Büyük kayıp karşısında duyulanderinjeessür
1 Kahraman asker bugün eller üzerinde ebedî istirahatgâhına götürülecek
Cenaze merasiminde bulunmak için lstanbula heyetler gitti. Izmirde umumî teessüre iştirak etmeyen bazı gazeteleri halk sokaklarda yaktı
Büyük ve Kahraman Asker Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölümünün bütün memlekette ve bütün yurttaşlar arasında uyandırdığı derin teessür devam etmektedir. Ûün bu münasebetle şehrimizde bir çok eğ-
lence yerleri kendiliklerinden mü-esseselerini kapatmakla umumî teessüre ve matem havasına iştirak etmişlerdir. Gazetemiz de, ebedî is-tirahatgâhına tevdi edileceği bugün Maraşalin hatırası Önünde saygı
Pahmetli Mareşal Fevzi Çakmak, 10 Aralık 1949 da hastalığı münasebetiyle kendisini ziyr . 1 eden Türk Gençlik Teşkilâtı üyeleri arasında
1
fa " te '
■- e
ili
K aybettiğimiz büyük asker...
(M illi Kahraman Mareşal Fev-zi Çakmak’ı bugün büyük bir teessür içinde vatan topraklarına tevdi ediyoruz.
Onun 46 seneyi dolduran parlak ordu hizmetleri önünde hürmetle eğiliriz.
Askerlik hayatı ve hizmetleri or-1 dıımuz için daima bir imtisal numunesi olarak tarihe geçecektir.
311 senesinde Harbiyeden çıkan ^İFevzi Bey, Erkânı Harbiye mektebini muvaffakiyetle bitirmiş, Türk ordusunda hiç bir subaya nasip ol-mıyan bir mazhariyetle 8 senede Albaylığa yükselmiştir.
Çanakkalenin şanlı tarihinde adsız bir kahraman olarak çalışmış, Kafkas, Filistin cephelerinde uhdesine düşen vatan vazifesini, kendisine has bir kahramanlık ve teva-zula yapmıştır.
Osmanlı saltanatının çökmeğe yüz tuttuğu sıralarda ve mütareke şenlerinin başlangıcında Osmanlı ordusu Erkânı Harbiye Reisliğinde ve Harbiye Nezaretinde bulunmuş. Atatürk'ün Samsuna ayak bastığı gün, Milli Mücadeleye karşı olan fiili ve kalbi alâkasını hemen göstermiştir.
O tarihlerde Milli Mücadeleye maddi ve mânevi imkânlarla müzahir olmuştur. Lstanbuldaki bu mü-tevazi ve sessiz faaliyetleri arasında Fevzi Paşanın Anadoluya subay, esliha ve bilhassa malumat gönderme hususunda yapmış ol-*=%uğu hizmetler, inkılâp tarihinin en fedakâr ve parlak safhalarını teşkil etmiştir.
Istanbulun İtilâf devletleri tarafından işgalini müteakip 1920 de Anadoluya geçen Fevzi Paşa, Gazi tarafından açılan kurtuluş cephesini ayrıca imanı ve vücudiyle de takviye etmiştir. Fevzi Paşanın Birinci Büyük Millet Meclisi hükümeti devresinde almış olduğu mühim ve mes’uliyetli vazifeleri bilenler hâlâ aramızda yaşamaktadırlar. Memleketin en buhranlı zamanında Milli Müdafaa Vekâleti, Vekiller Heyeti Reisliği, Erkânı Har-biyei Umumiye Reisliği gibi, zamanın şartlarına nazaran çok mühim ve mes’uliyetli vazifeleri, kendisi ne has bir fedakârlık ve dirayetle başarmıştır. Fevzi Paşa, İnönü muharebelerinin zaferle neticelenmesinde büyük bir âmil olmuştur.
Sakarya meydan muharebesinin başından sonuna kadar tanzim ve idaresinde Atatürk’ün yanında bü-}ük bir vazife ve mes’uliyet almıştır. Sakarya harbini müteakip, ordunun büyük taarruza hazırlanmasına kadar geçen müddet zarfında Kahraman Türk Ordusunun talim ve terbiyesindeki en mühim vazi-*eyi muvaffakiyetle yapmıştır.
Büyük taarruzu ve sulhu müteakip Türk Ordusuna yeni ve modem bir veçhe vermeği şiar edinen Çakmak, Millî Savunma Bakanlığı ile Genel Kurmay Başkanlığını, ^,vrupa memleketlerindeki benzer-4'2*n).'' muadil bir şekilde ıslah ve Uh/lmP muvaffak olmuştur, c T“.r*\ f,r(lusunun yegâne Mareşali evzı Çakmak 46 seneyi dolduran ®rd“^«"»etinde namuslu, mütevazı, alayiş ve debdebeden boşlanmaz Buyuk Bir Asker’di.
Türk Ordusuna bir çok büyük ve
A.
FENİK
güzide kumandanlar yetiştiren, Mareşal, askerlik hayatında kahramanlığın sembolünü ifadelendir-miştir.
Bugün, onu Eyüpteki ebedi isti-rahatgâhma tevdi ederken. Orduya ve Millete başsağlığı dileriz. Bu büyük teessürün yegâne tesellisi, Türk Milletinde ve Türk Ordusunda daha bir çok Mareşallerin yetişeceğine inanmış olmamızdır.
ile eğilerek kendisine rahmet ve bütün Türk milletine tekrar başsağlığı diler.
Bugünkü cenaze merasimi
İstanbul, H (Telefonla) — Mareşal Fevzi Çakmak’ın ebedî kayıbı-nın uyandırdığı büyük elem devam etmekte ve bütün yurt derin bir teessür içinde bulunmaktadır.
Ailesinin aTzusu üzerine yarına (bugüne) tehir edilen cenaze merasimine iştirak etmek üzere şehrimize heyetler gelmektedir. Cenaze merasimi Birinci Ordu Müfettişliği tarafından tanzirft olunmuştur. Merasim yarın öğleyin Beyazıt Camiinde başlıyacaktır.
Cumhurbaşkanlığı Baş Yaveri Cevdet Tolga merasimde bulunmak üzere bu sabah şehrimize gelmiştir. Ingiliz, Yunan, Pakistan ve Hindistan elçileri de bu sabahki trenle şehrimize gelmişlerdir. Muhtelif memleketlerin elçi, konsolos, müsteşar ve ataşeleri cenaze merasimine katılacaklardır.
Ankara Üniversitesi muhtelif fakültelerine mensup 1200 talebe bu sabah saat 9.30 da hususî trenle şehrimize gelmişlerdir.
Talebeler, İstanbul Üniversitesi
Talebe Birliği üyeleri tarafından karşılanarak Marmara Lokaline götürülmüşlerdir. Ankara Üniversitesi talebeleri şehrimizde bulundukları müddet zarfında talebe yurtlarında ve otellerde misafir kalacaklardır.
Üniversite öğrencileri cenaze törenine iştirak edeceklerinden, yönetim kurulu 12 Nisan Çarşamba günü Fakültelerde tedrisat yapılma masına karar vermiştir.
Ankara Üniversitesinden beş kişilik bir heyet sabahleyin Mareşalin evine giderek ailesine ve yakınlarına taziyede bulunmuştur.
Dün gece ve bu sabah Mareşalin evine muhtelif taziye ziyaretleri yapılmıştır. Bu arada subaylar ve emekli subaylar cenazenin karşısında üç dakika ihtiram sükûtunda bulunmuşlardır.
Mareşal, karyolasının içinde, â-yeti kerimeli işlemeli bir şal altında ebedî uykusunu uyumaktadır. Şalın üzerine bir Kur’anı Kerim ve bir ekmek bıçağı konulmuştur.
Mareşalin yüzünün mulajı alındı
Bugün öğleden sonra Güzel Sanatlar Akademisi profesörleri tara-
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 1 de)
sa bah Adliye binası önünde toplanan lardan bir grup
Kemal Pilâvoğlu’nun adamları dün Adliyede nümayiş yaptılar
Mahkemede Kemal Pilâvoğlu’nun ayakları öpüldü, tekbir getirildi
Önümüzdeki seçimlerde Halk , âyin yapmak suçundan muhakeme-Partisinin propagandasını yapacağı | sine dün sabak başlanmıştır. Bu yolunda çıkan söylentilerden dün- münasebetle dün Adliye binası ö-kü sayımızda bahsettiğimiz Kemal | nünde ve bina içinde dikkate değeı Pilâvoğlu’nun tarikatçılık ve dinî , bir topluluk olmuştur. Bir kısmı bir gün evvel Halk Partisi merkez ilçe binası önünde görülen, çoğu siyah sakallı köylü vatandaşlar olan bu kalabalık beş yüz kişiden fazla idi. Adliye binasının içinde, tertibat alınmış olmakla beraber vaziyetin ehemmiyeti üzerine savcılık jandarma komutanlığından yardım.’i kuvvetler celbetmiş ve bu suretle adliye binasının içi ve dışı tama-(Devamı Sa. 6 Sü. 1 dc)
Bir Demokrat adayın notları iktisat siyasetimizin hedefi ucuzluktur
Mersinli Ahmet Krabrı davetiyle Mısıra gitti Adana. 1’ (Hususi) — Greko - Ro inen ağır siklet şampiyonu Mersinli Ahmet Mısır K'alı Faruğun davetlisi olarak bugün Kahireye gitmiş t.r. Kral tarafından gönderilen hususi bir otomobille hareket eden Mersinli Ahmet Mısırda dört güreş yaptıktan sonra Fransaya geçecektir. Mersinden büyük uğurlan» imiylı . laı lünj npi vonumuz Fransadan sonra Ameri-kaya da gitmek arzusundadır. Mer sinli Ahmet iki ay sonra Mersine dönecektir.
Bugünkü şartlar devam ettiği müddetçe müstehlikin istismarı mukadderdir
‘"liT arih göstermiştir ki, harple H ve dahili kavgalar hariç, hi “ bir âmil fiyat seviyesinde muvazenesizlik derecesinde felâk ve sefalete sebep olmamıştır. B melekette sulh ve asayişten som IV _ r en çok arzu edilecek şey, istikrarlı Ç-' bir fiyat seviyesidir.. ci iktidar, harbin başlangıcındanberi, t fiyat seviyesinin istikrarını muhafa-r zaya büyük bir ehemmiyet atfet-a* * (Devamı Sa. 6 Sü. 5 de)
İstanbulda dünkü
müessif hâdiseler
Gençler mafeme hürmetsizliği protesto ettiler, yaralananlar oldu İstanbul, 11 (Hususi muhabirimiz gençler, bugün bir kaç defa Rad- Bu ihtiram ziyaretinden sonra gece saat 24 te telefonla bildiri- 1 yoevi önünde toplanmışlar ve pro- gençler dönerlerken müessif hâdi-yor) — Mareşal Fevzi Çakmak’ın testo etmişlerdir. Radoylar prog- seler olmuştur. Resmi tahminlere kayıbı dolayısiyle bütün milletçe ramlarında tadilât yapmışlarsa da göre Üniversitelerle ilgisi olmıyan duyulan teessüre resmî radyo is- buna maalesef pek geç karar ve- ( kimseler kendilerini kalabalığa ka-tasyonlarımızın neş’eli müzik neş- rilmiştir. ı tarak zabıta kuvvetlerine karşı
riyatına devam etmek suretiyle- Üniversiteliler Radyoevindeki gelmişlerdir. Bu arada bazı arbe-iştirak etmedikleri intibaını uyan- protesto toplantısından sonra Ma- deler ve yaralananlar olmuştur, dırmaları şehrimizde müessif hâdi- reşalin evine gitmiş ve gruplar ha- i 5000 kişi kadar olduğu tahmin e-selere sebep olmuştur. Üniversiteli linde nâşın önünden geçmişlerdir. ' ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
Halk Partili bir milletvekili daha partisinden istifa etti
Başbakan G. müdürlerin adaylığa heves etmelerinden şikâyet etti
Zonguldak, 11 (Telefonla) — Başbakan Şemsettin Günaltay bugün limanın temelatma merasiminden
Yoklamaları nasıl yaptılar?
C.H.P. li bir delegenin Zafer e telgrafı
Dün, Mardin'den «Kızıltepe’den delege Emin Aydın, imzasiyle bir telgraf aldık. Halk Partisinin aday yoklamalarında ne dereceye kadar
■ sonra sat 18 de Halkevine gideıek , bir konuşma yapmıştır. Başbakan söze zatî yorgunluğunu ihsas ile
1 başlamış, bilâhare tarihçi olarak ce-| miyetin tarihi tekâmülünü anlatıp sözü demokrasi bahsine getirerek
i elâstiki bir dille dış tehlikeden, A-! nayasanın tadilinden, Devlet Reisi-I nin partiler tarafından değil milletçe seçilmesi lüzumundan bahsede- .' rek, bilhassa milletvekili adayları içindeki umum müdürlerin, valile- 1 rin, kaymakamların bolluğu üze- ' | rinde durmuştur. Bu konuda şikâ- | ı yetçi görünen Başbakan milletvekil- ' ' leri kadar idare cihazının da için- I de ehil ellere ihtiyaç olduğunda | ısrarla durarak sözlerini bir nevi ' tarizle bitirmiştir.
I Başbakanın burada kasdetmek is-
tediği kendi partisi adayları içindeki umum müdürler olduğu anlaşılıyor. Çünkü, Zonguldak, C. H. Partisi aday listesinin başında E-
★ (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
AKINTIYA---1
i____KÜREK
5 Nisanda Pariste üç bin kadar komünist Figanı gazetesinde Hitlerin S. S. teşkilâtı erkânından Mussolin i.vi kaçıran Skorzcni’nin hatıralarının neşredilmesini protesto nıaksa iliyle bir nümayiş yapmışlardır. Resimde nümayişçileri polislerin d ağıtmağa çalışmaları görülüyor. ı
Pire tozu !
y oprağmıızı sıksak altın çıkar! İşte, Ergani bakırlarımızda altın varmış; fakat biz, nazik bedenimizi zahmete sokmamak için bakırlarımızı şileplere yüklüyor, Amerika’ya gönderiyor, beher tonundan 10 grama yakın bir servet sızdm-y ovmuşuz! Böylelikle tam 57
kilo altın biriktirmişiz!
Değme keyfimize! Bozdur bozdur, harca! İster Reşadiye, ister Hamidiye!
Ha gayret! Seçimler geliyor, masraf çıktıktan başka hep birden altın babası olduk gitti!
Fakat acaba, şu bakırlan, bir de yerinde, Ergnide süzgeçten mi, sudan mı, inbikten mi, neden geçireceksek geçirsek, nasıl olur dersiniz?
Hani, bir şey değil biçare Bakır Şilebi- gide gele, mangır dahi etıııiyecek!
Adanınım sende bakır yerine -Altın Şilebini- koyarız!
Yedekçinin YEDEĞİ
Rayla» 2
Z A Fİ H
12 1 ■ 1950
DİŞ MES'ELELER :
Belçikamn karışık
—EEz bir işi =■—
Kral Leopoldu tahtından uzaklaştırmak için oynanan 12 oyunun mahiyeti
alen Bıükselde oynanan poli ve ondan doğacak çocuklarına taht tik oyunu anlamak isteyecek üzerinde hiç bir hak ve iddia tanı-her hangi bir yabancı, kolay-' nnyacağını ifade etmiştir. Leopold’un
ca bir neticeye varamıyacaktır. 1 basımları bu beyanın formalitelere Hakikaten bir yabancının seyrede- uygun olarak tanzim edilmediğini ceği, kendisine uygun esvabı taşı- iddia etmektedirler, Acaba bu be-ımyan insanların ve maskelenmiş prensiplerin birbirine karıştığı bir maskeli balo, manzarasıdır.
İşte hükmünüzü verin:
1 — Belçika bir kraliyettir, fakat millet, bir reisicumhur imiş gibi I kralı intihap etmeğe, davet edili- j
2 — Bu memleketin rejimi en demokratik olanlardan biri olmakla | beraber, kraliyet meselesinin milletin reyine bırakılmasını, bir forma liteden ileri gitmemiştir, çünkü, partiler bu konuda serbestilerini muhafaza edebilmektedirler.
3 — Hesap kaideleri altüst edilmiştir...Bizzat kral, kat’i ekseriyetin % 51 değil, 55 olması lâzım , geldiğini söylemesine karşılık, mu-hasımları bu ekseriyetin % 66 ya çıkması icap ettiğini ısrar etmektedirler.
4 — Tahtın namzedi... 1940 a kadar hükümdarlık etmiştir. Düşmana es:r olunca bir müddet haklarını kullanamamıştı?, fakat 1945 den itibaren de serbest bırakılmıştır. Bununla beraber, 1950 senesinde halâ mer’iyette olan bir kanuna göre -düşmanla işbirliği suçundan- dolayı hükümdarlık edememesi icap etmektedir.
5 — Kral Leopoid vatana ihanet etmiş midir? Şüphesiz ki bazı hataları olmuştur. Fakat üst tarafı için hayır denebilir. Esasen hiç kimse tahttan çekilmesini talep etmediği gibi 1945 e .kadar bütün partiler Leopold’un tahtına dönmesini kabul ediyorlar.
6 —Bununla beraber, 1945 de kral yurda dönmek üzere iken, sosyalist başbakan Van Acker istifa ederek, hükümet buhranı dolayısiylc kralın avdetine mani olmuştu. Van Acker ayni zamanda şantaja da başvurmuştur, fakat bundan bir netice elde edememiştir.
7 — Ayni başbakan, krala, menfada kalmasını Amerika ve İngilte-renin istediğini ima etmiştir. Bu tarihî mesele hakkında fikri sorulan Belçikamn Amerikan büyük elçisi Charles Savvyer bu sözleri kafiyen le tekzip etmiştir.
8 — Harp esnasında ikinci defa olarak, mütevazı bir Belçikalı kızla evlenmiş olan kral, 1941 de tanzim ettiği bir beyanda, ikinci karısına
Türk - Iran
Millî maçı
Federasyon genç takım çıkarmak istiyor
28 Mayıs tarihinde Ankarada yapılması kararlaşan Türk - İran millî futbol maçına çıkacak millî takımımızın teşkili hususunda futbol federasyonu bazı mühim kararlar vermek üzeredir.
Milli Eğitim Mükafatı dolayısiyle İstanbul, Ankara ve İzmiıin en kuv vetli takımlarım yakından seyret mek imkânını bulan federasyon erkânı, İranlılara karşı daha ■ ziyade genç bir millî takım çıkarmak niyetindedir.
Bu suretle Akdeniz kupası için halyanlara karşı çıkarılması düşünülen genç millî takımı İranlılara karşı tecrübe etmek imkânı kazanıl mış olacaktır.
Genç millî takımda yüksek bir form gösteren futbolcuların esas kadroya alınmaları mümkün ola-
yan hiç mevcut olmasaydı ne yapacaklardı?
9 — 1949 seçimlerinden beri % 30 ekseriyet elde etmiş olan sosyalits* ler halkın arzularına karşı itimatsızlık göstermektedirler. Leopold’un yurda dönmesi için 12 Martta halk oyuna müracaatı edilmemesini tc-ıninen sosyalistler her çareye başvurmuşlardır. Müştereken hareket ettikleri liberaller sayesinde, bu mevzuda fikrini beraber bildirecek olan meclisin vc senatonun toplantılarını geciktirmeğe muvaffak olmuşlardır. Ayni zamanda umumî seçimlere de muhaliftirler, çünkü 1949 da ekseriyetin % 30 unu elde etmiş olan hristiyan partisinin o zamandan beri taraftar kazanmış olmasından korkuyorlar. 12 Martta üstün körü bir seçim sonunda ikiye karşı üç lehte olmak üzere kral Leopoid halk oyunu kazanmış bulunmaktadır. Fakat muhasımları bunu kabul etmemektedirler.
10 — Terazinin kefelerinden birini kim ağırlaştıracaktır? Eğer sükûnet devam edecek olursa, ' liberallerin ve daha ziyade Flamand liberallerin üstünlüğü elde edecekleri kuvvetle tahmin edilebilir. Çünkü 12 Martta liberaller Flandres ve Brüksel’deki şeflerinin talimatına uymamışlardır.
11 —• İster Leopoid taraftarı ister muhasım mahfillerde olsun, milli birliğin ve kraliyetin devamı ısrarla istenmektedir. Buna nağmen. Wallon'la kaynaşmakta ve nüfuzlu bir çok sosyalistler, söylemeğe cesaret edememekle beraber cumhuriyet taraftandırlar.
12—• Her iki taraf da nizam vc sükûnun idamesini istemektedir. Fakat sosyalistler, kanlı neticelere varabilecek umumî bir grevi ileri siireıek tehdit savurmaktadırlfy. Buna Flamanların alabilecekleri vaziyeti de katmak icap etmektedir.
Taht’ılaıı feragat ihtimali.
Düşündükçe, bir kralın bir cuın-hurreisi gibi intihap edilmigeceği kanaati kuvvetlenmektedir. Bir çok müşahitler, ikiye ayrılmış bir vatan üstünde hükümdarlık etmektense, Leopold’un, 18 yaşındaki oğlu Prens Baudouin’in lehine haklarından feragat edebileceğini söylüyorlar.
Bu suretle mesele, en kolay şekilde halledilmiş olacaktır...
Fakat sosyalistlerin ve Wallon‘la-rın buldukları bu hal çaresi göründüğü kadar basit değildir. Flandres halkının husumeti çabucak zail ol-mıyacaktır ve memleket de, altı senedir vatanından uz(ak yaşayan ve idari işlerde tamamile acemi olan bir genç kralın tahta çıkrnas.le. zarar görmek tehlikesindedir. Hakikatte bir çok sosyalistler bile tahtın varisi Prens Baudouin’in babasile beraber menfada kalmasını tercih etmektedir. Bunun neticesi, Prens Charles’in niabetinin uzamış olmuş olmasıdır.
Malûmdur ki, Prens Charles halk arasında bir kaç defa görünüp «yaşasın kral Leopoid- avazelerile karşılandıktan sonra, vazifesini sessizce ve mümkün olduğu kadar az görünerek çekingenlikle ifa etmeğe devam etmiştir.
Nihayet Bc-lçika buhranının neti-1 çeleri üzerinde durulmaya değer en mühim cihet, esasında demokrat j olan sosyalist partisi gibi bir parti-| nin ekseriyetin arzularına bu kadar I az ehemmiyet verişidir.
Fakat böyle tehlikeler yalnız Bel-! çikada mevcut değildir. Başka bir! çok memleketlerde bu gibi karışık- I ■ lıkların jhevcut olduğunu ve oyna- j ; nar. politik oyunların Belçika mu-1 ammasını geçtiğini yakından biliyo-
Devlet resim sergisi Cumattesi açılcrcok
Devlet Resim sergisi, cumartesi günü saat 15 do yeni sergievi binasında Milli Eğitim bakanı Tahsin Banguoğiu nun bir söylevi ile açılacaktır.
Sergide teşhir edilecek olan resimlerin bir kısmi İstanbul’da bir kısmi da Ankara'da seçilmiştir.
İstanbul'da yapılan seçimde M ressamın 239 muhtelif tablosu, An-’kara’da yapılan seçimde de 73 ressamın 178 tablosu ayrılmıştır.
Devlet Resim sergisinde bu suretle 147 ressamın hazırladığı 417 tablo teşhir edilecektir.
Bu miktar, şimdiye kadar açılmış olan Devlet resim sergilerindeki miktarın çok üstündedir.
Sergide aynı zamanda îstanbul-dan 7 Heykeltraşın hazırladığı 17 heykel ile, Ankaradan 4 heykeltra-şın hazırladığı .10 heykel de teşhir edilecektir.
Sergi komiserliğine ressam Halil Dikmen, sergi yardımcılığına da ressam Arif Kaptan memur edilmiş tir.
Lokanta işçileri Sendikası boşkanl ğı Lokanta, Otel ve eğlence yerleri işçileri Sandikası başkanı İsmail A-ras, Ulus gazetesinde neşredilen bir haberle sandika başkanlığına seçilmemiş şeklinde gösterilmiştir.
Ulus'un haberi üzerine sendika tekzib gönderdiği halde tekzib de neşredilmemiştir.
Aldığımız malûmata göre Ulus gazetesi bu tekzidi neşretmediği tak dirde sendika tarafından gazete aleyhinde bir dava açılacaktır.
Ingiliz okullarına dair konferans
Şehrimizde misafir bulunan Lon drtı Groyden lisesi müdürü bayan M. F. Adams tarafından 17-18 Nisan tarihlerinde Ankaradaki öğretmenlere iki konferans daha verilecektir.
Birinci konferans, saat 17.30 da îsmetpaşa Kız Enstitüsünde; ikinci konferans da Atatürk Kız Enstitüsünde vc aynı saatte verilecektir.
Birinci konferansın konusu: (İngiliz kız okullarında hayat).
İkinci konferansın konusu da: (İn-giltercde okul ile aile arasında işbirliği) dir.
Gezici kurslara öğretmen yetiştirilecek
Açık bulunan ve 1950 - 1951 öğretim yılında yeniden açılacak o-lan Köy Kadınları Gezici Kursları için öğretmen yetiştirilmek üzero Ankara Atatürk Kız Enstitüsünde bir hazırlama kursu açılması karar İliştirilmiştir.
Kuısa kız enstitülerinde öğretmen lor kurulu tarafından aday seçilecek olanlar arasından Bakanlıkça ihtiyaca göre seçim yapılacak vo seçilenler 15 Haziran 1950 tarihinde başlamak ve 31 Ağustos 1950 tarihinde sona ermek üzere kurs göreceklerdir.
Hazırlama kursunda Köy Kadınları Gezici Kursları müfredat prog ramının nasıl uygulanacağı, adaylara müteahsrıs öğretmenler tarafından öğretilecektir.
Kursu başariylc bitirenler, ihtiyaca göre açık bulunan yerlere tayin edileceklerdir.
Pakislan'a dair konferans
Ankara merkezinde çalışan öğret menlerin meslekî bilgilerini arttırmak maksadiyle seri halinde tertip îenen konferanslara devam edil -.inektedir.
İkinci seri konferanslardan üçün cüsü; Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi doçentlerinden Dr. Danyol Ediz tarafından bugün saat 15.00 de Atatürk lisesi konferans salonunda verilecektir.
, Konferansın konusu: (Pakistan)
ı ueger en ' Konferansa, Ankarada bulunan
demokrat. bütün öğretmenlerin çağrılmış olduğu Milli Eğitim Bakanlığından Öğrenilmiştir.
Orman Kanununun tadili münasebetile
Ferah yola götüren
Ankara lig maçları
Dün toplanan futbol tertip komitesi Ankara lig maçlarının son kar şılaşması olan Gençlerbirliği - An-karagücü maçının 6 Mayıs tarihinde oynanmasına karar vermiştir.
Bu suretle Ankara lig maçları fiilen 6 Mayısta sona ermiş olacaktır.
Bölge hentbol birincilikleri
B. T. Ankara Bölgesi Sportif Oyunlar Ajanlığından:
1 — Bölge hendbol birinciliğine 22/4/1950 tarihinden itibaren başlanacaktır. İştirak edecek güç ve kulüplerin 18/4/1950 günü saat 17 ye kadar bölge başkanlığına bildirmeleri.
2 — Ankara bölgesi voleybol birinciliği müsabakalarına 15/4/1950 Cumartesi günü eleme usuliyle başlanacaktır.
3 — Spor oyunlar tertip komite-si 13/4/1950 Perşembe günü *;r.t 18 de bölge merkezinde toplanacaktır.
ilgililere tebliğ olunur.
«Carrefonur» dan
Tarus’un hikâyeleri
Kâzım Özalp C. Sencer Ap. 15 numaraya 1 liralık posta pulu gönderene yollanır.
örülüyor ki ormanın korun- I ması ve işletilmesi sadece I teknik ve İktisadî bir iş olarak mütalâa edilemez. Onu bütün vatandaşları ilgilendiren bir sosyal mesele olarak halletmek zorundayız. Sade düz satıhtı bir dâva değil dört buutlu mücessem bir mahiyet taşımaktadır.
Netekim koruma işinin muvaffa- | kiyetsizliği de, işletme işindeki aksaklıklarda ormanı bir tarafta vatandaşı öte yanda faızederek tedbirler olmamızdandır. Halbuki biz- I ce ormanın hem korunmasında, hem iktisadi ve sınaî kıymetlendirilme- ' sinde vatandaşla içiçe birbirine yar , d imci ve birbirini bütünleyici esaslar kurmamız lâzımdır.
İlk gündenberi orman evvelâ kuruculardan, sonra askerî muhafaza teşkilâtından, son defa da işletmelere bağlı bakım memurlarından mürekkep çeşitli korunma usulleri tatbik etti. Fakat hiç biri beklenilen verimi sağlamadı.
Bugün her orman mıntakasındaki her ceza mahkemesinde yüzlerce ve yüzlerce dâvada, onun iki misli, vatandaş aleyhine orman muhakemesi görülmektedir. Bu gibi işlere bakan hâkimlerin dosyalarının yüzde doksanını bu dâvalar teşkil ediyor. O nisbette de tazminat dâvası Hukuk mahkemelerinde görülmektedir. Yine de belki, bunlardan çok, ormanla ilgili müdahalenin men’ine ait arazi dâvalarını da bu adetlere ilâve etmek lâzımdır. Bu yüzden çıkmış rüşvet, suiistimal dâvalarını hesaba bile katmıyoruz.
Devlet işletmeleri üzerlerine aldıkları büyük vazifeyi, içlerindeki ileri görüşlü, hizmetini ve mesuliyetini müdrik işinin ehli idealist bir çok mütehassıslara rağmen tam randımanla başaramıyorlar.
Meselâ bir işletmede ormanda mevcut ve yangın neticesinde birik miş «300. bin metre mikâptan fazla tomruğu iki sene sonra nakletmeğe başlayabilmişler ve müteakiben üç senede de belki ancak «100» bin met re mikâbını işletme merkezlerine indirebilmişlerdir. Bu da bir kaç ay süren mevsimlerde, bir iki ayda bir kamyon bedelini ödeyecek kadar müsait nakliye ücretleri vermek suretiyle mümkün olmuştur. Bu tedbire daha evvel, daha esaslı başlanmış olsaydı, bugün değerleri açıkta-kalmaktan ya tamamen veya yüzde seksen kaybolmuş olan diğer tomruklar da boşu boşuna dağda çürümemiş olurdu. Bu hususta yapılan halk müracaatları tamamen redddedilmiş ve dağda işletilmek şartiyle satın almak talebinde bulunan köylünün ve diğer tüccarların dilekleri bir prensip karariyle kabul edilmemiştir. Çünkü işletmeler her türlü işletmeyi kendileri yapmağı ve satışların da muayyen merkezlerde tomrukların yığın yapılmasından sonra icrasını bir prensip olarak kabul etmiştir.
Ağaçların kesilmesi, hazırlanması ve tomruk haline getirilmesi ve nihayet muayyen merkezlerde işletil mesi de ayrıca bir amele ve mütehassıs işçi meselesini ortaya koymuştur. Bunların pek çoğunu işletmeler ve hususi şahıslar gündelikçi olarak orman mıntakaları dışında seyyar işçiler arasından tedarik etmektedirler. Bu gibi ameleler geldikleri zaman, ücretleri yerli işçilerden daha pahalı olduğu gibi, iskânları, dağda iaşeleri ve gelir ve giderken nakilleri hem yeni yeni meseleler ve ayrıca maliyet fiyatları üzerinde tesir yapacak külfet ve masraflar doğurmaktadır.
Bu yüzden ne fiyat, ne miktar bakımından bütün gayretlere rağmen Devlet Orman işletmelerinin ihtiyaca cevap vermediği hâlâ Ro-j manyadan kereste ve harpten jjci yıl sonra iki defa istilâya uğramış Bulgaristandan odun kömürü itha- . i limizden de anlaşılmaktadır.
■■ ■ Yazan; ...——1
Silk. YIRCALI I
daki kasabalarda bir nüfus tekasüfü sağladığından inzibat, ahlâk ve umumî idare bakımından, hattâ or- | oıı manın muhafazası ve ayrıca iaşe ]3Cş ve ibate yönünden birtakım zorluk- | lar meydana getirmektedir. İşçilerin ve nakliyat hususunda bazı küçük müteşebbislerin kazandıklarını ' da orada yeyip tekrar parasız dön- I melerine de sebep olmaktadır.
İşte bizce orman koruma ve işletmesini, ormanın içinde ve civarında oturan ve pek çoğunun geçimi ormana bağlı bulunan vatandaş ’ larla beraber ele alarak halleder- I sek bu gibi meselelerin pek çoğunu baştan önlemiş oluruz.
Son zamanlarda ormana «10 - 20. kilometre yakın köylere verilen, ihtiyaç, yakacak ve hattâ satacak, ağaç bunu halletmiş değildir. İşi kö »ünden ele alıp tanzim lâzımdır.
Ormanın içinde oturan köylüyü ormanın korumasına iştirâk ettirmeliyiz. Ona ektiği tarlayı bırakmalı. Muayyen ve mazbut hudutlar içinde hayvan beslemesine müsaade etmeliyiz. Erkeğine de zaten alışmış olduğu orman işletme işlerinde tercihan hizmet vermeli v? köy şahsiyeti mâneviyesinin mesuliyeti altında bazı muayyen parçaların fenni bir şekilde işletilmesini işletmenin yardımıyla onlara bırak malıyız.
Bu bize derhal usta amele yetiştirmekte ileri bir adım attıracağı
gibi, yatacağı yeri, yiyeceği yemeği düşünmeğe ve bir iskân meselesini ortaya koymağa ihtiyaç duyma dan, muayyen bir nisbet dahilinde de olsa, orman işçiliği dâvasını halle yardım eder.
Bazan duyuyoruz : «Ekeceği beş on dönüm toprak ve besliyeceği ş on hayvanın veriminden daha fazla yevmiye veriyoruz. Yine gelmiyorlar..» diyorlar.
Toprak sevgisi sevgilerin en kuv vetlisidir. Bir anda köylüyü, kadınını, çocuğunu topraktan koparıp sadece başkasından alacağı el emeğine bağlamağa, bu miktar pek büyük do olsa, mânen imkân yoktur. Başka memleketlerde de bu ilerleyiş böyle olmuştur. Sonra, orman ameleliğinin mühim bir kısmı mevsimliktir. Bu işte çalışmağa alışırmış kadını vc köylü ailesini bir hamlede toprağından etmek onu emniyetsizlik ve huzursuzluk içine a-tar. Buna rıza göstermez. Bazı şeker fabrikalarının yaptığı gibi, o-nun arazisini muhafaza edip, yiyeceğini sağlamak ve fakat yavaş yavaş kazanacağı paranın emniyetini verir ve bu mânevi unsuru, kendi hissesine bırakacağımız işletmeler sahasiyle desteklersek, beş on sene içinde ormanın hem korunmasında, hem işletmesinde ormanda yaşayan veya civarında bulunan köylüler halkını çoluğu ve çocuğu ile işletmelerin yanında ve hizmetinde buluruz.
Bilhassa onlar vasıtasiyle onların bekçiliğiyle ormanda hususi şahısların kendi sermayeleriyle işlemeye iştirakini her türlü tahrip ve fahiş menfaat hissinden uzak normal şartlar içinde sağlamak suretiyle mümkün kılmak kabil olur.
Hem ormanı, hem vatandaşın emeğini daha kıymetlendiririz. O-nun zaten ormanda mevcut evinin aile ocağının içinde muvakkat işçi derdini ve onun yarattığı tekasüften doğacak ahlâkî, iktisadi bir çok durumları önlemiş oluruz.
Yukarıda işaret ettiğimiz noktaları birer köşe başı, birer anahtar olarak misal diye verdik. Konuyu uzatmak, işlemek mümkündür. Fakat burada arzumuz toplu bir etüd yapmak değildir. Bizim kastımız; orman dâvasının sadece basit bir koruma ve teknik işletme işi olmadığını, çok cepheli bir sosyal meselenin bulunduğunu ve öyle ele alınırsa nasıl bir ferah yola doğru gitmenin mümkün*olduğunu göster inektir.
Elbette ki meselenin malî, İktisadî ve teknik amenajman sahalarını, bir kül olarak, mütehassıslarına inceletmek, bir plân haline sokmak icabeder.
Yıllardanberi vadedilen Orman ! Kanunundaki tadilâtın, maatteessüf son kanun tasarısıyla hep eski zihniyetin bir neticesinden başxa bir ! şey olmadığını öğreniyoruz, j Beş on orman sahibine bir kısım ormanım iade etmek veya ellerinden alınan ormanın bedelini hakkaniyet kaidelerine uyarak ödemek ve şurada, burada köylüye biraz fazla yakacak ve satacak odun vermeyi taahhüt etmek doğru bir şoy-1 dir.
Fakat bu millî gelirimizde büyük ' bir yeri olması lâzım gelen, milyon -| larca vatandaşın kârını değil gün-I lük geçimini, yaşayışının vazgeçil-I mez ihtiyacını ilgilendiren mesele-| yi bir seçim kampanyasına yarayacak kadar dar bir çerçeveye indirip kısır olabilecek tedbirlere bağlamağa hakkımız yoktur.
I Ormanı suça tahrik eden, köyü esarete, köylüyü esir etmeğe yar.ı-
I
Siyasal Bilgiler Okulu Dekanı seçildi
Siyasal Bilgiler Okulunun hususî bir kanunla Ankara Üniversitesine bağlanması münasebetiyle dün saat 15.45 de okul binasında Dekan seçimi yapılmıştır.
Seçimde Siyasal Bilgiler Okul Müdürü ve umumi iktisat profesörü Fethi Çelikbaş mutlak ekseriyetle iki turda Dekan seçilmiştir.
Bundan sonra Medenî Hukuk Profesörü İsmail Hakkı Karafakıoğlu ve Siyasî Tarih Profesörü Rıfkı Salim Burçbk senato üyeliklerine, Medeni Hukuk Profesörü Fikret Arık, İktisadî Coğrafya Profesörü Harnid Sadi Selen, Ceza Hukuku Profesörü Burhan Koni de yönetim kurulu üyeliklerine seçilmişlerdir.
Küçük çocuğu yaralamış
Altındağ mahallesinde oturan polis memuru Niyazinin 6 yaşındaki oğlu Mehmet, evinin kapısı önünde oynarken aynı mahallede oturan 48 yaşlarında Rabia Kınalar isminde-ki bir kadın tarafından başına taş “’ atılmak suretiyle yaralanmıştır. j
Yaralı çocuk tedavi altına alınmış ve sanık hakkında tahkikata başlanmıştır.
Mesken dâvası hakkında bir konferans
Dün saat 17.30 da Ankara Halkevi salonunda Yuva Yapı Kooperatifi Başkanı Y. Mimar Seyfi Aşuroğlu ■ Az para ile nasıl mesken sahibi olunabilir?» konulu enteresan bir konferans vermiştir.
Bu konferansta ucuz arsa sahipleri de hazır bulunmuşlardır.
İlkokul öğretmenleri için tavuk çuluk ve arıcılık kursu
Ankarada bulunan ilkokul öğıet- -
menleri için gelecek Çarşamba gü- ■ yan bir halden çıkarmamız lâzım-nü başlamak üzere 5 hafta sürecek ' olan bir (Tavukçuluk ve arıcılık) kursu açılacaktır.
Kurs, Orman Çiftliğinde faaliyete geçecek ve kadrosu 20 kişi olacak-t.r. I
Kursa iştirak edecek olan öğret j menler, her hafta Çarşamba gür leri saat 14.30 da Orman z'”‘"
Ayrıca bu seyyar işçilik muay- ' Tavukçuluk Enstitüsünün kamyo- ! vatandaşı en zamanlarda orman ve civann- ' nu ile götürülüp getirileceklerdir. I halk dostı
Bana oldukça uzak düşen bir masaya oturdular. Sonradan gördüm: Yemekte büyük bir şişe İtalya şarabı içiyorlardı. Gülüşme, konuşma mükemmeldi. Fakat salon o kadar büyük, konuşulanlar o kadar kesik kesikti ki, bir tek kelime bile anlıyamı-yordum.
Birbirlerinden ayrılmıyacak-1 arın dan emindim. Acaba burada, Milano’da mı kalacaklardı? Yoksa onları yine, yarın Amerikaya hareket edecek olan Rex vapurunda mı görecektim?
Dört garson masamın önüne diklmiş bekliyorlardı. Hepsinin gözü yanımda duran valizde i-di. Anlıyorlardı ki ben Amerika-ya gidiyorum. Onlar burada kalıyorlar. Senelerdenberi Avrupa memleketlerinde yap'/.ğını seyahatler bana, bilhassa İtalyan iann Amerikaya can attıklarım öğretmişti. Bu hususta Almanlar ikinci derecede geliyorlar. Onlar da Amerikalılara hayran ama, İtalyaıılar derecesinde değil. İtalyan garsonlar, kendi
yen zamanlarda orman
Yazan: Ferenc Molnar
memleketlerinde kalmaktan â-deta müteessirler.
Bir tanesi yanıma yaklaştı:
— Bizim işimiz tamam, dedi. Bngünedek bütün dünya bizi severdi. Şimdi işler değişti. Biz İLılyanlar, turistlerden aldığımız para ile geçinirdik. Halbuki şimdi turist de gelmiyor. Ne İngi-lizler geliyor, ne de Amerikalılar...
Kısaboylu, kabak kafalı bir adanı söze karıştı:
— Yalnız Almanlar geliyor, dedi. Yalnız Almanlar...
Bu adamın bir garip maskara bir edası vardı, kim, az sonra Almanları
etmeğe başladılar. O zaman kabak kafalı, kısa boylu adam, bir
bu sözüm
hali, Nite taklit
Almanın İtalyan lokantalarında yemek İsteyişini taklide başladı.
— Daha ne istiyorsunuz? dedim. Nihayet harbe ffirmedi-
Garsonlardan biri
üzerine gazaba geldi. Yumruğunu sallayarak:
— Harbe girmedik Evet lıar be girmedik ama, dedi, altı yüz bin adamımız silâh altında...
Ben de münakaşaya katılmıştım. Altı yüz bin vatandaşın silâh altında bulunmasından memnun olması lâzımgeldiğinl, nihayet bunun ilerisi için bir emniyet meselesi olduğunu anlatmağa çalıştım. Fakat meram anlatamadım.
r— Evet dediler, in9an Ame-
Mareşal için hatıra pulları abraman asker, büyük va tanperver Mareşalimizi bu-toprağa veriyoruz. Bu derin içinde oııuıı büyüklüğünü, iniğim düşünerek gözyaşı döküyor, hatırasını içimizde ebedi yen saklıyacağımıza anıl içiyoruz. Bu kaçınılmaz acı vak’a dola-y isiyle, bir kere daha, Türk milletinin asla nankör olmadığını, bu toprağa feragatle hizmet etmiş bulunanları kalbinde sakladığını öğrenmiş olduk.
Yurdun en ücra yerlerinden bi le gelen teessür ve başsağlığı telgrafları, Üniversite gençliğinin, balkın, gösterdiği büyük alâka bunu Isbat etmiştir.
Yalnız arada ufak tefek falsolar ila olmamış değildir. Fakat, biz hüsnüniyetle düşünerek, bu büyük acı karşısında duyulan derin teessür dolayısiylc, bunların hatırdan çıkmış olabileceğini zannetmek istiyoruz. Çünkü, bile bile, radyolarda dans havaları, çiftetelli çalmağa devam etmek istiyen bir tek vatandaşın bulunduğuna kani değiliz!.
Fakat, hiç olmazsa, gençliğin ikazından sonra, bir karar alınabilir ve kısa bir mazeret beyan edilerek, zararın neresinden dönülse kârdır, diyerek neşriyat pekâlâ tatil edilebilirdi. Fakat
Biz bütiin bunları düşünerek bu ufak tefek arızaların tamirine vesile verir ümidiyle bir teklifte bulunmak istiyoruz:
Bir nul serisi çıkarmak!..
Merhumun, dünya çapında büyük bir insan olması, vatanına hakkiyle hizmet etmesi bu teklifi ııı iziıı kabul edileceğine, bizi inandırmaktadır.
Üç dört puldan ibaret. Güzel bir seri pul, merhumun hatırasının unutulmamasına sebep olur. Aynı zamanda, Türk milletinin kadirşinaslığını gösterir.
Hikmet YAZİCIOGLU
dır. Ormanı vatandaşın kazancını arttıran, hayatını kolaylaştıran, refahını çoğaltan, her sahada millete yardım eden bir halk dostu haline getirecek bir düşünce ile kanunu I işlemeliyiz.
| Köylü vatandaşın göz bebe.ıleri-ııııuı» Su«ı- nin ıslak ışığıyla ve sesinin boğuk Çiftliğine, hasretiyle söylediği gibi; orman ’---------•- : vatandaşı ferah yola götüren bir
halk dostu olmalıdır.
Çeviren: M- T.
rikaya giderken tabii böyle konuşur. Halbuki biz, bizler, burada sıkışıp kaldık.
Cenovaya giden trende bom boş, soğuk, sevimsiz bir kompar limana olurdum. Bir köşeye çekilip piniklemiye başladım. A-ma, aklım, o büyük vc tenha lokantada konsolosla beraber bıraktığım kızıl saçlı kızda idi. Lokantadan çıkarken onlara bakmak cesaretini bile gösterememiştim. Kim bilir? Belki bu kızıl saçlı kızı bir daha hiç bir zaınan göremiyecektlm. Aerika-ya gitmek üzere yolda olduğu malûmdu, bunu gayet iyi bili-yorduıh ama, ne zaman gemiye binecekti? Milano’da kalıp bir kaç gıin eğlenecek miydi? Ya-
$sh imize g^len Amerikalı tılrrci
Amerikanın tanınmış filmcilerin-len Mr. Bond şehrimize dün sabah gelmiştir.
Mr. Bond Basın-Yayın ve Turizm genel müdürlüğünde dokümanter ve eğitim filmlerinin yapılmasında çalışacaktır.
Mr. Bond memleketimizde 3 ay kalacaktır.
Artvin yolunda feci bir kaza
Artvin, 11 (a.a.) — Hopa belediyesine bağlı 97 plâka numaralı otobüs, bugün sat 12.15 de Artvinden ayrıldıktan sonra birinci kilometre de derin bir uçuruma yuvarlanmış tır. Yolcular arasında üç ağır, beş1 hafif yaralı vardır. Yaralılar hasta neye kaldırılmıştır.
Savcılık hâdiseye e! koymuştur.
Urfa'nın Kurtuluş bayramı
Urfa, 11 a.a. Urfa bugün kurtuluşunun otuzuncu yıl dönümünü büyük bir sevinçle kutlamaktadır Urfalılar kurtuluş gününün bütün heyecanını yaşamaktadır, o günün hatırası canlı bir surette temsil edilmiş, genç Urfalıya baba ve kardeşlerinin kahramanlıkları aynen gösterilmiştir. Bütün şehir büyük bir bayram günü yaşamaktadır.
Sakayı yaraladılar
Aktaş mahallesinde oturan Kâzım ve Durali ismindeki iki kişi aynı mahallede saka Yusufun bağırmasına kızarak taşla boynundan yaralamışlardır.
Yaralı saka tedavi altına alınmış ve sanıklar hakkında tahkikata başlanmıştır.
Kamyondan düşerek yaralandı
Orman Çiftliğinde çalışan Seyit Mehmet Güngör isminde bir ahçı, çiftlik kamyonu ile toptancı haline ] gelirken yolda şoföre haber vermeden yere atlamış ve düşme neticesinde vücudünün muhtelif yerlerinden yaralanmıştır.
Yaralı ahçı hastahaneye kaldırılarak tedavi altına alınmış ve şoför hakkında tahkikata başlanmıştır.
Tornovida ile yaraladı
Abdülkadir Kayhan isminde biri eskidenberi araları açık bulunan Fikret Kızılkaya ile kavga etmiş ve neticede elindeki tornavida ile Kızılkayayı yaralamıştır.
Yaralı tedavi altına alınmış, sanık hakkında da tahkikata başlanmıştır.
!
hut... Bir kaç hafta, konsolosla beraber mi yaşıyacaktı. Konsolosun kısa bir zamanda kıza vurulduğu anlaşılıyordu. Kız da, bu yaşlı adamdan pek hazzetmiyor gibi değildi. Vaziyet açık ve sarihti. Kız belki de Amerikaya gitmekten büsbütün vazgeçecekti. Hayatının bütün plânlarını, bir kompartımanda tanıdığı yabancı bir adamın tesir ve ısra-riyle değiştirecekti.
)ien bunları düşünürken, kızıl saçlı kızıu koridordan geçtiğini gördüm. Yanında konsolos yoklu. Yapayalnızdı. Camdan içeri baktı. Bir an durakladı. Sonra hiç bir şey olmamış gibi yürüyüp gitti.
Ben, kadınlan biraz olsuıı tanırım. Kızıl saçlı kızın tekrar geleceğini ve benim oturduğum kompartımana oturacağını biliyordum. Bundan en ufak bir şüphem yoktu. Çünkü tam onu düşünürken bana görünmüştü.
I TAKVİM [
Hicrî: 1369 — Cemaziyel’âhır 24
Rumî: 1366 — Mart 30
12 Nisan 1950 — Çarşamba
Vasati
Öfrle
İkindi Almanı Yatsı İmsak

ZAFER
Sayfa: 3
i
v( 1 S *1R fl I ı larSi Su M 4- * ¥ w * E? a * 1 81 Sa ”1

'•HER GÜN BİR HÂDİSE

Hıtler dirilıyormu?
H itler gûya ölmemiş de, Güney Tyrol’da saklanıyormuş. Zaman zaman ortaya çıkan bu haber, nedense umumî efkâr üzerinde beklenenden daha büyük bir tesir yapıyor. Hitler, bilindiği gibi 9*5 Mayısında Almanya çöktüğü zaman Berliııde Şansölyelik dairesinde, metresi Eva Braun ile, evlendikten sonra intihar etmişti. Gerek Batıklar, gerekse Sovyetler tarafından yapılan incelemeler ve araştırmalar, Hitlcr’in hukuken ölmüş olduğu neticesine vardı. Fakat Hitler, lıukukan ve maddeten yaşamasa da mânen yaşamakta berdevamdır. O, Alman milelinin yüreğinde bir ukde, Alman militarizminin bir efsanesi haline gelmiştir. Ve tehlike, AvusturyalI bir onbaşının hayat veya mema tında değil, Alman milletinin yüreğinde yer etmiş olan bu fikrin ve bu arzunun felâket getirici tıavasındadır.
Almanyanın, gerek Batıkların işgalindeki Bonn hükümeti, gerekse Sovyetlerin tahakkümü altnıda bulunan Doğu kısmiyle, şu veya bu renk altında Hitleri aradığı, bugüne kadar cereyan eden hâdiselerden bellidir. Zaten, zaman zaman Hitler efsanesinin canlanması da, Almanların yüreğinde el’an -uygun adım» yürüyerek ölüme gitmek hevesinin yaşamakta olduğunu göstermektedir.
Almanyanın, bir millet olmak hay siyetile, kendi mukadderatını bizzat tayin etmesi şüphesiz hakkıdır. Fakat ortada bir de Avrupa vardır ki, bu Avrupa Almanyasız yaşaya-mıyacağı gibi; eski fikirlerine müsteniden yaşamağa çalışan Almanya da, Avrupa için tam mânâsiyle bir felâkettir. Nitekim bugün, -elbette ki sadece Almanların kabahati e-seri olmaksızın- bu cengâver memleket bir felâket rolünü oynamaktadır. Bunun sebeplerini en son siyasî hâdiselere istinaden izaha hacet yok sanıyoruz. Fakat şu kadarını kaydetmek elâzımdır ki, Doğu Almanya ile Batı Almanya, teması asla kaybetmemek ve ilk fırsatta birleşmek arzusundadırlar. Daha bir kaç gün evvel, bizzat Sosyal -Demil^/at Partf. Liecîri Sclıu-ır.acher, kızıl veya beyaz, birleşmiş bir Almanyanın taksim edilmiş bir Almanyaya müreccah olduğunu söylemiştifr. Muhalefet lideri: «Kızıl- veya beyaz...»» derken ifade et-v mek istediğinden daha fazlasını söylemiştir. Almanya, maalesef, her renge uyan bir memlekettir. 933 de Hitler iktidara gelmeden evvel Av-rupanın en kuvvetli komünist partisine sahip bulunan bu memleket, o tarihten sonra komünizmin başlıca düşmanı kesilmiştir.
Malûm hâdiselerden sonra yenilen Almanya, bugün de her renge bürünmeğe amadedir. Yeter ki, başta bir bando bulunsun...
Gerek Batılılar, gerekse Sovyet Rusya, işte böyle, siyasi duygudan mahrum bir muazzam millet ile uğraşmak zorundadırlar. Vc. Hitler efsanesi bu siyasî duygusuzluğun verdiği çaresizlikten ileri gelmektedir.
Hiç bir zaman Fransada meselâ bir Napoleon efsanesi yaşamamıştır. Hiç bir zaman Osmanlı imparatorluğunun ünlü hükümdarları halkın şuur altında bu deıece fü-sunlu bir renk ve şahsiyet kazanmamışlardır. Çünkü bu milletler tarihî realiteyi müdrik ve şahsiyetli milletlerdir. Bizim milli kahra-* malılarımız vardır. Fakat milli hortlaklarımız yoktur. Her büyük adam işini tamamladıktan veya ta-mamlayamadıktan sonra, gider ve artık ondan bir aziz ölü olarak bahsedilir. Bir teccal olarak değil.
Almanya ölüleri çağıra çağıra bütün ölmüşleri mezarından çıkartacak ve kıyameti kopartacak gibi görünüyor.
Bununla beraber şöyle bir sual de varittir:
Bu ölmüş adamlarla uğraşmalını mânâsı nedir? Şahsiyetsizlik. Almanya muzaffer olduğu zaman da, yenildiği zaman da, belki bir in- i sanda mutlaka bulunmıyan fakat bir milletin cevheri olan şahsiyeti hiç bir zaman gösterememiştir. Almanya daima bir emir ve kumanda altında mutlak surette muti olmayı istiyen bir millettir. Ve Almanların Avrupa Birlğii için gösterdikleri tehlike budur. Tehlike budur, çünkü bugün Avrupa federal bir esasa yönelmiş bir vaziyette iken Alman-yayı da bağrına basmak arzusunu izhar ederken, Almanya hâlâ Hitleri arıyor.
Bu milleti doyurmadan evvel terbiye etmek lâzımdır.
Hayret efendim... Hiç mi büyük adam görmedik?...
Mücahit TOPALAK

Amerika hâlâ nikbin davranıyor
Ruslar ve idrojen bombası meselesi
Bombanın tesirleri hakkında türlü tefsir yürütülüyor Vaşington, 11 a. a. — Sovyetler lan başlıca meseleleri inceleyecek-Birliğinin Yugoslavya’ya müdahele tir.
edeceği veya hidrojen ve atom bom-1 Diplomatik sahada Asya'da ko- [ basının imâli sahasında Birleşik A- j münizmin yolunu kesmek için müş-merika’dan daha ileride bulundu-' terek bir siyaset tesisi, Batı Avru-ğuna dair yabancı kaynaklardan pa memleketlerinin siyasî ve as-gelen haberler Vaşington'da büyük kerî sahada bilhassa Almanya bir ihtiyatla telâkki edilmektedir, hakkında işbirliği yapmaları, Sov-Yarı resmî Amerikan şahsiyetleri, yetlere karşı takınılacak ' "*
Rusya'nın atom silâhları sahasında soğuk harp Amerikalıları sanıldığından daha seri terakkiler eden başlıca meselelerdir, kaydettiğini kabul eylemekle bera-1 Askerî sahaya gelince, beı- Birleşik Amerika’nın ’ ’ " ” ’ v:
daki süratine yetişmek için Sovyet unda Birleşik Amerika'nın sanayiinin daha 5 seneye muhtaç ol- elverişsizliği diye tevsif edilen duğunu iddia etmektedirler. ' ziyete nisbetle mütalea edilmekte-
Vaşington’da bir tehlike hali yok-' dir.
tur ve başkan Truman, bugün Be- j Filhakika Amerika'nın başlıca şe-yaz Saraydaki kabinesinde resmî hirleri ve büyük sanayi merkezleri faaliyetine sakin bir hava içinde Atlantik ve Pasifik sahilleriyle biı-başlamıştır. Bugün için bir randevu yük göller mıntıkasında bulunmak-alınmamıştır. Yarın kongre liderle- tadır. ,
rini ve dışişleri bakanı Dean Ache-j son’u kabul edecek olan Perşembe günü bir basın konferans yapacak ve Cuma günü u' ” ananevi toplantısına çektir.
Truman, gelecek haftalar zarfında Acheson ile ve dışişleri bakanlığı baş müşavirliğine tayin ettiği Foster Dulles ile birlikte Paris ve Londra’da ikili, üçlü ve onikili toplantılarda bahis mevzuu edilecek o-
I
ı meşgûl
___ .. . ____________ o.... durum bu saha- Vaşington’da bir atom harbinin vuku " ’ ‘ .__............... loğrafî
Halbuki Rus şehir ve sanayi mer-—•' ise dağınıktır. Birleşik Ame-i merkezlerinin bu ren bölgelerde temer-Rusların 25 atom askerî bakımdan Anıe-muadil çık-
illi Kahraman Mareşal Fevzi Çakmak’ın irtihalini radyomuz yayınladı; fakat arkasından, şen havalar çalarak milleti üzdü...
Şehrimizdeki ecnebi sefaret lerde, A. P. ajansında mesâi tatil edildi...
Fakat dairelerimiz, ajanslarımız ve radyolarımız cayır cayır işini gördü... Bazı gazetelerimiz bu hal karşısında kızardı, bazıları büsbütün karardı...
Hulâsa; kimisi idî - ekber, kimisi matem eyledi... — A. F.
başkan, kezleri is ' sı rika’da sanayi kabinenin suretle muayye başkanhıt ede- küzü keyfiyeti | bombasının
.....rikalıların 100 bombasına olduğu nazariyesinin ortaya masına sebep olmuştur. [
Buna mukabil Birleşik Amerika -1 [a nın geniş demiryolu ve yol şebeke-1 lerine malik olduğu, Rusya’nın mü- ! nakale yollarının ise mahdud bu-1 lunduğu belirtilmektedir. Bu keyfiyet, Birleşik Amerika’nın stratejik havacılık alanında çok ileride bulunmasına ilâve edilecek olursa, A-merikan mütehassıslarına göre coğrafî elverişsizliği telâfi eder mahiyettedir. Fakat Amerika idarecilerinin dikkat nazarını çeken cihet
Denizaltı savaşı
Vaşington, 11 (a.a.) (Lps) — Deniz bakanlığı yayınladığı tebliğde Amerikan deniz inşaat tezgâhlarında «ssk» tipi ceb denizaltıları yapıldığını bildirmiştir. 60 metre boyunda ve 750 ton ağırlığında olan bu denizaltıların vazifesi harp es- ...... -------- -------- „
nasında düşman limanlarım ablu- durumun bu askerî veçhesi değil-ka ve üsten çıkacak her denizaltı 1 dir. Bu şahsiyetler bilhassa Batının gemisine tarruz etmek olacaktır. | İktisadî, siyasî ve askerî sahada t^k-
Deniz Bakanlığı inşaat halinde ‘ viye edilmesi ve mütecanis bir hale bulunan bu gemilerin sayısını bil-1 getirilmesi meselesine uzun vadeli dirmemiştir. I bir hal çaresi düşünmektedirler.
Amerikan silâhları
Dördüncü madde
Önümüzdeki Temmuz içinde tatbikata geçilecek
Paris Radyosu, 11 (Basın -
Kargaşalık ihiimel.ne karşı tedbir alındı
Londra Radyosu, 11 (Basın - Yayın) — İtalya’ya ilk Amerikan silâhlarını taşımakta olan şilep bu gün ' ...
Napoli’ye varacaktır. Komünist sa-1 yın) — Amerikan dışişleri bakanlı-botajcılara karşı alınan, ihtiyat ’ ’
tedbirlerinin teferruatı gizli tutulmaktadır. Napoli liman işçilerinden büyük kısmı sağcı sosyalist grupu-na mensup olduklarından silâhları1 boşaltmıya muvafakat etmişlerdir, j Bir karışıklık çıkması ihtimali kar-, şısında şilebin İtalya’nın cenup limanlarından birine gönderilmesi de muhtemeldir.
Hasta ve sakat
insanların durumu
Hastalar, yaşamak için nasıl çalışabilirler ?..
Belgrad radyosunun bir yorumu
Belgrad. 11 (a.a.) (Lps) — Milletlerarası durumu bahis mevzuu eden Belgrad radyosu şu yorumu yapmıştır :
Mai-Çe-Tung'un Moskova’da ikameti esnasında Sovyet siyaset adam ları tarafından söylenen bütün dostluk nutuklarına rağmen Rus-Çin dostluğu So,vyet iktisadiyatının muhteris menfaatlerine tabi tutulmaktadır. Öğrenildiğine göre, Sovyet Rusya Çin’den satın aldığı çok miktarda domuz kılını 200.000 dolardan fazla bir kazançla Ameri-kaya satmıştır.
Vaşington’dan resmen bildirildiğine göre, 1949 senesinin ilk dört ayında Sovyetlerin yaptıkları domuz kılı ihracatı, 60.000 doları aş* madiği halde, 1950 senesinin ilk altı haftasında ayni ihracat 650.000 doları bulmuştur. Böylece görülüyor ki Ruslar Çin’den ruble mukabilinde
• aldıkları malları Amerika’ya do-, 1ar mukabilinde satmak suretiyle ‘.."ı Çin’in halkçı hükümetini önemli
' dolar gelirinden mahrum etmekte-1 dirler. Dünya domuz kılı istihsalinin Çinlilerin elinde bulunduğu gi" bi Amerikanın da ihtiyaçlarını kâ-. milen hariçten temin ettiği herkes-. çe bilinmektedir.
Tries'e meselesi
Londra H (a.a.) — Bugün tekrar Trieste meselesinden bahseden Times gazetesi başyazısında şöyle de-I mektedir:
Bu meseleyi halletmek için en ı iyi yolun İtalya ile Yugoslavya ara sında doğrudan doğruya yapılacak müzakerelerden ibaret olduğu aşikârdır.
I Tito’nun Times gazetesi özel muhabirime verdiği demeçle Kont Sforza’nın beyanatındaki uzlaştırıcı ifadeyi belirten muharrir, İtalya Dışişleri Bakanının yaptığı demecin Yugoslavyadaki ilk akislerinin pek ümit verici olmadığını, müşahede etmekte ve şöyle yazmaktadır :
I Bununla beraber Tito, doğrudan doğruya müzakereye girişmek yolunda kendisine verilen imkânları nazarı itibaıe almakla iyi hareket edecektir.
İtalya’nın bu mevzu üzerindeki ihtirasının kuvveti düşünülecek olursa Kont Sforza’nın tavizler yolunda oldukça mesafe katettiği görülür. Bütün bu bahis konusu edilen toprak öyle gülünç bir vüsat arze-diyor ki Sforza tarafından ileri sü-; rülen tekliflerle İtalyan ve Sloven halkının menfaatleri muhakkak ko runâbilir. İki memleket seyrüsefe rin azlığından sönmek üzere bulunan Trieste limanından birlikte istifade edebilirler.
Fabrika mı ? Tarla mı ? -
Kaç saat iş ? Ne şartlar altında ?
Ya-
ğı teknik yardım bürosu müdür vekili Willar, iktisaden az geUşmiş memleketlere yapılacak olan yardım programının tatbik usullerinin tesbit edilmiş olduğunu ve bu plânın önümüzdeki Temmuz ayrı içinde tatbikide geçileceğini beyan etmiştir.
Willar, bu programın Birleşmiş Milletler çerçevesi içinde ■ ■■ •• mevkiine konulacağım beyan
tatbik
Ağır sıklet boks
maçı
Buffalo, 11 a.a. (Afp) — Fairvievv Athletic Club’ü Menacerinin bildir-' diğine göre, dünya ağır siklet boks maçı dünya şampiyonu Charles Ez-zard ile Freddie Beshore arasında Haziranda Buffola’da yapılacaktır. ı
Bilindiği Bibi evvelce 2B Şubatta olausunu
yapılması kararlaştmlan bu maç yine bildirmijtir.
1 1 “* 3 3 ,r 3 1 m,efl Mamafih ı Güvenlik konseyi Hind hükûme-
edilme- tinin bu yeni kararını tetkik etmek l üzere yarın toplanacaktır.
İnsan hakları komisyonu
| Programda bilhassa gözönünde tu tulan cihet, ilgililere uygun işler bulmaktır. Meselâ kronik mide hasta lığı ve sinir bozukluğundan muzta-rip bir otobüs şoförü artık bu işte çalışamıyacak bir hale gelmiştir. Hayatını ne yolda kazanabileceğine dair muavven her hangi bir fikri . ...... olmadığı gibi, istikbal hakkındaki j lenir. Tab. .. ____________ ____
endişeler sinir durumunu büsbütün ( vi kabul etmiyecek kadar vahimse Vahimleştirmektedir. Müracaat et- ■ tedavi altına alınanlardan iyi-tiği merkezlerden birinde, bu ada- ’ leşmiyen pek azdır.
mın marangozluk işlerine bilhassa eli yatkın olduğu meydana çıkarılır ve bir eğitim devresini müteakip ev ' velce çalışmakta bulunduğu şirket, i kendisini _______
ne nakletmek imkâ
Bazı hallerde hastanın sinir durumu o deıecede bozuktur ki, evvelâ özel bir tedavi için diğer bir merkezden geçmesi elzemdir. Bazı hallerde bu duruma, adamın ailevî sıkıntıları sebebiyet vermekte olup, bu takdirde kendisiyle birliğe bağ lı bir içtimai vardım uzmanı ilgi-m bjp.t yie bazı vak’alar teda-
iğer memleketlerde olduğu gibi Büyük - Britanya’da da her yıl hekimle nekahat dev-giren hasta arasında şu yolda binlerce sahneler cereyan eder:
• Mükemmel, artık iyileşme yolunu tuttunuz ve pek yakında taburcu olacaksınız. Fakat artık eski işinize dönmeyi aklınızdan çıkarın. Aksi halde yine hastalanırsınız.»
Bu durumda olan şahıslar, teknik bakımdan «arızalı» sınıfına girerler. Yani iş bulmakta veya işlerini muhafazada önemli engellerle karşılaşmaları melhuzdur. Arıza veya sakatlık muhtelif sebeplerden ileri gelebilir. Meselâ astm’dan müztarip bir şahıs tozlu yerlerde çalışamaz. Romatizma bir adamın rutubetli bir muhitte iş tutmasına manidir, veya uzuvlarından biri sakatlanan bir şahıs için eski san’at veya işine devam etmesi imkânsızdır. İngilterede bu durumda olan şahıslara devlet tarafından bakılmakta olup hükümet bu şahısları diğer bir meslekî meşgale için hazırlamak ve yetiştirmekle mükelleftir.
Bu durumda olan bir şahıs ilk o-larak, kendisini mahallî iş bulma bürosuna kaydettirir. Bu bürolara bağlı «Arızalılar Yerleştirme» memurları vardır. Arızalı veya sakat şahıs bazan, bu büro vasıtasiyle kendisine uygun yeni bir işi derhal bulabilir. Fakat ekseriyetle bu durumda olan şahsın, yeniden çalışmağa başlıyabilmesi için bir bedenî kalkınma ve meslekî eğitim devresine ihtiyacı olur.
Bu takdirde adam, son iki yıl zarfında Büyük - Britanya’da açıl-. mış olan 1,2, «sınaî kalkındırma merkezlerinden» birine sevkedilir. Bu merkezlerden uzakta yaşaması veya ailevî şartlarının nekahatını geciktirecek mahiyette telâkki edilmesi halinde, Güney İngilterede Surrey’de kâin tamamiyle yatılı bir merkeze gönderilir. Maksat, bıı şahsı bedenen çalışabilir bir hale getirmek, iş iktidarını ölçmek ve kendisine münasip bir iş bulmaktır.
Bedenî hazırlama usulü son derecede basittir. Merkeze bağlı hekim hastayı müesseseye gelişinde muayene eder ve icabına göre merkezin jimnastikhanesinde beden terbiyesi hareketleri, miiessesenin revirinde bir fizyoterapi servisi, balı çıvanlık işlerinde bir çalışma devresi veya her 3 usulü tavsiye eder. Bunıin haricinde kimse, hastanın sıhhî durumu ile ilgilenmez, işlerine karışmaz ve adam, mümkün olduğunu zannettiğinden fazlasını ba şarabildiğini meydana çıkarınca, nefsine karşı olan itimadı artar ve [ kendi kendini idare etmesini öğrenir.
Tabiatiyle meslekî eğitim daha şümullüdür, zira adamın gelecekteki saadeti bu yetiştirme devresinin muvaffakiyetine bağlı bulunmaktadır.
Hekimin, adamın hangi umumî sa hadaki işlere daha elverişli olabileceğini belirtmesini müteakip, ilgili tecrübe atelyelerine nakledilir. O-rada kendisine umumiyetle plastik eşya imalâtı, dericilik, madenî eşya veya marangozluk gibi küçük işler yaptırılır. Ekseriyetle bu işler hak kında her hangi bir bilgisi olmamak la beraber, bu 4 atelyeye bağlı mü-| fettişler, kabiliyetini tartarlar ve 1 el mehareti, temerküz kabiliyeti, sür’at ve intibak kabiliyeti hak-I kında raporlar verirler.
Bundan sonra ilgili şahıs psiko-. metrik bir denemeden geçirilir ve müfettişlerin notlariyle birlikte bu rapor, ilgililere ne gibi meşgaleleri tutmaları lâzım geldiğini tavsiye eden ve yol gösteren bir memura verilir. Şimdi bu iki raporun esasına, adamın bundan evvelki çalışma hayatında edindiği tecrübeye ve ta biatiyle şahsî meyillerine göre, iktidar ve kusurlarının ölçülmesi müm kündür. Kendisine yol göstermekle mükellef ve «Vocational Guidance Officer» denilen memur, adam için en münasip görülen meşgalenin nevini tavsiye eder.
Terakkisi hakkında memnunluk verici bir rapor alınmışsa, yol göstermekle mükellef memur, adamm evi civarında bu cinsten münhal l bir iş olup olmadığını anlamak için . mahallî iş bulma bürosu ile temasa geçer. Bundan sonra adam evvelâ hükümete bağlı bir kurs merkezine gönderilir ve böylece kendisine mahsus sakatlığın bir mani leş kil etmiyeceği bir meslek veya sanatta havatını kazanabilecek şekil de mücehhezdir.
Endüstriyel kalkınma Büyük - Bri tanya hükümeti tarafından kurulan . merkezle e münhasır değildir. Özel . firmalardan birçoklarının kendilerine ait merkezleri mevcut olup, müs karosöri montajı şubesi-1 tahdemlerine burada meslekî teda-i sağlamaktadırlar.
Maraşta propaganda alanları tesbit edildi
Maraş. (Hususî) — Burada söz- Demokrat Parti, ilçe seçim kuru-lü propaganda alanları Belediye luna müracaat ederek haftada üç tarafından tesbit edilerek ilçe se- : gün propaganda yapacağını bildir-çim kuruluna bildirilmiştir. İki alan tesbit edilmiş olup bunlar ayni mıntıkada ve yanyana olduktan başka şehrin iş merkezinden de uzaktadır. Aradan bir caded ile ayrılmış olan bu iki alanda ayni zamanda propaganda yapıldığı takdirde - seçim kurulunun kararına göre ayni saatlarda iki alanda da propaganda yapılacaktır. - Birbirini ihlâl edebilecek durumdadır. İş merkezlerine yakın ve şehrin merkezinde birçok alanlar dururken, kanunun verdiği salâhiyete dayanılarak bu şekilde hareket edilmiş olması C. H. P. li belediye balkanının duyduğu endişenin bir neticesi telâkki edilmektedir.
miş ve propaganda alan, gün ve saatlannın bitirilmesini istemiştir. Seçim kurulu ise ancak Cuma ve Pazar günleri saat 10 _ 12 ve 14 - 16 arasında her iki alanda ayni zamanda propaganda yapılmasına, Demokrat üyelerin muhalefe -tiyle, karar vermiş ve kura çekerek propaganda alan, gün ve saatlarını tesbit etmiştir. Böylece bir alanda D. P. propagandasını yaparken, komşu alanda da C. H. P. propaganda yapacaktır. Propaganda için üç gün istediği halde ilçe seçim kurulu tarafından tahdit edilerek iki güne müsaade edilmiş elmasına Demokrat Partinin itiraz edeceği haber verilmektedir.
Kurşunlu’da Halk Partsinden oyrılonl.r
Kurşunlu, (Hususî) — Son gün- İbrahim Yenice. Emine Yenice, Ka-leıde Demokrat Partide bir faaliyet1 Vr-nirp öm»r n?lran» ZpVî göze çarpmaktadır. Bu cümleden ■ .„9, olmah üzere her akşam ilce merke- * gel, Sadıye zinde faaliyet vardır. Atkaracalar, ıvri’-"—» bucağında yapılan muhtar intiha-batında, Halk Partisi muhtar adayı ancak bir oy almıştır. D. P. adayı | Ethem Döndüye gelince 621 oyla muhtarlığa seçilmiştir. Başka kimse ■ oy almamıştır. Yeni muhtar Ethem j Döndüyü tebrik eder, yeni görevin de başarılar dileriz.
' Son günlerde Atkaracalar merkez bucağında( aşağıda adları yazılı vatandaşlar Halk Partisinden istifa ı.de rek Demokrat Partiye iltihak eyle- ] rem semt ocanıanna ve Koyıeraenı inişlerdir. Mustafa Ödemiş, Refiye şubelerimize müracaatlar devam et Ödemiş, Muhittin Özkan, Hüseyin ' inektedir. Halk D. P. ye karşı çok Elvan, Satılmış Keba, Sefa Kebâ, yakın bir alâka göstermektedir.
ir faaliyet' sim Yenice, Ömer Özkan; Zeki Ke-cümleden laş, İbrahim Cengiz, Mustafa Ön-gcl, Sadiye Öngel, Nâzım Özçelik, , Miyase Özçelik, İbrahim Congarlı, Mahmut Akgün, Seren Akg in, Ahmet Öngel, Akile Öngel, Süleyman | Can, Gülizar, Can, Mustafa Okuısoy Feride Okursoy, Mustafa Erçelen, Mustafa Karatop, Emine Karatop, j Osman Karatop, Ayşe Karatop, Ce-lam Kebâ, Ayşe Kebâ, Tahir Saydam | Gülgüzar Saydam, Hüseyin Sancı, Emine Sancı, Ramazan Sancı, Emine Özkan.
| Bunlardan başka kasabanın muh telif semt ocaklarına ve köylerdeki
İngiltere Milletlerarası Bankası fon İngiliz liralık bir meblâğ verdi
Vaşington, 11 (a.a.) — Milletler arası bankanın genel müdürünün bildirdiğine göre, İngiltere banka nın emrine bir milyon İngiliz liralık bir meblâğ tahsis etmeğe karar vermiştir. Bu para banka tarafından muhtelif işlere yatırılabilecek-
T , „ ,, , , Tr. .. emrine bir milye
Lake Success. 11 (a.a.) — Hındıs- ______vı.
tan hükümeti, Keşmir meselesinin • halli için Avustralya yüksek mah-j kemesi yargıçlarından Sir- Aven Di-xonun arabulucu olarak tayinine taraftar olduğunu güvenlik konse-
iki defa tehir edilmişti. Mamafih , kesin tarih henüz tesbit
İngilterede uçan daireler göründü
, Londra, 11 a.a. (Afp) — Uçan daireler İngilterede de görülmüştür. Lancashire’de Preston’lu üç genç kız yolda gezerlerken Doğuden doğru
Serbest Fıkra.
Davulun tokmağı!
Keşmir mes’elesi
Lake Success, 11 (a. a.) — İnsan •'hakları komisyonu dünkü oturumunda insan hakları milletlerarası I paktı tasarısının 10 ve 11 inci maddelerini kabul etmiştir. |
İttifakla kabul edilen 10 uncu maddeye göre, hiç kimse mukave-leden doğan mükelleffiyetlerini ifa edemediği için hapsedilemez. I
C ayın Barlas, devletçiliği kö-** ye davul ve zurna ile götüreceğini söyliyeliberi, biz Sarı-çizmeli’lerin ne yalan söyliyeyim, kendisine karşı alâkamız artmıştır!
Hem insafla düşünmek lâzım... Hangi Bakan şimdiye kadar o-nun gibi «köy» ismini ağzına aldı? Neredeyse, » Bizim köy» kitabını da Barlas Bakanımız yazmıştır, diyesim geliyor!
Meşhur meseldir; anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul
Onun için Sayın Barlas’tan sıkça bahsedişimi hoş görün!
Yarım elma, gönül alma!...
Yalnız, Antcpli bir -Sançiz-meli» den aldığım son haberler, beni ziyadesiyle üzdü! Yoksa siz, onun Antepte başına gelenleri duymadınız nu?
Efendim; Antebe seçim propagandası yapmak için hanımı-sıyla vc otomobiliyle Barlas'ımrz gide dursun; beri tarafta Ante-
Yazan : ■
| Sarıçizmeli
be Celâl Bayarin geleceği haberi duyulmuş... Köylüler, çoluk, çocuk, kadın erkek, dağın doruğundan görünecek otomobili gözetlemeğe başlamışlar. Derken:
— Bati, batii, batiiiii, diye bir otomobil çıkagelmez mi?
Köylüler; hah demişler! Demokratlar, geldi!.. Celâl Bayar, geldi... Tutabilene aşkolsun! O-tomobiline doğru koşan koşana... Sayın propagandacımız hiç bir yerde göremediği bir kalabalığı görünce, derhal şoförüne em-
— Dur, bakalım, ne istiyorlar?
Köylüler hemen otomobilin etrafını almışlar; yol, mektep, tohum, traktör, doktor! Hulâsa, senelerdir bakımsız köylülerimiz ne isterlerse topunu birden birer
birer şayıp dökmüşler!. Bakan da, hepsini, güzelce defterine not etmiş!
Köylüler, nihayet Celâl Bayana derdimizi anlatabildik, diye, memnun!. .
Barlas, hele şükür bir köyde karşılayıcı buldum diye, ınem-
Fakat, bizim memlekette köyden köye kuş uçmasa bile, haber pek çabuk uçır! Nitekim Barlas; Antebi iyice dolaşmadan evvel, bu yanlışlık da anlaşılmış!...
Fakat Bırlas’ı bir düşüncedir almış! Simdi ne yapsın; not defterindeki dilekler yerine getirilse, köylüler:
— Bık, Celâl Bayar geldi, söyledik, yaptırdık; diyecekler! Bütün şeref hissesi Demokratlara düşecek!
— Yapılmasa «aha kötii!.. Barlas, intihap dairesinde ne yüzle rey istiyecek!
Görüyor musunuz, Barlas’ımı-zın başına gelenleri!..
General Col.ins
İran’a yardım istiyor
Londra Radyosu, (Basın - Yayın) — Birleşik Amerika ordu kur-| may başkanı General Collins dün 6C4curattcu
Washington’da gezetecilere verdiği- sessjzce uçan beyzî bir şekilde bir yapılan Amerikan cisim görmüşlerdir. Genç kızlar bunun güneş ziyası altında bir uçak kanadı gibi parlayan bir cisim oldu-ı ğunu söylemişlerdir.
I Yetkili makamlar henüz bu hu-, susta bir şey söylememişlerse de | hava bakanlığında bunun Kuzey 1 îrlandadan uçurulan meteoroloji balonlarından biri olduğu sanılmaktadır.
izahatta, İran'a yardımının arttırılması lâzım diğini de beyan etmiştir.
Amerika'da işsiz
gel-
sayısı
Paris Radyosu, 11 (Basın -yın) — Amerikan ticaret ’— dün verdiği demeçte, geçen ayı içinde işsiz sayısının Amerika’da 4 milyon 123 bine yükselmiş olduğunu bildirmiştir.
Bu arada, rYtlantik sahili pilot ve kaptanları bu hafta sonunda grev ilânına karar vermişlerdir. Bu greve sebep, armatörlerin kollektif mukaveleleri reddetmiş olmalarıdır.
Ya-bakanı Mart
Yeni bir ilâç
Londra Radyosu, 11 (Basın - Yayın) — Amerikan Fen adamları yeni bulunan Oriamycine adındaki bir ilâcın ehli hayvanların olduklarından yarım misli büyümesini temin edeceğini ileri sürmektedir.
Amerikan Tıp Cemiyeti tarafından yayınlanan bir raporda, bu ilâç tan ufak bir doz zerkedildiği zaman hayvanların etlenip yağlanacağı açıklanmaktadır. İnsanlar üzerinde yapılan tecrübelere istinaden bu ilâcın zayıf çocukların gelişmesine de yarayacağı ilâve olunmaktadır.
. İsrail - Amerika haltımla işliyecek yeni bir gemi
I Tel - Aviv, 11 (a.a.) — İsrail Dış işleri Bakanı, İsrail - Amerika hattında işliyecek yeni bir geminin hizmete girmesi münasebetiyle söy lediği nutukta ezcümle şöyle demiş
| Arap ablukasından korkmuyo -ruz. Bu ablukaya İktisadî kudretimizi çoğaltmakla cevap vereceğiz.
Şamar adasında bir tren kazası
Manilla, 11 (a.a.) — Şamar adasında Cumartesi günü demir madeni taşıyan bir trenin raydan çıkması neticesinde 14 kişi ölmüş ve 30 kişi de enkaz altında kalmıştır.
Kurbanlar, Çalıştıkları yerden ham demir madeni yüklü vagonlar da paskalya bayramını kutlama mersinline iştirak etmek üzere yola çıkmış bulunuyorlardı.
Sayfa: 4
ZAFER
[ || M I K A ¥ £ II 1 GÜZEL SAN-TOİ
ğ sı
h ç;
f) k lı
1( b
Ç d
b b d
S k
b S y
ç
k k lı
★ (Baş tarafı dünkü sayıda)
San-Toi, kelebeklerden nefret etmesine rağmen, kocasına hiç bir şey söylemedi. Adam, karısına döndü :
— Ne düşünüyordum biliyormu-sun, San-Toi dedi. Öldüğüm zaman ruhumun altın kanadlı, kocaman bir kelebek şeklinde tekrar dünyaya gelmesini isterdim.
San-Toi sordu :
— Öldükten sonra, ruhlarımızın tekrar yer yüzüne döneceğine ina-nıyormusun Kao-Lung?
Adam kat’i olarak cevap verdi :
— Tabii, dedi. Bundan zerre kadar şüphem yok.
San-Toi, acı, acı gülümsedi :
—Öyleyse ben de balık şekline girmek isterdim.
Kao-Lung hayret etti :
— Bir balık mı? Niçin?
— Çünkü, su temiz ve berraktır. Ben de bu berrak suda yüzen gümüş gibi parlak bir balık olmayı isterim.
Sonra, konuşarak akşamın loşluğu içinde eve girdiler.

«Güneşin, kocaman dağlar üstünde bir altın top gibi yükseldiği güzel bir bahar günüydü. Kho-Tan, bu bahar sabahının nefis güzelliği içinde geldi. San-Toi, kalbinin duracağını sandı ve her şeyi unutarak bağırdı :
— Kho-Tan...
Şu anda bütün kâinat güzeldi. Bakışındaki vahşetinin, hayatına girmiş sayısı bilinmeyen kadınların ne. ehemmiyeti vardı. Her Çinli kadının yaptığı gibi, o da Kho-Tan için çalışabilir, asla isyan etmeden ona istediği kadar evlât verebilirdi. Güneşin yakan ışıkları altında, pirinç eker, eski elbiseleri ve sefaleti kabul edebilirdi.
Halbuki Kho-Tan, bugün ona veda etmeğe gelmişti. Sevgisine dair en küçük bir söz bile söylemediği gibi, uzak, çok uzak bir yere de gidiyordu. Zavallı San-Toi, göz yaşlarını bu kalbsiz adama göstermemek İçin epey güçlük çekti ve o gittikten sonra, gün batıncaya kadar içeri girmeyerek, merdivenlerde oturdu.
O akşam, Kao-Lung yine Salko-nide gecikmişti. Salkoni'nin üzerinde ise, kalın bir sis tabakası vardı. Her zamankinden daha ağır bir sis. Etraf o kadar sessizdi ki, giriş kapısının yanındaki büyük saatin sesinden başka bir gürültü yok tu .
Bir an... Genç kadının bakışları dondu. Karşıdaki yüksek dağın ince patikasında, kocası Kao-Lung’un
Endonezya le Ruıyo aratırdı siyosî münasebet
Cakarta, 11 (a.a.) — Resmî bir kaynaktan bildirildiğine göre bir özel Endonezya heyeti, Endonezya ile Sovyetler Birliği arasında siyasî münasebetlerin kurulması meselesi-
Çeviren : Saadet Akışık
sis içindeki hayalini farketti. Fakat onda bu akşam bir gayri tabiilik vardı. Yürüyüşü çok tuhaftı. Neden, iki tarafa sallanarak yürüyordu? Niçin ikide; bir başını geriye çeviriyordu? Oh, yarabbi, bu müthiş bir şeydi. Sakın, Kao-Lung... Birden rivayetleri hatırladı. Bu sis, kocasını sakın kör etmiş olmasın7 San-Toi, küçücük elini kalbine bastırdı. Ah bu kalbi... Şiddetle çarpıyordu. (Mukadderat bir saat gibi ilerliyor) diye düşündü. Tekrar yola baktı. Kao-Lung yolda ancak el yardımiyle ilerliyordu. Her ne kadar- güçlük çekiyorsa da, dağı iyi ta nıdığı için, patikaya ulaşmıştı.
Ona yardıma gitmeliydi. Ne de olsa kocasıydı. Sevemiyordu ama, ona hürmet ediyor, vazifelerini mükemmelen yapıyordu. Sevmiyor-muydu? Öyleyse, kalbi niçin bu kadar şiddetle çarpıyordu? Neden kor kuyor ve telâş ediyordu? Demek seviyordu da... Babası haklıydı öyleyse. Aşk sonradan geliyordu. Hem Tanrılar da böyle isterlerdi.
O, ne? Aman Allahım, Kao-Lung bir saat rakkası gibi, ileri, geri sallandı ve bir ayağı boşlukta kalarak uçuruma yuvarlandı.
San-Toi, bağırmak için ağzını açmasına rağmen, sesi çıkmadı. Yalnız gözlerini yumdu ve bayıldı.
Sonra... zavallı genç dul, mâteme girdi.
San-Toi, mehtaplı bir gecede yatağına uzanmış, ölen kocasını düşünüyordu. Birden yanında hafif bir çırpınış oldu. Açık pencereden içeri altın kanadlı, kocaman bir kelebek girmişti. San-Toi, heyecanla doğruldu. Bu kocası Kao-Lung’un ruhuydu. Mutlaka oydu. Kocasının ölmeden evvel söylediği sözleri düşündü. (Öldükten sonra, ruhumun bir kelebek olmasını isterim) demişti. Altın kanadlı kelebek, sağa, sola uçuyor, duvarlara çarpıyordu. Kelebek birden, yatağın üzerine düştü. San-Toi, hemen eline bir yelpaze alarak kelebeğe vurmak istedi. Çünkü, ondan korkuyordu. Fakat kelebek havalandı. Ve açık kapıdan dışarı uçtu. Aynı şekilde yalpa vurarak uçuyordu. Sanki kördü. Onu yakalamak için San-Toi, merdivenin trabzonlarına koştu. Fak it aksi bir tesadüfle ayağı kayarak merdivenlerden aşağı yuvarlandı.»
Kao-Lung heyecanla gözlerini açtı. Karyoladan yere düşen karısının yanına giderek sordu :
— Bir yerin acıdı mı San-Toi7 Ne oldu sana böyle?
Genç kadın göz yaşlarını güçlükle tuttu :
— Bilmiyorum, dedi. Korkunç bir rüya gördüm. Rüyamda, merdivenden aşağı düştümdü. Demek ki...
Kao-Lung güldü ve karısını kucağına alarak tekrar yatağına yatırdı :
— Zavallı yavrum, dedi. Rüyanda seni korkutan şeyin ne olduğunu bilmiyorum. Eğer elime geçseydi, ben ona yapacağımı bilirdim.
— DİLEKLER — Belediyemizden bir şikâyet
İçccbeci, Kölüler Sokak, No. 17 de Eşref Mantıkçı yazıyor:
Belediye, sokağın yolunu bir metre daha yakından başlatarak evimin septik çukurunu yıktıktan sonra yolu bir metre karşı tarafa kaydırdı ve Kasım ayı iptidasında fenni çukur yaptırmamı istedi. Çukuru Kasım, Aralık, Ocak, Şubat aylarında yaptırmadığım bahane edilerek kendisinin de bu aylarda yaptırmadığı işi 2900 küsûr liraya müteahhide vererek Martın on-dördüncü gün işe başlattı. Ben de eski çukur yerinde yapılmasını beşyüz liraya verdiğim ve Belediyeden sekiz gün ev vel başlattığım çukuru tamamlatmak ve Belediye ile olan ihtilâfı mahkeme yoliyle halletmek karar ve teşebbüsün-deyim. Fakat Belediye bütün kuvveti ileenüteahhidi destek-liyerek bir an evvel işi oldu bitti yapmaya ve bu suretle alâkalılara kazanç teminine ve bana borç yüklemeye çalışmakta, bir takım mâniler çıkararak işimi durdurmaktadır. Bu mânilerden biri ruhsat vermemektir ve yazı ile bana cevap verilecek yerde cevabın tarafıma tebliği Çankaya belediye şube müdürlüne bildirildiğinden haber bana bir gün sonra ulaşmıştır. Bu sür’at şaheser bir muvaffakiyet değil mi?
İcap ediyorsa Belediyeden istediğim ruhsatı verdirmek icap etmiyorsa keyfiyeti bildirmek ve izrarıma meydan vermemekle görevli makam ve merci neresi ise dikkat nazarını çekmenizi rica ederim.
Maaş alamayan öğretmenler
Keskin ilçesinde bulunan ve isminin neşrini istemeyen bir öğretmenden aldığımız mektupta bugüne kadar maaş alamadıklarından bahsedilmekte ve bunun da kadronun gecikmesinden ileri geldiği belirtilmektedir.
Bugüne kadar maaş almayan öğretmenlerin durumunu alâkalıların nazarı dikkatine arzederiz.
Akveren imamının tarlası
1 Nisan tarihli sayımızda Akveren camiine vakfedilen tarlaya birinin sahip çıktığı yolunda, Zeki Yürük imza-siyle okuyucu mektubunu neş ' retmiştik. Bu mektupda adı geçen Hüseyin Yalçın bize 1 gönderdiği mektupta bahis mevzuu tarlaya 45 senedenbe-ri sahip bulunduğunu bildirerek iddianın asılsız olduğunu ifade etmektedir.
San’at - Tiyatro
Tiyatromuza dair
Repertuar - Telif eser - Tiyatro tenkidçisi - ve bu üç mühim esasın tahlil ue tatbiki
vvelki yazımda(*) birtakım ■■dert ve şikâyetlere dayana-ürak bugünkü haliyle tiyatromuzun memnunluk ve ümit verici du rumda olmadığını söylemiş, umumî bir kanaat haline geldiğini zan-1 nettiğim «böyle olmaz!» hükmümü ' tekrarlamıştım.. .Delil ve olaylarla ! sabit bulunmasına, daha çok iş ve 1, prensiplere takılmamıza rağmen 11 yazdıklarımızın; şahsî iğbirar sebe-| biyle ileri sürülmüş menfi tenkid-' 1er, asılsız ve mesnetsiz iddialar şeklinde gösterilmesi ihtimali var-I dı. Bu tehlikeyi bertaraf etmek için aynı yazıda kendime: «Peki nasıl olmalıdır?» sorgusunu sormuş, müteakip yazılarımda bu sorguya ce-ı vap vermiye çalışacağımı da vaa-. detmiştim. Ancak, takdir buyurursunuz ki, işi derinlik ve teferru-atiyle almaya ne imkân, ne de lü-| zum vardır. İmkân yoktur, çünkü: I bu mevzu; makale, hattâ tefrika-lık değil, kitaplık bir mevzudur... Lüzum yoktur, çünkü: teferruat; hem. meslekten olmayan okuyucu-! yu sıkar, hem de asıl sebep ve ana ; meseleler halledilince kendiliğin-' den yok olur, gider. Bunun için bu-1 rada yazacaklarım; sadece şahsî görüş ve kanaatlerime dayanarak, işin ve müessesenin selâmeti namına, hatırlatılmasında fayda gördüğüm bazı temel meseleler olacaktır. İlmî ve iddialı bir maksat gütmüyorum. Esasen yazacaklarım; bilinmiyen değil, önem verilmiyen, yapılmasında ihmal veya acz gösterilen şeylerdir. Bu arada temas edil memiş veya yeter derecede açıklanmamış noktalar varsa bunlar, muh terem halkımızın müesseseye olan bağlılığını, sevgi ve sempatisini za-I yıflatmamak emeliyle kapalı geçil-, miş şeylerdir.
Repertuvar:
I Sanat ve halka hizmet yolunda ı olan, ciddî bir tiyatronun her şey-
1 den önce bir repertuvarı olmalıdır. Bu repertuvar; tiyatronun bütçe, kadro ve teknik imkânları gözönün de tutularak, halkın seviye, zevk
1 ve temayülleri hesaba katılarak vaktinde hazırlanmalıdır. Hesaplı ve sistemli şekilde repertuvarı vaktinde hazırlanmamış, rejisörden marangoza kadar bütün ilgililere vazife ve rolleri bildirilmemiş bir tiyatroda, her şey tesadüflere bırakılmış demektir. İşi, tâli ve tesadüf | lere kalmış bir toyatro da; program sızdır, maksatsızdır, binnetice faydasızdır. Şahsî tahmin ve zevk ölçüleriyle, yahut iki istişare ile daima münasip eser seçilemez. Piyango çeker gibi eser seçilince de; zaman darlığı, para azlığı, çalışma kifayetsizliği, seyirci rağbetsizliği, İdarî tatsızlıklar ve bir sonraki eserin hazır olmaması yüzünden bazan 20 kişiye 10 gece daha oynamak
Yazan —
Ahm 4 Evirten
mecburiyeti... birbirini kovalar. Ar kasından da: -Temsil hasılatı, tiyatro binasının bir akşamlık ışık masrafını karşılayamıyor, sahnedeki ar tist sayısı, salondaki seyirciden fazladır...» şeklinde şakalar ve şikâyetler gelir.
Telif Eser:
Repertuvarda en az 2/3 nispetinde talip eserler yer almalıdır.Tiyatro muzu taklitçilikten yaratıcılığa götürebilmek, bir avuç seçkin insana değil, çoğunluğa hitap edebilen bir sanat haline getirmek için yerli eseri teşvik etmek ve başüstünde tutmak boynumuzun borcudur. Tiyatro edebiyatımızın fakirliği bahsinde (bir takım kanunî engelleri, politik, sosyal meseleleri, ahlâkî endişeleri) ve bunların müspet -menfi neticelerini mevzuumuzun dışında bırakmak zarureti var. Biz burada bir tiyatrocu ve sanatkâr sıfatiyle, aklımızın erdiği kadar, mütalâa beyan edebileceğiz.
Bazan tam olarak okumadan bile, «sanat değeri yoktur, dramatik aksiyon noksandır!» gibi büyük lâf larla veya «Halk Tutmaz!» gibi Karakuşî hükümlerle eserini eline verip tiyatronun dış kapısından geri çevirdiğimiz Türk tiyatro yazarına, ne demeye hakkımız vardır? Bir eseri tutmayınca bütün başarısızlığı kendisine yükleyip, eline tekrar kalem alamaz hale getirdiğimiz, kırılmış bir insana «Neden yazmıyorsun?» diye nasıl çıkışabiliriz?... Sanat değeri yüksek yerli eser; vakti saati gelince gökten zembille inmiyecek her halde! Böyle bir e-ser ve onun beklenen yazarı Türk sahnesinden yetişecektir. Bu sebepten Tiyatro .yazarını aramıza almaya, bağrımıza basmaya, teşvik etmi ye, fikir ve müdafaasını dinlemeye, oyunumuz ve tenkidlerimizle onu yetiştirmeye mecburiyet duymalıyız. Kendi eseri prova edilirken çalışmalara katılmasına ve bir yazar olarak yerinde müdahale ve tashih lerine müsamaha göstermeliyiz. Tiyatromuzu, tiyatro edebiyatımızdan ayrı düşünmeye İmkân yoktur. Sahne sanatine ve eser yazmaya karşı alâkasızlıklarını ileri sürüp tiyatromuzun bugünkü halinden yazarlarımıza mesuliyet payı çıkarırken, 40 - 50 yıldanberi, çok defa da şahsî his ve kaprislerimize kapılıp onlara soğuk davranan ve çok yükseklerden bakan kendimize, yani bir eseri kabul veya reddetmekte yegâne söz sahibi olmak mevkiini yıllarca muhafaza etmiş kimselere de biraz üzülme ve sıkılma payı ayırmalıyız...
Şimdiye kadar, sahnemizde oy-
nanması arzusiyle tiyatrolarımıza kaç yerli eser verilmiş ve bunlardan kaç tanesi, ne sayede oynanabil miştir? Bunu rakamla tesbit etmek mümkün olsaydı, maksadımızı anlatması bakımından, herhalde hazin bir örnek teşkil ederdi.
Tiyatro Tenkidçisi:
Tiyatro edebiyatımız denilince, yazarın yanında tiyatro tenkidçisi-ni de unutmamak lâzımdır. Tiyatromuzun değişme ve gelişmesinde; müspet ve bitaraf görüşlü, ölçülü, bilgili, yapıcı ve yetiştirici tenkid-çiye ihtiyacımız büyüktür. Her tür lü tesir ve telkinden kurtulmuş, işini kazanç vasıtası değil, Milli Kültüre hizmet vazifesi telâkki ede cek tiyatro tenkidçisi; ne düşman gözüyle bakılacak, ne de korkulacak bir insandır. Tenkidçi, büyük öğretmendir! Çalışanlar ve lâyık olanlar onun sevgisine, şefkat ve müsamahasına sığınabilirler. Ondan ancak çalışmayan ve yerinde sayan çekinir. Hakikî tenkidçi; sanatkârı kalıplaşmaktan, kısırlaşmak tan koruyacak, seyirciyi irşat edecek, tiyatro ile halkın anlaşmasında öncü ve vasıta olacaktır. Bence tiyatro tenkidçisi de sahneden yetişecektir. Yâni; sahneyi, eseri, rejisörü, sanatkârları tam bir vukufla tanıyacak, onların hususiyetlerini, sanat kabiliyetlerini, zaaf ve meziyetlerini bilecektir. Tâ ki: tenkidle-rinde bir isabetsizliğe uğramasın, dürüstlük ve samimiyetinden şüphe edilmesin! Takdirlerinde şımart maktan, tashihlerinde kırmaktan ve lüzumundan fazla karışmaktan çekinebilsin!

Gelecek yazımızda şu konular ü-zerinde duracağız: (Dil Meselesi», «Tiyatroda Tarz ve Üslûp», «Reji ve Sahne Çalışmaları», «Sanatkâr ve idare».
12-4-1950
ANKARA RADYOSU ÇARŞAMBA — 12/4/1950
7.30 M. S. Ayarı.
7.31 Müzik: Nea’eli Parçalar (Pl.)
7.45 Haberler ve Hava Rapora.
8.00 Müzik: Hafif Karma Müzik: (Pl.)
8.25 Günün Programı.
(•) Zafer: 22/3/1950.
Romanyada Rus baskısı
Belgrad, 11 (a.a.) — Yugoslav «Glas» gazetesi, Sovyetlerin Romanyada tatbik ettikleri İktisadî istismar usullerine tahsis ettiği bir yazıda şöyle diyor :
Rusların, Rumen ikisadiyatına tahakkümü gittikçe kuvvetlenmek tedir. Petrol, maden, traktör ve film sanayilerinde Sovyetler Birliği hisselerin yansından fazlasına sahiptir. Film müesseselerine gelin ce, bunların yüzde 90 nisbetinde murakabesi Sovyetlere ait olduktan başka bu müesseselerin bütün sorumlu müdürleri de Ruslar arasından seçilmiştir. Buna mukabil Rumenlere ikinci derecede vazifeler verilmektedir.
vin
)o Majör
ni incelemek üzere 15/4 tarihinde Moskova’ya gidecektir.
Rusya’ya yapılacak ihtar
Paris 11 (a.a.) — Radikal gazete Aurore’un bugün yazdığına göre hür dünya bu hafta başkan Truman’ın Waşhington’dan Rusya’ya bir ihtarda bulunmasını beklemektedir. Gazete şunları yazmaktadır:
Amerika’nın kudreti ve durumu komünizmin ilerlemesini önleyecek gayretlerin temelini teşkil etmektedir. Filhakika Birleşik Amerika Ruslara, Berlin, Yugoslavya veyan Çin Hindistanında artık hareket serbestisi verilmiyeceğini anlatmalıdır.
Ruslar, bundan önce yayılma e-melleri besliyen bir çoklarını meşum akibetlere sürükleyen caniya-ne tasavvurlara kendilerini kaptırırlarsa büyük bir tehlikeye maruz kalacaklarını da bilmelidirler.
Milliyetçi Ç n ordusunun yeni hamleleri
Taipei, 11 (a.a.) — Hainan adasındaki milliyetçi ordu genel karargâhından bugün bildirildiğine göre, geçen hafta zarfında milliyetçi Çin kfara, hava ve deniz kuvvetleri 10.000 kadar Çin komünistini öldürmüş veya esir etmişlerdir.
Milliyetçi kara kuvvetleri bu arada 500 komünisti esir etmişler ve ayni sayıda zayiat verdirmişler-dir.
Uzak-Doğu ticareti için yap lacok kor ferans
Tokyo, 11 (a.a.) — Gelecek hafta Japon başkentinde Uzak - Doğu ticaretini ve bununla ilgili meselele-
ri tetkik etmek üzere altı gün sürecek bir konferans toplanacaktır. Bu
konferansa,
Japonya,
Kore,
moza, Hongkong, Filipinler, Hindistanı, Endonezya, Siyam
For-Çin Ma-
lezya, Birmanya, Hindistan ve Pakis-tandaki Amerikan siyasî temsilcileriyle memurları katılacaktır.
Macaristan'ın «Şanlı Rus ordusu tarafından kurtarılışının» beşinci yıldönümü münasebetiyle Nisanın dördüncü günü bütün memleket büyük bayramlara sah ne olmuştu. Herkes coşkun bir şekilde bayramı kutlamağa mecbur tutuluyor, her şeyi kızıl dekorlar kaplıyor, kapıcılar bile evlerinin donatılmasında yarışlara girişiyor, her köşe başında muazzam Stalin başları görünüyor. Bu vesile ile Demir Perde arkasında bayramların nasıl, ne şekilde ve niçin kutlan dığını anlatmak faydadan hâli ol-mıyacaktır.
Geçen Noel hıristiyanlığın en büyük bayramı, yani İsa Peygamberin doğumunun 1949 yıldönümü i kutlanırken Demir perde arkasında da oraların peygamberi Stalin’in 70 inci yıldönümünü kutlamışlardır. Zira halk demokrasilerinde de bayramlar boldur. Ancak, kutlanılan zatlar biraz değişmektedir. Onların da kendi azizleri vardır ve bu azizlerin doğum veya ölüm yıldö-• nümleri büyük şenliklerle kutla -nır. Marx ve Lenin'in yıldönümle-rinden başka, en büyük bayramları Rus Bolşevik ihtilâlinin yıldönümüdür. Bu büyük bayramların yanında peyk devletlerinin hususî yeni bayramları da görülür. İki, üç, dört, beş v.s. yıllık programların bayramları gibi.
Demir perde arkasındaki yeni bayramlar, tuhaf bir tesadüfle iki bin yıllık dinî veya bir çok yüzyıllık geçmişleri olan millî bayramların günlerine Taslamaktadır. Galiba oraların halkı babalarının ve dedelerinin bayramlarını henüz büs bütün unutmadıkları için bu usu) icat olunmuştur. Meselâ Macaristan’da 20 Ağustos, Macarların ilk kralı Aziz îştvan’ın millî bayramıydı. Bugünkü hükümet de aynı güne rastlıyan bir bayram tesbit et miştir. Bu, halk cumhuriyetinin vaktiyle bu sütunlarda bahsini ettiğimiz anayasasına ait «millî bayram» dır.
20 Ağustos bayramına benziyen bir karşı bayram noel gününde de kutlanmaktadır. Bilhassa noel gününde kutlanan bu biri eski biri yeni iki bayram öyle bir tezat arzet mektedir ki ikisini birbiriyle kıyas
Demir Perde gerisinde bayramlar pek boldur!..
-- yazan -
Hungaricus
lamaktan kendimizi alamıyoruz. Medenî dünyada noel sevginin, aile huzurunun bayramıdır. Halk demokrasileri ise bu karşı-noel bayramında, onları çok seven büyük hâ-mileri barışsever Stalin’i kutlamışlardır.
Noel gününde herkes yakınlarına hediyeler verir ve bunu herkes de yapabiliyordu; çünkü umumî bir âdet olarak noelde memurlara noel ikramiyesi verilmekteydi. Bu ikramiyeyi devlet bizzat önemli say mış, bir taraftan memurlarına verirken öte yandan işçilere de çalıştıkları müesseseler tarafından ver-dirmişti. Aynı zamanda çocuklara —onların itikadına göre— İsa Peygamber keza bir çok hediyeler veriyordu. Halk demokrasisinin çocuk larına gelince, halk demokrasisi peygamberinin yıldönümünde hediye almaları şöyle dursun, üstelik hediye vermek zorunda kalmışlardır. Bütün müesseseler, işletmeler, hattâ hususî zevat bol bol hediye vermek mecburiyetinde kalmış, ve inanı/maz bir yekûn tutan bu hediyeler hususi trenlerle Rusya’ya taşınılarak Stalin’e arzedilmiştir.
Noel gününü herkes yakınları arasında geçirir, eğlenir, dinlenir ve yeni kuvvet toplardı. Stalin’in yıldönümünde ise işçiler «Stalin işi. adı altında gece yarısına kadar süren fevkalâde bir çalışmaya mecbur tutulmuşlar ve bu karşı-noeli, vücudu ve ruhu hırpalıyan staha-nofçu iş rekabeti ile tesbit edilmiş iş normasının üstüne çıkarak kutlamışlardır. Acaba, vaktiyle ikramiyeler alan, bayramı dinlenmekle geçiren ve komünistler tarafından kanı emilişi işçi adı verilen işçi mi, yoksa halk demokrasisinin gece yarısına kadar çalıştırılan ve en son kuvvetini harcamak zorunda kalmış olan işçisi mi iyi durumdadır
ve daha iyi iş görebilir diye sorabiliriz. Maamafih peyk devletlerin hususî ve yeni «millî bayramları» da gitgide seyrekleşmekte, bunların yerini Sovyet bayramları almaktadır. Romanya geçenlerde An-na Pauker ile yâranının iktidarı ele almalarının ikinci yıldönümünü büyük şenliklerle kutlamıştı; fakat önümüzdeki yıl bu bayramın kutlanıp kutlanmıyacağı artık şüphelidir. Küçük peyk diktatörlerinin talihleri zaten pek kolay değişmektedir? Moskof lütufkârlığının ne kadar kolaylıkla tersine dönebileceği bilindiği için ayrıca misal vermeğe de lüzum yoktur.
Halbuki Sovyet bayramlarıyla bu gibi güçlükler ortaya çıkmaz. Bu sebeple Kominforma devletle rinde bu bayramların kutlanması gittikçe umumîleşmektedir. Peyk devletleri yalnız Sovyet ordusunun yıldönümlerini, Stalingrad’ın istirdadının, Budapeşte’nin «kurtarılmasının» yıldönümünü değil, stahanof çuların, Komsomol denilen Rus genç lik teşkilâtının yıldönümlerini de kutluyorlar. Bu kutlamalarda Rus bilginlerine büyük bir pay düşmektedir. Bilindiği gibi Rus bilginleri dünyada her şeyi Batılı meslektaşlarından daha önce icadetmişlerdir. Maamafih Rusları övebilmek için daha bir çok sebepler mevcuttur. Meselâ Macaristan’da şu günlerde Sovyet filmciliğinin otuzuncu yıldönümü kutlanmıştır; fakat bu arada Macar filmciliğinin varlığından bahis bile edilmemiştir. Sovyet film elliğinin bu büyük bayramı aynı zamanda Rus propaganda filmlerini gösteren Macar sinemalarını, bu
kutlamalara zorla katılan bir seyirci kütlesi ile doldurabilmek için de vesile teşkil etmiştir. Çünkü u-mumiyetle City veya Savoy gibi Anglo-Sakşon adları kaldırılmış ve bunların yerine «Kızıl Yıldız» gibi daha güzel adlşr takılmış olan Macar sinemaları bomboştur.
Bu Sovyet bayramları arasında, Macaristan’da bugünlerde kutlanmakta olan Sovyet - Macar dostluk ayı bayramını da anabiliriz. Bu bayramlar dolayısiyle Budapeşte -ye dokumacılardan, makinistlerden. dökümcülerden v.s. stanofçu-lardan müteşekkil hususî bir heyet de gelmiştir. Bu bayramlar sırasında coşkun nutukların, ateşli makalelerin ve radyo konuşmalarının yüzlercesi görülmekte ve Sovyetlerin Macaristan’a yaptıkları yardım lardan sevinç ve şükranla bahsedilmektedir. Bu yardımların methiyen hakkında bir fikir verebilmek için Macar mühendis ve işçilerinin alın teriyle yeniden kurulmuş olan köprüler için hazırlanmış demir kısımların Ruslarca müteaddit defalar alınıp götürüldüğünü anmadan geçemiyeceğiz. Sovyet - Macar dostluk ayı bayramlarında pek tabiî dünyanın en medenî, en ileri halkı, dünya barışının bayrakları olan Sovyet insanı ile onun dahi önderi ve Macar halkının büyük dostu ulu Stalin örnek olarak gösterilmektedir. (Elbette, Stalin Romanya’da Rumenlerin, Çekoslovak ya’da Çeklerin, hattâ «Faşist Tito çetesinin» baskısı altında inliyen Yugoslavya'da Sırpların dostudur.)
Görüyorsunuz ki Demir perde arkasında bayramlar pek çoktur. Çün kü Sovyet büyükleri inkâr ettikleri tarihte meşhur şu Panem et clr-ceııses (ekmek ve şenlik) Roma parolasını iyi bilirler. Demir perde arkasında, idare eden halk bile ekmek bulamadığından, eski cemiye-
tin daha yüksek sınıfları için ise büsbütün mevcut olmadığından bu parolanın ancak şenlik kısmı tatbik edilmektedir. Maamafih teslim etmeliyiz ki hemen her çeşit şenlik pek bol olarak bahşolunuyor. Bu şenliklerde «kurtarılmış, hür ve mesut halk cennetteki hayata benzer» bir hayat sağlıyan Demir perde hayatım yaşadığı için şenlikleri hazırlıyan büyüklerini var kuvvetiyle alkışlamak mecburiyetindedir.
Tabiî, bu cennet hayatının ne kadar sahte olduğunu ancak dolayı-siyle görmek mümkündür. Türkiye’deki Macar Elçiliğinin üstüste dört memurunun Türkiye makamlarına sığındığı ve bu cennete dönmek istemediği ancak bu şekilde anlaşılabilir. Halbuki iltica edenler orada süregelen haydat politikasının mühim simalarından değil, u-fak tefek kimselerdir. Böyle olmak la beraber hiç kimse öte tarafın saadetini istemiyor.
«Marshall’laştırılmış, emperyalistlere hizmet eden ve iflâsı mukarrer bulunan» Türkiye’nin sınırım, kayıkla, vapurla, uçakla veya yaya olarak, fakat daima hayatlarım tehlikeye koymak suretiyle binlerce mülteci bunun için aşmaktadır.
Doğu Almanya’dan Batı Almanya’ya on binlerce insan yine bunun için kaçmaktadır.
Macaristan’ın ve Çekoslovakya-nın batı sınırı bölgesinde bütün a-ğaçlar bunun için kesilmiş, dikenli teller bunun için gerilmiş, makineli tüfeklerle, projektörlerle mücehhez nöbet kuleleri bunun için kurulmuştur. Sınır muhafızları gece gündüz, köpeklerin refakatinde, bu cennetten hiç kimsenin kaçamamasını sağlamak için çalışmaktadır. Bütün bu engellere rağmen, bütün ümitlerini kaybetmiş insan kütlele rinin sınır aşma denemelerinden yine haber almaktayız. Meselâ Viyana ve İngiltere gazeteleri birkaç gün önce, yirmi bir Macar delikanlısı ile genç kızın böyle bir teşebbüsünden ve bu teşebbüsün fecî neticesinden bahsetmiştir. Çünkü bu yirmi bir kişiden ancak bir tanesi sağ kurtulmuş, sınırı Körmend ile Güssing arasında aşmak istiyen bu kafilenin bir üyesi mayına basmış, patlama sonucu çıkan ses üzerine
İSTANBUL RADYOSU ÇARŞAMBA — 12/4/1950
12.57 Açılış ve Programlar.
13.00 Haberler.
13.15 Şarkı ve Türküler (Pl.)
13.30 Karışık Hafif öğle Müziği (Pl.)
13.50 Şarkı ve Türküler.
14.00 Serbest Saat.
(Konuşma veya Müzik.)
14.45 Rumba ve Sambalar (Pl.) 15.00 Programlar ve Kapama.
17.57 Açılış ve Programlar. 18.00 Gitar Kuarteti Konseri.
18.20 Serbest Saat
(Konuşma veya Müzik.)
18.30 Dans Müziği (Pl.)
18.45 Saz Eserleri.
19.00 Haberler.
19.15 Hafif Ara Müziği (Pl.)
19.20 İstanbul Konservatuvan Türk Mûsikisi İcra Heyeti Konseri. İdare eden: Eyubl Ali Rıza Şen-gel "TAHİR BUSELİK FASLI" 1 — Peşrev (Kanuni Rıza Efendi) 2 — Basıma döndükçe (Mehmet Ağa) 3 — Desti Sakiden (Mehmet Ağa) 4 — Söylen O yare (Dede Ef.) 5 — Taksim 6 — 0 gül endam (Sermüezzln Hacı Sa-
dullalı Ağa) 7 — Saz Semaisi (Kemani Rıza Ef.)
Piyano Sololhrı (Pl.) Johannes Brahma’dan Volsler. Çalan: Piyanist Anatole Kitaln. Radyo Salon Orkestrası Konseri.
türü 2 — Granados. ‘Marche O-rlentalc- 3 — Paul Abrabam, "Vic-Yaveranı' Operetinden
20.00
20.15
Potpuri.
Dinleyici İstekleri. (Hafif Batı Müziği) Şarkı ve Türküler. Operada Bir saat. Wolfgong Amadeus Figaronun Düğünü.
Hazırlıyan: Feridun Altv 22.45 Haberler.
23.00 Dans Müziği (Pl.)
23.00 Programlar ve Kapama.
20.4
sınır muhafızları bunların sekizini öldürmüş, dokuzunu tutmuştur. Sının aşmak ancak dördüne nasip olmuşsa da bunların üçü ağır yaralı olarak Güssing hastahanesine kaldırıldıktan sonra Sovyet makam lan tarafından, «kurtarıcılarım» bundan böyle de kutlıyabilmeleri için Macaristan’a geri götürülmüştür.
Hungaricus
1
12 1 - 1950
Z A E E İl
Sayfa;S
satış bedeli
Tarım Bakanlığından
ARI DEMİR
TlCAltKTllANÜSİ
Piyasanın EN TEM^Z PİK
I
' 177
I
ZAFER’in İlân Sartl;
Müfettiş yardımcısı alınacak
AÇILDI
r
eçmemeK
BORU vo P-rçalorı
Muhtelif Hurda inşaat Malzemesi, Hurda Çuvallar ve sair hurdalar satılacaktır
Pek yakında beynelmilel şöhretli Çı TRİO IIATA'S ve DİMİ MOOS and TANIYA
akşam
anınmış Paris Revü Heyeti
Sayın halkımızın lıüyiik rağbetini kazan; lıanesi karşısındaki:
Süt UR! SAYARI
Bankalar caddesi Yurt sokak No. 15 — Tel: 12692
Sipariş üzerine Çelik Saç, Mu-bilye, Betonarme Demiri, 6 8 10 milimetre Demir Rotu — Piân
te Proje Teksiri (530)
Eskişehir sel baskınından zarar görenler yararına
Büyük Konser
akşamı Miat 21 de Yeni Sim-
Halk Musiki Heyeti San Recep Ahmet Yamacı Osman Öî-dekcj
Muzaffer Akgün Ali Can
L'ıırhân Karabulut
16 Nisaıı 1970 Pwar
Klâsik Musiki Heyeti
Fahire Fersaıı
Cevdet Çağla
Fahri Kopuz
Halil Aksoy
Sadi noşses
Muzaffer Birt.m
Nevin Demirdöven
Konsere giriş: Yeni Sinema gişelerinden alınacak 1 ralık Kızılay makbuzlariyle olacaktır. Giriş makbuzları gişelerden sinirliden alınabilir.
HALLET KELLENROC ıi'lkulâdc iranlı Akrobatla
Trio W5affi
müddet için angaje edilmiş
Meşhur virtüöz ADOlfÛ VEHTAS idaresinde atraksion tipik orkestrası
Tarım Bakanlığının açacağı Tarım alat rö makinaları kurslarına öğrenci alınacak
Marşal Plânı gereğince memlekete getirilmekte olan tarım âlet ve makinalarını kullanacak makinistleri yetiştirmek maksadiyle 2 Mayıs 1950 gününde başlamak ve 5 ay devam etmek üzere 20 muhtelif okul ve işletmede yatılı tarım âlet ve makinaları kursları açılacaktır.
Bu kurslara aşağıdaki sıraya göre öğrenci alınacaktır:
1 — Arazi ve makina sahibi olup ta kendi işinde çalışacak köylü ve çiftçi çocukları,
2 — Arazisi olup tu makina alarak ziraat yapacak köylü ve çiftçi çocukları,
3 — Arazi ve makina sahibi şahıslarla birlikler ve kooperatifler namına yetişmek isteyenler,
4 — Teknik Tarım ve sanat okulu mezunları,
5 — Her hangi bir çiftlikte veya devlet çiftliklerinde tarım âlet ve makinaları üzerinde çalışmış olanlar.
6 — Askerliğini motorlu bir kıtada yapmış olanlar,
7 — Bu sahada yetişmek isteyenler alınacaktır.
Kursa girmek isteyenlerin:
1 — Türkiye Cumhuriyeti tebaasından ve iyi hal sahibi olması,
2 — En az okur yazar bir durumda bulunması,
3 — Yaşının 16 dan aşağı ve 30 dan yukarı olmaması,
4 — Sıhhî durumunun Tarım âlet ve makinalarında çalışmağa elverişli bulunması lazımdır.
Öğrenci seçimleri ınahdlU '.arım teşkilâtınca yapılacağından isteklilerin İllerde Ziraat Müdürlüklerine ve İlçelerde Ziraat Muallimliklerine baş vurmaları ilân olunur. (2191)
karoseriler ve sair malzeme satılacaktır
DIŞ TABİBİ HALİL SUNGUR
. HEM*.
r . r-i-i.nnm.m-.
Bir günde Ankaradan Istanbula
İstanbuldan Ankaraya Otobüs seferleri başlıyor
12/4/1950 Çarşamba sabahın dan itibaren her gün sabah saat G da hareket edecektir.
25 otobüs birbirini takip o lerek seferlerin intizamı temin e-dllmiş olacaktır.
Otobüsler lüks, konforlu, radyolu, fevkalâde temizdir.
Hareket merkezi İtfaiye Meydanı, Akşehir Oteli karşısı Temiz sokak No. 4 Telefon: 16124 ve 11577.
V—..

Devlet Denizyolları ve Limanları İşletme Genel Müdürlüğünden
1 — Teftiş Kurulunda münhal bulunan kadrolara müsabaka imtihanı ile müfettiş yardımcısı alınacaktır.
2 — İmtihana girebilmek için Genel Müdürlük memurlarına mahsus nizamnamenin 3 ncü maddesinin tayin ettiği şartlardan başka aşağıdaki vasıflan da haiz olmak lâzımdır.
. a) Hukuk Fakültesi, İktisat Fakültesi, Siyasal Bilgiler okulu, Yüksek Ekonomi ve Ticaret okulu, Yüzsek Denizcilik okulu veya bunlara muadil derecedeki ecnebi mekteplerinden mezun olmak,
b) 1950 Ocak ayı başında 30 yaşını geçmemiş bulunmak,
e) Sağlık durumu iklim değişikliklerine ve her nevi yolculuk zahmet ve meşakkatlerine dayanmaya müsait bulunmak,
ç) Hiç bir suretle hapis cezasiyle mahkûmiyeti bulunmamak,
d) Yapılacak soruşturma neticesinde sicil ve karakter itibariyle mesleğe alınmasına mâni bir hali bulunmadığı anlaşılmak,
e) Fiilî askerlik hizmetini yapmış bulunmak, •
3 — Müsabaka imtihanı yazılı ve sözlü olmak üzere İstanbul'da yapılacaktır.
— Yazılı ve sözlü imtihanın mevzuunu şunlar teşkil eder:
Ekonomi, İşletme ekonomisi, Muhasebe, Maliye, Hukuk, Coğrafya (Tabiî ve İktisadî) yabancı dil (İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca dillerinden birisi).
5 Yukarıda yazılı bilgilerin hangi bahislerinin müsabaka imtihanı mevzuna dahil bulunduğunu ve müsabaka imtihanı usullerini gösteren müfredatlı program Teftiş Kurulu Müdürlüğünden alınacaktır.
6 — Müsabaka imtihanının yazılı kısmı 28 Nisan 1950 Cuma günü saat 10 da Genel Müdürlük binasında yapılacaktır.
Yazılı imtihanda muvaffak olanlar kendilerine yazılacak davetiye ile sözlü imtihana çağırılacaklardır.
7 — Müfettiş yardımcılarının kadro ücretleri 250 liradır, imtihanı kazananların tâyinleri barem kanunu hükümlerine göre yapılacaktır.
« — İsteklilerin gerekli vesikalarını dilekçelerine bağbyarak en geç 20 Nisan 1950 tarihine kadar GenelKâtiplik Kayıt İşleri Servisine ver-miş veya göndermiş bulunmaları lâzımdır. (218) (1879)
Tarım Bakanlığından
Traktör ve kamyonları koymak için geniş bir avlu içinde hangarı ve bir iki odası bulunan bir mahalle İhtiyaç vardır.
Bu evsafı haiz hangarı bulunanların Toprak işleri Genel mü-lüğüne müracaatları. (2193)
DİKKAT
1 — Külliyetli miktarda aşağıda yazılı hurda otobüs malzemes ve karoseriler ile sair hurda malzeme açık arttırma usulü ile satılacaktır.
a) Bu malzemenin gıupları, tahmini siklet gıda gösterilmiştir.
b) Takriben 350-450 ton şasi, _ saç, yarım komple makas, tek yaprak dişliler, arka uzun şaft, şal t mafsalı, deı lan. baskılar eksantrik dişliler, krikolar zemenin cins ve nevine göre beher ile on beş kuruştur.
e) 500 adet madeni yağ varili lira.
d) Takriben 14-16 ton yanmış mini satış fiyatı 5 kuruş.
e) Takriben 7 ton döşemelik samı ile birlikte beher kilosunun tahmini s
f) 636 adet muhtelif ebatta otobüs dış li tış fiyatı 5 lira.
g) 429 adet muhtelif ebatta otobüs iç lâstiği beherinin tahmini satış fiyatı 2 lira.
h) 90. adet benzin deposu beherinin tahmini satış fiyatı 2.50 lira.
i) 47 adet kullanılmamış jant (ZİS marka) beherinin tahmini satış fiyatı 10 lira.
j) 135 adet radyatör beherinin tahmini satış fiyatı 2 lira.
k) 31 adet -Fargo ve Fort kaırqsçrileri beherinin tahmini satış fiyatı 50 liradan 700 liraya kadar.
l) 4 adet Zis kamyonu beherinin tahmini satış fiyatı 25 liradan 200 lira kadar.
m) 17-20 ton demir saç, boru silindir gömleği, hurda pirinç ve ve sair çeşitli demir aksam beher kilosunun tahmini satış fiyatı
inik diferansiyel, döküm piki demir makas, jant, devriyaj baskıları, aVTiyaj plâkaları, pis _ ve sair çeşitli aksa kilosunun tahmini satış fij

maden yağı beher kilosunun tah-
çelik yay ağaç, deri ve demir ak-satış fiyatı 5 kuruş âstiği beherinin tah
Toprak Mahsulleri Ofisi Genel
M iidiir lüğünden:
44 kalem muhtelif hurda inşaat malzemesi; hurda çuvallar ve sair hurda malzeme 17/4/1950 Pflzarlcsi gününden itibaren her gün öğleden sonra saat 14 de başlamak üzere, malzemenin bulunduğu yerlerde- a-çık arttırma yolu ile satılacaktır. |
İstekliler hurda malzemeye talaşı _ -- _______ -................ -.... . —....-....
ait liste ve şartlaşmaları Gene) Mıi-' 5 kuruş.
a.-.^ır.k ıvf»ı.,«v— 2— Bu malzemenin listesi ve satış .şartnamesi Müessese Alım Satım
ve tesisat şubesinden parasız olarak abnabilir.
3 — Talipler malzemeyi Otobüs İşletmesi Müdürlüğüne müracaatla mesai saatleri içinde her zaman görebilirler.
4 — Arttırmaya iştirak etmek istiyenlerin şartname esasları da-
hilinde 24/4/1950 tarihine rastlayan Pazartesi günü saat 14 de müessese Umum Müdürlüğü binasında teşekkül edecek arttırma komisyonuna müracaatta bulunmaları ilân olunuı-, (2209)-(246)
dürlük Malzeme Müdürlüğünde görüp çuval şartlaşmalarını 2.5 lira karşılığında temin edebilirler. |
Ofis, 2490 sayılı kanıma tabi olmadığından ihaleleri dilediğine kıs1 men veya tamamen yapıp yapmamakta serbesttir. (2158) ;
Ticaret ve Sanayi Odasından
Ticaret sicillinin 2833 numarasın da müseccel Güneş Matbaacılık Türk A. Ortaklığının 30 Mart 1950 tarihinde yaptığı Genel Kurul toplantısına ait tutanağının, vaki istek üzerine 11/4/1950 tarihinde tescil edildiği duyurulur.
TOKOS KEBAP EVİ’ ni
KİRALIK
Mobilyalı üç odn, mutfak, ban yo ehven fiyatla kiralıktır. Hah çellevler 32 inci sokak No. * Telefon: 31666.
Zayi
12/6/1926 tarihinde Tekirdağ Nü-1 fus Müdürlüğünden aldığım Nüfus Cüzdanımı zayi ettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yok mı.
Yns ’ " ’ - ’
• ..... ....
isuf Şendoğdu |
Emniyet Otoları
Her gün için Ankara - Zonguldak arasında siılere rahat ve güzel bir yolculuk yaptırır.
Ankara telefon: 12908 Zonguldak telefon: 228
Ankara Gazeteciler Cemiyeti
Tarafından Tertip EdiSen
BASIN BALOSU
15 Nisan Cumartesi akşamı Ankara Palas Salonlarında
Davat yeler AKBA Kitabeviııden
Temin Edilir
Banknot matbaası
ZAFER’in Abone Şartlan Memleket içi
Bursa Pazarı arkası, Tahtakalc Susam Sokak No. 73 de yeniden açtığımızı sayın müşterilerimize arzederiz.
EMİN ATAÇ
Tekel Ankara
Başmüdürlüğünden
Başmüdürlüğümüzce 1950 yılı zarfında satılan kibritlerden boşalacak artar eksilir (2000) adet kibrit sandığı ile depoda mevcut (2000) adet tuz sandığı 18/3/1950 Salı günü saat 15 de Başmüdürlükte açık ırttırma ile satılacaktır.
Arttırmaya iştirak depozitosu kibrit sandığı için 225, tuz sandığı için 150 liradır. Taliplerin belli gün ve saatte hazır bulunmaları (2252)
açılacak
1715 sayılı kanunla 1931 yılında teşekkül eden Cumhuriyet Merkez
| Bahçelievlerde Otobüse, ilk ve orta okula, çarşıya, postaneye, Ikulüb'e ve karakola ve eczaneye çok yakın mevkilerde üçüncü cadde ile 21 inci sokak üzerinde kâin 4, 5 ve 6 odalı kaloriferden maada her türlü konforu havi 6 daire (Yeni bina) kiralıktır.
Görmek istiyenlerin evlerin diğer dairelerinde oturanlara, fazla izahat almak istiyenlerin mesai saatleri dahilinde 10680 numaralı te-Ju beyannamenin 21/4/1948 tarih ve lefondnn 58 numaraya müracaatları rica olunur. (2230)-(247)
51.957 No. lu iyrat gümrük mak-1 buzu zayi olduğundan, yenisini çı-' karacağız. Eskisinin hükmü yoktur.
Vatan Gazetccllilj ve Matbaacılık T. A. Ş.
HAMAM
Devamlı ilânlar için husıısî tarife tatbik edilir.
KİRALIK
Bahçelievler 26 ncı sokak 1 No. ; lıı 4 oda, telefon, havagazı fırını. ' Müracaat: Telefon: 23824.
gjjf Bankası bilindiği gibi banknot ihracına mezun tek müessesedir. Ban-I ka o zamandanberi bu imtiyazını kullanmıştır.
| Fakat memleketimizde bir bank-, not matbaası bulunmadığından banknotlarımızın muhtelif zamanlarda Almanya, İngiltere ve Ameri-kada bastırılmıştır.
| Merkez Bankasının ilk gündenbe-ri banknot matbaası tesisi amacıyla ayırdığı fon yeter miktarı bulmuş ve banknot kâğıtlarının hazırlan-' masına mahsus fırınının da projesi hazırlanmıştır.
Matbaanın gerekli aksam ve elemanlarının temini için de etüdler-de bulunmak üzere Umumî Muhasebe Müdürü Fethi Aktan ile Emisyon ve Vezne Müdürü Refet Kıb-nslı dün akşamki trenle Avrupaya müteveccihen hareket etmişlerdir.
CEMİYETTE
LÜZCkLUTILIFONLA
Yancın .......... 1
Sıhhi imdat ...... I
Hayata, sıhhat ve neşe veren ERCİŞ HAMAMl’nın sayın müşterilerimizin emirlerine amade olduğunu bir defa daha arzederim.
Ankara. İtfaiye Meydanı Erciş Hamamı. Telefon: 15319
(G87)
(1
Ayaş Kültür Derneği Başkanlığından
12 Nisan 1950 Çarşamba günü akşamı saat 21 de Halkevin-de verileceği ilân edilmiş olan müsamere bazı sebeplerden dolayı şimdilik tehir edilmiştir. Günü pyrıca ilân edilecektir. Muhterem davetlilerimizden ö-zür dileriz.
•1 120» Hava Yollan ............. 1*881
Yataklı vagonlar ........ 11960
Su ân«a ..................
Eloktrtk .................
Kavagaza ................ 34848
Betkrat takat ........... 54*20
S I M K M A L A t f R
C&UCNUB YKELKKİ
(15831) : Sefiller (23432) 3Y1ld1al.tr Barı (22294) Zafere Dogrru (14848) : Yeni Gdneo (11131) Lük« Hayat (14072) 3 Kanlı Hayalet (14871) :L(lks Hayat (18844) 3 Kahraman öncü

KCZAHANELER.
Merkez, Çankaya, Sakarya
Trenler ...
Büyük
Ulus Yeni Park Sümer
Sus Cebeci
Sahibi
Adviye FENİK
Yazılşlerlni flilan İdare ede.: HİKMET YAZICIOGLÜ
Basıldığı yer:
Güneş Matbaası
Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime Tual Keten Empirme Empirme Çamaşırlık
500 krş. 260 krş. 290 krş. 375 krş.
ORTAÇ :
Ana.fartu.lar Cad. Adliye karyuı Köşe Mağaza, No: 224.
Tel: 11135 Ankara
Büyük kayıp karşısında teessür
Yeni Zonguldak
Fransa ve İtalyada
Yoklamaları nasıl
kızıl tahrikçiler
Ye-
I
Halk Partisinden
istifa
Rusya Amerikayı
protesto etti

İstanbul’da müessif
*■7 aman zan
Kİ haberlere
ya. Yugosl
Her türlü İnsanî vasıfları şahsında toplamış bulunan büyük asker
tır.
Paris, 11 (a.a.) — «Sps»; Fransız
Taziye Telgrafları
Sayın Fitnat Çakmak
Teşvikiye 109/2 İstanbul - Şişli
★ (Baş tarafı birinci de) fından Mareşalin yüzünün mulajı alçı ile alınmıştır.
Gençlerin protestosu
Mareşalin ölümünden sonra Ankara ve İstanbul radyolarının neşriyatında hiç bir değişildik yapmamaları ve müzik neşriyatına devam etmeleri şehrimizdeki yüksek tahsil gençliği arasında büyük bir teessür uyandırmıştır. Müteaddit grup lar dün akşam gazete idarehanelerine müracaatla teessür ve protestolarının alâkalı makamlara duyurulmasını istemişlerdir.
Dün gece saat 21,15 de Üniversiteli gençlerden ve halktan kalabalık bir grup Radyoevi önünde toplanmıştır. Emniyet teşkilâı derhal harekete getirilmiş ve gençler dağıtılmıştır. Oradan ayrılmamakta ısrar eden 9 kişi zabıtaca nezaret altına alınmıştır. Emniyet teşkilâı-na mensup küçük ekipler sabaha kadar şehrin muhtelif semtlerinde ve sokaklarında nöbet tutmuşlardır. Dün akşam nezaret altına alınanlar bu sabah serbest bırakılmışlardır.
Bu sabah Tıp Talebe Yurdu ikinci şube öğrencileri radyoların devamlı müzik neşriyaını protesto e-den bir telgraf çektikleri gibi, müteaddit üniversiteli gençler namına da bu sabah Başbakana ve diğer yüksek ve alâkalı makamlara telgraflar çekilmiştir.
Millî Eğitim Bakanlığı Talebe Yurdu gençleri de, millî matem ilâve radyolardan müzik neşriyatı-n durdurulmasını istemişlerdir. Bugün İstanbul radyosunun öğle neşriyatında müzik çalınmaya devam edilmesi gençlerin öğleden sonra tekrar protestoda bulunmak ü-zere Radyoevinin önünde toplanmalarına sebep olmuştur. Akşam
geç vakte kadar devam eden bu toplantı zabıta tarafından dağıtılmıştır.
Radyolarda hususi program
Ankara, 11 (a.a.) — Yarın ebedî istlrahatgâhına tevdi edilecek o-lan Sayın Mareşal Fevzi Çakmak’ın hatırasını taziz etmek maksadiyle Türkiye radyo postaları bu akşam, yarın sabah ve öğle üzeri hususi bir program tatbik edecektir. Bu programda Mareşalin hayatı hakkında geniş yayım yapılacak, Millî Mücadeleye ait Atatürk'ün nutkundan parçalar okunacak ve klâsik parçalar çalınacaktır.
İzınirde teessür
İzmir, 11 (Telefonla) — İzmirde Mareşalin ölümü ile hasıl olan ağır matem havası bütün şiddetiyle devam etmektedir.
İzmir gençliğinden 260 kişilik bir grup son vazifeyi ifaya yetişmek üzere bulabildikleri her türlü vesaitle Istanbula hareket etmiştir.
İzmir gazeteleri bu büyük ölünün şeref, fazilet ve insanlık dolu hayatını tasvir etmişlerdir. Ancak büyük ölü karşısında dahi particilik fikri güden C. H. Partisi organı gazeteler İzmirliler tarafından umumî yerlerde yırtılıp yakılmıştır.
Eğlence yerleri sahipleri de kendi arzuları ile dükkânlarını kapamışlar, halk da radyo idaresini protesto için radyolarını yalnız ajans vaktinde açmaya başlamışlardır.
Mareşal Çakmak'ın ölümünü teessürle haber almış bulunuyoruz.
Türk milletine hizmeti bütün hayatince prensip edinmiş olan kıymet li vatan evlâdının kaybından doğan acımız sonsuzdur.
Mübarek ölünün aziz hatırası ö-nünde hürmetle eğilir, fakülte arkadaşlarım adına sayın Çakmak ailesine ve Türk milletine taziyelerimizi sunarım.
Ziraat Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanı Muhittin Özçopuı*

Bayatı l'.tnat Çakmak Teşvikiye Caddesi No. 109/2 İstanbul
Büyük Millî Kahraman Mareşal Fevzi Çakmak, Türk milletinin en içten duygulariyl? bayrak bayrak sarılı olarak ebedî yolculuğuna çıkmış bulunuyor.
Vakarlı sükûnet', ingin imanı ve tükenmez enerjisile Mareşal Çakmak, bu şanlı asker Türk m İletinin asil ve kahraman ruhunun en canlı bir ifadesi idi.
Onun, zafer celenklerile süslü muhteşem abide hüviyetinde inkılâp Türkiyesinin büyük Mehmetçiğini selâmlıyor, manevî huzurunda saygı ile eğiliyoruz.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Talebeleri
•Aziz Türk milletini acılara gar-keden insanlık ve fazilet timsali büyük asker Mareşal Çakmağın manevî huzurunda tazimle eğilir, bütün vatandaşların acılarına iştirak ederiz.»
Sivas Çimento Fabrikası
t
I
t
1
5
J
i
i
E
t
f
Kemal Pilâvoğlu
★ (Baş tarafı birinci de) miyle jandarma ve polis kuvvetleriyle sarılmıştır.
Saat 9 a geldiği zaman savcı yardımcısı Lûtfi Musluoğlu güçlükle mahkemeye girebilmiştir. Bundan sonra Kemal Pilavoğlu ve vekili Balıkesir milletvekili ve aynı zamanda parti müfettişi Muzaffer Akpınarın oğlu Yılmaz Akpınar ile C. H. P. üyelerinden avukat A-ziz Barıkan bu muazzam kalabalığı yararak 3 üncü Asliye Ceza mahkemesi salonuna girip yerlerini almışlardır.
Tam duruşmaya başlanacağı sırada mahkeme salonunu tıklım tıklım doldurmuş bulunan tarikatçılar salavat getirmeğe ve tekbir a-larak mahkeme salonunu inletmeğe başlamışlardır. Mahkeme heyeti tarikatçıları susturmaya çalışmış, fakat bütün gayretler boşa gitmiştir.
Mahkeme reisi Saffet Ünen bu dururfı karşısında muhakemenin devam edemiyeceğini bildirmiştir.
Bunun üzerine yeniden polis ve jandarma kuvvetleri gelmiş, fakat bunlar da dışarı çıkmamak için a-yak direyen tarikatçıları salondan çıkarmağa muvaffak olamamışlardır. Bu sırada müritler Kemal Pilavoğlunun ayaklarına kapanmağa. Pilavoğlunun ayaklarını öpmeğe başlamışlardır. Bu esnada tarikatçılar hep bir ağızdan «Allah, Allah» diye bağırmakta idiler.
Nihayet Kemal Pilâvoğlu müfritlerine dışarı çıkmalarını söylemiş I ve bunun üzerine müritlerden biri diğerlerinin önüne geçerek iki sıra halinde bütün tarikatçıları salâ-vat getire getire mahkeme salonundan, sonra da adliye binasından dışarı çıkarmıştır.
Mareşal Tito’ya alman cephe
Kremiin’in Yugoslavya’da iç harp çıkarmaya çalıştığı sanılıyor
aman zaman basında çıkan K haberlere göre Sovyet Rus-“=’ ya, Yugoslavyaya karşı giriştiği mücadelede o memlekette bir ayaklanma ve sivil harp çıkması ihtimaline güvenmektedir.
Yugoslavya dahilinde Stalin lehine baş gösterebilecek bir isyanın muvaffak olabilmesi için, isyanın patlak verdiği sırada kuvvetli bir yabancı ordu taarruza geçmelidir. Yani, böyle bir isyan, yabancı bir ordunun Yugoslavya’ya yapacağı bir taarruzu ancak perdelemeye yarayabilir. O halde, bir taraftan Tito ile diğer taraftan Rus peyki komşuları arasındaki kuvvet muvazenesini tetkik etmek lâzımdır.
Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Arnavutluğun silâhlı kuvvetleri Yugoslavya'nın istilâsı için kifayetsizdir zira Titonun ordusu dört memleketin mecmu ordularından daha kuvvetlidir. Müstevli ordularının bir başarı sağlayabilmeleri için hiç olmazsa Yugoslavlar-dan büyük ölçüde yardım görmeleri lâzımdır. Halbuki böyle bir istilâ halinde, Yugoslav vatan severli-ği bir kat daha kuvvetlenecektir.
Polonya ile Çekoslovakya da kendilerine iltihak ettiği takdirde, bu dört devletin askerî bir başarı ihtimali daha büyük olur, lâkin Sov-
mine karşı savaşırken Tito İngiltere ve Birleşik Amerika'ya evvelce takındığı husumeti terketmek zorunda kalmıştı. Lâkin mesele bununla kalamaz. Tito, Moskova’da benimsediği akidelerin hâlâ tesiri altındadır ve Anglo - Amerikan em peryalizminden korkmaktadır. Ma maafih, bir gün gelecektir ki Anglo Amerikan «emperyalizminin ancak Sovyet propagandasında mev -cut- olduğunu ve İnpiliz ve Amerikan siyasetlerinin bambaşka esaslara dayandığını anlayacaktır. Keza anlayacaktır ki, siyasî ve İktisadî istiklâl bakımından Yugoslavya’nın bekası Batı ile sıkı bir işbirliğine bağlıdır.
Balkanlardaki buhranlı durum. Batı demokrasilerinin, Doğu Avrupa’yı müdafaa etmek siyasetini takviye etmelerini mecburî kılmaktadır. Batı demokrasilerinde halk efkârı Balkanlardaki bugunki olayların sırf bir mahallî ehemmiyeti haiz olmadıklarını ve hürriyet ile Avrupa ve hatta zdünya sulhünün bahis mevzuu olduğunu anlatmaktadır.
Gözden kaçırmamak lâzımdır ki, Batı demokrasilerinin müdafaa hattı Balkanlardan ve Tuna’dan geçmektedir.
r ı
Bu sırada mahkeme talik edilmiş ma 1 daha.buy,uk. °!ur' lakın ,b°v' ve Pılavoğlu kapının önünde bekle- 1 yet\er de iştirak etmedikçe
yen otomobiline binmiştir. i b°y,e Yugoslavya aleyhtar. bir
Bu anda beklenmedik bir hâdise koabsyon. sıyası bakımdan bahis

Bu anda beklenmedik bir hâdise daha olmuş ve adliye binası önünü dolduran müritler Pilavoğlunun
i
k
i
mevzuu dahi olamaz. Binaenaleyh, ««.ou™ munucr ™v«e™u« ™o'ya kars, ^lâhlı bir hareketin bindiği otomobili yerden kaldtr- | muvsitak olabtlmes; için Sovyet-m.ışlardif ler Birl)ği ile. peykleri tarafından
Kemal ' Pilavoğlunun oraklaşma-1 yapilmal.dır. Peykler kendi başlasın, müteakip bütün tarikatçılar ’ hir "v '■»"“marfar polis ve jandarma kuvvetleri tarafından dağıtılmış ve bu hâdisenin birinci safhası burada sona ermiştir.
ı
rina bir şey yapamazlar.
I Mamafih, bu mütalealar, Yugos-ı lavya’ya karşı askerî bir harekete i asla geçilmeyeceği mânasına alınmamalıdır. Demir perde ardındaki Bundan şonra hâdisede elebaşı-! hükümet liderleri çok kere kendi
I
3 r
r ı
lık v;;pun bir kısım tarikıtçiler Em • hatalarının kurbanı oldular. Mos-nıyet Birinci Şube memurları ta-: kova, Budapeşte, Sofya ve Buk-ıafından yakalanmışlardır. Hâdise- reş’teki idarecilerin Yugoslav milde ön ayak oldukları zannedilen 15-1 Jetinin - Sovyet modeli «saadet ve 20 kişinin derhal sorguları yapılmış hürriyet»e kavuşmak için - Tito’-ve Ankaraya ne sebepten ve kimin I dan «kurtarılmak.istediği zehabına tarafından getirtildikleri hakkında! pek âlâ kapılmaları mümkündür, tahkikata başlanmıştır. ' 10,0 «+ai»n Tr,r”

Dün temel cima töreni yapıldı
Zonguldak, 11 (Telefonla) — __ ni Zonguldak limanının temelatma merasimi bugün saat 15.30 da yapılmıştır. Törende Başbakan Şemsettin Günaltay, İşletmeler Bakanı Münir Birsel, Etibank ve Sümer-bank Umum Müdürleri, HollandalI ve Amerikalı uzmanlar ile iktisadı işbirliği idaresi Türiye icra komitesi başkan yardımcısı Mc Junkins hazır bulunmuştur.
Sabahın erken saatlerinde Mareşal Fevzi Çakmakın ölümü haberinin Zonguldakta uyandırdığı büyük teessüre rağmen şehre bayrak çektirmek, döviz astırmak, davullar ve bando çaldırmakla verdirilen zoraki bayram havası kâfi gelmiyormuş gibi bir de bütün resmî daireler, mektepler ve Ereğli Kömürleri İşlet meşinin iki bin memuru umum müdürlük emri ile işlerini bırakıp, davetli olarak Zonguldak’a gelen Baş bakan ve refakatindeki zevatı karşılama merasiminde hazır bulunmuş lardır.
Başbakan verdiği açış söylevinde umumiyetle Türkiye ölçüsünde liman zaruretini anlatmış, sözlerinin en önemli noktalarını, kendisinin Marshall yardımına, dolayısiyle A-merikaya olan minnet ve teşekkürü ile bitirmiştir.
Şemsettin Günaltay, yeni Zonguldak Limanının, Zonguldak'lılara ve bütün Türk milletine hayırlı ol ması dileğile kordelâyı kesmiştir.
Başbakanın kordelâyı kesmesinden sonra makineler, vinçler büyük vinçler derhal harekete başlamış ve ilk harç hazırlanarak temele dökülmüştür. Bu anda bütün nakil vasıtaları düdüklerini öttürmekte idiler.
Yeni limanın inşa masrafı, yükleme, boşaltma, mekanik teçhizat hariç 25 milyon Türk lirası civarında olacak ve işler bir halde en geç 15 Ağustos 1953 tarihinde ikmal e-dilmiş bulunacaktır.
Bugünkü törenin asgarî 25 bin liraya malolduğu tahmin ediliyor,
★ (Baş tarafı birinci de) kalabalığı dağıtabilmek için
C
) i r
Nitekim, 1939 sonunda Stalin Fin-. landiya'ya harp ilân etmekle böyle Bu arada diğer müridlerin öğle bir hataya düşmüştür. Binaenaleyh ve akşam namazlarında camilere ■ bugün de Stalin, Popivoda veya giderek Arapça ezan c1-----------1— - - - ................................
ihtimali nazarı itibare alınarak camilerde tertibat alınmıştır. ) Komşu oıaıı meııucneuc
Dün geç vakitlere kadar tahkikata | ]arına‘ Tıto'ya taarruz
götürülen elebaşı tarikatçıların sor j edildiği gibi, bu gibi harekât ancı: gulan yapılmıştır. Tahkikata bugün hüsrarila neticelenebilir ve de devam edilecek ve yeniden bazı tarikatçıların ifadeleri alınacaktır.
ı i
1 k
Her iki memlekette de karışıklık çıkmasından endişe ediliyor
Londra, 11 (a.a.) — «Lps»: Ba- ı nistler liman işçileri arasındaki te-sın muhabirlerinin İtalyadan bildir- sirlerini kaybetmişlerdir. Ve şimdi diklerine göre, Amerikan yardımı- silâh sevkiyatım boşaltmamaları nın ilk kısmının İtalyaya geleceği için diğer işçileri kandırmağa çalış-tarih yaklaştıkça muhtelif İtalyan maktadırlar. Diğer taraftan komii-limanlarında durum gitgide ger- nist partisi merkez komitesi takip ginleşmektedir. Boşaltmanın hangi edeceği hareket tarzını incelemek limanda yapılacağı bilinmemekle üzere yarın Roma’da toplanacak-beraber Napoli veya Baıri olacağı 1 ‘ • sanılmaktadır. Bu limanlardaki a-, _, ___ ^.„lıaır,
melelerin büyük bir kısmı askerî polisi, Paris'te üç komünist nüma-malzemeyi başalmayı kabul et- [ yişçinin yargılanmasından miştir. Bununla beraber İtalyan' — J. ...... '
hükümeti komünistlerin her türlü baltalama hareketini önlemek üzere lüzumlu bütün tedbirleri almıştır.
Roma’daki Daily Telgraph muhabirinin bildirdiğine göre, komü- i
. .. - _____________ sonra
son derece tetikte bulunmaktadır. Komünistlerin kargaşalık çıkarmasından korkulmaktadır. Nantes’da komünistler bütün işçilerden protesto mahiyetinde yapılacak olan gösteriye iştirak etmelerini istemişlerdir.
yaptılar?
★ (Baş tarafı birinci de; dürüst ve samimî olduğunu gösteri mesi bakımından mühim olan W telgrafı aynen neşrediyoruz:
■ - Delege slfatiyle iştirak etö ğim C. H. P. milletvekilleri adaylJ yoklamasının sonunda, tasnifin yaj nız parti müfettişi tarafından yap; ması ve oy pusulalarının dahi yaj nız mumaileyh tarafından okunarm hiç bir kimseye gösterilmemesi ka fiyeti, delegeler üzerinde çok feri bir tesir bırakmıştır. Sıhhat ve sj mimiyetine itimat edilmiyen bu m tice, partiyi gülünç bir mevkie şürmüştür. Şahsî ihtiraslar peşij de bu kadar gülünç mevkie düşmfi olan bir partiden ayrılmağı şer» ve vicdan borcu telâkki ettiğim arzcylerim. Keyfiyetin sayın gaz» tenizlc neşrini rica ederim»

★ (Baş tarafı birinci regli Kömürleri İşletmesi Urnurç Müdürü oldutu gibi, Devlet Demir yolları Genel Müdürü de Eskişehif de adaylığa talip olmuştur.
C. H. P. den bir istifa daha
Bayburt. İl (Hususî) — Halk tisi Gümüşhane milletvekili Ahmd Kemal Varınca partisinden istiü etmiştir. Eski milletvekillerindeı olan Ahmet Kemal Varınca'nın i# tifasından sonra Bayburt’ta Halk Partisindeki çözüntü daha artmıj tır.
Bir Amerikan uçağı Letonya üzerinde Rus uçaklarına ateş açmış
Londra, 11 (Ap) — Rusya bugün, dan e" Amerikalıların B-29 tipindeki uçak-11er ve larından birinin, üç gün önce Sov-! yet arazisi üzerinde, Rus avcı uçaklarına ateş açtığını iddia etmiştir.
Sovyetlerin resmî haber ajansı L Tass, Dışişleri Bakanı Andrei Vi-şinskinin bu sabah Birleşik Ameri-' kanın Moskova elçisi Alan Kirk'e «»m.. »cş ayman. »uruuaa Kaımış, resmî bir protesto notası verdiğini | Amerikan uçağı ise, bunu takiben, bildirmiştir. Tass, hâdisenin, Bal- J deniz istikametine dönerek kaybol-tık denizinde Libava civarında, Rus muştur.
arazisinin 13 mil dahilinde vuku I Sovyet hüuûmeti, bir Amerikan bulduğunu iddia etmiştir. askerî uçağı tarafından Sovyet hu-
Tass, Sovyetlerin protesto notası dudunun ve aynı zamanda da Dev-nın metnini aşağıdaki şekilde ver-1 letler Hukukunun ana kaidelerinin miştir: | nuau uaj:—D:_ı__:ı. *----
«Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri
Birliği hükümeti, Amerika Birleşik' Devletleri hükümetine, aşağıdaki hususları bildirmek zaruretindedir:
Tevsik edilmiş malûmata göre bu senenin 8 Nisan günü sat 17 yi 39 dakika geçe, Libavanın güneyinde' bir Amerikan B-29 uçağı görülmüş tür. Bu uçak dört motörlü ve uçan kale tipinde askerî uçaktır; üzerin de de Amerikan alâmeti vardır. U-çak Sovyet arazisine 21 kilometre girmiştir. |
Uçağın Sovyet arazisine girmesi şahidi hataya üzerine civardaki bir hava alanın- düşünülebilir.
dan Sovyet uçakları hareket etmiş-"" Amerikan uçağından, kendilerini takip etmesini ve hava meydanına inmesini istemişlerdir.
Amerikan uçağı bu talebe uymadığı gibi Sovyet uçakları üzerine de ateş açmıştır. Bunun üzerine, Sovyet avcı uçaklarından biri de mukabil ateş açmak zorunda kalmış,
Siirtte D. P. adayları
Siirt, 11 (Hususi) — Siirt Dernofc rat Parti milletvekilleri aday den» meşinde, Avukat Şefik Türkdoğatı Kimyager Abdülbaki Erden, il ba kanı Cemal Yardım, Avukat MeK met Sualpu kazandılar. Bu zevatı» kazanması ilimizde memnuniyet yaratmış ve halkın daha fazla Demok-rat Partiye bağlanmasına vesile olmuştur.
Samsunda D. P. adayları
Samsun, 11 (Hususi) — Demokrat Parti milletvekili adayı olarak şu zevat seçilmiştir:
7 inci yollar bölgesi müdürü Tevfik İleri, Yüksek Mühendis Naci Berkman, Eski Belediye Başkanı Muhiddin Özkefeli, Şükrü Ulucay, Çiftçi Haşim Alişan, Haşan Fehmi Ustaoğlu ve emekli Tekel Başmüdürü Hadi Üzer. Adayların hepsi de muhitin sevdiği kimselerdir.
Niğde’de D. P. adayı
Adana, 11 (Hususî) — Adanada askeri depo müdürü bulunan Albaf Halil Nuri Yurdakul ordudaki vay-fesinden istifasını vererek Demoi rat Partiye geçmiş ve Niğdeden milletvekili adayı gösterilmiştir. Piyade sınıfına dahil bulunan ve 35 se-l nedir orduda hizmet gören Albay Yurdakul, Anadolu harbinde Bursa-nın sükûtu üzerine Bozüyük ve Pa zarcıktan topladığı millî kuvvetler le düşman akınım kırmış ve ricat! durdurmuştu.
Sakarya çenginin mikrahını teş-t kil eden Çaldağı taarruzunda kati» zafer savaşını veren yiğit subay vd erlerimiz orasında da bulunan Hali| Nuri Yurdakul bu harpte de ön, safta vuruşmuş Ve gazi olmuştur.. Bir müddet Gedikli Okulu müdürlü-’ ğü de yapan Halil Nuri Yurdakul Ahkr'radaki Arkeoloji Müzesini, Maraş Müzesini, Maraş Millî Kütüp hanesini, Kayseride Zincidere Numune köyünü kurmuş, keza bizzat tesis ettiği Bordaki Halil Nuri Kü-, tüphanesine 25 bin cilt eser sağla-1 miştir. Kıtasiyle birlikte gittiği her köy ve şehirde mutlaka bir imar ve tezyin eseri bırakmış, daima halka hizmet etmekten büyük zevk du* j muştur.
Bugün Demokrat Parti Niğde milletvekili adayları arasında yer alan Halil Nuri Yurdakuluji milletvekili olanak da çok sevdiği bu millete ve vatana faydalı olacağı muhakkaktır.
Baha Koldaş’ın bağımsız adaylığı
İskilipte üç defa kaymakamlık, iki defa da Çorumda vali vekâletinde bulunan dürüstlüğü ve çalışkan-bğiyle halka kendini sevdirmiş olan Baha Koldaş bağımsız olarak a-daylığını koymuştur. Bu hâdise halk arasında büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır.
I ihlâli hâdisesini, Birleşik Amerika hükümetine karşı, kesin olarak pro İtesto eder.»
Libava, Letonyanın Baltık denizi sahilindeki bir şehridir.
Diğer taraftan Amerikan Hava i Kuvvetleri, hâdisenin vukubuldu-| ğu Cumartesi günü Baltık denizi ' sahilinde, 10 kişilik mürettebatı ile 1 beraber kaybolan bir Amerikan do-1 nanma uçağını aramaya devam et mekte idi. Fakat bu uçak, tek kuyruklu bir B-24 dür. (B-29 değildir) — Maamafih iki uçak aracında bazı I benzerlikler bulunmasının, bir mü-—u;j: -a sevkedebilmesi de
dilen ______________w_________ ____
gözyaşı döktürücü ilâçlar sıkıldığı da söylenmekte ise de, bunu kat’i-yetle tesbit etmek imkânı hasıl o-lamamıştır. Ancak zabıta kuvvetleri sık sık havay silâh atmak mecburiyetinde kalmışlardır. Kalabalığı dağıtmak için jandarma ve asker de sivil inzibat kuvvetlerine yardım etmiştir.
Kalabalık Taksime yaklaştığı zaman Belediye Gazinosunun ışıklar içinde olması içeride millî mateme rağmen eğlenceye devam edildiği intibaını uyandırmış, gazinonun camları kırılmıştır. Diğer bütün gazino ve lokantalar kapanmış ve kepenklerini indirmiş olduklarından onlara karşı hiç bir harekette bulunulmamıştır.
Bu gece Beyoğlu semti, ana cadde ve sokakları ile birlikte, vaktinden evvel kapanmış ve ışıkları söndürülmüş dükkânlarla tam bir matem içinde idi.
Kalabalıktan öncüleri teşkil eden 150 kadarı, İstanbul gazetelerini bu gece saat 23 de büyük bir taşkınlıkla ziyaret etmek üzere Sirkeciye gelmişler, fakat derhal kordon altına alınarak hepsi Emniyet Müdürlüğüne sevkolunmuşlar ve nezaret altına alınmışlardır. Bunlar arasında üniversiteli bulunmadığı anlaşılmış tır. Bu bakımdan hâdisede her hangi bir tahrik eseri olup olmadığı ehemmliyetle anaştarılmaktadır.
Radyoevinin önündeki kalabalık şu dakikada pek azalmış, meraklılar dan müteşekkil Taksimdeki topluluk da dağılmış bulunmaktadır. Ara sokaklardan İstanbul semtine doğru akan topluluklar da zabıtanın kontrolü altındadır.
İstanbul Valisi halkı sükûnete davet ediyor
İstanbul, İl (a.a.) — Mareşal Fevzi Çakmak'ın ölümü münasebetiyle vali ve belediye Başkanı Dr. Fahrettin Kerim Gökay bugün aşağıdaki beyanatta bulunmuştur:
«— Memleketin en karanlık günlerinde Atatürk ve İnönü ile birlikte tarihimize şeref sayfaları yazdıran İstanbul milletvekili Mareşal Fevzi Çakmak’ı yarın milletimizin vefalı omuzları üzerinde ebedî isti-rahatgâhına tevdi edeceğiz. Sayın hemşehrilerimin ve kadir bilir Türk gençliğinin acı haberi işittikleri ilk ‘dakikadan itibaren gösterdikleri içli hassasiyeti şükranla karşılıyorum. Ankara ve İstanbul radoyları bu akşamdan itibaren Mare5alin hayatı hakkında neşriyat yapacakları gibi toprağa verildiği saatte hürmet vakfesi de icra edilecektir.
Yarın merhumun tabutu evinden Beyazıt camiine kadar eller üstün-1 de getirilecek ' ’’’
sonra ..2_2-----,
cenaze töreni Saraçhane başına _
dar devam edecektir. Törenin mun- hükümet iş başına gelmer tazam bir şekilde yapılmasını temin 9e meselelelrinde, israf
Bir Demokrat adayın notları
★ (Baş tarafı birinci de) j de olduğu faturalara zam yapmaktan miştir. 1940 senesinde meriyete gi- çekinilmemiştir. Memleketin iktisa-ren Millî Korunma kanunu mal dar-' dî kaynakları henüz kıymetlendi-lığını, ihtikârı ve pahalılığı önle- ' ’’ • •
mek üzere hükümete geniş salâhiyetler vermiştir. Millî Korunma hizmetleri için, hükümet emrine yüz milyonluk tahsisat ayrılmıştır. Fi-1 yatların murakabesi ve ticaretin tanzimi ile vazifeli geniş bir teşkilât | vücude getirilmiştir. Fakat bir talih-sizlik eseri olanak, hükümetin icraatı pahalılık üzerinde daima menfi tesir yaratmıştır.
I1 rilmemiş, iş hacmi genişletilmemiş ve istihsal tekniği inkişaf ettirilme-mş olduğu halde, ihtişam ve israf . cephesinden eksiği bulunmıyan bir «lüks devlet» yaratılmak istenmiş-I tir. Devlet halkın tediye takatinden | fazla harcadığı için, malîî muvazene-nin açığı para kiymetini ihlâl etmiş-' tir. Bütçe muvazenesi teessüs etmeden ve istikrarlı bir para rejimi kurulmadan pahalılığa çare aramak beyhudedir. Halk Partisinin on senelik tecrübesi, hükümetlerin ne bütçe muvazenesini korumağa ve ne de para meselesini halletmeğe vukuf ve iradeleri kâfi gelmediğini açıkça göstermektedir. Kktidarı fa-sid daire içine düşüren bütçe ve para dâvası, pahalılık mücadelesinin düğüm noktasını teşkil etmektedir.
Ucuzluğa karşı ikinci engel, inhisarlar. İnhisar, mal arzını ihtiyaçlara kiyafet' etmiyecek bir mikdara indirmek suretile fiyatların sun’î bir şekilde pahalılanmasını hedef tutan bir rejimdir. İnhisarın İktisadî mahiyeti enflâsyondan faklı değildir Memleketimizde, inhisar temayüllerini besliyen iki kaynak vardır. Bu kaynaklardan birincisi, iktidarın tâ kendisidir. Devlet malî ve syasî mülâhazalarla müteaddid faaliyet sahalarında kanun kuvvetine dayanarak serbest rekabeti tahdit etmiş veya kaldırmıştır. İnhisarın ikinci kaynağı ise, yatırımların kiyafet-sizliği dolayısile istihsalin ihtiyaçlara yetişmemesidir. Bugünkü şartlar de-• m ettiği müddetçe, müstehlikin is tismara uğraması mukadderdir. İnhisarlarla mücadele, umumî menfaate sadakat besliyen hükümetlerin esas vazifelerinden biridir.
Paranın itibatrını İade, bütçenin muvazenesini tesis, inhisarların kaldırılması ve vasıtalı vergilerin indirilmesi; pahalılık mücadelesini kat’î neticeye eriştirebilmek için tahakkuk ettirmek taahhüdünü üzerine aldığımız büyük davalardır.
Pahalılık mevzuunda, hükümet muvaffakiyetsizliklerini efkârı u-mümiyeden gizlemek üzere devamlı bir gayret sarfetmiştir. Enflâsyon başladığı vakit, piyasada husule gelen fiyat hareketleri efkârı umu-miyeye bir refah alâmeti gibi gösterilmiştir. Resmî makamlar, tedavüldeki para mikdarının artttığını belirterek iftihar etmişlerdir. Fakat resmî tefsirler ve parlak vaidlerle geçim sıkıntısını hafifletmek kabil olamamıştır. Ümidsizlik, hükümeti Varlık vergisi ve Yedi Eylül kararlan gibi cüretkâr ve hesapsız hamlelerle sevketmiştir. Lâkin bu icraat, İktisadî ahenksizliklerin vahametini arttırmaktan başka bir neticeye hizmet etmemiştir.
Pahalılıkla mücadele davasında, resmî makamların hatâsı, sebep yerine netice üzerinde uğraşmaktan ile gelmiştir. Hükümet, fiyat hareketlerini yaratan âmillere nüfuz e-dememiştir. İktisadî kanunların tesirini dikkate almaksızın mevzuat hazırlamak, nizamname çıkarmak, talimatname neşretmek, tamim gündermek veya emir vermek suretile piyasa tamayüllerini istfediği istikâmete sevkedebileceğini düşünmüştür. Netice malûmdur. Bir tarafta idare çarkı boşluk içinde dönerken, diğer taraftan piyasa tabiî seyrini takip etmiştir.
Pahalılık, davasız bir dert değildir. Memleketimizdeki pahalılığın muharrik kuvveti, bütçe masrafları-.......... .......... I nın kabarması ve paranın itibardan lirilecek ve namazı kılındıktan ' düşmesidir. Uzun senelerdenberi, oradan başlıyacak olan resmî bütçe masraflarındaki muvazenesiz-töreni Saraçhane başına ka-' ligi tashih edebilecek kuvvette bir mit—------------------------ ' uin.A~.a4. ;(• koe.no gelmemiştir. Büt-
tazam Dir şeKiıae yapılmasını ıcıııuı ye uı«v»o«ıı »»»«v, .».-f cereyanı __________________________ _.„yın- içiçn hemşehrilerimin sükûn ve in- tasarruf zihniyetine galebe çalmış-dan ayrılırlarken şöyle bağırmış-' tizamı muhafaza bakımından kendi- tır. Amme hizmetlerinin halka fai-. lardır:_Aziz bayrağımıza el uza-1 lerine düşen vazifeyi yapacakların- ’ desi gittikçe azaldığı halde, vergi
1................................ ' dan eminim.» mükellefinin ödemek mecburiyetin-
Bayrak yırtma hâdisesi
camilere ) bugün de Stalin, Popivoda okumaları ) Goluboviç gibi mültecilerin sözleri-hnnrak ra. I ne kapabilir, veya Yugoslavya'ya komşu olan memleketlerdeki kukla-. I_______________‘ T?.__ ‘.227. _z etmelerini
ve Birinci Şubeye emredebilir. Lâkin yukarda işaret i 1 pdildi&i eibi. bu cibi harekât ancak
. -------- _ za-
yeniden bazı man Stalin iki şık karşısında kala-gakın-.
Ya kulaklarının mağlûbiyetini kabul edecek’ veya harbe bizzat iştirak edecektir. Birinci şık, Moskova’nın Doğu Avrupa'daki imparatorluğunun yıkılmasına, ikinci şık bir üçüncü dünya harbinin çıkmasına sebep olur.
Bu durum öyle tehlike tohumları ihtiva etmektedir ki Yugoslavya ile Batı devletleri arasındaki münasebetler meselesi yeniden '*1~ alınmalıdır. B"
Kiralık 2 daire
3 büyük oda, bir salon ve müş temilâtı ve yine 3 odadan ibaret iki daire, su ve elektrik mevcut.
Müracaat: Cebeci Dikimevi karşısı, Taylanlar Ap. Daire 3.
Adanoda sanığın du uşmasına boşl.ındı
Adana, 11 (Hususî) — Adanaya bağlı Haruniye bucağındaki Düz-içi Enstitüsünde meçhul eller tarafından direğinden indirilerek çalınan Türk bayrağı parça parça edil-! miş, bu parçalardan meydana getirilen orak çekiç işaretli müteaddit kızıl bayraklar ikişer gün fasıla ile enstitünün muhtelif yerlerine bırakılmıştı. Hayli karışık safhalar geçiren ve tahkikatı uzun süren bu çirkin ve menfur hâdise adlıyeye in tikal etmiş ve bugünkü duruşmada mühim ifşaat olmuştur. Halen sanık mevkiinde bulunan Musa Eflatunun bayrağımızı bizzat parçaladığını gözleriyle gördüğünü ifade eden bayan Bağdad dikkate lâyık açıklama yapmıştır. Mefluç bir hal de bulunan şahid, muhtelif şahıslar arasında mahkeme salonuna a-lınan sanığı her seferinde de tanımış ve ellerini uzatarak -işte bu-dur) demek suretiyle faili itham etmiştir. Mahkemenin bundan sonraki celselerinde daha bazı mühim ifşaatın yapılacağı hâdise ile uzak tan veya yakından alâkası bulunan kimselerin de isimlerinin ortaya a-tılacağı tahmin edilmektedir.
Hâdise ve muhakeme ile ilgilenen milliyetçi gençler Adalet Sarayır
YEMİ NEŞRİYAT:
ıeselesi yeniden ele lardır: «— Aziz bayrağımıza Moskova emperyaliz-1 tan komünistler kahrolsun!»
Şehrimizde yayınlanmakta olan • Hisar» adlı fikir, sanat ve edebiyat dergisinin ikinci sayısı zengin yazılarla çıkmıştır.
Üç Dışişleri Bakanları içtimai Londra, H (a.a.) — «Afp»; Akşamları çıkan Evening News gazetesine göre. Fransız Dışişleri Bakanı Schuman, Ingiltere Dışişleri Bakanı Bevin ve Birleşik Amerika Dış işleri Bakanı Acheson, gelecek ay Londrada yapacakları toplantıda a-tom meselelerini ve Doğu ile Batı arasındaki diğer münasebetlere ait meseleleri tanzim etmek üzere Sov-yetler Birliği nezdinde yeni bir teşebbüste bulunacaklardır.
Yenişehir Lisesi Aile Birliğinin toplantısı
Türk Eğitim Derneği Ankara Yenişehir Lisesi Okul - Aile Birliği tarafından yarın saat 17.30 da bir toplantı tertip edilmiştir.
Bu toplantıda, öğretmenlerle veliler karşılıklı olarak öğrencilerin hem okul iç ve dışındaki çalışmaları, hem de ders yılı sonundaki sınıf geçme durumları hakkındaki görüş lerini açıklıyacaklardır. •

Comments (0)