SALI 11 Başmuharririı Mömtaz Faik Fenik Denizciler Caddeni: 3 Posta Kutusu: 193 — ANKARA Telgraf: Zafer Gaıetesi Ankara Başmuharrir tel: 15619
NİSAN 1950 Ya» 19leri, idare: 1531i
Yıl: 1 —No. 347 Fiyatı her yerde 19 kuruştur.
HER GÜN BİR HÂDI i E
Sarışın bir daktilo Kraliçe oldu ...
Adaylık yüzünden Halk Partisindejhtilâf arttı
Sıvasta General Fikri Tirkeş Demokratları destekliyeceğini ilân etti, Izmirde de ihtilâf çıktı
Nevşehir hey'eti şikâyetegeldi
Yoklamalarda kazanamıyan Halk Partisi milletvekillerinden birkaçı: Ekrem Oran, Nâzım Poroy, Atıf İnan ve Muhittin Baha Pars
C.H.P. li milletvekillerinden yarısı
aday yoklamalarında kaybetti
Seçeceğimiz nedir ? “Kurucu Meclis,, mi?
Sivas, 10 (Telefonla) — Dün ya-1 pılan C. H. Partisi milletvekili yok- ( lamasından sonra parti içerisinde , geniş ihtilâflar baş göstermiştir. İlçelerden aday alınmaması ve Sivas parti teşkilâtının merkezden aldığı | emirlerle tensip ettiği adayların kazandırılması yolundaki cereyan il-1 çelerde memnuniyetsizlik meydana getirmiştir. I
Aday listesi yoklamasındaki tertibi sezen Sivas milletvekili Gl. Fik ri Tirkeş bugün Demokratların gazetesi olan Hakikat’de bir yazı neş-retmiştir. Bu yazısında Fikri Tirkeş, Halk Partisinin yoklama delegelerine yapılan tahakküm esasını belirtmekte ve şöyle demektedir: Partimizin zaafına sebebiyet
A. FENİK
üyük Millet Meclisinin seçimleri yenileme karan vermesiyle beraber, Sayın İnönü
tarafından Anayasanın tadili mese-
lesi ortaya atıldı.
Arkasından Sayın Cemil Sait Barlas, İslahiye’de söylediği bir propaganda nutkunda yeni seçilecek
Büyük Millet Meclisinin bir nevi;
kurucu meclis
olmasını ve Anaya-
koymak, çok yanlış ve tehlikeli âkı betler doğurabilir.
Eğeı, yukarıda arzettiğimiz gibi bütün hazırlıklar yapıldıktan sonra Anayasanın tadili bahis mevzuu o-lursa, o zaman bütün memleket efkârını temsil eden bir başka kurucu meclis meydana gelir, ve bu va-★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
veren, muhalefeti canlandıran kusurlarını pervasız ilân etmek ve ken dilerini siyasî günahları ile karşı karşıya koymak suretiyle partimize hizmet etmekliğim kendilerini düşündüren Muttalip Öker, Kâmil Kitapçı, Hikmet Işık ve merkezdeki arkadaşlarımın aleyhimde ittifak ederek efkârı umumiyeyi ve daha doğrusu yoklamaya gelecek delege-ldri aleyhime sevkettiklerini çoktandır işitiyorum ve bugün de hissediyorum.*
Bu yazı Halk Partisi mahfillerin de büyük bir tesir husule getirmiş tir. Yeni yeni gruplaşmalar meyda na gelmektedir. Fikri Tirkeşin Demokratları destekleme Aararı muhitte büyük bir alâka husuie getiı miştir
Sıvasta Demokratların kazanması % 90 ihtimal dahiline girmiştir.
Eskişehirde
Eskişehir, 10 (Telefonla) — Dün Eskişehirde üç partinin yaptığı milletvekili adaylığı yoklaması neticesi bugün katî olarak belli olmuş-
Halk Partisi adayları: Hakkı Abdullah Toprak, Yavuz Abadan, Yaşar Eğin, Kemal Erdemgil. Bekir Karacaşehir, Emin Sazak.
Halk Partisinin aday yoklaması dokuz defa tekrarlanmış ve ancak 9 uncu turda adaylar tesbit edilebilmiştir: Yoklamaya girip de kazana mıyanlar arasında Devlet Demiryol-lrı Umum Müdürü Galip Güran da vardır.
Millet Partisi adayları: Ahmet O ğuz, Kemal Karaatlı, Muharrem Zey tinoğlu, Derviş.
Demokrat Parti adayları: Kemai Zeytinoğlu, Haşan. Polatkan. Abidin
* (Devamı Sa. 6 Sü. 1 de)
Rahmetli Mareşal Fevzi Çakmak
Milletimizin büyük kaybı
Mareşal Fevzi Çakmak
dün sabah vefat etti
sada gereken tadilâtı yapmasını ileri sürdü. Bu vaziyette soruyoruz; biz, halk olarak neyi seçeceğiz? Büyük Millet Meclisini mi, yoksa Anayasada tadilât yapacak ve sonra da dağılacak olan kurucu Meclisi mi?
Daha evvel yapılan tebliğe göre, seçilecek adaylar, 9 uncu Büyük
Millet Meclisini teşkil edecek olan milletvekilleridir. Yoksa, Anayasayı esaslı bir surette tadil edecek, âyan kuracak, cumhur başkanına daha da salâhiyetler verecek bir
Ankarada C. H. P. nin yeni propagandacısıPilâvoğlu Ticani tarikatı sanıklarının bir kısmı ve
kurucular meclisi değil...
Bir seçim, bahis konusu olurken, milletin niçin ve kjme rey verdiğini ve bu seçilenlerin ne vazife göreceklerini bilmesi lâzımdır. Yoksa, bugün Halk Partisi Genel Başkanı, bilhassa Meclis kapandıktan ve milletvekilleri dağıldıktan sonra ortaya böyle bir fikir attı diye, yani bir ferdin isteğiyle bu mesele hallolunamaz.
Demokratik her memlekette Anayasada böyle esaslı tadiller yapmak için başvurulan usuller malûmdur. Bu usullerin, sistemlerin hepsinin tetkik edilmesi ve ondan sonra esas
lı bir karara varılması lâzımdır.
Bu hususta partiler de bir fikir mutabakatına varmalıdırlar. Mesele memleket aydınları arasında geniş bir münakaşaya arzedilmeli, muhtelif hukuki ve ilmi teşekküllerin fikir ve kanaatleri alınmalıdır. Hattâ daha evvel Anayasanın tadil edilip edilmemesi hakkında bir plebisit yapılmalıdır.
Hem Anayasa tadil edilecekse şim diiik bunun sırası mıdır? Niçin bu mesele, seçimler arifesinde mücadelenin hız aldığı bir zamanda ortaya atılıyor? Elimizdeki Anayasanın bilhassa kamu haklarına ait o-lan kısımlarının tamamiyle tatbik edildiğini ve bunun ihtiyaca cevap vermediğini mi gördük? Onun için mi şikâyete kalktık?
Halk Partisi Genel Balkanı tadil isteyebilir; böylelikle cumhur reisliği makamına daha geniş salâhiyetler verilmesini düşünebilir; fakat buna memleket efkârı umumi yesi ne der? Evet mi, hayır mı? Demokratik esasların kabul edil -diği bir yerde bu noktaların gözö-niine alınması lâzım değil midir?
Evet, Anayasanın 102 nci maddesi, Anayasada değişiklik yapılması ihtimalini gözönüne almıştır. Teklif şartlarını göstermiştir; Meclisin tam üyesinin 1/3 böyle bir teklifi imzalarsa, değişiklik arzusu 2/3 oy çoğunluğuyla kabul edilir.
Bize kalırsa, bu madde ancak ufak tefek tadiller için bahis mevzuu olabilir. C. H. P. Genel Balkanının ileri sürdüğü bu kadar geniş ve esaslı bir değişiklik için ev tadile ait olan maddenin değiştirilmesi düşünülmelidir. İhtiyacı karşılamıyor, diye beğenilmlyen bir Anayasanın yalnız tadile müsaade veren bir maddesini yürürlüğe
Halk Partisi Merkez İlçe binası önünde toplanmaları diin halkın dikkatini çekenlerden bir kaçı.
Cenaze merasimi bugün
Mareşalin hâtırasını anmak üzere dün Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesinde yapılan toplantıdan bir görünüş
İstanbu, 10 (Hususi).— Bir müd- I ri tehlikeli bir hal almış, ateşi za- I öğleye doğru gelen kriz atlatılama-dettenberi rahatsız olan İstanbul man zaman 39 za, nabzı 110 a kadar j mış, sabaha karşı saat 4 de rahmetli Milletvekili Mareşal Fevzi Çakmak yükselmişti.Mareşal bütün tedavi ve komaya girmiştir. Komada hiç bir bu sabah vefat etmiştir. ihtimama rağmen kurtarılamamış. ( ıstırap çekmiyen ve derin bir uyku-
Mareşalin hastalığı üç gündenbe- ' üç gün devam eden dalgınlık, dün I ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
Tekzipmijeyit mi?
Seyhan valisi Tahiriye'de tutulan zaptı kabul ediyor fakat...
Bir Demokrat adayın notları
Çalışan sınıfın hukukunu korumağa çalışacağız
Aynı zamanda işçi ücretlerinin iştira kabiliyetini yükseltmek de emelimizdir
— III —
Ticani tarikatinin bilhassa yayılmış olduğu söylenen Ankaranın Şa-banözü ve Çubuk köyleri halkından bir kaç grubun dün Halk Partisinin Ankara Merkez İlçesine gelerek temaslarda bulunmaları ve bunlardan bir kısmının Partiye üye yazılmaları Ankarada halkın dikkatini çeken ve başlıca konuşma mevzuunu teşkil eden bir hâdise ol muştur.
Bilindiği gibi Kemal Pilâvoğlu ismindeki vatandaş bu Ticani Tarikatının şeyhi olarak bilinmekte, aleyhinde adli takibat açılmış bulunmaktadır. Geçenlerde C.H.P. sayın Genel Başkanı tarafından kabul edildiği gazete sütunlarına akseden bu vatandaşa, bir çok köylüler «Efendi» diye hitabetmekte, kendisi ne büyük bir bağlılık göstermektedirler.
★ (Devamı Sa. G Sü. 7 de)
7 Nisan tarihli sayımızda, Ceyhan kaymakamının verdiği bir emir ü-
zerine muhtarların
ancak seçimler-
telgrafla yalanlamak yoluna gitmiş bulunmaktadır. Aşağıya koyduğu-
de Halk Partisine oy verecek vatandaşların isimlerini seçmen kütüklerine yazdıklarına dair «Son Posta» gazetesinin verdiği bir haberi yazmıştık. Seyhan Valisi Z. Duru kan .Matbuat Kanunuîıun verdiği hakka dayanarak bu haberi
muz bu mektubu
ve evvelce verilen
haberi okuyanlar sayın Valinin hâdiseyi açıkça tekzip edemediğini, kabahati zaptı yazan hukuk talebesine yüklediğini anlayacaklardır. Ayrıca Seyhan Valisinin o yazıda bahsedilen diğer hâdiseden hiç bah ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 6 da)
I AKINTICA' I L______KÜR£K
Hayat pahalılığı, orta halli ve mevkiine konulan malî tedbirlerin fakir halk tabakalarının mai- kafesi müstehlik kütlesinin ve üc-şetini tehdid eden bir âfettir, retli sınıfın menfaatlerini ihlâl et-Son on sene içinde, umumî fiyat şe- miştir. Vergi gayretinin siklet mer-viyesi takriben beş misli yükselmiş kezi, zaruruî ihtiyaç maddeleri üze-tir. Bu pahalılık kâğıt para ihracı- rinde toplanmıştır. Kolay fakat ada-nın ve bütçe açıklarının yarattığı ik- letsiz bir varidat kaynağı teşkil e-tisadi muvazenesizliğin tezahürü-] den vasıtalı vergiler, geçim sıkın-dür. İkinci Cihan harbinin başlangı- tısı çeken ailelerin bütçesinde ağır çından zamanımıza kadar tatbik' ★ (Devamı Sa. fi Sü. 1 de)
D. P. Ankara teşkilâtı adayları
Ankara Demokrat Parti Teşkilâtı tarafından milletvekili adayları için yapılan yoklamada muhtelif ilçelerden gelen neticelerin tasnifi
★ (Devamı Sa. fi Sü. 7 de)
Nazım Hikmet açlık grevîn^bıraktı
Sıhhi vaziyeti dolayısile yakında serbest bırakılması bekleniyor
İstanbul, 10 (Hususî) — Bursa-dan şehrimize getirilen Şair Nâzım Hikmet bugün Cerrahpaşa has-tahanesine yatırılmış ve muayenesine başlanmıştır. Hastahanede sıhhî heyet muayenesinden geçmekte olan Şairin hastalığında cezasının infazının devamına mâni olacak bir şey varsa Savcılık Kanunî hakkını kullanarak kendisini serbest bıraktıracaktır.
Şairin vasisi Avukat İrfan Köse-mihaloğlu alâkalılara müracaatla
Nâzım Hikmetin sağlık durumunun Ceza Muhakemeleri Kanununun 399 uncu maddesine uyduğunu bildirmiş ve bu maddeye göre harekete geçilmesini istemiştir.
Nâzım Hikmet açlık ve susuzluk grevine Ankaradaki avukatından aldığı bir telgraf üzerine bugün son vermiştir.
Bir dâva
Nâzım Hikmetin avukatlarından Mehmet Ali Sebük müvekkili aley-* (Devamı Sa. G Sü. 6 da)
Kendi bindiği dalı kesen Bakan
Barlas Bakanımız, Anayasanın tadili hakkında İslahiye’de mühim fikirler der-meyan etti! Zannedersiniz ki, Islahiycli vatandaşlar, anayasa ne zamajı tadil edilecek diye dört gözle bekliyorlar!
ı Fakat sayın Barlas orada da, 1 hafifçe, küçümencik, minimini-: cik bir gaf yaptı! Kendi bindik
I leri dalı kesti! Meclis üyelerinin aldığı tazminatın indirilmesini ve üye adedinin azaltılma-
I sini söyledi!
İyi söylersin, hoş söylersin | ama, a mübarek, bu güzel fi-i kirlerini Meclisteyken niye söy lemezsin? — Yedekçiııin Yedeği
Sayfaı 2
2 A F E H
D
Gelişi Güzel
Seçim mücadelesi
Kız Teknik
Öğretmen okulu
aca
.esi
E
al
11
i
— 2 —
Demokrat Parti Zonguldak milletvekillerinden İncealemdaroglu Zafer’de intişar eden bir yazısında İktisadî Devlet teşekküllerine se-çimlerde vazife verildiğini bir kere daha açıklamaktadır.
Bu hakikati teyideden vakalara her gün her yerde rastgelinmekte-dir. i
Karabük fabrikalarının gayret- ’ li C. H. P. li müdürünün yaptığı baskılar, sütun dolusu yazı ve tekziplere yol açmıştır. Zonguldak mahreçli bir haberde, Ereğli Kömürleri İşletmesi emrinde 30.000 liralık bir seçim propagandası fonunun, Etibank meclisi idaresi kara-rile verildiği duyulmuştu. 946 seçimleri kahramanlarından, Zonguldak eski C. H. P. İl Başkanı İhsan So-yak’ın Kömür İşletmesi vasıtalarını, C. II. P. nin emrine verdiğini ve seçimlerde 20 - 30 bin işçinin reylerini iktidar partisine vermeleri için şimdiden faaliyete geçtiğini işitmekteyiz. Devlet Demir Yolları erkânı ve devlet teşekkülleri u-mum müdürleri, bölgeden bölgeye koşmaktadırlar. -
Ne oluyoruz?
İktidar partisi okadar zayıf »düşmüş ve D. P. saflarından ayrılıp bin hesabile C. II. P. ye kaydolun-
Ne. Se.
duktan rivayet edilen üyeler aidat larını partilerine yatırmıyorlar mı ı ki bu parti, Devlet hâzinesine ve ■ vatandaşın memleketin İktisadî ge-ı üşmesi için dişinden tırnağından artırıp, devlet teşekküllerine vordi-ı ği paralara muhtaç kalıp, hakkı olmadan bunları harcamaktan çekin-I iniyor?
} işçiler kime rey vereceklerini bilmiyorlar mı ki idare âmirleri telâş lanıp demokratik usullerle! nasıl oy kullanılacağını boşuna öğretmeğe çalışıyorlar?
Seçim mücadelesinin de bir usul ve adabı vardır ve bunlara uynıı-yanlardan seçimleri idare etmek mes’uliyetini üzerine almış iş başındaki hükümetin hesap sorması icap etmez mi?
Seçim mücadelesi, partiler ve adaylar arasındadır, bu mücadelede vatandaş, şu veya bu tarafı desteklemeğe haklıdır, fakat mensubu ı bulunduğu devlet teşekkülünü ve onun paralarını hizmet ettiği ve j bağlı bulunduğu ideolojiye asla filet edemez.
I Demokrat Partiye isnat edilmek ! istenen ve hakikatte iktidar tara-fıdan mevkii fiile konmuş olan şid-de politikasının bir tezahürü de bu gibi devamlı hadiselerdir...
Sayın F. Sirmen ve
Hemşin’liler
4/9/1950 gün ile Ulus gazetesinde okuduğuma göre 6/4/1950 gün ile Zafer gazetesinde M. Galip Özkan tarafından Sayın Adalet Bakanı Fuat Sirmene hitaben pek haklı olarak yazılan bir açık mektubu bazı Rizeli hemşeriler ve bilhassa mektup sahibinin küçük kardeşinin yalanlandırdığını uzun boylu yazmıştı. Acaba bunların sebebi nedir?
Kendileri İstanbul Palas otelinin kaloriferli salonlarında dans yaparken Rizeli ve Hemşinli vatandaşların sefalet içinde kıvrandıklarım hiç hatırlarına bile, getirmcmişler-dır. Aslen Rizeli olmakla beraber Sayın Bakan kadar da Rizeyi ziyaret etmemişlerdir. Mısır tanesine divan durulmadığından bahsediyorlar. Çünkü o vilâyet halkı oralarda mısırın kilosunu yüz kuruşa bula-ınadıkaıı stralârdu sahibi imzalar
buğday ekmeğinin kilosunu yirmi ku ruştan yemeğe muvafak olmuşlardır. Rize ve Hernşin halkı misafirperverdirler. Fakat bizleri ziyaret edecek olan büyüklerimiz her zaman ziyaret etmiş olsalar ve dertlerimizi dinlemiş olsalar elbette biz-ler de seçim zamanlarında ziyaret ettiklerini hoş görürdük. Yoksa dört sene zarfında yüzlerini görme-
diğimiz bu Vekiller bizi tekrar Vekil seçiniz! demek için bu uzun yol-
culuğa neden katlanmışlardır? Bize bizim iç:n çalışacak Vekillerimizi şim di ve kendi aramızdan seçeceğiz. Ne
de olsa Sayın Vekillerimizin dört senede bir defa olsun seçmenlerinin
çektiği ıstırapları görerek yapmaları lâzım olan işleri yapmadıklarından her halde yüzleri kızarmıştır. Yıkılmış, çamurlu ve köprüsüz yollardan o zavallı halkın ne suretle gidip geldiklerini ve arkalarında on altı saat kadar mesafelere
yük taşıdıkladır da mı germediler? • Bizim en birinci derdimiz yol.su/-, lüktür Fakat serelerdenken devle-’ timiz-ı y-1 parası verdiğimiz halde ( Pazar (Vicealtı) yolu gibi uzun bir ( mesaıenin devlet tarafından yapılmadı lâzım iken köy kanununa da t yanarak bâlâ cebren yol yaptırıl-fdığını görmüyorlar mı? Acaba, yol parası adiyle alınan paralar nerelere sarfedi.'iyer?
6/8/1949 gecesi Ilemşin köylerinde jve bilhassa Vicealtı mıntakasında zu j.bur eden sonsuz fırtına neticesinde r bir çok köylerimizde mısır tarlala-kn tamamen mahvolmuş ve bu yüz-tlden çok büyük olan zararı s,köy heyetleri raporlariyle tesbit e-j(derek ait olduğu makamlara verdikleri halde nazarı itibare alınmamış-n tır. Sayın Vekillerimiz fakir hal -Zjkın uğradığı bu feci akıbetten j dolayı dertlerini dinlediler mi? Dinlediler.se ne gibi tedbirler aldılar? Bunları destekleyen hemşehrimiz Sayın M. Galip Özkanın j^Ilemşmi temsil etmediğini ve mbir fert olarak yazdığını söylüyor-şalar. Bilemem ki kendileri, kendilerinden başka kimleri temsil ediyorlar? M. Galip Özkan bir hakikati yazmıştır. Tenkit edenler ise ken-cedilerini iktidara beğendirmek el ,netek öpmek için yazıyorlar. Elleri-taııi vicdanları üzerine koyarak değil, ceplerine konacak, şahsî men-a,fatler düşüncesiyle memleket hak-kında söz söylüyorlar. Doğrusu bu gibi hemşehri terimize kızmaktan ıazla acımak lâzımdır. Zira bilme- | g.likleri ve görmediklerini yazmak i r,ylan rize ve Hemsin halkının nef-ketlerini üzerlerine topladıklarının ™aile farkında değildirler.
îjdnci olarak küçük Özkan ağa.
Hemşinli : Ahmet Atol
beyini tenkit ederken Demokrat Parti Genel Başkanı Sayın Bay (Celâl Bayarın) Hemşine kadar gidip halk ile hasbihal etmediğini ve fakat Adalet Bakanı ve Milletvekilimiz Fuat Silmenin o zahmetlere katlandığını övünerek yazıyor. Celâl Bayaı- Rize ve Ilemşin Milletvekili değildir. Şayet bu zatı muhteremin gitmesi icap ederdiyse Halk Partisi Genel Başkaninın oralara kadar ihtiyarı zahmet buyurarak gitmedi derini ne den unutmuşla. -dlg
Evet J-Iemşin bir ıstırap içerisindedir. Pazar ilçemiz tamamen bakımsızdır. Dört sene evvel yıkılan iskelemiz hâlâ yapılmamıştır. Iîalk vapurlara girip çıkarken yu ayakkrı bılannı çıkarıp denize dalacaklar ve yahut kayıkçıların sırtlarında kayığa oturacaklardır. İlçemizde devlete ait hükümet binası yoktur. Köylüler işlerini görmek için lâzım olan daireleri zorlukla buluyorlar. Acaba Sayın Vekillerimiz ve hattâ onları destekleyenler bunları görmemişler midir? On altı saat kadar uzun yoldan gelen yolcular haftalarca vapur bileti alamayarak kahve köşelerinde bekledikleri halde ve bu husus hakkında defalarla Vekâletlere telgraflar çekildiği halde Vekillerimiz ne gibi tedbirler almışlardır?
Bu noksanları görüp destekleme cihetine giden hemşehriler, o vilâyet halkından kusurlarının aflarını rica etmelidirler. Efradı ailesinin yevmi iaşelerini temin maksadiyle senelerce gurbet kahrı çeken Hem-şin halkının ve bu meyanda günün gece yarısına kadar arkalariyle yük taşıdıklarım bilmiyecek kadar inkâr cihetine gidecek bir vicdan sahibi var mıdır? Bu muhit- halkının % 70 şi muhtelif vilâyetlerimizde dir. Ankarada bulunan hemşehrilerimizin yekûnu hu hakikati isbata! hazırdır.
M. Galip Özkanın yazıları bir hakikatin ifadesinden başka bir şey j olmayıp çok muhtasar yazılmıştır. Bunu yalanlayanlar kendilerinin yalan yazı ile hakikati örtmeğe kalkıştıklarını sayın hemşehrilerime açıklamak isterim.
Bir cevap daha
Hemşinli Halil Özkan ve arka- I daşları imzasiyle aldığımız bir mek
) (Devamı Sa, G Sü. 7 de) I
Bu ders yılı başına kadar, Ankaradaki Kız Teknik Öğretmen Okulu na alınacak öğrencilerin müsabaka imtihanları, kız enstitülerinde yapılmakta idi.
Mesleki ders imtihanlarının bir yerde ve topluca yapılması Milli Eğitim Bakanlığınca daha faydalı görüldüğünden önümüzdeki 1950 -1951 ders yılından itibaren müsabaka imtihanı için aday gösterilecek öğrencilerin yalnız Türkçe ve matematik dersleri eleme imtihanları, bulundukları yerlerin kız enstitülerinde yapılacak, imtihan kâğıtları, Ankara ismet Paşa Kız Enstitüsünde teşekkül edecek komisyonlar tarafından incelenecektir.
Bu iki dersten başarı gösteren öğrenciler Eylül ayında Ankaraya çağrılarak amelî derslerden imtihan edileceklerdir.
imtihan edilmek üzere Ankaraya çağrılacak olan öğrenciler, İsmet Pasa Kız Enstitüsünde barındın İlıcaklardır.
Unesko Müşaviri Dr Raadi Ankarada
Uneski’nun Orta Şark Müşavi-ri Dr. Raadi, Cumartesi günü sa-bahmdanberi Ankaradı bulunmaktadır.
Dr. Raadi, Perşembe günü akşamı doğruca Tahı-an'a, oradan da Lübnan'a gitmek üzere Ankaradan ayrılacaktır.
Dr. Raadi dün saat 12.00 de Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu tarafından kabul edilmiş ve kendisi ile muhtelif mevzular üzerinde görüşmüştür.
Ankaradaki Ortaokulların adları değişecek
Ankara merkezindeki orta okulların şimdiye kadar kullanılmakla olan numaralarının kaldırılarak yo-' rine semtlerine uygun olarak adlandırılmaları Millî Eğitim Bakaııığın-ca kararaştınlmış bulunmaktadır. ’ Buna göre; Birinci Orta okulun Kurtuluş, İkinci Orta Okulun Ana-fartalar, Dördüncü Orta Oklun Cebeci, Beşinci Orta Okulun Ulus.1 Altıncı Orta Okulun da Bahçeliev-leı- Orta Okulu olarak kullanılacağı Milli Eğitim Bakanlığından öğrenilmiştir.
Bursluluga geçirilecek yüksek okullar
Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü, Zonguldak Yüksek Madencilik Okulu ve İstanbul Teknik Okulu 16 Nisan 1950 tarihinden itibaren bursluluga geçirilecektir.
Bu maksatla yapılan bütiin hazırlıklar tamamlanmıştır. ı
Yurd Mes eleleri !
Millî Eğitim ve
Millî Savunma
Bugüne kadar savsaklanmış olan Lise Kamplarının bu yıl tam ve muntazam olarak yapılmasını görmek istiyoruz
Topyekûn harp devri çeyrek asırlık yaşını geçmiş olmasına rağmen hâlâ memleketimizde bu gerçeği anlamakta 1 tereddüt eden ve bu yüzden vazife ve sorumunu kavrayamıyanlara rastlamak mümkündür.
Etrafımızda hazırlanmakta olan muazam milletler mücadelesinde varlığımızı koruıYıak için ikinci bir . İstiklâl Savaşı yapmak zorunda kalabileceğimiz hakikati görmek iste-ıniyenler varsa, facianın gelip çat- ! masından önce bunların gözlerini açmak millî bir vazifedir.
. „....» DOnya politikasının gerçek yüzün- I edilemez. "Bütün Sgretmetderin'
temaslarda den tamamiyle uzak ve ona aykırı — ............................
I düğer bir dünya yüzü vardır ki uc eünü akşamı onun içinde bütün insanlar kardeş ıradVrî da 'uîb-1 Bibi, barış ve sükûn ile yaşar görü-
1 nürler. Milletlerarası ebedî barış I hülyasından hâlâ kendilerini sıyıra-n mamış bir çok insanlarla beraber ' kendi gizli maksatlarını örtmek i-çin barışçılık tutturmuş adamların bu anakronik faüyetleri bizi gerçek vazife ve mes’uliyetlerimizden a-yırmamlıdır. Barışı seviyoruz ve istiyoruz. Barışın kurulmasına mâni olacak hiç bir şey yapmıyoruz. Ve yapmak tasavvurunda değiliz. İşte bu kadar. Bundan sonrası bizim barış içinde yaşamamıza mâni ı olmak istiyecek, varlığımızı tehlike-■ ye sokacak muhtemel teşebbüslere karşı savaşmak için hazırlanmak-! dır. İnsanî ve asil bir barışseverlik memleket müdafaası için bize bir kuvvet temin etmez. Kuvvetli olmak ve hazır durmak zorundayız.
Varlığımızı koruyabilmek için - -----„ — --------------
bütün vatandaşların, bütün devlet bu iş az - çok kamufle edilmiş olarak yapılıyordu. İzcilik, spor ve çeşitli gençlik teşkilâtı, açık olarak ifade edilmiş maksat ve gayeler yanında gençliği askerî usullerle müdafaa hizmetlerine hazırlıyordu. Bu usullerle meydana getirilmiş o-lan gençlik ordularının ehemmiyeti o kadar büyüktür ki 1932 de îs-viçrede toplanmış olan Milletlerarası silâhlannfa konferansında, mil-oıduların miktar ve hacimleri tesbit ve tahdide çalışılırken bu gençlik ordularının da hesaba katılmasına karar verilmiştir. O vakit konferans bürosuna bu gibi teşkilât üzerinde verilmiş olan raporlar bunların askeri mahiyetlerini gizlemekte idi. Fakat müzakereler esnasında rakip devletler mümes-sileri birbirinin gerçek mahiyetlerini ortaya almışlar ve bu gibi teşekküllerin askeri karakterlerini a-çıklamışlardı.
İkinci dünya harbinden sonra askerlik öncesi eğitimi tekrar ve daha şümullü ve esaslı olarak ortaya çakmıştır. Rusyada ve ona esir diğer memleketlerde gençlik -kızlar dahil- pek küçük yaştan itibaren Milli Savunma eğitimine tâbi tutulmaktadır. Diğer memleketlerde de, çeşitli usullerle! gençüğin memleket müdafaasına hazırlanmasına e-hemmiyet veriliyor. Bu zarureti şöyle hulâsa edebiliriz:
1. Askerî eğitim sahası çok genişlemiştir. Bunun ne kadar kısmı ordu dışında yapılabilirse bilfiil askerlik hizmeti o kadar kısalır ve ordu masrafları da o kadar azalır.
2. Askerlik öncesi eğitim, gençhği ordudaki hizmetine hazırlıyacağın-dan orduya girince adaptasyon ve kaynaşma daha kolay, çalışmalaı daha verimli olur.
3. Harplerin baskın ile başlıya-cağı kabul edilmiş olduğuna göre, her an mümkün olduğu kadar çok
~ Vazan 11 1 ■■■ i
Seyfi Kurtbek I
lunr.l
11 I 1950
omımnıiî Nur içinde yatsın • j sinileri, Milli Mücadele tari ■ lılııin sayfalarına altın harflerle yazılan kahramanlardan, bü yük kumandan Mareşal Fevzi Çak inağı maalesef kaybetmiş bıılıınıı-yorıız.
/llllllllll ll'l I hu rul , e III miş bulunan Merhum’un vatanına hizmetten gayri, hiç bir hırsı vo emeli yoktu.
Biitün bayatı, büyük bir sadelik içinde geçmiş, çok dürüst, namuslu, mütevazı, mert, olgıın ve insan adamdı.
Hiç kimseyi kırmaz, fikirlere hürmet eder, fakat, yanlış bir düşünceye saplananı, kuvvetli delillere dayanan cümlelerle ikna ederdi. Üzerine aldığı ber vazifeyi büyük bir liyakatle başarmasını bilmiş, memlekete hakkiyle hizmet etmiştir.
Ne yapalım ki, Tabiat Kanunları istisna tanımamakta olduğundan, mukadder akıbet gelin çatmış, ecel, onu bizim elimizden almıştır. Ne kadar kederlensek, göz yaşı döksek yeridir. Gencimize, ihtiyarımıza, hepimize düşen vazife onun vatan uğrundaki çalışmalarını örnek almak olmalıdır. Bunu, bize, 1020 senesinde Harbiye Nazırı olduğu zamandan 1911 senesinde emekliye ayrıldığı güne kadar, vesikalara istinaden yazmış olduğu hatıraları temin edecektir.
O eserden, memlekete hizmet gayesiyle eıı câzin mevkilere, büyük servetlere, şöhretlere karşı bigâne kalabilmenin sırlarını öğrenecek ve hakikî ile kâzip şöhretleri birbirinden ayırdcdcbilecc-ğiz.
O, öyle bir adamdı ki, başardığı akıllara hayret veren işler hak kında, bir tek defa konuşmamış övünmemiş, hepsini millete mal i tmiş ve blzlcre feragatin ta kendisini göstermiştir.
Nıır içinde yatsın!. .
Hikmet YAZICIOĞLU
Askerlik öncesi savunma eğitimi bir çeşit ordu hizmeti avansı demektir. İşte bu sebeplerledir ki biz do de gençliğin memleket müdafaasına hazırlanması esası kabul edilmişti. Bizde bu işler sivil okullardaki askerlik dersleriyle, kamplaı ve hazırlık kıt’alariyle yapılmaktadır. Üç senedenberi de genç kızlarımız, okullardaki askerlik derslerinden başka tatil devrelerinde Milli Savunma kurslarına tâbi tutulmaktadır.
Askerlik öncesi eğitimin başarılı ve verimli olabilmesi Milli Eğitini vc Mil.n . Savunma Bakanlarının sıkı işbirliğine ve karşılıklı yardımlarına bağlıdır. Şunu üzülerek açıklamak zorundayım ki Milli Eğitim Bakanlığı bu hususta arzu edildiği -k;. .-s ve arzu gös-
termemektedir. Bir zamanlar bir Milli Eğitim Bakam askerhk derslerinin okullardan kaldırılması için hayli uğraşmıştı ve az kaldı muvafak ta oluyordu. Hükümetin de ğişmesi ve yeni Bakanın takdire değer müdahalesiyle gençliğin as kerilk öncesi eğitimine müteveccih bir sabotaj hareketi suya düştü.
Millî Eğitim Bakanlığından, gençliğin Milli Savunma eğitimine daha çok alâka ve heves göstermesini bekleriz. Lise öğrencilerinin kamp yapmaları hâlen yürürlükte olan bir yönet melikle kabul edilmiş olmasına rağmen gerçekte bu mevzuat Millî Eğitim Bakanlığı tarafından fiilen yürürlükten kaldırılmış bir duruma sokulmaktadır. Her sene tam kampların zamanı yaklaşınca Millî Eğilim Bakanlığı -tahsisat yokluğunu- ileri sürerek kampların -o sone- yapılmaması için Bakanlar Kurulu kararı çıkartmaktadır. Bu vaziyette yalnızi hususî liseler kampa çıkıyor. Devletin resmî liseleri kamp yapmazken hususî lseleri buna icbar etmekte de mânâ yoktur. Lise kampları milyonlarca liralık masrafı bulan bir iş değildir. Bütün lise gençliğini kampları bir kaç yüz bin lira tutar. Bununla büyük bir gençlik kitlesi memleket müdafaasında bir hazırlık devresini ik-r.al etmiş duruma girer. Ve bu gençlerin silâh al tındaki hizmetleri kısalacağından sarfodilon bu para ordu bütçesinden daha büyük bir paranın tasarrufunu da mucip olur.
Devlet adamlarımızın sık sık dış tehlikeden bahsetmeleriyle gençliğin Millî Müdafaa öğretim ve eğitimindeki bu aksaklıklar arasında ınânâlı bir tezat göze çarpmıyor mu? Mademki dış tehlike vardır, bunu millete hatırlatırken mesul adamlar kendi vazifelerinin her türlü icaplarını da kendileri hatırlamalıdırlar. Bugüne kadar savsaklan iniş olan Lise kamplarının bu yıl tam ve muntazam olarak yapılmasını görmek istiyoruz.
yük bir Milli Savunma okulu olabilmelidir. Vatandaşın ilk askerlik öğretmeni, ilkokul öğretmenidir. İlkokul öğretmenleri millî ordunun f I birinci teğmenleridir, iler şey on-c ‘ lardan başlar. Bütün eğitim mües-seselerinde memleket müdafaa şuuru gelişmeli ve tekâmül etmelidir. Milli Eğitim mensuplarının bu asil vazifeyi benimsediklerinden şüphe
profesörlerin öğrettikleri ne olursa olsun, bunların yanında daima bir vatanseverlik ve memleket müdafaa . vazifesini de Türk çocukla- ■-“'*“*'**'’* *
rina aşılamağa devam etmeleri ken. I kadar büyük bir heves dilerinin vatan borcudur. Fakat * '“** ’J
Millî Eğitimin kendisinde zaten mündemiç bulunan bu Millî Savunma eğitiminden başka ayrıca tedbirlerin alınması da zaruridir. Eski harplerin vatandaşların silâh altında gördükleri bir eğitim devresiyle vatan müdafaasına hazırlanmaları mümkündü. Bu devir artık kapanmıştır. Birinci dünya harbinden sonra bütün milletler, çeşitli usullerle gençliği askerlik hizmetinden önce ve sonra harp eğitimine tâbi tutmuşlardır. Diktatörlük memleketlerinde gençliğin memleket müdafaasına hazırlığı daha geniş ve adeta ordu dışında ikin.'i
! bir ordu teşkilâtı mahiyetinde or-ganize edilmişti. Diğer memleketlerde ve hususiyle demokrasilerde
müeseselerinin aynı inanış ve aynı mes'uliyet hissiyle çalışması lâzım-. dır. Vatan müdafası sadece asker-I lere düşen bir vazife değil, devle-I tin diğer bütün teşkilâtına da aynı ’ derecede terettüp eden bir mes’uli-yettir. Bu arada Millî Eğitim teşkilâtımızın vazife ve mes'uliyeti büyüktür. Ordu, millet için no kadar faydalı, geniş ve büyük bir ilköğretim müessesesi vazifesini de lî yapıyorsa Millî Eğitim ordusu da, ' ı Türk gençliği için aynı zamanda bü-
I
Konferans
Konu: Ucuz arsa ve mesken
Uzun seneler Alınanyada yapı kooperatifleri tasarruf sandıklarında çalışan ve bütün dünya yapı kooperatif sistemlerini etüd ederek, do-layısiyle yurdumuzda mesken davasının halli yolunda çalışmaları ile tanılan kooperatifimizin başkanı Y. Mimar Seyfi Aşuroğlu 11 Nisan 950 Salı günü saat 17.30 da Ankara Halkevinde bir konferans verecektir.
Ucuz arsa sahiplerini ve az para ile mesken sahibi olmak isleyen diğer vatandaştan alakalandıran bu konferansa herkes gelebilir.
J-V A
Ankaraya geliyor
İran Futbol Federasyonunun Islan karma takımlarla oynıyacaktır. bul muhtelitinin 1947 yılında İran- [ Ordu karması bu seyahate Yedek da yapmış olduğu muhtelif maçları subayda bulunan futbolcuları da a-iade maksadiyle 28 Mayıs tarihinde larak en kuvvetli bir kadro ile çık-Türk İran mhllfi futbol takımları ' maktadır, arasında bir maç yapılması istenil ] miştir. |
Bu talep futbol federasyonunca memnunlukla karşılanmış ve maçın 2ö May’sta .Ankar ıda oynanrr.- •• uygun görülmüştür.
İran ordu karması ile karşılaşacak takımımız '
İran ordu futbol karması ile yapılacak karşılaşmaya hazırlık olmak' .... .
üzere ordu futbol karması takımı-i üniversiteli sporcular
mız Adana ve lzmirde muhtelifi Suriye’ye davet edildi
maçlar yapacaktır. | Ankara Üniversitesinin futbol,
Perşembe günü Adanaya gidecek ( basketbol, voleybol ve atletizm ta-olan ordu karması Cumartesi ve kıtaları muhtelif müsabakalar yap-Pazar günleri Sümerspor ve Demir mak üzere Suriye ve Lübnandan „„ sporla karşılaşacaktır. Adanadaıı davet edilmiştir. I sayıda vatandaşın müdafaa hizmet-
sonra İzmire gidecek olan ordu kar Haziran ayı nihayetinde yapıla- lerinde yetişmiş olmalan, sefer-ması Millî Eğitim maçlarına katı-, cak olan bu seyahata Üniversite ta- bertikte daha kısa ve- daha çabuk lan Göztepe ve Altaydan hariç di- kimi kuvvetli bir kadro ile çıkacak- vazife görecek duruma girmelerini ğer. takımlardan teşekkül edecek tır. I temin eder.
Ankara lig maçları
Ankara üg maçlarının son karşılaşması olan Gençlerbirliği - An -karagücü .maçının önümüzdeki Cumartesi günü oynanması muhtemel dir.
Bugün toplanacak olan futbol ter tip komitesi bu hususta kesin kararını verecektir.
Ankara köylerinde yapılacak okul binaları
Ankara köylerinde bu yıl yeniden yaptırılarak önümüzdeki 1950-1951 ders yılında faaliyete hazır bulundurulacak, veya tamlı- ettirilecek olan okul binaları için Millî Eğitim Bakanlığından 134.097 lira para yar dimi ile 332 metre küp mamul kereste yardımı yapılmıştır.
Yapılan bu iki yardım, il bütçesinden okul yapımı için ayrılan ödeneği desteklemektedir.
Üniversiteler arası kurul
22 Nisanda toplanacak
Üniversitelerarası kurulun 22 Nisan 1950 Cumartesi günü saat 10.30 da Ankaradaki Rektörlük binasında toplanacaktır.
Ziraî Donatım'da bir tâyin
Yaş haddini doldurmuş olmasından dolayı görevi sona ermiş bulunan General Sabri Ertuğdan açılan Tiırkiye Ziraî Donatım Kurumu Yönetim Kurulu Maliye üyeliğim-Ankara Palas Türk Anonim Ortaklığı murakıbı Dr. Kemalettin Bayiil ken tayin edilmiştir.
Bir ek görev
İşçi Sigortaları Kurumu Yönetim Kurulunda açık bulunan üyeliğe Umumî Murakabe heyeti Hukuk işleri Danışmanı Rüştü Adakın ek görev suretiyle tayinine Bakanlar Kurulunca karar verilmiştir.
Mesut Bir Evlenme
Genelkurmay İngilizce mütercimlerinden Numan Dirlik ile Gönül Canker'in nikâh törenleri dün halkevi salonunda aile ve yakınları huzurunda aktedildi.
Genç Dirlik ailesine saadetler di-I leriz.
oînnsûa
LÜZVKLUTILirONLAB
Yangın ......................... M
Sıhhî imdat ................... •)
Trenler ...................... 120M
Hav» Yollan ................ 14131
Yataklı vagval*.- ............ IMV
Sy ..........................xı»?«
Datrtrik ...................V.S44»
Ra.......................... Î4Û4€
Beı-kent taka»...........
Konsolos kıza bir yandan tavsiyelerde bulunurken, bir yandan da dizlerini, nefis surette kabarık duran diz kapaklarının üstünü okşıyordu. Bir ara, kızın bu temastan hoşlanmıyarak kendisini müdafaa edeceğini zannettim. Zan nettim ki, kızıl saçlı genç mahlûk, damarları fırlamış bu ihtiyar ellerini itiverecek. Halbuki hiç de öyle olmadı. Belki de konuşmanın harareti arasında bunun farkında değildi.
Bugün bile bu cümleyi yazarken kendi kendime acıyorum : Belki de farkında değildi... Peki farkında olsaydı?....
Tren durudu. Stresa’ya gelmişiz. Gölün, karanlıklar içinde sulan pırıldıyor. Borronıâes a-daiarı üzerinde yer yer soluk ı-şıklar var. On yıl evvel ben burada yaşamıştım. O zamanlar, göl masmavi görünürdü. Büyük ve meşhur otellerde binlerce aydınlık pencerenin ışığı etrafa saçılır, geceyi gündüz ederdi. Akşam üstü esmeğe başlayan hafif
Yazan: Perene Molnar
bir rüzgârda meyve ve çiçek kokusu duyardık. Garın göz kamaştırıcı ışıklan altında, zengin, yakışıklı, şık İnsanlar, harikulade zarif kadınlarla her dilden konuşup gülünürlerdi. Halbuki bu akşam, bu garda ancak ve ancak sıska Ve siinepe İtalyan askerleri var. Mânâsız, soluk bir ışık altında ayakta duruyorlar. Bütün pencerelerde ışıklar sönmüş. Bir bagaj arabası inildiye-rek gardan ayrılıyor. Artık, yol arkadaşım olan Finlandiya konsolosu ala sustu. Sanki garip, hazin şeyler düşünüyormuş gibi önüne bakıyor. Kim bilir, şu anda belki de memleketini hatırlıyordu. Rııslara karşı amansız bir
No- 3
harbi göze alınış olan kahraman ve bedbaht memleketini-..
Tren hâlâ hareketsiz. İstasyonda nöbet bekleyen askerler, hâlâ birer manken gibi, daha doğ rusu ayak üstüne dikilmiş birer ceset gibi bizi seyrediyorlar. A-caba "bütün bu insanlarda bir ceset hali buluşum pasaportumdaki Amerikan vizesinden ve beni Amerikaya götürecek olan vapurdaki tutulmuş- yerimden mi ileri geliyor? Hayır, öyle sanıyorum ki, bıı anda bütün Avrupa ölmüş-. Geçmiş hayatım, karşımdaki konsolos, nöbet bekleyen askerler... Hepsi ölmüş, nepsi ölmüş. Artık hiç bir şey yaşamıyor. Yalnız bu kızıl saçlı
Çeviren: M. T.
kız yaşıyor. Yalnız, gözlerini göz terime hayasızca çivileyen bu genç mahlûk canlı...
İKİNCİ FASrL
Akşam vakti, Cenova trenini beklemek üzere Miiâno'da da iki saat kadar durduk. Gann büfesinde yemek yemek niyetindey-dinı. Çünkü Avrupa şehirlerinde hiç bir gar bu kadar geniş, bu kadar rahat bir lokantaya sahip değildir. Denebilir ki, kocaman bir kilise bu lokantanın içine yerleştirilebilir. Halbuki o akşam yani 31 Aralık 1939 akşamı, lokantayı bomboş buldum. Sebebini hâlâ anlamış değilim, çünkü bu kahveye ve gazinoya yalnız yolcular değil bütün Milâno
halkı müdavimdir ve nihayet 31 Aralık günü de diğer günlerden daha kötü bir gün değildir.
Lokantada ancak bir kaç masa dolu idi. Yolcular yemek yiyorlardı. Boş masalardan birine oturdum. Finlandiya konsolosu ile kızıl saçlı genç kız diğer bir masaya oturdular. Onlar, lokantaya benden sonra gelmişlerdi. Yanımdan geçerken belli belirsiz bir selâmla iktifa eltiler. Yalnız, kızıl saçlı kız tatlı tatlı gülümsedi. Adetâ: «Niçin beraber yemek yemiyoruz?» der gibi bir hali vardı. Konsolos ise soğuk bir ifade ile beni süzdü. Yahut, kim bilir, belki de genç kızın tebessümü yanında bu adamın bakışı bana soğuk gelmiştir.
Konsolosun beni bir rakip asl-detiği muhakkatı. Yalnız, kızı çok az tanıdığımı bildiği için müsterih görünüyordu.
(Davanij w»»)
SÎNKMALAE V « SÖLBNCI YKRI.KHİ
Büyük (İSMİ) :
Ankara (23432) j nidular Bun
Ulus (22294) ^ferc Doğru
Yeni (14049) : *ont Güneş
Park (11131) Lüks Hnjüt
Sümer (14072) .‘Kanlı Hayalet
Sus (14071) : Lük» Hayat Cebeci (18846) ; Kahraman öncü
•er
ECZAHANELEK
Halk, Bayer, İstanbul
_J TAKVİM [_
Hicrî: 1369 — Ceınaziyelâlıır 23 Rumi: 136li — Mart 29 11 Nisan 1950 — Sah
Vasati
üftle ikindi
Ezani
10.41
12.00
S.58
11-4-1950
ZAFER
!*n
Sayfa: 3


'HER GÜN BİR HÂDİSE
------------------
İtalya-Yugoslav anlaşmasına doğru
Mareşal Çakmak
Trieste meselesi
«Cihan titrer sebatü payü erbabı metanetten...»
halledilecek mi ?
Onun odasında, acemi bir elin kontrplâk üzerine oymuş olduğu bu levha en mutenâ yere asılmıştı. Bugün bu levhanın ve bu şahsiyetin mânasını anlıyorum. Çakmak ömrünün başından sonuna kadar metanet erbabıydı
Genç bir subay iken Arnavutlukta; o harekâtı takip eden türlü milli seyyielerde; İstanbulda Harbiye Nazırı iken ve nihayet Anadoluda, bugün bir çok başlan tetviç eden zaferleri hazırlamıştı. Hattâ, o zamanlar, yâni Milli Mücadele sırasında İnönünde bozulmuş gibi görünen ordumuzun durumunu Meclise yine şaşılacak bir metanetle izah edivermişti : -Bir haftaya kadar zaferi kazanacağız- demişti. -Aman Paşam nasıl olur?... Sen ne diyorsun?- Diyenlere de şu kestirme cevabı yapıştırmıştı : -Çünkü ancak bir haftalık cephanemiz var....*
Çakmak bir çocuk sadeliği ile bir kahraman edasını birbirine en gü-zel yakıştıran insanlardan biriydi. Ne derece affetmez bir kumandan ise, o derece affeden, müsamaha eden, başkalarının fikirlerini dinleyen bir dost ve bir insandı. Onun, çocuklarla konuşmasını, hele küçük kız çocuklarla sohbetini görenler, bu adamın Sakarya kahramanı olduğunu asla zannetmezlerdi.
Bir çok büyük iş başarmış insanlar vardır. Bunların hemen hepsi, öteki insanlardan daha başka türlü olduklarına kanidirler Kani olmasalar bile o edayı taşıyan bir hal takınırlar. Mareşal Çakmak'ta, çocukla büyük insan —Nietzshe’nin dediği gibi— cilveleşiyordu. Yani Mareşal bütün hayatınca, irade ve karakteri sayesinde her şeyle âdeta oynamakta idi. O arslan simasının emreden ifadesi kadar seven ve eğlenen ifadesi de meşhurdu. Zaten her dehâ eseri müsamaha ve anlayıştan ibaret değil midir?
Tarihte, çok ciddî olmasını veya çok ciddi görünmek çaresini bulmuş «büyük, adamlar vardır. Çakmak, insanları aldatmadan, insanları severek, insan olarak kumanda insanlara etmiş bir kumandandı. Çakmak, insanların hayatına ve saadetine hürmetkâr bir âmirdi. O kadar hürmetkârdı ki siyasî hayatta muvaffak olamadı.
Onun hakkında yakınlan bir hâtıra naklederler : Soyadı Kanununun çıktığı sıralarda Atatürk, yakınlarına muvafık bulduğu isimleri takıyor. Çakmağa da Sakarya adını münasip bulmuş. Çakmak, şimdi bile kulağıma gelen o gür sesi ve düpedüz ifadesi ile ecdadının Çakmakçı oğullan olduğunu söylemiş ve zaferinin güzel hâtırasını adına eklemekten feragat etmiştir.
Çakmağın adı bile kendisinindir. Çakmağın her şeyi kendisinindi. İlmi, irfanı, dehâsı ve nihayet milleti.. Milleti de kendisinindi ve o
millet emrinde idi. Millet emrinde öldü.
Büyüklük satmadan bu derece büyük olmasını bilen adamlan tarih pek ender kaydeder.
«Cihan titrer sebatü payü erbabı metanetten....
Senin sesin ve ifadenle titriyorum Mareşalim.
Mücahit TOPALAK
Italyan komünistleri görüşmeye şiddetle muarız
Roma, 10 (a.a.) — Komünist Yugoslavya’nın İtalya ile Trieste ve komünist taraftarı İtalyan ba- hakkında müzakerelere yeniden baş sini, Dışişleri Bakanı Kont Sforza- lamalc hususunda istekli olmadığının Trieste meselesini doğrudan doğ na dair Belgrad menşeli haberlere rüya Yugoslavya ile halletmek hu- 1 de aynı derece önem vermiştir, susundaki teklifine İtalyanın Tito Maantafih Yugoslav işgalindeki serbest bölgesinden geien ithamlarda bulunarak dün hücum haberler, buradaki İtalyanların etmiştir. | Sforza'nın demecini memnuniyetle
Komünist partinin organı Unita, karşıladıklarını bildirmektedir.
I
Arap Birliği savunma paktı
Komünist Çinliler
Hainan’a çıkıyor
Hava kuvvetlerinin hozır olduğu onlaşılıyor
Lodra Radyosu, 10 (Basın - Ya-
Bir bölge tlolurun teşkiline doğru gidiyor
Londra Radyosu, 10 (Basın Ya- —j—, -- ---------
yın) — Arap birliği siyasî komitesi I yın) — Hongkong’tan alınan haber-dün gece oybirliği ile bir güvenlik lere göre Çin Halk hükümeti Güney paktı tasarısını kabul etmiştir. An- j Çini ” J_ v"’ "
laşma iktisadi ve siyasî kısımlardan ( nan müteşekkildir. Arap birliği genel 1"— sekreteri Azzam Paşa dün gece, bu nin g , pakt konsey tarafından tasdik edil- tedir. Çin milliyetçi diği takdirde üye devletlerin bunu komünistlerin Hainan açıklarında bir resmî muhahede olarak imzalaya teşebbüsünün geri - ” caklarını söylemiştir. * ”
bu paktın imzalanmasıyıe Arap: birliğinin bir bölge bloku olarak vücut bulması yolunda ilk adımın atılmış olacağını söylemiştir. Siyasî komite ayni zamanda İsrail ile doğrudan doğruya barış müzakereleri yapmanın aleyhinde karar vermiştir. İsrail’in müteaddid defalar Birleşmiş Milletlerin sayması
ve Formoza açıklarında bulu-_y_______ , ( Hainan adalarını işgale hanr-
ıüteşekkildir. Arap birliği genel lanmaktadır. Çin hava kuvvetleri-*' ıin geliştirilmiş olduğu bildirilmek-
" ”■ kaynakları
_____________ _._______________ „ püsküSrtül-Azzam Paşa düğünü bildirmektedirler. Bu kay-imzalanmasiyle Arap naklar ayni zamanda milliyetçi u-_____________çakların Şanghaydaki hava alanlarına akınlar yapmış olduğunu da ilâve etmektedir.
Amerika'da cesusluk davosı
Vaşingtn, 10 a.a. — Tydings bir radyo yayınında Mccarthy’nin Lat-timore aleyhindeki ithamlarım des teklemeleri için çağırılmalarını istediği şahitlerin isimlerini Salı gününe kadar tali komiteye vermeğe söz verdiğini söylemiştir. Mccarthy bunlardan birinin Lattimore’un senelerce komünist partisinin üyesi olduğuna dair yemin etmeğe hazır bir eski komünist olduğunu söyle-
Tydings şahidin eski komünistlerden tabi ve naşir Louis Bubnz olduğu hakkındaki haberler üzerinde durmamıştır.
Tydings «Mccarthy bana bir çok defalar delil göstereceği hususunda ümitliyim, demiştir.
Piyasada aranan bulunuyor I
/L day listesine giremiyen-1er, harıl harıl eşyalarını tasfiye ediyorlarmış!
Mezat salonunun halini görmeyin!
Her numaraya, her kalıba gö-,re «eşyayı zatiye., yolculuk! dolayısiyle, haraç mezat satılıyor. Kapışan, kapışana!
Hele fraklar, silindirler, lüs-trin pabuçlar, ucuz, pahalı gidiyor!.. Yalnız bu eşyalar içinde «külâh» satılmıyor!
Anlaşılan, o «kallâvi külahları- değiştirmeğe hiç birisinde niyet yok! — A. F.
Dünya Basınında;
Hulâsalar
_ 10.3.1950 _
Sarışın bir daktilo
Kraliçe oldu...
Bir kabile reisile küçük daktilonun aşk romanı Afrikayı birbirine kattı
Atlantik Paktı memleketleri hakkında bir demeç
Vaşington, 10 fa.a.) (Reuter) — Ayan meclisi silâhlı kuvvetler komisyonu başkam âyan üyesi Mil-lard Tydings, radyoda yaptığı bir konuşmada kuzey Atlantik paktı memleketlerinin harp sonu kalkınması yolunda iyi terakkiler kaydettiklerini ve muhtemel bir tecavüze karşı savunma yolunda iyi bir başlangıç yaptıklarını söylemiştir.
Tydings, geçenlerde savunma bakanı Louis Johnson ve müşterek genelkurmaylar başkanı genaral Omay Bradley ile beraber Hollan-daya kısa bir seyahat yapmıştır.
Johnson, Bradley ve Tydings kar şılıklı himaye için askerî bir ittifak halinde birleşmiş 12 devletin savun ma bakanlarının Amsterdamda yap tıkları toplantıya iştirak etmişlerdir.
Tydings, şunları ilâve etmiştir:
Biz askeri kuvvetler hususunda herkesin oynıyacağı rolü ve yapacağı vazifede ne şekilde hareket e-deceğini, ne şekilde teçhiz edileceğini ve memleketlerden birisi istilâya uğradığı takdirde takip edilecek umumî plânı müzakere ettik.
Eğer batı Avrupa memleketlerini kuvvetli bir halde bulundurmazsak tecavüzü cesaretlendiririz. Çünkü, Rusya için zayıf ve müdafaasız bir Avrupaya hâkim olmak çok kolay olacaktır.
Tydings, iktisadi ilerlemenin her yerde gözle görülebilir bir halde ol duğunu Böyleml|tir.
____________ ... kararını hiçe ve beynelmilel ‘aahhütle-ine karşı saygı göstermemiş olma-ı buna sebep gösterilmektedir.
Hind - PokiUan münasebetleri çkmazda
Londra Radyosu, 10 (Basın - Yayın) — Hindistan ve Pakistan başbakanları arasında geçen hafta Delhi’de yapılmış olan görüşmeler neticesinde azınlıklar hakkında varılan anlaşma bugün Hindistan parlamentosuna ve Pakistan meclisine sunulacaktır. Pandit Nehru bugün Delhi’de bir basın toplantısı yapacak ve ayni zamanda Hindistan halkına hitabeden radyoda bir nutuk söyliyecektir. Her iki başbakan kendi memleketlerini ilgilendiren meseleler üzerinde görüşmek üzere yeniden toplantıya karar vermişlerdir. Pandit Nehru yakında Kara-şi’ye gidecektir.
Belç ka hükümeti hâlâ kurulamıyor
Londra Radyosu, (Basın - Yayın) — Kabineyi kurmağa memur edilen Van Zeeland bugün Kral Leopold ile görüşmek üzere İsviçre'ye gidecektir. Van Zeeland yarın Belçika Kral naibini kabineyi kurmak hususundaki gayretlerinde elde ettiği başarılardan haberdar edecektir. Van Zeeland kabineyi kurmağa muvaffak olursa parlamentonun Çarşamba günü toplanması beklenmektedir. Aksi takdirde Van Zeeland _____ ____________________„__
parlâmentonun feshini istiyecek ve dolar teklif edeceklerini söylemiş-yeni seçimler yapılacaktır. I lerdir.
Amerikan hava kuvvetleri artıyor
Vaşington, 10 a.a. — Müşterek genelkurmay başkanlannın bu hafta bahriye ve hava kuvvetlerine modern harp uçakları satın alınması için 500.000.0000 dolarlık ek tahsisat tavsiye etmeleri beklenmektedir.
Dwigt Eisenhower’in kongrede uçaklar, denizaltı harbi ve Alaska’nın savunması için memleketin daha fazla masraf yapması gerektiğini söylemesi üzerine savunma bakanı Louis Johnson, müşterek genelkurmay başkanlarına memleketin hava kuvvetini yeniden gözden geçirmelerini, emretmiştir.
Eisenhower, 1951 mali yılı zarfında yeni uçaklar için 1500 milyon dolar sarfını teklif etmiştir. Tru-man kongreye verdiği büdcede 1350 milyon derpiş etmekte idi. İyi haber alan kaynaklar müşterek genelkurmay başkanlannın yeni uçaklar tedariki için 1350 milyon
İngiliz basını:
Londra, 10 a.a. (Afp) — İtalya Yugoslavya münasebetleri bu sabah Londra'nın en mühim iki gaze-ı tesi olan Times ile Daily Telegraph -ın dikkat nazarını çekmektedir.
Times’in siyasî muharriri, Trieste meselesi ile birlikte Sovyet hükümetinin durumunu da ele almakta ve Sovyet hükümetinin -Tito ile arası açık olmasına rağmen- takındığı tavrın Batılı devletlerin Yugoslavya’ya karşı takındıkları tavırdan daha müsait olduğunu belirtmektedir. Binaenaleyh Moskova dan müstakil bir dış siyaset kurmağa çalıştığı şu sıralarda kurulması muhtemel bir cepheye hücumu oldukça müşküldür.
Gazete şunları yazmaktadır:
Tito’nun geçenlerde özel muhabirimize verdiği beyanatta Triyeste meselesinden şimdilik büyük bir ehemmiyeti olmayan birşey gibi bahsetmesi Londra’da mareşalin İtalya ile bu konu üzerinde müzakereleri mevsimsiz addettiği yolunda tefsir edilmiştir.
Bu beyanat, Tito’nun yakında Yugoslav bölgesinde cereyan edecek olan seçimleri Yugoslavya’nın işgalinde olan bu bölgenin Yugoslavya’ya ilhakı lehinde bir plebisit olarak telâkki etmek niyetinde olmadığı yolunda burada mevcud kanaati takviye etmektedir.
Muharrir, Yugoslavya bölgesindeki seçimlerin gayesinin sarih olmadığını müşahede ile şunu ilâve etmektedir:
İtalya ile yapılacak müzakereler meselesinde Yugoslavlar, iki memleket arasında bir anlaşma yapılmasını güçleştirecek sert bir durum almıyacaklardır.
Bütün ilgililer için Trieste meselesini bir müddet olduğu gibi bırakmak belki de daha iyi olacaktır. Bununla beraber Trieste’nin İtalya’ya dönmesi prensipi hakkında Kont Sforzanın verdiği beyanat ne kadar azimli olursa bazı mühim meselelerde Yugoslavya’ya tavizlerde bulunması ihtimalini ortaya atmaktadır.
Diğer taraftan nüfuzlu muhafazakâr gazete Daily Telegraph, İ-talya dışişleri bakanının verdiği beyanata karşı Belgrad’ın «seri ve menfi tepki.sini tefsir ederek şöyle demektedir:
Tito’nun İtalya ile münasebetlerini sıklaştırmak arzusunda bulunduğunu söylemesine rağmen onun Kont Sforza'nın teklifini karşılıyacağını beklemek ten uzaklaşmak olur.
Japonya’ya gidecek Ingi iz filosu
Tokyo, 10 (a.a.) (Alp) — Bu sa-bah yayınlanan bir tebliğde bildirildiğine göre İngiliz filosunun bir kısmı Japonyaya gelecektir.
Nisan ayı ortalarından 15 Eylüle 1 kadar Japon limanlarında kalacak' olan bu gemilerin adedi 20 dir.
Ölürüm yine karımdan vaz’ geçmem.. Sarışın kraliçenin yüz bin taraftarı var.. Rengi beyazsa, ne olurmuş? 0 bizim memlekete uğur getirdi. Bol Yağmur yağdı. Churchill de kraliçe taraftarı.
I ûtfen Güney Afrikayı gözünü-" zün önüne getirir misiniz? O-nun biraz Şimalinde, Rodezya’ya vaımadan evvel Beçuhanaland a* dında bir kabile yaşar. Kendisine göre hükümeti, adalet cihazı, velhasıl, bugün için medeniyet vasıfları sayılabilecek her türlü baş ağrısı vardır. Yalnız çok daha büyük bir ağrısı olarak bir de İngiltere-nin «himaye, sine sığınmıştır.
Bu zenci kabilesinin 27 yaşındaki yakışıklı şefi Seretse İngilterede tahsil etmekte ve gaybubetinde, amcası Şekedi niyabet vazifesiyle uğraşmaktadır. Kabilenin nüfusu 300.000 dir. Başkenti Serova namında bir köydür.
Seretse, Geçenlerde, memleketine döndü. Am ı ile hesabı tamamlamak istedi. Fakat, genç kabile reisinin memlekete döndüğünü haber alan ihtiyar Şekedi, mal mülk, kadın hayvan, Allah ne verdise sallasırt edip adres bırakmadan bir semti meçhule hareket etti. Bunun üzerine Seretse İngiliz makamlarına başvurdu. Bir dâva açıldı.
SerbestFıkra
Mahdumlar, damatlar!
ünkü gazetelerde vardı; radyoda partilerin propagandası 4 Mayıstan 11 Mayısa kadar yapılabilecekmiş!
Korkmayın bu söz, Halk Partisine göre değildir! O her gün dilediği ve istediği gibi radyoyu kullanır!
Fakat ben şu «Geçmişte Bugün. saati kimin, asıl onu bir soracağım.
Feridun Fazıl dâva açıyor, Basın Yayının değil, benimdir, diye iddia ediyor, şahit ve isbat gösteriyor.. Mahkeme elbette kararını verecektir!
Bana kalırsa, «Geçmişte bugün- bal gibi Basın Yayın Umum Müdürlüğünündür! Daha doğrusu Başbakanındır. Eh... Mal bir kere onun olunca da elbette dilediği gibi tasarruf eder. Şimdi başları pek telâşede olduğu için tarihçi bir damadına vermişlerdir! O da dilediği gibi geçmişi de geleceği de evirip çevirip, sonra

Sarıçizmeli
da bize okur üfler!...
Hem geçmişte bugün ne demektir; geçmişe mazi, yenmişe kuzu derler!
İşte damat bey de bunu pek güzel bilir; tarihe mal olmuş vakalar, bugüne mal edilmezse nasıl olur? Şan da bugün, şeref de bugün, propaganda da bugündür. Varsın tarih de bugün onların olsun!
Öyleyse, durma söyle! Ver reyini kayın pedere, öp elini, al duasını!
Bence bir damada bıı kadarcık bir -öpmeiik» çok değildir! Bütün kayın pederler, damatlarına bir şey hediye ederler. Kimisi saat, kimisi hem saat hem köstek verir! Eh... Bizimkinden de beş dakikalık bir saat kopmuş! Bu
kadarını da mı çok göreceğiz? Halkçı bir Başbakan da böyle ol malıdır. Çünkü damatlar halktandır; sülâleden gelmez! Geçmişte az nıı şehzadeler, şef zadeler, bey zadeler gördük! Bir de içlerinde damat bulunsun! Ilem o da bir evlât sayılmaz mı? Kayın peder ise, peder makamına kaim, demektir!
Bence radyomuzda, geçmişimizde ve geleceğimizde bir damat bulunması, iç güveylsinden hallicedir!
24 saat içinde beş dakika, nedir ki?
O uzun nutukları kim dinler? En iyisi, komprime propagandadır! Az söyle, öz söyle!.
En acı ilâç bile zemzemle yutulursa, tadı anlatılmaz! Yalnız, kokusu, ağzından değil, dört sene içinde, burnundan fitil fitil çıkar!
Öyleyse, çevir düğmeyi; öp babanın elini!...
Sarışın daktilo
Fakat kabile reisinin başına gelenler ne amcasının hâzineyi kaçırmasından, ne de hayvanları yok etmesinden idi. Araya sarışın bir kadın girmişti. Seretse bu yirmi dört yaşındaki İngiliz kızını Londrada tanımış, onunla kanunen evlenmiş ve bu sarışın dilberi kabilesinin kraliçesi yapmak arzusuna kapılmıştı. Bütün felâket buradan doğuyordu. Çünkü, Şekedi, kabileye bir beyaz kadının asla kraliçe ola-mıyacağını iddia ederek ayak dire-yordu.
Memleket, İngiliz himayesi altında olduğu için büyük dâva Londrada açıldı. Genç kabile şefi Seretse, «Ölürüm yine karımdan ayrılmam» diye bir kaç kere kendi diliyle bağırdıktan sonra, mahkeme salonunda düşüp bayıldı... Dâva devam ediyor...
Başkentte
Ruth William adını taşıyan Londralı sarışın daktilo, kocasının memleketine gider gitmez bütün zencilerin gönlünü kazanıverdi. Onlara, kocasından öğrendiği kadar, müsait^entji lisanları ile hitap ederek: hakikat- .gizi tanıdığıma çok memnun ol-| dum» dedi. Ve, çok mes’ut bir te-; sadüf olarak, kraliçenin memlekete ayak basmasından bir saat sonra, ; çok beklenen yağmur yağmaya baş-I ladı. Bu, olağanüstü bir uğur ve I hayır sayıldı ve derhal üç yüz bin
zenci beyaz kraliçelerinin arkasında saf aldılar.
' Londra mahkemesi hasep nesep | müzakerelerine devam ededursun, i Afrikanın kendi halinde bir köyün-I de her gece şarkılar söyleniyor, hayırlı ruhları celbedecek mahiyette bir takım rakıslar icra olu-ı nuyordu. Çünkü artık «Başkent» | öğrenmişti ki kraliçe bir bebek i beklemektedir. Bu sahnelerden bili rine şahit olan bir-gazetecinin an-I 1 attığına göre, zencilerin, kraliçe-| lerine bakan gözlerinde daimî surette yaş varmış. Bayan kraliçe, ı tebaasının arasına girmekten, on-| larla hasbıhal etmekten çekinmi-1 yormuş.
O zaman zenciler, hükümet ko-. nağı üzerinde dalgalanan İngiliz bayrağına garip garip bakıp kraliçeye soruyorlarmış: «O İngiliz. .. Sen | de mi İngiliz?»
Kraliçe cevap veriyormuş:
— Evet, ben de İngilizim.
— Puana... Puana... (Yani, ne garip şey) diye haykırışmalar oluyormuş... Sonra dans...
Lonflra mahkemesi, kabile şefinin tür müddet memleketinden u-zak kalması lâzım geldiğine karar verdi. Fakat, basın ve muhalefet, buna şiddetle itiraz ettiler. Kraliçe Ruth ise her gün kocasına mektup yazarak, bebeğin çok yakında geleceğini bildiriyordu. Bütün dünya efkârı ayaklanmıştı. Bay Churchill bile mahkeme kararını tenkit etti. Ve iadei mahkeme kararı verildi.
Kabile ıeisininğ beyaz kraliçenin, şimdilik ne renkte olacağı bilinmi* yen yavrusunun doğumunda hazır bulunması kuvvetle muhtemel.
Bu arada, beyaz kraliçenin evi1 önünde danslar devam ediyor.
I
Beyaz Kraliçe kocasının dâva safhalarını radyodan merak ve endiş ile takip ediyor.



Diyarbakır'da D. P
kuvvetleniyor
Diyarbakır, 9 (Hususî) — Halk Partisinden ayrılarak Demokrat Partiye üye yazılan vatandaşların sayısı her gün çoğalmaktadır. Son günlerde Hazro bucağından 1307, Hani bucağından 62, Kulp ilçesinden 34 olmak üzere 1403 vatandaş Halk Partisinden istifa ederek Demokrat Parti saflarında yer almıştır. ,
Demokrat Parti yeniden 20 bucak ve ocak açmıştır.

Seçim işi hararetlendi. C. fi- P-liler hem denemelerinden, hem de günden güne kuvvetlenmekte o-lan D. P. nin inkişafından endişe ve heyecan duymaktadırlar. Sayın Vali, D. P. lilerden en olgunlarının açtıkları ocakları baskıya sokmakta ve bunlar için bahaneler icat etmektedir. Ezcümle üç gün evvel Bismilin Bucatı köyünde münevver D. P. liler göya köyde kanuna aykırı sözler söylemişlerdir, diye 10 jandarma, bir yüzbaşı gönderilmiş,
mahallinde yapılan tahkikatta asla gayrikanuni söz sarfedilmediği sa bit olmuş ise de ikinci gün Bismil kaymakamı bizzat yakın karakqla gelmiş, celbettiği kimselerin kanaat lan üzerinde müessir olamamıştır.
Tertipli zabıt kıymet taşımadığı için C. Savcılığında kalmıştır. Umu mî efkârda kötü karşılanan bu ter i tipli hareket C. H. P. nin aleyhinde
tecelli etmektedir.
Şimdiki halde D. P. taraftarları yüzde 80 i aşıyor.
Hozalta bir tevkif ve tahliye Hozat, (Hususi) — Bir tertip yüzünden haksız yere tevkif edilen Demokrat Partiden Salih Kaya Ak demir ve Yakup Boztürk, .Elâzığ Demokrat Parti İl Başkanı avukat Ömer Sanaç ile idare kurulundan avukat Hilmi Soyaslan ve Kâzım Bayer’in teşebüsleri ile tahliye .e-dilmiştir.
Kahire de komünist tahrikâtı
Londra Radyosu, (Basın - Yayın) r raporuuuu . — Kahirenin Şubra mahallesinde AvrupalIlar dün gece 7 kişi tevkif edilmiştir. ■ ' t- . •---teşekküllerine
j.j—------------, mcuoup söylenmektedir,
çok mJkıtaria arttır- Bjr çok vesikanın ele geçirildiği bejlenmesi ge- bildirilmektedir. Son 3 gün zarfın-’-on arttığı ve ()a M,sır poiiSi tarafından yapılan
Avrupa karnını doyurmak istiyor
Vaşington, 10 a.a. — İktisadî iş-1 birliği idaresinin yeni bir raporunda belirtildiğine göre, X»,. „
harpten önce olduğu tadar iyi bes- ( Bunların komünist lenmek istiyorlarsa yiy'enek maddesi mensup oldukları istihsalâtını ç:!_ 1-•
malıdırlar. Rapordc reken nüfusun 20 milyo ... p„,„, -------
bu arfsm yılda yüzde I n««ınd.l nelices,ndc levkif edilen.
devanı ettıg. b,M,nimettedir. 26 byl lur
Aypı raporda ilave edildiğine ' re, Marshall yardımından faydala- * * * ”
nan memleketler her ne kadar harp- ■ ten öncesi istihsal seviyesine erişmişlerse de »bu.,seviye eskisine nazaran yünde 115 -nisbetpnde artuıcaya ■ kadar harpten önce olduğundan | daha fazla gıda maddesi Sthpl etme- r leri gerekecektir.
YENİ BİR DENİZALTI REKORU
IHonololu, 10 a.a. Bahriyeden dün, bildirildiğine göre, Birleşik Amerika bahriyesinin Sneıkel tipi de-;
i nizaltısı Pickerel denizaltı hareke-ı tinde yeni bir rekor kırmak üzere
I Hongkang’tan Honololu’ya su al-I tında 21 gün süren 5200 millik bîr
BİR BU EKSİKTİ I seyahat yapmıştır. Geminin suva-l
Paris, 10 a.a. (Afp) — Sovyet rad- risi Paul Schratz Pasifik altındaki yosu, milli kurtuluş harbi hakkında] bu seyahati «şimdiye kadar yaptı-' Stalin’in bir kitabının neşri pi ha- ğım en rahat seyahat, diye» vasıf-i ber vermektfıtiir. • landırmıştır.
ZAFER

l
Sayfa: 4
GÜZEL SAN-TOI
GÜZEL SAN
TOI
DİLEKLER
Çeviren : Saadet Akışık
Çeviren : Saadet Akışık
Çamurunun rengiyle sarılaşmış ırmağın kenarında, sık portakal a-ğaçları, meyvelerinin soluk yeşilini sulara aksettiriyordu. Ama, ağaçların küçük bir çin paravanını andıran zarif şekli, bugün San-Toi'yi hiç ilgilendirmiyordu. Aklında bir çok karışık düşünceler vardı. Koyu siyah gözleri, ırmağın öbür tarafındaki Salkoni’ye dikilmişti. Sal-koni denilen yer, bir çok böceklerle, gümüş ve altın renkli kelebeklerle dolu küçült bir ormandı. Ne büyük bir talih eseriydi ki, büyük Çin Şeddinden, ta Himalâyalara kadar uzanan muazzam Shi-Pa-Sheng' in (Çinliler kendi memleketlerine bu ismi verirlerdi.) hiç bir yerinde bu kadar muhtelif çeşitte ve bu kadar bol miktarda kelebeğe rastlana-mazdı. Zira, bu zarif mahlûklar, Salkoni’nin gölgeli rutubetinde o kadar çabuk çoğalıyorlardı ki.
San-Toi’nin kocası Kao-Lung, bu halden çok memnundu. Fakat San-Toi kocasına fazlasiyle kızıyordu. Çünkü, O’nun kolleksiyonu için, rengârenk kanatlı, zavallı küçük vücutlara ince, uzun gümüş iğneyi batırması, genç kadının içini sızlatıyordu. Bu minicik mahlûklar can verdilkeri zaman kendisi, içi kadife kaplı büyük kutuları açıyor, kocası da yeni çeşitleri oraya yerleştiriyordu.
Yavaş, yavaş Çin dağlarını sarmakta olan akşamın sihirli sis tabakası, Salkoninin üzerine de yayılmaklaydı. San-Toi, akşamın mor rengini seyrederken, gözlerinde kocasının hayalini canlandırdı. Kao-Lung, düz saçlı, ince sesli ve bir mektep talebesi kadar çekingen bir insandı. Elleri de yumuşaktı.
Bu anda gözünde başka bir hayal, daha şekillendi. Bu Kho-Tan’-ın hayaliydi. Irmakların ve denizlerin ilâhını andıran Kho-Tan uzun boylu, kuvvetli bir erkekti. Koca-siyle, aralarında ne büyük bir fark vardı. Daha çocuk denecek bir yaştayken, Brahma-Putra, Yang-Tse-Kyang ve Tibet’in yüksek yaylaları arasında akan büyük ırmakları yüzerek geçmişti. Büyüyüp, erkeklik çağına erdiği zaman da yüzücülük ve muhariplikteki şöhreti bütün Çin'i sarmıştı. Yaşlı insanlar ilâhların huzurunda nasıl huşû içinde diz çökerlerse, San-Toi da çok kere Kho-Tan’ın önünde öyle eğilmek arzusunu hissederdi. Eğer babası Yang-Ling razı olsaydı, şimdi evlenmiş olacaklardı. Halbuki, yaşlı adam, San-Toi için koca olarak Kao-Lung’u seçmiş ve kızına şöyle demişti :
— Senin Kho-Tan’la evlenmeni doğru bulmuyorum. Çünkü, zengin veya şöhret sahibi bir insana senin ihtiyacın yok kızım. Ben ailemizin şöhreti ve sahip olduğumuz muazzam servet şenindir. Biricik kızımızın, kendisini sevecek ve ömrü boyunca mesut edecek nazik, kibar ve duygulu bir insanla evlenmesini arzu ediyorum.
O zaman San-Toi içini kaplayan bir ümitsizlikle babasına itiraz etti :
— Kelebekleri iğne batırarak öldüren bir insan duygulu mudur?
Babası, kızının bu sualine tatlı bir sesle cevap verdi:
— Her evlâdın, ailesine borçlu olduğu şey, hürmet ve itaattir, San-Toi. Sana bunu hatırlatmak istemem.
Genç kızın gözleri yaşlarla doldu ve içini çekerek şöyle mırıldandı :
— Yalnız, karar vermeden evvel, muhterem pederimin biraz daha düşünmesini rica ederim.
Halbuki, yaşlı adam kat'i kararını çoktan vermişti. Tecrübeli insanlara has bir eda ile ve şefkat dolu bir sesle sözlerine devam etti:
— Şunu bil ki San-Toi, evleneceğin insan, yani Kao-Lung, garp kültürü ile yetişmiş, kibar bir delikanlıdır. Onu yakından ve dikkatle tetkik ettim. Ne demek istediğimi sen de takdir edersin, değil mi? Mamafih, seni de anlamıyor değilim yavrum. Ama benim inançlarım, eski Çin’in ve yakında kavuşacağım şerefli atalarımın inançlarıdır. Bu yüzden seninle düşüncelerimiz arasında fark olabilir.
San-Toi, koyu siyah gözlerinde acı bir ışıkla cevap verdi :
— Ne yazık, Kao-Lung’u yorum.
Yaşlı adam tebessüm etti :
— Aşk, daima sonradan geliı).

Di - a-
Jaı yavrum, dedi. Bana inan ki, bu böy cşel ledir. Kho-Tan’a gelince, o da bana • yen bir inganjjjr.
, «ı iyi bir erkektir. Fakat, maddî şey-Jar lere kıymet verir. Yüzerek geçtiği ırmakların suyu kadar, kadın kalbi fethetmiştir.
San-Toi mırıldandı :
— Onun sevmiş olduğu kadınların hiç biri beni ilgilendirmez. Her şeye rağmen onu tercih ederim.
Babası ayni tatlı sesle cevap ver-
^He hizmetten çekinmeye 1 biı İyi bir erkektir. Fak S
y a; -dil. ”ete ”ıü
'tâli diT”' ...............
km — Beni dinle yavrum, dedi. Kao-/ib. Lung'la evlenmen lâzım. Çünkü o, YazJ seni, kalbinin bütün ateşiyle seve-■bk cek ve bir ömür boyu bu sevgi de-ytan vam edecektir. Ama Kho-Tan ise, *?etl seni güzel kaldığın müddetçe beğe-oile necektir. Sen, bir çok çocuk anası ll olup, bakışların ve dudakların eski cazibesini kaybedince, o zaman seni unutacak ve evine başka genç kadınları davet edecektir. Ve sen
böylece tek başına ihtiyarlayacak, kalbin hüsranla dolu olarak ölüp, gideceksin.
Bundan sonra da babasının kararma uyularak, San-Toi ile Kao-Lung evlendiler. Düğün akşamı, davetliler neşe içinde eğleniyorlardı. Ama, San-Toi, ayın parlâk ışıklarla doldurduğu odasında, yüksek aynanın karşısında kendisini sey-reiyor, güzelliğine bir kere daha hayran oluyordu. Su anda, yanında Kho-Tan olsaydı, bu güzellik önünde kimbilir ne ateşli kelimeler söylerdi. Halbuki Kao-Lung, yatağına uzanmış, genç karısına kelebeklerden bahsediyordu. Adam, gençliğin denberi, kuş, böcek, v.s. çeşitli eşya koleksiyonu yapmaya meraklıydı. Şimdi de kelebek koleksiyonu yapmaya heves etmişti. Artık istediğine de malikti.
Evinin duvalarına asılmış, camlı abanoz kutularda, iğnelenmiş yüzlerce nâdir kelebek çeşidi vardı. Bu koleksiyonun yanında ise, San-Toi' nin yakında tevarüs edeceği başka bir servet bulunuyordu. Bu, Yang-Ling’in malik olduğu, elmasları, i-pek fabrikaları, lâke ve fildişi eşya koleksiyonuydu.
San-Toi bunları düşünürken kalbi bir kurşun gibi ağırdı. Salkoni’-nin üzerine çöken sis, gittikçe kalınlaşıyordu? Ona bakarken, genç kadının ruhunu bir sıkıntı kapladı. Çünkü, böyle ağır sis tabakas için-’ den geçmenin çok telhikeli olduğu ve geçenleri kör ettiği eskidenbeıi rivayet edilirdi. Gündüz Salkoni tehlikeli değildi. Ama böyle akşam vakti ve sislerle örtülmeğe başladığı saat korkuluydu.
San-Toi, sabit bakışlarla, karşıdaki dağın dik ve kaygan patikasına bakıyordu. Kao-Lung, biraz sonra her zaman olduğu gibi, ucunda kelebek avına mahsus filesi asılı o-lan, bambudan bastonuna dayanarak bu patikadan inecekti. Patikanın hemen dibinde de muazzam bir uçurum, göz alabildiğine derinleşiyordu. Bir gün bu uçuruma bir keçi yvarlanmıştı da, param parça olmuştu. Ne müthiş bir şeydi bu...
Salkoni denilen bu menfur yerde, Kao-Lung, geç kalmakla tedbirsizlik ediyordu doğrusu. Kelebekler hoş olabilirdi ama, ormanda böyle geç saatlere kadar oyalanmak doğru değildi.
Oh, çok şükür,Kao-Lung sapasağ lam geliyordu. Yüzü sevinç içindeydi. Eelindeki siyah ve altın renkli kelebeği karısına uzattı. San-Toi alâkadar olmayarak, sessizce konuş tu :
— Gece Khot-Tan bize gelecekmiş dedi. Chan ile haber göndermiş.
Kao-Lung bu habere sevindi :
— Öyleyse, diye cevap veYdi. O’ na kelebeklerimi gösteririm.
— Ama o, kelebekten zevk almaz ki.
San-Toi’nin bu cevabına kocası hayret etti :
— Öyle mi? Ne tuhaf. Hayatta bundan daha üstün bir zevk var mıdır ?
çiftçinin derdi
Urfa’nuı Akçakale ilçesine bağlı Harapreş çiftçilerinden
Halil oğlu Mahmut Celâl Ön-cal yazıyor:
Marshall Yardım plânı ile, çiftçi kalkındırılacak imiş, hal buki, bilâkis çiftçi yorulmakta ve lüzumsuz masraflar yapmaktadır. Şöyle ki:
Belgemi, ilk defa aldığım, vaktinde sıraya girdiğim ve müteaddit defalar müracaat ettiğim halde, bu mübarek plândan faydalanamadım; yani, sözde, bana verilmesi gereken biçer - döğer ile traktörü almaya muvaffak olamadım, mektuplaşmak, yani bütün manasile kırtasiyecilik muhabere usulünü bırakarak, şahsen Diyarbakır zirai donatım kurumu müdürlüğüne yaptığım müracaat üzerine, müdürden, geç kaldığım cevabını aldım. Halbuki traktörlerin daha tahliyesi yapılmamış. anbalajda beklemektedir.
Hele vaktinde müracaat etmenin, vaktinde sıraya girmenin görülmemiş, garip bir u-sulü vardır: Mal Amerika-dan yüklendiği gün müracaat etmek gerekirmiş, buna muvaffak olmak için, kurumda bir amca veya bir dayının bulunması lâzım ki, esefle söylediğim, büyük bir müzahirim yoktur. Bununla beraber bir daha anladım ki iş sıra ile değil...
Makineler Diyarbakıra, hatta Türkiye’ye ayak basmadan tevzi işi ikmal edilmiştir, ama kimlere verilmiş? bunu ancak Diyarbakırdaki kurum erkânı bilir. Bizim, tevzi şeklini görmeğe, öğrenmeğe haddimiz yoktur.
Dahası var: Biçer döğerler, hasat mevsimi yakında başlıysak Urfaya değil, Muş ve Bingöl gibi, hasadı uzak olan bir yere verilmektedir.
Rusya’da hüküm süren büyük korku
★ (Devamı yarın)
Nzhru-Liyok t Ali Han görüşmeleri sona erdi
Yeni Delhi, 10 (GHH) — Hindistan ve Pakistan Başbakanları arasında 2 Nisan tarihindenberi Yeni Delhide yapılmakta olan görüşmeler 8 Nisanda sona ermiş bulunmak tadır. Her iki tarafta bulunan azınlıklar hakkında yapılmakta olan bu görüşmeler fevkalâde samimî bir hava içinde geçmiş ve neticede bir anlaşmaya varılmıştır. Varılan bu anlaşma hakkında Hindistan Dışişleri Bakanlığının neşrettiği bir tebliğde ezcümle şöyle denilmektedir:' • İki Başbakan arasında yapılan görüşmeler çok iyi bir anlayış havası içinde sona ermiş ve bir anlaşmaya varılmıştır. Halledilecek diğer bazı hususların halli için de iki Başbakan tekrar buluşmak hususunda mutabık kalmışlardır.»
Pakistan Başbakanı Liyakat Ali Han 8 Nisan, öğleden sonra saat 3 de uçakla Karaçi’ye hareket etmiştir. Kendisini Palam hava ala nında- Pandit Nehru, Birleşik Kraliyet Hindistan yüksek komiseri ve diğer yüksek zevat uğurlamalardır.
bir soydan olduğunu unutmuştu ve bir kaç safsata ile kendisini mazur gösteremezdi, zira nede olsa vajkun idi ve Pierre onu bunun için sevmiş, bunun için sukut ettirmişti ve bunun için onu tekrar elde etmek istemişti, daha yüksek idi, daha yüksek ve daha vakur...
Gurur Kateriıı’i takraı- yüzmeğe teşvik etti.
Fakat artık su kulaklarında uğulduyordu ve fikirleri korkuya karşı mücadele etmeğe mecburdu: aklı, mantığı şüphe ediyordu.
Birleşmelerinin o anı, hakikaten varılabilecek son gaye mi idi?
Zevk, öldürücü de osla, ne kadar güçlük ile temin edilmiş olsa bile en yüksek ve yeğâııc marhale mi idi? İnsanlar daima bozulan ve tekrar teessüs eden ahengin tesirlerinden kurtulamazlar ve mademki zaman mefhumunu idad etmişlerdi onları ebediyete kadar mükâfaıılandır-mak için veya cezalandırmak için değil miydi?
Katerin iki taraflı bir cesarete muhtaç idi: biri ölebilmek, diğeri belki hak ettiği eczaya tahammül edebilmek.
Birdenbire bir hummanın verdiği sayıklamadaki gibi götünde bir hayal canlandı; vaktiyle yolunu şaşırdığı kayalığı görür gibi oldu ve kendi kendine -Küçük Meryem- diye mırıldandı, çünkü kayalığın üstünde olduğu zamanki gibi bacakları geriliyordu ve hissettiği kramp onu hareketsizliğe mecbur etti.
Batmamak için belini kaldırdı, elleri ile denize çarptı, göğsü sudan çıktı ve güneş çıplak memelerini yaktı..
Güneşte ısıtılmış bir enkaz gibi Katerin suyun üstünde sürükleniyordu.
Sovyet Rusya da baskı altında yaşamış bir kadın hürriyete kavuştuktan sonra bu yeni hayata ancak tedricen alışabiliyor Y1 AKIN bir zamana kadar Sov
yetler Birliğinin bir vatanda-
1 şı olan ve Kiyef’te doğmuş o-
lan Madam Aleksandra Vladimirov-na Leonova uzun seneler bir korku ve tedhiş havası içinde yaşadığı için, serbest dünyanın rahat ve korkusuz muhitinde yaşamak onun için büyük bir yeniliktir. Buna tedricen alışmaktadır
I Almanya’nın İngiliz bölgesindeki hususî bir evde onu ilk defa gördüm. Kırk yaşlarında yakışıklı bir kadındır. Kocası harpte ölmüştür.
| Birkaç hafta evvel Almanya'nın
Sovyet işgalindeki doğu bölgesinde I Dış Ticaret Bakanlığında çalışmakta iken. Leonova, İngiliz bölgesine geç meğe, Rusya'da komünistler ikti-I darda kaldıkça Rus vatandaşlığından j feragat etmeğe, ve başka bir muhitte yeni bir hayata başlamağa ka rar vermiştir. Komünist idaresindeki memleketlerin birer «cennet» olduğu, ve İngiliz veya Amerikan böl gelerine kaçanların casus olarak idam edilecekleri hakkındaki Rus propagandasına kulak asmamıştır. Komünist idaresinde tevkif ve i-damlar o kadar olağan şeylerdir ki bu hususta »kapitalist, lerin Ruslarla rekabet edebileceklerine ihtimal vermemiştir. Önüne çıkan fır-1 sata iki elle sarılmış ve bundan asla ı pişman olmamıştır.
Korkudan sonra dostluk-
İngiliz bölgesine geçtiği vakit,
düşmanca bir muamele görecek yer de iyi karşılanmış, oturacak bir yer bulmuştur ve artık sokak kapısının çalınmasından korkmasına, gizli tev kifleri gündüze nazaran kolaylaştıran karanlığın çökmesinden dehşete kapılmasına mahal bırakmıyan bir
Yazan
| Dennıs Borden s
tının nasıl yaşadığını görmek fırsatını elde ettiğim vakit, batıkların bizden çok daha iyi bir hayat sür düklerini gördüm, ve hayret ettim.
»Senelerdenbeıi, Rus gazetelerinde çıkan haberlerden çoğunun yalan o-lugundan şüpheleniyordum. Meselâ, bazı köy ve şehirlerin hükümete muazvam miktarda mal teslim ettik lerini ve mukabilinde bol miktarda yiyecek aldıklarını okudum. Halbu ki o yerlerj bizzat ziyaret ettiğim zaman, onları tam bir sefalet içinde buldum. Buna şaşmamalıdır, zira hükümet buğdayın kilosunu müstahsilden 5 kopek’e alıp 300 kopek'e satmaktadır. Rusya’ya mezunen son gidişimde halkın bu kadar manasız bir şekilde istismar edilişi karşısında haykırmaktan kendimi güç tuttum.
• Halkın zeki kısmı, istismar edildiklerini bilmekle beraber alenen şikâyette bulunamamaktadır. En u-fak bir mırıldanma şüphesi üzerine insanı birkaç sene için bir toplanma kampına sürerler. Harpten evvel bir N.K.V.D. (şimdi, M.V.D. = gizli polis) memurunun kocama söylediğine nazaran, her beş kişiye aşağı yukarı bir hafiye düşermiş. Geceleyin kapınızın çalınmasının sizi hürriyetinizden mahrum edeceğini, veya akşamleyin eve geldiğiniz vakit odanızda bir ışık görüp birisinin eşyalarınızı karıştırdığını bilmek korkunç bir şeydir. Bugün Rusya'da iki türlü korku vardır: tahmin edebileceğiniz şeylerin korkusu ile tahmin ğiniz. bilemiyeceğini şey-. «emi korkusu. Ne şekilde yaşarsa-
tiı-mektedır. rıız yaşayın, ne kadar ihtiyatlı olur-
Hikâye, bir çocuk oyuncağı ile sanız olun, kendinizi emniyette his-
baçlar. sedemezsiniz.»
•İyi ama, dedim siz Rusya'dan ay-
1 ' '.m çoğunu bi
Neden şu son bir kaç '
yeni muhitte yeni ideal ve değerle- edemiyeceğir re kendini yavaş yavaş intibak et- j lerin korkuş
Leonava, bir uçak mühendisi ola „„ uculm rak iyi bir maaş almaktaydı, lâkin. rllmazdan evvel bunları, Rusya'dan ayrılıp Almanya'da ça- Iiy0rdunu2 Naden ;u u„. Ka, lışmıya başiadıSı gundenben dış' haft. zarflnda bur.lar üzerinde bı Rus iddialarının' ,.....
dünya hakkındaki Rus iddialarının' son derece mübalâğalı olduğunu anlamıştı. Rus basınında okuduğu ya- , , ’ , -----•
ulara nazaran, kapitalist dünya bü i bunla,‘ “zun “"«ndonber, biliye
, • • ı cıum. Lakın dıs dıınvadakı dıırı
yuk bir fakirlik ve keşmekeş içindeydi; halbuki harptan büyük za-
.., rarlar görmüş olan Almanya’da da-,
. ı hi Rusyadakine benzer f

Emeİ Deryo
I dokununca işleyen, bir pedala ba-d ’ sınca duruveren şeytan arabaları.
KÜRDÎLIII CAZKAR
ANKARA RADYOSU SALI — 11/1/1950
İSTANBUL
SALI — 11/4/1950
lıydl. Şimdi ise bir avuç kudreti ve imtiyazlı komünistin menfaatlerine hizmet etmek üzere yıkıcı fiyatlarla satılmaktadırlar. Size daha birçok misaller getirebilirim, lâkin benim kaçmama asıl sebep olan şey bir çocuk oyuncağıdır.
Bir müddet evvel, doğu bölgesine bir mühendis, karısı ve ufak çocu ğundan ibaret bir aile geldi. Çocu ğun Alman markası bir harmonika ile oynadığını gördüm, ve mühendi sin karısına: .Görüyorum ki alışve rişe çıkmışsınız bile» dedim. Kadın bana hayretle bakarak sordu: -Ne den öyle sâylüyorsunuz?...» İzah et tim: -Alman oyuncakları satın aj rnişsiniz da...».
Kadın, oyuncağı Moskova'da 64 roubleye (35 türk lirasına) aldığını söyledi. Halbuki Almanya’da onun fiyatı, 64 rublenin mukabili olan 128 mark değil, sadece 4 marktı. Ko münist liderleri, bir oyuncağı bile asıl fiyatının otuz misline Ruslar satıyorlardı.
Yol göründü...
Leonova, en ahlâksız bir kapitalistin dahi böyle fahiş bir kâra et edemiyeceğini söyledi. Bu M.K.V.D. ye derhal jurnal et Dolambaçlı bir yoldan öğrendiğine göre, gizli polis onun hakkında tah kikat yapmış, lâkin iyi bir işçi olduğu için tevkif edilmemesine, lâkin Almanya’da fazla kalmış olduğu için Rusya’ya iade edilmesine ka rar vermiş.
Leonova, hikâyesini şöyle bitirdi: «Kaçmak için kaybedecek vaktim olmadığını derhal anladım. Zira bir insandan biraz dahi şüphelenil-; di mi âkıbeti tehlikeye düşer. Doğu bölgesi polisinin beni tevkif etmesi Rusya’ya döndüğüm zaman tevkif edilmiyeceğimi garanti edemezdi. 1948 de Rusya’ya gittiğim vakit, yur da dönün evinde bir geceyi geçirdikten sonra kaybolanların hikâyesini çok duymuştum. Kaybolanların ne olduğu sorulduğu vakit, muhata-j biniz omzunu silker, .Bilmem, git-1 rniş» der, fazla bir şey söylemezdi.
«Binaenaleyh, bana da artık yol görünmüştü. Kaybedilecek vakit yoktu. Hürriyete kavuşmak fırsatı-, nı kaçırmamalıydım. Kolayını bulup İngiliz bölgesine geçtim ve bundan katiyen pişman olmadım. Beni
İ
kadar düşünüyorsunuz?» Leonova şu cevabı verdi: «Evet, |
u j dum. Lâkin dış dünyadaki durumun daha da beter olduğunu zannediyordum. Sonra, Almanyanın do ______________ ... ,
’ çalışırken, komünist . çok iyi karşılayıp iyi muamele et-_______ _______] tiler. Burada yepyeni bir hayata baş-şeyler öğrendim. Meselâ, Sovyet ka ı layıp kendimi çok farklı bir muhite pitalizminin, Sovyet basınının hücum intibak ettirmek zorundayım. Lâkin eski korku ve dehşetimden artık e-ser kalmamıştır. Hürriyet, rahat ve korkusuzluğu ilk defa tadıyorum.» * 23 00
anya ua aa- , .
,n) nu5y«a»»w bir sefalet, su bolg'ismd= .W«!n, »omuntşt |
manzarası yoktu. Doğu bölees ha-1 ■'»kanuması hakkında çok , ,1(
riç olmak üzere, Almanya'da arttk sevl“ o«reı»d.m. Mesela. Sovvet ka i la» rastlanmıya.n toplanma kampları ile gizli polis teşkilâtı Rusya'dakilerden farksızdı. 1948 yazından mezunen Rusya’ya dönmüş olan Leonova, vatandaşlarını amansız bir sefalet ve korku içinde bulmuştu. Anlattığına göre:
«Sovyetler Birliğindeki hayat şart larının kötü olduğunu tabiatile bi- ( gesinde imal liyordum, lâkin bundan her hangi malların hepsi Rusya’da fahiş kâı-bir kimseyi mes’ul tutmamıştım. Ba ’ iarla satılmaktadır. Halbuki bunlar, tıda durumun çok daha kötü oldu-' hayat şartlarını ıslah etmek için nihayet ba- Rus halkına bedava dahi dağıtılma-
ettiği alelâde kapitalizmden çok da ha amansız olduğunu anladım. Sov-yetler, rekabete dayandığı ve tek bir parti hükümetinin himayesiyle halka tahmil edilemediği için batı tipi kapitalizmden nefret ederler.
•Harp tazminatı olarak doğu böl-veya istihsal edilen
İstanbul Manzaraları
nediyordum ve
Çeviren : NUSÂT
Yazan s B. Vaımar
O zaman, Stony’nin havlamaları ile karışık feryatlar denize yayıklı ve sonra duymak istemediği sesi işiten Katerin dalıa ilerilere gitmek için kollarını hareket ettirdi.
Güneşin uyuttuğu vücudu, mukadderatını bilmiyerek, bitap, kendini dalgaya terk etmişti.
Katerin •
— Daha ileriye, daha ileriye! diye düşünüyordu, ve kolları denize çarpıyordu.
Onu taşımaktan yorulmuş suda, ağırlaşmıştı ve sesler yaklaşıyordu. Kan şakaklarını zonklatıyordu ve birdenbire fikirleri bir duayı hatırladı. Fakat bu duadan ziyade, küçük bir kızın saf kekelemesi idi; Allahına onu af etmesini koynuna almasını ve onu takip edenlerden kurtarması için yalvarıyordu :
— Allahım beni al, diyordu, yanıldım, günah işledim, fakat
sığınmaya geliyorum. O bana yetişmeden beni al Allahım. Sen de, zaman mefhumunu tanımazsın, bir saniyelik nedamet senin indinde kabahatli bir ömre bedeldir, nedamet ederken beni al Allahım.
Pierre’in, sakin denizde bağırdığı ismini işitmemek için böyle konuşuyordu. Kollarının galeyana getirdiği dalgalar, güneşten ağırlaşmış sularının keskin tadını ağzına atarken, Allahı ile konuşuyordu.
— Allahım beni al, çabuk beni al! Takatim kalmadı, o bana yetişecek ve eğer sen beni kurtarmazsan, beni kurtarması için ona bağıracağımı görüyorsun..
Fakat gök yüzünde, yalnız yakıcı bir ışık ile müstehzi bir mavilik vardı ve cevap veren ses :
— Katerin! diye bağırıyordu. Ve vücut tekrar gerildi, bacak ların ve belin adaleleri bağlan dr, gevşedi ve batan vücudu tek-
Mişel Zevako’nun “Papaz Çayırı»» Romanının en heyecanlı safhası
Hagıp Hıfkı Özgürci gibi muktedir bir kalem aahibl tarafından ■dilimize ilk defa çevrilen bu eseri yakında bu sütunlarda okuya-
rar suyun yüzüne çıkardı. Göğüs adaleleri son bir hamle ile geniş ledi ve kolların adaleleri elleri kaldırdı ve onları semaya doğru sallattı ve sonra adaleler, vücut, kurtarıcıya ait olan her şey haykırdı :
— Pierre! kurtar beni..
— Onu görmüştü ve cevap
— Cesaret! Geliyorum!.
Kürekleri şiddetle hakeret ettiriyordu lâkin Katerin onu görmüyordu ve Allahı taralından terk edilmiş, afettiği ve ona saadeti vermiş olan bu ada-'mın en güzel şeklini tahayyül etmeğe çalıştı.
Pierre, kafası salim, çevik ve sakin, yaklaşıyordu; hissettiği yalnız tehlikenin verdiği merak idi.
Katerin'e bir kaç kulaç yakın geldiği zaman, kalktı, telâşsız soyundu ve sonra Katerin dalgalar arasında kaybolurken, kuvvetli vücudu denizin üzerinden, berrak suda nilıavellenen bir ka-
Suyuıı üstüne tekrar çıktığı zaman, bayılmış olan Katerin’! saçlarından tutuyordu.
Bir eli ile minicik sandala yapışmış, ötekisi ile Katerin’in başını yukarı kaldırmış tutuyordu.
Ve böyle, neş’eli, sahile doğru
Büyüyen evlerini, kumsalda oğlunu görüyordu ve bu güzel sabahın daha ötesinde mes'ut günler görüyordu, çünkü Katc rin'in, aşkından kaçmak istediğini şüphe etmiyordu ve ondan ziyade ona saadet getirdiğine şüphesi .yoktu, zira her şeye rağmen bu mukadderatı idi.
Beyaz, çıplak ve şahane vücudu parlak suda bir şikâr gibi sü rüklüyordu.
(Son)
Banliyö trenleri ve istasyonlarımız
•—Hadi hadi! çabuk olalım. Şim- muş için dış kapıdan taa içerlere di banliyö kalkıverir de. kalırız so- [ kadar sızmış olan şoför değnekçi-ı-am burda!» ’ j leri, gır gır gır gır, ikide birde ya-
_____Aaaay İlâhi haminne! saati nınızda bitip kayboluveren üstü gelmeden kalkar mı imiş hiç? Ne 1 denkli yüklü, boş dolu, bir leviyeye acele ediyorsun?»
.— Hele hele! Senin aklın ermez! .
Bunları yeni icat çıkardılar kı-I zım..! Evelden kampana çalardı da I haberimiz olurdu. Şimdi sessizce bir tısladı mı gidiveriyorlar!»
« — Ama dur da hiç olmazsa annemle babam da yetişsinler.»
— Tamam buldun! Ayol onlar birbirlerini yemekten yolda doğıu • dürüst yürümesini bile unuttular. | Ne günlere kaldık yarabbim sen bi-; lirsin! i -Hadi, buradan mı binecektik?» 1 .— Yok canım, orası ikinci mevki, bizim biletimiz birinci!»
(— Birinci, ikinci! Ne olursa olsun! açık bulduğumuz yere oturuverdim!»
1 (— Aaaa olur mu hiç? O kadar
para verdik. Hem ayıp! ikinci mevkide oturulur mu imiş..?
İhtiyar kadın torununu şöyle bir yan bakışla süzdükten sonra, mütevekkil, başını iki yanına sallar: . «— Ah zamane !Ah!»
Yürüyüp nihayet birinci mevki vagonların bulunduğu kısma gelirler.
■ Peronda, mutad olduğu üzere giden gelenler, vedalaşan, konuşanlar doludur.
Sergi yaymış müvezziler, müstehcenini kanunen yasak olduğu bu günlerde, Amerikan Fransız işi, a-şırı açık saçık, baldır bacak edebiyatını nazarlara sunan seyyar kitapçılar, içerideki küfecinin hışmından, istasyon polisinin takibinden yakayı sıyırmış, simitçi, kurabiyeci, pandispanyacı tâifesi, dol-
garın banliyö kısmına hareket ve revnak veren, adeta istasyon ile lâzımıgayrî mütarik halinde bulunan eşhastır.
Bizim banliyö katarlarımız hiç de sizinkilere benzemez. Onların kendilerine mahsus hususiyetleri, nev'i şahıslarına münhasır vasıfları dır.
Bu katarlardan mevsimine zamanına göre türlü şekillerde istifade edilir.
Sabah yolcuları için kompartıman lar; bir nevi kıraathane, öğleden sonra şehre inenler için siyeset mahalli, akşam dönen memurin ve ameleye, bir nevi lokalize klüp vazifesi görürler.
Yazın ise bunların şekli büsbütün değişir.
Gençler için buluşma mahalli, sevgililer için nev'ama bir iltica-gâh, plâjlara, denize gidenlere sıkıntı kumkuması, sıcakta şehre inen iş adamları için adeta bir kabir azabı yeridirler.
Bununla beraber banliyö trenlerimizin kendine mahsus orijinaliteleri de inkâr edilemez. Kısa bir seyahat müddetince, cambaz çocukları, envai tipde dilencileri, kör şarkıcıyı, tesbihci gazozcu, san-döviççiyi, keten helvacı, mani satıcısını, mushafçı, şipşak fotoğrafçı, nüfus cüzdanı ciltcisini, tayyare piyangosu satıcısını görüp, dilenci vapuru gibi her beş dakikada bir istasyona uğrayan kompartımanla-+ (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
Sayfa; 5
Muhamme
Ekmek
DOKTOR
İÛOOO 12500
Balık ııskurnr

Kiralık 2 daire
I
10000A 15000
KİRALIK
15 Lira
Yoğurt Y umuıta Tereyağ
Büyük Tiyatro Tel: 10370 Küçük Tiyatro Tel: 11169
9 Şeker toz
Azir Tevfık Yegînsoy DAHİLİYE MÜTEHASSISI
Karabiber Sirke
İç fıst
İrmik
Sebze knns Fındık içi
Çay
Kuru sarımsak Tahin
Üzüm pekmezi K. Erik
P. Tatlısı Vanilya
Pirinç unu Hardal
Sofra tuzu Şambaba Salamur yaprak
Son iki temsil
KÜÇÜK TİYATRO’da
Bu akşam saat 20 de KISKANÇLAR Komedi 3 Perde (Öğretmen ve Öğrencilere)
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da
16 Nisan Pazar saat 11 de
KELOĞLAN
Masal 5 Tablo
(Velilerle Çocuklara)
K. sSğan I ,imon
Elma iyisi Portakal (80 lik) Ayva
Havuç Patates
Domates salçası Pırasa Kereviz Kayısı Limon tuzu Y. Salata Mandolin K- Turp Lahana Ispanak T. soğan Dereotu Taze bakla Nane Armut Karnıbaha Maydanoz
Sadeyağ
Turyağ Zeytinyağ Yemeklik tu
Beyaz sabun
Çamaşır sodası
Yeşil mercimek Nişasta
Pirinç tosya
Selanik fasulye Barbunya fasulye Kuru bamye
Un
Makarna irmikli Şehriye
Kuş üzümü
Buğday aşurelik üzüm (10.No.) (süzme) 3
Fiatlar: Parter 5 ve 4 lira Öğrencilere 2 lira
Balkon: 3 ve 2 lira. Öğrencilere 1 lira
Memleket dışı
13 aylık .............
ZAFER’in İlân Şartlan
2. ve 3 üncü sayfada Sm. ...
4. ctl sayfada Sm.........
Baçlık ...................
6. ve G. cı sayfada Sm. ...
Dofiıım, Nikâh, Nişan.
eartiyle 15 Hra.
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
12 aylık .............. 28 t
6 ) .............. 15 1
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığından:
Eksiltmeye konulan yiyecek maddîlerinin

Koyun
Yufka
Yassı kadayıf Tel kadayıf Ekmek kadayıfı
Tavuk eti Hindi eti
Reçel muhtelif Beyaz peynir
1 Zeytin tanesi Kaşar peyniri Kaymak T. Helvası
25000 36000
Ankara Gazeteciler Cemiyeti
Tarafından Tertip Edilen
«ASIN BALOSU
15 Nisan Cumartesi akşamı Ankara Palas Salonlarında
Davet yeler AKBA Kitabevinılen Temin Edilir
Atebrin Alınacak
Türkiye Kızılay Derneği Genel Merkezinden:
Beş tonu 5000 tabletlik ve iki tonu da 1000 tabletlik teneke kutularda olmak üzere 0,10 luk yedi ton Atebrine veya muadilleri olan A tabrine, Meloquine, Mepacrne Hydrochlorid, Quinacrine) satın alınacaktır.
Teldifler kapalı olacak ve 15000 liralık geçici teminat mektup veya makbuzunu ihtiva edecektir.
Şartname ile sözleşme tasarısı Ankara’da Genel Merkez Monopol servisinden ve İstanbul’da da Kızıla^’ Hanındaki depo müdürlüğünden parasız verilir.
Tekliflerin 27/Nisan/950 akşamına kadar Genel Merkezde bulundu rulması lâzımdır.
Bir günde Ankaradan Istanbula
İstanbuldan Ankaraya Otobüs seferleri başlıyor
12/4/1950 Çarşamba sabahından itibaren her gün sabah saat 6 da hareket edecektir.
25 otobüs birbirini takip ederek seferlerin intizamı temin e-dilnıiş olacaktır.
Otobüsler lüks, konforlu, radyolu, fevkalâde temizdir.
Hareket merkezi İtfaiye Meydanı, Akşehir Oteli karşısı Temiz sokak No. 4 Telefon: 16124. ve 11577.
Türkiye Kızılay Derneği

Kapalı zarf usulü ile çeşitli cins ve ambalajda 10350 kilo kinin eml-lâhı satın alınacaktır. Geçici teminatı kırk bin liradır.
Şartnamesi ile sözleşme tasarısı Genel Merkezde Monopol servisinden ve İstanbul’da Kızılay Hanında Kızılay Deposundan parasız verilir.
Tekliflerin 20 Nisan akşamına kadar Genel Merkezde bulundu -rulması lâzımdır. (510)
I ı 1 ~ I’akultenuzjn Gülhane Hastanesindeki kliniklerinde çalışan personellerinin 1950 mali yılı son kadar olan iaşesi için yukarıda cins, miktar ve Hatları ile hizalarında geçici teminatı ve eksiltme gün saatleri yazılı iaşe maddeleri, açık eksiltme ve kapalı zarf usulü ile eksiltmeye konmuştur.
*5e a,t eksiltme şartnameleri her gün Fakülte İdaresinde görülebilir.
3 — (15000) liradan yukarı ulan gurupların kapalı zarf usulü ile ve (15000) liradan aşağı olan gurup-
ların ise açık eksiltme suretiyle ayrı ayrı eksiltmesi yapılacaktır. İstekliler her gurupta bulunan iaşe maddesine, tahmini bedelinden yukarı olmamak üzere ayrı ayrı fiat teklif edecekler ve gurupların genel yekunu uzennden teklif yapılmıyacaktır. (
4 — Eksiltme her gurubun hizasında gösterilen gün ve caatte TıpFakültesinde toplanan Satın Alma Komisyonunda yapılacaktır.
5 İsteklilerin ihale saatinden önce geçici teminatlarını Ankara Üniversitesi, Saymanlık Müdürlüğü veznesine yatırmış olmaları ve 1950 mali yılı Ticaret OdaSl vesikası ile2490 saydı kanunda yazılı belgeleri ile birlikte belirli gun ve saatte Fakülte Satın Alma Komisyonuna gelmeleri.
6 — Kapalı zarf usulü ile yapılacak eksiltmelerde, isteklilerin yukarıda yazılı belgeleri ile blrliket
tesbıt edilen günde ihale saatinden bir saat önce teklif mektubu ve teminat makbuzunu havi kapalı zarflarını aatın Alma Komisyonu Başkanlığına vermeleri ilân olunûr. (1963) (220)
Samsun - Bursa ve Konyaya
Taksi Seferleri
YENİ İZMİR UMUMİ NAKLİYAT ANBARI
Mahdut Mesuliyetti Memurlar Ev Kooperatifi Yönetim Kurulundan
Kooperatifimizin umumi toplantısı 30/4/1950 günü saat 14 de Ankara Halkevinde yapılacaktır. Ortakların teşrifleri, Ankarada ol-1 rnayar.ların Ankardaki ortaklardan birine vekâlet vermeleri rica olunur.
Gündem:
1 — Genel Kurul başkanlık dl-
2 — Yönetim Kurulu ve Denetçi-! ler raporlarının, bilânço ve kâr ve zarar hesaplarının okunması ve mü zakeresi.
3 — Yönetim Kurulunun ibrası.
.4 — Tevzi edilen arsalarla diğer kooperatif işlerinin görüşülmesi.
5 — Yönetim kurulu ile denetçiliklerde münhal bulunan üyeliklere yenilerinin seçilmesi. (683)

3 büyük oda, bir salon ve müş temilâtı ve yine 3 odadan ibaret iki daire, su ve elektrik mevcut.
Müracaat: Cebeci Dikimevi karşısı, Taylanlar Ap. Daire 3.
Ankara il seçim Kurulu Başkanlığından
Ankara Sakarya mahallesi Yaratık sokak numara 22 de oturan İşçi Gazetesi- sahiplerinden ve kundura işçiler sendika başkanı Ali Sönmez’in Ankara milletvekilliğine bağımsız olarak adaylık için 7/4/ 1950 gününde kurulumuza müracaat eylediği Milletvekilleri Seçimi Kanununun 38 inci maddesi gereğince ilân olunur.
Mobilyalı üç oda, mutfak, banyo ehven fiyatla kiralıktır Bah çelievler 32 İnci ackak No. V Telefon: 31665.
Hastalarını her gün saat 1Ö den itibaren kabul eder.
Hamamönü Halk Eczanesi karlında, Nizameddin apartmanı No. 2 — Tel.* 15343.
DEVLET TİYATROSU BÜYÜK TİYATRO’da
Bu akşam saat 20 de PEER GYNT Dram: 14 Tablo
Son Öğretmen, Öğrenci temsili)
Yarın akşam
14 Nisan Cuma saat 20 de Gördüğü büyük alâka üzerine Yunan Devlet Operası Sanatkârı Mme. KITSA DAMASSİOTİ nin iştirakile CARMEN
Son iki temsil
Yarın akşam saat 20 de
ve
14 Nisan Cuma saat 20 de Gördüğü büyük alâka üzerine Yunan Devlet Operası Sanatkârı Mme. KİTSA DAMASSİOTİ nin iştirakile
CARMEN
Emniyet Otoları
Her gün için Ankara - Zonguldak arasında sîzlere rahat ve güzel bir yolculuk yaptırır.
Ankara telefon: 12909 Zonguldak telefon: 221
ölüm ve keomemek


Ankara - İstanbul arasında bilumum tüccar ve ev eşyası nakliyatı ile müşterilerine bir hizmet olmak üzere 1949 model yeni taksilerle Ankara - Samsun, Ankara - Bursa ve Ankara - Konya arasında her gün muntazam taksi seferleri yapmaktadır.
Ankara — Samsun
Ankara — Bursa
Ankara — Konya
25 Lira
20 .
15 .
ADRES: Denizciler Cad. No. 13/15 — Tel: 15590
(684) |
Dikkat Emlâk
Ankaranın ana asfaltında senelik geliri 30000 liralık apartman kıymetli arsalar, evler.
Ulus Meydanı Mühendis Han No. 5 Musa Yılmaz Tel: B. 16668 Ev: 15233
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
Oaseteye o&nderilen evrak ve yanlar neşredilsin edilmesin iade edilme». İlanlardan mesuliyet kabul edilmez.
r
Kayıp
Siyasal Bilgiler Okulundan almış olduğum hüviyet ve pasomu kaybettim. Yenisini alacağımdan eski hükmü yoktur. (680) j
Sevim Görüyorlar I Sınıf 1. No. 328 1

Sahibi
Adviye FENİK
Yanişlerinl fil lan İdare ede* HİKMET YAZI CIO ÖL 1
Basıldığı yer :
Güneş Matbaası
Zayi
1341 No. lu at arabası plâkamı kaybettim. Bundan böyle araba iş-1 letmiyeceğimden yenisini de almıya cağım.
Musa Şekerci
(681)
Tarım Bakanlığından
Traktör ve kamyonları koymak için geniş bir avlu içinde hangarı ve bir iki odası bulunan bir mahalle ihtiyaç vardır.
Bu evsafı haiz hangarı bulunanların Toprak işleri Genel Müdürlüğüne müracaatları. (2193) |

UCUZ ARSA SAHİPLERİNE
Yuva Yapı Kooperatifi Başkanı Y. Mimar Seyfi Aşuroğlu bugün saat 17.30 da Ankara Halkevinde (Az para ile nasıl mesken sahibi olunabilir) konulu bir konferans verecektir.
Bilhassa ucuz arsa sahiplerini alâkalandıran bu enteresan toplantıya bütün AnkaralIlar davetlidir.

DİKKAT (£■£•
Vistra Emprime .Jorjet Krep Emprime Tııal Keten Empirme Empirme Çamaşırlık ORTAÇ:
Anafartalar Cad. Adliye kar.uu Köşe Mağaza, No: 224.
Tel: 11135 Ankara
5OO krş,
260 krş
290 krş
375 krş
Sayfa: G
Z A F E
Adaylık yüzünden H. P. ihtilâf artıyor
' Başmakaleden devam t
11-4-195
•fc (Baş tarafı birinci de) Potuoğlu, Muhtar Başkurt, İsmail Hakkı Çevik.
Gl. Ali Fuad Cebesoyun da merkezden Demokrat Parti adayı olarak gösterileceği anlaşılmıştır. Ab Fuad Cebesoy, Millî Mücadeleye takaddüm eden günlerde Eskişehirde ilk millî kuvvetleri kurmuş ve mücadeleyi ilk defa başlamış olan kuvvetlerin başında idi. Bütün Eskişe-hiı muhiti kendisini tanımakta ve sevmektedir.
•- Demokrat Parti adaylarının Eskişehirde ve muhitte sevilen ve tulan insanlar olması vilâyetin .. tarafında çok iyi karşılanmıştı.
Halk Partisinin adayları arasında Eskişehir Müftüsünün bulunması ve müftünün siyasete âlet e-dilmesi muhitte iyi bir tesir bırakmamıştır. •
Antalyada
Antalya, 10 (Telefonla) — C. H. Partisi aday yoklaması bugün sabaha karşı saat 2 de bitmiştir.
Dün de bildirdiğim gibi Rasih Kaplan ve Mustafa Korkut’u tutan delegeler arasında saat 23 de ikinci bir kavga çıkmış ve Fenike, Elmalı, Alanya delegelerinden 64 kişilik bir grup Halkevini terketmişlerdir. Kavga, polis müdürünün ikinci müdahalesi ve parti müfettişi Nazif Erginin hummalı gayreti neticesinde bir saat uğraşmadan sonra bastırılmış ve salonu terkeden delegeler geri çevrilmişlerdir. Bu arada bir müddet Halkevine gelen Mustafa Korkut -Hoca bana ihanet etti, ben ona gösteririm» diye bağırmıştır.
Neticede 3 üncü turda Rasih Kap lanın bir rey fazla kazandığı öğrenilmiş ve bu haberi götüren taksi şoförüne Rasih Kaplan 160 lira bah şiş vermiştir.
Mustâfa Korkut da son turda ka- ( zanmış ve haberi kendisine ulaştı- . ran ilçe kâtibine 25 lira vermiştir.
Tasnif neticesinde kazananlar rey sırası ile şunlardır: Kemal Kaya, Şekeri Haci Veli, Dr. Ali Nâzım Kö-seoğlu, Mustafa Korkut, Rasih Kap lan. 1
Antalya milletvekili olup da yok lamada kazapamıyanlar şunlardır: J Dr. Galip Kahraman, Nurullah Esat J Sümer, Niyazi Aksu, Fatin Gök- 1 men seçimi kaybetmişlerdir. (
Nurullah Esat Sümerle, Dr. Galip 1 Kahramanın Genel Kurul tarafın-dan aday gösterilecekleri söylenmektedir.
Nafiz
tu-her
larında ihtilâf çıktığını, Nevşehirli I lim Altuğ, Mesut Çankaya, _______
eski milletvekili Şükrü Süeıin aday Dunıul, Münir Hüsrev Göle, Şükrü gösterilememesi üzerine Nevşehir ""—’ delegelerinin salonu terkettiklerinı. ________________ .__... .....
yazmıştık. İhtilâfın halledilemediği Aşir Atlı, Bekir Kaleli, anlaşılmaktadır. I Giresun: Celâl Esad Arseven, Tev
Ankara, 10 (a.a.) — Cumhurbaş- fik Ekmen, Kâzım Okay,-İsmail Sakanı İsmet İnönü bugün Çankayada 1 buncu, Ahmet Ulus, Fikret Yüzatlı. Niğde milletvekili Şükrü Süer ile Gümüşhane: Şevket Erdoğan, E-4 kişilik Nevşehir C. H. P. ve bele- dip Tör, Tahsin Tüzün, Ahmet Kediye heyetini kabul buyurmuşlar- mal Varınca.
Hatayı Gl. Eyüp Durukan, Ha-san Mursaloğlu, Abdülgani Türkmen, Suphi Bedir Uluç, Rasim Yurd man.
İçel: Haydar Aslan, Halil Atalay. İsparta: Kâzım Aydar, Rifat Gül lü, Şevki Yalvaç.
İstanbul: Nikola Fakaçelli Mek-ki Hikmet Gelenbeğ, Dr. Mim Kemal Öke, Orgl. Cemil Toydemir.
İzmirı Benal Nevzat Anman, Dr. Hüseyin H. Cura, Lâtife B. Çeyrek-başı, Esat Çınar, Sami Gülcüoğlu, Atıf İnan, Rahmi Köken, Ekrem O-ran, Haydar Rüştü Öktem.
. .. Kastamonu: Dr. Fahri Ecevit, Fet-
yüzde 25 den aşağıya düşmiyeceği hi Mağara, Baki Tümtürk.
sabit olmuştur. Buna da pek ihti- I Kayseri: Gl. Salih Avgın, Sait mal verilememektedir. Çünkü, şu Azmi Feyzioğlu, Reşid Özsoy, Faik vaziyeti ile bile çok zayıf olan C. Seler, Ömer Taşçıoğlu, Reşit Tur-H. Partisi adaylarının o zaman da- oni Havmlkh TivL-n»,
Koçak.
Gaziantep: Ömer Asım Aksoy, Gl.
dır. I
C.H. Partisi milletvekili aday j yoklamalarında hâlen milletvekili , olup da listede yer alamıyanların isimlerini bildiriyoruz.
Bazı illerden henüz neticeler ge mediği için bunlar verdiğimiz isim lerden hariç tutulmuştur.
C. H. Partisi Genel merkezinin göstereceği adaylar henüa bilinmemekle beraber yoklamayı kazana-mıyan milletvekilleri nisbetinin % 50 yi geçtiği anlaşılmaktadır.
Genel Merkezin göstereceği bütün . adaylar kazanamıyan milletvekille- ı rinden dahi olsa, yine bu nisbetin
Seçeceğimiz nedir? “Kurucu Meclis,, mi? zifeyi o yapar.
Biz bugün milletvekilleri seçimi yapıyoruz. Yoksa Kurucu Meclisi değil. Yeni Meclisin Kurucu Mec lis olacağına dair elimizde C.H.P. Genel Başkanmın arzularından başka İliç bir delil ve emare yoktur. Zanııımızca, demokratik bir rejimde Anayasanın tadili için böyle bir tek ferdin arzusu hiç bir mâna ve kıymet ifade edemez.
Kaldı ki, Halk Partisi Kurultayı toplanmış, bu hususta fikir ve kanaatini izhar etmiş değildir. C. II. P. Genel Başkanı istemiş, Devlet Bakanı Cemil Sait Barlas kendisini desteklemiş, ve böylece Anayasanın tadiline gidilmek istenmiştir.
Kanatimizce bu mevzuun münakaşası daha geniş ve rahat bir zamanda, bilhassa bu işlerden anlayan salâhiyetli mütehassıslara bırakılmalıdır.
Biz, şimdi 9 uncu Büyük Millet Meclisi seçimi yapıyoruz. Bildiğimiz budur.
Milletimizin büyük kaybı
I
İstanbul Manz araları:
H. Partisi adaylarının o zaman daha da zayıflayacağı ve D. P. adayları karşısında seçilme şanslarının çok daha fazla azalacağı muhakkaktır.
C. H. Partisi milletvekili adaylarında değişme nisbetinin % 40 dan aşağı düşmiyeceği tahmin edilmektedir.
Yoklamalarda kazanamıyan C. H. P. Ii milletvekilleri
Amasya: Zeki Tarhan,. Esad U-ras Ali Kemal Yiğitoğlu.
Ankaraı Mebrure Aksoley, Falih Rıfkı Atay, İbrahim Rauf Ayaşlı, Avni Refik Bekman, İhsan Ezgü, Cevdet Gölet, Fakihe Öymen, Gl. Naci Tınaz.
Antalyr.: Niyazi Aksu, Dr, Galip Kahraman, Nurullah Esat Sümer.
Aydın: Neşet Akkor, Gl. Refet Alpman, Emin Bilgen, Nuri Gökte-pe.
Balıkesir: Muzaffer Akpınar, Esat Altan, Fuat Bilâl, Osman Niyazi Burcu, Orgl. İzzettin Çalışlar, Hacim ÇÇarıklı, Emini «in Çeliköz» Orgl. Kâzım Özalp, Hilmi Şeremet-li, Fahrettin Tiritoğlu, İsmail Hakkı Uzunçarşılı.
Bilecik; Reşit Bozüyük, Dr. Mun-lis Suner.
Bolu: Haşan Cemil Çambel, Lûtfi Gören, Hıfzırrahman R. Öymen. Cemil Özçağlar, Celâl Sait Siren, İhsan Yalçın.
Bursa: Zehra Budunç, Ahmet Münir Erhan, Mustafa Fehmi Gerçe-ker, Cemil Öz, Muhittin Baha Pars, Dr. M. Talât Simer, Faik Yalmazi-
sanuaya guışnuşıer ve lenun. oue ı Çanalckale: Niyazi Çıtakoğlu, Nu-davurmuşlardır. Tehdit edilenlerin rettin Ünen.
başında bulunan Lebip Yurtoğlu Çankırı» Dr. Akif Arkan, Gl. Zeki vaziyeti ciddiye almış ve mukabil. Soydemir, Ahmet İhsan Zeyneloğlu. propagandaya girişmişt,ir. Seçimi Çoruh: Ali Rıza Erem, Atıf Tii-başlamış, Atıf İnan istenilen reyi I z“n’ Asım Us.
alamadığından seçilememiştir. Tek- Çorum: Naim Atalay, Dr. Mustafa rar yapılan seçimde vaziyet geniş- Cantekin, Münir Çağıl, İsmet Eker, leyince Atıf İnan adaylıktan fera- [ Hasene İlgaz, Necdet Yücer.
gat etmek istemiş ve fakat parti ni-1 Diyarbakır: Fazıl Ahmed Aykaç, zamnamesi ve Ali Rıza Türel buna Feyzi Kalfagil, Şeref Uluğ.
mani olmuştur. I Edime: Mehmet E. Ağaoğulları,
Bunun üzerine Atıf İnan’ı tutan | Dr. Bahattin Öğütmen, Mehmet Ödemiş, Urla, Seferhisar delegeleri Öktem.
diğer delegelerle ağız kavgasına | Elâzığ: Fuad Ağralı, Mustafa Ar-başlamışlar, bundan da netice ala- pacı, Haşan Kişioğlu, Dr. İbrahim mayınca Ödemişliler salonu terket-1 Tâli Öngören.
inişlerdir. I — - —
Niğdedeki ihtilâf
Niğdede C. H. P. aday yoklama-1
İzmirde
İzmir. 10 (Telefonla) — Dün İzmirde yapılan C. H. Partisi aday yoklaması çok münakaşalı geçmiş ve Atıf İnan grupu ile Şevket Ada-1 lan grupunun birbirlerine girmesine ramak kalmıştır.
Hâdise şudur: Toplantı açılmadan ' önce Atıf İnancılar büyük propa-1 gandaya girişmişler ve tehdit bile |
Seler, Ömer Taşçı
gut, Hayrullah Urkün.
Kırşehir: İsmail H. Baltacıoğlu, Nihat Erdem, Şevket Torgut.
Kocaeli) Ahmet Faik Abasıyanık. Fuad Balkan, Ali Likmen, Amiral Şükrü Okan, İbrahim Süreyya Yiğit.
Konya: Dr. Hulûsi Alataş, Mitat Şakır Altan, Dr. Muhsin F. Dündar, Şevki Eı-gun, Fatin Gökmen, Naım Hazim Onat, Ali Rıza Türel, Halis Ulusan.
Malatya: Abdurrahim U. Beyda-ğı, Atıf Esenbel, Mehmet Sadık Eti, Mustafa Naim Karaköylü, Dr. Cafer Özelçi, Osman Taner, Abdülka-dir Taşangil,' Mahmud Zabcı.
Manisa: Korgl. Ali Rıza Artun-kal, İsmail Ertem, Dr. Memduh N. Otaman, Yaşar Özey.
Maraş: Dr Kâmil İdil, Haşan Re-şid Tankut.
Muğla: Abidin Çakır, Necati Erdem, Asım Gürsu, Dr. Mithat Sa-karoğlu.
Muş: Hamdi Dayı, Halid Onaran. Niğdeı Ferit Ecer, Halid Mengi, Vehbi Sandal, İbrahim Refik So yer, Şükrü Süer, Hüseyin Ulusoy.
Ordu: Dr. Vehbi Demir, Mehmet Furtun, Amiral H. Giikdaîay, Hamdi Yalman.
Rize: Haşan Cavid Belûl, Dr. Saim Ali Dilemre, Ali Zırh.
Samsun: Naşit Fırat, Yakup Kal-gay, Ömer Karataş, Muin Köprülü, Mehmed Ali Yörüker.
Seyhan: Dr. Makbule Dıblan, Kasım Ener, Ali Münif Yegena. Ahmet Remzi Yüregir.
Sivas: Mithat Şükrü Bleda, Nazif Ergin, Hikmet şık, Kâmil Kitapçı, Gl. Fikri Tirkeş, İsmail Mehmed Uğur, Şakir Uma.
Tekirdağ: Emin Ataç, Faik Öz -trak, Ekrem Pekel, Cemil Uybadın.
Tokad: Recai Güreli, Cemal Ko-vali, Mustafa Özden, Nâzım Poroy, Refik Ahmet Sevengil.
Trabzonı Sırrı Day, Zekiye Dra-naz, Daniş Eyiboğlu, Temel Göksel, Hamdi Orhon, Mustafa R. Tarakçı-oğlu, Muammer Yarımbıyık.
Urfa: Vasfi Gerger, Suut Kemal Yetkin.
Van: İbrahim Arvas, Muzaffer Koçak, Rüştü Oktar.
Yozgad: Celâl Arat, Dr. Kemal C. Berksoy, Kâmil Erbek, Sırrı
Zonguldak: İsmail Ergener, Ah-
Adviye FENİK
★ (Baş tarafı birinci de) hinde beyanname neşreden bir talebe teşekkülü aleyhine dâva açacağını söylemiştir.
Mehmet Ali Sebük İstanbula gitti
Bir kaç günden beri, şehrimizde temaslar yapmakta olan Nâzım Hikmet’in avukatı Mehmet Ali Sebük, dün akşam İstanbula hareket etmiştiır.
Mehmet Ali Sebük hareketinden evvel, teşebbüsleri neticesi hakkında şunları söylemiştir :
•— Nâzım Hikmet meselesindeki adlî hatayı belirtmiş ve açık duran kanun yollarına da başvurmuştum. Tam bu sırada müvekkilimin açlık grevine girmesi, beni çok endişeye düşürdü ve hemen Ankaraya koşturdu.
Bu vesile ile Ankaraya gelişim, faydalı neticeler verdi. Hükümet mahfillerinin teşebbüslerime karşı gösterdiği alâka ve yardım, beni çok mütehassis etti. Nâzım Hikmetin masum olduğu ve bir an evvel hürriyete kavuşması gerektiği noktası, artık kimsenin itirazına uğramamaktadır.
Nihayet, vaziyeti kendisine bildirdim, grevi tehir etmesini rica ettim. Dün gece yarısı aldığım telgrafında arzumu yerine getirdiğini müjdeledi.
Bugün öğle üzeri Cumhurbaşkanımız sayın İsmet İnönü tarafından kabul edildiğim zaman bu telgraf protföyümde idi. Dâvayı baştan a-şağı teşrih ettim. Beni lütfen dinleyen sayın İnönünden devlet Başkanı sıfatiyle yardım ve alâkasını istirham eyledim. Cenabı Hak bize, bu adlî hatayı hem millet,e hem hükümete karşı isbat etmek mazhariyetini verdi. Umuyorum ki, bundan sonrası, formalite meselesidir..
Erzincan: Rauf Bayındır, Abdül-
hak Fırat. ____„______ ______ __o
Erzurumı Eyüp Sabri Akgöl, Sa- met Gürel, Nuri Tarhan.
Bir demokrat adayın notları
★ (Baş tarafı birinci de) bir tazyik yaratmıştır. Kâğıt kaimelerin kiymetinde husule gelen düşüklük de tasarruf sahiplerinin, işçilerin, mütekaitlerin ve memurların malî vaziyetlerini sarmıştır. Alın terine ve el emeğine ödenen bedel, çalışan sınıfı mahrumiyete maruz bırakacak derecece bereketini kaybetmiştir.
Pahalılık cereyanı başladıktan! sonra, ilk fiyat yükselişleri piyasa rayiçleri elâstikî ihtiyaç maddelerinde belirmiştir. Gıda maddelerinin istihlâk eşyasının, inhisar mamulleri-1 nin ve münakalât tarifelerinin fasılalarla zam gördüğü kaydedilmiş tir. Fakat ücretler, pahalılığa intibak edememiştir. Piyasa pahalılığın akıntısına kapılıp sürüklenirken, umumî teamüle en geç intibak eden fiyat nev’i insan emeğinin bedelidir. Ücretli sınıfın gelirindeki artış, fiyat yükselişlerini hayli uzun bir gecikme ile takip etmiştir.
Memleketimizdeki pahalılık, işçi sınıfının menfaatlerini yalnız ücretlerin maişet ihtiyaçlarını tatmin kabiliyeti bakımından ihlâl etmekle kalmamıştır. Ayni zamanda, iş hacminin genişlemesine engel teşkil etmiştir. Fiyat ahenksizliklerinin iş hacmi üzerindeki menfî tesirlerini iki cepheden belirtmek kabildir:
1) Kâğıt para çıkartmak suretile, devlete havadan temin edilen varidat, 700 milyon liyarı aşmıştır. Para hacminin bu kadar artmasına rağmen, istihsal sahasında müsbet bir kalkınma vuku bulmamıştır. Para miktarının istihsal hacmine nisbetle ölçüsüz bir çoğalış kaydetmesi, enf-
.!
lâsyona sebebiyet vermiştir. Enflâs yon, millî gelirin mahdud ellerde temerküz etmesine âmil olan bir hâdisedir. Bazı zümrelerin kazancı fevkalâde arttığı halde, geniş bir ekseriyet geçinmek hususunda zorluk çekmekte ve istihlâkini daraltmaktadır, Enflâsyon, gelir kiyafet-sizliği dolayısiyle, müstehlik kütlesinin mal talebini asgarî saviyeye düşüren bir cebrî tasarruf mahiyetindedir. İştişare kuvveti halkın elinden kayarak devlet hâzinesine ve mhdud zümrelere intikal ettiği vakit, teşebbüs erbabı umum istihsal hacmini arttırmakta menfaat görmektedir. Devlet marsaflanndaki ani artış, istihsalin değil, fakat fiyatların yükselmesini temin etmektedir. Bu itibarla memleketimizdeki enflâsyon, iştira kuvvetinin inkısamını değiştirmekle beraber, iş hacmini genişletmeğe yaramamıştır.
2) Enflâsyon, istihsal mahiyetinin yükselmesine ve ihraç maddelerinin sürümünde güçlükler belirmesine sebebiyet vermiştir. İhracatın istikrarsız bir konjonktür takip etme si, sermayelerin marjinal müsmiri-yetini düşürmüştür. Teşebbüs erbabı ihracatın istikrarsızlığı ve müstehlikin iştira kabiliyetsizliği karşısında, istihsalin artmasını temin edecek uzun vadeli yatırımlara girişmekte menfaat görmemiştir. Sermayeler, kısa vadeli ticaret muamelelerinin cereyan ettiği sahalarda toplanmıştır. Yatırım faaliyetinin durgunlaşması, iş hacminin inkişafını güçleştirmiştir.
Sermaye yatırımlarının kiyafet-sizliği, istihsal teşkilâtının nisbî
Üsküdarda bir kadın eski sevgilisini ’ öldürdü
İstanbul, 10 (Hususî) — Üsküdarda bir kadın, bir erkeği bıçakla kal binden yaralayarak öldürmüştür. Hâdise şöyle olmuştur ?
Uzunköprülü Hatice Çakır isminde 38 yaşında bir kadın yedi aydan-beri Üsküdarda Toptaşı yangın yerinde kurduğu gecekonduda Muharrem Altay isminde biriyle beraber yaşamaktadır. Haticenin evvelce Uzunköprüde tanışıp seviştiği Mustafa Kerim ismindeki genç de Üsküdarda Selimiyede başka bir gecekonduda oturmaktadır. Mustafa Haticeyi sevdiğinden onunla tekrar münasebet tesis etmek istemiş, bir kaç arkadaşiyle meyhanede içip sarhoş olduktaiı sonra hep beraber kadının evine gitmişler, kapıyı kırıp girerek Haticeye kendileriyle beraber gelmesini söylemişlerdir. O sırada bir ekmek bıçağı ile patates soymakta olan Hatice ve yanında bulunan Muharrem karşı koymuşlar,mütecavi zler her ikisini de dövmeğe başlamışlardır. Mustafa kadını zorla götürmeğe çalıştığı sırada Hatice elindeki bıçakla onun kalbine vurmuş, zorba âşık derhal ölmüştür.
Katil kadın, sevgilisi ve diğer mütecavizleı yakalanmışlardır.
inhisar şartlarına doğru gittikçe kuvvetlenen bir temayül beslemesi- • ne zemin hazırlamaktadır. Gayrî tam rakabet ve nisbî inhisar vaziyetlerinde, işçi sınıfının sendika ve grev hukukuna dayanarak İktisadî menfaatlerini koruması müşküldür. Çnkü inhisar rejimlerinde, ücret zamları kolaylıkla fiyatlar ve iş. hacmi üzerinde akis uyandırabilmekte-dir. Fiyatların, ücretlere muvazi olakak yükselmesi, işçi sınıfının eline geçen paranın bereketini azaltmaktadır. îş hacminin daralması ise, çalışan kütle hesabına, önlenmesi gereken bir tehlikedir. Bugün takip e-dilen siyaset, memleket iktisadiyatını işsizliğe doğru götürmektedir, işsizliği önlemek üzele, iktidarın hiçbir hazırlığı yoktur.
Ücret meselesini, taraflar arasında haksızlığa ve adaletsizliğe meydan vermiyecek esaslara bağlıyacağız. İş gücü arz ve talebinde, tarafla nn yekdiğerini istismarına imkân bırakmıyacak bir ücret rejimi tesis edeceğiz. Ücret gelirinin bereketini temin etmek üzere, para kıymetine istikrar kazandıracak ve piyasalara ucuzluk getirecek tedbirlerden hiçbirini ihmal etmemek azmindeyiz.
îş hacminin genişletilmesi ve işsizliğin önlenebilmesi ise, ticaret piyasasında terakküm eden ve konjes-tiyon yapan sermayelerin istihsal ve yatırım sahalarına akabilmesine' cek şartların ihzarı, ancak iktisad bağlıdır. İktisadî emniyetin teminat ilminin son gelişmelerini muvaffa-altına alınabilmesi, kredi kaynakla-1 kiyetle tatbikat sahasına intikal et-rından hususî teşebbüsün ........................................"
şartlarla faydalanabilmesi mayeleri ticaret sahasına
Çin de tohum kı lığı
Londra, 10 (a.a.) (Reuter) — Yeni Çin ajansı tarafından Pekinden bildirilen ve dün gece Londrada alman bir habere göre Çinin tohum kıtlığı çeken bölgelerindeki gıda durumu tevziatta yapılan değişikliklerden dolayı düzelmiştir.
Ocak ayındanberi Çin şeddinin güneyindeki bölgelere Mançurya-dan 600 ton tohum yollanmıştır.
tesirlerin bertaraf edilmesi neticesinde uzun vâdeli yatırımların artması kabildir.
Hususî teşebbüs erbabını yatırım sahalarına rağbete sevkede-
müsait tirmek kabiliyetinde bir hükümet ta-ve ser- rafından başarılabilir.
toplıyan

■k (Baş tarafı birinci de) I Kolordu Komutanı olmuş
da imiş gibi görünen Mareşalin bc ' u-- —:A-J " -- - --
şı ucunda beklemekte olan doktorlar ve akrabası, bir aralık hastanın yüzünde bir gerilme ve hareket far-1 ketmişlerdir. Bu, Büyük Askerin son hareketi olmuş, Mareşal saat tam 7,35 de ruhunu teslim etmiştir. Başı ucunda beklemekte olan pro fesör Doktor Ekrem Şerif Egeli, Asistan Elizabet Yuvanoğlu, Hasta hane Başhekimi İbrahim Göker teessür içinde rahmetlinin nâşı önünde eğilmişlerdir.
Taziyeler
Mareşalin vefatı duyulunca Vali hastahaneye giderek ailesine Hükümet namına baş sağlığı dilemiş, Ordu Müfettişi Orgeneral Asım Tı-naztepe de ordu namına taziyet beyan etmiştir.
Cenaze merasimi bugün
Saat 9,30 da Teşvikiye Sağlık yur dunun önüne bir cenaze arabası gel miş, bir sedyeye konulan ve üzerine beyaz ipekten bir örtü, daha üstüne sırma ile âyetler yazılı bir şal örtülen Mareşalin nâşı cenaze arabasına konularak nekahet devresini geçirmek üzere kiraladığı Nişanta-şındaki apartımana nakledilmiştir.
Cenaze yarın (bugün) saat 11 de Nişantaşındaki apartımandan kaldı rılarak Bayezit Camiine götürülecek, öğle namazını müteakip cenaze namazı kılındıktan sonra askerî merasimle Eyübe götürülerek defn edilecektir.
Mareşal henüz komaya girmeden ve hastalığı tehlikeli bir mahiyet ‘ almadan önce cenazesine çelenk gönderilmemesini vasiyet etmişti. Daha evvel de Eyübe giderek kızının kabri yadında kendisine bir kabir hatırlatarak oraya defnedilmesi vasiyetinde bulunmuştu. Bu vasiyet mucibince yarın cenazeye çelenk gönderilmiyecek, bizzat hazırlattığı ‘kabire defnedilecektir.
Cenaze merasiminde Cumhurbaşkanı namına Yaver Cevdet Tolgay, Hükümet namına da Millî Savunma Bakanı Hüsnü Çakır bulunacaklardır.
Şehrimizde teessür
Vatanın kıymetli evlâdı, Büyük Asker Mareşal Fevzi Çakmağın ö-lüm haberi, çok derin bir acı uyan-dırmış ve haber süratle şehrin her tarafına yayılmıştır.
Kahraman Askerin hâtırasını tâziz için Üniversite Gençliği dün öğleden sonra Dil * Tarih, Coğrafya Fakültesi Konferans salonunda bir toplantı yapmıştır. Toplantı çok, kalabalık olmuş ve ayakta duracak yer dahi kalmamıştır.
İhtifale Askerî Bandonun iştiraki ve İstiklâl Marşı ile başla/imış ve a~:~ “h" *2; J-’-”*-Aİ
ihtiram vakfesi yapılmıştır.______
nada bando hafif hafif matem mar-' şını çalıyordu.
Bundan sonra muhtelif hatipler Mareşalin kaybı dolayısiyle duyulan büyük acıyı belirten konuşmalar yapmışlardır.
Şehrimizdeki Pakistan Büyükelçi ligi Rahmetli Mareşalin hâtırasına hürmeten dün öğleden sonra Elçilik işlerini tatil etmiş, Elçilik bayrağı yarıya indirilmiştir.
Cumhurbaşkanının taziyeleri
Ankara, 10 (a.a.) — Cumhurbaşkanı İnönü Anadolu Ajansı Muhabirine şu beyanatta bulunmuştur :
«Sayın Mareşal Fevzi Çakmak’ın ırtihalinden derin bir surette müteessir olduk. Mareşal ile birlikte çalıştığımız günlerin hâtırasını hürmetle yâdediyoruz. Muhterem ailesine ve muhterem milletimize ta-zıyetlerirnizi sunarız.»
İstanbul D. P. Merkezinin tebliği
İstanbul, 10 (a.a.) — Bu sabah D. P. İstanbul İl Merkezinden aşaği-daki tebliğ neşrolunmuştur :
«Bütün hayatını millet önünde hizmet etmekle geçiren, bilhassa İstiklâl Savaşında Atatürkle birlikte büyük kahramanlıklar yaratan vatanın unutulmaz tarihî simaların dan olan Mareşalin vefatı hepimiz için çok acı bir kayıp olmuştur. İstanbul teşkilâtımız büyük askerin ufülüne içten gelen teessürlerini izhar ederken ailesine ve Türk mil letine baş sağlığı diler.»
Taziye telgrafları
Mareşalin vefatı dolayısiyle Ankara Yüksek Tahsil Talebe Birliği, Ankara Üniversitesi Talebe Birliği, Teknik Öğretmen Okulu Öğrenci Derneği, Ankara Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti tarafından Rah-metli’nin ailesine taziye telgrafları çekilmiştir.
İstanbula giden talebe kafilesi
Mareşalin cenaze merasiminde bulunmak üzere Ankara Yüksek Tahsil Gençlerinden 700 kişilik bir kafile, dün akşam hususî bir trenle İstanbula hareket etmiştir.
Rahmetlinin tercümei hali
Rahmetli Mareşal Fevzi Çakmak İstanbul’da doğmuştu. Babasının adı, Topçu Albayı Ali Çakmak oğludur. Fevzi Çakmak, sırasiyle Kavak mektebi, Soğugçeşme Askerî Rüştiyesi ve Kuleli İdadisinde okuduktan sonra Harbiyeye girmiş ve 1898 de Kurmay Yüzbaşılıkla tahsilini bitirmiştir.
Erkânı Harbiye Dördüncü Şubesinde bulunmuş, sonra Rumeli’ye gönderilerek Sırpların ve Arnavut ların bulunduğu bölgede hizmetleri dolayısiyle. Albay olmuştur. 1908 de Fevzi Çakmak, Taşlıca Mutasarrıfı, aynı zamanda 35 inci Fırka Komutanı bulunuyordu.
Balkan Harbinde Vardar Ordusu Erkânı Harbiye Harekât Şubesi Müdürlüğünde bulunmuş, bu harbin ................................
sonunda Ankara Fırkası Komutanı J Tahiriye köyünde yaptığı konuşma olmuştur. Bir müddet sonra, mer- , seçmen kütüklerine kaydolunmıyan kezi Ankara’da bulunan Beşinci ların rey hakkından mahrum olacak
------------------- ve 1914 te ba- bu vazifede iken general olmuştur. ‘ Birinci Cihan Harbinde Kolordusu I ile Çanakkale Muharebesine katılmıştır. Oradan Beşinci Kolordu, 1916 da İkinci Kafkas Kolordusu, bir y.ıl ^sonra da, aynı cephedeki Oııbiıinci Kolordu komutanlıklarına tayin edildi.
Daha sonra Suriye’de teşkil edilen Yedinci Ordunun başına getirildi ve hizmetlerinden dolayı Korgeneralliğe terfi ettirildi.
Birinci Cihan Harbinden sonra, bir müddet İstanbul Büyük Erkânı Harbiye Reisliğinde ve 1920 başlarında Harbiye Nazırlığında bulundu.
Bu makamlarda iken, Anadoluya askerî eşya ve cephane göndermek suretiyle Milli Mücadeleye mühim hizmetlerde bulundu. Damat Ferit Paşa nin kabinesi kurulmadan önce, Harbiye Nazırlığından çekilerek Anadoluya geçti (1920 Nisan). Aynı yılın Mayıs ayında Ankara’da Millî Müdafaa Vekilliğine ve Vekiller Heyeti Reisliğine getirildi.
Millî Mücadelenin cereyanı sırasında Orgeneralliğe terfi eden Fevzi Çakmak, 1921 Ağustosunun başında da Erkânı Harbiye Reis Vekilliğine getirilmiş ve Sakarya zaferi üzerine Büyük Millet Meclisi, bu zaferin kazanılmasındaki hizmetlerine karşılık 'kendisine «Mareşal, lık rütbesini tevcih etmiştir.

ZAFER, Büyük Askerin hâtırasını saygı ile anarak ailesine ve bütün Tüık Milletine başsağlığı diler.
Tekzip mi, Teyit mi?
★ (Baş tarafı birinci de) setmemesi de dikkati çekiyor. Acaba oradaki zaptı da başka bir hu* kuk talebesi «mânalı» yazdığı için mi bu hâdise «istenilmeyen bir mecraya» girmiştir?
Sayın Valinin mektubunu kanun nî mecburiyeti dolayısiyle aynen koyuyoruz. Hüküm vermek umumî efkârındır :
Gazetenizin 7/4/1950 tarih 343 sayılı nüshasının birinci sayfasında • Seçimler meselesinde ele geçen bir vesika- başlığı altında çıkan yazı üzerine yerinde yaptırdığım tetkik ve tahkikat neticesine dair olâ-naşağıdaki açıklamanın Matbu-Kanununun 48 inci maddesine ( göre aynı sahifenin aynı sütunlarında aynı punto hjpflerle aynen neşrini rica ederim.
aziz ölünün ruhu için üç dakikte İram vakfesi yapılmıştır. Bu es-.?
“■ 5545 sayılı Milletvekilleri Kanunu
‘nun seçin? kütüklerinin tanzimine ’ .fd^ir hükümlerini izah etmek üzere JSghan Kaymakamı kendi ilçesi iddeki muhtarları bölge bölge toplayarak izahat vermiş, bu me-yanda Tahiriye köyüne de civardan 20 köyün muhtarını dâvet ederek . muhtarlara kanunun hükümlerini t açık bir lisanla anlatmış ve seçmen kütüklerine yazılmamış vatandaşların haklarını ne suretle arayacak larını açıklamış ve kasten seçmenleri kütüğe yazmayan muhtar ve ihtiyar heyetlerinin kanun hükümleri gereğince ağır cezalara çarptırılacaklarını belirtmiştir. Bu izahatı dinleyen Ceyhan ilçesinin Aşmalı köyü muhtarı yanında âza Hamit , Gönül, Haşan Candan ve bekçi bulunduğu halde köyüne bağlı dört mahalleden biri olan Forlar mahallesi seçmen kütüklerini tanzim etmek için evlerine gittikleri Musa oğlu Ali Gider, Mehmet oğlu Musa Gider, Mustafa oğlu Mehmet Işık, Süleyman oğlu Mehmet Çevik-ol, Mirza oğlu Haşan Özkan, Süley man oğlu Özyaman, Basri oğlu O-ğuz Özal kendileri kanları ve çocukları Demokrat Partiye mensup olduklarından Halk Partisinin kütüğüne yazılmıyacaklarını beyan etmişlerdir.
Bunun üzerine muhtar bu kütük lerin Halk Partisiyle ilgisi bulunmadığını, kanunun emrettiği şekilde bütün seçim hakkına haiz bulunan vatandaşların yazılması gerektiğini izah eumişse de yukarıda isimleri yazılı vatandaşlar sekmen kütüklerine j'azılmamakta ısrar ederek muhtar ve ihtiyar heyetine kapıların? kapamışlardır. Aradan bir. kaç gün geçtikten sonra muhtar, bekçi ve köy kâtibi vasıtasiyle iki defa daha haber göndererek kütüklere yazılmadıkları takdirde kaymakamın Tahiriye köyünde kütüklerin tanzimini izah sırasında açıkladığı veçhile kütüğe kaydedilmiyenlerin rey vermek haklarını kaybedeceklerini bildirmiş ise de bu vatandaşlar Halk Partisi defterine kaydediliyor muş vehmiyle seçmen kütüklerine yazılmamı^lard’r. Bu devamlı ıs--ar karşısında tamamen hüsnüni -yetle hareket eden muhtar ileride her ı.angi bir mesuliyetle karşılaşmamak ve bu vatandaşlara seçmen kütüklerine kaydedilebilmek için kanunî yolları göstermek amaciyle o-rada bulunan ve yukarıda ismi geçenlerden Hukuk Fakültesi talebesinden Oğuz Uzele tanzim ettirdiği zaptı âzalarla birlikte imza ederek kendilerine vermiştir.
Yukarıda da izah edildiği veçhile muhtarın bu işteki hattı hareketi ve zaptın tanzimindeki maksadı tamamen hüsnüniyete makrun ve bu vatandaşların seçmen kütüklerine ka yıtlarını temin içindir. Kaymakamın
Banliyö trenleri ve istasyonlarımız
★ (Baştarafı 4 üncüdl nn, kapanırken, sanki insanın ki fasının içinde ötüyormuş giH trakkl trakk! ses veren kapılanı gözleyip pek muhtelif tipte geld geçen yolcuyu seyretmek de b| nevi oyalama vesilesidir.
Velhasıl, sizde de bulunmasın,-rağmen kat iyen hiç birbirine ben zemeyen hususiyetler taşıyan vaj lıklarımızdan bir tanesi de hi 1 he yok ki istasyonlarımız ve yö trenlerimizdir.
Sayın F. Sırmen ve Hemşin’liler
★ (Baştarafı 2 ncide tupta da şöyle yazılıyor :
• Gazın tenekesi 70, mısırın kilos 1 lira, tuzun kilosu 50 kuruş îkd dairei intihabiyesini lütfen biı** A yaretle yaralarına merhem olmıyJ sayın Adalet Bakanının, seçim prr, pagandası yapmak üzere Hemşifl kadar gitmeleri ıstıraplarımızı ti zelemesi karşısında, hislerimizi yın yoliyle duyurmamızı heri» gibi sizin de tasvibiniz lâzım gelj ken Sayın Bakanın avukatı gil müdafaaya kalkışmak için hiç sili taşımadığınızı bilmeniz lâzımdır.
Babanızdan tevarüs eden bir ba yo ile elinizdeki devede kulak t. mıyan bir varlığın gururiyle yap lan müdafaanıza rağmen müştak bel bir Hemşin milletvekili olanj yacağınızı unutmamanız lâzımdır
Biz Hemşinlilerin bu konudg yazısı sayın Adalet Bakanına saygısızlık değildi, şayet bu seçin de de kazanırsa temsil ettiği vatan dağların haklarını korumasını tav siyeden ileri bir şey değildi.
Sayın Adalet Bakanımızın şahs nı ilgilendiren ve savunması ancal kendi hakları olan bir keyfiyeti şahsen müdahaleye bir hakkını olmadığını bildirir, reyinizi seçtiği niz zata vermek suretiyle, bizir düştüğümüz hatadan(l) kendiniı korumanızı tavsiye ederiz. ’
C. H. P. nin Propagandacısı Pilâvoğlu •fa (Baş tarafı birinci de’
Bundan bir müddet evvel de - ' darmalar Saimekadın semtinde, biı hırsızlık hâdisesini tahkik eder ve bu münasebetle bazı evleri ararken Pilâvoğluna ait evin bahçesinde M kişilik bir grup görmüşlerdi. Jandarmaların ânî baskını üzerine Pi-lâvoğlunun bahçesinde toplanan köylülerden mühim bir kısmı otomobille kaçmış ve ancak 24 kişi ye kalanabilmiştir.
Jandarma karakoluna sevkedilen bu köylüler hakkında tahkikata başlanmış ve neticede kendilerine Kemal Pilâvoğlu tarafından vaaz verildiği, bu arada Halk Partisine! kaydolarak reylerini bu partiye: vermeleri hakkında propaganda! yapıldığı anlaşılmıştır.
Bundan bir müddet evvel de hak-j larında tarikatçılık yaptıkları id-J diasıyla dâva açılmış bulunan Kemal Pilâvoğlu ve bir kısım mü-, ridleri hakkında savcılıkça ikincil hâdiseden dolayı ademi takip kararı verilmiştir.
Tarikatçılık suçundan muhake-: meşine bugün devam edilecek olaı Kemal Pilavoğlu’nun Halk Par*, ne yazıldığı anlaşılmaktadır. f

1
s
y
o Vı
A gı fi te
te’
D. P. Ankara
teşkilâtı adayları
★ (Baş tarafı birinci de) sona ermiş, teşkilât tarafından yüzde seksen nisbetinde gösterüe-cek adayların kati listesi anlaşılmıştır. Kazananların isimlerini yazıyoruz :
1 — Emekli Kurmay Albay Sey-fi Kurtbek,
2 — Avukat Osman Şevki Çiçek-dağ,
3 — Yargıtay İkinci Ceza Dairesi' Başkanı Osman Talât İltekin,
4 — Doktor Muhlis Bayramoğlu,
5 — Siyasal Bilgiler Okulu Müdürü Profesör Fethi Çelikbaş,
6 — İktisat Profesörü Muhlis Ete (Başbakanlık Yüksek Murakabe Heyeti üyesi-,
7 — Vâız Hacı Ömer Bilen,
8 — İl Genel Meclisi Üyesi Hamdi Bulgurlu,
9 — İl Genel Meclisi Üyesi Abdullah Gedikoğlu,
10 — Avukat Ramiz Eren,
11 — Çiftçi, Salâhattin Benli,
12 — Avukat Hâmit Şevket InceJ
13 — Doktor Talât Vasfi Öner,
14 — Eczacı Fuat Seyhun.
15 — İzmit Asliye Ceza Yargıcı! Cevdet Soydan.
IH
kil
bi;
! ba İdî JÜ tır,
___________ __, «vı
larına dairdir. Muhtarın Oflar mahal 'tan
T
Fev
larına dairdir. Muhtarın Oflar mahal leşindeki ifadesi de budur. Fkat zap tı yazan Hukuk talebesinin bu ifade) yi mânalı yazması bu olaya istenil] meyen mecrayı vermiştir. Tavzih e derim.»
Seyhan Valisi Zühtii Durukan

Comments (0)