Mareşal Çakmak toprağa verildi
Cenaze merasimine 100,000 i aşan büyük bir kalabalık^iştirâk-'etti
H.P. adaylığına seçilenlerin
Halk Partisi Merkezi çok müşkül vaziyetlere düşmüş bulunuyor
Merkezin göstereceği C H.P. adayları teker teker jnönünün tasvibine
arzolunuyor
C. H. P. adaylarından % 70 inin belli olmasından sonra % 30 ların tesbiti için C.H.P. Genel merkezinde birkaç günden-beri toplantılara devam edilmektedir.
Bazı il merkezlerinden seçil-miyen milletvekillerinin peyder pey şehrimize geldikleri ve parti merkezi ile temasa geçtik leri görülmektedir.
% 70 lerle çok zayıf bir kad-ru arzede.ı C.H.P. adaylarını takviye etmek için merkez çok güçlük çekmektedir.
Mardinin tanınmış zenginlerinden. Abdülkadir Kalav ve Sivas Milletvekili Şakir Uma gibi mahallerinde çok kuvvetli olan kimselerin % 70 e girememeleri Halk Partisinin esasen kuvvetli bulunmadığı bu bölgelerde büyük zaafa uğra-
D. P. Antakya namzetlerinden Operatör Burhanettin Onat
masını intaç etmiştir.
Söylendiğine göre, Şakir Uma bir akrabasının Giresundan a-day gösterileceği vaadi ile bu devre milletvekili olmak istememiştir. Fakat yapılan vaadin yerine getirilmemesi karşısında Sivas C.H.P. lilerinin büyük bir ekseriyetine hâkim olan Şakir Uma, partiye olan itimadını kaybetmiştir.
Başta Başbakan olmak üzere kabinenin üç üyesini hâmil bulunan Sivas listesinin bu durumu C.H.P. Genel Merkezini büyük bir telâşa düşürmüştür... Bu itibarla partice kazanması istenilenlerin verilen prensip kararına rağmen başka yerlerden aday gösterilmesi yoluna gidileceği tahmin edilmektedir.
Partinin Genel Başkanı ol-
★ (Devamı Sa: 2 de)
Uyandırılan
Toprak
Muhip DIRANAS
İlgaz’da bir dâva
ukarıdaki imzanın yazarı on beş gün süren bir yurt bölge-® si yolculuğundan dönüyor. Herşeyden önce şunu belirtmeği
vazife bilir ki,
Seçim Kanununun
yürürlükte olduğu bu müstesna zamandaki yolculuğunu, vatanın bugünü ve geleceği adına, bir bahtiyarlık duygusuyla sona erdirmiştir. Bahtiyarlığı doğuran sebepler derin ve çeşitlidir. On beş gün süren yolculuğunda yalnız şehirler, kasabalar halkıyla değil, köyler ve köylülerle de düşüp kalkmıştır. Memleketin, bu en son, yahut en ileri safındaki fertleriyle yaptığı yarenliklerden, temaslardan, tartışmalardan, bir acı kahvenin kik yıl sürecek bağlılıklarından edindiği duygu, vardığı kanaat şudur ki; bugün memlekette şayanı hayret bir mucize cereyan etmektedir: Türkiye bir yeniden doğuş hali içindedir.
Tarlası, toprağı dışındaki dünyaya en kayıtsız kalması lâzımgelen bir dağ başı köyünde bile, çobanına varıncaya kadar, ağası, ırgadı, artığı; kadını, kızanı, kuzgunu bütün köy; memleketin en taze, en kalbur üstü siyasetiyle yakından ilgilidir. Bir rey cürmünde küçük görünen fakat memleket çapında bir önem ve sorumluluk ifade eden hakkının, şuurla ve ısrarla, farkındadır. Yirmi beş seneden sonra, nihayet ayağına giden münevverin ve şehirlilerin ne istediğini pek tabii, bilmek le beraber, kendisinin ne olduğunu da ona göstermek hassasiyet ve itinası içindedir. Bir yol üzeri, bir dağ köylüsü: -Efendi, dedi, baktık, birtakım adamlar köyümüze kadar gelir gider oldu. Hallerinden, dillerinden anladık ki, iş gayri bize düşmüş. Anlaşılan, bizi efendilikten indirdiniz, vatandaş ettiniz. Sağ o-lun! Eh, gayri bu çorbada bizim de bir tutam tuzumuz bulunur».
ha beteri olmaz» derecesine,rey hak kının kendisine verdiği gururu, alışageldiği menfaat baskılarının üstüne çıkararak: «Atacağım reyi bir Allah, bir ben bilirim» diyor. Bu; Millî hâkimiyet ruhunun azimli ifadesidir.
Bundan dört yıl önceki köylü ti-★ (Devamı Sa. 6 Sü. 4 de)
Mevkuten muhokeme edilen 8 D. P. li
Ilgazda 1/4/1950 Cumartesi günü C. H. P. tarafından yapılan seçim propagandası toplantısını Seçim Ka nununun 133 üncü maddesine aykırı hareket ederek ihlâl ettikleri id-
Jc (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
Antakyada fecî bir sel âfeti
Yukarı mahalleler ve çarşıdaki dükkânlar sular altında kaldı
Yüzlerce ev ve dükkân hasara uğradı
Antakya, 12 (a.a.) — Gece saat 1 de başlıyan çok şiddetli yağmur sabaha karşı büyük bir âfet halini almış, şehrin yukarı mahalleleri ile çarşılardaki dükkânlar dağdan gelen sellerin altında kalmıştır. 4 ev tamamen yıkılmış, yüzlerce ev ve dükkân hasara uğramıştır. Bir çocuk yıkılan evlerden birinin enkazı
altında kalarak ölmüş, dfiğer bir çocukla anası yaralı olıvak kurtarılmıştır. Evlerinin eşyası’, ile yiyeceğini seller götüren yüzl'erce aile açıktadır. Vali felâket sahasına giderek yıkılan ve zarar gören evleri ve dükkânları dolaşmıştır. Zararın tesbiti için bir komisyon, teşkil ★ (Devamı Sa. 6 Sü. 7 de)
Köylerde demokrasi ruhunun ağalık ve tagallûb esaretini de yıktığını, yıkmakta olduğunu gördük, -^emleket çapında rey hakkını eline geçirmiş en basit bir köylü, o rey hakkına sırf bir göz atmak için bile olsa, karışmaya yeltenen ağaya başını kaldırır olmuştur. Yahut kal dırabilir bir haleti ruhiye içindedir. Her biri, eğer içten taralına rastlarsa, şöyle bir, çamurlu yoluna, üstüne başına bakıyor, -Bunun da
Cenaze merasiminde hâdiseler vukubuldu
Tabutu askerlere teslim etmek istemiyen gençler Eyübe
kadar omuzlarında taşıdı, yaralananlar, bayılanlar oldu
—|ZAFER’in iki yeni macera romanı|—
Bir Demokrat adayın notları iktisat siyasetimizde paramızın kıymet rolü
hukuk nizamına gösterilen emniyete* tâbidir. Tasarruf sahiplerinin istik-1 bali, çalışan sınıfın refahı ve müktesep kazançların gelecek neııilltıe intikali para kıymetinin istikrarı ! sayesinde temin edilebilir.
★ (Devamı Sa. 4 ,Sü. 5 de) I
1- Güzel Fıyorenda
2- Bellamy cinayeti
1 — Mişel ZtuğaJko’nuu ilk defa ve yalnız «ZAFER» için RAGIP R1FKI tarafından dilimize çevri leıı bu eseri,./Gardiyanlar», « Borjiya», «Paris Çiçekleri» ve nihayet bundan evvel tefrika ettiğimiz ..I’oyraz Çayın» gibi tanınmış diğer eserlerinden çok daha heyecanlı, muhteşem ve biııbir macera ile süslüdür. «Güzel Fiyoretıda» baştan sona kadar size zevkli, zevk li olduğu kadar heyecanlı daki-
V
ara, milli hâkimiyetin ve devlet itibarının sembolüdür. Milletlerin İktisadî istiklâli, pa-
ralarının sağlamlığına bağlıdır. Bir memlekete hariçten sermaye akması veya memleketten dışarı sermaye kaçırılması, para rejimine ve
2 — Bilhassa polis roman larında büyük ve haklı bir şöhret yapmış olan Frances Noyes Harfin ilk defa Zaferde neşredilecek «Bellamy Cinayeti Dâvası» isimli romanı S. Yazıcı-oğlu tarafından fevkalâde güzel ve seyyal bir üslûpla dilimize çevrilmiştir. «Bellamy Cinayeti» binbir esrarın düğümlendiği bir noktadır. Bu nokta sizi meraktan heyecana, heyecandan tecessüse sevk edecek ve en ummadığınız bir anda bütün ihtişa-miyle çözülecektir.
CUıMAK KSİ’ Yİ KI. g Yİ M i z
İstanbul, 12 (Telefonla) — Vefatı bütün yurtta derin teessür uyan dıran Mareşal Fevzi Çakmak’ın ce nazesi dün üniversite gençliği v( halk tarafından büyük merasimle kaldırılmıştır.
Merasimde bulunmak isteyen bin lerce insan sabahın erken saatlerin de Nişantasma akın halinde gitmiş
★ (Devamı Sa. 6 Sii. 1 de)

Cenazede orduya hakaret mi ?
Nj-edd'n A'dıçoğlu
bu iddia ila dün
AKINTIYA"--1
I____KÜREK
Pilav yiyen kaşığını yanında taşır !
Sevimli güreşçimiz Mersinli Ahmet, Kral Furuğun dâvetlisi olarak Mısıra gitmiş: Giderken kendisini binlerce kişi teşyi etmiş!
Halk, yaşa! diye bağırmış...
Sporcular, varol, diye yüzünü gözünü öpmüş!
Gördünüz mü tam günün şartlarını haiz ideal, hem de
sempatik bir aday. Önünde binlerce sporcu, arkasında yüzbin-lerce halk; atan kazanıyor!
Yazık, nasıl oldu da, Halk
Partisi bu fırsatı kaçırdı! Hal-
buki, Mersine gidip gelen hatırlı zevat da olmuştu!
Demek kısmet değilmiş!
Hem kısmetinde olsaydı, kaşığında çıkmaz mıydı?
Yedekçiııin YEDEĞİ
Sayfa; ü
z a f a ü
13 - 4 - 1950
GÜN GEÇERKEN
Plân, Plân, Plân...
Marshall’ın,
Günaltay’ın ve Halkın
Me - De
«Dilin kemiği yok ya, söyle» derler bir lâf vardır, o lıesan, vaadi de tutmıyacak olduktankelli et edebildiğin kadar. İktidar Partisi seçim kampanyasına, hangi bütçeye, hangi yıllara, hangi programa sığdırabildiği merak edilen, havsala üstü bir vaat dam pingi ile girdi. Sayın Başbakanın son Kastamonu nutku bu vaat dampinginin ve mübalâğasının şaheser bir örneği sayılsa yeridir; bakın-
Önümüzdeki sene için köylerimizi kalkındırmak hususunda
plânlan varmış. Köyde medenî hayat doğacak, mektep, su, yol, bilcümle sılıhi hayat şartlan —âdeta bir çırpıda— halledilecekmiş. Köylülere verilecek tohumların ıslahı için harekete geçilecek, halkı gürbüz yetiştirmek ve bilhassa çocuk ölümüne mâni olmak için tedbirler alınacakmış. (Burada hatıra geliyor; bu yıl, Çocuk Esirgeme Kuruntuna kaç para yardım edildi? Yanılmıyorsam, otuz bin lira. Halbuki çocuk ölümlerini önle
me işi yapılan hesaplara ve incelemelere göre yüzlerce milyon liraya, senelere.mütevakkıf geniş
ye sistemli plânlara dayanan en büyük sosyal dâvalarımızdan bi-
ridir. Neyse!) Köy yollan kasaba yollarına bağlanacakmış. (Şehirleri şehirlere, kasabaları ka-ûabalara bağlayabilmek için kaç yıla ve kaç milyonlara ihtiyaç var; onu bir hesaplarsak, vaadde-ki mübalâğayı yahut da pek sa-
iyi niyeti kolayca anla-

rız).
Fakat, mevzuu dağıtmıyalım. Sayın Başbakanın nutkunun dörtte bir sütunluk yerinden alacağım şu cümlelere bir bakın: Önümüzdeki sene için bu hususta esaslı plânlarımız vardır. ■ -Bu neticeyi elde etmek için gereken tedbirlere şimdiden başla mış bulunuyoruz.» «Bu sözlerim kuru vaatler değildir. Bugüne kadar, Allahın lütfü ile hepsini yaptık». (Allah için), «Kuylünün sıhhî durumunun iyileşmesi için plânların hazırlanmasuıa baş-
At Yarışları
İzmirde bu hafta
yapılacak koşular
Bu hafta İzmirde yapılacak At Yarışlarına yazılı olan atların (simlerini ve taşıyacakları sıklet- ,
leri koşu sıran ile aşağı 'azıyoruz.
Birinci koşu: Arap taylarına
mahsus, 1000 metre.
1 — Arda 58
2 — V. i. 58
3 — Fırat 54
4 — Nihavent! 52,5
İkinci koşu: B. grupu Arap atT
lan 1600 metre.
1 — Donjuan 58
2 — Çınar 58
3 — Macera 58
4 — Akkent 58
5 — Bukel 58
G — Barış 58
7 — Öncü 56.5
8 — Azize 56.5
9 — Sevinç 51.5
10 — 1 Nisan 51.5
11 — Ege Güzeli 51.5
Yeni Meclis binasında yangın başlangıcı
Yeni Büyük Millet Meclisi inşaatında çaçlışan Ali Sarıkaya ile Bat tal Sarıdemir isminde İlci amele kazanda zift eritirken yangın başlangıcına sebep olmuşlardır.
Yengin itfaiye tarafından söndürülmüş ve yangına sebebiyet veren ler hakkında tahkikata başlanmış-
Zımpara cevherinden alınacak resim
1950 yılında yabancı memleketlere gönderileiek veya dahile sevkolu-nacak zımpara cevherlerinden % 5 nisbi resim alınmasına bakanlar kurulunca karar verilmiştir.
Başkonsolosluğa yükseltildi
Stolcholm fahri muavin konsolos-luğna tayin edilmiş olan M. Raqette Holm’ün Stoklıolm fahri başkonsolosluğuna yükseltilmesine Bakanlar Kurulunca karar verilmiştir.
Kulağını ısırmış
Soğukkuyu semtinde lastikçilik yapan İsmail isminde bir şahıs A-sım Tellâl ismindeki seyyar lâstik satıcısı ile kavgaya tutuşmuş ve bu sırada Asımın kulağını ısırmıştır.
Kulağından ısırılmak suretiyle yaralanan Asım tedavi atlına alınmış ve sanık hakkında tahkikata bağlanmıştır
lanmıştır.» (Maşallah). «Bu hususta icabeden yardımın temin edileceği yolunda vaat almış bulunuyoruz.» (Kimden? Marşal yardımı mı? Fakat sayın Başbakana hatırlatmak gerekir ki, Marşal Plânı yardımlarını parti propagandasına âlet etmeğe hakkı yoktur. Çünkü bu yardımlar Halk Partisine değil, bir milletler camiası içindeki Türk milletine yapılıyor.) «Makine işi halledilmiştir. Ziraat vasıtalarının temini hususu da bir plâna bağlan mıştır». (Gelen makinelerin yüzde sekseni Çukurovaya indirilmek ve bu hesapsız kitapsız tevziatla oradaki toprak amelesini işsizliğe ve sefalete mahkûm etmek suretiyle mi?) »Köylünün sılıhi ve temiz su içmeleri hususunu temini için de plânlarımız hazırdır.»
Plân, plân! Görülüyor ki, mem leketin bugüne kadar el dokundurulmamış dâvaları, önümüzdeki yıl için birbiri peşinden zikredilen bir sürü plâna bağlanmış, bir çırpıda hallolup gidecektir. Ne .mutlu bize. Marşal plânından sonra Günaltay plânı.
Fakat bu arada Türk halkının ne kadar akıllı, sağ duyulu, gerçeği görür bir halk olduğunu unutuyoruz galiba! Başbakan bu vaatlerin kuru, bu plânların yalancıktan olmadığına yemini bil-lâh da etse, nâçiz kanaatimizce, fayda yoktur. Halk artık ağzıyla kuş tutma oyunundan bıktı usandı. Yol diyoruz: Nutuk dinletmek. üzere şehre getirtilen köylü, akşam üzeri, beline kadar çamur deryası içinde köyüne dönüyor Halk şimdi, yoldan da, sağlıktan da, ıslah edilmiş tohumdan da evvel, bir şey istiyor; tek bir şey: İktidarın değişmesini. Çünkü işlerin asıl o zaman yoluna gireceğine, dertlerinin çaresine ancak o zaman bakılabileceğine inanıyor. Sebebi de gayet basit ve mâkul ı Reyine hâkim olduğu gün, iktidara getirdiği partinin lâfla vakit geçiremiveceğini iyi biliyor ve ilkin bu iradesini tecelli ettirmek istiyor. Bu da halkın plânıdır.
Üçüncü koşu: 3 ya şlı İngiliz at-
laı ı 1600 metre.
1 — San 59
2 — Duc 52,5
3 — Artık 52.5
4 — Dilber 51
5 — Fleşdor 51
6 — Calypso 51
Dördüncü koşu: A grupu Arap
atları 1600 metre.
1 — Yunt 63.5
2.— Atom 61
3 — Tufan 60
4 — Kovboy 60
5 — Dabi 11 60
6 — Havari 60
Beşinci koşu: Centilmen koşusu
1800 metre.
1 — Kontes 74.5
2 — Desdemon 70.5
3 — Roket 70
4 — ^Gözne 68.5
5 — Pullu 66
6 —. Prenses 66
Çifte bahis: 2—3 üncü koşular
arasında, ikili bahis:- 4 üncü koşu-
dadır.
Oau artık benim, benim malım telâkki ediyordum. O artık ebediyen benim peşimden gelmeğe mahkûmdu. Nedense, o an, radyo ile idare edilen tayyareler hatırıma geldi. Bu, anlaşılmaz, izah edilmez, çocukça fakat dayanılmaz derecede hararetli bir duyguydu.
Kısa bir zaman sonra haklı olduğumu anladım. Kız gelip camlı kapının önünde durdu. Biran tereddüt eder gibi bir hali vardı, fakat sonra kapıyı açarak:
— Oturabilir miyim? dedi.
O kadar sıkılmıştım ki, her hangi bir cevap verecek yerde ancak elimle yer gösterir gibi bir hareket yaptım. Demek ki, genç bir kızı sadece fikrî zengin ligimle idare edebileceğime dair bende hasıl olan itminan sırf bir hayal değilmiş . Bu fikir beni heyecanlandırdı. Sesimin kısık ve kırık çıkmasından korkarak, elimle yanıma otıırmasuıı işaret
Gidip çantalarım getirdi.
Bir kere daha söyledim zannediyorum, ben o tarihte yâni 193'J da elli iki yaşında İdim. Fakat, kendimi, ilk defa sevdiği bir kız la yatacak olan bir delikanlı kadar mahcup ve çekingen hissediyordum. Yine söyledim sanıyorum: Kız çok güzeldi, fakat şimdi vaziyeti açıklamam lâzım; Kız
Türk - Mısır hava anlaşması
Haber aldığımıza göre, hükümetimizle Mısır hükümeti arasında cereyan eden müzakereler neticesinde tesbit olunan hava ulaştırması anlaşması dün Dışişleri bakanlığında hükümetimiz adına umumî kâtip Faik Zihni Akdur ile Mısır hükümeti adı na büyük elçi Mehmet Emin Fuad bey tarafından imza edilmiştir. İşbu anlaşma iki taraf teşriî meclislerinin tastikine iktidar ettikten sonra yürürlüğe girecektir.
Her iki devletin taraf oldukları milletlerarası sivil havacılıta dair
Şikago sözleşmelerinden mülhem o-lan bu anlaşma iki memleket arasında muntazam hava seferlerinin
kurulmasını sağlamakla milletlerin karşılıklı anlayışlarına ve yaklaşma larına da hâdim olacaktır. Anlaşma
iki memleket havacılık teşebbüsleri-ne zarar verebilecek rekabetleri önleyen hükümleri ihtiva etmektedir.
Türkiye Mısır hava anlaşması hü-| kûmetimizin hava ulaştırmalarına [ dair aktettiği bu tipteki on beşinci anlaşmadır. Komşu memleketlerden I Yunanistan'la İrak, Suriye, Lübnan Haşimi Ürdün ile de aramızda buna benzer anlaşmalar mevcuttur
Nedim Veyselin ikinci vazifesi
Brüksel Orta Elçisi Nedim Veysel ı llkin’in memleketimizi Lüksenburg hükümeti nezninde de temsil etmesine Bakanlar Kurulunca karar verilmiştir.
İspirto ocağından yangın çıkmış
Doğanbey mahallesinde oturan Seyran Demirdöğen isminde bir kadınla kızı Manuşak Demirdöğen ispirto ocağını yakarken yangın çıkmasına sebep olmuşlardır.
Yangın söndürülmüş ve hâdiseye sebebiyet verenler hakkında tahkikata başlanmıştır.
C.H.P. adaylığına seçilenlerin uyandırdığı akisler
A- (Baş tarafı birinci de) mak itibariyle % 30 ların tesbitin-de her aday ayrı ayrı İnönünün tasvibine arzedilme.:tedir. ,
Bu arada İnönü’nün % 70 dışında kalan ve mahaİlerince seçilemiyen bazı emekli generallerle merkezce aday gösterilmesini istediği Naci Tınaz, İzzettin Çalışlar, Asım Gün- I düz ve Fahrettin Altay üzerinde ' ısrar ettiği söylenmektedir. |
C.H.P. ileri gelenlerinin seçim propagandası olarak nutuklarında mütemadiyen tekrarladıkları Anayasa tadili yoluyla çift meclis sistemi vaadine de % 70 fere girmeyen milletvekilleri itibar etmemekte ve buna sıkışım günlerin bir parmak balı nazariyle bakmaktadırlar. I Bu vaziyet karşısında şaşırıp kal mış olan C.H.P. merkezi, alâkayı kendi üzerinden uzaklaştırmak ga- | yesiyle % 70 e dahi olan adaylarının çeşitli yönlerden evsaflarını, organları vasıtasiyle yaymak yolu- i na sapmıştır. 1
Kırılan ümitlerin son şansı olan
% 30 ların tesbitinden sonra C.H.P. 1 saflarında esaslı çöküntüler ola-' cağına muhakkak nazariyle bakıl- i maktadır.
Antalya D. P. adayları Antalya, (Hususî) — Antalya D.
P. adaylığına şu zevat seçilmiştir; I Yüksek Ziraat Mühendisi Akif Sanoğlu, D.P. İl Başkanı Ahmet ' Tekelioğlu, Doktor Operatör Bur-hanettin Onat, Doktor Fatin Dalaman, Yüksek Makine Mühendisi Ahmet Tokuş, İl Genel Meclis üye- 1 si ve Yüksek İktisat mezunu İbra- ! ı him.Subaşı. I
Ordıı D.P. adayları
Ordu (Hususî) — Gazeteci ve' Maliyeci Feyzi Boztepe, Yüksek Mühendis Bekir Baykal, Avukat Fazlı Ertekin, Hukuk Doktoru Ce-mil Bengü, Doktor Salâhattin Or-hon, Hukukçu Refet Aksoy, Avu- | kat İsa Çorda.
Yazan: Ferenc Molnar No- 5
Çeviren: M. T.
ilk görünüşteki kadar güzel değildi. Onun kadar güzel kadına her gün yüzlerce hattâ binlerce defa tesadüf ederiz. Onunla beraber geçirdiğimiz bir kaç saat yolculuktan sonra bende bu intiba hasıl oldu. Onda ne bir fevkalâdelik gördüm, ne de ağzından kayda değer bir söz işittim. Hiç mi hiç enteresan bir tarafı yoktu. Bununla beraber, vaktaki yanıma oturdu, sokularak, «üşüyorum...» diyerek omuzunu ve kalçalarım bana temas ettirdi.... O zaman anladım ki, artık geri kalan hayatımız boyunca birbirimizin olacağız. Hiç bir se l)ep yokken, birdenbire ve yıkıcı bir kuvvetle bende doğuve-ren bu fikir, hayatımın yeni ve tehlikeli bir unsuru olurdu. Vaktiyle bir kitapta okumuştum. Hıyarcıktı veba tâbir olunan has talik ta insanı, böyle olduğu yere bir anda çivileyiverirmiş. Hid defimden ağlamak, yeşimden ve sevincimden yine ağlamak istiyorum, Bu bir saniye İçinde^
MES’ELELER
Demokrat Parti
kongrelerinde konuşan köylüler
iiık köylüsü yıllardır çektiği mahrumiyet ve ıstırabın feryadını ancak Demokrat Parti Kongrelerinde söylemek ve deşmek cesaretini gösterebilmiştir.
Köyün türlü yokluğu, imkânsızlığı, yaşama güçlüğü ile millet dert lerini kimseye açamamış, söyleyememiş ve bunlara bir devâ da bulamamıştır.
içtimai, sağlık ve kültürel nimetlerden mahrum bulunan büyük bir yığın elbette ihmal edilmemeli idi.
Fert olarak cemiyet içinde yaşı-yanların ihtiyaçlarını, medenî vasıta ve imkânlardan faydalandırmak, kalkındırmak ve işleri bir hamle ile programlı bir mesaî İktidar partisi tarafından yapılmış olsa idi hiç şüphe yok ki noksanlar bunca yıllardır izale edilir ve itmam da o-lunabilirdi.
Türk köylüsü talih ve kaderin zebunu olarak türlü cefalar çekmiş tir. Bir gün oh dememiş, ferah nefes almak fırsatım da bulamamış-
Harp meydanlarında savaşan, «fiz yolojik» sefaletle mücadele eden o, devlet büyüklerinin azametini çeken yine bu bedbaht halk kütlesidir.
»Köylü efendimizdir» diyen İktidar Partisi bugüne kadar bu muhterem, fedakâr kardeşlerimizi ihmal etmiş tir. Onların dertlerine devâ da bulamamıştır.
Demokrat Parti doğduğu günden beri Türk köylüsünün dili söylemeğe başlamıştır. Bu sözlerdeki ifade, acı, feryat ve ıstıraplar o kadar geniş ve şümullü ki, insan dinlerken göz pınarları kuruyor, kalbi heyecan ve dehşet içinde kıvranıyor, âdeta duracak gibi oluyor. Bu ses, bu haykırış milletin yürekten gelen nefret ve elem sesidir. Çaycuma kongresinde bir köylü vatandaş dedi ki :
— Köyümüzde adalet yok, adavet var. Maden ocaklarında verilen pilâv ve tatlı yerine bizim bulgurumuzdan başka bir lütuf istemiyoruz, bunu da bulamazsak İktidar partisinden bir şeji dilenmeden başka yiyecek şeylerimiz vardır, muzlar kalınca onları yeriz, dedi!..
Binlerce vatandaşın ıstırabına tercüman olan köylü kardeşlerimiz kelâm hürriyetini ancek Demokrat Parti çatısı altında bulabilmiştir.
Halk Partisi hâlâ çırpınıp duruyor; milletten oy bekliyor. Umumî seçimleri kazanacağını zannediyor. Türk milleti iktidar partisinde artık küsmüş ve ondan soğumuştur. Milyohlarca vatandaşın dilinden' ve ağzından bunu her yerde duyduk.
Büyük vaatler,' maddî yardımlar muvacehesinde bile, milletimiz irkil meden uzanan ellere yüzünü çevirip gidiyor, bunlara kapılıp aldanmıyor. Olgunluk ve anlayışın tam ifadesi budur. 1
Çeşmelerinizi, köprülerinizi, yollarınızı ve daha neleriniz varsa yeniden iktidara bizleri ■. getirirseniz yapacağız, diye Halk partililerin bu sözlerine istisnasız olarak kimse kulak vermiyor; ancak »bugüne kadar nerelerde idiniz, efendiler» diye mukabele ediyor.
Yazısız, notsuz irticalen konuşan bu kahraman Türk t köylüleri yarınlarımızın ne kadar emin, şuurlu ve kuvvetli olduğunu canlı olarak beyan etmektedirler.
Millî hayatımızın siyasî havası demokrasi ruhuyla böyle heyecan-
kızın bana sokulduğu bu ilk garip ve korkunç anda, acaba deli mi oldum diye düşündüm. Güzeldi bu kız... —samimî olmak, tam mânasiyle samimî konuşmak istiyoru— Bu kız anormal bir derecede güzeldi. Onda, hüviyetinde, bakıvında, ve gülüşünde bana, Budapeşte sokaklarında müşteri kollayan orospuları hatırlatan. bir şeyi vardı. Onun hak ku*1’, bu sözleri yazmaktan kork n. torum. Bu sözlerin onun için bir hakaret teşkil edeceğine kani değilim. Çünkü hayatım boyunca, onu sevdiğim kadar, ne kadın ne erkek, hiç kimseyi sevmedim. Burada yapmak istediğim şey bütün fikirlerimi anlatmaktan ibarettir. Bugün için tek gayem bu.
Kızıl saçlı kız bir ara elini al nuna koydu. Eli yumuşak ve beyazdı. Yüzümü daha yakından, daha dikkatle tetkik etmek istiyormuş gibi, her zaman sağ gözümün üzerine doğru düşen saçlarımı düzeltti
—........ Yazan : ■ —■■■■
A. R Inceolemdaroğ u I
Zonguldak Milletvekili |!
lı günler geçirmiş olması da her bakımdan önemlidir.
Köylümüz, küçüğünden büyüğüne l^adar bu kutsî dâvanın mânasını idrâk etmiştir. Emniyetli bir seçim fiil sahasında kendisini gösterecektir.
Bucaklara, ilçelere ve illere gönderilen yüzlerce lira ile bakalım Halk Partisi muvaffakiyet elde edebilecek midir?
Müşahede ve intihalarımız şudur ki; memleketin bu defaki seçimlerde göstereceği haleti ruhiye ile Türk milleti demokrasi hayatının
Ankarada ilk çocuk hastahanesi dün açddı
50 yataklı hastahanede 12 yaşına kadar olan çocuklar tedavi edilecek
Hastahanenin düıı yapılan açılış merasiminden iki ayn görünüş
Dün saat 11 dc Işıklar caddesinde yeni tesis olunan Ankara çocuk has-tahanesinin açılış töreni yapılmıştır.
Sağlık ve sosyal yardım bakanı Dr. Kemali Bayazit, çocuk hastaha-nesinin açılışı münasebetile kısa bir konuşma yapmış ve bundan sonra Memduh Şevket Esendal, çocuk has-tahanesinin memlekete hayırlı olması temennisiyle kordelâyı kesmiş
— Kinisiniz siz? dedi. Bana
öyle geliyordu ki ben sizi Buda-peştede gördüm...
Hâlâ konuşmağa cesaret ede-
miyordum. Elimi cebime sokup pasaportumu çıkardım ve uzattım. Başından sonuna kadar oku duktan sonra iade etti.
— Orijinal bir takdim merasimi, dedi... Bir yanlışlığa ve hayal sukutuna imkân yok... Her şey meydanda.
Pasaporttaki fotoğrafım onu eğlendirnıişti. Sanki hüviyetimi tesbit etmek isteyen bir gümrük memuı-u iıniş gibi,bir resme, bir bana bakıyordu.
— Elli iki yaşındasınız demek....
— Evet.
— O kadar göstermiyorsunuz
— Mersi.
Biraz daha cesaretlendim.
— Şimdi verin bakalım sizin pasaportu, dedim.
Hemen uzattı.
Adı Edith Gaal. Yirmi bir yaşında. Aktris,
sayfalarını açacak, o yapraklara kendi şanına yaraşan tarihî kararını vermiş olmakla millî vazifesini yapmış olacaktır.
Demokrat Parti Kongreleri tam halk topluluğunun candan alâka-siyle yapılmakta, her şey açık bir lisanla konuşulmaktadır.
Dün kendisinde bu cesareti göre-miyen, dilinin ucundan geriye kaçan kelimeler hiç pürüzsüz kulaklarda çınlamaktadır.
Bu gelişme, bu hızlı hamlelerle memleket ve millet hayatında meş kür meyvelerin* yarın bize vaadet-mektedir. Vicdanından gelen ilham kaynaklarını ve onun akışıyla çarpan kalplerin kimseden endişe ve tereddüt etmeden yapacaklarına milletçe inanmış bulunuyoruz.
ve hastahane hazır bulunanlar tarafından gezibniştir.
Ankara çocuk hastahanesi 50 yataklı olup yeni doğan çocuklardan 12 yaşma kadar ol?zı çocuklar yatırılacaktır. Poliklinik ve röntgen kısımlarım da ihtiva eden hastahane-nin başhekimliğine Dr. Sami Ulus tayin olunmuştur.
— Aktris misiniz? dedim.
— Hayır.
— O halde.
— Dansözüm. Yalnız, polis, lütfedip pasaportuma aktris diye yazdı. Böylesi daha iyi. Çünkü biraz gencim de... Belki itibar görürüm.
Pasaportunu verdim. Bana bir az daha sokularak:
— Hava çok soğuk, dedi.
Tuhaf ve ancak bugiin anladığım bir mâna ile, «Öp beni» der gibi gözlerime bakıyordu.
— Konsolos Milano’da m» kaldı? dedim.
— Evet, dedi.
— Ya siz? Siz nereye gidiyorsunuz?
— Amerikaya.
— Ne zaman?
— Yann öğle vakti, sizinle beraber.
— Benimle beraber mi? Ne demek İstiyorsunuz?
— Rex vapurunda, sizinle beraber.
— Yani benimle ve diğer üç yüz oylcu ile beraber demek is-tiyorsunuz.
— Hayır, yalnız yetmiş iki yolcu var.
— Nereden biliyorsunuz?
— Lausanne’da acentadan söy lediler. Küçük bir yolcu grpu-muz var, dediler.
(Devamı var)
Yaramıza biber ekenler!
üyük Asker’in ölümü, Türk gençliğinin asil heyecanım bir kere daha göstermesine vesile olmuştur.
Bu acı hâdise karşısında, bütün dünyanın derin bir kedere bürünmesine, hattâ komşu memlekel radyolarının ihtiram sükûtu yapmasına mukabil, iktidar propagau dası yapmaktan ve öz musikimizden gayri hçr türlü hava çalmaktın başka vazifesi olmıyan radyo- | Janmjz hiç oralı olmamışlardır.
Bu hal, kadirbilir Türk gençliğinin galeyanını ve bazı nahoş hâdiselerin meydana gelmesini mucip olmuştur.
Tafsilâtını iki gündenberi okuduğunuz bu vakaların çıkması da gösteriyor ki, vatandaş, hakiki şöhretlerin unutturulmak isten meşine asla taraftar değildir
Buna cesaret edenleri affetme ' ğe mütemayil do gözükmemekte dir.
«Sen ey fazilet ve fedakârlık örneği, sen, kudret ve tevazuun tim şali, Büyük Adam... Mânevi hu zurunda hürmetle eğiliyor, seni unutturmak için her şeyi yapmak tan çekinmiyenleri lânetle anıyo ruz..» Sözlerine, bilhassa iktida rın kulak vermesi lâzımdır.
Milletin Mareşale olan muhabbeti ne kadar sonsuz ise, iktidara karşı antipatisi o kadar fazladır. Bu İki zıd hissin yerleşmesi, dünkü müessif hâfiseleri doğurmuştur.
Fakat, iktidar halkla olan rabıtasının zaifliğini asla farketme miş veya etmemiş gibi gözükmek te devam etmiştir.
Gençliğin şiddetle feveranı kar şısında radyo programlarının de piştirilerek, işin klâsik müziğe dö külmesi de, halkımızı asla tatmin etmemiştir,
Bu işi idare edenler, maaieset halkın düşüncelerini hiçe saymak la, cenazesine çelenk gönderilme rnesini İsteyecek kadar dindar ()■ lan bu büyük adamın, hâtırasın, hürmeten susacakları yerde, halkn' -Küse havaları» diye dinlemekteı nefret ettiği mûsikiye devam et' inektedirler.
Bu da gösteriyor ki, idare eden ler, vatandaş kütlelerinin isteğini uymamakta ısrar etmekte ve dai ma kendi fikirlerini, âdetlerini düşüncelerini empoze etmekte a yak diremektedirler.
Biz, ınüsliimanız, âdetlerimiz an’anelerimiz her şeyimiz güzel dir.
Eğer, bu kahraman askere hür-ırtet etmeği samimiyetle is/tiyor sak, son vazifemizi Türke yakışan şekilde yanmalıyız!
Hikmet YAZICIOĞLU
Bo;b kan dün Ankaraya dördü
Çankırı, Kastamonu ve Zongul dak illerinde propaganda geziş ne çıkmış olan Başbakan Şemsed1 din Günaltay aldığı -acele gel» tel grafı üzerine beraberinde İşletmeler Bakanı Münir Birsel ile Sümer bank ve Etibank Umum Müdürler? olduğu halde dün saat 12.48 de An} karaya dönmüştür.
Cumhurbaşkanlığı umumi ÇâÜb» Cemal Yeşil Cumhurbaşkanı adın^ Başbakana hoş geldiniz demiştir, i
SÖLZNCB ZK2UL.NKJ
Büyük (15131) : Sefiller Ankara (23432) : Yıldızlar Ban Ulus (22214) Zafere Doğru Yeni (14B4B) : Yeni Güne*
Park (11131) Lük» Hayat
Sümer (14072) : Kanlı Hayalet
Sus (14071) : Lüks Hayat
Cebeei (18844) »Kahraman Oncu
ECZAHANELEM
Nümune, Güray, Sebat
| TAKVİM L
Vasati
Hiçri: 1369 — Ceınaziyel’âhır 2 il
Rumî: 1366 — Mart 31 :
13 Nisan 1950 — Perşembe I
Ezani
ADYO* TELEFON -TELGRAF HABERLERı
HER GÜN BİR HADİSE
Dünya Basınında'
■n
Serbest Fıkra■
i I
Talihsiz bir san’atkâr!
Yugoslavya* yeni bir nizama giriyor
iddiasında olanlar
O yazıdan haberim olmadığını ilân ederken bunu şahsıma ve Partime karşı propaganda yapanlara teessüf ederim..
Hulâsalar
12 - 4 - 1950
j Sarıçizmell |



Amerikan silâhları
Atlantik Paktı akitlerine verilecek silâhların ilk kısmı dün Fransa ve İtalya limanlarına vardı Bundan evvelki yazılarımızda da ifade ettiğimiz gibi, çoğu kara ordusu silâhlarından müteşekkil olan bu malzeme partisi daha Amerikan limanlarından hareket etmeden evvel İtalya ve Fransada işçi birlikleri kaynaşmaya başlamışlardı. Bunların bir kısmı, yani Sovyet komünist partisine bağlılıkları şüphesiz bulunan C. G. T. (Genel Çalışma Konfederasyonu) mensuplan bir yandan Amerikan silâhlarının gelmesini protesto ederken bir yandan da Fransız hükümetinin, Hin-diçini’deki Baodai hükümetini desteklemek maksadiyle o bölgeye silâh göndermesine mâni olmağa çalışıyorlardı.
Buna mukabil komünist konfederasyondan iki yıl evvel ayrılmış bulunan müstakil işçi birlikleri hükümeti destekliyeceklerini ve silâh ların boşaltılmasını temin edeceklerini bildirdiler. Dün İtalya’da Na-polide ve Fransada Bordeaux’da bir yanda hükümet bir yanda komünistler ve nihayet bir yanda da komünist işçiler olmak üzere cereyan eden ve bir çok kimselerin ya-ralanmasiyle neticelenen hâdiselerin sebebi budur.
Atlantik Paktının, silâh teslimatı ile hakikat mertebesine yükselmesi karşısında Kominform’un lakayt kalamıyacağı ve bu vâdide mutlaka karışıklık çıkacağı muhakkaktı. Nitekim, silâhları evvelâ teslim alacak olan memleketler, yani İtalya ile Fransa; birincisi kararname ısdan, İkincisi ise kanun yeliyle, bu korkunç ihtimale karşı evvelden tedbir almışlar ve gerekirse askerî harekât salâhiyetini hükümetlerine vermişlerdi.
Bununla beraber, bir yandan ko münist olmıyan işçilerin müdahalesi, diğer taraftan hükümetlerin enerjik tedbirleri fakat daha çok, kanaatimizce, Kominform’un bir kararı ile Amerikan silâh teslimatına karşı gösterilen komünist reaksiyonu beklenildiği kadar vahim ve şümulü olmamıştır.
Bunun birinci sebebi, Sovyet Rus yanın, bugünkü harp şartları dahilinde, artık bir Batı Avrupa birliğinden korkmamasıdır. Zira, anlaşıldığına göre, bugün, Batı Birliği hep beraber, o da yeni yeni teçhiz edilmeğe başlanan 49 tümen asker çıkarabildiği halde, Sovyet Rusya 120 tümeni birden seferber edebilecek bir durumdadır. Bundan başka atom harbi, belki de gelecek bir harpte orduların Avrupa üzerinde çarpışmalarına hacet bırakmıya-caktır.
Amerikan silâhlarının AvrupalIlara teslim edilmesi karşısında komünist reaksiyonunun bu derece zayıf olmasının ikinci ve belki de hakikî sebebi komünistlerin arala-nda çıkan ayrılıktır. Kominform, umumiyetle işçi kütleleri ve hususiyle komünistler arasında başgös-termiş olan nifaktan gayet ürkmüş görünmekte ve cephenin dağılmasından endişe duymaktadır.
Denebilir ki, Kremlin’in zaten niyeti milletler içinde millî harpler çıkarmaktır. O halde bu durumdan niçin korksun? Böyle düşünmek belki isabetli olmaz, çünkü Moskova, memleketler içinde kendisine bağlı partiler değil, canından bezmiş kütleler istemektedir. Onun i-çindir ki, alman son bir kararla işçilerin birbirlerine kırdınlmaması-na karar verilmiş ve komünist partizanlar nisbî bir sükûna dâvet edil miştir sanıyoruz. Bizi bu fikrimizde destekleyen hâdiseler de yok değildir. Fransız komünist partisinde başgösterir gpbi görünien Thorez -Duclos ihtilâfı süratle ve fakat şiddete başvurulmadan örtbas edilmiş tir. İtalyada Nenni ve Togliatıi mâ nidar bir tarzda susmaktadırlar.
Belki de komünistler, silâh yardımının ne derece müessir olabileceğini bekliyorlar. Fakat buna intizaren muhakkak olan bir şey varsa, o da cepheyi yıkmamak, küt leleri elden kaçırmamak, gelecekteki tefessühün umumi ve âlemşümul olmasını sağlayacak tedbirleri ittihaz etmektir.
Önümüzdeki günlerde. Amerikan silâh teslimatına karşı daha ciddî mahiyette protestolar vuku-bulmazsa, o zaman bu kanaatimiz kuvvetlenmiş olacaktır.
Çünkü, Sovyet Rusya, dünyanın bir komünist ihtilâli için biraz daha olgunlaşmasını, yani sefalet ve hoşnutsuzluğun bilâ istisna her sınıf halkı sarmasını beklemektedir. Ve maalesef dünya her gün biraz daha hızlı bir tempo ile hu yola doğru gider gibidir.
Mücahit TOPALAK
Amerikan silâhları Italyaya vardı
Londra- Radyosu, 12 (Basın - Yayın) — Askerî yardım programı gereğince İtalya’ya gönderilen silâhların ilk kısmı dün gece Napoli-ye gelmiş ve boşaltılmıştır. Boşaltma iğine müdahale olmaması için hükümet makamları gayet sıkı tedbirler almışlardı. Boşaltma sırasında hiçbir hâdise çıkmamış, komünistler sadece bir protesto beyannamesi yayınlamakla yetinmişlerdir.
Merkeziyet usulü kalkıyor
Lâğvedilen Bakanlıkların yerine yeni muhtar konseyler kurulacak
Belgrad, 12 (a.a.) — Lâğvedilmiş olan altı bakanlığın yerine kurulacakları dün akşam şûra kararnamesiyle ilân edilen konseyler, hakikatte, Yugoslav iktisadını yeniden teşkil etmek için hükümet tarafından yürürlüğe konulan ademi merkeziyet programının tatbiki cümle-
Yugoslav - İtalyan münasebetlerinde
Ing lterenin iki yıl evvelki durumu değişmemiş Lodra 12 (a.a. ) — Ingiliz resmî mahfilleri, mareşal Tito ve Kont Sforza’nın son beyanatlariyle yeniden ortaya çıkan Triyeste meselesi hakkında, İngiliz hükümetinin 1948 Mart ayında izah ettiği görüş tarzını muhafaza ettiğini fakat aynı za inanda 1948 senesi Mart ayındaki beyanatının ancak İtalya ile Yugoslavya arasında doğrudan doğruya yapılacak görüşmelerden sonra fiili bir mahiyet alacağını birdirdiğini belirtmektedirler.
Mareşal Tito’nun beyanatı Lon-drada memnunlukla karşılanmıştır. Zira bu beyanatta önümüzdeki Pazar günü serbest Triyeste topraklarının Yugoslav bölgesinde yapılacak seçimlerin, Yugoslavlar tarafından, bu bölgenin Yugoslavyaya bağlanması için bir plebisit olarak telâkki edilmiyeceği ifade edilmekte-'• dir.
Scvyet Rusya Bırleşm ş Milletlerin yeni bir teşekkülünden çekildi Lake Success, 12 (a.a.) — Sovyet Rusya dün Birleşmiş Milletlerin yeni bir teşekkülünden muvakkaten çekilmiştir. Bu suretle çekilmelerin sayısı, Sovyet temsilcilerinin 13 O-’cakta güvenlik konseyini terketme sinden beri 17 yi bulmuştur.
Bu sefer Sovyetler, bu sene ilk defa toplanan istişarî, idari ve bütçe komisyonunu terketmiştir.
Daha oturum başlarken Sovyet temsilcisi milliyetçi Çin delegesinin ihracını teklif eden bir tasarı vermiştir. Komisyon, böyle bir kararın yetkisi dışında olduğunu bildirince Sovyet delegesi, Kuomintang temsilcisiyle ayni masanın etrafına o-turmayı kabul etmiyerek salonu terketmiştir.
Eadonezyada i .yan hareketi bitiyor
Paris Radyosu, 12 (Basın _ Yayın) — Yüzbaşı Abdülâziz dün. hükümetin verdiği ültimatoman mühletinin sona ermesinden bir kaç dakika önce, kuvvetlerinin Maksar’ı terkedeceklerini bildirmiş ve Federal Endonezya kuvvetlerine teslim olmuştur. Asilerin başkam, elinde ki esirleri serbest bırakmağı ve almış olduğu silâhları iade etmeği kabul etmiştir. Abdülâziz yarın Ja-karta’ya nakledilecektir. Makasar isyanı böylece sona ermiş bulunmaktadır.
C on Saat refikimiz; Tiyatro ** sanatkârı Raşit Rıza’nın Anadolu turnesi dönüşü intihalarını neşrediyor. Peşin söy-liyeyim: Bu kıymetli sanatkârla, ne uzaktan, ne de yakından bir tanışıklığım vardır; kendisini, bir çok okuyucularım gibi, ben de sahnede zaman zaman görmüş ve sanatkârlığına iman etmiş bir seyirciyim.
Fakat, onun Ankara dönüşü intihalarını okurken kendi hesabıma hicap ve acı duydum; Ankaraya geldiği zaman, ona lâyik olduğu mevkii ve kıymeti bir gazeteci olarak verebildik mi? O, belki tabiatinin asıl çekingenliğinden bizi arayıp bulmadıysa, biz üstümüze düşen vazifeyi yapabildik mi?
Raşit Rıza gibi bir sanatkârın şehrimizden şu acı intîbala ayrılması hangimizi müteessir et-mlyecektir?
Ankara’da 15 gün Halkevinde oynadık. Fakat seyirci kıtlığı bizi hayli sarstı. Yoksa niyetim, kışı Ankara'da geçirmekti. Baktım ki olacak gibi değil, turneye çıkmağa karar verdik.
sindendir. Her konseyin, federal kademede faaliyetleri tanzim ve idare eden bir başkanı olacak ve bu konseyler 6 Cumhuriyetin muhtelif bakanlarından teşekkül edecek tir. Bu suretle, her cumhuriyetin konseyde bir temsilcisi bulunacak ve her konseyin yeni başkanı federal bakan payesini haiz olacaktır.
Almanya yeni tehditler savuruyor
Bot Alm nya Avrupa konseyine girmemel miş
Paris adyosu, 12 (Basın - Yayın) — D. P. A. Ajansı, Federal Almanya Avrupa konseyine girdiği takdirde, Doğu Almanya Cumhuriyeti ile Doğu Halk Cumhuriyeti memleketleri arasında karşılık lı yardım anlaşmalarının imzalanacağını bildirmiştir.
Batı Bölgesindeki Alman ajansı, bu haberi Sovyet kaynaklarından almış olduğunu bildirmekte ve Doğu Almanya Başkanı Otto Grotho-wold ile Dışişleri Bakanı George Wersinger’in Budapeşte’de bulundukları sırada böyle bir anlaşmanın imzalanmasına karar verilmiş olduğunu teyid etmektedir.
Ingilterenin harp tazminatı
Londra, 12 (a.a.) — Londrada yayınlanan son raporlara göre İngiltere harp zararları tazminatı olarak takriben 880 milyon Sterlin ö-demiştir. Ve daha bir müddet haftada 2 milyon Sterlin ödemekte devam edecektir.
1 Numarolı dünya vatandaşı evleniyor
Ellswirth, «Maine., 12 (a.a.) — 1 numaralı dünya vatandaşı Garry Davis, yakında evlenecektir. Milliyetini terketmiş olduğu vatanına bir iki günden beri gelmiş bulunan Dawis, KaliforniyalI 21 yaşında Andrey Peters ile evlenecektir.
Bir Amerikalı ile evlendiği için 5 sene veya daha önce tekrar Ame rikan tâbiiyetini iktisap edebilecek olan dünya vatandaşı, şimdilik tanınmış bir orkestra şefi olan babası Mayer Davis'in villâsında iştira, hat etmektedir.
YunanistanlI Kalkınma Proj9si
Vaşington, 12 (a.a.) — İktisadî İşbirliği idaresi Yunanistanın 79 mil yon 60.000 dolara mal olacak 10 sanayi kalkınma projesini tasvip ettiğini dün bildirmiştir. Fakat iktisadi işbirliği idaresi Yunanistanın malî durumu sağlam temellere dayandırılmadıkça inşaatın başlamı-yacağını ilâve etmiştir.
Birleşik Amerika Büyükelçisi geçenlerde Yunan resmî şahsiyetlerine enflâsyona karşı tedbirler almalarını ve hükümeti genişletmelerini tavsiye etmiştir.
Kıymetli sanatkârı böyle düşünmekte tamamen haklı bulurum; hem yerden göğe kadar... Ona lâzım geldiği gibi, gönlümüz de olan yeri derecesinde kıymet ve kadirbilirlik gösteremedik. Fak^ıt bu olgun sanatkârımız, ancak talihsizliğine verebileceğim bazı hâdiselerin kurbanı olmuştur. Onun yegâne talihsizliği; bence senelerdenberi etrafında kendi âyarında demiyelim —çün kü bu olamaz— onda biri kadar kıymette olsun, devamlı surette kendisiyle işbirliği etmiş arkadaş toplayamamış olmasıdır. Yoksa AnkaralIlar tiyatro sevmez ve anlamaz değillerdir. Raşit Rıza, AnkaralIların tiyatrosuzluktan kırıldığı zamanlarda da gelmiştir. Fakat yine pek zayıf bir trupla, bütün yükü kendi omuzlarına yüklenerek gelmiştir. Reklâmını yaptırmağa lüzum bile hissetmemiştir; halbuki, sahnede •bir tek büyük kıymet, her temsil ve her muhit için, muhakkak
Zengin oratasını dağdan cşırır....
j) ilmem, İçişleri Bakanlı-” ğmdan bildirilen haberi gazetelerde okudunuz mu?
Ankara kazalarından gelen 59 motorlu vasıta, muhtelif kusurlar görüldüğü için seyrisefer den alıkonmuşlar!
Vatandaşların hayatiyle alâkalı olan vasıtaların kontrol edilmesine memnun oluruz. Fakat, bu muayenenin tam aday yoklaması yapıldığı güne rastlamasına ne dersiniz?
Demek adaylarla beraber vasıtaların da yoklaması yapılmış!
İkinci yoklama da acaba, 15 Mayısa mı rastlıyacak dersi-
Ondan sonra dört sene içinde, isterse kaza olsun! — A. F.
İngiliz Basını:
Manchester Guardian ve Daily Telegraph gazeteleri bu sabahki baş yazılarında. Atlantik paktına dahil memleketlere bu pakt gereğince yapılacak askerî sevkiyatı sekteye uğratmak için komünistlerin giriştikleri sabotaj ve bozguncu hareketleri bahis konusu ediyorlar.
Liberal Manchester Guardian gazetesi, komünist muhalefeti ile Avrupa demokrasisi arasında bir tefrik yapılması gerektiğini önemle kaydettikten sonra, komünist taktikleri üzerinde durmakta ve komünistlerin seçimlerde uğradıkları mağlûbiyetleri kargaşalıklar çıkar mak suretiyle unutturmak ve telâfi etmek fikrine saplanmış olduklarını belirtmektedir. Gazete komünist lerin işçi sınıfı arasında kendi aleyh lerine bir cereyanın ortaya çıkmasından ciddî surette endişe etmiye başladıklarına işaretle, taşıt işçileri birliğinin komünist entrikalarına karşı almış olduğu kararın önemi ni belirtmektedir. Gazeteye göre komünist olmayan işçilerle, komünistlerin tarafını tutan işçilçr arasında cereyan eden mücadele, her halde komünistlerin lehine inkişaf etmiyecektir.
Daily Telegraph gazetesi serbest işçi sendikalarının komünistlere karşı takip ettikleri hattı hareketin önemini belirtmekte ve komünist entrikalarına karşı işçilerin artık daha uyanık hareket ettiklerini belirtmektedir.
Bevin'e omeliyai yapılacak
Londra Radyosu, 12 (Basın - Yayın) — Öğrenildiğine göre, İngiltere Dışişleri Bakanı Bevin bugün ufak bir ameliyat olacak ve on beş gün kadar hastahanede kalacaktır. Bu arada Bevin'e Devlet Bakanı Younger vekâlet edecektir.
ÜRDÜN’DE SEÇİMLER
Londra Radyosu, 12 (Basın - Yayın- — Dün Ürdün krallığında yapılan seçimlerin neticeleri muhtemel olarak bugün belli olacaktır. Basın muhabirleri seçimlerin sükûnet ve intizam içinde devam ettiğini bildirmektedirler. Seçimlere iştirak nisbeti tahminlerden fazladır, ve bilhassa Filistinin Ürdün tarafın dan idare edilen bölgesinde bu nis-bet yüksektir. Seçmenlerin yüzde 70 inin oylarını kullanmış olduğu tahmin edilmektedir. Ürdün Başbakanı Tevfik Abdül Hûda Paşa bugün vazifesinden çekilecektir. Daha önce bildirildiği gibi Başbakan sıhhî durumu yüzünden istifa etmektedir.
surette muvafafkiyet âmili midir?
Yoksa AnkaralIlarda tiyatro zevki ve sevgisi vardır; yok değildir. Fakat neden bir Muhsin Ertuğrul, temsilde rol alacağı zaman on gün evvelinden yerler kapışılır da, üç, beş senede bir Ankaraya gelen aynı çapta bir Ra şit Rıza boş koltuklar karşısında 15 günden fazla tutunamaz? Raşit Rıza, Ertuğrul Muhsinden daha mı az sanatkârdır? «Taş Parçası» nda Raşit Rıza «Rcııkli Fener, de ki. Ertuğruldan dalıa mı az alkışlanmıştır? Hayır, bunu kimse iddia edemez. Sanatkâ rımızın talihsizliği bugünün derdi değildir.
Bilmiyorum, kendi hatası mıdır, yoksa nedir? Fakat o senelerdir, tiyatro teşekküllerimizin haricinde kalmış veya bırakılmıştır. Fakat neden bir Ertuğrul Muhsin, İstanbul ve Ankara tiyatrolarında paylaşılamaz hale getirilir de, Raşit Rıza’dan istifade edilmek düşünülmez?
Acaba Raşit Rıza çapında sanatkârlar, her gün yüzlerce yetişiyor, diye mi?

Hitlere benzedikleri
"Hudut polisi, beni Göbels sanarak tevkif etmek istedi
Hamburg dan N w.O. ismin-deki bir zat, yüz hatlarının bilhassa burnunun Hitlere çok benzediğini ısrarla yazıyor
$u yanda gördüğünüz
raflar Hitlere ait değildir. İlk görünüşte, insanın Hitler diyeceği geliyorsa da hakikatte bu resimler, Hitlere çok benzeyen insan ların resmidir. Bu şahıslar filmlerde halka teşhir edilmiş ve büyük bir hayret uyandırmıştır. Bu kimselerin Hitlere çok benzemeleri kendilerine âdeta bir şöhret temin etmiştir.
Bundan iki hafta kadar evvel Al man ve Avusturya gazetelerinde intişar eden bir makale, G. W. Pabst Stüdyosunun Hitlerin son günlerine ait bir film çevirmek istediğini fakat Hitler ve Göbolse benzeyen iki insan bulmak hususunda Stüdyonun güçlük çektiğini bildiriyordu.
Bunun üzerine. Pabts Stüdyosuna her taraftan mektup yağmaya başladı. Almanyadan, Danimarka-dan, Hollandadan hattâ İspanyadan Hitler ve Göbelse benzeyen bir yığın insan müracaatta bulundu.
Bunlar, ses veya fizyonomi veya her iki bakımdan Hitlere benzediklerini bildiriyorlardı.
W. Noll de Gressen adındaki zat: «Hudut polisi beni tevkif etmek istedi. Meğer beni Göbels sanmış!» diyordu.
Hamburg’dan Hugo Peck mektubunda şöyle diyordu : «1933 de Ulaş tırma Bakanlığındaki memuriyetim den kovuldum. Zira Hitlere o kadar benziyordum ki bundan âdeta rahatsız oluyorlardı.»
İşte, diğer namzetlerin gösterdikleri delillerden bir kaçı : «Hitlere o kadar benziyor ve sesini o kadar iyi taklid edebiliyorum ki Hitleri iyi tanıyanlar aramızda bir fark göremiyorlar.»
«Bundan çok seneler evvel, Göbelse benzeyişim polisin dikkatini çekti ve bunu ehemmiyetle tesbit ettiler. Nuremberg'de Parti kongresi esnasında halk beni Göbels sandı ve ayağa kalkarak beni karşılamak istediler.»
İsmini vermek istemiyen bir kadın doktor, Stüdyoya şöyle bir mek tup yazdı :
«Kocam sinirlerinden hastadır ve Hitler kadar büyüklük delisidir. Ondan daha iyi bir aktör bulamazsınız.
Hiç şüphesiz en tuhaf mektup şudur :
«Bir bankacının oğluyum. Babam 1943 de öldü. Evlendim ve iki çocuğum oldu. Harpte, evim bombardımana uğradı. Her şeyimi kaybettim. Hitlerin sesini yüzde yüz taklit ederim. Rica ederim beyler, bana biraz para kazanmak fırsatını verin.»
Pabst Stüdyosu gelen resimleri inceledi ve Viyana Şehir Tiyatrosundan Werner Kraus ’da karar kıldı.
Stüdyo, çevireceği filmi Hitlerin son on gününe hasretmek istiyor. (20 den 30 Nisan 1945 e kadar.) Filmin ismi SON SAHNE olacaktır. Film Nuremberg’de çevrilecektir.
Yukarıda resmi görülen Hitlerin benzeri bir RusyalIdır. Rusyada çevrilen bir filmde Stalingradın müdafaası tasvir edilmiştir. Resim, Hitlerin Stalingrad hezimetini öğrendikten sonraki halini göstermek tedir.
Diğer resimde kendine tam mâ-nasiyle Hitler süsünü veren şahıs şöyle demektedir :
Bordeaux'da liman işçilerinin grevi
Bordeaux, 12 (a.a.) — Komünist | hakimiyeti altındaki liman işçileri-1 nin Çin Hindindeki Fransız kuv-' vetlerine silâh gönderilmesini protesto etmek için dün çıkardıkları karışıklıklarda en az 10 kişi yaralanmıştır. Karışıklık, şehirdeki komünist partisi merkezinin yanındaki meydanda yapılması kararlaştırılan nümayiş polisin menetmesi ü-zerine alevlenmiştir. Miting, Fransız yük gemisi «Boulogne Sur mer. in Çarşamba günü Çin Hindine silâh götürmek için hareketini protesto etmek için tertip olunmuştur.
Gemi gönüllü işçiler tarafından yüklenmiştir. Polisin meydanı kordon altına alması üzerine nümayişçiler parti merkezinin etrafında toplanmışlar ve polise taş ve diğer maddeler atmışlardır.
j Polis nümayişçileri sopalarla da-I ğıtmış ve dört kişi tevkif edilmiştir.
«Benim çelik gibi bakışlarım, geniş kulaklarım Hitlere çok benzemektedir. Ben de ayni onun gibi sert bakışlıy imdir.»
Hakikaten, diğer gönderilen resimlerin Hitler'e ve Göbels'e çok benzedikleri görülmüştür. Mektupla hususiyetlerini bildirenler de hakikaten Hitler benziyorsa. Hit-lerin sağ olduğuna dair dolaşan şayialara tesir ettiği ve edeceği muhakaktır.
Bununla beraber, bu benzeyişlerden en çok istifade eden, şüphesiz ki Hitler için film çevirmek isteyen
Nevşehirde Halk Partisi merkezi tehdit ediyor!
Nevşehir, (Hususî) — Halk Partisi teşkilâtında ihtilâf çıkarak milletvekili Şükrü Süerin aday gösterilmemesi üzerine bugün burada bir kısım Halk partililerin müşterek imzaları ile bir mazbata tanzim edilmiş ve Sürerin yüzde otuz merkez payından aday gösterilmesi istenilmiştir. Bunlar aksi takdirde Demokrat adaylara rey vereceklerini tehditkâr bir dille ifade ederek genel merkeze müracaat etmişlerdir.
Beypazarmdan bir tavzih
Beypazarı D.P. eski Başkanı Kemal Çayırlıoğlu imzasiyle aldığımız bir mektupta şöyle deniliyor :
«Geçenlerde gazetenizde Beypazarı muhabirinize atfen kaymakamın faaliyetine dair bir yazı çıkmıştı. Bir iş için bulunduğum Bur-sadan dönüşümde bu haberi benim verdiğime dair bir şayia çıkarıldığını duydum. Haberi benim yazmadığımı siz tabiî bilirsiniz ama, bunun ilân edilmesini ricaya mecbur oldum.
Bulgaristonın Pı otestosu
Lake Success, 12 (axı.) — Bulgaristan, topraklarının ihlalini ve Yunanlılar tarafından tahrikler yapılmasını Birleşmiş Milletler nez-dinde protesto etmiştir. Bulgar dışişleri bakanı Vladimir Poptomov, Birleşmiş Milletler genel sekreterliğine gönderdiği Fransızca bir notada bir Yunanlı grupunun 6 Nisanda Bulgar topraklarına girdiğini fakat Bulgar hudud muhafızlarının ihtar mahiyetinde açtıkları ateş karşısında çekilmeğe mecbur olduklarını teyid etmiştir.
I Birleşmiş Milletlere gönderdiği | diğer bir mektupta Portomov Yunan makamlarının hizmetinde bulunan meşhur bir haydudu bir Bulgar vatandaşını dağa kaldırmak teşebbüsünü idare ile itham etmektedir.
Bn. Roosevelt otomobil kazası geçirdi
Nevyork, 12 (a.a.) — Bn, Elea-nor Roosevelt’in otomobili diğer iki taşıtla çarpışmış ve kendisi büyük bir kazadan kurtulmuştur.
Lake Success’de insan hakları komisyonuna başkanlık eden Bn. Roosevelt, sadece sademe tesiriyle biraz sarsılmıştır.
Hiç kimse yaralanmamıştır.
stüdyolar olacaktır.
Ancak, Stüdyoların arayacakları bazı hususlar sadece fizyonomi ve ses bakımından benzeyiş değildir. O kimsenin şimdiye kadar içinde bulunmadığı durumu perdede canlandırmak ve Hitler’in diğer hususiyetlerini de tebarüz ettirebil mektir.
Pabst Stüdyosu, Tiyatrodan Hitlere benzeyen birini bulmakla isteğine en uygun neticeyi elde etmiştir.
Acaba daha Hitlere benzey
Bitlis’te neler hazırlanıyor ?
Bitlis, (Hususî) — Şehrimize gel diği gündenberi, D. P. ye ve men- L suplarına karşı baskı yapan vali | Nâzım Üneriin son günlerde bütün| kaymakamları ve seçim kurulu başkanları ile ve istisnasız bütün ] bucak müdürlerini il merkezine top laması, haklı olarak dikkati dişeyi mucip olmuştur.
Boluda C.H.P. den istifalar
Bilu, (Hususî) — Halk Partisinden istifalar devam ediyor. Kuzvi-ran köyünden Ömer Şahin ve Ö-merli köyü C.H.P. İdare kurulundan İsmail Çelikcan istifa etmişler ve Demokrat Partiye yazılmışlardır.
Venizelos kobinesi soğlom davranıyor Paris Radyosu, 12 (Basın. - Ya
yın) — Başbakan Venizelos, İktisadî işler hakkmdaki bir demecinde memleketin kalkınması programın gerçekleştirmek için icabında gitmiyen bazı tedbirlere bile baş vurmağa hazır olduğunu beyan miştir. Venizelos, Haziran sonuna kadar gündeliklerle fiyatl rın arttırılmasına kesin olarak mu halefet edeceğini bir kere daha be lirtmiştir. Başbakan genel masraf ların kısalması lüzumu ü de ısrar etmiştir.
Diğer taraftan Yunan B Kurulu, belediye seçimlerinin ge cek Haziran ayının sonunda yapıl masını kararlaştırmıştır.
Geri kalmış bölgelere yardım Londra Radyosu. 12 (Basın . Y yın) — Amerikan Dışişleri Bak lığı Müsteşarı ve Yakın Doğu Afrika işleri Başkanı Mc Ghee b gün New York’ta yaptığı bir k mada Amerikanın geri kalmış leketlere yapacağı yardımdan ba setmiştir. Mc Ghee Marshall ya diminin Batı Avrupada parlak nuçlar verdiğirii, fakat geri ka m ış memleketlerde aynı neticele almanın daha zör olduğunu bu memleketlerin para yardımınd daha önemli olarak teknik yardı muhtaç bulunduklarını ifade miştir.
E
ır
ra


İKTİBASLAR
DİLEKLER
Vahşi siyah
Atlantik!..
Deniz üstünde kış fırtınası her zaman için muazzam bir dramdır
( r T
II r iı
);
-] i; i}
il
a.
!■
o d la a? n
P *
s
el
i e
Bu geniş kuzey Atlantik çölünden kışın geçmemek te mümkün değildir. Ortalama 40 - 50 gemi gece gündüz bu yolun üstünde bulunmak j zorundadır. Bu fena hava bölgesinde tehlikeyi mümkün olduğu kadar azaltmak için fırtına ve kurtarma gemilerinden mürekkep bir milletlerarası nöbet servisi kurulmuştur. Okyanus «Yüzücü Hava Rasathane- ( leri» denilen bu servis 1947 ortala-rındanberi Asor adalatriyle İzlanda arasında 8 millete mensup 13 böyle . gemi kullanıyor. Sahil nöbetçi ge- I mileri yerlerini alıp meteorolojik j 1
ve telsiz ihtar istasyonları ile radyo istasyonları arasında aracı vazifesi görüyorlar.
Böyle bir gemi üzerinde hayat yorucu, yüksek sorumluluklar yük-liyen bir hizmet olmakla beraber oldukça tehlikelidir de. Fakat nöbet bitip te gemi dönüş yolunu tuttu mu bütün bunlar unutulur. Tayfalar siyah suların kuduruklukla-1 rından daha çok, kuzey fecrinin güzelliklerinden, yunus ve köpek balıklarından, dalgıç papağanlardan söz açarlar. «Adam sen de! Bu se- | fer hava geçen seferki kadar fena değildi. Gelecek defa daha iyi olur ' inşallah!» derler.
(Das Beste) den '
için su!
«Bizler Ankara Altındağ Mahallesi sakinlerindeniz. Telsiz tarafında kalabalık bir halk kütlesi vardır. Burada halk kesafeti oldukça fazla ol masına rağmen merkezde bir tek çeşme var, kışın donar aylarca akmaz; yazın beylerin bahçeleri sulanır, akmaz; ilk ve son baharda ise bir gün akar, beş gün akmaz. Bu çeşmenin adı «Cumhuriyet Çeşmesi» dir. Bu çeşmenin akması için kime yalvaralım? Muhitimizde bir teneke su 10 kuruş.
Her tarafta Halk Partisi «evlerinize abone için su vereceğiz» diye halkı kandırmağa çalışırken burasını unuttular. Allah rızası için su!»
Altındağ Mahallesi 1209/2 evde Mustafa ATAMER, Devlet Demir yolları odacıların n şikâyeti
D. D. Yolları odacılarından isminin yazılmamasını rica eden bir okuyucumuz yazıyor:
«Bu mektubu D. D. yolları odacıları namına yazıyoruz. Bizi idare edenler mütemadiyen kendilerine zam yaptırırlarken bize verilmekte olan ayakkabı istihkakımızı, ikramiyelerimizi, çocuk zarcılarımızı ve mesken bedellerimizi kestiler.
Acaba biz bu vatanın evlât lan değil miyiz?
Keyfiyetin alâkalılara bildirilmesini irca ederim.
San’at - Tiyatro
Tiyatromuza dair
Dil mes'elesi - Devlet Tiyatrosuna has bir
tarz ve üslûp - Reji
ve sahne çalışmaları
— II —
Tiyatromuzun doğru yola yönelmesi bahsinde düşüncelerimizi yazmıya devam ediyo-
| serbest Sütun |
ışın Kuzey Atlantiği karan-lık, soğuk, tabiat unsurlarının heybetli saldırışları altında hiç geçtiniz mi? İnsan bazı nahoş, hattâ tehlikeli sergüzeştler geçirir, lâkin denizin vahşi ve heyecanlı büyüklüğünü de tâ içinde duyar!
Dünyanın başlıca fırtına yollarından biri oradan geçer. Avrupa ile Amerika arasında 3000 mil genişliğinde bir su çölü üzerinde bazan üç dört fırtına birden kopar, ve doğuya doğru kükriyerek koşar! «Yürüyen uçurumlar», Labrador «Soğuk hava duvarları» mı dersin; doğu yanında hareketsiz duran bir dalganın üstünden aşıp batıya doğru seğirten âmansız su akıntısı mı ararsın - Tabiat kuvvetlerinin her türlü oyunları gözünüzün önün dedir! Karada asla tanımadığınız bir soğuk cinsi dışınızı, bitmez tükenmez bir huzursuzluk içinizi kap lamıştır. Günlerce dinmeden kük-riyen rüzgârlar bazan saatte 75 deniz mili (140 kim.) bir hız kazanarak bir cehennem kasırgası haline gelir.
Kirli-boz bir bulut çardağı altında, kara ve bulanık günler yaşarsınız. Aralık ayında bir günün gecesi tam 16 saat sürer ve güneşin doğ-masiyle batması arasında geçen sözde gündüz ise soluk, sıska bir ışık tozuyla örtülüdür. Başınızın üstüne doğru sarkan som bulut örtüsü belki 300 m. kalınlığındadır ve ondan ötede yine güneş değil, ikinci bir bulut tabakası vardır. Öyle ki su-lan ne yeşil, ne de mavi renk can-
3; landırmaz; karanlık ve cam siy ahdi lığı her yere sinmiştir.
g Rüzgâr ve su boğuk gürültüler-den garip bir orkestra yaratmıştır. k Yorulmak bilmez rüzgâr yayı lıer n'- telden, her kenardan, her delikten " bir başKa türlü ses çıkarır. Kaptan cî köprüsünde durulursa kalın seren halatlarının, kalın tellerin homurtulu basları, sanki bir orkestra şe-1,1 finin komutasına tâbi imiş gibi al-eı çalıp yükselerek inilder, ince ön Halatlar, flama bezleri, radyo antenleri, demir merdivenler, korku-S luk ağaçları... lıer şey, her şey vı-zıldar ve ıslık çalar. Şimdi coşkun bir org akordu, şimdi de insan ses-a lerinden tüyler ürpertici bir koro dinler gibi olursunuz; derken gemi rüzgâra doğru şiddetle atıldığı zaman kuru, çatlak bir çığlık haline - gelir.
Fısıldayıp fışırdıyarak bordadan D arkaya doğru kayan deniz heybetli Di boz sırtlar halinde kabarır ve sonara çatlayıp şaklayarak öne doğru r devrildikleri zaman, beyaz köpük-rilü, uzun dalga yamaçlarında gurul-^dar ve fırıldar. Dalgalar gemiye f yandan saldırırsa ilkin bir şaklama , ve boğuk bir böğürtü, sonra da bir j/ıldırım gümbürtüsü duyulur. Daha arkadan da geri çekilen denizin öfkeli homurtusu!. Güvertede sıkı-a ?a bağlanmamış ne varsa şangıruaı _ve tagırdar; yahut bazan kulak pat lf latırcasma çatırdar!
a Sakin geçen bir saniye bile yok-]r:ur. Deniz bir boşluktan kabara ka-jbara gelir ve bir boşluğa doğru n taybolur gider. Gemi bir dalga te-jpesinde bir an düz durduktan son-,n:a başını aşağı dikerek baş döndü-a rücü bir hızla uçuruma düşer veya ir cayar. Eğer dalga arası genişse ge-lı;ni burnunun öteki dalga yamacınızla tekrar yükselmiye başlaması intanda bir kurtuluş duygusu yara-(d.Jr; Lâkin dalgalar sık olursa gemi efanki bir kayaya çarpmış gibi sar-•eılır ve titrer! O zaman güverteye rj aldıran deli dalgalar can kurtaran üj.andallarını parçalar yakaladığı rl.’d»nn bir portakal kabuğu gibi de-lize fırlatır, borda yüzeyinde kı-ılıp kıç güverteye düştüğünde üst Ş amara yapışı üzerinde demir ko-■raaz, eğer, kamburlaştırır ve hattâ jprar!..
Bir geminin fırtına ile savaşma-.a ı gerçek bir dramdır. Bir çok de-c iz yolculuğu yapmış insanlar bile I: eminin önüne dikilen bir dalga rf ağının karşısında büyülenmiş gibi - alırlar ve gemi burnunu kızgın riı ir boğa gibi su ifritinin karnına si) aldırıp bir an ne yapacağını şaşırma ıış gibi kaldıktan sonra omuzuna st üklenen aceleci bir dalgadan sil-ly inerek doğrulurken heyecandan ıtulmuş nefeslerini ferahlıyarak ırakırlar.
Bu vahşi hava dramında buz gibi ığuk bir güzellik vardır. Deniz *■ yah görünse de köpürüp gelen ı. -ilgalar kırıldığı yerde pırıltılı dan id :1a kıvrımları bırakır ve bunlar UI tyu mermer gibi damar damar ü len köpük telleri halinde açılır.
ıs Yolculuk bazan parıl parıl bir )o İdiz donanması altında geçer. O j, iman siyah kadifeden bir yer ve )n ik tabakası arasına elmas tozu j-; rpilmiş gibi olur. Yüksek seren ın reği bir saat ibresi gibi durmadan ji ;ri geri hareket ederek bir Cevza ırcunu, bir Capellayı selâmlar; izan geniş bir kavis çizerek Ve-is’ü öper.
Programsızlık ve hey'et hastalığı
Sirkaçç senedir bizim memlekette tuhaf ve sari bir hasta- : lık meydana geldi. Memleketin dışişleri heyetlerle kovalanıyor: Bir vapur mu alınacak, heyet üstüne heyet, bir gemi mi battı, heyet... Şu iş için heyet... Bu iş için he- ; yet... :
Fakat düşününüz ki, bizim bu he- I yetleri yolladığımız ülkelerde elçi- j lerimiz, ataşelerimiz, temsilcileri- | miz vardır. Bunlar ne oluyor? He- j yetlerin görecekleri işlere akıllan ı ermiyor mu? Bırakın efendim. Ak- ı lınızın ermediği işlere karışmayın. ] Bu heyetler yalnız vazifeli olduk- i lan işleri görmezler, bu işler üze- t rinde tetkiklerde bulunur, merci- ] lekele bilgi, yenilik getirirler. Faydadan hali değildirler. ]
Görmüyor musunuz? Bir defa J memleket içinde heyetsiz görülen iş J var mı? Bir şehir, kasaba veya'kÖ- I ye su lâzım: Haydi Ankara’ya bir 1 heyet... Elektrik lâzım: Yine heyet. ( Yol, köprü lâzım: Heyet. Oukl, has- I tahane lâzım: heyet. Bataklık kuru- 1 tulacak, liman yapılacak: Yine he- s yet. Hükümet konağı yapılacak: he- 1 yet...Bu heyetler sistemiyle işlerin i nasıl yürütüldüğünü bilir misiniz? J
Bu heyetler memleketlerinden yo-la revan olunca, evvelâ Ankara rad- J yosu Anadolu Ajansı haberi olarak 1 ilân eder.. Ankara’ya geldiklerini de haber verir. Heyetler, önce men- ■ sup oldukları parti genel merkezi 1 ile temas ederler. Önlerine bir iki ' milletvekili veya bölgelerindeki par * .ti müfettişi düşer. Görecekleri iş- I lerle alâkalı makamlar ziyaret edi- 1 lir. Sonra başka ziyaretler yapılır. Tazim ve tekrim duygularının son merasimi tamamlanır. Alâkalı ma- ’ bamların iki ayağını bir pabuca ko- : yarlar. Tabiî bu faaliyet ve ziyaret- 1 ler de yine radyo ile ilân edilir.
Heyetler notlar alır, notlar verir- ■ ler.. Vaıtlar alır, vaıtlarda bulunurlar. Böylece yerine, işine, daha doğrusu heyetin sadakati temsil kud- ; retine göre ihtiyaçlar ele alınır. ‘ Heyetler geldikleri yerlere döner- ' ler. İstedikleri, mahallerinde tetkik, keşif ve tesbit edilmek üzere peşlerinden mütehassıslar gönderilir. Bunlar da aldıkları emirlere ' göre tetkiklerini yapıp alâkalı ma-kamlara sunarlar.... Bir müddet sonra muhabereler başlar, vaıtlar hatırlatılır. Olmazsa heyetler yine , gelir, giderler. Nihayet işleri olur . veya olacağa bağlanır.
Bu işlerle vazifeli ve selâhiyetli ; devlet organlarının vaktiyle yaptıkları bunca emekler sarfederek ha- ; zırlamış oldukları pâlnlar, program- , lar bozulur, altüst edilir, tahsisat oradan oraya aktarılır.. Hasılı işler karmakarışık bir mahiyet alır.
Bu heyetlerin gelip gitmelerini, ihtiyaç bildirme keyfiyetine atfedenler olduğu gibi, bu perde altında siyasî maksatların hedef tutulduğunu ileri sürenler de vardır. Nitekim, bir yerden hükümet koriağı yapılması talebinde bulunmak üzere gelen bir heyetin arasında bulunan bir demokrat ezanın Çankaya ziyareti- __________ ........... ...._________
ne girmemesi parti reisi tarafından millî ızdırapların bu kadar geniş-muhalefetin (şiddet politikası) güt-'leyip derinleşmesine, içtimai bir
tüğüne misal olarak alınmış ve ilk seçim nutkunun mihverini teşkil etmiştir.
Soruyorum. Bu memleketin hükümetçe görülecek işlerini, Ankara’ya gelen bu heyetler mi yürütür? Devletin millî ihtiyaçları tesbit ve yurdu inşa plânı, imkânlara göre, bu heyetlerin arzularına uyularak mı bir program içine alınır? Eğer böyle ise, şişkin kadrolariyle bütçenin yansını yutan Devlet teşkilâtına ne lüzum var? Devlet, hükümet bu millî ihtiyaçları yerinde görüp tesbit ederek bunları ehemmiyetlerine ve mevcut imkânlara göre plânlaş-tırmak ve programa bağlamak ehliyet ve kudretinden mahrum mu?
Belediye meclisleri, umumî meclisler, parti kongreleri, kurultaylar ne niçin toplanırlar? Yılın altı ayını seçim bölgelerinde geçirmeleri gereken ve bir yığın yolluk alıp bedava seyahat eden milletvekilleri, durmadan bölgelerinde dolaşan parti müfettişleri ne iş yaparlar? Yanlarında mütehassıs müşavirleriyle sık sık gezen Devlet bakanları, Bakanlar, Bakanlıklarını ilgilendiren ihtiyaçları gittikleri yerlerde görmezler mi? İşler, heyetlerin An-karaya gelip (Arzıendam) etmelerine bağlanacaksa yurt tetkikleri adı' altında yapılan bunca seyahat-lara, hâzinenin bol harcırahlarla hır palanmasına acınmaz mı hiç? Bu tetkik gezileri şerefine çekilen ziyafetler ne oluyor? Sonra bu heyetlerin geliş gidişleri de mahallî büt-çeçlerde bir yük olmaz, bir gedijc açmaz mı sanılır?
Bütün bunlara bakınca insanın Türkiyeyi, bir tetkikler., tedbirler., bozmalar, yeniden düzeltmeler., ve sonu gelmez harcırahlar memleketi olarak düşüneceği geliyor.
Kanaatımca Devlet idaresinde şahsî endişelere ve menfaat duygularına, lüzumsuz müdahalelerle yer vermek kadar millete ızdırap verici bir hereket tarzı yoktur. Menfaat hırsı ve şahsî endişe, bir defa ademoğlu - dikkat edilsin insan oğlu demiyorum - ruhunda yer etti mi, onun millî haklara ve millî men-fiaaflara istikâmet vörmesi güçleşir. O zaman vicdan hürriyeti ve mes’uliyet fikrinin mezarı üzerinde hudutsuz ihtirasların saltanaı ku-
Geçen gün Curriht?riyet gazetesinde, seçim dolayısiyle Karadeniz taraflarına giden muharririn (Karadeniz yolculuğu) başlıklı makalesini okudunuz mu bilmem? Ora halkının bu kadar korkunç ye derin sefaletin kucağında ıstırap çekmesinden, iktidar zümresinin ufacık bir mesuliyet hissesi olsun yok mu, dersiniz? Oradaki bu derinleşmiş ve kemikleşmiş yoksulluk faciasını anlatmak, çareler düşünmek için de Ankaraya gelip giden heyetler var mı acep?
«Benim bir tek reyim, Devleti meydana getirir, diyen Türk köylüsü, Demokrasiyi, senin kavradığın kadar bu milleti idare denler de kavramış olsalardı, yani, iktidarı milletin reyi tayin etmiş olsaydı
ruz.
Dil Meselesi:
Sahnemiz; her türlü yapmacık, tesir ve taklitten uzak olarak, dilimizin en doğru ve en güzel konuşulduğu bir mukaddes yer olmalıdır. O kadar ki, yaşıyan dilin doğru ve güzel konuşulması bahsinde sahne, örnek teşkil etmelidir. Bu itibarla Dil İnkılâbımızın ilmini —metod, kural, gramer— hangi o-kul, hangi kurum yaparsa yapsın, asıl onu yayacak, yaşatacak, kitleye mal edecek en önemli vasıtalardan birincisi değilse bile, muhakkak İkincisi Türk sahnesidir...
Bir eserin temsilinde reji, oyun, dekor, kostüm, her şey şahane de olsa, eğer dil ve diksiyon bakımından kâfi derecede çalışılmamış ise, bütün temsili muvaffak olmamış saymak yerinde olur. Bazan yanlış söylenmiş veya seyirsiye duyurula-mamış bir tek kelime yüzünden bütün bir temsili (berbat!) sayacak kadar dile âşık büyük rejisörler hatırlanırsa, bir evvelki hükümde mübalâğa değil müsamaha görmek gerekir. Sahnede yanlış ve taklit Türkçe konuşulduğu zaman yetişmiş bir Türk seyirci; ne büyük ü-züntü, azap, hattâ hınç duyar?! Bunu tahmin edebilirsek tiyatromuzda dil meselesini birinci plâna almak zaruretini çok kolay anlarız. Daha geçenlerde, sahne dilimizi fık ıasına mevzu yapan bir yazar; «bu gırtlağı koparmalı!» diye feryat edi yordu...
Yurdun dört bucağından gelip Devlet Tiyatrosunun çatısı altında toplanan ve herbiri konuşmasında kendi memleket diyalektikinin tesirinden tamamen kurtulamamış o-lan sanatkârlar arasında, Devlet sahnesinin dili ve üslûbu bakımından bir âhenk kurmak şarttır. Henüz yolunu, tarz ve üslûbunu bulmamış, sanatkârlarının sahne hayatı en çok 7 yılı geçmiyen ve sahne dili bakımından bir geleneği, bir prensibi de bulunmıyan Devlet Tiyatrosunda çok kuvvetli ve işinin ehli bir diksiyon öğretmenine şiddetle ihtiyaç vardır. Bu öğretmen bütün çalışmalarda rejisörün yanında yer alacak ve en az onun kadar söz sahibi olacaktır. Sahne dili bahsinde yukarıdanberi belirtmeye çalıştığımız, riayet olunması ve tahakkuk ettirilmesi elzem esaslarla, 15 gün de eser çıkarmak gayreti tam bir tezat teşkil eder!
Devlet Tiyatrosuna has
bir tarz ve üslûp:
Sahneye, 6 yıllık bir tiyatro tahsilinden sonra gelen, şahsı ve memleketi ölçüsünde bu işin en doğru, en ileri ve en güzelini yapmak he-yecaniyle çırpınan sanatkârın ve böyle sanatkârlardan kurulmuş bir Devlet Tiyatrosunun yepyeni,, bam başka bir işleme ve çalışma sistemi olmalıdır. Sanat ve dil bakımından da orijinal bir anlayışı, konuşması, icra tarz ve üslûbu bulunmalıdır. Fertlerde olduğu gibi, seviyeli, şahsiyetli bir tiyatroda da müspet pren sipler, mazbut karakter, ayırıcı ve üstün vasıflar aranmalıdır.
Reji ve sahne çalışmaları:
Çalışmak! Ciddi, sistemli ve şuurlu çalışmak! Nasihat olarak en çok duyduğumuz, fakat yapmakta en çok zorluk çektiğimiz şey!..
Muhtelif sebep ve şartlara göre değişmekle beraber, Devlet Tiyat-yosunda bir eserin sahneye konulabilmesi için en az 2 aylık bir zaman ayrılmalıdır. Çalışmalar sırasında, makul olan tahlil ve tenkidlere müsamaha gösterilmeli, bilhassa oynanacak eser ve onun rejisi hakkında her artist kâfi derecede tenvir ve tatmin olunmalıdır. Hazmetmeden, temessül etmeden temsile imkân yoktur... Eserin tezine, maksadına, atmosferine ve bilhassa hayat ve hakikate uymayan tek jest, mimik, mizansen bulunmamalı, dekor ve kostüm yönünden hiç bir aykırılık ve fakirlik göne çarpma-malıdır... Devlet sahnesinde suflör yardımıyla oyun yasak olmalıdır. En küçük roller ve hareketler üzerinde inceden inceye durulmalı, işlenmeli ve tespit olunmalıdır. Aktörü keyfine ve her aklına geleni yapmaya bırakmak, bazı üstat rejisörlerin iddia ettiği gibi, o-
na sahne ve sanat hüriyeti vermek değildir. Bilâkis onu, başıboşluğa, tulûata ve gelişigüzele sevketmek-tir.
Devlet Tiyatrosunda (As) sanatkâr, yeri doldurulamaz tek veya 2-3 den ibaret sanatkâr henüz yok-tuj’, olmaması da arzuya şayandır. Bir eserin temsilinde, diğerlerinin başarısızlığı ve ezilmesine mukabil 1 veya 2 sanatkârın muvaffak olma siyle temsil muvaffak olmuş sayılmaz. Tiyatro kollektif bir sanattır. Temsilde başarı; rejisörden perdeciye kadar herkesin vazife ve rollerini tam olarak yapmasiyle, birlik ve beraberlikle sağlanır...
Çalışma ve çalıştırmalarda keyfî tercihler, hisler, kaprisler rol oy-namamalıdır. Çalışanlar; emek ve liyakatleri nispetinde takdir ve taltif görmeli, yükselme imkânları bulmalıdır. Çalışmayan, geride kalanlar da; her çeşit vehim, kuruntu ve şüpheden vareste olarak mahrumiyetlerini sebeplendirebilmeli veya bu, onlara anlatılmalıdır. Kısaca; testiyi dolu getirenle boş getiren, hiç değilse kıran arasında fark olmalıdır.
Sanatkâr ve İdare:
Sanatkârı idare etmek güç, gayri memnun, huzur ve emniyetten mah rum sanatkârları idare etmek ise büsbütün güçtür. Böyle bir topluluğun başında bulunan idareci; aldatma, avutma ve korkutma siyasetin den ziyade otoritesini karşılıklı sevgi ve saygı üzerine kurmaya mecburdur...
Prensipler, usuller, yasaklar ve müeyyideler karşısında herkes biı tutulmalı, müsavi muamele görmelidir. Hisleri, kaprisleri, dostluk ve ahbaplıkları ulu-orta izhar etmemeli ve bunları hiç olmazsa çalışma yerlerine, resmî makamlara, bilhassa kutsiyet atfettiğimiz sahneye intikal ettirmemelidir...
Yersiz ve lüzumsuz müsamahada, nezaket değil, acz vardır, korku vardır! Haksız kullanılan salâhiyette, zulüm vardır, despotluk vardır. I İyi bir âmir; çalıştığı kadar çalıştırmasını da bilmeli, salâhiyet ve mesuliyetini paylaştırmayı, sevmelidir.

ı Gelecek 3 üncü yazımızda şu konular üzerinde duracağız: «Yetiş-| mek ve Yetiştirmek», «Rejisör - Ak tör», «Kadro», «Sanatkârların sanat
I ve maddî durumları».

Latife, tersi. Eskiden talebelere tatbik edilen dayak cezası. 6 — Kör, tersi: Yapma. 7— Sondan İkinci harfi H olsaydı ta-sarıolurdu, elekten geçirir 8 — Gllzellfk 9 — Bir harfin oknusu, sakat, bulut du-nlcllfk.
ToHjiieden: N. ü.
DÜNKÜ BULMACAMIZIN HALLİ
Soldun SaHa ve Yukarıdan Aiaûıva:
1 — Karadeniz 2 — Teravet 3 — At, ni-mey, tü 4 — Ren, Fat, kan 5 — Arif, Lema 6 — Damar, Halis 7 — Evet, Bere 8 — Ney, Lab, Yab 9 — İt, Keley, te 10 — Tamirat 11 — Münasebet.
PERŞEMBE — 13/4/1950 ANKARA RADYOSU
facia haline gelmesine imkân mı verilirdi?
Demokrasinin ruhu, halk hizmetinde hiçbir imtiyaz ve menfaate yer
vermez. Türk milleti, yer yüzünde en ileri demokrasiyi kuracaktır. Ben buna inanıyorum. Bunun için bu milletin kaderi, artık, kendi iradesinin hükmü altında malî, İktisa-
Bir Demokrat
★ (Baş tarafı birinci de)
Türk parasının millî iktisadı temsil fonksiyonunu lâyıkile ifa edebilmesi için halli gereken dört mesele vardır;
(1) Bügün tedavülde bulunan meskukât ve kaimelerin vasıfları ve nevileri tam bir ahenksizlik içindedir. Ufaklık yerine kullanılan sikkeler arasındaki yeknasaklık kaybolmuştur. En fazla tedavül eden ve harcı âlem tediyelere yarıyan sikkelerden bazıları para vasfına lâ-yik sayılmıyacak vaziyettedir. Sikkenin resmî kıymeti ile maden fiyatı arasındaki cüz'î farktan faide-lenmek için ayarı bozulmuş ve sik-leti azaltılmıştır. Tedavüldeki ufaklık pana göz doldurmakta ve iyi intiba bırakmamaktadır. Sikkelerin birbirine karıştırılmadan ve yanlışlık yapmadan kullanılması zorlaşmıştır. Ayni vaziyet, kâğıt para için de varittir. Hangi paranın geçtiğini veya tedavülden kalkmış olduğunu anlıyabilmek mesele haline gelmiştir. Model, ayar ve siklet itibarile millî hâkimiyeti temsil edecek ve kullananlar tarafından benimsenecek vasıfta madenî sikke ve banknot-çıkararak para anarşisine nihayet verilmesi lüzumuna kaniiz.
(2) Enflâsyon İktisadî ve İçtimaî haksızlık ve tereddi kaynağıdır. Enflâsyonun durdurulması, istikrarın ilk şartıdır. Emisyon müessese-si, bütçe açıklarını yamamak mecburiyetinden kurtarılmalıdır. Kem-merer komisyonunun vaziyeti bize benziyen bazı memleketler hakkında belirttiği gibi, tek çıkar yol, merkez bankasını hükümetin malî ihtiyaçları karşısında fiilen müstakil bir mevkie getirmektir. Devletin, mühlak bütçelerin, mahallî idarelerin veya İktisadî âmme teşekküllerinin açığını emisyon kanalından millete ödetmek, halkın menfaatlerini temsilen iktidara gelen hükümetlere yakışmıyacak bir harekettir. Merkez bankalarının İktisadî fank-siyonu, bütün piyasaların mukadderatına tesir edecek kadar mühimdir. Bu itibarla, emisyon müessesesini malî muvazenesizliği umumî menfaat aleyhine olarak tashihe hizmet eden bir vasıta mlrtebesine düşü-rülmemesi gerekir.
(3) Memleket menfaati, tedavüldeki kâğıt paranın banknot vasfını iktisap etmesini âmirdir. Kâğıt para, keyfî olarak ihraç edilebilen ve enflâsyona sebebiyet veren bir tediye vasıtasıdır. Bnknot ise; emisyon müessesçsinin karşılığını kasalarında muhafaza ettiği, kıymetini teminat altına aldığı ve talep vukuunda serbestçe altına ve gümüşe çe virmeğe hazır bulunduğu gibi taah-hüd senedidir. Kanunun vaz’i, Cumhuriyet Merkez Bankasını tesis ederken Türk parasının banknot vasfını iktisap edeceğine dair neşrî teminat vermiştir. 11 Haziran 1930 tarih ve 1715 sayılı Merkez Bankası kanununun beşinci, on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü maddelerinde Türk
parasının altın karşılığını tayin e-decek bir İSTİKRAR KANUNU çıka-rılacağı, hazine tarafından Merkez Bankasına devredilen evrakı nakdi-yenin altınla ödeneceği ve bir banknot emisyon rejiminin kurula-
dî istiklâlini her türlü politika oyun 1 cağı tasrih edilmiştir. Fakat aradan larından koruyan, İçtimaî dertleri-1 yirmi sene geçtiği halde, İstikrar ne deva bulan, millî kalkınma ve kanunu çıkarılmamıştır.
inşa plânlarını memleketin ha- İstikrar kantyıunun daha fazla ge-kikî ihtiyaçlarına uyduran şuurlu1 ciktirilmemesi, üç noktadan zaruriye yaratıcı prensiplere bağlansın., dir. Türk parasına dahilde ve hariç-Keyfî hareketlere, program - he- te muhtaç olduğu kıymet ve itibarı I yetlere lüzum kalmasın, diyorum, I gerek İktisadî ve gerek psikolojik Karabörklü cephelerden temin etmek için başka
adayın notları
bir yol bulmak imkânı yüktür. Altın, keyfî emisyona fırsat vermiyen sağlam bir sistemdir. Paranın serbest piyasada kıymetinden kaybetmesine mahal bırakmaksızın kambiyo kontrolünü kaldırmak ve bu suretle İktisadî hayatı ferahlatmak, yalnız altın mikyası sayesinde kabildir. Ancak bir nesildenberi evrakı nak-diyenin yarattığı ahenksizlikler içinde yaşayan bir memleketin sağlam para rejimine sarsıntısız geçebilmesi, iktisad siyeseti bakımından meharet ve dirayete ihtiyaç gösteren bir meseledir.
Altın para rejiminin mahzurları hakkında ileri sürülen tenkidlerden bir kısmı, ham madde ihraç eden memleketler hakkında muteber değildir. San madene atfedilen kusurlardan bir kısmı ise, 1870 - 1900 ve 1920 - 1929 büyük memleketlerin birininin ardından altın esasına dönmeleri yüzünden kıymetli maden talebinin birdenbire artmasile alâkalı görünmektedir. Dünya paraları istikrazsızlık içinde iken bir memleketin altın esasını kabul etmesi ve sistemin devam edeceğine dair iti-mad telkin etmesi, milletlerarası sermayelere bir vaha haline gelmesini kolaylaştırabilir. Paranın kıymet ifade ettiği yerde «altın daima kraldır.» «Hükümetler altından uzaklaşmağa çalıştıkça, milletler ona daha fazla bağlanmışlardır.»
(4) Dış ticaret güçlerinin mesuliyeti, kâğıt para rejimine ve kambiyo murakebe sistemine aittir. Kampiyo kontrol altına tutulduğu vakit, memleket içinde tedavül eden iştira kuvveti yekûnu ile haricî hesaplar bilânçosu arasınaki alâka kaybolmaktadır, istihsal maliyeti, dahilî iştira kuvvetine göre ve ihracat vaziyetinden müstakil olarak takarrür etmektedir. İstihsal maliyeti ile milletlerarası fiyatlar arasında ahenksizlik belirmektedir. Halbuki altın miyası, istihsal maliyetini ve iştira kuvveti yekûnunu haricî hesaplar muvazenesine göre otomatik bir şekilde ayarlamaktadır. Umumî fiyat seviyesi, haricî tediye vaziyetine göre, bazan ihracatı ve bazan da ithalâtı genişletmek istikâmetinde tesir yaratmaktadır. Altın mikyası, iki asırdan fazla müddet dış ticaretin ahenk içinde cereyanını temin etmiştir.
M. S. Ayan.
Müzik: Hafif Parçalar (Pl.) Haberler ve Hava Raporı Müzik: Köçekçeier (Pl.) Müzik: 10 Dakika Bulanje Günün Programı.
14.00 Aksam Programı, Hava Raporu ve Kapama.
17.58 Açılış ve Program.
18.00 M. S. Ayarı.
18.00 Müzik: İnce SaSz (Sultani Yegâh
18.45 Müzik Çigan Havaları (Pl.)
19.00 M. S. Ayarı ve Haberler.
19.15 Geçmişte Bugün.
19.25 Müzik: (Yurttan Sesler.)
19.45 Radyo ile İngilizce.
20.00 Müzik: Karışık Melodiler (Pl.)
20.15 Radyo Gazetesi.
20.30 Serbest Saat.
20.35 Müzik: Şarkılar.
20.50 Müzik: Oyun Havalan (Bafclama Takımı.)
21.00 Unesko Gazetesi.
21.15 Müzik: Dans Müziği (Pl.)
21.45 Konuşma: Saflık Saati (B.C. G. Aşısı) Dr. Tevfik Alan.
22.00 Müzik: Müzikseverin Saati.
22.45 M. S. Ayarı ve Haberler.
23.00 Program ve Kapanış.
İSTANBUL RADYOSU
PERŞEMBE — 13/4/1950
Arsp Birliğinin yeni kararı
Paris Radyosu, 12 (Basın - Yayın) — Birleşmiş Milletler Uzlaştırma Komisyonu Başkanı Bey’rut-ta Lübnan Dışişleri Bakanı ve Bir-leşrpiş Milletler Bürosu ile temaslarda bulunmuştur. Diğer Arap memleketleri gibi Lübnan'ın da Birleşmiş Milletler Komisyonundan, Filistin hakkında Birleşmiş Milletler tarafından alınmış olan karara İsrail Hükümetinin saygı göstermesini talep edeceği sanılmaktadır. Arap memleketleri arasındaki Güvenlik Paktının nihaî metni dün Arap Birliği siyasî komitesi tarafından tasvip edilmiştir. Komite aynı zamanda, Arap mültecilerinin durumları kesin olarak halledilinceye kadar, bu mültecilerin halen bulundukları memleketin bütün vatandaş haklarından faydalanmalarını ve kendilerine her türlü kolaylığın gösterilmesini derpiş eden bir takriri de kabul etmiştir.
19.15 Gitarist Cari Kress Vc TInny Mottola’dan Gitar Duoları (Pl.)
19.25 Piano Soloları.
Çalan: Piyanist Neclâ Tarcan W. A. Mozart... ’Fantaslc do minör Frederlc Chopin. ’Scherzo No. 1 Siminör’.
19.45 Şarkı ve Türküler.
20.15 Werter - «Radyofonik Piyes»' Yazan: J. W. Goethe Türkçe ve Radyofonik montaj: Ekrem Reşit Bey Oynıyanlar: Zihni Rona. Mümtaz Ener, Aliye Rona, Sacl-de Keskin. A. Basmacı. R. Ulukut Takdim eden: Nevin Akkaya.
21.05 Dans Müziği (Pl.)
21.15 Fasıl Heyeti Konseri.
"SEBA" 1 — Peşrev 2 — Çamlar altında 3 — Semti dildare 4 — Gülzarı harap eyleme 5 — Düş ben gibi bir aşka 6 — Taksim 7 — Sahilde Sabah rüzgârı 8 — öyle bir âfeti yektayı emelsir
Güllerin gölgelerinde 10 — Seba Saz Eseri.
22.00 Küçük Orkestradan Melodiler.
22.20 Dans Müziği (Pl.)
22.45 Haberler
23.00 Karışık Hafif Müzik (Pl.) 23.30 Programlar vc Kapanış.
9 -
Tanesi 1 lira
akrobatlar
o man
Soğukkuyu Askerlik
Şubesi Başkanlığından
Taksi Seferleri
YENİ İZMİR UMUMİ NAKLİYAT ANBAE1
Yeni Neşriyat
İNÖNÜ ANSİKLOPEDİSİ
İNÖNÜ ANSİKLOPEDİSİ
Pek yakında beynelmilel şöhretli Çinli
TRİO HATA’S ve DİMİ MOOS and TANIYA
(26 ıııcı ve 27 inci fasiküller)
Samsun - Bursa ve Konyaya
(28 inci fasikül)
iştirak etmekle hem talihinizi tecrübe- hem memleket gençliğinin ve çocuklarımızın tahsiline yardım etmiş olursunuz
Acele ediniz.
Türkiye Turistik Otel'er, Lokantalar ve Gazinolar Derneği Başkanlığından
Derneğimiz, Genel Kurul toplan tısını 27/4/1950 Perşembe günü saat 10 da Ankara Ticaret Odası binasında yapacaktır. Sayın üyelerin hazır bulunması ehemmiyetle rica olunur.
Gündem:
1 — Nisap yoklaması.
2 — Genel Kurul başkan ve kâtiplerinin seçilmesi.
3 — Çalışma raporunun okunması.
4 — Bütçenin tetkik ve tasdiki.
5 — Bir devrelik çalışma plânlın ihzarı.
6 _ Merkez ve denetleme kurul arının seçilmesi.
7 — Tüzüğün tetkiki ve ihtiyaca göre tadili.
8 — U. heyetçe yapılacak tekliflerin müzakeresi (688'
Her akşam
Tanınmış Paris Revü Heyeti
BALLET KELLENROC
Harikulade hanlı Akrobatlar
Trio Maffi
kısa bir müddet için angaje edilmiş
Meşhut virtüöz ADOLFII VENtAS idaresinde alraksiorı tipik orkestrası
Her pazaı saat 17 de matine bütün program iştirakile
Türk Eğ fim Derneği
Büyük Eşya Piyangosu
5 Mayıs 1950 de çekilecektir ikramiye listesi çok zengindir.
80 ÛOÜ lira kıymetinde: Otomobiller
Erkek ve kadın eşyaları Hazine tahvilleri vardır.
Ankara Gazeteciler Cemiyeti
Tarafından Tertip Edilen
15 Nisan Cumartesi akşamı Ankara Palas Salonlarında
Dâvet yeler AKBA Kitabevinden Temin Edilir
reniDON faul tülbentçi i
Bu büyük tarihi romanda Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşunu, Osman Gazi-in kahramanlıklarını, aşkını, izdirabını heyecanla okuyacaksınız.
Ankara Telefon Müdürlüğünden
929 doğumlu ve bu doğumlularla işleme tabi yerli ve yabancı Hava, Hava Piyade, Hava M^törlü Topçu, Hava Motörlü Nakliye, Hava Muhabere, Hava Harp Sanayi ve sair havanın hangi bölümünden o-lursa olsun Hava sınıfına ayrılanlar lan artığa bırakılmış olanların ve kanuni sebeplerle şevkleri geri bırakılmış olanların, 5 Mayıs 1950 günü sevkedilmek üzere şubeye başvurmaları, gecikenler hakkında kanuni (Koğuşturma) yapılacağı ilân olunur. (2270)-(250)
Eskişehir sel baskınından zarar görenler yararına
Büyük Konser
16 Nisan 1950 Pazar akşamı saat 21 de Yeni Sinemada
Klâsik Musiki Heyet.
Fahire Fersau
Cevdet Çağla
Hayri Tümeı-Fahri Kopuz Halil Aksoy
Sadi Hoşses
Muzaffer Birtan
Nevin Demirdöven
Konsere giriş: Yeni Sinema gişelerinden alınacak 1 ve 2,5 liralık Kızılay makbuzlariyle oLacaktır. Giriş makbuzları gişelerden şimdiden alınabilir.
Halk Musiki Heyeti
San Recep
_ Ahmet Yamacı
Osman Özdekci
Muzaffer Akgiin Ali Can
Turhan Karabulut
Mahdut Mesuliyeti Memurlar Ev Kooperatifi Yönetim Kurulundan
Kooperatifimizin umumi heyet toplantısı 30/4/1950 günü saat 14 de Ankara Halkevinde yapılacaktır. Ortakların teşrifleri, Ankarada olmıyanlann Ankaradaki ortaklardan birine vekâlet vermeleri rica olunur.
I Gündem:
1 — Genel Kurul Başkanlık Divanı seçimi.
2 — Yönetim Kurulu ve Denetçiler raporlarının, bilanço ve kâr ve zarar hesaplarının okunması ve
. müzakeresi’.
3 — Yönetim Kurulunun ibrası . I 4 — Tevzi edilen arsalarla diğer i
kooperatif işlerinin göınişülmesi. | | 5 — Yönetim Kurulu i'
çiliklerde münhal bulunan lere yenilerinin seçilmesi. (1
Bilet'er Ziraat Bankasının bütün şubelerinde Posta gişelerinde ve bayileıinde satılmaktadır
1 — Soyadlarına göre yöniden bastırılan 1950 yılı Ankara Telefon Rehberi şehir içindeki P. T. T. merkezleri ile Telefon Müdürlüğünde 150 kuruşa satılmağa başlanmıştır.
2— Yeni rehberin satışa çıkarıldığı 14/4/1950 tarihinden itibaren:
(01) No.— Bilinemeyen telef in numaralarına (Ücretlidir) (02) No.— Telefon bozuklukları ve şikâyetlere (Ücretsiz) (03) No.— Şehirlerarasına (Ücretsizdir'
(04) No.— Danışma (Abonman işlerine) (Ücretlidir)
(05) No.— Saat? a (Ücretlidir) tahsis edilmiştir.
Yanlış arama yapılma
keyfiyet önemle ilân olınur.
(2271)-(251)

İngilizce Ders (
Yeni başlayanlara ve Ortaokul öğrencilerine. Evlen .. racaat saat 17.30 ile 18-30. Telefon: 10981. (693)
İlân
Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumu Genel Müdürlüğünden
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Ankara Silâh Fabrikası Besıvemi için beş birinci sınıf mürettip alınacaktır.
Yapılacak sınavda gösterecekleri ehliyete göre yevmiye verilccek-
Askerliklerini yapmamış olanlarla yaşlan kırk beşten yukarı bulunanlar kabul edilmez.
İsteklilerin birer dilekçe ile Ankara Silâh Fabrikası Müdürlüğüne başvurmaları. (2274)-(252)
1111 ■
Ankara-Istanbul ve İstanbul - Ankara
Yolcularının Nazarı Dikkatine
Her gün karşılıklı Ankaradon îstanbula ve İstanbuldan An-karaya Emniyet Koç Otobüs seferleri 15 Nisan 1950 Cumartesi sabahından itibaren başlıyacaktır.. Sayın yolcuların fazla tafsilât için aşağıdaki yazıhanelerimize müracaatlarını rica ederiz.
Ankara: 11 Jandarma Komutanlığı yanında Emniyet Otoları Yazıhanesi, Tel: 12209.
İstanbul: Sirkeci, Orhaniye Caddesi Aşmalı Kahve bitişiğinde Çorlu - Ankara Yazıhanesi Tel:. 25705.
Belediye Başkanlığından
Ankara - İstanbul arasında bilumum tüccar ve ev eşyası nakliyatı ile müşterilerine bir hizmet olmak üzere 1949 model yeni taksilerle Ankara - Samsun, Ankara - Bursa ve Ankara • Konya arasında her gün muntazam taksi seferleri yapmaktadır
25 Lira
20 .
15
Ankara — Samsun
Ankara — Bursa
Ankara — Konya
ADRES: Denizciler Cad. No. 13/15 — Tel: 15590
Milli Eğitim Bakanlığınca yayımlanmakta olan bu değerli ansiklo-:i pedinin son defa olarak 28 inci fasi-ehemmiyet .külü de çıkmıştır. Bu fesikülün bü-—______________________ inci fasikül- yük bir. kısmını, Hün’lerin meşhur
de başlıyan .Atatürk» maddesi 27. hükümdarı (Atillâ) maddesi işgal inci fas.külde de devam etmekte ve etmektedir. Tarihte, efsanelerde, e-.. Ortaokul bize, büyük Ata'nın hayatına dair.' debiyatta, resimde (Atillâ) incelen-gidilir. Mü-1 bilmediğimiz çok değerli bilgiler dikten sonra (Atlee), (Attraksiyon), vermektedir. Geniş bir bibliyograf- (Aubaneli), (Auberlen), (Augios), yaya dayanan ve birçok resimlerle (August), (Auriol), (Austen) madde süslü bulunan «Atatürk- maddesi leriı ” ' ' "
ansiklopediyi takip etsin veya et-1 ~
inesin- bütün Türk aydınlarını ya- fasikülü de. öteki lasiküller kından ilgilendirecek mahiyettedir. ----- • ................
İnönü Ansiklopedisinin gerek 26 inci gerek 27 nci fasikülleri, 20 ı kuruş fiatla, Millî Eğitim Bakanlığı yayınevleriyle bütün kitapçljarda satılmaktadır.
,a._____ , Milî Eğitim Bakanlığınca yayım-
ile Denet- lanmakta olan bu değerli ansiklo-üyelik- pedinin bilhassa 26 inci ve 27 inci 683) fasikülleri hususî bir i taşımaktadır. Çünkü 26 ı de başlıvan .Atatürk»
Zayi
Ankara Belediyesinden aldığım 378 No. lu köpek numarasını kaybettim. Yenisini alacağımdan eskisinin hükmü yoktur. (691)
Meşrutiyet Caddesi No. 71/4 Alpaslan Ülgiir
ıvrine geçilmektedir.
./nönü Ansiklopedisi.nin 28 inci
100 kuruş fiatla bütün kitapçılarda satılmaktadır.
İl
HAMAM
(684)
Hayata, sıhhat ve neşe veren ERCİŞ HAMAMI’nuı sayın müşterilerimizin emirlerine amade olduğunu bir defa daha arzederim. Ankara, İtfaiye Meydanı Erciş Hamamı. Telefon: 15319
ZAFER’in Abone Şartla Memleket içi
e
3
Memleket dış
12 aylık ............
8
16
ZAFER’in ilân Şartlan
2. ve 8 üncü sayfada Snı... 4 )
4. cll eayfada Sın........... 3 »
Bağlık .................... 16 Lira
6. ve 6. cı uayfada Sın.... 2 »
Doğum, Nikâh, Nişan, öltlm ve Mevlût ilânları 6 Bantiml geçmemek eartdylo 15 lira.
6.
Devamlı ilânlar için hususî tarife tatbik edilir.
Ooıeteı/o oUnderilcn evrak ve yatılar nejredileln edilmeğin iade edilme*. tlflzıJnrzlan mesuliyet kabul edilmez
*
GÖSTA BERLİNG
(I)
İsveç’in dünya çapında mış kadın yazarlarından Selma La-gerlöf’ün eseridir. 1891 yılı noelin-de yayımlanan «Gösta Berling» ro-ı manı, realizmle romantizmin sarmaş dolaş olduğu en meşhur eserdir. | Dilimize Hayrullah Örs ve Behiç Enver Koryak tarafından çeç'ril-miştir. Millî Eğitim Bakanlığı ymevleriyle bütün kitapçılarda kuruş fiatla satılmaktadır
Şehir dahilinde seyreden motorlu vesait şoförlerinin seyir halinde ■ iken yanlarına muavin almaları ve sigara içmeleri mahzurlu görülmüş I olduğundan keyfiyetin Belediye yasakları arasına alınmasına komisyonca 29/3/1950 gün ve 1367/1810 sayılı karar verilmiştir. İlân olunur. (2265)-(249) ,
Sahibi
Adviye FENİK tuıişlerini fiilin (dar» ed(ıv-HIKMET YAZ1CIOĞLU
Basıldığı yer :
Güneş Matbaası
KİRALIK
Konferansı
Mobilyalı üç oda, mutfak, ban yo ehven fiyatla kiralıktır. Bab çelievler 82 inci «oluk No. 9 Telefon: S1«W.

BİZİM YAYLA
ya-
250
I
Fikir - Sanat - Edebiyat Dergisi
1
290 krş.
375
Her cins Yazı ve Dikiş Makina-1 lan iyi fiyatla alınır.
Anafartalar Ced. İsabey Ap. No.
282 Adliye karşısı Tel: 14066. |
DEVLET TİYATROSUN’DA


COUSİN PONS
(I)
Büyük Fransız romancısı zac’ın en önemli eserlerinden
dir. (İnsanlık Komedisi) gibi umumî bir ad altında cemiyetin gerçek ve organik bir şemasını yapmak isteyen Balzac bunu, özel hayat sahneleri, taşra halatı sahneleri, Paris hayatı sahneleri ve filozofik etüdler gibi büyük bölümler içinde tamamlamayı düşünmüştür. İşte Vahdi Hatay tarafından dilimize çevrilerek bu defa birinci cildi Millî Eğitim Bakanlığı .Dünya Edebiyatından Tercümeler» serisi içinde yayımlanan «Cousin Pons», (İnsanlık Komedisi) serisinin en dikkate değer eserlerinden biridir. Bütün kitapçılarda 280 kuruş fiatla satılmaktadır. |
En kuvvetli kalemlerin en güzel yazıları ile, zengin ve olgun bir münderecatla 12 Nisanda çıkmıştır.
Tam mânasiyle milliyetçi olan bu dergi 20 kuruş fiatla bayilerde satılmaktadır.
Bütün okuyucularımıza hararetle tavsiye ederiz.
Kiralık 2 daire
3 büyük oda, bir salon ve müş temilâtı ve yine 3 odadan ibaret iki daire, su ve elektrik mevcut. ,
Müracaat: Cebeci Dikimevi üstü, harta nirengi noktası karşısı, Taylanlar Ap. Daire 3.
ÜÇÜNCÜ
Türk - İngiliz Müzik Festivali
ORKESTRA KONSERLERİ
16 Nisan Pazar 21.00 de
18 Nisan Salı 21.00 de
20 Nisan Perşembe 21.00 de
22 Nisan Cumartesi 15.00 de
CUMHURBAŞKANLIĞI FİLÂRMONİK ORKESTRASI Şef: NORMAN DEL MAR Solistler: NANCY EVANS (Mezzo - soprano) NECDET REMZİ ATAK (Keman) RESİ TAL
19 Nisan Çarşamba 21.00 de NANCY EVANS (Mezzo-soprano) Piyanoda: MİTHAT FBNMEN (Biletler »ahsa çıfctnlmıştır.)
Unesco Hakkında Prof. Tromp un
UNESCO'nun müsbet ve tabii bi-limler kısmi Orta Şark müşaviri Prof. Tromp tarafından 14. Nisan 1950 Cuma günü saat 17.30 da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi konferans salonunda «UNESCO'nun mahiyeti, gayeleri ve bilhassa tabiî bilimler alanında başardığı İşler. mevzulu bir konferans verile çektir. Türkçeye tercüme edilecek olan ba konferansa herkes ge lebilir.
Vistra Emprime Jorjet Krep Emprime Tual Keten Empirme Empirme Çamaşırlık ORTAÇ
Anafartalar 1 Köşe Mağaza.
Tel: 11135 Ankarı\
500 krş
260 krş.
ZAFER
13-4-i
ZAFER
Sayfa: 6
Mareşal Fevzi Çakmak toprağa verildi
1 Başmakaleden devam
İstanbul'da yapılan nümayişte bay raklarm . yarıya indirilmemesini protesto etmek maksadiyle elde takınan bir bayrak
desinden cenaze alayı hiç kesilmeyen İlâhiler ve tekbirlerle Galatasaray lisesini geçti ve Tepebaşına doğru ilerledi. Bu sırada izdihamın artması kalabalığın yüz bine varması yüzünden üniversiteliler elele vererek cenaze alayı boyunca iki tarafı kordon altına almak suretiyle emniyet tedbirlerini de ihmal et-
★ (Baş tarafı birinci de)
ti. Şehirde bütün dükkânlar ve müesseseler erkenden kapanıyor, bayrakların yarıya indirildiği görülüyor. Kadın, erkek muazzam bir kalabalık, çok erken saatlerde cenaze alayının geçeceği ana caddelerin yaya kaldırımlarını kaplamıştı. Saat sekizden itibaren Mareşalin Ni --------- ---------------------— --
şantaşındaki evinin etrafını doldu-I memişlerdi.
ran kalabalık, büyük bir şükûn i-1 Tepebaşındaki İngiliz konsolos-çinde tabutun evden çıkarılmasını I lu8u ile) yabancı resmî daireler bekliyorlardı. Nişantaşından tram-vay caddesini takiben Beyazıda kadar bütün ana caddelerin iki tarafı Mareşalin cenazesine son ihtiramı yapmak istiyen İstanbullularla tamamen dolmuş ve taşmış bulunu -yordu. Bütün üniversiteli gençler ve halk önceden hazırladıkları Mareşalin resmini havi rozetleri göğüslerine takmışlardı. Saat 8.30 da Mareşalin ailesi, akraba ve yakınları eve gelmişti. Saat 9 da, üzeri büyük bir Türk bayrağı ile örtülü tabut apartmandan çıkarılırken, muazzam kalabalık bir uğultu halin de büyük ölüye Tanrıdan rahmet diliyordu.
İlk galeyan
Gençlerin elleri üzerine verilen tabut caddede görüldüğü vakit bir cenaze arabasının peydah olması gençleri galeyana getirdi. «Cenaze arabası istemiyoruz, diye bağırdılar. Şoför arabayı güçlükle yan sokaklardan birisne sokmaya mecbur kaldı. Mareşalin tabutu nöbet de-ğiştire değiştire gençliğin elleri ü-zerinde ilerlemeğe başladı. Bu ara. şehrimizin en güzel sesli hafızların dan elli kadarı, başta imam olduğu halde tekbir getirmeğe, İlâhiler, dualar okumaya başladılar. Cenaze nin arkasından gelen ve her en büyüyen kalabalık da bir ağızdan bu tekbirlere, İlâhilere ve dualara iştirak ediyordu. Koca caddede tek bir ve İlâhilerin uğuldayışından hıçkırıklardan ve cenazenin arkasından ağır adımlarla ilerleyen kalabalığın ayak seslerinden başka bir şey işitilmiyordu. Yollarda hiç bir nakil vasıtası kalmamıştı, dükkânlar, müesseseler tamamen ’ panmıştı.
Eski Harbokulu binasında bayrak yok
Harbiyeye varıldığı sırada eski Harbokulu binasına bayrak çekilmediği görülüyordu. Üniversiteli bir genç hemen temin olunan bir bayrağı bir sopa üzerine yarı indi-rilmiş vaziyete getirerek oradaki Atatürk heykelinin yanına çıkardı ve cenaze alayı geçerken bayrağı elinde tuttu. Bu heyecanlı hâdise dakikalarca sürdü. Bir genç de «Bayrak, isimli bir şiir okudu.
Taksim meydanı mahşeri bir man zara arzediyordu. Cenaze alayının yaklaştığını ihsas ettiren tekbir ve İlâhi sesleri üzerine koca meydan huşu içinde kalmıştı. Apartmanların üstü, yollar insanlarla dolu idi. Bütün dükkânların kepenkleri kapalı, bayrakları da yarıya indSrilmişti.
Taksim meydanı ve İstiklâl cad-
ka-
ve cemiyetler cenaze geçerken kendi milletlerinin bayraklarını yarıya indirmek suretiyle ihtiram tezahü ründe bulunuyorlardı. Biraz ilerde Amerikan konsolosluğunda da aynı şekilde Amerikan bayrağı yarıya indirilmişti.
Bayılanlar, yaralananlar
Cenaze alayı Bankalar caddesine vardığı vakit izdihamdan 15-20 kişinin düşüp bayıldığı ve bir kaç kişinin de yaralandığı söyleniyordu. O kadar kalabalık vardı ki, bunları adet olanak tesbite ve yaralıların vaziyeti hakkında malûmat almaya imkân kalmıyordu. Bankalar cûdderinde bütün milli ve yabancı bankalar bayraklarını yarıya indirmişti. Kaıaköy meydanına gelen cenaze alayının bir ucu, tâ Şişhanede bulunuyordu.
Köprüyü baştan başa muazzam cenaze alayı ______________
meydanına vardığı vakit meydanda bekliyen yeni ve büyük bir halk i^alabalıjğı ile gençlik kafilesi de alaya iltihak etmişti.
Cenaze alayı evvelce Sultanahmet yolu ile Beyazıta gidecekken tam zamanında Beyazıtta bulunabilmek için güzergâhta bir değişiklik yapıldı ve Ankana caddesini takiben vilâyetin önünden geçildi. Burada da tekmil yollar, pençereler, binalar hınca hınç insanla dolu idi. Dükkân lar erkenden kapanmış, bayraklar yarıya çekilmişti. Cenaze alayı Ni-şantaşındanberi hiç fasıla verilmeden tekbir ve İlâhilerle saat yarıma doğru Beyazıta vasıl oldu.
Bayezit meydanında
Program mucibince, resmî askerî merasim Beyazıt meydanında ,baş-lıyacağından bütün sivil erkân, generaller, kordiplomatik, resmî daireler müdür ve müdür yardımcıları, partiler ileri gelenleri. Askeri Tıp Okulu, Askerî Liseler ve kıtaat iki askerî bando Bayezit meydanında yerlerini almış bulunuyorlardı. Koca meydan ve meydana çıkan bütün yollar, meydana bakan bütün binalar, ağaçlar insanlarla dolup taşmış bir manzara arzediyordu.
Camiinin yanında cenazeyi götüre cek top arabası bekliyordu. Cenaze ihtiramla camie götürüldü, biraz sonra gayet güzel sesli bir müezzin minarede ezan okumaya başladı, büyük bir kalabalığın namaza iştirak ettiği görülüyordu. Namazdan sonra beklenilmeyen bir hâdise vu kubuldu. Gençler, cenazeyi top a-rabasına koydurmak istemediler ve Mareşalin cenazesini Eyüpteki mak beresine kadar eller üstünde götür
dolduran Eminönü
‘ mek arzusunu izhar ettiler.
Namazı müteakip tabut Beyazit camii avlusunun arka kapısından alınarak top arabasına konulacak, kordiplomatik ve resmî şahsiyetler alayı takip edeceklerdi.
Fakat gençlerin tabutu top arabasından kaldırarak elleri üzerinde götürmek istemeleri bir karışıklık İ yarattı. Söylendiğine göre askerî merasimi idare etmekte olan Tümgeneralin yaralanmasına ve bir vatandaşın da ölmesine sebebiyet vermesi bu askerî ve resmî merasimin yapılmamasını intaç etti.
Bu suretle aynı muazzam kalabalık tekbir ve İlâhilerle cenazeyi eller üstünde Eyüb'e götürmüşler ve Mareşal orada ebedî istiıahatgâhr na gözyaşları arasında tevdi edilmiştir.
Vali ne diyor
Vali Fahrettin Kerim, gençlerin Beyazıttan sonra da tabutu eller üstünde götürmeleri hakkında gazetecilere şunları söylemiştir :
«— Bütün ısrarlarımıza rağmen gençler cenazenin top arabası ile Fatih’e kadar götürülmesine ve o-radan otomobillerle Eyüb’e naklolunmasına müsaade etmemişlerdir. Cenaze namazı kılındıktan sonra müsaade edeceklerini zannediyorduk. fakat birdenbire gördük ki, tabut gençler tarafından çıkarıldı.»
Vali, Kordiplomalik’e de Mare-şarl'ın ailesinin resmî merasimle cenazenin top arabasına konulma? sim istemediğini bildirmiştir. Kordiplomatik de bu suretle Beyazıt meydanından ayrılmıştır.
Dükkânlar Kapatılıyor
Bu sabah da gençler gurup gurup muhtelif semtlerde dolaşarak dükkânlarını kapatmakta geciken bazı esnafa tenbihte bulunmuşlardır. Dükkânlar kapanmış ve bayraklar erkenden yarıya indirilmiştir.
Bu ara Kapalıçarşı ve Mısırçar-şısı da gençler tarafından kapatılmıştır. Esasen hemen hemen ekseri dükkânlar ve müeseseler kendiliklerinden kapatılmış bulunuyordu. Sinemalar, tiyatrolar, eğlence yerleri de faaliyetlerini tatil etmiş-ierdir. Bu sabah Emniyet Müdürlüğü ve vilâyet önünde de bazı gençler toplanarak bayrağın yarıya indirilmesini istemişler ve onların da bayraklarını yarıya indirtmişlerdir.
Dün geceki nümayişler esnasında yakalananlardan 60 kişi bu sa bah Emniyet Müdürlüğü tarafından Savcılığa verilmişlerdir. Bunlar izinsiz toplantı yapmak, nümayişlerde bulunmak, huzur ve asayişi ihlâl etmekten sanıktırlar.
Tevkif edilenler
İstanbul, 12 ( Hususî ) — Şimdi haber aldığıma göre iki günden -beri devam eden nümayişler esnasında 56 kişi tevkif edilmiş bunlardan 29 u sonradan serbest bırakılmıştır. Halen nezaret altında bulunan 27 kişi arasında Ankara Üniver sitesine mensup dört gencinde bulunduğu söylenmektedir.
İzmir’deki İhtifâl
İzmir, 12 (Telefonla) — Millî kah
Uyandırılan Toprak
piyle, bugünkü köylü artık birbirinden çok farklıdır. Dünkü sönük, uyuşuk, serf köylünün yerini, bugün, canlı, şuurlu ve hattâ efendi bir köylü tipi alıyor. Gerçi lıayat şartında bir değişiklik yoktur. Ayni yoksul, fakir, vasıtasız köylüdür. Ama ruhunda, asırlardan beri bir kül tabakası altında saklanan mîllî ateşin bir alevlenme hali vardır ve bu, uyanmış olan topluluk şuurunun ta kendisidir.
Bu şuur, uyanışıyla; yahut başka tâbirle söyliyelim, bu halk, hâkimiyetiyle, daha .şimdiden yepyeni bir milli dünya yaratıyor, yaratmak üzeredir. Aday yoklamalrınm neticeleri bile, kendisine bir türlü güvenilemeıniş bu halkın, aslında mevcut sağ duyusuna, şuuruna ve millî hassasiyetine cııgüzel misaldir.
Onun vereceği reyden şüphe etmeyi, o hürriyete ve hakka yan bakmayı aklımızdan bile geçirmemeliyiz. Çünkü, seçimler karnın dairesinde cereyan ederse, neticede göreceğiz ki o, işini, şu fertten, bu zümreden, o partiden bu diktatörden bin defa daha iyi bilir ve iyi görür.
İşte, bu toprağı uyandırmanın şerefi önce Türk Milletinin ve sonra da Demokrat Partinindir.
Muhip DIRANAS
O. Kavurun duruşması Dünkü du'uşmoda Dış Bakanlığından gelen yazı okundu
Sahte kurye evrakı tanzim ve altın kaçakçılığı yaptığı iddiasiyle La Ha-ye büyükelçiliğimiz ikinci kâtibi Orhan Kavur aleyhine açılan dâvaya dün de İkinci Ağır Ceza Mahke meşinde devam edildi.
Dünkü duruşmada Dışişleri Bakanlığından gelen yazı okundu. Bu yazıda elçilik aylıklarının bir aylık tutarının 1664 dolar olduğu ve Orhan Kavura kuryelik yapması i-çin hiç bir vesika verilmediği belirtilmekte idi.
Sanık bu yazıyı kabul etmediğini söyliyerek kendisinde elçiliğin iki kurye mektubu bulunduğunu ifade etti. Bundan sonra da kuryelik talimatnamesinin aslının mahkemeye getirilmesini istedi.
Mahkeme kurye talimatnamesinin mahkemeye getirilmesi talebini red detti ve duruşma başka bir güne talik edildi.
ramanımız büyük insan Mareşal’ın aramızdan ebediyen ayrılması dola-yısiyle bugün saat 14,30 da İzmir Yüksek Ekonomi ve Ticaret okulu
talebe cemiyeti bir ihtifâl tertip etmiştir. İhtifâlin çok kalabalık o-lacağı anlaşılmakadır. Hattâ bu yüzden her ihtimale karşı polislere göz yaşartıcı bombalar da dağıtılmıştır.
Diğer taraftan dün Mareşal Fevzi Çakmak’ın vefatı dolayısiyle İzmir’in bütün camilerinde öğleden evvel hatim indirilmiş, öğle namazından sonra da akşama kadar duası okunarak ruhuna ithaf edil-
miştir.
Bayram sabahları dahil İzmir camileri şimdiye kadar bu derece mu-
azzam bir cemaatle karşılaşmış değildir.
Veteriner Fakültesi Öğrenci Derneğinin taziyetleri
Sayın Bn. Fitnat Çakmak
. Teşvikiye caddesi, No: 109/2
Şişli — İSTANBUL
Türk tarihinin şanlı ve kahra-
man kumandanı, ideal insan Mare-
şalimizin maddeten kaybından duy-
duğumuz teessür sonsuzdur.
Her an kalplerimizde yaşıyacak aziz ölüye Allah'tan rahmetler, sîzlere ve dünya tarihinin en şerefli mevkiini işgal eden Milletimize baş sağlığı dileriz.

Ordu Futbol Karması
I *
I
Takım Adana ia iki maç yapacak
Ordu futbol karması takımı önü-İçeli Fikret, Murat ve Salâhattin-müzdeki Cumartesi ve Pazar gün- den mahrum olarak çıkmaktadır leri 2 maç yapmak üzere bugün Bu futbolcular 22 ve 23 Nisan ta-trenle Adanaya hareket edecektir. riherinde İzmirde yapılacak olan
Ordu karması bu seyahata Yedek-' maçlarda ordu karmasında yer ala-subayda imtihanları olan Fenerbah çakardır.
1950-1951 Futbol 'Şehrimize bir Ingiliz sezonu taksimatı
Bölge Müdürü, futbol ajanı ve, birinci küme tertip komitesinin iş-tirakile bölge merkezinde yapılan toplantıda 1950 - 1951 futbol sezonu için küme taksimatında bazı değişiklikler kabul edilmiştir.
Alınan bu karar gereğince, önümüzdeki sezon takımlar liglerde aldıkları derecelere göre, A. B. C, ve D olmak üzere dört grupa ayrılmaktadır.
(A) grupuna birinci kümenin sekiz takımı, mütebaki üç takım ile ikinci kümenin beş takımı (B) grupuna, (C) grupuna da ikinci kümenin yedi takımı ve üçüncü küme birincisi alınacak, geri kalan takımlar da (D) grupunu teşkil edecektir.
Bölge şampiyonu ile Millî Eğitim şampiyonasına katılacak takımlar (A) grupundan seçilecektir.
Lig maçları iki devreli olarak ya-pılaoaktır.
Ankara Boks birinciliği bu hafta yapılıyor
B. T. Ankara Bölgesi Boks Ajanlığından :
1 — Bölge 1950 yılı Boks birinciliklerine 15 Nisan Cumartesi günü saat 5 de Ankaragücü Spor salonunda başlanacak ve 16 Pazar günü gene aynı saatte devam edilecektir.
2 — Giriş fiyatalrı her yer bir lira olarak tesbit edilmiş olup Cumartesi saat 14 den ve Pazar günü de saat 14 den itibaren Ankaragücü stadyomu gişelerinde satışa başlanacaktır.
3 — Maçların birinci ve İkincilerine madalya ve takım birincisine kupa verileceği gibi her sıkletin birincisine de «Alson» mükâfatı dağıtılacak ve ayrıca jüri heyetince seçilecek en teknik boksöre «Abud» kupası hediye edilecektir.
4 — Jüri heyeti: Boks Federasyonu başkanı Hüsamettin Güreli, Bölge Müdürü Mithat Ertuğ ve Vedat Abuttan müteşekkildir.
5 — Hakemler: Binbaşı Patrik Martin, Binbaşı Lawrens, Estis Kad ri Özgüder, Hamdi Turgut, Ali Ersoylu, Hayri Angün, Fuat Yücel ve kronometre hakemi Servet Zengindir. Müsabaka doktorluğunu Ne-:ip Aziz Berksan yapacaktır.
6 — Boksör ve idarecilerimizin kur’a ve tartı muamelesi yapılmak üzere Cumartesi günü saat tam 11 de stadyum boks çalışma salonunda fıazır bulunmaları rica olunur.
Da-et
Gençlerbirliği Kulübü Başkjmlı-
takımı geliyor
Haber aldığımıza göre İngiliz Halle City takımının 22 v.-; 21 tarihlerinde şehrimizde iki maç yapması için bir anlaşmaya varılmıştır.
İngiliz takımı şehrimizde gençlerbirliği ve Demirsporla karşılaşacak tır.
Veteriner Fakültesi
Öğrenci Derneği Başkanlığı Alim Ersoy Ankara Yüksek Tahsil Gençliğinin teessürleri
Büyük Kumandan ve örnek insan Mareşal Fevzi Çakmağın ölümü dolayısıyla, • biz Ankara Yüksek T-ahsil Gençleri; Türk Milletine ta-ziyetlerimjzi tekrarlarken aşağıdaki hususları umumî efkâra açıklamayı zarurî görüyoruz:
1) Resmî makamlar bu acı irti-
hal karşısında gereken alâkayı göstermemişlerdir.
2) Matbuatın bazı organları ve radyolarımız maalesef hâdiseye lâyık olduğu ehemmiyeti vermemişler ve mutad neşriyatlarına devam etmişlerdir.
3) Gazino, sinema, tiyatro ve mümasili eğlence yerleri büyük matemimize iştirâk etmemişler ve normal faaliyetlerine devam etmiş-
Bu hususlar, biz Ankara Yüksek Tahsil Gençleri arasında haklı bir inkisar ve derin bir sukutu hayale vesile teşkil etmiş, teessür ve teessüflerimizi mucip olmuştur.
Ankara Yüksek Tahsil Gençleri adına : A. Ü. T. B. Başkanı Cengiz NOYAN A. Y. T. T. B. Başkanı Şerafettin TARHAN
Ilgazda bir (*^va
★ (Baş tarafı bh-inci ( diasiyle mevkufen muhakemq cereyan eden D. P. ilçe başkanı i mal Atakurt ve yedi arkadaşının) ruşmasına dün de devam edj Dünkü duruşmada sanıkları rnü faa etmek üzere Ankara barosı vukatlorından Zafer Gökçer ve kir Turna, Kastamonu avukatla I dan Muzaffer Ali hazır bulunn lavdır. Diğer tarafta Çankırı C. P. il başkanı avukat I-Iamit Şel de müdahil olarak dâvaya ka mış bulunuyordu.
Mahkemeyi dinlemek için gq büyük bir kalabalık yem yap hükümet binasını hıncahınç dol muş, izdihamı önlemek ve intiz muhafaza etmek üzere süngülü darmalar vazifelenclirilmişti. £ ruşma başlayınca ek iddianame kunmuş ve bu iddianame ile )n| kemeye sevkedilen dört sanık Lı vap olunmuştur. Sanıklardan h toplantıyı ihlâl etmediğin, yaij yapılan işlerden bahsederken ( ( nüfus ailesiyle birlikte aç olduj de dört senedir hangi dert', rine ( re bulduklarını sorduğunu bîı-JL miştir. Bunu müteakip sanıklar | kili avukat Zafer Gökçer söz ai£ ve Ankarada geçen Seçim Kanun na muhalif olan bir dâvada D. I nin müdahil olmasının kabul, ed mediğini ileri sürerek C. H. P d müdahil olarak duruşmada buld masına itiraz etmiştir. Avukat, I lâl edildiği iddia olunan toplantın Seçim Kanununun 41 inci maddeî de gösterilen mahiyette bir topla( olmadığını, çünkü müsaadenin | H. P. ilçe başkanı Hüseyin Yazı tarafından kaymakamlığa yazılı 31 Mart 1950 tarihli bir dilekçe i alındığını izah ederek sözlerine J le devam etmiştir:
«— Seçim propagandası toplan! lan seçim kurullarına baş vuru! cak ve bu kurullar belediyenin d. ha evvelden tesbit edip bildirdi meydanda toplantı yapılmasına mı saade edeceklerdir. Kaymakamlığa böyle bir müracaata muhatap at dedilmesi ve ona müsait cevap veı mesi kanunsuzdur. Ayrıca toplant Seçim Kanununa muhalif olarak P: zar yeri ve pazar kurulduğu gü yapılmıştır. Binaenaleyh savcımı iddianamesi C. H. P. li şahitleri ifadeleri aynen kabul edilse dah müvekkillerime kabul edilecek bi suç yoktur. Suç, toplantıyı tertip ' deriler tarafından işlenmiş ve kal makamlık tarafından Seçim Kanı nu hilâfına müsaade verilmekle b suça iştirak olunmuştur. Böyle bi iddianame tanzimi dahi bizatin bir suçtur. Savcı C. H. P. kılıncı nı elinde tutuyor görünmektedj^..' Bu arada mahkeme salonu hıfici hınç dolmuştu. Jandarmalar halk! zorla dışarıya çıkarmışlar ve kapı, lan kapatmışlardı. Bupun üzerini Avukat Gökçer müdahale etmiş vı ■— Halk, hâkim huzurunda dahi i-tilip kakılmaktadır, görüyorsunuz, kapının kapanması da mahkemenin alenniyetini ihlâl etmektedir» demiş ve kapıları açtırmıştır.
Kazanın asıl yargıcı mahkemeyi görmemekte duruşmada, yargıç yar dımcılığma yeni terfi etmiş bulunan genç bir yargıç bulunuyordu, bu, onun ilk dâvası idi. Sözlerine devam eden avukat hâdisede hiç bir suç olmadığını, vatandaşların her hangi bir toplantıda kendi vekillerine bazı şeyler sormağa hakları bulunduğunu izah ettikten sonra müvekkillerinin tahliyelerini istemiş ve mev kufiyetin devamının adaleti cidden rencide etmekte olduğunu tebarüz ettirmiştir. Yargıç bu isteği reddetmiştir. Duruşmaya gelmeyen bazı şahitlerin dinlenmesi için 15/4/1950 Cumartesi günü devam edilecektir.
20 ve 21 Mayıs 1 nu söylediğini anlatmış biı izde iki mat: de dört senedir henoi
L.
Liselerarası Basketbol ve Voleybol mcçları
T. E. D. Yenişehir ve Kız Liseleri ni Bitirenler, Atatürk ve Gazi Liselerinden Yetişenler Dernekleri a-ralarında voleybol ve basketbol turnuvası tertip etmişlerdir.
Maçlar, 18, 19, 20 Nisan günleri saat 14 de Siyasal Bilgiler Okulu salonunda aşağıdaki sıraya göre yapılacaktır.
18 Nisan:
Atatürk L. Y. D. - Gazi L. Y. D. (Basketbol).
Yenişehir L. B. D. - Kız L. B. D. (Voleybol).
Yenişehir L. B. D. - Atatürk L. Y. D. (Voleybol).
19 Nisan:
Atatürk L. Y. D. - Yenişehir
B. D. (Basketbol).
Kız L. B. D. - Yenişehir L. B. D. (Voleybol)
Gazi L. Y. D. - Yenişehir L. B. D. (Voleybol).
20 Nisan:
Yenişehir L. B, D. - Gazi L. Y. D. ((Basketbol).
Yenişehir L. B. D. - Kız L. B. D. (Voleybol).
Gazi L. Y. D. - Atatürk L. Y. D. (Voleybol).
Atletizm yarışmaları
B. T. Ankara bölgesi atletizm ajanlığından:
1 — 15 Nisan 1950 Cumartesi günü sat 15 de 19 Mayıs Stadyumunda üçühcü ve dördüncü küme atletlerine aşağıda yazılı atletizm yarışmaları tertiplenecektir.
,2 -r- Dördüncü küme atletlerine:
IÖ0 M. 600 M. Gülle, Cirit, Yüksek, Sırık, 4X100 M. Bayrak.
III üncü küme atletlerine: 100, 200, 400, 800, 1500 ve 3000 metre, gülle, disk, cirit, çekiç, yüksek, 3 adım, sırık, uzun, 4X100 M. bayrak.
3 — Bu yarışmalarda hakemlik yapmak üzere bay Nedim Aydıp-ğlu, Hilmi Mergen, Hakkı Erte, Melih Çığ, Mustafa Çevrem, Besim Aybars, Hüseyin Dalgakıran, Ilhami Polatay.
4 — Yardımcı hakemler:
Bay Mustafa Batman, Şetvan To-ker, Çelil Uçaner, Emin Tokgöz Necdet Akın, Recep Het, Osman Coş gül, ve Doğan Acarbayın yarışma saatinden 15 dakika evvel stadyum da hazır bulunmaları rica olunur.
5 — Yarışmalara katılacak atletlerin Cuma günü saat 17.00 ye ka-
Antakyada fecî
Kulübümüze mensup tecrübeli ve
ıcrübesiz boksörlerin 13/4/1950 dar stadyumda bölge bürosuna gire-erşembe günü saat 17.30 da kulüp I çekleri yarışmaları yazdırmaları lâ-ıkalinde hazır bulunmaları rica o- | zımdır. Bir atlet bayrak yarışması ınur. 1 hariç iki müsabakaya girebilir.
m
7(f
)1
17 Nisan Pazartesinden itibaren Türk
Filmciliğinin yarattığı ilk büyük harika
Ateşten Gömlek
Halide Edip Adıvcr
Rej 'ör : Vedat Örfi Bengü
Eser :
100 lerce Sanatkâr, 1000 lerce Figüran — Vatan uğrunda çarpışanların, ölenlerin destanı — Türkün İstiklâl mücadelesi — Canlanan bir tarih — Her sahnesi göz yaşları döktürecek eşsiz Millî bir zafer

★ (Baş tarafı birinci de) olunmuştur. İlk yardım olarak a-çıkta kalanlara belediye tarafından ekmek ve yiyecek tevzi olunmaktadır. Teşekkül eden yardım komitesi derhal işe başlamıştır.
Antakya - Samandağı, Antakya -Yayladağı şoseleri üzerinde üç köprü yıkılmış, asfalt yollar hasara uğramıştır. İlk tahminlere göre zarar ve ziyan iki yüz bin liradan fazladır.
Dörtyol, 12 (a.a.) — Gece saat 22 den itibaren başlayan yağmur sabaha karşı dolu ile şiddetini arttırmış ve bir âfet halini almıştır. Yağmurlardan hasıl olan sel kasabayı ve civar köyleri istilâ etmiştir. İki ev çökmüş, bir kısım evler hasara uğramıştır. Bir kadın sellerde boğulmuştur. Kaymakam sel sahasını dolaşarak tedbirlerin alınmasına nezaret etmiştir. Katî hasar tes-bit edilmektedir. __________________
Cenazede Ordu’ya mi?
★ (Baş tarafı birinci de) bu subay, emniyet ' memurlarına müracaatla, Ardıçoğlu’nun orduya hakarette bulunduğunu söylemiştir.
Bu iddia üzerine Nurettin Ardıç-oğlu derhal tevkif edilerek savcılığa verilmiştir.
Ardıçoğlu bu akşam yapılan sorgusunu müteakip, mevkufiyetine mahal olmadığı kanaatine varılarak serbest bırakılmıştır.

Comments (0)