PAZARTESİ
ABAH
Kont Ciano Berlinde
Avam




İDARE YERİ
NuruoMnani T.I(rafı Y«
I S T
Kamarasında
| Yazan: Hü«eyin Cahid YALÇ1N_ ; Avam Kamarasında haricî siya-: sete dair yine bazı müzakereler ce-1 reyan etti ve İngiliz Başvekili tarafından izahat verildi. Bu son müzakerede göze çarpan bir vasf muhaliflerin bile Türk - İngiliz anlaşmasını tasvip etmeleridir. Bu vesile ile Lolyd George’in de Türkiye hakkında daha dostane hissiyat izharına imkân görmüş olması gözümüzden hiç kaçmamıştır.
Chamberlain’in sözleri yeni bir şey haber vermiyorlar. Fakat mevcut ‘ vaziyeti en salâhiyetli bir ağızdan bir kere daha tesbit ve hulâsa etmenin cidden faydalı olacağı şüphesizdir. Bugün artık herkes beynelmilel münasebetler sahasında ■ nasıl bir mevkide bulunduğumuza dair sarih ve kat’î bir fikir edinebilir.
İngiltere Başvekili, ittihaz edilen tedbirlerin münhasıran ihtiyatî mahiyette olduğunu, hiç bir zaman istilâ veya tecavüz düşünülmediğini bir kere daha teyit etmiştir. Bizim hesabımıza pek tabiî olan bu sözlerin kabil olup ta Almanyada ve ltalyada dahi efkârı umumiyeye vâsıl olmasını pek temenni ederdik. Çünkü milyonlarca halk bu totaliter devletlerin dahilî siyaset mülâhazası ile ihtiyar ettikleri meseleye kurban olarak dünya hâdiselerinden habersiz bırakılıyor. Sansür, halka neyi bildirmek ve ne şekilde bildirmek isterse halk için hakikat bundan ibaret kalıyor, işte bundan dolayıdır ki bugün koca koca milletler kendilerini düşman hissiyat, düşman emellerle çevrilmiş zannetmekte ve etraflarına kin ve husumet beslemekte samimîdirler. Böyle olmakla beraber, hakikatin sesini işittirmeğe çalışmaktan ümit kesmemek icap eder. Hakika-tin sesi de, İngiliz Başvekilinin ağzından çıktığı gibi, kimsenin totaliter, devletler aleyhinde bir tecavüz fikrine kapılmadığıdır.
Türkiye ile İngiltere arasında mülâhaza edilen uzun vadeli ve e-saslı uzlaşma son mantıkî şeklini aldığı vakit vaziyette bugün müşahede edilen salâhın bütün bütün kuvvet bulduğu tahakkuk ediyor. Bu kat’î anlaşma bütün teferruati-le takarrür edinceye kadar,müşterek beyannamenin neşri ancak cihan efkân umumiyesinde bir nevi plebiscite hizmetini görmüştür. Bu anlaşmadan kendilerini doğrudan doğruya mutazarrır addeden memleketler ve onların peşisıra yürüyen Japon gazeteleri istisna edilirse, Türk - İngiliz misakını dünyada takdir etnyyen, memnun olmıyan hiç bir mîllet görülmemiştir.
Bu uzlaşmada sulhü tehdit edici bir mahiyet bulunmadığına bundan daha müskit ve kat’î bir delil olamaz. Birçok bitaraf, müstakil ve serbest düşünen milletlerin bu mesele üzerinde ittifak edebilmeleri için hakikatin pek bariz olması icap eder. İtilâf bu bakımdan bizi memnun ettiği kadar Türkiye için bütün cihanda manevî bir şeref ve peres-tij de temin etmiştir.
Lloyd George’u bile Türklere dost eden bir itilâf Türklerin cihan-
Hüseyin Cahid YALÇIN (Sonu 3 üncü tayfada)
[Yazısı 5 inci Sayfada]
Fener-Galatasaray maçından heyecanlı bir an
Komitacılar
Peşinde
Yazanı M. Sıfır
Hayatının 15 senesini Makedonya komitacılarile boğuşarak geçiren Burselı Ateş Ahmet Çavnşun harukulâde maceraları
Danzig’de Alman
Gelir Gelmez Kabul Etti
Alman İtalyan Askerî Paktı Bugün imzalanıyor
Hitler İtalyan Nazırını Leh Çarpışmaları
Alman Hariciye Nazırı son İtalya seyahatinde Kont Ciano ile yanyana
Kına Gecesinden
Mahkeme Salonuna
Saz Çaldıkları Ev Sahibinin Taarruzuna Uğrayan Çalgıcılardan Biri Yaralandı
Dün akşam Tahtakale'de yapılmakta olan bir kınagecesinde icrayı ahenk eden bir çalgıcı takımı gece yarısından sonra hane sahibi ve misafirler tarafından taarruza uğramış ve içlerinden Ali isminde biri yaralanarak hayatlarını güçlükle kurtarmışlardır. Dün cürmü meş-hud mahkemesine intikal eden bu hâdise neticelendikten sonra adliyo koridorlarında geçen ikinci bir vaka yeni bir mahkeme daha doğurmuş

coccococoocccoccooocooooooooocoooococooccoococooooooccooooccccoocooccooocoooocoooooocc
Galatasaray Feneri Yendi
ve geç vakte kadar devam etmiştir. Hadise şöyle olmuştur:
Tahtakalede oturmakta olan Sa-’ıh'le Haşan isminde iki kardeşten Salih’in kayınpederi kızını Mustafa isminde birile evlendirmiş ve bu sebeple bir de kmagecesi tertip etmiştir. Kmagecesinin daha şerefli bir surette geçmesini temin maksadile de aralarında kararlaştırarak Lon-ca’dan bir saz takımı getirmeği mü-(Sonu 7 inci sayfada)
Berlin 21 (A. A.) — Kont Ciano ve refakatindeki zevatı hâmil bulunan hususî tren, saat 11 de buraya gelmiş ve istasyonda merasimle karşılanmıştır.
Hitler, Kont Ciano’yu kabul etti
Berlin 21 (A. A.) — B. Hitler bugün öğleden sonra Kont Ciano’yu kabul etmiş ve kendisile, B. Von Ribbentrop ta hazır olduğu halde uzun müddet görüşmüştür.
Gazetelerin neşriyatı
Berlin, 21 (A. A.) — Kont Ciano-Tiun muvasalati münasebetile gazeteler, yeniden Alman - İtalyan dostluğu ve mihverin yenilmez olan kuvvetini methü sena etmekte, Düçe ile Führer’in istihkâmlara yapmış ol -dukları ziyaretler esnasmrdaki hu-susata işaret ederek şöyle demektedirler:
«İtalyan ve Alman orduları, mevcutlan ve teknikleri dolayısile, ayni fikri taşıyan ve sıkı bir temas ha -linde çalışan generallerin kumandası altında bulunmaları itibarile dünyanın en büyük kuvvetidir.
Lokal an Zeiger, diyor ki:
«Pazartesi ittifakı, Avrupada top-(Sonu 3 üncü sayfamızda)
Hatay - Suriye Kat’î Hududu Tesbit Edildi
Antakya, 21 (A.A.) — Hatayla, Suriye arasındaki hudutları tahdide memur komisyon işini bitirmiş, türkçe ve fransızca hazırlanan metinler dün akşam Türk ve Fransız murahhasları tarafından imzalanmıştır. Albay Hüsnünün başkanlığındaki heyetimiz bu protokollan a-larak bu sabah Ankara’ya hareket etmiştir. Komisyon tarafından tes-bit edilen hudutların tahdit muamelesi de ikmal edilerek taşlar dikilmiş bulunmaktadır.
' YÜN — İPEK
Bugün saat 14 de açılıyor. Bu Millî müesıesenin törenine saygı değer müşterilerini davet eder. (Yeni Postane Caddesinde 53 No. da) (Hususî Davetiye makamındadır.)
İki Taraf Arasında
Kanlı Hâdiseler Oldu
Var şov ada Telâş, Berlinde infial
Danzigin umumî görünüşü
Varşova, 21 (A. A.) — Pat ajansı bildiriyor:
Dün akşam Dantzig ile şarkî Prusya arasındaki hudutta kâin Kalthoa’da bir Alman - Leh hudut hâdisesi cereyan etmiştir. Bu noktada ateş teati edildikten sonra na-, ziler, Leh gümrük binasını istilâ ve tahrip etmişlerdir.
Lord Halifaks Cenev
reye Muvasalat Etti
Ingiliz - Sovyet Temasları Mûsbet Bir Neticeye Doğru Gidiyor
Fransız Hariciye Nazırının Mühim Nutku
Cenevre, 21 (A.A.) — Lord Ha) fax, B. Maisiki ve refakatlerindeki zevat, bu sabah saat 8 de Cenevreve gelmişlerdir.
Lord Halifaks, hiç bir randevu almamıştır. Maamafih, daha bugün, B. Maiski ile ilk görüşmesini yapacağı muhakkak telâkki olunmaktadır. İngiliz heyeti azalan, İngiliz -Sovyet anlaşmasının yakında akdini mümkün kılacak bir mahiyet arzec-miş bulunan dünkü Paris görüşmelerinden memnundur. Maamafih, Cenevrede bir prensip anlaşmasına varılsa bile, bunun kat’î mahiyet a-labilmesi için, çarşamba günü Lon-drada İngiliz kabinesi içtimaında tasvib edilmesi lâzımdır.
Fransız Hariciye Nazırının nutku
Arachon, 21 (A.A.) — Muharipler (Sonu 3 iincü sayfamızda)
HER SABAH
Mesire Yerlerinin Hali
I
Bütün bir hafta yorulduktan sonra pazarı istirahatle ve gezmekle ge-çiı-miye hak kazanan İstanbul halkı için ucuz ve sıhhî istirahat yerleri maalesef yoktur. Bu güzel bahar günlerinde pazarlarını açıkta geçirmek isıiyerek Mecidiye köyüne, yahut Edirnekapı, Topkapı dışlarına giden halk, evvelâ bir tozla karşılaşmakta, ikinci olarak kır gazinolarının pahalılığı ve konforsuzlu-
Saat 20 ye doğru naziler Leh güm rük müfettişlerinin oturduğu binalım önünde toplanmışlar ve birkaç el ateş ederek binayı istilâ etmişlerdir. Polonya müfettişleri mukabele etmemişlerdir. Saat 23 te Dantziglı bir polis komiseri PolonyalI müfettişleri binayı tahliye etmeğe davet
(Sonu 3 üncü sayfada l
ğu yüzünden cidden sıkıntı çekmek--tedir.
Halbuki her hafta tatilini buralarda geçirmek için akın eden halkın sayısının elli bini aştığı düşünülecek olursa, buralarla ciddî bit şekilde meşgul . olmanın Belediye için ne kadar elzem birşey olduğu kolaylıkla anlaşılır.
Daha henüz yaz başlangıcında i-ken meseleyi halledelim.
A. CEMALEDDlN S/ P 4 "OÇ'

S.yf.f r
T’"'MAYIS 1939
HATIRA, v. ITIRAFL ARI
Tefrik» No 98
Yazan : M. SIFIR
işlerimiz Doğrusu Çok Yolunda Gidiyordu
Her gece Enamları Hintli Nöbetçilere Verip Cephaneleri Alıyorduk
Rıhtımda Feci
Bir Kaza
Oldu
A
Yine nöbetçi ile selamlar alınıp verildikten sonra, iskeleden ayrılmış, Çiftehavuzlara doğrulmuştuk. Bu sırada bana doğru sokulan yüzbaşı Mehmet Ali bey, diğer gecelerde de aynen böyle çalışacağımızı söylemiş ve işe dair birçok tenbih-■ 1er vermişti.
j Biraz sonra, hareket ettiğimiz noktaya gelmiştik. Kayıktaki cephane sandıklarını orada bekletilen çift beygirli bir arabaya taşıyıp yükletmiştik. Kayığı da kumluğa çekmiş ve biraz sonra Yusuf Beyin köşkünde istirahate çekilmiş, yataklara serilmiştik.
i Ertesi gece, yanımızda ihtiyaten yüzbaşı Yusuf Bey bulunmuş, ü-çüncü gece de iş üzerimize bırakılmıştı. Gerçi cahillik yüzünden bazı acemilikler yapmıştık. Fakat, yeşil fenerle meşin mahfazalı en’am, nöbetçilere bizim yabancı detil, acemi .olduğumuzu anlatmıştı. Beşinci geceden sonra biz alışmış ve işi azıt-‘ iniştik. Bu cephane sandıklarının, döne dolaşa Suadiye ile Bostancı a-■’rasında bulunan ve o zaman İstan-( bul Polis Müdürlüğü İkinci şubesin-{ de serkomiser olan Palabıyık Zeki ' Beyin bağına götürüldüğünü ve o-rada saki anıldığını biz de öğrenmiştik artık. İşe başladığımızın altmcı günü, cephaneleri araba ile taşıyan Ahmet Çavuşla bir iyice konuşup anlaşmış, civarda yeni bir yol ve ihraç yeri bulup yolu da yarıdan fazla kısaltmıştık. Fakat, karar ve teşebbüsümüzü yüzbaşı Mehmet A-li ve kâtip Cemal Beylerden sak-j lamıştık. Yedinci geceden itibaren j seferi de ikiye çıkarmıştık. Fakat : onuncu günü elimize hesapla verilen en’am bitmişti.
’ Yeniden en’am almak üzere Ahmet çavuşla gittiğimiz evinden yüzbaşının İstanbul’da bulunduğu ve üç gece de gelmiyeceği cevabını a-lınca şaşalamıştık doğrusu. Üç geceyi işsiz, eğlencesiz geçirmenin bi-t ze pek güç ve ağır geleceğini de anlamıştık. Gösterdiği arzu üzerine | hemen Hoca Bekiri, bir hoca kıya-; fetine sokmuş, o gün Istanbula yol-t lamıştık.
• Akşam olmuş, gözümüzü Eren-‘ köyünden bağa gelen yola dikmiştik. Haci bekler gibi bizim Hocayı bekliyorduk. Ortalık kararmış, iş vakti yaklaşmıştı. Tabiî hepimizi de yakıcı bir merak sarmıştı. Hepimiz istasyon ile bağ arasındaki yol-lara konmuş, Hoca Bekiri gözlemi-ye koyulmuştuk. Yatsı ezanı oku-nurken hepimizin yüreğine bir ümti sizlik çökmüştü. Türlü türlü ihtimalleri hatırlıyarak artık Hoca Be-kirin gelmiyeceğine hükmetmiş ve mecburen bağa dönmüştük.
} Bağda kimi görsek beğenirsiniz?.
i loca Bekir, bir armut ağacının al-t:nda oturmuş, yüksekçe bir yere koyduğu birçok Mushaflarla en’arn-lan bizim yeşil fenerin ışığı karşısında tetkike koyulmuş. Karanlıkta bizim geldiğimizi hissedince a-
, yaı;a fırlamış ve:
1 - - Haydi çocuklar, hazırsanız gi-
delim işe.
Eiyerek önümüze katılmıştı.
: Hen. yürüyor, hem söylüyordu.
• Yusuf Beyin hepinize selâmı , var. Hizmetimizden çok memnun, i, Yalnız yüzbaşı Mehmet Ali Beye
• haber vermeden gece seferlerini 1-
• kiye çıkardığımız için biraz canı sı-î kılır ve söylenir gibi oldu amma,
sonradan geçiverdi.
— Bu Mushafları, en’amları Yu-
i buf Bey mi aldı?.. •
Üzümünü ye de bağını sorma be Kara Mehmet. Bir yerden esti ; işte.
— Yusuf Beyden istedin de alına-
. dı mı?..
Bir çocuk vinçten düşerek beyni patladı
Tophanede oturan Jak isminde bir çocuk dün feci bir kaza yüzünden beyni patlıyarak ağır surette yaralanmıştır.
17 yaşlarında olan Jak, dün t?Vden çıkarak deniz sahilinde bir müddet gezdikten sonra Ford fabrikasının Tophane rıhtımındaki vinçleri üzerine çıkarak oynamıya başlamış, fakat bir ara ayağı kayarak vincin 5 metre yüksekliğinde olan kısmından rıhtım taşları üzerine düşmüş ve beyni patlamıştır. Bunun üzerine hadise mahalline imdadı sıhhî otomobili yetişerek kendisini hastaneye kaldırmıştır. Jak ifadeye gayri muktedir bir halde ve hayatı tehlikededir.
Dikkatsiz şoför bir Kızı ağır suretti yaraladı
Arnavutköyünde oturmakla olan Eftimye isminde bir kız, dün Arna-vutköy polis merkezi civarında gezmekte iken Bebek istikametinden sür’atle gelen bir otomobilin şiddetli sademesine maruz kalarak vücudü-nün muhtelif yerlerinden ağır surette yaralanmıştır.
Hâdiseyi müteakip suçlu şoför bütün süratile kaçmıştır. Vak’a mahalline biraz sonra imdadı sıhhî otomobili yetişmiş ve yaralıyı Beyoğlu hastanesine kaldırmıştır. Eftimive-nin hayatı tehlikededir. Suçlu şoför zabıta tarafından aranmaktadır.
Bir otomobilin benzin deposu tutuştu
Sarıyer Sular caddesi 18 numarada oturan 314' sicil numaralı şoför Mehmet Ali Ataklı, dün sahibi bu-lunduğv 177 sayılı taksi otomobilinin benzin deposunda temizlik yaparken yaktığı mumdan benzin ateş almış ve araba kısmen yandıktan sonra ateş söndürülmüştür.
Tramvaya çarpan kamyon sır oldu
251 sayılı vatmanın idaresinde Fatih - Harbiye seferini yapan 79 sayılı tramyay arabası Veznecilerden Fatjhe gitmekte iken arkadan gelen ve numarası anlaşılamıyan bir kamyonun sadeemsine maruz kalmış ve arabanın sol tarafı hasara uğramıştır. Meçhul kamyon aranmaktadır.
iki senelik metresini vurdu
Taksimde Çorbacı sokak 41 numarada oturan Hayriyeyi dün sabah ’-ki senedenberi beraber yaşamakta oldukları Yıldız geçimsizlik yüzünden sol bacağı kaba etinden jiletle yaralamıştır. Hayriye zabıtaya müracaat ettiğinden suçlu yakalanmıştır.
Pencereden düşerek bacağı kırıldı
Beşiktaşta Valideçeşme Asfalt sokak 10 numarada oturan Ganinin kı-•z iki yaşlarında Gulferi Özuyanık dün evin penceresinde otururken çıtaların kırılması yüzünden 8 metre irtifadan caddeye düşmüş ve sağ bacağı kalçasından kırılmıştır. Hadise mahalline imdadı sıhhî otomobili yetişerek çocuğu hastaneye kaldırmıştır.
Eğlencenin sonu
Beyazıt Çatal hanı karşısında 60 numarada oturan Aydın ile ayni handa kunduracı Hüseyin dün gece eğlenmek için Sandıkburnu gazinosuna gitmişlerdir. İki ahbaplar saat 21 buçuğa kadar eğlenerek sohbet ettikten sonra aralarında bir münazaa başlamış ve biraz sonra da biri-birlerine saldırmışlardır. Bunun ü-zerine zabıta her ikisini de yakalamıştır.
Yangın baıçlanoıcı
Beyoğlu Âsmalımescit' Yeniçeri a-ğası sokak 4 numaradaki Britanya ■otelinin 7 numarasında oturan Elize Brc-je ismindeki kadın dün odanın pençeresi önünde gaz ocağı ile ispirto yakmakta iken ocak parlamış ve perdeler tutuşarak etrafı ateş kaplamıştır. Fakat etraftan yetişenler yangının büyümesine meydan vermeden söndürmüşlerdir.
— Bunları Yusuf Beyi görmeden ele geçirdim.
— Nereden ve kimden?.
— Canım Kara Mehmet. O kadar ince eleyip sık dokumasana ya. Sahaflarda bir dükkândan aldım işte.
— Para?.
— Para ile değil be yahu. Hayır yapmak için verdi kitapçı. Adamcağızla medrese arkadaşlığım var da.
— Korkarım işi anlattın Hoca Bekir.
— Hattâ çıtlatmadım bile. O kadar avanak mıyım. Bostancıda kayıkçılık yaptığımdan, Hintli zabitleri sandalımla gezdirdiğimden bahsettim. Birden aklına geldi adamcağızın. Al şu on Mushaf ile on en’a-mı da neferlerine dağıtıver. Müslüman adamlardır onlar, dedi. Aidim getirdim, fena mı? Bu da hayırlı bir iş değil mi sanki?..
Kayığı biraz zorlukla sürüp denize atmış ve açılmıştık. Çünkü, gündüzden biraz şiddetlice esip akşama doğru hafifliyen lodosun ölü dalgaları, ne de olsa, hareketimizi müşkülleştiriyordu. Sallana, sarsıla iskeleye yaklaşmıştık. Fakat, mutadın hilâfına iskelenin üzerinde her akşamkinden fazla miktarda karaltılar görür gibi olmuş, hemen dümene basıp başı , açmıştım. Açıklarda biraz dolaşmış ve bir parça daha fazla yaklaşmıştım. Bu sefer seçebildiğim manzara karşısında, doğrusu afallamıştım. İskelenin ü-zerinde Hintli nöbetçi değil, birkaç düşman polisi vardı, bulunduğumuz yerde dümen kırıp kıvrılarak savuşmak üzere iken, çok kaba şiveli bir ses türkçe olarak bağırmıştı:
— Hey., kayıkçı, sokul iskeleye!.
Kaçmayı, yanaşmaktan daha tehlikeli bulmuştum o anda. Hem kayıkta bizi suçlu gösterecek yeşil camlı fenerden başka birşeyimiz de yoktu. Hemen feneri denize attım, dümeni sola baştım. İskeleye vardım. Bir düşman zabiti ve dört polis ile karşılaşmıştık. Tercüman olduğunu anladığımız polisin biri sormuştu :
Kimsiniz siz, ne dolaşıyorsunuz burada?.
Hiç şaşırmamıştım. Hüzünlü bir tavırla:
— Nasıl dolaşmıyalım efendi. Yüzlerce lira değerindeki balık ağ larımızı kaçırdık elden. Saatlerden-beri arayıp duruyoruz. Bütün sahilleri dolaştık. Yok işte.
— Bu iskeleye sokulmanın yasak olduğunu bilmiyor musunuz?
(Devamı var)
Resim Sergisi
Biga (Hususî)— Çanakkale Hal-kevinde açılan resim sergisinin Biga köşesini teşkil etmek üzere Biga orta okul resim öğretmeni Kevser Çizerin kadın etüdleri ile Dimetoka öğretmenlerinden Besim Ozangilin karikatürleri gönderilmiştir.
Bir konferans
Orta okulda yardirektör Sadi Ge-lendost tarafından halkın istifadesine arzedilen (Zehirli gaz ve korunma çareleri) mevzulu bir konferans verilmiştir.
Resim ve dikiş kursu
Halkevinde üç aydanberi orta o-kul resim öğretmeni Kevser Çizer ve dikiş öğretmeni Kadriyenin idarelerinde devam eden resim ve dikiş kurslarının müsbet neticelerini gösterecek olan serginin hazırlıklarına başlanmıştır.
OZANGİL
r

Okuyucularımız Diyor ki ■■
Yapi.ır yapılmaz çöken yol!
Yüzlerce temenni ve yüzlerce şikâyetten sonra, nihayet tamirine karar verilen ve sözde tamir edilen bir yol, daha bu tamirinin üzerinden on gün geçmeden kısım kısım çökmiye başlamış ve üzerinden geçilmez bir hale gelmiştir. Bu yol, şehrin en işlek yollarından Eyüp -Edirnekapı yoludur. Tamiri bittikten sonra, üstünden birkaç otomobil ve kamyon geçer geçmez yer yer çökmiye başlıyan bu yol ic:n edilen masraf ve zahmetlere yazık değil mi? Yeni yapılan bir yolun on gün sonra çökmesi rie demektir? Burası yapılırken, burada çalışanların basında bu ise r»*-"'-ret eden hiç bir kimse bulunmuvor muydu acaba? Birçok masraf ve emeklerle yapılan bu is. ne kadar da baştan savma yapılan bir ismis! Bugün Edirnekapıdan Otakcılara doğru kısım kısım çöküo harap ol-mıya başlıvan bu on günlük kaldırım, yarın sıkı bir yağmurdan sonra büsbütün ve baştanbaşa çökecek demektir. Halbuki birçok m’S-raf ve emeklerle bu yolun veniden tamirine başlanırken isi sael’m tutmak için burava dikkat edilse ve toprak tesviyesi iyice yapılsaydı, simdi bu hal meydana gelir mivdi? Bakalım şimdi bu kadar masraf ve zahmetten sonra, on gün içinde çöküp geçilemez bir hale gelen bu yol ne olacak, bundan kim mes’ul tutulacaktır? Ayni yolun aşağı kıs’mla-n ise o civar evlerinin mutfak ve yatak odalarını bile birer toz çölüne döndürmüş ve bütün bu evler, tozdan dolayı kamlarından içeriye girilemez bir hale gelmiştir.
YENİ SABAH — O civar okuyucularımızın bu dertlerini aynen gazetemize yazarken, yapıldıktan aincak on gün sonra çökmiye baş-lıyan ve birçok evlerin yatak odalarını bile birer tg^'deryasına döndüren bu yol hakkında fazla söy-liyecek bir söz bulamıyoruz. Ve belediyemizin bu me-' leye dikkatini çekiyoruz.
İKTİSAT İŞLERİ :
Afman ithalât bürosu şe eîina tir ziyafet tirildi
Bir müddettenberi şehrimizde bulunmakta olan Alman ithalât büro lan müdürü Voke ve maiyetinde bulunan dokuz kişiden mürekkep heyet azalan şerefine şehrimizdeki ihracat tacirleri tarafından Perapa-lasta bir ziyafet verilmiştir. Bu ziyafette iki memleketi alâkadar eden ticarî muamelât hakkında görüşmeler olmuştur. Voke dün şehirde bir gezinti’ yaparak müzeleri ve camileri gezmiştir.
Bir earhoş kuyuya dllştu
Fenerde Camcıçeşme yokuşu 35 sayıda oturan Ahmet dün tatil gününden istifade ederek fazla miktarda sarhoş olmuş ve düşe kalka evin yolunu bulmuştur. Fakat eve girince helâya gitmek istemiş ve her nasılsa helânın yolunu bir türlü bu-lamıyarak bahçedeki ağzı açık kuyuya düşmüştür. Bunun üzerine a- I yılan Ahmet, bağırmıya başlamış ve etraftan yetişenler tarafından 1 kurtarılarak tedavi altına alınmıştır.
Yumurcakların marifeti
Yedikulede oturan 12 yaşlarında Demir, ayni semtte ikamet eden Abbasın oğlu Şüayb ile Turan isminde bir çocuğu civardaki bosta-nın havuzuna iterek düşürmüşler, çocuk kurtarılmış ve suçlu çocuklar/ zabıta tarafından yakalanmıştır.
üç kişi birden dövmüşler
Üsküdarda Gülfem Hatun mahallesi Telçıkmazı 5 numarada oturan Hüshüyü ayni semtte oturan Necati, Celâl, Veysel ismihdeki üç kişi dövdüklerinden Hüsnünün müra-caati üzerin* 7-abıta suçluları yakalamıştır.
Toprak Mahsulleri Ofisi Ha 'İran da Lâğvediliyor
Afyon işi rruta assıs bir heye: tar.ıfıa.aı halled’Lecik
Ankara’dan alınan haberlere göre toprak mahsulleri ofisi önümüzdeki ay içinde lağvedilecektir. Ofi- [ sin halihazırda başarmakta olduğu ı buğday işleri eskisi gibi Zrraat Bankası tarafından tedvir edilecektir.
Afyon müstahsillerde halihazırda mevcud mimazaalı vaziyet, müstahsillerin evvelce Ticaret vekâletine müracaat etmiş olmaları yüzünden ) mütehassıs bir heyet tarafından halledilecektir. Eski afyonların morfin derecesine 25 kuruş üzerinden yapılan teklif gayet az okluğu ve tediye müddetinin de 5 sene gibi uzuu bir zanan zarfında yapılacağı müstahsili faz'a miktarda zarara sokacağından Ticaret vekâletinin bu işte yeni bir hal şekli bulacağı kuvvetle muhtemeldir.
MAHKEMELERDE :
Zabıtanın vazifesine miicahafe
Beşiktaş’ta aşçılık yapan Hüseyin isminde biri dün akşam polisin zaruri bir kontrolü sırasında Emniyet komiserlerinden B. Kâzım’a serkeşlik etmiş ve polisin davetine icabet etmemiş olduğundan zabıtaya hakaret suçüe adliyeye sevkedilmiş-tir. Yapılan muhakeme sonunda Hü-seyinin suçu zabıtaya hakaret mahiyetinde görülmemiş ve bilâhare kendi rızasile karakola gitmiş olduğu da nazarı itibare alınarak beraetine karar verilmiştir.
Parayı a amayırca maha leyi ayağa kaldırmış
Fatih’in Ahmediye karakolu civarında oturan Hamdi isminde birinin kardeşi Ahmed dün sarhoş olarak gece yarısından sonra para istemek için kardeşinin oturduğu evin önüne gelerek kapıyı tekmelemeğe ve uluorta küfür etmeğe başlamıştır. Gürültü üzerine pencereyi açan ev sahibi kendisine ne istediğini sorunca Ahmed kızarak:
— Vay dalkavukçu herif vay. Sende mi uyandın ? demiş ve ona da ağzına geleni söylemeğe başlamıştır. Bunun üzerine civarda bulunan evlerdeki halk uyanmış ve hâdise mahalline zabıta yetişmiştir.
Dün adliyede yapılan duruşmada Hamdi kardeşinin suçunu affederek davasından feragat etmiş, ev sahibi de ayni şekilde hareket etmiştir. Mahkeme Ahmed’i fazla sarhoş olarak sarkıntılık ettiğinden iki gün hapsine karar vermiştir.
MCTEKERRİK :
Adapazarı Sapancı te-nezzühlerine rağbet Devlet Demiryolları tarafından bu sene yeniden yapılmasına karar verilen Adapazarı - Sapanca tenez-züh seferleri halk tarafından büyük' bir rağbete mazhar olmuştur. Dün sabah Haydarpaşa’dan kalkan iki posta da tamamen dolmuş ve Devlet Demiryollarının aldığı mevki usul tedbirleri sayesinde hiçbir izdihama mahal verilmemiştir.
İstanbul halkının bu tenezzüh? fevkalâde rağbet etmesi önünde Devlet Demiryollarının posta aded-lerini arttırmak mecburiyetinde kalacağı anlaşılmaktadır, önümüzdeki hafta tehacüm eyni şekilde devam ettiği takdirde idare ilâve olarak tarife harici bir sefer daha yapacaktır.
Beyazıt Halk Partisinin tahezzllhU
Beyazıt Halk Partisi tertip ettiği büyük tenezzüh dün çok eğlenceli bir surette geçmiştir. Davetlileri hâmil bulunan vapur sabah saat 8 de Köprüden hareket ederek Çınarcığa gitmiş ve akşam saat 22 de Köprüye gelerek davetlileri çıkarmıştır.

Av upa siyaset nde inkişaf edecek yeni bir mesele
Avrupa kirasındaki siyasî faaliyeı ve bunun neticesinde lahassül eden coğrafî değişiklik ve gergin bir ihtilâf havası Aimanyanın, kendi nok-taı nazarından behemehal intaç e-dilmesi kanaatinde bulunduğu bir meseleyi hayli unutturmuştur. Bu mesele de, harbi umumî nihayetinde Versay sulh muahedesinin, Almanları müstemlekeden mahrum eden ve kendilerini Afrikadaki ve hayatın diğer noktalarındaki servet’ membalarından uzaklaştıran hükümleridir.
Bu müstemlekeleri ellerinde tutan memleketlerden en mühimmi şüphesiz ki İngilteredir. Ve bu meselede kat’î sözü söyliyecek yine bu devlettir. Şimdiye kadar İngiliz mes’ul adamlarının muhtelif vesilelerle izhar ettikleri nokt’ai nazarları esas itibarile bu toprakların eski sahiplerine iadesi tariki olmayıp daha ziyade iptidaî maddeler arasında bir yeniden taksim programı tesbivtir. Belki de, hâdisatm seyri dolayısile büyük müstemlekeci devletler, yani İngiltere ile Fransapın bu topraklan, harp sonunda elde ettikleri müstemleke birliğine rağmen, Almar.yaya terketmeleri ihtimalini düşünmeleri de varidi hatır olabilir. Fakat Paris ile Londra bı.ı hususta büyük bir endişede bulunmaktadırlar. Nitekim İngiliz Başvekili, Avam Kamarasında son söylediği nutkunda bu meselenin, devamlı bir sulh tesviyesi konferansında yer alacak bir mahiyette olduğunu tebarüz ettirdikten sonra bu vâdide, İngilterenin, ve diğer müstemleke devlet lerile yapacağı konsesyonlar mevcut olduğunu da ilâve etmiştir. Fakat işte burada endişeler kendisini göstermeğe başlamıştır. Zira İngiliz Başvekili bu konsesyonla elde edilecek toprak ve imtiyazların başkaları aleyhinde sevkulceyşî bir şekilde kullanılmak ve tecavüze âlet edilmek üzere kul-lanılmıyacağmdan da emin olmak is'emektedir. Bilhassa İngiliz Başvekilinin Münih anlaşmasındanberi karşısında bulunduğu siyasî hâdisat, böyle bir emniyet unsurunun mevcut olmadığını göstermektedir.
Filhakika, Almanların herhangi bir şekilde kendilerine iade edilen müstemlekelerde iktifa elmiyecek-leri ve bu mevkilerden ve bunların sevkulceyşî noktalarından tevessü imkânlarını arıyacakları, İngilizleri ve Fransızla-rı kuşkulandırmaktadır. Almanlar bu tevessü imkânlarını iki tarafla bulabilirler, ve bu suretle bir taraftan, Avdupadaki mevkileri itibarile küçük ve nüfusları az bulunan bazı devletlerin, meselâ Portekiz, Belçika ve Holandanın ve hattâ İspanyanın toprakları cihetinde bir yayılma, ve diğer taraftan ve daha uzak bir ihtimal dahilinde va yine Avrupa ve Afrikaya sirayet’ e-decek umumî bir ihtilâfı göze alarak, İngiliz ve Fransızların mevcut müstemleke nizamına tecavüz makamında hareket ihtimalleri mevcut olabilir.
İşte bunun içindir ki, İngiltere ve arkasından da Fransa bazı kon-sesyonlarda bulunmıya karar ver -dikleri halde bü işe henüz yanaşmak istememekte, ve daha müsait bir zemin buldukları takdirde harekete geçmeyi daha münasip görmektedirler.
Dr. Reşad SAGAY
Z’
TAKVİM

22 Mayıs 1939 Pazartesi
Hicri: 2 Rebiûl.hır 1358 Rhmİ: 9 M A Y I S 1355
Ruzı hızır: 17 Ülker fırtınası
z
22 MAYIS 1939
YENİSAB AH
..rf.ı 3
Cenevrede Afyon İsti-sarikonferansı toplandı
Bizim de Dahil Olduğumuz Konferans Milletler Cemiyetinin Hazırladığı Raporu Tetkik Ediyof
. Cenevre, 21 (A. A.) — 24 üncü afyon ve muzır maddeler ticareti isti-şarî konferansı bugün müzakerele -rine başlamıştır. Riyasete İngiliz murahhası Mr. Wh. Coles ve ikinci reisliğe de Uruguay murahhası Mr. de Castro intihap edilmiştir.
Konferans, müstahsil, müstehlik olmak üzere Belçika, İngiltere, Bulgaristan, Çin, Mısır, Fransa, Yunanistan, Macaristan, Hindistan, Hollanda, Polonya, Siyam, Ispanya, İsviçre, Türkiye, Amerika ve Yugos-
Lord Halifaks Cenev-reye Muvasalat Etti Ingiliz - Sovyet Temasları Müsbet
Bir Neticeye Doğru Gidiyor
(Baştarafı 1 inci sav*am.z«U'
Birliği Kongresinde B. Bonnet, bu
gün büyük bir siyasî nutuk söylemiştir.
B. Bonnet, evvelâ B. Daladier’nin büyük meziyetlerini tebarüz ettirmiş ve demiştir ki:
— B. Daladier, on üç aydanberi, hassaten güç şerait içinde vatanın mukadderatını idare etmektedir. Fransız vatanı, B. Daladier’nin sayesinde, bugün bütün dünyayı hayret içinde bıraktıran bir kalkınma yapmış bulunmaktadır.
B. Bonnet, bundan sonra sözünü umumî sulh siyasetine intikal ettirmiş ve şöyle demiştir:
— Fransa, bugün, harbe karşı, ' 1914 senesindekinden daha az nefretle mütehassis değildir. Fakat, Fransa, bugün de, lüzumu takdirinde, 1914 dekinden daha cesaret ve azim sarfedecek ve oğullarından daha az fedakârlık bulacak değildir. 1914 te olduğu gibi, bugün istediğiniz, millî şeref dahilinde sulhtur.
B. Bonnet, bundan sonra, kollektif emniyet bahsinde ümitlerin nasıl kırılmış olduğunu anlatmış ve Fran-sanın bunun üzeri-ne başka türlü yardım ve işbirliği tecrübelerine koyulduğunu hatırlatmıştır.
Vaktile, demiştir, Avrunadaki hayatı t'ehdit eden tehlikeleri sarih surette göremiyen milletler, bir se-nedenberi, yavaş yavaş, Fransız 1ü-kûmetinin daima müdafaa ettiği noktai nazarlara yaklaşmıştır.
• Zngilterenin almış, olduğu tedbirler, hakiki bir Avrupa siyasetinin e-sas unsurlarını teşkil etmektedir.
Bundan bir sene evvel vadettiği yardımların yükünü yalnız başına çekmiye mahkûm bir halde bulunan Fransa, bu suretle, bugün, büyük bir emniyetle yeni yardımlara güvenebilecektir.
Fransanın, kendisi gibi şeref ve emniyet hislerine bağlı dostları cilan Avrupa milletleri ile rabıtaları, gittikçe daha sıkı ve daha kuvvetli bir hale gelmiştir. Fransanın, daimî sulh azmi sarsılmış değildir. Fransa, hiç bir miİIeti çember altına almak! istemiyor. Fransa, hiç bir millete düşman değildir. Fransa, herkesle, her türlü gizli niyetlerden âri iş birliği arzusundadır.
Fransa, bütün Avrupa meselelerinin sulh içinde halledilebileceğine kanidir. Fakat Fransanın kat’iyyen arzu etmediği birşey varsa, o da, bütün milletlerde gittikçe daha fazla olarak yarın için endişeler doğuran cebir ve kuvvet darbelerinin durmadan biribirini takip etenesidir. Kabul etmiyeceğimiz bir şey varsa, o da tecavüz ve cebir ve şiddetin a-dalet ve aklıselim üzerine zaferidir. | B. Bonnet nihayet Fransanın ve Fransız imparatorluğunun hudutlarından bahsederek, tunların kat’iy
llavya iştirak etmektedir.
Bu konferansta heyeti murahha-samızı, daimî delegemiz B. Necmettin Sadık’m riyasetinde Afyon saylavı B. Hamza Erkan, İktisat Vekâleti teşkilâtlandırma şubesi müdürü Servet Berk’in ve toprak mahsulleri ofisinden B. SeJman'dan mürekkep- j tir.
Konferans, Milletler Cemiyetinin hazırladığı raporu müzakereye baş-1 lamıştır.
yen değişmez mahiyetini bir kere daha tebarüz ettirerek sözlerine nihayet vermiştir.
Sovyetlerle temaslar
Paris, 21 (A.A.) — Havas Ajansı bildiriyor:
Diplomatik mahfillerdeki ketumiyete rağmen, dün gece toplanan u-mumî intiba, Moskova ile yapılmakta olan görüşmeler neticesi hakkında oldukça nikbindir. Bu görüşmelere Cenevrede devam edilecek ve Cenevrede bu görüşmeler kat’î değilse bile çok faal bir safhaya girecektir.
Lord Halifax, Londraya döndüğü zaman bu görüşmeler hakkında, çarşamba günü yapılacak toplantıda kabineye izahat verecek, kabinede pek muhtemel olarak kat’î vaziyetini alacaktır.
Dün Öğleden sonra yapılan görüşmeler hakkında iyi haber alan mahfillerde söylendiğine göre, iki memleket mümessilleri, bilhassa, Cenevrede pazartesi ve salı günü yapılacak müzakerelerde bir esas aramakla uğraşmışlardır.
Kuvvetle tahmin edildiğine göre, Fransızlar, yardım bahsında karşılıklı meselesi üzerinde, B. Dala-diernin Mebusan Meclisindeki son beyanatı ruhuna uygun olarak, İngiliz ve Sovyet noktai nazarlarını u-yuşturmak için tekliflerde bulunmuşlardır. Maamafih, bu tekliflerin mevadı bildirilmemiştir.
Dün akşamki görüşmeler haricinde, bazı mahfillerde, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği arasında bir karşılıklı yardım formülü ileri sürülmektedir. Bu fikre göre bu üç memleket'ten biri, Almanyanm şarkında hemhudut devletlerden birine karşı vukua gelecek bir tecavüz takdirinde yardıma koşmak mecburiyetinde kalırsa diğer ikisi de yardıma gelecektir.
Prağda Bomba İle Suikast
Prag 21 (A.A.) — Dün şehrin merkezinde eskiden Mason locasının merkezi olan ve şimdi Yahudiler tarafından işgal edilen bir binanın önünde bir kestane fişeği patlamıştır. İnfilâk neticesinde kimseye bir şey olmamış, yalnız bina hasara uğramıştır. Mütecasirler ele geçirilememiştir.
DUnya posta konferans
Buenos-Aires 21 (A.A.) — Dünya posta kongresi, kongrenin hususî İçtimainin 1942 senesinde beynelmilel sergi münasebetile Roma’da toplanmasına karar vermiştir.
Avam Kamarasında
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) şümul bir kuvvet ve ehemmiyete liyakat kesbetmiş olduklarının açık bir delilidir. Bunu sırf inkılâbımıza ve dürüst siyasetimize borçlu olduğumuz için rejimin memlekete temin ettiği hizmet namına iftihar edebiliriz.
Türk - İngiliz anlaşmasının kat’î ve son şeklinin cihan sulhüne ifa edeceği hizmetin büyüklüğü, Balkanların emniyetinin de bu Sayede elde edilmesi mülâhazasından ileri geliyor. Çünkü Türkiye ile İngiltere, Chamberlan’in ifadesinden de anlaşıldığı üzere, Balkanlarda emniyeti idame ve muhafazayı da taahhüt eylemişlerdir. Türk Cumhuriyetinin Balkanlı müttefiklerine bu sayede temin edebilmiş olduğu istikrar ve sükûn, Balkanlı dostlarımızla zaten samimî ve sağlam o-lan nÜlnasebetlerimizi bütün bütün takviye edeceği şüphesizdir. Türkiye dostlarına yük teşkil eden bir müttefik değil, tedbirli ve basiretli siyaseti ile onlara fayda temin e-den, sadakati ve fedakârlığı ile her zaman kendisine lüzum hissettiren bir dost olarak temeyyüz ediyor.
Türkiyenin İngiltere ile anlaşması Balkan misakma muhalif olduğuna dair füzulî surette yapılan bazı avukatlıkların ne kadar yersiz ve lüzumsuz olduğu bu son izahat ile bütün bütün göze çarpmıştır. Türk - İngiliz dostluğu Balkan mi-sakının temelini daha sağlam hale sokacak, belki de bu misakı tabiî ve mantıkî neticesine doğru yürütmek için bir müşevvik hizmetini görecektir. Balkanlar, mihver devletlerinin kendileri için teşkil ettikleri tehlikeyi pek yakından gördüler, hissettiler. Tehlike karşısında ufak bir aksülâmel bile gösteremeyen ve hücuma ilk adımda maruz bulunan Balkan devletleri için Türkiyenin müzahereti, faaliyeti rahat bir nefes alınca, kendilerini toplamak esaslarını yükseltebilmek imkânını temin etmiştir. Bundan dolayı, bugün Balkan ittifakını her zamankinden kuvvetli, her zamankinden faydalı ve lüzumlu görürüz. Mi-sak ilk zor imtihanı muvaffakiyetle geçirmiştir.
Hüseyin Cahld YALÇIN
Edirne Meb’usu Şeref Aykut Defnedildi
Edime, 21 (A.A.) — Edime mebusu Şeref Aykutun cenazesi bugün merasimle kaldırılmıştır.
Törende başta General Kâzım Dirik, baş müşavir, vali, kumandan, belediye reis vekili. Edime mebusları olduğu halde halk, mektepliler, polis ve asker hazır bulunmuş ve cenaze Ayşekadın mevkiinden alınarak Eski camide namazı kılındıktan sonra Kiyik mezarlığında hazıklanmış olan makberesine tevdi olunmuştur.
Tören esnasında söz alan General Kâzım Dirik, kısa bir nutukla merhumun hizmet ve meziyetlerinden bahsetmiş ve sözlerini Türk milleti sağ olsun diyerek bitirmiştir.
General Kâzım Dirikten sonra söz alan Muallim thsan da bütün ' hayatı müddetince tükenmez bir heyecan ve imanla memlekete hizmet eden büyük ölünün hatıralarını gençlik namına saygı ile anmıştır.
Kont Ciano Berlinde
(Baştarafı 1 inci sayfamızda) lanmış harp tehlikelerine karşı bir barikad olan Roma - Berlin mihverinin son cıvatasını yerleştirecek -tir.
Berliner Boersen Zeitung, demokrasileri İtalyan Alman zırhına hü -cum etmek istiyen arılara benbeti -yor.
Zamana Göre:
feslin Güzelleştirilmesi
nin muvafakatile, yani gönül rızasi-le yapılıyordu.
Halbuki Almanya’da bir kanun şeklinde meriyete giren bu kısırlaştırma ameliyesi mucip esbab lâyihasında adliyecilerin de imzasını taşıyarak intişar etti. Ve cebrî olarak diğer kanunlar gibi sistematik bir tarzda tatbik edilmiye başlandı. Buradaki düşünce’kat’î ve İlmî bir neticeye bağlıdır. Diyorlar ki: Modern cemiyet insan ırkını ıslah etmelidir. Bunun için her çareye baş vurulacaktır. Bilhassa sıhhatte olunanların kendileri gibi malûl çocuk yapmamaları için tenasülî kabiliyetlerini, cimâ kudretlerini söndürmek lâzımdır ve bunu şahsın kendisi değil, kanun ve ilim adamları takdir ve tesbit ile tatbik eder.
Ayni zamanda ahlâk suçile mahkûm olıpuş adamlara bu husustaki kanunun verdiği salâhiyete göre de bir ceza alarak yapılmaktadır.
Bu (Kısırlaştırma ve idiş yapma) ameliyelerinin muhtelif memleketlerdeki tatbikatı ne şekilde olursa olsun bizi alâkadar etmez. Bizim çin mühim ve hayatî olan mesele: Kendi neslimizin ecdadımız gibi kuvvetli ve güzel olmasıdır.
Bir (Türk gibi kuvvetli) şöhretini bu asırda dahi muhafaza etmek ve yine bir Türk ruhu gibi asıl, mert, cesaretli bir /ıesil yetiştirmek vazifesi bizim için her kanundan daha üstün millî ve vatanî bir düşüncedir.
Havası, suyu, taşı, toprağile dünya üstünde etjl bulunmaz bir cennet olan bu aziz ülkede dünyanın en güzel ırkı, en k^/vvetli ve sıhhatli insan nümuneslni yetiştirmek kabildir. -.Irk hıfzıssıhhası- bütün mal-zemini bu feyyaz tabiatın cömert ağuşundan bol bol alyor. Genç nesli yurdun denizlerinde, yeşü tepelerinde tabiatla başbaşa bırakarak izdihamın, kalabalığın içinde yaşatmam alyız. Edebiyatımızı, sıhhî ö-ğütlerimizi tabiatın geniş ve sıhhat fışkıran ağuşunu göstererek inşad ve irad edelim.
Dünyanın en cazip ve en mutedil iklimi, yine bu medenî â-lemin ıztuaplı medeniyetinden bambaşka huzur ve sükûn içinde bir Türk medeniyetini kurmak bizim için mümkündür. Edebiyatımızın bu gayeye doğru seferber edilmesi, İçtimaî sıhhatimizin bu yüksek mefküre uğrunda organize e-dilmesi bizi üstün bir kavim, üstün bir sıhhat sahibi etmiye kâfidir. Yeni neslin tabiat gibi verimli, feyyaz denizlerimiz gibi engin, kedersiz, hayat yolunda her zaman muvaffak olması her şeyden evvel bu toprağın bitmez, tükenmez güzelliklerine âşık yaşamasına bağlıdır.
Bu sevgiyi ruhunda taşımasını bilen vücut dünyann en sıhhatli vücudüdür.
Dr. Esat Kemal Hekimoğlu
Baş tuvaleti yapan asri berberlerin boya, oksijen, briyantin, ondü-lâsyon ameliyeleri kadın başına hazan bir güzellik tacı yerleştirebilir.
Ruj, manasız iki dudak çizgisini ateşîn bir karanfil kadar cazip yapar, manikür uzun beyaz parmaklara parlak ve işlenmiş tırnaklar ilâ ve eder.
Diş tabibi ağzın içinde sanatinin mahareti nisbetinde dişleri bi rse-def parlaklığı ile tebessümün şiiri haline koyar. Rimel kirpikleri kıvrımlı karanlık gölgeler altında esrarla doldurur.
îpek çoraplar içinde bir kadın bacağı en nazik bir cildin tanımadığı güzelliği kazanabilir. Fakat bütün bunlar bir neslin güzelleşmesi demek değildir.
Medenî bir ırkın güzelleştirilmesi bugün (Irk hıfzıssıhhası» yani iyi çocuk yetiştirme ile ve yetişenlerin sıhhatte olan unsurlarını çoğaltmı-ya çalışmakla temin edilebilir.
Belli başlı bir ilim şubesi olan Eu-genisme ile uğraşan âlimlerin iddiaları ve şikâyetleri şunlardır.
Medenî milletlerde doğum azalıyor. Kadınlar isteye isteye tütün ve 1 alkol iptilâsına uğruyor. Fazla yağlarını eritmek, vücut çizgilerini in-1 celtip uzatmak için tehlikeli bir rejim yapıyor.
Ayni zamanda monden hayatın bütün etiketlerine tâbi yüksek sos-' yete kadınlan çocuk yapmaktan korkuyor. Bunun birçok sebepleri var.
İktisadî, İçtimaî, görenek, genç' kalmak, evde fazla meşgul olma-1 mak; vesaire gibi... Bu sebeplerle* iyi cinsten çocuk yetiştirebilmiye1 muktedir eski ailelerin bugünkü ka-. dınlan hemen hemen akimdir. Evlilik hayatındaki istikrarsızlık da doğumu azaltıyor. Bundan başka ce-1 miyet içindeki verem, frengi, içki müptelâlarının, sar’alı, budala, muvazenesiz kimselerin evlenmesinden hasıl olan çocuklann ırkı bozmakta olduğu görülüyor.
Bu suretle tehdit altında olan medenî milletlerin bu ırk bozukluğunu önlemek için müracaat ettikleri çareler tatbik sahasına geçmiştir.
Amerika Birleşik hükümetleri, bundan yirmi beş yıl evvel yukarı-1 da saydığımız illetlere müptelâ o- j lanları, yani iyi ve sıhhatte evlât yetiştirmiye muktedir olamıyacak-ları küçük bir ameliyatla kısırlaştır-mıya başladılar. Bunu müteakip Danimarka ve İsviçre de bu işe girişti. En son Almanya hepsinden daha ce’ri olarak kendi ırkını işe yaramaz adamların yükünden kurtarmak yolunu buldu.
Amerika ile Danimarka ve îsviç-rede yapılan kısırlaştırma amelıyesi sıhhî durumu bozuk olan şalısın başkasına zarar vermemesini temin içindi ve daima şahsın veya velisi-
Kiliste Dağ Rumen Yugoslav
Alayına Sancak IHariciye Nazırları uyor
Verildi
Kilis, 21 (A.A.) — Orgeneral İzzettin Çalışlar 14 üncü dağ alayına sancak vermek üzere Kilise gelmiş ve kaymakam, muhtelif teşekküller müesseselerile on binlerce ha'lk tarafından coşkun tezahüratla karşılanmıştır. İzzettin Çalışlar saat 17 de bilûmum memurin ve mektepliler ve halkın huzurile yapılan merasimde kahraman alayımıza milletin en kıymetli armağanı olan yüce ve şerefli sancağı dağ alayına vermiştir. Bu güzel hâdise Kilisin sene-lerdenberi görmediği bir bayram günü yaşamasına vesile olmuştur. Sayın orgeneralimiz bu akşam belediye tarafınadn halkevi salonunda şereflerine verilen elli kişilik ziyafette bulunmuşlardır.
Italyan Nazırlar Meclisi toplanıyor
Roma 21 (A.A.) — Nazırlar meclisi, haricî vaziyeti tedkik etmek üzere 31 mayısda Mussolini’in riyaseti. altında toplanacaktır.
Buluş
Bükreş, 21 (A. A.) — Rador ajansı bildiriyor:
B. Gafenco dün akşam Turnuseve. rine hareket etmiştir. B. Gafenco, burada, Yugoslavya Hariciye Nazırı B. Markoviç ile görüşecektir. B. Markovıç, Uuna yolu ile Belgraddan Turnuseverin’e gelmektedir. İki hariciye nazırının bu görüşmeleri, dos-tanehaberleşme mahiyetini haiz bulunacaktır.
Pren Pol'ün hitabesi
Belgrad, 21 (A.A.) — Belgrad garnizonunun kura efradı, Naip Prens Pol, Harbiye ve Bahriye Nazırı General Nediç, Belgrad Mevki kumandanı General Kosiç ve birçok yüksek rütbeli zabitler huzurunda dün yemin etmişlerdir.
Bu münasebetle Naip Prens Pol, bir nutuk söyliyerek ezcümle demiştir ki:
— Askerler, krala ve memlekete sadakat yemini etmekle bu andan j-tibaren zaferden başka birşey tanımamış olan bir ordunun hakikî efradı *---- «{irdiniz. - .
Parti Kurultayında Neler Görüşülecek
Ankara, 21 — Parti büyük kurultayı 29 Mayıs pazartesi günü Meclis binasında toplanacaktır. Kurultay için lâzımgelen hazırlıklar ikmal e-dilmiş ve ruzname de hazırlanmıştır. Kurultaya, parti programında yapılacak değişiklikler hakkında proje verilecektir. Programda yapılacak değişiklikler bugüne kadar tahakkuk ettirilmiş olan esasların birer prensip halinde programda muhafazası henüz tahakkuk etmemiş esaslarm aynen ipkası suretinde i-zah edilmektedir.
Nizamnamedeki tadilât ise C. H. P. merkez ve vilâyetler teşkilâtında esaslı bir tahavvülü derpiş eden bir teklifin mahiyetini haiz bulunmaktadır. Bundan başka bugüne kadar parti reis vekilliği ile Başvekillik tek bir şahıs uhdesinde bulunmakta idi. Partinin, hükümet üze -rindeki murakabesini daha iyi bir surette temin maksadile parti reis vekilinin ayrı bir şahıs üzerine verilerek ve bu şahsın da millet vekili olarak kabineye alınması etrafında bir cereyan vardır.
Vilâyetlerde de parti reisliği Valilerin uhdesinden alınarak münte-hap reisler tarafından idare edilmesi düşünülmektedir.
Danzigde Alman-Leh Çarpışmaları (Baş tarafı 1 inci sayfada) etmiş, aksi takdirde mes'uliyet kabul etmiyeceğini söylemiştir.
PolonyalI müfettişler o zaman Simonsdorf’a hareket etmişler ve halk hücim ederek gümrük binaısnı tahrip etmiştir.
Dantzigdeki Leh komiseri Marian Şodaki, vak’a mahalline muavini Perkovski ile iki memur göndermiştir. Ayan Meclisi bunlara bir polis memuru terfik etmek istemiştir. Komiser muavini ile iki memur oto -mobille Kalthoaya geldikleri zaman beş kişi şoföre taarruz etmiştir. Şoför, kendini müdafaa etmek mecburiyetinde kalmıştır. Memurlar, mütecavizlerden birini öldürmüşlerdir.
Polonya radyolarının neşriyatı Berlin, 21 (A. A.) — D. N. B.
Danzigden bildiriyor:
PolonyalIlar Dantzig arazisinde bazı mıntakalarında PolonyalI unsurların tehlikede bulunduğu hakkında radyo ile haberler neşretmektedir.
Dantzig polisi, bütün Dantzig arazisinde tam bir sükûnun hüküm sürmekte olduğunu bildirmektedir.
Lehlerin iddiaları
Varşova’ 21 (A. A.) — Pat ajansının neşrettiği bir tebliğde ezvüm-le şöyle deniliyor:
Polonya makamlarının yaptıkları tahkikat Kalthof tecavüz hâdisesinin tahrikçi mahiyeti üzerinde hiç bir şüphe bırakmamaktadır. Bilhassa şurası şayanı kayıttır ki PolonyalI umumî komiserin otomobiline hücum edenler, hâdise mahalline, doğrudan doğruya Rayh arazisi dahilinde kâin Pariemburg mevkiinden gelmişlerdir.
Berlin, 21 (A. A.) — D. N. B. a-jansının Dantzigden alarak bu akşam neşrettiği bir telgrafa göre, Kalthof hâdisesi, Werder - Grosses mıntakasmda şiddetli infial uyandırmıştır. Halk, birçok mahallerde, ezcümle Pielko’da birçok tezahürler tertip etmiştir.
Mısır Ingllterenln Filistin siyasetine muhalif
Kahire, 21 (A.A.) — Haber alındığına göre Mısır hükümeti Londraya îngilterenin Filistin hakkında takip ettiği siyaset karşısında Suudî Arabistan ile Irak ve Mısırın ittihaz ettikleri hattı hareketi bildiren bir nota göndermiştir.
Filistin meselesinin halli için Londra Konferansı ile Kahire müzakerelerine iştirak etmiş olan bu üç devlet İngiltere tarafından takip e-dilen siyasetin Arapların emellerini tahakkuk ettirmediği kanaatinde bulunmaktadır. Binaenaleyh Arap devletleri Filistin Araplarmı İngiliz projesini kabule davet etmoktça ictinab edeceklerdir.
I Sayfa ı 4 V
'T INİ3A1* H\
2 ) MAYIS 1939
Sütunlarda Geziler
Cumhuriyet — Bolivya mihvere İltihak etmiyor.
Tilki _ İşte asıl şimdi mihver hapı yuttu demektir.
Cümhuriyet — Amerikaya giden altınlar.
Tilki — Paranın azına: «Nereye gidiyorsun?» diye sormuşlar, «Çoğun yanına!» cevabını vermiş.
Cümhuriyet — Gezen kuru kafa... Tilki — Sonra bir de cin, peri masalına inanılır mı hiç? dersin.
Cümhuriyet — Bir Fransız kâşifi, buzlar arasında ölümle pençeleşerek doktor bekliyor.
Tilki — Bu kâşif, acaba bir insanın soğuğa ne kadar müddet dayanabileceğini mi keşfe kalkışmış? Pek iyi anlaşılamıyor.
Tan — İngiltere ile ticaretimiz.
! Tilki — Gün geçtikçe inkişaf ve t'erakki edecektir.
J Tan — Günah bende mi?
İ Tilki — Bende değil ya, elbette
' sende olacak.
‘ Tan — Karadeniz Ereğlisi hapishanesinde bir vuruşma...
Tilki — İyi ki meydan muharebesi olmamış. Yahu, hapishanede silâhın ne işi var?.
Tan — Denizbankın tasfiyesi işine başlanıyor.
Tilki — Ne kendisi etti rahat, ne halka verdi huzur; yıkıldı gitti dünyadan, dayansın ehli kubur.
Vakit — Milletler Cemiyeti yarın açılıyor.
Tilki — Eh, zamanıdır; sıcaklar bastırdı. Savın âzalar rahat rahat şekerleme yaparlar...
Vakit — Franko, İtalyaya mı gidiyor?
Tilki — Vallahi azizim, yeniden bir ihtilâl çıkarıp Avrupayı allak bullak etmeğe kalkışmasın da canı nereye isterse oraya gitsin...
• Vakit' — Kocasına tabanca çeken ‘kadın beraet etti.
; Tilki — Evli olmadığın anlaşılıyor. Azizim, böyle havadis gazete ile (ilân edilir mi hiç?
Vakit — Sarhoş bir Musevi genci A.dliye kapısı önünde sırroldu.
Tilki — İşin mahkûmiyetle biteceğini anlayınca ayılmış ve tabanları yağlamış olacak.
' Son Telgraf — Akıl sıhhati kong-1 resi.
Tilki — Şu aralık Avrupanın her büyük şehrinde yüzlercesinin açılmasını canü gönülden dileriz.
' Gazeteler — Alman Propaganda Nazın: «Dünya ile açık konuşabilmek için *top yaptık» diyor.
. Tilki — Fena bir sohbet' usulü değil. Yalnız tabancaya sarılıp ta- hal ,ve hatır sormak, muhatabın ne dereceye kadar hoşuna gider? Mesele turada.
: Son Posta — Aydında müessif bir Cinayet oldu.
? Tilki — Cinayetin memnuniyetâ-tveri olur mu be birader?
DENİZLERDE j
Şirketin zuhurat postaları
Bu sene daha mevsim bidayetinden halkın Boğaziçine akın etmesi, dün Şirketi Hayriye vapurlarında fazla izdiham olmasına sebep olmuştur. Mevcud tarifenin ihtiyaca kâfi gelmediğini gören idare, sabah saat 6,30 dan itibaren muhtelif fasılalarla Boğazın her iki sahiline zuhurat postaları kaldırmak, mecburiyetinde kalmıştır. Şirketin cumartesi ve pazar günleri tertip ettiği sabah ve akşam tenezzühleri halk tarafından büyük bir rağbet kazanmıştır.
Seyyahlar gitti
Evvelki gün Alman bandıralı Mil Voke vapurile şehrimize gelen muhtelif milletlere mensup seyyahlar dün camileri, müzeleri gezdikten sonra akşam saat 18 de Akdenize müteveccihen limanımızdan ayrıldılar
ÇİÇEKLİ ROBLAR
Bu Bahar Çok Moda Olan Çiçekli Roblar Ve Giyinme Tarzı
Hakkında Bazı Tavsiyeler
Bu ilkbaharda da çiçekli roplarınıza kavuşacaksınız. Tekrar giymemek arzusunu göstermiş olmanıza rağmen yine emprimeli bir rop taşımak ihtiyacını hissedecek ve bundan zevk duyacaksınız. Hem neden böyle bir zevkten insan kendisini mahrum etmeli? Emprime, yaza, güneşe neş’eli bir tabiate, ve nihayet güzel ve cazibeli görünmek arzusuna yaraşır. Bilhassa bu son nokta üzerinde durulmak lâzımdır. Zira, sizi yeni çiçekli robunuzla gören birisi: «Ne kadar da genç duruyorsunuz, ve robunuz da çok güzel ve sevimli» diyecektir. Ve bu, muhakkak söylenecektir.
İstenilen efe elde edilecektir. V® bu da aşağı yukarı, kumaşın, neş’e veren desenlerine, çiçeklerin deği -şikliğine ve tatlı renklerine dayana-çaktır.
Her ne kadar büyük terzi kollek-siyonlarında yuvarlak, çizgili ve e köseli desenlere rastlanıyorsa, da-çiçekli kumaşlar hâlâ ehemmiyetli mevkilerini muhafaza etmektedir Meselâ akşam ropları için organzar krep döşin, ve mat krep gayet büyük çiçek desenlerile süslüdür. Baz» terzi koleksiyonlarında da akşam için, tam yaz mevsiminin tasviri o-lan çiçekli tualden geniş roplar görünmektedir.
Şüphesiz ki, giyinme tarzı, kadı-nın ifadesinde, gösterdiği değişik ■ lik üzerinde müessirdir. Emprimeli elbisenizi bir kenara atıp ihmal etmeyin, onu muhafaza ediniz, bazan kasvet verecek şekildeki geniş tarzları yanında, silüetiniz gençleşecek ve bazı dakikalarda kaybedeceğiniz neş’enizi, bu suretle çok daha kolay olarak elde edebileceksiniz.
Kısa bolero çok zevk vericidir.
Fakat göğsünüz kabarık mıdır? O vakit, bolero, bu gayrimuntazam vazi yeti daha ziyade tebarüz ettirir. Beli niz ince ve mütenasip midir? Yoksa bolero, sizi dört köşe ve kısa boylu gösterecektir. Tavrınız genç-1
Bahar için şapka modeli
lefinki gibi midir? O vakit yaşınıza göre genç giyinen bir kadın şeklinde görüneceksiniz. Göğsünüzü ezmeden kaldıracak iyi bir sutyen gorj, beli incelten, ve tam surette tarsin eden ior kbrse Elzemdir Yürürken omuzlarınızı kaldırmayınız. Daha ince bir bele malik olmak için, kültür fizik yapın, yemeklerde su içmeyin, ekmek yemeyin.
Kısa ve geniş etekler tatlı ve göze hoş görünüyor. Fakat., oldukça uzun bacaklara, yüksek ayak bileklerine, oldukça düz forme mi madiksiniz? O vakit köyden yeni gelmiş ve henüz giyinmesini bilmiyen bir kadına benziyeceksiniz. Eğer biraz kısa ve etli bacaklara malik iseniz, modanın talep ettiğinden birkaç santimetre daha uzun etekler, ne açık ve ne de fazla ince çoraplar giyiniz.
Yeni moda, bütün kadınlara, kendilerine karşı gayet samimî olma
V’
larını icap ettiriyor. Ve ayni za -manda hepsini de, vücutlarına, yüzlerine, giyinişlerine ihtimam etmeğe sevkettiriyor. Çünkü moda, bütün kadınları çok genç istiyor.
gg gg gg
Vücut güzelliği noktasından çizgileriniz nasıl?
Bu sene, vücudün tenasübünü gösteren hatlar, her zamankinden ziyade ehemmiyet kazanmıştır. E-ğer vücut batlarınız muntazam ve mütenasip değilse, güzel roplar, diğer kadınlar üzerinde görüp beğendiğiniz veya tenkit ettiğiniz muhtelif elbiseler, şapkalar, veya orijinal yapılmış saç tuvaletlerini şahsınızda göstermek imkânı hemen yoktur. Bu siklet ve yaş meselesinden ziyade tenasüp, duruş, vazı ve hattâ ifade meselesidir. Bazı ka -dınlar için gayet güzel ve bazıları için de tehlikeli olan bu modayı daha mufassal gözden geçirelim:
Ense üzerinde uzun saç tuvaleti çok güzel görünüyor, fakat boynunuz oldukça uzun mu? Yoksa bu tuvalet sizi kambur gibi gösterir. Yumuşak, ipek gibi saçlarınız mı var? O vakit, bir türlü düz durmı-yan perçemler meydana çıkar. Genç, neş’eli bir ifadeniz mi var? Bu sefer de, uzun saçlar size. ke -derli, hüzünlü bir manzara verir. Daha hafif, daha serbest bir saç tuvaleti yapınız. Yüksekteki bukleler, boynunuzun çizgilerini uza -tarak size daha değişik bir tip meydana getirecektir.
Yeni şapkalar sevimlidir. Fakat... Bunları başınızda taşımak için fazla cesaretiniz var mı? Yoksa, sun’î bir hareket ve ifade gösterecek, kendinizle alay edilip edilmediğini anlamak için sağa, sola kaçamak nazırlar atfedeceksiniz. Ve nihayet yeni, güzel şapkanızı elinizde bile tutmak istemiyeceksiniz. Her şeyi ortaya koyan küçücük şapkaları taşımak için, mükemmel surette saç tuvaleti yapmak ve boya sür -
Bir İstanbul Polis;
Müdürünün Hatıratı
— s — YAZAN: Emekli TUmbay Halil Aşuroğlu
Alemdar Gazetesinde Aleyhimde intişar Eden Yazdar
mek lâzımdır. Kaşlar, iyi alınmış, dudakların boyası tenkit edilmiye-cek şekilde olmalıdır. Yüzde ruj az bulunmalı, fakat, simanın daha ince görünmesi için esaslı surette pudra sürmeli.
Saç tuvaleti
Bir çok kimseler, saç tüvaleti yaptırırken berberlerin geveze olup olmadığına bakarlar. Ve yine saçla-larını düzelten kadın veya erkek sanatkârın fazla konuşan tabiatte birisi olmamasını isterler ve bunda da haklıdırlar. Fakat bazan beıberler, sessiz, ve fakat müşterileri de ne kadar geveze olurlar, hiç durmadan çenelerini oynatıp dururlar. Herhangi bir sebep, hattâ permanant âleti bile, ağızlarını oynatmalarına mani olmaz. Böyle bir hâdiseye şahit o-lunca, insanın: «Susunuz, Allahaş-kına, lütfen susunuz. Saçınızı, her türlü meşguliyetten uzakta, düzeltirken, elinizde kıymetli bir matah gibi duran bu zamanınızdan zihninizi herşeyden tecrit ederek istirahat ediniz» diyeceği geliyor. Hemen her kadın güzelliği için berbere, bir güzellik enstitüsüne gidebilir, ve gidiyor. Fakat buradaki çalışmaların ve tedavinin muvaffakiyetinde, sessiz durmanın, sakin ve hiç bir şey düşünmemenin de büyük bir rolü oldu ğunu bilmiyor. İstirahat, yüzdeki çizgilere karşı hakikî bir ilâç ve tedavi usulüdür. Zam.anımızda bir çok erkekler, sakin bir kadınla yaşamayı tercih ediyorlar, zira çok faal, parlak, yerinde duramıyan bir kadın, onları bir müddet oyalıyan ve fakat bir müddet sonra yoran, sinirlerine dokunan Kimseler halini alıyor.... Kadınlardan ziyade istirahat’ ve sükûnete muhtaç olan, erkektir. Halbuki kadın hayatında mütemadiyen faal, sinirlidir. Bu sebepten, böyle bir hayaFiçerisinde bir müddet sakin, âsude durmak ve bunu da berberde üıç olmazsa muayyen bir zaman için tecrübe etmek ve âdet ha-
Cevad Abbas Beye bir kart verdim. Bu kartımda müşari-leyhin ne vakit ve ne kadar zaman ve kiminle isterse görüşmesine hiç bir memurun müdahale etmemesini yazmıştım. Teşriflerinde bu kartımla mevkufların salonuna giderek serbestçe görüşüyorlardı. Bu sebepten dolayı memnuniyetlerini lütfen izhar buyurmuşlardı.
Polis müdüriyetinde mevkufların ziyaret günü pek kalabalık olduğundan ziyaretçileri sıraya koymak mecburiyeti hasıl olmuştu. Lâ-zistan mebusu Süleyman Sudi Bey bundan muğber olarak gerek şahsım ve gerek Müdüriyeti umumiye-nin icraatına dair bağırıp çağırmı-ya ve bir takım münasebetsiz ahvale cüret etmesi ve o esnada Doktor Tevfik Rüştü Beyi ziyarete gelen bir şahsın üzerinde bir ruvelver çıkması üzerine bilâisti'sna mevkufinin ziyaretçilerle görüştürülmesi mene-dilmişti. Maamafih ziyaret men o-lunduktan sonra da Hüseyin Cahit ve Hacı Adil Beyleri ziyarete gelen Abdurrahman Şeref, Cavit, Celâl Sahir Beyler yine benim odamda u-zunca müddet görüşmelerine müsamaha etmiştim.
Hattâ Cavit Bey tarafmdan Cahit Beye Hediye olarak süt hulâsası vesaire getirilmişti.
Bir gün Alemdar gazetesi sahibi yüz elliliklere dahil olan Refi Cevat Bey de Karasu Efendi ile görüşme?; i istedi, aldığım emir üzerine bu müsaadeyi veremiyeceğimi anlattım. Bu cevaptan pek münfeil olan A-lemdarcı Dahiliye nazır vekili Ah-mek îzzet Beye müracaatla bir kart alarak tekrar Karasuyu görmek istedi ve kartı da kemali azametle önüme bıraktı. Kart şöyle yazılmıştı :
«Refi Cevat Beyin Karasu Efendi ile görüşmesine müsaade edilmesi rica olunur.»
Refi Cevat Bey, bu karttan cesaret alarak Karasunun kendisine çok iyilik ettiğini ve ’rendisini ipten, sehpadan kurtardığını ve şimdi bu iyiliklerine mukabele için elinden geleni diriğ etmiyeceğini hararetle anlattı. Çok zengin olan Karasunun para kuvveti ve Refi Cevadm yar-dımile firar etmek teşebbüsünde bile bulunacağını düşünerek yine müsaade etmedim.
Refi Cevat Dahiliye Nazır Vekili Ahmet îzzet Beye şikâyet etmişti. Her akşam Babıâliye gidip asayiş ve inzibat hakkında şifahî malûmat vermekte idim. O meyanda Dahiliye Nazır Vekili, Refi Vevadm emri üzerine Karasu ile niçin görüştürülmediğini de sordular. Bu baptaki düşündüklerimi anlatarak müsaade ettiğim takdirde firar ederse kabinenin heyeti umumiyesine karşı mes’ul olacağımı ve bu sebeple muvafakat edemiyeceğimi arzet-tim. Tahliyesini arzu ediyorlarsa yine kabinenin karar vermesini, aksi takdirde yerime başkasının tayinini teklif ettim. Sadrazam Tevfik Paşadan bu emri alamıyacağın-dan artık ısrar etmediler.
2 şubat 335-919 tarihinde Roma Patrikhanesi Türkiye Vekili Mon-senyör Dolçi de Sadrazam TevfiK
line getirmek, güzellik bakımından I faydalıdır.
Yabancı memleketlerdeki güzellik enstitülerinde her şey, teçhizat, renkler, tedavi usulleri, masaj, sükûnet, istirahat prensipleri üzerine kurulmuştur. Yüzdeki boyaların çıkarılmasından başlayıp masaj, ve yanlden boyanma zamanına kadar, bütün hareketler hep sassizlik ve sükûnet esasına dayanmaktadır.
Berberde, güzellik enstitülerindeki bu istirahat ve sükûnet duymak prensipini, hayatta da, her an, fırsat düştükçe yapmak hiç fena bir şey değildir. Ve bunu âdet hükmüne getirdiğiniz gün, sıhhatinizi, güzelliğinizi uzun müddet için sigorta etmiş mevkie gelirsiniz.
Paşadan Karasunun tahliyesi için ricada bulunmuşlarsa da müşari-leyh kabul etmemişti. Yine Karasunun tahliyesi için Musevi Cemiyetle ri tarafından da teçebbüsat yapılmışsa da tahliyesi mümkün olamamıştır.
Alemdar gazetesi müdüriyeti u-mumiyenin aleyhinde ^neşriyatta bulunduğundan Sabah gazetesinin 3 şubat 335-919 tarihli nüshasının birinci sahife üçüncü sütununda şöyle cevap verilmişti:
«Polis Müdüriyeti Umumiyesin-den: Ahkâm ve Havanının meşrutiyet dahilinde tahtı emniyet ve muhafazada bulundurulan mevkufini siyasiyenin meşrubatı küuliye istimaline müsamaha edilmekte ve iaşelerinin de Tokatlıyan lokantasından tanu temine amudunla uiuugu-na dair Alemdar gazetesinin cllıci nüshasında münderiç havadis kül-liyen bîasıl ve esastır. Mevkuf in ne maruzu işkence ve ne de taltif ve refah olmantadır. Kendilerini yiyecek ve içecekleri sıkı bir müıakabe-ye tâbi olduğu gibi hariçten gelen züvvar ile haftada ancak iki gün, yani cumartesi, pazartesi saat birden üçe kadar kuyudat dairesinde hali temasta bulundurulmaktadır. Evvelâ her kim olursa olsun makamı müdüriyete bizzat müracaat e-derek müsaadei şifahiye istihsal eylemekte, saniyen defteri mahsusuna saati ziyaretile imzasını vazetmekte, salisen bu mülâkat ancak 5 dakika devam edebilmektedir. Bunun haricinde hareket şiddetle memnu olmakla beraber yalan yanlış havadis ne£ir ve ilânına ta-saddi ederek izhanı umumiyenin tahdişine sebebiyet, veren ceraid hakkında da takibatı kanuniyede bulunulacağı ehemmiyetle ilân olunur.»
Bu emir ve usul dairesinde ziyaretçilerle mevkufin görüştürülmekte idiler. Bir kaç gün sonra Bekir Ağa bölüğünün tamiratı da biterek mevkufin oraya nakledildiğinden Polis müdüriyeti umumiyesince bu mesele kapanmış ve dedikodular da hitama ermişti.
Bu esnada Alemdarcı Refi Cevat Dahiliye Nazırı Mustafa Arif Beye gazetesinde birkaç baş makalesüe tarizde bulundu. Müşarileyh birkaç gün rahatsızlığından dolayı makamına gelmiyordu. Refi Cevat o hücumlarına devam ettiğinden nihayet istifa etti. Ayni zamanda kabine azalarmdan bazıları da çekildiğinden Sadrâzam Tevfik Paşa da istifa etmişti. Kabinenin teşkili yine müşarileyhe tevcih edildiğinden tebeddülât ile 13 kânunusani 335-919 tarihinde ikinci Tevfik Paşa kabinesi teşekkül etti.
Bu sırada Düveli itilâfiye. Polis Müdüriyeti umumiyesini, Jandarma Umum kumandanlığını ve İstanbul Sıhhiye Müdürlüğünü kontrol için hükümete nota vermişti. Dahiliye Nezaretinden sureti gönderilen nota ile bu husus hakkında erkânı harbiyei umumiye reisini görerek icabeden kararların alınması emrediliyordu. Müşarileyhe telefon ederek mülâkat gününü kararlaştırdık. (Devamı var)
Açık Tefekkür
Babamızı bütün hastalanmalarında olduğu gibi kendisini başımızdan ayıran son hastalığında da yalnız ilimleri, meslekî kudretleri ile değil bütün kalplerile bir kardeş gibi kendisini kurtarmaya çalışan çok muhterem profesör Akil Muhtar ve Nilıad Reşad’a ve babasına hizmet eden bir oğul mulıabbetile son dakikasına kadar yanında bulunan çok kıymetli ve muhterem doktor Haşan Ferid’e en derin minnettarlığımızı sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Çocukları, hemşireleri, Damadı ve amcazadeleri
Tl MAYIS 1939
YENlSABArf
»ayf.ı B
ÇAKIRCALI EFE
_ _ _ Yazan: MURAD SERTOĞLU
Çakırcalı, Hasarı Çavuşa Dik Dik Baktı
Yoksa Bir Kaç Dakika Sonra Bir Tuzağa Düşürülerek Öldürüleceğini Bir Yerden Haber Mi Almıştı?
G. Saray Feneri 4-3 Yendi
Vefa Ankaragücüne 3-1 YenildiBeden Terbiyesi
Ve Bölge Kupa Maçları Hararetli Oldu
Edirne Ve Samsunda yapılan
Futbol Maçları Neticeleri
Dünkü Kısmın Hülâsası
} Eşkiya takibinde maharetile tanınmış olan Haşan Çavuşa, Hükümete dehalet etmiş ve kır serdar-lığzna tayin edilmiş olan Çakır-calı Ahmet Efeyi vurmak vazifesi verilmişti. Şimdi Efe ile Haşan Çavuş Birgi’den Eselli köyüne gitmektedirler. Haşan Çavuş Efeyi nasıl öldüreceğini düşünüyor:
Şimdi efeyi nasıl öldürecekti? Ya anlarsa, ya şüphelenirse? Bu düşünce Haşan çavuşu da, evvelce haberdar etmiş olduğu zaptiyeleri de üzüyordu. Eğer bu işi bir den yapamazlarsa bir aslandan daha yırtıcı ve bir tilkiden daha kurnaz olan Çakırcalı Ahmed efe belki canını kurtaramazsa da mutlaka bir ikisini de kendisile beraber öbür dünyaya götürürdü.
Ertesi sabah, Birgi nahiyesinin karakolunda duran kalın siyah kaplı sicil defterinde ismi hizasına «es-nayi müsademede şaki Çakırcalı Ahmed tarafından şehid edilmiştir, kaydı acaba kimin için yazılacaktı? Bunu şeytan bile bilemezdi.
Haşan çavuş alnında soğuk ter damlalarının biriktiğini hissetti.
Hayatmı eşkiya takipçiliği ile geçiren Haşan çavuş korkuyor muydu? Hayır, bu his korku ile ifade edilemez. Hükümet niçin böyle yapmıştı? Mademki istiman eden şakileri öldürecekti, bunları daha iyisi İzmir’e toplar ve topyekûn hepsini ipe çekerek kurtulurdu. Zeybek dağ başmda bir ejder, fakat şehirde yolunu şaşıran mahçup ve beceriksiz bir kuzu idi. Halbuki işte İzmir valisi Naşit paşa kendisine çok kat’î emir vermiş ve bu ramazan günü her taraftaki zeybeklerin tuzağa düşürülerek öldürüleceğini söy lemişti. Eğer bugün bu işi yapamazsa, yann için artık çok geç kalmış olacaktı. Zira Çakırcalı Ahmed istiman eden diğer zeybeklerin pusuya düşürülerek öldürüldüklerini öğrendiği anda soluğu yeniden dağda alacak ve bu sefer hükümete şüphesiz daha gaddarane ve zalimce harekete geçecekti.
Çakırcalı Ahmed efe - ki hayatını mevzu edindiğimiz meşhur şaki Ça-kırcalı Mehmed’in babasıdır - Ödemiş’in üç saat uzağındaki Ayasuluğ köyünün eşrafmdandı. Fakat onda öyle sakin ve mütevekkil bir hayata tahammül edemiyecek bir ruh vardı. Nitekim kendisine eşkıyalığı meslek olarak seçmiş ve bir bahane ile martinini kaptığı gibi dağa çıkmıştı. Burada müsaade ederseniz eserde sık sık raslıyacağmız efe, zeybek ve kızan tabirlerinin ifade ettikleri manaları kısaca kaydedeyim:
Efe umumiyetle reis mânasına gelir ve başlı başına bir çeteye kumanda eden adama itlak olunur. Bir adam bir defa efe oldu mu artık yüze de inse, yahut adamlarını kaybedip kendisi başka bir çeteye nefer olarak iltihak ta etse gene efedir. Ve ölünciye kadar da efe olarak kalır.
Zeybek çetelerin faal adamlarıdır. Efenin en çok itimad ettiği adam başzeybektir. Bunlar efenin emrile hareket ederler. Efeye hiç birşey sormağa, ona akıl vermeğe, müta-lea serdetmeğe hakları yoktur. Efe «ölür!» dese öldürür, «öl!» dese ölür.
; Kızan, çetelere iltihak eden en genç elemanlara verilen bir isimdir. Bunlar hem efenin ve diğer zeybeklerin hizmetlerine bakarlar, hem de müsademelere iştirak ederler. Çetelerin köylerle, şehirlerle münasebetlerini bu kızanlar idare ederler. Efe ' birinden para istedi mi elçi olarak
kızanlarından birini gönderir. Kızan lar içinde güzel saz çalan, şarkı söy-liyenler ve efeyi eğlendirenler de bulunur.
Bu izahattan sonra tekrar Çakır-calı Ahmed'e gelelim. Çakırcalı Ahmed, dağda her çete gibi Osmanlı hükümetinin zaafından ve saltanat idaresinin halka yaptığı haksız ve fena muameleden cesaret alarak ve halktan yardım görerek senelerce şakavet yaptı. Bu arada birçok defalar aman dilemiş ve affışahane ile yüze inmişti.
Fakat bunlar da bir komedi idi. Zira yüze inen bir efe birkaç sene dolaştıktan sonra hükümetin zaafını bildiğinden ve kanunsuz yaşamanın tadını almış olduğundan yeniden bir' habaset yapıp dağa çıkıyordu. Ça- [ kırcalı Ahmed de bu minval üzere birkaç defa dağa çıkmış ve yüze inmişti. Bu son yüze inişinde, hükümet yüze inen eşkiyayı gene eşkiya takibinde kullandığından bu vazifeyi ifaya memur olanlara verilen isimle «Kır serdarı» tayin edilmiş ve Haşan çavuşla birlikte eşkiya takibine çıkmış bulunuyordu. Sene 1883.
Haşan çavuş atının dizginlerini kastı. Efe ve diğer zaptiyeler de onu taklid ettiler. Efe sordu:
— Ne o, Haşan çavuş?
Haşan çavuş efenin yüzüne baka-madan elini Eselli köyüne doğru salladı:
— Görmüyor musun akşam oldu. İftar vakti geldi. Köyde akşam namazı okunuyor.
— Burada mı iftar edeceğiz?
— Yok canım, bir mola verelim de akşam namazını kılalım. Köy beş dakikalık yerde. Sonra köye gider, rahat rahat iftar ederiz.
Bunu derdemez atından indi. Efe ufak bir tereddüdden sonra kendisini taklid etti. Bir zaptiye neferi atları alarak götürdü. Haşan çavuş oradaki bir çeşmeden su içerek orucunu bozdu. Efe de öyle yaptı.
Haşan çavuş hareketlerini çok ölçülü yapıyor, tabu görünmeğe çalışmakla beraber hareketlerindeki sun’ilik belli oluyordu.
Bu sun’ilik Çakırcalı Ahmed efenin de nazarı dikkatini celbetti:
— Sende bugün birşey var çavuş dedi.
Haşan çavuş yüzünün yeniden yandığını ve alnının terlediğini hissetti. Güç belâ sırıtmağa çalıştı:
Yok canım, sana öyle geliyor. Neyim olacak ki!
— Yok, yok, saklama! Bir^prden kötü bir haber almışa benziyorsun ?
Nasıl da anlıyordu. Haşan çavuş, birkaç dakika sonra öldüreceği adamın gözlerinin içine baktı. Bu kartal gözleri gibi kara ve sert gözlerin içinde şüphe ve itimadsızlığm ışıklarını sezince kalbi derin bir hisle burkuldu.
Yoksa biliyor muydu? Yoksa kendisine verilen emir, başka vasıtalarla Çakırcalı Ahmedin de kulağına gitmiş miydi? Yoksa kendisini tecrübe mi ediyordu ?
Haşan çavuş hayatında bu kadar sıkıldığını, bu kadar terlediğini ha-tırhyamıyordu. Ufak bir falsosu Ça. kırcalı Ahmed'i şüphelendirmeğe kâfi gelecekti.
Bu sırada yanlarına yaklaşan bir zaptiye neferi onu bulunduğu müşkül vaziyetten kurtardı. Haşan ça-vuş onu çağırdı:
— Oğlum dedi. Sen atma bin, bizden evvel köye git. Hancıya güzel ve bol etli yemek hazırlamasını söyle! Biz namazdan sonra hemen geleceğiz. Biz gelinciye kadar yemeği hazırlasın ! Efenin de beraber olduğunu söyle de ona göre hareket etsin!
.(Devamı var)
Dün havanın iyi olması ve iki eze-1 lî ve eski rakibin millî kümedeki ilk | maçlarını yapmaları Fenerbahçe I stadına 12 binden fazla bir seyirci toplanmasına vesile olmuştu. Gala-tasarayın bundan üç hafta evvel Fe-j neri 4-1 yenmesi bu karşılaşmanın I ehemmiyetini bilhassa arttırmış ve I senenin seyirci rekorunu kırmıştı. )
İki takım yeni Beden terbiyesi talimatnamesine uyarak beraber çıkmışlar, sahada ortada hakem, yanlarda yan hakemlerde iki takımın kaptanı Salâhattin ve Fikret yer almışlar ve arkalarında birer fasıla ile dizilmiş 20 oyuncu evvelâ kapalı tribünü, bilâhare de açık tribünü selâmladıktan sofıra takımlar sahada şu kadrolarla oyuna başladılar:
Galatasaray — Osman; Faruk, Adnan; Musa, Yusuf, Celâl; Bedi, Sa-
Galatasrraylılarla Fenerliler hakemin idaresinde seyircileri selâmlıyorlar
lâhattin, Cemil, Buduri, Sarafim.
Fenerbahçe — Hüsam; Yaşar, Muzaffer (Fazıl); Reşat (Muzaffer), Esat, Fikret (Reşat); Fazıl (Naci), Naci (Basri), Ali Rıza, Rebii, Basri (Fikret).
Hakem — Tarık özerengin ve yan hakemleri; Adnan ile Şazi.
Oyuna GalatasaraylIlar başladı. Fenerbahçeliler bu akını hemen kestiler ve hücuma başladılar. İlk dakikalarda saha avantajı lehlerinde olan Fenerbahçelilerin sarı - kırmı-zılıları sıkıştırdığı görülüyordu. Birinci dakikada Fazıl müsait vaziyette olduğu halde topu avuta attı.
İkinci dakikada Galatasarayın anî bir akını korner ile durduruldu. Korneri Bedi çekti ve Yaşar topu kurtardı. Hemen harekete geçen Fenerliler, Galatasaray nısıf sahasında yerleştiler.
5 nci dakikada Adn&nın favülünü Esat çekti ve bu frikiğin atışı Osma-nın tereddütlü plonjonu arasında Galatasaray kalesine girdi.
ilk anlarda yapılan bu gol, Fenerlileri coşturdu. Güzel akmlarla indikleri Galatasaray kalesinden topu Adnan ve Faruk bilgili hareketlerle uzaklaştırmıya çalışıyorlardı. Oyunun 13 üncü dakikasında Faruk Rebii den yediği bir tekme üzerine sahadan çıktı. Galatasaray 10 kişi kalınca Salâhattin beke geçti. Galatasaray 10 kişi olmasına rağmen yava? yavaş hâkimiyeti ele almıya başladı.
Nitekim Fener nısıf sahasında yerleşen GalatasaraylIlar 23 üncü dak’Aada soldan Sarafim vasıtasile yaptıkları bir akında topu ortaya geçirdiler ve Cemil de yetişerek sütünü çekti ve top Hüsamın plonjo-nuna rağmen Fener kalesine girdi. Vaziyet1 1-1 berabere olunca maç hızlandı.
24 üncü dakikada Faruk sakat sakat oyuna girdi. 25 nci dakikada Yaşar Cemile kasdî bir tekme vurtju. Hakem Yaşara ihtar verdi. Favülü Salâhattin '-ekti ve ortalık karıştı ve
bir aralık ta top Sarafimin ayağile sağ köşeden kaleye girdise de hakem bu golü saymıyarak Galatasaray a-leyhine favül verdi. GalatasaraylIlar dehşetli hâkim oynuyorlar ve bol bol gol kaçırıyorlardı.
Devrenin sonuna bir dakika kala Fenerliler Galatasarayın bir akınım kornerle kurtardılar.
Korneri Bedi güzel çekti. Top Cemilin kafasile ikinci defa Fener kalesine girdi ve devre de bir dakika sonra Galatasarayın 2-1 galebesile bitti.
İkinci devreye Fener takımında oldukça değişiklik olmuştu. Fazıl beke, Muzaffer sağ hafa, Reşat sol hafa, Fikret sol açığa, Basri sağ içe, Naci sağ açığa geçmişti.
Galatasarayın ikinci devrede birinci devreye nazaran daha iyi oynadığı görülüyordu. Faruğun sakat
sakat oynaması Galatasaray müdafaasını epey sarsıyordu. Bilhassa Fener sol tarafı Galatasaray sol tarafı kadar güzel oynamıya başlamıştı. Fikret'in ve Rebiinin yerinde anlaş-malarile yavaş yavaş Galatasaray kalesine akmıya başladık.
3 üncü dakikada Sarafim acele yü zünden muhakkak bir gol kaçırdı.
10 uncu dakikada Fenerin soldan yaptığı bir akında Osman lüzumsuz bir çıkış yaptı ve topa yumruk vurmak istedi, fakat vuramadı, Naci de Osmanın bu bariz hatasından istifade ederek Fenerin ikinci beraberlik golünü yapmıya muvaffak oldu.
12 nci dakikada Galatasarayın anî bir hücumunu Reşat elle on sekiz içinde tutmasına rağmen hakem nedense bunu 18 dışarısında olmuş gibi kabul ederek bariz penaltıyı frikikle cezalandırdı. Salâhattin çekti, Fazıl kurtardı.
15 nci dakikada Faruk sağ açığa Bedi beke geçti.
18 nci dakikada Yaşar on sekiz i-çinde Cemile çarptı, fakat hakem göremedi. 20 nci dakikada bir avt atışında Fazıl 18 içinde Cemile favül yaptı ve hakem bu hareketi nihayet görerek penaltı ile cezalandırdı. Bu devrenin güzel bir şütü Fener kalecisini üçüncü defa mağlûp etti.
24 üncü dakikada sakat sakat oy-nıyan Faruk boş kaleye topu sokmak üzere iken Fazıl topu kornere atmakla kurtardı. 27 nci dakikada Rebiinin 18 dışından çekfiği bir şütle Osmanı gafil avladı ve top Os-manın plonjonuna rağmen kapalı zaviyeden üçüncü defa Galatasaray kalesine girdi.
GalatasaraylIlar, bu golden adam akıllı coşarak hemen Fener nısıf sahasına yerleştiler. 30 uncu dakikada 18 dışında olan bir frikik atışını Celâl güzel ;ekti. Hüsam topa yumruk vurdu ve top Salâhatlinin önüne düştü. Salâhattin de yerinde bir şütle topu dördüncü defa. Fener ka*'
E d rne - Istanubl yarışının galibi Eskişehirli O sı an a federaşyo başkanı tarafından birincilik mükâfatı olarak motosiklet verilirken Motosiklet Yarışı Muvaffakiyetli Oldu
500Kilometrelik BisikletYarışının Mükâfatları Dün Tevzi Edildi
İstanbul-İzmir Bisiklet Yarışı Yapılıyor
Beden terbiyesi umum müdürlüğü bisiklet federasyonunun tertip etmiş olduğu ve Türkiyede ilk defa yapılan 90 kilometrelik büyük motosiklet yarışı dün Çorlu'dan 20 kilometre ileriden başlıyarak Küçük-çekmece’de nihayetlenmek üzere icra edildi. Büyük alâka ile takip edilen yarışın birinciliğini 54 dakikada Yusem, ikinciliğini 5?.14 de Süleyman, üçüncülüğünü 1.2.30 da Arman kazandı.
Bisikletçilerin mükâfatları dağıtıldı
İstanbul - Edime, Edirne - İstanbul arasında tertip edilen büyük bisiklet yarışında derece alan koşuculara dün Fener - Galatasaray maçından evvel federasyon asbaşkanı Cavid tarafmdan mükâfatlar dağılmıştır. Birinci gelen Osman aldığı motörle sahada iki tur yaparak halkı selâmlamış, İkinciye bisiklet,
Eskişehirliler Atletizmce Ankara Genç Takımını Yendiler
Eskişehir (Hususî) — 19 mayıs gençlik ve spor bayramı münasebe-tile Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü Atletizm Federasyonunun gönderdiği Ankaralı atletlerle bir karşılaşma yapan şehrimiz atletleri umumî puvan tasnifinde birinci olmuşlardır. Müsabakalarda elde edilen teknik neticeler:
100 metre — Birinci Nihat (Eskişehir) 11, ikinci Sami (Es.), üçüncü Bahadır (Ankara).
400 metre — Birinci Raşit (Ankara) 55.4, ikinci Nihat (Eskişehir).
1500 metre — Birinsi Sırrı (Esk.)
4.30.5, ikinci Nihat (A.).
5000 metre — Birinci Behzat (Eskişehir) 15.53.5, ikinci Halil (A.)
16.20.5.
Uzun atlama — Birinci İbrahim (A.) 6.63, ikinci Muzaffer (A.).
Gülle atma — Birinci Ahmet (Eskişehir) 11.90, ikinci Bahadır.
Yüksek atlama — Birinci Eskişe-hirden Muzaffer Sönmezler 1,65, i-kinci İbrahim (A.).
leşine soktu.
GalatasaraylIlar, bu golden sonra Faruğu beke alarak üç bek ve Salâhattin de haf oynıyarak dört haf ile oynuyorlardı. For hattı üç kişi r)’masına rağmen oldukça tehlikeli (Sonu 7 inci snvfada)
üçüncüye kronometre verilmiş, a-centelerin koydukları mükâfatlar da etop galiplerine tevzi edilmiştir. Istanbul-îzmir bisiklet
yarışı
Her sene olduğu gibi bu sene de seri bisiklet yarışlarile, Ankaradaki 145 kilometrelik ve İstanbul - Edirne, Edirne - İstanbul 500 kilometrelik büyük bisiklet yarışlarını muvaffakiyetle organize ve iyi bir şekilde neticelendiren Beden Terbiyesi U-mum Müdürlüğü Bisiklet Federasyonunun İstanbul - İzmir arasında büyük bir bisiklet yarışı tertip etmekte olduğunu memnuniyetle öe* rendik.
İzmir Fuarına rastlıyacak yarışa Yalovadan başlanacak ve 9 Eylülde Fuarın kurulduğu Kültürpark önünde nihayetlenecektir. Yarışa 12 bölgeye mensup 50 genç girecektir.
Disk atma — Birinci Eskişehirden Muzaffer Sönmezler, ikinci Ankara-dan İbrahim.
Balkan bayrak yarışı — Birinci Ankara takımı 3.2, ikinci Eskişehir.
110 mania — Birinci Ankaradan Raşit, ikinci Muzaffer (Eskişehir).
YENİ SABAH — Geçen şerre Türkiye kros birinciliğini kazanan yuvalarında mütevazı bir surette çalışan Eskişehirlilerin atletizmin diğer numaralarında da muvaffakiyete doğru gitmekte olduklarını göstermesi itibarile kıymetlidir. Kendilerini tebrik ederiz.
Şehremini Halkevi atletizm müsabakaları
19/5/939 Cuma günü Şehremini Halkevi gençleri merasimlerini yaptıktan sonra aralarında atletizm müsabakaları yapmışlardır.
Alınan neticeler şunlardır. 100 metre: Birinci Yunus, ikinci Turhan. 200 metre: Birinci Avni, ikinci Yunus. 400 metre: Birinci Hakkı, ikinci Şevki. 800 metre: Birinci Turhan, ikinci İbrahim.
Müsabakalar bittikten sonra iyi netice alanlara hediyeler verilmiştir...
800 metrede çok iyi bir derece yapan Turhan’a atletizm kaptanhğı bir madalye vermiştir,
Sayfa I E
YENfS AB AH ...
Î2 mayis ıan
Kuduz Köpek
Yazan : Ilhaml BOZOK
. Leman, altın sarısı saçları ile,’ tatlı, lâcivert gözlerile harikulâde endamı ile bütün kasaba gençlerinin i hayran olduğu bir kızdı. Hiç bir mec ! lis yoktu ki onun adı geçmesin; hiç | bir kasabalı yoktu ki ona meftun olmasın. Leman sokağa çıktığı zaman pencerelerden başlar uzanır; sokaktan geçenler dururlar, bu me-
' leği seyrederlerdi. O, kendi üzerinde dolaşan nazarlardan önceleri sinirlenirken, sonradan alışmıştı. Çok defa birbirile Leman için kavga e-den gençler bile vardı...
İhtiyar kaymakamın Mülkiyede okuyan oğlu Nuri kasabaya geldiği zaman herkes gibi Lemana meftun olmuştu. Lemanı her akşam gördekçe kendi kendine: «Bu ne endam, bu ne güzellik» denli. Aradan bir ı nüddet geçtikten sonra bu kızı sevmeğe bile başlamıştı. Ailesine Le-manla evlenmek istediğini söylediği vakit babası oğluna sert sert baktı.
— Hele mektebini bitir, sonra
‘ düşünürüz!..
Diye terslemişti. Fakat gencin hergün biraz daha ilerliyen aşkı, nihayet ebeveyni evlenmesine muvafakat ettirmişti. Bunun üzerine kızı istemişler, yazık ki herkes gibi red cevabı almışlardı.
Hemen her gün başka bir gencin evlenme arzusile şımaran Leman, herkesi reddetmeyi âdet edinmişti. Adeta bununla bir zevk duyardı.
Nuriye, kızın kendisile evlenmek istemediğini söyledikleri vakit, oğlan deli gibi olmuştu. O gece uyu-•' mayıp ne yapmak lâzım geleceğini düşündü. Sabaha karşı uyudu. Öğleye doğru uyanıp aşağıya indiği za man babasını kasabanın jandarma-kumandanı ile konuşurken gördü. Jandarma kumandanı heyecanlı bir sesle anlatıyordu:
— Kerim bey, bu sabahtanberi kasabada bir kuduz köpek türedi, îki kişiye hücum etmiş. Jandarmalara vurarak öldürmeleri için emir verdim; fakat daha bir netice alınmadı. diyordu.
Nuri bu kuduz sözünü işitince aklına mükemmel bir fikir geldi. E-ğer talih te biraz yardım ederse Leman kendisinin olacaktı. Plânı şöyle idi. Mülkiyeye girdiği sene bir arkadaşı kendisine cins bir köpek vermişti. Bu köpeğe öyle güzel bakmıştı ki bir insan gibi lâftan anlıyordu.-Bu köpekle Lemanın evinin yakınlarına gidecek ve Leman evden çıktığı zaman köpeği üzerine saldıra-
Dinarın Eksikleri
Belediyenin Daha Hızlı Çalışması Ve Birçok Eksikleri Tamamlaması Lâzımdır
Dinar (Hususî) — İtiraf etmek lâzımdır ki Dinar’ın inkişafı çok ağır gidiyor. Bunun sebepleri karışıktır. Fakat beledî işlerin para kadar enerji ile de yürütüleceğini nazarı dikkate alarak bu durgunluğun sebeplerini sorarken hayatî kıymeti haiz aşağıdaki programların hangisi tahakkuk etti veya edecek onu öğrenmek istiyoruz:
Şehir hamamları gayri sıhhîdir. Yeni bir hamam yapmak ve plâj vazifesini gören «Ilıca» sıcak suyundan faydalanmak lâzımdır. Çok kolay olan kanalizasyon yapılmamıştır. Epidemilerin mes’ulü budur.
Orta mektep açılması elzemdir. Dinar’ın bahtiyar kazalar arasına katılması için halkın fedakârlığına başvurulmuş, resmî teşebbüsler- yapılmış mıdır? Elektrik şebekesi ıslaha muhtaçtır. Gündüzlere de teşmil etmek lâzımdır. Şehrin ortasında bir taaffün ve milyarlarca mikropların santralı olan Hayvan pazarı şehir dışına kaldırılarak yerine
caktı. Sonra da kendisi oradan geçerken bu manzarayı görmüş gibi köpeği kovalıyacak, Lemanla konuşmak fırsatını kazanacaktı.
Başka bir şey düşünmeden kö-peğile hemen evden çıktı. Lemanla-nn evine yaklaştığı zaman, arkadaşından avdet eden Leman evine dönüyordu. Nuri bundan daha iyi fırsat bulamıyacağını bildiğinden köpeği kızın üzerine saldırdı. Leman yıldırım gibi üzerine gelen köpeği görünce kaçmağa başladı. Korkudan kaçamıyordu da. Bir kaç saniye sonra üzerine atılacak köpeğe bakıp avazı çıktığı kadar bağırdı. Nuri o-lanca hızile Lemana doğru koşarken bütün herkes sokağa fırlamıştı. Leman korkudan Nurinin boynuna sarılmış, kekeliyerek:
— Şu taraftan kaçtı, diyordu. Köpeği Lemanla Nuriden başka gören olmadığı için herkes sahiden kuduz köpek sanmış ve aramağa başlamışlardı. Nuri içinden gülüyor, takat ciddî bir çehre ile:
— Geçmiş olsun, büyük bir tehlike atlattınız, diyordu. Lemanın kor kuşu biraz geçmişti.
— Sayenizde kurtuldum. Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum, diyordu.
Bu kuduz vakasından sonra Lemanla Nuri hemen her gün betaber dolaşıyorlardı. Bunları gören kasaba delikanlıları bu çifte hasetle bakıyorlardı.
Leman bir çok geceler Nurinin hususiyetlerini düşündü. Bu kadar kibar ve sevimli bir erkek gördüğünü hatırlamıyordu. Fazla olarak Nuriye karşı içinde bir his te duyuyordu. Yine bir gün beraber dolaşırlarken Nuri sıkılıp kızararak:
— Evlensek Leman?
Dedi. Leman güldü:
— Seni tebrik ederim Nuri. Bunu benden evvel söyledin.
Bunun üzerine bu iki genç evlendiler. Nuri mektepten çıkıp Istan-bulda memuriyet aldıktan sonra Ta-rabyada yaşamağa başladılar. Hayatları bir bahar gibi güzel geçiyordu. Bir de erkek çocuklu vardı.
Nuri Mülkiyeden çıkalı üç sene olmuş, bir nahiyede müdürdür. Leman Bebekteki evlerinde, deniz kenarında olan bahçede Bir şezlonga oturmuş, yanında oynıyan Doğanı seyrediyor. Kendisinin mesut olmasına sebep olan köpeğin de başını okşıyarak «Benîm kıi^iiz köpeğim» diyordu.
park yapmak en mühim vazifedir.
Postane karşısındaki akan (Menderesin) iki tarafı istimlâk edilerek stadyom ve gazino olamaz mı?
Geçirdiğimiz yangın felâketlerini ve (Burdur, İsparta) dan itfaiye istediğimiz zamanlan . hatırlıyarak yeni bir arazöz ne zaman satın alacağız?
Sesli sinema realizasyonunda Partiye yardım edelim. Ebeden daha evvel şiddetle elzem olan belediye doktorluğu için tahsisat koyalım. Bu işi 20 lira verip işi başından aşkın hükümet tabibine yüklersek fakirleri gene bekleteceğiz ve kütleyi sıhhî murakabeye tâbi tutamıyaca-ğız.
Dinar gibi hastalığı bol 50,000 insana bir hükümet tabibi ne yapsın? Bütçeden senede yapacağımız 800 lira fedakârlığa karşılık 15,000 fakir vatandaşın ıztıraplarını dindireceğiz. Belediyeler birinci plânda sağlık, sıhhat işlerine ehemmiyet vermezler mi? Tekrar ediyoruz, bir be-
Atatürk Anıtı
Sivasta Muazzam Bir
Âbide Y apılacak
I s
Anıda kavuşacak olan güzel ve tarihî Sivas
kabul edilerek bu yılın çalışma arkadaşları da şu şekilde seçilmiştir.
Başkanlığa İnhisarlar baş müdürü Sadi Atika, Mutemetliğe saatçi Hüsnü Aykul, kâtipliğe tüccardan Mehmet Erdem; azalıklara da müteahhit Haşan Üzer ve Muharrem Yalta seçilmiştir.
Sivasta Köy gezileri
Sivas (Hususî) — Halkevi köycülük kolu hazırladığı bir programla bugünlerde civar köylerde istifadeli köy gezilerine başlıyacaktır.
Şarkışla (Hususî) — Cümhuriyet Halk Partisi adına her yıl yapılan at yarışlarına 28 mayısta başlanacaktır.
Sivasta mahsul vaziyeti
Sivas (Hususî) — Bu seneki vaktinde yağan çok faydalı ve yarayışlı yağmurlardan bütün Sivas mınta-kası istifade etmiş, bilhassa bahar münasebetile bu elverişli yağmurlardan bütün ekinler azamî neşvünema görmüştür.
Sivas Kültür direktörü
Sivas, (Hususî) — Şehrimiz Kültür Direktörlüğüne tayin edilen ve kıymetli bir kültür elemanı olarak tanınan Trabzon Kültür direktörü Rifat Necdet Evcimer gelmiş vazifesine başlıyarak kaza ve köylerdeki kültür vaziyetlerini yakından anlamak için tetkik teftişlerine başlamıştır.
Erzincanda
Evini Talebe Yur-duna veren saylav Erzincanda spor faaliyeti İlerliyor
Erzincan (Hususî) — Erzincan mebusu B. Abdülhak Fırat, Kale civarındaki bahçeli büyük evini talebe yurduna tahsis etmiştir. Senede 300 lira kira getiren bu ev, şehrimizde tahsilde bulunan fakir çocuklar için bir talebe yurdu haline getirilecektir. Bu suretle fakir olan ve kasabalardan gelen talebeler okuma imkânını bulacaktır.
Yurda bir muallim nezaret edecektir. Mebusumuzun gösterdiği bu yüksek şefkat ve kültürseverlik karşısında gençlik çok mütehassis olmuştur. Valinin başkanlığında belediye reisi, kültür direktörü ve or-tamektep müdüründen mürekkep bir komisyon teşkil edilmiştir.
Spor çalışmaları
Vilâyetimizde spor işleri büyük bir hızla ilerlemektedir. Kayak, futbol, binicilik ve diğer spor şubeleri üzerinde çalışılmaktadır. Spor bölgesinin atlı kolu her pazar yirmi beş otuz kişilik bir atlı gezi tertip etmektedir. Bu hafta da şehre alti kilometre uzaktaki Vaskert köyüne gidilmiştir.
Bölgemiz futbol takımı bir maç yapmak üzere Kayseri’deki Erciyaş futbol takımını şehrimize davet etmiştir.
Mayıs içinde yapılacak olan karşılaşma için takımımız çalışmalara başlamıştır.
Sivas (Hususî) — İnkılâp tarihimizin 4 eylül 1919 ile kendisine büyük bir yer ayıran şehrimiz, Ebedî Şef Atatürk’ün anıdına kavuşmak günlerine yaklaşmış bulunuyor. A- , nıdın rekzedileceği saha üzerinde lâzımgelen etüdler yapılmış, en seçkin yer Cümhuriyet meydanı olarak tesbit edilmiştir. Meydanın imar plânına göre alacağı vaziyetin şehir mütehassısları tarafından bugünlerde ikmal edilmesi için hemen faaliyete geçilmiştir. Bu cümleden olarak vilâyette değerli Vali ve Parti başkan vekili Osman Nuri Egelinin başkanlığında bir içtima yapan anıt komisyonu bu mühim memleket işinin bir an evvel ikmal edilmesi için çalışmalarına hız vermiş bulunmaktadır. Anıt hesabına bugün bankada 80000 lira mevcuttur. Şehrimizin tarihî kıymetile mütenasip bir anıdın yükselmesi için Güzel San-atler Akademisine yazılmıştır. Alınacak cevap üzerine derhal faaliyete geçilerek anıdın yapılmasına başlanacaktır.
Sivasta avcılar klübii
Sivas, (Hususî) — Şehrimizin fa-aliyetli çalışmalar gösteren ve bu suretle muhitin alâkasını kazanan teşekküllerden birisi de Avcılar klü-büdür. Klüp üyeleri yıllık kongrelerini Halkevinde yaparak bir yıllık faaliyet raporu okunmuş ve aynen
Çankırı memleket hastanesi Genişletildi
Çankırı (Hususî) — Vilâyet memleket hastanesinin modern tesisatlı bir hal alması için çalışılmaktadır. Çankırı muhiti doktorluğun kıymetini anlamış uyanık bir yurd köşesi olduğu için hastanenin bugünkü yatak kadrosu ihtiyacı karşılı-yamamaktadır. Bunun için hastanenin bugünkü 50 yatağına 25 yataklı bir dahiliye pavyonu ilâve olunacaktır.
Bu suretle daha fazla hasta tedavisi imkân dahiline girmiş olacaktır. Geçmiş iki yıl içinde hastanede iki bin hasta tedavi edilmiş 10 bin kişi de ayakta muayene olunmuştur. Hastanenin iki doktoru ve bir eczacıdan ibaret olan kadrosunun takviyesi lâzımdır.
lediye doktoru şiddetle elzemdir. Ayda 80 lirayı esirgemiyelim.
Şehir imar plânı ne zaman tasdik ve tatbik ettirilecek, bu iş fazla uzamadı mı?
Yeni yollar açarak ana caddeleri ıslah ve Dinar’ın turistik ehemmiyetini tebarüz ettirmekte hızlı yürümek vakti de gelmiş hattâ geçiyor derken memleketimizin inkişafında hep beraber sarsılmaz bir azim ve irade ile çalışmamızı istiyoruz.
M. A. A.
Sultan Aziz Devri
Başpehlivanları -Akkoyunlu Kazıkçı Karabekir-— «7 - YAZAN: SAMİ KARAYEL
Başyaver Soyunmamız İçin Emir Vermişti
Makarnacı Bu Tekliften Pek Memnun Olmadığını Gösteriyordu
Hoş, şimdi de biz ınehenk taşı olduk ya!., diyerek güldü ve yine Ar-navutoğlunu göstererek, Rumeli şi-vesile:
— Tehey!.. Bu kızancazlar rahat verir mi adama be?, dedi.
Arnavutoğlu; yalnız gülümsüyor du. Hiç bir mukabelede bulunmuyordu. Zaten; Kavasoğluna hıncı vardı.
Çünkü; hemen, hemen en büyük fcıasmı Kavasoğlu idi ve en ziyade korktuğu pehlivan da o idi.
Bekir; olduğu yerde kulak kesilmiş dinliyordu. Çünkü; hikâye çok tatlı idi ve kendisi için de oldukça mühim bir dersti.
Bu ders bir kaç gün sonra, Kırk-pınarda işine yarıyacaktı.
Kavasoğlu, sözlerine devam etti:
— Efendimiz, güreş iradesini ve rir vermez olduğum yerde isparmoz tutmuş gibi hırsımdan titremeğe başladım. Bir an evvel soyunup meydana çıkmak istiyordum.
Makarnacının suratma baktım. O, bu iradeyi hiç te beğenmemişe benziyordu. Sebebi de malûmdu. Biraz benden çekiniyordu.
Efendimiz, irade buyurduktan sonra; koruluğa doğru yürüdü. Biz yalnız kalmıştık. Başyaver derhal emir verdi:
— Haydi pehlivanlar soyununuz. Zaten; kisbetlerimiz hazırdı. Ne olur, ne olmaz diye nereye gidersek kisbetlerimizi ve yağ kazanlarımızı bir ordu ağırlığı gibi götürürlerdi. :
Başyaver yanımızdan ayrıldı. Hiç unutmam ben, hemen soyunmağa başladım.
akarnacı, uyku sersemliğüe gerinip duruyor, koca gövdesini iki tarafa sallıyarak şu suretle söyleni yordu:
— Tehey!.. Hepten şişmişiz be!.. Kuzular, helvalar midemde durur be!.. Hiç böyle müsabaka olur mu kızanlar be?..
Deyip sinirleniyordu. Ben, kuzuyu, midemin dolgunluğunu, her şeyi unutmuştum... Soyunuyordum.
Makarnacı, acele, acele soyunduğumu görünce, dayanamadı. Bana dönerek:
— Baka be!.. Dünden mi hazırdın güreşmeğe İbrahim be?.
Diyerek söylendi. Kısaca cevap verdim:
— İrade efendimizindir...
Makarnacı hiç cevap vermedi. Midesini yokluyordu Hakikaten çok yemiştik... Diyebilirim ki, hayatımda bu kadar yemek yememişimdir. Belki; yarım kuzu yemiştim...
Hele, Makarnacı belki, bir kuzuyu gövdesine indirmişti. Sütlü irmik helvası da fevkalâde güzel pişmiş olduğu için lengerlerle yemiştik...
Bu yemeklerin arasında Nemse böreği de vardı. Yalnız, otuz, kırk parça Nemse böreği ben yemiştim... Ne kadar Çavuş üzümü yediğimiz malûm değildi.
Ya, Karakulak suyu... Kimbilir kaç bardak içmiştik... Dedim ya, gü reşecek halde değildik...
Fakat; ben kendimi yokladım... Midem o derece dolu değildi. Eritmiştim biraz...
Makarnacı, istemiye, istemiye soyunmağa başladı. Korktuğu yüzünden ve etvarından belli idi.
Şaka değil; benimle ilk güreşini tutuyordu.
bir yenik düşürürsem, efendimizin gözünden düşmesi ihtimali vardı.
Çok geçmeden soyunmuş ve yağlanmıştık... Sırtımıza birer peşte-mal almış, efendimizin gelmelerini bekliyorduk.
Biraz sonra, efendimiz geldi. Bizi
soyunmuş, ayakta görünce:
— Hazır mısınız pehlivanlar?..
Diyerek hazırlanan koltuğa oturdu. Baş yaver işaret etmişti. Hemen sırtımızdan peştemalları attık. Efendimize doğru elpençe divan vaziyetinde yürüdük. Huzuruna kadar vararak diz çöküp yer öperek., gerisin geriye çekildik.
Peşrev başlamıştı. Huzur peşrevi yapıyorduk... Ben, olduğum yerde kaynıyordum. Çok hafif ve çeviktim. Fakat, makarnacının keyfi yerinde değildi. İsteksiz bir peşrev yapıyordu. Halinde bir zorakilik vardı.
Makarnacının çok fena vaziyete düştüğünün farkında idim. Benim keyfim yerinde idi.
Fakat; o güne kadar padişah huzurunda güreş yapmadığım için her tarafım zangır zangır titriyordu. Kalbim göğsümden dışarı fırlıya-cak gibi hareketlenmişti. Şaka değil, karşısında güreş tuttuğum padişah; güreşten anlar ve bizzat yağlanıp güreşirdi.
Hem peşrev yapıyordum, hem de Allaha şu yolda dua ediyordum:
— Allahım beni muvaffak eyle...
Bu duam candan ve gönülden gelen bir niyaz idi .Eğer Makarnacıyı bir çalımına getirip yenik düşürürsem, efendimizin yanında şerefim ve mevkiim artacaktı.
(Devamı var)
Garip bir Dava
10 kuruş alacak için mahkemeye müracaat edildi
Manisa, (Hususî) — Şehrimiz sulh hukuk mahkemesinde bir dava görülmüştür. Davaya nazaran şehrimiz belediyesi muhasebe memur-larmdan Mehmet Yücesel, tapu sicil muhafızlığı daktilosu Bayan Ul-viyeden on kuruş alacağı için dava açmıştır. Bayan Ulviye, mebus inti-habatında defterlerin teksiri için belediyede ücretle çalışmış ve ücreti olan 390 kuruşu alırken, Bay Mehmede dört lira vermesini, daireye gidince on kuruş göndereceğini söylemiş ve dört lirayı almış. Akşam hesabı gören memur kasada on kuruş açık görmüş ve derhal kapamış, on kuruşun verilmesi için de müteaddit defalar Bayan Ulviyeye haber göndermiş; bayan, parayı vermediği gibi böyle bir borcu olmadığını bildirmiş, Yücesel icraya müracaat etmiş, bayan böyle bir borçtan haberi olmadığına dair red cevabı verince, on kuruşunu behemehal kanunî bedellerden almayı düşünen memur sulh hukuk mahkemesine müracaat ederek bugün görülen muhakemesinde matlûbu cilan on kuruşla ihtiyar ettiği masraf lar m ödenmesine karar almıştır.
Bu on kuruş davası herkesi alâkadar etmiştir. Hakkını arayan Bay Mehmetle görüştüm. Bana:
— Bayan Ulviyenin şimdi göndereceğini söyliyerek istihkakı olan 390 kuruş yerine dört yüz kuruş alması beni çok müteessir etti. Ben bu parayı kanunî yollardan alarak fukaralara vereceğim. Gene hakkı olmıyanlara on kuruş değil, bir para bile vermiyeceğimi ispat etmiş olacağım.»
Dedi.
Bayan Ulviye de Bay Mehme-din parayı istediğinden dolayı sulh cezaya bir hakaret davası açmıştır. Onun da muhakemesi yakında rüyet edilecek.
22 MAYIS 193»
YENIS AB
Galatasaray Feneri 4-3 Yendi
(Baçtur.fı 5 ■"« *aXfa(ial akınlar yapıyordu. Oyunda biraz sonra Galatasarayın sıkı tnüdafaası-le ve 4-3 galebesile bitti.
Oyundan sonra bütün oyuncular toplandı ve halkı tekrar selâmlıya-rak sahadan çıkarken çirkin bir hâ-dişe oldu:
Daha evvel gazetecileri dahi sahaya sokmıyan İstanbul Bölgesi o-yundan sonra seyircilerin sahaya dolmasına mani olamadı ve bir seyirci soyunma odasına doğru giden GalatasaraylI Yusufa bir yumruk vurdu ve zavallı oyuncu baygın bir halde sahadan çıkarıldı.
Bölge idarecilerinin maçtan evvel gazetecilere karşı aldıkları vaziyet ve stad idaresinin bütün hüsnüniyetine rağmen gazetecilere yazı yazacak bir yer bulunmaktan ve onlara yardım etmekten çekinen Beden Terbiyesi Genel direktörlüğünün mes’ul şahıslarının bu hareketini doğru bulmadık.
Topkapı, Arnavutköy: 1 Beykoz, Kurtuluş: II ’ Taksim stadında Beden Terbiyesi Umum Müdürlük kupası için Top-kapı - Arnavutköy karışığı ile Beykoz - Kurtuluş karşılaştı. Takımlar: (T. A.) — Haralambos; Mihalaki Hristo; Ali, Osman, Hakkı, îstavri, Maruli, Tomas, Yanko.
Beykoz - Kurtuluş — İstrato; Cahit, Burhan; Mustafa, Araboğlu Pol-yos, Turan, Pokilenidis, Tanaş. Şahap, Maryos.
Hakem — Feridun kılıç (Eyüp) s-1 Oyuna, Topkapı - Arnavutköy muhteliti on kişi ile başladı. Ve bunun neticesi olarak derhal rakibinin hâkimiyeti altına girdi. 3 üncü dakikada ilk golü yedi. 11 nci dakikada beraberlik golünü yapan Topkapılı-lar biraz sonra ikinci, sıra ile üçüncü, dördüncü golleri yediler. Bir a-ralık dışarı çıkan Maruliyi hakem o-yuna kabul etmediğinden 9 kişi ile oynamıya başlıyan Topkapı muhteliti birinci devreyi 6-1 kaybettiler.
İkinci devreye 9 kişi ile başlıyan Topkapı - Arnavutköy muhteliti bu devrede de 5 gol yiyerek maçı 11-1 mağlûp olarak bitirdiler.
Kasımpaşa. Gılataspar: 0 Cstanbulspor, Eeyoğusprr: 4 İhinci karşılaşmayı Kasımpaşa -Galataspor karışığı ile İstanbul spor-Bevoğlu spor karışığı yaptı:
Takımlar — Kasımpaşa Galataspor — İshak; İhsan, Rüştü; Muzaffer, Cafer, Halit; Vitçer, Dimitro, Munos, E t em, Yorgo.
İstanbul spor - Beyoğlu spor — Coftinos; Hristo, Civelek; Çıçeviç, Fedan, Etuyen; Toya. Bambino, Me-senezi, Leon, Vesfyadi.
Hakem — Ahmet Adem (Kasımpaşa).
Oyun, nihayete kadar mütevazin ve çok samimi bir hava içinde cereyan etli. Fakat daha tecrübeli olan ve mütecanis oynıyan İstanbul spor-Beyoğlu spor muhteliti fırsatları iyi kullanarak birinci devrede 22 nci dakikada Toba’nın, 37 nci dakika, .d Vasilyadis’in ayağile 2; ikinci devrenin 14 üncü dakikasında Bambi-nonun ayağile 3 üncü, Leon dördüncü golü yaptı. Oyun da bu suretle 4-0 Kasımpaşanın mağlûbiyetle neticelendi.
Boğaziçi: 6 ■ Edirne lisasi: 0
Evvelce Edirnede Boğaziçinin mağlûbiyetile neticelenen maçın re-vanşı olan bu karşılaşma Fener - Ga latasaray maçından evvel Fener stadında yapıldı.
’ İki takım sahaya şu şekilde çıktılar:
Boğaziçi — Cihat; Bülend, Baha; Enis, Osman, Necdet, Sait, Niyazi, Abdullah, Mustafa, Sabri.
Edirne Lisesi — Ali; Tahsin, Nazım; Haşan, Ekrem, Şakar; Ahmet, Nazım, Şemsi, Necmi, Bülend.
İlk golü 15 nci dakikada Niyazi attı. 25 nci dakikada Boğaziçi soldan yaptığı bir akında sol açıkları vası-t'aslle ikinci golü de yaptı ve ilk devre Boğaziçinin üstün oyynile ve 2-0 galebesile bitti.
İkinci devreye Boğaziçililer çok
SPOR
Yugoslav Yedinstvo T akımı Şişliyi 4-1 Yendi
Yugoslavlar Şişli takımına üçüncü goiü yapıyor
takımile Sekuliçi çıkan o-zamanki
Yugoslav Ytdistreo takımı dün i-kinci maçını Taksim stadında gayri federeler şampiyonu Şişli yaptı. Yugoslavlar yalnız değiştirerek Peraya karşı yuncularla, Şişli de her kadrosile salı ay a çıktı.
Şişlinin hücumile başlıyan oyun, evvelki güne nazaran daha zevkli ve süratli oynanmıya başlandı. Karşılıklı hücumlar şeklinde devam e-den oyun, 24 üncü dakikada Yugoslav merkez muhaciminin güzel bir kafa vuruşile yaptığı golden sonra Yugoslavların hâkimiyeti altına girdi. Yugoslavların aleyhine verilen penaltıyı Valastardi kaçırdı. Şişlili
hızlı başladılar ve üstüste yaptıkları dört golle maçı 6-0 kazandı. Edirnelilerin yorgun olmaları ve sahaya yabancı olmaları bu kadar kuvvetli yenilmelerine vesile olmuştur. Boğaziçi lisesinde Cihat ve Mustafa çok güzel oynadılar ve galibiyette bilhassa âmil oldular.
Galata Gençler:2-Anada'ulıisar: 1
Fenerstadıpda Fenerbahç - Galatasaray arasında yapılan büyük maçtan evvel ikinci küme klüplerinden Galata Gençlerle Anadolu-hisarlılar karşılaştı. Ayni derecede enerjik oynıyan bu iki takım güzel ve samimî bir oyundan sonra ancak 2-1 Galata gençlerin galibiyetile sahadan ayrıldılar. •
Ankarada:
AnkaragUcU: 3-Vefa: 1
Ankara, 21 (Hususî) — Millî küme deplasman maçlarını yapmak ü-zere şehrimize gelmiş olan İstanbu-lun Vefa takımı ikinci karşılaşmasını bugün havan-ın sıcak olmasına rağmen 5000 den fazla bir seyirci ö-nünde Ankara İkincisi Ankara Gücü ile yaptı. Vefa oyunun iki devresinde de güzel oynamasına rağ men çok kuvvetli rakibi Ankara gücüne 3-1 yenilmekten kurtulamadı.
Ankara Gücü ilk devrede Vefanın tüt ulam ıyacak kadar seri olan bir inişinde yaptığı gole mani olamadı. Fakat merkez muhacimin sıkı bir şütile bir gol kazanarak devreyi 1-1 berabere bitirdi.
İkinci devre şiddetini arttıran rüzgârı lehine almış olduğu halde mütemadi akınlar yapan Ankara Gücü ikinci, sol açıkları vasıtasile de üçüncü sayılarını yaparak oyunu 3-1 kazandılar. Mağlûp olmalarına rağmen Vefalılar son dakikaya kadar enerjik ve Ankara gücü ile hem ayar bir oyun çıkardılar.
Erimede:
Hararetli futbol maçları yapıttı
Edirne, (Hususî) — Edime gençlik ve spor bayramını canlı ve hareketli bir şekilde kutladı. Kız ve erkek okul talebelerinin yaptıkları jimnastik hareketlerinden sonra E-dirne ve İstanbuldan gelen takımlar arasında futbol maçları yapıldı ve şu neticeler alındı:
Edirne San’at okulu: 2 — İstanbul San’at okulu: 0
2000 den ziyade bir seyirci önün-

Kına Gecesinden Mahkeme Salonuna
(Baş tarafı 1 inci sayfada) nasip bulmuşlar ve Ali, Emin, Ahmet ve daha bir kişiden mürekkep takımı angaje etmişlerdir. Kınage-cesi kadınlara olduğu için takım kapının iç tarafında bir yere yerleştirilmiş ve ahenge geçilmiştir. Kına-gecesinin en hararetli bir devresine geçildiği sırada Salih’in karısı Kad-riye şevke gelerek ortaya çıkmış meclisin eğ'lenmesile mütenasip bir çiftetelli oynamıştır.
Bütün bu âlemi idareci sıfatile cam arkasından kontrol eden Salih karısının çalgıcılar önünde bu kadar lâübali bir tarzda oynamasını doğru görmemiş. Fakat kızdığını belli etmemiştir.
Biraz sonra gelinin parmağına kına çekilmek zamanı gelince ufak para lâzım olmuş ve Kadriye elindeki 25 kuruşu bozdurmak için çalgıcıların içinde bulunan eskiden tanıdığı Emin’in önüne gelmiş ve ?aray. bozmasını söylemiştir. Emin yanında ufak para olmadığı at ve toplanan bahşişlerin klarnetçi Tahir’de durduğunu söylemiştir. Tahir parayı bozarken takımın kemancısı bulunan Ali lâtife yollu arkadaşına:
— Aman dikkat fazla para vermi-yelim!
Diyecek olumuş. Fakat bütün bu hâdiseleri cam arkasından öfke ile seyreden Salih daha fazla sabrede-memiş ve camı çerçeveyi kırarak ortaya dikilmiş ve Ali’ye lüzumsuz yere sarfettiği birkaç kelimenin mukabili olarak yüzüne şiddetli bir yumruk indirerek etrafı kana bulamıştır. Bunun üzerine iş büyümüş ve saz heyeti, tası tarağını toplayıp kaçmak isterken kapıların ve hattâ sokağın bile Salih’in taraftarları tarafından sarıldığım görmüşler ve bu kalabalıktan güç hal ile sokağa çıkabilmişlerdir. Çalgıcıların evden çıkmasını müteakip Haşan ve Salih de arkalarından fırlamışlar ve sokak ortasında heyecanlı bir takip başlamış. Biraz sonra çalgıcılar çil yavrusu gibi dağılmışlar, ortada yalnız Ali kalmış ve tam bu sırada yetişen Salih ve Haşan kendisini yakalamışlar ve Haşan elinde bulunan bıçağı Ali’nin sol omuzu hizasına indirmiştir. Muhakeme neticesinde Hasa-n’m yaşı ufak olduğu için 29 gün ve Salih de yumrukla darb suçundan bir ay hapse mahkûm olumuşlardır
Duruşma neticelendikten sonra dinleyiciler dağılırken adliye koridoruna vurulan Ali’nin kardeşi yetişmiş. Kardeşinin akıbetini öğrenmek istediği bir sırada samiin arasında bulunan Ferdane ve Sam iye kendisine hakaret ettiklerinden derhal ikinci bir cürmümeşhut muhakc mesi yapılmıştır. Muhakeme İçinde cereyan eden bu muhakemenin sonunda da Ferdanenin nüfus kaydı ol madiği anlaşılmış ve hâdise ahkâmı umumiyeye tâbi tutularak duruşma ayın 29 una bırakılmıştır.
mikropun yaptığı şiddetli ve kasdî bir jarj kalecinin sakatlanmasına sebep oldu ve devre 1-0 Yugoslavlar lehine bitti.
İkinci devre de seri başladı. 16 ncı dakikada Yugoslavlar kendi kalelerine bir sayı yaptılar. Bu sayıdan sonra daha canlı oynamıya başlıyan Yugoslavlar, 38 nci dakikada ikinci 41 inci dakikada üçüncü, 43 üncü dakikada 4 üncü gollerini yaparak o-yundan 4-1 galip olarak çıktılar.
Taşkınlık yapan bazı seyirciler, polis tarafından dışarı çıkarıldı. Bu arada Şişli klübü reisi de polis tarafından yakalanarak karakola götürüldü.
Gripe Karşı Bir Serom Bulundu
Moskova’daki Sovyetler Birliği Tecrübevî Tababet Enstitüsü virüsler şubesi şefi Profesör A. Smo-rodintzev, gripe karşı bir serom bulmuştur.
Bu antigrip serom, uzun müddet, derisinin altına epidemik grip mikrobu enjeksiyonları yapılan atlardan alınmaktadır. Bu seromda toplanan muazzam miktardaki tahaffuz maddeleri, grip virüsünü iş göremez bir hale sokmaktadır.
Bu serom, evvelâ hayvanlar üzerinde, bilâhare de, bizzat istekleriyle, enstitüde çalışan ilim’adamları ve Yüksek Tıb Mektebi talebesi ü-zerinde kullanılmış ve tecrübe edilmiştir. Bu serom, hususî bir âlet vasıtasiyle, gayet ince toz halinde ağızdan ve burundan çekmek sure-tiyile istimal olunmaktadır.
Bu senenin şubat ayı içinde, fena havalar, kuvvetli bir grip salgınına sebebiyet vermişti. Profesör Smorodintzev, bu esnada, seromunu geniş mikyasta kullanabilmiştir. Netice çok iyi çıkmış ve bu seromu koklıyanlar arasında grip, koklamı-yanlara nisbetle, on defa daha az tahribat yapmıştır. Koklamıyanlar-da on grip vak’asına mukabil ko.klı-yanlarda ancak bir vak’a kaydolun-muştur.
Profesör, grip ile mücadele sahasındaki tecrübelerine devam etmektedir.
de yapılan bu karşılaşmada mağlûp ta, galip te seyircilerin takdirini kazanan bir oyun çıkardı.
Edirne orta okulu: 1 — KIrklareli orta okulu: 0
İki taraf da ayni derecede enerjik oynadı. Maçı biraz daha iyi hazırlanmış olan Edirne orta okulu kazandı.
Samsunda:
Idmanyurdu :3- Kayseri Sumerspor: i
Samsun (Hususî) — Gençlik ve spor bayramı günü şehrimiz İdman Yurdu ile bir maç yapmak üzere Samsuna gelen Kayserinin Sümer spor takımı enerjik oynamasına rağmen daha iyi hazırlanmış olan İdman Yurduna 1-3 mağlûp olmuştur.
General Franko’ nun Bir Mesajı
Madrit 21 (A.A.) — Dün radyo ile neşredilen bir mesajında Franco, Ispanya’nın sulha samimiyetle fakat şerefli ve İktisadî ihata teşeb-, büslerini kabul etmiyen bir istiklâ zihniyeti ile bağlı bulunduğunu söylemiştir.
Franco, Ispanyol renessansını teh-did eden sinsi tehlikelere ve bilhas-1 sa İspanyol müesseselerine girmeğe muvaffak olan ecnebi ajanlarının muzır faaliyetlerine işaret etmiştir.
Ingiliz milli takımı Bükreş- gitti
Belgrad 21 (A.A.) — Millî İngiliz futbol takımı gece Bükreş’e hareket etmiştir. Bu münasebetle gazeteler, İngiltere - Yugoslavya intikam maçının 1940/41 mevsiminde yapılacağını yazmaktadırlar.
ENİ NE-RİYAT
Keçi Bey Risalesi
«Vakit» Kitabevi tarafından neşredilmiş olan bu şöhretli risale, şimdiye kadar elde edilememiş olan tam metni ihtiva etmesi dolayısile cidden tavsiyeye lâyık özlü b.r e-serdir ve tarihseverlerin kütüphanelerinde yer allmıya lâyıktır.
" Dr. İHSAN SAMİ " BAKTERİYOLOJİ LABORATUARI
Umumî kan tahlilâtı, frengi noktai nazarından Vasserman ve Kahn teamülleri, kan küreyvatı sayılması. Tifo ve ısıtma hastalıkları teşhisi, idrar, balgam, cerahat, kazurat ve su tahlilâtı, ült-?a mikroskopi, hususî aşılar istihzarı. Kanda üre, şeker, Klorür, Kolesterin miktarlarının tayini, Divanyolu No. 113 Tel: 20981
inhisarlar II. Müdürlüğünden:
I — Çamaltı tuzlası için şartnamesi mucibince 160.000 Kg. ağır dizel yağı kapalı zarf usulile eksiltmeye konmuştur.
II — Muhammen bedeli 11200, muvakkat teminatı 840 liradır.
IH — Eksiltme 25/5/939 perşenbe günü saat 14 te Kabataşta Levazım şubesi müdüriyetindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şubeden parasız alınabilir.
V — İsteklilerin kanunî vesaikle % 7,5 güvenme parası makbuz
veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek kapalı zarfların ihale saatinden bir saat evveline kadar mezkûı komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. (3203)
¥ «
Muhammen B. % 7,5 teminatı Eksiltme
Cinsi Miktarı Lira K. Lira K. Şekli Saati
İzmir İle Yunan adaları arasında vzpur seferleri
Sahillerimize çok yakın bir mesafede bulunmakta olan Midilli ve Sakız gibi nüfusu kalabalık olan Yunan adaları ile İzmir arasında vapur işletmek için bir müddettenberi yapılmakta olan tetkikler neticelenmiştir. Bu işi, tanınmış Yunan vapur kumpanyalarından biri üzerine almış ve haftada bir gön olmak üzere İzmir ve adalar arasında vapur seferlerine başlanmıştır. İleride vapurların Ayvalığa da uğraması temin edilecek ve sefer adedi daha ziyade arttırılacaktır.
Molenz kâğıdı • 50 top 500 — 37 50 Pazarlık 14
Alâtı fenniye 60 kalem 1515 53 113 66 Pazarlık 15,30
Teknik âlâtı 20 kalem 1758 10 131 85 Pazarlık 16
Sarma kâ. (kırmızı) 300 top 4350 — 326 25 Açık E. 16,30
1 — Şartname ve nümunesi mucibince yukarda cins ve miktarı yazılı (4) kalem malzeme hizalarında gösterilen usullerle satın alınacaktır.
2 — Muhammen bedeli, muvakkat teminat akçaları, eksiltme saatleri hizalarında gösterilmiştir.
3 — Eksiltme 29/5/939 pazartesi günü Kabataşta Levazım Müdürlüğündeki alım satım komisyonunda yapılacaktır.
4 — Şartname, liste ve nümuneler her gün sözü geçen şubeden parasız alınabilir.
5 — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen günde % 7,5 güvenme
paralarile mezkûr komisyona gelmeleri. (3358)
¥
Cinsi Miktarı Muhammen %7,5 eksiltme eksiltme
Ortaklar köyü pazarı
Aydın (Hususî) — Şehrimize 30 kilometre mesafede ve hat güzergâhındaki Ortaklar köyünün pazarı Pazardan Cumartesiye çevrilmiştir. Hafta tatili cuma iken bu köyün pazarı salı, Aydının pazarı ise Pazar günü idi. Hafta tatili pazar olunca Aydın pazarı bizzarur sah yapmış, Aydın pazarı ile ayni gün pazar ku-ramıyacaklarından- ve kendilerini hafta tatiline tâbi tutulmadıklarından Ortaklar köyü cumartesiyi pazar günü olarak kabul etmişler, Aydın ile pazar değişmesi yapmış olmuşlardı. O zamandanberi devam edegelen bu pazarlarını bü hafta cumartesi kurmuşlardır.
bedeli teminatı şekli saati
Motor (110 bey- 1 adet 6950 521.25 kapalı z. 10.30
girlik)
Motor (70 bey- 1 adet 4500 337.50 açık eks. 11
girlik)
I - - Doç marka biri 70 diğeri 110 beygir kuvvetinde iki adet motöi
yukarda hizalarında gösterilen usullerle satın alınacaktır.
II — Muhammen bedeli, muvakkat teminat, eksiltme saatleri hizalarında gösterilmiştir.
III — Eksiltme 31/V/939 tarihine rastlıyan çarşamba günü kabataşta Levazım ve mubayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır.
IV — Şartnameler her gün sözü geçen şubeden parasız olarak alınabilir.
V — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatlerde % 7,5 güvenme paralarile müracaatları ve kapalı zarfları ihale saatinden bir saat evveline kadar kanunî vesaikle birlikte mezkûr komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde verilmesi lâzımdır. (3430) .
RADYO |
PAZARTESİ: 22/5/939
12.30 Program. I
12.35 Tü(k müziği (Pl.) ’ 13,00 Memleket saat ayan,
jans ve meteorolojji haberleri
13,15-14 Müzik (Operet seleksi» yontan)
18.30 Program,
18.35 Müzik (Oda müziği - Pl.)’
19,00 Konuşma (Doktorun saati)
19.15 Türk müziği (Halk türküleri ve oyun havaları)
19.30 Türk müziği (Fasıl heyeti)
20,00 Memleket saat ayan, a-jans ve meteorolojji haberleri
20.15 Türk müziği (Klâsik prog ram)
İdare eden: Mesut Cemil
Ankara Radyosu küme heyeti 21,00 Konuşma
21.15 Esham, tahvilât, kambiyc-nukut ve ziraat*borsası (fiyat)
21.25 Neşeli plâklar - R.
21.30 Folklor (Halil Bedi Yönetken tarafından)
21.45 Müzik (Küçük orkestra-Şef: Necip Aşkm)
1 — Qrunow - Berlin ve Viyana valsi
2 — Ziehrer - Aşık - Romans
3 — Ziehrer - Karnaval çocuk-lan
4 — Hipmann - Fantezi
5 — Kozmak - Viyana operetinden potpuri
22.45 Müzik (Senfonik - Pl.) 23,00 Son ajans haberleri ve yarınki program
23,15-24 Müzik (Cazband - Pl.)
Minimini yavrunuzun sıhhatini düşününüz. Onlara çocuk a-rabalarının kraliçesi olan ve en iyi imal edilmiş, en fazla tekemmül ettirilmiş en sıhhî arabayı alınız. Yeni gelen 1939 modelinin 50 den fazla çeşidi vardır. Her yerden ucuz fiat ve müsaid şartlarla yalnız,
BAKER MAĞAZALARINDA
bulabilirsiniz
Y E~N t S A 8 A H\
22 'MAYIS ıurı
Adapazarı Bandırma Bartın Bolu
ANKARA:
Telefon : 2316
( Türkiyenin
T E
Umum Müdürlük:
TÜRK TİCARET BANKASI A.Ş.
MERKEZİ: ANKARA
Her Nevi Banka Muamelâtı
Her ay faizleri ödenen:
KUPONLU VADELİ MEVDUAT
ŞUBELER:
Bursa
Eskişehir
her tarafında
L G R A F A
TÜRKBANK
Gemlik
İzmit Safranbolu Tekirdağ muhabirleri vardır.
□ RESİ
Şubeler: TİCARET
İSTANBUL:
Te’-fon : ‘24477-8

POKER traş bıçakları en sert sakalı bile yener ve cildi yumufatır
Her yerde POKER--S™
Gazinocular, lokantacılar va bahçe açanlara miijde I —■
Avrupa mallarından daha sağlam, Avrupa malından daha zarif ve Avrupı mallarında daha ucuz olan
KARTAL
■ Siparişlerinizi Mahmutpaşa - Kürkçü fç han No. 12 ye vermeniz.
V/PURLARIN HAFTALIK HAREKET TARİFESİ:
22 Mayıstan 29 Mayısa kadar muhtelif hatlara kalkacak I vapurların isimleri, kalkış $»ün ve saatleri ve kalkacakları rıht’mlar.j Karadeniz hattına — Sah 12 de (Tan), Perşembe 12 de (Karadeniz)d
Bartın hattına
İzmit hattına
Mudanya hattına
Bandırma hattına
Karahiga hattına
İmroz hattına Ayvalık hattına
İzmir sürat hattına
Pazar 16 da (Ankara). Galata rıhtımından. — Salı 18 de (Antalya), Cumartesi 18 de (Ülgcn),
Sirkeci rıhtımından.
— Salı, Perşembe ve Pazar 9,30 da (Uğur). Tophane rıhtımından.
— Pazartesinden maada her gün 8.45 de ve Pazartesi günü saat 13 de (Trak) sistemi vapurlardan biri, aynca Cumartesi 13,30 da ve pazar 20 de (Sus). Galata rıhtımından.
— Pazartesi, Çarşamba ve Cuma 8.15 de (Sus), aynca Çarşamba 20 de (Ülgen), Cumartesi 20 de (Antalya).
— Salı ve cuma 19 da (Bursa). Tophane nhtnnın-’ dan.
— Pazar 9 da (Tayyar). Tophane rıhtımından.
— Çarşamba 15 de (Saadet), Cumartesi 15 de (Bartın). Sirkeci rıhtımından.
— Pazar 11 de (Ege). Galata rıhtımından.
Mersin hattuıa — Salı 10 da (Konya), Cuma 10 da (Dumlupınar) Sirkeci rıhtımından.
Not:
Vapur seferleri hakkında her türlü malûmat aşağıda telefon numaraları yazılı acentelerden öğrenilir.
Karaköy Acenteliği — Karaköy, Köprübaşı: 42362
Galata Acenteliği — Galata, Deniz Ticareti Müd. binası altında: 40133.
Sirkeci Acenteliği — Sirkeci, Yolcu Salonu: 22740.
KOLINOS antiseptik DIŞ MACUNU
kullanınız. Lez zati hoş, dişleri inci gibi parlatan Kolinosu dünyada milyonlarca zevat seve seve
kullanırlar. Tüpün mu ıteviyatı teksif edilmiş olduğundan uzun müddet e ihtiyacınızı temin eder. Büyük tüpü40 küçük tüpü22,5 kuruştur.
İstanbul Belediyesi ilânları
Senelik muhammen
kirası ilk teminatı
Mercanda Yavaşçaşahin mahallesinde Uzun- ••
çarşı sokağında 5/216 numaralı dükkân 72,0i $,40
Mercanda Yavaşçaşahin mahallesinde Uzun- t
çarşı sokağında 1/208 numaralı dükkân 72,00 6,40
Mercanda Yavaşçaşahin mahallesinde Uzun-
çarşı sokağında 6/218 numaralı dükkân 72,06, 5,40
Mercanda Yavaşçaşahin mahallesinde Uzun-
çarşı sokağında 8/224 numaralı dükkân 72,00 5,40
Mercanda Yavaşçaşahin mahallesinde Uzun-
çarşı sokağında 3/212 numaralı dükkân 72,00 5,40
Mercanda Yavaşçaşahin mahallesinde Uzun-
çarşı sokağında 4/214 numaralı dükkân 72,00 5.40
Fatihte ManisalI Mehmetpaşa mahallesinde Ge-
miriler sokağında 12/26 numaralı dükkân 48,0C 3,60
Unkapanında Haraççı Karamehmet mahalle-
sinde Kayık iskelesi sokağında 15 No. kahve
yeri 48,00 3,60
Sultanahmette Karacehennem mahallesinde
Kabasakal sokağında 6 No. lı arsa 30,0f 2,25
Bebekte Bebek caddesi sokağında 109/1 numa-
ralı arsa 180,01 13,50
Yedikulede Kalekapısı sokağında 3 N. eski
Kantar kulübesi 30,00 t 2,25
Yenibahçede Mimarsinan sokağında 57/61 nu- i
maralı bostan 60,06 I 4,50
Çapada Saraçdoğan mahallesinde Yeniçeşme
sokağında 8/12 numaralı ev 60,00 4,50
Unkapanmda Zeyrek caddesi sokağında 18 N.
dükkân 102,00 7,65
Fenerde Balat caddesi sokağında 41 numaralı
kale burcu 39,00 2,93
■LAK NUMARASI 270290
CEMİLE
(TANGO)
TANGO IOTTURNO (TANGO)
TÜRKÇE SÖZLÜ
doğru atılacak
JAOIM
Burujuklar İzale dilebilir.
İViyaoa Üniversitesinden bir Profesör-Biocel — Tabir ettikleri Gençliğin cazip bir unsurunu keşfetmiştir. Bu cevher halihazırda peııbe renkteki To-kaloo Kremi terkibinde mevcuttur. Cildin bu yegâne unsurunu akşamları yatmazdan evvel tatbik ediniz «iz uyurken, o
YENİ BİR TENİ GÜZELLİĞİNE
Güzelliğiniz İçin
Krem Balsam i i
Kanzuk
Yukarda semti, senelik muhammen kiraları yazılı olan nihailer teslim tarihinden itibaren birer sene müddetle kiraya verilmek üzere ayrı ayn açık artırmaya konulmuştur. Şartnameleri Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler hizalarında gösterilen ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 30/5/939 salı günü saat 14 buçukta Daimî Encümende bulunmalıdırlar. (3391) (B).
Bütün dünyaca takdir edilmiş sıhhî güzellik kremleridir.
Gece için yağlı, gündüz için yağsız ve halis acıbadem çeşidleri hususî vazo ve tüp-lerce satılır.
İNGİLİZ KANZUK ECZANESİ PEYOÛLU - İSTANBUL
gayet emi. memnuniyet bahşclır.
40 yaşlarında görünebilirler. Yaşın izlerini gidirerek bir Genç kızım güzel cildini ikame eder. Cildin unsuru olan Tokalon kreminin semeresi şayanı hayrettir. Memnun kalmayanlar parafını geri alabilirler.
Çildi ta-
kadife gibi yumuşak ve siyah noktalardan kurtarmak için her sabah beyaz Renkdeki Tokalon
ZAYİ — Eskişeîîlr Kültür direktörlüğünden aldığım 1890/10090 numaralı şahadetnamemi zayi ettim. Yenisini alacağımdan hükmü yoktur.
Esat Güldoğan
Nafıa Vekâletinden
Eksiltmeye konulan iş :
1 — Büyük Menderes tabilerinden Çürüksu üzerinde yapılacak regülâtörle Sarayköy ovasını sulamak üzere açılacak kanal hafriyat ve sınaî imalâtı keşif bedeli «446.579» liradır.
2 — Eksiltme 15/6/939 tarihine rastlıyan perşembe günü saat 11 de Nafıa Vekâleti Sular Umum Müdürlüğü su eksiltme komisyonu odasında kapalı zarf usulile yapılacaktır.
3 — İstekliler eksiltme şartnamesi, mukavele projesi, bayındırlık işleri genel şartnamesi, fennî şartname ve projeleri 22 lira 33 kuruş mukabilinde Sular Umum Müdürlüğünden alabilirler.
4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin «21.613» lira «16» kuruşluk muvakkat teminat vermesi ve eksiltmenin yapılacağı günden en az sekiz gün evvel ellerinde bulunan vesikalarla birlikte bir dilekçe ile Nafıa Vekâletine müracaat ederek bu işe mahsus olmak üzere vesifc» almaları ve bu vesikayı ibraz etmeleri şarttır.
Bu müddet içinde vesika talebinde bulunmıyanlar eksiltmeye iştirak edemezler.
5 — İsteklilerin, teklif mektuplarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. Postada olan gecikmeler kabul eÜîTmez.
«1789» «3329»
Devlet Demiryolları ilânları
Muhammen bedellerde miktar ve vasıflan aşağıda yazılı (2) grup malzeme ve eşya her grup ayrı ayrı ilıale edilmek üzere 5/6/939 Pazartesi günü saat (10,30) on buçukta Haydarpaşada gar binası dahilindeki komisyon tarafından açık eksiltme usulile satın alınacaktır.
Bu işe girmek istiyenlerin her grup hizasında yazılı muvakkat teminat ve kanunun tayin ettiği vesaikle birlikte eksiltme günü saatin© kadar komisyona müracaatları lâzımdır.
Bu işe ait şartnameler komisyondan parasız olarak dağıtılmaktadır.
1 — 3000 metre muhtelif ebatta bakır boru muhammen bedeli 1787 lira 50 kuruş ve muvakkat teminatı 134 lira 7 kuruştur.
2 — 100 adet bina için porselen musluk taşı ile 10 adet termosifon muhammen bedeli 1030 lira ve muvakkat teminatı 77 lira 25 kuruştur.
(3466)
Nafıa Vekâletinden:
Eksiltmeye konulan iş. __
1 — Karadere sulaması hafriyat ve sınaî imalâtı keşif bedeli (361.388) lira (30) kuruştur.
2 — Eksiltme 15/6/939 tarihine rastlıyan perşembe günü saat 11 de Nafıa Vekâleti Sular Umum Müdürlüğü su eksiltme komisyonu odasında kapalı zarf usulile yapılacaktır.
3 — İstekliler eksiltme şartnamesi mukavele projesi Bayındırlık işleri genel şartnamesi, fennî şartname ve projeleri (18) lira (10) kuruş mukabilinde Sular Umum Müdürlüğünden alabilirler.
4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin (18.205) lira (55) kuruşluk muvakkat teminat vermesi ve eksiltmenin yapılacağı günden en dk sekiz gün evvel ellerinde bulunan vesikalarla birlikte bir dilekçe ile Nafıa Vekâletine müracaat ederek bu işe mahsus olmak üzere vesika almaları ve bu vesikayı ibraz etmeleri şarttır. Bu müddet içinde vesika talebinde bulunmayanlar eksiltmeye iştirak edemezler.
5 — İsteklilerin teklif mektuplarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır.
Postada olan gecikmeler kabul edilmez. - «1842» «3406»
Sahibi: Ahmet Cemaleddin SARAÇOĞLU
Neşriyat müdürü: Macit ÇETİN Basıldığı yer: Matbaai Ebüzziya