ziyaretinin sebebi olaıah «Silâhlanma programlarından doğmakta olan İktisadî durum hakkında Avrupa liderleri ve Avrupa’daki temsil-5 çilerle müzakere, edeceğini söy-
Bu seyahatte Mr. Hoffman’a ’ şu zevat refakat edecektir: Pa-; ris’teki.ftlarshall Plânı merkez
• misyonunun başkan vekili büyük
• elçi C. Tyler Wood ve büyük elçi Katz'ın hususî asistanı, Mr. Nathaniel T. Barlett, Mr. Hoff-
- nıan’m hususî müşaviri ve Eca 1 merkez burçtu müşaviri Mr.
■ Maıırice T. Moore ve Bayan
■ Moore, Vaşington’daki Eca mer-
■ kez bürosunun haberler servisi
■ başkan vekili Mr. Andrew Beı*-
■ ding ve-gazeteci Mr. Blaiı* Moo-ı dy.
Bugün saat 17,45 de Mr. Hoff-
- man, Amerika Bütük Elçisi ı George W. Wadswoıth, büyük
elçi C. Tyler Wood ve orta elçi
■ ve Türkiye’deki Marshall Plânı ı Heyeti Başkanı Russell H. Door : Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü-
- yü ziyaret edeceklerdir. Bu zi-
■ yaı-eti müteakip Mr. Hoffman,
■ büyük elçi Wood ve Mr. Door
- Devlet Bakanı Fevzi Lûtfi Ka-' raosmanoğlu’nu ziyaret edecek-
: tir.
Yarın sabah Mı*. Hoffman ve
• refakatinde bulunanlar yakında?
• ki bir köye giderek Marshall
■ Plânı malzemesiyle çalışmayı gö-ı recektiı*.
Öğleden sonra Mr. Hoffman, büyük elçi Wood ve Mr. Dorr i Cumhur Başkanı Celâl Bayar ta-| rafından kabul edilecekler ve da-r ha sonra Başbakan Adnan Menderes'i z ıyaı et edeceklerdir.
i kararının verildiği en nazik i *.nda, beraber olmak gerekir-
■ di- I-Ialbuki o zaman canımıza : kıyarcasma hareket etmiş ol-
■ duklarını k’m unutur. Kore ı meselesindeki hareket tarzı, , Halk Partisinin başında bulu-I nan’ıaı* için daima bir azap ve ı ıstırap mevzuu teşkil etmelidir. D n meselesine gelince, Demokrat Parti, programı ile
ı tesbit etmiş olduğu kanaatle-• r ııi tatbika koymaktadır- On-i; . 'iı bir diyecekleri varsa sö‘ ı İçmekten kendiler ni kimse men etmez- Muhacirler meselende ise, hükümet, güçlükleri karşılayabilecek iktidardadır. Hiç bir mesele karşısında aciz izhar etmiş değildir- Muhacirler meselesinde hükümete, ne suretle yardım yapabileceklerini hakikaten öğrenmek
Başbakan Adnan Menderesin bu nutku sık sık alkışlarla kes İmiş ve nutuk bittiği za-onu dolduran halk Baş-sürekli surette alkışla-
11/10/1950
ZAFER
Sayfa: 5
Sinema
Dünya^ilimciliği
Dünya şaheserleri karşısında bugün Türk filimciliği hafif bir gölge bile değildir
Film sanayii mevzuunda Avrupa ile Amerika arasında şayanı dikkat bir mukayese
Senelerce evvel “Canudo” sinemayı yedinci sanat olarak vasıflandırdığı zaman münevver kütleler arasından bir i-tiraz avazesi yükselmişti. Bugün bu hakikat Fransa, İngiltere, İtalya, İsveç, U.S. gibi müterakki memleketlerde kabul edilmiş bulunuyor.
1948 denberi Amerika'da da bu cihette bir hareket göze çarpmasına rağmen, Birleşik Devletler henüz tam bir ittifakla letler henüz bir ittifabla bağlanmış değildir.
Denilebilir ki filmcilik en büyük hamlesini harpten sonra, ve doğrudu yerde, Avrupa'da yap-
Altı senelik hunhar bir harpten harap ve pressimiste olarak çıkan Avrupa bir yandan mad-
dî yaralarını sararken diğer yandan da harap olmuş varlığı karşısında duyduğu acıyı sanat yolu ile ifadeye çalışmış ve neticede İtalyanların trajik ve kudretli Neo - Realist ekolü ile Fransızların İmpresnist ve hattâ zaman zaman sürrealist olan ekolleri meydana gelmiştir, ingilizlerdc Lawrence Olivier klâsik sahne eserlerinin yepyeni ve şayanı takdir bir şekilde beyaz perdeye aksettirilebi-leceğini, Cari Reed’le ise de sadelik ve realzm ile hakikî sanat arasındaki yakın müşahabe-ti göstermişlerdir.
Burada bir sual beynimizi kurcalıyor:
— Dünyanın en zengin ve tn mükemmel Stüdyolarına sahip olan Amerika ne yaptı?
Wa İt Disney’in “Define adası,,
Disney mutad hilâfına bu sefer resimlerden vazgeçti
Walt D^sney’in en son filmi «Define Adası, bütün tahminler hilâfına canlı resimlerden mürekkep olmayıp etli kanlı insanların yarattıkları bir eserdir.
Louis Stevenson’un «Def ne. Adası, nı hepimiz çocukluğumuzda, kalbimiz helecandan burkularak okuduk- Derler ki hayatta en tatlı hâtıralar çocukluk hâtıraları imiş. Marcel Proust meşhur külliyatını, bir gün çayının içine attığı bir çukulata parçasını görüp çocukluğunu ve acı, tatlı, fakat hepsi eşsiz, hepsi geçmiş bir saadetin parçaları olan hâdiseleri hatırlayınca yazmağa başlamış-
Walt Disney de b'ze .Define Adası, ile geçmiş saadetlerin bir nebzesini hakikaten sanatkâtoane şekilde takdim ediyor-
Baş rolü oynıyan Boby Driscol zaman zaman küçük Lord Fontlervoy'u hatırlatmasına rağmen gene de iyi bir artist, Robert Newton ise, altın küpesi, omuzundaki papağan ve tek bacağı ile yaşamış ve yaşıyacak en sevimli b'r haydut portresidir- Disney’i bu muvaffakiyetinden dolayı tebrik edor, filmi de küçük, büyük bütün okuyucularımıza hararetle tavsiye eder z.
AYFER
Vakıa son senelerde bunun farkına, milyarlık bütçelerindeki muazzam açığın sayesinde vardılar fakat bu sefer de orijinal sanat eserleri yaratmağa gayret edeceklerine biraz evvet bahsettiğimiz Avrupa ekollerinden çıkan şaheserlerin kötü kop-larını yapmağa yeltendiler. Netice fiyasko oldu. Meselâ John Ford gibi kuvvetli bir direktörü Tobacco Road gibi kuvvetli bir eseri filme aldı, realize yeltendi, ve neticede meşhur münek-kid George Sadoul’ün müstehzi-yâne bir fikirle taktığı Melo -Realiste ekolün yaratıcıları arasında kendine bir yer hazırlamış
Buna rağmen Hollyvvood ba-zan iyi bir kaç eserle de ortaya çıkmıyor değil. Meselâ Olivia de Havilland'ın “The Snabe Pit” (Yılan Yuvası), John Huston’-un “The Ireasure of Sierra Madre” (Altınlar Hâzinesi), Robert Ryan’ın “The Setrep” (Düzen), Joseph Cotten ve Jen-nifer Jones’in “The Portrait of Jenny” (Jenni’nin Portresi), sonra bir kaç tane de hususî şahıs veya gruplar tarafından yaplıan filmler ki bunlardan üç tanesnin ismini vereceğiz ve ü-çü de birer şaheserdir.
1 — Mr. Verdonse (Charlie Chaplin). Bu film yapılan esassız ve isnadsız hücumlara rağmen ne sosyalisttir ne de com-munisttir sadece hümanilerdir.
2 — The Guret One (Sessiz), tamamiyte amatör bir gaye tarafında çok az bir sermaye ile yapılmış olup bir psikolojik finaliz şaheseridir.
3 — Dreaıns That Money Can’nt Bny (Paranın Satın A-lamıyacağı Rüyalar) bir sürrealizm şaheseri.
Hattâ MeksikalIlar dahi ba-zan şaheserler verebiliyorlar. Geçen sene gördüğümüz John Steinbecg’in “The Pearl” (înci) isimli kitabından alınmış aynı isimdeki filim Meksika filmciliğinin bir muvaffakiyetidir.
Bir de enternasyonal filmler var, bunlar umumiyetle Amerikan sermayesi ve Avrupa sanatı ile yapılıyor. Bunlardan en muvaffak olmuş olanı Carol Reed'in .The Third Men. (Ü-çüncü Adam) ı bu sene burada göreceksiniz.
Bu film mükemmelliği ve da-hiyâne buluşları sayesinde filmcilik tekniğinde bir devir açmış-tr.
Son sözümü bizim namevcut filmciliğimize tahsis ettim. Kendileri hakkında stayişkâr bir şey söylememize imkân yok. Sermaye azlığı dünyanın en mahalla-vari filmciliği olan Mısır filmciliğini taklit etmekte film â-milleı-imizi (?) mazur gösteremez, zira Mısırlı dostlarımızdan daha yakında Italyanlar hattâ daha da az vermaye ve tanınmamış isimlerle şaheserler yaratmaktadırlar.
İkinci bir mazeretleri de:
— Ne yapalım, kalk bunu istiyor! dur.
Halk henüz 30 sene evvel doğmuş bir sanat mevzuunda tenvir olunmağa muhtaçtır. Bir tepsi revani ve bir tabak çilekle karşı karşıya bırakılmış bjr çocuk gibi önce revaniye rağbet edebilir, fakat ergeç çileğin hafif rayihası, nahir lezzeti, ve eşsiz görünüşündeki inceliği an-lıyaıak ona rağbet edecektir. Bizim kendisine ısrarla revani vermemiz onu ergeç bir mide fesadına uğratacaktır.
Bizim bu düşüncesizliğimiz pek yakında hepimizi nevmidi-ye sevkedecek fakat o zaman da çok geç kalmış olduğumuzu esefle anlıyacağız.
Amerikalılar rahatlarına düşkün insanlardır. Ayakkabının bir numara büyük. ceketlerini starsız, paltolarını bol giyerler. AvrupalIlar ise geleneklerine düşkün «savoir vivre» i bilen insanlardır. Gömleklerin yakası takma, ayakkabılar.
buruşmasın diye bir numara küçük, ceket omuzları pamuk doludur. Fakat aradaki fark şudur: Amerikalı evinde de şık giyinir, orta halli AvrupalI ise pijama ile dolaşır. Size bunun güzel bir misalini «Lau-ren Bacall» yandaki resmi ile veriyor.
İngrid Bergman ve Gregory Peck’in filmden şahane bir pozu
İngrid Bergman’ın
“SPELLBOUND„u bu yıl göreceğiz
Selznick'in 1945 de çevirdiği güzel filmlerden birini, Spellbound'u, bu sene şehrimizde göreceğiz. İngrid Bcrgmanla, Gregory Peck’in baş rollerini oynadıkları bu film, Amerikan film sanayiciliğinde ender tesadüf edilen bir mükemmeliyettedir.
Filmde ingrid bir doktordur ve çalıştığı okul hastahanesine yeni tayin olunan meşhur doktor Edvvards'a âşık olur.
Bir ameliyata hazırlanırken doktor Edvvards bir baygınlık geçirir. Derhal nakledildiği odasında İngrid kendisini yalnız bırakmaz, fakat bu arada da sevdiği adamın hakikî doktor Ewvards olmadığının farkına varır.
Kendine gelen Gregory I’cek, İngrid’e hakikî doktor Edivards olmadığını, Aunesie’dcn istirap çektiğini ve asıl doktor Edwards’ı öldürdüğünden şüphe ettiğini söyler.
Neticede İngrid, hakikati meydana çıkaracak ve katil olmadığını aııbyan Gregory ile evlenecektir.
Mevzu yeni değildir, fakat buna rağmen İngrid Bcrgman'la Gregory Peck’in yüksek san atları ve ustalıkla yazılmış bir senaryo, filmi bayağılıktan kurtarmakta ve ona hususi bi. kıymet ver-
M. G. M. in bulularından, i.likbali parlak bir ydd.r namzeli. Zonla do Varga’mn guzol bir pozu
kıymet veriyorlar.
Jseph Cotten ve Gregory Peck, rakip kardeş rollerinde cidden muvaffak oluyorlar. Vahşi fakat o derecede de cazip Janifer Jones her zamanki mükemmeliyetinde.
I
bir neşe ve saadet.
| 81 1 K A yığ I
Perde Kapandı
Elleri ceplerinde, başı ö-nünde, ıslak kaldırımal-
rın üzerine düşen yağmur ta-
nelerinin meydana getirdiği halkacıkların kuturlarını he-
saplıyarak ilerliyordu. Caddeye «kacak yakın dönemece gelince bir insan seli cereyanına kapıldı, sürüklenmeye başladı. Çırpınarak, sağını solunu itip kakarak bu sürüklenişten kurtulmak istedikçe kalabalığın girdabına daha çok daldı Bir yere girdi, dar bir geçitten geçti, arka arka sıraların bulunduğu bir salonda kendini buldu. Etrafa bakınırken ışıklar söndü, beyaz perdede «Filmin madabi diye bir yazı oku-
du Olduğu yerdeki bir sıraya [ilişti. Canı film seyretmek is-
temiyordu; hele başı da evvel-
den oynamış olursa. Kalabalık
yerleşse de çıkıp gitsem diye düşünürken, gözü perdeye iliş-
ti... Allah!... Allah!... Rahmet
li annesine benzer bir
kadın
göründü... İşte yuvul yuvul teyzesi de oradaydı... Karşılıklı hama kumaşı örtülü sedire
Yazan: Girizan Yener
Santa Marinella'daki
ET
kampta bulunan çocuklar günün mutat saatlerinde öğretmenlerin nezaretinde denize girmektedirler..Umumî hayat fışkıran çehrelerde nasıl kolaylıkla okunabiliyor!...
oturmuşlardı Annesi pırıl pı-
“Zafer,, Muharriri Naci Serezin Avrupa notları
çocuk ct mh uı ytetj
Polis sokakta başıboş gezen bir çocuk görünce ailesine ihtareder, İkincisinde de kampa götürür
| Zovuâlı
Romemler
Yazan
Naci SEREZ
R’oma’nın altmış kilometre kadar güneyinde San-
ta • Marınella denen gayet şirin bir köy vardır İtalyan-laı buraya memleketin muhtelit yerlerinden sayısı üçyüze
yaklaşân fak.r çocuklar kamp-
larından bir ni
kurmuşlardır
Memleketimizde fakır ve bil-
hassa k.'msesiz çocukların bakım ve istikballerini temin için yapılmakta olan teşebbüs ve sarefâilen gayretler dolayı-siyle İtalya’daki bu kimsesizler kampları hakkında biraz bilgi vermek yerinde olur
Bahsi geçen bu mevkide evva-iâ tek bir b na ile işe başlanmış ve az zamanda tamamen deniz kenarında olan binala-
rın ad&cTi' yirmiye çıkmıştır. Bütün bu genilşeme faaliyetinde çocuklara mümkün olan
her 3 iş • verildiğinden neticede
bu kampın daha ziyade çocukların eseri olduğu düşüncesiyle buraya (Çocuklar Cum-hur‘yeti) -ismi verjjmişt r. Ro-
ma’dan _ gelen şose üzerinde Santa - Marinella mevkiine yaklaşırken muazzam bir levha ttzcnnde Çocuklar Cumhu-r yeti yazısı görülür
1943 den 1948 e kadar vuku bulan hâdiselerin bilânçosu
Alınan bir habere göre ■ Romanyada Transilvanytı-daki Braşcv şehrine Stalin adı takılmıştır-
Bütün Romenlerin ve bilhassa taassup derecesinde vatanperver olan Transil-vanyalıların teessür ve a-sabiyetlerinin derecesini en iyi anlayacaklardan biriyim. Bu çevre halkı millî köylü partisinin şimdi hapishanede ölmek üzere, belki de ölmüş olan lideri Maniu’yu mukaddes bir şef m'llî bir kahraman olarak tanımaktadır.
Vatanperverler Broşav'u çeviren dağlara Stalinın kocaman resmilerini dikmiş, eline de Braşov’u Rus-yaya götürmekte olduğunu göstermek iç'n şhrin haritasını vermişler, bundan başka şehirde hergün on binlerce beyanname dağıtı -lıyor- Komünist idaresi Romanya'yı Sovyetlere satmakla itham ve takbih ediliyormuş.
★
sormuştum- Hepsi de bunun bir -palavra, dan ibaret olduğunu söylemekte ittifak ediyorlardı-
Fakat askerî olaylar hız la cereyan ediyordu- Rus ya’ya değil ama, İngiltere ile Amerikaya belle, güve-
nilebilirdi,
onun için An-
karaya ve Kahreye heyetler gönderdiler. İng'liz —
Amerikan s yasetinin o za-
man Moskova karşısındaki zaafı hepimizin malûmudur. Müttefikler Kahiredeki Ro
men heyetini haftalarca o-yaladıktan sonra Moskova-
ya gönderdiler, heyet böy-lece mekik dokuya dursun, tecrübes z genç kıral Mi-hai Romen diktatör ve baş kumandanını tevkif ettirerek ordularını Rus orduları hesabına, Almanlara karşı çevirdi. Fakat" Rus-lar Moskovadaki Romen
kimsesiz çocuklar kamp- gn sıbb; şartlar içinde yetiştirilen fakir çocuklar denizden larıtbn çalışmaları çok çeşitli- SOnra duş aıırıarken
’ .On ile on iki yaşında ço-
buralarda dört beş se- vi çadırlar içinde geçirilen sokakta başıboş gezen bir ço-larak kabiliyet ve isti -, hayat anlaşılır, ancak bunların cuk gördü mü, eyvelâ ailesine yalnız isimleri kamptır- Haddi ihtar eder, çocuk aynı haylaz-zotında bizim köy enst tüleri , lıkta devam ederse bu kamn-gibi gayet esaslı teşkilâta ma- ] lardan birine sevkedilmeğe İlktir- Santa - Marinella’daki icbar edilir.
kampın büyük sanat atölyele-
ri, dershaneleri hattâ ufak bir şehrin tiyatro binası büyüklüğünde sekiz yüz kişil k bir tiyatrosu vardır.
Aynı şekilde kamplar kız
dir.L cuktr
ne kalarak kabiliyet ve datlarına göre terbiye ve eğitime tâbi tutulmaktadır. Şa- j yanı dikltat olan cihet buralar daki- çocukların kampı terket-me jızamanları muayyen değildir ı Bir çocuk ancak tamamiy-le yetişmiş ve daha mühimmi kenldİşine daimî bir iş temin edildiği zaman yolcu edilir-
Kötapa alınmak için imti- _____________________________ —.
han ,trioya herhangi bir şekilde çocuklar için de mevcuttur I kayit.;yoktu?- Bu yerlerin 1 vc bunlar yazlık ve kışlık di-daredper! çocukların doğru- ye ik’ye ayrılmaktadır.- Bu-1 dan; ;dcğru)ı kendileri gelip 1 ralara alınan kız çocukları mütffloaat etmelerini tercih e- çok fakir ailelerden seçilmek-diydr'jve. o anda kampa kayde- tedir- Bunlar haricinde bir de diyor- Kamp deyince bir ne-sekak çocukları vardır. Polis
Kamplarda çocukların her ihtiyacı temin edilmekte ve muvakkat olanlardan çıkan çocuklar mektep zamanı bu teşkilâttan yardım görmeğe devam etmektedir-
Şimdi işin en şayanı dikkat olan cihetine gelelim. İtalyan hükümeti bu teşekkülerin kurulmasında hiç bir şekilde â-mil olmamıştır. Aşağı yukarı senede bir milyon çocuğa yapı-(Sonu 7 nci sayfada)
Romanya’da, yabancılar
da dah 1 Braşov’u
olduğu halde, görmeyen, tanı-
mayan yoktur- Bükı-eşten Braşov’a geçen yolun iki tarafındaki şehir, kasaba
Ve köylerle ormanlar dün-
yqpın en güzel manzarala-
rından birini teşkil eder.
Tabiat buradan hiçbri şeyi es rgememiştir-
★
Şimdi, Sovyet orduları Romen hududuna dayandığı zaman Molotofun Ro-manyaya yaptığı mutlak e-gemenlik ve toprak bütün lüğü vadini hatırlıyorum o tarihde Bükreşde idim ve yüksek siyasî şahsiyetlerin bu husustaki fikirlerini
heyetile mütarekeyi bir türlü imzalamıyorlardı- Bu yüzden garip olduğu kadar da fecî br durum hasıl olmuştu: b r taraftan Ro-menler Almanları tardedi-yor, esirler alıyor, öte ta-rafda da arkadan gelen Rus orduları hem Romen-leri esir ediyor, hem de Romenlenin elindeki Alman esirlerini devralarak resmî tebliğlerinde Sovyet orduları bilânçosunun kazanç hesabına kaydediyorlardı.
Eu arada cereyan eden tüyler ürpertici hadiselerden burada bahse lüzum
Müttefik (!) Sovyet orduları Bükreşe de silâh o-muzda giriyorlar, fakat şehri kahramanca zaptetmiş oluyorlar- îşte, bundan (Sonu 7 nci sayfada)
ril ovulmuş pirinç mangalın a-teşini karıştırarak bir şeyler anlatıyordu. Üzerinde karpuz lâmbalar duran, yaldızlı ayna konsol; saat başlarında kâtip türküsünü çalan saatle, duvarda asılı babasının göbek altına kadar uzanan sırma işlemeli lâ-talı, aziziye fesli resmiyle; yerde serili kırmızı Sivas kilimiyle, bu oda, onun büyüdüğü odaydı. Kapı açıldı, orta boylu yol yol çizgilerin uzandığı geniş alnını kuşatan kır saçlı, çıkık elmacık kemkli, renksiz yüzlü, uçurum kenarında açan nadide bir çiçeğe sahip olmaya benzer, bir gönül fırtınası atlattıktan sonra, ışığı matlaşan bakışlı gözlerle içeriye kendi girdi. Bu adam burnunun sol yanındaki et benine kadar ken ' "ınızı istiyc dinin aynıydı.
Annesi: •
— Oğlum, biz de seni konu- . — „ ,
şuyorduk, dedi; gözlerinde ifti yerek yüzüğü kızın parmağına har ışıkları parıldadı: geçirdi... Şu andan itibaren kı-
— İyi insan sözü üzerine ge- zınıza sözlüyüz... Gelin, kayın-
lirmiş, diyerek şişman teyzeye va^de topragmdandır, dedikleri baktı... ne doğruymuş?... Parmakları-
Teyze çenesinin altında yas- rnızın ölçüsü bir olduğu gibi, tıklanan gıgısını ezen bir hare-1 inşaallah huyu da bana çeker... | ketle: I Damat kıpkırmızı bir yüz, a-
— Tuh!... Tuh... Kırk bir lev saçan gözlerle, «Olmaz»’de
kere rraşaallah!... Elemterefiş' mek için, yerinden fırladı... kem gözlere şiş... MaYİ entarili kızla göz göze
Adam iri burnunun altında1 celdl" Bu Sözlerde beğeniş ve ufak bir sinek gibi duran bıyık-' ,ıa-vranl*k lem'alannm kaynaş larını orta ve baş parmağiyle tl^,nı görünce, ne yapacağını üst üste, sinirli sinirli sıvazladı: -aşırdl- Anne vaziyeti hemen
— Yine başıma ne çorap ör- kavradı:
meye niyetlendiniz?... 1 Oğlum ilk önce ben m de
— Oğlum, yaşın kemale er-' kayın valdenin ve kayın
di... 'pederinin ellerini öp, dedi...
— Anladım... Anladım... Yi-ı *
ne beni evlendirmeye kalkış- Düğün) dernek bal ayJan iniz egı mı.... {panorama gibi, bütün teferrua-
— Teyzen öyle güzel bir kız.............
bulmuş ki... _ yaz, kömür gözlü, kömür saçlı.
Adam söz söylemek üzere ağzını açtı, anası yemenisinin u-cunu kaptığı g bi gözlerinden akan ip gibi yaşları silerek, iki tarafa sallana sallana hıçkırıklı bir sesle:
— Bir ayağım çukurda... Seni evermeden göçüp gidersem, gözüm arkadg. kalacak... Hayat ta hiç gülmedim... Bütün gayem senin saadetini, senin mü rüvvetini görmek... Seni yerleş tirmeden göçersem yanarım... Gördüğümüz kızı hemen istiye cek değiliz a!... Hiç olmazsa br.na görücü gitmek zevkini tat tır.
Teyze çenesini güçlükle oynatarak:
— Oğlum, kız görmeye çıkmaktan ne çıkar?... Yaşlı anacığının gönlünü ediver... Gidelim bir kere görüverelim... Son söz nasıl olsa senin... Ne yapaylım evlât... Allah kuluna her
istediğini nasip etmiyor ki... Sana kim söyledi elin çoluklu çocuklu kadınına gönüllen diye...
— Benim yarapu deşmekten ne zevk alırsınız bilmem ki... Bu bahsi kapayın... İlle, kızı al diye tutturmıyacağını bilsem...
bir evin misafir odasmda maviler giyinmiş evin kızı görücülere verdiği kahvenin tepsisini kucağında tutarak kapı dibindeki sandalyada, önüne .bakarak oturuyordu. Anneyle tey ze uzun fasılalarla kahvelerini höpürderek yudumluyor. havadan sudan konuşuyorlardı. Mavi entarili kıza gelişi güzel sualleri sorarak zekâsını ölçüyor, konuşma tarzını inceliyorlardı. ,
Nihayet annesi son yudumu içti, kahve fincanını elinde tutarak:
— Kızınızı methederken yanılmamışlar... Eğer siz de oğlu muzu beğendinizse Allahın emriyle, Peygamberin kavliyle kı " "yorüz... (Parmağındaki iri Felemenk taşı yüzüğünü 1 i çıkardı, yerinden doğrulurken: ı '■ — Kızım uzat parmağını, di
n °/. ’Trbir £,z(‘iyle birbi« «m-. 8ü-El,„e dolsun, be- lültüsüz geçti
M
Aman yarabbi bu seyrettiği kendi hayatıydı.. Meşhur bir adam olup ölmüştü de filmini mi çeviriyorlardı acaba? Şapkasını çıkardı, iliştiği koltuğa iyice yerleşti, alâkayla seyre koyuldu.
Oldukça modern döşenmiş
Zoraki seyirci mütebessim, o-turduğu koltukta kıpırdandı.
Kadın sessiz, geçimliydi... Adam karısını seviyor muydu?... Bilmiyordu!.. Sevmiyor muydu acaba?.. Onu da bilmiyordu... Sayılı günler kalmıştı. Dünyaya bir evlâdı gelecekti. Öyle zannediyordu ki her şey den fazla doğacak yavrusunu sevecekti.
İhtiyar anası hastalanmış? yataklara döşenmişti. Bir yandan:
— Torunumu görmeden ölmek istemiyorum, diye feryad ediyor; d ğer yandan da gelin doğum sancılariyle yeri göğü kopararak bağırıyordu.
Kadın oldukça zor ve tehlikeli bir doğum yaptı, nur topu gibi bir erkek evlât dünyaya Cetirdi.
İhtiyar anneye müjdesi verilirken kadın ruhunu teslim etti.
Zoraki seyirci» kıpırdandı, ka sanlıkta iki yanına göz gezdirdi, mendilni çıkardı, gözlerindeki yaşı sildi.
Üzüntüden lohusanın sütü kaçtı Kadın mamayla çocuğu doyuracağım diye didinirken zayıfladı zayıfladı... Çocuk öyle huysuz ki!... Ne duruyor ne oturuyor, ne de uyuyordu. Kadının gözü çocuğundan başka bir şey görmüyordu. Her taraf karma karışı, ortalık kir pas i-çindeydi. Adamın bütün ihtarlarına, bütün tekdirlerine omuz silkiyordu.
Kadın bir sabah şafakla be-
raber uyandı. Gözlerinde garip bir pırıltı, kocasına Fransızca bir şeyler söyledi.
— Bilirsin ki ben lisan bilmem... •
— Evet çok yazık... Benim lisanım geriliyor... Bana Fransız ca kitap al... Bir lisan hocası tutmak fikrindeyim... Piyano çalmak istiyorum!...
— Sen piyano bilir misin?...
— Oh!.. Kocacığım senin nazarında ben var mıyım?... Ben piyanoda hakiki bir istidadım.. Piyanomu ilerleteceğim... Satılık bir piyano var gidip pey vereceğim...
— Karıcığım her halde şaka ediyorsun... Biliyorsun annem ölünce babamdan kalan tekaü-diyesi kesildi... Doğan yavrumuzla masrafımız iki misli art tı.. Vaziyetimiz düzelsin senin istediklerinin hepsini yaparız.
Kadın refleksli bir hareketle yataktan fırladı, geceliğinin eteklerini tutarak dans eder gibi döne döne:
Haziranda yaz olur. Dudaklar kiraz olur. Öpmesi sevap amma Isırmak günah olur.
diye, acain nağmeli bir şarkı tutturdu.
Sandıktan keten sofra örtüleri çıkardı, semaveri yaktı, in tizamlı bir kahvaltı sofrası hazırlandı, giyindi, tuvaletini yaptı, masa başına geçti.
Adama karısının bu faaliyeti biraz garip, göründü, başını iki yana salhyarak:
— Allaha ısmarladık, deyip işine gitti.
Kadın insan üstü bir kuvvetle çalışmaya başladı. Evi süpürüp, sildi; perdeleri kolaladı, odanın dört bir yanına çiçekler yerleştirdi; çocuğunu yıkadı, giydirdi, karnını do -doyurdu, arabasına oturttu. Do laptan yüz görümlüğünü, saati ni, iğnesini, yüzüklerini alıp, çocuğunun arabasını sürerek çarşıya gitti, onlan yok pahasına sattı. Piyanoya pey verdi, kendine lisan hocası tuttu. Altı na ... Terzihanesi diye yazmış olduğu kartvizitlerini, çarşıdaki dükkânların vitrinlerine koydurdu.
Evin geçim masrafıyla, eşine dostuna ziyafetler çekti... Evde para eden ne varsa hepsini sattı, sağa sola yığın yığın borç etti. Buna benzer günler birbirini kovalayıp duruyordu.
Adam karısıyla boşa çıka-|maz hale geldi perişan oldu.
Birden ışıklar yandı, perde kapandı.
Zoraki seyirci ahaliyle beraber yerinden fırladı.:
— Sonu ne olacak?... Sonu!.. Sonunu bilmek istiyorum, diye bağırmaya başladı.
Sahneye perdenin önüne bir adam çıktı:
— Şey... durun anlatacağım... Zoraki seyircinin birden göz leri açıldı. Daldığı uykudan uyandı. Yatağın içinde karısını aradı:
Kadın mutfakta semaverin ateşini yelpazelerken:
Haziranda yaz olur,
j Dudaklar kiraz olur.
Öpmesi sevap amma;
Isırmak günah olur, diye şarkı söylüyordu.
11/10/1950
ZAFER
Sayfa: 7
S. Ağaoğlunun radyo konuşması
Sıvasta işçiler
(Başı 1 inci sayfada) kiyesini teşkil edenler demok-kontrolsüz ve mesuliyetsiz ida- ratik mânasında bir muhalefet re tarzının 14 mayısta başlamış teşekkülü vücuda getiremezler, bulunan tasfiyesi hareketinin Ve buna mukabil yeni ruh ve muhtar ve belediyelerden son- zihniyeti getirmiş bulunanlar ra vilâyet idarelerine de sira- da bugünkü muhalefetin bu a-1 yeti demektir. O halde aziz na vasfını hiç bir zaman göz-vatandaşlar, büyük inkılâp yü- den uzak tutamazlar. Ortadaki rümekte ve vatandaş ve insan mücadele bir iktidar ve muha-hak ve hürriyetlerine dayanan lefet mücadelesi değil, bir in-hukukî devlet mefhumu bütün kılâp, bir yeni ve eski, bir hür-hıziyle eskiyi silip süpürmek- riyet ve istibdat mücadelesidir. | tcdir. Bu öyle bir tasfiyedir ki, Afeiz Vatandaşlar;
karşısında durmak mümkün Dört aylık iktidarın yaptık-değildir. Milletin uzun yıllar lan üzerinde du-rmıyacağım-ateşini kalbinde yaktığı has- Bu dört ay içerisinde hiç bir retlerden doğmuş olan bu hâre- şey yapılamamışsa bile, fena-keti durdurmak istiyenlerin el- lıklar suiistmaller durdurul-de edecekleri netice yalnız hüs muş, hakikatler üzerinde mil-randan ibarettir. letçc konuşulmağa başlanmış-
Demokrat Parti iktidarının tır.
4 üncü ayında hazırlandığımız umumî meclis seçimlerinde Türk milleti yeni iktidara olan itimadın: bir kere daha izhar edecektir. Bunda en ufak bir şüphemiz yoktur. Yoktur çünkü; Türk milleti tarihin karan lıklarına ebediyen gömdüğü dünkü idarenin fenalıklarından bıkmış, usanmıştır. Şüphe yok tur çünkü; bugün muhalefeti temsil edenlerin ihtiras buhranları içinde tek arzu ve e-mellerinin yine milletin başına musallat olmaktan ibaret olduğunu çok iyi biliyor. Şüphe yoktur çünkü; yeni iktidar, Türk milletinin asırlık hasreti ' olan vatandaş haysiyet ve şerefine riayet eden bir idare kurmuş, bütün fenalıkların te- 1 melinde yatan istibdat fikrini ' öldürmüş, bütün iyiliklerin 1 menbaı olan insan ve vatandaş 1 hürriyetini tam olarak getir- 1
Muhalefetin bugün arzettiği 1 manzara şudur: !
Şerefli devlet ve millet ola- I rak taahhütlerimize sâdık kal- s mak suretiyle ve hürriyet ( prensipinin etrafında toplan- ı mış milletlerden biri sıfatiyle i sulhu korumak hedefi peşinde verdiğimiz büyük karar bütün ] cihanın hayranlık ve takdirini i kazanarak millî itibarımızı en ı yüksek derecelere çıkarttığı bir -sırada muhalefetin bu karar i hakkmdaki lisanı komünistle- ( rin lisaniyle derhal birleşiyor. ] Bu hâdise karşısında içerde ve ( dışarda gösterilen hayret ve elem dolu infiale ,eevap olarak . da birtakım şekle ait iddialar £ ortaya atarak, neden bizim ve | şefimizin mütalâasını almadı- x nız, gibi korkunç bir hodgâm- ( lık tezahürü gösteriliyor. j
Memlekette huzursuzluk var dır diye feryat ediyorlar.
Müstebit bir idarenin çeşitli tazyiklerinden kurtulmuş olarak her şeyden evvel kalb, vic dan ve düşünce hürriyetinin nihayetsiz huzuruna kavuşmuş olan koskoca bir milletin bu ilk mesut aylarında uzun yıllar kontrol ve mesuliyetten âzade olarak memleketi istedikleri gibi idare etmeye alışmış bulunanların, en seviyesiz söz ve jestlerle kopardıkları bu huzursuzluk feryatlarını çok tabiî karşılıyoruz. Çünkü; onlar milletin ıstırap ve huzurşuzlu-ğu karşısında saadet ve huzur duymuş insanlar olarak bugün milletin duyduğu huzur ve saadet karşısında da tabiatiyle huzursuzluk ve bedbahtlık hisleri içinde kalacaklardır.
Muhalefetin bugün arzettiği ruh ve fikir seviyesini daha dün seçim propagandası mak-s-ıdiyle bu radyoda konuşan Halk Partisi Genel Başkanmın şu sözlerinde görebiliriz. Halk Partisi Genel Başkanına göre Avrupa Konseyinde toplanan milletler arasında, aralarında muhalefet âzası olmıyan bir heyetle temsil edilen tek devlet Türkiye'dir ve bunun sebebi de muhalefet milletvekillerinden bazılarmm tutanaklarının henüz tasdik edilmiş bulunmamasıdır.
Tutanakların henüz tasdik edilip edilmemesi bir iç mesele olduğuna göre, memleket dışı bir temsille ilgisi bulunmamak lâzım gelir. Bu mesele muhale-| fete göre çok ağır bir hâdise ' ise sırf bunun için Avrupa Kon ’ şeyine iştirak etmemek kararı- J nı vermek bu iç dâvanın ceza-1 sini millete çektirmek demek- 1 tir. i
Fakat onlar daima şahsî kin ve garazlarının intikamını mil- 1 letten alagelmişlerdir. Seçil-1 mediklerini bildikleri halde devlet başkanlığında senelerce oturabilmek, yine aynı hırsın eseridir.
Aziz vatandaşlar?
Şu hakikat güneş gibi parlamaktadır. Türkiye’de bir zihniyet ve ruh inkılâbı, bir zih- ' niyet ve ruh ihtilâli olmuştur. Bunun içindir ki, yıkılmış olan' eski zihniyet ve ruhun son ba-
İktidarla bir muvazene kurmak için bu seçimlerde reylerin muhalefete verilmesi tezine gelince; daha evvel de belediye seçimleri münasebetiyle ortaya atılan bu garip ve gülünç mütalâaya Tüık Milleti lâzımgelen cevabı zaten vermiş bulunuyor-
Sevgili vatandaşlar;
Doğrudan doğruya ve hiç bir müdahaleye maruz kalmadan yapılan her seçim gibi u-mumî meclis seçimleri de sizi tems:l edecek vatandaşları v -lâyet işlerinin başına getirecektir-
Milletvekili, muhtar ve belediye seçimleri Türk M İletinin genç unsurlarını memleket mukadderatım idare etmek mevkiine getirdi- Aynı netice umumî meclis seçimlerinde de tecelli edecektir. Bu suretle bedenleri kadar fikir ve vicdanları da sağlam olan, yepyeni insanlar iş başına geçmiş bulunuyor- Bu insanlar dört senelik çetin bir mücadele ile demokrasi ve hürriyet fikrin! muvaffak ve muzaffer kılan insanlardır. Şimdi de m İlet mukadderatını yine muvaffakiyet ve zaferlerle dolu istikballere götüreceklerdir. Eski, maddeten ve ruhan yıpranmış ve çürümüş olan varlığiyle büyük inkılap hamlesin'n karşısında sendeleye, sendeleye mukavemet etmeğe ne kadar çalışırsa çalışsın, ne kadar fer-yadüfigan içinde huzursuzluk var diye çırpınırsa çırpınsın, onun elinden nihayetsiz ihmalleriyle, hodgâm ve menfaatperest idares nin tahripleriyle çok ihtimama muhtaç bir hale gelmiş bir vaziyette aldığımız vatanı en kısa bir zamanda en iyi günlerin eşiğ ne getirmeğe mutlaka muvaffak o-lacağız-»
I
(Başı 1 inci sayfada) milletvekilleri, Genelkurmay İkinci Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Genel Kâtibi, Başbakanlık Müsteşarı, Dışişleri Bakanlığı Umumî Kâtibi, Basın - Yayın ve Turizm Genel Müdürü, Emniyet Genel Müdürü, bakanlıklar ileri gelenleri, Ankara Valisi, Belediye Başkanı, Garnizon Komutanı, Merkez Komutan Muavini, Emniyet •Müdürü ile basın mensupları tarafından karşılanmış-
Sıvas'ia
10 a.a. — geçiren Celâl
Geceyi Cumhur Bayar’la Mende-
Sivas, Sivas’ta Başkanı Başbakan Adnan
res, Vali evinde milletvekilleri ile Sivas’ın mahallî meseleleri üzerinde görüşmeler yaptılar. Bilhassa Çimento Fabrikasının tevsii, sulama işleri mevzularında duruldu.
Bugün öğleden evvel Belediye, Tümen Komutanlığı, Demokrat Parti ve Halk Partisini ziyaret ettiler. Çimento Fabrikası ile Cer atölyesindeki işçilerin tezahüratı çok büyük olmuştur.
Cumhur Başkanı ve Başbakan, İşletmeler Bakanı Prof. Muhlis Ete, Ulaştırma Bakanı Seyfi Kurtbek ve beraberlerindeki zevat, saat 15.40 ta askerî uçakla Ankara’ya hareket etmiş-
Cumhur Başkanı ve Başbakan, s hava alanında gelişlerinde olduğu gibi çok kalabalık bir halk kütlesi tarafından coşkun tezahüratla uğurlanmalardır.
Temel atma töreni
Sivas, 10 (a.a) — Cumhurbaşkanı Celâl Bayar Sivas’tan Ankara'ya hareketlerinden evvel yanında Başbakan Adnan Menderes ile Ulaştırma Bakanı Seyfi Kurtbek, İşletmeler Bkanı Muhlis Ete olduğu holde S.vas’da Cer atölyesinin işçi evleriyle, has-tahanesinin temel atma töreninde bulunmuş, mühendisler tarafından verilen izahatı dinlem'ş ve orada toplanmış olan halkın alkışları arasında temele ilk harcı koymuşlardır-
Yeraltı şehrinde
(Başı 3. üncü sayfada)
— Bunların etüdleri ve sondajları yapılır, ayrıca ocağın içinde emniyet mühendisleri ve çavuşlar kontrol gezerler... Zehirli gaz sızıntısını da, bu gibi yerlere konan hususî lâmbalar sönerek haber verir! Fakat bütün bunlara rağmen, kazaları tamamen önlemek mümkün değildir. Tabiî kuvvetlerden gelen su patlamalarının önüne geçilemiyenleri olduğu gibi, dikkatsizlik ve tesisat hatası yüzünden olan kazalar da mevcuttur.
— En çok ne gibi kazalar ohırl
— Taş düşmeleri çoktur. Direklerin bel verdiği tavanlar vakit ve zamanında değiştirilmezse yukerdaki taş ve toprak göçer. Altında kalanları da hafif veya ağır yaralar. Bazan öldürür. Bazan da lâğımların katları arasında boşluklar, mağaralar vardır. Oralardan da faş düşer veya toprak göçer. Bu boşluklar domuz damiyle....
— Domuz damı mı dediniz?
— Durun onu da size gösterelim. Tam önündeyiz zaten... İşte!..
Hakikaten, başımı yana çevirince, yüzlerce direğin, bir fıçıdaki sardalya balığı istifi gibi, kat kat dizilmiş ve yükselmiş olduğunu görmekte gecikmedim. Demek domuz damı buydu... r
— Havzadaki en büyük kazaları hatırlıyor musunuz?
— 1941 senesinde Kandilli bölgesinde Çallı ocağında €3 kişiyi birden kaybettik... 1947 senesi 22 eylülünde de... - garip bir tesadüf! Biz de şimdi eylül ^ayının son haftasında idik! - Kozlu'da İncir harmanında büyük bir grizo infilâkı oldu. 48 ölü ve 2 ağır yaralı zayiat verdik. Muhakemesi hâlâ devam ediyor. Bazan bir köyün bütün erkekleri aynı ocakta ve aynı vardiyada çalışır. Hepsi birden kurban giderlor. Bunu önlemek ve köyleri söndürmemek için art.k aynı köyden olanları aynı vardiyada aynı ocağa koymuyoruz.
Madenci arkadaşlarımız, bunları anlatırken, benim gözümün önüne gazetelerde gördüğüm birçok acıklı resimler ve vakalar geldi. Kazalardan sonra, kuyuların ağzında biri-ıp bekleşen mustarip kadın, erkek ve çocukların perişan a erini görür gibi oldum. Acıları içimde o kadar cani’ v-erindi ki... Bundan 15 sene evvel Belçika’da tahsilimi yaparken, gazetelerde ürpererek okuduğum bir vaka bile şimdi bu anda bütün teferruatiyle hâfızamda taptazeydi...
O vakitler, Belçika halkını ve gazetelerini günlerce heyecanda bıraktın büyük bir maden kazası olmuştu. Kurtarıcı ekipleri ile beraber bütün işçiler, gece gündüz durmadan enkaz kaldırmağa, ölü v0 yaralıları çıkarmağa koyulmuşlardı. Daha altlardaki bir kısım amelenin kurtarılmasından ümit kesilmişti. Esasen kazadan sonra 48 saat gibi bir zaman da geçmişti. Fakat kurtarıcılar, çalışmalarına devam ettiler, ölü de olsa, bu işçiler çıkarılacaktı. Nihayet, büyük bir mucize ile karşılaştılar: Taşlar ve direkler o şekilde yıkılmıştı ki 5 işçiye oturarak yaşayacak şekilde bir boşluk kalmıştı! Aralıklardan sızan hava ile, aç susuz da olsa 48 saat yaşamak imkânını bulmuşlardı. Hattâ bir aralık, ceplerindeki iskambil kâğıdını çıkarark oyun bile oynamışlardı!.. (Devam edecek) Adviye Fenik
Barış plânı bahsinde
(Başı 3 üncü sayfada) rafından hazırlanan plânı müzakereye başlamıştır-
Plânı destekliyen yedi dev letten biri de Türkiyedir- Se-1 m Sarper dün gece plân Je hinde konuşmuştur.
Plânı Amerikan de eğesi , Dulles arzetmlştir. Bu plân gc-1 reğince Güvenlik Konse. i bir veto net cesi meflûç hale düşecek olursa konseyin ye l ü-yesi 24 saat zarfında genel kurulu toplantıya ç?ğ?rabilecek ve silâhlı kuvvetlerin kullanılması dahil olduğu halde müşterek hareketlerde bulunması için genel kurula gen ş ::a-lâh yetler verilecektir.
Türkiyedcn maada Amerika, İngiltere, Fransa, Kanada, Filipinler ve Uruguay plânı desteklemişlerdir-
Dulles dünya sulhünü tem n etme vazifesinin artık yalnız Güvenlik Konseyine emniyet edilemeyeceğini beyandan son ra plânın diğer noktalar md. m ehemmiyetle b: hsetmiştir.
İngiliz delege.".; Yunger A-eheson plânın' )ıe mıın yetle karşılamıştır Mumaileyh demiştir ki:
Tecavüzü azimkârlıkla karşılamak kâfi değild r Birleşmiş Milletlerin su'hçu milletleri hazırlıksız bulmıyacağını her hangi mütecaviz memleke-ie önceden bildirmesi lâzımdır.
Türk delpges Selim Sarper de Güvenlik Konseynin üye devlet adına vazifesini gördüğünü belirterek demiştir ki:
Milletlerarası barış ve güveni ğin idamesi mesuliyeti çok büyük bir meseledir Güvenlik Konseyi arzu ett ğimiz gibi işlemediği takdirde Genel Kurul milletlerarası güvenliğin idamesi için lüzumlu göreceği her tedb re baş vurmalıdır-
Dünyanın aynası
(Başı 3. üncü sayfada) ne çare, oğlunun tamamen iyileştiğini, eski halini aldığını göremeden vefat etti.
Tam iki sçne, oğlunu eskisi gibi görmek için bekledi. Oğlu iyi oldu. Fakat o, bunu göremedi.
N. Nihad ÜLKEKUL
Genç hekimler yur d vazifesine dâvet ediliyor (Baştarafı 1 inci sayfada) tin büyük fedakârlıklara katlanarak sarfettiği malî ve İçtimaî mesainin karşılığını oralarda ödemeleri lâzımdır. Aziz meslek-daşlarımm bu ciheti nazarı dikkate alarak muayyen bir müddet için memleketin neresinde olursa olsun kendilerine verilen vazifeyi seve seve kabul ederek şimdiye kadar hastalık ve izdirap içinde her türlü ihtimamdan mahrum bırakılan aziz milleti-
mize şefkat ellerini uzatacaklarını ve bu vatanî ve millî hiz-
metten kaçınmayı bir an bile dü-şünmiyeceklerim ümjt etmek isterim. Aksi takdirde Sağlık Bakanlığının bu gibiler hakkın da lüzum gördüğü tedbirleri almakta bir an dahi tereddüt etmi-
yeceğini hatırlatmak isterim.
2 — Memurların siyasetle iştigal etmemeleri lâzımdır. Hekimlik hangi dine hangi ırka mensup olursa olsun dost ve düş man bütün insanların acılarını teskin etrtıek yaralarını sarmak vazifesiyle mükellef bir meslektir. Bu mesleğin kutsiyetini ihlâl edenlerin bu vazifeyi görmeğe lâyık olmadıklarına hükmet-mek icabeder. Bu noktayı meslek arkadaşlarımın bir daha dikkat nazarına arzederinı.
I' Particilik ve tarafgirlik ya-
parak bir teşekküle mensup o-lanlara bakmak ve diğer teşekküle mensup olanlara bakmamak gibi hareketler insanlık, | meslek ve kanuna sığmayan hareketlerdir. Şefkat, nezaket ve ihtimam doktorluk mesleğinin en esaslı bir karakteridir.
Fesatçılara karşı (Baştarafı 1 inci sayfada) delerinden edindikleri intibalarla, Meclise muhtelif sözlü sorular ve kanun teklifler sunmaya karar vermişlerdir. Bu arada. memleket umumî efkârını bulandıracak hareketlere bundan böyle mâni olmayı derpiş eden teklifler de
Zavallı Romenler
(Baş tarafı 6 ncı sayfada) sonradır ki, Mcskovada anlaşma imza ediliyor, daha doğrusu zorla kabul ettiriliyor- Kurulan gerçekten Demokratik koalisyon hükümeti, Vişinski'n n yumruğu ile empoze edilen Sovyet modeli demokratik (!) hükümet, bunu da tam mû-j nasiyle komünist bir hü-
i kümel takip ed yor- Ko-
| münist icraat baş döndürü-
i cü bir hızla seyrediyor.
O kader ki, perde arkasında tek lâtin memleket olan Romanya, Sovyetleş-me yolunda, perde arkasının Slav olan öteki memleketlerini geride bırakı-
★
1943 ten i948 e kadar Bükre.ştc id m, hadiseler gö.zümün önünde cereyan etti-,Tekmil icraatında yüz binlerce Sc-vyet süngüsüne dayanan komünist iktidarın araştı hiçbir Muhalefetle karşılaşmadı. İlk defa olarak şimd Braşov şehrine Stalin adının takılmasında sembolik de olsa bir muhalefetin baş gösterdiğini ve bu muhalefetin işçi muh tlerine kadar yayıldığını öğreniyoruz
Böyle şeylere alışık olmayan, Groza’ların, Gheoı-ghiu-Dej’lerin; Anna Pau-ker’lerin hiddet ve asabiyetlerini gözümle görüyor gib yim- Komünistler icraatlarında amansızdırlar, önlerine çıkacak engelin büyüğü, küçüğü yoktur Bir pire için yorgan yakmak prensipleridir- Vatan, millet, demokrasi ve mukaddesat namına ne Varsa hepsini sistemli bir surette. önceden Moskovada hazırlanmış program gereğince ortadan kaldırmak lâzımdır. Bundan dolayı Bra-şoy hadisesinde de şehrin tanınmış bir çok simaları toplama kamplarına gönderilmiş, hoşnudsuzluk gös termek cesaretinde bulunan işçiler tevkif edilmiş, işçi mahalleleri polis kordonu altına alınmıştır-Anadolu Ajansının harp yıllarında Bükre ş hıTsusî muhabiri
İhsan Cemal KARABURÇAK
Çocuk Cumhuriyeti
(Baş tarafı 6 ncı sayfada) İsn her türlü yardım için lü -zumlu para tamamile dış yardımlardan elde edilmektedir. Meselâ, yardım teşekkülleri Marşal plânından ayrılan mukabil İtalyan paralarından bir kısmını bu işler için temine mu vaffak olmuşlardır. Ayrıca Birleşmiş Milletler çocuk yardım teşkilâtı ile bir müddet evvel lağvedilmiş olan UNRRA Bir -leşmiş Milletler harp sonrası yardım teşkilâtının hâlâ mevcut olan stoklarından faydalanmaktadırlar. Netice itibarile hayır sever kimseler bir araya gelmiş, bunlar arasına fakir aileleri temsil eden kimseler de karışmış ve böyle bir işe teşebbüs etmişler ve muvaffak olmuşlardır.
Bu fakir çocuklar kamplarından birinin müdürü teşek -külün gayesini izah ederken şu dikkate değer malûmatı veriyor: «Bizim bütün çalışmamızın hedefi iki gaye üzerinde top konmaktadır. Biri çocuğa esaslı bir terbiye vermek, İkincisi de onu hem kendine ve hem de cemiyete faydalı kılacak bir meslek sahibi yapmak.
Bunun için de takip ettiğimiz yol, çocuğu cezbedecek u-suller kullanmaktır. Buraya kaydedilen bir çocuk istediği anda ayrılmak serbestisini haiz d ir, ve bunun için hiç bir şart yoktur. Fakat çocuk bilhassa meslekî eğitime başladıktan sonra buradan ayrılmayı aklına dahi getirmiyor.
İtalya’da bu yardım teşekküllerinin başarıları karşısında şimdi hükümet de azam: müzaheret göstermeğe başlamıştır. Tahmin edildiğine göre s.r.ede muayyen bir tahsisat verilecektir-
Hükümete ve daha mühim-.n’. millete h ç bir külfet tahmil etmeden sırf hariçten yardım temin etmek suretiyle yüzbinlerce çocuğu istikbale hazırlayan bu yardım teşekküllerini kuranların çok büyük d:t dâvayı halletm ş oldukları söylenebilir-
Adliye binası önünde bir yaralama
Dün sabah saat 9-30 da Adliye önünde bir yaralama vakası olmuş vo bir genç iki gün evvel babasını yaralayan şahsı muhtelif yerlerinden bıçakla-
Vaka yerinde yaptığımız tahkikata göre hâdise şöyle olmuştur:
Şükriye mahallesinde oturan Şükrü Sancar iki gün evvel komşusu Sait ile ev meselesinden aralarında çıkan bir münakaşa neticesinde komşusunu ağır surette yaralamış ve yaralı 1 hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır.
Nüfus sayımı hatıra pulları
P. T. T. Genel Müdürlüğü, 22 Ekim 1950 tarihinde yapılacak olan nüfus sayımı münasebeti ile bir seri hatıra pulu bastır-
Pullar, Ankarada «Güzel Sanatlar Basımevi» tarafından ofset usulü ile basılmış olup, iki değerden ibarettir.
I
geçerken
(Bası 2 nci sayfada)
— Hocam der, evvelâ, çocuğumun hayatını kurtardığın için mübarek elini öpmeğe, şükran borcumu ödemeğe geldim: saniyen de içimi gü-1 ve gibi yiyen bir meraktan beni kurtarmanı ricaya. Çocuk, bal yeme dediğin gün-denberi bal yemiyor. Fakat bu tembihi bir ay önce edemez miydin? Ya çocuğum ölüp gitseydi, ne olacaktı? Bur.un hikmetini bana anlatır mısın?
Hoca şöyle bir sakalını kaşıdıktan sonra:
— Peki, der, anlatayım. Ben balı çok severim ve bal yemeden edemem. Bana öyle gelir ki, bal yemeyen edamın ne karnı doyar, ne yediğinden bir tat alır. Eh, ben bala bu kadar düşkünken senin oğlana bal yeme diye nasıl telkin yaparım. O telkinin bir değeri, tesiri, şakası olur mu? Buna çocuk da güler, ben de gülerim. İşte, kendimi bir ay bal perhizine soktum ve gördüm ki bal yemeden de pekâlâ yaşanıyor, pek tatlı da karın doyuyor. Buna kanaat getirince, çocuğuna da telkinimi müessir kıldım.
Bal Mahmut'tan dinlediğim bu ballı hikâye burada biter. Fakat arif kişiye de kıssasını beyan eder. Bize bir nâkil-
Kiralık daire ve dükkânlar
Çankaya kaymakamlığı asfaltı üzerinde Fevzi Çakmak sokakda konforlu, kaloriferli boş daireler ve dükkânlar kiralıktır Dükkânlar için pastacı ve büyük bakkaliye tercih edilir. 14192 telefona.
5748
DOKTOR
Esad Eğilmez
Dahiliye Mütehassısı Muayenehanesini Tarko-han No- 10 - 17 ye naklet iniştir- Telef; 16989-
Ev Demirtepe Sümer so kak Güneş Apartmanı No. 27/3 Telef: 22989
2814
ZAYİ — Konya nüfusundan aldığım ve askerlik durumumu
da gösteren zayi ettim-
nüfus cüzdanımı Yenisin alacağım-
dan eskis nin hükmü yoktur. Adapazarı 324 doğumlu Zeki Arıbuınu 5749
Yeni Doğan Semt Ocağından
Yeni Doğan Mah- 1 No- lu semt ocağı yarın akşam Erzurum bahçesinde saat 7 de bir toplantı yapılacağından sayın üyelerin teşrifleri rica olunur-
Satılık Frak
Dün Şükrünün duruşması yapılmak için Adliyeye getirilirken Saitin oğlu Necati Kap-kaç babasının intikamını al -mak için cebinden çıkarttığı bıçakla Şükrünün üzerine atılmış ve rastgele bıçağı saplamağa başlamıştır. Şükrü bıçak dar belerinden üç tanesi başından olmak üzere sekiz bıçak yarası almıştır.
Necati soğukkanlılığını muha faza ederek elindeki bıçağı hâdise yerine yetişen polis memuruna teslim etmiş ve suçunu i-tiraf ederek demiştir ki:
«Şükrü, babamı abdest alırken hiç yüzünden harpından yaraladı. Biz 13 kardeş babasız kaldık. Ben de daha yeni askerden geldim ve kardeşlerimin en büyüğü de benim. Babamın intikamını ancak bu şekilde alabildim. Yaptığıma pişman değilim!»
Şükrü Sancar Nümune has-tahanesine kaldırılmıştır. Yaralının hayatı tehlikededir.
Hâdiseye savcılık el koymuş ve sanık suçüstü mahkemesine sevkolunmuştur
bulunmaktadır- Kısaca «fesatçılığı. önlemek» adı verilen bir kanun teklifinin de bazı m 1-letvekil’eri tarafından hazırlanmış ,.lduğu bildiriliyor- Bu teklifin daha öncü, Demokrat ! Part Meclis Grupunda görüşüleceği ..nlnalmaktadır. I
Ankara öğretmenleri arasında nakiller
Şehrimiz orta ve teknik öğretim okullarının müdürleri dün suat İG dan 18,30 a kadar Millî Eğitim Müdürü Faik Binal’ın başkanlığında birinci Sanat Ens ütüsünde bir toplantı yapmışlardır.
Bu toplantıda, öğrencilerin eğitim ve öğretimi için görüşmeler yapılmıştır.
Toplantıda ortaokul le liselerin Amerikan ve İngiliz kültür heyetlerinin vereceği filimlerden tedrisatta bir heyet kurulmasına karar verilmiş, ders kitapları hakkında konuşmalar yapılmıştır.
İl içindeki oıta dereceli okulların ihtiyaçları tesbit edilmiş ve İl içindeki öğretmenlerden bir kısmının okulları değiştirilmiştir.
Değiştirilen öğretmenlerin i-simleri şunlardır:
Ulus Ortaokulu Tarih - Coğrafya öğretmeni Naime Savaşçı Atatürk Lisesine, Cebeci Ortaokulu Tarih - Coğ. Öğ. Hadiye Saraç Bahçelievler Ortaokuluna, Cebeci Ortaokulu Tarih - Coğ. Öğ. Lepıan Ongay Ulus Ortaokuluna, Cebeci Ortaokulu Fransızca Öğ. Perihan Anık B. Evler Ortaokuluna, Anafaıtalar Ortaokulu Tabiat Bilgisi Öğ. Neba-hat Karagülle Ulus Ortaokuluna, I nci Sanattan Tabiat jB. Öğ. Kasım Gömcçli, Atatürk Lisesine, Gazi Lisesi, Kimya öğ. Nilüfer Gün Atatürk Lisesine, B. Evler Fransızca öğ. Seniha Boktaş Cebeci Ortaokuluna, Kurtuluş Ortaokulu Tabiat B. öğ. Semiha Irmak B. Evler Ortaokuluna verilmişlerdir.
Bundan başka Saraçoğlu mahallesinde Gazi Eğitim Enstitüsünün tatbikat okulu olarak a-çılacuğını bildirdiğimiz ortaokula Namık Kemal Ortaokulu Kiminin verilmesi ile okul kadrosu teklifinin Bakanlığa gönderil inesi de kararlaştırılmıştır.
lîği düştü. Yeni bir firak takımı ve şap
Me - De kası satılıktır- Anafartalar
Hilman Garajı
(Yağlama yıkama) servisi açılmıştır
Günün her saatinde su mevcut olup yağlama servisi; mütehassıs işçiler tarafından yapılmaktadır.
Hidrolik 2 adet olduğundan beklemek yoktur.
Akköprü İstanbul cad. Hilman Garajı Tel: 16409
Cebeci Açık Hava
Çiçek Sinemasında
Bu akşam saat 20.45 ten itibaren
Arap filmciliğinin şaheseri
Ana Hakkı
Baş rollerde: Emine Rızık Hüseyin Riyad
Tüıkçc Konuşanlar: Şeh r Tiyatrocu artistleri.
Büyük aile faciası
11/10/1950
Sayfa: 8___________________________________________
Subay ve Memurlar3 taksitle satış başladı BÜYÜK MAĞAZAnın İthal ettiği paltoluk, kumaş ve yerli elbiselikleri.
Anafcırtalar Cad. No. 300 Tel: 15149
Hikmet Ünal ve Or. Kol. Şt Ankara şubesi Not: Bayan tezgâhtarlara ihtiyaç vardır. Dolgun ücret verilir (2718)
Satılık eşyalar
Bir Amerikan a'lesine ait
kadın, erkek ve çocuk elbiseleri, yatak çarşafları, ev eşyaları ve muhtelif eşyalar satılıktır. Alâkadarların salı gününden itibaren cumaya kadar her gün saat 14 ilâ 18 arasında Kızılırmak sokak No. 41/3 e müracaatları- 5745
Satılık
Yeni Amerikan Barı Komple
Müracaat Bankalar Caddesi ndp No- 31 Berber Halit Tel: 14285- 5735 |
Gümüşhane Hi Bayındırlık! Müdürlüğünden
İzmir Belediye Başkanlığından
1 — Bayburt Sağlık Merkez binasının birinci kısım inşaatı on beş gün müddetle kapalı zarfla eksiltmeye çıkarılmıştır.
2 — Keşif bedeli (49997) lira (92) kuruş kırk dokuz bin dokuz yüz doksan yedi lira doksan iki kuruş olup geçici tenii-natı 3749 lira 85 kuruştur.
3 (— Eksiltme 23.10.1950 pazartesi günü saat 15 de Bayındırlık Müdürlüğü dairesinde yapılacaktır.
4 — Eksiltme şartnamesi buna bağlı Kâğıtlar Bayındırlık Müdürlüğünde her gün görülebilir.
5 - Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin 1950 yılı ticaret
1 — Şehrin muhtelif semtlerinde bozulan yolların tamirlerinde kullanılmak üzere ortaklar malı yüz bin adet (100.000 adet) parke taşı Fen İşleri Müdürlüğündeki şartlaşması gereğince kapalı zarflı eksiltme suretiyle satın alınacaktır. Muham men bedeli 26000 lira ve geçici teminatı 1950 liradır. İşin ihalesi 18.10.1950 çarşamba günü saat 15 tedir. İsteklilerin 2490 sayıl-kanunun tarifatı dairesinde hazırlıyacakları teklif mektupların--hale giinii en geç saat 14 e kadar Encümen Başkanlığına ver meleri lüzumu ilân olunur.
2 — Altay mahallesinde 574 sayılı Hacı Ali Efendi caddesinin 730 sayılı sokaktan itibaren Ali Reis mahallesi istikametin-
odası vesikasını, geçici teminat mektubu veya makbuzunu ib-
raz etmeleri lâzımdır.
6 — İsteklilerin bu işin teknik öneminde bir işi iyi bir surette başardığını veya idare ve denetlediğine dair (tatil gün leri hariç) eksiltmeden üç gün önce Gümüşhane Bayındırlık Müdürlüğünden yeterlik belgesi almaları şarttır.
7 — İsteklilerin 2490 sayılı kartunun 32 inci maddesi ge-
reğince hazırlıyacakları teklif mektuplarını 33 üncü madde hükümleri dairesinde eksiltmeden bir saat önce komisyona vermeleri. Postadaki gecikmelerin kabul edilmiyeceği ilân olunur. 13173 7232 — 2174
Ankara Birinci Erkek Sanat Enstitüsü Müdürlüğünden
Okulların matbaacılık şubesi ihtiyacı için mevcut şartnamesine göre 86 kalem ve 24000 lira muhammen tutarındaki klişe v.e foto malzemesi kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur. İstekliler şartnameyi görmek üzere her gün okul müdürlüğüne ve eksiltmeye gireceklerin de kanunî belgeler ve yeterli kadar muvakkat tminatlariyle birlikte teklif zarflarını ihale günü olan 13/10/950 cuma günü öğleden evvel saat 11 den bir saat evvel okulda toplanacak satmalına komisyo -nuna vermeleri lâzımdır.
Posta gecikmeleri kabul edilmiyecektir. (7068)
2131
Mütercim - Daktilo alınacak
Türkiye Emlâk Kredi Bankası Genel Müdürlüğünden:
Bankamızın Genel Müdürlük teşkilâtında çalıştırılmak üze re Almancayı çok iyi bilen ve yardımcı dil olarak İngilizce v( Fransızcadan birine vakıf bulunan bir (Mütercim - Daktilo' alınacaktır. Erkek veya kadın olabilir. Daktilograf olması ve ya bancı dil ile muhabere yapabilmesi şarttır. Barem dışı münasiv aylık verilecektir.
Kanunî vasıfları haiz olanların müsabaka imtihanına girmpl üzere Ankara'da Genel Müdürlüğümüze pulsuz birer dilekçe il t müracaat etmelerini ve 16.10.1950 pazartesi günü saat 10 d Ankara’da Genel Müdürlüğümüz binasında yapılacak müsabaka imtihanında hazır bulunmalarını bildiririz.
Dilekçeye nüfus, öğrenim, terhis, hizmet belgeleriyle ik Vesika fotoğrafı bağlanacaktır. (7564) 2228
İzmir Belediye Başkanlığından
1 — Doktor Hulusi Bey caddesiyle 896 sayılı sokağın tekatû noktasında Belediye Kimyahane binası yaptırılması işi Fen İşleri Müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince kapalı zarfla eksiltmeye konulmuştur. Keşif bedeli 37457.27 lira ve geçici te minalı 2810 liradır. Bu işe girmek istiyenler ihale tarihinden üç gün evvel Fen İşleri Müdürlüğünden belge almaları lâzımdır. İşin ihalesi 18. 10. 1950 çarşamba günü saat 15 tedir. İsteklilerin 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırlıyacakları teklif mektupları ile ihale günü en geç saat 14 e kadar Encümen Başkanlığına vermeleri lüzumu yayınlanır.
2 — Alsancak mahallesinde 1472, 1474 ve 1456 sayılı sokaklarda mevcut âdi taşlarla döşeli olan yolların kesme taşlarla e-saSlı tamiri-işi Fen İşleri Müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince kapalı zarflı eksiltmeye konulmuştur. Keşif bedeli 32408 lira ve geçici teminatı 2431 liradır. Bu işin eksiltmesine iştirak edebilmek için ihale tarihinden üç gün evvel Fen İşlerinden belge almak lâzımdır. İşin ihalesi 18.10.1950 çarşamba günü saat 15 tedir. İsteklilerin 2490 sayılı kanunun tarifatı dairesinde hazırlıyacakları teklif mektuplarını ihale günü en geç saat 14 e kadar Encümen Başkanlığına vermeleri lüzumu yayınlanır.
(7500) 2200
Ankara Askerlik Dairesi 1 Başkanlığından
1 — Ankara - Soğukkuyu - Samanpazarı ve Çankaya askerlik şubelerinde kayıtlı yerli ve yabancı erlerden 929 doğumlularla 930 doğumlu ve bunlarla işleme tâbi daha yaşlı mükellefler normal olarak celp ve sevk edileceklerdir.
a) Bu celpte kardeşi askerde olup geri bırakılanlardan kardeşleri terhis edilenler,
b) Hava değişimi süresi biten şubeler emrindeki erat da ■ıcykedilecektir.
1 — Sakatlar gönderilmiyccektir.
3 — Zati araçlı askerlik kabul edilmiyecektir.
4 — Her üç şubede toplanma günü 23/Ekim/1950 pazartesi günüdür
5 — Bu şebeler bölgesinde oturup şubelerde kaydı olmıyarr veyahut kendisine çağrı kâğıdı gönderilmiyen mükelleflerden celp emrini duyanların ikişer fotoğraf ve birer mahalle ikamet tezkeresiyle belli günde şubelere gelmeleri lâzımdır.
6 — Belli günde gelmiyenler hakkında 1111 sayılı As. K. nun ilgili maddesi gereğince kovuşturma yapılacağı duyurulur.
(7591) 2233
le- 300 metre boydaki kısmının kesme taşlarla tamiriyle yeniden kanalizasyon yapılması işi Fen İşleri Müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince açık eksiltmeye konulmuştur. İşin keşif bedeli 20321,25 lira ve geçici teminatı 1525 liradır. Bu işe girmek istiyenler ihale tarihinden üç gün evvel Fen İşleri Müdürlüğün-lon belge almaları lâzımdır. İsteklilerin teminatlarını Belediye veznesine yatırarak makbuzlarilye ihale tarihi olan 18.10.1950
'arsamba günü saat 14 de Encümene başvurmaları.
3 — Sümer mahallesinde 451 ve 452 sayılı sokaklarda kesme dö-emelerin Bandırma parke1 taşlarivle esaslı tamiri işi Fen İşleri Müdürlüğündeki keşif ve şartlaşması gereğince açık eksiltmeye konulmuştur. Keşif bedeli 25754.68 lira ve geçici teminatı '932 liradır. İsteklilerin bu işe girebilmek için ihale tarihinden üç "iin evvel Fen İşlerinden belge almaları lâzımdır. Taliplerin teminatarını Belediye veznesine yatırarak makbuzlariyle ihale tarihi olan 18.10.1950 çarşamba günü saat 15 te Encümene baş-
4 — Zab'ta seyrüsefer işlerinde kullanılmak üzere bir adet beq b'p'uk beygir takatında motosiklet zabıta müdürlüğündek: şartlasn'as’ gereğince açık eksiltme ile satın alınacaktır. Muhammen bedeli 9500 lira ve geçici teminatı 190 liradır. İsteklilerin teminaP^-n- Belediye veznesine yatırarak makbuzlariyle ihale „ı..n jaıo ]95o çarşamba günü saat 15 te encümene baş-(7499) 2201
İTHALÂTÇILAR - İHRACATÇILAR - KOMİSYONCULAR Almanyadaki işlerinizi inkişaf ettirmek için ÜBERSSE POST
Alman Ticarî dergisine abone olunuz. Her ay muntazaman arzunuza göre Fransızca, İngilizce veya Almanca bir nüsha gönderilecektir. Aradığınız Fabrikatör müteahhit veya satın alıcıların adreslerini parasız olarak temin edersiniz. Bütün teklif veya talepleriniz, Almanyada pek çok satılan bu aylık dergide neşredilir.
«Mümessillik» servisi, temsil edilmesini istenilen firmalarla temas ve münasebette bulunur. ÜBERSSE - POST firmanız için gösterilecek yegâne ticarî referansı teşkil edecektir. Almanya’da iş seyahatlerinizde, mümessilleri vasıtasiyle mümkün olan her türlü kolaylıklar gösterilir. Alman firmalariyle ihtilâfta bulunduğunuz takdirde, teşkilâtı yardımınızda bulunacaktır.
Senelik abonesi 17 Türk lirası. Türkiye için umumî mümessilliği: Galata, Ahen-Münih Han 5 inci kat Tel: 43410.
V ....
Gaziantep Daimî Komisyonundan
1 — Eksiltmeye konulan iş; Gaziantep Sinler mevkiinde yapılacak ilkokul inşaatı olup keşif bedeli (84776) lira (42) kuruştur.
2 — Eksiltme 23 ekim 1950 tarihine rastlıyan pazartesi günü saat (10) da Gaziantep İl Makamında kapalı zarf usuliyle yeniden yapılacaktır.
3 — Eksiltme şartnamesi ve buna bağlı kâğıtlar her gün İl Daimî Komisyonunda ve Bayındırlık Müdürlüğünde görü-
4 — Eksiltmeye girmek için isteklilerin usulüne göre (5488) lira (82) kuruşluk teminat vermeleri ve Ticaret Odasından 950 yılında kayıtlı olduklarına dair belge ibraz etmeleri şarttır.
5 — İsteklilerin bu işin icabettirdiği teknik öneminde bir işi iyi bir surette başardığını veya idare ve denetlediğini isba-ta yarar belgeleriyle birlikte ihale gününden en az (Tatil günleri hariç) üç gün önce Gaziantep Valiliğine dilekçe ile müracaat ederek bu işin eksiltmesine girebilmek için yeterlik belgeleri almaları şarttır.
6 — İsteklilerin 2490 sayılı kanunun tarifi dairesinde hazır-
byacakları teklif mektuplarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar Komisyon Başkanlığına vermeleri şarttır. (7502) 2214
17800 kilo pirinç alınacak
Sümerbank Malatya Pamuklu Sanayii Müessesesinden:
1 — 17800 kilo pirinç kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konulmuştur. Muvakkat teminatı 1500 liradır. Bu teminat maktu
an konulmuş olup muhammen bedel tesbit edilmemiştir.
Erzurum Bayındırlık Komisyonundan
Erzurum Verem Hastanesinin kalorifer tesisatı açık eksiltme usuliyle eksiltmeye çıkarılmıştır.
1 — Bu işin keşif bedeli (22378) lira (75) kuruş olup geçici te—:nrtı (1678) lira (41) kuruştur.
2 — Eksiltme 23 ekim 1950 pazartesi günü saat 16 da Ba-ynd’rl k Müdürlüğü odasında toplanacak olan komisyonda ya-p’lacaktır.
3 — İstekliler bu işe ait evrakı keşfiye vesaireyi Bayındırlık Müdürlüğünde okuyabilirler.
4 — İstekliler ihale gününden üç gün evvel İl Makamına
dilekçe ile müracaat edip bu gibi işler yaptıklarına dair ve eksiltme şartnamesinde yazılı bulunan miktarda iş yapıldığı hakkında bonservislerini Ehliyet Komisyonuna ibraz edip bu komisyondan alacakları ehliyet belgesi ve Ticaret Odası vesikas ve yukarıda sözü geçen (1678) lira (41) kuruşluk geçici teminatlarını ihale günü muayyen saatte Komisyon Başkanlığına ibraz etmeleri lân olunur. 2221
2 — Eksiltme 15 kasım 1950 tarihine rastlıyan çarşamba günü saat 15 de Müessesemiz Müdüriyet binasında toplanacak komisyon huzurunda yapılacaktır.
3 — Eksiltme şartnamemiz Sümerbank Alım ve Satım Mü-essesesi Ankara ve İstanbul satış mağazalarından, Diyarbakır
Ticaret Borsasından ve Müessesemiz Ticaret Servisinden sız olarak alınabilir.
4 — Postada geciken teklif mektupları kabul edilmez.
5 — Müessesemiz ihaleyi yapıp yapmamakta serbesttir.
(7565) 2220
Kütahya Vakıflar Müdürlüğünden
r"""....... ■■■
Kiralık Kaloriferli, Möbleli Ev
İsmetpaşa caddesi ile Kâzım Özalp caddesinin birleştiği köşe başındaki 57 numaralı, kaloriferli, garajlı ve möbleli, mutfak ve hizmetçi odaları hariç dokuz büyük odalı 3 katlı ev tamamen veya kısmen kiralıktır. Kat olarak kiralandığı takdirde mutfak ve banyo dairelerini muhtevidir. İçindekilere veya 22875 numaraya müracaat edilmesi.
..........................
Biliyor musunuz?
Perdelik Tül, Ray Kornij ve Sofra Muşambalarının en bol çeşitlerinin TÜLİŞTE bulunduğunu biliyor musunuz? I Bilmeniz görmenizle, menfaatiniz gelmenizle mümkündür. TÜLİŞ
Mefruşat Pazarı, Halis Koç - Çıkrıkçıla Yokuşu Özkan kardeşler yanında No. 27 - Tel: 16813
İLAN
Mektep kıyafetini taşıyan birinci sınıf ilk okul öğrencilerinin, pasolarını henüz temin edememeleri dolayısiyle, 20.10.950 tarihine kadar otobüslerde paso sorulmadan tenzilâtlı tarifeden istifade edebilecekleri ilân olunur. (7666)—2245
Kütahya’da Mustafapaşa camiinin 9064 lira 88 kuruş keşif bedelli onarım işi açık eksiltmeye çıkarılmıştır. 16.10.1950 pazartesi günü saat 15 de Kütahya Vakıflar Müdürlüğü binasında ihale edilecektir. Muvakkat teminatı 680 liradır. Şartname ve buna bağlı kâğıtlar Vakıflar Genel Müdürlüğünde, İstanbul Vakıflar Baş Müdürlüğünde ve Kütahya Vakıflar Müdürlüğünde görülebilir. İsteklilerin Vakıflar Genel Müdürlüğünden aldıkları yeterlik belgeleriyle birlikte belirtilen gün ve saatte adı geçen Müdürlüğe müracaatları ilân olunur. (7483) 2199
Hurda Çuval Satışı İlânı
Toprak Mahsulleri Ofisi Konya Bölge Müdürlüğünden:
1 — Konya’da hububat silosu karşısındaki Malzeme Mağazamızda mevcut 4600 kg. kadar hurda hububat çuvalı ile 1500 kg. kadar hurda örtülük muşamba parçaları ve Niğde’ye bağlı Aksaray ambar şefliğimizde bulunan 20 bin kilo kadar hur da bez ve un çuvalları açık arttırma suretiyle satılacaktır.
2 — Arttırma Konya’da 25 ekim 1950 çarşamba, Aksaray'da 27 Ekim 1950 cuma günü saat 16 da özel komisyonlar önünde yapılacaktır.
3 — Arttırmaya girebilmek için Konya’daki çuvallar için 172.50 muşambalar için 168.50‘lira ve Aksaray’daki çuvallar için de 750 lira muvakkat teminat akçesinin belirli yer veznelerine yatırılmış olması ve alınacak makbuzların ilgili komisyonlara ibrazı şarttır.
4 — Bu satışlara ait özel şartlaşma İstanbul, Ankara, Adana Bölge Müdürlüklerinde ve Konya mağazamızla Aksaray ambar şefliğimizde görülebilir.
5 — Satılacak bu çuvallar mesai gün ve saatleri içerisinde ilgili yerlerde görülebilir. (7667)—2247
inşaat yaptırılacak
Devlet Demiryolları Merkez 1. Satın Alma Komisyonundan
1 — Devlet demiryolları İdaresi Ankara hastanesinde çamaşır y inama binası inşası işi kanalı zarf usulü ile ve fiyat birimi esası üzerinden eksiltmeye konmuştur.
2 — Bu işin muhammen bedeli (120.000) lira ve muvakkat teminatı (7250) liradır.
D. H. Y. Genel Müdürlüğünden
1 — Adana meydanı pist tamiri için 60 - 70 penetrasyonlu 50 ton asfalt bitümü kapalı zarf usulü jle satın alınacaktır. I
2 — Muhmmcn bedeli 18.250 lira olup geçici teminatı 1.368 lira 75 kuruştur.
3 — Eksiltme 23.10.1950 tarihine rastlıyan pazartesi günü saat 11 de D.H.Y. Genel Müdürlüğünde müteşekkil Alım ve Satım Komisyonunda yapılacaktır.
4 — Buna ait fenni ve idari şartname her gün Genel Müdürlük Levazım Müdürlüğünde ve Yeşilköy’de Meydan Müdürlüğünde görülebilir.
5 — İsteklilerin belli gün ve saatte kapalı zarflarını belgeleriyle birlikte ihale saatinden bir saat evseline kadar komisyona vermiş olmaları şarttır.
6 — Postada vaki gecikmeler kabul edilmez. (7487) 2216
3 — Bu işe ait şartname vesair evrak 6 lira mukabilinde" Devlet Demiryolları İdaresinin Ankara’da merkez veznesinde ve Haydarpaşa’da işletme veznesinde satılır.
4 — Eksiltme 26/10/1950 tarihinde perşembe günü saat (16) da Ankara’da D. D. Yolları Yol Dairesinde Merkez 1. Komisyonunca yapılacağından teklif mektuplarının o gün saat (15) e kadar Komisyona verilmesi veyahut tayin edilen zamandan evvel ele geçecek şekilde iadeli taahhütlü olarak posta ile gönderil-
5 — İsteklilerin, kanunun tayin ettiği mutad vesikalardan başka Devlet Demiryollar Genel Müdürlüğünden alınmış ehliyet vesikasını ve vezneden aldıkları eksiltme evrakını (her parçasına 50 ser kuruşluk pul yapıştırılıp imza ettikten sonra) teklif zarflariyle birlikte komisyona tevdi etmeleri lâzımdır.
Ehliyet vesikası almak için isteklilerin ihale tarihinden en az (3) gün evvel, 'eksiltme şartnamesinde yazılı belgeleri bir istidaya rapten D. D. Yolları Genel Müdürlüğüne müracaatları.
(7525) 2234
Ceyhan belediye başkanlığından
Belediyemiz elektrik işletmesine yüksek ehliyetli bir işletme müdürü alınacak ve ehliyetine göre ücret verilecektir.
Kanunî evsafı haiz olanlar belgeleriyle birlikte Belediye Başkanlığına müracâat etmeleri ilân olunur. (7569) 2218
Watherproof
Bay ve Bayan trençkotları en ucuz fiyatlarla
ORTAÇ
bulabilirsiniz.
35 liradan 100 liraya
Telefon: 11135
Mantoluk
ve yünlü ropların en güzel çeşitleri
ORTAÇ
Sizin için getiriyor
htiyacınızı almazdan
-ORTAÇ, a
CHAUSSOy
FRANSIZ OTOBUSG-EKI
Borsalino
Şapka çeşitleri ve en zengin renkleri ile
ORTAÇ
36 liraya satışa
arzedilmiştir
Türkiye
Umumi Mümessili
B. H. TÜKEL
Merk02 Han Ho. 7 SALATA.İSTANBUL
Td. adrosı 8ETUI • İstanbul
Robdeşambr
Robdeşambr, Gömlek, Kravat, Eşarp çeşitleri sîzleri memnun edecek bol çeşitler ve yeni fiyatlarla
ORTAÇ
Sizleri bekliyor.
Anafartalar Caddesi No. 224
Comments (0)