Perşembe
11
! MAYIS 1950
| Yıl: 2 —No. 375 I
Bajmuharrlrl, Mömtor Faik F«nlk
DeatoUer Cadteal. 1
roate Katara: İH — ANKARA Telgraf: Zafer Gaseteei Ankara esjjmuharrir tel:........ 1581)
Yazı işleri, idare: .... 15310
Fiyatı her yerde !• kurujftnr.
rŞ'EMOKRASİNİNb l~R~|
JPOKEfcPLAY
.. ... OtNt v ■(-) \
. .. . 7; •
Büyük ve tarihî seçime üç gün kalmış bulunuyor
Bütün parti propagandaları dün gece saat 24 den itibaren sona erdi
Türk milleti kararını Pazar günü vereceği oylarla
açığa vuracak
3T
n
?l
i
/
(ı
«ı
!
1» ’l
İH7
Dışişleri Bakanları toplanırken
ütün dünya siyasetinin siklet merkezi son hafta zarfında Avrupada top-
lanmış bulunuyor. Üç büyük Batı lı devletin Dışişleri Bakanlan bu-gün Londra’da toplanırken, Birleş miş - Milletler Genel Sekreteri Trygve Lie, Moskova yolundadır. Daha evvel, Birleşmiş _ Milletler Avrupa İktisat Komisyonu İcra Sekreteri Myrdel de, Batı ile Doğu arasında ticarî münasebetlerin yeniden tesis ve inkişafı imkânlarını araştırmak üzere uzun bir seyahate çıkmış bulunmaktadır.
Bu üç teşebbüsün, esas itibariyle ayrı teşekkül ve otoritelerden gelmekle beraber, ayrı yollardan aynı gayeye yöneldiği şüphesizdir. Dışişleri Bakanlan, muhasamatın sonundanberi sürüp giden soğuk harpte kuvvetli olmanın ve kuvvetli kalmanın çarelerini, bütün dünya meselelerini bahis mevzuu etmek suretiyle incelerken, Lie, Batılı devlet adamlarının alacakları karar ve takınacakları tavır neticesinde hadis olabilecek her hangi bir durumun ağırlığını tahfif etmek üzere Sovyetler nezdinde, Birleşmiş - Milletlere dönmek ve itilâfları bu teşekkül çerçevesi dâhilinde halletmek teklif ve telkininde bulunmak üzere Moskova ya gidiyor. Batılılar bu teşebbüs, leriyle, karar ve tedbirlerin mümkün ve muhtemel âvâkıbından yalnız kendilerinin mes’ul olmamalarını bütün çarelere ve yollara başvurarak temine çalışıyorlar. Bu da gösteriyor ki, konferans bu kere kat’i mahiyeti haiz olacaktır.
Üçlü toplantının bahis konusu e-dildiğj gündenberi, görüşmelerin ne gibi mevzular üzerinde cereyan edeceğine dair çeşitli tefsirler yürütüldü. Filhakika bugün için müzakereyi gerektirmeyen hemen hiçbir mesele yok gibidir ve milletler arasındaki en ufak temaslar, en ehemmiyetsiz anlaşmazlık başlangıçları da derhal bir mesele halini alarak, diğer meselelerin yığınına katılmaktadır. Bu itibarla, Bakanların müzakere gündeminin çok yüklü olması tabiidir. Yalnız, bu yüklü gündemde dikkati çeken karakteristik bir nokta vardır ki, o _ bilâistisna bütün meselelerin, övyet Rusya’nın durumu bakımından incelenecek olmasıdır. Yani artık bir ıbakıma Batılılar arasında mücerret mesele mahiyetini muha faza eden noktalar silinmiş, mesele olarak ortada Sovyet Rusya ve Sovyet Rusya’nın durumu kalmıştır.
Bu hal, ilk nazarda, Batılı otokrasilerin teşebbüsü elden çırmış ve mütemadiyen Sovyet taarruzlarım karşılamak mülâhaza-siyle hareket ede ede, daimî bir müdafaanın ataletiyle gevşemiş bu -lnndukları zehabını uyandırabilir. Gerçekten bugüne kadar soğuk harbin tâbiyesi daima Rusların e-linde kalmıştır. Batılılar daima anlaşma imkânlarını arzetmek, Milletlerarası teşebbüsleri takviye etmek suretiyle vahim neticeleri önlemeğe çalışmışlardır. Lâkin bugün bu siyasetin devamında fayda ve imkân kalmadığı meydana çıkmıştır. Fayda kalmamıştır, çünkü, Sovyet emperyalizminin, her çareye başvurarak dünya hâkimiyeti yoluna gittiği açıkça anlaşılmıştır. İmkân kalmamıştır, çünkü şimdiye kadar idame edilen tedafüi siyasetin bütün yükü Amerikanın o-muzlarına çökmüş; Batılı müttefikler arasında müessir olabilecek bir ahenk teessüs edememiştir.
(Devamı Sa. 6 Sü: 4 de)
Büyük seçim gününe üç gün kalmıştır. Yenj Seçim Kanunu hükümlerine göre, seçim propagandaları dün gece yarısından itibaren sona eımiş bulunmaktadır. Bugünden i-tibaren her hangi bir parti veya a-day lehinde, herhangi bir vasıta ile propaganda yapılması, açık veya kapalı yerlerde toplantılar tertip edilmesi yasaktır. Gazetemiz dt kanun hükümlerine uyarak bugünden itibaren sütunlarında bu mev zulaı a yer vermemeğe dikkat edecektir. Diğer parti organlarının ve radyoların da aynı dikkat ve titizliği göstermelerini, kanunun heı
parti hakkında
tam bir müsavat-
lıkla tatbik olunmasını temenni e deriz.
Kanunun bu yasakla takip ettiği gaye sarihtir: Vatandaşları seçim arifesinde ve seçim gününde her türlü tesirden uzak bulundur-
★ (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
F
jj" 1
uy
de-ka-
Demokrat Parti merkez ilce sandık ve asil üyelerinin ««azarı dikkatine:
Bilcümle sandıklarımız asil ve yedek üyelerinin 12/5/950 Cuma günü sabahı saat 8 de sandıkların konulacağı yerde sandık başkanlarını beklemeleri lüzumu ehemmiyetle rica olunur.
Merkez İlçe İdare Kurulu
Savunma Bakanlığı bir tebliğ neşretti
Genel Kurmay Başkanlığınca alınan tedbirlerin politikanın üstünde olduğu belirtiliyor
Ankara, 10 (a.a.) — Millî Savunma Bakanlığından tebliğ olunmuştur: i
Son günlerde günün politika münakaşaları arasına orduya ait bazı muamele ve tedbirlerin karıştırıl makta olduğu görülmektedir.
Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığınca alınan bütün tedbirler, her türlü parti ve politika düşünceleri dışında ve üs tünde ve yalnız ordu disiplini ve mevcut kanunların hükümleri icabıdır. Bütün askerî şahısların her türlü hareketleri de bu esaslar dahilinde çerçevelenmiştir.
Keyfiyetin bu suretle bir kere daha tavzihini ve ordu camiasının parti ve politika konuları haricinde tutulması lüzumundaki millî menfaatin her tarafça korunmasını e-hemmiyetle rica ederim.
Milli Savunma Bakanı Hüsnü Çakır
Milli Savunma Bakanı Hüsnü Çakır
İran Salımın kız kardeşi Prenses Fatınanın ve kocası Amerikalı gazeteci Vincent Kee ile birlikte Pari.sc geldikleri malûmdur. Yukarıda Romada bir kilisede icra edile 11 nikâh merasiminden sonra dün Paris'te Müslüman âdetlerine göre de ikinci bir nikâh kıydırmış olan çift görülmektedir.
siyasetinin baş gayesi
1
Turuman mühim (
[ bir nutuk söyledi ]
Casper (Wyoming), 10 (a.a.) — • Lps»: Wyoming üniversitesinde dün akşam söz alan Amerika Cumhurbaşkanı Truman, komünizmin artık bir tehlike teşkil etmediğini ve barış ve istikrarın sağlandığına emin olamak için daha bir çok senenin geçmesi lâzımgeldiğini söylemiştir. Cumhurbaşkanı günün birinde muhakkak olarak bu hedeflere varılacağını ilâve etmiştir. M. Truman, Amerikan dış siyasetinin başlıca gayesinin komünizme karşı savaşan hür dünyayı birleştirmek olduğunu söylemiştir.
★ (Devamı Sa. 6 Sü; 1 de)
Zonguldak'da
n
feci cinayet
Çaycuma Savcısı gönderdiği bir telgrafta maktulün geçen seçimde C. H. P. ye oy verdiğini hiç Iiizum ve münasebeti yokken beyan ediyor!
Dün Çaycuma savcısından şu telgrafı aldık:
• Gazetenizin 8/5/1950 tarih ve .372 sayılı nüshasında Zonguldakta siyasî bir cinayet başlığı altında neş redilen yazınızı okudum. Olay ilçe-★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de;
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri
' Cenevre, 10 (a.a.) (Afp) — Birleş-1 miş Milletler genel sekreteri Trygve Lie, özel bir uçakla bu sabah saat 6.15 de Cenevreden hareket etmiştir. Alp dağları üzerinde bir ceve-landan sonra Zürich istikametinde
1 yol alan uçak, saat 7.45 de Prag'a ' hareket edecektir. Trygve Lie’ye
Birleşmiş Milletler yüksek şahsiyetleri refakat etmektedirler.
Prag, 10 (a.a.) (Afp) — Birleşmiş Milletler genel sekreteri Trygve Lie Zürihten uçakla buraya gelmiştir.
Gl. Sadık Aidoğan serbest bırakıldı
İstanbul, 10 (Hususî) — Sadık Al-doğan bugün öğleden sonra 10 bin lira nakdi kefalet ile tahliye edilmiştir. Kefalet parası Millet Partili 1 bir tüccar tarafından verilmiştir.
İngiltere, Amerika ve Fransa arasında
ÜÇLERJCONFERÂNSI BUGÜN BAŞLIYOR
Leııdrada komünizme karşı
tedbirler görüşülecek
Adliyenin önünde dü nkii sefalet manzarası
Sokakta bırakılan hasta!
Dün pek çok Ankaralı vatan- bir müddet evvel Nümune has-daş memlekette bir Sağlık Ba- ' tahanesine kanlığı olduğunu inkâr ettirecek derecede acı olan ve ancak eşine Afrika kabilelerinde rastlanan bir hâdise ile karşılaşmıştır. Hâdise şudur:
Ankaranın Kavkavun bucağında oturan Osman Cantur isminde bir vatandaş Filibit hastalığına mütelâ olan 16 yaşındaki oğlu Haşan Canturu bundan
İddia edildiğine göre Haşan bu hastahanede tedavi edildiği sırada Osman Cantur hastaha-neye gelmiş, fakat oğlunu son derece bakımsız bir halde olduğunu görünce derhal hastahane-den çıkarmağa karar vermiştir. Bu arada doktorlar da hastanın son günlerini yaşadığını ve ★ (Devanu Sa. 6 Sii: ( de)
e»
Nâzım Hikmet namına Üç genç şair daha açlık grevine başlıyor
Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet, cuma ve cumartesi günleri ac durmaya karar verdiler
Bir adli hata ile mahkûm edilip I şair Nâzım Hikmet’in bu vaziyeti on iki yılaantoeri bu adli hata yü- protesto için bir müddettenbeıi zünden mahpus tutulduğu kendisi ve açlık grevi yaptığı malûmdur. Bu avukatları tarafından iddia olunan | A (Devamı Sa. 6 Sü: 1 de)
Londra, 10 (a.a.) (Lps) — İngiltere Dışişleri Bakanı M. Bevin, ve Amerika Dışişleri Bakanı M. Ache-son yarın açılacak olan üç batı dev letleri konferansına hazırlık olarak yaptıkları müzakerelere bugün de devam etmişlerdir.
İki Bakan beynelmilel meseleleri gözden geçirmektedirler. Londra -daki yazarlara göre bu müzakerelerin hedefi, stratejik bakımdan ol-★ (Devamı Sa. 6 Sü: 2 de)
Amerika için Rus tehlikesi
Bir hava taarruzu mürnkün görülüyor
Vaşington, 10 (a.a.) — «Reuter»: Amerika ordusu hava kuvvetleri Genelkurmay Başkanı General Hoyt Vandenberg, Rusyanın Birleşik Amerikaya ve Batı Avrupaya karşı bir hava taarruzu yapabilme imkânının hafiflikle karşılanmaması gerektiğini dün gece söylemiştir.
Rusyanın hava kuvvetlerini destekleyici istihsal gücü süratle ve esaslı bir surette artmaktadır.
Birleşik Aanerikanın hava savunması gayrikâfidir ve yeni inkişafların doğurduğu tehditleri karşıla-inak için büyük ölçüde genişletilmesi gerekmektedir.
Kara hareketlerinin kontrol edilebilmesi için havaların kontrolü zaruridir.
AKINTIYA---1
I____KÜREK
How Do Yarı Do ?
| dam mahkûmunu uyaıı-
• dırdılar; meş’um saat gelmişti... Papas, avukat, hapishane miidiirü, gardiyan hepsi mahkûmun yanında ve ayakta idiler. Karar okunduktan sonra, savcı ile mahkûm arasında şöyle bir muhavere geçti:
— Bir kadeh konyak içer mi-
— Hayır, teşekkür ederim!
— Bir sigara?
— Hayır istemem!
Savcı bu sefer daha yumuşak bir sesle sordu:
— Peki, son arzun nedir?
Mahkûm derhal cevap verdi:
— İngilizce öğrenmek isterim! — Yedekçinin YEDEĞİ
Not: Vak’a, seçiıjı devresi dışında Fransada geçmiştir!
T
ZAFER
11-5 1950
h
San’at ve Tiyatro
Dikkatler
Tiyatronun sihri ve
//
inanmak ihtiyacı,,
Suof TAŞER
Vatandaşla hasbıhal
Seçme İktibaslar
I
PULSUZ İSTİDA
Havadan, sudan, bağdan, bahçeden...
Rusya’da Müslümanları
— 11 —
Aziz Yurtdaş;
Seçim gününden üç gün evvel, yani 10 Mayıs akşamı, radyo ve oparlörle propaganda sona erecektfr. O günden sonra bu vasıtalarla propaganda yapanlar ceza göreceklerdir.
Seçim gününden iki gün evvel, ' yani 11 Mayis akşamından sonra, propaganda için el ilânı, ı broşür, beyanname, tamim, açık mektup göndermek yasaktır. | Bunları 11 Mayıstan sonra dağı-ı tırsan ceza görürsün.
Oy pusulası dağıtımı yasak değildir. Onları seçim günü bile dağıtabilirsin. Fakat hiç bir suretle sözle yahut yazı ile propaganda yapmaya, telkinde, tavsiyede bulunmaya hakkın yoktur.
ı Oy kullanmasına mâni olmak maksadiyle, seçmenin hüviyetini ispata yarayacak bir vesikayı, tahrif veya yok etmek veya saklamak suçtur. Cezası 3 aydan 1 yıla kadar hapistir.
Oy’unu kullandıktan sonra sandığın başından, ihtar edilmesine rağmen ayrılmazsan, 1 aydan 1 yıla kadar hapis cezası görürsün.
Oy atmak istiyenlere müdahale edersen, telkinde veya tavsiyede bulunursan veya oy atmak istiyene dediklerini yapması için rüşvet teklif eder yahut başka menfaatler vadedersen, 3 ayd?» 2 yıla kadar hapis olursun. |
Oy atılmasına yahut şuna veya buna oy verilmesi için tehdit eder, cebir ve şiddet kullanırsan, 6 aydan 3 yıla kadar hapis ya- 1 tarsın ve 100 liraya kadar para cezası görürsün.
Sandık başına gitmek istiyenlere mâni olmak istersen, aynı cezaya çarpılırsın.
Bu yasaklara dikkat et, aziz yurtdaşım.
ün gece saat yirmi dörtten itibaren Seçim Kanunu yürürlüğe girdiğinden mevzu kıtlığı başlamıştır. Bu sebeple mecburen havadan sudan bahsetmek lâzım-gelmektedir.
Sovyetleştirme siyaseti
Bu sene, zaten meşhur olan An-
karamızın baharı çok lâtif ger-
tiyatro, ferdi ve İçtimaî yaşayış üzerindeki tesiri bakımından kilise ve ] benzeri gibi müesseselerle âdeta yaraşmaktadır. Tiyatronun, yerine ve şartlarına göre faydalı yahut zararlı olabileceğini belirten de işte , ondaki bu tesir gücüdür. Yerine ve i şartlarına göre sözünü, yönetici 1 zihn yet sözü ile tamamlarsak, kas-dedilen faydanın yahut zararın ma-..........................«nmış olur. | t. dinliyerek ... daha ga-| rantilidir. İnsanda, dinlediğinden ’■. çok gördüğüne inanmak temayülü-1 nü doğuran sebebin aslını pek bile- [ ’ mivorum ama, böyle bir temayülün ji su götürmez. İşte, öteki kolları içinde tiyatroyu tesir ve nüfuz kudreti yönünden ön safa koyan da, kulağın kapıldığı tered dütleri, gözün, elle tutulur delillerin yardımı ile dağıtabilme kabiliyeti olsa gerek.
Tiyatroda bir temsilin, daha kavrayıcı kelimesilc bir ‘Prezantasyon’ un tesirinden bahsederken üç nokta akla gelir:
1 — Efektif kuvvetler. (Dekor, kostüm, ışık, müzik ve rüzgâr, yağmur, gök gürültüsü gibi tabiat olaylarının taklidi.)
2 — Metin,
3 — Oyun.
Birincisi sahnenin, yani mekânın maddi şartlarının sihrini; İkincisi duygu ile düşüncenin sihirini; üçün-cüsü de hareketin sihirini meydana getirerek ‘tllusion’ denilen hali yara- , '— ,nı...:—--------- SOnUCU
_ belirtilen
mükemmeliyetine bağlı-S ............... tıpkı :
misalindeki öğrenci gibi, '
mukavemetimize rağden benliğimi- j zin dizginlerini sahnedekilerin eline kaptırmamazlık edemeyiz. Bir kere kaptırdık mı do artık görüp işittik- | lerimizin peşisıra sürüklenir gideriz. Gitmemek elimizde değildir; çünkü karşımızdaki kuvvetler bizim diren melerimizi daha ilk hamlede yenecek şekilde hazırlanmıştır.
Bunca zamandır ideal bir dünya, ideal bir hayat peşinde koşup duran insanlık gerçekte ne olduğunu, nasıl koştuğunu, hangi engellerin karşısında yere yuvarlandığını ancak sahnenin aynasında ayan beyan görebilmektedir. Schikler’in: ‘Tiyatro, ' hakikat dünyasından ideal dünyaya götüren bir köprüdür,’ sözü de galiba bu gidişi anlatmak için söylenmiş olsa gerek.
N eş'eli yahut kederli geçen bir
•günün sonunda kalktınız, tiyatroya gittiniz diyelim. Haklı olarak eğlenmek, oyalanmak, avutulmak, belki biraz da öbren-mek istiyorsunuz. Sebepleri ancak sizce bilinen yorgun, pişman, öfkeli, ümitsiz veya tam aksi duygular içinde bir haliniz var. Son zille beraber ışıklar karardı: son öksürükler, son kelimeler, son gülüşme- hiyeti daha iyi aydınla ler, son gıcırtılar derken, sizin giz- | Görerek inanmak, li kapaklı dünyanızla karşınızdaki inanmaktan hiç şüphesiz örtülü dünyayı birbirinden ayıran —i-----------------------j- jj-
iki kanatlı perde ağır ağır açılmı-ya başladı.
Şimdi siz karşınızda olup bite- iniyorum t çekleri seyrededurun, ben de yanı- gerçekliği başınızdan gizlice sizi seyredeyim, sanat koli Her türlü şuur üstü ve şuur oltı Ve nüfuz 1
Her türlü şuur üstü ve şuur uıu mukavemetinize rağman oyuna kendinizi kaptırdınız. Duygularınızın, idrakinizin, muhayyelenizin dizginleri artık sahnedekilerin elinde. Sizi diledikler yere, diledikleri yoldan, hem de hızla sürüp gidiyorlar. Bu gidişin yankılarını, belirtilerini adımdan adıma değişen bakışlarınızdan, yüzünüzün çizgilerinden, kalbinizin vuruşlarından okuyorum. Karşımızda olup bitenler kâh bir kaş çatması, kâh bir diş sıkması, kâh bir damla gözyaşı yahut da bir gülümseme şeklinde ayan beyan görülüyor.
Bunlar gerçekten neyi açıklar, dersiniz? Bence, ilkin, karşınızda görüp işittikleniı izle sizin o andaki psikolojjk durumunuz ve benliğiniz arasındaki münasebeti, daha doğrusu tesir ve karşı tesiri. Sonra, her türlü şuur üstü ve şuut altı mukavemetinize rağmen, sizi benliğiniz kabuğundan soyup çıkarabildiği için oyunun ve oynıyanların kuvvetini. Daha sonra, kısa bir zaman için de olsa, sizi kendi kendiniz olmaktan alıkoyduğunu.
İşte tiyatronun sihiri budur. Bu sihirin kuvvetini daha da iyi anlatabilmiş olmak için Bernard Shaw-un anlattığı, bir misali nakledeyim: Shaw diyor ki: St Joan piyesimi görenlerden .kendilerini alelâdeliğin ve bayağılığın üstüne çıkardığını belirten sayısız mektuplar aldım. Fakat bunların içinde en önemlisi, bir öğrencinin gönderdiği mektuptur. Öğrenci, temsili gördükten sonra, mektubunda şöyle diyor: Ben artık İsa'ya değil, St. Joan’a tapacağım.’
İnsanın en tabiî, ayni zamanda belki de en verimli ihtiyaçlarından biri olan “İnanmak ihtiyacı’na bu derece kesinlikle hedef değiştirten
tırlar. ’İllusion’un istenen vermesi, bu üç noktada unsurların "
dır. Böyle olduğu takdirde, Shaw’un ..................
her türlü şuur altı ve vuur
Yenidoğanda bir
i
(Arslan Bolıdanoviç, Sorboıı hukuk fakültesinden mezundur vc evvelce Lclı dışişleri bakanlığında vazife görmüştür. Leh kuvvetlerinin İngiltere’ye tahliyesini teşkilâtlandırdığı için, Alınanların emrile 1940 senesinde Fransız Fas’ından tardedilmiştir. Doğuın ftibarile, bir Leh müs-lümanı (Tatarı) dır. Vatandaşları, senelerce tetkikatte bulunduğu Rusya’da İslâmiye-tin ayrılmaz bir parçasını teşkil etmektedir. Bohdanoviç, 1941 de iki tanınmış İngiliz ilim derneğine Kraliyet Asya Derneği ile Kraliyet Merkezî Asya Derneğine - âzâ intihap edilmiştir.)
Rus ihtilâlindenberi geçen zaman zarfında İslâıniyetin Rusyadaki duru mu tetkik edildiği vakit, müslüman ekalliyetlere karşı tatbik olunan Sovyet siyasetinin büyük bir başarısızlıkla karşılaşmış olduğu görülmektedir. Bu başarısızlık, Sovyetler Birliğinin sözde federal bünyesinin en zayıf noktasını belirtmektedir.
Islâm birliği hayatî bir ehemmiyeti haizdir:
Bu başarısızlığın ehemmiyeti, sadece Sovyetler Birliği dahilindeki en büyük ekalliyeti ilgilendirdiği için değil, Sovyet hudutları dışındaki müslümanlar için büyük bir mânayı haiz olmasından ileri gelmektedir. 28 milyon UkraynalIya mukabil 23 milyon Rus müslümanı bulunmasına rağmen, bunların teşkil ettiği -ekalliyet meselesi» çok daha mânidardır, zira bunlar ıık ve din itibarile kjndyerine hükmedenlerden tamamen farklı ve ayrıdırlar ve umumiyetle mücavir Orta Şark memleketlerile karabetleri vardır.
Sovyetlerin, kendi hudutları dahi-
Son günlerde devamlı
ğan yağmurlar yüzünden Yenido -
; ğan semtinde bir ev kısmen çökmüş
. tür. i
| Çöken ev Veli Şahin ismindeki
' bir odacıya aittir. Evin bir odası ' yağmurun tesiriyle çökmüştür. Bu 1 sırada içerde bulunan Veli Şahinin zamu ua„a
7 yaşındaki kızı Zehha ile 12 yaşın- veme, göstermişlerdir, daki kızı Zeynep enkstz altında ka- ______.. »»’iarcı
daki kızı Zeynep enkdz altında ka) i larak muhtelif yerlerinden yaralanmışlardır.
Yaralılar derhal hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alinmişler dır.
I
R«)r*V*4i; r kîUHn TANINMIŞ BİR İNGİLİZ '
Bereketli ycğmjd r butun tDOKTORVNVN KONFERANSLARI yU'tta devam fdıyor | Londra, Queen’s Square. Millî Has „ , . . , , , . , ! tane Baştabibi, Asabiye Mütehassısı
Şehnnuzde olduğu g:bı yurdun . Dr Macdonald critchlev Şatlık ve bir çok yerlerinde dovamh surette Sosyal yQrd,m Bakanhj, vc jngiliz vatan vakmurlar koylunun vurunu I Kü|tür Heyeti’nin teşebbüsüyle Kon. feranslar vermek üzere Türkiye’ye gelmiş bulunmaktadır. Dr. Macdo-
—------ .-------------------.......— »-----k ve aynı gün
bunun da hayat pahalılı-' sabah saat 10.30 da Nümune Has- Ça)qr:r azaltacağını söylemek-' tahanesinde -Speech Iterations» mev v*”’ 11 zulu, yine 12 Mayıs’Cuma günü 17.30 da Ankara Üniversitesi Dil ve
enm j töreni
ki,
A slan Bohdot ov:ç
nit bir mukavemetle karşılaştı ... 1916 isyanının vuku bulduğu Orta Asya'daki Rus idaresi bunların şeriatı muhafaza etmelerine muvafakat etmek zorunda kaldı.
| Rus müslümanları, 1917 Rus ihti-Islâm lâüni hareketle karşıladılar, zira ı dinî kendi vaziyetlerinin düzeleceğini ta dadı ■ umuyorlardı. Mayıs 1917 de delegeleri Moskovada bir kongreye iştirak ettiler ve muhtariyet istediler. Bu taleplerini, kurucu rneclis’te de desteklemek kararını verdiler.
Lâkin Ekim 1917 de iktidarı ele ■ ilan Sovyet hükümeti kurucu mec-............ ’** ’ evvelâ siyasî
mektedir. Vakıa geceleri ça serin oluyorsa da, süeter vesaire ile bunu
paı-desü, önlemek
kabil olmaktadır. Buna mukabil
yağan yağmurlar köylünün yüzünü güldürmüştür.
Alâkalılar bahar yağmurlarının _ bu şekilde devam ettiği takdirde bu nald Critchley 12 Mayıs Cuma sene mahsul vaziyetinin çok iyi ola şehrimize gelecek
ğını kısmen tedirler.
Devlet Meteoroloji İşleri Umum
Müdürlüğünden aldığımız malûmata Tarih - Coğrafya Fakültesinde -The göre, son 24 saat içinde yurdumuz- i Body Scheme in Neurology* mevzuda hava Trakya ve Marmara bölge- ı lu, 13 Mayıs Cumartesi günü saat terinde bulutlu, diğer bölgelerde çok n.oo de de Gülhane Hastahanesinde bulutlu ve yer yer yajlşl, geçmiştir. | ,The Ef£octs of Exposurı, on ship. I Yağışlar yağmur şeklinde olmuş-, vvrecked Survivors» mevzulu olmak tur. üzere üç konferans verdikten sonra
gündüz, hele öğleye doğru, akas. yaların salkım salkım açmış çi çeklerinin kokusu, bulvardaki çamların rutubet ile büsbütün keskinleşen lâtif rayihası, ciğerleri kuvvetlendirmekte, insana hakikaten zinde imiş hissini ver mektedir.
Uzun seneler, her mevsimde her çeşit sebzeyi bulabilen AnkaralIlar*, bir kaç senedir mevsim beklemek mecburiyetinde kalmaktadırlar. Bu sene de öyle olmuştur. Fakat, İstanbula göre her çeşit meyvanın iyisi ve ucuzunu bulmak ta kabil olmaktadır.
surlar her günkü hayatın maddî şartlarına sımsıkı bağlıdır ve kanunlarının izahı tamamen olan vecibe ve vazifelerin ₺ ile başlar.
Marks’a karşı Muhammet!:
Islâmiyetin, Allahın ve Ahret n mevcudiyetini inkâr eden ve hayatın her safha ve sahası için gerekli kanunları bizzat vaz'etmek selâhi-yetini kendisinde gören markizm' lisi dağıttı, lâkin ideolojisi üzerine müesses ' ’ " ' ‘ '
ile neden amansız bir mi.—..-j-giriştiği kolayca anlaşılır.
Marksizm ideolojisi, hususî mülkiyeti - en . basit bazı şekilleri dışında - yok etmek gayesini güder. Halbuki İslâmiyet hususî mülkiyeti te-yid ve muhafaza eder ve ona saygı gösterir.
İktisadî sahadaki hususî teşebbüsü hürriyetine, veraset haklarına vc ticaret serbestisine gelince, İslâmiyet komünist - marksist ile tam bir ihtilâf halindedir. Aile hayatının masuniyeti ve kadınlara kıskanç bir saygı gösterilmesi üzerinde İsrarla duran müslümanlara komünistler söz geçirememektedirler. îslâmiyette her günki hayatın dinî ve hukukî veçheleri arasında mevcut sıkı bağlar, birinci dünya harbinden evvel bütün İslâm memleketlerinde aşağı yukarı aynı İçtimaî rejimin neden hâkim bulundu- ....... ğunu izah eder. O tarihte, Rusya- yetleştirme sistemine silâhlı muka-daki İslâm ekalliyetleri arasında da vemet ile cevap verdiler. Bu muka-bu yeknasaklık vardı ve çarlık reji- ' vemet pek büyük oldu ve müslü-mi - rnüslümanları Ruslaştırmak ' manlar büyük zayiat verdiler. Ten-için müteaddid başarısız teşebbüs- kil edilinceye kadar bu mukavemet ler yaptıktan sonra - İslâm hukuku-1 senelerce devam etti ve dağlık na baş eğmek zorunda kaldı. I bölgelerde hâlâ devam etmektedir.
Sonradan, Ruslaştırma için başvu- Bidayette, Sovyet ordusunun bü-ıulan içtimai temessül siyaseti an- yük ölçüde makineleşmemiş olduğu cak kısmî bir başarı sağlıyabildi ve sıralarda, bu müslüman ihtilâlleri-zaman zaman İslâm ekalliyetleri 1 nin bazısı Rusları tavizlerde bulun-şiddetli tepkilerde bulundular (Orta mağa zorlayabildi. Lâkin azçok uzun Asya'da 1916 da büyük ölçüde vuku uzlaşma devrelerinden sonra Sov-bulan büyük isyan gibi.) | yetler çok daha şiddetli usullerle
Sovyetler Birliğindeki İslâm cum- tenkil s yasetlerine gene avdet et-huriyetlerinin dağlarında Kremlin’e mislerdir.
karşı silâhlı mukavemet hâlâ de- I Yeraltı faaliyetleri: vam etmektedir? | Başlangıçta, müslümanların mu-
Sovyet Rusya’daki müslümanlar- kavemet, sırf tedafüi mahiyetteydi, dan bahsedilirken. 1917 senesindeki gayesi, kendi dinlerinin ‘ :
hâkim unsurları ve şartları hatır-' --------’------ —
latmak lâzımdır.
Evvelâ, takriben 23, milyonu bulan müslümanların yüzde 9 u Türk asıllıdır. 1917 de bunlar, Kırım’dan Çin Türkistanına ve Azerbaycandan Avrupa Rusya'sının Şimal Doğusuna kadar uznan muazzam bir saha üzerine dağılmış bulunuyorlardı. Yalnız Orta Asya’da, Kafkasların bazı kısımlarında ve Başkır.da (yani, Avrupa Rusya’sının Şimal Doğusundadır ki müslümanlar ek- ; seriyeti teşkil etmketeydı. Sair bir bölgelerde, Rus unsurları tarafın- Bunun dan küçük ekalliyetler halinde bira- ' tarafından işgal edilenler kılmışlardı.
Muhtariyet mücadeleleri:
19 uncu asrın ortasına İslâm cemaatleri terakki t dan geri kalmışlardı, lâkin ten itibaren bir kültürel ve , ___________
.....a.„. I doğuş yeniden başladı. 1917 sene- vetlerini ti | Kur'an Tanrı tarafından ayan kı- sinde, Sovyet müşahitlerinin dahi | ]ik hayatıı lınan dinî prensip ve âkidelerden itiraf zorunda kaldıktan takdire
■ dluı(.j.y değişmez kanun şayan bir siyasî vahdet manzarası da ihtiva eder. Bu kanun-1 arzediyorlardı ve diğer İslâm mem-
■ - ”-*•— leketlerine nazaran daha yüksek bir s... _____________ ..______
kültürel terakki seviyesi sağlamış-' rinin gördüklerini söylemektedirler, lardı. Siyasi ideolojileri, Pan - îs- Muhtariyet ancak kâğıt üzerinde lâmlık ile Pan - Türklük arasında ( mevcuttu, zira merkezî idare komii-bocalamaktaydı. Çarlık rejiminin nist partisine yazılan tektük müs-Ruslaştırma teşebbüsleri öyle mua-1 ★ (Devamı Sa. 6 Sü: 7 de)
»s bir rejim I muhtariyet bakımından müslüman-mücadeleye lara büyük vaadlerde bulundu. Bir-
kaç ay sonra Rus milletinin muhtelif unsurları arasında sivil harp çıktı ve müslümanlar kendilerini iki ateş abasında buldular. Beyaz Rus-lar hiçbir tavizde bulunmak istemediklerinden, Rus rnüslümanları, kendilerine siyasî muhtariyet vadet miş olan Sovyetlerle muahede ak-tetmek zorunda kaldılar.
Beyazların maşlubiyeti üzerine, Sovyetler, bu muahedelere riayet etmediler ve her tarafta İslâm cemiyetlerinin temellerini yıkmağa koyuldular. Meselâ, Türkistan’da. Sovyetler, müslümanların memleket idaresine iştirak etmelerini ilk günden itibaren reddettiler. Halbuki müslümanlar mecmu nufusun yüzde 90 - 95 ini teşkil etmekteydiler.
Müslümanlar bilhassa ekseriyeti teşkil ettikleri bölgelerde, bu Sov-
I Ende’ tatbik olunan büyük dinler-' den ziyade İslâm dinine zülm et-
■ - tikleri iddia olunamaz, zira hepsi ne karşı aynı şiddette bir siyaset tatbik etmektedirler, lâkin şu var-, dır ki, Rusya’daki düslümanlar , meselâ Rus Ortodoks klişesine nazaran çok daha enerjik bir muka-
■ ' ’ ’ Sovyetleş-
tirme siyasetinerkarşı müslümanlar-ca gösterilen bu daha büyük mukavemet kendi dinlerinde mündemiç esaslardan ileri gelmektedir.
İslâm dininde, tam manasile bir ruhban sınıfı yoktur. Müm nlerin itimadını haiz her hangi b’r kimse duaya riyaset edebilir. İmamlar her hangi bir kilise veya muadili tarafından tayin edilemezler. C“-
• maat tarafından seçilirler. İslâm ................ ve bir camiin ka-
......._ji veya cami bulunmaması halinde her hangi bir yerde toplanabilir. Binaenaleyh, İslâm dinm: 1 yıkmak için sadece imamları öldürmek veya sürmek ve camileri kapatmak kâfi değildir. Bütün İs-| lâm cemaatını da imha etmek lâ-
• zımdır.
Kur'an günlük hayata hâkimdir:
Bundan başka, İslâm dini, gerek
ve içtimai tahribine mani ol-zamanla bu mukave-Kafkaslardakiler
Muhterem okurlarımız, her halde hepinizin evinde bir «kazan kaynamakta», yani yemek pişmektedir, bilirsiniz. Kabak, turfandalıktan çıkmış, iptizale bile uğramıştır. Kalyesi, dolması, kızartması, mücveri yapılmış, artık takılmıştır. Bir çok evlerde, artık kabak denildi mi, yüzler buruştu-rulmakta, a... ah... istemem feryadı bastırılmaktadır.
Taze fasulyaya gelince, henüz lezzetlisi ve iyi pişeni piyasaya çıkmamıştır. Bu sebeple alıcısı azdır. Bazı evler fasulya pişir, meğc savaşmakta iseler de bu, değişiklik kabilinden bir deneme mahiyetini geçmemekte ve herkes patlıcanı beklemektedir.
Bilindiği gibi, patlıcanın, hamsi gibi kırk türlü yemeği olurmuş. Tavası, karnıyarığı, oturtması, dolması, silkmesi, imambayıldısı, hünkârbeğendisi, böreği, falânı, filânı, hasılı daha aklımıza gel. miyen bir sürü çeşit yemeği olan patlıcan hakikaten ne kadar işti-lıa ile beklense yeridir.
Fakat, kâfirin bir aksi huyu vardır, çabucak çekirdeklenir ve acılaşır.
Bundan başka, mevsim icabı taze yaprak, bugünlerde en revaçta olan bir sebze çeşididir. Bol yoğurtlu sarması, fıstıklı baharlı, ince ince sarılmış yalancı dolması hemen her evde başta gelen yı* mek halindedir.
Mevsim yemişlerinin, ekserisi de manav dükkânlarınm tezgâhlarını süslemeğe başlamıştır. Nazlı çilek bile kendini göstermiş ise de, henüz el sürülecek hale gelmemiştir..
Pek tabiî, vatandaşlar, işin u-cuzuna bakmakta pahalı şeylere el sürmemekte, yerli yemişlerin pazarlara dökülmesini bekliyerek, bol bol bulunan can eriği yiyerek vakit geçirmektedir.
Hasılı, Ankaramızın bahar mevsimi ve yiyecekleri bu haldedir.
Hikmet YAZICIOĞIU
( nizamlarının
I maktı. Lâkin met hareketi, müstesna olmak üzere bütün Türk milletlerini tek bir devlet halinde b rleştirmeğl güden bir Pan - Turan hareketine inkılâp etti. Silâhlı mukavemete devam etmek imkânsızlaşınca. yeraltı faaliyetlerine başlanıldı: Meşhur 1937 - 1939 yargılamaları bunun sayısız delillerini ihti-■a etmektedir.
Rus rnüslümanları naziliğe büyük sempati beslememekteydiler, için, toprakları naziler _ ' ’ onları
halâskâr diye karşıladılar. Alman orduları çekilince, bu bölgelerin kadar, müslijman ahalisi Ruslar tarafından bakımın-' sürüldü ve sözde muhtar cumhuri-ı o tarih- yetleri lâğvolundu. Bu bölgelerdeki siyasî müslümanların bazıları Alman kuvvetlerini takip ettiler, zira muhacir-_:ını Sovyet rejiminin me-şekkatlerine tercih ediyorlardı.
Sistemli tenkil hareketleri:
Rus rnüslümanları, Sovyet rejini nden en büyük kötülüğü kendile-
Yurdun her yerinde olduğu gibi şehrimizde de 15 Mayıs Pazartesi âyinleri basittir günü saat 11 den itibaren Hava Şe- patılması vpvsi hitlerim:zı anma töreni yapılacak- k
tır. |
Törene iştirak edecek birlikler saat 9.30 da Türk Hava Kurumu binası önünde toplanacaklar ve Sa-manpazarı yolunu takiben Cebeci çay,r;na giderek kendilerine ayrılan yeri alacaklardır | uulJuaıl wajJlxa
Saat 11 de üç top afişiyle törene gerek dünyevi bütün mesele-
başlanacak ve ihtiram duruşundan ıerjn halli için gereken mevzuatı sonra tören yerindeki bayrak yan. 1 vaz-etnıek vecibesini bizzat deruhte ya indirilecek, bunu bandonun ça-1 etmistir tacağı matem havası takip edecek-1 _ ‘ ' *
tir. 1
ı Bir manga tarafından havaya ateş ibaret kalmayıp
” Kuvvetleri . kodları d- _____________
.. Türk 1ar, değişen içtimai ideal ve ihtiyaç I-Iava Kurumu Ankara Şubesi adına (lara göre tâdil olunmazlar. Bu şera-
tini belirten konuşmalar yapılacak sırf bu kanunları izah ve tatbik et-ve bundan sonra hava şehitlerimi- mekten ibarettir. Görülüyorki müs-zin kabirleri ziyaret edilecektir. I lüman memleketlerinde ruhanî un-
T» şl ı yo ola t ış
Yenihayat mahallesinde oturan Mehmet Güler isminde bir duvarcı j aynı mahallede oturan Ali Soy isminde biri tarafından duvar mesele si yüzünden başından taşla yaralan nuştır.
Yaralı tedavi altına alınmış ve] sanık hakkında tahkikata başlanrtflş' tır.
edildikten sonra Hava Komutanlığından bir subay,
CEMİYBTTE
..... --- . . ı-ıavu nurumu nnıcaıa yücesi auina . lara göre tacın olunmazı;
24 saat içinde yurdumuza düşen , azar 8'ınu ava yoluyla şehrimiz- zat tarafından günün ehemmiye- it tahtında, şeriatçıları
yağış miktarları metre karede Muğ- ; den ayrılacaktır, lada 49, Akşehirde 26, Ulukışla ve ’ '
Hopada 24, Simavda 19, Çorum ve İspartada 17, Mersin, Bolvadin ve Kağızmanda 15, Karşıyaka ve Ilgında 13, Ceyhanda 12, Rize ve Çan kında 11, Trabzon ve Karsta 10. Gi. resun, Elâzığ ve Şarkıştada 8, Niğde Erzurum, Antep ve Nâzımiyede 7, Uşak, Gürün, Hınıs ve Samandağda 6, Gümüşhane ve Elbistanda 5, Karaman ve Kemahta 4, Karaköse ve i Potatlıda 3, Artvin ve Iğdırda 2, i diğer yağış alan yerlerde 1 kilo - j gramdır.
Günün en yüksek sıcaklığı Bod- ı rumda 25. günün en düşük sıcaklığı Sivasta 4 derecedir.
Dün Ankarada saat 14 deki sıcaklık 13 derece idi.
Dr. Critchleynı konferansları Türkçeye tercüme e dilecektir.
LÜZUMLU TELEFONLA»
i
Yuıt Hağlnrındön
Adlı (Vatan Şiirleri) kitabı çıktı. Bayilerden isteyiniz. Yazan: M. Ruhi Ok. Fiatı: 50 kuruş.
(902)
Sahibi
Adviy© FENİK
Bu nüshada yazıişlerlm fiilen
l| I!
İdr
•den: HİKMET YAZICIOĞLU
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
Sözlerini bana duyurmamak için alçak sesle konuşuyordu. Ben, karaya vurmuş bir balık gibi çırpınıyordum. Nihayet elinde siyah bir çan La ile yaşlı bir adam kapıdan girdi. Otelin doktoru imiş. Evvelâ pençereyi açtı ve Edith’e bir şeyler söyledi. Beni bir yorgana sararak yataktan alıp açık pençerenin önüne götürdüler. Oraya oturttular. Doktor, yüzümü ocak avının serin rüzgârına çevirdi. Sonra derhal banyoya koştu. Enjeksiyon iğnesini kaynatmak istediğini sözlerinden anladım. O iş bittikten sonra, bana kalçamdan bir iğne yaptı. Bütüıı hastalar gibi, ben de, çocukla bir ümitle, hastalığımın vahim olup.olmadığını doktorun yüzünden anlamak istiyor dum. Bu yüz gayet sakindi. Nasıl sâkln olmasın? Kalb krizine tutulan o değil, bendim.
Dakikalar geçtikçe vaziyetim fenalaşıyordu. «İyi değilim. Çok fena hissediyorum kendimi.. . diyebildim. «Merak etme... Sabır... Geçer... Simdi geçer...» dediler. Doktora, şimdiye kadar hiç böyle bir vaka ile karşılaşıl) karşılaş mamış olduğunu sordum. Binlerce...» dedi. Hepimiz biliyorduk. Nihayet bir ara, Doktor Knokpfler'iıı sıska vücudü ve kocaman kafası göründü. Ben o sırada tıkanmak üzere idim. Bo-
KiınK'pKAtriF
rozam FERENC MOLNAR ğuluyordum âdeta. İşte nihayet, Edith’in telefonu üzerine, ispir-tizma ve güzel kız meraklısı doktor da gelmişti. Kapının boşluğunda, hakikatte olduğundan iki misli daha uzun görünüyordu. Şimdi hatırlıyorum da, onu görünce, nefesim biraz daha daralır gibi oldu.
Doktor Kııopflen de, otelin doktoruyla bir zaman alçak sesle konuştuktan sonra, banyoya gidip iğnesini kaynattı. Ve o da bir enjeksiyon yaptı. Bunaltı geçmemişti, fakat benimle alâkadar olan iki doktorun arasında bulunmaktan çocukça bir emniyet duyuyordum. Biri yanılsa, elbette ki öteki teşhis eder diyordum. Biraz sonra, Doktor Knopflen, kalbimi dinlemek için başını göğsüne dayadığı zaman sakalı yine cildime süründü. O zaman yeniden bir korku başladı. Ben bil sakaldan korkuyordum. İlk defa görmüyordum şüp lıesiz bu sakalı ama, şu anda, su şartlar içinde bu sakal bana miit İliş lılr korku veriyordu. Ben es.
— 32 —
kiden beri, çocuklar gibi, doktor ların sakallarından daima kork-muşumdur.
O sıkıntı, o ıstırap arasında, Doktor Knopflen’in niçin sakal koyuvermiş olduğunu düşündüm. Her halde, eski tarz Viya-nalı hekimlerin hepsi sakallı, kelebek gözlüklü ve kolalı dik yakalı oldukları için bizim doktor da böyle yapmıştı. Çünkü halk nazarında bir doktorun ilmi sakalının uzunluğu ile ölçülürdü.
İki doktor tekrar aralarında konuştuktan sonra telefonun başına gittiler. Otel doktoru bir yere telefon etti. Nefes almam biraz feralılamıştı. Müthiş bir çarpıntıya rağmen, doktorlara, hastahaneye gitmek istemediğimi söyledim. Hastalıaneden de, doktor sakallarından korktuğum kadar korkuyordum. Büyük has talik geçirmemiş olan insanlar, çok kere hasta hane yi ölmek için gidilen bir yer gibi tasavvur ederler.
Edlth beni teskin elti:
Çeviren: M.T.
— Hastahane baiıis mevzuu değil. Doktor, bir oksijen çadırı getirtmek için telefon ediyor.
Kendi kendime alçak sesle:
— Demek ki artık sonum yak taşıyor, dedim.
O zamana kadar oksijen çadır larından ancak bahsedildiğini duymuştum. Ve bunıı, hiç bir zaman muvaffakiyet temin etmeyen son ve ümitsiz bir çare zannediyordum. Doktorların, son dakikada, artık yapacak bir iş kalmayınca, Kamfr iğnesi yapar gibi, başvurdukları son ve lüzumsuz bir tedbir. Onun için, Edith’in beni teskin etmek arzusuyla sarfettiği bu oksijen çadırı sözü bende müthiş bir heyecan ve telâş uyandırıl».
— Artık sonum yaklaşıyor... diyordum... Ecelim geldi.
Oksijen çadırını getirdikleri zaman, Edith, doktorlara kahve pişiriyordu. Bu normal faaliyet beni biraz daha ferahlattı. Nefes darlığım iyice azalmıştı. Dok tor Knopflen:
— Kendinizi nasıl hissediyor
sunuz? diye sordu.
Bitkin bir halde idim.
— Çok uykum var, dedim.
— Morfinin tesiri.
Doktor Knopflen'in bunu söylerken, sanki morfini kendi keşfetmiş gibi, azametli bir hali vardı. Oksijen çadırını yatağuı üzerine gerdiler. Bu çadır, plâstik şeffaf maddelerden mamul pencerelerden müteşekkildi. Beyaz önlük giymiş iki adam tarafından idare ediliyordu. Ben bu adamları, ancak çadırın altına girdiğim zaman gördüm. Soma iki doktorun ve Edith'in başlan da birbirlerine doğru eğilmeğe başladı. Para meselesinden bahsediyorlardı. Tabii, oksijen çadırının ücretini peşin ödemek lâzımdı, çünkü çok kere hasta bu çadırın altında ölür.
Önlüklü adamlar paralarını alıp gittiler. Etrafıma bakındım. Bu çadırın altında şimdiye kadar kimbilir kaç hasta ölmüştü. Bu düşünce bütün mâneviyatımı altüst etti. O âna kadar gayri şuurî olan ölüm korkusu birden bire keskinleşti. Bu çadır doğru tabuta götüren bir köprüden baş ka bir şey değildi.
1916 da Polonya’da harp muhabiri iken bir gün Macar zabitleriyle beraber Rus piyadesinin ateş hattına düşmüştük. Sığına-
★ (Devamı var)
Yangın ..................... 00
Sıhhî imdat ................... 91
Trenler ..................... 120^
Hava Yolları ................
Yatakb vagonlar ............. Iı5txl
flektrik ................... 2*3401
«1 NEMALAR Vk
«ÖLENCE VKRLER’
Büyük (15031); Kadın cellftd)
Ankara (23432): Yanalar kralı
Ulus (22294): rOresçlleriuıi.
zaferi
Yeni (14040): Unutulmaz «imalar.
Agktan sonra
Park (11131); Canavar tohumu, |
Tehlikeli kadın !
Sümer (14072): Garp yolcuları. !»«•«
vûdi
Sus (14071): Dallar kralı
Cebeci (18846): Ormanlar kral) İM
«cık köz haremde
ECTAHANELKR
Sebat, Üniversite, Bayar,
| takvim}
Rumî: 1366 — Nisan 28
Hicri: 1369 — Recep 23
11 Mayıs 1950 Perşembe
r
uzun gövdesini gerdi, başını dim-1 Diğer iki arKaaaşı 6*uı dik kaldırdı. Eliyle kılıcının kab- ağzı kulaklarına varıyordu. La-
ZAFER
Sayfa: 3
• TELEFON• TELGRAF HABERLERİ
HIR GÜN BiR HÂDİSE
"Barış taraftarları,,
arış Taraftarları adı altında 1 ” bir grup halinde birleşmiş bulunan münevver komünistler, I dün de Acheson’a, Pariste bulunu- 1 şundan bilistifade, bir mektup göndererek, kütle halinde imhaya ya- j rayan Atom Silâhlarının mptlak surette menedilmesini istemişler- I dir. Hatırlarda olduğu gibi, bu «Ba- 1 rış taraftarları» Stokholm Kongre- ( sinde, kaleme aldıkları bir karar suretiyle Atom silâhlarının kamilen imhasını vc bundan böyle imal edilmemesini, bu silâhı ilk kullanacak devletin harp suçlusu addedilmesini ve bu vesikanın en mesul devlet adamları tarafından imzalanmasını istemektedirler. Şimdiye kadar bir çok devlet adamları bu talebi reddetmişlerdir. Çünkü, A bu «Barış taraftarları» nın faaliyet istikameti açıkça Sovyet Rusya taraftarı görünmektedir. Bfcnunla beraber, aralarında kardinaller, âlimler, muharrirler ve daha bir çok ilim ve sanat adamlarının yer aldığı bu topluluk, Batı memleketlerinde câri hürriyetten istifade ederek ve biraz da grup içindeki şahsiyetlerin nüfuz ve otoritesinden kuvvet alarak faaliyetine devam etmektedir. «Barış Taraftarları» e-sas itibariyle dünyanın iki bloka ayrılmasına, Batı Avrupanin silâhlanmasına muhalif; ve Sovyet Rus-yanın, dünyayı mesut bir yarına götürecek sosyalizmin büyük vatanı olduğuna kanidirler. Dünyanın her tarafına kol atmış ve hemen her memlekette münevver taraftarlar bulmuş olan bu birliğin faaliyetini önlemek, bununla mücadele etmek, hükümetleri ciddî surette düşündüren bir mesele halini al- ! mistir. Zira bu münevver komünist ler, faaliyetlerini hiç bir zaman tahrik mertebesine çıkarmadan yürütmesini bilmektedirler. Mücerret fikir çerçevesi içinde kalmasını bilen, bununla beraber, herhangi bir komünist partizanın atak demagojisin den çok (\ha fazla kütleleri düşündürmeğe başlıyan bu kanaat zümresi, Batı âleminde yer yer görünen komünist cereyanının âdeta akademisi haline gelmiştir. Bıuıa karşı, Amerikada ve Avrupada, yüksek kadrolardaki komünist memurları -temizlemek yolunda bir cereyan belirmiştir. Ne var ki, Doktor Fuchs j *■ hâdisesinde olduğu gibi, bir casus- ı Iuk suçıı açıkça ortaya çıkmadıkça, ; bu münevver komünistlere verilen ) ceza, nihayet, âmme hizmeti ifa ı ediyorlarsa, bu işlerden uzaklaştı- 1 rılmalarından ibaret kalmaktadır t ki; Fransa geçen ay meşhur Atom âlimi Joliot Curie’yi millî atom e- : nerjisi yüksek komiserliğinden az- ' Ietmek suretiyle bu yola girmiş bulunuyor. Filhakika Atom enerjisi ’ bahsinde kıymetli çalışmalariyle, j bu enerjinin lâboratuvarlardan çı- j kıp fabrika işi olmasında büyük rolü bulunan Frederic Joliot Curie, f 1942 denberi komünist partisi iiyesi r ve yukarıda bahsi geçen «Sulh ta- r raftarları» grupıınun en seçkin si- c malarından biridir. 1935 de kimya kolundan Nobel mükâfatını kazanmış, müteaddit akademik ünvanı haiz, G7 eser sahibi; 1944 den 1916 ya kadar Fransa İlmî araştırmalar mer kezi müdürlüğünde bulunmuş olan j bu adamın, 1946 dan itibaren atom c - enerjisi komisyonunun başına gel- c mesi, İdarî makamların ve meslek- 2 duşlarının hoşuna gitmemiştir. Profesör de bizzat .yaptığı beyanatla vaziyeti düzeltmiş değildir. Bida- 1 yette: îBana tevdi edilen bu sır, be- 1 nim değil, beni buraya getiren mil- 1 Ictindir. Onun için bu sırrı hiç bir ' devlete veremem» diyen Profesör f Curie, daha sonra fikrini biraz da- J ha açıklayarak: «Aklı başında hiç j bir âlim, Sovyet Rusya ile harbe- . ilecek olanlara bilgisini vermez» , demek suretiyle durumunu iyice r tavzih etmiştir. Bunun üzerine, t Profesör Bakanlar Kurulu karariy- ( le vazifesinden uzaklaştırılmıştır. ,
Bu bir çare midir? Şüphesiz, hükümetin umumî efkârı karşısında yapacağı şey bundan ibaretti. Fakat, Curie’nin faaliyeti elbette ki bundan ibaret kalmıyacaktır. Nitekim, âlim, azlinden sonra, Komin -form gazetesinde yazdığı makalede eski fikirlerini müdafaaya devam etmektedir. «Barış severleri» n de iddiaları budur. Hürriyetten istifade ederek bir kanaati müda-fa eden bu zümre ile uğraşmak i-çin yeni metotlar gerekmektedir. Çünkü artık komünir.min kitle halindeki hareket ve faaliyeti kadar, belki bundan da daha çok, vasattan yukarı fikir ve sanat yoliyle de müessir olduğu anlaşılmaktadır. Kendilerini bir Havvarî zanneden -A# bu adamlara karşı şüphesiz ki hür demokrasi dâvasının da abideleşmiş fikir adamları vardır. Fakat bunlar münferit haldedirler. Öbür taraf kitlelerde olduğu gibi zümrelerde de teşkilât yapıyor. Platinin henüz bıı teşkilât mertebesine erdiğini iddia etme?; ve tehlikeyi küçümsemek zordur.
iSufiye Hükümet buhranından sonra
El Kuvvetli birlik
tavsiye ediyor
Irak’m Sovyetlerle pakt yap tu
sına muhalif olduğu anlaşılıyor
Diğer taraftan Bağdat şehrinden gelen haberlere göre, Arap memleketleri arasında gayet sıkı bir bir- ' lik kurulması için orada da kuvvetli bir cereyan mevcuttur. İrak Devlet Bakanı Cemil El Orfalli Na-fen’e yaptığı bir beyanatta «Arap , memleketleri Sovyetlerle ademi tecavüz paktları arayacaklarına kendi aralarında birleşmelidirler. A-rap memleketleri arasında teessüs edecek askerî, siyasî ve İktisadî birlik muhakkak ki Sovyetlerle aktedilecek ademi tecavüz paktlarından çok daha hayırlı neticeler verecektir.» İrak Devlet Bakanı Arap memleketleri arasındaki güm rük hudutlarının kaldırılmasını, halkın hayat standardının yükseltilmesini istemiş ve bu sayede komünizme karşı muvaffakiyetli bir mücadele yapılmış olacağını sözlerine ilâve etmiştir.
İskenderiye, 10 (Nafen) — Son hükümet darbelerinden sonra da memleketine dönmemiş ve Mısırda misafir sıfatı ile kalmış olan eski Suriye Cumhurbaşkanı Şükrü El-Kuvvetli bütün Arap memleketlerinin süratle birleşmesleri lâzım geldiğini beyan etmiştir.
Nafen ajansına yaptığı bir beyanatta Şükrü El Kuvvetli bilhassa şu noktalar üzerinde durmuştur:
1 — Arap memleketleri müşterek bir ordu, donanma ve hava kuvveti teşkil etmelidirler.
2 — Arap memleketleri askerî, siyasî ve İktisadî sahada bir birlik teşkil etmeliler ve bu birlik hükümetler değişse bile değişmemelidir.
3 — Arap memleketlerinde yeni silâh fabrikalarının kurulması A-rap âleminin selâmeti için elzemdi?.
Fransanın teklifi
iyi karşılandı
Komünist Çin kıtlık içinde
Nizamotu aykırı I
a
Ll er tarafta sağ ve sol mü-■■ cadelesi var! Sade Avrıı-pada değil, bütün dünya sağlar, sollar diye iki kısma ayrılmış, birbirleriyle mücadele edip duruyorlar!
Bizim de kendimize göre bir ufak sağ ve sol meselemiz var. Ayrıca bu cereyanlarla mücadele kanunumuz bile var! Lâkin bizim sağ ve sol meselemiz ayağa düşmüştür!
Malûm ya, caddelerde sağdan gidip, soldan gelmek mevzuu -bahistir! — A. F.
Dünya Basınınd
Hulâsalar
m— 10 - 5 - 1950 „
43 senede 36 defa
baba olan bir adam
Şimdi 70 yaşında olan Paul ayrıca
29 çocuğun da büyük babası olmak
saadetine erişmiştir
îrumen Komünist Çin rej mini şiddetle tenkit etti
I Londra Radyosu, 10 (Basın - Yayın) — Başkan Truman dün gece Amerika’nın Çin -halkına yiyecek göndermek çarelerini araştırmakta olduğunu söylemiştir. Truman Çin komünistleri memlekette kontrolü ele geçirdiklerindenberi, milyonlarca Çinlinin gayet feci bir duruma
Mü$f. rek kömür ve çelik iş’etmesine Rusya da girebilecek
Londra Radyosu, 10 (Basın - Yayın) ' — Fransız Dışişleri Bakanı Schumann dün gece bir demeçte bulunarak diğer Avrupa memleket lerinin çelik ve kömür plânına iştirak etmelerinin memnuniyetle karşılanacağını söylemiştir. İtalya ve Benelüks memleketlerini de bu ■ Ccl vuııuun gayet ıecı Dir auruma meyanda zikreden S.chumann şun- • düştüğünü söylemiştir. Başkan Tru-
I
lan ilâve etmiştir: Aynı zamanda kapı Rusya’ya da açık olacaktır. Teşkilât bütün alâkalı hükümetlerin temsilcilerinden ibaret bir makam tarafından kontrol edilecek ve Birleşmiş Milletlerin murakabası altında bulunacaktır. Bu ‘ teşkilâtın gayesi endüstrileri modernleştirmek, istihsalâtı artırmak, gümrük takyidatını kaldırmak ve pazarlan genişletmek olacaktır.
Diğer taraftan federal Almanya Başbakanı Dr. Adenauer Fransız teklifini âlicenap bir hareket diye vasıflandırmıştır. Adenauer, (Sarr’ ın bu teşkilâta dahil olması Fransa ile Almanya arasındaki en mühim ihtilâflardan birisini ortadan kaldıracaktır.» demiştir.
Siyasî muhabirler Fransız teklifinin henüz gündemde bulunmamasına rağmen 3 Dışişleri Bakanının konferansında önemli bir âmil olacağı kanaatindedirler.
man komünist Çin hükümetini, 100 senedenberi Çin’de görülen en şiddetli kıtlığa karşı tamamile kayıtsız kalmakla itham etmiş ve komünistlerin Çin halkı açlıktan ölürken Rusya’ya yiyeçek gönderdiğini söylemiştir.
Yunan - Yugoslav münasebetleri düzeldi
Atina Radyosu, 10 (Basın - Yayın) — Başbakan general Plastiras dün öğleden sonra, Belgrat’dan yeni dönmüş olan Yugoslav Maslahatgüzarı Sehoviçi kabul etmiş ve kendisiyle bir saat görüşmüştür.
Görüşmeden sonra yayınlanan bir tebliğde, Yunan başbakanile Yugoslav Maslahatgüzarı arasındaki konuşmaların dostluk havası içinde geçtiği, Sehoviçin, Yugoslavya ile Yunanistan arasında askıda kalan meselelerin halli için Yugoslav hükümetinin görüş tarzını general Plastiras’a açıkladığını bildirmekte ve iki memleket arasında normal münasebetlerin kurulması için alınacak tedbirler üzerinde görüş teatisinde bulunduğu ilâve edilmektedir.
Serbest Fıkra
Mücahit TOPALAK
İngiliz basını :
News Chronicle gazetesi Fransız ve Alman kömür ve çelik istihsalinin milletlerarası bir kontrol altına alınması için Fransa tarafından yapılan teklifi ele alarak böyle bir halin ileride iki memleket arasında her türlü rekabeti bertaraf edeceğini belirtmekte ve bunun Almanya için her bakımdan iyi neticeler doğuracağını yazmaktadır. Gazete bundan sonra Fransız Hin-diçinisine Amerikalıların İktisadî yardımda bulunmayı kabul ettikle-; rine işaretle bunun Uzak Doğu durumu üzerine esaslı tesirleri olabileceğini ilâve etmektedir.
! Muhafazakâr Daily Telegraph gazetesi, Amerika’nın Fransız Hin-. diçinisine yardıriıda bulunmayı va-( adetmekle, iyi bir harekette bulunduğunu belirtmekte ve Birmanya-nın zayıf hükümetinin ancak bu şerait dahilinde mevcut güçlükleri bertaraf edebileceğini ilâve etmektedir. Gazeteye göre Batı Avrupa siyasetini idare edenler Güney Doğu Asya oyalarını daha dikkatle takip etmelidirler.
Times gazetesi ayni konu üzerin-’ de durmakta ve Amerika’nın yapacağı yardımın Hindiçini hükû-' metinin durumunu düzeltmeğe yarayacağını kaydetmektedir. Times gazetesi Hindiçini Başbakanının şimdiye kadar sarfettiği gayrete göre, hariçten de İktisadî yardım 1 görmeye hak kazanmış olduğunu belirterek şöyle diyor:
Yurt içinde olduğu gibi, yurt dışından da İktisadî yardım gördüğü takdirde, Hindiçini hükümeti duru-. munu çok daha kuvvetlendirecektir. Ancak bu takdirde Başbakan başarısını tam olarak sağlayabilecektir.
|
"Çocuklarımın isimlerini sormayınız; zira hespinin ismi aklımda değil, listeye bakmam lâzım,,
"Paul'cuğum, senin mirasını bu kadar çocuk nasıl paylaşacaklar Allahaşkına?,,
Berlin hakkındckl Rus teklifleri kabul edilmeyecek
Bonn, 10 a.a. (Afp) — Almanya'daki İngiliz yüksek komiserliği sözcüsü, bütün Berlin'de serbest seçimlerin yapılmasını mümkün kıl-1 mak için Batıl, işgal kuvvetlerinin' njn ,ilshIar elinde. olduiunu şehri terketmelerine dair öne sür- [ iniştir. Hidrojen bombasının düğü şartın .hiç bir surette k-ıbul imkanları hakkında kendisine edilmiyeceğini» söylemiş ve demiş- ’ - - -
tir ki:
Sovyetlerin iddiaları Berln’in hürriyet içinde birleşmesi teşebbüsüne bir kere daha engel olmaktadır.
Amerikanın Almanya siyaseti
Vaşington, 10 (a.a.) — Cumhuriyetçi parti parlâmento grupu sözcüsü olan ve Almanyadaki Amerikan işgâl siyasetinin gözden geçirilmesini isteyen Jacop Jovits bugün Almanyadaki yüksek Amerikan miseri John Mac Cloy'un muhalefetine rağmen kendisinin ve arkadaşlarının işgal siyasetinin yeniden incelenmesi için İsrar ettiklerini bildirmiştir. Filhakika Mac Cloy, Jovits’e gönderdiği bar mektupta, Almanyadaki Amerikan işgâl siya-seyi hakkında bu sıralarda bir tahkikata girişilmesinin doğru olmıya-cağını söylemiş ve Jovits'in bine muhalefet etmiştir.
ko-
bu tale-
Hid oj en borr bısınn tohakkuk imkânları
l Vaşington, 10«J (a.a.) — Atom ener . jisi komisyonu başkan vekili Sum-I meı- Pike dün aptığı bir basın top-ı lantısında hidrojen bombası imalinin .ilâhlar elinde» olduğunu söyle-imâli
lan suale Pike bunun .ihtimal ve imkân» sahasına dahil olduğunu söylemiş ve başka tefsirden kaçınmıştır. Maamafih Pike atom enerjisinin amelî tatbikatının genişlediğini söylemiş, fakat atom motörünün iki seneye kadar deniz altılara tatbik edileceğini düşünenlerin «kiraz iyimser, olduklarını ilâve etmiştir.
Vaşington’un yetkili mütehassısları ilk hidrojen bombasının Ağustos sonunda Eniwetok’ta tecrübe edil-! mesi imkânları bertaraf etmemekle beraber, bu mütehassıslar, böyle bir tecrübenin muvaffakiyeti hakkında ihtilâfa düşmemektedirler.
Güney D. ğu Asyaye yardım hazırlığı
Vaşington, 10 (a.a.) — Resmî çevrelerden öğrenildiğine göre, hükümet, en büyük kısmı Çin Hindine tahsis edilmek üzere, Güney - Doğu Asya’daki beş memlekete 64 milyon dolarlık bir İktisadî yardım programım hazırlamaktadır.
Benzetmek gibi olmasın!
B iz bize benzemeyiz ama, herkesi veya her şeyi bir şeye benzetiriz: Birisi ev yaptırır:
— Ev değil, saray deriz! Saraya benzetiriz!
Bir sporcu görürüz; arslandır, deriz. Arslana benzetiriz!
Hele güzel bir kadının kaşını kemana, gözünü bademe, ağzını hokkaya benzetenler çoktur. Eski şairler de, güzellerin boynunu sürahiye, boyunu serviye, saçlarını sırmaya benzetmişlerdir.
Bâbıâli’yi aşçı dükkânına, Atatürk Bulvarını Şanzelize’ye, asfalt caddeleri Parise beneztiriz. Nerede ağaçlık, çamlık, dağlık bir yer görsek burası bizim için İsviçre’dir.
Geçenlerde Kızılcahamama git miştik. Otobüsle, virajları, tirbu-
B'
Sarıçizmeli
şon gibi döne döne iniyorduk. Aşağıda ıbelki 300 metre derinlikte güzel bir çamlık uzanıyordu. Oğlum baktı baktı da:
— İsviçre’ye benziyor! dedi.
Evet, belki benziyordu ama, ne o, ne de ben İsviçre’yi görmemiştik! Hadi benzetmesine benzetelim ama, bazan kuşa, bazan da, tavusa değil!
Size bir hikâyecik anlatayım:
Adamın birisi, karşısındakine ismini sormuş, muhatabı üstünüze şifalar, kekeme imiş! İsmi sorulunca da:
— İ i i ismim mi?... Aaaah...
Diye cevap vermiş. Bu sefer
karşısındaki:
— Dur, demiş! Benim ismim de Ahmet ama, o kadar ıızıın boylu değil!
★
Benzetmek dedim de aklıma geldi. Önümdeki Adalet Bakanlığının tamimine göre, propagandaya benzemiyecek bir yazı yazayım. dedim; neye el attınısa üzümün çöpü, armudun sapı çıktı. Çapraşık, karışık işleri görüıı-co zaten:
— Şu isi bir hale yola koysak da bir şeye benzetsek, demez miyiz? Hülâsa, kötü bir şeye karşı da benzetmek gibi olmasın, yaşı benzemesin, deriz!
★
İşin garibi, bu yazıyı Yazı İşleri ıı üdiirüııe okudum; güldü ve:
— Fıkraya benzemiş! dedi. Ne ise ki kuşa benzetmedi!...
eçenlerde, bütün dünya matbuatı, 43 sene zarfmda 36 defa baba olan Paul Demaie’den kısaca bahsetmişti.
5 Temmuz 1950 de yetmiş yaşını idrak edecek olan Paul Demaie’nin anlattıkları bir hayli enteresandır. Bu mes'ut adam, otuz altı defa, bir babanın duyduğu sevinçle tebessüm etmiştir. Paul Demaie, 36 defa babalık zevkini tatmakla kalmamış 29 defada büyük baba olmak saadetini tatmıştır.
Heyhat! Bu son yarım asır içinde en çok nesil yetiştiren bir adam olmak ne kadar sevinç vericiyse, hayatın son günlerinde yalnız kalıp teessüre gömülmek te o kadar acıdır.
Paul Demai diyor ki:
— Çocuklarımı mı soruyorsunuz? Onların isimlerini bile unuttum. Bir kısmı öldü, bir kısmı evlendiler. I
Paul Demaie, oyunu çok seven bir çocuktu. Babası İsaiîe isminde fakir biriydi ve on çocuğu vardı. |
Birgün, Amieris deki büyük meydana bir fuar kuruldu. Papaul (Paul Demaie) o zamana kadar ata hiç binmemişti. Tabiî burada kasdedi-' len atlı karıncalardır. O gün bir' tecrübe etmek istedi. Parayı ver-1 di ve bindi. Fakat başı dönmeye başladı. i
13 yaşına gelince, hayatını kazanmak üzere babasının evini terketti ve yeni maceralara atılmak üzere seyahata çıktı. Genç insanlar için seyahat faydalı şeydir. Nitekim biz de bir ata sözü vardır, çok gezen çok bilir ve bir de yuvarlanan taş yosun tutmaz derler. İşte Paul da yuvarlanan bir taştı. Fakat bir gün gelip bundan bıkacaktı. Ve öyle oldu. Popaul, bu göçebe hayatından bıktı ve nihayet bir yerde yerleşip kalmaya karar verdi. Evlendi, kendisine bir soyadı buldu: (Ray-ınond).
Bir müddet sonra, Alfred dünyaya geldi. O zamanlar o şöyle düşünüyordu: «Bir parça şerbetle ve üç damla gül süyü ile bir roman yazılabilir». Böylelikle, Paul Demaie, herkesin bitirdiği yerden işe başladı. Diğerlerinin bahtiyar olamadıkları cihetlerde o,bahtiyar olmayı denedi. Çocuklar çoğalmaya başladı. Yirmi dört çocuğu oldu. Bunlardan iki çifti ikizdi. Fakat bu sıralarda, Popaul’un şansı döndü, karısı Mme Raymond, 27 Kasım 1927 de son çocuğu Clovis’i dünyaya ge- * tirirken vefat etti. Popaul’ün buna çok canı sıkıldı ve bir hayli üzül- i dü. Karısını çok seviyordu. Fakat ne yapsın? Şimdi bu vaziyet karşı- i sında, çocuklara bakacak bir anne lâzımdı. Derhal evlenmeye ka- I rar verdi ve bir kadın aramaya başladı.
Bir sene kadar bekâr yaşadı. Bu müddet zarfında çocuklara bakmak için bir hayli güçlük çekti. En küçük çocuğuna bir siit ana buldu ve binbir meşakkat içinde çocuğu büyütebildi.
Nihayet, 1928 yılının bir kış günü, bedbaht bir kadına rastladı, IsmiChorlotte idi. Zavallı kadıncağız bu kış kıyamette sokak orta-sında kalmıştı. Geceleri yatmak için bir dam altı bile bulamamıştı. Popaul, Gantiers sokağındaki evine bu kadını almaya ve böylelikle hem on sefaletten ve hemde kendisini bu müşkül durumdan kurtarmaya karar verdi. Kadıncağız bu teklifi biiyiik bir sevinçle kabul etti. Hemen evlendiler. Dokuz aysonıa, Gi-nette ismini koyduğu kızı dünyaya geldi. Popaul memnundu. Tuttuğu bu yoldan vazgeçmek istemiyordu. Daha sonraları yedi kızı ve beş oğlu daha olacak, bunlar da kendi soyadını alacak ve onun «çocuklar ütesi» ne dahil olacaklardı.
Piiııl'ün arkadaşları, arasııa kendisine takılıyorlar:
— Paul’cuğum, bu kadar çocuk senin mirasını nasıl paylaşacaklar Allahaşkına?__________________________
Paul’da cevap veriyor: ı sevinçle evinden çıkıyor ve işinin
— Ondan kolayı ne var? Kendile- başına gidiyor. 33 senedenberi bir rine ne kalacak ki neyi paylaşsınlar, müteahhiddin yanında duvarcılık
Yeni sene de, leylekler gelip evi- yaparak para kazanmaktadır. Ve nin damım kondğu zaman şöyle de-' otuz üç senedenberi günde on saat inişti: | çalışır. Ayda 13.000 frank kazanı-
— Bir kızım daha mı olacak yok- yor. Bu kadar para ona yeter mi
sa? Yapmayın Allahaşkına! yetmez mi varın siz hesaplayın.
Artık çocuğu olmasını belki de is- Hem şimdiye kadar bir kerecik ol-temiyordu Fakat siz onun içindekini sun ikramiye bile almamıştır. Buna, bilmezsiniz: | kendisi çok kızıyor.
— Devlet baba, bana maişetimi temin edecek kadar para versin, onlara bir rekor kırayım, da görsünler diyor.
67 yaşına geldiği zaman, çocuk sayısı bakımından rekor kırmak ü-midini kaybetmemişti. Bu bereketli tenasülün sırrı, şu sözlerde saklıydı: ■
— On yftşımdanberi tütün çiğne- |
rim. Eğer içinizde hevesli varsa iş-' te onlara güzel bir fikir. I
Şimdi o, her sabah saat 6 da1
— Adalet ver diyorlar, adalet bunuri neresinde? diyor.
Popaul hayatından memnundur. Şimdi 70 yaşında olmakla beraber, dinç ve sağlamdır. Kendisine ba-ikıi'irsa4 bu İkadhr çocukfLa iktifa etmiyeceğini söylüyor. Rekor kır-, mak istiyor.
Fakat onun en büyük arzusu, bü-ı tün çocuklarının kendisi ölünceye kadar sağ kalması idi Bununla bera ber o buna da şükrediyor ve Allaha dua ediyor.
Florya Asfaltı üzerinde
Her türlü konforu haiz Bahçeli Evlerde
İsı
Beş sene taksitle arsa satışı
Arsaların kıymeti 1500 ilâ 2500 lira arasındadır. Alıcılar bu meblâğın dörtte birini peşin verecek, geri kalanı beş müsavi taksitte beş senede ve faizsiz ödeyeceklerdir.
Müracaat mahalli: Galata, Bankalar Cad. Safir Şirketi Müdürü Adnan Akasat, Telefon- 41460, arsaları görmek için Bahçeli Evlerde Benzin deposuna müracaat. Telefon: 16 - 17 (Bahçeli Evler Otobüsleri Sirkeci istasyonundan hareket etmektedirler.)
satın alınacak
Ankara Elektrik Havagazı ve Otobüs
İşletme Müessesesinden
1 — Takriben 10 kilometre uzunluğundaki caddelerde tesis edilecek havai temas hattına ait bilcümle malzeme, komple bir mübeddile is -tasyonu teçhizatı, iki adet 80 kişilik on bir adet 60 kişilik troleybüs a-rabası teklif isteme yolu ile satın alınacaktır.
2 — İlgililerin şartnameyi Müessese Alım Satım ve Tesisat Müdürlüğünden 50.— lira mukabilinde almaları ilân olunur. (2981)
Tekel Ankara Başmüdürlüğünden
Orman Çiftliğindeki (Bira Parkı) işletme için icara verilecektir.
Şartnamesi mesai saatleri dahilinde Hukuk Şubesinde görülebilir.
İsteklilerin 15/5/1950 günü saat 14 de Başmüdürlükteki komisyona müracaatları. (2957) (343)
Ankara Radyosuna imtihanla ses stajyeri ile ses ve saz sanatkârları alınacak ve imtihana 22 Mayıs 950 Pazartesi günü başlanacaktır. Bu imtihana kabul şartları aşağıdadır
1. — Umumî ve müşterek şartlar:
a) Memurin kanununun 5 _ inci maddesindeki evsafı haiz olmak,
b) En az ilk tahsil görmüş ol mak,
c) Türkçeyi standart şive ile telâffuz etmek,
(Halk Müziği kolu için bu aranmaz).
— Stajyer ses adaylığı için ayrıca aranılan şartlar:
a) 18 yaşından küçük ve 25 yaşından büyük olmamak,
b) Güzel ses vasıflarını ve ku lak ve ritim duyularını haiz olmak,
— Ses ve saz sanatkârlığı için ay rica aranılan şartlar:
a) 18 yaşından küçük, 65 yaşın dan büyük olmamak,
b) Güzel ses vasıflarını haiz olmak (yalnız ses sanatkârları için),
c) Kulak ve ritim duyularını haiz olmak,
d) Nota okuyup yazmasını bil mek,
e) Klâsik musikide çalınması taamülden olan Tanbur, Ut, Ke-mençe, Keman, Kanun, Santur. Ney, Klarinet, sazlarıyla halk musikisinde çalınması taam ülden olan Bağlama, nevinden sazlardan birini veya bir kaçını birinci sınıf sanatkâr derecesinde çalabilmek; ses sanatkârları için ikinci sınıf sanatkâr derecesinde okuyabilmek,
f) Klâsik musikide peşrev, S az semaisi, kâr, beste, nakış semai, şarkı vesaireyi üslûplarında ki inceliklerle kusursuz olarak okumak veya çalmak ve transp oze edebilmek ve makam ve ikaları bilmek,
g) Halk musikisinde, belli baş lı yurt bölgelerine mahsus havaları kendi üslûp ve karakter lerinde çalmak veya okumak ve ritimlerini bilmek,
4. — İmtihana girmek istiyenlerin okul belgeleri ile hüviyet varakaları asıl veya tasdikli suretle rini ve 6X9 ebadında ikişer vesikalık fotoğraflarını dilekçelerin e eklemeleri,
— Radyomuz Müdürlüğüne vere çekleri dilekçelerinde halk müziği, Tarihi Türk Müziği ve ince saz bölümleiııden hangisinden im tihan olmak İstediklerini be lirtmeleri ve imtihana girme fişi almaları lüzumu ilân olunur (2352)________
2.
3.
5.
Holivut’ta sarışınlar mı esmerler mîgözdedir?
Sarışınlar gözde iken - Ava Gardner’in başarısı Ben patatesten hoşlanmam - Gönül kimi severse
hep beraber
BULMACA
Bir çok boşanmalara
eli Parçalar (Pl.)
rt - Mİ Majör Piy
sebep olan yıldız
Program.
Yozanı MİSEL ZEVAKO
Cftvlran: RAGIP RIFKI
— 25 —
1.30 Müzik: Şarkılar.
1.00 Haberle
1.15 Müzik:
ıuz öyle mi? r değil.
hep beraber
3 yaşında Missouri eyâletinin u-
Terlip Eden: N. Ü.
haline gelmiştir. Bu yüzden ■ Shel-1 maktadır.
ley’irv filmlerini görmeğe giden ; _3_________J.________________________
aile erkekleri ile eşleri arasında kav- fak bir şehrinde sahneye çıkan | ga eksik olmamaktadır. Hattâ bu (Shelley Winters) seyircilerin alâ-
—”-J ı j-ı-r * (Devanu ga: 5 Sü: 1 de)
Efendi, dedi, misafirlerime
Son seneler içinde meşhur yıl-, dızlar arasında büyük bir mevki yapan Shelley Winters ■ güzelliği ve oynaklığı sayesinde milyonlarca eıvsın. unuamuımaun. naııa uu; erkeğin kalbini fetheden bir afet | yüzden boşanma vak’âları dahi ol-1
ANKARA RADYO
PERŞEMBE — 11/5/1950
Hollyıvood’un yeni buluşu Vera Hruha Ralston
Söylüyor
Orkestrasından
yledl bülbül
Taks’
Görün
Gelir Vergisi Izahl Tino Rossl’den £ Küçük Orkestrad Fasıl Heyeti "KARCIĞAR"
17.58 Acılıg ve 18.00 M. S. Aya 1S.00 Müzik: în
11.)
Müzik: )
(Pl.)
19.00 M. S. Ay
19.15 Geçmişte Buküii.
19.20 Yurttan Ses
19.45 Radyo ile 20.00 Müzik: Al)
Çalıyor (P
20.15 Radyo Gazı
20.30 Serbest Saat.
20.35 Müzik: Semai
21.00 Uneaco Gazete:
21.15 Müzik: Dans Müzifti (Pl.)
21.45 Konuşma:
22.00 Müzlkscve
22.45 M. S. Ay 23.00 Program
İSTANBUL
PERŞEMBE — 11/5/1950
U ollywood’un tanınmış bir gü-
H zellik mütehassısı, erkeklerin büyük bir ekseriyetinin sarışınlardan hoşlandığını iddia etmekte ve böyle olmasaydı Lana Turner, Betty Grable, June Haver, Juna Allyson, Angele Lansbury, Doris Day, Loretta Young, Betty Hutton, Barbara Lavrence, Ann Sothern gibi şöhretlerin bugünkü mevkilerini elde etmelerine imkân olmadığım söylemektedir.
Gerçekten, nedense Hollytvood’da çok zaman sarışınlara itibar edilmiş, Jeon Harlov/un vefatından sonra bir çok sarışın beyaz perdenin gözdeleri yanında yer almıştır.
Son günlerde ise Ava Gardner ve Elizabeth Taylor gibi iki genç yıldız çıkmış, güzelikleriyle ffilm dünyasını alt üst ederek sarışınların pabucunu dama atmışlardır.
Bu yüzden olacak Howard Duff Şöyle demektedir:
«Ben esmerleri severim. Çünkü esmerlerin başka bir cazibesi var-dır. Hem onların yaradılışları d; başkadır. Sıcak kanlıdırlar, neşelidirler Ben bir Ava Gardner’i otuz sarışın güzeline değişmem. Esmerlerin bulundukları yeri güllük güneşlik eden bir vasıfları vardır. Hemen hemen tanımış olduğum bütün esmerlerde bu hali müşahede ettim.
Ben patatesten hoşlanmam. Şüphesiz patatesten hoşlananlar da çoktur. Onun için bu konu üzerinde fazla münakaşa edilemez. Herkesin zevki başkadır.»
Cornel Wilde ise bu fikirde değildir. O şöyle der:
«Annem sarışındı da onun için midir nedir, daima sarışınlardan, hoşlanırım. Yani daha doğrusu sarışınlara karşı içimde bir yakınlık duyarım. Tabiî bu yüzden karımı sarışınlar anasından seçtim. Tanrıdan yegâne isteğim kızımın da sarışın olarak dünyaya gelmesi idi. Bu isteğime de kavuştum.
Sarışınlarda tarif edilemiyen bir incelik vardır. Tanrı güzel yaratmak istediği kulunu sarışın yaratmıştır.»
Sarışınların mı yoksa esmerlerin mi daha güzel olduğu halckındakı münakaşa tarih boyunca devam etmiştir. İki tarafı da ayn ayrı tutan çok olmuştur.
Clark Gable her zaman sarışınların hayranı olmuştur. Bir tayyare kazasında hayata gözlerini kapıyan Carole Lombard'dan sonra Lady Sylvia adlı ikinci bir sarışınla evlenmiştir.
Alan Ladd de sarışınlardan hoşlanır. Karısı Sue biraz yaşlıca ve pek de güzel olmamasına rağmen onun gönül tahtına oturmuştur. Yıllardanberi bir çok hayranları olmakla beraber Alan Hollywood’da nümune olacak bir aile hayatı yaşamaktadır.
Gary Cooper bu konuda şöyle demektedir:
«Hollywoodun ilk sakinlerindenim. îlk filmimi Hollywood’un ilk meşhur esmeri Clara Bow ile birlikte çevirmiştim. O zaman herkes Clara Bow’a yanıp tutuşuyordu. 1930 yılında meşhur milyoner Howard Huges beyaz perdeye Jean Har-low'u kazandırdı. Plâtin saçlı bu güzel kısa bir zaman içinde seyircilerini teşhir etti. 1932 de ilk filmini çeviren Bette Davis de o zamanlar sarı saçlı idi. Mae West de bu grupa dahildi.
Bilhassa Mae West beyaz perdede büyük bir inkılâp yarattı. Herkes ona Vamp kadın diyordu. îlk cinsi cazibe kraliçesi bence odur.
Sonra zaman zaman esmerler de beyaz perdede büyük birer şöhrete kavuştular.»
Bu gün genç yıldızlar arasında sarışın olanlar pek azdır. Bunlar arasında esmerler büyük bir ekseriyeti teşkil etmektedir. Meselâ: Nancy Olson, Patricia Medina, Deb-ra Paget, Kathryn Grayson, Barbara Hale gibi yıldızlar esmerler grupuna dahildirler.
Sarışınlar arasında ise bilhassa Vera Hruba Ralston’un isminden sık sık bahsedilmekte ve bu yeni j buluşun yeni bir Lana Turner olduğu söylenmektedir.
Rejisör Cecil B. De Mille’in söylediği gibi sarışın esmer işi Holly-wood’da her şeyde olduğu gibi bir moda meselesidir. Dün sarışınlarsa bugün esmerler, bugün esmerlerse, yarın sarışınlar gözde olacaktır. | gözde olacaktır.
Hem güzellik bahsinde bir iddiada bulunmakta yersizdir. Çünkü her şeyden evvel gönül kimi sever-güzel odur.
uzun gövdesini gerdi, başını dım- | dik kaldırdı. Eliyle kılıcının kab-
Dük, boğuk, boğuk, anlaşılmaz bir sesle homurdandı:
— Bu casus eğer buradan sağ olarak çıkarsa hepimiz mahvoluruz!
Korkudan ödü patlayan Kardinal:
— Adamlarımızı getirmediğimize ne kadar hata etmişiz! diye hayıflandı.
Rospinyak, hakaretâmiz bir tebessümle:
— Bereket versin ki ben tedbirli hareket ettim. Bir düdük çaldım mı buraya yirmi kişi birden koşar... diye teminat verdi.
Bu sözler, Boröver’in konuştuğu sırada ve ne yavaş ne kuvvetli bir sesle söylenmişti. Rospinyak düdüğünü almak üzere elini göğsüne götürmüştü. Vidam da işit-mişti bunu. Dük’ün etrafını saran grupa döndü ve tam Boröver’in sözlerini bitirdiği anda, yüksek ve anlaşılır bir sesle:
— Kimse yerinden kımıldamasın... Kimse çağırılırlasın. Sîzler burada benim evimde bulunuyorsunuz. Bu hâdiseyi lâzımı veçhile hâl ve fasletmek bana düşen bir vazifedir, sözlerini söyledi.
Öyle mütehakkimane bir tavırla söylemişti ki bu sözleri, kimse ne yerinden kımıldayabildi ve ne de Rospinyak düdüğünü alabildi. Hepsi, hattâ Boröver bile, ihtiyarın ne yapacağını öğrenmek için oldukları yerde çakılmış gibi kaldılar.
Vidam, mutadı olan o azametli haliyle, o vakarlı sükûnetiyle söylediği sözleri müteakip, üzerine kılıcını koymuş bulunduğu masaya doğru yürüdü, kılıcı aldı ve kınından çıkardığı bu kılıçla gelip Boröver’in karşısında durdu ve metin ve ciddî bir sesle:
— Efendi, dedi, evime bir hırsız gibi girdiniz...
Boröver itiraz makamında bir uıger im o— — -
ağzı kulaklarına varıyordu. La-
harekette bulununca, Vidam sözüne devamla:
— Bu sözüm size ağır geldi galiba, öyle değil mi?... Yapmış olduğunuz zelilâne hareketinizi tav sif edecek başka bir kelime tasavvur edemiyorum, delikanlı. Yine tekrar ediyorum: Siz evime bir hırsız gibi girdiniz. Adamlarımın, uşaklarımın bulunmadığı sırada bu suretle muamele eder, leşinizi yere sererdim. Vicdanu^ beni bu cinayetten dolayı muaha-ze etmezdi. Lâkin, gençliğinize acıdım ve size: «Hırsızlıkla ele geçirdiğiniz tirşeyi(l) iade ediniz delikanlı» diyorum... Biz de, sizin burada, dünyada kimsenin bilmemesi lâzım gelen müthiş bir sırra vâkıf bulunduğunuzu unutacağız ve buradan serbestçe çıkıp gidebileceksiniz.
Boröver, hürmet, takdir ve mer hametle karışık garip bir eda ile Vidam’a baktı ve gayet tatlı bir sesle:
— Ya, bu arzunuzu reddedersem? dedi-
Vidam, kılıcını göstererek:
— O halde, dedi, Tanrının adalet ve hükmüne müracaat edeceğim. Dâvamda haklı bulunduğum için Allah bana zafer nasip edecek tir. Sizi öldüreceğim, delikanlı... Buna hiç şüpheniz olmasın. Ve her ne bakımdan düşünülürse düşünülsün böyle olması, yâni ölme niz lâzımgeliyor.
İhtiyar, bu sözleri sarsılmaz bir
itimatla söylemişti. Muvaffak olacağına gayet emin bulunduğu anlaşılıyordu.
Boröver, ikinci defa olarak ona merhametle baktı. Sonra, gözlerini, Dük’le arkadaşlarının teşkil ettikleri grupa çevirdi. Parlak gözlerinden bir hiddet parıltısı fışkırdı. İçinden.’
— Ah! Bu asil adamın saf namusluluğunu bu suretle suiistimal eden sefil herifler!... dedi.
Vidam bu bakışı gördü ve onun mânâsım yanlış anlayarak misafirlerine dönüp amirane bir tavırla:
— Kılıçlarınızı kınlarına koyunuz, efendiler ve bize yer açınız. Bu efendinin, kendisini katletmek niyetinde olduğumuzu bir an bile aklından geçirmemesi lâzımdır, dedi.
Öteki dörtler grupunda bir saniyelik bir tereddüt görüldü. Fakat, Dük, bariz bir teessürle ilk evvel bu emre itaat edince diğerleri de ona tabiiyet ettiler. Kılıçlarını kınlarına koyduktan sonra bir kaç adım geri çekildiler.
O vakit, Vidam, Boröver’e dönerek, mağrurane bir nezaketle:
— Emrinize tabiim, efendi, dedi. Boröver, başını sallayarak, ayni halimiyetle cevap verdi:
— Efendi, ya, sizinle döğüş-mek istemezsem?
Vidam, soğuk ve sert bir tavır-
DİLEKLER ——(• 4 ayda çıkmayan harcırah j
1950 senesi başından yaş haddi ile Taşköprü Hazine Avukatlığından emekliye ayrıldım.
îskân yerim olan Tire’ye kadar gitmek için aile harcırahımın itasına mütedair Ma -liye Bakanlığından üç ay önce avans olarak gönderilen 250 liranın yeni sene içinde gelmiş olması ve 1949 senesi hesabatının kapatılmış bulunmasından bahseden ilçb Malmüdürü bu parayı ödeyemeyeceğini ve yeni seneden tekrar tediye emri istenmesi lâzım geleceğini ileri sürmüştür.
Vilâyet Defterdarlığı bu mualemenin yanlış olduğunu resmen bildirmişse de Malmüdürü ısrar etmiştir. Bunun ü-zerine Maliye Bakanlığına müracaat ettimse de ses seda çikmadı.
Dört aydır kira evlerinde harcırah bekleyen bir memur ailesinin durumu göz önüne alınarak muamelenin artık neticelendirilmesini ilgililerden rica ederim.
Taşköprü sabık Avukatı Abdullah Soydan Cevapsız kalan bir istida «Sümerbank Gemlik Sungi-pek ve Viskoz mamûlleri Mü-essesesi işçilerine yaptırılan bir işi yüzde kırk daha ucuz bir fiatla yapabileceğime dair 7/Mart/1950 tarihli ve Gemlik Postahanesinden taahhütlü olarak gönderdiğim pullu ve resmî istidama 26 Nisanda hâlâ cevap alamadım.
Mezkûr Fabrika eğer bir çiftlik zihniyetile idare olun-muyorsa istidama süratle ce -vap bekliyorum.»
Gemlik Debirsuıbaşı Mah. Aralık Sok. No. 11 de Avni Bengiz
İş Kanununu hiçe sayıyorlar I
Taşköprü’den bir okuyucu -muz yazıyor:
1 — Taşköprüde kurulmakta olan kendir dokuma fabrikası inşaatında işçiler müte- , ahhit tarafından sabah saat 1 7 de işbaşı ve akşam 18 de ta- 1 til etmek ve öğleyin bir saat yemek paydosu yapmak sure-tile günde 10 saat çalıştırılmakta ve iş kanununun bariz hükümleri kimse tarafından, nazarı itibare alınmamaktadır,
2 — İşçilerin sağlıklarının korunması için inşaat yerlerine her gün doktor gelmesi icabe-derken haftada bir gün bile doktor gelmemektedir.
3 — Bir hafta evvel bu inşaatta işçi bir vatandaşın kaza neticesi parmağı kesilmiş ve bu hadise hakkında hiç bir muamele yapılmadığı gibi alâkalı makamlar da haberdar e-dilmemiştir.
4 — Keyfiyetin salâhiyetli bir müfettiş tarafından mahallen tetkiki Çalışma Bakanlığına bildirilmiştir. Vaziyetin gazetenizle memleket efkârına duyrulması suretile haksızlığın önlenmesini temenni ederim.
ve asaletime hürmeten size namuslu bir adam muamelesi göstermek iştedim. Namuslu bir eve menfur bir hafiyelik ve casusluk niyetiyle girmiş olduğunuzu hatırlamama beni mecbur etmeyiniz... Mecbur etmeyiniz beni size söylemeğe ki...
Boröver hakaretin ilerlediğini gördü. Tab’an pek sabrlı bir adam değildi... Sertçe bir tavırla Vidam’ m sözünü kesti:
— Ah! Kör olası şeytan! dem ki nahif bir ihtiyarla çarpışmak istemediğimi anlamıyorsunuz... Bitirelim bu işi... Duçar o-lacağınız acıklı halden dolayı beni değil kendinizi muahaze ediniz.
Şiddetli bir hareketle iki koltuğu ve masayı bir tarafa çekti. Vâ-kıa bu koltuklarla masa onun hareketlerine mâni değildi ama, o-nun her şeyi görmesi lâzımdı. Vi-dam’ın arkasmda duran dört şahit kendisine hiç itimat telkin etmiyordu. Ferriyer’in babasının söylediği söz hilâfına onların dördü birden kendisine hücum edeceklerini sezmişti. O masa ve koltuk ların mahirane bir surette yerleştirilmesi, pek zayıf olsa bile, icabında nefes alabilmek için arkasına sığınabileceği bir siper teşkil ediyordu.
İki adam vaziyet aldılar. Kılıçlar çarpıştı... Boröver’in gözü Dük le arkadaşlarında idi. Esasen hiç e-hemmiyet vermediği hasmına bak mıyordu bile.
Bu mübareze pek kısa sürdü. Bir kaç kılıç çarpışması kifayet etti. Vidam'ın kılıcı, müthiş bir kuvvetle elinden çekilip atılmış gibi, havaya fırladı, bir mürihani resmederek on adım ötede halı- j 11 nın üstüne düştü. Bununla beraber, Vidam usta bir mübarlzdi ve, yaşının ilerlemiş olmasına rağmen
★ (Davamı var) I ıs.:
18.45
11 - 5 -1950
Bellamy Cinayeîi l
«■■MS*»™»»» POLlf TKTRİKA1İ
fGîön« FrançM Novm Hq£
C«vlr«9( S. Yozıcıo&h'
— 26 —
— Hiç kimse vermiş değildi. Ben kendim okumak için kütüphaneden almıştım.
— Demek Bay İves’in kütüphanesinden istediğiniz gibi istifade etmek hakkına maliksiniz?
Mis Poge karşısındaki adama taş gibi bakıyordu. Berrak, solgun çehresine yayılan hafif bir kırmızılık olmasa hiç işitmediğine hükmedilebilirdi.
Lambert yiyecekmiş gibi vahşicesine kıza doğru eğilerek,
— Öyle mi? diye sordu.
— Öyle mi dediğiniz nedir?
— Bay İves’in kütüphanesini istediğiniz gibi kullanmak hakkı size verilmiş mi idi?
— Meseleyi bu cepheden mütalâa etmek hatırımdan bile geçmedi. Arada sırada bir kitap alıp o-kumama kimsenin itiraz edebileceğini düşünmedim ki.
— Demek kendinizi aile efradın dan addediyordunu
— Pek o kadar
— Yemekleri ) yerdiniz?
— Hayır.
— Akşamları I otururdunuz?
— Hayır.
— Mis Poge’in uzun kirpikli gözleri sabit bir bakışla pırıl pırıl yanıyordu. Yanaklarındaki pembelik boynuna kadar yayılmıştı.
— Bu yüzden sinirleniyordunuz, değil mi?
Arada geçen kısa sükût içinde savcının sesi kınından fırlayan bir hançer gibi bir anda yükseldi.
— Bu suale itiraz ediyorum. Sayın hasmımın sözlerini tekrar etmeme müsaade buyururlarsa, Mis Poge’in sinirlenip sinirlenmemesi noktasının bu zavallı kızın öldürülmesiyle ne suretle müna-sebettar olduğunu soracağım.
— Ben de zarif muarızımın verdiği ayni cevapla mukabele edeceğim, her suretle münasebettar-dır, efendim. Zira, Mis Poge’in itimada şayan olup olmadığını i-zaha çalışıyoruz. Kendisinin Bayan İves’ten nefret ettiğini, ve bi-naenleyh kendisine kötülük etmekte zerre kadar tereddüt gös-termiyeceğini isbat etmek istiyoruz.
Savcı, büyük bir teeni ile:
— Demek bunu isbata çalışı-
R AD YO
1 — Sabah; 2 — ö&led
3 — Akşam.
5. Saint Sa8ns: Romans, öğle Gazetesi.
ProgTam.
cesaz (Sultaniyegâh F
esi.
yorsunuz, öyle mi? diye cevap verdi.
Hâkim Cerves’in asasının büyük bir gürültü ile inişi dahi Lambert’in başını bir parmak bile yerinden oynaditıramadı; şahit bölmesinde, düşünceli ve mahcup bir tavırla yüzüne bakan kıza diktiği gözünü kıpırdatamadı. Savcının müdahale ettiği kısa müddet içinde kızın yüzüne yayılan kırmızılık dağılmıştı. Mis Poge ağaçlıklar arasından fışkıran berrak bir su gibi sâkin ve serin kanlı, olduğu yerde bekliyordu.
Hâkim, ciddî bir tavırla,
— Sorulan suale cevap verebilirsiniz, Mis Poge, dedi.
— Sualin tekrarlanmasını rica edebilir miyim, efendim
— Aile efradından biri gibi değil de hizmetçilerden biri gibi mu amele gördüğünüze sinirlenip sinirlenmediğinizi sordum.
— Hizmetçilerden biri gibi muamele gördüğümü bir an dahi tasavvur etmiş değilim.
— Bir an dahi tasavvur etmediniz, öyle mi?
— Hayır, bir an dahi.
Demek evdeki vaziyetinizden tamamiyle memnundunuz?
— Evet, tamamiyle.
— Hiç bir şikâyetiniz yok muydu?
— Hayır, hiç bir şikâyetim yoktu.
— Mis Poge, bu yazı sizin el yazınız değil midir? Okumak zahmetine katlanmanıza lüzum yok; sadece yazının sizin olup olmadığını söylemeniz kâfi.
Mis Poge açık mavi mektup kâğıdına bakıp?
— Benim yazıma benziyor, diye cevap verdi.
— Sizin yazınıza benziyor mu diye sormadım. Sizin yazınız mı. değil mi diye sordum.
— Pek o kadar kati bir şey söy-limeyeceğim. El yazısı fevkalâde güzel taklit edilebilir, öyle değil mi
— Siz mi beni sorguya çekiyorsunuz, yoksa ben mi sizi?
Mis Poge hafif ve geçici bir tebessümle gülümser gibi oldu:
— Sîzin beni sorguya çektiğinizi zannediyorum, efendim.
— O halde, lütfen sorduklarıma
) (Devamı varı
Tersi: Ehli bı do&ruluk 4 — Seciye, . tersi: Bir hayvan i: , bir oyun 6 — Telef k 7 — Fakire verdi Irdenbire S — Belirtisi 9 — Gelece&i bll-rme, gene, tersi: Kısa zaman 10 — ter-I: Erkek keçi 11 — Yunan başşehri, haf-günü.
Soloları (Pl.) Saz Eserleri.
Çalanlar: Mustafa Sunar (Keman) Dürrü Turan (7 Haberler.
İstanbul Haberi
11 - 5-1950
ZAFER
Mevsimin Kumaş Fiatlorı
Mimoza Emprimeler
875 krş. »ar
Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime hıal Keten Emprime Emprime Çamaşırlık ORTAÇ:
----------------—----------------------------------------------------------------------— Anafartalar Cad. Adliye karım _---------------Köşe Mağazası, No. 224.
450 krş. 260 krş. 260. krş 375 krş. reb 11135
18 Renk hakiki İrlanda Keteni 000 krş. Gandi 340 krş.
t" H I K A Y E _—-- •• | D’Ş TA8İBİ HALK SUNGUR Anafartalar Vakıf İ? Han kat 1 No. 115 - Tel: 18J45.
HUMMA
İstanbul Fenerbahçutle Kiralık Fenerbahçenin en iyi yerinde de.
A kşam oluyor, hava aside ba-tırılmış turnsol kâğıdı gibi kızarıyordu. Kahramanımızın Har-biyedenberi peşine takıldığı genç bayan, Bomonti’ye çıkan yokuşun başında durdu. Hiddetle arkasına döndü:
— Zahmen ettiniz beyefendi, dedi. Muhafızlığınıza teşekkür ederim ama, cadde kalabalık olduğu için z^ten korkmıyordum.
Ağzının payını verdiğini sanıyordu. Fakat kahramanımız hiç oralı olmadı:
— Asıl tehlike kalabalıktan gelir hanımefendi. Diye cevap verdi. Birisi size çarpabilir, bir tramvay ve- ' ya otomobil de —maazallah— sizi çiğneyebilir. Fakat sizinle benden gayri kimsenin bulunmıyacağı bir odada, bir kırda veya bir sinema locasında rahat eder, üstelik de bir kraliçe gibi ağırlanabilirsiniz.
Genç bayan, kaşlarını —bir hilâl gibi incecik ve muntazam kaşlarını— gazap ve şiddetle çattı:
— Aklınızı başınıza alın! Ben namuslu bir kadınım.
Kahramanımız derin bir saygı ve kurunu vusta şövalyelerini hatırlatan daha derin bir nezaketle şapkasını çıkardı.
— Bunu daha önce neden söylemediniz? Diye sordu. Tanıştığımıza memnun oldum. Hoş bir tesadüf eseri, ben de çok namuslu bir adamım. Lüzum görmeyince yalan söy lerrtem ve yalan söylemeden de hiç duramam.
— Pek hazır cevapsınız. Eğildi:
— Siz de pek mültefit.
Bayan kendisini tutamadı ve kesik kesik, nokta nokta güldü... Gülünce güzel yanaklarında güller açtı. Kahramanımızın zaten kabarmış yüreği yerinden oynadı. «Ne de ta-
M. N had KORAY
BÜYÜK OTEL
Kiralık Daiıe
Ankara'nın en büyük, en temiz, en yeni ve ferah, her odası şehrin bütün güzelliklerine hâkim. Kaloriferli, telefonlu, sıcak soğuk sulu, banyolu, müteaddit istirahat salonları ve pasta salonu, 300 m2 muazzam teraslı,
nize yakın müstakil kat yazlık için kiralıktır. Tel: 23572 her. sabah saat 9 dan 12 ye kadar.
Büyük Otel açılmıştır
Ankara’nın her sınıf otellerinin fevkinde mutedil fia-tiyle istirahatini ve sıhhatini sevenlerin yuvasıdır.
( Bir tecrübe kâfidir ) Ansfartalar Cad. Adliye Sarayı
KAPLICALARI
YALOVA
'at ...» I
NtW YORK un
BROADIVAY’i ile TIMES SQUARE’ine bir dakikalık mesafede
HOTEL REX
Konforu mükemmel, fiatlan müsaittir.
Tek yatak 2 ve 3 dolardır
Çift yatak 4 ve 5 dolardır
Odanızı hareketinizden evvel Türkçe de yazarak temin edebilirsiniz.
Otelimizdeki REX ATENS AGENCY
Müşterilerimize her kolaylığı gösterir. ?
SAHİBİ: KIRKLARELİLİ
ANGELO NICHOLAS HADGİYANNAKİS
ADRES: 106 WEST 47 Street NEW YORK, 19 N. Y.
(891)
II
— Alelâde bir adam değilsin, dedi. Belki, şimdiye kadar yapmadığım bir şeyi yapar ve sana tutulabilirim.
Genç bayanın bir lütuf imiş gibi edalanarak söylediği bu vecizeyi bir küfürmüş gibi dinleyen kahra-manimiz birden irkilerek ve yüzünü ekşiterek:
— Sakın ha!!! dedi.
— Neden?
— Ben kısa hikâye meraklısıyım. Roman sevmem.
Her gönülde bir arslan yatar.. Bizim genç bayanın gönlünde de dokuz başlı, dokuz kuyruklu ölmez, görünmez acaib bir nesne yatıyordu. Aşkın o çılgın devresi geçip gitse bile, karşılıklı münasebetleri Pardayanlar serisi veya sessiz sinema devrinin 31 kısımlık macera filmleri gibi devre devre devamı-ni istiyordu. Kahramanımız da budalalık ve hattâ eşeklik etmiş, kadının eline odacığının bir anahtarını vermişti. Kadın da bu imtiyaz dan doya doya faydalanıyor, umulmadık ve en münasebetsiz manlarda şıp diye damlıyordu.
Birinci seferinde, henüz Swing plâklarını karıştıran bir kızı ona:
— Süt kardeşim! diye tanıttı.
İkinci seferinde, gözlerini tavana dikerek ellerini Meryem ana veya bir azizin karşısında dua ve niyaz eden bir Katolik gibi kavuşturarak derin derin içini çekti ve:
— Bu da teyzemin kızı, dedi.
Ama üçüncü seferinde, bir çok katarların geçeceği tek hat üzerin-de —korozman— olmasın diye tecrübeli bir istasyon şefi gibi tedbirli davrandı ve kartının arkasına «Şekerim, korkunç bir hastalığa tutuldum.. Doktorlar çok sarî biı nevi Humma olduğunu söylüyor. Kimse ile de görüşmemem lâzımmış. Ölmezsem tabiî sana yine haber veririm» diye yazdı derdi.
Lâf anlayan beri gelsin, rim» fedakârlığını ve aşkını göstermek fırsatını buldum diye sevindi ve hastalık haberine üzüldü. Tozıı dumana katarak hemen eve koştu. Soluk soluğa merdivenleri tırmandı ve kendisini odanın ortasında buldu.
Birazcık basiret ve i£an gösterse ve kapıyı tıklatsaydı, şüphesiz kendisi için daha hayırlı olacaktı. Hiç değilse: Venüs gibi çıplak «Sarı Hummayı» kollarında tutan kahramanımızın titremelerini görmiyecek ve yürekler paralayan bu hazin tabloyu seyretmekten dolayı eczaneye uğrayıp ağlamaktan kızarmış gözleri için —rimel— le ve hiddetini teskin için de —Bjromür— e para vermiyecekti. ı
M. Nihad KORAY
lihli herifim!...» diye düşündü. İşte dört ayak üstü düşüyorum.
Bununla beraber, iki ayağının üstünde genç bayana biraz daha sokuldu:
■ — Eğer, dedi. Bana lâf attı, sar-
I kıntılık etti diye şurada dikilen muhterem polis memuruna beni şikâyet etmez ve hakkımda T. C. K. nın 421 inci maddesine göre takibat yapılmasını talep etmezseniz...
| Genç bayanın kendisini büyük • bir dikkatle dinlediğini görerek sesine daha tatlı bir âhenk verdi ve gerisini getirdi:
— .....Bendeniz refakatimin ka-
bulünü talep edeceğim.
— Avukatsınız galiba?
Başını salladı:
— Henüz mahkemelere düşmedim hanımefendi.
— Doktor?
— Cellât değilim hanımefendi.
— Mühendis?
— Her türlü hesap ve kitaptan nefret ederim hanımefendi.
— Gazeteci...
— Açlığa katiyyen tahammülüm yoktur hanımefendi.
Bayan sabırsızlandı ve minnacık iskarpininin ökçesini kaldırıma hiddetle vurdu:
— Eeeee... Şu halde?
Kahramanımız genç bayanın içi ışıldayan gözlerine ümitle bakarak kısaca:
— Âşıkım! Hanımefendi, dedi.
Genç bayan yeniden ve yine nok ta nokta güldü ve (Beni seven arkamdan gelsin!) diyen bir eda ile salına salına yürümeğe başladı.
Kahramanımız hemen yetişerek:
— Bir taksi çevirmiyecek kadaı merhametlisiniz, diye başladı. Merhamet büyük ruhların harcıdır. Size baktıkça yeni yeni hazineler keşfediyorum. Zaten ilk bakışta anlamıştım. Böyle daha iyi. Hepi yürür hem konuşuruz. Affedersiniz sormağa unuttum:
— Size mi gidiyoruz?
Genç bayan ters ters baktı ve : -*• Olmaz! Diye kestirip attı. — Ya.... Niçin?
— Çünkü olmaz... Hem evde annem, babam ve zebellah gibi dört kardeşim var.
Kahramanımız mütevekkil :
— Benim, dedi, şuracıkta bir o-dacığım var. Ve yol gösterdi :
— İsterseniz, hemen şuracıkta.
Hayatında bir kaç erkeğe dudak uzatmış ve gerilen âsabını teskin etmesini bilmiş hiç bir kadın yoktur ki, hoşlandığı bir erkeğin, ha zırladığı bir aşk sahnesinde rol al masın. Bizim genç bayan da öyle yaptı ve eline geçen fırsattan' isti, fade etmesini bildi. Bundan başka ■ Beni seviyor musun?» diye sersemlik ve «Ben kaçıncıyım?» diye de terbiyesizlik addedilir sualler sormadı. Kahramanımız da eline geçen bu güzel fırsattan tamamen istifade etti. Genç bayanı elbise de-, nen zarftan biran evvel kurtardı ve rengârenk ipek çamaşırlarının her birini çıkarırken ayrı bir espri savurdu. Genç bayan gülmekten katıldı ve sonunda rahatı yatakta bul. ' du. Meraklı bir kitabı okur gibi erkeğin gözlerine dikkatli dikkatli baktı :
I
3 oda, elektrik, su mevcut
Müracaat: Cebeci Dikimevi üstü, Harta Nirengi Noktası kar. şısı, Taylanlar Ap. Daire:
|İspanyanın meşhur Virtüözlerinden birisi
Ankarada
Gar Gazinosunda
ADOlfO VENTAS
Her pizar saat 17 den matine
Birçok boşanmalara ’ sebtp o'an yıldız
Ar (Baştarafı 4 üncüde) ka ve alkışlarını toplamada güçlük çekmedi. Emsalleri arasında açılan bir müsabakada ses, güzellik ve kabiliyet üstünlüğü ile birincilik kazanan bu küçük afacan sahneye çıktığında ne perdenin kapanmasını istiyor, nede kimseye sıra veriyordu. Tiyatro müessesesi seyirciler tuttuğu iç n küçük (Shelley’in) bu hareketlerine kızmıyorlardı. O zaman meşhur bir şarkı olan (Moon Light and Roses) u Apaş vari söylemesi yüzünden tiyatroda boş bir yer bulmaya imkân yoktu. Seneler geçtikçe (Shelley) operada şarkıcı olan annesinden şarkı dersleri alarak iyi bir şarkıcı olmuştu.(Shelley) 11 yaşma bastığında ailesi ile birlikte (Brooklyne) geldiler, orada lise tahsiline devam eden (Shelley) okulun en afacan kızlarından biri idi. Okulda çıkan gazetenin muharriri olan bu küçük yazmış olduğu yazılar ile bütün hocalarla alay eden -îâfacan okulda en fazla ceza alanların başında geliyordu. 16 yaşında mektebi bitiren (Shelley) daha fazla okumayı göze alamıyarak, bir el-.bise model mağazasında bir iş buldu. ilk defa yüksek ökçeli ayakkabı uzun etekli elbise giyerek müşterilere gösterme esnasında ayağı kayalık komik bir şekilde yere düşmesi bir çok müşterileri güldürdü. Patronun kovacağını ümit eden (Shelley) işinden çıkarılmayınca geceleri dram tiyatro mektebine devam ederek sanat kabiliyetini yükseltmeğe başladı. Fakat gündüzleri akşama i -adar çeşitli elbiseler giyerek müşterilere model beğendirmek işi (Shelley’i) bir hayli yoruyordu. Bu sırada talih (Shelley’e) gülmede gecikmedi. Broadwny’da iyi bir rolde oynamak imkanını buldu. Oynamış olduğu piyeste büyük bir muvaffakiyet kazanması. Romancı ve film direktörü (Chester'in) nazarı dikkatini çekti. İlci seneliğine Co-lumbia film şirketi hesabına kontrat imzalıyan (Shelley) Hollyıvood'-un yolunu tuttu. Kontrat müddetinize filmelrde esaslı roller alamıyan (Shelley) Columbia şirketinden ayrılarak serbest çalışmak istiyordu O sıralarda tanıştığı bir Amerikan subayı ile evlendi, fakat bu evlilik çok kısa sürdü, derhal ayrıldılar. Hollywood'da iyi bir rol bulamama-yışı, (Shelleyi) yeniden Broad-way’e getirdi. 6 sene durmadan oynayan (Oklahoma) müzikli piyeste oynarken Hollyvvood, (Shelley’e)
r
Ronald Colman ile çevrilecek, (Do-uble Life) çifte hayat filminde baş rol teklif ettiler. Bir hayli münaka şalardan sonra çevrilen filmde (Shelley) çok muvaffak oldu. Ronald Colmanda akademi mükâfa.. falını (Shelley) sayesinde kazandı.
Bundan sonra (Larcency) Cry of The City, Great Gatsby, Johnny Stool Pigeon, Take one False step, East of Java, ve en son çevirdiği South Sea Sinner, ismindeki filmleri ile sinema aleminin meşhur gözdesi olan (Shelley) bütün erkekleri baştan çıkartabilecek kabiliyette, çapkın, oynak yıldızların kraliçe unvanım almıştır. Kendisine, günde binlerce mektup gönderen hayranlarının ekserisini yaşlı erkek - I ler temsil etmekledir. Bütün gelen mektupları okumasını seven yıldız hoşuna giden mektuplara çok güzel cevaplar vermektedir. Arzu edenler şu adrese eğer mektup yazarlarsa, cevap almış olurlar.
Shelley VVinlers.
C/O Universal Studios İ'niversal City Califomia - USA
ORTAÇ’ta
t.
AÇILDI.
Tenzilâtlı tarife
Mayıs sonuna kadar devam cctectk
LÜKS TERMAL OTEL: Pansiyon komple banyo Ve servis ücreti dahil haftada YÜZ LİRADIR. Bir günlük ON BEŞ LİRADIR. BÜYÜK OTEL. Yemek mecburiyeti yoktur. Yüzde 25 tenzilâtlıdır. Tedavi başlamıştır. Zümrüt Yalova Kaplıcalarının en güzel mevsiminde tenzilâtlı tarifeden istifade ediniz.
Boğoziçinin En Büyük Yapı Kooperatifi (Çengelköyünde) İŞE BAŞLADI
Maksadı: Ortaklarına müstakil, büyük bahçeli, ucuz ve kullanışlı
Birer
Ev Hazırlamaktır
üyelerini kısa zamanda
Kuruluş hazırlıklarını bitiren ve sayısı 150 yi gcçmiyecek olan yuva sahibi yapacaktır.
3 - 4 odalı olacak ve bedelleri on lirayı geçmiyecektir.
OLMAK I
Evler, güzel bahçeler içinde
AZA
Kiralık Lüks Otel
I Küçük İlânlar I
Ankarada Çankırı caddesi No. 44 de çatısı alınmakta olan 50 odalık kalorifer ve asansörlü otel 5 ila 10 sene müddetle kiraya verilecektir. | T|CARE1- ve SANAYİ ODASIN -1950 senesi içinde tamamlanacak DAN: olan bu inşaatın dahilî taksimatını I ~ arzularına göre yaptırmak isteyen ' taliplerin müracaatları.
Adresi: Çankırı caddesi No. 44
Gündüz: Tel: 11505
Gece: Tel: 22560
(832)
Mevsimin en büyük Kır Balosu
20 Mayıs Cumaıtesi Marmara
Gazinosunda verilecektir
i Unvan: Salih Okyay (Otoçelik) Sicil No. 3198
Ankarada Doğanbey mahallesinde Tayyare sokağında 3 numaralı evde oturan, Fevzipaşa semtinde Çankın caddesinde 22 No.lu mahalli ticarî ikametgâh ittihaz ve Her nevi oto I yedek malzemesi ticaretiyle iştigal e-den, Ticaret Odasının 9/48 numara-1 sında kayıtlı T. C. tebaasından Salih Okyay (Otoçelik) yukarda yazılı ticaret unvaniyle noterlikten tasdikli imzası şeklinin Ticaret Kanununun ahkâmına uyularak 10/5/950 tarihinde tecsil edildiği duyurulur.
(62-K.)
TİCARET ve SANAYİ ODASIN DAN.
Unvan: Fahrettin Hamit Ovalı
| Sicil No. 3189
Ankarada Yenice mahallesinde Ye nice sokağında 50 numaralı evde o-
A)
B)
C)
D)
E)
almak
(arazi satmalına ve onarma
Beşer liralık 20 hisse
2000 lira peşin ödemek ... .... _ ,
Ayda 75 lira biriktirmek (Biriktirme 2500 ilâ 3000 liraya varıncaya kadar devam edecektir.) Ev yapılırken 1000 lira ödemek
Evine girdikten sonra en fazla ayda 100 lira itfa taksiti vermektir. Yakında mufassal broşürlerimiz alâkadar taliplerimize gönderilecektir.
izalıat için Kooperatifin aşağıdaki adresine müracaat edilmesi.
için)
'Çengelköyü Bahçeli Evler,,
YAPI KOOPERATİFİ
BEYOĞLU, İSTİKLÂL CADDESİ No 471 - Arda Han, kat 4
Telefonı 44122 Posta kutusu No. 2377 Beyoğlu
■KnasaMBOUUMMB
Ankara Lokanta, Otel ve Eğlence Yerleri İşçileri Sendikası tarafın- ı dan hazırlanan mevsimin en büyük! Bahar Garden Partisi için sendika-1 nın hazırladığı özel programda neler var? Saz, Caz, Millî Anadolu ve Karadeniz Oyunları, ile Erzurum, , «« «-
Kars, Kafkas, Azerbaycan oyunların turan, Balkehriz bağları semtinde da (Kara Böcekler) boks gösterileri | 113 No.lu mahalli ticarî ikametgâh ve bir çok sürprizlerle süslenen bu — . . ..
muhteşem gece, sabahlara kadar de- 1 vam edecektir. '
Bütün halkımızın iştirak edebil- | mesi için biletler gayet ucuz bir fiyatla 'satışa çıkarılmıştır. Ayrıca I halkı taşıyacak olan nakil vasıtaları da sendika tarafından parasız olarak temi nedilmiştir.
Biletler Ulus Meydanı Ticaret Han sendika merkezinde, Anafartalar cad. Giiven Yorganevinde, Ticaret Han Foto Görçek Slüdiosunda, Balo akşamı Marmara Gazinosunda satılmaktadır.
NOT:
İşbun kasının önünden kalkacak o-lan ve üzerlerinde Sendika Armaları b ılıman otobüslere Garden Parti davetiyelerini gösterenler oto-(897)
. • j rartı davetiyelerini gosıeı ;i8F ı büs parası vermiyecektir.
ı 113 ino.iu mananı ucan ııcamergan ; ittihaz ve Bakkaliye ticaretiyle iş-' tigal eden, Ticaret Odasının 8/331 I numarasında kayıtlı T. C. tebaasın-I dan Fahrettin Hamit Ovalı'mn yu-,' karda yazılı ticaret unvaniyle no-
I terlikten tasdikli imza şeklinin Ti-: caret Kanununun ahkâmına uyularak 9/5/1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur. (60-K.)
ZAYİ — D. T. C. F. ne ait hüviyetimi, pasomu vc kütüphane kartlarımı kaybettim. Yenilerini alacağımdan eskileri hükümsüzdür.
3169 C. Gazioğlu (61-K.)
ZAYİ — İstanbul Kambiyo Müdürlüğünden aldığım 19/3/948 tarih ve 023181 sayılı döviz alış fişi zayi olmuştur. Kambiyo Müdürlüğünde yeniden muamelesine başlanacağından zayiin hükmü yok -tur. Yakındoğu Acente A. Ş.
Ikramiyeli Sürpriz Marka gömleklerin
Spor Açık pakalı
Yeni ve yazlık çeşitleri gelmiştir
PANAMA ŞAPKALAR U75 Ku
Fiatlanmız çok ucuzdur
75® Kr.
»9® Kr.
12®® Kr.
UM Kr.
78» E£r.
84» Kr.
1075 Kr.
12«® Kr.
UM Kr.
•fi® Kr.
ItO® Kr.
11®® Kr
MM Kr
Pijamalar^
139® Kr. 1680 Kr. 2859 Kr. NOTı İkramiyelerin çekili® tarihi tl MâS'U 18tW dedir.
Ortaç:
Anafartalar Cad. Adliye karfun Köşe Mağazası, No. 224.
Ank»r» Tel 11135
Sayfa: 6
ZAFER
11 - 5 - 1950
3,
nu
!arİ
nr.
ınl
İki uçak çarpıştı
Tanınmış olimpiyat yüzücüsü Kandil yanarak öldü
Kahire, 10 (a.a.) — Tanınmış O-limpiyat yüzücüsü ve Mısırlı pilot Ahmet Kandil, bugün kullandığı Mısır hava ordusu uçağının Port Said hava alanı üzerinde bir başka uçakla çarpışması neticesinde öl -müştür.
Diğer uçağın pilotu da ölmüştür. Kandil’in uçağı 100 metre yüksekte yanmağa başlıyanak karaya, diğeri ise denize düşmüştür.
Japon harp esirleri
Aıricfl.ka 300.000 İrişinin , akıbetini soruyor
Tokyo, 10 (a^a.) (Reuter) — Pa-sifikteki yüksek müttefik komutanı Douglas Mc Arthur iki Japon Mecli sinin bir takririni bugün Birleşmiş Milletlere göndermiştir. Bu takrirde hâlâ Sovyetlerin elnde bulunan 300.000 Japon harp esiri hakkında malûmat istenmektedir.
Birleşik Amerika, 300.000 Japon harp esirini memlekete iade etmeyen Sovyet Rusyayı devletler hukukunu ihlâl etmekle suçlandırmakta ve bu meselenin Eylül ayında Birleşmiş Milletler genel kuruluna ar-zedileceğini bildirmektedir.
Diğer taraftan İngilterenin Tokyo büyükelçisi Hodgdon bugün verdiği beyanatta bu meselenin Birleş -miş Mületlere sunulması gerektiğini bildirmiştir.
BANDIRMA VAPURU İTALYADAN GELİYOR
İstanbul, J0 (a.a.) — Devlet Deniz yollan hesabına Ansaldo tezgâh -larında inşa edilen Bandırma vapuru, Napoliden hareket etmiştir.
«Bandırma., Pire limanına uğradıktan sonra İstanbula gelecektir.
Büyük ve tarihî seçime üç gün kalmış bulunuyor
★ (Baştarafı 1 İncide) mak... Esasen şimdiye kadar her parti söyliyeceğini söylemiş, yapılanlar ve yapılmayanlar, beyannameler ve programlar ortaya konulmuştur. Türk milleti kararını heı halde çoktan vermiştir. Bu kararını önümüzdeki Pazar günü reyleriyle açığa vuracaktır. Bu kararın milletimiz ve vatanımız için hayırlı olmasını dileriz.
namına
★ (Bastarafı 1 incide) grev, şairin esasen bozuk olan sıhhî durumu üzerinde menfi tesirler gösteıeceğinden sanatının takdir-kârları arasında end.şe uyan,djr-
Haber verildiğine göre, şair Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday ve Orhan Veli Kanık, Nâzım Hik-met’in durumu hakkında hâlâ bir karar verilmemesini protesto için açlık grevi yapmağa karar vermişlerdir. Bu üç genç şair niçin böyle bir protesto grevine karar verdiklerini şöyle izah etmektedirler:
•— Şair Nâzım Hikmet’in durumunun bir an evvel düzeltilmesi için el’an harekete geçilmemesi,
Sarre hakkında
Fransız teklifi
Milletlerarası bir idare projesi Ingilterede müsait karşılandı
Londra, 10 (a.a.) — »Lps»: İngiliz basını, Fransız, Alman ve Sarre kömür ve çelik istihsalinin milletlerarası bir makamın emrine verilmesi hususunda, Fransız teklifini yorumlamaktadır.
Hemen hemen bütün İngiliz gazeteleri bu haberi büyük başlıklarla neşretmekte ise de yalnız News Chronicle gazetesi bu mesele hakkında bir yorum yayınlamaktadır. Gazete, bu teklifin Avrupa için ü-mit verici olduğunu yazmakta ve şöyle devam etmektedir?
Fransız teklifi, sanayii modern.
leştirmek, istihsali arttırmak, güm- _ . , ________
rük tahditlerini kaldırmak ve daha da bulunan 1 fazla bir istihsal için yeni pazarlaı dün Bevin ve mneson ne aramak hedefini gütmektedir. Böy- müzakerelerde bildirmiştir, le bir tedbir Fransa ile Almanya Times gazetesinin arasında harbi maddeten imkânsız İngiliz hükümetini! kılar ve Avrupa milletleri arasın-da daha sıkı bir İktisadî işbirliği ... ,....... lcaılII
yaratır. M. Adenauer, proje hakkın- de bu mevzu hakkında da memnuniyetini bildirmiştir. bir yorumda bülüıınıak i(
Bu proje Fransa ile Almanya a- teferruatın neşredilmesi rasmdaki rekabete nihayet verecek diğini ilâve etmektedir
Başmakaleden devam -
nın ortadan kaldırabileceğini söylemiştir. Bu projenin yeni bir blok kurmak teşebbüsü olduğu zannedil-memelidir. Bir çok memleket bu projeye katılacaktır ve Schumanm dediği gibi, bu tedbir birleşmiş; milletlerin barış teşebbüslerine bağlı olmalıdır.
Gazete bu teklifin Fransa’nın itibarını arttırdığına işaretle makalesine son vermektedir.
Londradaki siyasî yazarlar Fransız teklifinin gündemde yazılı olmamasına rağmen üçler konferansı üzerinde derin bir tesiri olabileceğini yazmaktadırlar. Bunu, Londra-u"' Fransız Büyükelçisi
1 Acheson ile yaptığı.
4 Times gazetesinin siyasî yazan, »-■e***'- ouKuuıeıinin böyle bir teklif yapılacağından şüphe etmediğini yazmakta ve resmî mahfillerde vv. hakkında herhangi
bir yorumda bulunmak için bütün.
... ,j beklen_
- - ■ •—-'-•» uave euııeKieaır.
j1- harekettir- Bu- Chur- Vaşingtonda bu teklif ihtiyatla chıll ın dört sene evvel yaptığı tek- karşılanmıştır. Bununla beraber in-lıfe cevaptır Churchill, Avrupanın hisar halini alacak herhangi bir uzun zamandır sıkıntı çekmesine plâna Amerikan kongresinin itiraz sebep olan ayrılığı ancak Fransa- edeceği belirtilmektedir.
Üçler Konferansı bugün başlıyor
, . . ★ (BMtarah 1 Indde) faydalanacak diğer memleketler şun
dugu gibi sıyası bakımdan da muş- lardır: Bunna. Tailand, Endonez. terek bir siyaset hazırlamaktır. ya) Malaya».
Hazırlıklar bitti | Bu ycuj Qüney - Doğu Asya yar
Londra 10 (Nafen) — Üçler kon- dnn programı, Asya milletlerini feransına hazırlayıcı mahiyette olan komünizme karşı desteklemek ve bu temaslar ve görüşmeler tamamlan- milletlerin bağuns.z olmalnna yarmaktadır Amerika. İngiltere ve d,„ etmek yolundaki Amerikan Fransa Dışişleri Bakanlar, ynrm plânlarına dahil bulunmaktad.r.
Amerikan
I
Dışişleri Bakanları toplanırken
Amerikanın kaynakları hudut suz olmadığına göre, Amerika, komünizm ile, son olarak, hangi noktada karşı karşıya durabileceğini ve bu cephelerin teessüsünde müttefiklerine hangi ölçüler dahilinde güvenebileceğini tayin etmek durumuna gelmiştir. Bugün Londra’da toplanan konferansta Kuzey Atlantik sahillerinden Japonya'ya kadar uzanan lıütün bölgeleri müteessir eden meselelerin tetkiki bu bakım dan yapılacaktır.
Konferans sonunda alınacak kararların; (Başkan Trunıan’ın da üç gün evvel: «Harp olup olmıyacağı-m Amerikanın önümüzdeki aylarda alacağı kararlar tayin edecektir- tarzında ifade ettiği gihi), ü-çüncü dünya harbinin açılıp açıl mamasında büyük ölçüde âmil o lacağı şüphesizdir. Amerikalıların soğuk harbe son vermek tâbiriylo ifade ettikleri şey budur. Soğuk harbin sonu ya daha ılık bir sulh, ya sıcak bir harp olacaktır ki. Batıklar. bugün artık bu ikisinden birini göze almış veya alma.k zorunda görünüyorlar. Şimdi bütün mesele, Sovyet Rusyanııı bir Jıarbo ne derece teşne olduğunu anlamaktır.
Bir bakıma, denebilir ki, Sov yet-ler, yıprandırma savaşını, ka^ibet-meleri pek kuvvetle muhtemel bulunan topyekûn bir harbe tercih etmektedirler. Bu itibarla, Londra konferansında alınacak kararlanın vuzuhu ve bu kararların tatbikinde gösterilecek sürat ve cesaret, dünya tarihinin önümüzdeki beş on yıllık devresini tayin edf,»çektir.
Hull City İngiliz takımı geliyor
Profesyonel Ingiliz takımı 20-21 Mayısta Ankar^da oynıvacak
Önümüzdeki hafta şehrimize gel ecek olan Hull City takımı
burada toplanmaya hazırlanmak-. fadırlar.
Şimdiye kadar üçler konferansını hazırlayıcı mahiyette olan temaslar ı şu şekilde yapılmıştır:
1 — Uzmanlar Londrada toplan-1 m işler ve üçler konferansında ele alınacak meseleleri, anlaşmazlıklar
Birleşik Amerika iktisadi heyeti başkanı Ailen Griffin, özel bir programın hazırlanmasını bilhasa tav siye etmiştir.
Bir Atom âlimi h’XıSXw",'rek’bir j daha suçlandırılıyor
■I I
2 — İngiliz, Amerikan ve Fransız hükümetleri tek başlarına görüşebilecekleri meseleleri ve bu me-, seleler hakkında alacakları tavın __________...
tesbit etmek için toplantılar akdet rikanın meşhur atom âlimlerinden mişlerdir-., • •- • • —
3. — Fransa ve Amerika, İngiltere ve Amerika anasında ikili görüş, meler cereyan etmiştir. Bunlardan .ilki Acheson ile Schuman arasında yapılmış ve toplantılar sonunda görüşmelerin tam bir anlayış havası
Oakland (Kaliforniya), 10 (a.a.) (Afp) — «Amerikan aleyhtarı faaliyetler. i komisyonu önünde Sylvia Crouch’un açıkladığına göre, Ame-
Robert Oppenheimer, fâ41 yılPTem. . Jmuz ayında bir komünist grupunıın, kendi evinde tertip ettiğji toplantıya ı J iştirak etmiştir,
Kaliforniya'ya getirilen Mrs.
Sylvia Crouch, komünist partisiyle 11 — • -’-r aleyhine
. açılan bir
' çok dâvalarda, müteaddit defa -lar şahit olarak '.gösterilmiştir.
G jndu fe’sefe körsfbü
İstanbula İki Amerikan muhribi yeldi
İstanbul, 10 (a.a.) — 42 inci muhrip filotillaları kr /mutanı Komodor Kaplan komutası nda bulunan Birle şik Amerikanın Akdeniz donanmasına mensup Vo,ğelgesang ve Ellison muhripleri bu gün saat 14.30 da limanımıza gel» frek Dolmabahçe önün de demirlemişlerdir.
Muhriplerjn komutanı Komodor Kaptan saat, 15 dc Amerikan başkon solosu Mr. fîoldouin’i müteakiben İstanbul d) /niz komutanı Tuğamiral Fuat Uzg,6ren'i makamında ziyaret etmiştir. '
Saat İT de Amerika1 başkonsolosu Baldouiıı müteakiben İstanbul deniz komut?,nı Tuğamiral Fuad Uzgören, Vogelı/esang muhribine giderek misafir .•filo komutanı Komodor Kap-lan’m ziyaretini iade etmişlerdir.
İngiliz takımlarından Hull City takımı önümüzdeki hafta şehrimize gelerek 20 ve 21 Mayıs tarihlerinde Dmirspor, Gençlerbirliği ile birer karşılaşma yapacaktır.
Yukarıdaki resim Hull City takımının 1948 - 49 sezonunda lig maçlarına katıldığı kadrosunu göstermektedir.
Rusyada müslüman-ları Sovyetleştirme siyaseti
★ (Baştarafı 2 ncide) lümana dahi itimat etmemektedir. Rusya’daki muhtelif müslüman milletleri geniş toprak şeritleri ile birbirlerinden ve mücavir müslüman devletlerinden ayrılmışlardır ve evvelce bu toprak şeritlerinde yaşamakta olan müslürnanlar ya ] sürülmüşler veya orada tesis edilen temerküz kamplarına atılmışlar-d.r.
Sanayileştrme, müslümanları^J hayati menfaatleri zararına tatbik olunmaktadır. Umumiyetle, müslü-manlar, ihtisas istemiyen ağır ve | kaba işlerde çalıştırılmaktadır. Ca- 1 m 1er umumiyetle kapalı tutulmak- I ta, ancak Sovyet propagandasının yapılabilmesi için birkaçı açık tutulmaktadır. Her tarafta feci bir ; sefalet hüküm sürmektedir. Müslü-1 mantarın ana dillerile tedrisata ancak ilk okullarda müs&ade olunmakta. din tedrisatı yasak edilmNr. I tedir. Orta okullara ve yüksek eği.". tim müesseselerine ancak ailelerinden ayrı ve uzak yaşamağı kabul I edenler devam edebilmekte ve bun-1 lara da komünist doktrini aşılan-1 maktadır.
Göıülüyorki Sovyetler Birliğinin sözde federal bünyesi ardında muazzam bir facia saklıdır. İslâm dünyası
Arka sıra soldan sağa doğru Crad dock, Wright, Taylor, Buchan, Moo-re, Seddon. İkinci sıra Hassall, King, Meens, Corbett, Berry, Bly, Dur -ham, Fowler, Bradshavv. Üçüncü sıra J. Lodge (Antrenör), Bloomer, Conway, Mr. K. Percival, Carter (kaptan), Mr. H. Needler (başkan), Greenhalgh, Burbanks, yerde otu -ranlar, Harrison, Mellior.
Rusya'daki dindaşlarının feci rurnunu öğrenmelidir, zira
du-bazı
müslüman devletlerde yeniden dip-
lomatik münasebetler tesisindenberi
Sovyet propagandası bu hazin hakikati gizlemek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır.
Sokakta bırakılan
Ordu karması Salı
günü hareket ediyor
uun uır anıayış navasi ,
'çinde cereyan ettiği kaydedilmiştir, 8°ru,en şahıslar
Amerika, Fransız Hindiçinîsine as-! hu.kunî.et . tarafından a kerî ve İktisadî yardım yapmayı kabul etmiş, buna mukabil Fransa da Vietnam hükümetine daha geniş yetkiler vermeyi tasvip etmiştir.
İkinci ikili görüşme dün İngiliz ve Amerikan Dışişleri Bakanları a-rasınde yapılmıştır. Bu görüşmeler esnasında da siyasî ve askerî belli başlı bir çok meselelere temas edil ı diği kaydedilmektedir. ____
Şimdi Acheson, Schuman ve Be- | tedris
ın laı ıal
t* (uı ııareKeıe geçilmemesi, , , yetkili makamlar nezdinde yapılan *a: memleket içi ve memleket dışı muhtelif müracaatların bir netice H( vermemesi cemiyetimizi ağır bir sofi rumluluk altına bulundurmakta -r dır. Başladığı iki açlık greviyle nr Nâzım Hikmetin her saat ölüme w’ yaklaşması karşısında Türk vatanda daşı olarak, insan olarak, meslek-ıg( daş olarak bu soruma kotılmadığı-y’ı mızı önemle belirtir ve bu maksat-ze la 12 Mayıs tarihinde başlamak ü-,er zere iki gün aç durmağa karar ver-) ç( diğimizi halk efkârına arzçderi%,,
r-----------------------
b Amerika dış ;s . . „ öiyddtJ-
ns tınıa k
” Jdş gayesi
av Aıp*’" (Başiarah 1 incide)
B^’’ .rikanın Kuzey - Batı eyalet-arı ade seyahatte olan M. Truman ro: .ımerikanın, Çin’deki açlıkla sava-iyf şan halka yardım etmek için iaşe laı maddeleri göndermek istediğini a söylemiştir. M. Truman sözlerine )ar şu şekilde devam etmiştir:
;ru «— Çin idarecilerinin takındık-
S lan tavır orada bulunan bir çok /eı Amerikan memurlarının çekilmele-ak rine sebep olmuştur, fakat Çin’de aul el’an Amerikan misyonerleri, eği-luj tim ve diğer yardım heyetleri var-j dır ve bunlar, Amerika iaşe mad led deleri gönderdiği taktirde, bunları dağıtmağa hazırdır. Çin’in yeni e-fendileri bu açlığa lâkayd kalmak-b tadırlar. Hatta bunlar memleketin
‘ muhtaç olduğu bir çok yiyecek
yö, maddelerini Sovyet Rusyaya gön-
8 dermişlerdir.»
r
her şeyden evvel gönül kimi severse güzel odur.
vin yarın bir araya gelerek dünya vaziyetini incelemeye ve komünizme karşı alınacak tedbirleri müzakereye başlıyacaklardır.
Siyasî çevrelerde belirtildiğine göre, bilhassa Sovyetlerin sulh kam panyafarına karşı açılacak mukahU • hakikat kampanyasına» bu toplantı larda büyü kehemmiyet verjlrçeek-ti». p
Fransız Hindiçinîsine yardım- |P
Vaşington, 10 (a.a.), — (United I Press): İleri gelen Amerikan şahsi- I \Velt. yetlerinden dün öğrenildiğine ı ' «
r
Yeni Delhi) 11» (GHH) — Hindis-tanın meşhur üniversitelerinden Agra Üniversitesi yalnız Mahatma Gandhi’nin felsefesi ile öğütlerini edecek bir kürsü ihdasına karar vermiştir. Üniversite muhitinde-bu kürsümün ihdasına karar veriltoesi 'büyük bir ilgi uyandır-rajştar.
Hr.tler Tibet'de s aklanıyo'muş
iEranfcffif u?t, 10 (a.a.) — Bu hafta Hit jler ve Martin Bormann’ın hayatta na dair bir haber neşretmiş Batı Almanya «Tempo der yetlerinden dün'öğlSİdSe7“rX 1 matbaa ‘SŞileri
Dışişleri Bakanlar. Güney nİs'A es,n,n S,yaS1 durumu dolay‘-
Asya için 64 milyon d-' J f “J? 8®r nu-°halar,nı ba8maS)
yanlın/progranukal— ‘ diştir.
bu yardımdan bilh 3 Fransız HiDH -Tempo der Welt» gazetesinin dıçınısı istifada -âg^tir. tâ'oii Heinz Karner evvelki gürı
Dışişleri ' _ ı neşredilen nüshasında geçen TeD.ı-
PazartK'' Bakanı Dean Acheson,'
oi günü Pariste v
Amerikanın Fransaya maddî yardımda bulunacağını açıklamıştır.
Bu yeni Amerikan yardımından
I
verdiği bel rnuz ayında Fransız Fasında Bor-.ctai ’HindlçinMe komOnte - I görüştüğünü ve Bormar.’ın
karşı girişilen harpte Birleşik şahsî bir konuşma esnasında k,entrikanın Fransaya maddî yar- dişine Hitlerin hayatta olduğunu ve
Tibetle bir manastırda saklandığını söylediğimi iddia etmiştir.
İstanbul Şehir Tiyatrosu ıra
15 Mayıstan itibaren
1
temsillerine başlıyor
REPERTUVA R
Nemo Bankası - Hanımlar T arzihanesi Üvey kardeşler - İki efendinin uşağı -Kayseri gülleri
Biletler gişede satılmaktadır, Numaralı yerlerinizi şimdiden aldırınız. Fiyatlar; 5—3—2—1.5 lira. Tel Gişe: 15031 — Müd.: 24075
Zonguldakta işlenen cinayet
★ (Baş tarafa 1 incide) mizin Hacı Kadı kökünde vukua gel rmş olmakla memuı •iyetimizce el ko nulmuş.ve yapılan tahkikat sonunda aşağıda bildirildiği gibi cereyan etmiş olduğ-undan gazetenizin ilk çıkacak ilk. nüshası ndo. bu hususun efkârı umı/miyeye duyurulmasını rica ederim» 6/5/1S/50 günü yukarıda sözü geçen köyün mahalli Bahar Bayramı ol ması münasebetile içki içen onyecti yirmi beş yaşlar arasında sanık Muhittin Rıza Memduh Sait naıon ile maktü.*l Mustafa Öz-y urdun iki'çocuğu ve bu çocuklara iltihak ederi bir kaç, yakın akraba ve kor nşuları arasında vukua gelen kavga da Osman isminde bir şahıs taban ça kurşunu ile bacağındain yaralan mış ve sanıklar da kaçmışlardır.
E vinin yakınında cere yan eden ve ka’ /galılar arasında çociücları buluna jı maktûl alâkasız kalamıyarak çc jcuklarmı aramak makstadile evin-d en dışarı çıkıp yaralı Osrnanı getir inekte olan çocuklarını geriden takibe başlamıştır. Bu yalnız ha? i görüp fırsat bilen ve ötedenberi küçük yer | ilere hasbenlik dâvası ve sarhoş 1 bulunan ve maktulün çocukları tara H fından döğülmeden mütevellit yedit tehevvüre kapılan sapık Muhittin ve Rıza kaçtıkları yerde bulunan Cemil adındaki şahsın evinin avlusu nu çeviren çitten tedarik ettikleri sop 'alarla mani olmak isteyen Cemil ve . Abdurrahmanın ellerin den kur-tulaı ak koşup Mustafanın başına birer d efa vurarak kaçmışlardır.
Yan'lı Mustafa görenlerin feryat larına koşup gelen çocukları tarafın dan evi’ne kaldırılmış ve yarım saat sonra başının sol parietal nahiyesin de ve dört santiım kutrunda nafiz yara neticesi ölmüş ve sanıklar da tevkif edilmişlerdir. Maktûl tab’an halim 'Ve selim olup doküz yüz kırk altı seçimlerinde Cıamhuriyet Halk Partisince oy vermiş ve ölmeden evvelki zf imanlarda da Demokrat Partiye giırmemiştir. Olay adı geçen köy muhtarı Niyazinin tasmim ve tasavvuru ve azmettirmesi neticesi ika edijmis olmayıp sırf yukarıda izah edilldiği veçhile âdî ceraimden bulunduğu ve adı geçen muhtar da Demokrat Parti mensupları için vu run, öldürün gibi tahriklerde ve Cumhuriyet Halk Partisi oy pusulalarım zorla dağıtmak gibi teşebbüslerde bulunmamış olduğu tavzi-hen bildirilir. Hürmetler 1/5/195C yirmi dört sayılı.
Çaycuma C. Savcısı Halit Kamal»
Hollanda’da yapılacak olan «Or-dulararası Futbol Birincilikleri» he katılmasına karar yerilen Ordu karmamızın kadrosu İzmirde, Ada-nada ve İstanbulda yaptığı deneme maçlarından sonra hafta içinde ihtiyatlariyle birlikte şu şekilde tes bit edilmiştir: —-
Mustafa (H.O.), Sabahattin (H. O,), Doğan (H. O.), Remzi (H. O.), Vâsıf (H.O.), Mehmet (M.G.), Faruk (M.G.), Salim (M.G.), Salâhat-tin (M.G.), Sahir (İz.K.G.), Refik (H.G.), FihreUCY.S.), Murat (Y.S.), Salâhattin (Y.S.), Bülent (Y.S.), Halim (Y.S.).
Kurmay Binbaşı Nuıi Gücüye-ner’in başkanlığında olarak bir antrenör ve 16 oyuncudan müteşekkil olan kafile 21 Mayısta uçakla İstan-buldan hareket edecek ve İtalyada 25 Mayısta İtalya Ordu karmasiyle eleme maçını yapacaktır. Bu maçı kazandığı takdirde Hollandada finallere iştirak etmek hakkını kazanacaktır.
çen sene karşılaştığımız Hollanda ve Fransa Ordu karmalarından daha kuvvetlidir.
Bnnunla beraber bugün elde mev cut kalifiye elemanlarla iyi bir takım teşkil edildiği takdirde Ordu Karmamızın yine muvaffakiyetli bir oyun çıkararak neticesini alması imkânsız değildir.
Genç askerlerimize başarı diler, onlardan zafer haberleri bekleriz.
Ankara Beşiktaş Klübünün Yıllık Kongresi
I sız gibi girdiniz...
I BorÖver itiraz makamında bir
İhtiyar, bu sözleri sarsılmaz bir
— Efendi, dedi, mısaııııeı
Bilindiği gibi geçen yıl Fransada yapılan Ordulararası müsabakalarda büyük bir varlık göstermiş olan Ordu Karmamızın ekseriyetini Har bokulu oyuncuları teşkil etmekte idi. Bu defa ise 5 muhtelif birlikten alınan oyuncular ve bunlar arasında millî takımımızın halen Yedek-
subayda bulunan dört oyuncusu da bulunmaktadır. Geçen sene takımın nefes ve atletik kabiliyeti bi-
rinci plânda rol oynamış ve Ordu Karmamız iki maçında da muvaf-
fak olmuş, ancak finalde forvet hat tında şutör bir oyuncunun bulun-
maması yüzünden netice alamamış-
tır. Bu seneki takımda ise ferdî ba-
kımdan kıymetler vardır. Fakat bunların bir kampa alınarak birlikte çalışmalarına imkân olmamıştır. Bu bakımdan nefes ve takım âhenği hususunda bir noksanlık göze çarpmaktadır. Bahusus bu sene ilk karşımıza çıkacak olan İtalya Ordu karması hiç şüphesiz ge-
Ankara Beşiktaş Kulübünün yıllık genel Kurul toplantısı samimi bir hava içinde yapılmış, toplantı sonunda yapılan seçimde yeni yönetim kuruluna Necmettin Önder. (Başkan) Alâeddin Mızanoğlu. (As başkan) Bahattin Eres (Muhasip). Safa Sonalem (G. Kaptan) Muzaffer (Sek reter). ZebiÜnsel (Propaganda kolu. B.) Hayati Akyamaç Ahmet Yalman (îdare Amiri) seçilmiştir.
Yeni yönetim Kuruluna çlışmala-rında başarılar dileriz.
Demirspor Klübünün yeni antrenörü çalışmıya başladı
Demirspor kulübünün İngiltere-
den getirttiği
futbol antrenörü Mr.
Hopkins fiilen çalışmlanna başla -
mıştır.
Mr. Hopknsn dün yaptırmış olduğu -antrenman alâka le takip edil-
Suriye ve Lübnan’a giden sporcularımız
İstanbul, 10 (a.a.) — Istanbulspor futbol takımı, yarın sabah Toros Ekspresi ile Suriye’ye gidecektir. İş tanbulsporlular, Suriyede iki maç yaptıktan sonra, Lübnana geçerek orada da iki maç yapacaklardır.
İstanbul karma basketbol takmı ile Galatasaray basketbol takımı, ikişer maç yapıntılı üzere yarın sabah Hava Yolları uçağile Lübnana gide çeklerdir.
Trygvie Lie bugün Moskovaya gidiyor
Londra Radyosu. 10 (Basın - Ya-yin) — Birleşmiş Milletler genel sekreteri Trygvie Lie bugün İsviçre’den Prag’a gidecektir. Yarın Moskova’ya hareket edecek olan Tıygve Lie orada Sovyet dışişleri bakanı Vişinsky ile görüşmeler yapacaktır.
Birleşmiş Milletler genel sekreteri Sovyet liderleri ile geçen bir kaç ay zarfında Birleşmiş Milletlerde meydana çıkan bütün ihtilâfları münakaşa edecektir.
Vereme karşı yeni bir ilâç bulundu
Nevyork, 10 (Nafen) — Strepto-mycin’in tedavi edemediği veremlileri şimdi Viomycin ilâcının tedavi etmekte olduğu söylenmektedir. Bu hususta bazı tecrübelerde bulunan Gömeli sıhhat merkezi 'doktorlarından ikisi muvaffakiyetli tecrübeler yaptıklarını bildirmişlerdir.
Delhi antlaşmasının tatbiki
Yeni Delhi, 10 (GHH) — Delhi antlaşması hükümlerine uyularak Batı Bengal’de İşbakanının başkanlığı altında bir azınlık komitesi kurulmuştur. Bu komitenin iki üyesi bulunmaktadır. Bunlardan birisi azınlık ve diğeri de çoğunluğu tem sil etmektedir.
Buna müşabih bir komite de Doğu PakiStanda kurulmuştur. Bu komiteler Delhi antlaşmasının tat-bikatiyle meşgul olacaklar ve merbut bulundukları hükümetlere bu hususta rapor vereceklerdir.
Amerikonın yeni askerî bütçesi
Vaşington, 10 (a.a.) (United Press)
— Temsilciler Meclisi, 1 Temmuzda
başlayan 1951 malî yılı için 14 milyar 296 milyon 487 bin 300 dolarlık
askerî tahsisatı Salı günü kabul et-
miştir. Bir 6 ay evveline nazaran
bu
tahsisat 385 milyon artmış bulun-
maktadır.
hasta
★ (Baştarafı 1 İncide) kendilerinin hasta yanına yaklaşmadıkları gibi babasının da yaklaşmamasını söylemişlerdir. Osman Cantur, oğlunu hastahaneden çıkarmak isteyince kendisinden doktorlar, -arzusuyla çıkarıldığı yolunda bir imza almış ve bundan sonra hastayı kendisine teslim etmişlerdir.
Haşan, oğlunu bir müddet köyünde yanında tedavi etmeğe çalışmış, fakat bu defa fazla ıstırap çeken oğlunun feryadına dayanamamış, tekrar Ankaraya getirerek Gülhane hastahanesine kabulü içi?i müracaatta bulunmuştur.
Hastahane Haşanı kabul etmeyin, ce zavallı baba, oğlunu ağaçtan yaptırdığı sedyenin üzerine koyarak ve hemşerilerinin de yardı-miyle omuzda köyüne gidecek vesaitin bulunduğu semte doğru götürmüştür.
Sedye üzerindeki hasta Anafar-talar caddesinden geçirilirken halk bu manzarayı acı acı seyretmiş ve hayretini gizleyememiştir. Hasta, Adliye binasının önüne geldiği zaman sedyeyi taşıyanlar biraz dinlenmek için hastayı kaldırım üzerine bırakmışlar fakat bu sırada nöbetçi savcı yardımcısı bir polis vasıtasiyle Gülhane ve Numune hastahanesine telefon ederek hastanın kabulünü temin etmiş ve derhal Adliye binası önüne gelen imdadı sıhhî otomobili Haşanı götürmüştür.
Hastanın ilk muayenesi Dr. Mahmut Yılmaz tarafından yapılmış ve tedavi altına alınmıştır.
Hocaya tabanca çeken talebenin dünkü duruşması
Bir kaç gün evvel kırık not aldığı için İngilizce hocası İbrahim Yasa'yı tabanca ile tehdit eden Gazi Lisesi son sınıf talebelerinden Ümit Çöker aleyhine açılan dâvaya dün dördüncü Asliye Ceza Mahkemesinde devam edilmiştir.
Dünkü duruşmada ilk önce Adlî Tıptan gelen rapor okunmuştur. Raporda sanığın halihazırda akli muavezenesinde bir bozukluk olmadığı fakat hâdise günü böyle bir buhran geçirmiş ise bunun tesbit e-dilemiyecdği belirtilmekte idi.
Bundan sonra sanığın Gazi Lisesinden getirtilen tasdiknamesi okun muştur.
Bunda da sanık Ümit Çökerin Gai zi Lisesine gelmeden önce Askerî Lisede sınıf subayı Mustafa Erdeme fiilen tecavüzde bulunduğu ve bu se bepten Askerî Liseden çıkarıldığı belirtilmekte idi.
Müteakiben sanık vekilinin talebi üzerine Ümit Çökerin yeniden Adlî Tıp tarafından muayenesine mevkufiyetinin devamına karar verilmiş ve duruşma başka bir güne talik edilmiştir.
Karslı Yüksek Tahsil Talebelerine Yardım Derneği Başkanlığından:
Ana tüzüğün 11 inci maddesi gereğince Genel Kurulun 15/5/1950 Pazartesi günü saat 18 de Halkevin-de olağanüstü toplantı yapacağı sayın üyelere ilân olunur.
Comments (0)