4NKAKA
11
C. H. P. Divanı dün toplandı
Yüksek Seçim Kurulunun salâhiyeti tanındı
Saçsızlığa
Pahalı
Solcu profesörler
Bâlâ kaymakamı
Atom
casusu
Avrupaya gidecek
Fuchs Ruslara
Bir harika Çocuk
Sendikalara karşı
l
I
3 u D r ı-
J1 ıf
... 15619
... 15315
kurula verilmesini istediklerini söy-
Nihat Erim, D. P. nin komisyon
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
C. H. P. Divanına başkanlık eden Hilmi Uran
Başmuharriri-. Mümtaz Faik Fenik
Denizciler Caddesi: 2
Posta Kutusu: 193 —
Telgraf: Zafer Gazetesi Ankara Başmuharrir tel: ... Yazı işleri, idare ...
Fiyatı her yerde 10 kuruştur.
ŞUBAT 1950
1 — No. 288
Cumartesi
Huğun 2 ncı sahıfede
SAN’AT ÂLEMİNDE
7 yaşındaki Haşan
Kaptan’ın resim sergisi
Seçim Kanunu Müzakeresi Bitti
Dün yapılan müzakerelerde
Müfritlerin emniyeti baltalamak için yaptıkları gayretler fayda vermedi
Celâl Bayar, Refik Koraltan ve Cihat Baban Meclisten çıkarlarken
Yapılan itirazlar
tahkik edilebilecek
II Meclisleri ve Belediye seçimlerinin öne alınmasına dair teklif kabul edilmedi
Müfritlerden Antalya Milletvekili Ra^ih Kaplanla... Korkut kolkola Meclisten çıkıyorlar
Divan yeni seçimler için karar verecek
H. L/ran salı günü İstanbul a giderek bir basın toplantısında vaziyeti anlatacak
İş başındaki parti erkânı yeni seçimlere kendileri hakim olmak için kurultayı sonra toplamak istiyorlar
çare bulunacak mı?
Büyük Millet Meclisinin dün sabahki toplantısında yüksek seçim kuruluna ait olan bölümün müzakeresine devam edildi. Günlerdenberi münakaşa mevzuu olan bu fasıl üzerinde dün Başbakan Yardımcısı Nihat Erim’in muhalefete verdiği teminat, müzakerelerin daha mutedil bir hava içerisinde cereyanına vesile vermişti.
Hükümetin kısmende olsa muhalefetin makul, yerinde tekliflerini kabul etmeğe mecbur kalmasına mukabil C. H. P. nin müfrit grupu her fırsatta bu anlayış havasını bastırmaktan geri durmamaktaydı. Syası ile söz alan C. H. P. den Kâmil Borcin, Fazıl Ahmet Ayka'ç, Fahri Karakaya ve Ahmet Kemal Varınca, yüksek seçim kuruluna itirazları tahkik etmek salâhiyetini vermiyen komisyon tasarısının müzakere edilmesi üzerinde ısrar ettiler.
Geçici komisyon başkanı Behçet Uz’un, bu hususların komisyonda pek çok incelendiğini, muhalefetle bir çok noktalardan mutabakata varıldığını, bu 1“ çıkmazdan kurtulmak zamanının geldiğini ifade etmesi üzerine Tah-takılıç oturduğu yerden müdahale | ederek: «Perde arkası oyunlarla ko-I nuşmayınız. diye bağırdı. Başkan i Karadeniz — Tahtakılıca ihtar ederek, muhaverenin yasak olduğunu I söyledi.
’ Bu sırada Başkan, yeterlik öner-, gesi olduğunu bildirdi. Yeterlik a-, leyhinde konuşacağını bildiren Tah-
Nevyoık, 10 (a.a.) (United Press) — Bir bilginler grupu saçsızlığı önlemek hususunda fikir teati etmek gayesiyle bugün toplanacaktır.
Nevyork ilimler akademisinde yapılacak olan toplantının davetiyelerinde bildirildiğine göre hiç bir te-★ (Devamı Saı 6 Sü: 3 de)
• • ■ • • olum
Seçim Kanununun son şekli
, i leynınae Konuşacağını ouuueıı ısu-
Yazan: Mümtaz Faik FENİK
Büyük Millet Meclisi sabah I gi bir itiraz karşısında esaslı bir , -----------------------
akşam devamlı toplantılar ' tahkik yapmak, şahit dinlemek, de- liyerek Haşan Dinçeri destekledi, yaparak, yeni Seçim Kami- | lil toplamak, hem seçildiğinden şüp- ' ” ” ” ’ 1
3__________________________
nunun birinci müzakeresini dün bitirdi. Kanunun aldığı son şekli he-rtüz görmediğimiz için, üzerinde te-ferrüata ait mütalea yürütecek durumda değiliz. Yalnız gazetelerden öğrendiğimize göre, müzakereler ilk devrede çok çetin olmuş, Halk Partisinin müfritleri, (bir takım tavizler koparmağa uğraşmışlar, fakat sonlara doğru, konuşmalara daha anlayışlı bir hava hâkim olmağa başlamıştır. Bunda Demokrat Parti Milletvekillerinin enerjik ve bilgili müdahalelerinin büyük tesiri olduğu muhakkaktır. Nitekim, muhalefetin bir çok maddeler üzerinde ileri sürdüğü mütaleaların ne kadar mantıki i ve ne kadar yerinde olduğunu gö-’ yünce, artık Halk Partisi saflarından da pek fazla ısrar olmamış ve hükümet de, bazı hükümler hakkında ileri sürülen fikirlere karşı anlayış göstermek mecburiyetini duymuştur.
Yüksek Seçim Kuruluna, yapılan itirazları her taraftan tetkik ve tahkik imkânının diş söker gibi koparılması Ibu cümledendir. Böylece, Yüksek Seçim Kurulu, evvelce komisyonun istediği gibi eli kolu bağlı bir halde kalmıyacak, sembolik mahiyetten çıkacak, ve hakikî vazifesini görebilecektir.
Bu nokta, seçim emniyetini temin bakımından çok ileri bir hatvedir. Çünkü komisyon, seçim tutanaklarına itiraz vaki olduğu zaman, Yüksek Seçim Kurulunun çok mahdut kimseleri dinliyebilmesini iste iniş ve böylece Kurulun salâhiyetlerini tahdit etmek gayesini güt müştü. Bu, bütün itirazların aşağı yukarı suya düşmesini intaç edecek bir hükümdü. Demokrat Milletvekilleri Mecliste Yüksek Seçim Kuru ltınun geniş tahkik imkânına malik olmasını istemişler ve çetin tartışmalardan sonra bu fikirlerini kabul ettirmişlerdir. Bu cihet, muallel görülen bazı mazbatalarla, şüp heli bir tarzda Büyük Millet Mec-Islne girmek imkânlarını ortadan [aldıracaktır. Bu bakımdan her han-
Hidrojen bombesi kaça mal oluyor?
Vaşington, 10 (a.a) (United Press) — Birleşik Amerika kongresi, atom enerjisi müşterek komitesi, bugün yaptığı gizli toplantıda, hidrojen bombasının kaça mal olacağı meselesini müzakere etmiştir.
Eldeki gayri resmi malûmata nazaran, hidrojen bombasının maliyeti, yüz milyon dolarla dört milyar dolar arasında ola-
C. H. P. divanî dün sabah İstan-buldan gelen Genelbaşkan Vekili Hilmi Uran’ın başkanlığında toplanmış, ve on on beş dakika kadar süren bir müzakereden sonra toplantıya son vermiştir. Divana iştirak eden Milletvekileri bundan sonra derhal Büyük Millet Meclisine giderek Seçim Kanunu müzakerelerinde bulunmuşlardır.
Karilerimizin gayet iyi hatırlıya-cakları veçhile, büyük Millet Meclisi dün sabah, Seçim Kanununun en mühim bir maddesini yani Yüksek Seçim Kuruluna, yapılan itirazları tahkik etmek salâhiyetinin verilip verilmemesini müzakere edecekti. Öyle anlaşılıyor ki, Halk Partisinin erkânını teşkil eden, divan üyeleri, böyle mühim bir günde, Meclisten uzak kalmak istememişler, ve bu kanunun müzakeresini divanın toplantısından daha mühim telâkki etmişlerdir.
Divanın resmen işae edilen gün- I deminde, demir ve mahrukat işleri |
hakkında verilen önerge ile, genel idare kurulunca hazırlanmış olan iki aylık çalışma raporu, ve 1950 merkez bütçesinin görüşülmesi de vardır. Bunlardan başka Başbakan Şemsettin Günaltay, son iki aylık hâdiseler hakkında izahatta bulunacak, divan üyeleri tarafından ileri sürülecek teklifleri inceliyecekler-dir.
Haber aldığımıza göre, dün yukarıda bildirdiğimiz sebeplerden dolayı sabahki oturumda bunlardan hiç birisine temas edilememiştir. Divan a-sıl esaslı toplantısını öğleden sonra saat 15 de yapmıştır ki, bu zamana kadar Seçim Kanununun mühim maddeleri Meclisten çıkmış bulunuyordu. Bu bakımdan gerek Başbakan ve gerek Meclis Başkanı Şükrü Saraçoğlu, daha huzurla divana iştirak edebilmişlerdir.
Divanın yukarıda izah ettiğimiz gündemi dışında meşgul olacağı mü-I him mesele, Meclisin feshine ve se-★ (Devamı Sa: 6 Sü: 1 de)
Behice Boran ve Niyazi Berkes mahkûm oldular
fazla meşgul!
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 4 de)
7 yaşındaki harika çocuk: Haşan Kaptan
Yedi yaşındaki Haşan Kaptan’ın resim sergisi ziyaretçileri şaşırttı
Dün şehrimizde, bütün dünyada eşine nadiren rastlanır bir san’at hâdisesi olmuş, 7 yaşında harika bir çocuğun yaptığı tablolardan mürekkep bir sergi açılmıştır. Küçük Haşan Kaptan tanınmış ressamlarımızdan Arif Kaptan’ın oğludur. Henüz ilkokulun birinci sınıfındadır. Haşan Kaptan’ın renkli renksiz yüzlerce tablosu teşhir edilen sergisinin açılışında Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu, Urfa Milletvekili Suut Kemal Yetkin, Güzel San’at
lar U. Müdürü Necil Kâzım Akses, I Radyo dairesi müdürü Cevat Mem-duh Altar, Bürhan Toprak ve şehrimizin bir çok tanınmış san’atkâr
ve sanatseverleriyle, kordiplomatiğe mensup kimseler hazır bulunmuştur.
Sergiyi Millî Eğitim Bakanı açmış ve küçük san’atkârı takdim ve tebrik eden güzel bir konuşma yapmıştır. Haşan Kaptan’ın eserleri, ziyaretçileri âdetâ şaşırtmıştır. Değme büyük ressamın elinden çıkamıya-cak renk cümbüşü karşısında bütün seyirciler büyük bir hayranlık hissi içinde kalmışlar ve gerçekten, bir I dâhi çocukla karşı karşıya bulun-| duklarına kanaat getirmişlerdir.
Ressam Eşref Üren’in, bu harika çocuk hakkında yazdığı bir yazıyı bugün ikinci sayfamızda bulacaksı-
Londra, 10 (a.a.) (United Press) — Londra savcılığı tarafından bugün açıklandığına göre, Almanyada doğmuş 38 yaşındaki atom araştırmaları uzmanı Dr. Kari Fuchs, Ruslara son derece mühim malûmat verdiğini itiraf etmiş bulunmaktadır.
Fuchsun savcılığa girmesinden bir kaç dakika sonra, savcı Christmas Humphreys bu heyecanlı haberi ver miştir. Fuchs gözlük takmıştı, ve yüzü sapsarıydı.
Savcı, Fuchsun Ruslara gizli haberler verdiğini bildiren açıklamalarda, iki ayrı şahsiyet taşımak, ve bir nevi «Dr. Jekyl ve Mister Hyde) olmak iddiasında bulunduğunu bildirmiştir. (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
Üçer aylık mahkûmiyetleri tecil edilmedi Pertev Naili Boratavın beroetine karar verildi
Görevini kötüye kullanmaktan sanık Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi profesörlerinden Pertev Naili Boratav, doçent Behice Boran ve doçent Niyazi Berkez aleyhlerine a-çılan dâva dün 4 üncü asliye
mahkemesinde karara bağlanmıştır.
Bundan tam bir sene, 6 ay, 25 gün evvel açılan dâvada 32 oturum yapılmış, 49 amme şahidi ve yüze yakın da müdafaa şahidi dinlenmiş ve
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de)
Bâlâ’nın Derekışla köyünden 320 vatandaşın C. H. P. sinden istifa e-derek Demokrat Partiye kaydolun-duklarını ve köy ocak başkanlığına da Ali GemaLmaz’ın seçilmiş bulunduğunu bir kaç gün evvel okuyucularımıza bildirmiştik.
★ (Devamı Saı 6 Sü: 3 de)
Dünkü toplantıda Ibu lunanlardan bir grup
Sümerbank U. Müdürlüğünden şu mektubu aldık;
ı gazetenizin 8/2/1950 ta-285 numaralı nüshasının, sahifesinde (Prostat ameli yatı için tetkik heyetine giren U. Müdür) şerlevhalı yazı incelendi.
★ (Devamı Sa: 6 Sü: 7 de)
AKINTIYA---1
KÜREK
Marmarada feci bir kaza
Bandırma, 10 (a.a.) —İnci Motörü saman yüklü olarak Bandırmadan Istanbula giderken Marmara açıklarında kıvılcım ateşlerinden samanlar âni olarak alevlenmiş ve motor-le birlikte kaptanı Remzi Şentürk yanmıştır. Mürettebattan Salih Yüce kayıptır. İşçilerden Ali Çapa ve Üzeyir Özdeniz mucize kabilinden kurtarılmışlardır. tahkikat
başlamıştır.
İşverenlerde dernek halinde birleşiyorlar
Lokanta, gazino, kahvehane' bar ve pastahane sahipleri de ayrı bir dernek kurdular
Son günlerde şehrimizde bulunan I bazı sendikaların, hükümetten ve kendilerinden bir takım hak taleplerinde bulunuşunu dikkate alan iş |
verenler, kendi arzu ve isteklerinin tahakkuku mevzuunda serbest çalışabilmek imkânlarını sağlamak
■k (Devamı Sa: 6 Sü: 5 de) I
Bir düzüne meziyet !
ünkü Ulus gazetesi, Nihat Erim’io, büyüklere dayana rak değil, parlak akademik ve politik meziyetleri sayesinde yükseldiğini yazıyor ve bu meziyetleri bir düzüne maddede topluyordu!.
Şurada okumuş, burada ikmal etmiş, öbür yandan doktora almış, profesörlük etmiş, Milletlerarası Akademiye âza olmuş., vesaire vesaire...
Bu yaşta bu zekâ, hayretlere seza! diyeceksiniz! Ama, bu on iki meziyeti sayan Ulus, bir on üçüncüsünü ihmal etmektedir. Ne mi diyeceksiniz?.. Hürriyetin üzerine şal örtmek az meziyet midir?
Fakat hakkı var: Belki 13 rakamı uğursuz diye bunu kasden hasıraltı etmiştir. — YEDEKÇİ
GÜN GEÇERKEN..
Feci bir yanlışlık
Barış ümidi
Muhip DIRANAS
Hırsız zannederek
I

İT) ünyada banş ve anlaşha iıml-di daha da azalmış. Tuhaf şey! Bu ümit ne zaman, nerede biraz daha çok idi.
Banş ve anlışma ümidi, bana kalırsa, harp bitiği güıı bitmişti. İnsanlar harp içinde oldukları zaman evet, barışı ümit edebiliyorlar. Ama harbi bitirdiler mİ ondan sonraki zaman sadece yeni bir harbi hazırlamaya yarıyor.
İçiçe geçmiş bir dünyada, hem de ikiye bölünmüş bir dünyada, hangi banş ve anlaşma ümidine düşebilirsiniz ki, barışı güven altına almak için insanlar, birbiri peşinden en kıyıcı silâhlar icadlyle uğraşıp duruyorlar, isteniyor ki, en son bulunan silâh, yaramazlık edecek milletin tepesinde bir De-nıoklesin kılıcı gibi sallansın.
Ama dedik ya, içiçe geçmiş bir
karısını vurmuş
Dün şehrimizde bir yaralama lıâ-
... , u ıı X.. uun şenrınuzae uır ya)ununa «a-
düııya diye! Bir tarafta bulduğu | dlsesl o[ ve blr yüzbas, kanstal .USU hta ,1.. hak.euraunua öbür ta- 2anned„ek tabanca Ug
surette yaralamıştır.
I Hâdise şöyle olmuştur:
Ankara Ziraat Fakültesi civarında
■ oturmakta olan yüzbaşı İdrls Sökmen akşam eve geldiği vakit karı-’ sının kızına gitmiş olduğunu haber j. almıştır.
Bir harika çocuk:
Gitmeğe de alışmak gerek
İktidarın Seçim Kanununu kendi arzu ettiği şekle çevirmek İstemesi karşısında, bazı kimseler bunu haklı görmekte ve tabii bu saltanat kolay kolay terkedllemez, demektedirler.
Anlaşılan bu işe hak verenler de, hâdİBeyl kendi nefislerinde mukayese etmekte ve en ufak bir lş-de bile feragat gösteremiyeceklerl-nl anladıklarından, iyi veya fena İdare edilmesi bahis mevzuu olmadan, iktidarı ihtiyariyle terke-demlyeceklerine kani olmaktadırlar.
Fakat, dünyaca malûm olan bir hakikat de, işbaşına geçmek bahtiyarlığına nail olmuş bulunan mevki sahibi zevatta bulunması lâzımgelen en büyük meziyetin kanaatkârlık ve feragat olduğudur. Buna mukabil dünya tarihi de, bir İki tanesi müstesna, Kral, Diktatör, Padişah, İmparator veya zamanla bu hale gelmiş Cumhurbaşkanlarından hiç birisinin kendi ar-zusiyle mevkiini terkedemediğini kaydetmektedir. Demek oluyor kİ, insan kısmı, alıştığı bir şeyden İsteğiyle ayrılamamaktadır.
Lâkin, İhtiyariyle bu gibi mevkileri terkeden bir kaç büyük insan da tarihin sayfalarında altın yazılarla yazılmışlar ve dünyaca
silâh, bir de bakıyorsunuz öbür tarafın elinde. Adetâ İnsanın, bu tarafın silâhını öbür taraf, öbür . tarafınkini de beri taraf bulup bu luşturuyor, diyesi geliyor.
Ölesiye, kıyasıya bir dünyadır bu dünya! Bu gidişle düzelmesine, hani merhamet diye bir nesne var ya edebiyatta bol bol adı geçer, o- au?V^ır' nım İnsan yürekkrtade gerçeklen I , ; vakte kadar olur-
«Uz verip dünyamızın bir İsa'lar, duktan sonra karısının kumda Beee-blr tem dünyası olmasma İmkân leyeceŞıne kanaat getlrdljinden yat-yok. Ne olacaksa, Atanı mn, İdro- , karar vermiştir.
Jen ml. I3te öyle bir cehennem I °=venm llerlem!» saatlennde ka-. . .____- ______ pının yavaşça açılmasından uyanan
Idris Sökmen eve bir hırsızın geldiğini zannetmiştir. Bu sırada yastığının yanında daima bulundurduğu tabancasını alarak kapıya doğru a-teş etmiştir.
Fakat bu sırada karısının çığlığını işiten tdris yaptığı hatayı anlamışsa da Şerife Sökmen kanlar içinde kapı eşiğine yuvarlanmıştır. Zavallı kadının sol göğsüne isabet eden kurşun bir talih eseri olarak kalb nahiyesine isabet etmediğinden ölümden kurtulmuştur.
Yaralı Şerife Sökmen derhal Gül-hane hastahanesine kaldırılmış ve tahkikata Savcı yardımcılarından Lûtfi Musluoğlu el koymuştur.
BAREM DIŞI ÜCRETLİLER
Barem Dışı Ücretliler Derneği Yönetim Kurulu yarın saat 17.30 da Cebeci Halk odasında karşılıklı fikir teatisinde bulunmak ve yapılan işler hakkında görüşmek üzere bir toplantı yapacaktır.
HÜR SENDİKALAR BİRLİĞİ STATÜSÜ
İstanbul, 10 (Telefonla) — Şehrimizdeki müstakil sendikalar son günlerde yeni bazı kararlar almak lüzumunu hissetmişlerdir.
Hür sendikalar birliğinin statüsünü hazırlıyarak, Türkiyede beynelmilel şöhreti haiz ilim adamlarına ve üniversite profesörlerine mütale lan alınmak üzere birer nüsha gönderilmiştir.
Birlik statü hakkında ilim adamlarının mütaleaları alındıktan sonra Mart bidayetinde resmen teşekkül edecektir.
bombasının patlamalarından sonra olacak.
Şu insanlık, hele bir defa bir topyekûn imha olmanın ne demek olduğunu bir öğrensin. Banş belki ondan sonra ümit edilebilir... mi dersiniz?.
Seçimlerden evvel
«Cumhuriyet» dc Nadir Nadi, (Se çınlerden evvel) ki durumu Inceli* yen baş yazısında B. M. M ndeki ı müzakerelerin tfüratli bir tempoya | ’1 tâbi tutulduğuna; seçim ve bütçe ka-nunu tasarılarının müzakerelerini 1 müteakip Meclisin kendi kendini feshederek «seçim, istlyeceği mevzuuna temas ederek diyor ki:
«Bütçe çıkarıldıktan sonra Ankarndan gelen haberlere göre. Meclis, kendi kendini feshederek, yeni secim kanununa tevfikan. secimler yapılmasına hayli zamandan-beri beklenen bir cok kanun tasarıları vardır kİ bunlar arasında bilhassa İktisadi hayatıma üzerinde mühim tesirleri görülecek olanları cıkarılmadnn seçimlerin yenilenmesine karar verilirse, bunların en az aylarca gecikeceğini, belki de 1951 lıı bugünlerinde dahi yürürlüğe glı-ınlyeceklerl-ni kabul etmek lazımdır.»
Bundan sonra, yazar, «önümüzdeki seçimleri hangi partinin kazanacağı şimdiden kestirilememekle beraber C. H. P. nin kazandığını kabul etsek» kaydını koyarak, bu çıkarılmaları icab etliği halde çıkarılmamış bulunan kanunların yeni kabinede nasıl karşılanacağı konusuna dikkati çekiyor, ve tahassul edebilecek görüş ayrılıklarından ötürü Meclis umumi heyetinden çıkmamış bulunan tasarıların dahi hükümsüz sayılacağını söyledikten sonra şu sözlerle yazısın! bitiriyor:
«Bu tasarıların yeni hükümet veya milletvekilleri tarafından tekebbül edilerek yeni Meclise sunulmaları lazım gelecektir. Bu suretle Meclise evvelce verilmiş ve kanunlaşıp yürürlüğe girmemiş olan bütün tasarıları yeni Meclisin İtimadını kazanacak olan yeni kabine, elbette bir defa daha gözden geçirmek letlyecektlr. Bu suretle eski tasarılar yeni bir tetkike tabi tutulacak. bakunlıklarda yeni komisyonlar kurulacak ; hazırlanacak yeni tasarılar Bakanlar Kurulunda tetkik ve kabul olunarak Meclise sunulacak. Meclisin İlgili komisyonlarına verilecek, komisyonlarda tetkik edildikten sonra. Kamutayın gündemine alınacak ve orada iki defa görüşülerek nihayet Cumhur Baekanı tarafından İlân edildikten sonra da yürürlüğe girecektir. Görülüyor kİ Büyük Millet Meclisinin, yeni seçimlerden önce müzakere ve kabul etmediği tasarıların hepsi az çok gecikecektir. Onun içindir kİ bazı tasarıların 1951 İn bugünlerinde dahi yürürlüğe giremlyecekle-ı l İhtimali hakkında İleri sürdüğümüz fikir, bo» değildir. Yeni seçimler neticesinde iktidar partisi değiştiği takdirde, bu gecikmenin daha uzun olacağı İse muhakkaktır.
İktisadi hayatımız üzerinde mühim tesirleri görülecek olan bazı tasarıların gecikmesi ise. şüphesiz memleketin İktisadi kalkınması bakımından zararlı olacaktır. Bu İtibarla Büyük Millet Meclisinin 1950 bütçesini bitirdikten sonra, hemen kendi kendini feshederek yeni seçimlere gitmesi doğru olmıyacağı kanaatindeyiz. Uzun zamandanberl hazırlanmış olan tasanlar ki bunlar arasında sayın Semseddln Gü-naltayın vadcttlğl Basın Kanunu tasarısı da vardır- yeni seçimlerden evvel müzakere edilerek yürürlüğe girmelidir.»
Mensuplarına ayrı düşünme hakkı tanı- 1 mayan, otomatik blr surette; belli blr direktife uyulması zaruretini telkin eden blr gidiş, demokratik telakkiler İle tamamlle tezat ve taarruz halinde İdi. Kabinenin müşterek mesuliyeti fikri blr vahime ha- 1 llne gelmiş İdi. HattA bazan bir kabineden I blr Bakan atılır yAnl o zamanki muteber 1 ve değişmez formüle göre «Sıhhi sebep- 1 lerdcn nû8l İstifa eder» fakat diğer kabl- 1 no refikleri bu çekilmenin sebebini bilmezler hattA garibi öğrenmek dahi İste mezler ve bu cehillerini alenen gazeto sütunlarında aksettirmekte de hiç mahzur görmezlerdi. Nitekim şimdiki Meclis başkanı vekillerinden Ralf Karadeniz, Saraçoğlu Şükrü kabinesinden Tekel Bakanı Suat Hayrl İstifa etmeğe mecbur olunca, bu çekilmenin sebeplerini kendisine soran gazetecilere: «Bu İyi Başbakan ile İlgili Bakan bilir. Onlardan İzahat alabilirsiniz. Benim malûmatım yoktur» demekte blr mahzur görmemiş ve böylece kabine met burnu hakkında en basit ve İptidai blr kaidenin varlığına İnancı olmadığını İshal eylemiş İdi. Hem bu demeç, nlsbc-ten yakın bir zamanda İdi yârjl Halk Partisinin demokrasi hevesinin kabardığı devreye ait bulunuyordu.»
Müteakiben bu fikir aynhklannt neşterlemeye devam eden yazar, aynı konuda Reşat Şemsettin Siyerin partisinin görüşüne zıt efaline i-şaret ederek şöyle bir sonuca varıyor:
«Çünkü biz eminiz kİ Faraza Çalışma Bokum hem kabinenin teklifi aleyhinde reyini kullanır hem de kabinenin müşterek sorumluluğuna Igtlrak etmekten de vazgeçmez... |
Seçim tasarısının bu İki yerden aynı ' zamanda adaylığını koymak bahsi kabine erkânı arasında bile ayrılıklar ve herkesin gözüne batan ihtilâflar yaratınca tablatile 1 Halk Partisi çoğunluğu arasında da görüş ve rey farktan yaratmıştır. Bu hail, mazur, hattâ haklı görmek lâzımdır. Yalnız su cihet var ki yıllar ve yıllardır tok bir adam gibi rey kullananlar, bugünkü hareket ve serbestlik temayüllerlle. Türk u-muml efkârının seyrine doyamadığı bir manzara yaratıyorlar. Çünkü ya evveldon kitle halinde ve parti disiplini adı altında Ahenkli hareketleri çok samimi değildi ya bugünkü tesettül tam İç arzularına uygun değildir.»
T. C.
ZİRAAT BANKASI
SERMAYESİ: 300.000.000 T. L.
Kuruluş tarihi: 1863
Faizli
10.000.000
1 inci tertip istikraz Tahvilleri her keseye elverişli
20-100-500-1000
Liralık kupürler hâlindeki HÂMİLİNE AİT TAHVİLLER

Fasid dâire
15.2.950-28.2.950

7 yaşındaki Haşan
Kaptan’ın resim sergisi
-Son Posta. (Kısaca) sütununda Sacit Yumer, şöyle blr «Fâsld Daire. ye temas ediyor:
«üç maaş ntabetinde borç alabilecekleri havadisine memurlar klmbillr no kadar sevinmişlerdir?
Bu. adamakıllı İslerine yanyacak müjdeyi lgltlnce kaç memur derin blr nefes atarak mırıldanmıştır:
— Oh.. Oh.. 6u borcu alırsak âlâ o-lur... Biraz borç öderiz.»
Tarihleri İçinde T. C. Ziraat Bankası gişelerinde satılacaktır.
Devlet Tahvilleri gibi.
Gelir vergisinden ve diğer her türlü vergi ve resimden muaftır
Yurdun her yerindeki T. C.
Ziraat Bankası gişelerinden ^^Jsteyiniz^^^(230)
i|) unu hiç yadırgamıyoruz gay-Lfıı İnsanlık, müzik alanında • -^sık sık harika çocuk görmiye alışıktır. Güzel sanatların bu dalında Ayla Erduran, İdil Biret ve Suna Kan’ın birdenbire yeşerivermele-riyle Tanrı, müzikte harika çocuk yetiştirmeyi bize de nasibetti. Dü-rer, Raphael, Menzel ve bir kaçını daha hesaba katmazsak plâstik sanatlar harika çocuk vermekte cimri mi cimri... hasis ml hasistir.
İ.d yıl kadar oluyor. Baya adlı, onaltısında, gözleri kudretten sürme li Cezayirli bir arap kızının, ballı bir hurma tadındaki, seyrine doyum olmıyan resimleri, Paris’te teşhir o-lunmuştu. Öyle değme sanat hadiselerine aldırış etmiyen, herşeye kolay kolay şaşmıyan, fevkalâdeliklere ka nıksamış bu koca şehir, Baya’nın ha-rikalığı önünde pes! demiş, bütün gazetelerini sanat dergilerini seferber etmiş, bu müstesna yaradılışı dünyaya tanıtmak hususunda elinden geleni ardına koymamıştı. Sonunda bütün bir Fransızlık bununla öğünmüştü. Meğerse yurdumuz da bu soydan büyük bir istidada gebe imişde farkında bile değilmişiz!
Bugünlerde nurtopu gibi harika bir çocuğumuzun resim dünyasına doğuşunu sevinçle kutluyoruz; ne mutlu bize!
Her çocuk gibi Haşan Kaptan da gördükleriyle iç dünyasının hamurunu birbirine katıştırıp yuğurmak la işe başlıyır. Yalnız pek az blr zaman sonra üzerinde çalıştığı sathı iyi doldurma kaygısı, «Kompozisyon» fikri, bu mini mini yavruyu kaplıyor. Normal çocuklarda çok daha geç gelişen bu hassa ile de anlaşılmaktadır kİ Haşan Kaptan normal üstü bir çocuktur. Resimlerinin dispozisyonlan olağanüstü bir sezişle âdeta matematik bir ölçüye dayanır gibidirler. Her çocukta gö rülemiyen ritmik desen çizme, Ha-san’da bir Allah vergisidir. Onda yaşıtlarım, çocuk çağlarını aşıp sanata ulaşan bir olgunluk, elle tutulur, yoklanır, gözle görülür.
Çocuk terbiyesiyle uğraşanlarca pek iyi bilinir ki; Abstraction ve Nonfiguratif’den figüratife geçiş, 1 bu nazik intikâl devresi, baştan ba şa tehlikelerle doludur. Bayağılıklar burada süt kokan temiz çocuk zevkine pusu kurmuştur. Objektif-lp sübjektifin cengi burada başlar ve çok defa birincinin İkinciyi bo-ğazlayışiyle nihayet bulur. Kötü kartpostala kaymalar burada beli- I rir, çocuk zevkine ilk zevksizlik burada bulaşır. Öyle ki mahv ve berbad olmıya dikiş kalmıştır. Res min bu ergenlikli bluğ çağım bizim küçük ressamımız yedi yaşında geçirmektedir!...
Büyüksü hallere düşmeden çocukluğunun bütün haklarını ve saf fetini kullanmaktadır. Hasan’ın ipşacı kompozisyonu yanında bir , Maamafih bunda şaşılacak de rengin gıcırım bir büküsü var- Bolşevizmi dünyr — dır ki, bu küçücük bedene bu bü- ’ T «»■»«»• yük kudret nasıl sığmış? Havsala almıyor. Onun resimlerinde, çocuk şuur altını yırtıp yüze çıkan şekillerle, bir satıh ancak bu kadar âbâm ediliş. Dansı biz ressamların başına, Hasan’ın çeşitli palet de-ğiştirişi, kolaylıkla biteviyelikten sıyrılışı, akla gelmedik bol motif buluşu ve yaratışı görülecek şeydir , ve onun harika çocuk oluşunun tarihinde kabineyi kurmağa memur icablarıdır. I edilen ve resmî malûmata nazaran
Müzikte harika çocuk ya virtuo- o tarihte henüz sağ bulunan yatalak sitâ'de veya compositeur’lükte te- Başbakan Vasil Kolorof kabineyi celli eder ve ikisi nadiren yanya- kurmağa uğraştığı günlerde kendi na gelir. Resimde ise bu iki hasle- yardımcısı olan ve bugün Başbakan
a* ■ Yazan: ....
I Eşref ÜREN |
tin birtek varlıkta birleşmesi gerektiği İçin harika çocuğun yetişmesi daha zor ve daha seyrektir.
Birgün Haşan Kaptan’ın resimlerini görmek için ressam Arif Kap-tan'ı ziyarete gitmiştik. Gözlerimizin önüne yedi yaşında bir çocuk elinden çıktığına bin şahit istiyen, modern bir ressamın eserleri seri-livermişti. Yüzlerimizde beliren şüp he çizgilerinden alınan Arif Kaptan, küçük ressamı çağırdı ve önümüzde sigaya çekti. Halının üzerine kâğıtlar ve boyalar serilmişti. Haşan Kaptan kâğıdın etrafında cezbeli bir derviş gibi döne döne, kendi kendine söyleneı söylene ça lışmıya başlamış, o nefis plâstik ya-
zısiyle o canım renkleri döktürü-vermişti. Malzeme değişikliği ve kullanılışı, o da Haşan için işten bile değildir. Eline verilen İster bir kurşun kalem, ister yağlıboya, ister bir guache, ister pastel olsun. O bu boyaları tutuşturarak şehrayin-ler yaratacaktır.
Picasso, Braque, Paul Klee gibi Kubistlerin Leger gibi machinİ9me ustalarının, Matisse gibi fauve’la-rın, Bonnard, Vuillard gibi (nabi) lerin, sözün kısası resim devlerinin huzurunda bizim küçücük Hasanı-mız ufalanıp, dağılmamakta, bir varlık olarak dimdik ayakta durmaktadır. Yaşının icabı belki bir i parça peltek dillidir, o kadar...
Hilkat, öyle bol keseden harika çocuk vermiyor. Bunu iyi düşünerek, bu değerli yavrunun ziyan olmamasına elbirliğiyle çalışmak hem bir yurd, hem de bir sanat borcudur.
| Balkan flfes’ele/erij
Bulgaristan'daki temizliğin iç yüzü
Öldürülen Türkler ile ilgilenen yok mu?
Georgi Dimitrof’un varisleri arasında ötedenberi devam edegelen gizli mücadele bugün artık açıklanmış bulunmaktadır. Kolarof - Yu-gof ve Çervenkof - Poptomof diye başlıca iki grup arasında devam e-den bu mücadeleden Kolorof un anî ölümü neticesinde ikinci grupun hâkimiyeti ve birinci grupa dahil olanların temizlenmesiyle neticelenmiştir. Yoıgi Dimitrof ve Vasil Kolorof un en sadık fikir ve mesai arkadaşları sayılan 1944 senesinin 9 Eylül kızıl ihtilâlindenberi İçişleri ve daha sonraları Sanayi Bakanı ve Madenler Bakan vekili Anton Yugof ile Yüksek İktisat Komitesi Başkanı, Çalışma Bakanı ve en nihayet komünist vatan cephesi teşkilâtının genel sekreteri Dobri Tarpeşef bugün artık temizliğe tâbi tutulmuş bulunuyorlar.
Bütün bu hakikatin çıplaklığı altında hâlâ Moskova’da, Bulgaristan-da ve diğer peyk devletlerinde Yor-gi Dimitrof’un ve Vasil Kolarofun bolşevizmin birer önderi gibi gösterilmesi ve Sofyanın göbeğinde her ikisi için bir anıt kabir inşa edilmiş olması ne kadar hazin bir olaydır.
_________________ yüzüne musallat eden Lenin öldükten sonra zevceşi hayatının son nefesine kadar evinde mahpus tutulmuş değil midir? Buna rağmen Kremlinin zimamdarları yine de Lenin’den bahsederken ona bir peygambere tapar gibi görünerek, kendisine inanmış bulunan sefil ve aç insan sürülerini aldatmaktan geri kalmıyorlar.
Ne acı bir hakikattir ki, 1? Ocak
ve Bulgaristanın kızıl cellâdı mevkiine yükselen Çervenkof 16 ve 17 Ocak tarihinde Komünist Partisi Merkez Komitesi önünde raporunu okuyor ve bu raporunda da üç gün sonra yine Bakanlık sandalyasına oturtulan Anton Yugof ile Dobri Torpeşef’i Koftof’u himaye etmekle itham ediyon Bu olay da Kolorof un ölümünden iam 10 gün yani 4 Şubat tarihinde yayınlanıyor. Bugün rapor henüz tatbik mevkiine konmuş değildir. Şimdiye kadar yalnız raporun Merkez İcra Komitesi tarafından tasvip edildiği bildirilmiş bulunuyor. Yarın fabrikalarda ve mey danlarda işçiler bir toplantıda bu iki kişinin bir cezalandırılmasını is-temeğegörsün derhal halk mahkemeleri harekete geçecek, sehpalar dikilecektir. Bütün bunlarda hep • halkın» isteğiyle olan işlerdir. Dahası da var. Temizlik işlerinde yalnız bu kadarla da iktifa edilmiye-cek. Parti Merkez İcra Komitesi 9 Ocak tarihinde taşra teşkilâtlarına gönderdiği bir tamimde 20 Şubat ile 20 Nisan arasında yeni idare heyetleri seçimi yapılmasını ve bu seçimler esnasında da Trayço Kostofçula-rın kökünden temizlenmesini emretmiştir. Yani artık Georgi Dimitrof ve Vasil Kolarof’u akidelerine sadık kalmak devri geçmiştir. Sadakat emareleri görülenler temizlenecektir. Bunun ise ne ifade ettiğini artık medeniyet dünyası anlamıştır. Komünist olsun hür düşünceli olsun her hakikî Bulgar tasviye olacaktır. Kızıl Sovyet ihtilâlinde 200 milyon nüfusa mukabil 14 milyon insan temizlendiğine göre 7 milyon nüfusu bulunan Bulgaristanda 500 bin Bulgarin temizlenmesi neden olmasın? Fakat bu arada asîl Türk azınlığı da katliâma tâbi tutuluyor da hür dünya neden susuyor.
feragat timsali olarak tanınmışlar
Bilmem, bekâra kan boşaması kolay gelirmiş, derler; biz de mevkilinizin olmaması yüzünden midir? nedir, bu iş hakkındaki fikri- 1 mlz onlarınki gibi değildir. Yani bize bu kadar ademi itimat karşısında feragat göstermek ve çekilmek kolay gibi gelir. Fakat -bu işi kolay telâkki etmiyenierin de alışması lâzımdır.
Bakın size güzel bir misal anlatayım:
Çok yakın blr dostumuz tekaüt olmuş, ve kendi gibi aynı zamanda emekliye ayrılmış bir dostuna gitmiş, Ev sahibi çok üzgün İmiş. Tekaüt olmağı bir türlü hazmedemiyor, mütemadiyen söylenip duruyormuş. Nihayet sıra dostumuza gelmiş. Bu vaziyetten hiç üziilme-diğini, bilâkis normal karşıladığım anlatmış, beriki İnanmamış. Mütekait dostumuz inanmıyan arkadaşına şunları söylemiş:
«Ben ilk memuriyetime tayin o-lunduğum gün, o mevkie benden evvel oturmuş bulunan zevatın i-simlerlni bir liste halinde yazdım ve masamın gözüne yerleştirdim. Bunu her terfi ettiğim memuriyetimde de tatbik ettim. Listeyi her sabah okuyor ve bir gün benim is-
ı
_________________________ mimin de buraya kaydolunacağı^ ., kendime telkin ediyordum. Sod ’ güne kadar da bu işi yapmağa devam etmiştim. Bu sebeple tekaüt olduğum haberi bende hiç bir tesir yapmadı. Çünkü ben bu işe a-lışmıştım, yani İdmanlı idim!.
Bize kalırsa, bu hikâye, üzerinde ehemmiyetle durmağa lâyık bir mevzuu aydınlatmaktadır.
insanlar bir gün gelip nasıl ahrete intikal edeceklerine kendilerini alıştırmakta iseler, mevkilerini de ilelebet muhafazaya imkân olmadığını anlamalıdırlar. Bunu anladıkları gün, insan kâmil vasfına lâyık bir hale geleceklerini biz kendilerine temin edebiliriz.
İşte o zaman, yani söylediğimiz şekilde düşünebilen adamların memlekette adetleri çoğaldıkça ve bu gibi zevat hakkına razı olmağa ve feragat göstermeğe alıştıkları zaman hakikî demokrasiye kavuşmuş olacağız. Yoksa, bugünkü gidişle hiç bir şeyin olmasına İmkân görmemekteyiz.
Hikmet YAZICIOĞLU
T
Sanayiciler
Ya bir bölük gibi, ya böyle mİ?
Yeni Sabah» m baş yazısında (Ya bir bölük gibi, ya böyle mİ?) bxş-lığı altında seçim kanununun görüşülmesindeki sürate temas edildikten sonra «ki yerden adaylık koya-ilmek» konusu müzakere edilirken beliren fikir ve zihfftyet ayrılıklarından bahsediliyor ve deniyor kİ:
«Halk Partisi meneuplarının, çeyrek a-eırlık huylarının ne olduğunu burada tek rara lüzum yoktur. Onlar bûlAdan gelen İbaretlere uygun olarak, dalma ittifak halinde, askeri birlik manzarası gösterir şekilde hareket ederlerdi. Parti disiplini per döal ve adı altında, her türlü eahst temayül ve endişeler örtülür ve müttehit bir cephe kurulurdu. Siyasi partinin, hakiki manası tablatlta bu değildi ve olamazdı.
İSTANBULDA PAZAR
YERLERİ
İstanbul, 10 (Telefonla) — Istan-bulda halkın yiyeceğini kolaylıkla temin edebilmesi için 51 pazar yeri açılmıştır. Bunlar, pek yakında a-çılması kararlaştırılan pazar yerleriyle 88 e baliğ olacaktır.
— Niçin gelmiyecek inişim? diye cevap verdi. Tam i£ saattir de efendimizi bekliyorum. Otele bu saatlerde mi dönüyorsunuz?
— Otele dönüş saatim sizi hangi bakımdan ilgilendiriyor?
Elini sallıyarak:
— Muhtelif! dedi.
— Sebebi ziyaretinizi izah eder misiniz?
Başını geriye atarak o keskin ve berrak kahkahalarından birini savurdu. İşitilmesin diye hemen kapıyı örttüm.
— Kalem efendisi gibi konuşmak da sana yakışıyor doğrusu... Çok komik adamsın.
Beni dinle. Yabana atılmaz bir teklifim var.
— Kollarımı kavuşturdum.
— Beni dinle heykel adam! dedi. Dört adım ileri yürüyeceksin, önüne Ayşe isimli bir kız çıkacak. Şimdilik fazla değil, bir defa onu öpeceksin, alnından. Barışmış olacaksınız. Kabul mü?
Kol saatime bakarak:
— Şimdi sen beni dinle, dedim. Altı adım ileri yürüyeceksin, tam önüne bir kapı gelince onu açacaksın ve merdivenlerden ini dos doğru Kadıköy iskelesine gideceksin. Orada karşına bir vapur çıkacak. Tereddüt etmeden ona binecek ve vakit kaybetmeden eve döneceksin. Kabul mü?
Dudakları titredi:
ZAFERİN TELİF ASK VE MACERA ROMANI
NUMARACI
•Yazan : N. A.
Tefrika No: 22
— Yani, beni kovuyorsun?
— Tefsir hakkı şenindir, dedim. Saat dokuza on var, gecikmeni tav ’ siye etmem.
Azıcık süzgün gördüğüm çehresine muzip bir ifade yerleşerek canladı:
— Ben söz dinliyen bir kız oldum artık, dedi. Altı adım ileri yürüyorum ve... bacak üstüne a-tarak azimkâr bir sesle devam etti:
— Sana tavsiye ederim: pencerenin iki kanadını da aç. Askerî itfaiyeyfi, polisi, jandarmayı imdada çağır! Gelip beni buradan atsınlar!
— Onlara hacet yok... diyerek ilerledim.
— Hişt! dedi. Bana elini süreyim deme. Avazım çıktığı kadar ciyak ciyak bağırırım. Rezil olursun!
Ağzını açarak haykırmıya hazırlandı. Yapar mı yapardı. Mec-
buren yerimde kaldım.
— Ha şöyle... diye davayı kazanmış bir eda ile beni takdir etti. Sen yola gelmez bir çocuk de-ğilsindir. Şimdi konuşalım!
— Konuşacak birşeyimiz yok.
— Sence yok, bence var.
Hay Allah kahretsin! Bir kere daha faka bastığımı anladım. O-rada, o sandalyada ben ayakta, bazan sesimizi kısarak ve bazan öfkemizi yenemediğimiz İçin hızlı sesle, yarım saat kadar konuştuk. Anlaştığımız, anlaşmadığımız noktalar oldu. Birbirimize acı sözler söyledik. Fakat bu suretle içimizdeki zehir aktı. İkimiz de yumuşadık. En sonunda, farkında olmadan, ağzımızdan çok mahrem şeyler de kaçırmış olduğumuzu far-kettik.
Ayşe bir gülmedir tutturdu.
— Neden gülüyorsun? diye sordum.
— Biz, dedi, daha evlenmeden
karı-koca kavgaları yaptık Bu da hayatımızın saadet içinde geçeceğine bir delildir.
— Allah Allah!...
— Evet, delildir.
— Tecrüben varmış gibi konuşuyorsun.
— Ya bunlar tecrübe değil de neydi?
Vapurda gülmesi bitmedi. Yemekte hâlâ gülüyordu. Sonra, koluma girerek beni bahçeye sürükledi. Karanlık yolda kolumdan çıkarak:
— Öyle zannediyorum ki, dedi, artık dört adım yürümene de lüzum yok!
— Ben de aynı fikirdeyim... dedim ve sıcak vücudünü ilk defa kollarımın arasında derin bir hazla sıktım. Kuvvetle bağrıma bastım. Başını göğsüme yaslıyarak kendini tamamen bıraktı. Hafifçe titriyordu ve öyle nazlı, o kadar uysaldı kİ...
— Evet, hep böyle... diye fısıldadı. Beni seversen hep böyle mu tî olacağım.
Bahçede gece yarısından sonraya kadar dolaştık. Ve bazı yerde duraklıyarak, o zamana kadar söy lenmemis yeni yeni şeyler bulup Böyledik. Her cümlede yeni keşfedilmiş bazı 6irlar çözüldü ve sevincimiz dayanılmıyacak bir raddeye yükseldi. Saadetin en yüksek mertebesinde ıstırabı andıran bir yürek burkulması, baygınlığa ve nefes darlığına benziyen ama gene de harikulâde birşey buldum.
Onu kollarımın arasında, sanki kaçacakmış gibi, sımsıkı tutuyordum. Gene kâfi gelmiyordu. Bir ruh sarhoşluğu içinde, göğsümün iki tarafından birer kanat gibi a-çılmasını ve onu içine hapsettik ten sonra tekrar kapanmasını isterdim. Ayşe ise tir tir titriyordu. Niçin titrediğini sorduğum zaman, karanlıkta Beçemediğim gözlerinde bir ışık dalgası aktı ve dudaklarıma çok yakın, sesi boğuk boğuk:
— Bilmiyorum... diye fısıldadı. Bayılacak gibiyim. Ama sen de titriyorsun...
Ben de titriyordum. Yaklaşan bir tehlikenin korkusu ile onu geri İttim.
SofyaU
İstanbul, 10 (Telefonla) — Paris ! te toplanan Avrupa ekonomik işbir J liği bakanlar konseyine iştirak P-K, den Dışişleri Bakanı Necmettin Sa-dakın, AvrupalIlar arasında ithalât, serbestisinin sene sonunda % 70 el çıkarılacağı hakkındaki beyanatı! şehriniz sanayicilerini telâşa düşür' müştür. Yerli sanayiin esasen sarsıntı geçirmekte olduğunu ileri süren sanayiciler, koruyucu bir tedbir} olmak ve birbirlerine yardım etmek üzere Ticaret ve Sanayi Odasında yeni bir cemiyet kurmaya karar ver mişlerdir.
Diğer taraftan halen faaliyette bulunan bölge sanayi birliğinin de tasfiyeye tabi tutulacağı ileri sürül, inektedir.
I TAKVİM |
(Devamı var)
Hicri: 1369 — Reblül’âhır; 23
Rumi: 1366 — Ocak: 29
11 ŞUBAT 1950 CUMARTESİ
Vasatî

Sarre ihtilâfı
ADYO*TELEFON-TELGRAF HABERLER
HERGÜN BİR HÂDİSE
«ı.
u« ı
i
tutulduğundanberi Almanlarla Müttefikler arasında ve hususiyle Batı Almanya ile Fransızlar arasında ıbaş-gösteren en mühim ihtilâflardan biri, hattâ birincisi Sarre meselesi ü-zerindeki anlaşmazlıktır, denebilir. Zira bu ihtilâf, yalnız Alman - Fransız münasebetlerini zehirlemekle kalmayıp, mihveri Fransız - Alman anlaşması olarak tasavvur edilen Avrupa Birliği tasarısını da tehlikeye atacak bir mahiyet göstermektedir. Bu itibarla, Fransız ve Alınanlardan başka, gerek İngiliz, gerekse Amerikalılar mesele ile ilgilenmişlerdir.
İhtilâfın nıepdei 94S dir. Bu tarihte, İngiliz ve Amerikalılar, kendi bölgelerinde bulunan bir kısım Alman fabrikalarının sökülmesine ve kartellerin dağıtılmasına devam eder lerken, bu iş bittikten sonra madenlerin ve ağır sanayiin tâbi tutulacağı mülkiyet rejiminin Alınanlara bırakılmasını kararlaştırmışlardı. ' Fransa, daha o zaman bu karara itiraz etmiş ve hele İııgilterenn, Alman fabrika ve madenlerini devlet-Jeştirmek tavsiyesine şiddetle muhalefette bulunmuştur. Zira, Fransanın kanaatince, devletleştirilecek olan bu işletmeler, Alman hükümetinin elinde çok kuvvetli bir silâh olacaktır.
Fransa bu itirazları serdettiği tarihte Sarre madenlerini işletmekle meşguldü ve geçen sene Almanya-nın istikbali meselesini müzakere etmek için toplanan üçtü konferansta Sarre’in muhtar bir hükümet sıfati-le Avrupa konseyine katılmasını talep etti ve bunu o zaman için Berlin ablukası ve diğer iktisadi sıkıntılar yüzünden kendi dertlerine düşmüş olan Almanlara kabul ettirdi.
I Halbuki, Bonn hükümeti, sonradan,
I bilhassa muhalefet partisi Sosyal -
! Demokratların lideri Schumacher’in
tazyiki ile Sarre’dan vazgeçemiye-ceğini, ibu toprağın, Batı Almanyayı teşkil eden diğer eyaletlerden madut olduğunu ve binaenaleyh gerek iktisadi, gerek siyasî bakımdan Batı Almanya federasyonuna katılması
I lâzımgeldiğini ileri sürdîü.
Bu yüzden münasebetlerin hayli gerginleştiği bir sırada Pari^e Batı ____Almanya Bakanlarının geldikleri ve geçen ay içinde Fransız Dışişleri Bakanı Schuman uı Bonn, Maycnce ve Berline gittiği malûmdur. Fransaz Dışişleri Bakanı seyahatine, bidaytet-sebep olarak, Fransız işgal bölge-r^5fcdeki askeri ve sivil makamları kontrol etmek fikrini göstermiş ise de, seyahatin daha başlangıcında anlaşıldığı gibi, Bakanın başlıca inaksa dı, Batı Almanya Başbakanı ile bu çetin meseleyi görüşmekti.
Schuman’ın ziyareti meseleyi halletti, denemez. Belki iki tarafın maksat ve meramını biraz daha aydınlattı denebilir.
İki tarafm çarpışan iddialarını şu
i suretle hulâsa etmek mümkündür: Fransa, hâlen işletmekte olduğu Sarre madenlerini ve şimendiferlerini kiralamak ve bu eyaleti iktısaden kendisine bağlamak azmindedir. Buna mukabil Almanlar, Fransızların ileri sürdükleri (bu hal tarzının kabili tatbik olamıyacağını, zira iktı-saden bir millete, siyaset bakımından diğer bir millete bağlı bir hükümet olamıyacağını ileri sürüyorlar, buna karşılık ta, Fransa, o halde, Sarre’a muhtariyet verilmesi Iâzım-geldiğini, esasen üçler konferansında, Sarre’in Avrupa konseyine ilticasına Batı Almanyanın itiraz etmediğine göre (buna zımnen rıza göstermiş sayılacağını iddia ediyorlar. Mesele bu safhada iken, Batı Almanya hükümeti, bu işe İngiliz ve Amerikalıların da müdahale etmekte olduklarını sezinlemiş olacak ki, siyasetini büsbütün sertleştirdi. Filhakika, Almanlar, Sarre’e ait olup da ancak ileride aktedilecek sulh andlaşmasiyle tayin edilecek olan siyasî durum, esasen üçler tarafından kabul edilmiş bulunduğuna göre ve İngiltere ile Amerikanın da Fransa-"r yı tuttukları nazarı itibare almarak, bir emrivaki karşısında olduklarını anladılar ve derhal Plebisit istediler. Yani Sarre halkı, Fransaya mı, Al-manyaya mı iltihak edeceğini kendisi kararlaştıracaktı. Halbuki bu plebisit oyunundan Fransızların ağzı yanmış bulunuyordu. Zira bilindiği gibi 935 te de buna benzer ıbir plebisit yapılmış ve o zamanlar, Nasyonal -Sosyalizmin şaşaasiyle ve propagan-dasiyle gözü.kararan Sarre halkı hemen müttefikan Almanyaya iltihak kararını vermişti.
Fransa, böyle kötü bir neticeyi önlemek maksadiyle Sarre hükümetiyle temasa geçti ve parlâmentodan, Sarre’in muhtariyet istediğine dair bir karar aldı. Fransızlar, bununla da kalmıyarak, Sarre hükümet mümessillerini, doğrudan doğruya müzakerelerde bulunmak üzere ıbu ay içinde Parise davet ettiler.
Bu emrivaki Federal Alman parlâmentosunda büyük gürültülere sebep olmaktan hâli kalmadı. Hatta bir ara bir kabine buhranı tehlikesi dahi başgösterdi.
Meselâ Paris müzakerelerinden a-Iınan neticeler karşısında, İngiliz ve Amerikalıların takınacakları tavra bağlı kalmaktadır.
Sarre meselesinin geniş hatları budur.
I’

”1
r
Batı Almanya'da işsizlik
Adenauer sert
tenkitlere uğradı
Parlamento hükümetten yeni bir program hazırlamasını istedi
Londra Radyosu, 10 (Basın - Yayın) — Batı Alman federal parlamentosunun dün, Batı - Almanya-daki işsizlik üzerinde cereyan eden müzakereleri bu sabahın erken saatlerinde sona ermiştir. Muhalefeti teşkil eden sosyal demokratlar hükümeti şiddetle tenkit etmişlerdir.
Hükümet namına Başbakan Dr. Adenauer ile iktisat ve iş bakanları cevap vermişlerdir.
Dr. Adarauer, işsizlikle mücadeleye ait bir program esas noktalarını açıklamıştır. Geniş ölçüdeki ev inşaatı, ve işsizlerin çok bulunduğu bölgelerde bayındırlık için yapılacak sarfiyat bu programa dahildir. Dr. Adanauer, ihracat sanayiini teş vik için de bir miktar tahsisat ay-
nlacağını vadetmiştir.
İş Bakanı ise, doğudan durmadan akın eden mültecilerle harpte memleketin duçar olduğu kayıplar i ve Almanya’nın ikiye bölünmüş olması keyfiyetinin memlekette ik- | tısadî güçlükler yarattığına işaret j etmiştir.
Adenauer mağlûp oldu
Bonn, 10 (a.a.) — Federal parlâmentoda işsizlik meselesi üzerinde yapılan müzakereler sonunda, muhalefete mensup sosyal demokrat- I ların Adenauer hükümetini işsizliğe karşı bir mücadele programı ha-zırlamay davet eden takriri kabul olunmuştur. Bu suretle Adenauer kabinesi mecliste ilk defa olarak hezimete uğramaktadır.
Ne verirsen elinle
o gelir seninle !
h, oh, Maşaallalı! Artık, işimiz iş kaşığımız gümüş! Ekmek, bir kuruş ucuzladı! Bol, bol papara yapar, lokma dökeriz!
— Bir kuruş ta nedir ki, fıka-raya versem almaz, demeyin!
Bir kuruş, bir kuruştur, bir kilo ekmekte bir dilim de mi tutmaz!
İşte hükümet, hepimize bir dilim ekmek veriyor! Ya, Allah versin, diye boş çevirseydi! —
A. F.
Meclis köşesi;
DAVET
• •
Üç hikâye ile bütün Parisigüldürenadam
Her komiğin hayatta ciddi anları vardır. Ben bunu işgalde tattım
Çin’de durum hâlâ karışık
Atoma karşı savunulamaz
Çalışma komisyonu:
I 1 — tş ve İşçi Bulma Kurumu kuruluş ve görevleri hakkındaki 4837 sayılı kanunun bazı maddeleı-i-, nin değiştirilmesine, dair kanun ta-ı sarısını,
2 — Zonguldak milletvekili Emin Erişirgil ve Sabri Koçerin, işçilere hafta tatilinde gündelik ödenmesi hakkında kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Gümrük ve Tekel Komisyonu:
papazların poker merakı-Amatör mü, profesyonel mi?-Olga, Volga ve votka meselesi-Yanılıyorsun hanım.
Amerika yeni bir tefsirde bulundu
Vaşington, 10 (a.a.) — Komünist Çin’in Birleşmiş Milletlere kabulü meselesinde Birleşik Amerikanın hattı hareketi hakkındaki bir suale cevaben Dışişleri Bakanlığı Birleşik Amerikanın milliyetçi hükümeti resmî Çin hükümeti olarak tanıdığını ve Birleşmiş Milletlerdeki Birleşik Amerika temsilcilerine oylarını, milliyetçi Çin hükümetini Güvenlik Konseyindeki yerinden mahrum bırakacak kararlar aleyhinde kullanmaları için talimat verildiğini bildirmiştir.
Dışişleri Bakanlığı milliyetçi Çin temsilcilerinin ihracı teklifi tama-miyle usule ait bir mesele olduğu için bu mevzuda adî ekseriyetle karar verilmesi icap ettiğini ve eğer Birleşmiş milletlerin uzuvlarından biri usule uygun olarak komünist Çin temsilcisinin kabulü lehinde rey verirse, Amerikanın da ekseriyetin kararına uyacağını ilâve etmiştir. Bununla beraber, böyle bir karar şüphesiz Birleşik Amerika ta rafından Çin komünist rejiminin ta nınmış olduğu manasım ifade et-miyecektir.
Londra Radyosu, 10/2 (Basın -Yayın) — Çin komünist Hükümeti Moskova’ya gönderdiği bir nota ile Japon İmparatorunun harp suçlusu olarak yargılanması hakkında Mos kova ile hemfikir olduğunu bildirmiştir.
Diğer taraftan Tibet'in Çinlilerin elindeyken hakimi olan Panchen Lema, Çin Komünist Hükümetine bir telgraf çekerek Tiebt hükümetinin İngiltere ve Amerika’ya heyetler göndermiş olmasını protesto etmiş, Çinlilerin Tibet'in kurtarılmasına yardım etmelerini istemiş ve Tibetlilerden bu hususta yardım göreceklerini ilâve etmiştir.
Panchen Lama, bugünkü hükümdar Dalai Lama birinci dünya harbinden önce Tibet’i Çinlilerden kur tarmadan önce Tibet’e Çinlilere bağlı olarak hüküm sürmekte idi. Mısır-lsrail görüşmeleri
İsviçre Radyosu, 10 (Basın - Yayın) — Mısır Savunma Bakanının açıkladığına göre, Mısır hükümeti Birleşmiş Milletlerin bir temsilcisi huzurunda İsrail Hükümeti ile barış müzakerelerinde bulunmayı kabul edecektir. Mısır Savunma Baka nı şayet bu müzakerelerden bir netice elde edemiyecek olursa, meselenin Birleşmiş Milletlere havale e-dilceğini söylemiştir.
Bir Amerikan bilgini bunun imkânsız olduğunu söylüyor
Vaşington, 10 (a.a.) — Harp esnasında ilmi araştırmalar bürosu-;nu idare eden ve Amerika genel kurmay müşavirlerinden biri olan Amerikan bilgini Varnevar Buse dün basına verdiği beyanatta ezcümle şunları söylemiştir:
«Atom bombasına karşı savunma yoktur. Bu bombanın veya hid-ı rojen bombasının tesirinden kurtulmanın yegâne çaresi, onu taşıyan uçağın hedefine ulaşmasına mani olmaktır. Uçak hedefe doğru yol alırken bu bombalan uzak mesafeden patlatacak bir usul bilmiyorum.»
Amerikan bilgini, daha önce, giz li oturumla silâhlar meselesini müzakere eden Ayan Meclisi silâhlı kuvvetler komisyonunda bu kanaatini bildirmişti.
Diğer taraftan, bu komisyonun başkanı senatör Millard Tydings toplantının sonunda verdiği beyanatta, Bush’un komisyon üyelerine modern silâhlar hakkında bir rapor verdiğini ve bu arada atom ve hidrojen bombaları meselesinin u-mumî olarak görüşüldüğünü açıklamıştır.
Kontrol meselesi
İsparta milletvekili Kemal Turan ve 4 arkadaşının gülyağı fabrikasının tekel idaresince İsparta belediyesine devri hakkında kanun teklifini görüşmek üzere bugün saat 10 da;
Sağlık ve Sosyol Yardım komisyonu;
1 — İskân ve toprak işleri genel müdürlüklerinin birleştirilmesi hak kında kanun tasarısını,
2 — Çorum milletvekili Hasene Ilgâzın hemşireler ve hastabakıcılar hakkında kanun teklifini,
3 — 5181 sayılı kanunla onanan Nevyork protokolü ile hükümleri değişen Cenevre anlaşmasında zik-redilmiyen bazı ilâçların milletler arası kontrola tabi tutulması hak-kındaki Paris protokolünün onan -masına dair kanun tasarısını görüş mek üzere bugün saat 10.30 da;
VIII numaralı geçici dilekçe komisyonu:
Bugün saat 10.30 da maliye komisyonunda toplanacaklardır.
MOcahit TOPALAK
Serbest Fıkra
H\
Londra Radyosu, 10 (Basın - Yayın) — Dün Vaşington’da yaptığı haftalık basın toplantısında Başkan Truman, Amerikan hükümetinin Atom siyasetinde bir değişiklik olmadığını söylemiş ve şunları ilâve etmiştir:
-Amerika’nın, barışın muhafazası için Atom silâhlarının kontrolüne mahsus tesirli bir vasıta bulmak hususundaki gayreti devamlı olmuştur. Eğer Sovyet Rusya’dan en ufak bir işbirliği temin edilmiş olsaydı Amerika Birleşik Devletleri kontrol işini tamamlamış olurdu.
Yugoslav hükümeti Amerikadan borç istiyor
İsviçre Radyosu, 10/2 (Basın -Yayın) — Belgrad'tan bildirildiğine göre, Yugoslav hükümeti 36 mil yon dolarlık yeni bir istikrazda bu lunmak üzere Birleşik Amerika hü kümeti nezdinde teşebbüse geçmiş-
»Lübnan hiç bir bloka dahil değildir»
Yakındoğu Radyosu, 9 (Basın -Yayın) — Geçenlerde Beyrut caddelerinde yapılan komünist nümayişleri hakkında Lübnan parlâmen tosunun dünkü oturümunda beyanatta bulunan Lübnan Başbakanı Rıyad El Sulh ezcümle şunları söy lemiştir:
«Komünistler halka ve memleke tin emniyetine tecavüz etmişlerdir. Hükümetin, bu hareketlerine karşı eli kolu bağlı kalacağını sanmasınlar. Onlara karşı kesin tedbirler alacağız.»
Dünyanın bölünmüş bulunduğu iki blok karşısında Lübnan siyasetinin ne olduğunu soran bir milletvekiline cevaben Riyad El Sulh şöyle demiştir:
Biz ne o bloka, ne de öteki bloka mensup değiliz. Gayemiz elimizden geldiği kadar dünya, sulhuna hizmet etmektir.»
İngiltere’nin Ocak ayı ihracatı
Londra, 10 (a.a.) — Ticaret Bakanı Harold Wilsson’un dün bildirdiğine göre, Ingilterenin ocak a-yı ihracatına ait muvakkat rakamlar 175.800.000 İngiliz lirasını bulmuş tur. Wilson, bu miktarın geçen e-kimcle yapılan tahminlerden 15 milyon 500.000 lira fazla olduğunu, geçen seneki miktarı 21-100.000 sterlin üstünde olduğunu ilâve etmiştir.
Bu ablak çehreli ufak tefek adam, dört hikâye ve üç şarkı ile bütün Paris’i güldürmektedir. Fransa gibi mizahı ve es prisi bol olan, hattâ bu sayede şöhret yapmış bir millete, nisbeten a-ğır başlı hattâ soğuk bilinen İsviçrelilerden birinin çıkıp da gülme dersi vermesi ilk nazarda hayli garip görünüyor. Filhakika Gilles adı altında her gece Parislileri katıl-tıncaya kadar güldürmesini beceren bu adam İsviçrelidir. Ve asıl ismi Jean Villard’dır.
Gilles şimdi Pariste bir kabare işletmektedir. Kabare o kadar dardır ki, dans pistini kaldırmak lüzumu hasıl olmuş, buna rağmen Parisliler Gilles’in hikâyelerini ve şar kılarını dinlemek için, her gece akın akın gelmekten geri kalmamışlardır.
Gilles’in son haftalar içinde en çok tutunmuş olan hikâyelerinden bir kaçını nakletmeden evvel, büyük komiğin Legion d’Hohnneur ni-şaniyle taltif edilmiş bir kahraman olduğunu hatırlatalım. Zira Gilles, Fransa’yı ve Fransızları o kadar çok sevmiştir ki, İkinci dünya harbi mağlûbiyetinden sonra Paris’i işgal eden Almanların büyük meblâğlar teklif etmelerine rağmen, sahnede bir tek kelime söylemeyi dahi red detmiş, tehditlere, tahriklere aldırış etmemiştir-
Gilles bu hatıralarından yakın dostlarına bahsederken, «Her komiğin hayatında ciddi olması lâzım gelen anlar vardır, diyormuş. Benim de o sırada ciddiyetim tutuverdi. Doğrusu ya, Almanların karşısında şarkı ve hikâye söyliyemezdim.»
Bu itaatsizliği Gilles'e bir kaç ay mahkûmiyete mal olmuştur. Fakat büyük komik, bir kolayını bulup kurtularak tsviçreye geçmiş ve orada, kurduğu küçük bir kabarede, Almanları zıvanadan çıkaran hikâyeler anlatmaya başlamıştır. Mesela: «Dünyanın en küçük çayırı hangisidir? — Alman üniforması... (O zamanlar Alman ordusunda nizami üniforma yeşildi). — Neden bildin? — Çünkü içine ancak bir öküz sığabilir de ondan... Ve saire...
Bütün bu hikâyelerin şarkı halinde söylendiğini de hesaba katacak olursak, Almanla! m () zamanlar ne kadar sinirlenmiş oldukları anlaşılır.
Gilles, şimdi Pariste hikâyelerine ve kendi bestelediği şarklarına devam etmektedir. Yalnız, büyük komiğin muvaffakiyeti seçtiği hikâyelerin müstesna güzellikte oluşun -dan değil, bunların söyleniş tarzın-dandır.
Meselâ iki şarkı arasında bir hikâye uyduruverir:

Poker
Komik Giles, ufak tefek, ablak çehreli bir adamdır. Fransızlara mizahın en inoe duygularını tattıran bu İsviçreli, aynı zamanda bir kahramandır
liyor musunuz, ben Gregor Vasilye-viçe doktor ne dedi...
— Donmuş bu herif, dedi, votka
Buckingham sarayını yakmalı!„
ayde - Park, İngilizlerin daimî surette istifade ettikleri bir halk hitabet kürsüsüdür.
Geçenlerde bir hatibin etrafına muazzam bir kalabalık toplanmış ve Park’ta ateşli bir miting havası esmeğe başlamıştı. Hatip bilhassa diyordu ki:
— Bütün felâketimizin sebebi iki müessesedir: Bunun için de Buckingham sarayını yakmalı! A-vam karamarasını yıkmalıdır!
Halk, bu heyecanlı sözleri dinlemek için birikmiş, Park’ın yolları otomobillere geçid vermez olmuştu. Seyrüseferi tanzime memur bir polis, son derece nazik bir sesle halka:
— Baylar, Bayanlar! dağılınız!
Diye İhtar etti. Fakat halkın kulağını ve gözünü hatipten ayırmasına imkân var mıydı? Polisin sözleri tabiî tesirsiz kaldı. Hatip
Yazan :
Sarıçizmeli
düştü! ne de, hatip sorgu ve suale uğradı...
Lütfen
— Felâketimizin müsebbiple riııi ortadan kaldırmak lâzımdır. Sarayı yakmalı, Avam Kamarasını yıkmak, diye bar bar bağırıyordu. Bunun üzerine polis gülerek şunları söyledi:
— O halde, sarayı yakmak isti-yenler lütfen sağa! Avam Kama rasını yıkmak istiyenler de, lütfen sola geçsinler!
Polisin bu zarif ve alaylı sözleri üzerine halk da, hatip de gelmeğe başladılar. Ve polisin vazifesini kolaylaştırmak için derhal dağıldılar...
Kolayca tahmin edersiniz ki, hükümet; saraya ve meclise suikast hazırlanıyor, diye ne telâşa
*
Bcıı bu yazıyı ecnebi diliyle yazılmış bir mecmuada okuyunca hayretler içinde kaldım!
Acaba ecnebiler de, bizim hükümetin demokrasiyi anlayış tarzını görünce hayretler içinde kalmı-
«Türkiyede Demokratlar kapalı bir mahalde kongre yaptılar. Reylerimizi çaldırtmıyacağız, namusumuz gibi koruyacağız!., dediler de hükümet, derhal şiddetli beyannameler çıkarttı; .Düşmanlık zehri akılıyorsunuz! İhtilâl havası yaratıyorsunuz» diye aylarca halkın başının etini yedi! deyip
Öyleyse müsterih olalım: Onlar bize, biz onlara hayran! Fit olduk gitti!...
Bir ara, Fransız, kulağının dibinden bir şeyin geçtiğini hissediyor. Dönüp bakıyor. Rezalet. Bir tükürük. A-radan bir dakika geçmeden ikinci bir tükürük sol kulağını okşayıp geçiyor- Sonra bir üçüncüsü, bir dördüncüsü... Nihayet, Fransız, gazetesini bırakıp ayağa kalkıyor.
— Bana baksanıza lütfen, diyor, aslen Parisliyim, şakaya bayılırım
Amerikalı gülüyor:
— Ya... demek Fransızsınız. Memnun oldum. Benim adım Jim Brown. Tükürme şampiyonuyum. Profes -
O zaman, Fransız bir adım geri çekiliyor, derin bir nefes alıyor.
— Benim adım da Dupont, diyor amatörüm...
Ve.....

Vokta meselesi
Gilles
Orta Avrupada küçük bir şehir. İşgal altında. Kumar yasak- Fakat, şehrin iki papazı ile hahamı deli gibi kumara düşkünler. Her akşam bir yerde toplanıp çeviriyorlar. Fakat, haber şehire sızıyor. Papazlar rın kumar oynadığına dair yayılan şayialar işgal kumandanının kulağına kadar gidiyor. Bir akşam, papaz lar basılıyorlar. Ortada fiş, para, Itâğıt, ne vlarsa cüppelerin altına giriyor. Kumandan:
— Papaz efendiler, diyor. Sizin burada kumar oynadığınıza dair şayialar dolaşıyor» Lâkin din adamı olduğunuz için size hürmet ediyorum. Kumar oynamadığınıza dair yemin ederseniz inanacağım.
Papazlar düşünüyorlar- Katolik papaz, kendi kendisine:
— Yalan söylersem ne olur sanki? diyor, sonradan günah çıkartırım, iş olup biter. Ve yemin ediyor.
Protestan rahip ise:
— Bizim Katolik yemin etti, şim di ben etmezsem onu ele vermiş o-lurum düşüncesile, o da yemin ediyor.
Sıra hahama geliyor. Halıam:
— Hayır ben yemin etmem diyor. —Yani itiraf mı ediyorsunuz?
— Ne münasebet... Arkadaşlarım yemin ettiler ya... Poker oynamıyor-larmış. Ben tek başıma nasıl poker oynarım...
Gilles’in sarhoş bir Rus şivesile anlattığı hikâyelerden biri de şudur:
— Benim adım Gregor Vasilye-viç... Evvelki gün, karım olacak 01-ga, yahut Olga olacak karım bana dedi ki:
— Gregor Vasilyeviç, yine eşekler gibi içmişsin. Git o mahzendeki sekiz şişe votkayı Volgaya at... Atmazsan ben yapacağımı bilirim.
Sevgili karıcığımı üzmemek için, ben, Gregor Vasilyeviç, şişeleri salla sırt edip Volga kenarına gittim. Oturdum. Amanın bir yanlışlık olmasın, dedim kendi kendime, bakalım bu atacağımız şişelerdeki votka mı? Şişenin birini açıp içtim- Votkaymış. Attım şişeyi suya. Sonra ikinci şişeyi aldım. Onu da içtim, o da votka imiş. Attım şişeyi Volgaya... Altıncı şişeye geldiğim halde, ben, Gregor Vasilyeviç, hâlâ a-yılamamıştım. O zaman karım Olga geldi. Sövdü bana. Attım onu da Volgaya. Nasıl ettiyse etti, karım Olga çıktı Volgadan geldi, bana katil dedi. Kaçmak için attım kendimi Volgaya. Volga votka doluydu. Neyse ki Volga kayıkçıları bizi sırsıklam bir halde kurtardılar- Doktora götürdüler. Doktor ne dedi bana bi-

İsviçreli Albay
Disiplin hususunda çok titiz bir İsviçreli Albay vardı. Bir gün akşam üstü balkonunda hava alırken, e-vin önünden bir teğmenin kılıçsız geçip gittiğini gördü. Derhal ses -lendi:
— Buraya gelin, dedi.
Teğmeni esaslı surette haşlamaya hazırlanmıştı. Teğmen de başına geleceği bildiği için Albayın kapısından girerken portmantoda asılı olan bir kılıcı alıp beline taktı.
Albay gürlüyordu:
— Teğmen Niçin kılıcınızı takmadınız?... Bu ne demek oluyor?
— Fakat Albayım, kılıcım belimde...
Albay bir yanlışlık olduğunu söy liyerek özür diledi ve teğmen evden çıkarken tekrar kılıcı yerine koydu. Meydandan geçerken, Albay, teğmenini gözetliyordu. Bir de baktı ki, teğmenin yine kılıcı yok.
Haykırdı:
— Derhal buraya gelin.
Teğmen tekrar döndü ve tekrar portmantodaki kılıcı kuşanarak Albayın huzuruna çıktı. Ve bu gidip gelme beş defa devam ettikten sonra nihayet akıncısında, Albay karısını çağırdı- Beli kılıçsız, meydan dan geçmekte olan teğmeni göstererek:
— Hanım, dedi, şu teğmende bir fevkalâdelik görüyor musun?
— Görüyorum. Kılıcı yok.
Albay başını iki yana salladı:
— Yanılıyorsun hanım, dedi, var onun, kılıcı var... Üstüme varma benim...
Bonn’u komyonlar bastı
Bonn, 10 (a.a.) — Bonn şehrine giden başlıca yollar dün akşam u-zun kamyon kafileleriyle tıkanmış bulunuyordu, bunlar, yol taşıtları birliğinin emri üzerine, Bonn hükümeti tarafından geçen ocak a-ymın başında alınan yakıt fiyatının arttırılması hakkındaki kararı protesto etmek için başkente doğru i-lerlemektedirler. Kamyonlar bugün federal parlâmento binası ö-nünde toplanacak ve bu suretle baş kentin seyrüseferine mani olacaklardır.
Bonn hükümeti, polise, başkentin etrafında üç kilometre kutrunda bir kordon kurması ve kamyonların şehre girmelerine mani olması emrini vermiştir.

1


Uşakta D. Parti
seçimlere hazırlanıyor

Gilles’in başka bir hikâyesi
Amerikada, bir trende iki kişi kar şı karşıya oturmuşlar, seyahat ediyorlarmış. Biri iri kıyım bir Amerikalı, öteki ufak tefek bir Fransız.
parti müşahitlerinin yetiştirilmesi kurullarda vazife alacak D. Parti üyelerinin takip edecekleri yol ve partinin 1950 seçim kampanyasından muzaffer çıkması yolunda takip edilecek hattı hareketin konuşulduğu sızan haberler meyanında-dır.
Bugün Uşak seçim kampanyasına girmiş bulunduğunun alâmet ve be şaretlerini' görmüştür. Demokrat P. tarafından (Yeter, söz milletindir!) afişleriyle D. P. remzini taşıyan eşya piyango afişlerinin şehrin bel libaşlı yerlerine ve çarşıya asılmış olması seçim heyecanının bir anda tazelenmesine vesile olmuş, 1946 seçimlerinin hazin hatıralarının yâdına vesile vermiştir.
En müşkül şartlara rağmen 1946 leşKiıaııa siki temas ve muııaseueı da yedi Demokrat Milletvekili seçen ufak köylere kadar geziler iti- ! mek suretiyle millet huzurunda iLk bari bucaklar teşkili seçim bölge- ‘ imtihanını veren D. P. nin önümüz lerlnin tefriki muayyen yerlerde se ' deki umumî seçimlerde de başarılı çime hazırlık kursları açılması ve ( bir imtihan geçireceği umumî ka-ayrılan arkadaşlarca bu kurslarda ' naat halindedir.
Uşak, (Hususi) — Umumi seçimlerin yaklaşmakta olması ve buna mütedair haberlerin sık sık bahis konusu edilmesi Uşak’ta ve çevresinde Demokrat Parti faaliyetinin hızlanmasını icap ettirmiştir.
Yaklaşan umumî seçimlerde tam bir başarı elde etmek gayesiyle D. Partinin faaliyet ve harekâtı his-solunur derecede çoğalmış esaslı ve siyasi toplantıların hergün yapılmakta olduğu görülmüştür.
5 Şubat Pazar günü parti merkezinde ocak, bucak ve ilce kurulla-ı-iyle partililerin iştirakiyle yapılan ve uzunca süren toplantıda bilhassa genel seçimlerde yapılacak çalışmalar Seçim Kanunu mevzuunda partililerin ve vatandaşların tenviri yapılacak seçim propagandası teşkilâtla sıkı temas ve münasebet

11 - 2 • 1950
9 - 9 -
— Sayfa: 4
ZAFER
IMfthu mıieıOMOTİ
'w**—»E.-1—Vazon; ZUHURİ DANIŞMAN—)!■ ıııırflHM*
( Haşmetpenah!. Her $ey mahvoldu!. Türkler geliyor O milthi} Türk geliyor! Surların dışındaki sevgili tebaalarınızdan kimse kalmadı. Kadın, erkek, çocuk hepsi merhametsizce kesiliyor. Felâket haşmetpenah. Felâket.)
— 88 —
Seyis, bu çılgın sarhoşlara lâf an-latamıyacağını anlayınca, palasını çekti.
— Kabahat bende değil... Bir kaçınızı İsaya kavuşturursam...
Hiç böyle bil’ mukabele beklemi-yen Rum delikanlıları evvelâ bir kere şaşırdılar. Sonra yeniden cesarete gelerek bıçak, hançer ve sopa ile hücum ettiler.
Müthiş bir boğuşma başladı. Haykırışmalacra köyden daha bir çok Rumlar koştu, buna mukabil uzaklarda bulunan Türklerden de kavgaya koşup gelenler oldu. Yarım saat içinde iki taraflı beş altı yüz insan toplanmıştı. Boğuşma kanlı bir hal aldı. Üç Türk askeri şehit düştü. On beş kadar Rum öldü. (D.
Tam bu sırada Isfendiyar oğlu vak’adan haberdar olmuştu. Yıldırım sürati ile Epibados köyüne yetişti. Rumlar, bir Türk kumandanının gelmekte olduğunu görür görmez müthiş bir korkuya kapılarak köylerine sığındılar.
Surların dışındaki Rumlar, akın akın Bizansa geliyorlar. Şehrin i-çinde süratle bir havadis yayıldı.
(Türkler, surların dışındaki bütün Rumları kesiyorlarmış... Ne ev kalmış, ne mal, ne mülk... Mahsulâtı tahrip ediyorlar, köyleri ateşe veriyorlarmış..)
Aslında bir küçük çarpışma olmuştu. Vakıa beş on Rum ölmüştü. Fakat kabahat Rumlarda idi. Rumların sarhoşluğu yüzünden olmuştu. Kim dinler... Ağızdan a-ğıza bu küçük vak’a, velveleli bir harp şeklini almıştı.
Bizansta birdenbire garip bir çöküntü husule gelmişti. Bir kaç muhacir kafilesinin arkasına takılan kadınlı erkekli BizanslIlar, feryatlar, ah ve vahlarla Bizans sokaklarını dolduruyorlardı:
(Geliyorlarmış... Türkler geliyormuş... Bizansm son günleri gelmiş...)
Hiç kimse müdafaayı düşünmüyor, nasıl ve nereye kaçacağını şaşırmış bir halde birbirine giriyordu. Kiliseler dolmuştu. İsanın ve Meryemin heykelleri önünde yığılan halk, acı gözyaşları döküyor, yerlere kapanarak ağlıyordu.
Hiç kimse hakikatin ne olduğunu öğrenmeği düşünmüyordu. E-ğer o sırada bir Türk müfrezesi, a-çık sur kapılarından giriverseydi, belki de İstanbul zaptedilebilirdi.
Şehirde dolaşan yalan yanlış şayialar Velâkema sarayına kadar geldi. İmparator Kostantin öğle yemeğini yiyordu. Tozu dumana katarak gelen bir süvari, alelâcele muhteşem sarayın merdivenlerini tırmandı. Mabeyinciler birbirine girdi. Saraydaki kadınlar sapsarı kesildi. Bir felâket fırtınası esiyordu.
Haberci, imparatorun yemek o-dasına kadar girdi. Kostantin kaşlarını çatarak:
— Bu da ne demek oluyor zabit efendi, ne yaptığınızı biliyor musunuz?
Zabit hiç çekinmeden cevap verdi:
— Biliyorum haşmetpenah... Fakat Allah Bizansı korusun, müthiş bir felâket...
Kostantinin rengi attı:
— Hiç bir felâket, saray merasiminin bozulmasını icap ettirmez.
— Ben vazifemi yapıyorum haşmetpenah... Söyliyeceklerimi dinledikten sonra beni öldürebilirsiniz.
Kostantin, zabitin ciddiyeti karşısında yemeğini bıraktı, ayağa kalktı. Ciddileşen kaşlariyle zabite doğru ilerliyerek:
— O halde söyleyiniz bakalım... Bu felâket ne imiş?.
Zabit, görmediği, şahit olmadığı, fakat ağızdan ağıza yayılan Epida-bos köyü hâdisesini bire bin katarak anlattı- Sonunda:
(Haşmetpenah!. Her şey mahvoldu!. Türkler geliyor. O müthiş Tük geliyor! Surların dışındaki sevgili tebaalarınızdan kimse kalmadı. Kadın, erkek, çocuk hepsi merhametsizce kesiliyor. Felâket haşmetpenah... Felâket...)
Kostantinin tüyleri ürperdi. Taç ve tahtının sallandığını hissetti. A-caba her şey bitmiş miydi? Hakikaten Türkler geliyorsa, o müthiş ve aman bilmez Türk Sultanı geliyorsa ne yapabilirdi? Bir an Kostantin damarlarındaki kanın çekildiğini hissetti. Sultan Mehmedin a-zim ve iradesi, kuvvet ve kudreti karşısında aczini anladı.
— Çıkınız !.
Dedi. Sonra, avuçlarile saçlarını yolarak mırıldandı:
(Mahvoldum. Herşey mahvoldu. Ey sevgili Bizans!. Ey İsanın mukaddes şehri!. Senin son günlerini görmek felâketi bana mı nasip o-lacaktı?!. Korkuyorum!... Korkuyo rum!. Müthiş., müthiş...)
Kostantin ne yapacağını şaşırmıştı- Deli gibi koştu Velâkerna sarayının pencerelerine yaslandı. Uzakları, çok uzakları görmek istiyordu:
Acaba Türk orduları surlardan içeri girmişler mi idi? Şimdi sara-
yına doğru mu geliyorlardı!.
Bir an, bütün varlığını müthiş bir korku kapladı. Gözleri yerinden oynamıştı. Damarlarındaki bütün kan çekiliyordu. Dizlerinde derman kalmamıştı. Bir elile duvara dayanarak yavaş yavaş sedire çöktü. Ellerile yüzünü kapadı.
Kostantin ağlıyordu!.
Bir müddet böylece geçti. Sonra yavaş yavaş başını kaldırdı. Etrafını dinledi. Bizansın sokaklarından acayip bir uğultu geliyordu.
(Notaras, Franzes, Mabeyinci Te ofili, Hassa kumandanı Leon’u çağırınız...)
Dört adam, kısa bir müddet sonra geldiler. Onlar da feci havadisi duymuşlar, ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Yalnız Notaras biraz kendine hakim görünüyordu. Fakat imparatorun perişan halini görünce hepsini bir korku kapladı. Önce derin, acı bir sükût oldu. Kızarmış, manasız gözlerile Kostantin dördünü de süzdü. Omuzları düşmüş, sanki on yaş birden ihtiyarlamıştı.
Ağır ağır ayağa kalktı.
— Haberiniz var değil mi?
Diye inledi. Dördü de başlarını önlerine eğdiler. Kostantin devam etti:
— Siz de her şeyi benim kadar biliyorsunuz. Mukadderata boyun-eyüp, Türklerin kollarımızı bağlamasını mı bekliyeceğiz?
Mabeyinci Teofil ağlar gibi:
— Başka ne yapabiliriz?. Dedi.
— Ya Teofil.. demek senin kanaatine göre böyle.. Sen ne dersin Leon?
Leon, sanki başka bir âlemde imiş gibi:
— Bu işleri acaba o sirkteki deli mi yaptı?
Dedi. Kostantin önada ses çıkarmadı.
— Franzez, sen ne dersin?
— Bir çaresini aramalıyız...
— Ya sen Notaras...
Notaras çok dalgındı. Dudaklarından şu kelimeler döküldü:
— Sultana son mektubu göndermekle iyi etmediğimize ka-
Kostantin yüzünü buruşturdu:
— Biz ona bir şey söylememiştik ki., mahsulâtımızı tahrip etmemesini rica etmiştik.
— Keşki etseydik...
— Notaras... Allah aşkına kâfi artık., şimdi onları bırak., ne yapacağız?
— Her şey bitmedi haşmetmeap. Yapılacak şey vardır.
Kostantin biraz canlandı. Küçük bir ümit kapısı açılmıştı.
— Ne diyorsun Notaras?.
— Demek istiyorum ki, neden herşey bitsin.. Bizansı allak bullak eden heberin aslı nedir?
— Yalan mı?
— Hayır., yalan değil. Fakat aslı nedir?
Kostantin bir şeyler sezmeye başlamıştı. Yavaş yavaş kafası işliyordu.
— Söyle Notaras... senin hakkın var galiba.
— BizanslIlar daima bire bin katan kimselerdir. Acaba haberin aslı söylendiği gibi midir? Hakikaten Türkler geliyor mu?
(Devamı var)
(1) Dukas, S. 39, 137 — Franzes, sayfa 52 — Şlombrej, sayfa 34.
| OKUYUCU MEKTUPLARI |
Fırın işçileri ağır şartlar altındadır
Ekmek, simit ve unlu maddeler işçi sendikası yönetim kurulu adına Halil Balcıdan aldığımız bir yazıda fırın işçilerinin 8 saatten fazla çalışırılmaması lâzım geldiği halde elan 12 saa çalıştırıldıkları ifade edilmekte ve aynen şöyle denilmektedir:
Ekmek, fabrika ve fırınlarında çalışan işçilerin ağır ve tehlikeli işler tüzüğü hükümlerine tâbi olmaları dolayısiyle bunların mezkûr tüzük hükümleri delâletile de iş kanunu gereğince günde sekiz ve haftada 48 saatten fazla çalıştırıla-mıyacakları ve çalıştırıldıkları tak dirde işverenlerin kanunda yazılı cezalara çarptırılacağı sayın Çalışma Bakanı Şemsettin Sirer tarafından da 4/2/950 tarihinde Ankara Halkevinde toplantıya çağrılan fırın işverenlerine bizzat tebliğ edilmişti.
Ekmek fiyatının tesbiti esnasında fırın işçilerinin 8 er saatten 24 saatte üç ekip halinde çalıştırılmaları gözönüne alınarak buna göre işçi masrafı kabul edildiği ve ayrıca sayın halkımıza iyi ve pişkin ekmek yedirmek gayesiyle, yaz günlerinde iki saatte bir ağız ve kış günlerinde de ikibuçuk saatte bir ağız ekmek çıkarılması ve zira daha süratli çalışma neticesinde daha az zamanda, daha fazla ağız ek mek çıkarılmasına teşebbüs edildiği takdirde ekmeklerden bir kısmı haşlanmış ve bir kısmının da çiğ olacaktır.
Bu ekmekleri yiyen halkımızın zarar göreceği tabiîdir. Keyfiyet belediye emir ve yasakları arasına alınmış bulunduğu halde Ankara’da mevcut bütün fırınlarda bu Belediye yasağına riayet edilmemekte, bir çok fırınlarda da san’atkâr işçiler hâlâ gece gündüz büyük bir tazyik altında 12 şer saat çalıştırılmaktadırlar.
8/2/950 günü akşamı Ankara İstasyon, Yenişehir halk fırını işvereni B. Derviş, işçileri huzuruna çağırarak 24 saatte 23 ağız ekmek çıkarılmasını istediğini ve bu şartı kabul etmiyen işgilerin işten atılacağını söylemiş ve insan takatinin fevkinde olan bu isteği yerine ge-tirmiyen iki san’atkâr işçi dün i-şinden çıkarılmıştır.
Keyfiyet sendikamız tarafından derhal Bölge Çalışma Müdürlüğüne haber verilmiş ve Bölge Çalışma Müdürü Fazıl Sağlam, yanına aldığı bir polis memuru ile vak’a yerine koşmuş ve kanunlarımıza aykın olan bu hareketi fırında mevcut bi-tab bir vaziyette, mütemadiyen ter dökerek çalışan işçilerin ifadelerini almak suretiyle, bir zabıt vara-kasiyle tesbit etmiştir.
Bu büyük derde hangi makamın deva bulabileceğinin lütfen sendika miza bildirilmesini muteber/gazetenizden ve sayın halkımızdan rica ediyoruz.
Sendika Yönetim Kurulu adına Halil Balcı
Kalküta’da karışıklık
Kalküta, 10 (a.a.) — Polis kuvvetleri bir nümayiş esnasında halkın üzerine ateş açarak 2 kişinin ölümüne ve 36 kişinin de yaralanmasına sebep olmuştur.
3 gün içinde sokağa çıkma yasağı ilân edilen şehrin kuzey tarafındaki kenar mahallelerde devriyeler dolaşmaktadır.
Civardaki üç köyde yangınlar çıktığı ve birçok yerlerde yağmalar yapıldığı bildirilmektedir.
Sağda ve solda çok müthiş bir itişip kakışma, ani bir sarsıntı oldu ...ve bu tepinmeler arasında çığlıklar, feryatlar, küfürler, lâ-netler, çarpışan kılıç şakırtıları, kınlan kafaların ve kaburga kemiklerinin boğuk gürültüsü, can acısı ile yükselen eninler ve hınl-tılar ortalığı kaplıyordu. Kanlar, kırmızı oluklar halinde akıyordu.
Bu, en çok bir dakika devam etti ve birden bire mayna oldu.
Yedi kahraman geçmişlerdi. Önlerinde bir mani kalmamıştı; sokak serbestti. Koşa koşa ileriye doğru gittiler.
Bir kaç adım atar atmaz, Borö-ver başını arkaya çevirip baktı... ağır bir sükûnet, büyük mağlûbiyetleri tâkip eden şaşkınlık ve afa-lamadan husule gelen bir sükûnet vardı.
Boröver:
— Acaip!... neye peşimizden gelmiyorlar, bizi takip etmiyorlar? Diye alay etti.
Acaba niçin?... Sebebi şu idi:
Glyyom Pantekot’la avenesi, müthş naralarla kpşa koşa geliyorlardı. Evvelce de demişdik: O-nun adamları talebe ve serseri dilenci kıyafetine girmişler ve bir kaçı da eybark sahibi adam halini almışlardı. Bizzat Pantekot da ötekiler gibi kıyafetini değiştirmişti. Yırtık pırtık elbiseleri, zincirlerinden kurtulmuş yırtıcı hayvan ağızlarına benziyen korkunç ağızlariy-le, beraberlerinde sürükledikleri aşağı tabakadan olan halktan hiç farkları yoktu. Bu korkunç güruhun biricik gayesi ortalığa dehşet saçmaktı. Bu heriflerin hepsi de
famı™ ZAFERDİ
Maraşlıların feryadı
Kurtuluş bayramı kutlanmıyor mu?
C. H. P. liler bayramın kutlanmaması için azami gayret sarfediyorlarmış
Maraş, (Hususi) — Maraş’ta kurtuluş bayramı her sene büyük tezahüratla kutlanır. Son yıllarda par tilerin törene iştirak etmeleri daha büyük heyecan ve tezahürlere vesile olmaktaydı. Halkın Demokrat Partiye olan sevgisi bilhasas bu bayramda göze çarpmakta idi. Bu sebeple bayram, partiler için âdeta bir kuvvet İmtihanı olmaktaydı. Bü yük Millet Meclisinden, (İstanbul matbutından ve civar vilâyetlerden gelen davetlilerin huzurunda üç yıl dan beri bu imtihanı daima kaybetmiş olmaktan müteessir olan C. H. P. si, bu sene kurtuluş bayramının yapılmıyacağı hakkında halk araşma bir şayia yaymaktadır. Bu şayia, kurtuluş bayramlarını kutlamak için günlerce, hattâ haftalarca evvel hazılranan Maraş halkını müteessir etmişti. Demokrat Parti ocakları umumi bir toplantı yaparak bu konu üzerinde konuşmuşlardır.
Feragat ve fedakârlığın son haddine erişmek suretiyle galip düşman ordularını mağlûp eden Ma-raşlılar iki senedenberi çıkarılan bu şayianın hakiki maksadını kavramakta ve C. H. P. sinin bu hareketine lâyık olduğu manayı vermektedirler.
Kaçak kereste getiren bir başkan
Zonguldak, (Hususi) — Karabük bucak belediye başkanı Ormandan kaçak olarak 50-60 adet büyük meşe direği ve beş ton da odun getirmiş ve kaçak inşaat yaptırmak istemiştir.
Kendisini takibeden Karabük orman bakım memurları, bu kaçak maları belediyenin mezbahasında ele geçirmişler ve orada bulunan, mezbaha memuru da izinli bulunduğundan ogün için daireden yerine vekâlet eden memura tutulan zabıt varakasını imza ettirmek istemişlerdir.
Mezbahanın memuru ben değilim, bugün geldim, gidin içeride veteriner var ona imzalatın demiştir.
Veteriner ise: (Ben Belediye Reisi değilim, reise gidin» demiş ve bunun üzerine memurlar telefon e-derek ormandan bir kamyon istemişler ve kaçak mallan müsadere ederek getirmişlerdir.
Buna müthiş surette kızan belediye başkanı, «sen benim ismimi mey dana çıkardın» diye sebepsiz yere memurun işine nihayet vermişti. Hadise savcılığa aksetmiştir. Safranbolu adliyesinde görülecektir.
İngrid Bergman boşandı
Meksika, 10 (a.a.) — İngrid Bergman, Meksika’daki Juarez şehri mahkemesinin karariyle kocası Pe-ter Lindstrom’dan dün boşanmıştır.
Bazı aydın ve milliyetçi gençler particilik endişesiyle girişilen bu hareketin millî heyecanı körletmek gibi kötü neticeler verebilecek bir hareketten başka bir şey olmadığını belirtmektedir.
Maraş’tan gelen telgraf
Yukanki mevzu ile alâkalı olarak Maraş D. P. İl İdare Kurulu Başkanı Celahattin Hudaioğlu imzasi-le şu telgrafı aldık:
Maraş, 9 (Hususi) — Halk topluluğuna ve millî heyecana tahammül gösteremiyen Halk Partisi ve onun tesirinden kurtulamıyan idareciler sizin de bizzat şahidi bulun duğunuz Kuvayı Millîyenin ruh meş'alesini yakan Maraşın kurtuluş bayramını halkın coşkun tezahüratla kutlamasına mani olmak istemektedir.
Maraşlılar heyecan içinde 30 senedenberi içten gelerek yaptıkları bu mutlu günün kutlanmasına ilk defa olarak mümanaat gösterilmesi karşısında pek büyük teessür içinde bu hali bütün şiddetiyle protesto et inektedirler. Sizin de beraber yaşadığınız bu heyecanlı günün tesi-dinde gösterilen bu saygısızlığı a-lâkalı makamlar nezdinde şahsen protesto etmenizi Maraşlı Demokratlar candan dilemektedirler.
Demokratlara sinirlenen
bir bekçi!
Sivas, (Hususi) — Gemerek bucağına bağlı Yeniçubuk köyü D. P. Ocak merkezinde müessif bir ha dişe olmuş ve bu köyün bekçisi orada gazete okuyan bir gence gelerek küfretmiş ve o gazeteyi okumaması, aksi takdirde kendisini karakola götüreceğini söyliyerek tehdit etmiştir.
Ayrıca bu gencin elinde okuduğu şehrimizde çıkan (Hakikat) gazetesini alarak, bu gazete yalan ya zıyor. Bunu yazanlar da yalancıdır, okuyanlar da enayidir, diyerek hakaret etmiştir.
Ahmet Serbest namındaki bu köy bekçisi bir müddet evvel bu köyün bir kaç arkadaşiyle D. P. O-cak levhasını da gece yarısı indirerek parçalamıştı. Bundan başka Sivas. C. H. P. İl kongresinde Demokratlar aleyhinde «kahrolsunlar» diye bağıran C, H. P. nin fedai bekçisi hakkında yine zabıt tutulmuş ve savcılığı müracaat edilmiştir.
H. P. erkânının sırf Demokrat va tandaşlan sindirmek kastiyle ortaya koyverdikleri fedaileri hakkında savcılıkça tahkikat yapılmaktadır.
İngiliz - İsrail anlaşması
Londra, 10 (a.a.) — Dün gece bil dirildiğine göre Bloke Sterlinglerin serbest bırakılması hakkında İngiliz - İsrail anlaşması bugün İngiliz Maliye Bakanlığında imzalanacaktır.
PAPAZ ÇAYIRI I
"1 Yazanı Misel Zevako — Çeviren ı Raaıp Rıfkı ■■■ ■ 82 ■ ■ I
Yazanı
ipten kazıktan kurtulmuş serseri ve haydutlardı.
Tesadüfün garip bir cilvesi burada tecelli etti. Hassa askerlerine kumanda eden teğmen namuslu bir adamdı. İşte bu zat, meş’um çetenin koşup gelmekte olduğunu görünce kaşlarını çatarak:
«Acaip!... bu gelenler bir katiller güruhundan başka bir şey değil! bütün haşarat yatağı sakinleri buraya tonlanmış!.. ben de gidip bunlarla işbirliği yapacağım ha!... bunu yapmaktansa kılıcımı kırıp atmayı bin kere tercih ederdim... fimrimce, devriyeler kumandanı, âsi ve Protestan olmaları muhtemel ve fakat hakikaten cesur ve mert olan zavallı insanları yaka-lıyacak yerde asıl bu serserilerin yakalarına yapışmalıdır.» Diye düşündü.
Bu düşüncesini müteâkip, maiyetinde bulunanlara yerlerinden kımıldamamalarını emretti. Bundan sonra, devriyeler kumandanına:
— Bana verilen emir, araştırmanın devamı müddetince bu mahalleyi işgal ve icabında size silâhla yardım etmekten ibarettir. Cinayet yargıcı yardımcısı tevkif ettiği adamlarla beraber atlı ve yaya polislerini de toplayın buradan gi-
Misel Zevako — Çeviren ı Ragıp Rıfkı —— 82
tiği cihetle araştırma sona ermiş demektir. Ben de adamlarımı alıp gidiyorum... dedi.
Ve verdiği kararı da hemen tatbik ederek çekilip gitti.
Şu Gabaston, vakıa devriyeler kumandanı idi amma, öyle bir meşhur kumandan değildi. Bunu biz uydurmuş değiliz, bu muhtelif hadiselerin tafsilâtım topladığımız o zamanın vekayinameleri böyle yazıyor. Yine o vekayina-melerin yazdıklarına göre, bir devriye kumandanın da bulunması muhakkak olan bu korkaklık ve cesaretsizlik yüzünden zavallı Ga-baston’u bir kaç ay sonra asmışlar.
İşte bu Gabaston, kırk kadar okçu ile yalnız kalınc, hassa teğmenin söylediklerini biran düşündü. Bu sözleri o da doğru buldu... mademki artık araştırma bitmişti, orada kalmasına ne lüzum vardı?... Onun da adamları ile beraber çekilip gitmesi makul bir hareket idi ve böylece yaptı... adamlarını toplayıp gitti.
İşte, asker, okçu gibi hükümet kuvvetlerinden kimsenin peşlerine düşmediğini gören Boröver'i hayrete düşüren hadise bu idi. Haddizatında ehemmiyeti haiz olan bu vakanın izahı lâzımdı.
Şunu da ilâve edelim ki, Rospin-yak orada bulunmuş olsaydı işler böyle cereyen etmezdi. Askerlerle okçuların derhal müdahalesini istemek için Kardinal’in kendisine verdiği tam salâhiyeti kullanmakta kusur etmezdi. Ne çare ki o, çatı katındaki yerinde bulunuyordu ve bu iki «çekilip gitme.yi görmemişti. Farkına vardığı zaman da artık iş işten geçmişti. Zaten, Pan-tekot’un bu anda onun evinin pen-çereleri altından geçtiğini ve arkasından gelen kudurmuş serseri çetesinin mevcudu pek fazla olduğunu ve ortalığı altüst etmeğe karar vermiş gibi korkunç bir halde bulunduğunu görünce üzüntüsü zail olmuştu.
Boröver’le arkadaşları bu tereddüt anından istifade ederek biraz ilerlemişlerdi. Şimdi iki sıra olmuşlardı: Boröver, Fransua, Fer-riyer ve Burakan önde; Trenkmay, Strapafor ve Korpodibal arkada yürüyorlardı. Koşmuyorlardı artık; yalnız adımlarını uzun atıyorlardı.
Kan ve toza bulanmış parça parça elbiseleri, ellerinde tuttukları kapzalanna kadar kırmızı hançer ve kılıçları ile bunlar, sokağı kap-lıyan korkunç bir grup teşkil ediyorlardı, Öyle ki, en cüretkâr in-
ANKARA RADYOSU
11 ŞUBAT 1950 CUMARTESİ
Maraş'ta Elektrik mum gibi yanıyor
Maraş, (Hususi) — Maraş’ın elek trik durumunun yakında tekrar berbat bir hale girmesinden korkulmaktadır. 936 senesinde kurulan hidroelektrik santralı pek az sonra şehrin ihtiyacını karşılayamıya-cak hale girmiş ve uzun yıllar halk sıkıntı çekmişti.
Hele son yıllarda bir mum ışığından fersiz, kapı zillerini ve radyoları işletemiyecek kadar takati düşük olan cereyanı takviye maksa-diyle az bir zaman evvel bir de dizel tesis edilmişti. Aradan henüz üç beş ay geçmeden müracaat sahiplerine kararla cereyan verilmesine karar verilmesine başlandı. Ev velce müracaat edenlerden 400 üne cereyan verilmesine karar verilmiş, yeniden müracaat eden 200 abone için henüz bir karar verilme miştir. Aylardanberi bu 400 abonenin tesisatı da ikmal edilmemiş olduğundan yeni müracaatler bekletilmektedir. Cereyanın kâfi gelmemesi halinde bu yeni müracaat sahiplerine elektrik verilmiyecektir.
Bu yeni tesisatın üç beş ay içinde tekrar ihtiyacı karşılıyamıyacak duruma düşmüş olmasından halk, bugün işbaşında bulunan C. H. P. li belediye başkanını ve meclis ü-yelerini hesapsız ve bilgisiz hareket etmiş olmakla itham etmektedir. Yeni abonelerin aylardanberi tesisatının ikmal edilmemiş olmasında da belediyenin beceriksizliği göze çarpmaktadır. İki üç elemani-le daha bu tesislerin bir kaç ayda ikmal edilemiyeceği ve belediye müstahdemlerinden başka hariçten ehliyetli kimselerin tesisat yapmasına müsaade edilmemesi de belediye aleyhinde ayrıca şikâyet mevzuu teşkil etmektedir.
Yedi elbiseyi üstüste giyen hırsız
Sivas, (Hususi) — Sarkışla ilçesinde cüretkârane bir hırsızlık vakası olmuştur. Hırsızlıktan 6 defa mahkûm olan ve cezasını ikmal e-derek çıkan 16 yaşlarındaki küçük Kemal bu defa da eski zabıt kâtiplerinden Lütfi Haraççı’nın geceleyin evine girerek yedi takım elbiseyi giymiş ve 400 lira değerindeki bir elmas bilezik ve 50 lira değerindeki altın yüzüğü aşırmıştır.
İstasyonda trene binip kaçmak isterken yakalanan küçük Kemalin üzerinden 7 kat elbise şayam hayret bir şekilde soyulmuştur. A-yağının parmağında bulunan altın yüzük için Küçük Kemal soğukkan lılıkla şunları söylemiştir:
«Yahu herkes evlenir, parmağına yüzüğü takar. Ben de hırsızlıkla ev lendim, yüzüğü ayağımın .parmağına geçirdim.»
Bir kısım Japon esiri memleketlerine döndüler
Nevyork Radyosu, 9 (Basın - Ya yın) — 2200 kadar Japon harp esirini taşıyan bir gemi dün Japonya-ya varmıştır. Bu esirler Sibirya’dan gelmektedirler. Rusya bu esirleri iade etmesine rağmen diğer üçyüz bin kadar esirin akıbeti hakkında hiçbir izahat vermemiştir.
sanlar bile bunların önünden kaçmakta asla tereddüt etmezdi.
Bununla beraber ne karşılarına çıkan, ne de yolu kapamaya teşebbüs eden oldu. Sokak tenhaca idi ve nadiren geçenler de onları görür görmez hemen tabanları kaldırıyorlardı. Kaçmak için vakit bulamıyanlar ise evlerin duvarlarına yaslanıyorlardı.
Bu sırada, herşeyi, her tarafı gören Boröver, Fransua’mn hafifçe aksadığını farketti. Bu hızlı yürüyüşün, onun canını acıttığı anlaşılıyordu. Şövalye, endişe ile:
— Yaralı mısınız, efendim? Diye sordu.
Fransua:
— Hayır, dedi... hücum ederken ayağım burkulmuş galiba... bir şey değil, yürürken geçer...
Bu sözler, Boröver’i tatmin etmek şöyle dursun, bilâkis endişesinin artmasını mucip oldu. Çün-ki, bütün kuvvetiyle metin görünmeğe çalışmasına rağmen Fran-sua’nın yüzü, çektiği ıztırapla te-kallüs ediyordu. Kralın nefesi daraldığını takatten düştüğünü herkesten daha iyi biliyordu., bir kaç saatten beri, takatinin fevkinde bir gayret sarf ediyordu.
— Papaz Teşhir kulesine yetişmeğe gayret edelim, dedi. Fur sokağında, tam kulenin karşısında bir bahçe duvarı vardır, pnu aşarak bahçeye ineriz. Bahçeden bahçeye, çitlerden aşa aşa doğruca Vo-jirar sokağına varırız ve icabeder-se sizi sırtımda taşırım. Orada, arbededen uzak kalarak elbette, bizi biran için kabul edecek bir ev buluruz. (Devamı var)

(İÜZ!
berter


İSTANBUL RADYOSU
11 ŞUBAT 1950 CUMARTESİ
13.40
14.00
21.:
22.1
20.:
22.'
23.1
23.1
23. -
24. (
ular

Açılış v
Haberle
Dans müztti (Pl).
Haftanın filmleri
Takdim eden: Seeai Sollelli.
Caz müziği (Pl).
Yurdun her kösesinden deyişler ve Söyleyişler.
•) ve idare eden: Kedim Otyam.
Haftanın program takdimi.
Memleket türküleri. j
Atom bombası hakkında konuşma- W Konuşan: Ord. Prof. Salih Mur'&~ “ Vzdilek.
Saz eserleri, garkı ve türküler.
Programlar ve kapanış.
Açılış ve programlar.
Şarkı ve türküler (Pl).
Dans müziği
Varyete müziği (Pl).
Haberler.
Dans müzl&l (Pl).
Şarkı ve türküler.
Radyo Salon Orkestrası Konseri.
2 — Neumann: «Leylâklar açarken» v
3 — Becce: «Şahane final».
4 — Strauss: «Viyanalı kanı» (vals)
5 — Balfe: «La Bohemienne».
uvertür.
Varyete müziği
rı (Pl).
Fasıl Heyeti Konseri
Dans orkestraları geçidi (Pl).
Hafif müzik (Pl).
Haberler.
Hafif müzik (Pl).
Dans müziği (Pl).
Hafif gece müzl&i (Pl).
Programlar ve kapanış.
kabare garkıla-
CEMİYETTE
LÜZUMLU TELEFONLAR
Yangın ..........
Sıhhî imdat .....
Trenler .........
Hava Yollan......
Yataklı vagonlar Su ânza .........
Elektrik ........
Havagazı ........
Başkent Taksi ... Yem Güven Taksi Sizin Taksi .....
Merkez Taksi ....
Ersan Taksi .....
BÜYÜK ANKARA ULUS YENİ PARK SÜMER
SUS CEBECİ
00
91 12028 14881 11566 21575 24846 24846 22222 22333 22333 11111 21111
W
SİNEMALAR VE EĞLENCE YERLERİ * (15031) : Istırap Çocuğu (28432) : Zamane kızı (22294) : Güzeller resmfgeçidi (14040) : Haydut askı (11131) : Kadın severse (14072) : Dolambaçlı yollar, Üstün uçarkaleler Kadın severse
(14071)
(13846)

NÖBETÇİ ECZANELER
Güray, Derman, Hayat
Sahibi ve Başmuhariri
MÜMTAZ FAİK FENİK
Bu nüshada yazıişlerini fiilen İdare eden Hikmet YAZICIOĞLÜ
Basıldığı yer:
GÜNEŞ MATBAASI
■t
A
Dikkat

ANKARA AMD!

HOSE BERND

YUNAN ÇOBAN ŞİİRLERİ
(I)
Eski Yunan muharrirlerinden
/ / - i "//
f
15.000 Liralık İstanbul’da Bir Villa Ayrıca: 5-000 Liralık ikramiyelere ortaç Miiessesesinden alacağınız Sürpriz Marka
Bir Gömlek ile sahip olacaksınız
Türkiye İş Bankası
Tasarruf Hesapları 1950 İkramiyelerinden faydalanınız
6 ÇEKİLİŞ 6 EV 6 DÜKKÂN
Ve Çeşitli Para İkramiyeleri...
önümüzdeki Çekilişler
21 Nisan (Çocuk hesapları için), 1 Haziran, 25 Ağustos, 31 Ekim, 29 Aralık
I Haziran çekilişinde büyük İkramiyeleı
Büyükada’da Köşk. Ankarada Dükkân..
EV ve DÜKKÂNLARIN intikal ve
Veraset Vergileri Bankamız tarafından ödenmektedir
YeniNeşriyat
SÖNMÜŞ HAYALLELR (I)
Millî Eğitim Bakanlığı yayımları arasında, Fransız kilâs*klerinin 175

Her satın alacağınız gömlek için numaralı bir kart verilecektir. SÜRPRİZ Poplin gömlek fiotlarımızı takdim ediyoruz
750, 780, 840, 990, 1075, 1200, 1300, 1380, 1440
Pijamalar: 1050 Kı.
DÜNYA NİMETİ
(D
Knut Hamsun’un en güzel eserle-
rinden biri olan «Dünya Nimeti» ( ——-----.------------------—- —
Behçet Neçatigil tarafından dilimize incisi olarak yayımlanan «Sönmüş ...... --... - . . . i büyük Fransız yazar-
_________Balzac’ın eseridir. Dilimize Yaşar Nabi Nayir'tarafından çevrilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı ya-yınevleriyle bütün kitapçılarda 160 kuruş fiatla satılmaktadır.
Eğitim Bakanlığı Hayaller I a E .flndlnav klâ- : larından Bı
r. Millî
yayımlan araaındc____________,
siklerinin 8 incisi olarak neşredilen •Dünye Nimeti I» Millî Eğitim Bakanlığı yayınevleriyle bütün kitap-a, 260 kuruş fiatla satılmakta-
Ankara’da, Hacı Bayram Camiine bitişik «Ogüst Mabedi» adiyle tanıdığımız tapınağın duvarlarına nakledilmiş olan Lâtince yazıların. Profesör Hamid Dereli tarafından yapılan tercümesi olup eserin başında, Profesör Remzi Oğuz Arık’ın 96 sahifelik bir «önsöz.ü bulunmaktadır. Lâtin klâsiklerinin 28 incisini teşkil eden .Ankara Anıdı», Millî Eğitim Bakanlığı yayınevlerlyle bütün kitapçılarda 120 kuruş fiatla satılmaktadır.
Alman natüralizmlnin kurucusu olan Gerhart Hauptmann'ın hissi bir piyesidir. Dilimize Profesör Melâ-hat Özgü tarafından çevrilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı modern tiyatro eserleri serisinin 51 incisi olarak yayımlanan «Rose Bemd», Millî Eğitim Bakanlığı yayınevleriyle bütün kitapçılarda 80 kuruş fiatla satılmaktadır.

İSKENDER'İN ANABA8İSİ
(H)
Birinci cildi, bundan önce gene Millî Eğitim Bakanlığı yayımlan arasında çıkmış olan «İskender’in Anabasis'i» nin bu defa ikinci cildi yayımlanmıştır. Her iki cildi de Hayrullah Örs tarafından dilimize çevrilen «İskender'in Anabasis’i» nin birinci cildi 190, ikinci cildi 180 kuruş fiatla, Millî Eğitim Bakanlığı yayın-evlerlyle bütün kitapçılarda satıl-maktadır.

SEÇME YAZILRA (IH)
Birinci ve ikinci ciltleri bundan önce yayımlanmış olan Yunan klâsiklerinden Lukianos'un «Seçme Yazılar-mm bu defa üçüncü cildi çıkmıştır. Nurullah Ataç tarafından dilimize çevrilen «Seçme Yazılardın birinci cildi 90, ikinci cildi 150, bu defa yayımlanan üçüncü cildi 160 kuruş fiatla, Millî Eğitim Bakanlığı yayın-evleriyle bütün kitapçılarda satılmaktadır. ı
A
CAMİ
Millî Eğitim Bakanlığının yayımlamağa başladığı «klâsikler İçin yardımcı eserler serlsLnln İran klâsiklerine dair birinci kitabını teşkil etmektedir. Devrinin azametli sultanlarına bile el öptürece.c kadar üstün bir saygı toplayan büyük İran şairi Molla Camî’nin hayatını ve eserlerini inceleyen ve Nuri Genços-man tarafından Ali Asgar Hikmetten dilimize çevrilen «Camî» Millî Eğitim Bakanlığı yayınevleriyle bütün kitapçılarda 260 kuruş fiatla satılmaktadır.
Konser yalnız bir geuetLir. Biletler gişede satılmaktadır.
Fahire Fersan, Cevdet Çağla, Cevdet Kozanoğlu, Ömer Altuğ, Feyzi Arslangil ve arkadaşları refakatile
Çıkan İkramiye
3140
Hüse-
1.000.—
Ankara
İstanbul Ankara
Güven Kundura Mağazası Çık*
Telefon : 11919
10.000.—
1.000.—
Turk Ticaret Bankası Merkez ve Şubelerinde Vadesiz ve Vadeli Tasarruf mevduatı bulunanlar lç’n Ankara ikinci Noteri Şaklr Baran hıızurlyle yapılan ikramiye çekilişine ait neticeleri bildiriyoruz»
Adrese dikkati ŞABAN KULAK.
rıkçılar Yokuşu, Saraçlar Çafşışı No. 107
Hesap sahibinin
Hesap No sı Adı ve soyadı
Gar Gazinosu
Üst kat salonunda her akşam Meşhur Ispanyol koro atraksiyonu
Solera De Espana
Enduluz Bülbülü
PAOUITA SERRANO
ve
JOSE CASTRO
iştirakile
Her pazar saat 17 de matine

TOÜRS PAPAZI
Fransız realizminin devlerinden sayılan H. de Balzac'ın bu güzel eseri, tanınmış romancılarımızdan Mebrure Alevok’un güzel Türkçe-Blyle dilimize çevrilmiş olup, Millî Eğitim Bakanlığı yayımları arasında, Fransız klâsiklerinin 171 incisi olarak çıkmıştır. «Tours Papazı» 120 kuruş fiatla bütün kitapçılarda satılmaktadır.

HARP ve SULH (IV)
Dünya ölçüsünde tanınmış büyük -------------------------------- Rus romancılarından L. Tolstoy’un, Theokritos'un eseri olup, Doçent Dr. hayatında birer dönüm noktası teş-Suat Sinonoğlu tarafından Yunanca kil eden üç büyük romanından birin-ashndan dilimize çevrilmiştir. Millî çişidir Şimdive kadar birinci, ikinci Eğitim Bakanlığı yayımlan arasın- ci, üçüncü ciltleri çıkmış olan bu da, Yunan klâsiklerinin 76 incisi ola- baş eserin bu defa çıkan IV üncü cil-1 rak^neşrolunan ^YunanJ^iirleri Iw di dC Zekl Ba?tımar taundan dili- j lığı yayınevleriyle bütün kitapçılar- Bakanlığı yayımlan arasında' ■
da satılmaktadır. I kuruş fiatla satışa çıkarılmıştır.
3 Mart Cuma Akşamı 21,snda
BÜYÜK SİNEMADA
Kıymetli ses sanatkârı
NECMİ RIZA AHIZKAN
KONSERİ
Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanlığından
Ana tüzük gereğince derneğimiz I genel kurul toplantısı 26/Şubat/1950 I tarihli pazar günü saat 15 de Ankara’da Halkevi salonunda yapılacaktır. Toplantı ruznamesi aşağıya yazılmıştır.
I Demeğe kayıtlı sayın üyelerin o I gün muayyen saatte toplantıya şeref vermelerini rica ederiz.
Yönetim Kurulu
ÇİZME SATIŞI BAŞLADI
Vatandaş eğer menfaatini düşünüyorsan aşağıda gördüğün çizme fiyatlarını bir kere daha kontrol et Rekabetten doğan bu ucuzluğun bir hakikat olduğunu sen de takdir edeceksin.
Kartal çizmelerinin fiyatları
22 No.dan 29 No.ya kadar 700 Krş.
Quadrat çizmelerinin fiyatları
20 No.dan 26 No.ya kadar 500 Krş.
1 — Toplantı Dernek Başkanı veya vekili tarafından açılacaktır.
2 — Kongreye bir Genel Başkan iki sekreter seçilecek.
3 — Derneğin yıllık çalışma raporu, blânço ve denetçiler raporu okunacak eski yönetim kurulunun ibrası yapılacak.
4 — Üyelerin teklifleri ve dilekleri görüşülecek.
. 5 — Yeni yönetim Kurulu ve denetleme kurulu seçimi yapılacaktır. I (252)
Ankara As. Ş. Başkanlığından
(1915)
İcra Gayrimenkul Satış Memurluğundan
7 Şubat 1950 günlü gazetede satışı ilân edilen gayri menkulün birinci açık arttırmada muhammen kıymetin yüzde yetmiş beşini bulmak sar-tile satılacağı yazılacak iken yanlışlıkla yüzde yedi buçuk yazılmıştır. Düzeltilir. (276)

1485 sayılı kanunla verilmekte olan beyiye ikramiyeleri Şubemizde kay.tlı olan Harp malûlü Sb. Er. ve şehit yetimlerine 6/2/950 gününden itibaren verilmeğe başlanacaktır.
İkramiye cüzdanları ile 6/6/950 gününe kadar müracaat etmeleri. '
Yetimlerin halen dul olduklarını gösterir mahalle muhtarlıklarınca tanzim edilecek vesikaları ve nüfus cüzdanlarını getirmeleri ilân olunur.
DEVLET TİYATROSU
BÜYÜK TİYATRODA
Bugün saat 15 de Cumhurbaşkanlığı F. Orkestrası 10. HALK KONSERİ
(Peer Cynt) teknik provaları olduğundan yarın aksam temsil yoktur
Hacer Akçer
Serap N. Meliha özdemi-roğlu Zeynel Abidin N. I yin Bektaş Mehmet Akgiil Esin Güntem Remziye Güler Mustafa Yılmaz Vedat Ar
Osman Bensan Kâzım Özkaya Zahide Çakar Hamide Emir Fadullah Bayrakçı tlyas Ank Aziz Karaca Fethi Erdeniz Feride Alder Şükrü Özer Mehmet Ali Yontan Semahat Berkem Bogosas Çolakyan Ferdi Ayral
76
5850
988
1127
5179
183
2919
138-1
412
60-16
887
1890
7051
7880
64
42
219
5101
3521 _____________
3216 Kemal Dokuzoğlu 258/2038 Beşir Göğüş
5838 Fadlullah Cerrahoğlu
813 Ayşe Şayeste Günal 443 Tayyibe Hoşgör
6858 Mehmet Ömer Dural
4658 Ayşe Nahide öztürkdo-ğan.
1249 Mehmet Ali Durukan
1477 Aytaç Taylan
272 Şirvat Sağıryan
794 Istefan A Karabodosoğ-lu
80 Niyazi Kmran
80 Niyazi Kmran
142 Baha Canbakan
183 Osman Bensan
Adana Adapazarı
İzmir
İzmit Osmanbey
Lâleli
Ankara
Ankara
Adapazarı z Adapazarı z Bursa
1.000.—
1.000.— 1.000 —
1.000.—
1.000.—
1.000.—
100.—
100.—
100.—
100.— 100.— _______
100.— Eskişehir 100— İstanbul 100—» İstanbul
100.— Sarraflar içi
100.— Sarraflar içi 100.— Lâleli
100. ........
50.-
60.-
50.-
50.—' Adapazarı
50.— Bursa
50.— Eskişehir
50— İstanbul
50— İBtanbul
Lâleli Ankara Ankara Ankara
50.— Samanpazan
50.— Samanpazan
50.— Osmanbey
50.— OBmanbey
50.— Sarraflar İçi 2?. Sarraflar içi 50— Lâleli 50— Lâleli
50.-
(277)
.. .._v. *» u, vereni oujumur tturaııııuan uuı- I — — —,
kuruş fiatla, Millî Eğitim Bakan- mize çevrilmiş olup, Millî Eğitim1 |) P Cphpeİ ı yayınevleriyle bütün kitapçılar- Bakanlığı yayımlan arasında 1801 v &
Başkanlığından önümüzdeki 12/2/950 Pazar günü saat 10.30 da Çelikağ sokak (tahta köprüye giden yol) Gen-çer apartmanındaki ocak lokalimizde «Mühim bazı meselelerin görüşülmesi İçin» bir toplantı yapılacaktır.
Kayıtlı bütün üye arkadaşların teşrifleri rica olunur. Ocak Başkanı Alpdoğan Şen (263)
iJ

Havaların soğukluğunu düşünmemeli, ERCİŞ HAMAMINDA husuBİ kaloriferli dln'enme odaları mevcuttur.
Temizliğini ve rahatını düşünen sayın müşterilerinin emrine fimadadlr. (267
I
İnşaat Kalfa ve Ustaları Derneğinden
Demeğimiz posta caddesi Ahmet Erkmen Hanı kat 3 No. 24 de faaliyete geçerek üye kaydına başlamıştır. Meslekdaşlarımızm iş durumları göz önünde tutularak kayıt saatlerinin aşağıdaki şekilde tesbit e dildiği İlân olunur- ı
Günler, ve saatleri:
Cumartesi ve Pazar 14 den 19 za ' kadar.
Sair günler 17 den 19 za kadar. I
Nakliyat yaptırılacak
Tekel Başmüdürlüğünden:
Ankara
1 — Kılıçlar Barut Deposu ile Kılıçlar istasyonu arası emtia nakliye işi, 1 Mart 1951 akşamına kadar bir sene müddetle açık eksiltmeye konulmuştur. Taşınacak emtianın muhammen miktarı (213853) kilo, tahmini bedeli (1283.12) lira, geçici temantı (93.23) liradır.
2 — Keza, Elmadağ Barut Deposu ile askeri fabrikalar rampası arası emtia nakliye işi, 1 Mart 1950 den 28 Şubat 1951 günü akşamına kadar bir sene müddetle açık eksiltmeye konulmuştur. Taşınacak emtianın muhammen miktarı (500000) kilo, tahmini bedeli (3500) lira ve geçici teminatı (262.50) liradır.
3 — Her iki eksiltme de, 13 Şubat 1950 Pazartesi günü saat 15 de Başmüdürlüğümüz komisyonunda yapılacaktır.
4 — % 7.5 üzerinden geçici teminatlarının ihale saatinden bir
saat evveline kadar Başmüdürlüğümüz veznesine yatırılması. Şartnameyi görmek veya fazla izahat almak için Başmüdürlüğümüz satış şubesine veya Kılıçlar, Elmadağ idaremiz memurluklarına müracaatları ilân olunur. (593) - (57)
Kahraman Maraş Kurtuluşunun 30 uncu yıl dönümü mlinasebetile
Maraş Gecesi!..
13 Şubat Pazartesi Günü
İLK ATEŞ — MİLLÎ OYUNLAR — HALK TÜRKÜLERİ VE DAHA BİR ÇOK SÜRPRİZLER
Numaralı Davetiyeler:
Dernek merkezinden (Hamamönü Karacabey sokak No. 32) den ve Su6 Sineması karşısı Kuyumcu İlhamı Aksu'dan temin edilebilir.
Büyük Fırsat
Naklihane dtolayısiyle Yenişehir Meşrutiyet caddesinde gayet işlek bir bakkal dükkânı devredilecektir. Hergün 9 ile 12 arasında 21611 telefondan şartlar öğrenilebilir.
Emekli Subaylar Derneği Balosu
11 Şubat
Cumarteai Akşamı
I TOPL\N11
İstanbul’da Ankara Evleri kooperatifinin olağanüstü olarak 15/1/ 1950 tarihinde yapılan ikinci genel kurul toplantısında ekseriyet temin edilemediğinden üçüncü toplantı 2/ 3/1950 perşembe günü saat 17 ye bırakılmıştır. Aşağıdaki gündemde yazılı hususatın görüşülebilmesi !ç:n sayın ortaklarımızın belirli günde Ankara Halkevinde hazır bulunmalarını rica ederiz. Yönetim Kurulu
GÜNDEM:
Ana sözleşmedeki ek maddelerde, yapılacak değişjkli.der. (273)
Ankara Palasta
Kiralık daire
İki odn. bir hol ve müştemilâtı Elektrik ve su mevcut.
Mürıcaat:
Uzun Gemiciler sokak 19 No. lu Taylanlar Ap. D. 3. Cebeci.
Kimyager aranmaktadır
İngilizceyi iyi bilmesi lâzımdır. Petrol Ofisin Selânik caddesi 60 numaradaki merkezine şahsen veya yaziyle müracaatı rica (274)
ŞAHLIK
Çocuk arabası, sepet, fırın, radyo yatak ve misafir odası takımları. Demirtepe Menekşe sok. 36/5.
Tel: 23750. (284) |
Yarın akşam 20 de
İKİ OPERA BİRDEN P. Mascagni’nin KÖYLÜ NAMUSU (Cavalleria Rusticana) Opera 1 perde
R. Leoncavallo’nun PALYAÇO
Pagaliaccl Opera: 2 perde
KÜÇÜK TİYATRODA
Bu akşam saat 20 da
ANTİGONE
SCAPİN’in DOLAPLARI
(Umuma)
(SON TEMSİLLER)
12 Şubat Pazar saat 11 de
YILDIZ ECE
Masal 6 Tablo
Velilerle çocuklara
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLÂRMONİK ORKESTRASI 10 uncu Halk Konseri
11/2/950 Cumartesi günü
saat 15 te Şef. Dr. H. Hömer
1 — J. S. Bach (1685 - 1750)
Pasakalya «Ork için» A. Goedicke tarafından büyük Orkestraya adapte edilmiştir.
2 — Manuel de Falla (1876 - 1946)
Ispanyol bahçelerinde geceler Piyano ve Orkestra için intibalar
a) En el genera life.
b) Danza Leja na
c) Sierra de Cordoba'nın bahçelerinde,
Ça'.an: Fuat Türkay.
10 DAKİKA ARA
— P. Çaykovskl ( 1840 - 1893)
4 üncü senfoni, fa minör. Andante sostenuto - moderato con anima.
Andantino in modo di canzo-na.
Scherzo Allegro con fauoco.
3
b)
e) ç)
ZAFER'tn Abone Şartlan Memleket İçi
13 aylık .............. 28 t
6 » .............. 15
8 » ......-........ 8 ı
Memleket dışı
13 aylık ..............
6 »
8 » ..................
60 Lir
80 »
16 )
ZAFER’in İlân Şartlan
Bejlik .................... 16 Lir
3. ve 3 Unca sayfada 8m.... 4 »
4. cU sayfada Sm........... 8 »
6. ve 6. cı sayfada 8m..... 3 »
Doftum. NlkAh. Nl»an. ölüm v MevlOt İlanları 6 santimi geçmeme sortiyle 16 Hra.
Devamlı İlânlar için hususî tarife tatbik edilir.



-1
I
I
9 - 2 - 1950
Sayfa) 6
ZAFER
11 - 2 -1950
Seçim Kanunu müzakereleri bitti
Başmakaleden devam :
★ (Ba$ tarafı birinci de) tasarısı yerine hükümet teklifinin görüşülmesi için verdiği önergeye temas ederek, komisyon tasarısı ile hükümet teklifi arasında bu kurulun tahkik yapmak yetkisinden başka bir fark olmadığını kurula tahkik salâhiyetinin tanınmasına, hükümetin razı olduğunu, bu hususu alâkadar eden 125 inci madde sırasında (tahkik) kelimesinin maddeye ilâvesine taraftar olduğunu bu itibarla komisyon tasarısının müzakere edilerek adı geçen maddede bu tadilin yapılmasını teklif etti.
D. P. adına kürsüye gelen Muammer Alakant, hükümetin isteklerine karşı gösterdiği anlayışı üzerine takrirlerini geri aldıklarını söyledi.
Haşan Dinçerin nihaî kararın Mec lise bırakılması hakkındaki takriri ekseriyet tarafından reddedildiğinden, 120 inci maddenin görüşülmesine geçildi. 123 üncü maddeye kadar hiç bir müzakere yapılmadan maddeler kabul edildi. ı
Yüksek seçim kurulunun vazife ve salâhiyetleri hakkındaki 123 üncü maddenin müzakeresi sırasında söz alan Salamon Adato, kurula lüzum gördüğü zaman tahkikat yapmak salâhiyetinin de verilmesi lâzımgeldi-ğini söyledi.
Soz alan Nihat Erim de Adatonün teklifini destekledi ve aynı mânâyı ifade eden bir teklifte bulundu.
Ekrem Uran teklifler aleyhinde bulundu ise de neticede teklifler kabul edilerek madde ona göre düzel-
tildi.
Yüksek seçim kuruluna müracaat şekillerini gösteren 124 üncü maddenin müzakeresi sırasında bazı C. H. P. liler yepyeni bir mevzuu tahrik ederek maddeye bir fıkra ilâvesini istediler. İlâvesi istenen fıkralara göre, muteriz herahngi bir Milletvekili tutanağına itiraz edebilmek için muayyen bir teminat akçesi yatıracak, iddiası doğru çıkmadığı takdirde bu para hâzineye irat kaydedilecektir.
Bu teklifi yapanlar arasında yeni C. H. P. li Emin Soysal, Ekrem U-ran, Rüştü Oktar, Tahsin Bekir Balta ve Necmettin Sahir Seylân vardı.
Bir aralık müzakereler bir açık arttırma manzarası aldı. 500 liradan başlayan bu teminat akçesinin Necmettin Sahir Seylânın gayreti ile 5000 liraya kadar çıktığı görüldü.
Bilhassa Necmettin Sahir Seylâ-nın takriri lehinde yaptığı konuşma dinleyenlerin yalnız hayretini değil, aynı zamanda gülümsemesini mucip oldu.
Seylân: «1000 lirayı herkes bulabilir .Bu 5000 lira olmalı ki kimse kolay kolay tezvirata teşebbüs etmesin» dedi.
Söz alan Haşan Dinçer ilâvesi istenen fıkraların Anayasanın 82 inci maddesi ile her Türk vatandaşa bahşedilen şikâyet ve ihbar hakkını ortadan kaldırdığını bu itibarla bu halin Anayasaya aykırı olduğunu söyliyerek fıkra ilâvesinin reddini istedi.
Vasfı Gerger, yapılan tekliflerin memleket realitesi iıe bağdaşamıya-cağı gibi Aanayasaya da muhalif olduğunu bildirerek reddini istedi.
Cihat Baban da, öldürülen bir a-dam için 3000 lira tazminat alındığı halde, seçime itiraz etmekten 5000 lira alınmak istenmesinin acaipliğine dikkati çekti.
D. P. den İsmail Çevik söz alarak, adı geçen fıkranır, maddeye ilâvesi için fikir dermiyan edenlerin İngil-tereyi misal olarak göstermesine karşılılk ezcümle dedi ki: «İngilte-rede carî olan her usulü adapte e-demeyiz.Meselâ Ingilterede aday gös terilen her kimse de 1000 lira temi-
nat yatırmağa mecburdur. Ve o bölgede verilen reylerin % 40 nı alamadığı takdirde bu parası yanmaktadır. Tezviratı önleyeceğiz diye vatandaşın şikâyet hakkını tahdit etmeğe çalışmak dorğu değildir. Esa-
I sen böyle bir fıkranın ilâvesini istemek kanunun esas prensipine ve a-henğine de aykırıdır. Çünkü yine aynı kanunda yer alan ilçe ve il se-| çim kurullarına vaki itirazlar için böyle bir teminat derpiş edilmemek-. tedir.
I Kürsüye gelen Nihat Erim C. H. P. sağ kanadının bu fıkranın ilâvesi için gösterdiği telâşa karşılık müfritlerin yaratmak istedikleri havayı dağıttı.
İzahatı sırasında Nihat Erim, kanunun esas yapısının tezvirata mahal vermiyecek şekilde olduğunu anlatarak maddeye fıkra ilâvesine lüzum olmadığını söyledi.
Nihat Erimin konuşmasını müteakip, maddî tenminat istiyen önerge sahipleri önergelerini geri aldıklarını bildirdiler. Yalnız Ekrem Uran, hiç olmazsa 25 lira olsun diye oturduğu yerden bağırarak vatandaşlara tenzilât yaptığını ilân etmekten geri durmadı.
Neticede madde olduğu gibi kabul edildi.
Yüksek seçim kurulunun tetkik ve tahkik usulü hakkındaki 125 inci maddenin müzakeresinde Nuri Öz-san ve Salamon Adato bu heyete tahkik salâhiyetinin verilmesi lâ-zımgeldiğini belirttiler. Hükümet de buna rıza göstereceğini evvelce bildirmiş olduğundan Salamon Adato tarafından bu maddeye «Yüksek seçim kurulunun lüzum gördüğü tahki katı yapması ve istimalarına lüzum gördüğü kimseleri dinlemesi» cümlesinin ilâvesi ittifakla kabul edildi.
125 . 168 inci maddeye kadar bazı maddeler üzerinde çok küçük tadiller yapılmak suretiyle kabul edildikten sonra seçim kurulunun terkibi hakkındaki geçici maddelerin müzakeresi bitmek üzere iken D. P. den Fikri Apaydın kanuna geçici bir madde ilâvesini istedi.
Tasarının 1 inci geçici maddesinde aynen şöyle denilmektedir:
«Bu kanun yürürlüğe girer girmez, ilçe seçim kurulları on beş gün içinde toplanarak bu kanunun 3, 75 inci maddeler gereğince sandık alanlarının tesbiti için gereken muameleleri yaparlar».
Kürsüye gelen Fikri Apaydın, köy, muhtar, .belediye ve il genel meclisleri seçimlerini müteakip Mil-letvekileri seçimine gidilmek icap ettiğini, çünkü parti zihniyeti devrin de seçilmiş olan bu kimselerle, temi natlı bir seçime gitmek istemenin doğru olamıyacağını söyledi ve şu geçici maddenin ilâvesini teklif etti: • Bu kanunun seçim kurullarının terkibi hakkındaki hükümleri, köy, muhtar, belediye ve il genel meclisleri seçimleri yapılmadan uygulanamaz.»
Fikri Apaydının bu yerinde ve makul teklifi bütün C. H. P. lileri kızdırmıştı. Bilhassa arka sıralardaki mesaileri ile tanınmış bir çok C. H. P. lilerin «öyle şey olmaz» dedikleri işitiliyordu. Rasih Kaplamn muhalefet ifade eden gür sesi de «olmaz» sesleri arasında nevi şahsına münhasır tonunu muhafaza etmekteydi.
Seçim kanununun bütün müzakere safhalarını en ince teferrüatına kadar takip eden Nihat Erim de nedense salondan ayrılmıştı. Hükümetin ve daha doğrusu C. H. P. lilerin yeni muhtar ve belediye seçimleri ile umumî seçime gitmek niyetinde olmadığı ve yakında Meclisi feshe derek yeni bir seçime gitmek azminde olduğu bugün daha belirli bir şekilde anlaşılmış bulunuyordu.
Kemal Zeytinoğlu, .yapılan bir çok makul tekliflerinden bazılarını kabul etmiş olan hükümetin bu en makul meseleyi neden kabul etmek istemediğini kaydettikten sonra ezcümle dedi ki:
— İlim heyeti tasarısının her mad desini kendisine bir mesnet yapmak istiyen hükümet, bunda niçin
anlayış göstermek istemiyor. Esasen yaptığımız teklif İlim Heyeti tasarısının aynen 159 uncu maddesidir. Bundan niye kaçınılıyor». Sözlerine devam eden Zeytinoğlu seçimin selâmeti ve emniyeti bakımından buna zaruret olduğunu bildirdi.
Her teklifte muhalefete karşı toleranslı bir tavır takınmağa âzamî derecede itina eden Nihat Erim bir türlü salonda görünmüyordu. Dinleyenler Nihat Erimin bu hususta izahat vermesirfi beklediler. Fakat ne yazık ki bu mesele partisinin yüksek menfaati ile alâkalı bulunduğundan müzakereye iştirak etmemeği tercih etti.
Hükümet adına kürsüye gelen komisyon sözcüsü, bu teklifin şiddetle aleyhinde bulundu ve neticede teklif reddedilerek tasarının birinci görüşülmesi nihayet buldu.
Diğer meseleler
Meclisin bugünkü toplantısında, resmî vazifelerde bulunan avukatların serbest avukatlık yapamamalarını âmir bulunan ve halen yürürlükte bulunan avukatlık kanununun (5) inci maddesinin kaldırılması hak I kında Kâmil Boran tarafuıdan yapılan kanun teklifi de görüşüldü, ı Bilindiği giıbi Adalet komisyonu bu teklifi reddetmişti. Yapılan umumî müzakereler neticesinde de Kâmil Boranın teklifi reddedildi.
Büyük Millet Meclisi bu sabah da toplanacaktır.
Saçsızlığa bir çare bulunacak mı?
★ (Baş tarafı birinci de) davi usulü bildirilmiyecek fakat biı çok yeni buluşlar açıklanacaktır.
Nevyork üniversitesi dişçi mektebinin araştırmalar şubesinden dok tor Buicher, saçların normal uzaması sonunda saçın kökünde şimdiye kadar bilinmiyejj, bir mikrobun faaliyete geçtiğini bildirmifetar.
Dr. Buickerin evvelki incelemeleri saçların uzamasiyle Adrenal gud deleri arasında bir bağlılık olması lâzım geldiğini göstermiştir. Dr. Buic ker yaptığı bir tecrübe sonunda Adrenal guddesinin çıkarılmasının saçların daha çabuk uzamasına sebep olduğunu bulmuştur. Doktor bu tecrübeden Adrenalin saçların uzamasını ayarladığı neticesini çıkarılıştır.
Adrenal bu son aylar zarfında bilhassa mafsal romatizmasını gideren hormonların ifrazındaki rolü dola-yısiyle çok bahis mevzuu olmuştur. Bilginler Cumartesi günü saçların dökülmesi ve uzamalarında uğranılan muvafakiyetsizliğe tahsis edilecek toplantıda daha kati fikir sahibi olacaklardır. Bu toplantıda bir hal tarzı bulunacağı ve akademi tarafın dan verilen bir kararın buna yardım edeceği ümit edilmektedir.
Bâlâ Kaymakamı
★ (Baş tarafı birinci de)
Dün öğrendiğimize göre Bâlâ kaymakamı Ekmel Çetiner, Belediye Başkanı Mehmet Genç ve C. H. P. si ilçe başkanı Hüseyin Emir Zaloğ-lu; Ali Gemalmaz’ı yanlarına alarak Ankaraya gelmişlerdir. Burada şüp hesiz bazı makamların da yardımı ile Ali Gemalmazı Demokrat Partiden istifa ettirmeğe uğraşmaktadırlar ve ayrıca da, yukarıda adı geçen köyde köylülere türlü vaitler yaparak Demokrat Partiye intisab ettiklerini Ulus ceridesinde tekzip ettirmek için büyük bir gayret göster -mektedirler.
Bu baskıların bir netice vermiye-ceği aşikâr olmakla beraber C. H. Partisinin devlet kadrosunun yardımına yine bugünlerde başvurmaya çalışmayı şayanı teessür görülmektedir.
Seçim Kanununun son şekli
hesi olmıyan Milletvekilinin duru munu, hem de bizzat Büyük Millet Meclisinin bünyesini kuvvetlendirecek bir hâdisedir.
Bütün bunlara rağmen yeni kanunda eksik taraflar yok değildir. Meselâ yine bu sütunlarda izah ettiğimiz gibi propaganda hakkında konan ağır hükümler, Anayasanın toplantı ve söz hürriyetine dahi aykırıdır. Bu hükümler, seçimlere iştirak edecek partilerin ve müstakil adakların halkı tenvir etmesine, programları hakkında izahat vermelerine tamamiyle engel teşkil edecektir. Hükümet namına sözcülük yapan Nihat Erim, bu gibi hükümlerin Fransada 1881 denberi mevcut olduğunu söylemişse de, Fransa’da partilerin birbirleriyle olan münasebetleri ve orada yerleşmiş olan demokrasi an’anesi, iktidarda bulunan partinin diğer partiler üzerinde bu bakımdan bir baskı yapmasını önleyecek mahiyettedir. Ve nihayet 1881 denberi, toplantı ve söz hürriyeti, her memlekette başka başka şekilde inkişaf etmiştir. Bir memlekette İçtimaî ve siyasî şartlar yüzünden iyi işliyen bazı hükümlerin, başka bir yerde aynı şekilde yürüyeceğini kimse temin «demez. O-nua için çok temenni ederiz ki, kanunun ikinci müzakeresinde bu mühim noksan gözönüne alınır; tasanda ona göre esaslı Ibir tadil yapılır ve böylece Kanun da daha mütekâmil bir mahiyet alır.
Kanaatimizce, eğer iktidar müfritlere bir taviz vermek istemiyorsa, eğer memlekette hakikaten normal bir seçim an’anesinin kurulmasını ve bu mevzuda senelerdenberi devam edegelen münakaşalara bir son vermek gayesini güdüyorsa, bu ve bunun gibi hükümler üzerinde ciddiyetle durmak ve blütün pürüzleri ortadan kaldırmak mecburiyetindedir.
Bu noktalara işaret ettikten sonra, yeni Seçim Kanununun eskilere nazaran daha ileri bir Kanun olması için Demokrat Partinin yaptığı müsbet çalışmaları burada takdir le anmak yerinde olur.
Gayet iyi hatırlarız. İlim Heyeti ilk toplandığı gün, Başbakan Şemsettin Günaltay açış nutkunda, Demokrat Partiyi kastederek, «onların da bu hususta fikirleri varsa bildirsinler» demiş, böylece, «varsa» gibi şarta bağladığı bir sözle, muhalefeti biraz küçümsemeğe kalknuştb Bundan sonra Demokrat Parti İlim heyetine mükemmel bir proje verdi. Heyet bunu ehemmiyetle nazan dikkate alarak çalışmalarına bunu mühim bir esas olarak aldı. Fakat nedense, hükümet, evvelce vâdettiği halde İlim Heyetinin hazırladığı projeyi Meclise sevketmedi; ve kendisi ayn bir proje sundu. Bu da müfritlerin galip olduğu seçim komisyonunda ağır tadillere uğradı; fakat sonunda yine Demokrat Partinin metodlu ve bilgili çalışması ve yerinde müdahaleleriyle Büyük Millet Meclisi eskisine göre daha ileri bir kanun çıkarmağa muvaffak oldu.
Şimdi dâvanın esası, bu kanunu, .hakikaten tarafsız ve baskısız bir şekilde tatbik edebilmektedir. Onu da zaman gösterecektir.
Mümtaz Faik FENİK

I
1950 yılında Basketbol,
Voleybol ve Tenis
Beden Terbiyesi Spor Oyunları Federasyonu 1950 yılı çalışmaları için bir program hazırlamıştır.
Basketbol, voleybol, Hentbol ve tenis kolları üzerinde hazırlanmış o-lan bu programın esasları şudur.
BESKETBOL:
Federasyon kupası: En az dört takım arasında liğ usulü ile birincilikler tertipleyip sonuçlarını 15 Şubata kadar federasyona bildiren bölgelerin birincileri arasında yapılacaktır. Bu turnuvanın birincisi Türkiye birinciliğine katışma hakkını kazanmaktadır.
(Ankara, İstanbul bölgeleri doğrudan doğruya Türkiye birinciliğine gireceklerinden bu müsabakaya ka-tılamıyacaklardır.)
Türkiye Basketbol birincilikleri: Ankara, İstanbul bölge birinci ve i-kincileriyle federasyon kupası birincisi arasında9, 10, 11 ve 12 Mart tarihleri arasında liğ usuliyle yapılacaktır.
Türkiye serbest atış birinciliği: Türkiye birinciliğine katışan bölgeler arasında Türkiye birinciliği tarihleri içinde İstanbulda yapılacaktır.
İran kupası: Ankara - İstanbul karmaları arasında TüAiye birinciliği tarihleri arasında İstanbulda oynanacaktır.
Yüksek okul ve Üniversitelerarası Türkiye birinciliği: Ankara ve İstanbul Yüksek Okul ve Üniversiteleri birincileri ve malî imkân sağlandığı takdirde İkincileri arasında, federasyon kupası tarihleri içinde yapılacaktır.
Genç küme Türkiye birinciliği: En az dört takım arasında müsabakalar tertipleyen bölgelerin birincileri a-rasında olacaktır. .
VOLEYBOL:
Türkiye voleybol birincilikleri: İstanbul, Ankara birinci ve İkincileri ile diğer bölgelerin birincileri arasında 5, 6 ve 7 Mayıs tarihleri arasında Ankarada yapılacaktır.
HENTBOL:
Hendbol Türkiye birinciliği: En az dört takım arasında liğ usuliyle bi-
rincilikler tertipleyen bölgelerin bi- ! rincileri arasında 2, 3 ve 4 Haziran tarihleri içinde olacaktır.
TENİS:
Kapalı saha bölge birincilikleri: Şubat, Martta.
Kapalı saha Türkiye birinciliği: Nisanın ilk haftasında.
Bölge teşvik turnuvaları: Mayısta.
Bölge birincilikleri: % - 15 Haziran arasında.
Türkiye Tenis birincilikleri: Temmuzun ilk haftasında.
Karadeniz kupası: Temmuzda. (Karadeniz bölgelerinin kendi a-ralannda yapacakları anlaşmalarla tertiplenecektir.)
Marmara kupası: Temmuzda. (İstanbul bölgesince tertiplenecektir.)
Çelenç kupası: Temmuzda.
(İstanbul bölgesince tertiplenecek tir.)
Uluslararası Ankara kupası: A-ğustosun son haftasında.
(Federasyon ve Ankara Tenis İhtisas Klüplerince tertiplenecektir.)
Uluslararası İstanbul kupası? Eylülün ilk haftasında.
(İstanbul Tenis, İskrim, Dağcılık klübünce tertiplenecektir.)
Klüplerin yapacakları hususî anlaşmalarla iç ve dış temasları: Ekim ve Kasımda.
Avrupaya gidecek tetkik heyeti
4r (Baş tarafı birinci ile) Türkiye Demir ve Çelik Fabrikaları Müessesemiz Müdürü MuhifS^. Erkan, demir ve çelik fabrikalarımıza bazı ilâveler yapılması için incelemelerde bulunmak ve gerek :n siparişleri vermek üzere dış meml r ketlere gönderilmekte olan heyete ( r. yetkili bir üye olarak yönetim meclisimizce ithal edfilmiş bulunma k-
len ne bahsettiğiniz mahiyette ne de de diğer her hangi bir hastalığı da mevcut olmayıp tam sıhhatte bulun maktadır. Bay Muhittin Erkan evvel ce bulunduğu askerî fabrikalardan vaki müracaatımız üzerine hususî müsaade ile ayni niş olup bildirdiği niz şekilde bir «Emekli, lik sıfatını da taşımamaktadır. Kendisinin emek lilik mevzuunda kanunun tayin ettiği yaş haddini doldurması için daha 15 senelik bir zamana ihtiyacı bulunmaktadır.
Bu açıklamamızın sayın gazete -nizin ilk çıkacak nüshasının aynı sahife ve sütununda neşrini rica e-deriz.
Saygılarımızla.»
Sümerbank Genel Müdürlük
Cumhuriyet Halk Partisi Divanı dün toplandı
★ (Baş tarafı birinci de) çimlerin öne alınmasına dair ©lan karardır. Esasen böyle bir karara varılmış bulunmaktadır. Yalnız kurultayın seçimlerden evvel veya seçimlerden sonra toplanması meselesi üzerinde ehemmiyetle durulacaktır. Halk Partisinin idaresini bugün ellerinde bulunduranlar, kurultayın seçimlerden sonra yapılmasını şiddetle müdafaa etmektedirler. Çünkü Kurultayda Genel İdare Kurulunda müfritlerin bir hareketiyle esaslı bir surette değişmesi ihtimal dahilindedir. Bu takdirde gösterilecek a-daylar üzerinde bugün işbaşında o-lanların hiç bir fikir serdetmek, karar almak salâhiyetleri bulunmıya-caktır. O zaman gelecek Mecliste Halk Partisi mensuplarının tama-miyle başka bir manzara alması mümkündür. Bu takdirde, yani kurultay önce toplanırsa, bugünkü hükümetin de değişmesi ihtimal dahiline girebilecektir. Bu da mekanizmayı tamamiyle değiştirecektir. Kurultayda belki Hilmi Uranın dahî Genelbaşkan Vekilliğinden uzaklaştırılması dahi düşünülmüştür. Halbuki, partinin bugünkü idare heyeti ve bugünkü hükümetiyle seçimlere girilecek olursa, o zaman, gelecek Meclisteki Halk Partisi Gru puna, istenilen şekli vermek mümkün olacaktır.
Nitekim bunu, geçenlerde Hilmi Uran açıkça ifham etmiş ve «Hükümetle parti arasında su sızmıyor. Biz birbirimizden memnunuz» de-
miştir. Kurultay daha evvel toplanırsa o zaman belki hükümetle parti arasında su sızacak, ve birbirlerinden memnun olmıyan kimseler işbaşına gelecektir.
Gerçi bugün de her şeye rağmen ihtilâflar yok değildir. Meselâ Nihat Erimin, hem parti hem hükümet içinde tek otorite gibi hareket etmesi bir çok partililer arasında mühim münakaşaları mucip olmaktadır. Fakat bugünkü vaziyet, gelecekteki daha müphem ve daha bulanık bir vaziyetten çok daha ehven telâkki edilmektedir. Nitekim seçimler yapıldıktan ve Meclisteki Halk Partisi Grupuna istenilen şekil ve manzara verildikten sonra bu ihtilâfların halli mümkün görülmektedir.
Haber aldığımıza göre, Nihat E-rim, adaıy listeleri üzerinde kendisinin hiç bir tesiri olmadığını göstermek ve kendisine karşı cephe alan müfritleîre tam bir itminan vermek için Meclisin feshinden sonra bir ay mezuniyet alacak ve memleketin bir tarafında muhtemel olarak Bur-sada istirahat edecektir. Fakat müfritler onun. oradan da işlere karışa-tçleceğjni söylemektedirler.
İğin garibi şudur ki; müfritler şimdi bu meselede eğer tâbir aaizse, daha demoikratik fikirler serdetmeğe başlamışlardır. Bunların iddiaları şudur:
Şimdi yeni bir seçime giriyoruz. Bu seçimler arifesinde kurultayı toplayarak parti teşkilâtının nabzını yoklamak çok yerinde olacaktır.
Kurultay, seçimleri idare için, çok daha taze ve zinde bir idare heyeti seçebilecektir. Bu heyete halk nazarında yıpranmamış kimseler dahil olacaktır. Bu parti için çok daha iyi biı harekettir. Söylendiğine göre, Recep Peker, Mümtaz Ökmen ve onlarla beraber olanlar bilhassa bu fik-1 ri müdafaa etmektedirler. Fakat bugün idareyi ellerinde bulunduranlar, müfritlerin bu sözlerle neyi kas-tettikleini farketmişler ve tâbiyele-rini ona göre kurmuşlardır.
Haber aldığımıza göre divan, bu toplantısında, Meclisin feshine karar verecek, seçim tarihini tesbit edecek ve sonra mesele Parti Grupu-nun gizli bir içtimaında esaslı bir karara bağlanacaktır. Fakat Parti Grupundaki umumî efkârın da bu mevzuda hazırlanmış olduğu muhakkaktır. Divan toplantısından sonra C. H. P. Genelbaşkan Vekili Hilmi Uran, ihtimal Salı günü İstan-bula gidecek ve orada bir basın toplantısı yaparak, yeni seçim hakkında geniş izahatta bulunacak, ve aynı gün çıkarılacak tebliği izah e-decektir. C. H. P. Genelbaşkan Vekiline Dr. Ahmet Selgil refakat edecektir.
Diğer tarafatan, Halk Partisinde seçim hazırlıklarına başlanmıştır. Öğrendiğimize göre, Halk Partisi köyler ve kasabalar için bir milyon ve şehirler için de 300 bin afiş bastıracaktır. Bu afişler köylüye ayrı ve şehirliye ayrı ayrı şekilde hitap edecek mahiyette olacaktır.
Sendikalara karşı
★ (Baş tarafı birinci de) maksadiyle dernekler halinde bir -leşmeye başlamışlardır.
Bugüne kadar han ve otel sahipleri birer birlik halinde birleşmiş bu-lunmaktaydırlar.
Dün de Ticaret ye Sanayi Odasın da istişari mahiyette bir toplantı yapan lokanta, gazino, kahvehane, bar ve pastahane sahipleri bazı hususların müzakeresinden şonra bir derndk halinde birleşmek üzere faaliyete geçmişlerdir.
Santral kıraathanesi sahibi Nuri Barlas toplantıya başkanlık etmiş gayelerinin ana hatlarını anlatarak ezcümle demiştir ki:
«İstihdam etmekte olduğumuz işçiler bugün bir sendika halinde birleşmiş ve cephelerini tesbit etmiş bulunuyorlar. Bu arada bilhasa garsonlar sendikasının faaliyetlerine dikkatinizi çekmek isterim. Onlar bu çalışmalarının neticesiyle ki gün geçtikçe adım adım ilerlemektedirler. Hattâ şu bir kaç ay içinde kendi menfaatlerini koruyan bir kaç kanun çıkartmaya da muvaffak olmuş lardır. Bu sendika, toplantı ve beyanatında daima iş verenlerin dürüst hareket etmediklerini ileri sürüyor. İş verenlerin efkârı umumiye muvacehesinde durumlarını kötülüyorlar. Halbuki biz konuşamıyoruz bile.
Ticaret ve Sanayi Odasına bağlı bir meslek heyeti var. Biz burada kayıtlıyız ve gûya kendi haklarımızın müdafaasını yapıyoruz. Fakat ger çek olan bu değildir. Daima vasıta ile iş görmek zorunda bulunuyoruz. Binaenaleyh bizim de re’sen salâhiyet sahibi ve doğrudan doğruya ken dimiz için çalışabileceğimiz bir derneğimiz bulunmalıdır. Aksi halde işçilerle daima teker teker karşılaşmak zorunda kalacağız ve bu da bizi fazla miktarda yoracaktır. Birleşmemiz, hemen de derhal birleşmemiz lâzım geliyor kanaatindeyim.»
Bundan sonra söz alan iş verenler aynı konu üzerinde ve Nuri Barlasın fikirlerini tasvip eder mahiyet-I te konuştular. Garsonlar sendikası-
____Bugünkü — spor hareketleri LİG MAÇLARI
(19 Mayıs Stadında)
Saat: 12.30 Maltepe - Atıfbey Saat 14.15:
Harpokulu - Muhafızgücü İSTANBULDA
Türk karması - İtalyan Boks takım karşılaşması (Spor Sarayında)
Solcu profesörler
★ (Baş tarafı birinci de) bu müddet zarfında aynı duruşmada Cemil Bengü, Kemal Çiçekoğlu, Fahri Cebeci, Lûtfi Musluoğlu ve Turhan Kapanlı iddia makamında bulunmuşlardır. Yine aynı müddet zarfında mahkeme başkanlığını da Talât Karav yapmıştır. Sanıklar da üç defa reddi hâkim talebinde bulunmuşlarsa da, her üç talep de ağır ceza mahkemeleri tarafından reddedilmiştir.
Sanıklardan hiç birisi de dünkü duruşmada bulunmamış yalnız mü-dafilerden Saffet Nezihi Bölükbaşı hazır bulunmuştur.
Dünkü duruşmaya kararın okun-masiyle başlajımış ve bir saat devam etmiştir.
Sanıklar hakkında verilen karar şu şekilde kısımlara ayrılmıştır:
Eski İçişleri Bakam Şükrü Sök -mensüerin mecliste, memleketimizdeki komünist faaliyeti ile Yurt ve Dünya ve Adımlar mecmualarının tahlili hakkında verdiği beyanat, 49 amme şahidinin bir kısmının ifadelerinin hulâsası, müdafaa şahitlerinin ifadelerinde görülen müba-yenet, Behice Boranın muhtelif tarihlerde eski Tan, Yurt ve Dünya, Adımlar mecmualar”'-’- ' -'•înizm lehinde yazmış olduğu yazılar, 1942 de Ankarada intişar eden iki komünist mecmuanın yayın yolu ile ken-dlerini kuvvetle desteklediği, bu arada Behice Boranın aynı tarihlerde bu gazete ve mecmualara yazı yazmış olması, üniversiteliler arası kurulunun sanıklar hakkındaki ihraç kararı, Danıştayın lüzumu muhakeme kararı, Büyük Millet Mecli sinin sanıkların kürsülerinin lâğvı karan, savunma tanıklarının i -fadeleri, sanıklann müdafaaları, savcının beraet talebi ve hâkimin son olarak bu hâdiseleri tahlilden sonra vermiş olduğu karar.
Bu kısımlara ayrılan kararda yukarda bahsettiğimiz hususlar ayrı ayrı izah edilmiştir.
Kararın birinci kısmında Sökmen Süerin şu şekilde beyanat verdiği zikrediliyordu:
«Memleketimizdeki komünizm hareketlerinin maalesef arttığını Yurt ve Dünya ve Adımlar mecmualarının komünizm lehinde neşriyatta bulunduğunu müşahede ettim.»
49 şahitten Kudsi Tecer, Hikmet Tanyu. Osman Yüksel, Hamdi Ak-nın faaliyetleriyle işverenlerin düş tiiğü fena durumu tebarüz ettirerek bunun bir an evvel halli gerekli biliş olduğuna ve derneğin kurulmasının süratle temini icab ettiğini söylediler.
Müteakiben dernek kurucu üyelerinin tesbitine geçildi ve lokantacı işverenlerden Haydar Ertan, Osman Senceı- ve Haşan Tez; Kahvehane sahiplerinden Nuri Barlas ve Ahmet Kenan Goran ve Pastahane sahiplerinden de Servet Öz ile Osman Nuri Uzun seçildiler.
Dernek bir kaç güne kadar ka-nunuî formaliteleri tamamlıyarak faaliyete geçecektir.
verdi, Suut Kemal Yetkin, Hamdi Atademir, Besim Kadırgan, Enver Ziya Karal ve Halûk Karamagra-lının ifadelerinde hulâsatan şun -lan söylemişlerdir:
«En iyi rejimin Rusyada olduğu, Manifesti okutulduğu halde tenkidi yapılmadığı, milliyetçi hareketlerin istihfafla karşılandığı, sosyoloji talebelerinin materyalist çömezler ha linde yetiştirilmek istendiği, fakülte talebeleri arasında ikilik yaratılması istendiği ve fakülte haricinde çıkan sol temayüllü mecmuaların fakülte tarafından idare edildiği, aile mefhumunun hiçe sayılması ve bazı gençlerin kendi aralarında Tür kiye Gençler Derneğini kurmaları, sol temayüllü mecmuaların fakülte içinde satılması.»
Behice Boranın 1945 senesinde eski Tan gazetesindeki bir makalesinde: «Demokrasiyi dörde ayırdiğını bunun ilerisinin Rusyadaki demokrasi şeklinin olduğu» yazdığı da kararda zikrediliyordu.
Üniversiteler Kurulunun kararı da ayrıca kaydedilmişti.
Kararın diğer kısımlarını ihtiva eden hulâsaların okunmasından şahadetten ziyade yazılı vesikalara ehemmiyet verildiği ve buna göre, sanıklardan Behice Boran ve Niy izi Berkezin 3 ay hapsine 3 ay memuriyetten mahkûmiyetine, 450 lira malı keme masrafının kendilerinden alın masına, sanıklardan Behice Boran ve Niyazi Berkezin kendilerine isnat olunan suçları tekrar işlemiyecekleri ne mahkemece kanaat hasıl olmadığından bu cezalarının tecil edilmemesine ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildiği bildiriliyordu.
Sanıklardan Pertev Naili Borata-vın Türklük ve milliyetçilik aleyhine propaganda yaptığı sabit görülmediğinden beraetme karar verilmiştir.
Keşmir ihtilâfı Güvenlik Konseyinde
Lake Success, 10 (a.a.) — Dün Güvenlik Konseyinde Keşmir meselesi hakkında 6 saatten fazla konuşan Pakistan Dışişleri Bakanı Zafirullah Han, Hindistan’ı, Keş-mirdeki Azad kuvvetlerinin askerî kudretini arttırmak suretiyle Birleşmiş Milletler Hind - Pakistan komisyonuna karşı olan taahhüdle-ı-ini ihlâl ve birçok stratejik mevkileri ele geçirmek için kasım 1948 ayındd Keşmir'in kuzey ve batı kısımlarına taarruzda bulunmakla itham etmiştir.
Güvenlik Konseyi bugün öğleden sonra tekrar toplanacak Hind delegesi Benegal Rau’un Zafirullah Hana vereceği cevabı dinliyecek ve bundan sonra diğer heyetlere Keş-
mir meselesini incelemek fırsatını
vermek üzere toplantısını bir hafta sonraya talik edecektir.
Atom casusu
■fc (Baş tarafı birinci de)
Fuchsun, asrımızın en iyi fizikçilerinden olduğunu, fakat şahsiyetini ikiye böldüğünü belirten savcı, az çok müstehzi bir eda ile bu vakanın psikologları alâkalandırabilece-ğini ilâve etmiştir. Savcı konuşurken Fuchs hareketsiz kalmakta devam etmiştir.
Harpten önce Almanyadan Fran-saya giden, ve nihayet 1940 yılında İngilteıede yerleşen Fuchsun meslek hayatından bahseden savcı, sözlerine devamla demiştir ki:
• Muhakkak ki Fuchs keskin bir zekâya sahiptir, ve nazarî fizikte asrımızın en ileri gelen âlimlerinden-dir.
1942 tarihinde muhtelif memleket lerde, ve bu arada tngiltered, atom sahasındaki araştırmalar hızlandırıl
İtirifalarında, Fuchs, komünist prensiplerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu açıklamaktadır. Fuchs, atom araştırmalarına iştirak edince derhal Ruslara malûmat vermeği tasarladığını, ve bu maksatla verdiği malûmatın Sovyet Rusyaya ulaşması i-çin tanımadığı kimselerle temas ettiğini bildirmektedir.
Fuchs, kendi arzusiyle harekete geçtiğini açıkça söylemektedir. Temas ettiği kimseler arasında Rus olmıyanlar da. vardı.
Yedi yıl müddetle devam eden( casusluk faaliyetine Fuchs 1942' de başlamıştır. İhanete başladığı zaman kendisine 100 İngiliz lirası veı itmiştir, kendisi bu paranın sembolik mahiyette olduğunu, ve bu sembolik hareketle komünist dâvasına ve Sovyet Rusyaya bağlılığını ifade ettiğini söylemektedir.
İki ayrı şahsiyet sahibi olmağa başlıyan Fuchs, «Doktor Jekyl ile Mister Hyde’ı» andıran bir sima haline gelmiştir. Fuchs kendisini, şuurlu bir tarzda hareket eden bir • Şizofrenik» olarak tasvir etmektedir. Zihni iki kısma ayrılmış vaziyetteydi, birinci kısım şahsî hayatiyle meşgul oluyor ve mesai arkadaşları le ahenkli bir tarzda çalışmak için gayret sarfediyordu. Zihninin diğer kısmında ise felsefi düşünceler mevcuttu, Fuchs Sovyet Rusyanın istikbalde ideal bir devlet haline geleceğine ve kendisinin de oTada ya-şıyacağına inanıyordu.
Ekim 1949 da, Hanvel emniyet me murlarmdan Arnoldu ziyaret eden Fuchs, Frankfurtta yaşayan babasına, Sovyet işgal bölgesindeki, Leip zig Üniversitesinde bir kürsü işgal etmesi için teklifte bulunulduğunu bildirmiş ve bu hâdisenin kendi du rumunda bir değişiklik husule ge-tirmiyeceğini ümit ettiğini bildir • miştir.
Fuchsun Ruslarla devamlı temas larından haberdar olan İngiliz emniyet memuru, fırsattan bilistifade, Fuchsu sorguya çekmiştir. Ekim 1949 dan. tevkif edildiği tarihe kadar İngiliz emniyet memuru ile müteaddit görüşmelerde bulunan Fuchs, yaptığı ihaneti ısrarla inkâr etmiş, ve ancak 26 Ocak 1950 tarihinde asabı buhranlar geçirerek tam bir itirafta bulunmuştur. Sovyet Rusyaya geniş malûmat verdiğini Fuchs Arnolde açıkça söylemiş-
İtalyanlar tekrar Somaliyi aldılar
Cenevre, 10 (a.a.) (Afp) — Vesayet konseyi oturumunun başlangıcında başkan Roger Garreau, Comte Sforza’nın İtalyan parlâmentosunun Somali üzerindeki vesayet anlaşmasını tasdik ettiğini bildiren telgrafını okumuştur. Bu suretle İtalyan hükümeti birleşmiş milletler adına Somalinin idaresini muvakkat olarak üzerine almış bulunmaktadır.
KIBRISA GİDEN
TALEBELER
İskenderun, 10 (a.a.) — Ziraat Fakültesinden dekan Celâl Tarman başkanlığındaki 25 kişilik bir öğrenci kafilesi Kıbrısa gitmek üzere şehrimize gelmiştir. Kafile Kıbrıs-ta 15 gün kalacaktır.

Comments (0)